DÖNEM: 24 CİLT: 47 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
83’üncü Birleşim
27 Mart 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye'nin su kaynakları ve su yönetimi
politikasına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars Şeker Fabrikasının sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Orman Haftası’na ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, apartman görevlilerinin çalışma
koşullarının ve haklarının belirlenmesi için yasal bir statü hazırlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutladığına,
PTT’de örgütlü sendikaların eylemine ve GENEL-İŞ ve LİMAN-İŞ sendikalarına
yapılan baskına ilişkin açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Hükûmetin, Ankara Yunus Emre Çarşısı’nda
meydana gelen yangın nedeniyle mağdur olan esnafa sergilediği ciddiyetsiz
yaklaşımı terk etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Payas Belediyespor-44 Malatyaspor maçında çıkan
olaylara ve olaylardaki tutumlarından dolayı federasyonu, polisi ve Bakanlık
yetkililerini kınadığına ilişkin açıklaması
5.- Kars
Milletvekili Ahmet Arslan’ın, Kars Şeker Fabrikasının durumuna ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bir alışveriş
merkezi için özel plan tadilatı yapmak suretiyle haksız bir uygulama yaptığına
ilişkin açıklaması
7.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
8.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de 1995 yılından beri devam eden bir
maden mücadelesi olduğuna ve herkesi maden cinayetini protesto için Artvin’de
yapılacak mitinge davet ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Orman Haftası’na ilişkin açıklaması
10.- Kars
Milletvekili Yunus Kılıç’ın, Kars’ın istihdama ihtiyacı olduğuna ve bu noktada
gayretlerinin devam ettiğine ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutladığına, Diyanet
İşleri Başkanının İzmir’de yaptığı açıklamadan sonra AK PARTİ İzmir
milletvekilleri tarafından hiçbir açıklama yapılmadığına ve Ödemiş’in Küçükören
ile Tire’nin Eğridere köyünde 200 dönüm arazinin bir şahsa kiralanarak
köylülerin elinden alındığına ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, 16/3/1978’de İstanbul Üniversitesinde
yaşanan olayların ve Halepçe katliamının tarihin sayfalarında çifte acı olarak
yer aldığına ilişkin açıklaması
13.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Hükûmetin birincil görevinin vatandaşın can ve
mal güvenliğini sağlamak olduğuna ve Hükûmetin, PKK’nın asli ve ferî
failleriyle iş birliğine düştüğüne ilişkin açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Orman Haftası’na ilişkin açıklaması
15.- Muğla
Milletvekili Tolga Çandar’ın, Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutladığına ilişkin
açıklaması
16.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, Hükûmetin sendikalara, barolara, avukatlara, sivil
toplum örgütlerine devlet terörü uygulayarak onları susturmaya ve
itibarsızlaştırmaya çalıştığına ilişkin açıklaması
17.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Ankara’da doğal gaz alımının karneyle mi
yapılacağını ve Çan-Çanakkale kara yolunun ne zaman bitirileceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutladığına
ilişkin açıklaması
19.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, 8 ilde alkol yasağı koyan valiler hakkında ne gibi
bir işlem yapıldığını ve oluşacak konfederal bir yapının İran, Irak ve Suriye
Kürtlerinin yer alacağı yeniden inşa edilecek Türkiye’nin sınırlarını
belirleyecek bir etken olup olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
20.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in Mut ilçesine yapılacak olan Kayraktepe
Barajı’nın ÇED çalışmaları sırasında halka şiddet uygulayan polisin davranışını
kınadığına ilişkin açıklaması
21.- Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın
bir alışveriş merkezinin tadilatıyla ilgili ifade ettiği hususlara ilişkin
açıklaması
22.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutladığına ilişkin
açıklaması
23.- Hatay
Milletvekili Mehmet Öntürk’ün, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmaya ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük ve 23 milletvekilinin, çocuk işçiliğiyle ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/556)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, gençler ve çocuklar arasında
madde kullanımının giderek yaygınlaşmasının, kullanım yaşının her geçen gün
düşmesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/557)
3.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 22 milletvekilinin, Artvin'de
ruhsatlandırılacak iki maden ocağının çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/558)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Muş Milletvekili Demir Çelik ve arkadaşları tarafından silikozis hastalığının
araştırılması amacıyla 13/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un uygulamalarındaki aksaklıkların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/3/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20 milletvekili tarafından tutuklu
gazetecilerin içinde bulunduğu durumun araştırılarak basın ve düşünce özgürlüğü
bağlamında değiştirilmesi gereken yasal düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla
26/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu,
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310)
4.- Gümrük Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep
Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve
Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S.
Sayısı: 437)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S.
Sayısı: 340)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Kosova Cumhuriyeti Eğitim, Bilim ve
Teknoloji Bakanlığı Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/527) (S. Sayısı:
185)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/18029)
2.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak’ın, bağlı kurum ve kuruluşların İstanbul’daki proje
ve yatırımlarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/18031)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşmasına Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi.
Balıkesir Milletvekili Ali
Aydınlıoğlu, zeytin ve zeytinyağı sektörüne,
Sivas Milletvekili Malik
Ecder Özdemir, Âşık Veysel’in ölümünün 40’ıncı yıl dönümüne,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun gündem dışı
konuşmaya cevaben yaptığı konuşmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun gündem dışı konuşmaya
cevaben yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında şahsına,
Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında şahsına,
Karabük Milletvekili Osman
Kahveci, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan, tapu kadastro meslek yüksekokulu mezunları kolaylıkla iş bulurken
aynı dersleri gören harita kadastro meslek yüksekokulu mezunlarının işsiz
olduğuna ve bu konuda gereğinin yapılmasını beklediklerine,
Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri, AKP’nin, “barış” adı altında PKK ne derse onu yaptığına ve Türk
milletinin kendisine kurulan komplonun farkına varması gerektiğine,
Kocaeli Milletvekili Mehmet
Hilal Kaplan, Kocaeli Üniversitesinde 30’a yakın öğrenciye anayasal haklarını
kullanmaları nedeniyle okuldan uzaklaştırma cezası verildiğine ve yetkilileri
bu konuda duyarlı olmaya çağırdığına,
Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba, Malatya’da kayısının bazı bölgelerde don nedeniyle yüzde 90 oranında
zarar gördüğüne, derhâl zarar tespitinin yapılması ve Malatyalı üreticilerin
borçlarının ertelenmesi gerektiğine,
Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağ,
Tokat Milletvekili Reşat
Doğru,
Büyük Birlik Partisi eski
Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne,
Adana Milletvekili Ali
Halaman, Adana-Kozan-Sarıçam’da esnaf ve sanatkârların işsizliğin çoğaldığını
dile getirdiklerine,
Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu, Bakanlığın başlattığı ESBİS Projesi’yle sivil toplum
kuruluşlarının zor durumda kaldığına ve bu nedenle bu projeden vazgeçilmesini
veya atanacak genel sekreterin maaşının devlet tarafından ödenmesini talep
ettiklerine,
İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt, kamu kaynaklarının heba edildiğine ve bunun sorumlularını öğrenmek
istediğine,
Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut, zeytin üreticilerinin sorunlarına,
Mersin Milletvekili Ali Öz,
arıcılıkla uğraşanların mağdur durumda olduklarına ve bu mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine,
Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağ, Gaziantep Belkıs Pompaj Sulama Tesisinin neden bitirilemediğini ve
Afyonkarahisar Belediyesinin bazı uygulamalarından Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun neden bahsetmediğini öğrenmek istediğine,
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken, Bingöl’ün dokuz gün boyunca susuz kaldığına, bunun sorumlusunun Bingöl
Belediyesi olduğuna ve bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığını öğrenmek
istediğine,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, CHP Grubu olarak Musevi cemaatinin Pesah (Hamursuz) Bayramı’nı
kutladıklarına,
Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün
4’üncü ve Âşık Veysel’in ölümünün 40’ıncı yıl dönümüne,
İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel, Diyanet İşleri Başkanının İzmir’e yeni müftü atanması nedeniyle yaptığı
açıklamayı kınadığına,
İstanbul Milletvekili Osman
Oktay Ekşi, Âşık Veysel’in bazı yerlere gitmesine yasak konulduğu gibi spekülasyonların
doğru olmadığına,
Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğlu, Karadeniz sahil yolunun yapımında yanlışlıklar varsa
araştırılması gerektiğine ve alternatif demir yolu projesiyle ilgili herhangi
bir gelişmenin Meclise yansımadığına,
Antalya Milletvekili Gürkut
Acar, DİSK, GENEL-İŞ ve LİMAN-İŞ sendikalarına gece yarısı yapılan baskını
şiddetle kınadığına,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün
4’üncü, Âşık Veysel’in ölümünün 40’ıncı yıl dönümüne ve Esenyurt’ta mağdur
durumda olan vatandaşların sorunlarının çözülmesi gerektiğine,
Manisa Milletvekili Özgür
Özel, Hükûmetin uygulamaları nedeniyle Manisalı çiftçilerin zor durumda
olduklarına ve bu duruma derhâl bir çözüm getirilmesi gerektiğine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Meral Akşener Başkanlığında Rusya Federasyonu Tataristan
Cumhuriyeti Devlet Konseyi Başkanı Farid Muhametşin'in davetine icabet etmek
üzere Rusya Federasyonu’na resmî bir ziyarette bulunması Genel Kurulun
19/3/2013 tarihli 79'uncu Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Van Milletvekili Nazmi Gür ve
21 milletvekilinin, sınırlarımızda Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
sivillerin öldürülmesinin nedenlerinin (10/553),
Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 29 milletvekilinin, Hamit Fendoğlu'nun katledilmesi ve ardından başlayan
Malatya olaylarının (10/554),
Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan ve 24 milletvekilinin, ilk, orta ve yükseköğretimde yapılan bazı
uygulamaların (10/555),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İzmir Milletvekili Aytun
Çıray ve 23 milletvekilinin, enerji alanında bazı şirketlere imtiyazla çıkar
sağlamak amacıyla devlet olanaklarını kullandığı, millî güvenliği tehdit
edecek, Irak'ın ve ülkemizin bölünmesine neden olacak açık ve gizli antlaşmalar
imzaladığı iddiasıyla Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/26) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününün daha sonra Genel
Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.
Libya Genel Ulusal Kongresi
ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grubu
kurulmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi kabul
edildi.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İletişim Alanında
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 75’inci maddesine göre geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; tasarının Hükûmete geri
verilmesi kabul edildi.
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 3-6 Şubat 2013 tarihlerinde Çek Cumhuriyeti,
Macaristan ve Slovakya'ya yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen
milletvekillerinin listesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
CHP Grubunun, 29/6/2012
tarihinde, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve 21 milletvekili tarafından
bankaların hukuka aykırı uygulamalarının araştırılarak tüketici haklarının
etkin bir şekilde korunmasının sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (475 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 26 Mart 2013 Salı günkü (bugün)
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 4’üncü sırasına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 2, 9, 16 ve 30
Nisan 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini
müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 3 10, 17 ve 24 Nisan 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesine; (11/26) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin 29 Mart
2013 Cuma günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına
alınmasına, Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin 29 Mart 2013 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına; 437
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, (2/162) esas numaralı Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Elâzığ Milletvekili Enver Erdem’in doğrudan gündeme alınma önergesi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Elâzığ Milletvekili Enver
Erdem, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/71),
512’nci “ “ (6/1346),
541’inci “ “ (6/1387),
557’nci “ “ (6/1406),
620’nci “ “ (6/1493),
621’inci “ “ (6/1494),
622’nci “ “ (6/1495),
623’üncü “ “ (6/1496),
624’üncü “ “ (6/1497),
626’ncı “ “ (6/1500),
638’inci “ “ (6/1520),
639’uncu “ “ (6/1521),
641’inci “ “ (6/1523),
642’nci “ “ (6/1525),
662’nci “ “ (6/1547),
663’üncü “ “ (6/1548),
704’üncü “ “ (6/1594),
705’inci “ “ (6/1595),
788’inci “ “ (6/1691),
789’uncu “ “ (6/1692),
790’ıncı “ “ (6/1693),
791’inci “ “ (6/1694),
792’nci “ “ (6/1695),
817’nci “ “ (6/1724),
853’üncü “ “ (6/1763),
919’uncu “ “ (6/1839),
920’nci “ “ (6/1840),
921’inci sırasında bulunan (6/1841),
922’nci “ “ (6/1842),
939’uncu “ “ (6/1863),
948’inci “ “ (6/1873),
950’nci “ “ (6/1875),
959’uncu “ “ (6/1884),
961’inci “ “ (6/1886),
989’uncu “ “ (6/1914),
1031’inci “ “ (6/1959),
1052’nci “ “ (6/1980),
1085’inci “ “ (6/2013),
1120’nci “ “ (6/2048),
1126’ncı “ “ (6/2054),
1160’ıncı “ “ (6/2088),
1314’üncü “ “ (6/2247),
1316’ncı “ “ (6/2249),
1333’üncü “ “ (6/2266),
1346’ncı “ “ (6/2280),
1375’inci “ “ (6/2312),
1389’uncu “ “ (6/2326),
1466’ncı “ “ (6/2405),
1501’inci “ “ (6/2443),
1524’üncü “ “ (6/2467),
1607’nci “ “ (6/2551),
1613’üncü “ “ (6/2557),
1650’nci “ “ (6/2594),
1651’inci “ “ (6/2595),
1652’nci “ “ (6/2596),
1692’nci “ “ (6/2636),
1693’üncü “ “ (6/2637),
1698’inci “ “ (6/2642),
1727’nci “ “ (6/2673),
1728’inci “ “ (6/2674),
1729’uncu “ “ (6/2675),
1730’uncu “ “ (6/2676),
1800’üncü “ “ (6/2746),
1879’uncu “ “ (6/2828),
1880’inci “ “ (6/2829),
1952’nci “ “ (6/2901),
1953’üncü “ “ (6/2902),
2051’nci “ “ (6/3003),
2107’nci “ “ (6/3060),
2108’inci “ “ (6/3061),
2109’uncu “ “ (6/3062),
2110’uncu “ “ (6/3063),
2111’inci “ “ (6/3064),
2112’nci “ “ (6/3065),
Esas numaralı sözlü sorulara,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi.
Soru sahiplerinden Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker, Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladılar.
Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu da bu görüşlerle ilgili açıklamada bulundu.
Bolu Milletvekili Tanju
Özcan, orman muhafaza memurlarının rotasyana tabi tutulmaları nedeniyle mağdur
olduklarına ve bu uygulamanın sebebini öğrenmek istediğine,
İzmir Milletvekili Musa Çam,
İzmir’in Selçuk ilçesinin Barutçu köyünde “özel ağaçlandırma” adı altında
yapılan uygulamaya,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242,
2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri
Komisyonu raporlarının (1/619) (S. Sayısı: 310),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasına alınan ve İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen,
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı
Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının (1/746, 2/325,
2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437) görüşmelerine başlandı, tümü üzerindeki
görüşmeleri tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 27
Mart 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 22.19’da birleşime son
verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Muhammet
Bilal MACİT Bayram
ÖZÇELİK
İstanbul Burdur
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
121
27 Mart 2013 Çarşamba
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi, SGK’nın emekli dul ve yetim maaşlarından hukuka
aykırı olarak kesinti yaptığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesini 27.03.2013 tarihinde geri almıştır. (7/18411)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük ve 23 Milletvekilinin, çocuk işçiliği sorunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/556) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.02.2012)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 24 Milletvekilinin, madde bağımlılığı sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/557) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.02.2012)
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve 22 Milletvekilinin, Artvin'deki ruhsatlandırılacak iki
maden ocağı alanının çevresel, sosyal ve ekonomik etkisinin araştırılması
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/558)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.02.2012)
27 Mart 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mustafa HAMARAT
(Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Türkiye’nin su kaynakları ve su yönetimi politikası hakkında söz isteyen
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir.
Buyurunuz Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye'nin su
kaynakları ve su yönetimi politikasına ilişkin gündem dışı konuşması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye'nin su kaynakları ve su yönetimi üzerine gündem
dışı söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Su, alternatifi
olmayan hayati bir kaynaktır. 21’inci yüzyılda su üzerinden küresel politika ve
stratejiler artmaya başlamıştır. Bu da su politikalarının önemini
artırmaktadır. 22 Martta Dünya Su Günü kutlandı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı
bu önemli günü 2 seminer ve resim sergisiyle geçiştirmiştir. Dünya su miktarı 1
milyar 400 milyon metreküptür. Bunun yüzde 25’i tatlı sudur. Tatlı su
kaynaklarının yüzde 90’ının kutuplarda ve yer altında olması suyun önemini
artırmaktadır. 1 milyar 400 milyon insan içme suyundan yoksundur. 2 milyar 600
milyon insan arıtılmamış su kullanmaktadır. Her yıl 6 milyona yakın insan
dizanteri, kolera gibi temiz suya ulaşamamaktan kaynaklanan hastalıklardan
yaşamını yitirmektedir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, ara verelim, arkadaşların sohbeti bitsin ondan sonra
başlayalım.
BAŞKAN – Bir
dakika Sayın Akçay.
Sayın
milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olursak Sayın Akçay’ı daha rahat
duyabileceğiz.
Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2025 yılında
dünya nüfusunun tahminen üçte 2’si temiz ve içilebilir sudan mahrum kalacaktır.
Ülkemiz su kaynakları 25 büyük havzaya ayrılmıştır. Dolayısıyla ülkemizin
birçok bölgesinde su kaynakları yetersizdir. Yıllık kişi başına düşen su
miktarı bin ile 2 bin metreküp arasında olan ülkeler su sıkıntısıyla karşı
karşıya olan ülkeler olarak kabul edilmektedir. Kullanılabilir toplam su
potansiyelimiz 112 milyar metreküptür. Yıllık su tüketimimiz 44 milyar
metreküptür. Türkiye'nin nüfusu 2030’da 100 milyona ulaşacak, kişi başına
kullanılabilir su miktarı 1.120 metreküpe düşecektir; böylece, Türkiye, suyu
kıt ülkeler arasında yer alacaktır. Su kaynaklarımızın limitleri dışında
kullanımı ve iklim değişiklikleri su kaynaklarında azalmaya yol açmaktadır.
Ayrıca, 2025’te Türkiye’de yağışların yüzde 25 azalması da beklenmektedir.
Hükûmet
tarafından kanun hükmünde kararnamelerle suyla ilgili çok sayıda düzenleme
yapılmıştır. Su çalışmalarında “kurumsal bütünlük” söylemiyle yapılan bu
düzenlemelerle tam aksine, suyla ilgili kurumların sayısı arttırılırken
görevleri arasında çatışmalar olmuştur.
Devlet Su
İşlerinde şu anda şef, başmühendis ve şube müdürü kadrosundakilerin yüzde 95’i
görevlendirmeyle çalışmaktadır. İlgili yasa gereği Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünde görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı yapılması gerektiği
hâlde on yılı aşkın bir süredir bu sınav yapılmamıştır ve Devlet Su İşleri
çalışanları mağdur edilmiştir.
Su yönetimi çok
başlı, çok parçalı ve koordinasyon eksikliğinden bir an önce kurtarılmalıdır.
Suyun rasyonel ve etkili kullanımını sağlamak için su yasası bir an önce
çıkarılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Gediz Nehri Ege Bölgesi için hayati önemi haizdir. Gediz
havzasında Türkiye'deki tarımsal üretimin yüzde 10’u gerçekleştirilmektedir.
Yüzyıllardır geçtiği topraklara can veren Gediz Nehri flora ve faunasıyla can
çekişmekte, kendisiyle birlikte içinden geçtiği ovayı da maalesef yok oluşa
götürmektedir. Gediz Nehri sulama suyu kriterlerinin çok altındadır. Gediz’deki
kirlilik oranı gıda sağlığı açısından tehlike göstermektedir. Kirlenme
dolayısıyla Gediz Nehri’nden sulanan binlerce dekar arazi çoraklaşma
tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Orman ve Su
İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, 11 Aralık 2009’daki Manisa ziyaretinde
“Gediz’i kurtarmak boynumuzun borcu.” demiştir. Yine 2010’daki bir toplantıda
“Gediz’deki arıtma tesisleri 31 Aralık 2012 tarihinde saat 17.00’de
tamamlanacak. 2012 yılı sonunda Gediz Nehri’nde balık tutulacak, herkes oltasını
alsın, gelsin.” demiştir. Sayın Bakanın bu sözüne istinaden oltasını alıp
Gediz’de balık tutmaya gidenler, Gediz’de kendilerini Sayın Eroğlu’nun ve
balıkların değil, her türden kirliliğin beklediğini görmüşlerdir. Başta
Manisalılar olmak üzere tüm Egeliler Sayın Eroğlu’nun bu sözünü yerine
getirmesini merakla beklemektedir.
Bu düşüncelerle
hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Akçay.
Gündem dışı
ikinci söz, Kars Şeker Fabrikasının sorunları hakkında söz isteyen Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’ye aittir.
Buyurunuz Sayın
Birtane. (BDP sıralarından alkışlar)
2.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars Şeker
Fabrikasının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MÜLKİYE BİRTANE
(Kars) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kars Şeker Fabrikasıyla ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kars Şeker
Fabrikası, mevcut durumda ilde üretim yapan ve birçok aile için istihdam alanı
olan tek fabrikadır. Kars halkının geçim kaynağı oluşturma çabaları devletten
hiçbir şekilde destek görmemektedir. İlin fabrikalara ve istihdam alanlarına
ihtiyacı vardır. İstihdam alanı açılmıyorsa en azından mevcut istihdam
alanlarının ayakta kalması için destek verilmesi gerekmektedir. Kars Şeker
Fabrikası kapatılmakla karşı karşıyadır. Fabrikanın kapatılmasının, orada
istihdam edilen 400’e yakın kişi ile pancar üreticiliği yapan 500 civarında
çiftçi ve binlerce aile bireyini ekmeğinden edeceği ve il sanayisine de büyük
darbe vuracağı aşikârdır. Fabrikanın şu an en büyük sıkıntısı ise ham maddedir
çünkü ilde pancar yetiştiriciliği son derece azalmış durumdadır. Bunun çeşitli
sebepleri var tabii. Şeker pancarı yetiştiriciliği desteklenmediği gibi, bu işi
yaptığı tespit edilen kişilerin yeşil kartları da ellerinden alınıyor. Devlet,
daha çok yem bitkilerine destek verdiği için çiftçiler pancar ekmekten
kaçınıyor. Türkiye’de şu an şeker üretimi yeterli miktarda değil. Glikoz ve
yapay tatlandırıcılarla halk sağlığıyla oynanıyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kars Şeker Fabrikası önce özelleştirme kapsamına
alınmış, daha sonra bu karar iptal edilmiş. Geldiğimiz aşamada ise fabrika
kendi kaderine terk edilerek âdeta kapanmayla karşı karşıya bırakılmıştır.
Geçim kaynağı
tarım ve hayvancılık olan ilde, genel olarak baktığımızda, sanayi alanında
bacası tüten tek fabrikadır. İlde yem fabrikası, süt fabrikası, deri ve
ayakkabı fabrikası, Et ve Balık Kurumu teker teker kapatıldı. İlde işsizlik
oranı yüzde 80 artmış durumda. Hayvancılığın can çekiştiği, işsizliğin,
yoksulluğun, göçün yoğun olduğu Kars, günbegün geriliyor. İlde geçim kaynağı
olan hayvancılığı destekleyecek et ve süt ürünleri entegre tesisi yok.
İstihdamı artıracağı, hayvancılığı geliştireceği iddia edilen tüm projeler
tabelalardan ibarettir.
Bu tablo
karşısında Kars Şeker Fabrikasını ayakta tutmak için özel bir çaba harcaması
gereken Hükûmet, duruma kayıtsız kalmaktadır. Kars Şeker Fabrikasının
üretiminin artırılması için hiçbir önlem alınmamaktadır. Şeker fabrikasının
üretiminin düşük olması devletin şeker pancarına uyguladığı kotadan
kaynaklanıyor. Bu durumda, devlet, Kars için vazgeçilmez bir öneme sahip olan
fabrikayı ayakta tutmak için şeker pancarı üreticilerine destek vermeli ve
kotayı kaldırmalıdır. Üretimi artırmak için teşvik programları hazırlanmalıdır.
Mazot, gübre ve tohum desteği verilmeli, sulama bedeli düşürülmelidir. Fabrika
modernize edilerek üretimi artırılmalı, bölgede şeker pancarı üreten
çiftçilerin kurumlara olan borçları silinmeli, yeniden şeker pancarı üretimi
yapmaları sağlanmalıdır.
Ayrıca, bu
düzenlemeler hayata geçirilinceye kadar, bu yıl bu şeker fabrikasının çalışması
için mutlaka Horasan ve Eleşkirt’ten pancar desteğinin alınması gerekmektedir.
En azından, bu yöntemin devreye sokulmasıyla bir nebze de olsa rahatlama
sağlanacaktır.
Pancardan şeker
üretilirken yan ürün olarak elde edilen küspe, en iyi hayvan yemleri
arasındadır. Yine melas, bu fabrikalarda yan ham madde olarak açığa
çıkmaktadır. Fabrikanın kapanması demek, bu ürünlerin de yok olması demektir.
Şeker üretimi arttığında melas ve küspe üretimi de artacaktır. İlde saman ve ot
üretiminin düştüğü geçen yıl küspe üretiminin yeterli olması bu sorunun
çözümüne katkı sunacaktı ancak üretimin yeterli olmaması bu ihtiyaca cevap
olamamıştır.
Kars ili ihracatı
en düşük olan iller arasındadır. İlimizin toplam ihracatı 857 bin dolardır.
Oysaki yanı başımızda bulunan İran, Gürcistan ve Nahcivan’ın şeker ihtiyacı
Kars üzerinden sağlanabilir. Buradan Hükûmet yetkililerini ve bütün
milletvekillerini bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜLKİYE BİRTANE
(Devamla) - Yetkililerin ŞEKER-İŞ Sendikası ile görüşerek gerekenin yapılmasını
ve bunun tüm Karslıların talebi olduğunu belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Birtane.
Gündem dışı
üçüncü söz, Orman Haftası münasebetiyle söz isteyen Kocaeli Milletvekili Mehmet
Hilal Kaplan’a aittir.
Buyurunuz Sayın
Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Orman
Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Bu haftanın Orman
Haftası olması nedeniyle sizlere, yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan
ormanlarımızın bugünkü durumu ve yaşamını orman ve orman ürünlerinden idame
ettirmek durumunda bulunan orman köylülerinin durumundan, yaşadığı
sıkıntılardan bahsetmek isterdim ancak dün, Orman ve Su İşleri Sayın Veysel
Eroğlu’nun geçen hafta Kocaeli’ye yaptığı ziyaret sonrası tarafıma göndermiş
olduğu bilgilendirme kitapçığı nedeniyle ben de bugünkü konuşmamda Kocaeli
yerelinde bahsedeceğim.
Sayın Veysel
Eroğlu’nun bir hafta önce yaptığı bilgilendirme nedeniyle öncelikle kendisine
teşekkür ediyor, bu nazik davranışının diğer bakanlara da örnek olmasını
diliyorum. Kocaeli’yle alakalı Sayın Bakanın verdiği kitapçıkla ilgili
düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kocaeli deyince sanayi kenti, sanayinin
en yoğun olduğu bir kent olmasına rağmen orman alanları olarak Türkiye
ortalamasının yaklaşık 1,5 katı üzerindeyiz. Ancak, koruma alanları açısından
aynı şeyi söylemek olası değil.
Kocaeli, hızla
göç alan, sanayi kenti olması nedeniyle orman alanları, köy alanları bir bir
yok edilerek OSB’lere ve sanayi alanlarına hızla açılmış bir durumdadır. Bugün
yüzde 45 olan orman alanı, ne yazıktır ki, iktidara geldiğiniz dönemin başında,
2000-2002 yıllarında yüzde 50-55 civarındaydı. OSB’lerin, 15 tane organize sanayi
bölgemizin yaklaşık yarısı tamamen orman alanlarının içerisinde.
Sayın Başkanım,
Sayın Bakanın gönderdiği kitapçığı dikkatle okudum. Sulak alanlardan
bahsediyor. Burada Sayın Eroğlu’nun olmasını isterdim. Kocaeli ili içerisinde
sulak alan deyince, eski Gölcük yolu üzerinde fuar alanının arkasındaki alandan
bahsediyor. Ya birileri kendisine yanlış bilgi vermiş buranın sulak alan olduğu
konusunda ya da Sayın Eroğlu’nun, hakikaten, Kocaeli’yle ilgili ziyaret
yaparken burayı görmesi lazım. Burası şu anda otel işletmelerinin, belediyenin
park alanlarının ve küçük sanayi sitesinin bulunduğu bir alan, sulak alanla
ilgili hiçbir alan söz konusu değil.
Kocaeli’nin
önemli orman alanlarından ve tabiat alanlarından biri de Ballıkayalar Tabiat
Alanı. Kocaeli ili Gebze ilçesi Tavşanlı köyünde, yaklaşık 1,5 kilometre
uzunluğunda bulunan Ballıkayalar Tabiat Parkı Türkiye'nin önemli tabiat
parklarından bir tanesi. Önemi şuradan geliyor: Jeomorfolojik yapısı nedeniyle
Türkiye’de ve dünyadaki nadir yerlerden biri. Ancak bu alan, Ballıkayalar
Vadisi Millî Parkı bugün yok olma noktasındadır. Etrafındaki 9 tane organize
sanayi bölgesiyle çevrilmiş bir adacık hâlindedir. Değerli milletvekilleri,
burada doğal bitki ve hayvan alanlarının, türlerinin yaşama olanağı neredeyse
hiç kalmamıştır. Yaban hayvan ve yaban yaşam alanlarının olmadığı bir ortamda
sanayileşmenin ve OSB’lerin etrafında kalan bu alan hafriyat çalışmaları, kazı
çalışmaları neticesinde millî parkın akan deresi kurumuş durumdadır. Millî park
bugünkü hâliyle devam ederse yakın gelecekte millî park olmaktan çıkarılacak ve
orası artık bir tarihî yer olarak göz önünde bulundurulacaktır.
Sadece
eleştirmekle kalmıyorum, Ballıkayalar’ın kurtulması açısından da Sayın Bakanıma
buradan bir önerim var: Bölgenin sanayi alanı olması nedeniyle yerleşim
alanlarının içerisinde kalmış olmasına rağmen burayı koruma alanı altına alarak
sanayinin getirdiği çevre kirliliğinin, hava kirliliğinin bitki ve hayvan
türleri üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirgemek mümkündür ama asıl önemli,
asıl alınması gereken tedbir, bu vadinin doğal güzelliğini veren suyun buraya
kavuşmasıdır. Denizli köyümüzde bulunan sulama göletinden bir proje ile buraya
su verilmesi mümkündür ancak nedense, bir önceki Orman Bakanlığı döneminde
projelendirilmesine rağmen hâlâ hayata geçirilmemiştir. Bölge sanayi bölgesi
olmasına rağmen, ormanların talan edilmesine rağmen ağaçlandırmanın
yapılmaması, bölgedeki hava temizliği açısından da son derece önem arz
etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Devamla) – Hepinize saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan.
Gündeme geçmeden
önce, İç Tüzük 60’a göre sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer dakika
söz vereceğim.
Sayın Aslanoğlu,
buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
apartman görevlilerinin çalışma koşullarının ve haklarının belirlenmesi için
yasal bir statü hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, sizin aracılığınızla, Türkiye’de yasal
statüsü olmayan kurumlardan biridir apartman görevlileri, site görevlileri yani
kapıcılarımız. Yaşam standartları belli değil, statüleri belli değil, mesaileri
belli değil. Bu açıdan, Türkiye’deki tüm apartman görevlilerimiz, site
görevlilerimiz ve kapıcılarımızla ilgili mutlak bir yasal statü hazırlanması,
bunların çalışma koşulları ve tüm haklarının belirlenmesi lazım. Sadece, şu
anda İş Kanunu’nun genel şartlarıyla gidiyor, oysa şartları çok değişik. Ben,
bunu, sizin aracılığınızla iletmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Aslanoğlu.
Sayın Tüzel…
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Dünya
Tiyatrolar Günü’nü kutladığına, PTT’de örgütlü sendikaların eylemine ve
GENEL-İŞ ve LİMAN-İŞ sendikalarına yapılan baskına ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya
Tiyatrolar Günü, sahne emekçilerini buradan selamlıyorum.
Onlara özgürce,
baskısız, kendi renklerinde, dillerinde, türkülerinde, kıyafetlerinde
katılacağı, repertuvarlarında silah patlamayan, adı barış olan yeni bir oyun
oynamalarını diliyorum.
Barış ve çözüm bu
ülkenin ihtiyacıdır ve sahip çıkılmalıdır. Brecht’in sözleri yol göstericidir,
“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.” demiş. İşte, bu
düşünceyle, bugün de PTT’de, örgütlü sendikaların, 173 yıllık hizmet ve emek
kurumlarına sahip çıkmak, özelleştirmelere dönük tasarının geri çekilmesini
sağlamak için ortak eylemi, grevi gerçekleşiyor. Onlar, aynı zamanda,
taşeronluğu değil, güvenceli ve kadrolu çalışma isteyerek tüm emekçilerin sesi
oluyor.
Değerli Başkan,
AKP binası ve Adalet Bakanlığına yapılan saldırılar nedeniyle GENEL-İŞ ve
LİMAN-İŞ sendikalarında yapılan baskın, arama ciddi biçimde sorgulanmalıdır.
Bir kez daha, polis devleti uygulamasıyla muhalif kurumlar hedef gösteriliyor,
emek örgütleri terör organizasyonları gibi itibarsızlaştırılmak isteniyor,
bunları kabul edemeyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Tüzel.
Sayın Yeniçeri…
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Hükûmetin,
Ankara Yunus Emre Çarşısı’nda meydana gelen yangın nedeniyle mağdur olan esnafa
sergilediği ciddiyetsiz yaklaşımı terk etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bilindiği gibi
bundan yirmi bir gün önce Ankara Altındağ Yunus Emre Çarşısı’nda büyük bir
yangın meydana gelmiş ve bu yangında 687 esnafın iş yeri yanmıştı. Aradan geçen
yirmi bir güne rağmen hiçbir bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisine on beş
dakikada mesafede olan Yunus Emre esnafını ziyarete gitmemiş, mağdur insanları
kabul etmemiş, sorunlarını da dinlememiştir. Konu, belediyelere ve valiliğe
havale edilmiştir. Yirmi bir gündür yapılan tek şey, Altındağ Kaymakamlığı
vasıtasıyla, vatandaşlara, kişi başına dağıtılan 2 bin lira olmuştur. Esnaf, adaletsizlikten
yakınmaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Yunus Emre Çarşısı
esnafı için kişi başına ödemeyi planladığı 3 bin TL ise henüz bürokrasiyi
aşarak dağıtılmış değildir. İş yerleri yanan vatandaşlar ihtiyaç ve sıkıntı
içindedirler. Hükûmetin, Yunus Emre yangınına ciddiyetsiz yaklaşımını terk
etmesi gerekmektedir.
Diğer yandan,
çeşitli yörelerde toplanmış bulunan paralar için de vilayet hesap numarası
açmadığından dolayı bu fonun da ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması mümkün
olmamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Yetkilileri ivedilikle bu hesabı açmaya ve yabancı ülkelerin
vatandaşlarına gösterdikleri ilgi ve alakayı kendi vatandaşlarına da göstermeye
davet ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Ağbaba…
4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Payas
Belediyespor-44 Malatyaspor maçında çıkan olaylara ve olaylardaki tutumlarından
dolayı federasyonu, polisi ve Bakanlık yetkililerini kınadığına ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
– Sayın Başkan, Bölgesel Amatör Lig’de dün oynanan Payas-44 Malatyaspor maçında
olaylar çıkmıştır. Final niteliğinde olan bu maçta hakem kötü bir yönetim
göstermiş, ayrıca böyle önemli bir maça dördüncü hakem olarak Hatay bölgesinden
bir hakem görevlendirilmiştir. Saha komiseri olaylarda taraf olmuş, görevini
yapmamıştır. Malatya’dan maçı izlemeye giden taraftar ve basın mensupları
taşlanmış, tartaklanmıştır. Olayı önlemesi gereken polis ise hem Malatyalı
taraftara hem de basın mensuplarına, hatta teknik direktörümüze saldırmıştır.
Maçtan sonra Malatyaspor kafilesi beş saat statta bekletilmiştir. Çıkışta ise
otobüsümüz taşlanmış, taraftarlarımızdan birisi beyin travması geçirmiştir.
Ben, 44
Malatyaspor’un ve taraftarlarının sahipsiz olmadığının bilinmesini isterim. Bu
olaylardaki tutumlarından dolayı federasyonu, polisi ve Bakanlık yetkililerini
kınıyorum. Olayın takipçisi olacağımın da bilinmesini istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın Arslan…
5.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan’ın, Kars Şeker
Fabrikasının durumuna ilişkin açıklaması
AHMET ARSLAN
(Kars) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Kars Şeker
Fabrikasıyla ilgili birkaç şey ifade etmek istiyorum. Biri, şeker fabrikasının
özellikle kampanyalarına devam etmesi konusunda son üç yıldır destekler
veriliyor; Erzincan’dan pancar getiriliyor, Horasan’dan getiriliyor. Bu sene de
yine Erzincan’dan, Horasan’dan, Hasankale-Yağan kantarından pancar getirilmesi
konusunda çalışmalar devam ediyor.
Tabii ki Kars
gibi yerde istihdamın desteklenmesi adına Hükûmetin elinden geleni yaptığını
biliyoruz. Zira 3 bin kişilik “toplum yararına çalışma” kapsamında Kars’ta
insanımız çalışıyor. Bu konuları biz sayın bakanlarımızla, Hükûmetle, her
platformda neler yapılabiliri tartışıyoruz ve gereğini yapıyoruz. Tabii,
farkımız, biz çıkıp kürsülerden ifade etmeyip gereğini yapmak şeklindedir. Bu
konuda özellikle sizleri ve Kars halkını da bilgilendirmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Arslan.
Sayın Eyidoğan…
6.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının bir alışveriş merkezi için özel plan tadilatı yapmak
suretiyle haksız bir uygulama yaptığına ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.
Belediyelerde
imar tadilatları üzerinden haksız çıkar sağlama ve imar kirliliği yaratma
kervanına Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da karıştı. Bakanlık ilk kez
1/1.000’lik bir uygulama imar planına müdahale ederek bir alışveriş merkezinin
ruhsata aykırı kaçak yapı eklentilerini legalleştirdi. 1/100.000 gibi üst
ölçekli planlar yapma yetkisi bulunan Bakanlık, ilk kez, İstanbul’da büyük bir
alışveriş merkezini kapsayan bölge için 1/1.000’lik plan hazırladı. Önceleri bu
alışveriş merkezinin kaçak eklentilerine af getirmek için İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından plan değişikliği yapılmak istendi. Yasa değişip bölge
Boğaziçi ön görünümü alanına girince yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
geçti. 1/100.000 gibi makro ölçekli planlar yapma yetkisi bulanan Bakanlık, ilk
kez, alışveriş merkezini kapsayan bölge için 1/1.000’lik plan hazırladı. Kamu
yararı içermeyen bir yaklaşımla büyük bir alışveriş merkezine özel plan
tadilatı yapılıyor. Yirmi yıl önce dahi çevre yapılanma şartlarının çok
üzerinde imal edilen komplekse şimdi Bakanlık marifetiyle yeniden ek imar hakkı
tanınarak haksız bir uygulama yapılmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Eyidoğan.
Sayın Halaman…
7.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Büyük Birlik Partisi
eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) – Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ölümünün dördüncü
yılında, Hakk’ın rahmetine kavuşan, siyasi kimliği olan, millî, manevi
duygulara sahip Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünü Allah’tan rahmet dileyerek
anıyor, mekânı cennet olsun diyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Halaman.
Sayın
Bayraktutan…
8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de 1995
yılından beri devam eden bir maden mücadelesi olduğuna ve herkesi maden
cinayetini protesto için Artvin’de yapılacak mitinge davet ettiğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Artvin’de 1995
yılından beri yürütülen bir maden mücadelesi var. O tarihten bu tarafa doğru
gelinen süreçte, daha önce Rize İdare Mahkemesi tarafından iptal edilen bir
maden olayı var. Bu süreç, Danıştaydan geçerek onanmış ama arkasından yeniden
maden çıkartma işlemi gerçekleşince Rize İdare Mahkemesine yeniden dava
açılmış, mahkeme daha önce vermiş olduğu kararın tam tersi bir karar vermiştir.
Ama bu süreç içerisinde Trabzon Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurmuş ama
Rize’deki mahkeme ne yazık ki çevrecilerin, bütün Artvin’in beklemiş olduğu bu
süreç içerisinde ters bir karar vermiştir bize göre.
6 Nisan 2013
Cumartesi günü, Artvin’de, saat 13.00’te bütün Artvinlilerin katılacağı, Artvin’deki
maden cinayetini protesto eden bir miting yapılacaktır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinden Türkiye'deki tüm Artvinlileri, yüreği o gün Artvin’de atacakları o
günkü mitinge davet ediyor, çevreye olan, Artvin’e olan duyarlılıklarına sahip
çıkmalarını diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bayraktutan.
Sayın Yılmaz…
9.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Orman
Haftası’na ilişkin açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
21 Mart Dünya
Ormancılık Günü, içinde bulunduğumuz hafta da, 21-28 Mart, ülkemizde Ormancılık
Haftası olarak kutlanmaktadır. Ormanlarımızın varlığının artırılması ve
korunması noktasında gayret gösteren tüm orman çalışanlarını kutluyorum. Bu
vesileyle, özellikle, yazın yangınlarda canları pahasına mücadele eden geçici
çalışan orman işçilerinin kadroya alınmasını, yine yarıya yakını bakıma muhtaç
ormanların rehabilite edilmesi için, bakımlarının yapılması için orman
mühendislerinin süratle kadroya alınmasını beklediğimi ifade ediyorum. Fakat ne
yazık ki Orman ve Su İşleri Bakanlığı, yeni bir uygulamayla, Türkiye genelinde
10 bine yakın muhafaza memuruna yeni bir yönetmelik çıkararak onları tayinlere
zorlamaktadır. Zaten zor şartlar altında arazide, dağlık kesimlerde görev yapan
ve ekmeğinin peşinde olan bu ormancıların tayinlerini çıkarmak onların istifaya
veya emekliliğe zorlanması demektir. Bununla şunu mu arz ediyorlar? Ormanları
da artık özelleştirerek bu korumayı kaldırıp…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) - …birilerinin önünü açma gayreti mi vardır? Bunu dikkatlerinize
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın Kılıç…
10.- Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın, Kars’ın istihdama
ihtiyacı olduğuna ve bu noktada gayretlerinin devam ettiğine ilişkin açıklaması
YUNUS KILIÇ
(Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, Mülkiye Hanım’ın
konuşmasından sonra, Kars için bizden başka, AK PARTİ milletvekillerinden başka
kaygılanan birilerinin olduğunu da görmekten mutlu olduğumu söylemek isterim.
Ancak, tabii, sadece kaygılanmak değil, bölge insanını kaygılandırıp buradan
siyasi bir amaç devşirmek de çok doğru değil. Biz bunun gereğini yapıyoruz.
Biz, Kars’ta, özellikle Akyaka bölgesinde, sulanabilir arazilerin olduğu
bölgede insanları ev ev ziyaret ederek pancar ekimini teşvik etmek için
elimizden geleni yaptığımız gibi aynı zamanda bu süreci yürüten Hükûmet
otoritelerinin de her biriyle ayrı ayrı, değişik zamanlarda görüşerek nasıl bir
katkı vereceğimiz noktasında gayretlerimizi devam ettiriyoruz. Özellikle, yakın
bölgelerde ekilen şeker pancarının bir kısmını Kars’ta kampanya yapılması adına
oraya yönlendirmeye yıllardır gayret ediyoruz, bu gayretimiz devam ediyor. Biz
de biliyoruz ki Kars’ta özellikle, üretim yapan çok ciddi devlet kuruluşları
yok, Kars’ın istihdama ihtiyacı var. Bu noktada, bizim de aynı şekilde
gayretimizin devam…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Kılıç.
Sayın Moroğlu…
11.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, Dünya Tiyatrolar
Günü’nü kutladığına, Diyanet İşleri Başkanının İzmir’de yaptığı açıklamadan
sonra AK PARTİ İzmir milletvekilleri tarafından hiçbir açıklama yapılmadığına
ve Ödemiş’in Küçükören ile Tire’nin Eğridere köyünde 200 dönüm arazinin bir
şahsa kiralanarak köylülerin elinden alındığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Dünya
Tiyatrolar Günü. Bütün baskılara, sahne kapatmalara rağmen tiyatro sanatını
yüceltmek için çalışan ve tiyatroya emek verenleri ilk önce kutlamak istiyorum
bütün Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına.
Ayrıca, pazartesi
günü İzmir’de bir açıklama yapan Diyanet İşleri Başkanının sözleri bütün
İzmirlileri üzmüş ve İzmirliler tepkilerini dile getirmiştir fakat İzmirli AKP
milletvekilleri tarafından ve iktidar tarafından bu konuda tek bir açıklama
yapılmamış ve gereği yerine getirilmemiştir. AKP milletvekilleri ve iktidar ya
Diyanet İşleri Başkanının sözlerinin arkasında dursunlar ya da gereğini
yapsınlar, tepkilerini dile getirsinler istiyoruz.
Ayrıca, hem
Ödemiş’in Küçükören köyünden hem de Tire’nin Eğridire köyünden 200 dönüm arazi
Orman Bakanlığı tarafından bir şahsa kiralanmış ve köylülerin kekik üretiminde
kullandıkları alanlar ellerinden alınmış, buna karşı çıkan köylülere de
makineleri…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Moroğlu.
Sayın Öğüt…
12.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün,
16/3/1978’de İstanbul Üniversitesinde yaşanan olayların ve Halepçe katliamının
tarihin sayfalarında çifte acı olarak yer aldığına ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
16 Mart, tarihin
sayfalarında çifte acı olarak yer almıştır. 1978’de İstanbul Üniversitesinden
çıkan devrimci öğrencilere yapılan faşist saldırıda 7 genç yaşamını
yitirmiştir. Beyazıt Meydanı’nın kan gölüne döndüğü, onlarca öğrencinin
yaralandığı bu acı olay, öncesi ve sonrasıyla skandallarla doludur. O devrimci,
yurtsever gençleri, daha sonra devletin en üst katlarına kadar yükselen polis
şefi okuldan çıkartarak bile bile ölüme yollamıştır. Sorumlular sadece
saldırıyı gerçekleştirenler değildir, devlet, katilleri korumayı, katliamı
unutturmayı ve delilleri karartmayı seçmiştir. Her ne kadar faşist katiller
zaman aşımı dolayısıyla hâlâ aramızda olsalar da biz 16 Martı unutmadık,
unutturmayacağız. Ellerimiz katillerin yakasında olacaktır, tekrar
yargılanmalarını sağlamak için uğraşacağız.
16 Martın diğer
bir acısı da Halepçe’dir. İnsanlık tarihinin en acımasız katliamlarından biri
olan ve çocuk, genç, yaşlı binlerce insanın hayatına mal olan bu olay
hafızalarımızdan silinmeyecek bir iz bırakmıştır.
Teşekkür ediyorum
Başkanım, sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Uzunırmak…
13.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Hükûmetin
birincil görevinin vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak olduğuna ve
Hükûmetin, PKK’nın asli ve ferî failleriyle iş birliğine düştüğüne ilişkin
açıklaması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Üzülerek
izlediğimiz bir süreç var, sınır dışına silahlı teröristlerin çıkarılması,
“barış”, “çözüm” gibi birtakım efsunlu kelimelerle izlenen bir süreç. Burada
kesinlikle Cumhurbaşkanımızdan Hükûmete, Parlamentoya varıncaya kadar dikkat
çekmek istediğim bir nokta var. Hükûmetin en birincil görevi vatandaşın can ve mal
güvenliğini sağlamaktır. Can ve mala, ırza tasallut olmuş teröristleri,
vekâleten savaş yürüten PKK’yı, asli faillere, ferî faillere nezaret ederek
yurt dışına çıkartmak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin görevi olamaz. Bu suça
bulaşan, sınırları içerisinde suçluları adalete teslim etmek yerine nezaretle
yurt dışına çıkartan kamuda veya sivil görevli kim olursa olsun bunların delil,
belge, bilgi, bulgu, iz, emare ne ile olursa olsun yarınlarda soruşturulacağı
bir gerçektir. Hükûmet, teröristlerin, vekâleten savaş yürüten PKK’nın asli ve
ferî failleriyle iş birliğine düşmüş ve meşruiyetini yitirmiş bir Hükûmettir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Uzunırmak.
Sayın Şandır…
14.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Orman Haftası’na
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dünya Ormancılık
Haftası dolayısıyla bir orman yüksek mühendisi olarak ben de tüm ormancıların
bu güzel gününü kutluyorum. Emeği geçen, hizmeti geçen, rahmete intikal etmiş
tüm ormancı büyüklerimize Yüce Allah’tan rahmetler diliyorum. Orman teşkilatı
çalışanlarına saygılar sunuyorum.
Onların çilesini
biliyoruz, Hükûmetin de dikkatine sunuyoruz. Özellikle, mezun olan genç
çocuklarımızın hâlâ kadrosuzluktan atanamamış olmalarını bir daha Hükûmetin
dikkatine sunuyorum.
Ormancılık Günü
önemli, orman bu toplumun en önemli değeri. Dolayısıyla, ormanlarımızın varlığı
ve korunmasının anlatılması, benimsenmesi için Ormancılık Günü ve Haftası
dolayısıyla yapılan çalışmaları da tebrik ediyorum.
Bu yöndeki
gayretlere de teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın Çandar…
15.- Muğla Milletvekili Tolga Çandar’ın, Dünya Tiyatrolar
Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) – Evet, Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Eski bir tiyatro
sanatçısı olarak Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutluyorum ben de ve bütün sanatçı
arkadaşlarımı bu kadar olumsuzluğa rağmen yürüttükleri bu onurlu mücadele,
sanat mücadelesi için tebrik ediyor, yanlarında olduğumuzu bir kez daha beyan
ediyoruz.
Onurla ülkelerini
temsil ettikten sonra yurda dönen sanatçılara gümrük kapılarında; sanatçıların
enstrümanlarına bir terörist aleti, sanatçının kendisine de bir terörist
muamelesi yapılarak onlara gümrük kapılarında yapılan bu haksız uygulamalara
bir son vermeyi düşünüyor mu Sayın Bakan acaba? Bir ara, yeri geldiğinde bir
cevap verebilirse bize çok mutlu oluruz.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Çandar.
Sayın Köse…
16.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Hükûmetin
sendikalara, barolara, avukatlara, sivil toplum örgütlerine devlet terörü
uygulayarak onları susturmaya ve itibarsızlaştırmaya çalıştığına ilişkin
açıklaması
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hükûmet, DHKP-C
isimli, küllerinin bile kalmadığı konunun uzmanlarınca bilinen bir terör
örgütünün isminin arkasına saklanarak sendikalara, barolara, avukatlara, sivil
toplum örgütlerine devlet terörü uygulayarak onları susturmaya ve
itibarsızlaştırmaya çalışıyor.
Bugün, niye
kullanıldığı ve ne için gerekli olduğu anlaşılamayan helikopterli baskınla,
içeride nöbetçiler olduğu hâlde, 5 katlı, 42 kapısı kırılan GENEL-İŞ
Sendikasını 30 milletvekili arkadaşımla beraber ziyaret ettik, yapılan devlet
terörünü bizzat gözlemledik. GENEL-İŞ Sendikasının yöneticileri “Burası GENEL-İŞ,
terör üssü değildir; bizi susturamayacaklar.” mesajını tüm yurtsever halkımıza
bizlerin vasıtasıyla gönderdi.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Köse.
Sayın Sarıbaş…
17.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Ankara’da doğal
gaz alımının karneyle mi yapılacağını ve Çan-Çanakkale kara yolunun ne zaman
bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünyada doğal
gazda en fazla KDV ve ÖTV’nin verildiği bir ülkede Ankara Belediyesi doğal
gazda karne dönemi başlatıyor. Artık, doğal gaz alımı karneyle mi yapılacaktır?
Vatandaşlarımıza bir ayda 350 metreküpten fazla gaz verilmediği doğru mudur?
350 metreküpten fazla doğal gaz almış olan vatandaşlarımız ne yapacaklardır?
Bu, 350 metreküp doğal gaz tüketmeyen vatandaşlar bu hakkı başkasına
satabilecekler midir? Doğal gazda karne zamanı mı başlamıştır? Ve özellikle de
vatandaş bu kış günlerinde ne yapacaktır, zam geleceği söylentisinden itibaren?
Bir de,
Çan-Çanakkale kara yolu üzerinde… Ne zaman bu yolumuz bitirilecektir? Bu arada,
on yıldır istimlak paraları ödenmeyen vatandaşlarımızın durumu ne olacaktır?
Paraları ödenecek midir ve kaç tane vatandaşımızın daha istimlak parası
ödenmemiştir?
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Sarıbaş.
Sayın Hamzaçebi…
18.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Dünya
Tiyatrolar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Dünya
Tiyatrolar Günü. Dünya Tiyatrolar gününde, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili sıfatımın ötesinde geçmişte bir dönem bir amatör tiyatro kulübünün kurucusu
ve yöneticisi olarak görev yapmış olmam nedeniyle tüm tiyatro sanatçılarımızı
ve tüm tiyatro çalışanlarımızı kutluyorum. Sanatçılarımızın tiyatroya
adadıkları bir yaşam nedeniyle kendileri önünde saygıyla eğiliyorum.
Sanatçılarımızın
sanatlarını özgürce ifade edebildikleri, endişe içinde olmadıkları bir
demokrasiyi gerçekleştirebilmek umudumu muhafaza ediyorum. Sanata, sanatçıya
devlet müdahalesinin olmadığı, özel tiyatrolara yapılan devlet yardımının özel
tiyatrolar açısından, devlet açısından bir silah olarak kullanılmadığı bir
dönemi, bir politikayı gerçekleştirme umuduyla tüm tiyatro sanatçılarımızı
tekrar kutluyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
Sayın Acar…
19.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, 8 ilde alkol
yasağı koyan valiler hakkında ne gibi bir işlem yapıldığını ve oluşacak
konfederal bir yapının İran, Irak ve Suriye Kürtlerinin yer alacağı yeniden
inşa edilecek Türkiye’nin sınırlarını belirleyecek bir etken olup olmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emperyal güçlere
karşı ulusuna bir vatan kazandıran Kemal Atatürk’ün mozolesi önünde göz
yaşlarını tutamayan Ürdün Kralının, BOP çerçevesinde bir misyon üstlenen
Başbakan Erdoğan’ın Mısır yönetimine egemen Müslüman Kardeşler’in ılımlı bir
versiyonu olduğunu açıklaması üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Böyle değilse, 8 ilde alkol yasağı koyan valiler hakkında ne gibi bir işlem
yapılmıştır? Bu yasağın yasaya aykırı olduğu da mahkeme kararıyla ortaya çıkmıştır.
Yine, Kralın,
binilen trenin bizatihi demokrasi treni olduğu, bu noktadan inildiği takdirde
demokrasinin diğer aşamalarını görmenin mümkün olmadığını işaret etmesi sürecin
ayrı bir yönüdür. Kral, sonuçta, Amerika’nın bölgede İran ve enerji kaynaklarını
hedef alan politikalarının adım adım gerçekleşme yönünde olduğuna dair
işaretlerde bulunuyor. İsrail’in Amerika Birleşik Devletleri’nin baskısıyla
özür dilemesini de bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Oluşacak konfederal bir
yapı -İran, Irak, Suriye Kürtlerinin yer alacağı- yeniden inşa edilecek
Türkiye’nin sınırlarını belirleyecek bir etken olacak mıdır? Bu sorunun
cevabını istiyorum Hükûmetten.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Acar.
Sayın Atıcı…
20.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in Mut
ilçesine yapılacak olan Kayraktepe Barajı’nın ÇED çalışmaları sırasında halka
şiddet uygulayan polisin davranışını kınadığına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
milletvekili arkadaşlarımız yerlerinden bir dakikalık söz alıyorlar ve önemli
buldukları konuları söylüyorlar, soru soruyorlar ama bakanların ve Hükûmetin
hiç umurunda değil gibi görünüyor, hiç kendilerini alakadar eder bir konu değil
gibi görünüyor ama ben yine de, Mersin’in Mut ilçesine yapılacak olan
Kayraktepe Barajı’nın ÇED çalışmaları sırasında halka şiddet uygulayan polisin
davranışını kınadığımı belirtmek istiyorum. Halk hiç şiddet uygulamadığı hâlde
halk dövülmüştür; kafaları, kemikleri kırılmıştır. Polisin görevi halkı dövmek
değil halkı korumaktır. Bunu, İçişleri Bakanına, ilgisiz görünseler de Hükûmet
yetkililerine hatırlatmak isterim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Sayın Bayraktar…
21.- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın,
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın bir alışveriş merkezinin tadilatıyla
ilgili ifade ettiği hususlara ilişkin açıklaması
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) – Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekilimiz Profesör Doktor Haluk Eyidoğan
Bey’in ifade ettiği hususlarla ilgili yüce Meclisi bilgilendirmek için söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbul’da
Akmerkez diye bilinen bina için tadilat yaptığımız yolundaki ifadenin özü
şudur: Burada cephelerin düzenlenmesi için plana bir not ilave edilmiştir, bir
de çatıdaki ışıklandırma için not ilavesi vardır. Ama ben -aldığım duyuma göre-
buradaki Akmerkez sahiplerinin içeride iç tadilat yaptıklarını duydum. Şimdi
orayı incelemek için elemanlarımızı gönderdim, onlara bakacağım.
Yine, arz etmek
istiyorum: Burası, Boğaziçi geri görünüm ve etkilenme bölgesinde kalmaktadır ve
dolayısıyla sit alanıdır. Sit alanlarındaki onay yetkisi Bakanlığımıza aittir.
Bu, hem Kültür Varlıkları Kurulundan hem de Tabiat Varlıkları Komisyonundan
geçmiştir, Büyükşehir Belediyesi Meclisinden de geçmiştir ve 5.000’lik planlara
da uygun olarak cephe düzenlemesi ve çatıdaki ışıklık için herhangi bir inşaat
artışı, imar artışı söz konusu değildir ama bu verilen haklara, planlara aykırı
bir işlem varsa onu da durduracağım.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, dış cephe düzenlemesi için, buna benzer ufak tefek
işler için imar planı yapılır mı? 1/1.000’lik uygulama imar planı yapılır mı?
BAŞKAN – Ben onu bilemeyeceğim.
Sayın Baluken,
buyurun.
22.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Dünya Tiyatrolar
Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün Dünya
Tiyatrolar Günü. Biz de Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle bütün sanat
emekçilerinin, sanatçıların bu gününü, anlamlı gününü kutluyoruz.
Sanatın özgür
olmadığı bir toplumda özgürlükten bahsetmenin mümkün olmadığını belirtmek
istiyoruz. Yakın tarihimizde bile kendi ana dilinde oyun sahnelediği için,
kendi ana dilinde şarkı söylediği için, kendi ana dilinde klip çekeceğini
söylediği için sanatçıların cezaevlerine, sürgünlere, ölümlere gönderildiği acı
deneyimler, acı tecrübeler yaşadık. Bugün vesilesiyle biz bu acı sayfanın bir
tarih olması gerektiğini tekrar vurgulamak istiyoruz. Tiyatroların, oyunların
baskı altına alınmadığı, sanatçıların özgür ortamda, üretim içerisinde
oldukları bir ülke temennimizi tekrar vurgulamak istiyoruz.
“Özgür sanat
özgür toplumu, özgür toplum özgür ülkeyi yaratır.” temennimizi tekrar
vurgulayarak tüm sanatçı arkadaşlarımızın gününü tekrar kutluyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı
okutacağım. Üçüncü sırada okutacağım Meclis araştırması 500 kelimeden fazla
olduğu için önerge özeti okunacaktır, ancak önergenin tam metni Tutanak
Dergisi’nde yer alacaktır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçük ve 23
milletvekilinin, çocuk işçiliğiyle ilgili sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/556)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde 6-17
yaş arasında olan 20 milyon çocuktan 1 milyondan fazlası çalışma hayatının
içinde yer almaktadır. Çocukların erken yaşlarda çalışmak zorunda kalmaları,
çocuk işçiliği sorununu Türkiye'nin en önemli toplumsal sorunlarından biri
hâline getirmektedir.
Yoksulluk, eğitim
sisteminin beklentilere yanıt verememesi, göç, kültürel farklılaşma, ailelerin
öğrenim düzeyi gibi nedenlerle ortaya çıkan ve işverenlerin ucuz iş gücünü
tercih etmelerinden beslenen çocuk işçiliği, çocukların ekonomik olarak
istismar edilmelerine yol açmaktadır. Çocukların çalıştırılmaları, ekonomik
istismardan daha öte bir anlam ifade etmekte ve bir insan hakları sorunu hâlini
almaktadır.
Bu nedenlerle
çocuk işçiliği ile ilgili sorunların ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 07/02/2012
1) Sedef Küçük (İstanbul)
2) Ali Serindağ (Gaziantep)
3) Osman Kaptan (Antalya)
4) Sakine Öz (Manisa)
5) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
6) Hülya Güven (İzmir)
7) Aylin Nazlıaka (Ankara)
8) Mehmet Şeker (Gaziantep)
9) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
10) Candan Yüceer (Tekirdağ)
11) Doğan Şafak (Niğde)
12) İdris Yıldız (Ordu)
13) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
14) Ali Haydar Öner (Isparta)
15) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
17) Veli Ağbaba (Malatya)
18) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
19) Namık Havutça (Balıkesir)
20) Haydar Akar (Kocaeli)
21) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
22) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
23) İhsan Özkes (İstanbul)
24) Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi'nin 32'nci maddesi "çocuğun ekonomik sömürüye karşı
korunmasını, riskli ya da eğitimini engelleyecek, sağlığına veya bedensel,
akılsal, ruhsal, ahlaksal, toplumsal gelişimine zarar verecek işlerde
çalıştırılmayacağına" vurgu yapmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütünün
"En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi Sözleşmesi"
hükümleri, hükûmetleri "Çocuk işçiliğini önlemek ve bunun için gerekli
önlemleri almak; çocukların en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinden
uzaklaştırılmaları için ücretsiz temel eğitim ve mümkün ve uygun olduğu
takdirde meslekî eğitim sağlamakla" yükümlü kılmaktadır.
Ulusal
mevzuatımız ve altında imzamız olan uluslararası sözleşmelerde yer alan
yükümlülüklere karşın çocuk işçiliğinin önlenmesi konusunda yeterli çaba
gösterilmediği gözlenmekte, uluslararası kuruluşların desteği ve yönlendirmesi
ile yürütülen birkaç proje dışında bu önemli sorun görmezden gelinmektedir.
TÜİK'in en son
2006 yılında yaptığı araştırmaya göre 6-17 yaş grubunda bulunan çocukların yüzde
6’sı ekonomik bir işte çalışmaktadır. Bir diğer ifade ile çalışma hayatımız
içinde yaklaşık 1 milyondan fazla çocuk işçi bulunmaktadır. Bu çocukların bir
kısmı fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal ve kültürel gelişimlerine
zarar veren ve ulusal yasalarla uluslararası standartlara uygun olmayan
koşullarda çalıştırılmaktadır. Büyük bir çoğunluğu kayıt dışı çalıştırılan bu
çocuklar hiçbir sosyal güvenlik hakkından yararlanamamaktadır. Çocuk
işçiliğinin ülkemizde bu denli yaygın olmasının temel nedeni yoksulluk ve buna
bağlı olarak eğitim haklarından yararlanamamak gösterilebilir.
Tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de tarım sektörü, çocuk işçiliğinin en fazla olduğu
sektör konumundadır. Mevsimlik tarım işçiliği, özellikle yoksulluğun fazla
olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yoğunlaşmakta ve en çok ilköğretim
çağındaki kız çocuklarını etkilemektedir. Çocuklarımızın yoksulluk nedeniyle
eğitim hakkından yoksun kalmaları, yoksulluğu kuşaktan kuşağa aktarmakta ve
çözümsüz kılmaktadır.
Çalışmak zorunda
kalan 1 milyonu aşkın çocuk işçinin yanı sıra, sayıları 50 ile 80 bin arasında
tahmin edilen çocuk sokaklarda yaşamak ve çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu
rakamın yüksekliği aynı zamanda ülkemizde artan ve derinleşen yoksulluğun açık
bir göstergesini oluşturmaktadır.
Gerek çalışma
hayatı içinde yer alan gerekse sokaklarda çalışmak ve yaşamak zorunda kalan
çocukları korumanın yanında, bu sorunla savaşımı öne alan ve bu sorunun tamamen
ortadan kaldırılmasını amaçlayan stratejiler uygulanmalıdır. Çocuk işçiliğinin
temel bir insan hakları sorunu olduğu göz ardı edilmeden, soruna ekonomik,
sosyal ve eğitsel açıdan yaklaşacak ve bütüncül çözümler üretecek destek
politikalarının saptanmasına gereksinim duyulmaktadır. Çocuk emeği istismarına
karşı duyarlılığın artırılması için bakanlıklar, kamu kurumları, sivil toplum
örgütleri, uluslararası kuruluşlar, üniversiteler ve ilgili kurumların iş
birliği gerekmektedir.
Yukarıda anılan
nedenlerle çocuk işçiliğinin önlenmesi ile ilgili sorunların ve alınacak
önlemlerin yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasının yerinde olacağı düşüncesindeyiz.
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 24
milletvekilinin, gençler ve çocuklar arasında madde kullanımının giderek
yaygınlaşmasının, kullanım yaşının her geçen gün düşmesinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/557)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
madde kullanımı, tüm dünya ile birlikte ülkemizde de büyük bir tehdit olmayı
sürdürmektedir. Madde kullanımı, gençlerin yaşamını altüst eden hatta çoğu
zaman ölümle sonuçlanan oldukça büyük bir toplumsal sorundur. Genellikle
arkadaş çevreleri, özenti, merak, eğitimsizlik, sosyoekonomik ve psikolojik nedenler
gençlerimizi ve çocuklarımızı bu bataklığın içine itmektedir.
Bu tür maddelerin
üretimi ve satışı hemen hemen tüm ülkelerde kısıtlanmış hatta yasaklanmış
olmasına rağmen hâlâ çok kolay erişiliyor olması oldukça düşündürücüdür.
Ülkemizde uyuşturucu madde bağımlılığı yaşının oldukça düştüğü bilinmektedir.
Yaş ortalamasının giderek düşmesi, aileleri ve tüm kamuoyunu tedirgin
etmektedir. Ayrıca, madde kullanımının giderek yaygınlaşıyor olması toplum
huzurunu bozduğu gibi insanlar için de tehlike oluşturmaktadır. Genellikle
gençler arasında kullanılan uyuşturucu ve keyif verici maddelerin kullanımının
ilköğretim çağındaki çocukların arasında da yaygınlaşıyor olması vakit
kaybetmeden konuyla ilgili araştırmaların yapılmasını gerektirmektedir. Çünkü
yurttaşlarını her türlü olumsuzluktan korumak devletin yükümlülükleri
arasındadır. O nedenle uyuşturucu madde kullanımı ile mücadelede en büyük görev
devletin yetkili organlarına düşmektedir. Toplumsal bir sorun hâline gelmiş
olan bu konu hakkında yurttaşlarımızı bilinçlendirmek ve eğitmek, bağımlıların
tedavileri için gereken ortamı sağlamak bu organların asli görevidir.
Ülkemizde
bağımlılık yapan maddelerin kullanımının yaygınlığı ve kolay edinilebilir
olduğuna bakıldığında, konuyla ilgili yeterli tedbirlerin alınmadığı ve konuya
gereken önemin verilmediği gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bu gerçek ne yazık ki
kabul etmek istemediğimiz fakat gerekli önlemler alınmadığı takdirde de
sağlıksız nesillerin yetişmesi gibi geri dönüşü olmayan sonuçlar doğuracaktır.
O nedenle toplumu ve gelecek nesilleri yakından ilgilendiren bu konunun
titizlikle ele alınarak, gelecek nesiller için güvenilir ortamların yaratılması
gerekmektedir.
Bu nedenle
gençler ve çocuklar arasında giderek yaygınlaşan madde kullanımının, kullanım
yaşının her geçen gün düşmesinin nedenlerinin araştırılması ile buna karşı
alınması gereken önlemlerin belirlenerek devletin gerek mücadele gerekse
bağımlıların tedavisinde eksik kalan yanlarının tespiti için Anayasa’nın
98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Candan Yüceer (Tekirdağ)
2) İlhan Demiröz (Bursa)
3) Sedef Küçük (İstanbul)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) İhsan Özkes (İstanbul)
6) Ali Serindağ (Gaziantep)
7) Sakine Öz (Manisa)
8) Osman Kaptan (Antalya)
9) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
10) Aylin Nazlıaka (Ankara)
11) Mehmet Şeker (Gaziantep)
12) Hülya Güven (İzmir)
13) Doğan Şafak (Niğde)
14) İdris Yıldız (Ordu)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
17) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
18) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19) Veli Ağbaba (Malatya)
20) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
21) Namık Havutça (Balıkesir)
22) Haydar Akar (Kocaeli)
23) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
24) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
25) Bülent Tezcan (Aydın)
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 22
milletvekilinin, Artvin'de ruhsatlandırılacak iki maden ocağının çevresel,
sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/558) (x)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Artvin-Kafkasör-Cerattepe
maden sahası konusunda gerekli önlemlerin belirlenip ivedilikle alınması
amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ümüzün 104’üncü ve 105’inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Sakine Öz (Manisa)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) İlhan Demiröz (Bursa)
5) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
6) Celal Dinçer (İstanbul)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Haydar Akar (Kocaeli)
9) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
10) Aytuğ Atıcı (Mersin)
11) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
12) Melda Onur (İstanbul)
13) Hüseyin Aygün (Tunceli)
14) Turgay Develi (Adana)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Adnan Keskin (Denizli)
17) Engin Özkoç (Sakarya)
18) Umut Oran (İstanbul)
(x) (10/558) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
tam metni tutanağa eklidir.
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
21) Hülya Güven (İzmir)
22) Sedef Küçük (İstanbul)
23) Ümit Özgümüş (Adana)
Özet gerekçe:
Artvin ilimizin
hemen üzerinde bulanan Cerattepe mevkisi ve bu alanla bitişik Genya Dağı’nı da
içine alan iki ruhsat alanında yapılmak istenilen madencilik faaliyeti Artvin
halkının on beş yıllık inançlı ve kararlı mücadelesi sonucunda, 24/10/2008
tarihinde mahkeme kararı ile bir bütün olarak sona ermişti. Rize İdare
Mahkemesinin 2007/52 esas ve 2008/709 Karar ile aynı mahkemenin 2007/53 esas ve
2008/708 Karar sayılı ilamlarında, doğal yaşlı ormanlara, su kaynaklarına,
canlı yaşama verilecek muhtemel zararlar değerlendirilerek işletme ve maden
ruhsatlarının iptaline karar verilmişti. Bu karar Artvin'in kurtuluşu olmuş,
telafisi imkânsız zararlar mahkeme tarafından da takdir edilmişti.
Ancak, 24 Haziran
2010 tarihinde yeni Maden Kanunu’nun, 6 Kasım 2010 tarihinde de Uygulama
Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesi ile ülkemiz genelinde ilk olarak 1.343 maden
sahasının ihale yolu ile ruhsatlandırılacağı bizzat Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız tarafından Mart 2011 tarihinde açıklanmıştır. Artvin ve
ilçelerinde de ihaleye çıkarılacak onlarca saha olduğu bilinmektedir. Bunlardan
birinin tüm Artvinlilerin desteği ile ruhsatları iptal edilen 4252 maden ruhsat
numaralı Cerattepe (250 hektar), diğerinin ise 4944 maden ruhsat numaralı Genya
Dağı ve Kafkasör Turizm Merkezi dâhil, şehrin üst mahallelerini ve ilimizin
içme suyu kaynaklarının önemli bir kısmını da içine alan (4.156,25 hektar) çok
daha geniş bir saha olduğu bilgisi şehirde büyük tepki ve endişe yaratmıştır.
Her iki alan mahkeme kararı ile işletme ruhsatlarının iptal edilmiş olduğu
alandır. Mahkeme kararına rağmen bu iki ruhsat alanının yeniden ihaleye
çıkarılmış olması kaygılarımızı daha da artırmıştır.
Bu alanlara
ilişkin maden ruhsatlarının mahkeme kararı ile iptal edilmiş olmasına rağmen ve
bu kararlar yüksek yargının onayından geçmiş olmasına rağmen belirtilen
alanların yeniden ihaleye çıkarılmış olması, öncelikle, özel olarak Artvin
halkının ve genel olarak bütün yurttaşların hukuk devletine ve hukukun
üstünlüğüne olan inancını sarsacaktır. Özellikle ruhsat alanlarının heyelanlı
alanlar olduğu, heyelanların devam ettiği, hâlen giderek büyüyen çatlakların
yaşamsal tehlikeler yaratacak ölçülere geldiği görülmektedir. Yine, yargılama
sırasında, bu alanda madencilik yapmak isteyen şirketin açmış olduğu galeride
biriken ağır metal yüklü suyun yol açtığı kaymaların sonuçlarının yeni yeni
ortaya çıkmaya başladığı tespit edilmektedir. Artvin ilinin bütün içme suyu
kaynakları bu iki ruhsat alanlarında yer almakta olup bir maden işletme
faaliyeti ilimizin bütün su kaynaklarını kurutacak veya kirletecektir.
Yukarıda
belirtilen hususlar ışığında, Artvin şehir merkezinin üzerinde yer alan, 4252
ve 4944 no.lu maden ruhsat alanlarının kapsadığı alan, bu alanlardaki
madencilik faaliyetinin çevresel etkileri, bu alanlardaki mahkeme kararlarının
ve daha önceki araştırma komisyonunun belirlemeleri, şehir merkezine yakınlığı
ve şehir merkezinde yaşayan insanların bundan ne şekilde etkileneceği,
ülkemizin ekonomisine bir katkısının olup olamayacağı, yer üstü zenginlikleri
ile kıyaslandığında, kısa dönemli özel çıkarlar yerine, yüzyıllar boyunca bütün
kamunun yararlanacağı yer üstü zenginliklerinin neler olduğunun kurulacak bir
Meclis araştırma komisyonu tarafından görülmesi ve tespit edilmesinin ülkemizin
geleceği ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı kapsamında bir zorunluluk
olduğuna inanıyoruz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Muş Milletvekili Demir Çelik ve
arkadaşları tarafından silikozis hastalığının araştırılması amacıyla 13/2/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
27/03/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/03/2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Şubat 2012
tarihinde, Muş Milletvekili Demir Çelik ve arkadaşları tarafından verilen (571
sıra no.lu), “Silikozis hastalığının” araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
27/03/2013 Çarşamba günlü birleşiminde görüşmelerinin yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Lehinde
Bingöl Milletvekili İdris Baluken.
Buyurunuz Sayın
Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; silikozis hastalığına karşı gerekli önlemlerin
alınması ve silikozis hastalarının yaşamış olduğu mağduriyetlerin araştırılması
için vermiş olduğumuz grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle, silikozis hastalığından biraz bahsetmek gerekiyor. Çevresel ve mesleksel maruziyet sonucu,
silika kristallerden maruziyet sonucu akciğerlerin hızla iflasa doğru gittiği,
solunum yetmezliği ve kalp yetmezliğiyle dramatik bir tablonun yaşandığı bir
hastalıktan bahsediyoruz. Hastalığın üç formu var; “kronik form”, “akselere
form” ve “akut form” dediğimiz formları var. Bu “akut form” dediğimiz formu,
yoğun toz maruziyeti sonucu hızla ölüme doğru giden fulminan bir seyir hâlinde,
hastanın bütün yaşamını sonlandıran bir seyirde maalesef ilerliyor.
Bu silikozis
hastalığı en çok kot taşlama işçilerinde görülüyor. Yine, madencilerde, tünel
kazıcılarda, cam ve seramik işlerinde çalışanlarda görülüyor. Meslek grubu
olarak daha değişik mesleklerde görülen formlar var ancak bu akut fulminan
ölümcül silikozisin görüldüğü meslek grubu bu kot taşlama işçileridir. “Kot
taşlama” dediğimiz şey de, kotların beyazlatılması amacıyla, eskimiş bir
görüntü verilmesi amacıyla “merdiven altı” dediğimiz atölyelerde, gerekli
önlemlerin alınmadığı, gerekli mühendislik önlemlerinin alınmadığı yerlerde
yoğun toz maruziyeti sonucu hızla iflasa doğru giden genç hastalarda görülen
bir tablodur.
Burada, bugüne
kadar, tabii, yeterli denetimlerin yapılmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Aslında, hastalık, literatürde de yenidir. 2004 yılından itibaren dünyada
hastalık biliniyor, 2005 yılından itibaren de ülkemizde vakalar görülmeye
başlanıyor ve bugün itibarıyla, 2005 yılından bugüne kadar tespit edilen hasta
sayısının 600’ün üzerinde olduğu belirtiliyor ancak biz biliyoruz ki gerçek
rakam 2 bin ile 5 bin arasındaki bir rakamdır. Bugüne kadarki kayıtlarda da
60’ın üzerinde hastanın -ki bu hastaların büyük çoğunluğu 20-30 yaş arasındaki
genç bireylerdir- 60’ın üzerindeki genç bireyin de bu hastalıktan dolayı yaşamını yitirdiği
bilinmektedir.
Silikozis
hastalığının kesin bir tedavisi yoktur, bu nedenle daha çok korunma tedbirleri
önemlidir. Korunma tedbirlerinde bu ölümcül form olan kot taşlama işinin
yasaklanması birincil alınması gereken önlemdir ki ülkemizde de 2009 yılından
itibaren aslında bu kot taşlama işi yasaklanmıştır. Ancak, biz hâlâ vitrinlere
baktığımızda beyazlatılmış, eskitilmiş görüntü verilen kotları gördüğümüz için
bununla ilgili, denetimle ilgili bir yetersizliğin olduğunu düşünmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, bu kot atölyelerinde işçiler sigortasız, sosyal güvenceden
yoksun olarak günde en az on dört saat çalıştırılıyorlar. Bu kullanılan özel
kum değerli bir kum olduğu için, pahalı bir kum olduğu için bırakın
havalandırma sisteminin yapılmasını, tam tersine, bu atölyelerde pencerelerin
de sıkı sıkıya kapatılarak bu kumun ziyan edilmemesiyle ilgili bilinçsizce
uygulamalar var. Bu bilinçsiz uygulamaların sonucunda da 20-30 yaşındaki genç
bireyler, genç vatandaşlarımız kendi karınlarını doyurmak için, kendi
ailelerini geçindirmek için başlamış oldukları bu meslekte hızla bir ölüm
serüveninin, bir ölüm yolculuğunun maalesef içerisine giriyorlar.
Benim seçim
bölgem olan Bingöl’de, Bingöl’ün Karlıova ilçesinde, Taşlıçay köyünde, Toklular
köyünde, Bahçe köyünde, Kaynak köyünde hemen hemen her evde bir silikozis
hastası var. Dört gün önce 30 yaşındaki Ramazan Aslan’ı yine bu silikozis
hastalığı nedeniyle kaybettik. Ben, bir hafta önce Karlıova ilçesindeydim. Karlıova
ilçesinde bu silikozis hastalarının yakınları, aileleri tekrar bize geldiler,
bu konuyla ilgili yaşanılan mağduriyetin giderilmesi için Meclisin bir an önce
bir şeyler yapması gerektiği feryadını tekrar bize ilettiler ve biz, şu anda bu
feryadı burayı getirerek, Meclisin bu konuda mutlaka bir çalışma yapmasının
önemli olduğunu tekrar vurgulamak istiyoruz.
Aslında, bu
konuda şubat ayında vermiş olduğumuz bir kanun teklifi var. Bu kanun teklifi
eğer Sağlık Komisyonunda dikkate alınmış olsaydı, Sağlık Komisyonundan Genel
Kurula getirilmiş olsaydı belki de bu ölen, yaşamını yitiren pek çok hastanın
yaşarken, son nefesini vermeden önce yaşadığı mağduriyetleri gidermiş
olacaktık; öldükten sonra, şu anda çocuklarının ve ailelerinin yaşamış olduğu
mağduriyetleri gidermiş olacaktık.
Yine bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu kanun teklifi var. Sağlık Komisyonunda
bu kanun teklifleri duruyor. Bunların bir an önce gündeme alınarak, gereğinin
yapılması noktasında son derece önemli bir görev önümüzde duruyor.
Aslında, bu
silikozis hastalarıyla ilgili mevcut mağduriyetleri Hükûmet de biliyor. Bir
önceki Hükûmet döneminde bu silikozis hastalarının yaşadığı sıkıntıları
gidermek için bir yasal değişiklik yapılıyor. O dönemde 6111 sayılı Yasa’nın
67’nci maddesi ve 2022 sayılı Yasa’nın 2’nci maddesine geçici bir fıkra
ekleniyor ve bu süre üç ayla sınırlı tutuluyor yani silikozis hastalarına
sosyal güvenlik haklarından yararlanmayı getiren bir yasal düzenleme aslında AK
PARTİ Hükûmeti döneminde, bir önceki Hükûmet döneminde yapılıyor ancak süre üç
ayla kısıtlı tutulduğu için ve derecelendirmeyle ilgili, mesleki iş gücü
kaybıyla ilgili derecelendirmede yüksek kriterler konulduğu için maalesef
mağduriyetler tamamen giderilmiyor, bu mağduriyetler hâlen devam ediyor. Çünkü
25 Şubat ile 24 Mayıs arasında 2011 tarihinde belirlenen bu sürede pek çok
silikozis hastasının bu kanundan haberi olmuyor. Dolayısıyla, başvuruyla ilgili
bir süreç gelişmiyor ya da haberi olanlar hastanelere başvurdukları dönem
içerisinde sağlık raporu almak için koştururken süre bitiyor ya da
hastanelerden almış oldukları sağlık raporlarında yeterli bir tıbbi
değerlendirme yapılmadığı için üst düzeyde verilen derecelendirmelerle aslında
bu sosyal güvenlikten yararlanmayı hak eden, malulen emekliliği hak eden pek
çok silikozis hastası maalesef bu kanuni düzenlemeden faydalanamıyor.
Dolayısıyla, bizim vermiş olduğumuz kanun teklifi de bu üç aylık sürenin
kaldırılması, silikozis hastalarının mesleki iş gücü kaybı kriterinin aşağıya
çekilmesi, yüzde 10’luk bir sınıra çekilmesi, yüzde 40 iş gücü kaybına
uğrayanların malulen emekli edilmesiyle ilgili bir teklif. Yine, silikozis
hastaları eğer bu süre içerisinde hayatını kaybetmişlerse, perişan durumda olan
çocuklarıyla ilgili, aileleriyle ilgili sosyal güvenliğin ve ödeneklerin
sağlanacağı bir düzenlemenin yapılmasını esas alıyor.
Silikozis
hastalığı zaten bütün dünyada bir meslek hastalığı olarak kabul ediliyor. Biz
eğer verdiğimiz kanun teklifiyle bu silikozis hastalığını bir meslek hastalığı
olarak kabul edip hastaların yaşamış olduğu mağduriyetleri, çocukların,
ailelerin yaşamış olduğu mağduriyetleri giderecek şekilde bir düzenleme yapmış
olsaydık belki bugün Genel Kurulda bu grup önerisini görüşmeye de gerek
kalmayacaktı. Ancak bugüne kadar bununla ilgili bir düzenleme yapılmadığı için,
şu anda, 20-30 yaşlarında, adım atamayan, nefes alamayan; bir nefes almak için
bir dakika bile oksijen kaynağından, oksijen konsantratöründen ayrı kalamayan
genç hastaların dramıyla karşı karşıyayız.
Dolayısıyla, ben
buradan hem Hükûmetin yetkili bakanları Sayın Faruk Çelik’e hem Sayın Sağlık
Bakanımıza, Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımıza seslenmek istiyorum. Bu
silikozis hastalarının yaşadığı mağduriyetleri gidermeye yönelik her 3
bakanlığın ortak, müşterek bir çalışmayı hızla ve ivedilikle yapmasına ihtiyaç
vardır. Bu konuyla ilgili bugüne kadar eğer yeterli bir çalışma yapılmamışsa
Meclisin de mutlaka bir araştırma komisyonu oluşturarak hem silikozis
hastalığına yol açan bu denetimsiz atölyelerin tespitine yönelik bir çalışma
yapılması hem bu işçileri ölüme götüren sorumluların açığa çıkarılması hem de
bu işçilerin yaşadığı mağduriyetlerin tespit edilerek çözüm önerilerinin hızla
Mecliste gündemleştirilmesiyle ilgili önemli bir çalışmaya ihtiyaç vardır.
Bu nedenle, bu
grup önerimize, başta AK PARTİ grubu olmak üzere bütün siyasi partilerden
destek bekliyoruz. Oluşacak bu komisyon Aydın’dan Zonguldak’a, Bingöl’den
Kars’a kadar...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) – ...şu anda ölümle pençeleşen bu silikozis hastalarının yaşadığı
sıkıntıları gidermenin gayreti içerisinde olursa çok önemli, çok kutsal bir
görevi yerine getirmiş olur kanaatindeyiz. Bu nedenle grup önerimize hepinizden
destek bekliyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlayarak hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
Aleyhinde
İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç.
Buyurunuz Sayın
Domaç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Dünya
Tiyatrolar Günü. Tiyatro emekçilerinin, sahne tozu yutanların, replikleri
perdelerinde asılı kalan değerli sanatçıların Tiyatrolar Günü’nü kutluyorum.
Sayın milletvekilleri,
silikozis hastalığı tabii çok önemli, öldürücü bir hastalık. Burada sayın
meslektaşımın ve Sayın Baluken’in önerilerine katılmamak mümkün değil ancak
Meclisin yoğunluğu nedeniyle ve bakanlığımızda yapılan çalışmalar nedeniyle
kendilerine katılamıyorum.
Şunu belirtmek
istiyorum: İş sağlığı ve iş güvenliği ülkemiz için önemli bir konu ve bununla
ilgili hepimiz birlikte çalışarak, geçtiğimiz yıl içerisinde iş sağlığı ve iş
güvenliği ve meslek hastalıklarıyla ilgili önemli bir yasayı ortaya çıkardık ve
bunun Türkiye’de uygulanabilmesi için önemli adımlar attık. Şimdiye kadar, iş
sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili çıkarılması gereken 36 yönetmeliğin ancak 7
tanesi yayımlanabildi, geri kalanların üzerinde çalışılıyor. Dolayısıyla,
ülkemizde toplumun genelini ilgilendiren ve aynı zamanda Hükûmetimizi ve
hepimizi ilgilendiren böylesi konularda bir araya gelerek çıkardığımız
yasaların bir an önce hayata geçmesini takip etme görevimiz var.
Çağdaş ülkelerde
olduğu gibi, sağlığın korunması, sağlıklı iş ortamının ortaya çıkarılması,
çalışanların eğitilmesi, işverenlerin bilinçlendirilmesi ve gerekli önlemlerin
alınması için bu yasayı çıkarmıştık. Dolayısıyla, 6331 sayılı Kanun’da iş
kazalarını ve meslek hastalıklarını tanımlamış ve bunlar için, bunların azaltılması
için gerekli önlemlerin nasıl alınacağını, işverene hangi yüklerin
yüklendiğini, hangi iş yeri hekimine hangi zorunlulukların getirildiğini ve iş
güvenliği uzmanlarının yetkilerini ve sorumluluklarını tanımlamıştık.
6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’yla bütün çalışanların, sayı sınırlaması ve iş yeri
türüne bakılmaksızın, kamu çalışanları da dâhil olmak üzere, iş yeri
hekimlerinden ve iş güvenliği uzmanlarından yararlanma hakkını getirmiştik. İş
yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarına iş yerinde alınması gereken tedbirleri
işverene yazılı olarak bildirme ve bildirilen hususlardan hayati tehlike arz
edenlerin işveren tarafından yerine getirilmemesi hâlinde bakanlığın yetkili
birimlerine bildirme yükümlülüğü getirmiştik. İş yeri hekimi ve iş güvenliği
uzmanlarının iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki
ihmallerinden dolayı işverene karşı sorumlu olduklarını kanun hükmü olarak
düzenlemiştik.
Saygıdeğer
milletvekilleri, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla mücadele konusunda
önemli engellerden birisi de yeterli kayıt tutulmaması ve istatistiki bilginin
olmaması idi. Sayın Baluken burada bunu söyledi. Yani silikozis hastalığına ne
kadar kişi düçar olmuş, bilemiyoruz; ne kadar kişi silikozis hastalığıyla bugün
uğraşıyor, onu bilemiyoruz ama biz düzenlediğimiz yasayla bunların kayda
geçmesi ve bunların istatistiğinin tutulması konusunda yasaya maddeler koyduk.
İşverene, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını tek bildirim esasıyla iş
kazaları için rapor hazırlama zorunluluğu getirmiştik. Sağlık kuruluşlarına
intikal eden iş kazası ve meslek hastalıkları vakalarını bildirme yükümlülüğü
getirmiştik. İş yeri hekimi ya da sağlık hizmeti sunucularına meslek hastalığı
ön tanısı koyma ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık hizmeti
sunucularına sevk edilme imkânı tanıdık. Bu düzenlemeyle iş yerinde çalışan,
ilk muayene etme imkânına sahip olan iş yeri hekimiyle sağlık hizmeti
sunucularına meslek hastalığı ön tanısı koyma yetkisi getirdik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; BDP grup önerisinin ana konusu olan silikozis
hastalığı bir akciğer rahatsızlığı ve sorunlu bir akciğer rahatsızlığı, ölümcül
bir akciğer rahatsızlığı. Bunun önlenebilir olması için silikozis hastalığının
yapıcı faktörleriyle karşılaşmamak gerekir; en önemli unsur bu. Bunun için,
özellikle bu kot taşlama konusunda önlem alınması için, 27 Mart 2009’da Sağlık
Bakanlığımız silikozis hastalığının önlenmesiyle ilgili bir genelge yayımladı
kot taşlama fabrikalarına veya kot taşlama yerlerine; bunun için silis tozu ve
kuvars kristali, silika kristallerinin kullanılmasını yasakladı, kuvars tozu
kullanmayı yasakladı. Dolayısıyla, artık Türkiye’de kot taşlamak için bunların
kullanılması olanaklı değil, bunu kullananlar yasaya aykırı iş yapıyorlar
demektir. Yasaya aykırı iş yapanların cezası da Türkiye’de açıkça belli hemen
hemen her konuda. Ayrıca bu konu gerçekten gündeme çok taşındığı için ve herkes
tarafından bilinir, görünür hâle geldiği için silikozis hastalığıyla ilgili bir
düzenleme yapıldı Parlamentoda, Sayın Baluken de söyledi bunu, bu düzenlemeyi.
Bir düzenleme yapıldı, 6111 sayılı Kanun’a 67’nci madde ilave edilerek sosyal
güvenlik kapsamında olmayan silikozis hastalarının da sosyal güvenlik
kapsamındaymış gibi değerlendirilerek onlara maaş bağlanması getirildi,
ölümleri hâlinde ise yakınlarına aylık bağlanması getirildi. Dolayısıyla,
silikozis hastalıklarının meslekte kazanılma durumuna göre şöyle sıralandı:
Yüzde 15 ile yüzde 34 arasında gücünü kaybedenlere 7 bin gösterge, 35 ile 54
arasında kaybedenlere 8 bin gösterge, 55’in üzerinde kaybedenlere de 9 bin
gösterge ile çarpılması getirildi, o katsayı da 0,064 yani anlaşılır bir
şekilde söylersek 450, 550 ve 700 Türk lirası civarında bir maaş bağlanma
koşulu getirildi.
Ayrıca, aylık
almakta iken vefat eden silikozis hastalarına da çocuklarına, varislerine, maaş
bağlanabilme koşulu Parlamentoda düzenlendi. Evet, Sayın Baluken burada
söyledi, bu düzenleme sırasında üç aylık bir süre tanındı. Bu üç aylık süre
içerisinde raporlar alınacak ve sosyal
güvenlik kurumuna başvurulacak ve ona göre de kendilerine, bu kriterlerin
içerisine giriyorlarsa maaş bağlanacak. Ben, gönülden katılıyorum şöyle: Bunu
geçirmiş olanlar varsa, bunu kaçırmış olanlar varsa yasayı yeniden gözden geçirerek
süresi uzatılabilir diye düşünüyorum. Neden? Bizim amacımız bu yasayı
çıkarırken neydi? Mağdur olanların mağduriyetini bir ölçüde de olsa ortadan
kaldırmaktı. Biz bunları yeterince ortadan kaldıramamışsak bunu
gerçekleştirebiliriz diye düşünüyorum. Bunu da Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımızla paylaşabiliriz diye düşünüyorum. Onların bize aktarımlarıyla bir
değişiklik söz konusu olabilirse… Yani birlikte yapabiliriz, hiç sorun değil.
Yani, bugün
amacımız sorun çözmek, bağcıyı dövmek değil. Silikozis hastalarına, yakınlarına
sorunlarını çözmekte bir katkı sağlayabilirsek mutlu oluruz diye düşünüyorum.
Hepinizi saygı
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Domaç.
Lehinde Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı.
Buyurunuz Sayın
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, BDP Grubunun vermiş olduğu silikozis hastalığına
yakalanmış, hatta silikozis tehdidi altındaki tüm işçilerin tespit edilip, kot
taşlama işinde çalışan işçilerin yaşadıkları mağduriyetin tespiti ve acil
olarak giderilmesi için Meclis araştırması açılması ile ilgili önergenin lehine
söz almış bulunuyorum. Alın terini sömürmeyen ve siyasi amaçlarla değil,
gerçekten işçi dostu olan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, böyle bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
taşınmak zorunda olması öncelikle bir insan olarak, daha sonra bir hekim olarak
utanmama neden olmaktadır ve merak ediyorum, az önce AKP adına konuşan hatip
“Ben de katılıyorum. Evet, böyle sorunlar var, işçiler mağdur; iyi olur bu konu
araştırılsa.” dedikten sonra acaba nasıl “hayır” oyu kullanacaklar? Bu
paradoksu hep beraber sizlerle göreceğiz. Önce “Evet, işçiler çok mağdur diyeceksiniz.”
sonra “Hayır, bunu tartışmamıza gerek yok.” diyeceksiniz, bu gerçekten ilginç
ve sizi gülünç duruma düşürüyor. Gerekçeniz de çok basit, Meclis yoğunmuş!
Meclis yoğun filan değil arkadaşlar, Meclis yoğun filan değil; sadece siz bu
işten kaçıyorsunuz. İnsanlar Türkiye'nin her yerinde ölüyorlar ve siz “Meclis
yoğun.” diye bu insanların sorunlarını tartışmaktan kaçınıyorsunuz.
Bakın, silikozis
ölümcül bir hastalıktır. Silikozisin tedavisi yoktur. Sadece ve sadece akciğer
nakliyle bu insanlar yaşama tutunabilirler.
Peki, bu
hastalıktan korunmak mümkün müdür? Evet. Bakın, ölümcül hastalıklarla hekimler
çok uğraşırlar ama çok daha önemli bir soruyu sorarlar: “Bu hastalıktan
korunmak mümkün müdür?” Eğer bu sorunun cevabı “evet” ise o zaman “Bu hastalıktan
korunmak için ne yapılmalı?” devlet bunu araştırır. Bunun da yolu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde böyle bir araştırma komisyonu kurmaktır.
Siz şimdi,
ölümcül olan, tedavisi mümkün olmayan ancak korunması mümkün olan bir
hastalığın mağdurlarının sorunlarını araştırmıyorsunuz. Bakın, bunu kayıtlara
geçiriyorum, her yerde söyleyeceğim. Nereden biliyorum araştırmayacağınızı?
Çünkü birazdan tek tek elleriniz “hayır” diye havaya kalkacak ve birçok mağdur
vatandaşın durumunu burada konuşmayacaksınız.
Peki, niye var
Türkiye Büyük Millet Meclisi? Eğer sorunların çözüm yeri değilse ne işe
yarayacak Türkiye Büyük Millet Meclisi? Sadece Başbakanın emrettiği kanunların
geçtiği bir yer mi olacak?
Bakın, değerli
arkadaşlar, hepiniz milletvekilisiniz ve milletin size verdiği görevi yapmak
zorundasınız. Siz ne zaman Başbakanın milletvekili olmaktan çıkıp milletin
vekili olduğunuz zaman bu Meclis de gerçekten layık olduğu yerde olacaktır.
Bakın, o beğenmediğiniz
Anayasa var ya, o beğenmediğiniz Anayasa’da iki yerde bu konuya atıf var,
çalışma hayatına atıf var. Anayasa’nın 49’uncu maddesi diyor ki: “Çalışma,
herkesin hakkı ve ödevidir.” Yani hem haktır diyor hem de ödevdir diyor. Bu
arada devlete de bir ödev yüklüyor. Diyor ki: “Devlet, çalışanların hayat
seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak ve
çalışmayı desteklemek üzere gerekli tedbirleri alır.” Ya, bu bizim
Anayasa’mızın 49’uncu maddesi. E, şimdi, siz milletvekili olarak çıktınız bu
kürsüden Anayasa’ya bağlılık yemini ettiniz. Şimdi, Anayasa’nın da size
yüklediği bu ödevi yapmaktan kaçınıyorsunuz. Devam ediyor madde, diyor ki:
“Devlet, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını
kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır.” E, hani, niye almıyorsunuz? Bu
sorun sadece ve de sadece basit bir sağlık sorunu değildir; bu sorun
taşeronlaşmanın, bu sorun güvencesiz çalışmanın, bu sorun alın teri sömürüsünün
sorunudur. E, bu sorunun da çözümü buradadır. Neye dayanacağız bu çözümü
ararken? Anayasa’ya dayanacağız. Bakın, Anayasa’nın 56’ncı maddesi ne diyor?
Sadece bir madde değil, iki maddede de diyor “Devlet, herkesin hayatını, beden
ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlar.” Ya, bunu Anayasa’ya koymuşuz, millet
bunu onaylamış, size de bu görevi vermiş. Şimdi siz kalkıp diyeceksiniz ki:
“Hayır, ben milletimin beden ve ruh sağlığı içinde yaşamasını önemsemiyorum.”
Birazdan parmaklarınızı kaldıracaksınız. O zaman göreceğim bakalım, siz nasıl
bu mağdur insanların, bu gariban insanların sorunlarını araştırmıyorsunuz?
Anayasa’mız
işçilere, Anayasa’mız emekçilere bu kadar önem vermesine rağmen gerçekte
Türkiye’deki durum bu mudur? Hayır, ne yazık ki durum böyle değil. Uygulamaya
baktığınızda, AKP’nin çıkardığı yasalar sayesinde ve duyarsızlığı sayesinde
emekçiye her zaman ölüm yani işçi cinayetleri, meslek hastalığı ve meslek
sakatlıkları düşmektedir. Biraz daha duyarlı olsaydınız, az önce AKP’li hatibin
söylediği gibi gururla “Efendim, işte, İş ve İş Sağlığı Kanunu’nu çıkardık…” On
sene niye beklediniz? On bir sene beklediniz, ondan sonra bu kanunu çıkardınız.
Şimdi de diyorsunuz ki… Peki, bu on sene içerisinde mağdur olanlar ne
yapacaklar? Kaldı ki çıkardığınız kanun da şu anda iş yaşamının beklentilerini
karşılamaktan son derece uzaktır.
Peki, niye bu
durum böyle? Ne uğruna siz işçilerin ölmesine göz yumuyorsunuz? Bir tek şey
uğruna, üç harfli bir kelime, onun da adı “kâr”, sizin de anladığınız tek şey
bu. Tabii ki buradaki sorun yasalarda değil, sorun anlayışınızda. Sorun
Anayasa’da değil burada, Anayasa size ödevi vermiş, yasalar ödevi vermiş ama
sizin anlayışınız sadece ve de sadece kâra odaklı olduğu için sizin bunu
anlamanız tabii ki mümkün değil.
Bakın, rakamları
seven birkaç arkadaşım var içinizde biliyorum, onlara birkaç rakam vereyim de
iş kazası, meslek hastalığı konusunda Türkiye ne durumda Avrupa’da, dünyada ve
siz birazdan “Hayır, bu sorunları araştırmaya gerek yok.” diyeceksiniz.
Bakın, 2002’yle
2011 yılları arasında tam 735.803 iş kazası bildirilmiştir Türkiye’de. 735 bin
iş kazası bildiriliyor ve 10 binden fazla işçi ölüyor. Bakın, bu, bizi
Avrupa’da talihsiz bir lider yapıyor. Her konuda lider olmak istiyorsunuz ya,
bu konuda hakikaten lidersiniz. Bu konuda gerçekten ülkemiz lider sizin
sayenizde ve biz “Bu işçiler niye ölüyor kardeşim?” diye sizin sayenizde
araştıramayacağız. Bu gece inşallah rahat yatarsınız.
Bakın, sadece
2012’nin ocak ayında 62 kişi ölmüş, şubatta 42, martta 50 yani ortalama her ay
60 kişi ölüyor. Her gün 2 kişi bu meslek hastalıklarından ve iş kazalarından
ölüyor ve bir milletvekili çıkıp diyor ki: “Kardeşim bunu araştıralım ya,
çözümü neyse hep beraber bulalım.” Siz de “Hayır.” diyorsunuz. Aslında günde 2
kişiden çok daha fazla ölüyor değerli arkadaşlar. Neden, biliyor musunuz? Çünkü,
bu meslek hastalıkları, bildirimi zorunlu hastalıklar değil. Yani, meslek
hastalıklarından daha ileri dönemlerde ölen insanlar kayıtlarda yok. Yani, siz,
günde 2 insanın ölümüne razı oluyorsunuz, aslında bu, Türkiye’de 2’den çok daha
fazla.
Bakın, ben Bingöl’ün
de gönüllü milletvekiliyim, Karlıova ilçesine ben de gittim. Karlıova ilçesinde
silikozis hastalığından muzdarip birçok insan var. Peki, bu insanların
dertleriyle kim ilgilenecek? Bu insanlar, zamanında gitmişler kotları
taşlamışlar ve çocuklarına ekmek götürmek uğruna güvencesiz çalışmışlar. Şimdi,
doktora gidiyor, diyor ki: “Ben hastayım.” Doktor bakıyor “Evet, sende
silikozis hastalığı var.” diyor. Devlete geliyor, yüzde 60’ın üzerinde rapor
alıyor, ölümcül bir hastalık ama AKP diyor ki: “Hayır, ben seni malulen emekli
etmem.” Niye? “Çünkü, sendeki meslek hastalığı kayıtlarda yok.” E, kardeşim,
senin özrün kabahatinden büyük; sen bu insanların kayıt dışı çalışmasına göz
yummuşsun, bu insanlar kayıt dışı çalışarak evlatlarını beslemek istemişler, ondan
sonra da sen diyorsun ki: “Sen kayıtlarda görünmüyorsun, ben seni malulen
emekli etmem.”
Arkadaşlar,
burası eğer çözüm mercisi ise, biz bu insanların sorunlarını burada çözmek
zorundayız. Ama yani sizin gerçekten anlayışınıza ben inanamıyorum. Bingöl’den
bahsediyoruz, Bingöl’de, on gündür koca ilde su yok; siz oraya suyu götürmekten
aciz kaldınız on gün boyunca, insanlar susuzluktan kurudular. Ondan sonra
kalkmışsınız, burada sağlıktan bahsediyorsunuz, çözümden bahsediyorsunuz.
Çözümün de önünü tıkıyorsunuz çünkü sizin anlayışınızda sosyal devlet anlayışı
yoktur, sizin anlayışınızda devlet sadece ve sadece kâr eder.
Bugün bu önergeye
“hayır” diyecek olan insanların gece rahat uyuyamayacağını, kâbus göreceğini
düşünüyorum, hepinizi de saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Atıcı.
Aleyhte, Isparta
Milletvekili Recep Özel.
Buyurunuz Sayın
Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisinin, silikozis hastalığına yakalanmış ve bunun tedavisi
altındaki tüm işçilerin sorunlarının tespiti amacıyla bir araştırma komisyonu
kurulmasına dair bir talepleri oldu. Bu, zannedersem 13 Şubat 2012 tarihinde
Meclis Başkanlığına verilmiş olan bir araştırma önergesiydi. Bu tarihten sonra
Meclisimiz iş kazası ve meslek hastalığına dair birtakım yasalar çıkardı. O
yasaların içerisinde, bunların tedavi süreleri, bunların mağdur olmuş eş ve
çocuklarının bakımları, maaş bağlanması, eğer bir sosyal güvenlik kurumunda
değillerse emekli edilmelerine kadar varan düzenlemeler yapıldı. Eğer bu alanda
da bir eksiklik varsa, elbette ki Hükûmetimiz, partimiz bu eksikliği görür ve
giderir.
Biraz önce CHP
adına konuşma yapan konuşmacı, burada her zamanki gibi yine toplum
mühendisliğine soyunup, bizim rüyalarımıza kadar da karışma, “Bu gece uykunuzda
rahat uyuyamayacaksınız.” gibi “Siz kimin vekilisiniz, Başbakanın milletvekili
misiniz?” gibi… Biz milletin vekiliyiz, Sayın Başbakanımız da milletin vekili,
milletvekili ve milletin de Başbakanıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu
girmiş olduğumuz her seçimde oyumuzu artırarak da göstermiş ve ispat etmiş bir
kadroyuz ve bir ekibiz.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bu cevap değil, bu cevap değil.
RECEP ÖZEL
(Devamla) – Tabii ki ülkemizde birtakım sorunlar yok demiyoruz.
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) – Milletvekilliğini ayaklar altına düşürdünüz, yazık!
RECEP ÖZEL
(Devamla) – Bu hastalıklara yakalananlar yok demiyoruz. Bunların çözümü
noktasında üzerine kararlılıkla giden, hiçbir sorunu halının altında
süpürmeden, nerede bir sorun varsa çözüme odaklı giden bir iktidar var. Ancak,
Türkiye’de çözümün önünde kimin engel olduğunu aynaya bakın siz kendinizi
görürsünüz diyorum.
Bu grup önerisi
hakkındaki yasal düzenlemeler Meclisimizden geçtiği için, eğer yapılan ve
yapılabilecek olan birtakım idari işlemler varsa da bunları Hükûmetimiz
yapacağından dolayı böyle bir araştırma önergesi… Şu anda Meclis gündemimizde,
bugün Gümrük Kanunu’nu görüşeceğiz. Orada da çok ciddi, toplumuzun, bu eşlerin
kefaleti noktasında beklentiler var. Onlara bir an önce buradan cevap vermek,
bu sorunlarını çözmek istiyoruz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – İnsan hayatından daha önemli!
RECEP ÖZEL
(Devamla) – Çözümün önünde lütfen…
ALİ ÖZ (Mersin) –
Meslek hastalıkları para kazandırmıyor!
RECEP ÖZEL
(Devamla) – AK PARTİ hiçbir zaman da kimsenin ölümüne razı olmaz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – E, araştırın.
RECEP ÖZEL
(Devamla) – Biz, insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışında olan bir siyasi
iktidarız. O nedenle, ölümlerin hiçbirine hiç kimse razı olmaz. Burada
milletvekillerimizin bir kısmına “Siz buna razısınız.” gibi, milletvekili
arkadaşımızın buradan çıkıp konuşmasını yadırgadığımı da… Milletvekili isek,
hepimiz bu çatı altında da yaşıyorsak hepimiz insana saygı, birbirimizin
görüşüne saygı duymak zorundayız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Delikanlıysan “evet” de o zaman.
RECEP ÖZEL
(Devamla) – Burada karalayıcı dil, birbirimizi incitici dil kullanmamamız
gerekiyor. Dilimizi daha hassasiyetli kullanabilirsek, sorunlara daha kolay
çözüm bulabilirsek…
Bu anlamda,
burada hep sorunları dile getirdiniz biraz önce. Sorunları getiriyorsunuz,
kabul, hep tespit, çözümü nedir? Çözümü noktasında bir şeyler önerirseniz
burada belki bizim de istifade edebileceğimiz konular olabilir. Hep sorunlar
anlatıyorsunuz, çözüme gelince fos, hiçbir şey sizden çıkmıyor. Çözüm de AK PARTİ’dedir.
Bunu da milletimiz görüyor, bizim oylarımızı her seçimde de artırıyor. Siz
çatlasanız da patlasanız da AK PARTİ iktidar olmaya devam edecek. 2023
vizyonuna el ele biz milletimizle beraber yürüyeceğiz diyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Özel.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Karar
yeter sayısı arayacağım. Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT
(Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Şimdi Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi
ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un uygulamalarındaki
aksaklıkların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 26/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 27.03.2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri
26 Mart 2013
tarih ve 10935 sayı ile "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi
Ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un uygulamalarındaki
aksaklıkların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla" verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 27.03.2013 Çarşamba günü
(bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılmasını
arz ederim.
BAŞKAN - Önerinin lehinde, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Yılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazineye Ait
Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un uygulamaları hakkındaki
aksaklıkların araştırılması için verdiğimiz Meclis araştırma önergesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepimiz biliyoruz ki 2/B diye bilinen yasayla ilgili 3 parti
grubu olarak gerek seçim meydanlarında gerek seçim beyannamelerimizde
verdiğimiz sözlerin gereği olarak, kanayan yara olan 2/B’nin çözülmesi
noktasında ortak bir irade koyduk fakat bu ortak iradeyi koyarken, ne yazık ki
Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğuna güvenerek, parmak çoğunluğunu kabul
ederek, dediğim dedik çaldığım düdük anlayışıyla bu yasayı, bu Mecliste
görüşülürken bütün eleştirilerimize rağmen, kendi görüş ve istekleri doğrultusunda
çıkardı. Çıkarırken de gördük ki yaptığı aksaklıklar, aradan bir ay geçmeden,
iki ay geçmeden kendi içlerinde fark edilerek defalar kere Meclise geldi.
Hepimiz biliyoruz ki 26 Nisanda onaylanarak yürürlüğe giren bu kanun, aradan
beş ay geçmeden eylül ayında yeniden bir düzenlemeye tabi kalmak zorunda kaldı.
Bununla da yetinilmedi, yeniden Mart 2013’te iktidar partisinin bir teklifiyle
yeni bir düzenlemeye konu oldu. Bu da şunu gösteriyor ki 2/B’den ne anladığını
iktidar partisi ortaya koyamadı. Koyamayınca da on ay içerisinde 3-4 tane
değişiklikle bu Meclisin gündemine geldi. Peki, buraya geldik, bu aksaklıklar
bitti mi? Bitmedi.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu konunun muhatabı olan halkımızın ne durumda olduğunu
iyice anlamak gerekiyor. Öncelikle, biraz önce Hatay-Kırıkhan’dan telefonla
yoğun bir trafik yaşandı ve şunu belirtmemizi özellikle istediler, onu
belirtmeden geçemeyeceğim: Amik Ovası’nda 2011 yılında yaşanan su baskını
sonrasında çiftçilerin zararlarının hâlâ karşılanmadığı, üç yıl olduğu ve
Kırıkhan çiftçisinin perişan olduğu biraz önce grup başkan vekilimize gelen
yoğun telefon trafiğiyle iletildi.
Yine, bakın,
çiftçilerimiz gerçekten perişan durumda. Çiftçilerimizin temel girdileri olan
mazot ve gübreye iktidarınız döneminde yüzde 400 oranında zam gelmiş. Buna
karşılık, buğdayda yüzde 50’lik artım var, mısır aynı, pamuk aynı yani 2002
yılında, eleştirdiğiniz dönemde çiftçimiz 2,5 kilo buğdayını satarak 1 litre
mazot alırken, şimdi 7 kilo buğdayını satarak 1 litre mazot alamıyor. Bu,
mısırda aynı, pamukta aynı, kirazda… 2002 yılında 1 kilogram kirazını satarak 4
litre mazot alan çiftçi, şu anda 1 kilogram kirazını satarak 1 litre mazot
alamayacak duruma gelmiş. Gezdiğimizde gördüğümüz bir tablo var, şu:
Çiftçilerimiz ya banka kredilerinin altında ezilmiş, boğulmuş vaziyetteler ya
da tefecilerin eline düşmüşler. Biz gezdiğimiz her yerde şunu görüyoruz: Bu
2/B’ye muhatap olan köylülerimiz, çiftçilerimiz Adana’dan başlayarak, Mersin,
Antalya, Muğla, İzmir, İstanbul’a kadar her yerde sıkıntı içerisinde.
Şimdi, böyle bir
araştırma önergesine niye ihtiyaç duyduk? Bakın, bunu biz söylemiyoruz. Sizin
Antalya il başkanınızın bir beyanatını okuyorum, Antalya il başkanı, AKP il
başkanı kürsüde, vatandaşın isyanı üzerine “Haklısınız ama bunu biz yapmadık.
Kim yaptı? İşgüzar, kraldan fazla kralcı bürokratlar böyle yaptılar.” diyerek
suçu kamuda çalışan memurlara ve bürokratlara atmaktadır. Şimdi, böyle bir
anlayış olabilir mi? Demek ki bir yanlışlık var, bu yanlışlığınız Antalya’da
kanayan yara olan 2/B’de, oranın il başkanı bir suç olduğunu, bir yanlışlık
olduğunu ama işin kolayı olarak… Hükûmet her yerde muktedir ama defterdarlıkta,
mal müdürlüğünde çalışanlara sözü geçmiyor, böyle bir anlayış.
Yine, bakın,
Antalya Aksu ilçesinde bir yeri TEDAŞ kamulaştırıyor, mahkeme kamulaştırıyor,
kamulaştırma parası belirliyor, dönümünü 4 bin lira olarak belirliyor fakat biz
vatandaşa diyoruz ki: Siz burayı alırken dönümünü 40 bine, 50 bine, 60 bine, 80
bine alacaksınız. Şimdi buradan söylemek istiyorum: Bakın, Antalya Aksu gibi
kapalı seracılığın yapıldığı yerde bile 5-6 dönümden 7 bin-8 bin lira para
kazanan, bunun yanı sıra, 5-6 dönüm gibi yerde tahıl ektiğinde buradaki kazancı
1.000 lira, 1.500 lira. Şimdi, burada dönümüne 80 bin lira fiyat biçilmiş, 8
dönüm yeri var, yüzde 50 indirimi kabul edin, 40 bin lira. 8 dönümü kaç lira
yapar? 320 bin lira. Antalya’da yaşayan, Adana’da yaşayan, Muğla’da yaşayan bu
köylünün, bu çiftçinin bunu alabilme şansı var mı? Yok. Hepsi diyor ki: “Biz
zaten sihirbaza döndük. Bir sene öncekinin hesabını kapatabilmek için ya banka
kredilerinin altında boğuluyoruz ya da tefecilerin eline düştük.” Çocuğuna
okula gidecek parayı bulamayan, geçim sıkıntısı içerisinde yaşayan bu köylüye,
çiftçiye şimdi biz dayatıyoruz diyoruz ki: Gelin bu yerleri alın.
Bakın, değerli
milletvekilleri, bunların Meclis tarafından araştırılması gerekiyor.
Türkiye’nin her yerinden feryatlar yükseliyor. Gelin, bu köylülerin feryadını
ve figanını dinleyin. Bunlara işgalci mantığıyla bakarsanız yanılırsınız. 1960
yılında yapılan çalışmalarda 300 bin hektar yer orman dışarısına çıkarılmış, o
zamanın ihtilal hükûmeti bu yerleri iptal ediyor. Bunlar işgalci konumunda
filan değil, bunlar yüz yıldır bu toprakları eken, biçen, oradan geçimini
sağlamaya çalışan köylülerimiz, vatandaşlarımız, çiftçilerimiz. Bunlar bu
sıkıntıyı yaşarken bu yerleri alamayacaklar ve kim alacak? Şimdi, bu dediğim
yerlerde simsarlar türemiş. Alamayacağını biliyor ya köylünün “Biz size şu paraları
verelim, bir senet imzalayın, gelin bu paraları yatırın, ondan sonra da bize
devredin.” Bunlar araştırılmaz mı değerli milletvekilleri? Biz bu köylünün sesi
olmayacağız, nerede fakir fukara, garip gureba anlayışınız? Yani, tuzu
kurulukla, kendi yandaşlarınızın zengin olduğu bir ortamda bu köylünün, fakir
fukaranın, garip gurebanın sesini kim duyacak? İstanbul’da diyorlar ki: “Biz
1960’larda, 70’lerde, 80’lerde İstanbul’a geldik. Zaten biz bu yerleri arazi
simsarlarından, gecekondu mafyalarından parayla aldık. Şimdi, parayla aldığımız
yeri İstanbul’da, Ümraniye’de, efendim, Çavuşbaşı’nda, Sultanbeyli’de,
Beykoz’da tekrar yüksek fiyattan nasıl satacaksınız?”
Şimdi, arsa
spekülatörleri bunların etrafında dolanıyor, diyorlar ki: “Bize verin, biz bu
paraları yatıralım, size de şu kadar komisyon verelim.” Bu feryatlar size hiç
gelmiyor mu? Bu köylünün, bu çiftçinin feryatları size hiç gelmiyor mu? Peki,
biz bu köylünün, bu çiftçinin, bu fakirin, bu fukaranın, hani “garip gureba”
dediğimiz ezilmiş insanların sesine tercüman olmayacaksak burada
milletvekilliği yapmamızın ne manası var? Ama sermaye gruplarının, milyar
dolarların sesleri olduğu, onlarla ilgili kanun olduğu zaman cümbür cemaat
atlıyoruz, burada, bu kanunları harıl hurul çıkarıyoruz.
Biz iddia ediyoruz:
Bu ses bizim sesimiz değil, bu ses orman köylüsünün sesi, bu ses çiftçinin
sesi, bu ses fakirin sesi, bu ses garibanın gurebanın sesi. Meclis ne işe
yarar? Gelin, araştıralım, gelin, istediğimizi araştıralım; eğer bizim
söylediğimizde bir yanlışlık varsa o zaman deyin ki bu Meclis kürsüsünden: “Siz
çıktınız, bunları söylediniz ama Meclis olarak araştırdık.” Gelin, bunu burada
bizim yüzümüze karşı gösterin, biz de bu milletten özür dileyelim. Ama ben
Adana’yı, Mersin’i, Antalya’yı, Muğla’yı gezdim. Buradaki insanlarımız
emekleriyle, alın terleriyle bu devlete bağlı kalmışlar, bu devletin varlığına,
birliğine bağlı kalmışlar. “Vergi.” demişiz, vergilerini vermişler; “Askere
gideceksiniz.” demişiz, askere gitmişler; “Şunu yapacaksınız.” demişiz, yapmışlar.
Şimdi, bunlar isyan ediyorlar, seslerini yükseltiyorlar: “Bu sesimizi dile
getirin. Bu yerleri alamayacağız, bu topraklar bizim namusumuzdur. Bizim
buralarda namus, toprak önemlidir.” diyor. Yarın burada çıkacak sosyal
sıkıntıların sorumluluğunu bu Meclis taşımayacak mı değerli arkadaşlar? Bunu
çözmeyeceğiz de bunu araştırmayacağız da neyi araştıracağız? Meclis olarak
bunların derdine derman olmayacağız da kimin derdine derman olacağız?
Biz diyoruz ki
seksen yıldır, yüz yıldır atasından, dedesinden kalmış yerlerdeki
çiftçilerimize: “Siz buraları terk edin; tuzu kuru zenginler, milyon sahipleri,
milyarderler gelecekler Adana’da, Antalya’da, Muğla’da, Torosların eteğinde bu
yerleri alacaklar.”
Eğer barış
istiyorsanız, işte, bu köylüyle barış yapmak zorundasınız. Eline silah alıp
dağda teröristlik yapan bir sürü insanımızın, 40 bin insanımızın katliyle barış
arayana kadar, 100 binlerce insanımızı yaralayan, gözünü çıkaran, kulağını yok
eden insanlara barış arayana kadar -7 milyon- bu çiftçiyle, bu köylüyle, bu
işçiyle, bu esnafla, bunlarla barış yapmak zorundasınız, bunların sesine kulak
vermek zorundasınız. Onun için istiyorum ki gelin bu önergemize, araştırmamıza
destek verin, gelin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – … el birliğiyle bunları araştıralım, bir yanlışımız varsa da gelin
söyleyin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Sayın Başkanım, Sayın Vekilimiz, kendi seçim bölgem olan Kırıkhan
ilçesiyle ilgili yanlış anlaşılmalara sebep verecek bir söz söyledi. Onu
düzeltmek için söz istiyorum.
BAŞKAN – Ne
söyledi efendim?
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – “Çiftçilerimizin, selden dolayı üç yıldır paralarını alamadığını”
söyledi. Onunla ilgili efendim.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Mehmet Bey, Kırıkhanlılar aradı, ben bir şey bilmiyorum.
Kırıkhanlılara mesaj verin.
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Konuyu bir şey için…
BAŞKAN –
Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Hatay Milletvekili Mehmet Öntürk’ün, Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmaya
ilişkin açıklaması
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Milletvekilimiz az önce,
seçim bölgem olan Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde, 2011 yılında selden zarar gören
çiftçilerimizin bu zararla ilgili, devletten herhangi bir para alamadıklarıyla
ilgili bir söylemde bulundu.
Tabii, Hatay
ilimizde, üç yıl önce, hakikaten, ciddi bir sel oldu. Tabii, 2006 yılında
çıkarılan bir kanunla, TARSİM’le, 2006 yılından sonra çiftçilerimize bir doğal
afetten dolayı bizim para ödeme gibi lüksümüz yoktu. Ancak, bu selden dolayı
biz bölgede, daha önceki Afet Kanunu’na göre, çiftçilerimizin gördüğü
zararların tespitiyle ilgili o yasaya dayanarak tespit yaptırdık ve burada
çiftçilerimizin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarını ertelemek için bu yola başvurduk ve bunlar da ertelenmiş oldu.
Hatay’la ilgili, selden zarar gören çiftçilerimiz… Bu yıl içinde
aynı sel oldu fakat burada yapılacak şey TARSİM’in haricinde elimizde başka bir
imkân olmadığını buradan tüm milletvekillerine bildirmek isterim.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Mehmet Bey, Kırıkhanlılar telefon açıyorlar, diyorlar ki: “Meclis
kürsüsünden değil, bize gelsinler de sözü verip vermediğini hatırlatalım.”
MEHMET ÖNTÜRK
(Devamla) - Herhangi bir söz değil, sadece zirai kredi borçlarının…
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sizi bekliyorlar Kırıkhan’da.
MEHMET ÖNTÜRK
(Devamla) - …ertelenmesiyle ilgili böyle bir tespit yapmamız gerekiyordu. Bu
tespiti yapmasaydık, o Ziraat Bankası ve tarım kredi borçlarını erteleme
lüksümüz olmazdı. Bu da 2006 yılında çıkarılan TARSİM’le ilgili yasaya uymak
zorunda olduğumuz için.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Öntürk.
HASAN AKGÖL
(Hatay) – Mehmet Bey, kaç kişi zarar gördü, kaç kişi aldı?
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – O listelerde müracaat eden herkes aldı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sadece bir durumu tespit etmek ve
tutanaklara geçmesini sağlamak amacıyla söz aldım.
Milliyetçi
Hareket Partisi konuşmacısı Sayın Seyfettin Yılmaz, konuşmasında, Kırıkhan’dan,
Hatay’dan örnekler verdi. Herhangi bir sataşma olmadığı hâlde, bir değerli
milletvekili arkadaşımız “doğru bilgileri verme” iddiasıyla söz talebinde
bulundu, siz de söz verdiniz. Ben, bütün milletvekillerinin söz hakkına
saygılıyım. Siz de takdir hakkını kullandınız ve kendisine söz verdiniz; buna
hiçbir itirazım yok. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin zaman zaman
“düzeltme, bilgi verme” adına yapmış oldukları talepleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi grup başkan vekillerinin şiddetle karşıladıklarını ve itiraz
ettiklerini, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunuyorum
efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Sayın Başkan, bu konu tüm Türkiye’yi ilgilendiren bir konu ama yani.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sizin İç Tüzük’e göre söz hakkınız yok. Konuştunuz,
saygı duyuyorum, hiçbir itirazım yok.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin
değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un
uygulamalarındaki aksaklıkların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 26/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Aleyhinde, Karabük Milletvekili Osman Kahveci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Kahveci.
OSMAN KAHVECİ
(Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6292 sayılı Kanun’un
uygulamalarındaki aksaklıkların araştırılması için Meclis araştırması açılması
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ben de
milletimizin Ormancılık Haftası’nı kutluyor, daha yeşil bir Türkiye için
fedakârca çalışan tüm ormancı meslektaşlarımı saygı ve minnetle anıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bu kanunun amacı, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesi gereğince hazine
adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman
alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen devlet ormanları içinde ve
bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylerinin
kalkındırılmasının desteklenmesi ile hazineye ait tarım arazilerinin satışına
ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır.
6831 sayılı Orman
Kanunu’nun 2’nci maddesinin (A) ve (B) bentleri, orman dışına çıkarılan ve
çıkarılacak alanları içermektedir. Bu kanunla, 2/A alanları orman vasfını
kaybetmemesine rağmen, hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve
çıkarılacak yerleri yani nakline karar verilen devlet ormanları içinde ve
bitişiğindeki köyler halkının kısmen veya tamamen başka yerlere yerleştirilmesi
amacıyla Orman Genel Müdürlüğünü, 2/B alanları ise, bilim ve fen bakımından
orman vasfını kaybetmiş ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve
çıkarılacak yerlerin değerlendirilmesiyle bu kanun kapsamında değerlendirilmek
üzere Maliye Bakanlığının tasarrufuna geçmektedir.
Sayın
milletvekilleri, insanlık medeniyetinde, insanların tarım alanı kazanmak ve
yerleşmek maksadıyla ormanlara müdahaleleri hep olmuş ve olmaktadır. Bu bir
süreçtir, bazı ülkelerde bu süreç yaşanmış ve bitmiş, bazı ülkelerde ise hâlen
devam etmektedir. Ülkemizde de bu süreç yaşanmış ve inşallah orman ve arazi
kadastrosunun bitirilmesiyle sona erecektir. Bu da, orman ve arazi
kadastrosunun yüzde 95’lere çıkması da nerede olduğumuzun en bariz ifadesidir.
Orman vasfını kaybetmiş yerlerin orman sınırları dışına çıkarılmasının hukuksal
sürecinin ilk başlangıcı, 1937’de çıkarılan 3116 sayılı Orman Kanunu’dur. Bunu,
61 ve 82 anayasaları izlemiştir. Daha sonra birçok hukuksal düzenlemeler
yapılmış olmasına rağmen, bu süreçlerin birçoğu Anayasa Mahkemesinde iptal
edilmesiyle hukuksal süreç tıkanmıştır. Bunun sonucu, hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılmış yüz binlerce hektar hazine arazisi ve bu arazileri
hiçbir bedel ödemeden yıllardır kullanan binlerce vatandaşımız kangren olmuş bu
sorunların bir an evvel çözülmesini istemiştir. Ancak, geçen otuz yıla aşkın
bir süredir devam eden bu soruna çözüm bulunamamış ve bu sorun kangren hâline
gelmiştir. AK PARTİ, her alanda olduğu gibi bu alanda da gerekli duyarlılık ve
cesaretiyle milletin derdine derman olmuş ve bu sorunu çözerek millete verdiği
sözü yerine getirmiştir.
Bu kanunla,
yerinde kalkındırılamayan orman köylerinin orman sınırları dışına çıkartılan
alanlara yerleştirilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmişti.
Yine, bu kanunla,
2/B uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkartılmış olmasına rağmen
kullanıcılarının terk etmesi ve kullanımdan vazgeçmesi sonucu tekrar orman
örtüsüyle kaplanan yerler tekrar ormana kazandırılmıştı. Bu şekilde sadece
İstanbul’da 11 bin dekar alan ormana geri kazandırılmıştır.
Yine, bu kanunla,
bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve ormana geri
dönüşümü artık mümkün olmayan yerlerin kullanıcı ve hak sahipleri belirlenmiş,
bu yerlerin hak sahiplerine, tespit edilecek rayiç bedel üzerinden doğrudan
satılması hükmü getirilmişti. Bedel tespitinde belediye, ticaret odası, sanayi
odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden faydalanılmış,
taşınmazların mahallinde gerekli incelemeler yapılarak konumu, emsal
taşınmazların metrekare birim değerleri, imar ve kullanım durumları, verim gücü
ve altyapı imkânları gibi unsurlar dikkate alınmaktadır. Gerektiğinde
vatandaşlarımızın mağduriyet yaşamaması için mahalline kadar gidilerek
bedellerin emsallerine göre farklılık arz edip etmediğine ilişkin çeşitli
açılardan kontrol ve test çalışmaları yapılmaktadır.
Orman köylerinin
bulunduğu kırsal alanlarla şehir merkezlerindeki yerlerin bedelleri iddia
edildiği gibi eş değerde tutulmamış, her parsel kendi içinde
değerlendirilmiştir. Orman köylerinin bulunduğu kırsal alanlarda, misal olarak
Antalya’da en düşük bedel 50 kuruş, yine misal olarak Bursa’da 2 kuruş
olmuştur.
Hak sahiplerine
doğrudan satılacak olan taşınmazların satış bedeli rayiç bedelin yüzde 70’i
iken bu oran en son düzenlemeyle tarımsal amaçlı alanlarda yüzde 50’ye
indirilmiştir. Bu oran 2/B alanlarının yüzde 95’ine tekabül etmektedir. Yine,
son düzenlemeyle başvuru bedelleri kaldırılmak suretiyle büyük bir kolaylık
getirilmiştir. Ayrıca, satış bedellerinin ödenmesinde belediye mücavir
alanlarında beş yıl, 10 taksit; köylerde ise altı yıl, 12 eşit taksit olmak
üzere faiz ödeme kolaylığı getirilmişti.
Yine, bu kanunla,
hukuk devletinin bir gereği olarak özel kanunları gereğince devlet tarafından
kişilere geçerli olarak satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya
bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle
satılan taşınmazların tapu kayıtlarının geçerliliği kabul edilmiş ve bu yerler
hakkında dava açılmaması ve açılan davalardan vazgeçilmesi hükmü getirilmişti.
Başvuru süresi devam etmekte olan toplam 2/B taşınmazının sayısı 634 bin olup
733 bin kullanıcıdan 564 bin müracaat olmuştur.
Bu kanun bütçeye
gelir elde etmek için çıkarılmamıştı. Yıllardır kangren olmuş sosyal bir
sorunun çözülmesi amaçlanmıştır. Bu alanlardan hiçbir bedel alınmaması ise
sosyal bir devlet anlayışıyla da bağdaşmamaktadır.
Orman
köylülerinin kalkındırılması ve onların orman kaynaklarından en yüksek seviyede
faydalandırılması çalışmaları sürdürülmektedir. Son sayımlara göre, ülkemizde
21.395 adet orman köyünde 7 milyon kişi yaşamaktadır. Bunlardan 500 bin aile
geçimini orman kaynaklarından sağlamaktadır. Bu çerçevede, son on yılda orman
köylerine sadece ORKÖY aracılığıyla 435 milyon kredi aktarılmıştır. Diğer
ormancılık faaliyetleriyle birlikte son on yılda orman köylüsüne aktarılan
toplam kaynak 9,7 milyar Türk lirasıdır. Diğer yandan, Orman Genel Müdürlüğünün
toplam bütçesi içerisinde özel bütçenin payı yüzde 25’lerden yüzde 50’lere
çıkarılmak suretiyle ormancılığa genel bütçeden özel bir destek sağlanmıştır.
Bir başka gelişme
de 2/B ile son otuz yılda ormandan kaybedilen alan 411 bin hektar iken buna
karşılık son otuz yılda orman alanımız 1,4 milyon hektar artmıştır. Yani, 2/B
alanlarından kaybedilen alan ülke orman alanımızın yüzde 2’si iken son otuz yıl
içerisinde orman alanımızın artışı yüzde 7 olmuştur.
Sonuç olarak, bu
kanun orman köylümüzün ve ormanlarımızın gelişmesine engel olmayacak
düzenlemeleri ve yıllarca kangren olmuş bir sosyal problemi çözmeye yönelikti.
Amacı, devlet bütçesinden gelir elde etmek değil, sosyal bir yarayı tedavi
etmektir. Bundan dolayı, bu Meclis araştırması önergesinin aleyhinde olduğumuzu
bildiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Kahveci.
Lehinde, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin lehinde söz aldım. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tam kırk iki
yıllık 2/B sorunu hâlâ çözülmemiş bir şekilde ortada durmaktadır. 2/B ile
ilgili ilk düzenleme 17/10/1983 tarihinde yapılmıştır. 82 Anayasası’nın
yürürlüğe girmesinden sonra o dönemin hükûmeti, yani seçim öncesi olduğu için
darbe döneminin hükûmeti diyelim, ilk düzenlemeyi yapmış ve 17/10/1983
tarihinde 2924 sayılı Orman Köylülerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’u
çıkarmıştır. Bakın, bugün, darbe dönemi anayasası diye 82 Anayasası’nı
kötülüyoruz, darbe dönemi kanunları diye o dönem çıkarılan kanunlardan şikâyet
ediyoruz. “Gelin, bu Anayasa’yı değiştirelim; yeni, özgürlükçü bir anayasa
yapalım, o dönemin, darbe döneminin kanunlarını değiştirelim.” diyoruz ama hâlâ
sizin Hükûmetiniz o darbe döneminde çıkarılmış olan Orman Köylülerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun’a yetişememiştir, onun gerisinde kalmıştır, sizin
kanunlarınız maalesef darbe dönemi düzenlemelerinin bile gerisinde kalmıştır.
Geçen yıl, 19
Nisan 2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi 2/B kanununu kabul etti.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak 2/B konusunda başlangıçtan bu yana son derece
yapıcı öneriler ortaya koyduk ama bu önerilerimiz kabul edilmedi. Biz yine de o
kanunun vatandaşın sorunlarını çözmesi yönünde niyetimizi ifade ettik,
“İnşallah bu kanun başarılı olur, biz yanılırız.” dedik, biz sayısız defa haklı
çıktık, hangi birini size anlatayım. Bu kanun sorunu çözmedi, siz 30 Ocak 2013
tarihinde burada bir kanun daha getirip kabul ettiniz, o da çözmedi sorunu ve
6/3/2013 tarihinde yine bir kanun daha kabul ettiniz, yani 19 Nisanda kabul
ettiğiniz kanunu 2 kere değiştirdiniz. Hâlâ sorun çözülmüş değildir. Vatandaşın
on aylık başvuru süresi, bekleme süresi bütün bunlar sona erdi, 2/B fiyatları
pazartesi gününden itibaren açıklanmaya başladı ve vatandaş feryat figan sokağa
çıktı.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Aynen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – İstanbul’da Sultanbeyli’de, Beykoz’da, Çekmeköy’de, Ümraniye’de,
Sultangazi’de; Anadolu’nun diğer illerinde, Antalya’da vatandaş perişan
durumda, vatandaş sokağa çıkmış, meydana çıkmış “çözüm” diye bağırıyor. Değerli
milletvekilleri, hâlâ size bir fırsat var diyorum, gelin hemen bu sorunu
Mecliste çözelim.
Bizim önerdiğimiz
şuydu, bir kez daha bunu hatırlatmakta yarar görüyorum. Vatandaşın durumunu ve
Anayasa’nın eşitlik ilkesini dikkate alarak bir öneri yaptık, şunu önerdik: 2/B
arazilerinden orman köylüsünün kullanmış olduğu araziler için orman köylüsüne
bedelsiz devir öngördük. Bedelsiz olmasının nedeni şu: Anayasa’mızın 170’inci
maddesi 2/B arazilerinin orman köylüsüne verileceğini düzenler. Orman
köylüsünün 2/B arazisinde yapısı olan veya kullanıma konu binası olan veya sair
faaliyetleri olan vatandaşımızdan farkı bu araziyi atalarından, dedelerinden
beri, belki yüzlerce yıldır kullanıyor olmasıdır ve orman köylüsü Türkiye’nin
en yoksul kesimidir. Kişi başına orman köylüsünün ortalama aylık geliri 165-170
TL civarındadır. Siz rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden orman köylüsüne devir
öngörürseniz orman köylüsü bunu alamaz. Onun için Antalyalılar, binlerce kişi
otobüs tutarak Ankara’ya geldiler, seslerini duyurmak istediler. Bu sese kulak
verin.
İkinci olarak
şunu dedik: Bu araziler üzerinde yapısı olan vatandaşlarımız var, binası olan.
İstanbul Beykoz, Sultanbeyli, Ümraniye, Çekmeköy, Sultangazi, Anadolu’nun diğer
illeri bunun çok iyi örnekleridir. Otuz yıl önce, kırk yıl önce, elli yıl önce
buraya aileler gelmiş, yerleşmiş ve bir bina yapmış, o kadar süredir bu
arazileri kullanıyor. Bu binadan başka, bu araziden başka kullanmış olduğu o
arsa, onun üzerine yaptığı binadan başka bir varlığı yok. Bu vatandaşlarımıza
belediyenin belirlediği emlak vergi değeri üzerinde burasını devredelim
dedik, siz “hayır” dediniz, “Rayiç bedel
olsun, rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden bu vatandaşlarımıza devir yapalım,
bu vatandaşta para var.” dediniz çünkü.
Üçüncü olarak
şunu söyledik: Bu ihtiyaç sahibi olan vatandaşla 2/B arazisini yatırım için
almış, kapatmış “Kanun çıksın da tapusunu alayım, burada projelerimi
uygulayayım.” diyen vatandaş arasında bir fark gözetelim. Bunlara da piyasa
fiyatı neyse yani rayiç bedel neyse onun üzerinden devredelim dedik. Şimdi, İstanbul’da
300 dönüm 2/B arazisini almış bekleyen vatandaşla Beykoz’da 300 metrekare arsa
üzerinde bina yapmış vatandaşı nasıl aynı kefeye koyarsınız? Nasıl ikisine de
“Rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden satış yapacağız.” dersiniz? Bu, bırakalım
Anayasa’nın eşitlik ilkesini, sosyal devlet ilkesini, bunları bir kenara
bırakalım; insaf ilkesine uyar mı, insafa uyar mı?
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet, otellerin kırmızı halılarında yürütmekten sokakta
vatandaşın arasında yürümeyi unutmuş durumda, onun durumunu bilmiyor. Otellerin
kırmızı halılarından çıkıp biraz Sultanbeyli’nin sokaklarında yürüseler, o
muhtarlarla, vatandaşlarla konuşsalar bu fiyatların gerçeğe ne kadar aykırı
olduğunu göreceklerdir.
Birkaç örnek
vermek istiyorum. Pazartesiden bu yana benim telefonlarım susmuyor.
Vatandaşlarımız, muhtarlarımız beni arıyor, şikâyet ediyorlar. Bütün
Türkiye’den telefon alıyorum. Birkaç örnek vereceğim size, Beykoz’dan örnek
vereceğim: Beykoz’un 16 mahallesinde fiyatlar açıklandı, 9 mahalleyi açıklamadı
Hükûmet. O 9 mahallede bir çözüm yok. O vatandaşlarımız endişeli olsunlar,
bakın, endişeli olsunlar; 2/B Kanunu’nun 8’inci maddesi uyarınca uygulama
yapacağız diyebilirler. 2/B Kanunu’nun 8’inci maddesi, herhangi bir şekilde
TOKİ’yi veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığını bu işin içine sokarsa o
vatandaşımız o arsasının olduğu yerden bir tane daire sahibi olabilir en fazla.
Ona da bir bedel ödeyecektir tabii, o da bu kanunda yazılı. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı isterse rayiç bedelden satabilir, isterse o kişinin oradaki evini
dikkate alarak yapacağı projeden ona da o hak çerçevesinde bir daire verebilir.
İsterse vermeyecek, rayiç bedelden satarım diyecek. Bu hiçbir zaman o 9 mahalle
için güvenli bir yol değildir. 9 Beykoz mahallesine ben bunu buradan
duyuruyorum. Diğer 16 mahalle, 20 köyde fiyatlar olağanüstü yüksektir.
Alibahadır köyü:
150 liraya kadar çıkmıştır rakam, açıklanan rakamlar. Emlak vergi değeri 15
lirayla 30 lira arasındadır.
Görele köyü:
Vergi değeri 95 liradır, 500-600 TL arasında bir rakam çıkmıştır. Yani, 500
metrekare bir yeri varsa vatandaş 250 bin TL para ödeyecek demektir. Görele’ye,
herhâlde, Hükûmet “Gör hele.” diyor, “Sana göstereceğim.” demek istiyor.
Örnekköy öyle.
Zerzevatçı köyü, vergi değeri 50 lira, rayiç bedel 400 lira. Zerzevat sözlükte
“Küçük, önemsiz şey.” anlamına geliyor. Herhâlde, Zerzevatçı köyünü Hükûmet
“Küçük, önemsiz bir köy. Zerzevat, yani bir kenara atsak da olur.” gözüyle
görüyor, gözden çıkarmış durumda.
Sultanbeyli’nin
Mehmet Akif Ersoy Mahallesi’nde Darende Sokak, 400 TL, bir sokakta 400 liralık
bir bedel söz konusu. Yani 500 metrekare yeri olsa 250 bin lira, 250 metrekare
yeri olsa 125 bin lira o vatandaşımız ödeyecek. Oysa o vatandaşın işi yok,
işini kaybetmiş durumda. Bunu, değil ödemek, onda 1’ini ödeyemez, “Yedi sülalem
bir araya gelse ben bu rakamı ödeyemem.” diyor.
Fatih Mahallesi,
Tuzkaya Sokak, 400 liralık bir fiyat var. Vatandaşın bunu ödemesi mümkün değil.
Sözüm bitiyor,
toparlıyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak iki gün önce yeniden bir
kanun teklifi verdik. Hükûmete çağrım: “Gelin, inat etmeyin, bunu düzeltelim.”
Teşekkür
ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
Aleyhinde,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Can.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Cumhuriyet değil, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi,
karıştırmayın.
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Evet, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, tekrar, saygıyla Genel Kurulu selamlıyorum.
Öncelikle, bu
grup önerisi… 437 sıra sayılı Gümrük Kanunu, dün geneli üzerinde konuşmalar,
görüşmeler tamamlandı, bugün bölümlerine geçeceğiz. Burada, toplumumuzu
ilgilendiren önemli maddeler, önemli konular var. Bir an önce yasalaşması
gerekiyor. Toplum bunu yakinen takip ediyor, kamuoyu bunu yakinen takip ediyor.
MUSA ÇAM (İzmir)
– 2/B’nin önemi yok mu? 2/B’nin önemi yok mu?
RAMAZAN CAN
(Devamla) – İnşallah bunu en kısa zamanda Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi
Hareket Partisi, Barış ve Demokrasi Partisi milletvekillerimizle beraber
çıkarıp kanunlaştıracağız.
Burada çıkan
hatipler orman köylülerinin sorunlarıyla ilgili, 2/B yasasıyla ilgili çeşitli
eleştirilerde, tenkitlerde bulundular. Ben şunu özellikle söylemek istiyorum ki
AK PARTİ hükûmetleri döneminde orman alanları genişlemiştir. Hem orman
alanlarını yüzde 10 civarında genişletmek hem de orman köylülerinin, ormanla
ihtilaflı olanların problemlerini çözmek gerçekten büyük başarıdır. Hem orman
alanını genişleteceksin hem de problemlere neşter vuracaksın; bu da,
hükûmetlerimizin başarılı alanlarından biridir.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – 72’den beri artıyor 72’den, Ramazan Bey. 72’den beri artıyor orman
alanı Türkiye’de.
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Diğer taraftan, AK PARTİ hükûmetleri döneminde orman köylülerine
teşvik ve genel bütçeden ayrılan kaynak 30,7 milyar Türk lirasıdır. Bu,
gerçekten ciddi bir kaynaktır, bu kaynak da vatandaşlarımıza helal olsun
diyoruz.
Diğer taraftan,
müteaddit kez 2/B yasasıyla ilgili değişiklikler olduğundan bahsedildi, hatta
öyle dedi ki Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili: “Darbe hükûmetleri
döneminde, darbe anayasasında, 12 Eylül Anayasası’ndaki Orman Kanunu’yla ilgili
getirilen teşvikler ve yatırımlar... AK
PARTİ Hükûmeti bundan geri kaldı.” Gerçekten darbe anayasasını telaffuz
etmesinden, 12 Eylülü bu şekilde AK PARTİ’yle mukayese etme anlamında dile
getirmesinden de memnuniyet duyduk.
Şunu özellikle
söylemek istiyoruz ki biz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde orman köylülerinin
kalkındırılması ve teşvik yönünde demin de söylediğim rakam müthiş bir
rakamdır.
2/B yasasıyla
ilgili müteaddit kez buraya değişikliklerin getirilmesinin sebeplerinden biri
de şudur: Tabii ki toplumun eleştirilerine, muhalefetin eleştirilerine….
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – ORKÖY Genel Müdürlüğünü niye kapattınız Ramazan Bey?
RAMAZAN CAN (Devamla) – Muhalefetin
taleplerini görmezden gelmeyiz. Muhalefetin talepleri eğer tabanın talepleriyle
örtüşürse burada Genel Kurul onu dikkate değer bulacaktır. Eğer muhalefetin
talepleri vatandaşın, halkın talepleriyle örtüşmüyorsa tabii ki onu da dikkate
almayacağız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sen nerede yaşıyorsun? Amerika’da mı yaşıyorsun?
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Bu manada, özellikle 2/B yasasında müteaddit kez buraya getirilen
değişikliklerde en son yüzde 50 rayiç bedeli dikkate alınıyor yani bu şu
demektir ki: 100 lira gerçek değerdeki bir şeyi
vatandaşlarımız 50 liraya alabilecek demektir; bu da vatandaşlarımıza
gerçekten kolaylık sağlamaktadır.
Gümrük yasası
gündemdedir ve gümrük yasasını acilen kanunlaştırmamız, yasalaştırmamız
gerekiyor. Bunu bütün Meclisteki siyasi parti gruplarıyla beraber yapacağız ve
vatandaşımızın bir sorununu daha çözeceğiz.
Tabii ki orman
köyleri problemleriyle ilgili grup önerisi de önceliklidir, o da önemlidir ama
Hükûmetimiz bu konuda çalışmalarını yapmaktadır.
Bu duygular
içerisinde Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisini Genel Kurulun takdirine
arz ediyor tekrar, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Can.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi vardır, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Çelebi, Sayın Çam, Sayın Akar, Sayın Seçer, Sayın Özkan, Sayın Ağbaba,
Sayın Öner, Sayın Ayaydın, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çetin, Sayın Susam, Sayın
Akgöl, Sayın Canalioğlu, Sayın Özel, Sayın Ekşi, Sayın Acar, Sayın Akova, Sayın
Danışoğlu, Sayın Güven.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT
(Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yeniden
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin
değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un
uygulamalarındaki aksaklıkların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 26/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20
milletvekili tarafından tutuklu gazetecilerin içinde bulunduğu durumun
araştırılarak basın ve düşünce özgürlüğü bağlamında değiştirilmesi gereken
yasal düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla 26/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
27/03/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/03/2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 20 milletvekili tarafından, 26/02/2013 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Tutuklu gazetecilerin içinde
bulunduğu durumun araştırılarak basın ve düşünce özgürlüğü bağlamında
değiştirilmesi gereken yasal düzenlemelerin belirlenmesi” amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin (735 sıra no’lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 27/03/2013 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin
lehinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Ağbaba.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben ve arkadaşlarım dünyada, en çok, tutuklu gazeteciyi ziyaret
eden milletvekilleriyiz. Bu durum hem benim açımdan hem de her milletvekili
açısından demokratik bir ülkede utanç duyulması gereken bir durumdur. Eğer
demokrasiye inanıyorsak, eğer gerçekten demokratsak bu durumdan her
milletvekili birer birer utanç duymalıdır. Seçilmiş milletvekili açısından,
ülkemiz açısından bilinmelidir ki bir ülkede gazeteci özgürce haber
yapamıyorsa, özgürce yazı yazamıyorsa, özgürce iktidarı eleştiremiyorsa ve
yazdıklarından dolayı cezaevine atılıyorsa bu rejimin adı demokrasi değildir.
Eğer bir gazete patronu korkusundan, tecrübesinden “Başbakan benim
velinimetimdir.” diyorsa yaşadığımız rejimin adı demokrasi değildir. İşte bugün
AKP iktidarının Türkiye'yi dünyanın en büyük gazeteci zindanı hâline
getirmesinin sebebi budur. 70’e yakın gazeteci fiziki olarak zindanda, geri
kalan gazeteciler ise açık hava hapishanesinde maalesef, Türkiye'de bulunmakta.
Değerli
arkadaşlar, 12 Eylülde tutuklu gazeteci sayısı 31 iken bugün Türkiye'de tutuklu
gazeteci sayısı bunun 2 katından fazla. Değerli AKP milletvekilleri, Kenan
Evren diyor ki: “ Boynuz kulağı geçti. Ben AKP ile gurur duyuyorum.” Rakamlar
ortada, İran’da 45, Çin’de 32, monarşiyle yönetilen Suudi Arabistan’da 4,
Bahreyn’de 1, AKP’nin iktidarın değişmesi için çabaladığı Suriye’de 15 gazeteci
tutuklu. Niye böyle oldu peki? Bakın, tutuklayarak hapse attığınız bir gazeteci
niye böyle olduğunu açıklıyor değerli milletvekilleri. Yazmış olduğu mektupta
“Gerçekle sorunu olan herkes önce onu karartmaya yönelir, gerçekten korkarlar.
Gerçeği yayanların payına da bazen bomba, bazen yangın düşer. Kimi zaman
işkenceden ölümlerdir hakikat arayışının sonu, kimi zaman da bir yangın yerinde
alevler. İleri demokrasi yalanıyla kodlanan bu karanlık zamanlarda
tutuklamalar, uzun hapislikler ve tecrit işkencesi düşüyor biz gazetecilerin
payına.” diyor cezaevinden yazan arkadaş.
İşte arkadaşlar,
bu ülkeyi on iki yıldan beri yönetenlerin gerçekle sorunu olduğu için böyle
hukuksuz uygulamalarla karşı karşıyayız.
Bakın değerli
arkadaşlar, elimde bir harita var. Bu harita, ülkemiz için utançtır, ülkemiz
için kara bir lekedir. Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi tarafından
hazırlanmış. Bu koyu renkteki -maalesef Türkiye de var- yerler ifade ve medya
özgürlüğünün ölümcül derecede riskli olduğunu gösteriyor. Ülkemiz koyu renkli
çünkü en riskli ülkeler arasında gösteriliyor. Bu komitenin raporuna göre
dünyada en çok gazetecinin hapsedildiği ülke Türkiye, hem de hemen ardından
İran ve Çin geliyor. Bu da, AKP’nin on iki yılda yakalamış olduğu önemli
başarılardan birisi.
Aslında, basın
özgürlüğü, değerli milletvekilleri,
2005’ten beri sürekli gerilemektedir, 2005’te 98’inci sıradayken 2012’de
148’inci sıraya gerilemişiz, şu anda 154’üncü sıradayız. Burkina Faso, Kenya,
Birleşik Arap Emirlikleri, Libya, Tunus bizden çok daha özgür. Düşünmeyi,
konuşmayı, yazmayı yasaklarsanız tabii ki bu tablo ortaya çıkar.
Bakın, bir
tutuklu gazeteci Ahmet Birsin –Gün Radyo-TV Genel Yayın Yönetmeni- diyor ki:
“Düşünmek ihanet, yazmak bir günah olmuş. Düşünmek ve yazmak yakılma,
tutuklanma ve asılmanın gerekçesi sayılmıştır.” İşte aslında AKP’nin son on iki
yıldaki ileri demokrasisinin mantığı burada arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, Mussolini’nin faşizminin muhafazakâr demokrat versiyonunu yaşıyoruz
bu günlerde. Bakın, İtalyan Komünist Milletvekili Gramsci milletvekili
dokunulmazlığı olduğu hâlde zindanlara atılmıştır ve savcı demiştir ki: “Bu
kafanın çalışmasını yirmi yıllığına durdurmalıyız.” Sene 1926, bunu yapan
Mussolini faşizmi. Bugün, Türkiye’deki manzara, maalesef, değerli arkadaşlar,
bundan hiç farklı değil.
Başbakan “Batsın
böyle gazetecilik.” diyor değerli arkadaşlar, Başbakan “Batsın böyle gazetecilik.”
diyor ve yıllardan beri “ağabey” dediği Hasan Ağabey’i anında işsiz kalıyor.
Medya patronlarına “Maaşını sen veriyorsun arkadaş, bu adamları köşe yazarı
olarak nasıl tutuyorsunuz?” diyor. Patronları, muhalif gazetecileri işten
atmaları için zorluyor, herkese hakaret davası açıyor, yayınlanmamış bir kitabı
-dünya tarihinde dünya literatürüne yazılan bir şeyi yapıyor- bombaya
benzetiyor. Yetmiyor, eski İçişleri Bakanı resim çizen ressamı, şiir yazan
şairi terörist ilan ediyor. Gazeteciler yalnızca mesleklerini yaptıkları için
terör örgütü üyeliğinden dava açılıyor, yaptıkları haberleri veya yazdıkları
köşe yazıları suç sayılıyor.
Değerli
milletvekilleri, faşist bir rejim ne yaparsa bugün Türkiye aynısını yapıyor.
Bir de haklı gerekçeler bulmaya çalışıyorlar çünkü Başbakana göre gazeteci
kılığına girmiş terörist bunlar. Suçları ne peki? İddianamelerden okuyorum
değerli arkadaşlar: 1 Mayısı, 8 Martı haber yapmak, çalıştığı dergide parmak
izinin bulunması, eski yazı işleri müdürüne diş macunu ve fırça göndermesi, bir
arkadaşının düğün CD’sini evinde bulundurması, ailesi tarafından kendisine
verilen ikinci isim, Diyarbakır’ın Kürtçe ismi olan Amed’i kullanması gibi
saçma sapan iddialarla özgür basın susturuluyor. Ama, unutmayın değerli
milletvekilleri, medyayı tehdit ederseniz ifade özgürlüğünü tehdit edersiniz,
medyayı tehdit ederseniz demokrasiyi tehdit edersiniz, medyayı tehdit ederseniz
diktatörleşirsiniz, işte biz de o zaman bugünkü yönetilen rejime “faşizm”
deriz.
Sizin tutuklayıp
cezaevine attığınız gazeteci Zeynep Kuriş’den bahsetmek istiyorum değerli
milletvekilleri. Sayın Özgür Özel ve Nurettin Demir’le geçtiğimiz hafta sonu
Karataş Kadın Cezaevinde ziyaret ettiğimiz Zeynep Kuriş 24 Şubat 2012 tarihinde
“Pozantı Cezaevinde cinsel istismar iddiası” isimli bir haber yaptı, daha sonra
zindanlara atıldı. Bu Pozantı Cezaevini Cumhuriyet Halk Partisi cezaevi
komisyonu ortaya çıkardı. Önce Adalet Bakanlığı bizi yalanladı, daha sonra
başta Adalet Bakanı olmak üzere, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve siyasi parti genel
başkanları Pozantı’yla ilgili özürlerini bildirdiler ve kınadılar değerli
milletvekilleri. Ancak, burada ceza alan sadece iki kişi var: Bu haberin
duyulmasını sağlayan, müracaat ettiren Mersin İnsan Hakları Derneği Başkanı Ali
Tanrıverdi -cuma günü onu da ziyaret ettik- bir de şu anda cezaevinde olan
Zeynep Kuriş. Zeynep Kuriş dedi ki: “Eğer konuşursan sor, AKP Hükûmetine, bizi
zindana atanlara sor. Biz tecavüz edenleri haber yaptık, çocuklarımıza tecavüz
edenleri haber yaptık. Acaba bizi cezaevine tıkanlar bizim yanımızda mı,
tecavüzcülerin yanında mı?” diye sormamı istedi. Huzurlarınızda soruyorum bunu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bakın biz görüş ayırmadan herkesi ziyaret ediyoruz. İBDA-C,
Hizbullah, KCK, herkesi ziyaret ediyoruz. Akıncı Yol dergisi eski Genel Yayın
Yönetmeni Şükrü Sak diyor ki: “Bana yapılan suçlamalar, kendi elimle yazdığım
notlar ve o zamanlar editörlüğünü yaptığım Akıncı Yol dergisinin içeriği
olarak, delil olarak gösterilmiştir.” diyor.
Değerli
arkadaşlar, bin dört yüz seksen üç gündür tutuklu bulunan milletvekilimiz
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay hakkındaki delillerin sahte olduğunu
TÜBİTAK raporu kanıtladı. 1998 ve 2006 yılları arasındaki bütün notların
–bakın, vicdanlarınıza sesleniyorum, hepinizin vicdanlarınıza, eğer varsa, eğer
görüyorsanız- 1998 ile 2006 yılları arasındaki yazdığı notların tamamını üç
buçuk dakikada tuttuğu söyleniyor. Deniz Baykal’la, Cumhurbaşkanıyla yapmış
olduğu görüşmeler delil olarak gösteriliyor ve ne ilginçtir ki, ne acıdır ki
Uğur Mumcu’nun, Ahmet Taner Kışlalı’nın katilleriyle ve kendi gazetesine bomba
atanlarla aynı örgüte üye olmaktan yargılanıyor ve hâliyle -perşembe günü onu
ziyaret ettik- diyor ki Mustafa Balbay: “Bana bundan daha büyük suçlama, daha
büyük işkence, daha büyük zulüm var mı? Benimle birlikte seçilmiş milletvekili
arkadaşlarıma sor.”
Değerli
arkadaşlar, bir başka gazeteci Hikmet Çiçek bugün mektup göndermiş. Hikmet
Çiçek, tutuklandığı maddelerden değil, başka maddelerden yargılanıyor. Özel
hukuki durumunu anlatıyor. Tutuklandığı suçtan yargılanmıyor arkadaşlar.
Yargılandığı maddelerde ise hakkında tutuklama kararı yok. Bakın, bu garabet,
bu kepazelik, bu rezillik sadece ve sadece Türkiye’de ortaya çıkabilir.
Başka isimler
var; Deniz Yıldırım, Sami Menteş var Türkiye’nin en genç gazetecisi. “Hangi
örgüte üyesin?” dedim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Devamla) – “Sadece Cumhuriyet Halk Partisi Denizli örgütüne üyeyim.” dedi.
Ben bu araştırma
komisyonunun kurulmasını, eğer demokrasi konusunda, insan hakları konusunda
samimi iseniz bu konuda destek vermenizi rica ediyor, Türkiye’yi bu ayıptan
kurtarmanızı diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Ağbaba.
Aleyhinde,
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu.
Buyurunuz Sayın
Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
tarafından cezaevlerindeki gazetecilerin sorunlarının ve ihtiyaçlarının tespit
edilerek gerekli iyileştirmelerin yapılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması açılması önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi görüşlerini
sizlerle paylaşmak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Avrupa devletleri
arasında en fazla hükümlüye ve cezaevine sahip olan bir devlet olarak şüphesiz,
ceza infaz sistemi de dâhil yargı sistemimiz üzerine söylenecek çok sözümüz
vardır. PKK ve KCK terör örgütü mensuplarını da dâhil ederek iktidar partisinin
hazırlayıp yasalaştırdığı 3 adet af içeren yargı paketine rağmen bugün hâlâ
cezaevlerinde 125 binden fazla insan bulunmaktadır. Adalet Bakanlığınca
haklarında verilen hükmün kesinleşmesini bekleyen tutuklulara “hüküm özlü”
sıfatı verilerek tutuklu-hükümlü oranı gizlenmeye çalışılsa da cezaevlerinde
bulunan 130 bine yakın kişinin yüzde 50’ye yakını tutukludur. Dünya
standartlarında sanıkların üçte 1’i tutukludur, Türkiye’de bu oran yarı yarıya
yani sanık olan kişilerin neredeyse yarısı tutukludur. Tutuklulardan yargılama
sonucu mahkûm olma oranı ise Japonya’da yüzde 99,9; Çin ve Kore’de yüzde 99,6;
Fransa’da 98,9; Almanya’da 96,5; İngiltere’de 90,3; Türkiye’de ise
tutuklandıktan sonra yargılanıp mahkûm olma oranı yüzde 50-60 civarında. Yani
hâlen cezaevlerinde tutuklu olup davası devam eden her 10 kişiden 4’ü, 5’i
suçsuz yere cezaevinde yatmaktadır.
Tutukluluk
süreleri açısından ise Türkiye yine vahim bir tabloya sahiptir. Avrupa ülkeleri
tutukluluk süreleri konusunda daha insani sınırlamalar getirmişlerdir. Mesela
Avusturya’da cezası beş yılı aşan suçlar için en fazla iki yıl tutuklu
kalınabilmektedir. Almanya’da tutukluların yüzde 6’sı bir yıldan fazla tutuklu
kalmakta, altı aydan fazla tutukluluk özel karara tabi tutulmaktadır.
İskoçya’da en fazla yüz on gün tutuklu kalınabilmekte, en ağır tutukluluk
süresi olan Fransa’da ise süre dört yılı geçmemektedir. Bizde ise tutukluluk
konusu ağır ceza mahkemelerinin görev alanında olan davalarda beş yıl ve
“katalog suçlar” olarak isimlendirilen suçlarda on yıla kadar çıkabilmektedir.
Nitekim, bugün, bu acımasız anlayış ve uygulamadan dolayı beş yılı aşan bir
süredir yargılanan ve tutuklanan, cezaevlerinde bulunan gazeteciler, bunların
yanı sıra askerler, siyaset ve bilim insanları, iş adamları, emniyet mensupları
söz konusudur. Mevzuatın kötü düzenlenmiş olması, kötü yorumlanıp kötü
uygulanması kadar AKP’nin yargıyı kuşatma ve yargıyı hüküm altına alma arzusu
bu tablonun en temel sebebidir.
2010 yılındaki
Anayasa referandumunda yapılan değişikliklerle ilk önce Anayasa Mahkemesi ve
HSYK’nın yapısını, çıkarttığı kanunlarla dizayn eden AKP, kendisine muhalif
olan tüm kesimleri yargı ile tehdit etmekte; asıl adı “Ümraniye Çetesi” olan
ancak kasıtlı olarak “Ergenekon” diye adlandırılan dava başta olmak üzere
Balyoz, askerî casusluk, Poyrazköy gibi davalarla muhaliflerini etkisiz hâle
getirmektedir. Yargı, iktidarın âdeta bir aracı hâline getirilmiştir. Yargı,
PKK ile müzakere, pazarlık etmek için araç, terörle mücadele eden asker, polis
ve korucuları cezalandırmak için alet olmuştur.
PKK ve onun çakal
sürüsüyle mücadele eden ve cezalandırılan birçok değerli subaylardan biri de
İstanbul Milletvekilimiz Engin Alan Paşa’dır. Engin Alan, çoğu Kürt kökenli
olmak üzere 40 binden fazla vatandaşımızın şehit edilmesi ve katledilmesinin
sorumlusu bebek katilinin bir sıçan gibi alınıp devletimize teslim edilmesinin
baş aktörü ve kahramanıdır. Kendisi Balyoz davası diye bilinen davadan
tutuklanmış, haksız ve hukuksuz yere yargılanmış ve ceza almıştır. Şu anda
Sincan F Tipi Cezaevi’nde kalmaktadır. Dava devam ederken, kendisini
tutuklayanın aslında AKP Hükûmeti olduğunu, talebin ise PKK’dan geldiğini
bildiği için tahliye talebinde bile bulunmamıştır. Şimdi cezaevinde, 40 bin
kişinin katili bebek katiline verilen imkânların kendisine verilmediğini çok
iyi biliyor. Hatta okuyacağı kitaplar, giyeceği kıyafetler için de sınırlamalar
getirilmiş olmasına aldırmıyor. “Bomba gibiyim.” diyor. Biz de ziyaretine
gittik, gerçekten de bomba gibiydi, zıpkın gibiydi. Bize “Bölücüler dışarı
çıkmasın, bir ömür boyu burada kalırız.” dediğinde “Çıkamayacak paşam, rahat
ol.” diye cevap verdik.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; HSYK’yı kontrol altına almak için yasal düzenleme
yapan Hükûmet, bunun nimetlerinden hem muhaliflerini sindirmek için
yararlanmakta hem de ceza davalarından kurtulmak için yararlanmaktadır.
Örneğin, kamuoyunda “MİT davası” diye bilinen dava geçen hafta savcının
takipsizlik kararı vermesiyle sonlandı. Soruşturma dosyasına yeni bir bilgi,
belge girmeden açılan soruşturmanın kapatılmasındaki tek fark, savcının
değiştirilmesiydi. Başbakanın sıkıntıya düştüğünü gören yetkili kurul ve
şahsiyetler savcıyı değiştirerek bu konuyu hallettiler. Aslında Başbakana, eski
Genelkurmay Başkanı dâhil şikâyetçi olduğu diğer tutuklamalarda neden savcıları
ve hâkimleri değiştirmediğini de sormak gerekiyor.
Türkiye son
birkaç yılda neden bu duruma geldi? Toplumda neden bir korku ve endişe düzeni
hâkim oldu? Neden korku imparatorluğunun birer yurttaşı hâline evrildik? Bütün
bu sorulara verilecek cevaplar aynı noktada kesişmektedir. Dönüştürülen yargı
toplumun dönüşümünü de tetiklemiştir. Evet, yargı dönüşmüştür, değişmiştir.
Yargının beslendiği kaynaklar ve önemsediği değerler, kutsallar değişmiştir,
öncelikler farklılaşmıştır. Değişen yargının ideolojisi ve koruduğu değerler
olmuştur. Anayasa değişikliği sonrasında evrensel değerlerin yerini “iktidar
ünsiyeti”, “ideolojik farklılıkların meşruiyeti ve üstünlüğü”, “ideolojik
üstünlerin doğuştan haklılığı”, “korunmaya en fazla mazhar kesimler”, “kanun
devleti” ve “hikmeti hükûmet” gibi kavramlar almıştır.
Ülkemizdeki son
gelişmeler göstermektedir ki yargının içerisinde bazen siyasal iktidarla
paralel hareket eden, bazen de siyasal iktidarla çatışan yeni bir iktidar odağı
oluşmuştur. Bu odağın hem yargıdaki atama ve terfilere hem de yargının aldığı
kararlara müdahale ettiği şüphesi giderek yoğunlaşmaktadır. Bunun bana göre en
somut göstergesi, gerek Cumhurbaşkanının gerekse Başbakanın, Adalet Bakanı ve
Meclis Başkanının uzun tutukluluk sürelerinden ve gereksiz tutuklamalardan
şikâyet etmelerine rağmen yargının tutumunu değiştirmemekte ısrar etmesi,
bulunduğu yerden geriye adım atmamasıdır.
İktidar Meclis
çoğunluğuna sahip olmasına rağmen, özel yetkili mahkemelerin kuruluş, görev ve
yetkileriyle uzun tutukluluk süreleri konusunda bir düzenleme yapamamaktadır. Hükûmet
yargı karşısında bütün kabadayılığına rağmen acz içerisine düşmüştür. Yargıyı
mezhepsel ve bürokratik vesayet altında olmakla suçlayan iktidar, kendi
vesayetini kurmak için yaptığı anayasa değişiklikleri ile ideolojik bir tuzağa
düşmüştür.
Yargıyı kendi
vesayetine almak isterken yargı üzerindeki siyasal gücünü de kaybetmiş ve
belirli bir kadro hareketinin vesayeti altına sokmuştur. Sözünü ettiğim
yargısal iktidar, yürütme içerisindeki yandaşlarıyla birlikte artık siyasal
iktidarı da tehdit eder hâle gelmiştir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; demokrasilerde zor kullanma tekeline sahip olan
kolluk ve silahlı güçler terbiye edilmiş birer canavardır. Bu canavarın
zincirleri ise hukuk devleti ve yargıdır. Yani yargı, bu canavarın kontrolünü
elinde tutan güçtür. Eğer yargı bu canavarın zincirlerini serbest bırakırsa
toplumu ne siyasal iktidar ne de yasama koruyabilir. Bugün yaşadığımız sorunun
temelinde de bu vardır. Yargı, canavarın zincirlerini serbest bırakmış ve bu
canavarın çekiştirdiği yere doğru savrulup durmaktadır.
Yargının kollukla
iş birliğine ve yargının iktidarla iş birliğine dair şu üç olayı sizlerle
paylaşmak istiyorum: Hepinizce malum olduğu üzere “Ergenekon davası” diye
bilinen, aslında “Ümraniye soruşturması” olan soruşturma çerçevesinde
tutuklanan Teğmen Çelebi’yi hepiniz hatırlıyorsunuzdur. Teğmen Çelebi
gözaltında iken telefonuna 139 adet Hizbullah mensubu bir kişinin telefon
numaraları yüklenmiştir ve bu konuyla ilgili tespiti mahkemenin üye
hâkimlerinden birisi yapmış, evli olmayan Teğmen Çelebi’ye kayınvalidesinin
telefonunun ne gezdiği sorulduğunda olay ortaya çıkmıştır. Aslında mahkemedeki
hâkimin bunu dikkatle mi, yoksa dikkatsizlikle mi söylediğini de ayrıca
tartışmak lazım.
Bir başka husus
da bu konuya örnek olarak, askerî casusluk ve şantaj davasında Rus ajanı olarak
sınır dışı edilen “Vika” isimli bir kadınla konuşmalarının olduğu iddia edilen
bir albayla ilgilidir. Bu albayın da konuşma tutanaklarının bu dosyanın
içerisine sehven girdiği yönünde iddialar vardır, davası devam etmektedir.
Yargıyla iş
birliği yapan kolluk güçlerinin kötü niyetli olması hâlinde, bu Mecliste oturan
hepimiz dâhil, başımıza neler gelebileceğine dair iki çarpıcı örnektir bu
olaylar.
Bir başka örnek
de, Adana Büyükşehir Belediye Başkanının tutuklanmasına ilişkin yargı
tarafından verilmiş bir karardır. AKP tarafından Adana Büyükşehir Belediye
Başkanı Adayı olup, o dönemde işlediği bir suçtan dolayı, Milliyetçi Hareket
Partisinden belediye başkanı olduktan sonra soruşturulan Aytaç Durak’la ilgili tutuklama
kararına itiraza verilen cevap hepimiz için ibretlik bir cevaptır. Bu kararı
sizin huzurlarınızda okumak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) - Soruşturma evrakının
tetkikinde, kamu kurum ve kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırdığı
söylenen Aytaç Durak’ın tutuklamaya itiraz olarak verdiği dilekçesine verilen
cevapta, başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle
yarar sağlama suçunu işlediğinden dolayı itirazı reddedilmiştir. Yargının
düştüğü durum budur. Bu durumun müsebbibi iktidar partisidir. Bir gün adalete,
iktidar partisi, bugün yaşayanlardan çok daha fazla ihtiyacı olacaktır. Adalet
hepimize gerekli bir unsurdur.
Bu duygularla
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Türkoğlu.
Lehinde Hakkâri
Milletvekili Adil Kurt.
Buyurunuz Sayın
Kurt. (BDP sıralarından alkışlar)
ADİL KURT
(Hakkâri) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis
araştırması önergesi üzerine lehte söz almış bulunuyorum, hepinizi
selamlıyorum.
Tabii ki düşünce
ve fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü denince bence, böyle suların durduğu
noktaya geldiğimizi hepimizin algılaması gerekiyor. Türkiye’de düşünce, fikir
özgürlüğü ekseninde basın özgürlüğünü değerlendirdiğimiz zaman, birçok
sorunumuza çözüm bulma konusunda, demokrasinin ivme kazanması konusunda çok
nirengi bir noktada süreci yakaladığımızı ya da hassas bir noktaya parmak
bastığımızı görmek durumundayız. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisinin bu
araştırma önergesi önemlidir ve baştan ifade edeyim, destekliyoruz.
Ancak, güncel
kimi verilere ve donelere dayalı olarak verilen bu Meclis araştırması
önergesinin yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Bir bütün olarak Türkiye’de basın
özgürlüğünün ihlali konusunda köklü bir araştırmaya, köklü bir incelemeye
ihtiyaç vardır. Bizi basın özgürlüğü konusunda özgürlükçü yasaların yapımına
sevk edecek, daha kapsamlı, daha geniş bir araştırma yapmaya teşvik edici bir
düzenlemeye ihtiyaç vardır.
Şimdi, Türkiye’de
basın özgürlüğü hep tutuklu gazeteciler üzerinden ifade edildiği için ve tutuklu
gazeteciler üzerinden polemikler geliştirildiği için, esasında sorunun
mahiyeti, büyüklüğü çok anlaşılır olmuyor. Bu konu son bir yıl içerisinde,
yanılmıyorsam, 5’inci defadır Meclis gündemine geliyor, basın özgürlüğü sorunu,
tutuklu gazetecilerin durumu. Evet, böyle bir sorun vardır. Bir vekil arkadaşım
dedi ki: “En fazla gazeteci ziyaret etmiş milletvekiliyim.” Ben de şunu açıkça
ve rahatlıkla ifade edebilirim: Şu anda cezaevinde en fazla arkadaşı, gazeteci
arkadaşı olan milletvekiliyim ben de. Bunu çok rahatlıkla ifade edebilirim.
Peki, neden
böyle? Şimdi, Adalet Bakanlığının verilerine baktığınız zaman, esasında Türkiye
cezaevlerinde böyle, düşünce ve fikir özgürlüğünden kaynaklı, mağduru içeride
çok kişi yok ama zaten sorun buradan kaynaklanıyor. Gazeteciye gazeteci gibi
yaklaşılmayan, gazeteciyi gazeteci gibi görmeyen bir yasal düzenleme var orta
yerde. Gazeteciyi “terörist” diye algılayan, gazeteciyi Hükûmeti, düzeni,
sistemi eleştirdi diye potansiyel tehlike olarak görüp cezaevine tıkan bir zeminde
biz bu sorunu konuşuyoruz. Meseleyi buradan kurtarmak lazım.
2004 yılında
mevcut Hükûmetin çıkardığı Basın Kanunu Türkiye’de hiç kimsenin özgürce yazı
yazamayacağını çok açık ve net olarak ortaya koymuştur. Ama bu ihlaller süreci,
antidemokratik yasal düzenlemeler 2004’te mi başlıyor? Tabii ki değil, öncesi
var, evveliyatı var ama şunu çok açık, rahatlıkla ifade edebilirim: 2004
yılında çıkarılmış Basın Kanunu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kötü, en
antidemokratik basın kanunudur. Bu Basın Kanunu’na dayalı olarak hiç kimse
düşüncesini özgürce ifade etme şansına sahip değil.
Şimdi, biz
düşüncelerini özgürce ifade edip şu anda cezaevlerinde olanları konuşuyoruz.
Esasında otosansürü konuşamadığımız için ya da konuşmadığımız için Türkiye’deki
düşüncelerin önüne kurulan barikatların büyüklüğünü görme şansına sahip
olmuyoruz. Bu ciddi bir sorundur. Dolayısıyla, sadece bu yakın dönemi
ilgilendiren bir araştırma değil, bir bütün olarak Türkiye’de basın özgürlüğü
sorununu inceleyen ve köklü çözüm bulan bir yaklaşımla, evet, bir araştırma
komisyonu kurulması ihtiyaçtır. Düşünebiliyor musunuz? 2004 yılında çıkan Basın
Kanunu 1993’te 94’te çıkan Basın Kanunu’ndan çok daha antidemokratik.
Köşe yazarları,
Hükûmeti eleştirdi ya da birilerinin hoşuna gitmeyen bir şeyler yazdı diye
ertesi gün işinden olabiliyor. İstediği kadar Hükûmet yetkilileri çıksın, desin
ki: “Bizim öyle bir telkinimiz yok.” Siz böyle bir telkini basına, yasaya
koydunuz. Bir basın grubunu yüklü vergiler çıkarmak suretiyle ne hâle
getirdiğinizi biliyorsunuz, buna herkes tanıklık etti. Yani sadece gazetecinin
elindeki kalemi almak, onun kalemini kırmak düşünce ihlali anlamına gelmiyor.
Bu, düşünce ihlali konusunda varılan son noktadır. Öncesi var, evveli var. Bir
bütün olarak düşünce ve fikir özgürlüğü önündeki bütün barikatları kaldırıp
ülkede demokrasinin zemin bulmasına olanak sağlamak gerekir. Bu yapılmadığı
için problem yaşıyoruz.
Medyanın dizaynı
konusu… Siz medyayı pozitif de dizayn etseniz olumsuzluktur, negatif de dizayn
etseniz olumsuzluktur. Yani “İnsanlar iyi şeyler yazsın.” Bunu demek bile basın
özgürlüğü açısından bir handikaptır. Bırakın, bu alan nasıl görüyorsa öyle
yazsın, nasıl algılıyorsa öyle yazsın. Zorlamayla “iyi yazın” dediğiniz zaman
şunu da itiraf etmiş olursunuz, zorlamayla “kötü de yazın” demişsinizdir ki biz
bunu biliyoruz, medya patronlarıyla yapılan toplantılar eleştirilmedi burada.
Gazetelerin, televizyonların genel yayın yönetmenleriyle yapılan toplantılar
eleştirilmedi. Andıçların üzerine gidilmedi ya da herkes kendi cephesinden, bir
pencereden baktı, kendisini ilgilendiren boyutuyla bu konuyla ilgilendi. Bir
bütün olarak Meclis, bu konuda bir ortaklaşmayı yaratıp sorunun köklü çözümüne
katkı sunacak bir girişim içerisinde olmadı. Herkes, kendisine dokunduğu zaman
buradan ses çıkarmaya başladı ama özü itibarıyla bu alandaki ihlaller,
antidemokratik uygulamalar herkese dokunuyor. Bugün bize dokunan, yarın size
dokunur ya da dün size dokunan bugün başkasına dokunuyor. Hiç kimse basını
kendi arka bahçesi olarak görüp toplumu dizayn edici bir vasıta olarak
görmemelidir. Türkiye’de basına böyle yaklaşıldığı için problem vardır.
Türkiye’de siyaset maalesef sürekli olarak toplum mühendisliği yaptığı ve
basını da bu toplum mühendisliği konusunda araç olarak kullandığı için sıkıntı
vardır. Gelin, bundan vazgeçelim.
Bu araştırma
önergesine “evet” oyu verdiğimizde, bilmeliyiz ki, Türkiye'de temel bir sorunun
çözümü için bir kapı aralamış oluruz ama başta da ifade ettim, güncelle sınırlı
tutarsak, bugün cezaevlerinde bulunan birkaç popüler isimle sınırlı tutarsak
zikrimizi erken bitirmiş oluruz.
Zaten sıkıntı da
şurada: Fikirsel bir tartışmanın zemini yaratılmadığı için, olmadığı için,
zaman zaman, maalesef Meclis kürsüsü de fikir olarak addedemeyeceğimiz
hakaretlerin zemini durumuna getirilebiliyor. Burada kim, neye hizmet eder?
Burada sarf ettiğimiz her cümle insanların hassasiyetlerine dokunuyorsa,
insanların damarına dokunuyorsa biraz daha ölçülü konuşmakta yarar vardır
deriz.
Düşünce
özgürlüğü, evet, olmak durumundadır. Şimdi, mevcut Hükûmet dördüncü yargı
paketinde bir düzenleme getiriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT
(Devamla) – Ya, öneriyorum, bu dördüncü yargı paketi içerisindeki Terörle
Mücadele Yasası’nın 6’ncı ve 7’nci maddelerini lütfen eskisi gibi bırakın,
lütfen düzenlemeyin; bunu da “iyileştirme” diye topluma yutturmayın.
Biz, bu araştırma
önergesine de “evet” oyu kullanacağız ve Meclisin bu konuda ortak tutum
sergilemesini arzuluyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Kurt.
Aleyhinde, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç.
Buyurunuz Sayın
Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisinde, ülkemizde basın özgürlüğünün bulunmadığı,
gazetecilerin görevlerini yaptığı için cezaevine konulduğu iddia edilmekte ve
bu konuda Meclis araştırma komisyonu kurulması istenmekte, Meclisin bugünkü
gündemine alınması talep edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, basın özgürlüğü, Anayasa’mızın 28’inci maddesinde teminat
altına alınmış önemli bir haktır. Bu hakkın, iç ve dış güvenlik, suç işlemeye ve
isyana teşvik, devlete ait gizli bilgileri yayınlamak gibi sayılı hususlarda
sınırlandırılabileceği yine Anayasa’mızda belirtilmiştir.
Araştırma
önergesinde, tutuklu gazeteciler ve kapatıldığı iddia edilen gazete ve
dergilerle ilgili rakamlar ve tutukluluk sebepleri hakkında yapılan
açıklamaların gerçeklerle bir ilgisinin bulunmadığını öncelikle belirtmek
istiyorum. Araştırma önergesinde, bir İnternet sitesi tarafından hazırlanan
basın özgürlüğü raporundan bahsedilmektedir. 71 gazetecinin yazdıkları yazılar
sebebiyle tutuklu ve hükümlü olarak cezaevinde bulunduğu ifade edilmektedir.
ADİL KURT
(Hakkâri) – İnternet sitesi değil, dünyanın en saygın gazetecilik kuruluşudur.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Gazeteciler Sendikası tarafından yapılan bir açıklamada da 72
gazetecinin…
ADİL KURT
(Hakkâri) – O bir İnternet sitesi değil. Uluslararası Basın Enstitüsü bir
İnternet sitesi değil.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – …tutuklu ve hükümlü olduğu yönünde beyanlar vardır. Adalet
Bakanlığı bu konuda gerekli tespitleri yaparak kamuoyunu bilgilendirmiştir.
Türkiye Gazeteciler Sendikasının listesinde tutuklu ve hükümlü olduğu
belirtilen 72 isimden 3’ünün cezaevlerinde kaydına rastlanmamış, 6’sının ise
tahliye edildiği tespit edilmiştir. Cezaevlerindeki 63 kişiden 18’inin basın
kartı varken, 45 kişinin ise basın kartı olmadığı belirlenmiştir. Tutuklu ve
hükümlü 63 kişiden 59’u basın yoluyla işledikleri iddia olunan suçlardan değil,
basınla ilgisi olmayan suçlardan dolayı tutuklanmış veya mahkûm olmuşlardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinde ifade edilen gazetecilerin suçlarına baktığımızda, adam
öldürmekten banka soygununa, yağma ve gasptan tehdide, resmî belgede
sahtecilikten sahte kimlikle dolaşmaya, güvenlik güçlerine saldırıdan ruhsatsız
silah taşımak veya bulundurmaya, izinsiz tehlikeli madde bulundurmaktan tehdit
yoluyla çek, senet tahsilatı yapmaya, anayasal düzeni zorla değiştirmeye
teşebbüsten TİKKO gibi, PKK gibi, Ergenekon gibi terör örgütlerine üye olmaya,
silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan silahlı terör örgütü adına
para toplamaya kadar birçok suçu işledikleri ifade edilmektedir.
Görüldüğü üzere,
bu suçların gazetecilik mesleğiyle bir ilgisi var mıdır sayın milletvekilleri?
Basın özgürlüğü, suç işleme özgürlüğü değildir. Suç işleyenleri mesleklerine göre
ayıramayız. Danıştay saldırısını yapan bir avukattır, bu fiilin avukatlıkla ne
ilgisi vardır? Geçen hafta Adalet Bakanlığına iki adet el bombası atıldı. Atan
kişi teşhis edildi ve bu kişinin geçmişte bir sendikanın genel başkanlığını
yaptığı ifade ediliyor. Şimdi, bu kişi yakalandığında ve tutuklandığında
“Sendikacılar tutuklanıyor.” diye feryadı basacak mısınız? Bu nedenle, tutuklu
ve hükümlü gazeteciler konusunun sadece rakamsal olarak değil, işlenen ya da
işlendiği iddia edilen suçların gazetecilik faaliyeti kapsamında olup olmadığı
çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) - Hanefi Avcı niye tutuklu?
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Dünyada en çok kimde var tutuklu gazeteci, ona cevap ver.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Ayrıca bağımsız yargı organlarınca açılan soruşturma ve davalar ile
yapılan tutuklamalar ve verilen mahkûmiyet kararlarının…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – İnsanları teröristlikle suçlamak yakışıyor mu? Bir milletvekilisin
halkın oyuyla.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - …Hükûmetin basına baskı yaptığı şeklinde değerlendirilmesi de doğru
bir yaklaşım değildir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Tutuklanmamış insanlara “terörist” diyorsun.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Hükûmeti yıpratmak maksadıyla yazılan çizilenler elbette ki suç
olamaz. Basın özgürlüğü çerçevesinde herkes istediği şekilde ifade eder.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Nerede? Nerede?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Sabahtan akşama kadar Hükûmet aleyhine…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sen inanıyor musun bu söylediklerine?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - …acımasızca eleştirilerin yapıldığı televizyon yayınlarını hepimiz
görüyoruz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – İnanıyor musun? İnanıyor musun?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ya, siz kendi kendinize yapıyorsunuz onu.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Bu gazeteciler, bu televizyonlar yayınlarına devam ediyor. Siz bu
televizyonları hiç seyretmiyor musunuz? Ulusal Kanal’ı hiç seyretmiyor musunuz?
Aydınlık gazetesini hiç okumuyor musunuz? En acımasız eleştirileri, hakaretleri
bu gazeteler yapmıyor mu?
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Hasan Ağabey ne oldu, Hasan Ağabeyin?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Yeniçağ gazetesini okumuyor musunuz?
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Hasan Ağabey’in ne oldu?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Bu gazeteler kapalı mıdır? Hepsi açık değil midir?
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Hasan Ağabey ne oldu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
- Ancak sizin derdiniz bunlar değil. Yargının devam ettirdiği soruşturmalara
baktığımızda, soruşturulan olayların basın özgürlüğüyle hiçbir ilgi ve
alakasının olmadığını görüyoruz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Başbakanın Hasan Ağabey’i ne oldu, Uğur Dündar ne oldu, Can Dündar
ne oldu, Ruşen Çakır ne oldu, Nuray Mert ne oldu, Ece Temelkuran ne oldu?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Araştırma önergesinde bahsedilen bir gazeteci “1 Mayıs haberini
yazdığı için tutuklandı” diyorsunuz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Evet.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – 1 Mayıs haberini yazdığı için tutuklanmadı, KCK üyesi olduğu için
tutuklandı o gazeteci.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Vay be! Onları yaratan senin zihniyetin!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Gidin, dosyasına bir bakın ve ona göre buradan araştırma önergesine
yazdığınız cümlelere dikkat edin.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bunları terörist yapan onlar değil, sizin zihniyetiniz!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – 1 Mayısı bayram ilan eden AK PARTİ iktidarıdır, Emek ve Dayanışma
Günü ilan eden AK PARTİ iktidarıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Faşizm, faşizm! Bu zihniyet, bu zihniyet!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Yine, araştırma önergesinde belirtilen Mustafa Balbay’ın
gazetecilik suçundan tutuklu olduğu yönündeki iddia da doğru değildir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Dünyada en çok tutuklu sendikacı burada, en çok tutuklu
milletvekili burada.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Gazeteci Balbay, 2003-2004 yıllarında hükûmeti silah zoruyla
devirmek için hazırlanan…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Yazık! Yazık!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – …Sarıkız, Ay Işığı, Yakamoz ve Eldiven darbe planlarına destek
vermek suçlamalarıyla tutukludur. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben size bir örnek vereceğim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ver.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Yargıya konu olan ve iddianamelere yansıyan, bir gazeteci ile bir
paşa arasında geçtiği söylenen diyaloga bir bakın.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bakalım.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – “Biz yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir Genelkurmay
Başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter.
Siz bir araya geldiğinizde, kendisine –dönemin Genelkurmay Başkanını
kastediyor- bunları söylemiyor musunuz?”
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Şimdi de Yiğit Bulut var.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Paşanın cevabı: “Söylüyoruz, inanın en açık şekliyle söylüyoruz.”
dedikten sonra gazeteci de “Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor
musun?” Konuşuyor musunuz demiyor, “Konuşuyor musun” diyor paşaya.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) - Hanefi Avcı niye tutuklu?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Şimdi değerli milletvekilleri, bir paşayla gazetecinin yaptığı bu
sohbetin devamı yargı dosyalarında zaten var. İçinde bulunduğumuz ve millet
adına görev yaptığımız Türkiye Büyük Millet Meclisini devirmek için bir
gazetecinin paşalarla böyle bir sohbet etmesi bir gazetecilik faaliyeti midir?
Bunun değerlendirmesini elbette ki biz yapmayacağız, bunu bağımsız yargı
yapacak. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, başka bir
örnek veriyorum: Yine başka bir gazetecinin bir şahısla yaptığı görüşmede
“Hayır yani, bu herifleri berhava etmek lazım. Artık iç savaştan başka bir şey
de temizlemeyecek bu işi. Öyle görünüyor yani.” dediğinde gazetecinin “İç savaş
olmaz da yani bir noktada eğer ortalık karışırsa… (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen,
sakin dinleyiniz.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – …hem ekonomi hem de siyasi olarak belki asker gelirse bir şey
olabilir.” diyor. Bunu gazeteci söylüyor ve bunu da siz savunuyorsunuz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Onların hiçbiri terörist değil, terörist yapan sizsiniz!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Mesleğini yapan gazeteciler ile biraz önce saydığım suçları
işleyenleri karıştırmak, gazetecilerimize de, gazetecilik mesleğine de büyük
bir haksızlıktır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Zeynep Kuriş diyor ki: “Bunlar tecavüzcülerin Hükûmeti.”
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Yargı, bunun gazetecilik faaliyeti olmadığını söylüyor ve gerekli
soruşturma ve kovuşturmayı yapıyor. Bize düşen, bu soruşturma ve kovuşturmaları
etkilemeden, maddi gerçeğin ortaya çıkmasını beklemek.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi de kararını verdi, Türk mahkemelerinde Ergenekon davalarında
bağımsız ve adil yargılama yürütüldüğüne hükmetti ve tutuklamaların meşru
sebeplere dayandığına hükmetti.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bu Hükûmet Pozantı’da tecavüz edenlerin yanında! Bu Hükûmet böyle
bir Hükûmet, Pozantı’da çocuklara tecavüz edenlerin yanında!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, Hükûmeti eleştirebilirsiniz, AK PARTİ’yi
de eleştirebilirsiniz, buna kimse müdahale edemez. Eğer, siz, Hükûmeti
eleştirmenin ötesine geçerek “Bu iş sandıkla falan olmayacak, şiddet lazım,
kaos lazım, silah lazım.” diyorsanız, işte o zaman bağımsız yargı yakanıza
yapışır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bunları söylesene: 1 Mayıs, 8 Mart…
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Yine, araştırma önergesinde 5 bin civarında İnternet sitesinin
bloke edildiği ifade edilmektedir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – “Dünün mazlumları bugünün zalimleri oldu.” diyor Salih
Mirzabeyoğlu.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – İnternet siteleri, eğer çocukların cinsel istismarı ve müstehcenlik
içeriyorsa…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Ya, bunlardan cezalandırılan var mı?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – …terör örgütlerinin propagandasını yapıyorsa, telif haklarına
aykırı paylaşım yapıyorsa mahkeme kararıyla bloke edilmektedir. Bunun da basın
özgürlüğüyle bir ilgisi bulunmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün daha ileriye taşınması
için son yıllarda önemli yasal düzenlemeler yaptık. Basın Kanunu’nda, haber kaynağının
açıklanmaması gibi, basın özgürlüğünü genişleten düzenlemeler yaptık.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – “Haber kaynağını açıklamazlarsa ben açıklayacağım.” dedi Başbakan.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Üçüncü yargı reformuyla beraber, geçen yıl yaptığımız yargı paketinde,
basın suçlarına erteleme getirdik.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – “BDP açıklamazsa ben açıklayacağım.” dedi Başbakan, daha ne
yapacaksın!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Yine, dördüncü yargı paketi, şu anda Adalet Komisyonunun gündeminde
olan paketle de, düşünce ve ifade özgürlüğü anlamında önemli reformlar
getiriliyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sen onları Başbakana söyle.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinde bahsedilen olayların
gazetecilik faaliyetiyle bir ilgisi bulunmadığından…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Adam, bir de ağzından çıkanı kulağın duysun be!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – … grup önerisinin gündeme alınmaması yönünde görüşümü ifade
ediyorum, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Tunç.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim söz verdiğiniz için.
Sayın Başkan,
çeşitli kere sizlere de sesini duyurmaya çalıştı. Konuşmacımız konuşurken,
özellikle, Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından çok yoğun ve çok argo bir
biçimde laf atmalar olmaktadır. Biz bunu nezaket anlayışımızla
bağdaştıramıyoruz. Daha önceki grup önerisi görüşülürken Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hamzaçebi yine böyle bir konuşma usulü
hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunacak bazı ikazda ve
uyarılarda bulunmuştu özellikle grubumu hedef göstererek. Aynı hassasiyeti ben
de kendilerinin bilgisine sunuyorum, aynı zamanda da sizlerin bilgisine
sunuyorum. Bizden beklediği hassasiyeti kendi grup üyelerinin de göstermelerini
talep ediyorum kendilerinden.
Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bahçekapılı.
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Cevap vermeyeceğim efendim.
Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
istiyorsunuz…
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Akar, Sayın Ağbaba, Sayın Özel, Sayın Susam, Sayın Serindağ, Sayın Tayan,
Sayın Öz, Sayın Canalioğlu, Sayın Dinçer, Sayın Özkan, Sayın Yalçınkaya, Sayın
Akova, Sayın Köktürk, Sayın Kurt, Sayın Oyan, Sayın Güler, Sayın Korutürk,
Sayın Ekşi, Sayın Sarı, Sayın Çetin.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20
milletvekili tarafından tutuklu gazetecilerin içinde bulunduğu durumun
araştırılarak basın ve düşünce özgürlüğü bağlamında değiştirilmesi gereken
yasal düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla 26/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri
Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı: 310)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sıraya
alınan, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet
Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve
Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı
Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara
Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze
ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların
Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın;
5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Dünkü birleşimde,
İç Tüzük'ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 23’üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’a
aittir.
Buyurunuz Sayın
Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, efendim, bu görüştüğümüz torba kanunun 10 maddesi ve 1 geçici maddesi yani 11
maddesi tarım satış kooperatifleri birliklerini ilgilendiriyor, 4572 sayılı
Kanun’u değiştiriyor. 4572 sayılı Kanun dediğiniz şey de yürütme ve yürürlük
hariç 8 madde ve 1 geçiciden oluşan bir kanun yani kendisinden daha fazla
maddeyi getirerek bir değişiklik yapıyoruz ama torba kanunla yapıyoruz yani
müstakil bir yasa getirmiyoruz, bağımsız bir tasarı getirmiyoruz. Tabii, Sayın
Bakan diyor ki: “Bu, torba kanun ama bir özelliği var.” Nedir özelliği? “Hepsi
bizim Bakanlığı ilgilendiriyor.”
(x)
437 S. Sayılı Basmayazı 26/3/2013 tarihli 82’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Sayın Bakan, bir
kere, tabii, siz önce kendi teşkilat yasanızı bir çıkarın, hâlâ kanun hükmünde
kararnamelerle yönetiliyorsunuz. İkincisi de bu tür önemli bir düzenlemeyi de
müstakil olarak getirme kararlılığını gösteriniz. Bu, şunun için de gerekliydi:
4572 sayılı Yasa, Dünya Bankasının ilk taslağını yazdığı bir yasadır yani bu
yasanın sırasının, sayısının, isminin belki değişmesi en azından Türkiye
açısından bir ayıptan kurtulmak açısından yararlı olurdu.
Değerli
arkadaşlarım, bu 4572 sayılı Yasa 2000’in 16 Haziranında bu Meclisten geçti, on
üç yıldır yürürlükte ve bunun on bir yılı da sizin döneminiz, 2008 yılı
programına koydunuz. 2008 yılı programında dediniz ki: “Biz, TSKB’leri, bu
yasayı değiştireceğiz, yeni düzenleme yapacağız.” 2009’da bir hazırlık da
yaptınız ama Meclise gelmedi. Gelmedi de ne oldu? Bir kere, birliklerin DFİF
borçları durduk yerde büyümeye devam etti. Ondan sonra, zaten DFİF kredisi
kullanan pek yok ama siz, durduk yerde, bu üzerinize düşen sorumluluğu yerine
getirmeyerek birliklerin borç yükünü artırdınız. Şimdi “Azalttık.” diyorsunuz
ama artırdıktan sonra azaltmalar bunlar, durduk yerde faiz yükü bindirdiniz
üstüne.
Değerli
arkadaşlar, birliklerin iki temel sorunu var. Bu iki temel sorundan bir tanesi
bu birikmiş borçlarıdır, DFİF borçlarıdır. Tabii, birliklerin aslında bankalara
da borçları var. Başka devlet borçları olabiliyor -sigorta ya da vergi- ama
esas itibarıyla kredi borçları ve bunun da aslan payı şu an DFİF’te. Bu DFİF
borçlarını yeniden yapılandırıyorsunuz -birazdan göreceğiz, 27’nci maddede bir
yeniden yapılandırmanız var- fakat bu yeniden yapılandırmanın da daha çok
hazine mantığıyla yapıldığını yani bütçe dengeleri saplantısı üzerinden
yapıldığını… Ben biliyorum, sizin Bakanlığınız bunun daha iyi koşullarda
yapılmasını da önerdi ama muhtemelen hazineye de sözünüz geçmiyor. Yani burada
bütün meseleyi bütçe dengeleri üzerinden yaparsanız bu birlikleri
çökertirsiniz, bu birlikleri batırırsınız, birlikleri tasfiye edersiniz. Zaten
IMF programının ana amacı buydu, birliklerin tasfiye sürecine sokulmasıydı
büyük ölçüde. İkisi zaten tasfiye hâlinde, Kayısı Birlik ve TASKOBİRLİK ama
diğerlerinde de birçoğu ÇUKOBİRLİK’ten tutun, TARİŞ’in örneğin özellikle Pamuk
Birliği, bunlar çok önemli ölçüde mal mülk satarak, faaliyetlerini daraltarak
ayakta kalma mücadelesi veriyorlar. Ortaklarına ve sonuçta tarıma, sonuçta
tarımsal üretime destek vermeye, katkı vermeye hâlâ çaba gösteriyorlar.
Birinci sorun
buydu, bu birinci sorunda yani DFİF borçlarının ertelenmesinde yeterli bir
düzenleme getiremediniz maalesef. Bakın, bu DFİF borçları da nasıl oluştu? Onu
da size söyleyeyim. 2000 öncesi birliklerin birikmiş borçları bir tahkime tabi
tutuldu, Mayıs 2000 öncesindeki borçları silindi ama bunun karşılığında
birliklerden iki tane şey özellikle istendi, bir tanesi: Tepenize bir yeniden
yapılandırma kurulu getiriyoruz, her adımınızı attığınızda bize danışacaksınız,
yatırımlarınızı daraltacaksınız, yatırımlarınızın bir bölümünü tasfiye
edeceksiniz ve bir de personel rejiminizi yeniden düzenleyeceksiniz, kıdem
tazminatlarını da devletin hazine ödemesi hâli, şartları yerine getirilebilir.
Şimdi, ne oldu?
Birlikler daha iyi durumda mı? Birliklerin her yıl yeniden ürün alım kredisi
ihtiyacı olduğu için geçmiş borçlarının silinmesi derde deva değil. Birliklerin
yeniden, her yıl ürün alım dönemlerinde paraya ihtiyaçları var. Nasıl
karşılayacaklar? Ya siz vereceksiniz -devlet olarak bir kredi musluğunuz olacak-
ya da piyasadan borçlanacaklar. Bir DFİF fonu üzerinden, yani Destekleme ve
Fiyat İstikrar Fonu üzerinden bir 250 milyarlık -250 milyon şimdiki şeyiyle-
bir başlangıç sermayesiyle işi götürdünüz ve şu an geldiği noktada 1 milyar 285
milyon liralık bir meblağa ulaştırdınız. Bu geriye ödemelere rağmen buraya
ulaşıyor.
Bakın, geriye
ödemeler nasıl? Size bir tane örnek vereyim. TARİŞ Üzüm Birliği. Şimdiye kadar
toplam 135 milyon lira kredi kullanmış, DFİF kredisi, bu kullandığı kredilere
karşılık 127 milyon liralık ödeme yapmış. Ama hâlen borcu ne kadar? 164 milyon
lira. Yani bu ne demektir? Bu aslında öde öde artsın demektir. Ödüyorsunuz,
ödüyorsunuz, tıpkı banka borçları gibi ödedikçe artıyor.
Şimdi, siz,
“Bunun yaklaşık yüzde 50’sini indiriyoruz, sevinin.” diyorsunuz. Niye sevinsin?
Çünkü 2005 yılından itibaren siz birikmiş o anaparalara faizleri de katarak
sürekli bir kapitalizasyon gerçekleştirdiniz, yani borçları sürekli kapitalize
ederek faizleri anaparaya eklediniz. Eklediğiniz için, aslında birliklerin
faizleri silseniz belki hiç borçları yok, ama şu an inanılmaz bir borç yükü
altında ve sizin yaptığınız bu planla da hâlen 16 birliğin 12’si 618 milyon
lira borçlu kalacaklar.
Nasıl ödeyecekler
bunu? “On beş yıl” diyorsunuz. Ama, nasıl ödeyecekler? Yani birçok birlik
faaliyetlerini ya durduracak ya daraltacak daha da fazla ya yürüyemeyecek,
tasfiye olacak. Yani böyle bir şeyi istiyor musunuz? Hâlâ tarımdaki bu
tasfiyeyi istiyor musunuz, istemiyor musunuz, temel soru budur ve bu konuda
sanırım niyetinizin iyi olmadığı anlaşılıyor.
Bakın,
birliklerin ikinci meselesi, ikinci temel sorunu her yıl yeterli miktarda ürün
alım kredisine sahip olmasıdır; Eğer böyle bir imkânları yoksa yaşayamazlar
demiştim. Bunu nasıl yapacaksınız? Bununla ilgili bir düzenlemeniz var mı?
Aslında ilk başta
biraz sevindik -17’nci, ilk şey hâliyle, şimdi 20’nci madde- 20’nci maddede bir
cümle vardı, o cümlede, işte, bu kanun hükümlerine göre kurulmuş kooperatif ve
birliklere siz devletçe finansman sağlanabileceğini öngörüyordunuz, fakat
birdenbire bunun tehlikeli olabileceğini düşündünüz. Hazine cenahı muhtemelen
öyle düşündü ve bir önerge verdiniz yani kendi getirdiğiniz tasarıya bir önerge
verdiniz, bu önergeyle komisyonda bu cümleyi çıkarttınız. Bu durumda, peki,
Dünya Bankası tasarısından ne farkı var? Çünkü Dünya Bankası tasarısı da ne
diyordu? “Kooperatif ve birliklere devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinden
herhangi bir mali destek sağlanamaz.” diyordu. Biz “Hah, şimdi bunu tersine
döndürecek galiba Hükûmet.” dedik. Fakat ne oldu? Tabii, aslına rücu etti yani,
neyse o oldu tekrar. Yani, bu iyimser beklenti birdenbire havada kaldı çünkü bu
iktidar zaten IMF politikalarını uygulayarak devam eden, ayakta duran bir
iktidar. Dolayısıyla, aslına rücu etti. Muhtemelen IMF’nin, Dünya Bankasının görünmez eli gene burada
devreye girmiştir ve sizin o cümleciğinizi oradan çıkarmıştır. Bizim şimdi
bununla ilgili, yeri geldiğinde, 20’nci maddede önergelerimiz olacak yani
yeniden birliklerin ürün alım dönemlerinde bir finansman imkânına kavuşmasını
isteyeceğiz. Umarım, bu kısa sürede, komisyonla Genel Kurul arasında geçen bu
sürede akıllar yerine gelir ve birliklerin tasfiyesine böylesine kolayca izin
verilmez diye düşünmek istiyorum. Hâlâ iyimserliği korumak istiyoruz. Eğer bunu
yapmazsanız yani böyle bir düzeltmeye gitmezseniz gerçekten birlikleri kötü bir
gelecek bekliyor. Elimize çok sayıda mesaj geliyor birliklerden yani “Bu
vaziyette bu borçların altından kalkamayız ve her yıl tekrar borçlanırız yani
şu an siz yarıya indiriyorsunuz, hiç uzağa gitmeyin, beş yıl sonra biz yeniden
bu borçları katlamalı olarak getiririz. Özel bankalar üzerinden olur, başka
türlü olur, buna müsaade etmeyin.” Dünyanın bütün gelişmiş toplumlarında tarıma
destek verilir. Gıda güvenliği birinci önceliktedir ve tarım satış
kooperatifleri birlikleri türü mekanizmalara da devlet kredi desteği verir,
finansman desteği verir. Bunu yapmanızı hâlâ bekliyoruz.
Sayın Bakan, size
bu mesajı iletmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Oyan.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Adil Kurt.
Buyurunuz Sayın
Kurt. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ADİL KURT (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ben de birinci bölüm üzerinde grubumuzun görüşlerini
paylaşmak üzere söz aldım. Hepinizi selamlıyorum.
Öncelikle, bölüm
tasnifinin doğru yapılmadığını ifade etmek istiyorum. 1’le 23’üncü madde
üzerindeki görüşlerimizi ifade edeceğiz. Ama, diyelim ki kooperatiflerle ilgili
olarak görüşlerimizi ifade edeceğiz, maddelerin bir kısmı birinci bölümün
içerisinde, bir kısmı ikinci bölümün içerisinde bulunuyor. Yani bu tasnif dahi
bir bilimselliğe oturtularak yapılmamış bulunuyor. Tabii, torba yasaları
konuştuğumuzda, adı üstünde, torba nasıl denk gelirse öyle konuşulacak. Biz de
denk getirmeye çalışacağız, görüşlerimizi ifade ederken bölüme ilişkin olarak
görüşlerimizi denk getirme gayreti içerisinde olacağız.
Şimdi,
gümrüklerle ilgili konuya öncelikle değinmek istiyorum. Sınır ticaretinden
kaynaklı olarak bir sorun şu anda Meclisin İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunda görüşülüyor, Roboski katliamının alt komisyon raporu görüşülüyor.
Neye dayanarak ifade ediyorum? İşte tam bu konuyla ilgilidir. Şimdi, daha önce
Bakanlığa ifade ettik, görüş olarak komisyonda da paylaştık. Siz eğer gerçekten
yasa dışı sınır ticaretine çözüm bulmak istiyorsanız gerçekçi bir noktadan hareket
etmeniz gerekiyor. Bu düzenleme derde derman değil, çözümleyici değil. Bir
taraftan Meclisin ilgili komisyonu şu anda Roboski katliamının faillerini
aklama gayreti içerisinde hummalı bir çalışma sürdürüyor bu dakikalar
itibarıyla, şu saat itibarıyla, bir taraftan da bu sorunu teşkil eden yasal
düzenlemeyi tartışıyoruz. Kapıkule Sınır Kapısı bir transit geçiş kapısıdır.
Hiç kimse günübirlik olarak gidip, sınırın öbür yakasından domates alıp,
getirip iç pazarda tüketmiyor ama Hakkâri’deki Esendere Sınır Kapısı ya da
Habur Sınır Kapısı, Hükûmetin “Açtık.” dediği ama açık olmayan Derecik, Üzümlü
sınır kapıları, daha sonra Roboski katliamından itibaren… Şimdi, alt komisyon
raporunda da değinmiş, “Gülyazı’da bir sınır kapısının olması gerekir.”
ifadeleri var, önerisi var, bunların hiçbirisi çözülmüyor. Buradaki insanlar bu
sınır kapılarını transit geçiş için kullanmıyorlar. Günübirlik ticari
faaliyetlerin içerisinde bulunmak için kullanıyorlar. Yüksekova’daki bir
vatandaş, Esendere’deki bir vatandaş günübirlik olarak İran’a gidiyor, domates
alıyor, biber alıyor, portakal alıyor, karpuz alıyor, getiriyor, iç piyasada
tüketiyor, satıyor. Bunu günübirlik yapıyor. Ama mevcut yasal düzenlemeye göre
bu faaliyet yasal mıdır, bu şekilde davranması yasal mıdır? Açıkça ifade
edeyim, yasal değildir ama oradaki gümrük yetkilileri de göz yummak durumunda
kalıyor çünkü yasaya göre, bir vatandaş sınırı geçtikten sonra, kapıdan
geçtikten sonra, üç gün karşı tarafta kaldıktan sonra beş kilo tüketim
malzemesiyle sınırı geçebilir, tekrar ülkeye dönebilir. Bunu uygulayan bir
kapımız var mıdır? Örneğin, Doğubayazıt Sınır Kapısı’nda bunu uygulayabiliyor
musunuz? Örneğin, Suriye’yle olan sınır kapılarımızda bunu uygulayabiliyor
musunuz? Uygulayamıyorsunuz. Çözüm nedir? Daha önce de ifade ettik, çözümünü
koyduk biz burada, dedik ki: Bu bölgelerde serbest ticaret bölgelerini inşa
etmeniz gerekir. Böyle yaklaşmazsanız vatandaşınızın tepesine işte Roboski’de
olduğu gibi bomba yağdırmak durumunda kalıyorsunuz. Sonra da “Yanlışlık oldu.” Tam 456 gündür Meclis İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Roboski katliamını örtme gayreti içerisindedir,
bir kılıf bulma gayreti içerisindedir. Saati hesapladım; 10. 856 saattir Meclis
bu olayla ilgileniyor. Böyle bir uğraş alanı, böyle, bu şekilde uğraşacağınıza
getirin köklü çözümünü bulalım. Mevcut durumdaki gümrük uygulamaları
geçersizleşmiştir. Realist bir yaklaşım gerekiyor; bu realist yaklaşım bu
yasada yok, bu düzenleme bu yasalarda yok.
İkinci önemli
husus: Bu yasayla Avrupa Birliği Gümrük Anlaşması deliniyor, önemli bir husus.
Meclis bunu oyladıktan sonra, kabul ettikten sonra fiilen Avrupa Birliği Gümrük
Anlaşması delinmiş olacak, Amerikalı bir şirket lehine delinmiş olacak ve bu
delinmeyle birlikte bir emsal karar almış olacaksınız. Artık fiilen Avrupa
Birliği Gümrük Anlaşması’ndan vazgeçmiş oluyorsunuz. Dolambaçlı yaklaşmanıza
gerek yok, vazgeçmek istiyorsanız, bu yasa, Avrupa Birliği Gümrük Birliği
Anlaşması’nı reddediyorsanız hiç böyle dolambaçlı yaklaşmanıza gerek yok;
getirirsiniz Meclise, Meclis gündemine, tartışılır bu Gümrük Birliği... Ama adı
üstünde: Avrupa Birliği Gümrük Anlaşması bir imtiyaz anlaşmasıdır, piyasa
avantaj anlaşmasıdır. Kabul etmişsiniz ama bu piyasa avantaj anlaşmasını bir
uluslararası tekelin lehine bozmuş oluyorsunuz. İsmini telaffuz etmek
istemiyorum ama savaş uçaklarını, helikopterlerini daha rahat alabilmek için
böyle bir yöntem tercih etmenizin bir anlamı yok. Amerikalı bir savaş uçakları
baronu lehine böyle bir anlaşmayı, bu şekilde dolambaçlı bir yaklaşımla
Meclisin gündemine getirmenizin bir anlamı yok; doğrudan doğruya getir, koy.
Yarın, öbür gün tüm alanlara, ticari alanlara, uluslararası ticari alanlara
emsal teşkil edecek bir karar almış oluyorsunuz.
Gümrük
anlaşmalarının, özellikle gümrükle ilgili düzenlemelerin Türkiye'nin doğusu ve
güneyindeki sınır kapılarının daha etkin, verimli işletilmesi konusunda yol
gösterici olması gerekirdi. Önerdik, dedik ki: Bakın, Habur Sınır Kapısı’nda
-on gün önce gittik- Silopi’yle Habur arasında hâlâ tır sırası var; bir ucu
kapının girişinde, sonu Silopi’nin içinde; yaklaşık 40 kilometre mesafe. Gidin,
göreceksiniz. Nedeni, gümrük kapısındaki hantal işleyişten kaynaklanıyor. Çok
basit bir çözümü var, oradaki kablolu İnternet erişim hattını uydu erişim
hattına dönüştüreceksiniz. İnsanlar sekiz saat, dokuz saat, kimi zamanlar
günaşırı sınır kapısında beklemek durumunda kalmazlar. Bakınız, İbrahim Halil
Sınır Kapısı’yla yani Kürdistan Federal Bölgesi’nin sınır kapısıyla Habur Sınır
Kapısı arasındaki köprüde vatandaşlar, elinde çantayla giriş yapacak
vatandaşlar zaman zaman dokuz saat, on saat bu köprü üzerinde beklemek
durumunda kalıyorlar, ne beslenme ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar ne de
herhangi bir insani ihtiyacını karşılayabilecek durumda oluyorlar. Defalarca
gündeme getirdik, ya bu bir sorundur, bu sorunu çözün. Çözümünü de söylüyoruz,
çok basit bir çözümü var: Kablolu internet erişiminden vazgeçilecek, uydu
erişimine geçilecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT
(Devamla) – Buradaki memur, pekâlâ, işleri ağırlaştırmak için bir gün
“Sistemimiz kilitlendi.” deyip insanları saatlerce orada kuyrukta bekletebilir.
Esendere’de durum budur, Doğubayazıt’a gidin durum budur, Suriye’yle olan sınır
kapılarının tamamında durum budur. Bu eziyeti vatandaşımıza niye
çektiriyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kurt.
ADİL KURT
(Devamla) – Sizin, Irak’la özellikle Kürdistan Federal Bölgesi’yle yıllık
ticaret hacminizin ithalat-ihracat kalemleri 18 milyon dolar. Türkiye’nin
toplam ihracatı içerisinde ikinci sıradadır. Yüzde 8,2’sine tekabül ediyor ama
hem böyle bir potansiyel var hem böyle bir eziyeti vatandaşlara
çektiriyorsunuz. Bunun düzeltilmesi gerekiyor.
Diğer bölümlerle
ilgili olarak da görüşlerimizi daha sonra ifade edeceğiz. Hepinize teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kurt.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu. Şahsı
adına da söz talebi olduğu için ikisini birleştirerek söz vereceğim.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış buluyorum, öncelikle Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz bu tasarının genel gerekçesine ve bazı
maddelerine bir bütün olarak bakıldığı zaman, birçok konuyu düzenleyen, birçok
konuyu içinde barındıran bir torba yasa olduğunu görüyoruz. Zaten, bunun böyle
olduğunu Sayın Bakan da kabul etmiş durumda.
Birtakım diğer
maddelerine baktığımız zaman ise kooperatif ve birliklerde, günün gelişen
ihtiyaçlarına cevap vereceği ve bu gelişmeleri karşılayacağı iddiasıyla bazı
değişiklikler de yapıldığı belirtiliyor ancak bir şirket türü de olan
kooperatiflerin ve tabii ki özelde tarım satış kooperatiflerinin ve
birliklerinin ruhuna hiç de uygun olmayan ve birtakım müdahalelere de sebep
olabilecek, hatta, 2000 yılındaki düzenlemenin de gerisine gidecek olan bazı
çalışmaların da bu tasarı içerisine zerk edildiğini görüyoruz.
Bize göre, bu
tasarıyı getiren Hükûmetin örtülü amacı, birliklerin ve kooperatiflerin kendi
kendilerini yönetmesine ve bağımsızlığına aykırı birtakım müdahalelerin
bulunması ve bunu da bu tasarı içerisine birtakım maddelerle getirmesi
gözükmektedir. Sorunlara kalıcı çözümlerin getirilmesi yerine, hem günü
kurtarmaya yönelik hem de kooperatif ve birliklerin Hükûmet etkisi altına daha
çok alınmasını sağlayacak olan birtakım düzenlemeleri bu tasarı içerisinde
görüyoruz. Ancak, bu tip ortaklıklara yapılan siyasi müdahalelerin geçmişte de
nelere mal olduğunu, özellikle ekonomik ve ticari anlamda neler getirdiğini de
hatırlamamızda fayda var diye düşünüyorum.
Hükûmetin, bu
kurumların ortakları olan üreticilerimizin sorunlarına bugüne kadar bigâne
kalıp onların mağduriyetlerinin sürmesine neden olmasının yanı sıra, yıllar
sonra, aradan uzun bir zaman geçtikten sonra, 4572 sayılı Yasa’da birtakım
değişikliklere gitmesini ve biraz önce de belirttiğim gibi, bu değişiklikleri
bir torba yasa kapsamında düzenlemesini de yadırgıyoruz değerli
milletvekilleri.
Bu tasarı daha
taslak hâlindeyken, ilk hazırlandığında, özellikle kooperatif stratejisi
belirlenirken, 2008 yılından itibaren, o yılın yıllık programlarında ve hükûmet
icra planlarında düzenlenirken, bir finansman modeli oluşturulması gerektiği
üzerinde bütün kurumlar, konuyla ilgili hemen hemen bütün kurumlar bir
mutabakata varmıştı. Aradan geçen süre zarfında önümüze gelen tasarıda şunu
görüyoruz: Bu mutabakat ortadan kalkmış, daha çok hazine tahakkümü altında bir
tasarı karşımıza gelmiş.
Değerli
milletvekilleri, bu birliklerin yani tarım satış kooperatifleri ve
birliklerinin hem tarımsal üretimde hem bunların ihracatında ortaya çıkan katma
değerde çok büyük önemleri var. Ki zaten bu birliklerin ilk kuruluşuna
baktığımız zaman, 1913 yılında, Ege’de, Aydın’da bir incir kooperatifi
kuruluyor, nüve orada atılıyor. 1963 yılına kadar bu kooperatifler gerçek
manada kooperatif görevini görüyor ve yürütüyor. O günden 1994 yılına kadar da
destekleme alımlarında gelen giden bütün Hükûmetlerin bir aracı kurumu hâline
geliyorlar. 1994 yılında devlet desteklerinin ortadan kaldırılmasından sonra
birtakım yapısal sorunlar, bu birliklerin ve kooperatiflerin yakasını maalesef
bırakmamış oluyor ve hemen hemen hepsinde ciddi bir mali yapı bozukluğu
karşımıza çıkıyor. Sonuçta, gerçekte olması gereken üretici dayanışması ve
birliği kimliğinden de maalesef bunlar uzaklaşmış oluyor.
İşte, bu tablo
değerli milletvekilleri, 2000 yılında bu yasayı çıkartırken yani 4572 sayılı
Yasa’yı çıkartırken karşımızdaki tabloydu. Bakın, o dönemde birliklerin durumu
şöyleydi: Borçlarını geriye ödeyebilecek durumda değildiler, mali
kredibiliteleri bitmişti, neredeyse sıfırlanmıştı, ortakların kooperatiflere
sahip olma bilinci giderek zayıflamıştı, istihdam fazlası çok sayıda personel
vardı ve eğitim kalitesi bu personelin çok düşüktü, tesislerinin hemen hemen
tamamı demodeydi ve rekabetten de yoksundular. İşte, böyle bir dönemde, 57’nci
Hükûmet döneminde, biz, 4572 sayılı Yasa’yı çıkarttık ve 16 Haziran tarihli
Resmî Gazete’de yayımlanarak, yürürlüğe girmesini temin ettik değerli
milletvekilleri. O zamanın deyimiyle, bunlar,
“kara delikler”den bir tanesiydi. Biliyorsunuz, o dönemde, yine,
yıllarca sürüncemede bırakılmış birçok yapısal, ekonomik ve mali soruna nasıl
neşter atıldıysa bu alanda da ciddi manada çalışma yapıldı ve 4572 sayılı Yasa
hazırlanmış oldu.
Buna paralel
olarak da yine bu yasanın çıkmasından itibaren Dünya Bankasıyla yapılan
“Tarımsal Uygulama Reform Projesi” kapsamında tarım satış kooperatif ve
birlikleri de bir bileşen olarak bu projenin içerisinde yer aldı ve yeniden
yapılanma oluştu. İşte, herkesin dilindeki “yeniden yapılanma”nın esas nüvesi
budur.
Bu kanun
çıkarılırken temel amacı, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin yeniden
düzenlenmesi ve bu kuruluşların yapılanması için yasal bir çerçeve
oluşturularak birlikleri etkin ve sürdürülebilir bir şekilde bağımsız ve mali
yönden de güçlü kılmaktır. Bu kanunun amacı budur.
Şimdi, yeniden
yapılanma dönemiyle, 2002’de bizim hükûmeti bırakıncaya kadarki dönemde
birliklere yaptığımız ne tür mali yardım var, onları da huzurunuza getirmek
istiyorum.
Bir kere, bu 12
birliğin 2000 yılı öncesi 1 milyar 237 milyon lira olan borçları, geçmiş döneme
ait olan “Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu” yani DFİF’ten kaynaklanan borçları
terkin edildi, bu borçlar silindi. Diğer yandan, 314 milyon lira olan ve özel
bankalara olan borçları da hazine tarafından üstlenildi ve büyük ölçüde bir
mali imkân sağlanmış oldu. Birliklere DFİF kaynaklarından ucuz kredi kullanma
imkânı getirildi böylece ve onların ihtiyaç duydukları ürün alım ve işlemeye
yönelik krediler DFİF kaynaklarından sağlanmış oldu. Fakat akabinde, hükûmeti
devrettikten sonra gelişen dönemde bu disiplinin bozulduğunu ve sonunda da gene
eskiye benzer bir enkazın oluştuğunu görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, daha sonra gelişen hükûmet dönemlerinde -özellikle ilk
yıllarda- birliklerin hükûmet etkisi altına alınabilmesi ve onların
işlevlerinin yok edilmesi saikiyle hareket edildiğinden üreticiler âdeta yok
sayılmış ve birliklerin kapanmasına, atıl kalmasına ve onların ortaklarının da neredeyse yok
olmasına yol açacak uygulamalar içerisine girilmiştir. İşte bu dönemde modern
kooperatifçilik ilkesinden daha da uzaklaşılmış, faaliyet zararları ve finansman
ihtiyaçları en temel neden olarak ortaya çıkmasına rağmen birtakım kaynak
israflarına da kayıtsız kalınmıştır. Ürün-fiyat sisteminin kurulmasına yardımcı
olunmamıştır. Satış, pazarlamayla ilgili olarak faaliyetler teşvik
edilmemiştir. Atıl gayrimenkullerin değerlendirilerek bir finansman yolu
açılması yani sermayeye fon temin edilmesi yoluna gidilmemiştir. Yeniden
yapılandırmayla sağlanan ve yol alınan bütün o iyi gelişmeler, sermaye birikimi
ve her türlü diğer mali sıkıntılarla maalesef israf edilmiştir. Sonuçta,
kurumsal yönetim kapasitesinin geliştirilmesi durdurulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bugün için baktığımız zaman, tarım satış kooperatifleri ve
birliklerinin buna ilaveten temel bazı problemleri de var ve bu süreç devam
ediyor, gidiyor. Bunlardan en önemlisi, bir kere, bu birliklerin ve
kooperatiflerin en önemli dezavantajı olan rekabet dezavantajını, ortadan
kaldırılacak olan desteklemenin ve dış finansman ihtiyacının, biraz önce de
söylediğim bir finansman modeli çerçevesi içerisinde çözülmesi noktasında ciddi
bir ihtiyaç var yani yeniden bir finansman modellemesine gidilmesi
gerekmektedir. Tarım ürünlerine ve üreticilere yönelik destekleme
politikalarının bütüncül bir yaklaşım içinde ele alınması gerekmektedir. Böyle
parça pürçük birtakım tedbirlerle bunun geçiştirilememesi gerekmektedir ve
birliklerin bu politikalarını yani onların uygulamalarını tamamlayıcı,
kolaylaştırıcı bir yaklaşımla
benimsenmesi gerekmektedir. Gene, birliklerimizin en önemli güncel
sorunlarından biri de yaşadıkları vergi sorunlarıdır ve vergiden kaynaklanan bu
problemlerin de ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, yapılan bütün bu yanlışlara, bütün bu yanlış düzenlemelere, yapısal
sorunların daha da derinleşmesine yol açacak bu politikalara baktığımız zaman
bunların birçoğunun, birlik ve kooperatiflerin, yıllar içerisinde atıl
kaldığını, hatta icrai takibe düştüğünü de görüyoruz ki bu çok önemli bir
konudur birliklerimiz ve kooperatiflerimiz için. Öz kaynak sorunu
halledilemediği için, öz kaynak sorunu devam ettiği için kurumsal yönetim anlayışının
gelişiminde de maalesef birlik ve kooperatifler yetersiz kalmışlardır.
Bu çerçeve
içerisinde baktığımız zaman, bir kere bu bölük pörçük, parça parça getirilen ve
günü kurtarmaya yönelik olan uygulamaların bir kenara bırakılarak gerçekten
ciddi ve köklü birtakım tedbirlerin ve girişimlerin yerine konması
gerekmektedir ki bunlardan bence en önemlileri temelden ve kalıcı çözüm üretmek
açısından bir tarımsal yapının verim ve rekabet gücünü artırmaktır. Bu anlamda,
Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu’nun, Kooperatifler Kanunu’nun ve bugün
görüştüğümüz -parça parça değil, bütüncül bir yaklaşım içerisinde- Tarım Satış
Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu’nun bir bütün içerisinde ele alınması ve
birlikte bunların Meclis Genel Kurulunda ve ilgili komisyonlarda görüşülerek
yasalaştırılması gerekmektedir. Bu gerçekleşirse, eğer bunlar yapılabilirse bu
durumda da destekleme sistemi yeniden gözden geçirilmiş olacak ve sonuçta da
kooperatifçilik sistemi bir bütün içerisinde ele alınma şansı yakalamış olacak.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının içerisinde tarım satış kooperatifleri ve
birliklerini ilgilendiren bazı maddeler var ama bunlardan benim ön plana
çıkarmak istediğim 20’nci maddeyle ilgili birkaç hususu da Hükûmetin ve yüce
Genel Kurulun dikkatlerine getirmek istiyorum. Bir kere bu 20’nci maddeyle
öngörülen düzenlemelerin eksikliklerinin yanı sıra birtakım eksikliklerin
ötesinde, öncelikle kuruluşlarından bu yana birlik ve kooperatiflerin sahip
oldukları işletme tesislerine ilişkin mevcut düzenlemenin tamamen kaldırılması
ve bu anlamda da ciddi bir boşluğun yaratılması söz konusudur. Hâlbuki
üreticilerin ürünlerinin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve dayanışma
bakımından da hayati öneme sahip olan ikincil işletmelerin mevcudiyet ve
geliştirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, üreticilerden alınmış olan
ürünlerin satışı faaliyet, kooperatif ve diğer düzenlemeler bir arada olduğunda
birliklerin eli kolu bağlanmış olacağı için amaçlarına da hizmet edememiş
olacaklardır. Bu önemli eksikliği gidermek için üstünde çalıştığımız 4572
sayılı Yasa’nın ya eski hâli, mevcut durumu korunmalı veyahut da yeni bir
düzenleme yapılması gerekmektedir.
Yine, bu
tasarıdaki düzenlemeyle Gümrük ve Ticaret Bakanlığına büyük bir yetki
verilmektedir. Maalesef, birliklerimiz bir KİT statüsüne âdeta dönüştürülmüş
durumdadır.
Torba yasalarla
yapılan bu düzenlemelerin yetersiz ve eksik olduğunu bir kez daha belirterek
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Tanrıkulu.
Şahsı adına Çorum
Milletvekili Cahit Bağcı.
Buyurunuz Sayın
Bağcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT BAĞCI
(Çorum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, tasarının 1’inci maddesinde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda
yapılan düzenlemeyle vergilendirme sisteminin daha sağlıklı bir hâle
getirilebilmesi ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele edilebilmesi için, sahte
belge ve fatura düzenleme fiillerinin engellenmesi amacıyla teminat alınması
yoluna gidilmesi, sahte belge düzenleyenlerin tekrar mükellef olmak istemeleri
durumunda ise vergi dairesince kendilerinden tüm vergi borçlarını ödemelerini
ve en az 50 bin TL olmak üzere, düzenlenmiş olan sahte belgelerde yer alan
toplam tutarın ise yüzde 10’u kadar teminat gösterilmesi talep edilmektedir.
Teminat gösterilmemesi durumunda ise bu tutar teminat alacağı olarak tahakkuk
ettirilip mükelleften tahsil yoluna gidilmesi amaçlanmaktadır, birinci konu olarak
bunu ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan,
sizlerin de yakından bildiği gibi, aynı kabahat fiili birkaç kanunda
düzenlenmiştir. Bu mükerrerliğin giderilmesine yönelik olarak ve gümrük
idarelerinin yanı sıra yargı yükünün de azaltılmasına yönelik bir düzenleme
getirilmektedir. Bu çerçevede, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda yer
alan kabahat fiilleri 4458 sayılı Gümrük Kanunu’na aktarılarak mükerrerlik
giderilmiş ve mevzuatta sadeleştirme ve yargı yükünün hafifletilmesi
amaçlanmıştır.
Tasarı ile,
gümrük kabahatlerine ilişkin zaman aşımının da ceza zaman aşımı ile aynı ve
paralel hükümlere tabi olması da düzenlenmiştir. Benzer şekilde, gümrük
vergileri zaman aşımına uğradığı takdirde aslı ortadan kalkan alacağa ilişkin
idari para cezasının da tahsil edilmemesi hususu getirilmektedir.
5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda yer alan kabahat fiillerinin Gümrük Kanunu’na
aktarılması nedeniyle, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda yer alan antrepo veya
geçici depolama yerlerindeki serbest dolaşımda bulunmayan eşyanın gümrük
idaresinin izni olmadan kısmen veya tamamen çıkarılması veya değiştirilmesi
fiillerine idari para cezası uygulanması hükmü 4458 sayılı Kanun’a eklenmiştir.
Diğer taraftan,
kaçakçılık fiilinin de çeşitli kanunlarda düzenlenmiş olmasının yarattığı
sıkıntıları da ortadan kaldırmak maksadı ile 5015 ve 4733 sayılı kanunlarda
“kaçak eşya” olarak nitelendirilen eşyalara ilişkin kaçakçılık fiilleri 5607
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na aktarılmaktadır.
Tasarı ile, yolcu
ve yük taşımacılığı faaliyetlerinde bulunan hava yolu şirketlerinin bu
faaliyetlerinde kullanılmak üzere ithal edilen hava taşıtları, motorları ve
bunların aksam ve parçalarına KDV ve ÖTV dâhil gümrük vergisinden muafiyet
getirilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, tasarıda, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında
Kanun’da da birtakım düzenlemelere gidilmektedir. Bu çerçevede, kooperatif ve
birliklerin kooperatifçilik ilkeleri ve dünyadaki başarılı kooperatifçilik
uygulamaları ile gözetilerek çağdaş, kurumsal yönetim ilkelerine uygun olarak
yönetilmesi, ortaklık paylarının devrini kısıtlayan hükümlerin yürürlükten
kaldırılması ve örnek ana sözleşmelerde düzenlenecek şartlarla ortaklık
paylarının devrine imkân da sağlanmaktadır. Birliklerin taşınmaz alım ve
satımına ilişkin usuller örnek ana sözleşmelerde düzenlenecektir.
Gümrük ve Ticaret
Bakanlığınca ortak sayısı ve ciro gibi kıstaslar dikkate alınarak belirlenen
birlikler, Türk Ticaret Kanunu’na göre bağımsız denetime tabi tutularak
kooperatif ve birliklerin özerklik ve mali yönden bağımsızlıkları da sağlanmış
olacaktır.
Tasarının
ülkemize, ülke ekonomisine ve insanlarımıza hayırlı olmasını diler, yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bağcı.
Şimdi, soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Soru-cevap bölümü
on beş dakikadır. Yarısını sorulara, yarısını da cevaba ayıracağım.
Buyurunuz Sayın
Oğan.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Iğdır’da biliyorsunuz, gümrük
kapısı Türkiye’nin en geri gümrük kapılarından birisidir. Daha önce Sayın
Bakanımızla bunu görüşmüştük, bununla ilgili yazılı, sözlü soru önergeleri
vermiştik ama bu sorun bir türlü giderilmedi. İnanın, Türkiye’ye yakışmıyor
Iğdır Gümrük Kapısı’nın durumu. Bir adım öteye geçiyorsunuz Nahcivan Gümrük
Kapısı bizden çok daha ileride. Nahcivan, Azerbaycan yirmi yıllık bir ülke,
bunca yıllık Türkiye. “İleri demokrasi, çağ atladık” diyorsunuz ama gümrük
kapımız Afrika ülkelerinden bile daha kötü bir görüntüde. Bu sorun ne zaman
çözülecek? Sayın Bakandan bunun cevabını bütün Iğdır halkı olarak bekliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Oğan.
Sayın Erdem.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
yol güzergâhlarında petrol istasyonlarının üzerinde “ucuz mazot” yazıyor. Hemen
hemen birçok petrol istasyonunda bu ibareyi görüyoruz. Şimdi, bu petrol
istasyonu sahiplerinin petrol kuyuları yoksa ucuz mazotu veya petrolü nereden
temin ediyorlar? Açıklama yaparsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Erdem.
Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ilindeki
Gümrük Müdürlüğü AKP iktidarınca kapatılmıştır. Kapanma sebebini öğrenmek
istiyoruz.
İkinci sorum:
Başta PKK terör örgütü olmak üzere, terör örgütlerinin en büyük gelir kaynağı
uyuşturucu madde ticaretidir. 2013 yılı itibarıyla sınırlarımızda ne miktar
uyuşturucu yakalanmıştır, kaç kişi tutuklanmıştır? Uyuşturucu, silah vesaire
gibi, kanunlarımızda suç sayılan madde, eşya vesaire gibi çeşitli şeyleri
gösteren, gümrüklerimizde tırların ve araçların içerisini gösteren cihazlar var
mıdır? Varsa kaç tanedir? Her araç bu cihazlardan geçirilmekte midir? Öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Doğru.
Sayın Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biliyorsunuz Gaziantep Karkamış Hudut Kapısı B sınıfı hudut kapısıdır.
Gaziantep ticaret kapasitesi ve ihracat kapasitesi en fazla olan illerimizden
biridir. Gaziantep’in bu tek hudut kapısını A sınıfı hudut kapısına
dönüştürmeyi düşünüyor musunuz, bununla ilgili bir planlamanız var mı?
İkinci sorum:
Türkiye-Suriye sınırı kevgire dönmüştür. Türkiye-Suriye sınırını kontrol altına
almak için ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Suriye tarafından
kimi muhatap almayı planlıyorsunuz?
Bir de Sayın
Bakan, dün de sormuştum, Kırklareli Dereköy Hudut Kapısı 1989 yılına kadar tır
trafiğine açık bir hudut kapısıydı. Sizin bahsettiğiniz bölümde de Türkiye
tarafından parası ödenmek suretiyle köprü yapılmıştır yani yolun engel bir hâli
yoktur. Belki zatıalinize eksik bilgi verilmiş olabilir. Yıllardır bu hudut
kapısının tır trafiğine açılmasıyla ilgili çalışmalar yapılır ama bir türlü
sonuçlandırılamadı. Bu konuyu ne zaman sonuçlandırmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Serindağ.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Bakan, 640
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle personel yapısı, Bakanlığın yapısı yeniden
tanzim edildi. Burada birtakım adaletsizliklerin olduğu, yetişmiş kadroların
kızağa çekilerek mağdur edildiği gibi iddialar bulunmaktadır. Bu noktayı tekrar
gözden geçirmeyi, bu noktadaki şikâyetleri gözden geçirmeyi düşünür müsünüz?
İkinci sorum:
2000 yılında çıkartılan 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri
Kanunu’nda değişiklik yapıyorsunuz. Yaptığınız değişiklikte, özellikle denetim
konusunda yaptığınız, “bağımsız denetime tabidir” diyerek yaptığınız
değişiklikte bu kooperatiflerin özerkliğine bir siyasi müdahale, siyasi iktidar
müdahalesi söz konusu olacak mı? Yani bu kooperatiflerin özerkliğine, tarım
satış kooperatiflerinin, birliklerinin kendi kendini yönetme hakkına siyasi
iktidar olarak bir müdahaleniz olacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Sayın Akar…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, Kocaeli Derince Çınarlı Mahallesi’nde bulunan il
emniyet müdürlüğü özel harekât şube müdürlüğü hizmet binasının önünde, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesine bağlı İSU’nun yedi ay önce açtığı ve bir türlü
kapatmadığı çukur, bu çukura düşen 10 yaşındaki Gürkan Bozkurt’un hayatına mal
oluyordu. Hastanede hayat mücadelesi veren Gürkan Bozkurt’a acil şifalar
diliyorum. Denetlenemeyen AKP belediyelerinde ve örnek gösterilen Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinde işlerin nasıl yürüdüğünü takdirlerinize bırakıyorum.
Sayın Bakan,
Derince en büyük liman olmasına rağmen, Derince’de bulunan Gümrük Müdürlüğü
Derince’den alınarak Körfez ilçesine yollanmıştır, taşınmıştır ya da.
Derince’de bunca işlem hacmi varken, en büyük liman olma özelliği varken
Körfez’e kaydırma gerekçeniz nedir? Bunu açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Akar.
Sayın Canalioğlu…
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
sizin de çok iyi bildiğiniz gibi Türkiye’yle Gürcistan arasındaki önemli sınır
kapılarından biri olan Sarp Sınır Kapısı’nın Gürcistan tarafında tır, kamyon,
taksi ve yolcuların rahat bir şekilde hareket edeceği 9 adeti aşkın peron
bulunmaktadır. Ancak, bizim tarafımızda bu kadar detaylı peronlar
bulunmamaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalar var mıdır? Varsa hangi
aşamadadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakan, Balıkesir Bandırma ilçesi, demir yollarının, hava
yolunun, deniz yolu ulaşımının olduğu bir bölgedir. İhracatın yapıldığı, birçok
fabrikanın bulunduğu bu bölgenin serbest bölge yapılması konusunda bir
düşünceniz var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bulut.
Sayın Akar,
buyurunuz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, Kocaeli’de kurulu olan maya üreten Pakmaya
tesislerinde işçiler örgütlendiği için işten atılmaktadır. Çalışma Bakanımız da
burada. İzmit’te, İzmir’de ve aynı zamanda Düzce’de işçiler örgütlendiği için…
Sizin 12 Eylül referandumunda söz vermiş olduğunuz “ileri demokrasi” bu mudur?
İşverenler bu kadar rahatlıkla işçileri ekmeklerinden etmekte ve bu insanları
işsiz bırakmaktadırlar. Ne yapmayı planlıyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Akar.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar.
Sayın Oğan, evet,
Iğdır Gümrük Kapısı’ndan söz ettiniz, doğrudur. Iğdır’da yıllardır konuşulan
Çıldır Aktaş gümrük kapımız programda. Çok enteresan, yıllar önce bu kapı
yapılmış. Yani, kapıda gümrük hizmeti verecek hizmet üniteleri inşa edilmiş,
ama komşu ülke Gürcistan gümrük hizmeti verecek ünite yapmadığı için bizim
tesisler işlevsiz kalmış, çürümüş.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Sayın Bakan, karıştırmayalım. Bahsettiğiniz kapı Gürcistan Sınır
Kapısı değil, Nahcivan Sınır Kapısı.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Dilucu’nu diyorsunuz. Ben şeyden beraber
geliyorum tabii, Kars’tan bağlantılı, Iğdır’a geçeceğim şimdi.
Dolayısıyla,
Çıldır Aktaş Gümrük Kapısı’nı Gürcistan yeniledi, biz de yeniliyoruz. Sanırım
-büyük bir yanlışlık olmazsa- nisan veya mayıs ayında temel atacağız.
Dilucu Gümrük
Kapımızla alakalı olarak da yap-işlet-devret modelinde gerekli anlaşma
yapılmış, bizim partnerimiz GTİ’yle, TOBB’un iştiraki olan bir şirketle. Onun
da temelini yakın zamanda atacağız.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Sayın Bakanım, o “yakın zaman” bir senedir hep yakın zaman. Ama bir
tarih verseniz buradan, Iğdır halkı da duysa ki şu tarihte atılacak.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yani tarih versem, ben size tarih versem, bir şey
olsa, bir gün şaşsa “O tarihte gelmedin.” diyeceksin. Onu dedirtir miyim sana?
O kadar saf bir görüntüm mü var yani? Ama biz “Yapacağız.” da diyorsak
yapacağız bunu. Sizi de çağıracağım. Yapacağız biz bunu. Çok yakın bir zamanda
bunun temelini atacağız ve hızlı bir şekilde yapacağız. Hiç kaygı duyma. Aynen
bu söylediğimi ilet yalnız.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bu “çok yakın”ı kaydettik ama Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam.
Sayın Erdem,
yollarda “ucuz mazot” yazıyor, doğru. İşte, bu çerçevede, bizim bir Başbakanlık
genelgesi ağustos ayında yayınlandı. Mobil mücadele hizmeti verecek bir ekip
oluşturduk. Bunun İçişleri ayağında bir tıkanma var, yani onların bir
bürokratik anlayışları var. Sanırım onu da aşacağız. İçişleri Bakanlığı da bu
mobil ekibe verdiği zaman bunlar yollarda dolaşacak. İşte, dediğiniz gibi…
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Nereden geliyor?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Vallaha, nereden geliyor? Değişik yerlerden
geliyor. Onun kaynağını bilsem kaynağını kuruturum, onlarla uğraşmam. Ama çok
değişik yerlerden geliyor. Yani ben şimdi burada şeytanın avukatlığını
yapmayayım. Yani çok ucuz yakıt alanlar, kanunen müzahir olup yakıt alanlar
vergi bağışıklığı kapsamında, onlardan aktarma da olabilir, başka yerden de
olabilir, efendim, standart depo kapsamında getirilip bir yerde biriktirilip
aktarma olabilir. “10 numara” dediğimiz yağın, önlem aldık ama gene de bununla
ilgili bir dönüşüm yapmak suretiyle o tür mekânlarda satışa arzı olabilir. Bu
da bizim gündemimizde, inşallah o mobil ekipleri devreye koyduğumuzda o
alandaki mücadelemiz daha etkin sonuç doğuracak.
Sayın Doğru,
Tokat ilindeki Gümrük Müdürlüğü niye
kaldırıldı?..
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiye genelinde 154 tane gümrük müdürlüğümüz var şu an
itibarıyla. Tabii, gümrük müdürlükleri kurmayı gerektiren ekonomik aktivite
olması lazım. Yani siz o aktiviteye erişememişseniz, orada yapılan dış ticari
faaliyetler gümrük müdürlüğü personeli giderlerini karşılamaktan da uzak ise
siz gümrük müdürlüğü kurar mısınız? Kurmazsınız. Tokat’ta da maalesef
–istemeyiz, ama- ticari aktivite 10 milyon TL civarına düşünce veya dolar
düzeyine düşünce biz bu gümrük müdürlüğünü kaldırdık. Ama arzu ediyorum ki
Tokatlılar sizlerin de katkısıyla biraz daha hamle yapsınlar ya da Tokatlı olup
başka illerden dış ticaretlerinin sevkiyatını, işlemlerini yapanlar bunu Tokat’ta yapmaya başlasınlar yani 200
milyon dolara erişince, hatta -demeyeyim- 150’yi bulun, Tokat’ın hatırı için,
sizin hatırınız için orada bir gümrük müdürlüğü kurarız. Yani kapatmış olmaktan
ötürü üzgünüm ama sebebi bu.
Efendim,
Serindağ, Gaziantep Karkamış Kapımız da bizim yenileme konusunda…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sayın Serindağ burada, burada efendim.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Dönüyorum,
böyle yuvarlak bakarak dönüyorum size.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Buradayız efendim.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sizi
kaybetmiş değilim, kaybolmazsınız.
Evet, bu kapı,
tabii, yenileme konusunda kararlı olduğumuz kapılardan birisi ama şu anda biraz
öteledik çünkü şey duruma düşebiliriz. Nusaybin Gümrük Kapısı’nı yaptık, Suriye’de sorunlar başladı,
şimdi karşı kapı yok. Kapıyı bitirdik, kapı yok. Burasını şimdi iç gümrük
olarak hizmet verecek şekle dönüştürüyoruz. Onun kararnamesini hazırladık. Dolayısıyla,
biz Karkamış’ta -inşallah Suriye’de güven ortamı doğar- bizim programımız
çerçevesinde bunu yapacağız.
Tabii “Suriye
sınır kapıları kevgire döndü.” demek biraz rijit bir eleştiri ama belli ölçüde,
eleştiride haklılık payı var. Biz kapılarımızın etkin araçlarla ve takviye
ettiğimiz personelimizle güvenliğini sağlıyoruz, sınırlarımızın güvenliğini.
Çok dengelidir bu işler. Çok fiziki aramaya tabi tutarsanız herkes rahatsız
olur. “Niye arıyorsun kardeşim? Söyledim ya.” dersiniz. Mesela, şimdi, böcek möcek,
araştırma komisyonu da kurdunuz. O “böcek” denen aleti kibrit cebinize koyar
getirirsiniz, bir kaleme takarak getirirsiniz, çok çeşitleri vardır. Biz
bunları, kapıdan giren çıkan insanın üzerini aramaya kalkarsak ne diyeceksiniz?
Teknik araçları devreye sokuyoruz, o hassasiyeti gösteriyoruz. O anlamda da
kontrolümüz iyi seviyede diye bunu ifade etmek istiyorum.
Kırklareli
Dereköy Kapısı’yla alakalı, zaten dün konuştuk burada onu. Ben arkadaşlarıma
söyledim, gene görüntülü olarak bana getirecekler. Belki yakında o tarafa gideceğim, zamanım
elverirse kapıyı bizzat yerinde göreceğim.
Sayın Şandır 640
sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında yapılan tasarruflardan söz etti. Bir
defa, biz insanımızı kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirirken, ona bir
statü verirken dikkat ettiğimiz ölçü, adalet, performans, liyakat ve de
ehliyet, bunlara bakarız. Dolayısıyla, arkadaşlarımızı, şimdi müşavirlik
kadrosunda olanlar var, ihtiyaç duyduğumuz takdirde onları, ifade ettiğim
ölçütleri gözetmek suretiyle Bakanlığımızın değişik birimlerinde elbette ki
görevlendireceğiz. Ayrıca, ben inşallah yeni Bakanlığa taşındığımızda -şimdiki
binamız pek müsait değil- müşavirlik kadrosunda olanlar, benim anlayışıma göre,
oturup maaşını alan, bekleyen, atıl durumda bulunan eleman değildir, bunları da
gruplara ayıracağım, Türkiye genelinde Bakanlığımın görev ve yetki alanı
içerisinde çalışmalarını sağlayacağım bunların birikimlerinden faydalanacağım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Tecrübeyi yok saymamak lazım Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bunu da özellikle ifade etmek istiyorum.
Evet…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süremiz
sona erdi.
İsterseniz yazılı
olarak veriniz.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Diğerlerini yazılı olarak ileteceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde
üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 1. Maddesinin 10. Paragrafındaki "beş yıl
süreyle" ibaresinin "6 yıl süreyle" şeklinde değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Kazım Kurt
İstanbul İstanbul Eskişehir
İzzet Çetin Müslim Sarı Musa Çam
Ankara İstanbul
İzmir
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci
maddesinde yer alan "50.000" ibarelerinin "75.000" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
Manisa Konya Antalya
Mesut Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut Lütfü Türkkan
Kahramanmaraş Balıkesir Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1’inci
maddesinde geçen "yüzde 10’undan az olmamak üzere" ibaresinin
"beş yüz bin liraya kadar yüzde on, üzerinde olanlar için yüzde 20’den az
olmamak üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mülkiye Birtane Adil Kurt
Bingöl Kars Hakkâri
Özdal Üçer Erol Dora Sırrı Süreyya Önder
Van Mardin İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın
Üçer, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.
Grubumuz adına
sunulmuş önerge üzerinde söyleyeceğimiz şey, sahte belge ve benzeri durumlara
ilişkin düzenlemelerde yaptırımın büyüklüğü caydırıcılığa ilişkin önemli bir
mekanizma oluşturur diyoruz. Ülkemizdeki en önemli sorunlardan biri sahtecilik,
rüşvet, yolsuzluk. Eğer bu düzenlenmiş sahte belgelerle yapılmış hayalî
ihracatlar ya da ithalatlar ve bunlardan kaynaklı vergi kayıpları bir şekilde
önlenebilmiş olsa ülke ekonomisine sağlanacak çok büyük kazançlar elde edilir.
Tabii, maalesef
ki bu ülkede gemilerle trilyonluk akaryakıt kaçakçılığı serbest ama Van’ın
Çaldıran köyünde bir bidon mazot getirdi diye canından olmak gerçeği var. Bu
gerçeklik, bu sahtecilik ve sınır kaçakçılığı Türkiye tarihine, 33 kurşunla bir
kere kendini bütün dimağlara kazımıştır. Nasıl ki 33 kurşunu Türkiye’de
halkların hiçbiri unutmadıysa, Çaldıran, Özalp, Başkale, Yüksekova veya
Roboski’de bir bidon mazot uğruna, ticaret yapabilirim diye kendi canını ortaya
koyan çocukların katledilmesini dünya unutmayacaktır diye düşünmekteyiz.
Umuyoruz ki bu Meclis ve Meclise bağlı alt komisyonlar, İnsan Hakları Komisyonu
bu tür insan hakları ihlallerinin üzerine gider ve başta Roboski katliamı olmak
üzere bütün devlet güçlerince, kolluk güçlerince olan vukuatlarda yaşamını
yitiren insanların hakkı ve vebali karşısında gereken devlet sorumluluğu yerine
getirilir ve bu olayların failleri açığa çıkarılır, gereken cezalandırmayı
yaşar ve kamuoyu vicdanı rahatlar diye umuyoruz çünkü bugün de -Roboski
şehitleri diyeceğim- Roboski şehitlerinin anneleri buradaydı ve kendilerine bir
şey söylenmesini yani bunun niçin yapıldığının, hangi amaçla yapıldığının
açıkça belirtilmesini ifade etmişlerdi bize karşı. Onların yüreğinin yangısını
ifade edebilmek belki kelimelerle mümkün değil ama bir nebze olsun vicdanı olan
herkesin bunu hissettiğini gayet iyi bilmekteyim.
Maalesef ki bir
bidon mazot uğruna, ticaret yaparım umuduyla sınırı geçenler ya da bir şekilde kolluk
kuvvetlerine yakalananlar canlarından olmuşken, siyasi yandaş konumunda olup
devlet yetkili güçlerine gereken rüşveti ya da yolsuzluk mekanizmalarını
işletti diye trilyonluk sahtekârlığı yapanlar –maalesef- iş adamı, büyük
işveren şeklinde basın aracılığıyla kamuoyuna lanse edilmekte. Rakamsal
çelişkiler sıkıntısı var aslında. Bu önergenin de kendi içinde eksiği var.
Çünkü, düşünün, 50 binden az olmamak kaydıyla teminatlar alınıyor ama
trilyonlar için yüzde 10’dan az olmamak… Yani 60 bin liralık bir tesis için 50
bin lira teminat aranırken 600 milyonluk bir tesis için de yüzde 10’luk bir orantısal bozukluk söz
konusudur. Bunun da giderilmesi gerekmekte, bu doğrultuda bunu dile getirdik.
Eğer bir ülkede
yolsuzluk, sahtekârlık, rüşvet engellenmez ve üstüne devletin yetkili
mercilerindeki insanlar bu suça ortak olur, siyaset de bunu yönetirse o devlet,
o ülke iflah olmaz.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Üçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinde yer alan “50.000”
ibarelerinin “75.000” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyorum?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu
harcamalarının en önemli finansman kaynağı vergilerdir. Vergi adaletinin
önündeki önemli engellerden birisi de kayıt dışı ekonomik faaliyetlerdir. Sahte
belge düzenleyenler de fiilleriyle gerçekte var olmayan bir ekonomik muameleyi
var gibi göstererek vergi kayıp kaçağına sebep olmaktadır.
Ülkemizde sahte
belge düzenleme fiili yaygındır. Sahte belge düzenleyenlerle mücadele etmek her
türlü hukuki ve adli tedbirin yanı sıra caydırıcı idari tedbir almak da zaruret
arz etmektedir. Bu yüzden asgari tazminat tutarını, idari tedbirin etkili
olması bakımından bir miktar daha arttırmayı uygun görüyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 1. Maddesinin 10. Paragrafındaki “beş yıl
süreyle” ibaresinin “6 yıl süreyle” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe
mi?
Gerekçe:
Daha caydırıcı
olması için.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, konuşmacımız var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okundu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır, gerekçe istemedik biz, konuşmacımız var.
BAŞKAN – Kabul
oldu artık. Sordum ama cevap gelmedi. Ben, onun için, gerekçe istiyorsunuz
diye…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Konuşmacımız var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kabul
edilen bu iki önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesindeki “gümrüklenmiş değer”
ibaresinin “gümrükleme değeri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Duran Bulut Mustafa Kalaycı
Manisa Balıkesir Konya
Mehmet Günal Mesut Dedeoğlu Enver Erdem
Antalya Kahramanmaraş Elâzığ
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2’nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mülkiye Birtane Sırrı Süreyya Önder
Bingöl Kars İstanbul
Erol Dora Adil Kurt Özdal Üçer
Mardin Hakkâri Van
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile
birlik ve kooperatif organları arasında denetim kurulu zikredilmemiştir.
Denetim mekanizmasını zayıflatacak olan bu maddenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesindeki “gümrüklenmiş değer”
ibaresinin “gümrükleme değeri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Enver Erdem, Elâzığ…
BAŞKAN – Sayın
Erdem, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde verilen
önergeyle ilgili söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla, elbette, bazı sorunların çözülmesi
hedeflenmiştir. Ancak, milletimizin gerçek gündeminin, gerçek sorunlarının daha
farklı sorunlar olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.
Benim seçim
bölgem olan Elâzığ ilinin sorunlarıyla ilgili olarak dün gündeme getirmiştim.
Elâzığ Belediyesinin Belediye Başkanının 45 arkadaşıyla beraber en aşağı bir
yıl on ay on beş gün olmak üzere -45 kişinin- cezalandırıldığını, bunlarla
alakalı, Hükûmetin görevden uzaklaştırma dâhil olmak üzere hiçbir adım
atmadığını şu saate kadar gördük. Bugün de Elâzığ’ın sorunlarından, çok önemli
sorunlarından birisi olan Elâzığ’daki şeker fabrikasının kapatılmasına yönelik
çalışmalarla ilgili sizleri bilgilendirmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, Elâzığ ilimiz tarihin her döneminde bir cazibe merkezi, bir
kültür merkezi, önemli bir merkez olarak düşünülmüş, cumhuriyet tarihi boyunca
da bu böyle devam etmiş, iktidarlarınız dönemine kadar da Elâzığ önemini büyük
ölçüde korumuştur. Şimdi, gelmiş olduğumuz bugün itibarıyla, maalesef,
Elâzığ’ın geçmişteki o ihtişamlı günlerinden eser kalmamış, Elâzığ ciddi
sorunlarla baş başa bırakılmıştır. Elâzığ’ın, ödenekleri yönüyle, yönetimi
yönüyle, merkezî yönetim veyahut da yerel yönetimlerin Elâzığ’a bakış, tarzı
itibarıyla çok ciddi sorunları yaşadığını burada, bu kürsüden bir kez daha
ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Elâzığ’da şeker pancarı üretimi geçmiş yıllarda yani sizin
iktidarlarınıza kadar olan dönemde yıllık 220 bin tonlar civarındayken sizin
iktidarlarınız döneminde bu üretim 2005 yılında 200 bin tona, 2011 yılında 88
bin tona, 2012 yılında 55 bin tona, 2013 yılında, bu yıl da 40 bin tona
düşeceği görülmektedir. Yani burada, planlı programlı bir şekilde, Elâzığ,
şeker fabrikasının kapatılmasına adım adım götürülmektedir.
Bunun gerekçeleri
var aslında. Şimdi, Elâzığ Şeker Fabrikası’nın kapatılması için şu ana kadar
yapılan şeyler: Biricisi, bu özelleştirme süreci; ikincisi, uygulanan kotalar;
üçüncüsü, bölgedeki şeker pancarı üretimini doğrudan etkileyen, Kovancılar ve
Eyüpbağları Sulama Birliğinin enerji borcu nedeniyle elektriklerinin kesilmesi
suretiyle bölgenin susuzluğa düçar edilmesi ve bu süreç sonucunda da şu anda
Elâzığ Şeker Fabrikası’nı kapatalım diyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, 60 bin insanı doğrudan veya dolaylı ilgilendiren, 75 milyon
lira gibi önemli bir katma değeri Elâzığ’a sağlayan bu fabrikayı 400 tane
işçisiyle beraber kapatalım diyorsunuz. Allah aşkına, bu, vicdanlara sığar mı?
Elâzığ’ın tarım
destekleri yönüyle baktığınız zaman değerli milletvekilleri -bakınız, burada
size örnek vereceğim- 2011 yılında tarımsal kamu yatırımlarından Elâzığ’ın
nüfusunun yarısı olan Bingöl ili… Bak, Bingöl ili çok fazla ödenek alıyor
ifadesinde, iddiasında değilim, ancak Elâzığ nüfusunun yarısı olan Bingöl
ilinde 27 milyon lira bu tarımsal destek yatırımları alınırken, Malatya ilinde
75 milyon lira, Diyarbakır ilinde 418 milyon lira. Eğer bu sizin insafınıza
sığıyorsa… bu sizin adalet anlayışınıza sığıyorsa... 418 milyon lira
Diyarbakır’a, 12 milyon lira Elâzığ’a. Bunu hangi vicdan kabul eder arkadaşlar?
Şimdi, bu yıl
yine Bingöl 27 milyon lira alırken…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Bingöl’ü örnek almayın Sayın Vekilim. Bingöl’ü örnek alırsanız
perişan olursunuz.
ENVER ERDEM
(Devamla) – Elâzığ’ın nüfusunun yarısı olduğu için Bingöl’ü zikrediyorum.
…Elâzığ, 14
milyon lira gibi bir yatırım ödeneğinden istifade edecek.
Elâzığ’ı nereye,
hangi tarihin karanlıklarına gömmek istiyorsunuz değerli milletvekilleri?
Allah’tan korkun ya! Büyükşehir yapıyorsunuz; Elâzığ hak ediyor, yapmıyorsunuz.
Şimdi, Elâzığ’ı büyükşehir yapmamakla Elâzığ Belediyesinin gelirlerinin yüzde
75 eksilmesine neden oluyorsunuz. Yani buna sizin bir hakkınızın olmadığını
düşünüyorum. Ya lütfen, biriniz çıkın, Allah için deyin ki: “Elâzığ’ın aldığı
bu ödeneklerin gerekçesi şudur.” Yani bizim insanlarımız da rahat etsin. Elâzığ
cezalandırılıyor mu? Açık söyleyeyim: Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir parçası
olarak Elâzığ’ı çökertmek mi istiyorsunuz ya?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENVER ERDEM
(Devamla) – Yani bunu buradan açıkça ifade edin. Başka türlü, arkadaşlar,
bunların ne gerekçesi olacak ya? (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Erdem.
Önergeyi
oylarınıza…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi vardır.
Sayın Yalçınkaya,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Serindağ, Sayın Çam, Sayın Eyidoğan, Sayın Şeker, Sayın
Özel, Sayın Susam, Sayın Dibek, Sayın Özdemir, Sayın Özkan, Sayın Kaplan, Sayın
Güler, Sayın Canalioğlu, Sayın Moroğlu, Sayın Kurt, Sayın Oyan, Sayın Dinçer,
Sayın Öz, Sayın Akar.
Evet, yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara
Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze
ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların
Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın;
5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437)
(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul
edilmiştir.
3’üncü madde
üzerinde üç önerge vardır. Bu üç önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Süleyman Çelebi
İstanbul İzmir İstanbul
Müslim
Sarı
İstanbul
Diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ahmet Duran Bulut
Manisa Konya Balıkesir
Mesut
Dedeoğlu Mehmet
Günal
Kahramanmaraş Antalya
Diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Mülkiye Birtane Nazmi Gür
Bingöl Kars Van
Özdal Üçer Hasip Kaplan Adil Kurt
Van Şırnak Hakkâri
BAŞKAN – Komisyon
bu okuttuğum aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Baluken, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
437 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, hem
Komisyon hem Hükûmet bu önergeye niye katılmadığını açıklarlarsa çok
sevineceğiz. Başından beri, son on yıldır AKP’nin buraya getirdiği bütün
yasaların sermaye lehine, rant lehine ve emek aleyhine olduğunu söylüyoruz.
Burada da yine bunun tipik bir örneği var. Türk Hava Yollarının taşıt
alımlarının vergiden muaf tutulmasıyla ilgili bir düzenleme var.
Şimdi, bildiğimiz
gibi, Türk Hava Yolları bir tek kamusal temsiliyeti olan, kamuya ait bir
kuruluş değil, özel müteşebbislerin de dâhil olduğu bir kuruluş ve burada
sanki, böyle bir düzenlemeyle, kamuya ait bir yarar varmış gibi bir görüntü
veriliyor ama aslında bunun altında özel sektöre vergi yoluyla yeniden bir
peşkeş çekme alanı, bir rant alanı yaratılıyor. Burada büyük uçak firmalarıyla
ilgili alan yaratacak, rant akıtacak bir düzenleme yapılıyor; buna kesinlikle
karşıyız.
Türk Hava
Yollarının tabii ki ulusal ya da uluslararası düzlemde iyi hizmet vermesi için
desteklenmesi gerekir ama özel sektörün ortak olduğu bir müesseseyi bu şekilde
vergiden muaf tutarsanız, o zaman, toplumda adalet duygusunu ciddi düzeyde
ortadan kaldırmış olursunuz çünkü siz, asgari ücretli emekçiden dahi vergiyi
alıyorsunuz. Yani, ulaşım sektörüyle ilgili otobüs işletmecilerinden, taksici
esnafından, dolmuşçulardan vergiyi alacaksınız ama Türk Hava Yollarının
trilyonluk taşıt alımlarını vergiden muaf tutacaksınız; bunun kabul edilebilir
hiçbir yanı yoktur.
Zaten, aslında
mevcut ekonomi politikalarınızın tamamı devletin, Hükûmetin bir elinin
vatandaşın cebinde olmasıyla yürüyor. Bugün, ödediğimiz elektrik faturasından
telefon faturasına kadar, marketten aldığımız domatese kadar, neredeyse
ödediğimiz tüketim kalemlerinin yarısından fazlasını bu vergi kalemi
oluşturuyor. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapmıyorsunuz, Türk Hava Yollarını
burada vergiden muaf tutacak şekilde bir düzenleme yapıyorsunuz. Bunun Hükûmet
tarafından, Komisyon tarafından açıklanması gerekir ve bu maddenin mutlaka
tasarıdan çekilmesi gerekir. Aksi takdirde, dediğim gibi, toplumdaki vicdani
adalet duygusunu tamamen ortadan kaldırmış olursunuz.
Birkaç hususu da
özellikle bu kanun tasarısıyla aynı günde görüşülmesiyle ilgili, Roboski
katliamıyla ilgili vurgulamak istiyorum. Alt komisyon raporunun Roboski
katliamının faillerini saklamaya çalıştığı, Roboski katliamıyla ilgili süreci
muğlaklaştırmaya çalıştığı bir dönemde, bir günde kaçak petrolle ilgili, kaçak
akaryakıtla ilgili kanun tasarısını buraya getirmeniz de gerçekten kelimelerle
izah edilebilecek bir durum değildir. Yukarıda, bir bidon mazotu kendi okul
harçlığı için getirmek için sınırı aşmaya çalışan, kendi ailesinin geçimini
sağlamak için kendi canını ortaya koymak zorunda kalan Kürt köylülerinin, Kürt
çocuklarının savaş uçakları tarafından paramparça edilmesinin gözden
kaçırılmasıyla ilgili bir süreç yürütülüyor. Burada da siz, kaçak petrolle
ilgili, kaçak akaryakıtla ilgili sözde cezalandırma işlemlerini yasalaştıran
düzenlemeleri yapıyorsunuz. Bu, toplum vicdanında var olan yarayı ikinci kez
kanatmaktır, son derece vahim bir durumdur.
Özellikle, biz,
bugün AK PARTİ Grubundan da şunu beklerdik: İnsan Hakları Komisyonunda yer alan
bütün milletvekillerinin vicdanlarının sesini dinleyerek alt komisyondan gelen
raporu reddetmelerini beklerdik. Bütün Türkiye kamuoyunun, bütün dünya
kamuoyunun beklentisi buydu ama maalesef, bu sınavdan da başarısız çıktınız.
Önümüzdeki süreç
açısından da Roboski katliamını örtmeye çalışmanız, Roboski’de parçalanmış Kürt
köylülerinin, Kürt çocuklarının hesabını sormamayla ilgili bir gayret içerisinde
olmanız, maalesef, var olan kaygıları artırmıştır. Umarım, bir an önce bu
yanlıştan döner, Roboski’yle ilgili de halkın, kamuoyunun vicdanını
rahatlatacak bir süreç yürütürsünüz. Bununla ilgili, Meclisin “insan hakları”
sıfatını taşıyan komisyonunun ortaya koymuş olduğu pratik de tarihte, bu suça
ortak olacak şekilde, kara bir leke olarak anılacaktır.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
Buyurunuz Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3’üncü maddede verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 3’üncü madde,
tasarının en olumsuz maddelerinden birisidir değerli milletvekilleri. 1 Temmuz
2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, yolcu ve yük taşımacılığı
faaliyetlerinde bulunan hava yolu şirketlerinin bu faaliyetlerinde kullanılmak
üzere ithal edilen uçakları, motorları ve bunların aksam ve parçaları KDV ve
ÖTV dâhil gümrük vergilerinden muaf tutulmaktadır.
Tabii, öncelikle,
merak ettiğimiz soru: Kaç uçak alınacağı da kamuoyuna deklare edildi, 100’den
fazla uçak alınacağı ifade edildi. Bunların fiyatları da bellidir. Acaba, ne
kadar gümrük vergisinden ve vergilerden vazgeçmektedir Hükûmet? Bunu, burada,
Sayın Bakan izah etmeli ve açıklamalıdır.
Bu konuyla ilgili
olarak, tabii bir de parantez açmamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri, on yıldır, üretimden yana, çiftçiden, işçiden,
esnaftan yana hiçbir vergi muafiyet ve istisnasından yana olmadı, bütün dolaylı
vergileri bindirdi. Defalarca ÖTV, KDV’yle ilgili, mazot, ilaç, gübre,
tohumlarla ilgili verdiğimiz özel tüketim vergisi, KDV istisnalarına ilişkin
bütün önergeleri ve kanun tekliflerini Hükûmet tereddütsüz reddetti ancak bu
tür, birtakım ticari ve sermayeye yönelik, belli azınlık gruplara yönelik
muafiyetleri ve teşvikleri gözü kapalı hiç tereddütsüz yapabiliyor. Gerçekten
de bu durum, bu tutum kınanacak bir tutumdur değerli arkadaşlar.
Komisyonda
iktidar kanadının ve Türk Hava Yolları yetkililerinin verdiği bilgilerden ve
kamuoyuna yansıyan haberlerden, Türk Hava Yollarının on yıllığına Airbus ve
Boeing marka uçak kiraladığı, bu sürenin dolmasının ardından uçakların iade
edilmesi hâlinde Türk Hava Yollarının zarar edeceği, bu nedenle Türk Hava
Yollarının bu uçakları satın alma yoluna gittiği, 2010 yılına kadar uçak
alımlarında sıfır gümrük vergisi uygulandığı ancak 2010 yılından sonra bu
markalardan biri için gümrük vergisi uygulanmaya başlandığı, ayrıca Türk Hava
Yollarının uçak sayısının 227’den 370’e çıkarılmasının planlandığı
öğrenilmiştir.
Bu açıklamalar,
maalesef, bazı şüpheleri ve gerçekleri ortaya koymaktadır. Birincisi, Türk Hava Yolları on yıllık uçak
kiralamaları nedeniyle zarar etmiştir. Bu, açık seçik itiraf edilmektedir.
İkincisi, gümrük
birliğine üye olmayan bir ülkedeki bir firma ile gümrük birliğine üye olan bir
ülkedeki firma eşitlenmektedir. Bu durumda, gümrük birliğinin de bir anlamı
kalmamaktadır. Şimdi, o konuya da tekrar geleceğiz.
Üçüncüsü, özel
bir şirket niteliğinde olan Türk Hava Yollarına gümrük vergisinden muafiyet
yani imtiyaz tanınarak ciddi miktarda bir bütçe gelirinden mahrum
kalınmaktadır. Bu durum, aynı zamanda, özelleştirme mantığına da aykırıdır.
Türk Hava Yolları neden özelleşti değerli arkadaşlar? Daha rasyonel çalışacak,
kâr edecek.
Dördüncüsü, bu
düzenlemeyle bir haksız rekabet ortadan kaldırılmamakta, bilakis haksız
rekabete yol açılmaktadır.
“Dil ağrıyan dişe
değer.” diye bir söz var. Ağrı, bu defa dişi değil tüm sağlığı tehdit
etmektedir. Buna göre bu madde hükmünün ekonomik ve diplomatik boyutlarına da
ayrıca temas etmemiz lazım ancak vaktimiz yeterli değil.
Geçtiğimiz
günlerde, birkaç gün önce Ekonomi Bakanı
Sayın Zafer Çağlayan Gümrük Birliği Anlaşması’yla 1995’ten bu yana Türkiye'nin
ciddi bir haksız rekabet ortamında bırakıldığını, böyle devam etmesi durumunda
konunun masaya yatırılacağını söylemiştir.
Hükûmeti gümrük
birliği meselesini masaya yatırmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubundan kim konuşacak acaba?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Çelebi…
BAŞKAN – Sayın
Çelebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Tabii, üç
muhalefet partisinin bu 3’üncü maddenin kaldırılması konusundaki, bu vergi
muafiyetinin kaldırılması konusundaki mutabakatına rağmen, bu konuda Plan ve
Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelere rağmen, ısrarla, iktidar bir muafiyeti
getiriyor ama esas muafiyet görmesi gereken insanlar muafiyet göremiyorlar.
Bugün, tam üç yüz
üç gündür Türk Hava Yollarında işten atılan 305 kişi hâlen sokakta. Onların
sorununa çözüm getirmek adına bir tek adım atılmıyor. 305 kişi üç yüz üç gündür
kapının önünde duruyor, yargı kararlarına rağmen duruyor. Daha önce görüşüldü,
Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’yla buradaki çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, Grup Başkan Vekilimiz Akif Hamzaçebi, Mevlüt Aslanoğlu, Musa Çam,
Aydın Ayaydın, ben, Erdoğan Toprak görüştük ve bu görüşmelerin sonucunda,
yargıdan karar çıkması hâlinde derhâl bu arkadaşlara işbaşı yaptırılacağı
söylendi. Yargı kararına rağmen, bilirkişinin 305 arkadaşımızın suçsuz olduğunu
kanıtlamasına rağmen, hâlen ısrarla o 305 tane insan orada sürünüyor ve
havaalanının kapısında soğukta, kışta, yazda bekletiliyor.
Şimdi, buradan
uyarıyorum, Çalışma Bakanını da -demin buralardaydı- göreve çağırıyorum.
Uyuşmazlık tutuldu hava iş kolunda ve HAVA-İŞ Sendikasıyla hava yolları şirketi
arasında anlaşma sağlanamadı. Bir haftalık bir dilimi var, grev kararını
HAVA-İŞ Sendikası asmak zorunda. Hava iş kolunda grev kararları asılınca,
rezervasyonlarda ciddi anlamda sorunlar yaşanıyor ve ertelemeler başlıyor.
Türk Hava
Yollarını düşünenler… Bu iptale ilk önce son vermek adına, bugün “Hiç
uzlaşmaz.” denilen sendikanın gösterdiği duyarlılığı Türk Hava Yollarının
göstermesini bir kez daha bu kürsüden ifade ediyorum. Bugün, o ilanı
asabilirlerdi, asmadılar, Türk Hava Yolları zarar etmesin diye asmadılar ama
bir çağrıda da bulundular: Bir haftalık süre sonunda grev ilanı asılacak, belki
grev oylaması yapılacak, sonra da greve gidilecek. Şimdi, bakanların görevi bu
süreçte uzlaştırıcı rol almasıdır, bu sürece katkı vermesidir. İlk önce, hava
yolları şirketini düşünenler, hava yollarında bu anlamda emek vermiş, bu
anlamda hava yollarının bu noktaya taşınmasına katkı veren o 305 kişinin
sorununu çözsünler.
Bir diğer konu,
değerli arkadaşlarım, bugün çok yaygınlaşan, DİSK’e bağlı GENEL-İŞ Sendikasında
ve HAK-İŞ’e bağlı LİMAN-İŞ Sendikasında yapılan operasyondur. Buradan
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söylemek istiyorum ki biz, nereden ve
kimden gelirse gelsin her türlü terörü, şiddeti reddediyoruz. Ama, bunlar
gerekçe yapılarak, DİSK’i hedefleyerek, “DİSK’e operasyon” diye Sabah
gazetesinin, Taraf gazetesinin attığı manşet… Bu operasyon DİSK’e karşıdır.
Niye DİSK’e karşıdır? Çünkü, AKP’li değildir, AKP’ye yandaş değildir. Yandaş
olanlar korunuyor, diğerleri susturuluyor. Böyle bir susturma operasyonudur.
Kapılar kırıldı, kilitler tek tek kesildi ve
bir baskıyla, bir zulümle oradaki sendikalar arandı ve gerekçe şu: “Biz
havadan gözlüyoruz, buralardan, bu semtlerden geçti bu vatandaşlar. Burada da
onun için arama yapıyoruz.” gibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) - …gerçek dışı bir gerekçeye dayanıyor. Onun için, bu baskılamaların
kaldırılması adına, bu 305 kişinin sorununun çözülmesi adına iş yapılsın
diyorum.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Çelebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki üç önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter
sayısı yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Var Sayın Başkan.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Vardır efendim.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı görmüyorum burada.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, elektronik cihazla yapın.
BAŞKAN – Saat
20.00’ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT
(Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki üç önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeleri
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Elektronik cihazla
oylama yapacağım.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi, tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul
edilmiştir.
4’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4'üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
4458 sayılı kanunun 177 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "otuz
gün içinde" ifadesinin "45 gün içinde" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mülkiye Birtane Nazmi Gür
Bingöl Kars Van
Adil Kurt Özdal Üçer Hasip Kaplan
Hakkâri Van Şırnak
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Konuşacak olan kimse yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Mahkemesinde
iadesi tebliğ edilen malların bekleme süresine ilişkin 30 günlük bekleme
süresinin uzatılması ortaya çıkabilecek mağduriyetler açısından önemlidir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul
edilmiştir.
5’inci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının 5 nci maddesinde yer alan “masraflar” ibaresinin “harcamalar” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali Serindağ
İstanbul İstanbul Gaziantep
Musa Çam Bülent Kuşoğlu Süleyman Çelebi
İzmir Ankara İstanbul
Mehmet
Şeker
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
5 nci maddesinde yer alan "aşağıdaki fıkra eklenmiştir" ibaresinin
"aşağıdaki fıkralar eklenmiştir" olarak değiştirilmesini ve anılan
maddeye "5. Bu Kanun kapsamında yapılacak tasfiye işlemlerinde 8/9/1983
tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz ve buna ilişkin
usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir." fıkrasının eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Mehmet Doğan Kubat
Kayseri Diyarbakır İstanbul
Hilmi Bilgin İsmail Kaşdemir Osman Aşkın Bak
Sivas Çanakkale İstanbul
Kemalettin
Aydın
Gümüşhane
BAŞKAN – Komisyon
bu önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
8/9/1983 tarihli
ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri, genel kamu hizmetlerinin
görülmesi ile ilgili olarak yürütülen alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa,
mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işlerinde uygulanacak usul ve
esasları belirlemiştir. 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine göre tasfiyeye
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenmekte ve tasfiyelik hale gelmiş
eşyanın tasfiyesi ihale veya perakende satış, tahsis ve imha suretiyle
gerçekleştirilmektedir.
Gümrük Kanununa
göre tasfiyelik hale gelmiş eşyanın satımında uygulanması gereken usul ve
esasların mahiyeti, hazine kaynakları kullanılarak elde edilmiş eşyanın satışı
olmadığından, hazine adına bir bedel ödenmeden tasfiye hükümlerinin uygulanması
gereken eşyanın satışının farklı usulde olmasını mecburi kılmaktadır. Zira,
Gümrük Kanununa göre tasfiye sadece ihale suretiyle satışı değil aynı zamanda
tahsis ve imhayı da öngörmektedir. Devlet İhale Kanunu hükümleri gereğince,
ihalenin en az 10 gün önceden Resmi Gazete ilanı, ihaleye çıkarılan bedelden
aşağı bedelde satılmaması gibi hükümler tasfiye işlemlerinde gecikmelere hatta
tasfiye yapılamamasına sebebiyet verebilmektedir. Bu nedenle, Gümrük Kanununa
göre yapılan ihale ile satış suretiyle tasfiye işlemlerinin Devlet İhale Kanununun
dışında tutulması gerekmektedir. Madde eklenen fıkra ile, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı'nca ihale yoluyla tasfiyesi yapılacak eşyanın tasfiye sürecinin hızlı
ve etkin bir şekilde yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının 5 nci maddesinde yer alan “masraflar” ibaresinin “harcamalar” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Kuşoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 437 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle Gümrük
Kanunu’nun 180’inci maddesine bir fıkra eklenmektedir. Bu fıkrada bir
değişiklik yapılmasıyla ilgili önergemiz nedeniyle huzurunuza gelmiş
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle belirteyim ki bu görüştüğümüz kanun tasarısı 91 madde,
Plan ve Bütçe Komisyonundan çıktı. Biz, dün, 60 maddelik bir tasarıyı daha
kabul ettik. Bu, bilmiyorum bu dönem kabul ettiğimiz kaçıncı torba kanun ama
maalesef böyle yüzlerce maddeyi kabul etmiş durumdayız şu anda ve yine,
yüzlerce kanuna ait çok önemli maddeler bunlar. Tabii, torba kanunlarla bunları
sık sık değiştirmemiz kanunların bütünlüğünü bozuyor. Ne yaptığımız belli
olmuyor, sadece bürokrasinin kölesi olmuş oluyoruz, bürokrasinin istediği
kanunları maalesef yapıyoruz, kanunların bütünlüğünü de bozmuş oluyoruz.
Çok sık kanun
değişikliği yapılması çok doğru değil arkadaşlar. Burası, Türkiye Büyük Millet
Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama organıdır, aynı zamanda denetim
organıdır. Biz denetim yapmıyoruz -biliyorsunuz bu sene Sayıştay raporları da
gelmedi- hemen hemen hiç denetim yapmıyoruz ama sürekli olarak kanun
değişiklikleri yapıyoruz. Kanun değişiklikleri de sonuç olarak torba kanunlarla
olduğu için -mesela, dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul ettiğimiz 60
maddelik torba kanun, 23-24 ayrı kanunla ilgiliydi- bütünlüğü bozuluyor,
amacından sapıyor, birçok sıkıntıya sebep oluyor.
Aslında, bunun
şöyle bir şeyi var: Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun değişiklikleri
rahatlıkla geçtiği için, bürokrasi sürekli olarak kendisini garantiye alabilmek
için ya da bakanlar kendilerini garantiye alabilmek için kanun değişiklikleri
öneriyorlar. Aslında yönetmelikle yapılabilecek bazı değişiklikleri, tebliğ ile
düzenlenebilecek bazı değişiklikleri getirip getirip kanunla huzurumuza
getiriyorlar, biz de bunları çok fazla tartışmadan -torba olduğu için-
geçiriyoruz. Aslında, bu şekilde bir mantalite yanlıştır, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bunları kabul etmemesi lazım. Bu konuda daha dikkatli olunması
lazım. Biz, sadece bürokrasiye yönetmelik yapan, onların değişikliklerini kabul
eden bir yer hâline geldik maalesef.
Şimdi konumuza
dönelim. Biraz önce bahsettim, bu Gümrük Kanunu’nun 180’inci maddesine bir
fıkra ekliyoruz biraz önce kabul edilen önergeyle. Buna göre, gümrükte tasfiye
edilen eşyanın 2886 sayılı Kanun’a göre kanun uygulanmadan tasfiyesinin
yapılmasını getiriyoruz. Şimdi, değerli arkadaşlar, hatırladığım kadarıyla
Gümrük Kanunu 1999’dan beri yürürlükte, 83’ten beri de Devlet İhale Kanunu
yürürlükte yani yıllardan beri her iki kanun da var. Her iki kanun olmasına
rağmen tasfiye işlemleri de rahatlıkla yürüyor. Eğer Sayın Bakan diyorsa ki:
“Biz zaten Gümrük Kanunu’nu uygulamıyoruz. Zaten bildiğimiz gibi bunun ayrı bir
yönetmeliği var. Gümrük Kanunu’na göre kendi bildiğimiz şekilde bunu
yapıyoruz.” O zaman böyle bir değişikliğe gerek yok. “Hayır, böyle bir
değişikliğe gerek var.” deniyorsa da otuz seneden beri bu kanun var, bu mevzuat
var; bu mevzuata göre işlem yapılıyor, oluşturulmuş her şey, gayet iyi gidiyor,
bir sorun yok.
Zaten torba
kanunlar hazırlanırken Komisyona da gelmedi bu, şimdi birdenbire gelmesinin
sebebini anlayabilmek mümkün değil. Yani, evet, hazır kanun çıkıyor, bunu da
çıkaralım türünden yapılmış. Şimdi, bu, Komisyonda olsaydı sorardık: Yılda ne
kadarlık tasfiye yapılıyor, ne kadarlık bu tür mal satılıyor, nedir? Sonuçta
bunlar neye baliğ oluyor? Satılamayan var mı? Sorun var mı? Detayıyla
araştırırdık, ondan sonra bu kanunu çıkarırdık ama şimdi burada birdenbire
önümüze geldi. Bunu doğru dürüst konuşmadan, tartışmadan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Devamla) - … kabul etmiş olduk, büyük ihtimalle de yanlışlık yapmış olduk.
Daha dikkatli,
daha güzel kanunları yapmamızı diliyorum.
Ben hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kuşoğlu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bir konuyu Hükûmetin ve Genel Kurulun bilgisine
sunmak istiyorum.
Sayın Kuşoğlu
açıkladı, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu maddeye ilişkin önergesi 1983
yılından bu yana Tasfiye İşletmeleri Genel Müdürlüğü yani TASİŞ tarafından
tasfiye edilen eşyanın Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre tasfiye edilmesi
öngörülürken, yürürlükteki kanun böyleyken önerge bu mevzuatı kaldırıyor “İhale
Kanunu hükümlerine tabi olmasın.” diyor. Bu doğru değil efendim.
Değerli
milletvekilleri, otuz yıldır bu şekilde uygulanan bir kanun var. Önergenin
gerekçesinde diyor ki: “Bu eşya vatandaşın eşyasıdır, dolayısıyla İhale
Kanunu’na tabi olmak zorunda değildir.” Tam tersine, vatandaşın eşyası olunca
İhale Kanunu hükümlerini daha titizlikle uygulamak gerekir, daha rekabete açık
bir ihale olmalı ki vatandaşın hukukunu devlet korusun. Bu takdirde, bu önerge
kabul edilirse vatandaşın hukukunu yok sayacağız, idare istediği şekilde bunu
tasfiye imkânına sahip olacak. Otuz yıldır TASİŞ bunu tasfiye ediyor. İmha
edilmesi gereken eşya var ise yine otuz yıldır bunu da tasfiye ediyor. Bunların
hiçbiri İhale Kanunu’nun dışladığı konular değil. Ona rağmen bu önergenin
getirilmesinin ben mantığını anlamış değilim. Doğru bulmuyorum iktidar partisi
önergesini.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; biliyorsunuz,
akaryakıtın tasfiyesini özel olarak bu taslakla, bu maddeyle düzenliyoruz.
Yani, kaçak akaryakıt öncelikle özel idarelere, mal müdürlüğüne, ihtiyacı olan
kuruluşlara verilecek. Bir yerde fazla yakalama oldu, kamu kuruluşlarının
ihtiyacı da yok, onların satışının da hızlandırılması amacıyla bu madde ilavesi
yapıldı.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Yapın açık ihale, satılsın Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yoksa genel olarak, kaçak olarak el konulan veya
terk edilmiş kaçak akaryakıt ürününün tasfiyesi kamu kuruluşlarının ihtiyacına
tahsis edilmek suretiyle yapılacak.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Ama Sayın Bakan, önerge…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sadece akaryakıtı kapsamıyor, TASİŞ’teki tüm eşyayı
kapsamına alıyor Sayın Bakanım. Yani, bir kez daha düşünün efendim, otuz yıldır
sorunsuz yürüyen bir sistem var.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yani, bu doğru, bu düzenleme doğru. Biz TASİŞ’in
depolarında bulunan ürünlere bir de ardiye ücreti ödememeliyiz, kiralama ücreti
ödememeliyiz ve ardiyelerimiz doluyor, bu süreçler fazla zaman alıyor, bunları
kısaltmamız gerekir diye düşünüyoruz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, 2886’da ivedi ihale usulleri de vardır, bunlar
kullanılabilirdi ama şimdi kanunsuz bir hâl aldı, kanuni dayanağı yok. İdare
hem ihaleyi yapacak hem düzenlemeyi yapacak.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Hayır. Bakın, bu düzenleme konusunda Sayıştayın
da görüşü var bunun olabileceği yönünde.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayıştay yasayı yapsın. Doğru değil ki bu.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Onlar da dikkate alınmak suretiyle bu önerge
getirilmiş ve kabul edilmiştir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Daha önce kabul
edilmiş olan önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 8. Maddesindeki “görevlendirme usullerini
kıyas yoluyla uygulayarak devredebilir” ifadesinin “görevlendirme kıyas yoluyla
uygulayarak bir kamu kurum ve kuruluşu ile kamu kuruluşu niteliği taşıyan diğer
kurumlara devredilebilir” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Mehmet
Şeker
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Duran Bulut Mustafa Kalaycı
Manisa Balıkesir Konya
Mehmet
Günal Mesut
Dedeoğlu
Antalya
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon
bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Günal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, arkadaşlarımız burada bu maddenin makul gerekçeyle getirdikleri bir
madde olduğunu söylediler ama bu işin biraz çivisi çıktı yani
yap-işlet-devretle ilgili son beş yıla gitmeden, son iki üç yıl içerisinde bile
5-6 tane ayrı kurumla ilgili düzenleme yaptık. Dolayısıyla bu maddede yapılan
şey: “Daha önce yapılan bazı işleri, süresi gelince devir işlemini yapmadan
yeniden yap-işlet-devretle yapacağız.” dediler.
Şimdi, tabii,
burada işin kime verildiği, değer kısmı, Sayın Bakana değer tespiti komisyonu,
bilmem neyle ilgili bütün yetkilerin verilmesinin ötesinde yapısal bir sorun
var. Değerli arkadaşlar, her bakanlık kendisi için ayrı bir yap-işlet-devret
modeli uyguluyor. Sağlıkta geçtiğimiz haftalarda kabul ettiğimiz
yap-kirala-devret var, şimdi gümrükle ilgili konuda veriyoruz ayrı bir özel
yetki, millî eğitimle ilgili verdik, DSİ’yle ilgili verdik, bir de Kültür
Bakanlığı çıktı başımıza, bu kanunun içinde bir de o var. Yani Yassıada’ya,
Sivriada’ya… Ya, bu ne menem bir şeydir ben anlamadım bir iktisatçı olarak.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – O burada değil.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Yok, yok geliyor, hepsi geliyor, onun için diyorum, arkadan hepsi
geliyor.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Kültür Bakanlığı burada yok.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Geliyor, onun için söyleyeceğim de Sayın Demiröz, yanınızdaki
Komisyon Başkanımız Planlama kökenli olduğu için oraya getireceğim lafı, onun
için söyledim.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanım; burada ilgili Bakanımıza da -Sayın Başbakan
Yardımcımız da burada- Sayın Babacan’a da… Gelecek olan şimdi bir kanun
tasarımız daha var, orada da var. Hepsi burada, ekonominin koordinasyonundan
sorumlu olduğu için…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Şehircilik Bakanı da burada.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Ona bakmıyoruz, o inşaat bakanı, dolayısıyla o yapıyor. Alıyor
ihaleleri, yapıyor.
Arkadaşlar, yap-işlet-devretle
ilgili bir çerçeve kanun tasarısı taslağı var dedik -bakın, Türkiye’de bunun
mevzuatı belli- 2007 yılından beri Devlet Planlama Teşkilatında -Allah rahmet
eylesin- şimdi Kalkınma Bakanlığında bekliyor. Her birimiz gelip bu kanunlara
böyle bir şey eklersek bunun takibi de zor, envanterini tutmak da zor, bunlar
teknik konular. Belli bir maliyetin üzerinde olan ve kamuya yük getiren
konularda yapılacak yatırımlar için bu model öngörülmüş. Gelin, bununla ilgili
bir koordinasyon birimi olsun dedik, bu da Kalkınma Bakanlığında var zaten,
Kamu Özel Ortaklığı Başkanlığı var. Şimdi, böyle uzmanlık gerektiren bir konuda
herkes kafasına göre yetki alıyor. İşin amacının doğru olması başka bir şey,
işin amacına uygun olarak yapılması başka bir şey yani yöntemlerde ve araçlarda
sorunumuz var. Dolayısıyla bunu vesile edelim dedik. Her seferinde söylüyoruz
ama olmuyor. Olması gereken şey -bu modeli biz eleştiririz, kabul ederiz,
etmeyiz, o ayrı konu ama- bunu yaparken dört başı mamur bir yap-işlet-devret, kamu-özel iş birliği
modelinin genel çerçevesini çizip bir genel kanun çıkarmak lazım, yetkileri
belirlemek lazım. Bunun dışındakileri ne yapacağız? Bakanlar Kuruluna yetki
veriyorsunuz. Ne var? Yüksek Planlama Kurulu var mı? Var. Bu yetkileri onlar
veriyor mu? Veriyor. Ayrıntılarıyla ilgili de oraya yetki verirsiniz, ilgili
bakanlık gider Yüksek Planlama Kuruluna, oradan da Bakanlar Kuruluna gelir,
yetkiyi alır, yaparsınız. “Yok, bunu kanuna yazalım.” Niye? “Yarın bir
soruşturma olur, biz Yüce Divana gideriz.” diyorlar herhâlde. Ben anlamıyorum
yani yargıyı da değiştirdiniz, hâlen daha korkuyorsunuz. Ne oluyor? Yani
yönetmeliğe, yazmayacağımız maddeleri buraya yazıyoruz değerli arkadaşlar.
Lütfen…
Kanun yapma işini
ayağa düşürdük Sayın Bakanım. Yani, yönetmeliğe dahi yazmayacağımız her şeyi
buraya yazar duruma geldik. Onun için, bu vesileyle -değerli bakanlarımız
burada; icracı bakanımız da burada, koordinasyondan sorumlu Sayın Babacan da
burada - gelin, bunu bir vesile edin. Rafta duran var Sayın Bakanım. Bakanlar
Kurulunda arkadaşlara söyleyin -Sayın Cevdet Yılmaz size tasarıyı getirecektir-
taslağı alın, tasarı hâline getirin bunların hepsini de tek bir çerçevede
toplayalım, biz de nerede ne olduğunu bulalım. Eğer bunu yapmazsak bakın, yarın
başkaları da gelecek. Şimdi, ben söylüyorum, arkadaşlar “Daha o gelmedi.”
diyor. Biliyorum gelmedi ama sıraya girdi, basılacak, biraz önce muhalefet
şerhimizi verdik. Yarın da Sayın Başkan sabah baskıya… Hatta elinde mi? Vedat
Bey diyor ki: “Basıldı, elime geldi.” diyor galiba yani o da geliyor.
Dolayısıyla bunu bir çerçeveye oturtmamız lazım hem kanun yapma tekniği
açısından hem de önceliklerin belirlenmesi açısından. Bir de koordinatör
kuruluş olması gerekiyor her bakanlığın üstünde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - …Maliye Bakanlığıyla, Hazineyle koordinasyonu sağlayacak. Şu anda
da zaten bu yapı Kalkınma Bakanlığında var.
Bu vesileyle
tekrar bunu dikkatlerinize sunmak istedim. Bu işin çivisi çıktı ama bir
yerinden döndürebilirsek ya da zararın neresinden dönersek kârdır diyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Günal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 8. Maddesindeki “görevlendirme usullerini
kıyas yoluyla uygulayarak devredebilir” ifadesinin “görevlendirme kıyas yoluyla
uygulayarak bir kamu kurum ve kuruluşu ile kamu kuruluşu niteliği taşıyan diğer
kurumlara devredilebilir” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet
Şeker (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Şeker, buyurunuz.
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 8’inci
maddesi, yap-işlet-devret modeli uyarınca yaptırılarak işletme hakkı verilen
gümrük kapılarının işletme süresi bittikten sonra otuz yılı geçmemek üzere
tekrar uzatılmasını öngörmektedir. Sürelerin dolması hâlinde uzatılması demek
süresiz olarak işletme hakkını vermek demektir yani “devret” kısmının ortadan
kaldırılması demektir. Yani, yap-işlet-devret modeli yap-işlet hâline
getirilmektedir. Gümrük kapılarının güvenliği açısından yapılacak değişikle
yap-işlet-devret modelinde mutlaka bir kamu kurum veya kuruluşunun ortaklığı
şartı getirilmelidir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye'nin en uzun sınırı, Suriye ile olan
sınırımız maalesef çok sıkıntılı bir pozisyondadır. Bu kapılardan, sınırdan
kimin, neyin gelip geçtiği belli değildir. Bu denetimsizlik, tehlikeli,
sabıkalı, art niyetli kişilerin de elini kolunu sallayarak ülkemize girmelerine
neden olmaktadır. Pek çok Suriyeli mülteci hakkında yangın çıkartma, yaralama,
kaçakçılık, yalan beyanda bulunma, sahte belge kullanma, hırsızlık gibi
suçlardan dava açılmıştır. Mahkemeler yargılama kararlarını mültecilere tebliğ
edemediği için sanıklar Resmî Gazete ilanıyla aranıyor. Suriyelilerin işlediği
suçlar Yayladağı Sulh Ceza Mahkemesi ile Resmî Gazete arasında trafiği artırmış
durumdadır.
Şu anda Suriye
tarafında sınır kapıları muhaliflerin elindedir. Muhalifler, savaş sırasında,
devlete ait, ele geçirdikleri malları paraya çevirmek için bu kaçak işlerini de
bu kapılardan organize etmektedirler. Suriye tarafında gereken önlem alınmazsa
kaçakçılık olaylarının da önüne geçmek mümkün gözükmemektedir.
Sayın Bakan, dün
Genel Kurulda açıklama yaptınız, dediniz ki: “Güvenlik dolayısıyla Türk plakalı
hiçbir araç Suriye’ye giriş yapamaz, Türk vatandaşı Suriye’ye giriş yapamaz.” O
zaman, Sayın Bakanım, Esad güçlerine karşı savaşmak için Suriye’ye giderek
Özgür Suriye Ordusuna katılan Rizeli Burak Yazıcı, Yalovalı Ahmet Zorlu ve
kimlikleri gizli tutulan Bingöllü 5 gencin çatışmalarda hayatını kaybetmesi ve
son olarak Sarai Sierra’nın katil zanlısı Laz Ziya’nın Suriye’ye geçişini
bizlere ve kamuoyuna izah etmeniz gerekmektedir. Bakınız, Rizeli Burak
Yazıcı’nın babası ne diyor: “Oğlum daha önce Suriye’ye pasaportsuz olarak
gitti, dönüşünde yakalandı ve pasaportsuz geçtiği için kendisine ceza yazıldı.
Üç ay önce oğlum geriye geldi ve beş gün kadar kaldı. Gitmemesi için yalvardım.
Oğlum bana ‘Orada zulüm var, çocukları Suriye askerleri öldürüyor. Bunlara
seyirci kalamam.’ diyerek yeniden gitti, yine pasaportu yoktu. Oğlum sınırdan
nasıl geçti? Bu devletin sınırda askeri, polisi yok mu? Sınırlarımız yolgeçen
hanı mı? Bu devlet bunun hesabını vermeli.”
Bir diğer konu da
Türkiye ile Kuzey Irak arasında petrol sevkiyatı yapan şoförlerin geçiş
onayıyla ilgilidir. Bu şoförlerimizden geçiş onayı için sabıka kaydı
istenmektedir. Söz konusu şoför esnafının yüzde 98’inin herhangi bir sabıka
kaydı olmamasına rağmen müracaatta bulunanların bir kısmına dört beş aydır
geçiş onayı verilmemektedir. Söz konusu onayı alan şoförler ise gümrükten geçiş
yapacakları sırada onaylarının iptal edileceğini öğrenmişlerdir. Sayın Bakanım,
bunlarla ilgili 200 tane şoförün listesi var elimde, Gaziantepli ve Urfalı
şoförün. Bunlardan sabıka kaydı isteniyor ve bu kayıtlarla geçerken de maalesef
yine zorluk çıkartılıyor, tekrar tekrar isteniyor. Bununla ilgili mutlaka
tedbir almanızı sizden rica ediyoruz.
Şoförlerin geçiş
onayı için aylardır neden bekletildikleri ya da geçiş onaylarının neden iptal
edildiği konusunda bir açıklama da yapılmamaktadır. Bu durum, geçimlerini
nakliyecilik ve şoförlükle sağlayan bölge halkı için ciddi sıkıntı yaratmakta
ve bir an önce çözümlenmesi gerekmektedir. Bu konuda gereğini yapacağınızı
diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Şeker.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
8’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul
edilmiştir.
9’uncu madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ahmet Duran Bulut
Manisa Konya Balıkesir
Mehmet Günal Alim Işık Mesut Dedeoğlu
Antalya Kütahya Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Işık, buyurunuz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge için söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz bu
maddenin tasarı metninden çıkartılmasını öngörmektedir. Sebebi şudur: Bu madde
27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nda gümrük müşavir yardımcısı
olabilecek kişileri tanımlamakta ve bu kişilerin arasından gümrük müşavirliği
yapmaya hak kazananlarla ilgili hükümler içermektedir. Söz konusu değişiklikle,
örneğin, gümrük müşavir yardımcısı olmak isteyen kişilerde aranan vasıflar
arasında yer alan “Staj amacıyla bir gümrük müşavirinin yanında üç yıl çalışmış
olmak.” şartını bir yıla indiriyor bu düzenleme. Dolayısıyla, bu hükmün aynen
yerinde kalmasını, böylece üç yıl hükmünün korunmasını öngörüyoruz bunun çıkartılması
teklifiyle.
Diğer taraftan,
gümrük müşavirliği yapmaya hak kazanacak kişilerle ilgili 228’inci maddenin
ilgili fıkrasında aynen şöyle diyor: “…belirtilen koşulları taşıyan ve üç yıl
süreyle gümrük müşavir yardımcılığı yaparak, gümrük mevzuatı ve gümrüğe ilişkin
iktisadi, ticari ve mali konuları kapsayan sınavda başarılı olan kişiler,
gümrük müşavirliği yapmaya hak kazanır.” Buradaki üç yılı da iki yıla indiriyor
tasarı. Dolayısıyla, zaten üç yıllık staj dönemini bir yıla indirerek iki yıl
oradan kazandınız, buradaki üç yılı da iki yıla indirerek bir yıl da buradan
kazanarak yetişmesi için öngörülen süreyi, ilgili kişiler için, üç yıl
azaltıyorsunuz.
Şimdi, bir
taraftan kaçakçılığın kol gezdiği, terör örgütünün kaçakçılıktan beslendiği
ülkede siz yetişmesi gereken elemanların şartlarını da aşağıya çekerseniz
bununla mücadele yapma şansınız yok. Dolayısıyla hem kişileri bir yıl önce
şimdiye kadar uygulanan kurallar çerçevesinde gümrük müşaviri yapacaksınız hem
de bunun yetişmesi için gerekli süreyi iki yıl azaltacaksınız, buradan da
kalifiye eleman bekliyorsunuz ve gümrükteki kaçaklarla mücadele edecek
elemanı yetiştirmeyi düşünüyorsunuz.
Sayın Bakanım, bu
olmaz dolayısıyla bu 9’uncu maddenin tasarı metninden çıkartılmasının yerinde
bir değişiklik olacağını düşünüyoruz. Aksi takdirde, işi bilmeyen, alelacele,
özellikle de son dönemde yapılan mülakat sınavlarıyla yeterli vasıfları
taşımayan insanların gümrük müşaviri olduğu veya gümrük müşavir yardımcısı
yapıldığı bir düzenlemeyle Türkiye kaybeder, biz kaybederiz. Bunun mutlaka değiştirilmesi ve eski hâlinin korunmasının
ülke açısından daha yararlı olacağını düşünüyoruz.
Bu vesileyle,
özellikle terör örgütünün sigara, petrol ve diğer kaçakçılıklar başta olmak
üzere hayalî ihracatla elde ettiği gelirlerin önlenmesine yönelik düzenlemeleri
içermesi gereken bu tasarı, maalesef bu düzenlemelerden yoksun olan bir
tasarı olup -dilim varmıyor ama söylemekten de geri kalamayacağım- yandaş ya da
yakınlara yeni istihdam kapıları açmayı amaçlayan bu tür düzenlemelerle daha da
hafifliyor. Onun için, personelle oynayan, yetişmiş personeli moral bozukluğuna
itecek ve maalesef ihtiyacı olan kalifiye elemanı yetiştirmede eksik kalacak bu
tür düzenlemelerin tasarıda yer almaması daha doğru olacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, bu maddenin mutlaka tasarı
metninden çıkartılması gerektiğini bir kez daha vurgulayarak hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
9’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul
edilmiştir.
10’uncu madde
üzerinde bir önerge vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“3. Bu kanuna
göre verilecek cezalarda diğer kanunlarda yer alan ceza hükümleri uygulanmaz.”
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
Manisa Konya Antalya
Mesut Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut Lütfü Türkkan
Kahramanmaraş Balıkesir Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Türkkan, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük Kanunu’nda ve
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda daha önceden görülen birtakım aksaklıkların
telafisi yolunda hazırlanan bu yasada, 10’uncu maddede birtakım çekincelerimiz
vardı. Bunu dün ben Sayın Bakanla ve bürokratlarıyla da görüştüm. 10’uncu
maddede diyor ki: “İdari yaptırıma konu fiilin ceza uygulamasını gerektiren bir
fiile ilişkin olması ve zamanaşımı daha uzun bulunan bu fiil nedeniyle ceza
davası açılmış olmak kaydıyla, idari yaptırım kararları Türk Ceza Kanunundaki
dava ve zamanaşımı süreleri içerisinde uygulanır.” Burada, birtakım
çekincelerimizi bürokratlara anlattık. Bürokratlar da yaptıkları açıklamalarla
bizi ikna ettiler. Dolayısıyla, verdiğimiz bu önergedeki talebimiz uygun
görülmedi ama biz de bu talebimizin birtakım, zaman içerisinde çıkacak
aksaklıklarla sonradan düzelebileceği hissiyatına kapıldık, kabul ettik.
Ben bugün bir
başka konuya geçmek istiyorum. Ben bugün Sincan Cezaevine gittim. Sincan
Cezaevinde İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan’ı ziyaret ettim. İçeri
girerken -ben Türkiye Cumhuriyeti’nin milletvekiliyim- başta ceketimi, daha
sonra kemerimi, ayakkabılarımı çıkartıp… Sayın Bakanım, siz de eski
avukatsınız, cezaevine çok girip çıktınız, bilirsiniz. Kemerimi,
ayakkabılarımı, saatimi, hepsini çıkarttım. Ben bu ülkede 115 bin oy alıp
buraya gelmiş milletvekiliyim. Cezaevine girerken bana devletim güven duymuyor,
beni muz gibi soyuyor, ondan sonra içeri giriyorum. Parmak basıyorum, göz
işareti yapıyorlar vesaire ondan sonra görüşüyorum. Bütün bunların hepsinin
Adalet Bakanlığının yayımladığı genelgelerle yürürlükte olduğunu söylediler.
Ben, buradan
merak ediyorum, İmralı’ya seferler başlattınız, feribot seferleri, önümüzdeki
dönemde sizler de katılacak mısınız bilmiyorum, böyle bir niyetiniz var mı?
Oraya giden
milletvekilleri… Bize reva görülen: “Bu kemerini çıkart, ayakkabını çıkart,
yalın ayak gir.” Bir de ısrarla soruyorlar: “Üzerinizde SIM kart var mı?”
Yahu, ben
milletin vekiliyim ya, ne demek SIM kart var mı? Eğer bu konuda şüphelenilecek
birisi varsa BDP heyetine bakacaksınız. Onlar diyorlar ki: “Biz içeriye
telefonla bile girdik, ne olacak ki ses dinleme cihazı da koyabilirdik. Biz hiç
aranmadık.”
Peki, bizim
günahımız ne? Bizim günahımız bu ülkenin bölünmesi yolunda karşı durmak mı?
Türk olmak mı günahımız?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Türk olmak senin günahın!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) - Böyle bir şeye reva görülmek çok ağrıma gitti. Adalet Bakanlığının
bu konudaki düzenlemeyi tekrar gözden geçirmesi lazım. Milletin vekilini muz
gibi soyup cezaevine sokamazsınız. Böyle bir şey yok! İmralı’ya gideceksen
elini kolunu sallayarak git, milletvekilini ziyarete gideceksen muz gibi soyun
öyle git. Böyle bir şeyi zannediyorum sizler de reva görmezsiniz
milletvekillerine. Zira siz de bu milletin seçilmiş vekillerisiniz. Böyle bir
uygulama ağrıma gidiyor. Gittiğim adam da milletvekili üstelik.
Bu konuda gerekli
düzenlemenin bir an önce Adalet Bakanlığı tarafından yapılmasını istiyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Yap-işlet-devretle yaptıralım!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) – Bakın, bu işin çok espri yönünü görmüyorum ben ama reva görülen
muameleyi çok insanlık dışı görüyorum, bulunduğumuz makama çok uygun olmadığını
görüyorum.
Arkadaşlar,
bakın, yarın öbür gün sizler de birilerini ziyarete gideceksiniz. “Ayakkabını
çıkart, kemerini çıkart, saatini çıkart, üzerinde SIM kart var mı?” Böyle bir
uygulama olur mu? Milletin vekiline içeriye suç işlemek üzere giren bir adam
muamelesi yapıyorlar. Üstelik, biz cezaevlerini bilen adamız ya, oralardan
geliyoruz yani çok yabancısı olduğumuz yerler de değil, nasıl girileceğini de
biliriz, nasıl çıkılacağını da biliriz. Bir gün ola ki sizleri de ziyarete
gelirken bunlarla karşılaşmak istemiyorum. Bu konuda şimdiden önlem almanızı
rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Türkkan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
10’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul
edilmiştir.
11’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul
edilmiştir.
12’nci madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12. Maddesinin 1. Fıkrasının (a)
ve (c) bentleri ile 2. Fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan “gümrüklenmiş
değer” ibarelerinin “gümrük vergileri” şeklinde değiştirilmesini ayrıca, 12.
Maddenin 4. Fıkrasının ise, “birinci fıkranın (a) ve (c) bentlerinde belirtilen
eşyaya el konularak, mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve eşya
mahrecine iade veya yeniden ihraç yapılır.” şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
İzzet Çetin Kazım Kurt Musa Çam
Ankara Eskişehir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
12 nci maddesi ile değiştirilen 4458 sayılı Gümrük Kanununun 235 nci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Recep Özel
Kayseri İstanbul Isparta
İsmail Kaşdemir Hacı Bayram Türkoğlu Sevim Savaşer
Çanakkale Hatay İstanbul
Mihrimah
Belma Satır
İstanbul
“5. Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen ve transit rejim beyanında
bulunulan serbest dolaşımda olmayan eşyanın, beyan edilenden belirgin bir
şekilde farklı cinste eşya olduğunun tespiti halinde, farklı çıkan eşyanın
gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para cezası verilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12 nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
Manisa Konya Antalya
Necati Özensoy Ahmet Duran Bulut Mesut Dedeoğlu
Bursa Balıkesir Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon
son okunan önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Son okunana katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Özensoy, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
12’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarı, cezada
adalet ilkesini ortadan kaldırmaktadır. Tasarı ile Gümrük Kanunu’na aktarılan
fiillerin Gümrük Kanunu’ndaki diğer fiillerle birlikte ele alındığında cezada
adalet ilkesini ortadan kaldırdığı ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu içindeki
cezalar bakımından dengesizlik yaratacak bir cezalandırma mantığına gelindiği
anlaşılmaktadır. Bu durum, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ndaki kabahat
fiillerini buradaki yaptırımlarıyla, bir başka deyişle gümrüklenmiş değerin
katı olarak Gümrük Kanunu’na aktarılmasından kaynaklanmaktadır. Halbuki Gümrük
Kanunu’nda yer alan kabahatler bakımından yaptırımlar, verginin katı şeklinde
maktu bir usulsüzlük cezası şeklinde idi. “Gümrüklenmiş değer” kavramı, Gümrük
Kanunu’nun mevcut durumunda cezalar gümrük vergilerinin katı şeklinde
düzenlenmektedir yani bu, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ndan olduğu gibi
aktarıldığı için, yaptırımda böyle bir. sıkıntı meydana getiriyor. Tasarının
12’nci maddesi, gümrük alanı ve burada iş yapan dış ticaret erbabı ve gümrük
müşavirleri için ciddi bir potansiyel tehlike arz etmektedir. Tasarının 12’nci
maddesiyle Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3’üncü maddesinde yer alan kabahat
fiillerinin bir kısmı Gümrük Kanunu’ndan aktarılmaktadır. Yalnız, bu aktarım
yapılırken fiiller aynen aktarılmamış ve ifade tarzı da değiştirilmiştir.
Tasarının 12’nci maddesinde kabahat fiilinin başına Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu’nda olmayan şekilde aşağıdaki ifade eklenmiştir: “MADDE 235- 1. Serbest dolaşıma
giriş rejimine tabi tutulan eşyaya ilişkin olarak, yapılan beyan ile muayene ve
denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda;
Eşyanın ithali,
lisansa, şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların vereceği uygunluk veya
yeterlilik belgesine tabi olduğu halde uygunluk ve yeterlilik belgesine tabi
değilmiş veya belge alınmış gibi beyan edildiğinin tespit edilmesi halinde,
eşyanın gümrük vergilerinin yanı sıra, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı
idari para cezası verilir.” Aynı fiile Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3’üncü
maddesinin (11)’inci fıkrasında ise şu şekilde yer verilmektedir: “İthali,
lisansa, şarta, izne, kısıntıya ve belli kuruluşların vereceği uygunluk veya
yeterlilik belgesine tâbi olan eşyayı, aldatıcı işlem ve davranışlarla ithal
eden kişiye, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı para cezası verilir.”
Görüleceği gibi,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda “ithal etmek” şeklinde ifade edilen fiil
taslakta yani tasarıda -Gümrük Kanunu’nda- bu fiil “Yapılan beyan ile muayene
ve denetleme tesliminden sonra kontrol sonucunda tespit edilmesi” şekline
dönüştürülerek aktarılmıştır. Fiil Gümrük Kanunu’na aktarılırken yukarıda
belirtilen eklemeyle birlikte yaptırımın uygulanması bakımından tespit yeterli
olacaktır. Hâlbuki, ifade Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ndan aynen alınsa
“Kabahate teşebbüs cezalandırılmaz.” prensibi gereği gümrük idaresinin beyan
aşamasındaki denetiminde kalan fiiller için ceza uygulanmayacaktır. Bu bakımdan
kasıt unsuru da aranamayacağı için iş sahipleri ve onlar adına beyanda bulunan
gümrük müşavirleri için Kanun’un 235’inci maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendi ile yapılan ve yukarıda yer verilen düzenleme ileride telafisi mümkün
olmayan sonuçlara yol açacaktır.
Gümrük Kanunu’nda
Kabahatler Kanunu bakımından kast unsuru aranmıyor. Ayrıca, bahsi geçin fiil
dâhil olmak üzere kabahatlerin kaçakçılıkla mücadele uygulanmasında işleyenler
bakımından kast unsuru aranmamaktadır. Hâlbuki Gümrük Kanunu’ndan alınınca kast
unsuru aranmayacak, sonucun ortaya çıkması yaptırım uygulaması için yeterli
olacaktır. Uygulamada, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda kabahatler bakımından
kast unsuru arandığı için davaların büyük ölçüde -yani yüzde 80 oranında- idare
aleyhine sonuçlandığı görülmüştür. Yapılan tecrübelerle sabit olduğu üzere,
gümrük idareleri de aynı eşya için gümrük tarife pozisyonları belirlemektedir.
Zaman zaman, on binlerce kalem eşyanın gümrük tarife pozisyonlarında hatalar
yapılabilmektedir. Bu türden istenmeyen taksirli hataların yapılması her zaman
mümkündür. Dolayısıyla, böyle bir durum da hem beyanı yapan gümrük müşaviri hem
de ithalatçı için ayrı ayrı yaptırıma konu olacaktır.
Bu maddeler bu
anlamda sıkıntılı olduğundan dolayı bu maddenin kaldırılmasını talep ediyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özensoy.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi ile
değiştirilen 4458 sayılı Gümrük Kanununun 235 nci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
“5. Türkiye
Gümrük Bölgesine getirilen ve transit rejim beyanında bulunulan serbest
dolaşımda olmayan eşyanın, beyan edilenden belirgin bir şekilde farklı cinste
eşya olduğunun tespiti halinde, farklı çıkan eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki
katı idari para cezası verilir”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe: Türkiye
Gümrük Bölgesi dışından getirilen eşya ya iç gümrüklere sevk edilmek ya da
diğer sınır kapısından ülke dışına çıkarılmak amacıyla transit rejim beyanına
tabi tutulmaktadır. Bu eşyaya ilişkin olarak yapılan beyanın kontrolünde, beyan
edilen eşyadan belirgin şekilde farklılık tespiti halinde ihlalin idari
yaptırım kararına konu edilmesi düzenlenmektedir. Bu yolla farklı çıkan
eşyadan, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para cezası alınması
amacıyla söz konusu fıkra eklenmiştir.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12. Maddesinin 1. Fıkrasının (a)
ve (c) bentleri ile 2. Fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan “gümrüklenmiş
değer” ibarelerinin “gümrük vergileri” şeklinde değiştirilmesini ayrıca, 12.
Maddenin 4. Fıkrasının ise, “birinci fıkranın (a) ve (c) bentlerinde belirtilen
eşyaya el konularak, mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve eşya
mahrecine iade veya yeniden ihraç yapılır.” şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Erdoğdu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı Gümrük
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yasalaştırma süreci Anayasa’mızda ve Meclisimizin İçtüzüğü’nde
yazılmıştır. Yasalaştırma süreci, demokrasinin kalitesini göstermektedir. Eğer
demokrasimiz kaliteliyse yasalaştırma sürecimiz de kaliteli olacaktır. Şimdi,
biraz evvel son derece önemli bir konuda yine bir ek madde ihdası gündeme getirildi.
Ben dâhil buradaki birçok milletvekili hemen hemen hiç bilgilendirilmeden son
derece önemli bir konuda bir ek madde ihdası yapıldı. Ek madde ihdası,
gümrüklerden tasfiye edilmesi gereken malları satışının 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu’nun kapsamının dışına çıkarılmasıydı. Değerli arkadaşlar, ne yazık
ki bu kamu ihale sistemimizin dışarısına kaçırma ve bunu da gece yarıları
korsan önergelerle yapmak bir alışkanlık hâline geldi. Bu, son derece
tehlikelidir, son derece yanlıştır, son derece eksiktir.
Bakın, bizim kamu
ihale sistemimizin iki ayağı var: Birinci ayak, devletin para harcamasını
gerektiren yani bütçeden gider yapmamızı gerektiren ayaktır ki bu, 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu’yla düzenlenmiştir. Diğer bir ayağı ise devlete gelir
getirecek ayaktır, bu da 2886 sayılı Kanun’la, eski Devlet İhale Kanunu’yla
düzenlenmiştir. Her iki kanunda ihalelerin nasıl yapılacağı, komisyonların
nasıl kurulacağı, tekliflerin nasıl açılacağı, sözleşmelerin nasıl yapılacağı
yasa koyucu tarafından belirtilmiş ve yasa koyucu ekonomik, etkin, verimli ve
hukuka uygun bir ihale sistemi koymak amacıyla bunları koymuştur.
Şimdi, siz kamu
ihale sisteminin dışına çıkardığınızda, bu, üç dört açıdan problem yaratır.
Birincisi, anayasal bir problem yaratır çünkü artık, idarenin yaptığı işlemin
yasal bir dayanağı yoktur, idarenin kanuniliği ilkesine aykırı bir durum ortaya
çıkar. Daha yönetsel sorun ise “görevlerin ayrılığı” dediğimiz uluslararası bir
yönetim ilkesinden çıkar. Aslında bu “görevlerin ayrılığı” ilkesinin biz parlamenterler
“kuvvetler ayrılığı” ilkesi olarak bir başka modunu biliriz. Kuvvetler ayrılığı
ilkesi nedir? Denge ve fren mekanizmasıdır yani aynı organın yasamayı
yapmaması, aynı organın yargılamayı yapmaması, aynı organın yürütmeyi
yapmaması. Bunun tek merkezde toplanmasının demokrasiye zarar vereceğidir. Bu,
yönetimde de böyledir, herhangi bir şirkette de böyledir. Mesela, bir şirkette
ödeme emrini imzalayanla ödemeyi yapanlar ayrı kişilere verilir. Bunun da amacı
nedir? Tek kişide yetki toplanarak suistimallere izin vermemek.
Şimdi biz, 2886
sayılı Kanun’dan çıkardığımızda, bu yetki yönetmelik yaparak Bakanlığın eline
geçmiş olacak. Şimdi, bu Bakanlık hem ihaleyi yapacak hem ihaleyle ilgili
düzenlemeyi yapacak. Ben Sayın Bakan için söylemiyorum, düşünün ki kötü niyetli
bir bakan -yaklaşık 1 milyar dolarlık bir akaryakıt yakalanmış- bunun satışı
ihalesini yönetmeliğe göre yapıyor ve o sırada ihaleyle alakalı bir sorun
çıkıyor ve sorunun da hukuki olması gerekiyor, yönetmeliğe istinaden bir
maddeden yargılanacak. Yönetmeliği yapma yetkisi de sayın bakanda olduğu için
ne olacak? O bakan kendisinin yargılanacağı belki yönetmeliği değiştirme
şansına sahip olacak.
Şimdi, hızlı
ihale yapmak istiyorsunuz ama hızlı yönetim, aynı zamanda hukuka uygun olmak
zorunda. Yoksa bu hızlı yönetimin nereye gideceğini demokrasi kontrol edemez,
halkımız kontrol edemez. Şimdi, bu, belki bu değişiklikler içerisinde masum
görünen bir değişiklik ama bu ne zaman yapıldı? 4+4+4 Eğitim Yasası geçerken
yapıldı. 4+4+4’te ne diyorduk biz -tahminlere göre çok fark ediyor- on yılda,
20 ile 75 milyar dolar arasında bir para harcanacak diyorduk. Peki bunun yasal
dayanağı var mı? Tabletler alınacak, elektronik tahtalar alınacak. Bunun yasal
dayanağı yok. Mesela, Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarısı geçti. Toplamda 400 milyar
dolarlık bir ekonomik kıymet yaratacağı söyleniyor ama Sayın Bakan gece yarısı
bir önerge getirdi, bütün ihaleleri pazarlık usulüne, ilansız pazarlık usulüne
çevirdi, 21/B maddesine çevirdi.
Şimdi, her
taraftan, şirketlerden bize şu şikâyetler geliyor. Şikâyet geliyor diyorum,
haklıdır demiyorum. Diyorlar ki: “Efendim, pazarlık usulü ihaleler ne yazık ki
satılıyor.” Doğrudur, yanlıştır ama böyle bir şikâyet geliyor bize ve biz
zamanında uyardık, “Yapmayın arkadaşlar, bunu açık ihaleyle yapın, ilan edin,
devletin en faydasına, halkın en faydasına budur.” dedik ama ne yazık ki kabul
edilmedi.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğdu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Arayacağım efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT
(Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
437 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu
ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Daha önce kabul
edilmiş önerge doğrultusunda 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
Manisa Konya Antalya
Mesut
Dedeoğlu Ahmet Duran
Bulut
Kahramanmaraş Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Dedeoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı Gümrük
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu torba yasada Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında
Kanun’da değişiklik yapılıyor. Hükûmet, tarım satış kooperatifleri ve
birliklerine ilişkin yasayı, yeniden, IMF politikaları doğrultusunda
düzenlemeyi planlamaktadır. Bu düzenleme ile sözde, tarım satış kooperatifi ve
birliklerini güçlendirmeyi planlayan Hükûmet, bu kurumları yapı ve işleyiş
bakımından daha da güçsüz bir duruma düşürecektir.
Tarım satış
kooperatifleri ve birlikleri, üreticinin menfaatlerini korumak ve kalkınmayı
desteklemek amacıyla kurulmuştur. Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri, dar
gelirli üreticileri desteklemek ve ekonomiye katkı sağlamak amacıyla
üreticileri tek çatı altında toplamıştır. Kooperatif ve birlikler fiyat
istikrarı sağlama ve üreticiye ait gelirleri değerlendirme konusunda da
ülkemizde çok önemli hizmetler yapmıştır. 2000’li yıllara kadar tarım satış
kooperatifleri ve birlikleri devlet destekleme alımlarında aracı olarak
kullanılmıştır. Ayrıca, kooperatif ve birlikler için devlet müdahalesi
getirilmiştir. Bu yapı, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin üreticinin
taleplerine cevap verme konusunda zorlanmalarına sebep olmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi bu yasa Avrupa Birliği ve IMF politikaları
kapsamında yeniden düzenlenmek istenmektedir. 4572 sayılı Yasa’da yapılması
planlanan değişiklik, bir şirket türü olan kooperatifler ile tarım satış
kooperatifleri ve birliklerinin işleyişine aykırı bir şekilde hazırlanmıştır.
Bu hâliyle, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin yapısı dış müdahalelere
ve istismara açık bir şekilde yer alacaktır.
Bu yasa
tasarısıyla birlikte kooperatiflerin yönetimine Hükûmet tarafından açıkça
müdahale edilmek istenilmektedir. Yapılacak olan bu siyasi müdahaleler hiç
kimseye fayda sağlamaz, tam tersine, bu kurumlara ve üreticilere zarar verir.
Mevcut yasada yer
alan ve büyük önem taşıyan “Başka bir kooperatif ya da birlikle birleşmeleri
hâli dışında devredilemez.” hükmü de tasarıda korunamamış gibi görünmektedir.
Ana sözleşmede
devir konusunda yer alacak düzenlemeler de Hükûmet tarafından hazırlanan
tasarıda net bir şekilde ortaya konulamamıştır. Hazırlanan tasarıda, ortaklık
payının devri konusunda belirsizlikler vardır.
Birlik ve
kooperatiflerin sahip olduğu işletme tesislerine ilişkin mevcut düzenleme
tamamen kaldırılmaktadır. Bu uygulama da birlik ve kooperatiflerin varlık
amacına aykırı bir uygulamadır. Bu konuda yapılan çalışmalarda, devlet
tarafından kooperatiflere ve üreticilere sağlanacak desteklerden ödün
verilmemesi gerekmektedir.
Kooperatif ve
birliklerin en önemli unsurlarından birisi olan etkin ve verimli yönetim yapısı
hiçbir şekilde bozulmamalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin finansman
ihtiyaçları da karşılanmalıdır. Kahramanmaraş ve bölgedeki kooperatif ve birlikler
de bu konuyla ilgili çok büyük sıkıntılar içerisindedirler. Bunun için,
finansman ihtiyacının temelinde yıllık bütçe yasası çerçevesinde faiz
desteğinin sağlanması yerinde olacaktır.
Birlik ve
kooperatiflerin bağımsız yapısına dikkat edilmeli ve ortakların en küçük
hakları bile korunmalıdır.
Kooperatif ve
birlikler, etkin bir şekilde çalışmaları konusunda mali yönden daha da
güçlendirilmelidirler. Bu konuda tüm tarafların görüş ve önerileri alınarak bir
çalışma yapılmalıdır.
Bütün bu yaşanan
gelişmeler hem ülkemizin hem de milletimizin zaman kaybına neden olmaktadır.
Bu vesileyle,
değişiklik önergemizin kabulünü diler, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Dedeoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul
edilmiştir.
15’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 15’inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Kazım Kurt İzzet Çetin Mustafa Moroğlu
Eskişehir Ankara İzmir
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Moroğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15’inci maddeye ilişkin
önergemizin Hükûmet ve Komisyonca kabul edilme isteğine rağmen, bu maddedeki
gerekçelerimizi kısaca açıklamak istiyorum. Çünkü, bu maddenin tümüyle kaldırılmasını
ve 238’inci maddenin aynen devam etmesini istiyoruz. Çünkü, gümrük kontrolü
altındaki işleme rejimiyle geçici ithal rejime ilişkin hükümleri ihlal edenlere
238’inci maddede gümrük vergisinin 2 katına kadar ceza hükmediliyordu.
Değişiklikle getirilen 15’inci maddeye ilişkin ise: Gümrükleme değerinin ithal
rejimi altındaki işleme rejimine ilişkin
kanunları ihlal edenlere gümrük vergisi üzerinden 2 katı kadar ceza ödenirken,
bu değişiklikle gümrükleme değeri üzerinden 2 katı kadar ceza öneriliyor ve bu,
aynı maddenin diğer satırlarında yer alan hükümlerle de bir çelişki ifade
ediyor. Onun için, diğer ihlallerde gümrük vergisi esas alınırken, gümrük
kontrolü altındaki işleme rejimiyle geçici ithal rejiminin ihlaline gümrükleme
değerinin esas almasını da doğru bulmuyoruz. Bu çelişkinin ortadan kaldırılması
için 238’inci maddenin aynen devam
etmesini, bu nedenle 15’inci maddenin bu kanun tasarısından çıkarılmasını
istiyoruz.
Yurttaşlarımızın
sorunlarını her fırsatta dile getirmeye çalışıyoruz. Bu önergemize ilişkin
görüşümüzü belirttikten sonra, arkadaşlarımız, bugün, burada, bu tasarının
tümüne ilişkin, özellikle tarım satış birliklerine ilişkin yasanın getirdiği
haksızlıkları ve bugüne kadar tarım satış kooperatifleri birliklerinin nefes
alabilmesi için önemli olan iki konuda görüşlerini ilettiler.
Bugün, yine bir
partimizin verdiği 2/B’yle ilgili araştırma önergesinde 2/B’yle ilgili
yıllardır bekleyen sorunları tekrar anlatmaya çalıştık.
“Tarımsal destek
için köylülerimizden, çiftçilerimizden mazottan ÖTV ve KDV almayın.” dediğimiz
hâlde, bu kanunla Türk Hava Yollarının alacağı araçlardan ÖTV’yi ve KDV’yi
almamak gibi bir tasarrufa yöneldiniz. Bunun yanında, köylülerimizin sorunları
sadece bunlarla sınırlı değil. Ödemiş’in Mendegüme kümesini bilen milletvekili
arkadaşlarımız var mı bilmiyorum. Mendegüme’nin açılımı şöyle: Beşi bir yerde.
5 tane köy bir arada, bir çanakta yaşıyorlar ve -belki İzmir milletvekili
arkadaşlarımızın da çoğunun bilmediği- 1921 yılında yurdumuzu işgal eden
işgalciler terk ederken 40 tane yurttaşımızı bu meydanda kurşuna dizerek
bırakıp kaçıyorlar. Ama o meydanda, Hamamköy’ün meydanında 40 kişinin anıtı
dikilmiş, isimleri yazılmış fakat bugün, o anıtın üzerinde sizin uyguladığınız
tarım politikalarından ötürü kara bir bulut dolaşıyor ve köylüler kara kara
düşünüyorlar. Bununla ilgili en büyük dertlendikleri konu, yıllardır
-Bakanımızın da bilmesi gereken- ihraç edilen en iyi kestaneleri
yetiştirdikleri ormanlar, ormanların içindeki araziler yani orman vasfını
yitirerek kendilerinin dağ kestanelerine aşı yaparak… O düşman işgaline karşı
savaşırken ölen atalarından kalma araziler hâlâ Orman Bölge Müdürlüğü uhdesinde
ve bir de kira ödüyorlar. Bunlarla ilgili yasaları çıkarmak yerine, tıpkı 2/B
konusunda olduğu gibi, köylünün yararına ÖTV’yi ve KDV’yi kaldıracak
düzenlemeler yapmak yerine, hem kendinize fısıldanılan konularda hem de büyük
şirketlere tasarruf sağlamak için yasalar çıkarıyorsunuz. Bunlarla ilgili
düşüncelerimizi her zaman dile getireceğiz, ama Bakanımızın ve özellikle İzmirli
milletvekillerinin Mendegüme’de yaşayan köylü yurttaşlarımızın sorunlarına
eğilmekten neden çekindiklerini de bir türlü anlayamıyoruz, bunları da
anlatmaya devam edeceğiz değerli arkadaşlarım.
Bir de buralarda
kira ödemek zorunda bırakmaları da ayrı bir acı. Bugünlerde zeytin dalı olan
köylülere, kestane ağacı olan köylülere, “O topraklar için bir de kira ödemeniz
gerekiyor, dönümüne 100 lira, 150 lira kira ödemeniz gerekiyor.” diye yazılar
gidiyor, sanırım bakanlarımız ve milletvekillerimiz bu konuyla da ilgilenirler,
sadece büyüklerin, sadece tekellerin yasalarına hizmet etmezler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Moroğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
15’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 15’inci madde kabul
edilmiştir.
16’ncı madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 16’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
“İhracat
vergileri ödenmek suretiyle ihraç edilebilen eşyayı, gümrük işlemlerine tabi
tutmaksızın veya ihracat vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin Türkiye
Gümrük Bölgesi’nden çıkaranlardan eşyanın ihracat vergilerinin yanı sıra bu
vergilerin üç katı kadar idari para cezası alınır.”
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Kazım Kurt İzzet Çetin
İzmir Eskişehir Ankara
Mustafa
Moroğlu
İzmir
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Moroğlu.
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergede bizim amacımızın
özetini de kısaca anlattıktan sonra yine köylü yurttaşlarımızın çok ilginç bir
sorununu anlatmaya devam edeceğim. Dilerim, İzmir milletvekili arkadaşlarım da
özenle dinler ve bu soruna bir çare aramak için çaba harcarlar.
Birinci olarak,
bu maddeyle ilgili düzenlemenin 240’ıncı maddeyle devam etmesini öneriyoruz
çünkü daha önce çıkardığınız bir kanunla 239’uncu maddeden sonra gelen 240’ıncı
madde yürürlükten kaldırılmıştı. Yine, bu düzenlemede de 239’uncu maddeye bir
fıkra eklemek yerine 240’ıncı madde olarak devam etmesini önerdiğimiz gibi,
ayrıca düzenlemenin amacı ihracat sırasında ödenmesi gereken vergileri tahsil
etme amacına yönelik ise buradaki tanımlamanın da yine “gümrük vergileri”
yerine “ihracat vergileri” olarak düzeltilmesini önermiştik ama ne yazık ki
kabul ettiremiyoruz biz her türlü önergemizi. Çünkü, AKP’den gelen -AKP
milletvekillerinden, AKP’li grup başkan vekillerinden gelen- her önerge, her
yasa tasarısı hiçbir tartışmaya, hiçbir düşünmeye fırsat vermeden “evet”
denilerek kabul ediliyor. Yasa tasarısı 64 madde olarak geliyor, komisyonda 94
madde oluyor, kabul ediyorsunuz. Meclise gelirken kulağınıza fısıldanan
birtakım çıkarları gözeten önerileri çıkarmak için gelen önergeleri kabul
ediyor, muhalefetten gelen ve teknik anlamda daha düzenli olması gereken
konulara bile “ret” veriyorsunuz, çünkü düşünmüyorsunuz, çünkü dinlemiyorsunuz,
çünkü tartışmıyorsunuz. “Allah bir.” diye bir önerge getirsek buraya ona da hiç
düşünmeden, belki farkında olmadan karşı çıkacağınız gibi bir imaj doğuyor ve
ister istemez aklımıza da sizlere şu soruyu sormak geliyor: Arkadaşlar, siz
buğday dövücünün hınk deyicisi misiniz?
Şimdi, nedir bu
buğday dövücünün hınk deyicisi, kısaca anlatayım ve köylülerimizin başına gelen
derdi size anlatmaya çalışayım.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Biz biliyoruz, boşuna vaktini harcama.
SADIK BADAK
(Antalya) – Ona “Kahve dövücünün hınk deyicisi.” derler.
MUSTAFA MOROĞLU
(Devamla) – Bilmeyenler vardır. Siz bilseniz, o buğday dövücünün hınk deyicisi
olmaktan çıkarsınız.
Düğünlerde keşkek
için buğday dövülür, dibek vardır, dibeğe buğday konur, iki adam karşılıklı
tokmağı alır, onlar vurdukça etrafında toplananlar da “hınk” dermiş, başka
yaptıkları bir iş yok. Evet, Türkiye’yi dibek yaptınız, halkı da buğday yaptınız,
kestane yaptınız, tarım ürünlerinin dövüleceği yer yaptınız. Başbakan ile
ortağı aldı tokmağı eline, onlar vuruyor, siz de “hınk” diyorsunuz. Bu “hınk”
deyişinizin nelere mal olduğunu bir gün anlayacaksınız ama sanırım, o günden
sonra da, yine sizin yaptığınız hataları tamir etmek alın teriyle çalışan
işçilere, köylülere düşecek ve bu halka düşecek. Onların vebalini nasıl
ödeyeceksiniz, onu da bilmiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, yine Mendegüme’de, Küçükören köyünde… Çünkü bu muhtarımız AKP milletvekillerine
gitti, Orman Bölge Müdürlüğüne yazı yazdı, Bakanlığa yazdı ama hiçbirine olumlu
cevap alamadı. Mart ayının başında Bayındır Bölge Müdürlüğü Küçükören köyüne
bir yazı yazıyor, diyor ki: “Sizin sınırlarının içinde kalan 10 hektar bir
araziye -ismini vermeyeceğim, ismi bende saklı- bir yurttaş ağaçlandırma yapmak
istiyor, onu ona kiralayacağız.” 14 martta muhtarın eline geçiyor yazı ve 17
martta da muhtar “Biz buraya talibiz çünkü biz burada yıllarca tarım yapıyoruz,
en iyi doğal kekikleri burada yetiştiriyoruz; 700 tane nüfusumuzdan 263 köylü
buradan yararlanıyor” diyor. Ne olduysa ondan sonra oluyor, muhtar birden
istifa ediyor ya da ettiriliyor. Nisan ayının 14’ünde Bayındır Bölge Müdürlüğü
köye yazı yazıyor “Zamanında evrakları getirmediğiniz için -hâlbuki talep
yazısı gitmiş, Bayındırlık Bölge Müdürlüğünün önünde- bu işlem hakkınız
mahvoluyor, dosyanız işlemden
kaldırılıyor. Biz bu araziyi şu kişiye verdik.” deniliyor. Bunun
üzerine… Eskiden olsa kamu görevlileri ne yapardı? Bakın, bütün kamu
görevlilerine bu işleri bu iktidar öğretti. Benim babam da nüfus müdürüydü,
koyardı eşeğin sırtına nüfus cüzdanlarını, “Köylü işinden kalmasın.” diye
köylerde nüfus cüzdanı değiştirirdi. Bu devletin kamuyu düşünen devlet
memurları böyle ahlakla çalışırdı. Eskiden olsa, alırdı telefonu “Ey muhtar,
sen bu araziye talip oldun ama şu evrakın eksik, getir. Bir an önce bunu
köylüye tahsis edelim.” derdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA MOROĞLU
(Devamla) – Bakanlığa yazdı, Bölge Müdürlüğüne yazdı, hepsinden aynı cevap
geldi. Sanırım, bunu düzeltmek de bizim boynumuzun borcu, çabalamak bizim
boynumuzun borcu ama düzeltmek sizin boynuzun borcu. Düzeltmezseniz de vebali
sizin boynunuza. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Moroğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
16’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul
edilmiştir.
17’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bir yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır.
Bildiğiniz üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan
ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre yeni bir madde
olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde
görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle
önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21
üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 18. Maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki 19. maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
“Madde 19- 4458
sayılı Gümrük kanununun ceza gerektiren fiillerine 5326 sayılı Kabahatler
Kanununun idari para cezası hükümleri uygulanmaz."
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Aydın Ayaydın
İstanbul Ankara İstanbul
Kazım Kurt Musa Çam Müslim Sarı
Eskişehir İzmir İstanbul
Gürkut
Acar
Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Salt
çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Madde 19 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 19
uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı
Kanunun taslak 1 inci maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesindeki
"...özerk, güçlü ve bağımsız bir mali yapıyla..." ibarelerinin
cümleden çıkarılmasını ve aynı cümledeki "...sürdürülebilir..."
kelimesinden sonra gelmek üzere, " , idari ve mali yönden bağımsız..."
ibaresinin eklenmesini ve 4572 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin üçüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
Manisa Konya Antalya
Mesut Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut Ahmet Kenan Tanrıkulu
Kahramanmaraş Balıkesir İzmir
"Bir Tarım
Satış Kooperatifleri Birliğinin çalışma bölgesinde aynı konuda faaliyet
gösterecek başka bir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kurulamaz."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Değişikliklerle,
gerek 4572 sayılı kanun, 1163 sayılı kooperatifler kanunu ve 6102 sayılı yeni
Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde kooperatif ve birliklerinin her yönüyle
bağımsızlığın vurgulanması, anlam karmaşasının önlenmesi ve uygulamada ortaya
çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi ile kooperatifleşmede zayıf yapıların
doğması ve mükerrerliğin önlenmesi yoluyla güçlü birliklerin oluşması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
19’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul
edilmiştir.
20’inci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
sonuna "Bu kanun hükümlerine göre kurulmuş olan kooperatifler ve
birlikler, üreticilere verilen desteklerde aracı olarak kullanılabilir ve
Devletçe kooperatiflere sağlanan destekler ile vadesi bir yılı aşmamak üzere
faizsiz ürün alımı kredisinden yararlandırılırlar." ibaresinin
eklenmesini; birinci fıkrasından sonra gelmek üzere "Kooperatif ve
birlikler satın aldıkları ürünleri işleme ve pazar şartlarına göre
değerlendirme faaliyetlerinin yetkili organlarının kararlarına göre
örgütleyerek yürütürler." fıkrasının eklenmesi; ikinci fıkrasının son
cümlesindeki "... tamamını veya" ibaresini takiben gelmek üzere "son
üç yılda ortaklarca teslim edilen ürün ortalamasından ortak başına düşen
miktarın dörtte birinden az olmamak üzere" ibaresinin ilave edilmesi;
altıncı fıkrasının ilk kelimesinden sonra gelmek üzere "birlikler ve diğer
ilgili paydaşların da görüşü alınarak" ibaresinin eklenmesini; 3 üncü
maddeye son fıkra olarak aşağıdaki ilavenin yapılmasını arz ve teklif ederiz.
“Tarım Satış
Kooperatifleri birliklerinin çalışma konusuna giren ve Ekonomi Bakanlığınca
uygun görülen ürünlerin Borsa tescili veya ihracatı aşamasında, oranı Ekonomi
Bakanlığınca belirlenecek miktarda fon kesintisi yapılması ve biriken fonun
gerektiğinde ilgili birlik ya da birliklere kullandırılması hakkında dış
ticaretten sorumlu bakanlık yetkilidir.”
Erkan Akçay Alim Işık Mustafa Kalaycı
Manisa Kütahya Konya
Mehmet Günal Mesut Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut
Antalya Kahramanmaraş Balıkesir
Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra Sayılı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 20'nci maddesiyle yeniden
düzenlenen 4572 sayılı kanunun 3'üncü maddesinin birinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“5488 sayılı
Tarım Kanunu çerçevesinde tarım üreticilerine sağlanacak desteklerin Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri aracılığıyla sağlanmasına öncelik verilir ve
gerektiğinde bu kuruluşlara, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu
kararıyla tarımsal ürün piyasalarına müdahale görevi verilebilir. Bu durumda
müdahale görevinin şekil ve esasları Bakanlar Kurulu kararında gösterilir.
Kooperatif ve
Birliklerin ürün alım, muhafaza ve üretim girdilerinin finansmanına yönelik
kredi ihtiyaçları, Bakanlar Kurulu Kararnamesinde öngörülecek esaslara göre ve
Ziraat Bankası'nca uygulanmakta olan tarımsal kredi cari faiz oranlarından
kredi konuları itibariyle belirlenecek nispetlerde indirim yapılmak suretiyle
Hazine tarafından karşılanır.”
Oğuz Oyan Müslim Sarı Kazım Kurt
İzmir İstanbul Eskişehir
Aydın Ağan Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
Sayın Oyan,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, efendim, bu, biraz önce diğer önergede okundu. Hükûmet
teklifinde bu maddenin (1)’inci fıkrasının sonundaki cümle şöyleydi: “Bu kanun
hükümlerine göre kurulmuş olan kooperatif ve birlikler, üreticilere verilen
desteklerde aracı olarak kullanılabilir ve devletçe kooperatiflere sağlanan
desteklerden yararlanabilirler.”
Biz isterdik ki
Bakanlık bu teklifinde ısrarlı olsun, hazinenin bu konudaki baskısı karşısında
geri adım atmasın. Çünkü, sizin buradaki bu düzenlemenizi kurtaracak madde
buydu ama bundan geri adım attınız, çok yazık! Benim, Komisyonda bu konuda
verdiğim önergeyi, bunu daha da güçlendiren önergeyi reddettiniz. Burada benim
önergem kanun teklifimden üretilen bir önergedir. Her yasama döneminde tarım
satış kooperatifleri birlikleri için yasa teklifi verdim. Kanun teklifim ya
görüşülmedi ya görüşüldü reddedildi, en sonunda işte Komisyonda görüşüldü ve
reddedildi.
Bu kanun teklifiyle
ne yapıyoruz? Biz Bakanlığa gene Bakanlar Kurulu üzerinden bir yetki vererek
tarım satış kooperatifi birliklerine tarımsal ürün piyasasına müdahale görevi
verebileceklerini düzenliyoruz ve burada da kredi ihtiyaçlarının Ziraat
Bankasınca uygulanmakta olan tarımsal kredi cari faiz oranlarından kredi
konuları itibarıyla belirlenecek nispetlerde indirim yapılmak suretiyle hazine
tarafından karşılanmasını getiriyoruz.
Biraz önce Sayın
Kâtip çok hızlı okudu onun için ben daha yavaş okuyarak anlaşılmasını sağlamaya
çalışıyorum. Değerli arkadaşlarım tarım desteksiz olmaz. Dünyanın hiçbir
tarafında desteksiz yürüyen bir tarım politikası yoktur, Amerika’da yoktur,
Japonya’da yoktur, Avrupa’da yoktur. Biz kendi tarımımızı mahvetmek için
uğraşıyoruz.
Bakın, tarım
niçin desteksiz olmaz biliyor musunuz? Çünkü, ticaret hadleri tarım aleyhine
değişir. İç ticaret hadlerine bakın Türkiye’de, iç ticaret hadleri yani tarımla
tarım dışı ürünler, sanayi ürünleri arasındaki iç ticaret hadleri sürekli tarım
aleyhine gelişir. Burada tarımı ayakta tutmak dolayısıyla gıda güvenliğini
sağlamak için mutlaka tarıma destek vermelisiniz. Siz ne yapıyorsunuz? Tarımın
en önemli girdisi olan mazottan aldığınız vergi, ÖTV’si, KDV’si tarıma
sağladığınız toplam destek kadar. Yani, sadece mazot üzerinden, tarımın
kullandığı mazot üzerinden geriye aldığınız vergi, tarıma verdiğiniz toplam
destek miktarında. Diğer vergileri saymıyorum, gübresinde, tohumunda, ilacında
vesairesinde yani tarım girdi fiyatlarında inanılmaz yükseliş, tarım
girdilerinde inanılmaz vergi yükleri ve siz, dostlar alışverişte görsün, tarıma
destek veriyormuş gibi gözüküyorsunuz. Bu doğru değildir, bu bir oyundur, bu
bir gösteridir, bu bir şovdur. Yani, tarıma destek falan diye bir şey yok
aslında Türkiye’de. Hâlbuki, siz, kendi Tarım Kanunu’nuzu 2006’da getirdiniz. O
Tarım Kanunu’nda yüzde 1 dediniz, millî gelirin en az yüzde 1’i kadar tarıma
destek veririz. E, hadi verin, niye vermiyorsunuz, yüzde yarımı niye
aşmıyorsunuz? Yüzde yarımdasınız, diğer yüzde… Yani, üretici, sizden her yıl 5
milyar lira alacaklıdır Türkiye’de. 2006’dan bu yana yedi yıl, sekiz yıl
hesaplayın, 7x5=35 milyar eder. Birliklerin ne kadar borcu var? Birliklerin 1 milyar
285 milyon borcu var. Kaynak mı? Buyurun size. Tarımın alacağı 35 milyar, siz
birliklerin 1 milyarlık borcunu silemiyorsunuz değil mi, 1 milyarlık borcunu
silemiyorsunuz. Doğrudan gelir desteği adı altında 13,5 milyar lira -geri
dönüşsüz, anaparası geri dönüşsüz, faizi zaten yok- verdiniz, 13,5 milyarı
verdiniz geri almadınız. Hadi, buyurun 1,3’ü silin anaparasıyla, faiziyle. Yok
eliniz ermez, gidemezsiniz.
Değerli
arkadaşlarım, Tarım Kanunu’nda fark ödemesi var, prim sistemini fark ödemesine
bağlıyor. Yani bir ürünün maliyetiyle piyasa fiyatları arasında o ürünü üreten
aleyhine bir fark varsa yani piyasa fiyatları maliyetlerini karşılamıyorsa buna
fark ödemesiyle… Avrupa bunu yıllarca uyguladı. Şimdi bize “Uygulamayın,
doğrudan gelir desteği türü doğrudan destekler yapın.” diyorlar ama kendileri
on yıllarca tarım politikalarını böyle yaptılar. Biz niye bunu kullanmayalım?
Kanuna getirdiniz koydunuz; hadi uygulayın. Yok. Kanuna koyuyorsunuz ama
uygulamaya eliniz varmıyor. Bu mudur tarım politikaları, bu mudur
kooperatifçilik, bu mudur destek politikaları?
Değerli
arkadaşlarım, bu arada size tekrar söyleyeyim: Kayısıbirlik, Taskobirlik gibi
birliklerin 12 milyon lira bu sizin yaptığınız yeniden yapılandırmaya göre
borcu kalıyor. Siz, burada, yönetimlerini, 6183 sayılı Amme Alacakları Kanunu
üzerinden gidip…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN
(Devamla) - …yönetim düzeyinde de sorumlu tutuyorsunuz. Bu, gerçekten “Hiçbir
hizmet cezasız kalmaz.” anlayışıdır. Bu yanlıştır. Bunu mutlaka düzeltmeniz
gerekir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Oyan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
sonuna "Bu kanun hükümlerine göre kurulmuş olan kooperatifler ve birlikler,
üreticilere verilen desteklerde aracı olarak kullanılabilir ve Devletçe
kooperatiflere sağlanan destekler ile vadesi bir yılı aşmamak üzere faizsiz
ürün alımı kredisinden yararlandırılırlar." ibaresinin eklenmesini;
birinci fıkrasından sonra gelmek üzere "Kooperatif ve birlikler satın
aldıkları ürünleri işleme ve pazar şartlarına göre değerlendirme
faaliyetlerinin yetkili organlarının kararlarına göre örgütleyerek
yürütürler." fıkrasının eklenmesi; ikinci fıkrasının son cümlesindeki
"... tamamını veya " ibaresini takiben gelmek üzere "son üç
yılda ortaklarca teslim edilen ürün ortalamasından ortak başına düşen miktarın
dörtte birinden az olmamak üzere" ibaresinin ilave edilmesi; altıncı
fıkrasının ilk kelimesinden sonra gelmek üzere "birlikler ve diğer ilgili
paydaşların da görüşü alınarak" ibaresinin eklenmesini; 3 üncü maddeye son
fıkra olarak aşağıdaki ilavenin yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Tarım Satış
Kooperatifleri birliklerinin çalışma konusuna giren ve Ekonomi Bakanlığınca
uygun görülen ürünlerin Borsa tescili veya ihracatı aşamasında, oranı Ekonomi
Bakanlığınca belirlenecek miktarda fon kesintisi yapılması ve biriken fonun
gerektiğinde ilgili birlik ya da birliklere kullandırılması hakkında dış
ticaretten sorumlu bakanlık yetkilidir."
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükümet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle,
uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi, kooperatif ve
birliklerin ortaklarının ekonomik menfaatlerini zedeleyecek, bağımsızlıklarını
olumsuz etkileyebilecek müdahalelerin önlenmesi, üreticilerin
kooperatifleşmesinin teşvik edilmesi, kooperatif ortaklarının kooperatiflerini
sahiplenmeleri ve güçlendirmeleri ve tip anasözleşmelerle ilgili yapılacak
düzenlemelerde tarafların katılımı sağlanarak görüşlerinden yararlanılması
amaçlanmaktadır.
Öte yandan bu
kanuna göre kurulmuş kooperatiflerin ve birliklerin üreticilere verilen
desteklerde aracı olmaları uygun olacaktır. Birliklerin destekleme işlevi
görebilmeleri ve yeniden büyük borç yükü altına girmemeleri için ürün
alımlarında Devlet kuruluşlarınca sağlanacak faizsiz kredi imkanlarının
getirilmesi üreticinin desteklenmesi için gereklidir.
Üçüncü fıkraya
yapılan ek fıkra hükmü ile uluslararası ticaret esasları da dikkate alınarak,
tarımsal ürünler ve bunlardan üretilmiş ihraç ürünleri üzerinden alınacak bir
fon ile, ekonominin geneline ve diğer sektörlerine yük getirmeden tarımsal
faaliyetlerin teşviki ile tarım sektörü ve tarımsal ürün piyasasının
dengelenmesi, ülkemizin tarımsal ürün dışsatımından elde edilecek gelirlerin en
uygun seviyede tutulabilmesi hedeflenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
20’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul
edilmiştir.
21’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı Kanunun taslak 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesindeki "...kişiler arasından..." ibaresinin
"...olanlardan..." şeklinde değiştirilmesini; ikinci fıkranın ilk
cümlesi çıkarılarak yerine aşağıdaki ibarenin ilave edilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Genel kurul
toplantılarına katılma hakkı her ortak için saklı kalmak kaydıyla, ortakların
seçme ve seçilme hakkını kullanabilmeleri için son üç yıllık ortalama ürün
teslim miktarının en az, kooperatifin son üç yılda gerçekleşen ürün alım
miktarının yıllık ortalamasından ortak başına düşen miktarı kadar olması
gerekir. Genel kurul toplantısına çağrı, yaygın ilan yolları yanında ortakların
yasal ikametgâhlarına yazılı olarak yapılır. Birliklerin genel kurullarını
teşkil eden kooperatiflerin temsilci sayısı, nitelikleri, görev süreleri,
seçilme esasları, kooperatif ve birlik yönetim kurulu üyelerinin sayısı ve bu
üyelerde aranan şartlar örnek ana sözleşmede belirlenir."
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ahmet Duran Bulut
Manisa Konya Balıkesir
Mesut Dedeoğlu Mehmet Günal Kemalettin Yılmaz
Kahramanmaraş Antalya Afyonkarahisar
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 437
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 21’inci maddesi için verdiğimiz önerge üzerine
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üreten insanlar, ürettiğine
el emeği, göz nuru, alın teri katan insanlar ortaya çıkardıkları malın değerine
satılmasını hâliyle isterler. Bu çok doğal bir taleptir. Bu amaçla birlikler
oluştururlar, kooperatiflere üye olurlar. Değerine satabilirlerse üretmeye
devam ederler, para kazanırlarsa kooperatiflerine de birliklerine de sahip
çıkarlar, takip ederler. Yönetimlerde görev almak isterler, yönetimlerini
seçer, genel müdürünü de bulurlar. Dolayısıyla, ciddi bir rekabet olur ve
rekabetten de kalite hasıl olur.
Takdir edersiniz,
kimse zarar ettiği bir üretimde ısrar etmez, etmemektedir de. Maalesef, üretim
gün geçtikçe azalmaktadır ülkemizde. Nasıl üretsinler ki sayın milletvekilleri?
Takdir edersiniz ki üretimin en büyük girdisi enerjidir. Tarım ve hayvancılık sektöründe
de üretimin en büyük girdisi mazottur, gübredir, ilaçtır, tohumdur, yemdir,
sulamada kullanılan elektriktir. Elde edilen ürün ve girdi pariteleri
arasındaki bozulan dengeler üretimimizi maalesef olumsuz etkilemektedir.
İktidar, söz verdiği hâlde mazottaki ucuzluğu hâlâ sağlayamamıştır. Çiftçimiz
deniz sektöründe olduğu gibi ucuz mazot alacağı günleri beklemektedir.
Çiftçimizin
üretmesi, üretebilmesi için mutlaka ama mutlaka desteklenmesi lazımdır, Avrupa
Birliğinde olduğu gibi, Amerika’da olduğu gibi veya tarımda ileri gitmiş tüm
ülkelerde olduğu gibi çiftçinin desteklenmesi lazım ama adam gibi desteklenmesi
lazım. Destekliyormuş gibi yapılırsa durum bugünkü gibi yürekler acısı bir hâl
alır.
Gelin değerli
milletvekilleri, hep beraber çiftçilerimizin belini büken mazottaki, gübredeki,
ilaçtaki, yem ve tohumdaki ÖTV ve KDV’yi, fazla değil, ilelebet de değil, hiç
olmazsa üç yıllığına kaldıralım, çiftçimiz rahat bir nefes alsın. Çiftçimizin,
üreticimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını
ödeyebileceği şekilde, makul bir şekilde yeniden yapılandıralım, yoksa,
Türkiye’de can çekişmekte olan tarım sektörü maalesef çökecek, hep beraber de
altında kalacağız; ithal ete, süt tozuna, ithal samana hatta meyveye, sebzeye
mahkûm olacağız.
İktidar maalesef,
âdeta kaçakçılığa prim vermektedir, ödüllendirmektedir. “Sınır ticareti” adı
altında tarım ürünleri ülkemize girmekte ancak İstanbul Bayrampaşa Pazarı’ndan
tutun da Ankara’da veya diğer büyükşehirlerimizde pazarlanabilmektedir. Kayıt
dışı ve kaçakçılıktan kimlerin istifade ettiklerini herkes biliyor, olan
maalesef üreticimize, çiftçimize oluyor.
Bizden tekrar ama
tekrar hatırlatması, görev iktidarın yani görev sizin, vebal sizlerin
omuzlarınızda. Bizler bu kürsülerden bu konuları defalarca hatırlattık muhtelif
vesilelerle, hatırlatmaya, ikaz etmeye Allah nasip ettiği müddetçe, sağlık
verdiği müddetçe devam edeceğiz.
Sessiz çoğunluğun
çığlığı olmak boynumuzun borcudur. Görev iktidarındır, bizden hatırlatması.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
21’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 21’inci madde kabul
edilmiştir.
22’nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
“T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra Sayılı yasa tasarısının 22. maddesinin sonundaki ‘ilke ve esaslara
uymak zorundadır’ ifadesinin ‘ilke ve esaslara uymak, uygulamak zorundadır.’
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Gürkut
Acar
İstanbul
Antalya...”
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, önerge eksik oldu Sayın Başkanım: “Uymak ve
uygulamak…” Atlama. O zaman cümleyi düşürdün, “ve”yi unuttun.
“…22. maddesinin sonundaki ‘ilke ve esaslara
uymak zorundadır’ ifadesinin ‘ilke ve esaslara uymak ve uygulamak zorundadır.’
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ali İhsan Köktürk İzzet Çetin Turgut Dibek
Zonguldak Ankara Kırklareli”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Gürkut Acar…
BAŞKAN – Sayın
Acar, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı torba
kanunun 22’nci maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu torba kanun uygulaması ve Hal Kanunu’yla ilgili düzenlemeler
konusunda söylemek istediklerim var. Eğer bir iktidarda hukuk anlayışı yoksa
işte böyle torbalarla düzenlemeler yapar; aklına geleni içine doldurur,
vatandaşın önüne koyar. Burada neler var? Gümrük Kanunu, Kaçakçılık, Petrol,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Hal Yasası gibi, 12, 13 kanunda
değişiklik var.
Değerli
arkadaşlar, maalesef bunu bir alışkanlık hâline getirdi Adalet ve Kalkınma
Partisi. Bu torba yasaların incelenmesi, birbirleriyle bağlantısı, hiçbir şey
olmadan önümüze getiriliyor ve biz, burada her konusu ayrı bir uzmanlık
gerektiren konuları bir torbanın içinde tartışıyoruz. Bunun hukuk yapma
tekniğiyle hiçbir ilgisi olmadığı kanısındayım.
Şimdi, buraya
5957 sayılı kısaca Hal Yasası diyeceğimiz yasada değişiklik teklifi de
eklenmiş. Bu kanunla ilgili benim de bir teklifim var. Arif Bulut arkadaşımızla
birlikte biz de bir değişiklik istedik. Hal Yasası seçim bölgem olan Antalya’yı
çok yakından ilgilendiren bir düzenlemedir. Ama Antalya milletvekillerinin
teklifi görmezden geliniyor. AKP’lilerin teklifi buraya ekleniyor, bunu anlamak
mümkün değil.
Değerli
arkadaşlarım, kanunun bugünkü uygulamasında hal rüsumu şöyle paylaşılıyor: Hal
rüsumunun yüzde 25’i üretici belediyelere, yüzde 75’i tüketenlere. Üretici
belediyeler kim? İzmir, Antalya, Mersin gibi muhalefetin iş başında olduğu
belediyeler. Tüketenler ise tabii ki Ankara ve İstanbul. Biz “Bu işin yükünü
üretici halleri çeker. Bazen ürün hiç hale girmeden tüketime sunulur. O zaman tüketim
noktasındaki belediye hiçbir emek harcamadan para kazanacak, bu adil değildir.”
dedik ama Adalet ve Kalkınma Partisi o ismindeki “adalet”i asla
gerçekleştirmedi ve bizi dinlemedi. Antalya’nın, Mersin’in, İzmir’in emeğiyle
Ankara’da Melih Gökçek’i, İstanbul’da Kadir Topbaş’ı finanse etmeye hakkınız
yok. Ayıptır, yanlıştır, Antalya’ya haksızlık etmeyin.” dedik ama dinletemedik.
Biz bunu derken, üreticilerin hakkı kanunla korunsun derken Bakanlar Kurulunda
olan yetki şimdi bu tasarıyla bakana veriliyor. Bakan bir yönetmelik çıkaracak,
istediğini istediğine verecek. Böyle anlayış olmaz, böyle adalet olmaz. Kanunla
hakkını alamayan üretici belediyeler bakanın yönetmeliğiyle hakkını hiç
alamayacak, alamayacaktır. Ama üretici iller, emek veren iller, Antalya halkı
bu haksızlığın hesabını mutlaka sizden soracaktır.
Değerli
arkadaşlar, gümrük mevzuatına gelelim. Gümrük mevzuatı şu anda Türkiye’nin her
yerinde uygulanabiliyor mu? Türkiye’nin Hatay’dan başlayan Güneydoğu
sınırlarında gümrük mevzuatı geçerli midir, size soruyorum. Bu sorulara “evet”
demek mümkün değildir.
Bakın, Suriye’de
yaşanan çatışma nedeniyle Türkiye'nin destek ve koruma sağladığı insanlar,
hatta silahlı insanlar ellerini kollarını sallayarak Türkiye’ye girip
çıkıyorlar. Bunu anlamak mümkün değildir. Şimdi, Amerikan gazetesi New York
Times diyor ki: “Ankara Esenboğa Havalimanı’nda Katar, Suudi Arabistan ve Ürdün
askerî kargo uçaklarıyla silahlar taşınıyor. Bu işi CIA ile Türkiye organize
ediyor.” Peki, bu CIA’in operasyonları gümrük mevzuatına tabi değil mi?
Suriye’den silahla gelen giden insanlar gümrük mevzuatına tabi değil mi? Suriye
sınırından nelerin girip nelerin girmediğinden haberiniz var mı?
Değerli
arkadaşlarım, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bunların hiçbirisinden
haberi yok, Hükûmet de bu konuda hiçbir bilgi vermemektedir. Siz, Türkiye'nin
güney sınırını yolgeçen hanına çevireceksiniz, vatandaşa ise “Bunun ithalatı
yasak, şunun ithalatı izne tabidir.” diyeceksiniz, vatandaşın başında boza
pişireceksiniz, önce gümrük vergisi, sonra bunun 4 katı ceza, bir de malına el
koyacaksınız. Bunu makul görmek mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bu düşüncelerle önergemizin kabulünü istiyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Acar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 22’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra Sayılı yasa tasarısının 23. md sonundaki “üretim tesisi inşaatları”
ifadesinin “tüm üretim tesisi inşaatları” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Kazım Kurt Musa Çam Ali Serindağ
Eskişehir İzmir Gaziantep
Mehmet Ali Susam Ramazan Kerim Özkan Sakine Öz
İzmir Burdur Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ahmet Duran Bulut
Manisa Konya Balıkesir
Mehmet Günal Emin Çınar Mesut Dedeoğlu
Antalya Kastamonu Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Çınar, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı Gümrük
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak
verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Tarım satış
kooperatif ve birlikleri üreticinin menfaatini korumak amacıyla kurulmuşlardır.
Üreticilerin bir çatı altında toplanması ve üreticiye destek olunması bu
birliklerin en önemli gayelerindendir. Bu birlikler kendi kendilerini yöneten
bağımsız kuruluşlardır, bu kuruluşlara müdahale edilmemelidir. Buralara
müdahale edilme yollarının açılması, bunlarla alakalı düzenlemelerin yapılması
çiftçimizin menfaatine değil zararına olacaktır. Yapılan değişikliklerle bu
kuruluşlar üzerinde siyasi bir hâkimiyetin oluşturulmasının düşünüldüğünün
endişesini taşımaktayız.
Tarım satış
kooperatifleri kurulurken çiftçinin gübre, mazot, tohum ve makine gibi
gereksinimlerini en uygun şekilde temin etmelerini sağlamak, çiftçimize uygun
krediler sağlayarak üretimlerinin gelişmesi ve daha fazla kazanç elde etmelerine
destek sağlamak amaçlanmıştır.
Seçim bölgem olan
Kastamonu geçiminin büyük bir kısmını tarım ve hayvancılıktan temin eden
illerimizdendir. Bölgedeki çiftçimiz için tarım satış kooperatiflerinin yaygın
ve güçlü olması büyük önem taşımaktadır. 2000’li yıllara kadar ilimizde 50’ye
yakın tarım satış kooperatifi faaliyet gösterirken bugün maalesef aktif
kooperatif sayımız 19’a düşmüştür. Kooperatifi olmayan ilçe ve bölgedeki
çiftçimiz tüccarın elinde ezilmektedir. Hükûmetin yapması gereken, bu
kuruluşları daha da güçlendirmek ve yaygınlaştırmak olmalıdır, buralarda her
türlü rantı uzak tutarak çiftçinin daha da güçlenmesini sağlamak olmalıdır.
Bir ülkenin
ayakları üzerinde durabilmesi için tarımının güçlü olması gerekmektedir. Kendi
kendine yetmeyen ülkeler dünyada hiçbir güç iddia edemezler. Maalesef, ülkemiz
son on yılda bu konuda bir hayli gerilemiş ve tarım bitme noktasına
getirilmiştir. 2002 yılında tarımsal büyüme yüzde 9,3 olan ülkemiz tarımsal
büyüme oranı 2012 yılında yüzde 2,6’ya gerilemiştir. On yılda nüfusumuz yüzde
10’dan fazla artarken tarımdaki büyüme oranımız yüzde 1,5’larda kalmıştır. On
yılda AKP’nin yaptığı en büyük iş, çiftçiyi borçlandırmak olmuştur. İktidara
geldiğinizde çiftçimizin 530 milyon TL borcu varken 2012 yılında bu rakam 30 milyar
TL’ye çıkmıştır.
Seçim bölgem olan
Kastamonu’da 360 bin vatandaşımız yaşamaktadır. Şu anda icra takibine düşen
dosya sayısı 50 binin üzerindedir. Maalesef, değerli milletvekilleri, bu,
takipte olan dosya oranlarının büyük bir kısmını tarımla uğraşan çiftçilerimiz
oluşturmaktadır.
2002 yılında
Ziraat Bankasından çiftçilerimiz tarafından kullanılan kredi miktarı 2 milyon
745 bin TL iken 2012 yılında bu rakam 204 milyon 688 bin TL’ye ulaşmıştır.
Neredeyse bütün çiftçimiz borç içerisine itilmiştir. Bir insan neden borç
ihtiyacı hissetmektedir? Ya işini büyütecektir ya da artık kendi kendine
yetmiyor demektir. Artık, tarımla uğraşan insanlarımız hayatlarını borçla idame
ettirir bir konuma gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu, tarımla uğraşan çiftçilerimiz borcunu da, maalesef,
kazancıyla değil, borcunu ödeyebilmek için ya tarlasını ya da traktörünü satmak
durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Sadece kendi ilimde değil, tarımla uğraşan
her bölgemizde durum bundan ibarettir. On yılda tarım bitmiş, çiftçimiz perişan
edilmiştir. Çiftçimizin en önemli destekçilerinden olan tarım satış
kooperatifleri desteklenmeli, çiftçilerimizin elinden tutma imkânları
fazlalaştırılmalıdır. Aksi takdirde, Türkiye’de çiftçilikle uğraşan hiçbir
vatandaşımız kalmayacaktır.
Vermiş olduğumuz
bu değişiklik önergesine desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra Sayılı yasa tasarısının 23. md sonundaki “üretim tesisi inşaatları”
ifadesinin “tüm üretim tesisi inşaatları” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Sakine
Öz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Sakine Öz…
BAŞKAN – Sayın Öz, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 23’üncü maddesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, önümüzdeki bu torba tasarının 19 ile 30’uncu maddeleri, Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun’da değişiklik öngörüyor.
Düzenlemeye baktığımızda tasarının, tarımsal sorunları, kooperatiflerle
birliklerin taleplerini köklü biçimde çözmek yerine etrafında dolandığını, Dünya Bankası ve diğer uluslararası
kuruluşların talepleri doğrultusunda Türkiye tarımının gerçek sorunlarına
değil, küresel bürokratların masa başı düzenlemeleriyle ana çerçevesinin
çizildiğini, birliklerin sürdürülebilir bir mali yapıya kavuşmalarındaki en
büyük güçlük olan ürün alım
dönemlerindeki finansman sorunlarına odaklanmadığını görüyoruz. Bununla
beraber devlet tarafından kooperatif ve birliklere devlet ya da kamu tüzel
kişileri tarafından destek sağlanmasına dair çözümlerin tasarıda dikkate
alınmadığını kavrıyoruz. Hükûmetin bu
tavrı, tarım satış kooperatif ve birliklerini adım adım etkisizleştirmeye
dönüktür ve Anayasa’mızın kooperatifçiliğin geliştirilmesine dönük olarak
devlete yüklediği sorumluluklarından kaçmak anlamına gelmektedir.
Tasarı, çok
yanlış bir tercihle kooperatif ve birliklerin Destekleme ve Fiyat İstikrar
Fonu’na borçlarının yapılandırılması taleplerine de yanıt vermemekte, uygun
faizlerle kamu kredisi kullandırma olanaklarını tüketmektedir. Borçları kabaran
birlik ve kooperatifler kredi finansmanını sağlayamamakta ve tamamlanmış
faaliyetlerini yerine getiremez hâle gelmişlerdir.
Ülkemizde, tarım
alanında önemli bir görev üstlenen daha düzenli ve etkin bir denetimin, birlik
ve kooperatiflerin daha verimli çalışabilmesinin yolu elbette açılmalıdır. Tüm
bu çalışmalar gerçek tarımsal sorunlarımızın çözümünü kolaylaştıracak bir
anlayışı ortaya koymalıdır. Ülkemizde, tarımın temel sorunları olan destekleme
primlerinin düşüklüğü, tarımsal girdi maliyetlerinin yüksekliği, ithal edilen
ürünlerin gün geçtikçe artması, birlik ve kooperatif borçlarının tarımsal
gerçekler doğrultusunda yapılandırılması ve nihayetinde Türkiye’nin birçok
tarımsal ürününü ithal eder hâle dönüştürülmesi üzerinde çözümler aramak
gerekirken bu yasa tasarısıyla tarımda etkinliği ve verimliliği sağlamaktan
çok, bürokratik süreçleri pekiştirmeye ve denetim süreçlerini özel sektöre
açarak yeni rant alanları yaratmaya zorlanmaktadır. Tasarı, denetim ve yönetim süreçlerini
seçimle gelen organların dışına kademe kademe taşıyarak bağımsız kurumlara
devretmektedir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının 23’üncü maddesi kooperatifçiliğin geliştirilmesine
dönük olarak alınacak tedbirlere atıf yaparak kooperatif ve birliklere tanınan
muafiyet ve istisnalara açıklık getirmiş gibi görünmekte ancak çok önemli bir
hususu devre dışı bırakmaktadır. Kanunun istisna ve muafiyet getiren bu maddesi
kendisiyle ilişkili ve kanundan önce yürürlüğe girmiş kanunları etkileyecek
midir? Bu hüküm açık değildir. Farklı bir kanunda, kooperatif ve birlikleri
etkileyebilecek bir husus bu kanunda açıkça belirtilmediği gibi uygulayıcılar
tarafından da dikkate alınmayabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, Ege Bölgesi ve özellikle Manisa’da kuru üzüm üreticileri
birlikleri ve kooperatiflerin mağduriyeti katlanırken dayattığınız bu torba
yasa sektörün insanına derman olmayacaktır. Sultani tipi çekirdeksiz kuru üzüm
kurutmalık ve sofralık olarak değerlendirilen temel bir ihracat kalemimizdir.
Son dönemde izlenen yetersiz desteklemelere ve tanıtımlara dayalı tarım
politikaları, geç açıklanan üzüm alım fiyatları ve yetersiz, denetimsiz
depolamalar, çözüme kavuşturulmamış altyapı hizmetleri, üzüm üreticilerimizin
ve ihracatçılarımızın sorunlarını artırmıştır. Geçmiş yıllarda üreticilerimizin
yaşadığı bu gibi durumlarda kurtarıcısı TARİŞ olmaktaydı ama bugün itibarıyla
devlet tarafından desteklenmeyen TARİŞ güçsüz durumda kalıp ortaklarına umut
olmaktan uzaktır.
Bu yıl, birçok
üzüm üreticimiz, TARİŞ Üzüm Kooperatifinin açıkladığı taban fiyatların oldukça
altında olmasına karşın bağında kalmasın diye kilogramı 2,5 liranın altında
çekirdeksiz kuru üzüm satmaya razı olmuş ancak bu düşük fiyattan dahi alıcı
bulamamıştır. Bu fiyat sezon başında “Üzüm fiyatı 3,5 liranın altına düşürse
getirin ben alacağım.” açıklamasında bulunan siyasetçilerimizi
suskunlaştırmıştır. Konunun özüne inmeyen, sorunu büyüten bu tasarı, acaba
bölgemin kuru üzümüne çare olacak mı? Ben hiç sanmıyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
23’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul
edilmiştir.
Böylece birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 24
ila 47’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölümde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın
Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tasarıda
akaryakıt, tütün mamulleri, alkollü içecekler ve benzeri mallarla ilgili
kaçakçılıkla mücadelede etkinliği artırmak gerekçesiyle ilgili mevzuatta bazı
düzenlemeler yapılmaktadır. Kaçakçılık, ülke ekonomisini tehdit eden ve önemli
vergi kaybına neden olan suçlardan birisidir. Vergi gelirleri açısından büyük
önem arz eden temel eşya ve ürünlerin kaçakçılığının yapılması, ülkemizin
ekonomik yönden güç kaybetmesine sebep olmakta, kayıtlı istihdam alanlarının
açılmasını engellemekte ve haksız rekabet nedeniyle yerli işletmelerin
faaliyetlerine sekte vurmaktadır. Ülkemizde dolaylı vergilerin çok yüksek
olması ve komşu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlık, bu ülkelerden temin edilen
her türlü kaçak emtianın ülkemize getirilmesini cazip hâle getirmektedir. Ülkemize
giren kaçak emtiadaki yüksek kâr ve cezaların caydırıcı olmaması bu suçu âdeta
teşvik etmektedir.
Ülkemizde
kaçakçılık meselesi güvenlik, terör, sosyal, maliye, ekonomi ve kültür gibi
alanlarla ilgili çok önemli bir konudur ancak kaçakçılıkla gerekli mücadele
verilmemektedir. Yıllık 15 milyar dolara varan akaryakıt kaçakçılığı yapıldığı
bizzat Sayın Başbakan tarafından açıklanmıştır. Sayın Başbakanın 13 Şubat 2007
tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi grup toplantısı ve 28 Şubat 2007 tarihli
“Ulusa Sesleniş” konuşmalarında -aynen okuyorum- “Dış Ticaret Müsteşarlığı
petrol ithal ettiğimiz 48 ülkeden kayıtları istedi. Bu ülkelerin 31’inden cevap
geldi. Bu cevapların geldiği 31 ülke diyor ki: ‘Türkiye bizden son iki buçuk
yıl içinde 28 milyar dolarlık petrol ithal etti.’ Buradaki kayıtlara göre ise
bu 31 ülkeden aynı dönemde ithal edilen akaryakıt miktarı sadece 9,3 milyar
dolar. Arada tam 18,7 milyar dolarlık bir fark var. ÖTV, KDV ve EPDK payını
eklediğiniz zaman, bu fark 38 milyar dolar seviyesine çıkıyor ve henüz 17
ülkenin kayıtlarını almış değiliz, bunlar da geldiği zaman aradaki fark daha da
büyüyecek. Bugün uygulamaya giren yeni yasamızla birlikte kaçakçılığı çok büyük
oranda engellemiş, bu büyük yolsuzluk zeminini ortadan kaldırmış oluyoruz.”
şeklinde çok net açıklamaları olmuştur.
Sayın Başbakan
tarafından verilen bu bilgilere göre, ülkemize giren akaryakıtın üçte 2’si
kaçaktır. İki buçuk yılda en az 38 milyar dolarlık yani yıllık en az 15 milyar
dolarlık akaryakıt kaçakçılığı, devletin de yıllık yaklaşık 8 milyar dolar
civarında vergi kaybı söz konusudur. Sayın Başbakanın açıklamasından bu yana
geçen altı yılda acaba kaçakçılık çok büyük oranda engellenmiş midir? Bu büyük
yolsuzluk zemini ortadan kaldırılmış mıdır? Hayır. Bu konuda Hükûmet olarak
neler yapılmış, hangi tedbirler uygulamaya konulmuş, hangi sonuçlar alınmıştır,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuyu sürekli gündeme getirdik. En son
bütçe görüşmeleri boyunca da Maliye Bakanına, İçişleri Bakanına, Ekonomi
Bakanına, Gümrük ve Ticaret Bakanına ve Başbakan Yardımcısına sorduk ancak
verilen bilgilerden bu kaçakçılığın engellenmesi konusunda bugüne kadar ortada
kayda değer bir gelişme olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim, Sayın Bakan tarafından
bütçe görüşmelerinde verilen bilgilere göre kaçak akaryakıt yakalama miktarı
2010 yılında 32 bin ton, 2011 yılında 37 bin ton olmuştur. Sayın Bakan 2012’nin
ilk sekiz aylık döneminde de 32 bin ton kaçak akaryakıtın yakalandığını, bunun
da yaklaşık 91 milyon liralık vergi kaybının önlenmesi anlamına geldiğini ifade
etmiştir. Halbuki Sayın Başbakan yıllık 8 milyar dolara varan vergi kaybına
neden olan kaçakçılıktan bahsetmiş olup yakalanan miktar bunun yüzde 1’i bile
değildir.
Bu denli yüksek
miktarda akaryakıt ülkemize nasıl kaçak girebilmektedir? Kaçakçılık neden
önlenememektedir? Bu konuda başarısızlığın nedenlerinin Hükûmet tarafından
açıklanması ve milletimize hesap verilmesi gerekmektedir. Kaçakçılıkla
mücadelede başarılı olunabilmesi için ciddi ve kararlı bir siyasi iradeye
ihtiyaç bulunmaktadır. Ne yazık ki bunu AKP zihniyetinde bulmak mümkün
değildir, gelinen süreç de bunu net bir şekilde göstermektedir. AKP
yönetimindeki ülkemiz, maalesef kayıt dışılığın hâkim olduğu kaçakçıların,
vurguncuların, sahtekârların, üçkâğıtçıların cirit attığı bir ülke
görünümündedir.
Değerli
milletvekilleri, bilinen bir gerçek var ki PKK terör örgütü bu kaçakçılık
olayından ciddi pay almaktadır. İşin daha vahim tarafı PKK terör örgütünün
gerek akaryakıt gerekse sigara kaçakçılığı yoluyla kaynak temin ettiğini
bakanlar bilmekte ve hatta bu bilgiyi kamuoyuyla paylaşmaktadır. 8 Kasım 2007
tarihinde Gümrük Müsteşarlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu arasında,
akaryakıt kaçakçılığının önlenmesine ilişkin iş birliği imza töreninde, o
tarihte gümrükten sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olan Sayın
Hayati Yazıcı “PKK terör örgütünün kullandığı araç gerecin parasını bir
yerlerden temin ediyor. Onlar arasında akaryakıt kaçakçılığının da olduğu
yönünde istihbarat bilgileri var." demiştir. Enerji Bakanı akaryakıt
kaçakçılığının her türlü önleme rağmen devam ettiğini, bunun büyük çoğunluğunun
da PKK tarafından gemilerle yapıldığını söylemiştir. Maliye Bakanı 27 Ekim 2011
tarihinde açıklanan Tütün ve Tütün Mamulleri Kaçakçılığıyla Mücadele Eylem
Planı’nda sigara kaçakçılığının terör örgütüyle bağlantılı olduğunu ifade
etmiştir. Son dört yılda 400 milyon paketin üzerinde kaçak sigara
yakalanmıştır.
Kaçakçılık
olayına sadece adli bir vaka olarak değil, teröre finans sağlayan bir olay
olarak bakmak ve ona göre politika geliştirmek zorunludur. Terörle mücadele
akılcı politikalar ile desteklenmez ve terörün finans kaynakları kurutulamazsa
kalıcı sonuçlar alınamayacağı açıktır. Devlet kaçakçılıkla etkin bir mücadele
yapmaya karar vermelidir. Bu yapılmalıdır ki PKK bu kaçakçılıktan beslenerek
insanlarımızın canına kastetmesin. Kaçakçılığa göz yummak örgüte silah temin
etmekle eş değerdir. Geç de olsa artık buna dur demek şarttır. Sınırdan yasa
dışı olarak geçen her litre akaryakıtın, her paket sigaranın örgüte bir mermi
sağladığı gerçeğinden hareketle bunun bir an önce durdurulması gerekmektedir.
Katırlarla ya da
kamyon ve tır depolarında akaryakıt kaçakçılığı yapıldığı bilinmekle birlikte
bu kaçakçılığın gemilerle, tankerle yapıldığı da ortadadır. Nitekim, Enerji
Bakanı da bunu ifade etmiştir. Akaryakıtın, öncelikle, ülkemize girişi
engellenmelidir, gümrük kapıları ve limanlar sıkı kontrol altında tutulmalıdır.
Değilse, dağıtıcılar ve bayilerle ilgili ne kadar önlem alınırsa alınsın yurda
kaçak girebilen akaryakıtın satışını önlemek zordur. Yurda girdikten sonra mutlaka
kendine bir satış yolu bulur.
Sayın Bakana
soruyorum: PKK terör örgütünün gelir kaynağı olduğu bilindiği hâlde, onlarca
milyar dolarlık akaryakıt ve sigara kaçakçılığı neden engellenememektedir?
Buradan Sayın
Başbakana da soruyorum: İddialı sözlerinize karşın, akaryakıt kaçakçılığını niye
engelleyemediniz? Sürekli “Hortumları kestik.” diye sözler sarf etmenize
karşın, PKK’ya giden bu hortumu neden kesmediniz? Aslında, bunun nedeni, AKP
Hükûmetinin, PKK ve İmralı canisiyle yürüttüğü müzakere ve pazarlık trafiğinden
ve etnik bölünmeyi amaçlayan kanlı terör örgütünün muhatap kabul edilmesinden,
İmralı canisinin çözüm ortağı ve barış elçisi olarak gösterilmesinden
anlaşılmaktadır. Bu açıdan, ağırlıklı olarak PKK’nın kontrolünde olan
kaçakçılığın önlenmesi konusunda AKP Hükûmeti hiçbir umut vermemektedir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Kalaycı.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili İzzet Çetin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Çetin.
CHP GRUBU ADINA
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir klasik yasa tasarısıyla, torba kanunla yine karşı karşıyayız.
Bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında epeyce üretildi,
yirmiyi aşkın kanun tasarısında değişiklik öngörüyor. Tabii değişiklikler
gerçekten son derece komik. Bize sunulan tasarının gerekçesine bakıldığında,
biraz evvel Sayın Milliyetçi Hareket Partisinin sözcüsünün de söylediği gibi
“Kaçakçılığın önlenmesi ve gümrüklerde ya da yasa dışı biçimde kaçakçılığa
mahal olan konuların önlenmesi amaçlanmıştır.” gibi denilse de, bize orada “Yurt
dışından, özellikle Çin’den veya Japonya’dan ithal edilen birtakım oyuncakların
vesairenin engellenmesi ya da sağlığa uygun hâle getirilmesi amaçlandı.”
denilse de bunların gerçek olmadığı çok açık, ayan beyan ortada.
Çok ibret
vesikası olduğu için burada söyleyeceğim. Yukarıda, görüşmeler sırasında
tasarının 63’üncü -şimdi zannediyorum 89’uncu- maddesinde Umumi Hıfzıssıhha
Kanunu’nda bir değişiklik yapılıyor ve 7-8 tane maddesi yürürlükten
kaldırılıyor. Gerekçesi? Oyuncaklar sağlığa zararlı. İPad’ı olan varsa,
bilgisayarı olan varsa aynı maddeye baksın. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun
197’nci maddesi 1930 yılında çıkarılırken demiş ki: “Belediyeler beş yıl
içerisinde ya mezbahane kurar ya da var olanları belirlenen koşullara göre
ıslah eder.” Ya, bunun oyuncakla ne alakası var? Yani, ciddiyetten uzak,
kaçakçılığı önlemekten uzak. Bir hafta sonra görüşülecek, belki, Petrol
Kanunu’na ilişkin, Petrol Piyasası Kanunu onunla birlikte görüşülse daha iyi
olması gerekirken şimdi burada görüşülüyor. Tabii biz de partiler olarak ya da
milletvekilleri olarak burada figüranlık görevi yapıyoruz, yapmaya devam
ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun 10
maddeden müteşekkil bir kanun. 7 maddesini değiştiriyoruz. Değiştirmeden murat
edilen odur ki yasa demokratikleşsin, işleyiş mekanizmaları iyileşsin,
kooperatifler güçlensin, yapısal sorunları ortadan kaldırılsın vesaire ama
gelin görün ki tam tek tip bir tüzük dayatılıyor, demokratik işleyiş
mekanizmaları tıkanıyor, neredeyse güdümlü hâle gelen bir kooperatifçilikle baş
başa bir duruma doğru gidiyor.
Yine, 4733 sayılı
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun’da değişiklik öngörülüyor ama bir geriye doğru baktığımızda, Sayın Başbakan,
25 Temmuz 2012’de katıldığı Kanal 24 programında, Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumunun İstanbul’da Bilgi Üniversitesinin restoranında içki
satılıyor diye bunun gereğinin yapılacağını söylüyor. Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan da “Devlet, artık tamamen sigara ve alkollü içecek üretiminden çıkmış
durumda. Böyle bir kurumun da özelleştirmeler sonrasında durmasının bir anlamı
yok.” diyor. Bu anlamda da Hükûmet olarak 19 Aralık 2012’de Meclise bir kanun
tasarısı sevk ediliyor ve tütün ve alkol piyasasının düzenlenmesine ilişkin
Kanun’da kapsamlı değişiklik öngörülürken, bunun burada, bu tasarıda
güçlendirildiğine tanık oluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, yeri gelmişken söyleyeyim, gerçekten özellikle TEKEL’in günahı AKP
milletvekillerinin ve hükûmetlerinin boynunda. Şöyle bir geriye doğru baktım,
1883 yılına kadar sigara ve alkollü içeceklerin tüm gelirleri 1883 yılında
yabancıların eline, Düyunu Umumiye’ye geçmiş. 1923’te cumhuriyet kurulunca 1925
yılında sigara devletleştirilmiş, 1926’da içki devletleştirilmiş, 1946’da işin
adı TEKEL olmuş ve 1969 yılında TEKEL Kanunu çıkmış. Kapatılıncaya kadar, sizin
iktidarınız dönemine kadar 40 bin kişiye, işçiye iş vermiş, 600 bin üreticiye
destek vermiş bir kurum, 1 milyar dolar içki bölümü, 1 milyar 720 milyon dolar
da sigara bölümleri kurumlar vergisi öderken yok pahasına elden çıkartıldı,
altın yumurtlayan tavuk kesildi döneminizde. Elin oğlu 292 milyon dolara aldı,
2006’da 810 milyon dolara devretti, ardından 2009’da 3,2 milyar dolara yeniden
el değiştirdi. Bunun vebali sizin kaldırdığınız ellerinizin içinde.
Değerli
arkadaşlar, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu da 30 maddeden müteşekkil, bunun
da 14 maddesi değiştiriliyor. Yani düşünülmüş mü, iyi konuşulmuş mu,
araştırılmış mı, bunlar meçhul. Sizler, biraz sonra yine oylarınızla “hükûmet edenler incelemiştir, gerekli
araştırmayı yapmıştır.” diyeceksiniz ve onaylayacaksınız, bundan hiç kuşku
duymuyorum. Ama akaryakıt istasyonlarına ilişkin olarak söylenecek pek çok şey
var. Avrupa’ya gidip bir ruhsat için başvuran işverene yerini sorduklarında hem
mesafe tahdidi hem yoğunluk… Yani bunun öncelikle bir master planının olduğu ve
yoğunluk olan bölgelere değil, diğer bölgelere yapılması gerektiği konusunda
yol gösterirler ama biz de bir master planı bile yok. Bunlardan şunu hepimiz
biliyoruz değerli arkadaşlar: Hepimiz seyahat ediyoruz. Giderken güzergâhta
“ucuz petrol” diyoruz. Girdiğiniz zaman, hakikaten, petrol, mazot orada ucuz.
Bu mazot nereden geliyor? Niye ucuz? Kaçakçılıktan. Bunu bilmiyor muyuz? Yani
kaçakçılığın, Türkiye’de kayıt dışı ekonominin yüzde 40’larda olduğu,
kaçakçılığın boyutu üzerinde uluslararası incelemelerde Türkiye’deki
kaçakçılığın boyutunun aylık 5 milyar dolar seviyesinin üzerinde olduğu, bunun
da çok açık söyleyeyim, sendika genel başkanı olduğum dönemde yaptırdığım bir
araştırmada -aynen diyeyim yabancı bir araştırmacı olduğu için- Kürt
gerillalar, güvenlik kuvvetleri ve
hükûmetlerin üst kademe yöneticileri arasında müthiş bir kavgaya ve
ranta kaynaklık ettiği raporlarda mevcut. On bir yıldan bu yana iktidardasınız.
Kaçakçılık konusu terörü besleyen ana konulardan biri. Terör, sadece alınacak
siyasi önlemlerle engellenemez. Onu besleyen kaynakları kurutmadan engellemeye
kalkarsanız, eş başbakan yaratırsınız. Onun da size getireceğini gelecekte görürsünüz.
Eğer terörü
gerçekten önlemek istiyorsanız, öncelikle yapmanız gereken işlem –az evvel MHP
sözcüsü arkadaş da dile getirdi- terörün kaynağını kurutabilmek için onun maddi
kaynaklarını kesmektir.
Şimdi, ülkemiz
öyle bir noktaya geldi ki sanki elinizden tutan var gibi, sanki bu ülkede
illerde vali, ilçelerde kaymakam, emniyet müdürleri yokmuş gibi, maliye
müfettişleri yokmuş gibi “denetimi etkinleştireceğiz diyorsunuz” Elinizden
tutan mı vardı, on bir yıldan bu yana terör bu kadar tırmanırken o kaçak mazotu
görmüyor muydunuz? O kaçakçılığın, sigarada, silahta, şunda bunda… Şimdi de
hava yolu üzerinden bir başka uluslararası kaçakçılığa biz aracılık eden bir
ülke konumuna getirildik döneminizde.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten bu kaçakçılıkla ilgili alınması gereken önlemler
sağlıklıca tartışılmadı Plan ve Bütçe Komisyonunda, muhalefet partilerinin
önerileri yeteri kadar dikkate alınmadı ama bütün vebal üzerinizde, yine de
devam edeceksiniz. Bakınız, size, bir örnek vereceğim. Suç Gelirlerinin
Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına
İlişkin Avrupa Birliği Sözleşmesi Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildi ve
Dışişleri Komisyonunda görüşüldü, sıra sayısı aldı. 7 Ekim 2011 tarihinde
gönderilmişti. Sıra sayısı da alındıktan sonra dün Hükûmetiniz tarafından bu
tasarı birdenbire Meclisten geri çekildi. Şimdi ben hem bir milletvekili olarak
hem de bu ülkenin yurttaşı olarak soruyorum: “Acaba bunun yasalaşması bir büyük
para trafiğine engel mi görüldü de geri çekildi ya da terör örgütünün dışarıdan
içeriye taşınması gereken kara, kirli paraları var da onun için mi geri
çektiniz bu tasarıyı?” diye Hükûmete sormak istiyorum.
Eğer
samimiyseniz, eğer gerçekten kayıt dışılığı önlemek, kaçakçılığı önlemek
istiyorsanız demokrat olmanız, muhalefetin sesine kulak vermeniz ve onların da
önerilerini dikkate almanız gerekir diyor, yüce Meclisin değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Çetin.
Şahsı adına
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar.
Buyurunuz Sayın
Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Gümrük Kanunu’nu
konuşuyoruz ama Gümrük Kanunu’nu görüşmeden önce, o konuşmaya geçmeden önce
şahsım adına, kentimi ilgilendiren önemli bir problemden bahsetmek istiyorum.
Daha sonra zaman kalırsa veya üçüncü bölümün başında Gümrük Kanunu’yla ilgili
fikirlerimi de söyleyeceğim.
“Kentimi
ilgilendiren problem” diyorum, evet, gerçekten de kentimi ilgilendiren, Kocaeli
sanayi bölgesi. Sanayi bölgesi olduğundan çok sayıda özel şirkete ait
fabrikalar bulunmakta. Bunlardan bir tanesi de Pakmaya, açık ve net ismini veriyorum.
Bu Pakmaya şirketi yaş maya üretir ve Türkiye’de de tekeldir, Türkiye’de tekel
olduğu gibi, aslında dünyada da tekeldir. Bu şirket, bildim bileli, çok uzun
yıllardır asgari ücret veya biraz daha üzerinde bir seviyede ücretle işçi
çalıştırır. Aslında sadece Türkiye’de İzmit’te değil, İzmir’de ve Düzce’de de
fabrikaları vardır. Bu şirketin çalıştırdığı işçiler, yirmi yıldır, otuz yıldır
çalışan insanlar 1.000 TL, 1.200 TL ya da asgari ücretle çalışan insanlardır.
Zaman zaman bu şirkette işçiler örgütlenmek isterler. “Örgütlenmek isterler”
dediğim, bir suç örgütü, terör örgütü kurmayacaklar; bir sendika kurmak
isterler. Ne zaman sendika kurmak isterlerse bu işçiler, işçilerin bir kısmı
işten atılır. On beş yıl önce de böyleydi, on yıl önce de böyle, bugün de aynı
şeyler yapılmaktadır. Bugün İzmit müessesesinden 6 tane işçi sendika kurma
çalışmalarına katıldığı için işten atılmıştır; Düzce’de 4 işçi, İzmir’de de 4
işçi işten atılmıştır.
Şimdi, sizlere
soruyorum: 12 Eylül 2010’da “Herkes artık 1 sendika değil, 2 sendikaya üye
olacak.” dediğiniz bir ortamda… Böyle demiştiniz değil mi referandumda? “Artık
Türkiye’de insanların bir sendikal güvencesi olacak. İş yerlerinde onları
koruyacak, kollayacak, sosyal haklarını savunacak, ücretlerini savunacak sendikal
yapıya kavuşacaklar.” dediniz, bırakın bu dediğinizi, şu anda Türkiye’de 12
Eylül 1980’deki sendikalı sayısının beşte 1’i sayıda sendikalı çalışmakta ve
her geçen gün de sendikalı sayısı erimektedir. Yani bırakın 2 sendikaya üye
olmayı, 1 sendikaya üye olmaya çalıştıkları için insanlar işlerinden
atılmaktadır.
Diyebilirsiniz
ki: “Maliyetler yüksek, rekabet var.” Bu, gerçekten bir tekel ve yüzde 5
işçilik maliyeti var arkadaşlar. Avrupa standartları yüzde 18’le 23 arasında
değişiyor, bu bahsettiğim sektörde yüzde 5 işçilik var ve bu işçiliğe karşı
insanlar haklarını güvence altına almak için sendika kurmaya çalıştıklarında ne
yapıyorlar? Kapı dışarı konuluyorlar ve burada övünerek İş Kanunu çıkarıyoruz.
Ne diyoruz? “İşçilere bir anayasal hak olarak iş güvencesi hakkı getiriyoruz.”
diyoruz, kocaman bir yalan.
Biraz evvel
Çalışma Bakanı buradaydı. Kendisine durumu izah ettiğimde “Artık bunu sendikalı
olmak için işverene bildirmek zorunda değiller.” diye bir ifade kullandı.
“e-sendika’lı şeyini açtık.” dedi, “Artık İnternet üzerinden sendikalı olabiliyorlar.” dedi. Bu,
tamamen bir aldatmaca, böyle bir şey yok, e-sendika’ymış falan, yok.
Yalnız, rica
ettim Çalışma Bakanına; bir müfettiş yollamasını rica ettim, yollayacağına söz
verdi. Bugün yarın bekliyorum. En fazla önümüzdeki hafta salı günü kendisine
soracağım: Bu müfettişi yollamış mı, yollamışsa neyi tespit etmiş, işçiler niye
işten atılmış? Yani gerçekten istihdam fazlası var da ondan mı atıldı, sendikal çalışma yapıyor
diye mi atıldı?
Sevgili arkadaşlar,
Türkiye'nin tüm kurumları üzerinde bir baskınız, müthiş bir baskınız var ve tek
tek ele geçirdiniz; geçiremediğiniz kurumların başında da birkaç tane sendika
kaldı. Bunlardan da biri DİSK. Aslında geçen gün GENEL-İŞ’e yapılmış olan
baskın… Bugün arkadaşlarımızla beraber orayı ziyaret ettik, 48 tane kapının
kırılarak girildiğini… Bunlar demir kapı falan değil arkadaşlar; normal, bir
büroya girilen ya da tuvalete girilen kapılar. Bu kapıları, açık olan kapıyı
bile kırmışlar. Diyor ki Sendika Başkanı: “Adreslerimiz belli, evlerimiz belli,
orada nöbetçilerimiz var, gelip ‘tık tık’ vursaydılar kapıya, biz kapıyı
açardık, aramalarını yaparlardı.”
Ha, şunu
söylüyorlar: “AKP binasına lav silahını atan sendikalıymış, sendika
başkanıymış.” E, doktor atsaydı bütün hastaneleri basacaktınız herhâlde ya da
mühendis atsaydı çalıştığı kurumları basacaktınız ya da eğer bu bizim
Bayındırlık Bakanlığında çalışmış olsaydı TOKİ'yi basacaktınız. Böyle bir
anlayış olabilir mi arkadaşlar?
Sendikalar
susturulmaya çalışılıyor, işçilerin emeklerinin karşılığının alınması
engellenmeye çalışılıyor. E, bunları da becereceksiniz, ondan sonra buraya
gelip, diyeceksiniz ki: “Biz iki tane sendikalı olma hakkı verdik işçilere ve
istedikleri sendikaya da üye olabilirler.”
Bir bakıyor musunuz
sendikalı işçi sayısına? Toplam çalışan işçi sayısı, Türkiye’deki sendikalı
işçi sayısı yüzde 9. Dünyanın yüzdesel olarak en az oranlarından bir tanesi
Türkiye’ye ait ve…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Kapatalım gitsin(!)
HAYDAR AKAR
(Devamla) – “Kapatalım gitsin.” diyorlar. Doğru, kapatın ve muradınıza erin
diyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Biz demiyoruz, sizinkiler…
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Akar.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyorum.
Buyurun Sayın
Demir.
NURETTİN DEMİR
(Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
özellikle, sınırın, Suriye’yle ilgili sınırlarımızın yok olduğu bu günlerde
gümrüğün ve oradan geçen insan, hayvan ve diğer uyuşturucu gibi maddelerin çok
yoğun olduğu Akçakale’de bugün mülteci kampında yangın çıktığı, isyan olduğu, 2
kişinin öldüğü, birçok insanın yaralandığı ve Esad lehine anonslar olduğu için
de insanların oradan tekrar sınır dışı edildiği söyleniyor. Doğru mudur, bu
konuda bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Demir.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tabii, benim de bilgim çok sınırlı yani sizi
gerçekten tatmin edecek bir bilgi vermem şu an itibarıyla söz konusu değil ama
güvenlik önlemleri sadece olay vuku bulduğunda değil, önleyici niteliği taşımak
üzere her zaman güvenlik önlemleri alınarak Türkiye'ye iltica etmiş olan
Suriyeli vatandaşların can güvenliği korunmaktadır.
Tabiiki önemli
bir hizmet bu. Yani 200 bine neredeyse yaklaşmış Türkiye'ye mülteci olarak
sığınanlar. Dolayısıyla, onların hem ısınmak için, hem diğer ihtiyaçlarını
gidermek için kullandıkları araç veya yakıt türleri itibarıyla maalesef bu tür
yangınlar oluyor ama ifade ettiğiniz tarzla, bu yangın dolayısıyla, tekrar
geriye doğru huruç eden var mı yok mu doğrusu bilemiyorum ama ilgili
arkadaşlarımız bunu açıklar; sanırım ben de yarın bu bilgilere erişirim,
sizinle paylaşırım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Buyurun Sayın
Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, geçenlerde basına bir haber yansıdı. Bu habere göre,
Rekabet Yasası’nı ihlal ettiği gerekçesiyle bankalara verilecek olan cezanın
makroekonomik dengeleri sarsacağı gerekçesiyle Hükûmet içinden bir bakanın
devreye girmesi suretiyle bu cezanın azaltıldığına yönelik haberler çıktı.
Böyle bir kaygı oldu mu? Rekabet Kurumu Başkanlığı tarafından yapılan
incelemede önerilen ceza ile ortaya çıkan ceza arasında bir fark var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğdu.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Antalya’da esnafa, radyodan müzik dinlediği için fahiş cezalar kesiliyor.
Kuaförlerde, bakkallarda, eczanede müzik dinlemek suç gibi görülüyor,
polislerce baskınlar yapılıyor. Bunu anlamak mümkün değil. Telif hakları
önemlidir, kimsenin hakkına tecavüz edilmemeli, herkesin hakkı korunmalı ama
bunun bir yöntemi olur. Esnafın, organize suç örgütüne baskın yapılıyor gibi
basılması anlaşılır değildir. Bu uygulama, Türkiye'nin her yerinde, köylerde,
ilçelerde yapılıyor mu? Antalya dışında başka baskın yapılan yer var mı? Esnafa
ne kadar ceza kesildi? Burada kimseyi mağdur etmeyecek bir çözüm, bir orta yol
bulunacak mı? Hükûmetin uygulaması bu konuda nedir? Telif haklarıyla ilgili çok
ciddi ağır baskılar var Sayın Bakan ve yaygın bir uygulama, esnaf canından
bezmiş durumda. Bu konuda açıklama bekliyorum Hükûmet olarak sizden.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Acar.
Sayın Çınar…
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Kastamonu’da AKP Milletvekilimiz Mustafa Gülşen Bey, geçenlerde basına yaptığı
bir değerlendirmede, Kastamonu’ya serbest bölgenin yapımı için ciddi manada
girişimleri olduğunu ifade etti. Bu konuda bölgemizde herhangi bir çalışma var
mıdır? Bunun bilgisini sizden almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Çınar.
Sayın Işık…
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu
çimento fabrikalarına geçen sene de Rekabet Kurulu ceza kestiği hâlde şu anda
yine aynı şekilde tekel oluşturmaya devam ediyorlar ve özellikle beton
santrallerinde tekel oluşturdukları için de vatandaşa beton ödemelerinde çok
büyük sıkıntılar yaratıyorlar.
Bu konuda yeniden
bir çalışmanız olacak mı?
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Işık.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdoğdu’nun
sorduğu soruya şöyle cevap vermek istiyorum: Rekabet Kurumu, Türkiye’de ilk
kurulmuş bağımsız üst kuruluşlardan bir tanesi ve gözlemim o ki -herhâlde siz
de bu kanaattesiniz- bugüne kadar yaptığı uygulamalarıyla, gerçekten piyasada
rekabet ortamını ortadan kaldırmaya dönük eylemleri çok adil bir şekilde,
piyasa kurallarını yürütmek suretiyle gündemine almış ve bozucu eylemleri
dolayısıyla taraflara yaptırımlar uygulamıştır.
Bankalara ilişkin
şikâyet üzerine inceleme başlatmış, soruşturmaya dönüştürmüş ve nihai kararını
da verdiğini açıklamıştır. Bu karar tabii idari bir işlem. Yani üst kurul da
olsa idari işlem niteliğinde olması dolayısıyla, kararın muhatabı ya da öznesi durumunda
olan bankaların, bu kararı elbette ki yargıya götürme hakları var. Götürür,
götürmez, yani sonuçta kesinleşecek. Dolayısıyla, ben, bu şekilde nitelik
taşıyan bir tasarruf üzerinde hukukçu kimliğimle daha fazla yorum yapmak
istemiyorum ama şunu ifade edeyim sizin sorunuzda, Hükûmet içinden birinin veya
birkaçının müdahil olduğuna ilişkin duyumlarınız olduğunu söylüyorsunuz. Yani
duyum, ismi üzerinde duyum, yani veriye dayanmayan duyumlarla amel edilmez…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Ben söylemiyorum Sayın Bakan, basında haber çıktı.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – …ama ben hep şöyle bakmışım, Türkiye'de kamu erki
içerisinde yani devletin yönetim şeması içerisinde, üst kurul olsun, Bakanlık
olsun, başka bir birim olsun, bunlar işlemlerini yaparken, görev ve yetkilerini
kullanırken olaya, Türkiye'ye bütüncül bir yaklaşımla bakarlar ve kararlarını
ona göre oluştururlar. Yani Rekabet Kurumu da bu ülkenin bir kurumu, elbette ki
ülkenin çıkarlarını, ekonomik performansını, bunun yansımalarını ve elbette ki
rekabetin ekonomiye olan katkısını da dikkate almak suretiyle kararlarını
oluşturur. Nitekim, yasasında, işte cirolarının yüzde 10’una kadar yaptırım
uygulama yetkisi var, demek ki yasa koyucu da bu esnek alan oluşturmak amacıyla
o sınırı bu kurula öngörmüş, vermiş. Dolayısıyla, kurulun yüzde 10’a kadar bir
aralıkta yaptırım uygulamış olmasının çok fazla eleştirilecek bir tarafı olduğu
kanısında değilim. Bu konuyla ilgili ifadelerim o.
Sayın Acar’ın,
müzik dinleyene ceza veriliyor… Doğrusu, ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Müzik
dinleyene niye ceza veriliyor? Şayet belli saatlerden sonra yüksek frekansta
bir dinleti…
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Telif hakkı.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam, ben anlayayım, bilmiyorum böyle bir konuyu.
Müzik dinleyene niye ceza veriliyor?
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Ben anlatayım size.
Telif hakları
kanununa göre berber dükkanında radyo dinleyen esnafa ceza yazılıyor
Antalya’da.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bu, orada büyük ihtimalle telife bağlı. Telif
hakkı ödenmeksizin bir dinleti olmuş, bir şikâyet olmuş, yaptırım uygulanmış.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Sayın Bakan, çok yaygın.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ya bakın arkadaşlar, fikrî ve sınai haklar son
derece önemlidir yani fikrî ve sınai hakları koruyacaksınız ama o ölçeği niye
düşünmüş, o örnek niye gelmiş, Türkiye’nin de bunları yaşamaması lazım diye
düşünüyorum. Yani bunun üzerinde durulması gerekir. Yani bir berber dükkanı ama
haklar önemlidir. Fikrî ve sınai haklar ölçeğinde baktığınız zaman, demek ki
izinsiz olarak bir dinleti var, müdahale oradan kaynaklanmış.
Sayın Çınar’ın
sorusu: Kastamonu’da serbest bölge... Biliyorsunuz serbest bölgelerin kurulması
ve kurulmasına ilişkin düzenleme yapma yetkisi Ekonomi Bakanlığına ait yani
serbest bölgeleri Ekonomi Bakanlığı belirler ve serbest bölgelerin bir düzeni
var. Dolayısıyla, Ekonomi Bakanlığının görev alanına giren bu konuya ilişkin
sizinle paylaşacağım bir bilgiye şu an itibarıyla sahip değilim.
Sayın Işık’ın
çimento fabrikalarının tekel oluşturduğuna ilişkin buradaki değerlendirmesi;
bu, zaman zaman bize de ulaşıyor. Bundan aşağı yukarı bir-bir buçuk yıl kadar
önce, özellikle inşaat sektöründe hem çimento hem demir fiyatlarında bir
yükselme vardı. Biz sektörle toplandık, konuştuk, bir iyileşme oldu ama çimento
alanındaki bu yakınmanızı daha önce de bana iletilen yakınmalarla birleştirerek
konu üzerinde tekrar çalışmamı yoğunlaştıracağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Evet,
bir soru daha var.
Süremiz var daha
henüz Sayın Bakan.
Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, biraz önce ben sorarken kendi duyumumu söylemedim,
basında, üstelik önemli bir medyada yer alan haberi size sordum. Bu, benim
iddiam değil, basında çıkmış bir haberdi. Bankalara verilecek cezanın 2,7
milyar liradan 1,1 milyar liraya bir bakanın şeyiyle düşürüldüğü. Ben bunu
sordum. Ben bunu suçlamak için söylemedim; bir.
İkincisi:
Bağımsız kurulların bağımsızlığından bahsettiniz. Bir kurulun başkanı iki dönem
atanıyorsa bağımsızlık ortadan kalkar. Bu yasa geldiğinde söyledik ama bizi
dinlemedi Hükûmet.
Bir diğer önemli
konu var Sayın Bakan. Şimdi, ben Kamu İhale Kurulu kayıtlarına baktığımda,
özelleştirme ihalelerine baktığımda Türkiye’deki kamu ihalelerinin 20 tane
şirket arasında sürekli dönüp durduğunu görüyorum. Bu şirketler
özelleştirmeleri, kamu ihalelerini, Devlet İhale Kanunu’na göre yapılan
ihaleleri… İmtiyazlar, ruhsatlar hep bu şirketlerde. Kamu İhale Kurulu
kayıtlarına göre, bu, rekabeti ortadan kaldıran bir durum olarak görünmektedir.
Acaba, Rekabeti Koruma Kurumu Başkanlığı kamu ihalelerinde bu istatistikler
üzerinden bakarak bir rekabet incelemesi başlatabilir mi? Bu konuda bir talimat
verebilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğdu.
Buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben, Rekabet Kuruluna emir ve talimat vermem, veremem. Rekabet
Kurumu ilişkili olduğu, yönetsel ilişkileri dolayısıyla, bütçesi dolayısıyla
ilişkili olduğu bakandan talimat almaz. Bunu bilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, o
konuda bir yakınmanız, bir şikâyetiniz varsa, bize ulaşmış birtakım veriler
varsa, bunlar da inandırıcı ise bunu Rekabet Kurumuna iletirsiniz ya da bize
iletirsiniz, biz Rekabet Kurumuna göndeririz “Bunu alın, bakın, değerlendirin…”
“Soruşturma açın, inceleyin.” de demeyiz. Yani “Bu konuyla ilişkili dilekçe
ektedir…” O kadar. Bizim gönderdiğimiz veyahut da yaptığımız değerlendirme bu.
Kendileri elbette
ki gelirler bana, ben de zaman zaman giderim. Bu konuları, soruşturma
konularını biz konuşmayız. Yani Kurumun varsa başka sorunları, eleman
sorunları, kadro sorunları, bunları konuşuruz. Rekabet Kurumu cidden, gayet
bağımsız, özerk bir yapı içerisinde konuları irdeler, müzakere eder, sonuçta
karar verir, açıklar.
Bankalarla ilgili
de tasarrufu böyle olmuştur. Onu kimisi az bulmuştur, kimisi çok bulmuştur ama
takdiri bu. Demin de ifade ettiklerimin belki tekrarı olacak, ama o marj
içerisinde yetkisini kullanmış. Kararı da irdelerseniz, o rekabet ortamını
yoğun şekilde bozucu olanlara biraz daha fazla uygulamış, diğerlerine biraz
daha düşük uygulamış. Demek ki elindeki veriler o. Nihayet o da kararını
yazacak, açıklayacak, aleni hâle gelecek. O gerekçeli kararı okuduğumuzda daha
sağlıklı bir değerlendirme yapma imkânına erişmiş olursunuz.
BAŞKAN – Sayın
Atıcı…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan hiç çıktınız mı bilmem ama ben çıktım birkaç kere
ve oradan bizim tarafımızdan çıkan kamyonların Suriye içerisine girmeden doğal
olarak oluşturulan ara bölgede taşıdığı malları boşalttığını ve oradaki
binlerce mavi varilin içerisinden akaryakıtı alıp döndüğünü yani girip birkaç
saat içerisinde Türkiye’ye tekrar giriş yaptığını gözümüzle gördük. Oradaki
gümrük memurlarına “Niye buna göz yumuyorsunuz?” dediğimizde “Göz yummamız
söylendi. “diyorlar. Bu konuda bilginiz var mı efendim?
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Atıcı.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yakında mı gittiniz, özür dilerim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
– Yani herhâlde bir altı ay olmuştur.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bakın, yani bir defa “Cilvegözü Gümrük Kapısı’na
gittiniz mi?” Yani gitmemişsem kusur. Birkaç defa gittim, haberli gittim,
habersiz gittim, çok yakında da gittim.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Şu anda hâlâ var efendim yalnız.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yakında da gittim ama sizin söylediğiniz tarzda
bir eyleme tanık olmadım, bugüne kadar da böyle bir eylemin vuku bulduğu
tarafıma iletilmedi.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
– Şu anda da var efendim.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bir ara bölge var.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Doğal bir ara bölge oluşmuş. Katırlarla variller taşınıyor.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Hayır, hayır, doğal ara bölge… Bakın, Cilvegözü
Gümrük Kapısı çok farklı bir yapıda. Bizim, hizmetleri, gümrük hizmetlerini
yaptığımız üniteler ile Suriye sınır kapısı noktası arasında veyahut da gümrük
hizmetlerinin yapıldığı ünite arasında 2.900 metre bir mesafe var. Buna “ara bölge”
diyoruz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Evet, o mesafe, evet.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bunun 2.400 metresi Türkiye toprakları, 500
metresi Suriye toprakları. Şu anda da Suriyeli tüccarlarla Türk tüccarlar mal
alım satımını o bölgede, ara bölgede gerçekleştiriyorlar. Bizim araçlarımız
oraya kadar geliyor, ürünleri getiriyor; Suriye tırları boş olarak geliyor,
satılan ürünler Suriye tırlarına aktarılıyor. Alışveriş bitiyor, onlar
Suriye’ye gidiyor, Türk araçları da Türkiye’ye geliyor ama o bölgede,
söylediğiniz tarzda, bidonlarla, muhtemeldir ki bu araçların ihtiyaçlarını
gidermek üzere yapılan bir faaliyet olabilir ama hemen inceleteceğim. Yarın
sorunuzu bilvesile tekrarlarsanız ne olduğuna ilişkin size bilgi aktarırım.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Bakan, binlerce varil var, bir kontrol ettirirseniz siz de
göreceksiniz efendim.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam, Muhafaza Genel Müdürüm de burada, notu
aldılar. Size yarın sağlıklı bilgiyi ileteceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bakan, süremiz doldu.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.56
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
24’üncü madde
üzerinde iki adet önerge var, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 24. maddesinin birinci paragrafındaki
“birliklerin görüşü de alınarak” ifadesinin “faaliyette olan birliklerin görüşü
alınarak” şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Kazım Kurt Musa Çam Ali Serindağ
Eskişehir İzmir Gaziantep
Mehmet Ali Susam Mehmet Şeker Muharrem Işık
İzmir Gaziantep Erzincan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mülkiye Birtane Adil Kurt
Bingöl Kars Hakkâri
Sırrı Süreyya Önder Hasip Kaplan Özdal Üçer
İstanbul Şırnak Van
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut durumda
örnek Ana Sözleşme hazırlanması değişikliklerin belirlenmesi yetkisi bakanlar
kurula aittir. Getirilen değişiklikle kabineye ait yetki bakanlığa
devredilmektedir. Bakanlığı tek başına söz sahibi kılan bu değişikliğin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 24. maddesinin birinci paragrafındaki
“birliklerin görüşü de alınarak” ifadesinin “faaliyette olan birliklerin görüşü
alınarak” şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Muharrem Işık...
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. 24’üncü madde üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine
konuşacağım.
Tabii, burada,
önce bir kooperatiflerin tanımını yapmak lazım. Birincisi, Uluslararası
Kooperatif Birliği, kooperatifleri kişilerin karşılıklı yardımlaşma esasına
dayanan girişimlerinin, üyelerinin ekonomik ve sosyal gelişimi için
kullanıldığı örgütler olarak tanımlamakta. ILO ise kooperatifleri, kişilerin
gönüllü olarak belirli ortak bir amacı gerçekleştirmek için oluşturdukları,
gerekli sermayeye eşit koşullarda katıldıkları, üyelerin aktif girişimlerindeki
kâr ve risklerin adil olarak paylaşıldığı demokratik denetimli örgütler olarak
tanımlamaktadır.
Tabii, bizdeki
kooperatifler ilk kurulduğu zamanlar bu amaçlara hizmet etmek için kurulmuştu
ama maalesef, daha sonra gelen hükûmetlerce, özellikle son senelerde, bu iyice,
tamamen baskı altına alınıp hiçbir iş göremeyen, kredi alamayan kurumlara
dönüştürüldü. Hele bu son maddeyle, baktığımız zaman, tamamen, aynı sendikalar
gibi buranın da Hükûmetin güdümüne girmesi için maddelerin geldiğini görüyoruz.
Tabii, burada
benim ikinci ele aldığım konu birlikler. Tabii, birlikler deyince aklımıza
gelen ilk konu sulama birlikleri. Sulama birlikleri, maalesef, son zamanlarda
özellikle -hemen hemen her bakanımıza da soru sorduğumuz gibi- borç
batağındalar. Buradan çıkarılmış olan yasayla birlikte, hiçbir önlem alınmadan,
elektrik borçlarından dolayı çiftçilere “Ekmeyin.” diye yazılar yazıyorlar. Ben
kendi bölgemden bahsedeyim. Erzincan’da örneğin bir sulama birliğimiz yazı
yazarak diyor ki: “Bu sene yeşil ekmeyin çünkü elektrik borcunu ödeyemediğimiz
için bu sene su veremeyebiliriz.” Tabii, iktidar yetkilileri gerekli
toplantıları yapıyorlar ama yapılan bu toplantılarda bir sonuç alınmıyor.
Burada tamamıyla yapılan şey, işte, çiftçiler ayaklanmasın, çiftçiler ses
çıkarmasın diye uğraşmak.
Elimde icra
dairesindeki belgeler var, özellikle çiftçilerin son zamanlarda artan sayıda
gitmesi var. Bunlardan bir tanesine örnek vereyim borcundan dolayı icraya giden
ve “Eğer yedi gün içinde beyanname vermezsen içeri gireceksin.” diye de yazılar
gelmiş.
Tabii, Erzincan
demişken, sulama birlikleriyle birlikte çiftçilerin durumu aynı. Diğerleri de
nasıl oluyor? 2002 yılında 3.219 tane icra dairesinde takipte icra varmış,
2012’de 10.196’ya çıkmış, 2013’ün ilk üç ayında -25 Marta kadar olan sürede-
3.370 tane icra takibine düşmüş. Şu anda çiftçiler tabii perişan durumda,
“Ekelim mi, ekmeyelim mi?” diye düşünüyorlar, “Nasıl ekelim?” diye
düşünüyorlar. Tabii, burada, özellikle yetkililer çıktığı zaman, Tarım
Bakanımız çıktığı zaman veya şeylerde ne kadar destekleme verildiğini
anlatıyorlar. Biraz önce konuşurken bir sayın MHP’li milletvekilimiz, nereye,
nasıl desteklerin verildiğini ifade etti.
Erzincan’dan
gelen bir… Yine aynı icra şeyinden okumak istiyorum. İsmi Hayri Can.
Vatandaşımız şöyle bir şey göndermiş… Tabii, icraya gitmek için kâğıt
gönderilmiş, altına şöyle bir not düşmüş, diyor ki: “Ben, sulama birliğine
1.455 lira borçlandım. Gübreye 350 lira verdim, birinci sürümde 750 lira verdim,
ikinci sürümde 750 lira verdim, su bekçisine 150 lira verdim, ilaçlamaya 150
lira verdim, toplam 3.605 lira verdim. Bu tarladan, icra gelen tarlaların
ikisinden 3.800 kilogram arpa çıkardım, bunu 600 liradan sattım, 2.280 lira
kazanç elde ettim. Giderim 3.605 lira, kazancım 2.280 lira, 430 lira da
destekleme aldım, 895 lira zarardayım.”
Bunun gibi bir
sürü önümüzde örnekler var. Bu elimde tuttuğum şeylerin çoğu -tabii, bunların
hepsi gelmedi- icraya giden vatandaşlarımızın isimleri.
Biz, sulama
birlikleri konusunda, bakanlarımıza bildirdiğimiz gibi Devlet Su İşlerini de
aradık sorduk. Maalesef, diyorlar ki: “Biz bu fiyatlarda indirim yapmayacağız.”
Tabii, fiyatları bildirirken de diyor ki: “Şu fiyatın altına da inemezsin.”
Erzincan için demiş ki: “Şeker pancarında 113 lira alacaksın, hububatta 42 lira
alacaksın, fasulyede 63 lira alacaksın, eğer taze fasulye ekerse 75 lira
alacaksın, nohut ekerse 50 lira alacaksın, mısır ekerse 100 lira alacaksın.
Bunun altına inemezsin, bunun üzerine de cezaları koyup bu cezalarla birlikte
vatandaştan alacaksın.” Tabii, buradan çıkan sonuç, yasaları ne kadar yapsanız
da siz, bu birlikleri ve kooperatifleri gerçekten işler hâle getirmek
istiyorsanız önce yasaları düzeltmeniz lazım, su paralarını bu şekilde
düşürmeniz lazım.
Sırası geldiği
zaman, işte “Bolu Tüneli’ni biz bitirdik, falan yolları biz açtık.” diyorsunuz
ama Erzincan gibi yerde Fırat suyu boşa akıyor, orada bir cazibeli getirmek
için hiçbir şey yapmıyorsunuz. Onun için de bir yapın, onu da gelin burada
söyleyin, deyin ki yaptık, bitirdik bunu. Biz de görelim, teşekkür edelim.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
25’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu
üzere, görüşülmekte olan tasarı ve teklife konu olan kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşülme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
İç Tüzük'ün 91'inci
maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda
önerge verilebilir. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon
önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise
önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 25 inci maddesinden sonra aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Kenan Tanrıkulu Alim Işık
Manisa İzmir Kütahya
Kemalettin
Yılmaz Mehmet
Erdoğan
Afyonkarahisar Muğla
“Finansman
desteği
Madde 8/A-
Kooperatif ve birlikler tarafından kullanılan ürün alım kredilerine faiz
desteği sağlanabilir. Bakanlar Kurulunca belirlenen usul ve esaslar kapsamında
kredi kullandıran bankaların faiz destekli kredi uygulamalarından doğan gelir kayıpları,
bu amaçla ilgili yıl merkezî yönetim bütçesinde öngörülen ödenekle sınırlı
olmak üzere, Bakanlık tarafından avans olarak ödenir. Bankaların gelir
kayıpları yıllık bazda Bakanlık tarafından incelenir. İnceleme sonucunda
kesinleştirilen gelir kayıpları tutarı ile avans olarak yapılan ödeme tutarları
arasında fark olması halinde, Bakanlık ve bankalar yükümlülüklerini faizsiz
olarak nakden yerine getirir. Kredi faiz desteği uygulamasının süresine,
finansmanına, faiz desteği oranına, denetimine, uygulamayı yöneten bankaların
tespitine ilişkin usul ve esaslar ile uygulamaya yönelik diğer hususlar
Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir."
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Salt çoğunluğumuz yoktur
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Davet
etmiyor musunuz Komisyon üyelerini?
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) – Sayın Başkan, davet etmediler.
BAŞKAN –
Söylüyorum “Davet etmiyor musunuz?” diye.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Komisyon üyelerimiz varsa salonda
davet edelim ama göremiyorum. Salt çoğunluğumuz yoktur.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Var, var.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Burada, burada.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Buyurun efendim.
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Oturacak yer yok.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
26’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesindeki geçici 4 üncü maddenin
birinci paragrafı metinden çıkartılarak maddenin aşağıdaki şekilde
düzenlenmesini arz ederiz.
Geçici Madde 4-
Birliklerin 27.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü
Hakkında Kanun kapsamında takip edilenler de dâhil olmak üzere 01.05.2000
tarihinden sonra kullandıkları destekleme ve fiyat istikrar fonu gider
hesabından ilgili mevzuat uyarınca kullandıkları kredilere hiçbir şekilde faiz
yürütülmez. Ayrıca, faaliyetlerini durdurmuş birliklerin tüm borçları ile vergi
ve sigorta borçları terkin edilir.
Yeniden
yapılandırılan tutar, bu maddenin yayımını izleyen yıl başlamak üzere eşit
taksitler halinde ödenir ve ödemeler en fazla 25 yılda tamamlanır.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Oğuz
Oyan
İzmir
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli üyeler, Sayın Bakanım ve Sevgili
Komisyon Sözcüm; bu madde görüşülürken tüm Komisyon üyesi arkadaşlarımız
zatıalinize dediler ki: “Bu faiz oranlarıyla değil, gelin, hesaplanacak bu faiz
oranlarının yarısıyla bunu hesaplayalım.” Ve Komisyon üyeleri ve zatıaliniz
şunu söylediniz: “Genel Kurula kadar bunu bir tartışalım.” Doğru mu Sayın
Sözcüm? Ama görüyorum ki yine hiçbir şekilde bir öneri gelmedi. AKP birtakım
öneriler getirdi ama çiftçiyi, özellikle birlikleri ilgilendiren bu maddede çok
önemli bir… Komisyon görüşmelerinde Komisyonun çoğunluğunun ortak görüşüydü
arkadaşlar bu. “Gelin bu faiz oranlarının yarısı ile ilgili bir önerge
götürelim, Genel Kurula kadar da bunu hazırlayalım.” dedi ama üzülerek
görüyorum ki bu gelmemiş. Bir kere, üzüntülerimi ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, çok açık şekilde ifade ediyorum, bu birlikler yıllarca hizmet
etmiştir ama “Bugün yazayım tahtaya, alayım haftaya.” yok. Bunların içinde
kapatılan birlikler var, yani işlevi olmayan birlikler var. Sayın Bakanım,
tabelası yok, hiçbir şeyi yok, tabela dahi yok. TASKOBİRLİK, KAYISIBİRLİK;
bunların borcunu deftere yazsan ne olur, kitaba yazsan ne olur! Yok, böyle bir
birlik yok. Biz size diyoruz ki bu önergede yetki verelim. Hadi öbür
birliklerin faizini indirmiyorsunuz, “En azından size iyilik yapalım.” diyoruz
ama bu iyiliği de istemiyorsunuz. Böyle bir birlik yok.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Allah Allah!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – “Allah Allah” değil.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – İstemiyorlar, istemiyorlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Yani hakikaten çok ciddi bir konu konuşuyorum.
Tabelası yok,
kendisi yok, hiçbir şeyi yok. Ya, neyini alacaksınız? Gelin size yetki verelim,
bunları terkin edin, bir daha deftere yazmayın, bir daha zahmet edip başka bir
sefer bu konuyu gündeme getirmeyin, yok.
Arkadaşlar, bir
başka konu: Yıllardır siyasi iktidarlar bu birliklere yönetim kurulu atamış,
Bakanlık atıyor, o günün Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı atama yapıyor ama gelin
görün ki o gün atanan arkadaşların -özellikle TASKOBİRLİK ve KAYISIBİRLİK’te-
şu anda hepsinin evine haciz gitti, hepsinin mal varlığına el kondu. Sen
atıyorsun, bunları sen atamışsın, yazık günah değil mi? Birlikle ilgili bir
suistimali varsa verirsiniz savcılığa, hesabını verir, varsa. Ama mahkemeye
vermemişsin, hiçbir şey yapmamışsın, ondan sonra adamın evine, her şeyine
Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borcundan dolayı el koymuşsun.
Sayın Bakanım, bu
önergede elinizi genişletmek istiyoruz. Bir şekilde, yaşayan öbür birliklerimiz
daha çok yaşasın istiyoruz, on beş yılı yirmi beş yıla çıkarmak istiyoruz. On
beş yılda ödeyemeyecek birlikler var. Bazı birliklerin… Örneğin -isim vermek
istemiyorum- üzüm işi başka, zeytinyağı işi başka, incir işi başka. Üzüm
ödeyebilir, belki incir ödeyemez. Bunun için, gelin, bir şekilde, yasak
savmayalım, size yetki verelim, “yirmi beş yıla kadar” diyelim. Bakın mali
yapılarına, isterseniz on beş yıl uygulayın. Birlikler “Ben bunu on beş yılda
öderim.” derse on beş yıl uygulayın. Ama faaliyetleri durdurulan birliklerin
insanlarını yok etmek, onlara zarar vermek bu Meclise yakışmaz. Tabelası
olmayan birliklere hâlâ daha burada borç yapılandırması yapmayı ben
hazmedemiyorum Sayın Bakan.
Bu açıdan,
önergeyi beğenmeyebilirsiniz, siz hazırlayın ama bunları dikkate alın. Biz size
yaşamın bir gerçeğini söylüyoruz, hayatın gerçeğini söylüyoruz ama “Biz yaptık,
oldu.” diyorsanız söyleyecek lafım yok.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
28’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra Sayılı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 28 inci maddesiyle 4572 sayılı
Kanuna Geçici Madde 5 olarak eklenen maddenin birinci fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Oğuz Oyan
İstanbul İzmir İzmir
Müslim
Sarı
İstanbul
“Birliklerin
bağlı kooperatiflerden olan alacakları ve bu alacaklarına ilişkin işleyen faiz
ve gecikme zammı gibi fer’i alacakları mahsup edildiğinde, Birliklerin
Destekleme ve Fiyat ve İstikrar Fonu’na olan borç bakiyeleri mahsup edilen
tutarda azaltılır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
TSKB’lerin
birikmiş DFİF borçlarının yeniden yapılandırılması yönetimi Birliklere büyük
borç bakiyeleri bırakmaya devam ettiği gibi, bağlı kooperatiflerinden olan
alacaklarının mahsubu da Birliklerin bilançolarını bozucu etkilerde
bulunacaktır. Birliklerin kooperatiflerinden alacaklarının tahkimini öngören
bir yasal düzenlemenin, aynı yöntemi Birliklerin Hazineye olan borçları için de
düzenlemesi gerekirdi.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.29
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
437 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
28’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
29 uncu maddesiyle 1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen
geçici 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan “ilk yönetim kurulu
seçimlerine” ibaresinin, “bu görevleri sona erene” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Recep Özel Metin Külünk
Kayseri Isparta İstanbul
Mehmet Doğan Kubat Yılmaz Tunç Ramazan Can
İstanbul Bartın Kırıkkale
İsmail
Kaşdemir Şuay
Alpay
Çanakkale Elâzığ
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle,
kooperatiflerde hâlen görev yapan müdürlerin mağdur olmalarının önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
30’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
31’inci madde
üzerinde 3 adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 31 inci maddesiyle
4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 8 inci maddesine eklenen son fıkrada yer alan “Münhasıran her
türlü uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün mamulleri bağımlılığı ile
mücadele etmek amacıyla kurulmuş ve kamu yararına çalışma statüsü verilmiş olan
derneklere,” ibaresinin “Her türlü uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve
tütün mamulleri bağımlılığı ile mücadele etmek amacıyla Türkiye Yeşilay
Cemiyetine” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Osman Aşkın Bak Muhyettin Aksak
Kayseri İstanbul Erzurum
Rıfat Sait Ahmet Berat Çonkar Ali Gültekin Kılınç
İzmir İstanbul Aydın
Zülfü Demirbağ Oya Eronat Bayram Özçelik
Elâzığ Diyarbakır Burdur
Adnan
Yılmaz
Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı yasa tasarısının 31inci
maddesiyle 4733 sayılı Kanuna eklenen ikinci fıkranın sonuna aşağıdaki ifadenin
ilave edilmesini arz ederiz.
"Ayrıca, 03.01.2002 tarihli ve 4733 sayılı kanunun 8 inci
maddesinin f, g, h fıkralarında belirtilen cezalar sarmalık tütün üreten, satan
ve nakliye edenler için uygulanmaz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Kazım Kurt İzzet Çetin
İzmir Eskişehir Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 31. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Adil Kurt Hasip Kaplan
Bingöl Hakkâri Şırnak
Mülkiye
Birtane Özdal Üçer
Kars Van
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Son önergeye katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İlgili tasarının
bu maddesinde Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve
görevleriyle ilgili olarak olumsuz sonuçlara yol açabilecek bir değişiklikten
bahsedilmektedir. Kurum, piyasa faaliyetlerine ilişkin olarak tütün, tütün
mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler piyasasında mal veya hizmet
üreten gerçek ve tüzel kişiler ile bunların yetkilileri hakkında açılan kamu
davalarını katılan sıfatıyla takip edebilir denmektedir. Ayrıca suç duyurusunda
bulanabileceği gibi mevzuatın uygulanması açısından, adli ve mülki makamlardan
yaptırım talebinde bulunabilir şeklinde bir ifade geçmektedir. Bu durum aslında
vatandaşın yaşam biçimine müdahale etme olasılığına ve kaygısına neden
olmaktadır. Değişiklik ile bunun önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı yasa tasarısının 31inci maddesiyle 4733 sayılı Kanuna eklenen
ikinci fıkranın sonuna aşağıdaki ifadenin ilave edilmesini arz ederiz.
"Ayrıca,
03.01.2002 tarihli ve 4733 sayılı kanunun 8 inci maddesinin f, g, h
fıkralarında belirtilen cezalar sarmalık tütün üreten, satan ve nakliye edenler
için uygulanmaz.”
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen?..
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli üyeler, değerli
arkadaşlar; bir kurum ki Tütün ve Alkol
Piyasası… Bu kurum zaten lağvedildi. Bu kurum -hâlâ daha biz bu kanunu
yapıyoruz- Tarım Komisyonunda, bundan iki ay önce lağvedildi, Komisyondan
geçti. Hâlâ, lağvedilen bir kurumu
burada tartışıyoruz.
Biz ne istiyoruz
burada? Arkadaşlar, Türkiye’de bir ürünün üretimi serbest, satışı yasak olamaz.
Sarmalık tütün, Muş milletvekilleri, Adıyaman milletvekilleri, Malatya
milletvekilleri, bu bir yaşam gerçeği. Eğer dünyada tütün yasaklanacaksa biz de
yasaklayalım. Eğer dünyada insanlar sigara içmeyi yasaklıyorlarsa biz de
yasaklayalım, hep beraber ama Philip Morris, Japan Tobacco’nın tüm ürettiği
sigaraları Türkiye’ye harıl harıl
satacağız, kendi köylümüzün ürettiği, altını çiziyorum, 500 metrekare bir
alanda… Adıyaman Çelikhan, Malatya Kurucaova, Muş… Sarmalık tütün gerçeği
var. Diyarbakır’da, Mardin’de, Siirt’te,
bu civarda oturur insanlar, tütününü
sarar ve içer; bir yaşam gerçeği var. Siz üretimi serbest diyorsunuz,
ektiriyorsunuz -en fazla senede 3 bin lira, 5 bin lira alır bu köylü kardeşlerim-
ondan sonra, bunu naklederken arabasına el koyuyorsunuz. Ya, kardeşim, serbest!
Anadolu’da, her yerde tütün satan dükkânlar vardır sarmalık tütün. O mülki amirin iki dudağının arasındasın.
Yasada ceza var aslında. Tatbik etse o satıcıya her gün 500 lira ceza yazar.
Yasada var, ama mülki amirin iki dudağının arasındasın.
Değerli
arkadaşlarım, diyoruz ki bu önergede: Arkadaşlar, ekimi serbest. Aynı pazarda
50 tane dükkan var, bunlar sarmalık tütün satar. Yasak değil ama yasada yasak.
Gelin, bu olmayan Tütün ve Alkol Piyasası Kurumu, yok, böyle bir kurum yok;
bunun bir 8’inci maddesi var, nakliyesi ve satışında ceza var. Arkadaşlar, eğer
tütünü yasaklayacaksak, Sayın Bakan, hep beraber getirip el koyalım. Eğer
Türkiye’ye hiçbir tütün girmeyecekse hep beraber el kaldıralım. Ama, yabancı
sigaraların Türkiye’ye satışında bandrol koyuyorsunuz, istediğiniz gibi
satıyorsunuz. Bunları da kayıt içine alalım. Üreteni de kayıt içine alalım,
satanın da vergi kayıtları olsun. Belli bir şey koyun. Ama, yasakla bir yere
gidemeyiz, ceza kesmeyle bir yere gidemeyiz. Bu bir Anadolu gerçeği. Gidin,
bakın, o küçük taburelerde, Anadolu’nun her tarafında, Güneydoğu’da tabakasını
çıkarır, tütününü sarar, içer bu insanlar. Ya, bunların keyiflerine engel
olamazsınız, yasaklayamazsınız. Yani bu önergede diyoruz ki: Kendi öz malımız
tütüne nakliyede ve satışta ceza uygulamayın. Bandrol koyun, vergi kaydı içine
alın, ne yapıyorsanız yapın. “Tütün zararlıdır.” deyin ama Anadolu gerçeğini,
toplum gerçeğini unutuyoruz. Kendi malımızın, kendi değerimizin sarmalık
tütünün satılmaması için, yabancı sigara satılması için her türlü teşvik
veriliyor ama sarmalık tütün satılmasın diye de her türlü engel çıkarılıyor.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bunlar “Marlboro”cu. Bunlar “Marlboro”cu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Anlamadım.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bunlar “Marlboro”cu.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – “AKP Marlboro içiyor.” diyor.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Veli Bey “Mevlüt Bey Marlboro içiyor.” diyor!
BAŞKAN - Sayın
Ağbaba, lütfen, hatibe söz atmayalım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, işin şakası değil, çok ciddi bir şey
konuşuyorum.
Bu ülkede bir şey
üretenin, ekmek yemek için 500 metre, 1 dönümde bir şey üretip yılda 5 bin
lira, 3 bin lirayla karnını doyuran insanların sorununa çözüm arıyoruz.
Takdir sizin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Takdir sizin.
Ben, hepinizin
dikkatine sunuyorum. Eğer yerli üretimi seviyorsanız, yerli malı seviyorsanız
gelin engelleri kaldırın. “Özgürlükler” diyorsunuz, bu da özgürlüktür.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 31 inci maddesiyle
4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesine
eklenen son fıkrada yer alan “Münhasıran her türlü uyuşturucu madde, alkollü
içki, tütün ve tütün mamulleri bağımlılığı ile mücadele etmek amacıyla kurulmuş
ve kamu yararına çalışma statüsü verilmiş olan derneklere,” ibaresinin “Her türlü
uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün mamulleri bağımlılığı ile
mücadele etmek amacıyla Türkiye Yeşilay Cemiyetine” olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle, fıkrada münhasıran her
türlü uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün mamulleri bağımlılığı ile
mücadele etmek amacıyla kurulmuş ve kamu yararına çalışma statüsü verilmiş olan
derneklere Sağlık Bakanlığı bütçesinden yapılacak yardımın, tüzüğünde her türlü
uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün mamulleri bağımlılığı ile
mücadele etmek amacıyla kurulduğu açıkça belirtilen Türkiye Yeşilay Cemiyetine
verilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
32’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
6/6/2002 tarihli
ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7. maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendinin değiştirilmesini öngören 437 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 32.
maddesinde geçen "köylere" ibaresinden sonra gelmek "belediyelerin
belirlediği kamu yararı gözeten sivil toplum kuruluşlarına" ifadesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mülkiye Birtane Adil Kurt
Bingöl Kars Hakkâri
Özdal
Üçer Hasip
Kaplan
Van Şırnak
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Kenan Tanrıkulu Alim Işık
Manisa İzmir Kütahya
Mehmet
Erdoğan Kemalettin
Yılmaz
Muğla Afyonkarahisar
Madde 32-
6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) 4458
sayılı Gümrük Kanunu uyarınca tasfiyelik hale gelenlerinin tabii afetler,
bulaşıcı hastalıklar ve benzeri olağanüstü durumlarda genel ve özel bütçeli
idarelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere ve bunların teşkil
ettikleri birliklere bedelsiz teslimi, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununun 16/A maddesi uyarınca tasfiyelik hale gelenlerinin bu bentte
sayılanlara bedelsiz teslimi ile çiftçilere tarımsal üretimde kullanılmak
amacıyla yapılan teslimi, (Bakanlar Kurulu I Sayılı Listede yer alan ürünlerin
vergisiz teslimlerinin esas ve usullerini dekar başına ve ürün türüne göre
belirleme yetkisine sahiptir.) "
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizdeki
tarımsal girdi fiyatları çok yüksek olduğu için üretim maliyeti yükselmektedir.
Bu nedenle Türk çiftçisi yabancı ülkelerin üreticileri ile rekabet
edememektedir.
Mazotun litre
fiyatı Mart 2002'de 1 liraydı. Bu gün ise mazotun litresi 4 lira 24 kuruştur.
Rafineri çıkış fiyatı 1 lira 44 kuruş olan mazottan 1 lira 60 kuruş ÖTV
alınmaktadır. Diğer paylarla beraber bir litre motorin 4 lira 24 kuruşa
satılmaktadır. Bu yüksek vergiler nedeniyle ülkemiz, tarımda dünyanın en pahalı
mazotunu kullanan ülkelerin başında gelmektedir.
Türk çiftçisinin
yıllık kullandığı mazot miktarı 3 milyon 300 bin tonu bulmaktadır. Çiftçilere
verilen mazot desteği, tarımda kullanılan mazota ödenen bedelin yüzde 5 ini
ancak karşılamaktadır. Çiftçilerin kullandığı kırsal motorinin ÖTV'si euro
dizele göre düşüktü. 2011 yılı Ocak ayından itibaren kırsal motorin
uygulamasının kaldırılması sonucu Türk çiftçisi 250 milyon liralık ÖTV farkı
ödemek zorunda kalmıştır.
Gemilere ve
yatlara ÖTV'siz akaryakıt verilmektedir. Pırlantadan KDV almayıp pırlantaya
şimdi de ÖTV muafiyeti getirmeye çalışan AKP hükümeti çiftçilerin kullandıkları
motorinden yüzde 37,61 oranında ÖTV alınmaktadır. Fransa çiftçisi Türk
çiftçisine göre mazotu % 40 daha ucuza kullanmakta, Polonya çiftçisi mazotu
ÖTV'siz almaktadır. Türk çiftçisinin dünya ile rekabet edebilmesi için
çiftçilerimizin kullandığı mazota ÖTV istisnası getirilmelidir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
6/6/2002 tarihli
ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7. maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendinin değiştirilmesini öngören 437 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 32.
maddesinde geçen "köylere" ibaresinden sonra gelmek
"belediyelerin belirlediği kamu yararı gözeten sivil toplum
kuruluşlarına" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İlgili tasarıdaki
bu ifadeye, tasfiyelik hale gelenlerin bedelsiz teslimiyle ilgili özellikle
belediyelere de ayrıca söz hakkı verilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu
düzenleme, yerel yönetimlerin, bulundukları bölgelerdeki sivil toplum
kuruluşlarıyla koordinasyonunu ve kamu yararını arttıracaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
33’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 33 üncü maddesi ile 4760 sayılı
Kanunun 13 üncü maddesine eklenen beşinci fıkrasında yer alan ";
müteselsilen sorumlu olmak üzere, " ibaresinin ", bu malları
bulunduranlar adına; her bir tespit için bu Kanuna ekli (III) sayılı listenin
(A) cetvelinde yer alan malların 50 litreyi, (B) cetvelinde yer alan 2402.20 ve
2402.90.00.00.00 ( yalnız tütün yerine geçen maddelerden yapılmış sigaralar)
G.T.İ.P. numaralı malların 5.000 adedi aşması hâlinde ise müteselsilen sorumlu
olmak üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Recep Özel Tülay Kaynarca
Giresun Isparta İstanbul
Mehmet
Doğan Kubat Ramazan Can
İstanbul Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Birleşmiş
Milletler Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi kapsamında hazırlanan ilk protokol
olan "Tütün Ürünlerinin Yasa Dışı Ticaretinin Engellenmesi Protokolü"
10 Ocak 2013 tarihinde Cenevre'de imzalanmıştır. Söz konusu protokolün 17.
Maddesinde tarafların el koyma halinde, sadece üreticilerden değil, imalatçı,
dağıtıcı, ithalatçı ya da ihracatçılardan da kayıp vergiler kadar bir tahsilat
yapılabilmesi öngörülmüştür. Bu kapsamda, ithal edilen veya yurt içinde
üretilen bandrolsüz malları bulunduranlar adına cezalı tarhiyat yapılması
sağlanmaktadır. Ayrıca, sigarada 5.000 adet (250 paket) ve alkollü içki
ürünleri için ise 50 litrenin üzerindeki bandrolsüz mal tespitlerinde, bu
mallan bulunduranlar ile birlikte ithal ve imal edenleri için müteselsil
sorumluluk uygulaması getirilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
34’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38’inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 38 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 38-
5015 sayılı Kanunun 5 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Rafinerici
lisansı sahipleri tesislerindeki; ham petrol, ara ürün, akaryakıt harici ürün
ve akaryakıt tankları ile, yurt içi ve yurt dışı satış tanklarını lisanslarına
işletmek ve tankların kullanımına ilişkin bilgileri Kuruma bildirmekle
yükümlüdürler. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve
Gelir İdaresi Başkanlığının görüşü alınarak Kurum tarafından çıkarılan
yönetmelik ile belirlenir."
Mustafa Elitaş Hacı Bayram Türkoğlu İsmail Kaşdemir
Kayseri Hatay Çanakkale
İdris Şahin Fatih Han Ünal Osman Aşkın Bak
Çankırı Ordu İstanbul
İlyas Şeker İbrahim Korkmaz Bedrettin Yıldırım
Kocaeli Düzce Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı yasa tasarısının 38 inci
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Kazım Kurt İzzet Çetin
İzmir Eskişehir Ankara
Ali
Serindağ
Gaziantep
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Son okunan önergeye
katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili… (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde
komisyonda görüşülürken Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri maddenin
düzeltilmesi yolunda ikaz etmiş olmalarına rağmen, madde yanlış olarak buraya
geldi. Ancak, şimdi öğreniyoruz ki yeni bir önergeyle maddeyi düzeltiyorsunuz.
Bu konuda yanlıştan dönmüş olmanız elbette iyi bir şeydir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Gaziantep’te GÜNEYDOĞUBİRLİK diye bir müessese var,
GÜNEYDOĞUBİRLİK. GÜNEYDOĞUBİRLİK, güneydoğulu üreticilerin çıkarlarını koruyan,
fıstık üreticilerinin, mercimek üreticilerinin, biber üreticilerinin, üzüm üreticilerinin
çıkarlarını koruyan bir kooperatif birliği idi. Ancak, şimdi bu birlik maalesef
işlemez hâldedir. 9 kooperatifi, 17 bin üreticisi olan bu birlik maalesef şu
anda işlevini kaybetmiştir. Bir zamanlar yukarıda söylediğim gibiyken şimdi,
Gazianteplilerde “Acaba GÜNEYDOĞUBİRLİK batıyor mu?” diye “GÜNEYDOĞUBİRLİK
iflas mı etti?” diye endişeler dolaşıyor. Umarım, Hükûmet Gazianteplilerin bu
endişesini giderir.
Sayın Bakan,
gümrük idareleri önemli idarelerdir çünkü gümrük idareleri, gümrük kapıları bir
ülkenin dışa açılan yüzüdür. O nedenle, gümrük idarelerini güçlendirmemiz
lazım. Ne yapmanız lazım? Öncelikle, teknik donanım ve personel açısından
güçlendirmeniz lazım, dil bilen personeli mutlaka istihdam etmeniz lazım.
Bilhassa, hava gümrük kapılarında var olan dil bilen elemanlar kara gümrük
kapılarında da istihdam edilmelidir. Pek çok kara gümrük kapısında dil bilen
personel yoktur. Gene, biliyorsunuz, gümrüğe tabi malların bir bölümü
laboratuvar tetkiklerine tabidir. Bu nedenle, laboratuvarların da güçlendirilmesi,
laboratuvarlarda bilgili, deneyimli, eşyayı bilen personel istihdam
edilmelidir.
Bir de,
biliyorsunuz Sayın Bakan, Hükûmetiniz kurulmadan evvel yani 2002 yılından önce,
hükûmet ile Odalar ve Borsalar Birliği arasında yapılan bir protokol
neticesinde gümrük kapıları iyileştirilmeye başlandı. İpsala Gümrük Kapısı’ndan
başlandı ve İpsala Gümrük Kapısı’ndan sonra pek çok gümrük kapısında bu
iyileştirmeler yapıldı. Demin ifade ettim, Gaziantep’te Karkamış Gümrük Kapımız
var. Lütfen, bir gün gidin, görün orayı. Oraya bir gümrük kapısı diyebilir
miyiz diyemez miyiz? Gaziantep, ihracat potansiyeli en yüksek olan, ticari
potansiyeli en yüksek olan illerimizden biridir. Sayın Bakan, sizin, bu gümrük
kapısını da B sınıfı gümrük kapısından A sınıfı gümrük kapısına döndürmeniz
lazım çünkü Gaziantepliler bunu çoktan hak ediyorlar.
Ayrıca, ülkemizin
üç tarafı denizlerle çevrili. Maalesef, ülkemizde yeteri kadar deniz hudut
kapısı yok. Bu konuda da bir çalışma yapılmalı, yeteri kadar deniz hudut kapısı
açılmalı ve denizden daha çok yararlanma konusunda gerekli çalışmalar zaman
geçirilmeden yapılmalıdır.
Sayın Bakan,
Dereköy Sınır Kapısı’yla ilgili, izin verirseniz, orada emeğim var da o nedenle
bir iki hususu dile getirmek istiyorum. Ben 2000 yılında Kırklareli’ne Vali
oldum “Dereköy Gümrük Kapısı tır trafiğine açılacak.” denildi. O tarihten bu
yana hâlâ açılmadı.
Şimdi, siz yoldan
bahsettiniz. UND’nin 2000’li yılların başında -şu anda tarihini hatırlamıyorum
2001 olabilir, 2002 olabilir-
hazırladığı bir rapora göre Dereköy Gümrük Kapısı’nın tır trafiğine
kapalı olması nedeniyle her yıl Türkiye, 300 milyon dolar zarar ediyor. Lütfen,
bu konuyu inceleyin. Demin soru sorarken, daha doğrusu diğer maddeler
görüşülürken soru sorduğum vakit Oraya bir seyahat yapacağınızı ve durumu
tetkik edeceğinizi söylemiştiniz. Bu konu üzerinde durulması Türkiye’yi yıllık
300 milyon dolarlık zarardan kurtaracaktır.
Ayrıca, Sayın
Bakan, bir de Bulgaristan’ın Burgaz şehrinden İstanbul’a kadar yat limanı yok,
Karadeniz sahilinde yat limanı yok. Hâlbuki, İğneada, konumu itibarıyla, doğal
görünümü itibarıyla, doğal yapısı itibarıyla uygun bir yat limanı olabilir bir
konuma sahiptir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – Madem oraya seyahat ediyorsunuz, orayı da lütfen tetkik edin.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 38 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 38-
5015 sayılı Kanunun 5 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Rafinerici
lisansı sahipleri tesislerindeki; ham petrol, ara ürün, akaryakıt harici ürün
ve akaryakıt tankları ile yurt içi ve yurt dışı satış tanklarını lisanslarına
işletmek ve tankların kullanımına ilişkin bilgileri Kuruma bildirmekle
yükümlüdürler. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve
Gelir İdaresi Başkanlığının görüşü alınarak Kurum tarafından çıkarılan
yönetmelik ile belirlenir."
İsmail
Kaşdemir (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenleme ile
rafineri lisansı sahiplerinin bildirimde bulunma yükümlülüğü ile ilgili usul ve
esasların ilgili kurumların da görüşü alınarak ikincil düzenlemelerle yapılması
önerilerek, değişen şartlara göre değişikliklerin daha kolay gerçekleştirilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
39’uncu maddenin
önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 39 uncu maddesinde yer alan
"doğrudan" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve anında"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Kenan Tanrıkulu Alim Işık
Manisa İzmir Kütahya
Mehmet
Erdoğan Kemalettin
Yılmaz
Muğla
Afyonkarahisar
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) –Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Sisteme erişimin
doğrudan olduğu kadar istenildiği zaman anında olması da önemlidir. Zaman
kaybının olmaması gerekir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
42’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 42 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 42-
5015 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı maddeye beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Ulusal
petrol stoğunun tamamlayıcı kısmı rafinericiler tarafından tutulur ve
tamamlayıcı kısmın edinilmesi nedeniyle oluşabilecek kaynak ihtiyacı, finansman
giderleri ve bu kısım stokların depolama ve idame maliyeti, tüketici
fiyatlarına ilâve edilen (Kurul tarafından azami 10 ABD Dolar/ton'a kadar
belirlenir.) ve Kurumun kullanımında kalan gelirler ile karşılanır.
Rafinericilerin haricinde ithalat durumunda bu gelir Kuruma ithalatçı
tarafından ödenir. Gelir, yeterli depolama tesisi ve stok sağlandıktan sonra
idame giderlerini sağlayacak seviyeye çekilir."
"Ulusal
petrol stoğu düzenlemesi kapsamında rafineri, akaryakıt ve LPG dağıtıcı lisansı
sahipleri ile serbest kullanıcıların bulundurmakla yükümlü oldukları stokları
denetlemeye ve tutulacak bu stokların miktarında azalma yapılmayacak şekilde
ürün cinsini ve ürünlerin birbirine tahvil edilmesini düzenlemeye Kurum
yetkilidir."
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Necati Özensoy
Konya Manisa Bursa
Cemalettin Şimşek Münir Kutluata Ahmet Duran Bulut
Samsun Sakarya Balıkesir
Kemalettin
Yılmaz
Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı yasa tasarısının 42 nci
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli üyeler, değerli arkadaşlarım;
nedir bu madde ve ne olmuş? Dikkatle dinleyin beni, eğer zahmet olmazsa.
Ulusal stok yüzde
20; dağıtıcılar, rafinericiler hariç,
bayiler, herkes stok tutmak zorunda. Ne olmuş biliyor musunuz? Bu Bakanlıkla
ilgisi yok, onu da söylüyorum, Gümrük Bakanlığıyla ilgisi yok, torbaya girdiği
için girmiş. Bayilerden, herkesten para toplamışlar, 500 milyon, şu andaki
parayla. TÜPRAŞ ne zaman özelleşti, kaç yıl oldu TÜPRAŞ özelleşeli?
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) – Çok zor soru sordun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hâlâ halktan alınan, bayiden alınan, dağıtıcıdan alınan
para TÜPRAŞ’ın hesaplarında bekletiliyor arkadaşlar, devletin ulusal stoku,
özelleşen bir şirketin hesabında bekletiliyor, takdir sizin. Yıllar yılı olmuş
özelleşmiş. Halktan toplanan “ulusal stok” diye adlandırılan paraya
dönüştürülmüş para, 500 milyon para TÜPRAŞ’ın hesaplarında bekletiliyor; bir
daha söylüyorum. Nasıl değerlendiriliyor? Kim değerlendiriyor? Ne kadar katkı
alınıyor? O para orada duruyor. Sahibi kim? Sahibi TÜPRAŞ. Ulusal stok değil,
paranın sahibi TÜPRAŞ. Benim hesabımda bir para duruyorsa bunun sahibi
benimdir. Yıllardır da bu böyle gidiyor. Bunu ben ortaya çıkardım, Sayın
Bakanımın bilgisi de yoktu. Sayın Bakanım da bu konudan son derece rahatsız
oldu. Arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Özel bir şirket, satmışsın gitmiş.
Eskiden, kamudayken kamu adına görev vermişsin, bu görevi yaptıysa, yapmak
üzere görev vermişsin ama hâlâ bekliyor. Sayın Bakanım sordu ilgililere o
saatte, “Bir çalışma yapacağız, getireceğiz.” dediler. Belki onların da haberi
yoktu Sayın Bakanım sormasaydı. Böyle bir durum. Ben durumu hepinizin takdirine
sunuyorum. Bu ülkenin ulusal stokunun 500 milyon parası orada duruyor.
Arkadaşlar, Sayın
Bakanım; artık ulusal stok tutmak zorunda mıyız? Gerek yok. Eğer bayiden para
alacaksanız, bunları bayi adına bir bankada bloke etmenin gereği de yok; verin
bu paraları geri. Eğer petrol ithal edilecekse ilgili kurumlar ithal ediyor,
bayilere satıyor. Ta yıllar önce, belki 1930’lu yıllarda, petrolün olmadığı
süreçte herkese, her bayiye yüzde 20 stok tutma zorunluluğu getirilmiş. Bu
kanun ne zaman çıkmış? O günün koşulları bugünün koşulları değil. Yıllarca,
toplanan para… Belki para ödeyen bir sürü insan bugün bayi değil.
Arkadaşlar, böyle
bir durum. Devletin 500 milyonu, halkın 500 milyonu özelleşen bir şirketin
kasasında duruyor. Takdir hepinizin.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 42 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 42-
5015 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı maddeye beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Ulusal
petrol stoğunun tamamlayıcı kısmı rafinericiler tarafından tutulur ve
tamamlayıcı kısmın edinilmesi nedeniyle oluşabilecek kaynak ihtiyacı, finansman
giderleri ve bu kısım stokların depolama ve idame maliyeti, tüketici
fiyatlarına ilâve edilen (Kurul tarafından azami 10 ABD Dolar/ton'a kadar
belirlenir.) ve Kurumun kullanımında kalan gelirler ile karşılanır.
Rafinericilerin haricinde ithalat durumunda bu gelir Kuruma ithalatçı tarafından
ödenir. Gelir, yeterli depolama tesisi ve stok sağlandıktan sonra idame
giderlerini sağlayacak seviyeye çekilir."
“Ulusal petrol
stoğu düzenlemesi kapsamında rafineri, akaryakıt ve LPG dağıtıcı lisansı
sahipleri ile serbest kullanıcıların bulundurmakla yükümlü oldukları stokları
denetlemeye ve tutulacak bu stokların miktarında azalma yapılmayacak şekilde
ürün cinsini ve ürünlerin birbirine tahvil edilmesini düzenlemeye Kurum
yetkilidir."
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz da Sayın Başkanım, izniniz olursa
bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Aslında tabii, bu her iki önerge de niteliği
itibarıyla doğru yani bu alanın düzenlenmesi gerekir ve Enerji Bakanlığımızın
gündeminde yeni bir yasa, düzenleme hazırlığı var, orada buna çözüm
getiriliyor.
Ama şunu da ilave
edeyim: Bu para TÜPRAŞ’ın hesabında olan bir para değil, Ziraat Bankasında
emanet hesabındadır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Hesap TÜPRAŞ’ın ama. TÜPRAŞ’ın emanet hesabındadır Sayın
Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ve her yıl orada toplanan para…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, hesap TÜPRAŞ’ın.
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Hayır, emanet hesabında ve nemalandırılıyor ve
her yıl Enerji Bakanlığı bununla ilgili muhasebe kayıtlarını EPDK’yla
paylaşıyor ve böylece bir takip yapılıyor ama bunun nasıl kullanılacağına
ilişkin düzenleme geliyor. Bu bakımdan öneriniz haklı ama burada yeri
olmadığını düşünüyorum. Bu gerekçeyle de katılamıyorum. Niye burada yer alıyor
madem ilgisi yok, onu da söyleyeyim. EPDK’nın stokları bilmesi akaryakıt
kaçakçılığının başarılı olması bakımından önemli. Burada stokları bilmesi
bakımından EPDK’ya bir yetki veriliyor. Onun için bizim tasarımızda yer alıyor.
Önergelere
katılamıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım, siz uyarmasaydınız beylerin
haberi var mıydı orada?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Var, var; yapıyorlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, haberleri yoktu Sayın Bakan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önerge üzerinde
söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir konu olduğu
için bu saatte söz aldım, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının 42’nci
maddesinde ulusal petrol stoku düzenlemesi kapsamında rafineri, akaryakıt ve
LPG dağıtıcı lisans sahipleriyle serbest kullanıcıların bulundurmakla yükümlü
oldukları stokları denetlemeye ve tutulacak bu stokların miktarında azalma
yapılmayacak şekilde ürün cinsini ve ürünlerin birbirine tahvil edilmesini
düzenlemeye EPDK yetkili kılınmaktadır.
2003 yılında
çıkarılan 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ile piyasada sürekliliğin
sağlanması, kriz veya olağanüstü hâllerde risklerin önlenmesi ve uluslararası
antlaşmalar gereği olağanüstü hâl petrol stoklarıyla ilgili yükümlülüklerin
ifası amaçlarıyla bir önceki yıl günlük ortalama kullanımın içindeki net
ithalatın en az doksan günlük miktarı kadar stok tutulması zorunlu hâle
getirilmiştir.
Petrol
stoklarının tutulmasından Ulusal Petrol Stok Komisyonu sorumludur. Komisyon,
Enerji Bakanlığı Müsteşarının yanı sıra Millî Savunma, İçişleri, Maliye ve
Dışişleri Bakanlıklarıyla Hazine Müsteşarlığı Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ve
EPDK temsilcilerinden oluşmaktadır.
Ulusal stok için
rafineri, akaryakıt ve LPG dağıtıcı lisansı sahiplerinin ikmal ettiği günlük
ortalama ürün miktarının minimum 20 katını kendi depolarında veya lisanslı
depolama tesislerinde topluca veya statülerine göre ayrı ayrı bulundurma
yükümlülüğü bulunmaktadır. Kanunda, ulusal stokun tamamlayıcı kısmının
rafinericiler tarafından tutulması ve tamamlayıcı kısmın edinilmesi nedeniyle
oluşabilecek kaynak ihtiyacı finansman giderleri ve bu kısım stokların depolama
ve idame maliyetinin tüketici fiyatlarına ilave edilen ve rafinericilerin
kullanımında kalan gelirlerle karşılanması öngörülmüştür.
Ülkemizde,
kanunda belirtilen ulusal petrol stokunun tutulup tutulmadığı konusunda net bir
bilgi, maalesef, söz konusu değildir. Denetim olmadığı için kâğıt üzerinde stok
var gibi bir olumsuz durum söz konusudur. Denetimin yapılmasıyla ilgili
düzenleme tam on yıl sonra bu maddeyle getirilmektedir. Dolayısıyla 5015 sayılı
Kanun çıkalı aradan on yıl gibi bir süre geçmesine rağmen, hâlen bu stokların
oluşturulmadığı anlaşılmaktadır. Birçok devletin ülkesini en az üç ay idare
edecek petrol stoku bulunurken Türkiye'nin böyle bir stoku yok. Ülkemizi tehdit
eden birçok gelişme söz konusuyken olağanüstü durumlarda kullanılması için
gerekli, böylesine hayati önem taşıyan ulusal stokun oluşturulmamasının hiçbir
gerekçesi olamaz. Hükûmet görevini yerine getirmemiştir, suç işlemiştir, suç
işlemektedir.
Ayrıca, akaryakıt
ve LPG fiyatlarına yansıtılarak toplanan ve 500 milyon liraya ulaşan paraya da
sahip çıkılmadığı ortaya çıkmıştır. Verilen bilgilere göre, bu para
özelleştirilen şirketin adına bir banka hesabında bulunmaktadır.
Sayın Bakan, bu
bilgi çok nettir, TÜPRAŞ’ın banka hesabında bu para yatıyor. Ziraat Bankasında
yatıyor, doğrudur ama TÜPRAŞ adına kayıtlıdır.
Bu paranın neden
özel bir şirketin adına kayıtlı bırakıldığı, bu hesaba aktarılması gereken
paraların aktarılıp aktarılmadığı, yatan paraların en uygun şekilde
nemalandırılıp nemalandırılmadığı bilinmemektedir. Komisyonda da yeterli bilgi
maalesef verilmemiştir. Bu bir skandaldır. Kamu kaynağı bir özel şirkete ait
banka hesabındadır. Akaryakıt bedeli üzerine eklenerek vatandaştan toplanan
paraların takipsiz ve sahipsiz kaldığı anlaşılmaktadır.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak verdiğimiz önergeyle bu durumu düzeltiyoruz. Komisyona
verilen bilgilerde -bir defa daha söylüyorum- hâlen 500 milyon lira düzeyinde olduğu
ifade edilen bu paraya sahip çıkılması konusunda, siz değerli
milletvekillerinin de gerekli hassasiyeti göstereceğinize ve önergemize destek
vereceğinize yürekten inanıyorum. Hükûmetin katılmamasına lütfen itibar
etmeyin, bu Hükûmetten her şey beklenir, sizler vicdanınıza göre karar verin.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Para gitti TÜPRAŞ’a!
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
43’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 43 üncü maddesinde
yer alan "birinci ve ikinci fıkraları" ibaresinin "birinci,
ikinci ve dördüncü fıkraları" olarak değiştirilmesini ve madde metnine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Hacı Bayram Türkoğlu Bülent Turan
Kayseri Hatay İstanbul
Şirin Ünal Sıtkı Güvenç Hakan Çavuşoğlu
İstanbul Kahramanmaraş Bursa
Rıfat Sait Hamza Dağ Bayram Özçelik
İzmir İzmir Burdur
“Numunelerde
yapılacak testlerde ulusal markerin gerektiği şart ve seviyede bulunmadığı
laboratuvar analizi ile tespit edildiğinde, 19 uncu madde hükümleri
uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Danıştay
kararlarında 5015 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin uygulanabilmesi için marker
eksikliği ve teknik kritere aykırılık hususlarının bir arada bulunması
gerektiği belirtildiğinden yalnızca marker eksikliğinde idari para cezası
uygulanamaz hale gelmekte ve uygulamada tereddüt oluşmaktadır. Dördüncü fıkrada
yapılan değişiklikle söz konusu belirsizliğin giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
44’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 Sıra Sayılı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 44. Maddesi ile 5015 sayılı
Kanunun değiştirilen 19. Maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi ile (f)
bendinin madde metninden çıkarılmasını, aşağıdaki fıkranın maddeye son fıkra olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Bülent Kuşoğlu Müslim Sarı Musa Çam
Ankara İstanbul İzmir
“Bayiler için
yukarıda yer alan cezaların, kaçakçılıkla ilgili olanları hariç olmak üzere
beşte biri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU ÜYESİ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
5015 sayılı
Petrol Piyasası Kanunu’nun 19. Maddesinde bayiler için verilen cezaların beşte
bir oranında uygulanacağına ilişkin bir hüküm zaten vardır. Kanunda, kaçakçılık
suçu dışında başka kabahat ve suçlara ilişkin de cezalar bulunmaktadır. Ayrıca
bu hüküm bayilerin ekonomik gücünü dağıtıcı ve rafinerilerce kıyaslanması
sonucunda koyulmuş olup, kanunda bu gerekçeye dayanarak korunması gerekir.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – 60’a göre bir söz talebim var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu bölümde
görüştüğümüz 31’inci madde, 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un bir maddesinde değişiklik
yapmaktadır. Bu maddede iktidar partisi tarafından verilen bir önergeyle
komisyon metninde de bir değişiklik yapıldı. Ne bu değişikliği ne de maddede
yer alan düzenlemeyi doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Şu nedenle:
Maddeye göre, gerek önergeyle değişik şekli gerekse Komisyon metnine göre,
münhasıran her türlü uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün mamulleri
bağımlılığıyla mücadele etmek üzere, kamuya yararlı derneklere yardımda
bulunmaya Sağlık Bakanlığı yetkili kılınıyor, bu amaçla da Sağlık Bakanlığı
bütçesine gerekli ödenek konuluyor. Elbette ki, alkollü içki bağımlılığıyla
mücadele etmek, tütün ve sigara bağımlılığıyla mücadele etmek, sağlık amacıyla
olması nedeniyle, sağlık nedenleriyle doğru bir yaklaşımdır. Ancak, kamuya
yararlı derneklere, Genel Kurulda kabul edilen önergeyle değişik şekline göre
de Türkiye Yeşilay Derneğine yapılacak yardımın 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu’nun 29’uncu maddesinden istisna edilmesi kesinlikle
yanlıştır. Çünkü, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 29’uncu maddesi,
yapılacak olan yardımların yapılma şekli, kullanımı ve denetlenmesine ilişkin
hususların ve denetleme sonuçlarının kamuoyuna açıklanmasına ilişkin hususların
Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenleneceğini hükme
bağlamaktadır. Yani, kamu kaynağı kamuya yararlı bir derneğe bağışlanıyor ise
bu kullanımın, bu bağışın nasıl kullanıldığını bilmek vatandaşın, milletin
hakkıdır. Şimdi, Yeşilay Derneğine bir yardım yapacaksınız, bu yardımın nereye
kullanıldığını, amaca uygun kullanılıp kullanılmadığını millet bilmeyecek.
Düzenleme, bu kullanımın milletin gözünden kaçırılmasını sağlamaya yöneliktir.
Bunu kesinlikle doğru bulmuyorum. Hükûmetin ve iktidar partisinin tutumunu
eleştiriyorum.
Tekriri
müzakereyle bu maddeye geri dönerek, milletin gözünden kaçırılan bu harcama
sonuçlarının tekrar milletin bilgisine sunulacak şekilde bir düzenleme yapılmasını
öneriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
45’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/746 esas numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 45 inci maddesi ile 5015 sayılı
Kanunun 20 nci maddesine eklenen ikinci ve üçüncü fıkraların aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak
Kayseri İstanbul İstanbul
Oya Eronat Ahmet Haldun Ertürk Mustafa Gökhan Gülşen
Diyarbakır İstanbul Kastamonu
Sermin Balık Bülent Turan Nurdan Şanlı
Elâzığ İstanbul Ankara
“Kaçakçılık
fiilinin sadece ulusal marker seviyesi ile ilgili olması durumunda, geçici
durdurma karan akredite laboratuvar analiz sonucuna göre verilir. Akredite
laboratuvar analiz sonucunun bildirilmesine kadar kaçak akaryakıt satışını
engelleyecek idari tedbirler Kurum tarafından alınır.
Seyyar kontrol
cihazı ile yapılan ulusal marker kontrol sonucunun geçersiz çıkması halinde,
alınan numune en geç beş iş günü içinde laboratuvara teslim edilir.
Laboratuvar, yapılması istenilen analizleri numune özellikleri değişime
uğramadan on beş gün içinde yapar ve sonucunu en geç üç iş günü içinde Kuruma
bildirir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle, kaçakçılık fiilinin sadece ulusal marker seviyesi ile ilgili
olması durumunda akredite laboratuvar analiz sonucunun beklenmesi ve rapor
sonucu alınıncaya kadar gerekli idari tedbirlerin Kurum tarafından alınması
hususu düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
46’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
47’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.27
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
437 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Kosova Cumhuriyeti Eğitim,
Bilim ve Teknoloji Bakanlığı Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ile Kosova
Cumhuriyeti Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/527) (S. Sayısı: 185)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 28 Mart
2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.