DÖNEM: 24 CİLT: 45 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
77’nci Birleşim
13 Mart 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in, Bitlis’teki gelişmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının
moral ve motivasyonuna ilişkin gündem dışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz’ın cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, 12/3/1995 tarihinde İstanbul Gazi
Mahallesi’nde yaşanan olaylara ve sorumlularının hâlâ cezalandırılamadığına
ilişkin açıklaması
2.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Uludağ’da şu ana kadar yetkili bir kamu idaresi
tespit edilmediğine ve Uludağ’ın yetkilisinin kim olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
3.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, 13/3/1992’de Erzincan’da meydana
gelen deprem sonucu yaşamını yitiren vatandaşları saygıyla andığına, binaların
yapımında kullanılan çimento ve betonun uygunluğuyla ilgili şikâyetler olduğuna
ve bu konuda duyarlı olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması
5.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bakanların, sormuş olduğu sorulara doğru
cevaplar vermediklerine ilişkin açıklaması
6.-
Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması
7.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale ve ilçelerinde bulunan
hastanelerde hangi dallarda uzman doktor eksiği bulunduğunu ve uzman doktor
eksikliğini giderecek bir girişimin olup olmayacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
8.-
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, 14 Mart Tıp Bayramı’nı
kutladığına ve Giresun’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri
sırasında İstiklal Marşı’nın ses düzeni kurularak okunmasının emniyet
görevlileri tarafından engellendiğine ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu’nun, 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin
açıklaması
10.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, 13/3/1992’de Erzincan’da meydana gelen
deprem sonucu yaşamını yitiren vatandaşları saygıyla andığına ve 14 Mart Tıp
Bayramı’nı kutladığına ilişkin açıklaması
11.-
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması
12.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutladığına
ve yolsuzluk yapıldığına dair elinde bilgi ve belge olanların, başta
savcılıklar olmak üzere gerekli mercilere başvurması gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu adına 14 Mart Tıp Bayramı’na
ilişkin açıklaması
14.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 14 Mart Tıp Bayramı’nı ve tüm halkların
Nevroz Bayramı’nı kutladığına, on sekiz yıl önce Gazi Mahallesi’nde, dokuz yıl
önce Kamışlı’da ve yirmi beş yıl önce Halepçe’de yaşanan katliamları
lanetlediğine ilişkin açıklaması
15.-
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin usul tartışması sırasında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, ana dilde eğitim yasağının
çocukların zekâ gelişimi, derslerdeki ve sınavlardaki başarısı, anlama
yeteneği, iletişim kurma yeteneği ve zihinsel dünyaları üzerinde yarattığı
olumsuz etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/538)
2.-
Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu ve 21 milletvekilinin, ana dil
yasaklarının, retçi ve tekçi politikaların yol açtığı olumsuz sonuçların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/539)
3.-
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın ve 23 milletvekilinin, İstanbul ili
Sultangazi ilçesindeki taş ocaklarının faaliyetlerinin çevre ve halk sağlığı
açısından ortaya çıkardığı sonuçların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/540)
B) Çeşitli İşler
1.-
Cumhurbaşkanı Vekili ve Meclis Başkanı Cemil Çiçek’le birlikte Genel Kurulu
teşrif etmiş bulunan Benin Cumhurbaşkanı Thomas Boni Yayi’ye Başkanlıkça
"Hoş geldiniz." denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşları tarafından
12/3/1995’te yaşanan İstanbul Gazi Mahallesi olaylarının araştırılması amacıyla
12/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Mart 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP
Grubunun, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 22 milletvekili tarafından Niğde
İl Millî Eğitim Müdürü tarafından bir camide veli toplantısı düzenlenmesinin
araştırılması amacıyla 12/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Mart
2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin CHP
grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in CHP
grup önerisi üzerinde ve sataşma nedeniyle yaptığı konuşmalarda AK PARTİ Grup
Başkanına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Selvi’nin, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın sataşma
nedeniyle söz talebinde bulunurken şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in sataşma
nedeniyle söz talebinde bulunurken Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın görüşülen kanun tasarısının 29’uncu maddesi üzerindeki görüşmelerden
sonra yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın Genel Kurul çalışmalarında
izlediği yöntemin İç Tüzük’e uygun olup olmadığı gerekçesiyle tutumu hakkında
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.-
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in; Elektrik Piyasası Kanunu ve
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S. Sayısı: 426)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim
ve Teknoloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 108)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, TÜRK-İŞ tarafından yapılan açlık ve yoksulluk
sınırı araştırması verilerine ve asgari ücretin miktarına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/17229)
2.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, spor kulüplerine prim ve vergi affı
çıkarılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı (7/17352)
3.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’de bir okulun ısınma sorununa
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı (7/17368)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı
kapsamında çalışan personele ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/17499)
5.- Niğde
Milletvekili Doğan Şafak’ın, taşımalı eğitim sistemi ile ilgili bazı sorunlara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı (7/17568)
6.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002 yılından itibaren istisnai kadrolara
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/18348)
I- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Erzurum Milletvekili Adnan
Yılmaz, Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 95’inci yıl dönümüne,
Balıkesir Milletvekili Namık
Havutça, Balıkesir’in sorunları ile Edremit, Burhaniye ve Akçay’da yaşanan sel
felaketine,
Erzurum Milletvekili Oktay
Öztürk, Erzurum’daki TOKİ konutlarında oturanların sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Sudan Ulusal Meclisi Başkanı
Ahmed İbrahim El Tahir başkanlığındaki bir heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 5/3/2013 tarihli ve 43 sayılı
Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan, Erzurum ili ile Artvin’in Arhavi ilçesinin kurtuluşunun 95’inci
yıl dönümünü kutladığına,
Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri,
Adana Milletvekili Ali
Halaman,
Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu,
Antalya Milletvekili Yusuf
Ziya İrbeç,
İstiklal Marşı’nın kabul
edilişinin 92’nci yıl dönümüne;
Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir, Kardeş Türküler müzik grubunun 20’nci yılını kutladığına,
Tokat Milletvekili Reşat
Doğru, Ordu ilinin büyükşehir olmasıyla ilgili tasarının içerisinde Tepealan ve
Çayırkent beldelerinin ilçe olmalarıyla ilgili tekliflerin de yer almasının
beklenildiğine,
Balıkesir Milletvekili Ali
Aydınlıoğlu, Balıkesir’in Edremit ilçesinde yaşanan sel felaketine,
Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu, 31/12/2012 tarihine kadar Çiftçi Kayıt Sistemi’ndeki
bilgilerini güncellemeyen fındık üreticileri için telafi edici bir süre
tanınması gerektiğine,
İstanbul Milletvekili
Muhammet Bilal Macit, 12 Mart 1971 Muhtırasının 42’nci yıl dönümüne,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 29 milletvekilinin, 11/6/1981 tarihinde idam edilen Veysel Güney'in
cesedinin kaybedilmesinde ihmali ve kasıtları olan kişi ve kurumların (10/535),
İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, erken yaşta büyük şehirlere göç ederek
çalışmak zorunda kalan çocuk ve gençlerin iş ve sağlık güvencelerine ilişkin
genel durumun (10/536),
Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu ve 21 milletvekilinin, ülkemizin mağara turizmi potansiyelinin
(10/537),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Macaristan Ulusal
Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun vaki davetine icabetle Macaristan’a,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki bir heyetin, Ukrayna Parlamentosu Başkanı
Volodymyr Rybak’ın vaki davetine icabet etmek üzere 3-5 Nisan 2013 tarihleri
arasında Ukrayna’ya,
Resmî ziyarette bulunmalarına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkereleri kabul edildi.
Suç Gelirlerinin Aklanması,
Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 75’inci maddesine göre
geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi; söz konusu
tasarının Hükûmete geri verildiği açıklandı.
AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, (2/189) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve AK PARTİ
Grubuna düşen 1 üyeliğe Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci seçildi.
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/63),
15’inci “ “ (6/110),
94’üncü “ (6/408),
101’inci “ “ (6/438),
136’ncı “ “ (6/563),
137’nci “ “ (6/564),
160’ıncı “ “ (6/676),
161’inci “ “ (6/677),
180’inci “ “ (6/719),
185’inci “ “ (6/740),
195’inci “ “ (6/758),
219’uncu “ “ (6/797),
235’inci “ “ (6/826),
236’ncı “ “ (6/827),
237’nci “ “ (6/829),
239’uncu “ “ (6/831),
256’ncı “ “ (6/868),
264’üncü “ “ (6/885),
279’uncu “ “ (6/908),
280’inci “ “ (6/909),
286’ncı “ “ (6/915),
299’uncu “ “ (6/950),
300’üncü “ “ (6/952),
302’nci “ “ (6/955),
303’üncü “ “ (6/957),
320’nci “ “ (6/1023),
321’inci “ “ (6/1024),
322’nci “ “ (6/1025),
326’ncı “ “ (6/1029),
327’nci “ “ (6/1031),
328’inci “ “ (6/1032),
369’uncu “ “ (6/1099),
370’inci “ “ (6/1101),
Esas numaralı sözlü sorulara,
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz cevap verdi.
Soru sahiplerinden Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Kütahya Milletvekili
Alim Işık, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Adana Milletvekili Ali
Halaman ve soru sahibi olmayan Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, cevaplara
ilişkin görüşlerini açıkladılar.
Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz da bu görüşlerle ilgili açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan’ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
raporlarının (1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S. Sayısı: 426),
5’inci sırasına alınan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim
ve Teknoloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/374) (S. Sayısı: 108),
6’ncı sırasına alınan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında
Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması ile Anlaşmaya İlişkin Mektupların ve
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/695) (S. Sayısı:
348),
7’nci sırasına alınan,
Stratejik Deniz Taşımacılığı Taahhütlerine İlişkin Çok Uluslu Uygulama
Düzenlemesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/602) (S. Sayısı: 325),
8’inci sırasına alınan,
Federal Almanya Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı, Fransa Cumhuriyeti
Savunma Bakanı ve Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı Arasında
İmzalanan COBRA Topçu Tespit Radarı 2013-2015 Arası Hizmet Desteği ile İlgili
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/739) (S. Sayısı: 424),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasına alınan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 13
Aralık 1993 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında
Antalya İlinin Kemer İlçesindeki Taşınmazın Kazakistan Cumhuriyetine Kullandırılmasına
İlişkin Protokole Değişikliklerin ve Eklemelerin Yapılmasına Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/688) (S. Sayısı: 413) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan
sonra kabul edildi.
Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin görüşülen kanun tasarısının
tümü üzerinde grup adına yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına,
Karabük Milletvekili Osman
Kahveci, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın görüşülen kanun tasarısının tümü
üzerinde grup adına yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen kanun tasarısının 1’inci
maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Tunceli Milletvekili Kamer
Genç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz, Isparta Milletvekili Recep Özel’in görüşülen kanun tasarısının 3’üncü
maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Alınan karar gereğince, 13
Mart 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 23.31’de birleşime son
verildi.
Mehmet
SAĞLAM
Başkan
Vekili
Muhammet
Rıza YALÇINKAYA Özlem
YEMİŞÇİ
Bartın Tekirdağ
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
111
13 Mart 2013 Çarşamba
Teklifler
1.- Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan'ın; 2886 Sayılı Devlet İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/1327) (İçişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.02.2013)
2.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 3568 Sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik
ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun 45. Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi (2/1328) (Plan ve Bütçe ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.02.2013)
3.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; İşyeri Açma ve Çalışma
Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1329) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.02.2013)
4.- Barış ve Demokrasi
Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 7
Milletvekilinin; 17.03.1981 Tarih ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1330)
(Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.02.2013)
5.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan'ın; Tekke ve Zaviyelerin Serbestliği ve İbadet Yeri İbaresinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1331) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm; İnsan Haklarını İnceleme; Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.02.2013)
6.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın; Madalya ve Nişanlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi (2/1332) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.03.2013)
7.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt'un; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1333) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.03.2013)
8.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan'ın; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1334) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.03.2013)
9.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir'in; 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1335) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.03.2013)
10.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar'ın; 2090 Sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak
Yardımlar Hakkındaki Kanun ile 5363 Sayılı Tarım Sigortaları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1336) (Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.03.2013)
11.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın; Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve
Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1337) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.03.2013)
12.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5726 Sayılı Tanık Koruma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1338) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06.03.2013)
13.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1339) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.03.2013)
14.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin; Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1340) (Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07.03.2013)
15.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin; Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/1341) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.03.2013)
16.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba'nın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1342) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.03.2013)
17.- Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ve Çankırı Milletvekili İdris Şahin ile 8 Milletvekilinin; 1136 Sayılı
Avukatlık Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 3568 Sayılı Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1343) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.03.2013)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, Antakya’daki yerel bir gazeteye karşı yürütülen soruşturma
ile ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15749)
2.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, 2007-2012 yılları arasındaki yurt dışı gezilerine ve bu gezilere
katılan milletvekillerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15750)
3.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, adliye çalışanlarına sunulan servis hizmetinin kaldırılmasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15751)
4.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan gayrimenkullere
ve taşıtlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15752)
5.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, Çorlu’da düzenlenen bir protesto yürüyüşüne ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15753)
6.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Malatya’da devam eden bir davada görevli hakim ve
savcıların görev yerlerinin değiştirilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15754)
7.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, kesinleşmiş mahkumiyet kararına rağmen görevine devam eden bir
belediye başkanına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15755)
8.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklu sayısına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15756)
9.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, son on yılda kapatılan cezaevlerine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15757)
10.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, açlık grevine katılan mahkumlara verilen disiplin cezalarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15758)
11.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Gaziantep Cezaevinde yatan bir hasta hükümlüye ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15759)
12.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara ilinde görülen davalar ile ilgili verilere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15760)
13.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, 2003-2012 yılları arasında Adana’daki evlenme ve boşanma
istatistiklerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15761)
14.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Türk Telekom’un özelleştirilmesi sonrası eski çalışanların Türk
Telekom aleyhine açtığı davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15762)
15.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, kendisinin ve bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan
personelin katıldığı yurt dışı gezilerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15763)
16.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, çocuk cezaevlerine ve tutuklu çocuklara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15764)
17.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, cezaevi kantinlerinde satılan ürünlerin fiyat tespitine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15765)
18.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, cezaevlerinde izlenecek kanalların belirlenmesine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15766)
19.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, cezaevlerinde kronik hastalıkları tespit edilen tutuklu ve
hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15767)
20.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, 3. Yargı Paketi olarak bilinen 6352 sayılı Kanun gereklerine
uygun alt yapının sağlanamamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15768)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane ve 21 Milletvekilinin, Anadilde eğitim görmemenin çocuklar üzerindeki
etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/538) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08.02.2012)
2.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu ve 21 Milletvekilinin, Anadilde eğitim görmemenin
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/539) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08.02.2012)
3.- İstanbul Milletvekili
Aydın Ayaydın ve 23 Milletvekilinin, İstanbul-Sultangazi ilçesindeki taş
ocaklarının çevre ve insan sağlığına verdikleri zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/540) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.02.2012)
13 Mart 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Tanju
ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum, yoklama işlemini de başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Tanju
ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN –
Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
işlemini başlatacağım ve iki dakika süre vereceğim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, Bitlis’teki gelişmeler hakkında söz isteyen Bitlis Milletvekili
Vahit Kiler’e aittir.
Buyurun
Sayın Kiler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in,
Bitlis’teki gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
VAHİT
KİLER (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 13/3/2013 yani
Bitlisliler için özel bir gün. Biz bugünü, bu tarihten dolayı “Dünya
Bitlisliler Günü” olarak kutluyoruz. Bugünün bize yüklemiş olduğu anlam
nedeniyle Bitlis’in tarihi, doğal güzellikleri, ilim sahibi olup da
birçoğumuzun bilmediği muhterem şahsiyetleri sizlerle paylaşmak için şahsım
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Bitlis, Doğu Anadolu Bölgesi’nde Van Gölü’nün batısında yer
alan, yedi bin yıllık geçmişiyle günümüze uzanan tarih, kültür ve medeniyet
şehridir. Makedonya Kralı İskender, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine
kucak açmış, sinesinde engin tarih ve hazinelerini barındıran açık hava
müzesidir.
Bitlis,
havası, suyu, dağlarıyla, kışın beyazı, yazın yemyeşil görüntüsü ile bir
yeryüzü cennetidir. Eşsiz manzarasıyla Türkiye’nin en büyük krater gölü olan
Nemrut, üçte 2’si ilimiz sınırları içerisinde kalan Tatvan, Ahlat, Adilcevaz
ilçemizi âdeta bir hilal şeklinde kucaklayan Van Gölü, göl ile bütünleşen
Süphan Dağı, yürek yakan hikâyesiyle türkülere konu olmuş Beş Minare’si,
dünyanın en büyük Müslüman mezarlığı olan Selçuklu mezarlığı, Türkiye’nin en
güzel pistlerinden birine sahip Nemrut kayak tesisleri, kalesi, medreseleri,
kümbetleri, külliyeleri, türbeleri, kervansarayları, hamamları ile tarihî
evleri, şifalı suları ile doğanın ve tarihin kucaklaştığı nadide güzelliklere
sahip bir şehirdir Bitlis.
Gidenin
dönmek istemediği, dönenin de tekrar gitmek istediği bu şehrin en büyük
hazinesi alçak gönüllü ve misafirperver insanların olmasıdır. Başta, büryan
kebabı olmak üzere yöresel yemekleri, balı, cevizi, ceviz reçeli, fındığı ile
kendisine has ürünlerin yetiştiği şirin bir
Anadolu şehridir Bitlis’imiz.
Değerli
Başkanım, kıymetli milletvekilleri; Bitlis’in tarihî ve doğal güzellikleri bir
yana, asıl önemli olan, asırlarca dünyaya ışık saçmış, yol göstermiş
âlimlerimizin bu topraklarda doğması ve yaşamış olmasıdır. Sizlere kısaca bu
değerli âlimlerimizden bahsetmek istiyorum.
Zülküf
Peygamber’in kabrinin Bitlis’te olduğunu herhâlde büyük bir bölümümüz
bilmiyordur. Evet, Kur’an-ı Kerim’de de adı geçen Zülküf Peygamber, bu
topraklarda yaşamış ve Bitlis’te vefat etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Feyzullah Ensari Hazretleri, İstanbul’da bildiğimiz Eyyûb
Ensarî Hazretleri’nin kardeşi olan Feyzullah Ensari Hazretleri Bitlis’te
meftundur. Feyzullah Ensari ki Hazreti Ömer zamanında Anadolu’nun fethine
katılmış, İslam sancağını taşıdığı için kendisine “sancaktar” manasına gelen
“Alemdar Baba” denmiştir ve kabri Bitlis’tedir.
İdrisi
Bitlisî, Osmanlının tarihini yazmış, resmî tarihini yazmış büyük bir
komutandır. Hattatlığı, şairliği ve seyyahlığı dillere konu olmuş, engin
bilgisiyle -tıp eserleri olmak üzere- 28 esere imza atmıştır. En büyük
ihtiyacımız olan birlik ve beraberliği kendisine has özellikleriyle sağlamış,
bölgedeki bütün Kürt, Arap ve Acem aşiretlerini Osmanlıya bağlamıştır. Bilgi ve
tecrübesiyle Yavuz Sultan Selim’le beraber Osmanlının doğu ve güneydoğu
politikasını belirlemiş bu büyük şahsiyet Bitlis’te doğmuş ve İstanbul’da vefat
etmiştir. Mezarı şu anda Eyüp semtindeki İdris Köşkü’nde bulunmaktadır.
Ankara’nın,
yüz kırk yıl önce, başkent olacağını söyleyen şair, müzisyen ve büyük
mutasavvıf -bugün herhâlde sorsam Türkiye genelinde birkaç kişi bilmiyordur-
evet, bu âlim Müştak Baba’dır. Aynı zamanda Sultan İkinci Mahmud’un da en gözde
nedimlerindendir. Müştak Baba, musikinin ruhun gıdası olduğunu belirtmiş olup
bu da Bitlis’te doğmuş âlimlerimizdendir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHİT
KİLER (Devamla) – Herhâlde asrın mükemmel insanı Bediüzzaman Saidi Nursi’yi
herkes biliyor. Bediüzaman Saidi Nursi Hazretleri Nurs’da doğmuş ve Bitlis’te
yetişmiş âlimlerimizdendir.
Bu
vesileyle ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Gündem
dışı ikinci söz, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı’ya aittir.
Buyurun Sayın
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 14
Mart Tıp Bayramı’na ilişkin gündem dışı konuşması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 14 Mart Tıp
Bayramı. Ancak uygulanan sağlık politikaları nedeniyle hekimler bugün de bayram
yapmak yerine âdeta yas tutuyorlar.
Bu
konuşmamda sizlere bana ulaşan bir meslektaşımın, doktorun mektubunu ve
hekimlerin 14 Martta 14 acil talebini dile getireceğim.
Şöyle
diyor meslektaşım mektubunda: “Sayın Milletvekilim, biz bu milletin zorluklarla
yetiştirdiği doktorlarız. Sesimiz olun istiyoruz. Artık kendimize rahat bir
hayat kuramıyoruz. Performans diye bir sistem var, tam emek hırsızlığı yapılıyor, neden buna
karşı duramıyorsunuz? Polisler, savcılar, öğretmenler, hepsi bizi geçmiş
durumdalar şu sistemde. Onlar bu paraları alsınlar, hak ediyorlar ama biz
hekimler çalışma şartlarının zorluğu, hasta sayısı, nöbetler göz önüne
alındığında hak ettiğimiz maaşları alamıyoruz. Sorunlarımızı Sayın
Cumhurbaşkanı Gül’e de yazdım, bana mailimin değerlendirileceğini bildirdi.
Doktorlar bu milletin yükünü taşırlar. Avrupa’da yıllık gelirleri 250 bin
dolara ulaşan ve çok daha rahat çalışma şartları olan doktorlardan birçok fazla
özelliğimiz var bizim. Atatürk’ün kendini emanet ettiği insanlarız, öyle
hissetmek istiyoruz. Şiddetle, davalarla, ölümlerle gündeme gelmek değil,
başarılarımızla adımızı duyurmak istiyoruz.” diyor meslektaşım. “Ben, kendimi
değerli hissetmek istiyorum. Hastayı bir müşteri olarak görmek değil, mesleğimi
sadece nasıl daha çok kazanırım kaygılarıyla geçirmek değil, insanlara faydalı
bir doktor olmak istiyorum. Bu ülkeyi bir yerlere taşımak istiyorum. Size
inanıyorum, duyun bu feryadı. Teşekkürler.” diyor sayın meslektaşım. Umarım bu
feryat sizin tarafınızdan da duyulmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, size 14 Martta hekimlerin 14 acil talebini sunmak
istiyorum:
1) Emekli
hekim ücretleri acilen 2 katına çıkarılmalıdır.
2)
Hekimler arasında dayanışma yerine rekabete yol açan, hekimlik uygulamalarını
değersizleştiren ve hastaları puana dönüştüren performansa göre ücretlendirme
sisteminden derhâl vazgeçilmelidir. Kamuda çalışan hekimlerin ücretleri insanca
yaşamaya yetecek, emekliliğe yansıyacak biçimde
düzenlenmelidir.
Daha
önceki tam gün uygulamaları nedeniyle görevden ayrılmak zorunda kalan
hekimlerin eski görevlerine dönebilmeleri sağlanmıştı.
Ben,
hiçbir doktor milletvekilinin bu isteklere “Hayır” diyebileceğini
zannetmiyorum, hangi partiden olursa olsun hiç kimsenin “Hayır” diyeceğini
zannetmiyorum.
3)
“Sağlık ortamının şiddetten arındırılması için Türk Ceza Kanunu’nda gerekli
değişikler yapılmalıdır.” diyor meslektaşlarımız.
4)
Hekimleri ve sağlık çalışanlarını kamuoyu ve hastalar nezdinde küçük düşürücü
tutum ve söylemlere son verilmeli, doktor şikâyet hattına dönen “Alo 184 SABİM”
hattının işleyişi amacına uygun hâle getirilmelidir.
5) Kamuda
ve özel sektörde hekimlere yirmi dakikadan daha kısa süre içerisinde hasta
randevusu verilmemelidir.
6) 1’inci
basamakta çalışan hekimler arasındaki ücret eşitsizliklerine son verilmeli,
kurum hekimlerinin özlük hakları ivedi olarak düzeltilmeli, aile hekimleri iş
güvencesine kavuşturulmalıdır.
7)
Hekimlerin serbest çalışma hakkını kısıtlayan her türlü uygulamadan
vazgeçilmelidir.
8) İş
yeri hekimliğini taşeronlaştıran uygulamalar derhâl durdurulmalıdır.
9)
Hekimlerin mesleki, kişisel ve ailevi yaşamını olumsuz etkileyen başta ve
öncelikle mecburi hizmet ve geçici görevlendirmeler olmak üzere, çalışma
yaşamındaki antidemokratik uygulamalar hemen kaldırılmalıdır.
10) Başta
asistan hekimler olmak üzere, bütün hekimlerin nöbet ertesi izin hakkı
istisnasız olarak uygulanmalı, kırk saatlik haftalık çalışma süresi nöbetler de
dâhil olmak üzere elli altı saati geçmemelidir.
11) Kamu
sağlık kurumlarında her türlü güvencesiz çalıştırmaya; esnek, kuralsız, fazla
çalıştırma ve angaryaya son verilmeli, sözleşmeli ve taşeron şirket çalışanları
devlet memuru statüsüne kavuşturulmalıdır.
12) Tıp
fakülteleri hastanelerinin ekonomik, yönetsel ve akademik özerkliği korunmalıdır.
13)
Sağlık Uygulama Tebliği’nde yer alan ve yurttaşların sağlık hakkını engelleyen
ve hekimlerin mesleki bağımsızlığını yok eden kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
14)
Sağlığı ticarileştiren, sağlık hizmetlerini metalaştıran eşit, ücretsiz
nitelikli sağlık hizmetlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, katkı ve katılım
payları kaldırılmalıdır.
Çok
teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Atıcı.
Gündem
dışı üçüncü söz Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının moral ve motivasyonu
hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’ye aittir.
Buyurun
Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının moral ve motivasyonuna ilişkin gündem
dışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetlerinde moral ve motivasyonsuzluk konusunda gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’nin
jeopolitiğine üretken bir ekonomi, işleyen bir demokratik sistem, caydırıcı ve
güçlü bir ordu olmadan tutunmak mümkün değildir. Ekonomi demokrasinin,
demokrasi güvenliğin, güvenlik ise milletin varlığının teminatıdır. Türkiye’nin
ekonomisi tüketime ve ticarete endeksli, demokrasisi sorunlu, ordusu ise yaralı
ve motivasyonsuzdur. Yaklaşık on yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri ve mensuplarına
karşı her türlü insafın, aklın ve ahlakın ötesinde bir itibar infazı
yapılmaktadır. Yalnızca askere saldırmak için yayın hayatına sokulan gazete,
televizyon ve dergiler vardır bugün. İşi, Türk Silahlı Kuvvetlerini çete, mafya
ve suç örgütü olarak nitelemeye kadar vardıranlar bile çıkmıştır. Türk Silahlı
Kuvvetlerine karşı yürütülen sivil, siyasi, asimetrik, psikolojik savaşta asker
kaderiyle baş başa bırakılmıştır. Darbe, muhtıra, vesayet kavramları etrafında
yürütülen Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhtarı kampanyalar ordunun moral ve
motivasyonunu normalin ötesinde çökertmiştir. Diğer yandan, Türk Silahlı
Kuvvetleri itibar, moral ve motivasyon infazına uğrarken Türk Silahlı
Kuvvetlerinin mücadele ettiği bölücü örgüt PKK büyük bir itibar ve moral
şahlanışına tabi tutulmuştur. Türkiye’de bugün dağdaki PKK’lılar için ağlayan
başbakan yardımcıları ve emniyet müdürlerinin olduğu hatırlanırsa yaşananların
ne anlama geldiği anlaşılır. Süleymaniye’de başına çuval geçirilen, Akdeniz’de
Suriye gibi bir devlet tarafından uçağı düşürülen, Mavi Marmara adlı gemide
vatandaşları katledilen bir Türkiye'de asker olmak kolay bir şey değildir.
Tabii,
işin bir başka yönü daha var. Bugün Türkiye'de Genelkurmay Başkanı Orgeneral
İlker Başbuğ silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekten tutukluyken, terör
örgütü PKK’nın başı Abdullah Öcalan devletle muhatap kılınmıştır. Türkiye'de
bugün ayaklar baş, başlar ayak olmuş, hainler kahraman yapılmış, kahramanlar da
suçlu mertebesine indirilmiştir.
İş
bununla da bitmiyor. Rumlara karşı meşhur Magosa savunmasını yapan kahraman
Albay Oğuz Kalelioğlu hâlen tutukludur.
Yine,
Kardak’ta Yunan ablukasını yararak adaya çıkıp Türk Bayrağı’nı diken kahraman
Kurmay Albay Ali Türkşen, Yarbay Ercan Kireçtepe de tutukludur.
PKK’nın
elebaşlarını yurt içinde ve yurt dışında derdest eden Milliyetçi Hareket
Partisi İstanbul Milletvekili Engin Alan, milletvekili olmasına rağmen
tutukludur.
Bugün
İzmir askerî casusluk davasında 350, İstanbul askerî casusluk davasında ise 65
asker tutuklu yargılanıyor.
Ergenekon
operasyonu, Balyoz, casusluk ve benzeri suçlamalarla yapılan operasyonda, 28
şubat tutuklamaları hariç, 1.056 subay, general ve amiral tutuklanmıştır. Sorun
“Yargının işidir.” diyerek geçiştirilecek gibi de değildir.
Türk
Deniz Kuvvetlerinde bulunan 50 amiralden yarısı tasfiye edilmiştir. Donanmanın
en güçlü savaş gemilerinin komutan ya da komodorları tutuklanmıştır.
Türk Hava
Kuvvetlerinin 100’ü geçkin savaş uçağı pilotu görevlerinden istifa etmiştir.
Daha önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, son olarak da Donanma
Komutanı Oramiral Nusret Güner istifa edenler listesinde yerini almıştır.
Donanmada neredeyse görev verilecek komutan kalmamıştır, bundan Sayın Başbakan
bile yakınmıştır. Onur istifaları ve onur intiharları birbirini kovalamaktadır.
Ey yüce
Meclis, ey iktidar, ey AKP, bu manzaradan rahatsız olmuyor musunuz?
Bütün bu
gelişmeler, Genelkurmay Başkanına terörist muamelesi yapılmasını
doğallaştırmış, dağdaki terörist için gözyaşı döken, eli kanlı elebaşı Öcalan’ı
barış havarisi ilan edenleri ortaya çıkarmıştır.
Gelinen
aşamada, Başbakan Genelkurmay Başkanıyla haftalık olağan görüşme yaparken,
devlet de İmralı’daki caniyle haftalık rutin görüşmeler yapar hâle gelmiştir.
Dördüncü yargı paketi de aynen “KCK, PKK dışarı, asker içeri.” mantığıyla
hazırlanmıştır. Öyle anlaşılıyor ki AKP, TSK’nın kolunu kanadını kırıp
budayarak PKK’yla müzakereye uygun ortamı yaratmış, TSK mensuplarına yönelik
bitmek tükenmek bilmeyen operasyonların amacının Türkiye’nin millî mukavemetini
kırmak, İmralı açılımını yapmak ve Öcalan’ı devletle muhatap etmek olduğu bugün
ayan beyan ortaya çıkmıştır. Kahramanları kahredenler kahrolmakla kalmayacak,
Yüce Divanda da eninde sonunda hesap vereceklerdir.
Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yeniçeri.
Sayın
Bakan, buyurun. (AKP sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri, gündem dışı söz üzerine Türk Silahlı Kuvvetlerinin moral,
motivasyonu hakkında söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle,
bu ordumuz bu milletin ayrılmaz bir parçası. Türk milletinin içinden çıkmıştır
ve yüce milletimize hizmetten başka bir gayesi de yoktur. Türk Silahlı
Kuvvetleri geçmişte olduğu gibi bugün de kendisine verilen her türlü görevi
yüksek bir moralle icra etmektedir. Sadece kendi ülkesinde değil, aynı zamanda
asil milletimizin dost ve kardeş ülkelere uzattığı bir yardım eli olarak
dünyanın birçok ülkesinde üstlendiği barışı koruma ve destekleme görevlerini de
büyük bir özveriyle yerine getirmekte ve Türkiye’den binlerce kilometre uzakta
Türk Bayrağı’nı şerefle dalgalandırmaktadır.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti, kederde ve kıvançta bir ve birbirine gönül bağıyla
kenetlenmiş Türk Silahlı Kuvvetlerinin moral ve motivasyonunu en üst düzeye
çıkarmak ve vazifesini en iyi şekilde yerine getirmesini temin etmek maksadıyla
fedakâr milletimizin sağladığı imkânlarla çalışmaktadır. Bu kapsamda, Türk
Silahlı Kuvvetleri personelinin moral ve motivasyonunun artırılması, görev
şartlarının iyileştirilmesi, mesleki gelişimini sağlayacak imkânların
sunulması, sosyal imkânların artırılması maksadıyla yürütülen çalışmalar
aralıksız devam etmektedir.
Son
zamanlarda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel sayısından yola çıkarak Türk
Silahlı Kuvvetlerinde emir komuta zafiyeti bulunduğuna dair iddialar dile
getirilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri dinamik ve kurumsal bir yapıya
sahiptir. Bu kapsamda ayrılan her personelin yerine hizmeti aksatmayacak
şekilde gerekli atama ve görevlendirmeler yapılmakta ve herhangi bir zafiyetin
oluşmasına fırsat verilmemektedir.
Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kahraman ve fedakâr mensupları, en kıdemsizlerinden en
yüksek rütbeli generaline, amiraline kadar birlik ve bütünlük içerisinde,
Anayasa’mızın temel niteliklerine, hukuka ve parlamenter demokratik sisteme
bağlı kalarak ülkemize ve milletimize yüksek bir moralle hizmet etmektedir.
Türk milletinin en fazla güvendiği kurumların başında Silahlı Kuvvetlerimiz
gelir. Bu milletin vicdanı yanılmaz. Millet kendisine hizmet etmeyen hiçbir bir
kuruma bu güvenoyunu vermez.
Son
dönemlerde yine pilot istifalarının yüksekliğinden bahsedildi biraz önce de.
Genelde her dönemde 40’a yakın pilot istifa etmekteydi. O zaman mecburi hizmet
süresi on yıldı, ancak pilotların eğitimi de üzerine ekleniyordu, on beş yıldı.
Bilindiği gibi, biz mecburi hizmet süresini on beş yıldan on yıla düşürdük.
Dolayısıyla da bu yıl üç dönem istifa kapsamına girdi. Daha önceden yılda 40-45
kişi istifa ederken bu yıl 100’e yakın. Yani geçmiş yıllarla kıyaslarsak yine
de bir düşüş var, o kadar bir fazla yok.
Bir
hususu daha söylemek isterim: Bakın, 27 Mayıs 1960’ta bir darbe yapıldı. Bu
darbede, önce o darbeyi yapanlar ordudaki komuta kademesini etkisiz hâle
getirdiler. Cumhurbaşkanı ve hükûmet üyeleri tutuklandı. 235 general ve 3.500
civarında subay emekliye sevk edildi. O zaman sesiniz çıktı mı? Veya…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Ne zaman Sayın Bakan? 1960 yılında. Biz doğmadık o zaman
Sayın Bakan!
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Yok, tabii siz doğmadınız, siz
doğmadınız ama muhakkak ki herkesin temsil ettiği bir akış vardır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Şimdi de 500 tane asker içeride Sayın Bakan.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Bir, bir milletin değerlerini temsil
edenler, bir de dediği gibi… Yani genel kural şu…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Şimdi 1960’tan daha fazla Sayın Bakan.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Doğrudur.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – 500’ün üzerinde asker cezaevinde.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Bakın, önce şunu söylemek lazım:
Darbelerin gerçek mağduru milletin kendisidir. Milletimiz bu nedenle, her
darbeden sonra, iktidarın kime verildiğine veya kime verilmek istendiğine,
darbecilerin darbelerden sonra hangi partilere girdiğine, milletvekili
seçildiğine bakarak darbeyi ve darbecileri çok iyi tahlil etmiş ve cuntayla iş
birliği yapan siyasetçilere bu ülkeyi yönetme yetkisini vermemiştir. Bunları
hiçbir zaman da iktidara getirmemiştir. Zaten bu iş birlikçiler yönetimde olsa
darbe de yapılmazdı. “Bu yolda devam ederseniz ben de sizi kurtaramam. Şartlar
tamam olduğunda milletler için ihtilal meşru bir haktır.” diyen, kendi halkına
güvenmeyen siyasetçiye ve onun ekiplerine de milletimiz hiçbir zaman
güvenmemiştir.
Milletimiz
şuna emin olsun ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir bakanı olarak –öyle diyeyim
onların dediği gibi- haklarını hukukunu da savunmakla görevli bir bakan olarak…
Türk Silahlı Kuvvetleri gerçekten bir markadır
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) – Sayın Bakan…
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Hem yurt içinde öyledir, Muharrem Bey,
hem yurt dışında öyledir. Yurt dışına gittiğimizde, inanın, biz belki
düşünmüyoruz ama “Bu bölgenin süper gücü…” Süper gücü değil, biz “bölgesel güç”
diyoruz, onlar “Bölgesel güç değil, küresel güç olmaya yaklaştınız.” diyorlar.
Silahlı
Kuvvetlerimizi incitecek, yaralayacak, savunuyormuş gibi gözüküp de
hırpalayacak ibarelerden de kaçınmamız lazım. Ortak değerimiz, ortak gururumuz
bu cumhuriyetin gücüne güç katan kurumlar. Dolayısıyla, hiçbir taraftan Silahlı
Kuvvetleri incitecek bir beyanın gelmemesi lazım. Eğer biz bu ülkede rahat… Bu
coğrafya zor bir coğrafya. Bu coğrafyada tutunabilmenin şartı güçlü bir silahlı
kuvvetlere sahip olmaktan geçiyor. Bunun için de el birliği gerekli. Ne
Hükûmetin tek başına Silahlı Kuvvetlere sahip çıkması lazım ne de muhalefet
partisinin. Türk milletinin bütün birimlerinin bu kuruma sahip çıkması lazım.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Bakan, sahip çıkın! Dördüncü yargı paketine niye
koymuyorsunuz uzun tutukluluk sürelerini?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Hiç şüpheniz olmasın, eğer Türkiye
bugün geçmiş yıllardan çok daha güçlüyse, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerek yurt
dışında vermiş olduğu hizmetlerle gerekse yurt içinde vermiş olduğu hizmetlerle
yine milletimizin en büyük itimadına sahipse bunda hiç şüpheniz olmasın ki görevini
layıkıyla yapıyor, moral ve motivasyonu yerindedir diyorum.
Ben yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum, iyi günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, bu kadar uzun süren tutukluluğa niye itiraz
etmiyorsunuz?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sisteme
giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Ağbaba…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
12/3/1995 tarihinde İstanbul Gazi Mahallesi’nde yaşanan olaylara ve
sorumlularının hâlâ cezalandırılamadığına ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
12 Mart
1995 günü Alevi yurttaşların çoğunlukla yaşadığı İstanbul Gazi Mahallesi’ndeki
üç kahvehane ve bir iş yeri kimliği belirsiz kişilerce otomatik silahlarla
taranmıştır. Sonra dört gün boyunca Gazi Mahallesi’nde ve Ümraniye’de yaşanan
provokasyonlarda 22 insan öldürülmüş, 155 kişi yaralanmıştır. Gazi Mahallesi’ni
âdeta savaş alanına döndüren bu olaylarda polis, olayları protesto eden
binlerce kişinin üzerine nişan alarak ateş açmış, silahsız, sivil insanlar
polis kurşunlarıyla öldürülmüş, cemevinde cenazesini almak için bekleyen
insanların üzerine dahi panzerlerle dahi ateş açılmış, sokağa çıkma yasağı
başlatılmış, bölgeye askerî birlikler sevk edilmiş, sadece 2 polis memuruna
sembolik ceza verilmiştir. On sekiz yıl geçmesine rağmen olayın perde
arkasındakiler açığa çıkarılamamış ve hâlâ olayın asıl sorumluları
cezalandırılamamıştır. Dört gün boyunca yaşanan
tüm bu vahşet ve katliam...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın
Halaman? Yok.
Sayın
Demiröz…
2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün,
Uludağ’da şu ana kadar yetkili bir kamu idaresi tespit edilmediğine ve
Uludağ’ın yetkilisinin kim olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Orman ve
Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu geçen hafta Bursa ziyaretinde Uludağ ile
projeleri olduğu ve yargı süreci nedeniyle meslek odalarından yakındığını ifade
etti. Sayın Bakanın meslek odalarından ve hukuk sürecinden yakınmaya hakkı
yoktur. Zira, Uludağ’da şu ana kadar yetkili bir kamu idaresi tespit
edilmemiştir.
Sorum şu:
Uludağ’ın yetkilisi kim? Bursa Büyükşehir Belediyesi mi, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı mı, Turizm Bakanlığı mı, Bursa Valiliği mi?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın
Kaplan…
3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan’ın, 13/3/1992’de Erzincan’da meydana gelen deprem sonucu yaşamını
yitiren vatandaşları saygıyla andığına, binaların yapımında kullanılan çimento
ve betonun uygunluğuyla ilgili şikâyetler olduğuna ve bu konuda duyarlı
olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
13 Mart
1992’de Erzincan’da 6,8 şiddetinde yaşanan deprem sonucu 653 vatandaşımız
yaşamını yitirdi. Saygıyla anıyorum.
Asıl
üzücü olan, tarihsel süreçte de Erzincan 37 kez büyük deprem yaşamış olmasına
rağmen, hatta 1939’da âdeta haritadan silinmiş olmasına rağmen şu anda yapılan
binalarda kullanılan çimento ve beton santrallerinin kâr uğruna hâlâ uygunluk
taşımadığı noktasında şikâyetler almaktayız. Yetkilileri uyarıyor, bu konuda
daha duyarlı olmaya çağırıyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Doğru…
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 14
Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
14 Mart
Tıp Bayramı’yla ilgili söz almış bulunuyorum.
Tüm zor
şartlara rağmen büyük bir sorumluluk ve fedakârlıkla sağlık hizmeti veren
doktor, yardımcı personel ve bütün sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı
kutluyor, önümüzdeki yıllarda hepsine sağlıklı, mutlu, huzurlu, özlük
haklarının iyileştiği, emeklilik haklarının yeterli verildiği, şiddetten uzak
çalışma ortamlarının sağlandığı günler geçirmelerini temenni ediyorum.
Hekimler
ve sağlık çalışanları büyük bir özveriyle çalışırlar. Hekimlik fedakârlık
ister, fedakârlığın da sınırı yoktur.
Bütün
hekimlerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Genç…
5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
bakanların, sormuş olduğu sorulara doğru cevaplar vermediklerine ilişkin
açıklaması
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, dün burada 4 tane soruma cevap verildi, hiçbirisine doğru cevap
verilmedi. Bu AKP’li bakanlarda hiç mi Allah korkusu yok? Milletin karşısına
çıkıp da hep yalan söylemenin bunlara bir bedeli yok mudur?
Ben
diyorum ki: İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında imar yolsuzluğu
dolayısıyla verilen meni muhakeme kararları Danıştay tarafından bozulmuştur, bu
dava nedir? Diyor ki: “Efendim, mahkemeden öğrenebilirsiniz.” Hâlbuki bu
davaların bir kısmı savcı tarafından gizleniyor.
Ayrıca da
Zekeriya Karaman’ın oğluyla Tayyip Erdoğan’ın oğlu bacanaklar. Bunlar İstanbul
Belediyesinden meslek edindirme kurslarından dolayı çok büyük ihaleler
alıyorlar ve bu ihalelerin miktarı katrilyon seviyesindedir. Diyorum ki:
Hangisinden ne kadar para aldınız? Cevap vermiyor. Yani böyle bir şey olur mu,
o zaman sorularımıza cevap vermesinler. Yani ağzıma geleni söylemek de
istemiyorum ama yani burada bir sorumluluk var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bir hükûmet varsa şerefli ve namuslu olarak karşımıza çıksın,
sorularımıza cevap versin.
BAŞKAN –
Sayın Tamer…
6.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, 14
Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, yarın 14 Mart Tıp Bayramı. 14 Mart, 1827’de
“Tıbhane-i Amire” ve “Cerrahane-i Amire” adlı tıp okullarının modern hâle
geçmesiyle “Tıp Bayramı” olarak kutlanmaya başladı. Ayrıca, “Sağlık Haftası”
olarak da kutluyoruz.
Kutsal
mesleğimizi gecesini gündüzüne katarak cansiparane, fedakârca icra eden, başta
doktorlarımız olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı
kutluyorum. Ayrıca, Meclisteki doktor arkadaşların da tıp bayramlarını
kutluyorum.
Sağlık
çalışanlarımızın bizler için çok önemli olduğunun altını çiziyor, herkese, tüm
sağlık çalışanlarına saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Sarıbaş…
7.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın,
Çanakkale ve ilçelerinde bulunan hastanelerde hangi dallarda uzman doktor
eksiği bulunduğunu ve uzman doktor eksikliğini giderecek bir girişimin olup
olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizin
aracılığınızla Sağlık Bakanımıza sormak istiyorum. Türkiye’nin batısı olmasına
rağmen, hastanelerimizde 11 adet katılım payı da halkımızdan alınması rağmen,
Çanakkale ve ilçelerinde yaşayan vatandaşlarımız, devlet hastanelerinin çoğunda
uzman doktor bulamadıkları için başka şehirlere gitmek zorunda kaldıkları, hem
maddi hem de manevi yönden sıkıntılar da taşıdıkları, bu durumun da
sağlıklarını olumsuz yönde etkilediği yönünde etrafımıza, bana ve tüm
ilgililere telefon ve faksla şikâyetler
ve taleplerde bulunmaktadırlar. Buna göre, vatandaşlarımızın dile getirdiği
şikâyet ve talepler doğru mudur? Doğruysa, uzman doktor eksikliğinin sebebi
nedir? Çanakkale ve ilçelerinde bulunan Bakanlığınıza bağlı hastanelerde hangi dallarda uzman eksikliği
vardır? Uzman eksikliğinin hastanelere göre dökümünü yapar mısınız? Uzman
doktor eksikliğini gidererek vatandaşlarımızın ızdırabını sona erdirecek
girişiminiz olacak mıdır? Bu sıkıntı ne zaman giderilecektir?
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın
Karaahmetoğlu…
8.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlu’nun, 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutladığına ve Giresun’da 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri sırasında İstiklal Marşı’nın ses düzeni
kurularak okunmasının emniyet görevlileri tarafından engellendiğine ilişkin
açıklaması
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, bugünden 14 Mart Tıp Bayramı’nı
kutluyorum. Giresun’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri sırasında
İstiklal Marşı’nın ses düzeni kurularak okunması emniyet görevlileri tarafından
engellenmiştir. Ulusumuzun bağımsızlığını, antiemperyalist bilincimizi ifade
eden marşımızın kadınlarımız tarafından layıkıyla okunmasından neden
rahatsızlık duyulduğunu anlamakta güçlük çekmekteyiz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Dağoğlu…
9.- İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu’nun,
14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tıp Bayramı
nedeniyle söz almış bulunuyorum.
Güçlü,
sağlıklı ve müreffeh bir geleceğin en önemli ön koşullarından biri, sağlık
hizmetlerinin kalitesi ve sağlık alanında erişilen gelişmişlik düzeyi aynı
zamanda bir ülkenin çağdaşlık ölçütlerinin başında gelmektedir.
Türkiye’de
son on yıldır sağlık politikalarında ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşanmakta,
insan odaklı, önleyici sağlık hizmetlerini temel alan bir sistem
içselleştirilmektedir. Bu sayededir ki ülkemiz birçok gelişmiş ülkeyle sağlık
alanındaki girişimlerde yarışmakta, hatta birçok alanda da başarılı modeller
ortaya koymaktadır. Şüphesiz ki fedakârca çalışan tıp hekimlerinin buradaki
rolleri çok büyüktür.
Bu duygu
ve düşüncelerle, tıp kökenli bir AK PARTİ milletvekili olarak, kutsal bir
meslek olan hekimlik mesleğini icra eden bütün meslektaşlarımın 14 Mart Tıp
Bayramı’nı tüm kalbî duygularımla kutluyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık…
10.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın,
13/3/1992’de Erzincan’da meydana gelen deprem sonucu yaşamını yitiren
vatandaşları saygıyla andığına ve 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutladığına ilişkin
açıklaması
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, 1992 Erzincan depreminin üzerinden yirmi bir yıl geçti; üzüntüyle,
saygıyla anıyoruz. Depremde hayatlarını kaybeden hemşehrilerime tekrar
Allah’tan rahmet diliyorum. İnşallah bir daha böyle acılar yaşamayız.
İkinci
olarak da, yarın 14 Mart Tıp Bayramı. Bir hekim olarak hekimlerin ve sağlık
çalışanlarının ne zorlukta olduklarını biliyoruz. Umarım, bundan sonra bir daha
öyle bir şeyle karşılaşmadan gerçekten bayram olarak kutlarlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın
Ünüvar…
11.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, 14
Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, yarın 14 Mart Tıp Bayramı. Yurdumuzun dört bir yanında fedakârca
çalışan, başta doktorlarımız olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının Tıp
Bayramı’nı kutluyorum.
Türkiye
son on yılda sağlıkta çağ atlamıştır. Türk insanı sağlıkta her şeyin en iyisine
layıktır. Sağlık bir ekip hizmetidir: Ekibin lideri hekimdir ama her alandaki
veya her pozisyondaki sağlık çalışanı da başarıda pay sahibidir.
14 Mart
Tıp Bayramı vesilesiyle bütün tıp mensuplarını kutluyor, emekli olanlara
sağlıklı ömürler diliyorum. Başta Çanakkale’de şehit olan tıbbiyeliler olmak
üzere, vefat edenlere de Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler ederim.
Sayın
Canikli, söz istiyorsunuz.
12.- Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutladığına ve yolsuzluk yapıldığına dair
elinde bilgi ve belge olanların, başta savcılıklar olmak üzere gerekli
mercilere başvurması gerektiğine ilişkin açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de
bütün sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramını tebrik ediyorum,
çalışmalarında başarılar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, eğer herhangi bir kişinin elinde herhangi bir konuda yolsuzluk yapıldığına
dair bir bilgi, belge varsa ortaya koyar, gerekli mercilere, başta savcılık
olmak üzere başvurur. Böyle bir durumda yapılması gereken hareket budur. Eğer
bir belge, bilgi, tespit, hiçbir şey yok… “Efendim, orada yolsuzluk var mı?”
gibi bir yaklaşımla ne soru sorulabilir ne de bir iddia ortaya atılabilir. Bu
doğru bir mantık değil, bu yanlış bir mantıktır, son derece yanlış bir
mantıktır. O zaman herkes herkese sorsun, herkes, herkes için bir şey söylesin,
böyle bir şey olabilir mi? Ha, varsa bir deliliniz, gerçekten varsa elinizde
kuşkuyu gerektirecek bir belgeniz, o zaman çıkar konuşursunuz, ortaya
koyarsınız, her şeyi söyleyebilirsiniz bu belge, bilgi çerçevesinde elbette ve
ayrıca cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunursunuz. Aksi hâlde bütün bu
iddialar içi boş iddialardır, anlamsız iddialardır. Bunu bu şekilde
değerlendirmek lazım.
Teşekkür
ediyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Teşekkürler.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN -
Sayın Şandır’a söz vereceğim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Peki.
13.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP
Grubu adına 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Biz de
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak 14 Mart Tıp Bayramı’nı, tüm sağlık
çalışanlarının, doktorlarımızın bu bayramını yürekten kutluyoruz.
Biliyoruz
ki doktorlarımızın çok sorunları var, sağlık çalışanlarımızın birçok sorunu
var. Bu sorunların çözümü konusunda on yıldır devam eden AKP iktidarının aldığı
tedbirler yeterli değil. Hâlâ doktorlarımızın, insanlarımızı sağlığa
kavuşturmak için gayret sarf eden doktorlarımızın birçok sorunları var. Bu
sorunların çözümü için Hükûmetten, devletten gereken gayreti göstermesini,
Meclisimizin gerekiyorsa da ortak bir çalışmayla bir hukuk çıkartmasını talep
ediyor, doktorlarımızın Tıp Bayramı’nı Milliyetçi Hareket Partisi adına
yürekten kutluyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, biraz önce Canikli beni kastederek “Elinde
bilgi, belge yok.” diyerek…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – İsim vermedi.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır, benim soruma şey… Müsaade ederseniz…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Kimseyi kastetmedim ben, ne alakası var ya. Genel bir
konuşma yaptım, görüşlerimi paylaşıyorum canım.
BAŞKAN –
Bir saniye…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkanım, bakın, ben soru soruyorum: İstanbul
Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında yüze yakın imar yolsuzluğuyla ilgili ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na aykırı ihale yaptığına dair soruşturma izni
istenmiş, bu soruşturma izni İçişleri Bakanlığı tarafından reddedilmiş, bunun
üzerine Danıştay 1. Dairesine dava açılmış, Danıştay 1. Dairesi bu kararları
kaldırmış. Ben soruyorum şimdi, diyorum ki: Bu davaların sonucu ne oldu? Benim
gıyaben aldığım habere göre de bazı savcılar bu dosyaları saklıyor, bırakıyor.
Ben soruyorum, Bakan burada cevap veriyor, diyor ki: “Efendim, gidin
mahkemelerde öğrenin.”
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Bunun Hükûmetimizle ne alakası var? Yargının yaptığı bir
işlemle Hükûmetin ne alakası var Sayın Başkan?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – İkincisi: İstanbul Belediyesi meslek edindirme kursları diye
bir kurs açıyor ve bu kursları baştan beri yani 2003-2004’ten itibaren “Beyaz
Holding” diye bir şirkete veriyor ve o şirketin zaman zaman yan kuruluşları
çıkıyor. Bunların ortaklarından birisi de Zekeriya Karaman. Zekeriya Karaman
ile Tayyip Erdoğan’ın oğlu bacanaklar.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, usülsüz ihale vermişse, gitsin…
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Burada verilen ihalelerden alınan para İstanbul Belediyesinde
katrilyon seviyesinde. Diyorum ki, hangi sene, hangi ihaleyle, hangi şirkete bu
ihaleleri verdiniz? Dün burada cevap veriyor, hiçbir şey söylemiyor. Yani böyle
bir şey olmaz ki Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Genç, haklısınız, söyledikleriniz zapta geçti. Yalnız Sayın Canikli isim
vermedi. “Genelde” dedi. “Böyle iddialar olursa ispatlanmalıdır.” dedi. Bunda
sizinle ilgili bir şey yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Nasıl ispatlayacağız Sayın Başkan?
BAŞKAN –
Hayır, haklısınız da şu anda bunu halledeceğimiz yer burası değil Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Yani söylesin Canikli, nasıl ispatlayacağız? Savcı dosyayı
saklıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Bunun Hükûmetimizle ne alakası var?
BAŞKAN –
Söyledikleriniz zapta geçti.
Teşekkür
ediyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Canikli bize akıl versin, nasıl ispatlayacağımıza dair bize
akıl versin. Savcılar dosyaları saklıyor.
BAŞKAN –
Sayın Genç, rica edeyim…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Savcı saklıyorsa bizimle ne alakası var?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Gel beraber gidelim Canikli, gel beraber gidelim İstanbul
Belediyesine.
BAŞKAN –
Sayın Genç, rica edeyim…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Düzeni bozuyor.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Gel beraber inceleyelim İstanbul Belediyesinde…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Savcı saklıyorsa bizimle ne alakası var?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Anladım da… Hem savcıya hem de İstanbul Belediyesine…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ben gidersem, bana verecekse gidelim ama yani…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Tamam, gidelim beraber.
BAŞKAN –
Efendim, lütfen…
Sayın
Baluken, söz isteğiniz vardı galiba. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Evet.
BAŞKAN -
Lütfen yerinize, lütfen… Zapta geçti.
Buyurun
Sayın Baluken.
14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 14
Mart Tıp Bayramı’nı ve tüm halkların Nevroz Bayramı’nı kutladığına, on sekiz
yıl önce Gazi Mahallesi’nde, dokuz yıl önce Kamışlı’da ve yirmi beş yıl önce
Halepçe’de yaşanan katliamları lanetlediğine ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de 14
Mart vesilesiyle bütün sağlık emekçilerinin ve hekimlerin Tıp Bayramı’nı
kutluyorum. Özellikle, Türkiye’deki zorlu koşullar içerisinde fedakârca yirmi
dört saat boyunca çalışan sağlık camiasının değerli mensuplarına Meclis olarak
bizler çok önemli yasal bazı düzenlemeler kazandırmalıyız diye düşünüyorum.
Yürürlükte
olan Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin sağlık emekçilerinin yaşamış olduğu
sorunların ana kaynağı olduğunu düşünüyoruz. Yarın Barış ve Demokrasi Partisi
olarak biz bu sağlık politikalarıyla ilgili bir grup önerisi de indireceğiz.
Meclisten bu konuda bir duyarlılık beklentimizi tekrar etmek istiyorum.
Diğer
taraftan, 21 Mart Nevroz Bayramı biliyorsunuz. Başta Türk ve Kürt halkları
olmak üzere Orta Doğu’daki ve Kafkasya’daki bütün halkların Nevroz’unu şimdiden
kutluyoruz. Bu Nevroz’un barışa, özgürlüğe, kardeşliğe vesile olmasını temenni
ediyoruz.
Dün, 12
Mart itibarıyla on sekiz yıl önce Gazi Mahallesi’nde yaşanan, dokuz yıl önce
Kamışlı’da yaşanan ve yirmi beş yıl önce Halepçe’de yaşanan katliamları buradan
lanetliyoruz.
Biraz
sonra, parti grubumuzun önerisi üzerine, bütün Meclisin özellikle Gazi
olaylarından yola çıkarak bu katliamları lanetleyecek şekilde bir araştırma
komisyonu kurmasının gerektiğine inanıyoruz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
milletvekilinin, ana dilde eğitim yasağının çocukların zekâ gelişimi,
derslerdeki ve sınavlardaki başarısı, anlama yeteneği, iletişim kurma yeteneği
ve zihinsel dünyaları üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/538)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Açık bir
hak ihlali olan anadilde eğitim yasağının, çocukların zekâ gelişimi,
derslerdeki ve sınavlardaki başarısı, anlama yeteneği, iletişim kurma yeteneği,
zihinsel dünyaları üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin bütün boyutları ile
araştırılarak, alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci,
İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Altan Tan (Diyarbakır)
15) Esat Canan (Hakkâri)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Türkiye'nin
gerçek bir demokrasiye geçiş süreci hiç kuşkusuz demokratik bir anayasanın
oluşturulması ile başlayacaktır. Yeni anayasanın en önemli konularından birini
ise anadilde eğitim hakkı oluşturmaktadır. Evrensel bir hak olan anadilde
eğitim hakkını engelleyen Anayasa'nın 42’nci maddesi, Kürt sorununun ve bu
sorundan kaynaklanan çatışmalı ortamın da en temel unsurunu oluşturmaktadır. Bu
madde, Türkiye'de yaşayan bütün azınlıkları Türk, dillerini de yok saymaktadır.
Bugün sadece demokratik ülkelerde değil, en geri kalmış ülkelerde bile nüfusu 2
binin altında bulunan etnik grupların dâhil kendi dillerinde eğitim görme hakkı
anayasal güvenceye alınmıştır. Kanada'da hem İngilizce hem Fransızca resmî
dildir. Filipinler'de Filipince hem resmî dil hem de devlet dilidir ve
İngilizce ise resmî dildir. Irak'ta Arapça, Kürtçe resmî; Türkçe ve Süryanice
bölgesel dillerdir.
Türkiye'deki
uygulamalar ise bu ülkelerden farklı olup ana dilde eğitim hakkının tanınıp
tanınmayacağı fiilen Genelkurmay Başkanının iznine tabi kılınmıştır. Siyasi
iktidar altı bin yıllık geçmişi bulunan Kürt dili üzerinde, bilgiden yoksun,
sığ tartışmalar başlatarak yeni anayasa çalışmalarının sürdüğü böylesi bir
süreçte bu hakka şimdiden ipotek koymaktadır. Kürtler, Türkler gibi kurucu
unsur sayıldığı hâlde, Türklerle aynı haklara sahip değildir. Nüfusu 20 milyonu
aşan Kürtlere, değil ana dilde eğitim görme hakkı, ana dili serbestçe kullanma
hakkı bile tanınmış değildir. Okullarda Kürtçe konuşmak yasaktır. Ana dilde
eğitim talep etmek suç kapsamında görülerek yüzlerce vatandaş bu taleplerinden
dolayı örgüt üyesi sayılarak tutuklanmış, onlarca öğrenci bu yüzden okuldan
uzaklaştırılmıştır.
Kişi ile
ana dili arasındaki duygusal ilişki, yaşam boyu sürecek kadar derin bağlarla
örülmektedir. Çocuk okul çağına gelinceye kadar ana dilinin temel kurallarını
öğrenir ve bu çerçevede dil yeteneği kazanır. Edindiği sözcüklerle düşünür, dış
dünya ile bağlantısını bu sözcüklerle kurar. Yani gelişimi ve iletişimi,
anlaşması, anlaşılması bu zihinsel süreç ve de buna aracılık eden dil ile
ortaya dökülür. Okula başladığında, ana dili dışında farklı bir dile dayalı
eğitim çocuğun gelişimini alt üst ederek bocalamasına, çevreye küsmesine,
kendini önemsemeyip kendinden kaçmasına ve dolayısıyla başarısız olmasına neden
olur.
Ana dilde
eğitimin önemi sadece eğitim bilimcileri tarafından ortaya konulmakla da
kalmaz, dünyaca genel kabul görmüş temel bir insan hakkı olarak kayıtlara
geçirilmiştir. Hükûmet, dünyadaki uluslar, azınlıklar ve özellikle, Türk
azınlıklar için ana dilde eğitim hakkının en hararetli savunucusu kesilirken
Türkiye'deki Kürtlere bu hakkı tanımamak/kullandırmamak için aynı derecede
karşı bir tutum içine girmektedir. Türkiye'nin onaylamış olduğu İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri, Çocuk
Hakları Sözleşmesi, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi,
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi gibi en temel
belgeler uyarınca ana dil hakkını tanıması ve uygulamaya geçirmesi gerekmektedir.
Çünkü ana dilde eğitim, çocuğun sağlıklı gelişimi açısından vazgeçilmez bir
öneme sahiptir.
Hint-Avrupa
dil ailesinin İrani kolunun kuzeybatı İrani grubuna giren Kürtçe (Kurdî),
Kurmancî başta olmak üzere Soranı, Goranî, Hewremanî ve Kirmanckî (Zazakî /
Dimilkî) lehçelerine sahiptir. Kürtçe, Türkiye, Suriye, İran, Irak ve dünyanın
birçok yerinde 50 milyondan fazla insanın ana dili, dünyanın en zengin ve en
eski dilidir.
Hiç
şüphesiz demokratik, özgürlükçü bir anayasa, ana dilde eğitim yasağının
kaldırılarak, Kürtçenin resmî dil olması dâhil, hayatın her alanında serbestçe
kullanılması ve her düzeyde Kürtçe eğitim ve öğretimin güvence altına alınması
ile gerçekleşecektir.
Kürtçe
üzerindeki baskıların kaldırılarak, devletin bu alandaki yükümlülüğünü yerine getirmesi
doğrultusunda, asimilasyon politikalarına son vererek devlet okullarında ana
dilde eğitimin önünü açacak düzenlemeler yapılmalıdır.
2.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu ve 21 milletvekilinin, ana dil yasaklarının, retçi ve tekçi politikaların
yol açtığı olumsuz sonuçların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/539)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ana dil
yasaklarının, ret ve tekçi politikaların yol açtığı olumsuz sonuçların
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98’inci,
TBMM İçtüzüğü’müzün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince araştırma komisyonu
kurularak sorunun araştırılmasını arz ve talep ederim.
1) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
21 Şubat,
2000 yılından bu yana Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Ana Dil Günü
ilan edilmiştir. Böylesi bir günün anlamı, dili yasaklanan halklar için çok
büyük önem arz etmektedir. Bu anlamda Birleşmiş Milletler tarafından çok
dillilik ve kültürlülüğü desteklemek, dilleri korumak, kollamak önemli bir
katkı sunma anlamına gelmektedir.
Bugün
dünyada yapılan araştırmalara göre 5750 dil konuşuluyordu, ancak günümüzde 2750
dil hâlâ varlığını korumaktadır. Türkiye’de buna benzer diller yaşamını yitirmektedir.
Tahmini daha önce 30'a yakın dil ve lehçe ülkemizde kullanılmaktaydı. Bunların
15'i artık çok sınırlı kullanılmakta, birkaç dil ise eriyip yok olmuştur.
Konuşulan
dillerin gelişmesini sağlamak için mutlak o dilde eğitim yaparak ticarette,
alım satımda kullanmak gerekir. Şartlar ne olursa olsun günlük yaşamda o
dillerin nefes alması gerekir. Bu amaçla Türkiye’de konuşulan dillerin gelişip
korunması için kültürel zenginliğimizin devamının çok önemli olduğu aşikârdır.
Dil,
insanlar arasında anlaşmayı sağlayan canlı bir vasıtadır. Dil, insanlar
arasında duyguyu düşünceyi arzuları derli toplu anlatan bir mekanizmadır. Dil,
düşünceyi özgürce ifade etme, aktarma, anlatma, önermelerle bağlantı kurma
aracıdır. Aynı zamanda soyut kavramların özümsenmesi, yazı aracı ile gelecek
nesillere aktarma ve iletişim kurmanın köprüsüdür.
Her
kesimin, her topluluğun mutlak bir ana dili vardır. Bu açıdan 21 Şubat günü
UNESCO tarafından çok kültürlülüğü, çok dilliliği korumak, bazı fonlarla destek
olmak, geliştirmek, katkı sağlamak amacıyla ilan edilmiştir.
Tabii ki
hiçbir şey kendiliğinden gelişemez. Bangladeş halkının Pakistan sömürgeciliğine
karşı vermiş olduğu mücadele sonucu insanlığın bilincine kazınmış olduğu bu
eylemi anmak için 21 Şubat Dünya Ana Dil Günü olarak UNESCO tarafından kabul
edilmiştir.
Herkes
önce ana dili ile anlayabiliyor, kavrayabiliyor. Çünkü çocuğun daha anne
karnında iken annesinin sesine karşı duyarlılık kazandığı, yapılan bilimsel
araştırmalar bu olguyu doğrulamıştır. Doğduğu andan itibaren annesinin sesini,
kokusunu diğer kişilerden ayırabiliyor.
Dolayısıyla
çocuk, ilk adlandırma, tanıma, algılama, değerlendirme süreci içerisinde çözme
ve ilgi duymayı kuşkusuz ana dili ile gerçekleştiriyor. Ana dili zihinsel
süreçlerin şekillenmesinde, algılanmasında, yargılamasında, ölçme ve
değerlendirmesinde büyük bir rol oynar. Çocuk anne, baba ve kardeşlerini
tanımaya başlar ve süreç içerisinde çevreden etkilenir. Okul başladığında aile,
sokak, okul üçgeninde karşılaştığı nesnelere karşı çözümleme yapar. Anne karnında
yaşamaya, tutunmaya başladığı an ile okul çağına geldiğinde ise ana dili
dışında yabancı bir dille eğitimin dayatılması zihninde karışıklıklar yaratır.
Çocuğun davranışlarında, hareketlerinde, gelişiminde, konuşmasında,
yaklaşımlarında değişiklikler görülür. Süreç içerisinde anlam vermeye çalışır.
Çocuğun
kazanmış olduğu deneyimler bilgilerle çelişmeye başlıyor. Çocuk kendi
kültürünü, kazanmış olduğu bilgi ve beceriyi reddetmek zorunda kalıyor. Zaman
içinde yeniden öğrenme çabası aktif katılımı engellemiş olur. Bu, eğitim
öğretim üzerinde negatif etkiler yaratıyor.
Toplumsal
varlık olan insanın ilişki kurduğu ana kanalın kapatılması bazen kapanmayan
yaralara neden olabilir. Bu noktada ulus devlet yaratma anlayışı nedeni ile
baskı, yasaklar, asimilasyonla birçok insan toplulukları ana dillerinden uzaklaştırılmıştır.
Bunun nedeni, ceberut ulus devlet anlayışı sonucu ana dil üzerindeki kırılmalar
derinleştirilmiştir. Dünyanın birçok ülkesinde, Avrupa’da dil ve kültür
bileşenlerinden oluşan devletler bu farklılıkları zenginlik olarak kabul
ederler. Farklı dillerin ve kültürlerin yaşanması ve gelişmesi için eğitim
şarttır.
Bu amaçla
ana dil yasaklarının, ret ve tekçi politikaların yol açtığı olumsuz sonuçların
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi amacı ile bir Meclis araştırması
açılması elzemdir.
3.- İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın
ve 23 milletvekilinin, İstanbul ili Sultangazi ilçesindeki taş ocaklarının
faaliyetlerinin çevre ve halk sağlığı açısından ortaya çıkardığı sonuçların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/540)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyanın
en güzel kentlerinden biri olan İstanbul, maalesef son yıllardaki uygulamalar
sonucunda ciddi tahribatlara uğramaktadır. İstanbul'un eşsiz çehresi çevreye
duyarsız pek çok karar ve faaliyetten ötürü hızla istenmeyen şekilde
değişmekte, çevre kirliliğinin yanı sıra insan sağlığı hiçe sayılmaktadır.
İstanbul
ili Sultangazi ilçesi hudutları dâhilinde yer alan ve 15 izin ruhsatı ile
işletilmekte olan taş ocakları nedeniyle yeşil doku tamamen yok olduğu gibi, halkın
sağlığı da ciddi bir tehdit altındadır.
Daha önce
şehir dışında sayılan ve açıldıkları tarih itibarıyla etrafında yerleşim
bulunmayan Sultangazi taş ocakları bugün için şehir merkezinin tam ortasında
kalmaktadır. Üstelik etrafı konutlarla kaplı bu taş ocaklarının yanı başında
küçük çocukların eğitim gördüğü okul binası da bulunmaktadır.
Taş
ocaklarındaki teknolojinin de eski olması sağlık problemlerini beraberinde
getirmektedir. Ne yazık ki, taş ocaklarının faaliyetleri sonucunda İstanbul'u
kaplayan toz bulutu nedeniyle öncelikle Sultangazi'deki yurttaşlar olmak üzere,
İstanbul'da yaşayan tüm yurttaşların sağlığı ciddi anlamda olumsuz
etkilenmektedir.
Bunun
içindir ki, Sultangazi ilçesinde bulunan taş ocaklarının faaliyetleri için
vakit kaybedilmeden gerekli önlem ve kararların alınması önem arz etmektedir.
Ayrıca,
Sultangazi taş ocaklarının Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
Maden
İşleri Genel Müdürlüğünce yeterince denetiminin yapılıp yapılmadığı,
yapılıyor
ise halk sağlığını tehdit ettiğine dair bir bulguya rastlanıp
rastlanılmadığının bilinmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu
çerçevede, İstanbul ili Sultangazi ilçesindeki taş ocaklarının faaliyetlerinin
çevre ve halk sağlığı açısından ortaya çıkardığı sonuçların incelenerek
alınması gereken karar ve önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98’inci; TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul)
2) Ercan Cengiz (İstanbul)
3) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
4) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
5) Sedef Küçük (İstanbul)
6) Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Kazım Kurt (Eskişehir)
9) Nurettin Demir (Muğla)
10) Veli Ağbaba (Malatya)
11) İlhan Demiröz (Bursa)
12) Ali Haydar Öner (Isparta)
13) Ramis Topal (Amasya)
14) Erdal Aksünger (İzmir)
15) İlhan Cihaner (Denizli)
16) Özgür Özel (Manisa)
17) Ali Özgündüz (İstanbul)
18) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
19) Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
20) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
21) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
22) Muharrem İnce (Yalova)
23) Turgut Dibek ( Kırklareli)
24) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
BAŞKAN –
Araştırma önergeleri bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve arkadaşları tarafından 12/3/1995’te yaşanan İstanbul Gazi
Mahallesi olaylarının araştırılması amacıyla 12/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulun 13 Mart 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 13.03.2013 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Mart
2013 tarihinde İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşları tarafından
verilen (2845 sıra no.lu), “12 Mart 1995’te İstanbul Gazi mahallesi
olaylarının” araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13.03.2013 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN –
BDP Grubu adına İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
Sayın
Baluken, buyurun.
Süreniz
on dakika.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partimizin grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
Genel Kurula getirdiğimiz önerge, grup önerisi, 12 Mart 1995 yılında Gazi
Mahallesi’nde yaşanan olaylarla ilgili Meclisin inisiyatif alması, Meclisin
süreci, orada yaşanan dramatik, travmatik süreçlerin tamamını açığa çıkaracak
şekilde bir inisiyatif almasıyla ilgilidir.
Bildiğimiz
gibi, 12 Mart 1995 tarihinde akşam saatlerinde Gazi Mahallesi’nde -çoğunlukla
Alevi yurttaşlarımızın yaşamış olduğu bir mahalle- dört kahvehane ve bir
pastanenin kimliği belirsiz kişiler tarafından silahla taranması sonucu
başlayan hadiseler vardı. Bu ilk silahlı saldırı sonrasında “Halil Kaya” adında
bir Alevi dedesi yaşamını yitirmişti ve saldırganlar gasbettikleri taksiyi
yakarak, taksinin şoförünü öldürerek gözden kaybolmuşlardı. Maalesef o
olayların başlangıç anından büyümesine kadar, saldırganların yakalanması,
saldırganların adalet önüne çıkarılmasıyla ilgili, kolluk kuvvetleri tarafından
yeterli bir çaba ortaya konmamıştı ve bu yetersiz çaba nedeniyle Gazi
Mahallesi’nde yaşayan Alevi yurttaşlarımızın ağırlıkta olduğu kitle bu olayı
protesto etmek için aynı akşam bir araya geldi ve yürüyüşe başladılar.
Bu
yürüyüş esnasında, daha çok, dediğim gibi, olayı yapan saldırganların
yakalanması ve olayla ilgili ihmali bulunanların yargı önüne çıkarılmasıyla
ilgili bir talep vardı ancak yürüyüşe geçen kitleye tekrar silahlı müdahale
yapıldı ve orada da “Mehmet Gündüz” adında bir vatandaşımız yaşamını yitirdi,
onlarca vatandaşımız yaralandı, bu ağır silahlı saldırı sonucu yaralandı.
Ertesi
gün olaylar devam etti. 13 Mart günü İstanbul’un pek çok yerinden bu olayları
protesto etmek için gelen on binlerce insan, yine bir önceki gece kitlelerin
dile getirdiği şeyleri haykırmaya başladılar, bu silahlı saldırıyı, bu
provokatif saldırıyı yapan kirli ellerin açığa çıkarılması ve sorumluların
yargılanmasını istediler. Ama maalesef, yine, bu, adaleti isteyen, bu, hakkı
isteyen talebe karşı kitlelerin üzerine gerçek mermilerle ateş açıldı ve ikinci
gün, yani 13 Mart günü gerçek silahlardan çıkan mermilerle 15 yurttaşımız
hayatını yitirdi, 300’ün üzerinde vatandaşımız da yaralandı ve çok ciddi
birtakım hadiseler orada yaşandı. Gazi Mahallesi başta olmak üzere, birkaç
mahallede sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve bu sokağa çıkma yasağı iki gün boyunca
devam etti.
15 Mart
günü, yine Ümraniye’de, Gazi Mahallesi’nde çıkan bu olayları protesto etmek
için, yaşanan can kayıplarından sorumluların yargı önüne, adalet önüne
çıkarılmasını istemek için yine kitleler demokratik haklarını kullandılar ve
yürüyüşe geçtiler. Ümraniye’deki bu protesto yürüyüşüne de, yine, silahlı
saldırı yapıldı ve 5 vatandaşımız da burada yaşamını yitirdi. Yani üç gün
içerisinde, nereden geldiği, nereden tetiklendiği belli olmayan birtakım
güçlerin ortaya koyduğu provokatif bir eylemle beraber 22 vatandaşımız yaşamını
yitirdi, 300’ün üzerinde vatandaşımız yaralandı, içlerinde ağır yaralı olanlar
vardı ve yine, yüzlerce vatandaşımız da gözaltına alınarak çeşitli hukuksal
süreçlerden geçildi.
Bakın, o
gün olaylardan hemen sonra yaşamını yitiren 17 vatandaşımızın otopsi
raporlarında, özellikle 7 vatandaşımızda gerçek mermiler tespit ediliyor
-otopsi raporlarında bu tespit sabittir.- ve o dönem, tabii, olay hukuksal bir
boyuta taşınıyor, hukuksal merciye taşınıyor. Ancak hukuk boyutunun, hukuk
sürecinin başlamasıyla beraber, maalesef, bir devlet geleneği, bir devlet
zihniyeti tekrar devreye giriyor ve katliamı yapanları saklamaya yönelik, daha
çok bu katliama uğrayanları suçlayan bir dille bir süreç yürütülüyor ve 22
kişinin yaşamını yitirdiği olaylarla ilgili sadece 2 polis memuruna göstermelik
birtakım cezalar veriliyor ve bu cezalar da daha sonra Yargıtay tarafından
tekrar bozuluyor.
Burada,
yargıyla ilgili bütün süreçlerde aileler, bu, mağdur yakınları, yaşamını
yitirenlerin yakınları, mağdurlar kendi haklarını arıyorlar ve Türkiye’deki iç
hukuk yollarının tamamını zorlamalarına rağmen hiçbir sonuç alamıyorlar.
Dolayısıyla, yakınlar, Türkiye’deki iç hukuk sisteminden sonuç alamadıkları
için bu davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıyorlar. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi 27 Temmuz 2005’te vermiş olduğu karar ile Türkiye'nin, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2’nci maddesinde düzenlenen yaşama hakkını ihlal
ettiğine kanaat getiriyor ve Türkiye’yi toplam 510 bin avro tazminat ödemeye
mahkûm ediyor. Yani, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de Türkiye
hakkında olaylarla ilgili vermiş olduğu bir mahkûmiyet kararı var. Dolayısıyla,
on sekiz yıl önce üstü kapanmaya çalışılan, sorumlularının yargı önüne, adalet
önüne çıkarılmadığı bir katliamla ilgili aslında uluslararası sözleşmelerin
vermiş olduğu bir yargı kanaati de var. Biz şu anda, bugün, Meclisten, on sekiz
yıl önce yapılmayanı bugün yapma çağrısını yapıyoruz yani, Mecliste her siyasi
parti mutlaka, bu, on sekiz yıl önce yaşanan hadiselerle ilgili aslında bir
mezhep çatışmasını, belki bir etnik çatışmayı kendi hedefine almış böylesi
karanlık bir olayı açığa çıkaracak şekilde bir süreç yürütmesini, bir araştırma
komisyonu kurmasını istiyoruz.
Şimdi, bu
olay ne için önemlidir? Aslında sadece Gazi katliamı değil, 90’lı yılların
tamamı bir bütün olarak incelenmeye, yüzleşmeye, hakikatleri açığa çıkarılmaya
muhtaç olan yıllardır. Yani faili meçhullerden tutalım da toplu mezarlara
kadar; işte, asit çukurlarından tutalım da kitlesel katliamlara kadar, 90’lı
yıllarda sorumluları yargı önüne, adalet önüne çıkarılmamış, pek çok hukuk dışı
katliam maalesef önümüzde duruyor.
Gazi
olaylarından başlayarak biz 90’lı yıllarla ilgili bir yüzleşme sürecini mutlaka
kendi gündemimize almalıyız. Hatta Meclis eğer buradan böyle bir inisiyatif
çıkarırsa, bunu cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadarki tarihimizde var olan
bütün kitlesel katliamlarla ilgili süreçleri araştıracak şekilde işletmelidir.
Yani, 25 yılındaki Şeyh Sait ayaklanmasından, Ağrı’da, Zilan’da, Dersim’deki olaylara
kadar, Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’taki olaylardan, işte Gazi katliamına kadar
bir bütün olarak bu ülkenin tarihinde kara bir leke olarak duran bütün olayları
açığa çıkaracak şekilde bir sürecin yürütülmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bugünkü önerimize, bu doğrultuda, hepinizden destek
bekliyoruz, hepinizin duyarlı olması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak, özellikle
geçen hafta, güncel olarak ortada olan bir katliamla ilgili, Meclisimizin
oluşturduğu bir komisyonun sunduğu rapor son derece kaygı vericidir. Tekrar,
90’lı yıllardaki zihniyetin bugün hâlâ yürürlükte olduğunu göstermiştir.
Roboski katliamından bahsediyorum, Roboski katliamıyla ilgili İnsan Hakları
Komisyonunda kurulan alt komisyon raporundan bahsediyorum. Ağırlığı çocuk olan,
34 köylünün, Kürt köylüsünün katledilmesiyle ilgili olan bu süreci “bir
koordinasyonsuzluk” şeklinde tanımlayarak gerçek failleri gizlemeye çalışan,
dolayısıyla, bu konuda Meclisin önümüzdeki süreçte çözümleyici gücüne de gölge
düşüren bir anlayışla hazırlanan bu raporun hepimizde kaygı uyandırdığını
belirtmek istiyorum. Eğer yaklaşım Roboski alt komisyon raporu gibi ortaya
çıkacaksa zaten bu Meclisin herhangi bir çalışma yürütmesine gerek kalmayacak.
Komisyonlar
kurulurken, alt komisyonlar kurulurken Meclisin hiçbir etki altında bulunmadan
gerçekleri açığa çıkarmasıyla ilgili bir sorumluluğu olduğunu tekrar
hatırlatmak istiyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum.
Dün
itibarıyla, 12 Martta, dokuz yıl önce Suriye’de Rojava’da -Batı Kürdistan’da-
Kamışlı’da Esat güçleri tarafından yapılan katliamı lanetliyorum.
Yine,
yirmi beş yıl önce, Halepçe’de 5 binden fazla, ağırlığı, çoğunluğu kadın ve
çocuk olan Kürtlere yönelik yapılan katliamı yine buradan lanetliyorum.
Özellikle,
Meclisimizin bu katliamlarla ilgili duyarlı bir yaklaşım içerisinde olması
gerektiğini tekrar belirtiyorum. Grup önerimize desteğinizi beklediğimizi
vurgulamak istiyorum.
Hepinize
teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Öneri üzerinde ikinci konuşmacı, aleyhinde olmak üzere Çankırı Milletvekili Sayın
İdris Şahin.
Sayın
Şahin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Barış ve
Demokrasi Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle
şunu ifade etmek isterim ki, değerli grup başkan vekilimiz 12 Mart 1995 yılında
gerçekleşen hadiseleri adli bir vaka olarak burada son derece somut ifadelerle
bir sefer daha gözümüzün önüne getirdi…
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Mahalle kavgası yani değil mi? “Adli olay…”
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Siz onu anlamışsanız biz ne diyelim?
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) - …ve o sürecin ne şekilde gerçekleştiğini, o dönemin hangi
şartlarda yaşandığını çok net bir ifadeyle de biz burada sizlere ifade etmek
istiyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Bahsettiğim katliamların hepsi siyasi katliamlardır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) - İki aile birbirine girdi Gazi Mahallesinde, onun için
insanlar öldü (!)
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) - Özellikle şu hususu buradan ifade etmek istiyorum: Biz
değerli grup başkan vekilimizi burada saygıyla dinledik, hiçbir şekilde de
herhangi bir sataşmada da bulunmadık. Buradan da kendisinin kronolojik sıra
itibarıyla adli vakayı çok güzel bir şekilde ifade ettiğini söyledim.
Dolayısıyla, direktmen, hemen itiraz edilecek bir cümle dahi söylemeden bu
şekilde bir beyanını da doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey olur mu ya? Dünya âlem biliyor ki bu siyasi
bir katliam, bir katliam!
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) – Şimdi bir bakalım: O günün adli olaylarını sayın grup başkan
vekili ifade etti. O günün şartlarında ülkenin durumu neydi…
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Sen nasıl o insanlar hakkında böyle konuşabiliyorsun? Bu bir
katliamdır, ne adli olayı!
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) – …bu süreçleri ortaya hazırlayan hadiseler nelerdi ben de
kısaca bunlardan bahsetmek istiyorum ve 12 Mart ve devamındaki hadiselerde Gazi
Mahallesi’nde ve Ümraniye’de yaşamını yitiren 22 tane vatandaşımıza da buradan
tekrar Allah’tan rahmet diliyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kim kimi öldürmüş?
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) – O günün şartları ve sonrasında, bugün, Barış ve Demokrasi
Partisinin gerçekleştirmek istediği araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin
öneriye dair hemen, o günün akabinde Mecliste grubu bulunan bütün partiler
ortak bir çalışma geliştirmişler ve gelişmeler üzerine her parti grubu ve
yetkili organları konuyu ele almış, olayları ve gelişmeleri kınayan ve
sorumluların ortaya çıkarılarak cezalandırılmasını isteyen açıklamalar
yapmışlardır ve bunlara ek olarak da olayların hemen akabinde, 14 Mart 1995
tarihinde Mecliste grubu bulunan tüm partilerin ortak önergesiyle bir araştırma
komisyonu kurulmuş ve olayların üzerine de gidilmiştir ve o dönem için
muhalefet görevini üstlenen bazı parti yöneticileri Gazi ve Ümraniye olayları,
öğrenciler arasında çıkan kargaşa ortamı, ekonomik sorunlar ve enflasyon
rakamının yüzde 150’lere yaklaşması, devam eden terör olayları gibi hususları
gündemlerine taşıyarak 12 Mart 1970 benzeri bir askerî müdahalenin bile yaşanabileceğini
dile getirmişlerdir. Bunu şimdi buradan niçin söylüyorum?
Değerli
milletvekilleri, şimdi, olayların bir görünen yüzü var, adli vakası var, bir de
görünmeyen yüzünde tertiplenen bir kısım düşünceler var…
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Hâlâ “adli vaka” diyorsun. Bu insanlar birbirlerini mi
vurdu? Bu insanları polis öldürdü, devlet öldürdü bu insanları ya!
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) - …ve bu bunlardan bir kısmı da Gazi Mahallesi’nde ve devamında
Ümraniye ilçelerinde meydana gelen toplumsal olayların analiz edilmesinde,
kanaat oluşturmasında size bir perspektif sağlayacağını düşünüyorum.
Bütün darbelerin özünde ve öncesinde ülkede
bir ekonomik istikrarsızlığın ve siyasi istikrarsızlığın olmasını isteyen bir
kitle var bu ülkede ve her sıkıntılı sürecin içerisinde ekonomik istikrarsızlık
ve siyasi istikrarsızlık bulunduğu takdirde bu ülkede bir kısım metotlar
uygulayarak laik antilaik gibi, Alevi Sünni çatışması gibi bir kısım gündemler
yaratmak suretiyle -80 öncesinde de sağ sol olayları gibi- toplumu birbirine
kırdırmaya çalışan bir zihniyet var. Gazi olaylarının öncesinde ve sonrasında,
kurulan komisyonun yapmış olduğu tespitlerde de buna benzer bir kısım tahliller
var.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Gazi Mahallesi’nin arkasındaki mantık da anlaşılmış oldu bu
arada konuşmalarınızdan sonra.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) - Önemli olan, Meclisin o gün irade ortaya koyup ortaya koymuş
olduğu komisyonun raporunda neler ifade ettiğini sizlerle kısaca paylaşmak
istiyorum.
Elbette
ki bu hadisenin tam manasıyla bir kurgu sistemi olmadığına yönelik tespitler
var ancak hadisenin 12 Mart Pazar günü bir büyük takımın maçının olduğu saatte
olmuş olması, İstanbul Valisinin Başbakanın düzenlemiş olduğu bir toplantı
nedeniyle Ankara’da olması, Jandarma Alay Komutanının bir seminer için Ankara’da
olmuş olması ve yine terörle mücadeleden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı
Hüseyin Kocadağ’ın İzmir’de günübirlik bir seyahatte olmuş olması, maç saatine
yakın bir noktada televizyon vericilerinin genelde tek bir kanaldan maçların
yayınlanmış olması sebebiyle Gazi Mahallesi’ndeki bir kısım kahvehanelerde
kalabalıkların oluşabileceğini düşünmüş olmaları ve o saatte bu eylemin
gerçekleştirilmiş olması, sıradan bir vaka olmadığını bizlere göstermekte.
Olayın olduğu gün, öncesinde kahvehanenin taranması sonucu vefat eden şahsın ve
sonrasındaki gelişmelerde Emniyet Müdürlüğüne yürüyen, bir anda oluşan o
kalabalığın tepkisinin sabah saat 4.30 sıralarında yatıştırılmaya çalışıldığı
bir ortamda, hemen hemen ortadan kalkmasına yüz tuttuğu bir ortamda halkın üzerine
tekrar ateş açılmak suretiyle 1 kişinin daha öldürülmüş olması bu hadisenin
sıradan bir hadise olmadığını bizlere göstermektedir ve bunu da raporunda o
günkü milletvekillerimiz çok net bir şekilde ifade etmişlerdir.
Ancak ben
orada var olan bir kısım tespitleri burada ifade etmek istiyorum: 14 Mart 1995
tarihindeki, Meclisçe kurulan Komisyon, çalışmaları sonrasında, Gazi
mahallesindeki olaylarda, olayların başlangıcından önce de mahallede Alevi ve
Sünni inançlı vatandaşlarımızın bir arada ve en yoğun bir şekilde yaşadığının
tespit edildiğini, genel olarak mahallede önceye dayalı bir Alevi-Sünni
gerginliğinin ya da çatışmasının olmadığını, ancak bazı münferit olayların,
istismara dayalı tahriklerin zaman zaman yaşandığı, bölgenin inanç yapısı ve
sosyoekonomik durumu itibarıyla bu tür toplumsal olayların meydana gelmesi
açısından müsait olduğunu, toplumsal infial uyandıran kahvehane tarama
olaylarının bilinen bir terör örgütü tarafından yapılmadığını, ancak olayların
gelişimi sırasında aşırı sol Marksist-Leninist ve bölücü terör örgütlerinin iş
birliği içerisinde oldukları, ayrıca, olayların tırmandırılmasında, mahallede
oturmayan bazı kişilerin olayların büyümesi yönünde özel bir gayret içerisinde
olduklarını mütalaa etmişlerdir raporunda. Yine aynı raporda, bu tespitler
ışığında, Gazi olaylarının provoke ve organize bir toplumsal gerginlik
çıkartılmasına yönelik bir olay olduğu da değerlendirilmiş. “Gazi olaylarının,
bölgeyi iyi bilen, vatandaşın vereceği tepkiyi ölçerek hareket eden kişi ya da
kişilerce tertiplenmiş olabileceği, olayların başlaması için ilk olarak
kahvehanelerin tarandığı, sonrasında ise, 1.30 sıralarında, görevli polislerin
üzerine ateş açıldığı, olayların durmuş olabilme ihtimali noktasına geldiği bir
aşamada ise sokak eylemlerinin devam etmesi için yine halkın üzerine ateş
açıldığı göz önünde bulundurulmalıdır.” diyor. Söz konusu eylemler için bir
terör örgütüyle iş birliğine gitmenin gerekli olmadığını, bölgenin yapısını
bilen kişiler tarafından zamanında müdahalelerle olayların büyümesinin
kolaylıkla sağlanacağı, gösteriler sırasında öne çıkan sol terör örgütlerinin
tepkilerinin ise normal seviyesinde olduğu değerlendirildiğini ve vatandaşların
bir an içerisinde galeyana gelebileceklerini vermiş oldukları raporla da ifade
etmişlerdir.
Bu
bilgiler ışığında, olayların Alevi-Sünni gerginliğini çıkarmak için provokasyon
amaçlı çıkarıldığı, halk ile güvenlik kuvvetlerinin karşı karşıya
getirilmesinin amaçlandığı değerlendirilmiştir. 12 Mart 1995 tarihinde ülkenin
içerisinde bulunduğu siyasi süreç de iyi tahlil edilmeli ve bu siyasi sürece
göre ekonomik ve siyasi istikrarın azaldığı bir dönem olması, olay günü 12
Martta biraz önce ifade ettiğim bir kısım hadiseler ve yöneticilerin il dışında
bulunmuş olmalarının da tesadüfi olamayacağını, bunun da titizlikle
değerlendirilmesi gerektiğini bizzat o günkü raporda ifade etmişlerdir.
Sonuç
itibarıyla, Alevi inancına sahip vatandaşlarımızın yoğun olarak bulunduğu Gazi
Mahallesi’nde kahvehanelerin taranması olayının gerçekleştirilmesinde söz
konusu eylemin emrini verenlerin çok ince ve detaylı bir saha çalışması
yaptıkları ve sonrasında hedef belirledikleri ve hedeflerini analiz ettikleri,
polisin mahalledeki çalışmaları ve konumunu, durumunu, imkân ve kabiliyetini de
iyi tahlil ettiklerini çok açık bir şekilde raporda ifade etmişlerdir. Bu da
göstermektedir ki Türkiye Büyük Millet Meclisi o günkü olayda bütün partileri
itibarıyla bu konuya gerekli hassasiyeti göstermiş, sonrasında bir rapor
düzenleyerek de bunu Meclise taşımıştır. Dolayısıyla bugün talep edilen konu
tekrar bir araştırma önergesi ve araştırma komisyonu kurulmasına yöneliktir.
Bugünkü süreç itibarıyla buna ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Vardır, vardır, sorumluların tespiti için vardır.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) – Ancak, şunu özellikle ifade edelim ki bu tür eylemlerin
tamamında hedef yegâne millet olmuştur ve millete karşı yapılmış bu eylemler
söz konusudur. Burada milletimizin yekvücut, çok daha uyanık, çok daha bilinçli
bir şekilde bu tür nifak tohumları ekenlere fırsat vermemesi amaçlanmaktadır ve
bunu da Türkiye Büyük Millet Meclisi itibarıyla el birliğiyle
gerçekleştireceğiz.
Bugün,
ben, tekrar, bu 22 tane, orada hayatını kaybeden insanımıza Allah’tan rahmet
diliyorum ve önergenin bu yönü itibarıyla aleyhinde olduğumuzu; kronolojik sıra
itibarıyla anlatılması şeklinde de itirazımızın bulunmadığını bir sefer daha
ifade ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Şimdi,
lehinde olmak suretiyle İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz.
Buyurun
Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisi
tarafından verilen, kısaca “Gazi olayları” olarak bilinen 12 Mart 1995’te
meydana gelen ve 22 yurttaşımızın ölümüne neden olan olayların sorumlularının açığa
çıkarılması için bir Meclis araştırma komisyonu kurulması önerisini
destekliyoruz.
Az önce
iktidar partisi grubu adına konuşan arkadaşımız “Daha önce bu konuda Meclis
araştırması yapıldı, şu anda gerek yok.” diyor ama bildiğiniz gibi o
araştırmada sorumluların tespitine ilişkin herhangi bir açıklama yok. Bu
nedenle, siz, eğer hakikaten samimiyseniz… “Geçmişle hesaplaşma”, işte “28
Şubat” diyorsunuz. 28 Şubattan iki sene önce meydana gelen, 22 yurttaşın
ölümüyle sonuçlanan bir olay. Yani, 28 Şubatta kim öldü arkadaşlar? Kaç kişi
tutuklandı? Burada, vatandaşlar öldürüldü. Nasıl öldürüldü? Keskin nişancı
tüfeğiyle, özel silahlarla, hedef gözeterek öldürüldü. E, bu olayın
sorumlularını açığa çıkaralım. Yani, siz de diyorsunuz ki: “Bu konu Alevi-Sünni
çatışması yaratmak için yapıldı.” E, doğru. Bu kadar vahim bir olay,
Türkiye'nin tarihinde niye üstü örtülmek isteniyor? Bir araştırma komisyonu
kuralım, bu olayların faillerini açığa çıkaralım, Türkiye geçmişiyle yüzleşsin
eğer samimiyseniz. Yoksa, işinize geldiği zaman size karşı olan olayların
araştırılması, üstüne gidilmesi, yargılanması; zaman aşımına uğrayan olayların
bugün iddianameye konu edilmesi konusu olunca demokrasi havarisi kesiliyorsunuz
ama işinize gelmediği zaman “Efendim, işte daha önce konuşuldu, bu olayı
kapatalım…” Samimi değilsiniz.
Evet
değerli arkadaşlar, olaylar sonrası -biliyorsunuz- Gaziosmanpaşa Cumhuriyet
Savcılığı soruşturma yaptı, 20 polis hakkında fezleke düzenledi. Neydi
fezlekede suç? Zaruret ve müdafaa sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde
adam öldürme suçu; bundan dava açıldı Eyüp Ağır Ceza Mahkemesinde. Sonra
denildi ki: “Kamu güvenliği yok, bu dava İstanbul’da görülemez.” Davayı
Trabzon’a naklettiler. Katledilen insanların yakınları kilometrelerce yol
gittiler, Trabzon’a gidip geldiler beş yıl boyunca. Trabzon’a her gidişlerinde
yol kesildi, tekrar adamlara karşı provokasyon yapıldı. Yine de “İncinsen de
incitme.” felsefesini özümseyen o canlar provokasyona gelmedi. Katledildiler,
geçmişten beri yurdumuzda sürüldüler, yakıldılar, katledildiler, cezaevine
konuldular, işkence gördüler, yine de, gerçekten bu ülkeyi sevenler, bu ülkenin
Türk ve İslam yurdu olmasında birinci derecede görev yapan Alevi kesim bu
provokasyona gelmedi. Bugün de yine bu tür, benzer olaylar yaşanıyor. Özellikle
Hükûmetin Orta Doğu, yanlış Orta Doğu politikası sonucunda ne yazık ki bunun
yansımaları oluyor yurt içine. İşte, Sürgü’de yaşanan olay, Alevi canların
evlerinin işaretlenmesi bu tür provokasyonların yine hazırlanmakta olduğunu
gösteriyor.
Dolayısıyla
arkadaşlar “Bu olay, efendim, tarihte kalmıştır. Meclis bu konuda araştırma
yapmıştır. Artık, yeniden konunun araştırılmasına gerek yoktur.” demek mantıklı
değil.
O tarihte
Başbakan olan Tansu Çiller bu saldırının Alevi yurttaşlara dönük olduğunu
söyleyerek kınamıştır. Aynen bunu diyor: “Alevi vatandaşlarımıza yönelik
saldırıları şiddetle kınıyorum.” Dolayısıyla bu açıklamasıyla, saldırının Alevi
yurttaşlara karşı olduğu bizzat Başbakan tarafından dile getirilmiştir.
Bu
eylemi, bildiğiniz gibi, 3 örgüt üstlendi. İBDA-C, PKK, efendim, bir de TİT
(Türk İntikam Tugayı). Kim üstlendiyse bunu araştıralım, tespit edelim.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Hiçbir üstlenme söz konusu değil, millete yanlış bilgi
veriyorsunuz, hiçbir üstlenme söz konusu değil.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) - Efendim, PKK, İBDA-C,
Hizbullah olabilir, DEV-YOL olabilir, DEV-SOL olabilir; bizzat bunlar söylendi.
Dolayısıyla, araştırılsın gerçekten üstlenildi mi yoksa o da mı yalandır yani
gazetelere, basına yansıyan üstlenme haberleri de mi yalandır araştıralım,
faillerini bulalım.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Cumhuriyet savcılığı yapmış bir isimsiniz, bunları kürsüden
söylemeyin.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, bakın size araştırmacı yazar
Orhan Tüleylioğlu kitabında, “Namlunun Ucundaki Mahalle” isimli kitabında bu
olayları yazıyor.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Cumhuriyet Halk Partisinin, SHP’nin raporu var.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Bir alın okuyun, özellikle bu konuyu incelemiştir.
Dolayısıyla kim yaptı bulalım.
Hanefi
Avcı dönemin emniyet istihbarat müdürü, başkan yardımcısı daha doğrusu -şu anda
sizin tarafınızdan sol bir örgüt mensubu olmaktan dolayı Silivri’de tutsak
edilen- Hanefi Avcı diyor ki: “Bu olayları Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım
başlattı.” Yine Susurluk olayında adı geçen Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz’ın
Gazi Mahallesi’nde halkın üzerine ateş açtığı söyleniyor. Araştıralım, yani
niye araştırmayalım, niye sorumluları bulmayalım yani önemsiz mi? Öbür taraftan
işte adamlar dediğim gibi, şu anda içeri atılmış, size göre suçlu. “Susurluk
olayı, efendim 28 Şubat bize karşı yapıldı.” diyorsunuz, bu olaylar o olaylara
sebebiyet verdi, gelin araştıralım.
Değerli
arkadaşlar, orada hayatını kaybedenlerin büyük bir bölümü öldürücü tek kurşunla
öldürüldü, gelişigüzel değil. Orada vatandaşların ellerinde sadece taş vardı.
Polise taş da atmadılar yani Gazi Mahallesi’nde başlangıçta kahvehane ve
pastanenin taranmasıyla öldürülen yurttaşların ölümüne polisin müdahale
etmemesi sebebiyle, daha doğrusu saldırgan aracı yakalamaması sebebiyle ertesi
gün toplanan yurttaşların üzerine polis hedef gözeterek ateş açıyor. Bu olayın
başlangıcında, biliyorsunuz, Alevi dedesi Halil Kaya öldürülüyor, 5’i ağır 25
kişi yaralanıyor, saldırganlar gasbettikleri taksinin şoförünü de öldürüyorlar
ve taksiyi yakıyorlar iz bırakmamak adına yani bu olay basit bir olay değildir.
Gladyo mudur, efendim, size göre işte, derin devlet midir, bunları gelin
araştıralım, BDP’nin önerisini destekleyelim, araştırma komisyonu kuralım,
Meclis bu olayların failini -kim yapmışsa- çıkarsın ortaya. Bizim herhangi bir
şeyimiz yok, biz çiğ yemedik, karnımız ağrımıyor. Siz de bana göre bu önergenin
lehinde oy kullanın, bu olay araştırılsın, önemli bir konudur.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, işte, sizin meşhur uyduruk delillerle devam eden
Ergenekon davasında da bu konu konuşuldu. Ergenekon iddianamesindeki Gizli
Tanık 9… Gazi Mahallesi katliamının emrini JİTEM’in kurucusu, şu anda davada
yargılanan bir kişinin verdiği söyleniyor. Araştıralım yani biz Ergenekon
davasına da gidip geldiğimiz zaman bizim istediğimiz sadece gerçeğin ortaya
çıkması, yargılama olsun, gerçek ortaya çıksın ama bu yargılama adil olsun,
haksız olmasın, efendim, uyduruk deliller olmasın, gerçekten hukuka otursun
devlet. Şimdi, diyor ki adam orada, meşhur Ergenekon davasında bu olay… Peki,
niye birleştirmiyorsunuz? Yani bu konuyla ilgili savcı niye soruşturma açmıyor?
Başka konulara hemen dalıyor, değil mi? Yani Danıştay saldırısını getiriyor,
Ergenekon’a bağlıyor. Peki, bu konuda niye açmıyor bu özel yetkili savcılar,
meslektaşlar, arkadaşlar? Ne oluyor? E, iktidara, konjonktüre göre… Siz, bakın,
şu anda, size bir şey söyleyeyim mi, bu araştırma önergesine kabul oyu verseniz
var ya, inanın, yarın savcı soruşturma açacak, size bakıyor, yargı bu hâle
geldi, rüzgâra göre. İşte, yargı yargı olmaktan çıktı ne yazık ki.
Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, bu olay Türkiye'nin tarihinde önemli bir olaydır, tamamen
provokatif bir olaydır, siyasi bir olaydır, özellikle ülkede mezhep çatışması
yaratmak için, özel kasıtla planlanan bir olaydır. Geçmişten ders alalım. En
azından bundan sonra bu tür olayların olmaması için politikalarımızı ona göre
belirleyelim ama üstünü örtmeyelim, zaman aşımına uğrasa da gerçek katiller
kimdir, bu olayın emrini veren kimdir, planlayıcıları kimdir, bu olayı ortaya
çıkaralım.
Bu
nedenle, bizim, bu araştırma önergesinin lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ali Özgündüz.
Şimdi
önerinin aleyhinde olmak üzere Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun.
Sayın
Ercoşkun, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisi aleyhinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
1995 yılında gerçekleşen Gazi olaylarında 22 vatandaşımızı kaybetmemizi
gerçekten bir kez daha üzüntüyle bu vesileyle anmış oluyoruz. Ölenlere
Allah’tan rahmet diliyorum.
Sayın
İdris Bey, her ne kadar -BDP Grubu herhâlde bu öneriye çok fazla destek
vermese, olmasa gerek- tek başına bunu dile getirmiş olsa da dile getirdiği
içerik itibarıyla gerçekten düzgün bir sıralama ortaya koydu. Kendisini de
tebrik ediyorum.
O süreçte
gerçekleşen belki de karanlık olaylardan bir tanesi bu olay ve bu olaylar
gerçekleştiği süreçte memleketin içinde bulunduğu durumu şöyle bir göz önüne
aldığımız zaman ne ilk ne de son. Yani o süreçte belki de bir şeylerin altını
doldurma adına, belki de bir şeylere taban oluşturabilme adına ortaya konmuş
bir olay olduğunu az çok elimizdeki verilerle tahlil edebiliyoruz.
Peki, bu
böylesine ortadayken, bu öneriye destek veren Cumhuriyet Halk Partisinin
değerli milletvekilinin “Size karşı olaylar işinize gelmeyince bakmıyorsunuz.”
veya “Samimi değilsiniz.” şeklindeki ithamlarına ne demek lazım? Bir kere bu
olaylar bize karşı değil. Bu olaylar, Türk milletine karşı, Türkiye
Cumhuriyeti’ne karşı olaylar. Biz bütün bu meseleleri değerlendirirken “Millete
karşı gerçekleşen hiçbir şey tarihin karanlık sayfalarında artık yer almasın.”
diyoruz ve dikkat edersiniz ki son on yıl içerisinde olabildiği kadar azalan,
hatta son yıllarda neredeyse hemen hemen hiç karşılaşmadığımız şeyler bunlar.
Ümit ediyorum ki Türkiye Cumhuriyeti’nin önünde bir daha böyle olaylar
yaşanmaz.
Bizler
-bugüne kadar- milletin önünde her türlü meselenin en şeffaf bir şekilde
cereyan edebilmesi adına gayret gösteriyoruz. Hükûmet olarak, bakanlarımız
olarak, Başbakan olarak icra noktasında olabildiği kadar şeffaf, olabildiği
kadar ülkenin normalleşmesi, demokratikleşmesi adına gayret sarf ediyoruz.
Yapmış olduğumuz yasal çalışmalarda, yasama faaliyetlerinde bunların izlerini
çok net bir şekilde görebilirsiniz. Dolayısıyla, bugün burada bu grup önerisini
değerlendirirken yapılan çalışmaları da göz ardı etmemek lazım.
Biz,
ülkenin normalleşmesi, ülkenin demokratikleşmesi, ülkede artık hiçbir şeyin
eskisi gibi olmaması adına gerçekleştirmiş olduğumuz demokratikleşme adımlarına
aslında muhalefetten de destek bekliyoruz. Yani bu muhalefet partilerini ayırt
ederek söylemiyorum. Tüm muhalefet partileri 2010 yılındaki referandum
çalışmalarında gerçekleşen değişikliklere eğer bir nebze olsun destek vermiş
olsaydı belki de şu anda bunların hiçbirini konuşmuyor olacaktık. Şu anda
yapılan anayasa çalışmalarında demokratik, gerçek bir ortam ortaya koyabilmek
için acaba ne kadar gayret gösteriyoruz? O yüzden burada tek tek bu olayları,
ayrı ayrı…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bunları da mı anayasaya alacaksın?
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) - …ortaya koyarak bir araştırma önergesi vermek çok akıllıca değil
bence. Biz hep birlikte yeni anayasa çalışmalarıyla beraber ülkenin
demokratikleşmesi, normalleşmesi adına…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Ali Ercoşkun, bununla, Gazi Mahallesi’yle anayasanın ne
ilgisi var?
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) -…bu çalışmaları noktalarsak eğer, bir daha böyle bir olayın
olmaması adına adım atmış oluruz. Şimdi, hiçbir şeyi…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bizi de düşünün. Bak biz de dinliyoruz. Biraz samimi
konuşun.
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) – Şu anda, biliyorsunuz, saat ikide Meclis çalışmaları
başladı. Sabah saatlerinde Dinleme Komisyonu olarak faaliyette bulunduk.
Geçtiğimiz haftaya bakalım; gece on iki buçukta, iki buçukta, üçte devam eden
çalışmalar var ama şu anda, biz, saat dört oldu, daha gündemin 1’inci maddesini
değil, BDP grup önerisini konuşuyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Onu da mı konuşmayalım! Vay be! Demokrasiye bak,
demokrasiye!
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) – O zaman bizim ne yapmamız lazım? Bizim şunu yapmamız
lazım: Biz ilk önce Meclisi çalıştıracağız, Meclisi çalıştırdıktan sonra
bunlara geçeceğiz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey olur mu ya! Bu kadar rahatsız oluyorsanız onu
da susturun, grup önerisini yasaklayın, muhalefet de konuşmasın. Onu da
yasaklayın, tam demokrasi olsun!
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) – Ha, Meclisi çalıştırmama adına eğer bunlar yapılıyorsa, o
zaman biz bu mesaiyi verebiliriz. Bizim bu mesaiyi vermekten çekinecek hiçbir
şeyimiz yok. (Gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Şöyle yapalım: Muhalefet konuşmasın, yasaklayalım, tam
anlamıyla demokrasi gelir!
BAŞKAN –
Arkadaşlar, dinleyelim. Lütfen…
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) – Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, biz, bu Meclisin, gerçek,
vatandaşın ihtiyaçlarını giderme anlamında yapacağı çalışmalar noktasında
elimizden gelen gayreti ortaya koyduğumuz müddetçe bu olayların tekrarlanmaması
söz konusu olacaktır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – 25 tane adam katledilmiş, 28 Şubat diyorsunuz…
BAŞKAN –
Sayın Ağbaba…
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, bugün Elektrik Piyasası
Kanunu’nu kaldığımız yerden devam ettireceğiz. İnşallah, bugün bu kanunu
tamamlamayı düşünüyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – 28 Şubat 1995 yılında onlarca insan öldürülmüş, kılınızı
kıpırdatmıyorsunuz.
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) – Ben bu vesileyle önerinin aleyhinde olduğumuzu bir kez
daha belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Benim önerim Sayın Başkan, muhalefet partisinin konuşma
sürelerinin…
BAŞKAN –
Sayın Ağbaba, lütfen susar mısınız! Lütfen susar mısınız!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Vekil “Kimse konuşmasın.” diyor, ona müdahale edin. Meclisin
Başkan Vekilisiniz siz. Böyle bir şey olur mu!
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) – Sen mi karar vereceksin benim ne konuşacağıma!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Muhalefetin konuşmasından rahatsız oluyorlar.
BAŞKAN –
Sayın Ağbaba, bugün ön sıraya oturduğunuzdan beri bir dakika susmadınız. Rica
ediyorum… Rica ediyorum…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Siz müdahale edin… Sayın Vekil diyor ki…
BAŞKAN –
Söz almak istiyorsanız kalkın… Söz almak istiyorsanız sorun… Meclisi yönetmek
istiyorsanız buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Estağfurullah…
BAŞKAN -
Ben anlamadım ne için siz oraya oturdunuz!
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Ama Sayın Vekil diyor ki…
BAŞKAN –
Sayın Vekilin dediğine cevabınız varsa, söz isteyin, vereyim, konuşun.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Ne cevabı Sayın Başkan, ne cevabı…
BAŞKAN -
Yerinizden laf atmak uymuyor. Meclisin adabına uymuyor. Çok rica ediyorum… (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, bu size yakışmıyor. Bir Meclis başkan vekiline
yakışmıyor. Orada diyor ki…
BAŞKAN –
Arkadaşlar, konu hakkında…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bir dakika müsaade eder misiniz…
BAŞKAN –
Çok rica ediyorum yerinize oturun!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Diyor ki: “Muhalefet konuşmasın.” Meclis Başkan Vekili
olarak müdahale etmiyorsunuz, beni eleştiriyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? Siz
Meclis Başkan Vekilisiniz. Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN –
Ona da müdahale ettim. Siz bir dakika durmadınız.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey olmaz. “Konuşmasın.” diyor. Böyle demokrasi
olur mu?
BAŞKAN -
Bazen arkadaşlarımız bir iki cümle söyleyebilir ama siz bir dakika durmadınız
ve Meclisin düzenini sağlamak sizin değil benim görevim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Beni eleştireceğinize Sayın Hatibi eleştirin.
BAŞKAN -
Siz bunu yapmadığınız sürece bu düzeni sağlayamayız Sayın Ağbaba.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN –
Rica ediyorum efendim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – “Muhalefeti konuşturmayın.” diyor.
BAŞKAN –
On defa rica ettim size, dinlemiyorsunuz efendim. Yaptırım uygulamak zorunda
kalacağım, rica ediyorum yani. Başka yapacağım bir şey yok. Lütfen, Meclisin
düzenini bozmayınız.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Meclise sahip çıkın. Millî iradeye sahip çıkın.
BAŞKAN –
Ben Meclise sahip çıkıyorum, siz Meclisin düzenini bozuyorsunuz herkesin
önünde.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bozmuyorum ben.
BAŞKAN –
Herkesin önünde bozuyorsunuz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – AKP milletvekili diyor ki: “Muhalefetin sesini kesin.”
BAŞKAN –
Rica ediyorum, uygulamak zorunda bırakmayın beni. Rica ediyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – O size muhatap değil.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Muhatap almayın Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Değerli arkadaşlar, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun verdiği bir öneri vardır, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre bu öneriyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ve 22 milletvekili tarafından Niğde İl Millî Eğitim Müdürü tarafından bir
camide veli toplantısı düzenlenmesinin araştırılması amacıyla 12/3/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Mart 2013 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
13.03.2013
Danışma
Kurulu; 13.03.2013 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes ve 22 Milletvekili tarafından, 12.03.2013 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Niğde İl Millî Eğitim Müdürü
tarafından bir camide veli toplantısı düzenlenmesinin araştırılması” amacıyla
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (763 sıra nolu), Genel Kurul’un
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 13.03.2013
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak suretiyle
İstanbul Milletvekili Sayın İhsan Özkes.
Buyurun
Sayın Özkes. (CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde İl Millî Eğitim
Müdürünün “Cuma Buluşmaları” adıyla camide veli toplantısı düzenlemesiyle
ilgili Meclis araştırması açılması teklifi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
22 Şubat
2013 Cuma günü Niğde ili Bağlama kasabası camisinde bir cuma günü, cuma namazı
öncesi, camiye gelen erkeklerle, güya, veli toplantısı yapıldı. Maalesef,
koltuğunu sağlamlaştırmanın veya terfi etmenin yolu, din, iman, cami, Kur’an
istismarından geçer oldu.
Sayın
milletvekilleri, 2.600 nüfuslu Bağlama kasabasında 2 okul var. Her 2 okulun
300’er kişilik toplantı salonu var. Ayrıca, belde belediyesinin 500 kişilik
salonu var. Veli toplantısı bu salonlarda değil, camide yapılıyor; hem de cuma
gününde ve cuma namazı öncesinde. Din görevlisinin cuma öncesi cuma vaazı
vermesi engelleniyor. Bin dört yüz yıllık, cuma öncesi yapılan vaaz geleneğine
aykırı olarak, Millî Eğitim Müdürü din istismarına yeltenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ben emekli bir müftüyüm, müftülükten emekli olmuş bir kişiyim,
bulunduğum ilçelerde camileri yıllarca yönetmiş bir kişiyim. Benim buradaki
karşı çıkışım, camide yapılmış olması, cuma günü yapılmış olması ve cuma namazı
öncesinde din görevlisinin cuma vaazı yapmasının engellenerek yapılmış
olmasıdır.
Diyanetin
âdeta camileri siyasetin emrine amade kılar tavrı şirazeden çıkmıştır. Diyanet,
iktidarın toplum mühendisliği taşeronu olmamalıdır. Diyanet yöneticileri
iktidara değil, Allah’a yakın olmalıdır.
Bir
müddet önce, bildiğiniz gibi -kamuoyunda yer aldı, medyada yer aldı- Diyanet
dindarlık anketi yaptı. Sayın milletvekilleri, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca
gitmek, zekât vermek gibi ibadetlerin hangi ölçüde yapıldığı araştırılabilir.
Ancak “çok dindar”, “az dindar” ve “dindar değil” anketi nasıl yapılabilir?
Diyanet yetkilileri önce kendilerinin ne kadar dindar olduklarını test
etsinler, sonra da kul hakkı yiyenlerin dindar olup olmadığını açıklasınlar.
Hırsızlık, haksızlık, yolsuzluk, zulüm, şiddet ülkeyi sarmalamış durumda.
Üfürükçülük, büyücülük, muskacılık, medyumluk kol geziyor.
Dün
basına çıkan haberlerde Diyanet İşleri Sayın Başkanı şöyle diyor: “Türkiye’de
15 ila 20 milyon arasında cuma namazı kılan vatandaşımız var. Bu insanların
üçte 1’i cuma namazını yer bulamadığı için sokakta kılıyor.” Sayın Başkana göre
5 ila 7 milyon arasında vatandaşımız cuma namazını sokakta kılıyormuş. Diyanet
İşleri Başkanına, hiç değilse, doğruya yakın olanı söylemek yakışır. Sayın
Başkanın malumlarıdır ki, camilerin altlarındaki ve çevrelerindeki marketler,
ticarethaneler olmasa namaz kılmak için insanların sokağa taşması azalacaktır.
Kaldı ki bu cami altlarındaki marketler ve ticarethanelerin çoğunun da AKP’li
milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve teşkilat mensuplarının olduğunu
defaatle buradan da söyledim. Diyanet asli görevinden uzaklaşmış, ticaret ve
siyasetle meşguldür. Camiler ibadethanedir, iktidarın siyasi amaçlarını
kolaylaştıran yerler değildir, olmamalıdır.
Bilindiği
üzere Emeviler devrinde camiler propaganda merkezleri hâline gelmişti. Dinin
saltanata dönüştüğü o dönemde, Emeviler, iktidarı ve icraatlarını “hak”,
karşıtlarını ise “din dışı” ilan ediyorlardı. Allah, kitap, hilafet adına,
muhalif olanları bertaraf etmeyi meşrulaştırdılar. Din ile bağdaşmayan
icraatlarını da Allah’ın takdiri olarak gösterdiler. Bin dört yüz yıl sonra
camileri tekrar Emeviler devrindeki duruma döndürmek İslam’a ve ülkeye ihanet
olur.
Cuma
namazına gelen her insan öğrenci velisi değildir. Cuma namazlarına kadın
veliler zaten gelmiyorlar. Niğde ili Bağlama kasabasında camide yapılan, veli
toplantısı değildir, camilerin siyasi büro hâline dönüştürülmesidir. Siyaset
üstü kalması gereken camilerin siyasi arenaya çevrilmesi gerçekten üzücüdür.
Eğer maksat eğitim ise -nur içinde yatsın ve mekânı cennet olsun- rahmetli
Türkan Saylan’ın kurduğu, kız çocuklarının eğitim ve öğretimine destek veren
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin cami avlusuna bile girmesine tahammülsüzlük
nedendir? (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, mübarek, kutsal mekânlar siyasi vesayet altına alınamaz. Gerçi
bir bakan Sayın Başbakanın doğduğu, büyükşehir belediye başkanı seçildiği ve
ilk defa milletvekili olduğu Rize, İstanbul ve Siirt’i “mübarek” olarak ilan
etmiş. Sayın Başbakanı “ikinci peygamber” gibi gören bir il başkanını,
Başbakana dokunmayı “ibadet” sayan bir milletvekilini, Başbakan için şükür
namazı isteyen bir belediye başkanını, Başbakana canını kurban eden bir
milletvekilini duymuştuk ama Başbakanın doğduğu ve seçildiği yerleri “mübarek”
sayan bir devlet bakanını görmemiştik.
Bir yerin
mübarek olması, ancak yüce Allah’ın ve sevgili Peygamberimizin buyurmasıyla
olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim, Mekke’deki Kâbe’yi mübarek olarak vasıflandırır.
Bir yeri Başbakandan dolayı mübarek saymak hangi inanca sığar? “Mübarek yer”
deyince, sahi Mekke-i Mükerreme’deki Kâbe-i Muazzama’nın mübarek Mescid-i
Haram’ın revakları yıkılıp paketleniyor. Suudiler 1926 yılında Hazreti
Muhammed’in kabrini yıkmak istediklerinde, Mustafa Kemal Atatürk “Eğer bir
taşına bile dokunursanız, ordumu aşağı gönderirim.” diyerek telgraf çekmiş,
Hazreti Muhammed’in kabrinin yıkılmasını önlemişti. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine,
rahmetli Turgut Özal, cumhurbaşkanıyken Kâbe’nin revaklarının yıkılması gündeme
geldiğinde, merhum Özal, dirayetiyle revakların yıkılmasını durdurmuştu.
Ancak,
dini, imanı, camiyi, Kur’an’ı dilinden düşürmeyenler, revakların yıkılmasına
seyirci kalıyorlar. Hem de Muhteşem Süleyman’ın oğlu II. Selim zamanında Mimar
Sinan tarafından yapılan revaklar yıkılıyor.
Bir
başkası da mübarekliği geride bırakarak Allah’a ait vasıfları Başbakan için
kullandı. Bir AKP Genel Başkan Yardımcısı “Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin
ilelebet, ezelî ve ebedî başkanıdır.” diyor. “İlelebet”, sonsuza dek demektir.
“Ezelî” evvelî, başlangıcı olmayan demektir. “Ebedî” ise ilelebet ile aynı
anlamda olup sonu olmayan demektir. “İlelebet, ezelî ve ebedî” sıfatları sadece
ve sadece Allah’a aittir. Allah’a ait olan bu sıfatları Başbakana vermek hangi
Müslümanlığa sığar? Başbakan musalla taşına geldiğinde “er kişi niyetine”
denilmeyecek mi? Nasıl olur da fâni olan birine baki olan Allah’ın sıfatları
veriliyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN
ÖZKES (Devamla) – Görüldüğü üzere, dini siyasete alet etmek, inancımız
açısından da çok vahim neticeler doğuruyor. Bu itibarla, camilerin istismarına
geçit vermeyelim. Önergemize kabul oyu vermenizi diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özkes.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere, ikinci konuşmacı
Ömer Selvi, Niğde Milletvekili.
Sayın
Selvi, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin grup önerisi
aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
CHP’nin bu grup önerisi, Niğde ilimizde İl Millî Eğitim Müdürümüz tarafından
bir camide veli toplantısı düzenlenmesinin araştırılmasını öneriyor. Öncelikle,
ben konuya şuradan girmek istiyorum: Bu bir veli toplantısı mıdır ve daha
doğrusu veli toplantısı nedir? Veli toplantısı, biliyorsunuz ki, belli
periyotlarla o sınıftaki öğrencilerin sınıf öğretmeni veya öğretmenleri
tarafından toplanıp, o öğrencilerin özel olarak yaptıkları, yapacakları ve
durumları noktasında bilgi paylaşımı noktasında gerçekleşir. Veli toplantısına
bir okulun müdürü, ilçe veya bir il millî eğitim müdürü katılmaz. Bir millî
eğitim müdürünün veli toplantısı yapmak gibi bir görevi yoktur ve bizim Millî
Eğitim Müdürümüz de bu kurumda yirmi üç yıldır çalışmaktadır ve bunu
bilmektedir, bunu bilmediğini düşünmek de CHP Grubu adına çok büyük bir ayıptır
bence.
Diğer
taraftan, aynı şekilde, veli toplantılarıyla ilgili şu söylenmektedir,
denmektedir ki: “Veli toplantısı camide yapıldı, halk ayrıştırıldı, kadınların
camiye gelmesi gibi bir durum söz konusu olamaz.” Aynı şekilde, Millî Eğitim
Bakanlığında özel statüye sahip olan şehit çocukları ve yetimlerinin
velilerinin yok sayıldığı iddia edilmektedir. Aynı önergede ve gerekçesinde
şöyle bir şey vardır: “Cuma buluşmaları” adıyla yapıldığı söylenmektedir. Evet,
burada bu program, veli toplantısı olarak düzenlenmemiştir, aslında burada
böyle bir program da söz konusu değildir. İnsanlar camiye gitmişlerdir ve bunu
fırsata çeviren bir İl Millî Eğitim Müdürü vardır. İl Millî Eğitim Müdürü, her
yerde fırsata çevirmiştir ve burada öğrencilere değil, velilere bilgi
vermiştir. Verdiği bilgi esnasında da kesinlikle ve kesinlikle siyaset
yapmamıştır, herhangi bir siyasi partinin icraatlarını veya yaptıkları veyahut
yapamadıklarını oradaki velilerle paylaşmamıştır. Paylaştığı şey sadece şudur:
Burada çocuklarımızın eğitimine nasıl katkıda bulunuruz? Nasıl çocuklarımızın
daha iyi eğitim almasını sağlarız? Bu şekilde ülkeyi nasıl kalkındırırız? Bunu
yapmıştır ve buna “cuma buluşmaları” ismini koymuştur. Bunu “veli toplantısı”
adı altında öneri olarak getirmeyi doğru bulmuyorum.
Diğer
taraftan, aynı önerge gerekçesinde başka bir şey vardır. Burada aynen okuyorum:
“14 Haziran 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 12’nci
maddesinde, Türk millî eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak
öğretimi, ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarında okutulan zorunlu
dersler arasında yer alır.” Şimdi, bakın, bunu gerekçe olarak buraya koymak
bence akıl alır gibi bir yanlış değildir. “Neden?” diye sorarsanız, sanki
buradaki Millî Eğitim Müdürü öğrencileri okuldan almış, “Çocuklar gelin, sizin
eğitim yeriniz burası değil, sizi camiye götüreceğim ve size orada eğitim
vereceğim.” gibi bir algı oluşturmaya çalışılmaktadır, bu, doğru değildir.
Burada camiye gelmiş olan gerek veli gerek veli olmasa bile velilerle yakınlığı
olan insanlarla, toplumun belli bir kesimiyle bilgi paylaşımı yapılmıştır.
Bunu, buraya gerekçe olarak koymak bence akıl alır gibi değildir.
Tabii,
aynı şekilde, burada bir laiklik vurgusu yapılmaktadır. Laiklik vurgusu
yapılırken şurada bir hataya düşülüyor: Laiklik nedir? Laikliğin tanımı nedir?
Görüyoruz ki hâlâ CHP, laikliği tanımlarken yanlışa düşüyor. Burada, bir
bürokrat gitmiştir, siyaset yapmamıştır, orada insanlarla bilgi paylaşımında
bulunmuştur ama bunu laikliğe bağlamak, CHP’nin yapabileceği en büyük yanlıştır
ve akıl alır gibi değildir.
Bugüne
kadar beni şaşırtan diğer taraf da şudur: Biliyorsunuz, son zamanlarda CHP
laiklikten vazgeçmişti, çok laiklik vurgusu yapmıyordu. Tekrar buna niye döndü
bilemiyorum ama doğru kulvarda gitmiyor. Buradan, tekrar vazgeçmesini tavsiye
ediyorum çünkü bugüne kadar laiklik vurgusu yaparak, laikliği savunarak
laikliğe en büyük zararı verenin CHP olduğunu kendileri de görmüştü.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Türkçe konuşmayı bir öğren önce. Türkçeyi doğru konuş,
öğren.
ÖMER
SELVİ (Devamla) – Bizimle CHP’nin seçmenleri bunları paylaşıyorlar, kendi
partilerinin laikliği bu kadar savunma noktasında, laikliğe zarar verdiği
noktasında bilgi aktarımında bulunuyorlar. CHP’nin, tabii ki de partinin
kendisiyle paylaştıklarını düşünüyorum. Bu sebepten dolayı ben onların bundan
vazgeçtiğini düşünüyorum. Tekrar, bunu gündeme getirmeleri şaşırtıcı bir
durumdur.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, olayı başka yere saptırıyor, olayı
CHP’ye getiriyor. Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan? Ne ilgisi var?
ÖMER
SELVİ (Devamla) – Tabii, diğer taraftan aynı gerekçede, cuma namazlarında din
adamlarının cuma vaazlarından bahsedilmektedir…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Hatip tek bir kelime şey
konuştu mu?
ÖMER
SELVİ (Devamla) – …bu gerekçe olarak verilmektedir, vaazlardan dem
vurulmaktadır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan ancak Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine
müdahale eder, AK PARTİ milletvekillerine müdahale etmez.
ÖMER
SELVİ (Devamla) – CHP’nin tabii ki de en büyük ve bana göre de hakikaten en
önemli ve gerçekten olumlu anlamda tek mirası, Atatürk’ün kurduğu parti
olmasıdır.
Peki,
şuna ne diyecektir CHP? Mustafa Kemal Atatürk, Balıkesir’de hutbe vermiştir,
“din adamı” sıfatıyla vermiştir. Yine, İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy,
Millî Mücadele esnasında cami cami, şehir şehir gezmiştir, burada Millî
Mücadeleyle ilgili, insanlara vaazlar vermiştir.
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) – Kurtuluş Savaşı başlattınız.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Savaş mı var?
ÖMER
SELVİ (Devamla) – Bunları yapan insanlar dinî sebeplerden dolayı mı yapmıştır?
Camide böyle bir fırsat yakalamış, bunu kullanmıştır.
Son
olarak söyleyeceğim şey şudur ki: Bir bürokrattan bahsediyoruz, Bir bürokrat
üzerinden de bir iktidarı vurmak doğru değildir. Hatta, burada bürokratları da
zan altında bırakmak durumundasınız çünkü şöyle bir şey vardır: Hangi
bürokratın hangi partiye sevgi beslediği, hangi partiye oy verdiği, hangi
partiden olduğu bilinmemektedir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Ona sen de inanıyorsun yani!
ÖMER
SELVİ (Devamla) – Oradaki bir bürokratın gidip orada bilgi vermesinden, hatta
ve hatta siyaseti bulaştırmadan sadece genel konular hakkında, çocukların
eğitimi hakkında bilgi vermesinden, buradan iktidara ulaşmak, bana kalırsa çok
yanlış bir yöntemdir. Bu yöntemle siyaset yapan CHP her geçen gün erimektedir,
böyle devam ettiği takdirde eriyeceği aşikârdır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Farklı bir tane bürokrat gösterin, biz de görelim…
ÖMER
SELVİ (Devamla) – Son sözde diyeceğim şudur ki, aslında bunları konuşmaktan
ziyade iktidarın yaptıklarını konuşmak çok daha doğrudur.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bir tane farklı bürokrat gösterin…
ÖMER
SELVİ (Devamla) – İktidar ne yapmıştır? Defaatle, bu kürsüden iktidarın
yaptıkları, bu AK PARTİ iktidarının yaptıkları paylaşılmıştır değişik
milletvekillerimiz tarafından.
Ben
birkaçından bahsetmek istiyorum, hepsine girmek istemiyorum çünkü burada
bahsedersem zaten zamanımın yetmeyeceğini de biliyorum.
Ne
yaptık? Kısa olarak: 76 tane üniversite vardı ülkede, biz bunu 170’e çıkardık.
Üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. İşte, bunları konuşmak lazım. Laiklik
tarafından gelip de bir bürokrat üzerinden iktidarı vurmak doğru bir yöntem
değil.
Ne
yaptık? Yeni 181.419 tane derslik açtık. Burslarda müthiş katkılar yaptık.
Şartlı eğitim noktasında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan
2003’ten 2012 Temmuzuna kadar yaklaşık 21,5 milyon öğrencimize, çocuğumuza
yaklaşık 2,5 milyar Türk lirası destek aktardık.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Babanın kesesinden mi yapıyorsun? Devlet yapıyor,
devlet.
ÖMER
SELVİ (Devamla) - Doğru söylüyorsunuz, devlet yapıyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Devlet yapıyor, devlet.
ÖMER
SELVİ (Devamla) – Aynen, devlet yapıyor.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Bugüne kadar niye yapmıyordu?
ÖMER
SELVİ (Devamla) - Orada da o bürokrat da devletin bir parçasıdır, iktidarın bir
parçası değildir, tamam mı?
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Biz gelene kadar neredeydi?
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Neredeydi o devlet?
ÖMER
SELVİ (Devamla) - Onun dışında, gene ilk ve ortaöğretim öğrencilerine burs
ücreti olarak 2002 itibarıyla sadece ve sadece 12,63 lira verilirken ve 95 bin
öğrenciye verilirken 2012 Ekim itibarıyla -ki bu rakam arttı- 121,71 liraya
çıktı, yaklaşık 10 kat arttı ve öğrenci sayısı da 191 bine yükseldi. Bunları
konuşmak lazım. Kalkıp da bir bürokrat üzerinden iktidara vurmamak lazım.
Bunlar doğru şeyler değil. Daha bunlar çok artırılabilir.
Benim
size önerim -siz burada öneri verdiniz ya, ben de size öneride bulunuyorum- bu
laiklik ilkesinden şunu görmeniz lazım: Laikliği bu kadar “savunuyorum” derken
laikliğe en çok zarar veren CHP’dir. Diğer taraftan, laikliği en çok şekilde
sağlam tutan AK PARTİ Hükûmetidir. Bunu da görmenizi istiyorum.
Son sözde
bu grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Çok esprilisin bugün. Sayın Milletvekili, çok esprilisin,
çok şakacısın.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen…
Buyurun
Sayın Başkan.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Öğrenciler ve veliler üzerinden din ticareti yapan bir
anlayışın araştırılmasına ilişkin grubumuzca verilen önergenin “ayıp” olarak
nitelendirildiğini gördük sığ ve cahil bir anlayış tarafından. Grubumuz adına
bu sataşma karşılanacaktır.
İzninizle,
Sayın Özkes grubumuz adına konuşacak.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Özkes. (CHP sıralarından alkışlar)
İki
dakika içinde lütfen…
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in,
Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin CHP grup önerisi üzerindeki konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, arkadaşımız,
tabii, konuşuyor, “Ayıptır.” diyor. Bir önerge vermek nereden ayıp oluyor?
Şimdi,
bir de “Akıl alır gibi değil.” diyor. Bunlar yanlış şeylerdir.
SONER
AKSOY (Kütahya) – Senin yaptıkların da akıl alır gibi değil.
İHSAN
ÖZKES (Devamla) - Senin aklın almayabilir.
“Çocuklar
camiye gelmemiştir.” diyor. Çocuklar o gün camiye getirilmiştir.
Şimdi,
bir de Cumhuriyet Halk Partisi üzerinden özellikle laiklik ve Atatürk vurgusu
yapıyor, hatta Ulu Önder Atatürk’ün Balıkesir’de hutbe okuduğunu söylüyor.
Doğru, ancak bilmiyor arkadaşımız, Atatürk, Balıkesir’de Zağanos Paşa
Camisi’nde hutbe okumuştur ama cuma günü değil, salı günüdür ve o atmosferde
konuşmuştur; öğrenip de gelmeniz lazım.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Salı günü hutbe olmaz hoca, Salı günü vaaz olur, hutbe olmaz o.
İHSAN
ÖZKES (Devamla) - Bir de “Şu laiklikten vazgeçin.” diyor. Eğer laiklik
olmasaydı bugün Müslüman olmazdınız ya! Bakın samimi söylüyorum, eğer bugün
şayet Müslümansanız, önce Allah’a sonra Atatürk’e ve laikliğe borçlusunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Tekrar ediyorum, eğer şayet bugün Müslümansanız, bunu
önce Allah’a sonra Atatürk’e ve laikliğe borçlusunuz. Onun için, laiklikle
uğraşmayın. Laiklik, İslam dünyasının güvencesidir, bunu bilin. Bunu bilin,
bunu beyinlerinize yerleştirin.
Değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi kesinlikle laiklikten ödün vermez.
Arkadaşımız öyle diyor “Laiklikten vazgeçtilerdi, nereden söylediler bunu.” Ya
sen kendi partinle ilgili konuş, senin Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili
konuşmak ne haddine, ne hakkına!
SALİH
KOCA (Eskişehir) – Sen kimle ilgili konuşuyorsun şimdi?
İHSAN
ÖZKES (Devamla) - Dolayısıyla, Atatürk’le, laiklikle uğraşmayın. Atatürk’le,
laiklikle uğraşmayın, Allah çarpar sizi, çarpar! (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH
KOCA (Eskişehir) – Seni çarpmış zaten!
BAŞKAN –
Lütfen… Lütfen… Bir dakika efendim, lütfen.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Ahmet Bey buyurun.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı, gerek ilk konuşmasında
gerekse şimdiki konuşmasında hem Başbakanımızla ilgili çok çirkin
yakıştırmalarda bulundu hem de Atatürk’le, laiklikle uğraştığımızı iddia etti
efendim, açıklama yapmak istiyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Uğraşmıyor musunuz Ahmet Bey?
BAŞKAN –
Buyurun, lütfen iki dakika içinde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in CHP grup önerisi üzerinde ve sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmalarda AK PARTİ Grup Başkanına ve Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Değerli arkadaşlar, bırakalım Atatürk’le, laiklikle kimse
uğraşmasın.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Arkadaşına söyle, bana değil.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Ne Atatürk ne cumhuriyet ne laiklik hiç kimsenin tekelinde
değildir. Hiç kimsenin tekelinde değildir.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Değil, evet.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Laiklik bezirgânlığı da yapmayalım.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Din de kimsenin tekelinde değil.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Din de kimsenin tekelinde değildir, herkesin dini kendine.
Herkesin dini kendine. İnanır, inanmaz, herkesin dini kendine
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Evet, aynen.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Aynen iddia ediyoruz, aynen de olması gereken budur.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Doğru.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, az önceki konuşmasında, işte
deniyor ki: “Bir bürokrat, AK PARTİ’nin bürokratı…” Bakın, değerli arkadaşlar,
“Bizden bir örnek gösterin” falan diye orada sesler çıktı. Siz de bir
bürokrattınız.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Evet.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Geçmişte yaptığınız bütün şeyleri AK PARTİ’ye mal etme
durumunuz var mı, mümkün mü? AK PARTİ döneminde bürokratlık yaptınız mı?
Yaptınız, hem de müftülük yaptınız.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Yapmadım, yapmadım, elhamdülillah yapmadım.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Hem de müftülük yaptınız…
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Yaptırmadınız zaten, el çektirdiniz, sürdünüz.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Hem de müftülük yaptınız ama şu anda CHP’nin
milletvekilisiniz. Şu anda CHP’nin milletvekilisiniz.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Çalışamadım sizin zamanınızda.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Olabilir, doğaldır. Her bürokratın yaptığını bir defa, AK
PARTİ’ye mal etmekten vazgeçin.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Siz din adamları arasında bile parti ayrımı yaptınız, emekli
ettirdiniz.
AHMET
AYDIN (Devamla) – İkincisi: Değerli arkadaşlar, cami toplanma mekânıdır. Cami
bir toplanma mekânıdır, bir ibadethanedir. Katılıyorum, caminin hiçbir şekilde
siyasete, asla ve asla, alet edilmemesi lazım, kutsal bir değerdir ve bizim,
hepimizin, Müslümanların toplandığı bir mekândır, ibadet ettiği bir yerdir ama
camilerde birtakım önemli sohbetlerin olduğunu sizler de iyi biliyorsunuz.
Zaman içerisinde dinle alakalı, imanla alakalı, hatta işte örnekler verdi
değerli hatibimiz, Kurtuluş Savaşı döneminde de bu tip şeyler yapıldı ama
bazen, fırsat bulunmuşken öğrenci velileriyle eğitimle alakalı güzel sohbetler
yapmak… Bunu nasıl siyasetle siz bağdaştırabilirsiniz?
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Öğrenci velilerinden bayan var mı orada, asker var mı, şehit
aileleri var mı, babası şehit olmuş kimse var mı?
AHMET
AYDIN (Devamla) – Nasıl bağdaştırabilirsiniz? Hukuka, kanuna herhangi bir
aykırılık varsa zaten yetkili merciler gereğini yapar arkadaşlar, yapar. Hiç
kimseye de sahiplik etmiyoruz. Hiç kimseye de sahiplik etmiyoruz ama sizler de
bunlar üzerinden lütfen, özellikle Başbakanımıza birtakım -hele ki müftülük
yapan bir şahsın- “ikinci peygamber…”
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Ben söylemedim onu, arkadaşlarınız söylüyor.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Sizin burada bunu dile getirmeniz kadar ayıp bir şey yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Niye? Senin genel başkan yardımcın söyleyecek…
AHMET
AYDIN (Devamla) – Bunu burada dile getirmeniz kadar ayıp bir şey yoktur, sizin
bunu burada dile getirmeniz kadar büyük, haksız bir iddia yoktur. Sözünüzü geri
almanız lazım, özür dilemeniz lazım.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Ben mi alacağım?
AHMET
AYDIN (Devamla) – AK PARTİ... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Ben mi alacağım? Birisi çıkıyor “İlelebet, ezelî, ebedî”
diyor, ondan istemiyorsun, benden mi istiyorsun? Ne bu aymazlık ya!
BAŞKAN –
Değerli arkadaşlar, önergenin aleyhinde olmak üzere, Bursa Milletvekili Hüseyin
Şahin.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Bir dakika lütfen, lütfen…
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, grup başkan vekili…
BAŞKAN –
Bunu burada bırakalım artık.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Hayır, Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Söz verdim efendim, lütfen yerinize otururun.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, beni dinler misiniz?
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Lütfen yerinize oturun ikiniz de.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, bir şey söyleyeyim…
BAŞKAN –
Sonra bakarız.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ve 22 milletvekili tarafından Niğde İl Millî Eğitim Müdürü tarafından bir
camide veli toplantısı düzenlenmesinin araştırılması amacıyla 12/3/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Mart 2013 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Şahin.
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
İçinde
bulunduğumuz hafta biliyorsunuz Tıp Haftası, çok önemli bir hafta. Yarın da
Türk milletinin sağlığına hizmet veren hekimlerin çok önemli günü, Tıp Bayramı.
Dolayısıyla, ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Bursa Milletvekili olarak,
sağlık camiasının, doktorlarımızın, hemşirelerimizin, hasta bakıcılarımızın
veya bu konuda hastanelerimizde servis veren şoför, aşçı, temizlikçi,
bilgisayar elemanı, sağlık sektörüne hizmet veren tüm arkadaşlarımızın Tıp
Bayramı’nı kutluyorum. Özellikle de içimizde sağlıkçı milletvekili
arkadaşlarımız var, onlarınkini de hassaten kutluyorum buradan, Tıp Bayramları
kutlu olsun.
Bir
hususu daha buradan arz etmek istiyorum. Pazartesi günü 18 Mart, şanlı
Çanakkale zaferinin yıl dönümü.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) – Olmadı şimdi.
HÜSEYİN
ŞAHİN (Devamla) – Belki, İsmail Bey çıkıp söyleyecekti ama ben buraya çıkmışken
bunu da hatırlatmak istedim. Millî birlik ve beraberliğimizin harcı olan,
hakikaten bugün çocuklarımıza her mecrada anlatılıp öğretilmesi gereken,
özellikle yetişen gençliğin, gençlerimizin, çocuklarımızın, hepsinin ziyaret
edip bu ziyaretten de geçmişte birlik ve beraberliğimizin nasıl olduğunun
öğretilmesi gereken çok önemli bir gün olan şanlı Çanakkale zaferimizi de
kutluyorum.
Meclisimizin
gündemi çok yoğun. Bu gündem yoğunluğu içerisinde enerji piyasası ile ilgili
kanunu görüşüyoruz, geçen hafta yarım kaldı. İki, üç ve dördüncü bölümleri
bitirmemiz gerekiyor. Sektör bizden bu konudaki kanunun çıkarılması konusunda
hızlı davranmamız talebinde bulunuyor. Biz, eğer, gündemimize dönecek olursak,
gündemimizde Enerji Piyasası Kanunu’nu çıkartmak için çalışacak olursak daha faydalı
bir hizmette bulunmuş oluruz diye düşünüyorum.
Sevgili
arkadaşlar, şu anda gündem yoğunluğundan dolayı, Cumhuriyet Halk Partisinin
araştırma önergesinin aleyhinde olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Buradan
da tedavi gören Sayın Başbakanımıza da acil şifalar diliyorum.
Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN –
Buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN –
Tamam efendim.
Buyurun.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan…
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum. Grup Başkan Vekili “sığ
ve cahil” ifadelerini kullandı.
BAŞKAN –
Şimdi, karşılıklı…
ÖMER
SELVİ (Niğde) - Sadece bir dakika Sayın Başkanım, iki dakika istemiyorum.
Sadece bir dakika…
BAŞKAN –
Değerli arkadaşlarım, karşılıklı, grup başkan vekilleri izah ettiler.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sadece bir dakika Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Müsaade ederseniz işimize devam edelim.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, bir sataşmaya mahal vermeyeceğim ve bir dakika
istiyorum.
BAŞKAN –
Ya bunun sonu yok çocuklar.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – “Sığ ve cahil” diyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Rica edeyim de ben yöneteyim yani.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN -
Ben de biliyorum ama…
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN -
Yapmayın, Allah aşkına yapmayın ya!
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, “ayıp” kelimesinden siz sataşmadan söz
verdiniz.
BAŞKAN –
Bir dakika, buyurun o zaman Sayın Selvi.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Tamam, bir dakika…
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Vereceğim efendim, merak etmeyin.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Ama niye? “Cahil” dedi Sayın Başkan, başka bir şey demedi!
BAŞKAN –
Ya şu çeneni bir dakika tutsan da… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, tutumunuzu anlamakta güçlük çekiyorum.
Grup
Başkan Vekili, CHP’nin…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bu nasıl bir şey ya! Böyle bir şey olur mu?
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, müsaade etsinler, zamanım…
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Hayır, böyle bir şey olamaz! Yakışıyor mu size? (AK PARTİ
sıralarından “Çeneni tut.” sesi)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Böyle bir şey diyemez!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey olur mu ama?
BAŞKAN –
Oturun!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey olur mu? Sana iade ediyorum o lafı! Böyle bir
şey olur mu?
BAŞKAN –
Efendim?
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Siz nasıl konuşuyorsunuz bir milletvekiliyle? Nasıl
konuşuyorsunuz siz?
BAŞKAN –
Ne dedim ki ben?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – “Çeneni tut!” dediniz.
BAŞKAN -
Evet, dedim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey diyemezsiniz! Hakkınız yok böyle bir şeye.
BAŞKAN –
Bu, hakaret değil. Bir dakika…
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Böyle bir şeye hakkınız yok.
BAŞKAN –
Şimdi, bakın…
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Bir milletvekiliyle böyle konuşmaya hakkınız yok sizin.
SABAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) – Var, var…
BAŞKAN –
Bitti mi konuşmanız efendim?
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Böyle bir şey yok! Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN -
Bakın, ben sizi susturamıyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Konuşmuyorum sizinle!
BAŞKAN –
Sayın milletvekili, ben sizi susturamıyorum. Kafanız estiği zaman kalkıp
konuşuyorsunuz. Benden ne yapmamı bekliyorsunuz?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey diyemezsin! Lütfen temiz dil kullanın!
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Aynaya bak, aynaya!
BAŞKAN –
En temiz dili kullanıyorum. “Lütfen” diyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Temiz bir dil kullanın. Bu laf size yakışmıyor. Bir
milletvekili olarak… Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN –
En temiz dili kullanıyorum, “lütfen” diyorum, siz anlamıyorsunuz, susmuyorsunuz
kardeşim, susmuyorsunuz!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Siz AK PARTİ’li…
BAŞKAN –
Bir saniye…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – AK PARTİ’li milletvekillerinin söylediklerini duyuyorsunuz
cevap vermiyorsunuz.
BAŞKAN –
Buyurun, istediğiniz kadar konuşun o zaman. Buyurun konuşun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bizim bütün konuşmalarımıza müdahale ediyorsunuz.
BAŞKAN -
Evet, buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Böyle bir şey yakışıyor mu size?
BAŞKAN –
Bitti mi efendim?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Diyor ki: “Muhalefet partileri grup önerilerinde
konuşmasın.” Siz Meclis Başkanı olarak cevap vermiyorsunuz, bizim her
müdahalemize… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Arkadaşlar, bir dakika, bir dakika…
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Benim İç Tüzük’e aykırı bir tutumum varsa…
BAŞKAN –
Bir dakika efendim.
Buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) - İç Tüzük’e aykırı bir tutumum yok benim.
BAŞKAN –
Evet… Bitti mi efendim konuşmanız?
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Tutumunuz hakkında söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Tamam, isteyebilirsiniz. Benim ricam şu: Siz lütfen…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Ben sizin tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN –
Bir dakika… Oturun! Şimdi beni dinleyin. Bu Mecliste söz almanın usulünü İç
Tüzük yazıyor. Ya sisteme girersiniz ya müsaade alırsınız.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bu, yeni vekil Sayın Başkanım!
BAŞKAN –
Bakınız, Grup Başkan Vekiliniz kalktı, müsaade alıyor. Lütfen örnek alın. Yani
karşılıklı konuşmakla bir yere varamayız. İki usulü var bakın, lütfen dinleyin
beni.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – “Çeneni kapat” diyemezsin.
BAŞKAN -
Bakın, ya sisteme gireceksiniz ya söz isteyeceksiniz, başka çaresi yok.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan benimle bu şekilde konuşamazsınız. Benim çenemi
bir tek Yüce Allah kapatır, siz kapatamazsınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Zamanı gelince kapatacak hepimizinkini merak etmeyin.
Bir
saniye… Başka konuşmanız var mı efendim?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN –
Şimdi, oturun.
Tutumum
hakkında söz isteyebilirsiniz.
Buyurun
Sayın Hatip…
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, öncelikle…
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım sakin olun.
BAŞKAN –
Sizin kadar sakin olmaya çalışıyorum Sayın Özgündüz. Siz de çok sakin adamdınız
ama susmuyor arkadaşınız. Biriniz “sus” deyin lütfen ya, susmuyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Kürsüde bir Sayın Hatip konuşuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Bakınız, Meclisin düzenini sağlayamıyorum, susmuyor. Rica ediyorum.
Buyurun.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, süremi tekrar başlatabilir misiniz?
BAŞKAN –
Tamam, buyurun bir dakika içinde lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Niğde Milletvekili Ömer Selvi’nin, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın sataşma nedeniyle söz talebinde bulunurken
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkanım, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. Şunu
anlamakta güçlük çekiyorum. Sayın Grup Başkan Vekili “ayıp” ifadesinden dolayı
sataşmadan söz alıyor, kendisi sataşmadan söz alırken “sığ ve cahil” ifadesini
kullanıyor. Bana sataşmadan söz vermek de… Ben, sataşmadan söz almakta zorluk
çekiyorum, bunu doğru bulmuyorum, bir.
İkincisi,
“sığ ve cahil” ifadesini kullanan Sayın Grup Başkan Vekili tabii ki de, grup
başkan vekili olması hasebiyle bu kürsüde benden çok daha fazla söz almış
bulunmakta. Ben, kendisinden ve bu gruptan istirham ediyorum, lütfen benim
konuşmalarımı ve kendi konuşmalarını tutanaklardan alsınlar, kıyaslasınlar, kim
daha sığ konuşuyor, kim daha cahil, kıyaslasınlar, ona göre karar versinler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer
taraftan, şunu da ifade etmek istiyorum, Sayın Hatip çıktı, dedi ki “Laiklikten
vazgeçsinler.” diye bir ifade kullandığımı söyledi. Ben “Laiklikten
vazgeçsinler.” demedim, “Laiklik üzerinden siyaset üretmekten vazgeçsinler.”
diye bir ifade kullandım, bunu da ifade etmek istiyorum.
Diğer
taraftan, benim sanki şöyle bir ifade kullandığımı iddia etti Sayın Hatip,
demek ki beni yeteri kadar dikkatli dinlemiyor ve her söylediğimi yeteri kadar
algılayamıyor. Dedi ki: “Millî Eğitim Müdürü çocukları okula getirmemiştir.”
gibi bir ifade kullandığımı söylüyor. Hayır, ben şunu söyledim: Oradaki sizin
gerekçenizde sanki böyle bir algı uyandırılmaya çalışıyormuşum…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
SELVİ (Niğde) – … gibi bir durum için söz konusu ifadeyi söylemiştim.
Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Öyle demedin, öyle demedin, “Öyle yaptınız.”
dedin. Çevirme.
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Tutanaklara bakın.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Çevirme kazı.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Neyi çevirmesin?
BAŞKAN –
Sayın Başkan, buyurun.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan, sataşma olduğu çok açık ama aslında
kürsüye çıkıp Meclisi meşgul etmek istemiyorum.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Etmeyin, etmeyin.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) – Buradan tutanaklara geçmesi açısından bir şey söylemek
istiyorum.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) - Helal, helal!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) - Sesinizi kesin
ve dinleyin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖMER
SELVİ (Niğde) – Sayın Başkan, böyle bir saygısızlık yok ama!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Siz müdahale etmediğiniz takdirde ben müdahale etme
hakkını kendimde bulurum Sayın Başkan. Seslerini kesip beni dinlemek
zorundalar; bir.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Önce Veli Bey’in sesini kesin.
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) – Sizin sesinizi millet kesecek!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Siz kutsal mekânları bir ticarethaneye dönüştürmeye ve
onlar üzerinden istismara devam ettiğiniz sürece ve en kötü figürlerin
toplandığı bir popülasyon olarak sizler, Türkçeyi bile doğru kullanmayan bir
örneğinin söylediği, az önce söylediği sözlere karşı…
YUNUS
KILIÇ (Kars) – Nefret dolusunuz, nefret!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – …benim verdiğim yanıtın eksiği vardır, fazlası yoktur
Sayın Başkan. Yeterince söylemiştim, keşke daha fazlasını söyleseydim. (AK
PARTİ sıralarından “Yakışıyor size, yakışıyor” sesleri)
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sözleriniz
zabıtlara geçti.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Lütfen… Lütfen… Evet, dinleyelim arkadaşlar!
Sayın
Özkes, buyurun.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, AKP Grup Başkan Vekili benden özür dilememi
istedi.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Dileme Hocam, dileme. Geç oldu vallahi!
BAŞKAN –
Lütfen… Lütfen…
Evet,
dinliyoruz Sayın Özkes.
Buyurun.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Ayrıca, Sayın Konuşmacı, benim, söylediklerini anlamadığımı,
anlayamadığımı söyledi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Anlayamadın.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen… Lütfen dinleyelim.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) - Arkadaşlar, sizinle mi konuşacağım Başkanla mı konuşacağım!
Her zaman
diyorum, şu kürsü yanlış yerde, adaletli değil! Sizin Adalet ve Kalkınma
Partisinin adında “Adalet” var ama adaletiniz yok! (AK PARTİ sıralarından
“Bağırma” sesleri ve gürültüler) Şu kürsünün yeri orası değil. Rica ederim ya!
BAŞKAN –
Sayın Özkes, lütfen…
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) - Sayın Başkan, bana da söz hakkı vermenizi istiyorum
sataşmadan dolayı.
BAŞKAN –
Özür dileme sataşma değil, öbürü için istiyorsanız vereyim.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Hayır, benim anlayamadığımı söylüyor.
BAŞKAN -
Sözleriniz zabıtlara geçti Sayın Özkes.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Yakışıksız sözler
söylediğimi söylüyor. Yakışıksız…
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – “Anlamadı.” diyerek Hatipten söz etti, konuşmacıdan söz
etti. Sataşma var. Söz vermek durumundasınız.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun efendim.
Lütfen,
yeni bir sataşmaya meydan vermeden açıklayın ve bırakalım.
Bir
dakikada lütfen Sayın Özkes… ben rica edeyim.
4.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben burada dedim ki:
“Bir AKP Genel Başkan Yardımcısı diyor ki: ‘Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin
ilelebet, ezelî ve ebedî başkanıdır.’” diyor. Diyor mu? Diyor.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Bu, Millî Şef senin dediğin, CHP diyor bunu.
İHSAN
ÖZKES (Devamla) – Peki “ilelebet” nedir? Sonsuza dek demektir. “Ezelî” ne
demektir? Evveli, başlangıcı olmayan demektir. “Ebedî” ne demektir? Sonu
olmayan demektir. “Bu sıfatlar kime aittir? Allah’a aittir. Allah’a ait olan
sıfatlar nasıl olur da şu anda hasta bulunan bir Başbakana verilir?” diyorum,
diyor ki: “Özür dile.” Ben mi dileyeceğim özrü, bunu söyleyen mi dileyecek
özrü? Neden onu söyleyene bir şey demiyorsunuz da bunu söyleyeni, dile getireni
özür dilemeye davet ediyorsunuz Sayın Grup Başkan Vekili? Böyle bir şey var mı?
Bu, hangi İslam’a, hangi inanca sığar, böyle bir şey olabilir mi? Neden bundan
rahatsız oluyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN
ÖZKES (Devamla) - Madem rahatsız oluyorsunuz, arkadaşlarınıza niye… (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Her şeyi bu kadar sığ algılıyorsunuz.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Bahsettiğin şey Millî Şef’e ait, Millî Şef’e. CHP’ye bak. Yalan
yanlış şeyler söylüyorsun.
BAŞKAN –
Sayın Özkes, teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, biraz önce partimize yönelik ağır bir
hakarette bulunuldu, “adaleti olmadığı” şeklinde bir ifadeyle… Sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in sataşma nedeniyle söz talebinde bulunurken
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Partimizin
ismi: Adalet ve Kalkınma Partisi. Partimizin adalet duygusu ve uygulaması en
üst seviyede. Bunu milletimiz söylüyor. Milletimiz böyle söylüyor.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Silivri’den belli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Kalkınmayı hem milletimiz söylüyor hem bütün dünya
söylüyor. Bugüne kadar hiçbir dönemde olmadığı kadar hem adaletin, gerçek
adaletin tesis ettirilmesinde hem de ülkenin kaynaklarının en iyi yönetilerek
millî gelirin yükseltilmesinde ve kalkınmanın gerçekleştirilmesinde tarihin ve
bütün dünyanın hayranlıkla izlediği bir başarı öyküsüdür aynı zamanda Adalet ve
Kalkınma Partisi. Adaletimiz de tamdır, kalkınmamız da tamdır, onda sorun yok.
Sorun, Cumhuriyet Halk Partisinde esas. Cumhuriyet Halk Partisinin “cumhuru”
yok, “cumhuriyeti” yok. Gerçek anlamda “cumhuriyeti” yok, esas itibarıyla
sıkıntı orada ve Cumhuriyet Halk Partisinin halkı yok, halkçı değil. Esas sorun
burada.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun.
6.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Pekâlâ, beni konuşma yapmak zorunda, üstelik kürsüde
yapmak zorunda bıraktınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Dinleyelim beyler, lütfen.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – Evet, sattığınız ve yediğiniz değerlerimizle…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Selam verseydin önce!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – …bu ülkenin kaynaklarıyla, inanın, bu ülkenin tüm
yoksullarının sonsuza dek doyurulmasını ve üstüne kahve ve yemekle birlikte
doyurulmasını inanın sağlayabilirdik. O kadar çok yediniz, o kadar çok yediniz
ki o yüzden adınız sizin… Adınıza ne diyorlar biliyor musunuz? Alaca Karanlık
Partisi. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, yani yeterlilik tezkeresi vermemiz gerekiyor
mu? Biz buna mecbur muyuz?
BAŞKAN –
Buyurun.
7.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, gerçekten son derece talihsiz konuşmalar
yapılıyor.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Siz başlattınız!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bütün hukukçu arkadaşlarımız bilir, eğer birisi bir şey
yemişse, yiyeni, yediğini çıkın burada açıklayın.
Varsa
eğer bir iddianız, elinizde somut bir belgeniz, bilginiz varsa çıkın açıklayın.
Var mı? Buyurun, açıklayın! Hani, nerde?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Dava açın!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bir yolsuzluk varsa söyleyin, kimin yolsuzluk yaptığını,
kimin hırsızlık yaptığını söyleyin, açıklayın.
Bakın, bu
dönemde o kadar çok iddia ortaya atıldı, o kadar çok yargıya konu intikal
ettirildi ki AK PARTİ’nin döneminde suçlayacak hiçbir tane delil bulunamadı.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Bütün ihaleleri…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – İstiyor musunuz? Örneklerini mi istiyorsunuz? Örneklerini
mi istiyorsunuz? Bol miktarda. Cumhuriyet Halk Partisinin tarihine bakın,
aynaya bakın. Somut istiyorsanız somut da var bende, somutu da var. Bakın, bu tartışmayı
biz başlatmadık. Bu tartışmayı biz başlatmadık ama somut isterseniz onu da
rakamlarla, belgelerle -dosyamda, şu
anda dosyamın içinde- hepsini tek tek net açıklarım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, ben tutumunuz hakkında, aleyhte söz almak
istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan,
tutum nedir, hangi tutum?
BAŞKAN –
Başkanlık Divanının tutumu hakkında…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Evet, aleyhte söz almak istiyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, tutum yok. Sayın Başkan, tutum nedir? Sayın
Başkan, bir tartışma açılabilmesi için tutum olması gerekir. Şu anda
görüşmeler, konuşmalar devam ediyor. (CHP sıralarından gürültüler) Herhangi bir
tutumla ilgili olarak bir hususun ortaya çıkması gerekir Sayın Başkan.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Canikli, siz yoktunuz burada.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, ne söylediğinizi biliyoruz. Tutumunuzun
aleyhinde söz almak istiyorum.
BAŞKAN –
Efendim, müsaade ederseniz şöyle bir şey var…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Canikli, “Çeneni kapat.” dedi, çeneni.
“Çeneni kapat.” dedi, çeneni.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Kapat, kapat!
BAŞKAN –
Değerli arkadaşlar, kim söz istediyse verdik.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, benimle ilgili bir şey kullandınız. Ben
tutumunuzun aleyhinde konuşmak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Bunun tutumla ne ilgisi var Sayın Başkan? (CHP sıralarından
gürültüler)
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Ya Veli Bey, işimiz var, gözünü seveyim ya! Bu ne ya!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Konuşmayalım o zaman!
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) – Böyle bir şey olur mu!
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Kürsüyü de önüne al.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Tutumunuz aleyhinde konuşmak istiyorum.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Müftü Bey, kürsüyü oraya al o zaman, kürsüyü önüne al. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz ki ama.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Konuşturmayın rahatsız oluyorsanız, konuşturmayın.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Konuşma. Konuşma.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Kalk, sen de konuş. Kalk, sen de konuş.
BAŞKAN –
Şimdi, değerli arkadaşlar, herhangi bir konuda usul tartışmasından ziyade,
Sayın Veli Ağbaba, siz benim size söylediğim sözle ilgili konuşmak istiyorsanız
size iki dakika süre vereyim, onun dışında bir usul tartışması açacak bir tutum
yok.
Buyurun…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, bu durumda…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Oylayın Sayın Başkanım.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, bir kere, sizin, milletvekili yerinden ayağa
kalktığı zaman ayağa kalkan milletvekiline meramını sormak gibi bir
mecburiyetiniz var.
BAŞKAN –
Tamam.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Siz biraz önce, iktidar ve muhalefet partisinden 2 milletvekili
ayaktayken meramlarını sormadan kürsüye hatip çağırdınız.
BAŞKAN –
Hayır, o yanlış. Bakın, hemen şunu söyleyeyim…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, meramımı dinler misiniz.
BAŞKAN –
Hayır efendim, yanlış.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Meramımı dinler misiniz.
BAŞKAN –
Ben hatibe söz verdikten sonra kalktılar, siz yoktunuz o sırada.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – İki: Sayın Ağbaba İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre tutumunuzla
ilgili bir tartışma açma talebinde bulunduktan sonra, bunda sizin bir takdir
hakkınız yoktur. Takdir hakkınız söz süresini on dakika ile iki dakika arasında
sınırlamaktan ibarettir. Bu noktadan sonra Sayın Ağbaba’ya “Sadece size söz
vereyim.” diyerek bunu geçiştiremezsiniz. 63’e göre talep geçerlidir.
Ben de
ısrar ediyorum, ben de tutumunuzun lehinde söz istiyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Lehinde mi? O kadar laf ettin, bir de lehinde mi istiyorsun!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, ortada bir usul yok. Bir tartışma olabilmesi
için bir usul ittihazı gerekir. Usul ittihazını gerektirecek bir durum söz
konusu değil. Şu anda konuşmalar devam ediyor Sayın Başkan. Bundan dolayı,
63’üncü maddeye göre usul tartışması açılamaz.
BAŞKAN –
Değerli arkadaşlar, dinler misiniz beni lütfen.
Bakınız,
milletvekillerinin söz almaları ve konuşmalarıyla ilgili madde 60’ıncı madde.
Birinci cümle şunu söylüyor: “Adını önceden kaydettirmeyen veya oturum
sırasında Başkandan söz almayan hiç kimse konuşamaz.”
Şimdi, bu
tutum karşısında benim tutumumu takdirlerinize bırakıyorum. Ben doğrudan
doğruya…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, 63 çok açık, 63 çok açık!
BAŞKAN –
Bir saniye efendim… Bakın, söz almadan konuşuyorsunuz yine. Ben size söz
vermedim henüz.
Bakın,
“Pek kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye Başkan, yerinden konuşma izni
verebilir.”
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Nasıl anlatacak derdini o zaman? Milletvekilinin ayağa
kalkıp söz istemeye hakkı yok mu?
BAŞKAN –
Sayın Ağbaba sonradan, benim söylediğim bir şeyle ilgili “Ben söz istiyorum.”
dedi, ben de ona iki dakika söz verdim. Usul tartışması istenirse onu da açarım
ama şurada bir usulsüzlük yok.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – “İstenirse” yok Sayın Başkan, istedik. Nasıl “istenirse”?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Açacaksınız, başka yolu yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, 63’üncü maddeyi okuyalım. Bakın, birinci
fıkrası: “Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya
geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce konuşulur.
Bu yolda
bir istemde bulunulursa…”
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bulundu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Konuştuğumuz konular 63’üncü maddenin birinci fıkrasında
sayılan hususlardan değildir. Dolayısıyla, bir usul yoktur. O yüzden usul… Eğer
böyle bir şey olursa usul tartışması zorunludur o zaman. Tabii, başkanın takdir
yetkisi yoktur ancak ortada usul yoktur.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Nasıl yok? Başkanın tutumunu söyleyelim. Meclisin çalışma
usullerine uymaya davet ediyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yani 63’üncü maddenin birinci fıkrasında sayılan usullerden
bir tanesi değildir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Başkanım, bunun adı ders kaynatmaktır.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Olur mu öyle şey? Burada yeni icat çıkarıyorsunuz. Bu
istendiğinde açılacak, bunun lâmı cimi yok yani. (CHP sıralarından gürültüler)
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Eğer verseydiniz bitmişti zaten.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Ağbaba, buyurun.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Ne oldu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Neye göre Sayın Başkan?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Aleyhinde konuşacağım Sayın Başkan.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Bir dakika… Neye göre verdiniz?
BAŞKAN -
Sayın Altay, siz yerinize oturun. Kendisi neye göre istediyse ona göre
veriyorum.
Siz neye
göre istediniz?
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Usul tartışması açtınız mı?
BAŞKAN -
Bir dakika!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Usul hakkında aleyhine istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Usul tartışması açmadım Sayın Ağbaba, aleyhine diye bir şey yok.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Ben usul tartışması açmak istiyorum, aleyhinde istiyorum.
BAŞKAN –
Siz…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Başkanım, bunu açmak zorundasınız. Bunun lâmı cimi yok. Tüzük
açık.
BAŞKAN –
Böyle bir zorunluluk yok, hiçbir yerde yok.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sizin tutumunuz ortada! Burayı şeye çevirdiniz…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Usul tartışması açıyorum, aleyhinize söz istiyorum Sayın
Başkan.
RECEP
ÖZEL (Isparta) - Usul tartışması açamazsınız.
BAŞKAN –
Siz açmazsınız, usul tartışması açılmasını teklif edersiniz. Diğer grupların
itirazı var çünkü bir tutum söz konusu değil.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – İç Tüzük’ü oku, İç Tüzük’ü!
BAŞKAN –
Siz dediniz ki bir sözle ilgili…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, tutumunuz ortada…
BAŞKAN –
Efendim?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Tutumunuz ortada, bütün Meclis duydu, bütün Türkiye duydu,
sadece AK PARTİ Grup Başkan Vekili duymadı.
BAŞKAN –
Hangi maddeye göre söz istiyorsunuz?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – 63’üncü maddeye göre tutumunuz hakkında usul tartışması
açılmasını istiyorum Sayın Başkan.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – 63’e göre olmaz ya!
BAŞKAN –
İstiyor musunuz siz de?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Ben aleyhte istiyorum Başkanım.
BAŞKAN -
Sayın Başkan…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Lehinde, lehinde.
BAŞKAN –
Bir saniye.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Aleyhte Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Usul tartışması açılmasını mı istiyorsunuz?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Tutumunuzla ilgili… Ayrıntıya ben girmek istemiyorum,
tutanaklarda var.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, tamam, bir usul tartışması açalım.
Tamam,
buyurun efendim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Aleyhte.
BAŞKAN –
Buyurun efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Lehte Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Lehte Canikli.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Sağlam’ın Genel Kurul çalışmalarında izlediği yöntemin İç Tüzük’e uygun olup
olmadığı gerekçesiyle tutumu hakkında
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, ben, tabii, Malatya’nın milletvekiliyim. Hem
Malatya’yla ilgili hem de Türkiye’deki gündemle ilgili hem kendi düşüncelerimi
ve partimizin düşüncelerini açıklamaya çalışıyoruz. Gördüğümüz manzara şudur:
Hem sizin tutumunuz hem de AK PARTİ milletvekillerinin, bazı milletvekillerinin
tutumu, maalesef, demokrasiyi öğrenemedikleri, bunu hazmedemedikleri
şeklindedir.
MUHAMMET
BİLAL MACİT (İstanbul) – Senden mi öğreneceğiz!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Şimdi, buradan laf atıyorlar, diyor ki… Bir dönemin, 22 tane
insanın öldürüldüğü, 155 tane insana saldırıldığı, açıkça, Türkiye’de herkesin
açık bir provokasyon olduğunu kabul ettiği Gazi olaylarıyla ilgili bir
araştırma önergesi, komisyon kurulsun diye önerge veriliyor, AKP milletvekilleri
“Zamanımızı çalmayın.” diyor. Bolu Milletvekili “Böyle bir şeye ne gerek var?
Böyle bir şeyi konuşmayalım, zamanımızdan gidiyor.” diyor.
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) – Yalan söylüyorsun, yalan!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Şimdi, ön sırada oturan, bana laf atan milletvekilleri
“Böyle bir şeye gerek yok, zamanımız yok.” diyorlar. Yine aynı milletvekilleri
usul tartışması açıldığında “Nasıl olsa sonucu belli, usul tartışması açmayın.”
diyorlar. Bunun mantığı şu: Siz yarın seçimlerde de “Sonuç belli, sandığa gitmeyelim.”
dersiniz, yarın “Burada da çoğunluğumuz belli, oy kullanmayalım.” dersiniz.
Bunun açık anlamı, kitapta yazan anlamı demokrasi değil, bunun açık anlamı
faşizm!
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Niye tartışma açtın, niye?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bunu savunanlar da faşisttir, onu söyleyeyim ben size, kim
savunuyorsa. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu faşizmdir; bunu kim
savunuyorsa, hangi kafa savunuyorsa bu faşist kafadır, bu yağcı kafadır, bu
yalaka kafadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca,
hiçbir kimse benim hakkımda “Kapa çeneni.” diyemez.
YUNUS
KILIÇ (Kars) – Başkan der.
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Bakın, ben herkese saygılıyım. Malatyalı olmak kibar olmayı
da gerektirir. Onun için, Sayın Başkan, ben size cevap vermiyorum.
MUHAMMET
BİLAL MACİT (İstanbul) – Demediğin kalmadı, daha ne diyeceksin!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bu konuda yorumu milletvekillerine bırakıyorum, bu
tutumunuzu da kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) – Aynaya bakarsan kendini görürsün!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bu faşizmdir, faşizm!
MUHAMMET
BİLAL MACİT (İstanbul) – Aynaya bak, faşisti gör!
BAŞKAN –
Çocuklar, lütfen…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Böyle bir kafa olur mu? “Sonucu belli, sonucu.” diyor. Seçim
de yapma, sonuç belli!
YUNUS
KILIÇ (Kars) – Orada o kadar konuştun, bir de yerinden konuşuyorsun hâlâ!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Rahatsız oldun ondan sen!
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) –Siz millete faşist dersiniz, millete ancak. Çünkü sizin
gözünüzde millet faşist, AK PARTİ’ye oy verdi diye.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bu kafa faşist kafadır!
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Kürsüyü oraya koyalım, kürsüyü önüne koyalım hep bağır, hep
sen konuş!
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, tutumumuzun lehinde Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii,
aslında usulsüz bir olayı maalesef usul tartışmasıyla buraya getirdik. Baştan
itibaren usulsüz bir şekilde gidiyor Sayın Başkanım. Hakikaten İç Tüzük’e,
Anayasa’ya bakmadan, Meclisin teamüllerine bakmadan burada, herkes oturduğu
yerde feryat figan bağırıp çağırsa… Kusura bakmayın Veli Bey, hakikaten çok
yanlış şeyler oluyor. Burada biz milletvekiliyiz, hepimiz milleti temsil
ediyoruz, millet adına burada iş görüyoruz ve bu iş görme esnasında temel
dayanağımız bizim Anayasa’dır, İç Tüzük’tür, Meclis teamülleridir. Şimdi, 550
milletvekili var. O zaman, 550 milletvekilinin her biri, İç Tüzük’ün 63’üncü
maddesinin birinci fıkrasına bakmadan kalkıp yerinden, ne olursa olsun usul
tartışması… O zaman biz bu Meclisi
çalıştırmayalım. Eğer millete hizmet etmek istiyorsak, millet adına burada iş
görmek istiyorsak, milletin talep ve beklentilerine Meclis olarak çare
arıyorsak, çözüm üretiyorsak, bırakın bu Meclis çalışsın.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bizim kendi kişisel talebimiz mi var? Biz milletin talebini
konuşuyoruz Ahmet Bey.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Katılmayabilirsiniz, gelirsiniz, en aykırı görüşlerinizi
burada söylerseniz ama kusura bakmayın, faşizmle itham edemezsiniz. Eğer faşizmi
görmek istiyorsanız, aynaya bakın, geçmişinize bakın.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Karşıya bakıyorum, faşizm görmek istiyorsam karşıya
bakıyorum.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Geçmişinize bakın, faşizmin ne olduğu çok iyi bir şekilde
görecekseniz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Kaldı ki Adalet
ve Kalkınma Partisiyiz.
Yine
birtakım şeylerle Sayın Grup Başkan Vekili de itham etti ama değerli CHP’liler,
ben size Çankaya Belediye Başkanının söylemlerini hatırlatmak istemiyorum,
Kadıköy Belediye Başkanının söylediklerini hatırlatmak istemiyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Hatırlat!
AHMET
AYDIN (Devamla) – Sizlerle alakalı, CHP’lilerle ilgili övgü dolu sözlerini
söylemek istemiyorum. Bakın, kamuoyu biliyor, bütün halk biliyor. Kaldı ki
Türkiye’de yaşayan her vatandaş, hepimizi şu anda izliyor. Akı da görüyor,
karayı da görüyor ve kararını veriyor. Dolayısıyla, sizin burada halkı
kandırmaya yönelik, Meclisin çalışmalarını akamete yöneltmeye yönelik
girişimleriniz çabasız kalacaktır diyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bakın, biz CHP’li milletvekilleri olarak halkın taleplerini
konuşuyoruz, bunu bilin. Kişisel bir şey istemiyoruz, kişisel kanun yapmıyoruz
biz.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Aleyhte
olmak suretiyle, Sayın Engin Altay.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışma usullerine uymadığınız için, sizi uymaya davet etmek
için usul tartışması açtık.
Biraz
önce burada yaptığınız gibi… Yani, Meclis Başkanının oradan laf cambazlığı
yapması hiç hoş değil. Grup başkan vekillerinin gözünün içine bakarak oturum
yönetmesi hiç hoş değil. Bir milletvekiline, 63’e göre talep edilmiş usul
tartışmasıyla ilgili, “Dur ben sana söz vereyim de, bunu geçiştireyim.” demek
hiç hoş değil. Eğer siz bu oturumda 69’u doğru kullansaydınız burayı sirke
çevirmezdiniz. Burası sirk gibi oldu.
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Sayenizde!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – İki dakika oradan, iki dakika oradan, iki dakika oradan, iki
dakika oradan… Böyle Meclis olur mu!
BAŞKAN –
Sayın Altay…
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, sizi bu İç Tüzük’e uymaya, grup başkan
vekilleriyle göz kaş yaparak oturum yönetmemeye davet ediyorum.
Faşistliğe
gelince: Gazete patronlarını arayıp “Şunun bugünkü yazısını beğenmedim, şunu
işten at.” diyen bir kimse…
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – Bunu ispat et! Bunu ispat etmezsen müfterisin!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – …bana göre, Hitler’den de Stalin’den de daha faşisttir.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – Nereden biliyorsun bunu? Nereden biliyorsun? İspat et!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – CHP’nin geçmişine gelince: Sayın Canikli…
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – O iddianı ispat edeceksin! İspat et, ispat!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – İsmet Paşa Başbakan, İsmet İnönü Başbakan.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – İddianı ispat edeceksin! Kimseye “faşist” diyemezsin.
Kendinizle karıştırmayın!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Nazilli Basma Fabrikasında 25 kuruşluk yolsuzluk oldu diye…
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – İftira atma, iftira!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – …Atatürk’e istifa dilekçesini verdi.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – İftira atma!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Bu, CHP’nin geçmişi.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – İddianı ispat et!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Sizin devrinizde 300 milyon dolara satılan Tekel, bir-bir
buçuk sene içinde 2 tane el değiştirerek 3 milyar küsur dolara satıldı.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – O iddianı ispatlayacaksın!
ENGİN
ALTAY (Devamla) – İşte bu, namussuzluktur; bu, vatan hainliğidir! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – O iddianı ispatla!
BAŞKAN –
Sayın Nurettin Canikli, lehte olmak suretiyle.
Buyurun
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
“1986-2002
yılları arasında, tam 190 tane kamu iktisadi kuruluşu satıldı.” Bu ifade sizin
olduğu için aynen kullanıyorum. Elde edilen toplam gelir 8 milyar dolar. 190
tane iktisadi kuruluş 8 milyar dolar. Ne zaman? 1986’dan 2002 yılına, AK PARTİ
iktidara gelene kadar. AK PARTİ iktidarı döneminde ise satılan 100 tane
iktisadi kuruluş var, elde edilen gelir 35 milyar dolar. (CHP sıralarından
gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Vay be! Vay be!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – 35 milyar dolar.
Eskiden
bunlar…
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – İlkokula anlat bunları, ilkokula!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Hırsızlık nerede, yolsuzluk nerede, ben, milletimizin
takdirine bırakıyorum değerli arkadaşlar. Eğer arıyorsanız, oraya gideceksiniz.
Bakın… (CHP sıralarından gürültüler)
Ve bir de
faşizmi öven faşisttir. Başbakanımızla ve Hükûmetimizle ilgili iddia ettiğiniz
hususlarla ilgili en ufak bir belgeniz yok, hepsi iftiradır, hepsini iade
ediyoruz. Ama bakın, hiç kimsenin kapatamayacağı bir şey var: Faşizmi öven
faşisttir, Hitler’i öven faşisttir, siyonizmi öven faşisttir. Örneğini mi
görmek istiyorsunuz? Açın, 1940’lı yıllardaki Cumhuriyet gazetesinin Hitler’i
öven, Hitler’in faşizmini öven Cumhuriyet Halk Partisi yetkilerinin beyanlarına
bakın.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Uzağa gitme, bugüne bak.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Var mı bu beyanlar? Var. Faşizmi öven faşist mi? Faşist.
Kim övüyor Hitler’i? Kim övüyor İtalya’yı? Cumhuriyet Halk Partisinin en üst
seviyeden yetkilileri övüyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Hitler yaşasaydı gurur duyardı sizinle.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Bugüne gelsene…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Onun için diyoruz eğer faşist, has faşist görmek
istiyorsanız, çok net bir şekilde faşist uygulamaları görmek istiyorsanız
Cumhuriyet Halk Partisinin tarihine bakacaksınız. (CHP sıralarından gürültüler)
Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi eşittir faşizmdir, bunun sayısız uygulamaları
ve örnekleri vardır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Avukatları hapse atanlar faşisttir! 2 bin tane öğrenciyi
cezaevine atanlar faşisttir! 10 bin tane siyasetçiyi içeri atanlar da
faşisttir! Hitler’de yoktur bu.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan, söz alabilir miyim.
BAŞKAN –
Sayın Başkan, yerinizden rica edeyim ve bitirelim lütfen.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Kürsüden Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Peki, bir dakika içinde buradan lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin usul tartışması sırasında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Şimdi, Başbakanınız ne söylemişti, onu bir hatırlatayım
size: “Ancak halkından korkanlar korumalarla gezer, diktatörler korumalarla
gezer.” demişti. 3.600 koruma, 6 TOMA ve
yüzlerce koruma aracıyla ODTÜ’ye girmek durumunda kaldı.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Kaç koruma?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – Nasıl bir korkudur bu? 3.600 korumayla girdi.
Selam
olsun ODTÜ’lülere diyorum, bir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İkincisi:
En az 3 çocuk, olmadı 5 çocuk önerileri kimden geldi biliyorsunuz, Başbakanınız
bu öneride bulunuyor. 1940’larda birisi şöyle söylemişti arkadaşlar, eminim
bilmiyorsunuzdur, öğrenin: “Her kadın en az 4 çocuk doğurmalıdır. 4 çocuk ve
fazlasını doğuran kadınlara madalya verilmelidir.” diyen kimdi biliyor musunuz?
Hitler’di.
MUHAMMET
BİLAL MACİT (İstanbul) – O dönem CHP selam gönderdi Hitler’e.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – Kim kime benzermiş, söyler misiniz? (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Hitler yemek de yiyordu. Bütün yemek yiyenler
faşist mi? Mantık o. Aynen öyle, mantık o. O onu yaptı, bu bunu istedi,
faşizmdir.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Hitler’e kim selam gönderiyor? Hitler’e kim selam durdu?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Faşizmin ölçülerinden bir tanesi çocuk sahibi olmayı teşvik etmek
değildir Sayın Başkanım, yemek yemek de değildir ama Cumhuriyet Halk Partisinin
uygulamalarıdır geçmişte.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın
milletvekilleri, tutumumuz hakkında usul tartışmasından sonra vardığımız sonuç
şudur: 60 ve 63’üncü maddeye aykırı bir tutumumuz olmadığı kanaatindeyim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Tutumunuz doğru mu Sayın Başkan?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Çenesini kapatsın yani. Kapat çeneni!
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ve 22 milletvekili tarafından Niğde İl Millî Eğitim Müdürü tarafından bir
camide veli toplantısı düzenlenmesinin araştırılması amacıyla 12/3/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Mart 2013 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Dolayısıyla, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunacağım ve toplantı yeter sayısı arayacağım.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, yine usulsüzlük yaptınız, yoklama istemiştik.
BAŞKAN –
Yoklamaysa ayağa kalkacaksınız, o farklı bir şey.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Üstelik Sayın Başkan,
karar yeter sayısı da istemiştik. Az önce istemedik mi? İstedik Sayın Başkan.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN –
Tarhan, Ağbaba, Özkes, Işık, Özdemir, Demiröz, Çetin, Dinçer, Aydın, Özgümüş,
Atalay…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Altay, Altay… Yeni bir usul tartışmasına meydan vermeyin
lütfen.
BAŞKAN –
Engin Altay, evet.
…Yüceer,
Sarı, Köprülü, Develi, Akar, Erdoğan, Sarıbaş, Türeli, Güneş.
Değerli
arkadaşlarım, elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş
olduğu önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ve 22 milletvekili tarafından Niğde İl Millî Eğitim Müdürü tarafından bir
camide veli toplantısı düzenlenmesinin araştırılması amacıyla 12/3/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Mart 2013 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in; Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan’ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in; Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu
Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu
ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815,
2/829) (S. Sayısı: 426) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
7/3/2013
tarihli 75’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının ikinci bölümünde yer alan 26’ncı maddesi kabul
edilmişti.
27’nci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 27’nci maddesinin 5. Fıkrasında yer alan “Kurul
tarafından her yıl” ibaresinden sonra gelmek üzere “yüzde yetmişten az olmamak
üzere” ibaresi eklenmiştir.
Mehmet Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir Kocaeli Aydın
Ümit Özgümüş Haluk Eyidoğan Turgay Develi
Adana İstanbul Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması
(x) 426 S. Sayılı Basmayazı 6/3/2013 tarihli 74’üncü Birleşim
Tutanağı’na eklidir.
Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporlarının 27. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Mehmet Erdoğan Yusuf Halaçoğlu Ali Halaman
Muğla Kayseri Adana
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Kim konuşacak Sayın Şandır?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı
bugün enerji sektörünün ve elektrik piyasasının içinde bulunduğu sorunları
çözmekten uzaktır. Tasarı, esas komisyonunun dışında AB Uyum Komisyonuna ve
Plan ve Bütçe Komisyonuna tali komisyon olarak gönderilmiş ancak Plan ve Bütçe
Komisyonu görüş bildirmemiştir. AB Uyum Komisyonunun tali komisyon olarak
gönderdiği rapor ise tasarının bu hâliyle AB direktifleriyle çelişen, çatışan
bir tasarı olduğunu, dolayısıyla çevre düzenlemelerine yönelik tedbirlerin
yeterince alınmadığını belirten ifadeler içermektedir.
Tasarı
özünde, 20 Şubat 2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun
güncellenmesinden ibarettir.
Diğer
taraftan, bu tasarının orijinal hâlindeki bazı maddeler tasarının içerisinden
çıkartılıp bir teklif hâline getirilerek 22 Ocak 2013 tarihli ve 6408 sayılı
Kanunla yasalaşmıştır. Bu kanunda, 31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla süresi
dolan ulusal tarifenin 2015 yılına kadar uzatılması sağlanarak Bakanlar
Kuruluna bu süreyi beş yıl daha uzatma yetkisi verilmiştir. Bu düzenlemeyle,
Türkiye'nin 21 elektrik dağıtım bölgesinin tamamında meydana gelen kayıp kaçak
ve benzeri gibi haksız tüketimlerin 76 milyon Türk insanına eşit olarak
paylaştırılacak şekilde ulusal tarifenin devamına karar verilmiştir. Böylece
dürüst vatandaşlarımız adeta cezalandırılmıştır.
Tasarının
başlığında, TRT payı, sayaç okuma bedeli vb. gibi ek ödemelerin kaldırılmasına
yönelik Kanun Teklifleri yer almasına rağmen, bu kanun tekliflerinin hiçbir
maddesi bu tasarıya eklenmemiştir.
Tasarı,
elektrik enerjisi üretimini artıracak ve arz güvenliğini sağlayacak teşvikler
içermemektedir. Tasarı, tüketicilerin; aktif elektrik bedeline ek olarak
dağıtım sistemi kullanım bedeli, kayıp kaçak bedeli, perakende hizmet bedeli,
iletim bedeli, sayaç okuma bedeli, belediye tüketim vergisi, enerji fonu, TRT
payı gibi ek yükleri ödemesine yol açan bir tasarıdır. Tasarıyla, lisans sahibi
tüzel kişilerin, lisansları kapsamındaki faaliyetlerini yürütebilmelerinde,
dışarıdan hizmet alımının önü açılmaktadır. Yani, lisans sahibi üreticiler veya
dağıtıcı firmalar, artık, Türkiye'nin kangreni hâline gelmiş taşeron sistemine
bu sektörde de girmiş olacaklardır. Şimdiye kadar birçok çalışanın mağdur
edildiği, birçok işçinin hayatını kaybettiği taşeron sistemi, elektrik
piyasasında da yeni canların yanmasına yol açacaktır.
Üretim
tesislerinin çevre mevzuatıyla uyumlu hâle getirilmesine yönelik düzenlemeler
için, 2018 yılına kadar süre tanınarak çevrenin 5 yıl daha tahrip edilmesine
adeta göz yumulmuştur. Tasarı bazı firmalara ilişkin özel düzenlemeler
içermektedir. Tasarı, elektrik paralarını ödeyemeyen çiftçilerimiz başta olmak
üzere birçok vatandaşımızın aynı sorunları yaşamaya devam etmesine yol
açacaktır. Mahkemelere düşmüş, parası veya işi olmadığı için borcunu ödeyemeyen
vatandaşlarımızın sorunları çözülememiştir. Türkiye ithal ettiği petrolün
toplam yüzde 63'ünü İran ve Rusya'dan, doğal gazın yüzde 77'sini sadece İran ve
Rusya'dan ithal etmektedir. Hükümetin uyguladığı ithal politikasını
değiştirecek ve ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtaracak yeni düzenlemeler
getirilmemiştir. Hükümetin doğal gaz ithalatına dayalı enerji ve elektrik
piyasası politikasını değiştirecek önlemler tasarıda yer almamıştır. Tasarı ile
abonelerin mülkiyetindeki sayaçların dağıtım şirketlerine devredilerek birçok
yerli sayaç üreticisinin mağdur edileceği düzenleme getirilerek yeni sorunların
yaşanmasına yol açılmaktadır. Enerji arz güvenliğimizin sağlanması için
doğalgaz ve petrolde yaşanacak krizlere karşı gerekli düzenlemelerin yapılması
gerekirken bu düzenlemeler yapılmamıştır. Yenilenebilir kaynaklara dayalı
rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle vb. gibi enerji kaynaklarına yönelik
düzenlemelerin ve AR-GE teşviklerinin artırılması gerekmektedir. Tasarı ile
öngörülen son kaynak tedariğinde zor durumda kalmış tüketiciye pahalı fiyattan
ürün satmanın önü açılmıştır. Tasarı ile Kuruma ve Kurula, lisans iptalini
gerçekleştirecek yetkiler verilmekte, reel sektörün sürekli lisans iptali
tehdidi ile karşı karşıya bırakılmasına yol açılmaktadır. Belirtilen nedenlerle
ilgili maddenin Tasarı metninden çıkartılması gerekir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 27’nci maddesinin 5. Fıkrasında yer alan “Kurul
tarafından her yıl” ibaresinden sonra gelmek üzere “yüzde yetmişten az olmamak
üzere” ibaresi eklenmiştir.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Kim konuşacak Sayın Başkan?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Turgay Develi.
BAŞKAN –
Sayın Develi, buyurun.
TURGAY
DEVELİ (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; cumhuriyet döneminde her siyasi
iktidar döneminde hırsızlık, yolsuzluk, suiistimal yaşanmıştır ama on bir
yıllık AK PARTİ iktidarı kadar hiçbir dönemde hırsızlık, yolsuzluk, suiistimal
yaşanmamıştır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, böyle konuşamaz. Böyle konuşamaz Sayın Başkan.
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Bunları belgeleriyle açıklayacağım şimdi. İzin verin,
belgeleriyle açıklayacağım şimdi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Böyle rezalet olabilir mi? Nasıl konuşabilir böyle? Elinde
hiçbir belgesi yok. “Hırsızlık!” Aynen iade ediyorum.
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Açıklayacağız, izin verin. Açıklıyorum… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, böyle konuşamaz. Böyle konuşamaz Sayın
Başkan.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Bu şekilde hakaret edemez.
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Sayın Canikli, yerinize oturun, açıklayacağım bunları. Niye
izin vermiyorsunuz? Bunları belgeleriyle açıklayacağım. (Gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Böyle konuşamaz, böyle bir şeye hakkı yok.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, müdahale etmesine mâni olun.
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Yerlerinize oturun, açıklayacağım bunları. Konuşmak
istiyorum ben.
BAŞKAN –
Değerli arkadaşlar… Arkadaşlar, lütfen, bir dakika…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Adam gibi konuşun! Hakaret edemezsin. Hayır, Sayın Başkan,
böyle konuşamaz. Böyle konuşamaz Sayın Başkan. (CHP sıralarından gürültüler)
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Ben adam gibi konuşuyorum, sen adam gibi konuş!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Özür dilesin.
BAŞKAN –
Bir dakika, sakin olun Sayın Develi, lütfen…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Böyle konuşamaz Sayın Başkan.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Böyle bir usul olur mu Sayın Başkan?
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Ben adam gibi konuşuyorum. Ben bunların belgelerini
açıklayacağım şimdi sizlere. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Görüşlerini ortaya koyuyor.
BAŞKAN -
Ya, bir saniye kardeşim, bir saniye…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir şey olmaz Sayın Başkan.
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Olur. Hırsızlık yapılıyorsa, yolsuzluk yapılıyorsa, bunlar
da açıklanıyorsa açıklanır, açıklanır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yolsuzluk arıyorsa kendisine baksın, partisine baksın,
geçmişine baksın!
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Oturuma ara verilsin kardeşim!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Burası Meclis, böyle bir şey olamaz Sayın Başkan! Hakaret
imkânı veremezsiniz Sayın Başkan.
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Savcılardan kaçırmayacaksınız, savcılardan belge
kaçırmayacaksınız. (Gürültüler)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Neye hizmet ediyorsun? Savcı mısın?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Böyle hakaret imkânı verilmez Sayın Başkan. Böyle konuşamaz
Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, oturuma ara veriyorum beş dakika.
Kapanma Saati: 17.22
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mine
Lök BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
yerinde, Hükûmet yerinde.
Önerge
üzerinde Adana Milletvekili Sayın Turgay Develi’yi kürsüye davet ediyorum.
Sayın
Develi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGAY
DEVELİ (Adana) – AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Canikli burada
milletvekillerini konuşturmayarak susturmaya çalışıyor. Biz buna karşı
duracağız. Bir önceki oturumda da şimdiki oturumda da AK PARTİ’nin yolsuzluğa
karşı olduğunu, AK PARTİ döneminde yolsuzluklar yaşanmadığını söyleyeceksiniz,
kendinizi aklamaya çalışacaksınız; burada belgeleri açıklayacağımız zaman…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Açıkla belgeleri. Açıklayamazsın ki!
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – …AK PARTİ dönemindeki hırsızlıkların, yolsuzlukların,
suistimallerin hiçbir dönemde yaşanmadığı kadar yaşandığını anlatacağımız zaman
ortalığa kakofoni yapacaksınız.
Bakın
arkadaşlar…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hayır, ifadenize itirazımız, hakaretinize.
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Bakın arkadaşlar, dinleyeceksiniz.
Bu
açıkladığımız belgeler sonrasında, yarın Sayın Başbakanınız çıkıp enerji
dağıtım ihalelerindeki birtakım usulsüzlük, yolsuzluk ve suistimallerden sonra
bunları, ihaleleri iptal ettiği zaman, gelip burada o zaman bunun cevabını
vereceksiniz.
Bakın
değerli arkadaşlar, enerji dağıtım ihalelerinde, Fırat Elektrik’te ve Meram
Elektrikte -geçen gün de anlatmaya çalıştım- enerji dağıtım ihalesi,
özelleştirme yapılmadan üç ay önce sayaçlar okunmadı, tahakkuku yapılan paralar
tahsil edilmedi. Bunun rakamı müfettiş raporlarıyla, Teftiş Kurulu raporlarıyla
yaklaşık 50 milyon lira. TEDAŞ Genel Müdürlüğü Sayın Haşim Keklik’in imzasıyla
“Kasanızda para bırakmayın, TEDAŞ’ın borçlarını ödeyin.” denmesine rağmen
“Paramız bankada, repoda.” denilerek kasada unutulup özelleştirilen şirkete
devredilen, bırakılan para Meram’da 30 milyon lira, Fırat Elektrikte 15 milyon
lira. KİT Komisyonu olarak bunu TEDAŞ’a sorduk, bir araştırdı ki Teftiş Kurulu,
11 elektrik dağıtım ihalesinde kes-kopyala-yapıştır yolsuzluğu aynen
uygulanmış.
Peki,
şimdi, ne oldu? Olan şu: Enerji Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
isteği üzerine Teftiş Kurulu raporlarını yeniden incelemek üzere Bakanlığa
gönderdi. Bu ne demek oluyor? Bu, Teftiş Kurulu raporlarıyla, Sayıştay
denetçilerinin raporlarıyla ortaya çıkmış, kesinleşmiş ve hâlen soruşturması
süren dosyaları sonsuzluğa havale etmek oluyor. Neden Teftiş Kurulu raporlarını
yeniden Bakanlığa çağırdınız? Biliyorsunuz, yaptığınız yasadaki değişiklikle
beraber, bu özelleştirme ihalelerindeki dağıtım şirketlerinin denetimlerini de
parası karşılığı özel şirketlere devredeceksiniz yani parasını verdiğiniz
şirketlerden aklanmanın yollarını, yöntemlerini bulmaya çalışacaksınız.
Arkadaşlar,
madem “Yolsuzluk yok.” diyorsunuz, madem “Hırsızlık yok.” diyorsunuz, işte
Enerji Bakanınız burada, bu dosyaları savcılığa verin, aklanın, hep beraber
karşımıza gelin. Bundan daha onurlu bir iş var mı?
KİT
Komisyonunda bunları dile getirdik. Ben KİT Komisyonundan Meram ve Fırat
Elektrik’in teftiş raporlarını istedim yazılı olarak. Sayın Haşim Keklik’ten
bana cevap geldi “Bunları Bakanlığa gönderdiğimiz için size veremiyoruz.” diye.
Bir milletvekilinden, KİT Komisyonu üyesinden hazırlanan Teftiş Kurulu
raporlarını neden saklıyorsunuz? Neden gizliyorsunuz? Sayıştaya gelmiş, Hazine
Müsteşarlığına intikal etmiş Samsun’daki aydınlatma direkleriyle ilgili
raporları. Suç duyurularını neden gizliyorsunuz madem hırsızlık yok, yolsuzluk
yok, suistimal yok?
Bütün
bunların cevabını burada vereceksiniz, ondan sonra AK PARTİ’nin ak mı kara mı,
yolsuzluğa bulaşmış parti olup olmadığına milletimiz karar verecek.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
27’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
28’inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 28. Maddesinin 2. Fıkrasının sonunda yer alan
"tamamı şirket tarafından" ibaresinden sonra gelmek üzere "üç
yıl içinde" ibaresi eklenmiştir.
Mehmet Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir Kocaeli Aydın
Haluk Eyidoğan Ümit Özgümüş Aykut Erdoğdu
İstanbul Adana İstanbul
Erdal
Aksünger
İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporlarının 28. maddesinin başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Yatırım
bedellerinin güncellenmesi ve ödenmesi,
MADDE 28
- (1) Mevcut sözleşmeleri çerçevesinde faaliyet gösteren ve DSİ katılım payları
tarife yoluyla TETAŞ tarafından ödenen işletmedeki yap-işlet-devret modeli
hidroelektrik santrallerin sözleşmelerinde ABD Doları cinsinden yer alan DSİ
enerji katılım payları, sözleşmede yer aldığı miktarda ödeme tarihindeki
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz kuru üzerinden her işletme yılının
sonuna kadar DSİ'ye ödenir.
(2) 4628
sayılı Kanun kapsamında kurulmuş ve kurulacak olan hidroelektrik santraller
için imzalanan su kullanım hakkı anlaşması hükümleri çerçevesinde DSİ'ye
ödenecek olan enerji hissesi katılım payının hesabında esas alınacak tesis
bedeli, tek veya çok maksatlı tesislerde tesisin ihaleye esas ilk keşfi;
a) Enerji
tesisini ihtiva ediyorsa, tesisin DSİ tarafından yapılan kısmın ilk keşif
bedeli,
b) Enerji
tesisi ihtiva etmiyorsa, ortak tesise ait ilk keşif bedeli.
TEFE/ÜFE
ile su kullanım anlaşmasının yapıldığı tarihe getirilmiş olan bedelin yüzde
otuzundan fazlasını geçemez ve (b) bendi kapsamına giren tesislerde, DSİ
tarafından enerji tesisine harcanan miktar var ise TEFE/ÜFE ile hesaplanarak
ayrıca enerji hissesi katılım payına ilave edilir. İlk keşif bedelinin
güncellenmesinde 08/09/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'na göre
ihale edilen işlerde keşif yılının Ocak ayında yayınlanan TEFE/ÜFE değeri,
imzalanan su kullanım hakkı anlaşmalarında bedel belirlenmemişse bu bedelin
hesabında kullanılan TEFE/ÜFE değeri, 04/01/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
ihale Kanunu'na göre ihale edilen işlerde teklifin yapıldığı tarihten bir ay
önceki TEFE/ÜFE değerleri esas alınarak ödeme yılına getirilir, on eşit
taksitte ve on yılda ödenir. Mevcut sözleşmeler buna göre düzenlenir. Proje ile
ilgili kamulaştırmalar yapılmış ve yapılacak olan ödemelerin TEFE ile su
kullanım anlaşması tarihine getirilmiş bedelinin enerji hissesine düşen
miktarının tamamı şirket tarafından ödenir."
Mehmet Şandır Alim Işık Emin Haluk Ayhan
Mersin Kütahya Denizli
Necati Özensoy Tunca Toskay Sümer Oral
Bursa Antalya Manisa
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mustafa Kalaycı
İzmir Konya
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Şandır, kim konuşacak efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Alim Işık.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 28’inci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Söz
konusu madde, yatırım bedellerinin güncellenmesi ve ödemelerin yapılmasıyla
ilgili bazı düzenlemeleri içeren bir madde. Komisyon görüşmeleri sırasında da
uygulamada yaşanabilecek bazı sorunların çözülmesi amacıyla bazı düzenlemelerin
yapılması önerimizi ilettik. Ancak, her ne hikmetse Hükûmet geldiği şekliyle
tasarının kabulü yönünde Komisyon üyelerini ikna etti ve Komisyonumuz öyle
karar verdi.
Şimdi,
burada önerimiz şudur: Özellikle Devlet Su İşlerine yapılacak olan ABD doları
cinsinden ödemelerin yıl sonunda ödenmesi öngörülmüş. Ancak yıl sonunda, gerek
işletmelerin kendi hesaplarıyla ilgili düzenlemeler gerekse herhangi bir
nedenle bu tarihte söz konusu ödemeyi yapamaması hâlinde mağduriyete uğramaması
açısından, bunun “yıl sonuna kadar” şeklinde değiştirilerek istediği bir
tarihte ödeme imkânı öngörülmektedir. Aksi takdirde, diğer bağlayıcı ifade
uygulamada birçok sorunun yaşanmasına yol açabilecek bir ifadedir.
Diğer
taraftan, TEFE ve ÜFE üzerinden yapılacak güncellemelerin belirli tarihler
itibarıyla yatırımcıyı caydırmayacak, aksine yatırımcının önündeki engelleri
kaldıracak bir şekilde yapılması gerekiyor. O anlamda, bu önergenin yerinde bir
önerge olduğunu düşünüyoruz.
Şimdiye
kadar tasarının görüşmelerinde uygulanan yöntemin doğru bir yöntem olmadığını
bir kez daha Hükûmete ve yüce Genel Kurulun siz değerli üyelerine hatırlatmakta
yarar olduğunu düşünüyorum. Buraya çıkan hatiplerin söylemlerinden yola çıkarak
Genel Kurul çalışmalarının sıkıntıya uğratılması ya da kesintiye uğratılması
doğru bir yol olmayacaktır. Eğer bir uzlaşma sağlanabilirse çoğunlukla teknik
içerikteki bu tasarıyı daha kolay görüşebiliriz. Aksi takdirde, buradaki
müzakerelerin siyasi yönünün ağır basacağı ve birbirimizi üzecek bir ortama
dönüşeceği kaçınılmazdır.
Sayın
milletvekilleri, söz konusu tasarıda özellikle birkaç konunun altının bir kez
daha çizilmesinde yarar olduğunu düşünüyorum. Birincisi: Hükûmetin siyasi
tercihiyle aldığı bir karar doğrultusunda elektrik faturalarının ödenmesinde
ulusal tarifeye devam yönündeki kararı haksız bir karardır. Mutlaka bölgesel
tarifeye geçilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, 21 dağıtım bölgesinin bazı
bölgelerinde yaşanan haksızlıklardan 76 milyon Türk milletini sorumlu
tutamazsınız.
Bu
düzenlemeler özellikle bu hâliyle yüce kurulunuzdan geçerse şunu unutmayınız
ki, kendi seçim bölgelerinizde sizin karşınıza çıkacak zamanında elektrik
faturasını ödemiş veya herhangi bir
nedenle parası olmadığı için fatura ödeme gününü bir gün geciktirdiği için
elektriği kesilmiş, üç gün, beş gün ya da on gün işletmesinde işlerin
aksatıldığı vatandaşlarımızla karşılaşacaksınız. Bir tarafta elektrik sayacını
okutamazken öbür tarafta faturasını bir gün geç yatırdığı için elektriği
kesilen ve bu kesintiden dolayı işi aksayan, iş yerinde birçok tezgâhı zarar
gören vatandaşlara bu faturayı yükletemezsiniz. Bu kanunun en büyük
sakıncalarından birisi budur. Bu ulusal tarifeden mutlaka vazgeçilerek hak
eden, dürüst vatandaşı ödüllendiren, teşvik eden, ona sorumluluk yüklemeyen bir
şekilde bu tasarının düzenlenmesi lazım.
Dolayısıyla,
bu gerekçelerle tasarının 28’inci maddesindeki değişikliğin kabulünü yüce
Meclise tekrar arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 28. Maddesinin 2. Fıkrasının sonunda yer alan
“tamamı şirket tarafından” ibaresinden sonra gelmek üzere “üç yıl içinde”
ibaresi eklenmiştir.
Mehmet Ali Susam
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN -
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Aykut Bey, buyursunlar. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünkü yasama
görüşmesi ve önceki yasama görüşmelerinde Sayın Enerji Bakanının, vermiş
olduğumuz gensoru üzerine, benim olmadığım bir ortamda, gıyabımda yine ağır
sözleri olmuştur. Şimdi, bu gensoru konusunu size en açık lisanla anlatmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, önce sonucundan başlayayım. İhaleye fesat karıştırmaktan hükümlü
şirketlerin ihale alması konumuz. Öncelikle bunun meşruiyetini anlatmak
istiyorum. İhaleye fesat karıştırmış şirketlere yeni ihaleler verilmesine bir
vicdani problem olarak bakın, ondan sonra hukuk kısmına geçelim.
Değerli
arkadaşlar, Kamu İhale Kanunu’nun 59’uncu maddesi şunu söylemektedir: “Bu Kanun
kapsamında yapılan ihalelerden dolayı haklarında birinci fıkra gereğince ceza
kovuşturması yapılarak kamu davası açılmasına karar verilenler ve 58’inci
maddenin ikinci fıkrasında sayılanlarla birlikte bu Kanun kapsamında yer alan
kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılamazlar.” Şimdi, 2005 yılında bu
şirketlerin ortakları hakkında dava açılıyor, şahıslar hakkında dava açılıyor.
Peki, bu yasaklama kararı verilmiş mi?
Değerli
arkadaşlar, bu yasaklama kararı verilmemiş, mahkeme kararında yok, savcılık
iddianamesinde yok. İdare böyle bir kararı vermemiş, yasaklama kararı
verilmemiş, kanunun açık hükmüne rağmen yasaklama kararı verilmemiş. Ve daha sonra bu şirket, 2008 yılında, Enerji
Bakanlığında ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanan şirket, Enerji
Bakanlığının ihalesine girmiş. Ve diğer şirketler şikâyet etmişler, demişler
ki: “Bu şirket ihaleye giremez.” 2008’in başında yapılan bir ihaleden
bahsediyorum. “Bu şirket ihaleye giremez.” diye şirketlerin şikâyeti var. İlk,
Kamu İhale Kurulu inceliyor. Zaten Sayın Bakanın savunmasını dayandırdığı olay
bu Kamu İhale Kurulu kararına ve buna ilişkin Danıştay kararına dayanıyor.
Peki, burada ne oluyor? Tam bu Kamu İhale Kurulu kararı onaylanmadan önce,
şirketin ihalesi yapıldıktan hemen sonra şirketin durumunu düzenleyen bir
tebliğ hükmü var. Bu tebliğ hükmü 15/5/2008 tarihinde yani karardan bir ay önce
değiştiriliyor. Ne yapılıyor bu şeyde? Daha önceki hükme göre diyor ki: “Sermayesinin
yarısından fazlasına sahip olunması veya sermayesinin yarısından fazlasına
sahip olmamakla birlikte idare ve temsile yetkili yönetim kurulu üyesi veya
müdürü olması koşuluyla sermaye şirketi yasaklanır.” Yani bu tebliğ hükmüne
göre bu şirketin yasaklanması gerekiyor. Bu tebliğ ne zaman değiştiriliyor?
Kurul kararından hemen önce. Dava ne zaman açılmıştı? 2005 yılında. 2005
yılından 2008 yılına kadar bu tebliğ hükmü ortada. Tam karardan önce tebliğin
şirketin durumunu düzenleyen kısmı tebliğden kesilip atılıyor. Yani,
sermayesinin yarısından fazlasına sahip olmamakla birlikte temsil ve ilzama
bağlı olması kısmı yani şirketin ortaklarının durumunu anlatan kısmı tebliğden
kesilip atılıyor ama kanunda hâlâ duruyor, 59’uncu maddede hâlâ duruyor. Eğer bu
karar zamanında verilmiş olsa ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanan bu
şirketler bir daha ihaleye giremeyecek.
Benim
söylediğim şu: Ortada bir hukuk cinayeti var. Savcılık var, mahkeme var, Enerji
Bakanlığı var ama en üzücüsü, en kötüsü Kamu İhale Kurulu var ortada. Kamu
İhale Kurumu da kararını verirken utangaç bir karar veriyor diyor ki: “Daha
önce bu tebliğ yürürlükteydi ama tebliğ değiştirildiği için artık yapacak bir
şeyimiz yok ve biz bu kararı vermek zorundayız.” Şimdi, Sayın Bakan çıkmış
diyor ki: “Bu şahıslar hakkında ihaleden yasaklama kararı var. Şimdi, ya Sayın
Bakan bilmiyor -o zaman şimdi öğrensin- eğer de biliniyorsa, yanıltıcı bilgi
veriyorsa kamu ihale kararından okuyorum, diyor ki: “Gelen cevabi yazıda Fernas
İnşaat Limited Şirketi, Ferhat Nasıroğlu, Engin Nasıroğlu ve Yaşar Giregiz
hakkında kurum kayıtlarında herhangi bir yasaklılık kaydına rastlanılmadı.” Siz
“Yasaklılık var.” diyorsunuz, Kamu İhale Kurumunun konuya ilişkin kararında
“Yasaklılık yok.” diyor. “Muzaffer Nasıroğlu hakkında da yasaklama kararı yok,
dava var.” diyor. Şimdi, Sayın Bakan buraya çıkıp yasaklılık varmış gibi
konuşunca bütün sonuç altüst oluyor.
Değerli
arkadaşlar, olayın başına dönüp baktığınızda -anlattığım bütün belgeler burada,
isteyen her milletvekiline verebilirim bunu- bu şirketler bugün, ihalelere
giriyor ve milyarlarca dolar ihale alıyorlar. Sadece bu sebeplerden değil,
mesela bu şirket ortaklarının, bu karardan sonra bile yasaklı olması gereken
şirket ortaklarının ihaleye girdiği ve ihalelerde fesat karıştırmaktan
yargılandığı başka davalar var. Şimdi, temsile ve ilzama yetkili olması
tartışmasına bile girmiyorum. Zaten temsil ettiği için ihaleye fesat
karıştırmaktan bu şirketler yargılanıyor. Ama siz, biz bunları anlatacağımız
zaman hep beraber üzerimize saldırdığınızda bu olay kapanmıyor. Bunun hep
beraber üzerine gitmeliyiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
28’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 28’inci
madde kabul edilmiştir.
29 uncu
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 29’uncu maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “birim elektrik” ibaresinin “her
yıl için birim megavat” olarak değiştirilmesini, ikinci fıkrasının da aşağıdaki
şekilde değiştirmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Mihrimah Belma Satır
Giresun İstanbul İstanbul
Enver Yılmaz Bülent Turan Sevim Savaşer
İstanbul İstanbul İstanbul
“(2)
Hidroelektrik kaynak katkı payı bedeli her yıl ocak ayı sonuna kadar DSİ
bütçesine gelir kaydedilmek üzere ödenir.”
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 29. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan
"DSİ'ye birden fazla başvuru yapılmış olması halinde; fizibilitesi"
ibaresinden sonra gelmek üzere "DSİ tarafından çıkarılacak yönetmelik
koşulları uyarınca" ibaresi eklenmiştir.
Mehmet
Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir Kocaeli Aydın
Ümit Özgümüş Haluk Eyidoğan Erdal Aksünger
Adana İstanbul İzmir
Nurettin
Demir
Muğla
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporlarının
29. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Hidrolik
kaynaklara başvuruların değerlendirilmesi
Madde 29
- (1) Hidrolik kaynaklar için üretim lisansı almak için su kullanım hakkı
anlaşması imzalamak üzere yapılan başvurularda, su kullanım hakkı anlaşması
imzalanacak tüzel kişiyi belirlemeye DSİ yetkilidir. Aynı kaynak için DSİ'ye
birden fazla başvuru yapılmış olması halinde; fizibilitesi kabul edilebilir
bulunanlar arasından birim elektrik başına en yüksek oranda hidroelektrik
kaynak katkı payı vermeyi teklif eden ve bu konuda belirli bir deneyimi olduğu
tespit edilen tüzel kişi anlaşma imzalanmak üzere belirlenir ve Kuruma
bildirilir.
(2) Bu
bedel üzerinden her yıl üretilen elektrik enerjisi miktarına karşı gelen tutar,
takip eden yılın Ocak ayı sonuna kadar DSİ bütçesine gelir kaydedilmek üzere
ödenir.
(3) Bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar DSİ'nin bağlı olduğu bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Necati Özensoy Ahmet Kenan Tanrıkulu Tunca Toskay
Bursa İzmir Antalya
Sümer
Oral
Manisa
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe...
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı,
bugün enerji sektörünün ve elektrik piyasasının içinde bulunduğu sorunları
çözmekten uzaktır. Tasarı, esas komisyonunun dışında AB Uyum Komisyonuna ve
Plan ve Bütçe Komisyonuna tali komisyon olarak gönderilmiş ancak Plan ve Bütçe
Komisyonu görüş bildirmemiştir. AB Uyum Komisyonunun tali komisyon olarak
gönderdiği rapor ise tasarının bu hâliyle AB direktifleriyle çelişen, çatışan
bir tasarı olduğunu, dolayısıyla çevre düzenlemelerine yönelik tedbirlerin
yeterince alınmadığını belirten ifadeler içermektedir.
Tasarı
özünde, 20 Şubat 2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun
güncellenmesinden ibarettir.
Diğer
taraftan, bu tasarının orijinal hâlindeki bazı maddeler tasarının içerisinden
çıkartılıp bir teklif hâline getirilerek 22 Ocak 2013 tarihli ve 6408 sayılı
Kanun’la yasalaşmıştır. Bu kanunda, 31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla süresi
dolan ulusal tarifenin 2015 yılına kadar uzatılması sağlanarak Bakanlar
Kuruluna bu süreyi beş yıl daha uzatma yetkisi verilmiştir. Bu düzenlemeyle,
Türkiye'nin 21 elektrik dağıtım bölgesinin tamamında meydana gelen kayıp kaçak
ve benzeri gibi haksız tüketimlerin 76 milyon Türk insanına eşit olarak
paylaştırılacak şekilde ulusal tarifenin devamına karar verilmiştir.
Böylece
dürüst vatandaşlarımız adeta cezalandırılmıştır. Tasarının başlığında, TRT
payı, sayaç okuma bedeli vb. gibi ek ödemelerin kaldırılmasına yönelik Kanun
Teklifleri yer almasına rağmen, bu kanun tekliflerinin hiçbir maddesi bu
tasarıya eklenmemiştir.
Tasarı,
elektrik enerjisi üretimini artıracak ve arz güvenliğini sağlayacak teşvikler
içermemektedir. Tasarı, Tüketicilerin; aktif elektrik bedeline ek olarak
dağıtım sistemi kullanım bedeli, kayıp kaçak bedeli, Perakende hizmet bedeli,
İletim bedeli, sayaç okuma bedeli, belediye tüketim vergisi, enerji fonu, TRT
payı gibi ek yükleri ödemesine yol açan bir tasarıdır. Tasarıyla, lisans sahibi
tüzel kişilerin, lisansları kapsamındaki faaliyetlerini yürütebilmelerinde,
dışarıdan hizmet alımının önü açılmaktadır. Yani, lisans sahibi üreticiler veya
dağıtıcı firmalar, artık, Türkiye'nin kangreni hâline gelmiş taşeron sistemine
bu sektörde de girmiş olacaklardır. Şimdiye kadar birçok çalışanın mağdur
edildiği, birçok işçinin hayatını kaybettiği taşeron sistemi, elektrik
piyasasında da yeni canların yanmasına yol açacaktır.
Üretim
tesislerinin çevre mevzuatıyla uyumlu hâle getirilmesine yönelik düzenlemeler
için, 2018 yılına kadar süre tanınarak çevrenin 5 yıl daha tahrip edilmesine
adeta göz yumulmuştur. Tasarı bazı firmalara ilişkin özel düzenlemeler
içermektedir. Tasarı, elektrik paralarını ödeyemeyen çiftçilerimiz başta olmak
üzere birçok vatandaşımızın aynı sorunları yaşamaya devam etmesine yol
açacaktır. Mahkemelere düşmüş, parası veya işi olmadığı için borcunu ödeyemeyen
vatandaşlarımızın sorunları çözülememiştir.
Türkiye
ithal ettiği petrolün toplam üçte ikisine yakınını İran ve Rusya'dan, doğal
gazın dörtte üçünden fazlasını sadece İran ve Rusya'dan ithal etmektedir.
Hükümetin uyguladığı ithal politikasını değiştirecek ve ülkemizi dışa
bağımlılıktan kurtaracak yeni düzenlemeler getirilmemiştir. Hükümetin doğalgaz
ithalatına dayalı enerji ve elektrik piyasası politikasını değiştirecek
önlemler tasarıda yer almamıştır. Tasarı ile abonelerin mülkiyetindeki sayaçların
dağıtım şirketlerine devredilerek birçok yerli sayaç üreticisinin mağdur
edileceği düzenleme getirilerek yeni sorunların yaşanmasına yol açılmaktadır.
Enerji
arz güvenliğimizin sağlanması için doğalgaz ve petrolde yaşanacak krizlere
karşı gerekli düzenlemelerin yapılması gerekirken bu düzenlemeler
yapılmamıştır. Yenilenebilir kaynaklara dayalı rüzgar, güneş, jeotermal,
biyokütle vb. gibi enerji kaynaklarına yönelik düzenlemelerin ve AR-GE
teşviklerinin artırılması gerekmektedir. Tasarı ile öngörülen son kaynak
tedariğinde zor durumda kalmış tüketiciye pahalı fiyattan ürün satmanın önü
açılmıştır. Tasarı ile Kuruma ve Kurula, lisans iptalini gerçekleştirecek
yetkiler verilmekte, reel sektörün sürekli lisans iptali tehdidi ile karşı
karşıya bırakılmasına yol açılmaktadır.
Yapılan
düzenlenme ile uygulamada karşılaşılabilecek bazı sorunların çözümü
amaçlanmıştır. Yatırımcıların seçimlerinde daha objektif ölçütlerin
kullanılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 29. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan
"DSİ'ye birden fazla başvuru yapılmış olması halinde; fizibilitesi"
ibaresinden sonra gelmek üzere "DSİ tarafından çıkartılacak yönetmelik
koşulları uyarınca" ibaresi eklenmiştir.
Erdal Aksünger (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Demir, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
DEMİR (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 426
sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 29’uncu maddesi için verilen
değişiklik önergesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Sayın Başkan, özellikle pozitif enerji vermesi gereken
salonumuzda maalesef negatif bir enerji söz konusu çünkü ben yaklaşık iki
seneye yaklaşan bir mebus olarak, milletvekili olarak aynı çiçekleri ve suni
çiçekleri görüyoruz, hiç olmazsa bunların dört mevsim değiştirilmesi konusunda
Meclisin, Meclis Başkanlığının bir girişimde bulunmasını, en azından Meclisteki
çalışma ortamının daha sıcak olması konusunda bir öneriyi buradan sizlere
iletmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yenilenebilir temiz enerji kaynaklarından olan hidroelektrik
enerji, büyük barajlar veya nehir tipi HES’lerle artık birer doğa katliamı
aracına dönüştürülmüştür. Ülkemizde planlanan projelerdeki amaç vadi ve
akarsular üzerine HES’ler kurarak onları uluslararası ve yerli dev şirketlere
satmaktır, böylece su kullanım hakkını bölge halkının elinden almaktır.
Muğla’daki
60 kadar HES projesinin yaklaşık 50 tanesi Dalaman ve Fethiye’ye aittir,
bunların da 35 tanesi Fethiye bölgesine aittir. Bugüne dek bölgemizde 17 tane
HES projesi için elektrik üretim lisansı alınmıştır. Bunun dışında, Aydın,
Muğla, Denizli illerini de kapsayan 1/100.000’lik çevre düzenleme planında
yöremiz akarsularında 18 tane HES yeri ve projesi de işaretlenmiş durumdadır
yani talana devam edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Muğla ilinin bazı ilçe ve beldelerindeki su kaynakları
üzerinde, verilen bazı yargı kararlarına rağmen yapımı devam eden ve yapılması
planlanan HES’ler bulunmaktadır. Bu HES’ler, doğayı geri dönüşümsüz biçimde
tahrip etmektedir; bölgedeki madencilik sektöründe, ormanlarda, tarihsel
alanlarda ve tarımda ciddi olumsuz gelişmeler yaşanmasının önünü açmaktadır.
Yöremizdeki verimli topraklar, HES’lerle sular altında kalarak ya da
betonlaştırılarak zarar görmektedir. Çiftçiliğin bir yaşam tarzı olduğu hesaba
katılmamakta, köylülük saf dışı bırakılmaktadır. Böylece, köyden kente göçün
artmasının ve kırsal nüfusun azaltılmasının önü açılmaktadır. Kurulan ve
kurulacak olan HES’lerle birlikte, bu bölgelerdeki tüm endemik bitki türleri ve
yaban hayatı da olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Tüm bu hidroelektrik
santralleri kurmak için yapılacak çalışmalardan sonra yüz binlerce bitki türü
yok olacaktır; halkın tek geçim kaynağı olan kısıtlı tarım arazileri büyük
zarar görecektir. Oluşacak olumsuz fiziki durum tarım yapmayı da
engelleyecektir. HES’lerin çevre üzerinde yarattığı geri dönüşümsüz tahribat,
yörede bulunan, uluslararası sözleşmelerle de koruma altındaki endemik bir tür
olan sığla ağaçlarının da kökünü kazıyacaktır. Fethiye HES Projesi inşaatı
sırasında oluşan toprak hafriyatlar Fethiye Körfezi’nin dolmasına neden
olmuştur. Çalıştırılması için Ören’den su getirilmek amacıyla Mendos Dağı’nın
eteklerinden 70 kilometrelik kanal inşa edilmiş. Eşen Çayı’ndan bu HES için su
alınması yüzünden yaz aylarında Kemer-Alaçat çevresinde çiftçiler ve tarlalar
su sıkıntısı çekmektedir. Ören mevkisinde Eşen I ve Eşen II HES’lerin yapımı
sırasında yöredeki tarihî eserler tahrip edilmiş, Karabel mevkisindeki barajda
tutulan su 6 kilometre boruyla taşınarak Eşen II HES’e aktarılmıştır. Bu yüzden
baraj gölü alanındaki Yayla Patlangıç ve Yayla Ceylan köylerine ait 6 bin dönüm
birinci sınıf tarım toprağı, evler, cami ve yollar su altında kalmıştır. Şirket
elemanları yöre halkını kandırmış, maalesef itirazlarını dinlememiş, verdikleri
sözlerinde durmamıştır. Kargı Çayı üzerinde 2003 yılından bu yana toplam 6 tane
HES kurma girişimi oldu, köylülerin karşı koyması sonucu bu projeler hayata
geçirilmedi. Sonuç olarak, HES’lerin proje ve inşaat süreçlerinde yöre halkının
görüşleri, talepleri ve açılan davalar dikkate alınmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, HES’lerin doğal çevre üzerinde
yarattığı, yaratacağı geri dönüşümsüz tahribatın HES’lerden elde edilecek elektriğin kazancını gölgede
bırakacağı ortadadır. Yöre halkının…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
DEMİR (Devamla) - …HES çığlığının artık duyulması temennisiyle saygılar
sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Demir, teşekkür ediyorum efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 Sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “birim elektrik” ibaresinin “her
yıl için birim megavat” olarak değiştirilmesini, ikinci fıkrasının da aşağıdaki
şekilde değiştirmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“(2)
Hidroelektrik kaynak katkı payı bedeli her yıl ocak ayı sonuna kadar DSİ
bütçesine gelir kaydedilmek üzere ödenir.”
BAŞKAN –
Komisyon katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe Sayın Başkan.
Gerekçe:
Hidroelektrik
kaynak katkı payının üretilecek birim elektrik enerjisine göre belirlenmesi
durumunda, üreticinin elektrik enerjisi fiyatlarının düşük olduğu zamanlarda
üretim yapmama ihtimali yüksektir. Öneri ile üretim tesislerinin çalışmaması
ihtimalinin ortadan kaldırılması ve bu kanun kapsamında rüzgar ve güneş
enerjisi için yapılacak yarışma yöntemleriyle de uyum sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
29’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 29’uncu madde
kabul edilmiştir.
Sayın
Bakanın yerinden kısa bir açıklaması olacak.
Sayın
Bakan, buyurun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tabii, her zaman olduğu gibi söylüyoruz, burada, iktidarıyla,
muhalefetiyle tavsiyesi, önerisi, eleştirisi olanlar varsa biz bunları dikkatle
dinleyeceğiz ve notlarımızı alacağız, gerektiği gibi de cevaplarını vereceğiz
diye.
Sayın
Başkanım, eğer siz uygun görürseniz, ben soru-cevap kısmında da ya
arkadaşlarımız sorularını sormasınlar, 17 tane soru birikti geçtiğimiz
oturumdan, ben onların hepsini cevaplayayım veya benim cevap süremin
uzatılmasını talep ediyorum.
Şimdi,
burada, sorular cevaplanmamışçasına bir havanın doğurulması doğru değil.
Ben,
şimdi, 3 tane temel konuya gireceğim eğer uygun görürseniz, sürem de yetiyorsa,
14 tanesini de soru-cevap kısmında aktaracağım.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bildiğiniz gibi, geçen hafta kanun tasarısı
görüşülürken TEİAŞ’ta 20 milyon TL’lik Kamu İhale Kanunu kapsamında bir işi 85
milyon TL’ye verdiğimiz söylendi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, işin aslı, doğrusu şu…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – “Öyle bir iddia var.” dedim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi, arkadaşlar, bakın, ben
bunu taahhüt ediyorum. 81 bin personel burada çalışıyor ve yalnızca 2012
yılında 4.863 tane ihale yapmışız. Toplam tutarı 14 milyar 600 küsur milyon.
Ben
diyorum ki, şimdi açıkça bir şeyi taahhüt ediyorum: Eğer arkadaşlarımızdan
yanlış yapan varsa ben buna göz yummam. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
olarak, Hükûmetimiz olarak hiçbir yolsuzluğa ve hırsızlığa biz göz yummayız. Bu
kadar ihale arasında varsa yanlış olan ben somut önerilerinizi bekliyorum.
Şimdi, bakın,
arkadaşlar, tutanaklarda var, dediniz ki: “20 milyonluk işi 85 milyon TL’ye
verdiniz.”
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – “İddia var.” dedim Sayın Bakan, çarpıtmayın.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bu iki türlü verilebiliyor.
Arkadaşlar, iki türlü verilebiliyor. Bir, eğer TEİAŞ’ın yatırım planında varsa
ve öngördüğü planlamanın içerisinde o yatırım varsa bu normal İhale Yasası’na
göre ihale ediliyor ve birim fiyatları neyse ona göre gidiyor; yok eğer
yatırımda yoksa ve Türkiye’nin büyümesini karşılayacak yatırımları yapmada özel
sektör kendi başına buna karar veriyorsa, biz bunun önünü kapatmıyoruz, biz
bunun önünü açıyoruz ve “Sen Kamu İhale Kurumu kapsamına girmeksizin kendi
ihaleni yap.” diyoruz. 20 milyonluk iş diyelim, değil mi? Bunu 85 milyon TL’ye
yaptırıyor. Biz ne veriyoruz, o önemli. Biz kendisine şunu veriyoruz: O yıl
içerisinde kendisinin Kamu İhale Kanunu kapsamında yaptığı ihalelerdeki
gerçekleşen en düşük birim fiyatlardan hesaplanıyor ve geri ödemesi yapılıyor.
Arkadaşlar, bakın, 85 milyon liraya verse ne olur, 185 milyon TL’ye verse ne
olur? Şimdi, ben size bu kadar açık ve net ifade ediyorum ve diyorum ki:
Lütfen, bana proje ismi verin, firma ismi verin; bununla alakalı ne yapmışlar,
ben ne ödeme yapmışım? Ben bunu söyleyeyim diyorum.
İkinci
konu: “Yasaklı bir firmaya ihale verdiniz.” dendi. “Verdiniz mi, vermediniz
mi?” diye soruldu. Değerli arkadaşlar, yasaklı bir firmaya biz ihale vermedik.
Yasaklı bir firmaya ihale verilmesinin mümkün olmadığını arkadaşımız anlayınca
“Niye siz yasaklamadınız?” dedi. Biz diyoruz ki…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, biz onu söylüyoruz, yasaklamadığınız için…
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Evet, onun cevabını veriyorum.
Arkadaşlar,
bakın, normalde çok serbest konuştuğunuz bir ortamda dahi, hak etmediğimiz hâlde,
sabırla dinliyoruz. Lütfen, bak, aynı şeyi tavsiye ediyorum.
“Niçin
siz yasaklamadınız?” dediler. Değerli arkadaşlar, o şahsın hakkında kamu davası
açıldığı için zaten ihalelere falan giremiyor. O zaman da giremedi, şimdi de
giremiyor, davası bitmeden de o ihaleye giremez.
Şimdi,
bir malumun ilamını, bakın arkadaşlar, bir malumun ilamını bir kamu kurumunun
yapması gerekmiyor. Niçin? Bakın, maksadımız üzüm yemekse… O, zaten ihaleye
giremiyor. Ben istesem de o, ihaleye giremiyor zaten. Şimdi, ben bunu 7 defa
tekrar ettim, dedim ki: Bakın, bu şahıs hakkında kamu davası açıldığı için
zaten ihalelere girememekte, ayrıca ikinci kez bizim bunu yasaklamamızın hiçbir
anlamı olmamakta. Kamu davası açıldığı için -4734 sayılı Kanun’un 59/2
maddesinde- gereği dava hâlâ sürdüğü
için yasaklı konumundadır. Ben istesem de yasaklı, ben istemesem de yasaklı.
Ben onun ihaleye girmesini istesem de o giremiyor, girmesini istemesem de
giremiyor.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, 59/2… Ha, biz bunları beğenmeyebiliriz. Niçin yüzde 51’den
hissesi daha az olanlar ihaleye girebiliyor? Ha, bunu Kamu İhale Kurumuyla
alakalı ayrıca görüşürsünüz, dersiniz ki: “Yüzde 1 hissesi olanın da bundan
sonra kamu ihalelerine girmesi yasaklansın.” Bu, ayrı bir şey arkadaşlar. Bunun
kuralının getireceği yaptırımlar ayrı, şu anda cari olarak uygulanan Kamu İhale
Kurumuyla alakalı kanunun yaptırımları ayrıdır. Şimdi, biz diyoruz ki: “Cari
bir kanun var ve bu kanunla alakalı biz gereğini yaptık.” O zaman da bir şey
söylemiştim, şimdi tekrar söylüyorum, kamuoyunun huzurunda tekrar tekrar
söylüyorum: Arkadaşlar, yasaklı birinin ihaleye katılmasını gerektirecek bir
işlem yapmak, hem şahıslar için suçtur hem o kurumlar için suçtur.
Ben,
şimdi, size açıkça bir şey söylüyorum: Siz milletvekilisiniz, lütfen suç
duyurusunda bulunun. Ben buradan ilan ediyorum: Savcılık eğer bununla alakalı
herhangi bir soruşturma, herhangi bir kamu davası söyleyecekse ben o soruşturma
iznini vereceğimi buradan tekrar beyan ediyorum. Bunun daha ötesinde bir cümle
yok arkadaşlar.
Gelelim
üçüncü konuya…
Sayın
Başkanım, vaktim var mı?
BAŞKAN –
Lütfen…
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi, yine önceki konularda
bahsettik. Bizim Sayın Başbakanımızın damadıyla alakalı içinde bulunduğu,
isminin içinde bulunduğu bir soruşturmanın olduğundan ve niçin bizim bir şey
yapmadığımızdan bahsedildi. Arkadaşlar, ben, onu “gizli” ibareli olmasına
rağmen, bu “gizli” ibarenin bu davalar sürerken herhangi bir kapsamda elden ele
dolaşmaması gerektiğine rağmen, ben, buradan, bu paragrafı, yalnızca o
paragrafı okuyorum. Bu evrak sizde var, yalnız bu kısmını okumadınız
arkadaşlar.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Bizde yok o evraklar.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Vereyim ben o zaman, siz bakın.
27 Temmuz
2011 tarihli 38417 sayılı evrakta cumhuriyet başsavcılığına hazineden bir yazı
yazılıyor, deniyor ki… Şimdi, bir işleme başlarken, bir konuya başlarken
yalnızca evrakın bir kısmını alıp diğerlerini bırakmak olmaz. O dediğiniz
şahsın, burada ismi olmamasına rağmen, TEDAŞ ikinci bir yazı yazıyor buna,
Hazinenin yazdığı yazıya istinaden, “Siz bunu özel şirketler üzerinden
konuşuyorsunuz, bunun muhatabı TEDAŞ’tır.” diyor cumhuriyet başsavcılığına. O da diyor ki:
“Ha, mademki öyle, bana lütfen evraklarınızı gönderin.” Ve TEDAŞ diyor ki: “Bu,
benim zamanımda, devredilmeden önce yapılan bir işlemdi ve bunlarla alakalı
bütün performans değerlerini, kayıp kaçakları, aydınlatmaları, hangi sayaçların
olduğu, hangilerinin doğru yazdığı, hangilerinin yanlış yazdığı, bununla
alakalı ben size her türlü yazıyı verebilirim.” Tarihlerini, sayılarını
okumuyorum arkadaşlar -bunların hepsinin tarih ve sayıları var- gene sürem
kısıtlı olduğu için.
Bununla
alakalı bir yazışma başlıyor ve hâlâ devam ediyor bunlar ama dediğiniz, Sayın
Başbakanımızın damadıyla alakalı burada ne bir ibare var ne bir isim var ne de
itham var.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Çalık şirketi var mı Sayın Bakan?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi, arkadaşlar, bakın,
iftiranın ben sosyal tanımını da yaptım. İftira, iki ucu sivri bir oktur.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – “Var mı?” diye soruyoruz, ne iftirası ya!
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Ne bağırıyorsun? Bağırma!
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – “Var mı?” diyoruz, ne iftirası ya!
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Bağırma lan!
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) – Bağırma!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Arkadaşlar, cevap: Yok.
(AK PARTİ
ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Arkadaşlar… Arkadaşlar, bir
dakika… Arkadaşlar…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bağırma!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ya, arkadaşlar, bir dakika…
Arkadaşlar, bir dakika… Bakın, ben bunu size önceden… Tamam…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Ben soru soruyorum, adam “iftira” diyor ya!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –Arkadaşlar, bakın, lütfen…
Arkadaşlar,
bakın, çok net bir cevabı var. Bu ismin olup olmadığını sordunuz değil mi son
derece masum bir şekilde? Böyle bir isim yok arkadaşlar. Şimdi, yalnız ben
bunun bir de tahliline gireceğim. Cevabımı verdim, böyle bir isim yok.
Şimdi,
gelelim ikinci kısmına. Bana bir arkadaş dedi ki buradan: “Siz milletvekilliğinden
önce bir şirkette genel müdürlük yapıyormuşsunuz.” Ben de dedim ki: “Evet, bir
şirkette genel müdürlük yapıyordum. Cirosu 250 milyon dolarlar civarında, kamu
ve özel karışımı bir şirketti.” Dedi ki: “Sizin bu şirketteki hisseniz kaçtır?”
Ben de dedim ki cevap olarak: “Bu şirketteki hissem yüzde sıfır.”
Arkadaşlar,
bakın, çok önemli bir şey söylüyorum: Benim söylediğim konu yalnızca Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığıyla alakalı değil arkadaşlar. Burada, kamuoyuyla
beraber bizler Meclisin saygınlığını korumak durumunda olan insanlarız.
İktidarı ve muhalefeti yok bu işin, her birimiz bu Meclisin çıtasını yükseltmek
ve saygınlığını yükseltmek durumundayız.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Nerede!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Başımdan geçen ve tutanaklarda
olan bir konudan bahsedeceğim. “Bu şirkette hisseniz var mı, varsa yüzde
kaçtır, ne zaman aldınız, ne zaman uhdenize geçirdiniz?” falan dedi. Devam
ediyor, 8 tane soru sordular. Ben cevaben dedim ki: “Böyle bir şirkette hissem
yok.” “Yani, sonra?” “Yok, işte.” Şimdi, ben arkadaşıma dedim ki: “Siz bu
soruyu sormakla neyi kastettiniz?” Dedi ki: “Yalnızca öğrenmek için sordum.”
Peki, ben size yalnızca şunu sorabilir miyim öğrenmek amacıyla: Ben geçen gün
Kızılay’da yürüyordum, iki kişi, yoldan geçerken, tanımıyorum onları da, sizin
hırsızlığınızla alakalı bir konudan bahsettiler, inanmadım gerçi ama siz bu
konuda ne düşünüyorsunuz?” dedi desem siz bunu hak etmiş olur musunuz
arkadaşlar?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Bu mantık var mı ya? Bir bakana bu mantık yakışıyor mu?
Böyle bir mantık var mı ya?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Arkadaşlar, lütfen, bizlerin,
her birimizin milletvekili olması burada her soruyu sorabileceğimiz anlamına
gelmez.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Tabii tabii, soramayız zaten. Ne soracağız?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Birbirimizin hakkına, hukukuna
riayet etmemiz lazım. Soru sormak ve sınırsız bir öğrenme ihtiyacı ne hakareti
içerir ne iftirayı içerir ne de böyle bir şeyi içerir.
Bakın,
ben şunu söylüyorum: Her birimizin çoluk çocuğu var, değil mi? Her birimizin
sorumlu olduğu yerler var. Sizin anlattığınızı sizin anlatmak istediğiniz gibi
anlayan insanlar var. Şimdi, ben diyorum ki: “Her konuştuğumuz konunun evrakı,
mahkeme kararları burada.” AK PARTİ hükûmetleriyle beraber, bu ülkenin
idaresine on yıldan beri irade koyduğumuz ve doğru koymaya çalıştığımız bir
hükûmetiz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, kaç dakika konuştu? Sayın Başkan, müdahale
etmeyecek misiniz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Buna rağmen diyorum ki:
Yanlışlar yapılabilir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ne anlatıyor Sayın Başkan?
BAŞKAN –
Sayın Bakan, toparlar mısınız?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Lütfen söyleyin, varsa yapalım
onları. Ben bundan sonraki cevap haklarım için de teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Tamam, teşekkürler.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilerim efendim.
Sayın
Bakan benim dile getirdiğim birtakım iddialara ilişkin olarak “İftira” diyerek
sataşmada bulunmuştur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bu da süresiz konuşsun.
BAŞKAN –
Arkadaşın konuşuyor, susar mısın lütfen. Kendi arkadaşını dinlemiyorsun.
Buyurun.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Benim dile getirdiğim birtakım iddialarda hem eksik
bilgiler vermiştir hem de “İftira” diyerek sataşmada bulunmuştur. Kürsüden
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun, iki dakika.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Bitirene kadar.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Bu da süresiz, süresiz konuşsun o da.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın görüşülen kanun tasarısının
29’uncu maddesi üzerindeki görüşmelerden sonra yaptığı açıklamasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Bakanının
bir problemi var. Enerji Bakanı, bizim burada belgelerle gösterdiğimiz
iddialara karşılık sadece hakaretle karşılık verebiliyor, teknik bir şey
söyleyemiyor. Demin anlattım Kamu İhale meselesini.
Şimdi, bu
TEİAŞ’ta ihalesiz iş yapılma meselesini anlatayım. Şimdi, normalde TEİAŞ
hatları ihaleyle bağlamak zorunda. 2003 yılından 2010 yılına kadar ihale mihale
yok, şirketler işleri yapmışlar. 417 milyon para vermişler, şikâyet ortaya
çıkınca da kanun çıkarmış, hukuka uygun hâle getirmişler. Şu gördüğünüz Taner
Yıldız’ın imzası, TEİAŞ Teftiş Kurulu rapor yazıyor “Burada büyük bir
hukuksuzluk var, soruşturma açılsın.” diyor. Biz bunların birçoğunu anlatmadık
ki sizin savunma hakkınız olsun diye.
Sonra, dönemin Enerji Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Cevdet Malkoç buna
diyor ki: “Burada bir suç vardır, soruşturma açılsın.” Ve Cevdet Malkoç Kömür
İşleri içinde bunu yapan, dürüst, namuslu ve mütedeyyin bir bürokrat. Bakın,
Karadenizli çok mütedeyyin bir bürokrat, gazetelere örnek oldu, bu
yolsuzluklarda hediye kabul etmeyen bir bürokrat. Sonra Cevdet Malkoç görevden
alınıyor, başka bir müfettiş getiriliyor, Teftiş Kurulu Başkanı yapılıyor, bu
Teftiş Kurulu Başkanı -normalde inceleme yapmaması gerekirken- heyetin başına
geçiyor, inceleme yaptırıyor ve “Burada suç yoktur.” diyor, Sayın Bakan da bunu
onaylanıyor.
Şimdi,
bunların hepsi burada belgeli, söylemeyeyim mi, anlatmayayım mı? Ben de şu iyi
niyetle anlatıyorum: Ya, bilmediğimiz bir şey vardır, Sayın Bakan bize bir şey
söyler. Çıkıyor, her türlü hakaret edilerek… Ya, 417 milyon liradan
bahsediyoruz Sayın Bakan. Bakın, böyle yapamazsınız. Benim görevim bu belgelere
bakıp okuyup size söylemek, sizin göreviniz de varsa bir bilgi bana vermek.
Bana diyorsunuz ki: “Doğal gaz anlaşmalarını göndereceğim.” Soru önergemde
yazılı cevabınız var, göndermediniz. Hiçbir belge vermiyorsunuz.
Çalık’la
alakalı belgeleri verecek misiniz? Ben KİT Komisyonu üyesiyim, yasal hakkım
var, anayasal hakkım var. Niye vermediniz belgeleri madem bu kadar dürüstsünüz?
Yapmayın, etmeyin, bu işler böyle yürümez.
Saygılarımı
arz ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in; Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu
Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu
ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815,
2/829) (S. Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 30’uncu maddeye bağlı (1) ve (2) nci fıkralar bir madde
olarak görüşülecektir.
Şimdi,
bunlar üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı yasa tasarısının 30. maddesinin 1. fıkrasındaki “teşkilat
ve görevleri hakkında kanun” ifadesinin “teşkilat, görev ve sorumlulukları
hakkında kanun” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Erdal Aksünger Veli Ağbaba Malik Ecder Özdemir
İzmir Malatya Sivas
Osman
Kaptan Candan
Yüceer
Antalya Tekirdağ
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporlarının 30. maddesinin 1. ve 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mehmet Erdoğan Yusuf Halaçoğlu
İzmir Muğla Kayseri
Ali
Halaman
Adana
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Tanrıkulu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun tasarısının 30’uncu maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2001 yılında 57’nci Hükûmet döneminde hazırlanıp
yasalaştırılan 4628 sayılı Kanun’la enerji konusunda devletin görev alanı
yeniden tanımlanmış ve düzenleme, yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetleriyle
de sınırlanmıştır. Bu kanunla enerji politikasında devletin düzenleyici
konumunun güçlendirildiği ve arz güvenliği sağlama görevinin de altının
çizildiği görülmektedir. Dolayısıyla, o dönem, aktif bir enerji politikasının
izlenmesi esas alınmış, piyasayı düzenlemek ve denetlemek için EPDK örneğinde
olduğu gibi bağımsız kurumsal araçlar da tesis edilmiştir. Aradan geçen on bir
yıllık bir süre zarfında, biz bugün yeniden enerji piyasasını düzenleyen bir
kanun tasarısı görüşüyoruz. Bu kadarlık bir süre zarfında ne olmuştur, ne tür
gelişmeler acaba yeniden piyasada meydana gelmiştir de biz bu tasarıyı görüşür
duruma gelmişiz?
Değerli
milletvekilleri, yürürlükte olan 4628 sayılı Kanun’un amaç tanımına baktığımız
zaman elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreye uyumlu
bir şekilde tüketicinin kullanımına sunulması tanımlanmış ve devam ederek,
rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali
açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının
oluşturulması öngörülmüş. Bununla da piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetim
kurumunun sağlanması hedeflenmiş. Bu tanım, değerli milletvekilleri, gerçekten
çok önemli çünkü elektrik piyasasında faaliyet gösterecek olan bağımsız
düzenleyici ve denetleyici kurumun misyon ve vizyonu işte bu madde içinde
saklı. 4628 sayılı Kanun’la bağımsız idari bir otorite olarak kurulan EPDK’nın
bugünkü statüsünü belirliyor bu madde. Geldiğimiz noktada, bugün itibarıyla,
EPDK gerçekten bağımsız idari bir otorite midir, onu da bir sorgulamamız
gerekir diye düşünüyorum.
17
Ağustos 2011 tarihli Resmî Gazete’de 649 sayılı bir Kanun Hükmünde Kararname
yayınlandı ve bu KHK’da Avrupa Birliği Bakanlığının teşkilat ve görevleri belirlendi. Burada
yapılan düzenlemeyle, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları
Hakkında Kanun’a “Bakan, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların –parantez
açıyor- (5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan kurumlar dâhil)
her türlü faaliyet ve işlemlerini denetlemeye yetkilidir.” şeklinde bir cümle
ilave ediliyor. Değerli milletvekilleri, böylece “Bu kurumların her türlü
faaliyet ve işlemleri ilişkili oldukları bakanlık tarafından denetlenebilecek.”
hükmü getiriliyor. Bu kurumlardan bir tanesi de EPDK. Kanun metninde yer aldığı
üzere, Cumhurbaşkanının onayıyla EPDK’nın “ilişkili kurum” statüsünün “ilgili
kurum” statüsüne geçirilmesinin de böylece önü açılmış oluyor. Böylece,
gerektiği durumlarda düzenleyici ve denetleyici olan bu kurumlar “ilgili kurum”
statüsüne geçince, neredeyse bir KİT statüsünde olduğu gibi, Hükûmetin doğrudan
siyasi ve idari vesayeti altına da girmiş oluyorlar.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca, 12 Temmuz 2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6353
sayılı Kanun’da, –ki bu Kanun bir torba kanun- bunun 22’nci maddesinde, EPDK
tarafından lisanslandırılan veya EPDK’nın görev, yetki ve sorumluluk alanı
içinde bulunan elektrik dağıtım şirketlerinin her türlü denetimi de Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığına devrediliyor. Neticede, Ağustos 2011 kararnamesiyle
EPDK özerkliğini kaybederek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını, neredeyse
bağlı bir kurumu hâline geliyor. Yani “bağımsız özerk kurum” statüsü bir kenara
bırakılıyor, Bakanlığın…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
KENAN TANRIKULU (Devamla) – Teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum.
BAŞKAN –
Sayın Tanrıkulu, teşekkür ediyorum.
AHMET
KENAN TANRIKULU (Devamla) – Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı yasa tasarısının 30. maddesinin 1. fıkrasındaki “teşkilat
ve görevleri hakkında kanun” ifadesinin “teşkilat, görev ve sorumlulukları
hakkında kanun” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Veli
Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Kaptan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizdeki
35 milyon elektrik abonesi elektrik faturalarından kayıp kaçak bedeli, sayaç
okuma bedeli ve yüzde 2 TRT payının kesilmesini istememektedirler. Bu
kesintiler 58’inci Hükûmet Acil Eylem Planı’nda, Sayın Bakanın sorulara verdiği
cevapta, 2009 ekonomik krizinde “kaldırılacak” denmesine karşın bugüne kadar
kaldırılmamıştır. Benim bu konuda Mart 2012’de verdiğim kanun teklifi de
Komisyon da kabul edilmemiştir.
Sayın
arkadaşlar, elektrik faturalarında çeşitli adlar altında 10 ayrı kalemde para
kesilmekte, bunların toplamı da faturanın yüzde 80’ine kadar çıkmaktadır. Bu
kalemlerin her birinden ayrı ayrı KDV alınması büyük bir haksızlık yaratmakta,
bir bakıma verginin vergisi alınmaktadır. Bu bedeller içinde kayıp kaçak
bedeli, sayaç okuma bedelinin de kanuni bir dayanağı yoktur. 2010 yılında kayıp
kaçak oranı bazı illerde yüzde 70’lere, yüzde 77’lere kadar çıkarken bazı
illerde yüzde 2’lerde, yüzde 3’lerde kalmıştır. 2011 yılında abonelerden “kayıp
kaçak bedeli” adı altında eski parayla 2,7 katrilyon lira, yeni parayla 2,7
milyon lira, “sayaç okuma bedeli” adı
altında da eski parayla 129 trilyon lira alınmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan geçenlerde Mardin’de “Kaçak elektrik kullanmak
haramdır.” ikazı yapmıştır. Sayın Bakan, haramı helal yapmak için tedbir almak
sizin göreviniz değil midir, yoksa Hükûmet âciz mi kalmaktadır? Kaçak elektrik
kullanmanın parasını kaçak kullanmayanlardan almak son derece hakka, adalete ve
vicdana aykırı değil midir?
Değerli
arkadaşlarım, evinde radyosu, televizyonu olmayan, hatta TRT’yi hayatında hiç
dinlemeyen bir vatandaşın yüzde 2 TRT vergisi ödemesi Allah’tan reva mıdır?
TRT'ye elektrik faturalarından yılda 500 milyon lira, eski parayla 500 trilyon
lira gelmektedir. TRT bunun da büyük bir bölümünü kurum dışı programlara aktarmaktadır.
Sanki 7-8 bin personeli olan koskoca TRT'de programcı yok da dışarıya program
yaptırıyor. Programcının illa ki eş, dost, akraba ve yandaş gazeteci, köşe
yazarı Fehmi Koru mu olması gerekiyor? İlla ki AKP kurucusu Ayşe Böhürler mi
olması gerekiyor, yoksa TRT'nin 728 bin lira vermesi için AKP Milletvekili
Hakan Şükür mü olması gerekiyor?
TRT 3’ün
saat 19.00’dan sonra Genel Kurul çalışmalarını yayından kaldırması, elektrik
abonelerinden alınan paraların iktidara hizmet edenlere verilmesi yasal mıdır,
ussal mıdır, etik midir?
Sayın
arkadaşlar, bir de, TRT Tuncay Güney gibi insanları kanallarına çıkarıp deli
saçması, gerçek dışı iftiralarla saygın kişi ve kurumlara saldırdığından dolayı
Sayın Deniz Baykal’a ve Sayın Cumhuriyet Halk Partisine tazminat ödediği gibi
yasal olmayan işlerinden dolayı da tazminat cezaları ödemektedir, bunun parası
da halkın cebinden çıkmaktadır.
Sayın
arkadaşlarım, mademki TRT’de milletin ve vekilinin sesi çıkmayacak, o zaman
kimin sesi çıkıyorsa parayı da o versin. TRT ya tarafsız kamu hizmeti yapsın ya
da özelleştirilsin. Ülkemizde medya gelişmiştir, kamunun ihtiyacı olan
programlar hizmet satın alma yoluyla karşılanabilir, o zaman TRT'ye de gerek
kalmaz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
1) Yüzde
2’lik TRT payının kaldırılması,
2)
Vatandaşın kullanmadığı yüzde 16, yüzde 20’lere varan kayıp kaçak parasının
kaldırılması
3) Sayaç
okuma bedelinin ve aboneye yük getiren diğer vergi fonlarının kaldırılması
sağlanmalıdır.
Bu
haksızlıkları gidermek yüce Meclisin görevidir.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, biraz önce -ben yerimden izledim de- siz Enerji
Bakanına bir söz verdiniz. O sözü bir defa vermeniz mümkün değil ama o sözde
şöyle bir… Milletin anlaması için...
417
trilyon liralık ihale yapıyor Sayın Başkan. Bu 417 trilyonluk ihale ihalesiz
veriliyor, yandaşlara, kendine yakın olan müteahhitlere veriliyor. Bakıyor ki,
ihalesiz verildi, ondan sonra da diyor ki: “Biz asgari fiyatla bunları yaptık.”
Bu asgari fiyatı neye göre belirledin? Senin cebindeki para mıdır bu asgari
ücret?
Sayın
Başkan, bakın, burada devletin katrilyonları heba ediliyor, bir de burada çıkıp
da dürüstlük taslıyor.
Sen, o
417 trilyon liralık ihaleyi kendi yandaşlarına verdin ama ihalesiz verdin. “Git bu işi yap...” Ondan
sonra geldi, parayı ödedin. Yahu, böyle bir devlet sistemi olur mu? Bu çiftlik
ağası olur yahu! Çiftlik ağası mısın
sen?
Sana
dedim ki: “Sen Kayseri ve Civarı Elektrik Anonim Şirketi Genel Müdürüyken orada
aldığın halılar var, yiyecekler var, pastalar var. Onların niye hesabını
vermiyorsun?”
Sayın
Başkan, gerçekten…
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Burada oturmak için çok cesaretli olmak lazım. Sakal
bırakmakla insanların yüzündeki ayıplar silinmiyor. Maalesef, o Enerji
Bakanlığında yapılan o kadar çok büyük yolsuzluklar var ki… Yiğitliğin varsa
çıkalım onların hesaplarını soralım.
417
trilyon liralık ihaleli işleri ihalesiz nasıl sen verdin?
Bunu izah
etsin.
BAŞKAN –
Sayın Genç, söyledikleriniz zapta geçti.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, 30’uncu maddeye bağlı (1) ve (2)’nci fıkraları oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler...
(1) ve (2)nci fıkralar kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır. Malumları olduğu
üzere görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre yeni bir madde
olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde
görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle,
önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14
üyeyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesine
ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Seyit Eyyüpoğlu
Giresun İstanbul Şanlıurfa
Bünyamin Özbek Gürsoy Erol Hüseyin Cemal Akın
Bayburt İstanbul Malatya
"(3)
4628 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Başkanlık,
kadro, kurum personelinin statüsü, atanma usulü ve özlük hakları
Madde 9-
(1) Başkanlık, başkan, başkan yardımcıları ve hizmet birimlerinden oluşur.
Başkana kurum başkanlığına ilişkin görevlerinde yardımcı olmak üzere Kurul
kararıyla iki başkan yardımcısı atanabilir. Başkan yardımcıları, Başkan
tarafından verilen görev ve talimatların yerine getirilmesinden ve ilgili
hizmet birimleri arasında koordinasyonun sağlanmasından sorumludur. Ayrıca
Başkan tarafından, ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kadro sayısını geçmemek
üzere başkan danışmanı atanabilir.
(2)
Kurumun hizmet birimleri ile görev ve yetkileri şunlardır:
a)
Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı; bu kanun ve diğer kanunlarla Kuruma
verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma,
tüketici haklarının korunması ile tüketici şikâyetlerinin incelenmesi
çalışmalarını yapmak, her türlü lisans, sertifika, izin ve belgelendirmeye
ilişkin iş ve işlemleri yürütmek.
b) Doğal
Gaz Piyasası Dairesi Başkanlığı; bu Kanun, 18/4/2001 tarih ve 4646 sayılı Doğal
Gaz Piyasası Kanunu ve diğer kanunlarla Kuruma verilen doğal gaz piyasası ile
ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması
ile tüketici şikâyetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak, her türlü lisans,
sertifika, izin ve belgelendirmeye ilişkin iş ve işlemleri yürütmek.
c) Petrol
Piyasası Dairesi Başkanlığı; bu Kanun, 4/12/2003 tarih ve 5015 sayılı Petrol
Piyasası Kanunu ve diğer kanunlarla Kuruma verilen petrol piyasası ile ilgili
düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile
tüketici şikâyetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak, her türlü lisans,
sertifika, izin ve belgelendirmeye ilişkin iş ve işlemleri yürütmek, ulusal
marker işlemlerini yürütmek.
ç)
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları Piyasası Dairesi Başkanlığı; bu Kanun, 2/3/2005
tarih ve 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve
diğer kanunlarla Kuruma verilen sıvılaştırılmış petrol gazları piyasası ile
ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması
ile tüketici şikâyetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak, her türlü lisans,
sertifika, izin ve belgelendirmeye ilişkin iş ve işlemleri yürütmek.
d)
Tarifeler Dairesi Başkanlığı; bu kanun ve diğer kanunlarla Kuruma verilen
tarife belirleme, elektrik ve doğal gaz tarifelerine esas yatırım planlarının
onaylanması, yatırım tavanlarının belirlenmesi ve talep tahminlerinin
onaylanması ile ilgili işleri yapmak.
e)
Denetim Dairesi Başkanlığı; Kurumun faaliyet gösterdiği piyasalarda ilgili
kanunlar ve ikincil mevzuat uyarınca yapılması gereken inceleme ve denetimleri
yapmak veya yaptırmak, gerektiğinde bu hususlarda yetkili kamu kurum ve
kuruluşları ile işbirliği yapmak, piyasalarda görülen aksaklıklara ilişkin
çözüm önerilerinde bulunmak.
f) Kamulaştırma Dairesi Başkanlığı; Kurumun görev
alanındaki piyasalarda bu kanun ve diğer kanunlarda belirtilen Kurumun
kamulaştırmaya ilişkin görevleriyle ilgili işleri yapmak veya yaptırmak.
g) Hukuk
Dairesi Başkanlığı; Kuruma ilişkin her türlü uyuşmazlığın takibi ve
çözümlenmesi amacıyla Kurumu temsil etmek ve gerektiğinde yasal yollara
başvurmak, hukuki konularda başkana ve diğer hizmet birimlerine hukuki
danışmanlık hizmeti vermek.
ğ)
Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı; Kurumun strateji ve politikalarını
belirlemek ve uygulamaları takip etmek, kurumun uluslararası ilişkilerini
yürütmek, sektörel gelişmeleri ve yönelimleri izlemek, piyasa verilerini
derlemek, piyasa gelişim raporlarını hazırlamak, tüketici haklarına ilişkin
işleri yapmak, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve diğer
mevzuatla strateji geliştirme ve malî hizmetler birimlerine verilen görevleri
yapmak, bilgi işlem altyapısını sağlamak ve yürütmek.
h) İnsan
Kaynakları ve Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı; Yönetimi geliştirme, işgücü
planlaması, kurum personelinin özlük işleri, mali ve sosyal hakları ile idari
hizmetlere yönelik her türlü iş ve işlemleri yapmak.
ı) Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği; Kurumun faaliyet alanı ile ilgili konularda
yazılı ve görsel basını takip ederek gerekli dokümantasyonu sağlamak, Kurumun
basın ve yayın kuruluşları ile ilişkilerini planlamak ve kamuoyunda
tanıtılmasına ilişkin yayın ve faaliyetleri yürütmek.
i) Kurul
Hizmetleri Müdürlüğü; Kurul ve Kurul üyelerinin sekretarya hizmetlerini
yürütmek ve protokol işlerini düzenlemek.
j)
Başkanlık Özel Kalem Müdürlüğü; Başkanın sekretarya hizmetlerini yürütmek ve
her türlü protokol işlerini düzenlemek.
(3)
Hizmet birimlerinin faaliyet alanı, görev yetki ve sorumlulukları yukarıda
belirtilen görev ve fonksiyonlara uygun olarak Kurumun teklifi ve Bakanlar
Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
(4)
Kurumda istihdam edilecek personele ilişkin kadro, unvan ve sayıları ekli (I)
sayılı cetvelde gösterilmiştir. Toplam kadro sayısını geçmemek üzere 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde yer
alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak kaydıyla unvan ve derece değişikliği yapma,
yeni unvan ekleme ve boş kadroların iptali Kurul kararı ile yapılır.
(5) Kurum
hizmetlerinin gerektirdiği görevler, idari hizmet sözleşmesi ile sözleşmeli
olarak istihdam edilen personel eliyle yürütülür. Kurum personeli bu Kanunla
düzenlenen hususlar dışında 657 sayılı Kanuna tabidir.
(6) Kurul
üyeleri ve Kurum personelinin ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48
inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde
belirtilen şartları taşımaları zorunludur.
(7)
Kuruma verilen görevlerin gerektirdiği asli görev ve hizmetler enerji uzmanı ve
enerji uzman yardımcılarından oluşan meslek personeli ile ekli (1) sayılı
cetvelde yer alan diğer kadrolarda görev yapan personel eliyle yürütülür.
Enerji uzman yardımcılarının mesleğe alınmaları, yarışma sınavı, tez hazırlama
ve yeterlilik sınavları ile enerji uzmanlığına atanmaları 657 sayılı Kanunun ek
41 inci maddesi hükümleri çerçevesinde Kurul tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.
(8) Kurul
Başkanı ve Kurul üyeleri ile bu Kanuna ekli kadrolarda idari hizmet
sözleşmesiyle istihdam edilen Kurum personeli, sosyal güvenlik açısından 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında
sigortalı sayılır. Kurumda, Kurul Başkanı ve Kurul üyesi ile bu Kanuna ekli
kadrolarda idari hizmet sözleşmesiyle istihdam edilen personelin sosyal
güvenlik hak ve yükümlülükleri 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükmü
saklı kalmak kaydıyla anılan kanun hükümlerine göre tespit olunur. 5510 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı
iken Kurul Başkanı ve üyeliklerine atananlardan bu görevleri sona erenler veya
bu görevlerinden ayrılma isteğinde bulunanların bu görevlerde geçen hizmet
süreleri kazanılmış hak aylık, derece ve kademelerinin tespitinde dikkate
alınır. Bunlardan bu görevleri sırasında 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü
maddesi kapsamına girenlerin bu görevlerde geçen süreleri makam tazminatı ile
temsil tazminatı ödenmesi gereken süre olarak değerlendirilir. Kamu kurum ve
kuruluşlarında 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendi kapsamında sigortalı iken Kurul Başkanı ve üyeliklerine atananların,
önceki kurum ve kuruluşları ile ilişiklerinin kesilmesi kendilerine kıdem
tazminatı veya iş sonu tazminatı ödenmesini gerektirmez. Bu durumda olanların
kıdem tazminatı veya iş sonu tazminatı ödenmesi gereken hizmet süreleri, Kurul
Başkanı ile Kurul üyeliği olarak geçen hizmet süreleri ile birleştirilir ve
emeklilik ikramiyesi ödenecek süre olarak değerlendirilir.
(9) Kurul
Başkan ve üyeliklerine atananların Kurulda görev yaptıkları sürece önceki
görevleri ile olan ilişkileri kesilir. Ancak, kamu görevlisi iken üyeliğe
atananlar, memuriyete giriş şartlarını kaybetmemeleri kaydıyla, görev
sürelerinin sona ermesi veya görevden ayrılma isteğinde bulunmaları ve otuz gün
içinde eski kurumlarına başvurmaları durumunda atamaya yetkili makam tarafından
bir ay içinde mükteseplerine uygun bir kadroya atanır. Atama gerçekleşinceye
kadar bunların almakta oldukları her türlü ödemelerin Kurul tarafından
ödenmesine devam olunur. Bir kamu kurumunda çalışmayanlardan Kurul Başkan ve
üyeliğine seçilip yukarıda belirtilen şekilde görevi sona erenlere herhangi bir
görev veya işe başlayıncaya kadar, almakta oldukları her türlü ödemeler Kurum
tarafından ödenmeye devam edilir ve bu şekilde üyeliği sona erenlere Kurum
tarafından yapılacak ödeme iki yılı geçemez.
(10)
Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum personeline 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesi uyarınca belirlenmiş emsali
personele mali ve sosyal haklar kapsamında yapılan ödemeler vergi ve diğer her
türlü kanuni kesintiler dâhil aynı usul ve esaslar çerçevesinde ödenir."
I SAYILI
CETVEL KADRO UNVAN VE SAYILARI
KADRO
UNVANI SAYISI
Başkan
Yardımcısı 2
Elektrik
Piyasası Dairesi Başkanı 1
Doğal Gaz
Piyasası Dairesi Başkanı 1
Petrol
Piyasası Dairesi Başkanı 1
Sıvılaştırılmış
Petrol Gazları Piyasası Dairesi Başkanı 1
Tarifeler
Dairesi Başkanı 1
Denetim
Dairesi Başkanı 1
Kamulaştırma
Dairesi Başkanı 1
Hukuk
Dairesi Başkanı 1
Strateji
Geliştirme Dairesi Başkanı 1
İnsan
Kaynakları ve Destek Hizmetleri Dairesi Başkanı 1
Başkan
Danışmanı 19
Grup
Başkanı 45
Basın ve
Halkla İlişkiler Müşaviri 1
Kurul
Hizmetleri Müdürü 1
Özel
Kalem Müdürü 1
Enerji
Uzmanı 300
Enerji
Uzman Yardımcısı 100
Avukat 25
İrtibat
Büro Müdürü 1
Yönetim
Hizmetleri Uzmanı 60
Tabip 1
Çözümleyici 8
Programcı 6
Kurul
Hizmetleri Müdür Yardımcısı 1
Özel
Kalem Müdür Yardımcısı 1
Savunma
Uzmanı 1
Kütüphaneci 1
Hemşire 1
Tekniker 1
Teknisyen 4
Yönetim
Görevlisi 115
İletişim
Görevlisi 30
Şoför 12
Dağıtıcı 3
Toplam 750
BAŞKAN –
Komisyon salt çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Efendim, salt çoğunluğumuz vardır, önergeye
katılıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açıyorum.
Söz
isteyenler?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben kişisel söz istiyorum efendim. Sayın Başkan,
kişisel söz istiyorum bu madde üzerinde.
BAŞKAN –
Madde üzerinde, evet söz talepleri geldi efendim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, usulle ilgili bir şey söyleyeyim. Şimdi, bu
kadar, iki buçuk sayfalık bir madde ihdas ediliyor. Şimdi, biliyorsunuz bizim
şu maddeyi incelememiz mümkün değil. Uygun görürseniz -siz yemek molası
vereceksiniz- şimdi bir saat yemek molasını verin, biz de inceleyelim. Çünkü bu
son zamanlarda devleti böyle talan eden önergeler bu saatlerde veriliyor. Biz
bir inceleyelim bakalım, bu önergede hakikaten devletin birtakım kurumları
talan ediliyor mu, birtakım insanlara birtakım avantajlar getiriliyor mu,
getirilmiyor mu, bir inceleyelim. Yemek arasını verin bir saat, biz de
inceleyelim. Yani şimdi, böyle incelenmeden, burada devlet kurumları yani niye…
Bu önergeyle ne getiriliyor? Niye Komisyon ilk müzakeresi sırasında bu önergeyi
vermemiş de şu anda veriyor? Demek ki birilerinin son anda böyle bir önerge
vermekteki amacı… Birtakım özel çıkar gruplarının çıkarlarına hizmet etmek için
bazı hizmetkâr milletvekilleri var, onlar burada çıkıp böyle bir önerge
veriyorlar efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, önerge sahibi olarak birkaç hususu
izninizle açıklamak istiyorum.
Anayasa
Mahkemesi üst kurulların -biliyorsunuz üst kurullar Bakanlar Kurulu kararıyla
kurulmuştu- Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulamayacağı kararını verdi ve
onunla ilgili bir karar verdi. Diğer bütün üst kurullar kanunlarını çıkardılar,
sadece EPDK, bu kanun çıkmadı. Bununla en ufak ilave bir düzenleme
yapılmamaktadır. Şu andaki yapı neyse, daire başkanlığı neyse…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Nereden bileceğiz canım, senin kafana göre hareket edecek
değiliz ki!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – …görevleri, yetkileri aynen korunmaktadır Sayın Başkanım.
Yani bir ilave yoktur, bir ayrıcalık yoktur, sadece şu anda Anayasa
Mahkemesinin verdiği karar çerçevesinde yasal bir düzenlemeyle yapılması talep
edilmektedir efendim.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Tarhan.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) - Sayın Başkanım, çok makul bir istekte bulunuyoruz.
Oldukça uzun bir metin ve bir madde ihdasıyla karşı karşıyayız. O yüzden,
izniniz olursa, bir ara vereceksiniz muhtemelen, biz bu metni incelemek ve ona
göre bir değerlendirme yapmak istiyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Olabilir, yemek arası verilebilir Sayın Başkanım. Yani
arkadaşlar şey yapmadı, incelesinler, yemek arası verilebilir Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Bakan, buyurun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bu kanun tasarısında bu ihdas edilen maddenin ilk defa burada
görülmesiyle alakalı konu yanlış bir yorumdur. Sanayi, Enerji Komisyonu üyeleri
bunun üzerinde çalıştılar, gördüler, baktılar ve CHP’den de arkadaşlarımız buna
baktılar, MHP’den arkadaşlarımız baktılar, o yüzden bunun burada ilk defa
görülüyor anlamı yanlış bir yorumdur.
Arz
ediyorum.
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Hayır Sayın Başkan. Böyle mi yani yeni hâliyle madde böyle mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkanım, arkadaşlar onu incelesinler, yani yemek
arasını verebiliriz. Eğer diğer gruplar da kabul ediyorsa görüşmelere yemek
arasından sonra devam edebiliriz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Tamam, anlıyorum efendim.
TUNCA
TOSKAY (Antalya) - Kanunu buraya getirmeyin, Komisyondan çıkarın!
BAŞKAN –
Şimdi, değerli arkadaşlar, her ne kadar Komisyonda incelendiği…
TUNCA
TOSKAY (Antalya) – Öyle şey mi olur!
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sinirlenmenize gerek yok efendim, çocuk mu
azarlıyorsunuz. Çocuk mu azarlıyorsun!
BAŞKAN –
Tamam Sayın Toskay, tamam efendim.
Her ne
kadar Komisyonda incelendiği söylenmişse de…
TUNCA
TOSKAY (Antalya) – Aceleniz ne? Öyle şey mi olur!
BAŞKAN -
Müsaade buyurun.
Zaten
yemek saatine de yaklaştık. Arkadaşlar inceleme şansına sahip olsunlar.
Bir saat
ara veriyorum, oturumu kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN –
Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
30’uncu
maddenin (2)’nci fıkrasından sonra gelmek üzere yeni madde ihdasına ilişkin
önergeye Komisyon salt çoğunlukla katılmış olduğundan yeni madde üzerinde
görüşme açmıştım.
Madde
üzerinde gruplar adına söz talebi arayacağım.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Ümit Özgümüş, Adana Milletvekili.
Sayın
Özgümüş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP GRUBU
ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Geçen
günkü konuşmamda belirttiğim gibi, diğer komisyonlarda, Millî Eğitim
Komisyonunda, Anayasa Komisyonunda veya benzer komisyonlarda sizlerle
anlaşamayabiliriz ama Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonunda çok rahatlıkla
anlaşabiliriz ve Komisyonumuza yasalar geldiğinde bundan önce bunu çok net
biçimde gösterdik çünkü sanayide, ticarette sanayideki üretim artışında ya da
enerjideki artışların sonuç olarak ülkemize, bize, çocuklarımıza yararı
olacağının bilincindeyiz.
Daha önce
gelen yasalarda, alt komisyonlar kuruldu, çalışıldı ama bu yasa, EPDK yasası,
ilk defa olarak, apar topar, acele, çalakalem yazılmış, içerisinde yanlış,
eksik bilgilerin olduğu bir şekilde geldi. Alt komisyona gitmesi gerekiyordu,
gitmedi, bizim Komisyonumuzda, ana komisyonda görüşülmeye devam edildi. Yasanın
yanlış, eksik geldiği, özensiz, düzensiz ve çalakalem geldiği o kadar belliydi ki Hükûmetin getirdiği
yasaya komisyonlarda Hükûmet adına 36 önerge geldi ve şimdi o yetmedi, Genel
Kurula geldikten sonra, Genel Kurula yine önergeler gelmeye devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, EPDK yasasıyla ilgili iktidar milletvekillerinin bir çoğundan daha
fazla çalıştık. Çünkü, Komisyonda gördük ki o anda kapıdan içeriye giren
milletvekili de “Kabul edenler… Etmeyenler…” dendiğinde neyin kabul edilip
edilmeyeceğini bilmeden kapıdan girerken el kaldırıyordu. Ama, bu yasa düzgün
çıksın diye gerçekten çok çalıştık ve çok fazla sayıda önerge verdik.
Önergelerimizin tamamına yakını, bir tanesi hariç, önergelerimiz reddedildi.
Komisyon
Başkanı dönüyor, “Hükûmet katılıyor mu?” diyor, “Katılmıyoruz.” oylamaya
geçiliyor. Bugün de, burada, önergeler verdiğimiz zaman, Sayın Meclis
Başkanımız dönüyor, neden olduğunu hâlâ anlayamadım, genellikle Komisyon ya da
Hükûmet arasında birisi katılıyor, birisi katılamıyor ve önergelerimiz tekrar
reddediliyor.
Yasada
tüketicinin lehine olması gereken bazı önergelerimiz vardı, TRT payı gibi,
genel aydınlatma gibi, onlar da reddedildi. Yasanın içerisinde her tarafa
çekilebilecek, yanlış anlaşılmalara neden olabilecek birçok madde vardı,
onların düzeltilmesi için önergeler verdik, onlar da reddedildi. Çok daha
ilginç bir şey söyleyeyim: Yasa, mevcut Türkiye Cumhuriyeti yasalarında
mevzuatı olmayan bir kavrama atıf yapıyor, “tezgâh üstü piyasalar” kavramına
atıf yapıyor. Biz muhalefet olarak uyarıyoruz, diyoruz ki: “Sayın Hükûmet,
sayın Komisyon, böyle bir madde getirilemez, böyle bir atıf yapılamaz çünkü
Türkiye’de tezgâh üstü yasası da yok, kavramı da yok.” Komisyon başkanı yine
soruyor, diyor ki: “Hükûmet?”. “Katılamıyoruz efendim.” Sonra, biz müdahale
edince, “Sizin katılmama hakkınız yok, şansınız yok çünkü bu Türkiye
Cumhuriyeti’nde mevcut yasalarda yok.” deyince, “Peki, o zaman katılalım.”
diyerek, bir tane önergemiz kabul ediliyor.
Bu yasa
niye bu şekilde aceleye getirildi? Zamanımız yeterse, 2-3 madde sonra onu
açıklayacağım ama yasanın içerisinde çok önemli eksiklikler var. Doğru olan
şey, yasanın amaç maddesi, amaç maddesi çok iddialı, bir cümlesini okuyorum:
“Elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir
şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması.”
Değerli
arkadaşlar, yasada, gerek üretimin artırılmasıyla gerek çevrenin korunmasıyla
veya tüketicinin yararına hiçbir madde yok. Bu yasanın bu kadar aceleye
getirilmesi, birincisi; biraz sonra 14’üncü madde de söyleyeceğim bir olay;
ikincisi de dağıtım şirketlerinin sorunlarının çözülmesi. Dağıtım şirketlerinin
sorunları çözülsün ama bu kadar aceleye getirilmeden ve düzgün bir yasa
çıkarılarak getirilsin.
Dün,
yarım kalan konuşmamda söylemiştim, 1990’dan 2011’e kadar geçen süre
içerisinde, yerli kaynaklardan üretilen elektriğin payı yüzde 48’den yüzde
27’ye düştü. Mevcut yasada yerli kaynaklara dönme yönünde maddeler olması
gerekirken yani rüzgâr, güneş, jeotermal enerjiyle ilgili gerek AR-GE desteği
gerek üretimi artıracak şeyler olması gerekirken, ne yazık ki ona benzer şeyler
de yok. Ama yasanın önemli eksik ve yanlışları var, o da şu: Birincisi,
bürokrasiye çok fazla inisiyatif veriyor, ikincisi de yasanın içerisinde her
türlü anlama çekilebilecek, bürokratın inisiyatifine bırakılan “yapılabilir,
edilebilir” gibi birçok madde var. Bakın, bir tanesinde “Rekabeti bozan
şirketlerin yönetim kurulunu değiştirebilir.” diyor kurum. Değerli arkadaşlar,
kurum teknik bir kurum ve eğer rekabeti engelleyecek bir gelişme varsa
şirketlerde, Türkiye’de çok büyük bütçesiyle bunu denetlemek üzere kurulmuş
Rekabet Kurumu var. Burada yetki karmaşası olur. Bunun düzeltilmesini istedik,
reddedildi. Örneğin, 5’inci maddenin (3)’üncü fıkrasında, “Şirketlerin sermaye
artırmaları ya da hisse devirleri kurul iznine tabidir.” deniyor. “Şirketler,
anonim şirketler Türk Ticaret Kanunu’na göre çalışır ve kurul iznine gerek yok,
sadece bilgi verir.” şeklinde değiştirilmesini istedik, o da reddedildi. Şimdi
bu işlemi yani bu şirketlerin sermaye artırımı veya aralarında hisse değişimini
de eğer izne bağlarsanız; bir, bürokrasiyi artırır; iki, önümüzdeki süreçte,
örneğin bankadan kredi almak için çok çabuk hissesinde değişiklik yapmak
isteyen şirketlerin de kurumdan bu izni erken çıkarabilmesi için rüşvete ve
yolsuzluğa yol açar.
Rüşvet ve
yolsuzluk tarih boyunca insanların üzerinde çalıştığı kavramlardır. Bakın, size
Merton kuramından bahsedeyim. Amerika Birleşik Devletleri’nde, 19’uncu yüzyılın
sonu 20’nci yüzyılın başında birkaç tane toplum bilimci rüşvet ve yolsuzluk
üzerine çok ciddi çalışmalar yaptılar ve buna “Merton kuramı” dendi. Merton ve
arkadaşı Kay diyorlar ki: “Az gelişmiş ülkelerde siyasetçi ve bürokrat bilgisiz
olduğu için mevzuatı doğru kuramaz. Yukarıdan aşağıya mevzuat yanlış olduğu
için de o zaman rüşvet ve yolsuzluk devreye girer ve rüşvet bu tür durumlarda
sistemin gres yağı anlamını taşır ve gres yağı vazifesi görür.” Eğer siz
sistemi doğru kurmazsanız, eğer siz yasanın içerisinde her tarafa çekilebilecek
anlamları ortadan kaldırmazsanız ve eğer siz “yapılabilir, edilebilir” diye
bürokrata bu kadar çok yetki verirseniz, onun için rüşvetin önüne geçemeyiz ne
yazık ki.
Değerli
arkadaşlar, yasanın içerisinde daha önceki yıllarda, EPDK ilk başladığında
“çantacılık” denilen bir kavram vardı. Birileri gidiyor, bir yerde enerji
üretecek bir yer buluyor ve enerji üreteceği şeyle ilgili olarak da bir lisans
alıyor, o, çantasında. Daha sonra, firmaları dolaşarak üretime geçmeden
elindeki lisansı devrediyor ve Bakanlık bürokrasisi içerisinde dolaşıyordu.
Mevcut yasa içerisinde çantacılığı engelleyecek ciddi biçimde değişiklikler
var. Komisyonda bütün bunların hepsini destekledik ama ne yazık ki Merton
kavramında olduğu gibi, Merton doktrininde, kuramında olduğu gibi burada bu
kadar çok muallak, bu kadar çok her tarafa çekilebilecek madde varken
önümüzdeki süreçte enerji piyasasında, Enerji Bakanlığında veya kurumda
yolsuzluğu ve rüşveti engellemek mümkün değil.
Öncelikle,
başvuran vatandaşın bilgi verirken doğru bilgi verdiğini varsaymak ve ondan
sonra denetlemek gerekir. Bırakın vatandaş çok acele olarak hisse devrini
yapsın, sermayesini artırsın, size bilgi versin, daha sonra müfettişinizi
gönderin ve inceleyin.
Yıllar
önce Dubai’de Jebel Ali Serbest Bölgesi’ne gittiğimde Serbest Bölgenin Müdürü
dedi ki: “Bizde yatırım yapmak veya dağıtım lisansı almak için, izni almak için
ıslak imzaya gerek yok. Web sitemize girin, başvuru belgesini doldurun, enter
tuşuna basın, kırk sekiz saat içerisinde biz size yetkiyi veririz. Daha sonra,
zaman içerisinde biz size eleman göndererek verdiğiniz bilgilerin doğru olup
olmadığını o zaman kontrol ederiz. Ama bizim nezdimizde öncelikle bize yatırım
için başvuran vatandaş ya da yabancı yatırımcı doğru insandır, doğru bilgidir,
incelemesini sonra yaparız.” Onun için, bu yasa gerçekten çok kötü yazılmış,
ileride çok ciddi sakıncalara yol açacak bir yasadır. Biraz önce gelen ek
maddenin getiriliş şekli de yanlıştır. Bakın, bu kadar sayfa, bu kadar yazı,
bize on dakika, on beş dakika içerisinde incelenmek için getirildi. Komisyonda
görüşülmüş olsa bile doğruluğunu kontrol etmemiz gerekirdi. Ama, getirilen ek
madde doğrudur, getiriliş şekli yanlış olmasına rağmen destekliyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Sayın
Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP GRUBU
ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 30’uncu maddesinden sonra
eklenmek üzere verilen sözde fıkra ama bir madde olarak işlem gören iktidar
partisi grubu önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu konu, biraz önce Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi
“EPDK’nın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.” şeklinde mevcut 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 9’uncu
maddesinde yer alan ibareye dayalı olarak kurumda yapılan bazı düzenlemelerin
Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmesi üzerine Genel Kurulun gündemine
gelmiş önemli bir konu.
Ancak
Sayın Bakanın komisyon sırasında “Komisyon üyesi milletvekillerimizin bu
konudan haberi var.” şeklindeki ifadesini biraz düzeltmek istiyorum. Bu konudan
şöyle haberimiz var: Buna benzer bir önerge Komisyon görüşmeleri sırasında
Komisyona sunulunca bunun bu şekilde bir maddeyle değiştirilmemesi gereken bir
konu olduğunu ileri sürmemizin ardından ara verildi ve o önerge çekildi. Yani,
biz o önergeyi okumadık, içinde neler vardı bilmiyorduk, hatta yaptığımız
görüşmelerde mevcut EPDK’nın şu anda yürüyen sistemine ilave 2 adet daire
başkanlığının da tahsis edildiği bir önerge olduğunu ilgili yetkililerin
açıklamasından öğrendik. Ancak daha sonra Sayın Komisyon Başkanının odasında
parti gruplarımız adına birkaç milletvekilimizle ve ilgili bürokratlarla bir
araya geldiğimizde, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Hamzaçebi’nin de daha sonra bu toplantıya katılmasıyla tasarının buraya gelen
mevcut şekliyle, yani memurların maaş alamaz durumda olmalarını da dikkate
alarak sıkıntının bu şekilde çözülmesi gerektiğini, diğer düzenlemenin ayrı bir
kanun teklifi hâline getirilerek daha sonra çözüme bırakılması konusunda bir
konuşmamız oldu. Şimdi, bu önerge, o konuşmanın ardından, ayrı bir kanun
teklifi olarak getirilmesine karar verilen düzenlemenin buraya bir önergeyle
eklenmesini maalesef gündeme getirdi. Elbette ki bu sorunun çözülmesi
gerektiğine inanıyoruz. Ama, bunun yolu, yöntemi bu mu olmalıdır, bu şekilde mi
olmalıdır, onu yüce Meclisin takdirlerine bırakıyoruz.
Sadece
kurum yetkililerinin verdiği bilgiye dayanarak bu önergede yer alan bilgilerin,
şu anda EPDK’nın işleyen sisteminden hiçbir farklılık içermediğidir, onlara
inanıyoruz. Bu sorun çözülecekse bunun bu şekilde olmaması gerektiğini yüce
Meclise bir kez daha ben de açıklamak istiyorum.
Kadrolarda
ilave bir kadro tahsisinin olmadığını, var olan toplam 750 kadronun şu anda da
zaten var olduğunu ifade ettiler. Buna saygı duyuyorum. Ancak bu düzenleme,
kurumda yaşanan sorunların çözüldüğü bir düzenleme değil. Umarım, biraz sonra
vereceğimiz bir önergeyle hiç olmazsa yıllardır o kurumda mağdur olmuş bazı
çalışanların sorunlarının da çözümü gerçekleştirilir. Aksi takdirde, bundan
sonra, tabii, kurumun yeni yapılanmasıyla, kimin ne olacağının takdirini hem o
kurumda çalışanlara hem de yüce Meclise bırakmak istiyoruz.
Tabii, bu
ek maddeyle yapılacak olan düzenleme bir zorunluluk sonucu ortaya çıkmış bir
düzenlemedir. Bunu da bir ölçüde saygıyla karşılıyoruz. Fakat keşke bu, bu
şekilde, Komisyondayken getirilseydi, o konuşmaların arkasından, bir düzenleme
nasıl olacaksa bu çözümü orada bulmuş olsaydık. Verilen bir saatlik arada, bunu
ancak yeniden okuyup ne getiriyor ne götürüyor onu öğrenebildik. Bunun
tartışmasının devam edeceğini düşünüyorum.
Ancak çok
önemli bir diğer sorunu da Sayın Bakanım, dile getirmek istiyorum. Bilindiği
gibi, 16 Haziran 2012 tarihli Başbakanlık genelgesiyle, şu anda enerji
sektöründe yatırım yapmış veya yatırımının bir bölümünü yapmış, tamamını
gerçekleştirememiş ya da yatırım yapmayı düşünen enerji sektörü çalışanları
perişan. Eğer bu genelge değişmez ise, bu genelgeye istinaden, söz konusu
izinler Sayın Başbakan tarafından verilmeye devam ederse bu sektörde çok ciddi
sorunları önümüzdeki bir iki yıl içerisinde fazlasıyla yaşayacağımızı bir kez
daha hatırlatmak istiyorum. Şu anda, kanal tipi HES yapan bir yatırımcının
iletim kazısı yaptığı sırada ortaya çıkan bir heyelan nedeniyle alacağı
tedbirler konusunda yaşadığı sorunları inanıyorum ki bu sektördeki birçok
yetkili çok iyi biliyor.
Şimdi, bu
sektörde çalışan kamu görevlileri üstlerindeki müfettiş ve üst düzey
yöneticilerin baskıları nedeniyle veya sektörde iş yapmaya çalışan
yatırımcılar, devlet memuru olduğu ve yetki onlarda bulunduğu için itiraz
edemedikleri birçok konuyu çözmek üzere yüce Meclisten görev bekliyor.
Yatırımcı
kararını almış, yatırım yapacak, ruhsat verilmiş, önüne birçok engel
çıkarıyorsunuz. Özellikle, ruhsatların geçici ruhsata dönüştürülmesiyle iki yıl
içerisinde yepyeni bir belirsiz alan açıyoruz. Bu kişi ruhsatını almış,
yatırıma başlamış; bir kısmı yatırımı bitirmiş, üretim aşamasında. Şimdi,
lisanslar eğer ön lisansa dönerek, yeniden bu insanların yirmi dört aya kadar,
yirmi dört ay sonrasının ne olacağını göremeden öncesine döndürülmesi
sağlanırsa bu düzenlemeyle, bu sektörde yatırımcı bulamayacağız. Özellikle bunu
bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu lisansların ön lisansa dönüştürülmesi
konusu, yabancı kaynaklı kredi anlaşması yapmış veya yapmak üzere olan
yatırımcıların tamamını bu sektörden silecektir. Bir yabancı banka sizin iki
yıl sonra ne olacağını öngöremediğiniz bir sisteme garantörlük yapmaz Sayın
Bakanım, bunun mutlaka düzenlenmesi lazım. Aksi takdirde, bu ön lisans konusu
enerji sektöründe yeni bir kaosa yol açacak bir konudur, hiç olmazsa lisansını
almış olanların önünü açarak devam etmeyi öngören bir düzenlemeyle bunu
geçirmemiz lazım. Aksi takdirde, bu yirmi dört aya kadarlık ön lisans süresi
özellikle finans bulma zorunluluğunda olduğunu hisseden yatırımcılar için
yabancı finans kaynaklarının Türkiye’yi görmezden geleceği bir konu olacaktır,
kimse bu ülkede belirsizlik ortamında finansını sağlamayacaktır. Bu
düzenlemenin de mutlaka yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Özellikle, gelen önergeyle var olan kanundaki
9’uncu maddeyi bire bir karşılaştırdığınız zaman -her ne kadar şu anda
yürütülen sisteme uygun bir önerge olduğu ifade edilse de- mevcut maddeyle
gelen önergenin kanun yazım tekniği ayrı tutulmak kaydıyla içerik açısından da
uymadığını görmekteyiz. Ciddi anlamda farklılıkların olabileceğini düşünüyoruz.
Örneğin, “Kurum personelinin statüsü, atanma usulü ve özlük hakları” başlığı
altındaki mevcut 9’uncu madde şimdi “Başkanlık, kadro, kurum personelinin
statüsü, atanma usulü ve özlük hakları” başlığıyla değişti. Buradaki
“Başkanlık” mevcut kanunda tanımı olmayan bir başkanlık. Başkanlık tanımını
yapmadık bu kanunda. Mevcutta da yok, elimizdeki tasarıda da yok. Evet, yürüyen
sistemde başkanlık var da, kanunda başkanlık yok. Onun için bu hâliyle bu
düzenleme yeterli değil. “Tanımlar” kısmına başkanlığı ifade edeceğiz, “Başkanlık
EPDK içerisindeki şu şu daire başkanlıklarını ifade eder.” diye bir tanım
koymamız lazım. Bu hâliyle de iptal olacak bir düzenleme bu. “Başkanlık” diye
bir tanım yok bu maddenin içerisinde. Onun için bunun düzenlenmesi lazım.
Düzenlemenin,
en azından orada çalışanlara hayırlı olmasını temenni ediyor, bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Gruplar
adına başka söz talebi yok.
Şahısları
adına Sayın Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 426 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesine (2)’nci
fıkradan sonra gelmek üzere önerilen madde ihdası üzerinde şahsım adına
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, bu madde ihdası bir kanun boşluğunu doldurmayı amaçlamaktadır.
Sebebi şudur: Anayasa Mahkemesinin 2009/90 esas sayılı kararıyla 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu’nun 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci
cümlesi iptal edilmiş ve bu iptal hükmü 14 Mayıs 2011 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanmış, Anayasa Mahkemesi bu kararında iptal hükmünün Resmî Gazete’de
yayımdan itibaren bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.
İptal
edilen hükmün mahiyeti şudur: Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 128’inci
maddesi, kamu personeliyle ilgili yapılacak yasal düzenlemelerdeki temel
esasları ve ilkeleri belirlemektedir. Buna göre, Anayasa’nın 128’inci
maddesinin ikinci fıkrasında: “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık
ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal
haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.” hükmü yer almaktadır. Buna
göre, bu maddenin kapsamına giren kişilerin statü ve özlük haklarına ilişkin
düzenlemelerin muhakkak kanunla yapılması gerekir ancak Anayasa Mahkemesince
iptal edilen 4628 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin birinci fıkrasında “Kurumun
hizmet birimleri; Kurum görev ve yetkilerinin gerektirdiği sayıda daire
başkanlıkları şeklinde teşkilatlanmış ana hizmet birimleri, danışma birimleri
ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur.” şeklinde bu teşkilatın yapısının
nasıl oluşacağı kanunla düzenlenmiş iken yine birinci fıkranın ikinci
cümlesinde “Kurumun hizmet birimleri ile bunların görev ve sorumlulukları,
kadro unvanları ve sayıları Kurulun önerisi -yani EPDK’nın önerisi- üzerine
Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” diye bir hüküm
konmuştur. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 128’inci maddesi
gereğince EPDK’daki kurum personelinin özlük haklarının, statülerinin kanunla
düzenlenmesi gerekirken bunun yönetmeliğe yapılan atıf gereğince yönetmelikle
-ki, bunlar yönetmelikle düzenlenmiş idi o dönemde- düzenlenmiş olmasını
Anayasa’nın 7, 123 ve 128’inci maddelerine aykırı görerek iptal etmiştir. Yine
Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde, EPDK’nın da içinde yer aldığı
düzenleyici ve denetleyici kurumlar yasayla kurulmuş olan kamu tüzel
kişileridir ve Anayasa’nın 123’üncü maddesinde ifade edildiği üzere, idarenin
bütünlüğü ilkesi içerisinde yer alırlar ve yasayla düzenlenmeleri gerekir.
Keza, düzenleyici ve denetleyici kurumlarca gerçekleştirilen ve genel idare
hizmetleri esaslarına göre yürütülmekte olan kamu hizmetlerinin gerektirdiği
asli ve sürekli nitelikteki görevleri ifa eden kamu görevlilerinin statüleri de
128’inci madde gereğince yasayla düzenlenmek zorundadır. Aynı şekilde, idarenin
sahip olacağı kadroların ihdası ve kadroların kaldırılması konuları da kamu
görevlilerinin statüsüyle yakından ilgili olduğundan bunların da yasayla
düzenlenmesi gerekir. Bu nedenle mevcut düzenlemenin iptali gerekir diyerek
mevcut 9’uncu maddenin ikinci cümlesini iptal ettiğinden, ortaya çıkan yasal
boşluğu, Mayıs 2012 tarihinden itibaren ortaya çıkan bu yasal boşluğu doldurmak
amacıyla işbu önerge verilmiş ve önergede kurumun kadro, teşkilat yapısıyla
birlikte kurum personelinin statüsü, atanma usulü ve özlük hakları da bu
önergeyle düzenlenmiştir.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, şu anda Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikle
düzenlenmiş söz konusu düzenlemenin yasaya taşınması işlemi yapılmaktadır. Bu
nedenle önerge yerindedir.
Desteklerinizi
bekler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kubat.
Şahısları
adına ikinci konuşmacı Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yapılan
yeni madde ihdası ilgili olan açıklamayı benden önceki konuşmacı arkadaş bir
boşluğun doldurulması anlamında Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar
doğrultusunda etraflıca izah etti.
Ben bu
ihdas edilen madde, kurum çalışanlarına, enerji piyasamıza hayırlı olsun diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Şimdi
madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Bulut…
ARİF
BULUT (Antalya) – Sayın Bakan, Kamu Toptan Elektrik Satış Şirketinin Ocak 2013
tarihinden itibaren geçerli olan yüzde 14,8’lik indirimi kullanıcılara
yansımamıştır. Bu yolla dağıtım şirketleri haksız kazanç elde etmektedir. Bu
konuda Bakanlık olarak ne yapmaktasınız? Vatandaşın lehine bir girişiminiz var
mıdır? Bu indirim vatandaşın faturasına da yansıyacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın
Sapan…
YILDIRAY
SAPAN (Antalya) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; geçtiğimiz yıllarda 1 milyar 165
milyon dolara satıldığı hâlde esrarengiz bir şekilde teminatları yakılarak
iptal ettirilen ihalede AKEDAŞ’ın önceki yıllara oranla kârlılığının ve kâr
paylarının artmasına rağmen önceki bedelinden 619 milyon dolar daha ucuza
satılmasına vicdanınız ne diyor?
Teşekkürler.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sapan.
Sayın
Yılmaz…
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, son yıllarda özellikle, bu HES projelerinde bir artış gözüküyor. Son
yıllarda ne kadar HES projesi hayata geçti? Bunların rantabl olması veya
ömürlerinin ne kadar olduğuyla ilgili ne tür çalışmalarımız var? Bunların
yerine, her gördüğümüz derenin önüne HES yapmaktan ziyade, daha büyük
projelerle daha rantabl yapılması noktasında bir çalışmamız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Sayın
Ağbaba…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, AKP birçok hizmetiyle övünüyor, örneğin duble
yol gibi hizmetleriyle övünüyor.
Ben size
Malatya’yla ilgili bir soru sormak istiyorum: Malatya’da geçtiğimiz yıllarda
TEDAŞ özelleştirildi. TEDAŞ özelleştirildikten sonra, özel şirkete geçtikten
sonra hiçbir uygulamadan ne sanayici ne çiftçi ne vatandaş memnun değil.
Geçtiğimiz günlerde de sorduk; sizin milletvekilleri, Malatya milletvekilleri,
bu köylüden şikâyet geldiği zaman diyorlar ki… Şirketi halka şikâyet ediyorlar.
Şimdi,
siz yaptıklarınızla övünüyorsunuz, bu sorumluluğu üstleniyor musunuz? Bu
özelleştirmenin yanlış olduğunu, özelleştirmenin köylünün, çiftçinin aleyhine
olduğunu, halkın aleyhine olduğunu düşünüyor musunuz? Bu konuda, Malatya’yla
ilgili en azından, ne yapmayı düşünüyorsunuz bu rezil özelleştirmeden dolayı?
Onu sormak istiyorum ben size.
BAŞKAN –
Sayın Serindağ…
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, cazibeyle sulama yapabilenlerin dışında Gaziantep’te sulu tarım
yapılamamaktadır. Çiftçilerimiz enerji fiyatlarının yüksekliği nedeniyle sulu
tarımdan vazgeçmişlerdir.
Siz
tarıma önem verdiğinizi değişik vesilelerle ifade ediyorsunuz. Tarımı
destekleyeceksek, acaba tarımda kullanılan enerjinin fiyatının ucuzlatılmasını
düşünüyor musunuz? Çiftçilerimizin sulu tarım yapabilmesine imkân sağlayacak
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın
Işık…
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, sulama birlikleri bu sene çiftçilere yazı gönderdi, diyorlar ki: “Bu
sene ekim yapmayın, elektrik borcundan dolayı biz size su veremeyeceğiz.” Bu
durumda çiftçiler ne yapacak? Veya bir af düşünüyor musunuz? Çünkü borçlar
gerçekten çok kötü; bir birliğin 18 trilyon borcu var.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın
Özel…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, geçen hafta da sormuştum, hep 12’nci, 14’üncü sırada diye yetişmedi.
Bugün Aykut Erdoğdu hatırlattı, belgeyi gösterip “Göndereceğim.” dediniz. Bu,
sokak aydınlatmasına çifte saat takıldı. Yani geçen hafta tartıştığımız gibi,
camilere 2 saat takılıp normalin 2 katı fatura çıkartılıp devletin
dolandırıldığına ilişkin bir iddia var, buna ilişkin bir müfettiş raporu olduğu
söylendi. Siz de gösterip “Size yollayacağım.” dediniz, hâlâ daha gelmedi.
Grubumuza kavas marifetiyle göndermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın
Bakan, buyurun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; önceki 14 soru artı bu 7 soruyla beraber 21 soru oldu arkadaşlar.
Hiçbir sorunun cevabından vazgeçmeden cevaplara başlıyorum.
Biz bunu
daha önce de açıklamıştık, “TETAŞ bir indirim yaptı, siz bunu niçin vatandaşa
yansıtmadınız?” diye soru soruldu.
Değerli
arkadaşlar, bir dağıtım şirketine TETAŞ, EÜAŞ ve PMUM dediğimiz serbest
piyasadan alımlar yapılıyor yani bir dağıtım şirketi bu üçünden beraber alım
yapıyor ve bizim TETAŞ bir balans etme göreviyle beraber oradaki fiyatlar yüzde
14,8 civarında düştü ama bu aynı zamanda EÜAŞ’ın maliyetini oluşturan ve BOTAŞ
doğal gaz maliyetlerini balans etmek için kullanılan bir argümandır. Bu
mekanizma için teknik bir konu ve bunu anlattığımızda vatandaşımızın lehine
kullanılan bir mekanizmayı aleyhineymiş gibi sunmak arkadaşlar, çok ama çok
yanlış bir şey. Siz eğer bir yerde doğal gaza yüzde 20 zam gelip de, ondan
sonra eğer onu TETAŞ’ın yüzde 14,8’iyle balans ediyorsanız, şu anda 27 tane
Avrupa Birliği üyesi ülke arasında en ucuz 2’nci, 3’üncü ülke oluyorsa doğal
gaz fiyatları, bu ondan kaynaklanmaktadır. Şimdi, bunun normalde…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, bu kötü bir şey, iyi değil.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) – Bu bizim politikamız arkadaşlar, buna “Yanlış” diyenler
olabilir, “Doğru” diyenler olabilir, sonuçta 27 tane Avrupa Birliği üyesi ülke
arasında en ucuz doğal gazı satan 2’nci ülkeyiz.
Diğer
soru: “AKEDAŞ’ta sizin buna vicdanınız
elveriyor mu?” denildi, 619 milyon doları…
Arkadaşlar, bir malın alım satım fiyatı gerçekleştiği fiyattır. Eğer
teminat irat kaydediliyorsa, şu veya bu gerekçeyle o fiyatın arkasında özel
sektör duramıyorsa ben ona “alışveriş yapılmış fiyat” demem. Bunların
karşılaştırıldığı, dünyada bir mekanizma var; kişi başına düşen kilovatsaat,
kilovatsaat başına düşen birim fiyat… Bunların her birisinin karşılaştırmasını
yapıyoruz ve bugün yüzde 10 kayıp kaçakla alakalı… Konya bölgesini ele alalım 6 ille beraber, o
bölgede bir önceki üç yıllık işletmeye göre 1,1 milyar TL’lik kamunun artısı
oluşmuştur çünkü biz özel sektörle şöyle bir anlaşma yapıyoruz: “İsterseniz siz
bunu alın, isterseniz almayın. Biz sizden bu sattığımızın yüzde 100’ünü
alacağız.” diyoruz. Kayıp kaçak oranları oradan düşülüyor ve hedeflenen
rakamlarla beraber çıkartılıyor.
“HES
projeleri ne kadardır?” 2003’le 2012 arasında 287 tane HES projesi işletmeye
alındı arkadaşlar. 5.845 megavattır bunun ölçeği ve 2012 yılında 4.150 megavat
devreye aldığımızın yaklaşık yüzde 60-65’i yenilenebilir enerji kaynaklarından
oluşmaktadır. Toplam, yine, 2002’yle 2012 arasında 746 tane projede 19.711
megavat da ayrıca bu kapasite devreye alınmış bulunuyor.
“Malatya’da
neler yaptık?” derseniz arkadaşlar, geçende bir yerde toplantı yapıyoruz
-önceki yıl oldu bu- bir arkadaş şikâyet ediyor, diyor ki: “Bakın, burada bazı
sıkıntılarımız var, sanayicide, mesken kullanıcıda sıkıntılar var, özel sektöre
geçtikten sonra böyle oldu.” dedi. “Ben bir dakika müdahale edebilir miyim?”
dedim. ”Yok, ben sözümü bitireyim, ondan sonra…” dedi. Anlattı, anlattı. “Ufak
bir ayrıntı var, burası özel sektöre henüz geçmemişti.” dedim.
Şimdi,
arkadaşlar, algıyla gerçek arasında zaman zaman makas açılıyor. Bu değişimden
dolayı, bazı yerlerdeki işlerin geciktiği ve aksadığını biz bizzat gidip
yerinde tespit ettik. Geçtiğimiz cuma günü 6 tane ille beraber Konya’da
toplantı yaptık. Bu cuma günü de Ankara ve bütün bölge illerle beraber burada
toplantı yapacağız. Her bölgede, her ilde, yaklaşık 51 tane ilde bu toplantıyı
yaptık. Bazı aksayan yerlerinde yatırım planlarını her bir şekilde gözden
geçiriyoruz. Biz Malatya’da elektrik dağıtım hizmetleriyle alakalı -şuradan
tamamen rakamları da çıkartmak isterim, yıllara sâri- sektörel yatırımlar
açısından baktığımızda 2,5 katına çıkarttık arkadaşlar 2011 yılına göre 2013
yılındaki yatırımları, sırf bu değişimi doğru yönetmek için.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, bunları biz Malatya’da hissetmiyoruz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Gaziantep’te cazibeli suyla
alakalı sorunuz oldu. “Tarıma destek verecek miyiz? Bununla alakalı, biz
çiftçimize destek verecek miyiz?” Arkadaşlar, tarıma destek konusunda 9 milyar
TL’lik, biliyorsunuz, çiftçilerimize bir destek verildi. Bunun içerisinde eğer
elektrik fiyatlarını yarı yarıya düşürmek gibi, dörtte 1’e düşürmek gibi bir
hedef varsa…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, ne oldu bizim belge, ne oldu cevap?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Süre verin de anlatayım
kardeşim, onu söylüyorum ya! “Süre verin.” diyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Belge istiyorum.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hepsi hazır burada.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – E, tamam, iki haftadır bir sıra gelmedi, hep bizde kalıyor yani
Sayın Bakan!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Geçende söyledik işte.
Arkadaşlar,
980 tane sorunun cevabını verdik. İnsaf edin ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hep aynı şeyi söylüyorsunuz, 1 tane daha verin 981 olsun!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Onu yaptım ben.
BAŞKAN –
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Verin bir dakika Sayın Başkan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Konuşmama şöyle başlıyorum: “17
tane soru var cevaplandırılacak.”
YILDIRAY SAPAN
(Antalya) – Başbakan niye iptal etti?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - “Süre verin cevaplayayım.”
diyorum ben. Beş dakikada sorulan sorunun cevabı beş dakikada olur mu? “Verin
süre cevaplayayım.” diyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ama benim sorudan başlayacaksınız, bu Çalık meselesinden
başlayacaksınız.
BAŞKAN –
Bir saniye…
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sırayla cevaplıyorum arkadaşım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Öyle işte, hiç sıra gelmeyecek bize!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Niye gelmesin?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Gelmiyor, pratiğimiz o yani sizinle! İki haftadır gece gündüz…
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Arkadaşlar “Süre verin
cevaplayayım.” diyorum.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Süre verin Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Bakanım, yazılı olarak da cevaplamanız mümkün.
Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman'ın; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2
Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporlarının 30. maddesine
eklenen yeni maddenin 7. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“7 - Bu
maddenin yayımı tarihinde, Kurumda Yönetim Görevlisi kadrosunda görev yapan en
az dört yıllık yüksek öğrenim kurumlarından veya bunlara denkliği Yüksek
Öğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt dışındaki yüksek öğretim
kurumlarından mezun ve en az on beş yıl ve üzeri hizmeti bulunan personel ile
Hukuk, Kamu Yönetimi, Yönetim ve Organizasyon, İşletme ve Uluslararası
İlişkiler bölümlerinde yüksek lisans belgesine sahip Yönetim Görevlisi
kadrosunda bulunan personel hizmet süresine bakılmaksızın başka bir işleme
gerek kalmadan bir defaya mahsus olmak üzere Yönetim Hizmetleri Uzmanı
kadrosuna, Kurumda görev yapan Yönetim Hizmetleri Uzmanları ile Grup Başkanı
veya daha üst kadrolarda çalışanlar talepleri halinde Enerji Uzmanı kadrosuna
atanırlar."
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Necati Özensoy Sümer Oral Tunca Toskay
Bursa Manisa Antalya
Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İzmir
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge,
biraz önce yüce Meclisin oylarıyla kabul edilen, eklenen maddede değişiklik
yapmayı öngören bir önerge. Bu önergenin özü, hâlen EPDK’da çalışan bazı
personelin şu ana kadar geçen sürede uğradığı bir kısım mağduriyetin
giderilmesini öngörmektedir. Hâlen, daha önce bu kuruma giren personelin -geçen
süre içerisinde statüsünün değiştirilmesine yönelik uygulamaların ardından- bir
kısmı yargıya başvurarak arada bir yıldan fazla süre de boş kalmak kaydıyla
haklarını almış, geri gelmiş; bir kısmı da bu arada yargıya başvurmayıp kurum
içerisinde yapılan bazı yarışma sınavlarına katılmayı kabul edip orada başarılı
olduktan sonra yönetim hizmetleri uzmanı olmuş personeldir.
Yargıya
başvurup kurumun teklifini kabul etmeyen personel yargı kararıyla geri
döndüğünde ancak yönetim hizmetlerinde görevlendirilmiş bir memur konumuna
düşmüştür. Bu önerge kurumun açtığı sınavlardaki şartları sağlayan, onların
geçtiği eğitim öğretim statüsüne sahip ama sadece yargıya gittiği için, kurumun
dediklerine “Hayır.” dediği için yönetim hizmetleri uzmanı kadrosuna atanmayan
yönetim görevlilerinin bu haklarının yönetim hizmetleri uzmanı kadrolarına
geçirilerek teslim edilmesini, diğer taraftan enerji uzmanı olarak eş değer
görevlerde bulunan enerji uzmanlarının haklarına sahip olmak üzere hâlen
kurumda gerek yönetim hizmetleri uzmanı gerekse grup başkanı ve benzeri gibi
görevlerde bulunan personelin, ama geçmişten beri kısmen de olsa mağdur edilmiş
personelin enerji uzmanı olarak kanunla bu haklarının verilerek
mağduriyetlerinin giderilmesini öngören bir önergedir. Takdir yüce
Meclisimizindir. Ancak var olan kanunda ilgili maddenin tamamını mevcut
işleyişle örtüşecek şekilde bir önergeyle değiştiren Hükûmetin inanıyorum ki bu
düzenleme içerisinde şimdiye kadar hak ettikleri hâlde vermedikleri, personele
vermedikleri hakkı da böyle bir önergeyle teslim ederek hiç olmazsa bazı
yaraların sarılmasına katkı sağlarsınız diyorum. Bu önergenin özü budur.
Yüce
Meclisin takdirine sunuyor, saygılarımı tekrar iletiyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Madde
üzerindeki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Yeni
madde ihdasına dair önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Yeni madde, böylece, ihdas edilmiş oluyor.
Kabul
edilen önergeyle 30’uncu maddenin üçüncü fıkrası olarak eklenmesi
sağlanacaktır.
Şimdi
yeni madde ihdasına dair ikinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesine
ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Tülay Selamoğlu
Giresun İstanbul Ankara
Ayşenur İslam Nevzat Pakdil Gülay Samancı
Sakarya Kahramanmaraş Konya
Ercan Candan Alpaslan Kavaklıoğlu Volkan Bozkır
Zonguldak Niğde İstanbul
Sevde Bayazıt
Kaçar Erol
Kaya
Kahramanmaraş İstanbul
"(4)
4628 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.”
"Geçici
Madde 19- (l) Mevcut hizmet birimi başkanları, bu kanunla oluşturulan ilgili
hizmet birimi başkanlıklarına; kadro unvanı değişmeyen personel ise ihdas
edilen aynı unvanlı kadrolara halen bulundukları kadro dereceleriyle başka bir
işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılır.
(2) Kadro
ve görev unvanı değişen veya kaldırılan personel bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde durumlarına uygun kadrolara atanırlar. Atama
işlemi yapılıncaya kadar Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde
görevlendirilebilirler. Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar eski
unvanlarına ait ödemeleri almaya devam ederler. Yeni bir kadroya atandıktan
sonra ise eski kadrolarına ait almakta oldukları aylık net ücretin, atandıkları
yeni kadrolarına ait net ücretten fazla olması hâlinde, aradaki fark
atandıkları kadroda kaldıkları sürece ve yeni kadrolarının ücreti ile
eşitleninceye kadar herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın her ay
tazminat olarak ödenir. İsteğe bağlı olarak, atandıkları kadro unvanında
herhangi bir değişiklik olanlarla başka kurumlara geçenlere fark tazminatı
ödenmesine son verilir.
(3)
15/1/2012 tarihinde Kurum kadrolarında bulunan personel hakkında, emeklilik
dâhil anılan tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 10 uncu maddesi hükümleri de dikkate alınmak
suretiyle uygulanmasına devam olunur."
BAŞKAN –
Şimdi, bu önergeyi, yeni bir madde ihdası olduğu için Komisyona soracağım, salt
çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım.
Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, önerge bize ulaşmadı. Ulaştırırsanız en azından biz
de ne olduğunu inceleriz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Dağıtıldı, yemekten önce dağıtıldı Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Dağıtılmış, oraya gelmedi belki.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Yeterli çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Katılıyorsunuz.
Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açıyorum.
Gruplar
adına söz talebi…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkanım, incelemek için bir on dakika ara verelim,
inceleyelim, ne olduğunu görelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Verelim Sayın Başkan ama…
BAŞKAN –
Daha evvel dağıtılmış Sayın Işık, artık yapacağım bir şey yok yani.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Verelim efendim verelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Verelim efendim, ara verelim.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkanım, bununla ilgili herhangi bir ön bilgi gelmedi. Diğer
konuyla ancak bir saat çalışabildik, sürekli olarak…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Tamam Sayın Başkanım, ara verelim.
BAŞKAN –
Peki efendim.
On dakika
ara veriyorum. Tetkik edin lütfen.
Kapanma Saati: 20.43
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
30’uncu
maddenin (2)’nci fıkrasından sonra gelmek üzere yeni madde ihdasına ilişkin
ikinci önergeye Komisyon salt çoğunlukla katılmış olduğundan yeni madde
üzerinde görüşme açmıştım.
Madde
üzerinde gruplar adına söz talebi?
Şahısları
adına söz talebi?
Olmadığına
göre…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Var efendim.
BAŞKAN –
Grup adına mı, şahıslar adına mı Alim Bey?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Grup adına…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – CHP Grubu adına Faik Öztrak konuşacak.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Alim Işık.
Buyurun
Alim Bey.
MHP GRUBU
ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısı’na eklenen bir önerge üzerinde söz
aldım. Yeni madde hâline çevrilmiş ve bu maddeyle biraz önce EPDK’nın
mevcut yapısına uygun bir düzenlemeyi öngören kanun maddesinin ardından şimdi
de EPDK’da çalışan personelin şu anda çalıştıkları işlerde ve kadrolarda
çalışmalarına devamını öngören ve almış oldukları özlük haklarında herhangi bir
gerilemeye yol açmayacak ve mağduriyet yaratmayacak ek bir madde olarak bunu
algılıyoruz. Ancak, burada, tabii, kurumun ihtiyaç duyduğu yerlerde
görevlendirme ya da var olan personelin bir nevi emekliliğe zorlanması gibi
hükümlerin de yer aldığını altını çizerek ifade etmek istiyorum. Temennim
şudur: Bu düzenlemeden sonra, çalışan personelin yeni mağduriyetlere yol açacak
uygulamalardan inşallah kaçınılacağı yönündedir. Kurum çalışanlarının ve
Bakanlığın böyle bir uygulamada bulunmayacağını ümit ediyor ve en azından öyle
olması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Bu, biraz
önce geçen maddeye ilave bir maddedir ve olması gereken bir düzenlemedir.
Herhâlde kanun yazım tekniği açısından olsa gerek ki ayrı bir madde olarak
önümüze geldi. Yerinde olan bir madde olduğunu düşünüyorum fakat yeni
mağduriyetler yaratılmamak kaydıyla. Biraz önce önergede bahsettiğim konunun da
bundan sonraki, kurum içerisinde yapılacak yarışma sınavlarıyla çözüleceğini
ümit ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle bir konuyu daha Bakanlık
çalışanlarına ve Sayın Bakanın düşüncelerine ve takdirine sunmak istiyorum.
Bilindiği gibi elektrik piyasasında TEİAŞ’ın yapması gereken bazı iletim
altyapısını bugün yatırımcılar işlerinin uzamaması adına yapıyor ve yaptıktan
sonra bu altyapıyı TEİAŞ’a iade ediyorlar. Dolayısıyla bu altyapının içerisinde
bazı yerlerde 1 kilometre, bazı yerlerde belki 10-15 kilometreye varan iletim
hatları altyapısı yapılıyor. Burada, şalt tesisleri ve 154 veya 380 kilovat
enerji nakil hatları dâhil olmak üzere ciddi maliyetler içeren yatırımlar söz
konusu. Bu yatırımlar yatırımcı tarafından yapılıp TEİAŞ’a devredildikten sonra
TEİAŞ on yıl süreyle bu yatırım bedelini daha önce çıkartılan bir tebliğ
doğrultusunda, maliyet hesabı dikkate alınarak yani Hazine Müsteşarlığı iç
borçlanma faizleriyle birlikte on yılda geri ödüyordu.
Şimdi, 5
Ocak 2012 tarihli düzenlemeyle, söz konusu faizler kaldırıldı. Dolayısıyla
milyarlarca lira yatırım yapan yatırımcının parasını geri öderken TEİAŞ 10
taksitte, on yılda ödüyor, herhangi bir faiz ödemiyor. Bu yatırımcı bu parayı
faizle aldı, borçlanarak aldı. Dolayısıyla birçok konuda yatırımcı şu anda
mağdur edilmiş durumda ve özellikle de sadece aylık taksitler gecikirse faiz
ödüyor. Yani zamanında TEİAŞ aylık taksitlerini öderse herhangi bir faiz
ödemeden, yatırımcının dış veya iç finansman kaynaklarından finansman bularak
yaptığı ve maliyeti ciddi anlamda ona yük getirecek düzeyde yükselmiş olan
parayı faizini almadan geri ödeyerek güya mağdur edilmiyor ama bu, çok ciddi
mağduriyetlere yol açıyor ve ayrıca yatırım tutarının tespitinde de en düşük
borçlanmayı dikkate alıyor. Hâlbuki en azından ortalama borçlanma faiziyle bu
işlemler yapılsa yatırımcı kısmen de olsa, biraz daha mağduriyetten
kurtarılacak ama hesabı yaparken en düşük maliyet üzerinden bu işlemler
öngörülerek yapıldığı için yatırımcının ciddi anlamda bunda mağduriyeti söz
konusudur. Bunun mutlaka düzeltilmesi ve yeniden düzenlenmesi gerektiğini bir
kez daha buradan yetkililerle duyuyorum.
BAŞKAN -
Sayın Işık, bir dakikanızı alabilir miyim?
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Çeşitli İşler
1.- Cumhurbaşkanı Vekili ve Meclis Başkanı
Cemil Çiçek’le birlikte Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Benin Cumhurbaşkanı
Thomas Boni Yayi’ye Başkanlıkça "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün
resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Benin Cumhurbaşkanı Sayın
Thomas Boni Yayi, Cumhurbaşkanı Vekili ve Meclis Başkanımız Sayın Cemil
Çiçek’le birlikte şu anda Meclisimize teşrif etmişlerdir.
Kendilerine
Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in; Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu
Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu
ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815,
2/829) (S. Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Işık.
ALİM IŞIK
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Konu,
teknik bir konu olduğu için, özellikle geriye kalan süreçte düzenlenmesi için
bir fırsat tanıma adına bu önerge vesilesiyle dile getirildi. Özellikle bu
konuya mutlak çözüm bulmamız gerektiğini bir kez daha yüce Meclisin takdirine
sunuyor, bu düzenlemenin çalışanlarımıza hayırlı olmasını temenni ederek
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Öztrak, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ek madde
ihdasıyla ilgili grubumun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum, bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu
ek madde teknik bir gereklilikten yapılan bir düzenleme olduğu için ve
personelin özlük haklarıyla ilgili olduğu için üzerinde çok fazla söylenecek
bir şey yok ama bu vesileyle izin verirseniz bu kanunun geneli hakkındaki bazı
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı, 5784 Sayılı Yasa’yı değiştiriyor.
2008
yılında -ben hatırlıyorum- 5784 Sayılı Yasa Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmüştü. Şimdi, bir kurumsallaşma olması lazım. Bu yasayla birçok mali
hüküm değiştiriliyor, birçok mali yükümlülük ihdas ediliyor, birçok mali
yükümlülük de kaldırılıyor. Dolayısıyla, bu yasanın yine Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmesi gerekirdi ama her ne hikmetse, bu defa da ana komisyon
olarak Sanayi ve Enerji Komisyonuna gitmiş vaziyette. Şimdi, burada bir açıklık
olması lazım ve bu konularda artık Mecliste bir kurumsallaşmanın olması
gerekiyor. Bakıyorsunuz, bir dönem Plan ve Bütçe Komisyonuna giden yasalar bir
başka dönem bir başka komisyona gidiyor. Dolayısıyla, bunun neden böyle
yapıldığını da anlatmak son derece güç oluyor.
Diğer
taraftan, bu yasayla şunun yapılmak istendiği söyleniyor yani deniyor ki:
“Yatırım ortamının geliştirilmesi için hukuki belirliliğinin artırılmasına
çalışıyoruz bu yasayla.”
Değerli
milletvekilleri, tabii, hukuki belirlilik yatırım ortamının iyileştirilebilmesi
bakımından, mülkiyet haklarının garanti altına alınabilmesi bakımından son
derece önemli ama bugün, bu ülkede hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın, bu
amaçla, siz yatırımcıyı kolay kolay bu ülkede mülkiyet haklarına saygı
gösterildiği konusunda ikna edemezsiniz çünkü bugün, bu ülkede öyle kurullar
var ki, öyle bağımsız kurullar var ki sürekli Başbakanın ağzına bakıyorlar.
Kararlar Başbakanın iki dudağının arasında. “Ben bunu beğenmedim, ben bunu millete
nasıl izah ederim? Milletin hakkı yeniyor.” diyor bir gün Başbakan, bir ihaleyi
iptal edebiliyor. Bir başka gün de “Bunu buna vereceksiniz, şöyle
yapacaksınız.” diye Merkez Bankasına veyahut başka bağımsız kurullara talimat
verebiliyor.
Şimdi,
bir şey anlatılıyor, IMF’ye borç veriyormuşuz. Nasıl IMF’ye borç veriyorsunuz?
Merkez Bankasının rezervlerini Uluslararası Para Fonu’nda yatıracaksınız, orada
da şunu diyorsunuz: “Haa, ben ihtiyaç duyduğum anda bana bu parayı geri
vereceksin.” IMF’ye yatıracaksınız. Ekonomiden Sorumlu Sayın Başbakan
Yardımcısı diyor ki: “Biz Başbakanla öyle iyi anlaşıyoruz ki ‘Tamam, bunu
yapacağız.’ diyoruz, iki dakikada bu kararı çıkarıyoruz.” Sayın Bakan, Sayın
Başbakan; bununla ilgili Merkez Bankası Yönetim Kurulunun kararı nerede? Hani
Merkez Bankası bağımsızdı? Değerli milletvekilleri, onun için şunu söylüyorum:
Hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın, eğer bu ülkede ekonomi yönetiminde, ekonomi
yönetiminin günlük işleyişine başbakanlar, bakanlar sürekli müdahale ederlerse
bu ülkede ekonomik ajanları, ekonomik birimleri mülkiyet haklarının garanti
altında olduğuna inandıramazsınız, yatırım yapmalarını temin edemezsiniz.
Şimdi,
yine bu yasaya dönüp baktığımız zaman, daha çok yatırımcı hakları korunuyormuş
gibi gözüküyor ama tüketicinin haklarını açıklığa kavuşturacak bu yasada hiçbir
şey yok. Oysa bu ülkede enerji sektörünün en büyük mağduru tüketici. Dünyanın
en pahalı elektriğini bu ülkenin insanı tüketiyor. Dünyanın en pahalı
benzinini, mazotunu bu ülkedeki insanlar tüketiyor. Doğal gazı
karşılaştırdığınız zaman birçok ülkeden daha pahalı. Biz niye mesela doğal gazı
burnumuzun dibindeki Rusya’dan İngiltere’nin veya Avrupa’nın diğer ülkelerinin
aldığından daha pahalıya satın alıyoruz? Dolayısıyla şunu söylemek istiyorum:
Bu yasada, her gün farklı farklı kurallarla karşılaşan ve dolayısıyla,
gerçekten dünyada en pahalı elektriği, enerjiyi tüketen tüketicinin haklarını
koruyacak; tüketicinin ucuz, güvenilir, kesintisiz enerjiye ulaşımını
sağlayacak hiçbir şey yok.
Bu kanunla
bir elektrik piyasası getirilmek isteniyor. Değerli milletvekilleri, 1996
yılında ilk defa Norveç ve İsveç arasında enerji değişim programıyla başlayan
bir husus bu, enerji piyasası düzenlemesi. Daha sonra buna Danimarka,
Finlandiya, Estonya -2002 yılında- ve Litvanya katılmış. Ondan sonra da, 2006
yılında Almanya, 2010 yılında da İngiltere dâhil olmuş.
Sonuçları
tam olarak irdelemek mümkün değil, ama Avrupa’da bu sisteme dâhil olan ülkeler
ile dâhil olmayan ülkelerdeki fiyatları karşılaştırmışlar, bu sisteme dâhil
olan ülkelerde tüketicinin karşı karşıya kaldığı fiyat artışları diğerlerine
göre çok daha yüksek olmuş. Dolayısıyla, böyle bir piyasa kurulmasıyla
tüketiciyi de korumuş olmuyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi,
tabii, aslında tüketiciyi korumak da şu anda baktığımız zaman -kusura bakmayın- iktidar partisinin çok
fazla umurunda değil. Neden değil? Çünkü iktidar partisi tüketicinin çok iyi
durumda olduğunu varsayıyor ya da öyle zannediyor.
Bakın,
daha yeni bu Hükûmetin bir bakanı çıktı, “Ayda 800 lira çok büyük para.” dedi.
Yani şimdi, bakın, bu ülkede ayda 800 liraya nasıl çok büyük para dersiniz?
Ondan sonra Sayın Enerji Bakanı çıktı, dedi ki “Bir ailenin ortalama elektrik
faturası ayda 50 lira.” Ee, bakıyoruz, Türkiye'de ailelerin ortalama doğal gaza
ya da kömüre ısınmak için ödedikleri para 130-135 lira. Ee, bunun üstüne bir de
telefon faturası varmış, ayda ortalama 80 lira, onu da Sayın Bakan açıklamış.
Ben bunların hepsini topluyorum, ne kalıyor? 50 lira, 80 lira ediyor 130, 130
da doğal gazı koyun üzerine 260 lira, 800 liradan elde kalan 540 lira parayla
Türkiye'de aileler geçinsin deniyor.
Değerli
milletvekilleri, benim bir tavsiyem var. Sürekli değil, ama buradan bir yasa
çıkartın iktidar partisinin milletvekilleri olarak, bir ay, bir ay sayın
bakanların 800 lira almasını sağlayın, maaşlarını 800 lirayla sınırlayın tek
bir ay için. Çünkü şunu söyleyeyim, açıkçası 800 lirayla geçinmenin ne olduğunu
sayın bakanların anlamasına ihtiyaç var.
Değerli
milletvekilleri, şimdi milleti asgari ücretle geçindiriyorsunuz, ondan sonra da
borçlandırıyorsunuz, borçlar artıyor, insanlar icralık duruma düşüyor, ondan
sonra kalkıyorsunuz diyorsunuz ki “Bu iş yerinde, madenlerde, son dönemde olan
kazaların sebebi -enerji sektöründe bu da- borcunu ödemeyip, borcunu nasıl
ödeyeceği düşüncesine dalan madencilerin dikkatsizliğinden bu kazalar oluyor.
Onun için, icralık madencileri tespit edin, bunları uyarın, borçlarını geri
ödemiyorlarsa işten atın.” Yetmiyor, yepyeni bir başka düzenleme daha
yapıyorsunuz aynı yerde. “Bu madenciler çok geziyor.” deyip, madenin üstüne
kilidi vurup insanları madende hapsediyorsunuz. Bunlar ne biçim uygulamalardır.
Değerli
milletvekilleri, şunu söyleyeyim, bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Seçimden önce
insanları borçlandırdınız, ondan sonrada abanın altından sopayı gösterdiniz,
dediniz ki: “Bizi seçmezseniz faizler artar, borçları geri ödeyemezsiniz.”
Seçime beş kala da ağıtlar yakmaya başladınız “bir daha, bir daha” diye. Bugün
geldiğimiz noktada, borcunu ödeyemeyeni işten atıyorsunuz. Yani sabah burada
birtakım müzakereler yapılıyordu, evet, maalesef iktidar partisinin adaleti bu
arkadaşlar. Borcunu ödeyemeyenleri işten atmak.
Bakınız,
bu ülkede millî gelir senede 770 milyar dolar, Japonya’da 6 trilyon dolar. Bu
ülkede 1 milyar doların üzerinde serveti olan insan sayısı Japonya’nın 2 katı.
E, herhâlde bunun ne biçim bir adalet olduğunu düşünmek durumundayız.
Bu arada
şunu da sormak istiyorum: Şimdi birtakım politikalar uygulanıyor. Sayın Bakan,
ocak ayında elektrik tüketiminin yüzde 0,2 düştüğü, şubatta da yüzde 6 düştüğü
doğru mudur? Bu rakamlara da 2009 krizinde yani ekonominin küçüldüğü dönemde
rastlandığı doğru mudur?
Sözlerimi
bitirirken Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Öztrak.
Şahısları
adına Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İhdas
etmekte olduğumuz madde üzerinde şahsım adına söz aldım.
Biraz
önceki konuşmacı, Türkiye’de her türlü kararın Başbakanın iki dudağı arasından
çıktığı yönünde talihsiz bir açıklama yaptı. AK PARTİ hükûmetlerinde ve parti
şeyinde, bizde istişare müessesesi vardır. İstişare edilir, neticedeki kararlar
karar alma mekanizmalarına geçtikten sonra karar verilir ve uygulanır.
Daha
sonra IMF’den borç almak mı güzel, borç vermek mi? Borç verdiğimiz konuda
eleştirildiğine ilk defa ben şahit oluyorum.
Bir kurulun
da bağımsız olması, özerk olması onun tek başına hareket etmesini de
gerektirmez. Ülkenin menfaatleri neyi gerektiriyorsa öyle hareket etmesi
gerekmektedir.
Ayrıca,
tüketiciyi en iyi koruyan iktidar da AK PARTİ Hükûmetidir. 800 lirayla
geçinmek, evet, gerçekten zordur. Bu zorluklara rağmen, elimizde olan
imkânlarla, Türkiye'nin ekonomik gereği de verilebilecek olan en iyi rakamlar
verilmektedir. Geldiğimizde 120-130 dolar civarında olan asgari ücret şu anda
450 dolar civarına gelmiştir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Elektrik pahalı, gaz pahalı, yaşam pahalı. Nasıl oluyor Recep?
RECEP
ÖZEL (Devamla) – Ben bu maddenin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunda
çalışanlara hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – 2002’de saatlik asgari ücret 5.44 dolardı, şimdi 2.88 dolar,
Recep, biliyor musun sen?
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Şahsı
adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İki
haftadır 426 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı’nı görüşüyoruz. İki
haftadır burada, gerek muhalefet temsilcileri gerek iktidar temsilcileri,
hatiplerimiz, Komisyon üyeleri, Hükûmet bu kanunla ilgili bütün açıklamaları ve
bilgileri aktardı, gerekli katılım sağlandı ve amaç hasıl oldu.
Netice
itibarıyla, sektörün ihtiyaçları ile uygulamada karşılaşılan sorunlar dikkate
alınarak bu tasarı hazırlanmıştır.
Tasarının
takdirini Genel Kurula arz ediyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Can.
Şimdi,
sisteme giren arkadaşlarımız var, soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın
Yılmaz…
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bizim Adana ilimiz biliyorsunuz çok yoğun göç alan illerden bir tanesi.
ASKİ Genel Müdürlüğü yaptığım süre içerisinde de bütün mahalleleri gezdiğimde,
elektrik hatlarının binaların içinden geçtiği, direklerin binaların
salonlarının ve odalarının içinden geçtiği gibi bir tabloyla karşı karşıyayız.
Ayrıca, kayıp kaçak oranının da yüksek olduğu illerden bir tanesi. Bu yer altı
kablosuna dönüşüm için Adana’yla ilgili ekstra bir yatırım yapmayı düşünüyor
musunuz? Bu konudaki çözüm önerileriniz nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Sayın
Serindağ…
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, lütfen, Gaziantep çiftçisiyle ilgili soruma yanıt verirseniz sevinirim.
Sayın
Bakan, eski elektrik sayaçları, biliyorsunuz, değiştirildi. Yeni elektrik
sayacı kullanan tüketicilere çok yüksek miktarda fatura düzenlendiği yolunda
vatandaşlardan şikâyet geliyor. Onun da sebebi, diyorlar ki: “Yeni sayaçlarda
sayaç kadranı çok hızlı dönüyor.” Bununla ilgili bir tespitiniz var mı? Bu
konuda bir inceleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın
Kaplan…
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, iki sorum var. Birincisi: Elektrik faturalarına yansıtılan kaçak
kullanım bedelini hangi kanuna dayandırarak aldığınızı öğrenebilir miyim?
İkinci
sorum: Kocaeli’nin Derince ilçesinde Yenikent, Çınarlı ve Fatih mahallelerinin
üçünü birden kapsayacak yüksek gerilim hatları yaklaşık 40-50 bin nüfusun
bulunduğu okulların, çocuk parklarının, yerleşim alanlarının içinden
geçmektedir. Bu bölgede bir özelleştirme yaptığınız SEDAŞ’la ilgili bir
düzenleme mi olacak, yoksa, bu yüksek gerilim hatları böyle kalmaya devam edecek
mi? Nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın
Sarıbaş…
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, yine bir basın açıklamanızdan sokak aydınlatmalarını, daha önce olduğu
gibi ve daha sonra da geri adım atarak, belediyelerden alacağınızı duyduk. Bu
ne derece doğrudur? Bütün Türkiye’deki belediyelerden sokak aydınlatmaları
kesilecek midir? Yani eskiden var olan ve belediyelerden sokak
aydınlatmalarının alınması gerektiği hâlde hiçbir bakanlık bunu başaramamıştır.
İki:
Çanakkale’de özelleştirmeden sonra özellikle fatura gününde elektrikler
kesiliyor ve parasını geciktirmeden aynı gün içerisinde açılmaya gittiğinde 20
lira açma ve kapama ücreti özellikle alınıyor ve çok büyük şikâyetler var.
Ayrıca
yine, burada, çiftçilerimizin sezonlarını beklemeden, paralarının olduğu hasat
dönemini beklemeden elektrik faturalarıyla birlikte ödeyemedikleri için -çünkü
ödeme şartları mümkün değil- anında onların da elektriklerinin kesildiği ve
hiçbir gün dahi taviz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sarıbaş.
Sayın
Demiröz…
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Orman ve
Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’nu burada gördüğüm için, daha önce 2/B
Yasası’nda hem Komisyonda hem de Genel Kurulda görememiştik. Bu arada
zannediyorum Bursa’da idi ve Bursa’da Uludağ’la ilgili projeleri oldu ama yargı
süreci nedeniyle meslek odalarından, Sayın Bakan, yakındı. Sayın Bakanın meslek
odalarından ve hukuk sürecinden yakınmasına hakkı olmadığını düşünüyorum, zira
Uludağ’daki idare sayısı hâlâ 3 kamu kurumu ve büyükşehir belediyesinin
yetkisinde.
Sorum şu:
Uludağ’ın yetkilisi, Sayın Bakan, kim? Bursa Büyükşehir Belediyesi mi, Orman ve
Su İşleri Bakanlığı mı, Turizm Bakanlığı mı, Bursa Valiliği mi?
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın
Ayhan…
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, daha önce sordum, sizin, Erbil’e giderken Kayseri’ye nasıl indiğinizi
sormuştuk, cevap vereceğinizi beyan etmiştiniz. Genel Kurulda olmadığım bir
zamanda cevap verdiyseniz peşinen özür diliyorum ama cevabını da merak
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Bakan, buyurun efendim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Evet, ben tekrar sorusu beş
dakika olan konunun cevabı beş dakika olmaz diye itiraz ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Efendim İç Tüzük…
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ondan sonra soruları
cevaplanmamışçasına bir algının oluşması bizim hak etmediğimiz bir durumdur.
Sayın
Başkanım, şu anda 24 tane soru soruldu: Geçen hafta, önceki oturum ve şimdiki
oturum. Eğer müsaade ederseniz, bana yarım saat bir süre verirseniz Sayın
Başkanım…
BAŞKAN –
Sayın Bakanım, haklısınız ama yönetmeliğimiz, İç Tüzük’ümüz ve uygulamamız, on
dakikalık ve yirmi dakikalık soru-cevaplar var, bunları ikiye bölüyoruz, yarısı
milletvekillerinin, yarısı sayın bakanların. Zamanınız içinde
değerlendirecekseniz gerisini yazılı vermek gibi bir durumdasınız. Vermemiz
mümkün değil, İç Tüzük açık.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi, Sayın Başkanım, yaklaşık
24 kişi ayrı zamanlarda soru sordular, yorum yaptılar, bilgi eksikliğinden
kaynaklanan, yanlış bilgiden kaynaklanan, yanlış algılamadan kaynaklanan birçok
şey söylediler. Mesela Sayın Öztrak -yani, gerçekten kendisini biraz grafik
izleyen, kitap okuyan birisi olarak tanıdığım için söylüyorum, herkes için
benzer cümleyi söyleyemeyebiliriz- şimdi,
“dünyanın en pahalı elektriği” dedi. Arkadaşlar, Avrupa’nın en ucuz
8’inci ülkesiyiz, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin altındayız biz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Vergiler hariç o, vergiler hariç!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi, birazcık okuyan, yazan
birisinin bunu herhâlde… Bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Bakan, giydirilmiş mi, çıplak mı?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi, arkadaşlar, asgari
ücretin…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Asgari ücrete oranını da söyler misiniz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hayhay, asgari ücreti de
söyleyeyim.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Giydirilmiş mi, çıplak mı?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Arkadaşlar, bak “Zaman
kalmadı.” demeyin sonra.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yapmayın Bakan, ya!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – “Yapmayın.” demeyin, hem
soruyorsunuz hem de izlemiyorsunuz.
On yıl
önce aynı asgari ücretli, aynı miktardaki doğal gaz alımı için maaşının yüzde
33’ünü öderken şu anda yarı fiyatını ödemektedir. Dörtte 1’ini ödese daha iyi
olmaz mı? Evet, dörtte 1’ini ödese daha iyi olur. Bu da ayrı bir konuşma
konusu.
Asgari
ücretin alım gücü elektrikte de tam tamına 2 katına çıkarılmıştır arkadaşlar.
Bu, asgari ücretin çok yeterli olduğu anlamında değildir yani asgari ücret de 4
katına çıksa, değil mi? Ülke ekonomisiyle, bunların performans değerleriyle son
derece alakalı konular.
Sorulara
geçiyorum arkadaşlar:
HES
projeleriyle alakalı söylendi. Gaziantep’ten başlayalım: Cazibeli su,
çiftçiler, tarımsal destek yapacak mıyız… Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinin faizleri affedilen en büyük tarımsal yapılandırmasını önceki yıl
yaptık. 2,5 milyar TL’lik tarımsal borçların yeniden düzenlenmesi,
yapılandırılmasıyla alakalı faizler silindi ve bununla da alakalı işlemler
yapıldı. Yüzde 26’lar civarında bir müracaat oldu, daha fazla olmasını da
isteriz.
Sulama
birliklerinin elektrik borcundan dolayı bir af düşünüyor muyuz? Sulama
birlikleriyle alakalı yeni bir af düşünmüyoruz arkadaşlar. Biz önceden yaptık
ve onlarla alakalı çiftçilerimize de duyurduk. Aynen, Erzincan’daki sulama
kooperatiflerinin borçlarının ödenmesi için bir uyarı yazısı gönderildi. Yalnız
“Siz ekim yapın, yapmayın” diye bir yazının bizim kayıtlarımızda bulunmadığını
görüyoruz. Eğer “Ekim yapmayın.” demişlerse o, çiftçimizin tercihine karışmak
anlamına gelir. İsterse ekim yapabilir, isterse yapmaz ama biz elektrik
parasını tahsil etmediğimiz çiftçimizin elektriğini daha çok açamayız.
Adana’da,
2013’te, TEDAŞ olarak 32 milyon TL’lik bir şebeke yatırımı düşünülüyor, 2013’te
yapılacak. Dediğim gibi, önceki yıllara oranla 2-2,5 katına çıkan bir miktar
oluyor.
Geçelim
diğer sorulara. Sokak aydınlatmalarını belediyelerden mi alacağız… Değerli
arkadaşlar, caddeler, sokaklar, geçitler, parklar, dekoratif aydınlatmaları da
dâhil edersek ki bunların her birisi toplamda bir belediye için yüzde 15’lere,
yüzde 20’lere varan miktarlar oluyordu. Şu anda, bugün, düzenleyeceğimiz
maddelerle yine tensiplerinize sunacağız. Büyükşehir belediyeleri ve ilçe
belediyeleriyle alakalı ayrı bir düzenleme öngörüyoruz ve bunlarla da alakalı
herhangi bir aydınlatmayı da kesmeyi düşünmüyoruz. Onların da, belediyelerin de
İller Bankası paylarından kesilmesiyle alakalı bir düzenleme getiriyoruz.
Açma-kesme
ücretlerinin fahiş oluşundan bahsettiniz. Bizim amacımız, elektriği kesmek
değil ama takdir edersiniz ki hemen yanı başınızdaki arkadaşınız da haklı
olarak şunu soruyor: “Siz parasını ödemeyen abonenin elektriğini kesmeyi
düşünüyor musunuz?” Evet, elektrik parasını ödemeyen abonenin elektriğini
kesmeyi düşünüyoruz. “Açmayı düşünüyor musunuz?” Evet, parasını ödemesi hâlinde
açmayı düşünüyoruz. Bunların bir bedeli var arkadaşlar. Bunların bedelinin
belli bir çap (üst sınır) konarak daha fazla miktarının kamuya gittiğini ve
bunların özel sektöre gitmediğini bir kez daha hatırlatmak isterim.
Çiftçi
kardeşlerimizin dönemsellikle alakalı borç yapılandırmasından bahsettiniz.
Tabii ki bununla alakalı çalışmalarımız var. Üç temel ödeme şekli var
arkadaşlar: Yıllık, aylık ve dönemsellik. 1994 yılından bu tarafa hepsi denendi
ama 2,5 milyar TL’lik toplam çiftçi borçlarımızın, bizim istediğimiz oranda
küçültülmesi henüz sağlanabilmiş değil. Toplam çiftçi borçlularımızın yüzde
25-26’sı yapılandırmaya müracaat etti, otuz altı aylık yapılandırmadan
yararlandılar. Şu anda hâlâ onları ödemeye devam edenler var.
“Kaçak
kullanım bedelinin faturalarda gösterilmesi bir zorunluluk mudur?” dendi.
Değerli arkadaşlar, bir zorunluluk değil, bu şeffaflıktan kaynaklanıyor. Özel
şirketlere geçtikçe bunlar, oradaki her hizmet dağıtım bedeliyle beraber
ayrıntılarını göstersin istedik. Bununla alakalı, bizim, faturalarda
gösterilmesine ilişkin herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Dağıtım şirketlerinin
faturalarda asgari göstermesi gereken bilgiler arasında mevzuat kayıp kaçak
bedelini belirtmemiştir, bunu sunmamıştır. İsteyen EDAŞ, kayıp kaçak bedelini
belirtebilir, isteyen EDAŞ, belirtmeyebilir, bakanlığımızın bu konuda herhangi
bir zorlaması yoktur. Değerli arkadaşlar, ben onun mekanizmasını size anlattım.
“Gaziantep’deki
sayaçlar çok hızlı çalışıyor.” dendi, varsa bu konuda somut bir yer ben oraya
gidip, ekip gönderebilirim.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Hayır, Gaziantep’deki sayaçlar değil, Gaziantep’de
çiftçi çok pahalı enerji kullandı.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şöyle, arkadaşlar, şimdi, biz
çıplak elektrik maliyetlerine doğru gidiyoruz. Yani, eğer biz, tarımdaki
fiyatları yalnızca elektrik fiyatlarından yarıya düşürsek, bu sefer sanayicinin
çapraz sübvansiyonuyla karşı karşıya kalacağız. Bir karar alınabilir, elektrik
fiyatları beşte 1’ine de düşürülebilir ama bu bizim tarımsal desteklerle
alakalı toplam 9 milyar TL’lik rakamlar arasında sayılmalıdır.
Gaziantep’teki
yine sulamalarla, cazibeli sulamalarla alakalı zannediyorum siz soru
sormuştunuz. Arkadaşlar, bizim, cazibeli sulamalarla alakalı, kamu suyu
parasız, elektriği paralı satıyor, genel yapı bu. Bunlarla alakalı -Orman ve Su
İşleri Bakanımız da burada- toplantılar yaptık. Onun tarlasına, cazibeli
sulamalarla yapılacak tarlanın gayrimenkul değerinin diğerinin 4-5 katı
olduğunu gördük. Çiftçimiz diyor ki: “Ben burayı alırken yüksek bedelle
alıyorum, burada cazibeli su var, yatırım maliyetimi yüksek tutuyorum ama
işletme maliyetimi düşük tutuyorum.” Şimdi, bizim, her ürün için değişen, pamuk
için, mısır için, buğday için, pancar için değişen elektrik fiyatlarımız yok,
bizim tek bir tarımsal sulama tarifemiz var. Bunların içerisinden çok memnun
olup da kâr eden -kâr açısından memnun olanları kastediyorum, elektrik
fiyatları açısından değil- çiftçimiz var, “Hayır, bu benim üretim maliyetimin
daha üzerinde.” diyen çiftçimiz var. Bütün bunlarla alakalı Tarım
Bakanlığımızla da bir çalışma yaptık, kendilerinde bir düzenleme yaparlarsa ona
bakacağız.
Sokak
aydınlatması ve camilerde çifte sayaçla alakalı bir milletvekilimiz soru
sormuştu. Değerli arkadaşlar, camilerde ısıtmalarla aydınlatmalar ayrıdır.
Isıtma için kullanılan sayaçlar ve aydınlatma için kullanılan sayaçlar ayrı
takılmaktadır. Bu mükerrer dublikasyon bir tahsilat anlamına gelmemektedir.
Çünkü aydınlatmalarla alakalı ödenekler Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine
konmaktadır. Bir kısım dernekler de ısıtmalarla alakalı paraları kendileri
ödemeyi tercih etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yoksa camiden daha fazla
alınıyor anlamı taşımamaktadır.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Böylece
30’uncu maddenin (2)’nci fıkrasından sonra gelmek üzere iki yeni madde ihdas
edilmiştir.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Komisyonda salt çoğunluk yok Sayın Başkan, Komisyona baktınız
mı?
BAŞKAN -
30’uncu maddenin diğer fıkraları buna göre kanun yazımı sırasında teselsül
ettirilecektir.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, Komisyonda 12 kişi var, madde ihdas
ediyorsunuz.
BAŞKAN -
Hayır, daha evvel, oylama sırasında 14 kişi vardı efendim.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Hayır efendim, başından beri takip ediyorum.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – “Katılıyoruz” dendiğinde salt çoğunluk vardı.
BAŞKAN –
Değerli milletvekilleri, Komisyon katıldığı aşamada 14 kişi vardı fazlasıyla.
Ondan sonra zaten maddeyi koyabildik, aksi takdirde maddeyi alamazdık.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, 30’uncu maddeye bağlı (3), (4) ve (5)’inci fıkralar bir
madde olarak görüşülecektir.
İki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan “Ek 1 inci” ve “Ek 2 nci” ibarelerinin fıkra
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Mehmet Doğan Kubat Mustafa Şahin
Kahramanmaraş İstanbul Malatya
Ekrem Çelebi Cuma İçten Recep Özel
Ağrı Diyarbakır Isparta
BAŞKAN –
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 30. maddesinin 5. fıkrasında yer alan 6 ncı
ibaresi ”5 inci” olarak değiştirilmiştir.
Aykut Erdoğdu Ümit Özgümüş Haydar Akar
İstanbul Adana Kocaeli
İlhan Demiröz Malik Ecder Özdemir Erdal Aksünger
Bursa Sivas İzmir
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, son önergeye kakılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Aksünger. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL
AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası
Kanunu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum ki kanunun adında bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum.
Niye öyle düşünüyorum? Elektrik konusu bir kamu hizmetidir, piyasaya konu
olacak bir mal değildir. Aslında dünyanın her yerinde böyleyken Türkiye'de bunu
piyasa malı yapmak gerçekten de çok büyük bir eziyet ve cinayettir. Bunu başta
belirtmek istiyorum.
Güneşle
ilgili, özellikle yenilenebilir enerjiyle ilgili bu kadar kaynaklar
konuşulurken, devamlı bunun üzerine planlar, projeler yapılırken nükleerle
ilgili konuları buraya getirmek ayrı bir cinayettir. Bunu açıkça belirteyim.
Şimdi,
güneşin geleceğiyle ilgili birkaç konuyu da söylemek istiyorum. Bugün aslında
baktığınızda yenilenebilir enerjide, işte, elektrik olsun, hidro olsun, güneş
olsun, bunların içerisinde gelecekte teknolojisi de gelişebilecek en önemli
konu güneş konusudur. Bugün 20 dönümden 1 megavat enerji elde ediyorsunuz ama
bu on yıl sonrasında 1 dönümden 10 megavat enerji elde edilecek. E, dururken
peki Türkiye'de ne yapılıyor? 2010’da kanun çıkarıldı bununla ilgili. İki sene
boyunca yönetmelik bekledi kanun. Bu arada da belki dünyanın hiçbir yerinde
olmayan, -ki Bakana da burada sormak istiyorum, özellikle bunun cevabını
verirse, bütün dünya merak ediyor- güneşle ilgili ölçüme neden gerek
duyuyorsunuz. Altı ay ölçüm zorunluluğu getirdiniz. Ne gerek vardı buna?
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir ölçüm zorunluluğu yokken neden yapıyorsunuz
bunu? NASA’nın değerleri ortadayken, uydu değerleri ortadayken bu tür ölçüm
zorunluluğunu neden getirdiniz? Bunun arkasında ne var? Ben de bilmiyorum
gerçekten de, çıkıp Bakan bunu açıklarsa biz de öğrenmiş olacağız, aslında
merak eden dünyada da bir sürü insan bunu öğrenmiş olacak.
Güneşle
ilgili sübvansesi veya buradaki özellikle teşvik konusunu söyleyeceğim. Yanı
başımızda Yunanistan da üç yıldır krizle boğuşuyor, beş yıldır krizle
boğuşuyor, sizin verdiğinizin 3 katı teşvik veriyorlar. Şimdi, teşvik
veriyorsunuz içeride, “Yerli üreticiye teşvik vereceğiz.” diyorsunuz, yerli
firmaya vermiyorsunuz, yerli üretime veriyorsunuz. Burada ciddi bir problem
var. Niye? Şöyle düşünmek lazım: Eğer içeride yerli firmaya verirseniz, merak
etmeyin, hepsi ciddi şekilde fon bulmakta hiçbir problem çekmeyecekler, dünyada
bu tür yerlere gitmeye hazır binlerce fon var. Bunu herkesin kesinlikle bilmesi
lazım.
Ayrıca,
çok merak ettiğim bir konu var, belki arkadaşlarımız geçici 14’üncü maddede
bunu anlatacaklar ama. Özellikle diyelim ki bunu yaptınız, bu ölçümlerle ilgili
zorunluluğu getirdiniz -2012’nin 15 Kasımı galiba yanlış hatırlamıyorsam, EPDK
bunu zorunlu kıldı ve bu tarihten itibaren ölçüm yapılmasını zorunlu kıldı;
altı ay da ölçüm zorunluluğu verdiniz, ondan otuz gün sonra da ihaleye
çıkacaksınız konuyla ilgili, nasıl olduysa -duyumlarımızı söylüyorum, EPDK’da
böyle bir tebligat çıkacağını söylüyorlar- bu ölçüm zorunluluğunu on güne
indiriyorsunuz altı ay zorunlu ölçümden sonra. Burada problem ne? Benim
gözümde, bizim duyumlarımıza göre, başvuran ve hakkıyla gerçekten üç senedir
çalışan, tarım arazileri konusunda Başbakanlığın zorlamasına rağmen her türlü
zorluğu aşmış, yatırım yapmaya hazır olan bir sürü firmaya karşı aportta
bekleyen akçeci, çorbacı firmaların, bence, önlerine çok önemli bir rant işi
koyuyorsunuz gibi geliyor. Lütfen bununla ilgili burada bir açıklık
getirirseniz çok sevineceğiz.
Sayın
Faik Bey anlattı burada, her şeyi getirip Başbakanlığa bağlıyorsunuz diye. Ben
de bu konuda bir şey söyleyeceğim, çok doğru gerçekten de, mutlak tarım
arazileri konusunda konuyu Başbakanlığa bağladınız. Ya, ne alakası var? Şimdi,
Batman’daki, Urfa’daki, Diyarbakır’daki arazilerin hepsini ondan önceki
kurumların hiçbiri bilmiyor mu? Millî Emlakı götürüp Başbakanlığa
bağlıyorsunuz, mutlak tarım arazilerini Başbakanlığa bağlıyorsunuz. Ya, bunun
altında yatan gerçek nedir merak ediyorum. Neden? Ya bu kurumlar yetersiz ya bu
kurumlara güven yok ya da altında başka bir konu var. Bunlardan hangisiyse
söylerseniz -biraz önce Faik Bey’in söylediği gibi- biz de merakımızı gidereceğiz,
meramımızı gidereceğiz bu konuda.
EPDK
konusunda çok özellikle bir şey söylüyorum. Bütün yetkileri Bakanlığa
devrediyormuş gibi bir –aslında 14’üncü maddede de görünüyor- hukuk katliamı
yapılarak… İnşallah öyle bir şey olmayacaktır. Eğer olursa bu ülkedeki
Başbakanlıkla ilgili, arkadaşların söylediği şeylerin gerçek olduğunu
düşüneceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Aksünger.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
İkinci
önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan “Ek 1 inci” ve “Ek 2 nci” ibarelerinin fıkra
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe...
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Elektrik piyasasına ilişkin olmayıp Kurul’un doğalgaz piyasasına ilişkin görev
ve yetkilerini düzenleyen ek 1 inci ve ek 2 nci maddelerin yürürlüğünü koruması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Bu
şekilde 30’uncu maddeye bağlı (3),(4) ve (5)’inci fıkraları oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi,
madde 31 üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 31. Maddesinin 1. Fıkrasının sonunda bulunan
“sayılır” ibaresi “kabul edilir” olarak değiştirilmiştir.
Mehmet Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir
Kocaeli Aydın
İlhan Demiröz Osman Kaptan Haluk Eyidoğan
Bursa
Antalya İstanbul
Ümit
Özgümüş
Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 31 inci maddesinin
madde başlığının “Atıflar ve yönetmelikler” olarak değiştirilmesini ve maddeye
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Sebahattin Karakelle
Giresun İstanbul Erzincan
Gürsoy Erol Yıldırım Ramazanoğlu Ahmet Salih Dal
İstanbul Kahramanmaraş Kilis
Muzaffer
Aslan
Kırşehir
“(2) Bu
kanun kapsamında düzenlenmesi gereken ve süre belirtilmeyen yönetmelikler, bu
Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde çıkarılır. Bu
yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar mevcut yönetmelik, tebliğ, Kurul Kararı
gibi bütün genel düzenleyici işlemlerin bu Kanun’a aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.”
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporlarının 31. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Atıflar
Madde 31-
Diğer mevzuatta, 4628 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
maddelerine yapılan atıflar, bu kanunun ilgili hükümlerine de yapılmış
sayılır.”
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Necati Özensoy Tunca Toskay Sümer Oral
Bursa Antalya Manisa
Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İzmir
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Tanrıkulu, buyurun.
AHMET
KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarının 31’inci maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesiyle
ilgili söz almış bulunuyorum, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 30’uncu maddede verdiğimiz önergede belirttiğim gibi, EPDK
2011 yılı Ağustos ayında çıkarılan bir kararnameyle özerkliğini kaybetmişti ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının âdeta bir ilgili genel müdürlüğü hâline
getirilerek her türlü iş ve işlevi siyasi bir vesayet altına alındı. Eskiden
EPDK bağımsız bir kuruldu, hükûmet ancak tavsiyede bulunabiliyordu; şimdi ise
durum değişti ve bu kurul artık bakanın direkt olarak etki edebildiği ve karar
aldırabildiği bir kurul hâline geldi.
Değerli
milletvekilleri, aynı alanda bir başka çarpıcı tespitimizi sizlerle paylaşmak
istiyorum. AKP iktidarından beş yıl sonra, 28 Nisan 2008 tarihinde 19’uncu stand-by düzenlemesi
kapsamında IMF’ye bir niyet mektubu sunuldu. Bu mektupta şöyle deniyordu:
“Sayın Strauss-Kahn, son dönemde çok
sayıda politika tedbiri alınmış bulunmaktadır. Enerji sektörünün
güçlendirilmesine yönelik planlarımız kapsamında nihai tüketicilere yönelik
ortalama elektrik tarifeleri önemli ölçüde artırılmıştır.” Ve devam ediyor -niyet
mektubunun 19’uncu maddesi- “Enerji sektöründe faaliyet gösteren KİT’lerin mali
açıdan sürdürülebilirliklerini temin edecek kapsamlı bir plan oluşturulmuştur.”
deniyor. Bu plan 4 maddeden oluşuyor. Daha sonra, alt satırda “1 Ocak 2008 tarihinde
son kullanıcı elektrik tarifelerinde ortalama yüzde 16,5 ayarlama yapılmıştır.”
deniliyor. 1 Temmuz 2008 tarihinde yürürlüğe girmek üzere, girdi
maliyetlerindeki değişimleri fiyatlara yansıtacak ve bu yolla sektörde
yapılacak özel sektör yatırımlarına bir baz teşkil edecek otomatik
fiyatlandırma mekanizmasının da uygulanmasına ilişkin karar alınmış.” deniyor.
Değerli
arkadaşlar, bunlar niyet mektubundaki ifadeler. Bu ifadeler aslında AKP enerji
politikasının da bir manifestosu şeklinde. Zaten bugüne kadar yapılan
uygulamalara da bir göz attığımız zaman niyet mektubunda belirtilen hususların
fazlasıyla yerine getirildiğini de görüyoruz. Ne şekilde görebiliyoruz bunu?
AKP, elektriğe, doğal gaza, akaryakıta zam yapıldığı zaman bunu şöyle izah
ediyor: “Bunu biz yapmıyoruz, bir serbest piyasa var, bu serbest piyasada bu
fiyatlar oluşuyor.” deniyor. Ancak fiyatların orada oluştuğu denilen serbest
piyasa işte bu niyet mektubunda belirtilen girdi maliyetlerindeki değişimleri
fiyatlara yansıtacak ve bu yolla sektörde yapılacak özel teşebbüs yatırımlarına
bir baz teşkil edecek otomatik fiyatlandırma sistemi. Yani AKP Hükûmeti ne
yapıyor? IMF’ye verdiği taahhüt kapsamında elektrik, doğal gaz ve akaryakıt
zamlarını otomatiğe bağlıyor ve kendi ifadeleriyle de yine bu şekilde bu
zamları vatandaşımıza otomatik ayar olarak yapıyorlar.
Sonuç
olarak, bugün bu görüştüğümüz tasarı, diğer maddelerde de açıkça görüldüğü gibi
EPDK üzerinden yürürlüğe konulacak olan enerji projeleriyle birlikte Türk
milletinin uzun vadeli çıkarlarını bugünden heba edecek maddelerle
yerleştirilmiş durumda.
Değerli
milletvekilleri, bugünden yarına, daha önceki önergede de belirttiğim gibi,
aradan geçen on bir-on iki yıllık süre içerisinde bir enerji piyasası kuruluna
ve sektörüne, piyasasına yönelik düzenleme getiriyorsunuz ve bu düzenleme başta
tüketiciler olmak üzere sektörün ilgililerinin tamamıyla aleyhine oluşmuş
maddelerle tekemmül ettiriliyor. Bu nedenle bu önergemizin dikkate alınacağı
düşüncesiyle tekrar Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 Sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 31 inci maddesinin
madde başlığının “Atıflar ve yönetmelikler” olarak değiştirilmesini ve maddeye
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“(2) Bu
kanun kapsamında düzenlenmesi gereken ve süre belirtilmeyen yönetmelikler, bu
Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde çıkarılır. Bu
yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar mevcut yönetmelik, tebliğ, Kurul Kararı
gibi bütün genel düzenleyici işlemlerin bu Kanun’a aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.”
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun yürürlük tarihiyle, bu kanun kapsamında çıkarılacak yönetmeliklerin
yürürlük tarihi arasında hukuki boşluk oluşmaması ve hizmetlerin aksamaması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sıradaki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 31. Maddesinin 1. Fıkrasının sonunda bulunan
“sayılır” ibaresi “kabul edilir” olarak değiştirilmiştir.
Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Sayın Komisyon?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Demiröz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 426 sıra sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 31’inci maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Önergemiz,
yürürlükten kaldırılan maddelerin ve yapılan atıfların “sayılır” yerine “kabul
edilir” ifadesinin gelmesiyle ilgili. Ben de bu atıf çerçevesinde size Bursa
Kozağacı Vadisi’ni bir kez daha anlatmak istiyorum çünkü Sayın Bakana bu konuyu
defalarca anlatmamıza rağmen, bu konuda ifadelerimizi ve taleplerimizi yerine
getiremediğimizi düşünüyoruz. Son bir kez daha Genel Kurulda bunu anlatmak
istiyorum.
Ülkemizde
enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranının gittikçe azaldığını,
Türkiye’nin hızla kendi kaynaklarına dönmesine ihtiyaç olduğunu biliyorum.
Bildiğim bir başka konu ise ehemmi mühimme tercihidir. Bunu hep beraber
Kozağacı öyküsünde görebiliriz.
Biraz
geriye giderek anlatmak istiyorum: Yıl 2006. Kozağacı Vadisi’nde Durak,
Harmancıkdemirci, Yunuslar, Davutlar, Denizler, Çayören, Issızören köylerine
bir termik santral kurulacak, bununla ilgili ihale yapılmış. İhale
neticelenmiş, onaylanmış; daha sonra bu santralden tekrar gündeme gelmemek
üzere vazgeçilmiş ve ilgili, alan firmanın teminatı iade edilmiş.
Şimdi
buradan Sayın Bakanın yanıtlamasını istediğim sorulardan bir tanesi şu: İlgili
firmaya teminatın iade edilmesinin nedeni ÇED raporunun olumsuz olması mı? ÇED
raporu olumsuzsa firmaya teminatın iade edilmesinde hiçbir sakınca yok ancak
sakınca, 2006 yılında ÇED raporu olumsuz olan bu vadide ne değişti ki 2012
yılında tekrar termik santral gündeme geldi?
İkinci
sorumuzu “İlgili firmaya teminatın iade edilmesinde ÇED raporunun olumsuzluğu
söz konusu değil.” diyenler için sormak istiyoruz. Veya başka bir ifadeyle,
teminatın iade edilmesinin ÇED’den kaynaklanmadığını ifade edenler var. O zaman
soruyorum Sayın Bakana: Bu firmaya teminatın iadesi usulsüz değil mi, suç değil
mi? Bu konunun da takipçisi olacağımızı ifade etmek isterim.
Evet,
2006 yılında bunlar yaşanmış ve yıl 2012, Keles Kozağacı Vadisi’nde Davutlar ve
Harmanalanı bölgesinde yeniden termik santral -altı yıl sonra tekrar- gündeme
gelmiş. Termik santralin kömürü Keles ilçesinde 23 köy ve Keles ilçe merkez
dâhil 3 mahalleden çıkarılacak ve 15 köy haritadan silinecek. Keles, arazi
varlığının yüzde 20,3’ünü oluşturuyor ve bu alan miktarı 13.606 hektar. Keles
ilçe ekonomisinin bütünü tarım sektörüne dayanıyor ve bu ilçenin yüzde 75’i
kırsal nüfus ve gelirlerinin yüzde 60’ının bu Kozağacı Vadisi’nden elde
edildiğini ifade etmek istiyorum.
Bunları
neden anlattım? Sayın Bakan devletin bakanı, sözleri önemlidir, biz dikkate
alınması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu bizim için böyle. Sayın Bakanla Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’la birlikte görüştük, “Yerinde görelim.” dedi, “Yer
altı ve yer üstünü karşılaştıralım, hangisi uygunsa ona göre yapacağız.” dedi.
“Köylüler istemiyorsa kesinlikle yapmayacağız.” ifadesine rağmen bugün ihalesi
maalesef yapıldı. Ankara’ya geldi arkadaşlar, ikna olmadılar. Kendilerine
yanlış bilgiler verildiğini ifade ediyorlar. Ve şunu söylemek istiyorum: Şu
anda köy girişinde bu köylüler çadırda nöbet tutuyor.
Sayın
Bakanım, acaba, burada nöbet tutanlar başka yerlerden taşınan insanlar mıdır
yoksa bizzat o köyün vatandaşları mıdır? Bunu sormak istiyorum. Ayrıca bir şey
daha sormak istiyorum: Sayın Vali, basından öğrendiğim kadarıyla, Keles’te
ceviz fidanı dağıtıyor ama Kozağacı Vadisi köylülerine bu ceviz fidanlarını
dağıtmıyor. Neden? Acaba bu projenin yapılmayacağına o da mı inanıyor, o da bu
şekilde mi hareket ediyor?
Hepinizi
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı istiyorsunuz, peki.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı yoktur, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.55
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN –
Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesi üzerinde Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Önergeyi
kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
Şimdi,
31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
31’inci madde değişiklik önergesiyle beraber kabul edilmiştir.
Geçici
1’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 1. Maddesinin 4. Fıkrası madde metninden
çıkarılmıştır.
Mehmet Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir Kocaeli Aydın
Ümit
Özgümüş Haluk
Eyidoğan
Adana İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporlarının Geçici 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"Ulusal
tarife uygulaması
Geçici
Madde 1- (1) Düzenlemeye tabi tarifeler üzerinden elektrik enerjisi satın alan
tüketicileri, dağıtım bölgeleri arası maliyet farklılıkları nedeniyle var olan
fiyat farklılıklarından kısmen veya tamamen koruyacak şekilde tesis edilmiş ve
uygulamaya ilişkin hususları Kurum tarafından hazırlanan tebliğ ile düzenlenmiş
fiyat eşitleme mekanizması, 31/12/2015 tarihine kadar uygulanır. Tüm kamu ve
özel dağıtım şirketleri ile görevli tedarik şirketleri fiyat eşitleme
mekanizması içerisinde yer alır.
(2)
31/12/2015 tarihine kadar ulusal tarife uygulamasının gerekleri esas alınır ve
ulusal tarifede çapraz sübvansiyon uygulanır. Ulusal tarife, Kurumca hazırlanır
ve Kurul onayıyla yürürlüğe girer.
(3)
31/12/2015 tarihine kadar tüm hesaplar ilgili mevzuata göre ayrıştırılarak
tutulur.
(4) Bu
kanunun yayımlandığı tarihe kadar tahsil edilmemiş tarımsal sulamada ve köy
içme sularında kullanılan elektrik tüketim bedellerinden doğan alacakların ve
ferilerinin, tahakkuk tarihindeki vadesi geçmiş elektrik borçlarının gecikme
zamları ve faizleri kaldırılarak, anapara kısımları taksitlendirme süresince
söz konusu alacağa herhangi bir değer artışı uygulanmadan eşit taksitler
halinde ödenmek kaydıyla toplam süre üç yılı geçmeyecek şekilde
taksitlendirilerek tahsil etmeye bağlı bulundukları elektrik dağıtım
şirketlerinin yönetim kurulları yetkilidir.”
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Necati Özensoy Sümer Oral Ahmet Kenan Tanrıkulu
Bursa Manisa İzmir
Tunca
Toskay
Antalya
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, son önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Kim konuşacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Tanrıkulu…
BAŞKAN –
Sayın Tanrıkulu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET
KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarının geçici 1’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Bir
önceki önergede belirttiğim gibi, Hükûmet 2008 yılında 19’uncu stand-by
kapsamında IMF’ye verdiği mektupta tüketiciye yönelik otomatik fiyat
ayarlamasıyla vatandaşımızı ciddi oranda bir mağduriyetle karşı karşıya
bırakmıştır. Tüketicimiz hâlen bu konuda çaresizdir. Daha önce enerji bedeli
içinde işlem gören ve 1/1/2011 tarihinden geçerli olmak üzere EPDK tarafından
yapılan tarife ayrıştırmasında yeni düzenlemeyle ayrı bir kalem olarak
faturalara yansıyan kayıp kaçak bedelinin hesaplanmasındaki en önemli etken,
dağıtım bölgeleri içinde EPDK tarafından belirlenen kayıp kaçak hedefleridir.
Bu hedef de tarife grubuna göre, tarife içinde yaklaşık yüzde 9’la yüzde 12,5
arasında bir orana sahiptir.
Faturalara
yansıyan bu bedeli oluşturan bileşenleri kayıp ve kaçak diye ayırdığımız zaman,
bu unsurlardan “kayıp” diye nitelendirdiğimiz elektrik enerjisinin bir üretim
noktasından nihai tüketiciye varana kadar yani özellikle iletim ve dağıtım
sisteminden kaynaklanan teknik bir kayıp olarak nitelendirebiliriz. Dağıtım
şirketlerinin 2011-2015 yıllarında bu kapsamda yapacakları yatırımlar bir
önceki döneme göre yani 2006-2010’a göre 3,08 kat artmış ve EPDK tarafından
tarifelere de yansıtılarak, bir anlamda, dolaylı olarak tüketici bu maliyete
ortak edilmiştir.
Diğeri
ise, faturalandırılamayan bir tüketimden kaynaklı yani yasal yollardan
kullanılmayan enerjidir; doğal olarak kaçak enerjidir bunun adı. 4628’e göre 31
Aralık 2012 tarihiyle sona ermesi gereken elektrikteki bu ulusal tarife, kaçak
oranlarının yüksek olduğu şehirlerdeki vatandaşların olumsuz etkileneceği
gerekçesiyle, tasarıyla birlikte, bu tasarıyla üç yıl daha uzatılmaktadır.
Ancak burada da kaçak elektrik kullanım konusunda yeterli gayret göstermeyen
lisans sahiplerinin ve idarenin basiretsiz davranmasının cezası yine doğrudan
doğruya tüketiciye ödetilmektedir.
Şimdi
burada şunu da sormak lazım: Niye diğer bölgelerdeki kayıp kaçak bedellerini
İzmir’deki, Manisa’daki, Denizli’deki sanayici veya tüketici ödesin? Oysa
elektriğin üretim noktasından nihai tüketiciye varana kadar ulaştırılmasında en
önemli unsur olan kayıp ve kaçakla mücadele hem lisans sahiplerine sahip oldukları
lisans kapsamında birtakım yükümlülükler yüklemekte hem de idari bu konuda
tedbir geliştirilmesi gerekmekte.
Buradan
hareketle, meri mevzuat kapsamında kaçakların önlenmesinin dağıtım
şirketlerinin görev ve sorumluluğunda olduğu da bilinmektedir. Dolayısıyla, bir
dağıtım şirketi, kendi sorumluluğu altında bulunan dağıtım bölgesinde olan
kaçağın maliyetinden de aynı zamanda sorumlu olmak durumundadır.
Değerli
milletvekilleri, yeni tarife döneminde, EPDK, tam da bütün dağıtım
özelleştirmeleri tamamlandıktan sonra bir tutum değişikliğine giderek Elektrik
Piyasası Tarifeler Yönetmeliği değişikliğine gitmiş ve bu değişiklikte, EPDK,
2011 yılından önceki uygulamada kaçak elektriğin bedelini serbest kullanıcı
olmayanlara yani gariban vatandaşlara yansıtmaktaydı. 2011 yılından sonra ise
gariban vatandaşlarımızın kaçak da dâhil olmak üzere tüm maliyetlere katlanması
öngörülmüş.
Bir başka
uygulama ise yine kayıp kaçak bedelini gösteren kısmın faturalardan
kaldırılması meselesi ki bu çok önemli bir konu. Elektrik aboneleri bundan
böyle kayıp kaçak parasını ödeyecek ama bunu faturalarda maalesef görme şansı
bulamayacak.
Tüketicimizin
sırtına ek mali bir yük getirmekten kaçınmayanları yüce milletimize tekrar
şikâyet ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 1. Maddesinin 4. Fıkrası madde metninden
çıkartılmıştır.
Mehmet Ali Susam (İzmir) ve Arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN -
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Akar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü gündür enerji
piyasası kanununu görüşüyoruz ve burada söylediğimiz her olumsuzluk karşısında
AKP Grubu ve Bakanın tepki gösterdiğini hep birlikte izliyoruz.
Ben, çok
kısa bazı başlıklar vermek istiyorum: Bunlardan bir tanesi de fakirlere
dağıtılan kömür. Bu arkadaşlarımızın bir kısmını burada açıkladılar ancak ben
size 2010 yılının sonlarında ve 2011’de yapılan ihalelerden örnekler vermek
istiyorum izin verirseniz.
Şimdi, 5
şirketten, redevans usulü dediğimiz yöntemlerle kömür alıyorsunuz, bir de,
bunun yanında, ihtiyaca binaen 2010 yılının sonu ve 2011 yılının başında da 12
şirketten ayrıca kömür alıyorsunuz. Bu 12 şirketten aldığınız kömürleri açık
ihale usulüyle alıyorsunuz, 164 liraya tonu ama diğer, redevans usulüyle almış
olduğunuz şirketlerden, bu 5 şirketten de 2010 yılında -bir kısmın ihtiyacı
olan 2011 yılına kayıyor- 2011 yılının başında alıyorsunuz. Yaklaşık 480 ton
kömür ihtiyacının bir kısmını bu şirketlerden alıyorsunuz.
Pazarlık
usulüyle yapılan alımlar 232 bin ton. KİAŞ, Yeni Çeltek, Çelikler ve AKSA,
Geliş şirketlerinden alınan kömür yaklaşık 560 bin ton, tonu 226 TL. Bu,
ihalesiz, redevans usulüyle alınan kömürler. Nedir redevans usulü? Bu da yine,
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3/g “İstisnalar” maddesine eklemiş olduğunuz
(r) maddesiyle, icar yoluyla alımı yasallaştırdığınız bir usul. Bu usul ne
diyor? İşte, yüzde 15 redevans bedeli karşılığında kömür almak durumunda ama
üretimin tümünü alıyorsunuz siz hiç ihale yapmadan. Yaklaşık, 2010 yılından
2011 yılına sarkan rakam da 560 bin ton kömürde 62 liralık, ton başına bir fark
oluşuyor yani ihale yaptığınızla yapmadığınız şirketler arasında 62 TL’lik, ton
başına bir fark oluşuyor. Bunun da karşılığı 34 milyon TL yeni parayla, eski
parayla da 34 trilyon lira.
Şimdi,
2011-2012 yılı ihtiyaçlarına gelince: Bu sefer hiç ihale yapmıyorsunuz Sayın
Bakan ve tümünü ihalesiz alıyorsunuz, yine bu redevans şirketlerinden
alıyorsunuz, bu 5 şirketten alıyorsunuz. Aslında bu 5 şirkette redevansların
nasıl yapıldığını anlaşmaların nasıl yapıldığını, girsek, bir saat konuşmamız
gerekiyor burada ama size tavsiye ediyorum; bu redevans anlaşmaları Sayıştay
raporlarında, sizde de mutlaka vardır, bir incelemenizi de talep ediyorum
ayrıca.
Şimdi,
alınan kömürün miktarı 866 bin ton ve normal kamu kurumlarından almış olsanız
bu kömürü, arasındaki fark 78 TL yani ihale yapıp almış olsaydınız 78 TL
tonunda daha ucuza bu kömürü alacaktınız. Oluşan fark 67 trilyon TL. Yani
2010’ların sonlarıyla 2011 başında ve 2012 için alınan kömürlerde yaklaşık 100
trilyonluk bir kazanç sağlamışsınız. Kime sağlamışsınız? Redevans şirketlerine
sağlamışsınız. Diyeceksiniz ki burada “CIF bedelleri” diyeceksiniz “ulaşım
bedelleri, maliyetler” diyeceksiniz. Aynı yere aktarılan devletin kurumlarından
kömürle redevans şirketlerinden aldığınız kömürler arasında dünya kadar fark
var Sayın Bakan. Size tavsiye ediyorum, bir gününüzü almaz; gerçekten, yetimin
hakkını düşünüyorsanız ve milletin parasını düşünüyorsanız 69’uncu sayfayı
inceleyin, 2011 Sayıştay raporları, bunları çok rahat göreceksiniz.
Sadece burada bitmiyor arkadaşlar. Geçen günkü
konuşmamda söyledim, taş kömürü üretimi yarı yarıya düşmüş. Niye düşmüş?
2005’te bir ihale yapmışsınız. Yine, redevans ihale sonucunda bir şirkete
vermişsiniz Amasra A ve B’yi. Orada bir Genel Müdür var. Bu Genel Müdür Rıfat
Dağdelen. Şimdi, oradaki o redevansı alan şirkete danışmanlık yapıyor. Hatta
geçen gün KİT’te görüşürken, TTK’yı görüşürken, taş kömürünü görüşürken bu
genel müdür o şirketin, kurumun içinde üstlenmiş olan şirketin faksından bize
faks çekti bir günlük raporunu. Gelmedi KİT Komisyonuna. Hatta sizin KİT
Komisyonundaki arkadaşlarınız “Bu kez ibra ediyoruz ama gelecek sefer sizi ibra
etmeyeceğiz.” dediler TTK Kurumuna.
Şimdi, ne
yapmış bu? Yaklaşık 2005’te verdiğiniz düşüyor diyoruz ya, yarı yarıya düştü
üretim. Niye düştü? 2005’ten beri üretim yapmıyordu bu kurum. Niye yapmıyor? Üç
yıllığına bir ön çalışma izni almış, üç yıl içerisinde 500 ton kömür üretecek
ve bu 500 ton kömürü de kuruma verecekti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Ama bunların hiçbirini yapmamış, seksen ay erteleme almış,
seksen ay.
Sayın
Bakanım, bir gününüzü almaz. Eğer kitap sizde yoksa verebilirim. Lütfen…
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – İmzalayıp verirseniz…
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Tamam, gerekirse imzalarım ama siz de okuyun lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Akar teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici
2’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Tasarının Geçici 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Yap-işlet-devret
sözleşmesi
Geçici
Madde 2- (1) 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun hükümlerine göre Bakanlık
ile yap-işlet-devret sözleşmesi yapmış olan fakat işletmeye girmeden
sözleşmelerini sonlandırmış veya sonlandıracak şirketlerin, bu Kanun kapsamında
lisans alarak faaliyetlerini sürdürmelerini teminen, sözleşme kapsamında
yap-işlet-devret tesislerinin kurulması için lehlerine irtifak hakkı tesis
edilmiş olan Hazine taşınmazları, rayiç bedeli üzerinden Maliye Bakanlığınca bu
şirketlere doğrudan satılabilir."
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Seyfettin Yılmaz
Kütahya Denizli Adana
Necati Özensoy Mustafa Kalaycı Ahmet Kenan Tanrıkulu
Bursa Konya İzmir
Tunca Toskay Sümer Oral
Antalya Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının Geçici 2. maddesinin birinci fıkrasında bulunan “üzerindeki
tesislerin değeri dikkate alınmaksızın” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman Aydın Haydar Akar
İzmir Aydın Kocaeli
Mehmet Hilal Kaplan Turgay Develi İlhan Demiröz
Kocaeli Adana Bursa
BAŞKAN –
Son önergeye katılıyor musunuz Sayın Komisyon?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Kaplan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Geçici
2’nci madde üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda iklim değişikliğinin sonuçlarının hissediliyor
olması nedeniyle enerji, ekonomi ve çevre beraber değerlendirilmeye başlandı.
Dünyada küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin ana nedeninin enerji
üretiminden kaynaklanan sera gazları olduğunu biliyoruz. Hatta, bu sera
gazlarının enerji kaynaklı -yüzde 75 oranında- olduğu biliniyor olmasına
rağmen, bu kanun tasarısı ne yazık ki Çevre Bakanlığının ya da Çevre
Komisyonunun yetkilileri tarafından görüşülmedi.
Değerli
milletvekilleri, yaşadığımız dünyada nüfusun hızla arttığı, doğal kaynakların
hızla azaldığı bir ortamda çevrenin korunması ve sürdürülebilirliği hepimizin
önceliği olmalıdır ancak üzülerek ifade etmek istiyorum ki bu tasarıda
-doğrudan, demin de bahsettiğim, çevreyi direk ilgilendiren bir konu olması
nedeniyle- çevreyle ilgili herhangi bir konudan bahsedilmiyor. Tasarıda sadece
-Sayın Bakanım, dikkatinizi de çekmek istiyorum- çevre mevzuatına uyumun
sağlanması için 2018 yılına kadar hatta gerekiyorsa Bakanlar Kurulu kararıyla
üç yıl daha uzatarak 2021 yılına kadar alınması gereken çevre tedbirlerinden
muaf tutulmasına karar veriliyor, doğrusu anlamış değilim. Dünyanın hızla
ısındığı, açlık ve kuraklığın önümüzdeki tehlike olarak gözlemlendiği bu süreçte,
enerjiden de bu kadar kirliliğin olduğu bir süreçte Türkiye'nin hiçbir önlem
almamasını doğrusu yadırgadım.
Bakın, bu
konuda gelişmiş ülkeler ne yapıyor: 2020 yılına kadar mevcut sera gazlarının
yüzde 50’si kadarının indirimine giderken, 2020 yılına kadar hiçbir tedbir
almaması gözle görülür, kabul edilir bir şey değil. Kaldı ki Sayın Bakanım, bir
şey daha var bu arada: 2020 yılına kadar telafisi olmayan bir çevre dönüşümünün
olumsuzlukları yaşandığında bunun sorumlusu kim? Elbette ki sizsiniz. Kusura
bakmayın, bu yasada gerekli önlemleri çevre açısından almamakla birinci
derecede sorumlusunuz. Yaşanabilecek bir dünya, yaşanabilecek bir çevre
hepimizin önceliği olmalıdır. Ekonomik kalkınma adına ülkeyi ve dünyayı
felakete götürmenin hiçbirimize yararı yoktur.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri kürsüye çıktığında
hepsinin çok onurlanarak ifade ettikleri bir şey var ve biraz önce Sayın Grup
Başkan Vekili de aynı şeyi söyledi: “Çok iyi özelleştiriyoruz.” Özelleştirmeyle
hep övündünüz. İktidara geldiğinizden bu yana satılmadık yer, özelleştirilmedik
bir yer kalmadı. Bu alanda da bir özelleştirme yaptınız, yüzde 20’lerden yüzde
70’lere kadar getirdiniz. Fakat bu özelleştirmenin kamu yararına ya da halk
yararına olduğunu Sayın Bakanım, anlamış değilim. Örnekleyeceğim, Kocaeli’de
SEDAŞ’ın özelleştirilmesiyle beraber, bu bölgedeki SEDAŞ’ın… Biliyorsunuz
Çayırova ilçesinde TOKİ konutlarında yapılan usulsüzlüğü burada dile getirmiş
olmama rağmen bu konuda herhangi bir gayret ve bir çalışma yürütülmedi. Aynı
SEDAŞ, Kocaeli halkına çektirdiği sıkıntı yetmiyormuş gibi, 400 bin adet sayacı
hiç kimseye haber vermeden, sahiplerine sormadan sayacı değiştiriyor ve
bunların bedelini vatandaştan alıyor.
Sayın
Bakanım, biraz da bu yetkililerin böyle davranmasının tek sorumlusu sizsiniz.
Sizin yaptığınız açıklamada, 2014 yılından sonra yapılacak olan sayaç
değişimlerinin ücretlerinin halk tarafından alınmayıp, ilgili şirketler
tarafından verileceğini söylediniz. Neden böyle bir şey ihtiyacı hissetiniz?
Eğer siz, gerçekten, özelleştirmeyi halk yararına yapıyorsanız ve bu sayaçların
halk tarafından değil de ilgili şirketler tarafından alınmasını istiyorsanız
neden bu açıklamayı yaptınız, 2012 tarihinden itibaren geçerli kılmıyorsunuz?
Bu kalan bir yıl içerisinde yani 2013 yılı içerisinde siz de bu ilgili
şirketlere diyorsunuz ki: “Ben size bir yıl süre veriyorum, siz bu arada
sayaçları değiştirin, 2014 yılından sonra nasıl olsa ücretsiz olacaktır.” Bir
taraftan -örnekleme çok uygun olmayacak ama- “tavşana kaç, tazıya tut”
diyeceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Devamla) - Eğer söyleminizde samimi iseniz, gelin, bugün bir
önerge verin, 2014 değil, bugünkü tarihten itibaren sayaçların ücretsiz olması
konusunda, kişilerden ücret alınmaması, halktan ücret alınmaması konusunda
önerge verin, biz de destekleyelim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Hayır, bu yasayla sayaç parasını alıyorlar ya,
resmîleştiriyorlar.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Tasarı’nın geçici 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Yap-işlet-devret
sözleşmesi
Geçici
Madde 2- (1) 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun hükümlerine göre Bakanlık
ile yap-işlet-devret sözleşmesi yapmış olan fakat işletmeye girmeden
sözleşmelerini sonlandırmış veya sonlandıracak şirketlerin, bu Kanun kapsamında
lisans alarak faaliyetlerini sürdürmelerini teminen, sözleşme kapsamında
yap-işlet-devret tesislerinin kurulması için lehlerine irtifak hakkı tesis
edilmiş olan hazine taşınmazları, rayiç bedeli üzerinden Maliye Bakanlığınca bu
şirketlere doğrudan satılabilir."
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bakan?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Ayhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 426 sıra sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısı’nın geçici 2’nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge
için söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemize
yüce heyetinizin desteği talebiyle huzurlarınızdayım. Madde üzerindeki
“tesislerin değeri dikkate alınmaksızın” ibaresini çıkarmayı önermektedir.
Geçici
maddeler genel olarak AKP’nin arka toplama maddeleridir, bu maddeler de böyle.
Bu kanunu düzenleme yaparken alanı temizliyorsunuz. Hâlbuki elektrik
piyasasında gerekli düzenlemeleri böyle bir tasarı gelmeden de ne
yapabilirdiniz, gerekli değişiklikleri önererek geçirebilirdiniz. Şimdi, 250
maddelik torba yasaları gördük. Zaten bunlar bunun örneği, dünyada falan bir
örneği de yok. Onların hepsi de arka toplama maddeleri haddizatında. Bu
tasarıdan 3 maddeyi çıkardınız. “Çakmadan çıkma teklif çıkardınız.” diye
söyledik. Gerçekten sıkıntılı bir şeydi bu hem de yılbaşından önce çıkması
gerekiyordu. Hiç böyle üzerinde durmadan onu götürdünüz. O, tasarının çakma
olduğunu gösterir, çıkmayı da içinden 3 maddesi gösterir. 3 maddenin detayı
üzerinde durmak istemiyorum.
Şimdi,
yeni torba yasalar geliyor fakat kanun nasıl yapılır hâlâ buna uygun bir
çalışma yöntemi AKP’de, Bakanlar Kurulunda, Hükûmette yok; gördüğümüz gibi
geliyor, burada. Daha önce defalarca ifade ettim, yine ifade ediyorum: 49
maddelik tasarı, 16’sı geçici madde, 2’si yürütme, yürürlük, geriye kalan 31
madde, 31 maddeye yanılmıyorsam siz Hükûmet olarak 54 tane önerge verdiniz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Daha fazla.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Allah’ınızı severseniz bu kanun yapma falan mı? Bu
kanun yapma falan değil. AKP’nin bunu değiştirmesi lazım. Benim bunları gelip
gelip aynı şeyleri kürsüye söylemekten zevk aldığımı falan sanmayın. Bunları
düzeltmekte, yoluna koymakta ne var, fayda var. Bakın, siz o 3 maddelik çıkmayı
-Komisyon Başkanına teklif olarak bir şekilde verdi- Sanayi Komisyonuna gelecek
sandınız, Meclis Başkanlığı götürdü, nereye havale etti, Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale etti. Yani bunun nereye gideceğini, ne yapacağınızı… Nasıl
olursa olsun, böyle bir şey çıksın, bu çözülsün ama usulü erkânı ne olacak, o
belli değil.
Burada
ben daha önce de söyledim. Şu Kanun Yapım Süreci Sempozyumu’nu bir inceleyin.
Sizin arkadaşlarınız da vardı, onlar da görüşmeler yapıyordu. Ben bunu
defalarca burada tekrar etmekten zevk alan bir insan filan değilim ama
yaptığınız işin bir doğruluğu olsun, insan önüne çıkacak bir hâli olsun.
Şimdi,
yapılan işin neresini düzelteceğiz? Yeter sayı olmadan toplantı açmalar… Artık
üzerinde bile durmak istemiyorum. Hâlâ bu tasarının yasalaşmasıyla ne kadar
alım, satım, işlem yapılacağının bir tahmini olup olmadığını biz öğrenemedik
Sayın Bakanım sizlerden. Böyle hesapsız kitapsız bir tasarı olur mu? Bu
tasarının yasalaşmasıyla ne kadar süre sonra piyasanın ne kadarını özel sektöre
bırakacaksınız? Amaçlardan bir tanesi bu. Stratejik bir sektör, Türkiye için
önemli bir olay. Burada ne yapmayı düşünüyorsunuz, ne kadar sürede, hangi yılda
nereye kadar gideceksiniz? Bunları bilmemiz lazım.
Bire bir
örtüşmeyebilir. Zaten “tahmin” dersiniz, “hedef” dersiniz, uluslararası
konjonktür uygun düşmeyebilir, ülke şartları uygun düşmeyebilir ama önümüze
gelen hesaba kitaba biz de bakarız ki… En azından, bırakın bizi, özel sektör ne
yapar? Önünü görecek, ileriye bakacak, yatırım yapacak. Her biri sizin
kapınızda, koridorlarda, kulislerde. Alt komisyonun kurulmasından çok oralarda
siz anlaşmaya çalışıyorsunuz. Bunun anlamlı hiçbir tarafı olduğunu
düşünmüyorum.
Bir diğer
husus… Hâlâ ben Denizlili sanayicinin başkalarının bedava kullandığı elektriğin
maliyetini niye ödediğinin cevabını sizden alamadım. Bundan vicdanen rahat
mısınız, onun da cevabını alamadım.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyor, size ve yüce heyete saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ayhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici
2’nci madde kabul edilmiştir.
Geçici
3’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına;
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 3. Maddesinin 3. Fıkrası madde metninden
çıkartılmıştır.
Mehmet Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir Kocaeli Aydın
Ümit
Özgümüş Haluk
Eyidoğan
Adana İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporlarının Geçici 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Vergi
düzenlemeleri
Geçici
Madde 3 - (1) Elektrik dağıtım şirketleri ile elektrik üretim tesis ve/veya
şirketlerinin özelleştirilmesi çalışmaları kapsamında; 31/12/2023 tarihine
kadar yapılacak devir, birleşme, bölünme, kısmî bölünme işlemleriyle ilgili
olarak ortaya çıkan kazançlar, kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu madde
kapsamında yapılacak işlemler nedeniyle zarar oluşması hâlinde, bu zarar kurum
kazancının tespitinde dikkate alınmaz. Yapılan bu bölünme işlemleri 13/6/2006
tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında yapılan bölünme
işlemi olarak kabul edilir.
(2) Bu
madde kapsamında yapılacak teslim ve hizmetler katma değer vergisinden
müstesnadır. Söz konusu teslim ve hizmet ifalarıyla ilgili olarak yüklenilen
vergiler, vergiye tabi işlemler nedeniyle hesaplanan katma değer vergisinden
indirilir. İndirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi iade edilmez. Bu
madde kapsamına giren işlemlerde, 6102 sayılı Kanunun ilgili hükümleri
uygulanmaz.
(3) Dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin
ayrıştırılması işlemleri, bu Kanuna istinaden belirlenen usul ve esaslar
dahilinde, kayıtlı değerler üzerinden yapılması şartıyla, 5520 sayılı Kanun
kapsamında yapılan bölünme işlemi sayılır."
(4) Bu
Kanunla bu maddede yapılan değişiklikler ilgili diğer Kanunlarda da yapılmış
sayılır.”
Tunca Toskay Alim Işık Emin Haluk Ayhan
Antalya Kütahya Denizli
Mustafa Kalaycı Necati Özensoy Sümer Oral
Konya Bursa Manisa
Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
426
sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı’nın Geçici 3. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Özdal Üçer Hasip Kaplan
Bingöl Van Şırnak
Murat
Bozlak Nazmi
Gür
Adana Van
BAŞKAN –
Komisyon son önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
maddede kamu yararı göz ardı edilmekte, sermayedarın hakkı korunmaktadır.
Bu
gerekçeyle madde çıkarılmalıdır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporlarının Geçici 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Vergi
düzenlemeleri
Geçici
Madde 3- (1) Elektrik dağıtım şirketleri ile elektrik üretim tesis ve/veya
şirketlerinin özelleştirilmesi çalışmaları kapsamında; 31/12/2023 tarihine
kadar yapılacak devir, birleşme, bölünme, kısmî bölünme işlemleriyle ilgili
olarak ortaya çıkan kazançlar, kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu madde
kapsamında yapılacak işlemler nedeniyle zarar oluşması hâlinde, bu zarar kurum
kazancının tespitinde dikkate alınmaz. Yapılan bu bölünme işlemleri 13/6/2006
tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında yapılan bölünme
işlemi olarak kabul edilir.
(2) Bu
madde kapsamında yapılacak teslim ve hizmetler katma değer vergisinden
müstesnadır. Söz konusu teslim ve hizmet ifalarıyla ilgili olarak yüklenilen
vergiler, vergiye tabi işlemler nedeniyle hesaplanan katma değer vergisinden
indirilir. İndirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi iade edilmez. Bu
madde kapsamına giren işlemlerde, 6102 sayılı Kanunun ilgili hükümleri
uygulanmaz.
(3) Dağıtım
ve perakende satış faaliyetlerinin ayrıştırılması işlemleri, bu Kanuna
istinaden belirlenen usul ve esaslar dahilinde, kayıtlı değerler üzerinden
yapılması şartıyla, 5520 sayılı Kanun kapsamında yapılan bölünme işlemi
sayılır."
(4) Bu
Kanunla bu maddede yapılan değişiklikler ilgili diğer Kanunlarda da yapılmış
sayılır."
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Ayhan... (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanun
Tasarısı’nın geçici 3’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz aldım,
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Önergemize
destek talebiyle huzurlarınızdayım. Önergemiz konuya açıklık getirmek, diğer
kanunlarda oluşabilecek problemleri önlemek amacıyla verilmiş bir önergedir.
Gerçekten, bu tasarı elektrik sektörünün ve elektrik piyasasının sorunlarını
çözmekten uzaktır. Bunu niçin söylüyorum? Ne kadar işlem yapılacağını, ne kadar
yatırım yapılacağını bilemediğiniz bir tasarıda nasıl bir öngörüde
bulunacaksınız, nasıl hareket edeceksiniz, özel sektör de nasıl kendini buna
göre ayarlayacak, yatırım yapacak? Gerçekten bu sorunları çözmekten uzak.
Buna bir
başka neden de var. Komisyonun AKP kanadı, yönetimi alt komisyon kurmaktan
korktu, çekindi. Başka bir tasarı görüşülmesi esnasında, önce anlaşıp sonra
anlaşılamamaktan kaynaklanan olaydan dolayı alt komisyon kurulmadığını ifade
ettiler bize. Hâlbuki, daha önce Elektronik Ticaret Kanun Tasarısı’nda alt
komisyon kurulmuştu ve ben -Sayın Mehmet Erdoğan Bey’di sanıyorum Komisyon
Başkanı- defalarca teşekkür etmekten hiç imtina da etmedim ve devamlı olarak
söyledim, yine de söylüyorum, teşekkür ediyorum, çok uyumlu bir çalışma da
oldu. Sadece bir tasarıda böyle bir şey olmadı diye alt komisyon kurmayıp bu
işi ciddi bir şekilde irdelemekten korkmanın hiçbir anlamı yoktu.
Ayrıca,
Sayın Komisyon Başkanı muhalefetin attığı imzanın arkasında durmadığı gibi sığ
bir gerekçeye dayandırdı. Dışarıda da bana söyledi, kendisi burada. Alim
Bey’in, attığı imzanın arkasında durmadığını söyledi. Alim Bey attığı her
imzanın arkasında durur, Milliyetçi Hareket Partisi de attığı her imzanın arkasında
durur, bunu bir kere böyle bileceksiniz, kesin bileceksiniz.
Şimdi,
siz olayın müspet yönünü söylemiyorsunuz, doğru bilgi verilmediğini Komisyona
söylemiyorsunuz. Bunu gayet açık ve net bir şekilde Alim Bey orada, Komisyonda
izah etti. Muhtemelen siz başka bir şeyle meşguldünüz veya onu anlamamakta ne
yaptınız, ısrar ettiniz. Bu, hakikaten çok yakışıksız bir şeydi, zatıalinize de
zaten yakıştıramadım. Hatta benim burada şov yapmama müsaade etmeyeceğinizi
söylediniz, siz ne biliyorsanız gelin burada söyleyin. Ben şov yapmayı sevmem,
ama iyi senaryo yazarım, onu söyleyeyim. Yani son derece böyle sığ cevaplarla
bu işin götürülmesi mümkün değil.
Biraz
önce rakamlarını verdim, siz 31 maddeye 54 tane önerge veriyorsunuz, yaptığınız
işi düzeltmeye çalışıyorsunuz, hiçbir anlamı da yok. Daha önce -Sayın Atalay
gitti, ona da söyleyecektim- o da bütün hesabı kitabı yapılmış, programı çıkmış
bir olaydan iki ay sonra “Hesabımızı yaptık.” dediği olaydan sonra ne yaptı, o
da aynı şeyleri yaptı. İki ay sonra Meclise yeni bir tasarı getirdi. “Sizin bir
planlama geçmişiniz var, yakışmıyor.” dediğimizde tasarıyı hakikaten geri
çekti, takdir ediyorum fakat ne yaptı biliyor musunuz? Sizin çakmadan çıkma
yaptığınız gibi değil; tamamını, hiç değiştirmeden gerekçeleriyle beraber
teklif olarak milletvekillerine verdirdi. Bunlar ciddi olaylar, ciddi
incelenmesi gereken şeyler. Dolayısıyla, buna ne yapmak lazım, iyi bakmak
lazım.
Bir de şu
özelleştirme meselesi Sayın Bakanım, size onu özellikle söylemek istiyorum.
Gerçekten bu Sayın Başbakanın “20 milyar TL veya dolar eder.” dediği olayda ne
oldu? 5-6 milyar dolar veya TL rakam çıktı. O zaman bu olaya ne yapmamız lazım,
iyi bakmamız lazım. Ya sizin hesabınızda kitabınızda bir arıza var -malımız 20
milyar eder diyorsunuz, 5 milyardan fazla bir şey vermiyorlar- ya da hesabınız
kitabınız yanlış. Bunu bir kamuoyuna ne yapmak lazım, önüne getirip, enine
boyuna düşünmek lazım. İptal ettiniz, yarın çıkacaksınız bir daha, o zaman bir
bakacağız ne olacak, ne olmayacak. Onu da ne yapacağız, değerlendireceğiz.
Ben
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Şahsınıza ve yüce heyete saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 3. Maddesinin 3. Fıkrası madde metninden
çıkartılmıştır.
Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Katılmıyorlar.
Sayın
Akar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bir enerji kurumu
kanunu görüşüyoruz ve geçici maddelerine geçtik. Bunlardan bir tanesi de biraz
evvel bahsetmiş olduğumuz kayıp kaçak oranlarını da maliyet üzerinde etken
olarak gösteren maddeler var ve “ulusal tarife” diye bir tarifeyle ortak tarife
uygulanmasından bahsediliyor. Ne zaman? 31/12/2015’e kadar. Aslında farklı
maliyetler olması nedeniyle bir ulusal tarife öngörülüyor. Niye öngörülüyor
anlamak da mümkün değil çünkü… Aslında anlıyoruz. Neye göre anlıyoruz? İşte,
yapılan anlaşmalar gereği doğal gaz ile elektrik üretimi sonucu pahalı elektrik
üretiyoruz. Yap-işlet-devret modeliyle üretilen elektriği yine pahalı bir
şekilde alıyoruz. Özel termik santrallerde üretilen elektrikler pahalı bir
şekilde ve garanti alım süreleri var ama kendi santrallerimizde ürettiğimiz
elektrik enerjilerini ucuza üretiyoruz. Tabii bunları da bir şekilde,
diğerleriyle ortalama bir maliyet çıkartabilmek için “Maliyet farklılıklarından
dolayı bir ulusal tarifeyi 31/12/2015 tarihine kadar uygularız.” diyor. Ama bu
da yetmez, sadece bunu demiyor. Ne diyor? “Beş yıl Bakanlar Kurulu kararıyla da
uzatılabilir bu.” diyor. Bu beş yıl değil, bir elli yıl falan uzatılır diye
düşünüyorum, bu yap-işlet-devret modelleri nedeniyle.
Burada
bir başka problem de “kayıp kaçak” diye bahsedilen, faturalara yansıtılan olay.
Kayıp kaçak, gerçekten, Türkiye'nin en büyük problemlerinden bir tanesi kaçak
elektrik kullanımı. Şimdi, buna “kaçak elektrik kullanımı” diyemiyorlar. Ne
diyorlar? “Kayıp kaçak” diyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde bunu “kayıp kaçak”
diye birleştiren yok, sadece bizim ülkemizde bir kayıp kaçak olayı var.
Kayıpla, bütün dünya standartlarında ve Avrupa standartlarında yüzde 1,5’la 4
oranında, enerji üretim hatlarındaki kayıplardan bahsediliyor ki bu da doğal
kabul ediliyor. Yani siz bunu maksimum kabul ederseniz yüzde 4, minimum kabul
ederseniz yüzde 1,5. Ama bizim kayıp kaçaklarımız öyle değil arkadaşlar. Bizim
kayıp kaçaklarımız yüzde 75, yüzde 67, yüzde 52 gibi kayıp kaçaklar. Peki, ne
oluyor şimdi bu kayıp kaçaklar olduğunda? Benim kentimdeki kaçak oranı, kayıp
kaçak denilen oran 6,50 verilmiş, 6,50. Bunu maksimum kayıp olarak kabul
ettiğimizde, yüzde 4 kabul etsek, yüzde 2,5 kaçak var. Bir başka bölgeye
bakıyoruz, bölgecilik yapmak istemiyorum ama, yüzde 67. Yüzde 4 maksimum
kaybını düş, yüzde 62. Yüzde 63 ne kullanıyor, kaçak elektrik kullanıyor. Benim
bölgemdeki vatandaş, benim bölgemdeki sanayici, benim bölgemdeki asgari
ücretli, 774 liraya çalışan asgari ücretli yüzde 67’sini kaçak kullanan bir
bölgedeki vatandaşın elektrik parasını ödüyor. E, şimdi bu hak mı, adalet mi?
Bunu sormak lazım. Size soruyorum: Bu hak mı adalet mi?
Şimdi,
petrol fiyatları, benzin fiyatları, mazot fiyatları bölgelere göre
değişebiliyor ama elektrik fiyatlarına gelince “ulusal tarife” diyor. Aslında
arkasında yatan neden bu değil. O pahalı alım yaptıkları doğal gaz ve ithal
kömürle elektrik üreten termik santrallere alım garantileri verilmesi idi
maliyetleri artıran. Çok rahatlıkla bugünkü sistemde de bunlar düzeltilebilir.
Yine bir
başka madde, 9’uncu maddede diyorsunuz ki: “Kendi görev alanları dışında başka
işler de yapabilir… Dağıtım faaliyetleriyle birlikte yürütülmesi, verimlilik
artışı sağlayacak nitelikteki piyasa dışı bir faaliyetin yürütülmesine ilişkin
usul ve esaslar kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” Nedir
biliyor musunuz bu? Bu dağıtım şirketleri sayaçları değiştirecekler, oraya
elektronik sayaç takacaklar, birer de fiber optik kablo çekecekler. Hani,
dağıtım şirketlerinde sayaç okuma işini yapan vatandaşlar var ya, on-line
yerlerinden izleyecekleri için ve şirketlerden evlerin veya konutların,
müesseselerin ne kadar elektrik sarf ettiklerini izleyecekleri için bunların
hepsinin işine son verecekler. Yalnız bu özelleştirmeler yapılırken
maliyetlerin içerisinde “Bu kadar adam çalıştıracağım.” diye var. Bu ücretler
hesaplanarak yapılıyor. Ama sayaç okuma bedeli aynı zamanda da bu faturalara
yansıtılacak. Bakın, bir taşla iki kuş vuracak vatandaş. Alacak bu ihaleyi, özelleştirmeden
aldıktan sonra sayaçları değiştirecek, fiber optik kabloları döşeyecek, on-line
izleyecek, 774 liraya çalışan vatandaşın işine son verecek ve ne yapacak? Onu
da vatandaştan sayaç okuma bedeli olarak ayrıca alacak. Hani, bankalara diyoruz
ya EFT bedeli, elektronik haberleşme bedeli, aslında bunların bir masrafları
yok ama aynı şeyi de burada getiriyorsunuz, vatandaşın sırtına bir kez daha yük
bindiriyorsunuz diyorum.
Yine özel
şirketlere bakıyorum. Hep “Kalite artacak, verimlilik artacak, temiz enerji
kullanacağız.” diye bahsediyorsunuz. Yine kendi bölgemden bir örnek vermek
istiyorum. 2011 yılında 53.046 olan kesinti adedi 59 bin adede çıkmış. 53 bin
adet olan kesinti adedi özelleştirildikten sonra, yine özelleştirme…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR
AKAR (Devamla) – …ile beraber 59 bine çıkmış. Bayağı bir kaliteyi artırmışsınız
arkadaşlar!
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Akar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Geçici
3’üncü madde kabul edilmiştir.
Geçici
4’üncü madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 Sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının Geçici 4 üncü
maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan "maden
sahalarında" ibaresinden sonra gelmek üzere "kurulmuş ve"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Ülker Güzel
Giresun İstanbul Ankara
Harun Karaca Nurcan Dalbudak Nihat Zeybekci
İstanbul Denizli Denizli
Osman Kahveci Hilmi Bilgin Sevde Bayazıt Kaçar
Karabük Sivas Kahramanmaraş
Hakan Şükür Tevfik Ziyaeddin Akbulut Tülay Selamoğlu
İstanbul Tekirdağ Ankara
TBMM
BŞK.NA
Görüşülmekte
olan Tasarı’nın Geçici 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının sonuna “bu süreler
5346 sayılı Kanun kapsamında yerli kaynaklara dayalı elektrik üretimi yapan
tesislerde iki katı oranında uygulanır.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman Aydın İlhan Demiröz
İzmir Aydın Bursa
Haydar Akar Turgay Develi Ali Serindağ
Kocaeli Adana Gaziantep
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporlarının Geçici 4. maddesinin (1) inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Arz
güvenliğinin sağlanmasına yönelik düzenlemeler
Geçici
Madde 4 - (1) Kısa dönemde gerekli arz kapasitesinin yeterli bir yedekle
oluşturulması amacıyla, 31/12/2015 tarihine kadar ilk defa işletmeye girecek
üretim lisansı sahibi tüzel kişilere, aşağıdaki teşvikler sağlanır. Bu sürenin
beş yıla kadar uzatılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir.
a) Üretim
tesislerinin, işletmeye giriş tarihlerinden itibaren beş yıl süreyle iletim
sistemi sistem kullanım bedellerinden yüzde elli indirim yapılır.
b) Üretim
tesislerinin yatırım döneminde, üretim tesisleriyle ilgili yapılan işlemler
harçtan ve düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır.
c)
Yukarıda sayılan şartları sağlayan üretim tesislerinin yatırım dönemi
içerisinde 26.07.2008 ile 31.01.2013 tarihleri arasında ödenen damga vergisi ve
harçlar mükelleflerin talebi üzerine kendilerine iade edilir.
(2) Bu
Kanunun yayımı tarihi itibarıyla işletmede olanlar dâhil, 31/12/2016 tarihine
kadar işletmeye girecek yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim
tesislerinin, işletmeye giriş tarihlerinden itibaren on yıl süreyle iletim
sistemi sistem kullanım bedellerinden yüzde yetmiş beş indirim yapılır.
(3) Bu
Kanunun yayımı tarihi itibarıyla işletmede olanlar dâhil, 31/12/2016 tarihine
kadar işletmeye girecek yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim
tesisleri için imar planı onama harcı bedellerinde yüzde seksen beş indirim
uygulanır.
(4) Bu
Kanunun yayımı tarihi itibarıyla işletmede olanlar dâhil, 31/12/2016 tarihine
kadar işletmeye girecek yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim
tesisleri için ilgili lisanslara dercedilen tesis tamamlanma tarihini izleyen
ilk on yıl süresince yıllık lisans bedeli alınmaz.”
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Necati Özensoy Sümer Oral Tunca Toskay
Bursa Manisa Antalya
Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı’nın Geçici 4. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Özdal Üçer Hasip Kaplan
Bingöl Van Şırnak
Murat
Bozlak Erol
Dora
Adana
Mardin
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Lisans
sahibi tüzel kişilere, sağlanan teşviklerin, beş yıla kadar uzatılmasına
ilişkin kriterlere belirtilmemiştir. Bu kriterlerin belirlenmemiş olması,
adaletsizliklere yol açabileceği gibi kamu kaynaklarının boşa kullanılmasına da
yol açabilir.
Bu gerekçe
ile madde çıkarılmalıdır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in;
Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporlarının Geçici 4. maddesinin (1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Arz
güvenliğinin sağlanmasına yönelik düzenlemeler
Geçici
Madde 4- (1) Kısa dönemde gerekli arz kapasitesinin yeterli bir yedekle
oluşturulması amacıyla, 31/12/2015 tarihine kadar ilk defa işletmeye girecek
üretim lisansı sahibi tüzel kişilere, aşağıdaki teşvikler sağlanır. Bu sürenin
beş yıla kadar uzatılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir.
a) Üretim
tesislerinin, işletmeye giriş tarihlerinden itibaren beş yıl süreyle iletim
sistemi sistem kullanım bedellerinden yüzde elli indirim yapılır.
b) Üretim
tesislerinin yatırım döneminde, üretim tesisleriyle ilgili yapılan işlemler
harçtan ve düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır.
c)
Yukarıda sayılan şartları sağlayan üretim tesislerinin yatırım dönemi
içerisinde 26.07.2008 ile 31.01.2013 tarihleri arasında ödenen damga vergisi ve
harçlar mükelleflerin talebi üzerine kendilerine iade edilir.
(2) Bu
Kanunun yayımı tarihi itibarıyla işletmede olanlar dâhil, 31/12/2016 tarihine
kadar işletmeye girecek yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim
tesislerinin, işletmeye giriş tarihlerinden itibaren on yıl süreyle iletim
sistemi sistem kullanım bedellerinden yüzde yetmiş beş indirim yapılır.
(3) Bu
Kanunun yayımı tarihi itibarıyla işletmede olanlar dâhil, 31/12/2016 tarihine
kadar işletmeye girecek yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim
tesisleri için imar planı onama harcı bedellerinde yüzde seksen beş indirim uygulanır.
(4) Bu
Kanunun yayımı tarihi itibariyle işletmede olanlar dâhil, 31/12/2016 tarihe
kadar işletmeye girecek yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim
tesisleri için ilgili lisanslara dercedilen tesis tamamlanma tarihini izleyen
ilk on yıl süresince yıllık lisans bedeli alınmaz.”
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Sayın Komisyon?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
–Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanunun
geçici 4’üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde,
işletmeye girecek yeni santrallerle ilgili teşviki 2015 yılına kadar uzatıyor.
Bizim buradaki ilave maksadımız da şu: Yüksek Planlama Kurulu, önümüzdeki
yıllardaki 2023 hedeflerinde, enerji kaynaklarımızın yani elektrik üretiminin
yüzde 70’ini yerli kaynaklardan, yenilenebilir kaynaklardan sağlayacağını ifade
ediyorsa, biz de burada, genel anlamda bir teşvike biraz daha pozitif
ayrımcılık yaparak, yenilenebilir enerji kaynaklarının bu teşviklerinin biraz
daha artırılmasını talep ediyoruz. Tabii, ülkemizdeki yenilenebilir enerji
kaynaklarının -bu anlamda baktığımızda- hepsi hayata geçse de, yerli kaynaklar
da hayata geçmiş olsa, elektrik projeksiyonuna göre, aslında, yeterli
kaynaklara sahip değiliz ama bunun için -bir an önce- en azından yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarımızı hayata geçirmenin elbette önemi fazla diye
düşünüyorum.
Bakın,
burada, 2011 Enerji Raporu’ndan size bir paragraf okuyacağım. Bu, 2011 Dünya
Enerji Konseyi Türk Millî Komitesi’nin içinde gerçekten değerli çalışmalar
yapılmış. Bunların içerisinde de yine, bizim, değerli bürokratlarımız var. Çok
kapsamlı bilgiler verilmiş. 2012 yılı herhâlde daha tamamlanmadığından dolayı
elimize geçmedi veya tamamlandıysa da elimizde şu anda yok. Ancak, ilginç bir
şey yani ilginç bir paragraf bu, özellikle yatırımların nerelere gideceğiyle
alakalı: “2001-2010 döneminde, finansal şartların en uygun olduğu dönemde, özel
yatırımcıların tesis ettikleri üretim tesislerinin ancak 12.724 megavat olduğu
göz önünde bulundurulduğunda, ekonominin ve finansal şartların bozulduğu
önümüzdeki yıllarda, her yıl en az 3.500 megavat kurulu gücün sisteme
eklenmesinin nasıl mümkün olacağı soru işareti olarak karşımızda durmaktadır.”
diyor.
Bir de
tabii, yine, bu paragrafta, aslında bugünlere yönelik de bir şey söylenmiş. Bu
nedenle, elektrik yatırımlarının önündeki engeller olan 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu ve özelleştirmelere öncelik veren anlayış değiştirilmelidir
diyorum.
Ama,
şimdi, maalesef, burada zaten yani malumun ilanını yapıyor. 2001 yılında 4628
sayılı Yasa çıktıktan sonra elbette uygulamalarda birtakım aksaklıklar,
eksiklikler olacak, birtakım yerlerde tıkanmalar olacaktır. Bunları da zaman
içerisinde çözmek tabii ki bu Hükûmetin görevleri içerisinde ama bakıyoruz,
böyle parça parça çıkan yasalara, maalesef birtakım şeylere… Yani hele hele
“Çok kapsamlı.” diye bugün tamamen 4628’i değiştiren bir yasa, âdeta yamalı
bohçaya, içerisinde belirsizlikleri çoğalan bir yasaya dönüştü. Yani bırakın
yatırımcının önünü görerek rahatlıkla, çok fazla endişe etmeden bu yatırımlara
girmesini, şu yasadaki muğlak ifadelerle ve asıl yatırımcının istediği birtakım
teşvikler burada açık ve net bir şekilde ifade edilmeden çıkacak bu yasa,
maalesef, işte burada verilen önergeler vesairelerde de gördüğümüz gibi
elektrik piyasasının önünü açacak bir yasa değil. Göreceksiniz, belki bundan üç
beş ay sonra bu yasayla ilgili değişikliklere başlayacağız.
Ben,
yatırımcıların önünün her zaman açılması taraftarı olduğumuzu ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Son
önergeyi okutuyorum:
TBMM
BŞK.NA
Görüşülmekte
olan Tasarı’nın Geçici 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının sonuna “bu süreler
5346 sayılı Kanun kapsamında yerli kaynaklara dayalı elektrik üretimi yapan
tesislerde iki katı oranında uygulanır.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Serindağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, biraz evvel bir tartışma geçti. Bu, ihaleden yasaklamayla ilgili bir
husus.
Şimdi,
Sayın Bakan, şunu bilmeniz lazım. Kamu davasının açılmış olması sizin
görevinizi yapmanız engel değil. Şimdi, bakınız, 4734 sayılı Yasa şunu diyor,
58’inci maddeye bakıyoruz: “Katılmaktan yasaklama, ihaleyi yapan bakanlık veya
ilgili veya bağlı bulunulan bakanlık tarafından verilir.”
Sayın
milletvekilleri, lütfen dikkatle dinleyin, Sayın Bakana bundan sonra daha doğru
bilgi vermesini lütfen söyleyin. Gene, bu maddenin son fıkrası şöyle diyor:
“İhaleyi yapan idareler, ihalelere katılmaktan yasaklamayı gerektirir bir
durumla karşılaştıkları takdirde, gereğinin yapılması için bu durumu ilgili
veya bağlı bulunan Bakanlığa bildirmekle yükümlüdür.” Bakınız, bunu size
yükümlülük olarak getiriyor. Sizin burada bir takdir hakkınız yok. Lütfen,
Meclisi doğru bilgilendirelim.
Bir de,
Sayın Grup Başkan Vekili, İhale Kanunu’nun AKP tarafından, daha doğrusu AKP döneminde
en çok uygulandığını ifade etti. Doğru ama bu kanun zaten 2002’de çıktı. 2002
Ocak ayında çıktı, siz de kasımda iktidar oldunuz. Uygulamayacak mıydınız peki?
Yani siz bu kanunu uygulamayacak mıydınız? Ama yaptığınız değişikliklerle
uygulanamaz hâle getirdiniz bu kanunu. Doğrudan veya dolaylı yaptığınız
değişiklikler bu kanunu uygulanamaz hâle getirdi.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakana ben demin bir soru sordum Gaziantep çiftçisiyle
ilgili. Sayın Bakan, Gaziantep çiftçisi, gerçekten, sulu tarım yapamıyor.
Bakınız, Belkıs Pompaj Sulama Tesisleri… Projeye göre pompaj istasyonlarının
ancak çok azı yapılabiliyor. Niye biliyor musunuz? Çünkü o pompaj sulama
suyuyla suladıkları vakit, elde ettikleri ürün, cereyan parasını, enerji
parasını karşılamıyor. Lütfen, köylünün bu feryadına, çiftçinin bu feryadına
kulak verin. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, Fransa’dan nişan alacağına,
Türk köylüsünden alsın, Türk çiftçisinden alsın Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Türkiye o hâle geldi ki çok gayriadil bir gelir
dağılımı var. Bakınız, geçenlerde basında bu yer aldı. Türkiye’de 100 ailenin
servetinde meydana gelen artış, 75 milyon ailenin servetinde meydana gelen
artışla eş değer. Bu, sizin vicdanlarınızı sızlatmıyor mu? Sızlatmıyor mu? Bu,
sizin uygulamalarınızın neticesidir.
Şimdi,
İhale Kanunu’nu uygulanamaz hâle getirdiniz, çiftçiyi üretim yapamaz hâle
getirdiniz. Peki, Türkiye’yi siz nereye götüreceksiniz? İhale Kanunu’nu öyle
bir noktaya getirdiniz ki TOKİ marifetiyle hiçbir şekilde İhale Kanunu uygulanmıyor,
Kamu İhale Kanunu uygulanmıyor. TOKİ ne yapıyor? Adı üzerinde Toplu Konut
İdaresi ama toplu konuttan başka her şey yapıyor; hastane yapıyor, Başbakanlık
binası yapıyor, tüm devlet binalarını yapıyor. Niye biliyor musunuz? İhale
Kanunu’ndan bunları kaçırmak için.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’yi getirdiğiniz nokta bu.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – 500 bin konut yaptı, onu da söyle.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, enerjiyle ilgili çalışmaların amacı
ne? Elektrik enerjisini tüm kullanıcılara zamanında, güvenilir, yeterli,
sürekli, kaliteli, çevreye uyumlu ve düşük maliyetli olarak temin etmek
suretiyle ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlıklı bir şekilde sağlanmasıdır.
Enerjiyle ilgili faaliyetlerin amacının bu olması gerekir ancak sizin
getirdiğiniz yasa, bu amaçların hiçbirini gerçekleştirmiyor Sayın Bakan.
Bakınız, sizin getirdiğiniz yasa ne öngörüyor? Üretimin artırılmasını
öngörmüyor. Bakınız, Türkiye ithalatının yüzde 24’ü enerjiye yapılıyor. Bunu
azaltma ile ilgili bu yasada herhangi bir şey yok. Yerli kaynaklara
yönelmiyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) – Yerli kaynaklardan enerji üretimi için herhangi bir gayret
göstermiyorsunuz.
Sürem
bitti, teşekkür ediyorum. Bundan sonraki maddede devam edeceğim. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Serindağ.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 Sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının Geçici 4 üncü
maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “maden sahalarında”
ibaresinden sonra gelmek üzere “kurulmuş ve” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Kabul ediyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi lütfen…
Gerekçe:
İhale
şartlarında değişiklik oluşturulmamasını teminen; bu kanunun yayımı tarihinden
önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından elektrik üretim tesisi yapılmak
amacıyla ihalesi yapılan ya da sözleşmeye bağlanan maden sahalarında kurulmuş
olan tesislerin de bu fıkrada yer alan indirim ve istisnalardan faydalanmaması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Geçici
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
5’inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 5. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan “ve
sağlanacak olan” ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.
Mehmet Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir
Kocaeli Aydın
Haluk Eyidoğan Ümit Özgümüş Faik Öztrak
İstanbul Adana Tekirdağ
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı’nın Geçici 5. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Özdal Üçer Hasip Kaplan
Bingöl Van Şırnak
Murat
Bozlak Nazmi Gür
Adana Van
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Hükümetin
politikaları sonucunda yaratılan bir çok vergi ile sermayenin yükü halkın
omuzlarına yüklenmektedir. Bu maddede de Fona geri ödenmesi öngörülen
kredilerin geri ödenmesinde faiz uygulanmaz şartı ile yapılmak istenen de
budur.
Bu
gerekçeyle madde çıkarılmalıdır.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Bir
sonrakini okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 5’inci maddesinin 1. Fıkrasında bulunan
“ve sağlanacak olan” ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.
Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Kim konuşacak efendim?
Sayın
Erdoğdu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Bakanı için
zor bir gün olduğunun farkındayız. Biz, ana muhalefet partisi olarak kötü
yönetimlerle ilgili, suistimalle ilgili her iddiamızı ortaya koyduğumuzda,
bunun belgeli olmasına, adil olmasına sürekli özen gösterdik ama Enerji
Bakanının bu kanunla alakalı her tepkisi ne yazık ki fevri, kırıcı ve
yaralayıcı oldu. Çok basit, çok makul sorular soruyoruz, anlamaya çalışıyoruz,
karşısında duyduğumuz genelde hep hakaret oldu.
Mesela,
son olarak, Türkiye’nin en saygın makroekonomistlerinden Faik Öztrak enerji
fiyatlarıyla ilgili bir tespitte bulunuyor, Enerji Bakanının cevabına
bakıyorum, gerçekten bir bakanlık makamına yakışmıyor. Sonra ben döndüm baktım,
acaba Faik Bey’in pahalı enerji kullanma eleştirisi haklı mıdır diye, Dünya
Enerji Raporu var -tam Türkçesi sanıyorum bu- bu Dünya Enerji Raporu’nun
dünyanın bütün enerji bakanlarının baş ucu kitabı olması gerekiyor. Sanıyorum
ki bu Dünya Enerji Raporu’nu bizde Sağlık Bakanı kullanıyor çünkü Dünya Enerji
Raporu’na göre, biz, sanayide, dünyada OECD ülkeleri arasında en pahalı
kullanan 11’inci sıradaki ülkeyiz. Pahalı elektrik kullanıyoruz değerli
arkadaşlar ve bu pahalı elektrik kullandığımızı… Yani Meclisteki tutanaklarla
elektrik fiyatları düşürülemez. Pahalı elektrik kullanıyoruz ve uluslararası
istatistikler de bunu söylüyor.
Son
dönemde bakıyoruz, mesela -ona baktım gelmeden önce- ne kadar zam olmuş: Doğal
gaza yüzde 28, elektriğe yüzde 20, benzine, mazota yüzde 11. Enflasyona
bakıyorsunuz, 4,5,6… 5 katı zam niye oluyor? Yani bu zamların temel
sebeplerinden biri bence mevcut Enerji Bakanı. Varlığıyla bir zam meselesi.
Çünkü enerjideki zamların temeline baktığınızda ne var? Kötü yönetim,
suistimaller. Niye kötü yönetim? Çünkü enerjilerin temel girdisine
bakıyorsunuz. Nedir? Doğal gaz. Doğal gazla…
Okuyoruz,
ben buradan Sayın Bakana okuyorum. Şu, elimdeki Sayıştay raporu. Sayıştay
raporu diyor ki: 70 ile 120 dolar fiyat bandı varmış Azerbaycan’la aramızdaki
anlaşmada. İki devlet anlaşma yapmış, koskoca iki devlet, demiş ki: “120
doların üstüne çıkmayacak, 70 doların altına düşmeyecek.” Ben bunu suçlamak
için söylemiyorum, gerçekten öğrenmek için de soruyorum. Niye 120 dolar fiyat
bandının üstünü aştınız? Hangi çıkar karşılığında? Çünkü Sayıştay bu
değişlikten sonra diyor ki, bakın, size bu Sayıştay raporundan okuyorum: “1,4
milyar dolar bir yıl için fiyat farkı ödedik.” Şimdi, Sayın Bakan cevap olarak
diyor ki: “Aykut Bey, ben keyfime göre değiştirmedim. Siz bunu söylüyorsunuz
ama uluslararası kurallar var. Size anlaşmayı da göndereceğim.”
Sayın
Bakan, ben size bunu sordum, istedim, rica ettim -bürokratlar orada- bu
anlaşmaları verin, bakalım, hatalı bir şey söylemeyelim diye. Bu anlaşmaları
vermediniz. Sonuçta, bütün Parlamentonun karşısına çıktınız, “Ben bu
anlaşmaları vereceğim.” Bu, gerçeğe aykırı bir beyan. Şimdi, bu, insanın
yüreğini yaralıyor. Nasıl yaralıyor? Burada gelip bunları anlattıktan sonra bir
sistemle mücadele ediyoruz. Bizim bu anlamdaki rakibimiz siz değilsiniz, vahşi
kapitalist sistem. Siz bunu korumak durumunda kalıyorsunuz. Çünkü anlattığımız
her şeyi buradan anlatıyoruz, her şey de bize tazminat davası olarak geri
geliyor. Hakkımda 1 milyon liralık tazminat davası var.
O gün
Sinan Aygün çok güzel bir şey söyledi ama durumun çok vahametini de ortaya
koyuyor. Enerji Bakanı bu iddialarımız karşılığında söylediklerinden -gerçekten
acaba Bakanın söylediği de- hangi konularda haklıdır diye bütün evrakları
yaydım. Bütün hafta sonu çalışıyorum, Sinan Aygün geldi, beni gördü, bütün
evrakların içindeyim. “Yahu, insanlar çalışarak para kazanıyor, sen çalışarak
para kaybediyorsun.” dedi.
Şimdi bu
anekdot üzerinden gerçekten sizin, sistemi biraz sorgulamanız lazım. Ben
milletvekili görevimi yerine getirmeye çalışıyorum. Bu görevimi yerine
getirirken de çok özenli davranmaya çalışıyorum. Şu ana kadar biz Enerji
Bakanlığındaki iddia ve tespitlerimizin, belgeli iddia ve tespitlerimizin
sadece beşte 1’ini paylaşabildik. Daha bu beşte 4’ünü paylaşacağız ama rüzgâr
eken fırtına biçer. Sayın Bakanın üslubu bu olursa biz bundan korkacak ve
yılacak değiliz. Biz de üslubumuzu yükselterek devam edeceğiz ama bugün mesela
Ulaştırma Bakanlığıyla alakalı alt komisyona gittik. Ulaştırma Bakanlığına
TELEKOM özelleştirmesiyle alakalı, TÜRKSAT şirketiyle alakalı bütün
tespitlerimizi anlattık. Bazılarına hak verdi, bazılarına açıklama getirdi,
bazılarını “Daha sonra konuşalım.”dedi ve “Değer katıyorsunuz.” dedi. Şimdi,
Sayın Bakana bakıyorum…
Üzüldüğüm
bir tek şey var. Ben sizin ailenizi falan kırmak istemem, eğer aileniz bundan
üzülüyorsa onun için gerçekten ben de üzgünüm ama benim de eşim ve çocuğum bu
televizyonu izliyor. Eşim bana soruyor: “Yahu sen söyledin de böyle dedi.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) - Söylediklerim doğru. Ben eşime bile belgeleri gösteriyorum.
Ben,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Erdoğdu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici
5’inci madde kabul edilmiştir.
6’ncı
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 Sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının Geçici 6 ncı
Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Mustafa Akış Fatih Şahin Muhammet Bilal Macit
Konya Ankara İstanbul
“(1)
31/12/2015 tarihine kadar, genel aydınlatma kapsamında aydınlatılan yerlerde
gerçekleşen aydınlatma giderleri Bakanlık bütçesine konulacak ödenekten ve
ilgili belediyeler ile il özel idarelerinin genel bütçe vergi gelirleri payından
karşılanır. Bakanlar Kurulu bu süreyi iki yıla kadar uzatmaya yetkilidir.
Belediyelerin genel bütçe vergi gelirleri payından yapılacak kesinti,
Büyükşehir belediyeleri ve mücavir alanlarındaki belediyelerde aydınlatma
giderlerinin yüzde onu, diğer belediyelerde yüzde beşi olarak uygulanır. Bu
sınırlar dışında ise aydınlatma giderlerinin yüzde onu ilgili il özel idaresi
payından kesinti yapılmak suretiyle karşılanır. Bakanlar Kurulu bu fıkra
kapsamındaki oranları iki katına kadar artırmaya yetkilidir.”
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının geçici 6. maddesinin
1. fıkrasında geçen “sekseni” ibaresinin “doksanı”, “yirmilik” ibaresinin de
“onluk” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Mehmet Erdoğan Yusuf Halaçoğlu Ali Halaman
Muğla Kayseri Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 6. Maddesinin 3. Fıkrasında bulunan
"ücretsiz girilebilen ibadethaneleri" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve cemevlerine" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir Kocaeli Aydın
Ümit Özgümüş Haluk Eyidoğan Faik Öztrak
Adana İstanbul Tekirdağ
Turgay
Develi
Adana
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet, katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Develi, buyurun.
TURGAY
DEVELİ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisi bu ülkeyi iyi yönetemiyor. Ortaya çıkan suistimalleri, yolsuzlukları,
görevi kötüye kullanmaları müfettiş raporlarıyla, teftiş kurulu raporlarıyla
aklamaya; aklayamadıklarını da zamana yayarak unutturmaya çalışıyor.
Şimdi
özelleştirme yalanlarından bahsedeceğim sizlere: Enerji dağıtım şirketleri
özelleştirilirken -az önce anlattım- 11 tane özel dağıtım şirketi
özelleştirilirken TEDAŞ Teftiş Kurulunun müfettişlerinin yaptığı incelemelere
göre -az önce anlattığım yöntemlerle- 10 milyon lirayla 30 milyon lira para
özelleştirilen her şirketin kasasına bırakılmış. Sadece Meram’daki 50 milyon
liralık tahsilat ve tahakkukun tahsil edilmemesini ayrıca örnek vermiştim.
Şimdi,
bunları zaman aşımına götürmek için ya da eş teftiş kurulu raporları çıkartmak
için Özelleştirme İdaresi, bu teftiş kurulu raporlarını TEDAŞ’tan alarak
Bakanlığa göndermişti. Buradan, yeni yapılan düzenlemeye göre, biliyorsunuz,
TRT elektrik faturalarından yüzde 2 pay alıyor. TRT bir anlamda vatandaşın
cebinden finanse ediliyor. Ama aynı TRT Meclis televizyonunu Meclisin
saygınlığına gölge düşürecek şekilde, bütün bu yolsuzlukları, bütün bu suistimalleri,
bu ana kanunlar tartışılırken Adalet ve Kalkınma Partisinin bürokratlarının
görevi suistimallerini, bu tartışmaları toplumdan gizlemek için bu saatte dahi
televizyonlar kapalı, vatandaşın cebinden çıkan paraların nereye harcandığını
bu parayı ödeyen vatandaşlar bilmiyorlar. Meclis Başkanını birkaç defa ziyaret
ettik, dedik ki: “Sayın Başkan, Meclis televizyonunun halka kapatılması hukuki
değil, yasal dayanağı yok. 3984 sayılı RTÜK Yasası’na göre yapılan protokolün
bugün 6112 sayılı Yasa’yla, RTÜK Yasası’yla hiç alakası yok. Şu anda yapılan
uygulama, Meclis televizyonunun şu anda kapalı olmasının, sizlerin de, bizlerin
de sesimizi vatandaşa duyurmamızı sağlayan Meclis televizyonunun kapatılmasının
hukuki bir dayanağı yok. Arkadaşlar, bunu söylediğimiz hâlde, Sayın Meclis
Başkanı çok mahcup bir ifadeyle konunun TRT Genel Müdürüyle Meclis televizyonu
arasında yapılan bir protokole dayandığını söyleyerek olayı geçiştirmeye
çalışıyor.
Şimdi,
siz vatandaştan, 75 milyon insanın rızkından her ay yüzde 2 keseceksiniz,
TRT’ye aktaracaksınız, TRT şu Meclisin çalışmalarını yansıtmayacak, Meclisi ve
Türkiye’yi Adalet ve Kalkınma Partisinin stüdyosuna dönüştürecek.
Bu stüdyo
sanal bir stüdyo arkadaşlar. Bir zamanlar Truman Show diye televizyonlarda bir
dizi vardı. Bir stüdyoda geçen hayat sanki gerçek bir hayatmış gibi kitlelere
aktarılırdı, izleyicilere aktarılırdı. İsterseniz bu Meclis televizyonunu
açmayın, isterseniz bu elektrik faturalarından yüzde 5 almaya devam edin,
isterseniz özelleştirmedeki suistimalleri kapatın, savcılığa intikal
ettirmeyin.
TEDAŞ
bugün 10 milyar liradan fazla bir borçla ana sermayesini tüketmiş durumda,
varlığı ortada değil, sanal bir kuruma dönüşmüş durumda. Bütün bu uygulamalar
Adalet ve Kalkınma Partisinin nasıl da vahşi kapitalizmin bir taşeronu
olduğunu, Türkiye’deki enerji piyasasını Batı’ya eklemlemeye çalıştığını, bunu
ise halktan saklamak için de bütün ceberutlukları kullanarak uygulamaya
çalıştığını biz halka anlatacağız.
Halka bir
gün hesap vereceksiniz sevgili milletvekilleri ve hesap verdiğiniz zaman, halk
gerçek yüzünüzü gördüğünde sizi iktidardan alaşağı etmesini bilecektir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Tarhan, Sayın Özgümüş, Sayın Aydın, Sayın Sarı, Sayın Demiröz, Sayın
Aygün, Sayın Demir, Sayın Özkan, Sayın Serindağ, Sayın Öztrak, Sayın Erdoğan,
Sayın Özel, Sayın Develi, Sayın Sarıbaş, Sayın Gümüş, Sayın Çam, Sayın Akar,
Sayın Işık, Sayın Öz, Sayın Ağbaba.
Elektronik
cihazla yoklama yapacağız. İki dakika süre veriyorum efendim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, iki dakika değil, otuz dakika verin,
Polatlı’dan gelecek var, Kırıkkale’den gelecek var!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Elitaş, Kayseri’den geliyor!
BAŞKAN –
İki dakika size çok mu geldi?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Çok…
BAŞKAN –
Nasıl vermem lazım? Otuz saniye filan mı?
Aklınızı
başka yere satın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in; Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu
Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu
ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815,
2/829) (S. Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının Geçici 6’ncı
Maddesinin birinci fıkrasında geçen “sekseni” ibaresinin “doksanı”, “yirmilik”
ibaresinin de “onluk” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Sayın Komisyon, katılıyor musunuz
önergeye?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 426
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın “Genel aydınlatma”yla ilgili geçici 6’ncı
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizin
özü şudur: Genel aydınlatma kapsamında aydınlatılan yerlerde tahakkuk edecek
elektrik faturasının -mevcut hâliyle düzenleme geçerse- yüzde sekseninin
Bakanlık bütçesinden, geriye kalan yüzde 20’sinin de il özel idare bütçesinden
karşılanmak üzere ödenmesi öngörülüyor. Biz bunun yüzde 90’ının Bakanlık bütçesinden, geriye
kalan yüzde 10’unun ise il özel idaresi bütçesinden karşılanması yönünde
talepte bulunuyoruz.
Gerçi
aynı mahiyette olmakla beraber biraz önce iktidar partisinin buna benzer de bir
önergesi okundu, orada da aynı oranlar veriliyor. Herhâlde bu, muhalefetten
geldiği için Hükûmet katılmadı. Biraz sonra bu kapsamda iktidar partisinin
verdiği önergeyle bu düzenleme yapılacak. Aklın yolu bir. Dolayısıyla burada
yüzde 20’lik parayı il özel idaresi tarafından ödenmek üzere köy muhtarının, il
genel meclisi üyesinin önünde âdeta yalvarır bir pozisyona sokulmasının bir
anlamı yoktu. Keşke imkân olsa da tamamını Bakanlık bütçesinden
karşılayabilseydik. Bu oranın küçültülmesi amacıyla bu önergeyi vermiştik. En
azından biraz sonra iktidar partisinin verdiği önergeyle bir düzenlemenin
olacağını öğrenmiş olduk, ondan dolayı memnuniyetimi ifade etmek istiyorum.
Tabii,
buradaki sınırlı olan bölüm 31 Aralık 2015’e kadar. Peki, 2015’ten sonra ne
olacak? Onu Allah bilir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Vatandaş ödeyecek.
ALİM IŞIK
(Devamla) – O zaman vatandaş ödeyecek.
Şimdi,
vatandaş öderse ne olacak? Değerli milletvekilleri, bakınız, elimde bir meskene
ait elektrik faturası. Faturanın KDV dâhil toplam bedeli 79,41 TL. Bunun 67,3
TL’si KDV matrahı yani elektrik tüketim bedeli. Diğer kısmı kayıp kaçak bedeli,
dağıtım bedeli, perakende hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, enerji fonu, TRT
payı, KDV ve benzeri diğer vergiler dâhil olmak üzere KDV hariç yüzde 22,40’ı,
KDV’yi dâhil ederseniz yüzde 40,4’ü.
Değerli
milletvekilleri, 100 liranın 40 lirasını bu vatandaştan tüketmediği elektriğin
bedeli olarak alıyorsak bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Şimdi, 2015’ten sonra
olacak olan gene bu. Hadi, 2015’e kadar genel aydınlatmayla ilgili, hazineden
ayıracağımız bir payla yüzde 90’ını karşılıyoruz. Diğer ilgili maddelerde,
2015’ten sonra, örneğin beş yıl süreyle süreyi uzatmaya Bakanlar Kurulunu
yetkili kıldık. Gelin, bunda da kılalım, bunda da kılalım, Bakanlar Kurulu
isterse uzatmasın. Ama şimdi, vatandaşa diyorsunuz ki: “Ben sana 2015 yılındaki
seçim dönemine kadar bir sübvanse sağlıyorum. 2015’ten sonra, seçimler bitti mi
başının çaresine bak.” Gelin, bunu düzeltelim. Dolayısıyla, bu düzenlemeyle bu
vatandaşı mağdur etmenin bir anlamı yok. Bu sadece örneklerden birisi.
Bazı
faturalarda bu oran yüzde 60-70’lere kadar çıkıyor değerli milletvekilleri,
yani matrah düştükçe oran büyüyor. Burada iyi ki 80 lira gibi bir paradan
dolayı yüzde 40. Bunun bedeli 30 lira olsaydı, inanınız, bunun vergisi yüzde
60’ı buluyor değerli milletvekilleri, yüzde 70’i bulan faturalar var.
Bazı
kalemleri buradan çıkarmak zorundayız. Artık vatandaş yakmadığı elektriğin
parasını ödemesin. Ha, yakıyorsa elbette ki ödeyecek ama TRT payından tutun
diğer birçok masrafa kadar burada KDV dâhil olmak üzere “vergi” adı altında ya
da “diğer hizmetler” adı altında vatandaşı daha fazla ezmenin bir anlamı yok.
Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisine iyi yansımaz. Daha birçok konuda benzeri
şikâyetleri herhâlde tartışmaya devam ederiz.
Ben, bu
duygu ve düşüncelerle, önergemizi hiç olmazsa “Aklın yolu birdir.” ilkesinden
hareketle kabulünüze sunuyorum ama kabul etmeseniz de biraz sonra sadece
iktidarın önergesi olduğu için aynı mahiyetteki önergeyi kabul edeceksiniz.
Hayırlı
akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Son
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının Geçici 6 ncı
Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun)
ve arkadaşları
“(1)
31/12/2015 tarihine kadar, genel aydınlatma kapsamında aydınlatılan yerlerde
gerçekleşen aydınlatma giderleri Bakanlık bütçesine konulacak ödenekten ve
ilgili belediyeler ile il özel idarelerinin genel bütçe vergi gelirleri
payından karşılanır. Bakanlar Kurulu bu süreyi iki yıla kadar uzatmaya
yetkilidir. Belediyelerin genel bütçe vergi gelirleri payından yapılacak
kesinti, Büyükşehir belediyeleri ve mücavir alanlarındaki belediyelerde aydınlatma
giderlerinin yüzde onu, diğer belediyelerde yüzde beşi olarak uygulanır. Bu
sınırlar dışında ise aydınlatma giderlerinin yüzde onu ilgili il özel idaresi
payından kesinti yapılmak suretiyle karşılanır. Bakanlar Kurulu bu fıkra
kapsamındaki oranları iki katına kadar artırmaya yetkilidir.”
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
düzenleme ile, genel aydınlatmaya ilişkin giderlerin Büyükşehir belediyelerinde
yüzde onunun, diğer belediyelerde ise yüzde beşinin karşılanması hususu
düzenlenmektedir. Ayrıca, uygulama ile ilgili olarak 31/12/2015'te dolacak
süreyi iki yıla kadar uzatmaya ve fıkra kapsamındaki oranları iki katına kadar
artırmaya ilişkin Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda geçici 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici
7’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 7. Maddesinin 1. Fıkrasının sonuna aşağıdaki
ifade eklenmiş, 2. Fıkra madde metninden çıkartılmıştır.
Mehmet Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir Kocaeli Aydın
Ali
Serindağ Ümit
Özgümüş
Gaziantep Adana
“Otoprodüktör
lisanslarındaki hakları korunarak resen üretim lisansı verilen tüzel kişilerin
üretim lisanslarının lisans tadili ve üretim lisansı süresi sonunda
yenilenmesinde de mevcut hakları korunur.”
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Serindağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; demin sözlerim yarım kaldı, Gaziantep’ten
bahsetmeye devam ediyordum. Gaziantep’teki köylü, çiftçi perişan da şehirdeki
perişan değil mi, o da perişan. Bakınız -Gaziantep milletvekili arkadaşlarım
bilir- TOKİ tarafından yapılan Seyrantepe konutlarında 460 TL ile başlayan
taksit şimdi 630 TL olmuş ve DASK buna dâhil değil, emlak vergisi buna dâhil
değil, aidat buna dâhil değil. Bunları ödeyemiyorlar ve pek çoğu icralık.
Başka ne
var? Şimdi, Gaziantep’i perişan eden bir de Suriye’yle olan ilişkiler, sınır
kentlerinin hepsini perişan ediyor, Gaziantep’i çok daha perişan ediyor sayın
milletvekilleri. Kampların dışında kalanların kim olduğu belli değil. Bakın,
verilen resmî bilgilere göre, şu anda, kamp dışında kalanlardan Gaziantep
merkezde 30 bin kişi, Nizip’te 8 bin kişi, İslâhiye’de 2 bin kişi kayıt
yaptırmak için randevu istemişler. Bunlar randevu isteyenler, randevu istemeyenler
bunlara dâhil değil yani şehrin nüfusu değişiyor. Kilis’te Suriyeli sayısı
Kilis’in sayısını geçti. Gidin, tüm tabelalara bakın Arapça yazılar var, Arapça
tabelalar var, Gaziantep bu durumda. Gaziantep Dedeman Oteli’nde Halep meclisi
toplanıyor. Evet, geçtiğimiz günlerde Halep meclisi toplandı Gaziantep Dedeman
Otel’de ve bu, ilgililerin bilgisi dâhilinde.
Sayın
milletvekilleri, bu, çok ciddi bir meseledir, buna hepinizin ilgi göstermesi
lazım. Bu, geçiştirilecek bir mesele değildir; bu, göz ardı edebileceğimiz bir
mesele değildir. Bunları söyledikten sonra izninizle ben önümüzdeki ve
görüştüğümüz yasaya değinmek istiyorum.
Demin de
söyledim, “Enerji faaliyetleri neyi içermeli?” dedim, onu söyledim. Oysa sizin
getirdiğiniz tasarıda bunların hiçbiri yok. Tasarıda ne var? Daha çok piyasa
düzenlenmiş. Enerji piyasası ve ona uygun borsa üzerinden, deyim yerindeyse,
paradan para kazanma durumu düzenlenmiş, onun dışında herhangi bir şey yok.
Hükûmet ne yapmış? Hükûmet, enerji sorununa sadece dağıtıcı şirketlerin
gözlüğüyle bakmış değerli arkadaşlarım.
Oysa biz
ne diyoruz? Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki Türkiye’nin ithalata
bağımlığının azaltılması lazım. Bu nedenle mevcut tüketimimizin 3,5 katına
erişebilen yerel ve yenilenebilir enerji kaynaklarını bizim geliştirmemiz
lazım. Hem çevre hem de ekonomik olması için karbon salımını azaltan ve
sürdürülebilir yaşam için enerji daha verimli kullanılmalıdır değerli
milletvekilleri. Enerjide, özellikle de doğal gazdaki dışa bağlılığımızı da
dikkate alarak şu an neredeyse komşularımızla düşman hâle gelen dış
politikamızı bizim değiştirmemiz lazım, bizim komşularımızla iş birliği
imkânlarını geliştirmemiz lazım. Bu nedenle AB’ye katılım müzakerelerinde de
enerji faslının açılması lazım yoksa enerji darboğazı kapıda görünüyor. Yerli
enerji politikalarından verimli sonuçlar alabilmek için de çevre ve toplumsal
duyarlılıkları görmezden gelen sorumsuz politikalar terk edilmelidir. Bölge
halkı ve doğası dikkate alınarak hidrolik santraller için havza planlaması
yapılmalıdır. ÇED, bilimsel can suyu hesabı yapılmalıdır. Tarım ve orman
arazilerine, sit alanlarına, balık üreme alanlarına santral yapma sevdasından
vazgeçilmelidir. Devlet ve bağımsız denetim kuruluşları tarafından bütün
vatandaşlara güvenli, çeşitlendirilmiş, ödenebilir ve mümkün olan en verimli
yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji temin edilmelidir. Devletin
görevi budur. Çünkü enerji, sosyal ve ekonomik yaşam üzerinde belirleyici bir
niteliğe sahiptir, bu nedenle de stratejik bir önem arz etmektedir.
Oysa AKP
ne yapıyor değerli milletvekilleri? Enerji alanında hem ülkemizi daha fazla
dışa bağımlı hâle getiriyor AKP hem de tüketiciye pahalı enerji satıyor,
tüketiciye ucuz enerji satmıyor. Elektrik enerjisi üretiminin faturası ise kime
çıkıyor sayın milletvekilleri? Nihai tüketiciye çıkıyor yani fakir fukaraya
çıkıyor, demin arkadaşlarımız da değindiler. Bu konuda AKP’nin aklını başına
alması lazım diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Serindağ.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici
7’nci madde kabul edilmiştir.
Geçici
8’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının geçici 8. maddesinde bulunan “Bu sürenin üç yıla kadar
uzatılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir.” ibaresinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman Aydın Haydar Akar
İzmir Aydın Kocaeli
Ali Sarıbaş Turgay Develi İlhan Demiröz
Çanakkale Adana Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Tasarının geçici 8’inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Mehmet Erdoğan Yusuf Halaçoğlu Ali Halaman
Muğla Kayseri Adana
Necati
Özensoy
Bursa
BAŞKAN –
Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Özensoy…
Buyurun
Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
kanunun geçici 8’inci maddesiyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu
maddenin başlığı “Üretim tesislerinin çevre mevzuatıyla uyumlu hâle
getirilmesi.” çok enteresan. Ama, altını okuduğunuzda işte ilgili kurumların
tamamen çevre mevzuatından muaf olmasını burada öngörüyor madde. Yani, aslında
bu başlık şöyle değiştirilmeli, “Üretim tesislerinin çevre mevzuatıyla uyumlu
olmayanlarının muaf tutulması.” diye değiştirilmeli. Diyor ki: İşte, 2018’e
kadar izinle alakalı süre tanınıyor çevre mevzuatına uyumlu olmayanlara,
özelleştirildikten sonra da bu süre aynı şekilde tanınıyor, Bakanlar Kuruluna
üç yıl da uzatma süresi veriliyor. Yani, 2021 yılına kadar bu tesislerden
istediği kadar zehir salabilirler, istedikleri kadar karbondioksit, istedikleri
kadar kükürtdioksit, her türlü zehri salabilirler, çevre mevzuatı bu tesislere
2021 yılına kadar uygulanmaz bu kanuna göre. Yani, şimdi ben, bile bile devlet
eliyle insanlarımızın zehirlendiği bir maddenin ihdas edilmesini gerçekten
doğru bulmuyorum. Yani, bunun için de bu maddenin bu tasarıdan çıkarılmasını
teklif ettik.
Değerli
milletvekilleri, bilmiyorum, bu saatte yani ne kadar sizi enterese ediyor. Baca
gazlarının, bu kirliliğin insanlarımızı, çocuklarımızı zehirlemesi sizleri
rahatsız etmiyor mu? Muğla’da, Yatağan’da, Afşin-Elbistan’da bakın, şu anda
zaten çevre mevzuatına uymuyor oradaki tesisler. EÜAŞ’ın üretiminde yine öneri
geliyor, Sayıştay diyor ki: “Buraya baca filtrelerini yaptırın. Bu, çevre
mevzuatına uymuyor; cezalar kesilecek, şu olacak, bu olacak.” EÜAŞ, bize cevap
olarak diyor ki: “DPT izin vermiyor.” Yani EÜAŞ’ın yapacağı bir şey yok. Bu
konuda onlara bir şey ama… DPT’ye soruyoruz “Niye izin vermiyorsunuz DPT?” Eski
DPT, şimdi Kalkınma Bakanlığı diyorlar ki: “Buralar satılacak. Satılacağı için
işte, rantabl değil veya işte, bunu böyle yaparsak işte kamu zararı…” Ya kamu
zararı oluşacak da insanlarımızı zehirliyoruz burada. Yani bunun bana mantığını
birisi söylesin. Bile bile 2021 yılına kadar bu tesislerden zehir saçmanın
mantığını bana birisi söylesin.
Şimdi,
bakın -yine bu Enerji Raporu’ndan- bir sürü yükümlülüklerin altına girmişiz,
bir sürü sözleşmeye imza atmışız: Uzun Menzilli Sınırötesi Hava Kirliliği
Sözleşmesi, -ki bu Birleşmiş Milletlerin çıkardığı birtakım yönetmelikler var-
Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi, Karadeniz’in Kirliliğe Karşı
Korunması Sözleşmesi, Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Taşınımının ve
Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi, Ozon Tabakasının Korunmasına
İlişkin Sözleşme, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Kyoto
Protokolü. Hepinizin bildiği gibi Kyoto Protokolü’nü yine Meclisten hep
birlikte geçirdik.
Şimdi,
Sayın Bakan, burada, Meclisteki kürsüden konuşmalarında her zaman ifade ediyor,
“Elbette çevreyi de düşünerek bu yatırımlarımızı yapacağız.” diyor ama şu anda
çalışan tesisler, hem de devlete ait tesisler zehir saçıyor bacalarından. İşte,
bildiğiniz o kükürtdioksit, özellikle asit yağmurlarına sebep olan
kükürtdioksit fazla fazla miktarda şu anda zehir saçıyor. Bir de üstüne üstlük
buralar özelleştikten sonra yine özelleşen hâliyle de 2018 de yetmiyor, 2021’e
kadar da bu zehir saçmasına da müsaade edeceğiz, bu kanun eliyle.
Değerli
milletvekilleri, buna, bu konuya sizin gönlünüz ne kadar razı olacak
bilemiyorum ama ben özellikle bu konuda bile bile, göz göre göre insanlarımızın
zehirlenmesine karşı olduğumu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özensoy.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
önerge daha var okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının geçici 8’inci maddesinde bulunan “Bu sürenin üç yıla kadar
uzatılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir.” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Osman
Aydın (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Sarıbaş, buyurun.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısı’nın geçici 8’inci maddesinde değişiklik yapılması önergem
üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, son on yılda ülkemiz dünyada finansman açısından bolluk yaşamasına,
Mecliste çoğunlukla tek parti iktidar olmasına karşın bu elverişli dönem
kaçmıştır. Ülkemizin gelişmesi ve vatandaşlarımızın mutluluğu adına hiçbir
kalıcı reform yapılmamıştır. Bu nedenle, vergi gelirlerinin, başta enerji
ürünleri olmak üzere yüzde 70’i dolaylı vergilerle toplanmaktadır.
AKP
ülkeyi iyi yönetemiyor. Evlerde 13 euro sente ulaşan elektrik fiyatlarıyla
dünyanın en pahalı -Bakanım az önce söyledi ama- 11’inci ülkesiyiz. Ülkemizde
üretilen elektriğin yüzde 46’sı doğal gazdan, yüzde 12,2’si ithal kömürden elde
edilmektedir. Fuel oil gibi diğer ithal kaynakları da sayacak olursak tüm
elektrik üretimimizin yüzde 70’i ithal girdilerle gerçekleştirilmektedir. Bu da
ülkemizin yaklaşık 42 milyar dolar dışarıya para aktarması anlamına geliyor.
1990 yılında yüzde 48,1, 2011 yılında yüzde 27,6 yerli kaynaklarla elektrik
üretilirken her geçen gün yerli kaynaklarla elektrik üretimi düşmüş, dışa
bağımlılık da o oranda artmıştır. Bu da şunu gösteriyor: AKP’nin dış kaynaklara
sığınmanın dışında bir enerji politikasının olmadığını. 2008’de yüzde 14,4 olan
kayıp kaçak oranı 2011 yılında yüzde 25,1’e yükselmiştir. Bu kayıp ve kaçakları
önleyin bari, hiç olmazsa, böylelikle ülkemizin 15 milyar dolarını kurtarmış
olursunuz.
TEDAŞ bu
yılbaşından itibaren elektrikte 14,76 indirim yaptı. AKP, bu düşüş meskenlerde
en az 11,13’lük indirime denk gelmesine karşın fiyatlarda hiçbir indirim
yapmamıştır.
Termik
santrallerin kuruluş ve yer seçimleriyle ilgili ÇED süreci ülkemizde yeterince
dikkate alınmamaktadır. Hava kirliliği, kül atık barajlarının çevrede
oluşturduğu partiküller ve yer altına sızan kimyasal atıklar sonucunda
ülkemizde kanser hastalıklarının arttığı görülmektedir. Özellikle de emisyon
hacmi verilerine hiç dikkat edilmemektedir. Bir termik santralin ortalama yirmi
otuz yıl ömrü olsa da, ülkemizde bu altmış yetmiş yıla kadar kullanılmaktadır.
Termik santrallerin 50 kilometre yarı çaplı çevresinde yaşayan
vatandaşlarımızın, tedbir alınmadığı takdirde ömürlerinin otuz otuz beş yılı
çalınmakta, dolayısıyla da erken ölümler gerçekleşmektedir.
Örnek
vermek gerekirse EÜAŞ’a ait Çanakkale Çan -kendi ilçemde olan- 18 Mart Termik
Santrali’nin yer seçimi zamanında doğru yapılmamıştır. Kül barajları projeye
uygun bir şekilde yapılmamıştır. Kazanlarda uygun kömür kullanılmadığı gibi
kireç taşı da yeteri kadar kullanılmamıştır. Bu nedenlerden dolayı Kazdağları
ve Çanakkale’miz olumsuz etkilenmektedir ve etkilenmeye de devam edecek.
Emisyon hacmi bu santralden başka santralin kurulmasına izin vermemesine rağmen
1.600 megavat gücünde Bekirli Termik Santrali kurulmuştur. Bu da yetmiyormuş
gibi Karabiga’da 1.320, Kirazlıdere’de 671 ve 660 megawat gücünde, Lapseki
Adatepe’de bunlara eş değer termik santralin ithal kömüre dayalı kurulması için
izin verilmiştir.
Şimdi,
soruyorum: Çevreye ve tarihe saygınlık bu mudur? Termik santrallerle ilgili yer
seçimi hangi kıstaslara göre yapılmıştır? Acaba “Vatandaşı ikna et, tarlayı al,
gel, ben hemen izin veririm.” anlayışı mı hâkimdir? Yine yargıdan kaçıyorsunuz.
Çevre kanunlarına riayet etmeden üç yıl, yani 2018’den 2021’e kadar, 2023’teki
hedefleriniz çevreyi kirleterek ve özelleştirilmiş bu firmaları koruyarak mı
geçecektir? Bu geçici 8’inci madde, Anayasa’mızın 56’ncı maddesine, vatandaşın
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına ve Avrupa Birliği’yle yapılan anlaşmalara
da aykırıdır. Gelin, yargıyı baypas etmeyelim; gelin, insanlarımıza kıymayalım;
gelin, çevreyi katletmeyelim. İnsan ve çevre her şeyin üstündedir.
Önergemizi
desteklemenizi bekliyor, en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Geçici madde 8’i oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı da arayacağım.
Geçici
madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Geçici
madde 9’a geçiyorum; iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının Geçici 9 uncu
maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Giresun İstanbul Kırıkkale
Sermin Balık Yılmaz Tunç Bülent Turan
Elâzığ Bartın İstanbul
Fikri
Işık Fehmi
Küpçü
Kocaeli Bolu
“(1)
üretim lisansına dercedilen inşaat öncesi süre içerisinde, üretim tesisinin
inşaatına başlanması için yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerini ikmal
edememiş tüzel kişilere, varsa kalan inşaat öncesi sürelerine ek olarak; yoksa
sadece altı ay süre verilir. Mücbir sebepler dışında bu süre içerisinde de
yükümlülüklerini ikmal edemeyen tüzel kişilerin lisansları iptal edilir."
"(2)
Kamu kuruluşlarından elektrik üretim tesisi kurmak üzere redevans usulüyle
alınmış kömür sahası için verilmiş lisanslar ile lisansa derçedilmiş inşaat
öncesi süre içerisinde yapılması gereken kamulaştırma ve demiryolu rölekasyon
işlemleri bu süre içerisinde tamamlanamayacağı Kuruma gerekçeleriyle
belgelendirilen ve bu gerekçeleri Kurul tarafından kabul edilen lisanslar için
birinci fıkra hükmü uygulanmaz,"
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 9. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan
“kalan inşaat öncesi sürelerine” ve aynı cümlenin sonunda bulunan “yok ise”
ibarelerinden sonra gelen “altı ay” ibareleri “24 ay” olarak
değiştirilmiştir.
Mehmet Ali Susam Haydar Akar Osman Aydın
İzmir Kocaeli Aydın
Ümit Özgümüş Haluk Eyidoğan Aykut Erdoğdu
Adana İstanbul İstanbul
BAŞKAN –
Komisyon son önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Aykut Erdoğdu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim Enerji
Bakanlığıyla alakalı tespitlerimiz sadece o Bakanlıkta olan usulsüzlük
iddialarına ilişkin değil, bu Bakanlığa birtakım tavsiyelerimiz de olacak tabii
ki bizim.
Öncelikle,
mesela, daha önce bir soru sorduk elektrik fiyatlarıyla alakalı, Sayın Bakan
işte “Bunu bilmiyorsunuz, soruyorsunuz. Biz halk için ucuzlatıyoruz.” dedi.
Olayın
aslı şudur değerli arkadaşlar: Enerji Bakanlığında enerji KİT’ler tarafından
üretilir. Nedir bunlar? İşte TKİ, BOTAŞ, EÜAŞ, TEDAŞ gibi KİT’leri vardır.
Enerji Bakanlığının uzun zamandan beri de bir sorunu var, bu sorun da nedir? Bu
KİT’ler arasında çapraz sübvansiyon vardır. Bu ne demektir? Bir KİT’in zararı
diğerinin faydası olmaktadır, birinin kârını yükseltmek için girdi fiyatları
yükselmektedir ve birbirlerine sürekli zarar yazmaktadırlar ve bir zarar treni
oluşmaktadır. Bu zarar treni o kadar büyük bir boyuta geldi ki bunu temizlemek
için de bir kanun çıkarıldı ve bütün bu zararlar bir anda silindi ve yok
edildi. Bu arada, TETAŞ diye de bir KİT vardı, bu, KİT’ler içerisinde benim
duruş olarak en çok karşı olduğum KİT TETAŞ’tır çünkü TETAŞ KİT’inin maksadı
şudur: TETAŞ, bu daha önce yapılan veya bu dönemde de yapılan yap-işlet-devret
modellerinden veya yap-işlet modellerinden elektrik almak üzere -ve bu elektrik
çoğu zaman da çok pahalıdır- kurulmuş bir KİT’tir. Bu TETAŞ’ta bir para
birikti, bu TETAŞ’taki parayı da aktarabilmek için EÜAŞ’taki fiyat ayarlaması
yapıldı ve elektrik fiyatlarına yansıtılmaya çalışıldı. Bütün buna
baktığınızda, aslında bir yönetsel ve mali tablo olarak bir kötü yönetim söz
konusu. Sayın Bakana bunu sorduk, Sayın Bakan buna da bizi üzecek şekilde bir
cevap verdi.
Bir de
diğer bir mesele var, değerli arkadaşlar, Enerji Bakanlığında, KİAŞ şirketi.
KİAŞ şirketinin uzun adı Kömür İşletmeleri Anonim Şirketi. Bu Kömür İşletmeleri
Anonim Şirketi niye sorundur, onu anlatayım size. Çünkü hisseleri ağırlıklı
olarak kamu hissesidir ama kamunun hissesi yüzde 48’de tutulmuştur, sebebi de
yüzde 48’de tutulduğu için Meclis denetimine sokulmamasıdır. Bu KİAŞ şirketi
Türkiye Kömür İşletmelerinin bir iştiraki olarak gösterilmektedir ve Türkiye
Kömür İşletmelerinin iştiraki olduğu için de birtakım rekabetçi ihalelere
girmeden imtiyazlar almaktadır. Ama bu KİAŞ’ta olan işler beni ettiği kadar
Sayın Enerji Bakanını da rahatsız etmelidir. Buradan ona anlatayım. Mesela
Eskişehir’de bir maden var değerli arkadaşlar, Mihalıççık’ta, bir kısmı Türkiye
Kömür İşletmelerinde, bir kısmı Elektrik Üretim Anonim Şirketinde, bu madenler
bu KİAŞ tarafından birleştirildi ve KİAŞ şirketi bunu aldı. İştiraki olduğu
için de rekabetçi bir ihale yapılmadı. Daha sonra, bu KİAŞ şirketi aldığı bu
kömür madenini bir elektrik üretim santrali kurmak üzere bir firmaya devretti,
bir özel firmaya devretti, taşeron olarak gösterdi; sonuçta, o özel firma
yaklaşık 300 megavat… Şeyi de anlatayım size, 300 megavat çok büyük bir
elektrik üretim tesisi demektir. Belki milyar dolarlık bir kömür madenine bu
Truva atı sayesinde sahip çıkmış oldu.
Şimdi,
bütün bunlar, bu kömür madenlerindeki bu işlemler gerçekten rahatsız edici.
Oysaki yapılması gereken neydi? Bu kömür madenimizi ortaya koyacaktık,
kaynaklarımız bu kadardır, ondan sonra rekabetçi bir ihale yapacaktık, “Gelin
arkadaşlar, devlet adına en faydalı öneriyi hangi şirket yapıyor?” diye ve
bunun üzerine baktığınızda da devlet en idealini, en faydalısını elde etmiş
olacaktı. Bütün bu sorunlar Şırnak madenlerinde de ortaya çıktı, Dodurga
madenlerinde de ortaya çıktı. Bunlar hepsi bizim millî varlıklarımız.
Şimdi,
mesela merak ettiğim için soruyorum. Tekrar söyleyeyim, merak ettiğim için
soruyorum, iddia etmiyorum. Geçenlerde Başbakanın katılımıyla büyük bir tesis
açıldı. Bu tesis Şırnak’ta açılan bir tesis, asfaltit madenleri. Oysaki benim
bildiğim kadarıyla kömür ve asfaltit madenlerinin devri için geçenlerde burada
bir kanun çıktı.
Ee, peki,
bu kanun izin vermeden, bu kömür ve asfaltit madenleri hangi kanuna dayanarak
hangi izinle bu şirkete devredilmiş oldu? Bu şirketle alakalı çok büyük
sorunlar var ve bu şirketin bir de medya grubu var.
Değerli
arkadaşlar, kamu imtiyazlarının bu medya grubuyla ilişkilerinde, diğer
şirketlerle ilişkilerinde, rekabeti bozacak bir şekilde ve halkın yararı
dışında bu şekilde kullanılması, bizler, hepimiz için problem olması gerekiyor.
Bu
kanunun sonuna doğru yaklaşıyoruz, ama biz Enerji Bakanlığıyla ilgili
tespitlerimizi tekrar tekrar gündeme getireceğiz. Dile getiremediğimiz Dünya
Bankası kredileriyle alakalı bir sürü konu var, TETAŞ şirketinin uzlaşmalarıyla
alakalı, mahsuplaşmalarıyla alakalı konular var, bütün bunları dile getireceğiz
diyorum.
Ben
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İyi
akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının Geçici 9 uncu
maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“(1)
Üretim lisansına dercedilen inşaat öncesi süre içerisinde, üretim tesisinin
inşaatına başlanması için yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerini ikmal
edememiş tüzel kişilere, varsa kalan inşaat öncesi sürelerine ek olarak; yoksa
sadece altı ay süre verilir. Mücbir sebepler dışında bu süre içerisinde de
yükümlülüklerini ikmal edemeyen tüzel kişilerin lisansları iptal edilir."
"(2)
Kamu kuruluşlarından elektrik üretim tesisi kurmak üzere redevans usulüyle
alınmış kömür sahası için verilmiş lisanslar ile lisansa dercedilmiş inşaat
öncesi süre içerisinde yapılması gereken kamulaştırma ve demiryolu rölekasyon
işlemleri bu süre içerisinde tamamlanamayacağı Kuruma gerekçeleriyle
belgelendirilen ve bu gerekçeleri Kurul tarafından kabul edilen lisanslar için
birinci fıkra hükmü uygulanmaz."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Birinci
fıkrada yapılması teklif edilen düzenlemeyle lisans sahiplerinin kazanılmış
haklarının korunmadığına yönelik kaygıların giderilmesi; mevcut lisansların
önlisansa dönüştürülmesi durumunda ilave süre verilmesi suretiyle
yapılabilirliği kuşkulu olan lisanslara ilave süre verilmesinin önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır.
İkinci
fıkrada yapılması teklif edilen düzenleme ile birinci fıkradaki teklife paralel
düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Geçici
9’uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.01
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN –
Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Bilim ve Teknoloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim ve Teknoloji Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 108)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen işleri sırasıyla görüşmek üzere, 14 Mart
2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.06