DÖNEM: 24 CİLT: 44 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
72’nci Birleşim
28 Şubat 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Van
Milletvekili Mustafa Bilici’nin, Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı ve
uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Gülsüm Koç davasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’de uygulanan kentsel dönüşüme ve
Büyükşehir Belediye Kanunu’nun kentlerdeki yansımasına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, çiftçilerin kullandığı tohumlarla ilgili ithal
kararnamesinin çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç’un, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
3.- Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
4.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
5.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, Bursa’nın tarihiyle özdeşleşmiş Mahfel’in
satılmasının Bursa’nın tarihine ve geleneğine bir ihanet olacağına ve bu
hareketin karşısında durduklarına ilişkin açıklaması
6.- Şanlıurfa
Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
7.- Bursa
Milletvekili İsmail Aydın’ın, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
8.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 1 Mart tezkeresine ilişkin açıklaması
9.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, sosyal güvenlik destek primi borçlarının
çalışan emeklilerde büyük huzursuzluk yarattığına ve Hükûmetin sosyal güvenlik
destek primi faizlerini kaldırmayı düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
10.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, AK PARTİ Grubu adına, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
11.- Yozgat
Milletvekili Yusuf Başer’in, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
12.- Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel’in, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
13.- Antalya
Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç’in, 2/B yasası nedeniyle vatandaşların mağdur
durumda bulunduklarına ilişkin açıklaması
14.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, CHP Grubu adına, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
15.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu adına, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
16.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, iktidar milletvekillerinin 28 Şubatta
gösterdikleri duyarlılığı 12 Eylül ve 12 Martta da göstermelerini umduğuna,
1/3/1958 tarihinde Kocaeli’de batan Üsküdar vapurunda hayatını yitirenleri
saygıyla andığına ve Kocaeli halkı olarak onları unutmadıklarına ilişkin
açıklaması
17.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, yüksek hızlı trenin Kocaeli içinden geçen
bölümünde yapılan çalışmalarda vatandaşlara ve tarihî eserlere zarar
verildiğine ilişkin açıklaması
18.- Malatya
Milletvekili Mustafa Şahin’in, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
19.- Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpay’ın, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
21.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Keles Kozağacı Vadisi ve Harmanalanı
mevkisinde kurulacak termik santralle ilgili gelişmeler hakkında bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
22.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Rize Milletvekili Nusret Bayraktar’ın bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’le birlikte Finlandiya Parlamentosu Başkanı
Eero Heinaluoma'nın davetine icabet etmek üzere 6-8 Mart 2013 tarihlerinde
Finlandiya'ya resmî ziyarette bulunacak Parlamento heyetini oluşturmak için
siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1149)
2.- Fransa ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grubu
kurulmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi tezkeresi (3/1150)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki heyetin; Hırvatistan
Parlamentosu Başkanı Josip Leko ve Kosova Meclis Başkanı Jakup Krasniqi'nin
vaki davetlerine icabet etmek üzere 18-20 Mart 2013 tarihleri arasında
Hırvatistan'a ve 20-21 Mart 2013 tarihleri arasında Kosova'ya resmî bir
ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi tezkeresi (3/1151)
B) Önergeler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, (6/1071, 6/2431) esas numaralı sözlü soru
önergelerini geri aldığına ilişkin önergesi (4/97)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek ve 19 milletvekilinin, çeltik üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/523)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerle ilgili
hakikatlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/524)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, Şırnak Uludere katliamı ile
ilgili olarak olay gecesi ve öncesinde MİT, ABD, İsrail veya İran'dan istihbari
anlamda bir bilgi alınıp alınmadığı konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/525)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Rize
Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç ile 16
Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (2/1256, 2/1257) (S. Sayısı: 428)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Rize Milletvekili Nusret Bayraktar’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, açılan ve kapanan şirketlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/16345)
2.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, geçici statü ile çalıştırılan işçilere ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/16394) (Ek cevap)
3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okulların özelleştirileceği iddialarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı (7/16498)
4.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’nın Fethiye ilçesine bir İŞKUR şubesi açılmasına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı
(7/16619)
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, gümrük kapıları ile ilgili bazı verilere
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/16657)
6.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Osmaniye’de İŞKUR’a yapılan
başvurulara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı (7/16886)
7.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Türkiye İş Kurumu Osmaniye İl
Müdürlüğüne başvuran engelli sayısına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/16888)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.02’de açılarak üç oturum yaptı.
Uşak Milletvekili İsmail Güneş, Uşak ili ve geri dönüşüme,
Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç, Suriye’deki son gelişmeler
ve Türk dış politikasına,
Ankara Milletvekili İzzet Çetin, PTT iş yerlerindeki taşeron
firmaların işçilerle yaptıkları iş sözleşmelerine,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İzmir Milletvekili İlknur Denizli’nin, Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 20 milletvekilinin, Elâzığ'da
mermer sektörünün ve çıkarılan mermerin pazarlanma koşullarının iyileştirilmesi
konusunun (10/520),
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 22 milletvekilinin, Kütahya
ilinin turizm potansiyelinin tespiti ve bu konuda yaşanan sorunların (10/521),
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, İç Anadolu
Bölgesi’ndeki illerden yaşanan göçün nedenlerinin (10/522),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 242, 348, 325 ve 424 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 3, 5, 6 ve 7’nci sıralarına; bastırılarak dağıtılan 428
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu kısmın
4’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi kabul edildi.
Adana Milletvekili Ali Halaman, brucella hastalığı için verilen
ilaç nedeniyle hayvanların gebeliklerinin sonlanmış olduğuna ve hayvan
besleyenlerin bu mağduriyetlerinin giderilmesi için yardımcı olunmasını
istediğine,
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, PKK terörünün Türk milletinin
harimiismetine uzanan bir el olduğuna ve uzanan bu eli kırması gereken 61’inci
Hükûmetin bu durum karşısındaki tutumuna,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Genelkurmay eski Başkanının,
kuvvet komutanlarının, Magosa’nın mücahit komutanının, Kardak kahramanlarının
aylardır tutuklu olduklarına ve tutukluluk hâllerinin kaldırılması için
Hükûmeti ve Adalet Bakanını derhâl harekete geçmeye çağırdığına,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya Darende’nin sorunlarına
ve muhtarların maaşlarının yetersiz olduğuna,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Artvin’in Yusufeli Barajı
inşaatında yaşanan sorunlara,
Batman Milletvekili Ziver Özdemir,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, AK PARTİ Grubu adına,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, MHP Grubu adına,
Merhum Necmettin Erbakan’ın vefatının 2’nci yıl dönümüne ve
kendisine Allah’tan rahmet dilediğine;
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Cumartesi Annelerinin
simgesi olan Berfo Ana’ya Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye’deki bütün
faili meçhullerin faillerini bulmanın en önemli hedefleri olduğuna,
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, Trabzon ilinin
Tonya ilçesinde yapılması planlanan çimento fabrikasına halkın karşı çıktığına,
AKP iktidarının Tonyalıların isteğine sessiz kalmaması gerektiğine,
İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu, Konak Tüneli yapımı nedeniyle
2. Kadriye Mahallesi’nde oturulamaz hâle gelen evlerde yaşayan yurttaşların sorunlarına,
BMC fabrikasında üretimin durma aşamasına geldiğine ve ilgili bakanlıkların bir
an önce bu konuya el atması gerektiğine,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, geçici kadrolarda veya taşeron
firmalar aracılığıyla çeşitli adlar altında devlet kurumlarında çalışan
işçilerin durumuna,
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut, Millî Eğitim
Bakanlığının okulların ihtiyaçlarını karşılamak yerine EĞİTİM-BİR-SEN
marifetiyle siyasal kadrolaşma konusunda büyük bir çaba içerisinde olduğuna ve
bu duruma son verilmesi gerektiğine,
Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli, dişi hayvan kesimini
yasaklayan karara karşı çiftçilerin mağduriyetinin önlenmesine ve damızlıkların
desteklenmesine ilişkin bir önlem alınmasının düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine,
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, tütün üretiminin
serbest bırakılmasına,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Tunceli’de köy yollarının kapalı,
kara yollarının da çok bakımsız olduğuna ve vatandaşların yem bedelini
alamadıkları için şikâyetçi olduklarına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasına alınan, Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
raporlarının (1/604) (S. Sayısı: 242) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.
Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Alınan karar gereğince, 28 Şubat 2013 Perşembe günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 20.01’de birleşime son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Özlem YEMİŞÇİ Fatih ŞAHİN
Burdur Tekirdağ Ankara
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
102
28 Şubat 2013 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek ve 19 Milletvekilinin, çelik üreticisinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/523) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.02.2012)
2.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan ve 21 Milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/524) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.02.2012)
3.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan ve 21 Milletvekilinin, Uludere olayının araştırılması amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.02.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, hac görevini yerine getiren kadın milletvekillerinin
mağduriyetine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/14486)
2.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, Ankara’nın Sincan ilçesinde hizmet veren tiyatro ve sinema
salonlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16321)
3.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, Ankara’nın Sincan ilçesindeki okullarla ilgili verilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16322)
4.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, Sincan ilçesinin ulaşım sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16323)
5.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, Sincan ilçesinin sorunlarına ve belediyenin faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16324)
6.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, okullardaki serbest kıyafet
uygulamasıyla ilgili şikayetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16325)
7.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Hava Kuvvetleri Komutanlığından istifa eden personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16326)
8.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Kara Kuvvetleri Komutanlığından istifa eden personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16327)
9.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, 2003 yılından itibaren Deniz Kuvvetleri Komutanlığından istifa
eden veya sözleşmesini yenilemeyen askeri personele ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16329)
10.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Üsküdar Belediyesinin borçları nedeniyle mülkiyetinde bulunan
dört camiyi Hazine’ye devrettiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16330)
11.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Türkiye’nin Suriye için Vali atadığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16331)
12.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, TÜBİTAK’ın kitap satış listesindeki bazı yayınlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16333)
13.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, 2002-2013 yıllarında trafik cezalarıyla ilgili verilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16334)
14.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, YÖK tarafından bir rektöre
soruşturma açılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16335)
15.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, 2002-2012 yılları arasında
silahlanma ile ilgili verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16336)
16.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, yurtdışında vefat eden yurttaşların cenazelerinin nakillerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16337)
17.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl’de ağır kış koşulları nedeniyle yaşanan sorunlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16338)
18.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, 2012 yılı Temmuz ayında yapılan polislik sınavına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16339)
19.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Karayolları Genel
Müdürlüğünde hizmet alımı yoluyla görev yapan işçilerin kadroya atanması
talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16340)
20.- İstanbul Milletvekili Osman
Korutürk’ün, savunma alanında kurulan uluslararası bir şirkete ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16342)
21.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Başbakanlıkta istihdam edilen engelli memur sayısına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16343)
22.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Başbakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16346)
23.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, enflasyon oranlarının hesaplanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16347)
24.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, vatandaşların alım gücünün artırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16348)
25.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, maaş listesine sansür uygulandığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16349)
26.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında güvenlik güçlerinin
operasyonları sonucu ele geçirilen teröristlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16350)
27.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın bir köyünün bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16351)
28.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Başbakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16355)
29.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Başbakanlıkta istihdam edilen engelli memur sayısına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16356)
30.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’de meydana gelen doğal afetlere karşı alınan
önlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi
(7/16357)
31.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Başbakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/16358)
32.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Başbakanlıkta istihdam edilen engelli memur sayısına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/16359)
33.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesine ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/16363)
34.- Kocaeli Milletvekili
Hurşit Güneş’in, engellilere hizmet veren bakım merkezlerine ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16377)
35.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, gazilik unvanı verilmeyen bir
kişiye ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16378)
36.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam
edilen engelli memur sayısına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16379)
37.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16380)
38.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, boşanmalarda yaşanan artışa ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16381)
39.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, eşi tarafından öldürülen bir
kadının şikayetlerinin dikkate alınmadığı iddialarına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16382)
40.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam
edilen engelli memur sayısına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16383)
41.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16384)
42.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, TÜBİTAK’ın bazı yayınların
basımını durdurduğu iddiasına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16385)
43.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, TÜBİTAK tarafından basım ve satışı
durdurulan kitaplara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16386)
44.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, TÜBİTAK’ın bazı
kitapları satış listesinden kaldırdığı iddiasına ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/16387)
45.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam
edilen engelli memur sayısına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16388)
46.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16389)
47.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Zonguldak’ta maden
ocağında yaşanan kazaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16390)
48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, bir hastanın TC kimlik numarası
ile başka bir kişinin muayene olması sonucu yaşadığı mağduriyetle ilgili
verilen soru önergesinin cevabına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16391)
49.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Türkiye Taş Kömürü
Kurumu tarafından çıkarılan bir genelgeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16393)
50.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16397)
51.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
gerçekleştirilecek bir açılış töreninin maliyetine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16400)
52.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16404)
53.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Paris’te öldürülen
terör örgütü üyesi üç kadına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16407)
54.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16408)
55.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam
edilen engelli memur sayısına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16409)
56.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, KKTC’de emekli maaşı kesilen
bir vatandaşa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16410)
57.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kaçakçılık ve uyuşturucu ile
mücadelede uygulanan politikaların yetersiz kaldığı iddialarına ilişkin Gümrük
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16437)
58.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Sincan Belediyesinin
gayrimenkullerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16443)
59.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’daki arıtma
tesislerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16444)
60.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Kadın Sığınma Evleri
Projesi kapsamında yer alan illere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16445)
61.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde
kaldırılan otobüs hatlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16446)
62.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Jandarma Genel
Komutanlığından istifa eden personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16447)
63.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, 2009 Yerel Seçimlerinden
bugüne Bursa Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin kardeş kent başvurularına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16448)
64.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, sendika kurmak isteyen
emniyet görevlilerine soruşturma açıldığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16449)
65.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, toplatma kararı
yürürlükten kaldırılan yayınlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16450)
66.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, adres değişikliğini
bildirmeyenlere uygulanan cezalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16451)
67.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şanlıurfa’da 1992-1997 yılları
arasında işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16452)
68.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu’daki köylerin yol
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16453)
69.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu’daki köylerin su
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16454)
70.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu’daki köylerde
yaşayan yoksul vatandaşlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16455)
71.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu’daki köylerin
elektrik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16456)
72.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu’daki köylerin
altyapı ve kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16457)
73.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, Muş Üniversitesine ulaşım
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16458)
74.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Susuz ilçesindeki bazı
köylerin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16459)
75.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Susuz ilçesindeki bazı
köylerin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16460)
76.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2012 yılları arasında
işe alınan şehit yakınlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16461)
77.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, yoğun kış şartlarıyla
mücadele için alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16462)
78.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, iki yıldır polislere atış
eğitimi yaptırılmadığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16463)
79.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, il özel idarelerinin
bütçesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16464)
80.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, İncirlik Hava Üssünde
yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16465)
81.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16466)
82.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam
edilen engelli memur sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16467)
83.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, üniversitelerde yaşanan
şiddet olaylarına ve terör örgütü üyesi öğrencilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16468)
84.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Taksimi Yayalaştırma
Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16469)
85.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık
tarafından kiralanan hizmet binalarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16470)
86.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16471)
87.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam
edilen engelli memur sayısına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16472)
88.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık
tarafından kiralanan hizmet binalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16473)
89.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul’da bazı heykellerin
kaldırıldığı iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16475)
90.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16476)
91.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam
edilen engelli memur sayısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16477)
92.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık
tarafından kiralanan gayrimenkullere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16478)
93.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı belediyelerin
borçlarına karşılık cami arsalarını Hazineye devrettikleri iddiasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16481)
94.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam
edilen engelli memur sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16482)
95.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, emekli maaşlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16483)
96.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Suriyeli mülteciler için bütçeden
ayrılan kaynağa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16484)
97.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama
yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16486)
98.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam
edilen engelli memur sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16487)
99.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık
tarafından kiralanan hizmet binalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16488)
100.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Ardanuç
ilçesine Anadolu ve Fen Lisesi açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16489)
101.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, bir ders
kitabında Kaygusuz Abdal’ın bir şiirinden bazı dizelerinin sansürlendiği
iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16490)
102.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Beş Yılda Beş
Bin Öğrenci Projesine ve Projede yaşanan bazı sorunlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16491)
103.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, okullardaki serbest kıyafet uygulamasının sektöre zarar verdiği
iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16492)
104.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, engelli öğretmen adaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16493)
105.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulmasında karşılaşılan
sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16494)
106.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, YÖK’ün internet sitesinin saldırıya uğraması sonucu ortaya
çıkan belgelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16495)
107.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, okullardaki
serbest kıyafet uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16496)
108.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, 2011-2013 eğitim-öğretim yıllarında yaralanan öğretmen ve
öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16497)
109.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, seçmeli
Kürtçe dersine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16499)
110.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, sözleşmeli
iken kadroya atanan öğretmenlerin zorunlu hizmet yükümlülüğüne ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16500)
111.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, görevde
yükselme yönetmeliğindeki değişiklik sonrası ataması yapılan bazı kadrolara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16501)
112.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, norm
fazlası öğretmenlere de yöneticiler gibi iki yıl süre verilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16502)
113.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, ibadet etmek
isteyen öğrencilerle ilgili bir genelgeye ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16503)
114.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, sağlık
meslek liselerindeki norm fazlası öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16504)
115.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, ataması iptal edilen teknoloji ve tasarım öğretmenlerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16505)
116.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, özür durumu
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16506)
117.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde yapılan şube
müdürü atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16507)
118.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, özür durumu
bulunan öğretmenlere ve norm kadro fazlası öğretmenlerin resen atanmalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16508)
119.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, Erzurum il ve
ilçe milli eğitim müdürlüklerine yapılan şube müdürü atamalarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16509)
120.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Manisa’da Özel
Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri servis araçlarına ceza kesildiği iddiasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16510)
121.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın
Arguvan ilçesindeki bir okulun yemekhane sorununa ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16511)
122.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, engelli
öğretmen alımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16512)
123.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okulların
güvenlik sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16513)
124.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, eğitim
müfettişlerinin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16514)
125.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yeni
eğitim sisteminde karşılaşılan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16515)
126.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
öğretmenler için KPSS’nin geçerlilik süresinin bir yıla indirilmesine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16516)
127.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, devlet
okullarındaki kıyafet serbestisine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16517)
128.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, FATİH Projesinin
uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16518)
129.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, TÜBİTAK tarafından kitap yazımında görev alan öğretmenlere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16519)
130.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, serbest kıyafet uygulamasının bazı olumsuz sonuçlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16520)
131.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, norm kadro fazlası
öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16521)
132.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Talim ve Terbiye
Kurulunda görevli öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16522)
133.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, sınavlara hazırlanan
öğrencilerin rapor almalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16523)
134.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın,
Bakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16524)
135.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta
istihdam edilen engelli memur sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16525)
136.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, 1971 darbesi
mağduru askerlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16526)
137.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
Bakanlık tarafından kiralanan hizmet binalarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16527)
138.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki bir karakolla irtibat kurulamadığı
iddialarına ve Kütahya’da ertelenen yemin törenine ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16528)
139.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, topraklarımıza
gelen yabancı askerlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16529)
140.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldız’ın, Türkiye’ye kurulacak patriot füzeleri için gelecek yabancı askerlere
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16530)
141.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, intihar eden
bir asker ile ilgili iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16531)
142.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, I. Dünya
Savaşında şehit düşen bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16532)
143.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın,
Bakanlıkta istihdam edilen engelli memur sayısına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16533)
144.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın,
Bakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16534)
145.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, askerde iken
hayatını kaybeden dört kişinin ölümleri ile ilgili soruşturmanın akıbetine
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16535)
146.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, yer altı
sularının kullanımına getirilen yeni sisteme ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16539)
147.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, sondaj
kuyularına takılması zorunluluğu getirilen sayaçlara ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16540)
148.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16541)
149.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, yasaklanan
internet sitelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16559)
150.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Gaziantep
Havalimanındaki olumsuz görüş koşullarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/16560)
151.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, Bursa’ya toplu taşıma amacıyla ithal edilen vagonlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/16561)
152.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
Bakanlık tarafından kiralanan gayrimenkullere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/16562)
153.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2012
yıllarında yapılan asfaltlama çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/16563)
154.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bazı illere
demiryolu yapılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16564)
155.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2013
yılında başlanacak ve tamamlanacak projelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/16565)
156.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta istihdam edilen engelli memur sayısına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/16566)
157.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Bakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/16567)
158.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, mıcırlı
yolların tamamen bitmeden trafiğe açılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/16568)
28 Şubat 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Cazibe
Merkezleri Programı ve uygulamaları hakkında söz isteyen Van Milletvekili
Mustafa Bilici’ye aittir.
Buyurunuz Sayın Bilici. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Mustafa Bilici’nin, Cazibe Merkezlerini Destekleme
Programı ve uygu-lamalarına ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA BİLİCİ (Van) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı
hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
2007-2013 dönemini kapsayan
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Cazibe Merkezleri Programı’ndan bahsetmektedir.
Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan Cazibe Merkezlerini Destekleme
Programı, kaynak kullanımında coğrafi odaklanmayı sağlamaya yönelik bir
programdır.
Program kapsamında, az
gelişmiş bölgelerde göç eğilimlerini bölge içine yönlendirmede çekim merkezi
işlevi görecek ve çevrelerine hizmet verme potansiyeli yüksek cazibe merkezleri
belirlenmiştir. Bu seçimde nüfus, hizmet sektöründeki istihdam oranı, havaalanı,
üniversite ve coğrafi bölge kriteri gibi kriterler belirleyici olmuştur.
Sıralanan bu kriterler esas
alınarak DPT tarafından 12 cazibe merkezi belirlenmiştir. Yatırımlarda
öncelikli olan söz konusu cazibe merkezlerinin gelişmesine hız kazandıracak ekonomik,
sosyal altyapı yatırımlarına ve istihdam ağırlıklı projelere de öncelik
verilmektedir. Bu imtiyaz, ulusal düzeyde bölgesel gelişmişlik farklarının
azaltılmasına da katkı sağlayacaktır.
4 ilde uygulaması yürütülen
program kapsamında 2010-2012 dönemi için toplam 16 proje uygulamaya alınmıştır.
Bu projelerin 15 tanesi “kültür, turizm” temalıdır.
Programın hâlihazırda
yürütüldüğü 4 ilde kritik sektör kültür ve tarih temelli turizm olarak ortaya
çıkmıştır, yerel tercihler de bu yönde tecelli etmiştir.
Van İli Cazibe Merkezleri
Destekleme Programı uygulamaları kapsamında turizm sektöründe canlılığın
sağlanması amacı ile 2010-2012 yıllarında 5 proje uygulamaya alınmıştır. Bu
başarılı projeler hakkında Genel Kurula kısaca bilgi vermek istiyorum.
Urartu Müzesi: Bu proje için
7,9 milyon TL bütçe ayrılmıştır. Proje için yer tahsisi yapılmış ve projenin
teknik ve mimari çizimleri tamamlanmıştır. İnşaat çalışmaları ise hâlen devam
etmektedir.
Abalı Kayak Tesisi Projesi:
4,9 milyon TL bütçesi olan proje için bugüne kadar 4,4 milyon TL kaynak
aktarılmış ve yapım işleri tamamlanmıştır. Ocak ayı içinde Van’da kayak sezonu
açılmış ve vatandaşlarımız kaymaya başlamışlardır.
Van Gölü İnci Tur Gemi Alımı
Projesi: 2,7 milyon TL bütçesi olan proje için ise 2,5 milyon TL kaynak
aktarılmıştır. Proje kapsamında 2 adet deniz otobüsü satın alınarak Van Gölü
üzerinde hizmete sunulmuştur. Vatandaşlarımız Van Gölü’nün mavisi ve eşsiz doğa
güzelliklerinin arasında Urartu’dan Selçuklu’ya tarihî yolculuk yapma imkânına
kavuşmuştur. Bu eşsiz tarihî yolculuğu yaşayabilmek için tüm
milletvekillerimizi Van’a davet ediyoruz.
Tekstilkent Projesi: Van’da
kurulması planlanan İhtisas Küçük Sanayi Sitesi benzeri bir modeldir. Tekstil
ve konfeksiyon alanında faaliyet gösteren işletmelerin Van’a taşınmasının
teşvik edilmesi amacıyla altyapısı hazır, yapım işleri bitmiş bir sanayi alanı
oluşturulacaktır. Toplam proje maliyeti yaklaşık 35 milyon liradır. Doğu
Anadolu Kalkınma Ajansı tarafından yapılan ön talep toplama çalışmaları
neticesinde 23 tekstil firmasının toplam 49 bin metre kapalı alan için talepte
bulunduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Bu projede Van Milletvekilimiz Sayın Burhan
Kayatürk’ün bireysel katkıları için de kendisine teşekkür ediyorum.
Tuşba Fuar ve Kongre Merkezi
Projesi: Proje ile KOBİ’lerin, STK’ların ve diğer kuruluşların tanıtım, eğitim,
danışmanlık, pazarlama ve teknik destek gibi birçok alandaki faaliyetlerine
katkı sağlanacaktır. Toplam proje maliyeti yaklaşık 14 milyon TL olup, bu
projenin de hâlen yapımı devam etmektedir.
Proje kapsamında
oluşturulacak fiziki mekânda ulusal ve uluslararası ihtisas fuarları, bilimsel
toplantı ile kongre ve diğer sosyal faaliyetlerin gerçekleşmesi
planlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Cazibe
Merkezleri Programı, Türkiye’de değişen planlama yaklaşımının göstergelerinden
biridir. Bu sebeple, emeği geçen başta Sayın Bakanımız Cevdet Yılmaz olmak
üzere herkese teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bilici.
Gündem dışı ikinci söz,
Bingöl’ün sorunları hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili İdris Baluken’e
aittir.
Buyurunuz Sayın Baluken. (BDP
sıralarından alkışlar)
2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Gülsüm Koç davasına ilişkin
gündem dışı konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, kendi seçim bölgem
Bingöl’de yargının altına imza attığı yeni bir hukuk skandalı, büyük bir
adaletsizlik örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bütün Türkiye’de şu anda bu
konuyla ilgili oluşmuş bir kamuoyu var. Buradaki tartışmanın bu kamuoyundaki
tartışmalara yansıyacağına olan inancımla bu konunun Meclis tarafından
önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dile getirmek istediğimiz
husus; 19 yaşındaki bir lise öğrencisinin olayda hiçbir dahli olmadığı bir
suçlamayla karşı karşıya gelmesi ve bu olaydan dolayı da müebbet hapis cezasına
çarptırılması.
Gülsüm Koç, 19 yaşında bir
lise öğrencisi. 2011 yılında Bingöl şehir merkezinde polis otosuna yapılan bir
saldırıyla ilgili Gülsüm Koç bir kurgu, bir komplo sonucunda gözaltına
alınıyor, tutuklanıyor ve daha sonra hazırlanan iddianamede de hiçbir somut
bilgi, belge, bulgu, veri olmadan müebbet hapis cezasına çarptırılıyor. Bugüne
kadar, iddianame içerisinde de geçerli olmak üzere, bir gizli tanık ifadesi
dışında somut olan hiçbir belge yok burada. Bakın, olayın bir kurgu olduğu
nereden belli: Gülsüm Koç’un gözaltına alındığı olay saat 19.30’da
gerçekleşiyor yani bu polis memurlarının silahlı saldırıya uğradığı olay saat
19.30’da gerçekleşiyor. Gizli tanık Avcı’nın ifadesi saat 23.45’te alınıyor
ancak daha sonra ortaya çıkıyor ki saat 23.30’da polislere bu olayı Gülsüm
Koç’un yaptığına dair bir tutanak imzalatılıyor ve bu tutanak imzalatılırken de
polis memurlarına Bingöl’deki seçim çalışmalarımız sırasında Gülsüm Koç’un
seçim büromuz önündeki fotoğrafı gösteriliyor. Yani seçim çalışmalarında Gülsüm
Koç seçim bürosuna uğradığı için önceden fişlenmiş, kayıt altına alınmış, bir
kurgu, bir komplo planlanmış, daha sonra olup olmadığını bilmediğimiz bir gizli
tanık ifadesiyle de bu komplo hayata geçirilmiş.
Şimdi, mahkeme boyutuna
gelince, savcılığın bu olayı delillendirecek bazı belgeleri sunmasını
bekliyoruz ama iddianameye bakıyoruz, bomboş. Bu suçlamanın, Gülsüm Koç’un bulunduğu yerle ilgili, suçlamanın bulunduğu
yerde MOBESE kameraları var, kayıt altına alınan görüntüler var ama iddianamede
bu MOBESE kameralarının da hiçbir şekilde incelenmediğini ve bu iddianameye
alınmadığını çok rahatlıkla görüyoruz.
Mahkemenin sonucunda da yine
içler acısı bir durum var. Gülsüm Koç’un elinde barut izine rastlanmıyor.
Ateşli silah yaralanması ya da ateşli silah bulundurmayla ilgili Gülsüm Koç’un
beraatına karar veriliyor ama gizli tanık ifadelerinden dolayı da 19 yaşındaki
bir öğrenciye müebbet hapis cezası veriliyor. Bunu kabul etmek mümkün değil.
Bakın, çağdaş, demokratik ülkelerde, hukuk ülkelerinde zaten sadece gizli tanık
ifadeleriyle herhangi bir yargısal sürecin yürütülmesi mümkün değil ama uzun
süredir Türkiye’de gizli tanık ifadeleriyle maalesef hukuk skandalları devreye
konmuş durumda. Şu anda kamuoyunu rahatsız eden bütün davalarda gizli tanık
ifadeleri her geçen gün hukuku katlediyor. En sonunda bu Gülsüm Koç olayında 19
yaşındaki bir öğrencinin bütün hayatının altüst edilmesiyle ilgili bir süreçle
karşı karşıya bulunmaktayız.
Bakın, bu olaydan yaralı
kurtulan polis memurları daha sonra mahkemede ifade veriyorlar ve şöyle
diyorlar, Polis Memuru Hasan Hüseyin Korkut -geçiyorum ifade kısmını- şöyle
diyor: “Gecenin de karanlık olması nedeniyle bize ateş açan şahısları ben
görmedim, arkadaşım da görmemişti. Olay nedeniyle sanıklardan şikâyetçiyim,
cezalandırılmalarını istiyorum. Huzurda bulunan sanık veya başkaca bir kimseyi
de görme fırsatım olmadı.” Yani öncesinde imzalatılan tutanak da bu yaralı
kurtulan polis memurlarının vermiş olduğu ifadeyle tamamen geçersiz kılınmış
durumda. Dolayısıyla, burada 19 yaşındaki bir lise öğrencisinin bütün hayatını
karartan bir yargı kararıyla karşı karşıyayız.
Bu konuyla ilgili kamuoyunda
çıkan haberlerden sonra Adalet Bakanlığının dosyayı isteyip şu anda
incelettiğini biliyoruz. Bizler de Adalet Bakanlığı yetkilileriyle görüştük.
Dosyayla ilgili süreçler Yargıtayda tekrar görüşülecek. Biz Gülsüm Koç’la
ilgili verilen bu hukuk dışı kararın bir an önce kaldırılması gerektiğini
düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) –
Gizli tanık ifadeleriyle herhangi bir belgeye, bilgiye, bulguya, veriye
dayanmadan, bu şekilde bir insanın bütün hayatını mahvedecek şekilde süreçlerin
altına imza atan yargısal süreçlerin de bitmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu
konuda ben Meclisi duyarlılığa çağırıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Gündem dışı üçüncü söz,
Kocaeli’de uygulanan kentsel dönüşüm ve Büyükşehir Belediye Kanunu’nun
kentlerdeki yansıması hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’a
aittir.
Buyurunuz Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’de uygulanan kentsel
dönüşüme ve Büyük-şehir Belediye Kanunu’nun kentlerdeki yansımasına ilişkin
gündem dışı konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta yine gündem dışı söz alarak
Kocaeli’deki problemleri anlatmaya çalıştım ama zamanım yetmedi, bu
anlatımlarımıza yine bugün devam
edeceğiz.
Yine Kocaeli’yi ufak bir
hatırlayalım istiyorum. Kocaeli, hepinizin bildiği gibi Türkiye’de verginin
toplandığı, en çok vergi veren iller sıralamasında 2’nci sırada; verginin nakde
dönüştüğü toplandığı iller sıralamasında ise 1’inci kent. Peki, devlet
yatırımlarından, kamu yatırımlardan pay alabiliyor mu? Hayır, alamıyor. Çünkü,
81 il içerisinde de -hepinizin bildiği gibi- 79’uncu sırada. Diyebilirsiniz ki:
“Kocaeli’nin yatırımlara ihtiyacı yok, problemlerini halletmiş.” Ama bir başka
boyutu var, Kocaeli çok hızlı göç alan bir kent aynı zamanda. Türkiye’deki
nüfus binde 13 büyürken Kocaeli’de nüfus binde 26 büyümektedir. Bu neyi ifade
ediyor? Yeni bir adalet dairesini ifade ediyor. Bu neyi ifade ediyor? Yeni
okulları ifade ediyor. Bu neyi ifade ediyor? Yeni hastaneleri ifade ediyor.
Peki, Hükûmetiniz döneminde
kamu yatırımlarından 70’inci sıralarda pay alan bu kent bu işleri halledebilmiş
mi? Hayır, halledememiş. Biz bunları dile getirdiğimizde, bir iki örnek vererek
-başka illerde, belki de vergi vermeyen illerde daha çok yapılmasına rağmen-
Kocaeli’de sanki büyük mesafe katedilmiş gibi arkadaşlarımız buradan gelip
kendilerini ifade ediyorlar.
Şimdi, peki, bunlar
yapılmıyor da, diyebilirsiniz ki: “İşte, orası Türkiye’ye örnek gösterilen bir
büyükşehir ve büyükşehir uygulamasının olduğu bir kent ve ilk defa da
Türkiye’de tüm ili kapsayan büyükşehir uygulamasının yapıldığı bir kent.” Yine,
hatırlatmak için söylüyorum, 11 katrilyon borcu ile Türkiye’nin en borçlu
belediyesi. Hatta, Türkiye’nin değil Avrupa Birliği ülkeleri içindeki kentler
arasında en borçlu belediye.
Normal gelirleri dışında bu
kadar borç yapan belediye ne üretmiş sizce? Diyeceksiniz ki “Hiç mi bir şey
yapmıyor yahu bu belediye?” Evet, ben size taahhüt ettiklerini söyleyeyim önce.
Seçime girerken Büyükşehir Belediyesi, “monoray” demiş, “teleferik” demiş,
“kongre merkezi” demiş, “raybüs” demiş, “metrobüs” demiş, “kent meydanı” demiş,
“spor şehri” demiş, “3 yeni baraj” demiş, “20 bin araçlık otopark” demiş, “5
yeni arıtma tesisi” demiş. Hakkını yemeyeceğiz, hakkını yemeyeceğiz, “3 baraj”
demiş, 1 tane gölet, “Namazgâh Barajı” adı altında yapmaya kalkıyorlar, finans
sıkıntısı için şu anda onu da tamamlamış değiller. Yine, hakkını yemeyelim “20
bin araçlık otopark” dediler, 2 bin araçlık bir otopark yaptılar. Yine, hakkını
yemeyelim, 4 tane de arıtma tesisi belki de 5’tir, ilave ettiler.
Şimdi, bu taahhüt edilen
işlerden görüldüğü gibi, Kocaeli’nin en büyük problemi trafik. Şimdi bu
problemi çözmek için Yüksel Proje’ye 13,5 trilyonluk bir ihaleyle iş verdiler,
trafik problemini çözmek için bir master plan hazırlattılar. Bu yetmedi, 2
trilyon liraya başka bir şirkete daha bir master plan hazırlattılar, geçen gün
de yayınladılar. Kocaeli trafik master programı diye, projesi diye yayınladılar
ama tatmin olmamışlar ki AKP İl Başkanıyla beraber Büyükşehir Belediye Başkanı
Avrupa kentlerinde trafiğin nasıl çözüldüğünü görmek için Avrupa turuna çıkmış.
Ya, bu kadar para harcamaya gerek yok. Sevgili arkadaşlar, trafik problemini
çözmek istiyorsanız bu kadar büyük paralar harcayıp yandaşlarınızla Avrupa
turuna çıkmaya gerek yok Eskişehir’e gidip görebilirsiniz, İzmir’e gidip
görebilirsiniz trafik probleminin nasıl çözüldüğünü. Para harcanmadan yani
ekstra maliyetler bindirmeden bunları yapabilirsiniz.
Şimdi, Kocaeli’nin 2 büyük
ilçesi var; biri Gebze, biri İzmit. Samimi söylüyorum, 550 milletvekili
arkadaşımızla seyahat edelim, gidelim, kente giriş yolunu bulamazsınız. Hadi,
diyelim ki kente giriş yollarını buldunuz İzmit’te ve Gebze’de, kentten çıkış
yolunu bulamayacağınıza iddiaya girerim buradan. Mümkün değil bulamazsınız,
bulanla da her türlü iddiaya girmeye hazırız. Böyle bir kent olmaz!
Şimdi, kent merkezinin acil
çözülmesi gereken iki tane şeyi var: Bir tanesi cezaevi, kent merkezinde,
okullar bölgesinde kalan cezaevi. Ama, bu cezaevi dokuz senedir oradan
kaldırılamıyor. Yine, Türkiye Elektrik Kurumunun yapmış olduğu, depremde hasar
gören bir bina var. Bunu da bir türlü yıkamadılar kentsel dönüşüm diye. Geçen
hafta kentsel dönüşümün nasıl yapıldığını söylediğim için bu binayı da yıkamıyorlar.
Bir de Sapanca yolu
yapıyorlar kamu imkânlarıyla. Biz onun adını “ölüm yolu” taktık. İki haftada
bir, haftada bir 1 insanımız orada ölüyor. 12 kilometrelik yol. “Duble yol
yapacağız.” diye iddia ettiler. 2010’da temelini attılar “Yüz elli günde bitireceğiz.”
dediler. Sadece 12 kilometrelik yolun bir yönüyle 6 kilometresini trafiğe
açabildiler. Şimdi bu kent nasıl yönetiliyor? Bu kent…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet,
daha sonraki gündem dışı konuşmalarda yine gündeme getireceğiz kentin
sorunlarını.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer dakika,
İç Tüzük 60’a göre söz vereceğim, süremizin yettiği ölçüde.
Buyurunuz Sayın Halaman.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, çiftçilerin kullandığı
tohumlarla ilgili ithal kararname-sinin çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) –
Başkanım, teşekkür ederim.
Başkanım, buralardan bazen
bir suali gündeme getiriyorum. Bugün sual günü değil ama siz aracılık
yaparsanız memnun olurum, bakanlar alınganlık yapıyor sorularımıza, yapılacak
işi sürüncemeye bırakıyorlar.
Bizim Adana’da genelde
çiftçiler ithal tohum kullanır. Bu ithal tohum uzun süredir yerli tohuma
geçmedi ama bugünlerde ekim mısır ile ayçiçeğiyle başladığı için mevsim olarak,
tohum bulunmuyor. Dolayısıyla, bu ithal kararnamesinin çıkması gerekiyor bu aylarda.
Bunun çıkmasını sayın yetkililerden diliyoruz.
Buna vesile olursanız da size
teşekkür ederiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın Tunç…
2.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bugün 28 Şubat. 28 Şubat
süreci, ülkemiz insanlarının inancından ötürü kamplaştırılmaya çalışıldığı,
insanlarımızın bir bölümünün fişlendiği ve ötekileştirildiği, eğitim
müfredatından tutun eğitim ve finans sektörüne kadar antidemokratik
müdahalelerde bulunulduğu, basın ve medyanın Genelkurmay karargâhından
yönlendirilmeye çalışıldığı, yüksek yargı mensuplarına ve sivil toplum
kuruluşlarına Genelkurmayda brifing verildiği, seçilmişlerin meşruiyet alanlarının
atanmışlar ve medya, basın aracılığıyla daraltılmaya çalışıldığı bir tarih
olarak hafızalarımıza nakşedilmiştir.
Türkiye'nin, son yıllarda,
demokrasi yolunda, hukukun üstünlüğünün hâkim olması konusunda attığı önemli
adımlar ve aldığı mesafelerle bundan sonraki süreçte de millî iradenin her
şeyin üzerinde tutulacağına olan inancımı belirtiyor, ülkemizin 28 Şubat süreci
gibi antidemokratik süreçleri bir daha yaşamamasını temenni ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tunç.
Sayın Çavuşoğlu…
3.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak geçen 28 Şubat
darbesinin 16’ncı yıldönümü nedeniyle açıklama yapmak üzere söz aldım.
1997’de yapılan Millî
Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve sözde
irticaya karşı olduğu iddia edilen ancak esas amacı halkın iradesine ipotek
koymak olan bu süreçte, demokrasiye müdahale edilmiş, siyasi iktidar derin
güçler tarafından el değiştirilmiş, hukuk devleti yok sayılmıştır. Demokrasiyi
kurtarma adına demokrasi katledilmiş, demokrasimize vurulmuş en ağır
darbelerden biri olmuştur. 28 Şubat sürecinde toplumun bir kesimi
ötekileştirilmiş, itibarsızlaştırılmış bu nedenle telafi edilemeyecek
mağduriyetler yaşanmıştır. Ancak aziz milletimiz 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan
seçimlerde bu kara lekenin müsebbibi olan toplum ve siyaset mühendislerine
rağmen AK PARTİ’yi iktidara taşıyıp “Yeter, söz milletindir.” diyerek gerekli
cevabı vermiştir. Türkiye’nin ve on binlerce vatandaşımızın yıllarını heba eden
bu süreç, üzerinden on altı yıl geçmesine rağmen unutulmadığı gibi oluşturduğu
tahribatlar giderilmeye çalışılmıştır.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çavuşoğlu.
Sayın Bostancı…
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 28 Şubat sürecine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkan, çok teşekkürler.
28 Şubat elli yıllık
vesayetçi yapının son halkası, ondan sonra Türkiye demokrasi ve özgürlükler
yolunda sosyolojik değişimin de gösterdiği istikamette büyük bir değişim
yaşadı. Vesayetçi yapılar halkı kale almazlar, kendi varlıklarını ve
iktidarlarını iktidarın karanlık sularından devşirmeye çalışırlar ve halka
dayanmayan her iktidar biçimi gibi soysuzluğa açıktırlar, halkın çıkarlarını
temsil edemezler. Kurmuş oldukları entrikalar çerçevesinde halkın rızasını inşa
etmeye çalışırlar. 28 Şubat bütün bu niteliklere sahip bir iktidar biçimi
olarak 1997’de, hepimizin bildiği gibi, bir bakıma iktidar üzerine bir vesayet
oluşturdu. Bunun medya ayağı vardı, bunun sermaye ayağı vardı, bunun sivil çevreler
içerisinde ayağı vardı ama bu karanlık iktidar bloku kısa zamanda Türkiye’nin
dinamik değişimi sayesinde tasfiye edildi. Bugün…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bostancı.
Sayın Erdemir…
5.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Bursa’nın tarihiyle
özdeşleşmiş Mahfel’in satılmasının Bursa’nın tarihine ve geleneğine bir ihanet
olacağına ve bu hareketin karşısında durduklarına ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bursa, bizi bizde bizim için
saklayan şehirdir. Bu hazinenin bilincinde olan Cumhuriyet Halk Partisi
Bursa’nın tarihine, geleneğine ve kültür mirasına sahip çıkmayı asli
sorumluluğu olarak görmektedir fakat bugün, üzülerek görüyoruz ki, geleneksiz
muhafazakârlar, Bursa’nın tarihiyle özdeşleşmiş olan, şairlerin, yazarların ama
en önemlisi halkımızın uğrak yeri olan Mahfel’i haraç mezat satma niyetindedir.
İl Özel İdaresine ilişkin taşınmazların haraç mezat satılması yalnızca Bursa’ya
değil onun kadim tarihine ve geleneğine de bir ihanettir. Biz bu sağduyusuz
hareketin karşısında durmakta kararlıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Erdemir.
Sayın Şahin? Yok.
Sayın Gök…
6.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün tarihimizin kara
lekelerinden olan 28 Şubat sürecinin on altıncı yılında bulunuyoruz.
28 Şubat süreci toplumu
yeniden dizayn etme süreciydi, bir toplum mühendisliği girişimiydi. 28 Şubat 1997
bir kara leke olarak tarihimizde yerini almıştır. Bu süreç, demokrasi adına
demokrasiye müdahale sürecidir. İrtica tehdidi temcit pilavı gibi ısıtılıp
ısıtılıp bu milletin önüne konulmuştur. Bu tehdit aslında bazı çevrelerin
varlık sebebi de olmuştur.
Ayrıca, 28 Şubat sürecinin
politik, idari, hukuki ve toplumsal maliyetiyle birlikte ekonomik maliyeti de
olmuştur. 28 Şubatın dördüncü yılında patlak veren 2001 krizi bu sürecin bir
sonucudur. Bankaların içi boşaltılmış ve neredeyse ülke ekonomisi talan edilmiş,
bazı çevrelere peşkeş çekilmiştir. Sermaye renklere bölünmüştür “yeşil sermaye”
olarak nitelendirilen Anadolu’nun muhafazakâr ekonomisine yaşam hakkı
tanınmamıştır. “Bin yıl sürecek.” denilen bu süreç AK PARTİ iktidarları
döneminde sona ermiştir…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Gök.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Başkan, AKP milletvekillerinin ilk 10’u sisteme girdiler, hepsi 28
Şubatla ilgili bir değerlendirme yaptılar.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Millet seçimlerde iradesini sandığa yansıtarak 28 Şubat sürecini de sandığa
gömmüştür. Umarız ki tarih, millet üzerinden oynanan bu tür oyunlara bir daha
asla şahitlik etmez.
Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bu
işin doğrusu, grup başkan vekillerine de bir söz verseniz de madem önemli bir
gün, bu günü biz de bir değerlendirelim, ama sadece… Bu doğru değil. Bu konuda
grup başkan vekilleri olarak bir değerlendirme yapalım Sayın Başkan. Tek yanlı
bir açıklama oluyor.
BAŞKAN – Sayın İnce, sisteme
giren grup başkan vekillerimiz var, siz de sisteme girerseniz size de söz
vereceğim.
Şimdi, Sayın İsmail Aydın.
7.- Bursa Milletvekili İsmail Aydın’ın, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
İSMAİL AYDIN (Bursa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 28 Şubat. Türkiye
tarihinde postmodern darbe olarak geçen, askerin devlet otoritesine yönelik
baskının 16’ncı yıl dönümü. Birtakım asker, siyasetçi, gazeteci ve iş adamı el
ele vererek meşruiyetini Anayasa’dan ve yasalardan almayan bir yapılanma
içerisine girmişlerdir. Bu milletin vergileriyle vatan müdafaası için alınan
tanklar ve zırhlı araçlar demokrasinin üzerine sürülmüştür. Seçimle iş başına
gelen hükûmet birtakım entrikalarla yıkılmış, halktan en fazla oy alan, dönemin
en büyük siyasi partisi kapatılmıştır. Anayasa gereği bağımsız olması gereken
yargı mensuplarına brifingler verilmiştir. Yükseköğretimde okuyan binlerce
kızımıza üniversite kapılarında işkence edilmiş, ikna odaları kurulmuştur. Bu
kızlarımız yurt dışında okumak zorunda kalmışlardır. Bütün bu antidemokratik
uygulamalar… “Laiklik elden gidiyor.” teraneleri yapılmıştır. Dönemin sonunda
bütün milletçe, laikliğin hiçbir yere gitmeyip yerinde durduğunu ancak devletin
hazinesinin ve bankaların içerisinin boşaltılarak birilerinin cebine gittiğini
gördük. Bir daha böyle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Aydın.
Sayın Bayraktutan…
8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 1 Mart tezkeresine ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 28 Şubatın ötesinde 1
Mart Tezkeresi’nin de 10’uncu yıl dönümü. 1 Mart da Amerikan emperyalizminin
uşaklığını yapmak isteyenlere, Türk ordusunu Orta Doğu’da Amerika’nın
jandarması yapmak isteyenlere karşı Mustafa Kemal’in Parlamentosunda ona
“hayır” diyen milletvekillerinin olmuş olduğu bir gündür. 10’uncu yıl dönümü bu
açıdan çok önemlidir. O gün o tezkereye hayır oyu verenleri Mustafa Kemal’in
Parlamentosundan bugün bir kere daha kutluyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkanına da bir çağrıda bulunuyorum: Bu akşam saat 24.00 itibarıyla
tutanakları açıklasınlar. O dönemde AKP Grubu içerisinde bu tezkereye “hayır”
oyu verip 2007 milletvekilliği seçimlerinde listelere konulmayan milletvekillerini
de Türk halkı, Türk milleti iyice görsün, onları cezalandıran zihniyetin de kim
olduğunu Türk halkı görsün diyorum.
1 Mart Tezkeresi’nde bu
onurlu direnişi gerçekleştiren tüm milletvekillerini yürekten kutluyor, Mustafa
Kemal’in Parlamentosundan onlara saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bayraktutan.
Sayın Özkan…
9.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, sosyal güvenlik destek
primi borçlarının çalışan emeklilerde büyük huzursuzluk yarattığına ve Hükûmetin
sosyal güvenlik destek primi faizlerini kaldırmayı düşünüp düşünmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sosyal güvenlik destek primi
çalışan emeklilerde büyük huzursuzluk yaratmıştır. Çocuklarının, torunlarının
geleceği için çalışan bu emekliler ödemelerde güçlük çekmektedirler. “Ana
parayı anladık ancak faizler belimizi bükmektedir.” demektedirler. Hükûmet
yetkililerine sesleniyorum: Hükûmet bu emeklilerin faizlerini kaldırmayı
düşünüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özkan.
Sayın Aydın…
10.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, AK PARTİ Grubu adına, 28
Şubat sürecine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Darbeler tuzak kurarak,
toplumu tahrik ederek, ayrıştırarak, çoğu zaman da pusu kurarak tasarlanan ve
taammüden işlenen suikastlerdir âdeta.
28 Şubat sürecinde de
demokrasiye sistem dışından müdahale edilmiş, siyasi iktidar zorla
değiştirilmiş, hukuk devleti hiçe sayılmıştır. Demokrasiyi kurtarma bahanesiyle
demokrasi katledilmiştir. Toplum kamplara bölünmeye çalışılmıştır. Askerî ve
sivil bürokrasi, medya ve iş dünyası sözde irtica tehdidine el ele vermiş,
milletin o dönemde iş başına getirdiği iktidara karşı direnişe geçmiş ve
iktidarı değiştirmiştir. Birtakım siyasi mühendislik projesiyle Türk siyasetini
manipüle etmeye çalışan 28 Şubatçılara en büyük dersi yine halkımız vermiştir.
Aziz milletimiz bundan sonra böyle demokrasi dışı yaklaşım ve çabalara fırsat
vermeyecektir.
AK PARTİ Grubu olarak,
darbecilerin yargılanması önündeki engelleri kaldırarak ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Meclis araştırması komisyonu kurarak, darbeleri tarihe gömmenin haklı
gururunu yaşıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Aydın.
Sayın Başer…
11.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
YUSUF BAŞER (Yozgat) – 28
Şubat Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak yazılmış, ülke demokrasisine
vurulmuş en ağır darbelerden biridir. Ülkemiz, 12 Mart 1971 muhtırasını
Mecliste okutan Parlamentodan 28 Şubat postmodern darbesini yapanların yargılanması
için yasalar çıkaran Parlamentoya gelmiştir. Bin yıl süreceği söylenen darbe
sevdalılarının sevdası kursaklarında kalmıştır. Aradan on üç yıl geçtikten
sonra, darbe yapanların bağımsız yargı tarafından yargılanmasının yolunu önce
Meclisimiz 12 Eylül 2010 tarihinde aziz milletimize açmıştır. Meşru Hükûmeti
yıpratmak için her yolu mübah görenler maşerî vicdanda ebediyen mahkûmdurlar.
AK PARTİ, Türkiye’de insan
hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması için mücadelesini kararlı bir
şekilde yürütmüş, siyasi, idari ve hukuk alanında yapmış olduğu reformlarla
demokratikleşme yolunda gelişme göstermiştir.
28 Şubat sürecinde zulüm
yapan tüm zalimlerin bağımsız Türk yargısı tarafından yaptıklarının
karşılıklarını göreceklerine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Başer.
Sayın Karayel…
12.- Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel’in, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bin yıl sürecek denilen bu 28
Şubatın tarihin tozlu sayfalarında kalmış olması hepimiz için önemlidir
diyorum.
“28 Şubat nedir?” diye
baktığımızda; şöhretli generallerle onlarla iş birliği yapmak için onlarla bir
arada olmayı şeref sayan sivillerin, basın yayın organlarının, yargı
mensuplarının, bürokrasinin, üniversitenin ve bunlarla iş birliği yapan
insanların milletimize yapmış olduğu zulmün adıdır. Bu zulüm, bir matruşka
düzeni gibi, açtıkça içinden başka şeylerin çıktığı bir rejimin adıdır. Ama çok
şükür bu Meclis kendi iradesini, millet iradesini üstün tutmuş bir araştırma
komisyonu kurmuştur. Bu araştırma komisyonu sayesinde Türkiye Cumhuriyeti’nde
yaşanmış olan bütün darbeler mercek altına alınmış ve milletimizin ve
devletimizin ne kadar karanlık noktaları varsa bunlar aydınlığa kavuşturulmaya
çalışılmıştır. Özellikle 60, 71, 80 ve 28 Şubat döneminde yaşanmış olan bu
zulüm dönemlerini aydınlatmak için Meclisimiz millet iradesine sahip çıkmış,
bütün…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Karayel.
Sayın İrbeç…
13.- Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç’in, 2/B yasası nedeniyle
vatandaşların mağdur durumda bulunduklarına ilişkin açıklaması
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2/B konusunda iktidar iki
defa düzenleme yapmasına rağmen, gerçekleri görmemezlikten geldiği için, on
binlerce aile mağdur oluyor. Bugün, seçim bölgem olan Antalya’da 70-80
yaşındaki yaşlılar ağlıyor, geceleri uyuyamadığını anlatıyor “Ne olacak bizim
hâlimiz?” diyorlar. Televizyonlardan da bunu izliyoruz. Köylülerimiz, ancak
karınlarını doyurabildikleri topraklarının ellerinden alınmasının kâbusunu
yaşıyorlar.
Şimdi Hükûmet yeni bir
düzenlemeyi Meclise getiriyor. “Köylümüz tespit edilen rayiç bedelin yüzde
50’si oranında para öderse arsayı satın alabilecek.” deniliyor. Bu yaklaşım
çiftçimizin ve köylümüzün durumlarının hâlâ farkında olmadıklarını gösteriyor.
Rayiç bedeller bu seviyelerde durduğu takdirde köylümüzün bu paraları
ödeyebilmesi mümkün değildir. Bu sorunun çözümü, parasal düşünmekten çok “Bu
insanlar mağdur edilmeden ve felaketlere yol açmadan sorun nasıl çözülür?” diye
düşünmekten geçer. Büyük geçim sıkıntısı içerisinde yaşayan bu insanlarımız bir
de “Yerimden yurdumdan olur muyum?” endişesinden bir an önce kurtulmalıdırlar.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın İrbeç.
Sayın İnce…
14.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, CHP Grubu adına, 28 Şubat
sürecine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu Büyük Millet Meclisi
darbeler gördü, muhtıralar gördü; 12 Martları, 12 Eylülleri, tabii ki 28
Şubatları da gördü. Biz darbelerden ve muhtıralardan çok çekmiş bir parti
olarak şunu soruyorum Meclisin değerli üyelerine: 28 Şubatta fişleme vardı,
doğru; bugün fişlemenin âlâsı var.
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Hadi, oradan!
MUHARREM İNCE (Yalova) – 28
Şubatta medyaya baskı vardı, doğru; bugün medyaya baskının âlâsı var. Yerel
yönetimlere o zaman baskı vardı, bugün müfettişler CHP’li belediyelerden dışarı
çıkmıyor. İş adamlarına o gün baskı vardı, bugün daha fazlası var. Sivil
topluma o gün baskı vardı, bugün daha fazlası var. Bugün Nutuk okuyan öğrenci
okuldan atılıyor, parasız eğitim isteyen öğrenci hapiste tutuluyor. 28 Şubatta
kayıp trilyon davası vardı, şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezindeki
kedi Şero’nun mama davası var. Açık tanık vardı, şimdi gizli tanık var. O
zamanlar bağımsız bir yargı vardı, bugün iktidarın sopası olmuş bir yargı var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – 28
Şubata karşı olanlar konuşabiliyordu, bugün AKP’ye karşı olanlar konuşamıyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Konuşuyorsun ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben
konuşacağım tabii, ben milletvekiliyim; vatandaş konuşamıyor.
O gün dört ay hapis yatanlar
mağdurdu, bugün zalim konumundadır. Benim istediğim tek şey şu: Kebap
partileriyle, duvar kâğıdıyla döşenmiş hapishane odalarıyla Başbakana sağlanan
koşullar Silivri’deki insanlara sağlansın, adalete buradan başlasınlar. Dört ay
hapiste yatıp kahraman olacaksın, dört yıldır hapiste yatanları inim inim
inleteceksin, hâlâ mağdur edebiyatı yapacaksın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bu
numaraları geçin bakalım, bunları bir geçin bakalım! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Şandır…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Ne alakası var ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Mağdur değil, zalimsiniz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şu
bitsin ama.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Gel
kürsüye de tartışalım bunu! Gelin bir açık oturuma da tartışalım, gelin bir
televizyon programına tartışalım! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) –
İnandırıcılığın yok senin!
BAŞKAN – Sayın Şandır, siz
başlayın efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Süremi yeniden başlatın efendim.
BAŞKAN – Başlatacağım
efendim.
15.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu adına, 28 Şubat
sürecine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, tabii, çok
şey söylenir ama ilkesel olarak, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
milletin iradesine, milletin iradesiyle oluşmuş Türkiye Büyük Millet Meclisine,
sivil iktidara, sebebi ne olursa olsun, sahibi de kim olursa olsun, bir hukuk
dışı müdahaleye şiddetle karşıyız; Milliyetçi Hareket Partisi olarak
söylüyorum. Bu türlü niyetleri, bu türlü eylemleri sonuna kadar kınıyoruz ancak
yani, milletin iradesine sahip çıkarken, milletin oyuyla oluşmuş iradenin de
milleti yok sayan, milleti aşağılayan, millete mensubiyeti ayaklar altına alan
yaklaşımını da yine millet adına kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Sayın Kaplan…
16.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, iktidar
milletvekillerinin 28 Şubatta gös-terdikleri duyarlılığı 12 Eylül ve 12 Martta
da göstermelerini umduğuna, 1/3/1958 tarihinde Kocaeli’de batan Üsküdar
vapurunda hayatını yitirenleri saygıyla andığına ve Kocaeli halkı olarak onları
unutmadıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İktidar milletvekillerinin 28
Şubatta göstermiş oldukları duyarlılığı 12 Eylül ve 12 Martta da göstermelerini
umardım ve beklerdim.
1 Mart 1958 tarihinde,
Kocaeli’de, denizcilik tarihinin en elim kazalarından biri yaşandı. 1927 yapımı
olan Üsküdar vapuru, 400 civarında, çoğu öğrenci olmak kaydıyla, yola çıktıktan
yaklaşık yarım saat sonra İzmit’in çamurlu sularına gömüldü. 76’sı öğrenci
olmak üzere 250 canımız yaşamını yitirdi. Aradan elli beş yıl geçti. Biz,
Kocaeli halkı olarak geçen bu süreye rağmen canlarımızı unutmadık. Onları
saygıyla anıyor, tüm Kocaeli’nin başı sağ olsun diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Akar…
17.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, yüksek hızlı trenin Kocaeli
içinden geçen bölümünde yapılan çalışmalarda vatandaşlara ve tarihî eserlere
zarar verildiğine ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, Kocaeli’de yapılmakta olan yüksek hızlı trenin Kocaeli içinden geçen
bölümü, her tarafı yıkarak, vatandaşlara ve tarihî eserlere zarar vererek devam
etmektedir. İzmit Cumhuriyet Mahallesi mevkisinde devam eden çalışmalarda, çok
değerli olabilecek, Roma dönemine ait olduğu söylenen bir mezar kalıntısı
ortaya çıkmış, çalışma durdurulmuş, müze müdürlüğüne bağlı yetkililer gelmiş
fakat yetkililerin dönüşünden hemen sonra mezar kalıntısı herkesin gözü önünde
kırılıp inşaata devam edilmiştir. Sadece bununla kalmamış, vatandaşın da
kişisel mülkleri zarar görmüştür.
YHT çalışmalarında önüne
gelen her şeyin yıkıp yok edilmesinin kabul edilir olmadığını belirtmek
istiyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Akar.
Sayın Şahin…
18.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Seçilmişlerin, seçenlerin ve
de millî iradenin yok sayıldığı, hiçe sayıldığı, katledildiği, durumdan vazife
çıkaranların vesayet anlayışını bazı kesimlerin maalesef yanlarında yer aldığı
ve meşrulaştırdığı bu kara gün olan 28 Şubat, özellikle Malatya’mız buranın ta
odağında, merkezinde yer alması hasebiyle idamlık bir kent olarak addediliyor.
52 insanımızın idama mahkûm edildiği, idamla yargılandığı, yüzlerce insanımızın
günlerce hapishanelerde, işkencehanelerde tutulup cezaevlerine atıldığı ve
özellikle o süre içerisinde “Dar-ul Rifa” denilen Malatya ilimizin mağdur
edildiği, üniversitemizde başörtülü öğrencilerimizin haklarının savunulduğu
dönemlerde darbecilerin yanlarında yer alan ve şu anda Silivri’de mahkûm olan
veya yargılanmakta olan Sayın Hilmioğlu’nu meşrulaştıran, onun yanında yer
alan, Ömer Şarlak’ı oraya rektör yapan zihniyetin bugün hâlâ meşru bir şekilde
gösterilmeye çalışıldığını, millî iradenin hiçe sayılmış olduğu bugün de,
maalesef, bakıyoruz yine CHP sıralarından “Biz, 27 Mayıslara da karşıyız, 12
Martlara da karşıyız, 12 Eylüle de karşıyız…”
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şahin.
Sayın Alpay…
19.- Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay’ın, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biz, 28 Şubatı çok
önemsiyoruz, bu aziz millet de çok önemsiyor çünkü 28 Şubat, bu ülkeye, bu aziz
millete reva görülen zulüm, haksızlık ve ihanetlerden birinin yıl dönümüdür.
12 Eylülden başlayıp 28
Şubatlara gelinen süreçte ben takibatlara uğradım. 12 Eylülde de yargılandık,
28 Şubatta da yargılandık. “İnsan hakları ihlalleri olmasın, herkes siyasi
kanaat ve düşüncesini tehdit ve şiddete müracaat etmeksizin kullansın, ifade
etsin ve insanlar inanç özgürlüklerini başka sınırlara mütecaviz olmaksızın
alabildiğince yaşasın.” dedik ve bunu dediğimiz için, bunun mücadelesini
yaptığımız için yargılandık; 311, 312’lerden yargılandık. Bu zulüm sürecinde
bunlara şahit olduk ama bunlar bizi yıldırmadı. Biz, Sayın Başbakanımız ve dava
arkadaşlarıyla birlikte, aziz milletimizin dua ve desteğiyle, çetecilere,
darbecilere, karanlık mahfillere ve yasaklara karşı bir mücadele başlattık ve
hukuk zemininde de bunlardan hesap sormaya başladık. Bundan sonra, 27 Mayıslar,
12 Martlar, 12 Eylüller ve 28 Şubatlar asla olmayacak ve olmasın diye mücadele
ediyoruz, milletimizin kararlılığı da bu noktada.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Alpay.
Sayın Özdağ…
20.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) –
Demokratik devlet her türlü tehlikeye karşı kendini hukukla korur. 28 Şubat
önce demokrasiye ihanet etmiştir, hedefi doğrudan doğruya Türk milletinin
varlığı ve değerleri olan bir harekettir. Çünkü bir milleti kalabalıktan ayıran
onun dili, dini, tarihi, kültürü, kısacası müşterekleridir. 28 Şubat bu
müştereklere yönelmiş, bizi milletken bir yığın hâline getirmeyi amaçlamış bir
harekettir ve bütün darbeler gibi kınanmayı ve yargılanmayı hak etmiş bir
harekettir.
Darbeleri önlemenin en önemli
yolu demokrasi kültürünü yaygınlaştırmak, darbelerin millet iradesine ihlal,
ihanet olduğunu, bu münasebetle halkın darbelere karşı direnme hakkının
olduğunu anlatmak yani caydırıcı eğitimdir. 1960, 71 ve 80 Türk milletinin
bedenine, 28 Şubat ise ruhuna musallat olmuştur. Kimsenin siyasetçi
terbiyeciliğine soyunmaya hakkı yoktur.
28 Şubat Türkiye’nin
bariyerlerini, savunma mekanizmalarını yıkarak küresel sermayenin ayaklarının
altına atmıştır. 28 Şubat darbesi gürültüsü büyük bir azınlığın hareketidir. 28
Şubat darbesi bir yanlışı izale etmek için değil, bizzat kendisi daha büyük bir
yanlışı hâkim kılmak için yola çıkmıştır.
Bütün darbeleri kınıyoruz.
Millet iradesine uzanan her el millet tarafından er geç cezalandırılacaktır.
Dünkü..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özdağ.
Son olarak Sayın Demiröz…
21.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Keles Kozağacı Vadisi
ve Harmanalanı mevkisinde kurulacak termik santralle ilgili gelişmeler hakkında
bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yoklama sırasında Enerji
Bakanını gördüğüm için, bu soruyu sizin aracılığınızla Enerji Bakanına sormak
istiyorum.
Bursa Keles Kozağacı Vadisi
ve Harmanalan mevkisinde kurulacak termik santral ile gelişmeler hakkında bilgi
almak istiyorum.
“Bindirilmiş kıtalar”, “Çok
az kişi itiraz ediyor.” diye size yanlış bilgi verenler, Kozağacı girişinde
kurulan çadırlarda köylülerin nöbet tutuşunu acaba görüyorlar mı? Bu çadırlarda
kim nöbet tutuyor? Yoksa bu çadırlara dışarıdan vatandaş getirilerek mi nöbet
tutturuluyor?
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Demiröz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, yerimden söz istemiştim ancak şu ana kadar söz hakkı vermediniz.
Benden daha sonra CHP Grup Başkan Vekili Sayın Muharrem İnce Bey söz istedi. “Sisteme
girin, söz vereyim.” dediniz, Sayın Grup Başkan Vekilinize söz verdiniz, ben
henüz sözü bekliyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sizin Grup Başkan Vekiliniz de aldı, bak.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, ben sisteme uygun olarak söz verdim. Fakat grup başkan
vekilleri söz istediği zaman onlara daha öncelik vermek bu Meclisin bir
eğilimi, teamülüdür, bunun için onlara öncelik verdim. Ama, onlara söz vermiş
olmama rağmen ben 20 sayın milletvekiline ayrıca yine söz verdim. Bizim
süremizi genel olarak -bu 60’a göre söz vermeyi- yirmi dakikayla sınırlı
tutuyorum, bunun üstüne de geçtim. Ama, daha sırada 9 tane sayın
milletvekilimiz var.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) –
Bizden sonra sisteme girdiler Sayın Başkanım. Sisteme bizden sonra girildi ama
biz daha önce sisteme girmiştik. Yani, bu çatı altında milletvekili-grup başkan
vekili ayrımı mı yaşanıyor?
BAŞKAN – Sayın Milletvekilimiz,
demin izahımı net bir Türkçeyle yaptığımı düşünüyorum. Grup başkan vekilleri
söz istedikleri zaman, Genel Kurulun bir teamülüdür, onlara öncelik vermek
tercih ediliyor; bunun için onlara daha önce söz verdim, onu söylemek istedim.
Onlara söz vermiş olmama rağmen yine 20 milletvekilimize genel uygulama olarak
söz vermiş bulunuyorum. Onun için müsaade ederseniz…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Başkan, ben bir şey sormak istiyorum: 20 milletvekilinden, benden sonra giren
arkadaşlarımdan söz alan var mı, yok mu, onu sadece bilmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, siz
kaçıncı sıradasınız? Burada 26’ncı sırada siz görünmüyorsunuz, daha sonra
girmişsiniz, daha en sondasınız. Onun için bir şey diyemeyeceğim, kusura
bakmayın, bir dahaki sefere…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz…
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) –
Sayın Başkanım, bakın, şu anda sadece 3 kişi kaldı. Bu açıklamayı yapana kadar
bu söz hakkını kullandırsaydınız şu anda…
BAŞKAN – Kaç kişi kaldı?
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) – 3
kişi var.
BAŞKAN – 8 kişi var burada
sistemde efendim.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) – 8
dakika yapar Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’le birlikte
Finlandiya Parlamentosu Başkanı Eero Heinaluoma'nın davetine icabet etmek üzere
6-8 Mart 2013 tarihlerinde Finlandiya'ya resmî ziyarette bulunacak Parlamento
heyetini oluşturmak için siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1149)
27/02/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki heyetin; Finlandiya Parlamentosu Başkanı
Eero Heinaluoma’nın davetine icabet etmek üzere 6-8 Mart 2013 tarihlerinde
Finlandiya’ya resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun 12 Şubat 2013 tarihli ve 64’üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.
28 Mart 1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’un 2’nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyad: Seçim
Çevresi:
Muhammet Rıza Yalçınkaya Bartın
Seyfettin Yılmaz Adana
Mustafa Öztürk Bursa
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Sözlü soru önergesinin geri
alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, (6/1071, 6/2431) esas numaralı
sözlü soru önergelerini geri aldığına ilişkin önergesi (4/97)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
6/1071 ve 6/2431 esas
numaralı soru önergelerimi geri çekiyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim.
27/02/2013
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi
geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek ve 19 milletvekilinin, çeltik
üreticilerinin sorunla-rının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/523)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde yaşanan çeltik
üreticisinin sorunlarının araştırılarak, gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa’nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve
105’inci maddesi uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ve
talep ederiz.
1) Cemalettin Şimşek (Samsun)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Sadir Durmaz (Yozgat)
5) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
6) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
7) Bülent Belen (Tekirdağ)
8) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
9) Ali Öz (Mersin)
10) Zühal Topcu (Ankara)
11) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
12) Özcan Yeniçeri (Ankara)
13) Oktay Öztürk (Erzurum)
14) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
15) Emin Çınar (Kastamonu)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Reşat Doğru (Tokat)
18) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
19) Alim Işık (Kütahya)
20) Ali Halaman (Adana)
Gerekçe:
Çeltik, besin kaynağı olarak
tahıllar içinde buğdaydan sonra en önemli kültür bitkisidir. Dünyada yaşayan
insanların yarıdan fazlasının ana besinidir. Besin değeri ve kalori bakımından
buğdaydan üstündür. Pirincin protein içeriği buğdaydan az olmasına rağmen
beslenme fizyolojisi yönünden yüksek değeri olan amino asitlerce de zengindir.
Dünyadaki tahıl ekiliş alanlarını ve üretimlerini göz önüne alırsak çeltik 140
milyon hektar ekiliş ve 586 milyon ton üretimle buğdayın ardından 2’nci
sıradadır. Dünya çeltik verim ortalaması ise 364 kg/da’dır. Ulusal çeltik verim
ortalamamız ise 500 kg/da olup dünya verim ortalamasından daha yüksektir.
Çeltik Türkiye'nin bütün
bölgelerinde yetiştirilmektedir fakat en fazla ekiliş ve üretime sırasıyla,
Marmara ve Karadeniz bölgeleri sahiptir. Edirne ili Türkiye çeltik üretiminin
yaklaşık yarısına yakın bir kısmını sağlamaktadır. Kişi başına pirinç tüketimimiz
6-7 kg olup pirinç üretimimiz iç tüketime yetmemekte ve ülkemiz gittikçe artan
oranlarda pirinç ithal etmektedir.
Ana çeltik üreticisi olan
iller arasında Edirne, Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Samsun, Çorum, Sinop,
Kastamonu yer almaktadır. Türkiye genelinde 59 adet çeltik fabrikası bulunmakta
ve ortalama kapasite kullanımı çok düşüktür. Yapılan araştırmalarla, yüksek verimli
ve kaliteli çeşitler geliştirilmiş, yetiştirme tekniği ile ilgili temel
araştırmalar sonuçlanmıştır. Pirinç ithalatımız son yıllarda hızla artmış, iç
üretim miktarından daha fazla pirinç ithal edilir duruma gelinmiştir. Her yıl
yaklaşık 100 milyon dolar, pirinç ithalatına verilmektedir. Buna karşılık
pirinç ihracatımız yoktur. Pirinç üretimimiz iç tüketimin yarısı kadar olmasına
rağmen; bazı yıllar, yanlış ithalat politikaları nedeniyle çiftçi ürününü
satamamakta, ithal pirinçlerle fiyat, standardizasyon ve pazarlama stratejileri
nedeniyle rekabette zorlanmaktadır. Rekabet hâlindeki ülkelerle, özellikle
Mısır, ABD ile kıyaslandığında girdiler çok yüksektir.
Ülkemizde çeltik üretimi 1938
yılında çıkarılan 3039 sayılı Çeltik Üretim Kanunu’na tabidir. Bu kanun sıtma
mücadelesi ve su düzenlemesi amacıyla çıkarılmıştır. Uygulamada çeltik üretmek
isteyen çiftçilere birçok zorluklar çıkarmaktadır. Sertifikalı tohumluk üretimi
ve kullanımı istenilen düzeyde olmayıp yüzde 10-15’ler civarındadır. Bu da
kalite ve hastalık yönünden sakıncalar getirdiği gibi verimi düşürmektedir.
Tohumluk kullanımı bir önceki
fiyat durumu ile çok yakından ilgili olup uzun vadeli çeltik üretim politikası
olmadığı için tohumluk üretim ve talebinde dengesizlikler olmaktadır. Mesela, 1988’de
144 ton üretime karşılık stok ve ithalatla 1.836 ton tohumluk satılmış, 1990’da
ise 1.034 ton tohumluk üretimine karşılık 194 ton tohumluk satılabilmiştir.
Uzun vadeli ve planlı çalışmalarla, Türkiye, çeltikte yerli üretimle ihtiyacını
karşılayacak duruma gelebilir.
Bu nedenle, çeltik üretimi
alanında yaşanan sorunlar hakkında araştırma yapılarak gerekli önlemlerin
alınması konusunda Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci
maddesi uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, faili
meçhul cinayetlerle ilgili ha-kikatlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/524)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Faili meçhuller ile ilgili
hakikatleri araştırmak için Anayasa'nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Demir Çelik (Muş)
Gerekçe:
Bilindiği gibi, kamuoyunda
17.500 faili meçhul cinayet bulunduğu ile ilgili yaygın bir kanaat vardır.
Bu rakam müteaddit defalar
iktidar ve muhalefete mensup siyasetçiler tarafından dile getirilmiştir.
Yine birçok siyasetçi,
araştırmacı ve yazar, PKK ve Hizbullah ile devletin içindeki çeteler arasında
irtibat olduğunu ileri sürmektedir.
Kürt sorunu başta olmak üzere
ülkenin kangren haline gelmiş her sorununun çözümünde bu ilişkilerin engel
teşkil ettiği değerlendirmesi yapılmaktadır. TBMM'nin bu konuya el atma ve
ciddi bir araştırma yapma mecburiyeti hasıl olmuştur.
3.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, Şırnak
Uludere katliamı ile ilgili olarak olay gecesi ve öncesinde MİT, ABD, İsrail
veya İran'dan istihbari anlamda bir bilgi alınıp alınmadığı konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şırnak Uludere katliamı ile
ilgili olarak olay gecesi ve öncesinde MİT, ABD, İsrail veya İran'dan istihbari
anlamda bir bilgi alınıp alınmadığı konusunda Anayasa'nın 98, İç Tüzük’ün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Şırnak Uludere katliamının
üzerinden bir aydan fazla bir süre geçmesine rağmen olay hâlâ aydınlatılamamış
ve kamuoyunu tatmin edici bir bilgilendirme de yapılmamıştır.
Medya ve siyasi kulislerde
devletin ve Hükûmetin itibarını zedeleyen iddialar had safhadadır.
Olayın tüm safhaları tam
olarak ortaya çıkarılmadıkça bu iddialar güç kazanacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını en yetkin bir şekilde temsil eden makam TBMM'dir.
Onun içindir ki TBMM’nin
yapacağı bir araştırma olayı aydınlatacak ve kamuoyunu tatmin edecektir.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 2 tezkeresi vardır. Ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Fransa ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar
arası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi tezkeresi
(3/1150)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 4.
maddesi uyarınca, Fransa ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında
parlamentolar arası dostluk grubu kurulması hususu Genel Kurulun tasvibine
sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki
heyetin; Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Josip Leko ve Kosova Meclis Başkanı
Jakup Krasniqi'nin vaki davetlerine icabet etmek üzere 18-20 Mart 2013
tarihleri arasında Hırvatistan'a ve 20-21 Mart 2013 tarihleri arasında
Kosova'ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
tezkeresi (3/1151)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki heyetin; Hırvatistan Parlamentosu Başkanı
Josip Leko ve Kosova Meclis Başkanı Jakup Krasniqi’nin vaki davetlerine icabet
etmek üzere 18-20 Mart 2013 tarihleri arasında Hırvatistan'a ve 20-21 Mart 2013
tarihleri arasında Kosova'ya resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:15.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Rize
Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç ile 16
Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Rize Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç
ile 16 Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1256, 2/1257) (S. Sayısı: 428) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Komisyon raporu 428 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
gelen yasa teklifi, dokuz ay içerisinde üçüncü yasa teklifi oluyor. Hepimiz
biliyoruz ki 19 Nisan 2012 tarihinde 6292 sayılı Orman Köylülerinin
Desteklenmesi Kanunu bütün itirazlarımıza, yanlışlıklarını ifade etmemize,
eksikliklerini ifade etmemize rağmen ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisinin
oy çokluğuyla bu Meclisten geçti.
Komisyonda görüşürken dedik
ki: “Bu uygulama yanlıştır.” 2-3 tane alternatif sunduk. Birincisi: “Gelin,
bunları -bu şehirlerde yaşayan- köylerde, tarım amaçlı kullanılan yerlerde
emlak vergisi değeri üzerinden verelim.” dedik. Yine “Bu kanun eğer orman
köylülerini koruyorsa, 31’inci madde kapsamına giren köylerde rayiç bedelin
yüzde 15’ine, 32’nci madde kapsamına giren köylerde yüzde 25’ine verelim.”
dedik. Komisyonda yoğun tartışmalar neticesinde, Adalet ve Kalkınma Partisinden
sağduyuyla hareket eden bazı milletvekilleri “Müştereken yüzde 50 üzerinde
anlaşalım.” dediler. Biz de dedik ki: “Hiç yoktan iyidir.” Bu köylünün, bu
çiftçinin, bu garip gurebanın mağdur olmaması amacıyla, yetmemesine rağmen,
yüzde 50’yi el birliğiyle komisyondan geçirdik. Ama oradan, 19 Nisanda bu kanun
çıkarken, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi ve Hükûmetten ve Hükûmetin bu
olaya sosyal boyut olarak bakmayan, sadece gelir getirmek amacıyla bakan Başbakan
veya Bakandan gelen talimat üzerine, komisyondan yüzde 50 olarak geçen teklif,
burada, yine AKP’li milletvekilleri tarafından yüzde 70 olarak ifade edildi.
Buraya çıktık, bunları ifade ettiğimizde bazı milletvekilleri çıktılar, dediler
ki: “Siz devletin malını peşkeş mi çekeceksiniz?” “Burada 75 milyonun hakkı
var.” diye bunu savunmaya kalktılar inanmamalarına rağmen.
Peki, ne oldu dokuz ay sonra?
Şimdi, dokuz ay önceki teklifi kendiniz getirmek zorunda kaldınız. Peki, ben
size şimdi buradan soruyorum: Dokuz ay önce söylediklerinizi kendi kendinize
yanlış mı buluyorsunuz? O söylediğiniz lafların arkasında nerede duracaksınız?
(x) 428 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ama sayın milletvekilleri,
açık ve net söylüyorum: 2/B kanununda Adalet ve Kalkınma Partisi ve Hükûmet
sınıfta kalmıştır. Hükûmet bu olayda niye sınıfta kalmıştır? Çünkü Hükûmet bu
olaya tamamen para gözlüğüyle bakmıştır. Cari açığı kapatmaya yönelik, borçları
kapatmaya yönelik ve fakir fukara ve garip gurebanın yok edilmesine yönelik bir
anlayışla hareket ettiği için sınıfta kalmıştır. Şimdi bu olayı ne kadar
ciddiye aldıkları ortada. Bakın, her teklif geldiğinde… Bu teklifin ana sahibi
Orman ve Su İşleri Bakanı ama Orman ve Su İşleri Bakanını ne Komisyonda görmek
mümkün ne de Meclise geldiğimizde. Bakanlar sırasında bugün de Avrupa Birliği
Bakanı oturuyor, ne alakaysa 2/B’yle.
Şimdi, bunları ifade etmek
zorundayız. Bakın, buradaki ana sorun şudur değerli milletvekilleri: 2/B’nin
nereden ve nasıl çıktığını anlamayan, anlamak istemeyen bir grubun, bir
hükûmetin bu yasayı doğru çıkarması mümkün değildir. Niye mümkün değildir? 2/B
bugünün meselesi değildir değerli arkadaşlar. 2/B 1910’lara, 20’lere dayanan bir
süreci kapsar. 1937 yılında çıkan Orman Kanunu’nda ilk defa kanunda ifadesini
bulmuştur. 1960 yılına kadar yapılan çalışmalar neticesinde yaklaşık 280
bin-290 bin hektar alan orman dışarısına çıkarılmış. Gerekçesi de orman
niteliğini kaybettiği için. Fakat 1960 yılındaki ihtilalden sonra gelen askerî
konsey, yapılan bu çalışmaların tamamını iptal etmiştir. Daha sonra yapılan
anayasa çalışmalarında bu kanun tekrar Anayasa’ya girmiştir. Ne demiştir orada
da? “25/10/1961 yılından önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybeden
yerler orman dışına çıkarılır.” ifadesi getirilmiştir. Bu süreçte, yine
kadastro çalışmaları ve bu 2/B çalışmaları devam etmiş. 80 yılında yapılan
Anayasa’yla bu süre yirmi yıl daha ötelenerek, 31/12/1981 tarihi baz alınarak,
orman niteliğini kaybettiği için bunların orman dışına çıkarılması gündeme
gelmiştir. Yani, tarihî sürece baktığınızda bu süreç yüz yıldır devam ediyor,
bunu görmek lazım. Bu, kanayan bir yara. Bu kanayan yarayla ilgili daha önce
Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu koalisyon hükûmeti zamanında
çalışmalar yapılmış, 2/B çalışmaları gündeme gelmiş -yaklaşık 30-40 bin dönüm
alan- burada asıl olan orman köylüsü esas alınmış ve orman köylülerine satışı
yapılmış fakat daha sonra Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal etmiş, çalışmalar
yarım kalmıştır.
Bugüne geldiğimizde, bu yasa
çıkmadan önce Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve
Cumhuriyet Halk Partisi, üç parti de -bu sosyal yarayı çözmek amacıyla- seçim
beyannamelerinde bunu çözeceklerini ifade etmişlerdir. Netice itibarıyla üç
parti de bununla ilgili kanun teklifi vermiştir birbirinden farklı olarak. Üç
partinin kanun teklifi birleştirilmiş ama çözümü noktasında ana ağırlık Adalet
ve Kalkınma Partisinin çözümü yönünde gerçekleştirilerek bu çalışmalar komisyonda görüşülmüş, Meclise
gelmiş ve Mecliste 19 Nisan 2012 tarihinde 6292 sayılı Yasa’yla yasalaşmış. Biz
o yasa çıktığında şunu ifade ettik, dedik ki: “Yanlış yapıyorsunuz. Bu yasayı
bu şekilde uygulayamazsınız.” Niye dedik? “Bu bir kanayan yaradır, bunu kabul
ediyoruz, bunu hep beraber çözmek istiyoruz ama sizin bu anlayışınızla
çözülemez, siz bunlarla bu yerleri satamazsınız.” diye defalarca söyledik ve
söylediklerimizi Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri oy çokluğuyla
hep reddettiler. Burada eksik olan yasaları düzeltmek için birçok kere önerge
verdik. Önergelerde bu milletin sıkıntılarını dile getirmemize rağmen,
yukarıdan gelen talimat doğrultusunda, AKP milletvekillerinin parmak
çoğunluğuyla bu önergelerimizin hepsi reddedildi.
Peki, şimdi, değerli
milletvekilleri, ben size soruyorum: Dün bizim söylediklerimize kademe kademe
gelmek zorunda mısınız? Kademe kademe bu noktaya geliyorsunuz. Burada yanlış
olan şu: Bu kanunun ana sahibi Orman Bakanı olmasına rağmen ne yazık ki Orman
Bakanı kadastro çalışmaları, şunları bunları yaparak 2/B’yle ilgili mevzuda
tamamen devre dışı kaldı. Kendisini suyun bakanı gören ve Orman Bakanlığını yok
sayan Orman Bakanı ne yazık ki devre dışı kalınca devreye Maliye Bakanlığı
girdi. Maliye Bakanlığı da olayın sosyal boyutunu bir kenara bırakarak olaya
sadece gelir getirme noktasında “20-25 milyar dolar biz buradan gelir
getireceğiz, cari açığı kapatacağız ve dış borçlarımızı ödemek için kaynak
sağlayacağız.” anlayışıyla bu yasaya baktı.
Şimdi, Orman Bakanlığı nasıl
bakıyor bu işe? Biz topu Maliye Bakanlığına attık. Maliye Bakanlığının, Millî
Emlak Genel Müdürlüğünün personeli rayiç bedellerin belirlenmesinde, yüksek
fiyatların tespit edilmesinde, buradan gelir getirilmesi noktasında bütün sorumluluğu
ve yükü onlara yükleyen bir anlayışla karşı karşıya kaldık. Peki, bu süre
içerisinde ne oldu değerli arkadaşlar? Bu süre içerisinde bu kanunun
uygulanamadığını hep beraber gördük, uygulanamaz.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, eğer bu kanun tasarısına ve bu 2/B’nin gelişine baktığınızda
bu 2/B’nin gelişinde 3 ana faktör önemlidir. Bunlardan bir tanesi… Cumhuriyetin
kuruluşuyla beraber, biliyorsunuz, nüfusumuzun yüzde 75’i köylerde
yaşamaktaydı. Nüfusumuzun hızla artmasıyla beraber köylerde geçim sıkıntısıyla
birlikte…
Bakın, özellikle belirtmek
istiyorum: Orman dediğinizde aklınıza şu gelmesin, orman dediğinizde üstünde
tamamen 50 yaşında, 40 yaşında, 60 yaşında, 70 yaşında, 100 yaşında ormanlarla
kaplı alanlar gelmesin. Çalılık, çırpılık, taşlık, kayalık, boş alanlar bile
orman sayılır Orman Kanunu’na göre. Şimdi, bu köylülerimiz bu şekilde olan
taşlık, kayalık yerleri sökerek oralarda tarım yapmak amacıyla, geçimlerini
idame ettirmek amacıyla orman sayılan bu yerlerde tarım alanları oluşturdular.
Adana’da, Mersin’de, Muğla’da, sırtlarında toprak çekerek taşlık, kayalık
alanlarda tarım amaçlı muz seraları, hayvancılık amaçlı, hayvan yapmaya yönelik
çalışmalar yaptılar. Ne zaman yaptılar bunları? 1920’li, 1925’li yıllarda. Yani
bugün 2/B nedir biliyor musunuz? Bugün 2/B’de köylülerimizi ilgilendiren ve
çiftçilerimizi ilgilendiren kısım, dedelerinden oğullarına, oğullarından
torunlarına geçmiş bu yerler. Şimdi, altmış, yetmiş, seksen yıldır bu yerleri
sürüp eken ve ekonomiye kazandıran bu köylüye diyoruz ki biz: “Yüksek rayiç
bedellerle bu yerleri alacaksınız.”
İkinci bir kısım, bunlardan
direkt etkilenen ikinci bir kısım özellikle büyükşehirlerimizde, bunlardan da
ana olarak İstanbul’da. Biliyorsunuz, köylerde geçim sıkıntısı çeken
vatandaşlarımız, köylerimizden, kırsal alanlarımızdan İstanbul’a yoğun göç
içerisinde bulunmuşlar. Göç olduğu yerlerde, yerleşim yerlerinde sıkıntı olduğu
için, bu köylerden kentlere göç eden vatandaşlarımız, gecekondu mafyalarından,
arsa rantçılarından başlarını sokabilecekleri bir yerleri zaten satın almışlar.
Yani buraları, devletin bu konuya hâkim olamaması neticesinde, zaten satın
aldıkları yerleri siz şimdi yüksek fiyatlarla yeniden bu vatandaşa satmaya
çalışıyorsunuz. Peki, bu vatandaşın alma gücü var mı? Bu vatandaşın alma gücü
yok.
Bir de üçüncü kısım var, tuzu
kurular. Bunlar kim? İşte bunlar da rant sağlayanlar. Özellikle sahil kesiminde
turizm amaçlı, yatırım amaçlı veya İstanbul’da villa yapan, fabrika yapan, rant
sağlayan vatandaşlar var. Ha, bunlara yüzde 100’üne mi satarsınız, rayiç
bedelin yüzde 150’sine mi satarsınız, buna gelin hep birlikte destek verelim.
Ama hiçbir insaf, hiçbir vicdan kabul etmez ki orman köylerinde rayiç bedelin
yüzde 70’iyle -ilk çıkardığınız kanuna göre- şimdi getirdiğiniz yüzde 50’yle
buradaki orman köylülerinin bunları alma şansları ve imkânları yoktur.
Değerli milletvekilleri,
bakın, kendi seçim bölgemden örnek veriyorum: Pozantı’nın Kamışlı’sında ve
diğer köylerinde, Hamidiye’sinde, Aşçıbekirli’sinde, Aladağ’da, Saimbeyli’de,
Feke’de, Kozan’da öyle bir fiyat belirlenmiş ki rayiç bedelini 64 bin liraya
belirlemişsiniz bir dağ köyünde, bir orman köyünde. Yüzde 50’sini aldığında ne
yapar dönümü? 32 bin lira.
Şimdi, ben size buradan
soruyorum: Çukurova’nın birinci sınıf tarım arazisinde 30 bin liraya, 32 bin
liraya satılan yerleri siz, seksen yıldır kullanan bu vatandaşa 60 bin lira
belirleyip yüzde 50’siyle 30 bin liraya satma hakkına sahip misiniz? Yani, bu
nasıl bir uygulamadır, bu nasıl bir vicdandır ve bu nasıl bir anlayıştır? Veya
İstanbul’da 400 metreye kadar yüzde 50’yi getirdiniz. Zaten bu insanların
birçoğu, birçoğunluğu gecekondu mafyalarından, arsa spekülatörlerinden bu
yerleri satın almışlar; on yıldır, yirmi yıldır içerisinde oturuyorlar. Yine
“Yüksek rakamlarla bu evleri satacağız.” diyorlar.
Bakın, bir çalışmaya göre
İstanbul’da aylık geliri 1.000 liranın altında olan yüzde 40, 1.500 liraya
kadar yüzde 70 yani böyle bir kesim muhatabımız. Peki, bu durum köylerde ne
noktaya geliyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Köylerde bırakın aylık
1.000 lira, 1.500 liralık geliri; yıllık 1.000 lira, 1.500 lira geliri olmayan
bir insan topluluğuyla karşı karşıyayız. İşte, bizim muhataplarımız bunlar.
Ben şimdi size soruyorum:
Sizin amacınız, Sayın Bakan, Sayın Hükûmet, 2/B ile kanayan yarayı çözmek mi;
yoksa fakir fukarayı, garip gurebayı yok etmeye yönelik bir proje mi
geliştiriyorsunuz? Siz diyorsunuz ki bu insanlara: “Siz buraları
almayacaksınız.” Bakın, araştırın; Antalya’da, Muğla’da, Adana’da, Mersin’de
bugün arsa spekülatörleri diyorlar ki: “Siz bu fiyatlarla bunları alamazsınız.”
Ve bunlardan toplayan birtakım tuzu kurular ve zenginler çıktı, bu zenginler bu
arsaları topluyorlar. Gücü gücüne yetene bir anlayışla giden bir sistemle karşı
karşıyayız. İstanbul’da yine arsa spekülatörleri devreye girmiş, bu arsaları
topluyorlar.
Şimdi buradan soruyorum Sayın
Hükûmete ve sayın milletvekillerine: Hani hep söylüyorsunuz ya “Fakir fukara,
garip gureba; biz sizin sesiniz olacağız.” diye, on yıldır iktidar yapıyorsunuz
ama bugün gelinen noktada siz fakir fukaranın, garip gurebanın sesini
kesiyorsunuz. Sizin yol arkadaşlarınız tuzu kurular ve zenginler. Yani
kimlerdir? Boğaz’da villada oturanlar, Etiler’de zenginler ve sermaye sahipleri
sizin yol arkadaşınız olmuş. Bunu bütün kamuoyuna bütün açık yürekliliğimle
söylüyorum. Bu Hükûmet ne yazık ki çiftçiyi ve köylüyü ve ormanları bitirmeye
yönelik bir çalışmanın içerisinde. Getirdiğiniz tüm yasalar bunun örneğiyle
dolu. Örnek veriyorum: Yabancıya mülk satışını arttıran bu Hükûmet değil mi?
Evet, bu Hükûmet. Bugün yabancılar Türkiye’de toprak toplamaya başladılar.
Akabinde Büyükşehir Yasası’yla köyleri kapattınız, 16 bin tane köyü kapattınız,
köy tüzel kişiliklerini ortadan kaldırdınız. Köy tüzel kişilikleriyle, zaten
köylüler köy tüzel kişiliğiyle beraber meralarımıza, madenlerimize,
ormanlarımıza, derelerimize, denizlerimize sahip çıkıyordu. Şimdi de 2/B
Yasası’yla, değerli milletvekilleri, o köylülerin buraları almasını
engelleyecek şekilde bir husus getirdiniz. Ama görüyorsunuz ki, bunu uygulamakta
ciddi sıkıntılar yaşıyorsunuz. Daha önce çıkan, nisanda çıkan ve geçen ocakta
çıkan kanun tasarılarında bunu hep dile getirdik. Dedik ki: “Yanlış
yapıyorsunuz, bunların uygulanabilir bir tarafı yoktur, uygulayamayacaksınız.”
Maliye Bakanı burada oturuyordu. Bir ay önce dedim ki: Sayın Bakan, siz bu
şartlarda bu yerleri satamazsınız diye yüzüne baka baka söyledim, yine
söylüyorum. Yangından mal kaçırır gibi bu kanun teklifini getiriyorsunuz. Cuma
günü geliyor, cuma akşamı haberimiz oluyor, salı günü komisyondan apar topar
AKP’nin oylarıyla geçiyor ve bize muhalefet şerhi vermek için –Sayın Komisyon
Başkanı burada- bir saat süre veriyorsunuz. Neyi, nereden kaçırıyorsunuz? Biz
dedik ki: Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak bir araştırma önergesi verdik; araştırma önergesinde, bundan dört
ay önce, 2/B’nin uygulamalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
araştıralım. Bu uygulamada yanlış işler var, hukuksuz işler var, haksız
uygulamalar var. Bunları burada dile getirmemize rağmen ne yazık ki yine
AKP’nin oy çoğunluğuyla, parmak çoğunluğuyla, parmak demokrasisiyle bu
araştırmamızı reddettiniz. Reddettikten sonra bunları getirdiniz. Kendi verdiği
kararları uygulayamayan bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Maliye Bakanı ne dedi?
Dedi ki: “Bu yasa çıktığında -altı ay son- çok güzel şartlarla geliyoruz,
göreceksiniz ki herkes altı ay içerisinde müracaat edecek.” Peki ne oldu? Altı
ayı geçti, baktınız yarısı müracaat etmemiş, süreyi uzattınız, Üç ay uzattınız.
Üç aydan sonra müracaatları tamamlayabildiniz mi? Yine tamamlayamadınız, bu
sefer 26 Şubatı “son” kabul ettiniz ve o zaman biz burada bas bas bağırdık,
dedik ki: “Bu müracaatlar için para almayın.” Sizin paranız olabilir, sizin
yandaşlarınızın parası olabilir, siz zenginlerin yol arkadaşı olabilirsiniz ama
o Toroslar’da, dağ köylerinde, fakir fukara, garip gureba çiftçilerimizin 2 bin
lira müracaat parasını verecek güçleri yok. “Köylülerimiz o hâle gelmiş ki,
çiftçilerimiz o hâle gelmiş ki, kahveye gittiğinde bir misafiri geldiğinde çay
parası olmadığı için kahveden kalkan bir köylüyle karşı karşıyayız.” Ama dün
onları söyleyen Hükûmet bugün onların hangi hâlde olduğunu unutmuş. Sanki
müracaatta bu parayı vermek zorunluluğu var gibi tutup 2 bin lirayı getirdiniz.
Ne oldu? Ocak ayında bu 2 bin lirayı kaldırdınız. Dediğimize geldiniz mi?
Geldiniz. Komisyonda “Yüzde 70 çok olur, gelin bunu orman köylülerine yüzde 15
bedelle verelim, İstanbul’da yaşayanlara ve çiftçilikle uğraşanlara emlak
değerleri üzerinden verelim.” dediğimizde “Olmaz.” dediniz. Ne oldu bugün?
Yüzde 50’yle geldiniz. Yani illaki bunları yaşamanız mı lazım? Bunları siz
zorla yapabileceğinizi mi düşündünüz? Ama gördünüz ki, o sizin yok saydığınız,
artık sizin yol arkadaşlığınızdan çıkan fakir fukara, garip gureba o orman
köylüsü, o çiftçi ayağa kalktı; Antalya’da yol kesti, defterdarlığa gitti, dün
Bornova’da yürüyüşe geçti. Adana’da, Mersin’de, Muğla’da, İzmir’de, Türkiye'nin
her tarafında, sizin yok saydığınız o fakir fukara, garip gureba orman köylüsü,
çiftçi ayaklandı ve dediler ki: “Biz topraklarımızı yabancılara peşkeş
çektirmeyeceğiz, biz bu topraklarımızı iktidar partisinin yandaş zenginlerine
sattırmayacağız, satmayacağız çünkü bizim için toprak namustur.”
Vekilim, biz gerekirse…
Bakın, çok açık söylüyorum, acı söylüyorum; ben her hafta gittiğimde köyleri
geziyorum, diyorlar ki: “Gerekirse üzerimize benzin dökerek kendimizi yakacağız
ama bu haksızlığa ve hukuksuzluğa ‘Dur.’ diyeceğiz.” Açıkça ifade ediyorum
Hükûmete de: Aklınızı başınıza alın. Bu millet, bu köylü, bu fakir fukara, bu
garip gureba size çuvalla oy verdi sizin söylemlerinize, sizin ifadelerinize
inanarak ama ilk defa siz onları yok sayıyorsunuz. Niçin yok sayıyorsunuz? Bu
yasa da eksiktir, tekrar düzeltilmesi gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2/B yasasında
değişiklik öngören kanun teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım, konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2/B konusu tam kırk iki
yıldır Türkiye'nin gündemindedir. 1961 Anayasası’nda 1971 yılında yapılan
değişiklikten sonra 2/B konusu anayasal bir sorun olarak, anayasal bir müessese
olarak Türk hukukuna girmiş ve o tarihten bu yana yani tam kırk iki yıldır
Türkiye'de 2/B sorununu biz konuşuyoruz. 2/B sorunu yani mülkiyeti orman sınırı
dışına çıkarılmış olmakla birlikte Hazineye ait olan ama bu araziler, bu
taşınmazlar üzerindeki yapıların sahiplerinin Hazine dışında üçüncü kişiler
yani vatandaşlar olduğu araziler. Sorun mülkiyet sorunudur; arazinin mülkiyetinin
Hazineye ait, üzerindeki yapının veya tarım ve hayvancılığa ilişkin tesislerin
sahibinin vatandaşın olduğu araziler. Bu arazi üzerindeki yapıların
sahiplerinin yıllardır bu arazinin tapusunu elde etme arzuları, istekleri
vardır ama bu istekler bugüne kadar karşılanamamıştır.
Hükûmet, geçen yıl, 19 Nisan
2012 tarihinde bir kanun kabul etti. Bu kanunla ilgili, bu kanuna gelinceye
kadar neler yapıldı, çok kısaca bilgi vermek istiyorum size. Şu bir-bir buçuk
yılın olaylarını kronolojik olarak sizlere anlatmak istiyorum ki bugün bu
teklifle ne yapılmak isteniyor, onu daha iyi değerlendirelim.
Geçen yıl, 2011 Haziran
seçimlerinden önce, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 16 Nisan 2011
tarihinde “2/B Barış Projesi” adı altında bir projeyi Sayın Genel Başkanımız
Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte Sultanbeyli’de açıkladık. Sultanbeyli’yi
seçtik, Sultanbeyli bir sembol ilçedir. Sultanbeyli olmayıp Beykoz olabilirdi,
Sancaktepe olabilirdi. Yani 2/B sorununun yoğun olarak yaşandığı yerlerden
birisini tercih ettik, Sultanbeyli oldu bu.
Projenin ismine “barış” adını
koyduk. Vatandaş devletle barışmak istiyor, ancak devlet barışmak için elini
uzatmıyordu. Vatandaş, akşamları yastığa başını koyarken rahat uyumak
istiyordu, “Evim yıkılır mı?” endişesinden kurtulmak istiyordu, bu nedenle,
devletle barışmak istiyordu, ancak devlet elini uzatmıyordu.
Seçimler yapıldı. Biz, 25
Kasım 2011 tarihinde, seçimden önce “barış projesi” ismini verdiğimiz projedeki
“barış” kelimesini de alarak 2/B Barışı Kanunu Teklifi’ni Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunduk. Bizden iki ay sonra, 1 Şubat 2012 tarihinde,
Hükûmetin 2/B Kanun Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi. Bu tasarı,
ilgili komisyonda görüşüldü. Daha sonra, 19 Nisan 2012 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edildi. Kabul edilen kanun, 26 Nisan 2012
tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun kabulünden,
yürürlüğünden bu yana tam on ay geçti. On aydır, hâlâ bu sorun ortadadır.
Cumhuriyet Halk Partisinin
teklifiyle Hükûmetin tasarısında yer alan görüşler arasındaki temel farklılığı
dikkatinize sunmak istiyorum. Bu temel farklılık, bugün görüşeceğimiz teklife
konu olan düzenlemenin de esasıdır, sorunun kaynağıdır. Bizim teklifimiz
başlıca şunları içeriyordu:
Bir: “Orman köylüsüne 2/B
arazileri bedelsiz olarak verilmelidir.” dedik. Orman köylüsü bu arazilerdeki
hak sahiplerinin birinci grubunu oluşturur. Bu arazilerin asıl hak sahibi orman
köylüleridir çünkü Anayasa’mızın 169 ve 170’inci maddeleri ormanları koruma amacını
güderken aynı zamanda orman köylüsünün desteklenmesine yönelik hükümleri
getirmiştir. 31/12/1981 tarihi itibarıyla orman özelliğini kaybetmiş olan
arazilerin de orman köylüsüne tahsis edilmesini emreder, emredici bir hüküm.
Orman köylüsünün diğer, 2/B arazileri üzerinde yapısı bulunan, tesisi bulunan
vatandaşlarımızdan farkı, bu arazileri atadan, dededen beri kullanıyor
olmalarıdır. Yani, yüzlerce yıldır bu vatandaşlarımız buradadır ve burada tarım
ve hayvancılık yapmaktadır. O nedenle, köylünün de teşviki gibi bir gerekçeye
dayanarak bu arazilerin “orman köylüsü” olarak isimlendirdiğimiz
vatandaşlarımıza bedelsiz verilmesini önerdik.
Türkiye'de tam 7 milyon orman
köylüsü vardır. Orman köylüsü Türkiye'nin en yoksul kesimidir. Türkiye'deki
kişi başına gelirin 1/10’u düzeyinde bir gelir düzeyine sahiptir yani aylık
160-170 lira düzeyinde bir gelire sahip olan bir vatandaş grubundan söz
ediyorum. Mağdur, devletin yardım ve destek elini uzatması gereken büyük bir
kesim.
İkinci olarak dedik ki:
“Üzerinde evi olan vatandaşlarımıza bu araziyi emlak vergi değeri üzerinden
devredelim.” Çünkü, evi olan vatandaşlarımız çok büyük ölçüde ihtiyaç sahibi
olan vatandaşlarımızdır. Evi ihtiyacı için yapmıştır, yaşamak için, oturmak
için o evi kullanıyor ve doğru dürüst bir geliri de yoktur. O nedenle, o
vatandaşlarımızın durumunu dikkate alarak “Emlak vergi değeri üzerinden bu
vatandaşlarımıza bu yerleri devredelim.” dedik.
Orman köylüsü olmayıp da
tarım ve hayvancılık faaliyetinde bulunan vatandaşlarımız vardır. Devletin
temel görevlerinden birisi, tarımı, hayvancılığı teşvik etmektir. “Onlara da
emlak vergi değeri üzerinden bu arazileri devredelim.” dedik.
Son olarak dedik ki: “Bu
arazileri yatırım amacıyla elinde bulunduranlar var.” Yani araziyi satın almış,
el senediyle almış; bekliyor, yasa çıksın bu arazinin tapusunu alayım ya da bu
araziye büyük ticari tesisler yapmış, turizm tesisleri yapmış. “Bunlara rayiç
bedel neyse, yani bu arazinin piyasadaki alım-satım fiyatı neyse bu fiyattan
satalım.” dedik. Böylesine adaleti gözeten dörtlü bir bedel sistemini önerdik.
Hükûmet “hayır” dedi. “Ben rayiç bedel nedir, piyasa bedeli nedir ona bakarım,
onun yüzde 70’i üzerinden herkese devrederim. Ben dinlemem orman köylüsü,
ihtiyaç sahibi vatandaş veya burayı yatırım için elinde tutan. Benim için
herkes aynıdır, herkes aynı. Cebinde parası olanla cebinde parası olmayan
arasında ben fark gözetmem kardeşim.” dedi.
Şimdi, kanun yürürlüğe girdi.
Hükûmet, önce Bakanlar Kurulu kararıyla bir altı aylık süre verdi, sonra altı
aylık süreyi üç ay daha uzattı, sonra bir ay daha uzattı. Nihayet bu süre 26
Şubat 2013 tarihinde sona erdi. Bilmiyorum bu bir-iki gün içinde bir uzatma
yapıldı mı? 26’sı itibarıyla yapılmamıştı. On aydır Hükûmet orta sahada top
çeviriyor. Fiyatları açıklamıyor, çünkü fiyatlarda problem var, fiyatlar
yüksek, bedeller yüksek.
19 Nisanda kabul edilen 6292
sayılı Kanun’un Genel Kurul görüşmeleri sırasında bu kürsüden Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına yaptığım son konuşmada size birkaç şey söyledim. O
söylediğim birkaç cümle şuydu, tekrar etmek istiyorum: “İnanıyorum ki siz
buraya önümüzdeki dönemde bu yasada değişiklikler getireceksiniz. İnşallah
yanılırım. Yanılmayı arzu ederim ama yanılacağımı sanmıyorum.” Çünkü biz 2/B
Barış Projesi’ni açıklarken, onu kanun teklifine dönüştürürken, Hükûmet gibi
onu masa başında hazırlamadık. Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuyu iyi
biliyor; bu konuyu çok iyi bilen uzmanlara sahip, milletvekillerine sahip ama o
milletvekilleri yetinmedi uzmanlığıyla, sahaya gittiler, alana gittiler, Sultanbeyli’ye
gittiler, Beykoz’a gittiler, Sancaktepe’ye gittiler, Ümraniye’ye gittiler,
Çekmeköy’e gittiler, vatandaşlarla kahvelerde buluştular, muhtarlarla oturdular
toplantı yaptılar. Bunların hepsinde ben vardım, Akif Hamzaçebi olarak ben de
vardım. “Nasıl bir düzenleme yapmalıyız?”ı vatandaşlarımızla bire bir konuştuk
ve ona göre teklif verdik. Evet “İnşallah yanılırım ama yanılacağımı
sanmıyorum. Siz buraya değişiklik getireceksiniz.” dedim.
Getirdiniz ve -daha bir ay
olmadı yani- 30 Ocak 2013 tarihinde burada bir kanun kabul edildi. Dediniz ki:
“Ya biz hata yaptık, bu bedelde bir düzeltme yapalım.” Düzeltme yapalım. Ne
yapacaksınız? “400 metrekareye kadar olan kısım için yüzde 50’ye indirelim.”
dediniz. Tekrar burada ben söyledim, arkadaşlarım söyledi, hepimiz söyledik:
“Yapmayın. Hesabı iyi yapmıyorsunuz. Yine yanlış yapıyorsunuz.” dedik size.
“Gelin, yapmayın bunu.” Şimdi, teklif getirdiniz. Yine yanılmadık, maalesef.
Maalesef yanılmadık diyorum.
Yanılmayı arzu ederdim çünkü bizim derdimiz, vatandaşın derdinin, sorununun
çözülmesi, tapusunu alması. Pozitif yaklaşıyoruz bu tasarılara, tekliflere,
olumlu yaklaşıyoruz. Dediğimiz olmamakla, kabul edilmemiş olmakla birlikte
Hükûmete engel de olmak istemiyoruz. Yeter ki vatandaş tapu alsın. Ola ki Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz yanılabiliriz belki. Keşke yanılsaydık. Yanılmıyoruz.
Getirdiniz şimdi.
Şimdi, ne diyorsunuz? Bu
görüştüğümüz teklifte diyorsunuz ki... Aslında bizim teklifimiz var şimdi. Hem
geçen sefer teklif verdik hem şimdi teklif verdik. Diyorsunuz ki: “Biz, aslında
yanıldık, bu fiyatlar yüksek geldi ama şimdi rayiç bedelin yüzde 50’si
oranındaki oranı aşağı çekersek hem Cumhuriyet Halk Partisine hem de millete
rezil olacağız. Öyle yapmayalım, onun yerine ödeme vadesini uzatalım.” Belediye
sınırları içerisindeki taşınmazlar için “üç yılda 6 eşit taksitte ödenir”
hükmünü, beş yılda 10 eşit taksite çıkarıyorsunuz. Yani “Ödemeyi biraz daha
uzatalım çünkü fiyat yüksek.”
Değerli arkadaşlar, bir
fiyatın yüzdesini alıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Rayiç bedelin yüzde 70’i.”
Şimdi, araziler için onu yüzde 50’ye indiriyorsunuz. Peki, arkadaşlar, niye
rayiç bedeli almıyorsunuz? “Rayiç bedel yanlış.” diyorsunuz. Peki, rayiç bedel
yanlış ise onun hangi yüzdesini alırsanız alın, o sizi yeni bir yanlışa götürmeyecek
midir? Bu basit bir mantıktır ama siz bunu maalesef… “Siz” derken Hükûmeti
kastediyorum, buradaki milletvekillerimizden bunu çok iyi değerlendiren
arkadaşlarımız olduğunu biliyorum ama güçleri yetmiyor yani bir tek adam
iktidarına karşı kimsenin bir şey söyleme imkânı yok. Benim oğlum bina okur,
döner döner yine okur; tablo bu. Kusura bakmayın arkadaşlar, bu işi
beceremediniz. Bu işi yüzünüze gözünüze bulaştırdınız. Ben sizin yerinizde
olsam, çıkarım milletten özür dilerim “Biz, bu işi yapamadık, beceremedik, özür
diliyoruz vatandaşlarımız.” derim.
Bu teklif de sorunu
çözmeyecek söylüyorum, buraya yazıyorum. Yine yanılmayı ümit ederim, arzu
ederim, temenni etmem vatandaş sorun yaşasın ama bu teklif de sorunu
çözmeyecek. Milletle inatlaşmayın arkadaşlar. Sorun bedeldedir.
Nasrettin Hoca, kıymetli bir
eşyasını kaybetmiş. Sonra onu avluda aramaya başlamış, günlerce avluda aramış,
bulamamış. Komşusu sormuş, “Hocam, sen bu eşyanı nerede kaybettin?” demiş,
“Ahırda kaybettim.” demiş. “E peki, ahırda kaybettiğin şeyi niye avluda
arıyorsun?”, “E avlu daha aydınlık.” demiş.
Değerli arkadaşlar, sorun
bedelde, niye başka taraflara gidiyorsunuz? Sorun fiyatta. Süre uzatımında,
şurada burada mesele yok. Fiyatı makul tespit ederseniz, vadede sorun yok, “üç
yıl”da herhangi bir sorun yok. İşin esasından başka bir yere gidiyorsunuz.
Bu, şimdi üçüncü kanun
teklifiniz. Biz, ilk kanun 19 Nisan 2012 tarihinde kabul edildikten sonra
yanlışlığı o zaman fark ettiğimiz, gördüğümüz için, hemen, Meclis kapanmadan,
21 Haziran 2012 tarihinde teklifi verdik. Bakın, Meclis kapanmadan, bu kanun yanlış,
gelin düzeltelim… Gelmediniz. Tatile gitti Meclis. Süre uzattınız. Uzatılan
sürelerle zaman kazandınız ama daha fiyatları açıklayamadınız.
Önerim şudur: Gelin, iki ay
daha Bakanlar Kurulunun uzatma yetkisi var, bunu kullanın. 26 Nisana kadar
uzatalım. Bu teklifi beklemeye alalım. Bugün görüşmeyelim. İsterseniz tümünü
görüşelim, maddeleri görüşmeyelim. Bu bedeli düzeltelim arkadaşlar.
Bize inanmıyorsunuz,
Cumhuriyet Halk Partisine inanmıyorsunuz. Beykoz Belediyesi iktidar partisine
mensup bir belediyedir. Beykoz Belediyesinin sayfasında, İnternet sayfasında
bir çalışması var. Çok güzel bir çalışma yapmış Beykoz Belediyesi. Kutluyorum
kendilerini. Çok aydınlatıcı. Arkadaşlarımız -özellikle iktidar partisi
milletvekillerine sesleniyorum- Beykoz Belediyesinin sayfasına girerek bunu
alabilirler.
Bakın diyor ki belediyemiz:
“Beykoz’daki vatandaşlarımızın ekonomik durumu iyi değildir. 2/B arazilerinde
yaşayan vatandaşlarımızın durumunu inceledik. 2/B arazisinde toplam, Beykoz’da
18.506 parsel var, 2/B parseli var. Bu parsellerin sahiplerine ilişkin olarak
bir ekonomik durum araştırması yaptık. Bu parsel sahiplerinin yüzde 46’sının
geliri aylık 1.000 liranın altında.” 1.000 liranın altında. Aylık 1.000 liranın
altında geliri olan bir kişi, bu fiyatlarla o araziyi satın alamaz arkadaşlar;
gerçekçi olun. Yani otellerin kırmızı halılarında dolaşmaktan vatandaşın
durumunu unutmuş durumdasınız. Beykoz’a gidin, dolaşın, kahvelere gidin,
Tokatköy’e gidin, Yenimahalle’ye gidin, Karlıtepe’ye gidin. O Karlıtepe’yi siz
herhâlde “Kârlıtepe” diye görüyorsunuz. Beykoz sit alanıdır. Yani zannetmeyin
ki vatandaş araziyi alacak, müteahhit bekliyor, hemen gökdeleni dikecek. Yok
böyle bir şey. Gerçeklerden uzaklaşıyorsunuz.
Tekrar Beykoz Belediyesinin
araştırmasına dönüyorum: Beykozluların, 2/B arazisi üzerinde yaşayan nüfusun
yüzde 46’sının geliri aylık 1.000 liranın altında. Bu rakamı 1.500 lira
yaptığımız zaman, aylık geliri 1.500 liranın altında olan 2/B nüfusunun toplam
2/B nüfusuna oranı yüzde 76’dır. Durum iyi değil. Siz bu vatandaşa diyorsunuz
ki: “Kardeşim, ben dinlemem, sen işgalcisin burada. Sen hak sahibi falan
değilsin, işgalcisin. Paran varsa alacaksın. Paran yoksa git para sahibi bir
müteahhitle anlaş, o senin yerine girsin, alsın.” Vatandaşı para sahibine,
müteahhide yönlendiriyorsunuz. “Git, ona teslim ol.” diyorsunuz. Sizin hakkınız
var mı, Hükûmetin hakkı var mı şuna? Orada 10 dönüm, 20 dönüm, 50 dönüm, 100
dönüm araziyi kapatmış, bekleyen kişiler var. Ona da aynı fiyattan
satacaksınız, Beykozluya, Sultanbeyli’deki vatandaşa da aynı fiyattan
satacaksınız. Bana “400 metrekareye kadar düşürdük, yüzde 50 yaptık.” demeyin,
bunun kıymetiharbiyesi yok.
Teklif doğru değildir,
gerçekci değildir. İhtiyacı çözmeyecektir. Tekrar sorun yaratacaktır. Gelin,
ısrar etmeyin. Bir kez daha bu kürsüden “Dememiş miydik?” cümlesini etmek
zorunda kalmayalım arkadaşlar. Vatandaş bekliyor, sorun çözülsün istiyor,
tapumu alayım istiyor. “Geleceğime güvenle bakayım.” diyor ama buna
yaklaşmıyorsunuz.
Hazineye ait tarım arazileri
var 2/B olmayan. Bedeli düşürüyorsunuz orada, yüzde 70’ten 50’ye
düşürüyorsunuz. Peki, orman köylüsüyle hazine arazisindeki vatandaşı nasıl aynı
kefeye koyarsınız? İkisi aynı şey midir? Siz, aslında, büyük çiftçinin fiyatını
düşürürken “Bari orman köylüsünü de büyük çiftçiye hangi fiyatı uyguluyorsak o
seviyeye getirelim.” düşüncesiyle yapıyorsunuz. Yoksa, aklınızda orman köylüsü
de yok; Beykoz’daki, Sultanbeyli’deki, Çekmeköy’deki, Ümraniye’deki vatandaş da
yok.
Teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Muş Milletvekili Demir Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK
(Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 428 sıra sayılı yasa değişikliğine ilişkin Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Nisan 2012’de söz konusu olan yasa teklifi bir kez daha
Mecliste ele alınıp tartışılmıştı. Üzerinden on ay gibi kısa bir süre
geçmişken, hele hele üç aylık yaz tatilini de çıkardığımızda yedi aylık süre
zarfında bu kanun teklifinin 3 kez Genel Kurula getirilmiş olması, her şeyden
önce, emek israfıdır, kaynak israfıdır, zaman israfıdır. Buna ülkemizin de,
ülke halklarımızın da, bu Meclisin de lüksü yoktur. Hele hele bir kısım arsa
spekülatörünün, inşaat müteahhidinin, kent rantiyerinin, Meclisin iradesine
rağmen, her seferinde bu kanunun kıyısından köşesinden tutup Meclis iradesine
ipotek koymaya çalışıyor olması, kabul edilebilir bir durum değildir. Bu, ne
hukukidir ne insanidir ne de vicdanidir. Buna itiraz etmek, her şeyden önce, bu
Meclisin siyasal karakterinin gereğidir. Ama bunu yapmadığımız gibi, muhalefetin
sesini de duymazlıktan gelen, itirazlarını esas almayan bir noktadan da
bildiğini okuyan ve bunu da topluma dayatan bir noktada da iktidar sarhoşluğuna
sahip bir partinin keyfî uygulamalarını da görmezlikten gelemeyiz.
Evet, iktidar her rejimde
vardır ama muhalefet, sadece ve tek başına, demokrasilerde söz konusudur.
Muhalefetin varlığı da demokrasinin kendisini reorganize edebilme fırsatının
sağlanması içindir. Muhalefetin eleştirisini, uyarılarını dikkate almadan “Ben bilirim,
ben yaparım.” anlayışıyla hareket eden iktidar, demokrasilerde açığa çıkan
iktidar değildir, olsa olsa tarihin karanlık sayfalarında yerini bulan
diktatöryal, otoriter rejimlerin ürünüdür. Ama görünen o ki, on yıllık
iktidarında AKP, toplum dinamiklerinin temel taleplerini karşılamak yerine
keyfî, kendine göreci ve bir kısım siyasal, sosyal ikbale, geleceğe havale
edilen çalışmaların da parçası olmaya devam etmiştir. Bizim itirazımız her
şeyden önce buna dairdir.
Evet, 2/B yasası yılların
kanayan yarasıdır. 2/B yasası cumhuriyet tarihi kadar eskidir, dolayısıyla da
cumhuriyetin ulus üniter devletinin karakteri gereği her şeyin ret ve inkâr
edildiği bir noktada “mızrağın çuvala sığmadığı” gerçeğiyle yüzleşmemize fırsat
veren bir olanağı da bize sağlamıştır. Bunu görmemiz gerekiyor. Devletin çevre
ile, devletin kimlik ile, devletin kültür ve din ile olan çatışmasını ve
çelişkisini sosyal alanda, siyasal alanda, kültürel alanda ve bir bütün olarak
toplumsal yaşamın hayat bulduğu tüm mekânlarda görmek mümkündür. 2/B yasası da
bunun bugünkü yansımasıdır.
Düşününüz ki 8 milyonu aşkın
bir insan kütlesini, yani neredeyse nüfusumuzun onda 1’ine tekabül eden yüzde
10’luk bir kitleyi ilgilendiren bu konu, yıllardır çözüme kavuşturulması
gereken temel ihtiyaçken ertelenmiştir, ötelenmiştir, çözüm yerine
çözümsüzlüğün ortaya çıkardığı bir kısım ayak oyunlarıyla neredeyse kaos ve
krize neden olmuştur. Bu anlamıyla her şeyden önce, bizim 2/B yasası ya da
orman vasfını yitiren alanların yeniden dönüştürülmesi yönünden anladığımızı
ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, üzerinde bulunduğu enlem ve boylamlar itibarıyla
bugün sahip olduğu nitelikli orman yapısının çok ötesinde bir potansiyele
sahiptir. 780 bin kilometrekarelik yüz ölçümünün neredeyse 700 bin
kilometrekaresine tekabül eden alanlarda ormanın yetişmesi mümkündür.
Orman dediğiniz de sadece
görünen ağaçtan ibaret bir kütle değildir. İçinde canlı organizmanın,
mikrobiyolojinin, bakterinin, her türlü yosunun, çiçeğin, kuşun, floranın ve
faunanın, her türlü yaşam alanının söz konusu olduğu bu ormanları kendi
elimizle yaktık, yıktık, yok ettik. Yaktığımız, yıktığımız, yok ettiğimiz bu
alanları yeniden fırsata dönüştürmek adına bir kısım spekülatörlerin aracısı
durumuna düşmek bizim işimiz değil.
Biz, her şeyden önce,
ormanları çoğaltmak, büyütmekle görevliyiz. Bu çerçevede de orman vasfını
yitiren alanların birilerine satışını değil, öncelikle toplum yararına yeniden
orman alanlarına, mekânlarına dönüştürülmesini amaç edinmeliyiz. Çıkaracaksak
yasa, çıkaracaksak kanun, yeni yaşam alanlarını çoğaltmaya dönük olmalıdır. O
anlamıyla kent iktidarlarının hayat suyu olan rant ve çıkar gruplarına alet
olmaksızın, özellikle İstanbul, Antalya başta olmak üzere, kentin varoşlarında
ve çeperlerinde oluşan bu iktidar odaklarına itiraz etmek bizim işimiz olmalı.
Onların işini kolaylayan, açmazlarını, sıkıntılarını telafi etmeye dönük bir
çalışma Meclisin işi olmamalıdır ama aynı şekilde yıllardır kanayan bu yaradan
zarar gören, etkilenen orman köylüsünü de göz ardı etmemek gerekiyor.
Evet, her şeyden önce ormanı
büyütüp, çoğaltıp, topluma mal etmek gibi bir görevi yükleneceğiz ama aynı
zamanda ormandaki var olan, vasfını yitirmiş yeni tarım alanlarının
kullanılmasında da hak sahibi olan orman köylüsünün, bedelsiz ve karşılıksız
olmak üzere o alanlarını kendi yaşam alanına dönüştürmesine, idame ettirmesine
yarayacak koşullara da kavuşturulmasını sağlamak bu Meclisin görevi olmalıdır.
Bunu yapmak yerine, 8 milyonluk kitlenin, 8 milyonluk insan çoğunluğunun temel
çıkarlarını sağlamak yerine, oraları yeni spekülatif alanlara nasıl
dönüştüreceğimizin arayışı içerisinde olmak, elbette ki onlara vicdani noktada
hakarettir. Temel taleplerini karşılamamak noktasında yüklenebileceğimiz bir
misyon değil ama aynı zamanda ulusal ve uluslararası çıkar gruplarına bu
alanları peşkeş çekmek, geleceğimizi çalmaktır, geleceğimizi gasbetmektir.
O alanlar, yarın öbür gün
küresel ısınmanın çıkardığı problemler başta olmak üzere, yaşamın bizatihi
kendisinde ihtiyaç olan, bizim kullanmaya muhtaç olduğumuz kamusal alanlardır.
Bu alanlar halkındır, bu alanlar
toplumundur. Halka ve topluma rağmen iktidar odaklarının gasbedebileceği bir
olgu değildir.
Bu çerçevede, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; doğa dediğimiz şey bir nesne değil, doğa, tüm
organizmanın yeniden ve yeniden üretilebilmesinin canlı dinamiğidir. Bu canlı
dinamiğin biyoçeşitliliği üzerine bir zihniyeti harekete geçirmediğimizde,
doğanın çoklu yapısını dikkate almadığımızda yani dağı, ovası, suyu, çiçeği, kelebeği,
kuşuyla bir bütün olarak ele almadığımızda sadece ve tek başına bir türe
indirgenmiş, türcülüğe oynadığımızda bu türü de sadece ve tek başına insan
türünün çıkarına bir anlayışla yaklaştığımızda kaybederiz. İnsanın dışında o
doğa içinde kuşun da, kelebeğin de, çiçeğin de, ağacın da hakkı var. Biz buna
“Toprak ananın hakkı.” diyoruz. Toprak ananın hakkını inşaat sektörüne açıp
yüksek, çok katlı binalarla betona dönüştürmek, olsa olsa, doğa ve toprak
ananın hakkına tecavüz etmektir. Bu anlamıyla da, bu, her şeyden önce,
çocuklarımıza ve torunlarımıza emanet etmekle mükellef olduğumuz geleceğin
gasbına yöneliktir, kendi elimizle buna yol açıyor oluyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ulus üniter devlet nasıl ki tüm kimlikleri, tüm kültürleri, tüm
inançları tek tipleştirip, tek tipe bağlı katı merkeziyetçi devletin cenderesi
içerisinde eritip bu anlamıyla yeni bir ulus paradigmasına bağlı toplumu
şekillendirmek istediyse üstten bakışla, doğaya da hükmetmek bu temeldedir.
Doğanın çeşitliliği, biyoçeşitliliği üzerinden değil, her şeyin insana, bireye
hizmet edeceği anlayışı ve algısıyla hareket ettiğinden, ulus devlet, evet,
ormanlarımıza, yaşamsal alanlarımıza, geleceğimize, bizatihi bu iktidar
odaklarının hizmetine sunmak adına göz dikmiş bulunmaktadır. Buna her şeyden
önce Meclisin itiraz etmesi gerekiyor. Bu çerçevede de, bu yasa Meclisin
gündemine Nisan 2012’de taşınmadan önce, öncelikle bu yasadan etkilenen
kesimler olan, başta orman köylüsü olmak üzere, toplum dinamikleri
dinlenmeliydi, ortaklaşmalıydı, bu yönüyle de -bilim insanlarının uyarıları-
toplumun sivil ve demokratik kesimleriyle ortaklaşılmalıydı. Bu, ortaklaştıktan
sonra, getirisi götürüsü üzerinde muhalefetiyle iktidarıyla ortaklaşılabilecek
bir çerçeveye, bir niteliğe kavuşturulmuş olsaydı, yedi ayda 3 kez Meclisin
gündemine gelmezdi.
Bütün bunları, her şeyden
önce, siyaseten mahkûm etmek gerekiyor çünkü Meclisin, her şeyden önce,
özgürlükleri çoğaltan, hakları ve insani temel haklarının gerçekleştirilmesini
toplum yararına, ülke insanlarının yararına harekete geçiren bir misyonu
olmalı, görevi olmalıdır. Bunu yapmak varken, palyatif, gelip geçici bir kısım
çözüm araçlarıyla soruna yaklaşmak bizi daraltır, bizi asli görevimizden
uzaklaştırır. Bu yönüyle de, 1’inci maddede de görüleceği gibi, Antalya köylüsü
başta olmak üzere, on yıllardır orman alanlarını mekân edinen orman köylüsünün
itirazıyla, direnişiyle, isyanıyla karşılaşırız çünkü haklı olan onlardır. On
yıllardır ektiği biçtiği, göz nuru olarak baktığı, ormana zarar vermeden kendisine
yaşam alanı kurduğu bu alanlardan onları söküp, hak sahibi olmayan birilerinin
“Bunlar yoksuldur, mağdurdur, satın alamaz.” diye düşünüp fırsatçıların önünü
açmak insani bir yaklaşım, insani bir duygu olmasa gerek. O anlamıyla biz,
1’inci maddenin, değil yüzde 50 rayiç bedelle hak sahiplerine verilmesini
kolaylaştıran bir yaklaşım, karşılıksız ve bedelsiz olmak üzere orman köylüsüne
verilmesi yönlü yeni bir anlayışla Genel Kuruldan geçmesini istiyoruz.
2’nci maddede de, Büyükşehir
Yasası’nda görüleceği üzere, 29 büyükşehir belediyesinin mücavir alanları,
belediye sınırları il mülki sınırlarına kadar uzatıldı. İl mülki sınırları
üzerinde valiliğin inisiyatifinde kurulacak yeni denetim mekanizmasıyla -yarın
öbür gün çıkar sahibi bir kısım odakların ulaşamaması kaygısı duymuş olmalılar
ki- mevcut, var olan mücavir alan sınırından hareketle, mevcut 5393 sayılı
Belediye Yasası’nın öngördüğüne uygun yeni alanlarda, yeni alanların
dezavantajına sahip olmamak üzere, mevcut alan sınırlaması üzerinde yine bir
kısım odakların, çıkar mercilerinin işini kolaylayan bir noktadan
yaklaşılmaktadır. Bu anlamıyla da biz, 2’nci maddenin, halkın yararına,
toplumun yararına, kamunun yararına olmayacağını, bunun küçük bir azınlığın
çıkarını kolaylaştıran bir anlayış ve zihniyetle yeniden Meclis gündemine
getirildiğini biliyor olmaktan dolayı, gündemden çıkarılmasını ve
gündemleştirilmemesini öneriyoruz.
Keza 3’üncü madde -orman
alanlarının içerisinde sağlık ve eğitim tesislerinin yapılmasına ilişkin olanı
da- yine bir kısım odakların mevcut var olan kazanılmış haklarını
kolaylaştırmaya dönük bir madde girişimidir.
Geçen hafta görüşüldü ya da
on gün öncesiydi, kamu-özel teşebbüs ortaklığına dair bir kanun ya da kanun
teklifi Meclisten geçmişti. Oradan da okunacağı üzere, sağlık ve eğitim
tesislerinin yapılması devlet olanak ve imkânlarıyla mümkündür ama devletin
yaptığı sağlık tesisinin kırk dokuz yıllığına kiralanmasıyla, KDV, damga ve
harçlardan muafiyetiyle birlikte zenginin, olanak ve imkân sahibinin
kullanmasına açık alanlara dönüştürüldü.
Bu alanların orman alanlarına
taşınması, özel mülkiyetin anayasal hakkı olmadığından kaynaklı, ancak devletin
yapabilme olanağının söz konusu olduğu bugünün Türkiyesi’nde, devlet, ormanda,
orman mekânında sağlık tesisini, eğitim amaçlı tesisleri yapacak ancak on gün
önce geçirilen maddeden de anlaşılacağı üzere, buraların kullanım hakkını
sermayedara, rantiyere, iktidar odaklarının hizmetine sunacaktır. Bunda da
kamusal yarar yoktur, toplumun çıkarı söz konusu değildir. Olsa olsa, bizim
olan, hepimizin olan, bu toplumun ve kamusal alanın bizatihi kendisi olan bu
doğal mekânlarda, iktidar, bir kısım kesimlere yeni özgürlük alanları
yaratacaktır ama o özgürlük alanlarının, halkların ve toplumun özgürleşmesine
değil, üzerinde yeni iktidar prangalarının oluşturulmasına hizmet edeceğinden
de şüphemiz yoktur.
Bu çerçevede de, 3’üncü
maddeden de anlaşılacağı üzere, toplumu ve onun temel çıkarlarını hiçleştiren,
toplumsal temel taleplerini dikkate almak yerine mevcut, var olan bir kısım
kesimlerin çıkarına hizmet edecek bu anlayışın Meclisimizin anlayışı
olmayacağını düşünüyorum. Bu çerçevede de bu yanlıştan dönülmesi herkesten önce
Meclisin işidir.
Her şeyden önce, Seçim,
Siyasi Partiler Yasası gibi ayağımıza pranga olan, hazine yardımı gibi mevcut,
var olan antidemokratik uygulamayı, yine, Seçim, Siyasi Partiler Yasası’nın
yanı sıra Terörle Mücadele Yasası, Türk Ceza Kanunu’ndaki antidemokratik
uygulamaları kaldırıp sivil, demokratik, eşitlikçi bir anayasa yapmak, sivil,
demokratik ve eşitlikçi anayasa üzerinden tüm toplumların, tüm kesimlerin,
inançların, kültürlerin özgürce, barış içerisinde birlikte oldukları bir ülke
tahayyülü, bir toplum tahayyülü bizim vazgeçilmezimiz olmalıdır. Tek işimiz,
bugünün Meclisinin işi budur çünkü günümüz demokrasisinde, tüm sorunlarda
olduğu gibi, siyasal, sosyal sorunlar da ancak ve tek anlamda diyalog ve
müzakere ile çözüme kavuşturulabilir. Şiddetin, silahın, ölümün ve öldürmenin
olmadığı yeni ve demokratik bir Türkiye’de, ancak diyalog ve müzakere kapılarının
aralandığı, tartışmanın sonsuz özgürlüklerle örüldüğü, örgütlenildiği bir
ilişki var edebilir bizi. Bu çerçevede de dört siyasi partinin bu Meclisteki
yüzde 95’e varan siyasal temsiliyeti anlamlıdır, değerlidir; bu, fırsata
dönüştürülebilir.
Barış ve Demokrasi Partisi
olarak biz elbette ki bugün buna dair düşüncelerimizi paylaşmayacağız ama
önümüzdeki dönemde biz, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi, Türkiye demokrasisi
üzerinde kimliklerin, inançların, özgür ve özerk demokratik yapısıyla,
demokratik ortak vatanda birlikte, barış içerisinde nasıl yaşanması gerektiğine
dair siyasal projelerimizle Meclisin önünü açmak istiyoruz. Yapılması gereken,
özgürlüktür, demokrasidir, barıştır, insan haklarına dayalı, evrensel hukuka
uygun bir siyasal sistemi örgütlemektir; o da bu Meclisin işidir. Biz asli
işimize döndüğümüzde, tüm tali meseleleri onun çerçevesinde çözebiliriz. Yeter
ki inkârın, reddetmenin, ötelemenin, karşıtlaştırmanın ve düşmanlığın olmadığı,
barışın ve özgürlüklerin hayat bulduğu bir özlem, bir talep, bir diyalog
ortamını yaratabilme fırsatını birbirimize vermiş olalım.
Bu duygularla ben bir kez
daha hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çelik.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Rize Milletvekili Nusret Bayraktar.
Buyurunuz Sayın Bayraktar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET
BAYRAKTAR (Rize) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2/B yasasıyla
ilgili vermiş olduğumuz teklifin görüşülmesi için AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, gerçekten, konuşmaları
dinlediğim an, bir an kendimi on yıl geriye götürme ihtiyacı hissettim. Keşke
2002 yılından 2007 yılı 22 Temmuz seçimlerine kadar olan süreçte… O dönemde
Sayın Akif Hamzaçebi Trabzon Milletvekiliydi, aynı kişiliğe sahip bir insandı,
biliyorum; ben de İstanbul Milletvekiliydim. Akif Hamzaçebi’nin de aslında,
ormanlarla ilgili, ilgi ve alakası, bilgisi vardı. Ben hem bir orman köylüsü,
orman köyünde doğan ve yaşayan hem de İstanbul’da bütün orman köylüleriyle
ilgili, 2/B alanlarıyla ilgili bire bir kırk yıllık hayatını sürdüren bir
milletvekili olarak bu konuları dile getirdiğimizde âdeta bize saldırıyorlardı.
“2/B alanlarını işgalcilere peşkeş çekiyorsunuz, yeni rant alanları
oluşturuyorsunuz. Zenginlere ve villa yapanlara bunu veriyorsunuz. Anayasa’nın
169’uncu ve 170’inci maddelerine aykırı işlem yapıyorsunuz.” gibi iddialar ve
ithamlar sonucu -bütün belge ve bilgiler elimizde- o dönem ilk Orman Bakanımız
Osman Pepe’nin konuya çözüm üretme noktasındaki, bir an için aslında ekonomide
ciddi darboğazların var olduğu ve Hükûmetin istikrarla, ekonomik menfaatlerini
ön plana almak suretiyle, ayağa kaldırılması gereken ekonomiye bir kaynak
oluşturmasını da düşünerek… Aslında sosyal bir problem olduğunu hep biliyor,
savunuyor, aynı şekilde savunuyoruz ama 2/B olayı sadece sosyal değil; 2/B
olayı hukuki olaydır, 2/B olayı sosyal olaydır, ekonomik olaydır, siyasal
olaylardır. Sadece kırk yıllık değil, biraz önce MHP sözcüsünün bahsettiği
gibi, aslında, 1937’den bu yana ve özellikle de 1945 ve 1955 yıllarında orman
alanlarındaki tapulu mülklerin dahi tapu sahiplerinden bedelsiz bir şekilde
devralmak suretiyle bütün ormanların devlet malı olduğuna yönelik hükmünün
uygulanmasından sonra, daha sonra kullanım esnasında orman vasfını kaybetmiş,
2/B niteliğine bürünmüş, 61 yasası, 81 yasası ile bu konular biraz daha
güncelleye güncelleye, sorun aktarıla aktarıla gelmiş, 1981 yılından bu yana,
özellikle 1990’lı yıllarda hem hukuki açıdan hem siyasi açıdan itirazların
olmadığı, kendi içlerinde itirazı olmayan, hak sahipleri arasındaki itiraz veya
sivil toplumdan veya siyasi partilerden itiraz gelmediği o dönemlerde bu
hususta bir hayli mülkiyet devri olmuştu. Daha sonra -nihai bir şekli
söylüyorum- 1999 yılındaki kesin Anayasa Mahkemesi iptali ve Yargıtay onayı
sonrası kilitlenmiş. 2002’de iktidara gelen AK PARTİ, iktidara geldiği an, bu
hukuki süreci çözmek için, hem ekonomik menfaati düşünerek “Acaba 25 milyar
dolar olur mu?” dendiği an, “Vay, siz bunu para için, rant için yapıyorsunuz.”
diyenler oldu. Bu konu esprilere de girdi. Yani bir varlık barışından 7 milyar
TL civarında Maliye Bakanlığımız gelir elde edince, AK PARTİ iktidarı ülkeyi
belli noktalarda şahlandırmaya başlayınca, bazı milletvekili arkadaşlarımız,
zımnen ve böyle şakayla, “Siz 25 milyar doları bulursanız Türkiye’yi
uçurursunuz, sizin elinizden iktidarı alma şansımız olmaz.” diyerek bunu
aslında hicvetmişlerdir ve o zaman yine, bu sorunu çözmek için, anayasal sorun
olduğunu birinci derecede bildiğimizden… Yani Anayasa’nın 169’uncu maddesi der
ki ormanlar kesinlikle daraltılamaz, 170’inci maddesinde de orman alanları
kesinlikle herhangi bir kişiye devredilerek satılamaz. O dönemde MHP yoktu, MHP
2007’de devreye girdi. Ümit ediyorum ki MHP o dönemde olsaydı belki de bu
konuda daha uzlaşmacı anlayışıyla bizi bir araya getirip çözüme daha önceden
katkı sağlayacaktı çünkü 2009 yılındaki -15 Ocak 2009 tarihinde- 9 maddelik
Tapu Kadastro Kanunu’nda 2/B’ye yönelik yaptığımız düzenleme 3 siyasi partinin
anlaşmasıyla ilk kez orada gündeme gelmiştir.
Nedir bu? Bu Anayasa
değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanımız veto etti. Referanduma gidilmesi
konuşuldu ve hemen o dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı -Antalya
bölgesi başta olmak üzere- Muğla’da, Antalya’da, İstanbul’da, Ankara’da “2/B
aslında bir peşkeş yasasıdır. 2/B ile cemaatler rant kuruyorlar, hele hele
İstanbul Sultanbeyli’de, Beykoz’da…” Bakın, şimdi Sultanbeyli ve Beykoz’la
ilgili ne güzel şeyler söyleniyor.
Şu an İstanbul Milletvekili
Sayın Hamzaçebi, ben de Rize Milletvekiliyim; ikimiz de aynı konuları, aynı
kaderi paylaşıyoruz. Aynı savunmayı o dönemlerde de beraber yapıyorduk. Biz o
dönemlerde bunları dile getirirken neden bugüne kadar sarktığının bazı
ipuçlarını vermek için bu konular girmek zorunda kaldım, yoksa teklifin
maksadında bu detayları anlatmak yoktu. Çözüm üretme noktasında -Anayasa’yı
iptal gerekçelerini- hep bu ve buna benzer dayanaklarla iptal ettirilmiştir.
En önemli sorun neydi? Mülkiyeti
belli olmayan alanlarla ilgili bir satış, devir veyahut kullanım hakkı söz
konusu olamıyordu. O zaman mülkiyetin belirlenmesi için kadastro çalışmalarının
yapılması gerekiyordu. Kadastroya baktığımız zaman, o dönemde Türkiye'nin yüzde
85’inde kadastro yapılmamıştı, hele hele orman kadastrosu Hak getire! Mera
kadastrosu ayrı, tarım kadastrosu ayrı, orman kadastrosu ayrı idi. 2005 yılında
çıkartılan yasa ile bu kadastro işlemleri birleştirilmek suretiyle hızlı bir
kadastro çalışması yapıldı ve bu kadastro çalışmaları sonucu ucu yine 2/B’ye
gireceği düşünülüyordu ama 2/B’yle ilgili herhangi bir düşüncede, herhangi bir
çalışmada yine Anayasa, yine Cumhurbaşkanının vetosu önümüze çıkartılıyordu.
2007 seçimlerinde milletimizin yüzde 47’si AK PARTİ’ye oy verince, Milliyetçi
Hareket Partisi de gruba gelince, burada Cumhurbaşkanlığı sorunu çözüldü.
Cumhurbaşkanı sorununun çözülmesi bu sorunların da çözümüne kapı aralanmasına
vesile oldu. Yeni düzenlemelerde, Cumhurbaşkanı olaylara buna göre bakacaktı.
Daha sonra, işte, 2009
yılında, 3 siyasi partinin anlaştığı 9 maddeli Tapu Kadastro Kanunu’nda şu
hükümler yer alıyordu: 2/B alanlarının önce kadastrosunun yapılması. Kadastrosu
yapılan 2/B alanlarının hak sahiplerinin tespiti. Hak sahiplerinin tespiti
çalışmalarındaki komisyonun 2012 yılı sonuna kadar çalışmalarını yapabilmesi ve
güncelleştirme faaliyetlerinin yapılması. Maalesef, Cumhuriyet Halk Partisi
bunu da Anayasa Mahkemesine götürdü. Belgeler hep elimizde. Anayasa Mahkemesi
kısmen, belli kısımları düzeltmek yönüyle kısmen de onaylamış oldu çünkü
Anayasa Mahkemesinin şekli de değişmiş oluyordu o zaman. Böyle olunca, işte,
uzun süreçten bu yana çözüm kapıları aralandığından ve Sayın Hamzaçebi de
bilgisini, tecrübesini, sorumluluğunu, bir kez de İstanbul Milletvekili olarak
bölgeyi gezip dolaştığı zaman -ki biz hep oralardaydık- olayı bizatihi yerinde
gördü, yaşadı, duydu, hissetti ve bugünkü konuşmaları yaptı. Ben tebrik
ediyorum. Gelinen nokta itibarıyla son derece önemli bir nokta.
Ama Sultanbeyli’de… Bakın,
benim elimde belge var. Orman alanlarının işgaline vesile olacak diye bu
düzenlemeye karşı çıkanlara soruyorum. Aslında 2/B alanlarının toplam tahmini
miktarı 410 bin hektar idi ama güncelleştirme yapılmamıştı, kadastro
çalışmaları yapılmamıştı, bunlar bitmemişti. O hâlde, bir taraftan bu
çalışmalar sürdürülsün, 2012 yılı sonuna kadar da teknik heyet bu tip
ihtilafların da çözülmesine imkân sağlayacak yetkiyi aldıkları için “Acaba yeni
2/B alanlarını da bunun içerisine sokuşturabilirler mi?” diyerek endişe duyan
milletvekili arkadaşlarımız vardı. Şimdi gördük ki, bugün, yüzde 99’u bitmiş
olan 2/B alanlarıyla ilgili güncelleştirmede 345 bin hektar alan 2/B alanı
olarak önümüze gelmiş. Bakın, 410 bin hektar nerede, 345 bin hektar nerede?
Yaklaşık 70 bin hektar alan yeniden orman olarak geri dönmüş oldu. Demek ki
orman alanları daraltılmadı. Kaldı ki Orman Genel Müdürlüğü bu arada boş
durmadı, sürekli olarak ağaçlandırma kampanyalarıyla 1 milyon 400 bin hektar
alan da ayrıca orman olarak kazandırıldı. Dolayısıyla, orman köylüleri başta
olmak üzere mülkiyet sorununun çözümüne yönelik faaliyetleri dile getirdiğimiz
zaman, her yerde ve her zaman önümüze şu haritaları çıkartıyorlardı.
Bakın, böyle 2/B alanı olur
mu? Nedir bu? Sultanbeyli başlı başına bir il oldu. Şöyle Sultanbeyli’yi
gösteriyorlardı. Sultanbeyli’nin aslında büyük bir bölümü tapuludur, yüzde
27’si 2/B’dir.
Sonra, bakın, Beykoz’daki
insanlardan bahsediliyor. Beykoz’un büyük bir bölümü… 2/B alanı olan yer
Çavuşbaşı’dır. Hep bu gösterildi. Evet, Çavuşbaşı’nda villalar var, doğru ama
bütün bunlar tartışılıyor.
Sonra, Bursa Sanayi Sitesi
Kestel, Antalya Kepez, İzmir Menderes alanları çevresi orman olma vasfını
kaybetmiş, şehir olmuş alanlar ama büyük bir rant olarak dönüştürülen,
düşünülen alan İstanbul’du. İstanbul Türkiye'nin özeti olduğuna göre,
İstanbul’la ilgili çözümün önemli olduğu ve Türkiye genelinde çözmeye yönelik
de lokomotif görev… Lehte de aleyhte de
hep bu kullanıldı, bu konuşuldu, bu tartışıldı. “Seçim öncesi barış
projesi” dendi, “Bir hukuki sorunun çözümü” dendi, ne dendiyse bir güzel şeyler
oldu ama bu arada rayiç bedellerle ilgili şikâyeti biz de yaptık, doğrudur. Bu
tartışmalar sonucu -kamu malları birilerinin menfaatine peşkeş çekilecek
iddiaları sonucu- devletin menfaatlerini koruma refleksiyle donatılmış olan
Millî Emlak Genel Müdürlüğü, tabii ki her zaman, acaba bir yanlışlık
yapabilirsem ne olur mantığıyla, devleti koruma refleksiyle, buradaki rayiç
bedel tespitlerinde, o sıkıştırılmış dar zaman içerisinde, kısmen yerine giderek,
kısmen uzaktan telefonla sorarak, kısmen komisyoncularla tartışarak, tanışarak
fiyatları aldılar ama mülk sahiplerinin hak sahibi olabilmesi için Anayasa
gereği ne yazmak gerekiyordu? Fiyatlara itiraz etmeksizin siz ancak hak sahibi
olabilirsiniz.
Peki -aslında bu Anayasa’ya
aykırı dendi- itiraz edilemediği takdirde ne olur? Eğer itiraz hakkı kapısı
açılacak olsaydı bu sorunun çözümü yıllarca sürecekti. Peki, itiraz kapısı
hukuken kapanmış oluyor ancak zımnen, bu tespit çalışmaları esnasında, bölgede,
arazide siyasi partilerin, muhalefetin, iktidar partisinin ve sivil toplum
örgütlerinin eleştirileri ve güncel çalışmaların ortaya koyacağı bilgi ve
belgelerle değişimin her zaman yapılabileceğini biz her zaman söyledik.
Nitekim, Komisyonda aynı şeyi söyledik: “Bu yasa şu anda arzuları, ihtiyaçları
karşılamıyor.” Şimdi de söylüyorum, yine karşılamıyor.
VAHAP SEÇER (Mersin) – O
zaman bir daha getirin.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
Neden? Çünkü tapulu olup da…
Bakın, bir de tapulu
olanların bedelsiz verilmesi bu yasayla sağlandı. Ecrimisillerin fiyattan
mahsup edilmesi bu yasayla sağlandı. Tarım maksatlı, en dar gelirli
vatandaşımızın kendisine ve ülkeye katkı sağlaması açısından kullandığı tarım
arazilerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi bu yasayla sağlandı.
Dolayısıyla, bu yasa sadece
2/B alanlarını değil, ciddi bir geniş yelpazeyi kucaklayarak bir çözüm
ürettiğine göre, Karadeniz başta olmak üzere, orman olup yine orman kalan ama
tapulu mülkü olup tapusu elinden alınan vatandaşların hâli ne olacak? Buna da
bir çözüm getirmek lazım ama Anayasa’nın 169’u değişmedikçe, yeni bir süreçte
anlaşma sağlamadıkça bunu sağlayamayacağız. O hâlde, yeni bir çalışmaya
ihtiyacımız var.
Kızılağaç ve kestanelerin
orman emvali olup olmayacağı, 65 yılındaki topografik haritalarda yeşil alan
gözüküp, fındıklık ve çay bahçelerinin orman olarak yazıldığı, hatta mahkeme
kararı veyahut bilirkişinin giderek aslında orman olmadığı hâlde orman yazılan
alanlar var. Bu tip ihtilafların da çözümüne yönelik yeni bir çalışma yapılması
lazım.
Şunu söylemek istiyorum:
Elbette sekiz ay önce çıkarılan bir yasa tüm hazırlıklarıyla bitmiş olup bugün
uygulamaya geçseydi iyi olurdu ama bu kadar yoğun çalışmalara rağmen, bugün
bile tam bitmemiştir, hâlen güncelleştirme devam ediyor ve nitekim, fiyatlar
belki bugün yarın açıklanacaktır. O bakımdan, bu tartışmalar sonucu, Millî
Emlak Genel Müdürlüğü bizzat “Madem böyle bir ihtilaf var, itiraz var, kaygı
var, vatandaşın endişesi var, çözüme katkı sağlamamız gerekirken çözümsüzlüğü
getiriyor, o hâlde yeni heyetlerle çapraz bir şekilde -bir başka yerde, yani
İstanbul’a giden heyeti başka yere, başka yere giden heyeti buraya- acaba
fiyatlarda ne olur?” diyerek ciddi bir çalışma yaptıklarını söylüyor. Biz bile
henüz bilmiyoruz. Bu ciddi çalışmalar sonucu reel olan rayiç bedelin gündeme
geldiği kanaatiyle biz diyoruz ki, bütün bunlara rağmen, tarım alanlarında da…
Bakın, İstanbul’da, evet,
villa yapan veyahut menfaat uğruna el değiştirmek suretiyle 10 dönüm, 20 dönüm,
30 dönüm, 50 dönümlük villa alanlarını alanlara rayiç bedel üzerinden yüzde 30,
peşin ödedikleri takdirde farklı bir anlayış var ama 400 metrekare ve
altındakilerle ilgili bir şey olmadı diyenlere, 40 bine yakın mükellef bundan
istifade etmiş oluyor.
Müracaatların 300 bininin
tarım alanlarıyla ilgili olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, tarım alanlarındaki
300 bin dar gelirli vatandaşlarımızın, aslında tarım maksatlı ağıl, kümes, bu
tip inşaatlar dâhil -şimdi yeni önergeyle de onu koyduk- mesken olarak
kullandığı binaların da bulunduğu alanlar dâhil olmak kaydıyla, fiyatların
buralarda da yüzde 50’ye indirilmesi -peşin ödedikleri takdirde tabii yüzde 20
daha var- yüzde 40’a indirilmesi söz konusu.
Ayrıca, ödemelerde biraz
daha, faizsiz –bakın, faizsiz- ve herhangi bir zam getirilmeden, üç yıl olan süreyi
beş yıla, dört yıl olan süreyi de altı yıla çıkartmak suretiyle ciddi bir
düzenleme yapıldığını görüyoruz.
Bu düzenlemeyi bu şekilde
teklif olarak getirmemizin sebebi neydi? 400 metrekareyle ilgili ciddi bir
rahatlamanın olduğunu ama tarım alanlarında bir sıkıntı geleceğini gördüğümüz
için, bu süreç bitmeden -mademki bu kadar uzun bir süre aldı- yeni bir kanuni
düzenleme yapmayı beklemeden son günlerde bir teklif verelim dedik, bu teklifle
belli bir düzenleme şansını da yakalamış oluruz dedik. Nitekim, hazırladığımız
bu teklifle de 3 maddede değişiklik var.
Birincisi, bahsedilmiş olduğu
gibi, tarım alanlarındaki fiyatların yüzde 50’ye indirilmesi; ikincisi,
taksitlerin üç yıldan beşe, dört yıldan altı yıla çıkartılması; üçüncüsü de
kamu menfaati söz konusu olan orman alanlarında zaten önceden olan, kanun
gereği, Orman Kanunu’nun 17’nci maddesinin hükümleri gereği, hastaneler ve
eğitim alanlarında herhangi bir işlem söz konusu olursa, kamu menfaati bunu
gerektiriyorsa, yap-işlet-devret modeline esas olan yerlerde finansman zorluğu
söz konusu olduğu takdirde, yap-işlet-devret modelinin yanı sıra kamu-özel iş
birliğiyle şehir hastanelerinde uyguladığımız sistemin burada da
uygulanabilmesinin önünü açan bir teklif olarak karşımıza gelmiş oluyor.
Değerli arkadaşlar,
görebildiğiniz kadarıyla işin, özetin özetini sundum. Geçmişte şöyle oldu,
böyle oldu, falanca böyle dedi demekle çok fazla bir şey elde edemeyeceğimiz
için, isim isim kimin ne söylediğini, ne söylemediğini bilmiyorum, söylemek
istemiyorum ama üç dönemdir milletvekiliyim, üç dönemdir bu konuları
tartışıyoruz. Orman Köylülerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu Başkanı
olarak, 2004-2005 yıllarında, Türkiye’nin bütün orman köylülerini, illeri ve
köyleri yani Mersin’den Muğla’ya, Edirne’den, Tekirdağ’dan Artvin’e kadar bütün
bölgeleri ilgilendiren, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımla birlikte -ki 2
tane bu konuları çok iyi bilen uzman arkadaşlarımdı onlar; biri Gürol Ergin,
biri de Mehmet Işık; biri orman yüksek mühendisiydi, biri de ziraat yüksek mühendisiydi-
ittifakla çıkartmış olduğumuz bir komisyon raporu var. O raporu da okuyacak
veya okuma lütfunda bulunacak olur iseniz, bu sorunların çözümüne yönelik
ipuçlarını, şuradan aldıklarımızın büyük bir bölümünü orada görme fırsatı söz
konusu olacaktır. Bu bakımdan, ben, emeği geçenlere, aslında, katkı verenlere…
“Bedelsiz verilsin.” ifadesinde aslında dürüst değiller demem, hiç böyle bir
şeyi de yakıştıramam. Aslında, dürüstçe “Orman köylülerine bedelsiz verilsin.”
ifadesi söz konusu olabilir ama toplam 750 bin kişinin muhatap olduğu bir
alanda 75 milyon insan hemen diyecek ki… Nitekim, o gün bir referandum söz
konusu olursa “Benim herhangi bir yerde yerim yok, işgal etmedim, orman
açmadım, gitmedim, oraları almadım. Benim hakkım değil mi? Benim yerimi hiç
değilse bedelsiz veremezsiniz.” diyenlere karşı, işte, eşitlik ilkesine aykırı
olabileceği kanaatiyle, “bedelsiz” ifadesinin biraz zor olduğunu… Ama düşük
bedellerle aslında orman köylülerine artı bazı destekler var. Olması lazım,
yine de ilave edilmesi lazım. Elde edilen gelirlerin büyük bir bölümünün orman
köylülerine aktarılmasının da doğru olacağına inanıyorum ve bunu da savunuyorum
ama bedelsiz verilmesi konusu Anayasa’ya aykırı olacağından… Belki siz
Cumhuriyet Halk Partililer Anayasa Mahkemesine gitmeyeceksiniz, inanıyoruz, MHP
hiç gitmeyecek ama sivil toplum örgütlerinden birisi gittiği takdirde… Bakın,
bizim sütten ağzımız yandı. Maalesef, “Gitmeyeceğiz.” denildi ama çok insanlar,
bir bakıyorsunuz Anayasa Mahkemesine gidiyorlar. Burada da eşitlik ilkesine
aykırı olabileceği kanaatiyle, bir de adaletin gereği olduğuna inanarak,
bedelsiz değil de bu kolaylaştırmalarla işi götürüyoruz.
Ben şunu son olarak
söylüyorum: Bütün bunlara rağmen çok fazla gocunmamak lazım. “Getirdiniz, bir
daha getirdiniz.” İhtiyaç duyulursa bir daha getireceğiz çünkü Türkiye Büyük
Millet Meclisi çözüm yeridir. Zamanı, zemini gelince… Vaktinden önce çiçek
açmıyor. Bazı şeyler vakti gelince ancak gündeme getirilebiliyor. Bu kadar
güzel uzlaşma noktasını biz o günlerde yakalayabilseydik o gün belki bu işi
hızlandırırdık. Şimdi bu kadar güzel savunmalar, bu kadar güzel teklifler, bu
kadar güzel temenniler söz konusu oluyor İstanbul’la, Sultanbeyli’yle,
Beykoz’la ilgili. Ben hepsine saygı duyuyorum, hepsine teşekkür ediyorum.
Ama bundan sonra da ihtiyaç
duyulduğunda aynı iş birliğini hepinizden bekliyor, teklifimizin sizlerin
oylarıyla kabulünü arz ediyor, hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bayraktar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Bayraktar konuşmasında ismimi de vermek suretiyle, 22’nci
Dönemdeki 2/B yasasına karşı bir tutum aldığımı ifade ederek gerçeğe aykırı
olan bir durum ifade etti.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) – Siz
almadınız, sizin arkadaşlarınız…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Ayrıca, o dönem Genel Başkanımız olan Sayın Deniz Baykal’ın
2/B’yle ilgili olarak tutumunu gerçeğe uygun olmayan cümlelerle ifade etti, söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Rize Milletvekili
Nusret Bayraktar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Sayın Bayraktar’dan,
benim konuşmamda ileri sürdüğüm ve bu teklifin sorun olan kısmına ilişkin bir
değerlendirme yapmasını beklerdim, maalesef o konuda bir değerlendirme yapma imkânı
bulamadı. Onun yerine, Sayın Başbakan zaman zaman Cumhuriyet Halk Partisini
eleştirmek için tek parti yıllarına gidiyor, o da Deniz Baykal dönemine giderek
oradan bir şeyler bulabilir miyim düşüncesiyle bir şeyler söyledi.
Hemen söyleyeyim, 22’nci Parlamento
Döneminde 2/B’yle ilgili teklifinizi buraya getirdiğiniz zaman, bu kürsüde
konuşmacılarımız “Orman köylüsüne bunu bedelsiz olarak verelim. Gelin bunu
sağlayın, bu anayasa değişikliğini olgunlaştıralım çıkaralım.” dedi ama bunu
kabul etmediniz.
Şimdi şu gerekçe doğru değil
Sayın Bayraktar: Anayasa diyor ki “Bu yerler orman köylüsüne verilsin.” “Şimdi
biz orman köylüsüne bunu bedelsiz verirsek eşitliğe aykırı olur...” Eşitlik,
aynı konumda olanlara aynı kuralların uygulanmasıdır. Farklı konumda olanlara
farklı kuralları uygulamak eşitliğin gereğidir. Aynı konumdaysa, gelir seviyesi
itibarıyla herkes aynıysa herkese deyin ki: “Rayiç bedelin yüzde 50’si.” Ama
gelir durumu farklıysa ona farklı kural uygulayacaksınız, eşitliğin tanımı
budur.
İkincisi şu: “Çavuşbaşı’da
villalar var. O nedenle, bu fiyatlar doğrudur.” diyor Sayın Bayraktar, eski
seçim bölgesi. Oraları unuttuğunuzu sanmıyorum...
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) –
Biliyorum. Hayır, orada yaşıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) -…ama herhâlde zamanınız yetmedi. Şimdi, Çavuşbaşı’nın yüzde 70’i
köylüdür. Yenimahalle var, Karlıtepe var, Tokatköy var, buraları unuttunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) –
Görele var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Görele var. Hepsi fakir, yoksul vatandaşlarımız.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) –
Kestanelik var, Karanlıkdere var, hepsi var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Gelip bu fiyatı Çavuşbaşı’daki lüks villaları esas alarak
savunuyorsanız, yazık!
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Yılmaz,
buyurunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
“Bedava verecekler.” diyerek 75 milyonun hakkının ne olacağı noktasında, bizim
kullanmadığımız ifadeleri söylediği için, söz istiyorum.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) –
Size söylemedim. Sizin isminizle öyle bir şeyden bahsetmedim ki!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Bizim kullanmadığımız, bizim konuşmalarımızı kastederek…
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) –
Sizin konuşmalarınızı kastetmedim ki!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - …bedava
vermek şartıyla 75 milyon insanın hakkının yendiğini ifade ederek bizim
söylemediğimiz… Bizim bu noktada teklifimiz var.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) – MHP
adına bir şey söylemedim efendim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) -
Eksik ve yanlış bir beyan vardır, onu düzeltmek istiyorum müsaade ederseniz.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) – MHP
adına öyle bir şey söylemedim.
BAŞKAN – Düzeltmek
istiyorsunuz yani “Muhalefet böyle söyledi.” diye siz bunu düzeltmek
istiyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Söylemediğimizi söylemek istiyorum.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) – O
zaman siz yoktunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Bedelsiz verilsin anlamında kanun teklifimiz var.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) – Var
ama ben sizi kastetmedim.
BAŞKAN – Tamam, buyurun,
düzeltin o zaman.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Rize Milletvekili Nusret
Bayraktar’ın bazı ifade-lerine ilişkin açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, burada, orman köylülerinin
sıkıntılarını geçen dönemde inceleyen bir komisyonun Meclis raporlarındaki bu
tespitleri gerçekten çok doğru yaptığı kanaatindeyim ve bu raporlarla, orman köylüsünün
fakirliği devlet raporlarına girmiş. Biz biraz önceki konuşmamızda şunu
söyledik, 2/B’nin geldiği süreci değerlendirdik: “Bu 2/B bugünün meselesi
değil. Bu 2/B, dededen oğula geçmiş. Burada bir emek verilmiş. Bunların
karşılığında, eğer siz genellik ilkesini uygularsanız birtakım sıkıntıları
beraberinde getirirsiniz yani bundan rant sağlayan, arsa toplayan, tarım
arazilerini toplayan insanları aynı kefeye koyarsanız ciddi sıkıntıları
beraberinde getirirsiniz dedik ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak şöyle bir
teklifte bulunduk, dedik ki: Bütün sıkıntıyı çeken ve yıllık geliri bin TL’yi
bile bulmayan bu orman köylüsünün… Kanunun adı zaten “Orman Köylülerinin
Korunması, Kalkındırılması ve Desteklenmesi Kanunu.” Ama bu kanunda, bir
genellik ilkesiyle orman köylülerini koruyan, kollayan hiçbir farklılık yok.
Biz de, bunun için, Milliyetçi Hareket Partisi olarak şunu söyledik, dedik ki:
Gelin, Orman Kanunu’nun 31’inci ve 32’nci maddesi var. 31’nci maddesi orman içi
köyleri kapsar, 32’nci maddesi orman kenarı köyleri kapsar; bu manada, bu
ormanları koruyan, bu işin çilesini çeken bu köylülerimize farklı bir uygulama
getirelim. Bedelsiz de demedik, dediğimiz şudur: Orman köylerinden, 31’inci
madde kapsamına giren yerlerde rayiç bedelin yüzde 15’i, 32’nci madde kapsamına
giren köylerde rayiç bedelin yüzde 25’i olarak belirleyelim. Diğer yerlerde,
İstanbul’da, Beykoz’da, Sultanbeyli’de, Ümraniye’de bu insanlar zaten mağdur
olmuşlar, gecekondu mafyasından, arsa mafyasından bu yerleri zaten satın
almışlar. Buralarda da emlak vergisi değeri üzerinden bu satışları yapalım
dedik, yoksa hiç kimseye, bu, bedava verilsin demedik.
Ben bunların bilinmesini
istiyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Rize Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç
ile 16 Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1256, 2/1257) (S. Sayısı: 428) (Devam)
BAŞKAN – Şahsı adına Mersin
Milletvekili Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bayraktar 2002-2007
sürecini, 22’nci Dönem sürecini daha çok anlattı. Ben isterdim ki bir yıldır
tartıştığımız ve bir noktaya varamadığımız 6292 sayılı Kanun’la ilgili bazı
değerlendirmeler yapsın ama aslında bu çalışmaların başarısızlıkla
sonuçlandığının kendisi de farkında.
Yaklaşık olarak bir yıldır,
Parlamentonun mesaisini alan bir konuyu tartışıyoruz. Mesele at pazarlığına
döndü. Vasfını yitirmiş orman alanlarını orman sınırları dışarısına
çıkarıyoruz, hazine adına tescil ediyoruz ve hak sahibi olarak belirlediğimiz
yurttaşlara bunları satacağız. 3’e mi satacağız, 5’e mi satacağız, 7’ye mi
satacağız, kaç taksitle satacağız; rayiç bedeli nasıl belirleyeceğiz; satış
bedeli rayiç bedelin ne kadarı olacak, yüzde kaçı olacak; bir yıldır bunları
tartışıyoruz. Şimdi, Sayın Bayraktar’ın bu konuda bazı değerlendirmeler yapması
gerekiyordu.
Şimdi, biz size laf
anlatamıyoruz ya da siz anlamıyorsunuz. Bunlar komisyonlarda da tartışıldı.
Bugün getirdiğiniz düzenlemeye ilişkin önerilerimizi daha geçtiğimiz ay burada,
tartışmalarda sizlere sunduk, bu konuda önergeler verdik, madde ihdası istedik.
Burada komisyon çoğunluğu sağlanamadığı için o madde ihdası yapılamadı. Neydi
onlar? Dedik ki: Geneli anlamında bir düzeltme yapmıyorsanız, hiç olmazsa tarım
alanlarında satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50’si olsun. Ne dediniz?
“İstemezük.” dediniz. Dedik ki: Bu kapsama, üzerinde tarımsal faaliyet yapılan
hazine arazilerini de alalım. Siz ne dediniz? “İstemezük.” dediniz. Peki, bunu
da yapmıyorsanız, madem satış bedelinin rayiç bedelin yüzde 70’i olması
konusunda ısrarcısınız, hiç olmazsa ödemede kolaylık yapın, üç yıl altı taksiti
dört yıla, beş yıla çıkarın, burada bir iyileştirme yapalım. Yine “İstemezük.”
dediniz. Şimdi, bir ay sonra getiriyorsunuz, bizim bir ay önceki önerilerimizi
kendi önerileriniz gibi bize sunmaya çalışıyorsunuz. Ortada bir başarısızlık
var.
Şimdi, az önce siz yine ikrar
ettiniz, dediniz ki: “Bu düzenleme bu sorunu yine çözmeyecek.” Bunu kabul
ediyorsunuz ve geriye gidiyorsunuz, 22’nci Dönem Parlamentosundan, efendim,
Anayasa Mahkemesine gitmişiz; Tapu Kadastro Kanunu’nda değişiklik olmuş, onu da
Anayasa Mahkemesine götürmüşüz. E, yapmışız, etmişiz; bugüne gelelim -dün
dündür, bugün bugündür- bugünü tartışalım. Bizim fikirlerimiz değişebilir,
sizlerin fikirleri değişebilir, toplumsal talep değişebilir. Şimdi, günümüz
Türkiye’sinde bu konuyla ilgili toplumsal talepler nelerdir, onlara bakalım.
Televizyon ekranlarında izliyorsunuz, bu konuda, 2/B arazilerinin yoğun olduğu
Mersin’de, Antalya’da, İstanbul’da insanlar feryat ediyor, bağırıyor, polisle,
emniyet güçleriyle karşı karşıya geliyor; “Rayiç bedel yüksek. Biz bu
bedellerle bu alanları satın alamayız.” diyor. Bu bir toplumsal taleptir. Bu
bir toplumsal tespittir. Bizim, Parlamento olarak bunlara kulak vermemiz lazım
ama siz “Bizim dediğimiz dedik, çaldığımız düdük” diyorsunuz. Bakınız, bu
alanların satış bedelinin rayiç bedelin yüzde 50’si olması konusu, daha bu yasa
ilk görüşüldüğü esnada, komisyonlarda sizlerin de, iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımın da altına imza attığı ve kabul edilen önergede yer alıyordu,
değil mi? Ne dedik o zaman? Satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50’si olsun ama
Parlamentoya geldi, burada fikir değiştirdiniz. Çünkü, orada verdiğiniz karar
sizin kararınızdı ama burada sizin kararınız yani Parlamentonun,
milletvekilinin iradeleri birileri tarafından ipotek altına alındı, bütün
mesele burada. Milletvekilleri doğrusunu yapıyor komisyonda. Onlar seçim
bölgelerindeki talepleri alıyor, gerçekleri görüyor, sıkıntıları görüyor
komisyonda dile getiriyor ama bir sayın bakan çıkıyor ya da bir bürokrat çıkıyor,
milletvekili arkadaşlarımı yanlış yönlendiriyor ve zan altında bırakıyor, bütün
problem bunda.
Şimdi, bu düzenlemede neler
yapılıyor? Yaklaşık 345 bin hektar 2/B arazisinin üzerinde tarımsal faaliyet
yapılan kısmında bir düzenleme yapılıyor, bir iyileştirme yapılıyor. Ayrıca,
yine üzerinde tarımsal faaliyet yapılan hazine arazilerinde böyle bir düzeltme yapılıyor ama diğer alanlarına
ilişkin herhangi bir iyileştirme yok, yine itirazlar devam edecek, yine
sıkıntılar devam edecek, yine talepler devam edecek; biz, bunu anlatmaya
çalışıyoruz.
Şimdi, orman köylüleri -CHP
Grubu adına konuşan Sayın Grup Başkan Vekilimiz de, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına konuşan, BDP adına konuşan arkadaşlarımız, hatip arkadaşlarımız
değindiler- Türkiye'nin en yoksul kesimi, 7 milyon orman köylüsü var. Bunların
geliri… Türkiye’deki sosyal sınıflar içerisinde en az gelire sahip topluluk.
Şimdi, bu satış bedelleriyle bunları alamayacak bu insanlar. Tekrar söylüyoruz:
Tekrar sıkıntı çıkar. Siz ne diyorsunuz Sayın Bayraktar? Diyorsunuz ki: “Ya,
biz bunu yaparız ama siz Anayasa Mahkemesine gidebilirsiniz, siz gitmezseniz
bile bir sivil toplum örgütü bunu götürebilir.” Siz işaret ediyorsunuz çünkü
bunu yapmaya niyetiniz yok, böyle bir niyetiniz yok.
E şimdi, çiftçi vatandaşa bir
ayrıcalık yapıyorsun, satış bedelini belirlerken “Rayiç bedelin yüzde 50’si
olsun.” diyorsun. O, Anayasa’ya aykırılık teşkil etmiyor ya da herhangi bir
sivil toplum örgütü Anayasa Mahkemesine gitmiyor ama orman köylülerine ilişkin
böyle bir tasarruf olduğu zaman böyle bir endişeyi getiriyorsunuz,
Parlamentonun önüne koyuyorsunuz; bu, doğru değil. Bu, samimi bir yaklaşım da
değil benim kişisel görüşüm olarak.
Değerli arkadaşlarım, en
büyük sorunlardan bir tanesi, rayiç bedel meselesi. Komisyonlar bu konuda
objektif değerlendirmeler yapıyor ya da yapmıyor, önümüzdeki günlerde satış
bedelleri ortaya çıkacak. Rayiç bedellerin ortaya çıkmasıyla satış bedellerinin
de ortaya çıkacağını göreceğiz ve bakalım, toplumsal tepki nasıl olacak?
Umarım, Sayın Bayraktar’ın dediği gibi olmaz. O söyledi bunu: “Bu düzenleme, bu
işi çözmeyecek.”
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) –
İlavelere ihtiyaç var, ilavelere.
VAHAP SEÇER (Devamla) - Ben
de aynı şeyi söylüyorum: Bu düzenleme, bu sorunu çözmeyecek, gerisin geri
gelecek, mesaimiz çalınacak. Parlamentonun günlük çalışmasının hazineye
maliyeti 250 bin lira, çalışanların ücreti hariç. Yazık, günah değil mi?
Günlerdir, 19 Nisan 2012’den bu yana günlerdir, enerjimizi bu iş için
harcıyoruz, mesaimizi, paramızı bu iş için harcıyoruz. Bir an önce çözülmesi
için başta, Milliyetçi Hareket Partisinin de Cumhuriyet Halk Partisinin de bu
konuya ilişkin kanun teklifleri vardı. Ben isterdim ki o dönemde oturulsun,
acele edilmeden, muhalefet de dinlenerek, onların önerileri de dikkate alınarak
bir düzenleme yapılsın, böyle, sürekli gerisin geri bu iş önümüze gelmesin ama
bunun tersi oldu.
Bu düzenlemede en önemli
madde 3’üncü madde aynı zamanda. Bakınız, orada, kamu-özel ortaklığıyla
yapılacak olan birtakım yatırımlara ilişkin bir düzenleme var sağlık ve eğitim
tesisleriyle ilgili. Bakınız, Türkiye’de yatırım olsun, Türkiye’de gerekiyorsa,
burada kamu yararı varsa, bir istismar yoksa, zorunlu hâllerde orman alanları
da tahsis edilsin ama bunlar suistimale açık işler.
Bakınız, buradan uyarıyoruz:
Bugün siz iktidarsınız, siz Hükûmetsiniz; bir başka dönemde bir başka hükûmet
olur, bir başka parti iktidar olabilir. Bu madde istismara açıktır.
İstediğinizi gözünüzün beğendiğine -orman alanlarını- tahsis edersiniz,
gözünüzün beğenmediğine orman alanlarını bu yatırımlar için tahsis etmezsiniz.
Bu tamamen sizin elinizde. Bu yanlış bir düzenleme. Bu düzenlemenin, bu
maddenin bu tasarıdan çıkartılması lazım.
Bakınız, Orman Bakanlığının
görevi orman alanlarını korumak, Orman Bakanının görevi de o. Ama, Allah selamet
versin, orman satılıyor, ormanlar daraltılıyor, Orman Bakanının sesi çıkmıyor.
Bunu da anlamak mümkün değil.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Seçer.
Şahsı adına Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker.
Buyurunuz Sayın Şeker. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
428 sayılı, kısa ismiyle 2/B
yasası üzerinde söz almış bulunmaktayım. Gerçekten, bu yasanın ilk
başlangıcından bugüne kadar emeği geçen, teklifte imzası olan ve o yasayı
burada kabul eden değerli milletvekili arkadaşlarımızı, Genel Kurulumuzu tebrik
ediyorum.
Çok önemli bir yasa,
yıllardan beri kangren hâline gelmiş ve devlet tarafından mağdur edilen
vatandaşın haklarının korunması yönünde çıkarılan bir yasa. Maalesef, geçmişte
devlette, devletin kurumları arasında bir koordinasyon olmayınca, çalışmada
birliktelik olmayınca bu problemler ortaya çıkmış.
Bildiğiniz gibi, normal
kadastroyu Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü yapar, orman kadastrosunu da orman
kadastro müdürlüğü yapar. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bir bölgeye gidip
kadastro çalışmalarını yaparken tüm ilgili kurumlara bilgi verir, yazı
gönderir, der ki: “Şu bölgede, şu alanda, şu köyde kadastro çalışması
yapıyorum. Bu konuyla ilgili, bu bölgeyle ilgili projeleriniz, yatırımlarınız,
kurumunuzu ilgilendiren konular varsa bunları, gelin, birlikte değerlendirelim.”
Tabii ki aynı yazı orman müdürlüklerine de yazılıyor. Ama maalesef, AK PARTİ
iktidarına kadar bu konuda orman kadastro müdürlükleriyle Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünün bir paralel çalışması olmadı. Tapu ve kadastro müdürlükleri
gidip arazide çalışmalarını yaptılar, kendi mevzuatlarına göre tapu verilmesi
gereken yerlerde tapu kayıtları varsa tapu kayıtlarına göre, tapu kayıtları
yoksa zilyetliğe göre, bilirkişilerin beyanı doğrultusunda, oralarda tapular
çıkarıldı. Sonra, aradan yıllar geçti, yirmi yıl geçti, otuz yıl geçti, orman
kadastro müdürlükleri gidip o bölgede orman kadastrosu çalışması yapmaya
başladılar ve o geçmişteki norm, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün vermiş
olduğu tapuların olduğu yerler, araziler, tarlalar, arsalar bu sefer orman
kadastro müdürlükleri tarafından ya 2/B statüsüne ayrıldı veya da orman
statüsüne ayrıldı. Düşünün, devlet size bir tapu vermiş, aradan yirmi yıl, otuz
yıl geçmiş, siz devlete güvenmişsiniz, bu tapunuz el değiştirmiş, ikinci,
üçüncü, dördüncü, beşinci kişilere geçmiş. Hadi ilk tesis kadastrosunda
gelmişse bir noktaya kadar belki sineye çekilebilir ama eğer el değiştirmişse,
para ödenerek burası satın alınmışsa o insanların mağduriyetini sizler düşünün.
Devlete olan güvende ciddi bir sıkıntı ortaya çıktı. İşte, bu yasa, bu
problemleri, geçmişteki bu güvensizlikleri ortadan kaldırıyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Kaldırmıyor, kaldırmıyor.
İLYAS ŞEKER (Devamla) –
Geçmişte devletin yapmış olduğu bu eksiklikler, bu noksanlıklardan dolayı
vatandaşın mağduriyeti gideriliyor. Yani, bu yasanın kısaca şöyle bir anlamı
var: Devlet, bu yasadan dolayı mağdur olan vatandaşından bu yasayla birlikte
artık özür diliyor ve “Benim geçmişte böyle eksiğim vardı, noksanım vardı,
hatam vardı, kurumlar arasında koordinasyon yoktu, bu hatalardan dolayı seni
mağdur ettim, özür diliyorum. Buyur, sana bu yeri bugünkü kurallar çerçevesi
dâhilinde, bugünkü yasa çerçevesi dâhilinde veriyorum.” diyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Mağduriyeti kaldırmıyor ki.
İLYAS ŞEKER (Devamla) – Bu, gerçekten
çok önemli bir yasa. Tekrar ediyorum, bu yasaya imza atan ve bu yasayı
onaylayan bu Genel Kurulu canıgönülden tebrik ediyorum.
Tabii, bunun ikinci bir ayağı
daha var: 2/B belirli oranda çözüldü ama bir de 2/B olmayıp yine devletin
vermiş olduğu tapulara daha sonra orman kadastrosu tarafından orman şerhinin
konulması. Bu gerçekten çok kötü bir durum. Yani, düşünün, buna hepiniz
bölgelerinizde rastlamışsınızdır, benim kendi bölgemde de var, Kocaeli’de de
var. Devlet tapu vermiş, belediye gitmiş oraya, imar planı yapmış, imar
verilerini, imar şartlarını koymuş, vatandaş gitmiş belediyeden ruhsat almış,
inşaatını yapmış, iskân aşamasına geliyor, orman kadastrosu gelip orada bir
çalışma yapıyor, “Burası orman, hiçbir şey yapamazsın, çivi bile çakamazsın.”
diyor. “Çivi bile çakamazsın.” dediği yerin üzerinde onlarca, binlerce bina var
ama bunların hepsi resmî olarak yapılmış. Bu da işte ciddi bir problem. Aslında
bunun da mutlaka tekrar bu Genel Kurul çatısı altında değerlendirilmesi lazım,
buradan da mağdur olan vatandaşlarımızın bu mağduriyetlerinin giderilmesi
lazım.
2/B yasasıyla ilgili Kocaeli
özeline geldiğimiz zaman: Kocaeli’de de yaklaşık 4 bin hektar 2/B alanı var,
bunun 2 bin hektarının kadastro çalışması yapıldı, tamamlandı, yasaya göre
ilgililere devri yapılacak, geriye kalanların da henüz kadastro çalışmaları
yapılıyor, inşallah onlar da en kısa zamanda tamamlanacak.
Yine, burada, tarım
alanlarının uygun bedellerle kullanıcılara verilmesi gerçekten tarımın
gelişmesi açısından çok önemli. Tarım alanlarını kontrol etmek zorundayız. Bunu
her ortamda söylüyoruz. Karnımız acıktığı zaman yemek zorundayız, gıda almak
zorundayız. Eğer yemek yemezsek, gıda almazsak buraya gelip çalışma yapma
şansımız yok. Araba olmasa da geliriz, yürüyerek de geliriz ama eğer karnımız
açsa, enerjimiz yoksa buraya gelme şansımız yok. Bu açıdan da ben tekrar tebrik
ediyorum tarım alanlarının korunmasıyla ilgili.
Tabii, gelmişken burada diğer
bir konuya da değinmek istiyorum: Maalesef üzülüyorum, yaklaşık bir haftadan
beri Kocaeli milletvekili arkadaşımızın Kocaeli’yle ilgili yapmış olduğu
olumsuz söylemler… Tabii, ona cevap olarak biz de burada bir şeyler söyledik
ama ben burada iki yanlışı düzeltmek istiyorum, bir de Kocaeli’de yapılan güzel
çalışmaları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu yanlışlardan bir tanesi
-doğru, kabul ediyorum, arkadaşımın söylediği doğru- Kocaeli Belediyesi,
arkadaşlar, Türkiye’nin değil dünyanın en borçlu belediyesi. Şu ana kadar AK
PARTİ döneminde 2004’ten itibaren 1 katrilyon borç ödendi, eski parayla, hâlâ 5,8
katrilyon borç var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Hazineye.
İLYAS ŞEKER (Devamla) – Ama
çok samimi olarak söylüyorum, inanmayan arkadaşlarım internete girsinler
“hazine.gov.tr” adresinden açıp baksınlar. Bu borçların tamamı CHP döneminden
kalan borçlar arkadaşlar. Bu dönemde borç yapma şansımız yok.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
– Yirmi yıldır kenti idare ediyorsunuz, hâlâ CHP’ye gerekçe buluyorsunuz.
İLYAS ŞEKER (Devamla) – Yasal
olarak yetkimiz de yok zaten. Biliyorsunuz, Mecliste çıkarılan bir yasayla
belirli oranda borcunuz varsa tekrar borç yapamıyorsunuz. Sadece SSK ve vergi
borçları var, tamam, eyvallah. Ama onun dışında kesinlikle borç yok, bu 5
katrilyonun tamamı geçmiş döneme ait.
İkinci bir konuyu düzeltmek
istiyorum Yuvacık’taki Namazgâh Barajı’yla ilgili. Arkadaşımız dedi ki:
“Belediyede ödeme yetersizliği nedeniyle, ekonomik sıkıntı nedeniyle
durduruldu.” Arkadaşlar, böyle değil. Gazeteleri açın, bakın; bu işi, bu barajı
yapan firma ekonomik sıkıntıya giriyor ve mahkemeden iflasını istiyor. İflası
nedeniyle, işleri de yürütemediği için başka işlerinden dolayı bu, şu anda
sürüncemede. Bununla ilgili İSO Yönetim Kurulunda da zaten işin tasfiyesiyle
ilgili karar alındı.
Evet, arkadaşlar, Kocaeli’de
ne oldu, onu paylaşmak istiyorum. Kocaeli’de bu AK PARTİ’yle birlikte, 2004’ten
sonra 31 adet tünel geçişi ve kavşak yapıldı. 18 adet kültür merkezi yapıldı.
60 adet, yüzme havuzları ve kapalı spor salonu dâhil olmak üzere, spor tesisi
yapıldı. 1.600 kilometre asfalt yapıldı. 1.600 kilometre ne demek biliyor
musunuz arkadaşlar? Edirne’den Kars’a kadar asfalt yapıldı demektir. Sathi
kaplama 1.210 kilometre yapıldı, 72 kilometre yeni imar yolu, ham imar yolu
açıldı ve asfaltlandı. 350 kilometre köy yolları yapıldı. 21 adet, 32 kilometre
sahil düzenlemesi yapıldı. 5,5 milyon ağaç dikildi, 15 milyon yeşil alan
oluşturuldu. Köylerimize 132 adet fırın yapıldı ki bunların hepsi orman
köyleri. Yine, köylerimize 128 tane çelik minare yapıldı. 14,5 kilometre kapalı
sulama kanalları yapıldı, 41 kilometre açık sulama kanalları yapıldı. Yürüyüş yolları
yapıldı, 65 kilometre. Bisiklet yolları yapıldı, 20 kilometre. 4 tane büyük
arıtma tesisi yapıldı arkadaşlar. Köylere 5 tane arıtma tesisi yapıldı. Şu
anda, bizim köylerimizdeki atık sular bile arıtılmadan deşarj edilmiyor. Şu
anda, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 16 tane arıtma tesisi işletiyor. Bu ne
demektir biliyor musunuz? Eğer bu tesisler olmasaydı, yani 2004 öncesini
söylüyorum, her gün İzmit Körfezi’ne 180 ton çamur akacaktı. Artık, bu çamurlar
İzmit Körfezi’ne akmıyor. İşte, bunun sonucudur ki İzmit Körfezi’nde balık
çeşitleri arttı ve İzmit’te bütün bunların sonucunda, arkadaşlar -eskiden
İzmit’ten geçenler burnunu tutarak geçiyordu- şimdi millet İzmit’e tatil
yapmaya geliyor. Karamürsel sahillerimizde mavi bayrak aldık ve bunun sonucu
yine, Kocaeli’de eskiden 1 tane beş yıldızlı otel varken şu anda 5 tane beş
yıldızlı otel yapıldı.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
– Kişiye özel otellerinizi de söyleyin.
İLYAS ŞEKER (Devamla) – Ben,
bütün arkadaşlarımı Kocaeli’ye davet ediyorum. Gelsinler, Kocaeli’yi görsünler.
Artık, Kocaeli eski Kocaeli değil, kokan Kocaeli değil. Kocaeli gerçekten
gezilip, görülüp yaşanacak bir kent diyorum, hepinize saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şeker.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN- Buyurunuz Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, 69’uncu maddeye göre… Bugün
gündem dışı bir konuşma yaptım, arkadaşım da o konuşmalara cevap vermek üzere
son kısmını kullandı. Orada, borçların tümünün, 5,4 katrilyon civarındaki
borcun Cumhuriyet Halk Partisi tarafından yapıldığını ifade etti. Onu düzeltmek
istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Akar, düzeltin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sataşma yok ki Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
“Sataştı.” demiyorum ki bilgiyi düzelteceğim ya.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli Milletvekili İlyas
Şeker’in bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Arkadaşım yaptıklarını
söyledi, doğru söyledi. 5,4 katrilyon borcun sadece 890 milyon dolarlık kısmı
bize ait. Yani o dönemde Yuvacık Barajı adına borçlanmışız 890 milyon ve o
dönemden sonra da iki yıl daha vazifede kalmışız. Geri kalan dokuz yılda
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 1 kuruş para ödememiş Yuvacık Barajı adına, 1
kuruş. Ödemiş… Ben size şimdi hemen söylüyorum, belki düzeltme talep edebilir.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) –
Adresini söyle, “hazine.gov.tr”den baksınlar.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Onu
da söyleyeyim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) -
Söyle, adresi de söyle. Kendi arkadaşların araştırsın, baksın.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
Hazine, İzmir Büyükşehir Belediyesinden yüzde 40 keserken borçlarına karşılık,
Kocaeli Büyükşehir Belediyesinden dokuz yılda ortalama yüzde 9 kesmiştir. Yani
şöyle ifade edebilirim: 1 lira ödememişsiniz kardeşim. 1 lira ödememişler de,
biraz evvel saydı, cami minareleri yapmışlar, köylere fırınlar yapmışlar.
Tebrik ediyorum sizi, gayet güzel. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin borcu 5,4
katrilyon değil ki 11 katrilyon. 2,1 katrilyon geliri olan bir belediyeyi artı
dokuz senede faizler dışında -hazine dışında- 6 katrilyon daha
borçlandırmışsınız.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Doğru
şeyleri söyleyin, doğruyu söyleyin.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
Namazgah Barajı’nı yapamıyorsunuz, adı “gölet” ama… Başka bir şey söyleyeyim:
Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin 17 milyon TL kadar geliri olmasına rağmen,
vatandaşa parasını ödeyemediği için banka hesaplarına el konulmuştur, haciz
gelmiştir. Şimdi, nasıl yönetiyorsunuz? Biraz evvel zamanım yetmedi İlyas Bey.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) –
Arkadaşım “hazine.gov.tr”den baksınlar.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Evet,
evet… Ben size adres veririm. Otur, çalış. Zamanım yok.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Adres
ver, bir baksınlar.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Bütün
hepsi tek tek, yıl yıl elimde. Ve o “borçtan dolayı” dediğiniz, suçladığınız
insanın dokunulmazlığı da yok bugün, yargılayabilirsiniz de…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Şimdi davet ediyor, davet ediyor Kocaeli’ye.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
Kocaeli’de yolu bulamazsınız, şehre girdiğinizde çıkışı bulamazsınız. Bunlar
kenti mahvettiler.
Teşekkür ediyorum. Sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bütün
arkadaşları davet ediyorum, buyursun gelsinler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yolu
bulamazlar, yolu!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Buluruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Oyu
biz alıyoruz yalnız Haydar Bey, oyu biz alıyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Rize Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç
ile 16 Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1256, 2/1257) (S. Sayısı: 428) (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Soru-cevap bölümü yirmi
dakikadır.
Birer dakika süre veriyorum.
Sayın İrbeç…
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dokuz ay içinde üç
düzenlemeyi yapıyorsunuz Sayın Bakan fakat hâlâ köylülerimiz ve çiftçilerimiz
sıkıntıdan kurtulamadı. Ben, iki alternatif öneride bulunmak istiyorum.
Çiftçilik yaparak ailesini geçindirmeye çalıştıkları topraklar, köylülerimize
sembolik rayiç bedeller tespit edilerek ve yirmi yıl gibi vadeler tanınarak
verilmeli ancak rantçılardan korumak için de tapulara “Aile dışına satılamaz.”
şerhi konulmalıdır ya da 2/B kapsamındaki tarım arazileri köylülerimiz
tarafından yirmi beş yılın üzerinde kullanılmış ise tarım bölgelerinde tespit
edilecek belirli bir vergi karşılığında kullanıma açık hâle getirilmeli, bedel
ödemediği sürece tapulara “Aile dışına satılamaz.” şerhi konulmalıdır. Ancak
görünen o ki, AKP 2/B arazilerine ilişkin inadını sürdürecek. Şu anda sosyal
bir patlamanın eşiğindeyiz. Memleketim Antalya’da huzursuzluk had safhada.
Ailesinin yaşamını güçlükle sürdürmeye çalışan köylülerimize ve çiftçilerimize…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın İrbeç.
Sayın Yılmaz...
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bu
Sumbas ilçemizin Bağdaş yaylasında 2/B kapsamında tescil edildiği hâlde
güncellenmeyen birçok yer var, bunların durumları ne olacak?
Yine, tapulu yerler 2/B’ye
çıkarılmış ama Kadirli Mal Müdürlüğü ”Bize böyle bir yazı gelmedi.” diyormuş
yani vatandaşlarımız burada çok mağdur, çıkan yasayı mal müdürlükleri uygulamak
zorunda.
Bir üçüncü sorum: Şu ana
kadar müracaat ne kadar oldu? Bir de bu 26 Şubat tahmin ediyorum son gündü,
müracaat edemeyenlerin durumları ne olacak, bu süreyi tekrar uzatmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Sayın Seçer…
VAHAP SEÇER (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu düzenlemede hem 2/B
arazileri hem de hazine arazileri üzerinde tarımsal faaliyet yapılması kaydıyla
satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50’si olarak belirlendi. Ancak, 6292 sayılı
Kanun’da yine 12’nci maddede düzenlenen Adana Ceyhan Çukurova Tarım İşletmesi,
Konya Sarayönü Konuklar Tarım İşletmesi, TİGEM arazilerinin de satışı
düzenlenmişti ve orada satış bedeli olarak rayiç bedelin yüzde 50’si hükmü
konmuştu. Hazine arazilerinde yüzde 50 diyoruz, 2/B arazilerinde yüzde 50
diyoruz ama TİGEM arazilerinde satış bedelini rayiç bedelin yüzde 70’i konusunu
ısrarla sürdürüyoruz. Bu bir adaletsizlik değil mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Seçer.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, rayiç bedellerin
belirlenmesinde valilerimizin ve AKP il başkanlarının bir dahli, yetkisi var
mıdır? Çünkü, sıkça basına açıklama yapıyorlar “Konuşuyoruz, tartışıyoruz,
düşürüyoruz.” diye.
İkincisi: Tabii, buna bağlı
olarak da medyada yer alan bir haber vardı Antalya’yla ilgili. AKP’li
yetkililerin olduğu bölgelerde, aynı standart içerisinde olan bazı bölgelerde
çok daha farklı bedeller belirlendiği söyleniyor. Bu konuda bir açıklamanız olabilir
mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Günal.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, heyetinizde
Orman Genel Müdürlüğü yetkilileri var. Bir kanun çıkartıyoruz bir sorunu çözmek
üzere ama çözülmeyen bir sorun var: Tapu iptal davaları. Orman idaresiyle orman
içi köylülerinin bitmeyen çilesi. Orman kadastro haritalarında fennî hataların
düzeltilmesi gerekçesiyle –arkadaşlarımız bilir bunu- çok sayıda vatandaşımızın
tapularını iptal ediyorsunuz, yargıya veriyorsunuz. Bu kanuna bir madde koyarak
bu fennî hata düzeltilmesinden kaynaklanan tapu iptal davalarının düşmesini
gerçekleştirebilir miyiz? Böylelikle onları da satışa konu yapabilir miyiz?
Teknik arkadaşlar bu meselenin detayını bilirler. Bu bir fırsattır. Bu kanuna
böyle bir madde ekleyebilir miyiz?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Şandır’ın da söylediği
konu bizlere de intikal etti. “Daha önce elinde tapusu olan ancak orman
tarafından tapuları iptal edilmiş ve bu süreçte müracaat edememiş
vatandaşlarımız için Hükûmet olarak bir çalışma yapılacak mı?” diye
vatandaşlarımız soruyor. Adam köyünü terk etmiş, İstanbul’da, İzmir’de ama
atasından kalma bir tapusu var, bu tapu iptal edilmiş. Vatandaşın bildirimi
yok. Şu anda o alan 2/B konumuna çıkarılmış. “Bu konuda bir çalışma yapılacak
mı? Süre konusunda bir uzatma olacak mı?” diye vatandaşlarımız soruyor.
Yine, aynı şekilde, 2/A
arazileri üzerinde vatandaş lehine bir çalışma yapılacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özkan.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) –
Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, bu kanun bundan önce
de çıktı, şimdi tadilat gibi bir şey oluyor. Ben Sayın Bakanımıza şöyle
söylüyorum: Bu hazine arazisinin üzerinde çiftçilik yapan, hazineyle davalı,
ihtilaflı olanlar -bu kanun- yani hazine tarafı ya da ihtilaf olan taraf “Ben
bu ücretlere razıyım.” dediğinde bu araziler satış listesine girer mi, girmez
mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın Serindağ…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın İlyas
Şeker yurttaşların tasarruf ettiği, hatta tapuyla sahip olduğu yerlerden orman
kadastrosu komisyonu tarafından orman alanı olarak tespit edilen yerler için
vatandaşın mağduriyetinin giderildiğini ifade etti. Bu konudan ne anlamamız
gerekiyor? Yani şunu mu anlamamız gerekiyor: Orman kadastrosu tarafından orman
alanı olarak tespit edilmiş olan yerler vatandaşa iade edilecek mi? Bunu mu anlamak
lazım?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Serindağ.
Sayın Kaplan…
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, gerçi
konununuz olmayacak, nöbetçi bir bakan olarak buradasınız. Bilmiyorum, size bu
anlamda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla ilgili mi soru sorayım, yoksa
konuyla ilgili mi sorayım karar veremedim. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığıyla ilgili bir soru sormak istiyorum bu arada, vaktim kalırsa da
konuyla ilgili soracağım.
Dün gazete ilanlarında ve
İnternet ilanlarında bir şey okudum. Ankara’da birçok yerde, OSB'lerde iş yeri
hekimi bulundurmak için şu cümleler kullanılıyor: “Ankara’da kurulacak OSGB
için, sadece belgesini kullanmak isteyen ya da aktif olarak çalışmayı düşünen,
belge artı ücreti ve iş bazlı iş yeri hekimi aranmaktadır.” Çalışma Bakanlığı
olarak iş yeri hekimliğini getirmek istediğiniz sistemde nereye getirdiğinizin
farkında mısınız? Hekimlik yapmaktan çıkıp artık bunu belgesini kullanır
noktaya getirmek oldu. Konuyla ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Bu
kanun şüphesiz ki çok önemli ama bazı konuları gündem dışında bırakıyor. O
nedenle, ben gündem dışında bazı konuları gündeme getirmek istiyorum.
Başbakan Erdoğan ve terörist
Öcalan Anayasa’dan “Türk milleti” kavramını çıkarma konusunda anlaşmışlardır.
Başbakan Tayyip Erdoğan “Bu millet büyük millet.” sözlerini söylemekte ancak
“Türk milleti” diyememektedir. İşte bu nedenledir ki, Başbakan, milliyetçiliği
ayaklar altına almaktadır. Erdoğan ile Öcalan, etnik kimliklere ayrıştırılmış
topluluklar ve bölünmüş bir Türkiye’yi hedeflemektedirler.
Halkımız çok açık olarak
bilmelidir ki, biz CHP ve CHP’nin milletvekilleri olan bizler bu oyuna
kesinlikle gelmeyeceğiz; tam tersine, halkımızla birlikte bu oyunu bozacağız.
Recep Tayyip Erdoğan’la Abdullah Öcalan’a anayasa yaptırmayacağız. “Türk
milleti” ve “Türk vatandaşlığı” kavramlarının Anayasa’dan çıkarılmasına izin
vermeyeceğiz. Ortak geçmişimize ve gelecekte birlikte yaşama arzumuza dayanan
“Türk milleti” kavramını kimseye ezdirmeyeceğiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Sayın Gümüş…
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
– Teşekkür ederim.
2/B’yle ilgili, Balıkesir 2/B
konusunda önde gelen illerimizden birisidir. Özellikle bu bölgedeki 2/B
fiyatlandırmaları konusunda, arazilerin satış bedellerinden fazla 2/B fiyatları
geldiği konusunda şikâyetler vardır. Birincisi budur.
İkincisi: Yine, bazı
vatandaşlarımız resmî dairelerden 2/B fiyatlarının kendilerine mektupla
bildirileceği konusunda bilgiler almıştır. Bu konunun takibi açısından listeyle
bildirilmesi konusunda muhtarlıklarda ve resmî dairelerde talepler
yükselmektedir.
Sorularım bu kadar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Gümüş.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili
arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.
Sayın İrbeç “Üç düzenleme yapıldı.” dediler, burada ödeme
güçlüğü çeken vatandaşlarla ilgili, hak sahipleriyle ilgili “Durumları dikkate
alınıyor mu?” diye bir değerlendirme yaptılar. Şunu ifade edeyim: Bu
düzenlememiz zaten ödeme güçlüğüne karşı bu durum dikkate alınarak yapılan bir
düzenleme. Tarımda gerek süre itibarıyla gerekse rayiç bedel oranı itibarıyla
yapılan düzenleme bunun için yapılmaktadır. Tabii ki, bahse konu 724 bin hak
sahibi ile 308 bin hektar araziden, bir yerden bahsediyoruz; bu çerçevede yapılacak
olan düzenlemede sorunun ne kadar zor bir konu… Az önce de değerli milletvekili
arkadaşlarımız kürsüden kırk iki yıllık bir sorun… Gerçekten, Türkiye'nin bu
alandaki kronik sorunlarından bir tanesi. Bunun çözümü konusunda yasanın birkaç
kez buraya gelmesi arzulanmasa bile sorunun büyüklüğü açısından ve ödeme
güçlüğü de dikkate alınarak ve mümkün mertebe hak, hukuk çerçevesinde sağlıklı
bir şekilde neticelendirilmesi açısından önemli olduğu inancı içerisindeyiz.
Görüşler ortaya koydu değerli
milletvekilimiz, bu görüşlere saygı duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Sayın Yılmaz “2/B, güncelleme
ve kadastro yapılmamış yerlerde devam edecek
mi ve süre uzatımı gerçekleşecek mi, olacak mı?” diye bir soru sordular.
Süre uzatımının yapılmayacağını bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Yine, Sayın Günal, “Rayiç
bedellerin tespitinde siyasi bir dâhil söz konu mu?” İşte, il başkanı ve
benzeri gibi. Bedel tespit komisyonu tarafından
bunun gerçekleştirildiğini sizler de iyi biliyorsunuz. Bu şekilde bu
kadar ciddi, bu kadar önemli ve bu kadar büyük çaplı bir konunun hiç kimse
tarafından siyasete bu boyutta malzeme yapılmayacağını da hepimiz bilmekteyiz.
Tapu iptal davalarıyla ilgili
konu ayrı bir konu. Orman tapusunun iptaliyle ilgili bir çalışmanın olduğunu
söyleyebilirim, bu konuyla ilgili bir çalışma şu anda yürütülmekte. Mülkiyet
ihtilaflarından vazgeçilirse kanun kapsamında değerlendirileceğini de belirtmek
istiyorum.
İlyas Bey’le ilgili bir soru
soruldu ama onu, doğrusu, takip edemedik İlyas Bey’in açıklamaları çerçevesinde
sorulan soruyu.
Bir diğer soru…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Sayın Bakan, İlyas Bey şunu dedi…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Türk milleti, bölünmüş Türkiye… Tabii ki
bugünün gündemiyle ilgili…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Efendim, bu soru açıkta bırakılamaz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim, alacağız. Bir dakika, vakit bakalım…
Bir dakika, efendim, siz…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Efendim, takip etmediler mi yanınızdakiler? Ben takip ettim de oradakiler takip
etmediler mi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Şimdi, Türk milleti bölünmüş, bölücülük gibi
konular Türkiye’nin çok zamanını aldı. Türkiye’nin birliği açısından Recep
Tayyip Erdoğan isminin ne anlama geldiğini milletimiz çok iyi biliyor aslında
Parlamento da çok iyi biliyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Abdullah Öcalan da iyi biliyor, açıklamış bugün. On yıldır…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Bakan, on yıldır…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Türkiye’nin otuz yıldır bölücü terörle
mücadelesinde, bizim, birlik beraberlik içresinde bu sorunun çözümü konusunda
gerekli adımları milletimizin arzusu istikametinde atmaya devam edeceğimizi belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii,
yasa önemli bir yasa. Orman vasfını kaybetmiş arazilerin orman dışına
çıkarılması ve hazine adına tescil edilmesi konusu öteden beri tartıştığımız
bir konu. Ve bugün gelinen nokta: Kullanıcılar belirlenmiş, satışa hazır hâle
gelmiş, iade edileceklerle ilgili düzenlemeler yapılmış. Kolay bir konu değil
ve mümkün mertebe az hata ile veya hatasız bir şekilde sonuçlandırılmasıyla
ilgili bütün yetkililerin, kamu kurumlarımızın tüm yetkililerinin parsel
bazında, arsa bazında çalışmalarını sürdürdüklerini belirtmek istiyorum.
Ayrıca konuşmalarda “Top
çeviriyorsunuz.” gibi bir ifade kullanıldı. Doğrusu, buna katılmak mümkün
değil. Sonuç almak istiyoruz ve bu konuda netice almak istiyoruz. Bedelsiz bir
şekilde bunların verilmesiyle ilgili yapılan değerlendirmeler kulağa hoş
gelebilir, saygıdeğer değerlendirmeler bunlar ama yeni bir haksızlığı
doğuracaksa, yeni bir hukuksuzluğu doğuracaksa tabii ki buna sizler de
katılmazsınız. Kullanıcılar var, hak sahipleri var, onlar dikkate alınarak ve bugün
de rayiç bedeller yüzde 70’ten özellikle tarım kesiminde yüzde 50’ye çekilerek
meydana gelen bu süreç içerisindeki sorunun çözümü açısından önemli bir adım
atıldığı kanaatindeyiz.
“Bu 6292 sayılı Kanun’dan,
2/B kanunundan yararlanacak kullanıcı sayısı ne kadardır?” diye bir soru
soruldu. Bugün itibarıyla toplam 611.714 adet taşınmaz için belirlenen
kullanıcı sayısı 725.447 kişi, başvuru sayısı ise 511.290’dı, bugünün tarihi
itibarıyla 511.290 başvuru vardır.
Sayın Şandır’ın “Fennî hata
düzeltmesi nedeniyle tapu iptali yapılmaktadır.” sorusuyla ilgili de yazılı bir
cevabı ayrıntılı bir şekilde kendilerine takdim edeceğimizi ifade etmek
istiyorum.
Bütün soru soran milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın
Bakan, benim sorumu cevaplamadınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, zaman var, bir şey sorabilir miyim?
BAŞKAN – Sayın Şandır,
buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Bakanım, soruların birine cevap verirken “Yargıya düşmüş ihtilaflı hazine
arazisi veya işte orman arazisi, eğer davadan vazgeçilirse satışa konu edilir.”
dediniz. Bunu bilerek söylediniz değil
mi efendim? Ama uygulamayı öyle yapmıyorlar haberiniz olsun. Yani, taraflar
“Ben, davadan vazgeçtim.” diyor ama hazine vazgeçmiyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Ama 2/B’de mülkiyet ihlaliyse...
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Hem
2/B’de hem hazine arazilerinde. Şimdi, Sayın Ali Halaman onu sordu aslında.
Hazine ile davalı, kendisi davasından vazgeçiyor, “Satışa konu edin, ben buraya
müşteri olacağım.” diyor, idare vazgeçmiyor, bu sözünüzün gereğini
talimatlandırmanızı istirham ederim efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, 26
Şubatın uzatılmayacağını söyledi. Ben de dedim ki: Burada müracaat etmeyen kaç
kişi var yani bunların hâli ne olacak? Ona bir cevap verir misiniz? Çok önemli
yani 2/B’nin özü bu. Kaç kişi var şey yapmayan? Uzatmayacaksınız da peki, bu
müracaat edemeyenler ne olacak yani? Şimdi, millete umudu verdiniz, verdiniz,
verdiniz. Tekrar yasa teklifi geliyor, bilmem ne yapılıyor, millet beklentiye
girdi. Peki, müracaat etmeyenler ne olacak, yazık değil mi bu insanlara?
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Yani, uzatıp uzatmamak konusunda kesin bir şey söylememek lazım. Gerekirse
uzatmak gerekir.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Kanundan sonra kadastrosu yapılanlarla ilgili
başvuru süresi devam ediyor ama az önce geneli itibarıyla rakamlar verdim.
611.714 taşınmaz için başvuru sayısı 511 bin. Eğer, kanundan sonra ise başvuru
süreleri var.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
100 bin kişi kalmış dışarıda.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Yani, bu 100 bin kişi için uzatma var mı Sayın Bakan? Net, 100 bin kişi için
uzatma var veya yok…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – TİGEM arazileriyle ilgili “Arazilerin satış
bedeli neden yüzde 70’ten yüzde 50’ye indirilmedi?” diye bir soru var. 6292
sayılı Kanun’da TİGEM arazileri için öngörülen satış için başvuru süresi altı
ay olup bu süre daha önce dolmuş. Bu arazilerin mülkiyeti hazineye ait
olmadığından bu konuda düzenleme yapılamamıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Bakan, ezcümle, dağdaki teröriste gösterdiğiniz müsamahayı orman
köylüsüne de gösterin.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama talebiniz
var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Çıray,
Sayın Özkan, Sayın Serindağ, Sayın Acar, Sayın Genç, Sayın Akar, Sayın Gök,
Sayın Çetin, Sayın Seçer, Sayın Demiröz, Sayın Altay, Sayın Aygün, Sayın Oyan,
Sayın Atıcı, Sayın Kuşoğlu, Sayın Ayaydın, Sayın Toprak, Sayın Kaleli, Sayın
Türeli.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN - 428 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesi oylamasında, önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Bitti, bitti… Bitti, bitti… Gel, gel…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne
olacak yani, ne olacak?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Siz
onları ne yapıyorsunuz?
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, isim okumak durumundayım çünkü yeterli sayıyı bulamadık.
Erzincan Milletvekili
Sebahattin Karakelle burada mı? Yok.
Rize Milletvekili Hasan Karal
burada mı? Yok.
Erzurum Milletvekili Adnan
Yılmaz burada mı? Yok.
İstanbul Milletvekili Gürsoy
Erol burada mı?...
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Gürsoy Erol orada efendim.
BAŞKAN – Ama yetmiyor
sayımız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kaç
oldu?
BAŞKAN – 182 idi, 183 oldu.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkan, 2 tane daha var.
BAŞKAN - Bitti efendim… 1
kişi ama 1 kişi daha lazım.
Sayın milletvekilleri, bir
dakika dinler misiniz… 182 kişi vardı, bu yoklamadan 1 kişi çıktı, 183; onun
için karar yeter sayımız yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bir
daha okuyun efendim, 2 kişi var.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sizler varsınız Sayın Başkan.
BAŞKAN – Onlar girdiler
efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Başkan
da var, 184…
BAŞKAN – Ben yokum, ben
yoklamada olmuyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Başkan, elinizdekileri okur musunuz? Burada arkadaşlar.
BAŞKAN - Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek
için, 5 Mart 2013 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.