TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ
YASAMA
DÖNEMİ CİLT YASAMA YILI
24 48 3
TUTANAK DERGİSİ
88’inci BİRLEŞİM
4 Nisan 2013 Perşembe
DÖNEM: 24 CİLT: 48 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
88’inci
Birleşim
4 Nisan 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 16’ncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın, 4 Nisan Uluslararası
Mayın Bilinci Geliştirme Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, 5 Nisan Avukatlar
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, 5 Nisan
Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 16’ncı yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne
ilişkin açıklaması
4.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Gaziantep’te
çiftçilerin elektrik fiyatlarının yüksek olması nedeniyle sulu tarım
yapamadıklarına ve Hükûmetin bu çiftçilere yardım eli uzatmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
5.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çan-Biga-Çanakkale
arasındaki duble yolun on yıldır bitirilemediğine ve Bayramiç Barajı’na akan
suların analizinin yapılıp yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
6.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Şeker Piliçte işten
çıkarılan işçilerin durumuna ilişkin açıklaması
7.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 16’ncı yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
8.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 16’ncı yıl dönümüne
ve 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Alparslan Türkeş’in
kabrinde on binlerce kişi olmasına rağmen ambulansın olmamasına ve son günlerde
kamu kurumlarının isimlerinden “Türkiye Cumhuriyeti” ibaresinin çıkartılmasının
sebebini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, taşeron işçi statüsünde
çalışanların durumuna ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 5 Nisan Avukatlar
Günü’ne ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Uzman Doktor Engin Deniz
Arslan’ın durumuna ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın (2/238) esas numaralı Kanun
Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/104)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23
milletvekilinin, yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarını ön planda
tutan enerji politikalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/570)
2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 22
milletvekilinin, kayıt dışı ve suç ekonomisi sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/571)
3.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 22 milletvekilinin,
Ekonomik ve Sosyal Konseyin çalışmasının önündeki engellerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/572)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 118’inci
sırasında yer alan (10/225) esas numaralı, Türkiye'de 9 milyonu aşkın emeklinin
yaşamış olduğu sorunların tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Nisan 2013
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, arı yetiştiriciliği ve bal üretimi yapan
vatandaş-larımızın mevcut sorunlarının araştırılması ve alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4 Nisan 2013 Perşembe günkü
bir-leşiminde sunuşlarda okunarak, ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 26
milletvekili tarafından savunma hakkına, avukatlara, avukatlık mesleğine,
avukatlık meslek onuruna, barolara yönelik saldırıların ve avukatların
sorunlarının araştırılması amacıyla 3/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun 4
Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunarak, ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 5 Nisan 2013 Cuma günü
top-lanmamasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin’in CHP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın görüşülen kanun tasarısının üçüncü bölümü üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın görüşülen kanun tasarısının 95’inci maddesiyle
ilgili verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiş-tirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242,
2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri
Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı: 310)
4.- Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin
Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/346) (S.
Sayısı: 84)
X.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, Başkanlık
Divanı olarak Fenerbahçe’ye UEFA Avrupa Ligi çeyrek final maçında başarılar
dilediklerine ilişkin konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı’nın oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, 2013 yılında
Isparta’da yapılması planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/17082)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, 2013 yılında
Kahramanmaraş’a yapılması planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/17093)
3.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Kamu Özel
Ortaklığı uygulamasında sağlık personelinin istihdamına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/17390)
4.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Şubat 2011
tarihinde Afşin’de bir kömür sahasında meydana gelen göçük olayının soruşturma
sonuçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/18120)
5.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, elektrik santralleri ile
ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/18124)
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, mermercilik
sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/18125)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık
tarafından gerçekleştirilen proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/18127)
8.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, Bakanlığın
İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/18128)
9.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Bursa, Balıkesir ve
Çanakkale’de faaliyet gösteren bir elektrik dağıtım şirketinin uygulamaları ile
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/18129)
10.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’nde
Dereköy Sınır Kapısında ele geçirilen kaçak sigaralara ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/18704)
11.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından hazırlanan kamu spotlarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/19377)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, Kanserle Savaş Haftası’na,
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova, Kazdağlarındaki maden
talanına ve doğa tahribatına,
Antalya Milletvekili Mehmet Günal, turizm sezonunun açılması ve
turizm sektörünün sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve 24 milletvekilinin, çocuklara
yönelik şiddet, cinsel taciz ve istismarın (10/567),
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, kemik
iliği kanserinde karşılaşılan ilik nakliyle ilgili sorunların (10/568),
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23
milletvekilinin, maden işçilerinin emeklilik koşullarının yeniden
düzenlenmesine yönelik sorunların (10/569),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
İzmir Milletvekili Oktay Vural, ellerinde Türk Bayrağı’yla Türkiye
Büyük Millet Meclisine girmeye çalışan ve Avrupa Türklerini temsil eden
insanlara “Çantaya koyun, sakın açmayın.” demek suretiyle yapılan uyarılara ve
Meclis yönetiminin bu konuda bir talimatının bulunup bulunmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin bir açıklamada bulundu.
CHP Grubunun, 2/4/2013 tarihinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba,
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekili tarafından,
kayısı üreticilerinin dondan kaynaklı zararlarının tespit edilmesi ve
üreticilerin zararlarının karşılanabilmesi için alınacak önlemlerin tespit
edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin (817 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3 Nisan 2013 Çarşamba
günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra
kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Yabancılar
ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu,
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu raporlarının (1/619) (S.
Sayısı: 310),
6’ncı sırasında yer alan, Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve
Önleme Girişiminin Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve
Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/346) (S. Sayısı: 84),
7’nci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/687) (S. Sayısı: 340),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın’ın; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu’nun; Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Harçlar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285,
2/1325) (S. Sayısı: 443) görüşmeleri tamamlanarak,
5’inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna
Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/614) (S.
Sayısı: 293),
Yapılan açık oylamalarından sonra kabul edildi.
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, UEFA Şampiyonlar
Ligi’ndeki temsilcimiz Galatasaray Spor Kulübüne başarılar dilediğine ilişkin
bir konuşma yaptı.
Alınan karar gereğince, 4 Nisan 2013 Perşembe günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 19.55’te birleşime son verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Tanju ÖZCAN Fatih
ŞAHİN Özlem
YEMİŞÇİ
Bolu Ankara Tekirdağ
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 127
4 Nisan 2013 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23 Milletvekilinin, yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımının arttırılmasının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/570) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2012)
2.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 22 Milletvekilinin, kayıt dışı ve suç ekonomisi
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/571) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.02.2012)
3.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran ve 22 Milletvekilinin, Ekonomik ve Sosyal Konseyin çalışmasının
önündeki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/572) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.02.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakanlık personelinin e-mail ve sosyal medya
hesaplarının denetlenip denetlenmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16577)
2.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkçü’nün, 12 Eylül döneminde idam edilen üç kişinin ailelerine
yazdığı mektuplara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16595)
3.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık personelinin e-mail ve sosyal medya
hesaplarının denetlenip denetlenmediğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16596)
4.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, ceza ve infaz personelinin fiili hizmet zammından
faydalandırılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16597)
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Abdullah Öcalan’a bir televizyon gönderildiği yönündeki haberlere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16598)
6.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, YÖK’ün internet sitesine yapılan saldırı sonucu ortaya atılan
iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16599)
7.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerindeki yabancı uyruklu tutuklu ve
hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16600)
8.- Bingöl Milletvekili İdris
Baluken’in, Türkiye’de yargı kararlarının yanlı ve çelişkili olduğu iddialarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16748)
9.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın, Dicle Nehrindeki kirliliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16911)
10.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, ülkemizdeki yüksek güvenlikli karakollarla ilgili verilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17249)
11.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Ankara’daki doğal gaz satış bürolarının çalışma saatlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17983)
12.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, suçluların yakalanması için katkıda bulunanların
ödüllendirilmesini düzenleyen bir yönetmelik hazırlandığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17984)
13.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Başbakanlık personelinin e-posta ve sosyal medya hesaplarının
izlenip izlenmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17985)
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının bir
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17986)
15.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, Aselsan personelinin şüpheli ölümüne ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17988)
16.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, sağlık kampüsleri ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17989)
17.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Cilvegözü Sınır Kapısında meydana gelen patlama ile ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17990)
18.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan’ın, nüfus artışının etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17991)
19.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan’ın, açlık ve yoksulluk sınırı altındaki vatandaşlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17992)
20.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Abdullah Öcalan ile MİT Müsteşarı arasında görüşme yapıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17994)
21.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının konsolosluklarda
yaşadığı sıkıntılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17995)
22.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Türkiye Yatırım, Destek ve Tanıtım Ajansı ile ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17996)
23.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, İskenderun’a iki termik santral kurulacağı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17997)
24.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Suriye sınırına kurulan ikinci radar sistemine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17998)
25.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili MİT’te bulunan belgelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17999)
26.- İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan’ın, Birliklerin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu borçlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18000)
27.- İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan’ın, kılık kıyafet kurallarına uymadıkları için haklarında tutanak tutulan
üniversite öğrencilerine ve öğrenciler hakkında işlem yapan akademik personele
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18001)
28.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Topkapı Sarayının korunmasına ve sınır bölgesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18002)
29.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, merkezi ve yerel yönetimlerin ihmalleri sonucu meydana gelen
çocuk ölümlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18004)
30.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, hayvancılıkla ilgili bazı verilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18005)
31.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen proje ve yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18006)
32.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, Oğuzeli-Karkamış yoluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18007)
33.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Kocaeli’de bir caminin yıkılacağı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18008)
34.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile petrol anlaşmaları yapıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18010)
35.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, bütünleme sınavı hakkı tanınmayan Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18011)
36.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, yurt dışındaki Türkmenlere yönelik saldırılara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18012)
37.- İstanbul Milletvekili
Celal Adan’ın, küçük esnafın yaşadığı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18013)
38.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, bağlı kurum ve kuruluşların İstanbul’daki proje ve
yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18014)
39.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Türk Hava Yollarında uçuşlarda yapılan içecek
servislerine ve çalışan personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18016)
40.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Gölbaşı ilçesinin bazı mahallelerinde doğal gaz
bulunmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18017)
41.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, turizmci usta öğreticilerin işsizlik maaşı alamamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18018)
42.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, turizmci usta öğreticilerin sendikalara üyeliklerine ve aile
yardımı almalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18019)
43.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, ceza infaz kurumlarında çalışan kaloriferci ve aşçıların
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18020)
44.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, turizmci usta öğreticilerin ücretli izin ve tazminatlar
konusunda yaşadığı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18021)
45.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, turizmci usta öğreticilerin statüsüne ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18022)
46.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, engelli maaşıyla ilgili uygulamada doğabilecek mağduriyetlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18023)
47.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Türkiye-Suriye sınırında bulunan mayınlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18024)
48.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Türkiye’deki bankalara ve bunların şube sayısına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18032)
49.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, kredi kartı faizlerine ve bankalarca alınan ücret ve masraflara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18033)
50.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen proje ve yatırımlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/18034)
51.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, İzmit esnafının sorunlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18035)
52.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, bağlı kurum ve kuruluşların İstanbul’daki proje ve
yatırımlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/18036)
53.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, bazı yerlerin riskli alan ilan edilmesine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/18037)
54.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen proje ve yatırımlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir
Atalay) yazılı soru önergesi (7/18038)
55.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, bağlı kurum ve kuruluşların İstanbul’daki proje ve
yatırımlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru
önergesi (7/18039)
56.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgöl’ün, Cilvegözü Sınır Kapısında meydana gelen patlamaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18043)
57.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında açılan aile destek merkezlerine
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18054)
58.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kadın istihdamı için yapılan projelere ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18055)
59.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18056)
60.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, Tekirdağ’da bulunan TOKİ konutlarındaki eksikliklere ve
şiddet mağduru kadınlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18057)
61.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, kadına yönelik şiddete ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18058)
62.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, şehit ailelerine ikinci iş imkanı sağlanmasına yönelik
yasal düzenlemenin uygulanmasından kaynaklanan sorunlara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18059)
63.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18060)
64.- İstanbul Milletvekili
Şafak Pavey’in, engelli yurttaşlarımızla ilgili hukuki düzenlemelere ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18061)
65.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/18062)
66.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/18063)
67.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, ülkemizde bilişim teknolojilerinin kullanımının artırılması
ve geliştirilmesi yönündeki çalışmalara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18064)
68.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2012-2013 yıllarında ihraç edilen ileri teknoloji ürünlere
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/18065)
69.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, sanayi üretiminin azalmasına ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/18066)
70.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, hazır ambalajlanmış ürünlerin denetimine ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/18067)
71.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, ülkemizdeki taklit ürünlere ve patent ihlallerine ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/18068)
72.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18069)
73.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Yenilikçi Bakkal Modeli konulu projeleri inceleyen kurula
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/18070)
74.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, 2012 yılında Bursa’da KOSGEB desteklerinden faydalanan
işletmelere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18071)
75.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/18072)
76.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Muş’ta işveren primi Devlet tarafından ödenen
engelli çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18073)
77.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kars’ta işveren primi Devlet tarafından ödenen
engelli çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18074)
78.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Iğdır’da işveren primi Devlet tarafından ödenen
engelli çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18075)
79.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bazı emekli maaşlarından sosyal güvenlik
kesintisi primi kesildiği iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18076)
80.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, kamuda çalışanların özlük ve sosyal haklarındaki
farklılıklara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18077)
81.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, engelli memur kadrolarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18078)
82.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18079)
83.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, iş güvenliği uzmanlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18080)
84.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Yozgat’ta muhtaç durumda olanlara ve işsiz sayısına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18081)
85.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, üniversite mezunlarının iş güvencesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18082)
86.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, engelli vatandaşların kamu kurum ve kuruluşlarında
istihdam edilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18083)
87.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18084)
88.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Avrupa Birliği hibe programlarından faydalanılarak
gerçekleştirilen projelere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18088)
89.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, İskenderun’a kurulacağı iddia edilen iki termik santralin
çevreye olası zararlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18093)
90.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18099)
91.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, Kanal İstanbul Projesine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18100)
92.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, doğal gaz kullanımının düşmesi nedeniyle oluşan hava
kirliliğine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18101)
93.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Sakin Kent kapsamında olan bölgelerdeki projelere ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18102)
94.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, naylon poşet kullanımına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18106)
95.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18107)
96.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, ABD’nin Ankara Büyükelçiliğine yapılan saldırı ile ilgili
iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18108)
97.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, yabancı bir televizyon kanalı hakkında söylediği iddia edilen bir
söze ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18109)
98.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, ABD tarafından terörist örgüt olarak tanınan bir örgüte
Türkiye’nin destek olduğu iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18110)
99.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Türkiye’ye giriş yaptığı iddia edilen bazı yabancı uyruklu
kişilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18111)
100.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18112)
101.- Adana Milletvekili
Turgay Develi’nin, 12 Şubat 2013’te Adana Havaalanı VİP salonunda bulunan
yabancılara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18113)
102.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18114)
103.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, ülkemizdeki mültecilere yapılan yardımlara ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18115)
104.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, Sudan’da arazi kiralandığı iddialarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18139)
105.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, teneke kutuda satılan içeceklerde bulunan bisfonel-A adlı
bir kimyasala ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18140)
106.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın gözetim ve denetimdeki meslek örgütlerinin
yöneticilerinin seçimine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18141)
107.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Sudan’da tarım arazisi kiralandığı iddialarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18142)
108.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, yat mazotunun çiftçilere satıldığı iddialarına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18143)
109.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, tarımsal girdi fiyatlarının düşürülmesine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18144)
110.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’da çiftçilere verilen desteklere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18145)
111.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18146)
112.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’in Susurluk ilçesinde atıl bekleyen bir şeker
fabrikasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18147)
113.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, şeker pancarından şeker üretiminin desteklenmesine ve
kaçak şekerle mücadeleye ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18148)
114.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 2007-2013 yılları arasında Eskişehir’de prim borcu nedeniyle
tarımsal destekleme geliri haczedilen çiftçilere ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18149)
115.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 2007-2013 yılları arasında prim borcu nedeniyle tarımsal
destekleme geliri haczedilen çiftçilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18150)
116.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, yerli soya üreticilerinin gümrük vergilerinin
düşürülmesi nedeniyle yaşadığı mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18151)
117.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18152)
118.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Tarımsal ve Kırsal Destekleme Kurumu’nun çalışmaları ve bazı
harcamalarıyla ilgili iddialara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18153)
119.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Atatürk Orman Çiftliği arazisine ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18154)
120.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Et ve Balık Kurumu Yozgat Et Kombinasında yapılan kesimlere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18155)
121.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, ziraat mühendislerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18156)
122.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, tohumculuk alanında kurulan birliklerin yönetim
kurullarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18157)
123.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde tarım ve hayvancılıkla ilgili
verilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18158)
124.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Balâ ilçesinde tarım ve hayvancılıkla ilgili
verilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18159)
125.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, ABD’nin Ankara Büyükelçiliğine yapılan saldırı ile ilgili
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18167)
126.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, BDP Nusaybin İlçe Teşkilat binasına yapılan saldırıya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18168)
127.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesindeki bir köyün içme suyu
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18169)
128.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Karadeniz Bölgesindeki nüfus hareketlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18170)
129.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Akdeniz Bölgesindeki nüfus hareketlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18171)
130.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Ege Bölgesindeki nüfus hareketlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18172)
131.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Marmara Bölgesindeki nüfus hareketlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18173)
132.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki nüfus hareketlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18174)
133.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Doğu Anadolu Bölgesindeki nüfus hareketlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18175)
134.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Orta Anadolu Bölgesindeki nüfus hareketlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18176)
135.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki uyuşturucu ticareti nedeniyle
haklarında işlem yapılan PKK’lı sayısı ile yakalanan uyuşturucu miktarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18177)
136.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında ele geçirilen kaçak cinsel
içerikli ürünlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18178)
137.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Mogan Gölü’nde meydana gelen yangına ve orman yangınlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18179)
138.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, PTT ve banka şubelerine yönelik soygun girişimlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18180)
139.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Ankara’da hizmete alınan otobüslere ve tahsis edildikleri
hatlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18181)
140.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, internet üzerinden yapılan otomobil satışlarındaki
dolandırıcılık vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18182)
141.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, kaçak hafriyat dökümü ile ilgili denetimlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18183)
142.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında büyükşehir belediyelerince
ağaçların korunması ve böceklerle mücadele için yapılan çalışmalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18184)
143.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Zonguldak’ın Ereğli ilçesindeki Atatürk posterlerinin
tahrip edilmesi ile ilgili soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18185)
144.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Ankara, Bursa, İstanbul ve İzmir’deki belediyeler
tarafından tahsil edilen cenaze hizmetleri ücretlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18186)
145.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, il ve ilçe belediyeleri tarafından gerçekleştirilen
kaldırım çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18187)
146.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Ankara’da engelli vatandaşların toplu taşım araçlarını kullanmada
yaşadıkları sıkıntılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18188)
147.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2013 Şubat ayı itibariyle belediyeler tarafından açılmış
gündüz bakım evlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18189)
148.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında Ankara’daki otobüs hatlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18190)
149.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında belediyelerce kaldırılan reklam
panoları ile tanıtıcı tabelaların sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18191)
150.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Ankara’nın tarihi bölgelerinde devam eden altyapı
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18192)
151.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Isparta’da kaybolan bir kişi ile ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18193)
152.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, muhtarların sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18194)
153.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’taki fırınların Pazar günlerinde çalışmamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18195)
154.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’da bir gösteri sırasında hayatını kaybeden bir kişinin
ölüm nedenine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18196)
155.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Iğdır’a giden bir yolcu otobüsüne yapılan saldırıya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18197)
156.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Türk vatandaşlığına kabul edilen Bulgaristan ve Yunanistan
vatandaşlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18198)
157.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde Atatürk büstüne yapılan
saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18199)
158.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, emniyet personeline ikinci şark görevi getirilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18200)
159.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Çekmeköy ilçesindeki bir mahallenin güvenlik sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18201)
160.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, emniyet personeline yapılan taltif ödemelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18202)
161.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, 2003-2013 yılları arasında yurt içi ve yurt dışından temin edilen biber
gazı miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18203)
162.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin Kartepe ilçesine bağlı bir mahallenin yol
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18204)
163.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, ikinci bölge hizmetine gitmeyen emniyet personeline ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18205)
164.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından ihalesi yapılan
stadyum inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18206)
165.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Manisa’nın Selendi ilçesinde bir köye köprü yapımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18207)
166.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, Şırnak’ın Cizre ilçesinde gerçekleştirilen bir ev aramasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18208)
167.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, Diyarbakır’da bir gösteride hayatını kaybeden bir kişiye
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18209)
168.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Hatay’da Suriyeli muhaliflerin kaldığı bir evde patlayıcı ele
geçirildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18210)
169.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18211)
170.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Kriminal Polis Laboratuvarları Daire Başkanlığı ile
ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18212)
171.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Ankara’da gece saat 23.00’ten sonraki otobüs seferlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18213)
172.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, İstanbul’un Cankurtaran semtinde ABD uyruklu bir kişinin
öldürülmesine ve kadın cinayetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18214)
173.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, gazeteci Mehmet Ali Birand’ın ölüm saati ve iki akrabası ile
ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18215)
174.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18216)
175.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Sivas’ta polisle esnaf arasında yaşanan olaylara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18217)
176.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, İstanbul’un Şişli ilçesinde bir öğrencinin darp edildiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18218)
177.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa Merkez’de bulunan bir taşınmazın tahsisi ile
ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18219)
178.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, Doğu ve Güneydoğu’da görev yapan polis memurlarının lojman
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18220)
179.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18222)
180.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, bürokratların istifasını istediği iddiasına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18223)
181.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık tarafından kiraya
verilen yapılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18224)
182.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Ankara’daki tarihi yapıların restorasyonuna ve bunlardan
elde edilen gelire ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18225)
183.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18226)
184.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, “Sakin Kent” ilan edilen yörelerde turizmin geliştirilmesi
kapsamındaki çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18227)
185.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18228)
186.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde bir mahallede bulunan
höyüklere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18229)
187.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde bir mahallede bulunan tarihi
bir konağa ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18230)
188.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, üniversite mezunu işsizlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18234)
189.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, bilişim okur-yazarlığının artırılması ve internetin bilinçli
ve etkin olarak kullanılabilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18238)
190.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında bastırılan ve dağıtılan sesli ve
kabartma kitaplarının sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18239)
191.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Okul Sütü Projesi kapsamında alınacak önlemlere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18240)
192.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, okullardaki serbest kıyafet uygulamasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18241)
193.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’daki engelli öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18242)
194.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam’ın, meslek liselerinde meslek hastalıklarının ders olarak
okutulmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18243)
195.- Hakkâri Milletvekili
Adil Kurt’un, ÖSYM tarafından sınavları iptal edilen kişilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18244)
196.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, okula kayıt yaptıramayan bir öğrenciye ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18245)
197.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yeni eğitim sisteminde yaşanan bazı sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18246)
198.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18247)
199.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın eğitim alanındaki durumuna ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18248)
200.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Halk Eğitim Merkezlerinde çalışan teknik öğretmen
sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18249)
201.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, öğretmenlerin özür grubu atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18250)
202.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa ilindeki öğretmen ve derslik açığına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18251)
203.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, ek ders ücretlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18252)
204.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, görevlendirme usulü ile çalışan Bakanlık personeline
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18253)
205.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlerin teşvikine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18254)
206.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Okul Sütü Akıl Küpü Projesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18255)
207.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, ilköğretimde Bilişim Teknolojileri derslerinin müfredata
eklenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18256)
208.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, bütünleme sınavı hakkı tanınmayan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesi öğrencilerinin mağduriyetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18257)
209.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, öğretmenlerin eş durumu atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18258)
210.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, üniversite mezunlarının işsizlik sorununa ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18259)
211.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, eski eğitim müfredatına uygun olarak hazırlanan kitapların
basımı için yapılan ihaleye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18260)
212.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’in Bergama ilçesine İlçe Milli Eğitim Müdürü
atanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18261)
213.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18262)
214.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18263)
215.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, teknoloji tasarım dersi öğretmenlerinin mağduriyetine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18264)
216.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, yüksek lisans ve doktora eğitiminin özür grubu
atamalarında dikkate alınmamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18265)
217.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, özür durumu ataması gerçekleşmeyen öğretmenlere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18266)
218.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, okullarda yaşanan maddi sıkıntılara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18267)
219.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, mahrumiyet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere özel bir
tazminat ödenmesiyle ilgili çalışma olup olmadığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18268)
220.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, norm kadro fazlası durumuna düşen sınıf öğretmenlerinin
mağduriyetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18269)
221.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18270)
222.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, açıköğretim fakültesi öğrencilerine bütünleme sınavı hakkı
tanınmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18271)
223.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, teknik eğitim fakültesi mezunlarına mühendislik unvanı
verilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18272)
224.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, teknik öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18273)
225.- İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, 2013 yılında yapılacak öğretmenlik alan sınavlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18274)
226.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, yurt dışındaki üniversitelerden mezun olup Türkiye’de denklik
sorunu yaşayan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18275)
227.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, sınır ötesi operasyonlara ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18276)
228.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki bir aramaya ve bazı
hücumbotlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18277)
229.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18278)
230.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldız’ın, askerlerin Kabul Toplama Merkezlerine THY ile ücretsiz taşınmasında
yaşanan sorunlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18279)
231.- Sivas Milletvekili
Malik Ecder Özdemir’in, 1990’lı yıllarda Sivas’ta gerçekleştirilen silah
dağıtımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18280)
232.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Deniz Kuvvetleri Komutanlığından istifa eden,
tutuklanan veya gözaltına alınan personele ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18281)
233.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, disiplin nedeniyle ordudan atılan subayların geri
dönüşü için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18282)
234.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18283)
235.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Yozgat’a yapılacak savunma sanayi yatırımlarına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18284)
236.- Eskişehir Milletvekili
Bedii Süheyl Batum’un, Afyonkarahisar’da bir cephanelikte meydana gelen
patlamayla ilgili soruşturmaya ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18285)
237.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18287)
238.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18288)
239.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Yuva Deresinin ıslahı ile ilgili iddialara ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18290)
240.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18292)
241.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Pazarcık-Gölbaşı karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18325)
242.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Hızlı Geçiş Sisteminde yaşanan sorunlara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18326)
243.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, 2002-2012 yılları arasında boğazlardan geçen gemilere ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18327)
244.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, PTT ile ilgili bazı iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18328)
245.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa-Suruç karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18329)
246.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Yalova’da K1 Yetki Belgesi sahibi nakliyecilerin
mağduriyetine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18330)
247.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kuzey Marmara Otoyoluna yapılması planlanan bağlantı
yollarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18331)
248.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, ulaşım sektöründeki vergilerin düşürülmesine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18332)
249.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa Merkez ve ilçeleri arasındaki ulaşıma ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18333)
250.- İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan’ın, Konak Tüneli Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18334)
251.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje ve
yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18335)
252.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldız’ın, Hızlı Geçiş Sisteminin işleyişinde yaşanan sorunlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18336)
253.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, İzmir’de gerçekleştirilmesi düşünülen projelerle ilgili bir
açıklamasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18337)
254.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, Ayvacık-Behramkale yoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18338)
255.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Antakya-Altınözü yoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18339)
256.- Edirne Milletvekili
Recep Gürkan’ın, Enez-Keşan yoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18340)
257.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Iğdır Havaalanının işleyişinde yaşanan sorunlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18341)
258.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlığın İstanbul’daki proje ve yatırımlarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18342)
259.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır-Erbil ve Diyarbakır-Süleymaniye uçak seferlerinin
yapılmamasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18343)
260.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, THY’de çalışan bir bakım şefinin işine son verilmesine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/18344)
4 Nisan 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 88’inci Birleşimini açıyorum.
III.– Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise,
yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma saati: 14.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Açılışta yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı , merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün
16’ncı yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Oktay
Vural’a aittir. (Gürültüler)
Sayın milletvekilleri,
Mecliste büyük bir uğultu var. Lütfen, bu gürültüyü kesersek çok iyi olacak.
Sayın milletvekilleri…
Buyurun Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanı merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 16’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk siyasetinin ve devlet hayatının yeri
dolmayacak şahsiyeti, Türk milliyetçilerinin ebedî lideri, Türk milletinin
devletiyle vatanıyla onurlu bir şekilde kıyamete kadar yaşamasını hayatı boyunca
kendine temel gaye edinen Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’in bugün ölümünün 16’ncı
yıl dönümü. Onun aziz hatırasını bir kez daha yâd etmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Merhum Alparslan Türkeş,
devletinin ve milletinin dertlerini kendi derdi bilen, milletinin derdiyle
dertlenen büyük bir milliyetperver, büyük bir vatanseverdi. Milletine sarsılmaz
bir imanla inanmış, ömrünü canından aziz bildiği milletine vakfetmişti. Onun
devlet anlayışının temelinde millet yatar, o bu anlayışa “millî demokrasi” der.
Onun siyaset felsefesinin temelinde Türk milletinin ellerinde yükselen millî
devlet vardır. Onun için millete hizmet, millete sevgi, saygı ve güvenle bağlı
olmak faziletlerin en büyüğüdür. Bu nedenle Türkeş, “Bizim Türk milliyetçileri
olarak davamız, Türk milletinin varlığını yüceltmek ve ebediyen devam ettirmek
davasıdır. Bu fikrin, bu davanın üstünde başka bir fikir, başka bir dava yer
alamaz. Türk milletinin varlığını korumak, yükseltmek ve onu ebediyen devam
ettirmek fikrine hizmet etmeyen, bu fikre uygun olmayan hiçbir davranış, hiçbir
hareket Türk milleti için meşru olamaz.” derken de aslında son dönemde ülkemize
sirayet eden, başka güçlere hizmet eden, milletin birliğine ve dirliğine göz
diken anlayışlara da tarihin ötelerinden bir anlamda dikkat çekmekte ve
uyarmaktadır.
Alparslan Türkeş, Türk
milletinin yönetim yolunu, kader çizgisini daima demokratik millî devlette
görmüştür. O, Türk milletinin inancına, değerlerine saygılı bir yönetim
anlayışını ömrünün sonuna kadar savunmuştur. Türkeş, bu nedenle “Bizim
dertlerimizin çaresi millet olarak müşterek bir ülkü, inanç, irade ve heyecan
içerisinde topyekûn seferber olmak ve halk enerjisini harekete geçirmektir.
İnsan kişiliğinin gelişip şekillenebilmesi hür ve demokrat rejimlerde
mümkündür. Hür ve demokrat olmayan rejimler insan şahsiyetine aykırıdır. Bu
rejimlerde insana saygı duyulmaz, insan sevgisi yoktur. Bizim felsefemiz Türk
insanını sevmek, saymak ve onun yücelmesini istemek üzerinedir. Bu sebeple,
hür, demokratik düzene muhalif olan bütün rejimlere karşıyız, bunlara
inanmıyoruz.” diyordu.
Alparslan Türkeş, zaman
ufkunun ötesini görebilen bir vizyon sahibiydi. Geleceği öngören, gelecekle
ilgili kaygılarını dile getiren, bunu milletiyle paylaşan, yol gösterici bir
bilge liderdi. O, tarihin haklı çıkarttığı bir lider olmuştu. Milliyetçiliğin
birileri tarafından ayaklar altına alınmaya çalışıldığı son zamanlarda
yaşananlar görülmektedir ki bu ülkenin onun millî devlet anlayışına,
milliyetçilik anlayışına, millete bakışına daha çok ihtiyacı vardır. Alparslan
Türkeş, bugün yaşanan ortama, açılım olarak pazarlanan yıkım senaryolarına 26
Aralık 1991 tarihli konuşmasında bakın ne diyor: “Bir memleketin insanlarını
elde etmek isterseniz, karıştırmak isterseniz sosyal ve psikolojik yönünü iyice
inceleyerek, analiz ederek ona göre bir plan uygulama suretiyle insanları kendi
kardeşlerinden, kendi devletinden soğutabilirsiniz, kendi devletine karşı,
kendi insanlarına karşı harekete geçirebilirsiniz. Bu, bir bilimdir, sistemdir,
birçok ülkeye karşı kullanılmıştır, şimdi de Türkiye’ye kaşı kullanılmaktadır.
Hâlbuki doğulusuyla, batılısıyla memleketimizin insanları birbirinin
kardeşleridir. Kürtçe konuşan kardeşlerimiz ne kadar Kürt’se biz de onlar kadar
Kürt’üz, biz ne kadar Türk’sek onlar da bizim kadar Türk. Milletimizin gücü,
devletimizin ayakta durması her şeyden evvel millî birliğimizin sağlam
tutulabilmesine bağlıdır. Bu bakımdan, dışa karşı güçlü olabilmesi için
milletimizin iç güvenliğinin de sağlam tutulması gerekir.” Bugün eyalet sistemini
tartışanlara, kültürel farklılıkları PKK silahının gölgesinde “siyasal çözüm”,
adı altında dayatanlara Sayın Türkeş bir uyarıda bulunuyor: “Bu bölgede ayrılık
istemek, federasyon istemek, ayrı halklar demek, özerklik istemek ya da
‘demokratikleşme’ adı altında bölücülüğe yol açacak birtakım durumlar ortaya
çıkarmaya çalışmak Türkiye'nin dağılmaya başlamasına yol açar. Türkiye'yi
parçalatmayız, buna kararlıyız.”
Evet, değerli arkadaşlar,
Başbuğ Türkeş’in ömrü milleti bölüp parçalamak isteyenlere karşı mücadeleyle,
buna dönük uyarılarla geçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) – Onun
tek tutkusu, tek sevdası binlerce yıllık şanlı tarihe sahip olan Türk
milletidir. Başbuğ’um, senin emanetin olan bu çetin davanın yılmaz neferleri
olarak aziz hatıran önünde saygıyla eğiliyoruz. Cenab-ı Hak Celle Celâlühu
mekânını cennet, seni yüce Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya komşu eylesin.
Saygılarımla. (MHP
sıralarından “Âmin” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Vural.
Gündem dışı ikinci söz, 4
Nisan Uluslararası Mayın Bilinci Geliştirme Günü münasebetiyle söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman’a aittir.
Buyurun Sayın Akman. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın, 4 Nisan Uluslararası Mayın
Bilinci Geliştirme Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Nisan Uluslararası Mayın Bilinci
Geliştirme Günü nedeniyle söz aldım, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
yarın yani 5 Nisan günü Avukatlar Günü. Bütün meslektaşlarımın bu gününü
kutlayarak sözlerime başlıyorum.
Aynı zamanda, içinde
bulunduğumuz hafta Kanser Haftası. Çağımızın amansız hastalıklarından biri olan
kanserle ilgili olarak bilim dünyasının bir an önce çare bulması dileğiyle bu
hastalıktan muzdarip olanlara acil şifalar diliyorum, yakınlarına da sabırlar
diliyorum.
Yine, Milliyetçi Hareket
Partisinin kurucu eski Genel Başkanı Sayın Türkeş’in 16’ncı ölüm yıl dönümü,
kendisini bu vesileyle ben de rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, kara
mayınları her yıl yaklaşık yüzde 80’i çocuk, kadın ve yaşlılar olmak üzere 15
ila 20 bin kişinin ölümüne ve çok daha fazla insanınsa ciddi biçimde
sakatlanmasına neden olmaktadır. 1938 yılından beri çatışmalarda çok geniş bir
biçimde kullanılan antipersonel kara mayınları hâlen 78 ülkenin toprakları
içerisinde bulunmaktadır. Kara mayınlarının çoğu İkinci Dünya Savaşı’ndan
kalmış, ayrıca, 1960’lardan beri de yaklaşık 110 milyon civarında, dünya
çapında 70 ülkede mayın bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu durumun vahametini
açıklamak için şu rakam yeterli olsa gerekir diye düşünüyorum: Mayın üretimi
yaklaşık 3 ila 75 Amerikan dolarına mal olurken 1 mayının temizlenmesi yaklaşık
300 ila 1.000 Amerikan doları civarındaki bir rakama temizlenebilmektedir. Öte
yandan, eğitimli personelin gerçekleştireceği mayın temizleme işinde bile,
temizlenen her 5 bin mayın için yaklaşık olarak 1 personelin öleceği ve 2
personelin ciddi şekilde yaralanacağı varsayılmaktadır.
Bu kadar vahim bir konu
nedeniyle dünyada özellikle soğuk savaş döneminden sonra, 1996 senesinde
Kanada, Avusturya ve Almanya’nın öncülüğünde bazı ülkeler “Ottawa Süreci”
olarak bilinen bir süreç başlattılar değerli milletvekilleri ve bu sürecin
neticesinde “Ottawa Sözleşmesi” diye bilinen antipersonel kara mayınlarının
tamamen temizlenmesine yönelik, yasaklanmasına yönelik bir uluslararası anlaşma
imzalandı. 2008 yılı itibarıyla 156 ülkenin taraf olduğu bir anlaşmadır bu
anlaşma. Türkiye’miz açısından 1 Mart 2004 tarihi itibarıyla bu uluslararası
sözleşme yürürlüğe girdi. Bu sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle eş zamanlı olarak
AK PARTİ iktidarımız döneminde -ben de sınır bölgelerini temsil eden bir
milletvekili olarak- üç dönemdir kara mayınlarının, özellikle, sınırdaki
mayınlarımızın temizlenmesiyle ilgili ülkemiz adına bir mücadele veriyoruz. Bu
verdiğimiz mücadele neticesinde Maliye Bakanlığımız bir ihale açtı, Şırnak ve
Mardin bölgelerindeki mayınların temizlenmesi noktasında yapılan bu ihale
dönemin ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Danıştaya
götürülmek suretiyle iptal edildi ve bu süreç işlemedi. Daha sonra
-arkadaşlarımızın bilgisi dâhilindedir- 2009 yılı içerisinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu konuyla ilgili bir kanun çıkardı. Bu çerçevede özellikle Suriye sınırındaki
mayınların temizlenmesiyle ilgili yapılacak ihalenin şartları ve detayları
konusunda bir kanun çıkarıldı.
Bugün önemli bir kısmı sınır
kapıları olmak üzere bir miktar temizlik yapılmış olmakla beraber, 1 milyon 150
bin metrekare civarında bir alanda temizlik olmakla beraber hâlen çok sayıda
mayının, yaklaşık 977 bin, neredeyse 1 milyona yakın mayının Türkiye
Cumhuriyeti topraklarında, sınırlarında gömülü olduğunu biliyoruz.
Bu mayınların çok miktarda,
yani daha önceleri günde yaklaşık 32 kişinin hayatını kaybetmesine neden
olurken, bugün 11-12 kişi civarında hâlâ dünya çapında insanın hayatını
kaybetmesine neden olduğunu biliyoruz ve bu sorunun bir an önce aşılması
gerektiğini belirtmek ve bu konuya
dikkat çekmek nedeniyle bu gündem dışı sözü aldım.
Ben, mayınsız bir dünya
dileğiyle, barış ve huzur dolu yarınlar diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akman.
Gündem dışı üçüncü söz, 5
Nisan Avukatlar Günü münasebetiyle söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın
Namık Havutça’ya aittir.
Buyurun Sayın Havutça. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’nın 2’nci maddesinde ifadesini bulan insan hak ve
özgürlüklerine saygılı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Hukuk
devletinin de en önemli özelliği bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin
güvence altına alındığı yani adaletin sağlandığı bir düzen olmasıdır. Hukuk
devletinin en önemli unsuru, yargının her türlü etki ve baskıdan uzak, tam
bağımsız ve vicdan özgürlüğüne sahip olmasıdır. Yargının da hukuk devletine
giden yolda kurucu unsurları iddia, savunma ve yargıdır. Bağımsız bir yargının
en önemli unsuru hiç kuşkusuz avukattır. Avukatların, savunmanın susturulduğu
bir yerde yargı bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir. Yargı
bağımsızlığının olmadığı bir yerde bireysel hak ve özgürlüklerden, bireysel hak
ve özgürlüklerin olmadığı bir yerde hukuk devletinden, hukuk devletinin
olmadığı bir yerde de demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Avukatların sorunu, bugün,
bağımsız yargı sorunudur, hukuk devleti sorunudur, demokrasi sorunudur, adalet
sorunudur. Ne yazık ki AKP iktidarının ileri demokrasi uygulamalarında yargı
erki tümüyle toplumun sindirilmesinin, bastırılmasının, korkutulmasının bir
aracı olarak kullanılagelmiştir. En son da Anayasa referandumuyla başlayan
süreçte yüksek yargı organları, HSYK, Anayasa Mahkemesinin yapısı siyasal etki
ve baskı altına alınmış, özel yetkili mahkemeler eliyle gestapo ve 12 Eylül
faşist rejimi uygulamaları, bizzat adaletsizliğin, baskının, zorbalığın,
şiddetin, insan hakları ihlallerinin ve en sonunda avukatların baskı görmesinin
bir öznesi hâline gelmiştir. Silivri toplama kampı gibi çalışan bu mahkemeler,
toplumsal muhalefetin korkutulduğu, sindirildiği, tehdit edildiği, adaletin
ayaklar altına alındığı bir gestapo merkezi hâline dönüşmüştür. Bugün bu,
şimdiden bu durum demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir.
Ülkemizde adli ceza
soruşturmalarında sahte dijital belgeler üretilerek Türkiye’de dijital
sahtekârlık suç çeteleri oluşmuştur. İktidar paket üstüne paket çıkarıyor,
yargı paketleri çıkıyor ama bu paketlerden adalet çıkmıyor, bu paketlerden
özgürlük çıkmıyor, bu paketlerden adil yargılanma hakkı çıkmıyor değerli
arkadaşlarım.
Adalet Bakanına buradan
seslenmek istiyorum: Adalet sarayları paket ve kömür dağıtılan yerler değildir,
adalet sarayları bizzat adaletin dağıtıldığı yerler olmalıdır, bunu Adalet
Bakanı anlamak zorundadır. Bugün ülkemizin gerçek sahibi olan halkımızın her
yönüyle hakları gasbedilmiş, muhalif kesimler baskı altına alınmış, işçiler
sendikasızlaştırılmış, tarım, hayvancılık bitirilmiş; köylülerimiz,
emeklilerimiz, öğretmenlerimiz, açlık ve yoksulluk sınırı içinde yaşam mücadelesi
veriyor. En sonda susturulma sırası avukatlara gelmiştir.
Bakın, bugün avukatların
çözülmesini bekleyen dünyaca, yığınca sorunu bulunmaktadır. Ancak, bugün
toplumun adalet adına büyük bir baskı, savunmanın saldırı altında olduğu bu
ortamda avukatlar, kendileriyle ilgili toplum adına ancak bir şey isteyebilir,
o da “adalet”, “adalet”, “adalet” isteyebilir.
Değerli arkadaşlarım,
avukatların meslek düsturu olarak kaydettiği ve bütün avukatlarda ve barolarda
asılı olan bir sözü sizlere hatırlatmak istiyorum: “Avukatlar, biz görevimizi
yaparken kimseye, ne müvekkile ne hâkime ne de iktidara tabiyiz. Bizim
aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz fakat hiçbir hiyerarşik üst de
tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemlisinden veya isim yapmış olandan farkı yoktur.
Avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar ama hiçbir zaman da efendileri
olmadı.”
Şimdi, buradan İstanbul
Barosu ve tüm barolar haykırıyor, “Gerçek ve adil yargılanma için, yargı
bağımsızlığı ve hukuk devleti için, özgür ve demokratik bir Türkiye için bütün
gücümüzle yargıyı ve hukuk devletini savunmaya devam edeceğiz.” diyor.
Buradan savunmanın büyük
meşakkatler içerisinde mahkemelerde adalet arayan adalet savaşçısı tüm
meslektaşlarımızın Avukatlar Günü’nü kutluyor, hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Havutça.
60’ıncı maddeye göre söz
vereceğim.
Sayın Akova…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, 5 Nisan Avukatlar
Günü’ne ilişkin açıklaması
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yargı fonksiyonunun önemli
yapı taşlarından olan değerli meslektaşlarımın, herkesin adil ve evrensel hukuk
kurallarına uygun bir şekilde yargılandığı, davaların makul süreler içerisinde
bitirildiği, mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olduğu, tutukluluk sürelerinin
makul düzeye indirildiği, savunma hakkının kısıtlanmadığı, yargının
bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir hukuk düzeninde
çalışmaları dileğiyle 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutluyorum.
Ben de Barolar Birliğinin
düzenlediği plaket töreninde 40’ıncı yıl plaketini onurla almış bulun-maktayım.
Hukuk devletinin ifasında,
yargının fonksiyonunu yerine getirmesinde önemli rolü olan avukatların mesleki
haklarında kayıplara yol açacak kanun tasarılarına karşıyız. Yasa yapım
süreçlerinde adalet mekanizmasının önemli bir tarafı olan avukatların, görüş ve
önerileri de dikkate alınmalıdır.
Yeşil pasaport avukatlara
mutlaka verilmelidir.
Kamu avukatlarının emeklilik
hakkı, temel özlük hakları, bağımsız görev hakkı konusunda sıkıntı
bulunmaktadır...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu…
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 16’ncı yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk milliyetçiliğinin en
önemli kilometre taşlarından olan, Türk dünyasının önemli şahsiyeti Başbuğ
Alparslan Türkeş’i ölümünün 16’ncı yıl dönümünde rahmet, minnet ve şükranla
anıyoruz.
Merhum Başbuğ, farklı siyasi
yaklaşımları “millî” olmak kaydıyla kucaklayabilen, Türk milletini millî ve
manevi değerleriyle yakından tanıyan, “Bir Kürt kadar Kürt, bir Türk kadar
Türk’üm.” diyerek, kardeşlik hukukunun farkında olan eşsiz bir liderdi.
Alparslan Türkeş, Türk
milletinin sosyal, kültürel, ekonomik her türlü sorununa çözüm üretebilmiş
nadir siyaset ve devlet adamlarından biriydi. Bu çerçevede, bugünkü iktidarın,
Türkeş’ten ve onun siyasi organizasyonu olan MHP’den öğreneceği çok şey vardır.
Cenab-ı Allah rahmetini
esirgemesin, Hazret-i. Peygambere komşu eylesin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Şahin…
3.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne
ilişkin açıklaması
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yargı önünde herkesin
eşitliğinin sağlanmasının en temel unsurlarından biri de hiç şüphesiz savunma
hakkıdır. Savunma hakkının uygulayıcısı, hukuk sisteminin ayrılmaz ögesi olan
avukatlık, demokratik yaşamımızda büyük bir öneme sahip olup adaletin tecellisinde
ciddi bir görev üstlenmektedir.
Meslek etiğine ve kanunlara
bağlı olarak toplumsal ilişkilerde karşılaşılan sorunların giderilmesiyle
adalet ve hakkaniyetin sağlanması hususunda yürüttükleri görev ve sorumluluk
toplumumuzca bilin-mektedir.
Adalete duyulan güveni
artırmak, böylece vatandaş-devlet ilişkisini de güçlendirmek, ancak bütün
unsurlarıyla etkin, hızlı ve adil bir yargı işleyişiyle mümkündür.
Bu düşüncelerle Avukatlar
Günü’nü kutluyor, adaletin tecelli etmesinde büyük pay sahibi olan bütün
avukatlarımızın, değerli meslektaşlarımın gününü kutlar, çalışmalarında
başarılar dilerim.
BAŞKAN – Sayın Serindağ…
4.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Gaziantep’te çiftçilerin
elektrik fiyatlarının yüksek olması nedeniyle sulu tarım yapamadıklarına ve
Hükûmetin bu çiftçilere yardım eli uzatmasını dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, daha önce de
bir iki defa ifade ettim, Gaziantep’te sulama yapmak isteyen, sulu tarım yapmak
isteyen çiftçilerimiz sulu tarım yapamamaktadırlar. Sebebi de elektrik
fiyatlarının, enerji fiyatlarının yüksek olmasıdır.
İslâhiye ilçesinin Akınyolu
köyünden Kamil Vanlı arıyor, diyor ki: “TEDAŞ, İslâhiye’deki sulama
sistemlerini mühürledi. Mühürleri açabilmek için de borcun yüzde 20’sini
istiyorlar. Bizim bu yüzde 20’yi ödeme takatimiz yok.” Onun için, Hükûmetin
tarıma ve tarımda çalışanlara, çiftçilerimize sahip çıkmasını, sulu tarım
yapmak isteyenlere yardım eli uzatmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Sarıbaş…
5.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çan-Biga-Çanakkale arasındaki
duble yolun on yıldır bitirilemediğine ve Bayramiç Barajı’na akan suların
analizinin yapılıp yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizin aracılığınızla sormak
istiyorum Sayın Bakana. “Şu ana kadar duble yol yaptık...” Ve duble yollarıyla
övünen bir AKP’nin on yıldır başlattığı Çan-Biga-Çanakkale arasındaki duble yol
hâlâ daha bitirilmemiştir. Diğer bağlantılardan bahsetmektense, özellikle bu
konuda, bu yolun ne zaman bitirileceğini, vatandaşlarımızın oradaki bu yolun
çilesinden ne zaman kurtulacağını ve övündükleri bu yolu bu kadar uzun sürede bitiren, Türkiye
Cumhuriyeti’nde, bir başka hükûmet var mıdır, bunu merak ediyorum.
Yine, geçtiğimiz günlerde
bölgemizde yağan yağmur nedeniyle, özellikle Kazdağalar’ından beslenen Bayramiç
Barajı’na akan suların bulanık ve ilaçlı olduğu, bu ilaçlısuların altın
işletmecilerinden kaynaklandığı yöre halkımız tarafından ifade ediliyor ve bu
konuda da, örneklerin alınması konusunda da yöre halkı olabildiğince
şişeleyerek bunu valiliğe göndermiştir. Bu konuda, Bayramiç suyunun analizleri
yapılmış mıdır yoksa halkımızın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Havutça…
6.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Şeker Piliçte işten
çıkarılan işçilerin durumuna ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) –
Sayın Başkan, Balıkesir Bandırma’da AKP’nin politikaları yüzünden Şeker Piliçte
yaşanan krizin faturası, ekmeğini bu sektörden kazanan, evladını okutan, evinin
kirasını, bankadan çektiği krediyi ödemeye çalışan işçi kardeşimize kesildi.
İflas ertelemesi nedeniyle kayyuma devredilen Şeker Piliçte yaklaşık 1.800 işçi
işten çıkarıldı. Bandırma ve Balıkesir ekonomisinin lokomotif firmalarından
biri olan Şeker Piliçte yaşananlar ilçede büyük bir mağduriyet yarattı. Biz
bunları… Aileleriyle birlikte yaklaşık 5 bin kişiyi bulan Şeker Piliç
işçilerinin sesleri AKP Hükûmeti tarafından ne yazık ki duymazdan geliniyor. Bu
insanlarımız, işsiz kaldı. işsiz kaldığı gibi ne zaman ödeneceği belli olmayan
ihbar ve kıdem tazminatlarını sadece beklemek zorunda bırakılmıştır. Maaşının
hesabını yaparak ev almak için bankadan kredi çeken, buna göre bütçe
oluşturanların bu durumda ne yapacağını hiç kimse hesaba katmıyor. Biz bunları
bu Meclis kürsüsünden defalarca Ekonomi Bakanına ve Maliye Bakanına bağırdık,
çağırdık ancak ne yazık ki AKP Hükûmeti “Bırakınız yapsınlar…”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şimşek…
7.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 16’ncı yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yüce Türk milletine: Dünden
bugünü görebilen, Türk milliyetçiliğinin ve Türk dünyasının lideri, devlet
adamı, kendini Türk milletine adamış Başbuğ Alparslan Türkeş’i ölümünün 16’ncı
yılında rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Allah rahmet eylesin.
BAŞKAN – Sayın Canikli…
8.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 16’ncı yıl dönümüne
ve 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Türk milletinin
yetiştirdiği büyük devlet ve siyaset adamı rahmetli Alparslan Türkeş’in
ebediyete intikalinin 16’ıncı yıl dönümü. Bu vesileyle merhumu rahmetle bir kez
daha anıyoruz. Cenab-ı Hak mekânını cennet eylesin.
Ayrıca yarınki 5 Nisan
Avukatlar Günü nedeniyle tüm avukatlarımızı tebrik ediyoruz, çalış-malarında
başarılar diliyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Vural…
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Alparslan Türkeş’in kabrinde on
binlerce kişi olmasına rağmen ambulansın olmamasına ve son günlerde kamu
kurumlarının isimlerinden “Türkiye Cumhuriyeti” ibaresinin çıkartılmasının
sebebini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, biriki hususu
gündeme getirmek istiyorum. Bugün -biraz önce ifade ettim- Başbuğ’umuz Sayın
Türkeş’in kabri başında on binlerce vatandaşımız vardı. Maalesef, bu törenin
yapıldığı alanda bir tane ambulans yoktu. Rahatsızlanan bir kardeşimiz…
Maalesef ambulans yoktu, çağırıldı. Bilecik Milletvekilimiz Sayın Bahattin
Şeker ambulans çağırmasına rağmen yirmi dakika boyunca gelmedi ancak taksiyle
götürülmek durumunda kaldı. Böylesine bir günde Sağlık Bakanının bir ambulansın
orada bulunmasını dahi düşünmemesinin not edildiğini ifade etmek istiyorum.
Bir de son günlerde kamu
kurumlarında “Türkiye Cumhuriyeti” ibaresinin çıkartılmasına şehadet ediyoruz.
Nasıl, böyle bir şey olabilir mi? Burası Türkiye Cumhuriyeti devleti. Ziraat
Bankasından çıkartılıyor, Sağlık Bakanlığından “Türkiye Cumhuriyeti” ibareleri
çıkartılıyor. Bu ne? Bir kampanya mı var, bir saldırı mı var yani bayrağımıza,
cumhuriyetimize yönelik? Bunların birtakım tabelalardan çıkartılmasının
gerekçesi nedir? Hükûmetin bu konuda bilgi vermesi gerekir, burası Türkiye
Cumhuriyeti devletidir.
BAŞKAN – Sayın Genç…
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, taşeron işçi statüsünde
çalışanların durumuna ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün
ülkemizdeki en büyük sorunlardan birisi taşeron işçi sorunudur. Özellikle,
Elâzığ’da 8’inci Karayolları Bölge Müdürlüğü, Karayollarına bağlı olarak orada
çalışan bütün işçileri taşeronlara devretmiş ve bu işçilerin çalışma
garantileri elinden alınmıştır. Hükûmet de, Bakan daha önce burada bilgi verdi.
Bu konuda yargının da kararı olmasına rağmen bu taşeron işçiler, kamu
hizmetleri yaptıkları hâlde, kamuya ait bir hizmet yaptıkları hâlde maalesef
taşeron statüsünde çalıştırılarak 800 bine yakın insanımız bu şekilde çok büyük
bir perişanlık içinde. Hükûmetin bir an önce bu işe el atıp bu taşeron işçileri
insanca yaşamayı sağlayacak bir ücrete kavuşturması… Ayrıca da Karayollarında
yapılan bu uygulama da kanuna aykırıdır. Mademki kamu hizmeti görüyorlar,
gördüklerine göre bunların Karayolları teşkilatında çalışması lazımken,
bunların taşerona verilmesi aynı zamanda taşeronlara da devletin kesesinden bir
rant sağlamakta ve işçinin emeğini taşeronun cebine kanalize etmektedir. Bunu
şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN – Sayın Tanal…
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Demokratik bir toplumda
avukatın her türlü baskı ve kısıtlamalardan arındırılması gerekmektedir. Balık
için su ne ise avukat için özgürlük odur. Avukat savunmasının önündeki tüm
engeller kaldırılmalıdır, savunmaya kalkan eller kırılmalıdır. Barolar halkın
avukatıdır. Yargının direği savunmadır, avukat adaletin temelidir. Adalet
devletin temeliyse avukat da adaletin temelidir. 5 Nisan Avukatlar Günü’nü
kutluyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Atıcı…
12.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Uzman Doktor Engin Deniz
Arslan’ın durumuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şu elimde
gördüğünüz evrak bir sürgün belgesidir. Sürgüne gönderilen kişi Uzman Doktor
Engin Deniz Arslan’dır. Sürgüne gönderen kurum Sağlık Bakanlığıdır. Sürgüne
gönderme nedeni ise 29 Ekimde Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamaya çalışan ve polis
tarafından engellenen vatandaşların mücadelesi sırasında hafif yaralanan
polislere “’Ağır yaralandı’ diye rapor ver.” diye ısrar edilmelerine karşı
çıkmasıdır. Bu, AKP Hükûmetinin bir ayıbıdır. Bu sürgün derhâl durdurulmalıdır,
derhâl geri çekilmelidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak da biz bu işin peşini
bırakmayacağımızı, net ifadelerle altını çizerek belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Kanun teklifinin geri
alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın (2/238) esas numaralı Kanun
Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/104)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/238) esas numaralı Kanun
Teklifi’mi geri çekiyorum. 3/4/2013
Tanju
Özcan
Bolu
BAŞKAN –
Adalet Komisyonunda bulunan teklif geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin, yerli, yeni ve yenilene-bilir enerji
kaynaklarını ön planda tutan enerji politikalarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/570)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye’de
nüfus, sanayileşme, gelişen teknolojiler ve birçok sosyoekonomik faktöre bağlı
olarak enerji ihtiyacı her geçen gün artmaktadır.
Elektrik
enerjisi üretiminde kömür ve hidrolik kaynaklar başta olmak üzere, petrol,
doğal gaz ve jeotermal kaynaklar ülkemizin birincil enerji kaynaklarını
oluşturmaktadır.
Türkiye'nin
2012 yılında 244 milyar kilovatsaat olması beklenen enerji talebinin, 2015
yılında 293,1 milyar kilovatsaate ulaşacağı tahmin edilmektedir. 2012 yılı
elektrik enerjisi talebinin yüzde 74,2'si termik, yüzde 23,2'si hidrolik, yüzde
2,05'i rüzgâr, yüzde 0,32'sinin de jeotermal kaynaklardan karşılanacağı
planlanmıştır. Her yıl artan ihtiyaç nedeniyle Türkiye'nin enerji yatırımlarına
öncelik vermesinin ne kadar kaçınılmaz olduğu ortadadır. Fakat, ülkemizde
enerjiye olan arz-talep nedeniyle, Hükûmet, aceleci davranarak, toplumsal
yaşamı, doğal dengeyi, kültür varlıklarını gözden çıkaran ve insan hayatını
tehlikeye sokan enerji yatırımlarına öncelik vermekte, turistik bölgelere
termik santral, millî park alanlarına hidroelektrik santral kurulması
girişimlerine göz yumulmakta ve dünya ülkelerinin terk ettiği nükleer santral
projeleri hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Ülkemizde
enerji üretiminde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmesi
ve dışarıya bağımlı olmaktan kurtulmamız gerekirken, doğal gaz ve ithal kömürle
çalışacak olan, dışa bağımlı kaynaklarla santral kurmaya yönelik yatırımlara
hız verilmektedir.
Enerji
politikaları hususunda, Avrupa Birliği ve ABD'nin çıkarlarına hizmet eden
dünyadaki gelişmeler, ülkemizde de toplumsal yapıyı bozucu, kuralsızlaştırıcı
etkiler yaratmaktadır. Amaç, ulusal ve kamusal kural ve denetimden uzak,
küresel sermayeye bağımlı tek bir pazar yaratılması ve herkesin bu pazara dâhil
edilmesidir.
Türkiye'nin
enerji yatırımlarında bu örgütlerin eline düşmemesi ve bu örgütlere bağımlı
hâle gelmemesi gerekmektedir. Bunun için insan odaklı ve yeni enerji
politikalarını hayata geçirmesi gerekmektedir. Enerji üretiminde yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmesi, dışa bağımlılığın en aza
indirilmesi, doğal gaz ve ithal kömür gibi dışa bağımlı kaynaklarla santral
kurmaya yönelik yeni lisans taleplerine izin verilmeyerek, ulusal enerji
stratejisinin ilgili tüm kurum ve kuruluşların katkılarıyla hazırlanması
gerekmektedir.
Enerji
tesisleri yapımında gelişmiş teknolojilerden yararlanılması ve yerli teknolojik
altyapının geliştirilerek imalatta yerli sanayi payının artırılması, jeotermal
potansiyelimizin özellikle sanayi, konut, tarım ve turizm alanlarında
ivedilikle değerlendirilmesi, hidrolik enerji alanında ortaya konan projelerin
bütünlüklü olarak, toplumsal ve doğal yaşamı koruyacak şekilde planlanmak üzere
yeniden ele alınması, enerji yatırımlarında denetimlerin kamusal anlayışla
yapılması, enerjinin etkin, verimli ve tasarruflu kullanımı için toplumsal
bilinç yaratmaya yönelik eğitim çalışmalarına hız verilmesi gerekmektedir.
Türkiye
rüzgâr enerjisinde Avrupa’da ilk 10 ülke arasına girdi diye övünülürken,
Hükûmet yetkililerinin 2012 yılı elektrik enerjisi talebinin sadece yüzde
2,05'inin rüzgâr enerjisinden karşılanacağının planlandığını açıklaması
çelişkili ve üzüntü vericidir. Türkiye’de termik santralden elektrik üretim
oranının yüzde 74 olarak planlanması ise maalesef ürkütücüdür çünkü termik
santrallerin zararları artık herkes tarafından çok iyi bilinmektedir.
Ayrıca,
05/02/2009 tarihli ve 5836 sayılı Kanun’la katılmamız uygun bulunan Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolü’ne
katılmamız, Dışişleri Bakanlığının 07/05/2009 tarihli ve HUMŞ/408 sayılı yazısı
üzerine 31/05/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesine göre
Bakanlar Kurulunca 07/05/2009 tarihinde kararlaştırılmıştır. Bu protokol gereği
Türkiye karbondioksit eş değeri sera gazlarının salım sınıflandırma ve azaltım
taahhütlerini yerine getirirken sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek
amacıyla, ulusal koşullarına uygun olarak protokolde belirtilen politika ve önlemleri
uygulayacak ve/veya daha da geliştirecektir. Protokolde belirtilen önlemlerden
en önemlisi ise, yeni ve yenilenebilir enerji türleri, karbondioksiti gideren
teknolojiler ile çevre dostu ileri ve yenilikçi teknolojilerin araştırılmaları,
teşvik edilmeleri, geliştirilmeleri ve kullanımlarının arttırılmasıdır.
Türkiye'nin, imzalamış olduğu protokole uyarak yenilenebilir teknolojilere daha
fazla ağırlık vermesi gerekmektedir.
Bu
nedenlerle, ülkemiz koşullarına uygun, yerli, yeni ve yenilenebilir enerji
kaynaklarını ön planda tutan, ekonomi, sanayi, tarım, çevre, eğitim, ulusal
güvenlik, ulaşım politikaları ile bütünleşik, enerji politikalarının hayata
geçirilmesine yönelik araştırmaların yapılarak gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla, Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün
104’üncü ve 105’inci maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz. 13/02/2012
1)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Celal
Dinçer (İstanbul)
3) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
4) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
5) Bülent
Tezcan (Aydın)
6) İhsan
Özkes (İstanbul)
7)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
8) Musa
Çam (İzmir)
9) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
10) Erdal
Aksünger (İzmir)
11)
Levent Gök (Ankara)
12) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
13) Tolga
Çandar (Muğla)
14) Emre
Köprülü (Tekirdağ)
15)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
16) Hasan
Akgöl (Hatay)
17) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
18)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
19)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
20)
Haydar Akar (Kocaeli)
21) Osman
Aydın (Aydın)
22) Recep
Gürkan (Edirne)
23)
Nurettin Demir (Muğla)
24)
Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 22 milletvekilinin, kayıt dışı ve suç ekonomisi sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/571)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Günümüzün
en önemli sorunlarından biri olan kayıt dışı ekonomi, Türkiye’de birçok
sektörde büyük tehdit oluşturmakta, Türkiye ve dünyada sahte, kaçak mal
piyasasının büyüklüğü tüketicilere ve ülke ekonomisine büyük zararlar
vermektedir.
Türkiye’de
"Suç Ekonomisinin Türkiye Bilançosu" üzerine yapılan araştırmalar çok
önemli tezleri ortaya koymakta, Türkiye’de yasa dışı faaliyetler nedeniyle
oluşan cironun en az 8 milyar TL (8 katrilyon) olduğu tahmin edilmektedir.
İstanbul
Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odasının (İSMMMO) Suç Ekonomisinin
Türkiye Bilançosu Raporu’na göre, Türkiye’de 27 kalemde yasa dışı faaliyetlerde
oluşan ciro en az 8 milyar -8 katrilyon- elde edilen net kazanç ise 3 milyar
250 milyon TL'dir.
Türkiye
maalesef kayıt dışı ekonomi ve suç ekonomisinin yarattığı bilançolar nedeniyle
büyük çaplı zarar görmekte ve önemli oranlarda vergi kaybı yaşanmaktadır.
Türkiye
ekonomisi için önem arz eden bu araştırmada, ekonominin kara deliğine dönüşen
ve insanların canına malına kasteden suç ekonomisinin önüne geçmek için
herkesin üzerine düşen görevi tam olarak yapması konusuna dikkat çekilmiştir.
İSMMMO’nun
Suç Ekonomisinin Türkiye Bilançosu Raporu’na göre, suç ekonomisinin en gözde
kazanç alanlarını fuhuş, eroin, esrar, insan kaçakçılığı, kaçak sigara, korsan
kitap ve DVD, organize suç, kaçak çay, kaçak et, akaryakıt, hırsızlık, haplar
ve tarihî eser kaçakçılığı oluşturmaktadır. Sıralanan bu sektörlerin başında en
büyük ciro ile fuhuş sektörü, ikinci sırada ise eroin sektörü gelmekte, insan
kaçakçılığı dördüncü sırada yer almaktadır. Özel tüketim vergisi ve gümrük
vergileri nedeniyle cazip hâle gelen içki, sigara, çay gibi ürünler yasa dışı
ticaret pazarında büyük yer almaktadır.
Rapora
göre, yılda, Türkiye üzerinden 60 ile 120 ton arasında eroin geçirildiği, 43
milyon 500 bin adet sigaranın, 362 bin kaçak içkinin, 2 milyon 286 bin kilogram
kaçak çayın, 75 ton kaçak etin, 7 milyon 652 bin litre akaryakıtın, 40 bin cep
telefonunun, 1 milyon 277 bin adet kaçak ilacın, 32 bin kaçak tarihî eserin
yakalandığı belirtilmektedir.
Bu
rakamlar, Türkiye’de sahte ve kaçak mallar piyasasının büyüklüğünü bize
kanıtlamaktadır. Bu durumun Türkiye’de büyük istihdam kaybına, vergi
kayıplarına yol açması nedeniyle üzerinde hassasiyetle durulması ve konu üzerinde
bütün kurumların üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmesi
gerekmektedir.
Bu
nedenle, suç ekonomisinin en gözde kazanç alanlarını oluşturan fuhuş, eroin,
esrar, insan kaçakçılığı, kaçak sigara, korsan kitap ve DVD, organize suç,
kaçak çay, kaçak et, akaryakıt, hırsızlık, haplar ve tarihî eser kaçakçılığı,
vesair sektörlerin Türkiye’de çok iyi bir şekilde takip edilmesi, devletin bu
sektörlerde kaçakçılığı önlemesi adına üzerine düşen görevi en iyi bir şekilde
yaparak ülkemize zarar veren suç ekonomisinin önüne geçilmesi gerekmektedir.
Yukarıda
kısaca özetlenen bilgiler ışığında, Türkiye’de insanların canına ve malına
kasteden suç ekonomisinin önüne geçilerek gerekli önlemlerin alınmasına yönelik
araştırmaların yapılması ve bir an önce ülkemize zarar veren bu konu üzerinde
gerekli önlemlerin alınması amacıyla TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci
maddeleri ile Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. 13/02/2012
1)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
3) Namık
Havutça (Balıkesir)
4) Haydar
Akar (Kocaeli)
5) Mehmet
Hilal Kaplan (Kocaeli)
6) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
7) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
8) İhsan
Özkes (İstanbul)
9) Bülent
Tezcan (Aydın)
10) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
11) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
12) Celal
Dinçer (İstanbul)
13) Erdal
Aksünger (İzmir)
14) Tolga
Çandar (Muğla)
15) Emre
Köprülü (Tekirdağ)
16)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
17)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
18) Hasan
Akgöl (Hatay)
19) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
20)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
21)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
22) Osman
Aydın (Aydın)
23) Recep
Gürkan (Edirne)
3.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 22
milletvekilinin, Ekonomik ve Sosyal Konseyin çalışmasının önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/572)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kanunda
açıkça ifade edildiği gibi Ekonomik ve Sosyal Konsey, ekonomik ve sosyal
politikaların oluşturulmasında, toplumsal uzlaşma ve iş birliğini sağlayacak,
sürekli ve kalıcı bir ortam yaratarak, istişari mahiyette ortak görüş
belirlemek için oluşturulmuştur.
Yine, 12
Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda Ekonomik ve Sosyal Konsey anayasal
bir statü de kazanmış durumdadır.
Demokratik
toplumlarda ekonomik hayatın içinde bulunan tüm aktörlerin birlikte hareket
etmesini, koordinasyonunu ve sosyal yaşamı etkileyecek politikaların ortak
akılla ortaya çıkartılmasını sağlamak amacıyla benzer kurumlar kurulmuştur.
Örneğin, Fransa'da Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyi, Hollanda'da Sosyal
Ekonomik Konsey bulunmaktadır. Benzer bir konseye AB de yer vermiş, Avrupa Ekonomik
ve Sosyal Komitesi faal bir organ olarak işlerlik kazanmıştır.
Bütün
bunların arkasında da aynı temel mantık yatmaktadır. Ekonomi politikaları
sosyal yaşamı da etkilemektedir, o hâlde sosyal yaşamın aktörlerinin bu
politikaların belirlendiği her safhada söz sahibi olması gerekmektedir.
Bugün
Türkiye'de önemli ekonomik sorunlar vardır. Hane halkının borcunun gelirine
oranı sürdürülemez seviyelere gelmiş, faiz oranları yükselmiş, enflasyon çift
haneli rakamlara ulaşmıştır. Bugün ülkemiz yapısal bir işsizlik probleminin
yanı sıra, dünyanın en fazla cari açık veren 5 ülkesinden biri olmakla da
uğraşmaktadır.
2012
yılında bütün dünyada ekonomik bir daralma beklenmektedir. Bu şartlar altında
Ekonomik ve Sosyal Konseyin katkı, çözüm, yapıcı öneri ve ortak aklına ihtiyaç
bulunmaktadır. Buna karşın, Hükûmet, yaklaşık otuz altı aydır Ekonomik ve
Sosyal Konseyi toplamamakta, Konseyin etkili, verimli ve güçlü bir şekilde
çalışmasını sağlayamamakta, emekçilerin ve girişimcilerin pozitif politika
üretmesine imkân verecek bu platformu çalıştıramamaktadır. Bu nedenle, Konseyin
çalışmasının önündeki engellerin araştırılması, alınması gereken önlemlerin
tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Umut
Oran (İstanbul)
2) Celal
Dinçer (İstanbul)
3) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
4) Recep
Gürkan (Edirne)
5) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
6) Musa
Çam (İzmir)
7) Faik
Tunay (İstanbul)
8) Emre
Köprülü (Tekirdağ)
9) Levent
Gök (Ankara)
10)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
11) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
12) Erdal
Aksünger (İzmir)
13) Tolga
Çandar (Muğla)
14)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
15) Hasan
Akgöl (Hatay)
16) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
17)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
18)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
19)
Haydar Akar (Kocaeli)
20) Osman
Aydın (Aydın)
21) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
22)
Nurettin Demir (Muğla)
23)
Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 118’inci sırasında yer alan (10/225) esas numaralı, Türkiye'de 9
milyonu aşkın emeklinin yaşamış olduğu sorunların tespit edilmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 4 Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4/4/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 4/4/2013 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisini,
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 118’inci sırasında yer alan (10/225),
Türkiye'de 9 milyonu aşkın emeklinin yaşamış olduğu sorunların tespit edilmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesini,
Genel Kurulun 4/4/2013 Perşembe günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN –
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Bingöl
Milletvekili Sayın İdris Baluken’e aittir.
Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun vermiş olduğu öneri üzerine söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugünkü
grup önerimizin konusu, ülkemizde yaşayan emeklilerin sorunları ve bu
sorunların çözümüne yönelik Meclisin geliştireceği süreçlerle ilgili olacak. Bu
konuda biraz bilgilendirme yapmaya çalışayım ben. Özellikle, AK PARTİ
döneminde, emekli olma ve emeklilerin sorunlarını aslında sürekli bu kürsüye
getiriyoruz ve getirdiğimiz bu sorunların çözümü konusunda Hükûmette bir
isteksizlik, bir duyarsızlık durumunun olduğunu sürekli gözlemliyoruz ve
sorunlar çözülmediği için de bizler bu sorunun çözülmesi konusunda Hükûmete yol
gösterme ya da Hükûmetin yapmış olduğu çalışmaların yetersizliklerini tespit
etme konusunda Meclisin, mutlaka devrede olması gereken bir mekanizmanın önemli
olduğunu düşünüyoruz.
Bugüne
kadar maalesef AK PARTİ döneminde yapılan düzenlemelerle özellikle mezarda
emeklilik olarak ortaya çıkmış pratik sorunlar, emekli olma yaşıyla ilgili
sorunlar bütün güncelliğini koruyor. AK PARTİ Hükûmetinin genel olarak emeklilerin
sorununa yaklaşımı, yapay krizler çıkarma, seçim döneminde de bu yapay krizleri
çözüyormuş algısı yaratma ve bu şekilde bir hedef kitle olarak, bir seçmen
kitlesi olarak emekliler üzerinden bir siyasi rant elde etmeye çalışma çabası
olmuştur. Ancak, ısrarla, emeklilerimizin yaşamış olduğu sorunlar da hâlâ
Hükûmetin önünde, bütün aciliyetiyle, bütün önemiyle durmaya devam etmektedir.
Bakın,
bugün emeklilerin yaşamış olduğu sorunlara, sadece maaşlara ve maaş
artışlarına, zamlara baktığımız zaman bile çok rahatlıkla kanaat
getirebileceğimiz fikirler sahibi olabiliriz düşüncesindeyiz. Temmuz 2012
tarihinde bir SSK emeklisinin maaşı 885 TL iken Ocak 2013 itibarıyla yapılan
zam miktarı 37 TL ve bunun sonucunda bir SSK emeklisinin maaşı 922 TL’ye
çıkıyor; yine, bir BAĞ-KUR emeklisinin maaşı 717 TL, verilen zam sadece 20 TL;
memur emeklisi için de bu rakam 33 TL gibi. Bunların, gerçekten, bırakın
emeklilerin yaşadığı bir mağduriyeti gidermeye yönelik, en temel yaşamsal bir
ihtiyacı gidermeye yönelik de hiçbir anlamı olmayan, bir anlam ifade etmeyen
rakamlar olduğunu vurgulamak istiyorum.
Neredeyse,
Türkiye'deki bütün evlerde şu anda biliyoruz ki ya bir işsiz vardır, ya bir
öğrenci vardır, ya bir emekli vardır ve bu yaşanan sorunlar da maalesef her
geçen gün hayat koşullarının ağırlaşmasından dolayı sürekli artmaktadır.
Sendikaların,
sivil toplum örgütlerinin yapmış olduğu araştırmalarda, ortalama açlık sınırı
Türkiye'de 1.200 TL civarında çıkıyor. Yani, bu “açlık sınırı” dediğimiz şey,
minimum yaşamsal ihtiyaçlar üzerinden belirlenen bir sınırdır ve bu rakam 1.200
TL olarak belirlenmiş. Yine, 3.208 TL olarak belirlenen bir yoksulluk sınırı
var. Yani, bir taraftan 700 lira, 800 lira olan emekli maaşlarının, diğer
taraftan 3.200 lira olan, 1.200 lira olan yoksulluk ve açlık sınırı
rakamlarının bizce bir sorun olarak ele alınıp, bu soruna yönelik nasıl
çözümler geliştirebiliriz gayretinin, ortaya konması gereken bir konu olduğu
kanaatindeyiz.
Özellikle,
yine geçen yıldan bugüne kadar yapılan araştırmalarda, bir ailenin yaşam
maliyetinin bir önceki yıla göre en az 145 TL’lik bir artış gösterdiği gibi bir
gerçeklik var önümüzde.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 9 milyonu aşkın emekli vatandaşımız var. Neredeyse,
bu emekli vatandaşların tamamının sorunlar yumağı içerisinde yaşam mücadelesi
verdiğini göz önünde bulundurursak, bu vermiş olduğumuz önerinin ne kadar
önemli olduğu ve desteklenmesinin de ne kadar elzem olduğu ortaya çıkar diye
düşünüyoruz.
Aslında,
bugün, ülkemizde, mevcut verdiğim emekli maaşının sınırlarının dünyadaki hiçbir
ülkeyle kıyaslanacak bir düzeyde olmadığı gerçekliği var önümüzde. Hatta, en
ağır ekonomik krizlerin, finansal krizlerin yaşandığı ülkelerde bile
emeklilerin maaşları ve alım gücü maalesef ülkemizin çok çok ötesinde, çok çok
üstünde bulunmakta. Bizce emeklilerin bu hayat koşullarıyla ilgili düzenlemeler
yapılırken bir kere, bu sağlıkla ilgili harcamaların tamamından emeklilerin
muaf tutulmasıyla ilgili çok önemli bir aciliyet, bir acil görevi belirtmek
gerekiyor. Yani muayene parası, ilaç katkı parası, tetkik fark parası, bütün
bunlarda mutlaka, emeklileri muaf edecek şekilde bir düzenleme yapmamız lazım.
Yine,
emeklilerin sendikalaşmaları önünde ciddi engeller var ve bu hak talebi
konusunda, mağduriyetlerin giderilmesi konusunda örgütlü bir gücün açığa
çıkmasını engellediği için önemli bir sorun olarak önümüzde duruyor. Sendikayla
ilgili, 12 Eylül ruhunu aynı şekilde koruyan pek çok yasa buraya getirdiniz ama
bu emekli vatandaşlarımıza sendikalı olma hakkını tanıyan bir düzenleme yapmadınız.
Bu konuyla ilgili mutlaka bir çalışmanın yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Şimdi,
emeklilerle ilgili sorunları dile getirirken bir de emekli olmayı bekleyen
vatandaşlarımızın sorunları var. Bunlar da aslında Meclisin gündemine sık sık
geliyor ama gelmesine rağmen bugüne kadar çözüm noktasında ciddi bir irade,
ciddi bir politika oluşmadığı için onları da vurgulamak istiyorum. Burada iki
önemli grup dikkat çekiyor. Birincisi, emeklilikte yaşa takılanlar grubu.
İkincisi de yaşını doldurup prim gününü tamamlayamayanların sorunları. Aslında
bu her iki grup da hemen hemen tüm siyasi partileri Mecliste ziyaret ettiler.
Bu konuyla ilgili hem AK PARTİ Grubunun hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem
Milliyetçi Hareket Partisinden milletvekillerinin vermiş olduğu kanun
teklifleri, vermiş olduğu Meclisle ilgili çalışmalar olmasına rağmen bu konuyla
ilgili de mağduriyetler giderilmedi. Şimdi, basından takip ettiğimiz kadarıyla
bu yaşa takılanlarla ilgili Bakanlığın başlatmış olduğu bir çalışma var. Bu
çalışma önemlidir ama detaylarıyla ilgili bilgi sahibi değiliz. O nedenle,
özellikle AK PARTİ Grubu adına konuşacak milletvekilinin bu yaşa takılanlarla
ilgili Bakanlığın yapmış olduğu çalışmanın detaylarıyla ilgili bilgilendirme
yapması, bizce, hem siyasi partilerin bilgilenmesi hem de sorun yaşayan
vatandaşlarımızın bilgilenmesi açısından son derece önemlidir.
Bir diğer
grup olan emekli yaşını doldurmuş ancak prim gününü tamamlayamamış gruplarla
ilgili de biz kendi önerimizi daha önce sunmuştuk, tekrarlayalım.
Bu
konuyla ilgili hem kanun tekliflerimiz hem araştırma ve soru önergelerimiz
vardı, Sayın Bakanla yapmış olduğumuz görüşmeler vardı ve Sayın Bakan bu
konuyla ilgili kendi bürokratlarına talimat verdiğini söylemişti, bu talimatın
gereği hangi aşamadadır, bunu merak ediyoruz.
Bizim
önerimiz şudur, yaşını doldurmuş ama prim eksikliği olmuş bu vatandaşlarımızla
ilgili, 50-55 yaş arasında olanlar için kademeli olarak üç yıl, 55 yaş ve üstü
olanlar için de kademeli olarak beş yıl bir borçlanma sağlanarak emekli olma
hakkının tanınmasıdır.
Yine,
esnaflarımız açısından, 2000 yılından önce BAĞ-KUR’lu olmayan ama vergi
dairelerinde kaydı bulunan esnaflarımızın mağduriyetlerinin giderilmesine
yönelik bir çalışma önemlidir.
2000
yılından önce vergisini ödeyen esnafların, vergi dairelerinden vergi kayıt
belgelerini tescil etmek suretiyle bunu Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmeleri
ve bu doğrultuda yaşamış oldukları mağduriyetin giderilmesine dair bir
çalışmanın başlatılması son derece önemlidir.
Yani
kısacası bu yaşa takılan emekliler grubu, yaşını doldurup prim gününü
tamamlayamamış olan emeklilik bekleyen grup ve 2000 yılından önce vergisini
ödemiş ama BAĞ-KUR’da kaydı olmayan esnaflarımızın mağduriyetinin
giderilmesiyle ilgili ortaya konacak bir çalışma, bizce önümüzdeki dönem
açısından emeklilerin sorunlarını giderme noktasında önemli birtakım kazanımlar
açığa çıkarabilir, mağduriyetleri ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, biz bugünkü
grup önerimizi getirdik.
Başta
iktidar partisi olmak üzere, bütün siyasi partilerden de bu grup önerimize
destek beklediğimizi belirterek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğru’ya aittir.
Buyurun
Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BDP
Grubunun emeklilerle ilgili vermiş olduğu araştırma önergesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gerçi,
aleyhinde konuşuyorum ama emeklilerle ilgili, emeklilerin aleyhinde konuşmak
diye bir şey söz konusu olamaz. Tabii, daha farklı şekilde konuşacağım sayın
milletvekilleri.
4 Nisan
1997 tarihinde kaybetmiş olduğumuz rahmetli Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’i
anarak sözlerime başlamak istiyorum. Rahmetli Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş Türk
milliyetçiliğine, Türk gençliğine çok büyük hizmetler yapmış, çok önemli
mesajlar vermiş ve Türk gençliğinin yetişmesinde emeği geçmiş çok değerli bir
devlet adamıdır. Onun vermiş olduğu ideallerin, onun vermiş olduğu o güzel
söylemlerin, söylemiş olduğu söylemlerin şu anda ne kadar doğru olduğu bir kez
daha ortaya çıkmıştır.
Türk
dünyasıyla ilgili olarak söylemiş olduğu, Türk dünyasındaki, özellikle,
yankılanan o güzel sözleri hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır ve Türk dünyası,
şu anda, rahmetli Başbuğ’u bugün ölüm yıl dönümünde bir kez daha anmaktadır.
Mekânı cennet olsun diyoruz. Onun fikirleri hiçbir zaman ölmeyecek ve dünya
durdukça da yaşayacaktır ifadesini kullanmak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, emeklilere gelince, emeklilerimiz ülkemizde, maalesef, çok
mağdur konumdadırlar. Emekli insanlar, neredeyse acaba ben ekmeğimi nasıl
alacağım, geçimimi nasıl temin edeceğim, açlık sınırından nasıl kurtulacağım,
bunun mücadelesini veriyor. Hatta, yakından tanımış olduğumuz emekli insanlar,
acaba torunuma bir çikolata alabilir miyim, veyahut da evimin en küçük bir
ihtiyacını ben nasıl karşılarım, bunun korkusu ve düşüncesi içerisindedir.
Son
yıllarda devamlı olarak emekliler kaybetmektedir. Emekli insanlara, tabii, her
siyasi parti kendilerine göre birtakım söylemler içerisinde olmuş olmasına
rağmen, Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 senesinden itibaren çok önemli sözler
söylemiştir. Adalet ve Kalkınma Partisinin emeklilerle ilgili olarak “İşte,
İntibak Kanunu’nu çıkartacağız. Geçmişte, daha önce emekli olanlarla, daha
sonra emekli olanların arasındaki farkı ortadan kaldıracağız. Emekli
insanlarımızın geçim standartlarını yükselteceğiz ve düzelteceğiz.” şeklinde
söylemleri vardı. Maalesef bu söylemleri hem Sayın Başbakan hem sayın maliye
bakanları hep, müteaddit defalar, her seçim döneminde söylemiş olmalarına
rağmen, maalesef, enteresandır, yapılanların çok fazla bir şey olmadığı
ortadadır.
Şu anda
BAĞ-KUR emeklisi, Emekli Sandığı emeklisi veya SSK emeklisi çok büyük bir
mağduriyet içerisindedir. Almış oldukları maaşlara baktığımız zaman, işte
BAĞ-KUR emeklisine 570 lira, SSK emeklisine 700 lira civarında -en düşük maaş-
Emekli Sandığı emeklisine 840 liranın verilmiş olduğu bir zaman diliminde
yaşıyoruz. Tabii, yapılan çeşitli araştırmalar neticesinde açlık sınırının
aylık olarak şu anda 1.250 lira olduğu düşünüldüğü zaman, verilen maaşın,
onların almış oldukları maaşın ne kadar düşük olduğu ve bu insanların acaba ne
yaparlar şeklinde bir düşünce içerisinde olmamız da gerekmektedir. Bu mealde,
emekli kardeşlerimiz mutlaka göz önüne alınmalı ve bu tür önergelerin
desteklenmesinin yanında ayrıca çeşitli kanunlarla da bunların durumları
mutlaka düzeltilmelidir.
Enflasyon
düşüyor, insanlarımızın alım gücü yükseliyor, insanlarımızın yaşam şartları
düzeliyor. diyoruz ama sayın milletvekilleri, emekliler için, esnaflar için,
işçiler için, çiftçiler için hiç de böyle değildir. Maalesef şu anda
insanlarımızın sosyal katmanlarına bakmış olduğumuz zaman hepsinin büyük
şikâyetler içerisinde olduğunu ve geçim sıkıntısı içerisinde olduğunu
görürsünüz ve bunların başında da maalesef emekliler geliyor.
Emeklilerimiz,
bu insanlar, tabii, geçim sıkıntılarının yanında belirli bir yaşın da zaten
üzerindedir. Hepsi yaklaşık olarak her ay değilse bile işte çok kısa zaman
aralıkları içerisinde hastanelere gidiyorlar. Hastanelere gittikleri zaman
önlerine bir de bunların katkı payları çıkıyor, ilaç katkı payları çıkıyor,
sağlık katkı payları çıkıyor. Bu da insani değildir. Bakınız, bu insanlara
vermiş olduğumuz para zaten çok yeterli değildir. Almış oldukları paraların
yanında bir de katkı paylarını, sağlık katkı paylarını ödemeye kalkınca
bunların durumlarının ne olduğunu işte hep beraber düşünmek mecburiyetindeyiz.
Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu yönlü olarak mutlaka bir
çalışma yapmalıdır yani bu katkı paylarının, sağlık katkı paylarının, ilaç
katkı paylarının en azından emekli insanlar için, yeşil kartlı insanlar için,
fakir ve fukara olan insanlar için, açlık sınırının altında geliri olan
insanlar için mutlaka ama mutlaka düşünülmesi ve kaldırılması gerekmektedir.
Bunu müteaddit defalar söylüyoruz. Yani özellikle “İntibak Kanunu” dediğimiz…
İşte, 2000 senesi öncesindeki işçilerin aldığı maaşlarla daha sonra emekli olan
işçilerimizin aldığı maaşlar karşılaştırıldığı zaman İntibak Kanunu’nun ne
kadar önemli olduğu ortadadır. Ama bunun yanında, İntibak Kanununun yanında,
özellikle bu sağlık katkı payları, mutlaka ama mutlaka, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından ve Sağlık Bakanlığı tarafından bir kez daha
gündeme getirilmeli ve tamamen kaldırılmalıdır.
Gidin,
emekli insanlarımıza sorunuz, emekli insanların acaba hangisi almış oldukları
maaşların yeterli olduğunu size söyleyeceklerdir? Ama enteresandır, onların o
feryatlarını duymuyoruz. Şu anda, Türkiye’mizde, 9 milyonun üzerinde emekli
insan var yani 9 milyon emekli insan bir siyasi parti kursa herhâlde o şu
andaki yüzde 10 barajını geçmiş değil midir, geçecek değil midir? Yani, yüzde
10 barajını bile geçecek olan bu insanların feryatlarını ve seslerini biz ne
zaman duyacağız?
Bakınız,
şu anda işte, emekli olmayı düşünen memur emekli olabiliyor mu? Olamıyor çünkü
olmak istediği zaman veya olduğu zaman almış olduğu maaşla emekli olduğu maaş
arasında çok büyük uçurum farkı var. Dolayısıyla, emekli olmaktan korkuyorlar.
Bunların içerisinde, en başta sağlıkta, hekimlerimiz geliyor. Bakınız, şu anda,
sağlık çalışanları ve özellikle hekim kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, emekli
olmamak için mücadele veriyorlar, hatta, 60 yaşına kadar, 65 yaşına kadar yani
kanunun kendilerine vermiş olduğu o hakka kadar hepsini kullanmaya
çalışıyorlar. Hâlbuki, gelin işte, en azından sosyal katmanlardan başlamış
olalım, hekimlerimize ve sağlık çalışanlarımıza verilen döner sermaye
gelirlerini emekliliğe bir sayalım, hatta, onu geçmiş dönemlere değil de yani
ilerideki dönemlere değil de en yakın zamanda, bu andan itibaren, şu andan
itibaren bunu sayalım. Çok yakından tanıdığımız hekim arkadaşlarımız emekli
oluyorlar gidiyorlar evlerine, ondan sonra geçim sıkıntısı çekmiş oldukları
için geri döndüklerini ve çalışmaya başladıklarını da biz görüyoruz.
Tabii, bu
sağlıktaki emeklilik diğerlerinde farklı mıdır? Hayır. Şu anda birçok kurumda,
maalesef enteresandır, insanlar emekli olmaktan korkuyorlar. Dolayısıyla,
emeklilikle ilgili, mutlaka, hem araştırma önergeleri değerlendirilmeli hem de
beraberinde yeni kanunlarla bunların durumları düzeltilmelidir. İşte
“Enflasyona endeksli.” Enflasyona endeksli ama 20 artı 20 lira, 40 liralık bir
artış, hangisinin derdine çare bulacaktır? Hiçbirisinin derdine çare bulmuyor
ama bunun yanında, emeklilerimiz yine feryat ediyorlar.
Değerli
milletvekilleri, bunların yanında şu da önemlidir: Bakınız, artık 21’inci
yüzyıldayız, sivil toplum kuruluşlarının ne kadar önemli olduğunu ve sivil
toplum kuruluşlarının insanların haklarını nasıl koruduğunu hep beraber
biliyoruz. Öyleyse, memurlarımızın yanında, emekli olan insanlarımıza da
sendikal haklar verelim, onlar da sendikal haklarını alsınlar, onlar da rahat
bir şekilde Sosyal Güvenlik Kurumunun karşısında otursunlar, haklarını
savunabilsinler, orada kendilerine verilen paraların değerinin ne olduğunu
veyahut da şu anda almaları gereken paranın ne olduğunu bilsinler, onlar da
aynı şekilde haklarını savunsunlar. Ama enteresandır, Adalet ve Kalkınma
Partisi hiçbir sosyal katmanın sesini duymadığı gibi, burada emekli
insanlarımızın da sesini duymuyor. Ama emeklilerimiz, inanıyorum ki önümüzdeki
seçim dönemlerinde, en yakın seçim dönemlerinde, kendi seslerini duymayan ve
kendilerine zulüm yapan bu iktidara karşı gereken dersi mutlaka verecektir.
Çünkü, o insanlar yaşam mücadelesi veriyorlar, otuz sene, kırk sene devlete
çalışmışlar, devlete her türlü desteği vermişler, onun hakkını korumuşlar, ona
hizmet etmişler. Onun karşılığında devletin kendilerine vermiş olduğu bu maaş,
onları çok üzmektedir, onları kırgınlık içerisine itmektedir.
Sayın milletvekilleri,
tabii; bunun yanında, özellikle son zamanlarda BAĞ-KUR çalışanlarına ve SSK
çalışanlarına -yani emekli olarak çalışanlarına- daha sonraki dönemlerde Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından çeşitli adlar altında ödemeler gönderilmiştir,
cezalar gönderilmiştir. Bu cezalar da ödenemeyecek konumdadır ve zaten zar zor
geçinmekte olan insanlar… Yani, bir dükkânını işte geçindiremiyor,
çalıştıramıyor ve bu insana siz de artı bu yükü gönderdiğiniz zaman, bu
insanlar, acaba bunları nasıl ödeyeceklerdir? Bakınız, şu anda esnaflarımız,
işte BAĞ-KUR’dan emekli olan esnaflarımız, zar zor şartlar altında, işte küçük
bir dükkânı var onu çalıştırmaya çalışıyor. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, zaman zaman, müteaddit defalar gündeme getirmiş olduğumuz bu küçük
esnaflarımızı koruyalım. Süpermarketler kanununu mutlaka çıkartalım ve küçük
esnaf artık rahat bir nefes alsın. “Her mahalleye, her sokağa bir tane büyük
marketin, gros marketin şubesi açılmasın.” demiş olmamıza rağmen, maalesef,
enteresandır Ticaret Bakanlığını ve özellikle Hükûmeti bir türlü uyaramadık ve
bu yönde en küçük bir gelişme sağlanamadı. Yani, geliniz, emeklilerimizi de
koruyalım, esnaflarımızı da koruyalım. Sosyal katmanların –hepsinin-
geçimlerinin acaba nasıl daha iyi olacağı şeklindeki çalışmaları yapalım. Yani,
gündemi karartarak, gündemi farklı yönlere çekerek, insanların, özellikle
işçisinin, çiftçisinin, memurunun, emeklisinin, sosyal katmanın dertlerini bir
kenara koymayalım diyor, bu önergenin yerinde olduğunu ifade ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci söz, İstanbul Milletvekili
Sayın Müslim Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Sarı.
MÜSLİM SARI
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin emeklinin
sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu önerge hakkında söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlarım.
Emeklilerin
sorunlarını konuşuyoruz, 10 milyona yakın bir kitleden bahsediyoruz. Bu ülkeye
yıllarca emek vermiş, prim ödemiş, her biri ortalama yirmi-yirmi beş yıl
çalışmış 9,5-10 milyonluk kitlenin, emeklilerin sorunlarından bahsediyoruz ama
iktidar partisi AKP’nin bu sorunlara ne kadar duyarlı olduğu ve bu sorunlarla
ne kadar ilgilendiği sıralarına bakılınca görülüyor. 300 küsur milletvekili
olan bir iktidar partisinin, emeklilerin sorunlarına ilişkin bir önergede, bu
önergeyi ne kadar çok ciddiye aldıklarını, ne kadar çok dinlediklerini,
dolayısıyla emeklilerin sorunlarıyla ne kadar çok ilgilendiklerini buradaki
Meclis kompozisyonundan açıkça görüyoruz diye düşünüyorum.
Şimdi,
tabii, emeklilerin çok fazla sorunları var ama bu sorunlar içerisinde en fazla
öne çıkanı ücrete dâhil olan sorunları ve ücret politikasından da birinci
derecede sorumlu olan Hükûmetin kendisi. Çünkü Türkiye’de gerçekten yoksulluk
ve yoksulluğa dair mücadele stratejisi içinde ücretler çok önemli yerde duruyor
ve kamu, ücretlerin birçoğunu belirleme gücüne sahip. Mesela asgari ücreti
belirliyor -asgari ücret Türkiye’de çok yaygındır Batı ülkelerinden farklı
olarak- mesela memurlara verilen ücretleri belirliyor, mesela emeklilere
verilen ücretleri belirliyor, mesela kamu işçilerine verilen ücretleri
belirliyor. Dolayısıyla, Türkiye'de ücretlere dair bir problem varsa eğer, bu
problemin birinci derecede ilişkili olduğu kurum, birinci derecede ilişkili
olduğu örgen kuşkusuz Hükûmettir diye düşünüyorum. Dolayısıyla, emekliler
açısından da en önemli problemlerden biri ücret olduğuna göre, emeklilerin
bugün içinde bulunduğu durumun birinci derecede sorumlusu olan Hükûmetin
kendisidir.
Şimdi,
Türkiye'de şöyle bir ücret politikası uygulanıyor; Biz bir hedef enflasyonu
koyuyoruz ve diyoruz ki bizim hedef enflasyonumuz budur. Örneğin, 2013 yılı
için yüzde 5 enflasyon hedefini koyuyoruz ve bu yüzde 5 enflasyon hedefine
uygun olarak bir ücret politikası belirliyoruz. Emeklilere de bu ücrete uygun
olarak, bu enflasyon hedefine uygun olarak bir ücret veriyoruz. Diyoruz ki: İlk
altı ay yüzde 2,5 veririz, ikinci altı ayda yüzde 2,5 veririz. Ancak Türkiye'de
enflasyon hedeflerinin tutmadığı çok açık ve nettir.
2006
yılında biz enflasyon hedeflemesi sistemine başvurduk, daha doğrusu o sisteme
geçtik. 2006’dan bu yana, yaklaşık yedi yıldır Türkiye enflasyon hedeflemesi
rejimi altında enflasyon politikası uyguluyor, para politikası uyguluyor ancak
bu yedi yılın hiçbirinde Türkiye enflasyonu tutturamamıştır. Sadece iki yıl
enflasyon hedefleri tutmuştur ancak bu iki yılda hedefler revize edilmiştir.
Bazı yıllardaki hedeflerdeki sapma yüzde 100’ün üzerindedir.
Şimdi,
böyle bir konjonktürde hedef enflasyona göre ücret belirlenmesi ve emeklilere
hedef enflasyona göre ücret verilmesi çok doğru bir yaklaşım değildir. Kaldı ki
ücret politikasını hedef enflasyona göre belirlediğinizde enflasyonu tutturmuş
olsanız bile insanlara reel büyümeden pay vermiyorsunuz demektir çünkü ekonomi
reel olarak da büyüyor. Her ne kadar büyümede bir Türk mucizesi söz konusu
değilse de -burada, Meclis kürsüsünde dün ve evvelki gün yapmış olduğum
konuşmalarda bunu anlatmaya çalıştım- Türkiye ekonomisinin tarihsel büyüme
ortalaması yüzde 5’tir. AKP hükûmetleri dönemi boyunca da sadece yüzde 5
büyümüştür. Dolayısıyla, ortada bir mucize yoktur. Ancak potansiyeli kadar,
tarihsel ortalamaları kadar büyüyen bir Türkiye vardır. Bunu kabul etsek bile
bu yüzde 5 büyümenin de bir şekilde Türkiye'de ücretlere yansıyabiliyor olması
gerekir. Yani insanlara sadece enflasyon kadar ücret zammı yapmak, emeklilere
sadece enflasyon kadar ücret zammı yapmak, hedef enflasyon tutmuş olsa bile
emeklilerin durumunu iyileştirmeye yetmeyecektir çünkü ekonomi o dönemde reel
olarak büyümüştür ve bu kitlelere reel büyümeden de pay vermek gerekir.
Dolayısıyla, burada, daha sağlıklı bir ücret politikasına ihtiyaç var. Bu ücret
politikası hem fiyatlar genel seviyesini düşünecek hem de ekonomideki reel
büyümeyi düşünerek özellikle daha alt kesimde bulunan, ücretleri daha alt
katmanda bulunan kitlelerin ücretlerini reel büyüme kadar, enflasyon kadar ve
onun da ötesinde artırabileceği bir ücret politikasını düşünmek gerekir.
Şimdi,
2013 yılı enflasyon hedefine baktığımızda, 2013 yılında -daha dün enflasyon
rakamları açıklandı- enflasyon hedefini tutturmamız daha bugünden imkânsız
görünüyor. Bakınız, bizim 2012 yılı enflasyon hedefimiz yüzde 5’ti ve yüzde 6,1
olarak gerçekleşti enflasyon. Şimdi, yüzde 5 enflasyon, yüzde 6,1 gerçekleşme
ilk başta çok önemli değilmiş gibi görünebilir, yani 1 puanlık; 1,1 puanlık ya
da 1,2 puanlık bir enflasyon sapması ya da şaşması çok önemli değilmiş gibi
görünebilir ama yüzde 5’te yüzde 1,1 sapmanız yüzde 25 sapma anlamına gelir.
Kaldı ki 2012 yılında yurt içi talep çökmüştü değerli arkadaşlar, negatif. Yani
yurt içi talebin negatif olduğu bir yerde enflasyon hedefini tutturamıyorsak
eğer yurt içi talebin canlandığını düşündüğümüz, öyle varsaydığımız 2013
yılında bu enflasyon hedefini tutturmamız olanaksızdır. Çünkü, enflasyon en
nihayetinde toplam arz ile toplam talep arasında, toplam talep lehine olan bir
dengesizliği ifade eder. 3 tane elmanız var, 3 kişi buna talip, elmanın fiyatı
makul seviyelerde kalır ama elmanız 3’se ve 4 kişi bunu talep ediyorsa elma
kıymete biner. Dolayısıyla, talep arzdan fazlaysa enflasyon hedeflerini
tutturamazsınız.
Şimdi,
biz 2012 yılında çöken bir yurt içi taleple karşı karşıyayız. Yurt içi talebin
negatif olması Türkiye’de çok ender olarak, ancak kriz dönemlerinde görülebilen
bir şeydir. Dolayısıyla, yurt içi talebin negatif olduğu bir yerde enflasyon
hedeflerini tutturamıyorsak biz eğer… 2013 yılında yurt içi talebin
canlanacağına ilişkin bir varsayım yapıyorsunuz. Böyle bir varsayım üzerinden
enflasyon hedefini tutturacağımızı nasıl söyleyebiliriz? Daha şimdiden bunun
gerçekleşemeyeceğini söylemeliyiz. Bakınız, enflasyon hedefimiz yüzde 5, mart
ayı enflasyonumuz yüzde 7,3. Yıl sonu gerçekleşmelerinin de üzerine çıktık.
Dolayısıyla, enflasyon hedefi tutmayacak, bu çok açık ve nettir. Enflasyon
hedefinin tutmadığı yerde, tutmayacağı yerde enflasyon hedeflerini gözeterek,
bunu göz önünde bulundurarak hedef enflasyona göre ücret belirlemek açık bir
biçimde, özellikle dar gelirli insanların ücretlerinin enflasyon altında
ezdirilmesi demektir. Bunu kapatsak bile, yani enflasyon, hedef enflasyonun
üzerinde çıksa ve bunu biz kamu maliyesinde aldığımız birtakım önlemlerle
gerçekleştirmiş olsak bile, yine de biz, emeklileri ya da hedef enflasyona göre
ücret zammı yaptığımız kitlelerin maaşlarını reel büyümeden faydalandırmıyoruz
anlamına gelir. Onların statülerini, ekonomi içindeki yerlerini, toplum
içindeki yerlerini artırmıyoruz, güçlendirmiyoruz ya da korumuyoruz anlamına gelir.
Dolayısıyla,
ben burada öneriyorum: Hükûmet eğer sayıları 10 milyona ulaşmış olan
kitlelerin, emeklilerin sorunlarına duyarlıysa, bu sorunları önemsiyorsa lütfen
ücret politikasını değiştirsin, sadece emekliler için değil, asgari ücret için
de böyle, memurlar için de böyle, kamu işçileri için de böyle. Özellikle alt
gelir gruplarında bulunan kitlelerin ücretlerini enflasyon artı reel büyümeden
de faydalanacak şekilde, ekonominin reel olarak büyümesinden de faydalanacak
şekilde bir ücret politikası belirlemesine ihtiyaç var diye düşünüyorum. Bunu
yapmadığımız sürece bir yere varamayız.
Bakınız,
şöyle bir kaygımız olabilir: Ücretleri artıralım ama kamu maliyemiz ne olacak?
Kamu maliyesinde, bütçede bununla ilgili yeterli bir olanak var mı? Bakınız,
biz 2013 yılında yüzde 4 büyümeyi öngörüyoruz, büyüme sıfır neredeyse. Son
çeyrek rakamları takvim ve mevsimsel etkilerden arındırdığımızda sıfır, yani
Türkiye ekonomisi son çeyrekten itibaren artık büyümüyor, büyüme durdu. Yurt
içi talebi canlandırmamız gerekiyor. Yurt içi talebi canlandırmanız için ne
yapmanız gerekiyor? İki tane koşul var: Ya gelirler politikasıyla ücretleri
artıracaksınız, insanların ücretleri arttığı için talebe yönelecekler, mal ve
hizmet satın alacaklar ya da kredi politikanızı değiştireceksiniz. Ancak, biz,
diyoruz ki kredi genişleme hacmimiz sadece yüzde 15’tir. Yüzde 15’in üzerinde
kredi genişlemesi söz konusu olmayacaktır. Gelirler politikamız da hedef
enflasyona göredir, burada da bir değişiklik söz konusu değil. İnsanların
ücretlerini hedef enflasyona göre artıracağız, o zaman biz yüzde 4 büyümeyi
nasıl gerçekleştireceğiz? Dolayısıyla, büyüme hedefleri de tutmayacak enflasyon
hedeflerinde olduğu gibi, işsizlik hedefleri de buna bağlı olarak tutmayacak,
gerçekten nahoş bir konjonktür var önümüzde diye düşünüyorum.
Bu
uyarılarla hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Kayseri Milletvekili Sayın
Ahmet Öksüzkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AHMET
ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BDP
Grubunun önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
BDP grup
önerisinde, emeklilerimizle ilgili problemlerin olduğundan bahsetti. Biz, 2002
yılından beri sosyal devlet anlayışıyla emeklilerimizi ve çalışanlarımızı
hiçbir zaman enflasyona ezdirme-diğimizden bahsettik. Bu konuyla ilgili
elimizde verilerle de her zaman konuşmaya devam ettik.
Tabii,
Sayın Sarı da enflasyon konusunda hedeflerimizi tutturamadığımızdan bahsetti.
2002 yılından önce enflasyon verilerine baktığımızda çift haneli rakamlarda,
hatta 3 haneli rakamlara geçtiğimiz yıllar oldu.
MÜSLİM
SARI (İstanbul) – Yedi yıldır tutturamıyoruz, yedi yıldır. Yedi yıldır
hiçbirini tut-turamıyoruz.
AHMET
ÖKSÜZKAYA (Devamla) – Ama 2002 yılından beri kararlı, istikrarlı
politikalarımız sayesinde enflasyonumuzu tek haneli rakamlara indirdik.
Dolayısıyla, Türkiye yeni bir istikrara kavuştu, bu istikrar üzerinde de devam
ediyor.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Tutturamama konusunda.
AHMET
ÖKSÜZKAYA (Devamla) – Ben, sözlerime başlamadan önce Türk siyasetinde uzun
yıllar emeği geçmiş merhum Alparslan Türkeş’i de ölüm yıl dönümünde buradan
rahmetle anıyorum.
Bizim,
Türkiye’de 2002 yılında yaklaşık 6 milyon civarında emekli yurttaşımız vardı.
2013 yılına geldiğimizde bakıyoruz, 10 milyon 400 bin vatandaşımızın emekli
olduğunu görüyoruz. 10 milyon 400 bin vatandaşımıza emekli maaşı ödüyoruz.
Dolayısıyla, bütçemizde yeterli kaynak olmadığı için, Sosyal Güvenlik Kurumunun
yeterli kaynağı olamadığı için bütçemizden Sosyal Güvenlik Kurumuna yaklaşık 74
milyar parayı bu 2013 yılında aktarmış olacağız inşallah. Dolayısıyla, bizden
önceki hükûmetlerin uygulamış olduğu yanlış politikalar neticesinde erken yaşta
emekli olan emeklilerimizin aldıkları maaşları Sosyal Güvenlik Kurumu kendi
başına ödeyemeyecek durumda. Şu anda ortalama yaşa baktığımızda
vatandaşlarımızın 44 yaşında emekli olduğunu görüyoruz yani ortalama 44 yaşında
emekli vatandaşlarımıza maaş ödediğimizi görüyoruz. Burada aslolan,
çalışanlardan kesilen emekli primlerinin emekli olan vatandaşlarımıza emekli
maaşı olarak aktarılması ama Türkiye’de bu oranın son derece düşük olduğunu
görüyoruz. Dolayısıyla, emekli maaşlarına hükûmet bütçesinden, devlet
bütçesinden -Sosyal Güvenlik Kurumuna- kaynak aktarmak zorunda kalıyoruz.
Çok
değerli arkadaşlar, Hükûmetimiz kanunlarımızda belirtilen gelir, aylık artış
oranlarının üzerinde artış yaparak emeklilerimizi hem enflasyon karşısında
korumuş hem de gelirlerinde ciddi artışlar sağlamıştır. 2002-2012 yılları arası
emekli aylıkları açısından reel artış, hizmet akdi kapsamında emekli olanlar
için yüzde 41, tarımda hizmet akdiyle süreksiz çalışarak emekli olanlar için
yüzde 51, kendi nam ve hesabına çalışarak emekli olanlar için yüzde 96, tarımda
kendi nam ve hesabına çalışarak emekli olanlar için yüzde 231, kamu emeklileri
için ise yüzde 17 olarak gerçekleşmiştir.
Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından özel kanunlar kapsamında, vazife ve harp malulü,
şehit yakınları, gaziler ve köy korucularına da aylık ödenmektedir. 2011 yılı
sonu itibarıyla bu kanunlar kapsamında toplam 105 bin kişiye 635 milyon 859 bin
101 Türk lirası aylık ödemesi yapılırken 55.037 kişiye de ek ödeme olarak 70
milyon 63 bin 422 TL ödenmiştir. 2012 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla özel
kanunlar kapsamında 105.560 kişiye 522 milyon 614 bin 589 TL aylık ödemesi
yapılırken aynı dönem için ek ödeme olarak 51.328 kişiye 71 milyon 888 bin 772
TL ödeme yapılmıştır. 665 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sosyal sigorta
primleri işlemleriyle emeklilik hizmetlerinin kontrol ve koordine edilebilir
bir yapıda daha etkin ve verimli yürütülebilmesi amacıyla “Emeklilik Hizmetleri
Genel Müdürlüğü” ve “Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü” adı altında iki ayrı
genel müdürlük kurulmuştur.
Emeklilerimizin
yıllardır beklediği intibak düzenlemesi çalışmaları tamamlanmış, 2013 yılında
intibak ödemeleri yapılmaya başlanmıştır. Hâlihazırda 506 sayılı Kanun’a göre,
2000 yılından önce malullük ve yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan
sigortalılar ve bu tarihten önce vefat eden sigortalıların hak sahiplerine,
2000 yılından önce malullük veya yaşlılık aylığı bağlananlardan 2000 yılından
sonra vefat edenlerin hak sahipleriyle birlikte 2 milyon 743 bin kişinin aylığı
yeniden hesaplanmıştır.
Yine aynı
düzenleme kapsamında 1 Nisan 2002-30 Haziran 2002 tarihleri arasında, 1 Nisan
2002 tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosundan emekli olan 12 bin kişinin
aylıkları da aynı gelir basamakları üzerinden yüzde 8,9 oranında artış
yapılarak yeniden değerlendirilmiş, söz konusu güncelleme çalışmaları
kapsamında 2 milyon dosyanın işlemi tamamlanarak aylıkları yeniden
hesaplanmıştır.
Çok
değerli milletvekili arkadaşlarım, bu, 2002 yılında emekli maaşıyla
alınabilecek değerlerden ve 2012 yılı, 2013 yılı değerlerinden çok defalar
bahsedildi. Ben, bu emekli maaşlarındaki Enflasyona ezdirmedik ve üzerinde
artış yaptık.” açıklamamızı açıklayacak bir şekilde aylıkların 2002 yılı ve
2012 yılı karşılaştırmasını yaparak yüzdelerini vereceğim:
Hizmet
akdiyle çalışanlar 2002 yılı Temmuz-Aralık döneminde 257 TL aylık alırken 2012
Temmuz-Aralık dönemine baktığımızda 886 Türk lirası aylık almaktadırlar.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Milletvekili ne kadar alıyor? O da insan, o da insan, yazık
değil mi?
AHMET
ÖKSÜZKAYA (Devamla) – Nominal artış olarak yüzde 245 olarak gerçekleşmiş
durumda. Reel artışa baktığımız zaman da yüzde 41 olarak gözükmektedir.
Tarımda
hizmet akdiyle çalışanlar 2002 yılı Temmuz-Aralık ayında 216 lira, 2012
Temmuz-Aralık ayında 799 lira emekli maaşı almaktadırlar. Nominal artışa
baktığımızda yüzde 270, reel artışa baktığımızda yüzde 51 oranında arttığını
görüyoruz.
Yine,
kendi nam ve hesabına çalışanlar, yani BAĞ-KUR dediğimiz sistemle emekli maaşı
alanlar 149 lira emekli maaşı alırken 2002 yılında, 2012 yılı Temmuz-Aralık
ayına baktığımızda 718 lira, en düşük aylık alan, maaş almaktadır. Buradaki
artışa baktığımızda yüzde 382 olarak görüyoruz. Bunun da reel artışı yüzde
96’ya tekabül etmektedir.
Yine,
kendi nam ve hesabına çalışanlardan, tarım BAĞ-KUR’lusu olarak çalışanlardan
emekli olanlar 2002 yılı Temmuz-Aralık döneminde 66 lira aylık alırken, 2012
yılı Temmuz-Aralık döneminde 536 lira aylık almaktadırlar. Bunun artışına
baktığımızda da nominal artış olarak yüzde 712 oranında artış yapıldığını
görüyoruz. Reel artış olarak da yüzde 231 oranında artış yapıldığını görüyoruz.
Kamu
görevlilerine baktığımızda, 2002 yılı Temmuz-Aralık döneminde 377 lira emekli
maaşı alan bir kamu görevlimiz, 2012 yılı Temmuz-Aralık döneminde 1.084 lira,
en aşağı, emekli aylığı alan kamu görevlisinin maaşını görüyoruz. Nominal artış
olarak yüzde 187 oranında artış yapıldığını görüyoruz.
Çok
değerli milletvekilleri, gerçekten, Türkiye’nin istikrara kavuşmasıyla birlikte
toplumun bütün kesimleri hem gelir yönünden hem demokratikleşme yönünden rahata
kavuşmuştur.
İnşallah,
bu çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Toplumda istikrar devam ettikçe, ekonomik
olarak büyüme devam ettikçe paylaşım da
adil olacaktır diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Öksüzkaya.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN
– Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88’inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, arı yetiştiriciliği ve bal
üretimi yapan vatandaşlarımızın mevcut sorunlarının araştırılması ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4 Nisan 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunarak, ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4/4/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 04/04/2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
11 Ocak
2012 tarih, 2092 sayı ve 16 Nisan 2012 tarih, 4435 sayı ile Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğumuz "Arı yetiştiriciliği ve bal
üretimi yapan vatandaşlarımızın; mevcut sorunlarının araştırılması ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla" verdiğimiz Meclis araştırma
önergelerimizin 04/04/2013 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Muğla Milletvekili
Sayın Mehmet Erdoğan’ın.
Buyurun
Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz
araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
Başbuğ Alparslan Türkeş’in 16’ncı ölüm yıl dönümü. Bu vesileyle rahmetli
Başbuğ’a yüce Allah’tan rahmet diliyorum.
Türkiye’de
tabii ki arıcılık tarım sektörü içerisinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
Ülkemiz arılı kovan varlığı itibarıyla dünyada 2’nci sırada, bal üretimi
bakımından da dünyada 4’üncü sırada yer almaktadır. 54.574 aile, 5 milyon 785
bin arılı kovan ile arıcılık yapmaktadır. Muğla arılı kovan varlığı ve bal
üretiminde ülke genelinde ilk sırada yer almaktadır. İlimizde 334 köyde 5.800
aile, 950 bin arılı kovanla arıcılık yapmaktadır.
Arkadaşlar,
bahar geldi, arılar uçtu ama arıcılar perişan maalesef. Hükûmet, arıcılara
arılı kovan başına -Tarım Bakanlığı- 7 lira destek veriyor. Yöremizdeki
gezginci arıcılar arılarını senede en az 5-6 defa taşımak zorundalar. Bir
kamyona 300-400 arı kovanının yüklenebildiğini hesap edersek, bu verilen destek
arıcılarımızın ancak sezon içerisinde bir defa bir yerden bir yere taşınmasını
sağlamayı bile zorla karşılayabilmektedir. Fakir fukara… Yat sahiplerine,
gemicik sahiplerine verdiğiniz mazot desteklemelerinin hiç olmazsa bir kısmını
o arılarının başında yayıla yayıla sefa süren arıcılarımıza da verirseniz,
onlar da belki bu işi biraz daha rahat yaparlar.
Şimdi
tabii, arıcılarımız, özellikle gezginci olarak arıcılık yapan arıcılarımız için
en önemli işlerden bir tanesi de nakil belgesi almak, arılarını sağlıklı tutmak
ve arılarını mevsim şartlarına göre uygun alanlara götürmektir. Şimdi, bu sene
yeni bir uygulama başlatmış Tarım Bakanlığı. Nakil belgesi almak için tarım
ilçe müdürlüklerine müracaat eden arıcılarımıza “Bu yıl kaç yer gezeceksiniz,
bu adresleri şimdiden bildirin.” diyorlar.
Şimdi,
arkadaşlar, bu arıcılarımızın yer seçimleri önceden herkesin kafasında elbette
mümkün; belli bir planı, programı var ama hava durumuna, baharın durumuna,
yağış durumuna, hava sıcaklığına, havanın soğukluğuna göre arıyı nakletme
tarihleri ve nakledecekleri yerler değişkenlik arz etmektedir. Bu bakımdan, bu
konudaki arıcıların önüne çıkan engellerin ortadan kaldırılması lazım.
Şu anda
mevsim itibarıyla arıcılarımızın yaşadığı en önemli sorunlardan bir tanesi de
arı ölümleri ve arı hastalıklarıdır. Şu mevsimde toplu arı ölümleri en önemli
sıkıntıyı teşkil etmektedir çünkü bu mevsim aynı zamanda, bahar dolayısıyla,
bağ bahçelerin de ilaçlanma dönemidir. Bağ ve bahçelerde kullanılan zehirli
ilaçlar arıların ölümüne sebep olmaktadır. Bununla ilgili ülkemizde maalesef
ciddi bir bilinç eksikliği, planlama eksikliği yaşanmaktadır. Hâlbuki bu
zehirli ilaç kullanılacak bölgeler, işte, belli bir bölge, arıcıların
yerleştiği bölgedeki meyve bahçeleri bir günde ilaçlansa, bu konuda tarım
müdürlükleri bir planlama yapsalar ve o gün arıcılara bildirilse, arıcılar
arılarını o gün salmasalar, kapatsalar bu mesele çözülebilecek bir iş ama
maalesef bu konuda yeterli bir planlama olmadığı için arı ölümlerinin önüne
geçilememektedir.
Temel
petek arıcılar için çok önemlidir. Bu temel petek üretimindeki sterilizasyonun
sağlanması, arı hastalıklarının önlenmesi ve yayılmasının engellenmesi
bakımından çok önemlidir. Eğer petek sterilizasyonu yeteri kadar sağlanmazsa
arılar maalesef hastalık taşımaktadır.
Gene
bölgemiz, tabii ki çam balı üretimi bakımından dünyada çok önemli bir yer
-Muğla- sadece Türkiye’de değil. Bunun için orman kesimlerinin arıcılığı
engellemeyecek şekilde planlanarak, arıcılarımıza destek verecek şekilde
planlanarak gerçekleştirilmesi lazım. Ormanlarda, bazen üretim maksadıyla,
plansız, programsız çok fazla kesim yapılmakta, bu da arıcılarımızın bal
üretimini engellemektedir çünkü olması gerekenden fazla arı, kesimlerden
dolayı, kesilmeyen bölgelerde yoğunlaşmaktadır.
Gene
arıcılarımız açısından bir başka önemli konu da orman içi arı konaklama
mahallerinin artırılması. Orman Bakanlığı “Yangın vesaire gibi diğer tedbirleri
uygulayacağım.” diye arıcılarımıza konaklama konusunda sıkıntı çıkarmaktadır.
Bu konuda da muhakkak Orman Bakanlığının arıcılarımızı koruyacak tedbirler
alması lazım.
Şimdi,
arıcılarımızın en önemli konularından bir tanesi, şekerlemecilerin yaptığı, arıcılarımızla
hiç alakası olmayan ama adına “sahte bal” denen şekerlemelerdir. Bu konuda
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yeteri kadar denetim yapmamakta ve bu
sahte bal ile yeteri kadar mücadele etmemektedir. Yine, ülkemize ucuz olarak
gelen Çin balı ülkemizdeki arıcıların rekabeti açısından olumsuzluk teşkil
etmektedir.
Çam balı,
ülkemize ve özellikle Muğla ilimize has bir üründür. Çam balı kodeksi
oluşturulurken ilimizin tamamını kapsayacak bir standart lazım çünkü her
yöredeki üretilen balın içerisindeki maddelerin farklılıklar arz ettiğini bize
özellikle Muğla İli Arı Yetiştiricileri Birliğimiz iletti. Bu konuda Muğla’nın
tamamını kapsayacak bir standardın belirlenmesi lazım çünkü ülkemiz bal
üretiminin 1/4'ü çam balıdır ve bu çam balı tamamen Muğla’da üretilmektedir.
Muğla’nın bu manada özel olarak korunması gerekmektedir.
Gelişen
teknoloji elbette arıcılığı; bal ve diğer arı ürünlerinin üretimini de
etkilemektedir. Bu bağlamda arıcıların eğitimi çok önemlidir. Maalesef,
Türkiye'de şu anda bir tane Arıcılık Araştırma Enstitüsü vardır o da Ordu
ilimizdedir. Muğla hem çam balı üretimi hem arıcılık bakımından önem arz
etmektedir. Bütün bu gelişmelerin yakından takip edilebilmesi, çam ormanlarının
korunması, özellikle çam balının oluşmasında önemli bir yer tutan basra
böceğinin korunması ve yaygınlaştırılması, arıcılığın geliştirilmesi,
arıcıların bilinçlendirilmesi, arıcılığın, tarımın diğer kesimlerine verdiği
pozitif katkıların anlatılması için Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi bünyesinde
bir arıcılık araştırma enstitüsü kurulmalıdır.
Şimdi,
dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde arıcılar, bağ bahçe yanına arı koyarken
teşvik edilmekte, bağ bahçe sahipleri tarafından onlara birtakım yardımlar
sağlanmaktayken ülkemizde diğer sebze ve meyve üretimine arıların sağladığı
katkı göz ardı edilmekte, bu konuda yeteri kadar bir bilinç oluşması konusunda
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yeterli tedbirleri, yeterli çalışmaları
maalesef yapmamaktadır. Hâlbuki birçok sebze ve meyve üretiminde hormon
kullanılacağına oradaki sebze ve meyve çiçeklerinin tabii olarak arılarla
döllenmesinin sağlanması hem toplum sağlığı bakımından hem arıcılık bakımından
hem de meyve verimi bakımından çok önem arz etmektedir. Bu, Muğla Sıtkı Koçman
Üniversitesi bünyesinde kurulmasını istediğimiz arıcılık araştırma enstitüsü
konusunda Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinin aslında yeterli altyapısı da var.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi gerçekten gelişmiş bir gıda laboratuvarına da sahip. Bu konuda
Muğla’daki arıcılarımızın eğitimine, arıcılarımızın, arıcılığın
geliştirilmesine, özellikle çam balı ormanlarının korunmasına pozitif etkisi
olacağına inanıyoruz.
Yine
burada, tabii bir konu da tüketici bilincidir, üreticilerin bilinçli olması tek
başına bir anlam ifade etmemektedir. Burada kurulacak araştırma enstitüsünün
üretici, tüketici ve bilim adamlarını bir araya getirerek yöremizdeki bal
üretimine ve bilinçli bal tüketimine, sahte balla mücadele konusunda kamu
bilincinin oluşmasına da kesinlikle katkılarının olacağına inanıyorum.
Şu anda
tabii ki üretim sezonu başladı. Bu sezonun arıcılarımız için güzel bir üretim
sezonu olmasını; bolluk, bereket içerisinde bir yıl geçirmelerini, bol kazanç
elde etmelerini temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, Kars Milletvekili Sayın
Yunus Kılıç’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Kılıç.
YUNUS
KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; evet, arıcılık,
Türkiye'de çiftçinin ve tarımla uğraşan insanların önemli uğraşlarından bir
tanesi. Gururla söylemek gerekirse, arıcılık konusunda Türkiye, dünyada arı
kovanı sayısı açısından 2’nci sırada, bal üretimi açısından 4’üncü sırada olan
bir ülke. Dolayısıyla, bu konuda üzerinde durulması, desteklenmesi gereken bir
alan olduğunu biz de düşünüyoruz.
Tabii ki
arıcıların Türkiye'de geçmişten gelen ciddi problemlerinin olduğunu ve bunlarla
alakalı mücadeleyi AK PARTİ döneminde hızla vermeye başladığımızı ama daha
yapılacak şeyler olduğunu baştan ifade etmemiz lazım. Nedir arıcıların en büyük
sıkıntıları? Öncelikle, arıcıların bir örgütlenme sıkıntıları var. AK PARTİ
bununla alakalı ne yaptı? Özellikle arıcılığı, örgütlü arıcılığı teşvik etmek
açısından bu örgüte dâhil olanlara, arıcılık belgesi alanlara, böyle yapanlara
kovan başına arıcılık destekleri vermeye başladı ve bunu bugün de sürdürmeye
devam ediyor.
Arıcılığın
ciddi problemlerinden bir tanesi de, evet, göçer arıcılık. Çünkü göçer
arıcılık, aynı zamanda hem araziyi vahşi kullanmaya müsait bir alan oluşturuyor
hem de gittiği yerlerde efendim ciddi sıkıntılara sebep oluyor, hastalık
taşınmasına sebep oluyor, dolayısıyla kontrollü bir arıcılık yapılmasına da
engel bir durum oluşturuyor. O yüzden, daha çok AK PARTİ döneminde, Tarım
Bakanlığı, bu göçer arıcılığın da kontrollü bir şekilde yapılmasına dair
yönetmelikler çıkardı, yani daha düzenli, daha zapturapt altına alınmış bir
göçer arıcılık yapmak suretiyle arıcılığımızı özellikle arı hastalıkları, göçer
arıcılıktan kaynaklanan arı hastalıklarının önüne geçilmesi noktasında da ciddi
bir destek veriyor.
Evet
ilaçlamalar, tarım ilaçları, pestisitler özellikle bilinçsiz kullanıldığı zaman
sadece arıcılık için değil, aynı zamanda hayvancılık, bitki sağlığı ve insan
sağlığı için çevreye verdikleri zararlar açısından son derece önemli şeyler.
Arkadaşlar,
şunun özellikle altını çizmek isterim: AK PARTİ’den sonra bu ilaçların,
Türkiye’de pestisit amaçlı kullanılan ilaçların oranı yaklaşık yüzde 75
oranında azalmıştır. Bu, çok önemli bir gelişmedir. Daha da kontrol altına
alınması gerekiyor mu? Evet, daha da kontrol altına alınması gerektiğini açıkça
ben de ifade etmek isterim.
Türkiye’nin
tabii bir problemi daha arıcılıkta şudur: Evet, bal üretimimiz dünyada 4’üncü
sıradadır, kovan sayımız 2’nci sıradadır. Ancak kovan başına bal üretimimiz hâlâ
istenilen düzeyde değildir. En önemli sebeplerinden bir tanesi bunun,
arıcılığın hâlâ Türkiye’de ilkel yöntemlerle ama modern kovanlarda… Bakın,
dünyada bu kovanlardan kovan başına alınabilecek bal miktarı 30 kiloya kadar
çıkmışken, ülkemizde hâlâ ne yazık ki 16,5-17 kilo civarındadır. Oysa AK
PARTİ’yle beraber arkadaşlar, bu ilkel kovanların kullanımı hemen hemen tamamen
terk edilmiş bir hâle gelmiştir. Şu anda 6 milyona ulaşmış… Şuraya dikkatinizi
çekmek isterim, 2002’de 4 milyon olan modern kovan sayımız 2012 yılında 6
milyona çıkmış, bal üretimimiz 75 bin tondan 95 bin tona çıkmış ama hâlâ kovan
başına bal üretimimiz istenilen seviyelere ne yazık ki ulaşamamıştır. Bunun
sebebinin arıcıların bu bilince yeterince varmamış olmalarından, bilgi noksanlıklarından,
teşkilatlanma noksanlıklarından kaynaklandığını biliyoruz ve bu konuda da her
kurum kendi üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Neler yapılıyor?
Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu aracılığıyla özellikle arıcılıkla alakalı
projeleri olanlara ciddi desteklemeler sunuluyor arkadaşlar ve bu arada aynı
zamanda bu desteklemeleri alan insanlar bu birliklere üye kaydedilmek suretiyle
örgütlü bir arıcılık yapmaları sağlanmaya çalışılıyor.
AB
fonlarından, şu anda eğitimini bizzat Tarım Bakanlığının tarımsal kırsal
kalkınma fonlarının, bölgesel ajansların üstlendiği AB fonlarından arıcıların
yararlanması için ciddi destekler veriliyor.
Ziraat
Bankası aracılığıyla -kovan başına şu anda 8 TL- arıcılara destek veriliyor.
Ancak yine kime? Bu üyeliklerini yaptırmış olan örgütlü arıcılara bu destekler
veriliyor. Ziraat Bankası aracılığıyla yine arıcılık işletmelerine 15 bin
liraya kadar faizsiz kredi desteği sağlanıyor arkadaşlar.
Şimdi,
bir de tabii ki, arıcıların en önemli sıkıntılarından bir tanesi ülkemizde
sahte balla olan sıkıntılı mücadele süreçleri. Bugüne kadar ne yazık ki kötü
örneklerini yaşadığımız, arıcılığın en büyük zarar gördüğü alan arkadaşlar
buydu. Özellikle Tarım Bakanlığının çıkarmış olduğu taklit ve tağşiş yasasından
sonra bu tür sahte girişimleri olanlar Bakanlık tarafından yılda 40 binden 400
bine çıkarılmış olan kontroller sayesinde, denetimler sayesinde tespit
edilmekte, bunlar teşhir edilmekte ve en ağır cezai işlemleri dereceli olarak,
kademeli olarak, her yaptıktan sonra artarak almaktadırlar, bu da ciddi bir
caydırıcı unsurdur.
Ayrıca
Bal Tebliği yayımlanmıştır ve bu Bal Tebliği’nde özellikle sahteciliğin önüne
geçil-mesindeki en önemli unsurlardan bir tanesi olan prolin dediğimiz bir
aminoasidin seviyesi balda 100’den 300 miligrama çıkarılmıştır arkadaşlar. Bu,
dışarıdan ilave edilebilecek bir şey değildir ve sahte bal ile gerçek balın
arasındaki analizi yapabilmekte en önemli kullandığımız enstrümanlardan bir
tanesidir. Çok önemli bir mertebeye ulaştırmıştır. Eğer siz bu prolini dışarıdan
bala, sahte olarak yaptığınız bala katmaya çalışırsanız, zaten harcı borcunu
geçeceği için böyle bir girişime kimsenin de başvurmayacağını düşünüyoruz.
Ayrıca,
arıcılıkta en önemli sıkıntılardan bir tanesi de -evet, biliyoruz- ana arı
üretim problemidir arkadaşlar. Türkiye’de TEMA Vakfının Ardahan’ın Posof
ilçesinde, aynı zamanda Antalya’da, Türkiye Kalkınma Vakfı Kazan’da ana arı
üretimi yapmakta ve buralarda yine çeşitli şekillerde -arkadaşlar- yöntemlerle
desteklenmekte.
Şimdi,
tabii, 2002 yılından bugüne kadar, özellikle arıcılık yapanlara her kalemde
destek verilmeye çalışılmış arkadaşlar. Ne yapılmış? Mesela 2002’de sadece 200
tane üreticiye 100 bin lira kadar -arıcılara- destek verilebilmişken 2012’de bu
rakam, 38 bin arıcıya -ki, bunlar aynı zamanda kayıt altına alınmış,
örgütlenmiş ve birlikler kurmuş olan arıcılara- yaklaşık 40 milyon lira yılda
destek verilmiş. Kovan başına verilen 8 bin liralık destek ile desteklenmiş.
Ayrıca
gerek üniversitelerin gerek Tarım Bakanlığının bu konuda hemen hemen bütün
bölgelerde, arıcılığın yoğun olduğu, başta Akdeniz Bölgesi olmak üzere, Doğu
Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere, buralarda laboratuvarlar
kurarak balın analizi noktasında hem patentlenmesi hem isim hakkının alınması
hem de sahte bal yapımının önüne geçilmesi amacıyla ciddi kurumlar,
teşkilatlanmalar oluşturulmuş ve hâlâ bunlar arttırılarak devam ediyor.
Evet,
arıcılığın, arıcılıkla uğraşanların sorunları yok mudur? Vardır. Nedir? Üretim
problemi vardır, evet, pazarlama problemi vardır, maliyet problemleri vardır.
Eğer bu saydığım unsurları arkasında durarak devam ettirebilirsek birkaç yıl
sonra umuyorum ki arıcılıkta Türkiye’nin dünyada kovan başına bal üretimini 30
kilolara çıkarmış, dünyada modern kovanlarını tamamlamış ve bal üretimi
noktasında da Çin ile yarışır bir noktaya geleceğini tahmin ediyor ve umuyoruz.
Türkiye’de
özellikle Kafkas arısının yaygın olduğunu biliyoruz ve bu Kafkas arısının göçer
arıcılıktan etkilenip zarar görmemesi adına, özellikle Tarım Bakanlığındaki
arkadaşlar, son yıllarda gen merkezleri oluşturmakta yani bu göçer arıcılıkta
arı ırkının olumsuz değişmemesi, etkilenmemesi, bal veriminin, üretiminin
azalmaması, diğer saldırgan, vahşi arı ırklarının Kafkas ırkına zarar vermemesi
için bu bölgelerin gen merkezi olarak belirlenmesi ve buralara başka arı
ırklarının getirilmesini engellemek suretiyle de Kafkas arı ırkının üstün özelliklerinden
ve üretimde kullanılan önemli avantajlarından yararlanılarak arıcılık
noktasındaki üreticilerimizin verimlerini artırmaya ve onları desteklemeye
devam edeceğimizi ifade ediyor, arıcılık için, arı üreticileri için, balın
korunabilmesi için, sahte balla mücadele edilmesi için hep birlikte daha çok
mücadele vermemiz gerektiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; arı yetiştiriciliği ve bal üretimi yapan
vatandaşlarımızın sorunlarının tespit edilmesi ve sorunların giderilmesi için
Meclis araştırması açılması önergesinin lehine söz almış bulunuyorum. Çiftçinin
gerçekten dostu olan, üreticinin gerçekten dostu olan milletvekillerini de
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, konuya girmeden önce bir iki dakika bugünün önemine binaen bir
konudan bahsetmek istiyorum, bu da Dünya Mayın Bilincini Geliştirme Günü’yle
ilgilidir. Aslında bu konuda bir basın açıklaması yaptım ve konuşmayı
düşünmüyordum ancak AKP milletvekili gündem dışında söz alıp, burada, sanki
mayınları kendileri temizlemek istiyorlarmış da Cumhuriyet Halk Partisi buna
engel olmuşmuş gibi bir algı yaratmaya çalışınca, her zamanki gibi AKP
kurnazlığını kullanmaya çalışınca, arıcı kardeşlerimden özür dileyerek, birkaç
dakikayı bu konuya ayırmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, antipersonel kara mayınları ne yazık ki coğrafyamızın
yüzkarasıdır ve bir ilkelliğin göstergesidir, ölüm kültürünün yani acının
araçlarıdır. Bu devirde hâlâ mayınların temiz-lenmesini konuşuyor isek, bu
gerçekten büyük bir ayıptır. Ayıbın da en büyüğü AKP Hükûmetinedir.
Bakın,
neden ayıbın en büyüğü AKP Hükûmetindedir? Çünkü 2003 yılında AKP Hükûmeti,
Ottawa Sözleşmesi’ni imzaladı ve devletimizi 2004 yılında bu sözleşmeye taraf
yaptı. Bu çok iyi bir şeydi. Evet, zaman zaman AKP iyi şeyler yapmaya çalışıyor
nadiren de olsa. Bu da yaptığı iyi şeylerden birisiydi. Biz de bunu alkışladık.
Ancak aradan geçen on yıl süresince -2003’te imzalandı, 2013’teyiz- aradan
geçen on yılda AKP imza attığı ve “onurum” diye gösterdiği bu anlaşmanın
maddelerini yerine getirmedi.
2010
yılında yapılan bir araştırmaya göre, toprağımızda yaklaşık 1 milyon tane mayın
var iken, sadece 25 bininin temizlendiğini söyledi. Nerenin temizlendiğini de
bilmiyoruz. “Suriye sınırında bir yer.” deniyor. Muhtemelen Suriye’ye
giriş-çıkışlar daha kolay olsun diye burayı temizlediğini de ben kişisel olarak
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dört nesildir mayınlı topraklarda yaşıyoruz ve mayınlar her üç
günde bir, bir kişiyi bizden koparıyor ya ölüyor ya kolu bacağı kopuyor ve bu
ölenlerin çok büyük bir kısmının sivil vatandaşlar ve çocuklar olduğunu tespit
ediyoruz.
Peki,
böyle bir durumda bu mayınların temizlenmesi konusunda hiçbir fikir ayrılığımız
yok iken, dünya bütün bu ayıptan kurtulmaya çalışırken AKP Hükûmeti ne yaptı?
Bu mayınların temizlenme işini de yine bir rant kapısı hâline getirdi, yine
çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştı. Ne yaptı? En verimli, en temiz
topraklarımızı İsrail’e peşkeş çekti. Yarım asır, yaklaşık yarım asır bu
toprakları İsrail’in kullanımına terk etmeye kalktı. Daha sonra da, İsrail’in yerleştiği yerlerde neler
yaptığını gören CHP “İsrail değil kim olursa olsun bu toprakları vermeyiz.”
dedi ve Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi bunu iptal edince de “Vay
efendim, CHP engel olmuşmuş.” Hayır efendim; CHP mayınların temizlenmesini
istiyor, engel filan olmuyor. Getirin TÜBİTAK’ı, getirin bütün bilim
kurullarını, getirin bütün teknik kurumları hep beraber bu mayınları
temizleyelim ama bu mayınları temizlemek için gerçekten bilinç gerekir,
gerçekten yürek gerekir, bir de bacak gerekir. Bugün, tüm dünya “Bacağımı ödünç
veriyorum.” kampanyası başlattı, biz de bu kampanyayı destekliyoruz. Ben,
AKP’ye bacağımı ödünç veriyorum. Kendi bacağınızla gidip bu mayınları
temizleyemiyorsunuz, benim bacağımla gidin. Ben bacağımı mayın mağdurlarına
veriyorum. Bacağımı mayın mağdurlarına ödünç veriyorum onların acılarını
paylaşmak üzere. Bütün bunların sonunda da, toprağa döşenmiş olan bu iğrenç
mayınların temizlenmesi için derhâl Hükûmeti harekete geçmeye çağırıyorum.
Bakın,
1975 yılında, o dönemin Millet Meclisi bir karar alıyor, bir araştırma
komisyonu kuruyor ve bu araştırma komisyonu diyor ki: “Bir, mayınlı sahaları temizleyeceksiniz.”
hükûmete yol gösteriyor. “İki, temizlediğiniz alanları topraksız köylülere
vereceksiniz.” diyor, İsrail’e değil. “Üç, burada devlet üretme çiftlikleri
kuracaksınız.” diyor. İşte, sosyal devlet anlayışı budur. Sosyal devlet
anlayışıyla yola çıkarsanız o zaman bir yere varırsınız. Aksi hâlde, milletin
ölümünden rant sağlamaya çalışırsanız gerçekten rezil olursunuz ve birçok insan
da yaşamını kaybediyor.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bundan sonraki kalan zamanımda arıcılarımızın sorunlarına
değinmek istiyorum ve sözlerime Einstein’ın söylediği iddia edilen ve çok
yaygın bir şekilde kullanılan bir sözle başlamak istiyorum. Diyor ki Einstein:
“Arılar yok olursa insan nesli tükenir.” Peki, arılar yok oluyor mu? Evet,
sizin sayenizde Türkiye’deki arılar da yok oluyor. Türkiye’de yaklaşık 4,5
milyon bal arısı kolonisi var. 38 bin aile arıcılıktan geçiniyor ve bu
ailelerin en az 10 bini sadece arıcılıktan geçiniyor. Yani yaklaşık 40 bin
kişi, sadece ve sadece arıcılıktan
geçiniyor ve arıcılık sonunda elde edilen bal bir ihraç ürünüdür yani ekonomik
değeri çok yüksek olan bir üründür.
Şimdi,
acaba arı üreticilerimizin sorunları var mı? Var. Buraya çıkan 4’üncü
milletvekiliyim ben bu konuda, 3’üncü milletvekiliyim. Her çıkan milletvekili
“Arıcıların sorunları var.” dedi. Üstelik AKP milletvekili de çıktı, kürsüden
dedi ki: “Evet, arıcıların sorunları yok mudur? Vardır.” Birazdan göreceğiz
bakalım, bu arıcıların sorunlarını araştırmak üzere sayın milletvekili nasıl oy
kullanacak? “Evet” mi diyecek, “Hayır” mı diyecek? “Arıcıların sorunları var
ama biz bu sorunların üstünü kapatırız, hiçbir şekilde araştırmayız, çözmeyiz.”
mi diyecek; yoksa “Yahu, bu önemli bir sorundur, binlerce insan buradan ekmek
yiyor, gelin, burayı araştıralım.” mı diyecek?
Yine,
aynı AKP milletvekili “Desteklenmesi gereken bir alan.” dedi ve komik bir
şekilde kovan başına 8 lira verdiklerini söyledi. Değerli arkadaşlar, kovan
başına 8 lira olan bir destekle bu arıcıların yaşaması mümkün müdür, değil
midir, bunu takdirlerinize sunuyorum. Bunun, en azından 15 lira, 20 lira
civarında bir destekle desteklenmesi durumunda arıcılarımız birazcık rahat
nefes alabilir ve yaşamlarını sürdürebilirler.
Şimdi,
arıcıların en önemli sorunlarından birisini yine sayın milletvekili -belli ki
konuya hâkim- bahsetti. Ben de arıcılık üretim birliklerini aradım, onların son
dönemlerdeki yeni sorunlarını öğrendim. Zaten sık sık görüşüyoruz, aynı
sorunları onlar da söylüyorlar. Anlaşılıyor ki Hükûmet bu sorunlara vakıf.
Peki, niye çözmüyorsunuz kardeşim? Dedi ki: “Arıcıların en önemli sorunu arı
nakilleridir, göçer arılar…” Evet, Mersin’de arıcılık yapan insanlar her yıl
tam, en az, 2 bin kilometre yol yapıyorlar. Kovanları alıyorlar, bir yerden bir
yere ekmek parası peşinde koşmak için. Peki, 2 bin kilometreyi neyle
yapıyorlar, ne kullanıyorlar? Benzin ve mazot kullanıyorlar. Dünyanın en pahalı
benzinini kullanarak, dünyanın en pahalı mazotunu kullanarak arılarını bir
yerden bir yere nakletmeye çalışıyorlar ve sonuçta ellerine hiçbir şey
geçmiyor, boğaz tokluğuna çalışmaya devam ediyorlar.
Yine,
arıların hastalıklarından bahsetti Sayın Milletvekili. Evet, var hastalıkları,
gelin araştıralım; “Hayır, araştırmayalım.” Peki, dedi ki: “Birçok yönetmelik
çıkardık.” E, Allah aşkına, bunun bir kanunu yok mu? Bu kadar önemli bir konu
bir kanunu hak etmiyor mu? Birçok konuda kanun çıkarıyorsunuz, niye bu konuda
kanun çıkarmıyorsunuz? Yıllardır bekleyen bir sorun. Osmanlıda bile arıcılıkla
ilgili kanun vardı. Hani Osmanlıya özenen bakanlarınız var ya, Osmanlıcılığa;
söyleyin ona, o dönemde arıcılıkla ilgili bir kanun varmış. Çok özeniyorsa önce
getirsin, arıcılıkla ilgili kanunu burada hep beraber çıkaralım.
Değerli
arkadaşlar, arıcılar desteklenmediği sürece ölmeye mahkûmlar, tıpkı arılar
gibi. Siz bir yandan Mersin’in bağrına nükleer santrali, Mersin’in bağrına
onlarca termik santrali koyarak arıların bal topladığı çam ormanlarını yok
ediyorsunuz, bir yandan meyve üreticilerini, şeftali üreticilerini, narenciye
üreticilerini mahvederek onların artık ağaçlarını sökmelerine neden
oluyorsunuz; ondan sonra, çıkmışsınız diyorsunuz ki: Vay efendim, arıcılık
nasıl gelişecek? Gelişmez kardeşim, arıcılık marıcılık gelişmez. Önce çevreyi
düzelteceksiniz, önce çevreye zarar vermeyeceksiniz, sonra narenciyecileri
destekleyeceksiniz, meyve üreticilerini destekleyeceksiniz, ondan sonra
arıcılar, arılar rahat nefes alacak ve arıcıları destekleyeceksiniz. Onun
dışında yapacağınız her şey nafiledir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Bayburt Milletvekili Sayın Bünyamin
Özbek.
Buyurun
Sayın Özbek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu
grup önerisi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri saygıyla selamlıyorum.
FAO
arıcılık verilerine göre dünya kovan varlığı ve bal üretiminde Çin’den sonra
2’nci sıradayız. 2011 yılı istatistiklerine göre 6 milyon adet koloni
varlığımız var ve bu kolonilerden 94 bin 245 ton bal üretimimiz
gerçekleşmektedir. Hükûmet olarak bu zenginliklerimizin farkındayız ve bunu
değerlendirebilmek, arıcılığımızı geliştirmek üzere zaman içinde farklı
destekleme politikaları uygulamış ve bu uygulamaya devam etmekteyiz.
Arıcılığımızın bilimsel temellere dayanarak gelişmesi için arıcılıkla ilgili
araştırma enstitüleri tesis edilmiş, üreticilerimizin örgütlenmesi teşvik
edilerek bilgi ve gelir seviyelerini yükseltmeleri hedeflenmiştir.
Hükûmetimizce tarım ve hayvan-cılığın geliştirilmesi ve desteklenmesine yönelik
çıkarılan Bakanlar Kurulu kararına istinaden karşılıksız olarak destek
verilmektedir.
2003
yılında 200 arıcıyla başlayan arıcılık destekleri katlanarak artmış, 2012
yılında 37.757 arıcımıza 5 milyon 32 bin 592 kovan için 40 milyon 260 bin 736
TL karşılıksız destek yapılmıştır. Hâlen arı yetiştiriciliği yapan ve merkez
birliği düzeyinde örgütlenmiş yetiştirici birlikleri ve üretici birliklerine
üye olan üreticilere arıcılık kayıt sistemine kayıtlı olma şartı ile kovan
başına, seralarda doğal polinasyonu sağlamak amacıyla Bombus arısı kullanan
yetiştiricilere ise koloni başına destekleme ödemesi yapılmaktadır. Ayrıca 2004
yılından itibaren Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri vasıtasıyla
üreticilerimize farklı tarımsal üretim konularında değişik oranlarda sıfır
faizli ve faiz indirimli tarımsal kredi de kullandırılmaktadır.
Bu üretim
dallarından birisi de arıcılıktır. 2006 yılında yüzde 40 indirimle başlayan
kredilendirme 2008 yılında yüzde 57’ye çıkartılmıştır. Başlangıçta sadece
işletme kredisi kullandırılırken 2010 yılından itibaren yatırım amaçlı
verilmeye başlanmıştır. 2013’te son çıkan kararnameyle arıcılarımıza 15 bin
TL’ye kadar işletme ve yatırım kredisi kullandırılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı
kapsamında arıcılık işleme ve paketleme konularında 526 kişiye istihdam
sağlayan 53 projeye 8 milyon 755 bin TL hibe destek verilmiştir. Bütün bu
desteklemeler etkisini göstermiş, kovan sayımız 2002’de 4 milyon iken 2011 yılı
sonu itibarıyla yüzde 44’lük artışla 6 milyon olmuştur. Burada değerli
milletvekilimiz hani “AK PARTİ iktidarları döneminde arıcılık bitti, söndü, yok
oluyor. Arı yok olduğu zaman insanlık yok olur.” dedi ama görüyoruz ki 2002
yılında 4 milyonken kovan, 2012 yılında 6 milyona ulaşmıştır, bunu da belirtmek
istiyorum.
Bombus
arısında verilen desteklerle büyüyen sektör kendi üretimini yapmaya
başlamıştır. Bu konuda faaliyet gösteren firmalarımızın ürettiği koloniler
desteklenmeye devam edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu destekler 2012 yılı sonu itibarıyla 19 ilde 8.841 işletmede
84.689 koloniye ulaşmıştır. 2005 yılında 1.062 üreticiye 4.150 koloni için 83
bin TL destekleme yapılırken bu miktar 2012 yılında 8.841 işletmede 84.689
koloni için 5 milyon TL’ye ulaşmıştır. Ama Hükûmet olarak amacımız, sadece para
dağıtıp kalitesi tartışılır ürün miktarını artırmak değil, arıcılarımızın ve bu
sektörde faaliyet gösteren sanayicilerimizin bilgi ve bilinç düzeylerini
artırmak, miktarı belki daha az ama nitelik olarak kaliteli arı ürünlerini elde
etmektir. Bugün bütün dünyada ortak bir amaç hâline gelen güvenilir gıda
üretimini ve bunun sürdürebilirliğini gerçekleştirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, sağladığı katma değer ve kullanımı açısından bal ve polenden
sonra önemli bir arı ürünü olan bal mumu ve temel petek ile ilgili yaşanan
sorunların tartışılarak çözümüne yönelik tedbirlerin alınabilmesi için Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı koordinasyonluğunda, Hayvancılık Genel
Müdürlüğü, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü ile Türkiye Arı Yetiştiricileri
Merkez Birliği iş birliğinde 28-29 Mart 2013 tarihinde Ankara’da bir çalıştay
düzenlenmiştir. Bal mumunun arıcılar tarafından üretimi esnasında naftalin ve
ilaç kullanılmasından kaynaklanan kalıntı sorunları, bal mumunun temel petek
olarak işlendiği temel petek işletmelerinde parafin ve benzeri katkı
maddelerinin katılması, temel peteğin yeterince sterilize edilmemesinden
kaynaklanan sorunlar ve sanayide kullanılmak üzere ithaline izin verilen bal
mumunun izinsiz olarak temel petek üreten işletmelerde kullanılmasından
kaynaklanan sorunlar tartışılarak ivedi bir şekilde çözüme kavuşacaktır.
Şunu da
ifade etmek isterim ki, Bayburt bal üretiminde önemli bir yere sahiptir.
Özellikle çiçek florasının çok zengin olması bal kalitesini de beraberinde
getirmektedir. Ayrıca şunu da belirteyim: Biz Bayburt’ta bal üretiminde organik
bal üretimine geçiyoruz. İnşallah, bu organik bal üretimini de Bayburt’ta
destekleyerek hem Türkiye'ye hem de dünyaya organik bal açısından bir açılım
yapacağız.
İlimizde
arıcılığa önem verilmekte olup, arıcılığın sorunlarıyla da yakından
ilgilendiğimizi ifade etmek isterim. İlimizde 26 binin üzerinde arı kovanı
mevcuttur, ülkemizin de kaliteli bal üretilen bölgelerinden biridir. Kalitesini
ülke çapında ispatlamış olan Bayburt balının tanıtımı hususunda sizlerden de
destek bekliyorum.
Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk ve 26 milletvekili tarafından savunma hakkına, avukatlara, avukatlık
mesleğine, avukatlık meslek onuruna, barolara yönelik saldırıların ve
avukatların sorunlarının araştırılması amacıyla 3/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel
Kurulun 4 Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunarak, ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4/4/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 4/4/2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 26 milletvekili tarafından, 3/4/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Savunma hakkına, avukatlara,
avukatlık mesleğine, avukatlık meslek onuruna, barolara yönelik saldırıların ve
avukatların sorunlarının araştırılması." amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (836 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 04/04/2013 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Mersin Milletvekili
Sayın Ali Rıza Öztürk’te.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, geçirdiğim trafik kazası nedeniyle arayan, geçmiş olsun
dileğinde bulunan, sıcak ilgisini, desteğini esirgemeyen her partiden
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, savunma hakkına, avukata, avukatlık mesleğine, avukatlık onuruna,
avukatların meslek örgütü barolara yönelik saldırıların, baskı, korkutma,
sindirme çabalarının araştırılması, avukatların görevlerini yaparken
karşılaştığı sorunların araştırılması amacıyla Meclis araştırma komisyonu
kurulmasına ilişkin önergemizin gündeme alınması talebiyle söz aldım.
Ancak,
yine gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunmadan önce, şu anda, Mersin
Limanı’nda, işten atılmaları protesto nedeniyle iki ayı aşkın bir süredir
direnen liman işçilerinin eylemleri biber gazı, polis copuyla bastırılmaya
çalışılıyor ve nihayetinde 20 işçi dünden beri, dün saat 14.00’ten beri intihar
girişiminde bulunmaktadır, konteynerlerin üzerindedir, kendileri
indirilememiştir, ikna edilememiştir. İlgililerden, biber gazı, polis copuyla
müdahale edileceğine bu kişilerin burunlarının kanamadan olayın çözülmesini
talep ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 5 Nisan Avukatlar Günü yarın kutlanacak. Tabii, bu 5 Nisan
Avukatlar Günü’nün tarihsel dayanağı nedir, araştırma yaptık. Aslında kesin bir
veri olmamakla beraber, 5 Nisan 1878 İstanbul Barosunun ilk genel kurulunun
yapıldığı gün. Yine, 5 Nisan 1958, baro başkanlarının İzmir’de Türkiye Barolar
Birliğini kurmak üzere toplandıkları bir gün.
Türkiye
Barolar Birliği, 15-16 Haziran 1987’de Tekirdağ’da yaptığı toplantıda 5 Nisan
gününün Avukatlar Günü olmasını kararlaştırıyor.
Değerli
arkadaşlarım, yargılama sürecinin kurucu unsuru ve asli unsuru olan savunmanın
temsilcisi olan avukatlarımız bu yıl 5 Nisan Avukatlar Günü’nü savunma hakkına,
avukatlara, avukatlık mesleğine, avukatlık onuruna, avukatların meslek örgütü
barolara yönelik saldırıların, korkutmaların, yıldırmaların ve sindirme
çabalarının dayanılmaz boyutlara ulaştığı, avukatların bizzat mahkemelerce
görevlerini yapamaz hâle getirildiği, her kapıyı açan tarafından örgüt
suçlamasıyla avukatların büro ve evlerinin yasaya aykırı şekilde arandığı, gece
yarısı gözaltına alınıp tutuklandığı, avukatların, baktıkları davalar nedeniyle
ve mesleki faaliyetleri nedeniyle terörist ilan edildiği, avukatların adlarının
bazı terör örgütleriyle yan yana anılarak avukatlara ve barolara
itibarsızlaştırma çabalarının daha da artırıldığı, yargının kurucu unsuru olan
savunmanın ve savunmanın temsilcisi avukatların yargının diğer unsuru olan
hâkimler tarafından susturulmaya çalışıldığı, avukatlara mahkeme başkanının
emriyle şiddet uygulandığı, duruşma salonundan çıkarıldığı bir süreçte
kutluyorlar.
Avukatlar
bu yıl 5 Nisan Avukatlar Günü’nü mahkeme başkanlarının sık sık “Dışarı çık.”
“Komutan, avukatı dışarı çıkar.” sesleriyle duruşma salonlarının yankılandığı
bir süreçte kutluyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bu süreçte akıllarda kalan
bir tek şey olacaktır: Hukuku uygulamakla görevli mahkeme başkanlarının “Komutan,
avukatları dışarı çıkar.” sözleriyle duruşma salonlarının yankılandığı akıllara
gelecektir.
Değerli
arkadaşlarım, avukatlar, fiziki şiddet uygulandığı bir süreçte bunu kutluyor.
Avukatlar 5 Nisan Avukatlar Günü’nü, yargılamada şeklî unsur olarak görüldükleri,
savunmanın kısıtlandığı, yaka paça dışarı atıldıkları bir süreçte bunu
kutluyorlar.
Sevgili
arkadaşlarım, görülmekte olan bir davada avukatlar susarsa ya da susturulursa
bu iyi bir şey midir? İyidir. Kimler için iyidir değerli arkadaşlarım? Gerçekten
hak arayan insanlar için iyi değildir; avukatla, savunmayla problemi olan hâkim
ve savcılar açısından iyidir, avukatlarla, savunmayla problemi olan siyasi
iktidarlar açısından iyidir. Yine, avukatlar susarsa ne olur? Görevlerini
yapamaz hâle gelirler. Peki, avukatlar susturulursa ne olur? Görevlerini
yapması engellenmiş olur. Mahkeme başkanı tarafından, bizzat mahkeme tarafından
yargılamanın kurucu unsuru olan savunmanın temsilcisi avukatlar susturulursa ne
olur? Mahkemenin yargılaması mahkeme başkanı tarafından engellenmiş olur
değerli arkadaşlarım.
Savunma
gerçekten yargının asli unsurudur, kurucu unsurudur. Bu durum sadece yasada
yazıldığı için öyle değildir. Bu durum gerçekten öyle olduğu için öyledir yani
savunma yargılamanın asli unsuru olduğu için öyledir. Bu durum demokratik hukuk
devletinde öyle kabul edilip uygulanageldiği için öyledir. Savunma hakkı temel
bir insan hakkı olduğu için, savunma hakkı bir gün herkese, hatta savunmayı
bertaraf etmeye çalışanlara, avukatları yok sayanlara da lazım olacağı için
öyledir. Savunma hakkı kutsal olduğu için yargılamanın asli unsurudur. Bağımsız
savunmanın temsilcisi avukatlardır. O nedenle, yargılama işinin merkezine
savunmayı, avukatı koymadığınız zaman yapılan işin adı yargılama olmaz değerli
arkadaşlarım, yapılan yargılama demokratik olmaz, adil olmaz. Kürsüde savunmaya
saygı gösteren, savunmasız verilen mahkûmiyet kararlarını içine sindiremeyen,
hazmedemeyen bağımsız ve tarafsız bir yargı hukuk devletinin belkemiğidir.
Avukatın asli görevi, avukatlık mesleğinin temel işlevi yargıyı, yargı görevini
yapanı etkilemeye çalışmaktır, yargıyı ve yargı görevini etkilemek suretiyle
adil yargılanmanın ve adaletin gerçekleşmesini sağlamaktır. O nedenle,
avukatlık görevini hukuka uygun olarak yapan avukat açısından yargı görevini
yapanı etkileme suçu işlenemez bir suçtur. Barolar kanunun kendisine verdiği
görevi yaptıkları için haklarında dava açılabilmektedir bu süreçte. Gerçekten,
Avukatlık Kanunu’nun 97’nci maddesinde barolara yüklenen görevleri yaptığı için
İstanbul Barosuna bugün dava açılabilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten bugün içerisinde yaşadığımız süreç, çok düşünmemiz
gereken ve savunmanın savrulur hâle geldiği bir süreçtir. Bu, hukuk devleti
açısından övünülecek bir durum değildir, utanılacak bir durumdur. Avukatlar,
hukukçular, her şeyden önce insan haklarının her türlü ihlaline karşı çıkmak
zorundadırlar. Bu, avukatların ve baroların temel görevidir. O zaman savunma
hakkı da temel bir insan hakkı olduğu için savunma hakkına yönelik ihlaller
nereden, kimden, nasıl gelirse gelsin avukatların buna karşı direnmesi asli
görevleridir değerli arkadaşlarım.
Siyasi
iktidarın avukatlara, savunmaya bakışını söylemek istiyorum, bunun somut
örneğini vermek istiyorum:
Değerli
arkadaşlarım, öteden beri Kartal’da bir adliye sarayı yapılıyor. Bu Anadolu yakasındaki
adliye sarayının dünyadaki en büyük adliye sarayı olmasıyla övünülüyor. Bu
güzel bir şey, adliye sarayının olması ama öteden beri bu adliye sarayında,
yani metrekarelerce büyüklükte, dünyanın en büyük adliye sarayında avukatların
ihtiyaçlarını giderebileceği bekleme odaları yok arkadaşlar.
Bakın, bu
elimdeki belgelerin hepsi Adalet Bakanlığıyla İstanbul Barosunun yazışma
belgeleri. Bu belgelerde, başlangıçta 28 tane olan avukat bekleme odası ve
kafeterya sonra 16’ya düşürülüyor, ondan sonra 14’e düşürülüyor ve Kartal
Adliyesi fiilen açılmaya başlandığında bu avukatların bekleme odası ve
kafeteryalar buharlaşıyor, şimdi sıfıra düşüyor değerli arkadaşlarım. Avukat
bekleme odası ve kafeteryalar çay ocağı olarak tahsis edilmeye başlanılıyor.
Yani, bekleme odaları çay ocağına dönüştürülüyor.
Şimdi
değerli arkadaşlarım, avukatların ihtiyaçlarını görebileceği 1 metrekarelik
birim dahi yok. Bu şu demektir: Savunmaya yer yok. Savunmanın yeri hâkim ve
savcının çayevinden sonra gelmektedir. Burada tartışılması gereken konu şudur:
Savunmanın yeri mi önemlidir, hâkim ve savcıların çayevi mi önemlidir? Bu,
siyasi iktidarın savunmaya ve avukata, Türk adli örgütlenmesinin savunmaya
verdiği göstergenin somut örneğidir. Türk adalet örgütlenmesinde savunma
yoktur, avukat yoktur. Savunmanın yeri hâkim ve savcının çayevinden daha sonra
gelmektedir. Hâkim ve savcıların çayevi olarak kullandıkları yerde de
avukatlara “Cübbelerinizi asın.” denilmektedir. Bu gerçekten, binlerce
metrekare büyüklüğünde Kartal Adliye Sarayı yapmakla övünülen bir yerdir.
Değerli
arkadaşlarım, biz avukatız, biz hukukçuyuz. Biz kimseye, hele hele gücün önünde
boyun eğmeyiz. Biz haksızın önünde boyun eğmeyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) – Biz boynumuzu giyotine uzatmayız. Biz gücümüzü haktan ve
adaletten yana alırız. O nedenle, avukatlar sorununun çözümü açısından ben
başta AKP’deki hukukçu arkadaşlarıma sesleniyorum: Bu sorunların araştırılması
için bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun ve sorunlar tespit edilsin.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin.
Buyurun
Sayın Bilgin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – Teşekkür ediyoruz Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından
avukatlara ve avukatlık mesleğine yönelik saldırıların ve avukatların
sorunlarının araştırılması ve tespiti için Anayasa ve İç Tüzük hükümleri
uyarınca Meclis araştırma komisyonu kurulması amacıyla verilen önergenin
gündeme alınması konusunda verilmiş grup önerisi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında, 5 Nisan Avukatlar Günü vesilesiyle yargı
sistemimizin önemli bir unsuru olan ve bağımsız savunmayı temsil eden, kutsal
bir mesleği icra eden meslek-taşlarımızın gününü kutluyorum. Tüm
meslektaşlarıma sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
hukuk devletinin olmazsa olmazı ve vazgeçilmezi bağımsız yargıdır. Yargının
bağımsızlığının sağlanması, adil yargılamanın gerçekleşmesi ve demokratik
topluluk düzenine ulaşılması için de yargının kurucu unsurlarından biri olan
savunmanın etkinliğinin işlevine uygun bir biçimde arttırılması gerekir. Adil
bir yargılama bağımsız ve tarafsız hâkimlerin varlığı kadar bağımsız
avukatların da varlığını gerektirir. Savunma olmadan gerçekleştirilen yargılama
adil bir yargılama olamaz.
Bugün
itibarıyla avukatların ve avukatlık mesleğinin birçok sorununun olduğu bir
gerçektir. Bu sorunların çözüme kavuşturulması noktasında, başta tüm
meslektaşlarımıza, barolarımıza ve baroların üst organı olan Barolar Birliğine
büyük görevler düşmektedir. Bu manada, barolarımızın gündeminde olan yeni
avukatlık yasası bir fırsattır. Çağın ve mesleğin gelişmelerine uygun olarak
avukatların beklentilerini karşılayacak bir avukatlık yasasının
meslektaşlarımızın birçok sorununun çözümü noktasında katkı sağlayacağına
inanıyorum.
Avukatlık
Kanunu yıllardır baroların ve tüm meslektaşlarımızın gündeminde olan bir
konudur. Siyasi irade olarak AK PARTİ hükûmetleri ve AK PARTİ Grubu bu kanun
teklifinin, katılımcı demokrasinin gereği, mesleği icra eden avukatların ve
baroların çatı organı olan Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanmasını
defalarca dile getirmiştir ancak her ne sebeple ise meslek örgütü olan barolar
ve Türkiye Barolar Birliği bu konudaki çalışmayı bir türlü yapamamıştır veya
yapmamıştır. Eğer biz AK PARTİ Grubu olarak demokrasiyi ve katılımcı
demokrasiyi hiçe sayar olsaydık, siyasi çoğunluğumuza dayanarak, meslek
örgütünü dikkate almadan bu yasayı bugüne kadar yasalaştırabilirdik. Ancak, ben
burada yüce Meclisin yüce kürsüsünden başta Türkiye Barolar Birliği olmak üzere
tüm barolara, çağın gereklerine uygun, avukatların mesleki sorunlarını
önceleyen, avukatların barolarda ve Barolar Birliğinde eşit ve adil temsilinin
sağlandığı, katılımcılığın esas alındığı avukatlık yasa teklifini hazırlayarak
Meclisimize sunulmasını beklediğimizi ifade ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, her alanda hizmeti ve insanı önceleyerek siyaset üreten,
ülkemizin demokratikleşmesi, özgürleşmesi için hukuki ve fiziki altyapıları
oluşturan, her türlü baskı ve dayatmaya rağmen demokratikleşmeden ve
özgürlüklerden yana tavır alan AK PARTİ hükûmetleri her alanda olduğu gibi
yargı alanında da önemli demokratik adımlar atmıştır. Bu manada, 12 Eylül 2010
referandumuyla yapılan Anayasa değişikliğiyle meslektaşlarımızın gerek Anayasa
Mahkemesinde gerekse Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda temsiline imkân
tanınmıştır. Bugün itibarıyla barolarımızın seçtiği bir meslektaşımız Anayasa
Mahkemesinde üye olarak görev yapmaktadır, yine ayrıca Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunda da meslektaşlarımız üye olarak hizmet ifa etmektedirler. Gerek
yüksek mahkemede gerekse Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda avukat üye
bulundurulması avukatlık mesleği açısından önemli bir gelişmedir. Bugünün
muhalefet partileri bu Anayasa değişikliğinde de bu alanda muhalif tavırlarını
göstermişlerdir.
Yine,
bildiğiniz üzere, 23’üncü Dönem’de yasalaşan 6111 sayılı Yasa’yla stajyer
avukatlarımızın genel sağlık sigortasından faydalanması imkânı getirilmiştir.
Yine, aynı yasayla avukat meslektaşlarımızın bürolarını açtıkları zaman iş yeri
açma ve çalışma ruhsatı alma zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır.
Yine,
bildiğiniz üzere, Adalet Komisyonunun geçen hafta kabul ettiği ve 444 sıra
sayısı ile Genel Kurul gündeminde olan teklifle meslektaşlarımızın meskenlerde
avukatlık bürolarını açabilmelerine imkân tanınmıştır.
Değerli
milletvekillerim, Anayasa’nın 10’uncu maddesi “Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasi düşünce ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir.” hükmünü amirdir. Türkiye yıllardır belli kesimlerin
kendilerine göre sahip oldukları ayrıcalıklar sebebiyle hesap vermediği,
yargılanamadığı günleri gördü. Belli sıfatları, belli makamları, belli
rütbeleri taşıyanlar maalesef vesayetçi sistem sayesinde yargıdan kaçtı. Âdeta
yargı belli bir kesime ayrıcalık tanır hâle geldi. Bugünleri aziz milletimiz
unutmamıştır. İşte bugün görüştüğümüz önergenin de içeriğinde bu ruh hâli
görülmektedir.
Biz şunu
açıkça belirtiyoruz: Kanun önünde herkes eşittir. Makamı, mevkisi, rütbesi ne
olursa olsun eğer bir kimse kanun dışına çıkıyorsa, hukuksuzluğa karışıyorsa
hukuk devleti gereği yargıya hesap verebilmelidir. Aksi bir durum, aksi bir
düşünce hukuk devleti ilkesini zedeler. Bu durum avukatlar için de, başka
meslek mensupları için de geçerlidir. Bir kimse yasa dışı işlemler yapıyor ve
sahip olduğu meslek veya pozisyon itibarıyla kendini yargılanamaz olarak
görüyorsa bu apaçık hukuk devleti ilkesiyle bağdaşamaz.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce de bahsettiğim üzere, avukatlar ve avukatlık
mesleğinin birçok sorunu olduğu malumunuzdur. Biz bu durumun başta üniversitelerde
verilen hukuk eğitiminden başlamak üzere, katılımcı demokrasinin gereği
uygulamanın içinde olan barolarımız ve Barolar Birliği tarafından mesleğin
sorunlarını önceleyen bir yasayla aşılabileceğine inanıyoruz. İnşallah en kısa
zamanda Türkiye Barolar Birliği öncülüğünde bu yasa teklifi hazırlanır ve
Meclis gündemine gelerek yasallaşır. Bizler uygulamanın içinden gelen avukatlar
olarak meslektaşlarımızın içinde bulunduğu her türlü sorunu biliyoruz ve
bunların çözümü için de gerekli görüşmeleri yapıyoruz ve bunların da takipçisi
olacağız.
Biraz
önce Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün söylemiş olduğu Kartal Adliye
Binası’nda baroya yer ayrılmaması hususuyla ilgili olarak da, bugüne kadar
illerde açılan tüm adliyelerde, başsavcılıklar, Adalet Bakanlığımız, ilgili
ilin baro başkanıyla görüşerek baroların ihtiyacı doğrultusunda yer tahsisi
yapmışlardır. Ama, biraz önce de söylediğim gibi, baroyu bir meslek örgütü
dışında görerek âdeta bir siyasi parti gibi yöneten zihniyet, siyasi iradeyle
veya ilgili, yetkili birimlerle görüşmek yerine, onları yok sayarak, kendi
bildiği doğrultusunda giderek, hem meslektaşlarımızın hakkını savunma
noktasında zaaf gösteriyor hem de meslektaşlarımızın alması gereken noktadaki
hakkını alamıyor. Biz -ben baro başkanlığı yapmış birisi olarak- buna diğer
arkadaşlarımızla birlikte, hemen hemen, açılan adliyelere gittiğimiz zaman,
Adalet Bakanlığımız yetkililerinin ilgili baro başkanıyla irtibat hâline
geçerek baroların ihtiyacı olan yer noktasındaki sıkıntıyı giderdiğine şahit olmuş
kişileriz.
Biraz
önce de söyledim, ancak Biz, Avukatlık Kanunu’nu bu iktidara yaptırmayız.”
zihniyetiyle giden bir anlayış, maalesef avukatların sorununu öncelemeyen bir
zihniyetle bugüne kadar biz avukatların sorununu çözemedik. Ben tekrar
söylüyorum: İnşallah Barolar Birliği öncülüğünde hazırlanacak olan, bir sivil
toplum örgütü, meslek örgütü olarak Barolar Birliğinin hazırlayacağı bir
avukatlık yasa tasarısı en kısa zamanda Meclise gelir ve avukat
meslektaşlarımızın sorunlarını çözer diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, bir konuyu aydınlatmak istiyorum. Sayın
konuşmacı, bana atfederek, İstanbul Kartal Adliyesinde avukatlara bekleme odasının
ayrılmamış olduğunu… Ayrıldığını söyledi, dolayısıyla, dolaylı olarak benim
doğruyu söylemediğimi…
BAŞKAN –
Neyse, ayrıldığını söylemedi de şeyi söyledi.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) - Ayrıldığını söylemedim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Yazışma… Ben, Bakanlık… Yani, efendim…
BAŞKAN –
Sayın Öztürk, dikkatle dinledim de... Ben, şimdi konuşalım, ondan sonra
bakacağım. İstanbul Barosunun bu görüşmeleri yapmadığını söyledi.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) - Ben de söyleyeceğim o yaptığı şeyle… Bu belgeler Adalet
Bakanlığı belgeleri.
BAŞKAN –
Buyurun. Yani sizin şahsınıza söylenmiş bir söz yok.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün,
Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin’in CHP grup önerisi üzerindeki konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP sözcüsü
arkadaşımız İstanbul Barosunun siyasi iktidara biat etmediği nedeniyle
taleplerinin yerine getirilemediğini söyleyebilecek kadar ileri gitmiştir ve
gerekli görüşmeler yapmadığını söylemiştir. Doğru değildir, doğru
söylememiştir. Bir hukukçu arkadaşa bunu yakıştıramadım.
Bu
elimdeki belgeler Adalet Bakanlığı Teknik İşler Dairesi Başkanlığının yazdığı
yazılardır, bunu gösterdim, en sonda söyledim. Bunlar da onlardır.
Birincisinde,
proje aşamasında 28 adet avukat bekleme odası, kafeterya, avukat bürosu,
toplantı odası, 3 adet baro kaleminin projelendirildiği ilk aşamada, yani her
katta 2’şer tane bekleme odası olmak üzere.
İkincisinde,
bunun, bu projenin 14 adet bekleme odasına düşürüldüğü söyleniliyor. Önce 28,
sonra düşürüldüğü söyleniliyor. Ve bunların hepsi Adalet Bakanlığı Teknik İşler
Dairesi Başkanlığının yazılarıyla sabittir. Yani, her aşamada İstanbul Baro
Başkanlığı bunlarla ilgili görüşmeler yapıyor. En sonunda da ilgi tutmuş bakın:
“27/01/2005 tarih 80 sayılı yazınız.” Adalet Bakanlığına. Yine, Adalet
Bakanlığının 11/05/2005 tarihli yazısı, 2008 tarihli yazısı, 2009 tarihli
yazısı. Ne zaman göndermiş bunu? En son 2011 tarihinde göndermiş.
Değerli
arkadaşlarım, yani, işin doğrusunu düzeltmek lazımken, buraya çıkıp “Efendim,
İstanbul Barosu Hükûmetle, gerekli kurumlarla yazışma yapmadı ve ondan dolayı
verilmedi.” diye bir gerekçeye sığınmak doğru değil. Bunu bir avukat arkadaşıma
hiç yakıştıramıyorum. Yani, Adalet Bakanlığıyla her aşamada görüşülmüş, Adalet
Bakanlığı da her seferinde proje aldığını söylemiş. En sonunda bekleme
odalarının 14’e düşürüldüğünü fakat büyütülemeyeceğini söylemiş ama fiilen
açıldığı zaman bu bekleme odalarının çayhaneye dönüştüğü görülmüş ve bunun üzerine
de tekrar İstanbul Barosu Adalet Bakanlığına yazı yazmış. Durum bundan
ibarettir. Orada başka avukatlar vardı...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) – …AKP düşüncesini savunan arkadaşlarımız da vardı. Avukatlara
1 metrekarelik yer verilmiyor. Bunu söylemek istedim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk ve 26 milletvekili tarafından savunma hakkına, avukatlara, avukatlık
mesleğine, avukatlık meslek onuruna, barolara yönelik saldırıların ve
avukatların sorunlarının araştırılması amacıyla 3/4/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin
Genel Kurulun 4 Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunarak, ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde İzmir Milletvekili Sayın Oktay
Vural.
Buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, savunma hakkına,
avukatlara, avukatlık mesleğine, avukatlık meslek onuruna, barolara yönelik
saldırılar ve avukatların sorunlarının araştırılması ve tespiti için Anayasa ve
İç Tüzük hükümleri uyarınca Meclis araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin
araştırma önergesinin gündeme alınması talebi üzerine söz aldım. Hepinize
saygılarımı arz ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün, yerimden de ifade etmiştim, rahmetli Başbuğ’umuzun
16’ncı ölüm yıl dönümü. Bu ölüm yıl dönümü münasebetiyle on binlerce insan,
sevenler, kabrinin başında bulunduk. Orada bulunduğu zaman rahatsızlık geçiren
bir vatandaşımızın olduğunu ama orada bir ambulansın olmadığını ifade etmiştim.
Taksiyle gönderilmek durumunda kalmıştı. Değerli arkadaşlarım, evet, o
kardeşimiz Zülküf Köse’ydi, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Evet, kendisi Karabük
Safranbolu’da imamlık yapıyordu. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı
cennet olsun. Bütün ailesine başsağlığı diliyorum. Dolayısıyla, gerçekten,
böylesine bir tören sırasında bile törene gelenlerin sağlıkla ilgili bir
hususunu bile dikkate almayan bir yönetim anlayışının nasıl toplumdan uzak
olduğunu ortaya koyması bakımından da bu da ibret verici bir örnek teşkil etti
diye düşünüyorum.
Evet,
bugün -aslında, yarın, 5 Nisan- Avukatlık Günü münasebetiyle hem avukatların
sorunlarını değerlendireceğiz ama her şeyden önce, değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, Başbakanlık tarafından akil insanlar heyetleri tanzim edildi,
propaganda ekipleri tanzim edildi. Bu ekipler, bilindiği gibi, tarihte Mondros
Mütarekesi’nden sonra Heyeti Nasihalardan örnek alınmış, onlar da 7 bölgeye
gönderilmişti, onlar da sükûnu ve barışı temin etmek amacıyla gönderilmişlerdi,
bugün de anlaşılmaktadır ki, bu heyetlerin amacı da tarihte Heyeti Nasihalar
gibi bir görev üstlenmişlerdir. Tabii, kişiler bu görevi hangi saikte, neden
üstlendiler, onların takdirini kendilerine bırakıyorum, ama her şeyden önce,
Avukatlar Günü münasebetiyle, öncelikle Türkiye Barolar Birliği Başkanının bu
akil heyetler listesinde, akil insanlar listesinde yer almama iradesini
saygıyla karşılıyorum.
Gerçekten,
bir meslek örgütünü temsil eden hassasiyet içerisinde, bu meslek örgütüne
farklı düşüncedeki insanların olduğunu dikkate alan ve kendilerine Anayasa
tarafından verilen görev çerçevesinde, siyasi amaçlar için kurumları siyasete
bulaştırmak isteyen bir zihniyete karşı dik durmuşlardır.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Mayısta genel kurulu var, o yüzden…
OKTAY
VURAL (Devamla) – Aslında biraz önce AKP milletvekili çok ilginç bir şey
söyledi. Dedi ki barolarla ilgili “siyasi parti gibi yöneten zihniyet.”
Şimdi
soruyorum: AKP’nin propagandasını yapmak için Barolar Birliği Başkanını,
TÜRK-İŞ Başkanını, Ziraat Odaları Birliği Başkanını, Odalar Birliği Başkanını,
Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanını görevlendirmek siyasi amaçlar
için kullanmak değil midir?
Onun
için, bu kurumların bu şekilde siyasete ve AKP’ye, koruma ve kollama göreviyle
görevlen-dirilmesi, her şeyden önce bu kurumlara mensup üyelerin takdir
haklarına, siyasi tercihlerine aykırılıktır, bu doğrudan doğruya oligarşik bir
diktatörlüğün Türkiye'de varlığını ortaya koymaktadır ve baskıyla ve tehditle
yapılmıştır bunlar. Evet, bu doğrudan doğruya Hükûmetin baskısıyla yapılmıştır.
Bu
bakımdan, bu süreç içerisinde Anayasa’mızın 135’inci maddesi “Kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup
olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmesini sağlamak,
meslek mensuplarına birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü,
güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile
kanunla kurulan…” diyor. Barolar Birliği, Odalar Birliği, Ziraat Odaları
Hükûmetin görevlendireceği, Hükûmetin propagandasını yapacağı meslek kurumları
hâline dönüştürülemez. Bu zihniyet bile ne kadar demokrasiye aykırı bir
düşünceyle bu işin tanzim edildiğini ortaya koyması bakımından son derece
önemlidir. O bakımdan, Barolar Birliği Başkanı çok dikkatli bir duruş
sergilemiş ve tavır koymuştur. Kişilerin hangi saikle o heyette yer aldığını,
bu kişilerin bu sözde çözüm süreciyle ilgili Oslo’dan, İmralı’dan ne derece
haberdar olduklarını, Erbil’deki görüşmelerden ne derece haberdar olduklarını
bilmiyorum ama her şeyden önce bu millete tepeden inme, baskıyla, tehditle bu
milleti adam etme gibi bir anlayışın demokraside yer alamayacağını, yeri
olmadığını ifade etmek istiyorum. O bakımdan, bu “akiller” denilen heyet içerisinde
yer almamasının diğer meslekî kuruluşlar açısından da olumlu olacağını ifade
ediyorum çünkü bizi arayan bu kurumlara mensup çok çeşitli değerli insanlar
var, farklı siyasi partilerden var. Dolayısıyla, bu kişiler bir kurumu temsil
ediyorlar, üyelik bağı olan insanları da temsil ediyorlar. Üyelik bağı olan bu
insanların iradesi olmadan, bir telefonla kendilerini siyasi iktidara memur
kılan bu zihniyetin her şeyden önce onlara destek veren kişilerin iradelerine
de, takdirlerine de aykırı olduğunu düşünüyorum.
Evet,
avukatların gerçekten çok önemli bir görevi var. Aslında, avukatlar zaman zaman
hep “savunma” diye adlandırırlar ama iddiada da bulunurlar. Hak ve menfaatleri
koruyan ya da hak ve menfaatleri ileri sürerler ve vatandaş için bu görevi yaparlar.
Dolayısıyla, avukatlık görevinin yerine getirilmesindeki sıkıntılar, vatandaşın
hak ve menfaatlerini koruma konusundaki sıkıntılara yol açar. Bu bir avukat işi
değildir. Hedefte vatandaş vardır. Vatandaş adına hak arıyor ya da
sorumluluklar karşısında savunmasını yapıyor. Bu durumda, avukatlığı
münhasıran, toplumdan kopuk, temsilcisi değilmiş gibi değerlendirmek doğru
değildir çünkü korunan asıl menfaat, avukatın mesleğinden öteye, vatandaşın
hakkı ve hukukudur. Nasıl değerli milletvekilleri bu milletin temsilcisiyse,
söz ve iradeleriyle millet adına karar veriyorlarsa, avukatlar da temsil
ettikleri vatandaş adına bu mesleği yapıyorlar. O bakımdan, bu avukatlık
mesleğinin icra edilmesindeki sıkıntılar, doğrudan doğruya vatandaşın sıkıntı
duyması demektir.
Avukatlık
mesleğinin aslında, sadece bir meslek olarak, kendi sınırları içerisinde
değerlendirilmesi de doğru değildir. Avukatlık mesleğini yargının sorunlarından
kopartmak mümkün değil. Bağımsız ve tarafsız işlemeyen bir yargıda, avukatın,
mesleğinin gereğini yaparak, temsil ettiği vatandaşın hak ve menfaatlerini
koruması mümkün değildir. O bakımdan, yargının bağımsız ve tarafsız olması,
yürütmenin yargı üzerinde yönlendirici, etkileyici niteliklerde güç sahibi
olması, aynı zamanda avukatların da vatandaşların hakkını korumasını engelleyen
bir çerçeve oluşturur. Bu bakımdan, Türkiye’deki avukatlık mesleğinin icra
edildiği bu yargı sistemi içerisinde en önemli sorun, yargının artık, maalesef,
güç sahibi olanların yargısı hâline dönüşmesidir, yargının bağımsız ve
tarafsızlıktan giderek uzaklaşmasıdır. Bu çerçevede, Türkiye’de hukuk
devletinin ayaklar altına alındığı, bakanların… Özellikle çözüm süreci adı
altında PKK’yla yapılan görüşmeler ve bu süreçle ilgili herhangi bir sorgulama
yapma…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (Devamla) - …ihtimaline karşı bakanların kalkıp “Çılgınlık olur…” Tehdit
eden unsurlarla savcıları ve hâkimleri baskı altına alması, doğrudan doğruya
hukuk devletine bir darbedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak… Avukatlarımızın çok önemli sorunları var, hem mesleğe
giriş hem meslekle ilgili sorunları var. Bence gelin, hep beraber, birlikte
avukatlarımızın bu sorunlarıyla ilgili bir komisyon kuralım. Bu vesileyle bu
çarkın… Biraz önce Sayın Milletvekili ifade etti: “Kanun çıkacak.” Kanunun
hangi amaçlar için çıkacağı konusunda gelin, Mecliste bir araştırma komisyonu
kuralım, bu çerçevede sorunları ve çözüm yollarını tespit edelim diyorum,
hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan.
Buyurun.
(BDP sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Nisan 1878, benim de
üyesi olduğum İstanbul Barosunun ilk Genel Kurulu. Sonrası yıllar, 1934 3 Ocak,
İzmir’de Türkiye Avukatlar Birliğinin toplantısı olur. 5 Nisan 1958 İzmir’de
Barolar Birliği kurulur ve Tekirdağ’da 16 Mayıs 1987’de yani çok yakın bir
tarihte, 5 Nisan artık Türkiye’deki avukatların günü. Peki, avukatlar bu günü
gönül rahatlığı içinde kutlayabilecek mi, bütün sorun bu.
CHP’nin
verdiği araştırma önergesinin benzeri önergeleri biz de verdik. Gerçekten,
yargının üçlü sacayağı olarak iddia, savunma ve yargılamanın sorunları içinde
savunmanın çok ciddi sorunları var ve bunların tartışılması, konuşulması ve
yeni bir avukatlık yasasının düzenlenmesi zorunlu. Çünkü, Türkiye Anayasa’da
adil yargılamayı kabul etmiş, 90’ıncı maddesi açık. Avrupa Sözleşmesi’ne taraf,
Venedik Kriterleri’ne taraf, birçok uluslararası sözleşmenin tarafı.
Peki,
avukatlar ne durumda? Savunmaları nedeniyle avukatların en fazla tutuklu olduğu
bir dönemi yaşıyoruz arkadaşlar. Yani muktedir gizli dinlemeler sonucu
savcılıklar bu dinleme kayıtlarına, istihbari önleyici anlamı olan, avukatları
müvekkillerle eş değer tutup müvekkilleri hakkında aynı maddelerle avukatları
tutukluyorlar. Ve demokrasi mücadelesinde avukatlar, darbeler döneminde, zor
dönemlerde, 60’lı yıllarda, 70’li yıllarda, 80’li yıllarda savunma hakkını
onurluca savunmuş, bunun da bedelini katbekat ödemişlerdir. Savunma hakkının
kutsallığını, adaletin savunma olmadan olmayacağını… Bu Meclisin içinde, ister
sağcı olsun ister solcu olsun şu veya bu darbelerin, postmodern darbelerin
hepsinden nasibini almış milletvekili hukukçular var. Her birisi şu veya bu
şekilde yargılandılar, sorgulandılar, tutuklandılar ve çok yakın zamana
baktığımız zaman, avukatların evleri, büroları dinlemeye alındı,
müvekkilleriyle ilişkileri… Bunu, farklı derin güçler de yaptı, çeteler de
yaptı, darbeciler de yaptı ama zamanı geldi, muktedirler de yaptı.
Şimdi,
kim bana şunu açıklayabilir: İmralı’da Abdullah Öcalan’ın avukatı olduğu için,
avukatı olarak gitti, görüştü diye avukatların tutuklanması olayını. Oradan
talimat alıp görüşme notlarıyla iletmişler. Oysaki yasa var, Adalet
Bakanlığının görevlisi orada, orası askerî ve Adalet Bakanlığının denetimi
altında, kamera altında kayıtlar tutuluyor. Şimdi, siz bu avukatları… Hele hele
bu son süreçten sonra, bu barış, çözüm görüşmelerinden sonra, MİT Müsteşarının
çok rahat gidip görüştüğü, bizim partili milletvekili arkadaşlarımızın da gidip
görüştüğü bu görüşmelerden, bu hayırlı sonuçlara vesile olacak, inşallah çok
yakında Türkiye gündeminden silahın, çatışmanın, kanın tamamen silindiği
günlere çok yakında ulaşacağımız bugünlerde bu avukatlar neden içeride diye
soruyorum. Bunun bir izahını göremiyorum. Ben bunu anlayamıyorum, anlamak da
istemiyorum, yani bunun izahı yok arkadaşlar. Bunlar niçin tutuklular, özel
yetkili mahkemeler niye bunu yapıyor?
İnsan
hakları savunucularından -İHD’de, MAZLUMDER’de, nerede olursa olsun- Muharrem
Erbey -uluslararası örgütler geliyor, ödül veriyor- üç seneden fazladır
tutuklu. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı… Çağdaş
Hukukçular Derneğinin tarihine bakın, 12 Eylül darbesinin karanlık günlerinde
sosyal demokratı, sosyalisti, demokratik solcusu, liberali, özgürlükçüsü, her
kesimin oluşturduğu ve darbecilere direnen bir dernek, geleneği var. Siz kalkıp
yüzlerce, binlerce üyesi olan bir hukukçu derneği başkanının kapısını kırıp onu
tutaklarsanız görevleri nedeniyle, şu ülkede silahların eşitliği sorgulanır.
Avukat ve
savcıları eşit olmayan bir ülkede adalet olmaz arkadaşlar. Eğer, marangoz
hatası sonucu hâlâ avukatlar aşağıda, savcılar yukarıda oturuyorsa bu ülkenin
adaletinde bir terslik var. Eğer, Anayasa Mahkemesinin önündeki adalet
tanrıçasına şalvar giydirilirse bunda da bir terslik var arkadaşlar. Bakın,
savunma hakkı kutsaldır, herkese lazımdır. Şimdi, görevini yaptı diye bir
avukatı sorgulamak, üstelik illegal örgüt üyesi olmakla suçlamak çok vahim bir olaydır.
Avukatların dinlenemeyeceği, özel aramalarda savcının bulunması gerektiği
hükümleri yok sayılarak, kapıları kırılıp.. Yüzlerce avukatın tutuklu olduğu
Kandıra Cezaevine, avukat olan, hukukçu olan bütün milletvekillerinin gitmesini
talep ediyorum, istiyorum; gidin görün, meslektaşlarınızı dinleyin. Allah
aşkına bir vekâlet, bir görüşme nedeniyle üç sene ceza yatanlar var. Bu ülkede
adalet böyle sağlanmaz.
Dördüncü
yargı paketinin içinde silahların eşitliği vardı, çıkarıldı. Niye çıkardık
arkadaşlar? AİHM kararlarında vardı. O marangoz hatasını düzeltip o savcıları
avukatların hizasına mutlaka çekeceğiz; bunu bilsinler, herkes bilsin, bu
Avukatlık Yasası’nda bunu düzenleyeceğiz er veya geç. İktidar milletvekilleri,
öncelikle siz bu konuda bize destek olacaksanız, beraber, omuz omuza yapacağız
başka şansı yok, adalet herkese lazım. Marangoz hatasını da düzelteceğiz,
terazi hatasını da düzelteceğiz, hukukun herkese lazım olduğunu da
göstereceğiz, savunmanın kutsal olduğunu da göstereceğiz.
Şimdi,
siz, kalkıp bana, bu Avukatlar Günü’nde, özel yetkili mahkemede bir hâkimin
savcının emriyle Robocop jandarmalarının avukat dövdürmesini, avukatların darp
edilmesini, hiç kimse bana bunu anlatamaz arkadaşlar. Bana diyebilir misiniz,
Menderes’in yargılandığı davada avukatlara Robocop’lar saldırdı; bana diyebilir
misiniz, sıkıyönetimlerde Robocop’lar avukatlara saldırdı, üstelik hâkim ve
savcı emriyle. Ne oluyor bu ülkede arkadaşlar? “Bu ülkede bir savcının kapısı
kırılarak aranabildi mi?” diye sorgulayacaksınız, “Bir hâkimin kapısı kırılarak
aranabildi mi?” Eğer hukuk güvencesi, yargıç teminatı ise avukat için de savcı
için de hâkim için de aynıdır, bunun bir yukarı, bir aşağısı yoktur. Bunun eğer
savcıları ve hâkimleri yüksekte ise o ülke diktatoryal, hâlâ mevzuattan
besleniyor demektir; bunu düzeltmek zorundayız.
Bu
araştırmayı yapalım, birlikte yapalım arkadaşlar, bir şey kaybetmeyiz. İnanın,
söz aldık, bizim de önergelerimiz var ama buradan, tutuklu avukatlara
sesleniyorum: Sizin Avukatlar Günü’nüzü, kelepçeli ellerinizi mi kutlayacağız?
O gizli dinleme ifadeleri üzerine kurulan tezgâhları mı kutlayacağız? Sizin
bürolarınızı kapatıp işsizliğe mahkûm edenleri mi kutlayacağız? Her gün mantar
gibi hukuk fakültesi açıp eğitimsiz mezunlar veren bir sistemi mi sorgulayacağız,
kutlayacağız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Maalesef, bu koşullarda kutlayamıyoruz ama mücadeleye
çağırıyoruz avukatları.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına
geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı: (310) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet
burada.
21/3/2013
tarihli 81’inci Birleşimde ikinci bölümde yer alan 36’ncı madde üzerinde önerge
işleminde kalınmıştı.
Şimdi,
Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan ve arkadaşlarının Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı, gerekçesi önerge sahibince açıklanmış olan önergeyi,
hatırlatmak amacıyla okutup oylarınıza sunacağım:
T.B.M.M.
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 36. maddesinin (d) fıkrasındaki “yüz
seksen gün” ifadesinin “yüz elli gün” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Erdal Aksünger Muharrem Işık Aylin
Nazlıaka
İzmir Erzincan Ankara
Malik Ecder Özdemir Aytun Çıray
Sivas İzmir
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
36’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
37’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
38’inci
maddede bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 38. maddesinin 1 paragrafının sonuna
“staj yapmak üzere gelen hekimlere de” aynı uygulama yapılır şeklindeki
cümlenin ilave edilmesini arz ederiz.
Namık Havutça Ali Serindağ Muharrem
Işık
Balıkesir Gaziantep Erzincan
Ahmet Toptaş Sinan Aydın Aygün Dilek Akagün Yılmaz
Afyonkarahisar Ankara Uşak
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Yılmaz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
(x) 310 S. Sayılı Basmayazı 20/03/2013 tarihli
80’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yarın 5 Nisan
Avukatlar Günü. Ben, buradaki tüm meslektaşlarımın ve Türkiye’deki tüm
avukatların Avukatlar Günü’nü kutluyorum öncelikle. Ancak Avukatlar Günü’nde
gerçekten avukatlara yaraşır işler yapılıyor mu, gerçekten yargılamada
avukatlar hak ettikleri yerde mi, bunu sorgulamak istiyorum arkadaşlar, bunu
aslında hepimiz sorgulamalıyız. Sadece iyi dilekler, iyi temenniler yetmiyor;
bizim, mesleğin sorunlarıyla da ilgili, dolayısıyla yargının sorunlarıyla da
ilgili burada bazı konuları ortaya koymamız gerekir diye düşünüyorum.
8 Nisanda
Silivri’de Ergenekon duruşması var arkadaşlar. Bu Ergenekon duruşmasına geçen
duruşmada gidenler, avukat arkadaşlarımızın orada nasıl bir saldırıyla karşı karşıya
kaldıklarını içleri acıyarak gördüler. Bırakın sanıkları, sanıkların
uğradıkları haksızlıkları, hukuksuzlukları, o hukuksuz mütalaayı, hukuka aykırı
olan mütalaayı, ama avukat arkadaşlarımız orada sadece mesleki faaliyetlerini
yaptıkları için dövüldüler, Robocop’larla dövüldüler ve duruşma salonundan
atıldılar. Şimdi buradaki bütün milletvekillerine ben soruyorum, avukat
arkadaşlarımıza, özellikle hukukçulara soruyorum: Böylesi bir ülkede yaşamayı
istiyor muyuz arkadaşlar? Bu hukuksuzluklara, bu savunma mesleğine yapılan
saldırılara göz mü yumacağız, sizler göz mü yumacaksınız? Hiçbir şekilde içiniz
sızlamıyor mu avukat arkadaşlarımıza yapılan saldırıya? Avukat arkadaşlarımızın
elinde bir silah mı var? Avukat arkadaşlarımız orada bir hakaret mi yapmışlar?
Sadece müvekkillerini savunmak için, orada söz hakkı istedikleri için
arkadaşlarımız bu saldırıya maruz bırakılıyorlar. Arkadaşlar, aynı şekilde, o
gün pek çok insan da yine saldırıya uğradı.
8 Nisanda
bizler hukukçular olarak gideceğiz, yani milletvekilleri olarak gideceğiz,
bütün örgütlerimiz gidecek. 8 Nisandaki o Silivri duruşmalarındaki, Ergenekon
davasındaki hukuksuzlukları ortaya sermek için, bütün dünyanın gözünün önüne
koymak için gideceğiz. Ama öğrendik ki, orada bariyerlerin konması için ihale
açmış Bakanlık. O bariyerler bizlere engel olamayacak arkadaşlar. Orada bu
hukuksuzluğa “Hayır.” diyen bütün vatandaşlarımızla beraber biz orada olacağız.
Sevgili
arkadaşlar, avukat arkadaşlarımıza yapılan saldırılar sadece bununla da
kalmıyor. Çağdaş Hukukçular Derneğindeki avukat arkadaşlarımızın, yönetici
arkadaşlarımızın büroları kırılarak arandı. Avukatlık Yasası’ndaki avukatların
bürosunun aranma şeklini hepimiz biliyoruz. Ama bu şekle uyulmadan, şekle bile
uyulmadan kapılar kırıldı, arkadaşlarımız dövülerek içeri alındı, gözaltına
alındı, şimdi tutuklular. Bunu protesto etmek isteyen İstanbul Barosundan
avukat arkadaşlarımız yine İstanbul Adliyesinde dövüldüler sevgili arkadaşlar.
Yine İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri hakkında dava açıldı. Sadece
Ergenekon ve Balyoz davalarında savunma hakkına yapılan saldırıları protesto
ettikleri için, savunmayı savunmak amacıyla mahkemeye giderek… Mahkemede
hâkimlere savunma hakkını sınırlayamazsınız, eğer bu ülkede silahların eşitliği
ilkesi varsa. “Savcılara tanıdığınız söz hakkı kadar avukatlara da tanımanız
gerekir.” dendiği için, yargılama yapanı etkileme suçu gerekçesiyle şimdi
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri yargılanıyor arkadaşlar. 17 Mayısta
onların duruşması var. Biz onları da savunmak amacıyla, savunmayı savunanları
savunmak amacıyla oraya da gideceğiz sevgili arkadaşlar.
Şimdi,
sizler… Gerçekten ben soruyorum, beni dinleyenlere soruyorum, dinlemeyenlere
hiçbir sözüm yok zaten: Gerçekten, bu ülkede demokrasi var mı, hukukun
üstünlüğü var mı; savunmanın bile ortadan kaldırıldığı bir aşamada artık
hukukun üstünlüğünden bahsedebilir miyiz?
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına göre bazı düzenlemeler yapıldığı iddia
ediliyor. Ama silahların eşitliği ilkesi, tüm dünyada evrensel anlamda
korunması gereken savunma hakkı korunmuyorsa sevgili arkadaşlar, o zaman biz bu
ülkede artık tamamen diktatörlükle yönetildiğimizi, tamamen bir dikta rejiminin
olduğunu görüyoruz, artık halkımız da görüyor. Sizin bu yaptıklarınız, şu
açılım süreciyle birlikte yaptıklarınız, Ergenekon davalarındaki
hukuksuzluklarınız, bunlar artık vatandaşları aldatmaya yetmiyor sevgili
arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Ergenekon davasındaki milletvekillerini, genelkurmay
başkanlarını, siz, “Teröristtir.” diye damga basıp bu insanları cezaevinde
tutuyorsunuz ama terörist olanları da devlet gözetiminde yurt dışına çıkarmaya
çalışıyorsunuz. Bunu nasıl açıklayacaksınız halka, ben bunu anlamak istiyorum.
Asıl terörist olanlar dışarı çıkıyor ama sizler, sizlerin hâkim olduğu yargı
milletvekillerimizi, Genelkurmay Başkanını içeride tutuyor. Bunu
açıklayamayacaksınız arkadaşlar, bu vicdansızlığı açıklayamayacaksınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN -
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88’inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Uşak
Milletvekili Sayın Dilek Akagün Yılmaz ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
310 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
burada.
Hükûmet
burada.
38’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
39’uncu
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum;
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 39. maddesindeki 2. fıkrasındaki
“şartlar” sözcüğünün “koşullar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Muharrem Işık Sakine Öz
Uşak Erzincan Manisa
Ali Serindağ Orhan Düzgün
Gaziantep Tokat
BAŞKAN –
Komisyon katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor musunuz?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Yılmaz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce
sözlerimin yarım kalmış olması nedeniyle ikinci kez söz alma ihtiyacını
hissettim.
Biraz
önce Silivri duruşmalarından, Ergenekon davasından bahsediyordum. Şimdi,
Ergenekon davasının temelsizliği üzerine bazı arkadaşlarıma bilgi vermek
istiyorum. Özellikle AKP milletvekilleri bu konulara çok ön yargılı
yaklaştıkları için, gerçekte orada neyin olduğunu bilmedikleri için o
arkadaşlarıma bilgi vermem gerekir diye düşünüyorum.
Ergenekon
davasında, arkadaşlar, MİT’e soruluyor, Jandarma Genel Komutanlığına soruluyor,
Emniyet Müdürlüğüne soruluyor ve Genelkurmay Başkanlığına soruluyor 13. Ağır
Ceza Mahkemesi tarafından, deniliyor ki: “’Ergenekon’ diye bir örgüt var mıdır?
Bu örgüt hakkındaki bilgileriniz nelerdir?” Gelen cevaplar arkadaşlar:
“’Ergenekon’ diye bir örgütten bilgimiz yoktur, böylesi bir örgüt yoktur.” diye
cevap geliyor. Mahkemeye gelen resmî cevaptır arkadaşlar bu.
Ardından,
bu davanın en başından itibaren ifadelerine dayandırılan kişi, Tuncay Güney bir
açıklama yapıyor, diyor ki: “Aslında, ‘Ergenekon davası’ denilen şey bir
projeydi, gerçekte böyle bir olay yoktur. Artık bu olay bitti. Benim
ifadelerime dayandırıldı bu dava ama ben insanların daha fazla mağdur
edilmesini istemiyorum, cezaevinde kalmasını istemiyorum. Artık bu davanın
bitirilmesi gerekir.” diyor arkadaşlar.
Dinlenen
tanıklar var orada. Gizli tanıklar dâhil, Fehmi Koru gibi bazı gazeteciler ve
yazarlar dâhil olmak üzere, mahkemenin huzuruna çıktıklarında “Ergenekon” diye
bir örgütlenmeyi bilmediklerini, böyle bir örgütlenmeden haberlerinin
olmadığını, sadece basından duyduklarını ve ardından da mahkeme süreci
nedeniyle duyduklarını söylüyorlar.
Şimdi,
böylesine bir davada, temelsiz bir davada sevgili arkadaşlar, insanlara, 64
kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Bizim milletvekillerimiz
de bu işin içinde, milletvekillerimiz de dâhil olmak üzere 64 kişiye
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Hiçbir delil yok, tanık yok,
hiçbir şekilde müzekkerelere gelen olumlu cevap yok, ifadesine dayandırılan
insanların hepsi de böyle bir örgütlenmenin olmadığını söylüyor ama
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor, Genelkurmay Başkanı dâhil olmak
üzere. Şimdi, arkadaşlar, bu kimin vicdanına sığıyor? Hukukçu olan arkadaşlara
soruyorum: Böyle bir dosyadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenir mi
sevgili arkadaşlar? İşte, bu nedenle, insanların vicdanı el vermediği için
oraya gidiyorlar. İki eli kanda da olsa insanlar, Silivri’de 8 Nisanda bu
hukuksuzluğa karşı durmak için oraya gidecekler.
Bir de
arkadaşlar, geçen hafta bazı kişilerin Ergenekon davasından ifadesi alındı.
Gerekçe: Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı zehirleyerek öldürmekten haklarında
dava açılacağı söyleniyor. Şimdi, arkadaşlar, ben size şunu soruyorum: Adli Tıp
Kurumu, Turgut Özal’la ilgili, zehirlenmeyle ilgili raporunu verdi mi? Bu
raporda -elinizi sallamayın, beni dinlemek zorundasınız işinize gelmese de-
“Herhangi bir zehirleme bulgusu yoktur.” dendi mi? Bu “Zehirleme bulgusu
yoktur.” denmesine rağmen, sadece, ordudan atılmış bir onbaşının ifadesine
dayanarak bu insanların; eski kuvvet komutanları Hurşit Tolon’un ifadesi
alınıyor, Levent Ersöz’ün ifadesi alınıyor. Bir kişinin öldürüldüğüne dair
herhangi bir kanıt olmamasına rağmen, ordudan atılmış bir gizli tanığın
ifadesiyle bu insanlar böylesine ziyan zebil edilebilir mi arkadaşlar? Artık bu
kadar da olmaz. Bu kadarına da “evet” diyemezsiniz. Dememelisiniz sevgili
arkadaşlar.
Arkadaşlar,
bunun yanında, şimdi gündeme gelen bir akil adamlar konusu var biliyorsunuz. O
akil adamlar ülkemiz tarihinde yeni bir süreç değil. Aslında, “Heyet-i Nasiha”
adıyla, Damat Ferid tarafından, ülkemizin işgal edilmesine karşı, halkı ikna
etmek, işgalcilere karşı durmamaları amacıyla kurulmuş bir Heyet-i Nasiha var.
Şimdi, aynı şekilde bir akil adamlar grubu oluşturuyorsunuz ki “Aman, ülkemizin
bölünmesine karşı çıkmayın, yoksa yeniden terör gelir.” O terör baskısıyla,
“Yeniden şiddet gelir.” baskısıyla bu insanları ülkenin bölünmesine ikna etmeye
çalışıyorsunuz; yapmak istediğiniz şey aslında budur. Şimdi, bu insanlar
gidecekler, anlatacaklar: “Aman, sakın buna karşı çıkmayın, karşı çıkarsanız
şiddet yeniden başlar.” Bu ülkenin devleti, bu ülkenin Hükûmeti, bu ülkenin
güvenlik güçleri ne diye duruyor arkadaşlar? Elbette barışı hepimiz istiyoruz,
“Sonuna kadar barış.” diyoruz ama bu barışı yaparken tavizler vererek değil…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – …PKK terör örgütüne “evet” diyerek değil; silah
bıraktırmak amacıyla ancak görüşmeler olabilir diyoruz. Biz silah bırakmaları
için… Siz ne yapıyorsunuz? “Silahlarla birlikte yurt dışına çıkın.” diyorsunuz.
Bu kabul edilebilir bir şey değil. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Madde
39’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
40’ı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
41’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
42’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
43’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
44’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
45’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
46’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
47’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
48’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
49’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
50’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
51’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
52’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
53’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
54’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
55’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
56’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
57’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
58’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
59’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
60’ı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi,
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm 61 ila 90’ıncı maddeleri
kapsamaktadır.
Üçüncü
bölüm üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri
Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Halaçoğlu.
MHP GRUBU
ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun dolayısıyla bir konu üzerinde özellikle durmak
istiyorum. Dünkü bir beyanatında AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik
Bey akil insanlarla ilgili şöyle bir ifade kullanmış: “Akil İnsanlar
Komisyonunu Damat Ferid zamanının Heyet-i Nasiha’sına benzetmek densizliğin ta
kendisidir.” şeklinde bir beyanat vermiş. Heyet-i Nasiha’nın herhâlde Hüseyin
Bey ne olduğunu bilmiyor. Ayrıca, burada bir kelime daha kullanmış ki o da
şöyle: “Osmanlıdaki bütün tamlamalar müennestir.” şeklinde, yani “Heyeti akile
olur.” şeklinde bir ifade kullanmış. Şimdi, “tamlamalar” dediği, “terkip”
dediğimiz bizim, Osmanlıcada, Arapça ve Farsçada kullanılan tabirlerdir. Mesela
“Devlet-i Osmaniyye” gibi; bunlar, evet, müennestir yani feminen-maskülen
arasında değişir. “Akil” kelimesinin kökü “ekl” kelimesinden gelir, bunun ism-i
fâili de “akil” olur. “Ekl” kelimesi yemek yemektir ama “akile” kelimesi de,
“akil” kelimesi de “yemek yiyen” anlamına gelir. Dolayısıyla, “heyeti akile”
insanlıkla alakası yoktur.
YAHYA
AKMAN (Şanlıurfa) – “Kaf” ile “Kef”i karıştırıyorsun Hocam.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Karıştırmıyorum.
“Akil”
akılla alakası yoktur. Şimdi, diğer yönünden…
Siz
karıştırdığımı zannedin, gidip lügatlere bakarsanız görürsünüz.
Diğer
taraftan, “Heyet-i Nasiha”nın ne demek olduğunu zannediyorum Hüseyin Bey
bilmiyor. Heyet-i Nasiha… İstanbul’un işgalinden sonra İstanbul’da Damat Ferid
Hükûmeti tarafından meydana getirilmek istenen iki tane heyet vardır. Bu heyet
Anadolu’nun… Mondros Mütarekesi’nden sonra iki önemli politika vardır. Bunların
başında, birincisi, azınlıkların, Anadolu’daki azınlıkların Müslüman unsura
karşı hareketlerinin kontrolüyle alakalıdır çünkü evlere baskın yapmakta ve
Müslümanları bir şekilde, kahvehanelere ateş etmek suretiyle öldürmektedir. Bu
birincisidir. Yani, Türkleri silahlı çeteler sindirmeye çalışmaktadır. Birinci
görev bu çerçeve içerisindedir.
İkincisi
ise, bu, uzun yıllar savaşın meşakkatini çeken insanlara karşı düşman işgaline
karşı harekette bulunmalarına engel teşkil etmek üzere toplumun bir şekilde
sindirilmesine yöneliktir. Bunun için de iki şehzadenin başkanlığında iki heyet
oluşturulmak istenmiştir, oluşturulmuştur, yedişer kişilik. Bu da Şehzade
Abdulhalim Efendi’yle Şehzade Abdürrahim Efendi’nin başkanlık yaptığı iki
heyettir. Bu heyetler Anadolu’ya bir şimendiferle gönderilmişlerdir, yeterli
malzeme de verilmiştir. Özellikle Damat Ferid’e göre heyetin görevi şu şekilde
belirlenmiştir: “Daha ziyade manevi olduğu, vazifesi ise ahaliye selâm-ı
şahaneyi tebliğ etmek, padişahımızın kendilerini düşündüğünü anlatmak ve ân-ı
hazırda kalb-i hümayunlarının da tebaanın kalbi gibi rencide olduğunu
anlatmaktır.” Yani, düşman işgaline karşı padişahın kalbinin rencide olduğunu,
halkın da rencide olan bu kalbinin bir şekilde bu gönderilen heyetlerle teskin
edilmeye çalışılmasını hedeflemiştir. Ancak, o tarihteki İkdam gazetesinde
çıkan bir yazıda, -Mehmet Ali Bey o sırada Dahiliye Nazırıydı- gazetecinin
onunla yaptığı bir görüşmede şu ifade edilmiştir; “İçişleri Bakanına “Başarı ümit
ediyor musunuz?” sorusuna Mehmet Ali Bey şöyle cevap vermiştir: “Şüphesiz,
heyette Ermeni ve Rumların da bulunması muvaffakiyet için bir zandır.” Ve
ayrıca, Memleket gazetesinde de şöyle bir açıklama yapıyor: “Anasır arasında
beş senelik hadisat ile kötü idareden doğan yanlış anlamaları ortadan
kaldırmak.” şeklinde ifade ediliyor.
Şimdi,
bütün bunlarla ilgili, o tarihteki gazetelerde ciddi makaleler yayınlanmıştır
ve bu makaleler bu çerçeve içerisinde kurulan bu heyetin hangi görevleri yerine
getireceğini ve başarıp başaramayacağını ifade etmiştir. Ancak, ilginçtir ki bu
heyet Anadolu’ya gittiğinde… -Ki şunu da özellikle ifade edeyim: Özellikle o
tarihte, bu heyetin kuruluşu sırasında, Damat Ferid Paşa o sıradaki İngiliz
sorumlusu General Webb’den de bu heyete üye vermelerini istemiş olmasına rağmen
İngilizler bu heyete herhangi bir üye veremeyeceklerini özellikle
belirtmişlerdir.
Bu
tarihlerde, biliyorsunuz ki, 21 Aralık 1918’de Meclisi Mebusan kapatılmıştır ve
bu heyetin faaliyet gösterdiği tarih ise 16 Nisanla 18 Mayıs 1919 tarihleri
arasındadır. Bu heyet Anadolu’ya gitmiştir, Anadolu’da değişik yerlerde
görüşmeler yapmıştır ama bu görüşmelerin eğer tümünü gözden geçirecek
olursanız, aslında Anadolu’daki halkın bir şekilde işgal kuvvetlerine karşı,
işgale karşı bir direnç göstermesinin önüne geçmeyi hedeflemektedir.
Nitekim,
bu çerçevede İzmir bölgesinde şehzadenin yaptığı bir konuşmaya karşılık
bölgedeki halk, şehzadeye, heyetin bu çalışmalarının ülkenin işgalini bir
şekilde meşru göstermeyi ve bunu güçlendirmeyi amaçlayıp amaçlamadığını, bu
heyetin görevinin işgali meşrulaştırmak olup olmadığını sormuşlardır. Mesela,
yetimler okulundan bir kız öğrenci şehzadeye karşı “Sevgili Şehzadem, bizi
ziyaretinizle şad ettiniz. Ulu Hakanımızın iftirak kabul etmez köleleri atebe-i
şahaneye yüz sürmekle bağlılıklarını arz eder.” demesine karşılık, onun
dışında, heyetin diğer bölgelerdeki asıl eşrafla yaptıkları görüşmelerde önemli
miktarda karşı çıkıldığı, hatta şehzadeye ağır hakaretlerde bulunulduğu
görülmektedir.
Heyet-i
Nasîha’nın özellikle Anadolu’da yaptığı bu görüşmeler sonrasında hangi ölçüde
başarılı olup olmadığı çok geniş bir şekilde, bir makale hazırlanmak suretiyle
Atatürk Araştırma Dergisi’nin 18’inci sayısında yer almıştır. Eğer arzu edenler
varsa, yani bugünkü heyetle o zamanki heyetin arasındaki farkı veya
benzerlikleri görmeniz mümkündür.
Değerli
milletvekilleri, aslında yapılmak istenen nedir? Bugün yapılmak istenen, o
günkünden farklı bir şey değildir. İşgal edilmiş bir ülkenin topraklarının
işgaline karşı çıkacak halkı bir şekilde sindirmek, onların bu işgale
dirençlerini kırmak için bir heyet oluşturulmuştur. Günümüzde de biz
zannediyorduk ki, kurulacak heyeti akilenin veya akil insanlar heyetinin
Hükûmetin aldığı kararlarla PKK arasındaki anlaşmazlıkları çözecek kişiler
olacağını düşünüyorduk. Ama bir de gördük ki hazırlanan heyet, akil insanlar
heyeti adı altındaki heyet gidip halkı Hükûmetin programını, politikasını ikna
yönünde kullanma şeklindeymiş. Dolayısıyla, her iki heyetin hedefinin de aşağı
yukarı aynı olduğu ve insanların akıllarını kontrol etmek istediği ortaya
çıkıyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora. (BDP sıralarından
alkışlar)
NEBİ
BOZKURT (Mersin) – Bir düzeltme isteğim vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Şimdi, ben arkadaşımızı çağırdım,
ondan sonra söz vereceğim 60’ıncı maddeye göre.
Buyurun
Sayın Dora.
BDP GRUBU
ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 310 sıra
sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı’nın üçüncü bölümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, uluslararası hukukta “mülteci” kavramı, vatandaşı olduğu ülke
dışında olan ve ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti
veya siyasi düşüncesi nedeniyle zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu
için vatandaşı olduğu ülkeye dönemeyen veya dönmek istemeyen kişileri ifade
etmektedir.
Bu gibi
kişileri kapsayan hukuk sistemi, bir dizi uluslararası ve bölgesel insan
hakları sözleşmesinin yanı sıra, 1951 Sözleşmesi veya Cenevre Sözleşmesi olarak
da anılan 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Sözleşme’yi ve 1967
Protokolü’nü de içermektedir.
Mültecilere
ilişkin yasal çerçeve, bu kişilere kendi menşe ülkeleri tarafından koruma
sağlanmadığı için özel uluslararası korumaya ihtiyaç duyduklarını kabul
etmektedir.
Mülteciler
bu nedenlerle göçmenlerden farklı olmakla birlikte, genellikle göçmenlerle aynı
seyahat güzergâhlarını ya da kaçakçılık yollarını kullanırlar ve geçtikleri ya
da geldikleri ülkelerde benzer insan hakları ihlallerine maruz kalırlar.
Türkiye,
Cenevre Sözleşmesi’ne coğrafi
sınırlamayla taraf olmuştur ve Avrupa dışındaki ülkelerden gelen
kişileri mülteci olarak kabul etmemektedir. Bu durum, mültecilerin,
sığınmacıların ya da uluslararası korumaya ihtiyaç duyan diğer kişilerin
korumadan mahrum bırakıldığı, hukuki ve pratik anlamda karışıklıklara sebep
olan bir durum yaratmaktadır. Bu sınırlamaya rağmen, Türkiye, Avrupa dışındaki
ülkelerden zulüm göreceği korkusuyla kaçan binlerce insan için sığınacak bir
ülke olmaya devam etmektedir.
Ülkemiz
son yıllarda yalnızca göçmen üreten bir ülke olmaktan çıkmış, gerek ekonomik
sebeplerden, çalışmak ve yaşamak için ülkemize gelen yapancıların gerekse komşu
ülkeler ve geniş bölge coğrafyasında devam eden savaş ve zulüm olaylarından
dolayı ülkemize sığınan mülteci durumundaki kişilerin sayısı ciddi oranda artış
göstermiştir. Diğer yandan, özellikle Türkiye-Yunanistan sınır hattında gerek
ekonomik sebeplerden gerekse savaş ve zulüm koşullarından dolayı ülkelerini
terk ederek müreffeh ve güvenli AB ülkelerine ulaşmak üzere ülkemizi transit
geçmeye çalışan göçmenler ve mülteciler de ülkemizin yönetmesi gereken düzensiz
göç dinamiklerinin önemli bir unsurudur.
Değerli
milletvekilleri, ülkemize gelen mültecilerle ilgili politika ve uygulamalarda
ciddi sorunlar bulunduğu görülmektedir. Kayıtlı sığınmacıların barınma, sağlık,
çalışma ve ailelerini geçindirme imkânı gibi temel hak ve imkânlara erişimi
düzensiz durumdayken ya da düzensiz yollardan ülkeye girmeye ya da Yunanistan’a
geçmeye çalışırken yakalanan göçmen ve mültecilerin fiziki tutulma koşulları;
haklarında yürütülen idari işlemlerin, özgürlükten mahrumiyet, idari gözetim
uygulamalarının hukukiliği ve mültecilik durumu olduğunu beyan edenlerin
sığınma prosedürüne erişimi; sınır dışı kararlarının alınması ve uygulanması
sürecinde uluslararası hukukun temel ilkelerinden olan kişinin zulüm göreceği
bir ülkeye geri gönderilmemesi ve kişinin can güvenliğinin ve beden
bütünlüğünün tehlikeye atılmaması ilkelerine riayet; özellikle refakatsiz
çocuk, yalnız kadın gibi hassas grupların tespiti ve özel korunma
ihtiyaçlarının karşılanması; sığınma, idari gözetim ve sınır dışı prosedürleri
içinde bulunan kişilerin haklarında verilen kararlar ve maruz kaldıkları
uygulamalarla ilgili etkin idari ve yargısal itiraz ve hak arama yollarının
bulunmayışı olarak sıralanan sorunların temelinde birtakım yapısal eksiklikler
bulunmaktadır. Ülkemizin yabancılar, düzensiz göç yönetimi ve iltica alanını
düzenleyen yeterli bir mevzuat çerçevesi bulunmaması ve idareye tanınan
yasalarla sınırlanmamış geniş idari takdir alanı; hâlihazırda alanı parça
parça, kısmen düzenleyen çeşitli kanun ve yönetmeliklerin uluslararası
standartların ve Anayasa’nın gerisinde kalması; hâlihazırda bu alanı yönetmekle
görevlendirilmiş olan Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Daire
Başkanlığının kaynak, teşkilat yapısı ve uzmanlaşma eksikliklerinden dolayı
büyük bir külfet altında bulunması; Emniyet Genel Müdürlüğünün görev tanımı
gereği konulara dar güvenlik perspektifinden bakmasından dolayı ortaya çıkan
keyfî, hukuka aykırı uygulamalar; her aşamada haklar ve sistemin ve
uygulamaların denetimini sağlayacak yargısal denetim mekanizmalarına erişim konularında hukuki
bilgi ve desteğin eksikliği.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine intikal etmiş olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı,
Türkiye'nin yabancılar, göç ve iltica alanında özellikle beş yıldır Avrupa
Birliği sürecinin de etkisiyle devam eden reform hazırlıklarında önemli bir
merhale teşkil etmektedir.
Yabancıların
çalışma izinlerini düzenleyen 4817 sayılı Kanun kapsamında yabancıların izin ve
süreleri büyük önem taşımaktadır. Çalışma izinlerinin başvuru şekli, çalışma
izin türleri, istisnalar, izin ve uzatma başvurularının değerlendirilmesi,
çalışma izinlerinin geçerlilikleri gibi birçok önemli maddesinde 4817 sayılı
Kanun yabancıların ikamet izinlerini ve ikamet sürelerini dikkate almaktadır.
“Bağımsız çalışma izni”, “süresiz çalışma izni” veya yerleşik yabancılara
uygulanabilen “istisnai izin” gibi izin türleri için yapılabilecek başvurularda
yabancının ülkemizde kanuni ve kesintisiz ikamet şartı aranmaktadır.
Tasarı,
yabancıların çalışma izinleri sistemine, daha önce ülkemizde çalışmalarına izin
verilmeyen yabancılara çalışma hakkı verilmesi, çalışma izinlerinin ikamet izni
olarak kullanılabilirliği, izinsiz çalışan yabancıların sınır dışı
edilmelerinin hükme bağlanması gibi değişiklikler getirmektedir. Bakanlığın bu
süreçte devlet dışı sivil aktörleri tartışma sürecine belirli ölçüde dâhil
etmeye yönelik yaklaşımını demokratik gerekler bakımından son derece olumlu ve
olması gereken bir örnek olarak değerlendirmekteyiz. Ancak yine de önemli
birtakım eksikliklerin varlığı devam etmektedir. Tasarıdaki eksikliklerin
başında, Avrupa dışından gelen mültecilere uzun vadede Türkiye’de kalma hakkı
tanımayan coğrafi sınırlama politikasının muhafaza edilmesi gelmektedir. Ayrıca,
tasarının sınır dışı etme kararı alınabilecekleri belirten ve 54’üncü
maddesinde yer alan “Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar
amaçlı suç örgütü yöneticisi üyesi, destekleyicisi olanlar” fıkrasının tamamen
kaldırılması gerekmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 59’uncu maddesine göre
hâlihazırda bu suçlardan mahkûm kişilerin sınır dışı edilmesiyle ilgili
Bakanlığa yetki verilirken, idarenin yargısal bir karar olmadan böyle bir
yetkiyi ele geçirmesi hukuka aykırı bir durum oluşturacaktır.
Uluslararası
korumaya başvuru yapacak kişilerle ilgili madde 64’teki düzenlemelerde,
kişilerin valiliklere bizzat başvurmalarının yanında, yasal temsilci veya
avukatla da başvuru yapabilmesinin önünün açılması gerekmektedir. Başvuru
sahiplerinin, muhtemel sonuçlar, itiraz usulleri ve süreleri konularında
vatandaşı olduğu ülkenin dilinde veya anladığı dilde kayıt esnasında
bilgilendirilmesi gerekmektedir. Taslakta yer almasına rağmen tasarıya
giremeyen kişinin anladığı dilde bilgilendirilmesi ilkesinin yanı sıra,
tercümanlık faaliyetinin ücretsiz olacağının da yasada vurgulanması
gerekmektedir.
Ben bu
düşüncelerle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü
bölüm üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii,
değerli milletvekilleri, bu yasa daha çok vatandaşlığa geçenler, göçle gelenler
ve mültecilerin hakkında düzenlenmiş. Bu yasayı bizde içişleri Komisyonu olarak
alt komisyonda görüştüğümüz zaman ortak kararla çıkardık. Tabii, özellikle
benim burada söylemek istediğim bu yasayla ilgili: Mülteciler geldiği zaman
veya vatansızlar geldiği zaman onlara muhakkak ki ilgi göstermemiz gerekiyor,
bakmamız gerekiyor ama burada benim tek dikkat çekmek istediğim şey -Erzincan’a
da Afganistan’dan mülteciler geldi, onlar da şu anda yerleştirilmeye
çalışılıyor- sonuçta oraya devletin parası harcanıyor, bu vatandaşlara,
gelenlere. Harcanması da gerekiyor ama yani şu bakış açısı benim hoşuma
gitmiyor, vatandaşı da rahatsız ediyor: Orada sanki o gelen insanları -itiraz
edebilirsiniz tabii- bir oy potansiyeli gibi görmeniz ve onları ona göre
yönlendirmeye çalışmanız hoş bir şey değil diye görüyorum.
Tabii,
burada göçler konuşulurken, vatansızlar, vatansız olanlar düşünülürken bir de
yurdumuzun içindekileri düşünmek lazım. Zaten ortak çıktığı için yasa üzerinde
de fazla bir şey söylememize gerek kalmıyor.
Şimdi,
tabii, iç göçlerde en büyük sebeplerden bir tanesi işsizlik. İşsizlik dediğimiz
zaman da ben biraz Erzincan’ın sorunlarından bahsetmek istiyorum burada ve
tabii bu, Türkiye’nin sorunları aslında.
Sorunlardan
bir tanesi -daha önce gündeme getirmiştim- bu Aras Elektriğin özelleştirilmesi.
Buranın özelleştirilmesinin nasıl olduğunu anlatmıştık. Burada bir sürü sıkıntı
vardı ama Danıştayın verdiği kararı ne yazık ki Danıştay İdari Dava Daireleri
bozdu ve burada bozarken de çok ilginç bir şey söylüyor, diyor ki: “Yüzde 29,4
oranında burada kayıp kaçak var; dolayısıyla, bu kaçaktan dolayı, buranın
özelleşmesi o alan firmaya büyük bir zarar getirir.” Oysaki görülen şeyde,
Sayın Bakanın açıklaması var, teşekkür etmek için çıktığı turlarda, Çalık YEDAŞ
için yaptığı konuşmada diyor ki: “Kayıp kaçak oranını yüzde 7,5 seviyesine
indirdiniz, tüm dağıtım şirketlerinden bu başarıyı bekliyorum, sonunda böyle
olması gerekiyor.”
Şimdi,
buradan çıkan sonuç şu… Ben, bir kere şunu söyleyeyim: Erzincan’a ben kefilim;
Erzincan’da hiç kimse hırsız değildir, elektrik çalmaz. Bu oranı kabul
etmiyorum. Aynı şeyi Erzurum’un, Ağrı’nın, Ardahan’ın, Bayburt’un, Iğdır’ın,
Kars’ın milletvekillerinden de bekliyorum ve ben, onlara da kefil olmak
istiyorum, kefilim de; onlar da elektrik çalmazlar. Nereden kaçırılıyor, kim
kullanıyor, kim şey götürüyor, onu bulsunlar, ona göre de şey yapsınlar ama
vatandaşın hepsini… Danıştayın kararıyla “Burada, bu kadar kaçak var, bundan
dolayı da özelleştirilmesi gerekir.” diyor. Hem de sendikanın verdiği
araştırmaya göre, 3 katı satılması gerekirken üçte 1 fiyata satıldığı
söyleniyor. Çok büyük bir alan. Dolayısıyla, bu şekilde gitti. Burada, tabii,
bunun yapılmasıyla birlikte bir sürü işsizlik meydana gelecek, insanlar başka
yerlere göç edecek, alacak firma o çalışanları, büyük ihtimal, çalıştırmayacak.
Daha önce de Erzincan’da bir sürü genel müdürlük vardı, bunların kapatılmasıyla
kaç kişinin göç ettiğini biliyoruz zaten.
Bir diğer
konu: Tabii, Erzincan’da tarımdan dün bahsetmiştim. Burada, özellikle bu
elektrik şirketinin özelleştirilmesiyle birlikte tarımda sulamada -dün
söylemiştim, tekrar üzerine basa basa söylüyorum- büyük sıkıntılar meydana
gelecek ve insanlar ekmeyecekler. Tabii, ekmeme konusunda zaten sizin böyle bir
politikanız var, insanlara diyorsunuz ki: “Ekmeyin.” Bunu daha önce, 2003
yılında çok güzel yaptınız. Sayın Tarım Bakanımız da burada. O zaman,
ekmedikleri hâlde insanlara “Siz getirin, tapuyu verin, biz size destekleme
parası vereceğiz.” dediniz ve insanlara ektirmeden bir sürü para verdiniz.
Tabii, paranın bir kısmının kimlere verildiğini de dün burada bahsetmiştim, o
konuda da yapılması gereken şey var.
Burada
işin ilginç tarafı, Amerika’da çiftçiye 9,5 sente elektrik satılırken
Türkiye'de 19,5 sente satılıyor, çok daha pahalı fiyata ve bu yetmiyormuş gibi,
yüzde 17 oranında kayıp kaçak bu tarımda sulamalarda harcanan elektriğe
uygulanıyor hiçbir ilgisi olmadığı hâlde. İşte, TRT’ye kesilen para ekleniyor,
belediyelere kesilen katkı payları hepsi bunların içine giriyor.
Tabii,
yıllardır özellikle birkaç tane af çıkardınız ziraatla ilgili, bu afları
çıkarırken elektrikle ilgili aflar da getirdiniz, Ziraat Bankasına borçları
ertelediniz, tarım krediye borçları ertelediniz ama bunu ertelerken de hiçbir
zaman için af…Bir sefer affettiniz, diğerleri af olmadı, tamamen yeni
yapılandırmaya gittiniz. Vatandaş krediyle krediyi kapatmaya çalışıyor.
Krediyle götürdüğü için de hep bankalara borçlu kalıyor. Tabii, bir yerde,
bankalara borçlu kaldığı zaman size de borçlu kalmış oluyor yeni bir düzenleme
beklediği için.
Tabii,
elimde şu kadar evrak var. Bu evraklar ne? Bunların hepsi -yeni geldi ve hâlen
de gelmeye devam ediyor- Erzincan’daki sulama birliklerini ya icraya
verilmişler ya da icraya verilecek diye giden kâğıtları. Bunlar geldi, gerisi
de gelecek büyük ihtimalle. Onları da sırası geldiği zaman tabii çıkarırız,
böyle fırsat bulursak söyleriz.
Tabii,
burada özellikle 1980 öncesinde -1980’den önceyi hiç beğenmiyorsunuz, gerçi
ondan sonrasını da beğenmiyorsunuz da-biz dışarıdan aldığımızdan 7 kat fazla
tarımla ilgili ürün satıyormuşuz ve bu yüzde 65’lik payıymış ihracatımızın. Ama
şu anda, maalesef, biliyorsunuz ne kadar aldığımızı.Tabii, IMF’nin verdiği, o
biraz önce söylediğim projeye göre siz çiftçiyi iyice bitirme projesi
uyguladığınız için, mazotta örneğin son on yılda yüzde 300 artış olmuş. Mazot
2002’de 1,1 TL’ymiş; bugün, 2013’te 4,4 TL. 1975 yılında -o beğenmediğiniz
yılda- 1 kilo buğdayla 1,08 litre mazot alınıyormuş; bugün, 2013’te 7-9 kiloyla
ancak alınıyor. Niye 7-9 kilo diyorum? Çünkü 600 lira açıklasanız da bu çoğu
zaman çok daha düştü, 400’e kadar buğdayını satanlar oldu. O kadar düştüğünü de
biliyoruz zaten.
Tabii,
bakıyorsunuz, saman fiyatının şu anda 600’le bin lira arasında değiştiğini
biliyoruz. O 600’den satılan samanlar da kesinlikle hayvanlara verilmeyecek
samanlar çünkü biçerle biçtikten sonra altında kalan toprağın çekilip patoza
vurulmasıyla yapılmış, dolayısıyla onu da hayvan yiyemiyor, yiyen hayvanlar da
zaten hastalıklı oluyor. 1980 yılında 85 milyon hayvan sayımız varmış, saman
kıtlığı yokmuş ama bugün 2013, 45 milyon hayvan sayımız var, saman ithal
ediyoruz.
Tabii,
burada dikkat çekmek istediğim bir şey daha var. Fransa bize teşekkür ediyor,
Sayın Bakanımıza şövalyelik nişanı veriyor. Bunu verirken de diyor ki: “Tarıma
yaptığınız büyük desteklerden dolayı verdik.” Kimin tarımına destek yaptı da
bunu verdiniz? Fransa diyor ki: “Biz burada sıkışmıştık, çiftçiler döküldü
sokaklara, buğdaylarını döktüler, domateslerini parçaladılar, hayvanlarını şey
yaptılar.” Biz o zaman Fransa’dan 2,5 milyarlık -yanlış söylemeyeyim- et
ithalatı yapmışız, canlı hayvan almışız ya da etle ilgili ürünleri getirmişiz,
dolayısıyla onları kurtarmışız. Fransa da teşekkür olarak bize onu vermiş, biz
de sağ olun diyelim artık.
Erzincan’da
en önemli sorunlardan bir tanesi de tulum peyniri. Tulum peyniri Türkiye'de 1
numaradır -hep Malatya’nın kayısısını övmeyeceğiz, biraz da Erzincan’ın tulum
peynirini öveceğiz- ama ne yazık ki son yıllarda Erzincan’da tulum peynirinde
büyük bir düşüş var. Bunun sebebi de şu anki, yeni çıkarılan yönetmelikle
yapılamamasından dolayı sıkıntılar çıkıyor. Çünkü “Kaynatın.” diyorlar;
Erzincan tulum peyniri, maalesef, kaynadığı zaman peynir oluşturmuyor.
Hastalıktan bahsediyoruz. Brusella sonuçta şöyle bir hastalıktır: Peynir eğer
üç ay tuluma bastıktan sonra bekletilirse, ondan sonra satılırsa brusella
hastalığı kalmaz ve Tarım İl Müdürlüğünün yaptığı tüm çalışmalarda da üç ay
bekleyen peynirlerin hiçbirinde brusellaya rastlanmadı.
Bir diğer
konumuz: DOĞUSAN boru fabrikamız var. Yıllardır özelleştiriliyor ama her
özelleştirmeden sonra iptal ediliyor, yeniden özelleştiriliyor. Burada
çalışanlar da perişan. O kadar TOKİ konutları yapıyoruz, TOKİ’lere yani bir
madde konulacak “Kiremit kullanın.” diye ve DOĞUSAN da kurtulacak, Erzincan’da
iş sahası açılacak ama ne yazık ki olmuyor.
Burada
bizim kafamızda borsa spekülatörleri var. Geçen seferki şeyde 4 firma girmişti
ve bu 4 firma 300 bin dolarını yakarak hepsi vazgeçtiler ve yeniden
özelleştirildi, tekrar gidiyor. Biz o zaman diyoruz ki, burada bu borsanın
spekülatörleri çıkıp bir şey yapıyorlar, büyük ihtimalle götürüyorlar. Bu kadar
parayı niye yakıyorlar? Yazılar yazdım, bütün bakanlıklara soru önergeleri
verdim, ilgili bakanlığa yazı yazdım. Bize verilen cevap maalesef olumlu değil.
“Biz inceliyoruz” diyor, tekrar açtırıyorlar. Ya kapatın ya da gerçekten burada
eğer birileri zengin oluyorsa buna alet olmayın.
Tabii,
biz hafta sonu Adıyaman’daydık. Adıyaman’ı konuşmadan geçemem. Arkadaşlar kabul
etmese de biz, artık Adıyaman’ın milletvekiliyiz. Adıyaman’daki sorunlar neler?
Atatürk
Barajı yapıldıktan sonra Adıyaman’ın doğuyla olan irtibatı kesilmiş. Yıllardır
Adıyaman’da Nissibi köprüsü yapılacak diye vaatlerde bulunuluyor, ancak hâlâ
Adıyaman’ın doğuyla, güneydoğuyla olan irtibatı sağlanamıyor.
Adıyaman
ilimizin yüzde 60’ı çiftçilikle, tarımla uğraşmaktadır. Sulanabilir arazilerin
ancak yüzde 16’sı sulanabilmektedir. Adıyaman ilimizin en büyük geçim kaynağı
–bu, tarımla uğraşırken- tütün ekmekti. Bilindiği gibi, tütün ekimi 2000
yılından beri yasaklandı, ekilmiyor ancak sulu tarıma da geçilmediği için
yurttaşlarımız, Adıyaman vatandaşları Türkiye’nin her tarafına ırgat işçi
olarak gitmektedirler.
“Son
zamanlarda, tekstil merkezi, ancak teşvikle -Adıyaman’da yeri çok önemlidir
ama- son zamanlarda yapılan teşvikteki indirimlerle bu da gitti.” deniliyor.
AKP,
biliyorsunuz son on yıldır Türkiye’de en çok oyu Adıyaman’da almaktadır yani
Adıyaman genellikle ilk üç ile girmektedir ama buna rağmen, duble yollar olsun,
diğer şeyler olsun, Adıyaman hiçbir şey alamamaktadır.
Elimizde
bir Nemrut Dağı kaldı, onu da Malatya’ya vereceksiniz. Adıyaman’da yoksulluk
var, işsizlik var, açlık var, sefalet var. Adıyaman halkının gündeminde 4+4+4
yoktur. Halkımızın gündeminde böyle garabet yasalar yoktur. Halkımız aş
istiyor, iş istiyor.
Bir de
Adıyaman’da şöyle bir konu gündeme geldi özellikle -Ahmet Bey burada yok ama-
Ahmet Aydın Bey ile ilgili: İllaki bir okulun başka bir tarafa yapılmasını
istiyormuş ve bunun için orada baskı yapıyormuş. Bu konuda uyarmak istiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
IŞIK (Devamla) – Böyle ayrım yapmasınlar, çünkü siz oya göre iş yaptığınıza
göre, artık bizim 51 bin oyumuz da sizin oldu, o zaman hizmeti götürmenizi
bekliyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Şahıslar adına Uşak Milletvekili Sayın Dilek Akagün Yılmaz.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi İnternet’e
AKP’nin anayasa önerilerinin neler olabildiği sınırlı bir şekilde düştü. Bu
konuyla ilgili görüşmek üzere ben söz almış bulunuyorum.
Şimdi,
Anayasa Uzlaşma Komisyonun ilk kurulduğu aşamada, hepinize hatırlatmak isterim
ki, öncelikle dendi ki: “Her partiden oy oranına bakılmaksızın 3’er kişi
alınacak ve 12 kişinin hepsinin de oyları eşit olacak. Oy birliğiyle verilmeyen
hiçbir önerge kabul edilmeyecek, hatta Meclisin Genel Kurulunda dahi
değiştirilemeyecek. Eğer bu şekilde bir anlaşmaya varılamazsa, böyle bir
mutabakat sağlanamazsa bu Komisyon lağvedilecek.” Aynı zamanda bu Komisyonun
çalışmasının herhangi bir zaman sınırlamasına tabi olmayacağı da söylendi. Bu
sözler verildi, bu sözler hepimizin gözü önünde verildi, bütün partilerin
milletvekilleri bunları duydu, halkımız bunu duydu ama ondan sonra -bundan iki
ay kadar önce- Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Başbakan dedi ki: “Yeter artık,
benim sabrım taştı, iki aya kadar bu Komisyonun çalışmasını bitirirsiniz
bitirirsiniz, bitirmediğiniz takdirde de biz yolumuza devam ederiz.”
Sayın
Başbakan yürütmenin başıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi kuvvetler ayrılığı
çerçevesinde kendi iradesine sahip olması gereken bir organdır. Burada Sayın
Cemil Çiçek’in şunu demesi gerekiyordu: “Sayın Başbakan, siz Türkiye Büyük
Millet Meclisine talimat veremezsiniz, siz Türkiye Büyük Millet Meclisini
vesayet altına almazsınız.” demesi gerekiyordu, eğer gerçekten Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Başkanı olsaydı Sayın Cemil Çiçek. Ama tüm bu sözlerin
unutulmasına rağmen Sayın Cemil Çiçek de hiçbir şekilde bunları hatırlatmadı,
bu vesayeti kabullendi ve dedi ki: “Çalışmaları hızlandırın.” Aksi takdirde B
ve C planlarının da gündeme gelebileceği söylendi. Daha sonra yani daha iki, üç
gün önce yine Sayın Başbakan dedi ki: “31 Mart son gündür. Artık bundan sonra
kiminle biz yaparsak… Hangi parti gelirse onunla yaparız, olmadığı takdirde
BDP’yle yaparız.”
Sadece
BDP’yle değil arkadaşlar, Abdullah Öcalan’ın konuşma tutanakları biliyorsunuz
basına yansıdı. Orada Abdullah Öcalan anayasayla ilgili bazı görüşlerini
bildirdi, hatta bir vatandaşlık tanımı da yaptırdı, nasıl bir vatandaşlık
tanımı olması gerektiğini anayasada, bunları anlattı. O zaman gördük ki aslında
müzakereler Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonunda olmuyormuş, aslında müzakereler
İmralı’da Abdullah Öcalan’la yapılıyormuş; bunu gözlemledik. Ne yazık ki
Türkiye Büyük Millet Meclisinin şerefli vekilleri olarak içimiz titredi,
gerçekten böylesi bir duruma düşürülmesi hem Meclisin hem devletin çok acı bir
şeydi. Ne yazık ki böylesi bir olayı biz 24’üncü Dönem milletvekilleri olarak
yaşamak durumunda kaldık.
Şimdi,
nedir o zaman Abdullah Öcalan’la yapılan pazarlığın sonuçları? Bunun şöyle bir
şey olduğunu hepimiz gözlemledik: Başkanlık sisteminin tartışılabileceği, bunun
karşısında da özerk bölge yönetimlerinin kabul edilebileceği söylendi. Aynı
şeyi Anayasa Uzlaşma Komisyonunda Altan Tan söyledi; “Biz bunu tartışabiliriz,
siz de bölge meclislerine ‘Evet’ derseniz.” Yani eyalet sistemine, yani
federasyona “Evet” derseniz. Ee, bu şeylere “Evet” dedi ki Tayyip Erdoğan, o
zaman dedi ki: “Eyalet sistemine neden karşı çıkılıyor, ben bunu anlamıyorum.
Eyalet sistemine ‘Evet’ denilebilir zamanı geldiğinde.” Yani halkımıza bu akil
adamlarla bazı şeyleri kabul ettirmeye çalıştığında “Eyalet sistemine de ‘Evet’
denilebilir.” dendi. Yani bir taraftan Abdullah Öcalan, bir taraftan yandaş
medya bastırıyor “Türk milleti ve Türk vatandaşlığını çıkartın.” diye. Biz
bugün öğrendik ki Türk milleti ve Türk vatandaşlığı AKP’nin önergelerinde yok.
Atatürk milliyetçiliği AKP’nin önergelerinde yok. İlk 3 maddenin değişmezliğine
ilişkin 4’üncü madde AKP’nin önergelerinde yok. 174’üncü madde, devrim
kanunları, AKP’nin önergelerinde yok. Eğitim dilinin Türkçe olacağına dair
AKP’nin herhangi bir önergesinde herhangi bir düzenleme yok. Aynı zamanda,
laiklik ilkesinin korunmasına ilişkin, din esasına dayalı devlet sisteminin
oluşturulamayacağına dair önergesinde herhangi bir şey yok AKP’nin. AKP’nin
önergesinde ne var? Özerk bölge yönetimlerine karşı başkanlık sistemi var.
Hepinizi ikna etmek üzere, başkanlık sistemine ilişkin bazı broşürlerin
çıkartıldığını ve sizlerin ikna edilmeye çalışıldığını görüyoruz arkadaşlar...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – İkna olduk!
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – İkna olmuşsunuz gibi görünüyor ama bir de ikna
olmayanlar var.
İHSAN
ŞENER (Ordu) – İknaya ihtiyacımız yok.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz. Çok teşekkür ederim.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – Bu ülkenin otoriter teokratik bir diktatörlük hâline
dönüşmemesi için, bu ülkenin bölünüp parçalanmaması için...
BAŞKAN –
Teşekkür ederim, sağ olun.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – ...Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar
direneceğimizi bilmenizi isterim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Aydın, buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın,
Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın görüşülen kanun tasarısının üçüncü
bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii,
dünden beri Adıyaman bir hayli bu kürsüde konuşuldu yokluğumuzda. Onu ifade
edeyim öncelikle.
Tabii
Adıyaman’a gitmelerinden dolayı bizler memnuniyet duyduk. Keşke her daim
Adıyaman’ı, doğuyu, güneydoğuyu, her tarafı gezebilseler ve görebilseler. Ama,
Adıyaman’daki o güzellikleri burada anlatmalarını ben istirham ederdim,
isterdim. Tabii “Adıyaman’a bir şey yapılmadı.”, “Adıyaman kötü.” gibi birtakım
ifadeler kullanıldı.
Ben şunu
söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, Adıyaman, 2002 yılında AK PARTİ iktidara
geldiğinde, kamudan aldığı yatırım oranında 81 il arasında 68’inci sıradaydı.
Şu an gelinen noktada, Adıyaman, kamudan aldığı yatırım oranında 13’üncülüğe
çıktı 81 il arasında. Yani, amatör ligden, Adıyaman şampiyonlar ligine çıktı.
Bir başka
husus, 2002 tarihinde, gene, yıllık, Adıyaman’ın kamudan aldığı yatırım tutarı
10 milyon iken şu anda, yıllık, kamudan aldığı yatırım tutarı 300 milyona
çıktı.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, konuyla hiç alakası yok.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Okullarıyla, hastaneleriyle, eğitim imkânlarıyla,
üniversiteleriyle...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın arkadaşlar, Ahmet Bey iyi bir tüccar, bilginiz olsun.
Alışverişte, transferde iyidir, bilginiz olsun.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – …Adıyaman da gelişiyor, Türkiye gelişiyor ve AK PARTİ’yle
birlikte büyüme, kalkınma daha da iyi olacak.
BAŞKAN –
Evet, teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN –
Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, Ahmet Bey’i kutluyorum, Grup Başkan Vekilini.
İyi bir tüccardır kendileri, belirtmek isterim.
BAŞKAN –
Evet. İyi, belirttiniz.
61’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Pazarlıkta kuvvetli Ahmet Bey, haberiniz olsun.
BAŞKAN –
Madde 62’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Pazarlıkta, iyi pazarlıkta, fiyatı çabuk düşürüyor.
BAŞKAN –
Madde 63’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde
64’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
65’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
66’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
67’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
68’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
69’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
70’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
71’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
72’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
73’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
74’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
75’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
76’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
77’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
78’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
79’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
80’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
81’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
82’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
83’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
84’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
85’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
86’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
87’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
88’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
89’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
90’ı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Şimdi
dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü
bölüm 91 ila 112’nci maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü
bölüm üzerinde söz isteyen?
MEHMET
ERSOY (Sinop) – Yoktur!
BAŞKAN –
Var, var…
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Serindağ.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, 24’üncü Dönem çok verimli; çok iyi
tüccarlarımız var, pazarlıkta kuvvetli, her malın değerini bilen…
BAŞKAN –
Sayın Ağbaba, şimdi hatibi dinleyelim isterseniz.
Buyurun.
CHP GRUBU
ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz tasarı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, sürekli dile getirdiğimiz bir konu var, bu temel kanun
meselesi. Şimdi görüştüğümüz tasarı, temel kanun olarak görüşülebilir. Niye?
Belli bir alanı sistematik olarak düzenliyor. Biz buna itiraz etmiyoruz, ama
siz, torba kanunları bile, efendim hiç birbiriyle ilgisi olmayan maddeleri
içeren metinleri bile temel kanun olarak buraya getiriyorsunuz ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iradesine ipotek koyuyorsunuz. Biz iyiye iyi, kötüye kötü
diyoruz. Bu tasarı iyi hazırlanmıştır, iyi dizayn edilmiştir, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine hazır ve hazırlanmış olarak gelmiştir. Ben, bu
konuda emeği geçen arkadaşlarımı kutluyorum.
Değerli
arkadaşlarım, göç, önemli bir mesele. Göç nedir? Göç, kalıcı bir değişimdir.
Göçü teşvik eden, göçü zorunlu kılan bazı nedenler var. Bazı faktörler göçe
sebep olur, bazı faktörler göçün alınmasına sebep olur. Gerçi biz dış göçü
görüşüyoruz ama hem iç göç hem dış göç belli bazı faktörlerin etkisinde. Ne
yapmak lazım? O faktörleri azaltmak lazım. O zaman, ülkeler arasındaki dengesizliğin
giderilmesi lazım. Ülkeler arasında böyle gelişmişlik farkı var oldukça siz dış
göçü önleyemezsiniz.
Bakın,
Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2012 yılında, 230 milyon insan doğduğu
yerin dışında bir yerde yaşıyor. Yani, 230 milyon insan göçmen. Biz, bu
insanların nasıl yaşadığını az çok tahmin ediyoruz. Niye? Bizim ülkemiz hem göç
alan bir ülke, zaman zaman da göç veren bir ülke. Bizim yurt dışında 5 milyonu
aşkın vatandaşımız var. Onlar da bulundukları yerde göçmen olarak yaşıyorlar.
Biz, Türkiye olarak, göçmen sorunlarına o nedenle ilgi duymak zorundayız ve bu
alanda da uluslararası çalışmalara önderlik yapmak zorundayız değerli
arkadaşlarım. Ve son yılda da 72 milyon insan evini terk etmiş dünyada. 72
milyon insan göç etmek zorunda kalmış. Hiç kimse ama hiç kimse zorunlu bir
neden olmadıkça doğduğu toprakları terk etmek istemez, kim olursa olsun. O
zaman, nedir? Bu nedenleri ortadan kaldırmamız lazım.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, Suriye’den, oldukça fazla miktarda, biz,
sığınmacı alıyoruz. Şu anda, Suriye’den Türkiye’ye gelen 285.984 kişi ve
bunların 93 bini geri dönmüş değerli arkadaşlarım. Yani, 93 bin insan gelmiş ve
tekrar geri dönüyorsa, o zaman, bu gelen insanların tümü oradaki şiddet
ortamından, savaş ortamından kaçan insanlar değil. Bunu bizim düşünmemiz lazım.
O zaman, bunlar niye geldi? Bunun üzerinde durmamız lazım. Yani, tekrar
ediyorum, 100 bine yakın insan, savaş ortamından kaçtığını iddia ederek buraya
geliyor, oradaki ortam daha stabil bir hâle gelmeden, tam tersine oradaki
şiddet ortamı gittikçe daha da şiddetlenirken insanlar geri dönüyor. Niye?
Demek ki gelenler, sadece şiddet ortamından kaçarak gelmediler. Nereden
geldiklerini de bilmiyoruz. Diyorlar ki: “Biz Suriye’den geldik.” Ne bilelim
Suriye’den geldiklerini. Bilmiyoruz çünkü beyana göre karar veriyoruz. Ve şu
anda, Gaziantep’te kamplarda 30.649 sığınmacı var. Dikkatinizi çekiyorum,
Şanlıurfa’da ne kadar var biliyor musunuz? 90.532. İki kamp var; Viranşehir’de
ve Ceylânpınar’da, iki kampta toplam 90 bin. Değerli arkadaşlarım, bunlar kayıt
altına alınanlar. Bir de kayıt dışı olanlar var, kaydı kuydu olmayanlar var,
kim oldukları bilinmeyenler var, ne yaptıkları bilinmeyenler var, kiminle
irtibatlı oldukları bilinmeyenler var. Biz, bunlarla ilgili herhangi bir bilgiye
sahip değiliz.
Geçenlerde
de ifade ettim: Kilis’te, şu anda, Kilisli nüfusundan daha fazla Suriyeli var.
Tüm tabelalar Arapça. Gaziantep’te, şu anda 40-50 bin Suriyelinin bu kampların
dışında yaşadığı ifade ediliyor. Ne yapmış Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı? Efendim “Altı aydan fazla ikamet izni olanlar işveren istediği
takdirde bazı kayıtlamalardan ari olarak çalıştırılabilirler.” diye talimat
göndermiş. Şimdi, zaten bu iş yerlerinde çalışanların büyük çoğunluğu
pasaportla girmiş değil. Pasaportla girmemişse zaten ikamet izni alamaz, ikamet
izni yoksa çalışamaz. Demek ki nedir bu? Bu çalıştırılanlar pasaportla
girenlerin dışında çalışanlardır. Bu, ne yapıyor? Haksız rekabet yaratıyor.
Gaziantep’te işsizlik oranı TÜİK’in rakamlarına göre yüzde 16,8. Biz onlara
istihdam imkânı sağlamamışken, onları istihdam edemiyorken, onlara iş
veremiyorken bir de Suriyeliler çıktı başımıza.
Şunu
ifade edelim: Ülkemize sığınan insanlar varsa, ülkemize gelen insanlar varsa
elbette onlara insanlık elimizi uzatacağız, onda hiç şüphe yok ama biz onları
davet etmeyeceğiz. Türkiye, maalesef, izlediği yanlış politika sonucu, oradaki
insanları buraya davet etti. Olaylar çıkmadan evvel Kilis’te konteyner kent
inşa edildi. “Gelin.” dedi, “Ne kadar çok gelirse gelsinler.” dedi. Niye?
“Efendim, mülteci sayısı veya sığınmacı sayısı 100 bini aşarsa yeni bir konsept
geliştirilebilir.”
Değerli
arkadaşlarım, öyle değil. Uluslararası ilişkiler böyle basit mukayeselerle
olmaz. O zaman, değerli arkadaşlarım “Gelsin.” demek çare değildir, davet etmek
çare değildir. Çare nedir? İnsanları bulunduğu yerde mutlu kılmaktır. İnsanları
bulunduğu yerde biz mutlu edebiliyorsak, onların mutluluğuna katkı
yapabiliyorsak bizim en büyük faydamız onlara olmuş olur. Ama insanları
bulunduğu yerden başka yere davet etmek, bunun üzerinden başka politikalar
geliştirmek onlara iyilik değildir, onlara kötülüktür değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
Gaziantep, tabii, bundan çok zarar görüyor. Demin, Sayın Bakana -Sayın Bakan da
buradayken- söyledim: İslâhiye’de ve Nizip’te, diğer ilçelerde de sulu tarım
yapılmıyor, enerji fiyatları yüksek. Demin, Nizip’ten bir vatandaşımız aradı,
diyor ki: “Bize zeytin için teşvik primi verdiler, biz zeytin ağacı diktik ama
şimdi zeytinyağını satamıyoruz, 5,5 liraya zeytin yağını satamıyoruz. Madem biz
bu zeytinyağını satamayacak idiysek e, neden bizi teşvik ettiler?” Değerli
arkadaşlarım, bu sorunları bir bütün olarak bizim göz önüne almamız lazım.
Kısaca,
göç zor bir alandır. Kendi davetleriyle Avrupa ülkelerine giden yurttaşlarımız
bile orada çok büyük zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Orada pek çok ırkçı
saldırılara maruz kalmaktadırlar bizim vatandaşlarımız. Bana göre, bize göre,
sadece yurdumuza gelen, yurdumuzda kalan ve yurdumuzdan çıkış yapacak olanlarla
ilgilenmemiz yetmez. Asıl bizim ilgilenmemiz gereken başka bir konu, yurt
dışında bulunan göçmen vatandaşlarımızın orada mutlu olmalarını sağlayacak
tedbirleri alacak şekilde o ülke hükûmetleriyle ilişkilerimizi geliştirmektir.
Bizim oradaki vatandaşlarımızın entegrasyon sorunları var, başka sorunları var,
yurttaşlık sorunları var, vize sorunlarımız var her şeyden evvel. Şimdi, Sayın
Hükûmet çıkıyor, diyor ki: “Efendim, biz, bugün Tanzanya’yla vize muafiyet
anlaşması imzaladık.” yok “Kenya’yla vize muafiyet anlaşması imzaladık.” Siz, Almanya’yla
yapabiliyor musunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Rusya’yla da yaptık.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) – Almanya’yla yapabiliyor musunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yapacağız, yapacağız.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) – İngiltere’yle yapabiliyor musunuz? Fransa’yla yapabiliyor
musunuz?
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Az kaldı.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) – Onlardan haber verin. Yoksa zaten, efendim, bizim ülkemiz
açısından önem arz etmeyen ve çok az uluslararası ilişkilerimizin olduğu
ülkelerle vize muafiyet anlaşması önemli değildir. Önemli olan, bizim yurttaşlarımızın
gittiği ülkelerde onları iyi karşılayacak, rahat bir ortamda onları misafir
edecek ortamı sağlayacak tedbirleri almak için o hükûmetlere baskı yapmamız
lazımdır, yoksa hamaset nutuklarıyla olmaz.
Şimdi,
Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor, diyor ki: “Efendim, imparatorluk refleksiyle bu
işi halledebiliriz.” Başka bir meseleye geçiyorum. Nedir bu imparatorluk
refleksi Allah aşkına, düşündünüz mü? Osmanlı İmparatorluğu 1699 Karlofça
Antlaşması’ndan sonra gerileme devrine düştü. Tamam mı? Geriledi. 19’uncu
yüzyılda Osmanlı Devleti’ni çöküntüden kurtarmak için insanlar çare aradılar.
Eyalet rejimini bıraktılar, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında il sistemine
geçtiler, 1864’te Vilayet Nizamnamesi’ni çıkardılar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, siz geri gidiyorsunuz, ileri
gitmiyorsunuz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Serindağ.
Şahıslar
adına, Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İçinde
bulunduğumuz hafta Kanser Haftası ve kanser hastaları açısından çok önemli
gördüğümüz bir sıkıntıyı dile getirmek durumundayım ama bu sıkıntı noktasına
nasıl geldik önce onu anlatalım.
2002
yılıyla bugünü sürekli karşılaştıran Hükûmet, sürekli sağlıkta memnuniyetin
arttığını, hastaların eskiye göre sağlığa erişiminin ve ilaca erişiminin daha
iyi olduğunu ifade ediyor. Bu, 2002 yılından sonraki birkaç yılda ve 2007
yılına kadar belki doğruydu. Zaten, o zamanlar sürekli memnuniyet anketleri
yayımlanıyordu ama 2008’den bugüne kadar, TÜİK yapmış olduğu bu çalışmaları
yayımlamıyor ve Sağlık Bakanlığı artık sunumlarında en son 2008’i belirtiyor.
Çok net
olarak söylemek gerekir ki: Çok kötü bir sistemin ardından, hangi hükûmet
gelecek olsa, atılması gereken, Türk Tabipleri Birliğinin, Türk Eczacıları
Birliğinin, Türk Diş Hekimleri Birliğinin konuyu rapor ettiği, hatta uzun süre
üzerinde müzakere ettikleri serbest eczanelerden ilaç alınması, tüm hastaların
tüm hastanelere ayrımsız olarak gidebilmeleriyle ilgili önceki hükûmetle
protokol noktasına gelmiş olan ama ardından ortaya çıkan önce ekonomik, sonra
siyasi krizler sonrasında bu Hükûmetin dönemine denk geldi bu. Bununla
övünüyorlar ve diyorlar ki: “Biz, sağlıkta devrim yaptık.” Oysaki yapılan işin
ne devrimle ne değişimle ne olumlu bir dönüşümle ilgisi yok. Sadece kokuşmuş,
çürümüş ve değişmek mecburiyetinde olmuş ve kendi değişim dinamiklerini
hazırlamış olan bir mesele kendi dönemlerine denk geldi.
İlaç
fiyatlarını düşürmekle övünüyor Hükûmet sık sık. Oysa bütün dünyada ilaç
fiyatları düşüyor, yaşlanan ilaç ucuzluyor. Benim mahallemdeki bakkal yan
mahalledekinden daha pahalıya ekmek satamaz çünkü onu emsal gösteririm.
Dünyadaki bütün ülkelerin sağlık sistemleri referans fiyat sistemi
uygulamasıyla, gelişen elektronik ve İnternet erişiminin yarattığı imkânlarla
birbirlerindeki fiyatları gösteriyorlar ve domino etkisi ile tüm dünya
üzerindeki fiyatlar düşüyor.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Yatak yok, doktor yok!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Hep bu olumlulukları kendisine mal eden AKP Hükûmeti, sadece
fiyat odaklı tedbirlerle baktığı için, ilaç sanayisiyle arasında ağır bir
diyalogsuzluk yaşadığı için, Türk Tabipleri Birliği, Eczacıları Birliği, Diş
Hekimleri Birliği gibi birlikleri birer paydaş olarak görmediği, onları sadece
kendilerinin önünde birer engel teşkil eden figüranlar olarak gördüğü için,
kimseyi dinlemiyor ve geldiğimiz noktada biz hep söylüyoruz “Sağlıkta sıkıntı
büyük, üniversite hastanelerinde sıkıntı büyük, devlet hastaneleri eskiyi arar
noktaya gelmiş durumda, kapasite artırımı noktasında gerekli tedbirler
alınmadı.” diye ama gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerek –yapılabilirse eğer-
Sağlık Komisyonu toplantılarında ifade ettiğimiz bu meseleye en son Radikal
gazetesi bir muhabir görevlendirdi. Radikal gazetesinden Sayın İdris Emen, bir
hastaymışçasına “Bakalım ne yapabiliriz?” diye yola çıktı ve ortaya çıkan durum
şu, 1 Nisan tarihinde de bunu haberleştirdi, diyor ki: “Ultrason için bir yıl
sonraya gün verdiler, MR için dört ay sonraya gün aldık, on beş gün boyunca
randevu için telefonda uğraşmaya çalıştık, o çok övünülen randevu sistemine
ulaşamadık. On beş gün sonra, randevu aldık, gittik. Çekilecek olan filmin
ilacını eskiden hastane karşılıyordu ama ‘3 kutu ilaç ve 3 tane CD alın,
gelin’. dediler. Kullanılacak CD’ye bile hastanenin parası yok, onu bile bizden
istedi.” diyorlar. Lütfen, 1 Nisandaki haberi açın, okuyun. Ve “CD’yi
doldurdular. Gittiğimiz yerde bu CD’yi okuyacak program olmadığı için boşu
boşuna o kadar MR çektirdik. CD okunamadan teşhis ve tedavi başladı.” diyor.
Ve bir
başka nokta “hasta limit aşımı” diye bir mesele. 400 lira tutmuş hastasının
tetkikleri ve demişler ki: “SGK’nın bize verdiği on günlük limiti doldurduk, ya
bekleyin, bir sonraki on gün sonra gelin, eğer doktor ‘Durumunuz acil.’ diyorsa
400 lirayı cebinizden ödeyin.”
AKP
gelmeden önce, sadece ilaç katılım payı ödeniyordu yüzde 10, yüzde 20, şimdi
buna da ilave olarak muayene katılım payı ödeniyor 5 lira devlette, 12 lira
özelde. Reçete ücreti ödeniyor 3 lira, eş değer ilaç farkı ödeniyor, en ucuz
ilacın yüzde 10 pahalısına kadar ödeniyor; onun dışındakini gazi de ödüyor,
onun dışındakini raporlu da ödüyor, onun dışındakini 65 yaşın üstündeki kişiler
de ödüyor. Kişi başına ilave 1 lira ücret, özel hastane fark ücreti yüzde 90,
tetkik fark ücreti “Erken muayeneye geldin.” fark ücreti, öncelikli tetkik
ücreti, istisnai sağlık hizmetleri ücreti.
Bunların
hepsini bir kez daha yüce Meclisin bilgisine sunuyorum. Sağlıkta masal bitti,
artık gerçek eskisinden de fecaat durumdadır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Dördüncü
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
91’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
92’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
93’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 94’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
95’te bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
310 Sıra
sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu 95. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İzzet Çetin Veli Ağbaba Celal Dinçer
Ankara Malatya İstanbul
Malik Ecder Özdemir İhsan Özkes Mehmet S. Kesimoğlu
Sivas İstanbul Kırklareli
(1)
Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişinin, barınma
ihtiyaçlarını kendisinin karşılaması esastır.
(2) Genel
Müdürlük, başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişinin
barınma, iaşe, sağlık, sosyal ve diğer ihtiyaçlarının karşılanacağı kabul ve
barınma merkezleri kurabilir.
(3)
Merkezlerde özel ihtiyaç sahiplerinin barındırılmasına öncelik verilir.
(4) Kabul
ve barınma merkezleri, valilikler tarafından işletilir. Genel Müdürlük,
merkezleri, kamu kurum ve kuruluşlarıyla, Türkiye Kızılay Derneği veya göç
alanında uzmanlığı bulunan kamu yararına çalışan derneklerle protokol yaparak
işlettirebilir.
(5) Kabul
ve barınma merkezi dışında ikamet eden başvuru sahibi veya uluslararası koruma
statüsü sahibi kişiler ve aile üyeleri bu merkezlerdeki hizmetlerden
yararlandırılabilir.
(6) Kabul
ve barınma merkezlerinde sağlanan hizmetler, satın alma yoluyla da
yürütülebilir.
(7)
İmkânlar ölçüsünde merkezlerde kalan ailelerin bütünlüğü korunur.
(8) Göç
alanında uzmanlığı bulunan ilgili sivil toplum kuruluşu temsilcileri, Genel
Müdürlüğün izniyle kabul ve barınma merkezlerini ziyaret edebilirler.
(9) Kabul
ve barınma merkezlerinin kurulması, yönetimi ve işletilmesiyle ilgili usul ve
esaslar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN –
Komisyon katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERSOY (Sinop) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Ağbaba, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Tabii,
konuşmayacaktım ama Sayın Grup Başkan Vekili bir şeyler söyleyince konuşma
gereği duydum. Konumuz da göç, göçle ilgili konuşmamız gerekiyor.
Aslında
konuştuğumuz, tartıştığımız konu göçe çok yakın bir konu. Bir transfer meselesi
konuşuluyor günlerdir. Göç de -biliyorsunuz- bir yerden bir yere transfer olmak
ama bu transfer göçte… Göç zorunlu sebeplerle yapılıyor, transfer bazen
ahlaksızca yapılabiliyor. O nedenle, göçle de çok karıştırmamak lazım. Göç
bazen… Örneğin, Adıyaman’ı da en fazla ilgilendiren mesele göç.
Arkadaşlar,
Adıyaman deyince akla, yiğit insanlar gelir, doğru insanlar gelir, ahlaklı
insanlar gelir. Maalesef, zaman zaman, imajı bozulacak şeyler yapılıyor.
Adıyaman deyince maalesef, akla, çok üzülerek söylüyorum Türkiye’de ırgat
gelir, ırgat, ırgat.
Sayın
Grup Başkan Vekili biliyor mu bilmiyorum, Adıyaman en fazla göç veren illerden
birisi. Nereye göç veriyor? Fındık mevsiminde Giresun’a, Ordu’ya, Niğde’ye;
maalesef, kayısı zamanında Malatya’ya.100 bine yakın insan Malatya’da ırgatlık
yapıyor. Tuzu kurular bilmez, transferle bir yere gidenler bilmez, haberleri
olmaz ama maalesef, Adıyamanlı yoksul insan, Adıyamanlı fakir insan, Adıyamanlı
onurlu insan bir yerlere satılmak yerine, gider, emeğiyle, alnının teriyle
çalışır, kazanır, yaşamını idame ettirir. Dik durur yani dik durur, adam olur
Adıyamanlı; Adıyamanlı, adamdır çünkü. Şimdi, hiçbir şeye satın alamazsınız
Adıyamanlıyı. Adıyamanlıyı, adam olan Adıyamanlıyı hiçbir değere… Hiçbir değere
karşılık veremez Adıyamanlı.
Ben size
söyleyeyim: Adıyamanlı gider, yazın sıcağında, sabahın beşinde kalkar
yatağından, çoluğuyla çocuğuyla gece ona kadar Malatyalı üreticinin yanında
ırgatlık yapar; gider, günlerce Ordu’da, Giresun’da alnının teriyle adam gibi
ırgatlık yapar, çoluğunu çocuğunu geçindirir. Adıyamanlı, hiç kimse kusura
bakmasın, kendini pazarlık konusu yapmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Yapmaz,
yapmaz! Niye yapmaz? Çünkü Adıyamanlı… Ha, diyeceksiniz ki böyle bir şey
olabilir mi Adıyaman’da? Olmaz ama maalesef, böyle, yüz binde 1, beş yüz binde
1 ihtimal çıkabiliyor. Bundan herkesin utanç duyması lazım.
Can Yücel
ne diyor arkadaşlar? “Ne yaman zor imiş yonca yolması, bizim memlekette adam
olması.”
Bir şey
daha diyor Sevgili Can Yücel: “Ah be dünya, sen dönüyorsun onu anladık da bu
insanlar senden daha hızlı dönüyor, hem de ortada hiçbir yörünge yokken.” Bunu
Can Yücel demiş.
Değerli
arkadaşlar, bu konu, bu mesele siyasette… Siyaset ahlaklı olmayı gerektirir,
siyaset etik değerlere saygılı olmayı gerektirir.
Bakın,
Adıyamanlı diyor ki… Adıyaman’a niye gittik?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Kayısı satmaya!
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Adıyaman’a 51 bin tane oyun nasıl pazarlandığını, 51 bin
insanın… Bakın, bir şey seçiyorsunuz, A’ya veriyorsunuz, B çıkıyor. E, şimdi,
böyle bir… Sizin “Ayıp” demeniz lazım, utanmanız lazım. Bu işe alet olan
herkesin utanması lazım, herkesin utanç duyması lazım, ahlakı olan herkesin
utanç duyması lazım. 51 bin tane oyu satın alamazsın sen. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Satın alınan bir şey yok.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bağırma! Bağırma!
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Bağırmayacaksın sen, bağırmayacaksın! Recep Özel… Recep
Özel, bak, bir şey söyleyeyim ben size. Öyle bağırarak olmaz bu meseleler,
bağırarak olmaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Sayın Ağbaba, lütfen…
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Ben diyorum ki… (AK PARTİ sıralarından “Doğru konuş”
sesleri, gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Ben doğru konuşuyorum.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lütfen…
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Adıyamanlı olmak, adam olmaktır diyorum. Adıyamanlı olmak,
hiçbir pazarlığın içerisine girmemektir diyorum. Varsa itirazın, söyle.
Adıyamanlı yoksul, Adıyamanlı 51 bin tane oy vermiş.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bağır, bağır!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Böyle bir şey var mı? 51 bin tane oy vermiş, alıp
götüreceksin! Ondan sonra etik değerleri savunacaksın, ondan sonra ahlaklı
olmayı savunacaksın! Geç onu! Böyle bir
şey yok! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Utanacak birileri varsa bu
transferde aracılık edenlerdir. Utanacak birileri varsa bu transfere alet
olanlardır.
Ben
diyorum ki Ahmet Bey iyi bir tüccar. Yorumunu siz yapın değerli arkadaşlar.
Yorumunu siz yapın ama bakın, bu tarihe geçti, tarihe, tarihe. Bundan
utanmayacaksın, bana “Utan” diye bağıracaksın. Sen utan! Sen utan! Yaşından
başından utan.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sen utan!
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Oylara saygılı ol. Yani, daha fazla bir şey demiyorum size.
Daha fazla bir şey demiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Yapmayın…
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Adıyamanlının hakkı, 51 bin insanın hakkı size kalırsa…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sana yazıklar olsun!
BAŞKAN –
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88’inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
310 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
95’inci
madde üzerindeki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN –
Ama ara verdim Sayın Canikli, İç Tüzük’e göre bu mümkün değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Tamam ama Sayın Başkan, çok da ağır ithamlarda bulunuldu.
BAŞKAN –
Biliyorum ama İç Tüzük’e göre bu mümkün değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Daha önce de oldu Sayın Başkan, yani başka yöntemler
kullanmaya gerek yok, iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN –
Peki, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın görüşülen kanun tasarısının 95’inci
maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii,
gerçekten hoş olmayan bir tartışma yaşandı, yaşanıyor. Öncelikle şunu
belirtmekte fayda var: Geçmiş yıllarda da, geçmiş dönemlerde de birçok siyasi partiden
başka siyasi partilere geçişler olmuştur, bunlar hep tartışılmıştır,
tartışılması da doğaldır, ona hiç kimsenin bir itirazı olamaz. Ama, bu geçişi,
işte en son tartışma konusu olan geçişi “Efendim, satıldı, satın alındı.” gibi
gerçekten hiçbir şekilde gerçekle ilgisi olmayan, ahlaki hiçbir şeye
sığdırılamayacak birtakım ifadelerle söylemek doğru değil.
Ayrıca,
bakın arkadaşlar; AK PARTİ’nin oy satın almaya ihtiyacı yok. Yok, çünkü
milletimiz tarafından her türlü destek, en güçlü destek veriliyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Böyle bir ihtiyacımız yok.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Niye alıyorsunuz o zaman?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Böyle bir ihtiyacımız yok. Neden biliyor musunuz? Bakın
arkadaşlar, bizim, AK PARTİ olarak kurulduğumuz günden itibaren…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Canikli, bu doğru mu, değil mi?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bunun övünülecek bir tarafı var mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – İzin verirseniz, lütfen…
…bir
sözümüz var milletimize; bizim partimizi, programımızı benimseyen herkese
kapımız sonuna kadar açıktır.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Partini benimsiyorsa o zaman senin partinden aday olsun
yani!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Senin partin hakkında ne laflar etti, ne laflar!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Herkese açıktır, kim olursa olsun, milletvekili ya da bir
başka vatandaş eğer AK PARTİ’nin ilkelerini, hizmetlerini, kalitesini,
programını beğenip ve bu kadroya katılmak istiyorsa…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Senin partine ne laflar etti, aynı diğer Adıyaman Milletvekili
gibi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …biz ona kucağımızı açarız, bundan yana bir problemimiz
olamaz kesinlikle; aksi de düşünülemez.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Neler söylemiş Başbakana neler.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bunu bu çerçevede değerlendirmek lazım.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bu söylediğinize siz inanıyor musunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Yani öyle, biraz önce, tekrarlamak bile istemediğim
birtakım ifadelerle, birtakım tanımlamalarla bunu özdeşleştirmeye çalışmak son
derece yanlıştır, son derece yanlıştır, bunu iade ediyorum. Böyle ifadeler
kullanılmaması gerekir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Eksik söyledim, eksik!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Elinizde bir belgeniz, dokümanınız varsa çıkar konuşursunuz
ama bunlar yokken “Efendim, bu varsa bu olmuştur.” demek son derece yanlıştır,
kesinlikle yanlıştır, kabul edilmesi mümkün değil yani böyle bir şeye en son
başvuracak olan siyasi organizasyon AK PARTİ’dir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bir Adıyaman’a gidin de bir dolaşın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Milletimiz bize her türlü desteği veriyor. Milletimize bu
vesileyle bir defa daha teşekkürlerimizi arz ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN –
95’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Madde
96’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
97’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
98’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
99’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
100’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
101’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
102’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
103’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
104’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
105’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
106’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
107’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
108’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
109’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
110’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
111’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
112’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Dördüncü
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi,
beşinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Beşinci
bölüm 123’üncü maddeye bağlı (1) ila (4)’üncü fıkraları, (5)’inci fıkrasının
(a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri, (6)’ncı ila (10)’uncu fıkraları ile geçici
1’inci madde dâhil, 113 ila 126’ncı maddeleri kapsamaktadır.
Beşinci
bölüm üzerinde söz talebi yok.
Beşinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
beşinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde
113’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
114’te Komisyonun redaksiyon talebi var.
Buyurun
Komisyon.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; tasarının 114’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasında geçen
“Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı”, tasarının Komisyondaki görüşmelerinden
sonra, 30/6/2012 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6332
sayılı Kanun’la “Türkiye İnsan Hakları Kurumu”na dönüştürüldüğünden,
“Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı” ibaresinin “Türkiye İnsan Hakları
Kurumu” olarak düzeltilmesi gerekmektedir.
Takdirlerinize
sunuyorum.
BAŞKAN –
Redakte edilen hâliyle 114’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
115’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
116’yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
117’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
118’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
119’u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
120’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
121’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
122’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (1)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (2)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (3)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (4)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (5)’inci fıkrasının (a) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (5)’inci fıkrasının (b) bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (5)’inci fıkrasının (c) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (5)’inci fıkrasının (ç) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (5)’inci fıkrasının (d) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (6)’ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (7)’nci fıkrası üzerinde Komisyonun redaksiyon talebi vardır.
Buyurun.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; Nüfus Kanunu’nda yapılan değişiklik nedeniyle, tasarının
123’üncü maddesinin (7)’nci fıkrasının (a) bendinde “(bb)” olarak geçen
ibarenin “(çç)” olarak düzeltilmesi gerekmektedir.
Takdirlerinize
sunuyorum.
BAŞKAN –
Redakte edilmiş hâliyle 123’ün (7)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (8)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (9)’uncu fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
123’ün (10)’uncu fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
124’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Şimdi,
geçici madde 1 üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı’nın
geçici 1’inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat Osman
Aşkın Bak
Adıyaman İstanbul İstanbul
Ramazan Can Sermin Balık Azize Sibel Gönül
Kırıkkale Elâzığ Kocaeli
Mustafa
Gökhan Gülşen
Kastamonu
"(3)
Genel Müdürlüğün 2013 mali yılı harcamaları için gereken ödenek ihtiyacı,
20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 6
ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendine göre karşılanır. 31/12/2014
tarihine kadar Göç İdaresi Genel Müdürlüğü adına ihdas edilen kadroların yüzde
ellisini geçmemek üzere, 6363 sayılı Kanundaki sınırlamalara tabi olmadan atama
yapılabilir."
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERSOY (Sinop) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet, katılıyor musunuz?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Genel
Müdürlüğün, 2013 yılı giderlerinin karşılanması için gerekli ödenek ihtiyacının
temini bakımından ihtiyaç duyulan bütçe ve muhasebe işlemlerinin yapılması ve
kadro kullanımının 20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununda yer alan sınırlamalara tabi olmaması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Geçici
madde 1’i oylarınıza sunuyorum kabul edilen önerge çerçevesinde: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE
125’te bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısının
125’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat Osman
Aşkın Bak
Adıyaman İstanbul İstanbul
Ramazan Can Şirin Ünal Zülfü Demirbağ
Kırıkkale İstanbul Elâzığ
İlyas
Şeker
Kocaeli
“MADDE
125- (1) Bu Kanunun;
a) 122
nci maddesi, 123 üncü maddesinin birinci, ikinci, beşinci ve yedinci fıkraları
ile 124 üncü maddesi hariç olmak üzere Beşinci Kısmı yayımı tarihinde,
b) Diğer
hükümleri yayımı tarihinden bir yıl sonra,
yürürlüğe
girer.”
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERSOY (Sinop) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun
Beşinci Kısmında kurulması öngörülen Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne ilişkin
hükümler Kanunun yayımı tarihinde, geri kalan hükümler ise bir yıl sonra
yürürlüğe gireceğinden; bu Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek
hükümlerine açıklık getirmek amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 125’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
126’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Beşinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını ve oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan
oy sayısı : 231
Kabul : 219
Çekimser : 12 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muhammet Bilal Macit Bayram Özçelik
İstanbul Burdur”
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 5 Nisan
2013 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarih:
4/4/2013
Danışma
Kurulunun 4/4/2013 Perşembe günü yaptığı toplantıda, Genel Kurulun 5/4/2013
Cuma günü toplanmaması hususunun onaya sunulması uygun görülmüştür.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkan
Vekili
Nurettin Canikli Emine Ülker Tarhan Oktay Vural
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
İdris
Baluken
Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN –
Konuşma talebi olmadığından Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral
Akşener’in, Başkanlık Divanı olarak Fenerbahçe’ye UEFA Avrupa Ligi çeyrek final
maçında başarılar dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN –
Kapanışı yapmadan bir duyuruda bulunmak istiyorum: Bu akşam Kadıköy’de İtalyan
takımı Lazio ile yapacağı UEFA Avrupa Ligi çeyrek final maçında temsilcimiz
Fenerbahçe’ye Başkanlık Divanı olarak başarılar diliyoruz. (Alkışlar)
4’üncü
sırada yer alan, Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin
Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
4.- Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve
Önleme Girişiminin Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve
Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 84)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından,
sözlü soru önergeleri ile -alınan karar gereğince- kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Nisan 2013 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.