DÖNEM: 24
CİLT:
49 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
97’nci
Birleşim
25 Nisan 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Şirin Ünal’ın, Türkiye Pilotlar Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, üniversitelerde yaşanan olaylar ile “Hükûmet ve
Alevilik” konusuna ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, işçi sınıfı ve emekçilerin çalışma
hayatı ve sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, tüm şehit çocuklarının nezdinde, yedi ay
önce şehit olan Çınar Üsteğmenin dünyaya gelen kızı Masal Rüzgâr’a sağlıklı,
uzun ve mutlu bir ömür dilediğine, ODTÜ’deki öğrenci olaylarına ve
Öcalan-Erdoğan ittifakının toplumu taşıdığı noktaya ilişkin açıklaması
2.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 4/C statüsünde
çalışanların durumuna ilişkin açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin
terörist PKK’lılar için “aktivist” ifadesini kullanmasına, AKP Hükûmetinin
tavrının uluslararası kuruluşların PKK’ya bakışını değiştirdiğine ve iktidarı
terör örgütüyle iş birliği yapmaya son vermeye çağırdığına ilişkin açıklaması
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesine bağlı
olarak kurulan Pazarcık Meslek Yüksekokulunun bina ihtiyacı olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Yenişehir Havalimanı’ndan Ankara’ya
yapılan seferlerin bir ay süreyle ertelenmesi konusunda bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
6.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Ankara’nın Polatlı ilçesinin girişinde bulunan
levhadaki yazıya ve Adana’daki yayla yollarının durumuna ilişkin açıklaması
7.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
8.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, İzmir’deki BMC işçilerinin sorunlarına ve
iktidarın bir an önce işçilerin örgütlenmesine olanak sağlayıcı yasaları
çıkarması gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın Tohma köyünde yaşayan insanların
sorunlarına ilişkin açıklaması
10.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon’un 5084 sayılı Teşvik Yasası
kapsamından çıkarılması nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
11.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, İstanbul Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın
açıklamasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında kamuoyunu doğru bilgilendirmemiz gerektiğine, Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisinin raporunun tavsiye niteliğinde olduğuna ve
uluslararası bağlayıcılığının bulunmadığına ilişkin açıklaması
13.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’ye yapılan havaalanının durumuna ilişkin
açıklaması
14.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’daki sağlık hizmetlerinin yetersizliğine
ilişkin açıklaması
15.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
16.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, Cumhuriyet Halk Partisinin barıştan rahatsız
olmadığına, sürecin sonunda daha çok kan dökülmesinden korktuğuna ilişkin
açıklaması
17.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin güneydoğudan
çekildiğini gözlemlediklerine, bunu
şiddetle protesto ettiklerine ve ODTÜ’deki bilimsel bir toplantıda
yapılan saldırıya ilişkin açıklaması
18.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, “terörle barışmak” diye bir şeyin olmayacağına,
silahların bırakılmasının ve adalete teslim olunmasının barış için tek yol
olacağına ilişkin açıklaması
19.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın
Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
görüşülen kanun tasarısının soru-cevap bölümünde kullanmış olduğu bazı ifadeler
nedeniyle özür dilemesi ve kendisine kınama cezası verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, görüşülen
kanun tasarısının soru-cevap bölümünde kullanmış olduğu bazı ifadeler nedeniyle
özür dilemesi ve kendisine kınama cezası verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
görüşülen kanun tasarısının 4’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 24/4/2013 tarihli 96’ncı Birleşimde Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can’ın CHP grup önerisi üzerinde konuşmasındaki bazı
ifadelere ilişkin konuşması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can’ın, 24/4/2013 tarihli 96’ncı Birleşimde CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmadaki bazı ifadelere ilişkin konuşan Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Danışma Kurulu
önerisinin aleyhinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Danışma
Kurulu önerisinin aleyhinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Doktor Hasan Bozer’in beraberinde bir Parlamento heyeti ile birlikte
ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
18/4/2013 tarihli 47 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/1206)
B) Meclis
Araştırması ÖnergeLERİ
1.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, huzurevlerinde ve
yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/597)
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, tutuklu ve
hükümlülerin ve ailelerinin yaşadığı maddi, manevi zorlukların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/598)
3.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy ve 19 milletvekilinin, tekstil sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/599)
C) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Doktor
Hasan Bozer ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmında yer alan 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 3’üncü
sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 25 Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin
Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; T.C Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün
ve Özürlü Memur Seçme Sınavının İsminin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi;
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/745,
2/594, 2/847, 2/1037) (S. Sayısı: 436)
X.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’e, görüşülen kanun tasarısının soru-cevap bölümünde
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e söylediği bazı sözler nedeniyle
kınama cezası verilmesi
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/20039)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, demokrasi eğitimi ve okul meclisleri projesine ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı
(7/21506)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.02’de açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili
Muhammet Bilal Macit, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na,
Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba, Malatya’da yaşanan dolu ve don olaylarına,
Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmaz, eğitim ve istihdam sorunlarına ve çözüm önerilerine,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel, Meclisin kuruluşunun 93’üncü yılını kutladığımız
bugünlerde cumhuriyetin sorununun eşitlik ve demokrasi olduğuna ve
cumhuriyetin, kuruluş felsefesiyle çelişen tarihiyle yüzleşmek zorunda
olduğuna,
İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt, ulusal ve resmî bayramlarla ilgili bir yönetmelikle 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ndan “Ulusal Egemenlik” bölümünün
çıkarılmasına ve bazı okullarda yapılan 23 Nisan kutlamalarına,
Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu, Ermenilerin 518 bin Türk Müslüman’ı katletmelerini görmezden gelip
“büyük felaket” diyerek “Ermeni soykırımı olduğunu” söyleyerek onlardan özür
dileyenleri kınadığına,
Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz, Türk Silahlı Kuvvetlerinin batıya doğru çekildiğine dair
gazetelerde çıkan haberlerin doğru olup olmadığına,
İstanbul Milletvekili Türkan
Dağoğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 23 Nisanı çocuklara armağan ettiğine ve
çocuk hakları komitelerinin, politika yapım süreçlerinde çocuk bakışı açısından
önemli mekanizmalar olduğuna,
Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladığına ve 2/B
arazileri için açıklanan rayiç bedellere,
İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı, AK PARTİ Grubu olarak, doksan üç yıllık köklü bir tarihi olan
Meclise sahip olmaktan gurur duyduklarına ve bu günü çocuklarımıza bayram
olarak armağan eden Mustafa Kemal Atatürk ile tüm şehit ve gazileri sevgiyle
andıklarına,
İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarındaki çelenk
koyma yasağına ve kuruluşunun 93’üncü yılını kutladığımız Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 8 üyesinin tutuklu olduğuna,
Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz, yazılı olarak cevaplandırılması için verdiği önergedeki bazı sorulara
Sağlık Bakanlığı tarafından yanıt verilmediğine, bunun nedenini öğrenmek
istediğine ve sorularının yanıtlanmasını talep ettiğine,
Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmaz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığındaki bazı müşavirlere
yönelik uygulamalara,
Manisa Milletvekili Özgür
Özel, Manisa’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarında
yaşanan olaylara,
Adana Milletvekili Ali
Halaman, Türkiye’de son yıllarda çeltik ekimi yapılmadığına,
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır, Mersin’de 2/B arazileri için açıklanan rayiç bedellere,
İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Büyükçekmece’de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı kutlamalarında yaşanan olaylara,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin PKK terör örgütünü “aktivist”
olarak belirleyen bir rapor yayınladığına ve bunu kınadığına,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu ve 32 milletvekilinin, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında
gerçekleştirilen ihalelerde harcanan kamu kaynaklarının, kamu ihalelerinin bu
Kanun kapsamı dışında yapılma sebeplerinin ve bundan elde edilen faydanın
(10/594),
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken ve 21 milletvekilinin, var olduğu iddia edilen toplu mezarların
belirlenip uluslararası hukuka uygun şekilde açılması için yapılması
gerekenlerin (10/595),
BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, tüm dünyada ve ülkemizde hissedilen
ekonomik krizin insan sağlığı üzerindeki psikolojik ve sosyolojik etkilerinin
(10/596),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
CHP Grubunun, 1/4/2013
tarihinde Adana Milletvekili Turgay Develi ve 20 milletvekili tarafından TBMM
çalışmalarının Meclis TV’de on iki saat ile sınırlandırılmasının araştırılarak
çalışmaların tümünün Meclis TV’de izlenmesinin sağlanması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (812
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 24 Nisan 2013 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242,
2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
4’üncü sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında
Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/421) (S. Sayısı: 160),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun
(1/749) (S. Sayısı: 441) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra
kabul edildi.
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, İzmir Milletvekili Musa Çam’ın görüşülen
kanun tasarısının geçici 5’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşma sırasında şahsına,
İzmir Milletvekili Musa Çam,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in görüşülen kanun tasarısının
oylamasından önce oyunun rengini belirtmek üzere yaptığı konuşma sırasında
şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, İzmir’de bir toplantıda kullanmış olduğu
bazı ifadelere ilişkin bir açıklamada bulundu.
Komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 25 Nisan 2013 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmak üzere 19.00’da birleşime son verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Mustafa HAMARAT Muhammet Bilal MACİT
Burdur Ordu İstanbul
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 142
25 Nisan 2013 Perşembe
Teklif
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1470) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.04.2013)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Akil Adamlar Heyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/3628) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
2.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Kızılay’ın bir ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/3629) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
3.- Antalya Milletvekili Arif
Bulut’un, hekimlerin serbest çalışmalarına yönelik düzenleme yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/3630)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
4.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, kullanılabilir su potansiyeline ve kişi başına düşen su
miktarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/3631)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Batman’da yaşanan sel felaketi nedeniyle balık çiftliklerinin
gördüğü zararlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/3632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
6.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, asbestli içme suyu borularının değiştirilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3633) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ankara-İzmir arası çalışan Karasu treninin kaldırılmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/3634) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
8.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, asker intiharlarının önlenmesine ilişkin Milli Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3635) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, maden aramaları kapsamında çevreye verilen zararların
önlenmesine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3636)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
10.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan, Kars, Iğdır ve Ağrı illerinde ATM’lerin sayısının
artırılmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi
(6/3637) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
11.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan, Kars, Iğdır ve Ağrı illerindeki ağız ve diş sağlığı
merkezlerindeki diş hekimi açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3638) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
12.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın, 2013 yılı itibarıyla cezaevinde bulunan engelli sayısına ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/3639) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.04.2013)
13.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın, 2002-2013 yılları arasında cezaevinde yaşamını yitiren hasta
tutuklu sayısına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/3640) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.04.2013)
14.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın, Hazzo Kalesi ile ilgili çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3641) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
15.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın, Batman Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde yaşanan hekim açığına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/3642) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
16.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum illerinde ATM’lerin sayısının
artırılmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi
(6/3643) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
17.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt illerindeki ağız ve diş sağlığı
merkezlerindeki diş hekimi açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3644) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
18.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum illerindeki su boruları ile su
depolarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/3645) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.04.2013)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, kamu kurum ve kuruluş isimlerinden “T.C.” ibaresinin
silinmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21512) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.04.2013)
2.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Milli İstihbarat Teşkilatına Milliyetçi Hareket Partisine
yönelik operasyon talimatı verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21513) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
3.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerince verilen bir
Meclis araştırması önergesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21514) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
4.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, taraf olduğu davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21515) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
5.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, gizli tanıklara örtülü ödenekten yardım yapıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21516) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
6.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Suriyeli muhaliflere sağlanan silahların ülkemiz üzerinden
sevk edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21517)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
7.- Muğla Milletvekili Tolga
Çandar’ın, uzman jandarmaların sosyal ve mali haklarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21518) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
8.- Muğla Milletvekili Tolga
Çandar’ın, Bodrum’daki taş ocaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21519) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
9.- Gaziantep Milletvekili
Ali Serindağ’ın, istisnai kadrolara ve bu kadrolardan sonra naklen başka
kadrolara yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21520)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
10.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapan’ın, kamuya ait sosyal tesislerin satışına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21521) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
11.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın, Uğur Mumcu cinayeti hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21522) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
12.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, bazı gizli tanıkların örtülü ödenekten para aldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21523) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.04.2013)
13.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığındaki kadrolara yapılan atamalara ve Başkanlığın faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21524) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
14.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen ihalelere ve Başkanlığın bazı
faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21525) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.04.2013)
15.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığındaki kadrolara yapılan atamalara ve Başkanlığın faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21526) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
16.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından Milliyetçi
Hareket Partisi ve mensupları hakkında araştırmalar yapıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21527) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
17.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından alınan asfalt ve şebeke
katılım bedellerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21528)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
18.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Şereflikoçhisar MOBESE ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21529) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
19.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, ışıklı Atatürk panosunun sökülmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21530) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
20.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Seferberlik Tetkik Kurulu ve bazı birliklere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21531) (Başkanlığa geliş tarihi:
09.04.2013)
21.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, taraf olduğu davalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/21532) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
22.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan personel
atamalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/21533) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
23.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Vakıflar Yönetmeliği kapsamında muhtaç aylığı bağlanan
kişilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/21534) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
24.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de yaşayan vatandaşların kredi ve kredi kartı
borcu verilerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/21535) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
25.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Gümrük Birliğine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/21536) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
26.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Diyanet İşleri Başkanlığınca TÜİK’e yaptırılan dini hayat araştırmasına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/21537)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
27.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan personel
atamalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/21538) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
28.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, hac kontenjanlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/21539) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
29.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’de yapılması planlanan adliye binasının yerine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/21540) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
30.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, PKK terör örgütünün sınır dışına çekilmesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21541) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
31.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, elektronik kelepçelerin ihalesine ve elektronik kelepçe
aparatlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/21542)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
32.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın tutuklu ve hükümlüler ile çocuklarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21543) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
33.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 6284 sayılı Kanunun uygulaması ile ilgili eğitimlere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/21544) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
34.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 6284 sayılı Kanunun çeşitli boyutlarıyla ilgili yapılan
çalışmalar ve uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21545) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
35.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan personel
atamalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/21546)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
36.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Kocaeli Kapalı Cezaevinde görüş hakkı engellendiği iddia
edilen bir hükümlüye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/21547)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
37.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Sincan F Tipi 2 Nolu Cezaevinde ölü bulunan bir tutukluya
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/21548) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
38.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün’ün, Tokat Çamlıbel F Tipi Cezaevinde bazı mahkumlara kötü muamele
yapıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/21549)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
39.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, hasta bir tutuklunun durumuna ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21550) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2013)
40.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, ebelerin aile danışmanlığı sertifikası alabilmesi ile aile
danışmanlarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21551) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
41.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Samsun’daki bir kadın konukevinde yaşandığı iddia edilen bir
olaya ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21552) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
42.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 6284 sayılı Kanunun çeşitli boyutlarıyla ilgili yapılan
çalışmalar ve uygulamalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21553) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
43.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Adana’da engelli aylığı kesilen bir vatandaşın
yaşadığı mağduriyete ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21554) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
44.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan personel
atamalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21555) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
45.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik projelere ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21556) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
46.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, 2013 ÖMSS sonuçlarına göre engelli kadrolarına yapılan atamalara
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21557)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
47.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, üst düzey kadın yönetici oranları ile farklı istihdam modellerine
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21558)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
48.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin İhtiyari Protokolünün iç
hukuka aktarılmasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21559) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
49.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, engelli aylığı almakta olan kadınların sigortalı kişilerle evlenmeleri
halinde aylıklarının kesildiği iddialarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21560) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
50.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, evlat edinme ile ilgili çeşitli verilere ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21561) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
51.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, adres değişikliği nedeniyle engelli aylığı kesilen engellilere
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21562)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
52.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, aile konutu şerhi uygulamasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21563) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
53.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, bir imamla ilgili iddialara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21564) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
54.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, sevgi evlerinde ve diğer sosyal hizmet kuruluşlarında
hizmet sağlayan taşeron şirketler tarafından çalıştırılan kişilere ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21565) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.04.2013)
55.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın, sakat bireylerle ilgili verilere ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21566) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.04.2013)
56.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın, aile içi şiddetin önlenmesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21567) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
57.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, sevgi evlerinde ve diğer sosyal hizmet kuruluşlarında hizmet
sağlayan taşeron şirketler tarafından çalıştırılan kişilere ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21568) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
58.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, sokakta çalıştırılan çocuklarla ilgili bazı verilere ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21569)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
59.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, sokakta yaşayan ve sokakta çalıştırılan çocuklarla ilgili
bazı verilere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21570) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
60.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, yürütülen projelere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21571) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
61.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalar ve
toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitimlere ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21572) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
62.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara ilişkin
Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/21573) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
63.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, engellilere yönelik projelere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21574) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
64.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Gümrük Birliğine ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21575) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
65.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından engellilerin
erişebilirliğine uygun olarak yapılan düzenlemelere ve değişikliklere ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/21576)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
66.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan personel
atamalarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21577) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
67.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, TÜBİTAK tarafından hibe verilecek üniversitelere ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/21578) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09.04.2013)
68.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, KOSGEB Gaziantep Hizmet Merkezi Müdürlüğünce bazı firmalara
usulsüz proje desteği verildiği iddialarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21579) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2013)
69.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme çalışmalarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21580)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
70.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan personel
atamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21581) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
71.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21582)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
72.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, müsteşar, müsteşar yardımcısı ve genel müdür olabilmek için devlet
memuru olma zorunluluğunun kaldırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21583) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
73.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21584) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
74.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, engelli ve eski hükümlü çalıştırma yükümlülüğünü yerine
getirmeyen işverenlere kesilen cezalar ile buradan elde edilen gelirin
kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21585) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
75.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, engellilerin istihdamının artırılmasına yönelik projelere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21586)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
76.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, engelliler için düzenlenen mesleki eğitim kurslarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21587) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
77.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, İŞKUR tarafından engelliler ile ilgili yürütülen bir MATRA projesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
78.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın, engelli bireylerin sosyal güvencelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21589) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.04.2013)
79.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, yardımcı hizmetler sınıfında çalışan memurların
kadrolarının kaldırılacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21590) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
80.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, lisanslı harita ve kadastro mühendislik bürolarının kapatılması
sonucu mağduriyet yaşayan çalışanlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21591) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
81.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, TOKİ’nin faaliyetlerine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21592) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
82.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan personel
atamalarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21593) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
83.- İzmir Milletvekili
Birgül Ayman Güler’in, Gediz Nehrindeki kirliliğe ve bu kirliliğin önlenmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21594) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
84.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, kentsel dönüşüm konulu reklam ve tanıtım faaliyetlerine ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21595) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
85.- İstanbul Milletvekili
Gürsel Tekin’in, parsel bazındaki plan değişikliklerine ve bazı ihalelere
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21596)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
86.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, Suriyeli mültecilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21597) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
87.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Avrupa’da yaşayan Türk ailelerinin çocuklarının ailelerinden
alınarak Hristiyan ailelere verildiği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21598) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
88.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, İsrailli yetkililerle yaptığı iddia edilen bir görüşmeye
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21599) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
89.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme çalışmalarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21600) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
90.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21601) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
91.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, yeşil pasaport uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21602) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
92.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar’ın, Kastamonu’da serbest bölge açılmasına ilişkin Ekonomi Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21603) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
93.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan personel
atamalarına ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/21604)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
94.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan personel
atamalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21605) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
95.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21606) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
96.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21607) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.04.2013)
97.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21608) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
98.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Balya ilçesindeki bir köyün elektrik sorununa
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21609)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
99.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün elektrik telleriyle
ilgili sorununa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21610) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
100.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Balya ilçesindeki bir köyün elektrik sorununa
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21611)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
101.- Adana Milletvekili
Turgay Develi’nin, TEDAŞ Teftiş Kurulunca hazırlanan bazı raporlara ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21612) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.04.2013)
102.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Kağızman ilçesinde bir köyde evine elektrik
bağlatamayan bir vatandaşa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21613) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
103.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Elmadağ Merkez Orman mevkiinde kurulacak taş ocağının çevreye
etkilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21614) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
104.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki bir köyün elektrik sorununa
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21615)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
105.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki bir köyün elektrik sorununa
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21616)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
106.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Havran ilçesindeki bir köyün elektrik sorununa
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21617)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
107.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün elektrik sorununa
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21618)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
108.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, Gaziantep’teki çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21619) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
109.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Kırklareli’nin Pınarhisar ilçesinin Yenice Beldesinde bir
firmanın maden ruhsatı alması ile Kırklareli’ndeki maden alanlarına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21620) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.04.2013)
110.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde arama yapılan petrol
kuyularına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21621) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2013)
111.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21622) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
112.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, öğrenci yurtlarının kapasitelerine ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21623) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
113.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli
çerçevesindeki bazı uygulamalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21624) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
114.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 2013 yılında yapılması planlanan personel alımına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21625)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
115.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21626) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
116.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21627)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
117.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21628) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
118.- Aydın Milletvekili
Osman Aydın’ın, bazı tarım ürünlerine uygulanan fark ödemesi desteği
uygulamalarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21629) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
119.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, yurt dışından Türkiye’ye GDO içeren pirinç sokulmaya
çalışılmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21630) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
120.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, küçükbaş hayvan ithalatına ve küçükbaş hayvancılığın
gelişmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21631) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
121.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Habur Sınır Kapısının kapasitesinin artırılmasına yönelik
çalışmaların olup olmadığına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21632) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
122.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21633) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
123.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal’ın, Antalya’da esnafa kesilen telif hakkı cezalarına ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/21634) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
124.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile İSPARK’ın ortaklaşa
yürüttüğü bir proje kapsamında gerçekleştirileceği iddia edilen bir uygulamaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21635) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
125.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21636) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
126.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından engellilerin
erişebilirliğine uygun olarak yapılan düzenleme ve değişikliklere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21637) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
127.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 6284 sayılı Kanunun çeşitli boyutlarıyla ilgili yapılan
çalışmalar ve uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21638) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
128.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel’in, Keçiören Belediyesine bağlı olarak çalıştığı iddia edilen A
Takımı adlı gruba ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21639)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
129.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21640)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
130.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, uyuşturucu madde bağımlılığına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21641) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
131.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, Nevşehir’in Kozaklı ilçesindeki bir mahallede geçimini
hayvancılıkla sağlayan vatandaşlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21642) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
132.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Edremit ilçesindeki bir köyün altyapı sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21643) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
133.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gömeç ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21644) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
134.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Edremit ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21645) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
135.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gömeç ilçesindeki bir köyün yol sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21646) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
136.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Balya ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21647) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
137.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Bakanlığa tablet bilgisayar alımı ihalesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21648) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
138.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’nın Çankaya ilçesinde Müftülüğün yapmayı planladığı bir
toplantıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21649)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
139.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, PKK terör örgütü ile ilgili yapılan ihbarlara ve bu ihbarların
değerlendirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21650)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
140.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Kağızman ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21651) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
141.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Van’daki afet konutlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21652) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
142.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde bir kişinin polis işkencesine
maruz kaldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21653) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
143.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ta bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21654) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
144.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Elmadağ Merkez Orman mevkiinde kurulacak taş ocağının yerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21655) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
145.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21656) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
146.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in bazı ilçelerindeki bazı köylerin yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21657) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
147.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, zorunlu askerlik hizmeti yükümlülerine ve
askerlik hizmeti sırasında hayatını kaybedenlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21658) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
148.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün altyapı sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21659) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
149.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Havran ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21660) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
150.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki bir köyün su sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21661) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
151.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21662) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
152.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, işkence ve kötü muamele suçları nedeniyle hakkında takibat
başlatılan emniyet mensuplarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21663) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
153.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’da yaşanan bir olayda polisin
orantısız güç kullandığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21664) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
154.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki bir köyde meydana
gelen patlamayla ilgili yürütülen soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21665) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
155.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, uzman jandarmaların statülerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21666) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
156.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde bir kişinin polis işkencesine
maruz kaldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21667) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
157.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy’un, son dönemlerde Kürt kökenli kişilere karşı gerçekleştirildiği iddia
edilen saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21668)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
158.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü’nün, son günlerde üniversitelerde yaşanan öğrenci çatışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21669) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09.04.2013)
159.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü’nün, Emek Sineması ile ilgili yapılan yürüyüşe emniyet
güçlerince müdahale edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21670) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2013)
160.- Manisa Milletvekili Sümer
Oral’ın, Kamu-Özel Ortaklığı yöntemiyle gerçekleştirilmiş veya yürütülmekte
olan altyapı yatırımlarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21671) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
161.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, Adana’daki yoksulluk ve göç verilerine ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21672) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
162.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, engellilere yönelik projelere ilişkin Kalkınma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21673) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
163.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21674) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
164.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal’ın, Antalya’da esnafa kesilen telif hakkı cezalarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21675) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
165.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Şereflikoçhisar Belediyesi müze binası ihalesi ile ilgili
iddialara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21676)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
166.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, YGS’de sıfır puan alan öğrenci sayısında yaşanan düşüşe
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21677) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.04.2013)
167.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki bir köydeki öğrencilerin
taşımalı eğitim imkanından faydalanamamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21678) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
168.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, jeofizik mühendisleriyle ilgili verilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21679) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
169.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Fransızca öğretmenlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21680) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
170.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, engelli vatandaşların Bakanlık ile bağlı kurum ve
kuruluşlara erişimini kolaylaştırmaya yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21681) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
171.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalar ve
toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitimlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21682) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
172.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, SBS için başvurularını yapamayan adaylara yeni başvuru
hakkı tanınmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21683) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
173.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, sürücü kurslarına ve bunların denetimine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21684) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
174.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme çalışmalarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21685) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
175.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21686) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
176.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’daki okullara ve bunlarda görevli güvenlik
görevlilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21687)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
177.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21688) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
178.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gömeç ilçesindeki bir köyde bulunan okul
binasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21689)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
179.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy’un, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde haklarında idari soruşturma
başlatılan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21690) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
180.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, üniversitelerde akademisyenlere mobbing uygulandığı
iddiaları ile Namık Kemal Üniversitesinde yaşanan bir olaya ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21691) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
181.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, Denizli’deki bir okulun çatısının uçması olayına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21692) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
182.- Ankara Milletvekili
Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, okulların oluşturulmasındaki değişikliklere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21693) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
183.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, İstanbul, İzmir, Ankara ve Diyarbakır’da okullarda görevli
hizmetli, memur ve güvenlik görevlisi sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21694) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2013)
184.- Bursa Milletvekili
Necati Özensoy’un, uzman jandarmaların mali ve sosyal haklarına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21695) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
185.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, yürütülen projelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21696) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
186.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından engellilerin
erişebilirliğine uygun olarak yapılan düzenleme ve değişikliklere ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21697) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
187.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21698) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
188.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde TUSHAD kısa adlı bir birimin
oluşturulup oluşturulmadığına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21699) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
189.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer’in, uzman erbaşların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21700) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
190.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, zorunlu askerlik hizmeti yükümlülerine ve
askerlik hizmeti sırasında hayatını kaybedenlere ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21701) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
191.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21702)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
192.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21703) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
193.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Murat HES Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21704) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
194.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Elmadağ Merkez Orman mevkiinde kurulacak taş ocağına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21705) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.04.2013)
195.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, verem savaş dispanserleri ile ilgili çeşitli verilere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21706) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
196.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından engellilerin
erişebilirliğine uygun olarak yapılan düzenleme ve değişikliklere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21707) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
197.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’e yönelik proje ve yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21708) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
198.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 2011-2012 öğretim döneminde ilköğretim 8. sınıfta öğrenim
gören çocuklara Td aşısı uygulanamamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21709) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
199.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalar ve
toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitimlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21710) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
200.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Erzurum ve ilçelerinde görevli sağlık personeline ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21711) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
201.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, SABİM’e yapılan başvurulara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21712) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
202.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, sağlık hizmeti veren resmi ve özel kurumlar ile bu
kurumların denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21713)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
203.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, damacanalara çip takılması uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21714) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
204.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, İstanbul’da görevli sağlık personeli ile ilgili verilere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21715) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
205.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de görevli sağlık personeli ile ilgili verilere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21716) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
206.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, personelin yer değişikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21717) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
207.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 6284 sayılı Kanunun çeşitli boyutlarıyla ilgili yapılan
çalışmalara ve uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21718) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
208.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, asistan hekimlerin triaj nöbeti tutmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21719) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
209.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Bakanlık tarafından yayımlanan bir genelgedeki hükme ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21720) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
210.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, yazılan reçete sayıları ile bu konudaki denetimlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21721) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
211.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, yatarak tedavi gören çocukların eğitimine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21722) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
212.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Adana’da engelli aylığı kesilen bir vatandaşın
yaşadığı mağduriyete ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21723)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
213.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21724)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
214.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, cep telefonlarının sağlığa zararlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21725) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
215.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, ithal granitlerin sağlığa etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21726) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
216.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul’daki bir hastanenin kantin ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21727) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
217.- Antalya Milletvekili
Arif Bulut’un, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21728) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
218.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu hizmet binasının
değiştirileceği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21729) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
219.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21730) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
220.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars Doğum Hastanesinde görevli doktorlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21731) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
221.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, artan kızamık vakalarına ve bu vakaların önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21732)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
222.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, Uşak Devlet Hastanesinin radyoloji bölümünde inşaat kaynaklı
yaşanan soruna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21733)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
223.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, ihtisas ve ruhsat komisyonlarına, kök hücre tedavisi iznine ve
idari davalara konu olan tayin ile terfilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21734) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2013)
224.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Rize’ye havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21735) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.04.2013)
225.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, TTNET’in anlaşma yaptığı bir şirketle ilgili güvenlik
kaygılarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21736) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
226.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, engelli vatandaşların Bakanlık ve bağlı kurum ve kuruluşlara
erişimini kolaylaştırmaya yönelik çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21737) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.04.2013)
227.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünde görevli bazı şahısların
kurdukları iddia edilen bir şirkete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21738) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
228.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’e yönelik proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21739) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.04.2013)
229.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, jeofizik mühendisi istihdamına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21740) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
230.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki bir kavşağa ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21741)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
231.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Şile açığında bir yük gemisinin batmasının ardından yapılan
kurtarma çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21742) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
232.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalar ve
toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitimlere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21743) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.04.2013)
233.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21744) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
234.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, PTT Adana Başmüdürüne tahsisli lojmanlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21745)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
235.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, PTT Adana Başmüdürlüğünde çalışan bir taşeron işçi ile
ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21746) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
236.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Adana PTT Başmüdürlüğü ile Toroslar EDAŞ arasında yapılan
bir protokole ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21747) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
237.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Ankara’daki metro inşaatının ihalesini alan firmanın uygulamaları
ile yapılacak işlerin denetlenmesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21748) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
238.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, baz istasyonlarının insan sağlığına etkilerine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21749)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
239.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Salihli-Gölmarmara-Akhisar yolunun güvenli hale getirilmesine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21750) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
240.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru
önergesi (7/21751) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
241.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/21752)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.04.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, huzurevlerinde ve yaşlı
rehabilitasyon merkezlerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/597) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.02.2012)
2. BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, tutuklu ve hükümlülerin
ailelerinden uzaktaki cezaevlerinde bulunmasının etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/598) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.02.2012)
3. Bursa Milletvekili Necati
Özensoy ve 19 Milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/599) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.02.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, hac ve umre ziyaretleri gerçekleştiren organizasyon
şirketlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17639)
2.- İstanbul Milletvekili Şafak
Pavey’in, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü engelliler ile ilgili verilere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17657)
3.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2002-2013 yılları arasında cezaevlerinde intihara
teşebbüs eden kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17658)
4.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasındaki icra davalarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17659)
5.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, tutuklu bir milletvekiline gönderilen bir mektubun geç teslim
edildiği iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17660)
6.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, denetimli serbestlikten yararlanarak tahliye olan mahkumlara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17661)
7.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, adliye binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17662)
8.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, ifade ve basın özgürlüğü önündeki bazı hukuki engellerin
kaldırılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17663)
9.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kandıra Açık Cezaevi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17664)
10.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, yargı çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17665)
11.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, haklarında şikayet bulunan bazı savcılara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17666)
12.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, devam eden bir dava ile ilgili HSYK tarafından verilen bir
karara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17667)
13.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’ta psikiyatri ve diş hastanesi açılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17757)
14.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Çekmeköy ilçesindeki bir mahallenin sağlık
hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17927)
15.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Devlet adamlarının kan örnekleri, tahlil sonuçları ve
tedavilerine ilişkin dosyaların arşivlenmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17928)
16.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, arşivlerde çalışan personelin sağlık sorunlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17929)
17.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, slikozis hastası bir kişiye mobil oksijen cihazı
verilmediği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17930)
18.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hakkâri Devlet Hastanesinin insan kaynakları
kapasitesine ve hastanede yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17931)
19.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, hiperaktif çocukların tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17932)
20.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında hastanelerde ihmal sonucu ölen
kişilere ve Yozgat’ta yaşanan bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17933)
21.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, çocuklarda kanser hastalığının arttığı
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17934)
22.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan’ın, Iğdır’ın Tuzluca ilçesine bağlı bir köyün yeni sağlık ocağı binası
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17937)
23.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan’ın, Iğdır Devlet Hastanesinin temizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17938)
24.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Hakkâri Devlet Hastanesinde bir doğum sırasında yaşanan bir
olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17939)
25.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’nın Gölbaşı ilçesine bağlı bir mahallede sağlık personeli
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17940)
26.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’nın Gölbaşı ilçesine bağlı bir mahallede sağlık ocağı
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17941)
27.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, personelin performansa dayalı ek ücretinin ödenmeyeceği
iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17942)
28.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya’da görülen kanser vakalarına ve psikiyatri
servislerinde tedavi gören hastalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17943)
29.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, 2011-2012 yılları arasında Şanlıurfa’da meydana gelen trafik
kazalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17944)
30.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, 2011-2012 yılları arasında Muğla’da meydana gelen trafik kazalarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17945)
31.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Sakarya’nın Sapanca ilçesine bağlı bir köyün sağlık personeli
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17946)
32.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, bazı sağlık kuruluşlarında döner sermaye ücretlerinin
ödenmediği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17947)
33.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Hakkâri Devlet Hastanesinde yaşanan bir olaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17948)
34.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, 2002-2013 yılları arasında uyuşturucu nedeniyle hayatını
kaybeden ve tedavi gören kişi sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17949)
35.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, acil servis hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17950)
36.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, ilaç üretim ve tüketimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17951)
37.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, deniz kirliliğinden etkilenen balıkların insan
sağlığına etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17952)
38.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, İstanbul’daki bir özel hastaneyle ilgili iddialara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17953)
39.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Manisa-Demirci Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17954)
40.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün’ün, domuz gribi vakası tespit edilip edilmediğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17955)
41.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde çöken bir köprü ile ilgili
devam eden idari soruşturmaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17973)
42.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Digor ilçesinin bir köyünün su sorununa ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17979)
43.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, Vergi Denetmen Yardımcısı iken Vergi Müfettiş Yardımcısı
unvanı alan ve vergi müfettişi olmaya hak kazanan personele ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18784)
25 Nisan 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Pilotlar Günü nedeniyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Şirin
Ünal’a aittir.
Buyurunuz
Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın,
Türkiye Pilotlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Pilotlar Günü
konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum, Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bundan
tam yüz bir yıl önce, 26 Nisan 1912 tarihinde, ilk Türk pilotu ve ülkemizin 1
numaralı uçuş brövesi sahibi merhum Mehmet Fesa Evrensev, bugünkü Atatürk
Havalimanı’ndan havalanarak ülkemiz semalarında ilk uçuşunu gerçekleştiren Türk
pilotu olarak tarihe geçmiştir. Bu uçuştan seksen sekiz yıl sonra, 2000
yılında, Türkiye Havayolu Pilotları Derneği ile Türk Hava Kuvvetleri
Komutanlığı arasında yapılan çalışmalar neticesinde 26 Nisan, Türkiye Pilotlar
Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, dünyada kendi pilotlarını ve hatta dost ve müttefik ülke
pilotlarını yetiştirebilen sayılı ülke hava kuvvetlerinden biri olan Türk Hava
Kuvvetleri, söz konusu ihtiyacı, NATO ve Amerika Birleşik Devletleri Hava
Kuvvetleri eğitimleri standartlarında uyguladığı pilot eğitim sistemiyle
karşılamaktadır. Türk Hava Kuvvetleri pilot eğitimlerini 2’nci Ana Jet Üs
Komutanlığı İzmir Çiğli’de bulunan SF-260, KT-1 ve T-38 uçaklarıyla
sürdürmektedir.
Kara
Kuvvetleri Komutanlığı pilot eğitimlerini Ankara Güvercinlik’te yapmakta, Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı ise Hava ve Kara Kuvvetleri uçuş okullarından
yararlanarak pilot eğitimlerini yapmaktadır. Öte yandan, sivil havacılığın
gelişmesi ve kalkınması bağlamında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
bünyesindeki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü de havacılık emniyeti ve
güvenliğinden taviz vermeden, diğer ulaşım modelleriyle entegre, insana ve
çevreye duyarlı sivil havacılık faaliyetlerinin sürdürülebilir gelişimini
sağlayacak altyapıyı oluşturmak üzere, uluslararası iş birliği içerisinde,
güvenilir, etkin, şeffaf ve tarafsız bir şekilde düzenleme ve denetleme
yapmaktadır.
Pilot
eğitimi, bazılarının isimlerini sıralayacağım özel ve yarı özel kuruluşlarda da
verilmektedir. Bunlar, Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı Uçuş Eğitim Okulu,
Türk Hava Kurumuna ait Ankara, Efes ve İstanbul’da bulunan uçuş eğitim
merkezleri, Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksekokulu, AYJET, Setair,
Bon Air ve bunlar gibi özel ticari havacılık şirketleridir.
Ayrıca, böylesi
geniş kapsama kavuşmuş bulunan bir sektöre yön veren Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğümüz de son yıllarda daha da artan bir oranda sektöre yön vermekte ve
uluslararası platformlarda ağırlığını giderek artırmaktadır. Bu durum,
ülkemizin 2023 vizyonuna Sivil Havacılık Genel Müdürlüğümüzün sağlayacağı
katkının devamlı olarak artacağı hususundaki inancımı kuvvetlendirmiştir. Buna
ilave olarak, öğrenci alımına geçtiğimiz yıllarda başlayan Türk Hava Kurumu
Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesinin de faaliyetlerine başlamasıyla pilot
eğitim sayısının artacağını değerlendiriyorum.
Sayın
milletvekilleri, AK PARTİ iktidarıyla, Türkiye'nin son on yılda havacılık
sektöründe çok önemli bir noktaya geldiği aşikârdır. Hava yoluyla ulaşım
sağladığımız ülkelerle olan ticaretimizde gözle görülebilir bir artış
olmaktadır. Gerek Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı gerekse diğer özel hava
yolu firmalarıyla uçuş ağı son on yılda 4 kat artmıştır. Rakamsal olarak bir
örnekle ifade etmek gerekirse, Türk Hava Yolları on farklı çeşit olmak üzere,
toplamda 217 uçak sayısı ve yaklaşık 39 bin yolcu koltuk kapasitesiyle
milletimize hizmet vermektedir. Bir bu kadar koltuk kapasitemiz de özel hava
yolu şirketlerimizde bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, havacılık bir yetenektir, yaşam tarzıdır. Risk yönetimini
doğasında devamlı yaşatan, başkalarının yaşam sorumluluğunu da yetkilendiren
bir olgudur. Bu nedenle, her girdisi hâkim bir unsur olarak ciddiyetle ele
alınmalıdır. Takımdaşlık ve koordinasyon sürekli tutulmalıdır. Eğitimi zor ve
uzun, tecrübesi çok değerli olan pilotluk mesleğinin ekonominin diğer ürün
çeşitleri gibi temini düşünülür ise bunun getireceği yüksek maliyet ve yaşam
acılarının telafisi asla mümkün olmayacaktır. Ticari ve askeri pilot
eğitimlerinde dünyada söz sahibi olan ülkemizin cumhuriyetin 100’üncü yıl
kutlamaları kapsamında Türk astronot, uzay adamı eğitimlerinin de
hedeflenmesinin uygun olacağını değerlendiriyor, Türkiye’de ve dış ülke
semalarında emniyetli olarak görevlerini icra eden tüm pilot kardeşlerimizin bu
özel gününü kutluyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
Gündem
dışı ikinci söz, üniversitelerde yaşanan olaylar hakkında söz isteyen Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’e aittir.
Buyurun
Sayın Aygün. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün,
üniversitelerde yaşanan olaylar ile “Hükûmet ve Alevilik” konusuna ilişkin
gündem dışı konuşması
HÜSEYİN
AYGÜN (Tunceli) – Aslında başlığı hemen düzeltmem lazım. Üniversitede yaşanan
olaylar sadece konuşmanın bir parçasını oluşturacak. Esasen Hükûmet ve Alevilik
konulu bir konuşma yapmayı planlamıştım. Üniversitede tutuklanan öğrencilerle
de ilgili boyutları bulunuyor.
Çernobil’in
yarın 27’nci yıl dönümü ve Hükûmet Sinop’ta, Akkuyu’da yeni nükleer santraller
yapıyor. Hem yirmi yedi yıl evvel canlarını kaybedenleri anarız hem de
nükleerin insanlığa ne kadar büyük bir felaket getirdiğini Hükûmetin tekrar
hatırlamasını ve santraller konusundaki inadından vazgeçmesini bu kürsüden
dileriz.
Değerli
milletvekilleri, aslında hikâye geçen sene başladı. TESEV, Cengiz Çandar’a bir
rapor yayınlattı. Cengiz Bey kendisi iyi niyetle -en azından, kendi beyanını
esas alarak söyleyeyim- PKK’yla
yapılacak bir barışın Kandil’deki Alevileri, PKK’daki 1970’lerde oluşan
yapılanmada yer alan Mustafa Karasu başta olmak üzere Kandil liderlerini
tasfiye etmekten, onları ikna etmekten geçeceğini, barışın yolunun PKK içindeki
Alevilerle hesaplaşmadan açılamayacağını söyledi. Sonra aldığı eleştiriler
üzerine, sadece bir analiz yaptığını söyledi. Ama bu TESEV raporlarını bu yıl
izleyen bazı gelişmeler, mesela Ankara Milletvekili Sayın Yalçın Akdoğan’ın
Star gazetesinde yazdığı kimi yazılar, daha sonra Zaman gazetesi yazarı
Mümtazer Türköne’nin vurguları, Kürtlerle barışılırken, Kürtlerle ve PKK’yla
bir barış aranırken yeni düşmanın Aleviler olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla,
TESEV raporunun, bulutsuz gökte çakan bir şimşek olmadığı, bir sürecin ilk
kıvılcımı olduğu ortaya çıktı.
Şimdi,
Hükûmet sanırım Orta Doğu’da Sünni ittifakı gibi bir şey, ABD’nin emriyle,
gündeme koydu ve bunun içinde ne Maliki’ye yer var ne Nusayri olarak ilan
ettiği ama bizim Alevi gördüğümüz Esad’a yer var ne de Türkiye’deki 15-20
milyon Alevi halkına yer var.
DHKP-C
diye bir operasyon -bana göre son derece yapma- 90’lı yıllarda gücü olan, şu an
herhangi bir tehdit oluşturmayan bir örgütün ismi yeniden canlandırılarak bu
operasyonlar başlatıldı ve her ne hikmetse bu operasyonlarda da alınanlar
-sürekli bu kürsüde konuşan AKP’li milletvekillerinin vurgusuyla söylüyorum-
belli bir mezhebe yakın olanlar. Bu kürsüde çok sayıda milletvekili çıkıp o
mezhebin adını söylemeden “Bir örgüt bu mezhebi istismar ediyor.” şeklinde
tehlikelere dikkat çekti. Tabii, Başbakan “Cemevi ibadethane değil kültür
evidir.” falan diyor, o yüzden gelip burada herhangi bir AKP’li milletvekilinin
de bir mezhebi hedef alması son derece normal.
Şöyle,
savlarımı ayrıntılandırabilirim: Ankara DHKP-C davasında 21 civarında öğrenci
yargılanıyor; 10’u tutukluydu, büyük bir bölümü serbest bırakıldı. İzledim ben
ilk duruşmayı. Bu 21 tutuklu, çoğu öğrenci olan sanıkların dörtte 3’ten fazlası
Alevi kökenli. Dikkat ettim, 353 sayfalık iddianameyi okuyunca da Aleviliğin
nasıl hedef hâline geldiğini, terörizm olarak damgalandığını bizzat kendi
gözlerimle gördüm.
Mesela
iddianame şunu söylüyor: “Sanık Batıkent’teki cemevi inşaatında aktif
çalışmalar yapmıştır.” suçlamalardan biri. Başka bir sanık Kahramanmaraş
katliamını kınama eyleminde aktif rol almıştır. Başka bir sanık, Hüseyin Gazi
Derneğinde matematik dersleri vermiştir. Başka bir sanık cemevine gitmiştir.
Çok ilginç, duruşmada da sordu “Cemevine niye gittin?” diye. Çocuk da “Gittim.”
dedi. “Niye çıktın?” dedi. “Girilince çıkılıyor.” dedi. Salonda gülüşmeler
oldu.
Ben
hiçbir iddianamede “Camiye niye gittin, neden camiye gidip çıkıyorsun, şu
caminin inşaatında niye aktif rol aldın?” diye insanların suçlandığını
okumadım. Dolayısıyla, bu badem bıyıklı savcımızı buradan gerçekten tebrik
ediyorum, hem hukuk hem vicdan düzeyi nedeniyle.
Aynı
iddianameyi dikkatli inceledim, “Alevi” sözcüğü tam 51 kez geçiyor, Ankara
DHKP-C davası. Hüseyin Gazi Derneği 25 kez, Hacı Bektaş Vakfı 11 kez, Pir
Sultan Derneği 12 kez, cemevi 14 kez geçiyor yani iddianame âdeta Alevi
düşmanlığıyla inşa edilmiş durumda. Dolayısıyla bu iddianamenin, Ankara’da
“DHKP-C davası” dediğiniz, aslında, ODTÜ’de, son derece zeki çocukların eğitim
haklarının ve geleceklerinin yok edildiği bu operasyonun bir Alevi avı, bir
Alevi hesaplaşması olduğu kanısındayım. Kandil’deki PKK’ları hedef gösteren
zihniyetin “DHKP-C” diye yeni bir düşman yaratarak hem Kandil’de hem Türkiye’de
bütün Alevi toplumunu terörize etmeye, korkutmaya çalıştığını düşünüyorum.
Kürtlerle
barışmak lazım, sonuna kadar barıştan yanayım ama Türkiye'nin kadim bir halkı
olan Alevilerle savaş eğer bu eksenin yerine konacaksa bununla savaşmak da
bizim boynumuzun borcu olsun.
Hepinizi
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
Gündem
dışı üçüncü söz, işçi sorunları ve hakları konusunda söz isteyen İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’e aittir.
Buyurunuz
Sayın Tüzel. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzel’in, işçi sınıfı ve emekçilerin çalışma hayatı ve sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Değerli
Başkan, milletvekili arkadaşlarım; işçi sınıfı ve emekçilerin çalışma hayatı ve
sorunları üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle,
dün Bangladeş Dakka’da yıkılan bina altında 145’i aşkın tekstil işçisi hayatını
kaybetti, kardeş Bangladeş halkına, emekçilerine başsağlığı diliyorum ve
buradan çıkaracağımız ders, elbette, Çalışma Bakanının örnek ülke olarak
gösterdiği yani karın tokluğuna çalışma ve rekabet adı altında gösterdiği ülkede
işçilerin karşı karşıya kaldığı durum bu. Bu, kabul edilebilir değil.
İkinci
bir konu, tabii ki dün burada “demiryollarının serbestleştirilmesi” adı altında
özelleştirme, demir yolu ulaşımının yerli-yabancı tekellere, piyasaya açılması
yasası geçti. Bu, demir yolu çalışanlarına güvencesizlik, yolcularına da pahalı
hizmet anlamına geliyordu. Demir yolu emekçileri de bu yasayı kabul
etmeyeceklerini, bürokratlara bir avanta olduğunu, işçiler ve memurlar için de
gönüllü bir emeklilik olmayacağını bize bildirdiler.
Değerli
milletvekilleri, dün, Hükûmet tarafından Meclise bir yasa sunuldu, “ikinci
varlık barışı” adı altında ve bildiğimiz gibi bu “varlık barışı” denilen şey,
bir kez daha gelir vergisinde zenginlere, servet sahiplerine bir kıyak
çekmeydi. “Büyüme, büyüme” denilen şeyin aslında bu büyümeyi yaratan işçi
sınıfı için külfetinin, cefasının, yoksulluğunun işçilere düştüğünü; sefasının,
refahının, varlığının da servet sahibi patronlara düştüğünü bir kez daha
gösterdi. Bu Hükûmet, gerçekte işsizlik ve yoksullukla mücadele etmediği gibi,
bütün çalışmalarıyla, devlet aklıyla sermayeye hizmet etmekten geri durmuyor.
Bütün bunlar karşısında, 1 Mayısa doğru giderken bizler de işçilerin,
emekçilerin birlik, mücadele, dayanışma günü öncesinde işçilerle yaptığımız toplantılarda
bizlere sunulan öneriler, eleştiriler, teklifler doğrultusunda işçilerin
haklarını ve çalışma hayatını iyileştirecek düzenlemelere dair yasa teklifleri
hazırladık ve bugün Meclis Başkanlığına sunduk.
Birincisi:
İşçi alacaklarına güvence getiriyor, işçilere alacaklarını ödemekten kaçınan
patronların hisseleri oranında şahsi servetleriyle sorumlu olacakları, aynı
zamanda İşsizlik Sigorta Fonu’ndaki Ücret Garanti Fonu’yla birlikte bu
alacaklara devlet güvencesinin getirilmesini öneriyor ve savunuyoruz.
Bir
önemli konu, İşsizlik Fonu’nun nasıl
değerlendirildiği, daha doğrusu nasıl yağmalandığıdır. Artık, bu yağmalanmasına
son vermek üzere ve kullanılacak işçilerin, yararlanacak işçilerin bu
olanaklarının artırılması, yüzde 40’tan yüzde 80 oranına çıkartılması ve bu
fonun, yatırımları ve teşvikleri desteklemek adına GAP gibi benzeri alanlarda
tüketilmesine artık son vermek üzere bir düzenleme teklif ediyoruz.
Çalışma
Bakanlığının gündeminde olan taşeron işçiliğinin yaygınlaştırılması ve kabul
edilmesine dönük… Bizler de taşeron işçiliğinin yani kuralsızlığın,
güvencesizliğin, örgütsüzlüğün, iş cinayetlerinin adı olan bu taşeron
çalışmanın geçici ve sınırlı bir şekilde, istisnai bir şekilde düzenlemesi ve
kaldırılmasına dönük bir teklifte
bulunuyoruz.
Eğer,
işsizlik ve yoksullukla mücadele etmek istiyorsanız, önce, bu had safhaya
varmış çalışma saatlerinin düşürülmesi önemli bir konudur. İşçiler için haftada
kırk beş saat, memurlar için haftada kırk saat olan çalışma süresinin bütün
çalışan emekçiler için haftada otuz beş saate düşürülmesini aynı şekilde
öneriyoruz.
Ve tabii
ki 13 yaşında, kafası presle sıkışan Adanalı Ahmet Yıldız’ın ölümü, bir kez
daha bize çocuk işçiliğini hatırlatıyor. Çocuk işçiliğinin yani 18 yaşın
altında çocukların çalışmasının yasaklanması için teklifte bulunuyoruz.
Ve “4/B”,
“4/C” adı altında güvencesiz çalışanların kadrolu, güvenceli çalışmasını
öneriyoruz.
Emeklilik
hakkı, emeklilik yaşının kaldırılması ve prim sayısının düşürülmesi, gelir
vergisindeki adaletsizliğin giderilmesi için de çalışmalarımız olacak.
Ben,
buradan, emeği için, geleceği için, hakları için direnen, mücadele eden hava
işçilerini, ÇAYKUR işçilerini, BMC işçilerini, metal işçilerini selamlıyorum ve
işçilerimizi, gençlerimizi, kadınlarımızı, kendilerinin mücadele günü olan 1
Mayısta…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (Devamla) - …alanlarda emeği, barışı, kardeşliği savunmak üzere
yerlerini almaya davet ediyorum.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.
Gündeme
geçmeden önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerimize çok kısa söz vereceğim.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan, çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN –
Sayın Tarhan, sistemi açalım.
Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın,
tüm şehit çocuklarının nezdinde, yedi ay önce şehit olan Çınar Üsteğmenin
dünyaya gelen kızı Masal Rüzgâr’a sağlıklı, uzun ve mutlu bir ömür dilediğine,
ODTÜ’deki öğrenci olaylarına ve Öcalan-Erdoğan ittifakının toplumu taşıdığı
noktaya ilişkin açıklaması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Ankara’da
bir şey oldu; Çınar Üsteğmenin kızı Masal Rüzgâr doğdu dün. Babası yedi ay önce
şehit olmuştu, hayata babasız başladı. Doğduğunda yanında, onun babasının can
güvenliğini sağlayamayan iktidar yoktu -dün yanlarındaydım- devlet yoktu çünkü
teröristlerin can güvenliğini sağlamak için pazarlık yapmakla meşguldüler.
Öcalan’ın talimatı gereği ordularını geri çekmekle meşguldüler.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) – Yazıklar olsun size, yazıklar olsun!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) - Masal Rüzgâr, babasını ve unutturmak isteyenlere karşı
hep dirençli olacak. Şehit olmadan bir mektup yazmış Çınar Üsteğmen. Şöyle
demiş, mektubu da gösterdiler: “Sen doğmadan ölürsem adın Masal Rüzgâr olsun.
Vatan da sen de beni unutma.” Masal Rüzgâr’ın babasının ölümüne yol açanlar
Değerli Başkanım, engerekler ve yılanlardır, onun geleceğine göz koyanlardır
bize göre. Masal Rüzgâr, onları unutmayacak, unutmadan büyüyecek.
Tüm şehit
çocuklarının nezdinde Masal Rüzgâr’a sağlık ve uzun, mutlu bir ömür diliyorum.
Dün bir
şey daha oldu Ankara’da, ODTÜ’de. Birileri, bilimsel bir toplantının ardından
verilen, altı aylık bebekten seksen yaşındaki dedenin bulunduğu kokteyli basıp,
yolları kesip, PKK’nın adına kimlik ve yol kontrolü yaptılar ODTÜ’de.
Öğrencileri ve öğretmenleri yaraladılar; manidardır, beyzbol sopasıyla
yaraladılar. Böylece, dağdaki eşkıya, kılık dahi değiştirme zahmetine bile
girmeden üniversitelerimize indirildi, toplumsal gerginlik bir kez daha
ateşlendi.
Öcalan-Erdoğan
ittifakının toplumu taşıdığı noktayı, umarım, umuyorum AKP’ye oy veren
seçmenler de hatta milletvekilleri de bunun farkındadırlar, görüyorlardır.
Marksizmden
bir gecede İslam bayraktarlığına geçebilme kıvraklığına sahip PKK’nın artık
terör örgütü olmadığını, bu kararın yapımında ve yayınında emeği geçen kadim
dostlara ben hayırlı olsun diyorum. Ama onlar, insan öldürenlerin, ölüm emri
verenlerin, elini kolunu sallaya sallaya gitmesine göz yumsa da bunu yapsa da
belleklerimizi silemezler ya, bunu yapamazlar.
Biz,
kediye kedi deriz Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Bizim için terörist,
her zaman teröristtir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.
Sayın
Özcan…
2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde 4/C statüsünde çalışanların durumuna ilişkin açıklaması
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, zaman zaman burada çeşitli meslek kuruluşlarına veya alanlara ait
çalışanların sorunlarını tartışıyoruz. Ancak hemen burnumuzun dibinde olan ve
bize her zaman yoldaşlık yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışanlarının
sorunlarını görmezlikten geliyoruz. Burada ücret adaletsizliği var, burada
çalışma saatleriyle ilgili adaletsizlik var. Burada yardımcı idari hizmetler,
genel idari hizmetler, taşeron ayrımı var. Aynı işi yapan insanların farklı
ücret aldığını, farklı koşullarda çalıştığını üzülerek görüyoruz.
Hükûmetin
kamudaki 4/C’lileri kadroya geçirme konusunda bir ön çalışması olduğunu
duyuyoruz ve yine Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde olan yaklaşık 1.800
civarında olduğunu tahmin ettiğim 4/C’lilerin bu kapsam dışında tutulacağını da
üzülerek duyuyoruz. Sayın Başkan, biz, yanı başımızdaki arkadaşlara sahip
çıkamazsak, her gün bizim elimiz kolumuz olan insanlara sahip çıkamazsak,
Türkiye’nin diğer çalışanlarına nasıl sahip çıkacağımızı ben burada bulunan
Sayın Bakana aracılığınızla sormak istiyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Sayın
Yeniçeri…
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin terörist PKK’lılar için “aktivist”
ifadesini kullanmasına, AKP Hükûmetinin tavrının uluslararası kuruluşların
PKK’ya bakışını değiştirdiğine ve iktidarı terör örgütüyle iş birliği yapmaya
son vermeye çağırdığına ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisi terörist PKK’lılar için “aktivist” ifadesini
kullanmaktadır. AKP Hükûmetinin tavrı, uluslararası kuruluşların PKK’ya
bakışını değiştirmiştir. “Bebek katili”nin yerini “İmralı” kelimesi almıştır.
“Türk” kelimesinin yerine “Türkiye vatandaşları” deyimi kullanılmaktadır.
Avrupalı da PKK terörüne “terör” değil “çatışma” demeye başlamıştır. AKP
iktidarından önce Avrupalılar “terörist” dedikleri PKK’lılara artık “aktivist”
diyor. PKK’nın “aktivist” olarak ilan edildiği yerde, AKP iktidarı da terör ve
terörist karşısında aciz düşmüş pasifist bir iktidar olarak tarihe geçmiş
bulunmaktır. AKP’nin katkılarıyla, terör örgütü PKK giderek uluslararası meşru
muhatap olunacak kurtuluş örgütü hâline gelmektedir. Bu durum, AKP ile PKK’nın
millî devlete karşı iş birliği içinde gerçekleşmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – İktidarı bir kez daha, terör örgütüyle iş birliği yapmaya
son vermeye çağırıyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın
Dedeoğlu, buyurunuz.
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesine bağlı olarak kurulan Pazarcık Meslek
Yüksekokulunun bina ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesine bağlı olarak kurulan Pazarcık Meslek Yüksekokulumuzun
yıllardan beri Pazarcık’ta binası yok. Orada okuyan öğrencilerimiz Pazarcık’tan
Kahramanmaraş’a gelmekte. İlgili bakanlıklardan ricamız şudur ki: Pazarcık
Meslek Yüksekokulumuzun bine yaklaşan öğrencilerinin Pazarcık’ta meslek
yüksekokuluna yakışır bir şekliyle bu binalarının yapılması.
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Dedeoğlu.
Sayın
Demiröz.
5.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa
Yenişehir Havalimanı’ndan Ankara’ya yapılan seferlerin bir ay süreyle
ertelenmesi konusunda bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bursa
ilimiz tarım, sanayi ve nüfus anlamında ülkemizin 4’üncü büyük ili. Bursa
Yenişehir Havalimanımız var. Bursa Yenişehir Havalimanı’ndan sadece Ankara
bağlantılı uçuşlar olduğunu ifade etmek istiyorum ve sorumu ilgili bakanlığa
şöyle sormak isterim: Yaz tatili uygulamaları, yaz uygulamalarının yapıldığı bu
dönemde Bursa’daki Yenişehir Havalimanı’ndan Ankara seferlerinin akşam da
yapılması ve 4 sefere çıkarılması gerekirken bu bir ay süreyle ertelenmiştir
haziran ayına. Bu ertelemenin kimler tarafından, nasıl yapıldığı konusunda
bilgi almak istiyoruz, bir.
Bir de
bu, Bursalılar için görülen bir reva mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın
Halaman.
6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Ankara’nın Polatlı ilçesinin girişinde bulunan levhadaki yazıya ve Adana’daki
yayla yollarının durumuna ilişkin açıklaması
ALİ
HALAMAN (Adana) – Başkanım, sağ ol.
Sayın
Başkanım, bu Ankara’nın Polatlı ilçesi var. Bu Polatlı ilçesine girerken
levhada şöyle bir yazı yazıyor: “Türkçe anlatamadık derdimizi, İngilizce
anlatacağız.” Hükûmetin Türkçeye karşı bir mesafesi var zannedersem.
Önümüz
yaz. Bu Adana bölgesi genelde yaylaya çıkıyor. Yaylaya giderken KÖYDES veya
BELDES adına yolların yapılacağı söyleniyor. Gündeme getirmemize rağmen bir
türlü bu içme suyu, yol yapılmıyor. Yapılana kadar söylemeye devam edeceğiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın
Yüksel.
7.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in,
taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emek
düşmanı AKP Hükûmetinin taşeron politikaları sonucu İzmir’de yine 650 belediye
işçimiz büyük sorun yaşamaktadır. Bu taşeron politikaları sonucunda ülkemizde
dokuz yılda 663.459 iş kazası olmuş ve 10.538 kişi hayatını kaybetmiştir. Yılda
ortalama 70 bin iş kazası oluyor. Yalnız geçen yıl, 2012 yılında 1.700 işçimiz bu
iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetmişlerdir, 15.061 işçi malulen emekli
olmuştur, sakat kalmıştır, 5.323 kişi meslek hastalığına yakalanmıştır, meslek
hastalığı sonucu 72 kişi hayatını kaybetmiştir, yine meslek hastalığı sonucu
sürekli iş göremez kişi sayısı 2.093’tür. İş kazalarında ve iş ölümlerinde
Avrupa’da 1’inci sıradayız, dünyada 3’üncü sıradayız.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.
Sayın
Moroğlu…
8.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun,
İzmir’deki BMC işçilerinin sorunlarına ve iktidarın bir an önce işçilerin
örgütlenmesine olanak sağlayıcı yasaları çıkarması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
İzmir’deki
BMC işçilerinin sorunlarını değişik defalar gerek bir dakikalık sorularla
gerekse kürsüden yaptığımız konuşmalarla dile getirdik. İzmir’deki AKP
milletvekili arkadaşlarımız da BMC işçilerini ziyaret ederek bu dosyalarını
alıp “En kısa zamanda gerekli bakanlarımızla görüşerek sizin sorunlarınıza
çözüm bulacağız.” demişlerdir. Fakat bugüne kadar BMC işçileri fabrikayı
çalıştırmak için harekete geçtikleri hâlde aylardır maaşlarını alamamaktalar ve
en ufak bir denetim, düzenleme, ne tür bir çıkış yolu olacağı konusunda da
iktidardan bir yol haritası beklemektedirler.
Aynı
şekilde, İş Kanunu’yla ilgili işverenlere kolaylık sağlayan yasalar
çıkarılırken işçilerin her direnişi, işçilerin her sendikalaşma hareketi
patronlar tarafından kapı önüne konarak sonuçlanmaktadır. Onun için iktidar bir
an önce işçilerin örgütlenmesine olanak sağlayıcı yasaları çıkarmalıdır.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.
Sayın
Ağbaba…
9.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
Malatya’nın Tohma köyünde yaşayan insanların sorunlarına ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, Malatya’da 2004 yılında yeni köy kuruldu, adı
“Tohma.” Çelikhan’da 7 muhtarlık ve 14 mezra Çat Barajı’nın havzasında kaldığı
için topraklarından, köylerinden koparılarak Malatya’ya yerleştirildi. Bu
insanlara, eğer taşınırsanız 3 eve 1 traktör, hane başı 2 inek, arazilerinize
sondaj, beş yıl boyunca aile reislerine maaş bağlanacağı taahhüt edildi. Yaptıkları
evleri 7.500 TL ve yirmi beş yılda ödeyeceklerdi. Evler 21.bin TL’ye mal oldu,
insanlar borçlarını ödeyemiyor, her ay faiz biniyor. Köylüler kandırılmış,
çaresizlik içinde kendilerine verilen sözlerin tutulmasını bekliyorlar.
Doğdukları topraklardan koparılan köylüler işsiz güçsüz, hiçbir şey ekip
biçemeden yaşamaya çalışıyorlar. İşsizlik almış başını gidiyor. “Bir dönüm
tütün ekerek kendi köyümüzde ağa idik, burada 1 TL gelirimiz yok. Erkeklerimiz
boş, kadınlarımız kayısı fabrikasında çalışıyor, onların ellerine bakıyoruz.
Bizi bu duruma düşürenlere yazıklar olsun, oylarımız haram olsun.” diyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Onların bu haykırışını dile getirmek istedim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Canalioğlu…
10.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun, Trabzon’un 5084 sayılı Teşvik Yasası kapsamından çıkarılması
nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bilindiği
gibi, Hükûmet aralarında Trabzon’un da bulunduğu 49 ilde 5084 sayılı Teşvik
Yasası’nı uyguluyordu. Yasanın en önemli yararı ise 10 kişi ve üzerinde
çalıştırılan işletmelerde Sosyal Güvenlik Kurumu kesintilerinde işveren payının
devlet tarafından ödenmesiydi. Teşvik sisteminin sona erdirilip yeni teşvik
sistemine geçilmesi sırasında çok ciddi sorunlar yaşanabileceği ve ülke çapında
yüz binlerce işçinin ya işine son verileceği ya da kayıt dışına çıkarılacağı
uyarıları yapılmıştı. Ancak Hükûmet uyarılara pek kulak asmadı. Trabzon
şişirilmiş rakamlarla ülkenin en gelişen illerinden biri olarak gösterildi ve
nispeten gelişmiş üçüncü derece illeri arasında sayıldı, teşvikteki
avantajlarını da kaybetti. Eski teşvik sisteminin sona ermesinden sonra Trabzon
için 2013’ün ilk iki ayında çok vahim bir tablo ortaya çıktı. Sosyal Güvenlik
Kurumu verilerine göre 2012 yılı Aralık ayında Trabzon’da özel sektörde 107.450
işçi çalışırken 2013 yılı Ocak ayında bu rakam 104.080’e indi, yani Ocak ayında
3.370 işçi işten çıkarıldı. Şubat ayında ise tam bir kıyım yaşandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Canalioğlu.
Sayın
Buldan…
11.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın,
İstanbul Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın açıklamasındaki bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
PERVİN
BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
önce Sayın Emine Ülker Tarhan’ın açıklamalarını dinlerken tüylerim diken diken
oldu gerçekten. Bu coğrafyada ne kadar çok çocuğun yetim kaldığını acaba bilmez
mi Sayın Tarhan? Siz bir örnek verdiniz ama ben size binlerce örnek veririm.
Böylesi bir atmosferde barışa karşı olmak ne kadar acıdır Sayın Tarhan.
Benim
kızım doğduğu gün babası öldürüldü, bunu bilir misiniz acaba? Ama ben hiçbir
zaman bu coğrafyada savaşın devam etmesinden yana bir tavır sergilemedim. Ben
sürekli bu coğrafyaya bir barışın gelmesi için çırpındım durdum, mücadele ettim
ama siz sürekli bir tarafı göstererek diğer tarafı ne yazık ki bu ülkede acı
çekmemiş gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Akan kardeş kanının durması sizi neden
bu kadar rahatsız ediyor, ben bunu anlamakta sıkıntı yaşıyorum. Bugün Kandil’de
önemli bir açıklama yapılacak, tarihî bir günü yaşıyoruz. Bugün Türkiye tarihî
bir güne tanıklık edecek, Kandil’de bir açıklama yapılacak ve gerilla güçleri
Türkiye sınırlarının gerisine çekilecek. Bu sizi mutlu etmeli, bu sizi
umutlandırmalı, bu coğrafyaya barış geliyor diye umutlanmalısınız bence. Ama ne
yazık ki halkımız sizin politikalarınızı da çok yakından izliyor, bunun
cevabını da size en yakın zamanda gösterecekler, bundan emin olabilirsiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
Buyurunuz
Sayın Ünal.
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kamuoyunu doğru bilgilendirmemiz
gerektiğine, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin raporunun tavsiye
niteliğinde olduğuna ve uluslararası bağlayıcılığının bulunmadığına ilişkin
açıklaması
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çatısı altında
bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi her şeyden önce her birimizin üslubu,
söylemi, kullandığı dil açısından büyük bir siyasi sorumluluk gerektiren bir
çatı ve burada yaptığımız konuşmalarda da kamuoyunu bilgilendirirken doğru
bilgilendirmemiz ve seçtiğimiz kelimelerin gerçeği yansıtması gerekiyor.
Özellikle,
dün AKPM’de kabul edilen tavsiye niteliğindeki bir rapor üzerinden hareketle,
aktivist ve terör örgütü ayrımı üzerinden ifadelerle ilgili kısa bir düzeltme
kullanmak istiyorum. Burada milletvekillerimizin bir önergeye “evet” ya da
“hayır” demesinden ziyade, bu rapor tavsiye niteliğinde bir rapordur ve bu
raporun uluslararası bir bağlayıcılığı yoktur. Aynı şekilde de AKPM Başkanının
dün yaptığı açıklamada da bunun altı çizilmiştir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz.
Dün bu
konuyu ben getirmiştim ama böyle bir rezaletin bu raporun içine alınmasını
müsaade edin de kınayalım. Değil mi?
BAŞKAN –
Sayın Vural…
OKTAY
VURAL (İzmir) - Bir mahzuru var mı kınamamızın?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır efendim, bir mahzuru yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Ben kınamanızı tercih ederdim. Raporun anlamsızlığından ziyade
bu ifadeleri kınamanızı tercih ederdim doğrusu.
BAŞKAN –
Sayın Vural, isterseniz sisteme girip söyleyebilirsiniz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yok efendim, söyleyeceğimi söyledim zaten.
BAŞKAN –
Peki efendim.
Sayın
Akar…
13.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın,
Kocaeli’ye yapılan havaalanının durumuna ilişkin açıklaması
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Kocaeli ilinde yıllardan sonra bir gecekondu
havaalanı yapıldı. “Gecekondu” diyorum çünkü Türkiye’de ilk defa bir havaalanı
Devlet Hava Meydanları dışında yapıldı, Büyükşehir Belediyesi tarafından
işletmeye açıldı. Bu havaalanında önce gece görüşü ve uçakların inip kalkması
için gerekli cihazlar yoktu. Bu havaalanının uçak yer hizmetleri yine Sabiha
Gökçen Havaalanı personeli tarafından yapılmaya başlandı. Bu havaalanında
ambulans yoktu, bu havaalanında itfaiye yoktu. Önce bu havaalanına ATLASJET
geldi, çekti gitti. Sonra BORAJET geldi, o da çekti gitti ve bugün o
havaalanında -çok affedersiniz ama- inekler otlamaktadır.
Kocaeli
Türkiye’ye en çok vergi veren bir kent olarak bunu hak etmiyor diye
düşünüyorum. Böyle şova yönelik, şovla açılan gecekondu havaalanlarının,
gerçekten havaalanı işletmeciliğini haiz olmayan pistlerle şova dönüştürülen…
Türkiye’deki bu yatırım ifadelerini doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz.
Sayın
Oğan…
14.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Iğdır’daki sağlık hizmetlerinin yetersizliğine ilişkin açıklaması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarları on sene boyunca en çok sağlık alanında
yaptıklarını iddia ettikleri şeylerle övündüler ama Iğdır’da manzara farklıdır.
Iğdır’da her gün hastane kapatılmaktadır, şimdi de Tuzluca Devlet Hastanesi
kapatılmaya çalışılmaktadır. Iğdır’da Tuzluca ilçesinde hastane var ama
hastaneye doktor yok. Aynı şekilde, Iğdır merkezde de yeni bir hastane
yapılıyor, doğrudur, ama mevcut hastane yenisi yapılıncaya kadar da durumu
idare edebilecek durumda değildir. Biz, Iğdır’a hastane ve hastanenin içinde de
doktor istiyoruz, sadece bina değil.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
Sayın
Baluken…
15.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in,
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün gündem dışı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz
önce gündem dışı söz alarak konuşan Dersim Milletvekillinin kullanmış olduğu
cümlelerle ilgili bazı düzeltmeler yapacağım.
“Kürtlerle
barış Alevilerle savaş kararları pahasına yürütülüyor.” ifadesini kullandı.
Kürtlerin hiçbir zaman Alevilerle savaş senaryoları içerisinde oldukları tarihî
olarak gösterilemez. Bugün de ortaya konan bu savların tamamı mesnetsiz,
dayanaksız iftiraların ötesine geçmemiştir. Kendisi Kürt sorununun çözümüne
yönelik Dersim modelini önerecek vicdansızlığı gösterenlerle aynı siyasal
gelenekte şu anda bulunuyor. Alevi katliamlarına yönelik bu kadar duyarlılığı
varsa yakın dönemin en büyük Alevi Kızılbaş katliamı olan Dersim katliamında
kimin imzasının olduğunu, kimin iktidar olduğunu tekrar araştırmaya davet
ediyorum.
Diğer
taraftan katliamcı Esad’ı Alevi gibi göstermek de Alevilere yapılacak en büyük
haksızlıktır diye düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Daha bir hafta önce Eşrefiye mahallesinde kimyasal silah
kullanarak Kürtleri katleden bir kişinin Alevi olarak Meclis kürsüsünden
sunulmasını da buradan kınadığımı belirtmek istiyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
Köse...
16.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin,
Cumhuriyet Halk Partisinin barıştan rahatsız olmadığına, sürecin sonunda daha
çok kan dökülmesinden korktuğuna ilişkin açıklaması
TUFAN
KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, barıştan rahatsız olan, barışın dilini konuşmak istemeyen bir tek
Cumhuriyet Halk Partili, bir tek Cumhuriyet Halk Partilili milletvekili dahi
yoktur. Ancak ölümle, terörle tehdit ederek, şantaj yaparak sağlanacağı iddia
edilen barışın gerçek bir barış olmayacağını düşünüyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Gerçek barışı siz önerin.
TUFAN
KÖSE (Çorum) – Amerika’nın, İngiltere’nin, İsrail’in, Avrupa Birliğinin, kısaca
emperyalizmin el atıp da barış getirdiği tek bir coğrafyanın olmadığını
biliyoruz. Biz, barıştan değil, sürecin sonunda daha çok kan dökülmesinden
korkuyoruz.
Teşekkür
ederiz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Son
olarak Sayın Yılmaz…
17.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin güneydoğudan çekildiğini gözlemlediklerine,
bunu şiddetle protesto ettiklerine ve
ODTÜ’deki bilimsel bir toplantıda yapılan saldırıya ilişkin açıklaması
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Duran Kalkan’ın Vatan gazetesine
vermiş olduğu açıklamalarını okudum. Orada diyor ki: “Silahsızlanma tek taraflı
olmayacaktır.” Biz de görüyoruz ki Türk Silahlı Kuvvetleri güneydoğudan
çekiliyor, onun yerine PKK’lılar yerleştirilecek, onu gözlemliyoruz. Biz
ülkemizin topraklarının savaşmadan teslim edilmesini gözlemliyoruz. Bunu
şiddetle protesto ediyoruz.
Diğer
yandan, dün ODTÜ’de yapılan bilimsel bir
toplantıya ve bilim insanlarına saldırı yapılmıştır. Kendilerine PKK’lı adı
veren kişiler tarafından saldırı yapılmıştır. Bu çok ciddi bir provokasyondur.
Üniversitelere yapılan, “PKK” adı verilen kişiler -kimlerse bunlar- ya da
Hizbullahçılar tarafından yapılan saldırıları şiddetle kınıyoruz. Özgür bilim
her zaman özgür kalacaktır. Üniversitelerdeki yükselen Atatürkçü, cumhuriyetçi
mücadele hiçbir şekilde bastırılamayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Biliyorum Sayın Yeniçeri, söz vereceğim size.
Sayın
Uzunırmak, sisteme girmişsiniz. “En son” dedim ama son olarak size söz
veriyorum ve bu konuyu bitireceğim.
Buyurunuz.
18.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın,
“terörle barışmak” diye bir şeyin olmayacağına, silahların bırakılmasının ve
adalete teslim olunmasının barış için tek yol olacağına ilişkin açıklaması
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, önce, biz burada devlet adamlarıyız. Gelecek on yılları, yirmi
yılları, elli yılları düşündüğümüzde, bilhassa AKP milletvekili arkadaşlarıma
seslenmek istiyorum: Acaba Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bilinci ve kültürü,
Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlığına aidiyet artmakta mıdır, azalmakta
mıdır? Bugün istediği birtakım şeyleri alanlar belki mutlu bir dönem
yaşayabilirler ama onları harcadıklarında yeni bir istekle Türkiye Cumhuriyeti
devletine dikileceklerdir.
Bugün,
dünyada herhangi bir ülke gösterin ki sınırları içerisinde suç işlemiş
insanları nezaret ederek sınır dışına çıkartmaktadır. Böyle, “terörle barışmak”
diye bir şey olmaz, böyle bir barış olmaz, dünyada böyle bir ülke yok. Onurlu,
ayakta kalmış bir devlet olamaz böyle bir devlet. Dolayısıyla tek yol vardır:
Silahlarını bıraksınlar, adalete teslim olsunlar ve devletin vatandaşlık
aidiyetini hissetsinler, hissettirsinler ancak o zaman bu ülkede barıştan
bahsedilebilir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.
Sayın
Milletvekilleri, Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri İç Tüzük’ün 58’inci
maddesine göre, geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanının düzeltilmesi
amacıyla söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Yeniçeri.
V.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
24/4/2013 tarihli 96’ncı Birleşimde Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın CHP
grup önerisi üzerinde konuşmasındaki bazı ifadelere ilişkin konuşması (x)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, özellikle dün, Sayın Ramazan Can, konuşmasında, basın
toplantılarıyla ilgili bir hususa temas ederken “Sayın Özcan Yeniçeri, temmuz
ayına kadar bu saati, bu toplantı salonunu tamamen kendisine tahsis etmiş
vaziyette.” gibi bir ifade kullanmıştır. Doğrudur.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Ya, bu kadar abartma her şeyi.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Kırıkkale) – Bir milletvekilinin görevi odur. Bir milletvekili, her
gün, meydana gelen, ülkeyi, toplumu sarsan sorunlar konusunda görüş ve düşünce
ifade etmiyorsa o milletvekili zaten milletvekilliğini yapmıyor demektir. Bir
milletvekili eğer yasa tasarısı, teklifi sunmuyorsa, bir milletvekili kürsüden
gelip görüşlerini ifade etmiyorsa, bir milletvekili soru önergesi vererek
iktidarı veya yapılanları sorgulamıyorsa o zaten milletvekili değildir. Yani,
milletvekilinin saat 11.30’da gidip de “Ben bu saatte basın toplantısı yapmak
istiyorum.” demesi milletvekilliğinin en temel özgürlüğüdür, en temel hakkıdır,
yapması gereken bir şeydir. İnsanı insan olduğu için suçlamak ya da onun yanlış
yaptığını ifade etmek mümkün mü? Niye kapatmış olayım! Sayın Ramazan Can
11.30’la 12.00 arasında görüşmek istiyorsa o saat ona açıktır, istediği kadar
görüşebilir, gelsin, basın toplantısı yapabilir. Ben oraya gidiyorum önceden, eğer
sabah konulacaksa sabahleyin o saatte basın toplantısı yapmak istiyorum. Bundan
daha doğal ne olabilir? Siz de gelin, benden on dakika önce gelirseniz siz
alırsınız o basın toplantısı saatini.
Şimdi,
tepeden tırnağa, yapılan konuşmalar, ortaya konan görüşler, nereden bakarsanız
bakın ipe sapa gelir görüşler değil.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kime göre?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Yani, bu, akla, mantığa, bilime, şerefe, namusa, haysiyete
göre böyledir. Çok açık söylüyorum. Bu ülkede savaş olduğunu çıkın açıklayın.
Savaş mı var da barış istiyorsunuz? Ne savaşı! PKK terör örgütünün tek yanlı
saldırısı var. Aklınızı başınıza devşirin.
Yani,
burada...
MUHAMMED
MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) – Özcan Bey, yavaş…
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Hayır, arkadaşlar şunu söylemek istiyorum: Çıkıyorsunuz
diyorsunuz ki...
MUHAMMED
MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) – Özcan Bey, sakin…
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Benim üslubum böyle, yani kimseyi muhatap etmiyorum.
Ama şunu
söyleyeyim: Şimdi, tek taraflı olarak, alçak ve cani örgüt milletin barışına ve
huzuruna musallat olmuş ve bu milleti rahatsız edecek kitle katliamları
gerçekleştirmekte, yollar kesmekteydi. Şimdi bundan vazgeçmişse kendi bileceği
bir iştir. Bu terör eşkıyalarını sınırın dışına elini kolunu sallayarak
çıkartmak suçtur.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu neyin düzeltmesi dört dakika?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Neyi düzeltiyor?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Kim bunu yaparsa yapsın suç işleyecektir. Bunların
yapacağı şey, devletin adaletine, milletin merhametine sığınmaktır.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Neyi düzeltiyor bu? Sayın Başkanım, tutanak düzeltmiyor.
BAŞKAN –
Sayın Yeniçeri, biraz sakin olunuz lütfen.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) – Bunun başka yolu yoktur.
BAŞKAN –
Sakin olunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Tutanakla ilgili konuş.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) – Sesini değil sözünü yükselt, sözünü!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Üçüncü bir yol da burada yoktur. Şunu kesinlikle söylemek
gerekir ki ortada olmayan…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Hocam, tutanakla ilgili konuş.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Tutanakları söyledim ama tutanaklarla ilgili olarak
isteyen kişi, istediği zaman, istediği saatte, bir milletvekili gider orada
basın toplantısı yapar. Ben de yapıyorum, bu benim en temel hakkımdır ve ben
bunu yapmak zorundayım. Beni buraya bunun için bu millet seçti ve gönderdi. Ben
burada süs bitkisi değilim. Ben orada sıralarda oturup da el indir-el kaldır
yapacak bir şeyi kendime görevini yapmış olarak kabul edemem. Dolayısıyla da
ben bunu yapıyorum. Bunu da her yanda…
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Milletvekilinin asli görevini, yasama gibi bir şeyi niye karıştırıyorsun ya! Asli
görevidir milletvekilinin.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Siz ise iktidar olarak elden gelen bütün yolları
kullanarak, önünüze gelen her türlü yolu muhalefeti susturmakta
kullanıyorsunuz.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Neyi susturuyoruz? Bak dört dakikadan beri
konuşuyorsunuz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – İşte televizyon yayınları ortada, işte gazeteler ortada,
işte basın ortada, işte basın ve ifade özgürlüğü ortada.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Hocam, akşama kadar konuşuyorsun sen ya.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Beni durduramazsınız, beni susturamazsınız, sizin iktidarınızın
da gücü yetmez, Başbakanınızın da gücü yetmez.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kimse susturmuyor seni.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Ben özgür iradeli bir adamım ve ben milletten aldım bu
yetkiyi.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Biz nereden aldık?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) – Size düşen görev, sizin de aynı şekilde kendinizi ifade
etmenizdir, başkasını susturmak değil. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
YENİ (Samsun) – Millet susturdu sizi.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir
dakika, sakin olunuz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, hatip ismimden de bahsederek bana
sataştığından…
AHMET
YENİ (Samsun) – Sayın Yeniçeri, millet susturdu sizi.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Millet sizin ağzınıza kilit vuracak, kilit. Siz yerinizden
kalkamayacaksınız.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, hangi sözü söyleyecekseniz, lütfen münakaşa şeklinde
değil, müzakere şeklinde, daha sessiz bir üslup kullanırsanız daha iyi
olacağını düşünüyorum.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Evet, duygularımızla değil, aklımızla konuşmanın yeri
çünkü burası.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bağırılmaması
lazım, buyurunuz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın,
24/4/2013 tarihli 96’ncı Birleşimde CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmadaki bazı ifadelere ilişkin konuşan Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Yeniçeri hoca olabilir ama milletvekilleri öğrencileri değildir onun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Milletvekilleri seçimle gelmiş, binlerce oyun
temsilcisidir burada.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Yeniçeri milletvekili beyefendi, ekselansları!
RAMAZAN
CAN (Devamla) – Burada bir hoca edasıyla -bizler de öğrenci edasıyla- tavır
takınamazsınız.
Diğer
taraftan, burada televizyonla ilgili dün ben bir açıklama yaptım, dedim ki: “Bu
televizyon yayınlarının hukuki dayanağı nedir?” Hukuki dayanağı 1995 yılında
imzalanan bir protokole dayanıyor. Bu protokolü kim imzalamış? Dönemin Meclis
Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile dönemin TRT Genel Müdürü Profesör Doktor Tayfun
Akgüner arasında imzalanmış. Bu protokole göre, haftanın üç günü Meclisin 14.00
ile 19.00 saatleri arasında çalışacağı deklare edilmiş, teyit edilmiş ve
uygulama bu meyanda devam etmiş.
Diğer
taraftan, biz iktidar partisi olarak muhalefet milletvekillerinin ya da
muhalefetin sesini kısmakla… Bizim anlayışımızda bu yoktur. AK PARTİ zaten
aleni, açık bir partidir, şeffaflığa inanan bir partidir. Herkes, her şey
ortamda açıkça cereyan etmektedir.
Diğer
taraftan, basın toplantısıyla ilgili: Bugün iktidar partisi grup başkan vekili
basın toplantısını odalarında yapmaktadır. Ben dedim ki dün: “Muhalefet partisi
grup başkan vekillerinden bir, saat 11.30’da pazartesi, çarşamba günü toplantı
yapamaz.” Niye? Çünkü Sayın Yeniçeri tarafından burası kapatılmış. Temmuz ayına kadar kapatılma olabilir mi?
Bunun üzerine -Medeni Kanun- “Kanun lafzıyla ve ruhuyla temas ettiği bütün
meselelerde meridir.” dedim. “Eğer bir hakkın sırf ıztırarı varsa kanun bunu
himâye etmez.” dedim. “Hüsnüniyet şart kılınan hâllerde asıl olan onun
vücududur.” dedim. Eğer bu benim okuduğum kanun metnini tefsir etseydi Sayın
Yeniçeri, bu meyanda konuşmayı yapmazdı. Burada hakkın kötüye kullanılmasını
kimse istismar edemez, hakkı da istismar etmemelidir. Bu nedenle, Sayın
Yeniçeri’nin bu açıklamaları yerinde değildir diyorum.
Tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Can.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize
sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Doktor
Hasan Bozer’in beraberinde bir Parlamento heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret
etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18/4/2013 tarihli 47
sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1206)
24/04/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozer’in
beraberinde bir Parlamento heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18/04/2013 tarih ve 47 sayılı Kararı
ile uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzen-lenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7’nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B)
Meclis Araştırması ÖnergeLERİ
1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, huzurevlerinde ve yaşlı rehabilitasyon
merkezlerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/597)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Huzurevlerinde
ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde yaşanan sorunların bütün boyutları ile
ele alınması, yaşlıların maruz kaldıkları fiziksel ve psikolojik şiddetin
nedenlerinin araştırılarak ortadan kaldırılması için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan
Iğdır
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Huzurevleri,
belirli bir yaşın üzerindeki vatandaşların, ücret veya belirli bir bağış
karşılığında kaldıkları bakım evleridir. Huzurevleri, sosyal yoksunluk ya da
ekonomik yoksulluk içinde bulunan yaşlıların yaşam standartlarını koruma ve
yükseltme amaçlı hizmetleri planlamak, düzenlemek, izlemek, koordine etmek ve
denetlemekle görevli olarak Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK)
Genel Müdürlüğüne bağlı bulunmaktadır.
Türkiye'de
hemen hemen bütün huzur evlerinde yaşanan ve benzerlik gösteren sorunlar
bulunmakta, bu sorunlar kimi zaman insanı dehşete düşürecek boyutlarıyla
kamuoyuna da yansımaktadır. Yaşlıları korumak, bakmak, sosyal, psikolojik ve
fiziksel gereksinimlerini karşılamak, sürekli bakıma ve rehabilitasyona
gereksinim duyanlara bakım ve rehabilitasyon hizmeti vermekle görevli ve
yükümlü olan huzurevleri, bu yükümlülüklerini yerine sorunsuz ve eksiksiz
olarak getirmemektedir.
Hem
kapasite hem de personel yetersizliği bulunan huzurevleri ve yaşlı
rehabilitasyon merkezlerinde, yükümlülükleri yerine kusursuz bir şekilde
getirecek niteliğe sahip personel oldukça azdır. Huzurevleri Bakım ve
Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliği’nin 5’inci maddesinde huzurevlerinde
kapasite ve gereksinime göre uygun görülen nitelik ve sayıda müdür ve müdür yardımcısı,
sosyal çalışmacı, psikolog, tabip ve hemşire, fizyoterapist, diyetisyen,
teknisyen, genel idare ve yardımcı hizmetler sınıfından personel
görevlendirilmesi öngörülmüş olmasına rağmen bu husus çoğu huzurevi idaresi
tarafından dikkate alınmamaktadır. Huzurevleri, bakıma muhtaç yaşlıların
hayatlarını mutlu ve rahat bir şekilde geçirecekleri yer olmaktan çok
yaşlıların ölümü bekledikleri bir yer olma anlayışı ile hizmet vermektedir.
Huzurevlerinde
ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde, yaşlılara gerekli ilgi gösterilmemekte,
ihtiyaçları uygun yöntemlerle karşılanmamakta ve sosyal hayatları yok
sayılmaktadır. Özellikle ailesinden ilgi görmediği için huzurevine girmek
zorunda kalan yaşlılar bu nedenden dolayı bunalıma girmekte ve gerekli
psikolojik desteği alamadıkları için intihar ederek hayatına son
vermektedirler. Balıkesir, Afyonkarahisar, Konya, Edirne ve daha bir çok
huzurevinde intihar ederek yaşamına son veren yaşlılar olmuştur.
Bu tür
yerlerde yaşlılar sürekli fiziksel ve zihinsel istismara maruz kalmaktadır.
Yaşlıların hasta bakıcıların ve idarecilerin fiziksel şiddetine maruz kaldığı
çoğu kez basına yansımış ancak bu konuda kamuoyunu tatmin edecek ve yaşlılara
güvenli bir ortam sağlayacak tedbirler alınmamıştır. Gerekli denetimlerin
yapılmadığı bu yerlerde kimi zaman yaşlılar maruz kaldıkları fiziksel şiddetten
dolayı yaralanmakta ve hayatları boyunca kimseye açıklama olanağı bulmadıkları
baskı ve tehditlere katlanmak zorunda kalmaktadırlar.
İstanbul
Kartal'daki Özel Aydos Huzurevi'nde kalan alzaymır hastalarına şiddet
uygulandığı ortaya çıkmış, huzurevindeki görevlilerin 25 yaşlıya dayak attığı
görüntülenmişti. Yine aynı şekilde İstanbul Selimpaşa'da özel bir huzurevinde
ve İzmir'de benzer olaylar yaşanmıştı. Kaynak yetersizliği, buna bağlı olarak
eğitimli eleman istihdam edilememesi ve kötü ekonomik koşulların "ne iş
olursa yaparım" anlayışını hâkim kıldığı ülkemizde, kendi branşında ve
gönüllülüğe bağlı çalışma hemen hemen ortadan kalkmıştır. Çoğu alanda olduğu
gibi huzurevlerinde de mesleki yeterliliği olmayan kişiler istihdam
edilmektedir. Buralarda yaşanan şiddet ve istismarın yalnızca küçük bir boyutu
kamuoyuna yansımakta, psikolojik ve fiziksel şiddet gizlenerek sürmektedir.
Huzurevi
ya da rehabilitasyon merkezlerinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan yaşlıların,
ihtiyaçlarına, inançlarına, haysiyetlerine, özel yaşamlarına
(mahremiyetlerine), bakımları ve yaşam biçimleri hakkında kendi kararlarını
vermelerine saygı gösterilmemektedir. Yaşlılar, insan haklarından ve temel
özgürlüklerden tam olarak yararlanamamaktadır.
Huzurevlerindeki
ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki bu durum, şiddetin giderek boyutlandığı
Türkiye'de, şiddetin boyutlarının toplumun bakıma muhtaç tüm kesimlerine
uzandığını ortaya koymaktadır. İnsani şartların altında hizmet veren
huzurevlerinin ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinin sorunlarının tespit
edilerek, başta Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel
Müdürlüğünü olmak üzere bütün yetkilileri harekete geçirmek ve yaşlıların
huzurlu bir ortamda yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak amacıyla bir meclis
araştırma komisyonu kurulmasının uygun olacağını düşünmekteyiz.
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, tutuklu ve hükümlülerin ve ailelerinin yaşadığı
maddi, manevi zorlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/598)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tutuklu
ve hükümlülerin, ailelerinden uzak yerlerdeki cezaevlerinde tutulmaları
nedeniyle, tutuklu ve hükümlülerin ve ailelerinin yaşadığı maddi-manevi
zorlukların tespit edilerek, yaşanan sorunların ortadan kaldırılması için bu
doğrultuda alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç
Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan
Iğdır
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 2’nci maddesinde, "ceza ve
güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din,
mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, millî veya sosyal köken
ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer
toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık
tanınmaksızın uygulanır." hükmü bulunmaktadır. Ayrıca aynı maddede
"ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı,
aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ibaresi yer
almaktadır.
Ancak
Türkiye cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri gün geçtikçe derinleşmekte, verilen
cezalar hukuksuz uygulamalarla amacını aşmış bulunmaktadır. Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 2’nci maddesinde belirtilen
"hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum,
felsefi inanç, millî veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut
düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım
yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır." hükmü
açık bir şekilde sürekli ihlal edilmektedir. Bu hüküm özellikle siyasi hükümlü
ve tutuklular için yok sayılmakta ve tutukluların en temel insani haklardan
yararlanmaları bile engellenmektedir.
Siyasi
hükümlü ve tutuklular genellikle ailelerinden uzak yerlerdeki cezaevlerine
nakledilmektedir. F tipi cezaevleri genelde uzak yerlerde (Ankara-Sincan, Bolu,
Tekirdağ, İzmir, Adana vb) yapılmıştır. Aileler ekonomik açıdan zorluklarla yüz
yüze kalırken, bu uygulama ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ihlal edilmekte, tutukluların aileleri ile görüşmesini zorlaştırmakta,
tutuklunun ruhsal durumunu gözetmek yükümlülüğünün dışına çıkmış olunmaktadır.
Özellikle hükümlülerin, ailelerinin ikamet ettikleri yerlerden yüzlerce
kilometre uzağa nakilleri, onların yanında yakınlarını da mağdur etmektedir. Bu
uygulama ile "cezanın şahsiliği" ilkesinden çıkılarak ailenin tüm
bireylerini kapsayacak bir boyut almasına yol açmaktadır.
Sivas
katliamı hükümlüleri, çeşitli iddialar nedeniyle nakledildikleri cezaevinden
"uzaklıktan ailelerinin gelemediği" gerekçesi ile yaptıkları başvuru
neticesinde Sivas'a geri gönderilmişlerdir. Ancak buna karşın hâlihazırda ne ile
suçlandıklarını dahi bilmeyen binlerce tutuklu ve hükümlü de ailelerinden
uzakta olup yakınları ile görüşememektedirler. Söz konusu tutuklu ve
hükümlüler, aileleri ile görüşemediklerinden yakınmakta ve bu taleplerini
içeren başvurularda bulunmalarına rağmen başvuruları reddedilmektedir. Üstelik
çoğu tutuklu vatandaş ne ile suçlandığını dahi bilmemekte, aradan geçen onca
zamana rağmen iddianameleri düzenlenmediğinden yargılamalarına dahi başlanmamış
durumdadır. Ailelerinin bulunduğu yerden çok uzak cezaevlerinde kalmakta olan
bu vatandaşlar aileleri ile görüşme hakkından mahrum kalmaktadırlar. Bu yöndeki
talepleri ise hiç değerlendirilmemektedir. Aileler yakınlarının tutuklu
bulunduğu illere gitmek için maddi imkân bulamamakta ve kimileri yılda bir defa
gidebilme imkânı bulmakta bile zorlanmaktadırlar. Görüş günlerinde bile
gidecekleri ilde kalma koşulları olmadığı için aile fertlerinden ya yalnızca
biri görüşe gidebilmekte ya da görüşe gidilmemektedir. Söz konusu uygulama hem
tutukluları hem de tutuklu yakınlarını maddi ve manevi olarak zorlarken, en
temel hakları bu uygulama ile fiilen engellenmektedir.
Tutuklu
ve hükümlülerin sevk taleplerinin zorlaştırılmaması, ailelerin bu konudaki
mazeret ve mağduriyetlerinin dikkate alınması, hükümlü ve tutukluların
cezalarını, ailelerine en yakın ikamet yerlerindeki ceza ve tutukevlerinde
çekmelerinin sağlanması için gerekli koşulların oluşturulması ve bunun yasal
düzenlemeler yapılarak hayata geçirilmesi gerekmektedir.
3.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve 19
milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/599)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
yaşanan tekstil sektörünün sorunlarının araştırılarak, gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98’inci ve TBMM İç Tüzüğü’nün 104 ve
105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve
talep ederiz.
1) Necati
Özensoy (Bursa)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Ali
Uzunırmak (Aydın)
4)
Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
5)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
6) Celal
Adan (İstanbul)
7) Enver
Erdem (Elazığ)
8)
Cemalettin Şimşek (Samsun)
9) Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
10) D.
Ali Torlak (İstanbul)
11) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
12) Reşat
Doğru (Tokat)
13) Ali
Öz (Mersin)
14) Atila
Kaya (İstanbul)
15) Erkan
Akçay (Manisa)
16) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
17) Zühal
Topcu (Ankara)
18)
Mustafa Kalaycı (Konya)
19)
Muharrem Varlı (Adana)
20)
Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
Tekstil
endüstrisi gerek istihdam gerekse üretim ve pazar imkânları açısından
Türkiye'nin ve Bursa'nın en önemli sektörleri arasındadır. Ekonomimizin itici
ve lokomotif gücünü oluşturan toplam ihracatımızın yüzde 40'ından fazlasını
oluşturmaktadır.
Tekstil
sektörünün sorunlarının bir kısmı geneldir ve Türk ekonomisinin tümünü
ilgilendirmektedir. Bu endüstri kolunun sahip olduğu genel sorunlar şu şekilde
sıralanabilir:
Yatırımların
büyük çoğunluğunun yüksek faizli ve kısa vadeli borçlanma şeklinde yönlendirilmesi
işletmelerin mali yapılarını daha da bozmuştur. Kriz dönemlerinde plansız
davranılarak yatırıma devam edilmesi sektörün genel yapısına zarar vermiştir.
Sektördeki firmaların büyük çoğunluğunun KOBİ'lerden oluşuyor olması
işletmelerin bozuk finansal yapılarının temel nedenini oluşturmaktadır.
Sektörde ciddi bir pazar problemi yaşanmaktadır. Türkiye'deki tekstil
endüstrisinin temeldeki en büyük sorunu araştırma-geliştirme eksikliğidir.
Gelişmiş ülkelerin tekstil üretimi ve ticaretindeki etkinliği devam etmekte
iken hazır giyim üretim ve ihracatı azalmakta, ithalat ise hızla artmaya devam
etmektedir. Bu durum yapılabilecek olan yeni düzenlemelerle ülkemiz lehine çevrilebilecektir.
Kaliteli
üretim için gerekli olan iş gücü verimliliği Türkiye'de son derece düşüktür.
Toplam tekstil ürünleri ihracatımızın 2/3'ü tekstil makineleri ithalatı için
döviz olarak yurt dışına geri ödenmektedir. Teknoloji üretmeyen bir ülke
olduğumuz bu bağlamda asla unutulmamalıdır.
Tekstil
sektöründe vizyon ve strateji eksikliği vardır. Bu nedenle, sektördeki birçok
işletme gelecekte ve AB kapsamında çalışmalarını hangi yöne çevireceği
konusunda bilgisiz ve kararsızdır. Bu durum tekstil sektörünü AB sürecinde sorunlarla
karşı karşıya bırakacaktır. Strateji konusunda ticaret ve sanayi odalarının
teşvikleri gereklidir.
Çin
sektörünün aşırı, acımasız ve haksız rekabeti çok önemli bir sorundur. Gerekli
önlemler alınmadığı takdirde bir çok işletme kapanacaktır. Yurt dışındaki
rakiplere göre enerji, doğal gaz, vergi, sigorta gibi temel girdiler ülkemizde
oldukça yüksektir. Diğer ihracatçılar gibi tekstilcilerde kur riski ile karsı
karşıyadır. Kurlardaki düşüş ihracatçıların rekabet şansını azaltmaktadır.
Tekstil
sektörünün en önemli sorunlarından birisi de kayıt dışılıktır. Kayıt dışı
çalışan tekstil işletmeleri rekabet ortamının bozulmasına, makine parkının
bilinmemesine ve istihdam bilgilerinin yetersizliğine neden olmaktadır.
Yetersiz bilgiler sektörle ilgili geleceğe ilişkin doğru tahminler yapılmasına
olanak vermemektedir. Bu sektörde nitelikli eleman yetersizliği söz konusudur.
Üniversite-sanayi iş birliği gerçekleştirilememektedir.
Sektörün
diğer bir sorunu; tasarım yapamamak, marka olamamak ve moda yaratamamaktır.
Tekstil firmaları çalışanlarına gereken yatırımı yapmamaktadır.
Tekstil
sektörüne ilişkin yukarıda saydığımız sorunlar ancak akılcı ve sektörün
yapısına uygun çözümler getirilerek aşılabilir. Genel olarak getirilebilecek
çözümler: Öncelikle sağlıklı bir sektör envanteri çıkarılmalı ve sorunlar
masaya yatırılmalıdır. Bu endüstriye ilişkin kısa, orta ve uzun vadeli hedefler
belirlenmeli, vizyon oluşturulmalı ve dünyadaki gelişmelere göre izlenecek
stratejiler tespit edilmelidir. Belirlenen hedef ve stratejiler sektör
bünyesindeki firmalara anlatılmalıdır.
Tekstil
şirketleri bir araya gelerek sorunlarına ortak çözümler arayabilmeli, sektörel
kümeler oluşturulabilmelidir. AR-GE ve eğitim yatırımları en üst düzeyde
yapılmalıdır. Tekstil sektörünün kayıt altına alınabilmesi için vergi oranları
düşürülmeli, denetimler yoğunlaştırılmalı ve kapsamlı bir vergi reformu
yapılmalıdır. Fiyatı devlet tarafından belirlenen ve sanayide kullanılan enerji
giderleri dünya fiyatları seviyesine çekilmelidir. Türk lirasının aşırı
değerlenmesine karşı, ihracat yapan firmalara, ülkeye döviz girişi
yaptıklarında en az enflasyonun altında kalmamak suretiyle kur verilmelidir.
Devlet
desteğiyle yeni pazar arayışlarına gidilmelidir. Ham maddenin sanayiciye dünya
fiyatlarıyla ulaştırılması sağlanmalıdır.
Bu
nedenle, tekstil sektöründe yaşanan sorunlar hakkında araştırma yapılarak,
gerekli önlemlerin alınması konusunda Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün
104 ve 105’inci maddesi uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu kurulması
yerinde olacaktır.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 3’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25 Nisan 2013
Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarih:25/04/2013
Danışma
Kurulunun 25/04/2013 Perşembe günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılı Emine
Ülker Tarhan
İstanbul Ankara
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural İdris
Baluken
İzmir Bingöl
Öneri:
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer
alan 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, bu kısmın 3’üncü sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel
Kurulun 25 Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN –
Danışma Kurulu önerisinin lehinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi egemenliğin tek
kaynağıdır ve… Türkiye Büyük Millet Meclisi egemenliğin tabii yasama bölümüdür
ama tek kaynağı değil, tabii yargısı da var, yasaması da var. Fakat Türkiye
Büyük Millet Meclisinden çok şeyler gizleniyor ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde şu anda Başkanlık makamında bulunan kişi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kişiliğini korumuyor.
Bakın,
dün bir cenaze vardı, Genelkurmay Başkanının babası vefat etmişti. Allah rahmet
eylesin. Şimdi, bir tarafında Tayyip Erdoğan duruyor, bir tarafında Abdullah
Gül duruyor.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) – Milletin özlediği bir fotoğraf!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Cemil Çiçek nerede? Kenara atılmış. Burada, bakın, Meclis
Başkanı Tayyip Erdoğan değil, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’tir. Meclis Başkanı
kendi bulunduğu makamını temsil edecek gücünden yoksunsa o makamdan istifa
etmesi lazım.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Camide, cenazede protokol olmaz!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Şimdi değerli milletvekilleri, ayrıca Türkiye çok ciddi
olaylarla karşı karşıya; bir yandan birçok olay oluyor... 2 tane bildiri okundu
Diyarbakır meydanında. Birisi, bizim öteden beri söylediğimiz, işte, Amerika,
Abdullah Öcalan, Abdullah Gül, Tayip Erdoğan’ın da bilgisi dâhilinde hazırlanan
Diyarbakır meydanında okunan bildiridir ve bugün diyorlar ki: Artık doksan üç
yıldır bu memlekette uygulanan laik Türkiye Cumhuriyeti rejimi yıkılacak,
yerine Türkiye’nin öteden beri yani Osmanlı devleti zamanında, daha öncesinde,
Türkler ve Kürtler –sanki Türkler ve Kürtler dışında başka bir ırk yokmuş bu
memlekette- İslam bayrağı altında yaşayacaklar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, biz bu cumhuriyeti boşuna kurmadık. Tamam, barış gelsin,
barış gelsin ama biz Türkiye Cumhuriyeti Devletini, laik cumhuriyeti yıkacak
bir barışa razı değiliz çünkü biz bu cumhuriyeti kanla kurduk. Biz bu
cumhuriyeti kurarken yabancı işgal güçlerine karşı savaştık. Şimdi, biz, o
kadar, doksan sene önce, doksan üç sene önce kanla, savaşarak bu cumhuriyeti
kuran insanlar belli bir süre sonra Tayip Erdoğan, Abdullah Gül ve Abdullah
Öcalan’ın keyfini birleştirerek bu cumhuriyeti kendi istekleri doğrultusunda
yıkacakları bir projenin destekçisi olamayız. Herkes bazı gerçekleri kavraması
lazım, bilmesi lazım. Bu ülkenin, bu memleketin başına ne çoraplar örülüyor,
bunları bilmemiz lazım. Meclisin bir şeyden haberi yok, neler konuşulmuş. Biz
de arkadaşlar…
Bakın,
ben Tunceli Milletvekiliyim, en büyük vahşet benim ilimde yaşandı. 1990’larda,
1980’lerde bütün okullarımız yakıldı, birçok insan yani nüfusumuzun yüzde
80’ine yakını kendi bölgemizden göç ettirildi. Elbette ki istiyoruz, böyle bir
olayın durması, silahların bitmesi insanların kardeşçe yaşaması...
Arkadaşlar,
hepimiz insanız, hepimiz bu memleketin vatandaşlarıyız. Bizim konuşarak,
tartışarak kardeş duygularını dile getirerek o ölçüde halledemeyeceğimiz
meseleler yok. Ama bizim içimize birtakım şeytanlar karışıyor, birtakım
emperyalist güçler geliyor ve bunlar diyorlar ki: Bu Türkiye Cumhuriyeti
devletinin bu sınırları içinde yaşayan bu halk barış içinde kaldığı zaman bu
halkın zekâsı, kişiliği, niteliği… Gerçekten, yüce Atatürk’ün bu devleti
kurarken hedef seçtiği, akla ve bilme dayalı bir eğitim sistemiyle, böyle bir
dinamizmle bu ülkeyi yönettikleri zaman bu Türkiye’yle başa çıkamayız. Ne
yapmamız lazım? Bu insanları birbirine vurdurmamız lazım, bunların içine kardeş
kavgasını sokmamız lazım ve bu insanları, bu devleti böyle parçalamamız lazım.
Şimdi,
arkadaşlar, biz hepimiz kardeşiz yahu, hepimiz bu toprakların içinde yaşıyoruz;
dinimiz bir, duygularımız bir, inançlarımız bir, hepimizin bir millî ülküsü
var. Bunu niye bir tarafa itiyoruz? Burada birbirimize karşı düşmanca duyguları
bir tarafa bırakarak, kardeşçe yan yana gelerek meseleleri halletmeye gücümüz
yetmiyor mu? Yeter. Peşin hükümlü hareket etmenin anlamı yok ama bugün siyasi
iktidarı elinde tutan güç maalesef bu memleketi bölmeye çalışıyor.
Bakın,
Tayyip Erdoğan’a soruyorlar, diyorlar ki: “T.C.’yi kaldırmaları konusunda sizin
bilginiz var mı?” “Benim bilgim yok ama mademki bu T.C.’yi kaldırdılar,
arkasında da dursalardı.” diyor. Bu ne kadar vahşetçe bir düşünce tarzı. Yani
T.C.’nin kaldırılmasını -aslında onu da itiraf ediyor- istiyor. Ben kaldırmadım ama niye arkasında…
Yani “Siz kaldırdınız ey valiler, ey kişiler, siz bunun arkasında devam edin.”
diyor; bu, bu anlama geliyor.
Arkadaşlar,
T.C.’yi kaldırınca yerine ne koyacaksınız? Cemaatleri mi koyacaksınız,
tarikatları mı kuracaksınız? Şimdi valiliğin üstündeki “Türkiye Cumhuriyeti”ni
kaldırıyorsunuz, “valilik” kelimesi orada kalıyor. Hangi devletin valiliği?
Yunanistan valisi mi; efendim, Rus valisi mi, Amerikan valisi mi? Bunların
hepsinin arkadaşlar, bunların geldiği anlamı bilmemiz lazım.
Bakın,
Türkiye’de çok ciddi olaylar var. AKP iktidara geldiği günden beri maalesef
belli bir inanç grubuna karşı çok açık bir cephe alıyor. Ben inanmanızı
istiyorum; benim için insanların ırkı, dini, dili, mezhebi önemli değil. Ben
bir insanım, kendimi insan kabul ettiğim gibi, karşıdaki herkesi de insan kabul
ederim. Onun inancı, milliyeti, ırkı önemli değil ama bir siyasi iktidar bu
kadar mezhebe dayalı bir uygulama yaparsa gerçekten de artık bizim de burada
parlamenter olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin milletvekili olarak burada
yemini yaparken aldığımız sorumlulukların gereğini de yapmamız lazım.
Bugün,
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinde, kabinede görev yapan 9 tane
milletvekili arkadaşımız Kürt. Soruyorum bunlara... Bakın, her gün birçok
yerlerden insanlar geliyor bana. Diyorlar ki: “Biz...”
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sen nesin Kamer Bey, sen nesin?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ya, şimdi, Sırrı, ben biliyorum, birbirimizi tanıyoruz.
Bir
tane...
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sen nesin?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Sen bir sor bakalım, bu Kürt bakanların başında bulundukları
bakanlıklardan bir tanesi bir Alevi vatandaşı işe almışlar mı. Ya, bu kadar
ayrımcılık yapıyorsun, onu da çık söyle. Bak, Maliye Bakanlığının başında Kürt
var, efendim, İçişleri Bakanlığının başında Kürt var; Tarım Bakanlığının
başında Kürt var. Yani sayayım hepsini. Devlet Bakanlığı şeyi var ama
insanlarımız, fakülteleri bitiriyorlar, maalesef, yazılılarda en üst puanları
alıyorlar fakat sözlüye gelince almıyorlar. Peki, bu insanlar ne yapacak
arkadaşlar?
Bakın,
ihaleleri hep kendi yandaşlarınıza veriyorsunuz. İhalelerde hukuk uygulanmıyor.
İhale kanunları, kamu ihale kanunları uygulanmıyor. İşe alınmada bu mezhebe
mensup insanlar dışlanıyor ve yatırım konusunda da işte görüyoruz Tunceli’de.
Arkadaşlar, bakın bakalım, işsizlik konusunda verilen kadroları bir inceleyin,
verilen yatırımları bir inceleyin, yolları bir inceleyin, yok bura. Özellikle
ayrım yapılıyor. Bu ayrımı yapmayın.
Bakın, bu
memlekette siz iktidarsınız. Türkiye’yi çok ciddi bir kardeş kavgasına
sürüklüyorsunuz. Bu memlekette Alevi vatandaş diyor ki: “Kardeşim, benim ibadet
yerim cemevi.” Ya, şimdi, Diyanet İşleri Başkanı diye bir zat var, diyor ki:
“Efendim, ibadet yalnız camide ve mescitte yapılabilir.” Ya, sana ne kardeşim!
Ben dağın başında ibadet yaparım, sana ne! Sana var mı? Yani bunu böyle... Sen
bu yetkiyi kimden almışsın? Dolayısıyla bu insanlara karşı bu kadar kinle,
nefretle, ayrımla yaklaşmamak lazım. Bakın, biraz önce sevgili milletvekili
arkadaşım Hüseyin Aygün burada birtakım gerçekleri dile getirdi. Bu gerçeklerin
doğru olup olmadığını araştırmak yerine o arkadaşımızı suçlamak da kimsenin
haddine değil.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Onun söylemlerinin ardında duruyor musun?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim, ayrım yapıyor… Sen şimdi ben neyin arkasında… Burada
konuşmamda Alevi inançlı vatandaşlara karşı açıkça ayrım içindesiniz diyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hiç de ayrım içinde değiliz. Sen ayrım içindesin.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Var mı yüreğin? Söylediklerinin ardında durabiliyor musun?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Yahu yapma… Yahu, işte size binlerce misal veriyorum. Bugün
ben vergi veriyorum; tamam, cami yapalım ama öte taraftan cemevi niye
yapılmıyor?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Senin yüreğin var mı, onun ardında durabiliyor musun?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Öte taraftan, benim verdiğim vergiyle sen caminin, kilisenin,
havranın elektrik ve su parasını ödüyorsun da…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Önergenizin ardında durun.
KAMER
GENÇ (Devamla) – …Alevi vatandaşın verdiği vergiyi niye cemevinin yakıt,
aydınlatma parası, su parası yapıyorsunuz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Hüseyin Aygün’ün söylemlerinin ardında durabiliyor musun?
Yüreğin var mı yüreğin?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, şimdi, bakın, boşu boşuna bağırmayın, gelin
burada konuşun. Biz her zaman için… Siz eğer insansanız, söylenenleri
anlıyorsanız biz bu memlekette birlik yanında konuşuyoruz. Ben diyorum ki
bakın, bu insanların hakkını koruyun. Bir zamanlar siz burada bağırıyordunuz
“İmam-hatipliler bir yere alınmıyor...” ama şimdi imam-hatipliler dışında kimse
kamu görevine alınmıyor.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – İmam-hatip kadar, kafana taş düşsün! Başka bir şey yok mu
senin bildiğin? Başka bir şey yok mu?
KAMER GENÇ
(Devamla) – İşte, siz de zamanında söylediğiniz şeyleri bari şimdi yapın.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
–Teşekkür ederiz Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben söz istiyorum.
BAŞKAN –
Aleyhinde…
Buyurunuz
Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında 4
siyasi partinin ortak bir önergesi…
Şimdi,
bizim böyle bir konuşma talebimiz yoktu ama buraya çıkan sayın hatip yani
sürekli, bilinen ezberini tekrarlıyor.
Şimdi,
bakın, bugün önemli bir süreçten geçiyoruz. Bugün ülkenin… Yani burada
çatışanlar ülke sınırının dışına çıkıyor ve silahlar susuyor, yeniden
geleceğimizi birlikte inşa edeceğiz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yahu, neyi yeniden kuracağız kardeşim, eskimizde ne hata var?
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Dünyanın dört bir tarafında herkesin gözü Kandil’deyken… Ama
bunlar hani tek parti dönemindeki anlayışlarını ve iktidarlarını sürdürmek
adına… Bu saltanatları yıkılıyor. Onun içindir, birkaç gündür sizin birçok
üyeniz grubumuza saldırarak, Kürtlere saldırarak ve bu süreci sabote etmeye
çalışıyorsunuz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yahu kimse saldırmıyor. Kimse sana saldırmıyor.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Bakın, ben size cevap olarak söylemiyorum. Diyarbakır’daki o
gün, 21 Martı biz gerçekten ülkemiz adına yeni bir milat olarak gördüğümüzü
birkaç kez burada seslendirdik.
Orada ne
söyleniyor? Bakın, bütün halkların kardeşliğinden bahseden o metinden, siz
çıktınız, sadece iki cümleyi getirdiniz, gerisini görmediniz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Esas özü o.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Bakın, ne diyor? Binlerce yıllık büyük medeniyeti farklı
ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe, dostça birlikte yaşayan, birlikte
inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşliğinden
bahsediyor.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Munzur ne oluyor? Munzur ne oluyor?
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Ağrı ve Cudi Dağı’nın Kaçkar, Erciyes Dağı’nın kardeşliğinden
bahsediyor ve artık ne diyor? “Bugün artık yeni bir Türkiye, yeni bir Orta
Doğu’ya, yeni bir geleceğe uyanıyoruz. Artık silahlar sussun, geleceğimizi
birlikte inşa edelim.” diyor. “Silahlı direniş sürecinden demokratik siyaset
sürecine doğru gidiyoruz.” Siz Türkçeyi bilmiyor musunuz?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Türkçeyi senin öğrenmen gerekiyor.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Silahlar susacaksa niye rahatsız oluyorsunuz bundan? Neden
rahatsız oluyorsunuz? Çünkü silahtır sizi ayakta tutan. Çünkü sizi ayakta tutan
ret ve inkâr politikalarıdır.
Sizin,
hele hele Dersim milletvekillerinin çıkıp bize söz söylemeye hakları yoktur.
Sizin atalarınızın nasıl kılıçtan geçtiğini, sizin atalarınızın ve bu partinin
mimarı olduğunu siz de biliyorsunuz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Bunlar celladına gülümsüyor.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Evet, doğrudur, doğrudur…
Şimdi,
bunlar olurken hepinizin bu sürece destek sunması gerekirken çıkıp süreci
tetiklemek, süreç adına “Efendim nereye gidiyoruz?” Nereye gidiyoruz?
Demokratik bir cumhuriyete gidiyoruz. Nereye gidiyoruz? Özgür bir ülkeye doğru
gidiyoruz. Herkesin kendi kimliğiyle kendisini özgürce ifade edebileceği,
demokratik bir cumhuriyette buluşacak bütün halklar, bütün inançlar kendisini
özgürce ifade edecek ve siz, o günkü açıklamaya ne diyorsunuz? “Efendim,
Aleviler yok.” Bakın, o “Aleviler yok.” dediğiniz ve o siyaset üzerinden hesap
yapmaya çalıştığınız, en çok Aleviler için, bedenini ölüme yatıran bir
gelenekten geliyorlar onlar ve hâlâ yüzlerce Alevi genç, o süreç içerisinde,
Alevilerin özgürlüğü için mücadele ediyorlar ama siz ne yapıyorsunuz?
RAMİS
TOPAL (Amasya) – Sen kendi adına konuş Sırrı Bey, Aleviler adına konuşma.
SIRRI SAKIK (Devamla) - “Nevroz” için sesler
yükseldiğinde, “Nevroz” için milyonlarca insan o sokaklarda, alanlarda barışı
ve özgürlüğü alkışladığında siz ne yaptınız? Getirip, sizin vekiliniz, burada Türk
Bayrağı’nı asıyordu. Nereye? Nereyi işgal ediyorsunuz? Gidip genel merkezine,
genel merkezin kocaman duvarlarına kocaman bayraklar asarak bu ülkede barışı
sağlayamazsınız ve o bayraklarla siyaset yaparak, hele hele üniversitelerde…
Bakın, bu üniversiteleri çıkıp burada bugün konuşan arkadaşımız,
üniversitelerde bir grup gencin elinde bayraklar ve o bayrakların sopalarıyla,
barış ve demokrasi isteyenlere o sopalarla işkence ediliyor, zulüm ediliyor. Bu
değerler eğer ortak değerlerse bunları bir saldırı aracı olmaktan çıkarınız.
Bir taraftan bayrak, bir taraftan İstiklal Marşı, bir taraftan, efendim, tekbir
sesleriyle muhalifleri susturmaya çalışmak… Süreci gerçekten baltalamaya
çalışıyorsunuz.
Türkiye
ilk kez önemli bir süreçte buluşuyor. Bakın, Türkiye toplumunun büyük bir kısmı
bu barış sürecini destekliyor. Sağ olsun medyamız, belli kanallar… Bakın,
kapalı toplantılarda binlerce insan gidip akil insanlarla oturup konuşuyorlar.
Bu yansımıyor ama 3-5 kişi dışarıda, ellerinde bayraklarla oranın huzurunu, ülkenin
huzurunu bozmaya çalışıyorlarsa onları akşam, medya ekranlara yansıtıyor ve siz
de buradan…
Bakın,
geçen gün buradan söyledim ama sizin arkadaşlarınız buna tepki gösterdiler. Ben
Cumhuriyet Halk Partisinin böyle bir parti olduğunu düşünmüyorum çünkü bu
süreçte Cumhuriyet Halk Partisi de yer almalıdır. En zor günde Kürt sorunundan
korkup kaçanlar… O dönem SHP bu konuda rapor hazırladı. Şimdi, dönün 1989’un
ruhuna, o devrimci ruha, o farklılıkları hayata geçiren SHP’nin ruhuna sahip
çıkın yoksa burada… Birkaç gündür bütün konuşmalara tanıklık ediyoruz, sabrın
da bir tahammülü vardır. Sürekli bir kesime hakaret etmek, sürekli süreci
baltalamak ve hele hele marjinal gruplara hitap etmek, bunlarla yeniden
siyaseti dizayn etmek, kimsenin bu süreçte bundan bir şey kazanma şansı yoktur.
Allah aşkına, hep de söylüyorum ve altını da çizerek söylüyorum: Son altı aydır
bu coğrafyada ölüm yok. Rahatsız mısınız arkadaşlar?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Rahatsız olanlar var.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Gerillası ölmüyor, askeri ölmüyor, polisi ölmüyor. Kim
rahatsız bundan? Evet, bu sürecin karşısında duruş sergileyenler rahatsızdır.
Bakın,
bütün dünyanın gözü bugün Kandil’de. Silahlar susacak, yeniden geleceğimizi
birlikte inşa edeceğiz. Kim rahatsız?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Ne birlikte ya! PKK terör örgütüyle birlikte olacak neyimiz var
ya!
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Sizler rahatsızsınız. Evet, sürekli bunları söylemek
kolaydır. Bakın, biz bu barışı sağlayacağız, sizlere rağmen sağlayacağız. Bu
ülkede barış lobisi savaş lobisinden daha güçlüdür çünkü vicdan sahibidir.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Savaş lobisinin baronları sizsiniz be!
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Savaş çığırtkanlığı yapanlar şunu…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Mayınların, silahların baronları, uyuşturucu tacirleri,
çocukları öldürenler…
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Artık bizim sırtımızdan hamasi nutuklar atarak savaşı
tetiklemeyin.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Uyuşturucu ticareti yapanlar, insan ticareti yapanlar…
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Gücünüz yetiyorsa çocuklarınızı alın gidin savaşın. Başkasının
çocukları üzerinden siyaset yapmayın.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bırakın silahları, bırakın!
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Bu çocuklar bizim geleceğimiz. Anadolu’daki bütün çocuklar,
Kürt ve Türk çocukları, hepsi bizim geleceğimiz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Geleceği beraber planlayacaksınız öyle mi, silah karşılığında?
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Atalarımız bize özgür bir ülke bırakmadı. Yani keşke
1921’lerin… Hani bugün dönüp dolaşıyoruz, yeni bir anayasa, yeni bir toplumsal
sözleşmeden bahsediyoruz ve düşünün, doksan üç yılı geride bıraktık, hâlen
1920’lerin Anayasası’nı arıyoruz. Eğer 1920’lerdeki Anayasa hayat bulmuş
olsaydı, bugün bunları konuşmayacaktık. Eğer gerçekten bugünkü barış süreci
hayat bulursa yarın bunları konuşmuyor olacağız. Bir şehit annesinin “Keşke
altı ay önce olsaydı, çocuklarımız ölmeseydi, oğlum ölmeseydi.” sözü size
hiçbir şey hatırlatmıyor mu?
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – PKK olmasaydı hiçbiri ölmezdi.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Biraz kendinizi o annelerin, o babaların yerine koyun. Yani dün
hata yaptık, dün siyaset dünyası bu noktada gerekeni yapmadı, halka sözleri
vardı, halka taahhütleri vardı, “Sorunları çözeceğim.” diyordu ama yapmadı. İlk
kez bir siyasal iktidar çıkıp halka taahhüt ettiği şeyleri yerine getirmeye
çalışıyorsa…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne taahhüt etti, söyle bakalım. Taahhütleri bir açıklayın.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - …ve bu konuda adım atıyorsa neden bu konuda rahatsızlık
duyuluyor Allah aşkına, söyler misiniz?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Taahhütleri bir açıklayın bakalım.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Ve bugün hepimizin burada aslında dört siyasi partinin de…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Taahhütleri bir açıklayın. Ne taahhüt etti size?
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Eğer gerçekten ülkede vatanseverlik ve yurtseverlik esassa,
eğer kardeşlik esassa bugün aslında hepimiz önemli bir günü… Aradan doksan üç
yıl geçiyor, yeniden bir cumhuriyet yaratacağız, demokratik bir cumhuriyetin
adımları atılıyor, bunlar için bugün bir açıklama yapılacak ama tam tersi biz
barışın dilini değil, savaşın dilini kullanıyoruz. Birbirimizi ötekileştirmeye,
birbirimize saldırmaya çalışıyoruz. Bunlar geçmişte yaşandı, bunların hiçbiri
bu ülkeye ne barışı getirdi ne kardeşliği getirdi.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Türk milletine saldıran sizsiniz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Belli marjinal gruplar evet, iktidarlara ortak da oldular,
koltukları da oldu ama artık deniz bitti. Halk gerçekten… Kürtler diyor ki: “…”
(x) “Ev sahibi ve hırsız artık birbirini tanıyor.” Barışseverler kazanacak.
Hepinize
teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim beyanatlarımı yanlış tefsir etti,
sataşmadan söz istiyorum. Yani Dersim’in katliamlarını getirip bizim partiye
bağladı.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Benim babam mı yaptı, kim yaptı?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Arkasından benim düşüncelerimi, biz bu barışa karşıymışız
şeklinde ifadeler kullandı. Müsaade ederseniz sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz düzeltiniz ama lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben her zaman her yerde ne konuşacağımı iyi
bilen bir insanım.
BAŞKAN –
Tabii bilirsiniz ama lütfen uygun bir şekilde konuşunuz.
Buyurunuz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Şimdi, sayın milletvekilleri, evvela en büyük dürüstlük
konuşulanları doğru anlamaktır. Biz ne açılıma karşıyız ne savaştan yanayız,
biz Türkiye Cumhuriyeti devletinde huzurun gelmesini istiyoruz ama
başkalarının, emperyalist güçlerin uşağı olarak hareket etmiyoruz; kendi vicdanımızla,
kendi aklımızla hareket ediyoruz. Şimdi, silah bırakılmış, ondan sonra insanlar
öldürülmüyor, bizim için en onurlu bir durum, en istenen bir durum ama biz
burada diyoruz ki: Kardeşim, ben birtakım… Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan,
Abdullah Öcalan, Amerika gizli bir anlaşma yapmışsa bu anlaşmayı açıklayın.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Öyle bir anlaşma yok.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Rüya görüyorsun sen rüya.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Diyarbakır meydanında sizin açıkladığınız cümle çok önemli.
Bin senedir… Diyor: “İslam bayrağı altında yaşayacağız, Türkiye Cumhuriyeti
devletini kaldıracağız.” Ben bunu istemiyorum, bu da benim hakkım değil mi? Ben
İslam bayrağı altında yaşamak istemiyorum, Türkiye Cumhuriyeti devleti bayrağı
altında yaşamak istiyorum. Benim birinci hedefim bu.
İkincisi,
şimdi, arkadaşlarımız Dersim’den bahsediyorlar. O Dersim katliamını kim yaptı?
Hamidiye alayları yaptı. Hamidiye alayları kim? Kim olduğunu siz benden daha
iyi biliyorsunuz. Denildi ki o zaman, efendim: “Cennete gitmek için 2 tane, 3
tane Kızılbaş katledin...” İşte buyurun, işte o düşüncedeki insanlar geldi, o
Dersim’deki insanları katletti. Onu istiyorsanız, araştırma önergelerimiz var,
açalım; AKP içindeki Kürt milletvekilleri de buna kabul versinler, bu konuda
biz araştırma önergesine… Dersim’de ne olmuş, kim haksızlık yapmış, bu
olayların özünü açıklayalım. Bugün, Alevilerin inanç yerlerinin, cemevlerinin
inanç yeri kabul edilmemesinin nedeni de işte AKP içindeki Kürt milletvekilleri
buna kabul vermiyorlar. Buyurun verin de Alevilerin de inanç yerlerinin,
cemevinin inanç yeri olduğunu kabul edelim. Niye yani bunlardan çekiniyorsunuz?
Tabii zamanımız olmadığı için çok ayrıntılı da konuşmuyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, Hamidiye alayları günahkârdır tutanaklara girsin
ama Dersim katliamı 1937-1938’de oldu. Orada o dönem Hamidiye alayları yok.
Biraz tarih karıştır, tarihî bilgiye sahip ol.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Danışma
Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Danışma Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 3’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25 Nisan 2013
Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
-Lehinde, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Oğan.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Türkiye’de geçtiğimiz senelerde bir “one minute” tiyatrosu oynanmıştı.
Türkiye’de geçtiğimiz senelerde İsrail’le bir “çadır tiyatrosu” kurulmuştu.
Aynı çadır tiyatrosunun şimdi Kandil’e kurulduğunu görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, kaç gündür bir açılım süreci başlattınız, açılım sürecinin
şimdi geldiği noktada, sanki Türkiye Cumhuriyeti devleti bir başka ülkeyle
savaşmış ve savaşı kaybetmiş gibi, barış masasına oturduğunu iddia ediyorsunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Onu siz diyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Türk milleti hiçbir savaşı kaybetmedi değerli milletvekilleri.
Teröristler ise, bugün sizin “kardeş” dediğiniz, bağrınıza bastığınız
teröristler ise, emin olunuz, bugün belki sizinle beraber kol kola girerler ama
iki sene sonra, Milliyetçi Hareket Partisi iktidara geldiği gün, hem o
teröristler hem o teröristlere yardım ve yataklık edenler bunun hesabını Türk
milleti karşısında vereceklerdir.
Biraz
önce ifade ediyorsunuz, diyorsunuz ki: “Üniversitelerde, elinde bayrak olanlar
bilmem ne yapıyor.” Bugün maalesef -Spor Bakanımız uyuyor herhâlde- yurtlar,
üniversiteler PKK’nın âdeta Kandil’i hâline gelmiş durumdadır. Türk
milliyetçisi öğrenciler her gün PKK’nın saldırısı altındadır ve AKP’yle
PKK’nın, üniversitelerde, her gün iş birliğine bu ülke sahne olmaktadır, bu
ülkenin üniversiteleri bu iş birliğine sahne olmaktadır.
Bugün
Kandil’den açıklama gelecekmiş, neyin açıklaması gelecek? Efendim,
çekiliyorlarmış. Nereye çekiliyorlar? Uzaya mı gidecekler? Zaten her gün
gittikleri yer, zaten her gün geldikleri yer. Ellerinde silah orada duracaklar;
Hükûmete, Türkiye'ye, Türk devletine, Türk milletine tehditlerine devam
edecekler, siz de bunu başarı hanenize yazmış olacaksınız, öyle mi? Türk milleti
artık bunları görüyor. Sizin bu kirli pazarlığınızın, terörü bitirmek değil,
terörü meşrulaştırmak çabası olduğunu Türk milleti artık görüyor.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Niye öyle yapalım?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Niye yapalım kardeşim?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Terörü meşrulaştırmak değil, bu millet size terörü bitirme
görevi verdi.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – İşte bitiriyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bu millet, terörü, teröristi Kandil’e davulla zurnayla
göndermek değil, onları yeniden Habur’da davulla zurnayla karşılamak değil,
teröre, teröriste, Mehmetçik’e kurşun sıkana, binlerce çocuğu babasız annesiz
bırakana kanunları, sadece ve sadece kanunları işletin diye size verdi.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Bir daha olmasın diye yapıyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Elbette bir daha olmasın. Elbette, bir tek vatandaşımızın,
kökeni ne olursa olsun bir tek vatandaşımızın dahi burnu kanamasın.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Tamam işte onu diyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ama bunun yöntemi…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Silahların bırakılması değil(!)
SİNAN
OĞAN (Devamla) – …elinde 40 bin kişinin kanı olan bir katilin, bir bebek
katilinin bugün Hükûmetin muhatabı olarak, neredeyse partinizin eş başkanı
sıfatına getirilmesiyle değil.
“Biz hepimiz özgür olacağız.” diyor. Nasıl
olacaksınız? Nasıl olacaksınız, bunu gelin burada açıklayın. Siz AKP olarak ne
vadettiniz? Türk milleti bunu bilmek istiyor. Siz PKK terör örgütüne, elinde
silah eli kanlı terör örgütüne ne vadettiniz?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Vadetmedik.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Vadetmedik.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Televizyonla hallettiler işi.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Biraz vicdanınız olsun, gelin bu kürsüde konuşalım. PKK terör
örgütüne siz ne vadettiniz, ne verdiniz de…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hiçbir şey vadetmedik.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Hiçbir şey vermedik.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Peki, hiçbir şey vermediğinizi iddia ediyorsunuz, kafasına taş
mı düştü, bir gece uyandı da “Efendim, biz artık kan dökmekten vazgeçtik.”
dedi.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Televizyon gönderdiler.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – PKK’nın en çok kanını döktüğü insanlar benim Kürt
vatandaşımdır. Kürt vatandaşımın kanını döken PKK’yı, siz bugün, Kürt
vatandaşımızın temsilcisi hâline getiriyorsunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Siz onu yapıyorsunuz, siz!
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bu bir terör örgütüdür.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Biz Kürt vatandaşlarımızı kucaklıyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bu terör örgütü bölgede insanımıza diyor ki: “Biz bu savaşı
kazandık.” Benim bölgemde, Iğdır’da, Kars’ta, Diyarbakır’da, oradaki insanıma
diyor ki: “Biz T.C.’yi diz üstüne çöktürdük, biz bu savaşı kazandık.” Sizin
işte terörü, teröristi getirdiğiniz nokta maalesef bu.
Ama şunu
unutmayın ki: Bu millet size nasıl o yetkiyi verdiyse, emin olunuz ki o yetkiyi
almasını ve herkesi hak ettiği yere göndermesini de bilir, bilecektir.
İnşallah, hep beraber göreceğiz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – 2011’de de aynı şeyi söylüyordunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 63 tane “akil” olarak adlandırdığınız
insanı salmışsınız piyasaya, salmışsınız insanlarımızın içine, AKP propagandası
yapıyor.
Ben
buradan soruyorum, buradan çağrıda bulunuyorum: TÜRK-İŞ Başkanı hangi yetkiyi
aldı da “akil insan” diye piyasada dolaşıyor?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sana mı soracaktı?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Rifat Hisarcıklıoğlu hangi yetkiyle piyasada dolaşıyor, hangi
odadan bu yetkiyi aldı dolaşıyor?
Bunların
hepsinin hesabı emin olunuz ki sorulacaktır.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Komisyona gel de konuş…
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
emin olunuz ki bu ülkede tek bir vatandaşımızın dahi burnunun kanamasını
istemeyen bir partiyiz. Huzurun gelmesini isteyen ve zamanında bu millet bize
yetki verdiği zaman huzuru da getiren bir partiyiz. Ama siz Oslo
müzakerelerinizle, ama siz bugün Kandil müzakerenizle milleti
kandıramayacaksınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Biz milleti falan kandırmıyoruz ya! Siz kendinizi kandırıyorsunuz!
OKTAY
VURAL (İzmir) - Kürdistan’da anlaşmadınız mı?
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Millet size her sokağa çıktığınızda, her yere gittiğinizde şu
soruyu soracaktır: PKK’ya ne verdiniz de PKK bugün AKP ağzıyla konuşuyor?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Aynı şeyi söyleyip duruyorsun on dakikadır!
OKTAY
VURAL (İzmir) – İmralı’da çay içmeye mi gittiniz?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – PKK’ya ne verdiniz de PKK bugün AKP ağzıyla konuşuyor, AKP
bugün PKK ağzıyla konuşuyor? Sizin pazarlığınızı, Oslo’daki pazarlığınızı
Milliyetçi Hareket Partisi deşifre ettiği zaman Sayın Başbakanın söylediği
sözler hepimizin hatırındadır ve bugün yine Milliyetçi Hareket Partisi sizin
PKK’yla pazarlığınızı deşifre etmeye devam ediyor, deşifre etmeye de devam
edecektir. Sizin PKK’yla yapmış olduğunuz pazarlığı bu millet eninde sonunda
öğrenecektir. Siz zannetmeyin ki PKK’ya birtakım vaatlerde bulunarak başkanlık
sistemine geçebileceğinizi.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Terör örgütüne yalvarıyorsun bırakma silahı diye ya!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - PKK’ya birtakım vaatlerde bulunarak Anayasa’yı istediğiniz
gibi değiştireceğinizi düşünmeyin.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Âdeta yalvarıyorsun PKK’ya!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - PKK’ya birtakım vaatlerde bulunarak siz belediye seçimlerini
kazanacağınızı zannetmeyin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ya, vaatte falan bulunmadı AK PARTİ.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - PKK’ya bazı vaatlerde bulunarak siz istediğiniz gibi bu ülkeyi
başkanlık ve eyalet sistemine götüreceğinizi zannetmeyin.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kan ağlıyorsunuz şehit gelmiyor diye, kan ağlıyorsunuz!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Millet artık bu pazarlıklarınızı görüyor. Türk milleti artık
AKP’nin PKK ağzıyla konuştuğunu görüyor. Türk milleti artık BDP’nin AKP ağzıyla
konuşmaya başladığını görüyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Zaten bu Öcalan’ın projesi.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Türk milleti artık AKP’nin eş başkanının bebek katili Abdullah
Öcalan olduğunu görüyor. Türk milleti bunları görüyor ve bunların hesabını size
soracaktır. Türk milleti size soracaktır, diyecektir ki: “Bu milletten siz Öcalan’ı
dışarıya çıkarmak için yetki almadınız.”
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Ya, millet sana itibar etmedi, oy oranından belli oluyor.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – “Öcalan’ı ev hapsine çıkarmak için yetki almadınız. Hapisteki
eli kanlı PKK teröristlerini Meclis vasıtasıyla siz meşrulaştırmak; teröristi,
terör örgütünü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde aklamak için siz yetki
almadınız.” Türk milleti size bunun için yetki vermedi.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – İşçi Partisiyle siz aynı çizgiye geldiniz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, hepimiz bu milletten aldığımız
yetkiyle geldik buraya.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Doğu Perinçek’le, İşçi Partisiyle aynı saftasınız.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bu milletin yetkisi PKK’yı meşrulaştırmak için kullanılamaz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Ortak program yapıyorsunuz, ortak eylem yapıyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Açıkça suç işliyorsunuz, açıkça siz Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsü altında suç işliyorsunuz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – PKK eşliğinde siyaset yapıyorsunuz. Bir de kendi düşünceniz
olsa bari!
SİNAN
OĞAN (Devamla) – PKK’yı siz meşrulaştırarak suç işliyorsunuz. PKK’yı siz, sanki
şehitlerimizin kanı bunların elinde değilmiş gibi, sanki Serap’ları PKK’lılar
yakmadı gibi PKK’yı meşrulaştırıyorsunuz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Doğu Perinçek’i de genel başkan yaparsınız artık.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Doğu Perinçek’i genel başkan yapın da kurtulun.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – PKK’yı meşrulaştırmanızın, teröristleri aklamanızın hesabını
Türk milleti size soracaktır değerli milletvekilleri.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Cevap veremedin be buna!
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Türk milleti size, uyuşturucu tacirlerinin, insan
kaçakçılarının…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Geç onları, geç.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – …sigara kaçakçılarının, mazot kaçakçılarının nasıl sizinle iş
birliği yaptığının hesabını soracaktır. PKK bir suç unsurudur, PKK bir
uyuşturucu çetesi mensubudur. PKK, insan öldüren, çocuk öldüren, altı aylık
kundaktaki bebekleri kurşunlayan terör örgütüdür. Dünden bugüne hiçbir şey
değişmiş değil…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN
OĞAN (Devamla) - …dün nasıl PKK İsrail’in, Amerika’nın, başkalarının uşağıysa…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Meydanlarda Doğu Perinçek’le…
OKTAY
VURAL (İzmir) – PKK’ya laf ettirmiyor. Sen avukatı mısın PKK’nın?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Oyuncağınızı kaybettiniz, oyuncağınızı.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - …bugün PKK aynı uşaklığını devam ettiriyor, siz de maalesef
bugün bunu yapıyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Oyuncağınızı kaybettiniz, oyuncağınızı.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, PKK’ya laf söylüyoruz, AKP’li vekiller şikâyet
ediyor. Niye? Birkaç tanesi pardon, hepsi değil, özür dilerim.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Tarhan…
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde yaptığı
konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan, az önce –ben çok iyi işitememiş
olabilirim ama- Sayın Sırrı Sakık partimizle ilgili barışçı olmadığımız, savaş
yanlısı olduğumuz yolunda bir ifade kullanmış. Kürsü falan istemiyorum sizden,
kendisine söylediği bir sözü hatırlatacağım.
Aynen
okuyorum, bakın, Meclis kürsüsünden siz bize dönüp aynen şunu söylemiştiniz,
demiştiniz ki: “Evet, tehditse tehdit. Azdan az, çoktan çok gider.” diye bir
söz kullandınız, hatırlıyor musunuz?
SIRRI
SAKIK (Muş) – Hatırlıyorum.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Siz barışçı mısınız? Külahıma anlatın benim, külahıma!
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Tarhan, teşekkür ederiz.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Sakık, buyurunuz.
4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI
SAKIK (Muş) – Şimdi, Sayın Tarhan, ben sözümün arkasındayım. Bu sözü şunun için
söyledim…
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Siz bize “Haddinizi bilin!” de demiştiniz, hatırlıyor
musunuz? “Boşnaklardan gelenler, Kafkaslardan gelenler, haddinizi bilin!”
dememiş miydiniz?
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Ben bu sözümü size söylemedim, bakın, bir dakika,
çarpıtmayın, lütfen.
BAŞKAN –
Sayın Tarhan, lütfen…
Buyurunuz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen yeni baştan alırmısınız?
BAŞKAN –
Buyurunuz, yeniden söz vereceğim.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Ben bu sözümü söyledim ve arkasındayım. Eğer siz gidip farklı
halkları linç ederseniz bir kimlik adına, o zaman “Azdan az, çoktan çok gider.”
sözünü söyledim ve arkasındayım da. Zulüm edemezsiniz yani yıl 1938 değil, 1937
değil, tek parti dönemi değil. Zaten Kürt çocukları sizin zulmünüze karşı
bedenlerini ölüme yatırdı.
Şimdi,
geldiğimiz süreçte, sevgili arkadaşlar, dönüp bize diyorlar ki: “Siz AKP
ağzıyla konuşuyorsunuz.”
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Yakında AKP’nin içinde eriyecek ve nostaljiye
dönüşeceksiniz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – En sert muhalefeti biz AKP’ye karşı yaptık. AKP de geçmişte,
diğer siyasal iktidarlar gibi, evet, müzakere yerine o da mücadeleyi sürdürdü.
Kavga mı? Evet, geçen yıl 1.200 gerilla ve asker öldü, AKP döneminde oldu. Ama
döndüler, baktılar ki mücadele artık iflas etmiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Doğru, iflas etmiştir.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Oyuncağını elinden aldık!
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Gelinen yer müzakeredir. Bundan dolayı kendilerini kutladık.
Yani doksan yıl boyunca, Kürtlere karşı sürekli mücadele yöntemi uygulandı ama
ilk kez bir müzakere… Daha medeni, insani bir şekilde oturup sorunlarımızı
konuşabiliyorsak bu büyük bir erdemliliktir.
Bakın,
bir de şu var: Aslında yenişemeyenlerin bir helalleşmesidir, Bunu niye
anlamıyorsunuz? Otuz yıllık kavgada bütün şiddete rağmen PKK’yi yok edebildiniz
mi? Hayır. Onun için hepimizin bir helalleşme sürecine ihtiyacımız var.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bunu onlara söyleyeceksin!
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Bugün yaşanan bir helalleşme sürecidir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Helalleşme CHP’ye saldırıyla mı oluyor?
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Şimdi, bakın, Aslanoğlu…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Helalleşme CHP’ye saldırıyla mı oluyor?
Helalleşme CHP’ye saldırıyla olacaksa yapın!
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Sevgili Kardeşim, birkaç gündür sizin grubunuzdan sürekli bu
barış süreci ve BDP’ye bir saldırı vardır. Biz sabrın, tahammülün bir noktaya
kadar olduğunu söylüyoruz ve sizi göreve davet ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Sürece katkı verin, tehdit etmekle olmaz.
“Biz sizi
döveceğiz, siz bize boyun eğeceksiniz.” Vallahi, kimse size boyun eğmez, kusura
bakmayın! (BDP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bizim BDP Grubuna karşı bir sataşmamız yok, arkadaşlar
mahsus oraya çeviriyorlar. Bizim hedefimiz AKP. Bu memleketi batıran, bu
memleketi parçalayan AKP. BDP’yle hiçbir ilgimiz yok. (AK PARTİ sıralarından
“Otur yerine!” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN –
Sakin olun sayın milletvekilleri.
Lütfen
Sayın Genç… Teşekkür ederiz.
Sayın
Bahçekapılı, buyurunuz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Danışma
Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Danışma Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 3’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25 Nisan 2013
Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi (Devam)
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aleyhe
söz almış durumundayım şekil olarak -grup önerimiz adına- ama mecbur
bırakıldım. Bunu açıklamadan sözlerime başlamak istemedim ve sözlerimin başında
da, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna teessüflerimi bildirerek
sözlerime başlamak istiyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayrola?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Anlatacağım.
Dün hep
birlikte, bütün grup başkan vekilleri ortak imzayla bugün görüşeceğimiz yasayı
öne çektik. Ortak bir Danışma Kurulu yaptık ve bu ortak Danışma Kurulunun amacı
kimsenin, hiçbir grubun bu Danışma Kurulu önerisiyle ilgili konuşmamasıdır ama
maalesef, bu ortak kararımızı CHP bilemediğimiz veyahut da gördüğümüz ama
anlayamadığımız nedenlerden dolayı bozdu ve şu anda bu aşamadayız,
tartışıyoruz.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Niye güvendiniz ki Sayın Başkan?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Konuşmadan niye o kadar korkuyorsunuz?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Biz konuşmadan korkmuyoruz,
sizden de
hiç korkmuyoruz. Ben bir düzenin bozulmasından bahsediyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Siz düzene riayet ediyor musunuz?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Sus da beni dinle!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sen sus!
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sen kimsin “Sus.” diyorsun!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Siz konuşmanızda, burada, Sayın Cemil Çiçek’in bu
Meclisin onurunu koruyamadığını söylediniz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Senin Meclis Başkanın nerede? Gitmiş köşede oturuyor.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Örnek olarak da bir cenaze merasimindeki bir
fotoğraftan, bir yer alıştan, bir duruştan bahsettiniz. Ayıptır! Cenaze
namazında protokol mü olur? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Orada protokol var tabii.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bu cenaze namazlarını da artık düşüncelerinize, siyaset
üretmenize araç hâline mi getiriyorsunuz? Yazıktır size, gerçekten yazıktır.
Neyse teessüflerimizi, bildirdik.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sadede gel, sadede!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Sorun, tabii ki, hepimizin bahsettiği bir konu, çözüm
süreci, çözüm süreci ile ilgili gelişmeler ve oluşumlar. Herkesin ağzında bir
kardeşlik duygusu var, “Gelin, birlikte kardeşçe yaşayalım.” diyorlar ama
herkesin ağzından şiddet, kan, kavga ve lav fışkırıyor, lav. Biz de buna rağmen
kardeşçe yaşamayı öneriyoruz ve sıkı sıkıya bu ilkemize sarılı kalıyoruz.
Evet, bu
ülkede bir Kürt sorunu yaşandı senelerden beri. Kimi başka adlarla adlandırdı,
kimisi başka adlar söyledi; “Güneydoğu problemi.” dedi, “Kürt problemi.” dedi,
“Terör sorunu.” dedi ama neticede böyle bir realite vardı. Şimdi bu çözülüyor.
Bu birdenbire olmadı. Biz AK PARTİ iktidarı olarak, göreve geldiğimizden bu
yana bu ve benzeri sorunların demokratik yollarla, hak ve özgürlükleri teminat
altına alarak çözülmesinden yanaydık. Bununla ilgili de birtakım faaliyetler
yaptık, birtakım düzenlemeler yaptık, Millî Birlik ve Kkardeşlik Projesi’ni
başlattık ve nihayet çözümün silahla değil, konuşarak olması gerektiğini ortaya
koyduk.
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) – Getirin konuşalım işte, biz de bunu istiyoruz.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Silahla çözümün miadını doldurduğunu vurguladık.
Konuşarak bu işi halledelim dedik.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bırakıyorlar mı silahları?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) –Ve ülkede bugün bir bayram havası var, bir kardeşlik
vurgusu var. Herkes bu olayla ilgili olarak düşüncelerini sorguluyor,
birbirleriyle yan yana gelmeyecek insanlar birbirleriyle yan yana geliyor ama
Meclisin hâline bakın arkadaşlar.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Rahatsız oluyorlar Başkanım.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Meclisin hâline bakın. Bir pazarlık, bir satma, bir
anlaşma kaygısı veya kavgasıdır gidiyor. Ne anlaşması ne taahhüdü ne satması…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – O tarafa söyle!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Böyle bir şey yok. Bu kara propagandayla bu süreci
engellemeye ve olumsuzlaştırmaya çalışıyorsunuz ama başarılı olamayacaksınız,
bittiniz çünkü. Çünkü size kan veren, siyaset üretmenize neden olan cenazeler
artık yok. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; BDP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Oyuncakları elinden alındı Sayın Başkanım.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bırakalım bu kara propagandayı. Artık gençler
rahatlıkla askere gidebiliyor. Bunun farkına varabilelim.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Askerler de güneydoğudan çekiliyorlar artık sayenizde!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Şehit aileleri ve gazilerimiz “Bu süreci başarın.” diye
bize yalvarıyor. Ben geçtiğimiz hafta Bartın’daydım. Şehit ve gazi dernekleri
başkanı gazi bir arkadaşımız söz aldı toplantıda ve geldi “Sonuna kadar arkanızdayız.”
dedi. Ben bu Meclis kürsüsünden kendisine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Bütün
şehit aileleri ve gazi aileleri bu süreci desteklerken ama bir çocuğunu doğuda
veya başka bir yerde askere göndermeyip onun sabah akşam kara haberini bekleme
durumundan uzak yaşayan bir kişi, olayı kavga hâline getirmeye çalışıyor; kan
çıksın, gözyaşı dökülsün istiyor. Biz buna karşıyız. Biz bayramlaşmak
istiyoruz, biz helalleşmek istiyoruz. Bizim alnımız ak.
En büyük
sınav yeri sokaktır. Rahat rahat sokakta yürüyoruz. Rahat rahat halkımızla
buluşuyoruz. Rahat rahat halkımızla konuşuyoruz. Gördüğümüz destekten
gözlerimiz yaşarıyor. Gördüğümüz desteği yürekten alkışlıyoruz.
Çok basit
bir şey arkadaşlar, silahlar sustu. Bu ülkede silahlar sustu. Bunun ötesi yok.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Kandırma milleti!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – “Ne oldu, ne verildi?” tartışmasında da şunları
söyleyebilirim: Bizi artık huzur bekliyor, bizi güven bekliyor, bizi gerçek
anlamda kardeşlik bekliyor, bizi gerçek anlamda ortak bir hayatı beklemek
bekliyor. Bakın, bu ülkenin gökyüzü, bu ülkenin toprakları hepimize
farklılıklarımızı koruyarak yaşama hakkı tanıyacak kadar şefkatli ve uçsuz
bucaksızdır. Lütfen, bunu kanla örmeyin; lütfen, bu sürece kan dökmeyin;
lütfen, bu sürece şiddet bulaştırmayın; lütfen, artık bizi ağlatmayın; lütfen,
kimseyi ağlatmayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Lütfen, kan üzerinden
siyaset yapmayı bir kenara bırakın. Bu ülkede hepimiz kardeşçe yaşamanın özlemi
içindeyiz. Bunu gerçekleştiriyoruz, bu kadar basit, bunu gerçekleştiriyoruz,
böyle bir süreçteyiz.
Ne
istiyorsunuz, kurban olayım ne istiyorsunuz? Tekrar silahların patlamasını mı,
gözlerin yaşlanmasını mı istiyorsunuz?
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ya bunu inanarak mı söylüyorsun?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Yetmedi mi size bu akan kan?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sen hangi yüzle böyle söylüyorsun?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Yetmedi mi size bu terör? Yetmedi mi size bu gözyaşı?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Şu hakarete bakın ya! Utanmıyor musunuz? Ayıp be! Ayıp be!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bizim alnımız ak, siz kendinize bakın!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Katillerle konuş sen, katilinle konuş!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Kendinizi düzeltin, kendinizi düzeltin! Bu ülkede size
artık yer yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sen Milliyetçi Hareket Partisine bakıp nasıl dil uzatabilirsin?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bu ülkede kandan siyaset yapanlara yer yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Kandan beslenen sensin. Sözünü geri al!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bu ülkede şiddetin siyasetine yer yok.
BAŞKAN –
Lütfen sakin olunuz!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bu ülkede artık bayram var, bayram. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sözünü geri al! Sözünü geri al!
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bahçekapılı.
Sayın
Vural, buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın Danışma Kurulu önerisinin
aleyhinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu ülkede, PKK bir terör örgütüdür, kan döken de
PKK terör örgütüdür.
Biz, bu
milletin değerlerinden can alırız. Kandan medet umanlar, kanla iş birliği
yapanlardır.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Hadi oradan!
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan be!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Kan üzerinden siyaset yapanlardır, kan üzerinden açılım yapanlardır.
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Yani “Kan dökmeyeceğiz.” deseler olmaz mı?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Kahpe kurşunlarla askerimizi, polisimizi öldürenler, Serap’ı
yakanlar...
İHSAN
ŞENER (Ordu) - Vazgeçerse ne olacak, vazgeçerse? Devam mı etsin?
OKTAY
VURAL (İzmir) – …kendi milletvekilinin çocuğunu öldürenlerle beraber ve
birlikte bu milletin birlik ve bütünlüğünü pazarlık konusu yapan, peşkeş çeken
bir zihniyet bugün AKP’yle PKK’nın iş birliğine şehadet ediyor.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Doğu Perinçek’le kol kola giriyorsunuz be, daha ne
konuşuyorsun?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Şuradan şunu ifade ediyorum: O şehitler, o gaziler… Neyi
korumak için şehit oldular? Neyi korumak için?
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Vatanı korumak için şehit oldular.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Git orada cumhuriyeti
peşkeş çek, Türklüğü peşkeş çekin diye şehit olmadılar!
İHSAN
ŞENER (Ordu) - Yine vatanı korumak için şehit olacaklar.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sizin zihniyetiniz
Çanakkale’de olsaydı “Çanakkale geçilir.” Derdiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sizin zihniyetiniz Kurtuluş Savaşı’nda olsaydı Sevr’i
barış anlaşması olarak kabul ederdiniz!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce konuşmamda söylediğim gibi,
bundan sonraki bizim siyasetimizde bu üslup yoktur. Bizim siyasetimizde bayram
ve helalleşme vardır, sonuna kadar da arkasında duracağız. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz.
Sayın
milletvekilleri, lütfen…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bizim siyasetimizde de bu milletin millî ve manevi değerleri
vardır, PKK’nın ve Öcalan’ın ipiyle siyaset yapmak yoktur, meşrulaştırmak
yoktur, bölücülük yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın milletvekilleri…
OKTAY
VURAL (İzmir) - Bu milletin dinine küfredenlerle birlikte olmak yoktur,
Peygamberi inkâr edenlerle birlikte olmak yoktur. Gidin, onlarla birlikte olun.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Doğu Perinçek’le kol kola gelmek vardır, değil mi!
BAŞKAN –
Üslubun Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısına uygun bir hâle gelecek
olmasından ayrıca Divan olarak mutluluk duyacağız.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Danışma
Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Danışma Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 3’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25 Nisan 2013
Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi (Devam)
Danışma
Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
On dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına
geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sıraya alınan, Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli
Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve
Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme Sınavının İsminin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
3.- Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer
Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme Sınavının
İsminin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/745, 2/594, 2/847, 2/1037) (S. Sayısı: 436)
(x)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 436 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol
Dora konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU
ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 436 sıra
sayılı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere
Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyaca ünlü astrofizikçi Stephen Hawking, Dünya Sağlık
Örgütünün engelliler raporuna yazdığı ön sözde “Engelli olmanın başarıya mâni
olmasına gerek yok. Yetişkin hayatımın neredeyse tamamını motor nöron
hastalığıyla geçirdim ama bu hastalık, beni astrofizik alanında önemli bir
kariyer ve mutlu bir aile sahibi olmaktan alıkoyamadı.” diyor.
Evet,
kesinlikle öyle, engelliler engellenmezse başaramayacakları hiçbir şey yok. 1
milyardan fazla insanın veya 2010 dünya nüfus tahminlerine göre dünya nüfusunun
yaklaşık yüzde 15’inin bir tür engellilikle yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu,
Dünya Sağlık Örgütünün yaklaşık yüzde 10 olduğunu ileri sürdüğü 1970’lere ait
önceki tahminlerden daha yüksektir.
Türkiye'de
en son 2002 yılında Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan
araştırmanın bulgularına göre, nüfusun yüzde 12,29’u engellidir. Bu orana göre,
Türkiye'de yaklaşık 8 milyon 500 bin kişi engelli olarak yaşamını
sürdürmekteyken, günümüzde bu sayı 10 milyon kişiye yaklaşmıştır.
Türkiye
nüfusunun bu kadar büyük bir kısmını kapsayan engelliler, kendilerine
yöneltilen ifadelerden toplumsal hayata katılıma kadar geniş bir alanda
ötekileştirilmeye ve dışlanmaya maruz bırakılmışlardır.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısıyla, taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Engelli
Hakları Sözleşmesi ve insan hakları belgeleri dikkate alınmış ve engelli
vatandaşların toplumdan soyutlanmasına neden olan “sakat”, “özürlü” ve “çürük”
ifadelerinde değişiklik yapılması gündeme getirilmiştir. Toplum içerisinde
negatif bir algı yaratan bu sözcüklerin mevzuatta da kullanılıyor olması,
engelli vatandaşların diğer bireylerle eşit koşullarda yaşamalarına, en doğal
haklarına erişebilmelerine engel olmaktadır.
Tasarıda
öngörülen değişikliklerle, ilgili mevzuatta terminoloji birliğinin sağlanması,
uluslararası hukuki metinlerde ve literatürde ağırlık kazanan eğilimin
yansıtılması, söz konusu ifadelere yönelik toplum nezdindeki negatif algının
izale edilmesi amaçlarını teminen mevzuatımızda yer alan “sakat”, “çürük”,
“özürlü” ibarelerinin ve türevlerinin yerine “engelli” ibaresinin ve
türevlerinin kullanılması öngörülmektedir.
Ayrıca,
mevcut belgelerin geçerliliğine ilişkin bir tereddüt oluşmasını engellemek ve
uygulayıcıların, ibare değişikliğini gerekçe göstererek engelli
vatandaşlarımızdan yeni belge talebinde bulunmalarını önlemek amacıyla, engelli
bireylere veya yakınlarına, engellilik durumlarının tespitine veya
engellilikleri dolayısıyla kolaylıklar ya da haklar teminine yönelik olarak
verilmiş olan “özürlü”, “sakat”, “çürük” veya benzer ibareleri içeren rapor,
sağlık kurulu raporu, belge, kimlik, kart ve benzeri belgelerin geçerli
oldukları süreler ve şartlar dahilinde olmak kaydıyla geçerliliklerinin
korunacağına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi olarak, tasarıyla
öngörülen düzenlemeleri oldukça değerli buluyoruz. “Sakat”, “özürlü”, “çürük”
ifadelerinin “engelli birey” ve türevleri olarak değiştirilmesi ile birlikte
kamu otoritesinde ve toplumda egemen olan yardım ve acıma tutumunun
sonlandırılması, engelli vatandaşlarımızın da eşit koşullarda toplumda var
olabilmesi için oldukça önemli bir adımdır fakat yeterli değildir. Yapılan
terminolojik değişiklikler ancak bir başlangıç olarak yorumlanabilir. Engelli
vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları sorunlar dikkate alındığında daha
kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.
Türkiye,
2008 yılında Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ni imzalamıştır.
Tasarıyla gündeme getirilen düzenlemelerin de bu sözleşme dikkate alınarak
yapıldığı belirtilmiştir. Sözleşme, engellilerin bütün dünyada temel hak ve
özgürlüklere eşit erişim olanaklarından yoksun olmaları gerçeğinden yola
çıkmakta ve engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılığın önlenmesini ve
engellilerin insan haklarını güçlendirmeyi amaçlamaktadır.
Türkiye
mevzuatında ise ayrımcılık karşıtı düzenlemeler çoğunlukla genel eşitlik
düzenlemeleri olmaktan öteye geçememektedir. Son on yıl içinde çeşitli
kanunlara eklenen ayrımcılık karşıtı hükümler ise, tüm ayrımcılık temellerine
vurgu yapılmaması, ayrımcılık tanımlarına yer verilmemesi, “ispat yükünün yer
değiştirmesi” ilkesine uyulmaması, yaptırımların yeterli olmaması ve bağımsız
izleme mekanizmalarının oluşturulmaması nedeniyle ayrımcılığı ortadan
kaldırmaktan uzaktır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye mevzuatında engelliler açısından ayrımcılık içeren
birkaç düzenlemeden bahsetmek istiyorum. Türkiye’deki mevcut mevzuatlarda,
engelliler açısından doğrudan hükümler, özellikle meslekler ile ilgili
kanunlarda yer almaktadır. Örneğin, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun
adayların niteliklerini içeren 8’inci maddesinin (g) bendinde “Hâkimlik ve
savcılık görevlerini sürekli olarak yurdun her yerinde yapmasına engel
olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya sakatlığı, alışılmışın dışında çevrenin
yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek
gibi özürlü durumları bulunmamak.” denilmektedir. Düzenlemede, engellilik
yanında “alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve
organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi özürlü durumları
bulunmamak” cümlesi ile meslekle ilgili objektif kriterler yerine, her kişi,
zaman veya kültürde farklı olabilecek bir duruma vurgu yapılmıştır. Düzenleme
bu hâliyle engelliler açısından doğrudan ayrımcılık içermektedir.
Yine, 5174
sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun oda
ve borsa genel sekreterleri ile ilgili 74’üncü maddesinde, odalar ve borsaların
işlerini yürütmek üzere görevlendirilecek genel sekreterin, görevini devamlı
yapmasına engel olabilecek vücut veya akıl hastalığı veya vücut sakatlığı ile
özürlü bulunmaması gerektiği belirtilmiştir. Bu madde de engelliler açısından
doğrudan ayrımcılık içermektedir.
Türkiye’de
engellilere karşı olan hak ihlalleri, yaşam hakkından erişebilirlik sorununa
kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Bunun içerisinde “ayrımcılığa, şiddete
maruz kalmak, nefret söylemine tabi tutulmak, aşağılanmak, acıyarak sürekli
yardıma muhtaç konumda değerlendirilmek” bulunmaktadır.
Eşit
Haklar İçin İzleme Derneği’nin 2011 yılında Türkiye’de Engellilere Yönelik
Ayrımcılık ve Hak İhlalleri İzleme Raporu’nda, engellilerin maruz kaldığı
ihlaller istatistikler şeklinde verilmiştir. Tespit edilen vakalar üzerinden
çıkarılan istatistiklere göre, ihmal ve saldırılar sonucu 16 engelli
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, eğitim ve istihdam alanında 9 kişi ayrımcılığa
uğramış; 24 kişi işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye maruz
kalmıştır. En temelde olan yaşam hakkının korunması noktasında bile bu denli
ciddi problemlerin yaşanması, sorunların ne kadar büyük olduğunu
göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; engelli vatandaşlarımızın, insan haklarından
yararlanmasını etkileyen en temel sorun erişebilirlik sorunudur. Kamusal mekânlar ve hizmetler çoğunlukla
engellileri yok sayan bir bakış açısıyla planlanmakta ve sunulmaktadır.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 9’uncu maddesi, kamusal
alanlar, hizmetler, bilgi ve iletişime engellilerin erişimi konusunda taraf devletleri
gerekli her türlü önlemi almak, erişilebilirlik standartları oluşturmak ve
gelişmeleri izlemekle yükümlü kılmaktadır. Ayrıca 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un
geçici 2’nci maddesinde “Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî
yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya
geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel
altyapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık
hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.” ifadeleri
yer almasına rağmen, planlı bir çalışma yürütülmemekte ve pratikte var olan
uygulamalar engelli vatandaşlarımızın aleyhine işlemektedir. Ayrıca, kanun
hükümlerine uymayan kurum ve kuruluşlara yönelik herhangi bir müeyyidenin
bulunmaması önemli bir eksikliktir. Buna en yakın örnek Taksim’in
Yayalaştırılması Projesi’dir.
Başlatılan
proje nedeniyle, Taksim Meydanı’na çıkan engelli asansörlerden biri süresiz
olarak kapatılmıştır. Yaklaşık yedi ay devam eden bu durum, yine engelli
vatandaşların kendi mücadeleleri sonucu çözüme ulaşmış ve Taksim Meydanı’na
ancak mart ayında iki rampa yapılabilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
engelli bireylerin yaşadıkları başlı başına büyük bir sorunken, engelli nüfus
içerisinde yer alan kadınlar ve engelli çocuklar daha yoğun hak ihlalleri ile
karşı karşıya kalmaktadırlar. Genel olarak kadınların toplumsal hayatta ve iş
hayatında karşı karşıya kaldığı sorunlar oldukça artmışken, engellilik
durumuyla birleştiği noktada da daha da zor bir durum ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’de her gün yüzlerce kadın taciz, tecavüz, şiddet olayları ile
karşılaşırken, engelli kadınlara yönelik bu tür şiddet olayları daha sık
yaşanmaktadır.
Yine,
engelli kadınların diğer önemli bir sorunu ise istihdama katılımdır. Engelli
nüfusunun iş gücüne katılım oranı sadece yüzde 22 iken, kadın engellilerin
katılım oranı yüzde 7’lere kadar düşmektedir. İstihdamda ayrımcılık ve cinsel
taciz, şiddet tehdidi engelli kadınların evlere hapsedilmesini
desteklemektedir.
Diğer
önemli grup olan engelli çocuklar için de Türkiye’de yoğun hak ihlallerinin
olduğu bir yaşam söz konusudur. Türkiye İstatistik Kurumunun 2002’de yaptığı
araştırmaya göre, 0 ila 9 yaş grubundaki çocukların yüzde 1,54’ü ve 10 ila 19
yaş grubundakilerin yüzde 1,96’sı engellidir. Engelli çocukların büyük bir
çoğunluğu şiddete maruz kalmakta ve bu durum, kayıt altına alınıp müdahale
edilebilen bir olaya dönüşememektedir.
Yine,
engelli çocukların en büyük problemlerinden biri eğitim haklarına erişebilirlik
sorunudur. Genel olarak okul binalarının, ulaşım hizmetlerinin yeterli olmaması
ve engelli çocuklara devlet tarafından yeterli desteğin sağlanamaması çocukların
eğitim hakkından yoksun kalmasına neden olmaktadır.
2002
Türkiye Özürlüler Araştırması’nın verilerine göre, genel nüfusta ilkokul ve
öncesi eğitim düzeyindekilerin oranı, okuryazar olmayanlar dâhil, Türkiye
nüfusunun yüzde 69,3’ünü oluşturmaktadır. Bu hâliyle, Türkiye’de okuryazarlık
yüksek olsa da eğitim düzeyinin genel olarak düşük olduğu söylenebilir. Genel
nüfusun eğitim düzeyindeki bu durum, engelli nüfusta da yansımasını
göstermiştir.
Araştırma
sonuçlarına göre, genel nüfusun yüzde 12,9’u okuma yazma bilmezken,
engellilerde bu oran 3 kat daha fazladır. Bu dramatik farklılığın yanı sıra,
engellilerde ilkokul ve öncesi eğitim düzeyine sahip olanların oranı yüzde
84,2’dir. Sonuç olarak, okuryazarlığı olmayan ve eğitim seviyesi düşük bir
engelli kitlesinin varlığından söz edilebilir ancak bu durumun başlıca nedeni
“engellilerin engellenmesinden” kaynaklanmaktadır.
Engelli
birey, eğitim hizmetlerinden ve olanaklarından maalesef yararlanamamaktadır.
Engellilerin eğitimine bütçe ayrılmaması, ilköğretim ve liselerde kaynaştırma
sınıflarında heba edilmelerine, özel araç ve gereçlerin yetersizliğine ve
taşımalı eğitimde ciddi sıkıntılara neden olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 16’ncı
maddesi, engellilerin ev içinde ve dışında her türlü sömürü, şiddet ve
istismara maruz kalmasının önlenmesini düzenlemektedir. Maddede ayrıca
engellilere, ailelerine ve bakımını sağlayanlara sömürü, şiddet ve istismar
durumlarının önlenmesi, tespiti ve ilgili mercilere bildiriminin nasıl
yapılacağına ilişkin eğitimler verilmesi ile engellilere hizmet sunan tüm
kurumların bağımsız denetime açılması da düzenlenmektedir. Kapalı kurumların
bağımsız denetime açılması, engellilere yönelik şiddet ve istismarın gerçek
boyutlarının ortaya çıkarılması açısından son derece önemlidir. Araştırmalar,
şiddet ve istismara maruz kalma riskinin kapalı kurumlarda daha fazla olduğuna
işaret etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin demokrasisini ve sosyal
politikasını değerlendirmek için o ülkenin eğitim, sağlık, adalet, istihdam ve
ekonomide gereken şartları yerine getirebiliyor olmasına, gelişmişlik düzeyine,
medeniyetine, asaletine ve saygınlığına bakmak gerekir.
Gelişen
bir ülke, adalet anlayışı ne kadar sağlam olursa olsun, şeffaf, paylaşımcı ve
dağılımda eşit bir yaklaşım sergilemediği sürece gerçek adaleti uygulayacak
zemin ve imkândan yoksundur. Engelli,
kadın, çocuk veya yaşlı insanların ya da ülkedeki tüm vatandaşların çağdaş
medeniyetlere yakışır bir hayat sürebilmeleri için öncelikle o ülke toplumunun
eğitimli, bilinçli, medeni olması, devletin de bunu sağlayan ve destekleyen
politikaları izliyor olması gerekmektedir. Demokratik, şeffaf, eşitlikçi,
adaletli, evrensel ilkeler ışığında bireye bakabilen, insan hak ve hürriyetine
saygı duyan ve paylaşımcı ekonomiden oluşan bir devlet zihniyetinin inşa
edilmesi hepimizin öncelikli görevi olmalıdır.
Engelli
bireylerin hakları sorunu bir insan hakları sorunudur. Dünyanın birçok yerinde
olduğu gibi Türkiye’de de engelli bireyler temel haklardan yararlanmada
ayrımcılık ile karşılaşmaktadır.
Engelli
bireylere yönelik ayrımcılık ve hak ihlallerinin görünür kılınması yoluyla
farkındalık yaratmak ve yasama, yürütme otoritesinin engelliler alanındaki
politika ve uygulamalarının insan hakları ve fırsat eşitliği temeline
oturtulmasına katkıda bulunmanın sosyal devlet olmanın da bir gereği olduğunu
belirtiyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş.
Buyurunuz
Sayın Güneş. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; samimiyetle
ifade edeyim ki bugün güzel bir gün. Çünkü, Mecliste, yüce Mecliste Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan uzlaşmayla muhalefet şerhsiz bir
yasa tasarısı geldi.
Değerli
arkadaşlar, 4 Aralık tarihinde yani geçen yıl bir yasa teklifi vermiştim, uzun
bir çalışma yapmıştım, zorlu bir çalışma. Yasalarımızda, tüm hukuki
mevzuatımızda yer alan “özürlü” ve “sakat” sözcüklerinin kaldırılıp
arındırılarak yerine “engelli” sözcüğünün konulması için bir yasa teklifi
hazırlamıştım. Fakat, ne güzeldir ki Hükûmetimiz daha sonra 19 Şubat 2013
tarihinde benzer bir tasarıyı getirdi, Meclise sundu. Bu nedenle, hemen, baştan
ifade edeyim: Sayın Fatma Şahin’i kutluyorum. Çok doğru ve olumlu bir iş yaptı
ve bizim bu yasa teklifimiz doğrultusunda bir tasarıyı yüce Meclise sundu.
Beraberinde, Milliyetçi Hareket Partisinin ve Barış ve Demokrasi Partisinin
temsilcilerini de kutluyorum, yine Komisyonda buna Cumhuriyet Halk Partisiyle
beraber destek verdiler.
Değerli
arkadaşlar, genç bir yaşta, öğrenciyken, yurt dışında, üniversite kampüsünde,
görmeyen bir öğrencinin trafikte karşıdan karşıya geçerken zorluk çektiğini ve
engelli olmayan öğrencilerin koşturarak onun karşıdan karşıya geçmesine yardım
ettiğini gözlemledim. Orada bir şeyi gördüm, çok önemli: Engelli olmayanlar,
engelli olanlardan kendilerini sorumlu hissediyorlardı bir toplumun parçasıyız
diye. Engellilerin sorunları, aslında, engelsizlerin sorunu olarak, sorumluluğu
olarak görülüyordu, anlaşılıyordu.
Şimdi,
“özürlü” kelimesi ayıp bir kelime. Sanki, engelli yurttaşlarımızın bir özrü,
bir kabahati var da bundan dolayı özür dileyecek. “Sakat” kelimesi yer alıyor
bazı yasalarımızda; sakat yani bir yeri bozuk. Bu yurttaşlarımızın, bu
insanların bir yeri bozuk değil, sadece bazı engelleri var. O nedenle, bunun
değişmesi, kalkması gerekiyordu. 94 maddede, kanun maddesinde değişiklik
yapılıyor ve bu ayıp, bu özür, yasalarımızdan kalkıyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, mutluluğumu ifade ettim. Mutluluğumun bir toplumsal tarafı
var -onu ifade ettim- bir de siyasi tarafı var. O siyasi taraf da şu:
Parlamentoda demek ki uzlaşma olabiliyor. Şimdi, zaten, parlamentoların temel
işlevi ve amacı da uzlaşma. Şimdi, bakınız, muhalefet tabii eleştirecek,
eleştirirse doğrusunu yapar, görevini yapar, sorumluluğunu yerine getirir; ikaz
edecek, yol gösterecek, eleştirecek, hatta, bazen yanlışı engellemeye
çalışacak, bazen de doğruyken de destek verecek, bugün yaptığımız gibi.
Şimdi,
burada, akıllı iktidar, muhalefete değer verdikçe, muhalefetle uzlaşma yahut
müzakereyi açık bıraktıkça kendisi başarılı olur. İşaret etmek istediğimiz
temel mesele de bu: Muhalefete ses verin, dikkat edin, önerilerini,
eleştirilerini dikkate alın ve değer verin.
Değerli
arkadaşlar, şu anda Mecliste bine yakın Cumhuriyet Halk Partisinin yasa teklifi
var, 949 tane bildiğim kadarıyla. 855 araştırma önergesi var. 10 bini aşkın,
hatta 12 bine yakın yazılı soru önergesi var. Soru önergeleri, tabii, bilgi
almak için ama yasa tekliflerinin çok önemli bir yeri var. Bu yasa
tekliflerinin birçoğu çok değerli. İşte, biraz önce, benim daha önce verdiğim
yasa teklifi, Sayın Bakan tarafından Hükûmetin yasa tasarısı olarak getirildi.
Dolayısıyla, bunlara dikkat etmek, bunları değerlendirmek ve bunların gereğini
yapmak gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bunları söylüyorum ama eleştirilerimiz var. Biz ne zaman bir konuda
Hükûmete bir eleştiride bulunsak yahut yol göstermeye çalışsak, hatta destek
vermeye çalışsak, kredi açsak, Başbakan ne yazık ki elinin tersiyle itiyor. Bir
tanesini biliyorsunuz, “Muhtac-ı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya himmet
ede.” dedi. Şimdi, nasıl engellilere “özürlü” demek ayıpsa, bir muhalefete de
destek açmak istediği zaman böyle bir muamele ayıp. Bunu doğru bulmuyoruz.
Birlikte Türkiye’deki her toplumsal sorunu çözebiliriz, zaten o nedenle
parlamenter demokrasi var. Burada, birlikte, her toplumsal sorunu çözebiliriz.
Mesela,
“Birlikte daha demokratik bir anayasa yapabiliriz.” dedik ve bir Anayasa
Uzlaşma Komisyonu kurduk. Ama yarıda kaldı. Sayın Başbakan süre koydu, “Şu tarihten önce bitiremezseniz ben orayı
lağvederim, çıkarım oradan.” dedi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, anayasalar nasıl yapılıyor? Ya Mecliste büyük bir
çoğunlukla kabul ediliyor ya da halkoyuna sunuluyor, yine büyük bir ittifak
aranıyor. Şimdi, uzlaşma çok önemli bir kurum ve demokrasinin de özü. Barış da
uzlaşmayla elde edilir. Barışı sadece toplumun bir kesimi elde edemez. Eğer bir
toplumsal barış arıyorsak, toplumun tamamının barış konusunda uzlaşması
gerekiyor. İşte, Cumhuriyet Halk Partisi de o nedenle “Barışı bu Mecliste elde
edelim.” dedi ve bu Mecliste, temel sorunumuz olan terörü -bir boyutu orada,
bir boyutu Kürt sorunu- Mecliste tartışalım,
Mecliste komisyonları kuralım istedi.
Şimdi
akil adamlar var, Türkiye’nin her bir yönünü dolaşıyorlar. Ne anlatıyorlar? Ben
merak ediyorum, akil adamlar ne anlatıyorlar? Akil adamlar barışı anlatıyorlar.
Türkiye’de 76 milyon nüfus içinde barış istemeyen mi var? Yani Karabük’e
gittiklerinde barışı istemeyen birileri var da onları ikna etmeye mi
çalışıyorlar? Yahut Mardin’e gittiklerinde yahut Rize’ye gittiklerinde
Türkiye’de barışı istemeyen var mı? Barışı istememek mümkün mü? Değerli
arkadaşlar, Türkiye’de yurttaşlarımızın tamamı kan dursun, barış olsun istiyor.
Şimdi, peki, bu arkadaşlar ne yapıyor? Akil insanlar gidiyorlar -televizyonlar
bunları gösteriyor- bir reklam kumpanyası gibi her yeri dolaşıyorlar, geziler
yapıyorlar, “Barış olsun.” diyorlar; sanki istemeyen birisi var ve onu ikna
edecekler. Peki, ne anlatıyorlar? “Barış olsun.” diyorlar. İçeriği yok, süreç
yok, ayrıntı yok.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde kalıcı barış ve huzuru hepimiz istiyoruz. Ama bir şey
söylüyoruz: Silahlar geçici olarak susmasın, ateşkes olmasın, barış olsun
diyoruz. Fark burada. Silahın susması yeterli değil. Parlamenter uzlaşma
olacak, hepimiz anlaşacağız.
Bakınız,
ilginç bir şey daha oldu: Kandil’le görüşmeler oluyor yazılı ama burada görüşme
olmuyor, Parlamentoda görüşme olmuyor. Bu nasıl parlamenter demokrasi? Bu nasıl
anlayış?
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak -biraz önceki konuşmaları da izledim- bizim istediğimiz şu:
Biz silahların bırakılıp Kandil’e gidilmesinden elbette mutlu oluruz ama
yetmez. Genel Başkanımız dün söyledi, dedi ki: “Gitmelerinden, terk
etmelerinden elbette mutlu oluruz.” Neden yetmez? Biz Kandil’e gitmelerini
değil, Kandil’in boşalmasını istiyoruz.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Gereğini yapın, Kandil’i de boşaltın.
HURŞİT
GÜNEŞ (Devamla) – Ortadan tamamıyla kalksın PKK istiyoruz. Kandil boşalsın
istiyoruz ve kalıcı olarak silahlar ortadan kalksın istiyoruz. Öyle bir ortam
olsun ki silaha başvurulmasın istiyoruz, silahın kökü kurusun istiyoruz, özgür
Türkiye olsun istiyoruz; sadece fikirler tartışılsın, zemini de başta
Parlamento diyoruz.
Şimdi,
bakın, Genel Başkanımız bir hukuk sürecinden bahsetti. Çok önemli hukuk. Şimdi,
Habur’dan yahut sınırlarımızdan terörist unsurlar çıkacak. Varsayalım, güvenlik
kuvvetlerinden biri “Dur, nereye gidiyorsun?” dedi, “Kandil’e dönüyorum.
Silahımı bıraktım. Daha önce askerleri öldürüyordum, şimdi öldürmüyorum,
dönüyorum.” dedi. “Peki, hadi git, bir daha da yapma.” dedi. Öyle mi? Bir
kaçakçı geçiyor, “Dur, nereye gidiyorsun?”, “Ben kaçakçıydım, sınırdan
kaçıyorum.” Onu yakalayacak. Böyle hukuk olur mu? Böyle hukuk olur mu? İkazımız
budur. Hukuksuz bir şey olmaz, hukuk herkese lazım.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Güneş, hukukunu birlikte oluşturalım o zaman.
HURŞİT
GÜNEŞ (Devamla) – Evet, bu Parlamentoda, gelin, bu Parlamentoda, siz de dâhil,
Adalet ve Kalkınma Partisi de dâhil, Milliyetçi Hareket Partisi de dâhil ve
Cumhuriyet Halk Partisi de dâhil hep birlikte barışı burada tartışalım;
Kandil’de değil, İmralı’da değil. Arzu ettiğimiz olay budur.
Şimdi,
biz terörün ardında elbette dış güçlerin olduğunu biliyoruz, herkes biliyor.
Fakat, Kürt sorununu çözeceksek bölgeye sadece ekonomik yatırımların yeterli
olmadığını da söyledik. Dedik ki: Gelişmiş bir demokrasi sağlayalım Türkiye'ye,
özgürlükler geniş olsun, kültürel özgürlükler geniş olsun, bunları sağlayalım.
Genel Başkanımız ve Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi getirdi, 16 maddelik bir
özgürlük paketi sundu. Siyasi Partiler Kanunu’nu değiştirelim dedik, Seçim
Kanunu’nu değiştirelim dedik. Seçim Kanunu’nda demokratik olmayan unsurlar var.
Acayip bir usulle, bağımsız olarak arkadaşlar seçiliyor, sonra bir siyasi
partiye dâhil olup buraya geliyorlar. Niye? Bu demokrasi mi? Bu düzgün bir şey
mi? İndirelim şu barajı dedik. Neden olmuyor? Neden baraj meselesi bu
Parlamentoya bir türlü gelmiyor? Demokrasi bu, sorunu asıl ve kökten çözecek
olan unsurlar bunlar.
Değerli
arkadaşlar, Başbakan diyor ki: “Ben pazarlık yapmadım PKK’yla.” E, ne oldu?
Birdenbire Abdullah Öcalan’ın başına taş düştü de onun için mi bu mektupları
yazdı? Ne oldu? Yani birtakım mektuplar yazıldı, niye o mektuplar gidip de MİT
yetkililerinin eline verilip de onaydan geçiyor? Ne oluyor? Biz bunları
öğrenmek istiyoruz. Bunu öğrenmek bu Parlamentonun hakkı olduğu gibi, tüm Türk halkının
hakkı.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, önemli bir süreçten geçiyoruz. Ama bu sürecin bir parçası
daha var. Aynı zamanda bir başka tartışma daha oldu, o da şu: Başbakan “Eğer
benim Anayasa sürecim böyle Parlamentodan filan geçmezse bir C senaryom var, BDP’yle
ben onu yaparım.” dedi. Nereden aklına geldi bu C senaryosu? Yani, diğer tüm
siyasi partiler aklından çıktı da tam bu İmralı sürecinde birdenbire aklına
BDP’yle bir anayasa yapmak mı geldi?
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Yanaşmazsanız ne olacak? Uzatılan eli tutmazsanız ne olacak?
HURŞİT
GÜNEŞ (Devamla) – Biz hazırız Beyefendi, biz hazırız. Anayasa Komisyonunda
arkadaşlarımız çalışıyor, kaldırmıyoruz oradan, sonuna kadar oturun ve
demokratik bir anayasayı Türkiye için yapın diyoruz. Orada oturmak hepimizin
boynunun borcu. Eğer demokratik bir anayasa istiyorsak o Komisyon sonuna kadar
çalışacak ve Türkiye'nin özlediği bir anayasayı bize getirecek. Uzlaşmayla,
uzlaşmayla… Posta memurlarının getirip götürdüğü yazışmaları kabul edeceksiniz
ama anayasayı burada tartışmayacaksınız, oluşturmayacaksınız.
Şimdi,
bir şey daha söyleyeceğim. BDP’li arkadaşların da konuşmalarını izledim.
Onların da ızdıraplarını anlıyoruz ama bir şey daha var. Bakın, demokrasi
şeffaflık ister. Uludere’de ne oldu, öğrendiler mi? Biz öğrenemedik Uludere’de
ne oldu, kim talimatı verdi, öğrenemedik. Afyon’da patlama muamma kaldı.
Cilvegözü’nde bomba patladı, muamma kaldı. Demokrasiden bahsediyoruz, şeffaf
demokrasiden, herkesin bilgi aldığı bir demokrasiden, bunları öğrenemedik,
bunlar öyle kaldı. Suriye’ye, bizim -sınırları dışında- uçağımız düştü, ne
olduğunu anlayamadık. Suudi Arabistan’dan ve Katar’dan birtakım nakliyatlar
olduğu haberleri çıktı, hatta Ankara Esenboğa Havaalanı’nın bir nakliyat
noktası olduğu söylendi, yazıldı Batı basınında. Öğrenebildik mi? Hayır,
öğrenemedik. Türkiye’de demokrasi olsaydı, şeffaf bir demokrasi olsaydı bunları
öğrenirdik. Bunlar muamma olarak kaldı. Şimdi, aynı şeyi de bu süreçle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi söylüyor. Muamma olsun istemiyoruz, bilgi verin
diyoruz. Doğru bir şey yapıyorsanız katkı veririz, yanlış bir şey yapıyorsanız
eleştiririz; bu kadar basit ve net.
Şimdi,
bakınız, bir şey daha söyleyeyim, önemli bir konu diye düşünüyorum.
Sınırlarımızdan teröristler çıkacak, Kandil’e dönecekler. Akil insanlar da
barış için dolaşıyorlar. Peki, bu akil insanlar Silivri’ye, tek kurşun sıkmamış
fakat yıllardır orada yatan, yargıları bir türlü bitmeyen ve adaletin bir türlü
tesis edilmediği yere gidecekler mi? Adaletten ve barıştan bahsediyorlarsa bir
de orayı ziyaret etsinler, görelim. Madem bu kadar akıllılar, madem Türkiye’ye
akıl ve barış satıyorlar, oraya da gitmeleri gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, mayıs ayı içinde Başbakanımız Gazze’yi ziyaret edecekmiş, hayırlı
olsun. Şimdi, tabii, Amerikalılar “Gitme.” diyor, hatta Filistin yönetimi de
“Gitme.” diyor ama…
MUSA ÇAM
(İzmir) – John Kerry izin vermiyor!
HURŞİT
GÜNEŞ (Devamla) – Evet.
Bir şey
söyleyeceğim. Gazze’de ızdırap ve zulüm var, doğru. Kim yapıyor? Zalim kim?
İsrail.
Şimdi,
Mavi Marmara’da 9 yurttaşımız öldü. Ne kadar zaman önce? Üç yıl önce. Özür ne
zaman geldi? Üç yıl sonra geldi. Neyin üzerine geldi? Barack Obama İsrail’i ziyaret
ettikten sonra geldi. Tazminat da geliyor. Ama bir şey söyleyeyim, Mavi
Marmara’da ölen yurttaşlarımızın aileleri tazminatı kabul etmiyor, diyor ki:
“Ceza istiyoruz.” Ceza yok. Kabul etmiyorlar; tıpkı Uludere’deki onurlu
yurttaşlarımız gibi tazminatı kabul etmiyorlar, “Para istemiyoruz, onurumuzu
istiyoruz.” diyorlar. Dolayısıyla, onların canının mali bedeli, pahası yok.
Şimdi,
bir şey söyleyeceğim. Üç yıl boyunca ne yaptı Hükûmet? Esti kükredi, değil mi?
Ama bir şey daha oldu arada. O zalim İsrail’i korumak için Kürecik’e radar
koydu, koydu ki İsrail güvende olsun diye. Yine, İsrail’i son derece sıkıntıya
sokan Suriye’nin içini de bir iç savaşa dönüştürdü. İsrail’i rahatlattı, İsrail
şimdi huzurlu; istediği gibi Gazze’yi abluka altına alabiliyor, istediği gibi
ezebiliyor, zulmedebiliyor. Bu, ikiyüzlü bir dış politikadır.
Değerli
arkadaşlar, engellilerle ilgili konuda Bakanlık mensuplarını ve Hükûmet
tasarısını kutladığımı söyledim muhalefetin diğer partileriyle birlikte. Şimdi,
bu yetmez. Bu bir başlangıç ama yetmez. Neden yetmez? Çünkü Anayasa’nın 10’uncu
ve 113’üncü maddelerinde “özürlü” sözcükleri duruyor. Sayın Bakana Sağlık
Komisyonunda söyledim. Yine aynı biçimde, 61’inci maddede “sakat” kelimesi
duruyor. Madem Mecliste uzlaşabiliyoruz, getirin Anayasa’yı da değiştirelim
dedim. Başbakan bu konuda, benim Sayın Elitaş aracılığıyla yolladığım mesaja
olumlu baktığını söyledi ama gereğini yapmadı. Dedi ki: “Hayhay, Hocanın
dediğini yapalım. Hatta, tek maddelik bir öneriyle o değişikliği yapalım.” Niye
olmadı? Uzlaşıyoruz işte, iyi şeylerde uzlaşıyoruz. Getirin, parlamenter
demokrasiyi çalıştıralım. Pervin Buldan Hanımefendi’yle ve yine, Mehmet Şandır
Bey’le görüşmüştüm, hazırlar. Biz de hazırız Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu
Anayasa değişikliğini hemen ve derhâl yapalım. Bu bir başlangıç ve sembolik bir
değer taşıyor.
Tabii,
yasalardaki ve Anayasa’daki “özürlü” sözcüğünün kalkması engellilerin
sorunlarını kaldırmıyor ama sembolik bir değer taşıyor dedim, hem toplumsal
açıdan hem de siyasal açıdan yani uzlaşma, parlamenter uzlaşma açısından önemli
bir anlam taşıyor. Ama bunu yapmalıyız, bir an önce yapmalıyız çünkü Türkiye’de
ne yazık ki engelliler gerçekten zor bir yaşamı paylaşıyorlar.
Şimdi,
bakınız, bazı verileri vermek konumundayım. En önemlisi, engellilerin yüzde
36’sı okuryazar değil. Üçte 1’den fazlası engellilerin okuryazar değil,
düşünebiliyor musunuz? Engellilerin sadece yüzde 2,4’ü üniversite mezunu, hâle
bakın. Engellilerle ilgili sadece bir kelime değişikliği yapıyoruz bugün.
Türkiye’nin yüzde 12’si, 8-9 milyon engellimiz var, durumları bu. İş gücüne
katılım oranları yüzde 20’nin biraz üstünde, yani çalışamıyorlar. Kadınları
soruyorsanız, onu da söyleyeyim. Kadınların yüzde 93’ü iş gücüne katılamıyor,
yani engelli bir kadının çalışma olasılığı yüzde 7; olasılığı, iş gücüne
katılması; iş bulmasını söylemedim. Olağanüstü bir ızdırap var ve bunu
kaldırmamız gerekiyor.
Şimdi,
TÜİK engellilerle ilgili araştırma yapıyor mu? Yapıyor. Soruyor, diyor ki:
“Nedir sorunlarınız?” Tek tek ayrıntısıyla anlatmayayım fakat söylenilen şu:
Üçte 2’si kamu hizmetlerinin yetersiz olduğunu söylüyor kendileri için,
kaldırımlardan dükkânlara, marketlere, mağazalara, lokantalara kadar. Yüzde
85’i devletten aldıkları yardımın yetersiz olduğunu söylüyor ve bu konuda
Bakanlığa çok büyük görevler düşüyor.
Değerli
arkadaşlar, tekrardan kutluyorum ama şunu da söyleyeyim: Özürlü
yurttaşlarımızdan, engelli yurttaşlarımızdan şimdiye kadar onları “özürlü” diye
nitelediğimiz için özür diliyorum, bütün engelsizler adına özür diliyorum. Bu
yasa değişiklikleri engelliler için bir müjde olmasın, bir başlangıç olsun ve
bu başlangıç da engelliler için değil, engelsizlerin bir sorumluluğu olarak
üstümüzde olsun.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Hayırlı uğurlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Güneş.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel.
Buyurunuz
Sayın Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Genelde,
biliyorsunuz, önemli yasalar akşam karanlıkta çıkardı, bu sefer gün ışığında
ama katılımsız olarak bu yasayı çıkaracağız. Çünkü bu yasa Mecliste grubu
bulunan bütün partilerin mutabakatıyla çıkacak bir yasa olması itibarıyla çok
önemli bir yasa ama gördüğümüz gibi, katılımsız bir yasa olacak. Bu üzücü bir
şey tabiatıyla.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – 2 kişi var MHP’de.
RUHSAR
DEMİREL (Devamla) - Ben 2011 yılının 14 Aralık gününe dönmek istiyorum. Yıl
2011, 14 Aralık günü; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçe görüşmesi
var efendim o gün. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2011 yılının 14
Aralık günü yaptığımız bütçe konuşmasını da 15 Aralık 2012 günü ben burada
parti grubum adına hatırlattım.
Sonuçta,
iki konuşmada da şunu söyledik 2011 yılının Aralığından 2012 yılına kadar: Bir
KHK’yla kurulan bu yeni Bakanlığın örgüt şemasının hâlâ 2000’lere yakışmayacak
bir formatta hazırlandığını, Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü diye
bir isim olduğunu, bu ismin 21’inci yüzyılda çıkmış ilk İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi olan Engelli Hakları Sözleşmesi’nde de geçen ibare olan “engelli”
sözüne bile uygun olmadığını, bunun Türkiye’nin bir yüz karası olduğunu, bu
durumun düzeltilmesi gerektiğini Sayın Bakana rica etmiştik. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, 14 Aralık 2011 günü söylediğimiz bu sözleri 15 Aralık 2012’de
de tekrarladık ve dedik ki: “Hâlâ bir şey yapılmadı, lütfen Sayın Bakan, bu
konuda bir şey yapar mısınız.” O günden bugüne hâlâ hiçbir şey yapılmamıştı.
Muhtelif arkadaşlarımızın yasa teklifleri vardı, hatta Anayasa değişikliği
öneren arkadaşlar da vardı ama hiçbir şey yapılmadı. O arkadaşlarımızın teklifi
şuydu: “Özürlü”, “sakat”, “çürük” sözlerinin yerine “engelli” gelsin.
Değerli
milletvekilleri, sizler de biliyorsunuz ki dil yaşayan bir organizma. Bugün
kullandığınız bir söz yarınlarda çok geçersiz olabilir. Bugün bir soruna
koyduğunuz isim yarınlarda hiç kullanılmıyor olabilir, hatta tarafınızdan bile.
Bazı konulara öyle isimler koyarsınız, ertesi hafta ismini değiştirmek
durumunda kalırsınız toplumun reaksiyonu nedeniyle. O yüzden, bu konu da
öyledir. Dil, yaşayan bir organizmadır. Bugün sizin “engelli” dediğinize dünya
artık “özel durumlu bireyler” diyor ve bunu biz 2012 yılında da 2011’de de
hatırlattık “‘Özürlü’ sözü yakışmıyor ama dünya buna artık ‘özel durumlu
bireyler’ diyor, lütfen bunu bu çerçevede değerlendiriniz.” diye. Neden bunun
üzerine basarak söylüyoruz? Şunun için: Örneğin 2,35 boyundaki birisine engelli
diyemezsiniz ama bizim ülkemizdeki yasalara göre bu kişi engelli olarak işlem
görüyor.
Üstün
zekâlı çocuklar… Bu konuyu da Meclis kürsüsüne ilk taşıyan Milliyetçi Hareket
Partisidir. “Onlar için ne yapıyorsunuz?” dedik. Sonra bir komisyon kuruldu,
çalışmalarını da tamamladı sanıyorum. Üstün zekâlı çocuklar engelli kapsamında.
Bunlar bir engel değildir, bunlar özel durumdur ve bu özel duruma yönelik
çalışmaların yapılması gerekiyor. O yüzden biz, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak, Sayın Bakandan, hazır yasa düzeltilirken, bunun “engelli” ve
benzer tanımlamalar değil de doğrudan, şimdiden “özel durumlu bireyler” diye
düzeltilmesini açıkçası tercih ederiz.
Bu konuda
bütçe konuşmasında bir örnek vermiştik, dedik ki: “Mesela paralimpik
olimpiyatları. Bizler zannediyoruz ki paralimpik olimpiyatları engelliler için
yapılıyor. Oysa bu işitme engellileri kapsamıyor. Onlar için ‘deafolimpik’
tabiri kullanılıyor.” O yüzden biz “Engelliyi belli bir kalıbın içine
sokmayalım, daha güncel, daha evrensel tanımlamalarla bunu ifade edelim.” diye
de ifade ettik ama hiçbir şey olmamıştı.
Peki, bu
arada ne oldu? 2012 yılının Temmuz başında Meclis kapanmadan önce bir yasa
çıkarıldı. Bu yasa ne için çıkarılmıştı herhâlde hatırlayacaksınız çünkü “evet”
oyları vermiştiniz sizler, “2012 Temmuzunda dolan yedi yıllık süre uzatılsın.”
diye el kaldırmıştınız. Engellilerin erişebilirliğinin yaptırımlarının
uygulanması için konulmuş süreydi o. Temmuz 2012’ye kadar kamudaki düzenlemeler
yapılmamış ise yaptırım uygulanacaktı ama siz Temmuz 2012’de bir yasa
çıkararak, yasada bir yıl, altındaki maddelerde de artı iki yıl ekleyerek üç
yıllık bir süre bu yaptırımların uzatılmasına el kaldırdınız.
Ta ki 16
Kasım 2012’ye kadar bu konuda hiçbir ses seda çıkmamıştı. 16 Kasım 2012’de
gazete manşetlerinde şöyle bir haber vardı: “Sayın Fatma Şahin Hanım’ın engellilere
verdiği bir müjde.” diye basına geçti bu. Merakla da okuduk biz “Nedir bu
müjde?” diye. Sayın Bakan 16 Kasım 2012’de aslında bunu basına duyurdu, dedi
ki: “Kanunlardaki ‘sakat’, ‘çürük’ ve ‘özürlü’ gibi aşağılayıcı ifadeleri
değiştireceğiz.” Bunun 16 Kasımda duyurulma sebebi, peşinden 3 Aralık
geliyordu, Dünya Engelliler Günü ama o güne yetişmedi. Peki, şimdi bugün ne
oldu? 10-16 Mayıs Engelliler Haftası
gelmek üzere, bu hafta çıkarsa Engelliler Haftası’nda basına sunulacak bir
malzeme olacak. 10-16 Mayıs Engelliler Haftası’nda “Bakın, sizin için bugüne
kadar, cumhuriyet tarihi boyunca yapılmamış bir şey yaptık, ‘özürlü’ sözünü
kaldırdık, ‘sakat’ sözünü kaldırdık, sizi artık engelli kabul ediyoruz.”
diyecekler. Fakat işte zihniyetteki engel kalkmayınca neyi değiştirseniz boş.
Neden böyle söylüyorum biliyor musunuz? “Gözlerin görmüyor ama bu hâlde bile
sana iş verdik.” diyen bir bakanımız vardı, hatırlıyor musunuz? Bir vatandaşa
“Görmeyen gözlerine rağmen sana iş verdik.” diyen bir bakanı olan bir hükûmetimiz
vardı; hamdolsun, Sayın Başbakana teşekkür ediyoruz bizi bu ayıptan kurtardığı
için. Ama şimdi de başka bir şeyimiz var: Otistik çocukların inancını
sorgulayan bir sosyoloğu var bu ülkenin.
“Bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ne yaptı?” diye takip
ettik. Twitter’dan mesaj atıldı. Efendim, ben aslında bu haberi ilk duyduğumda
parti olarak değerlendirdik, “Herhâlde, zaytung.com’dan geldi bu haber.” dedik.
Gerçekten, gerçeklikle hiç bağlantısı olamayacak kadar anormal biz sözdü bu.
İnsanların inancının nerede, ne şekilde ölçümlendiğini o sosyolog nasıl biliyor
bilmiyorum ama bir tıp doktoru olarak ben henüz böyle bir ölçümleme duymadım;
ne eğitim hayatımda, ne eğitim sonrası sürecimde böyle bir şey duymadım. Sayın
Bakandan, ben, bütün “engelli” diye tanımlanan insanlar ve engelsiz bizler
adına da rica ediyorum: Bu sosyolog beyin diplomasını bir sorgulasınlar. Bu
sosyolog beyin inanç sistemini de belki bir sorgulamak lazım. Bir başkasının
inancı ya da inançsızlığı üzerinden bu kadar hakaretamiz sözler söyleme cüret
ve cesaretini bu bey nereden bulmuştur? Bugüne kadar bununla ilgili ne
yapılmıştır? Toplum düzenini, toplum barışını sabote eden böyle bir kişiye
yönelik hangi eylem ve icraat gerçekleşmiştir, biz merak ediyoruz.
Yalnız,
tabii ki bu süreçte başka şeyler de oldu bütçeden bu yana. Mesela, bu yılki
bütçe konuşmamızda Sayın Bakandan bir ricamız olmuştu. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, yalnızca eleştiren bir siyasetin, eleştiren bir muhalefetin,
eleştirel gözle bakmanın ötesinde çözüm önerileri de sunmayı siyasetimizin
temel felsefesi sayıyoruz çünkü. Sayın Bakana rica etmiştik: 2022 sayılı
Kanun’la maaş alan 65 yaşını doldurmuş muhtaç ve engellileri kapsayan bu
maaşları üç ayda bir aldıklarını, hiç değilse ayda bir almalarının daha iyi
olabileceğini söylemiştik. Bu konuda şöyle bir ses çıktı: Bakanlık, ocak ayı
itibarıyla yeni bir yönetmeliği gündeme getirdi. Muhtaç aylıkları, eskiden,
aylık geliri 97 liranın altında olanlara bağlanıyordu, şimdi 119 liraya
yükseltildi ve bu 119 liraya yükselmeyle beraber -engellilerle ilgili çalışan
derneklerin söylediğine göre- bugüne kadar yaklaşık 800 küsur bin maaş alabilen
engelli vatandaşlarımızın 100 küsur bin seviyesine düşeceğini söylüyorlar.
Sayın Bakan, “Hiç değilse ayda bir alsınlar.” diye biz size bu yasayı
hatırlatmıştık, 2022’yi; sizse, “Hiç almasınlar.” şeklinde herhâlde düşündünüz.
Bu konudaki üzüntü yalnızca bizim değil, bu maaş alan vatandaşlarımızın da.
Biz, 2022’den maaş alan muhtaç, engelli, malullerimizin hem maaşlarının ayda bir
verilmesini hem de bu kriterin yumuşatılmasını onlar ve bütün Türkiye için
istiyoruz.
Aslında,
burada tabii ki bir isim değişikliği yapılıyor ama dediğim gibi, zihniyet
değişmedikten sonra isim değişiklikleri hiçbir işe yaramıyor. O bakımdan, biz
istediğimizi, muradımızın ne olduğunu biraz konuşmak taraftarıyız. Engellilerin
sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin
sorunlarının çözülmesini istiyoruz biz. İsminizin ne olduğu çok önemli değil.
Hani zaman zaman bizlere de “bayan” derler ya, çok da önemli değil, önemli olan
insanın veya yapılan işin özgül ağırlığı. Burada ismin “engelli” olmasının,
“sakat” olmasının önemi yok, iş ki burada bizim söz konusu vatandaşlarımızın
karşı karşıya kaldıkları toplumsal handikaplarının giderilmesi.
Böyle
yuvarlak konuşuyorum, niye konuşuyorum biliyor musunuz? Çünkü sayılarını hâlâ
bilmiyoruz. Hani e-devlete geçtik, hani her şey kayıt altında ama ben Sayın
Bakana bir soru önergesi vermiştim “Kaç tane engellimiz var?” diye, “1 milyon
200 küsur bin” diye bana bir cevap vermişti kendisi. Oysa, hani şu her zaman
söylenen bir 57’nci Hükûmet var ya Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon
ortağı olduğu ve şu anda o koalisyonun Parlamentodaki tek bakiyesi olan
Milliyetçi Hareket Partisinin ilgili devlet bakanının o üç buçuk yıllık kısa
sürede yaptığı bir iş var: Türkiye'nin ilk ve tek özürlüler araştırması. O gün
için jargon “özürlü”ydü, evet. Bu araştırma yapıldı ve bu araştırmayı Hükûmet
de hâlâ kullanıyor yüzde 12,29; 8,5 milyon diye.
Ben
sormak istiyorum buradan… Demek ki 2002’den bu yana hiçbir şey değişmedi. Siz
hâlâ aynı rakamı, aynı yüzdeyi kullanıyorsunuz. Hiçbir şey değişmediyse on bir
yıldır ne yaptınız? On bir yıldır “Teknoloji gelişti.” diyorsunuz, “Fiber
kablolar döktük her yerlere, yerlere donattık, işte, uydular fırlattık,
e-devlete geçtik, her şey kayıt altında…” Peki, o zaman, bu rakamı, sizin
partiniz dâhil herkes niye hâlâ 2002 yılında yapılmış ilk ve tek özürlüler
araştırmasını referans alarak kullanıyor ki? Demek ki bu konuda söyleyecek yeni
bir sözünüz yok.
Bütün
bunların sonrasında biz peki ne yaptık? Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bu konuyu yine çalışmaya devam ettik çünkü bu ülkede hâlâ engellilerin yalnızca
yüzde 2’si eğitim şansı elde edebiliyor. “Engellilerin yüzde 50’si okuryazar
bile değil, öyleyse biz yasa tekliflerimizi Meclise sunalım.” dedik ve
Meclisten öncelikle bir konuda Meclis araştırma komisyonu kurulması talebinde
bulunduk bir kanun teklifiyle. Her konuda Meclis araştırma komisyonu
kurulabiliyor. Bazı sorunlar yaratılıyor önce, sonra “O sorunları çözelim.”
diye komisyonlar kurulabiliyor. Biz de “Var olan evrensel bir sorun var;
engelli meselesi. Engelli vatandaşlarımızın ve ailelerinin haklarına erişmeleri
ve eşitlik ilkesi uyarınca ihtiyaçlarının teminine yönelik çalışmaların neler olduğu,
neler yapılabileceği, buna katkı sağlamayanlara ne tür yaptırımlar
uygulanabileceği konusunda daimî bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun çünkü
bu, bu çağın artık giderek artan bir sayısal problemi, bunu hep beraber
konuşalım.” dedik ama hâlâ kanun teklifimiz raflarda bekliyor.
Onun
arkasından “Ülkemizde, mevcut kanuni
düzenlemeler ve imzalanan sözleşmeler gereğince engelli vatandaşlarımıza
tanınan hakların hayata geçirilmesinin yanı sıra uygulamadaki eksikliklerin çok
iyi denetlenmesi gerekiyor; sizin bugüne kadar yaptığınız denetimlerde ne
oldu?” diye muhtelif zamanlarda da soru önergeleri verdik. Açıkçası bunlara da
çok bir cevap alabilmiş değiliz ama biz biliyoruz ki engellilerimizin veya
ailelerinin ödemek zorunda kaldıkları sağlık katkı payları çok yüksek; bunun da
düşürülmesi için kanun teklifini verdi Milliyetçi Hareket Partisi çünkü
engellilerimiz ortez, protez ve diğer iyileştirici araç gereçlere herhangi bir
şekilde ulaşmak istediklerinde çok yüksek oranda katkı payı vermek
durumundalar.
Başka bir
sorunumuz daha var bu konuda: Devlet Memurları Kanunu’nda engelliler için
öngörülen yüzde 3’lük istihdam meselesi. Sanki bu bir azami rakammış gibi
algılanıyor, en fazla yüzde 3 gibi. Bunu değiştirelim “En az yüzde 3 olsun.”
diye bir yasa teklifi verdik – ki Sayın Bakanın da sanıyorum daha önce böyle
bir yasa teklifi var, milletvekili olduğu zaman, bu sayının yükseltilmesi
konusunda- ama henüz bu konuda da bir girişim olmadı.
Aylık
bağlanması ve devlet memurluğuna atamada yüzde 40 engellilik sınırı baz
alınmasına, emlak vergisi muafiyetinde de engellilik oranının aranmamasına
rağmen, motorlu taşıt almak istediğinizde önünüze bir yasa değil ama bir
yönetmelik çıkıyor: yüzde 90. “İşte, bu yüzde 90 ve üzeri engellilik raporuna
sahip olma koşulunu lütfen indiriniz. Motorlu taşıt vergisi ve özel tüketim
vergisinden muaf tutunuz bu vatandaşlarımızı.” diye de bir yasa teklifi verdik.
Teklifimiz yine Meclisin raflarında bekliyor.
“Yüzde 40
ve üzerindeki engelli raporu sahibi vatandaşlarımızın motorlu taşıt alımı
sırasında motorlu taşıt vergisi, ÖTV, KDV muafiyeti, -engelli vatandaşlarımızın
ulaşımlarını kolaylaştırıcı ve sosyal hayata intibaklarında önemli bir etken
olması itibarıyla- konularında bir iyileştirme yapınız.” diye bir yasa teklifi
verdik, Meclisin raflarında bekliyor.
“Kamu kurum
ve kuruluşlarında engelli kadrosunda çalışan, onuncu yılını dolduran memurlarla
emeklilere yeşil pasaport şansı veriniz çünkü engelli hiçbir çalışan yeşil
pasaport sahibi olamıyor.” dedik. O konuda da henüz bir şey olmadı.
“Yüksek
Öğretim Kanunu’nda değişiklik yapılarak en az yüzde 85 oranında bedensel
engelli ve görme engelli olanlara kontenjan açılsın yükseköğretimde. Bu
gençlerimiz o aşamaya gelebiliyorlarsa -ki az önce de söyledim ‘Yüzde 2’si anca
eğitim şansı bulabiliyor.’ diye- eğer üniversiteye girme gibi bir gayretin
içindelerse ve yüzde 85 engellilikleri varsa ya da görme engellilerse bunlara
üniversitelerde kontenjan açılsın.” dedik. Henüz bu konuda da bir ses yok.
Ayrıca
“Yüzde 40 oranında engelli olduğunu gösteren sağlık kurulu raporu olanlardan
ikinci öğretim, açık öğretim, uzaktan öğretim ve lisansüstü öğrenim gören
öğrencileri kayıt ve kayıt yenileme sırasındaki eğitim ücretlerinden muaf
tutunuz, bunları vermek durumunda olmasınlar çünkü bu ülkenin engellilerinin
eğitim alma şansı hemen hemen yok denilecek bir durumda.” dedik ama buna da bir
cevap alamadık.
Kısacası,
şu anda da 7 tane yasa teklifimiz Meclisin raflarında bekliyor. Sayın Bakandan
bu konuda bir ilgi bekliyoruz. Bunu niye istiyoruz? Çünkü, bu ülkede, bize
kalsa şu anda 9 milyon 600 küsur bin kadar bir engelli var ve bu
engellilerimizin sayısı her geçen gün artıyor. Teknoloji bazen hayatımıza
iyilikler, bazen olumsuzluklar getiriyor ama engelli sayımızın giderek artması
bu konuya aciliyetle bakılmasının gerekli olduğunu gösteriyor.
Özellikle
engelli hakları komisyonu konusunda Sayın Bakanın kabinede ağırlık koyarak
hızla bu komisyonun kurulması konusunda bir çalışması olmasını ve bunu İç
Tüzük’le ilgili çalışan Komisyona iletmesini biz Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak rica ediyoruz ama bundan ötesi, sizlerle bir şeyi paylaşmak
istiyorum. Engelli yakını olmanın yükünü içimizde kaç kişi biliyor, bilmiyorum.
Evet, engelli olmak zor ama engelli yakınları için hayat çok daha zor,
özellikle engelli çocukların anne ve babaları için. Engelli çocuğu olan bir
anneye çocuğu için okul ararken ben dedim ki: “Ankara’da şurada bir engelli
okulu var, çok iyi eğitim veriyormuş.” Anne bana baktı “Ruhsar Hanım, benim
çocuğum Einstein olmayacak. Benim en büyük derdim ne biliyor musunuz?” dedi.
Baktım, “Benden sonraya kalmasın demek bir anne için nedir bilir misiniz?”
dedi.
Ben bir
anneyim. “Evladım benden sonraya kalmasın.” demek bir anne için ölümle aynıdır.
Evlatlarımızın bizden sonra ne olacağını ya da Rabb’imin tecellisinin kim için
ne zaman gerçekleşeceğini bilmediğimiz için, evimizdeki yaşlı da olsa
engellilerimizin ne olacağını, biz olmazsak hayatlarını nasıl sürdüreceklerini
düşünmek insanlar için ölümden beter.
Bu
konunun siyasetle, bu konunun hamasetle, bu konunun bu “zaytung.com”vari
sosyologların ifadeleriyle izah edilir bir tarafı yok. Bu konu hepimizin, bir
nefes sonramızı, bir adım ötemizi bilmediğimiz şu dünyada acilen, bir an önce
halletmemiz gereken bir sorun. İsmi ne olursa olsun, bütün engellerin
kaldırıldığı, engelsiz bir hayatın hepimiz için mümkün olabildiği bir dünya
tabii ki istiyoruz ama önce zihnî engellerimizi kaldırmamız lazım. Öncelikle bu
sorunu çözmeye ne kadar hevesliyiz, ona bakmak lazım.
Yasaları
çıkarıyoruz, pek çok yasa çıkarılıyor. Ben, yaklaşık iki yıldır
milletvekilliyim, sayısız defa yasa çıktı burada ama değişen bir şey yok.
Bakın, az önce de söyledim, 2002’deki özürlü araştırmasının üzerine on bir
yıldır hiçbir şey yapılmadı. Sayılarını bile bilmiyoruz, hangi tür engellimiz
var, bunu bile bilmiyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir gazete haberi vardı; görme
engelliler kadar işitme engellilerin de olduğunu, her 10 doğumdan şu kadarının
engelli olduğunu filan söylüyordu. Tabii ki bunlar sporadik ölçümlemelerle
yapılan şeyler.
Sayın
Bakandan biz rica ediyoruz: Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda
vermemiz gereken katkıyı 50 milletvekiliyle veririz, lütfen bu konuda bir
Meclis araştırma komisyonu kurulsun, kalıcı bir komisyon olsun çünkü bu,
süreğen bir sorun. Bu sorun nasıl aşılır, bu sorun nasıl çözülür, bu sorunun
çözümüne katkı vermeyen kamu karar vericileri için ne yapılabilir, bunları
konuşmalıyız ve kısıtlamaları değil, engelleri kaldırırken haklarımızı,
yarınlarda karşılaşabileceğimiz riskleri hep birlikte paylaşmalıyız.
Biz,
yasanın şimdiden hayırlı olmasını diliyoruz ama bu yasanın isimde kalmamasını,
hepimiz için hayatı daha kolaylaştırıcı uygulamaların gerçekleştiği bir Türkiye
istiyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Demirel.
Şahsı
adına İzmir Milletvekili Hülya Güven.
Buyurunuz
Sayın Güven. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA
GÜVEN (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerde yer alan engelli bireylere yönelik ibarelerin değiştirilmesi
amaçlı 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyor, yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün, burada, engellilere ait kanunlarda ve kararnamelerde
geçen çeşitli ibarelerin düzeltilerek tek tanımda geçmesini istemek çok doğru
ve çok gurur verici bir düşünce. Ancak, engellilerin sorunu yalnızca ibarelerin
düzeltilmesi mi? İbareler düzelince tüm bu engellilerin bugüne kadar
yaşadıklarıyla, vicdanlar rahatlayacak mı? Engellilerin sorunu aslında çok daha
fazla, çok büyük. Bugün, 18 yaşını dolduran engellilerin engelli aylıkları
kesildi. Neden kesildi? Ailedeki birey başına gelir 119 lirayı geçtiği için.
Bir engellimiz, ne diyor biliyor musunuz: “Devletin bana layık gördüğü 119
lira, bir ayda 5 tişört veya 1 ayakkabı parası. Ben, bu parayla bir ay ne
yiyorum, ne içiyorum, düşünmüyor” Yani, çaresizliğini dile getiriyor.
Sayın
vekiller, gerçekten çocuklarınızın aylık masrafı ya da harçlığı 119 lira mı?
Üstelik verilen engelli aylıkları da çok farklı değil ve çok görülüyor bu
rakam. Neden engelli aylıkları en az asgari ücret olmuyor? Devlet bu kadar
yoksul mu?
Sayın
vekillerimiz, bunu dile getiren engellinin gelir testiyle saptanan ve bu
nedenle aylığı kesilen geliri ne idi biliyor musunuz? 120 lira yani 119 liradan
1 lira fazla. Peki, gelir testinde nelere bakılıyor? Bunu kaç milletvekilimiz
biliyor acaba? Eve giren aylık gelir değil, televizyonu varsa, koltuğu varsa,
çamaşır makinesi varsa –biliyorsunuz, yoksullara bir valimiz çamaşır makinesi
hediye etmişti- hatta gecekondu da olsa kira ödemediği bir evi varsa tüm bunlar
gelir olarak değerlendiriliyor.
Yine, 30
yaşında çalışamayacak durumda olan ya da iş bulamadığı için çalışamayan bir
gencimiz “Ben 30 yaşındayım, neden hâlâ annemden, babamdan harçlık almak
zorundayım? İş bulamıyorsam benim kabahatim mi? Devlet bana iş versin ya da
tazminat ödesin.” demektedir. Haksız mı? Engelliler aslında iş istiyorlar,
sadaka değil. Hükûmetiniz her yıl “20 bin, 30 bin kişi işe alınacak.” derken
istihdamın 1.500-2.000 kişiye düştüğünü görüyoruz. Bu rakamların da doğru olup
olmadığı belli değil.
Engelliler
iş haklarını kullanamamaktadırlar. Engelliler, yeterli eğitim alamadıkları için
alınacak olan engelli elemanların istenilen eğitim standardına ulaşamadıklarını
söylemektedirler. Yani, bugüne kadar yapılan eğitimlerin göstermelik olduğu
ortaya çıkıyor çünkü sayın bakanlarımıza sorduğumuz “Kaç engelli eğitim aldı?
Eğitim alan engellilerin kaçı işe girdi?” soruları hep yanıtsız kaldı. İşitme
engellilerini iş için Diyanete yönlendirip hafızlık belgesi sormak, istihdam
söylemlerinizin acı bir komedisidir.
Yine,
özel ya da devlet bakımevinde kalan engelli ve yaşlıların da aylığını kestiniz;
gerekçesi, engelliye ya da yaşlıya “Ya evde kal özürlü aylığı al ya da ayda
10-20 lira harçlık al.” şeklinde. Yani, iktidarınız engellilere “Yemek, içmek,
yatmak ile yetinmelisiniz.” demektedir. AKP iktidarının, engelli ve yaşlıları
evlerine ya da bakımevlerine kapatmayı hedeflediği ortaya çıkıyor.
Bugün,
engelliler sağlıkta katkı payı ödemek zorunda kalıyorlar. İhtiyaçları olan ilaç
ve tıbbi malzemeleri alamıyorlar, protezleri alamıyorlar, ihtiyaçları olan
akülü ya da tekerlekli sandalyeleri alamıyorlar. Katkı payları ödeme güçlerinin
çok ötesinde. Bunları bedelsiz sağlamak Hükûmetin görevi değil mi? Geçenlerde,
Sayın Başbakan bir engelli kadına akülü sandalye hediye etti. Bence sayın
bakanlarımızın bu durumdan sıkılması gerekirdi. Sosyal devletsek Sayın
Başbakanın hediye edecek bir yurttaş bulamaması gerekirdi. Devletin görevi, bu
sandalyeleri bedelsiz olarak sağlamaktır tabii ki.
Anayasa’mızın
61’inci maddesi: “Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına
intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.” demektedir. Hükûmet, engellilere iş
sağlamayarak, sağlık giderlerini karşılamayarak, eğitimlerini engelleyerek
engellileri yok etmeye çalışmaktadır.
Yine,
2022’den yararlanan engelli yurttaşların özellerden sağlık hizmeti almaları da
kaldırıldı. Seçimden önce bu hak verilmişti, seçimden sonra geri alındı. Bu
nedenle, engellilerin hayatlarını kaybetmeleriyle sonuçlanan süreçler
yaşanmaktadır. Yakın zamanda, İzmir’de, böbrek hastası ve iki ayağı olmayan bir
kadın engelli, özel bir merkezde diyalize giremediği, kamu hastanelerinde de
yer olmadığı için hayatını kaybetmiştir. Daha da acısı, bu hastaya ambulans da
verilmemiştir. Ne oldu helikopter ambulanslara? Hangi amaçla kullanılıyorlar
acaba? Hani hayat kurtarıyorlardı? Bugün, engelliler hastanelere gidip
gelebilecek normal ambulans bulamıyorlar. Fenilketonüri hastalarına özel
gıdaların devlet tarafından verilmesi gerekirken beslenmelerine üç gün yetecek
kadar para verilmektedir. Zihinsel engellilere 23 yaş sınırı getirilmiştir, iş
okullarına gidemiyorlar. İş okullarını kısıtlamak, kapatmak yerine sayılarını
artırmak gerekmez miydi? Örnekler o kadar çok ki saymakla bitmez.
Hükûmetiniz
engelliler için çözümlenmesi gereken hedefi 2023 olarak göstermiştir, yani on
yıl daha öteye atmıştır. Bugün AKP iktidarı engelli yurttaşlarımıza çağdaş bir
devletin vermesi gereken hizmetleri ve sosyal hakları hak ettikleri şekilde
vermemektedir. Engelliler mağdur olmakta, yoksullaştırılmakta, çalışma yaşamı
dışına itilmekte, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedirler. Hükûmet,
sorun çözmek istememekte, engellileri aileleriyle birlikte, anneleriyle
birlikte hapsetmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa’mızın 5’inci maddesinin uygulanması gerekiyor ve
sadece kanun ve kararnamelerdeki engellilerle ilgili ibareleri düzeltmek
yetmez. Keşke engellilerin asıl diğer sorunları da buraya gelseydi ve çözümü
hep birlikte bulsaydık.
Anayasa’mızın
5’inci maddesi “… kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak;
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.” demektedir. İşte, bunun için çözümü hep birlikte
bulsaydık, burada tartışsaydık eminim ki tüm engelli yurttaşlarımız çok mutlu
olacaklardı.
Teşekkür
ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Güven.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Öncelik Komisyona
aittir, Hükûmete değil.
BAŞKAN –
Öyle mi?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Tabii, İç Tüzük’te
öyle.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Biz, Sayın Başkan ne
diyorsa onu yapıyoruz.
BAŞKAN –
Buyurunuz efendim.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; engelli bireylerimizin bütün kanunlardaki farklı “sakat,
çürük, elverişsiz” şeklindeki tanımlarını değiştirmek üzere hazırladığımız
kanunumuzu Genel Kurula getirmek için huzurlarınızdayız ve hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyoruz.
Tabii,
engellilerimizle ilgili meseleyi biz bir insan hakkı meselesi olarak görüyoruz,
bir demokratikleşme meselesi olarak görüyoruz, aynı zamanda bir kalkınma
meselesi olarak görüyoruz ve “önce insan” diye merkeze aldığımız sosyal
politikaları engelli-engelsiz, yaşlı-genç, kadın-erkek demeden herkesin birinci
sınıf vatandaş olduğu; dili, dini, mezhebi, ırkı, bölgesi nerede olursa olsun,
annesi babası kim olursa olsun herkesin onurluca yaşam mücadelesinde yanında
olacağımız bir sosyal devlet anlayışıyla bu çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Bizim engellilerle ilgili yaptığımız çalışmalarda önce bu yasaları, bu
terminolojiyi neden değiştirme ihtiyacı hissettik? Çünkü, farklı tanımlamaların
terminolojide bir bütüncüllük oluşturmadığını ve farklı sorunlara uygulamalarda
neden olduğunu gördük. Ayrıca terminoloji, tanım, terim aslında düşüncenin de
başlangıcı. Düşünce davranışlarımızı oluşturuyor, davranışlar değer
yargılarımızı oluşturuyor ve zihinsel dönüşüm dediğimiz şeyin aslında en önemli
basamağını oluşturuyor. Bu bakımdan, bu 85 kanunda, 9 kanun hükmünde
kararnamede, bugün diğer partilerimizin de desteğiyle vereceğimiz bir önergeyle
beraber bu kanunların hepsinden “özürlü, engelli, sakat, elverişsiz, çürük”
ifadelerinin çıkmış olmasındaki amacımız, engellilerimizin üzerindeki negatif
algıyı kaldırmak ve bir bütüncül bakış açısı içerisinde, onların yaşamlarının
her noktasında, yapmak istedikleri her noktada, sosyal hayatta, kültürel
hayatta, ekonomik hayatta önlerindeki engeli kaldıracak bir çalışmanın
merkezinde bu işi yapıyoruz. Bu tanımları değiştirmek aslında işin en önemli
kısmı ama beraberinde yapmamız gereken önemli altyapı çalışmaları da var. Ben
diğer partilerimizin sözcülerini dikkatlice dinledim. Arkadan, şu anda
çalıştığımız ve “ayrımcılıkla mücadele” dediğimiz engellilikle ilgili ikinci
bir kanun tasarısını tamamlamak üzereyiz ve Bakanlar Kuruluna sevk etmek
üzereyiz. Bugün değerli sözcülerimizin söylediği birçok alanda bunları da içine
koyacak şekilde daha güçlü bir çalışmayı inşallah en kısa sürede Parlamentoya
getireceğiz.
Sayın
Güneş’in Anayasa değişimiyle ilgili bize söylenen talebini de Sayın
Başbakanımızın başkanlığında hem Bakanlar Kurulunda hem Merkez Karar Yönetim
Kurulunda değerlendirdik ve biz çalışmamızı yaparak Bakanlar Kuruluna sevk
ettik. Parlamentoda bu uzlaşma olduğu sürece hızlı bir şekilde Anayasa
değişimini de yapacak hukuki altyapıyı oluşturmaya hazırız. Peki, bundan önce
biz ne yaptık, bundan sonra ne yapmak istiyoruz?
Biz
engellilerle ilgili, engelli kardeşlerimizin yaşamlarıyla ilgili, yaşam
kalitelerini yükseltmeyle ilgili sorunları dört ana başlıkta inceledik;
birincisi ve en önemli kısım eğitimdi. Eğitimde, özellikle eğitimde ve sağlıkta
fırsat eşitliği onlar için en temel ihtiyaçtı ve hukuk devletinde yapılması
gereken en önemli ihtiyaçlardan bir tanesiydi. Bu rehabilitasyon sisteminin
-Millî Eğitim Bakanlığında yapılan özel eğitim sistemi- bizim Bakanlığımızdaki
kurumsal kapasitenin genişletilmesiyle beraber, taşımalı eğitimde verilen
desteklerle beraber, eğitimde fırsat eşitliğinin önünü açmaya ve engelli
kardeşlerimize pozitif ayrımcılık yaparak hem mali desteği güçlendirmeye hem de beraberinde kurumsal kapasiteyi
artırmaya çalıştık.
Aynı
şekilde, sağlıkta dönüşümde, bugün, herkesin hızlı bir şekilde, sosyal güvenlik
sisteminin içinde var olması, engelli çocuğu olan kişilerin erken emeklilik
hakkının verilmesi, Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan çalışmalarla engellilerin
bireysel engelliliğe bağlı olarak erken emeklilik hakkının kullanılması gibi
birçok -hem sağlık hem sosyal güvenlik ayağını güçlendiren- çalışmaları yaptık.
Üçüncü
çalışmamız da istihdamla alakalıdır ve istihdamla alakalı çalışma güçlü bir
şekilde devam etmektedir. Burada, özel sektör üzerinde, 2008 yılında
çıkardığımız yasada, istihdam paketinde “Engelli çalıştıran kişilerin işveren
payını devletin ödeyeceği” şeklinde yapılan pozitif ayrımcılıkla, özel sektörün
cezalandırmayı değil de -kazan kazan- engelli çalıştırdığı zaman kendisinin de
kazanacağı, engellinin ve toplumun da kazanacağı bir çalışmayı başlattık.
Kamuda
geldiğimiz noktada da biliyorsunuz, iki yıl önce çok önemli bir sınav sistemini
hayata geçirdik ve bugün, engelli kardeşlerimizin engellilik grubuna göre,
görme engelli, işitme engelli, zihinsel engelli, bedensel engellinin her
birinin kendi içinde sınav edildiği, daha adaletli ve burada başarı oranının
daha kendi içinde spesifik olarak güçlendirildiği bir sistemi hayata geçirdik
ve son yaptığımız sınav sistemiyle de 13 bin kardeşimizin iki yılda, bir
sınavda kamuya yerleştirilmesini sağladık.
Özellikle,
şu anda üzerinde çalıştığımız çok önemli iki paket var, onu da huzurlarınızda
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir tanesi, engellilerimizin girişimci olmasını
çok önemsiyoruz ve onlara verdiğimiz hibe destekleriyle -KOSGEB’le, Sanayi
Bakanlığımızla beraber- engelli girişimciliğini teşvik ediyoruz çünkü onların
her birinin yeteneğine ve kapasitesine göre farklı alanlarda kapasitesini
kullanacağı alternatifler üretmeyi çok önemsiyoruz.
İkincisi
de zihinsel engelli çocukları olan ailelerin, biraz önce değerli
milletvekilimin de söylediği “Tamam, biz varken bunlar var, sosyal devlet
olarak, siz gerekli her türlü çalışmayı yapıyorsunuz ama bizden sonra bu grup
ne olacak?” dediği endişelerini haklı bir şekilde karşılıyoruz ve o yüzden,
korumalı iş yerinin… Yine Çalışma Bakanlığımızla, İŞKUR’la yaptığımız
çalışmayla bu, yıl, şu anda 15 tane korumalı iş yerinin açılmasıyla ilgili
bütün çalışmayı tamamladık. 150 bin TL hibeyle beraber, iş yerlerinde
özellikle… Otistik olan, Down Sendromu olan çocuklarımızı bizim insanlarımızla
kıyasladığımız zaman aslında çok güçlü tarafları var, özellikle tekrara dayalı
işlerde çok başarılı oldukları ve verimliliği… Kendilerine ait bazı alanlarda,
gıda sektöründe olabiliyor, konfeksiyonda olabiliyor çok verimli bir şekilde.
Korumalı iş yeri ortamı sağladığınız zaman, iş yerindeki diğer vatandaşlarımıza,
diğer çalışan işçilere göre çok daha başarılı olan ve kapasitesini çok daha
güçlü bir şekilde ortaya koyduğunu gördüğümüz örnekler var.
Bunun
üzerine, önümüzdeki hafta Bursa’da olmak üzere, hızlı bir şekilde, bu 15 tane
korumalı iş yerinin hayata geçmesini sağlayacağız ve özellikle istihdamla
ilgili bu alternatifleri çoğaltarak engellilerimizin yardımdan çıkıp tamamen
sosyal hayatın içerisinde, ekonomik hayatın içerisinde ve kapasitesiyle
toplumun kalkınmasında, ülkenin kalkınmasında güçlü bir özne olarak çalışmasına
devam etmesini çok önemsiyoruz.
Dördüncü
çalıştığımız alan da ulaşılabilirlik. Tabii, engellilerimiz 1990’lı yıllarda
evinden çıkamıyordu, zincire bağlı bir şekilde evlerinde kalmak zorundaydı ama
şimdi, bu fırsat eşitliği verilince -eğitimde, sağlıkta yapılan çalışmalarla
beraber- engellimiz güvenli ve bağımsız bir şekilde hayatını devam ettirmek
istiyor. Ama, onun için kaldırımlarımızın, toplu taşıma sistemlerimizin, açık
alanların, kapalı alanların engellilere göre yeniden dizayn edilmesi gerekiyor.
Bu konuda Türkiye’nin bütün haritasını çıkardık. Kim daha iyi, kim daha zayıf,
eğitici eğitimlerini tamamladık. Türk Standartları Enstitüsüyle
erişilebilirlikte, ulaşılabilirlikte asansörün boyutlarından tutun, kaldırımın
boyutlarına kadar bütün standartlarımızı oluşturduk ve bunu Belediyeler
Birliğiyle beraber çok yaygınlaştırarak 81 ilimizde, bu işin muhataplarıyla
“Bunu nasıl yapacaklar?” bunun takibini yaptık.
Şimdi,
6’ncı ayda, illerde, içinde sivil toplum kuruluşlarımızın da olduğu ilgili bakanlıkların
da temsilcisinin olduğu yeni bir denetim sistemine geçiyoruz. Yapanla
yapmayanın birbirinden ayırt edildiği, yapmayana ciddi manada cezalar verildiği
yeni bir sistemin de takipçisi olacağız çünkü engellimizin hayatın her alanında
olmasını ve engelsizlerle beraber yaşamı paylaşmasını çok önemsiyoruz. Bu
süreçte, Parlamento olarak da, biz Bakanlık olarak da bu işin takipçisi
olacağız.
Tabii, bu
söylediğim şeylerin, müsaade ederseniz, rakamsal değerlerini de heyetinizle
paylaşmak istiyorum. Özellikle “Son on yılda hiçbir şey yapılmadı. Engelliler
üzerinden siyaset ve hamaset yapmayalım.” deyip bir annenin mektubunu okuduktan
sonra “Engellilerle ilgili hiçbir şey yapılmadı.” anlayışıyla burada konuşan
milletvekili arkadaşlarımıza da ben rakamlarla cevap vermek istiyorum müsaade
ederseniz.
Şu ana
kadar, son on yılda sosyal politikalara ayrılan bütçe 1,2 milyar TL’den 20
milyar TL’ye ulaştı ve “16 kat artışta bu toplam sosyal politikalarda
engellilere ayrılan bütçe nedir?” diye bakacak olursanız ve “Kaç kişiye biz bu
şekilde destek verdik?” diye soracak olursanız: “2022” dediğimiz yaşlı ve
engelli aylığını şu anda 1 milyon 248 bin kişi almaktadır ve sayın
milletvekilimin söylediği gibi, biz hiç kimsenin maaşını kesmedik, tam tersi
-Mart 2012’yle Nisan 2013 arasında- Mart 2012’de 1 milyon 228 bin engelli mali
destek alırken, şu anda 1 milyon 248 bin kişiye bu çıkarıldı. Bunların hepsi
SOYBİS sistemimizde de tescillidir ve hangi ilde kaç kişiye bu mali desteği
verdiğimizin kayıtlarını da isteyen milletvekillerimizle paylaşırız.
“Evde
bakım” 2007 yılında başladı. Şu anda 404 bin engelli kardeşimiz evde bakım
hizmetinden istifade ediyor. Özel eğitimde, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde
250 bin çocuğumuz bu hizmetten istifade ediyor. Engellilerin ücretsiz taşınmasından
43 bin çocuğumuz şu anda istifade ediyor. Özel kuruluşta bakımda 9 bin, kurumda
bakımda da 5 bin şu anda engelli kardeşlerimizin toplam olarak istifade ettiği
sayıdır ve bu söylediğim 20 milyar TL’nin 7 milyar 571 milyonu engellilerimiz
için ayrılmıştır. Bu bakımdan da ayrılan bütçenin ne kadar önemli olduğunu ve
bu güçlü desteğin de hızlı bir şekilde devam edeceğini yüce heyetinize
belirtmek istiyorum.
Ayrıca,
yine, bu, kurum bakımıyla ilgili, özellikle maaşların kesilmesiyle ilgili Hülya
Hanım’ın söylediği, Sayın Güven’in söylediği, “Siz, engellilerin mali desteğini
kesiyorsunuz.” Dediği… Özel kuruluşlarda bakımda ve kurumda bakımda şu anda 11
bin kişi var, 11 bin yaşlı ve engelli kardeşimiz var. Burada, hem bizim
kurumlarımızda kalan yani hem bizim kurumlarımızda bakımı sağlanan hem de
bundan, 2022’den istifade eden kardeşlerimizin bize gelen talebi şuydu: “Sayın
Bakanım…” Değerli arkadaşlar, bu çok önemli bir şey, oradan gelen talep
üzerine… Dediler ki bize: “Kurumlarda siz bize bakıyormuşsunuz ama bizim
çocuklarımız, bizimle ilgilenmemelerine rağmen, 2022 aylığını gelip bizden
alıyorlar, elimizden alıyorlar. Bu konuda bize yardımcı olun.” Biz o mali
desteği onlara verecek şekilde düzenledik. Aslında, keşke, burada “Maaşlar
kesiliyor.” şeklinde bir eleştiriden önce “Bu niye yapılıyor? Onların talebi
nedir?” şeklinde bir araya gelip konuşabilsek belki bu farklı
bilgilendirmelerin, farklı algıların da düzeltilmesine sebep olur. O yüzden,
biz hiç kimsenin maaşını kesmiyoruz, tam tersi, engellilerimiz için,
engellilerimizle birlikte onların yaşam kalitelerini yükseltmeye çalışıyoruz.
Rehabilitasyon
sisteminde de yeni bir yapılanmaya gidiyoruz. Özel rehabilitasyon merkezlerinin
standartlarını değiştiriyoruz, yönetmeliğimizi değiştiriyoruz. Yeni yönetmeliğimizi
bu hafta içerisinde yayımlayacağız. Uzman kadro, fiziksel altyapı,
engellilerimize… Çünkü bir engellinin özel bakım rehabilitasyonundan istifade
etmesi için iki asgari ücret ödüyoruz ama asgari ücret ödediğimiz yerde eğer
engellimize yeterince bakım yapılamıyorsa, bizim denetim sistemimizde de bu
eksiklikler görüldüyse… Biz 16 rehabilitasyon merkezinin tahliye kararını da
verdik. Kesinlikle, hiç kimsenin o konuda da… Verilen mali desteğin engellinin
yaşamında kullanılması ve yaşam kalitesinin düşürülmemesi noktasında da
takibimizi Bakanlık olarak bire bir yapıyoruz.
Ayrıca,
2002 yılında 47 resmî merkezimiz hizmet vermekteyken bugün, 2012 yılı
itibarıyla 117 yatılı, 7 gündüzlü kuruluşta ve 19 umutevinde hizmet
vermekteyiz. Bu yatılı kapasitemize baktığınız zaman da on yılda yüzde 300’ü
geçen bir rakamla bu hizmetlere devam ediyoruz.
Özel
rehabilitasyon merkezlerinde de yeni bir sistemin çalışmasını tamamlayacağız ve
kalite odaklı, denetim hizmetinin güçlü bir şekilde devam ettiği bir sistemi
hayata geçireceğiz. Özellikle özel eğitim sınıflarında, kaynaştırma
eğitimlerinde çocuklarımızın çok daha güçlü bir şekilde hayata hazırlanmalarını
çok önemsiyoruz. Millî Eğitim Bakanlığıyla beraber çalışıyoruz ama Sosyal
Yardımlar Genel Müdürlüğü üzerinden de onların ihtiyacı olan -taşımalı eğitim
gibi- birçok sosyal desteği, mali desteği
o grup için veriyoruz çünkü özel rehabilitasyon sistemini güçlendirip,
onların hayatın içerisinde olmasını ve yaşam kalitelerini, mücadelelerini çok
önemsediğimizi de belirtmek istiyoruz.
Yani
değerli milletvekilleri, Değerli Başkanım; söylemeye çalıştığımız şey şudur ki:
Biz engelli kardeşlerimizin yaşamıyla, engelli kardeşlerimizin kaderiyle kendi
kaderimizi aynı şekilde görüyoruz. Ve gördüğümüz en büyük şey, eğer ailesinde,
akrabasında, yakınında bir engellisi varsa empati gücü çok daha hızlı gelişiyor
ve çok daha hızlı bir şekilde, engellinin önündeki engeli kaldırmak için bize
yardımcı oluyor. Ama en büyük sorun, engellilerimizle engelsizlerimiz arasında
ortak yaşam alanları zayıf olduğu için iki taraf birbirini anlayamıyor ve en
büyük sorun, engelsiz kardeşlerimizin engellileri anlamakta yaşadığı sorundur,
araştırmalar da bunu bize göstermektedir. O yüzden biz 74 milyonun tümünü,
engelli-engelsiz, bir bütüncül bakış açısı içerisinde ve pozitif ayrımcılığı
onlara verecek şekilde de çalışmalarımızı tamamlamayı çok önemsiyoruz.
Ulaşılabilirlik
ve istihdam, Bakanlığımızın çalıştığı en büyük alandır ve inşallah en kısa
sürede, sayın milletvekillerimizin de söylediği, farklı alanlarda çok daha
yapısal dönüşümleri başardığımız, her türlü ayrımcılığın ortadan kalktığı yeni
bir yasal anlayış çalışmalarımızı Birleşmiş Milletler Engelliler Sözleşmesi’ne
uygun bir şekilde tamamlayacağız.
Bir
taraftan da demokrasimizin önündeki engelleri, hukuk devleti önündeki
engelleri, kardeşlik hukukumuzun önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyoruz ve
inşallah, bunların hepsini, bütün engelleri kaldırarak, yaşam kalitemizi
yükselterek, aslolan insan mutluluğuysa engellilerimizin mutluluğunu önemseyip
öne alarak ve onların sürekli yanlarında olarak bu çalışmaları tamamlıyoruz.
Bence
engellimizin burada ne düşündüğü, engelli ailelerimizin burada nasıl yaklaştığı
çok önemli. Biz sürekli onlarla beraberiz ve bu yapılan çalışmaların, hem
hukuki düzenlemelerin hem kurumsal kapasitelerin ne kadar önemli olduğunu,
onların bakışlarında, onların yaşama dokunmalarında, öz güvenlerinde,
umutlarının artmasında görüyoruz. Bu çalışmalar da, onlarla beraber yaptığımız
çalışma da bizi moral ve motivasyon olarak güçlendirmektedir.
Parlamentodan
bu desteği aldığımız için çok teşekkür ediyoruz bütün partilere. Çok hızlı bir
şekilde Komisyondan geçirdik, çok hızlı bir şekilde Parlamentodan geçiriyoruz.
İnşallah -bizim alanımız çok insani ve vicdani bir alan- Parlamento da
uzlaşmayla bizi bekleyen sorunları hızlı bir şekilde çözecek. Bu Parlamentonun
da hizmetkârı olmaya devam edeceğiz diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Şahsı
adına, Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yetiş.
MUHAMMED
MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün hakikaten
Meclis Genel Kurulu açısından çok da zor olmayan bir kanun görüşüyoruz. Çünkü,
bütün bir toplumun ortak duyarlılığını bugün Parlamento da paylaşmış durumda.
Elbette
bu duyarlılığın gelişmesinde, AK PARTİ’nin son on yılda ortaya koyduğu sosyal
politikalar çok önemli bir katkı sağlamıştır ve bugün burada konuşan tüm
değerli arkadaşlarımızın da ortak ifadesiyle hem bu kanun üzerinde hem de
bundan önce engellilerle ilgili yapılan düzenlemelerin tamamında, bütün parti
gruplarının konsensüsünün sağlanmış olması da hepimizin ortak duyarlılığının
yine bir göstergesidir.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Sayın Bakanımız, sadece Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bir buçuk yıl gibi kısa bir sürede yaptıklarını çok özet geçmek
durumunda kaldı çünkü yapılan o kadar çok şey var ki bunları anlatmak bu zamana
sığmıyor. Ama, burada benim değinmek istediğim temel bir nokta var. Aslında
insanlık tarihiyle birlikte, devlet dediğiniz olgu da çok ciddi değişimler
yaşamış. Bu, işte Platon’dan başlayarak bugüne kadar gelme niyetinde değilim
ama sadece cumhuriyet tarihi boyunca bile devletten algılanan, devlet deyince
algılanan şey, çok farklı birtakım aşamalar geçirmiş. Çok değil, daha on yıl
öncesine kadar biz devlet deyince, önce Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik
özelliğini anlardık, bunu hemen ön planda tutmaya çalışırdık, bunu hemen öne
çıkarırdık. Oysa bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin sadece laik bir devlet
olmadığını, aynı zamanda hukuk devleti olduğunu, birtakım vesayetlerden,
birtakım mihraklardan, birtakım derin yapılardan bu devletin arındırılması
gerektiğini ve bunun, cumhuriyetin laiklik niteliği kadar, en az onun kadar
önemli bir konu olduğunu hepimiz ortaya koyabiliyoruz.
Yine AK PARTİ’yle
birlikte, bu devletin, bu cumhuriyetin sosyal niteliğini de hepimiz çok daha
yakından görmeye başladık ve sosyal devlet neymiş, neler yaparmış, bunları
sosyal politikalar bağlamında, gerek engellilerimiz gerek yaşlılarımız gerek
kadınlarımız gerek çocuklarımız yani toplumun bütün kesimlerine yönelik olarak
ortaya konan politikalarla, çalışmalarla sosyal devletten ne anlaşıldığını da
artık insanımız, halkımız birer birer görmeye başladı.
Burada
elbette önemli olan husus şu: Elbette, iktidarla birlikte muhalefetin de ya da
kamuyla birlikte sivil toplumun da, devletle birlikte halkın da beraberce
-birlikte- aynı yöne bakabilmesi ve aynı yürüyüşü gerçekleştirebilmesidir.
Şimdi, siyasi iktidarın, hele sosyal politikalarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın
ortaya koyduğu çalışmalarla, özellikle gerek Parlamentoda uzlaşma arayışı
içerisinde olması gerekse sivil toplumla çok yakın bir çalışma temposunu,
anlayışını yürütmesi, bu politikaların da çok daha hızlı bir şekilde ortaya
konmasını sağlıyor.
Değerli
arkadaşlar, burada, aslında bu kanunla biz somut olarak yeni bir şey
getirmiyoruz, evet, ama demin ifade ettiğim çerçevede bir paradigma
değişikliğini, geleceğe dönük yeni bir bakış açısını da ortaya koymuş oluyoruz.
Burada, kanun tasarısında, özellikle engellilikle ilgili yeni bir tanım
getiriliyor ve engelliliğin insanın kendi üzerinde taşıdığı bir özür, bir
eksiklik, bir araz olmaktan çıkarılıp onun çevresinde yaşadığı ya da onun
çevresini kuşatan bütün çevresel koşulların iyileştirilmesi, çevresel birtakım
engellerin kaldırılmasıyla engellerin kalkabileceği gibi, hem bir iradeyi hem
bir duruşu, azmi hem de bu anlamda o kişinin zaten varoluşsal anlamda taşıdığı
potansiyeli de ortaya koymuş oluyoruz. Yani özürlü, eksik, araz ya da üzerinde
engel taşıyan bir insan yoktur. Çevresinde birtakım engellere maruz kalmış olan
ve bu engellerin kaldırılması suretiyle de önündeki bütün potansiyelini ortaya
koyabileceği imkânı yakalayan engeli olan bireyden bahsediyoruz artık.
Dolayısıyla,
bugün ve bugünden yarına, bu ülkede yaşayan bütün insanların, tıpkı Sayın
Bakanımızın ifade ettiği gibi, demokratikleşmede, bu ülkenin kardeşliğinde, bu
ülkenin ekonomik anlamda ayağını bağlayan bütün engellerden kurtuluşunda, bu
ülkenin dış politika noktasında kendi coğrafyasında yeniden ve güçlü büyük
Türkiye oluşunda nasıl ki bütün engelleri birer birer kaldırıyorsak, bu
toplumun bütün kesimlerinin, bu toplumun çocuğuyla, yaşlısıyla, genciyle,
kadınıyla, erkeğiyle, engele sahip olan bireyiyle, engele sahip olmayan bireyiyle
bütün kesimlerinin de önündeki engelleri birer birer kaldırmış oluyoruz ve
bunun iradesini, bunun duruşunu bu kanun tasarısıyla birlikte, bu bakışla
birlikte yeniden ortaya koymuş oluyoruz.
Bu,
aslında bu yönüyle yeni bir durum da değil. Şu son on yıllık süreç içerisinde
bizim belki de adını koymadan yaptığımız uygulamaların tarifini yapmak ve bunu
kavramsallaştırmak ve bunu mevzuatımız içerisine koymak anlamına da geliyor.
Dolayısıyla, AK PARTİ hükûmetlerinin sosyal politikalar ve engellilik alanında
ortaya koyduğu bütün uygulamalar, zaten bir iradenin ve var olan bütün
imkânsızlıkların aşılabileceğine olan inancın da ifadesiydi. Bugün hepimiz,
Parlamentodaki bütün siyasi partiler olarak da bunun doğru bir nokta olduğunu,
toplumun artık bu noktaya geldiğini bir anlamda zımnen ifade etmiş oluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, ben de, özellikle bütün parti gruplarımızın da daha önce
engelliliğe ilişkin 2007 yılında çıkardığımız Özürlüler Kanunu’nda olduğu gibi
-yine Anayasa; Anayasa’da gerçi onu yakalayamadık ama bundan sonrası için belki
yakalayabiliriz- bugün de uzlaşmasıyla çıkmasını çok önemsiyorum.
Biz, 2010
yılında, Anayasa’ya pozitif ayrımcılıkla ilgili de bir madde ekleyerek aslında
bu alanla ilgili yapılacak bütün çalışmaların önünü anayasal bir güce de dayandırmış
olduk. Ümit ediyorum ki Anayasa’da sadece sembolik anlam ifade eden
kelimelerin, kavramların değiştirilmesi gibi hususlarda değil, bu toplumun
hayati derecede geleceğini etkileyecek olan diğer hususlarda da uzlaşma
sağlanır ve böyle bir anayasal dönüşümü de yine beraberce yakalamış oluruz.
Ben, bu
vesileyle başta uzlaşmacı ve çok atak çalışma anlayışıyla bizlere, hele hele
engelliler için çok hızlı, bir zaman tünelinden geçermiş gibi âdeta, yeni
uygulamalarla ciddi çalışmalar yapan Sayın Bakanımıza ve Bakanlık
yöneticilerimize, ayrıca bu kanun tasarısının uzlaşmayla çıkmasını sağlayan
bütün parti gruplarına çok teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Yetiş.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Bu
bölümde soru-cevap yirmi dakikadır; yarısını sorulara ayıracağım ve birer
dakika vereceğim sorular için.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim, engelli yurttaşlarımızın yaşam koşullarının
iyileştirilmesi için devletimizin ve Meclisimizin bütün olanaklarının seferber
edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Bakana
soruyorum: Oturduğu bina hangi holdingden kiralanmıştır, yıllık kaça
kiralanmıştır?
Bir de 18
Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle Fatma Hanım bir dergi hazırlamış. Ön sözünde
“Çanakkale Zaferi’nin çok kıymetli komutanlar tarafından kazanıldığı”nı diyor
ama “Atatürk” kelimesini ağzına almıyor. Bu “Atatürk” kelimesini almak sizi çok
mu rahatsız ediyor? Acaba Atatürk bu cumhuriyeti kurmasaydı siz şimdi hangi
devletin vatandaşıydınız ve o makamda oturacak mıydınız? Eğer zaten
otursaydınız hangi tarikat mensubu bir kitlenin bilmem kaçıncı hanımı durumuna
düşerdiniz? Yani, bu Atatürk’ün getirdiği nimetleri inkâr etmeyin.(x) (AK PARTİ
sıralarından “Utan ya!” sesleri)
Teşekkür
ederim.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Ya, ne terbiyesiz adamsın sen be!
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Sorduğun soruya bak ya! Utan!
Sayın
Türkoğlu…
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Bakanlığınızın…
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Utan, utan!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Konuşulanları anlayın, anlayın! (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Sakin olun lütfen.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanına nasıl konuşuyorsun?
BAŞKAN –
Sessiz olunuz.
Buyurunuz
Sayın Türkoğlu.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Bakanım, Bakanlığınızın görev alanı
içerisinde bulunan kurumlardan birisi de yetiştirme yurtları. Eski bir Personel
Daire Başkanı olarak yetiştirme yurtlarından ayrılmış çocukların istihdamı
konusunda çok emeğim var, çok katkım var. Çocukları çok yakından tanıyorum, çok
değerli çocuklar. Devletin verdiği bu iş imkânına da dört elle sarılıyorlar,
layıkıyla yerine getiriyorlar. Ancak bu çocuklardan 4.200’ü hâlen iş bekliyor;
bunlardan 2.400’ü ortaokul mezunu, 623’ü ilkokul mezunu olduğu için kamu
kurumlarında işe giremiyorlar. Bu işe yerleştirmeyi merkezî yapabilir miyiz?
Diğer
taraftan, 18 yaşını tamamladıktan sonra yurttan ayrılan çocuklardan 700’ü
sokaklarda yaşıyor. Bu, iki haftalık tespit. Eve Dönüş Projesi kapsamında
ailelerin yanına verdiğiniz çocukların paraları ellerinden alınıyor, çocuklar
hâlâ sokakta.
Bir de bu
çocukların kurduğu dernekler var “YURT AY DER” diye. Bunlardan 20 tanesi on
dört aydır sizden randevu bekliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bu çocuklar, bir anne olarak bir Bakan olarak
sizin şefkatinizi istiyorlar; size dertlerini anlatmak istiyorlar, randevu
vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Sayın
Ağbaba…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, ben, engellilerle ilgili konuşmamı birazdan
yapacağım ama 44 Malatyaspor’la ilgili yaşanan bir gelişmeyi Meclisin dikkatine
sunmak istiyorum: 44 Malatyaspor, Payas Belediyespor’la birlikte bölgesel
amatör ligde şampiyonluğa oynuyor. Geçtiğimiz hafta da burnumuza pis kokular
geliyor ve siyaset giriyor demiştik. Şimdi, önümüzdeki cumartesi günü Elazığ İl
Özel İdare Spor ile Payas Belediyespor maçı var, ortalama 100 seyirci gelir bu maça
ancak güvenlik nedeniyle seyircisiz oynanma kararı alınmış. Bu kararın,
arkasındaki gerçeğin, AKP’li bir bakanın talimatıyla alındığı söyleniyor. Bu
konuda gerekli girişimlerin yapılmasını ve futbola siyasetin girmemesini,
futbolun kirlenmemesini bir Malatya Milletvekili olarak sizden rica ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Akar? Yok.
Sayın
Vural…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, 25 Ocak 2013 tarihinde, 2022 sayılı Kanun’a ilişkin yönetmelik çıktı ve
muhtaçlık durumuna göre gelir testi 115 TL’ye düştüğü zaman bu engelli
kardeşlerimizin engelli maaşı kesiliyor. Kaç kişinin kesildi? Bunun bir yanlış
olduğunu düşünüyor musunuz, düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
İkincisi:
Yüzde 80-85 engelli vatandaşlar arıyor. Kendilerinin raporu var, raporla ilaç
alıyorlar ama bu ilaçları alırken katkı payı veriyorlar. “Ben bunu engelli
maaşından vermek zorunda kalıyorum.” diyor. Bunlar için bu katkıları kaldırmayı
düşünüyor musunuz?
Ayrıca,
şehit ailelerinin ikinci istihdam hakkı var. Bunlarla ilgili ciddi sorunlarla
karşılaştıklarını ifade ediyorlar. Bunlarla ilgili düzenleme ne zaman gelecek?
Ayrıca,
kaç muhtaç dul kadınımıza maaş ödenmektedir?
Bununla
ilgili bir bilgi verirseniz memnun olurum.
Teşekkürler.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın
Oğan…
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle,
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum. Benim de sunmuş olduğum kanun teklifini
birleştirerek Mecliste uzlaşmayla birtakım şeylerin çıkabileceğini, muhalefetin
tekliflerinin de dikkate alınabileceğini göstermiş oldunuz.
Şimdi,
Sayın Başbakanın, Iğdır’da engelli vatandaşlarımıza, özellikle de Yeşil Iğdır
Engelliler Spor Kulübü Derneğine vermiş olduğu bir söz var. Bu söz, oradaki
vatandaşlarımızın hem şehir içi hem şehir dışı ulaşımını sağlayacak bir aracın
tahsis edilmesi sözüydü ama bu söz bugüne kadar hâlâ gerçekleşmiş değil. Her
görüştüğümüzde vatandaşlarımız bunu hatırlatıyorlar. “Biz ulaşamıyoruz, lütfen
siz Sayın Başbakanın sözünü Sayın Bakanımıza iletiniz. Bize ulaşımımızı
sağlayacak aracı ne zaman tahsis edecekler?” derler. İnanıyorum ki en kısa
sürede sağlanacaktır Sayın Bakanım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın Oğan.
Sayın
Dinçer…
CELAL
DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, her ne kadar bu söyleyeceklerim doğrudan sizi ilgilendirmese de Bakan
arkadaşınız… Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanıyor engelli
kardeşlerimizin okullardaki ders saati. Aynı mahalleden, hatta aynı apartmandan
alınan engelli kardeşlerimiz okula gittiğinde, bazıları altı saat ders görüyor,
bazıları yedi saat ders görüyor. Bu aradaki bir saat, bir buçuk saatlik zaman
diliminde engelli kardeşlerimiz bekletilmek zorunda kalıyor. Bu belki küçük
gelebilir ama inanın, yüzlerle ifade edilen bir sorun, engelli ailelerinin bize
ilettikleri çok önemli bir sorun. En azından, ders saatlerinin altı saat veya
yedi saat, tümü birlikte düzenlenebilir ise bu sorun ortadan kalkacaktır. Bu
konuda sizler çalışma yapmayı veya Bakan arkadaşınızla görüşmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Dinçer.
Sayın
Dedeoğlu…
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, engellilerle ilgili çalışmalarınızı yakinen takip ediyoruz. Ben de
Türkiye’de engellilerle ilgili çalışmış, yıllarca Türkiye’de federasyon
başkanlığı yapmış bir arkadaşınızım.
Tabii,
engellilerin birçok problemi var; eğitimi, rehabilitasyonu, sağlıkları, iş
istihdamları ama bununla beraber en önemli noktalardan bir tanesi evinden
dışarıya çıkamayanların tekerlekli sandalyeleri, arabaları, özellikle akülü
arabaları. Hatta hatta öyle dağ köylerimizde, öyle kenar semtlerimizde akülü
araba değil, şu anda toplanan kapaklarla alınan ve fiyatı da pek fazla yüksek olmayan
arabalara ihtiyaç var. Tüm Anadolu’da, tüm 81 ilimizde akülü araba olsun, diğer
araba olsun, devlet olarak katkı anlamında tamamına bunları dağıtmayı düşünüyor
muyuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Dedeoğlu.
Sayın
Özel…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan,
Sayın
Bakanım, geçen sene haziran ayında, belediyelerin engellilerin önündeki
engelleri kaldırmasıyla ilgili yükümlülüklerinin süresi dolduğunda ve hayata
geçirilmesi gereken gün geldiğinde bir yıl süreyle uzatmıştık. Bu sene
haziranda o süre doluyor diye biliyorum. Bu konuda yeni bir uzatmanın
olmayacağını ve bu konuda belediyelerin sorumluluk sahibi olduğunu buradan
ifade edecek misiniz, yoksa yine son dakikada, uzatma gibi bir düzenleme
gündeme gelebilir mi?
Bir de
Twitter hesabınızda -takip edebildiğim kadarıyla- engelliler konusunda gerekli
yükümlülükleri yerine getirmeyen kamu görevlilerine de birtakım cezai
yaptırımlarla ilgili bir çalışma içinde olduğunuzu ifade etmiştiniz bir
gazeteci arkadaşla karşılıklı yazışırken, bu konuda bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın
Aslanoğlu…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, Türkiye’de engellilerle ilgili
birçok spor kulübümüz var. Bunlar engellilerimizin yaşamı, onların umudu. Bir
yarışma, bir mücadele aşkı spor kulüpleri engelliler için. Ancak gerek ekonomik
olarak gerekse araç gereç olarak son derece kötü durumdalar. Bu açıdan, en
azından Türkiye’deki Spor Bakanlığının amatör sporlara yardımından engelliler
spor kulüplerine… Belediyelerin eline bakıyorlar, otobüs bulamıyorlar,
harçlıkları yok, yatacak yer bulamıyorlar. Sorun var, bu sorunu çözmek için en
azından Gençlik ve Spor Bakanlığının ayrıcalıklı bir işlevini yaratabilir
miyiz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Türkoğlu…
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, biraz evvel yarım kaldı, bu YURT AY DER dediğimiz yurttan ayrılan
çocuklara randevu vermeyi düşünüyor musunuz? On dört aydır sabırla sizi
bekliyorlar.
Bir de
yine, iş bekleyen yetişme yurtlarından ayrılmış çocuklarla ilgili bir hususun
da altını çizmek istiyorum. Yine, Bakanlığınız görev alanı içerisinde şehit
ailelerine, yakınlarına, gazilere iş imkânı veriyorsunuz. Orada tahsille ilgili
soru sorulmuyor yani ilkokul, ortaokul mezunu olup olmadığına bakılmıyor. Bu
çocuklar için de böyle bir düzenleme yapmak uygun olmaz mı diye hatırlatmak
istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Özellikle,
Sayın Kamer Genç’i esefle kınadığımı, bir Bakan olarak değil bir kadın, bir
anne olarak bu üslupsuzluğunu, bu hadsizliğini ve bu sorduğu soruların cevabını
vermemeyi… (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Veremezsin!
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Bir kadın olarak, Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında, sizinle bu çatı altında olmaktan da büyük
bir utanç duyduğumu ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Veremezsin çünkü sen ona cevap verecek nitelikte değilsin.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Utandın mı, utandın mı? Yüzün kızarmıyor mu?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Bir kere Atatürk’ün bize
bıraktığı miras yetişme yurtlarıdır.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Niye ismini anmıyorsun, dergide niye öyle yazmadın?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Bize bıraktığı yetiştirme
yurtlarına, o çocuklara sahip çıkıyoruz. O çocukların yaşam kalitelerini
yükseltiyoruz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ama niye yazmadın dergiye?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Atatürkçülüğü sözde
yapmıyoruz.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Utandın mı, utandın mı?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Bu ülkenin
medenileşmesinde, bu ülkenin çağdaşlaşmasında gövdemizi koyuyoruz. O yüzden
haddinizi bilin! Lütfen ağzınızdan çıkanı da kulağınız duysun Sayın Genç. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Utandın mı?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sen utan! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen utan, sen!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Çanakkale Zaferi’ni kim kazandı?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanıyla nasıl konuşuyorsun
sen?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sen kimin avukatısın?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
Buyurunuz
Sayın Bakan, devam ediniz.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Türkiye
Cumhuriyeti’nde Aile ve Sosyal Bakanı olan birine kaç eşli olabileceğini
soracak kadar hadsiz ve terbiyesizdir! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanını, bir hanımefendiyi
savunuyorum. Utan, utan! (CHP sıralarından gürültüler)
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – İnsanların fikri neyse
zikri de odur. Demek ki kendi kalbinden ve yüreğinden bu geçiyor, bu soruyu
bana soruyor. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Sayın Şahin, devam ediniz lütfen.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Evet, Milliyetçi Hareket
Partisi, Sayın Vural’ın sorularına… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Böyle bir adamı savunuyorsunuz!
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, ben cevabımı
verdim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Utan, utan!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Avukatı mısın sen?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) – Utanmıyor musun? Ne yapacaksın? (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen... Lütfen…
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Ayıp ya! Ayıp ya! Onu mu savunuyorsunuz? (AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Lan sensin! Konuşma!
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) - Bu kadar terbiyesizlik…
BAŞKAN –
Lütfen…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kabadayı mısın? Utanmıyor musun?
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Lan sensin! Lan sensin! İade ediyorum!
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Kamer Genç’in avukatı mısın?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kabadayı! Terbiyesiz!
BAŞKAN -
Yakışmıyor sayın milletvekilleri…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sen kimsin? Kabadayı mısın sen?
BAŞKAN -
Herkes…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Lan sensin!
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Sayın
Genç’e yakışıyor mu? Bir kadın olarak çok eşliliği bana sorma cesaretini
gösteriyor.
BAŞKAN –
Sayın Şahin, siz cevabınızı verdiniz. Sayın milletvekillerinin de… (AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kabadayı mısın sen?
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, sizin de kınamanız lazım!
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Herkes haddini bilecek!
BAŞKAN –
Siz söyleyeceğinizi söylediniz Sayın Şahin. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
Sayın
milletvekillerinizin de sakin olmalarını rica ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
436 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde soru-cevap işleminde kalmıştık.
Buyurunuz
Sayın Bahçekapılı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, görüşülen kanun
tasarısının soru-cevap bölümünde kullanmış olduğu bazı ifadeler nedeniyle özür
dilemesi ve kendisine kınama cezası verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu salonda, adı “Kamer Genç” olan
bir kişi var; Bütün işi gücü gelip burayı karıştırmak, sonra da kaçmak, biraz
önce olduğu gibi. Kendisi bu davranışlarıyla, yok olan itibarını herhâlde canlı
tutmaya çalışıyor. Bu kişi, milletvekilliğini küfür etmek ve gürültü kirliliği
yaratmak olarak değerlendiriyor herhâlde.
Biz,
fikir olmayan kafada küfür olur diye düşünüyoruz. Zaten bu şahıs hakkında,
Tunceli’de, seçim çalışmaları esnasında, bazı dernekler, özellikle
vurguluyorum, bu kişinin “düşkün” ilan edilmesi için çağrıda bulunmuştu. Bugün
o çağrının ne kadar haklı ve yerinde olduğuna bir kez daha tanık olduk.
Bu şahıs,
Danışma Kurulunun, grupların ortak kararına uymadığı gibi, bugün, ayrıca, aynen
okuyorum, bir kez daha not edilmesini istiyorum, Sayın Bakanımıza soru sorarken
şu cümleyi sarf etti: “Acaba Atatürk bu cumhuriyeti kurmasaydı siz şimdi hangi
devletin vatandaşıydınız ve o makamda oturacak mıydınız? Eğer zaten
otursaydınız hangi tarikat mensubu bir kitlenin bilmem kaçıncı hanımı durumuna
düşerdiniz?”
Kendisini
lanetliyorum. Özür de dilemiyorum. (AK PARTİ ve BDP sıralarından alkışlar)
Kendisini protesto ediyorum.
Sayın
Başkan, İç Tüzük’ün 160’ıncı maddesinin (3), (4) ve (5)‘inci fıkraları gereğince kendisinin kınama cezasıyla
cezalandırılmasını talep ediyorum. (AK PARTİ ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Vural, buyurunuz.
21.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, görüşülen kanun tasarısının soru-cevap
bölümünde kullanmış olduğu bazı ifadeler nedeniyle özür dilemesi ve kendisine
kınama cezası verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada,
sayın milletvekilleri Sayın Başkan adına sayın bakanlara soru yöneltir.
Dolayısıyla, oturumdan önce bir soru münasebetiyle bir sayın bakana, bakan
olmasının yanında bir hanımefendiye karşı böylesine bir konunun, kişisel bir
atıfla dile getirilmesini çok rencide edici bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
O
bakımdan, bu konuda gerekli özrün dilenmesi gerektiğini düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, tabii ki, düzgün Türkçeyle ve güzel bir şekilde,
birbirimize hakaret etmeden bu Mecliste konuşmamız gerekir. Onun için, bu
talebiniz doğrultusunda, İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Sayın Kamer
Genç’e kınama cezası verilmesini ben de teklif ediyorum ama savunmasını da
almamız gerek. Eğer buradaysa kendisi, burada değilse yerine hangi arkadaşımız
gelip konuşacaksa onu kürsüye davet edeceğim.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – 161 Sayın Başkan, 163 değil. Kınama değil Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
X.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e,
görüşülen kanun tasarısının soru-cevap bölümünde Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahin’e söylediği bazı sözler nedeniyle kınama cezası verilmesi
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Türkiye’nin tüm kadınları bizim annelerimiz, bizim bacılarımız, onlar bizim her
şeyimiz, Kurtuluş Savaşı’nda bizim her şeyimizdi. Eğer Sayın Milletvekili,
Sayın Bakanın şahsını kastettiyse, altını çiziyorum… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Ne demek “ettiyse” ya, soru sorarken… Adaş, böyle bir şey
var mı ya!
MEHMET
ERSOY (Sinop) – Var mı Mevlüt Bey ya! Utanmıyor musunuz, duymuyor musunuz?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika efendim… Bir sözümü bitireyim
efendim...
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen bir dinleyiniz, sözünü bitirsin.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tüm hanımlardan özür diliyorum.
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Yetti be, yetti!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika, sözümü bitirmedim, bana müdahale
etmeyin.
Eğer
Sayın Bakanın… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) – Biraz, konuşmasına müsaade edin arkadaşlar ya!
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Çıksın madem, net söylesin.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Net söylüyorum. Ben böyle kıvırmasını bilmem senin
gibi orada. Kıvırmasını bilmem, ben net konuşurum.
BAŞKAN –
Sayın Aslanoğlu, lütfen devam ediniz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben buraya bu Meclisin, çıktım… Özür dilemek bir
erdemliliktir. Eğer sen bunu anlamıyorsan benim sana lafım yok.
Arkadaşlar,
eğer Sayın Bakanımın şahsına algılandıysa ve kastettiyse herkesten özür
diliyorum Sayın Kamer Genç adına.
İki,
kadınlarımız… Sayın Genç’in kastettiği “Yüce Atatürk kadınlarımıza bu hakları
verdi…” Orada bir genelleme yaparken
eğer bir özelleme yapmışsa yine özür diliyorum.
“Yüce
Atatürk’ten bahsetmedi.” dedi. Ancak şunu da söylüyorum: bu Mecliste bu
duyarlılığa çok teşekkür ediyorum, ama keşke herkesin yaptığı hatalara, kadınlara
karşı yapılan hatalara aynı duyarlılığı bu Meclis gösterseydi, daha önce oldu,
göstermediniz.
Hepinize
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Şimdi,
Sayın Kamer Genç’e kınama cezası verilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler…
MUSA ÇAM
(İzmir) – Özür dilendi artık yani!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ayıp, ayıp! Ben bir talepte bulundum, karar veriliyor.
BAŞKAN –
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer
Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme Sınavının
İsminin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/745, 2/594, 2/847, 2/1037) (S. Sayısı: 436)
(Devam)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, şimdi işlemimize devam ediyoruz.
Soru-cevap
bölümünde kalmıştık, Sayın Bakan cevap verecekti.
Buyurunuz
efendim.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Parlamentonun
duyarlılığına çok teşekkür ederim. Sayın Genç aynı zamanda ne kadar korkak ve
yüreksiz olduğunu da buraya girmeyerek göstermiştir; bütün Türkiye Cumhuriyeti
de, 75 milyon da onun yüreksizliğini ve cesaretsizliğini görmüştür, bunu da
kanıtlamıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERSOY (Sinop) – Tüm onursuzlar korkaktır!
BAŞKAN –
Buyurunuz, devam ediniz Sayın Bakan.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Evet, şimdi ben sorulara
cevap vermek istiyorum.
Özellikle
Türkoğlu’nun sorduğu soruya cevap vererek başlamak istiyorum. Yurtlarımızda
kalan çocuklarımızla alakalı, toplam 16.500 çocuğumuz şu ana kadar işe
yerleştirilmiş, bu yıl 1.200 çocuğumuz işe yerleştirilmiştir. Sayın
Türkoğlu’nun, tabii, işin içinden de gelmesinden dolayı haklı olarak söylediği,
bekleyen çocuklarımız var işe yerleştirilmek üzere, bunun için de biz,
özellikle, akademik başarısı zayıf olup eğitim seviyesi düşük olduğu için
yerleştirme sorunu yaşanan çocuklarımızla ilgili bir yasal düzenlemeyle, bir
defaya mahsus olmak üzere işe yerleştirilmesinin altyapısını şu anda
oluşturuyoruz, bunun takipçisi olacağız.
Yine,
sizin çok haklı bir şekilde söylemiş olduğunuz, 18 yaşından sonra çocuklarımız
zaten üniversiteyi kazanıyorsa kurumlarımızda kalıyor; üniversiteyi kazanmama
durumunda da bizim şu anda Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne verdiğimiz
talimatla, bu çocuklarımızla alakalı izleme ve takip, her türlü sosyal desteğin
verildiği bir sistemi hayata geçirmek durumundayız.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bu sistem çalışmıyor.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Siz çok haklısınız, sistemi
daha da güçlü çalıştırmamız gerekiyor. Bu işlerden sorumlu olan, yerelde, bütün
Türkiye de ciddi bir sivil toplum örgütü oluşmuş durumda. Sizin söylediğiniz
arkadaşımız da bu arkadaşlarımızdan bir tanesi. Ben Çankırı da birebir
görüştüm. Bakan Yardımcımız Anadolu’da yaptığı çalışmalarda değerli başkanımızı
yanına alarak, götürerek Bakanlığımızın çalışmalarını örnek olarak gösteriyor
ve orada konuşturuyor. İnşallah, bu söylediğimiz çalışmaları güçlendiririz. Bu
konuda sizinle de beraber sürecin takipçisi olacağız.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bir de kabul etseniz Sayın Bakan, bir yarım
saatinizi ayırsanız.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Tamam. Ben Çankırı’da
görüştüm, Ankara’da da kabul edeceğim.
Sayın
Vural’ın sormuş olduğu 2022’ye göre
yaşlılık ve engelli maaşı alan vatandaşlarımız doğrudan genel sağlık
sigortası kapsamındadır. Bu vatandaşlarımız, sigorta primleri Bakanlığımızca
karşılanmaktadır. Ayrıca, engelli vatandaşlarımız, ilaç vesaire katılım
paylarını, talepleri hâlinde, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğümüz tarafından bu
desteği alabilmektedir. Eğer talep ederlerse biz bunun karşılığında mali
desteği de veriyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Onu bir kanunla kaldıralım. Ne gerek var efendim.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Olur, yapalım.
Yine,
Sayın Vural “Genel sağlık sigortasıyla beraber kesintilerle ilgili durum
nedir?” diye çok haklı bir şekilde bir soru sordunuz.
1976
yılında çıkan bir kriter var. Bu kritere göre, çalışan ve… 115 lira olan
kriter, memurluk katsayısıyla 119 liraya çıktı ama kesintilerle ilgili kısımda
119 lira kriteri aşağıda kaldığı için yaklaşık on beş gün önce -Sayın
Başbakanımızın başkanlığında- bu yaşanan durumu anlattık ve 234 liraya yani
asgari ücretin üçte 1’ine çıkarma kararı aldık. Şu ana kadar olan sistemde yani
SOYBİS sisteminde 119 liranın altında kaldığı için kesilecek olanların hepsinin
kesintisini durdurduk, 234 liraya çıkardık.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Kaç kişinin kesildi efendim?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Şu ana kadar da hiç kimsenin
kesintisi olmadı Sayın Başkanım. O yüzden düzeltmek için de teknik altyapıyı
TÜBİTAK’la çalıştık ve 234’e çıkartacak şekilde de yasal altyapıyı…
OKTAY
VURAL (İzmir) – 234...
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Evet, asgari ücretin üçte
1’i. Buna göre de yeniden düzenliyoruz. Bunlar şu anda sahada yaşanan önemli
olaylar.
Sorduğunuz
için ve bize cevap verme fırsatı tanıdığınız için de sizlere çok teşekkür
ediyorum.
Ayrıca…
OKTAY
VURAL (İzmir) – İkinci iş…
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – İkinci işle ilgili de
yönetmelik çıktı, şu an İçişleri Bakanlığında. İlk çıkardığımız paketle,
hepimizin toplu olarak altına imza koyduğumuz paketle ilgili 8 bin kardeşimiz
-şehit yakını, gazimiz- İçişleri Bakanlığına ikinci istihdam için başvurdu ama
on gün önce Sayın Başbakanımızın grup toplantısında açıkladığı paketin
büyüklüğüyle ilgili de, siz de takip ettiniz, yasal altyapı gerekiyor. Onun
için de biz bu hafta hepsini toplu olarak, ücretsiz seyahat hakkı, istihdam
hakkı, hak malulü, vazife malulü, terörle mücadeleyle ilgili hepsinin
haklarının eşitlendiği bir altyapıyı, teknik altyapıyı bu hafta oluşturuyoruz,
haftaya Bakanlar Kuruluna gönderiyoruz. İnşallah, Parlamento tatile girmeden,
yine hepimizin çalışmasıyla bunu tamamlayacağız.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Ama bağlanmayla ilgili şeyi de düzeltmek lazım. Orada feragatle
ilgili önemli bir sıkıntıyla karşı karşıya kalınabilir, onu çözmek gerekiyor.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Onu da konuşalım Başkanım.
O konuda da inşallah Parlamento kapanmadan, tatile girmeden bu güçlü paketi de
çıkaracağız.
Burada
Sayın Aslanoğlu’nun futbolla, sporla ilgili sormuş olduğu bir soru vardı. Biz
özellikle hem çocuklarımızla ilgili hem engellilerimizle ilgili sporu çok
önemsiyoruz. Hem rehabilitasyon gücü var sporun hem de beraberinde,
çocuklarımızın zihnî olarak, fikrî olarak, ruhsal olarak, bedensel olarak da
gelişimine neden oluyor. Bu bakımdan da biz Gençlik ve Spor Bakanlığıyla
beraber çalışıyoruz ve bunun daha güçlü bir şekilde çıkmasının takipçisi
olacağız.
Sayın
Dinçer’in rehabilitasyon saatiyle ilgili, yine saatlerin küçüklüğü ve azlığıyla
ilgili talebi var. Bu da yine çok doğru bir talep. Şu an Millî Eğitim
Bakanlığıyla engellilerden sorumlu genel müdürlüğümüzün, onların engellilerden
sorumlu genel müdürlüğüyle üzerinde çalıştığı bir sistem. Biz Sayın Bakanımızla
konuştuk. Şu an uzmanlar bu işin nasıl yapılacağının altyapısını oluşturdular.
İnşallah, kısa süre içerisinde de bu işin takipçisi olacağız.
Bu
engellilere çıkardığımız yasayla ilgili de, ulaşılabilirlikle ilgili de uzatma
kararı olup olmayacağıyla ilgili bir soru vardı. Kesinlikle uzatma
düşünmüyoruz. Altıncı aydan sonra da cezaların bire bir takipçisi olacağız.
Yerel yönetimlere de, belediye başkanlarına da bu konudaki hassasiyetimizi ve
buradaki duruşumuzu da her fırsatta yeniliyoruz. İnşallah, bu konuda da olumlu
bir gelişmenin takipçisi olacağımızı söylemek istiyorum.
Ayrıca,
Özgür Özel Bey’in sorusuydu. Dedeoğlu’nun tekerlekli sandalyelerle ilgili
sorduğu soruda da Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Bakanlığıyla beraber “SUT”
dediğimiz standartlar üzerinde çalışıyor. Bir kısmına ödüyor, bir kısmına
ödemiyor. Şimdi, bu “SUT” dediğimiz standartların içinde Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı olarak biz de daha güçlü bir şekilde yer almak ve
buradaki kriterleri ve standartları yeniden, daha geliştirecek ve iyileştirecek
şekilde sürecin takipçisi olmak istiyoruz. Ben değerli bakanlarımla görüştüm.
İnşallah, uzman kadrosuyla da -teknik altyapı- bu konuda çalışılacak.
Bunun
dışında, Amasya’yla ilgili sayın milletvekilimizin sorduğu bir soru vardı. Bunu
araştıracağız. Kesinlikle bu tür alanların… Bizim alanımız çok insani bir alan.
Asla bir ideolojik, bir siyasi kaygıya veya bundan kaynaklı bir mağduriyete
fırsat vermemek gerekiyor. Eğer bundan dolayı bir sorun da varsa bunun
takipçisi olacağız ve sayın milletvekilimize de bunun sonucunu bildireceğiz
diyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Tasarının
maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
tasarının maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Karar
yeter sayısı vardır.
436 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
1’inci
maddeyi okutuyorum:
KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE YER
ALAN ENGELLİ BİREYLERE YÖNELİK İBARELERİN DEĞİŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUN VE
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
Bu maddenin yayımı tarihinde;
1)
18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun;
a) 74
üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "sakatlanmaları" ibaresi
"engelli hâle gelmeleri",
b) Ek 16
ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "sakatlananların" ibaresi
"engelli hâle gelenlerin",
c) Ek 17
nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "sakatlananların" ibaresi
"engelli hâle gelenlerin",
2)
21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun;
a) 67 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "çürüklerin" ve
"çürüklükleri" ibareleri sırasıyla "askerliğe elverişli
olmayanların" ve "askerliğe elverişli olmama",
b) 68
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "çürüklükleri" ve
"çürüklük" ibareleri sırasıyla "askerliğe elverişli
olmadıkları" ve "askerliğe elverişli olmadığı",
c) Geçici
46 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "özürlüler" ibaresi
"engelliler",
3)
11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunun ek 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (s) bendinde yer
alan "özürlülüğü" ibaresi "engelliliği",
4)
14/1/1943 tarihli ve 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma
Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlananların
sakatlık", "sakatlananlar" ve "sakatları" ibareleri
sırasıyla "engelli hâle gelenlerin engel", "engelli hâle
gelenler" ve "engellileri",
5)
8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 56
ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlığının" ibaresi
"engelliliğinin",
6)
15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanununun;
a) 13
üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "özürlerinden" ibaresi
"engellerinden",
b) 14
üncü maddesinin birinci fıkrasının (A) ve (B) bentlerinde yer alan
"özürlerinden" ibareleri "engellerinden",
7)
31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 71 inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan "sakatlananlara sakatlık" ibaresi
"engelli hâle gelenlere engellilik", (c) bendinde yer alan
"Sakatlık" ibaresi "Engellilik", ikinci fıkrasında yer alan
"sakatlanan" ibaresi "engelli hâle gelen", beşinci
fıkrasında yer alan "sakatlanan" ibaresi "engelli hâle
gelen", altıncı fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik","
8)
9/6/1958 tarihli ve 7126 sayılı Sivil Savunma Kanununun 13 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi "engelli hâle
gelme",
9) 15/5/1959
tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak
Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "sakatlanan" ibaresi "engelli hâle
gelen",
10)
16/12/1960 tarihli ve 168 sayılı Yabancı Memleketlerde Türk Asıllı ve Yabancı
Uyruklu Öğretmenlere Sosyal Yardım Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin
ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
11)
31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;
a) 25 inci
maddesinin birinci fıkrasının (1)ve (9) numaralı bentlerinde yer alan
"sakatlık"
ibareleri
"engellilik",
b) 31
inci maddesinin başlığında yer alan "Sakatlık" ibaresi
"Engellilik", birinci fıkrasında yer alan "sakat" ve
"sakatlık" ibareleri sırasıyla
"engelli"
ve "engellilik", ikinci fıkrasında yer alan "Sakatlık" ve
"sakatlar" ibareleri sırasıyla "Engellilik" ve
"engelliler", üçüncü fıkrasında yer alan "Sakatlık" ibaresi
"Engellilik",
c) 63
üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
ç) 89
uncu maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik", (3) numaralı bendinde yer
alan "özürlülerin" ve "özürlü" ibareleri sırasıyla
"engellilerin" ve "engelli",
12)
3/1/1961 tarihli ve 205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununun 26 ncı
maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",(b) bendinde yer alan "sakatlıklar" ibaresi
"engellilikler"
13)
5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 12 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
14)
26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunun;
a) 36 ncı
maddesinin yedinci fıkrasında yer alan "özürlülüğü" ibaresi
"engelliliği",
b) 74
üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
c) 90
ıncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlar" ibaresi
"engelliler",
ç) 93
üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlıkları" ibaresi
"engellilikleri",
15)
18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "Sakatlık
dereceleri" ibaresi "Engellilik oranı",
16)
23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 42 nci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "Özürlülerin" ve "özürlünün"
ibareleri sırasıyla "Engellilerin" ve "engellinin",
17)
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;
a) 53
üncü maddesinin başlığında yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli", birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli", ikinci fıkrasında yer alan "Özürlüler",
"özürlü" ve "özür" ibareleri sırasıyla
"Engelliler", "engelli" ve "engel", üçüncü
fıkrasında yer alan "Özürlü", "özürlülerin",
"özürlülere" ve "özürlü" ibareleri sırasıyla
"Engelli", "engellilerin", "engellilere" ve
"engelli", dördüncü fıkrasında yer alan "Özürlülerin",
"özür", "özürlülerin" ve "özürlü" ibareleri
sırasıyla "Engellilerin", "engel", "engellilerin"
ve "engelli",
b) 100
üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özürlüler" ve
"özür" ibareleri sırasıyla "engelliler" ve
"engel",
c) 101
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
ç) Ek 39
uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
18)
14/7/1966 tarihli ve 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanununun;
a) 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan
"sakatları" ibaresi "engellileri",
b) 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinde yer alan "sakatlığı"
ibaresi "engelliliği",
19)
20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanununun;
a) 13
üncü maddesinin başlığında yer alan "Sakat" ibaresi
"Engelli", birinci fıkrasında yer alan "sakat" ibaresi
"engelli",
b) 14
üncü maddesinin birinci fıkrasının (III) numaralı bendinin (b) alt bendinde yer
alan "engel bir hastalığa veya sakatlığa uğraması" ibaresi
"engel bir hastalığa yakalanması veya engelli hâle gelmesi",
c) 50 nci
maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "sakat" ibareleri
"engelli",
20)
29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "özürlülerin" ibaresi
"engellilerin",
21)
18/1/1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun;
a) 73
üncü maddesinin başlığında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli", birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ve
"özürlünün" ibareleri sırasıyla "engelli" ve
"engellinin",
b) 75
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özürlüler" ibaresi
"engelliler",
22)
1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz
Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "özürlü" ve
"özürlülerden" ibareleri sırasıyla "engelli" ve "engellilerden",
(b) bendinde yer alan "özürlülerden" ibaresi
"engellilerden", (c) bendinde yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli", ikinci fıkrasında yer alan "özürlü",
"özürlülük" ve "Özürlülük" ibareleri sırasıyla "engelli",
"engellilik" ve "Engellilik", üçüncü fıkrasında yer alan
"özürlülerin" ibaresi "engellilerin" ve beşinci fıkrasında
yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
23)
3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında
Kanunun;
a) 1 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakat kalmaları" ibaresi
"engelli hâle gelmeleri",
b) 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "sakatlananlara"
ve "sakatlık" ibareleri sırasıyla "engelli hâle gelenlere"
ve "engellilik",
c) 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "Sakatlanarak" ibaresi
"Engelli hâle gelerek", (b) bendinde yer alan
"sakatlananların" ibaresi "engelli hâle gelenlerin" ve (d)
bendinde yer alan "sakat kalmaları" ibaresi "engelli hâle
gelmeleri",
ç) 5 inci
maddesinin başlığında yer alan "sakatlanma" ibaresi "engelli
hâle gelme", birinci fıkrasında yer alan "sakatlanmaları"
ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
d) 7 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakat kalanların" ibaresi
"engelli hâle gelenlerin", beşinci fıkrasında yer alan
"sakatlanmalardan" ibaresi "engelli hâle gelmelerden",
e) 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlanma" ibaresi
"engelli hâle gelme",
f) 10
uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlık" ibareleri
"engellilik",
24)
23/4/1981 tarihli ve 2453 sayılı Yurt Dışında Görevli Personele Nakdi Tazminat
Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "sakat kalan" ibareleri "engelli hâle
gelen",
25)
18/12/1981 tarihli ve 2566 sayılı Bazı Kamu Görevlerine Nakdi Tazminat
Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanununun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "sakatlanan" ibareleri "engelli hâle
gelen",
26)
28/2/1982 tarihli ve 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa
Adam Hizmetleri Tazminat Kanununun;
a) 5 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlanarak" ibaresi
"engelli hâle gelerek",
b) Üçüncü
bölüm başlığında yer alan "Sakatlık" ibaresi "Engellilik",
c) 13
üncü maddesinin başlığında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik", birinci fıkrasında yer alan "sakat kalanlara"
ibaresi "engelli hâle gelenlere",
ç) 14
üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yer alan
"sakatlık" ibareleri "engellilik",
d) 16 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "sakatlık"
ibaresi "engellilik",
e) 19
uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlananlar" ve
"sakatlık" ibareleri sırasıyla "engelli hâle gelenler" ve
"engellilik",
27)
14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanununun 16 ncı maddesinde
yer alan "sakatlık" ibaresi "engellilik",
28)
9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 19 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakat kalmaları" ibaresi
"engelli hâle gelmeleri",
29)
11/1/1983 tarihli ve 2780 sayılı Uçuş, Dalış ve Atlayış Eğitimine Tabi
Tutulacak Askeri Öğrenciler ile Aday Öğrenciler Hakkında Kanunun 2 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakat kalmaları" ve
"sakatlık" ibareleri sırasıyla "engelli hâle gelmeleri" ve
"engellilik", ikinci fıkrasında yer alan "sakat kalmaları"
ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
30)
24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 8 inci
maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan "sakatlığı" ve
"özürlü durumları" ibareleri sırasıyla "engelliliği" ve
"engeli",
31)
24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun;
a) 1 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
b) 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli", (d) bendinde yer alan "Özürlü",
"özürlülük" ve "özürlü" ibareleri sırasıyla
"Engelli", "engellilik" ve "engelli", (f)
bendinin (5) numaralı alt bendinde yer alan "özürleri" ibaresi
"engellilikleri", aynı bendin (9) ve (15) numaralı alt bentlerinde
yer alan "özürlü" ibareleri "engelli",
c) 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli", (h) bendinde yer alan "özür" ibaresi
"engel", (1) bendinde yer alan "özürlü" ve
"özürlülerin" ibareleri sırasıyla "engelli" ve
"engellilerin", ikinci fıkrasında yer alan "Özürlülere"
ibaresi "Engellilere", aynı fıkranın (a) bendinde yer alan
"özürlülerin" ibaresi "engellilerin", (b) bendinde yer alan
"özürlüler" ibaresi "engelliler", (c) bendinde yer alan
"özürlülere" ibaresi "engellilere", (d) bendinde yer alan
"özürlülerin" ve "özürlülerce" ibareleri sırasıyla
"engellilerin" ve "engellilerce", (e) bendinde yer alan
"Özürlülerin" ibaresi "Engellilerin", (f) bendinde yer alan
"Özürlülere" ve "özürlülerin" ibareleri sırasıyla
"Engellilere" ve "engellilerin",
ç) 16 ncı
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "özürleri" ibaresi
"engellilikleri",
d) 21
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
e) 24
üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "özürleri"
ibaresi "engellilikleri",
f) 25
inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
g) 26 ncı
maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında yer alan "özürlü"
ibareleri "engelli",
ğ) Ek 7
nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlülere" ibaresi
"engellilere", ikinci fıkrasında yer alan "özürlülere" ve
"Kurumun koordinatörlüğünde, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve
Özürlüler İdaresi Başkanlığınca" ibareleri sırasıyla "engellilere"
ve "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının koordinatörlüğünde, Maliye
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca", üçüncü fıkrasında yer alan
"özürlülere" ibaresi "engellilere", dördüncü fıkrasında yer
alan "özürlülerden" ibaresi "engellilerden", beşinci
fıkrasında yer alan "özürlülere" ibaresi "engellilere",
altıncı fıkrasında yer alan "özürlü" ve "özürlüye"
ibareleri sırasıyla "engelli" ve "engelliye",
h) Ek 8
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlülerine" ve
"Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
Genel Müdürlüğünün müştereken hazırlayacakları" ibareleri sırasıyla
"engellilere" ve "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca
hazırlanacak",
ı) Geçici
9 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlüye" ibaresi
"engelliye",
32)
16/6/1983 tarihli ve 2847 sayılı Türkiye Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar,
Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri ile Muharip Gaziler Dernekleri
Hakkında Kanunun mükerrer 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"sakatlığı" ibaresi "engelliliği",
33)
13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun;
a) 38
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlara" ibaresi
"engellilere",
b) 61
inci maddesinin birinci fıkrasının (o) bendinde yer alan
"Özürlülerin" ibaresi "Engellilerin",
c) 77 nci
maddesinin başlığında yer alan "sakat" ibaresi "engelli",
birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "sakatlara" ibaresi
"engellilere",
34)
25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 28 inci maddesinin
başlığında yer alan "sakatlanma" ibaresi "engelli hâle
gelme", birinci fıkrasında yer alan "sakat kalmaları" ibaresi
"engelli hâle gelmeleri",
35)
1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli
İstihbarat Teşkilatı Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan "sakat kalan" ibaresi "engelli hâle
gelen",
36)
25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan "sakat"
ibaresi "engelli", (4) numaralı fıkrasının (s) bendinde yer alan
"Özürlülerin" ibaresi "Engellilerin",
37)
9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (f)
bendinde yer alan "Sakatların" ibaresi "Engellilerin",
38)
28/2/1985 tarihli ve 3160 sayılı Emniyet Teşkilâtı Uçuş ve Dalış Hizmetleri
Tazminat Kanununun;
a) 10
uncu maddesinin başlığında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik", birinci fıkrasında yer alan "sakat kalmaları"
ibaresi "engelli hâle gelmeleri", ikinci fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
b) 11
inci maddesinde yer alan "sakatlık" ve "sakatlanma"
ibareleri sırasıyla "engellilik" ve "engelli hâle gelmeye",
39)
3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "özürlüler" ibaresi "engelliler",
40)
21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (o) bendinde yer alan
"Özürlü", "özürlülerin" ve "özürlü" ibareleri
sırasıyla "Engelli", "engellilerin" ve "engelli",
41)
29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Kanununun;
a) 4 üncü
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "Özürlüler İdaresi
Başkanlığı", "özürlülere", "Başkanlığın",
"Başbakanlığa bağlı Özürlüler İdaresi Başkanlığı" ibareleri sırasıyla
"Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü",
"engellilere", "anılan Genel Müdürlüğün", "Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı",
b) 5 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Özürlülerin" ve
"özürlülere" ibareleri sırasıyla "Engellilerin" ve
"engellilere",
c) Ek 2
nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
42)
7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (1) bendinde yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
43)
10/11/1988 tarihli ve 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakat
kalmaları" ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
44)
12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "sakatlanan" ibaresi "engelli hâle
gelen", aynı fıkranın (h) bendinde yer alan "sakatlanarak"
ibaresi "engelli hâle gelerek", (i) bendinde yer alan
"sakatlananlardan" ibaresi "engelli hâle gelenlerden", (j)
bendinde yer alan "sakatlandıkları" ibaresi "engelli hâle
geldikleri", ikinci fıkrasında yer alan "sakatlanan" ibaresi
"engelli hâle gelen",
45)
28/12/1993 tarihli ve 3960 sayılı Kalıtsal Hastalıklarla Mücadele Kanununun 1
inci maddesinde yer alan "özürlülüğe" ibareleri
"engelliliğe",
46)
24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
47)
23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 16 ncı
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özürlüleri" ibaresi
"engellileri",
48)
23/7/1995 tarihli ve 4123 sayılı Tabii Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve
Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "sakat kalanlara" ve "sakatlık"
ibareleri sırasıyla "engelli hâle gelenlere" ve
"engellilik",
49)
25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 60 ıncı
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakat kalanlara" ibaresi
"engelli hâle gelenlere",
50)
27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167 nci maddesinin birinci
fıkrasının (12) numaralı bendinin (a) alt bendinde yer alan
"sakatların" ibaresi "engellilerin",
51)
24/2/2000 tarihli ve 4536 sayılı Denizlerde ve Yurt Yüzeyinde Görülen Patlayıcı
Madde ve Şüpheli Cisimlere Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanunun 12 nci
maddesinin başlığında yer alan "sakatlanma" ibaresi "engelli
hâle gelme", birinci fıkrasında yer alan "sakat kalan" ibaresi
"engelli hâle gelen", ikinci fıkrasında yer alan
"sakatlanan" ibaresi "engelli hâle gelen",
52)
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun;
a) 313
üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan
"özrü" ibaresi "engeli",
b) 340
ıncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
c) 408
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlığı" ibaresi
"engelliliği",
ç) 417
nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan
"özürleri" ibaresi "engelleri",
d) 674
üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlıkları" ibaresi
"engelliliği",
53)
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 53 üncü maddesinde yer
alan "sakatlık" ibaresi "engellilik",
54)
6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinde
yer alan "sakatlık derecesi" ibaresi "engellilik oranı",
"sakatlığına" ibaresi "engelliliğine",
55) 22/5/2003
tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun;
a) 25
inci maddesinin birinci fıkrasının (I) numaralı bendinin (a) alt bendinde yer
alan "veya sakatlığa uğraması halinde" ibaresi "yakalanması veya
engelli hâle gelmesi durumunda",
b) 30
uncu maddesinin başlığında yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli", birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibareleri
"engelli", ikinci fıkrasında yer alan "sakatlananlara"
ibaresi "engelli hâle gelenlere", dördüncü fıkrasında yer alan
"özürlü" ibaresi "engelli", altıncı fıkrasında yer alan
"özürlü" ibareleri "engelli", yedinci fıkrasında yer alan
"özürlülerin", "özürlünün", "Özürlü" ve
"özürlüyü" ibareleri sırasıyla "engellilerin",
"engellinin", "Engelli" ve "engelliyi",
c) 101
inci maddesinin başlığında yer alan "Özürlü" ibaresi "Engelli",
birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibareleri "engelli",
56)
25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun;
a) 5 inci
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "özür" ibaresi
"engel",
b) 32 nci
maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yer alan "özürlüler"
ibaresi "engelliler",
57)
4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 2 nci maddesinin
birinci fıkrasının (41) numaralı bendinde yer alan "sakatlanmasına"
ibaresi "engelli hâle gelmesine",
58)
18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar
ve Borsalar Kanununun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer
alan "vücut veya akıl hastalığı veya vücut sakatlığı ile özürlü
bulunmamak" ibaresi "hastalığı, zihinsel veya bedensel engeli
bulunmamak"
59)
25/5/2004 tarihli ve 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi "engellilik",
60)
10/6/2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun;
a) 10
uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan "özürlü"
ibaresi "engelli",
b) 15
inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında yer alan "sakatlanan"
ibareleri "engelli hâle gelen",
61)
10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun;
a) 7 nci
maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendinde yer alan "özürlüler"
ibaresi "engelliler",
b) 18
inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinde yer alan
"özürlülerle" ve "özürlü" ibareleri sırasıyla "engellilerle"
ve "engelli",
c) 24
üncü maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde yer alan "özürlülere"
ibaresi "engellilere",
ç) Ek 1
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlülerle",
"özürlü", "özürlülere" ve "Özürlü" ibareleri
sırasıyla "engellilerle", "engelli",
"engellilere" ve "Engelli",
62)
17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanunun;
a) 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlanmalarda" ibaresi
"engelli hâle gelme durumlarında",
b) 7 nci
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "sakatlanma"
ibaresi "engelli hâle gelme",
c) 9 uncu
maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında yer alan "sakatlanma"
ibareleri "engelli hâle gelme", altıncı fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
ç) 12 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlanma" ibaresi
"engelli hâle gelme",
63)
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun;
a) 122
nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlülük" ibaresi
"engellilik",
b) 278
inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
64)
4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 10 uncu maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "özürlülerin" ibareleri "engellilerin",
65)
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunun;
a) 16 ncı
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
b) 105/A
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "sakatlık" ibareleri
"engellilik",
66)
22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun;
a) 6 ncı
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
b) 43
üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde yer alan "özürlülere"
ibaresi "engellilere",
c) 65
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlülere" ibaresi
"engellilere",
67)
2/3/2005 tarihli ve 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası
Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (t) bendinde yer alan "sakatlanmasına"
ibaresi "engelli hâle gelmesine",
68)
16/6/2005 tarihli ve 5369 sayılı Evrensel Hizmet Kanununun 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "özürlüler" ibaresi
"engelliler",
69)
1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun;
a) Adında
yer alan "Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması" ibaresi "Engelliler",
b) 1 inci
maddesinde yer alan "özürlülüğün" ve "özürlülerin"
ibareleri sırasıyla "engelliliğin" ve "engellilerin",
c) 2 nci
maddesinde yer alan "özürlüleri" ve "özürlülere" ibareleri
sırasıyla "engellileri" ve "engellilere",
ç) 3 üncü
maddesinde yer alan "Özürlü", "Özürlülük",
"özürlü", "özürlüler", "özürlülerin",
"özürlülere", "özrü", "özürlülüğün", "özürlüye"
ve "özürlünün" ibareleri sırasıyla "Engelli",
"Engellilik", "engelli", "engelliler",
"engellilerin", "engellilere", "engelliliği",
"engelliliğin", "engelliye" ve "engellinin",
d) 4 üncü
maddesinde yer alan "özürlülerin", "özürlülüğün",
"Özürlüler", "özürlülere", "Özürlülere" ve
"Özürlüler İdaresi Başkanlığının" ibareleri sırasıyla
"engellilerin", "engelliliğin", "Engelliler",
"engellilere", "Engellilere" ve "Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının",
e) 5 inci
maddesinde yer alan "Özürlülerle", "özürlülük",
"Özürlülük" ve "Özürlüler İdaresi Başkanlığınca" ibareleri
sırasıyla "Engellilerle", "engellilik",
"Engellilik" ve "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca",
f) 6 ncı
maddesinde yer alan "Özürlü" ibaresi "Engelli",
g) 7 nci
maddesinde yer alan "Özürlülere" ve "Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünden" ibareleri sırasıyla
"Engellilere" ve "Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından",
ğ) 8 inci
maddesinde yer alan "Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel
Müdürlüğü" ibaresi "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı",
h) 10
uncu maddesinde yer alan "özürlülerin" ve "özürlü"
ibareleri sırasıyla "engellilerin" ve "engelli",
ı) 11
inci maddesinde yer alan "özürlülüğe", "özürlülüğün" ve
"özrün" ibareleri sırasıyla "engelliliğe", "engelliliğin"
ve "engelliliğin",
i) 12 nci
maddesinde yer alan "Özür", "Özürlüler İdaresi
Başkanlığının" ve "özürlülerin" ibareleri sırasıyla
"Engellilik", "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının" ve
"engellilerin",
j) 13
üncü maddesinde yer alan "Özürlülerin", "Özürlüler İdaresi
Başkanlığınca", "Özürlünün" ve "özürlü" ibareleri
sırasıyla "Engellilerin", "Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığınca", "Engellinin" ve "engelli",
k) 14
üncü maddesinde yer alan "özürlülerin", "özrüyle",
"Özürlülük" ve "Özürlüler İdaresi Başkanlığınca" ibareleri
sırasıyla "engellilerin", "engelliliğiyle",
"Engellilik" ve "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca",
1) 15
inci maddesinde yer alan "özürlülerin", "Özürlü",
"özürlü", "özürlülere", "Özürlüler",
"Özürlüler İdaresi Başkanlığınca", "Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca" ve
"Özürlülerin" ibareleri sırasıyla "engellilerin",
"Engelli", "engelli", "engellilere",
"Engelliler", "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca",
"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca" ve
"Engellilerin",
m) 16 ncı
maddesinde yer alan "Özürlülerin", "özürlü",
"özürlülerin" ve "Özürlüler İdaresi Başkanlığınca"
ibareleri sırasıyla "Engellilerin", "engelli",
"engellilerin" ve "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca",
n) Geçici
2 nci maddesinde yer alan "özürlülerin" ibaresi
"engellilerin",
o) Geçici
3 üncü maddesinde yer alan "özürlülerin" ve "özürlüler"
ibareleri sırasıyla "engellilerin" ve "engelliler",
70)
3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun;
a) 14
üncü maddesinde yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
b) 38
inci maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde yer alan "özürlülere"
ve "özürlüler" ibareleri sırasıyla "engellilere" ve
"engelliler",
c) 44
üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "sakatlık"
ibaresi "engellilik",
ç) 60
ıncı maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan "özürlülere"
ibaresi "engellilere",
d) 77 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlülere" ibaresi
"engellilere",
71)
19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun;
a) 85
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
b) 114
üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
72)
25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 19 uncu maddesinin
başlığında ve ikinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibareleri
"engelli",
73)
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun;
a) 13
üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan "özüre
uğratan" ibaresi "engelli hâle getiren",
b) 14
üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlülük" ibaresi
"engellilik",
c) 15
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özürlülük" ibaresi
"engellilik",
ç) 19
uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürler" ibaresi
"engellilik", dokuzuncu fıkrasında yer alan "özürlülük"
ibaresi "engellilik", onuncu fıkrasında yer alan
"özürlerin" ibaresi "engellilik hallerinin",
d) 25
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özrü" ibaresi
"engelliliği", üçüncü fıkrasında yer alan "özürleri"
ibaresi "engellilik hâlleri",
e) 28
inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "hastalık veya özürü"
ibaresi "hastalığı veya engelliliği",
f) Geçici
4 üncü maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "özürlü" ibareleri
"engelli",
g) Geçici
10 uncu maddesinin başlığında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik", birinci fıkrasında yer alan "özrü" ibaresi
"engeli", ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan
"sakatlığı" ibareleri "engelliliği",
ğ) Geçici
37 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakat kalanlara"
ibaresi "engelli hâle gelenlere",
h) Geçici
39 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan
"sakatlığı" ibaresi "engelliliği",
74)
14/12/2006 tarihli ve 5564 sayılı Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi,
Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "sakatlığa" ibaresi
"engelliliğe",
75)
27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 19 uncu maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan "sakatlanması" ibaresi "engelli hâle
gelmesi",
76)
20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 43 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi "engellilik",
77)
24/6/2008 tarihli ve 5774 sayılı Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ile
Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında", "özür",
"Özür", "özürlülük" ve "Özürlülük" ibareleri
sırasıyla "Engelliler Hakkında", "engellilik",
"Engellilik", "engellilik" ve "Engellilik",
78)
5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
79)
18/3/2010 tarihli ve 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanununun 9 uncu maddesinin
altıncı fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
80)
7/7/2010 tarihli ve 6004 sayılı Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
81)
12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
a) 172
nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
b) 235
inci maddesinin başlığında yer alan "özürlülerin" ibaresi
"engellilerin" , birinci fıkrasında yer alan "özürlü"
ibaresi "engelli",
c) 259
uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
82)
13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1507 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "sakatlık" ibareleri
"engellilik",
83)
15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanunun;
a) 8 inci
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan "özürlülük"
ibaresi "engellilik", (ğ) bendinde yer alan "özürlülere"
ibaresi "engellilere",
b) 9 uncu
maddesinin altıncı fıkrasının (b) bendinde yer alan "özürlülük"
ibaresi "engellilik",
c) 32 nci
maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
ç) 37 nci
maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinde yer alan "Özürlülerin"
ibaresi "Engellilerin",
84) 20/6/2012
tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan "özre uğratan" ibaresi
"engelli hâle getiren",
85)
21/6/2012 tarihli ve 6332 sayılı Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanununun 6 ncı
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
86)
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin;
a) 11
inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "özürlü" ve
"Özürlü" ibareleri sırasıyla "engelli" ve
"Engelli",
b) Ek 7
nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
87)
8/6/1984 tarihli ve 217 sayılı Devlet Personel Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 12/B maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde yer alan "özürlülerin" ibaresi "engellilerin",
88)
27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli
Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı
ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
28 inci maddesinin (A) fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
89)
22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin
Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "vücut sakatlığı ile özürlü
olmamaları" ibaresi "bedensel engel ile engelli olmamaları",
90)
30/5/1997 tarihli ve 573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin;
a) 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "özür" ibaresi
"engellilik durumu",
b) 16 ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özür" ibaresi
"engellilik durumu",
c) 18
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özür" ibaresi
"engellilik durumu", ikinci fıkrasında yer alan "özürü"
ibaresi "engelliliği",
ç) 20 nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özür" ibaresi "engellilik
durumu",
91)
3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a) 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "Özürlülerin" ve
"özürlülere" ibareleri sırasıyla "Engellilerin" ve
"engellilere", (g) bendinde yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
b) 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
c) 10
uncu maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında yer alan "Özürlü"
ibareleri "Engelli", aynı fıkranın (a) bendinde yer alan
"özürlülere" ibaresi "engellilere", (b) bendinde yer alan
"Özürlülüğün" ve "özürlülerin" ibareleri sırasıyla
"Engelliliğin" ve "engellilerin", (c) bendinde yer alan
"Özürlülerin" ibaresi "Engellilerin", (ç) bendinde yer alan
"Özürlülerle" ibaresi "Engellilerle", (d) bendinde yer alan
"özürlülere" ve "özürlü" ibareleri sırasıyla
"engellilere" ve "engelli", (g) bendinde yer alan "özürlülerin"
ibaresi "engellilerin", (h) bendinde yer alan "özürlülere"
ibaresi "engellilere",
ç) 22 nci
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
d) Eki
(I) sayılı cetvelin hizmet birimleri sütununun (4) numaralı sırasında yer alan
"Özürlü" ibaresi "Engelli",
92)
25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a) 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "özürlülerin"
ibaresi "engellilerin",
b) 43
üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Özürlü",
"özürlü", "özür grupları" ve "özür niteliğine"
ibareleri sırasıyla "Engelliler için", "engelli",
"engel grupları" ve "engelinin niteliğine",
93)
26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
94)
11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 23 üncü maddesinin
yedinci fıkrasının (c) ve (ç) bentlerinde yer alan "özürlülüğüne"
ibareleri "engelliliğine",
şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN –
1’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer… (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Dinçer.
CHP GRUBU
ADINA CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde CHP
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, ülkemiz nüfusunun yaklaşık yüzde 12’si yani gene yaklaşık 9 milyona
yakın vatandaşımız engelli olarak yaşamını sürdürmektedir. Engelliler her yıl
mayıs ayında kutlanan hafta dolayısıyla hatırlanmaktadır. Bu hafta boyunca
engellilerin sorunları gündeme getirilmekte, yetkililerce birçok vaatlerde
bulunulmaktadır ama sorunları da bir türlü çözülememektedir. Bir insanın
engelli olması onun diğer insanlar gibi yaşaması, çalışması ve de başarılı
olması için sorun teşkil etmemelidir. Engelli insanların sadece özel koruma
önlemleri içerisine alınmaları da yeterli olmaz.
Siyaha
“beyaz” demekle, “kara” yerine “ak” demekle sorunların çözülemediği gibi
“özürlü” yerine “engelli” tabirinin kullanılması ile de sorunlar çözülemez. Ama
gene de bu kanun tasarısı önemli bir düzenlemedir, önemli bir adımdır. Çünkü
taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nde ve insan
hakları belgelerinde “özürlü kişi” yerine “engelli kişi” ifadesi
kullanılmaktadır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; asıl önemli olanın engellilerin eğitim
imkânlarının hazırlanması suretiyle kendi toplumlarıyla kaynaştırılması,
onların yaşamını kolaylaştıracak altyapı düzenlemelerinin yapılması ve nihayet
istihdam şartları yaratılarak ekonomiye etkin bir şekilde katılmalarının sağlanması
gerektiğidir. Huzurlu ve güvenli bir ülke oluşturmanın tek yolu, engelli
vatandaşlarımızın toplumla derhâl uyumlaştırılması ve toplumun ayrılmaz bir
parçası hâline getirilmesidir. Tüm engelli vatandaşlarımızın başkalarına
gereksinim duymadan yaşamını sürdüren, üreten ve toplumsal yaşama katkıda
bulunan bireyler olmaları devletin temel hedeflerinden biri olmalıdır. Aynı
zamanda sosyal hukuk devletinin de bir gereğidir bu husus.
Engelli
vatandaşlarımızla ilgili en önemli düzenleme 1997 yılında 572 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’yle yapılmıştır. Bu kararnameyle İmar Kanunu’nda bazı
değişiklikler yapılarak bazı adımlar atılmış, ruhsat verilmesi engellilerin
erişimine uygun hâle getirilmesi koşuluna bağlanmıştır. 2005 yılına
gelindiğinde bu yasal düzenlemeye uyulmadığı görülmüş, 7 Temmuz 2005 tarihinde
5378 sayılı bir Kanun’la yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu kanunla altyapı
düzenlemelerinin yapılması için tüm yetkililere yedi yıl süre tanınmıştır.
Verilen bu süre 7 Temmuz 2012 yılında dolmasına rağmen kanunun emrettiği
çalışmalar pratikte yine hiç yapılmamıştır. Bu süre geçtiğimiz yıl 6353 sayılı
Kanun’la tekrar bir yıl daha uzatılmıştır. Bu ek sürenin sonunda da istenen
eksikliklerin giderilmesi mümkün olmayacaktır.
Tekrar
ediyorum arkadaşlar: Önemli olan zihniyet değişikliğidir çünkü on beş yılda
yapılamayan işlerin bir yılda yapılması mümkün olmayacaktır. Hâlen özellikle
cadde ve kaldırımlar ile toplu taşıma araçları özürlülerin erişebilirliğine
uygun hâle getirilememiştir. Yapılan düzenlemeler de sembolik olmaktan öteye
geçmemektedir. “Ulaşılabilirlik” olarak isimlendirilen bu uygulamalar yapılan
yasal düzenlemelerle tüm yerel yönetimler için zorunlu hâle gelmiş ancak yerel
yönetimlerdeki bütçe problemi, yapılacak düzenlemelerde bir standardın olmaması,
engellilik alanının önemsenmemesi gibi nedenlerle ulaşılabilirlik konusuna
yeterince özen gösterilmemektedir. Üst geçitler, metro, bunun gibi yerlerde
engelli asansörleri çoğu zaman çalışmamakta, görme engelliler için hazırlanmış
olan sarı bantlar bile, engelli olan ya da engelli olmayan kişilerin takılıp
düşmesine neden olmaktadır. Geçen yıl İstanbul’da metro istasyonlarında meydana
gelen kazalarda 2 engelli vatandaşımız ağır yaralanmıştır. Bu olayda belediye
yetkilileri âdeta görme engelli vatandaşı suçlamış, “Uçurumu niye görmedin?”
diye savunma yapmışlardır. Yine geçtiğimiz yıl ÖSYM tarafından yapılan bir
sınavda engelli vatandaşlarımız düşünülmemiş ve asansörü olmayan 3’üncü ve
4’üncü katlardaki sınav salonlarına alınmıştır arkadaşlar. Bu örnekler bile
zihniyet değişikliğinin ne kadar önemli olduğunu hatırlatmaya yetmektedir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ülkemizde yaşayan engelli vatandaşlarımızın
istek ve sorunları bir hayli fazladır. Bu taleplerden bazılarını sizlere
açıklamak istiyorum.
Yeni
adıyla Engelliler İdaresi Başkanlığı bünyesinde sivil toplum kuruluşlarının,
Sakatlar Konfederasyonunun, Engelliler Konfederasyonunun, Bakanlık
temsilcilerinin, belediyeler temsilcilerinin ve şehir plancılarının olduğu,
ayrımcı uygulamaları izleyen, listeleyen ve yetkili mercileri harekete geçiren
bir engelli hakları izleme komisyonu yasayla mutlaka kurulmalıdır. Yeni kurulan
engelli federasyon ve konfederasyonlarına temsil kabiliyeti sağlanmalıdır.
Engelli
vatandaşların yararlandıkları haktan engellilerin kurmuş oldukları tüzel
kişiliklerin de yararlandırılması gerekmektedir. Özellikle, araç edinme
ihtiyaçları göz önünde bulundurularak ÖTV’den muaf tutulmalıdır.
Engelli
ticaret erbabının yıllık gelir indiriminden yararlanması sağlanmalıdır. Kendilerine
ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama
aylık gelir tutarı bir aylık net asgari ücretin tutarının altında olan bakıma
muhtaç engellilere resmî veya özel bakım merkezlerinde ya da ikametgâhlarında
bakım hizmeti verilmelidir.
Kamusal
ulaşım hizmetlerinin yetersiz kalması nedeniyle bedensel engellilerin ulaşımını
sağlayacak özel araç alımını kolaylaştırıcı tedbirler alınmalıdır.
Kamusal
hizmetlerin her alanında görme, konuşma ve işitme engellilerinin yararlanabileceği
düzenlemeler getirilmelidir.
Muhtaç
engellilere aylık bağlanmasında ölçü alınan kişisel gelir miktarı
yükseltilmeli, bağlanan aylık ücretin asgari ücret düzeyine çıkarılması sağlanmalıdır.
Tedavi,
ilaç ve tıbbi cihazlarda alınan katkı payından engelliler muaf tutulmalıdır.
Eğitimin
özellikle zihinsel engelliler yönünden yaşam boyu sürdürülmesi için gerekli
düzenlemeler yapılmalıdır.
Özel
eğitim kurumları çok iyi denetlenerek suistimallere izin verilmemelidir.
Bedensel
engellilerin erişimine müsait hâle getirilmeyen kamusal alanlarla ilgili olarak
sorumlu kamu görevlilerinin kişisel cezalandırılmalarını sağlayacak
düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır.
Tüketicinin
engelliliği nedeniyle ürünün kullanımından doğabilecek sağlık, güvenlik ve
ekonomik çıkarların korunması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüzüğümüzün
3’üncü maddesinde, engellilerin toplumsal yaşama katılımını sağlayacak
önlemleri almak, her engelli bireyin farklı gereksinimlerinin olduğunu göz
önünde tutmak ilkesi yer almaktadır. Bu
ilke doğrultusunda hazırlanan parti programımızda engelli vatandaşlarımızla
ilgili görev ve sorumluluklarımız belirtilmiştir. Sosyal devlet anlayışımızın
gereği olarak engelli bireylerin yaşamının gerektirdiği olanaklara her alanda
kavuşturulmasını temel bir insan hakkı olarak görüyoruz.
Ayrımcılığın
bilinçaltındaki köklerini kazımak,
ayrımcı uygulama ve düzenlemelere son vermek ve son verilmesi için gereken
önlemleri almak ve engelli vatandaşlarımıza hayatı kolaylaştırmak amacıyla her
zeminde mücadelemiz devam etmektedir. Engelli sorunlarını bireysel bir sorun
olarak değil, herkesin ortak duyarlılığını gerektiren toplumsal bir sorun
olarak değerlendiriyor ve engellilere merkezî ve yerel yönetimler tarafından
götürülecek bütün hizmetlerin sosyal devlet ilkesine göre oluşturulmasını öngörüyoruz.
Engelli
sorunlarını yüce Meclisin her yerine, her zaman taşıdık. Bu alanda 34 adet
kanun teklifi verdik, 13 adet Meclis araştırma önergesi verdik, 151 adet yazılı
ve sözlü soru önergesi verdik. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da -yeni
anayasa çalışmaları da dâhil olmak üzere- engellilerin toplumca kabulünde ve
toplumla kaynaşmasında ciddi sorunlar yaşatan; onların, toplumdan
uzaklaştırılması ve ötekileştirilmesi sonucuna yol açan her türlü düzenlemenin
karşısında olacağız.
Bu konuda
çalışmalar yapan tüm arkadaşlarımıza -ayrımsız, tüm arkadaşlarımıza- Sayın
Bakanlığımıza teşekkür ediyor ve bir kez daha, engelsiz günler için
engellilerimizin hep yanında olacağımızı vurgulamak istiyorum.
Yüce
Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Dinçer.
Şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu.
Buyurunuz
Sayın Dağoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 436 sıra sayılı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, epeyce uzun bir zamandan, saatlerden beri bu kanun üzerinde
görüşüyoruz. Bu konuyla ilgili, engellilere birtakım hakların verildiği,
verilmediği veya çok az verildiği, bu tartışmalar devamlı gündemimizde. Ancak,
ben şunu ifade etmek istiyorum ki, her ne hikmetse bugün bu kürsüde engellileri
bu kadar düşünen milletvekillerimiz ancak ve ancak kanunlarla bazı şeyleri
yerine getirdiğimizi düşünerek, bununla ilgili bir kanun ancak 2005 yılında
çıkarılabilmiş, yani 2005 yılından evvel yapılan işlerde veya yapılacak
olanlarda engelli vatandaşlarımızın zaten bir kanunu bile yokmuş. Dolayısıyla,
şimdi biz eleştirilerimizi yaparken tabii ki bunları göz önünde bulundurmamız
gerekir.
Bir
vatandaş neden engelli olur? Burada yani bir engelli olmanın bir nedeni var. Bu
neden, öncelikle ya anne karnında, çocukların takibinde veya genetik birtakım
nedenlerle veya doğum esnasında çocukların görmüş olduğu zararlarla veya
kazalarla birtakım engellilikler olabilir. Peki, devlet olarak veya şu anda
iktidarda olan AK PARTİ’si olarak bunlarla ilgili herhangi bir çözüm yapılıyor
mu? Evet, fazlasıyla yapılıyor. Çünkü bunların büyük bir kısmı sağlığı
ilgilendiriyor ve dolayısıyla sağlıkta dönüşüm rüzgârıyla bunların hepsine çok
aşırı bir biçimde de eğildiği zaten bir gerçek. Dolayısıyla, ortaya geldikten
sonra engellilerle uğraşmaktansa bunları daha evvel, yani kuyunun kapağını daha
evvel kapamak şüphesiz ki bize daha ucuza ve daha az bir uğraşa neden
olacaktır.
Şimdi,
engelli vatandaşlarımıza yapılan birtakım hizmetler. Eğer halkın arasında
olursanız, eğer engelli vatandaşlarımızla konuşursanız onlar bundan son derece
memnunlar. Hükûmetin yapmış olduğu desteklerden son derece memnunlar. Ben bir
örnek vermek istiyorum: Belki şu anda aramızda, Bağcılar Belediye Başkanıydı,
Sayın Milletvekili Feyzullah Kıyıklık ve Bağcılar’da engelliler için yapılan
Engelliler Sarayı’nı, ben bütün milletvekillerinin bir kerecik de olsa
görmelerini çok isterim. İşte onu görmekle gerçekten engellilere ne kadar önem
verildiğini orada çok daha iyi anlamak mümkün. Peki, 2005 yılında çıkarılan bu
yasayla ne kazandı engelliler? Engelliler sağlık alanında, eğitim alanında,
istihdam alanında ve sosyal alanda birtakım haklar kazanıldı ancak bu çıktıktan
sonra bunlara yönelik birtakım işlemler yapılabildi.
Biz,
Komisyondan bu yasadaki engellilik terimini, terminolojisini komisyonda oy
birliğiyle kabul ettik. İktidar ve muhalefet milletvekilleri, hepimiz için bu
doğru bir karardı; hatta orada bunun tartışmasını bile yapmadık ve bu nedenle,
bu kelimenin “çürük”, “yaramaz”, işte, daha, “sakat” belki de çok uygun olmayan
kelimelerin yerine “engelli” kelimesinin kullanılması hem uluslararası düzeyde
hem de hukuksal açıdan ve sivil toplum kuruluşları açısından da çok uygun bir
terminolojiydi ve bunu hep beraber kabul ettik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TÜRKAN
DAĞOĞLU (Devamla) – Ben acaba bir dakikalık bir düzeltme yapabilir miyim?
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Dağoğlu, usulümüz yok.
TÜRKAN
DAĞOĞLU (Devamla) – Ben tekrar geriye dönüp konuşmak istemem. Ancak Meclisin
açıldığı saatlerde Sayın Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in Türkiye Büyük Millet
Meclisini iyi temsil edemediği yönünde bir açıklamada bulunuldu. Siz, şüphesiz
bunu çok iyi biliyorsunuz ancak oradaki protokolde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yeri Cumhurbaşkanının sağ tarafıdır. Sizler bunu zaten
biliyorsunuzdur ama ben de bir kere bunu ifade etmek istedim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Dağoğlu.
Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan.
Buyurunuz
Sayın Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün hakikaten de Türkiye’de 4,5 milyon,
yaklaşık 5 milyon insanımızı ilgilendiren bir konuda her üç partinin de ortak kanun
teklifiyle milletimizin huzuruna gelmesi hakikaten Meclisimiz adına sevindirici
bir hadise. Bundan belki örnek alarak bundan sonra da muhalefetten gelecek
önerileri daha fazla Meclisimizin dikkate alması hem bugünlerde Meclisimizde
yükselen tansiyonu düşürecektir hem de milletimize sadece iktidarın değil
muhalefetin de hizmet edebileceğinin bir kez daha gösterilmesine vesile
olacaktır. Bu sebeple Sayın Bakanımıza ben teşekkür ediyorum ki muhalefet ve
iktidarla vatandaşımızı ilgilendiren konularda hep beraber hizmet
edilebileceğini göstermiştir.
Sayın
Bakanım, biraz önce sorular kısmında zatıalinize soru sormuştum ancak
zannediyorum süre yetmediği için cevap veremediniz. Iğdırlı vatandaşlarımızın,
Iğdırlı engelli vatandaşlarımızın sorularını, sorunlarını gündeme getirmiştim.
Sayın Başbakanın Iğdır’da engelli vatandaşlarımıza, özellikle Yeşil Iğdır
Engelliler Spor Derneğine bir sözü vardı. Iğdır doğunun en doğusunda bir yer
Sayın Bakanım. Ankara’da, İstanbul’da daha geniş imkânlar elbette vardır ama doğu
ve güneydoğudaki engelli vatandaşlarımızın sorunlarının oralarda bir değil bin
kat daha fazla olduğunu dikkate almamız lazım. Iğdır’daki vatandaşlarımızın bir
yerden bir yere dolmuş güzergâhı olmadığı için gitme konusunda sıkıntıları var.
Iğdır’daki vatandaşlarımızın, engelli vatandaşlarımızın sınavına girme
noktasında sorunu var, burada eşitsizlik de var. Yani, pozitif ayrımcılığı
engelli vatandaşlarımıza mutlaka yapmalıyız ama onu da kendi içerisinde daha
pozitif hâle getirmemiz lazım. Çünkü, batıda, insanlarımızın, engelli
vatandaşlarımızın sınavlara hazırlanma, hayata hazırlanma şartları ile doğudaki
maalesef ki bir değil. Bu sebeple, doğunun en doğusunda, Doğu Anadolu’da,
Güneydoğu Anadolu’daki engelli vatandaşlarımızın sınava girmelerinde, belki biraz
daha öncelik tanınması, belki biraz daha müsamaha tanınması, oradaki
vatandaşlarımızın da topluma katılması konusunda bir nebze olsun katkıda
bulunacaktır.
Iğdır’daki
vatandaşlarımız çok fazla bir şey istemiyor. Sadece, sosyal hayata katılma
noktasında, kendilerine Sayın Başbakan tarafından söz verilen araçların, aracın
-1 tane araç istiyorlar- ne zaman teslim edileceğini soruyorlar.
Aynı
zamanda, buradaki engelli vatandaşlarımız “Eve mahkûm olmayalım, hiç olmazsa
arada bir çıkalım; başka insanlarla, diğer engelli arkadaşlarımızla bir araya
gelelim, sohbet edelim, vakit geçirelim.” diye bir sosyal tesisin Iğdır’da
kurulmasını beklemektedirler.
Engelli
vatandaşlarımız bir de şunu ifade ediyor, diyorlar ki: “Öyle aileler var ki
eşlerin her ikisi de engelli, her ikisi de işsiz.” Bu anlamda da, acaba bir
pozitif düzenleme, pozitif ayrımcılık yapılabilir mi? Sayın Bakanım, böyle
ailelerin, hiç olmazsa birisinin işe alınmasında öncelik tanınabilir mi? Çünkü
bu ailelerimiz hakikaten de isteyerek o hâle gelmiş değiller ve devletin
şefkatli ellerine daha fazla, diğerlerinden, diğer ailelerden daha fazla
ihtiyaç duymaktadırlar. Dolayısıyla, bizim her birimizin bir engelli adayı
olduğunu ve hayatımızın, yaşamımızın, yaşadığımız yerlerin hepimize göre
düzenlenmesi gerektiğini unutmayalım.
Iğdır
Belediyesi, maalesef, bu konuda engelli vatandaşlarımız için hizmetlerini
yeterince yapamamaktadır. Burada onu da ifade etmek istiyorum, bu konuda
siyaset yapmak istemiyorum ama Iğdır Belediyesinin engelli vatandaşlarımıza
Bakanlıkla beraber daha fazla hizmet sunması lazım. Sadece vatandaşlarımıza,
engelli vatandaşlarımıza değil, aslında, Iğdır Belediyesinin normalde hizmet
sunması lazım ama maalesef BDP’li Iğdır Belediyesi bu konuda üzerine düşen
görevi yapamamaktadır.
Ama
burada bir sene kaldı, inşallah, bir sene sonra biz o sorunu da çözeceğiz
diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 436 sıra sayılı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli
Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci
maddesinin (85) no.lu bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentlerin
eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat Ali Uzunırmak
İstanbul İstanbul Aydın
Özgür Özel Tülay Kaynarca Haydar Akar
Manisa İstanbul Kocaeli
İbrahim
Binici Hakan
Çavuşoğlu
Şanlıurfa Bursa
"86-
6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 120 nci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan 'sakatlık' ibaresi 'engellilik',
87-
4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 3
üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) bendinde yer alan 'özürlü' ibaresi
'engelli',"
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
– Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge
ile mevzuatımızda yer alan “sakatlık” ve “özürlü” ibaresi yerine “engellilik”
ve “engelli” ibaresinin kullanılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
1’inci
maddeyi oylarınıza sunmadan önce Komisyonun bir talebi vardır.
Buyurunuz.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
– Tasarının 1’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının (25)’inci bendinde geçen
“görevlerine” ifadesinin “görevlilerine” şeklinde redakte edilmesini arz ve
talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN –
Bu redaksiyon talebiyle birlikte 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
5378 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Mevcut
belgelerin geçerliliği
GEÇİCİ
MADDE 5- Engelli bireylerin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili
mevzuatına göre almış oldukları sağlık kurulu raporlarına istinaden hâlen
yararlanmakta oldukları hak ve menfaatlerin, sağlık kurulu raporu dışındaki
diğer şartların muhafaza edilmesi ve ilgili mevzuatına göre bu hak ve
menfaatlerin devamının mümkün olması kaydıyla, önceki raporların geçerlilik
süresi içinde aynı şekilde uygulanmasına devam olunur. Ayrıca, engelli
bireylerin ilgili mevzuatına uygun olarak daha önceden almış oldukları sağlık
kurulu raporlarına istinaden engellilik durumlarının tespitine veya
engellilikleri dolayısıyla kendilerine veya yakınlarına kolaylıklar ya da
haklar teminine yönelik olarak bu maddenin yayımı tarihine kadar verilmiş olan
özürlü, sakat, çürük veya zihinsel ya da bedensel engelleri niteleyen benzeri
ibareleri içeren belge, kimlik, kart ve benzeri belgelerin, geçerli oldukları
süreler dâhilinde yenilenmeleri gerekmez."
BAŞKAN –
Gruplar adına söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı konuşacaktır. Şahsı adına da söz talebi olduğu için ikisini
birleştiriyorum.
Buyurunuz
Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan engelli
bireylere yönelik ibarelerin değiştirilmesi amacıyla hazırlanan ve 436 sıra
sayısıyla gündeme alınan tasarının 2’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan ve bizleri izleyen tüm engelli
yurttaşlarımızı ve engelli adayı olan diğer yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısının görüşülmesi ilginç bir tesadüfe sahne
oluyor. Yarın Çernobil faciasının 27’nci yıl dönümü. Çernobil faciası ülkemiz
sınırlarında olmadığı hâlde ülkemizde pek çok engelli yaratmıştır. Çernobil
faciasının tüm dünyaya örnek olması, ibret olması gerekirken, maalesef dünyada
ve maalesef, maalesef ülkemizde hâlâ nükleer santral sevdası devam etmektedir
ve nükleer santrallerin yaratacağı engelli bireyler hiç mi hiç dikkate
alınmamaktadır. Birazdan bu konuya biraz daha detayıyla girmeye çalışacağım.
Değerli
arkadaşlarım, her ne kadar “özürlü” veya “sakat” yerine “engelli” demek engelli
yurttaşlarımızın sorunlarını çözmeyecek ve engelli haklarına katkı sağlamayacak
ise de tanım açısından önemli olduğunu düşünüyorum ve bu vesileyle de olsa
engellilerin sorunlarının tartışılmasını önemli buluyorum ve Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu tasarıyı desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. İşte, bu
vesileyle ben de çözüm önerilerimiz, yani engelli yurttaşlarımızın sorunları,
çözüm önerilerimiz ve çok çok daha önemlisi, yeni engelli kişilerin oluşmaması
için neler yapılması gerektiği konusunda da düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben bir hekimim ve koruyucu hekimliğe çok inanırım. Engelli birey
oluşumunun önlenmesi, engellilerin tedavi ve rehabilite edilmesinden çok daha
kolaydır, çok daha ucuzdur. Bir insanı korursanız, bu insanı tedavi etmekten
çok daha ucuza mal edersiniz. Bu ucuzluk, sadece maddi ucuzluk anlamında değil,
aynı zamanda manevi ucuzluk ve vücudun da tahrip edilmemesi şeklinde
yorumlanabilir.
Peki,
engelli birey oluşmasını önlemenin en önemli basamağı nedir diye sorarsanız,
bence öncelikle bir anlayış değişikliği oluşturmaktır. İsterseniz işe Hükûmet
yetkililerinin söylemlerinden başlayalım. Hükûmet yetkilileri, bakan düzeyine
gelmiş olan insanların, “Gözlerin görmediği hâlde sana iş verdik, daha ne
istiyorsun?” noktasından, bu engelli yurttaşlarımıza, “Size nasıl daha çok
yardım edebilirim.” noktasına gelmesi gerekmektedir. İşte, bu anlayış
değişmediği sürece, bizler “sakat”
yerine “engelli” demişiz, “özürlü” yerine “engelli” demişiz, inanın hiçbir şey
değişmeyecek. Ben de hekimlik yaptığım dönemlerde pek çok engelli insanla bir
arada oldum. İnanın, onlar kendilerine “sakat”, “özürlü” filan denmesinden çok
çok muzdarip değiller, hatta derneklerinin adı Sakatlar Derneği. Kendi
kendilerine de özürlü diyorlar, bunu hiç de yadırgamıyorlar çünkü kendilerinin
bir özrü olmadıklarını biliyorlar, kendilerinin sakat olmadıklarını biliyorlar.
Onlar, onları bu hâle getiren ve onların sorunlarını çözmeyenlerin özürlü
olduğunu çok iyi biliyorlar. Onlar, kendilerine yardımcı olmayan, yeni yeni
engelli bireyler üretilmesini engellemeyen zihniyetin sakat olduğunu çok çok
iyi biliyorlar. O yüzden de onlar bizden çok daha olgunlar. Acılar insanları
olgunlaştırır. Hepimiz acı çekiyoruz. Eminim içimizde ailesinde engelli
bireyleri olanlar vardır; onlar acının, ızdırabın en demek olduğunu bilirler.
İşte, değerli arkadaşlarım, bu acıyı, bu ızdırabı yaşayan insanlar inanın
bizden çok daha olgunlar. Onlar bizden sadece basit bir kelime değişikliği
yapmamızı istemiyorlar. Onlar diyorlar ki: “Bizim haklarımızı verin. Bize
lütfetmeyin, biz, sizin lütuflarınıza muhtaç değiliz. Biz isteyerek bu duruma
gelmedik ve bizim bu duruma gelmemiz engellenebilirdi. Bizim engelliler olarak
bu duruma gelmemize sağlık sistemleri neden oldu. Hâlbuki, sağlık, Anayasa’da
zikredildiği üzere anayasal bir haktır. Sağlığı da devlet, imkânları ölçüsünde
vatandaşlarına en iyi şekilde sunmak üzere Anayasa tarafından
görevlendirilmiştir. İşte bu görevini yapmayan insanlar bizim engelli
haklarımızı hiç olmazsa gasb etmesinler.” diyorlar.
Bakın
değerli arkadaşlarım, zaman zaman burada bazı rakamlar verildi, 2002 yılında
yapılan bir araştırmaya da zaman zaman değinildi. Türkiye Özürlüler Araştırması
yapıldı 2002 yılında. Bu araştırmaya göre, Türkiye’de engelli nüfus toplam
nüfusun yüzde 12’si yani bir başka deyişle, yaklaşık olarak 9 milyon engelli
vatandaşımız var. Bu engelli vatandaşlarımızın ailelerini, sevdiklerini de
koyduğunuz zaman ne kadar büyük bir kitlenin bizden hizmet beklediğini
anlayabiliriz. Bu kanunun bunlara bu hizmeti götürmeyeceğini hepimiz çok iyi
biliyoruz. Ancak bu kanun dolayısıyla birazdan bahsedeceğim sorunlarımızı,
Sayın Bakan da kulak verir dinler ise belki o zaman daha iyi bir şekilde çözme
yoluna gidebiliriz.
Engelliler
arasında neler var? Ortopedik engelliler; görme, işitme, dil ve konuşma,
zihinsel engelliler var. Ama bir şey daha var, bunlardan çok daha fazlası,
kronik hastalıklar. Kronik hastalıklar da insanları maalesef engelli yapıyor.
Peki, bu kronik hastalıklar yeri geldiğinde önlenebilir miydi? Evet,
önlenebilirlerdi. Peki, bu kronik hastalıklara yeterince ilgi gösteriliyor mu?
Hayır, gösterilmiyor. Çünkü, kronik hastalıkların tedavisi zor ve pahalıdır.
Daha
kürsüye çıkmadan beş dakika önce, beni, Mersin’den, ülseratif kolit ve kron
hastalığı olan bireylerin bir araya gelerek kurduğu derneğin yetkilisi aradı ve
dedi ki: “Siz engellileri sadece kolu, bacağı olmayanlar olarak mı
değerlendiriyorsunuz? Benim de bağırsaklarım sakat. Ben de yirmi dört saatin
sadece üç saati ayakta kalabiliyorum ve yüzde 80’e yakın engelliyim. Benim
sorunlarımı da dile getirin.”
Bu
platform, bu kürsü, herkesin sorununun dile getirilmesi gereken ve herkesin de
can kulağıyla engellilerin sorunlarına eğilmesi gereken bir platformdur.
Peki,
bakın, bu kadar engelli sayısından bahsettik, 9 milyon engelliden bahsettik.
Bizim için, hekimler için en önemli olan şey nedir biliyor musunuz? Acaba biz
bu engellileri engelleyebilir miydik? Bakın, bir iki rakam vereceğim ve siz de
durumun vahametini anlayacaksınız.
Eğer
ortopedik engelli iseniz yüzde 73 oranında bu engeliniz önlenebilirdi yani
ortopedik özürlü, ortopedik engelli yurttaşlarımızın yüzde 73’ü korunabilirdi.
Görme engellilerin yüzde 76’sı uygun tedaviyle birinci basamakta eğer iyi
tedavi edilselerdi korunabilirdi. İşitme engellilerin yüzde 67’si, her 3 işitme
engelliden 2 tanesi korunabilirdi ama maalesef bunlar elden kaçtı, bunlar
gözden kaçtı. Bizler allı pullu helikopterlerle işler yapalım derken çok basit
tarama testlerine para yatırmayı ve bunlara hizmet götürmeyi maalesef unuttuk.
O yüzden de bizim onlara özür borcumuz var. O yüzden, Hükûmet yetkilileri de on
bir yıldır engelliler ordusuna kattığı engelliler için gerçekten insanca özür
dilemelidir.
Değerli
arkadaşlarım, yukarıdaki rakamlar gösteriyor ki bizim sağlık sistemimiz engelli
olmayı önleyemiyor, önleyememiştir de. Hatta tam tersine engelli üretiyor bile
diyebiliriz. Neden, biliyor musunuz? Bakın, yine bir rakam vereceğim ve bu
rakamları çok iyi hatırlayacaksınız çünkü size bütçe rakamlarımızdan
bahsedeceğim. Sağlık Bakanlığı acaba birinci basamakta koruyucu hekimliğe
yeterince kaynak ayırıyor mu, ayırmıyor mu? Bunun kararını siz vereceksiniz.
Bakın,
2012 yılında sağlık giderlerimiz yaklaşık 70 milyar lira yani yeni parayla
söylüyorum: 70 milyar lira bir sağlık gideri gerçekleşti. Peki, 2013 yılında
Sağlık Bakanlığının bütçesi ne kadardı? Sadece 16 milyar lira. Yani diğer
harcamalar SGK’dan yapıldı, cepten yapıldı, şuradan buradan yapıldı. 16 milyar
lira para ayrıldı. Peki, acaba Sağlık Bakanlığı kendisine ayrılan bu 16 milyar
liradan ne kadarını koruyucu sağlık hizmetlerine yani bireylerimizin,
yurttaşlarımızın engelli olmasını önleyecek kuruma acaba ne kadar para aktardı?
Bakın, Sağlık Bakanlığı pek çok alana para aktardı. Personellere aktardı,
efendim, işte, cihazlara aktardı, çeşitli kiralara aktardı. Hatta “T.C.”
ibaresini kaldırıp indirmek için tabelalara bile para aktardı ama koruyucu
hekimliğe aktardığı para 6 milyar lira. Yani 70 milyar lira toplam para
harcanıyor, bunun yüzde 10’unu bile koruyucu hekimliğe ayırmıyor. İşte, bu zihniyetle
mücadele etmediğimiz sürece, değerli arkadaşlarım, sözcükleri değiştirerek biz
engellilerin haklarını hiçbir şekilde koruyamayız.
Peki, bu
koruyucu hekimlik bu kadar çok koruyor mu sakatlıkları hakikaten? Bir küçücük
örnek vereceğim size değerli arkadaşlarım: Hepinizin çok yakından bildiği bir
hastalık. Bu hastalığın adı “kızamık hastalığı.” Belki bu salonda, bu Mecliste
şu anda bulunan arkadaşlarım hatırlayacaklardır, ben bu kürsüye çıkıp “Kızamık
hortluyor, kızamık tekrar kendini gösteriyor. Hekimlerimizin ve sağlık
personelimizin katkısıyla kızamık bu ülkeden defedilmişti. Birinci basamağa
lütfen para ayırın, kızamık yine geliyor.” diye feryat ettiğimde Sağlık Bakanı
çıkıp âdeta bize “Hayal görüyorsunuz, yok öyle bir şey.” demiş idi. Şimdi, kızamık
hastalığı, maalesef, salgın hâle geldi, “Yeni yeni aşılama programlarıyla
kızamık salgınını nasıl engelleyebiliriz?” noktasına geldi.
Peki,
kızamık engellilik yaratır mı? Hem de en üst düzeyde engellilik yaratabilir.
Kızamık virüsü beyne yerleştiğinde “SSPE” denilen, halk arasında “beyin
erimesi” denilen bir hastalığa neden olur ve bu çocuklar, maalesef, çok ağır
özürlü olur. Bir küçücük aşı ihmal edildiği için, çocuk, kızamık olduğunda bu
hastalığa yakalanabilir. İşte, o yüzden koruyucu hekimlik gerçekten çok
önemlidir, gerçekten para ayrılması gerekir.
Peki,
değerli arkadaşlarım, sağlıktan bu kadar bahsettik. Engelli yaratan başka
sektörler var mı Türkiye’de diye baktığımızda, evet, var. Bunlardan bir tanesi
mayınlar. Yine, ben hem bu kürsüde hem çeşitli vesilelerle Türkiye’de mevcut
olan mayınların derhâl temizlenmesi gerektiğini ve artık engelli bireyleri,
mayınlar dolayısıyla, istemediğimizi dile getirmiş idim. Ve biliyorsunuz ki
mayınlar ortopedik engellerin en önemli sebebidir ve en kolay önlenebilir
sebebidir.
Türkiye
Cumhuriyeti bundan dokuz yıl önce bir anlaşmaya imza atarak, Ottawa
Anlaşması’na imza atarak şöyle bir söz verdi, dedi ki: “Ben ülkemdeki mayınları
on yıl içinde temizleyeceğim.” Bir sene kaldı, hâlâ mayınlar olduğu yerde
duruyor ve temizlenme olasılığı yok. Bir ara, bu mayınlar üzerinden rant bile
elde edilmeye çalışıldı, İsrail’e verildi o topraklar biliyorsunuz, bizim
müdahalemizle geri çevrildi ama o mayınlar orada olduğu sürece her üç günde
bir, yanlış duymuyorsunuz, her üç günde bir 1 vatandaşımız ya ölüyor ya engelli
oluyor. Bakın, o vatandaşlarımıza ödeyeceğimiz tazminatlar, o vatandaşımızı
tedavi etmek, acılar, kayıplar, hiçbir şey paraların üstünde değil. Peki, suç
mayında mı? Hayır. Birinci suç o mayınları oraya yerleştirende, ikinci suç ise
o mayınları temizlemeyende. Peki, başka suçlular var mı? Suçluların sayısını
çok artırabiliriz değerli arkadaşlarım. Bunlardan bir tanesi Karayolları.
“Duble yollar yaptık, duble yollar yaptık.” diye yola çıktınız ama yaptığınız
bir tek şey var, o da engelli sayısını artırdınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Yalan mı, yalan mı?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Duble yollar yaparak engelli ve trafik kazası sayısını
artırdınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Engelli sayısı niye arttı biliyor musun, kayda alındığı için
arttı.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Bana inanmıyor iseniz açın, Karayollarının raporuna bakın. O
Karayolları raporu size ne söyleyecek? O Karayolları raporu size diyecek ki:
“Son on yılda trafik kazaları da arttı, bu sebepten engelliler de arttı.”
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Ölümlü kazalar azaldı.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – İşte, iş kazaları da yine engelli yaratan başka bir konu. O
da sizin gerçekten yüz karanızdır. Ne zaman iş kazası gündeme gelse, tıpkı
nükleer santral gibi o da sizin yüz karanız olacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
2’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Gruplar adına, 3’üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Musa Çam.
Buyurunuz
Sayın Çam. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer
üyeleri; 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tüm engelli kardeşlerimi ve
ailelerini de sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Her şey
insan olmakla başlar, hepimiz aynı şekilde doğduk, aynı şekilde doyduk, çocuk
olduk sonra büyüdük, yaşlı ve genç, özgür ve tutuklu, siyah ve beyaz farklı
sıfatlar verildi her birimize; uzun, kısa, şişman, güzel, çirkin, engelli ama
bir tek eşit olamadık. Sizler sokağa çıktığınızda kaç engelli yurttaş ile
karşılaşıyorsunuz? Karşılaştığınızda ne düşünüyorsunuz? Türkiye nüfusunun yüzde
kaçı engelli? Sokakta bir engelli görmek için kaç engeliniz var farkında
mısınız? Peki onların nasıl yaşayamadıklarını biliyor musunuz? Hükûmet
sözcülerine ve bakanların söylediklerine bakıldığında, Türkiye’de engelli
olmanın yaşamak için bir dezavantaj olmadığı, karşılaşılması muhtemel
sorunların Hükûmet ve bürokrasi tarafından öngörülerek çözümün derhâl hayata
geçirildiği, sorunların tespiti ve çözümler konusunda gelişmiş ülkelerdekine eş
ve hatta üstün yasal düzenlemelerin bu Hükûmet döneminde yürürlüğe konulduğu,
kısacası her şeyin Hükûmetin kontrolü altında olduğu, engelliliği olan
yurttaşların ve ailelerinin herkes gibi yaşayabildiği, sağlık, eğitim, ulaşım,
istihdam hizmetlerine yeterince ulaşılabildiği hissine kapılıyorsunuz. Peki,
gerçekten öyle mi?
Değerli
milletvekilleri, son dönemde katıldığım birçok toplantıda, bölgemde yaptığım
çalışmalarda engelli yurttaşlarımızın sorunlarını dinleme fırsatı buldum ve belirtmeliyim
ki durum hiç de böyle tozpembe değil. Elbette bugün yapılmakta olan düzenleme
olumludur ve destekliyoruz. Mevzuatta ve kanunlarda “özürlü”, “çürük” ve
benzeri tanımlamaların yerine “engelli” kavramının kullanılması önemlidir.
Ancak, bununla birlikte çok daha önemli ihtiyaçlar, talepler bulunmaktadır. Bu
arada belirtmek isterim ki ben de konuya dair Meclis Başkanlığına bir kanun teklifi sunmuştum. Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki
Kararname’de bir değişiklik talebinde bulunarak Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün, engelli hizmetleri genel müdürlüğü ve yaşlı hizmetleri
genel müdürlüğü olarak yeniden düzenlenmesini ve bununla birlikte de kanun
hükmündeki kararnamede geçen “özürlü” ifadesinin “engelli” ifadesiyle
değiştirilmesini hedefleyen bir teklif. Ancak, Komisyonda birleştirilmediği
için bugün onu görüşemiyoruz. Görüşmekte olduğumuz yasanın Komisyon görüşmeleri
sırasında benim teklifim de gündeme gelmiş, fakat genel müdürlüklerin düzenlemesini
içermesi nedeniyle kapsam dışı bırakılmıştır. Umarım, en kısa zamanda yasa
teklifim gündeme gelecek ve kabul edilecektir. Çünkü, Birleşmiş Milletler
Engelli Hakları Sözleşmesi çerçevesinde, engelliler aleyhinde ayrımcılık teşkil
eden yürürlükteki hukuk kurallarını düzenlemeleri, gelenekleri ve uygulamaları
değiştirmek veya ortadan kaldırmak için gerekli olan yasama faaliyetleri dâhil,
uygun tüm tedbirleri alma, tüm politika ve programlarında engellilerin insan
haklarının korunmasını ve güçlendirilmesini dikkate alma konusunda verilen
sözün gereği yapılmalıdır. Eşitliği sağlamak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak
üzere engellilere yönelik makul uyumlaştırmanın yapılması gerekmektedir. Bu
çerçevede de engelli bireylerin taleplerini daha iyi karşılayacak ayrı bir
birimin kurulması önemlidir hem yaşlılarımız hem de engellilerimiz ayrı birer
genel müdürlük kurulmasını hak edecek kadar geniş, önemli bir tabana sahiptir.
Önemli
bir konu da: Biliyoruz ki 2005 yılında yine sizin Hükûmetinizin çıkarmış olduğu
5378 sayılı Özürlüler Kanunu’nun geçici 2’nci ve 3’üncü maddeleriyle tüm
kamusal alanların ve toplu taşıma araçlarının engellilerin erişimine uygun hâle
getirilmesi için tanınan yedi yıllık süre, 7 Temmuz 2012 tarihinde bitiyordu
Sayın Bakan. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar partisi
milletvekillerinin oylarıyla, sizin oylarınızla 28 Haziran 2012 tarihinde kabul
edilen düzenlemeyle, yedi yıllık bu süreyi uzattınız. Alelacele çıkartılan bu
yasanın onaylanmaması için, çok kısa bir sürede 147 sivil toplum örgütü ve 3
binden fazla engelli kişiden bireysel olarak imza toplanmasına rağmen maddeyi
kabul ettiniz ve Sayın Cumhurbaşkanı da yasayı 12 Temmuz 2012’de onayladı ve
yasa kanunlaşıp yürürlüğe girdi.
6353
sayılı bu Kanun’un 34’üncü maddesiyle, bir yıl kanun marifetiyle, iki yıl da
ilgili bakanlık eliyle olmak üzere en az üç yıl daha erişebilirlik
standartlarının uygulanması ertelenmiş, engelliler evlerinde mahkûm
edilmişlerdir. Bu kanunla gerçekten engelliler sonsuza kadar engellenmiş,
evlerine hapsedilmiş oldu çünkü yasayla getirilen ceza sistemiyle “Cezayı öde,
sorumluluktan kurtul dönemi” artık başlamıştır. Üstelik bu ceza tutarları,
engellilerin de vermiş olduğu vergilerle ödenecektir. Bu düzenleme, onurlu bir
yaşam sürdürme hakkını en az üç yıl ertelediği için, Anayasa’mızın 2’nci
maddesinde yer alan sosyal devlet ilkesine aykırıdır.
Değerli
arkadaşlar, yeni düzenleme, devletin, engellilerin, insan hak ve
özgürlüklerinin tümünden diğerleriyle eşit biçimde yararlanmalarını sağlama
yükümlülüğünden kaçındığı için, açık biçimde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Bununla
birlikte, Türkiye’nin bu sözleşmelere
taraf olması dolayısıyla Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine de aykırıdır.
Kamu ve
belediyeler, engellilere karşı yükümlülüklerinden yedi yıl boyunca kaçmışlar,
iktidar da haziran ayında çıkardığı bu yasayla, görevlerini yedi yıldır
yapmayan kamu görevlileri ve belediye başkanlarını bir bakıma ödüllendirmiş,
sorumluluktan kurtarmıştır.
Engellilere
evde hapis yasasını oylayan, oylarıyla Meclisten geçiren iktidar partisi
milletvekillerine ve engellilere evde hapis yasasını onaylayan Sayın
Cumhurbaşkanına da buradan teessüflerimi ve üzüntülerimi gönderiyorum.
Değerli
milletvekilleri, on yıllık iktidarınızda, engelli yurttaşlarımızın hangi
taleplerine yanıt verdiniz, hangi çalışmaları yaptınız? Oysaki tek talepleri
eşitlik ve adalet. Sözü edilen bu talepleri somutlaştırmak için kısaca dile
getirmek gerekirse, engelli örgütleri, 2022 sayılı Yasa’daki muhtaçlık
sınırının asgari ücretle belirlenmesini, bu aylığın, hiçbir kriter gözetilmeksizin işsiz tüm engellilere ödenmesini
istemektedirler. 2022 sayılı Yasa ile ödenen muhtaçlık aylığı, engelliler için
bir işsizlik tazminatına dönüştürülmelidir.
Ayrıca,
Sağlık Kurulu Raporları Yönetmeliği ivedilikle değiştirilmeli, sakatlık oranı
sağlık kurulu raporlarıyla belirlenirken vücut fonksiyon kaybı oranı, yapılacak
yasal düzenlemeler sonucunda uzman bir kurul tarafından belirlenmelidir.
Özel
eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine daha çok kaynak ayrılarak devlet
tarafından sürdürülmesi sağlanmalı, mevcut özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezlerindeki eğitim süresi haftanın beş günü yarım güne çıkarılmalı ve sıkı
denetim altına alınmalıdır.
Bakım
hizmetlerinin verilmesinin koşulu olarak konulan ailedeki birey başına gelirin
asgari ücretin 2/3'ünün altında olması zorunluluğunun kaldırılması, yoksulluk
ölçütü kullanılmadan, bakıma muhtaç tüm engelli vatandaşlarımızın bakım
hizmetlerinden ücretsiz yararlanmalarının sağlanması, en iyi bakımın aile
ortamında yapılabileceği gerçeğinden hareketle evde bakım hizmetlerinin
yaygınlaştırılması ve özendirilmesi, bakıma ayrılan kaynakların artırılması
için bakım sigortası sistemiyle sağlam güvencelere kavuşturulması gerekmektedir.
Tüm yerel
yönetimleri, yasal yükümlülüklerini bir an önce yerine getirmeleri için göreve
çağırıyoruz.
Bununla
birlikte, normal iş gücü piyasasında hiç yer bulamayan zihinsel engelliler ve
ağır engelliler, çalışma yaşamına katılmalarının önünü açacak girişimler
bekliyorlar. Bu bağlamda, dernekler, vakıflar ve yerel yönetimlerce açılacak
kâr amacı gütmeyen, devletin de mali ve teknik destek vereceği sosyal
rehabilitasyon merkezlerinin kurulması çok önemlidir. Bu merkezlerin açılmasına
olanak sağlayacak korumalı iş yeri yasasının bir an önce çıkarılması
gerekmektedir. Korumalı iş yeri açacak olan dernek veya vakıfların ciddi
projelerine hazine arsası tahsisi, vergi muafiyetleri ve diğer kolaylıklar
sağlanarak bu merkezlerin ve tam korumalı iş yerlerinin ülke genelinde
yaygınlaşması ve yaşatılması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Engelli
işçi ve memur kadrolarının ivedilikle doldurulması, kendi işini kuran
engellilere kredi, vergi kolaylıkları sağlanması, kotaların kaldırılması
yönündeki çalışmaların derhâl son verilmesi, ülkemizin de onaylayarak yürürlüğe
koyduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne uyularak, engellileri
ilgilendiren düzenlemelerde ve uygulamalarda engelli örgütlerin söz ve karar
sahibi olması gerekmektedir. Bu yasanın ardından, hızlıca kamu kurum ve
kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, tüm yollar, kaldırımlar, yaya
geçitleri, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel
altyapı alanlarıyla, kamuya açık her türlü özel yapılar engellilerin erişebileceği
uygun duruma getirilmelidir. Ayrıca, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler,
şehir içi hizmetleriyle toplu taşıma araçlarını engellilerin erişebilmelerine
hazır hâle getirmeli ve engellilerimiz evde hapis kalmaktan kurtulmalıdır.
Bu
nedenle, bugün görüştüğümüz kanunla düzenlenen sadece “özürlü” kelimesinin
“engelli”ye dönüştürülmesi konusu yeterli değildir. Nüfusumuzun kayıtlı yüzde
12’sini teşkil eden ama kayıtsızlarla beraber belki de yüzde 15’i bulan tüm
engelli yurttaşlarımızın veya kardeşlerimizin geleceğe umutla bakması için her
türlü yasal düzenlemenin yapılmasını talep ediyor, tüm engelli kardeşlerimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakan, konuşmanızın bir bölümünde dediniz ki: “Yapılan yardımlarla ilgili tüm
bilgiler SOYBİS sistemimizde tescillidir, isteyen milletvekillerimizle
paylaşırız.” Bunu sizden istiyoruz ama 10 Ocak 2013 tarihinde bir soru önergesi
verdim Sayın Bakan. 6 soruluk bu önergede, “Türkiye genelinde illere göre evde
bakım yardımı alan kaç yurttaşımız bulunmaktadır?”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM
(Devamla) – “Bu yurttaşlarımızın bakım masrafları illere göre ayrı ayrı aylık
bazda ne kadardır? Bu yardımların temel kaynağı nedir? Ayrılan bütçe yeterli
olmakta mıdır? Evde bakıma muhtaç yurttaşlarımızın belirlenmesindeki temel
ölçütler nelerdir? Bu ölçütlerin denetimi hangi sıklıkla yapılmaktadır ve
denetimi yapan kişilerde hangi vasıflar aranmaktadır? Denetim görevini yapan
kişilerin sayıları ve görev süreleri ne kadardır?” diye 10 Ocakta sormuşum,
aradan üç ay geçmiş, maalesef bu sorularıma yanıt alamamışım. Şimdi bir kez
daha bunu size elden takdim ediyorum ve sorularımıza cevap bekliyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Şahsı
adına Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ.
Buyurunuz
Sayın Akdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHİM
AKDAĞ (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli bireylere
yönelik ibarelerin değiştirilmesiyle ilgili 436 sıra sayılı Kanun Tasarısı
hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Birleşmiş
Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nde ve insan hakları belgelerinde “özürlü
kişi” veya “birey” yerine “engelli kişi” veya “birey” sözcükleri tercih
edilmektedir. Uluslararası platformda aynı dili konuşmayı, aynı terminolojiyi
kullanmayı sağlamak üzere, mevzuatımızda yer alan “özürlü”, “sakat” ve “çürük”
kelimelerinin yerine “engelli” kelimesinin yer alması için bu kanun tasarını
hazırladık. Hepimizin malumudur ki az önce zikrettiğim kelimeler, başta biz
engelli insanlarımız olmak üzere bütün toplumumuzda hoş karşılanmamaktadır.
2002
yılında, Türkiye Özürlüler Araştırması’na göre toplam nüfus içinde engelli
sayısı, nüfusun yüzde 12,3’üne tekabül etmektedir. Buna göre 8,5 milyon kişi
engelli olarak yaşamını sürdürmektedir. Bu oran içinde ortopedik, görme,
işitme, dil ve konuşma ile zihinsel engellilerin oranı yüzde 2,6 iken süreğen
hastalığı olanların oranı yüzde 9,7’dir.
İşsizlik
sorununu, engelli istihdamındaki sorunu asgariye çekmeye çalışıyoruz.
Engellilerin hayat şartlarını iyileştirmek, karşılaştıkları sorunları çözmek
için, geçen on yıl içinde önemli adımlar attık. Bu alanda 2005’te çıkarılan
5378 sayılı Kanun devrim niteliğindedir. Eğitim hizmetlerinde, bakım hizmetlerinde,
istihdamda ayrımcılığın önlenmesine kadar engellileri ilgilendiren pek çok
konuda engellilerin en tabii haklarını kendilerine teslim ettik.
Engellilerle
ilgili pozitif ayrımcılık içeren kanunların Anayasa Mahkemesi engeline
takılmaması için 12 Eylül 2010’daki halk oylamasında Anayasa’da değişiklik
yapıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ihdas edilerek bünyesinde
engellilere yönelik çalışmaları yürüten Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel
Müdürlüğü kuruldu. 29 Nisan 2012 tarihinde, dünya tarihinde de belki bir ilki
gerçekleştirdik: Şu anki adıyla ÖMSS yani Özürlü Memur Seçme Sınavı ama yakın
bir zamanda EMSS yani Engelli Memur Seçme Sınavı olarak sınav gerçekleştirildi
Engelli Memur Seçme Sınavı adıyla bir sınav düzenlemek, gerçekten güzel bir karardı.
Bu sınav neticesinde, ilk etapta 9 Ağustos 2012’de gerçekleştirdiğimiz
yerleştirmede 7.746 engelli kardeşimiz kamuda istihdam edildi. Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımız, ikinci yerleştirmede de 591 engelliyi kura
yöntemiyle, 5.335 engelliyi de ÖMSS’de aldıkları puanlarla, açılan kadrolara
atamalarını gerçekleştirdi. Toplam 5.926 engelli, 14 Mart 2013 tarihinde kamuda
işe başladı.
2002’de
engelli kontenjanında memur olarak çalışan 5.777 engelli varken, bu rakam, Mart
2013 itibarıyla 33 bini geçti, yıl sonuna kadar da 35 bini bulacak. 2002
yılında kamu ve özel sektörde çalışan toplam engelli sayısı 49 bin iken bu
sayı, şimdi, 101 bine ulaştı.
Özel
eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde öğrenim gören öğrenci sayısı 2006’da 83
bin iken, 2012’de özel eğitim desteği alan öğrenci sayısı 246 bine yükseldi.
Engelli
kardeşlerimiz, Devlet Demiryollarının şehir içi ve şehirler arası hatlarında,
deniz yollarının şehir içi ve şehirler arası hatlarında, belediyelerin şehir
içi toplu taşıma araçlarında ücretsiz seyahat edebileceklerdir. Ayrıca, ağır
engelli kardeşlerimizin yanında, bir de refakatçi bu hizmetten istifade
edebilecektir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde Engelli Haklarını
İnceleme Alt Komisyonunu kurarak bu alanda çalışmalarımızı yaptık ve yapmaya
devam ediyoruz. Grupların ittifakıyla Başkanlık şahsıma uygun görüldü. Çok
yakında, çalışmalarımızı tamamlayıp bir rapor hâlinde hazırlayacağız.
Hedefimiz, engellilerin sosyal ve ekonomik hayatlarını daha kolay
sürdürebilmeleri amacıyla barınma, ulaşım, iletişim ve çalışma şartlarına dair
asgari standartların sağlandığı ve ülke genelinde yaygınlaştırıldığı,
engellilerin sosyal dışlanmışlık duygusundan kurtulduğu bir Türkiye’dir. Birçok
engelli, yaşıtlarına karşın birçok konuda geri kalmıştır. Bu açığı kapatmak
için engellilerin daha çok çalışmasının gerektiğini biliyoruz.
Siz
engelli olmayan bireylere düşen görev, var olan engellilerle yan yana
geldiğinizde onları anlama çabası içinde olmanızdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; engelliliğin önlenmesi çalışmalarına ağırlık
verilmesinin gerektiğini söylüyor, bu duygu ve düşünceyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Akdağ.
3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
4’üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Özgür Özel.
Şahsı
adına da söz talebi vardır.
Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının yapmış olduğu bir çalışma üzerine görüşmelerde
bulunuyoruz ve ittifakla, bütün grupların ittifakıyla Komisyonumuzdan geçmiş
olan bu kanunu birazdan burada yine ittifakla kanunlaştıracağız.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı bizim açımızdan çok önemli. Gerek Komisyonda gerek
burada gerek taşra teşkilatında bir iktidar-muhalefet ilişkisi içinde almıyoruz
meseleyi. Eleştirilerimiz yapıcı, yönlendirici ve katkı verici noktada ve
hiçbir zaman da bir engelleme yoluna gitmiyoruz. Sayın Bakana da Komisyonda
ifade ettik. Bu, bizim, hepimizin gözü gibi bakması gereken bir Bakanlık ve
çalışmaları öyle olmalı çünkü bu, devletin sol eli. Bu devletin sol eline
özellikle bizim gibi sosyal demokrat bir partinin çok daha sıcak bakması lazım.
Biz devletin sağ elinin neler yaptığını biliyoruz ama sosyal politikalar
üreten, alan değil, veren…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – O sol eli de AK PARTİ yaptı, biliyor musun, yapamadıklarınızı
yaptı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - …düşkünlere, yoksullara, yaşlılara sahip çıkan politikaları
üretecek olan el, devletin sol elidir. Aynı, siyasetin sol tarafının bu
konulardaki duyarlılığının yüksek olması gibi, burada da devletin bu
Bakanlığını, devletin, alan değil, veren, dövmeyen, seven, şefkatli sol eli
olarak kabul ediyoruz ve bununla bir çelişki içinde olmamız mümkün değil bizim.
Sayın
Bakanın şahsında da çok uyumlu çalışma hâlindeyiz. Kendisinin pozitif
yaklaşımlarına her zaman müteşekkir olduğumuzu ifade ediyoruz. Bugün Genel
Kurulda maksadını aşan bir ifade ve son derece üzücü bir şey yaşadık. Biz,
hiçbirimiz, bunun Sayın Bakanın şahsında böyle yaşanmasını istemezdik.
Hepimizin içi daraldı, içi sıkıldı ama bu meseleye şöyle bakmak lazım: Ben,
Sayın Bakanın partisindeki hanımefendilerin, kadın milletvekillerimizin
gösterdiği duyarlılığı gerçekten anlıyorum ama bu çifte standart meselesi, bu
“Senin hakaretin kötüdür, benim hakaretim iyidir.” meselesi, “Sen söylersen
yanlıştır ama bizimki söylerse görmeyiz. Bu çoğunluk bize bu meşruiyeti tanır.”
meselesi, bu Parlamentodaki kadınların göstermiş olduğu duyarlılığı birazcık
gölgeledi. Bu meseledeki gibi, Sayın Aylin Nazlıaka’ya Bülent Arınç bunları
söylerken de aynı duyarlılık gösterilebilseydi… Hadi onu bırakın, hep beraber
bir bakalım: Mesela, Mehmet Metiner’in yaptığına her biriniz “Çok yanlış yaptı,
keşke yapmasaydı ama…” deyip oylamaya gelince sizler “hayır” oyu vermeseydiniz
de bugün biz çekimser kalmak gibi örnek bir davranış gösterirken onu da hep
beraber daha ilerisine götürebilseydik ama burada birinin bir adım atması lazım
da… Bu Şeyh Edebali’nin oğluna verdiği nasihati anlatan ve iktidara sorumluluk
yükleyen o şeyi Plan Bütçe Komisyonundan tutun bu kürsüye kadar sıklıkla dile
getirdiğinizde biz de memnuniyetle karşılayarak dinliyoruz. O, iktidara
sorumluluk yükler. Burada muhalefetten
sorumluluk beklemek veya ana muhalefet partisinin pozisyonundan bir diğer
muhalefet partisinin tuttuğu pozisyona gidip teşekkür etmek ama daha sonra o
muhalefet partisiyle milletvekiliniz karşılıklı hakaret ettiğinde ona kınama
cezası verip, sizinkine kınama cezası verilmemesine el kaldırmak…. İşte, Şeyh
Edebali; iktidarı teslim ettiği, iktidarı alan oğluna bunları öğütlemiyor. Bir
de meseleye buradan yaklaşmak lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunun
dışında ne yapmaya çalışıyoruz bugün burada? Kanunlarımızdaki kullanıla
kullanıla dejenere olmuş, “özür, sakatlık” ve benzeri kelimeler yerine daha
çağdaş, daha az yıpranmış “engelli” kelimesini kullanıyoruz ama emin olun, eğer
içini dolduramazsak yani anlayışa dönüştüremezsek, bunu bir davranış biçimi,
bir bakış açısı hâline getiremezsek yaptığımız uygulamalar, bu kelimenin de
içini boşaltacak, on beş-yirmi sene sonra yine bir sayın bakan, bu sefer
“engelli” kelimesini dile daha uygun gelen, fonetik adaptasyonu daha kulakları
tırmalamayan bir kelimeyle değiştirmeye çalışacak. Aslında kavramları bu hâle
getiren, o kavramların, kelimenin kendisi değil, ona yüklediğiniz anlam,
eylemlerinizle o anlamı taşıdığınız nokta oluyor.
Böyle
şeyler yapılmasını ümit ediyoruz. Bu günü bir başlangıç günü, sembolik bir gün
olarak kabul ediyoruz. Biz artık “özürlü” yerine “engelli” kelimesini
kullanarak şunu yapacağımıza inanıyoruz: “Özür” derseniz, özrü merkeze
alıyorsunuz yani diyorsunuz ki, “Sende bir kusur var, sen nereye gidersen git,
bu kusur seninle geliyor. O yüzden sorun sende, ben sana ne yapayım?” Ama
“engel” derseniz, sorunu kişiden alıyorsunuz ve çevreye tanımlıyorsunuz. Aynen
şöyle: Yan yana 2 tane engelli düşünelim, yüksek bir kaldırım var, o yüksek
kaldırım, yürümekte olan ortopedik engelli için bir engel ama yanındaki duyma
engelli için bir engel değil. Daha sonra sesle yönlendirmenin olduğu bir yere
gittiğinizde, bu sefer engelliler yer değiştiriyor. Bu yüzden de biz, “özür”
yerine “engel” diyerek sorunun çevrede yani engeli taşıyan bireyde değil de ona
onu yükleyen çevrede ve bizlerde olduğunu kabul ediyoruz ve oradan sonra da
aslında kendi üzerimize birtakım yükler alıyoruz. Diyoruz ki: Biz çevreyi ve
bunun gibi işte belediyelere bu konuda görevler yükleyeceğiz, Meclise görevler
yükleyeceğiz, tüm bakanlıklar, tüm bürokrasi birtakım görevler yüklenecek ve
onun üzerinden yol yürüyeceğiz diyoruz. Bu bir irade beyanıysa, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bunun tamamen arkasındayız ve yanındayız.
Bakın,
konuya biraz çarpıcı bir örnek vermek gerekirse: Benim hemşehrim, 24 Mart 2013
gününde YGS sınavına Manisalı görme engelli Müge Müjgan Turanlı girdi. Müge
Müjgan Turanlı sınava girerken bir dilekçe yazdı, başvuruda bulundu ve dedi ki:
“Sayısal derslerden anlayan bir yardımcıya ihtiyacım var.” Çünkü göremiyor. Ona
verilen yardımcı ve onun durumunda kalan pek çok kişiden dinledik ki: Bu
“sayısal işlerden anlayan” kelimelerini biz anlamamışız, okuma yazma bilen
birini vermişiz yanına. O da şöyle söylüyormuş: “A var, ters bardak var, B var,
eşittir.” “A kesişim B kümesi” demek istiyor arkadaşlar. Demiş ki: “El
yazısıyla R var, kuyruğu solucan gibi aşağı uzuyor.” Gama kısaltmasını tarif
ediyor. Şimdi, bu arkadaşımızın önüne başlı başına koyduğumuz engele -talebine
rağmen- kaldırabileceğimiz bu engele, yanına bir matematik öğretmeni vererek
çözebileceğimiz bu engele gösterdiğimiz özensizliğe dikkat çekmek istiyorum.
Demek ki burada Bakanlık bürokrasisinin not alacağı bir şeyler var. Yani bu bir
bakış açısı ve komple bütün bakanlıklara da görevler yükleyen ve etkin bir
çalışma gerektiren bir gruptur diye düşünüyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Özel, bir dakikanızı rica edeceğim.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Çeşitli
İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Doktor Hasan Bozer ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Meclis Başkanı Sayın Doktor Hasan Bozer ve beraberindeki heyet, Meclis
Başkanımız Sayın Cemil Çiçek’le birlikte şu anda Meclisimizi teşrif etmiş
bulunuyorlar. Kendilerine Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum efendim.
(Alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer
Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme Sınavının
İsminin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/745, 2/594, 2/847, 2/1037) (S. Sayısı: 436)
(Devam)
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına zatıalilerini
kürsüden saygıyla selamlıyorum ve hoş geldiniz diyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Niye sadece CHP?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Hatta Parlamentodaki bütün gruplar adına. Öyle bir itiraz
geliyorsa çok teşekkür ederim. (Alkışlar)
Şimdi,
tabii, şunun üzerinde biraz daha durmak lazım ki: 2005 yılında kabul edilen
Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun, engelliler için temel kanun ve bu kanun, engellilere hak sahibi
özneler olarak bakmayan; aksine, engellileri Türkiye’de devletin temel bakışı
olan “korunmaya ve yardıma muhtaç kişiler” olarak algılayan bir temel yapıya,
bir arka plana sahip. Bir kere bunu değiştirmemiz gerekiyor. Çünkü, öylesine
eleştiriler var ki -zaman zaman biz bunu bu kürsülerden de söyledik- son on
yılda sosyal devletten sadaka devletine doğru bir dönüş var diye. Bunun böyle
olmadığını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bize icraatlarıyla ispat
etmesine ihtiyacımız var.
Sosyal
Hizmetler Kanunu ile engelli bireylerimizin ailelerine verilen asgari ücret
tutarındaki evde bakım yardımını geçen sene 27 Haziranda burada konuşmuştuk ama
şöyle konuştuk: Eğer 500 liranın üstünde yani asgari ücretin 2/3’ünden fazla
geliriniz varsa ve eğer bu yardımı alıyorsanız, bu Meclis bütün itirazlarımıza
rağmen üç ay bir süre tanıdı, üç ay içinde başvurmayanlara da icra takibi
yoluyla bu paraların geri alınması… O gün burada neye itiraz ettiysek bugün
iktidar, muhalefet bütün milletvekillerinin başında bu dert. Düşük gelir
seviyesinde, 600-700 lira geliri olan aile, 500 lirayı geçmiş, kendini ihbar
etmemiş ve bu paranın geri alınmasıyla ilgili hepinize gelen başvurular var,
“Bana bu kadar borç çıkardılar.” diyorlar. Bu konulara dikkat etmek lazım.
“Evde
bakım” dersek, evde bakımda da mantık aynı. “Engelline evde bak; engelline,
yaşlına evde bak, çocuğuna evde bak, ben sana para vereyim.” Bu yaklaşım doğru
değil. Yani, bu yaklaşım şu açıdan doğru değil: Türk filmlerini hatırlatıyor bu
yaklaşım. Eski Türk filmlerinde bir ayyaş baba vardır, devamlı içer, çocuklarla
ilgilenmez; çocuğu şefkat için yanına gelir, cepten para çıkarır verir. Veya o
konken oynayan anne tiplemesi. Çocuk okuldan gelir, kapıda bir öpücük bekler,
ilgi bekler, sıcak bir yemek bekler; anne konken oynamaktadır, çocuğun cebine
para sokuşturur, “Git bir hamburger ye.” der. Orada içiniz sızlar ya. Bakın, o
ayyaş baba veya konken oynayan ana meselesi, bizim devlet babanın ve devlet
ananın bugünkü meselesidir.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Bak, bizim analarımız böyle.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sosyal politikalar üretmek yerine, “Ben sana parasını vereyim,
sen bu işin arkasını arama artık.” denir ama herkes şunu bilir ki, o filmlerde
herkes onu bilir ki o paranın bir devamlılığı da yoktur, inanın, bir
kıymetiharbiyesi de yoktur. Kadını sosyal hayattan tecrit eden, üstüne üstlük,
profesyonel bakıma muhtaç engellileri bundan ayrı tutan, onları zaman zaman
şiddete, hatta bir karanlık odada yatak yaralarına, ölüme terk eden bu sistemin
sosyal devletle ilgisi yoktur.
Bir de
şöyle bir anlayış var: Kimse kızmasın ama Sayın Başbakanın bir temel yaklaşımı
var ya “Erkekler devlet kurar, kadınlar aile kurar.” Bu mesele tam olarak ona
doğru gidiyor.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Nereden çıkarıyorsun?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – “Erkekler devletin çatısı, kadınların ailede görevleri var.”
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Nereden çıkardın bunu Özgür, nereden?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Meseleyi sadece aile olarak merkeze alan yani bekâr kadını,
evlenmeme tercihinde bulunan kadını sanki bu devletin ulvi menfaatlerinin
dışında davranan ve bir nevi de pek böyle işe yaramayan bir vatandaş gözüyle
gören bu yaklaşımı da buradan tartışıyor olmamız gerekir diye düşünüyorum.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Kim görüyor onu ya, kim? Kim görüyor onu?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Engelli maaşı meselesi çok konuşuluyor. Engelli maaşına
gelmeden önce şu Balthazard cetvelinden bir bahsetmek lazım.
Değerli
iktidar partisi milletvekilleri, size herkes geliyor ve diyor ya: “Eskiden
yüzde 70’ti, 80’di benim engelim, benden tekrar rapor istediler, 43’e düştü,
maaşım kesildi; benden tekrar rapor istediler, düştü.” Bakın, 1880, Fransız bir
bilim insanı “Balthazard cetveli” diye bir şey icat etmiş. Bu insan aslında
bunu adli tıp için icat etmiş yani birisi dayak yiyor, bazı yerleri işlev
göremiyor veya ölmüş, bakıyor, sağ kolu çalışmıyorsa 12 puan, sol bacağı
tutmuyorsa şu kadar puan, gözünün biri kapanmış, görmezse bu kadar...
Balthazard cetveli bu. Bunu daha sonra engel durumunun tespitinde kullanmaya
başladılar. Bütün dünya bu yanlışı yaptı. Sonra, bu 1880’deki Balthazard
cetvelinden 1970’lerden itibaren herkes geri dönmeye başladı. Herkes döndü, bir
tek biz 2006’dan itibaren Balthazard cetvelini uygulamaya başladık. Balthazard
cetveli, ayrı ayrı durumdaki çoklu engel durumları toplanınca 2’yle 2’nin 4
değil, 3 etmesine yarayan ve engellileri mağdur eden bir şey; bunu bilgilerinize sunuyorum, bunu
bir tartışmaya açalım. Eski sistem, doktor veriyordu bu raporu ve o raporu veren
heyette psikiyatrist de vardı. Bakın, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi şöyle diyor, 2009’da revizyon yaptılar: “Engellilik
statüsü, vücudunda engel oranıyla değil,
toplum içindeki ayrımcılığı nasıl hissettiği, nasıl eksiklendiği, nasıl
yeteneklerini kullandığıyla ölçülen bir
durumdur.” Çağdaş olanı bu. Bırakın öyle 1880 model Balthazard cetvellerini
falan da bizim bir an önce bu meseleyi tekrar doğru bir şekilde ele almamız
lazım.
Düşünün
ki, bir kolu olmayan biri, buna sen “20” dersin, “30” dersin, o kolunu
kaybettikten sonra akıl sağlığı, artık, psikiyatristi onu çalışmaktan
menediyorsa bu malulen emekli edilmesi gereken
bir durumdur. Bir psikiyatristin olmadığı bir yerde Balthazard cetveli
bu işlere karar vermemelidir. Bu bir bakış açışı. Bu 1880 model Fransız işi
değerlendirmeden derhâl dönmeliyiz.
Bir de
şöyle bir şeyi daha vurgulayayım: 119 liralık kazanç meselesi var ya. Engelli
parası alınacaksa kişi başına 119 liradan daha az gelirinin olması gerekiyor.
Eskiden şöyleydi: Ailenin giderinden geliri çıkıyordu 119 liralık fark varsa
verilmiyordu. Şimdi, inanır mısınız ailenin geliri 500, gideri 600, aradaki 100
lirayı da bir yerden bulmuş, belgelendirilmemiş kazanç, gelir 600 hesaplanıyor,
aile 3 kişiyse aylığı 200’e geliyor, bakım parası kesiliyor. Yani eskiden
farkın 119 lira olması gerekiyordu en az, şimdi bölünüyor 119 lira.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Eskiden bakım parası da yoktu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bunlara çözüm
bekliyoruz.
Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Özel.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmama izin veriniz
lütfen.
BAŞKAN
– Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in görüşülen kanun tasarısının
4’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Konuşmacı, kadınlar ve aile konusunda Sayın Başbakanımızın sarf ettiği sözleri
bağlamından kopararak ve çarpıtarak kürsüde ifade etti. Kendisine şu anlık
gerçeği hatırlamak istiyorum: Ben kadınım, AK PARTİ Grup Başkan Vekiliyim,
Sayın Bakanımız kadındır, Hükûmetin kadın
Bakanı olarak orada oturmaktadır.
Kendilerine
arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Tek kadın Bakanı.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bahçekapılı.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer
Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme Sınavının
İsminin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/745, 2/594, 2/847, 2/1037) (S. Sayısı: 436)
(Devam)
BAŞKAN –
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
Bakan teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurunuz
Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; çok önemli bir ortak konumuzda ortak bir yasamızı
uzlaşmayla çıkardık. Sayın Genç’e rağmen bu Parlamento kendine yakışanı
yapmıştır ve uzlaşmayla bu yasayı çıkarmıştır. (AK PARTİ Sıralarından alkışlar)
Bütün
milletvekili arkadaşlarımın söylediği doğru taleplerin hepsinin çalışmasını
tamamlıyoruz. Arkasından, Parlamento kapanmadan, tatile girmeden bunların
hepsini güçlü bir şekilde, yeniden Parlamentoya getireceğiz inşallah yine bu
uzlaşma zihniyetiyle. Bizim alanımız çünkü insani ve vicdani bir alan, bizim
alanımızın partisi olmaz, bizim alanımızın ideolojisi olmaz. Bu Parlamento bu
alanda, kendi içinde birliğini beraberliğini sağlayacaktır.
Ayrıca,
Sayın Özel, söylediği -Sayın Başbakanımızla ben on yıldır çalışıyorum- “Devleti
erkek, aileyi kadın kurar.” şeklindeki böyle bir algıyı nereden düşündü, nasıl
bu şekilde bir karar verdi, anlayamadım. Hâlbuki bizim medeniyetimiz, bizim
inancımız kadın-erkek beraber kurulmuştur; bizim devlet anlayışımız da
kadın-erkek beraber kurulmuştur, biz cumhuriyeti kadın-erkek beraber kurduk,
biz Kurtuluş Savaşı’nı kadın-erkek beraber kurduk, son on yıldan beri yapılan
bütün işleri de gördüğünüz gibi kadın-erkek beraber kuruyoruz.
Ayrıca,
aile yalnızca kadının, annenin alanı değildir, bu iş, babalık ve erkeklikle
beraber tamamlanan… Kadını ve erkeği birbirinin velisi kılan bir anlayışın
mensuplarıyız. Dolayısıyla, Aile Bakanı olarak ben erkeklerin de Bakanı oldum.
Yeniden Parlamentodan ifade ediyorum.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Sayın
milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle alınan karar gereğince kanun tasarı
ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 30
Nisan 2013 Salı günü saat 15:00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.