DÖNEM: 24 CİLT: 47 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
84’üncü Birleşim
28 Mart 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’nın ve ilçelerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.-
Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, Burdur’da hayvancılık sektörüne ve “Alo
Birlik” faaliyetlerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın işsizlik sorununa ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesirli çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
2.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında yıkılan
Gölcük Kavaklı sahili Denizevler Sitesi’nin durumuna ilişkin açıklaması
3.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’de “Savaşa Hayır” yürüyüşü
nedeniyle 49 kişinin tutuklanmasının ne kadar doğru olduğunu ve Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun gizlice İsrail’e gittiği yönündeki haberlerin doğru
olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
4.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kütüphane Haftası’na ilişkin
açıklaması
5.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
6.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, ÇAYKUR bünyesinde çalışan çay eksperlerinin özlük ve mali haklarında iyileştirme
yapılmasına ilişkin beklentileri olduğuna ve Hükûmetin bu konuda duyarlı
olmasını beklediğine ilişkin açıklaması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın Elbistan
ilçesine bağlı Taşburun köyünün yanan ilkokulunun yerine yenisinin yapılması
için Millî Eğitim Bakanlığına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
8.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Afyonkarahisar’daki Kara
Kuvvetleri Lojistik Komutanlığına bağlı mühimmat deposundaki ve cephanelikteki
patlama sonucunda şehit olan askerlerin ailelerinin soruşturmayla ilgili
Hükûmetten açıklama yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili Artova ilçesindeki çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
10.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, özel hastane faturalarını inceleyen
doktorlara baskı yapılmasına ve özel hastanelere yapılan ödemelerin tutarını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
11.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, 25 Şubatta Uşak’ta açılan hastanenin
sorunlarına ilişkin açıklaması
12.-
Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Tam Gün Yasası’yla ilgili olarak getirilecek
yeni düzenlemeye ilişkin açıklaması
13.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, kadınlara uygulanan şiddete ilişkin
açıklaması
14.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesirli çiftçilerin sorunlarına
ilişkin tekraren açıklaması
15.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’deki elektrik dağıtım şirketi
SEDAŞ’ın bazı uygulamalarına ilişkin tekraren açıklaması
16.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’deki ziraat odası
başkanlarının bazı şikâyetlerine ilişkin tekraren açıklaması
17.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, İstanbul Milletvekili Erol Kaya’nın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmaya ilişkin açıklaması
18.-
Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Ergene havzasındaki kirliliğin
araştırılmasıyla ilgili kurulmuş olan komisyonun çalışmalarına ilişkin
açıklaması
19.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kanun tasarısının açık oylamasından önce,
MHP Grubu olarak görüşülen kanun tasarısını gerekli olmasına rağmen eksik
bulduklarına ve “hayır” oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve 25 milletvekilinin, dericilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/559)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 26 milletvekilinin, hastanelerde çalışan
taşeron işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/560)
3.-
Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve 26 milletvekilinin, ülkemizde
toprak kaybı ve kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/561)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 120'nci
sırasında yer alan asgari ücretin adaletsizliğinin araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/224) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Mart 2013
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan
su kaynaklarının potansiyelinin tespit edilerek korunması ve bilinçli kullanımı
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/66) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/619) (S. Sayısı: 310)
4.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet
Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve
Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı
Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/746, 2/325, 2/330,
2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
X.- OYLAMALAR
1.-
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, tabiatı koruma alanlarında faaliyette olan
mermer ocaklarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/18291)
2.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ülkemizdeki katılım
bankalarıyla ilgili verilere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı (7/18605)
3.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ülkemizde faaliyet
gösteren bankaların mevduatlarına ve dağıttıkları kredilere ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/18606)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, Antalya’nın Finike ilçesinde açılan taş
ocaklarının ormanları tahrip ettiği iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18826)
I- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.
(Birinci,
İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturumlar)
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay, Türkiye'nin su kaynakları ve su yönetimi
politikasına,
Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane, Kars Şeker Fabrikasının sorunlarına,
Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, Orman Haftası’na,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, apartman görevlilerinin çalışma
koşullarının ve haklarının belirlenmesi için yasal bir statü hazırlanması
gerektiğine,
İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutladığına,
PTT’de örgütlü sendikaların eylemine ve GENEL-İŞ ve LİMAN-İŞ sendikalarına
yapılan baskına,
Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri, Hükûmetin, Ankara Yunus Emre Çarşısı’nda meydana
gelen yangın nedeniyle mağdur olan esnafa sergilediği ciddiyetsiz yaklaşımı
terk etmesi gerektiğine,
Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba, Payas Belediyespor-44 Malatyaspor maçında çıkan
olaylara ve olaylardaki tutumlarından dolayı federasyonu, polisi ve Bakanlık
yetkililerini kınadığına,
Kars Milletvekili
Ahmet Arslan, Kars Şeker Fabrikasının durumuna,
İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bir alışveriş
merkezi için özel plan tadilatı yapmak suretiyle haksız bir uygulama yaptığına,
Adana
Milletvekili Ali Halaman, Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne,
Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan, Artvin’de 1995 yılından beri devam eden bir maden
mücadelesi olduğuna ve herkesi maden cinayetini protesto için Artvin’de
yapılacak mitinge davet ettiğine,
Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Orman Haftası’na;
Kars Milletvekili
Yunus Kılıç, Kars’ın istihdama ihtiyacı olduğuna ve bu noktada gayretlerinin
devam ettiğine,
İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu, Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutladığına, Diyanet
İşleri Başkanının İzmir’de yaptığı açıklamadan sonra AK PARTİ İzmir
milletvekilleri tarafından hiçbir açıklama yapılmadığına ve Ödemiş’in Küçükören
ile Tire’nin Eğridere köyünde 200 dönüm arazinin bir şahsa kiralanarak
köylülerin elinden alındığına,
İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, 16/3/1978’de İstanbul
Üniversitesinde yaşanan olayların ve Halepçe katliamının tarihin sayfalarında
çifte acı olarak yer aldığına,
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak, Hükûmetin birincil görevinin vatandaşın can ve mal
güvenliğini sağlamak olduğuna ve Hükûmetin, PKK’nın asli ve ferî failleriyle iş
birliğine düştüğüne,
Muğla
Milletvekili Tolga Çandar,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Bingöl
Milletvekili İdris Baluken,
Dünya Tiyatrolar
Günü’nü kutladığına;
Çorum
Milletvekili Tufan Köse, Hükûmetin sendikalara, barolara, avukatlara, sivil
toplum örgütlerine devlet terörü uygulayarak onları susturmaya ve
itibarsızlaştırmaya çalıştığına,
Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş, Ankara’da doğal gaz alımının karneyle mi yapılacağını
ve Çan-Çanakkale kara yolunun ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine,
Antalya
Milletvekili Gürkut Acar, 8 ilde alkol yasağı koyan valiler hakkında ne gibi
bir işlem yapıldığını ve oluşacak konfederal bir yapının İran, Irak ve Suriye
Kürtlerinin yer alacağı yeniden inşa edilecek Türkiye’nin sınırlarını
belirleyecek bir etken olup olmayacağını öğrenmek istediğine,
Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı, Mersin’in Mut ilçesine yapılacak olan Kayraktepe
Barajı’nın ÇED çalışmaları sırasında halka şiddet uygulayan polisin davranışını
kınadığına,
Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın
yerinden yaptığı açıklamaya,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük ve 23 milletvekilinin, çocuk işçiliğiyle ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/556),
Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, gençler ve çocuklar arasında
madde kullanımının giderek yaygınlaşmasının, kullanım yaşının her geçen gün
düşmesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/557),
Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 22 milletvekilinin, Artvin'de
ruhsatlandırılacak iki maden ocağının çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için özeti
(10/558),
Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön
görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, 13/2/2013 tarihinde Muş Milletvekili Demir Çelik ve
arkadaşları tarafından silikozis hastalığının araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
(571 sıra no.lu),
MHP Grubunun, 26/3/2013 tarih ve 10935 sayı ile orman köylülerinin
kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun’un uygulamalarındaki aksaklıkların araştırılması ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
CHP Grubunun, 26/2/2013 tarihinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20
milletvekili tarafından tutuklu gazetecilerin içinde bulunduğu durumun
araştırılarak basın ve düşünce özgürlüğü bağlamında değiştirilmesi gereken
yasal düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (735 sıra no.lu),
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak,
27/03/2013 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Hatay
Milletvekili Mehmet Öntürk, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı:
287),
3’üncü sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
İçişleri Komisyonu raporlarının (1/619) (S. Sayısı: 310),
Görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara
Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze
ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların
Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın;
5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe
Komisyonu raporlarının (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437)
görüşmelerine devam edilerek 28’inci maddesine kadar kabul edildi.
Birleşime
22.56’da on dakika ara verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Özlem
YEMİŞÇİ Mustafa HAMARAT Bayram ÖZÇELİK
Tekirdağ Ordu Burdur
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
(Altıncı,
Yedinci ve Sekizinci Oturumlar)
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
4’üncü sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara
Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze
ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların
Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın;
5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe
Komisyonu raporlarının (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437)
görüşmelerine devam edilerek 48’inci maddesine kadar kabul edildikten sonra
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5’inci sırasında
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/687) (S. Sayısı: 340),
6’ncı sırasında
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Kosova Cumhuriyeti
Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı Arasında Eğitim Alanında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının
(1/527) (S. Sayısı: 185),
Görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Alınan karar
gereğince, 28 Mart 2013 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere 00.30’da
birleşime son verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Muhammet Bilal MACİT Tanju ÖZCAN
Burdur İstanbul Bolu
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No:
122
28 Mart 2013 Perşembe
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan ve 25 Milletvekilinin, dericilik sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/559) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.02.2012)
2.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer ve 26 Milletvekilinin, hastanelerde çalışan taşeron işçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/560) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.02.2012)
3.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan ve 26 Milletvekilinin, toprak kaybı ve kirliliğinin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.02.2012)
Süresi İçinde
Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldız’ın, Ordu Devlet Hastanesinde hastalara bozuk yiyecekler verildiği
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16543)
2.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, Ankara Sincan Devlet Hastanesinde sunulan sağlık hizmetleri ile
ilgili verilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16544)
3.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, laboratuvar tetkiklerinin denetimine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16545)
4.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çocuk ünitesi bulunup
bulunmadığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16546)
5.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından kiralanan gayrimenkullere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16547)
6.- Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz’ün, Bursa’da yaptırılacak yeni kamu hastanelerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16548)
7.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Amasya ve Kütahya’da askerlere kızamık aşısı vurulmasına ve salgın
hastalıklara karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16549)
8.- Ankara Milletvekili Ayşe
Gülsün Bilgehan’ın, 2003-2012 yılları arasında ambulans hizmetlerinde ve acil
serviste çalışanlara yönelik şiddet olaylarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16550)
9.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, organ nakli bekleyen ve engelli çocukları olan bir hastaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16551)
10.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, tüzel kişilikleri sona eren köylerdeki sağlık ocaklarının
akıbetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16552)
11.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Bölümünde
asistan eksikliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16553)
12.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam edilen engelli memur sayısına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16554)
13.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16555)
14.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, domuz gribine karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16556)
15.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Kamu Hastaneler Birliğinde yapılan atamalara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16557)
28 Mart 2013
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Adana’nın ve ilçelerinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ali
Halaman’a aittir.
Buyurunuz Sayın Halaman. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’nın ve ilçelerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adana’nın ve ilçelerinin sorunları hakkında gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Söz söyleme imkânı veren Başkana teşekkür ederim. Yüce
heyetinizi en kalbî duygularımla selamlarım.
Söz alma sebebim, seçim
bölgemiz olan Adana’da uzun süredir yaşanan siyasi boşluk, siyasi sebeplerden
dolayı görevden alınan siyasi aktörlerin olması, siyasi geleneğe uygun olmayan,
demokrasiye uygun olmayan siyasi yapılanmalar, “Ben yaptım, oldu.” demeler.
Kibirli, ayakları yere basmayan, kişisel çıkarları önde tutan siyasi grupların,
politik kümelerin inisiyatifinde kalan Adana, sosyal,
ekonomik ve kültürel olarak kaybolma derecesinde. Dolayısıyla, işsizlik yüzde
25-yüzde 30. Türkiye'nin 4’üncü büyük kenti iken 18’inci sıraya düşen, siyasi
kurumları işgal altında, şehirde çalışan dişlisi, tornası, tüten bacası,
fabrikası kalmayan bir Adana. Adana, tekrar tarıma döndü. Tarımda ithal tarım
ürünlerinin gölgesinde kalan Adana, ürünlerini pazarlamakta, satmakta zorluk
çekmekte. Dolayısıyla, Adana’nın çiftçisi, sanatkârı, esnafı, nakliyecisi “Yok
mu bize yardım eden?” diyor.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
yine, Adana’nın 15 ilçesinden biri olan, 21 bin nüfuslu, 29 köyü, 11 mahallesi,
okuryazarı çok, sosyal, siyasi, ekonomik konulara duyarlı Tufanbeyli ilçemizin
son zamanlardaki hâlini, kamu yatırımını, esnafın, öğrencinin durumunu,
çiftçinin durumunu, her 3 kişiyle bir araya geldiğimizde “Hâlimiz ne olacak?”
dendiğini gezdiğimizde gördüm. Her 3 tane arkadaşla bir araya
geldiğimizde “Türkiye’nin hâli ne olacak, Türkiye bölünecek mi, 30-40 bin tane
insanı öldüren insanların yaptıkları yanlarına kâr mı kalacak; Hükûmet bunun
için mi bizden oy aldı, bizlere niye sormadı -kendileri için sordular-
şehitler, gaziler, vatan, bayrak, İstiklal Marşı ne olacak; adaletsizlik,
güvensizlik, yokluk, yolsuzluk, yollarda ve sokaklardaki asayiş bozukluğu ne
olacak?” dediler.
Son zamanlarda çiftçinin
tarlasını ekmediği, esnafın dükkân kapattığı, öğrencinin kafası karışık
yetiştiği ve Tufanbeyli’nin özellikle nohudu, mercimeği, fasulyesi meşhur
olmasına rağmen ekilmediği, sebeplerinin girdi fiyatları ve ithal ürünlerden
kaynaklandığını söylediler. En çok, Mersin’de ticaret borsasında nohut ve
fasulye noktasında Tufanbeyli’nin ürünleri işlem görürdü ama bugün yok.
Yine, pancar çok ekilirdi,
sürekli kotanın kalkması istenirdi ama bugün pancar eken yok gibi. Çiftçi
pancarı ekiyor, üretiyor, söküyor, alıcıya götürüyor “Karşılığında bir torba
şeker veririz.” diyorlar veya “Parası dört beş ay sonra ödenir.” deniyor. Adam
pancarı eker mi bu şartlarda? Buğday, arpa, yulaf ekilmiyor, vazgeçmişler,
ofisleri kapatmışlar. “Mazottan, gübreden, ilaçtan dolayı bunların fiyatlarıyla
baş edemedik.” Dolayısıyla, domates, patates, Tufanbeyli’nin vazgeçilmez ürünü
olmasına rağmen bunları ekmiyorlar. Son iki senedir termik santral kurulmuş
-yap-işlet-devret modeli- oradan 4-5 tane köyün malını, mülkünü ucuza
kapatmışlar, dolayısıyla Tufanbeyli mutsuz.
Siyasetçilerin seçkinlerle
birlikte olup kendi özel işleriyle meşgul olduğunu ve iktidarın hizmet
etmediğini, sırf kaymakamlık ve belediyelerden yapılan, oya göre paket, kömür,
fasulye siyasetinin yetmediğini, ihtiyaçlarını karşılamadığını söylüyorlar.
Dolayısıyla, dolaylı vergilerin arttığı söyleniyor ve “Atatürk büstlerinin
altındaki yazıları kaldırmak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ HALAMAN (Devamla) -
…PKK’yı affetmek için mi biz AKP’ye oy verdik?” diyorlar. Takdir
büyük Türk milletinin.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Halaman.
Gündem dışı ikinci söz,
Burdur’da hayvancılık sektörü ve “Alo Birlik” faaliyetleri hakkında söz isteyen
Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özçelik.
2.- Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik’in, Burdur’da hayvancılık sektörüne ve “Alo Birlik”
faaliyetlerine ilişkin gündem dışı konuşması
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; göller, güller ve gönüller diyarı
Burdur’umuzun “en”leri, “ilk”leri ve “marka”ları olarak son yıllarda
mermercilik ön planda olmakta ve Burdur beji dünyaya açılmış durumdadır. Şu
anda 400 milyon dolar Burdur’un ihracatı vardır mermercilikte ve New York
Havaalanı’nın tamamı Burdur bejiyle döşenmiştir.
Diğer bir markamız, eğitim
kenti olmasıdır. SBS, YGS ve LYS’de Türkiye birinciliklerini sürdürmektedir.
Çocuklarına iyi bir eğitim ve öğretim aldırmak isteyenlerin çocuklarını
Burdur’umuzdaki okullara getirmelerini şiddetle tavsiye ediyoruz.
Diğer bir markamız Burdur’un
hayvancılığı. Burdur'da tamamı kayıt altına alınmış ve yüzde 100 kültür ırkı
hayvanlarımızdan günlük bin tona yakın süt ve yıllık 363 bin ton süt
üretmekteyiz. Sütte soğuk zincire en önde, ilk geçen il olduk ve son yıllarda
köylerimizin en uygun yerlerine toplu sağım merkezleri kurarak fazla fiyatla ve
kaliteli süt üretmekteyiz ve her fırsatta köylülerimizin toplu sağım
merkezlerini artırarak teyzelerimizin, ablalarımızın binbir zahmetini
üzerlerinden alıyoruz.
Yapılan çalışmalar, uygulanan
projeler ve eğitimler sonucunda bakteri sayısı ve somatik hücre sayısında AB kriterlerinin altındayız. İlimizde bir laktasyonda süt
miktarı 6 ton civarındadır. Bu da Avrupa standartlarındadır.
Burdur Damızlık Sığır
Yetiştiriciler Birliğimiz yaklaşık 6 bin üyesi ile Türkiye'nin damızlık düve
merkezi konumundadır ve işletme başına hayvan sayısı 6 olması ki bu sayı
Türkiye ortalamasının üstündedir. İlimizdeki yıllık satılan 10 bin adet
damızlık hayvan satışı ile ülkemizin damızlık hayvan temininde tercih edilmesi
ilimiz hayvancılığının güçlü yanını oluşturmaktadır.
Burdur hayvan üreticileri,
romantik hayvancılıktan süratle kurtulmuştur. Restoran tipi, lokanta tipi
hayvancılıktan kazanç elde edemeyeceğini dolayısıyla yem bitkisi üretiminde
müthiş çalışmalar yaptığını görüyoruz ve 2012 yılının tamamında 1.5 milyar
TL'lik gayrisafi hasıla ile il ekonomimizin lokomotif
sektörü hâline gelmiştir.
Burdur ilimiz için en büyük
üzüntümüz ise ilimizde günlük olarak 150 ton süt işlenmektedir. Yani,
ürettiğimiz sütün yaklaşık yüzde 85'i diğer vilayetlerimizdeki fabrikalarda
işlenmektedir. Şimdi, bunu da aşmak için -teşvikte 3’üncü bölgedeyiz- yeni
kurulmakta olan 2’nci OSB’mizde büyük firmaların arazi almasını beklemekteyiz.
Parsellerimizi büyük tuttuk dolayısıyla süt sanayisi sektörünün kuruluşlarını
Burdur 2’nci OSB'ye beklemekteyiz.
Ayrıca, 16-19 Mayıs
tarihlerinde Burdur'da 2. Ulusal Hayvancılık ve Süt Endüstrisi Fuarı’nı
gerçekleştireceğiz. Talep doğrultusunda, bu yıl fuara katılımın yüksek olduğunu
biliyoruz.
Sayın milletvekilleri, fuar
kapsamında Burdur'da her yıl ama her yıl güzellik yarışmaları yapılıyor.
Hollanda ve İtalya'dan gelen hakemler damızlık düveleri yarıştırıyor. Ödüllü bu
yarışmalardaki yetiştirici ablalarımızın, kızlarımızın, çocuklarımızın
heyecanlarını görmek istiyorsanız bu Damızlık Düve Güzellik Yarışması’na
sizleri bekliyoruz.
Burdur’umuzun tüm bu
potansiyeline ve vizyonuna uygun olarak ortaya çıkmış
olan "Alo Birlik" ve "Alo Köylüm" projesini geliştirdik.
Proje paydaşları: Burdur Valiliği, Gıda, Tarım İl Müdürlüğü, Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Birliği, Türk TELEKOM, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi. Projenin
açılışı için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi Eker'in Burdur’u
teşrifleri ayrı bir önem kazandırmıştır. Üreticilerimiz ve köylülerimiz de
teknoloji kullanılarak üretilen hizmetlerden yararlanmayı sonuna kadar hak
ediyor. Bu proje ile üreticimiz hizmet kalitesini artıracak.
Peki, nedir “Alo Birlik”,
“Alo Köylüm”? 444 26 96’da bir hat oluşturuldu. Küpeleme çalışmaları şu anda bu
hat üzerinden gerçekleştiriliyor. Daha sonra, suni tohumlamaları bu hat
üzerinden yapacağız. Destekleme ve teşvikleri bu hat üzerinden
gerçekleştireceğiz. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine yapılan aylık süt
bildirimlerini bu hat üzerinden bildireceğiz. Satılık düve veya düve almak
isteyenler bu hattan alım yapacaklar. Kesimhane ve kombinaları, yem şikâyet ve
bilgi sistemlerini ve ihbar şikâyetlerini bu hatta yapacağız.
Kendi ilinizdeki damızlık
sığır yetiştiricileri birliği ve il müdürlüklerini uyararak “Alo Birlik”
sistemine girmelerini tavsiye etmenizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Özçelik.
MUHARREM VARLI (Adana) -
Bayram, çiftçiler diyor ki: ”İki tane karnımız yok ki birini yırtalım!”
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü
söz, Ankara’nın işsizlik sorunu hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’ya aittir.
Buyurunuz Sayın Nazlıaka.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın işsizlik sorununa ilişkin gündem
dışı konuşması
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan işsizlik
sorununun Ankara üzerindeki etkilerini konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
bakın, işsizlik sorunu sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkmıştır ve ortaya
çıktığı yıllarda bunun, çalışanların performans düşüklüğünden kaynaklandığı
sanılmıştır. Ancak, ilerleyen süreç içerisinde, özellikle 20’nci yüzyılın
başlarından itibaren işsizliğin çalışanların performansıyla ilintili olmadığı,
bunun bir sosyal sorun olduğu tespit edilmiştir ve daha sonrasında bu sosyal
sorunu çözmekle sorumlu olan merci olarak hükûmetler tanımlanmıştır.
Şu anda, Türkiye’de de bu
sorunu çözmekle yükümlü olan merci hiç şüphesiz AKP iktidarıdır. Ancak üç “Y”
ile baş edeceğiz diyerek iktidara gelen AKP’nin, maalesef, işsizlikle baş
etmede ne kadar başarısız olduğunu hep birlikte görüyoruz. Şimdi, sizlere
bunların Ankara üzerindeki iz düşümlerini aktaracağım.
Değerli milletvekilleri,
sayın bakana Ankara’daki işsizlikle ilgili olarak bazı sorular sordum ve ondan
aldığım yanıtlar gerçekten de çok şaşırtıcı. 2007 yılından bu yana Ankara’daki
işsizlik oranı yüzde kaç artmış, biliyor musunuz? Yüzde 237. Duymayanlar için
tekrarlıyorum, yüzde 237 oranında artmış Ankara’da işsizlik. Gene, Ankara’da
genç işsizliğinin çok dikkat çektiğini görüyoruz ve her 3 gencimizden 1’inin
işsiz olduğu gerçekliğiyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Ankara’da bir başka sorun da
mesleksizlik ve eğitimsizlik. İş arayanlara baktığımızda, İŞKUR’a kayıtlı olan
iş arayanların yüzde 74’ünün ilk ve ortaöğretim mezunu olduğunu görüyoruz.
Ve Ankara’daki iş sahalarına
baktığımızda da giderek Ankara’daki çeşitli kurumların İstanbul’a taşınmakta
olduğunu, şimdi sırada Merkez Bankasının olduğunu, Ankara’nın âdeta başkent
olmaktan çıkarılıp bir boş kente dönüştürülmeye çalışıldığını gözlemliyoruz
maalesef. (CHP sıralarından alkışlar)
İşte bu noktada, tarım ve
hayvancılık konusunda can çekişen Ankaralılar için bu yönde herhangi bir tedbir
alınmadığını görüyoruz. Az önceki sayın konuşmacının bahsettiği gibi tarım ve
hayvancılıkta güzellik yarışmaları maalesef yapılmamaktadır Ankara’da.
Gene, Ankara’da sanayinin
kalbi olan organize sanayi bölgelerine baktığımızda, 10 tane organize sanayi
bölgesi olduğunu ancak bunlardan sadece 5’inin faal olduğunu ve OSTİM ve İvedik
dışında sanayi bölgelerinde doluluk oranının son derece düşük olduğunu
gözlemliyoruz değerli milletvekilleri.
Bakın, işsizlik sorunu diğer
iktisadi sorunlardan daha farklı bir sorundur. Evet, işsizlik sorunu ekonomik
boyutuyla baktığınızda üretememek demektir, işsizlik tüketememek demektir,
işsizlik katma değer yaratamamak demektir ama işsizlik aynı zamanda sosyal
boyutları olan da bir sorundur. İşsizlik demek bir ailede mutsuz bir bireyin
olması hâlinde o ailenin mutsuz olması demektir. Mutsuz aileler ise mutsuz
toplumlar, mutsuz topluluklardan oluşan bir ülke ise mutsuz bir gelecek,
yoksulluk ve yoksunlukla baş etmek zorunda kalan bir gelecek demektir değerli
milletvekilleri. İşte bu nedenle, işsizlikle mücadelede AKP iktidarının ne
kadar başarısız olduğunu bir kez daha yüzünüze vurmak istiyorum.
Ha, diyelim ki siz bu
işsizlik sorununun ekonomik boyutunu bir şekilde, aile içi yardımlaşmayla ya da
işsizlik sigortasıyla çözdünüz. Peki, bu sorunun bireyler üzerindeki psikolojik
etkisini nasıl çözeceksiniz? O, birey üzerinde yarattığı korkuyu, güvensizliği,
o depresif yapıyı nasıl çözeceksiniz? İşte bunlara kafa yormak gerekmektedir.
Bakın değerli
milletvekilleri, bir ülkenin başkenti o ülkenin aynasıdır. Bir ülkenin başkenti
o ülkenin gururudur. Bir ülkenin başkenti o ülkenin markasıdır, itibarıdır ama
içinde bulunduğumuz dönemde, geçen yıl nisan ayında bir aile kömür zehirlenmesi
nedeniyle tamamen yok oldu. Gene, geçtiğimiz günlerde doğal gaz alamadıkları
için katalitik soba kullanan bir ailenin sekiz aylık bebeği, Melisa bebek
yanarak canını kaybetti maalesef.
İşte, içinde bulunduğumuz
dönemde Türkiye’deki durum budur. Melih Gökçek’in bu, ödüle doymayan
Ankara’sındaki durum budur değerli milletvekilleri.
Bunu sizlere bir kez daha
sunar, saygılar sunarım.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Nazlıaka.
Gündeme geçmeden önce sisteme
girmiş sayın milletvekillerimize söz vereceğim.
Sayın Havutça…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesirli çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesir’de, Gönen’de,
Bandırma’da, Manyas’ta, Susurluk’ta çiftçilerimiz büyük bir ızdırap içerisinde,
haklarının gasbedildiğine ilişkin taleplerini gönderiyorlar bize. Beyan
dönemlerinde buğdayda dönümüne 400 kilogram, çeltikte de 750 kilogram üzerinden
destek primi ödeneceği açıklanmış iken şimdi uydudan kuraklık fotoğrafları
sebebiyle bu üretimin olmadığını ve bunun üzerinden 200 kilogram ve 500
kilogram üzerinden çiftçilerimizin destek primlerini Hükûmetin ve tarım ilçe
müdürlüklerinin gasbettiğini öğreniyoruz.
Buradan şunu ifade etmek
gerekiyor: Çiftçilerimiz, zaten zor koşullarda, dünyanın en pahalı mazotunu,
gübresini, ilacını kullanarak üretim yapmaya, ayakta kalmaya çalışıyor. Buradan
Tarım Bakanlığı yetkililerine sesleniyoruz: Çiftçilerimizin üretim destek
primlerini kuraklık vesaire gibi gerekçelerle gasbetmeyin. Bakın, Balıkesir’den
Ziraat Odası Başkanımız, Gönen’den, Bandırma’dan, Manyas’tan, Susurluk’tan
ziraat odası başkanlarımız bize faks çekiyorlar ve “Destek primlerimiz
gasbediliyor.” diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Havutça.
Sayın Akar…
2.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında yıkılan Gölcük
Kavaklı sahili Denizevler Sitesi’nin durumuna ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, geçtiğimiz ekim ayı başında, kentsel dönüşüm projesi kapsamında, 1999
Gölcük depreminde ağır hasar gören ve yıkım kararı alınan Gölcük Kavaklı sahili
Denizevler Sitesi’nden 2 blok, Kocaeli Valisi, Büyükşehir Belediyesi ve kent
protokolünün katıldığı, Başbakanın da Türkiye’de şov hâline dönüştürdüğü bir
törenle yıkıldı. Kocaeli’de kentsel dönüşüm kapsamında yıkılacak olan, 3.751
bina arasında bulunan Kavaklı sahilindeki Denizevler Sitesi bugün yine kaderine
terk edilmiş durumdadır. Aradan altı ay geçmesine rağmen, depremden bu yana on
üç yıl geçmiş olmasına rağmen hâlen yıkımı beklemektedir. Kentsel dönüşümün
nerelerde ve nasıl yapıldığı bilgilerinize arz olunur.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Sayın Sarıbaş…
3.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’de “Savaşa Hayır” yürüyüşü nedeniyle 49
kişinin tutuklanmasının ne kadar doğru olduğunu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu’nun gizlice İsrail’e gittiği yönündeki haberlerin doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Sayın Başkanım, Çanakkale’nin 18 Mart 1915 kurtuluş gününün hemen ertesinde
sivil, demokratik kitle örgütlerinin yaptıkları “Savaşa Hayır” yürüyüşü
nedeniyle 49 kişi, barışsever yargılanıyor. Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada
barış.” özdeyişini söylemek suç mudur? Bu suçluların tutuklanmasının ne kadar
doğru olduğunu sormak istiyorum.
Yine bu konuda, Dışişleri
Bakanımız Davutoğlu’nun üç ay önce gizlice İsrail’e gittiği yönünde basınımızda
çıkan haberler vardır. Acaba bu doğru mudur? Bu doğru ise bu ziyaretin gizlice
yapılmasının nedeni nedir? Bugünkü özür dilemesi ve pazarlıkların buna bağlı
olarak mı geliştiği ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin, burada, bu özür dilemesinden
dolayı neler vadettiğini basına, kamuoyuna açıklamaları gerekmez mi?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş.
Sayın Kaplan…
4.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kütüphane Haftası’na ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Martın son haftası
kutladığımız Kütüphane Haftası’nın kitap okumanın vurgulanması açısından önemi
büyüktür. UNESCO tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye’de okuma
alışkanlığı yok denecek kadar azdır. Kitap okuma oranı Avrupa Birliği
ülkelerinde ortalama yüzde 21 civarında iken Türkiye’de sadece on binde 1’dir.
Türkiye kitap okuma oranında dünya ülkeleri arasında 86’ncı sıradadır. Yine
araştırmaya göre, günde ortalama altı saat televizyon izleyen Türk halkı, ne
yazıktır ki kitap okumaya ancak yılda altı saat ayırabiliyor. Kitap okuyalım,
okumayı teşvik edelim.
Okuyan, araştıran, sorgulayan
bir kuşak yaratmak dileğiyle Kütüphane Haftası’nı kutluyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Yeniçeri…
5.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin,
Mehmetçik katili, suç çetesi PKK’lıların ellerini kollarını sallayarak
silahlarıyla birlikte ülke sınırlarının dışına çıkmasının doğal olduğunu
söyleyerek Adalet Bakanının bizzat kendisi yasaları, hukuk düzenini ve
Anayasa’yı yok sayan konuşmalar yapıyor. Bakan, sözüm ona, “Barış getiriyoruz,
bunun için hukuku, Anayasa’yı ve yasaları yok sayıyoruz.” demeye getiriyor, “Bu
suçsa ben bu suçu işliyorum burada.” diyor. Hangi amaçla olursa olsun, hiç
kimsenin, yasaları, Anayasa’yı yok sayma hakkı yoktur. Adalet Bakanı aslında
diyor ki: “Ben HSYK Başkanıyım, hangi savcı hakkımda işlem yapacak bir
görelim.” ve böylece de savcılara meydan okuyor. Adalet Bakanının suç işleme
özgürlüğü yoktur, itirafları ihbardır. Savcılar Bakanın değil, cumhuriyetin
savcıları olduğunu Bakana göstermeliler. Ankara’da savcıların olduğunu birileri
Bakana hatırlatmalıdır. Alenen suç işlediğini itiraf eden Adalet Bakanı
hakkında gereğini yapmak üzere savcıları göreve davet ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Sayın Bayraktutan…
6.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, ÇAYKUR bünyesinde çalışan çay eksperlerinin özlük ve mali haklarında iyileştirme
yapılmasına ilişkin beklentileri olduğuna ve Hükûmetin bu konuda duyarlı
olmasını beklediğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğü tarafından 2007 yılında personel alımı olacağını duyan mevsimlik
işçiler, akademik eğilimleri doğrultusunda hedefledikleri kariyere ulaşabilmek
için, mevsimlik statüde ÇAYKUR’da çay eksperliği
mezunları olarak işe başlamışlardır. 2007 yılından önce aynı statüde göreve
başlayan mevsimlik işçileri, daha sonra, eğitimleri doğrultusunda kadroları
almaları yönünde yeniden aynı doğrultuda statü değişikliği olur diye, o niyetle
basamak olarak gören işçiler bu umutla işe başlamışlardır. Ancak, göreve
başladıktan sonra 5620 sayılı Kanun’un çıkması bu niyetle göreve başlayan
birçok personelin hayallerini sonlandırmış, meslek yüksekokulu ve çay eksperliği mezunlarının yeni bir düzenleme yapılarak
eğitimleri doğrultusunda hak ettikleri kadrolara gelmeleri elzem olmuştur.
ÇAYKUR bünyesinde
yürütülmekte olan budama projesinde çeşitli nedenlerden oluşan personel
ihtiyaçlarının yürürlükteki mevzuatlara göre ve yeni düzenlemelere göre yüksekokul
mezunu çay eksperleriyle tamamlanması düşünülebilir.
Çay eksperlerinin
özlük hakları ve mali hakları konusunda iyileştirme yapılmasına ilişkin
beklenti vardır. Hükûmetin bu konuda duyarlı olmasını bekliyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bayraktutan.
Sayın Dedeoğlu…
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın Elbistan
ilçesine bağlı Taşburun köyünün yanan ilkokulunun yerine yenisinin yapılması
için Millî Eğitim Bakanlığına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş Elbistan
ilçemizin merkeze bağlı Taşburun köyümüzün ilköğretim okulu maalesef birkaç gün
önce yanmıştır. Okulumuzda öğrenim gören 150 öğrencimize, velilerimize ve
öğretmenlerimize geçmiş olsun dileğinde bulunuyorum. Aynı zamanda, çok tarihî
bir okul olan bu okulumuzun onarımı yerine yenisinin yapılması noktasında Millî
Eğitim Bakanlığına çağrıda bulunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Dedeoğlu.
Sayın Canalioğlu…
8.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Afyonkarahisar’daki Kara Kuvvetleri
Lojistik Komutanlığına bağlı mühimmat deposundaki ve cephanelikteki patlama
sonucunda şehit olan askerlerin ailelerinin soruşturmayla ilgili Hükûmetten
açıklama yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
5 Eylül 2012 tarihinde saat
21.15 sıralarında Afyonkarahisar’da konuşlu Kara Kuvvetleri Lojistik
Komutanlığına bağlı Mühimmat Depo Komutanlığında el bombalarının depolandığı
bir cephanelikte yapılan çalışma esnasında meydana gelen patlama sonucunda
aralarında Trabzonlu Onur Fikret Dülger’in de olduğu 25 askerî personel şehit
olmuş ve 4 askerî personel de hafif şekilde yaralanmıştı. Aradan
yedi ay geçmesine karşın “Olayın nasıl olduğu ve varsa sorumlu olanların
belirlenip belirlenmediği, soruşturmanın hangi aşamada olduğu, ne zaman
sonuçlanacağı?” hususlarını şehit
ailelerimiz, anneleri ve babalarının yanı sıra vatandaşlarımız da beklemekte ve
yine, Hükûmetten bu konuda açıklama yapması istenmektedir.
Konuya gerekli hassasiyetin
gösterilmesini diliyorum, herkese teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Sayın Doğru…
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili Artova ilçesindeki çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ili Artova ilçesinden
çiftçiler telefon ediyorlar; özellikle, banka borçlarını, tarım kredi
borçlarını, özel sektörden aldıkları tohum, mazot, ilaç gübre gibi çeşitli envanterle ilgili paraları, borçlarını ödeyemediklerini
ifade ediyorlar ve evlerine de icra geldiği yine anlatılıyor. Özellikle son
zamanlarda muhtarlara gelen postaların birçoğunun icra dairelerinden
gönderilmiş olduğu ifade ediliyor. Hükûmetten acil olarak çiftçilerin bu
durumlarıyla ilgili olarak önlem alması, faizlerin silinmesi, beraberinde yine
çeşitli kredilerin açılması noktasında da çalışmalar yapılması bekleniyor.
Sonuçta, icra daireleri
köylülerin elindeki evlerini alıyor, tarlalarını alıyor ve bankaların eline
geçiyor. Bankaların da büyük bir kısmı yabancı bankalar olunca, yabancı
bankalar tarla sahibi oluyorlar, ev sahibi oluyorlar, çeşitli dükkân sahibi
oluyorlar. Dolayısıyla, Hükümetin çiftçiler ve köylülerin bu durumuna acil bir
şeyler yapması gerekmektedir.
Bunu anlatmaya çalıştım.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Doğru.
Sayın Acar…
10.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, özel hastane faturalarını inceleyen doktorlara
baskı yapılmasına ve özel hastanelere yapılan ödemelerin tutarını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antalya’da özel hastane
faturalarını inceleyen doktorlara uygulanan baskı ve sürgünlerle ilgili gündem
dışı bir konuşma yaptım ve önergeler verdim ama ne soru önergelerine ne de
konuşmamıza bir yanıt verildi. Tarihin hiçbir döneminde Meclisin denetim hakkı
bu kadar ağır şekilde ihlal edilmemiştir.
Tekrar soruyorum: Özel
hastane faturaları için Antalya SGK İl Müdürünü arayan bakan kimdir? Hangi
yetkiyle bu arama yapılmıştır? Faturaların ancak yüzde 5’inin kontrol edildiği
bir ortamda doktorlar sürgün ediliyor, mahkeme kararları uygulanmıyor; bu,
kabul edilebilir değildir. Bir yılda faturalar karşılığında özel hastanelere
yapılan ödemenin tutarı ne kadardır? Hastanelere yapılan ne kadar ödeme vardır?
Devletin kaynaklarının hesabını sormak ne zamandan beri suç olmaktadır?
Bunların yanıtını bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Acar.
Sayın Yılmaz…
11.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, 25 Şubatta Uşak’ta açılan hastanenin
sorunlarına ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Uşak’ta 25
Şubatta yeni bir hastane açıldı, modern bir hastane açıldı, bu nedenle teşekkür
ediyoruz. Ancak bu hastanenin yer seçiminde çok ciddi bir sorun var çünkü
önünden demir yolu geçiyor ve kapalı bir hemzemin geçit var, bu nedenle çok
ciddi sorunlar yaşanıyor.
Ayrıca, röntgen cihazlarının
bulunduğu yerde kurşunsuz cam takılması unutulduğundan dolayı, oraya giren
herkes radyasyona tabi kalmış ve bu konumla bir ay boyunca bu fark edilmemiş.
Ayrıca, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu da oraya ölçüm yapmaya gelmemiş. Hastane
çalışanları çok ciddi bir şekilde bundan muzdaripler. Hükûmetin buna acilen bir
çözüm bulması gerekiyor ve orada ölçüm yapılıp eğer zarar görenler varsa
onların da zararlarının karşılanması gerekiyor. Ayrıca, bu şekilde de yanlış ve
ihmali davranış sonucunda insanların yaralanmasına yol açanların da
cezalandırılması gerekiyor. Bu konuya dikkat çekmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz
Sayın Öz…
12.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Tam Gün Yasası’yla ilgili olarak getirilecek yeni
düzenlemeye ilişkin açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Yeni Sağlık Bakanımız,
özellikle, tam gün yasasıyla alakalı bir düzenleme getireceğini ifade etti ama
görüşmüş olduğumuz, özellikle üniversitelerdeki profesörler dünü aratacak yeni
bir düzenleme geldiğinden şiddetli bir şekilde rahatsız olduklarını ifade
ediyorlar. Dolayısıyla, ben özellikle Mecliste bulunan hekim arkadaşlarımızın
da Türk tıbbının geleceği açısından eğitimlerini yeterli düzeyde tamamlayacak
yeterli hekim yetişmesi için bu alışkanlıktan artık vazgeçilmesi gerektiğini,
dolayısıyla öğretim görevlilerinin insan onuruna yaraşır bir şekilde rahat
çalışma ortamlarının kendilerine tesis edilmesinin gerektiğine inanıyor,
Meclisin duyarlılık göstermesini temenni ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Öz.
Sayın Nazlıaka…
13.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, kadınlara uygulanan şiddete ilişkin açıklaması
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün maalesef 3 kadınımız
daha şiddet görerek yaşamını yitirmiştir ve bu kadınlardan bir tanesi
boşanmasına sadece on iki saat kala kocası tarafından öldürülmüştür.
Yapılan araştırmalara
bakıldığında, kadınların en yoğun şiddeti temmuz ayında gördüğü, bunun
sebebinin de kadınlarımızın karne alıncaya kadar beklediği, çocukları karne
aldıktan sonra da boşanma isteğini dile getirdikleri aşamada eşleri tarafından
en yoğun şiddeti görerek sonunda ölümle sonuçlanan bir sürecin takip ettiği
gerçekliğiyle karşı karşıyayız.
Ben, böyle bir durumda
Meclisin dikkatini tekrar bu konuya çekmek ve AKP iktidarını sözde değil
fiziksel olarak da, fiziki olarak da bu sorunları engellemeye davet etmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Nazlıaka.
Sayın Havutça, daha önce söz
vermiştim ama…
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) –
Bir cümle eksik kalmıştı biraz evvel...
BAŞKAN – Buyurun.
14.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesirli çiftçilerin sorunlarına ilişkin
tekraren açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
“Balıkesir’de çiftçi
destekleme primleriyle ilgili mağduriyet devam ediyor.” dedim, az önce sözüm
yarım kaldı. Şimdi, Gönen Ziraat Odası Başkanımız diyor ki: “Ülke genelinde
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün tapu kayıtları ne zaman güncellendi? Bu
veriler sağlıklı mı?” Yapılması gerekenlerle ilgili diyor ki: “Aynı bölgede
coğrafi ayrımcılık yok iken ilçe değişince verim bilgilerinin değişmesi
sağlıklı olmuyor. Örneğin, Gönen Bayramiç köyü, Manyas Akçaova köyü arazileri
birbirine dayalı olmasına rağmen, Bayramiç köyünde buğdaya 230 kilogram
üzerinden destek veriliyor, onun sınırı olan Akçaova köyünde 300 kilogram. Yine
çeltik ürünü Manyas bölgesinde 950 kilogramdan ödeniyor, Gönen ilçesinde,
bitişik bölgede 770 kilogramdan, Edirne Keşan’da 999 kilogramdan veri
göstererek ödeme yapılıyor.” Bu veri yanlışlıklarının düzeltilmesi ve Marmara
Bölgesi’nde Balıkesir’in mağduriyetinin giderilmesi için ivedilikle Tarım
Bakanlığı yetkililerinden çözüm istiyorlar.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Havutça.
Sayın Akar…
15.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’deki elektrik dağıtım şirketi SEDAŞ’ın
bazı uygulamalarına ilişkin tekraren açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vatandaşın daha kaliteli
hizmet alması, kesintisiz hizmete kavuşması, AKP iktidarı döneminde devlet
tarafından yapılamayan yatırımların özel sektör tarafından yapılması düşünülmüş
–pozitif düşünüyorum biraz ki böyle değil görüntü- 21 adet elektrik dağıtım
şirketi özelleştirilmiştir. Bunlardan biri de benim ilim olan Kocaeli’yi
kapsayan SEDAŞ’tır, burada defalarca gündeme getirdiğimiz olumsuzluklara devam
etmektedir. Son icraatı, SEDAŞ’a olan borcunu ödemiş, fatura ibraz edilmiş
olmasına rağmen faturaya yansıtılan kesme-açma parası vatandaşı canından
bezdirmiştir. Bununla da kalmıyor SEDAŞ, kullanmadığı elektriğin parasını da
faturaya yansıtarak sanki böyle peşin bir kredilendirme, peşin bir para alma yoluna
gidiyor. Bu dağıtım şirketlerinin denetimsiz olması ve bu kadar başıboş
bırakılması vatandaşı canından bezdirmiştir.
Bilgilerinize arz olunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Sayın Sarıbaş…
16.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’deki ziraat odası başkanlarının bazı
şikâyetlerine ilişkin tekraren açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu sene Çanakkale Ziraat
Odası, Gelibolu ve Çanakkale’nin diğer ilçe ziraat odası başkanlarının çok
büyük şikâyetleri var. Bu şikâyetleri de şöyle: Bu seneki dönüm başına rekoltenin -geçen seneki ve bundan önceki yıllara göre- hava
fotoğrafından tespit edildiğini ve kilogram başına desteklemelerin yarı yarıya
tespit edildiğini söylediler. Bu da şunu ifade ediyor: Çiftçinin zaten zor
durumda oluşu, girdilerin çok yüksek olması ve para kazanamama durumundan
kaynaklanmasına rağmen… Bu sene de AKP Hükûmeti -bilerek- para mı yok, onun
için mi bu full rekolteleri özellikle çok yüksek
olmasına rağmen düşük gösterdi? Dönüm başına, 600 olan yere 320, 500 olan yere
250 gibi kilogramları koyarak destekleme vermeye çalışıyorlar. Bu yanlışlık
düzeltilecek midir yoksa çiftçi yine ölüme mahkûm edilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve 25 milletvekilinin, dericilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/559)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Düşük ücretler, iş güvencesiz
çalışma, işsizlik, iş kazaları, meslek hastalıklarına kurban gitme, insanlık
dışı çalışma koşulları ve benzeri gibi sorunlar tüm işçilerin ortak
sorunlarıdır. Elbette bu ortak sorunlara ek olarak her iş kolunun kendine özgü,
işin niteliğinden kaynaklı sorunları da vardır.
Bugün Türkiye'de deri
işletmelerinde çalışarak yaşamını sürdürmeye çalışan deri işçilerinin kangren
hâline gelmiş sorunları bulunmaktadır. Deri üretiminin ve işçiliğinin doğduğu
ve ilk gelişmelerini kaydettiği yer Avrupa iken, bu sektör giderek Asya'ya ve
Latin Amerika'ya doğru kaymış ve özellikle hayvancılığın gelişkin olduğu
bölgelere yönelmiş durumdadır.
Türkiye deri üretiminde
Avrupa'da İtalya'nın ardından 2’nci, dünyada ise İtalya, Çin ve Hindistan'ın
ardından 4’üncü sırada bulunmaktadır.
Sanayicilerin üretimi
artırmak ve sektördeki diğer üreticilerle rekabet edebilmek için makinelerde
yeni teknolojiler kullanmaya başlamasıyla birlikte işler geçmişe oranla
kolaylaşmış görünse de, bu durum işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını olumlu
anlamda çok da değiştirmemiştir. Daha az zamanda, daha az kişiyle, daha fazla
üretmeye devam eden deri işçileri, kötü çalışma koşulları, sigortasız çalışma,
taşeronlaşma, düşük ücretler, zorunlu fazla mesailer gibi sorunlarının yanı
sıra bir yandan da sağlık sorunlarıyla boğuşmaktalar. Üstelik yüzlerce deri
işçisi, her an yakalanabilecekleri meslek hastalıkları ve sağlık sorunları
konusunda hiçbir bilgiye sahip değildir.
Büyük ve ağır derilerle
çalışan işçilerin hemen tamamı özellikle bel ve sırt ağrılarından şikâyetçidir.
Özellikle tıraş ve kaveleta işlemi sırasında parmak ve kol kopmaları biçiminde
iş kazalarının varlığı da bu fabrikalarda ciddi bir tehlike oluşturmaktadır.
İçinde bulundukları ortam,
işçilerin çok erken yaşlarda KOAH, astım gibi akciğer hastalıklarına
yakalanmasına sebep olmaktadır. Asitler, amonyak ve krom gibi kimyasallar
nedeniyle kanser riski ciddi oranlardadır. Tüm bunlar nedeniyle hayatlarını ya
da sağlıklarını kaybeden işçilerle dolu bu sektörde, kan ve can karşılığında,
deri patronlarının kesesine her gün aralıksız artı değer akmaktadır.
Deri fabrikalarında ıslak ve
yağlı zeminlerden ötürü düşmelerden kaynaklanan kırıklar, çıkıklar,
burkulmalar, ezilmelere, yine ıslak zeminlerde çalışılırken elektrik çarpmaları
da bu olumsuzlara eklenmektedir.
Deri budanırken kullanılan
keskin bıçaklar, derileri işlemek için kullanılan makineler ise kesilmelere,
sıkışmalara ve kopmalara neden olmaktadır.
Tabaklama işinde, hayvan
postlarının üst derileri çıkartılırken enfeksiyon
kapma olasılığı sürekli bulunmaktadır çünkü hayvan postunda birçok
mikroorganizma bulunmaktadır.
Tetanos, şarbon, brusella
gibi hastalıklar, tabaklama sırasında deriden kapılabilecek hastalıkların en
önemlileridir. Bunların oluşmasını engellemek için kullanılan kimyasallar da
işçilerin sağlığı açısından büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
Deri işçilerinin de en önemli
sorunlarından olan geçici işçilik yaygınlaştırılmıştır. Belirsiz süreli iş
sözleşmesi, belirli süreli iş sözleşmesi, kısmi çalışma, telafi çalışma,
taşeron işçi çalıştırma, çağrı usulü çalıştırma gibi aslında kısmen daha
önceden var olan uygulamalar yasayla birlikte genelleştirilmiştir.
Dericilik sektörünün yaygın
olduğu bölgelerden bir tanesi de Bolu'nun Gerede ilçesidir. Bu ilçemizde
dericilik sektöründe faaliyet gösteren 120 iş yeri bulunmakta, yaklaşık 2.500
işçi de bu iş yerlerinde çalışmaktadırlar. İşçilerin çok önemli bir kısmı kayıt
altına alınmadığı gibi İş Kanunu’nun sağladığı haklar dahi kendilerine
tanınmamaktadır.
Geçen hafta içerisinde Gerede
ilçemizdeki deri işçileri yasal haklarının eksiksiz verilmesi ve iş
koşullarının iyileştirilmesi amaçlı olarak âdeta isyan etmişlerdir. Güvenlik
güçlerinin sert ve ölçüsüz müdahalesine maruz kalmışlar, çok sayıda işçi
gözaltına alınmıştır.
Aileleri ile birlikte
yaklaşık 10 bin kişilik bir grubu temsil eden bu işçilerimiz yetkili
mercilerden gereken ilgiyi beklemektedirler.
Genelinde ülkemizde faaliyet
gösteren tüm deri sektöründe ve özelinde Gerede ilçemizde dericilik sektörünün
sorunlarının ortaya konulması, yaşanan sıkıntılara son vermek için hangi
önlemlerin alınabileceği ve çalışan işçilerimizin sorunlarının giderilmesi
yolunda yapılacak çalışmaların oluşturulabilmesi için Anayasa’nın 98'inci, İç
Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Tanju Özcan (Bolu)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) İlhan Demiröz (Bursa)
4) Ali Serindağ (Gaziantep)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Sedef Küçük (İstanbul)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Osman Kaptan (Antalya)
9) Sakine Öz (Manisa)
10) Doğan Şafak (Niğde)
11) İdris Yıldız (Ordu)
12) Mehmet Şeker (Gaziantep)
13) Aylin Nazlıaka (Ankara)
14) Hülya Güven (İzmir)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Veli Ağbaba (Malatya)
21) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
22) Namık Havutça (Balıkesir)
23) Haydar Akar (Kocaeli)
24) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
25) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
26) Bülent Tezcan (Aydın)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 26 milletvekilinin, hastanelerde çalışan taşeron
işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/560)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanlığı bünyesindeki
hastanelerde farklı alanlarda çalışan on binlerce elemanın taşeron firmalar
eliyle çalıştırıldıkları bilinmektedir. Taşeron eleman çalıştırma işi,
başlangıçta sadece hastanelerin ve diğer sağlık kuruluşlarının temizlik
işlerini ilgilendiren bir konuyken, sayıları ve sorunları her geçen gün
fazlalaşarak toplumsal bir sorun hâline gelmiştir. Bugün sağlık alanında
çalıştırılan taşeron işçi sayısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Bu sayının 118
bin olduğunu 2011 yılında yaptığı açıklamalarda Sağlık Bakanı bizzat
belirtmiştir. Güvenlik, temizlik ve kayıt başta olmak üzere birçok birim, hatta
teknik ve tıbbi alandaki işler bile taşeron işçiler eliyle yürütülmektedir.
Sayıları çığ gibi artan
taşeron firma işçilerinin sorunları da giderek büyümektedir. Bu konunun yeteri
kadar ele alınmaması ve sorunlarına kalıcı çözümlerin bulunamaması sonucu
taşeron olarak çalışan insanlar firmaların insafına terk edilmiş durumdadırlar.
Sosyal hakları ve güvenceleri yeterli olmayan taşeron firma çalışanlarının
geleceği firma yetkilisinin iki dudağı arasındadır. Âdeta köle gibi
çalıştırılan ve asgari ücrete talim eden bu işçiler aynı, hatta daha fazla işi
emsallerinden çok daha ucuza yaptıkları hâlde çok daha düşük ücret
almaktadırlar. Mesai saati belli olmayan, sendikal haklardan yoksun olan
taşeron firma çalışanlarının “tazminat” lafını etmesi bile hayal gibidir. Bu
durum “sosyal devlet” ilkesi ile de bağdaşmamaktadır. Taşeron şirketler her yıl
girdi-çıktı yaparak çalışanlarının birçok haklardan mahrum kalmasına neden
olmaktadırlar. Hastane yönetimleri de ihtiyaç duyulan alanlardaki elemanları
taşeron şirketler aracılığıyla temin etmektedirler. Bu da işleri ucuza getirmek
amacıyla emeğin sömürülmesine, insan onurunun ayaklar altına alınmasına neden
olmaktadır. Henüz bu konuya bir çözüm bulunamaması başta Bakanlık olmak üzere
yöneticilerin de bu duruma göz yumduğunu göstermektedir.
Başka çareleri olmayan, iş
bulamama endişesi, ev geçindirme kaygısı, çocuklarına her akşam ekmek götürme
düşüncesi içinde olan taşeron firma çalışanları bu çağ dışı zihniyetin esiri
olmayı kabul etmektedirler. Gelinen noktada taşeron şirketler işçi sırtından
köşeyi döndükleri, hastane yönetimleri de fazla risk almadan aynı işi ucuza
yaptırdığı için hâllerinden memnundurlar. Hastanelerin diğer personele verdiği
hiçbir iyileştirmeden yararlanamayan, mesaisi belli olmayan, izin hakkı
olmayan, ne iş verilirse yapmak zorunda kalan, havadan sudan sebeplerle işten
çıkartılabilen, emeği istismar edilen ve gerçekten birçoğu önemli işler yapan
bu insanlar, en kısa zamanda insanca çalışma şartlarına ve iş güvencesine
kavuşturulmalıdırlar.
Taşeron diye insanlara
dayatılan ve insanların sırtından şirket patronlarına emeksiz kazanç sağlatan
bu uygunsuz sistem, insanımızın kişiliğine, onuruna ve emeğine yapılan en büyük
saygısızlıktır. Devlet, kamuda çalıştırdığı personeli arasında ayrımcılık
yapmamakla, çalıştırdığı bu insanlara sahip çıkmakla, bu sistem bozukluğuna
çözüm bulmakla ve çalışma barışını sağlamakla yükümlüdür.
Yukarıda belirtilen hususlar
göz önünde bulundurularak, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde görev yapan
taşeron işçilerin aynı işi yaptıkları hâlde farklı ücret almalarına yol açan
ekonomik adaletsizliğin önüne geçmek, taşeron firmaya bağlı çalışan işçilerin
tüm sosyal haklardan yararlanabilmesini sağlamak ve sorunlarına kalıcı çözüm
yolları bulmak amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğü'nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Candan Yüceer (Tekirdağ)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
4) İlhan Demiröz (Bursa)
5) Sedef Küçük (İstanbul)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Ali Serindağ (Gaziantep)
10) Osman Kaptan (Antalya)
11) Sakine Öz (Manisa)
12) Hülya Güven (İzmir)
13) Doğan Şafak (Niğde)
14) İdris Yıldız (Ordu)
15) Mehmet Şeker (Gaziantep)
16) Aylin Nazlıaka (Ankara)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Ali Haydar Öner (Isparta)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
21) Veli Ağbaba (Malatya)
22) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
23) Namık Havutça (Balıkesir)
24) Haydar Akar (Kocaeli)
25) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
26) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
27) Bülent Tezcan (Aydın)
3.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve 26 milletvekilinin, ülkemizde toprak
kaybı ve kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda yaşanan iklim
değişiklikleri, erozyon, çölleşme, kuraklık ve çevre duyarlılığından yoksun
plansız ve çarpık sanayileşme sonucu ormanlar, bitki örtüsü, hava, su,
toprağımız ciddi tehdit altındadır.
Yaşamın ve doğanın
vazgeçilmez bir parçası olan toprak hızla kirlenmekte ve süratle yok
olmaktadır. Ülkemizde toprak kaybının ve kirliliğinin nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın
98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
2) İlhan Demiröz (Bursa)
3) Sedef Küçük (İstanbul)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Ali Serindağ (Gaziantep)
8) Sakine Öz (Manisa)
9) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
10) Mehmet Şeker (Gaziantep)
11) Candan Yüceer (Tekirdağ)
12) Doğan Şafak (Niğde)
13) İdris Yıldız (Ordu)
14) Aylin Nazlıaka (Ankara)
15) Hülya Güven (İzmir)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
18) Ali Haydar Öner (Isparta)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
21) Veli Ağbaba (Malatya)
22) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
23) Namık Havutça (Balıkesir)
24) Haydar Akar (Kocaeli)
25) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
26) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
27) Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
Canlı türlerinin büyük bir
bölümünün yaşam ortamı olan toprak, çevre ve insan açısından önemli özellikler
taşımaktadır. Toprak, canlıların besin kaynağını oluşturan ortam olarak kendisi
doğal bir kaynaktır; bir başka deyişle, canlı doğal kaynakların varlığını
sürdürebilmesi için hava ve su ile birlikte vazgeçilmez, cansız doğal
kaynaktır. Toprak, su kaynaklarının potansiyelini koruma, flora ve faunayı barındırma, çevre-bilimsel dengenin sağlanması
açılarından temel çevre ögesidir.
Toprak, doğal çevre değerlerinin
yanı sıra, yapay çevreyi, insan uygarlıklarını da barındırmaktadır. İnsanoğlu
yaratılışından bu yana toprakla uğraşmıştır. Toprak sorunlarının bir kesimi
doğal olaylardan ya da toprağın yapısından kaynaklanırken, büyük bir kesimi de
insan müdahalesinden ileri gelmektedir.
Ülkemizin toplam alanının
yüzde 98,3'ü kara, yüzde 1,3'ü su yüzeyinden oluşmaktadır. Sahip olduğumuz en
büyük doğal varlık olan topraklarımızın korunması, dengeli kullanılması ve
geliştirilmesini amaçlayan girişimlerin, toprağın sahip olduğu değerlerin, gelişen
bilim ve teknolojinin imkânlarını da kullanarak detaylı bir şekilde
tanımlanması, özelliklerinin çok iyi belirlenmesi, haritalanması ve veri tabanı
oluşturularak buna dayalı planlamaların yapılması ile mümkündür.
Bir parmak derinliğinde bir
toprak tabakasının oluşması için asırlar geçmesi gerekmektedir. Olumsuz şartlar
bir iki mevsimde bu tabakayı yok edip okyanuslara taşıyabilir. Topraktan
oluşmuş yer kabuğu, kendisini oluşturan bu tabakayı süratle kaybetmektedir.
Ülkemizde akarsularla
birlikte alandan taşınan toprak ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı
daha fazla düzeydedir. Fırat Nehri yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55 milyon
ton toprak taşımaktadır.
Her yıl Keban Barajı'na 32
milyon, Karakaya Barajı’na 31 milyon ton toprak birikmektedir. Erozyonla yılda
90 milyon ton bitki besin maddesi toprak birlikte yitirilmektedir. Her yıl
tarım alanlarından 500 milyon ton, tüm ülke yüzeyinden 1,4 milyar ton verimli
üst toprak erozyonla kaybedilmektedir. Kaybedilen bu topraklar, 25 santimetre
kalınlığında, yaklaşık 400 bin hektar genişliğinde bir araziye eş değerdir.
Amaç dışı arazi kullanımı,
hatalı tarım teknikleri, kent, sanayi, ulaşım ve benzeri yatırımların yanlış
konumlanması süreci, erozyonun hızını artırmıştır. Afet nitelikli erozyon
yetmezmiş gibi, tarım arazileri, özellikle de verimli tarım arazileri tarım
dışı kullanımlarla açık bir saldırı ve talanla karşı karşıya kalmıştır.
Bu doğrultuda, yaşamın ve
doğanın vazgeçilmez bir parçası olan toprak hızla kirlenmekte ve süratle yok
olmaktadır. Ülkemizde toprak kaybının ve kirliliğinin nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın
98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 120'nci
sırasında yer alan asgari ücretin adaletsizliğinin araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/224) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Mart 2013
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/03/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/03/2013 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 120’nci sırasında yer alan (10/224) “Asgari ücretin adaletsizliğinin”
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesinin Genel Kurulun 28/03/2013 Perşembe günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehinde
Ağrı Milletvekili Halil Aksoy.
Buyurunuz Sayın Aksoy. (BDP
sıralarından alkışlar)
HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak vermiş
olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye’nin en önemli
sorunlarının başında gelen yurttaşların emek arzlarının karşılık bulması ve
emeklerinin karşılığında insan onuruna yakışır bir hayat sürdürmeleri yönündeki
umutlar Hükûmetin uyguladığı ekonomi politikaları nedeniyle her geçen gün daha
da azalmaktadır. Türkiye’nin ekonomi politiğine yön veren Hükûmet politikaları,
sadece sermayenin çıkarlarını baz alan bir noktada
ilerlemektedir. Toplum, neoliberal politika uygulamaları altında daha da
yoksullaşırken emekçilerin tarih boyunca elde ettiği kazanılmış hakları tek tek
budanıyor, haktan ve hukuktan mahrum bırakılmak isteniyor.
Emeği her alanda sermayenin
bir maliyet unsuru olarak gören, yatırım yapma kriterini
ucuz emeğe indirgeyen ve emeği sadece bir meta olarak gören neoliberal dünya
görüşünü içselleştirmiş bir AKP iktidarıyla karşı karşıyayız. Bugün geldiğimiz
noktada iktidar, Türkiye’yi bir emek sömürü merkezine dönüştürmüştür. Bu
bağlamda emek arzının fazlalığından kaynaklı olarak ücretlerin genel
seviyesinde bilinçli olarak yıkıcı bir politika izlemektedir.
Değerli milletvekilleri,
Asgari Ücret Yönetmeliği’nin “tanımlar” bölümünde asgari ücret “İşçilere normal
bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık,
ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari
düzeyde karşılamaya yetecek ücret” olarak tanımlanmaktadır. Açlık sınırının
1.100 TL’ye ulaştığı ülkemizde net 773 TL olan asgari ücret, bırakalım
kültürel, sosyal harcamaları en temel gıda harcamalarını bile
karşılayabilmekten oldukça uzaktır. Ekonomi büyüyor ise işçi ve emekçiler de büyümeden
neden pay alamıyorlar, anlayamıyorum. Enflasyon iki haneli, ücret zamları yüzde
3’lerde ise bu nasıl bir durumdur, anlamak oldukça zordur. Elektriğe, doğal
gaza, akaryakıta sürekli zamlar yapılırken, işçinin emeği ha bire küçülürken,
ekmek fiyatı artışlarının gerisinde kalan bir asgari ücret artışı adil olabilir
mi? Aileleriyle birlikte 20 milyonu aşan asgari ücretli işçiler 773 lira ile
nasıl geçinir? Bunu bilen varsa lütfen çıkıp burada bize de anlatsın, bizi de
ikna etsin.
Değerli milletvekilleri, ne
yazık ki söz konusu iş ve işçi olunca konuşacak, tartışacak çok şey olur
Türkiye’de. Bunlardan bir tanesi de kuşkusuz iş sağlığı ve güvenliği konusudur.
Özellikle son yıllarda iş yeri denetimine yeterince pay ayrılmaması nedeniyle
çok sayıda işçinin iş cinayetlerine kurban gittiği de bilinmektedir. İşçi
sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin yasal düzenlemeler yapılmasına karşın, bu
alanda denetimlerin sağlıklı yapılmaması nedeniyle önümüzdeki dönemde yeni iş
cinayetlerinin yaşanması kaçınılmaz görünmektedir. Fabrikalarda, atölyelerde,
inşaatlarda, madenlerde, tarlalarda, kısaca her yerde işçi cinayetleri sürüyor.
Son on yılda yaklaşık 12 bin işçinin öldüğü Türkiye’de, her yıl ortalama 1.081
işçi hayatını kaybediyor. Sermaye ve devlet, işçilerin sağlıklı ve güvenli
çalışma koşullarını hiçe saymaktadır.
Hükûmet tarafından ekonomik kalkınma ve büyümenin büyük başarısından söz
edilmektedir ama tüm veriler göstermektedir ki ekonomi, işçilerin güvencesiz
koşullarda, düşük ücretlerle, sendikasız, sigortasız çalışması üzerinden
yükselmektedir. Güvencesizliğin en çıplak görüntüsü ise işçi ölümlerinin her
yıl artarak devam etmesidir. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin
raporlarına göre, 2012’de en az 878 işçi yaşamını kaybetmiştir. Dolayısıyla,
sigortasızların geçirdiği iş kazalarının birçoğu da kayıtlara yansımadığı için
bu rakamlar daha da yüksek olarak ifade edilebilir. Meslek hastalıklarıyla
ilgili bir çalışma ise mevcut değildir. Sosyal Güvenlik Kurumu, her yıl 400-500
civarı işçinin meslek hastalığına yakalandığını belirtirken, bazı yıllar meslek
hastalığı kaynaklı hiç ölüm olmadığını da açıklıyor, nasıl bir işse. 1 milyon
820 bin iş yerinin ve 30 milyona yakın işçinin bulunduğu Türkiye’de 3 meslek
hastalıkları hastanesi -bu sayı- Bakanlığın, Hükûmetin işçiyi meslek
hastalıklarına ve iş kazalarına karşı koruma amacını taşımadığını
göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, Kürt
sorunu ve demokratikleşmeden sonra Türkiye'nin en önemli sorunu olarak
karşımıza çıkan işsizlik sorunu her geçen gün daha da can yakıcı olmaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre, Türkiye’de 1 milyon
500 bin özel iş yeri, 320 bin civarında da kamu iş yeri bulunmaktadır. Resmî
verilere göre, Türkiye’de 25,5 milyon istihdam var ancak bunun sadece 18,5
milyonu sigortalı ve kayıtlı çalışmaktadır; 6,7 milyon kişi ise ev temizlik
işlerinde, hasta, yaşlı bakımı hizmetlerinde, tarım, inşaat ve benzeri iş
yerlerinde kayıt dışı olarak çalışmaktadır.
AKP Hükûmeti döneminde gerek
özel sektörde gerekse kurallı çalışmanın kalesi sayılan kamuda taşeronluk ve
atipik istihdam biçimleri hızla yaygınlaşmaktadır. Bu atipik istihdam
türlerinden bir tanesi de geçici yani mevsimlik işçilerdir. Örnek olarak da
Türkiye Şeker Fabrikalarında şu an 4.700 kişi geçici yani mevsimlik işçi
statüsünde çalıştırılıyor. Seçim bölgem olan Ağrı Şeker Fabrikasında da 283
kişi geçici işçi statüsünde çalışmaktadır. Bu işçiler bir yılda sadece yüz
yirmi gün yani dört ay çalışıyorlar. Bu yüz yirmi günü de parçalar hâlinde, değişik
aylarda gerçekleşmektedir. En genci 40 yaşında olan ve otuz yıl çalışan işçiler
var ancak sigorta gün sayıları hâlâ 2 bin - 3 bin gün civarındadır. Yani
bunların emekli olabilmeleri için elli yıldan fazla çalışmaları gerekmektedir.
Bu işçilerin başka işlerde çalışma şansları da yok ne yazık ki. İşçilerle
birlikte aileleri de büyük mağduriyetler yaşıyorlar. Bu işçilerin de
sorunlarının mutlak suretle çözülmesi gerekir. Bunların en yakın zamanda
kadrolu yapılmaları gerekmektedir. Karayollarında ise bu rakam 10 bin
civarındadır.
Değerli milletvekilleri,
AKP’nin neoliberal iktisat anlayışı çerçevesinde sermaye sınıfının daha fazla
kâr elde etmesini sağlamak amacıyla işçilerin reel ücret ve sosyal
güvenliklerinden kısma politikaları on yıldır çeşitli düzenlemelerle beraber
uygulanagelmektedir. AKP’nin restore ettiği devlet memurluğu statüsü toplumsal
yaşamda 4 şekilde anlam bulmaktadır. 4/A, 4/B, 4/C ve devlet kurumlarında
taşeron firmalar bünyesinde çalışan kamu çalışanları statü farkları ile her
geçen gün sorunlarının derinleşmesiyle yüz yüze bulunmaktadırlar.
AKP’nin ortaya koyduğu
özelleştirme süreçlerinden tutalım, kamu çalışanlarının reel ücret ve sosyal
haklarının işveren lehinde aşındırılmasına kadar geniş bir yelpazede seyreden
bir politikadır AKP politikası. Gerek özelleştirme mağduru olan 4/C’lilerin
iktisadi açıdan yaşadıkları zorluklara gerekse de tüm emek gücünün hukuksal hak
arama yollarının çıkarılan yasalarla önünün kesilmesine kadar da uzanmaktadır
bu. Sayıları 50 bine ulaşan 4/C’li kamu emekçilerinden özellikle özelleştirme
sürecine tabi tutulan kurumlardaki personellerden 4/C’ye geçenleri ciddi
sorunlarla karşı karşıyadırlar. Özcesi, Türkiye’de çalışan işçilerin özellikle
de asgari ücretle çalışanların ve çalışmayan işçilerin sorunları saymakla
bitmez.
Tüm sorunların çözüm bulduğu,
insanların onuruna yakışır bir yaşam sürdüğü bir Türkiye dileğiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Aksoy.
Aleyhinde, Şanlıurfa
Milletvekili Abdulkadir Emin Önen.
Buyurunuz Sayın Önen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
A. EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye bulunduğu coğrafya ve
sahip olduğu değerler itibarıyla insanlığa beşiklik etmiş ve sayısız
medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Birçok uygarlık sanatını, kültürünü,
yaşam biçimini ve anlayışını, yaşadığı bu kadim topraklara nakış nakış
işlemiştir. İnsanoğlunun ve uygarlıkların ilkelerini sayabileceğimiz bütün
oluşum ve yapılanmalar bu topraklarda şekillenmiştir.
Herkesin bildiği gibi
Türkiye’de asgari ücrette de AK PARTİ Hükûmetleri döneminde yeni bir anlayış ve
yapılanmayla belirlenmektedir. 2002 yılında iktidara geldiğimiz dönemde asgari
ücret ile 2013 yılında belirlenen asgari ücret arasında pozitif anlamda büyük
bir farkın ve bu farkın arkasında da AK PARTİ farkındalığının olduğunu
görebilmektesiniz.
Bakın, şimdi, burada, bu
kürsüden asgari ücret de dâhil olmak üzere on bir yılda yaptıklarımızın kısa
bir özetini sunmak istiyorum. 2002 Aralık ayında net asgari ücret 184 TL iken
2013 yılının ilk altı ayı içinde net 774 liraya çıkmış yani artış yüzde 320,6
olmuştur. Aile yardım ödeneği dâhil en düşük memur maaşı 2002 Aralık ayında 392
TL iken 2013 yılında 1.818 liraya çıkmış artış yüzde 363,7 olmuştur. En düşük
memur emekli aylığı 2002 Aralık ayında 377 lira iken 2013 yılında 1.118 liraya
çıkmış yani artış yüzde 196,5 olmuş. En düşük SSK emekli aylığı 2002 Aralık
ayında 257 iken 2013 yılında 923 lira çıkmış, artış 259 olmuştur. Yine, en düşük
BAĞ-KUR esnaf emekli aylığı 2002 Aralık ayında 149 lira iken 2013 yılında 748
liraya çıkmış, artış yüzde 400,2 olmuş. En düşük BAĞ-KUR çiftçi emekli aylığı
2002 Aralık ayında 66 lira iken 2013 yılında 558 lira olmuş yani yine artış
yüzde 745 olarak gerçekleşmiştir. 65 yaş aylığı ve muhtar aylıklarında yüzde
350 oranlarını aşan artışlar olmuştur. Bu dönemde enflasyonun yüzde 135,9
arttığını da göz önünde bulundurursak, çalışanımıza ve emeklimize enflasyonun
çok üstünde artışlar yaptığımız ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, yıl içinde
yapmış olduğumuz maaş artışlarının aynı dönemde gerçekleşen enflasyonun altında
kalması hâlinde de aradaki farkı telafi ederek memurlarımıza gerekli zammı
yapmışızdır.
Ayrıca, AK PARTİ olarak,
kamuda ücret dengesizliğine son verdik. Bilindiği gibi bazı kamu idarelerindeki
personele genel düzenlemeler dışında tazminat, ek ödeme, ek tazminat, döner
sermaye katkı payı, teşvik primi ve ikramiye gibi değişik adlarda ve tutarlarda
ilave ödemeler yapılmaktaydı. Bu nedenle, Hükûmetimizin öncelikli hedefleri
arasında yer alan “eşit işe eşit ücret” politikası gereği 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’yi çıkardık. Bu kararnameyle, aynı hizmet sınıfında, aynı
veya benzer kadrolarda bulunan personel arasındaki ek ödemelerden kaynaklanan
ücret dengesizliğini ortadan kaldırdık. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde
gerçekleştirdiğimiz önemli reformlardan bir tanesi bu “eşit işe eşit ücret”
reformudur. İktidara gelidiğimiz 2002 yılından bu yana, kamu görevlilerimizi,
emeklilerimizi ve asgari ücretle çalışan vatandaşlarımızı enflasyona
ezdirmedik, bundan sonra da ezdirmeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Asgari Ücret Tespit Komisyonu, ücret belirlenmesinde ülkenin
içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme endekslerini,
fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde
bulundurur. Ayrıca komisyon, ücretlerin belirlenmesinde konuyla ilgili bütün
kamu kurum ve kuruluşları ve üniversitelerle iş birliği yapabilir, işçi ve
işveren kuruluşlarının bu konudaki öneri ve görüşlerini alabilir ve
gerektiğinde uzman kişilerin bilgisine başvurabilir. Bu kapsamda komisyon,
asgari ücret tespitinde komisyon üyesi olan Kalkınma Bakanlığı, Türkiye
İstatistik Kurumu ve Hazine Müsteşarlığından ülkemizin ekonomik durumuyla
ilgili olarak aldığı raporlar ve işçi ve işveren temsilcilerinin taleplerini
göz önüne almaktadır. Asgari ücret kamu düzeniyle ilgili olup işçilere Asgari
Ücret Tespit Komisyonunca belirlenen miktarın altında bir ücretin ödenmesi de
mümkün bulunmamaktadır.
Türkiye’deki 2013 yılı asgari
ücretini Avrupa’daki ülkeler arasında da değerlendirdiğimizde, Avrupa Komisyonu
resmî istatistik ajansı EUROSTAT’ın da 2012 yılı Haziran ayı verilerine göre
ülkemizde uygulanmakta olan asgari ücret seviyesi Avrupa Birliğine üye 10
ülkeden –bunlar, Bulgaristan, Romanya, Litvanya, Letonya, Estonya, Çek
Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya ve Polonya gibi ülkeler- daha yüksektir. Bu
da gösteriyor ki Türkiye’deki asgari ücret yine birçok Avrupa ülkesinden daha
iyi bir noktadadır.
Sözlerimin sonunda, Barış ve
Demokrasi Partisinin, Anayasa’nın 92, İç Tüzük’ün de 104 ve 105’inci
maddelerince açılmasını istediği Meclis araştırma önergesinin aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Önen.
Önerinin lehinde, Ankara
Milletvekili İzzet Çetin.
Buyurunuz Sayın Çetin. (CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisi lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, uzun
zamandan bu yana Mecliste, çalışanların sorunlarına ilişkin böyle bir araştırma
önergesi belki gelmedi. Bugün BDP öneri getirdi, teşekkür ediyorum ama
bunların, ne yazık ki, muhatabı yok. Hükûmetten hiç kimsenin, hatta iktidar
partisi milletvekillerinden iki elin parmakları kadar sayıda milletvekilinin
izlemesi, özellikle AKP’nin çalışma yaşamına ve emeğe bakışını ortaya koymaya
yetiyor.
Değerli arkadaşlar, bu
gündemimizdeki konu, asgari ücretle ilgili bir konu. Biraz evvel, yine AK PARTİ
sözcüsü milletvekili arkadaşımı dinlerken hayretler içerisinde kaldım, hem bir
eski sendikacı olarak hem de bir parlamenter olarak konuların ne kadar
çarpıtılabileceğine bir kez daha tanık oldum.
Değerli arkadaşlar, elimizde
–tabii ki biz de inanmak zorundayız muhalefet partisi milletvekilleri olarak-
bakanlıklarımızın resmî belgeleri var. Konu asgari ücret olunca çalışanların
ücret durumlarına ilişkin göstergeleri ben, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,
TÜİK ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerinden, bundan yarım saat önce
çıkarttırıp getirdim ama AKP sözcüsü milletvekili arkadaşımın verdiği
rakamları, nereden, kim verdi, onu anlamakta güçlük çektim.
Şimdi, karşılaştırmalarına
girmek istemiyorum. Tabii ki öncelikle belirtilmesi gereken husus, asgari
ücreti, tanımında olduğu gibi bir işçinin insan onuruna yaraşır bir şekilde,
ailesiyle birlikte temel ihtiyaçlarını güncel fiyatlar üzerinden karşılamaya
yetecek bir ücret olarak tanımladık. Tabii ki “İnsanca yaşayabilecek bir ücret
olarak ele alınması gereken asgari ücret, Avrupa’daki ülkelerle kıyasladıktan
sonra pek çok Avrupa ülkesinden daha iyidir.” sözlerini AKP’li milletvekili
arkadaşımın kullanması, gerçekten üzüntü verici.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
tabii milletvekili arkadaşımı yadırgamıyorum. Bu sözlerin daha vahimini bundan
birkaç gün önce Sayın Bakan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, Balçiçek
İlter’le yaptığı bir televizyon programında gündeme getirdi. Dedi ki, aynen
şöyle söylüyor Sayın Çelik, Bakan: “Asgari ücretle geçinilemez diye bir şey
yok, geçinirsiniz. Ona mahkûmsanız 800 TL de büyük bir paradır. Netice
itibarıyla peynirin kilosunun fiyatı belli, ekmeğin fiyatı belli, bir geçimdir
sürdürebilirsiniz.” diyor. Tabii Bakana da çok fazla
haksızlık yapmamak lazım. Başbakan, tanıtım ajansının başında Türkiye'ye
yatırımcıları çağırırken “Türkiye, çalışma süreleri açısından en uzun çalışma
süresi -52,9 saatlik çalışma süresi- ve işçilerin, çalışanların, yılda dört günle
en az hastalık izni kullandığı, işçilerin en az hastalandığı ülkedir; çalışma
süreleri uzun, izinler kısa, ücretler bastırılmış; buyurun.” dedikten sonra, ne
bakanın böyle bir açıklamasını ne de milletvekili arkadaşımın biraz evvelki
konuşmasını yadırgamamak gerekir.
Değerli arkadaşlar, yine,
milletvekili arkadaşım az önce söyledi, dedi ki: “Biz iktidara geldiğimizden bu
yana hem memurların durumunu iyileştirdik, onları enflasyona ezdirmedik hem de
çalışma yaşamına ilişkin birçok düzenleme yaptık.” Doğru, çalışanları, özellikle
işçileri asgari ücrete mahkûm ettiniz yani -hem Çalışma Bakanının hem de Maliye
Bakanının resmî olarak yapmış olduğu açıklamalarda- çalışanların yüzde 48’i ya
da yüzde 47’si eğer asgari ücrete yani 774 liraya mahkûmsa, mahkûm bırakılmışsa
eşitliği, yoksulluk ve sefalette, çalışanlar için sağladınız; bunda hiç kuşku
yok.
Yine, eğer ekonominin yüzde
40’ı kayıt dışı ise… Elbette kayıt dışı alan kanun dışı alandır yani burada ne
sigorta var ne sendika var ne güvence var ne asgari ücret var. Eğer ekonominin
de yüzde 40’ı kayıt dışıysa orada 774 liraya da hasret büyük bir çalışma
kitlesi vardır.
Hiç abartmıyorum değerli
arkadaşlar, bu sabah, buraya, Meclise gelirken Trakya’dan bir hanımefendi aradı
telefonla. Çalıştığı iş yerinde ücretin asgari ücret seviyesinde olmasına
rağmen, yıllardan bu yana sigortasının olmadığını, ne yapması gerektiğini,
nasıl davranması gerektiğini sordu. Ona ancak şunu söyleyebildim: “İl SGK
Müdürlüğüne müracaat ediniz ama işten atılmayı göze almanız gerekir. İşini
kaybedince ‘Beni işten attırdınız.’ demeyesiniz.”
Yani, bu ülkede Çalışma
Bakanı böyle bir önemli konuyu dinlemeye gelmiyor ise ve de illerde o kadar
açık kanun dışı çalıştırmalar varken müfettişler görevlendirilmiyor ise evet,
bu alan başıboş bir alandır, işçiler güvencesizdir, korumasızdır,
sendikasızdır, sigortasızdır. Öyle olunca da çalışanların yüzde 48’inin asgari
ücrete mahkûm olması yadırganacak bir durum değildir.
Değerli arkadaşlar, bugün
gerçekten çalışma yaşamı tam bir kaosa dönüştü;
sendikalar susturuldu, bastırıldı, işçiler bastırıldı. Toplumun bütünü üzerine
çöken o karabasan, korku imparatorluğu ne yazık ki çalışma yaşamını iyice
perişan etti. Sendikalar hâlâ Türkiye’de illegal örgütler ve anarşist ya da
terörist örgütler olarak görülüp helikopterle tepelerinde dönülerek binlerce
polis LİMAN-İŞ’in tepesine, GENEL-İŞ’in tepesine indirilirken başka biçimdeki
uygulamaları görmezden gelmek AKP klasiği hâline dönüştü. Terör, ülkenin
kaynaklarını yok edenlerin veyahut da kaçakçılıkla, şununla bununla beslenenler
bir kenara bırakıldı, şimdi sendikalar yeniden terörist örgütler gibi topluma
anlatılmaya çalışılıyor, sendikalar etkisizleştirilmeye çalışılıyor.
Diğer yandan, taşeron işçiler
hemen hemen her gün Mecliste Bakanın kapısını aşındırıyor, yaşa takılanlar
Bakanın kapısını aşındırıyor, sözleşmeliler aynı şekilde. Onları savuşturmak
için Bakan “Hazırlık yapıyoruz, yakında getireceğiz.” diyor. Sorunu yaratan
sizsiniz. Taşeron işçilik sizin eseriniz.
“4/C’liler, 4/B’liler” dedi
önerge sahibi, bunun müsebbibi zaten AKP, bu kürsüden kaç kez söyledim;
iktidara geldiğinizde, 4/C’li çalışan sayısı 2003 Kasımında sadece 164 kişi
idi, bugün bu Büyük Millet Meclisi çatısı altında bile sayıları 2 bini aşan sözleşmeli
çalışanlar bugün kadro bekliyor. Tabii, Bakan, gelen heyetlerden bir an önce
kurtulmak için “Hazırlık yapıyoruz.” diyerek günü kurtarma çabası içerisine
giriyor. Gerçekten taşeron işçilikle ilgili gelinen nokta çok
vahim bir nokta.
Bakınız, dün PTT çalışanları
yürüdü. Yakında PTT AŞ kanunu getireceksiniz; oradaki çalışma biçimlerinin ne
kadar kuralsızlaştığı, özellikle kargo çalışanı işçilerin, 200-250 işçinin
haklarını aradıkları için işten atılmalarına seyirci kaldığınız aşikâr, herkes
görüyor.
Yine, bugün ülkemizde bir
başka kanayan yara bölgesel asgari ücret idi. Şimdiki Ekonomi Bakanı Sayın
Çağlayan ASO Başkanıyken bölgesel asgari ücreti gündeme getirdi, sizin
programınıza girdi, ulusal istihdam strateji belgenize konu oldu ama o sorunu,
doğuda farklı ücret, batıda farklı ücret, bu bölünmeye de, ülkenin karanlık bir
noktaya doğru sürüklenmesine de, kötüye kullanılır… Gerçek
olmasına rağmen bu işi izlediniz ve onu teşvikle çözerek, doğudaki yatırımcıyı,
teşvik adı altında bölgesel asgari ücret uygulamasını da fiilen Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde başlattınız. Bu, doğru bir uygulama gibi
gözüküyor ama bunun ülkede üniter devlet yapısının dibine dinamit konulma
anlamına geldiğini bir kez daha söylemek isterim.
Değerli arkadaşlar, tabii
bugün yine basında var, pek çok yerde de okudunuz, işçi sağlığına ilişkin
olarak yapılan düzenlemede ve yeni Sendikalar Yasası’nda işverenlere…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla) –
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
...çalışan temsilcisi getirme
mecburiyeti koydunuz. O çalışan temsilcisinin gerçek sahibi sendikalar. Sendika
temsilcisinden ürktüğünüz için çalışan temsilcisini de çalışma yaşamına armağan
ettiniz. Hayırlı olsun!
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çetin.
Aleyhinde Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
asgari ücretin problemleriyle ilgili verilen araştırma önergesinin lehinde söz
aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
asgari ücret sadece işçiler için, çalışan için bir problem değildir. Aynı
zamanda, işveren için de önemli bir problemdir. Dolayısıyla, Hükûmetin veya
bizlerin tek pencereden bakarak bunu sadece işçilerle ilgili bir problem olarak
görüp ve sadece onları dile getirmemiz yeterli değildir. İşvereni de rekabet
alanında yükümlülüklerinden dolayı bazı sıkıntılara sürüklemektedir.
Dolayısıyla, verilen bu önerge doğrultusunda her yönlü, ekonomik, sosyal,
kültürel, psikolojik, verim açısından, bütün yönleriyle araştırılarak düzenli
bir çalışma hayatının hem çalışan hem işveren açısından hem ülkedeki sosyal
katmanlar arasındaki dengeyi sağlamak açısından düzgün politikanın oluşturulması
için Meclisin bu yöndeki komisyonu kurarak Hükûmete tavsiyelerde bulunmasında
fayda vardır diyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu
vesileyle sizlerle bilhassa son günleri de esas alarak paylaşmak istediğim çok
önemli konular var. İstiklalin olmadığı bir ülkede istikbal hesaplarıyla meşgul
olmak çok doğru da olmayabilir. Son günlerdeki gelişen, devlet ve millet
hayatımızı çok yakından ilgilendiren konularla ilgili tarihe bir bakmak
gerektiği kanaatini taşıyorum ve tarihin bir laboratuvar olduğuna inanıyorum.
Tabii ki bu, görmek isteyenler, ders almak isteyenler içindir. Gündemde barış,
çözüm, silah bırakma, teröristlerin sınır dışına gönderilmesi gibi birtakım
konular var. Burada, tabii ki çok büyük kavram kargaşaları var. Kimin ne
dediğini, kimin maksadının ne olduğunu ve bu maksadın ne kadar –iyi niyetli
olanlar da dâhil- hasıl edilebileceğini bilen ve doğru
öngören yok.
Değerli milletvekilleri,
tarihten, Osmanlının son zamanlarından bugünkü, işte bu iyi niyet görüşmeleri,
işte akil adamlar komisyonu ve birtakım, Sayın Başbakanın milletvekillerini
toplayıp bölgelerine gitmeleri, ikna etmeleri için onları elçi olarak
kullanması gibi, değerlendirmemiz gereken konular var.
Bunlara benzeyen tarihte ne
var? Tarihte bunlara benzeyen Türkiye işgal edildiğinde sadaret makamının,
sultanlığın çeşitli görevlerinde bulunan kişiler var ve bu kişilerin
uyguladıkları, yapmak istedikleri, yaptıkları eylemler var ve bunların sonu
var. Bakın, bunlardan birkaç tanesini size sayayım: Şeyhülislam Mustafa Sabri
Efendi var, Kürt Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdülkadir var, İngiliz Muhipler
Cemiyetinin casusu Sait Molla var, İngilizlerin maaşa bağladığı Miralay Sadık
var, Ali Kemal var, Rıza Tevfik var, Konyalı Zeynelabidin var. Bunların buluşma
yeri neresi olmuş ve bunlar ne yapmış, yaptıkları eylemin sonucunda nerede
buluşmuşlar biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bunlar, 13 Kasım 1922’de
İstanbul’u terk etmek, İngilizlere sığınmak için İngiliz gemisinde bulunmuşlar.
Peki, bunlar ne gibi işlemler
yapmışlar, ne gibi işlemlere önayak olmuşlar? Bakın, Kuvayımilliye’den rahatsız
olan Mustafa Sabri, Şeyhülislamlık makamında ve Damat Ferit hükûmetlerinde
görev yapmış, Mustafa Kemal’i görevden aldırmak için yaptığı müdahaleden dolayı
teşekkür eden İngiliz Askerî Ataşesi Deeds’e teşekkür eden Mustafa Sabri,
Kuvayımilliye önderlerini katletmeye çağıran Teali-i İslam Cemiyetinin
bildirisini yazan adamdır. Yani, Mustafa Sabri’ye göre Kuvayımilliye bir
sergüzeştçinin sarhoşlukla ilan ettiği bir fitnedir ve bu bildiri, Mustafa
Sabri’nin kaleme aldığı bu bildiri Yunan uçaklarından Türk halkına atılmıştır.
Peki, bu bildiriyi Mustafa
Sabri yazmış, o İngiliz gemisinde buluşan Dürrizade Abdullah Efendi kimdir?
Dürrizade Abdullah Efendi, o zamanki şeyhülislamdır ve bu bildiriyi
Kuvayimilliye karşı yayımlayan şeyhülislamdır, Damat Ferit Hükûmetinin
şeyhülislamıdır. Ne olmuş neticesi? İngiliz gemisine sığınmış.
Örnek vermek istediğim 3’üncü
kişi: 1’inci Damat Ferit Hükûmetinde Dâhiliye, 4’üncü Damat Ferit Hükûmetinde
Sadaret Müşteşarlığı, 5’inci Hükûmette Konya Valisi gibi birtakım görevler
yapan Cemal Bey vardır. Anadolu, yaptıklarından dolayı ona “Artin Cemal” adını
takmıştır. Konya delegelerinin, Kuvayımilliye delegelerinin Sivas Kongresi’ne
katılmasını engellemiş, hapishaneden çıkarıp silahlandırdığı eşkıya takımını
milliyetçilerin üzerine göndermiştir, dikkat edin milliyetçilerin üzerine
göndermiştir ve Mustafa Kemal Paşa’nın kendisini tutuklaması için Refet Bele’yi
Konya’ya gönderdiğini duyunca Damat Ferit Hükûmetine sığınmıştır.
En önemlisine geliyorum.
Hafız Mahmut vardır, Hürriyet ve İtilaf Partisinin Adana Şube Başkanıdır. Ferda
dergisi, bir Fransız iş birlikçisi olduğu anlaşılan bu cahil adamın 16 Nisan
1920’de Memiş Paşa Camisi’nde verdiği vaazı yayımlayarak Fransız uşaklığına
dinî bir mahiyet kazandırmak istemiştir. Hafız Mahmut, Fransız uşaklığına dinî
bir mahiyet kazandırmak istemiştir.
Hafız vaazında diyor ki:
“Kuvayımilliye yalandır, maskedir. Buna katiyen inanmayın. Bu heriflere inanmak
cinnettir. Bunların hepsi yağmacı güruhudur. Mustafa Kemal dedikleri padişahın
tardettiği ve idama mahkûm eylediği birisidir.” İşte, bunların buluşma yeri
İngiliz gemisi olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
bugün de efsunlu kelimelere, “çözüm”, “silahların bırakılması”, “barış” gibi
birtakım kelimelere Sayın Başbakanın ne kadar inandığını ben merak ediyorum.
Bir yandan barıştan bahsediliyor bir yandan baldıran zehri içmekten bahsediyor
Sayın Başbakan. E, Sayın Başbakan, bu ne yaman bir çelişkidir! Eğer, barış ve
çözüm varsa niye baldıran zehrinden bahsediyorsun? İşte, bütün bunlar doğru
değerlendirilmelidir.
Değerli milletvekilli, Türk
milleti ve devletine karşı yüzyıllardır sürdürülen vekaleten
bir savaş vardır; bilerek kullanıyorum, vekaleten bir savaş vardır. PKK,
ağababalarının adına vekaleten savaş sürdürmüştür
Türkiye'de ve bu vekaleten sürdürülen savaşın asli failleri, feri failleri
bugün ortaya çıkmıştır.
Hükûmetlerin birincil görevi
vatandaşının mal ve can güvenliğini sağlamaktır. Vatandaşının canına, malına,
ırzına tasallut etmiş bir örgütün suçlularını yakalayıp adalete teslim etmek
yerine onların güven içerisinde sınır dışına çıkartılması gibi bir şeyi, resmî
veya gayriresmî, görmezlikten gelerek veya kanun çıkartarak veya yetki
tanıyarak hangi kamu görevlisi veya sivil yaparsa, bu Damat Ferit Hükûmetinin
adamlarıdır onlar. Onların hiçbir farkı yoktur ve onlar belge, bilgi, bulgu,
delil her neyle olursa olsun yarınlarda yargılanacaklardır. Hiç kimse, hangi
görevde ve yetkide olursa olsun kanunlara aykırı talimatlar veremez ve uygulama
yapamaz. Dolayısıyla, kamu görevlilerine, sivil vatandaşlara, herkese buradan
uyarıda buluyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette ki analar ağlamasın, gözyaşı akmasın,
kan dursun ama PKK silah bırakıp adalete teslim olmuyor, yurt dışına çıkıyor
nefes alıyor. Dolayısıyla, böyle bir zulmeti hiçbir hükûmet kendisine vasıta
kılamaz ama burada bir şey ortaya çıkmıştır: Hükûmet, teröristlerin, vekaleten savaşan PKK’nın ve PKK’nın sahiplerinin iş
birlikçisi durumuna düşmüştür. Bugünkü yaptığı eylemler, Hükûmetin konuşmaları,
görüşmeleri ve basına yansıyanlar Hükûmetin meşruiyetini yitirdiği anlamına
gelmektedir. Bugünkü Hükûmet meşruiyetini yitirmiş bir Hükûmettir, bu
uygulamalar Hükûmetin meşruiyetini yitirir.
Bu düşüncelerle önergenin
doğru bir önerge olduğunu tekrar beyan ediyorum, hepinize en derin saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Uzunırmak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
15.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi de Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan
su kaynaklarının potansiyelinin tespit edilerek korunması ve bilinçli kullanımı
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/66) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/03/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 28/03/2013 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan (Su kaynaklarının potansiyelinin tespit edilerek korunması ve
bilinçli kullanımı için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan) 10/66 esas numaralı Meclis araştırma önergesinin görüşmesinin,
Genel Kurulun 28/03/2013 Perşembe günlü (Bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Lehinde Çanakkale
Milletvekili Sayın Ali Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Sarıbaş.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; araştırma önergem üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi en derin sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Dünyamız 510 milyon
kilometrekare olup bunun yüzde 29’u kara, yüzde 71’i sudur. Dünyamızın dörtte
3’ü su olmasına karşın ancak yüzde 3’ü içilebilir sudur. İçilebilir suların da
yüzde 69’u buzullarda, yüzde 30’u yer altında, yüzde 1’i de bataklık, nehir ve
göllerde bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; canlıların en temel ihtiyacı sudur. Farklılıklar göstermekle
birlikte ülkemizde yıllık ortalama 168 milyar metreküp yağış düşmektedir.
Geçtiğimiz yüzyılda dünya nüfusu 3 kat artarken aynı dönemde su tüketimi 6 kat
artmıştır. Yılda ortalama kişi başına düşen su miktarı dünyada 7.600 metreküp
iken ülkemizde 1.600 metreküptür. Dünyada 1 milyar 400 milyon insan içme suyu
bulamazken 2 milyar 600 milyon kişi kirli su kullanmak zorunda kalmaktadır. Her
yıl 250 milyondan fazla insan kirli sularla bulaşan hastalıklara yakalanmakta,
bunların 3 milyonu da ölmektedir. 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla
insanın su kıtlığı çekeceği, 2050 yılında ise su kıtlığı çekenlerin 9,4 milyara
ulaşacağı beklenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin mevcut su potansiyeli yılda ortalama 112 milyar metreküptür. Yıllık
su tüketimimiz ise 44 milyar metreküptür. Fırat-Dicle havzamız ülkemizin en
büyük su havzası olup yıllık 53 milyar metreküp yağış düşmektedir. Bu da
ülkemizin toplam su potansiyelinin yüzde 18’idir. En az yağış alan havzamız
Burdur Gölü havzası olup yıllık ortalama 500 milyon metreküp yağış düşmektedir.
Bu da su potansiyelimizin binde 5’idir. Nüfusumuzun 2030 yılında 100 milyonu
aşacağı, kişi başına ise yılda 1.110 metreküp su düşeceği tahmin edilmektedir.
Bu tablo da gösteriyor ki ülkemiz su fakiridir. Kişi başına düşen yıllık su
miktarıyla, önümüzdeki yıllarda, su kıtlığı çeken ülkeler arasında yerini
alacaktır. Bu acı tabloya karşın, bir taraftan su kaynaklarımızı bilinçsizce
tüketip kirletirken, diğer taraftan içme suyu sağlayan havzalarımızı
yapılaşmaya açmaktayız.
Sanayi ve yerleşim
bölgelerinde yeterli atık su altyapı tesisleri yoktur. Evsel ve endüstriyel
atık suları doğrudan nehirlerimizi, yer altı sularımızı ve göllerimizi
kirletmektedir. Bunun en bariz örneği Ergene Nehri’dir. Kırklareli, Tekirdağ ve
Edirne illeri içerisinde 1 milyona yakın vatandaşımızın yaşadığı, 300 bin
dekardan fazla tarım alanının sulandığı bölgeyi Ergene Nehri beslemektedir.
Bölgede sanayi tesislerinin endüstriyel atıkları ile evsel atıklar Ergene’ye
deşarj edilmektedir. Nehir bu hâliyle, bir nevi, atık su toplama kanalıdır. Bu
durum bölgede insan sağlığını tehdit ederken, ürün verimini ve kalitesini de
olumsuz yönde etkilemektedir.
Değerli milletvekilleri,
ayrıca, her yıl, yağışlarla birlikte baş gösteren su taşkınlarıyla karşı
karşıya kalmaktayız. Ülkemizde son on sekiz yıl içerisinde 500’e yakın taşkın
meydana gelmiş ve bu taşkınlarda 500’e yakın vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 500
bin hektardan fazla tarım alanı sular altında kalmıştır. Bu durum da ülke
ekonomimize 2,5 milyar dolardan fazla zarar açmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özelleştirme adı altında sularımız yabancılara peşkeş
çekiliyor. Kazdağları ve çevresinde yaşayan 1,5 milyona yakın vatandaşımızın su
kaynakları çok uluslu altın şirketleri ve onların taşeronlarının tehdit ve
kuşatması altındadır. Başta Çan Söğütalan, Bardakçılar, Halilağa, Hacılar olmak
üzere Bayramiç Muratlar, Karıncalı, Zeytinli, Kuşçayır, Çanakkale Kirazlı ve
Ayvacık Bahçedere ve Lapseki Şahinli köyü gibi pek çok
yerleşim yerinde maden arama sondajları nedeniyle içme ve kullanma suları
bozulmuş, bu kaynaklar aynı zamanda kaybolmaya yüz tutmuştur.
Maden arama ve işletme
ruhsatları verilen sahalar Kazdağları’nın su havzasının tam üzerindedir. Buna
rağmen altıncılara işletme ruhsatları verilmeye devam ediliyor. Sonuçta, bölge
halkımız içme ve kullanma… Tarım alanlarımız ve fabrikalarımız çok yakın bir
tarihte susuz kalacaktır.
Su, hayatımızda yeri
doldurulmayan en önemli unsurlardan biridir. Yaşamsal öneminin yanında tarım ve
enerji üretiminin de en önemli girdisidir. Bu sebeple, uluslararası bir güç
olması sebebiyle, giderek azalan bir kaynak olarak ülkeler arasında siyasi ve
iktisadi ilişkileri etkileyecek, zaman zaman anlaşmazlıklara neden olacaktır.
Değerli milletvekilleri, su
fakiri bir ülke olmamıza karşın bir taraftan küresel ısınma, çevre kirliliği ve
doğanın tahrip edilmesiyle diğer taraftan mevcut su kaynaklarımızı bilinçsizce
kullanmamız sonucu, verilerin de ortaya koyduğu gibi, çok yakın bir tarihte su
kıtlığı ve su savaşlarıyla karşı karşıya kalacağımız bir aşikârdır.
Komşularımıza göre şimdilik şanslı görünmemize karşın çok yakın bir tarihte
bağımsızlığımızı çok ciddi şekilde tehdit edeceği görülmektedir. Fırat, Dicle
ve Asi nehirleriyle ilgili tartışmalar, ülkemizin GAP projesi’yle birlikte daha
da belirgin bir hâl almıştır. Tüm dünyada olduğu gibi özellikle Orta Doğu’da
azalan su kaynakları ve artan tüketimiyle farklı siyasi gerginliklerle de
bağlantılı, karmaşık bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Su kaynaklarımızın
dengesiz dağılımı da dünyanın bazı bölgelerinde suyun önemini daha da
artırmıştır.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizdeki nüfus artışını ve komşularımızla neredeyse savaşın eşiğine
geldiğimiz ilişkilerimizi de göz önüne alırsak zaten kıt olan su kaynaklarımızı
korumaya ve sahip çıkmaya mecburuz. Özellikle de üçüncü Boğaz
köprüsü ve İstanbul’da yapılması düşünülen havaalanı ve yine bu alanlar
içerisinde İstanbul’un kaynakları olan su bölgesinin seçilmesi, ormanlar
arasından seçilen bu bölgenin ve özellikle de Türkiye nüfusunun yüzde 15’inin
yaşadığı böyle bir dünya cenneti, tarihî bölgedeki insanlarımızın su
kaynaklarının korunmasında atılan adımların önemine dikkat çekmek istiyorum.
Yine bu konuda İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin yaptığı sulamalarla, bölgedeki su taşımalarıyla
bölgesindeki suyu tamamen güncel anlamda taşırken o bölge havzalarındaki suyun
yok olmasının da nedeni olabileceğini unutmayalım.
Yine burada beraberce
kanunlaştırdığımız mera kanunları ve yine Şehircilik Bakanlığımıza verdiğimiz
sit bölgeleri yetkileri ve aynı zamanda yine orman bölge müdürlüğünün son
günlerde çıkardığı ve üzerinde özellikle tahribat yapmaya başladığı su
bölgeleri ve su havzalarının korunmasındaki yasalara baktığımızda AKP
Hükûmetinin gerçekten su kaynaklarına verdiği değeri ve gelecekte ülkemizde
susuz kalacağımızın sinyallerini göstermektedir.
İşte bu nedenle mevcut su
potansiyelimizin tespiti yapılarak, gelecek dönemde karşılaşacağımız tehdit ve
tehlikelere karşı gerekli planlamalar yapılarak korunması, bilinçli
kullanılması, karşılaşacağımız su kıtlığına karşı ihtiyaç duyulan yatırımların
yapılması ve gelecek kuşaklara aktarılması için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurulması zorunlu bir hâl
almıştır.
Bu amaçla önergemin kabulünü
Genel Kurulun takdirine sunuyor, sizlere en derin sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Sarıbaş.
Aleyhinde İstanbul
Milletvekili Erol Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
EROL KAYA (İstanbul) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; su kaynaklarımızın kapasitelerinin tespit
edilerek, kuraklıkla mücadele, küresel ısınma, kıt olan su kaynaklarının
dikkatli kullanılması, çevreye duyarlı olma gibi konularda somut adımların
atılmadığı; bunlarla beraber bilinç içinde kullanmamamız sonucu yakın
tarihimizde su kıtlığı ve su savaşlarının çıkabileceği, bağımsızlığımızın
tehdit altına girebileceğinden bahisle verilen CHP önergesi hakkında aleyhte
söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, tarihin
başından beri medeniyetlerin yükselişini ve düşüşünü suyun kullanımı
belirlemiştir. Nitekim Mısır’da Nil, Hindistan’da Ganj, Ülkemizde doğan Fırat
ve Dicle büyük uygarlıkların beşiği olmuştur. Su, medeniyet ve refahın adresi,
suyun yok olması ise çöküşün başlangıcıdır. Tüm kadim medeniyetlerde insana
saygı, doğaya saygı esas alınmış ve tabiata kutsallık zırhı atfedilmiştir.
Bizim medeniyetimizde israf haramdır, “Kıyamet kopsa bile ağaç dikiniz.
Nehirden abdest alsanız bile suyu israf etmeyiniz.” diye bize nasihat eden bir
Peygamberin ümmetiyiz.
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız, küresel ısınma sonucu sıcaklığın
arttığı, su kaynaklarının azaldığı, çevrenin kirlendiği, doğanın tahrip
edilmesi sonucu su kıtlığı ve su savaşlarıyla karşı karşıya kalabileceğimizi ve
bağımsızlığımızın ciddi tehdit altına gireceğini ileri sürmektedirler ve bu
gerekçelerle Meclis araştırma komisyonu kurulmasını istemektedirler.
Bugüne kadar, AK PARTİ
hükûmetlerinin bu konuda yaptıklarına baktığımızda şunları söylememiz
mümkündür: Türkiye’de öncelikle su potansiyelimizle ilgili bazı verileri az
evvel değerli milletvekilimiz ifade etti, ben de tekrar etmek istiyorum. 2012
yılı itibarıyla kullanılabilir su potansiyelimizin 112 milyar metreküp olduğu,
potansiyelin 95 milyar metreküpünün yurt içinden doğan akarsulardan, 3 milyar
metreküpünün yurtdışından doğan akarsulardan, 14 milyar metreküpünün ise yer
altı sularından sağlanabileceği kabul edilmektedir. Ve yine, bugün itibarıyla,
su tüketimimizin 44 milyar metreküpe ulaştığı görülmektedir.
Bu değerlendirmeler ve suyun
stratejik önemi dikkate alınarak AK PARTİ Hükûmetinin çevre ve su yönetimiyle
ilgili mevzuat ve uygulamalarına baktığımızda şunları söylememiz mümkündür:
Avrupa Birliği çevre faslı
açılmış ve su kaynaklarının korunması alanında önemli adımlar atılmıştır. Bu
kapsamda, 2023 yılına kadar 58 milyar avroluk çevre yatırımı öngörülmüş, bunun 33
milyar avrosu ise su kaynaklarının korunmasında büyük önemi haiz olan atık su
sektörüne ayrılmıştır.
Suyun korunması ve
gelişmesine dönük düzenlemelere baktığımızda ise Türkiye Su Enstitüsü
Başkanlığı kurulmuş, Başbakanlık Su Yönetimi Koordinasyon Kurulu oluşturulmuş,
su kanunu çalışması ise sürdürülmektedir.
Bir başka önemli husus ise
yeşilin artırılmasıdır. Yine, orman alanlarımızın iyileştirilmesi ve
artırılmasıyla ilgili verilere baktığımızda, ülkemizin 21 milyon hektar olan
orman alanının 21,6 milyon hektara çıkarıldığını görmekteyiz.
Akarsu havzalarının
korunması, ıslahı ve geliştirilmesiyle ilgili ise 25 akarsu havzasının koruma
eylem planının hazırlandığı, 11 havza eylem planının tamamlandığı, 5 havza
eylem planının güncellendiği, 9 havza eylem planının ise çalışmalarının devam
ettiği görülmektedir. Yine, Ergene, Kocaçay gibi eylem planlarının ise
uygulamaya konulduğunun altını çizmekte fayda görüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerinin en büyük yatırım alanlarından birisi,
su kaynaklarının geliştirilmesidir. Bu çalışma ülkemizin başarısı olmaktan
çıkmış, yakın coğrafyamızdaki birçok ülkenin de su sorununu çözmeye dönüşmüştür
ve bunlardan en önemlisi ve tarihî misyona sahip olan,
yavru vatan Kuzey Kıbrıs devletimize su götürülmesidir. Çalışmalara
baktığımızda ise dokuz yılda, DSİ tarafından, başta Avrupa’nın en yüksek barajı
olan Çine Adnan Menderes Barajı ve yine, dünyanın en yüksek 6’ncı barajı olan
Artvin Deriner Barajı’nın da aralarında bulunduğu 206 baraj, 24 gölet, 179
sulama tesisi, 49 içme suyu temin tesisi, 643 taşkın koruma tesisi olmak üzere
1.128 tesis hizmete alınmıştır.
Değerli arkadaşlar, su
yönetiminin önemli başlıklarından birisi de tasarruftur. Bu doğrultuda, borulu
sulama oranımızın 2003 yılında yüzde 3 iken, bugün itibarıyla yüzde 71’e
ulaştığı, 2014’de ise bu rakamın yüzde 88’e çıkarılacağı hedeflenmiştir.
Sulanan alanlara baktığımızda ise 11 milyon dekar arazi suya kavuşturulmuş ve
34 milyon vatandaşımıza ilave içme suyu temin edilmiştir. Uzun vadeli planlarda
ise 81 ilimizin 2040-2050 ve hatta 2060 yılına kadar olan su ihtiyaçları
teminat altına alınmıştır. Yakın zamanda Melen
Projesi’yle İstanbul’umuzun 2071 yılına kadar olan su ihtiyacı karşılanmış
olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye’de sadece suyun iyileştirilmesi, korunması, geliştirilmesi değil, aynı
zamanda susuz olan havzalara su ulaştırılması için dev projeler hayata
geçirilmiştir. Mavi Tünel Projesi’yle Göksu havzasından Konya havzasına su
aktarımı, Seyhan havzasından Develi havzasına su aktarımı yapılmış, Sultan
Sazlığı sulak alanı tekrar hayata dönüştürülmüştür.
Değerli arkadaşlar, Meclis
araştırma önergesi bizim faaliyetlerimizin bir kısmını anlatmamıza vesile
olduğu için, önerge sahibi arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum.
AK PARTİ iktidarı demek,
millete hizmet demektir, ayrımcılık yapılmaması demektir. Dünün susuz
İstanbul’undan bugün 2071 yılına kadar su problemi çözülmüş bir şehre
gelebilmek demektir. Bu başarı destanını gerçekleştiren başta Sayın
Başbakanımız olmak üzere, Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın tüm çalışanlarına
teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Ülkemizi susuz bırakmak ve
hele hele komşularıyla savaşmasını hayal etmek, devletimize, Hükûmetimize ve
milletimize atfedilecek en son ithamdır. Bütün bu sebeplerden dolayı,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımızın önergesinin yerinde
olmadığını düşünüyor, bir hususla ilgili de açıklama yapma ihtiyacını ifade
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Ergene
havzası, burada, mütemadiyen gündeme gelen bir husustur. Ergene Nehri 283
kilometrelik bir akarsudur ve yaklaşık üzerinde Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ
başta olmak üzere, 53 belediyemiz ve 1 milyon 570 bin nüfus mevcuttur. Bu
havzanın çözülmesiyle ilgili sorumluluk, birinci derecede, 5393 sayılı Belediye
Kanunu’nun 14 ve 15’inci maddesi ve Çevre Kanunu’nun 11’inci maddesine göre
belediyelerimize aittir. Belediyelerimizin bu problemi
çözememesinden dolayı Hükûmet, Ergene Havzası Koruma Eylem Planı için 3 milyar
104 milyon liralık bir bütçe ayırmıştır ve belediyelerimize verilen, kanun
gereği verilen süre 13 Mayıs 2010 tarihinde 100 binin altındaki belediyeler için,
13 Mayıs 2012’de 50 bin ile 10 bin arasındaki belediyeler için ve 10 binin
altındaki belediyeler için de 13 Mayıs 2014’te dolmaktadır.
Bugün, belediyelerimiz Ergene
havzasıyla ilgili atması gereken adımları atamamış ve Hükûmet, organize sanayi
bölgelerinin ıslah edilmesi, atık su arıtma tesislerinin çözülmesi ve katı atık
tesislerinin bertarafıyla ilgili bir sürü düzenlemeler yapmıştır. Benim
endişem, özellikle Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımla paylaşmak isteğim bir
endişe de şudur: Merkezî yönetimin akarsuların ıslahıyla ilgili ve atık su
arıtma tesislerinin yapılmasının tamamlanmasıyla ilgili süreç tamamlanacaktır
ama eğer şebekeler tamamlanmazsa, belediyelerimiz bunu yapmazsa bu tesislerin
işletilmesiyle ilgili ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Bunu belediye
başkanlarımızla paylaşmak da bence bu anlamda önemli bir hususiyettir, altını
çizmekte fayda mülahaza ediyorum.
Bütün bu sebeplerden dolayı,
önergenin yerinde olmadığını düşünüyor ve aleyhinde oy kullanacağımızı beyan
ediyor, hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyor, Meclise teşekkürlerimi arz
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaya.
Lehinde, İstanbul
Milletvekili Celal Adan. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Adan.
CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Cumhuriyet Halk Partimizin gündeme
getirdiği su meselesi, bizim coğrafyamızla ilgili ve dünyada süper ülkelerin en
çok ilgilendiği petrol kadar önemli olan bir konudur. Buna destek verilmesi
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından, grubumuz tarafından uygun görülmektedir.
İçerisinde bulunduğumuz
süreçle ilgili, izin verirseniz, bazı konuları sizinle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk
devleti, Türk milleti tarih içerisinde hiç bu kadar tehdit ve tehlikelere açık
hâle gelmemiştir. Bu topraklarda özgürce yaşayan herkes büyük acı duymalıdır ki
bugün, Türk milletinin Allah’ın nasip ettiği kendi adı, zafer ve
kahramanlıklarla dolu kendi tarihi, şehit kanlarıyla kazanılmış, bütün dünyaya
tescil ettirilmiş kendi egemenlik hakkı tiksindirici bir pazarlıkla gizlice
darmadağınık hâle getirilmek istenmektedir. Millî haysiyetimizi, millî
şerefimizi oluşturan ne kadar değer varsa bu Hükûmet tarafından masaya
konulmuştur.
Bursa’da sadece Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli konuşmadı, Bursa’da Türk milletinin öfkesi konuştu,
incinen şehitlerin ruhları dile geldi ve Bursa’da milliyetçi hareket konuştu.
Bu ülkeye kafayı takmış olanlar, gaflet ve dalalet uykusundan gittikleri yolun
kötü bir yol olduğunun farkında olmayanlar, hatta ihanet içinde olanlar Bursa
mitinginden yükselen sese, orada dile gelen ruha dikkat etmeliler, orada
söylenenleri iyi anlamalılar. Milliyetçi hareketi hafife alanlara, milliyetçi,
ülkücü hareketin ağırlığı behemahal gösterilecektir.
Değerli milletvekilleri,
gerçekten utanç vericidir. Bu millet ar ve hayâ damarlarının sağlamlığıyla
bilinir ama bu ülkenin bir kısım medyası, bu ülkenin bazı aydınları artık ar ve
hayâ duygusunun kalmadığını ortaya koymaktadırlar. Bu çevreler, günlerdir
Diyarbakır meydanında sergilenen o utanç tablosuna alkış tutar hâle
gelmişlerdir. Yine, bu çevreler, PKK terör örgütü liderinin mektup ve
mesajlarına neredeyse ilahî bir anlam yüklediler. 21 Mart günü ise o malum ve
meşum metin okunduktan sonra o teröristi âdeta bir Mesih hâline getirdiler.
Ayıptır, bu kadarı alçaklar için bile ayıptır. Türk devletinin bütün devlet
olma vasıfları bir teröristin iradesine, inisiyatifine
bırakılmıştır. Sayın Başbakan, günlerdir PKK hainlerine güvenlik garantisi
vermekle meşguldür. Sayın Başbakan ve çalışma arkadaşları, topyekûn devletin
iradesini yerlerde süründüren eşkıyabaşının beyanlarına övgüler dizmişlerdir,
çok beğendiklerini ifade etmektedirler.
Değerli milletvekilleri,
eşkıyabaşı tutukludur. Eşkıyabaşının neden tutuklu olduğu, neden ceza yediği
bellidir ama Diyarbakır meydanında bir milletvekili vasıtasıyla mesajları
okunurken şunu söylüyordu: “Otuz yıldır verdiğiniz mücadele kazandı, otuz
yıldır verdiğiniz mücadeleden en iyi sonucu aldınız. Şimdi, yeni bir dönem
başlıyor.” Bu otuz yılda 30 bin insanımızın şehit edildiği, güvenlik
görevlilerimizin şehit edildiği, yetimin, garibin, fakirin fukaranın
milyarlarca dolar parasının teröre harcandığı bir dönemin kahramanlıklarını
anlatıyordu. Burada suç yoksa, bu ifadelerde suç yoksa
dünyanın neresinde suç var? Bu ifadelerle örtüşen ve bu ifadeleri öven bakan,
başbakan kim varsa bunu, Yüce Divandan Türkiye’de kurtarabilecek bir güç var
mıdır gerçek adalet olduğunda? Millî devletlerin ölümünü ilan ediyor orada. Bir
millî devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve onun arkadaşları,
bölücübaşının bu ifadelerinin doğru olduğu mantığını nasıl ifade edebilirler?
Bizzat ağızlarından duyduk. Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi ulus devlete
karşıysa bunu bir hainin arkasına saklanarak belli etmesin, çıksın, açıkça
ifade etsin.
Millet, bu iktidarın
ikiyüzlülüğünden olayların gerçek yanını göremez hâle gelmiştir çünkü giderek
demokrasiden uzaklaşıyoruz. Bugünün Türkiye’sinde hiçbir şey şeffaf değildir.
“Teröristbaşıyla neyin pazarlığını yaptınız?” diye soruyoruz, Hükûmet üyeleri
yüzümüze bön bön bakıyorlar. İyi polis, kötü polis oyununda
bugünlerde söz Kandil’de, Karayılan’da. Karayılan’ın ağzından çıkanların
neresinde barış var? Milleti bu derece cesurca kandıranlar, bunun hesabını bir
gün millete verecekler.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, 31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze’ye insani yardım malzemesi
götüren Mavi Marmara gemisine İsrail askerleri tarafından bir saldırı
düzenlendi, 9 Türk vatandaşımız şehit edildi. Bu olayın akabinde, Adalet ve
Kalkınma Partisinin ortaya koyduğu iradenin yanında yer aldık. Milliyetçi
Hareket Partisi, o gün bu şehitlerimizle ilgili Hükûmetin ortaya koyduğu
iradeyi destekledi. Neydi o irade? İsrail devletinin uluslararası bir alanda 9
vatandaşımızı gelip şehit ettikleri noktasındaki iradeydi.
Şimdi, gelişmelere bir
bakalım: Aradan üç yıl geçti, bir gün ABD Başkanı Obama’dan Sayın Tayyip
Erdoğan’a bir telefon geliyor ve telefonu Netanyahu’ya veriyor, telefonun bir
ucunda İsrail Başbakanı, bir tarafında Sayın Başbakan. Söylendiğine göre, Sayın
Erdoğan İsrail Devlet Başkanının özrünü kabul etmiş. Değerli milletvekilleri,
burada bir tuhaflık var, medyanın bu tuhaflığı yakalamaması da düşündürücü.
1) Ülkelerin birbirinden özür
dilemesi uluslararası hukukta yeri olan bir kavramdır. Devletler bu kararlarını
tarihe bir kanıt olarak yazılı olarak verirler. Oysa İsrail devleti,
ayrıntılarını bilmediğimiz bir telefonla, Sayın Erdoğan’dan özür dilemiştir.
İsrail devleti gerçek bir özür dileyecekse bunu Türk milletinin vatandaşlarına
ve bayrağına saldırdığı için Türk devletinden dilemeliydi, üstelik bu özür
yazılı bir metinle yapılmalıydı. İsrail Dışişleri Bakanlığının konuya ilişkin
metni bir özür metni değil, durumu idare etme metnidir.
Diğer taraftan, Türkiye’nin
tavrı, bu özür dileme olayının bir geçiştirme ve Türk kamuoyunu açıkça yanıltma
girişimi olduğunu gösteriyor. 22 Martta Başbakanlıktan yapılan açıklamada, can
kaybı ve yaralanmaya yol açan her türlü operasyonel hatadan dolayı
Netanyahu’nun İsrail adına Türk halkından özür dilediği ve Erdoğan’ın da bu
özrü kabul ettiği belirtiliyor.
Yukarıda da belirttiğimiz
gibi, Netanyahu’nun İsrail milleti adına Türk milletinden özür dilediğine dair
ifadelerin açıkça yer aldığı, uluslararası hukukun “devletin özür dilemesi”
kavramına uygun yazılı bir metni biz niçin görmedik? Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlığından yapılan açıklamada “her türlü operasyonel hatadan dolayı”
ifadesi kullanılmıştır, oysa Türkiye'nin başından beri iddiası bu saldırının
uluslararası sularda yapılmış, taammüden adam öldürmeyi planlayarak yapılmış
olduğudur. Türkiye bu iddiasını geri çekmiş, âdeta İsrail’i aklamıştır.
Asıl yapılanı burada
milletimizle paylaşıyorum: Sayın Başbakan ve AKP iktidarı, Mavi Marmara
şehitleri davasına sahip çıkmama kararı almıştır. Zira, Türkiye'nin kullandığı argümanlar, İsrail’i
uluslararası hukuk nezdinde aklama amacı taşımaktadır çünkü uluslararası
hukukta “özür dileme” kavramı kullanıldığı vakit özür dileyen ülkenin o suçu
işlediği resmen kabul edilmiş sayılır. Oysa bu durumda şimdi, AKP Hükûmeti
tarafından, İsrail operasyonunda sadece hata yapılmış sayılmıştır. AKP
Hükûmetinin İsrail’e verdiği ademimesuliyet yani sorumlu tutulmama tavizidir.
Değerli arkadaşlar, bu
ülkenin İslamcıları, muhafazakârları, buradan açıkça ifade ediyorum, herkesin
duymasını istiyorum: 1,5 milyon Müslüman’ın şehit edilmesine, Irak’ın yanıp
tutuşmasına, tarihinin, varlığının yok olmasına, Afganistan’da Müslümanların
katledilmesine, şehit edilmesine, Suriye’nin karışmasına öncülük yapan, PKK
belasının arkasında bir gizli güç gibi duran Amerika Birleşik Devletleri
Başkanı Obama’nın da sesini özlediğini söylüyor Sayın Başbakan.
Bu özlemin devamını diler,
hepinize saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Adan.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Sarıbaş.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Sayın Başkan, AKP’li milletvekili arkadaşımın bilgi anlamında yanlış bilgiler
verdiğini… Bu anlamda düzeltmek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Efendim, bu kendi bilgisi. Sundu, kayıtlara geçti. Kamuoyu bilginin yanlış olup
olmadığını… Bu kürsü düzeltme makamı değil ki. Kendisiyle ilgili bir şey
söylemedi.
BAŞKAN – Bir dakika…
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Efendim, benimle ilgili değil, benim sunumumla ilgili karşı görüşte olarak
tamamen belediyeler anlamında bu kirliliğin oluştuğunu ifade etti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Efendim o bizim görüşümüz.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Ben, müsaade eder misiniz, bitirebilir miyim?
BAŞKAN – Bir dakika, müsaade
ediniz efendim.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Ben
bitirdikten sonra söz alsın efendim.
Bu konuda Ergene havzasının
tamamen belediyeler tarafından kirletildiğini ve belediyelerin tamamen bu
havzada arıtma tesisleri yaptığında Ergene Nehri’nin temizleneceğini ifade
etti. Hâlbuki, o bölgeyi incelediklerinde Ergene’de
çok büyük sanayiler olduğunu ve burasını yüzde 90 üzerinde sanayi atıklarının
kirlettiğini özellikle söylemek istiyorum. O kürsüden de söz verirseniz
sevinirim.
BAŞKAN – Buyurunuz,
düzeltiniz.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
17.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, İstanbul Milletvekili Erol Kaya’nın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmaya ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Öncelikle, tabii ki, burada
araştırma önergemdeki sonuç şuydu: Burada hiçbir bilgi kirliliği olmaksızın,
burada hep birlikte Parlamentodaki tüm milletvekillerimizin kuracağı bir
araştırma komisyonunda… Çünkü olayların, suyun, kirliliğin, çevrenin siyaseti
olmaz. Onun için gelecek kuşaklara, Türkiye’nin gelecekteki suyunu, temiz
havasını, ormanını bırakmak istiyorsak, burada farklı bir bilgi kirliliği
yapmamalıyız. Ergene Nehri’nin bugünkü durumuyla sadece belediyelerin üzerine
bunu atmak ve onların bu konudaki yetkilerini kullandırmak doğru değildir çünkü
devlet bir bütündür. Belediyeler de devletin bir kurumudur. Bu anlamda da
bugünkü proje içerisine bunlar alınırken sanayinin orada kirlettiğini göz ardı
edemezsiniz ve bugün yüzde 90’ı da Ergene Nehri’ni sanayinin kirlettiğini
bizzat yerinde ve özellikle de Çevre Bakanlığı yetkilileri gittiğinde bu
yerleri göreceklerdir. Onun için burada sadece o değil, çevreyle ilgili, daha
doğrusu sularımızı korumayla ilgili tarımda niye hâlâ açık kanallar üzerinden
kullanıyoruz? Niye hâlâ bizim sulama kanallarımız kapalı değil, damlama
sistemine geçemiyoruz ve bunun gibi önemli olacak kararları niçin alamıyoruz?
Özellikle araştırma komisyonunun bu konuda yapması gerekenleri söylemeye
çalışıyorum. Bu ciddi bir konudur. Lütfen, bu konuyu baştan itibaren doğru
alalım. Her yapacağımız yatırımı ve… Özellikle su havzalarının konut
bölgelerine açılması da dâhil olmak üzere su kaynaklarımızı da bu konuda daha iyi
koruyacağımızı belirtmek istiyorum.
Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Sarıbaş.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan
su kaynaklarının potansiyelinin tespit edilerek korunması ve bilinçli kullanımı
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/66) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Aleyhinde Isparta
Milletvekili Recep Özel. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özel.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin su
kaynakları potansiyelinin tespit edilerek korunması ve bilinçli kullanımı için
alınması gerek önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu araştırma
önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce CHP adına yapılan
konuşmadan sonra grubumuz adına Sayın Erol Bey bir cevap verdi. Bu cevap
hoşunuza gider, gitmez; sizin görüşlerinizin tam aksinde birtakım ifadeler
olmuş olabilir. Sizin dediğiniz mi doğru, bizim dediğimiz mi doğru, dinleyenler
bunun cevabını verir. Her gelen kişi burada “Benim dediğim doğru.” diyecek
olursa da herhâlde vatandaşın seçme hakkına da bir ambargo koymuş oluruz.
Elbette ki tez, antitez olacaktır ama her çıkanın burada, bizim
konuşmacılarımıza “Bu doğru demiyor, benim lafımı çarpıtıyor.” demesi buranın
özgür bir kürsü ortamı olmasını da… Biz sizlerin istediği gibi konuşmak zorunda
değiliz, sizler de bizim istediğimiz gibi konuşmak zorunda değilsiniz. Önce
bunun bir altını da çizmek istiyorum.
Bu konuyla ilgili verilen
araştırma önergesi üzerinde grubumuz adına konuşan Erol Kaya, yapılan
çalışmaları, Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın ve Devlet Su İşlerinin yapmış
olduğu çalışmaları bütün detaylarıyla burada çok güzel bir şekilde ifade etti.
Ama bu önerge hakkında Cumhuriyet Halk Partisi ve MHP adına konuşan
arkadaşlarımız, konunun su ile ilgili olmasına rağmen, işi açılım sürecine,
barış sürecine, oradan da İsrail’in yapmış olduğu…
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Vatan gidiyor, su ile beraber gidiyor. Su ile beraber ülke de gidiyor.
RECEP ÖZEL (Devamla) …özre kadar
da götürmeleri herhâlde bu yapılan barış sürecine pişmiş aşa su katmak olarak
da -suyla ilgisi olduğundan da herhâlde- dile getirmekte haklılık payı bizde
vardır diyorum.
ALİ ÖZ (Mersin) – Aşı nerede
pişirdiniz, aşı?
RECEP ÖZEL (Devamla) – Şimdi,
biz ne diyoruz? Baştan beri “Tek devlet” diyoruz, “Tek bayrak” diyoruz, “Tek
vatan” diyoruz, “Tek millet” diyoruz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Hikâye, hikâye! Geç onları geç!
ALİ ÖZ (Mersin) – Hangi
millet?
BAŞKAN – Lütfen! Lütfen sakin
dinleyin sayın milletvekilleri.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Buna
aykırı olarak, Sayın Başbakanımızın hiçbir şekilde milletimizi kandırarak,
gizleyerek bunların altına, hiçbir işlemin altına imza atılmamıştır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Hangi millet, hangi millet ya? Milletin adını söyleyemiyorsun ya!
RECEP ÖZEL (Devamla) –
Milletimizin kabul etmeyeceği hiçbir süreç de olmayacaktır.
Şimdi siz o coğrafyada,
güneydoğuda gidip siyaset yapmayacaksınız, orada tabela partisi dahi
olmayacaksınız, orayla ilgili olarak çözümde de söz hakkınız olacak.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Önce devleti götür oraya sen, devleti. Devleti götür oraya, güvenliği götür
oraya.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Biz
istiyoruz ki şu çözüm sürecinde artık kan akmasın.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – PKK
terör örgütüne, KCK’ya teşvik ver, ondan sonra konuş!
RECEP ÖZEL (Devamla) – Artık
anneler ağlamasın, artık bu kanı bir noktaya koyalım, barışı bu ülkede
sağlayalım. Gelinen bu noktada MHP de kazansın, CHP de kazansın, biz de
kazanalım, hepimiz kazanalım. “Gelin bu sürece el birliğiyle destek olun.” diyoruz
ama siz hâlâ bildik üslupla “Hayır, istemezük.”
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Orada askeri içeri sokuyorsunuz, PKK’yı dışarı çıkarıyorsunuz. Devleti götür
oraya.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Sizin
bu muhalefet anlayışınız ne, biliyor musunuz? Temel’le Dursun idama mahkûm
olmuşlar. Temel’e sormuşlar: “Son sözün ne?” diye. “Annemi görmek istiyorum.”
demiş. Dursun’a sormuşlar: “Son sözün ne?” “Temel annesini görmesin.” demiş.
Sizin muhalefet anlayışınız bu. Nerede bir çözüm, nerede güzel bir yola girsek
de “Hayır, istemezük.”
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Yahu, hainle ne çözümünden bahsediyorsun! Hainle çözüm mü olur ya!
RECEP ÖZEL (Devamla) – Biz,
Allah’a hamdolsun, bildiğimiz bu güzel yolda barışı sağlayarak…
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Şehit katilleriyle el elesiniz, omuz omuzasınız. Mehmetçik katilleriyle el
elesiniz, el ele.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Siz
isteseniz de istemeseniz de getireceğiz, artık anneler ağlamayacak.
İsrail’le ilgili konuya
gelince de bizim baştan beri söylediğimiz üç konu vardı. Bir: İsrail bizden özür
dileyecek. İki: Tazminat ödenecek. Üç: Ambargo kaldırılacak.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
İsrail uçaklarını uçurmayın İran üzerine doğru, Suriye üzerine doğru…
RECEP ÖZEL (Devamla) – Bunun
üçü de gerçekleşti mi? Gerçekleşti. “Ne idüğü belli olmayan bir belge.”
deniyor. Bakın, yapılan bütün görüşmeler, gerek ses kaydı olarak gerek
tutanaklarla zabıt altına alınmıştır ve İsrail Başbakanı da resmî olarak bu
konuda açıklama yapmıştır. Biz, baştan beri üç yılda ısrarla dile getirdiğimiz
her konuda hedefi, sonucu almışızdır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Şehitler geri geldi mi, hani şehitler? 9 şehit nerede?
RECEP ÖZEL (Devamla) – Ya,
bunu da kıskanmayın! Milletimiz ve Filistin bundan memnun, siz de memnu olun
ya. Filistin halkının, bütün milletin memnun olduğunda...
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Özürle bitti mi? “3 lira para vereceğim.” “Özür dilerim.” Tamam.
RECEP ÖZEL (Devamla) – …ah,
bu muhalefet de faydalansa da Türkiye’de kaliteli bir muhalefeti şu Mecliste
milletin önüne getirseniz de bizim alternatifimiz olabilseniz. Siz böyle
yaptıkça millet bize daha çok oy vermeye devam edecek. Size sadece bir öğüdüm:
Siz böyle yapmaya devam edin diyorum.
Bu grup önerisine de
katılmadığımızı, bugün Gümrük Kanunu’nu görüşmemiz gerektiğini, o konuda
kamuoyunda, ticari hayatta beklentiler olduğunu sizlere de belirtmek istiyorum.
İnşallah, Rabb’im Türkiye’ye güzel günler nasip edecek diyor, hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özel.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Efendim… (Gürültüler)
BAŞKAN – Biraz sessiz
olursanız…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Sayın Başkanım, konu Ergene havzasının kirliliğine geldi. Efendim, Türkiye
Büyük Millet Meclisi 2003 yılında Ergene havzasında meydana gelen kirliliğin
araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurdu. O araştırma komisyonu gerekli
çalışmaları yaptı. Bu konuyla ilgili olarak, uygun görürseniz, Genel Kurula çok
kısa bir bilgi sunmak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, böyle bir usul yok efendim, 60’a göre yerinden verebilir…
BAŞKAN – Komisyon kurulmuş
efendim 2003 yılında.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Edirne Milletvekili mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, 60’a göre yerinden verebilirsiniz. Böyle bir usul yok.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Oraya gittiniz mi siz?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyiniz, bir dinleyeyim talep nedir. Çok
rica ediyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Sayın Başkanım, bakınız, biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok ciddi
görüşmeler yapmalıyız. Sayın üye diyor ki: “Sen Edirne Milletvekili misin?”
Bizim Anayasa’mıza göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri sadece
seçildikleri ili değil, tüm milleti temsil ederler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Böyle bir İç Tüzük olmaz, böyle bir Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışması
olmaz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Herkes raporu okudu, rapor var…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Sayın Başkanım, izin verirseniz…
BAŞKAN – Sayın Serindağ,
lütfen yerinize geçiniz. Mikrofonu açayım. Siz gerekli şeyi söyleyiniz. Lütfen
yerinize buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, biraz sonra 60’a göre zaten söz isteyecekler arkadaşlar.
BAŞKAN – Konuları birbirine
karıştırmayın Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, neye göre söz veriyorsunuz siz burada?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
60’ıncı maddeye göre.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Efendim, 60’a göre söz vereceksiniz biraz sonra.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim,
söyleyiniz Sayın Serindağ.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
18.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağ’ın, Ergene havzasındaki kirliliğin araştırılmasıyla
ilgili kurulmuş olan komisyonun çalışmalarına ilişkin açıklaması
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Başkan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde konuların tüm açıklığıyla açıklanması lazım. Bu Meclis,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Ergene havzasında meydana gelen kirlilikle ilgili
araştırma yapmak üzere 2003 yılında bir araştırma komisyonu kurdu. Bu araştırma
komisyonu gerekli çalışmaları yaptı, yerinde ve mahallinde incelemelerde
bulundu. Bendeniz de o zaman görevliydim orada. Görevim nedeniyle tüm konulara
vakıf oldum.
Şimdi, Ergene -biliyorsunuz-
Kırklareli ilinin hudutlarında çıkar ve Çorlu Deresi’nin karıştığı noktadan
itibaren gerekli tüm -nasıl ifade edeyim- kimyasal atıklar karışır. Şimdi, yapılan, hazırlanan araştırma raporunda bu
tüm açıklığıyla belirtilmiştir.
İkincisi, burada söz konusu
olan sadece yer üstü sularının kirliliği değildir, yer altı sularının
kirlenmesi söz konusudur; gene o raporda vardır. Biliyorsunuz yer
altı suyunun kirliliği ancak sanayi atıklarının yer altına deşarj edilmesiyle
meydana gelmektedir.
Bu konuları Türkiye Büyük
Millet Meclisinin dikkatine sunmak istedim. Yoksa oradaki belediyelerin orada
yarattıkları kirlilik çok azdır. Takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, Sayın Hatip, Sayın Recep Özel partimize “tabela partisi” diyerek
hakaret etmiştir.
Müsaade ederseniz partimiz
adına kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– “Tabela partisi bile olamadınız.”
dedi, “tabela partisi” demedi.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Günal.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu
hatibin hangi düzeylerde konuştuğunu biz burada hep görüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Milliyetçi Hareket Partisi kırk dört yıllık parti olarak, ondan öncesinde de
Türk milliyetçiliği fikrî olarak, hani sizin bu başından “Türk”ü kaldırmaya
çalıştığınız, ayaklarınızın altına aldığınız Türk milliyetçiliğinin temsilcisi
olarak kırk dört yıldır köklü bir kuruluştur. Adalet ve Kalkınma Partisi gibi
bir organizasyon olarak, geçici olarak kurulmuş bir parti değildir.
Sayın Özel doğru söylüyor,
biz onun olduğu yerde olmayız, bizim İmralı’da işimiz olmaz, bizim oralarda
görüşmelerle işimiz olmaz, milletin içinde oluruz ve o sizin tabelanız bile
olmayacak, geliyor süreniz. Dolayısıyla, burada, kendisi de gayet iyi biliyor,
Isparta’ya gittiğinde de görüyor, Milliyetçi Hareket Partisi her zaman var
olmaya devam edecek, Türkiye’nin her yerinde olacaktır. Ama nerede
olmayacaktır? Bölücülerle, hainlerle iş birliğine, pazarlıklara hiçbir şekilde…
“Efendim, biz yapmıyoruz, devlet yapıyor, biz yapmıyoruz, görevliler yapıyor.”
demeyecektir. Dolayısıyla, Sayın Özel’in dediği gibi, biz oralarda,
pazarlıklarda, perde arkasında olmayız, sürekli olarak milletimizle oluruz.
Türk milleti var olduğu sürece, Türkiye Cumhuriyeti devleti var olduğu sürece
de Milliyetçi Hareket Partisi organ olarak da kişiler olarak da burada, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde de Türkiye’nin bütün illerinde de var olmaya devam
edecektir.
Ben bunu kendisinin
hezeyanları olarak görüyorum. Sayın Başbakan gibi onlar da galiba son günlerde
kalabalıkların teveccühünü, kendilerine olan tepkileri gördükçe ancak burada
biraz bizlere sataşarak bunu kapatmaya çalışıyorlar. Onun yerine, hayırlı
hizmetler yapmaya çalışıp Isparta’yla ilgili güzel şeyleri önermeye çalışsa
bence MHP’ye sataşmaktan daha çok fazla prim getirecek işler yapmış olur
diyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Türkiye Cumhuriyeti devleti var olduğu sürece tabelasıyla da partisiyle de
burada olacak diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Günal.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama talebi
vardır, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Serindağ, Sayın Güler, Sayın Susam, Sayın Tayan, Sayın Şeker,
Sayın Akar, Sayın Aygün, Sayın Batum, Sayın Acar, Sayın Kurt, Sayın Toptaş,
Sayın Özkan, Sayın Demir, Sayın Ekinci, Sayın Altay, Sayın Sarıbaş, Sayın Öner,
Sayın Danışoğlu.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayımız yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.34
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım ve toplantı yeter sayısı arayacağım.
Üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan su kaynaklarının
potansiyelinin tespit edilerek korunması ve bilinçli kullanımı için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/66) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu raporları (1/619) (S. Sayısı: 310)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
4’üncü
sıraya alınan, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- Gümrük Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23
Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan
Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı:
437) (x)
BAŞKAN –
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde İç Tüzük'ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
tasarının ikinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi,
üçüncü bölüme geçiyoruz.
Üçüncü
bölüm 48 ila 71’inci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Susam konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, bugün “torba kanun” olarak tanımlanan kanunla ilgili üçüncü
bölümde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, torba kanunlar bir ihtiyaçtan doğar. Mevcut yasalarda, uygulamada
çıkan sorunları aşmak, o sorunların eksikliklerini gidermek anlamında bir
çalışma sonucu torba kanunlar çıkar. Bu anlamıyla da bu kanunda bunu yerine
getirmek üzere özel maddeler hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Bu anlamıyla, bazı
olumlu çalışmaların altını baştan çizmek istiyorum. Örneğin, Hal Yasası’yla
ilgili pratikte çıkan sorunların çözümü konusunda hazırlanan tasarıda eksik
olanları Türkiye Sebzeciler Federasyonunun da önerileriyle çözüm bulma
konusunda başta Bakan Yardımcımız ve Komisyon Başkanıyla, Sayın Mevlüt
Aslanoğlu’nun özel çabalarıyla güzel bir noktaya getirdiğimize inanıyorum;
kendilerine teşekkür ediyorum.
(x) 437 S. Sayılı Basmayazı 26/03/2013 tarihli 82’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
İkinci
konu, esnafların ve ticaret âleminin yeni çıkan Türk Ticaret Yasası’nda eş
durumundan kefalet noktasında düşmüş olduğu zorluğu aşma konusunda, piyasanın
sıkıntılarını aşma konusunda bu torba kanunda var olan düzenleme bu anlamıyla
piyasanın bir ihtiyacını karşılamaktadır. Esnaf kefalet kooperatiflerindeyse
esnaf kefalet kooperatifinin kanunu gereği birbirine kefil olan esnafların
eşlerinin imzalarının alınması konusundaki zorluk da belirli oranda aşılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu bölümde var olan konulardan bir tanesi de Odalar Borsalar
Birliğiyle ilgilidir. Odalar Borsalar Birliğinin -biliyorsunuz- belirli bir
kanun düzenlemesinde iki dönem üst üste başkanlıktan sonra üçüncü dönem
başkanlık konusu, ara verme konusu gündeme gelmişti. Mahkeme kararıyla bu konu
ortadan kaldırıldı ve yeni seçimle ilgili bazı düzenlemeler yapılma ihtiyacı
doğdu. Bunlar bu torba kanunda da var. Torba kanunda var olması gereken şeyler
eksiğin düzeltilip daha iyi, daha demokratik hâle gelmesidir. Ancak TOBB
Kanunu’yla ilgili düzenlemede denetimle ilgili madde, mevcut durumu daha
ileriye, daha iyiye ve daha demokratikleşmeye götürmek değil, tam tersine
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine Bakanlığın üzerinde etkisini ve yetkisini
Demokles’in kılıcı gibi üzerinde tutabileceği bir yasal düzenlemenin
getirilmesidir.
Burada
şunu açıklıkla söylemek istiyorum: TOBB’un ve meslek odalarının denetlenmesinin
yapılması ve bu denetlemenin sürekli ve adil şekilde yapılması en temel
isteğimizdir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu ve benzeri kamu kurumu
niteliğindeki meslek odalarını çok önemsiyor ve destekliyoruz. Demokrasimiz ve
ekonomik hayatımız için çok önemli kuruluşlar olduğuna inanıyoruz. Onlar,
kesimlerinin sorunlarını, ekonomik ve sosyal, demokratik taleplerini en iyi
dillendirmek durumunda olanlardır ve ülkeyi yönetenlere ekonomik vizyon vermede üzerlerine düşen görevi yerine getirme
konusunda önemli işlevler yerine getirirler. Ama bu işlevleri yerine getirirken
onların üzerinde iktidarda bulunanların siyasi baskısı hiçbir zaman
olmamalıdır. Onlar, özgürce düşüncelerini söyleyebilmeli, görüş ve önerilerini
Türk toplumuyla ve iktidarıyla muhalefetiyle, herkesle paylaşabilmelidir. Bunun
yapılması bu kurumların üzerinde siyasetin gölgesinin olmamasından geçer.
Şimdi,
yaptığınız düzenlemeyle, bir denetim sonucunda müfettiş raporuyla, tutulan
müfettiş raporu sonucunda bir ay içerisinde TESK’te, iki ay içerisinde TOBB’da
basit usul mahkeme ile yöneticileri görevden alma noktasına geliyorsunuz. Bu
doğru bir anlayış değildir. Size çok net bir önerim var. Eğer bu kurumları
denetlemek istiyorsanız bunun için gerekli kurum var. Bu kurum 660 sayılı Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’yle oluşmuş yönetmeliğidir. Bu yönetmelikte
çok açıkça bu kurumları denetleyebilecek her türlü organizasyon vardır. Artı
müfettiş sisteminde olmayan çok temel bir özellik vardır. Müfettişin tuttuğu
raporun müfettiş adına hiçbir sorumluluğu yoktur. Müfettişlik mekanizması
ülkemizde maalesef tartışılır noktaya gelmiş, çok çeşitli eleştirilere muhatap
olmuştur.
Sayın
Bakan, siz de bilirsiniz ki müfettiş raporlarından dolayı mahkemelere çıkmış
müvekkilleriniz vardır, onları savunma durumunda kalmışsınızdır. Ben inceledim,
baktığımda müfettiş raporları nedeniyle uğratılan soruşturmalarda TOBB ve
mesleki odalarda çoğunluk itibarıyla müfettiş raporlarının tersine mahkeme
kararları çıkmıştır. Burada bir şeyin altını çizmek istiyorum, müfettişlik
mekanizmasını kendi hâline bırakırsanız müfettişler de doğru araştırma yaparlar
ama müfettişlik mekanizması bugün atamasıyla, yönlendirilmesiyle çok ciddi
şekilde siyasetin baskısı altındadır. Bakıyorum, geçmiş dönemde bazı
müfettişler taltiflendirilerek devletin en üst makamlarına, valiliklere ve
benzeri kurumlara çıkabildikleri gibi bazı müfettişlerin de farklı noktalara
gidebildikleri çok açık bir gerçekliliktir. Aynı konuda soruşturma yapmış
müfettişler için söylüyorum, aynı dosyaları, aynı konuları incelemiş
müfettişler için söylüyorum. Onun için değerli arkadaşlar, burada, hiç kimseyi
şaibe altında bırakmayacak en doğru çözüm yöntemi bu anlamıyla budur, bunu
dikkatinize sunuyorum. Biraz sonra bu konuda verdiğim önerge üzerinde ayrıntılı
olarak konuşacağım.
İkinci
bir konu daha; şimdi, bu kanunda kaçakçılıkla ilgili önemli yaptırımlar var.
Kaçakçılığın en temel noktası şudur: Bir ülkede kaçakçılık ekonomik nedenlerini
de ortadan kaldırarak hukuksal zemin hazırlandığı zaman ortadan kalkar veya en
aza iner. Ekonomik nedenleriyle hukuksal zeminini ve denetim mekanizmasını
beraber götürmelisiniz. Bugün Türkiye’de kaçakçılığın altında yatan en temel
nedenlerden bir tanesi akaryakıtta, içkide, sigarada vergilerin çok yüksek
olmasıdır. Türkiye'nin en büyük zaaflarından bir tanesi, vergi sisteminde bu
ürünlerden alınan vergilerin yani direkt vergilerin oranlarının yüksek olması
Türkiye’de kaçakçılığın önemli nedenlerinden bir tanesidir. Bu koyduğunuz yasal
düzenlemeleri bu vergi düzenlemeleriyle teşvik etmedikten sonra, başarı elde
etmenin çok zor olduğunun altını çizmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada tarım kesimiyle ilgili bir konuyu daha söyleyeyim. Tarım
kesiminde bazı köylülere verilen fazla ürün bedelleriyle ilgili amme
alacaklarını daha ağırlaştırmak doğru değildir. Köylü, içinde bulunduğu
koşullar nedeniyle çok zor durumdadır. Bu anlamıyla köylüyü icra kapılarına
götürecek daha da onu Amme Alacakları Kanunu’nun her türlü zorlayıcı noktasına
düşürmek doğru değildir. Eski hâliyle kalması bu anlamıyla tarım kesimindeki
köylünün sorunlarını çözmede devlet olarak, devlet baba olarak ona el uzatmanız
açısından önemlidir.
Bu
duygularla, bu düzeltmelerin yapılması konusunda Bakanlığınızın desteğini ve
anlayışını bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Susam.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz
Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU
ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra
sayılı Gümrük Kanununda ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin, iktidara geldiği günden bu yana
her türlü görüş, öneri ve eleştiriye rağmen ısrarla uygulamaya devam ettiği bir
durumla yine karşı karşıyayız. Yine komisyonlardan alelacele geçirilen bir
torba kanunla karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz.
Tasarıda
yer alan değişikliklere değinmeden önce torba kanunla ilgili düşüncelerimizi
ifade etmek istiyorum. Ülkemize has bir kanun yapma tekniği hâline gelen torba
yasa yapma tekniği gerçek anlamından çok uzak değildir. İlgili ilgisiz her
şeyin tek bir torbaya atılması gibi, Hükûmet de birbirinden ayrı konularla
ilgili düzenlemeleri tek bir torbaya atmakta ve tüm uyarılarımıza rağmen
önümüze koymaktadır. Ülkemize has gibi görünen bu yöntem aslında oldukça
eskidir. Roma hukukunda bir dönem birbiriyle ilgisiz, değişik madde ve
kanunların tek bir kanun gibi yürürlüğe konulması sıkça rastlanan bir
uygulamaydı. “Leges Saturae” adı verilen bu karma kanunlar siyasal etiğe aykırı
ve yasama yetkisinin dürüst kullanılmaması olarak değerlendirildiği için bu
yöntem milattan önce 98 yılında Roma konsülleri tarafından yasaklanmıştır.
Torba
kanun uygulaması her şeyden önemlisi geleneksel komisyon sistemini devre dışı
bırakmaktadır. Hemen her torba kanun teklifi, mali nitelikli hükümler içerdiği
gerekçesiyle esas yönünden Bütçe Komisyonuna havale edilmektedir. Ayrıca, kanun
teklifleri hâlinde sunulmuş olsa başka ihtisas komisyonlarının görev alanına
girecek olan işler, zorunlu olarak tek komisyona gönderildiği için, devre dışı
bırakılmış komisyonların uzmanlığından yararlanmadan ve katkıları alınamadan
yasalaşmış olmaktadır.
Kanun
yapım sürecinde sivil toplumun etkili bir şekilde katılması ve görüşlerini
ifade etmesi torba kanun yönteminde sekteye uğrayabilmektedir. Öte yandan, çok
sayıda kanun çok sayıda bakanlığı ve kuruluşu ilgilendirdiğinden, yasa yapım
sürecinin teknik ilgilileri arasında gereken diyalog ve bilgi alışverişi imkânı
çoğu zaman ortadan kalkabilmektedir. Birkaç gün içinde komisyondan alelacele
çıkarılan bir torba yasadan hangi sivil toplumun, hangi demokratik kitle
örgütünün haberi olabilir? Âdeta yangından mal kaçırırcasına Genel Kurul
gündemine getirilen bir yasa tasarısı ya da değişikliğiyle ilgili ne
muhalefetin ne de sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate
alınmamaktadır. Bu durum doğal olarak yasama hatalarının artmasına neden
olmaktadır.
Yasama
sürecini hızlandırmak için torba kanun çıkarma yoluna başvurulması çok ciddi
sakıncaları beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci
açısından değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama sürecinde de
sorunlar doğurmaktadır.
Torba
kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasama yapım
süreçlerine etkili biçimde katılamaması demektir. Kaldı ki her telden konuları
kapsayabilen torba kanunların yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında
milletvekilleri bile içeriği anlama bakımından sıkıntıya düşmektedirler. Böyle
olunca, MHP Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır’ın ifade ettiği gibi “Torba
yasa çorba yasaya dönüşmekte, ne millet ne de milletin vekilleri, çıkarılan
yasaya hâkim olabilmektedirler.”
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de gümrükler ve gümrük politikası
sağlıklı yasalar çıkarılamadığı için sorunlu bir alan olmaya devam etmektedir.
Yapılmaya çalışılan düzenlemeler yüzeysel değişikler ile sınırlı kalmakta,
sorunlar köklü bir şekilde çözülememektedir. Özellikle kaçakçılık ve haksız
rekabet ile gündeme gelen gümrükler konusu, acilen köklü çözümlere muhtaç
durumda olan alanların başında gelmektedir.
Tasarıda
getirilen değişikle, yakalanan kaçak eşyalarla ilgili bir düzenlemeye
gidilmiştir. Gümrük idarelerinin bağlı olmasından kaynaklı olarak bakanlığın en
önemli görevlerinden birisi, kuşkusuz, kaçakçılıkla mücadeledir. Kaçakçılık,
toplum güvenliği ve sağlığının yanı sıra rekabetçi piyasa için de büyük tehdit
oluşturmaktadır. Çok yönlü olan bu tehdidin önlenmesinde ekonomik tedbirler,
mali tedbirler ve siyasal kararlılıkla birlikte gümrük sahaları ve sınır
kontrolleri de önemli yer tutmaktadır. Ancak ne var ki Türkiye, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinin uyguladığı politikalar neticesinde kaçak işçiden
cep telefonuna, sigaradan içkiye, çaydan şekere, akaryakıttan büyükbaş ve
küçükbaş hayvana kadar tam bir kaçak cennetine dönüştürülmüştür.
Kaçak
işçi sayısına ilişkin resmî veriler bulunmamakla birlikte, kimi kaynaklarda
Türkiye’de çalışan işçi sayısının 500 bini bulduğu iddia edilmektedir. Emniyet
Genel Müdürlüğünün kaçakçılık raporunda yer alan verilere baktığımızda, yakalan
kaçak mallardaki artışın yıllar itibarıyla giderek yükselmekte olduğu
gözlenmektedir.
Vahametin
ulaştığı noktaya dikkat çekmek adına, rapora konu edilen kaçak mallardan
bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Yakalanan kaçak sigara 2009 yılında 10
milyon paket iken, bu sayı her yıl giderek yükselmiş ve 2012 yılının ilk sekiz
ayında 159 milyonu aşmıştır. Yakalanan kaçak cep telefonu 2010’da 39.809 iken,
bu sayı 2011’de 119.918’e çıkmıştır. Yakalanan kaçak et 2009’da 4.585 kilogram
iken, bu rakam 2010’da 74.947 kilograma, 2011’de ise 82.503 kilograma
çıkmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin âdeta kaçakçılık cenneti hâline
geldiğini, şimdi zikrettiğim rakamlar açık bir şekilde göstermektedir.
Kaçakçılık cenneti Türkiye’de kaçakçılık yapan baronlar keyif sürerken, günlük
geçimlerini sağlamak için kaçakçılık yapmaktan başka hiçbir alternatifi olmayan
Roboski köylülerinin payına ise bombalanarak öldürülmek düşmekte, yaşanan
trajediyi araştırmak ve gerçekleri ortaya çıkarmakla yükümlü olan Uludere alt
komisyonu bir demokrasi ve insan hakları ayıbı işlemiş bulunmaktadır. Alt
komisyon raporunun İnsan Hakları Komisyonunda kabul edilmesi ise bu ayıbın
sürdürülmesinden başka bir şey değildir. Olayda hayatını kaybedenlerin
yakınları adalet aramaya devam etmekte, tazminat teklif eden Hükûmetten
tazminat değil, özür ve suçluların ortaya çıkarılmasını beklemektedirler yani
sadece ve sadece adalet istemektedirler. Köylüler böyle bir beklenti
içindeyken, 34 kişinin hayatını kaybettiği bir olayın on beş ay sonra nihayet
açıklanan komisyon raporunda “Olayın kasten yapıldığına yönelik olarak herhangi
bir delil elde edilemediği görüş ve kanaatine varılmıştır.” ibaresi köylülerde
büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Roboski katliamı vicdanı olan hiç
kimsenin kabul edebileceği bir olay değildir. Roboski katliamının gerçek
anlamda aydınlatılması, içinde bulunduğumuz çözüm sürecinde toplumsal barışın
sağlanabilmesi için turnusol kâğıdı işlevi görecektir. Halkın devlete ve
adalete olan güvenini sarsmaya kimsenin hakkı yoktur. Bizler bu olayın
takipçisi olmaya devam edeceğiz. Failler bulunana kadar mücadelemizi
sürdüreceğiz.
Bu duygu
ve düşüncelerle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Şahsı
adına da söz talebi olduğu için on beş dakika süre vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yine bir torba kanun görüşüyoruz. Arkadaşlarımız söyledi ama yine
söyleyeceğim, başlarken yarım sayfalık, birleştirdiğimiz teklifler, tasarılar
hepsi bir arada. Sayın Bakan kendi açısından bakarak diyor ki: “Efendim, bu,
benim konularımla ilgili.” Onun için gümrüğü, ticareti ilgilendiren ne
varsa… Gerçi ilgilendirmeyenler de var
ama böyle bir gelenek oluştu, bu hiç hoş bir şey değil çünkü değişik
komisyonlarda görüşülüp bu konuda karar verilmesi gereken bazı hususlar da bu
kanunun içerisine dercedilmiş oluyor. Baştan, bunun yanlış bir uygulama
olduğunu ve artık AKP klasiği olduğunu sizlere ifade ederek başlamak istedim.
Şimdi,
bunun içerisinde “torba” deyince, işte, Odalar ve Borsalar Birliği var, tarım
satış kooperatifleri birlikleri var; akaryakıt, petrol kanunu, kaçakçılık,
birçok düzenleme var; sebze ve meyve ticaretiyle ilgili olanlar var. Aslında,
bayağı karmaşık bir şey gibi görünüyor ama özellikle burada kaçakçılıkla ilgili
kısım, üçüncü bölümde yer alan bazı hükümlerde kaçakçılığın önlenmesinin
hedeflendiği söyleniyor. Ancak cezayı artırarak bunu önleme yoluna doğru
gidiyoruz değerli arkadaşlar.
Sayın
Bakanım, burada tersinden bir gidiş var gibi geliyor bana çünkü bu şekliyle
cezaları artırarak, fiyatı belli şekilde kontrol etmeden bunu önleme şansımız
yok. Çünkü Türkiye’deki akaryakıtın yaklaşık 3 lirasının 2 lirası vergilerden
oluşuyor. Şimdi, biz bunu devam ettirdiğimiz sürece, bir şekilde, sağdan soldan
geliyor. Bir de çok ayrıntıya girmeden söyleyeyim: Normal düzende depo ve
antrepo otomasyonu vardı bildiğim kadarıyla. Şimdi, doğrudan istasyona doğru
geçiyoruz yani kaynağında kaçakçılığı önlemek yerine, tek tek dağıtıldığı
yerleri kontrol edeceğiz. Bunları da edelim ama asıl olan, bu toptan depoların
olduğu yerde antrepoların, depoların olduğu yeri kontrol edebilmek. Tabii,
ondan da öncesi var aslında. Daha da kökünden bunu kazıyabilmek gerekiyor.
Şimdi,
sizlere kısa bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Sayın Başbakanın 13 Şubat
2007 tarihli grup toplantısında sözleri var. 2007’den bahsediyorum, bakın
değerli arkadaşlar. Hatta sonrasında, ay sonunda Ulusa Sesleniş yapmış Şubat
2007’de; yine orada da değiniyor, diyor ki: “Dış Ticaret Müsteşarlığımız 48
ülkeden kayıtları istedi. 31’inden cevap geldi –özetini söylüyorum vaktinizi
almayayım diye- bu 31 ülkeden iki buçuk yıl içinde –o zamanın süresi
içerisinde- 28 milyar liralık petrol ithal etti. Ama resmî kaynaklara baktık,
31 ülkeden 9,3 milyar etmişiz. Yani 19 milyarlık yaklaşık bir açık var.” diyor.
Şimdi, zaman zaman Sayın Bakana da ondan önceki bakanlara da biz Plan ve Bütçe
Komisyonunda sorduk. Siz kaynağından bu kaçakçılığı engelleyemezseniz gelip
önce depolara, şimdi ondan da vazgeçtik, akaryakıt istasyonlarına… Tabii ki
bakalım, bunu inceleyelim ama asıl kaynağından bunu kesmek lazım. Dolayısıyla,
acaba bunlarla ilgili ne yapıldı? Bunların üzerine çünkü ÖTV, KDV’yi de
eklediğimiz zaman -demin dedim, üçte 2’si- 40 milyara yakın bir kaynak ediyordu
o zamanın parasıyla, o zaman tespit edilenlerle. Şimdi, üstünden kaç yıl geçti?
Altı yıl daha geçti. Biz hâlâ depolardan mı yapalım, istasyonlardan mı yapalım
diye bunu tartışıyoruz değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, bunlar pansuman
tedbirlerdir, gerekli olabilir ama asıl kaçakçılığı önlemek istiyorsak bunu
kökünden önlememiz gerekiyor, yurt dışından gelişinden önlememiz gerekiyor,
bunların depolandığı yerlerden. Sadece petrolle ilgili değil, diğer ürünlerde
de yine, asıl, toptan pazarlanma sırasında bunları engelleyemediğimiz zaman, 2
tane gariban orada almış, esnafı, tüccarı yakalayacağız da ona ceza yazacağız.
Evet, o da yakalansın, bile bile yaptıysa bunlardan cezasını alsın ama bu bizim
kanunda ortaya koyduğumuz amacı gerçekleştirmemize yaramıyor. Sadece
perakendesini önler diye düşünüyorum.
Sayın
Bakanım, enteresan bir şey orada arkadaşlarımız bize söylediler, diğer bir
husus, petrol deyince onu da belirtmeden geçmeyeyim. Ulusal petrol stokuyla
ilgili düzenleme yapıyoruz arkadaşlar burada ama bir de öğrendik ki hâlâ bu
kesintilerin -petrol değil bakın- parası TÜPRAŞ’ın hesabında duruyormuş. Şimdi,
ben TÜPRAŞ deyince tüylerim diken diken oluyor çünkü orada daha önce, TÜPRAŞ’ın
özelleştirilmesinde birtakım soru işaretleri oluştuğu için –şimdi uzatmayayım-
kafamızda duruyor. Özelleştiğini de biliyoruz, biz TÜPRAŞ’ın hesabını da
duyunca –bütün arkadaşlarım burada- şaşırdık. Bir daha sorduk, “Hakikaten bu
TÜPRAŞ’ın hesabında duruyor mu?” diye ve her şeye el atan Hükûmet maalesef onu
unutmuş. Yani artık TÜPRAŞ özel bir şirket arkadaşlar, 500 milyon orada
duruyor.
Bir de
şeyi anlayamadım asıl. Şimdi neyse, onu seslenmediniz, koydunuz, Sayın Bakan da
burada. Ulusal petrol stokunun amacı ne? Yani ulusal petrol
stoku tutulmasının amacı acil durumlarda gerekli olan petrol. Hazinenin
parası yok mu yani 500 milyon ne olacak? Petrolü ithal ettiğimiz zaman bunun
parasını ödeyemiyor muyuz yani? Amaç petrol stoklamakken biz parasını
stoklamışız, o da yıllardır TÜPRAŞ’ın hesabında duruyormuş, çok garip bir şey.
Acaba bunun bir nedeni var mı, hâla tam olarak anlayabilmiş değiliz.
Değerli
arkadaşlar, hazır diğer konulara geçmeden, az önce yaşadığım bir şeyi sizlerin
dikkatine sunmak istiyorum. Arkadaşlarımı gönderdim doğal gaz alsın diye -evde
doğal gaz azalmış- 350 lira limiti koymuşlar Sayın Bakanım, bilginiz var mı
bilmiyorum. Sayın Bakan zam gelmeyecek diyordu ama kış bitiyor, mart ayı zaten
yani stoklarda mı bir şey var, niye 350 lira limiti koymuşlar? Bizim de
öğrenmemizde fayda var diye düşünüyorum kendim, bizatihi bir saat önce
arkadaşlarım haber verdiler. Doğal gazla ilgili bir sıkıntı mı var, yoksa başka
bir planlama mı var? Acaba neden limit koyulduğunu da öğrenirsek burada yeri
gelmişken, faydalı olur diye düşünüyorum.
Öbür
taraftan, Odalar ve Borsalar Birliğiyle ilgili konuda yine bütün odaların
sıkıntıları var. Tabii Sayın Bakan diyecek ki: “Ben sordum.” Size bir şey
diyemiyorlar diyoruz biz de, çünkü hepsi ticaret erbabı, en ufak bir şey olduğu
zaman vergiciler geliyor, belediyeler geliyor, hepsi geliyor soruyor diyorlar
ama personelle ilgili bir soruşturma kapsamında bunların görevden alınması
hükmü, biraz keyfîlikleri akla getiriyor. Çünkü, diğer
sivil toplum kuruluşlarında ve bazı meslek kuruluşlarında Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak sizlerin yaptığı baskıyı bildikleri için de “Bu bizim için
sıkıntı doğurur.” diyorlar. Yol yakınken, bu konuda da uyarmış olalım.
Diğer bir
husus, bu kanun içerisinde ve bölümde düzenlenen sebze ve meyve ticaretiyle
ilgili ve semt pazarlarıyla ilgili bir hüküm var değerli arkadaşlar. Yani
pazarların da özelleştirilmesi diyoruz kestirmeden, özel sektör inisiyatifine bırakılması. Normalde,
sosyal devlet olarak belediyelerin düzenlediği bir şey. İşte, bunu biraz
yumuşatarak değiştirsek de netice itibarıyla aslında özelleşme değil de bir
nevi tekrar tekelleşmeye yol açacak.
Biliyorsunuz,
bizim kültürümüzde bu semt pazarlarının çok önemli yeri var. Orada insanlar
geliyor, köyden gelenler, alışveriş yapanlar, sabahleyin pazar esnafı,
sonrasında bütün kent halkı, tüketiciler çok güzel bir birliktelik
oluşturuyorlar. Ben de gençliğimde Manavgat’ta pazarda uzun süre çalıştım.
Köyden gelenlerle, kenttekilerle hepsiyle beraber, orada bir sosyal ortam var.
Değerli
arkadaşlar, biz, bunu eğer böyle yaparsak şöyle bir şey sonucu çıkacak: Aynı
şeyi AVM’de yaşadık. AVM’leri çoğaltınca semt esnafı sıkıntıya düştü. Şimdi,
eğer böyle “modern pazarlar” diyerek farklı bir yapıya getireceğimiz
tekelleşmiş, tek tipleşmiş bir pazar yapısı gelirse, bu sefer pazarcı esnafı da
büyük ölçüde zarar görecek. Zaten gariban, geliyor, işte falanca belediyenin
pazar ihalesinden veya oradaki tahsislerinden faydalanalım diye 3 metrelik bir
yer almış, şimdi, onu da farklı bir sürü statüler, kanunlar, nizamlara
koyacağız, onunla da uğraşamayacaklar.
Başka bir
sonucu daha olacak: E, zaten burada, pazarlarda baktığınız zaman, gelen
şeylerin tamamı, halden alınanın ötesinde -Ankara olarak düşünmeyin; bizim bir
sürü ilçemizde, beldemizde kurulan pazarlar var- buraya doğrudan üretici
getirip kendisi satabiliyor, köşede bir tane yer alıyor köylü vatandaş. Şimdi,
bunlar üretemezler, zaten organize üretici değil bunlar. Kendi tarlasında,
bahçesinde ne üretiyorsa -meyve sebze- getirip bunu satıyor. Bunları da ortadan
kaldırmış olacağız. Dolayısıyla, hem kültürel bir yapıyı bozuyoruz hem de
oradaki bu üreticilerin üretimden vazgeçmesine neden olacak bir yapıyı
kuruyoruz. Bu konuda da dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum yani zaten
sıkıntıda olan esnafı daha da sıkıntıya düşürmüş olacağız.
Bir
taraftan, bakıyoruz, biz bunları söylüyoruz, bu kadar uyarı yapıyoruz ama Sayın
Başbakan hafta sonu -gene ekonomik mucizelerden bahsediyor- Eskişehir’de
konuşmuş. Ben, defalarca bu kürsüden, sizlere de, sayın bakanlara da, Sayın
Başbakana da söyledim ama galiba, artık, bu şey iyi niyetin ötesini aştı.
Şimdi bir
iki tane madde okuyacağım. Beraberce… Ama her seferinde, galiba, konuşma
metnini arkadaşlarımız kopyalayıp yapıştırıyor mu, ne yapıyor bilemiyorum; yani
şartlar değişiyor, hâlâ aynı şeyleri Sayın Başbakan söylemeye devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, burada bir şey var...
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Camdan okuyunca öyle
oluyor.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Yani “camdan” diyor arkadaşlar. Camı da değiştiriyorlar
“copy-past” yapıyorlar ama herhâlde eski maddeler kalıyor.
Hâlen
daha -arada tabii MHP’yi de unutmamış- diyor ki: “IMF’ye 23,5 milyar dolar borcumuz
vardı, şimdi 400 milyon dolar. Milyarlar gitti, milyonlar kaldı. Mayısta bu
borcu kapatacağız.”
Bakın,
defalarca söyledim arkadaşlar, Mayıs 2005’te siz aldınız bu borcu, siz kendi
borcunuzu ödüyorsunuz. 10 milyarı siz aldınız. Ha, buna bir şey demeye gerek
yok. Diyorum ki biz iktidar olunca da 400 milyon kalırsa ödemek zorundayız.
IMF’ye borcumuzu ödememek gibi bir şansınız var mı sizin? Yok.
Şimdi,
bunu burada söylemenin ne anlamı var? Arkasından da bize diyor: “Ey MHP, ey
MHP’li kardeşlerim, ‘Bahçeli’ denen zata…” diyor. Biraz da kendisi çok üst yani
sultan, halife olduğu için. “’Bahçeli’ denen zata gönül veren kardeşlerim,
bunlar borcu bıraktı, biz ödedik.” diyor.
Peki,
şimdi sizin bıraktığınız borç nereye geldi?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Onu da biz ödüyoruz.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Toplamı 224 milyar iken 500 milyarın üstüne çıktı mı? Çıktı.
Peki, biz iktidar olunca ödemeyecek miyiz? Mecbur ödeyeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Yani
burada topu topu 23 milyarın, 23,5 milyarın 10 milyarını da siz almışsınız,
bunu söylüyorsunuz. Peki, sizin bu aldığınız borçları kim ödeyecek?
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – IMF’e borç bitti, kalmadı.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – IMF’ye kalmadı da Dünya Bankasına var, A bankasına var, B
bankasına… Türkiye'nin borçlarından haberiniz yok galiba. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Borcun gayrisafi millî hasılaya oranı ne?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Ha? Borcunuzdan haberiniz yok galiba. Yüzde 100’den fazla
arttı, 224’ten 500’e geçti. Hasıla bize gelmiyor,
vatandaşa gelmiyor, o parayı vatandaş ödüyor.
Şimdi,
öbür taraftan, yine dönüyor: “Efendim, Merkez Bankasının kasasında 27,5 milyar
vardı.” diyor. “He?” “Şimdi de 124 milyar var.” diyor.
Arkadaşlar,
bakın açın, içinizde iktisatçı arkadaşlarımız var, değerli bakanlarımız var,
danışmanlarınız var, sorun, bir baksınlar fazla rezerv tutmanın maliyeti nedir,
optimum rezerv miktarı nedir, bunu tuttuğunuz zaman
kaç faizle tutuyorsunuz, Amerika’daki bankalarda faiz oranı şu anda kaç,
Türkiye’de bunu borçlanırken yüzde kaçla borçlanıyorsunuz? Bunları sormadan
lütfen laf atmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Reel faiz nerede şimdi, oraya bak. Sonuç nereye geldi?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Sayın Kacır, ben size sonra anlatırım, o kısmı biraz teknik.
Ben kitap göndereyim size.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Anlamaz, anlamaz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Reel faizi kaçla bıraktınız, şimdi kaç lira?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, yani hakikaten burada
“İhracatımız…” diyor.
İhtiyacı
olanlara sonra anlatırım ben, onları söyleyeyim de.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Ya, anlat da herkes duysun.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Tamam, söylüyorum zaten, siz anlamıyorsunuz, ne yapayım Sayın
Kacır.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Kaçla bıraktınız?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Bakın, şöyle söyleyeyim o zaman, bir daha dinle o zaman.
Yurt
dışında faizler yüzde 1 değil, Amerika’daki faizleri arkadaşlar sorsun.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Ya kardeşim, engelli diliyle anlatsana, anlamıyor.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Biz kaçtan borçlandık? “’Ucuz borçlandık.’ dediğimiz kira
sertifikası 5 nokta küsura geldi.” dediler. Bakın, ucuz, ucuz. Normalde 7-8,
aradaki 6-7’yi kim ödeyecek? Her tuttuğunuz rezerv için yurt dışındaki bankaya
götürüp yatırıyorsunuz. Burada durmuyor rezervler, bizim kasamızda falan değil.
Sayın Başbakan doğru söylemiyor. Bu rezervlerin çoğu, yüzde 80-90’ı
Amerika’daki muhabir bankalarda, geri kısmı da altın, burada duran kısmı çok
sınırlı.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Amerika’ya kaynak yaratıyorlar, ucuz kaynak.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Bunlardan da faiz almıyoruz, onu söylüyorum. aldığımız faiz 1.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Milletin parasını Amerika’ya -kullanması üzerine-
veriyorlar. Bunları sevmeyecek de bizi mi sevecek?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Onu orada tutacağımıza, borçlandığımıza kaç ödüyoruz?
LIBOR’la beraber yüzde 7-8’den aşağı şu anda… Bakın, Türkiye’nin uluslararası
piyasada ihraç ettiği tahvillerin fiyatı bellidir. Arkadaşlarımız, iki dakika
sonra size ben söyleyeyim. Bugünkü fiyatı neyse, getirisi neyse söyleyeyim ama
orada tutmanın maliyetini biz ödüyoruz insanlar olarak; vergi borcu olarak,
sizin artırdığınız ÖTV, KDV olarak biz ödüyoruz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Yüzde 30 enflasyon, yüzde 63 faiz, senin bıraktığın bu.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – 2001’de bankalar neden battı? Neden battı? Faizden mi
battı?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Şimdi, aynı şekilde ihracatla ilgili de söylüyor.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Yüzde 63 faiz bıraktın yahu!
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - E, siz de bırakıyorsunuz, ödeyeceğiz işte yani hepsini
bıraktınız.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Hayır, 2001’de bankalar neden battı?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Ben size anlatacağım sonra daha ayrıntılı bir şekilde,
kitaptan size de vereyim.
Dolayısıyla,
özetle şunu söylüyorum: Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın bu konuşmalarını
kim yazıyorsa, istiyorsa ona da anlatalım, bu konularda bir eksik bilgi var.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Mehmetçiğim, engelliler diliyle anlat.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Yani, bunlarda yanlış yönlendirme var, milleti yanlış
bilgilendirme var. Pembe tablolar çiziyorsunuz ama vatandaşın hâli acıklı. Acı
gerçeklerle yüzleşince de böyle bağırmaya başlıyorsunuz. Dolayısıyla, bu
vesileyle Sayın Başbakana ve sizlere, sayın bakanlara, danışmanlarına bir kez
daha hatırlatmış olalım.
İnşallah,
bu vesileyle TOBB’la ilgili, pazarcılarla ilgili söylediklerimiz dikkate alınır
daha derli toplu şekilde kanun çıkar diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.
Şahsı
adına Kocaeli Milletvekili Haydar Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) – Herkese laf atıyordun, bak, şimdi sıra bizde.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Hadi, buyurun. IMF borcundan mı başlayayım?
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Akar.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Sen hiç konuşma IMF borcunu Haydar Bey.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Niye? Sizin gibi ben sadece el kaldırıp indirmiyorum,
çalışıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bir kanun çıkartıyoruz. Bu kanunun adı
“Gümrük Kanunu”. Gümrük Kanunu 65 madde olarak Komisyona gelmiş, daha sonra 22
madde üzerinde değişiklikler yapılmış ve bu değişiklikler sonucunda bugün Genel
Kurulda da değişiklikler devam ediyor, torba kanunun adı olmuş çorba kanunu!
Şimdi
Bakan diyor ki geneli üzerinde yaptığı konuşmada: Biz, bu kanunla ilgili çok
sıkı çalıştık. Bu kanunun içinde 14 tane kanun, 1 tane kanun hükmünde kararname
ve tüm kamudaki, kurumlardaki personelle çalıştık ama bir çorba kanun yaptık
diyor. Diyor ki Bakan: “Gümrük Kanunu koyduk adını ama ben aynı zamanda Gümrük
ve Ticaret Bakanıyım, ticaretle ilgili şeyler de var.” diyor.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Doğru tabii.
HAYDAR
AKAR (Devamla) - Ama baktığınız zaman kanuna, doğru, ticaretle ilgili şeyler
var…
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Gümrük ve Ticaret Bakanı değil mi?
HAYDAR
AKAR (Devamla) - …halkı ilgilendiren şeylerden çok uzak duruyor. Esnafı
ilgilendiren, sanatkârı ilgilendiren ve sokaktaki vatandaşı ilgilendiren
olaylardan çok da…
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Kooperatiflerle ilgili bir şey yok mu?
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Evet, doğru söylüyorsun.
Şimdi
Sayın Bakan, konuşmanızda şunu söylüyorsunuz: “Gümrük kapılarında
yap-işlet-devret modeli tutmuyor, artık yap-işlet-devreti de geçiyoruz.”
diyorsunuz. Doğru, yap-işlet-devret değil, yap-işlet sadece, devret modeli
tutmuyor. Yap-işlet.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Yap-işlet, devretme!
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Yani, gümrüğü alacaksınız, gümrüğün binasını yaptıracaksınız,
yap-işlet ve ömür boyu artık onun olacak. E, siz niye varsınız ki? Siz niçin
duruyorsunuz? Siz niçin hükûmetsiniz? Gümrükleri özele teslim ettiniz,
fabrikaları özele teslim ettiniz; e, memleketi de özele teslim edin, böylece bu
işten de kurtulmuş olursunuz. Başbakan da camdan aynı vatandaşı IMF borcuyla
kandırdığı gibi “Dış borç yok.” dersiniz olur biter. Ne kadar güzel!
Şimdi
Bakan diyor ki, bakın, isimlerini de vermiş: “Türkgözü, Pazarkule, Dereköy,
Karkamış, Öncüpınar, Yayladağı, Akçakale gibi yap-işlet-devretle olası değil.”
diyor. Bir de Sarp sınır kapısını yapmışlar, gittim gördüm. 5 milyonluk
Gürcistan var karşısında, bu tarafta da 74 milyonluk bir ülke var. 74 milyonluk
ülke tarafındaki araçlar altı saatlik, yedi saatlik konvoylar oluşturmuşlar,
diğer tarafta da beş dakikada hallediyorsunuz işinizi. Burayı yeni yapmışlar.
Vatandaş geliyor, nasıl biliyor musunuz, yaya geçerken yağmurun altında, karın
altında evraklarını teslim etmek için uğraşıyor, diğer tarafta da aracından
inmeden fotoğrafını çekiyor, fotoğrafını. Sizin getirdiğiniz nokta bu, ülkeyi.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Görmüyor musun ya, ihracat nasıl arttı, ithalat nasıl
arttı?
HAYDAR
AKAR (Devamla) - Şimdi, sayın milletvekilleri, Bakanlığın en önemli
görevlerinden bir tanesi de kaçakçılık. Şimdi anlatacağım, kaçakçılık.
Kaçakçılık nelere mal oluyor?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Hizmetler nasıl arttı, gümrük nasıl çalışıyor?
Beyannameyi veriyorsun elektronik ortamda…
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Toplum sağlığı ve güvenliğine yansıyor, rekabetçi piyasa için
tehdit oluşturuyor kaçakçılık. Evet, birçok insan piyasadaki kaçak ürünleri
kullanıyor. Peki, tehdidin önlenmesi için ne yapmak gerekiyor? Ekonomik, mali
ve siyasi tedbirler almak gerekiyor. Gümrük sahaları ve sınır kapıları önemli
bir yer tutmaktadır bu tedbirleri alabilmek için. Bizim Suriye sınırında 877
kilometre, Irak sınırında 331 kilometre, İran’a da 454 kilometre sınırımız var.
Aslında sınırımız yok, sayenizde sınırsız hâle geldi. Artık Türkiye Cumhuriyeti
sınırsız bir şekilde herkesin girip çıkabileceği… Lazların adını kullanmak
istemiyorum ama İstanbul’da adam öldürüyor, gidiyor Suriye’ye, yarattığınız
Özgür Suriye Ordusu’nda sizin de verdiğiniz silahla orada savaşarak insanları
katlediyor. Hiç sordunuz mu Sayın Bakan, bu Laz Ziya bu sınırdan nasıl geçti?
“Pasaportla mı geçti, yoksa sizin Özgür Suriye Ordusu’na sağlamış olduğunuz
imkânlarla mı geçti?” diye sormak gerekiyor diye düşünüyorum.
Şimdi, gümrük
sahaları ve sınır kapılarını tutacak diyoruz ya, Sayın Bakanın ilindeki en
büyük üretim kaynağı çay, değil mi?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – “Laz Ziya” deme, Artvin milletvekilini görmedin mi,
alınıyor, “Laz Ziya” deme.
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Bunu bir bitireyim, müsaade et de çayı anlatayım.
Son dört
yılda 15 bin ton çay kaçak olarak girmiş, yıllık çay üretimi 235 bin ton.
Sadece kaçağın yıllık on katını aldığınızda, yıllık 150 bin ton çay yapar.
Sayın Bakan, sen neyin Bakanısın Allah aşkına ya? Kendi memleketinin üretiminin
bile ülkede kaçak satılmasına neden oluyorsunuz.
Burada şu
soruyu sormak lazım arkadaşlar: Bu kaçak ürünler Türkiye’ye niye giriyor? Niye
insanlar kaçak ürünlere rağbet ediyor? Eğer bu soruyu sorarsanız doğru projeler
üretirsiniz Sayın Bakan. Bu soruyu sormazsanız yaptığınız işi, bu kanunu, diğer
kanunlarda olduğu gibi beş defa daha getirirsiniz, bu kürsüde hep beraber
konuşuruz. Eğer bu soruyu sorarsanız ÖTV’nin pahalılığı, KDV’nin yüksekliği ve
dünyadaki rekor sahibi olduğunuz dolaylı vergilerin yüksekliğini göreceksiniz
diyorum.
Hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz. On beş dakika süremiz; yarısı sorulara, yarısı cevaplara.
Buyurunuz
Sayın Canalioğlu.
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, eğitim süresi iki yıl olan ve bu sürede matematik, fizik, genel kimya,
genel ekonomi, botanik, toprak bilgisi, tarımsal ekoloji,
iklim bilgisi, bitki besleme ve gübreleme tekniği, yaş çay ürünü alım esasları,
çay hastalık ve zararlıları, çay tarımı, çay analizleri ve çay teknolojisi gibi
dersleri gören, kırk iş günü yani sekiz hafta meslek stajı yapma zorunluluğu
olan meslek yüksekokulu mezunu çay eksperlerinin 5620 sayılı Yasa nedeniyle
daimî istihdam edilmelerinin önü kapanmış ve mevsimlik işçi statüsünde dört ay
gibi kısa sürelerde çalıştırılmaktadırlar. Karadeniz Bölgesi’nde 1 milyon
kişinin geçim kaynağını oluşturan ve çok önemsediğimiz çay ürününün gelişmesi,
elbette ki bu sektörün içinde bulunan vasıflı insanların da yer bulmasıyla
mümkündür. Bu bağlamda, çay eksperleri lehine 5620
sayılı Kanun’da değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Sayın
Acar…
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, gümrük tasfiye işletmelerinde toplanan fazla mesai ücretlerinden
işçilerin yararlandırılmadığı, fazla mesai yaptıkları hâlde
yararlandırılmadıklarını gündeme getirmiştim. Siz de verdiğiniz cevapta
“Mevzuat böyle; memurlara ve sözleşmeli personele veriliyor, işçilere
verilmiyor.” demiştiniz. İnsanlar fazla mesai yapıyor, çalışıyor, o anda fiilen
çalışmayana fazla mesai ücreti veriliyor, çalışana yok. Bunun Anayasa’nın
18’inci maddesindeki “Angarya yasaktır.” hükmüne aykırı olduğu açıktır. Buna
aykırı mevzuatta bir değişiklik olacak mı, yoksa işçiler kaderine terk mi
edilecektir? Çalışana emeğinin karşılığını verecek misiniz? Bunu soruyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Bakan, gümrüklerce müdahil olunan ceza davalarında, kaçak zannıyla yakalanan
eşyalar ile kaçak eşya naklinde kullanılan araçlar için asliye ceza
mahkemelerince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nedeniyle,
gümrüklerdeki kaçak ambarlarının dolduğu ve ciddi sıkıntıların yaşandığı
belirtilmektedir. Bu konuda bir çözüm arayışınız var mı? Adalet Bakanlığı ile
görüşerek bunun sadece kaçakçılara uygulanması yönünde bir çözüm bulunabilir
mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Kurt…
KAZIM
KURT (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, ilerideki bölümlerde, 5607 sayılı Yasa’da, ciddi anlamda suç
tanımlamasında değişiklikler yapılıyor. Bu yapılırken iki noktayı dikkatinize
sunmak istiyorum.
Birincisi:
Teşebbüs aşamasında kalan suçlara da tamamlanmış gibi ceza vermeyi, hukuka
aykırı bir uygulamayı devam ettiriyorsunuz.
İkincisi:
Hapis cezalarında alt ve üst sınır olmasına rağmen idari para cezalarında alt
sınırı ortadan kaldırıyorsunuz. Bu yanlışlığın ne kadar ekonomik külfete neden
olacağı konusunda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kurt.
Sayın
Yılmaz…
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Afyon’da ve daha sonra 7-8 ilde birlikte alkol yasağı, içki içme yasağı
valiler tarafından konuldu. En son Afyon’daki bu içki yasağının mahkeme
tarafından kaldırıldığını basından öğrendik. Ama ne yazık ki, bu konuda,
valilerin uygulama konusunda, çok ciddi, yasaya da uymayan, mahkeme kararlarına
da uymayan yaklaşımlarının olduğunu gözlemliyoruz. Bu şekilde içki yasaklarının
getirilmesini siz nasıl karşılıyorsunuz ve bir Bakan olarak, bunlarla ilgili
bir uyarıda bulunmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın
Ağbaba…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, ben, dün de gündeme getirdim, geçtiğimiz
günlerde Payas Belediyespor ile 44 Malatya Spor arasında bir maç oynandı. Bugün
de 44 Malatya Spor’un Başkanı görüntüleri getirmişti. Görüntülere baktığımız
zaman Türkiye’de nelerin yaşandığına insan şaşırıyor. Teknik direktörümüzün -44
Malatya Spor’un- 60 yaş üzerindeki Sayın İsmail Tekin’in üzerine polis ve saha
komiseri saldırıyor. Bunların içerisinde muhtemelen hakemlerin de katkısı var.
Saha komiseri Malatya Spor’lu futbolcuların üzerine saldırıyor, onları
dövüyorlar. Güvenlik güçleri bu olayların tamamen içerisinde.
Malatya Sporlu futbolcuların, seyircilerin dövülmesine, tartaklanmasına
seyirci kaldıkları gibi, bu olayların içerisinde varlar. Hem hakem hakkında hem
saha komiseri hakkında hem de bu güvenlik güçleri hakkında işlem yapılması
düşünülüyor mu? Bu konuda Hükûmetin tavrı nedir? Bunu merak ediyorum hakikaten
bir Malatya milletvekili olarak. Bu olayların da takipçisi olacağımızı, Malatya
Spor’un da sahipsiz olmadığını bir kez daha belirtmek istiyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Evet, teşekkür ediyorum.
Bir defa,
önce, dün burada sorulan sorular vardı -cevap verecektim- izninizle onlara
cevap vereyim.
Sayın
Aytun Çıray’ın, bu Cilvegözü Gümrük Kapısı’nda bidonlarla yakıt ticareti
yapıldığına ilişkin bir iddiası olmuştu. Bunu incelettim. Bu kapılarda
bidonlarla yakıt satışı yok; fotoğraflandırdım. Suriye’den Türkiye’ye girenler,
beraberinde bazen zeytin bazen de zeytinyağı getiriyorlar. Bunların 1 bidon
olması tolere ediliyor, 1 bidondan fazla olması hâlinde ya iade ediliyor ya da
alıkonuluyor. Bunun ötesinde, o alanda, kesinlikle bidon veya başka bir biçimde
akaryakıt satışı, ticareti söz konusu değil. Bunu cevap olarak ifade etmek
isterim.
Gene,
Akçakale Gümrük Kapısı’yla alakalı, çıkan yangınla bağlantılı olarak
Türkiye’den tekrar Suriye’ye dönüş olup olmadığına ilişkin bir soru
yöneltilmişti. Böyle bir bilgi, veri elimizde yok. Yangın da mültecilerin
ikameti için tahsis edilen çadır kentte, Suriyeli bir ailenin çadırının olağan
elektrik bağlantısı dışında kablo kullanması dolayısıyla meydana geldi ve
sonuçta 3 çocuğun yaralandığı, maalesef bunlardan birisinin de hayatını
kaybettiği bilgisini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bugün
sorulan sorulara gelince, Sayın Canalioğlu, eğitim süresi iki yıl olan… Evet,
bu çay eksperleri bölgede önemli bir sorun; her
gittiğimizde, sizler gibi, bizim de önümüze düşüyor ama bir personel
çalışmaları, personel politikamız var. Yani, bunlar burada çalışıyor diye
bunları kadroya geçirelim demeyi gönül ister ama bir taraftan da kurumun
ekonomik performansını da dikkate almak durumundayız yani kurum bunları
ihtiyacı olmadığı sürelerde de çalıştırmak suretiyle ücret ödeme yükünü alırsa
buna benzer talepte bulunanlar çoğalacak, bunu da taşımak mümkün değil.
İnşallah ekonomimiz daha da büyür, bu insanların var olan bu mağduriyetini
aşarız.
Sayın
Acar… “Fazla mesai ücretlerinden niye işçiler yararlanmıyor?” Bir defa, şunu
bilmelisiniz ki Gümrük ve Ticaret Bakanlığında işçi statüsünde çalışma yapan
sadece Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğünde işçi statüsünde olan elemanlar,
onların sayısı da 150’dir ve onlar İş Kanunu hükümlerine göre çalışıyor. Yani,
bunların statüsü Gümrük Kanunu’nda veya 657 sayılı Kanun’a göre değil, İş
Kanunu hükümlerine tabi. Dolayısıyla, o çerçevede hak ve yükümlülükleri,
kendilerine yapılan ödenti İş Kanunu’na göre yapılıyor. Fazla mesai ücretleri
ise, yine bilmektesiniz ki 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamında ticaret
erbabının mesai saatleri dışında işlemlerini yapması hâlinde ödediği ödentiler
toplam ve bunların da nasıl dağıtılacağı ilgili ikinci düzenlemede
belirtilmiştir.
Sayın
Işık… “Ceza davalarında müdahil olan… Müdahillerin ifade ettiği, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması durumunda tashih depolarında binlerce ton veya
binlerce sayıda kaçak ürün veya terk edilmiş ürün var, bunları nasıl tasfiye
edeceksiniz?” İşte bu kanunun önemli düzenlemelerinden birisi de bu sorunları
çözmektir. Herhâlde, siz dün, evvelsi gün geçen maddelere belki dikkat etmemiş
olabilirsiniz. Biz tasfiyeyi hızlandırıyoruz iki aşamada da. Bunu daha evvel
sizlerle paylaştık, tekrar etmemde herhâlde yarar var. Bunlardan birisi şu:
Tasfiye edilecek hâle gelmiş veya terk edilmiş ya da kaçak iddiasıyla el
konulmuş tütün ve tütün mamullerinin tasfiyesi derhâl, anında, hangi kurum
yakalamışsa, jandarma, polis, sahil güvenlik veya gümrük muhafaza tutanağa bağlayacaklar.
Bunlar satılmıyor, imha edilmek suretiyle bunların tasfiyesi sağlanıyor.
Bunların tasfiyesi anında… Ve böylece, depolarımız bu tür ürünleri muhafaza
etmekten arınmış olacak. Diğer ürünlere gelince, onların tasfiyesi de şu anki
mevzuatımıza göre, dava açılana kadar hiçbir şey yapamıyorsunuz. Dava açıldığı
tarihten itibaren bir yıl geçmiş olacak ki siz bu ürünlerle ilgili bir tasfiye
sürecini başlatabilesiniz. Dava açma
süreci bazen bir buçuk iki yıl sürüyor. Araştırma gerekiyor, delil toplanıyor,
keşif vesair ve prosedürler uzayınca iki üç yılı
buluyor. Bu eşyaların birçoğu değer kaybına uğruyor ya da deforme oluyor.
Getirdiğimiz düzenlemeyle, bu tür ürünlerin de el koyma tarihinden itibaren
azami altı ay içerisinde tasfiyesini öngörüyoruz. İnşallah, bunları çözeceğiz.
Tabii, hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasının hukuki anlamı var.
Bıraktınız, nedir buradaki? Müsadere edilecek mi edilmeyecek mi? Hükmün
açıklanması geriye bırakıldı, beş yıl o dava, o prosedür
Ceza Usul Kanunu’na göre askıda kalıyor. Orada bir mülkiyet sorunu var. O
mülkiyet sorunu da kendine özgü prosedür içerisinde
çözümlendiğinde, o ürünün satışından elde edilen ve emanette bulunan…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sadece müsadere kararı
alınamaz mı Sayın Bakan?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - O
yargısal bir sorun. Sanırım -o işlem süreçlerini tam, net bilmiyorum ama-
herhâlde bir müsadere yöntemiyle o süreç çözülecek.
Sayın
Kurt diyor ki: “5607 sayılı Yasa’da teşebbüs olarak nitelenen suçlar var. Suçun
bir tamamlanmış hâli var, bir de teşebbüs hâli var. Bu ayrımı yapmıyorsunuz.” Doğru, idari para
cezalarında, kabahatlerde şeklî suçlar var. Şeklî suçlarda sonuca bakarsınız, o
sonuç ortaya çıkmışsa şeklen o suç gerçekleşmiş sayılır, yaptırım uygularsınız
ama cürüm olan suçlara teşebbüs var veya suçun tamamlanması hâli var. Burada
bizim düzenlemesini yaptığımız daha çok idari yaptırım öngördüğümüz fiiller
olduğu için burada bir teşebbüs hâli yok, yaptırım fiil gerçekleşmişse
uygulanacak.
“Burada
alt sınır niye yok?” deniyor. Doğru, alt sınır yok, üst sınır yok çünkü idarenin alt ve
üst sınır öngörülerek idari yaptırım uygulaması hâlinde “Niçin şunun için alt
sınırı, orta noktayı uyguladınız, şunun
için tavan uyguladınız?” Bu, yargı konusu oluyor. Yargı, genelde, alt ve üst
sınırı belirlenmiş alanlar içerisinde idari yaptırım uygulanması hâlinde
idarenin takdirini sorguluyor. Bu defa da birçok işlem iptalle sonuçlanıyor.
Böyle bir şeyle karşılaşmamak için alt, üst sınır öngörülmemiş.
Efendim,
Sayın Yılmaz: “Afyon’da ve bazı illerde valiler alkolle ilgili yasaklama
getirdi. Görüşünüz nedir?” Yani ben bunun boyutunu bilmiyorum ama şu:
Biliyorsunuz, bizim Anayasa’mız ailenin ve gençlerin korunmasını esas alır,
yani sosyal bakışı son derece önemli. Dolayısıyla, özellikle çocukları,
küçükleri ve aile bireylerini bu tür alışkanlık sağlayan ürünlerin
kullanılmasından devletin koruyucu önlemler alması gerekir ama hiçbir zaman bir
yerde, bir bölgede küçük de olsa bu tür ürünleri kullanacak olan insanların
kullanımını yasaklayamaz. Yani benim, Afyon genelinde veya diğer sözünü
ettiğiniz illerde bir mülki amirin veya başka bir makamın bir ürünün
kullanılmasını, tüketilmesini genel, yaygın şekilde yasakladığına ilişkin bir
bilgim yok. Şayet, bu şekilde bir yasaklama varsa bu, hukuk dışıdır, zaten
yargı müdahale eder, onu iptal eder.
Sayın
Ağbaba Malatya Spor’la alakalı, bağlantılı polis veya emniyet mensuplarının
davranışından söz etti. Doğru, yani kamu görevlileri elbette
ki görev ve yetkilerini kullanırken bireyin hukukunu göz önünde bulundurmak
zorunda, özenle davranmak zorunda. Bu tür görüntüleri görünce hepimiz
üzülüyoruz ama insanlar da o tür olaylarla karşılaştığında görev ve
yetkilerinin sınırlarını tayin etme noktasında herhâlde biraz duraksamada kalıyorlar.
Temenni ediyorum ki bu ve buna benzer olaylar yaşanmaz.
Hepinize
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Üçüncü
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
48’inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 48’inci maddesinin ikinci paragrafındaki
“seçimden en az altı ay” ifadesinin “yapılacak seçimlerden en az altı ay”
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali Serindağ Malik Ecder Özdemir
İstanbul Gaziantep Sivas
Birgül Ayman Güler Kazım Kurt Mehmet
Şeker
İzmir Eskişehir Gaziantep
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Şeker, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞEKER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; dünyayı
iyi okuyamazsanız ülkenizin geleceğiyle ilgili iyi şeylere ulaşmanız maalesef
güç olur.
1940’lı
yılların sonunda, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalist ülkeler dediler ki
“Artık silahla değil sermaye ihracıyla gideceğiz.” ve 2000 yıllarının başına
kadar da tüm dünyayı böylece soydular. Sonra kibarlık olsun diye onlara “G-7”,
“G-8”, “G-20” isimlerini taktık ama bu “G-8” dediğimiz ülkelerin hepsi bu
işlemleri yaptılar. Neyle yaptılar? 2000 yılından sonra karar aldılar, “Artık
IMF ve Dünya Bankasını da devre dışı bırakacağız.” dediler, ülkelerin
bankalarına ortak oldular, çok uluslu şirketlerle şirketlerine ortak olarak
işlemleri yapmaya başladılar ve tabii, bunun yanında üretimle ilgili, ülkenin
içerisine soktukları malzemelerle ilgili de kendi kazançlarını ve gelirlerini
elde ettiler.
Sayın
Bakanım, ben ilk milletvekili olduğum zaman Gaziantep’te bir araştırma
yapılmıştı, güney illerini ilgilendiren bir araştırmaydı, bu araştırmada,
sigara ve alkol tüketimi bu illerde yüzde 25 azalmıştı. Bir hekim olarak
dikkatimi çekti. İnsanların birdenbire yüzde 25 sigarayı ve alkolü bırakması
çok ilginç gelmişti bana. Bununla ilgili bir araştırma yaptım, soru önergesi
olarak da gündeme getirdim. Araştırdık ve o bölgede sigara kaçakçılığının had
safhada olduğu, bizim 7 liraya, 8 liraya sattığımız sigaraların oralarda 3
liraya satıldığını, yarı fiyatına satıldığı için sigara ve alkol tüketiminin o
bölgede yüzde 25 azalma değil, yüzde 25’in kaçak olduğunun farkına vardık.
Bununla ilgili Bakanlık da girişimlerde bulundu, ama maalesef bu sorun
çözülemedi; hâlâ o bölgede sigara, çay, kahve kaçakçılığı devam etmektedir. Son
olarak da Suriye’den -bu sınırların denetimi olmadığı için- anormal derecede
zeytinyağı, küçükbaş hayvan Türkiye’ye girmektedir. Bizim üreticilerimiz 5
liraya, 6 liraya zeytinyağını satamazken, oradan zeytinyağı 3 liraya gelmekte.
Yine, küçükbaş hayvanlar 150 liraya, 125 liraya, en fazla 200 liraya gelip,
yakalanan bir kısmı da orada alıkonulmaktadır. Bu kadar
anormal derecede bir kaçakçılığın olduğu bir bölge burası.
Yine
-Sayın Bakanım, siz de cevap verdiniz, basında sizin cevabınızı da okudum ben-
bu bölgede ciddi şekilde silah kaçakçılığı da yapılmakta. Bundan iki yıl önce,
bir ocak ayıydı, sınırı geçerken Kilis Sınır Kapısı’nda silahlı bir araç
yakalandı. Bu silahlı aracın içerisinde birçok silah ve mühimmat vardı.
Bunlarla ilgili “Hangi ülkeden geliyor, bunlar nereye gidiyor?” diye sorduk.
Cevap şuydu: Yetkililer bunların Gürbulak Sınır Kapısı’ndan girdiğini ve 10
tane ili geçerek Kilis’ten Suriye’ye gittiğini iddia ettiler. Suriye’de kime
gidiyordu? Bu silahlar ne malıydı, kimlere gidiyordu? Bununla ilgili bir
açıklama olmadı. Sonra İçişleri Bakanlığının bir açıklaması oldu; o zaman Sayın
Bakan İdris Naim Şahin’di: ”Bu silahlar İran’dan yüklenmiştir, Suriye’ye
gitmiştir. Son yakalanan 6 tırdaki malzeme de bomba ve silah yapımında
kullanılan mühimmattır. Bunlar da Genelkurmay, Kara Kuvvetleri Komutanlığı,
TÜBİTAK aracılığıyla incelenmiştir; böyle olduğuna karar verilmiştir, Kara
Kuvvetleri Komutanlığına devredilmiştir.” denilmiştir ama maalesef bunlarla
ilgili bize doyurucu bilgi verilmedi. Bu silahlar ne malıydı, kime gidiyordu,
kim bunu organize ediyordu, hangi ülkeden hangi ülkeye gidiyordu? Bunlarla
ilgili çok ciddi açıklama maalesef yapılmadı.
Suriye
sınırı özellikle son zamanlarda korkunç şekilde kaçakçılığın, silah
kaçakçılığının olduğu, insanların girip çıktığı bir yer hâline geldi. Bununla
ilgili maalesef şu anda da hiçbir tedbir alınmamış durumda. İnsanların çok
rahat girmesinden dolayı -Sağlık Bakanlığı yetkilileri çok iyi bilir- o bölgede
kızamık vakası, hatta bizim bölgemizde hiç görülmeyen Şark çıbanı vakalarında da
artış olmaya başladı, çünkü biz bu denetimi tamamen kaybettik, bu sınırda
denetimlerimizi kaybettik.
Sayın
Bakanım, sizden ricam şu: Suriye sınırında yakalanan 6 tane tırdaki silahlar
hangi ülkeden geliyordu, hangi ülkeye gidiyordu? Bu silahların menşesi neydi?
Suriye’ye mi gidiyordu, Özgür Suriye Ordusu’na mı gidiyordu? Bunlarla ilgili
bilgi verirseniz ve kamuoyunu aydınlatırsanız çok sevineceğiz.
Teşekkür
eder, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın
Şeker.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde
48’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 48 kabul
edilmiştir.
49’uncu
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 Sıra Sayılı Tasarı’nın çerçeve 49’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Ali Susam Osman Aydın
İstanbul İzmir Aydın
Ramazan Kerim Özkan Kazım Kurt
Burdur Eskişehir
“Madde
49- 5174 sayılı Kanunun 100’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”
“Madde
100- Odalar, borsalar, birlik ve bunların bağlı ve ilgili kuruluşları
26.09.2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine
göre bağımsız denetime tabidir.”
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 49 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan Yeniçeri Ahmet Duran Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet Günal Alim Işık
Bursa Antalya Kütahya
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 49’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz
bu tasarıda yer alan maddenin tasarı metninden çıkarılmasını öngörmektedir.
Neden derseniz, bu madde 18/5/2004 tarihli ve 5174
sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun
“Denetim” başlıklı 100’üncü maddesinde yeni düzenlemeler getiriyor. Mevcut
uygulamadaki hâliyle bu madde “Odalar, borsalar, Birlik ve bunların bağlı ve
ilgili kuruluşları, Bakanlığın denetimine tabidir.” şeklindedir. Şimdi,
Bakanlık 2004 yılında kendi Hükûmetleri döneminde çıkardıkları bu düzenlemedeki
hükmü yetersiz buluyor; getirdiği yeni düzenlemeyle denetimin nasıl
yapılacağını, bir yönetmelikle düzenlenebilecek hükümleri kanun hükmü hâline
getiriyor. Bununla da yetinmiyor, diyor ki: “Denetleyeceğimiz oda, birlik veya
borsanın personelini müfettiş uygun görürse görevden el çektiririz, denetim
bitimine kadar bunu görevden alırız. Dolayısıyla -bu arada zaten seçimler de
yaklaşmış- seçim öncesi iktidar aleyhine veya uygulamalar aleyhine herhangi bir
ses çıkması hâlinde boyunun ölçüsünü ona gösteririz.”
Değerli
milletvekilleri, bir demokratik ülkede bunlar olmaz. Şimdiye kadar odalar ve
borsalarla ilgili hangi denetimde hangi sorunlar çıktı da sizin çıkardığınız
kanun size yetersiz kaldı, şimdi bu düzenlemeyi getiriyorsunuz? Buradan da TOBB
yetkililerine seslenmek istiyorum. Bu düzenlemeye sesini çıkaramayan odalar,
borsalar ve Birlik yöneticileri bundan sonra çıkıp da herhangi bir konuda
şikâyet etmemelidirler, edememelidirler. Dolayısıyla, bu düzenleme tamamen bir
meslek örgütü konumunda olan Odalar ve Borsalar Birliğinin çalışmasını
engelleyecek ve iktidarın emrine amade bir sivil toplum kuruluşu hâline
dönüştürecektir. Bunun burada yeri olmadığını düşünüyoruz. İnanıyorum ki bu
düzenlemeyi yüce Kurulun siz değerli üyeleri de haksız buluyorsunuzdur.
Bir de bu
düzenlemede “Verilen talimatlara yönetimler uymak zorundadır.” diye bir fıkra
eklenmiş. Şimdi, bu talimat nedir? Bu talimatı kim verecek, nasıl verecek?
Sayın Başbakanın televizyondan TOBB yöneticilerine gönderdiği bir mesaj talimat
olarak mı kabul edilecek ve bunun gereği nasıl yapılacak? Böyle bir düzenleme
bu Meclise yakışmıyor. Talimatla bu ülkede, eğer, sivil toplum kuruluşlarını
Hükûmet yönetmeye kalkarsa, o sivil toplum kuruluşlarını kapatsın daha iyidir
diyorum. Onun için bu madde son derece ağır hükümler içeren bir madde ve
mutlaka tasarı metninden çıkartılması gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle Sayın Başbakanın 2008 yılında bir AKP grup
toplantısında açıkladığı ve tutarının 36 milyar dolara ulaştığını ifade ettiği
petrol kaçaklarıyla ilgili şimdiye kadar Hükûmetin ne yaptığını, bu kaçakların
ne kadarını devlet hazinesine gelir kaydettiğini ve yıllık bundan dolayı ne
kadar hazinenin gelir elde ettiğini öğrenmek istiyoruz. O günden bu güne bu
kaçaklar artmış mıdır, azalmış mıdır? Arttıysa, bu kaçaklar PKK terör örgütünün
beslenmesinde ne derece etkili olmuştur? Bununla ilgili Sayın Bakanın bir
açıklama yapmasında büyük yarar olduğunu düşünüyorum. Kimler hakkında bugüne
kadar ne gibi işlemler yapılmış ve Müfettişlerin raporlara geçirdiği “Devlet
kurumlarından yeterli bilgi alınamamaktadır.” ibarelerinin gereği yapılmış
mıdır? Yapıldıysa, bugün bu kaçakçılık hangi noktaya gelmiştir? Bunun
açıklanmasında yarar olduğunu düşünüyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyor,
önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika
veriyorum.
Kapanma saati: 17.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Kütahya Milletvekili
Alim Işık ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
437 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
49’uncu
madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 Sıra Sayılı Tasarı’nın çerçeve 49’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
“Madde
49- 5174 sayılı Kanunun 100’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”
“Madde
100- Odalar, borsalar, birlik ve bunların bağlı ve ilgili kuruluşları
26.09.2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
hükümlerine göre bağımsız denetime tabidir.”
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Susam, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergenin
gerekçelerini sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Az önce,
Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan arkadaşımızın da belirttiği gibi, eski
hâli çok net bir şekilde “Odalar ve Borsalar Birliğinin ilgili kuruluşları Bakanlık
denetimine tabidir.” şeklindeki… Yine, bu, Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetlerinin çıkardığı kanunla bu şekildeydi ama o kanun daha sonra bugün
değiştirilmek isteniyor. Yerine konulan madde, mevcudu ileriye götürmüyor, eski
hâli neydi bir daha hatırlatalım: Eskiden bu kurumlar denetlendiğinde, tutulan
müfettiş raporları Bakana sunulur; Bakan eğer o raporlarda suç unsuru görüyorsa
savcılığa sevk eder, savcılık bu raporda -kendisi için- dava açılması gereğini
görüyorsa davayı açar ve dava sonucunda karar verilirdi. Bu, adalet mekanizması
içerisinde yöneticiler açısından adil bir yargılama sistemiyle sonuç
alınmasıydı.
Şimdi, ne
yapacaksınız: Müfettiş raporu Bakana sunulacak, Bakan gerekli gördüğünde -zaten
diğer çalışanlarını anında görevden alabiliyor- yönetime seçilmiş insanları,
iki ay içerisinde mahkemeden sonuç alarak görevden alabiliyor. Peki, bu mahkeme
nasıl işleyecek? “İki ay içerisinde basit usulde yargılama” dediğimiz sistem
nedir? Bakacağı şey, müfettiş raporudur. Bu mahkemelerin yoğunluğunda başka bir
şansı var mıdır iki ay içerisinde karar verebilmesi için? Bu anlamıyla,
siyasete ciddi bir şekilde bu kurumlar üzerinde bir baskı gücü oluşturan
olaydır.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuda, az önce bir soru soruldu “TOBB niye bu konuda sessiz
kalıyor?” diye. Gerçekten bu, hepimizin sorması gereken bir sorudur. Razı
olduğu, bunu demokratik bulduğu için mi susuyor, yoksa konuşmaktan çekindiği
için mi susuyor? Bu konuda, Sayın Bakana bir şey söylemek istiyorum: Sayın
Bakanım, bir ülkenin ekonomisinin gelişmesinde bir iktidarın o ekonomik
aktörlere kredi vermesi, teşvik vermesi, vizyon
vermesi önemlidir, o ülkeyi kalkındırır ama girişimci için, sanayici için,
tüccar için en vazgeçilmez şey, sermayenin ve teşviklerin de ötesinde doğru,
dürüst ve hukuki altyapısı olan bir girişimci ortamıdır. Eğer adil ve
demokratik bir girişim ortamı yoksa, o ülkenin
ekonomisinde büyük gelişme ve kalkınmayı sağlayamazsınız. Onun için, meslek
örgütlerinin demokratik ortamı sağlamasında hassasiyetle davranmamız lazım.
Peki, biz
ne öneriyoruz? Nasıl bir durum öneriyoruz? Önerdiğimiz şey, sizin kanun
hükmünde kararnameyle çıkardığınız bir denetim mekanizmasını öneriyoruz, siz
çıkardınız bu denetim mekanizmasını. Bu konuda, bu denetim mekanizması ne
getiriyor? Bu denetim mekanizması, çağdaş bir denetimi getiriyor. Bu denetim
mekanizmasının, bu anlamıyla, bakanlıkları reddeden bir anlayışı da yok.
Örneğin, bu anlamıyla bu denetimlerde tüm bakanlıkların desteğini alabiliyor
ama en önemli konu, bu konuda denetimin sonucunda doğan sorumluluk. Bakın, bunu size okumak istiyorum Sayın Bakan: “Bağımsız denetim
kuruluşları ve bağımsız denetçiler, denetledikleri finansal tablo, bilgi ve
raporlara ilişkin olarak hazırladıkları bağımsız denetim raporlarının denetim
standartlarına aykırı olması ile ilgili bu raporlardaki yanlış, eksik ve
yanıltıcı bilgi ve kanaatler nedeniyle doğabilecek zararlardan hukuken sorumludurlar.”
yani hukuki bir sorumluk veriyor. Bu konuyu konuşurken, bu öneriyi
getirirken de yıllarca devlette görev yapmış Grup Başkan Vekilimiz Sayın Akif
Hamzaçebi’yle konuştuk. Ondan, bu konuda en doğrusunu yapabileceğimiz önerileri
almaya gayret ettik ve çıkan sonuç budur. Buna, sizin “Katılmıyoruz.” demenizi,
Türk demokrasisi ve Türk ekonomik hayatı için doğru bulmuyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Susam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
49’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
50’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
51’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
52’nci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Tasarı’nın 52’nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Müslim Sarı Kazım Kurt Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul Eskişehir İstanbul
"Madde
52 - 08/03/2007 tarihli ve 5597 sayılı Yurt Dışına
Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun yürürlükten kaldırılmıştır."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan Yeniçeri Ahmet Duran Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet Günal Alim Işık
Bursa Antalya Kütahya
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Kim konuşacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Bu madde
ile 5597 sayılı Yurtdışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda değişiklik öngörmektedir. Seyahat etmek
isteyen tüm vatandaşlarımız için âdeta bir haraç durumuna dönüşen yurtdışı
çıkış harcı devletin kendi vatandaşına vize uygulaması anlamına gelmektedir.
Hükûmet bir yandan vizeleri kaldırdıkları ülkelerin sayısıyla övünürken kendi
eliyle vatandaşlarımızın seyahat özgürlüğünü kısıtlaması büyük bir çelişkidir.
Bu hâliyle yurtdışı çıkış harcı Anayasaya aykırı bir uygulamadır.
Dünya
üzerinde birkaç ülke dışında uygulama alanı kalmayan ve çağdışı bir uygulama
olan yurt dışına çıkış harcının bir an önce kaldırılması gerekirken tasarıdaki
bu madde yurtdışı çıkış harçlarının devam ettirilmesi yönünde bir hüküm
içermektedir. Tasarıda Bakanlar Kuruluna verilen yetki göstermelik ve uygulama
alanı bulmayacak bir düzenlemedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Tasarı'nın 52'nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve
arkadaşları
“Madde
52- 08/03/2007 tarihli ve 5597 sayılı Yurt Dışına
Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun yürürlükten kaldırılmıştır."
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz,
yurt dışı çıkış harcının tamamen sistemden çıkarılmasını önermektedir. Yani
sadece bu maddenin tasarıdan çıkarılması değil, aynı zamanda yurt dışı çıkış
harcının tamamen yürürlükten kaldırılmasını önermektedir.
Şimdi,
bir kere, yurt dışı çıkış harcı, harcın tanımına uygun bir vergi veya benzeri
bir düzenleme değildir. Harç, devletin sunmuş olduğu bir kısım, birtakım
hizmetler karşılığında vatandaşın bu hizmete katılma bedeli olarak ödediği
tutardır, harç buna denir. Yurt dışı çıkış harcında devletin sunmuş olduğu
herhangi bir hizmet yoktur. Birinci olarak bu şekilde bir terslik, aykırılık
vardır.
İkincisi:
Anayasa, seyahat özgürlüğünü güvence altına almıştır. Yurt dışına çıkarken “Sen
yurt dışı çıkış harcını ödemedin, o nedenle yurt dışına çıkamazsın.” demek,
Anayasa’nın seyahat özgürlüğü güvencesine, bunu güvence altına alan
düzenlemesine aykırıdır. Hükûmetlerin yurt dışına çıkanlardan harç alma yönünde
bir merakı vardır. Zaman zaman bu merak nüksediyor.
Yurt dışı
çıkış harcı ilk olarak 1963 yılında sistemimize girmiştir. O zaman “dış seyahat
harcamaları vergisi” adıyla, Türkiye'den yurt dışına çıkan herkes bu vergiyi
ödemekle yükümlü tutulmuştur. Uzun yıllar bu vergi uygulandı, sonra bunun
verimsiz olduğu anlaşıldı ve kaldırıldı. Rahmetli Turgut Özal Başbakan olunca
“Toplu Konut Fonu” adı altında bir uygulamayla, yurt dışına çıkanlardan bir
ödeme yapılmasını zorunlu kıldı. Bunun da başarısız olduğu, verimli bir uygulama
olmadığı ve modern Türkiye imajına ters olduğu anlaşıldı ve yürürlükten
kaldırıldı. 2001 yılında o zamanki hükûmet tekrar bunu getirdi. “Yurt dışına
çıkanlardan 50 Amerikan doları karşılığı harç alınır.” dedi. Uygulanmaya
başladı. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri göreve geldi. 2007 yılında bir
değişiklik yapıldı. O zamanki hükûmet, o zamanki bakan tasarıyı getirdi,
yasalaştı, yürürlüğe girdi. 50 dolarlık harcı 15 liraya indirdiler ve
uygulamayı daimi kıldılar yani daha kurumsallaştırdılar. Hatta 15 lirayı
savunurken “Biz istisnaları da kaldırıyoruz, herkesten bu harcı alacağız, daha
çok para toplayacağız.” Uygulama öyle olmadı, uygulama fiyaskoyla sonuçlandı.
Rakamları
vereyim size: 2006 yılında bu harcın hasılatı 102 milyon TL’ydi, 2007 yılında çıkan
kanunla 2007 yılı hasılatı 58,8 milyon TL’ye düştü. Şu andaki hasılat da, 2002
yılı hasılatı, 67 milyon TL. Bu harcın ilk uygulama yılını takip eden yıldaki
hasılat ise 61 milyon TL. Yani on yıl sonra Hükûmet on yıl önceki hasılatı elde
ediyor. Verimli bir uygulama değil.
Burada
bir hüküm daha var: Kimden yurt dışı harcı alınmayacağına Bakanlar Kurulu karar
verecek. Bakanlar Kurulu diyecek ki: “Ahmet bu harcı ödemesin, Mehmet bu harcı
ödemesin.” Böyle bir yetki olur mu değerli milletvekilleri? Anayasa’nın eşitlik
ilkesi var, verginin genelliği ilkesi var, Anayasa’nın birçok ilkesi var, bu
ilkeleri bir kenara atalım… Akıl var, mantık var, sağduyu var, Bakanlar
Kuruluna böyle bir yetki verilebilir mi mevcut anayasal sistemimiz içerisinde?
Bu kadar şahsi, bu kadar subjektif, kötü niyetli uygulamalara müsait bir yetki
Bakanlar Kuruluna verilemez. Bu verginin yürürlükten kaldırılması gerekir.
Bir
yandan Avrupa Birliğine girmek gibi bir hedefi önümüze koymuşuz… Avrupa
Birliğinden sorumlu Bakanımız da burada. Yani, yurt dışına çıkan her Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşından yurt dışı çıkış harcı almak Türkiye Cumhuriyeti’ne
yakışıyor mu? “Bu harcı ödemeden yurt dışına çıkamazsın.” demek, Türkiye
Cumhuriyeti’ne yakışıyor mu? Avrupa Birliğine tam üyeliğe aday bir Türkiye
Cumhuriyeti’nin, kendi vatandaşlarını “Harç almadan seni yurt dışına bırakmam.”
şeklinde bir uygulamaya tabi tutmasına hakkı varmıdır, doğru mudur? Yanlış.
Gelin, bu
uygulamayı tamamen yürürlükten kaldıralım. Hasılatı da bu verginin verimsiz
olduğunu gösteriyor. Rakamlar devletin elindedir. Giderek düşen bir hasılat
vardır. Demek ki uygulama da verimli değil. Gelin, hep beraber bunu kaldıralım.
Biliyorum,
hepiniz bana hak verdiniz ama şimdi Sayın Bakana ve grup başkan vekilinize
bakacaksınız, ona göre el kaldıracaksınız. İnşallah ileride kaldırırız.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
52’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 52’nci madde
kabul edilmiştir.
53’üncü
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora Hasip Kaplan
İstanbul Mardin Şırnak
İdris Baluken Pervin Buldan
Bingöl Iğdır
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle ilgili
verdiğimiz önerge kaçak akaryakıtla ilgili.
Size iki
şeyi ifade etmek istiyorum: Birisi, Şırnak sınır ili (Uludere) Roboski’de 34
yurttaşımız, 50 lira-100 lira kazanmak için sınır ötesinden 1 bidon mazot
nedeniyle F-16 uçakları tarafından bombalandı, öldürüldü. Bir
Meclis araştırması alt komisyonu İnsan Hakları Komisyonunda kuruldu ama ne
yazık ki “vur” emrini kimin verdiği, Heron’ları kimin tespit ettiği, hangi
kademenin değerlendirdiği, kimin verdiği, kimin ateş ettiği, hiçbir şey tespit
edilmeden ve hiçbir makam, Genelkurmay dâhil, Millî Savunma Bakanlığı bilgi
vermeden, bu bilgisizlik içinde “Kasıt yoktur.” diye bu soruşturmanın
kapatılması, delillerin karartılması… 34 cana kasteden, insanlık suçu
işleyen, 34 defa ağır müebbet gerektiren bu vahim olayda, maalesef, Meclis, AK
PARTİ çoğunluk grubu, üyeleri imza atarak sınıfta kalmışlardır. Tarih bunu
yazacak ama biz bunu tarihe bırakmayacağımızı açıkça ifade ediyoruz.
O
anaların çığlıkları sabah Meclis kapısının önündeydi ve nüfus cüzdanlarını
attılar, dediler: “Bu nerenin cüzdanıdır? Nerenin yurttaşlığıdır?” Siz faili
bulamıyorsunuz, size bilgi verilmiyor, Meclisin iradesini tanımıyorlar. Özel
ağır ceza mahkemesi “gizli bir soruşturma”,
Genelkurmay “gizlidir” diyor, yargı ve yürütmenin bürokrasisinin
kıskacında Meclis devre dışı bırakılıyor ve siz de “Kasıt yoktur.” diye bir
rapor vererek maalesef bu olayı örtbas ediyorsunuz.
Bunun tartışması çok sürecek, insan hakları, hukuk, adalet, vicdan
terazisinde failler bulunup yargıya çıkarılana kadar çok konuşulacak ama umarım
ki bu daha uzun bir zamana yayılmadan bu konuda adımlar atılır; Hükûmet, bu acı
karşısında, bir biçimde ailelerle bağ kurar, bir biçimde bir başka adım atar ve
bu çözüm sürecine katkı sunacak yeni bir adım atar.
Bunu
niçin söyledim? Bu, Bakanlığın verdiği verilerdir arkadaşlar, sınırdaki
akaryakıt kaçakçılıklarıyla ilgili. En çok kaçakçılığın yapıldığı yer İstanbul.
Niye? Denizden grostonlarla yapıyorlar kaçakçılığı. Şırnak, bakın, en düşük
sıralarda, 33. Peki, tankerlerin üzerine, F-16 uçakları grostonların üzerine
bombalar yağdırıyor mu? Hayır. O zaman burada bir şaşılık var.
Bir şey
daha söyleyeyim. Gümrük Kanunu’nu tartışıyoruz. Peki, öyleyse, 1995 yılından
beri gümrük birliğiyle biz prangayı ayağımıza vurduk, durmadan haraç ödüyoruz.
Köklü değişiklikler düşünüyorsanız, serbest ticaret sözleşmeleriyle yükümlülük
altına soktuğunuz Türkiye’nin gelin bu durumunu düzeltin. Bunu düzeltin,
doğrusu budur ama bunu yapamıyorsunuz. 1995’ten beri, Avrupa Birliği bir
ülkeyle serbest ticaret sözleşmesi yapınca Türkiye’nin de yapması gerekiyor.
Şimdi Avrupa Birliği ABD’yle bu sözleşmeyi yapacak, Türkiye cenderenin altına
girecek. Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülke olmadığı için fazladan vergi
ödüyor.
Bakın,
bütün bunların ötesinde, şu resme iyi bakın. Şu haracı görüyor musunuz
arkadaşlar? Haraç pulu, haraç. Bu, yurt dışı çıkış
pulu. Tümü üzerinde konuşurken de söylemiştim, bu haraç Konut Fonu için bir
dönem için konuldu, ömürbillah konulmadı bu. Bu haracı kaldırın, bu pullarla
dolaşmasın vatandaşlarımız. Bu pulları, bu haracı kaldırırsanız milletin hayır
duasını alırsınız. Bugün bu yasa görüşülürken -“harç pulu” yazıyor üstünde,
haraç pulu- bunu kaldırın. Bu çağrımız samimidir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
53’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler... 53’üncü
madde kabul edilmiştir.
54’üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 54 üncü maddesinin 10 uncu fıkrasındaki
"iki yıldan beş yıla" ibaresinin "üç yıldan altı yıla"
şeklinde, "yirmibin güne" ibaresinin "otuzbin güne"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan Yeniçeri Ahmet Duran Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet Günal Alim Işık
Bursa Antalya Kütahya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 Sıra Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 54. Maddesi ile
değiştirilen 5607 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin 11 inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Müslim Sarı Mehmet Ali Susam
İstanbul İzmir
“Akredite laboratuar analiz sonucuna göre Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu tarafından belirlenen seviyede ulusal marker içermeyen ve yasal yollarla
Türkiye'de serbest dolaşıma girdiği başka belge ve bilgiler ile tevsik
edilemeyen veya menşei belli olmayan akaryakıtı; üreten, satışa arz eden,
satan, bulunduran, bu özelliğini bilerek ticari amaçla satın alan, taşıyan veya
saklayan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ve yirmibin güne kadar
adli para cezası ile cezalandırılır.”
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısı'nın 54'üncü maddesinin 5607 sayılı Kanunun 3’üncü
maddesinin (1)'inci fıkrasını düzenlemeyi öngören metnin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora İdris Baluken
İstanbul Mardin Bingöl
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kaçakçılık
suçlarını düzenleyen bu değişiklik özellikle Türkiye’deki Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerin sınır bölgelerinde yaşayan yurttaşların reel durumunu
görmezden gelen ve alternatif geçim kaynaklarının olmadığı gerçeğini göz ardı
eden bir noktadadır. Sınır bölgelerinde ticareti yapılan ve yasal olarak “suç”
sayılan bu fiillerin esasında orada, resmî devlet politikaları sonucunda halkın
zorunlu kılındığı bir durum olduğu gerçeği bugün kamuoyunca da bilinmektedir.
Bu faaliyetlere ilişkin cezai düzenlemeler yapılırken toplumsal gerçeklik ve
koşullar göz önünde bulundurulmamıştır. Değişiklik ile ortaya çıkacak ek
mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 Sıra Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 54. Maddesi ile
değiştirilen 5607 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin 11 inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
“Akredite laboratuar analiz sonucuna göre Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu tarafından belirlenen seviyede ulusal marker içermeyen ve yasal yollarla
Türkiye’de serbest dolaşıma girdiği başka belge ve bilgiler ile tevsik
edilemeyen veya menşei belli olmayan akaryakıtı; üreten, satışa arz eden,
satan, bulunduran, bu özelliğini bilerek ticari amaçla satın alan, taşıyan veya
saklayan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ve yirmibin güne kadar
adli para cezası ile cezalandırılır.”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Susam, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunla ilgili,
kaçakçılığı ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler alma amacının hayata
geçebilmesi için bazı şeyleri çok net ortaya koymak lazım.
Şimdi,
vergiler konusunu az önce söyledim ancak başka sorunlar da var. Mesela, 1
Nisanda tütün ve alkol satan iş yerlerinin ruhsat uzatma süresi bitiyor. Şu ana
kadar bu işletmelerden ruhsat alabilenlerin sayısı toplamın yüzde 35’i. 112 bin
yer bu ruhsatı alamamış durumda. Bakan diyebilir ki: “Bu kurum bana bağlı
değil, Tarım Orman Bakanlığına bağlı.” Bu kurumun ayrıca başka sorunları var.
Bu kurumun yasal durumu boşlukta şu an. Bunun düzenlemesi de yapılmamış
durumda.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Öyle bir kurum yok! Öyle bir kurum yok!
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) – Öyle bir kurum olmadığını Mevlüt Bey söylüyor.
Ama bu
kurum şunu yaptı: Eskiden bu satışı yapan işletmelerin, esnaf dükkânlarının
ruhsatları odalar tarafından verilirdi ve odalar bu ruhsat sürelerini takip eder, çağırır, en
uygun şekilde bunları verirdi. Şimdi, TAPDK’tan ruhsat almak belinden su almaya
döndü ve bundan dolayı esnaf gidip Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulunun yetkilendirdiği yerlerden
ruhsat alamıyor. Bir örnek vereyim: Diyelim kuru kahveci -açış ruhsatında kuru
kahveci yazan- gitti, “Sen kuru kahvecisin, sen alkol satamazsın, sigara
satamazsın.” diyor. Öyle bir anlayış olur mu arkadaşım? Yıllardır kuru kahvecilerin
alkol sattığı, sigara sattığı bilinen bir gerçek değil mi? Bu kadar zorluk
çıkarmak, alınan harçları, yıllık ödeme harçlarını çok yüksek noktaya çıkardı. Zaten bakkal, bayi esnafı zor durumda.
Sayın
Bakanım, bu vesileyle de size söyleyeyim: Hipermarket yasasını çıkarmayarak
yıllardır bu kesim sadece belirli ürünler satma noktasına geldi; bunlardan biri
de sigarasıdır, alkolüdür, ekmeğidir, gazetesidir.
Şimdi,
bunların da ruhsatını elinden alıyorsunuz, bu insanlara yaşam hakkı
tanımıyorsunuz demektir. Bu konuda kaçakçılığı önlemek
istiyorsanız bu konuda ruhsat alımının kolaylaştırılması lazım. Ben, bu
konuda, bazı kentleri dolaşırken -tezgâh kurmuş, bir sokağın başına oturmuş-
kaçak sigara satılan onlarca tezgâh görüyorum. Hiçbir müdahale yapılmadan
bunlar satılabilirken, resmen bu işi yapan, meslek edinmiş kişilerin ruhsat
almasında zorluk çıkartılması anlaşılabilir bir şey değildir. Biz, bu kurumları
kurarken, zorluk çıkarması için değil, mesleğini yapanların önünü açıp daha
düzenli yapılması, kaçağın önlenmesi için yapmak zorundayız. Kaçağın
önlenmesinin yolu da insanları legal ortama sokmaktan geçer.
Bir şey
daha söylemek istiyorum. Mazotta, motorinde, benzinde Türkiye'nin durumunu da
gözler önüne sermek lazım. 1 litre benzinin ÖTV tutarı 93 eurocent, Avrupa
Birliği ortalaması 53 eurocent; 1 litre motorinin, köylünün kullandığı
motorinin Türkiye fiyatı 68 eurocent, 27 Avrupa Birliğinin ortalaması 41
eurocent; 1 kilogram LPG’nin Türkiye fiyatı 76 eurocent, Avrupa Birliğinin
ortalaması 16 eurocent. ÖTV’nin üzerinden bir de yüzde 18 KDV aldığını
düşündüğünüzde, bu ürünlerde Avrupa’nın en pahalı ülkesi hâline geliyoruz. Bunu
dikkatlerinize sunuyorum.
Eğer
bunları düşürmeden “Vergiyi bu yolla alır, ben işime bakarım.” diyorsanız, bu
haksız bir vergi sistemidir, vergi de adaletsizdir. Kazanandan değil tüketenden
alınan bir vergiyle bir ülkede vergi adaleti sağlanmaz, kaçak da önlenmez.
Onun için
size buradan bir kez daha öneriyorum: Bunların oranlarını düşürün, bu işin
yapılmasının legal platformunu açın ve ülkede vergi adaletini sağlayın.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 54 üncü maddesinin 10 uncu fıkrasındaki
"iki yıldan beş yıla" ibaresinin "üç yıldan altı yıla"
şeklinde, "yirmibin güne" ibaresinin "otuzbin güne"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, 54’üncü madde
üzerine söz aldım. Yalnız, hepinizden özür diliyorum, çok acil bir gelişme
nedeniyle de yine bu tasarıyla ilgili bir başka konudan bahsetmek durumundayım.
Anlayışla karşılayacağınızı umarım.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarının Komisyona geldiği ilk hâlinde 44’üncü maddeyle bu
lisanslı harita mühendislik bürolarının durumuyla ilgili bir düzenleme
yapılmıştı. Bu düzenleme de tabii, bir yargı kararına, bir yasal zemine uzatma
ve birtakım hak ve mahrumiyetlere mâni olma şeklinde son derece olumlu, hak ve
adaleti gözeten bir düzenlemeydi. Fakat, her ne
hikmetse, daha sonra Komisyonda bazı gelişmeler oldu ve öğrendiğimize göre,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Bayraktar’ın da devreye girmesiyle, birtakım
kulis faaliyetlerinden sonra bu 44’üncü madde tasarıdan çekildi ve Sayın Bakan
tarafından da bunun Genel Kurul görüşmelerine kadar bir hâl çaresine bakılacağı
bir düzeltme ve düzenleme yapılacağı ifade edildi. Dolayısıyla, biz de bunu
Hükûmetin bir sözü olarak kabul ettik ve çok fazla, aşırı da ısrar etmedik.
Neden? Hükûmet söylüyor, Genel Kurula kadar zaman var ve bir düzenleme
yapılacak.
Şimdi, şu
saatte de öğreniyoruz ki bu lisanslı harita kadastro mühendisleriyle ilgili büroların
kapatılmasına karar veriliyor. 29 Mart 2013 tarihi mesai bitimi itibarıyla bu
lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarının faaliyetlerinin durdurulmasına
karar verilmiştir ve şu anda devam eden iş ve işlemlerinin de on gün
içerisinde, 10 Nisan 2013 tarihine kadar sonuçlandırılmasına karar veriliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu -muhalefet şerhimizde de ifade etmiştik,
doğacak sakıncaları ve gerekli uyarıları da yapmıştık- 2 bin çalışanı, aileyi
ve bunların nafakasını ilgilendiren önemli bir durumdur ve yaklaşık da 10 bin
kişiyi mağdur edecek bir durumdur ve ayrıca Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün
güvenilirliğini de zedeleyen bir durumdur ve sınav iptali dolayısıyla işinden
olan veya yeri değişen büro sahibi lisanslı mühendislerle bu büroda çalışan
personel mevcut işlerini kaybetme durumuyla karşı karşıyadır ve açıkçası, hak
eden, haklı bir konumda olan insanların ekmeğiyle oynanmaktadır. Ben
diyorum ki Hükûmete: Lütfen, ekmekle oynamayın, mazlumun ahını almayın, hak ve
adaleti de ahbap çavuş münasebetlerine kurban etmeyin.
Bu
düşüncelerle, zaman da yakınken, bu tasarı görüşmeleri de bitmemişken, bu
konuda hep birlikte yeni bir düzenleme yapmaya davet ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
54’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 54’üncü madde
kabul edilmiştir.
55’inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 55 inci maddesinde düzenlenen (9)
numaralı fıkrada yer alan “edilebilir.” ibaresinin “edilir.” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan Yeniçeri Ahmet Duran Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet Günal Alim Işık
Bursa Antalya Kütahya
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Özcan Yeniçeri konuşacak.
BAŞKAN –
Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 55’inci maddesi üzerinde
verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Gümrükler,
bir ülkenin ontolojik simgeleridir. Gümrük ve güvenlik arasında doğrusal bir
ilişki olduğu gibi, gümrükle terör arasında da çok yakın bir bağlantı vardır;
önce bunun altını çizelim.
Kuşkusuz,
bu torba yasalar aslında bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor ve içerisinde gerçekten,
her anlamda bir düzeni getiren, bir eksikliği gideren, toplumsal bir katkı
sağlayan unsurları içeriyor. Ama eğer torba yasa gelmişse, bilin ki o torba
yasanın içinde, onlarca yasa maddesi arasında saklanan bir şeyler de var demektir.
Her torba yasanın bir şeyleri sakladığı neredeyse kural hâline geldi.
Şimdi,
kurumsal ve yapısal noksanlıklar her şeyin yasayla yapılmasını zorunlu kılıyor.
Her şeyin yasayla düzenlendiği yerlerde de yasaların ömrü kısa oluyor. Yasanın
ömrünün kısalığıyla yasama hassasiyeti arasında da doğrusal bir ilişki var.
Aceleyle, toplumsal yapıdan ve gerçeklikten kopuk olarak çıkarılan yasaların
ömürlerinin kısa olacağını söylemeye bile gerek yoktur. Ne kadar çok torba yasa
Meclise sunuluyorsa o kadar çok yasa yapmada ciddiyetsiz davranılıyor demektir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi, âdeta, seri yasa çıkaran, çıkardığı yasayı düzenlemek
için yeniden yasalar çıkaran bir fabrikaya dönüşmüştür. Bu durum çıkarılan
yasaların gerçeklikle ilgilerinin ve toplumsal karşılıklarının sorunlu olduğunu
göstermektedir. AKP iktidarı torba yasa ve kanun hükmünde kararname çıkarma
bakımından hem deneyimli hem de sabıkalıdır. Görüşülmekte olan bu Gümrük Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı da elbette bir ihtiyacın ürünüdür ama bu maddede kaçakçıların
Bakanlık tarafından ilan edilmesinin kanuni bir zorunluluk hâline getirilmesi
gerekiyor. Hâlbuki, kaçakçıların ilan edilmesi bu
yasayla idarenin inisiyatifine bırakılmıştır; bunu doğru bulmuyoruz.
Akaryakıt
ürünlerinde yapılan kaçakçılık “kayıt dışılık” boyutu itibarıyla ekonomiyi,
“terörün finansmanında kullanılması” yönü itibarıyla da güvenliği tehdit
etmektedir. Akaryakıt kaçakçılığına rahat bir ortam sağlayan, her türlü denetim
ve kontrolü etkisiz kılan en önemli faktör terör olaylarıdır. Dikkat edilirse,
terörün olduğu yerde her türlü yasa dışılık ve bu arada akaryakıt kaçakçılığı
da bulunmaktadır. Kaçakçılığı planlayan, bizzat yürüten, kontrol eden, elde
edilen rantı dağıtan ve kullanan mekanizmanın içinde
terör örgütü yer almaktadır. Bugün Türkiye’de terörün meydana geldiği yerleri
esas alan terör haritasıyla kaçakçılık haritasının bire bir örtüşmesinin nedeni
de budur.
Haksız
rekabetin ortadan kalkması, ülke ekonomisine verilen bu büyük zararın önlenmesi
için kaçak akaryakıt konusunda kararlı, planlı ve etkili çalışmalara ihtiyaç
vardır. Devlet birimleri arasında kaçak akaryakıtın önlenmesi için etkin bir
koordinasyonun sağlanarak, planlı ve kararlı bir şekilde büyük çaplı ve
organize kaçakçılık hareketlerinin üzerine gidilmesi gerekmektedir.
Akaryakıt
kaçakçılığıyla ilgili hukuk sürecinin hızlandırılması ve etkinleştirilmesi
şarttır. Bu suçu işleyerek yakalanan birçok kişi veya işletmenin hâlâ
faaliyetlerine devam edebilmesi, bu tür faaliyetlere yönelme eğiliminde olanlar
için caydırıcı olmaktan çok uzaktır.
55’inci
maddeye göre, kaçak akaryakıt satışının tank, düzenek ve ekipmanla
yapılması hâlinde, verilen cezanın 2 kat artması, artırılması öngörülüyor.
Organize, sistemli ve donanımlı kaçakçılığın cezasının artırılması doğaldır,
ancak sorunun yasa çıkarmaktan ibaret olmadığı da bilinmelidir.
Akaryakıt
kaçakçılığı en etkili biçimde organize olan kaçakçılık türlerinden yalnızca
birisidir. Bu kaçakçılığı yapanlar yasalara ve alınan önlemlere karşı âdeta
bağışıklık kazanmıştır. Akaryakıt kaçakçıları, yasa dışı çalışmanın her türlü
birikimini, deneyimini ve tekniklerini içselleştirmişlerdir. O hâlde, bununla
mücadele edenlerin de en az onlar kadar deneyimli, birikimli ve teknik hâle
gelmeleri gerekmektedir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
55’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 55’inci
madde kabul edilmiştir.
56’ncı
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 56 ncı maddesinde düzenlenen (6)
numaralı fıkranın son cümlesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Özcan Yeniçeri Necati Özensoy
Manisa Ankara Bursa
Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal Alim
Işık
Balıkesir Antalya Kütahya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 56’ncı maddesinin 5607 sayılı Kanunun 11’inci
maddesini düzenleyen 4 ve 6’ncı fıkralarının tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora İdris Baluken
İstanbul Mardin Bingöl
Hasip Kaplan Pervin Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Baluken, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
437 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
burada, özellikle akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili bazı düzenlemeler var.
“Akaryakıt kaçakçılığı” denilince aslında millî servetten çalınan asıl payın
biz limanlarda, batı illerindeki büyük, trilyonluk akaryakıt kaçakçılığı
olduğunu biliyoruz ama bugüne kadar devlet bu kaçakçılık yöntemiyle mücadele
konusunda tam anlamıyla sınıfta kalmıştır. Yani, kamuoyunu tatmin eden, halkı
tatmin eden, bu trilyonluk vurgunları açığa çıkaran, teşhir eden yöntemler
konusunda bugüne kadar, maalesef, bu Hükûmet de dâhil olmak üzere, kendi
üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiştir. Ancak, sınır boylarında,
özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı illerde kendi geçimini sağlamak için, kendi
evine ekmek getirmek için, bu zorunluluktan dolayı bir bidon kaçak akaryakıt
getirmek zorunda kalan köylülere yönelik, emekçilere yönelik, ölüm dâhil olmak
üzere her türlü cezayı da maalesef bu sistem reva görmüştür. Yani kayıtları
açıp baktığımız zaman, Van’da, Çaldıran’da, Hakkâri’de, Şırnak’ta sadece
ailesini geçindirmek için sınır ticareti yapmak zorunda kalan bu köylülerden
yılda kaçının öldürüldüğünü ve bunlarla ilgili de alternatif hiçbir planlamanın
yapılmadığını çok net görürüz. İşte, yakın tarihteki örneği zaten burada. Yani
bu Mecliste kendine “insanım” diyen her milletvekilinin vicdanını kanatacak,
Roboski’yle ilgili nasıl bir kasıtlı raporun düzenlendiğini hep beraber gördük.
Bugün 70-80 yaşındaki analar tam yarım saat boyunca Meclis kapısında, yağmur
altında bu Meclisin vicdanına seslenmeye çalıştılar. Ortadaki bu büyük katliam
için, bu büyük dram için umutlarını bağladıkları bu Meclisten nasıl kasıtlı bir
raporun katliamı örtbas etmek üzere düzenlendiğini bütün dünyaya haykırmaya
çalıştılar. Biz ne yaptık? Dün önümüze gelen, her şeyi gizleyen… Bir bidon mazot için yaşamlarını, bedenlerini
paramparça etmiş olduğumuz çocukların hesabını kapatmaya çalıştık.
Bakın,
bir haftadır Hükûmetin her yetkilisi İsrail devletinin Mavi Marmara’dan dolayı
Türkiye’ye yapmış olduğu özürle ilgili nasıl bir dış politika başarısı
sağlandığını anlatıyor. Doğrudur, yani bu bir dış politika başarısıdır. Ancak
İsrail’in yaptığını bu Hükûmet, bu Meclis de Roboski köylülerine karşı
yapmalıydı. Neticede, orada, yoksul oldukları için, aç
oldukları için, biz alternatif iş alanları yaratmadığımız için, onlara yeterli
bir ekonomik gelecek sağlamadığımız için kendi canlarını ortaya koyarak bir
bidon mazotla hayatını kazanmanın çabası vardı ama bütün bu çabaya, organize
bir istihbarat, Heron görüntüleri, “vur” emirleri, paramparça edilmiş bedenler,
cenazeler ve bunun üstüne de bütün halkın vicdanını kanatacak rapor
düzenlemeleri geldi. Bu yanlıştan özellikle AK PARTİ Grubunun, AK PARTİ
Hükûmetinin bir an önce vazgeçmesi gerekiyor. Önümüzdeki süreç açısından da
Roboski köylülerinden özür dilemek, Roboski köylüleriyle var olan bu gönül
kırgınlığını gidermek Hükûmet olarak sizin boynunuzun borcu diye düşünüyoruz,
bunu yapmak zor değildir. Bunu yaptığınız zaman bu yeni sürecin şekillenmesiyle
ilgili barışa gidecek, çözüme gidecek bir kapının aralanmasına da vesile
olacağız. O nedenle ben özellikle bu Roboski’yle ilgili mevcut durumu tekrar
gözden geçirmenizi temenni ediyorum. Hele hele bu raporun görüşüldüğü iki günde
durmadan akaryakıt kaçakçılığı, bu kaçakçılığın tanımları, cezaları üzerine
konuşuyoruz. Akaryakıt kaçakçılığının cezalarının konuşulduğu bir dönemde
herhâlde hiçbiriniz buraya çıkıp, o köylülerin yapmış olduğu o faaliyetin
cezasının paramparça cenazeler olması gerektiğini söylemezsiniz diye
düşünüyorum.
Tekrar
hepinizin vicdanına seslenerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı kanun tasarısının 56’ncı maddesinde düzenlenen (6)
numaralı fıkranın son cümlesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
yasa tasarısının 56’ncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde tekrar söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kaçakçılık başlı başına sosyolojik ve kriminal bir vakadır.
Kaçakçılığın önlenmesi yasa meselesi olmaktan daha çok vicdan meselesidir.
Kaçakçılık konusu sadece polis ve askerin yani kolluk kuvvetlerinin ve gümrük
personelinin mücadele edeceği kadar basit bir konu değildir ve bu bakımdan da
ülkenin bütün kurumlarının ciddi bir koordinasyon içerisinde bu sorunun üzerine
gitmesi gerekmektedir. Kaçakçılık sorunu da sadece sigara, akaryakıt, altın,
uyuşturucu gibi maddelerle sınırlı değildir, son yıllarda göçmen kaçakçılığı ve
insan ticareti gibi ciddi birtakım problemler de karşımızda durmaktadır.
Kaçakçılığın klasik anlamının dışında bu yönü itibarıyla değerlendirilmesi
gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Şimdi,
bakın, bu yasayla yani şu anda görüştüğümüz yasa tasarısının 56’ncı maddesinde
yapılan değişiklikle “Gümrük ve Ticaret Bakanlığı döner sermaye işletmesi
kapsamında yapılacak her türlü mal, araç, gereç ve hizmet alımlarında 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri
uygulanmaz.” diyor. Bu maddenin ihalenin etkinliği ve çabukluğu dikkate
alınarak buraya konulduğu söyleniyor. İktidar çevreleri sürekli bu tezi
savunuyorlar. Daha önce de 4+4+4 eğitim sistemi sırasında on yıllık süre içerisinde
20 milyar ile 80 milyar arasında bir alımı söz konusu olacak dizüstü tablet
bilgisayarlar ve sistemler için Kamu İhale Yasası’nın dışında tutulması için
oraya da bir madde konulmuştu. Daha birçok yasa çıkartılırken o yasaya göre
yapılacak ihalelerin hemen derhâl Kamu İhale Kanunu hükümlerinin
uygulanmayacağı maddesi altına ekleniyor. AKP, otomatiğe bağlamış gibi her
gelen yasaya bir madde ekleyerek çıkarılacak bu yasayla ilgili olarak yapılacak
ihalelerde Kamu İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmamasını öngörüyor. Sanki Kamu
ihale Kanunu uygulanmamak için çıkarılmış bir kanundur.
Bunun
nedeni Hükûmetin denetimden hoşlanmamasıdır, kuvvetlerin ayrılığını da bu
yüzden zaten tartışıyor. İktidar, denetimden hoşlanmamasının doğal sonucu
olarak muhalefetten de hoşlanmıyor. AKP’nin on bir yıllık iktidarı bu yönü
itibarıyla tam anlamıyla keyfîliğin ve savurganlığın iktidarı olmuştur. İktidar
yetkililerinin “garip gureba, fakir fukara” edebiyatıyla topladığı vergileri
har vurup harman savurma modeli içinde harcadıkları görülmektedir.
Kaçakçılığı
yalnız kriminal şahıslar ve örgütler yapmamaktadır, iktidarın da kaçakçılık
yapmaması gerekir. İktidarın bu anlamda ihaleleri yasaların denetiminden
kaçırması, o da bir başka kaçakçılık türüdür. Kaçakçılığın her türü kötüdür ve
hepsine her biçimde karşı çıkmak gerekir. Bakanlıkların, kamu adına kendilerine
emanet edilen parayı harcarken her şeyden daha fazla özen göstermeleri şarttır.
Hazır konu bu noktaya geldiğinde şu hususu söylemeden geçmeyeceğim.
Değerli
milletvekilleri, herhangi bir şahıs kendi cebinden ödeyecek olsa aylık kirası
48 bin lira olan bir konutu tutar mı ya da orada oturur mu? Bize göre oturmaz
ama kira devletin bütçesinden ödeniyorsa o zaman paşa paşa oturuyor. Dışişleri
Bakanının oturduğu konuttan söz ediyorum. Millete ödetilen aylık kira bedeli bu
konut için aylık 48 bin liradır. Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu’nun dört yıl
için ödediği kira bedeli, devlet tarafından, bizim bütçemizden, fakir
fukaradan, garip gurebadan ödediği kira bedeli 1 milyon 820 bin 794 Türk
lirasıdır. Sayın Bülent Arınç’a bağlı Basın Enformasyon Genel Müdürlüğünün
hizmet ek binası için de dört yıl içinde 10 milyon 857 bin 134 lira 18 kuruş
kira ödenmiş. Bu parayla o bina gibi iki binayı hem yapmak hem de satın almak
mümkündür. Diğerlerini saymıyorum, yani bir düzine var da saymıyorum. Geçen
sefer getirdim, ikaz ettim, yetkililerine de söyledim, başkan vekillerine de
verdim bu meseleyi çözün diye. Çözmediğiniz sürece devamlı bunu buraya
getireceğiz. Bu durum, milletin vergilerinin hovardaca kullanılması anlamına
gelmektedir, bir tür kaçakçılıktır.
Bu
yasanın, her şeye rağmen memlekete, millete hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
56’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
57’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
58’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bir saat
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.07
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
437 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
59’uncu
madde üzerinde kalmıştık.
Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 59 uncu maddesiyle
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa eklenmesi öngörülen 16/A maddesinin
dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Ali Gültekin Kılınç İsmail Güneş
Kayseri Aydın Uşak
Mehmet Erdem Zülfü Demirbağ Bayram
Özçelik
Aydın Elâzığ Burdur
Ahmet Berat Çonkar Adnan Yılmaz
İstanbul Erzurum
"(4) Yargılamanın, tasfiye edilen kaçak akaryakıt sahiplerinin
lehine sonuçlanması halinde; satışı yapılan kaçak akaryakıtın toplam satış
bedelinden vergiler düşüldükten sonra kalan tutarı, akaryakıtın tahsis edilmiş
olması halinde ise vergiler hariç üçüncü fıkra hükümlerine göre belirlenen
bedeli, el koyma tarihinden kararın kesinleştiği tarihe kadar geçen süre için
kanuni faiz ilave edilerek ilgili kurum bütçesinden hak sahibine ödenir. Gerekli
ödenek, Maliye Bakanlığınca ilgili kurumlara aktarılır."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyorum efendim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5607 sayılı Kanuna eklenen 16/A maddesi ile teknik düzenlemelere uygun kaçak
akaryakıt ile 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre tasfiyelik hale gelmiş
akaryakıtın gümrük idarelerine, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile mahalli
idarelerin kullanımına bedelsiz tahsis edilmek suretiyle veya satılarak tasfiye
edilmesi öngörülmektedir. Ancak, özellik arz eden bu eşyanın gerek
muhafazasının ciddi külfet oluşturması gerekse zarara uğraması ve değer kaybına
uğrama olasılığının yüksek olması nedeniyle hakim veya
mahkeme kararı beklenilmeksizin doğrudan tasfiye edilmesi gerekmektedir. Kaçak
akaryakıtın satış veya tahsis suretiyle tasfiyesini müteakip, yargılamanın kişi
lehine sonuçlanması halinde ödemelerin hangi bütçeden hangi bedelle
yapılacağının tereddütlere yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen bu önerge doğrultusunda 59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
60’ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
61’inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
437 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 61'inci maddesiyle 5607 sayılı kanunun 23'üncü
maddesine eklenmek istenen (6)'ıncı fıkra ve bağlı a),
b), c), ç) ve d) bentlerinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Sırrı Süreyya Önder İdris Baluken Erol Dora
İstanbul Bingöl Mardin
Hasip Kaplan Pervin Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye'nin
Kürtlerin yoğun yaşadığı illerin sınır boylarında sosyo-ekonomik koşullardan
kaynaklı bir geçim kaynağına dönüşen yakıt alım satımı, bugün bir çok sınır
karakolunun ve kolluk kuvvetinin bilgisi dahilinde
yapılmaktadır. Köylülerin buradaki yetkililere belli bir bedel ödediği
kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Buralarda yürüyen bu
tür enformel geçim uğraşı, yasal düzenlemeye tabi
kılınması sonucunda ortaya çok ciddi sorunlar ve mağduriyetler çıkacaktır. Bu
tür düzenlemelerin, özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı illerin sınır köylerinde
yaşanan bu sorunlu durumun göz önüne alınarak yapılması gerekmektedir.
Değişiklik ile daha kapsamlı ve mağduriyetlerin giderilmesinde daha etkin
uygulamaların yapılmasına olanak sunmak amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
61’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
62’nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
437 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 62'inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5607
sayılı kanunun "GEÇİCİ MADDE 6" nın (3)'üncü fıkrasında geçen
"üç ay" ibaresinin "dört ay" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder İdris Baluken Erol Dora
İstanbul Bingöl Mardin
Hasip Kaplan Pervin Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
ile kovuşturma süresinin uzatılarak, muhtemel hata riskinin azaltılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
62’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
63’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
64’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
65’inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
437 sıra
sayılı Kanun Teklifi 65. Maddesi'nin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 65-
5607 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. "GEÇİCİ
MADDE 9- (1) 12.11.2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir
Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile tüzel kişiliği kaldırılan
il özel idarelerinin mülkiyetinde bulunan ve kaçak akaryakıtın tasfiyesi için
kullanılan her türlü tesis, depo, araç ve gereç ile diğer tüm teknik teçhizat,
tüzel kişiliğin kalktığı tarih itibarıyla hiçbir işleme gerek kalmaksızın
bulunduğu yerdeki Büyükşehir Belediyelerine devredilmiş sayılır."
Sırrı Süreyya Önder Hasip Kaplan İdris Baluken
İstanbul Şırnak Bingöl
Pervin
Buldan Erol
Dora
Iğdır Mardin
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yerel
yönetimlerin güçlendirilebilmesi için belediyelerimize ekonomik kaynaklar
yaratmak gerekliliği vardır. 12.11.2012 tarihli ve 6360 sayılı On Üç İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Büyükşehir
belediyelerinin sınırları ve sorumluluk alanları değiştirilmiştir.
Belediyelerimizin sorumluluklarını tam anlamıyla gerçekleştirebilmeleri ve
yerel güçlenme ile demokrasiye katkı sunabilmeleri için, belediyelerimize ek
gelirler yaratılmalıdır. Bu nedenle il özel idarelerine ait tüm varlıklar
belediyelerimize aktarılmalıdır.
Bu
nedenlerle madde metninin değiştirilmesi teklif edilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Komisyonun
bir redaksiyon talebi vardır.
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkanım, 65’inci
maddeyle ilgili bir düzeltme talebimiz var.
5607 sayılı Kanun’a eklenen geçici 9’uncu maddede yer alan On Üç İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un adı Komisyon
görüşmeleri tamamlandıktan sonra 14 Mart 2013 tarihli ve 6447 sayılı Kanun’la
“On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” şeklinde
değiştirildiğinden, maddenin bu kapsamda redakte edilmesini talep etmekteyiz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ordu’nun hatırı için…
BAŞKAN –
Bu redaksiyon talebiyle birlikte 65’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
67’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
68’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
69’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
70’inci
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı yasa tasarısının 70 inci maddesinin sonundaki "yüzde
elli" ifadesinin "yüzde yüz" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ayaydın Müslim Sarı
İstanbul İstanbul
İstanbul
Kazım Kurt İzzet Çetin
Eskişehir Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 sıra
sayılı Kanun tasarısının 70 inci maddesinde yer alan "veya asıl tahsis
alanını engellememek kaydıyla ayrılmış diğer" ibaresinin ve " ve
birinci ve üçüncü fıkralarında yer alan 'belediyelerce' ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Nazmi Gür Ayla Akat Pervin Buldan
Van Batman Iğdır
İdris Baluken Sırrı Süreyya Önder
Bingöl İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 70 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan Yeniçeri Ahmet Duran Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet Günal Alim Işık
Bursa Antalya Kütahya
Kemalettin
Yılmaz
Afyonkarahisar
BAŞKAN –
Komisyon bu önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Şandır kim konuşacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Kemalettin Yılmaz konuşacak efendim.
BAŞKAN –
Sayın Yılmaz, buyurunuz.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 70’inci maddesiyle ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ilgili maddeyle belediyelerin mutlak hâkimiyetinde olan pazar
yeri kurma yetkisinin gerçek ve tüzel kişilere bırakılması düşünülmektedir.
Tabiri caizse semt pazarlarının bir nevi özelleştirilmesi sağlanmak
istenmektedir. Böyle bir yaklaşım asla ama asla kabul edilemez bir durumdur.
Ülkemizde pazar yerleri sadece arz ve talebin buluştuğu alanlar olmaktan çok
ötedir. Ekonomik faaliyetlerin yanında ciddi bir kültür unsuru ve sosyal
bütünleşme alanlarıdır ülkemizde pazar yerleri. Kanun, tüzük ve yönetmeliklerle
belirlenen kuralların yanında, yazılı olmayan ama harfiyen riayet edilen örf,
âdet ve gelenekleri vardır her bir pazar yerimizin.
Belediyelerin
sağladığı imkânlarla ve belediyenin denetiminde, kontrolünde, insanlarımız
köylerinde, kasabalarında ürettiklerini; zanaatkârların da gerek ürettikleri
gerekse tüccarlardan alıp kar amacıyla sattığı malların alıcılara sunulduğu,
bir kısım insanlarımızın da hizmetlerinin pazarlandığı alanlardır. Bu mekânlar
aynı zamanda şehir halkıyla köylerin, üreticilerin ve yabandan gelen ticaret
erbabının kaynaştığı, ticari, sosyal ve kültürel açılardan iletişim ve
etkileşim içinde bulundukları birer kamu alanıdır. Korunması, kollanması ve
yaşatılması gereklidir. Bugün pazarlarımız, gerek sosyete pazarlarının gerek
süpermarketlerin ve büyük alışveriş merkezlerinin tehdidi altındadır.
Pazarlarımızın
geleneksel rollerinden uzaklaştırılarak özel pazar yerlerinin kurulmasına imkân
veren bu yasa ile mevcut pazar yerlerinin de belediyelerden uzaklaşmasına sebep
olunacaktır. Pazarlar, belediyenin kontrolünden çıkınca da tekelleşme, haksız
rekabet koşulları hâkim olacak, hem üreticimiz hem de son kullanıcı konumunda
olan yani tüketicimiz ciddi zarar görecektir. Özelleşmeyle, pazarlarımız
sermaye gücüne sahip küçük bir azınlığın eline geçecektir. Belediye
denetiminden uzak sermaye sahipleri, fiyatları istedikleri gibi
belirleyebilecekler ve vatandaşlarımızı mağdur edebileceklerdir. En önemlisi de
gerçek üreticilerin ürünlerini satabilecekleri mekânlar olmaktan çıkacaktır
pazar yerleri. Binbir zahmet ve zorluklarla üretim yapan insanlarımızın,
ürünlerini değerinden satmaları çok önemlidir. Bitkisel ve hayvansal üretim
yapan insanlarımız, belini büken girdi maliyetlerinin fazlalığı yanında bir de
bu şekilde pazarlardan çıkartılırsa tarımın tabutuna bir çivi daha çakmış
olursunuz.
Ülkemizde
her geçen gün, hem üretici sayısı düşmekte hem tarımsal üretim yapılan arazi
miktarı azalmaktadır. Ayrıca, bu tasarıyla esnaf odaları da işlevsiz bir hâle
gelecektir. Zira, sermaye sahiplerinin açtıkları
pazarlarda kendi yakın çevreleri veya tanıdığı kişilerin yer alması
kaçınılmazdır. Bu hâliyle, pazarcı esnafı bu pazar alanlarına giremeyecek,
zamanla zayıflayacak, küçülecek, rekabet edemeyecek ve nihayet yok olmayla
karşı karşıya kalacaktır. Böylece, sosyal ve kurumsal bir niteliğe sahip olan
esnaf odaları da maalesef işlevsiz hâle gelebilecektir. Hâlbuki,
günlük satışıyla geçimini sağlayan pazarcı esnafının varlığının devamı sosyal
devlet ilkesinin bir gereğidir.
Değerli
milletvekilleri, bu duygu ve düşünceler içerisinde, verdiğimiz önergemizi
desteklemenizi arz ederim.
Pazarlarımıza
dokunmayın diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 sıra
sayılı Kanun tasarısının 70 inci maddesinde yer alan "veya asıl tahsis
alanını engellememek kaydıyla ayrılmış diğer" ibaresinin ve "ve
birinci ve üçüncü fıkralarında yer alan 'belediyelerce' ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Nazmi Gür (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede
önerilen “asıl tahsis amacını engellememek kaydıyla ayrılmış diğer alanlar”
ibaresi imar planlarını delmektedir. Aynı zamanda belediye kanunlarıyla da
çelişmektedir. Belediyelerce ibaresinin çıkarılması mevcut yasalarda muğlaklık
yaratacaktır. Değişiklik ile bunun giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı yasa tasarısının 70 inci maddesinin sonundaki "yüzde
elli" ifadesinin "yüzde yüz" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Komisyon “Katılmıyorum.” dedi, Hükûmet… Ne istedik, neye katılmadılar?
Arkadaşlar,
pazar yerleri halkın kendisidir, halktır, bir hizmettir, halka hizmettir,
Hakk’a hizmettir. Hem halk var hem sabahın üçünde kamyonun
sırtına mallarını koyan, sabahın altısında her gün bir pazardan bir pazara
giden bir esnaf kesimi var ve akşam dokuzda kapandığı zaman, gene onları
sırtlayıp, kamyon kasasına koyup yerine götürene kadar bu adam on iki oluyor, on
ikide yatıp dörtte kalkan bir ekmek var, ekmek parası var. Bu ekmek
parasına hepimiz saygılı olmak zorundayız. Sırtında malları koyan, sırtında
malları taşıyan ve on altı saat çalışan bir ekmek var arkadaşlar. Diyoruz ki:
“Bu bir sosyal hizmettir. Belediyeler bu hizmeti yapmakla görevlidir. Bunları
kimseye teslim etmeyin, bunları özel sektöre teslim etmeyin; halkı da teslim
etmeyin, pazarcıyı da teslim etmeyin.” Gelin...
Önce özel
sektöre devri vardı Komisyona gelirken. Ortak irade, oturduk hep beraber tartıştık,
hep beraber, Pazarcılar Derneğiyle. Burada, Sayın Bakana ve Bakan Yardımcısına
mantıklı bir öneri götürdüğümüz için… Mantıken yüzde 50’yi kabul ettiler ama
biz bunun yüzde 100 olmasını isteriz. Yani pazarcıyı, halkı özel şirketin eline
vermek farklı boyutlara götürür arkadaşlar; mallar pahalanır, pazar yerleri
birilerinin eline peşkeş çekilir. Bu bir halka hizmettir.
Değerli
arkadaşlar, pazarcılık kolay iş değil, bunlara saygı duymamız lazım. Kesinlikle
bu insanlara saygımız varsa belediye kanalı ama biz yüzde 50’den daha fazlası
konusunda Komisyon iradesi oluştururken hep beraber her şeyiyle belediyenin
kontrolünde olacak bir yapının olması lazım Sayın Bakan. Aksi hâlde yarın
sorunlar doğar, aksi hâlde belediyenin yüzde 51 olduğu bir şirket birileriyle
iş birliği yapar Sayın Bakan. Gelin yüzde 100 yapalım. Şunu takdir ettik: “Boş
olan, farklı amaçlarla tahsis edilen ama kullanılmayan yerler varsa belediyeler
buraya geçici pazar yerleri yapabilir.” diye bir madde koyduk. Doğru bir
maddeydi. Önemli olan, boş arazi duruyorsa pazarcıların kolaylıkla mallarını
götürüp satabileceği bir alan yaratmak güzel bir olguydu ama bunların modern
olması lazım. Özellikle sabit pazar yerlerinin çok modern olması lazım halk
açısından, pazarcı açısından ama sokak ortalarında kurulan pazar yerlerinin de
çok iyi denetlenmesi lazım, daha disipline edilmesi lazım. Bazen yağmurda,
çamurda bu insanların, hakikaten bu insanların hâlini bir görün, hepimizin
yüreği sızlar. Sırtında o yağmurda o malları yüklerken, mallar telef olurken
vicdanımız bazen sızlıyor.
Değerli
arkadaşlarım, dediğimiz şu: Kimsenin eline bırakmayın halkı da pazarcıyı da. Bu
bir, halka hizmettir. Gelin bu önergemizi kabul edin. Komisyonda “yüzde 51,
yüzde 50’den daha fazla” diye geçen ifadeyi, vicdanımızla hep birlikte bunu
yüzde 100 yaparsak daha rahatlarız. Pazarcıları ve halkı kimsenin eline teslim
etmeyelim.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Elitaş, halka hizmet Hakk’a hizmettir. [CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından alkışlar (!)]
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Aynen öyle.
BAŞKAN –
70’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
71’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Üçüncü
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü
bölüm 72 ila 91’inci maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü
bölümde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk
Ayhan.
Buyurunuz
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Tasarı’nın
dördüncü bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek
için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gümrük
idareleri bir ülkenin en önemli kurumları arasındadır, bu sebeple de iyi
yönetilmeleri gerekir, maalesef bu, on bir yıldır başarılamamıştır. Bu dönemde
gümrük teşkilatı hiç yaşamadığı kadar fazla sorunla karşı karşıya kalmıştır.
Vekâleten yönetim gümrüğün yönetim şekli hâline dönüşmüştür. On bir yılda kaç
müsteşar değiştiği kamuoyunda tartışılır bir hâle gelmiştir.
2011
genel seçimleri öncesinde Gümrük Müsteşarlığı ile Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının ticaret kesimi birleştirilerek Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
kurulmuştur. Gümrük ve iç ticaret birleştirilerek tabiri caizse ucube bir
bakanlık oluşturulmuştur. Bu iki teşkilatın hizmet alanları ne denli birbiriyle
örtüşmektedir? Bu yapılanma son derece gayriciddi bir yapılanmadır.
Bu
iktidar döneminde torba kanun anlayışından bir türlü vazgeçilememiştir ancak
torba kanun kavramı da yetersiz kalmıştır. Başka isimler düşünmek
gerekmektedir. Meclise bir yasa taslağı sunulmakta, sonra akla ne gelirse içine
dâhil edilmektedir. Alelacele hazırlanan kanun tasarıları birçok hata ile
Meclise sevk edilmektedir. Yasa taslakları hazırlanırken Anayasa’nın en temel
kuralları dahi göz ardı edilmektedir. 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
belirli maddeleri Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Bu yasa ile iptal
edilen maddelerin de yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir. Anayasa Mahkemesi
kanun hükmünde kararnamenin bazı maddelerini Anayasa’nın 91’inci maddesine
aykırı buldu. Bu madde, “Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme”
başlıklı maddedir.
Bakınız
Sayın Bakan, artık gazetelerde Hükûmetle beraber hareket eden yazarlar, Maliye
Bakanlığı memurlarının, diğer bakanlık memurlarının Anayasa Mahkemesi
üyelerinin kapısının önünde gezmelerinden duydukları ızdırabı gerçekten
anlatmaya başlamışlardır. Bu, Hükûmet açısından sevinilecek, övünülecek bir
durum da değildir. Maalesef, Hükûmet, yetkisi olmadığı hâlde, kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenemeyecek konuları kanun hükmünde kararnameyle
düzenlemiştir. Bu, Hükûmetin atlamaması gereken ciddi bir husustur. Maalesef,
yetkilerinin farkında olmayan ve yetkilerinin sınırlarını bilmeyen, ülkeyi
çıkmaza sokmaktadır.
Bakanlar
Kurulu kararıyla teşvik veriliyor ama Bakan komisyonda birkaç gün önce “İllaki
bunu kanuna dercetmek gerekir.” diyor. Diyoruz ki: “Bunun gereği var mıdır? Bu
yetki sizdedir. Bu kanuna dercetmediğimiz takdirde, getirdiğiniz husustan
yararlanmayacak mıdır sektör?” “Yararlanacaktır” diyor. “O zaman bunu buraya
niye dercediyorsunuz?” dediğimizde bize cevap yok. Akla iki şey geliyor: Ya
yaptığınız işten korkuyorsunuz ya da korkulacak bir iş yapıyorsunuz. Sıkıntının özü orada.
Bu
değişikliklere baktığımız zaman şu açıkça ortaya çıkmaktadır: Hakikaten ya yasa
yapmayı bilmiyorsunuz ya da yaptığınız işi örtmeye çalışıyorsunuz. Esasen bu
çok garip bir durumdur. Zira, siz ekonomiyi de
bilmiyorsunuz, demokrasiyi de bilmiyorsunuz, ulaşım aracı sanıyorsunuz.
Eğitimi, kamu yönetimini, hukuku da bilmediğiniz bu getirilen tasarılarla
ortada.
Bu yasa ile daha yeni çıkarılan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 5957
sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer
Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, 5607 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu, 640 sayılı Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de çok
sayıda değişiklik yapılıyor. Tabii ki, yasalarda
değişiklik yapılması doğaldır ve değiştirilebilir. Ancak bu değişikliklerin
temel sebebi, maalesef, ülkenin değişen koşulları değildir; ne yazık ki,
iktidarın bilgi eksikliği, cehaleti, “İlla benim dediğim olacak. Ben,
istediğimi hukuka aykırı da olsa gerçekleştireceğim.” arzusundan
kaynaklanmaktadır.
Cumhuriyetin
ilk yıllarında, 1932 yılında çıkarılan 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine
Dair Kanun yetmiş bir yıl yürürlükte kalmış. Sizin döneminizde, 2003 yılında
4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu çıkarılmış, 2007 yılında bu kanunu
yürürlükten kaldıran 5607 sayılı Kanun çıkarılmıştır. 2009 yılında 5911 sayılı
Kanun’la, bu kanunda birtakım değişiklikler yapılmıştır.
5607
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu sizin döneminizde çıkarılmış bir özel ceza
kanunudur. Daha önceki kanunlarda kaçakçılık suçu sayılan fiillerin önemli bir
kısmı bu kanunla kabahat olarak düzenlenmiştir. Şimdi kabahat olarak düzenlenen
fiillerin büyük bir kısmı, Gümrük Kanunu içerisinde idari para cezası
gerektiren fiiller hâline getirilmektedir.
Akaryakıt
ürünleri ve tütün mamulleri üzerindeki vergi yükü bu kadar fazla iken, yakın
pazarlardaki fiyatlar ile iç piyasadaki fiyatlar arasında uçurum varken
kaçakçılığı önleyemezsiniz. Nitekim, sizin yerinize
PKK narh koyar olmuştur sınırda. Her yerde sigaralar satılmaktadır, tarifeler
meydandadır, her yerde konuşulmaktadır. 10 numaralı yağın da, kaçak akaryakıtın
da, kaçak sigaranın da müsebbibi sizin Hükûmetinizdir. Hâlen bu kadar beyanata,
bu kadar Bakanın konuşmasına rağmen 10 numara yağı, gittiğiniz zaman yolların
üzerinde, her yerde görmeniz mümkündür. Siz dünyanın en pahalı benzinini, gelir
seviyesi gelişmiş ülkelerin çok altında olan bir ülkede satmaya kalkarsanız
sonuç bu olur. Sizin Bakanlık yaptığınız dönemde kaçakçılığa konu mallarda
PKK’nın gümrük vergilerini belirlediği artık her gün -biraz önce ifade ettiğim
gibi- basında da yer alıyor.
Gümrük ve
Ticaret Bakanlığında görünen odur ki çalışanların sorunları da görmezden
geliniyor. Bakanın arzuları ve keyifleri, AKP’nin istekleri ön planda
tutuluyor. Geçtiğimiz yasama döneminde teşkilat yasası ile ilgili çalışmalarda
bu durum ortaya çıkmıştır. Sendikalar, dernekler, çalışanlar sorunları dile
getirmiştir. O gün bu sorunlara kulak kapatmıştınız, şimdi görüyorum ki
kulaklar hâlen kapalı.
Siz
gümrükle ilgili mevzuatı getirdiniz. İki sene nerede kaldı? Komisyonda kaldı.
Ben alt komisyon üyesiydim ama Devlet Personel size bağlı olmasına rağmen, siz
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi alacağınızı dahi sorumlu Bakan olarak
bilmiyordunuz. Nitekim, sonradan, kanun tasarısı gelip
Mecliste altına nasıl imza atıldığı bilinmeyen Komisyon toplantı talep
yazısından sonra siz bunu -ne yaptınız- öğrendiniz çünkü bilmiyordunuz,
Bakanlar Kurulundan geçmesine rağmen siz işin farkında değildiniz.
Bu yasa
vesileyle Bakanlığın web sitesine tekrar bir baktım. Web sitesi, devletin kamu
idaresinin web sitesi değil. Web sitesi, Sayın Bakanın bizim yaptıklarımıza,
bize iftira atan –nelerin- beyanatların konulduğu web sitesi. Öyle değil mi
Sayın Bakan? Hâlâ özür dilemediniz. Ben DPT raporlarını okumadım, okusam da
gurur duyarım, şerefle okurum ama siz onları -geçenlerde de söyledim- idrak
edecek durumda değilsiniz; gayet açık ve net söylüyorum.
Dolayısıyla,
bu yaptığınız işler, “Kanun bir kere çıksın, sonra yeni değişiklikler yapıp
düzeltiriz.” yaklaşımı Türkiye’de kanun enflasyonu olgusunu ortaya
çıkarmaktadır. İstatistiklere bakıldığında belli bir dönemde Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından kabul edilen kanun sayısının örneklerine göre fazla
olması bir performans göstergesi olamaz. Gerçekten AKP ne yapmak istemektedir
habire kanun tasarı getirmekle?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) – Ayıplarını örtmeye çalışmaktadır.
Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Gümüş.
CHP GRUBU
ADINA HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz bu torba kanun tasarısının özensiz hazırlanmış olduğunu ifade etmek
istiyorum. Toplam 90 maddelik bir tasarının adı Gümrük Kanunu Tasarısı ancak
beşte 1’i gümrükle alakalı. İlgili ilgisiz her konunun bir torba kanun
içerisinde getirilmesinin kanun yapma kalitemizi ne kadar düşürdüğünü, çok önemli
konuların Genel Kurul görüşmelerinde tartışılmaz hâle geldiğini belirtmek
isterim. AKP Hükûmeti, ister alakalı olsun ister alakasız, daha önce unuttuğu
ne varsa torba kanunlara doldurmayı alışkanlık hâline getirdi. Aslına
bakılırsa, bu durum, sistemi tartışmalı hâle getirmenin son derece etkili bir
yöntemidir. Normalde birçok temel kanunla düzenlenmesi gereken konular dahi bu
torba kanuna sokuşturulmuştur. Bakınız, birbiriyle doğrudan alakası bulunmayan
petrol piyasaları, Türk Hava Yolları, odalar ve borsalar, yurt dışına çıkış
harcı, sebze meyve ticareti gibi konular tek bir yasada bir araya getirilerek
Meclisin yasama yetkisi etkisiz hâle getirilmektedir. Tasarının Plan ve Bütçe
Komisyonu görüşmelerinde aceleye getirildiği gibi, alelacele Genel Kurula getirilmesi
ciddi bir biçimde düşündürücüdür.
Değerli
arkadaşlarım, bu Hükûmet ilginç bir şekilde sık sık hukuktan bahsediyor. Hukuku
bu kadar ayaklar altına alan bir hükûmet nasıl oluyor da sık sık hukuktan
bahsedebiliyor? Sayın Bakan da bu kanunla ilgili konuşmasında hukuku anlattı.
Sayın Bakan, size soruyorum: Güçler ayrılığının yok edildiği sistemlerde hukuk
adil bir hukuk mudur? Yargıyı etkiniz altına almışsınız, yasamayı baypas
ediyorsunuz, edemediğinizi de çalışmaz hâle getiriyorsunuz, sonra da kalkıp
hukuktan bahsediyorsunuz. Şimdi, bu torba kanun tasarısı öyle bir tasarı ki
neresinden tutsanız elinizde kalır.
Değerli
arkadaşlarım, torba tasarının çok önemli başlıklarından bir tanesi sebze ve
meyve halleri, pazar yerleri ile alakalı düzenlemelerdir. Tasarı ile pazar yeri
kurma yetkisi belediyelerin tekelinden çıkarılarak özel kişi ve kurumlara
verilmek istenmiştir. Komisyonda CHP olarak bizlerin itirazı sonucu kimi
düzeltmelere gidildiyse de Hükûmetin aklından geçenin, bir vadede, pazar
yerlerinin özel şirketlere işletilmesi olduğu anlaşılmıştır. Yani kısacası, bir
pazarlar kalmıştı özelleştirilmemiş, şimdi sıra onlara geldi. Vay vatandaşın
hâline! Bu ne demek? Pazar yerlerinin kiraları artacak demek, büyük şehirlerin
pazar yerleri eskisi gibi olmayacak demek hatta kiralar nedeniyle küçük
pazarcıların yok olması anlamına gelecektir. Bunun yerine pazarcı şirket
zincirlerinin kurulması ve organize şirketlerin pazarlarda yer alması… Hatta
birkaç tanesinin koskoca pazar yerlerinde kiralık insanlarla tezgâhları
çalıştırmasına rastlarsanız hiç şaşırmayınız.
Şöyle
söyleyeyim: Endişemiz, pazarlardaki çeşitlilik dahi bundan olumsuz
etkilenebilecektir yani Türk milletinin yediği içtiği dahi bu kanundan
etkilenecektir. Bu da toplum sağlığı için çok kritik meseledir. Pazar
yerlerinin kamu yerine şirketlerin eline geçmesi tehlikeli sonuçları
doğurabilecektir.
Hükûmet
her şeyi düşünüyor; Türk Hava Yollarına vergi affını düşünüyor, odalar ve
borsalarda personelini görevden almayı düşünüyor, petrol tekellerinin
çıkarlarını, yandaş üretici tekellerini düşünüyor ama bir tek vatandaşı
düşünmüyor sevgili arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlar, pazar yerlerinin özel şirketlerce organize edilip kiralanması ve
yönetilmesinin doğuracağı problemleri bir düşününüz, hayal ediniz. Pazar
yerleri yönetiminin özelleştirilmesiyle birileri sadece pazar yerleri tekeli
olmayacak, aynı zamanda meyve sebze piyasasını da belirler tekeller oluşmaya
başlayacaktır ve küçük tüketici ağları, küçük üreticilerin ürünleri kendi
kanallarından halka ulaşamayacaktır. Bu, toplu ve çok tehlikeli bir dönüşümün
başlangıcı olacaktır arkadaşlar. Bununla karşılaşacağız.
Sayın
milletvekilleri, zaten yüksek olan meyve sebze fiyatlarını daha da yükseltecek
ve küçük üreticinin iyice zorlanmasına yol açacak bu niyetler son derece
tehlikeli ve sakıncalıdır. Pazar yeri deyip geçmeyiniz, toplumun en önemli
gördüğü pazar alanlarıdır. Fakirin fukaranın, dar gelirlinin tek ümidi pazar
yerleridir. Bir pazar bittiğinde o pazarlarda dolaşan insanları, artıkları
toplamaya çalışan insanları bir gözleyin, Türkiye’nin ekonomisini iyi
anlarsınız. Merak ediyoruz, acaba bu kişiler şimdiden belli midir pazar
yerlerini işletecek kişiler? Acaba bu kişilerin yerli üreticimizin başına
yabancı kısır tohumları bela edenlerle ilişkileri var mıdır? Acaba bu kişiler
tarım ilaçları üreten, dağıtan tekellerle arkadaş, dost mudur? Acaba bu kişilerin
tarım satış kooperatiflerinin elini kolunu bağlayan kanunlar çıkaranlarla
yakınlıkları var mıdır?
Bu yasa
tasarısı Plan Bütçe Komisyonundaki itirazlarımız olmasaydı pazarcı esnafın ve
halkın aleyhine olarak çıkacaktı, yüzde 100 özel sektöre devredilecek, büyük
şehirlerde pazar yerleri olacaktı. CHP’nin itirazlarıyla pazar yerlerinin
tamamen özel firmalara devredilmesi engellenmiş, çoğunluğu belediyeye ait olan,
yüzde 50’den fazlası, kuruluşların olması şartı getirilmiştir ama yine de
tehlikelidir. Böylelikle vatandaş ve pazarcı esnafı çok sıkıntılı bir sürecin
içine düşmekten kurtarılmıştır ama süreç, buna rağmen sonuç yeterli değildir.
Kamuoyunun ihtiyaçlarıyla ilgili pazar alanlarının devri çeşitli riskler ve
suistimallerin ortaya çıkmasına açık olacaktır arkadaşlar. Kamuoyunun belediye
uygulamalarını, bu konuda, izlemesi gerektiği konusunda uyarıyoruz. Kamuoyu
pazar uygulamalarına, bütün basın pazarcılarla pazar yerleriyle ilgili
uygulamalara çok dikkat etmelidir.
Değerli
milletvekilleri, tasarı, tarım satış kooperatif birlikleriyle ilgili
düzenlemeler de içermektedir. Ancak merak ediyorum, acaba bu kooperatiflerin
fikirlerini ne kadar aldınız bunları yaparken? Elbette ki bu tür çalışmalar
tarafınızdan üstünkörü yapılmıştır, her zaman şahit olduğumuz gibi. Plan Bütçe
Komisyonunda bunlar nispeten… Belki de hiçbir şekilde temsil edilmemektedir.
Kooperatiflerin temel meselelerini bu kadar es geçen bir düzenleme
hazırlanırken kendinizi nasıl hissettiğinizi çok merak ediyorum. Bakınız,
kooperatiflerin finansman sorunları vardır. Hükûmetin kooperatiflere yeterli
destek vermeye uzak olması nedeniyle çok ciddi bir düzeylere gelmiş borçları
faaliyetlerini ciddi miktarda etkilemektedir. Bu borçlara, finansman zorlukları
nedeniyle alım eksikliklerini biraz olsun azaltma amacıyla aldıkları yeni
borçlar eklendikçe kooperatiflerin bugünkü durumları iyice güçleşmiştir
arkadaşlar. Örneğin, tarım kooperatifleri bu borçlar olmazsa durumlarını iyi
bir şekilde sürdürebilecekken olumsuz şartlar ve bu olumsuz şartlar nedeniyle
oluşan borçlar nedeniyle borç sarmalına girmişlerdir ve sıkıntılı
durumdadırlar. Tabii, bundan menfaat çıkarmak isteyenlere, hatta siyasi menfaat
çıkarmak isteyenlere de çok rastlanmıştır, örneğin fındık meselelerinde. Bu
yüzden, üreticiye yeterli destek verememektedir bu kooperatifler. Bu güç durum
yıllardır kooperatiflerin temel meselesiyken tasarınız hiçbir temel çözüm
üretememektedir. Borçların düşürülmesi öngörülmekte olsa da kooperatiflerin
beklentisinin çok altındadır.
Kooperatifler
tarımın en önemli destekleyicileridir. Devletin yerli tarımı destekleme ve
düzenlemede en önemli kanalları olarak kabul edilmelidir kooperatifler. Buraya
yapacağınız katkıyı lütuf gibi görmemelisiniz. Bu, kooperatif meselesi
memleket, hak, adalet meseledir arkadaşlar. Bakınız…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Devamla) – Bitti mi?
BAŞKAN –
Bitti efendim.
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın Gümüş.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyorum.
Buyurunuz
Sayın Acar…
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, gümrük tasfiye işletmelerindeki olayı yanlış değerlendirdiniz çünkü
işçiler mesai saatleri dışında, yükünü erken indirmek isteyen iş sahipleri için
çalışmakta, işveren fazla mesai ücretini işçiye değil Bakanlığınızın ortak
havuzuna ödemektedir. Yani, havuzun içini işçi dolduruyor, para başkasına
ödeniyor. Onlara da ödeyiniz ama lütfen havuza para dolduran işçiye de ödeyiniz.
İş Kanunu’nun 41’inci maddesi yani fazla mesai ücreti burada uygulanmıyor çünkü
fazla mesai yaptıran işverenden ücret talep edemiyorlar. Yasa gereği, işveren
bu parayı Bakanlığınızın havuzuna yatırıyor. Siz, şimdi, işçiyi fazla
çalıştırıyorsunuz, ücreti işveren Bakanlığınıza yatırıyor ve Bakanlığınıza
yatan bu paradan o işçiye bir miktar vermeyi kabul etmiyorsunuz. Yani, bu çok
büyük bir adaletsizlik Sayın Bakanım, lütfen bunu bir inceleyiniz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın
Susam…
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakanım, 70’inci maddenin (5)’inci fıkrasında
“Belediyeler, modern pazar yerleri kurmak, işletmek ya da Bakanlığın
belirleyeceği usul ve esaslar dahilinde yüzde 50’sinden fazlasına sahip
oldukları iştiraklerince kurulmasını ve işletilmesini sağlamak” noktasındaki
konuda Bakanlığınıza büyük inisiyatif veriliyor. En az
yüzde 51’i belediye şirketinden olma… Bu konuda, bunun oranının artırılması
veya geri kalan oranının meslek örgütü pazarcılar odalarına verilmesi konusunda
yönetmelikte inisiyatif kullanmanızın burada sözünü
vermeniz, bütün pazar yerlerinin özelleştirileceği konusundaki eleştiriler
açısından pazarcıları tatmin etmesi noktasında önemli bir açıklamadır. Onun
için, yapılan çalışma, çok önemli katkılar içermesi, bu konudaki soru
işaretlerinin bulunmasını ortadan kaldırırsanız bu anlamıyla doğru bir noktaya
gelmiş oluruz ve kamuoyu ve pazarcılardaki endişeyi gidermiş oluruz.
Bu konuda
görüşlerinizi lütfen hem kamuoyuyla hem Meclisle paylaşınız.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Sayın
Akçay…
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
640
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 4’üncü maddesine göre, Gümrük ve
Ticaret Bakanlığının il müdürlüklerinin teşkilatlanmasının 31 Aralık 2012
tarihine kadar tamamlanması gerekiyordu. Bu kapsamda, başta seçim bölgem Manisa
ve diğer pek çok il olmak üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığı il müdürlükleri
kurulmamıştır. Şu anda kaç il müdürlüğü kurulmuştur? Manisa gümrük ve ticaret
il müdürlüğü ne zaman kurulacaktır?
Son iki
yılda Suriye sınırındaki kaçakçılık olaylarının seyri nedir? Özellikle Suriyeli
sığınmacıların çok sayıda kaçak eşya -sınırdan içeriye- soktuklarına dair
haberler göz önüne alındığında, Suriye sınırında kaçakçılık olayları için
yapılan çalışmalarınız nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın
Susam…
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakanım, sorularda zaman olduğu için bir şey daha
sorayım: Bu da esnaf teşkilatının beklediği cevaplardan bir tanesidir. Sizin
ifadenizle de ve Bakanlığınızın yaptığı çalışmayla da perakende piyasasını
düzenleme kanunuyla ilgili olarak hazırlıklar yaptığınızı söylemiştiniz. Ancak
artık esnaf ve sanatkârın bu kanunun daha fazla gecikmesini bekleyecek durumu
olmadığı açıktır.
Dün,
büyük bir gazetede AVM’lerin Türkiye’de Avrupa ortalamasını geçtiğini ve
AVM’lerin artık batma noktasına gelebilecek, kendi aralarında, rekabet
noktasına geldiğini, 3 milyon metrekarenin üzerinde satış noktalarının olduğu
çok açık bir şekilde yazılmıştır. Böyle bir noktada, sizin ne zaman bu kanunu
çıkaracağınız konusunda kamuoyuna bilgi verebilir misiniz, bunu bekliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Acar, tabii, sorusunu yineledi. Şimdi, değerli arkadaşlar, ben tekrarlayacağım.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yapısı içerisinde tasfiye hizmetlerini yürüten
TASİŞ Genel Müdürlüğü kadrolarında 150 adet, işçi statüsünde, yani İş Kanunu’na
tabi olarak çalışmaktadır. Bu kişiler gümrüklerdeki faaliyet yürüten ticaret
erbabının işini değil, TASİŞ’in işini yapan işçilerdir. Yani tasfiye
ambarlarında yer alan ürünlerin sevkiyle alakalı hizmet gerçekleştiren
kişilerdir. Diğer gümrük alanlarında gümrük faaliyetleri kapsamında ve
gerçekten mesai saatleri dışındaki çalışmalarda ticaret erbabının işçi
anlamındaki, işçilik anlamındaki hizmetlerini, o mekânları işletenler var;
diyelim ki bir liman, limanın bir işletmecisi var, o işçi hizmetlerini onlardan
alıyor. Dolayısıyla, bizim TASİŞ’teki işçilerimiz gece gelip orada bir hizmet
sunmuyor, vermiyor.
Bu
bakımdan uygulamada bir yanlışlık yok, bir haksızlık yok. Herhâlde bu detayına
ilişkin sizin bilgi eksikliğiniz olabilir, arkadaşlarım şimdi not alsın, sizi
daha fazla bilgilendirsinler.
Sizin
dünkü bir sorunuz vardı, Antalya’da bu berberlerle ilgili. Siz sormuştunuz,
notum da o.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Evet efendim.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Şimdi, bunu ben araştırdım -notu
getirdiler- doğru, bu yeni uygulama. Bazı yerlerde bu uygulama
gerçekleştirilmiş, isimleri falan var burada.
MÜYAP
tarafından bir çalışma başlatılmış. Ben dün ifade etmiştim, fikrî haklar kanunu
kapsamında belli ürünleri, belli nitelikte olan mekânlarda ürün bedeli veyahut
da fikir bedeli ödenmeden onların dinletilmesine ilişkin bir yasaklama var.
Dolayısıyla MÜYAP, üyelerini koruma bağlamında, bu bedeli ödemeksizin bu
ürünleri kullanan kişilere yönelik böyle bir baskı uyguluyor. Biz konuyu, esnaf
şûrasına alıyoruz, orada da tartışacağız, diğer boyutuyla da takip ediyoruz;
bunu da bu vesileyle sizlerle paylaşmış oldum.
Sayın
Susam’ın, belediyelerin pazar yeri işletmesiyle alakalı yüzde 51’i aşan
ortaklıklara da yetki verilmesine ilişkin eleştirileri yaptıktan sonra, bu
konunun düzelmesine ilişkin Bakanlığımızın kullanacağı yetki kapsamında meslek
örgütlerinin de katkılarının alınmasına ilişkin bir temennisi oldu.
Şunu
ifade edeyim: Biz, bütün çalışmalarımızda olduğu gibi, bu kanuni düzenlemenin
verdiği yetki çerçevesinde icra edeceğimiz düzenlemelerde ve onlara bağlı
çalışmalarda mutlaka hedef kitlemizin çıkarlarını düşünürüz ve onların
örgütleriyle bir paylaşımcı anlayış içerisinde onları sürdürürüz. Bunu bugüne
kadar yaptık, bundan sonra da yapacağız.
Sayın
Akçay’ın sorusuna gelince… Doğrudur, bakanlıkların yeniden yapılandırılması
çerçevesinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığının ticaret il müdürlüklerinin
oluşturulmasına ilişkin yasada öngörülen süre 31/12/2012
tarihiydi. Ondan önce bir paylaşım yapmamız gerekiyordu Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı arasında. Bu paylaşımı
yaptık ve bu paylaşım çerçevesinde biz il müdürlüklerimizi oluşturduk. İl
müdürlüklerimizi, hemen, o süre dolmaksızın, yasal boşluğa düşmeyelim
düşüncesiyle 31/12/2012’den önce Türkiye’de 81 il
müdürlüğümüzü oluşturduk. Bunların atamalarını vekâleten yaptık. Hatta bu
işlemleri biz ekim ayının 12’sinde icra ettik. Şimdi, bunlarla ilgili personel
eksiği olan var, az personel olan yer var, mekân sorunu olan yer var, bunların
da tespitleri yapıldı. Önümüzdeki günlerde, bunların kararnamelerini peyderpey
sevk edeceğiz, atamaları gerçekleştirilmiş olacak.
Son iki
yılda -diğer bir sorunuz- işte, Suriye sınırında kaçakçılık olayları nelerdir?
Tabii, Suriye’yle ilgili ayrı bir döküm verebiliriz. Arkadaşlarımız onu
hazırlasın, size göndersin. Elimde sadece Suriye kapılarına ilişkin bir şey
yok. Ama biz bütün gümrük kapılarımızda kaçağa karşı önleyici tedbirleri
almışız, bunu daha da güçlendiriyoruz ve eminim ki bu yasal düzenlemeyle
mücadele gücümüz daha da artacak. Çünkü kayıt dışılığın en önemli sebeplerinden
birisi de kaçak, haksızlık. Kayıt dışılık ne kadar fazla olursa kayıtlı olanın
yükü o kadar artıyor. Bunu mümkün ölçüde aşağı çekmek, minimize etmek ve
dolayısıyla kayıtlı olanların yükünü azaltmak, herkesin ürettiğine göre ödemesi
gerekli vergiyi ödeyerek ekonomik hayat içerisinde aktif olarak faaliyetini
sürdürmek hedefimiz.
Sayın
Susam genelde konuşmalarında “AVM kanunu olarak nitelenen yani perakende
sektörünün düzenlenmesine ilişkin kanun ne oldu?” diyor. Bu bizim gündemimizde
ama maalesef, hep öyle söylüyoruz, cidden gündemimizde ama gündem çok yoğun.
Bundan sonra yani bugün burada görüşülen kanundan sonra bizim yüce Meclise
getireceğimiz bir kanun var, ondan sonra ikinci kanun AVM’dir. Getireceğimiz
kanun, tüketicinin korunmasına dair kanundur. Bu da 80-90 maddelik bir
kanundur. Eminim ki o kanunu sizlerle paylaşacağız. İnşallah böyle çok uzun
zamana terk etmeden birlikte bir anlayış içerisinde çıkartırız. Ondan sonra
getireceğimiz kanun bu perakende sektörünün düzenlenmesine ilişkin kanun ama bu
vesileyle bir şeyi ifade etmek istiyorum. Ben, geçenlerde Antep’e gittim, Antep’te
bir esnaf ziyaretim oldu, çarşı dolaştım. Vallahi son derece beğendim. Orada
belediye başkanını yani tebrik de ediyorum. Giderseniz –gitmeyenler- gidin
görün, öyle bir çarşı, öyle bir ortam göreceğimi hiç tahmin etmemiştim. 2 bin
esnafın yer aldığı bir alan düzenlemesi yapılmış, dış cepheler, tabelalar bir
standart dâhilinde düzenlenmiş. Ben, orada şunu söyledim: İşte esnafın istediği
AVM bu. Bana göre, en büyük AVM o uygulamayla gerçekleştirilmiş. Bunların
çoğalması lazım Türkiye’de, o tarz olanların. Sadece dışının değil, içinin de
yapılması lazım.
Sayın
Susam, özellikle size tavsiye ederim, oraya gidin ya da ben gittiğimde sizi
davet ederim, tekrar beraber gideriz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, öyle bir kanun getirin. Her yerde,
öyle bir kanun getirin...
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Onun başlangıcı CHP’li belediye başkanı zamanında oldu.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Her şey kanunla olmaz.
Bir soru
daha burada dile getirildi.
Sayın
Başkanım, zaten süremiz var.
Sayın
Mehmet Şeker Bey…
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Soru-cevap…
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Soru-cevap, o da soruydu, soru sordu
bana. Ben, soruya cevap veriyorum, dışına çıkmıyorum. Soru sordu bana “Cevap
istiyorum.” dedi.
Biliyorsunuz,
bu bizim Gürbulak Kapısı’ndan çıkıp işte, Öncüpınar’dan Suriye’ye gidecek olan
ve 7 Ocak 2012 tarihinde gerçekleşen İran plakalı 5 tane tır orada durduruldu,
istihbari bilgiler değerlendirildi ve kontrolleri yapıldı. Yapılan kontrol
sonucunda bir kısmı bomba yapımında kullanılabilecek kazan ve kimyasal maddeye
el kondu. Dışışleri Bakanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığına gerekli
bildirimler yapıldı ve söz konusu tırlar ve kapsamı eşyalarla birlikte mahrece
iade edildi, 11/5/2012 tarihinde. Yani, bunların
ticarete konu olmasına ilişkin bir yasaklama yok ama İran’la ilgili Birleşmiş
Milletler’in aldığı karar çerçevesinde Türkiye üzerinden İran’a transiti
önlenmiştir, bunların da dökümleri var.
Teşekkür
ediyorum efendim.
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) – Bir şey daha sormak istiyorum Sayın Başkan.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Serindağ, buyurunuz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Bakan, Antep’e gitmişsiniz, gerçekten beğenmişsiniz, Antep’in tanıtımı için de
iyi bir şey oldu aslında. Yalnız, şu soruyu da yanıtlarsanız sevinirim:
Gaziantep’te 17 bin ortağı, 9 kooperatifi olan GÜNEYDOĞUBİRLİK var. Bu
GÜNEYDOĞUBİRLİK’le ilgili son günlerde çok fazla şeyler söyleniyor. Partinize
mensup bir sayın milletvekilinin de bu konuda demeci var, yapılan ihaleler var,
“Ben ihaleyi iptal ettirdim.” diyor. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız oldu mu?
Bu konuyla ilgili bir inceleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Var, evet var.
O konuyla
alakalı söylediğiniz tarzda bir bilgi bana aktarıldı, bir arsa, o arsanın
satımıyla alakalı. Ben sadece arkadaşlarım vasıtasıyla dikkatlerini çektim, bir
yanlışlık olmasın, bir sömürüye dönüştürülmesin, hak hukuk içerisinde ne
gerekiyorsa bu ölçülere uyulsun, genel olarak ifade ettim ama herhâlde bizim bu
duruşumuz, bakışımız etkili olmuş, öyle düşünüyorum. Bir değerlendirmesi, ekspertizi yapılmış, arsa henüz satışa sunulmamış, herhâlde
onun satış prosedürü de mutlaka açık ihale şeklindedir. Süreci bu ölçekte takip
ediyoruz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Bugüne kadarki işlemleri de kontrol ettirirseniz çok
sevinirim Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – İnşallah.
BAŞKAN –
Dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
dördüncü bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde 72
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 72 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Duran Bulut Necati Özensoy
Manisa Balıkesir Bursa
Mehmet Günal Alim Işık Mustafa Kalaycı
Antalya Kütahya Konya
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dördüncü bölümün
maddeleri üzerine görüşmelere başlarken, tabii burada sorunlu maddeler de yer
alıyor ve bunun en önemlisi de semt pazar yerlerinin belediyelerin tekelinden
özel sektöre, özel işletmeciliğe açılmış olmasıdır. Biz buna karşı çıkıyoruz
değerli arkadaşlar. Müsaadenizle, önce tarihî bir perspektiften yaklaşmak
gerekir.
Devletlerin
üç alameti vardır. Devlet olmanın, devlet hâkimiyeti tesis etmenin üç
alametinden birincisi bayraktır. Bayrağınız dalgalanır. İkincisi, devletinizin
hâkimiyetini ifade eden hutbe okunur. Üçüncüsü, o devlet içerisinde senin paran
geçerli olur. O devletin sınırları içerisinde bulunan şehirlerde de ve şehir olmanın
da üç alameti farikası vardır. Birincisi,
camilerimizdir; ikincisi, vakıflardır ve üçüncüsü de pazar yerleridir değerli
arkadaşlar. Bunlar kültürel, sosyal ve ekonomik hayatımızın, dünyamızın
vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu durum, bütün Türk tarihi için geçerlidir,
Selçuklu’dan, Osmanlı’dan ve cumhuriyete ve bugüne kadar geçerli olan
unsurlardır ancak üzülerek görüyoruz ki gerek devlet hayatımızda gerekse şehir
ve sosyal hayatımızdaki bu üç alameti farikalarda çok
ciddi zafiyetler meydana gelmiştir ve giderek de gelmektedir.
Bir
zamanlar “Bayrak da bir bez parçası değil midir?” diyenlerin başbakan
yardımcısı olduğu, Meclis Başkanı olduğu bir ülkede, bugün Türk Bayrağı âdeta
tahrik sebebi sayılarak bayrak açanların coplandığı, gözaltına alındığı
zamanları görmeye başladık. PKK paçavrasını şehirlerimize açanlar âdeta korunur
bir vaziyet içerisinde tutulmuştur ve en azından sessiz kalınmaktadır. Evet,
bayrağımız mahzundur değerli arkadaşlarım. Sıkışınca “Tek bayrak” diyorsunuz
ama bayrağın adını ısrarla söylemeyenler var. Bilmeyenlere ve söylemeyenlere de
bu kürsüden tekrar ifade ederim ki: Türkiye'nin göklerinde dalgalanan ay
yıldızlı al bayrağımız bir Türk Bayrağı’dır arkadaşlar.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) – Tereddüt yok.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Tereddüdü olanlar var ve farklı ifade edenler var.
Vaktimiz
de dar olduğu için tabii, hutbeyle ilgili, parayla ilgili hususları da inşallah
daha sonraki başka bir konuşmalarımızda dile getiririz.
Cami,
vakıf ve pazarlarımıza geldiğimizde de: Yine, cami üzerine de maalesef
insanlarımızı, şehirlerimizi “irfanlı, irfansız, vesaire” diye ayrımcı, bozucu
tutum ve davranışları, insanların dinini, diyanetini bozan tutumları görüyoruz.
Vakıflar Kanunu ise Türkiye'nin son yıllarda en tartışmalı kanunlarından
biridir ve maalesef şimdi de pazarları bozuyorsunuz. Yıllar evvel bir
edebiyatçı sanatçımız “Önce Ekmek Bozuldu” diye bir kitap çıkarmıştı, herkese
de tavsiye ederiz. Şimdi de maalesef pazarlar bozuluyor değerli arkadaşlar ve
semt pazar yerleri, âdeta birer AVM’ye dönüştürülmeye çalışılıyor; alışveriş
merkezi, hipermarket, süpermarket statüsüne getirilmeye çalışılıyor. Bütün
sosyal hayatımızı, bütün insanları -zenginiyle fakiriyle- sosyal ve ekonomik
bir ortamda, kültürel bir ortamda bir araya getiren pazar yerleri maalesef
hızla tekelleşmekte, tekelleşmeye doğru yol açılmakta, âdeta mafyacılık dahi
tetiklenmektedir.
Bu
düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
72’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
73’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
74’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
On dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.17
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
437 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
75’inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 75’inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Alim Işık
Manisa Mersin Kütahya
Kemalettin Yılmaz Cemalettin Şimşek
Afyonkarahisar Samsun
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda
5957 sayılı Kanunda öngörülen değişikliklerle semt pazar yerlerinin âdeta bir
AVM hâline dönüşmesinin önü açılmaktadır. pazar yerlerinde oluşacak rant ile büyük sermaye sahipleri bu pazar yerlerine
yönelecek, küçük esnaf ve çiftçi önemli bir gelir kaybına uğrayacaktır.
Tarlasından topladığı mahsulünü satmak için gelen çiftçilerimiz pazar yerlerine
dahi alınmayacaktır.
Uygulamanın
bu şekilde devam edecek olması ile pazar yerlerinde tekelleşmeler görülecektir.
Pazar yerlerinde mafyalaşmanın da önünü açacak olan bu düzenlemeler ile Türk
milletinin ekonomik ve sosyal bütünleşme unsurlarından birisi kaybolacaktır.
Günlük
satışı ile geçimini sağlayan pazarcı esnafının varlığının devamı sosyal devlet
ilkesinin bir gereğidir. Nasıl ki büyük alışveriş merkezleri yüzünden mahalle,
cadde ve sokaklarda satış yapma gayretinde olan küçük esnaf ve sanatkârlarımız
zor duruma düşürülmüşse, bu düzenleme ile küçük sermayeye, bedensel güce ve
emeğe dayalı çalışan pazarcı esnafı da iş yapamaz hâle gelecektir.
Bu
gerekçelerle 75 inci maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN –
Yoklama talebi vardır.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Çelebi, Sayın Güler, Sayın Susam, Sayın
Erdoğdu, Sayın Akar, Sayın Acar, Sayın Özkan, Sayın Çetin, Sayın Serindağ,
Sayın Tayan, Sayın Demir, Sayın Kurt, Sayın Özgündüz, Sayın Havutça, Sayın
Nazlıaka, Sayın Şeker, Sayın Işık, Sayın Akova.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Gümrük Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23
Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan
Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı:
437) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
75’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
76’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
77’nci
madde üzerinde üç önerge vardır. Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim ya da gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 77’nci maddesiyle
11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu’nun 584’üncü maddesine eklenmesi öngörülen fıkranın aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Ramazan Can Mehmet Doğan Kubat
Kayseri Kırklareli İstanbul
Şuay Alpay Ali Erçoşkun Yusuf Başer
Elâzığ Bolu Yozgat
Recep
Özel
Isparta
"Ticaret
siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da
yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler,
mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı
esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006
tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz
Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde
verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi
ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif
ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası
aranmaz."
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel Haluk Eyidoğan
İstanbul Manisa İstanbul
Mehmet Ali Susam Namık Havutça
İzmir Balıkesir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 77. maddesinin tasarıdan kaldırılmasını arz ve teklif
ederiz.
Nazmi Gür Özdal Üçer Pervin Buldan
Van Van Iğdır
İdris
Baluken Sırrı Süreyya
Önder
Bingöl İstanbul
BAŞKAN –
Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçe…
Gerekçe:
İlgili tasarının 77'nci maddesindeki bu düzenleme ile ticaret siciline
kayıtlı işletmelerde, işletmenin sahibi, ticari şirketin ortak ya da yöneticisi
tarafından işletme veya şirkete dair verilecek kefaletler, esnaf veya
sanatkârlar tarafından verilen mesleki faaliyet alanlarıyla ilgili tarım ve
tarım ve kredi kooperatiflerinde kullandırılacak kredilerde verilecek
kefaletler ile kullanılacak krediler, eş rızasından muaf tutulacaktır. Kadının
dezavantajlı konumu, toplumsal adalet ve hak konularında oldukça sıkıntılı bir
noktada iken, bu tür bir düzenleme kadının ekonomik ve sosyal durumunu göz ardı
etmek anlamına gelecektir. Değişiklik ile aile içinde alınacak kararlarda
kadının da söz ve karar sahibi olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 77 nci maddesiyle 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 584
üncü maddesine eklenmesi öngörülen fıkranın aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Özgür Özel (Manisa) ve arkadaşları
"Ticaret
siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da
yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler,
mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı
esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006
tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz
Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde
verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi
ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif
ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası
aranmaz."
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon aynı mahiyetteki bu önergelere katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Konuşmak isteyen?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Değişiklikle esnaf ve sanatkârlar tarafından verilecek
kefaletlere ilişkin düzenleme daha açık hâle getirilmekte ve ayrıca 4572 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinde belirlenen çalışma konuları kapsamında tarım kredi
kooperatifleri gibi üretici ortaklarına ayni ve nakdi kredi sağlayan ve bu
yolla üreticinin girdi tedarikinin karşılanmasında önemli işlevi bulunan tarım
satış kooperatiflerinin, esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet
kooperatiflerinin verdiği kredilerde, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı gibi kamu kurum ve kuruluşları tarafından kooperatif
ortaklarına sağlanan kredilerde ortaklarca verilecek kefaletle ilgili olarak eş
rızasının aranmasının yol açtığı bürokratik ve engelleyici uygulamaların ortadan
kaldırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Gerekçeler aynı olduğu için birini okuttum.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen bu önergeler doğrultusunda 77’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
78’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
79’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
80’inci
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı "Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 80 inci maddesiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 397 nci
maddesine eklenen beşinci fıkrasında geçen "Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu'nun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılan"
ibaresinin "Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar
Kurulunca çıkarılacak" şeklinde değiştirilmesini ve aynı maddeye eklenen
yedinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Şuay Alpay
Kayseri İstanbul Elâzığ
Fatih Şahin Sermin Balık Nurdan Şanlı
Ankara Elâzığ Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 80 inci maddesinde düzenlenen 5
numaralı fıkrasında yer alan "Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları kurumunun görüşü alınarak" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılması arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Duran Bulut Necati Özensoy
Manisa Balıkesir Bursa
Mehmet Günal Alim Işık Mustafa Kalaycı
Antalya Kütahya Konya
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 Sıra Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 80'inci maddesi
ile 6102 sayılı Kanunun 397 nci maddesine eklenen (5)'inci fıkranın aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali
Serindağ
İstanbul İstanbul Gaziantep
Haydar Akar Mehmet Ali Susam Namık Havutça
Kocaeli İzmir Balıkesir
"(5)
Dördüncü fıkra kapsamı dışında kalan anonim şirketler ile 4572 sayılı Kanun
kapsamındaki kooperatifler ve bunların bağımsız denetime tabi olmayan üst
kuruluşları bu fıkra hükümlerine göre denetlenir. Denetime
ilişkin usul ve esaslar ile bu fıkra uyarınca Kanunun 400'üncü maddesinde
belirlenen denetim yapacak denetçilerin niteliklerine, uyacakları etik
ilkelere, görev ve yetkilerine, seçilmelerine, görevden alınmalarına veya
ayrılmalarına; denetimin ve denetim raporlarının içeriğine ve raporun genel
kurula sunulmasına ilişkin hususlar, Kanunun 400'üncü maddesinde belirlenen
niteliklere haiz denetime yetkilerce Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlar
Kurulunca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. Kanunun denetçinin
sorumluluğuna ilişkin hükümleri, bu fıkra uyarınca denetim yapacak denetçilere
de kıyasen uygulanır."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bağımsız
denetim konusunda Hükûmetin kafası karışık, bir yaptığı uygulama diğerini
tutmuyor. 1 Temmuz 2012 tarihinde 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu
yürürlüğe girdi, bağımsız denetim konusunda bir çerçeve ortaya koydu. Bu
çerçeve daha sonra Hükûmetin çeşitli uygulamalarıyla karmakarışık bir hâle
geldi ve denetim amacından uzaklaştı. Yeni Türk Ticaret Kanunu bağımsız denetim
müessesesini tüm şirketler için öngördü. Evet, bağımsız denetim tüm sermaye
şirketleri için, anonim şirketler için oldukça ağır bir maliyet gerektirebilir.
Herkesi bu ağır maliyetle karşı karşıya bırakmak doğru değil. Doğru, evet, bu
çerçevede birtakım yumuşatmalar yapıldı ama bu yumuşatmalar sonucunda Bakanlar
Kuruluna bağımsız denetimin çerçevesini belirleme yetkisi verildi, yani ne
kadar şirket bağımsız denetime girecektir, buna Bakanlar Kurulu karar
verecektir denildi. Türk Ticaret Kanunu’nun 397’nci maddesi bunu düzenliyor.
“398’inci madde kapsamında denetime tabi olacak şirketler Bakanlar Kurulunca
belirlenir.” diyor Türk Ticaret Kanunu’nun 397’nci maddesinin (4) numaralı
fıkra hükmü.
Bakanlar
Kurulu ne yaptı? Bu maddeyi amacına aykırı bir şekilde kullanarak bağımsız
denetimin kapsamını oldukça daralttı. Bağımsız denetim kapsamına giren şirket
sayısı, Bakanlar Kurulu kararına göre, 2.500’dür. Bakanlar Kurulu bu kararı, 23
Ocak 2013 tarihli Resmî Gazete’de yayınladığı bir kararla aldı.
Bakın,
Bakanlar Kurulu kararına göre, bilanço toplamı 150 milyon lira ve üstü, yıllık
net satış hasılatı 200 milyon lira ve üstü, çalışan sayısı da 500 ve üstü olan
şirketler bağımsız denetim kapsamına girecektir. Oysa yapılması gereken, KOBİ
tanımı dışında kalan bütün şirketleri bağımsız denetimin kapsamına almaktı. Bu
yapılmadı. KOBİ tanımı bu ölçeklerden çok daha küçük ölçekleri tarif eden bir
tanımdır.
KOBİ
tanımı şöyledir: “Aktif büyüklüğü 40 milyon lira, yıllık net satış hasılatı 40
milyon Türk lirasının altında olan şirketler ile çalışan sayısı 250’nin altında
olan şirketler KOBİ’dir.” Bu tanım değişmediği sürece bu tanımın altını
bağımsız denetimin dışında bırakmak gerekir, üstünü bağımsız denetimin
kapsamına almak gerekir. Çünkü şirketler sadece hissedarların malı değildir,
pay sahiplerine ait değildir. O şirketle iş yapan üçüncü kişilerin o şirkette
hakları vardır, bu şirketlere borsada yatırım yapmış olan veya piyasalarda
yatırım yapmış olan vatandaşların bu şirkette hakkı vardır. Bu hakkı kollamak
için, uluslararası standartlara göre yapılan denetimin sonuçlarının herkese
açıklanması gerekir. Bu kapsamı oldukça dar tutarsanız üçüncü kişilerin ve pay
sahipleri yani büyük hissedarlar dışındaki diğer pay sahiplerinin haklarını yok
saymış olursunuz.
Şimdi, bu
eksikliği, denetimdeki bu eksikliği gidermek amacıyla bu tasarıya bir hüküm
kondu. Bir başka denetim tarif ediliyor burada. Buna göre, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı bu bağımsız denetim kapsamı dışında kalan şirketlerin denetime
ilişkin esaslarını, usullerini ve bu denetimi yapacak kişileri belirleyecek.
Değerli arkadaşlar, bunun bir kurumu vardır, bağımsız denetim kurumu, Kamu
Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumudur. Bir kere, o kurumdan görüş
almak gerekir. Hükûmet komisyon metninde bunu benimsediği hâlde, şimdi vermiş
olduğu önergeyle bu kurumun görüşünü dışlıyor. E, ne olur bu kurumun görüşünü
de alsanız? Gene uyup uymamak Bakanlar Kurulunun yetkisinde. Alın bu kurumun
görünüşü de. “Hayır, almayacağız.” Niye? “Biz Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
mensuplarına kapalı bir alan yaratacağız.” Böyle bir şey olamaz.
Ayrıca,
Türk Ticaret Kanunu’nun 400’üncü maddesinde kimlerin denetçi olacağı açıkça
yazılmıştır. Niye bu ilkeden ayrılıyorsunuz? Bu kanunu hep beraber kabul ettik
burada. O denetçiler dışında başka kişileri denetçi yapmak doğru mu? Gelin, bu
400’üncü maddedeki kişileri buraya yazalım yani 3568 sayılı Kanun kapsamındaki
meslek mensuplarını yazalım, kamu gözetimi kurumunun da görüşü alınsın ve
Bakanlar Kurulu yetkili olsun. Önerimiz budur. Hükûmetin biraz önce katıldığı
önerge yanlıştır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 80 inci maddesinde düzenlenen 5
numaralı fıkrasında yer alan "Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları kurumunun görüşü alınarak" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılması arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Kim konuşacak?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
düzenlemenin bir kanuni zorunluluk olarak getirilmesine gerek yoktur. Bakanlık
her hâlükârda istenildiğinde ilgili kurum görüşünü alabilir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı "Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 80 inci maddesiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 397 nci
maddesine eklenen beşinci fıkrasında geçen "Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu'nun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılan"
ibaresinin "Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar
Kurulunca çıkarılacak" şeklinde değiştirilmesini ve aynı maddeye eklenen
yedinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Denetimin
ve denetim raporlarının içeriğine ve raporun genel kurula sunulmasına ilişkin
hususları düzenleyecek olan ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanacak olan
yönetmeliğin oluşturulması sürecinde diğer Bakanlıkların katkılarının
alınmasını teminen söz konusu yönetmeliğin Bakanlar Kurulunca çıkarılmasına
ilişkin düzenleme yapılması ve maddenin yedinci fıkrasının madde metinden
çıkartılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen bu önerge doğrultusunda 80’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
81’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
82’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
83’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
84’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
85’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
86’ncı
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 86 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Duran Bulut Necati Özensoy
Manisa Balıkesir Bursa
Mustafa Kalaycı Alim
Işık Mehmet
Günal
Konya Kütahya
Antalya
"Madde
86 - 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 37/A maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde
37/A - (1) Bakanlık taşra teşkilatında Gümrük ve Ticaret Denetmeni ile Gümrük
ve Ticaret Denetmen Yardımcısı istihdam edilir.
(2)
Gümrük ve Ticaret Denetmenleri; en az dört yıllık lisans eğitimi veren ve
yönetmelikle belirlenen fakülte veya yüksekokullar ile bunlara denkliği
Yükseköğretim Kurulunca onaylanan yabancı fakülte veya yüksekokullardan mezun
olanlar arasından yapılan yarışma sınavı sonucuna göre mesleğe Gümrük ve
Ticaret Denetmen Yardımcısı olarak atanırlar.
(3)
Bunlar en az üç yıl çalışmak kaydıyla yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar.
Yapılacak yeterlik sınavında başarılı olanlar, durumlarına uygun Gümrük ve
Ticaret Denetmeni kadrolarına atanırlar.
(4)
Gümrük ve Ticaret Denetmeni ile Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcılarının
mesleğe alınmaları, yarışma sınavları, yetiştirilmeleri, yeterlik sınavları,
görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle
düzenlenir.
(5) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla;
en az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarından veya bunlara
denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurtdışındaki yükseköğretim
kurumlarından mezun olup muayene memuru olarak görev yapanlardan, bir yıl
içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı Ölçme ve Değerlendirme Merkezine veya Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına (ÖSYM) yaptırılacak yazılı sınavda ve
38 inci madde uyarınca Bakanlıkça yapılacak sözlü sınavda başarılı olmaları
kaydıyla, işgal ettikleri muayene memurluğu kadroları Gümrük ve Ticaret
Denetmeni kadroları ile değiştirilerek bu kadrolara; hizmet süresi üç yıldan az
olanlar ise Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcısı kadrolarına atanırlar. Bunların
muayene memuru kadrolarında geçirdikleri süreler, Gümrük ve Ticaret Denetmeni
ile Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcısı kadrolarında geçirilmiş sayılır.
Eğitim şartını taşımayan veya sınavlarda başarı sağlayamayanlar ise muayene
memuru kadrosunda görev yapmaya devam ederler. Bu şekilde görev yapmaya devam
eden muayene memuru kadrolarının herhangi bir sebeple boşalması halinde bu
kadrolar ile halen boş bulunan muayene memuru kadroları, Gümrük ve Ticaret
Denetmen Yardımcısı kadroları ile değiştirilmiş sayılır."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gümrük
muayene memuru olarak görev yapan personelin gerekli şartları sağlaması halinde
Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcısı kadrolarına atanması düzenlenmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
86’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
87’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
88’inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı kanun tasarısının 88’inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Duran Bulut Necati Özensoy
Manisa Balıkesir Bursa
Mehmet Günal Alim Işık Mustafa Kalaycı
Antalya Kütahya Konya
“Madde
88- 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 7- (1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında
Başmüfettiş, Müfettiş ve müfettiş Yardımcısı kadrolarında bulunan ve talep
edenler arasından, Gümrük ve Ticaret Bakanı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı arasında yapılacak protokolle belirlenen ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığında Başkontrolör kadrolarında bulunanlar Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Başmüfettiş, Müfettiş ve Müfettiş Yardımcısı kadrolarına, bu maddenin yayımı
tarihinden itibaren en geç üç ay içinde kadrolarıyla birlikte ve başka bir
işleme gerek kalmaksızın naklen atanırlar. Bu şekilde atananların mülga Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Başmüfettiş, Müfettiş ve Müfettiş Yardımcısı ile Başkontrolör,
Kontrolör ve Stajyer Kontrolör kadrolarında geçirdiği süreler, Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı Başmüfettiş, Müfettiş ve Müfettiş Yardımcısı kadrosunda
geçmiş sayılır ve bu kişiler, bu maddenin yayımı tarihinde Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı Başmüfettiş, Müfettiş ve Müfettiş Yardımcısının tabi olduğu mali
haklardan aynen faydalanır.
(2) Bu
şekilde atanan personelin kadroları 13/12/1983 tarihli
ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına ait bölümünden
çıkarılmış ve aynı cetvelin Gümrük ve Ticaret Bakanlığına ait bölümüne eklenmiş
sayılır.”
BAŞKAN –
Komisyon bu önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sanayi ve
Ticaret Bakanlığında Kontrolör olarak görev yapmakta iken, Resmi Gazetenin 8/6/2011 tarih ve 27958 mükerrer sayılı nüshasında 636
sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile 640 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımlanmasını müteakiben,
640 sayılı KHK'nin 3 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası hükmü gereğince Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı Kontrolörlüğüne aranan ve bilahare kendi isteği ile Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına Kontrolör olarak naklen tayin edilen, bu
nedenle de Resmi Gazete'nin 17/8/2011 tarih ve 28028 sayılı nüshasında
yayımlanan 649 sayılı KHK'nin Gümrük ve Ticaret Bakanlığında kontrolör
kadrolarının unvanının Gümrük ve Ticaret Müfettişi olarak değiştirilmesine
ilişkin 28 inci maddesi hükmünden yararlanamayan kontrolörlerin de bu haktan
yararlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
88’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
89’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
90’ıncı
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 90 ıncı
maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Murat Göktürk Özlem Yemişçi
Kayseri Nevşehir Tekirdağ
Bayram Özçelik Muhyettin Aksak Mehmet
Şükrü Erdinç
Burdur Erzurum Adana
Adnan
Yılmaz
Erzurum
“b) 78
inci maddesi ile değiştirilen 6102 sayılı Kanunun 64 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasının dördüncü cümlesinde yer alan yevmiye defterinin kapanış onayına
ilişkin hüküm 1/1/2013 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk
Ticaret Kanununun 64 üncü maddesinde yapılan değişiklikle yevmiye defterinin
üçüncü aya kadar olan kapanış onay tarihi altıncı aya uzatılmaktadır. Bu yıl
yapılacak defter kapanışlarında da bu hükmün uygulanabilmesi için geçerlilik
tarihi öne alınmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen bu önerge doğrultusunda 90’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
91’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Böylece
4’üncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır ama tasarının
tümünün oylamasına geçmeden önce oyunun rengini belirtmek üzere, lehte, Ankara
Milletvekili Nurdan Şanlı.
Buyurunuz
Sayın Şanlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURDAN
ŞANLI (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
İki
gündür görüşmekte olduğumuz bu yasanın üzerinde yeterince görüşüldü. İnşallah,
hepimize hayırlı ve uğurlu olacaktır. Bu yasanın hem bizlere hem ülkemize hem
de ilgilendiren insanlara hayırlı olmasını yürekten diliyor, bir kez daha
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Şanlı.
Aleyhte,
İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının
lehinde konuşmak isterdim, lehinde konuşulabilecek bazı hükümleri var. Gümrük
Kanunu’nda yapılan birtakım değişiklikler ihtiyaçtan kaynaklanıyor, Avrupa
Birliğine uyum çerçevesinde yapılan düzenlemeler, bunlar olumlu ama bu olumlu
düzenlemeler yanında, katılamayacağımız birçok olumsuz düzenleme var. Bunlardan
bir tanesini biraz önce huzurunuza çıktım, anlattım.
Denetimle
ilgili düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nda çift başlı bir denetimin doğmasına yol
açmıştır, kesinlikle bu düzenlemeyi eksik buluyoruz, yanlış buluyoruz. Yetkiyi
tamamen Gümrük ve Ticaret Bakanlığına veren, Türk Ticaret Kanunu’nun 400’üncü
maddesinde yer alan ilkeleri altüst eden bir denetim anlayışını ve 3568 sayılı
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu
kapsamındaki meslek mensuplarını dışlayan bir anlayışı reddediyoruz.
Yurt dışı
çıkış harcı uygulamasının devam etmesi yönündeki Hükûmet niyetine ilişkin
düzenlemeyi kesinlikle yanlış buluyoruz; modern Türkiye imajına ters düşüyor.
Modern Türkiye imajına ters düşmeyi Hükûmet göze almış demek ki, kendisinin
öyle bir modernlik iddiası yok. Yurt dışına çıkan kişiden harç almak hiçbir
modern demokrasinin, hiçbir gelişmiş demokrasinin, gelişme iddiasında olan
hiçbir ülkenin uyguladığı bir husus değildir. Hükûmet bu kadar dar bir alanda
kendisini geri kalmış bir ülke, bir Afrika ülkesi konumuna sokmakta sakınca görmüyor.
Yine,
tasarının 31’inci maddesinde yer alan bir düzenleme kesinlikle yanlıştır:
Türkiye Yeşilay Derneğine aktarılmak üzere Sağlık Bakanlığı bütçesine ödenek
konulacak. Bir kere, Yeşilay Derneği bir sivil toplum örgütüdür, kaynağını,
kaynaklarını sivil toplumun yapacağı bağışlarla oluşturmak zorundadır.
Hükûmetin Yeşilaya alkollü içki ve tütün bağımlılığıyla mücadele konusunda
görev vereceği anlaşılıyor. Dilerim ki bu görev sağlık nedeniyle olsun; yoksa, “Dinimiz içkiyi yasaklamıştır.” düşüncesiyle Hükûmet
bir görevi Yeşilaya vermiş olmasın, böyle bir niyeti olmasından endişe ederim.
Çeşitli illerde uygulanan içki yasakları bunun örneğidir. Söz konusu 31’inci
maddede, Yeşilay Derneğine Sağlık Bakanlığı bütçesine konulan ödenekten
yapılacak olan transfer sonucu bu derneğin yapacağı harcamalar Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun denetim hükümleri dışına çıkarılmıştır, en
vahimi budur. Kamu kaynağını devlet herhangi bir şekilde bir derneğe, bir vakfa
bağışlıyor ise kural, bu harcamanın amacına uygun olup olmadığının kaynağı
veren devlet tarafından denetlenmesidir. Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu
böylesi bir temel ilkeyi benimsemiştir. Bu kanunu 22’nci Parlamento Döneminde
Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin oylarıyla hep beraber,
oy birliğiyle çıkardık. Bir temel ilke, Başbakanın birtakım arzuları, istekleri
nedeniyle bir kenara atılmıştır.
Yeşilayda
Sayın Başbakana yakın bir yönetimin işbaşına gelmiş olmasının bu düzenlemede
etkili olduğuna inanıyorum. Hükûmete, Sayın Bakana tavsiyem, gelin, bu
harcamayı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun denetimi kapsamına alalım.
Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğine, ticaret odalarına, sanayi odalarına, ticaret
borsalarına devletin yani Hükûmetin müdahalesi yönündeki bir düzenleme kesinlikle
yanlıştır, Hükûmetin otoriter rejim arayışlarının, otoriter yönetim
isteklerinin bir tezahürüdür. Hükûmet isterse bakanlık müfettişini
görevlendirecek, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Genel Sekreterini
görevden alacak, böyle bir şey olabilir mi? Personelini görevden alacak. Böyle
bir yetki alıyor. Bakanlık müfettişi yazacak, bakan görevden alacak.
Sayın
Bakan, burası Odalar Birliği; sizin hangi hakkınız, hangi yetkiniz var? Kanuna
bu yetkiyi yazmakla yetkili olamazsınız. Bunlar kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşudur, Anayasa’yla güvence altına alınmıştır. Bu yetkiniz Anayasa
Mahkemesinden dönecektir.
Yine, bu
odaların organlarını görevden alma konusunda güya yargı yolu açık olan bir
düzenleme yapmışsınız ama yargının bağımsız olmadığı gerçeği karşısında bu da
hiçbir işe yaramayacaktır.
Bu
kanunun bir kısım düzenlemelerini Anayasa Mahkemesine götüreceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Kanuna olumsuz oy vereceğimizi ifade ediyor, olumlu
düzenlemelerini saklı tutuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre yerimden bir katkı verebilir
miyim?
BAŞKAN –
Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
kanun tasarısının açık oylamasından önce, MHP Grubu olarak görüşülen kanun
tasarısını gerekli olmasına rağmen eksik bulduklarına ve “hayır” oyu
vereceklerine ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Biz de,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu kanuna, Komisyonda, burada katkı
vermeye çalıştık. Oyumuzun rengini belli ederken, üzerinde önemle durduğumuz
birkaç konuyu ifade etmek istiyorum.
Birincisi:
Bu tarım satış kooperatifleri ve birliklerin yönetilmesi veya işlemlerine
siyasi iktidarın düzenleyici müdahalesine açık bir kapı aralanmaktadır. Bu,
birliklerin özerkliğine aykırı bir geri adımdır. 2000 yılında çıkartılan birlik
kanunundan geriye düşülmüştür. Aynı şey, odalar ve borsaların yönetimine de
Hükûmetin bu türdeki bir müdahalesini doğru bulmuyoruz, bir geri adım olarak
görüyoruz.
Bir diğer
husus: Pazar yerlerinin, özellikle semt pazarlarının özelleştirilmesi
belediyelere ve üreticilere zarar verecektir, bunu da doğru bulmuyoruz.
Bir başka
şey: Kaçakçılıkla mücadele konusunda, terör örgütünün kaçakçılık üzerindeki
etkisini azaltacak bir tedbiri de bu kanunda görmüyoruz.
Bu
sebeplerle, gerekli bir kanun olmasına rağmen, eksik bir kanun olarak
niteliyoruz ve MHP Grubu olarak kanunun tümüne “hayır” oyu vereceğimizi ifade
ediyor, teşekkür ediyorum. Kanun her şeye rağmen hayırlı olsun diyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
4.- Gümrük Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23
Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan
Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı:
437) (Devam)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Açık
oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 278
Kabul : 238
Ret : 40 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muhammet Bilal Macit
Mustafa Hamarat
İstanbul Ordu”
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
Bakan teşekkür konuşması yapacaktır.
Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize teşekkür ediyorum. 92 maddelik ama Türkiye’de çok değişik kesimleri
ilgilendiren bir tasarıyı yoğun, tempolu, ahenkli, sükûnetle ve suhuletle
yapılan müzakerelerle hep birlikte gerçekleştirdik.
Bu
anlamda katkısı olan, başta Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına, Komisyonun
değerli üyelerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu oturumları yöneten
değerli başkan vekillerine, Başkanlık Divanına, grupların grup başkan
vekillerine ve grup üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Bu
kürsüye gelerek geneli üzerinde, bölümler üzerinde, maddeler üzerinde
eleştirerek, katkı vererek çok değerli katkılarınız oldu. İnşallah uygulama
sürecinde, gerçekten hedef kitlemiz olarak, bundan böyle daha dizgin ve çok
daha tempolu bir biçimde sorunları asgariye indirerek o uygulamayı hayata
geçireceğiz.
Demokrasinin
en önemli ölçütü herhâlde hesap verebilir olmaktır. Millete hesap veren organ
burası, millet temsilcileri. Dolayısıyla, devleti yöneten kurumların görev ve
yetkilerini belirleyecek olan tek organ burası. Hangi kurumun hangi yetkileri
kullanacağı… Yasalar da bunları belirliyor. Elbette ki bu yetki belirlemeleri
içerisinde, bütün organlar sözcüğü içerisinde bakanlar da var, başbakanlar da
var, Bakanlar Kurulu da var, biz bunların idraki içerisindeyiz. Ölçümüz hak,
hukuk ve adalet. Ondan emin olmanızı diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Yazıcı.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, 5’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nu görüşeceğiz.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyon bulunamayacağından, alınan karar gereğince, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına
ilişkin görüşmeler ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 29 Mart 2013 Cuma günü saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.33