DÖNEM: 24 CİLT: 40 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
54’üncü
Birleşim
17 Ocak 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Arakan’da yaşanan açlıkla
mücadeleye ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, İzmir’in
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, belediye gayrimenkullerine ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, Gaziantepli çiftçilerin su kuyularına sayaç
bağlanması nedeniyle sıkıntıda olduklarına ilişkin açıklaması
2.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, emeklilikleri yaşa
takıldığı için mağdur ve muhtaç duruma düşmüş yurttaşlarımızın sorunlarına ve
Hükûmetin bu konuya bir çözüm getirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, RTÜK’ün frekans
tahsislerini iptal edip yeni ihale açması durumunda uzun yıllardır yerel
televizyon ve radyo yayını yapanların önceliği olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Hakkâri
Yüksekova’daki askerlik şubesinin fiziki şartlarına ilişkin açıklaması
5.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, AKP Hükûmetinin,
Türkiye Cumhuriyeti devletini Öcalan’la muhatap ederek milletin kendisine
verdiği egemenlik hakkını terör örgütüyle paylaşmasının Türk milletini, Türkiye
Cumhuriyeti devletini ve Türk tarihini küçük düşürdüğüne ilişkin açıklaması
6.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, 2012 yılında Ekim ayında başvurular alınmaya
başlamasına rağmen bugüne kadar herhangi bir ürün destekleme ödemesi
gerçekleştirilmediğine ve bunun da çiftçilerimizin mağduriyetine sebep olduğuna
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, TÜBİTAK’ın aldığı bir
kararla “İnsanın Evrimi” kitabını ve evrimle ilgili diğer kitapları listesinden
çıkardığına ve TÜBİTAK’ın bu anlayışla bu ülkenin bilimde ve teknolojide ilerlemesini
nasıl sağlayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
8.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Çanakçı ilçesi Karabörk Kuşköy Tarımsal Kalkınma
Kadınlar Kooperatifi üyelerinin, kendilerine vadedilen
desteğin ve yardımın verilmemesi nedeniyle zor durumda olduklarına ilişkin
açıklaması
9.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Gökçeada’da yürütmeyi durdurma kararı olmasına
rağmen otel inşaatının devam etmesine ilişkin açıklaması
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, emeklilikleri yaşa takıldığı için mağdur ve
muhtaç duruma düşmüş yurttaşlarımızın sorunlarına ve Hükûmetin bu konuya bir
çözüm getirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Gökçeada’daki inşaatın durdurulmasıyla ilgili
yargı kararının uygulanması konusunda gereken bütün birimlerin talimatlandırıldığına ve bu özel bölgenin korunması
konusundaki görevlerini titizlikle yerine getirdiklerine ilişkin açıklaması
12.- Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in seviyesiz bir
üslupla konuştuğuna ve özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın
3 PKK'lının cenazelerinin Diyarbakır'da AK PARTİ milletvekiline ait bir
hastaneye götürüldüğü ve orada PKK bayrağı asılmasına müdahale edilmediğine
dair ifadelerinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması
14.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip
Ensarioğlu’ndan özür dilediğine ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 21 milletvekilinin, Türk sanayisinde yaşanan
sorunların ve finans sistemindeki tıkanıklığın nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/465)
2.- BDP grubu
adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Mardin’deki bir etnik grubun (Mhalmilerin)
kimliklerini, dillerini ve kültürlerini koruyup geliştirebilmeleri adına neler
yapılabileceğinin ve yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/466)
3.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık ve 22 milletvekilinin, Türkiye’deki tarikat ve
cemaatlerin amaçları, faaliyet alanları, gelir kaynakları, uluslararası
bağlantıları ve toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/467)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun ile 3 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanunu
ile Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1059, 1/689) (S. Sayısı: 393)
4.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/728, 1/719) (S. Sayısı: 395)
5.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı ile Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün
Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve 34
Milletvekilinin Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/730, 2/680, 2/1056, 2/1084) (S. Sayısı:
394)
6.- Elektronik
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporları (1/488)
(S. Sayısı: 240)
7.- Tabiatı ve
Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ile Çevre Komisyonu Raporu (1/627)
(S. Sayısı: 297)
8.- Afrika
Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 349)
9.- Afrika
Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/701) (S. Sayısı: 350)
10.-
Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin
Guvernörler Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı: 355)
11.- 2000 Tarihli
Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma,
Müdahale ve İşbirliği Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/336) (S. Sayısı: 55)
12.- 1974 Denizde
Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesine İlişkin 1978 Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/504) (S.
Sayısı: 130)
13.- Emniyetli
Konteynerler Hakkında Uluslararası Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/505) (S. Sayısı: 131)
14.- 1978 Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirilme ve Vardiya
Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşmeye İlişkin Değişikliklerin Kabulü
Hakkında Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/506) (S. Sayısı: 132)
15.- 1979 Denizde
Arama ve Kurtarma Uluslararası Sözleşmesine İlişkin Değişikliklerin Kabulüne
Dair Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/509) (S. Sayısı: 135)
16.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylan-masının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/407) (S.
Sayısı: 61)
17.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Anlaşmaya İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/424) (S. Sayısı: 50)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
349) Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
2.- (S. Sayısı:
350) Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
3.- (S. Sayısı:
355) Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin
Guvernörler Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
4.- (S. Sayısı:
55) 2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme Olaylarına Karşı
Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği Protokolüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
5.- (S. Sayısı:
130) 1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesine İlişkin 1978
Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
oylaması
6.- (S. Sayısı:
131) Emniyetli Konteynerler Hakkında Uluslararası Sözleşmeye Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
7.- (S. Sayısı:
132) 1978 Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirilme ve
Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşmeye İlişkin Değişikliklerin
Kabulü Hakkında Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
oylaması
8.- (S. Sayısı:
135) 1979 Denizde Arama ve Kurtarma Uluslararası Sözleşmesine İlişkin
Değişikliklerin Kabulüne Dair Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı’nın oylaması
9.- (S. Sayısı:
61) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
10.- (S. Sayısı:
50) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşması ve Anlaşmaya İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Kilis’te cuma hutbesinde
yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/12967)
2.- Yozgat
Milletvekili Sadir Durmaz’ın, kiralama yoluyla
kullanılan gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’ın cevabı (7/12986)
3.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, Hacı Bektaşi Veli Külliyesi’nin müze statüsünden
çıkartılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
(7/13570)
4.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Şafiilik mezhebi üzerine bir enstitü kurulmasına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/13571)
5.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık kadrolarında istihdam edilen engelli personel
sayısına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/13704)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamudaki engelli istihdamına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/13706)
7.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Gazi yerleşkesine yapılan harcamalara ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/13753)
8.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıkta çalışan engelli personel ile ilgili verilere
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/13841)
9.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Osmanlı döneminde Şeyhülislamlık yapan bir kişi
ile ilgili Diyanet İşleri Başkanlığının görüşlerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/13842)
10.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, 10 Kasım 2012 tarihinde
meydana gelen askerî helikopter kazası ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı
(7/14058)
11.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Yusufeli Barajı
santralinin ihalesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/14073)
12.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Bakanlığın yaptığı toplu açılış töreni için
verilen reklamlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/14391)
13.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Ordu’da yapılması planlanan HES’lere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/14393)
14.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Gediz Nehri’nin ıslahına ve su kirliliğinin
giderilmesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/14731)
15.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, sağlık kuruluşlarının denetiminde
ortaya çıkan usulsüzlüklere ve verilen cezalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı (7/14766)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Ahmet Berat Çonkar,
Türkiye’nin Afrika kıtasına yönelik açılım politikasına,
Antalya Milletvekili Gürkut Acar,
Akdeniz Üniversitesi ve Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde yaşanan gelişmelere,
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, köy korucularının
sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan,
Artvin ili Ardanuç Adliyesinin kapatılması nedeniyle vatandaşların yaşadıkları
mağduriyetlere ve bu yanlış karardan bir an önce dönülmesi gerektiğine,
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, Gebze Organize Sanayi
Bölgesinde iş gücü kaybını azaltmaya yönelik olarak Kuzey Marmara ve TEM
girişinden Gebze’nin kuzeyine bir girişin verilmesinin doğru olacağına,
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça, son zamanlarda devlet
hastanelerindeki taşeron şirketlere işe alınmada AKP’ye üye olmak kriterinin
arandığı iddialarının doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın değerli bir devlet adamı
olduğuna ve kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet
dilediğine,
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının üreticiye hayvan başına verdiği destekteki
kesintilere,
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir Tıp Fakültesi
Hastanesinin eksikliklerine,
Adıyaman Milletvekili Salih Fırat, Hükûmetin Kürt sorununu çözmek
için başlattığı süreçte engellerle karşılaşılabileceğine ve Türkiye’nin birlik
ve beraberliğini isteyen herkesin bu konuda Hükûmete destek olması gerektiğine,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, ağır kış şartları nedeniyle
bozulan köy yollarının ve altyapıların desteklenmesi için ek ödeneklere ihtiyaç
olduğuna ve bu konuda Hükûmeti göreve davet ettiğine,
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, Trabzon ili
Vakfıkebir ilçesinde bulunan Osman Tan İlköğretim Okulunda öğrencilerin
yaşadığı sıkıntılara ve okulların fiziki şartlarının düzeltilmesi gerektiğine,
Antalya Milletvekili Gürkut Acar,
üretici fiyatıyla tüketici fiyatı arasında fahiş bir fark olduğuna ve Hükûmetin
bu konuda ne gibi önlemler almayı düşündüğünü öğrenmek istediğine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve 19 milletvekilinin, Çukurova
bölgesindeki pamuk üreticilerinin sorunlarının (10/462),
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 19 milletvekilinin, arı
yetiştiriciliği ve bal üretimi yapan vatandaşlarımızın sorunlarının (10/463),
Adana Milletvekili Ali Halaman ve 19
milletvekilinin, imam-hatip liselerinde okuyan öğrencilerin eğitim sonrası
karşılaşacakları sorunların (10/464),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan (10/434) esas numaralı, pamuk tarımı ve pamuk üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi,
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan (10/333) esas numaralı, nişasta bazlı şekerin insan sağlığına
etkisinin ve şeker pancarı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi,
Amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
oldukları Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin 16 Ocak 2013
Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine, 297 ve 394 sıra sayılı kanun tasarılarının
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra
kabul edildi.
Bingöl Milletvekili İdris Baluken,
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin ifadelerine ilişkin bir açıklamada
bulundu.
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkun’un Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına,
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun’un şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasına alınan, Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit
Fındıklı ve Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun ile 3
Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanunu ile Özel Tüketim Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun (2/1059, 1/689) (S.
Sayısı: 393) görüşmelerine başlanarak 5’inci maddesine kadar kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 17 Ocak 2013 Perşembe günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 00.41’de birleşime son verildi.
Mehmet
SAĞLAM
Başkan
Vekili
Muhammet Rıza YALÇINKAYA Özlem
YEMİŞÇİ
Bartın Tekirdağ
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 74
17 Ocak 2013 Perşembe
Teklifler
1.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran'ın; Askerlik Görevinin İfası Sırasında Yaşamını Yitirenlerin
Ailelerinin Korunması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/1130) (İçişleri; Milli Savunma; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.01.2013)
2.- Ankara Milletvekili İzzet
Çetin'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1131) (Milli Savunma; Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.01.2013)
3.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi'nin; Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair 195 Sayılı Kanunun
49'uncu Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Yasa Teklifi (2/1132) (İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.01.2013)
4.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1133) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.01.2013)
5.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın;
Mahmutlar Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1134) (Plan ve
Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.01.2013)
6.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Ali Okur ve 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1135) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.01.2013)
7.- Diyarbakır Milletvekili
Mehmet Süleyman Hamzaoğulları ile 4 Milletvekilinin;
Köy Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1136) (İçişleri;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.01.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ve 21 Milletvekilinin, Türk sanayisinde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/465) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.01.2012)
2.- BDP grubu adına Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Mardin’deki bir etnik grubun kimlik, kültür ve sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/466) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.01.2012)
3.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık ve 22 Milletvekilinin, Türkiye'deki tarikat ve cemaatlerin
amaçları, faaliyetleri ve toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/467) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.01.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Adana’da yapılan bir gösteriye ve tutuklanan bir kişiye ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12125)
2.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde bir mahkumun sağlık sorununa
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12126)
3.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, haklarında icra takibi ve yasal kovuşturma kararı
bulunan vatandaş sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12246)
4.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 2002’den bugüne Artvin ili ve ilçelerindeki
icra dosyası sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12247)
5.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Elektronik İzleme Sistemi ihalesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12248)
6.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, ceza ve infaz kurumlarında kalan tutuklu ve hükümlü kadınlar
ve onlarla birlikte kalan çocuklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12249)
7.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi bankaya
yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili sözleşmeye ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12250)
8.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, engelli arabalarına sahip olanlarla ilgili bazı verilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13513)
9.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, şeftali üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13514)
10.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Rusya Devlet Başkanının ülkemizi ziyaretine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13515)
11.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, engellilerin yaşamlarının kolaylaştırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13516)
12.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara Şeker Fabrikası arazisi ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13517)
13.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, bedelli askerlik kapsamında toplanan paralara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13518)
14.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in Erdemli ilçesinde yaşanan sel felaketine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13519)
15.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kocaeli ilindeki toplumsal gösterilerle ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13522)
16.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Konya ilindeki toplumsal gösterilerle ilgili bazı
verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13523)
17.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Rusya-Suriye seferi yaparken Ankara’da indirilen yolcu uçağına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13524)
18.- İzmir Milletvekili Erdal
Aksünger’in, hakkında soruşturma açılıp disiplin
cezası verilen bir subayın intihar etmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13526)
19.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, Suriye sınırına yerleştirilmesi düşünülen füze sistemlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13527)
20.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, elektrik dağıtım imtiyazı ihalelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13528)
21.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, 2002-2012 yılları arasındaki kamu ve özel sektör ile hane
halkı borç istatistiklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13529)
22.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Başbakanlık veya bakanlıklar tarafından desteklenen
televizyon dizisi olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13531)
23.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, Türkiye’ye füze savunma sistemleri kurulmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13532)
24.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Karabük ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13534)
25.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kahramanmaraş ilindeki toplumsal gösteriler ile
ilgili bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13535)
26.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13536)
27.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Zonguldak’ta yaşanan bir olaya ve başka
şehirlerdeki hastanelere sevk edilen hastaların mağduriyetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13537)
28.- Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu’nun, Türkiye’ye patriot füzeleri
yerleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13539)
29.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan
şirketlerin denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13540)
30.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan şirketlerin
denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13541)
31.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’da dağıtılan kömürlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13543)
32.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, Rusya Devlet Başkanı ile yaptığı görüşmeye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13544)
33.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Isparta ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13545)
34.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kilis ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13546)
35.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yoksul sayısına ve yapılan yardımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13547)
36.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Van’ın Bahçesaray ilçesinde muhtaç ailelere dağıtılan kömür ile
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13548)
37.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türeli’nin, engelli raporu alabilmek için
gereken şartlardan kaynaklanan sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13549)
38.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Yozgat’ta bir belediye başkanı hakkındaki mahkeme kararının
uygulanmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13550)
39.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002 yılından bu yana ihtiyaç fazlası fueloile
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13551)
40.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002 yılından bugüne ihtiyaç fazlası benzin
miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13552)
41.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13553)
42.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hatay ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13554)
43.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Iğdır ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13555)
44.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerin araç alımında KDV ödemesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13556)
45.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13557)
46.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, personel alım ilanlarına ve sözlü
sınavlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13558)
47.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, finans sektöründeki büyüme oranlarının nedenlerine ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13562)
48.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, vatandaşların tasarruf miktarındaki düşüşe ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13563)
49.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Merkez Bankası ile ilgili bazı verilere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13564)
50.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, yabancı ortaklı bankaların çiftçilere verdikleri kredilere
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13566)
51.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, yerli sermayeye sahip bankaların verdiği kredilerin geri
ödemelerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/13567)
52.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, ülkemizde faaliyet gösteren bankaların mevduatlarına ve
dağıttıkları kredilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/13568)
53.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, ülkemizdeki katılım bankalarıyla ilgili verilere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13569)
54.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, İzmir 1 Nolu
F Tipi Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13572)
55.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Edirne F Tipi Cezaevinde bulunan
hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13573)
56.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Tekirdağ 2 Nolu
F Tipi Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13574)
57.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Tekirdağ 1 Nolu
F Tipi Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13575)
58.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Kocaeli 2 Nolu
F Tipi Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13576)
59.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Kocaeli 1 Nolu
F Tipi Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13577)
60.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, İzmir 2 Nolu
F Tipi Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13578)
61.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, vatandaşların bilgileri dışında siyasi
partilere üye yapıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13579)
62.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkçü’nün, cezaevi personeline karşı haysiyet kırıcı muamele
iddiasıyla açılan davalara ve soruşturmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13580)
63.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2002-2012 yılları
arasında Bakanlık personeli hakkında yapılan şikayetlere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13581)
64.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarına ve icra davaları
ile ilgili verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13582)
65.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, adalet çalışanlarının fazla mesai ücretinin
kaldırılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13583)
66.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engelli tutuklu ve hükümlülere sağlanan
hizmetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13584)
67.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, AİHM tarafından Türkiye’nin tazminata mahkum
edildiği bir davaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13585)
68.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, eşi vefat etmiş kadınlara yapılan yardımlara ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13586)
69.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türeli’nin, kadına yönelik şiddete ve bunun
engellenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13587)
70.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerle ilgili verilere ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13588)
71.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bitlis’te 2002-2012 yılları arasında İŞKUR’a
başvuran ve bu yolla iş sahibi olan vatandaşlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13589)
72.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Batman’da 2002-2012 yılları arasında İŞKUR’a
başvuran ve bu yolla iş sahibi olan vatandaşlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13590)
73.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bingöl’de 2002-2012 yılları arasında İŞKUR’a
başvuran ve bu yolla iş sahibi olan vatandaşlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13591)
74.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, ücretle ve sürekli ev işlerinde çalışanların sigortalı olmasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13592)
75.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, Denizli’de kapatılan bir fabrikada
mağdur olan işçilerin sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13593)
76.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, ülkemizde çalışan yabancı işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13594)
77.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, işsizlik verilerine ve işsizliğin azaltılması için yapılan çalışmalara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13595)
78.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İŞKUR’un Şanlıurfa ilindeki faaliyetlerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13596)
79.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İŞKUR’un Kilis ilindeki faaliyetlerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13597)
80.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkçü’nün, grev ve örgütlenme hakkı olmayan kamu görevlilerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13598)
81.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkçü’nün, kamuda ve özel sektörde çalışan taşeron işçilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13599)
82.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, İskenderun Demir Çelik Fabrikalarında yaşanan işten
çıkarmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13601)
83.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2012 yılında İŞKUR
tarafından istihdam edilen kişilere ve Toplum Yararına Çalışma Projesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13602)
84.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hakkâri ilindeki işsizlik ve İŞKUR’a başvurular
ile ilgili bazı verilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13603)
85.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Erzincan ilindeki işsizlik ve İŞKUR’a başvurular
ile ilgili bazı verilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13604)
86.- İstanbul milletvekili
Umut Oran’ın, SGK Başkanının SGK’nın 88 yıldır maaş
ödediği kişiler olduğu yönündeki açıklamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13605)
87.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, kamu kurum ve kuruluşlarında hizmetlerde taşeronlaşmaya ve
taşeron firma çalışanlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13606)
88.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, SGK tarafından ödenen bazı faturalara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13607)
89.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, SGK’nın muhasebe sistemine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13608)
90.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, SGK’nın bazı ödemelerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13609)
91.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kars’ta istihdam ile ilgili bazı verilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13610)
92.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Muş’ta istihdam ile ilgili bazı verilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13611)
93.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, iş sağlığı ve güvenliği konusundaki denetimlere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13612)
94.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13613)
95.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yaşanan sorunlara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13614)
96.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, meslek hastalığına yakalanan işçilere ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13615)
97.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Bakanlık kadrolarında istihdam edilen engelli personel sayısına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13631)
98.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Irak Kerkük Bölgesi ile ilgili çalışmalara ve
Irak’taki Türkmenlerin can güvenliğine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13632)
99.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, yurt dışında kaçırılan ve rehin alınan Türk vatandaşlarına ve
kurtarılmaları için yapılan çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13633)
100.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Suriye
Ulusal Koalisyonu ile imzalandığı iddia edilen bir anlaşmaya ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13634)
101.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Türkiye’den İsrail’e su satışı gerçekleştirileceği iddialarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13635)
102.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın,
Ermenistan ile gizli görüşmeler yapıldığı iddiasına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13636)
103.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’da
çiftçilere verilen hibe desteğine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13644)
104.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersinli
çiftçilerin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13645)
105.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, tarıma yönelik desteklere ve çiftçilerin
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13646)
106.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın,
Diyarbakır’la ilgili bazı tarımsal verilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13647)
107.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, besicilerin
sorunlarına ve saman üretimine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13648)
108.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, tarım
ve hayvancılıkta uygulanan politikalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13649)
109.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin Şavşat’ta hayvanlara
yapılan küpeleme işlemi ile ilgili iddialara ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13650)
110.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın,
ihraç edildikten sonra çeşitli nedenlerle geri gönderilen ve içerisinde tarım
ilacı kalıntısı bulunduğu iddia edilen tarım ürünlerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13651)
111.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın,
zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13652)
112.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın,
Karadeniz Bölgesindeki üreticilerin borçlarının ertelenmesi talebine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13653)
113.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, tarımda kadın istihdamının arttırılmasına
yönelik çalışmalara ve tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13654)
114.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Esendere Sınır Kapısında meydana gelen hayali ihracat ve
kaçakçılık olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13655)
115.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’da
yollarda kullanılan levhalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13656)
116.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, emniyet
güçlerince kullanılan biber gazına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13657)
117.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in,
İstanbul Beykoz’da kaçak yapılaşma iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13658)
118.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in,
Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi tarafından gerçekleştirilen bir ihale
hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13659)
119.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir iştiraki tarafından satılan kaynak suları
hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13660)
120.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
Ankara’daki hava kirliliğine ve dağıtılan kömürün kalitesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13661)
121.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir polis memuru hakkındaki iddiaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13662)
122.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, intihar eden polis memurlarına ve intiharların
nedenlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13663)
123.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın,
Aydın’da Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak çalışan personel sayısına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13664)
124.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın
Çaldıran ilçesinde bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13665)
125.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Bakanlıktaki taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13666)
126.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık
teşkilatında çalışan engellilere ve mevcut engelli kadro sayısına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13667)
127.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, mayın patlaması
sonucu yaşamını yitiren ya da yaralananlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13668)
128.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin,
Kars’a bağlı bir mahallenin çöp sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13669)
129.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis Merkeze bağlı bir köyde ulaşım
için öğretmenlere helikopter desteği sağlanıp sağlanmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13670)
130.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Güroymak ilçesine bağlı bir
köyde korucular tarafından öldürülen bir kişiye ve ülkemizde koruculuk
sistemine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13671)
131.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
Malatya Belediyesi tarafından gerçekleştirilen asansör denetim ihalesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13672)
132.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Bakanlığın
muhatap olduğu soru önergelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13673)
133.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
sendikalar tarafından gerçekleştirilen basın açıklamaları ile eylemlere ve
bunlar hakkında açılan davalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13674)
134.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Şırnak’ta yaşayan bir şehit çocuğunun kamuda ikinci iş hakkından
yararlanamamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13675)
135.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, İstanbul’da yaşayan bir şehit çocuğunun kamuda ikinci iş hakkından
yararlanamamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13676)
136.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın,
Kocaeli’nin Çayırova ilçesindeki bir taşınmaza
yapılan inşaata ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13677)
137.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın,
biber gazı kullanımına ve sağlığa etkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13678)
138.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’da
bir mahallede yaşanan suç olaylarına ve bunlara polisin gerekli incelemeyi
yapmadığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13679)
139.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Tunceli’nin Hozat ilçesinde fişleme yapıldığı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13680)
140.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, değnekçi olarak tabir edilen kişilere karşı
yapılan işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13681)
141.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 5084 sayılı Kanunla getirilen teşviklerin sürelerinin beş yıl
uzatılmasına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13682)
142.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın,
kırsal kesimlerde artış gösteren yoksulluk oranlarına ilişkin Kalkınma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13683)
143.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın,
Diyarbakır’daki bazı vakıf eserlerinin restorasyon ihaleleri ile ilgili
iddialara ve tarihi eserlerin restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13685)
144.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın,
Ankara Kalesi ve çevresinin restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13686)
145.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’da yok
olma tehlikesi ile karşı karşıya olan tarihi eserlere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13687)
146.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’ya
Devlet tiyatrosu açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13692)
147.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
arkeolojik kazılara ve bu kazılara ayrılan ödeneklere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13697)
148.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye
Turizm Stratejisi 2023 yılı hedeflerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13699)
149.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamudaki makam araçlarına ve bunların maliyetine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13701)
150.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, kamu
kurum ve kuruluşları tarafından gerçekleştirilen ihalelere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13703)
151.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, kamu
kurumlarınca yapılan ihalelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13705)
152.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, ataması yapılmayan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13707)
153.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in,
devamsızlık nedeniyle başarısız olan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13708)
154.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in,
okullardaki İngilizce eğitiminin başarısızlığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13709)
155.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in,
Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde yapılan kurucu müdür görevlendirmelerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13710)
156.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, okullardaki
güvenlik ve temizlik işlerine ayrılan bütçeye ve okulların ihtiyaçlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13711)
157.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, eş
ve eğitim özrüne rağmen ataması yapılmayan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13712)
158.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, yeni eğitim sistemine geçilmesi sonucu norm kadro fazlası durumuna
düşen öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13713)
159.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, son
iki KPSS’de atamaları yapılan jeofizik mühendislerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13714)
160.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, 2012 KPSS
ve memur yerleştirmeleri ile ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13715)
161.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Bakanlık
sosyal tesislerinde görev yapan personelin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13716)
162.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Kürtçe öğretmenliği programına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13717)
163.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’te Alo 147 hattına gelen
şikayetlere ve yapılan işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13718)
164.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’te öğretmenlerin rapor kullanımı
ile ilgili verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13719)
165.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
okullarda serbest kıyafet uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13720)
166.- İstanbul Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlu’nun, 2010 yılından bugüne kadar okul ortamında
gerçekleşen ve yaralanma veya ölümle sonuçlanan vakalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13721)
167.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın,
öğrencilerin kılık kıyafetlerini düzenleyen yönetmelikteki sınırlamalara ve
yönetmeliğin uygulanmasından doğacak sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13722)
168.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in,
kapatılan öğretmenevleri ve öğretmen lokallerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13723)
169.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun, İstanbul’da hakkında soruşturma açıldığı iddia edilen bir
öğretmene ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13724)
170.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engelli öğrencilerin
eğitimlerini sürdürebilmeleri için yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13725)
171.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Bakü Türk
Anadolu Lisesinin ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13726)
172.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Bakü Atatürk
Lisesinin ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13727)
173.-
İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, İstanbul’da hakkında soruşturma açıldığı
iddia edilen bir öğretmene ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13728)
174.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, özel dershanelerin kapatılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13729)
175.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarının
formasyon eğitimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13730)
176.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, özel eğitim kurumlarının ve bu kurumlarda
çalışan öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13731)
177.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Tunceli
Üniversitesinin çeşitli sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13732)
178.-
Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, Aladağlar’ın
ormanlaştırılmasına ve bölgeye baraj-göl yapılmasına ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13749)
179.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Kabatepe Simülasyon Merkezine ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13750)
180.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Orman İşletme Müdürlüklerinin
harcamalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13752)
181.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, bir internet arama motorunda içerik
kaldırma talebinde yaşanan artışa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13777)
182.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, erişime engellenen internet sitelerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13778)
183.-
Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, PTT
çalışanlarının sorunlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13779)
184.-
Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, PTT’nin
bankacılık hizmetleri ile ilgili bazı iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13780)
185.-
Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, PTT’nin reklam
ve sponsorluk harcamalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13781)
186.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Ankara’daki metro çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13782)
187.-
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, Bakanlık teşkilatında son beş yıl
içinde istihdam edilen jeofizik mühendislerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13783)
188.-
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, kamulaştırması yapılmayan duble yol
ihalelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13784)
189.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ’ın Malkara ilçesinden geçen
karayolu üzerinde bir alt veya üst geçit inşa edilmesi ihtiyacına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13785)
190.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerin kamu
alanlarına ve ulaşım araçlarına erişimini kolaylaştırmaya yönelik çalışmalara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13786)
191.-
Bursa Milletvekili Kemal Ekinci’nin, Sakarya-İstanbul arası demiryolu ulaşımına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13787)
192.-
Bursa Milletvekili Kemal Ekinci’nin, deniz ulaşımı için uygulanan ÖTV
muafiyetinin bazı şirketler tarafından suistimal
edildiği iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13788)
193.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’a demiryolu yapılmasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13789)
194.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Mersin’de havaalanı inşası için yapılan
kamulaştırmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13790)
195.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Hakkâri’de havaalanı inşası için
yapılan kamulaştırmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13791)
196.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, mevzuatın engellilere karşı
ayrımcılık içerip içermediği yönünden taranmasına ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13793)
197.-
Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’de meydana gelen
aşırı yağışlar nedeniyle oluşan mağduriyetlere ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/13794)
198.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, TÜİK’in turizm
geliri sepetine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13795)
17 Ocak 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet yirmi dakika içinde cevap verebilir.
Gündem dışı ilk söz, Arakan’da yaşanan açlıkla mücadele hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’a aittir.
Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Arakan’da
yaşanan açlıkla mücadeleye ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; adı son zamanlarda katliam, zulüm ve
sürgünlerle mücadeleyle anılan dünyanın mazlum coğrafyalarından biri olan
Arakan ile alakalı gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir buçuk asırdır sergilenen,
sahnesi ve dekoru değişmekle beraber konusu hiç değişmeyen zulümler
tiyatrosunun başrolünde yeni bir kahraman Arakan. Adını her ne kadar yeni
duyuyor olsak da 1942 yılından bugüne kadar bir insanlık dramı yaşanmaktadır Arakan’da. Orada sadece Arakanlı
Müslümanlar değil, insanlık can çekişmektedir. Son yetmiş yıl içerisinde 500
binden fazla Arakanlı Rohingya
Müslüman’ı katledildi, 1,5 milyonu aşkın Arakan Müslüman’ı ise katliam ve
zulümden kaçarak farklı ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, Arakan’da yaşanan trajedi, uluslararası sistemin üzerine
bina edildiği ve parametresi, güç dengesi ve de çıkar çatışması olan denklemin
bir sonucudur; tıpkı Filistin, Bosna, Somali, Suriye ve benzeri birçok
coğrafyada yaşananlar gibi. ABD Başkanı Barack Obama’nın Myanmar’a yaptığı
ziyaret de maalesef katliamın durmasını engelleyememiştir. Gerçi, ekonomik ve
askerî anlaşmaların yapıldığı ziyarette Rohingya
Müslümanlarının dramı ne kadar dillendirildi, o da meçhul bir konudur.
1942 yılında 150 bin Arakanlı Rohingya Müslüman’ının
katledilmesi ile başlayan sürecin son perdesi altı ay önce oynanmaya başladı ve
hâlâ devam ediyor. 3 Hazirandan bu zamana kadar geçen süre zarfında bölgedeki
Budist halk tarafından Arakanlı Müslümanlara karşı
başlatılan geniş çaplı bir soykırım hareketi devam etmektedir. Daha da kötüsü,
bu kıyım devlet yetkilileri tarafından desteklenmektedir. Tek suçları Müslüman
ve Burma hâkim ırkından olmamak olan Arakanlıların
evleri yağmalanmakta, kadınlarına ve kızlarına tecavüz edilmekte, gözü dönmüş,
fanatik Budist çeteleri tarafından yakalanan Arakanlılar
katledilmekte ve insanlar zorla yurtlarını tek etmek zorunda bırakılmaktadır.
Kıymetli milletvekilleri,
işin ilginç yanı ise bu katliamın öncülüğünü dünyaya “barışsever” olarak lanse
edilen Budist rahiplerin yapmasıdır. Son altı ay içerisinde 7 binden fazla
Arakan Müslüman’ı katledildi, 130 binden fazla Müslüman ise evlerinden ve
yurtlarından edildi. Güvenlik güçlerinin de bilfiil katliama katıldığı ülkede
can, mal ve namus güvenliği kalmayan Müslüman halk, komşu ülke Bangladeş’e
kaçmaktadır ancak burada da durumun pek iç açıcı olduğu söylenemez. Sözüm ona,
şanslı olanlar, kötü şartlar altında, asgari yaşam sınırında mülteci
kamplarında hayatta kalmaya çalışmaktadır, diğerleri ise çeşitli bahaneler
ileri sürülerek, âdeta 28 Şubatını yaşayan Bangladeşli yetkililer tarafından
tekrar ölüme gönderilmektedirler.
Değerli Milletvekilleri,
dünya, Gazze’de, Somali’de, Srebrenitsa’da olduğu
gibi Arakan’da da insanlık sınavından geçmiş ve ne
yazık ki bunda da başarılı olamamıştır. Demokrasi, eşitlik ve hürriyet
kavramlarını diline pelesenk etmiş Batı kamuoyu, Nobel Barış Ödüllü Myanmarlı
Budist Aktivist Aung San Suu Kyi için gösterdiği
hassasiyeti Arakanlı Müslümanlar için göstermemiş ve
bu konudaki çifte standartlı, riyakâr tavrını bir kez daha sergilemiştir.
Gerçi, geleceğin başbakanı gözüyle bakılan bu bayanın da bu katliamlarla ilgili
soruları geçiştirmesi de dikkatle izlenmesi gereken bir tavırdır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan
galibiyetle ayrılan muzaffer devletlerin çıkarları baz alınarak kurulan ve de
veto etme hakkına sahip olan 5 daimi ülkenin inisiyatifinde bulunan Birleşmiş
Milletler Örgütü, diğer insanlık krizlerinde olduğu gibi bu konuda da pasif
kalmış ve adaleti sağlamaktaki başarısızlığını bir kez daha teyit etmiştir.
Değerli milletvekilleri, tüm
bu yaşananlar karşısında şu hakikati belirtmek isterim ki: İnsanlık, hamisi
olan “adaleti” kaybetmiş, yetim bir çocuk gibi aciz ve çaresiz bırakılmıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle
sözlerime son verirken Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Muş.
Gündem dışı ikinci söz,
İzmir’in sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Moroğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Moroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun,
İzmir’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmir’de yaşayan yurttaşlarımız, sizden
önceki iktidarların çözemediği, sizin de on yıldır çözemediğiniz sorunları
büyük oranda yaşıyor. Amacım bu sorunları anlatmak değil, amacım, sizin
iktidarınıza çok zarar vermeyecek, ne bütçe açığı verdirecek ne de özgürlükleri
daha fazla artıracak sorunlar için bir çözüm istemeyeceğiz İzmirli
yurttaşlarımız adına. İktidarınızın çok çabuk çözebileceği, özellikle İzmir’i
çok seven bakanların ve AKP’li milletvekillerinin, her zaman “İzmir’in
sorunlarını çözmekte çok çaba harcıyoruz.” diyenlerin bizlerle birlikte el ele
vermesiyle çözülebilecek iki küçük sorundan bahsedeceğim. Bu sorunlardan
birisi, kentte yaşayan yurttaşlarımızın günlük yaşamlarını daha kaliteli hâle
getirmek için çalışan belediyelerimizin aldığı, almak zorunda kaldığı
hizmetlerle ilgili yani belediye çalışanlarının, sabit kadroluların vermek
zorunda kaldığı işlerin dışında, biliyoruz, belediyeler kendi bünyelerinde
kurdukları şirketler vasıtasıyla da bazı hizmetleri üretmek ve halka hizmet
etmek zorunda kalıyorlar ve Kamu İhale Kanunu’na tabi olarak bu hizmetleri
alıyorlar fakat öyle sorunlarla karşılaşılıyor ki bu hizmetleri almak için
ihaleye çıkıldığında, belediye hizmetlerinin daha iyi verilmesini sağlamak
değil, belediye hizmetlerinin daha iyi verilmesini engellemek için bazı
şirketler bu ihaleye kasıtlı olarak giriyor, maliyetlerin altında teklifler
veriyor ve uzmanlık isteyen konuların dışında da bu ihaleye girebiliyorlar.
Talebimiz şudur: Bu tür
hizmetlerde belediyeler kendi şirketlerinden hizmet alabilecekleri alanlarda
Kamu İhale Kanunu’na tabi olmadan bu hizmetleri alabilmelidirler çünkü böyle
olunca her yılbaşında “Acaba bugün işsiz mi kalacağız?” diye bekleyen işçi
kardeşlerimizin daha rahat hizmet vermesi sağlanacak, bunun yarattığı,
özellikle şoförlük gibi hizmetlerin alımında ehliyet isteyen, uzmanlık isteyen
hizmetlerin alımında da İzmirli yurttaşlarımız bu hizmetlerin alımında gecikmek
zorunda kalmayacaklar diye düşünüyorum. Bununla ilgili defalarca
değiştirdiğiniz Kamu İhale Kurumu Kanunu’nda bir değişiklik daha yaparak… Çünkü
belediye şirketleri zaten kamu şirketleri, kendi kurdukları şirketler. Burada
kâr-zarar hesabı yapılmaz, yapılmadığı için de belediyeler bu hizmetleri kendi
şirketlerinden alırken Kamu İhale Kanunu’na tabi olmadan alabilmelerini
sağlamalıyız.
Bir başka sorun da bizim
belediyelerimiz. Özellikle Cumhuriyet Halk Partili ve Milliyetçi Hareket
Partili belediyelere bu bütünşehir yasası çıkmadan
önce talimat gönderdiniz, İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla talimatlar
gönderdiniz, dediniz ki: “Yol ve kaldırım bedellerini yurttaşlardan tahsil
ediniz.” Bu tahsilat son çıkan Bütünşehir Yasası’yla
belediye meclislerinin kararına bırakıldı. Fakat şöyle bir eşitsizlik
yaşıyoruz: Belediye meclisleri, daha önce gönderdikleri, tahakkuk ettikleri
paraları almak zorunda kalıyorlar. Onun için, bunu da belediye meclislerinin
kararına bırakarak bu eşitsizliği de giderebiliriz diye düşünüyorum. Bu iki
talebi, çok kısa cümlelerle ifade edebileceğimiz bir düzenlemeyle yerine
getirebiliriz ve hep beraber bunu gerçekleştirebiliriz diyorum.
Sözlerime son verirken, ocak
ayının bizim için, canlarımızı yakan, yüreklerimizi yakan cinayetlerle dolu
olduğunu da hatırlatmak istiyorum. Muharrem Aksoylar, Uğur Mumcular, Onat
Kutlarlar ve sosyal demokrat harekete, sosyal demokrat partiye, Cumhuriyet Halk
Partisine emek vermiş Aydın Güven Gürkan gibi, İsmail Cem gibi önderlerimizi de
ocak ayında kaybettik. Ama yarından sonra, 19 Ocak, Hrant
Dink’in katledilişinin 6’ncı yıl dönümü. Bu
toprakların en güzel insanı ve “Biz bu topraklarda yaşamak ve bu topraklarda
ölmek istiyoruz, gömülmek istiyoruz.” diyen Hrant Dink’in katledilişinin 6’ncı yılı. Ve onun katledilişinin
ardından, biz siyasiler onun özlediği barış ortamını ve bir arada yaşama
iklimini gerçekleştirebilmiş değiliz ve siz iktidar sahipleri, onun ölümünün
arkasından katilleri sorgulamak yerine…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – …
“Bir bebekten nasıl katil yarattığımızı sorgulamalıyız.” diyen Rakel Dink’in özlemini yerine
getiremedik. Katledilişinin 6’ncı yılında, iktidar sahiplerinin, bakanların ve
emirlerindeki devlet görevlilerinin, en azından ödüllendirmekten vazgeçecek
insanlar olduğunu düşünüyorum.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Moroğlu.
Gündem dışı üçüncü söz,
belediye gayrimenkulleriyle ilgili söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Emin
Haluk Ayhan’a aittir.
Buyurun Sayın Ayhan.
3.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, belediye
gayrimenkullerine ilişkin gündem dışı konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; belediye gayrimenkulleri üzerinde gündem dışı söz aldım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu konuda söz almamın nedeni,
bazı belediyelerin, özellikle nüfusu az olan belediyelerin gayrimenkullerinin
kiralanmasına ilişkin. Kamu taşınmazlarının kiraya verilmesi Devlet İhaleler
Kanunu’nun 13’üncü maddesinin beşinci fıkrasına göre belediyelerde ihaleler
encümen tarafından yapılıyor. 5393 sayılı Kanun’a göre encümenin bizzat yaptığı
ihalelerde kira süresi üç yıl, belediye meclisi karar alırsa bu süre on yıla
kadar devam ediyor, çıkıyor. Mestecirler yer
değiştiriyor, sıkıntıya düşüyorlar, ticari anlamda sıkıntı oluyor. Adama “Çık”
diyorsun, Ahmet’in yerine Mehmet, Mehmet’in yerine Hasan geliyor. Küçük
yerleşim yerlerinde de problem, dedikodu alıp yürüyor, herkes birbirine
düşüyor. Siyasi parti farkı gözetmeksizin hangi partiye mensup olursa olsun o
belde yaşayanları, esnafı da bu işten bizar olup birbirine düşüyor. Nüfusu
belli bir miktarın altında olan belediyelere, kiracı vatandaşlara kolaylık
olsun diye mevcut kiraların Maliye Bakanlığının belirlediği yeniden değerleme
oranı kadar bir artırımla sözleşme yapma imkânı tanınmalıdır, hâlen devam
edenlere de böyle bir imkân verilmelidir. İdare ihtiyaç duymaz ise her yıl kira
belirlenen oranda artmalıdır. Bununla ilgili bir kanun teklifini de ihtiyaca
binaen hazırlayacağım ve yüce Meclise takdim edeceğim.
Bunu aslında, yan yana olan,
daha önce iktidar partisine mensup bir belediyenin daha sonra muhalefete
geçmesi sonucunda olan belediye de yaşıyor, hâlen iktidarda olan belediyede
yaşıyor. İktidarda olan belediyenin, tatbikatlarda gördüğümüzde, onların yaptığı
ihalelerde bile çok büyük problemlerin, dedikoduların, birbirine düşmelerin
olduğu görülüyor. Dolayısıyla, burada, yerel siyasetçileri ne yapmamız lazım?
Rahatlatmamız lazım. Bu anlamda, bizim Denizli ili Kale ilçesinde böyle bir
problem var. Daha doğrusu, müfettiş raporlarına dayanan bir şey ve daha önce
iktidar partisinin bu işleri devam ettirdiği de aynı belediyede vaki.
Dolayısıyla, vatandaşları birbirine düşürmeme, onlar arasındaki uyumu bozmama,
onları birbirine yakınlaştırma, bu baptan, bu tür belediyelere imkânların
tanınmasında yarar olduğu kanaatindeyim. Biraz önce ifade ettiğim gibi, ne
olacak bunlara yardımcı olmamız için, gerekli hukuki düzenlemeler içinde ne
yapacağız? Çözüm bulma yoluna gideceğiz. Bunu, şunun için söylüyorum, herhangi
bir istismar için falan söylemiyorum. Dün basında yer aldı: Borç karşılığında
camileri ne yapıyoruz? Hazineye devrediyoruz. Bunu AKP’li belediyelerden yapan
var. Belki zorunluluktan kaynaklanan bir şey ama yakında din işlerinin,
diyanetin… Ne olacak? Tamamen camilerin de devletleştirilmesi yoluna gitmiş
olacağız. Bu, hâlbuki AKP’nin de düşünce itibarıyla kabullenmediği, böyle bir
şeyi arzu etmediği bir olay. Dolayısıyla ne yapmamız lazım? Bu meseleyi
çözmemiz lazım. Burada yazıyor: “Üsküdar Belediyesinin, borcuna karşılık 4
camiyi hazineye devretmesinin ardından Sancaktepe
Belediyesinin de borç batağından kurtulmak için 6 camiyi, 1 sağlık merkezini ve
1 okulu devrettiği ortaya çıktı.” Dolayısıyla, bulacağımız çözümler, ilgili
belediyeler için bu tür yandan yönden çözüm bulma, toplumun önünde, kamuoyu
önünde küçük düşürücü birtakım ifadelere maruz kalmayı da ne yapacak? Önlemiş
olacak. Bunu özellikle dile getirmek istedim çünkü bu bir sorun, birçok
belediyede de olduğunu biliyorum. Bize vaki müracaatlarda biz bunun farkına
vardık ve yüce Mecliste, Genel Kurulda dile getirmeye karar verdim. Bu
vesileyle size aktarmış oluyorum.
Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ayhan.
Gündeme geçmeden önce,
sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla birer dakika söz vereceğim.
Sayın Şeker…
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, Gaziantepli çiftçilerin su
kuyularına sayaç bağlanması nedeniyle sıkıntıda olduklarına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Gaziantepli çiftçilerin çok
ciddi bir sıkıntısı var, bu da su kuyularına sayaç bağlanmasıyla ilgili. Zaten
çiftçi problemli, dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor, dünyanın en pahalı
elektriğini kullanıyor, dünyanın en pahalı gübresini ve tohumunu kullanıyor.
Buna rağmen, bir de Gaziantepli çiftçiler, su kuyularından kullandıkları suya
sayaç konarak belli miktarın üstündeki suyun parasını ödeyecekler. Bunun haklı,
adil olduğuna inanmıyorum. Dünyanın 16’ncı büyük ekonomisine sahip bir ülkeye
de yakışmayacağına inanıyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şeker.
Sayın Havutça…
2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın,
emeklilikleri yaşa takıldığı için mağdur ve muhtaç duruma düşmüş
yurttaşlarımızın sorunlarına ve Hükûmetin bu konuya bir çözüm getirmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kamuoyunda
“emeklilikte yaşa takılanlar” diye bir konu var ve bu vatandaşlarımız, Anayasa
Mahkemesinin emeklilik yaşını iptal etmesinden sonra, emeklilikleri üç ila on
yıl arasında uzadı. Şimdi işsiz kaldılar, emekli maaşı da alamıyorlar, herhangi
bir işte de çalışamıyorlar 40 yaşını aşmış yurttaşlarımız. Mesela Ayvalık’tan
Mesut Pehlivan diyor ki: “Ben şu anda 46 yaşındayım, işsiz kaldım, emekliliğime
dört yıl var, emekli maaşı alamıyorum, herhangi bir işte de çalışamıyorum. Ben
ne yapayım, çoluğumu çocuğumu nasıl besleyeyim?”
Bizim bununla ilgili kanun
teklifimiz var. Sayın Hükûmet yetkililerinden, bu konuda, bu emeklilikte yaşa
takılan yurttaşlarımızın sorununa kulak vermesini ve bununla ilgili çözüm yolu
oluşturmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Havutça.
Sayın Halaman…
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
RTÜK’ün frekans tahsislerini iptal edip yeni ihale açması durumunda uzun
yıllardır yerel televizyon ve radyo yayını yapanların önceliği olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) –
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Başkanım, bu
yerel televizyon ve radyo işi yapan yani yayın yapanların gene bu Radyo Üst
Kurulu yani Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, bugüne kadar yayın yapanların
frekans tahsislerini iptal ediyor, dolayısıyla “Yeni bir ihale açacağım, her
ilde de yedi tane olacak.” diyor. Şimdi, uzun yıllar illerde yayın yapan yani
radyocu, televizyoncuların bu işte bir önceliği yok mu? Bunların, uzun yıllar
yapmasına rağmen “Rekabete açıyoruz.” diyerek, “Bir üst şirkete vereceğiz.”
diyerek bunların hakkı gasbolmuyor mu? Bunu ilgili
bakanlara sizin aracılığınızla duyurmak istedim. Bundan dolayı teşekkür
ediyorum size.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın Yılmaz…
4.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın,
Hakkâri Yüksekova’daki askerlik şubesinin fiziki şartlarına ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) –
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Uşaklı bir hemşehrim aradı ve Hakkâri Yüksekova’da askerlik şubesinde
kalan yeğeninin, mayıs ayında askerlik şubesinin yanması dolayısıyla
elektriklerinin ve hiçbir insani ihtiyaçlarının karşılanmadığını, kendilerine
buranın düzeltileceği sözünün verilmesine rağmen herhangi bir düzeltilmeyle
karşılaşılmadığını ve kış ayında, bugünlerde sobasız, her türlü olanaktan
yoksun bir şekilde Hakkâri Yüksekova’da Askerlik Şubesinde askerlik yaptığını
belirtti.
Sayın Başbakan Abdullah
Öcalan’a televizyon göndereceğine bu askerlik yapan çocuklarımızın
ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyor. Hakkâri Yüksekova Askerlik Şubesindeki bu
insanlık dışı duruma ben dikkat çekmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yılmaz.
Sayın Yeniçeri…
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
AKP Hükûmetinin, Türkiye Cumhuriyeti devletini Öcalan’la muhatap ederek
milletin kendisine verdiği egemenlik hakkını terör örgütüyle paylaşmasının Türk
milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk tarihini küçük düşürdüğüne
ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Hükûmeti, Türkiye
Cumhuriyeti devletini kitle katliamcısı terörist Öcalan’la muhatap ederek
milletin kendisine verdiği egemenlik hakkını terör örgütüyle paylaşmıştır. AKP
iktidarı, terör örgütünü devlet yerine koyarak devleti terör örgütü seviyesine
düşürmüştür. İktidar, PKK’ya meşruiyet kazandırırken, kendi meşruiyetini
kaybetmiştir. Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı kimin yazması gerektiği
konusunda bile görüş belirtmektedir. AKP Hükûmeti Türk milletini, Türkiye
Cumhuriyeti devletini ve Türk tarihini küçük düşürmüştür. AKP’nin başlattığı
ikinci Habur açılımı da Diyarbakır’da hıyanetin bütün renkleriyle ortaya
çıkmıştır. PKK’nın kurucusu üç PKK’lının Diyarbakır’daki cenazesi gövde
gösterisine dönüştürülmüş, terör örgütü devlete meydan okur hâle gelmiş,
PKK’nın paçavraları cenazeler üzerine örtülmüştür. PKK’lılar için düzenlenen
törenin güvenliğinin BDP’liler tarafından sağlandığı
haberleri gelmektedir. Bir kez daha yetkilileri aklını başına devşirmeye,
devlete ve millete karşı suç işlemekten vazgeçmeye çağırıyorum. Bu gidişle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yeniçeri.
Sayın Yılmaz…
6.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, 2012 yılında Ekim ayında başvurular
alınmaya başlamasına rağmen bugüne kadar herhangi bir ürün destekleme ödemesi
gerçekleştirilmediğine ve bunun da çiftçilerimizin mağduriyetine sebep olduğuna
ilişkin açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ürün desteklemelerinde bugüne
kadar il ve ilçe tespit komisyonlarının almış olduğu kararlar çerçevesinde
destekleme yapılmaktaydı fakat 2012 yılı sonu itibarıyla TÜİK verileri esas
alınacağı belirtilmektedir. 2012 yılında yapılan tespit komisyonu
çalışmalarında dekara verilen miktar Tarım Bakanlığı çiftçi kayıt sisteminde
yer almasına rağmen, ekim ayından bugüne başvurular bu veriler üzerinden
değerlendirilirken, bugüne kadar yapılan başvurularda dekara 600 kilogram olan
buğday desteklemesinin 420 kilograma düşürüleceği söylenmektedir. Geçmiş
yıllarda kasım, aralık, ocak aylarında hububat desteklemeleri ödenmekteydi,
2012 yılında ekim ayında başvurular alınmaya başlamış fakat bugüne kadar
herhangi bir destekleme ödemesi gerçekleşmemiştir. Bu da çiftçilerimizin
mağduriyetine sebep olmaktadır. Bunu aracılığınızla ilgililere iletmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yılmaz.
Sayın Eyidoğan…
7.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın,
TÜBİTAK’ın aldığı bir kararla “İnsanın Evrimi” kitabını ve evrimle ilgili diğer
kitapları listesinden çıkardığına ve TÜBİTAK’ın bu anlayışla bu ülkenin bilimde
ve teknolojide ilerlemesini nasıl sağlayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) –
Teşekkür ederim Başkan.
Ülkemizde bilimde ve
teknolojide gelişmeyi destekleyen ve bununla ilgili stratejiler geliştirmekle
görevli TÜBİTAK yeni bir karar almış, bu karara göre, TÜBİTAK kitapları
listesinde bulunan “İnsanın Evrimi” ve evrimle ilgili kitapları listeden
çıkarmış. Önce bu kitapları isteyenlere “tükendi” deniyor, şimdi de listeden
çıkarılıyor. İktidar “evrim” sözcüğünden ve tartışılmasından neden korkuyor?
İktidar düşünen beyinlerden neden korkuyor? Bu karar, adı Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumuna yakışıyor mu? TÜBİTAK bu anlayışla bu ülkenin
bilimde ve teknolojide ilerlemesini nasıl sağlayacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın Karaahmetoğlu…
8.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un
Çanakçı ilçesi Karabörk Kuşköy
Tarımsal Kalkınma Kadınlar Kooperatifi üyelerinin, kendilerine vadedilen desteğin ve yardımın verilmemesi nedeniyle zor
durumda olduklarına ilişkin açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) – Sayın Başkan, Giresun’un Çanakçı ilçesinde Karabörk
Kuşköyü Tarımsal Kalkınma Kadınlar Kooperatifi
Karadeniz Bölgesi’nde kurulu bulunan üç kadın kooperatifinden biridir. Söz
konusu kooperatifin kurulması aşamasında ilçe kaymakamının önemli 46 olmuştur.
Proje kapsamında yeşil kartlı 23 bayan üyeye 2’şerden 46 süt ineği verilmiştir.
Bir yıllık yem verileceği, veteriner hizmetlerinin ücretsiz olacağı,
tankerlerle sütün toplanarak satılması yönünde desteğinin sağlanacağı, sığırların
bedelinin iki yıl ödemesiz beş yılda taksitlerle yapılacağı vadedilmiştir.
Bunların hiçbiri yerine getirilmediği gibi, zaten yeşil kartlı olup, geçimini
sağlayamayan bu yurttaşlarımız hayvanlara bakamaz hâle gelmiştir. Bugün pazarda
2 bin lira etmeyen sığırlardan devlet geriye, 2 inek için 12 bin lira
istemektedir. Vadedilen veteriner hizmetlerinin
hepsini cebinden karşılayan bayan yurttaşlarımız kalkınmak için kooperatife üye
olup devletin kendilerini desteklediğini zannederken ekonomik olarak batmakla
kalmamış, ailevi sorunlar yaşayarak boşanma aşamasına kadar gelmiştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Karaahmetoğlu.
Sayın Sarıbaş…
9.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Gökçeada’da yürütmeyi
durdurma kararı olmasına rağmen otel inşaatının devam etmesine ilişkin
açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: Gökçeada’mızdaki bir otel inşaatının, yürütmeyi durdurma kararı
olmasına rağmen, 25.000’lik haritada sit bölgesinde olması vesilesiyle ve
durdurma kararı alınmasına rağmen, şu anda da kaçak inşaatın hâlen devam ettiği
görülmektedir. Bademli köyündeki bu inşaatın, özellikle Türkiye'nin incisi bir
ada olan Gökçeada’mızın içerisinde bu özel şahsın otelinin kaçak yapısının
durdurulmasına Bakanımız müsaade edecek midir? Belediyemiz aldığı yıkım
kararını uygulayacak mıdır? Teşvik uygulamasından bu çıkarılacak mıdır?
25.000’likteki bu değişiklikte Bakanlığımız hâlâ ısrarlı mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Sarıbaş.
Sayın Bulut…
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, emeklilikleri yaşa
takıldığı için mağdur ve muhtaç duruma düşmüş yurttaşlarımızın sorunlarına ve
Hükûmetin bu konuya bir çözüm getirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Sayın Başkan, Türkiye’de, prim borçlarını ödedikleri hâlde yaşları sebebiyle
emekli olamayan büyük bir mağdur kitle var. İhtiyaç sahibi insanlara Sosyal
Yardımlaşma Vakfı yardım edip onların hayatlarını idame ettirdikleri hâlde, bu
insanlar emekliliği hak etmişler, yaşlarından dolayı mağdur ve muhtaç duruma
düşmüşlerdir. Bu kitlelerin mağduriyetinin giderilebilmesi için Hükûmetin
herhangi bir çalışması olacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bulut.
Sayın Bakanımız yerinden iki
dakika söz istediler.
Buyurun efendim.
11.- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Gökçeada’daki inşaatın
durdurulmasıyla ilgili yargı kararının uygulanması konusunda gereken bütün
birimlerin talimatlandırıldığına ve bu özel bölgenin
korunması konusundaki görevlerini titizlikle yerine getirdiklerine ilişkin
açıklaması
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; Çanakkale
Milletvekilimiz Sayın Sarıbaş’ın sorduğu konuyu ben biliyorum ve yakından takip
ediyorum. Bu konuda, yapılan inşa işlemlerinin durdurulması konusunda bir yargı
kararı var. Yargı kararı elimize geçtiği andan itibaren uygulanması konusunda
gereken bütün birimlerimiz talimatlandırılmıştır ve
bu konuda Bakanlığımızdan yeni görüşler çıktı. Yargı ve Koruma Kurulu orada
böyle bir yapılaşmaya izin vermediği sürece bizim de herhangi bir
kolaylaştırıcı işlem yapmamız mümkün değildir. Gökçeada tarihi itibarıyla, doğa
itibarıyla özel bir bölgedir. Biz de bu özel bölgenin yeşilinin, mavisinin,
doğasının aynen korunması konusundaki görevlerimizi titizlikle yerine
getiriyoruz. Arz ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır. Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 21 milletvekilinin, Türk
sanayisinde yaşanan sorunların ve finans sistemindeki tıkanıklığın nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/465)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Türk sanayisinde
yaşanan sorunların ve finans sistemindeki tıkanıklığın nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla
Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince "Meclis Araştırması" açılmasını arz ve
talep ederiz.
1) D. Ali
Torlak (İstanbul)
2) Celal
Adan (İstanbul)
3) Mehmet
Şandır (Mersin)
4) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
5) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
6) Necati
Özensoy (Bursa)
7) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
8) Ali Halaman (Adana)
9) Sinan
Oğan (Iğdır)
10)
Mustafa Kalaycı (Konya)
11)
Bülent Belen (Tekirdağ)
12)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
13) Alim
Işık (Kütahya)
14) Erkan
Akçay (Manisa)
15) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
16) Murat
Başesgioğlu (İstanbul)
17)
Cemalettin Şimşek (Samsun)
18)
Mehmet Günal (Antalya)
19) S.
Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Atila
Kaya (İstanbul)
21) Oktay
Vural (İzmir)
22) Sümer
Oral (Manisa)
Gerekçe:
Hükümetin yanlış ekonomik
vizyonu ve uygulamaları nedeniyle, finansman kaynaklarına ulaşmakta birçok
sorunlar yaşayan sanayi sektöründe büyük kayıplar yaşanmakta, ardı ardına
iflasların yaşandığı bir süreçten geçilmektedir.
Türkiye'yi sarmalayan,
ekonomik ve sosyal yapıyı sarsan ekonomik krizi, sektörde ve vatan-daşlarımızda olumlu etkilerine şahit olmadığımız paketlerle
atlatılacağını sanan AKP Hükûmeti, hâlâ aynı yanlışlara devam etmektedir.
Bu kapsamda, 2012 mali bütçe
rakamları incelendiğinde; gerek içerik, gerekse amaç yönünden reel sektöre
yönelik umut verici bir durum söz konusu değildir. Bu hâliyle, 2012 yılı
Merkezi Yönetim Bütçesinde, üretim sektörü beklentilerine ve üretime yönelik
destek, teşvik ve diğer ihtiyaçları karşılayacak bir emare görülmemektedir.
Küresel ekonomilerde meydana
gelen artçı sarsıntılar nedeniyle, bölgesel ekonomik aktörlerin nasıl bir
sürece girdiği ortadadır. Bu noktada gerek ülkemizin gerekse de dünyanın içinde
bulunduğu ekonomik problemler bu durumu teyit eder nitelikte gelişmelere sahne
olmaktadır.
Bugün Avrupa Birliği
ülkelerinde hâlâ devam eden ekonomik kriz ve yakın coğrafyalardaki kitlesel
isyanlar nedeniyle, ülkemizin ne denli bir tehlikeyle burun buruna olduğu
görülmektedir. İhracat ve ithalatımızın en fazla olduğu ve ülkemize en fazla
yabancı sermayenin geldiği Avrupa Birliği ülkelerinde yaşanan ekonomik buhran
nedeniyle yaşanan sosyal ve siyasal problemler, ülkemiz ekonomisine yön veren
reel sektörde yaşanan sorunlara geç kalmadan ve kararlılıkla eğilmemiz gerektiğini
göstermektedir.
Gelir dağılımındaki
adaletsizliklerin, toplumsal şiddete davetiye çıkardığı İtalya ile iflasla yüz
yüze kalan ve büyük şiddet olaylarının meydana geldiği Yunanistan'da yaşanan
ekonomik buhran, makroekonomik tedbirlerin bir an evvel alınması gerekliliğini
yeterince ortaya koymaktadır. Bu nedenle, dengeli üretim temeline dayalı,
sosyal ve ekonomik gelişmenin toplumsal istikrar için vazgeçilmez derecede önem
taşıyan reel sektöre ihtiyaç duyulan destek sağlanmadığı takdirde, birçok
ülkede aralıklarla tekrar eden ekonomik kriz nedeniyle oluşan toplumsal
bunalımlara doğru ülke olarak yol alacağımız unutulmamalıdır.
Bugün, ekonomik sorunlardan
dolayı Avrupa Birliğinin geleceğine ve devamlılığına umutsuz ve olumsuz
bakılıyorsa bunu en başta ülke olarak bizim dikkatle irdelememiz ve üzerinde
önemle durmamız gerekmektedir. Çünkü Avrupa'daki çalkantıların Türkiye
ekonomisini, başta reel sektörün daralması yoluyla olumsuz yönde etkileyeceği
muhakkaktır.
Şu ana kadar reel ekonomideki
yüksek faiz oranları ve bazı sektörlerde yaşanan teminat sorununa hâlâ bir
çözüm getirilememiştir. Dolayısıyla hiçbir yapısal önlem almadan göstermelik
tedbirlerle düşük kur, yüksek faize dayalı ve sıcak paraya bağımlı bir
anlayışla ülke ekonomisi idare edilmeye çalışılmıştır. Azalan yatırımlar, artan
iç ve dış borç, vatandaşımızın içinde bulunduğu yoksulluk ve devamlı artan
işsizlik Hükûmetin yanlış politikalarının en somut örneğini teşkil etmektedir.
Hükûmetin meselelere bu
yanlış yaklaşımı nedeniyle, gerekli ve yeterli tedbirleri zamanında almayarak
reel sektörde yaşanan iflaslara ve buna bağlı yaşanmakta olan işsizlik gibi vb.
birçok sorunun kalıcı ve kronik hâle gelmesine neden olunmuştur. Hükûmetin 2012
bütçesi ile dış talepteki daralmalar da eklendiğinde, ülkemiz reel sektöründe
2012 yılında çok ciddi sorunlar yaşanması kaçılmazdır.
Ülkemizin, sürdürülebilir
büyüme ve makroekonomik istikrarı yakalayabilmesi, yaşanmakta olan sorunların
önüne geçilebilmesi için üretimi destekleyecek yapısal ve finansal tedbirlerin
süratle ve gecikmeksizin devreye sokulması, kaçınılmaz bir gerekliliktir.
2.- BDP grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Mardin’deki bir etnik grubun (Mhalmilerin) kimliklerini, dillerini ve kültürlerini
koruyup geliştirebilmeleri adına neler yapılabileceğinin ve yaşadıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/466)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Mhalmilerin;
kimliklerini, dillerini ve kültürlerinin korunup geliştirilebilmeleri adına
neler yapılabileceğinin ve yaşadıkları sorunların gündeme gelmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci İç Tüzük’ün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan
Şırnak
Kendileriyle
ilgili yazılı kaynaklar bir yana, sözlü kaynakların bile yok denecek kadar az
olduğu ve bugüne kadar haklarında akademik anlamda geniş bir araştırmanın
bulunmadığı Mhalmiler, Midyat çevresinde bulunan yöre
diliyle "Izyağ-ıl Mıhalamiyye"
(Mhalmilerin köyleri) olarak isimlendirilen Acırlı (Derizbinâ), Gelinkaya (Kefer huvar), Söğütlü (Kinderip), Şenköy (Apşe), Yolbaşı ( Kefer ıllep) gibi köyler ile
Mardin merkez, Ömerli, Savur ve Midyat'ın bir semti olan Estel'de
yoğun olarak yaşarlar. Mhalmiler ağırlıklı olarak
Arapça olmak üzere, Süryanice'yle karışık "Mhallemice" olarak isimlendirilebilen bir dili
konuşmaktadırlar.
Mhalmilerim kökenleri hakkında dört
görüş bulunmaktadır.
1) İslam
ansiklopedisi içerisinde "Tur Abdin"
maddesi içinde kısa bir paragraf içinde geçen birinci görüşe göre; Mhalmiler Hıristiyanlıktan ayrılmış Arap ve Kürtlerden
meydana gelmiş melez bir topluluktur.
2) Mhalmi kökenli M.Ali Arıkan ve
Cemil İşler'in çeşitli yazı ve eserlerinde
kaydettikleri ikinci görüşe göre, Mhalmiler; Türk ve
Arapların karışımı sonucunda ortaya çıkmış bir topluluktur. Türkçe dilinde
yazılmış ilk kaynaklardan biri olması sebebiyle, açık hâlde fark edilebilen
sübjektif değerlendirilmelerine rağmen, Mhalmiler
hakkında yaygın olan görüşü teşkil etmektedir.
3) Yazılı
ve sözlü Süryani kaynaklarına dayanır ve Mhalmilerin
Hristiyan Süryani bir toplulukken, 1600'lü yıllarda meydana gelen Patrik
İsmail, büyük oruç, salgın hastalık, baskılar ve metropolit seçimleri olayları
neticesinde büyük çoğunluğun İslam dinine geçtiğini savunur. Süryani Kadim
Patriği I. Afrem Barsavmo
tarafından kaleme alınan ve bölge tarihi hakkında Süryaniler açısından temel
kaynaklardan bir tanesi olan "Tur Abdin'in
Tarihi" eserinin Arapça çevrisinde; Estel, Kefır Havra (Gelinkaya -Kefer huvar), Deyr
Izbıno (Acırlı -Derizbinâ) Kinderip (Söğütlü), Apşe ( Şenköy), Kefır Şemğo (Kerşef- Budaklı) gibi
köylerde yaşayan halkın büyük bir çoğunluğunun bir zamanlar Süryani olduğu ve
bu köylerde birçok kilise ve manastırın olduğu yazılıdır.
4) 2004
yılı içerisinde Midyat ilçesinde bulunan etnik gruplar üzerinde yapılan saha
araştırması sırasında yapılan görüşmeler ve taranan kaynaklar neticesinde elde
edilen dördüncü görüşe göre Mhalmiler; Hristiyan
iken, yukarıda aktarıldığı üzere, Patrik İsmail olayı ve İslam fetihleri
sonrasında bölgeye yerleştirilen ve otoriteyi elinde bulunduran Beni Hilal
kabilesinin de etkisi neticesinde Müslüman olmuş çoğunlukla Süryani kökenli bir
topluluktur. Söz konusu tez de günümüzdeki Mhalmilerin
tümünün değil, ama çoğunluğunun Süryani kökenli olduğunu ifade etmektedir.
Yukarıda
yapılan açıklamaların ışığında Mhalmilerin kökenleri
hakkında rivayetlerin muhtelif olduğu görülmektedir. Türk asıllı olduklarından
Kürt asıllı olmalarına kadar; Arap olmalarından Süryani-Arami
olmalarına kadar çok sayıda aslı astarı olmayan iddialar mevcuttur. Mhalmilerin kökenleri hakkında yapılagelen tanımlamalar etnisite gerçekliğinin çarpıtılması anlamına gelmektedir.
Bu halkın kendine has bir dili, âdetleri ve kültürü vardır. Mezkûr kesim, Arap
ya da başka kimlikler altında bir denge unsuru olarak kullanılmaktan, yerleşim
yerlerinin isimlerinin değiştirilmesinden, kendi kimlik ve kültürlerinin hukuki
olarak tanınmasından ve devlet tarafından korunup geliştirilmemesinden
rahatsızlık duymaktadırlar.
Bin
yıldan uzun bir süredir yaşadıkları topraklarda birçoğunun sahip oldukları
mülkleri ellerinden alınıp hazineye devrilmiştir. Birçoğunun da bağ, bahçe ve
ekili arazilerine tapu verilmemektedir. Var olan tapuların çoğu başkalarının
üzerine kayıtlıdır. Dedelerinden kalma arazilerinin başka kişilerin isimlerine
kayıtlı olması halk arasında ciddi gerilimlere, çatışmalara neden olmaktadır.
Türkiye'de
Mhalmilerin kendi kimlik, dil ve kültürlerinin
tanıtılması, korunması ve geliştirilmesi amacıyla kurulan tek örgütleri olan Mhellemi Dinler, Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog
Derneği çeşitli baskılara maruz bırakılarak kapatılmak istenmektedir. Mhalmiler, öncelikle dernekleri üzerindeki bu baskıların
ortadan kalkması, kendi kimlik ve kültürlerinin tanınması, korunup ve
geliştirilmesi, Mhallemice yazılı, görsel gazete,
dergi, radyo, tv ve diğer medya iletişim araçlarından
istifade etme hakkı tanınmasını, tapu ve kadastroda inceleme ve düzenlemeler
yapılarak çatışmalara neden olabilecek yanlış uygulamaların bir an önce
düzeltilmesi ve hak sahiplerine haklarının geciktirilmeden iadesi
sağlanmalıdır.
Mhalmiler, aslen Türkiyeli olan ve
Suriye, Irak ve Lübnan'da sürgünde kimliksiz yaşayan akrabalarına devletin bir
an önce vatandaşlık hakkı tanıyarak, Türkiye'ye geri dönüşlerinin sağlanması
için maddi ve hukuki düzenlemeler yapması gerektiğine inanmaktadır ve devletten
biran önce bu konuda adım atmasını beklemektedir.
Mhalmilerin kimlik, dil ve kültürlerinin
tanıtılması, korunması ve geliştirilmesi; tapu ve kadastroda inceleme ve
düzenlemeler yapılarak çatışmalara neden olabilecek yanlış uygulamaların bir an
önce düzeltilmesi ve hak sahiplerine haklarının geciktirilmeden iadesi;
sürgünde kimliksiz yaşayan akrabalarına devletin bir an önce vatandaşlık hakkı
tanıyarak Türkiye'ye geri dönüşlerinin sağlanması için maddi ve hukuki
düzenlemeler yapması için nelerin yapılabileceği ve yeni anayasa yapım sürecinde
Mhalmilerin haklarının anayasal güvenceye alınması
için bir meclis araştırma komisyonu kurulması önemli ve gereklidir.
3.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 22
milletvekilinin, Türkiye’deki tarikat ve cemaatlerin amaçları, faaliyet
alanları, gelir kaynakları, uluslararası bağlantıları ve toplum üzerindeki
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/467)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'deki
Tarikat ve cemaatlerin bu kadar yayılması ve devlet zerinde ve içerisinde etkin
bir güç olarak görülmesi toplum üzerinde bir cemaate üye olma veya katılma
baskısı yaratmaktadır. Holdingleşmiş ve ekonomik açıdan çok güçlü yapılara
ulaşmış olan tarikat ve cemaatlerin toplum ve siyaset üzerindeki etkilerini,
amaçlarını, gelir kaynaklarını, uluslararası bağlantılarını, örgütlenme
şekillerini ve Türkiye'de tarikat ve cemaatlerin bu kadar yaygınlaşmasının doğuracağı
sonuçları araştırmak amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1)
Muharrem Işık (Erzincan)
2) Ahmet
Toptaş (Afyonkarahisar)
3) Ali Serindağ (Gaziantep)
4)
Sabahat Akkiray (İstanbul)
5) Ali Demirçalı (Adana)
6) Kadir
Gökmen Öğüt (İstanbul)
7) Recep
Gürkan (Edirne)
8) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
9) Bülent
Tezcan (Aydın)
10) Sedef
Küçük (İstanbul)
11) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
12) Emre
Köprülü (Tekirdağ)
13) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
14) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
15)
Levent Gök (Ankara)
16) Gürkut Acar (Antalya)
17) Doğan
Şafak (Niğde)
18) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
19) Namık
Havutça (Balıkesir)
20)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Hasan
Akgöl (Hatay)
22)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
23) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
Gerekçe:
Türkiye'nin
her bölgesinde günlük hayatta ve insan ilişkilerinde etkili olan cemaatler ve
tarikatlar çoğunlukla kurdukları vakıflar aracılığıyla hareket etmektedirler.
Holdingleşmiş ve siyasetle iç içe geçmiş cemaatler ve tarikatlar artık öyle bir
noktadadır ki iktidara gelecek hükûmetleri belirleme noktasına gelmişlerdir.
1980 sonrası devlet, sosyal hayatın vazgeçilemez bir unsur olarak gördüğü din
için hukuki ve sosyal düzenlemelere giderken, politikacılar da tarikat ve
cemaatlerin oy potansiyellerine göre onlarla işbirliği içine girmişlerdir.
Günümüzde cemaatlerin uluslararası bağlantıları, mali kaynakları ve
etkiledikleri azımsanamayacak kitle hesaba katılırsa, iktidar mücadelesinin
boyutları ve siyasetteki ağırlıklarını daha iyi kavrayabiliriz. Son zamanlarda
sık sık basında yer alan, devlette cemaat kadrolaşması veya cemaatlerin devlet
kadrolarındaki üstünlük mücadelelerini izlemekteyiz. Artık öyle bir aşamaya
gelinmiştir ki devlet kurumlarında kadrolaşma tamamlanmış kendi aralarında kamu
kurumlarını paylaşma mücadelesi başlamıştır.
Modern
dünyayla ilişkilerini koparmış bazı tarikat ve cemaatler dini kendi amaç ve
çıkarları için kullanarak, taraftarlarından her türlü menfaati
sağlamaktadırlar. Bireylerin özgür düşünce ve hareketlerine sınır koyan tarikat-cemaat
baskısından kurtulmadan demokratik bir ülkenin özgür siyasetçileri ve bireyleri
olunamaz. Bu nedenlerden dolayı Türkiye'deki tarikatlar ve cemaatlerin
amaçları, gelir kaynakları, faaliyet alanları, uluslararası bağlantıları ve
toplum üzerinde oluşturdukları etkileri araştırmak üzere bir araştırma
komisyonu kurulmasına ihtiyaç vardır.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeler
bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına
geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Bolu
Milletvekili Ali Ercoşkun ile 3 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanunu ile Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit
Fındıklı ve Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun ile 3
Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanunu ile Özel Tüketim Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/1059, 1/689) (S. Sayısı: 393)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü
sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/728, 1/719) (S. Sayısı: 395)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci
sırada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı ile Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın Askerlik Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Bülent
Turan ve 34 Milletvekilinin Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısı ile Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın
Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve 34 Milletvekilinin Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/730,
2/680, 2/1056, 2/1084) (S. Sayısı: 394)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı
sırada yer alan, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.- Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporları (1/488) (S. Sayısı: 240)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7’nci
sırada yer alan, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ile
Çevre Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma
Kanunu Tasarısı ile Çevre Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı: 297)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8’inci
sırada yer alan, Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 349) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 349 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) 349 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına söz talebi yok.
Şahıslar
adına Adem Tatlı, Giresun Milletvekili.
Sayın
Tatlı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADEM
TATLI (Giresun)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bugün
önümüzde aşağı yukarı –görüşeceğimiz- 10 tane uluslararası sözleşmeler var. Bu
sözleşmelerin milletimize, vatanımıza hayırlı, uğurlu olmasını temenni
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Tatlı.
Şahsı
adına ikinci söz Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan’a aittir.
Sayın
Türkkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Afrika Kalkınma Bankasına
Türkiye’nin katımıyla ilgili uluslararası anlaşmanın onaylanmasıyla alakalı
kanun hakkında şahsım adına konuşacağım.
Sayın
Başbakanın geçtiğimiz günlerde Afrika’ya yaptığı gezilerin ülkemiz adına çok
olumlu geziler olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Avrupa Birliği
ülkelerinin ekonomik manada sıkıntıya düştüğü bu dönemde Türkiye, gerek
alternatif pazarlar arama gerekse ekonomiyi bir başka dinamik noktaya çekmek
açısından yapılan bu gezilerin destekleyicisi olduğumuzu da bizatihi burada
belirtmek istiyorum.
Afrika,
dünyada madenleriyle, petrol yataklarıyla çok önemli bir bölge. Bundan sonra
dünyanın şekillenmesinde de çok önemli bir rol oynayacağı kanaatindeyim.
Dolayısıyla, burada, Afrika ülkeleriyle beraber kurulan Kalkınma Bankasına
Türkiye’nin katılmasını da uygun olarak görüyorum.
Afrika’daki
en büyük problem, gelir dağılımdaki problem. Afrika’da genellikle demokrasinin
olmadığı ülkeleri görüyoruz, demokrasinin olmadığı ülkelerde de gelir dağılımda
problemler nüksediyor. Ben 54 yaşındayım, demokrasiyle ilgili şu ana kadar
bütün tecrübelerimden edindiğim tek nokta şu: Demokrasi, gerçekten bir ülkenin
milletinin vazgeçilmezi olmalı. Demokrasinin olduğu yerde mutlaka gelir
dağılımda da problem olmuyor. Türkiye’deki en büyük problem ne gelir dağılımda?
Adaletsiz bir gelir dağılımı söz konusu. Türkiye’de kişi başına düşen millî
gelirin 10 bin dolar olduğu konusunda iddiaları var Hükûmetimizin. Velev ki
doğru olabilir, bu konuda çeşitli spekülasyonlar da var. Yalnız, bu 10 bin
doları eğer tabanda milletimize eşit olarak dağıtamazsanız, gelir dağılımında
adaletsizliğe devam ederseniz bu 10 bin dolar Afrika ülkelerindeki zenginlik
gibi olur.
Bir
ülkenin zenginliği kralının zenginliğiyle beraber ölçülmez. Krallar zengin olur
tebaa fakir olursa, o ülke zengin ülke olmaz, o ülkede demokrasi de olmuyor
dikkat edin. Gelir dağılımı yoksa demokrasinin olmadığını görüyorsunuz.
Demokrasi yoksa gelir dağılımı da yok.
Türkiye’de
demokrasiyi içselleştirdiğini iddia eden Hükûmet, demokrasiyi sadece ve sadece
terör örgütüne verilen taviz olarak değerlendiriyor. Demokrasi o değil.
Demokrasi düşünen insanların, muhaliflerin hapse atılmaması demek. Demokrasi insan
haklarına azami dikkat etmek demek. Eğer bunları siz yok sayıyorsanız, biz
demokrat bir ülkeyiz, demokrasiden asla ödün vermeyiz, hatta İmralı’yla
görüşmelerimiz de bu demokrasinin tezahürüdür diye ortaya çıkarsanız, sizi
ancak teröristlerle iş birliği yapan bir hükûmet olarak anarlar. Asla ve kat’a demokrasiden bahsettiğiniz pek dikkate alınmaz.
Bakın,
biraz evvel bahsettim, dedim ki: Türkiye’de gelir dağılımı adaletsiz. Ülke
zenginleşiyor olabilir ama o Afrika ülkesindeki krallar gibi zenginleşen kral
ve şürekâsı, millet fakirleşiyor. 5 milyon 265 bin kişi asgari ücretle geçinen
var bu ülkede. 5 milyon 265 bin kişi yani 774 lirayla geçiniyor. Türkiye’de
yoksulluk sınırı 2.400 lira, açlık sınırı 975 lira. 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırı 975 lira. Siz bu insanları 774 lirayla yani açlık sınırının altında bir
rakamla geçinmeye zorluyorsunuz. 5 milyon 265 bin, asgari ücretle geçinmeye
çalışan, insan demek, 20 milyon, açlık sınırının altında yaşayan insan var
demektir. Yani siz, 10 bin dolar gayrisafi millî hasıladan kişi başına düşen
millî gelirimiz var derseniz, bu 20 milyon kişiyi nereye koyduğunuzu
bilemiyorum. 20 milyon kişinin asgari ücretle geçinmeye çalıştığı bir ülkede,
sizin bu şekilde rakamlara takla attırarak insanların karşısına çıkmanız çok inandırıcı
olmuyor. Bu insanlarla ilgili, sadece ve sadece ay sonlarını getirmek için
ekmeğini, kuru fasulyesini, pirincini vermek yetmiyor. Dünyada artık “gelişmiş
ülke olmak” demek sadece karnının doyması anlamına da gelmiyor. İnsan sadece,
doyan, uyuyan, nefes alan bir varlık değil, aynı zamanda sosyal bir varlık. Bu
insanların sosyal hayatıyla alakalı hiçbir gelişme yapma imkânları yok.
Ortaöğretimde
kıyafet serbestliği getirdiniz. Dün tesadüfen bir lisenin çıkışına rastladım. O
öğrencilerin durumunu görmenizi isterdim. Forma birtakım şeyleri kapatıyor,
öğrenciler arasındaki farkı da kapatıyor. Dışarı çıkan öğrencilerin altında
eşofman. Rengârenk, pazardan bulduğu her türlü eşofmanı giymiş o çocuk.
Öğrenciler dökülüyor. Diğer taraftan, durumu iyi olan öğrenci de kendine göre
giyiniyor. O öğrenciyle diğer öğrenci arasındaki sınıf farkını gözüne gözüne sokuyorsunuz. Yani o öğrenciye, sen bu şekilde
yaşamaya mahkûmsun ama bak, diğer tarafta, her gün aynanın karşısına geçip “Ben
bugün ne giyeceğim?” diye düşünen öğrenci arkadaşınla yan yanasın… Bu çocukları
daha şimdiden sınıf farkının ezikliği içerisinde yetiştirmeyelim. Onların
psikolojisini de doğru orantılı etkilemediğini düşünüyorum. Bunun da mutlaka
tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Belki de
çok samimi ve iyi niyetli bir girişimdi ortaöğretimde kıyafet serbestliği. Ben
hatırlarım, girerken ortaokulda, ilkokulda; “Kazak giydin, çıkart.” “Kravatı
yan bağladın, çıkart.” “Saçın uzun, çıkart.” Tabii ki bu noktalardan
uzaklaştırıp… Çocukları birer asker gibi yetiştirmemek lazım ama buna karşılık
çocukların sosyal gelişmesine aksi tesir yapan, bu şekilde bir sınıf farkını
ortaya koyan kıyafet serbestliğini de tekrar düşünmenizi tavsiye ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bugün Diyarbakır’da 3 tane PKK’lı teröristin cenaze
töreni vardı. Ben daha önce bir yerde daha yazdım. Ona şunu söyledim, yaklaşık
bir haftadır ülkemizde koparılan yaygara, Başbakan Yardımcısının ifadelerine de
baktığımda, bu olayı Türkiye’ye alıştırmaya çalışan birtakım çevrelerin de
yazdıklarına, konuştuklarına bakınca şunu ifade etmeden duramadım: Bu Meclise
mensup 3 tane milletvekili herhangi bir terör örgütü tarafından öldürülse bu
kadar yaygara koparılmazdı memlekette; emin olun, koparılmazdı, bizler kim vurduya giderdik. İstanbul’a gelişi bir olay oldu,
Diyarbakır’a gidişi ayrı bir olay oldu, bugün Diyarbakır’dan gömüleceği yerlere
gitmeleri ayrı bir olay.
Çok hazin
bir hadise, bakın. 29 Ekim törenleriyle alakalı insanların nümayiş yapması saikiyle üzerlerine biber gazı sıkan polis, bugün sizin de
grubunuza dâhil olan bir milletvekili arkadaşımızın hastanesine PKK bayrağı
asan gruba hiçbir şekilde müdahale etme imkânı bulamadı. Bu, terör konusunda
geldiğimiz noktada Hükûmetin âcziyetini gösterir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teslim oldu, teslim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) - Yavaş yavaş alıştırıyorsunuz ama zannetmeyin ki bu millet
alışıyor. Alışmıyor, sadece sizin ne yapacağınızı seyrediyor. Biraz daha
aklıselim, biraz daha duygularınızdan arınmış, bu memleketin geleceğine yönelik
adımlar atmanızı öneriyoruz. Bu memleket hepimizin. Bu memleket elimizden
giderse sadece ben ağlamam, sadece ben dizlerime vurmam; hepiniz de vurursunuz
ama birtakım dışarıdan olan dayatmalara da karşı durmayı becerin.
Beceremezseniz, yavaş yavaş, oradaki asılan PKK bayrağını seyretmek zorunda
kalırız.
Bu,
içinizi yakmadı mı? Ben merak ediyorum. Burada Diyarbakır milletvekili
arkadaşım da var. Yani Diyarbakır’ın Bağlar Hastanesinin başından aşağıya bir
PKK bayrağı açılmasını Hükûmet yetkilileri nasıl seyredebilir? İçleriniz
yanmadı mı? Mutlaka yanmıştır.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Yansa gereğini yapar, demek ki yanmadı.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) – Lütfen “açılım” adı altında yaptığınız bu adımların 99’dan
beri PKK’yı büyütmekten başka hiçbir yere yaramadığını öğrenmenizi, tekrar
düşünmenizi istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Hayırlı günler. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Türkkan, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz isteği yok.
Soru-cevap
için sisteme girmiş 2 arkadaşımız var.
Sayın Belen…
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben akşam
haber bültenlerinde izlediğim bir haberle ilgili tepkimi dile getirmek
istiyorum. Elimde İnternet’ten indirebildiğim
fotoğrafı var. İsveç’in Stockholm Üniversitesinde bir konferansa katılan
Avrupa Birliğinden sorumlu Sayın Bakanın moderatörle
arasındaki masa üzerine konulan bayraklarda İsveç Devleti bayrağı ebat olarak
hem bizim bayrağımızdan büyük hem de bizim bayrağımızın üzerine konulmuştur.
Bunu görmezden gelerek bu müzakereye katılan Sayın Bakanı esefle kınıyorum.
Millî ferasetten yoksun olan bu Bakanı istifaya davet ediyorum. İsrail
Büyükelçiliğinin bizim büyükelçimize yaptığı bayrak ve koltuk merasiminden
dolayı dünya kadar tepki gösteren kamuoyunu da bu konuda duyarlı olmaya davet
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Belen.
Sayın
Genç…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Tayyip Bey son Afrika gezisine gittiği zaman kaç tane milletvekili bu
geziye katılmıştır? Ayrıca, kendi aile efradından kaç kişi bu geziye
katılmıştır? Onların listesini şimdi istiyorum eğer mümkünse. Özellikle
milletvekillerinden kaç tanesi katılmıştır onu öğrenmek istiyorum.
Bir de
Ahmet Davutoğlu bütün elçileri Ankara’ya çağırdı. Ankara’ya çağırırken, bu
elçileri nereden ağırladı? Bazı yerlerde, baktık, kendi çocukları, torunları da
o geziye getirilmiş. Bu elçi toplanmaları nereden ağırlandı? Kaç lira para
harcandı ve burada Ahmet Davutoğlu’nun aile efradından bu gezilere kaçar kişi
katıldı ve ne kadar masraf yapıldı bunu öğrenmek istiyorum efendim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın
Havutça…
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Başbakan Urfa sınırında Suriye’den gelen mültecilerin hepsine
sınırlarımızı açarak orada yerleştirmeye çalışıyor ve ne kadar gelirse gelsin
de bunu bir insani görev olarak kabul ediyor ve onlara bugüne kadar da 500
milyon civarında bir yardım yapıldığını ifade ediyor. Şimdi, elbette
komşularımızda acze düşen insanların insani sorunlarına sahip çıkmak insan
olarak görevimiz. Ama Balıkesir’de, Marmara Adası’nda bir sel felaketi yaşandı.
O sel felaketinde Marmara Adası’nın içerisindeki bütün yollar, içme suları
dâhil olmak üzere… Yaklaşık 3 milyon lira bir acil para yardımına ihtiyaç var
ve bu, devletin resmî, belirlediği rakamlar. Şimdi, Hatay sınırındaki Suriyeli
mültecilere bu yardımı yaparken, Hükûmetiniz kendi ülkemizdeki kendi
insanlarımıza yaraları sarmak için neden bir adım atmaz? Bu ülkenin insanları
sizin derdiniz değil mi?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Havutça.
Sayın
Bulut…
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, Millî Eğitim Bakanlığı, Kılık Kıyafet
Yönetmeliği konusunda bir serbestî tanıdı. Bu tamamıyla pedagojik hiçbir
araştırma yapılmadan, keyfî yapılan bir hareket. Madem bunu yapıyorsunuz,
Hükûmete şunu teklif ediyorum: İlkokul öğrencilerine ayda 100 lira, ortaokul
öğrencilerine 150 lira, lise öğrencilerine de 200 lira aylık bir burs verin ki
bu insanlar, diğer genç çocuklar içerisinde mahcup duruma düşmesin, kıyafet
konusunda onlardan aşağı kalmasın, bunda bir adalet sağlansın. Teklifim budur,
gereğini yapmanızı arz ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Sayın
Doğru…
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakana, ben, Anadolu’daki birçok iş yerinde şu anda bulunan sıkıntıyla ilgili
bir soru sormak istiyorum. 5084 sayılı Teşvik Yasası 31/12/2012 tarihinde sona
erdi, uzatılmadı. Bu kanunun uzatılmaması üzerine Anadolu’nun birçok yerinde iş
yerleri kapatılma durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Örneğin, Tokat’ta Canicas isimli bir tekstil firması İstanbul’daki iş yerini
kapatmış, Tokat’a gelmiş, Tokat’ta yaklaşık olarak 750 civarında işçi
çalıştırmaktadır. Bu kanunun uzatılmamasıyla beraber, İstanbul’la Tokat
arasında yatırım yapılmasıyla ilgili hiçbir fark kalmamaktadır. Dolayısıyla,
oradaki insanların hepsi yatırımlarını Anadolu’dan alıp daha büyük şehirlere
taşımak durumuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu yönlü olarak Hükûmetimizden
acil olarak bu 5084 sayılı Kanun’un tekrar uzatılması veya bu yönde bir kanun
çıkartılması beklenmektedir. Bununla ilgili görüşünüzü öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Bakan…
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Belen’in yurt dışında yaşanan bir hadiseyle ilgili yorumları oldu. Doğrusu,
benim kişisel olarak takip ettiğim bir konu olmadı. Sayın Egemen Bağış’la
ilgili ifadelerde bulundu, Sayın Bakanımız mutlaka bu konuda gerekli cevabı,
değerlendirmeyi yapacaktır. Detayına vâkıf olmadığım bir konuda daha ileri
yorumlar yapmak istemem fakat genel olarak tabii ki bütün ortamlarda ülkemizin,
bayrağımızın, en saygın bir şekilde temsil edilmesi için her zaman gerekli
tavrı Hükûmetimiz gösterir.
Sayın
Genç, Afrika gezisiyle ilgili bazı rakamsal bilgiler sordu. O, şu anda benim elimde
yok ama onları çıkarabiliriz, milletvekilleri sayısıyla ilgili, ona bakarız.
Fakat şunun altını çizmek isterim, son küresel kriz de bize şunu gösterdi:
Sadece Avrupa pazarına dayalı bir ihracat yapısıyla ülkenin kalkınması mümkün
değil.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Biz onu istemiyoruz ki. Ben onu sormadım, milletvekilini
sordum.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Pazar çeşitlendirmesi son derece önemli,
yıllardır Afrika’da İngiltere, Fransa birçok ülke çok ciddi ekonomik yatırımlar
yapıyor. Çin, son dönemlerde Afrika’ya çok ciddi bir şekilde girmiş durumda.
Biz de büyükelçiliklerimizle, ticari kanalla, sivil toplumla, çok çeşitli
kanallarla Afrika’da daha fazla varlık gösteriyoruz.
Diğer
ülkelerin aksine, biz Afrika’ya farklı biz gözle de bakıyoruz. Hem Afrika’nın
kazanacağı hem ülkemizin kazanacağı bu çerçevede yaklaşıyoruz. Büyükelçilikler
açıyoruz, temasları sıklaştırıyoruz ve bu da bize büyük kazançlar sağlıyor. Son
krizden fazla etkilenmemizin bir sebebi de pazarlarımızı çeşitlendirmiş
olmamız. Son dönemlerde Afrika’ya ihracatımızda çok ciddi bir artış var.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ya tamam biz onu sormuyoruz.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bu temaslarımızın daha da yoğunlaşması,
artması, aslında daha fazla milletvekilimizin de gitmesi lazım oralara. Bu
bağlarımız sadece devletler arası bağlar olmamalı, siyasi kişilikler de
gitmeli, tüccarlar da gitmeli, sivil toplum kuruluşları da gitmeli ki bu
bölgelerle çok daha sağlam bağlar oluşturalım.
Sayın
Havutça, Suriye’deki mültecilerle Balıkesir’deki sel felaketini karşılaştırdı.
Bence böyle karşılaştırmalar çok uygun değil. Ayrı ayrı sorunları ifade
edebiliriz, Balıkesir’de bir sorun varsa onu kendi içinde ifade edip ele
alabiliriz. Ama bunlar birbirleriyle mukayese edilebilir sorunlar değil.
Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet, bir taraftan tarihî bir dönüşüm sürecinde
olan Suriye’de tarihî sorumluluklarını yerine getirmek durumunda. Bunlar belki
on yıllarca, yüzyıllarca tarihe kayıt düşülecek hadiseler, bunları yapacağız.
Bir taraftan da ülkemiz içinde bir sorun varsa o sorunlarla da elbette yakından
ilgileneceğiz. Balıkesir’le ilgili, AFAD, eminim ilgileniyordur ama ben bu notu
kendim de ayrıca AFAD’a ileteceğim. Bunları
birbiriyle mukayese etmememiz daha doğru olur, daha sağlıklı bir yaklaşım olur.
Sorunları birbiriyle yarıştırmayalım, her birini kendi içinde analiz edelim ve
gerekli cevapları oluşturalım diye düşünüyorum.
Sayın
Bulut Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili bir soru yöneltti, Kılık Kıyafet
Yönetmeliği’yle ilgili. Biliyorsunuz, millî eğitimde, son dönemde önemli
reformlar yapıyoruz. Bir taraftan süreyi artırdık, on iki yıla çıktı zorunlu
eğitim. Ki bugün, bakın, Birleşmiş Milletlerin bir insani kalkınma endeksi var,
orada bizi aşağıya çeken eğitimle ilgili göstergeler. Bunlar da son on yılın
meselesi değil, son elli yılın meselesi.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Daha da aşağıya inecek.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – 25 yaş üstü nüfusumuzun örgün eğitimde
geçirdiği süre maalesef altı buçuk yıl ve bu 25 yaş üstü nüfusun, örgün eğitimi
yeterince alamamasının hangi hükûmetlerin sorumluluğu olduğunu takdirlerinize
bırakıyorum.
Bugün, on
iki yıl zorunlu eğitim gelmiş durumda, aynı zamanda daha esnek bir sistem
oluşturmuş durumdayız, daha özgürlükçü, daha demokratik bir sistem oluşturmuş
durumdayız. Bunun bir boyutu da bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, kılık
kıyafet konusunda da üniforma mantığından çıkıp farklılıkların daha küçük
yaşlarda tolere edildiği, öğrenildiği bir ortam
oluşturmak, yenilikçi bir toplum olacaksak farklılıklara, bireyselleşmeye daha
fazla açık olmak durumundayız. Bunları yaparken bir taraftan da sosyal dengeleri
elbette gözetmeliyiz, sosyal dengelerin üstünü belli üniformalarla
örtmemeliyiz, daha güçlü sosyal politikalarla bu sorunlara cevap vermeliyiz. Nitekim,
son on yılda sosyal politika alanında nereden nereye geldiğimiz ortada,
yoksulluk sayıları da ortada, gelir dağılımı da ortada. Ciddi bir düzelme,
iyileşme görüyoruz fakat bundan sonra da tabii ki sosyal politikalarımızı daha
güçlü bir şekilde sürdürmeliyiz, sorunu kaynağında çözmeliyiz, görüntülerinden
ziyade kaynağında çözmeliyiz. Ben artık Türkiye’nin bu aşamaya geldiğine
inanıyorum.
Sayın
Doğru 5084’le ilgili bir soru yöneltti. Bu, biliyorsunuz bir yatırım teşvikiydi
ve süresi bitmişti. Küresel krizin etkilerini de azaltmak için biz bunu
uzattık. Yani normal süresinden daha fazla, yatırımcılarımız yaptıkları yatırım
karşılığında bu mevzuattan, teşvikten istifade ettiler.
Bugün
geldiğimiz noktada bu kaldırılmadı. Normal uzatılmış süresi de bittiği için
artık yürürlükten çıkmış oldu. Bunun yerine yeni bir teşvik sistemi,
biliyorsunuz, sektörel, bölgesel boyutları olan yeni
bir sistem ilan ettik. Şu anda birçok yatırımcılarımız -biz de gittiğimiz
yörelerde bu talepleri duyuyoruz- bunun devam etmesini isterken aslında daha
çok bir işletme dönemi desteği talep ediyorlar yani yeni bir yatırım karşılığı
bir teşvik değil de işletme maliyetlerini düşürücü bir destek talep ediyorlar.
İşin özü bu.
Bu
konularda, işletmelerimiz üzerinde istihdamın yükünü azaltma konusunda sürekli
bir şekilde aslında bir çalışma yürütüyoruz. Bir alanımız oluştuğu zaman da
mutlaka bu yönde değerlendirme gayretimiz olacaktır. İşletmelerimiz üzerinde,
istihdam üzerinde yükleri genel anlamda ne kadar azaltırsak şüphesiz ki hem rekabet
gücü açısından hem istihdam açısından olumlu olacaktır. Özellikle Ekonomi
Koordinasyon Kurulu platformunda bunları hep değerlendiriyoruz. Olgunlaştığı
zaman kamuoyuyla da paylaşma imkânımız olacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Ben teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelere
geçilmesi kabul edilmiştir.
1’inci
maddeyi okutuyorum:
AFRİKA KALKINMA BANKASI KURULUŞ ANLAŞMASINA
KATILMAMIZIN
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 4/8/1963 tarihli Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması'na katılmamız
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ben istiyorum Sayın Başkanım, şahsım adına.
BAŞKAN –
Sisteme girin bir dahaki sefere.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim, sisteme giriyoruz. Söz istiyorum.
BAŞKAN -
“Yok.” dedikten sonra “Ben istiyorum.” değil. Buyurun şimdi ama lütfen sisteme
girin Sayın Genç.
Buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır, “Söz istiyorum.” dedim. Yani söz istemenin…
BAŞKAN -
Ben söylüyorum “Yok.” diye, siz “Var.” diye kaldırıyorsunuz elinizi. Bu değil
yani sistem.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, daha önce de söyledim, kapatmışlar… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Lütfen yani sisteme girin, ben söz vereyim. Yolu budur.
Buyursunlar.
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkan, bir defa,
siz orada “Madde üzerinde söz isteyen var mıdır?” diye soracaksınız. Ondan
sonra, yoksa geçeceksiniz. Bu Meclisin yönetim biçimi bu ama AKP’nin burada
grup başkan vekillerinden bir talimat alınıyor. Efendim, Kamer Genç Genel
Kuruldaysa kişisel konuşmaları doldurmuşlar, onlara verin. İşte gördük, biraz
önce çıkıyor, on dakikalık konuşmayı bir saniyede bitiriyor; bu olmaz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, burada soru soruyoruz. Şu Hükûmete bakın ya!
Nerede bu adamlar, nerede? Nerede gezintideler, nerede seyahatte, nerede
keyiflerinde? (AK PARTİ sıralarından “Çalışıyorlar” sesleri) Bir tane bakan
geliyor, burada o da şimdi bir anda hastalansa ne olur? Bu kadar Meclisin… Ondan
sonra çıksa gitse ne olur? Böyle bir şey olur mu ya? Böyle bir gayriciddi
Hükûmet olur mu? Böyle Meclise saygısız bir Hükûmet olur mu?
Şimdi,
ben soruyorum Bakana, diyorum ki: “Peki, Ahmet Davutoğlu nerede şimdi?
Uluslararası anlaşmaları burada müzakere ediyoruz. Uluslararası anlaşmaların
muhatabı Dışişleri Bakanıdır. Dışişleri Bakanı şimdi nerede? Nerede keyif
çatıyor, kimlerle geziyor, hangi fırıldakları çeviriyor?” Ben de bilmiyorum
şimdi. Böyle bir şey olur mu?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Üslubuna dikkat et! Üslubuna dikkat et!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Gelsin burada otursun, bizim söylediğimiz sorulara cevap
versin. Eğer milletvekilinin burada sorduğu sorulara cevap vermiyorsa ne diye
burada Hükûmet oturuyor ya? Burada niye oturuyor bu Hükûmet, niye oturur? Onu
bir söyleyin bakalım. Bir sebebini söyleyin de niye burada oturuyor bu Hükûmet?
O zaman, oturmasın.
Ya bu işi
bu duruma getiren sizsiniz. Bu Meclisi gayriciddi hâle çeviren sizsiniz. Burada
sorduğumuz yüzlerce sorunun hepsi cevapsız kalıyor.
Ben şimdi
soruyorum, Afrika gezisine katılan milletvekillerinin ismini say diyorum.
Buradaki kişi diyor ki: “Efendim, Afrika gezisi faydalıdır.” Ben sana
faydalıdır, faydasızdır demedim ki. İstersen git bilmem nereyi gezersen gez,
istersen cehenneme kadar gidin gezin ben bir şey demiyorum da.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Dikkat et, terbiyeli konuş! Terbiyeli konuş!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ama, önemli olan, o cehenneme giderken kimi yanınızda
getirdiniz? Onu bir öğrenelim. Ne kadar para ödediniz?
Bakın,
Anayasa’nın 82’nci maddesi var. Siz, Anayasa’ya sadakat yemini etmediniz mi?
82’nci maddesine göre, herhangi bir milletvekiline Bakanlar Kurulu tarafından
görev verilmesi hâlinde Meclisten müsaade alınması lazım.
Bakın,
kaç aydır burada veyahut da bu dönem bir defa, o kadar Hükûmette bakanlara, Başbakana
refakat eden milletvekilleri gidiyor, çoluk çocuğuyla yiyor, içiyor,
harcırahlarını alıyor, ondan sonra gelip de burada Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Anayasa’nın 82’nci maddesine göre izin alması lazım. Almadığına göre
o harcamaların hepsi usulsüz, o harcamaları yapanlara zimmet çıkması lazım.
Ama, Türkiye’de sizin sayenizde hukuk kalmadı ki, parmağınızı her şeye
kaldırıyorsunuz. Böyle parmak kaldırmak olmaz; o parmaklar her türlü pisliği
temizlemez arkadaşlar, her türlü kanunsuzluğu, her türlü usulsüzlüğü
temizlemez. Yani, biz defalarca söylüyoruz, siz, Anayasa’ya, hukuka, vicdani
ilkelere göre görev yaptınız da, biz çıktık, karşınızda, yaptığınız bu usulüne
uygun görevleri burada tenkit mi ettik? Hayır. Siz bizi kale almıyorsunuz,
Anayasa’yı ihlal ediyorsunuz, hukuku ihlal ediyorsunuz, Meclisi kale
almıyorsunuz.
Buraya
oyuncak bir kişi gönderiyorsunuz, Hükûmet sırasına oturtuyorsunuz…
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Terbiyeli konuş!
KAMER
GENÇ (Devamla) - …ondan sonra da sorduğumuz sorulara cevap vermiyorsunuz. Peki
biz niye burada bulunuyoruz? Niye burada bulunuyoruz, onu söyleyin.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya sen hangi sıfatla böyle konuşuyorsun? Devletin
bakanına sen nasıl “Oyuncak” dersin?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, geçen gün Ahmet Davutoğlu bütün elçileri Türkiye’ye
toplamıştı.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu tür konuşmaya niye izin veriyorsunuz?
“Fırıldak” diyor, “Oyuncak” diyor.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ondan sonra, bir baktık bir yere gitmiş, çocukları orada
geziyor, torunları orada geziyor. Yahu bu devlet çiftlik mi?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Temiz bir dille konuşması gerekiyor; bu dil temiz bir
dil mi?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bu devlet çiftlik mi diyorum. Ondan sonra, o elçileri burada
toplamaya, o kadar masraflar yapmaya da gerek yok. Devletin dış politikasını
belirlersin, ondan sonra bir genelgeyle bildirirsin. Bu kadar masraflara ne
gerek var. Zaten devlet diye ortada bir şey bırakmadınız.
Bakın,
biraz önce, işte, önce bir bütçe açığı açıkladınız, 14 katrilyon lira dediniz,
ondan sonra şimdi 28 katrilyona çıktı. Şimdi Maliye Bakanı Mehmet Bey çıkıp
“Efendim, Suriyelilere 5 katrilyon lira para harcadık.” diyor. Peki, bu
memlekette bu ülkenin çocukları, öğrenciler yurt bulamazken, ekmeğe muhtaçken…
İşte gördünüz, dün gazetelerde vardı, bir kişi 3 çocuğunu öldürüyor, karısını
öldürüyor. Bu insanları bu psikolojiye getiren nedir? İşsizliktir,
yoksulluktur. Bu insanları bu duruma getiren… Sen memleketindeki insanları o
kadar yoksul, o kadar mahrumiyete getirmişsin ki adam 3 çocuğunu öldürüyor.
İnsan olan, bunun ne kadar vahim bir olay olduğunu, ne kadar acı bir olay
olduğunu bilir. Bunlara yardım edilmesi lazımken Tayyip Erdoğan’a Amerika
talimat vermiş, “İlle git Suriye’yle harp yap.” diyor. Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar, böyle bir devlet yaşar mı? Böyle bir devlet yaşamaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Genç, lütfen bir dakikanızı rica edebilir miyim?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Evet.
BAŞKAN –
Sayın Genç, herhâlde dil sürçmesi oldu, “Hükûmet yerine bir oyuncak oturtulmuş
gibi…” Lütfen tavzih eder misiniz sözünüzü?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yo, oyuncak değil, bir kişi oturtulmuş.
BAŞKAN –
Hayır “oyuncak” dediniz, lütfen tavzih ederseniz iyi olur.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ona her şey yakışır!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır, oyuncak değil, bir kişi oturtulmuş.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Lütfen düzeltsin Sayın Başkan. İfadesini düzeltsin Sayın
Başkan.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Özür dilesin, özür!
BAŞKAN –
Hayır Sayın Genç, lütfen tavzih ediniz, lütfen.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Şimdi, sayın milletvekilleri, eğer bu AKP ciddi bir partiyse,
o ciddi parti bu Meclise ciddi bir statü vermek istiyorsa bu Genel Kurulun
karşısına, bakanlar sırasına çıkardığı bakanın da ciddi olarak
milletvekillerinin sorularına cevap vermesi lazım, benim kastettiğim bu.
Bakanlar sırasına oturan kişi milletvekillerinin sorularına cevap vermiyor, ben
o anlamda kullandım efendim.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sözünü geri al. Her ne şekilde olursa olsun, devletin
bakanına “oyuncak” diyemezsin, sözünü geri al!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Her şey yakışıyor sana!
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şu tavrından utanmıyorsun her seferinde değil mi? Her
seferinde bu tavrından utanmıyorsun. Oradan oraya giderek, gülerek geçiyorsun
yerine.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Bakan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in seviyesiz bir üslupla konuştuğuna ve özür dilemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerçekten ibretlik konuşmalar dinliyoruz. Bir milletvekilinin bu kadar çirkin,
bu kadar seviyesiz bir dille konuşmasını bütün Meclisin, sadece belli bir
partinin değil, mensubu olduğu parti dâhil olmak üzere, bütün Meclisin
takdirine bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu sadece kendisine
değil, bütün bu Meclisin onuruna, saygınlığına, bütün siyaset kurumunun
saygınlığına gölge düşüren bir unsurdur. Kendisini özür dilemeye, bundan sonra
böyle bir dil kullanmamaya davet ediyorum. Onun seviyesine inip detaylı cevap
verecek durumda da değilim. Bütün milletin gözü önünde gerçekleşen bu seviyesiz
üslubu tekrar tekrar takdirlerinize bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bakın, eğer AKP bu Meclisin seviyesiyle Bakanlar Kurulu
getirirse buraya… Sayın Başkan, biz sorduğumuz hiçbir soruya cevap almıyoruz.
Sorduğumuz soruya cevap almadığımız için orada oturan, Bakan kürsüsüne oturan
kişinin bilgisiz olduğunu kastettim, başka bir şey söylemedim.
BAŞKAN –
Mesele yok, zabıtlara geçti.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
8.- Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde başka söz isteyen yok.
Soru-cevap
talebi yok.
1’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde
kabul edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Türkiye Cumhuriyeti'nin Afrika Kalkınma Bankası'na olan sermaye iştiraki
taahhüdü ve bu taahhüt çerçevesinde yapılacak ödemeler 67.790.000 Özel Çekme
Hakkı (SDR) karşılığını geçemez. Bakanlar Kurulu gerektiğinde söz konusu tutarı
beş katına kadar artırmaya yetkilidir.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
için sisteme girmiş arkadaşımız yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Bir
sonraki maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 4-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Açık oylamayı
başlatıyorum ve bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Pusula gönderenlerin isimlerinin okunmasını istiyorum,
buradalar mı değiller mi.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN –
İsmini okuduğum arkadaşlarımız lütfen işaret buyursunlar.
Ayşe
Türkmenoğlu, Konya? Burada.
Mahmut
Kaçar, Şanlıurfa? Burada.
Tülin
Erkal Kara? Burada.
Fatma
Salman? Burada.
Fehmi
Küpçü? Burada.
Zülfü
Demirbağ? Burada.
Ömer
Faruk Öz, Malatya?
Ali
Turan, Sivas?
Gürsoy
Erol? Burada.
Mehmet
Sarı, Gaziantep? Burada.
Değerli
milletvekilleri, Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması’na Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan oy sayısı : 194
Kabul : 194 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Tasarı bu
şekilde kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi,
9’uncu sırada yer alan, Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/701) (S. Sayısı: 350) (xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 350 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarı
üzerinde şahısları adına söz isteyen Sayın Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Sayın
Günal, buyurun.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, az önce Afrika Kalkınma Bankasına üyelikle ilgili kanunu
onayladık, şimdi de Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşması’na katılmamıza
ilişkin kanun üzerinde konuşuyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak tasarıyı olumlu bulduğumuzu ve baştan doğru bir faaliyet
olduğunu belirterek başlıyorum, ama arkadaşlarımız yoklamaya geldiği için
herhâlde fazla şey yapmıyorlar, henüz daha konuşacağız.
Sayın
Başkanım, bir sükûneti sağlayabilirseniz, ben kendi kendimi duyamıyorum,
arkadaşlar sohbet edecekse yeniden çağırırız. Ben kendimi duyamıyorum
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Değerli arkadaşlar, biraz daha uğultuyu kesersek hatibi dinleyebiliriz.
Buyurun.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Şu anda olumlu şeyler söylüyorum, merak etmeyin, onun için
duymanızda fayda var diye söyledim.
Tabii ki
Afrika Kalkınma Bankasına ve Afrika Kalkınma Fonu’na üye olmamız Türkiye
açısından önemli bir adımdır, hatta gecikmiştir, 2008’de üyeliğe kabul
edilmemizden beri birtakım diğer anlaşmalarla beraber beklemekteydi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
(xx) 350 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Biz dış
politikayı millî bir mesele olarak gören bir partiyiz, önce ülkem ve milletim,
sonra partim, sonra ben anlayışına sahibiz. Onun için Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Afrika’da da, yeni gelişen bütün piyasalarda da, Asya’da da
uluslararası kuruluşlara üye olması, hem ekonomik hem ticari ve siyasi
ilişkiler açısından önemlidir. Onun için, burada da bunu önemli bir fırsat
olarak görüyoruz ve çok yönlü dış politika anlayışımızın gereği olarak da
Afrika’ya atılan bu adımı önemli bir adım olarak görüyoruz, gecikmiş bir adım
olarak görüyoruz.
Ben,
bizatihi kendim, bir ay kadar önce Tunus’ta müşahede ettim Akdeniz
Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu üyesi olarak, ekonomi paneli olduğu için
benim katıldığım bir şeydi, diğer arkadaşlarımız yoktular. Orada, Sayın Meclis
Başkanıyla, Başkan Yardımcısıyla ve Dışişleri Bakanıyla görüştük. Orada, Türk
milletvekili olarak yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin şahsına gösterilen
ilgiyi parlamenter asamble olarak ben bizatihi yaşadım. Sayın Bakanın da,
Meclis Başkanının, Başkan Yardımcısının da Türkiye’ye karşı ciddi bir ilgisi
var. Bu ilişkileri geliştirdiğimiz zaman daha faydalı olacağını düşünüyoruz.
Hele hele şu ortamda, dünyada ticaret hacminin daraldığı bir ortamda yeni
pazarlara açılmak, Afrika’daki pazarlarla daha da ilişkileri geliştirmek, bu
yeniden yapılanma sürecinde de oralarda bu vesileyle söz sahibi olmanın çok
önemli olduğunu, o iki-üç günlük ziyaretimiz esnasında hem büyükelçimizle hem
TİKA temsilcimizle hem iş adamlarımızla yapmış olduğumuz görüşmelerde müşahede
ettik. Bunu, gerçekten dış ticaret açığının kapatılması anlamında da önemli
buluyorum ama kalıcı hâle getirmek, oralarda kalıcı olmak gerekiyor.
Tabii,
bunun yanı sıra diğer pazarlara da açılmamız lazım. Avrupa’daki daralmayı
kapatmanın yolu aynı zamanda Asya’ya… Kendimizle ortak tarihî bağları olan
sadece Afrika ve Balkanlar değil aynı zamanda Türk devletleri var. Defalarca
bunu konuştuk değerli arkadaşlar, orayı biraz ihmal ediyoruz. Sayın Bakanım
burada, kendisi de biliyor. Geçmişte, dış ekonomik ilişkilerdeyken de beraber
konuşmuştuk, kendisine bütçe konuşmaları sırasında da ifade ettim, Genel
Kurulda Kalkınma Bakanlığı bütçesini konuşurken de. Çünkü, ilgili kuruluşumuz
olduğu için… Ekonomik İşbirliği Teşkilatını, kendisini de burada görmüşken bir
defa daha bu ilişkilerin önemi açısından hatırlatmak istiyorum değerli
arkadaşlar.
Orada,
bütün Türk cumhuriyetlerimiz var ve orada kurulu bir şey var ama İran da, diğer
bazı ülkeler de üye olduğu için karşılıklı iletişim eksikliğinden dolayı
maalesef Ekonomik İşbirliği Teşkilatını bir türlü istediğimiz düzeye
getiremedik çünkü o ilişkileri geliştirmemiz gerekiyor. Bu sadece bugünün
meselesi değil. Bakın, Atatürk 1933’te söylüyor, “Bizim orada soydaşlarımız,
kardeşlerimiz var. Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir. Bu
dostluğa ihtiyacımız vardır, fakat yarın ne olacağını kimse bugünden
kestiremez. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilir,
dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.” diyor. Yani bu kardeşlerimizle ticari
ilişkileri, kültürel ilişkileri geliştirelim diyor. Ama biz 1990’lardan bu yana
hâlâ birtakım şeyleri geliştirememişiz. Burada Türk devletleriyle bir gümrük
birliğinin yolunu açacak, tercihli ticaret anlaşmalarıyla, ikili anlaşmalarla
Türk ekonomik topluluğunun yolunu açabilecek bir çalışmayı da bu vesileyle
yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, hakikaten içimizde o konularda uzman
arkadaşlarımız var, daha önceki yapılan çalışmaları bilenler var, başta Sayın
Bakan olmak üzere.
Burada
Türk devletlerinin dışında arkadaşlar, sadece İran, Pakistan, Afganistan var,
artı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de üye olmadan katılıyor. Yani burayı
geliştirdiğimiz zaman, önümüzde, ilerideki süreçlerde böyle bir gümrük birliği,
böyle bir ekonomik birlik için bütün ülkeleri birbirine yakınlaştırmış
olacağız, hem sistemler olarak, finansal sistem olarak, ekonomideki işleyişler
olarak birbirine yaklaştırmış olacağız. Tercihli ticaret sistemini de
çalıştırabilir olduğumuz zaman da bu asıl olan ekonomik bütünleşmenin temelini
atmış olacağız.
Dolayısıyla,
bunları olumlu bulmakla beraber Asya’ya doğru da gözümüzü çevirmemiz gerekiyor,
hatta oraya biraz daha çevirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, burada bir çalışma
yapma şansımız yok. Ne diyoruz hep beraber? “2023’te lider ülke Türkiye.” diyoruz.
Daha da ileri gidiyoruz biz, “2053’te süper güç Türkiye.” diyoruz fethin
600’üncü yıl dönümünde. Onun için ne yapmamız lazım? Burada yeni bir anlayışla,
mevcut birliklerle, kuruluşlarla, uluslararası kuruluşlarla ilişkilerimizi
geliştirelim, ticari ilişkilerimizi geliştirelim ve bölgesinde lider ülke olmak
için de bu jeostratejik önemimizi kullanarak,
geçmişten bugüne kendileriyle siyasi, ticari, ekonomik, kültürel bağımız olan
ülkelerle de ilişkimizi geliştirelim. Ama burada da bu kardeşlerimize, soydaşlarımıza
da sahip çıkarak kendilerinin bu uluslararası ticaret sistemine, uluslararası
finansal sisteme entegrasyonunu, Türkiye ile ilişkilerini de geliştirmemiz
gerekiyor. Eğer bunları yapabilirsek, Atatürk’ün 1933’te söylediği gibi ileri
görüşlü bir politikayla, bir vizyonla bu çalışmaları yapabilirsek, Afrika’da bu
yaptığımız açılımı -geçmişte zaten başlatmış olduğumuz- Türk devletleriyle de
yapabilirsek işte o zaman lider ülke olma yolunda diğer bölgelerle de, Asya’nın
diğer ülkeleriyle de… Daha önce anlaşma imzaladık, Asya Kalkınma Bankasıyla
ilgili geçtiğimiz yıl da burada yine sizlerle görüşmüştük. O zaman, işte…
Türkiye olarak Doğu ile Batı arasında ya da Avrupa ile Asya arasında -her zaman
söylendiği gibi- basit bir köprü değil, bir sentez olan ve tarihin
derinliklerinden süzülüp Osmanlıda zirvesini bulan, dünyaya nizam vermiş köklü
bir geleneğin temsilcisi bir ülkeyiz biz. Onun için yeniden o millî, manevi
gücümüze sarılarak hep birlikte geçmişte ilme, sanata önem verdiğimiz zaman
Türk-İslam medeniyetini dünyaya nasıl -etki alanı olarak- yayabilmişsek ve
örnek olarak göstermişsek, birçok bilim dalında, sanatta, tıp alanında, ilim
dallarının hepsinde, fende, teknikte dünyaya örnek olmuş insanlar
yetiştirmişsek yine bunları hep birlikte yetiştirme ve dünyada tekrar söz
sahibi olma şansımız olabilir diyorum.
İşte,
böyle bir ortamda biz Afrika’yla, Asya’yla, kendi soydaşlarımızla iş birliği
yaparsak, hani, klasik anlamda Huntington’un
söylediği gibi bir “medeniyetler çatışması” değil, tam tersine, kültürlerin
buluştuğu bir nokta, Doğu ve Batı arasındaki bu jeostratejik
konumuyla bir sentezi yapabilecek bir ülkeyiz. Bunları gerçekleştirirsek de…
Tabii ki bunu yapmak için, işte, uzun vadeli stratejilerle, bu ülkelerle olan
ilişkilerimizle, şu anda kabul etmekte olduğumuz Afrika Kalkınma Bankası ve
Afrika Kalkınma Fonu’nun anlaşmalarında olduğu gibi bu çok yönlü dış politikayı
eğer dünya sathına yayabilirsek işte o zaman gerçekten lider ülke olma yolunda
ilerleyeceğiz diyorum. İnşallah, bu Türk devletleriyle beraber de bir
entegrasyonu sağlarsak, Asya’daki açılımı da tamamlarsak hem ekonomik hem
siyasi anlamda bölgemizde 2023’te lider ülke olmayı, 2053’te de süper güç olup
dünyanın sayılı devletlerinden birisi olmayı başarırız diyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak her zaman, yeniden millî bir politika olarak dış
politikayı gördüğümüzü sizlere beyan ediyor, bu konularda yapılacak
çalışmalarda arkanızda olacağımızı ama eleştireceğimiz, eksik olan yerlerde de
muhalefet görevimizi yapacağımızı söylüyor, Anlaşma’nın hayırlı, uğurlu
olmasını, “lider ülke Türkiye” yolunda başka çalışmalara da vesile olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca… (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 350 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’yla ilgili söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Afrika Kalkınma Fonu 29 Ekim 1972 yılında imzalanan ve Kuruluş
Anlaşması’yla kurulmuş ve 1974 yılında da faaliyete geçmiştir. Merkezi Tunus’ta
bulunan bu idari yönetim de Afrika Kalkınma Bankası tarafından yürütülmektedir
ve ana amacının da hibe ve krediler sağlanarak bölgesel üye ülkelerin
fakirliğinin azaltılması olduğunun altını çizmek istiyorum ve bu anlaşmanın, bu
tasarının da kanunlaşarak hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Soru-cevap
için sisteme giren arkadaşımız yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1’inci
maddeyi okutmadan önce, Sayın Ensarioğlu’nun yerinden bir dakikalık bir
açıklaması var, onu dinlemek istiyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip
Ensarioğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın 3 PKK'lının cenazelerinin
Diyarbakır'da AK PARTİ milletvekiline ait bir hastaneye götürüldüğü ve orada
PKK bayrağı asılmasına müdahale edilmediğine dair ifadelerinin doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
MEHMET
GALİP ENSARİOĞLU (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce
bir değerli hatibin konuşmasında Diyarbakır’daki cenazelerin AK PARTİ
milletvekiline ait bir hastaneye götürülüp orada KCK bayrağı çekildiğine dair
bir ithamı olmuştu.
Dünden
beri Twitter’da ismim zikredilerek dönen bir yalan
haber bu ve Twitter’da da aslında cevabını vermiştim.
O hastane yakından uzaktan AK PARTİ milletvekilleriyle hiçbir ilgisi olmayan…
Aslında Google’a girseler oradan kime ait olduğunu da bulurlar. Hastanenin AK PARTİ’yle ve AK PARTİ milletvekilleriyle bir ilgisi yok.
Oradaki bayrağın indirilmediğine dair de bir ithamı olmuştu. O konuda da
güvenlik güçleri gerekeni yapmıştır. Bilginize sunuyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Ensarioğlu.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir dakika bir cevap
vereyim.
BAŞKAN –
Tamam ama isminizi zikrederek bir şey söylemedi, bir açıklama getirdi.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Düzelten bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun, siz de yerinizden düzeltin.
14.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın,
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’ndan özür dilediğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bu bilgi bugün gerek İnternet sitelerinde
gerek sosyal medyada düşen habere göre benim söylediğim bir ifadeydi. Sayın
Galip Ensarioğlu Beyefendi olmadığını ifade ettiler. Kendilerinden özür
diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Çok teşekkür ederiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
9.- Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/701) (S. Sayısı: 350) (Devam)
BAŞKAN –
1’inci maddeyi okutuyorum:
AFRİKA KALKINMA FONU KURULUŞ ANLAŞMASINA
KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 29/11/1972 tarihli Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına katılmamız,
Anlaşmanın 58 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında 43 üncü maddesinin
birinci fıkrası ile 48 inci maddesine ihtirazi kayıt
derpiş olunmak kaydıyla uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz isteyen yok.
Soru-cevap
için sisteme giren yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul
edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika Kalkınma Fonu’na olan sermaye iştiraki
taahhüdü ve bu taahhüt çerçevesinde yapılacak ödemeler 40.693.468 Özel Çekme
Hakkı (SDR) karşılığını geçemez. Bakanlar Kurulu gerektiğinde söz konusu tutarı
beş katına kadar artırmaya yetkilidir.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
için talep yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
3’üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi ve soru-cevap talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz isteyen yok.
Soru-cevap
talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan
oy sayısı : 194
Kabul : 193
Çekimser : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Mine Lök
Beyaz
Tekirdağ Diyarbakır”
Bu
şekilde tasarı kanunlaşmıştır.
Şimdi
10’uncu sırada yer alan, Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil
Edilmesine İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
10.- Milletlerarası Finansman Kurumu Ana
Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/693) (S. Sayısı: 355) (xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 355 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Emin Haluk
Ayhan, Denizli Milletvekili.
Sayın
Ayhan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 355 sıra sayılı Milletlerarası Finansman Kurumu
Ana Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı
gerekçesinde Dünya Bankası grubu içerisinde yer alan IFC’nin
1956 yılında kurulduğu, 183 üyesinin olduğu, sermayesinin de 2,4 milyar ABD
Doları olduğu, bu sermayenin tamamının ödenmiş sermaye olduğu belirtiliyor.
Ayrıca, hükûmet garantisi aranmaksızın gelişmekte olan ülkelerdeki özel sektöre
kredi ve sermaye iştirakiyle piyasadan zor sağlanan finansman temin ettiği
hususları da bu kuruluş açısından yer alıyor.
IFC'nin toplam taahhüdü 42,8 milyar dolar. Bunun
yüzde 6'sı 2,5 milyar dolar Türk firmalarına yöneliktir. 2011 yılında IFC 12
milyar dolar kredi kullandırmış. Türkiye'nin 467 milyon dolar kullandığı kredi.
Türkiye'nin kredi payı ise yüzde 3,8.
Dünya
Bankası Grubu nezdinde, gelişmekte olan geçiş sürecindeki ülkelerin temsil ve
katılımı için reform yapılıyor. Bu çerçevede, 200 milyon dolar seçici sermaye
artışı var. Ülkemiz guvernörü 19 Ekim 2010’da bunu imzalamış, zaten iş hukuken
bitmiş. 27 Haziran 2012’de yürürlüğe girmiş, iç hukuk açısından bizden, Türkiye
Büyük Millet Meclisinden onay bekliyor. Katılıyoruz… (Gürültüler)
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
(xx) 355 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Sayın
Başkan…
BAŞKAN –
Evet Sayın Ayhan…
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Gürültüden konuşamıyorum.
BAŞKAN –
Her zamanki hâli!
Arkadaşlar,
biraz daha sessiz olursak dinleyebiliriz hiç olmazsa hatibi.
Buyurun.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Potansiyel
büyümenin sağlanması ve ekonomik istikrar için yapısal reform sürecinin
hızlandırılması gerektiği önem taşıyor. 2012 ve 2013 için sırasıyla yüzde 2,9
ve yüzde 4 olan Türkiye büyüme tahmini için, sırasıyla yüzde 2,9 ve yüzde 4
olan bu tahmin sabit tutuluyor, 2014 büyüme tahmini ise yüzde 5’ten yüzde 4,5’e
indiriliyor. Cari açıktaki düşüşe 2011’de alınan politika kararlarının etkisi
oldu, ancak cari açığın hâlâ büyük oranda kısa vadeli sermaye girişleriyle
finanse edilmesi sürecin kırılganlığını artırıyor.
Sizlerin
devlet algısı devleti ele geçirdikçe, sizin açınızdan pozitif olmaya başladıkça
kabulleniyorsunuz. Temkinli bir iyimserlik gerekiyor. Bu dönem iyimserlikten
aşırı uzak, gerçeklere odaklı, içeride ve dışarıda her an her şeye hazır
olunması gereken bir dönem olarak algılanmalıdır. Teknolojide ve sosyal medyada
siz geride kaldınız, işinize gelenleri gündeme getiriyorsunuz, işinize
gelmeyenleri, yolsuzlukları gündeme getirmiyorsunuz, sansür mekanizmalarını
devreye sokuyorsunuz. AKP yöneticilerini anlamak için bir kılavuz gerekiyor.
Daha önce bu işi yapan basın danışmanları vardı ama şimdi bu açığı dolduracak
bir sözcüye de ihtiyacınız var.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye bugün, dışa açık politikalarıyla,
dünya ekonomisi ve ticaretiyle entegre olmaya çalışmaktadır. Türkiye hemen
hemen bütün uluslararası sözleşmelere de taraftır. Önemli olan, Türkiye’nin hem
bölgesel hem de küresel çaptaki uluslararası organizasyonlarda temsilinin etkin
ve verimli bir şekilde sağlanmasıdır. Bugün dünyadaki hiçbir ülke Türkiye kadar
sıkıntılı bir politika izlememektedir. Zira, AKP hükûmetleri Türkiye’nin barış
içinde yaşamayı arzu ettiği “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin, temel prensibinin
dışına doğru taşmaya başlamıştır. Ancak, Hükûmet son zamanlarda Türkiye’nin bu
konumunu da gerçekten sıkıntılı bir hâle sokmuştur. Bu Hükûmet, maalesef,
bırakın çok taraflı diplomasiyi, uluslararası örgütlerdeki müzakerelerde, ikili
diplomaside yol alamaz duruma gelmiştir. Hangi ülkeyle onlarca stratejik
anlaşma imzaladıysak onlarla bugün karşı karşıya geldik, Irak meydanda, Suriye
meydanda.
Diplomasi
müttefiksiz yürütülemez, diplomasi plansız, programsız, stratejisiz
yürütülemez. Ancak bugün görüyoruz ki Türkiye’nin bölgede ne müttefiki
kalmıştır ne de anlamlı planı, programı ve stratejisi. Diplomasinin olmadığı
yerde ne enerji politikasından ne ekonomi politikten söz edilebilir. Stratejik
derinlik stratejik dev bir çukura dönüşmüştür. İnşallah, bu çukurda, bu
karanlıkta sıkıntı çekmeyiz.
İçeride
nasıl sürdürülebilir, sağlam ve istikrarlı bir ekonomi tesis edilemediyse
dışarıda da sürdürülebilir ve sağlam bir dış politika tesis edilememiştir. Bu
Hükûmet, içeride sağladığı sözde siyasi istikrarı oligarşik
bir zihniyetle yürütmektedir. Bu oligarşik yaklaşım
ülkenin içeride ve dışarıda kalıcı ve sağlam bir politika üretmesini
engellemektedir. Dünya ekonomisinde, siyasetinde ve ticaretinde Türkiye’nin bu
tutumunun müttefik olduğumuz ülkeler tarafından takdir edilmesi ve
desteklenmesi gerekir.
“Bir
zamanlar IMF’ten para alırken şimdi IMF’e para
veriyoruz.” diyorsunuz ama Türkiye’nin borcunun 320 milyar dolarlardan 600
milyar dolarlara çıktığını ifade etmekten ısrarla kaçınıyorsunuz.
Kamu
harcamalarındaki disiplinsizlik ortada. Bir yandan, bütçe açığını kapatmak için
milletin üstüne vergiyle, zamla geliyorsunuz; diğer yandan, yandaşlara
verdiğiniz desteklerden dolayı, bitmek bilmeyen kadrolaşma aşkınızdan dolayı
devletin kasasını boşaltıyorsunuz; Sayıştayın denetiminden
kaçıyorsunuz, dokunulmazlık zırhından istifade ediyorsunuz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ekonomik kriz gerçekten bugün ABD ve
Avrupa Birliği gibi gelişmiş ekonomilerde daha çok etkili olmuştur. Küresel
ekonomik kriz bir yandan gelişmiş ülkeleri sarsarken, diğer yandan gelişmekte
olan ülkeler için de bir fırsat ortaya koymaktadır. Nitekim, geleceğe dair
yapılan projeksiyonlarda söz konusu ülkelerin büyük nüfusları, artan ticaret
hacimleri ve gelişen ekonomileri nedeniyle küresel ekonomide önemli oyuncular
hâline geleceği belirtilmektedir, Türkiye de bu ülkeler arasındadır.
Türkiye'nin bu krizi fırsata dönüştürecek yeterli ekonomik potansiyeli ve
beşerî sermayesi mevcuttur, yeter ki bu imkânları ve kaynakları doğru yerlere kanalize edelim, yeter ki sağlıklı ve sürdürülebilir bir
ekonomik büyümenin temellerini atalım.
Bir ara
“16’ncı” ve “17’nci” diye övündüğümüz Türkiye, IMF’e göre bugün 18’inci sırada,
2050 yılında ise Türkiye'nin 6 sıra yükselerek 12’nci olacağı öngörülüyor.
Geçen yıl 135 milyar dolar ile ifade edilen ihracat dünyada 32’nci sıradaydı
ama ithalat da 20’nci sıradaydı. Bu yıl 152 milyar dolar ihracat yapıldı. Acaba
dünya ihracatındaki sıralamamız değişti mi? Yukarı çıkabildik mi? İthalatta
görülen düşüşe rağmen dünya ithalatındaki üst sıralardaki yerimiz daha alta
inebilecek mi? Cari açıkta dünyadaki sıralamamız ne olacak? Türkiye, maalesef,
hâlâ sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin temellerini atamadı. Bu
yüzden ekonomide elde edilen sözde başarıların çoğu sanal ve kalıcı değil.
İhracatta ister 150 milyar doları ister 500 milyar doları yakalayın, cari
açıkta kalıcı ve nitelikli bir iyileşme sağlanmadıkça bu başarılar rakamsal
aldatmacadan öteye gidemez, bir seraptan öteye gidemez.
Şimdi
bunlarla ilgili ifade etmek istediğim bir husus var. Dünya Bankası Direktörü
daha geçtiğimiz gün Türkiye’yle ilgili bir açıklama yaptı. Daha önce ifade
ettim: Bu potansiyel büyüme hızının sağlanması ve ekonomik istikrar için
yapısal reform sürecinin hızlanması gerektiği belirtiliyor. Bunu sayın bakanlar
da söylüyor ama bu işin olduğu yok. 2012 ve 2013 için sırasıyla yüzde 2,9 ve
yüzde 4 olan Türkiye büyüme tahmini sabit tutuluyor. Büyümeyi 2011 yılında 8,5
olarak algılıyorsunuz, sanıyorum, 2012 yılında yüzde 2,5-3 civarında gerçekleşecek.
Bir dönem negatif 4, bir dönem 8-9 olan bir büyümeyi sürdürülebilir ve
istikrarlı bir büyüme diye ifade etmenin, herhâlde, kalkınmadan sorumlu bir
bakan olarak Sayın Bakanım, sizin açınızdan güç olması gerekir.
Burada
önemli bir hususu ifade etmek istiyorum. AKP iktidara geldiğinden bu yana
Türkiye’de tasarruflar, bunların millî gelire oranı yüzde 24’lerden yüzde 13’e,
yüzde 12’ye düştü. Özel kesim ne yaptı? Tasarruf edemez oldu, AKP iktidarının
ilk beş yıllık döneminde dünya ekonomisinde gözlenen likidite bolluğu ve
ekonomik görünümün olumlu etkisine rağmen Türkiye ekonomisi sağlam temellerde
olmayan, cari açık yaratan bir büyüme performansı sergiledi. Küresel ölçekte
borç krizinin dünya ekonomisinde yarattığı tahribata ülkede uygulanan yanlış
politikalar da eşlik edince Türkiye’nin büyüme ivmesi kaybedilmiş ve AKP
döneminin ikinci yarısında ilk yarısına nazaran büyüme ortalaması yaklaşık yarı
yarıya inmiştir. 2008’de başlayan durgunluk ve 2009 yılındaki küçülmenin
ardından baz etkisiyle gerçekleştirilebilen ve cari açık yaratan yüksek büyüme
hızlarının geçici olduğu 2012 yılında kaydedilmesi muhtemel düşük katma değer
artışıyla ortaya çıktı. Ülkemiz yine hızlı büyüme oranlarını takip eden
yetersiz büyüme performansıyla AKP Hükûmeti tarafından karşı karşıya bırakıldı.
Üstelik
2012 yılındaki büyüme performansındaki düşüşü halkımız daha derinden
hissediyor. Tüketim ve yatırımdaki gerilemenin neticesinde toplam yurt içi
talep 2009 krizinden sonra ilk kez geriledi. Yüzde 3 civarında gerçekleşecek olan
ekonomik büyümede yurt içi tüketim ekonomik kriz dönemlerindeki kadar daralmış
ve bir anlamda ekonomik büyüme halkın alım gücüne yansımadığı gibi halkın
harcanabilir geliri de bu dönemde ciddi oranda artırılamamıştır. 2012 yılının
ilk dokuz ayında gerçekten sanayi üretimi yüzde 3 seviyesiyle oldukça mütevazi
bir oranda arttı. Bu artışları dikkate aldığınızda sıkıntının baş gösterdiği de
ortada. Reel kesimin gelecek döneme ilişkin üretim, istihdam, sipariş ve
yatırım beklentileriyle güven endekslerinde meydana gelen trendler de gerçekten
ülkenin daha sonra belirlenen, revize edilen 3,2’lik büyüme hedefinin de
gerisinde kalacağını gösteriyor. Üstelik, yatırımları etkileyen en önemli
unsurlardan olan talep unsurunda beklenen düşüşe rağmen, yatırımlarda ciddi
artış olacağı tahminine dayalı büyüme senaryosu içsel açıdan da tutarsızlığı
çok açık ve net bir şekilde ortaya koyuyor. 2011 yılı büyümesine baktığınız
zaman, yüzde 3’ün altında kalması yılın diğer kalan kısmında da yapısal
reformları gerçekleştiremeyen, sıcak paraya dayalı bir ekonomik büyüme
politikası izleyen AKP’nin pilinin ve nefesinin bittiğini gösteriyor.
Sürdürülebilir
bir büyümenin ve kendi kendine yetebilen bir ekonomi olmanın en temel şartı
yurt içi tasarrufların yatırımları karşılar düzeyde olması. Türkiye'nin güçlü,
bağımsız bir ekonomi olarak büyük ekonomiler arasında yer almasının yegâne
şartı bu. Oysa AKP iktidarı döneminde tasarruflarımız maalesef sürekli düşmüş.
Yurt içi tasarruflarımız 2002 yılındaki seviyelerinden nereye gelmiş? Yüzde
13’ler seviyesine doğru gerilemiş. Bu oran herhâlde tarihî bir gerilemeyi rekor
olarak ortaya koyuyor.
Ülkenin
kalkınması için önemli güç olan özel sektör ciddi oranda yatırım-tasarruf açığı
vermeye başlamış, yatırımlarını finanse edecek tasarrufu sağlayamayan
girişimcilerin dış tasarruflara bağımlı olduğu bir yapı oluşmuştur. Bu yapıda
her ne kadar siz “IMF’e olan borçlarımızı ödedik.” deseniz de özel sektörün
üstüne borcu yıktınız. Alınan onca -kamu maliyesine ilişkin- tedbir, tek yılı
ilgilendiren palyatif yapılandırmalara rağmen kamu tasarrufları sadece
enflasyon düşüşünün getirdiği faiz oranlarındaki gerilemenin yarattığı mali
alan neticesinde artmış, etkin bir harcama politikası uygulanmadığından kamu
sektöründeki yatırım-tasarruf açığının azaltılmasında bir mesafe
kaydedilememiştir. Kamu dengeleri sürdürülebilirlikten uzak hazırlanmış,
dolaylı vergilere dayalı yapının getirdiği büyümeye aşırı bağımlılık ve yüksek
kayıt dışılığın bütçede yaptığı tahribatın önü kesilememiştir.
2012 yılı
büyüme hızının gerilediği dönemlerde vergi gelirlerinde kaydedilen düşüşler
yüksek kamu zamlarıyla karşılanmaya çalışılmış, dar ve sabit gelirli emekçi
kesimin alım gücü azalmıştır. Cari açık gibi tasarruf açığını da kronik bir
problem hâline getiren AKP Hükûmeti, on yıllık iktidarı döneminde bu probleme
bir çözüm bulamamıştır, enerjiye kabahat bulmuştur. 2012 yılında
tasarruflardaki artışı ise gelir artışlarından ziyade vatandaşın tüketimini
kısarak sağlamayı hedeflemiştir.
Yapısal
önlemleri uygulamaya koymakta geç kalan Hükûmetin tasarrufları artırmak için
uyguladığı politikalar özel tüketim ile özel yatırımı ciddi oranda
geriletmiştir. Bu şekilde, bir önceki Orta Vadeli Program döneminde yüzde 4
olarak tahmin ettiği 2012 yılı büyümesinin yüzde 3’ler seviyesinin altına
inmesine yol açmıştır. Böylece, 2011 yılındaki yüzde 8,5 oranındaki büyümenin
ardından, Türkiye, gelişmekte olan ülkeler arasında bir önceki yıla göre büyüme
hızında en yüksek düşüş gözlenen ülkelerden biri hâline gelmiştir. Tasarruflar
böyleyken, Hükûmetin sanayileşmede ve teknolojik dönüşümün sağlanmasında
kamunun yatırımlarını verimli kullanmadığı da görülmektedir. Bu dönemde kamu
yatırımlarına gereken önem verilmemiş, kamu yatırımlarının yurt içi hasıla
içindeki payında 2002 ile karşılaştırıldığında bir azalma meydana geldiği
görülmüştür. İşin daha da vahim kısmı, Orta Vadeli Program’a bakıldığında
Hükûmetin önümüzdeki üç yıla ilişkin tahminlerinde de bu alanda herhangi bir
iyileşmenin olmadığı ortaya çıkmaktadır. On yıldır tek başına iktidar olan AKP
Hükûmeti 2023 yılında dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi olma iddiasını
sürdürürken, sürekli tutmayan orta vadeli hedeflerine bile yansıtamamıştır.
Yüksek ve sürdürülebilir büyüme hızlarını bir sonraki OVP’ye
saklayan AKP ülkenin potansiyel büyüme hızına ulaşmak için üç yıl öngörmüştür.
2015 yılı
sonrası için ortalama yüzde 8’in üzerinde bir büyümeyle 2023 yılında fert
başına 25 bin dolar millî gelire ulaşılması mümkün gözükmemekle birlikte, AKP
Hükûmetinin geçmiş performansı düşünüldüğünde bu hedefe ulaşmanın ne kadar zor
olduğu aşikârdır ama Devlet İstatistik Enstitüsü TÜİK yeni bir millî gelir
revizyonuyla AKP’ye bu konuda yardımcı olabilir.
Bu açıdan
bakıldığında, Türkiye eğer 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında
olmayı amaçlıyorsa yüzde 8’in üzerinde bir büyüme performansı -ne yapmalıdır-
gerçekleştirmek zorundadır. Türkiye, gerçekten, iyi bir büyüme, yüksek bir
büyüme hızı yakalamak istiyorsa gayet düzgün hedeflerle, inandırıcı hedeflerle
–neye çıkmalıdır- kamuoyu önüne çıkmalıdır.
Bu kanun
tasarısını desteklediğimizi, zaten uygulamada olduğunu tekrar ifade ediyorum;
hayırlı olması dileğiyle saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Şahısları
adına ilk konuşmacı Sayın Recep Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 355 sıra sayılı
Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin
Guvernörler Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Getirilmiş
olan bu uluslararası anlaşma, sözleşmeyle bu Milletlerarası Finansman Kurumunun
sermaye yapısı ve oy yapısı bir miktar değişmekte. Gelişmekte olan ülkelere
finansman desteği sağlayan bu kurumun daha iyi fonksiyonları icra etmesi
anlamında, bu sözleşmeye taraf olan ülkeler imzayı koymuşlardır.
İnşallah,
gelişmekte olan ülkelere, bir an önce gelişmelerini sağlayıcı adımlar, bu
sözleşmelerle, bu düzenlemelerle getirilir diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın
Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili…
Sayın
Can, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
355 sıra
sayılı Kanun Tasarısı bir uluslararası sözleşme. Uluslararası sözleşmeler,
hükûmetler arasında, hükûmetlerle kurumlar arasında evveliyatı olan, imzalanan
sözleşmelerdir. Tabii ki her ülkenin menfaatine yönelik imzalanan bu
sözleşmeler, o ülkenin ve ülkemizin meclisine gelmekte, sevk edildikten sonra,
Mecliste Dışişleri Komisyonu bununla ilgili bir çalışma yapmakta. Komisyon,
burada, değerlendirmesinde, bu anlaşmaları değiştirme yetkisi olsa da, genelde
bu anlaşmalar değiştirilmemekte, herhangi bir katkı da sağlanmamakta -o manada,
değiştirme yönünde- ama burada, memleketimizin menfaatine değilse, komisyon,
milletvekillerimiz üyelerle birlikte bunu bekletmekte çünkü uluslararası
sözleşmeler kanun hükmünde ve Anayasa’ya aykırılık iddiasında da bulunamıyor
Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereğince.
Burada,
milletlerarası kurumlardan Finans Kurumunun evveliyatı 1956’da imzalanan
anlaşma gereği, Bakanlar Kurulu bu yetkiyi vermiştir. Burada, değişiklik
yapılmaktadır artış oranları üzerinde. İnşallah, bu, memleketimize, milletimize
faydalı olacak bir sözleşmedir. Meclis Genel Kurulu takdir ederse uygun
bulacaktır.
Uygun
bulması yönünde görüşlerimizi belirtiyor, hayırlı olmasının temennisiyle
tekrar, saygıyla hepinizi selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Can.
Tasarının
tümü üzerinde başka söz talebi yok.
Soru-cevap
için sisteme giren arkadaşımız yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1’inci
maddeyi okutuyorum:
MİLLETLERARASI FİNANSMAN KURUMU ANA
ANLAŞMASININ TADİL EDİLMESİNE İLİŞKİN GUVERNÖRLER KURULU KARARININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının tadil edilmesine ilişkin
Guvernörler Kurulu Kararının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
– 1’inci madde üzerinde söz talebi? Yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Benim söz talebim var efendim.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Genç.
Sisteme
girmenizi rica ediyorum bir dahaki sefere.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim…
BAŞKAN
– Sisteme girerseniz daha kolay olacak.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sistem değil, söz ve yazıyla istenir, İç Tüzük açık.
BAŞKAN
– Sisteme girmek söz ve yazı yerine
geçiyor biliyorsunuz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim sistemle ilgisi yok. Neyse İç Tüzük’ü
okursanız daha iyi olur.
BAŞKAN
– Senin okuman lazım benim değil.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işte görüyorsunuz, millet de görüyor AKP’li milletvekilleri,
sırf benim on dakika konuşmamam için çıkıyorlar “Bu kanun çok güzel.” diyorlar,
halk da bunu görüyor. Şimdi, aslında ben konuşmak istedikten sonra o kadar
fırsat yakalarım ki sizin aklınız ermez o kadar şeylere. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Şimdi,
biraz önce konuşurken burada, Hükûmet sırasında oturan kişi bana dedi ki:
“Seviyesiz konuşma yaptı.”
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Herkes dedi.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bak, sen şimdi benim bitişik ilin milletvekilli olmasaydın ben
senin haddini bildirirdim. Senin, benim yaptığım konuşmanın seviyeli mi,
seviyesiz mi olduğunu anlayabilmen için daha bir fırın ekmek yemen lazım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ben Bingöl halkına çok büyük saygı duyduğum için
yani o sözünü çok fazla da önemsemiyorum.
Sayın
milletvekilleri, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisini oyuncak hâline sokan
Tayyip Erdoğan’dır. Hükûmet sırasına, bakanlar sırasına bakın; bu Meclise ciddi
bakan, ciddiyet atfeden, bu Meclise hakikaten saygı duyan bir Hükûmetin
davranışı bu mudur? Değil. Yani burada işte Bakanlar Kurulu sırasına oturan
kişi konuyu bilmiyor, sorulara cevap vermiyor, biz Hanya’dan bahsederken o
Konya diyor, ondan sonra da Hükûmet oluyor.
Bakın,
dün burada enerjiyle ilgili bir kanun müzakere ettik. Tabii o sıralarda
televizyon vermiyordu. Şimdi, Taner Yıldız Irak’a…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Konu ne konu? Konuya gel konuya!
AHMET
YENİ (Samsun) – Bu konu dünde kaldı.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Biraz önce konuşan burada konuyla ilgili mi konuştu?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Konuya gel, konuya gel! Konu ne, onu söyle!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Taner Yıldız Bağdat’a gideceğine Erbil’e gitti, uçağını
oradan…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Konuya gel!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Bakanını Irak’a
indirmediler, ondan sonra Kayseri’ye geldi.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Konu ne? Sıra sayısı kaç?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Dedim ki “Sen Bakansın, işte gelsin senin bu…” Yahu, aklınız
ermiyorsa konuşmayın. Bu Dışişleriyle ilgili bir konu.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Seviyeye bak!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Senin aklın her şeye eriyor mu?
KAMER
GENÇ (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarıyla ilgili…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Konu ne konu? Konuya gel, konuya!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, konuyla alakalı hiçbir şey konuşmuyor
Sayın Hatip.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, susturacak mısınız? Hayır efendim ben de
Dışişleri… Yani konuşturmuyorlar efendim.
BAŞKAN
– Lütfen, Sayın Genç lütfen, hakaretamiz
konuşmayın, onları da ben susturayım.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim, konuyla ilgili konuşuyorum.
BAŞKAN –
Lütfen tahrik etmeyin.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ama kendileri tahrik ediyorlar.
BAŞKAN -
Kullandığınız kelimelere dikkat edin.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Konuya gel konuya.
BAŞKAN –
Bakınız, hâlâ Sayın Bakan hakkında konuşuyorsunuz, konuyla ilgili
konuşmuyorsunuz.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Hangi madde? Konuya gel.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Birisi size “seviyesiz” derse…
BAŞKAN –
Lütfen, siz temiz bir dil kullanın, ben de susturayım arkadaşları.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, yani Bakanla hâlâ…
Sayın
Başkan, sana soruyorum: Birisi sana “seviyesiz” derse sen onu kendine iltifat
mı kabul ediyorsun?
BAŞKAN –
Ama daha önce de konuşmanız var. Lütfen…
KAMER
GENÇ (Devamla) – Lütfen, bakın, sıramızı şey ettin.
Bakın, bu
bir uluslararası anlaşmadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Afrika konu Afrika, konuya gel.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen sakin dinleyelim, rica ediyorum.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Uluslararası anlaşmada devletin dış politikası incelenir.
Dolayısıyla… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yahu,
şimdi niye o kadar yerinizde zıplıyorsunuz?
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, konuyu söylesin, konuya gelsin.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ben, şimdi burada düşüncelerimi söylüyorum. Allah Allah! Biraz önce konuşan arkadaş yirmi dakika konuştu,
konuşmadınız.
Şimdi,
Taner Yıldız’a sordum: “Sen niye Erbil’e gittin? Niye uçağını indirmedin? O
uçağı, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin uçağını oraya indirmemek Türkiye
Cumhuriyeti devletine yapılmış en büyük hakarettir.” dedim. Siz her hakareti
hazmediyorsanız, bu devlete yapılan her hakareti hazmediyorsanız ben o zaman
size ne saygı duyacağım arkadaş! Onun için, benim devletimin itibarını
korumayan, Parlamentonun itibarını korumayan bir hükûmete saygı duyulmaz.
Bakın, o
kadar… Şimdi, çıkmışız, burada beş dakika bile konuşturmak da istemiyorsunuz.
Dün, burada bir enerji kanunu şey ettik. Türkiye’de elektrikte o kadar büyük
vurgunlar var ki, geçen sene yüzde 32 elektriğe zam yaptınız, arkasından, yıl
içinde TETAŞ yani elektriği satan kurum yüzde 14,5 elektrik satış fiyatında
tenzilat yaptı ama bu tenzilatı kullanıcıya değil aracı şirketlere yaptı,
onların cebine gitti.
AHMET
YENİ (Samsun) – O dünde kaldı dünde.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bugüne gel bugüne.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Elektrikteki fiyat artışını yaptı, kâr haddini yüzde 100’e
çıkardı ama öte tarafta, dağıtıcı şirketlere iki sene önce 1 milyar 165 milyon
dolara verilen bir dağıtım şirketinin ihalesini Taner Yıldız iptal etti,
getirdi 546 milyon dolara verdi. Peki bunun sebebi kim? Bunu niye burada izah
etmiyorlar? Bu kadar yolsuzlukları burada niye örtbas ediyorsunuz?
Arkadaşlar,
geçen gün, yine bir yerde okudum: TOKİ getiriyor, Antep Belediyesine 9 milyar
liraya bir arsa satıyor, o da bir sene sonra getiriyor, 98 milyona veriyor. O
da getiriyor 500 milyona yandaşlarına veriyor. Bu kadar soygun yapılan bir
memlekette, hükûmette, Mecliste biz bunları dile getirmeyeceğiz de… Ondan sonra
siz orada bağırıyorsunuz. Demek ki sizin vicdanlarınız… Yolsuzlukları,
soygunları örtmek için buraya getirmişler sizi ve sizin parmaklarınız bu
yolsuzlukları, bu hırsızlıkları örtmek için burada kalkıyor. Böyle bir vicdan
olur mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Biz buraya ondan sonra…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Sen kimsin ya?
KAMER
GENÇ (Devamla) – …konuşmaya geldiğimiz zaman siz başlıyorsunuz bağırmaya. Böyle
bir şey olmaz efendim! (CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Kendine bak, kendine!
BAŞKAN –
Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Bahçekapılı, buyurun efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Konuşmak için söz istiyorum, sataşma var.
BAŞKAN –
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki
dakika lütfen…
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, sebebini sormadınız.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
SİNAN
OĞAN (Iğdır) - Gerekçesini söylemeden…
BAŞKAN –
Efendim, siz yerinizde oturun.
Bakın,
bir grup başkan vekiliniz var, bir grup başkan vekili söz istedi.
Sayın
Oğan, yani…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Arkadaşlar…
BAŞKAN -
Buyurun.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Teşekkür ederim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim, ama önemli...
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Dinleme sabrını göstermenizi rica ederim Sayın Grup
Başkan Vekili.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Bir dakika…
Söz
verdim, size söz vereceğim, bir saniye.
Size de
iki dakika vereceğim, bir saniye efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Sevgili arkadaşlar, insanların bazen…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İzninizle, ben, Sayın Grup Başkan Vekiline…
BAŞKAN –
Bir saniye… Söz verdim efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Lütfen saygı gösterir misiniz Akif Bey, söz aldım ve
konuşuyorum.
BAŞKAN –
Sayın Hamzaçebi, şimdi, müsaade ederseniz, söz verdim. Oturun, sizi sonra
dinleyeceğim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim, ama şu an kalkmamın bir nedeni var.
Ben ne
zaman buradan kalkıp sataşma nedeniyle söz istesem, Sayın Bahçekapılı benim
konuşmama şiddetli bir şekilde itiraz gösteriyor. Şimdi kendisi sataşma
nedeniyle de söz istemediği hâlde siz kendisine söz verdiniz efendim. Hangi
nedenle söz verdiniz, merak ediyorum.
BAŞKAN –
Ne demek söz istemediği hâlde?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Akif bey, yakışmıyor!
BAŞKAN -
Kalktı söz istedi. Ne demek söz istemediği hâlde?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Grup Başkan Vekilisiniz, Grup Başkan Vekiliyim, nazik
olmanızı öneriyorum size.
BAŞKAN –
Kalktı söz istedi Sayın Hamzaçebi, aynı şeyi siz yapmayın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben de söz isteyeceğim.
BAŞKAN –
Buyurun, oturun lütfen.
Buyurun.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AHMET
YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, baştan başlaması lazım.
BAŞKAN –
Lütfen…
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım, bazı anlar vardır, insan o anları
yaşamak istemez. Mutsuz olduğunuz anlardır, arada kaldığınız anlardır. Ben, şu
anda öyle bir anı yaşıyorum. Cevap vermek istemediğim bir kişiye cevap verme
durumunda kaldım. Cevap vermek istemiyorum çünkü cevap verirsem eğer, aslında
cevap vermem gerekli olan kişilere saygı duymamam anlamına gelir bu. Niçin
cevap veriyorum? Malumu ilan etmek için. Hepimiz biliyoruz, burada biraz önce
konuşan Kamer, devamlı buraya gelip bu Meclisin huzurunu kaçırıyor; saygısızca
davranıyor, dedikodu üzerine siyaset yapıyor, onurumuzla oynuyor, haysiyetimizle
oynuyor ve tahammül fersâ bir duruma geliyor bize.
Ben buradan malumu ilan ediyorum, bize söylediğiniz her şeyi size iade
ediyorum. Evet, seviyesizsiniz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Evet,
saygısızsınız! Evet, hakaret eden bir kişisiniz ve bu kürsüye yakışmıyorsunuz!
Bunu size defalarca söyleyeceğim, söyleyeceğiz. Zannetmeyin ki kale alıyoruz
söylediklerinizi sadece ve sadece malumun ilanını bir kere daha yapıyorum ve
tekrar ediyorum saygısız ve seviyesiz bir insansınız; huzurumuzu kaçırmayın,
lütfen dışarı çıkın!
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – “Dışarı çıkın” ne demek ya? Böyle bir şey olur mu? İyi,
polis getirin atalım o zaman. “Dışarı çıkın” ne demek ya?
BAŞKAN –
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
Lütfen,
başka bir sataşmaya meydan vermeden, lütfen. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kim o? Bana birisi laf atıyor oradan.
BAŞKAN –
Hayır, hayır. Laf atan yok.
Buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kamer
Genç tabii ki biraz önceki cümleler nedeniyle çıkıp burada İç Tüzük’ten kaynaklanan hakkını kullanacaktır ancak benim
biraz önceki itirazım şunaydı: Ben grup başkan vekillerinin herhangi bir madde
göstermese dahi söz talep ettiğinde Meclis Başkanvekilinin kendisine söz
vermesi gerektiğini düşünürüm; buraya, şu kürsüye çıkıp konuşması gerektiğini
savunurum. Bunu birçok kez bu kürsüde söylemişimdir ancak Sayın Bahçekapılı’nın olduğu nöbetlerde, kendisine
yakıştıramadığım bir şekilde, benim söz taleplerime anlamsız bir şekilde itiraz
yöneltmiştir, anlamsız bir şekilde.
SONER
AKSOY (Kütahya) – Size göre anlamsız. Bize göre çok anlamlı.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – “Hangi maddeye göre verdiniz? Sayın Başkan, olmaz…”
vesaire. Ben biraz önce bunu hatırlatmak istedim kendisine. Sayın Bahçekapılı
üstelik sadece “Söz istiyorum.” dedi. Sataşma nedeniyle söz istemedi çünkü
sataşma yoktu. Sayın Kamer Genç’in biraz önceki konuşmasında… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın,
değerli arkadaşlar dinler misiniz. Siz dinlemiyorsunuz. Bir önceki konuşmayı
söylemiyorum. Biraz önce kürsüdeki konuşması bir eleştiri konuşmasıydı. Ondan
önceki konuşmasında kendisi talihsiz bir kelime kullandı. O kelimeye karşı,
Sayın Bakan ağır sayılabilecek bir cevap verdi. Onu orada bıraktık, onu orada
bıraktık. Sayın Kamer Genç biraz önce çıktı, konuştu, başka bir şey söyledi.
Şimdi Sayın Bahçekapılı gecikmiş bir şekilde Sayın Kamer Genç’e cevap vermek istedi.
O kullandığı cümleler, kelimeler güzel olmadı. Meclisin bugünkü bu oturumdaki
atmosferine uygun olmadı.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın…
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Sayın Başkan…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Sayın Grup Başkan Vekili benim konuşmama hitaben
anlamsız olduğunu söyledi, cevap vermek istiyorum, sataşmadan dolayı.
BAŞKAN –
Pekâlâ… Lütfen, ikinci bir şey olmasın, bir dakika içinde… (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
arkadaşlar, ben kendimi savunacak değilim. Konuşmamın anlamlı veya anlamlı
olmadığına ben ve sizler karar verirsiniz. Buna bir başka grup başkan vekilinin
böyle bir değerlendirme yapmasını anlayamıyorum. Neden anlayamıyorum? Sayın
Grup Başkan Vekili benim konuşmamı anlamlı veya anlamsız olarak nitelendirmeden
önce, şurada bir grup başkan vekiline yakışır şekilde diğer grup başkan
vekilleriyle en azından asgari düzeyde bir ilişki kurarsa saygı çerçevesinde, o
zaman böyle tanımlamalar da yaptırmayız kendisine, yapma ihtiyacını da
hissetmez. Ben sizden sadece bu Meclisin çalışmasına yönelik asgari düzeyde
saygı çerçevesinde bir sosyal ilişki kurmak talebindeyim. Onun ötesinde sizin
konuşmalarınızın sıfat anlamını nitelendirme yetkisini kendime görmem aldığım
terbiye gereğince.
Ayrıca
şunu da söylemek isterim: Madem Kamer Genç’in hakaret etmediğini söylüyorsunuz,
Sayın Akif Hamzaçebi, size söylüyorum: “Sizin grubunuzun milletvekilleri
yolsuzluk yapmayı vicdanlarına sığdıran milletvekilleridir.” Hakaret midir,
değil midir? Lütfen buna karar verin. Bunu burada söylüyorum: “CHP Grubunda
olan milletvekilleri yolsuzlukla yaşamayı vicdanlarına sığdırmıştır.” Hakaret
mi, değil mi? Karar verin. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Çok açık bir şekilde sataşma var, söz istiyorum
efendim. Bizi yolsuzlukla itham eden bir açıklama yaptı.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Soru sordum. Çünkü Kamer Genç bize bu soruyu sordu,
biz buna cevap verdik, kendisi korudu. Ben de Kamer Genç’in diliyle, üzülerek,
aynı soruyu kendisine sordum. Bir ironi yaptım, cevap vermesi anlamında.
BAŞKAN –
Buyurun.
Bir
dakika içerisinde, siz de...
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın, olmuyor. “Size cevap vermiyorum bile.”
diyecektim ama grubumuza sataştığınız için buraya çıkma ihtiyacı duydum.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sataşmadım, soru sordum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yolsuzlukla sizin partiniz, sizin Hükûmetiniz o
kadar yan yana, o kadar iç içe ki “yolsuzluk” kelimesi sizin kullanabileceğiniz
bir kelime değil.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hadi oradan be! Hadi oradan be! Yaptığı şeye bak!
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yolsuzluğu sizin Hükûmetiniz bir yaşam biçimi
hâline getirmiştir.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Hiç yakışmadı size.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yolsuzluktan beslenen bir partisiniz, bir
Hükûmetsiniz.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) – Bunun kararını millet verir, millet!
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Siz bunlara cevap verin. Bakın, Deniz Feneri
davası, İstanbul’da ilk duruşması daha yeni yapıldı, yeni. Kaplumbağa hızıyla
yürüyen, asrın yolsuzluğuna ortak olan bir Hükûmetiniz var ve onun için o dava
yürümüyor.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, biz burada mücadele ve savaş vermiyoruz.
Ben Sayın Akif Hamzaçebi’ye şunu öneriyorum: Biz çocuk değiliz, bu mikrofonu
birbirimize “Yendi, yenildi.” anlamında kullanmamamız gerekiyor. Bu mikrofonda
sarf ettikleri sözleri aynen kendilerine iade ediyorum. Bizim alnımız ak, kendilerinkini bilmiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler. Sözleriniz zapta geçti.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Genç, buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Biraz önce Bahçekapılı benim için dedi ki: “Seviyesiz bir
adamdır, bu kürsüye yakışmıyor.” Bunun için burada sataşmadan söz istiyorum.
Daha bundan ağır… Efendim, çok ağır bir laf kullanıyor.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Aynı şeyi bize söylüyor efendim devamlı.
BAŞKAN –
Sayın Genç, siz de aynı şeyi söylediniz ama buyurun ve daha fazla da
uzatmıyorum bunu. Bir dakika içinde ne açıklayacaksanız, söyleyin.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
sakin olun.
Lütfen,
tekrar sataşmaya meydan vermeyiniz.
5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkan ama bir dakika veriyorsunuz, ona iki
dakika verdiniz.
BAŞKAN –
Onlara da bir dakika verdim.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Olmaz ki yani.
BAŞKAN –
“Bir açıklama” dediniz. Bir kelimenin…
KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, biraz önce Bahçekapılı dedi ki: “Burada çok
huzursuzum.” Tabii huzursuz olacak. Ben senin yolsuzluklarını, yaptığınız
talanı dile getirince huzursuz oluyorsunuz.
AHMET
YENİ (Samsun) – Belgen var mı belgen?
KAMER
GENÇ (Devamla) – İkincisi, ben, Tunceli gibi bir ilde 7 defa seçilen bir
milletvekiliyim. Dolayısıyla bu kürsüye en yakışan benim. (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN –
Yapmayın çocuklar.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Gelin, içinizde kimin gücü varsa…
BAŞKAN –
Beyler, yapmayın.
KAMER
GENÇ (Devamla) – …çarşıda, halkın arasında gezelim. Halkın içinde kimin itibarı
var, bir.
İki: Siz
öyle bir partisiniz ki… Bizim Genel Başkanımız çok asil ve soylu bir davranışla
Tayyip Erdoğan’a dedi ki: “Yahu, terörü halledersen sana kredi vereyim.” O para
anladı “Yahu, ben zaten Karun kadar zenginim, senin parana ihtiyacım yok, senin
kredine ihtiyacım yok, senin krediye ihtiyacın var.” dedi. (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN –
Şimdi, insaf yani!
KAMER
GENÇ (Devamla) – İşte sizin anlayışınız bu. Size uzatılan yardım elini, ülke
sorunlarını çözme konusunda yapılan yardım elini bu kadar ters itiyorsunuz. Ben
daha size ne diyeyim.
Tabii,
Başkan da beni konuşturmamak için oradan gayret sarf ediyor. Böyle usul olmaz
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Hiçbir gayretimiz olmadı Sayın Genç.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bravo! Bravo! Yakışıyorsun CHP’ye! Bravo! Bravo Kamer Genç!
Çok yakışıyorsun Meclise!
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
10.- Milletlerarası Finansman Kurumu Ana
Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/693) (S. Sayısı: 355) (Devam)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde sözler tamamlanmıştı, soru cevap
da yok.
1’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil
Edilmesine İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan
oy sayısı : 211
Kabul : 211 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri bir önceki açık oylamada, 350 sıra sayılı Tasarı’nın açık
oylamasında sonucu açıklarken 1 çekimser oy olduğu ifade edilmişti. Söz konusu
1 oy çekimser değil, geçersiz olacaktır, düzeltiyoruz.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
Bilgilerinize
sunarım.
11’inci
sırada yer alan, 2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme
Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
11.- 2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı
Maddelerle Kirlenme Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği
Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/336) (S. Sayısı: 55) (x)
BAŞKAN -
Komisyon yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Komisyon
raporu 55 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Reşat Doğru,
Tokat Milletvekili.
Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 55 sıra sayılı
2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme Olaylarına Karşı
Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği Protokolüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, dün akşam Mardin Hastanesi önünde saat 19.00 civarında şehit edilen
polis memurumuz Cengiz Engizek’i anıyorum. Allah’tan
rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun
diyorum. PKK terör örgütünü de şiddetle kınıyorum. 3 tane PKK terör örgütü
militanı bu kahraman memurumuzu, hastanenin acil servisi önünde nöbet tutan
kahraman memurumuzu taramışlar ve şehit etmişlerdir, onları şiddetle telin
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız
kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi arttırmak amacıyla
kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve artan, deterjan gibi kimyasal
maddelerin kullanımı giderek çevre kirliliğine neden olarak çevre sorunlarının
ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak kirlenen hava, su
ve toprak, canlıların yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara ulaşmıştır.
Hava ve karanın kirlenmesi yanında tehlikeli ve zararlı maddelerin ırmak, göl
ve denizlere dökülmesi de birçok çevre sorununu beraberinde getirmektedir.
Denizlerde,
özellikle petrol taşımacılığında gemiler kullanılmaktadır. Gemi kazaları sonucu
binlerce ton petrol ürünü denize dökülmektedir, çok büyük kirlenmelere sebep
olmaktadır. Bundan dolayı da tankerlerle değil de boru hatlarıyla petrol
taşınması dünyanın her tarafında desteklenmelidir.
Yaşam
alanlarımızı tehdit eden ciddi çevre sorunları karşısında çevre ve ekolojik
dengenin korunması yaklaşımı her geçen gün daha fazla önem kazanmalıdır. Bugün
ülke topraklarımızın yüzde 85’i, ormanlarımızın yüzde 54’ü erozyon tehlikesi
altındadır. İklim değişiklikleri, su kaynaklarının kirlenmesi ve toprağın
verimliliğini kaybederek çölleşmesi gibi sorunlar bu yaklaşımın hayata
geçirilmesinin aciliyetini göstermektedir. Doğal
yaşam alanlarımızın önemli bir boyutu olarak ormanlarımız ve topraklarımız
endüstrileşmenin getirdiği etkiler yanında, su, rüzgâr ve diğer bazı doğal
etkenler nedeniyle de önemli zararlara uğramaktadırlar. Bu zararların ortaya
çıkmasında plansız endüstrileşme temel etken olmakla birlikte diğer ve belki de
en önemli neden gerçek bir doğa savaşçısı olan ormanların yok edilmesidir.
(x) 55 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Sayın
milletvekilleri, ayrıca tehlikeli atıklar akarsulara, göllere ve denizlere
dökülmektedir. Denize ve akarsulara atılan atıklar sadece balıkların ölümüne
sebep olmakta değil, içme ve sulamada kullanılan sular vasıtasıyla insan
vücudunda çok büyük zararlar oluşturmaktadır. Bugün ülkemizde birçok sanayi
kuruluşunun atık arıtma tesisi yoktur, olanların da maliyetlerden dolayı
tesisleri çalıştırmadığı zaman zaman görülmektedir. Örneğin, Yeşilırmak
Vadisi’nde, ırmağın geçtiği yerlerde bol miktarda balık ölümlerine zaman zaman
rastlamaktayız.
Ayrıca,
çeltik ekimi yapılan yerlerde toprağın sulama sonucu karardığı, canlıların yok
olduğu görülmektedir. Bunları müteaddit defalar gündeme getirmemize rağmen
maalesef sonuca ulaşılamamıştır, aynı tabloyla tekrar tekrar karşılaşmaktayız.
Ancak yapılan araştırmalarımızda ırmak kenarında bulunan bazı fabrikaların atık
arıtma tesislerini zaman zaman çalıştırmadığı hatta atıkları da ırmağa
döktükleri tespit edilmiştir. Özellikle Yeşilırmak Vadisi’nde maya
fabrikalarının olduğu bilinmektedir. Maya fabrikaları atıklarının oraya
dökülmesinin çok ciddi manada büyük sıkıntılar yaratmış olduğu görülmüş
olmasına rağmen enteresandır tedbir alınmamaktadır. Bu tür hadiselere karşı
Çevre Bakanlığı çok dikkatli olmalı ve kontrollerini eksiksiz yapmalıdır.
Tespit edilen çevre kirletilmesi ağır cezaları gerektirmektedir, bunlar
uygulanmalıdır. Bugün ülkemizde, küçük ölçekli akarsular üzerine hidroelektrik
santralleri dediğimiz HES’ler bir moda şeklinde
kurulmaktadır. Neredeyse her akarsuyun her kilometresine isabet edecek şekilde HES’lerin kurulduğunu görüyoruz. Örneğin Amasya’dan
Erzincan, Gümüşhane’ye doğru uzanan Yeşilırmak Vadisi’nde her kilometrede HES
santrallerine rastlamaktayız. Bu kadar santralin kurulması birçok sorunu da
beraberinde getirmektedir. Irmak, neredeyse tamamen yok olmaktadır. Irmak suyu
kanallara alınmış, milletin suyu özel sektörün eline geçmiştir. Büyük
barajlara, hidroelektrik santrallerine söylenecek sözümüz fazla yoktur. Ancak
bölgenin mikroklima etkisini yok eden, önümüzdeki
yıllarda para ile satılacak suyu fakir çiftçi, köylü nasıl kullanacaktır, nasıl
tarlasını sulayabilecektir? Kurulan küçük ölçekli HES’lere
çiftçi örgütleri başta olmak üzere çiftçiler ve halktan çok büyük bir şiddetle
karşı durma vardır ve insanlar bunları istememektedir.
Sonuçta,
genel olarak çevre sorunları, insanların yaşadıkları hayat ortamının doğal
yapısını tahrip etmektedir. Bu tahribat yaşamın yoğun olduğu alanlarda daha
hızlı, yaşam ve yerleşimin olduğu bölgelerde de daha yavaş olmaktadır. Bozulan
bu doğal hayat, çevre üzerinde yaşayan tüm canlıların yaşamlarını olumsuz yönde
etkilemektedir.
Çevre
kirliliğinin en önemli nedenleri şöyle sıralanabilir: Hızlı nüfus artışı,
plansız kentleşme, plansız endüstrileşme, doğal kaynakların ölçüsüz
kullanılması.
Çevre
sorunlarının başında değerlendireceğimiz kentsel çevre sorunu, temel insan
gereksinimi olan barınma ve konut sorununun, gecekondulaşma ve betonlaşma
yoluyla çözümlenmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Yani Anadolu’nun birçok yerinde
Tokat’ında, Sivas’ında, Yozgat’ında insanlar köylerini veya bölgelerini
bırakarak işte, büyük şehirlere göç etmektedirler. Büyük bir göç vardır.
Özellikle Anadolu’da tarımla ilgili olan insanlar tarımdan vazgeçerken işte,
büyük şehirlere gitmekte, o büyük şehirlerde de işte, yanlış kentleşme, plansız
kentleşme neticesinde de birçok sorunla karşı karşıya kalınmaktadır.
Dolayısıyla işte, o çevre kirliliğinin en büyük sebeplerinden bir tanesi bu göç
sorununun mutlaka çözümlenmesi gerekmektedir ama enteresandır göç artmakta,
artmakta ve her geçen gün de köyler boşalmaktadır.
Ülkemizde,
özellikle büyük şehirlerde kalitesiz yakıt kullanımından dolayı hava kirliliği
büyük boyutlara ulaşmıştır. Son yıllarda doğal gaz kullanımının
yaygınlaşmasıyla hava kirliliğinde azalmalar görülmeye başlanmıştır ancak
özellikle sanayiden kaynaklı hava kirliliği artmaktadır. Ancak birçok kasaba ve
ilde kalitesiz kömür kullanılmakta ve hava kirliliği de oluşmaktadır. Mutlaka
kalitesiz kömür kullanımı önlenmeli ve o bölgeler korunmalıdır. Bunlara mutlaka
acil önlemler alınmalıdır.
Düzenli
ve her türlü altyapı sistemine sahip organize sanayi bölgelerinin
oluşturulmamış olması, çevre sorunlarında sanayi payının büyük olmasına sebep
olmaktadır. Tarım alanlarında düzensiz ve fazla ilaç kullanımı, toprak
kirliliği sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Toprak kirliliği de
bir çevre sorunu olarak mutlaka ele alınmalı, bu yönlü olarak da acilen bazı
önlemler dile getirilmelidir.
Türkiye’de
üretilen tehlikeli atık miktarı belirsiz ve sanayide üretilen ve kullanılan kimyasallar
ve ortaya çıkan atıkların niteliğiyle ilgili hiçbir döküm çalışması
bulunmamaktadır. Bununla ilgili envanter çalışması mutlaka yapılmalıdır. Ancak
son yıllarda yapılan çalışmalarda döküm kayıtları oluşturulmaya başlanmıştır
ama çok yetersizdir. Ancak bugün ülkemizde her evde kullanılmayan televizyon,
buzdolabı, bilgisayar, cep telefonu veya elektrikle çalışan birçok alet vardır.
Ayrıca her evde onlarca miadı dolmuş, kullanılmayan piller vardır. Çevre
Bakanlığı olarak mutlaka bunlar toplatılmalı ve zararlı etkilerden de
korunmalıdır. Ayrıca organize sanayi ve küçük sanayi bölgelerinin birçoğunda
kullanılmayan birçok makine ve aletler, korunmasız şekilde doğaya bırakılmış
durumdadır. Yağan yağmur ve karların etkisi ile kendi kendine çürümekte, doğa kirletilmektedir.
Çevre Bakanlığı buna da mutlaka bir acil çözüm bulmalı, en azından
kullanılmayan o alet edevat toplanılarak çeşitli yerlere nakledilmeli veyahut sevk
edilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, su kaynakları da giderek azalmakta olup yirmi yıl önce kişi
başına 4 bin metreküp su düşerken, bugün bu durum 1.400 metreküp su düşer
konuma gelmiştir. Türkiye “su yoksulu” ülkeler içerisinde sürekli bir şekilde
yerini almaya başlamıştır. Bu manada da suyla ilgili de çok acil önlemler
alınmalı ve uygulanmalıdır.
Ülkemizde
biyoçeşitlilik, çeşitli şekillerde toprağın bozulması
ve doğal kaynakların yok olmaya başlaması yüzünden tehdit altındadır. Korunan
alanın tüm alanlara oranı sadece yüzde 1 oranındadır ki bunun da çok az
olduğunu söylemek durumundayız.
Erozyon
sonucunda yılda 500 milyon ton verimli toprak kaybedilmektedir. Her yıl 80-100
bin dönüm orman yanarak 5-7 bin dönüm orman ise tarla açma ve yerleşme
sebebiyle de yok edilmektedir.
Etkin bir
çevre denetim sistemi mutlaka oluşturulmalıdır. Gelecek nesillerin iyi bir
çevre eğitimiyle yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Çevre sorunlarının çözümü için
sivil toplum kuruluşlarının sayısı arttırılmalı, sivil toplum örgütleri ile
kamu kuruluşları ortak çalışmalar yürütmelidir. Özellikle sera gazları
dediğimiz küresel ısınmanın artmış olduğu günümüzde bu durum çok önemlidir.
Sera gazlarıyla ilgili olarak da çok ciddi önlemler alınmalıdır. Sonuçta
çevreyle ilgili çok söylenecek söz vardır ama sözlerimi burada bitirmek
istiyorum.
Çevre
için yapılan her türlü yatırım milletimizin, vatanımızın, ülkemizin geleceğini
ilgilendirmektedir. Çevreye duyarlı toplum oluşması temennisiyle, sağlıklı
günler temenni ediyor, bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Çok teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
milletvekilleri, şahısları adına Bülent Turan, İstanbul Milletvekili.
Sayın
Turan... Yok.
Tülay
Kaynarca, İstanbul Milletvekili... O da yok.
Başka söz
talebi olmadığına göre, soru-cevap için sisteme girmiş 2 arkadaşımız var.
Sayın
Eryılmaz…
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Suriyeli sığınmacılar konusundaki hassasiyetinizi ve nazik tutumunuzu
anlayışla karşılıyoruz. Peki, bu hassas tutumunuzu kendi vatandaşlarımız için
de göstermeyi düşünüyor musunuz?
Bakın,
son günlerde özellikle Türkiye’nin değişik şehirlerinde ve sınıra yakın
bölgelerde yüzlerce vatandaşımızın araçlarının bu Suriyeli muhalifler
tarafından çalınıp Suriye’ye götürüldüğünü, kapılarının söküldüğünü, koltuklarının
söküldüğünü ve savaşta kullanıldığını biliyor musunuz? Bununla ilgili günlerdir
televizyonlarda haberler yayınlanıyor ve vatandaşlarımız bu anlamda çok ciddi
bir mağduriyet yaşıyor. Sınırların kevgire dönmüş olmasından dolayı maalesef bu
tür sıkıntılar hâlâ devam etmektedir ve her gün ama her gün onlarca
vatandaşımız bu konuda bize şikâyette bulunuyor, araçları çalınıyor, Suriye’ye
götürülüyor ve bunların, araç takip sisteminden, bu araçların Suriye’de olduğu
da net bir şekilde tespit edilmiş durumda. Bununla ilgili nasıl bir tedbir
almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Eryılmaz.
Sayın
Gök…
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Gölbaşı ilçesi Eymir
TOKİ konutlarında ikamet eden yurttaşlar, her gün EGO’nun otobüslerini kullanarak
tek seferde Kızılay ya da Ulus’taki işlerine gidebilmekteyken 10 Aralık 2012
tarihli Ankara Büyükşehir Belediyesi kararıyla bu otobüsler kaldırılmış ve bir metrobüs uygulamasına geçilmiştir. Bu metrobüsler
belli yerlerde toplanmakta, insanların Kızılay ya da Ulus’a tek seferde
gitmesine engel olacak şekilde çok uzak mesafelerde durmakta ve Gölbaşı Eymir TOKİ konutlarında yaşayan yurttaşlarımız birkaç
araba, otobüs değiştirerek ancak Kızılay ya da Ulus’a varabilmekte. Dolayısıyla
yoğun bir nüfusun bulunduğu TOKİ konutlarındaki insanlarımızın ciddi bir
mağduriyeti oluşmuştur. Bu konu çok önemlidir, hassas bir konu, insanlarımız
büyük bir infial gösteriyorlar. Bu konuda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanını
uyarmanızı ve mağduriyetlerin çözülmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın
Atıcı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, şahsı adına söz isteyen bazı milletvekillerinin salonda olmaması, sanki
konuşma sırasını kapatma gayesi olduğunu bizlere gösteriyor. Bunun çok etik
olduğunu düşünmüyorum.
Saygıyla
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Sayın Halaman…
ALİ
HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, sağ olun.
Yani, dün
Mardin’de bir polis nöbet tutarken dışarıdan saldırıdan dolayı hayatını
kaybetti. Bugün Lice’de yine bir karakol baskınından dolayı bir askerimiz şehit
oldu. Ben bunlara “Allah rahmet eylesin.” diyorum. Dolayısıyla iktidarın bu
konulara biraz daha ilgi duymasını bekliyor, saygılar sunuyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın Serindağ…
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, 2002 seçimlerinden sonra Ergene havzasında meydana gelen kirliliği
araştırmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bir araştırma
komisyonu kurulmuştu. Bu araştırma komisyonu geldi Trakya bölgesinde
incelemeler yaptı ve bildiğim kadarıyla raporu hazırladı ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine sundu. Hükûmetiniz Trakya havzasındaki kirlilikle ilgili ne
tür önlem almayı düşünüyor, bugüne kadar aldığınız önlemler nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın
Bakan, buyurun.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
Mardin ve Lice hadiselerinden dolayı şehitlerimize, ben bu vesileyle, tabii tüm
şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına, milletimize sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Bütün
bunlar tabii hepimizin ortak acıları. İnşallah bunlar gelecekte karşılaşmamamız
gereken, bunun için el birliği içinde çaba sarf etmemiz gereken süreçler. Bir
taraftan güvenlik güçlerimiz bunlarla ilgili her türlü gayreti sarf edecekler,
Hükûmet olarak biz de elimizden gelen tüm çabayı sarf ediyoruz. Bunlar şüphesiz
ki hepimizin -dediğim gibi- ortak acıları.
Sayın
Eryılmaz’ın Suriye mültecilerinden dolayı bazı asayiş hadiselerini gündeme
getirdiği sorusu vardı. Şimdi, mülteciler, Suriye’deki durum ve burada
mülteciler içinden yanlış yapan bazı kişilerin oluşturduğu sorunları
birbirinden net bir şekilde ayırmamız lazım.
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) – Ona bir itiraz yok.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Biz ülke olarak Suriyeli kardeşlerimize her
türlü desteği, her türlü yardımı yapmaya devam edeceğiz ama tıpkı kendi
vatandaşlarımız içinde yanlış yapanlara, suç işleyenlere nasıl yaklaşıyorsak,
yaklaşmamız gerekiyorsa mülteciler içinden de suç işleyenlere karşı şüphesiz ki
bütün tedbirleri almak durumundayız. Bizim de farklı bir bakış açımız olamaz
fakat tekrar vurguluyorum: Bu, tarihî bir süreçtir. Bu süreçte Suriye halkıyla
dayanışmamız, bu sorunlara yönelik olarak her türlü fedakârlığı yapmamız,
gelecekte, inşallah, çok daha güçlü bir şekilde bu halkların beraberliğini,
kardeşliğini pekiştirecektir.
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) – Vatandaşlarımızın mağduriyetini engellemeniz lazım Sayın
Bakan.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Pireden dolayı yorgan yakılmadığı gibi, o
mülteciler içine sızmış, girmiş veya yanlış yapan bireylerden dolayı, tabii,
mültecilere bakış açımızın da olumsuz yönde olması düşünülemez.
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) – 200 araç çalınmış ve sınırda kontrol yok. Bununla ilgili
tedbir almanız lazım.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Buna dönük olarak tabii ki güvenlik güçlerimiz,
oradaki mülki idaremiz mutlaka gerekli tedbirleri düşünüyorlardır.
Ergene
havzasıyla ilgili bir soru oldu. Gerçekten önemli bir havzamız, Trakya
bölgesinde. Sanayileşmenin çok yoğun olduğu bir bölge, dolayısıyla kirliliğin
de yoğun olduğu bir bölge. Uzun dönemdir bu konuda Hükûmet olarak çalışmalar
yürütüyoruz. Esas itibarıyla, aslında yerel yönetimlerin yapması gereken birçok
çevresel yatırımı da Hükûmet olarak üstlenmek şartıyla yeni bir eylem planı
hazırladık biliyorsunuz. Daha önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızdaydı, şimdi
Orman ve Su İşleri Bakanlığımız bünyesinde bu çalışmaları yürütüyoruz.
Özellikle arıtma tesislerinin yapımı, havzaya akıtılan suyun daha etkili bir
şekilde denetimi, yine ıslah OSB çalışmaları gibi temel birtakım unsurlarla o
bölgede çevresel açıdan daha uygun şartların oluşması için gayret ediyoruz.
Bir
taraftan da SUKAP diye bir program ilan ettik. Mali gücü yetersiz belediyelere,
25 bin nüfusun altındaysa yüzde 50 hibe, geri kalanını da uygun koşullu kredi
şeklinde veriyoruz ve buna benzer programlarla bu bölgemizde daha iyi bir
çevresel standart oluşması için gayret ediyoruz. Burada, özellikle
Hükûmetimizin çok hassas olduğunu ve merkezî idarenin normal görevlerinin
ötesinde de bu bölgeye dönük çaba sarf ettiğini, destek olduğunu özellikle
vurgulamak isterim.
Sayın Gök
EGO’yla ilgili, belediye, mahallî yönetimle ilgili bir sorun ifade ettiler.
Tabii, trafik önemli bir mesele. Merkezî Hükûmet olarak Ankara’da metrolara,
biliyorsunuz, ciddi bir destek verdik. 2,6 milyar, yanlış hatırlamıyorsam,
metro yatırımlarına merkezî idareden destek oluyoruz ve yatırımlarımız devam
ediyor. Metrobüs de tabii yine trafiği rahatlatmak
için yapılan bir uygulama. Onun içinde birtakım aksaklıklar meydana geldiyse
ben de bunu sizin gibi yerel yönetimlere iletebilirim. Tabii, detayını, daha
hâkim olmadığım için şu an kesin bir değerlendirmede bulunmam doğru olmaz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
Şandır…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, Sayın Refik Eryılmaz’ın dile getirdiği konu Hükûmetinizin dikkatine
sunmak için. Ben de bir Hataylı olarak, bir milletvekili olarak, burada Sayın
Başbakan Yardımcısı var, Sayın Bakan olarak siz varsınız ve Meclisimize bir
hususu sunuyoruz. Gerçekten Suriye’de yaşanan hadiselerden sonra hudutlarımız
kevgire döndü, kontrol altında değil. Çok sayıda araç, Türkiye genelinde
çalınan araçlar Suriye’ye götürülüyor, orada parçalanıyor. Buna bir tedbir
geliştirin.
İkinci
bir husus, yine hudutlar kontrol edilemediği için Suriye’den zeytinyağı, canlı
hayvan kaçakçılığı had safhaya ulaştı. Hatay’ın, Adana’nın, Mersin’in üreticisi
bu anlamda çok ciddi sıkıntı içerisinde. Bu bir vakıa. Buna tedbir almanızı
talep ediyoruz. Yoksa bir soru değil, yaşanan bir problemi size ifade etmek
için Sayın Eroğlu’nun dile getirdiği hususa katılıyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın
Havutça…
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Balıkesir’de Gönen Ovası var. Burası
gerçekten Türkiye’de tarımsal potansiyeliyle Türkiye’nin çok ünlü ürünlerini
yetiştiren çok önemli bir ovamız. Gönen baldosu, pirincinin yetiştiği ve Gönen,
bir anlamda Balıkesir’i doyuran, Balıkesir de Türkiye’yi doyuran bir ilimiz
olarak biliniyor.
Şimdi,
Gönen Ovası doğal bir koruma alanı olmasına rağmen, orada Gönen Çayı’nın o
kadar tehlikeli ve zehirli atıkları var ki o bölgede, her gittiğimizde
yurttaşlarımız bize balıkların öldüğünü, kaplumbağaların dahi öldüğünü, o
bölgede sulama yapan, Gönen Ovası’nda sulama yapan köylülerimizin oradaki
kimyasal atıklar sebebiyle cilt kanseri ve diğer birtakım şeyler yaşadıklarını
ifade ediyorlar.
Ben bunu
birçok kez burada ifade ettim, bu ızdırabı, bu
yurttaşlarımızın. Hükûmetiniz bu konuyla ilgili bir tedbir almayı düşünüyor mu?
Daha fazla bölgenin bir tahammülü kalmadı.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Havutça.
Sayın
Işık…
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, şu anda illerde il genel meclisi üyelikleri, programlarını
yapmaktalar. Yalnız bu program yapılırken, özellikle gördüğümüz bir şey, daha
çok AKP’ye oy çıkan yerlere daha fazla yatırım ayrıldığını, diğer yerlere daha
çok üvey evlat muamelesi yapıldığını görüyoruz. Bu konuda gerçekten bir çalışma
yapılması gerekiyor, bir.
İkincisi
de: Ben aynı zamanda Gümüşhane’nin denetmen milletvekiliyim. Orada, bir altın
firmasının, mezarlıkları söküp başka tarafa taşıttığı, taşımayan insanlara da
baskı yaptığı yönünde duyumlar alıyoruz. Bu konuda da bir çalışma yapmanızı
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
Gök, tekrar buyurun.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; yine bir otobüs sorununu gündeme
getireceğim. Ankara önemli çünkü yaşadığımız bir kent. Az önce bahsettiğim
Gölbaşı konutlarında yaklaşık 10 binin üzerinde bir vatandaşımız yaşıyor ve çok
mağdur durumda.
Bir başka
problem önceki gün yaşandı. EGO otobüsleri Ankara Esenboğa Havalimanı ile
Kızılay ve AŞTİ arasında sefer yapar ve bu 3,5 liraya taşıma mümkünken, Ankara
Büyükşehir Belediyesi önceki gün aldığı bir kararla bu hattı özelleştirdi ve on
yıllığına kendi şirketi olan Belko’ya devretti. Belko da yapılan uygulamayla bunu bir ihaleyle ya da başka
bir tasarrufla bir başka şirkete devredecek. Yani Sayın Melih Gökçek’in kendi
görev süresini anlarım ama bir yıl sonra yapılacak seçimlere kadar, ondan sonra
oraya kimin geleceği belli olmadan, tam on yıllık bir süreyle Esenboğa
Havaalanı’nın arasındaki bu ulaşımın özelleştirilmesinin mantığını anlamamız
mümkün değildir. Bu kısa bir dönem…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT
GÖK (Ankara) - Bu konuda Büyükşehir Belediyesi Başkanını uyarmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın
Bakanım…
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Suriye’yle ilgili tabii ki 900 kilometreden fazla -bildiğiniz gibi- bir
sınırımız var. Bu sınırımızda elimizden geldiğince bugünkü şartlar altında
-tabii bu mevcut şartların çok da normal şartlar olmadığı malum- elbette ki
sınırımızı, sınır güvenliğimizi korumak için elimizden gelen çabayı sarf
ediyoruz ama uzun vadede sınır güvenliğine dönük daha modern sistemler konusunda
da gerek Millî Savunma Bakanlığımız gerek İçişleri Bakanlığımızda uzun zamandır
yürütülen çalışmalar var. “Entegre Sınır Yönetimi” dediğimiz birtakım
çalışmalar var. Daha farklı teknolojilerin kullanımı söz konusu; inşallah orta,
uzun vadede daha farklı teknolojiler de kullanılır. Ama şu anda da tabii
elimizden gelen tüm gayreti sarf ediyoruz elbette ama ne yaparsanız yapın bu
kadar uzun bir sınırda ve böyle olağanüstü bir hâl içinde istenmeyen birtakım
hadiselerin de gerçekleşmesi mümkün elbette. Bize düşen bunu minimize etmek, en
aza indirmek, o yönde de tabii ki tavsiyenize katılıyorum.
Diğer
taraftan Balıkesir Gönen Çayı ile ilgili, tabii her çevresel problemi kendi
içinde analiz etmek, kaynaklarını analiz etmek gerekiyor. Normalde bu çevresel
problemlerin birçoğu aslında yerel yönetimlerimizin yatırımını gerektiren,
müdahalesini gerektiren meseleler. Az önce belirttiğim gibi SUKAP dediğimiz
program kapsamında çok önemli bir çalışma yaptık. Aslında bu program yeterince
tanınmıyor belki, KÖYDES’in bir anlamda belediye,
yerel yönetim versiyonu. Son üç yıldır bütçemizden 500 milyon civarında…
Yaklaşık son üç yılda 1,5 milyar Türk lirası kaynağı İller Bankasına transfer
ettik. Kendi kaynağıyla da İller Bankası bunu paçal hâle getiriyor ve imkânı
kısıtlı belediyelerimize hibe şeklinde destek veriyor. Kanuni sınırlara takılan
belediyelere de borçlanma limiti açısından, yine bu limitlere bağlı kalmaksızın
çevre yatırımları yapmak için destek oluyoruz. Buralarda, özellikle yerel
yönetimlerin tabii, geliştireceği projelerle çözümler oluşturmak gerekiyor. Biz
merkezî idare olarak, görevimiz olmadığı hâlde bu destekleri sağlıyoruz.
Özel
idare yatırımlarıyla ilgili, Sayın Işık’ın sorusu vardı. Özel idarelere ayrılan
payları, biliyorsunuz, bu yerel yönetimlerle ilgili yaptığımız reformlardan
sonra nüfus ve gelişmişlik düzeyi şartına bağladık. Dolayısıyla, nispi olarak
daha geri kalmış yörelerimize, daha fazla kaynak öngören, objektif kriterlere
dayalı, nüfusa ve gelişmişlik düzeyine dayalı bir şekilde kaynak tahsis ediyoruz.
Orada, herhangi bir özel idare için özel bir uygulama söz konusu değil, vergi
gelirlerimiz içinden bu kriterlere göre payı ne ise özel idarelerimizin, o
kapsamda paylarını alıyorlar.
Yanlış
hatırlamıyorsam, alanı da bir kriter özel idarelerde. Nüfus, gelişmişlik düzeyi
ve alanı içeren bir kriterler setiyle bu tahsilatı yapıyoruz.
Tabii,
ekonomik olarak daha gelişmiş bölgelerin ilave birtakım kaynakları oluyor,
belki oradan bir farklılık oluşuyor. Ama ilk defa bu dönemde, “gelişmişlik”i biz bir unsur olarak getirdik. Daha önce bu
yoktu, sadece nüfusa bağlı olarak yapılıyordu. Biz “gelişmişlik” kriterini de
getirmekle ve payın bir kısmını bu kritere bağlamakla, aslında nispeten az
gelişmiş bölgelere bir anlamda bir pozitif, artı bir değer katmış olduk.
Sayın
Gök, yine EGO’yla ilgili, yerel yönetimle ilgili sorular sordu. Tabii, bizim bu
konularda yerel meclisleri ve yerel başkanları yönlendirmemiz, talimat vermemiz
mümkün değil. Yerel yönetimlerin bu tür hizmetlerde bir özerkliği var. Siz de
herhâlde bu özerkliğe saygı duyarsınız.
Doğru
veya yanlış, onu tartışmıyorum. Kendi kararlarını, kanunlarla verilmiş kendi
görev ve yetkileri çerçevesinde kararlarını alırlar ve uygularlar. Yanlış
yapıyorlarsa vatandaş bunu görür, gerekli cevabı verir, doğru yapıyorlarsa
takdir eder.
Ben
şimdi, detayını -dediğim gibi- bilmediğim kararlarla ilgili yorum yapamam ama
bu sorunları bana ilettiğiniz gibi ilgili yerel yöneticilere, meclislere de
iletirseniz herhâlde onlar en iyi, kendi teknik kadrolarıyla ilgili ayrıntılı değerlendirmeleri
yaparlar diye düşünüyorum.
Burada,
tabii, bir bakanın bu anlamda başkanlara veya Meclise talimat gibi bir görevi
olmamalı, takdir edersiniz. Yerel yönetimlerin bu anlamdaki özerkliğine, hizmet
anlamındaki özerkliğine saygı göstermek durumundayız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın
Ekşi söz istemişler.
Bir
dakikamız var, buyurun Sayın Ekşi.
OSMAN
OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Sayın
Bakandan -gerçi kendisinin sorumluluk alanına girmiyor ama- Hükûmet adına bir
bilgi rica etmek ihtiyacını duydum. Ordu’nun Mesudiye ilçesinde altı-yedi sene
önce açılmış bir Mehmetçik Dershanesi vardı. O dershane sayesinde Mesudiye
ilçesinden, ki liseden mezun olan çocukların yaklaşık yüzde 50’si üniversite öğrenimi
görme şansına sahip idiler. Bu sene o kapatıldı. Bunun yörede yarattığı çok
büyük bir hayal kırıklığı var. Gerekçesinin ne olduğunu ve makul bir gerekçeye
de dayanıp dayanmadığını bilmiyoruz. Acaba Sayın Bakan Hükûmet adına bu konuda
bizi aydınlatabilir mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ekşi.
Sayın
Bakanım, bir şey söyleyecek misiniz?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Oldukça, tabii, spesifik bir konu, ben şu anda
bir bilgi sahibi değilim. O yüzden, çok yorum yapmak istemem, bunun notunu
aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1’inci
maddeyi okutuyorum:
2000 TARİHLİ TEHLİKELİ VE ZARARLI MADDELERLE
KİRLENME OLAYLARINA KARŞI HAZIRLIKLI OLMA, MÜDAHALE VE İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNE
KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) “2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme Olaylarına Karşı
Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği Protokolü”ne
katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Aytuğ Atıcı.
Sayın
Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle
Kirlenme Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği Protokolü’ne
katılmamız uygun görülmüş, hayırlı uğurlu olsun, çok güzel bir anlaşma. Biz de
buna imza koyduk, komisyonda herhangi bir muhalefetimiz olmadı.
Bu
anlaşmayı fırsat bilerek, sizlere, Mersin’i tehlikeli ve zararlı maddelerle nasıl
kirlettiğinizi ve Mersin halkının size nasıl intizar ettiğini anlatmaya
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlar, sanki AKP Hükûmetinin Mersin’e bir garezi varmış gibi, sanki
Mersin’i tamamen gözden çıkarmış gibi bir tutum içerisinde olduğunu buradan
ifade ediyorum. Neden olduğunu da şöyle kısaca açıklayayım: Mersin’in batısında
Akkuyu denilen yerleşkede, yerleşim alanında bir
nükleer santral yapılma öyküsü var. Bu nükleer santral yapılma öyküsü tam otuz
beş yıl önceye dayanıyor. Otuz beş yıldır gelen geçen bütün hükûmetler, sağ
hükûmetler, sol hükûmetler, burada yaşayan halkın bu nükleer santrali
istemediğini anlayarak geri adım attılar. Ancak AKP Hükûmeti, Mersin’i
cezalandırmak adına, âdeta cennetten bir parça olan bu Akkuyu’ya
nükleer santral yapmaya son derece kararlı görünüyor. Anlaşmalarını yaptı,
zemin çalışmalarını yapmış gibi görünüyor. Zeminin uygun olmadığını orada
yaşayan bütün insanlar da biliyor ve buraya harcanacak olan paranın katbekat
daha fazla olacağını söylüyorlar.
Şimdi,
batıda nükleer santral; geliyorum doğuya, Mersin’in doğusunda, Kazanlı diye
yine bir sahil kentimiz var, Kazanlı’da, çok yakın bir zamanda AKP Hükûmeti
sülfürik asit fabrikası yapmaya karar verdi.
Bakın
arkadaşlar, Kazanlı bölgesi bir sahil kentidir, insanları balıkçılıkla ve
tarımla yaşarlar, geçinirler. Siz buraya bir sülfürik asit fabrikası kurmaya
kalkarsanız, yarın buradaki asit yağmurlarıyla, burada yaşayan çocukların
ciğerleri yanarsa siz bu anlaşmaya nasıl imza attığınızı kime, nasıl
anlatacaksınız?
Bakın,
bitmedi daha Mersin’i nasıl kirlettiğiniz. Bir yandan Mersin’i kirletiyorsunuz
–birçok yeri kirletiyorsunuz ama ben bugün sadece Mersin’i dile getireceğim-
bir yandan da kalkıyorsunuz, uluslararası, tehlikeli, zararlı maddelerle
kirlenme olaylarına karşı hazırlıklı olmayla ilgili bir kanun tasarısını
imzalıyorsunuz. Bakın, bitmedi Mersin. Mersin Kazanlı bölgesinde bir krom
fabrikası kurulmuştu, bu krom fabrikasının atıkları olan krom (+6), son derece
kanserojen ve zararlı bir madde olan krom (+6) atıklarını da yine burada
depolamaya devam ediyorsunuz ve buradaki halkı ciddi şekilde tehlikeye
atıyorsunuz.
Keşke
bitse… Bakın, Mersin’de Kazanlı’ya çok yakın bir yerde Karaduvar diye bir
mahallemiz var. Karaduvar da, Mersinliler bilirler, bir balıkçı mahallesidir ve
insanlar yine balıkçılık ve tarımla geçinirler ve buraya da siz denizin birkaç mil ötesinden petrol
tanklarını yanaştırıp buradan silolara borularla petrolü pompalıyorsunuz. Bir
gün, Karaduvar’da yaşayan bir ailenin tarlasından petrol fışkırmaya başladı. Vatandaş
da sevindi biz de sevindik “Allah Allah, ne oluyor?”
diye. Bir de baktık ki meğersem oradan geçen bir boru
patlamış, vatandaşın bütün bahçesi gitti.
Yani şunu
söylemek istiyorum: Mersin doğudan batıya kadar çok ciddi şekilde AKP Hükûmeti
tarafından kirletilmektedir. Bunu defalarca söyledik, bunu onlarca kere
söyledik ve basın toplantılarıyla bunu dile getirdik. Bizi dinlemediniz,
vatandaşlar ciddi şekilde tepki gösterdiler ve ayaklandılar. Çok yakın zamanda
Kazanlı beldesinde bu sülfürik asit nedeniyle örtü altı seracılık yapan
vatandaşlarımız, bundan çok ciddi zarar göreceklerini ifade ederek kalktılar,
bir yürüyüş yaptılar, çiftçiler. Bütün resimleri, bütün görüntüleri medyada
var. Bunların hiçbirisinin elinde silah yoktu, hiçbirisi terörist değildi,
hiçbirisinin elinde sopa yoktu, hiçbirisi taş bile tutmuyordu. Bu insanlar
basın açıklaması yaptılar ve dertlerini duyurmak için yürümek istediler. AKP
Hükûmetinin emriyle bu çiftçilerin üzerine gaz sıkıldı, tazyikli su sıkıldı.
Ben de oradaydım ve ben de bundan nasibimi aldım. Şimdi, AKP Hükûmetinin,
Mersin’i nasıl kirlettiğini net bir şekilde sizlere izah ettim.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlaşmaya imza koyan insanlar onurlu davranırlar ise
Mersin’deki nükleer santral hayalini, serüvenini derhâl ama derhâl noktalamak
mecburiyetindedirler. Çünkü, bu anlaşmayla “Ben hiçbir şekilde tehlikeli ve
zararlı maddelerle bir yerin kirlenmesini istemiyorum.” diyorsunuz. Güzel, hadi
istemediniz, ola ki bir şey oldu “Bu sefer hazırlıklı olup müdahale edeceğiz.”
diyorsunuz.
Ben,
şimdi, AKP Hükûmetine soruyorum: Doğuda Ermenistan sınırı içerisinde “Metsamor” diye bir nükleer santral var. Bu nükleer santral
ömrünü çoktan tamamladı. Yapılan istişareler neticesinde pek çok bölümü
kapatıldı, bir veya iki bölümü hâlâ çalışıyor. Herkesin, bütün dünyanın gözü bu
Ermenistan’daki nükleer santralde; saatli bomba, saatin kaça kurulduğu belli
değil, patladı patlayacak. Orada hangi iller var? Ağrı ilimiz var, Kars ilimiz
var, Iğdır ilimiz var. Şimdi, siz, bu kadar bilgi elinizde varken bu kanun
gereği herhangi bir hazırlık yaptınız mı, yapmadınız mı? Bu çevrede, Ağrı Dağı
çevresinde yaşayan 2 milyon insanımızı bir nükleer santral faciası olduğunda
boşaltma planınız var mı, yok mu? Ben Sayın Bakandan bunları açıkça ifade
etmesini rica ediyorum. Veya buradaki insanlara kanser için herhangi bir iyot
tableti veriliyor mu, verilmiyor mu? Benzer şekilde inatla savunduğunuz Akkuyu Nükleer Santrali’nde herhangi bir patlama olursa,
oradan Ecemiş fay hattı hafif bir gıdıklayıp da oradaki nükleer santrali yerle
bir ederse, buradaki insanlar için bir boşaltma planınız var mı, yok mu? Şimdi
siz bana söyleyin. Batıda nükleer santraller kuruyorsunuz, doğuda sülfürik
asit, krom (+6) fabrikalarını çalıştırıyorsunuz, ondan sonra kalkıyorsunuz bu
anlaşmaya taraf oluyorsunuz. E ben de size sorarım: Bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu? Bir yandan vallahi billahi kirletmeyeceğim diyorsunuz, bir yandan
nükleer santral yapıyorsunuz.
Yani
yapılan nükleer santrali biz, hem Dışişleri Komisyonunda hem basında veya bu
kürsüde defalarca sizlere anlattık. “Nükleer santralden bir zarar gelmesi için
illaki bir nükleer kaza olması gerekmez.” dedik. Almanya’da yapılan bir
çalışmada, bakın, Almanya’da yapılan bir çalışmada, herhangi bir reaktör kazası
yok, herhangi bir patlama yok, sadece ve de sadece, nükleer santralin
etrafındaki 5 kilometrelik alanda yaşayan çocuklarda lösemi olasılığı 2,2 kat
daha fazla. Ben bu Mecliste birçok bilim insanı olduğunu görüyorum, biliyorum.
Hani bizim yolumuzu bilim aydınlatacaktı? İşte size bilim, işte size bir
çalışma. Bunu girin,İnternet’te, PubMed’de
bulabilirsiniz. Bilim insanları bu bölgede löseminin 2,2 kat daha fazla
arttığını göstermişler.
Bakın
ben, Three Island’daki, Fukuşima’daki, Çernobil’deki
patlamalardan bahsetmiyorum. Bunların hiçbirisi, istenen, arzu edilen durumlar
değil, kaza. Kaza olabilir, anlarım ama bunlardan ders almak lazım. Akıllı
olalım, başkalarının başına gelen musibetlerden ders alalım, illaki bizim
başımıza musibet gelmesi gerekmiyor. Bakın Japonya, çıktı, bütün nükleer
santralleri kapatacağını ifade etti, sonra geri adım attı, şimdi tekrar
kapatmaya hazırlanıyor. Bakın, Almanya, bütün nükleer santrallerini kapattı
çünkü bu gibi anlaşmalara imza koydu, imzasına onurlu bir şekilde sahip çıktı.
Şimdi
ben, AKP Hükûmetinden, bu anlaşmaya attıkları imzaya onurlu bir şekilde sahip
çıkmalarını ve Mersin’deki nükleer santrali ve sülfürik asit fabrikası
macerasını sonlandırmasını rica ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Atıcı.
Başka söz
talebi yok.
Soru-cevap
için sisteme giren arkadaşlarımıza söz vereceğim.
Sayın
Gök…
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, 27 Aralık 2012 tarihinde Ankara Esenboğa Havaalanı’na
geldiğimde çok yoğun bir kalabalıkla karşılaştım VIP salonunda. Öğrendim ki, bu
korumalar Başbakanlık koruması olup VIP salonundan Başbakanın yapacağı bir gezi
için Urfa’ya gidiyorlar.
Sorum
şudur: Herhangi bir polis memuru, havaalanında VIP uygulamasından yararlanmakta
mıdır? Başbakan korumalarının havaalanında VIP uygulamasından yararlanmasının
yasal dayanağı nedir?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın
Eryılmaz…
REFİK
ERYILMAZ (Hataya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, az önce de sordum, bir daha buna benzer bir olayı sizinle paylaşmak
istiyorum: Bugün, Suriye sınırındaki bölgelerimizde devlet görevlilerinin
yetkilerinin hemen hemen elinden alındığını biliyor musunuz? Silahlı gruplar
orada kendi kurallarını kendileri koyuyorlar.
Bakın,
bir örnek daha vermek istiyorum: Suriye’deki, Suriye sınırındaki Suriyelilerin
ihtiyaçlarına yardımcı olma adına Türkiye'de bir yardım kampanyası yapıldı,
bunu destekliyoruz. Burada toplanan gıda maddelerinin, Suriyeli ihtiyaç
sahiplerine ulaşmadan önce, oradaki silahlı grupların eline geçtiğini ve
bunların tekrar sınırdaki bölgelere kelepir fiyatına satıldığını biliyor
musunuz?
Bakın, az
önce, sınırda Reyhanlı’dan –ilçenin adını söylüyorum- bir vatandaş aradı.
Konya’da üretilen şekerlerin, sözde, Suriyeli yardıma muhtaç vatandaşlara
götürüldüğü iddiası var. 50 tane çuvalı kelepir fiyata bana satmak
istediklerini…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) - Bunların önüne geçemiyorsunuz, bu sadece bir örnek.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın
Işık…
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, TELEKOM’a ait olan binaları, üzerine büyük
afişlerle “sahibinden satılıktır” altına da metrekaresi yazılarak satılması
uygun mu değil mi, bunu hangi yönteme göre yapıyorlar?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
Erdemir.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, Türkiye'nin sürdürülebilir büyümesinin ve sürdürülebilir kalkınmasının
önünde iki büyük engel var. Bunlardan birisi, düşük tasarruf oranımız, diğeri
ise finansal okuryazarlık düzeyimizin düşük olması. Bu iki konuda…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Bir de AKP var.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) - Evet, burada Sayın Vekilimiz hatırlatıyor, “Bir de AKP var.”
diye ama ben ilk iki maddeye ilişkin sizden bir yanıt rica edeceğim. Bu iki
sorunun giderilmesi için Bakanlığınızın yaptığı çalışmalar nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Erdemir.
Sayın Halaman…
ALİ
HALAMAN (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma şöyle, sual şeklinde değil, yardımcı olma noktasında…
Bizim
Adana iyi idare edilmeyen, epeydir çok sıkıntılı, çok kaoslu, çok kavgalı bir
yer; yönetimi iyi değil. Dolayısıyla, şimdi, Adana’ya, Sarıçam bölgesine yani
Sarıçam ilçesine bu Suriye’den 18 bin tane insan getirilip yerleştirilmek
isteniyor, yerleri hazırlanıyor. Bize, bundan önce “Adana’nın dışında münhal
olan yerlere getirilebilir.” dendi. Hükûmet çok güçlü, bu memleketin
elektriğini, suyunu yer altından çekebilir. Dolayısıyla, elektriğini suni olarak
taşıyabilir. Bu Adana’ya bu Suriyelileri bulaştırmasalar olmaz mı? Bakanımıza
bunu söylemek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Canalioğlu…
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanımdan aracılığınızla sormak istiyorum. Trabzon-Araklı ilçemizin Turup bölgesinde katı atık depolama tesisi yapılan
alan hemen yola çok yakın bir yer, 2-3
üç kilometre mesafede olup, vatandaşlarca da tepkiyle karşılanmaktadır olmaması
yönünde. Bununla ilgili Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanımız da inceleme
yapmıştı, sonradan yapılmayacağını söylemişti, basına da yansıdı. Son durum
nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Canalioğlu.
Sayın
Bakan, buyurun.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Özellikle
Sayın Erdemir’in sorusu, Bakanlığımızın doğrudan konusu olduğu için,
müsaadenizle ondan başlamak istiyorum: Tasarruf oranları gerçekten ülkemiz için
son derece önemli bir konu çünkü yatırımların kaynağı tasarruflar. Türkiye’de
son on beş yirmi yıllık perspektifle baktığımızda, tasarruf oranlarında kamu
için bir artış olduğunu görüyoruz. Kamu, geçmişte daha fazla açık veren bir
durumdayken özellikle son on yılda bütçe disiplinine riayet etmemiz, bu anlamda
yaptığımız değişimlerle kamuda tasarruf oranlarının ciddi anlamda arttığını
görüyoruz. Bu, çok sevindirici gerçekten. Hâlâ yapılması gereken işler yok mu?
Tabii ki daha da iyisini yapmak gerekiyor.
Diğer
taraftan, özel sektörün hane halklarının tasarruflarında aynı dönemde bir
azalma trendi görüyoruz. Kalkınma Bakanlığı olarak biz Dünya Bankasıyla
birlikte ortak olarak aslında bu konuyu detaylı bir şekilde analiz ettik ve ilk
defa Türkiye’de bu tasarruflarla ilgili kapsamlı bir çalışma yaptık, onu da
kamuoyuyla paylaştık. En son, bu 2012 yılında yüzde 14’ler civarında bir
tasarruf oranımız var. Yani dış dünyanın tasarrufunu büyük oranda kullanıyoruz.
Gelişmekte olan bir ülke olarak bir oranda dış dünyanın tasarrufunu kullanmamız
anormal bir durum değil yani biz dünyaya tasarruf ihraç edecek konumda olan bir
ülke değiliz. Hızlı büyümemiz lazım, altyapı ihtiyaçlarımız var, dünyanın
tasarrufunu belli oranda çekmemiz -bunu aynı zamanda cari açığa da tercüme
edebilirsiniz- bir oranda cari açık vermemiz gayet normal bir durum. Bunu yadırgamamak
gerekir. Bunun önemli olan dozajıdır, belli bir düzeyde sürdürülebilir bir
şekilde bunu götürmektir, buna gayret ediyoruz.
Tasarruflarla
ilgili iki boyutlu bakmamız lazım. Bir, işin arz boyutu var. Birincisi: Daha
fazla tasarruf enstrümanını finansal aracı piyasalara sunmamız gerekiyor.
İkincisi: Mevcut tasarruf araçlarını, bireysel emeklilik sistemi gibi mevcut
enstrümanları daha cazip hâle getirmemiz gerekiyor. Bunu da yapmaya gayret
ediyoruz. Bir taraftan işte, yeni enstrümanlar devreye sokuyoruz, kira
sertifikaları gibi, bir taraftan da mevcut enstrümanları daha etkili hâle
getirmeye çalışıyoruz. Bu, işin arz boyutu.
Bir de
talep boyutu var. Burada da yapılacak çok iş var tabii. Finansal okuryazarlık
-az önce sizin de altını çizdiğiniz- gerçekten önemli bir konu. Halkımıza daha
belki temel eğitimden başlayarak tasarruflar konusunda ve firmalarımıza daha
fazla farkındalık oluşturmamız, daha bilinçli bir şekilde tasarrufları
değerlendirme konusunda bu anlayışı geliştirmemiz gerekiyor.
Diğer
taraftan, tabii, tasarruflarla ilgili şunun da altını çizmek isterim. Yapısal
birtakım unsurlara baktığımız zaman, demografik gelişime baktığımız zaman,
bundan sonraki süreçte Türkiye'nin tasarruf oranları, artış eğilimine girecek
diye bekliyoruz. Orta Vadeli Program’ımızda bizim 2015 yılı için öngördüğümüz
yüzde 16’lar civarında, giderek de bu daha uzun vadede artacak diye bekliyoruz.
Geliriniz arttıkça, iş gücüne katılım oranı arttıkça, özellikle kadınlarımızın
iş gücüne katılım oranı arttıkça, tasarruf oranlarında da bir artış trendi
bekliyoruz. Tabii, bu trendi bizim daha fazla desteklememiz lazım. Aslında bu
yapısal dip noktalara gelmiş durumda Türkiye, buralardan yukarıya doğru bir
çıkış seyrine girmiş durumdayız, işte bunu destekleyici politikalarımızı da çok
boyutlu bir şekilde ortaya koyuyoruz.
En son
Orta Vadeli Program’ımızda temel politika setimiz içinde tasarrufları çok merkezî
bir yere koyduk ve bu yönde de çeşitli önlemler öngörüyoruz, bunu da adım adım
uygulamaya devam edeceğiz, ama böyle yapısal bir değerin çok kısa bir sürede
değişmesi kolay değil, bu, orta vadeli, uzun vadeli perspektifle ele alınması
gereken, çözümlenmesi gereken bir konu, Kalkınma Bakanlığı olarak en fazla
üzerinde durduğumuz, gayret sarf ettiğimiz, analiz yaptığımız ve politikalar
önerdiğimiz bir alan, önümüzdeki dönemde de bu konu üzerinde hassasiyetle
durmaya devam edeceğiz.
Sayın Gök
yasal VIP’lerle ilgili sorular sordu. Doğrusu, o konuları yazılı olarak
cevaplamakta fayda var diye düşünüyorum, kanuni çünkü, mevzuatla ilgili sorular
soruldu.
Suriye’yle
ilgili yine bazı hadiseler dile getirildi. Tabii, az önce bahsettiğim gibi
orada olağanüstü bir durum var, bir iç savaş var, bu iç savaşın getirdiği
maalesef bir otorite boşluğu var Suriye içinde. Bu, bizden kaynaklanan bir
durum değil. Oradaki iç yapıdaki düzensizlikler, tabii, Suriye’deki olağanüstü
durumun, iç savaşın, otorite boşluğunun getirdiği düzensizlikler. Şunu temenni
etmemiz lazım hep birlikte: İnşallah, en kısa sürede, bir şekilde o rejim
değişikliği olur. Tüm Suriye halkını kucaklayan, Suriye’nin birliğini,
beraberliğini koruyan, bütün kesimleriyle Suriye halkını temsil eden bir yapı
oluşur diye temenni etmemiz lazım. Bu işin en köklü çözümü tabii… Meselenin
kaynağı bu olduğu için bunun bir an önce sonuçlanmasını temenni etmemiz gerekiyor.
Bizim,
tabii, yapacaklarımız sınırdaki güvenlik tedbirlerimizi almak. Bunun için
güvenlik güçlerimiz, mülki idaremiz elbette ki tedbirler alıyor fakat orada
büyük bir yangın varken ne tedbirler alırsanız alın bazı düzensizliklerin
olacağını da öngörmemiz gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, 1’inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul
edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Şandır,
Mersin…
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı Hoca’nın söz konusu ettiği Mersin’deki kirlenme
konusuna birkaç cümleyle de ben katılmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 1990 tarihinde kabul edilen petrol kirliliğine karşı ve 2000
yılında kabul edilen Tehlikeli ve Zararlı Maddelere Karşı Hazırlıklı Olma,
Müdahale ve İşbirliği Protokolü’nün kanunlaştırıldığı bir kanunu burada
müzakere ediyoruz ve birazdan kabul edeceğiz. Çok önemli, bana göre değerli,
üzerinde durulması gereken bir sözleşme, bir protokol bu. Bu vesileyle,
Türkiye’mizin tüm denizlerindeki kirliliği, tüm üretim alanlarındaki, tarımdaki
kirliliği hepinizin dikkatine sunuyorum ama özelde de Mersin’i size kısaca arz
etmem gerekiyor.
Mersin
-sizler de biliyorsunuz, aranızda değerli Mersin milletvekillerimiz de var-
Türkiye'nin göz bebeği. 320 kilometre sahiliyle, deniziyle, hemen denizlerden
başlayan dağlarıyla gerçekten Türkiye’miz açısından turizm alanında çok önemli
bir potansiyel. Büyümek açısından dünya turizm pazarına sunabileceğimiz,
rekabet edebileceğimiz çok önemli, değerli bir alan. Ama ne yazık ki buranın
kıymetini bilemiyoruz. İktidarınız döneminde aldığınız kararlarla, bu kadar
değerli, Türkiye’miz için -Hükûmet için de, ülke için de- çok değerli olan bu
imkânı heba ediyoruz. Bunu Mersinliler adına siz değerli milletvekillerine
duyurmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Antalya’nın Gazipaşa’sını da katarsak yaklaşık 450 kilometrelik bir
sahil şeridi. Dağların hemen başladığı… Yani on dakika sonra kayak yapmaya
çıkabilirsiniz, on dakika sonra denize girebilirsiniz. Bu kadar değerli bir
coğrafyayı, maalesef, Akkuyu nükleer santrali
inadınızla Türkiye’ye zehrediyorsunuz.
Mersin
halkı bunu 1970’li yıllarda da yaşamıştı. Türkiye'nin sanki başka yeri yokmuş
gibi, Silifke SEKA Fabrikasını getirip Taşucu beldesine kurdunuz ve Mersin’in
turizmde atak yapmasını otuz yıl öteledik. Antalya, İzmir, Muğla turizmde çok
ileri mesafelere ulaşmalarına rağmen, Silifke’de kurulan bu SEKA Fabrikası
maalesef Mersin’de turizmin önünü kesti. Şimdi aynı kaderi yeniden Mersinlilere
yaşatmaya çalışıyorsunuz. Akkuyu nükleer santrali bu
türlü bir sonuç getirecektir. Türkiye’mizin enerjiye ihtiyacı var ve bu enerji
çeşitli kanallardan biri olarak nükleer santrallerden de kazanılmalı. Buna
itiraz etmiyoruz. Ayrıca, Türkiye eğer büyük ülke olacaksa, bu büyük ülke
olmanın yolu biraz da bu nükleer teknolojinin, bunun bilgisinin kazanılmasından
geçiyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz Akkuyu
nükleer santralinin Mersin Büyükeceli’de yapılmasına hararetle karşı çıkıyoruz.
Ancak, Türkiye’nin nükleer enerjiye sahip olabilmesi için nükleer santrallerin
yapılmasına da “Doğrudur, olabilir.” diyoruz ama günümüz dünyasında, maalesef,
nükleer santrallerde yaşanan olumsuzluklardan -bütün tedbirlere rağmen- işte,
Japonya’da, Almanya’da, dünyanın birçok yerinde yaşanan bu olumsuzluklardan
sonra artık dünyanın nükleer enerjiden vazgeçip nükleer santrallerini sökmeye
başladığı bir süreçte, Türkiye inadına, turizm için, nükleer enerjiden çok daha
fazla değerli olan Mersin kıyılarını nükleer santrale açıyor.
Bir başka
şey, yine sayın milletvekilinin ifade ettiği gibi, Mersin gibi tarımın göz
bebeği yani Türkiye’nin yaş sebze ve meyvede ambarı düzeyindeki Mersin
ovalarını bu sanayi artıklarıyla kirletiyor. Trakya’yı bitirdiğimiz gibi, şimdi
Tarsus Ova’sını, Mersin Ovası’nı, Çukurova’sını da
kurulan fabrikalarla bitiriyoruz maalesef. Petrol kirliliği de var. Şimdi
sülfürik asit fabrikası yapılıyor Mersin’de yani orada ihracatımızın önemli bir
kaynağı olan yaş sebze ve meyvede kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bu kanunun görüşülmesi vesilesiyle bunu fırsat bilerek
Mersinliler adına bu nükleer santral kararınızı, Akkuyu’da,
Mersin-Gülnar-Büyükeceli’de kurulacak bu nükleer santral kararınızı yeniden
gözden geçirmenizi gelecek nesiller adına da sizden talep ediyor, kanunun
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Başka söz
talebi yok.
Sisteme
giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Işık? Yok.
Sayın
Doğru…
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakana sormak istiyorum: Tokat ili başta olmak üzere, Anadolu’nun birçok
yerinde her geçen gün artan, büyükşehirlere ve gelişmiş olan bölgelere göç
vardır. Göç sonucunda topraklar boş kalmakta, köyler ve şehirler de
boşalmaktadır. Kalkınma Bakanlığı ve Hükûmet olarak bu bölgelerin gelişmesi
noktasında, göçün durması noktasında hatta tersine göçün olması noktasında bir
planınız var mıdır, makro planınız var mıdır; bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Gök…
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, hafta sonu Polatlı’nın İnler ve Özyurt,
Haymana’nın Bumsuz, Balçıkhisar
ve Kerpiç köylerinde yurttaşlarımızla beraber oldum. Hemen hemen sorunları
aynı. Bu sorunları sizlere iletmeyi görev sayıyorum.
Bütün bu
köylerimizde kanalizasyon, su, yol ve elektrik gibi çok ciddi problemler
yaşanmakta olup, ayrıca köylülerimizin kendilerini kısmen rahatlatacak bir borç
öteleme talepleri vardır. Bütün köylülerimiz çok ciddi borç yüküyle karşı
karşıya olup bankaların tehdidi altındadır. Bu konuda çok ciddi mağduriyetler
ulaşmaktadır. İktidarınız, köylülerimizi kısmen de olsa rahatlatacak bir tedbir
almayı düşünüyor mu? Bu konuda acil olarak neler yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın
Ökten…
ÇİĞDEM
MÜNEVVER ÖKTEN (Mersin) – Evet, Mersin milletvekili olarak, Sayın Şandır’ın söylediği Akkuyu
santraliyle ilgili bir bilgi vermek istiyorum.
Hepinizin
de bildiği gibi Akkuyu’da nükleer santral
kurulmasıyla ilgili anlaşma, rahmetli Bülent Ecevit Hükûmeti zamanında ve Sayın
Bülent Ecevit Hükûmetinin, Bülent Ecevit’in imzasıyla çıkmıştır ve bunun
yanında nükleer santral yapımı noktasında Akkuyu’da
yapılacak, yapılması planlanan nükleer santral, “üçüncü jenerasyon nükleer
santral” dediğimiz santral olduğu için sizin burada arz ettiğiniz doğaya,
insanlara ve çevreye zarar verecek nitelikte bir santral oluşumu değil, aksine
Japonya’nın da kendi bünyesi içerisinde yaptığı, en az zarar verebilecek
nitelikte yapılmış özel üçüncü jenerasyon nükleer santrallerdendir.
Bunun
dışında, Mersin’in bozulmasıyla ilgili bir sürü söz söyledi. Bunun hiçbirine
katılmıyorum çünkü Mersin… Şu noktada katılmıyorum: Hükûmetimizi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ökten.
Sayın
Erdemir…
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) – Sayın Bakanım, yine Türkiye'nin sürdürebilir büyümesi ve
kalkınmasının önündeki önemli risklerden biri: Türkiye'nin özel sektör
borçluluğu. Türkiye'nin dış borç stokunda biliyoruz ki artık aslan payını özel
sektör oluşturuyor. Fakat özel sektörün dış borç riskini ve bunun yarattığı
kırılganlığı tam olarak tahlil edemediğimizi düşünüyorum. Siz Türkiye'nin özel
sektör dış borcunun yapısını, vadesini, firmalara göre dağılımını, döviz
kurlarına göre dağılımını incelettiniz mi, araştırttınız mı? Burada ne şekilde
bir kırılganlık görüyorsunuz ve önümüzdeki dönemde ekonomide bir krizin
kaynağını oluşturabilir mi?
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Erdemir.
Sayın
Atıcı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Mersin milletvekilimizin söylediği doğrudur, nükleer santral rahmetli
Sayın Bülent Ecevit zamanında imzalanmıştır ama rahmetli Bülent Ecevit ve ondan
sonra gelen bütün başbakanlar halkı dinleyerek bu santrali yapmaktan
vazgeçmiştir. AKP Hükûmetinin de aynı hassasiyeti göstermesini rica ediyorum.
Ayrıca,
kendisine çok teşekkür ediyorum, “en az zarar veren santral” diyerek zarar
verdiğini kabul etmiştir. Evet, Metzamor da kurulduğu
zaman en az zarar verendi, şimdi en çok zarar veren oldu. En az zarar veren Akkuyu, yirmi yıl, otuz yıl sonra en çok zarar veren Akkuyu olacaktır.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Altay…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, öncelikle usulünüzle ilgili bir şeyi merak
ediyorum ve az önceki mevzuyla ilgili de biraz sonra söz alacağım.
İç Tüzük’ümüze göre sorular yerinden bakana, hükûmete
yöneltilir ve sorulara hükûmet cevap verir. Milletvekillerinin sorulara cevap
vermesi usulden midir? Buna sizin cevap vermenizi istiyorum.
Nükleer
santralle ilgili ben de biraz sonra uygun bir uluslararası anlaşmada
düşüncelerimi söyleyeceğim.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Milletvekilleri,
tabii, soru sordukları zaman sorularının şeklini biz tayin edemiyoruz Sayın
Altay. Dolayısıyla söz isteyene söz vermek durumundayız.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Müdahale etmeniz lazım.
BAŞKAN –
Sayın Bakanım, buyurun.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Göç
konusu gerçekten önemli bir konu, hem büyük şehirlerimizi ilgilendiriyor
aslında hem de bütün Türkiye’yi ilgilendiriyor. Biz Kalkınma Bakanlığı olarak
genel politika anlamında şunu düşünüyoruz: Bu konuda özellikle bölgesel
politika çok önemli yani yerelde yaptığınız işler, istihdamı artırmanız, nispi
olarak geri kalmış bölgelerde cazibe merkezleri oluşturmanız, buralarda nüfusu
tutmanız çok önemli. Tabii, bunu yüzde 100 başarmak belki kolay değil ama bu
yönde gayret sarf ediyoruz.
Son
yıllarda da önemli bazı kurumsal enstrümanlarla bunu yapmaya çalışıyoruz.
Bunlardan bir tanesi, bölgesel programlarımız. GAP, DAP, KOP, DOKAP gibi
programların temel amaçlarından bir tanesi, aslında, bu göçü azaltmak.
Rakamlara baktığınızda nispi olarak azaldığını görüyorsunuz yani yine devam
ediyor göç ama geçmişe dönük olarak nispeten bir azalma var. Bu aslında büyük
şehirlerimiz açısından da önemli çünkü sorunu kaynağında çözmüş oluyorsunuz.
Orada çözmezseniz, o nüfus gelip büyük şehirlerde başka sorunlara yol açıyor.
Dolayısıyla, biz, yatırım ödeneklerimizde, kamu yatırım ödeneklerinde,
özellikle ortalamanın altında bölgeleri önceliklendirdik.
Baktığınız zaman, DAP bölgesinde on yıllık süreçte 4 katından fazla bir artış
yaptık; DOKAP bölgesinde yine 5 kata yakın bir artış yaptık yatırım
ödeneklerinde; KOP bölgesinde 6 kat civarında bir artış yaptık; GAP bölgesinde
de yine bunun üzerinde bir artış yaptık. Yani, toplam yatırım ödeneklerimizde
bu nispi olarak az gelişmiş bölgelerin payı on yıl önce yüzde 20’ler civarındayken,
bugün yüzde 35’ler civarına çıkmış durumda. Bu önemli bir unsur. Diğer
taraftan, teşvik politikalarımızla yine bu bölgelerde özel sektör yatırımlarını
teşvik ediyoruz. Burada da “SEGE” dediğimiz, Sosyoekonomik Gelişmişlik
Endeksi’ni bir kriter olarak kullanıyoruz. Göçün çok olduğu bölgeler, takdir
edersiniz ki nispi olarak az gelişmiş bölgeler. Buralarda özel sektör
yatırımlarına da ayrıcalıklı destekler veriyoruz. En son teşvik sistemimizde
de 6 bölge hâlinde bu bölgelerimizi
sıraladık ve teşvik sistemimizin bölgesel boyutunu ona göre ayarladık.
Diğer
taraftan, kalkınma ajansları gibi yeni birtakım yapılanmalarla yine buralarda
yerel dinamikleri harekete geçirmeye çalışıyoruz. Çünkü biz şuna inanıyoruz:
Sadece merkezden politikalarla bu işler çözülmez, yerel aktörlerin sürece
girmesi lazım -yerel yönetimlerin, iş dünyasının, sivil toplumun- ve her
yöremiz için bir ayrı vizyon belirleyip, oranın mukayeseli üstünlüklerini iyi
analiz edip, onun üzerinden bir bölgesel strateji geliştirmek lazım. Bunun için
ajanslarımıza biz hep şunu söylüyoruz: Bunlar, sadece para dağıtan kurumlar
değil, bilgi üreten kurumlar; yerel aktörlerle birlikte, bütün katılımcı
mekanizmalarıyla birlikte, o bölgeler için yeni çıkış yolları arayan kurumlar.
Ben, özellikle geçen yıl, bütün bölgelerimizde bunu temel öncelik olarak
belirledim ve bütün sekreterlerimizden de bunu istedim doğrusu: Daha fazla
analiz, daha fazla bilgi. Bu, insan gibi, nefsini daha iyi bilenin kendini daha
iyi geliştirebileceği gibi, yörelerde de aynı şey geçerli; ne kadar iyi
tanırsanız, iyi analiz ederseniz, o kadar iyi stratejiler belirlersiniz. Bu
yönde de çeşitli çalışmalarımız var, şimdi çok detayına girmemiz mümkün değil.
Sayın Gök
köylerle ilgili soru sordu; yol, su, kanalizasyon problemleri. Burada, KÖYDES
gibi çok önemli bir program uyguladık. Bugüne kadar 7,9 milyar lira kaynağı bu
işlere ayırdık, yol ve içme suyu başta olmak üzere ve gerçekten çok büyük bir
atılım gerçekleşti kırsal alanda. Buna yine devam ediyoruz 2013 yılında da.
Ayrıca,
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’nda, biliyorsunuz, bütün alan artık
büyükşehirlerin kapsamına girdi. Ankara da bunlardan bir tanesi. Bundan sonraki
süreçte büyükşehirlerimiz, daha bütüncül bir şekilde, kaynakları, imkânları bir
havuzda toplayarak bu kırsal alana da, eskiden kırsal alan olan bölgelerimize
de daha iyi bir hizmet götürecek diye inanıyorum. Büyükşehirlere de zaten yeni
mali imkânlar oluşturduk, bunlar da bu anlamda faydalı olacak.
Sayın
Erdemir özel sektör borçluluğunu sordu. Bu, tabii ki makroekonomik açıdan
dikkatle izlememiz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Peki, bir sonrakinde…
BAŞKAN –
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci
madde kabul edilmiştir.
3’üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şahsı adına Engin Altay.
BAŞKAN –
Madde üzerinde şahsı adına Engin Altay.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin ya da önceki hükûmetlerin yaptığı uluslararası
anlaşmaların uygunluğuyla ilgili kanun tasarılarını onaylıyoruz.
Ancak,
burada, biraz önce Mersin Milletvekilimiz Aytuğ Atıcı’nın Mersin’de yapılması
planlanan nükleer santralle ilgili çekincelerine yönelik olarak Hükûmet yerine
iktidar partimizin bir sayın, değerli milletvekili kendince bir cevap verdi.
Ancak sayın milletvekilimizin unutmaması gereken ya da biraz tetkik etmesi
gereken bir şey var, o da şu: Ecevit döneminde bu projenin başlatıldığını
söyledi. Sayın milletvekilim belki o günleri bilmez. 70’lerde dünyada petrol
krizi çıktığı zaman bu nükleer santrallere -âdeta altın madenine hücum eder
gibi, altın bulmuşçasına insanlar- bütün dünyada “Dünyanın geleceği kurtuldu.”
zannıyla büyük bir yöneliş başladı, bu doğrudur. Ama çok kısa bir süre sonra
nükleer santrallerin, hele o dönemki birinci kuşak nükleer santrallerin ne
kadar sakıncalı olduğu ve doğurduğu ağır sonuçlardan sonra bütün dünyada,
Japonya’dan Almanya’ya kadar, Amerika’dan Çin’e kadar bütün dünyada ülkeler, enerji
politikalarında birinci, ikinci ve sayın milletvekilinin söylediği üçüncü kuşak
nükleer santralleri terk ettiler. Bunların inşa hâlinde olanları durduruldu,
planlananlar, projelendirilenler rafa kaldırıldı. Hükûmetin bu nükleer santral
konusundaki politikasından çok politikasızlığını anlamak da mümkün değil. Yani
biz Almanya’nın durdurduğu, kullanmadığı, “Bu yanlış, sakıncalı, dünyanın,
çevrenin ve insanlığın geleceği için tehlikeli.” dediği bir hurda yığınını alıp
Türkiye’ye kurdurarak -Almanya’nın ya da Rusya’nın ya da Kore’nin fark etmez-
ne sağlamayı düşünüyoruz, Hükûmet bu konuda ne yapmayı hedefliyor, bilmiyorum.
Ben size
bir şey söyleyeyim sayın milletvekilleri: Bugünün şartlarında mevcut enerji
kapasitemiz, potansiyelimizle, kayıp kaçağın önlenmesi hâlinde yani üretimde,
iletimde ve dağıtımdaki kayıp kaçağın önlenmesi hâlinde Türkiye'nin enerji
sorunu falan da yoktur. İthal doğal gaz çevrim santralleri… Ben bunu bu Meclise
çeşitli defalar söyledim, doğal gaz üzerinden elektrik enerjisi üretmek gibi
bir mantıksızlığı Türkiye'de ortaya koyanlar ve bunu hayata geçirenler vatana
ihanet etmiştir dedim. Sizin o dönemki bakanınız da “Engin Bey doğru söylüyor.”
dedi. Alım garantili doğal gaz anlaşması yapıp da ondan sonra “Bu doğal gazı
toprağa mı gömeceğiz?” diye bundan elektrik üretmek gibi bir mantıksızlığa
düşen Hükûmet, şimdi de benzer bir uygulama daha yapıyor, o da şu: Türkiye'nin
46 yerine ithal kömür kaynaklı termik santral projelendirmiş. Bu da, Hükûmetin
kabul ettiği gibi, o alım garantili doğal gaz anlaşmasını yapanlar vatana nasıl
ihanet ediyorsa, ithal kömür kaynaklı termik santral kurmak da vatana ihanetin
daniskasıdır. Bunun böyle bilinmesi lazım. Hükûmetin de gelip buradan bu ithal
kömür kaynaklı termik santral kurmaktaki muradın ne olduğunu hem
milletvekillerine hem de yüce milletimize açıklaması lazımdır.
Bu
anlamda, Hükûmet, enerjiyle ilgili bir şey yapacaksa… Daha geçen, 112 proje,
2012 12’nci ay 12’nci günde Sayın Başbakanın açtığı, benim de bulunduğum,
Boyabat Barajı’nın açıldığı gibi, yapıldığı gibi, hem de özel sektörle… Özel
sektörü de kutluyorum. Ben de oradaydım, o törendeydim. Bakın, doğru yapılan
her işin yanındayız. Boyabat Barajı gibi 10 tane daha Boyabat Barajı yapalım;
özel sektörü teşvik edin, yaptıralım, eyvallah ama siz bu termik kafayla, bu
nükleer kafayla giderseniz Türkiye'ye çok ağır bir kötülük yapmış olursunuz.
Kendinizi ve sizden sonraki kuşak çocuklarınızı ağır bir vebal altında
bırakırsınız. Günahtır, ayıptır, yanlıştır. Hükûmet, hem bu nükleer maceradan
hem de bu termik saçmalığından derhâl vazgeçmelidir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Altay.
Madde
üzerinde başka söz isteği yok.
Arkadaşlarımızdan
soru-cevap konusunda bir talep yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi
elektronik cihazla oylama yapacağız.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme
Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan
oy sayısı : 217
Kabul : 216
Çekimser 1 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Bu
şekilde, tasarı kanunlaşmış ve kabul edilmiştir.
Şimdi,
12’nci sırada yer alan, 1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesine
İlişkin 1978 Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
12.- 1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası
Sözleşmesine İlişkin 1978 Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/504) (S. Sayısı: 130) (xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 130 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Sayın Ali Serindağ.
Sayın Serindağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası
Sözleşmesine İlişkin 1978 Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, ülkelerin değişik alanlarda iş birliği yapmaları elbette o
alandaki sorunların çözümüne katkı sağlar. Bu nedenle, Denizde Can Emniyeti
Uluslararası Sözleşmesi’nin onaylanması da uygun olur bizce. Ancak denizde can
güvenliğini sağlarken karada can güvenliğini bizim ihmal etmememiz lazım.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
(xx) 130 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, hepinizin dikkatine bir konuyu getirmek istiyorum. İki
gün önce Sayın Bakana soru olarak sormuştum, Hükûmet sıralarında Sayın Gençlik
ve Spor Bakanı vardı, soru tabii ki Sağlık Bakanlığını ilgilendiriyordu ve
Sağlık Bakanına konuyu ileteceğini söylemişti. İlettiğini veya iletmediğini
bilmiyorum ama sorunun hâlâ çözülmediğini ve hâlâ aynı sorunun devam ettiğini
biliyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, sağlık hizmetleri çok önemli hizmetlerdir, sağlık
hizmetleri ihmal edilemez hizmetlerdir. O nedenle, biz sağlık hizmetlerinin
önemine inanıyoruz ve sizin de inandığınızı zannediyoruz. Ancak şimdi,
Türkiye’nin en büyük hastanelerinden biri olan, bakın dikkatinizi çekiyorum,
Türkiye’nin en büyük hastanelerinden biri olan Ankara Numune Hastanesinde şu
anda endovasküler cerrahi malzemenin bulunmaması
nedeniyle bu hastanede ameliyat yapılmamaktadır, bu alandaki, bununla ilgili
cerrahi müdahalelere gidilememektedir, hastalar orada ama malzeme yokluğu
nedeniyle bunlara müdahale edilememektedir.
Bizim
edindiğimiz bilgilere göre, firmalar verilen fiyatı uygun görmemektedirler,
yeterli görmemektedirler. O bizim dışımızda ama biz mutlaka bu malzemelerin
temin edilmesini ve müdahaleyi bekleyen hastalarımıza bu müdahalenin en kısa
zamanda mutlaka gerçekleştirilmesini istiyoruz. Bunu hepinizin vicdanına
bırakıyorum. Bakınız, iki gün önce söyledim, kimse üzerinde durmadı, aynı sorun
devam ediyor. Belki aynı sorun pek çok hastanemizde de devam ediyor olabilir
ama ben sadece Ankara Numune Hastanesiyle ilgili bilgi aldım çünkü orada
hastamız vardı, çünkü başımızdan geçti.
Değerli
milletvekilleri, tüm Türkiye’nin bu konuda dikkatli olması lazım. Sağlık
hizmetlerini AKP iktidarının nereye getirdiğini ve insanlarımızı ne tür
sonuçlarla karşı karşıya bıraktığını dikkatinize sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz evvel sözlerimin başında da söyledim, değişik alanlarda
ülkeler iş birliği yapabilirler. Bunlardan birisi de, önemli konulardan birisi
de terördür. Biliyorsunuz, terör artık uluslararası bir nitelik kazanmıştır. O
nedenle, terörün önlenmesinde ülkelerin iş birliği çok önemlidir. Şimdi, önemli
olan da, öncelikle komşularla iş birliği önemlidir yani tüm ülkelerin iş
birliği yapması lazım ama öncelikle de komşularla bu konuda iş birliğine gitmek
lazım. Ancak, AKP döneminde, maalesef, komşularımızla bu tür iş birliği
imkânları ortadan kaldırılmıştır.
Bakınız,
Suriye’de şu andaki olaylar başlamadan az önce Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetiyle
Suriye Hükûmeti arasında terörün önlenmesine yönelik pek çok anlaşma imzalandı
ancak bu anlaşmaların hiçbirisi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirilmedi, hatta -siz de hatırlarsınız- bir ara getirildi, tekrar geri
çekildi çünkü Suriye’yle Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı sorunlar terör
alanında, terörle ilgili olarak iş birliği yapma imkânını ortadan kaldırdı. Siz
de biliyorsunuz ki dış olaylar da mutlaka iç olayları etkiler, diğer ülkelerle
ilişkilerimiz içerideki terör olaylarını da etkilemiştir. Bu zaman zaman
basında da yer almıştır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, elbette ülkemize sığınan sığınmacıları misafir etmek,
elbette onlara insani yardımda bulunmak bizim görevimizdir. Kimse buna bir şey
demiyor, biz buna bir şey demiyoruz, hatta “Buna destek ver, bunun öyle olması
lazım.” diyoruz. Sizin ülkenize sığınmış birileri varsa sizin onlara yardımcı
olmanız gerekir. Bu ilk defa olmuyor. Biliyorsunuz, Bulgaristan’da
soydaşlarımızın Jivkov’un zulmüne maruz kalmasından
sonra oradaki pek çok insan da Türkiye’ye geldi ve onlar Türkiye’nin muhtelif
yerlerinde misafir edildiler. Biliyorsunuz Kırklareli’nde Gaziosmanpaşa göçmen
misafirhanesi var. Bulgaristan’dan gelenler, Kosova’dan gelenler, Bosna’dan
gelenler, bunların hepsi orada misafir edildi ve Türk milleti onlara tüm
imkânlarını sundu. Ancak hiçbir ülke başka bir ülkenin iç işlerine karışma
durumunda kalmadı yani öyle bir zemin hazırlamadı, öyle bir ortam hazırlamadı.
Türkiye Cumhuriyeti o ortamı hazırlamadı; başkaları o ortamı hazırladı, Türkiye
Cumhuriyeti hükûmeti oradan gelen soydaşlarımıza, oradan gelen insanlara yardım
elini uzattı. Oysa Suriye öyle değil. Şimdi, basında yer aldı ve bu doğru
dürüst yalanlanmadı. Türkiye Suriye’deki muhalif gruplara her tür lojistik
desteği sağlıyor mu? Kimse bunu inkâr etmiyor, sağlıyor. Eğitim imkânlarının
sağlandığı yolunda ciddi iddialar var. Hatta Türkiye üzerinden Suriye’deki
muhalif grupların silahlandırıldığına dair ciddi söylentiler var.
Değerli
arkadaşlarım, tüm bunlar bizim Suriye’yle ilişkilerimizi gerdi ve Suriye’yle
ilişkiler mutlaka içerideki terör olaylarını da etkiliyordur. Benzer sorun
İran’la var, benzer sorun Irak’la var. Biz Irak Merkezî Hükûmetini bıraktık,
tüm ilişkileri Bölgesel Yönetimle kuruyoruz. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin temel prensibi başlangıçta neydi? Başlangıçta temel prensip Merkezî
Hükûmetle iş birliğine gitmekti. Yani kısaca, uluslararası ilişkilerde Türkiye
Cumhuriyeti’nin millî çıkarlarını düşünmek o sorunların çözümü konusunda çok
önemlidir.
Şimdi, ne
diyoruz? Efendim, biz demokrasiyi getireceğiz oraya diyoruz. Elbette, Türkiye,
komşularında, komşu ülkelerinde, komşularda demokrasinin kâmil anlamda
uygulanmasını ister. Biz ülkemizde de istiyoruz aslında, ülkemizde de öyle,
demokrasinin tam anlamıyla işlemesini istiyoruz. Ama hiç birimiz söyleyebilir
miyiz değerli arkadaşlarım, şimdi, Türkiye’de demokrasinin tüm kurumlarıyla,
tüm kurallarıyla uygulandığını bizim söylememiz mümkün mü? Mümkün olsaydı Deniz
Feneri yolsuzluğu bu duruma gelmezdi.
Bakınız,
şimdi, değerli arkadaşlar, bu sizin vicdanınızı sızlatmıyor mu? Deniz Feneri
yolsuzluğuyla ilgili yargılama ancak üç yıl sonra başlayabildi. Soruşturmayı
yapan savcılar görevden alındılar, yargılandılar, onlarla ilgili karar verildi,
onlar aklandılar ama Deniz Feneri yolsuzluğunu yapanlar veya yaptığı iddia
edilenler şimdi daha yeni yargılanıyorlar. Bu, sizin vicdanınızı, değerli
milletvekilleri, sızlatmıyor mu? Bu, sizlere bir şey yapılması gerektiğini hiç
hatırlatmıyor mu? Peki, soruşturmayı yapan sayın savcılar soruşturuldu,
aklandılar. Peki, onlar hakkında, onları görevden alanlar, onları bu tür bir
işleme maruz bırakanlar bundan hiçbir sorumluluk duymayacaklar mı? Onlara
hiçbir sorumluluk tevcih etmeyecek miyiz? Onları bu işlemlerden sorumlu
tutmayacak mıyız?
Bakın,
sizin hiç alınmanıza gerek yok. Demin bir sayın milletvekilimiz konuşurken
yolsuzluk bahsi geçince alındınız. Deniz Feneriyle ilgili bazı hususları
dikkatinize sunmak istiyorum, muhtemelen pek çoğunuz bu konuda haberdarsınız,
bilgilisiniz ama gene de söyleme ihtiyacını duyuyorum. Bakınız, Türkiye’de bir
derneğin kamu yararına çalışan bir dernek statüsüne getirilebilmesi için, yani
öyle sayılabilmesi için Danıştayın olumlu görüşü
gerekirdi. Deniz Feneri Derneği kamu yararına çalışmak istediğini, öyle bir
statüye geçmek istediğini bildirdi, Danıştay bunu reddetti. 2’nci defa tekrar
aynı istemde bulundu, Danıştay tekrar reddetti. Peki, siz ne yaptınız? “Madem
Danıştay öyle yaptı…” dediniz, Danıştayın o yetkisini
kaldırdınız. Ne yaptınız? Deniz Fenerini kamu yararına çalışan bir dernek
statüsüne getirdiniz. Daha sonra ne yaptınız? Deniz Fenerini izin alınmaksızın
yani izin almaya gerek olmaksızın tüm Türkiye’de yardım toplayabilir statüsüne
getirdiniz. Bu Deniz Feneri, o Deniz Feneri. Siz, bundan kendinizi tümüyle ari
kılamazsınız yani tümden bundan kendinizi ayıramazsınız. Olanlar bunlar. Biz
bunları söylemeyelim mi şimdi?
Değerli
arkadaşlarım, olanlar bunlar ve şuna inanıyorum ki içinizde de pek çok kişinin
vicdanı sızlıyor. Ben buna kesinlikle inanıyorum, kesinlikle inanıyorum ama
vicdanı sızlaması yetmez, bunu hepimizin dile getirmesi lazım.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Almanya’da yargılama yapıldı, Almanya’da dava sonuçlandı
ve hüküm giydi insanlar ve oradaki yargıç ne dedi? “Asıl sorumlular
Türkiye’de.” dedi. Onlar yargılandılar, hüküm giydiler, efendim, cezalarını
çektiler -zannediyorum bir bölümünün cezaları da sona erdi, öyle tahmin
ediyorum- ama biz burada yargılamaya yeni başlıyoruz. Bu bize bir şeyler
düşündürmeli, bu vicdanımızı sızlatmalı. Bu bizim paramız değil; bu halkın
parası, vatandaşın parası.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu konuyla ilintili bir hususu gene dikkatinize sunmak
istiyorum. Şimdi, sizin devri iktidarınızda Kamu İhale Kanunu çıkarıldı.
Düşünüyor musunuz veya biliyor musunuz -ki biliyorsunuzdur yüzde 80- Kamu İhale
Kanunu’nda kaç defa değişiklik yapıldı? Bakın, Kamu İhale Kanunu’nda 20’ye
yakın doğrudan değişiklik yapıldı, dolaylı değişikliklerle, bu, 30’dan
fazladır. Peki, bir kanun bu kadar değiştiriliyorsa siz niye çıkarıyorsunuz?
Niye bu kadar değiştiriliyor değerli arkadaşlarım? Her olayla ilgili mutlaka
Kamu İhale Kanunu’na bir hüküm koyuyorsunuz, neden? Peki, biz bunları dile
getirmeyecek miyiz?
Değerli
arkadaşlarım, demin, burada, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme
Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği Protokolü’ne ilişkin
görüşmeler yapıldı, dolayısıyla çevre sorunu da dile getirildi. Ben, Ergene
havzasındaki kirlilikle ilgili Sayın Bakana bir soru yönelttim.
Şimdi,
Sayın Bakan, gerçek şu: Sizin Hükûmetiniz, ilk kurulduğunda, Ergene
havzasındaki kirlilikle ilgili bir Meclis araştırması komisyonu kurdu. Bu
Meclis araştırması komisyonuna üye olan arkadaşlarımın bir bölümü de şu anda
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapıyor, onları biliyorum. Bu komisyon
geldi, gerekli incelemeleri yaptı ve öğrendiğimize göre raporu da o zaman
hazırladı ve Türkiye Büyük Millet Meclisine verdi. Ben o zaman orada
görevliydim, o nedenle işin bu safahatını da biliyorum. Ancak, o tarihten bu
yana Ergene’de yapılan şey, sadece -ya 2003 yılında ya da 2004 yılında, şu anda
yılını tam hatırlamıyorum, 2003 olabilir- Ergene Nehri’nin yatağının birazcık
temizlenmesi hususu idi. Onun dışında, orada hiçbir şey yapılmadı. Sayın Bakan
diyor ya “İşte, şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz.” falan -şimdi tabii, Sayın
Bakan değişmiş, Sayın Bozdağ gelmiş- hiçbir şey yapılmadı Sayın Bakan orada,
hiçbir şey yapılmadı. Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: “Efendim, yerel yönetimlerin
de sorumluluğu var.” E, olabilir. Yani yerel yönetimlerin sorumluluğu var diye
Hükûmet oradaki kirliliğe el atmayacak mı? Birincisi bu.
İkincisi:
Sorun öyle de değildir aslında. Orada yerel yönetimlerin belki kısmi bir
sorumluluğu olabilir ama asıl sorumlu oradaki düzensiz sanayileşme
politikasıdır. Bunu oradakiler de bilir, devletin ilgili birimlerindeki
görevliler de bilir.
Şimdi,
Ergene Nehri Kırklareli sınırları içerisinde doğuyor, berrak bir su ama denize
gittiği vakit dünyanın en kirli sularından biri oluyor. Biliyor musunuz, şimdi
Ergene Nehri’nin suları tarımsal sulamada kullanılmıyor. Ne yapıyorlar? Çok
zorunlu hâllerde Kırklareli Barajı’ndan oraya su veriyorlar, suyu
seyreltiyorlar ve o şekilde ancak, çeltik veya diğer ürünler sulanabiliyor.
Ergene havzası bu duruma geldi. Ergene havzasındaki su rezervi, GAP
bölgesindeki su rezervinin yarısıdır, bakınız, yarısıdır. Eskiden 10 metrede,
15 metrede su çıkıyorken şimdi 100-150 metrede çıkıyor. Yer altı suyu
kirlenmiştir. Yer üstü suyunu kısa zamanda temizleyebilirsiniz ama yer altı
suyunu öyle kısa zamanda temizleyemezsiniz. Onun için “Şunu yaptık, bunu
yaptık. Efendim, şu yapılıyor. İşte, eylem planı düzenledik.” falan, bu tür
şeylerden vazgeçilmeli. Tüm Türkiye’de bununla ilgili -sadece Ergene’de değil
-ne yapılması gerekiyorsa bir an önce eyleme geçilmelidir. Siz on seneyi aşkın
iktidardasınız. Daha bundan sonra “Efendim, şunu yapacağız, bunu yapacağız.”
deme hakkınız, lüksünüz yok. Böyle bir lüksünüz yok. Siz on senedir Türkiye’yi
yönetiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Gaziantep’te -demin gene bir soru vesilesiyle gündeme
geldi- Gaziantep çiftçisi, şu anda, Sayın Bakan, çoğu yerde sulu tarım
yapamıyor. Neden yapamıyor biliyor musunuz? Enerji fiyatları yüksek de ondan
yapamıyor. Enerji fiyatları yüksekliği nedeniyle yapamıyor. Sulama yapabilen de
icrayla karşı karşıya geliyor. Niye? Enerji parasını ödeyemediği için. O nedenle,
bu soruna bir an önce çözüm bulmamız gerekiyor. Bir taraftan “Köylüyü
kalkındıracağız.” diyoruz, bir taraftan da onların üretim yapmasına gerekli
imkânları sağlayamıyoruz, gerekli ortamı sağlayamıyoruz. Bu nedenle, Hükûmetin
bir an önce çiftçinin sorunlarına eğilmesi lazım.
Bakınız,
burada Gaziantep milletvekili arkadaşlarım var, onlar da biliyorlar. Geçen
sene, kırmızı kabuklu kuru Antep fıstığı 12 liraydı, bu sene 8 lira. Girdi
fiyatları arttı ama ürün fiyatı düşüyor. Aynı şey yaş üzümde de vardı, İslâhiye’de
120 kuruşa yaş üzüm satılıyorken bu sene ancak 40-45 kuruşa satılabilir. Niye?
Çünkü geçmiş senelerde ihraç edilebiliyordu, Suriye’ye gönderiliyordu veya
diğer Arap ülkelerine gönderiliyordu. Bu sene ihraç edemedikleri için üzüm elde
kaldı ve 40-45 kuruşa satıldı. Bölge milletvekili arkadaşlarımız da bilirler
bunu, bilirler yani bunun saklısı gizlisi yok. O nedenle, çiftçinin bu
sorunlarına da bir an önce çözüm bulunmalıdır.
Pamuk,
geçen senenin fiyatına satılmamaktadır, tam tersine onun yarı fiyatına
gitmektedir ama girdi fiyatları yüzde 30-40 oranında artmıştır. E, bunları
elbette biz gündeme getireceğiz sayın milletvekilleri, sizler de
dinleyeceksiniz ve çözüm yolunu bulmanın çarelerini arayacaksınız.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin çok önemli sorunları var, Türkiye'nin çok ciddi
sorunları var. Bu sorunların herhangi başka bir düşünceye kapılmadan mutlaka
ele alınması lazım, kesinlikle ele alınması lazım. Sayın bakanlar soruları
yanıtlarken… Elbette, tabii Sayın Bakan kendisine sorulan tüm soruları
bilemeyebilir, bunu doğal karşılamak lazım çünkü Sayın Bozdağ Başbakan
Yardımcısı, her alanda sorulacak soruları bilmeyebilir ama biz şunu istiyoruz:
Sorular ciddiyetle ele alınmalı, şayet o anda cevaplandırılamıyorsa
ilgililerine yöneltilmeli ve milletvekillerinin soruları ciddiyetle
cevaplandırılmalıdır, bunlara yazılı soru önergeleri de dâhildir.
Demin
size arz ettim değerli arkadaşlarım -iki gün önce söyledim- çok acil bir şey
yani. Şu anda, Numune Hastanesinde endovasküler
cerrahi malzemeleri yok, hastalar ameliyat edilemiyor, iki gündür bunu dile
getiriyoruz ama kimse buna yanıt vermiyor değerli arkadaşlarım, kimse buna
yanıt vermiyor. Peki, vatandaş ne yapacak? Vatandaş nereye gidecek? Sayın
Bakan, lütfen, bu meseleye el atın, kaç gündür dile getiriyoruz, Ankara Numune
Hastanesini, ilgilileri arayabilirsiniz. Bu sorunu herkes biliyor ama “Efendim,
işte sorun çözülüyor.” vesaire, vesaire gibi geçiştirmelerle konu kapatılmaya
çalışılıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu ve ülkemizi ve vatandaşlarımızı ilgilendiren tüm sorunları
çözmek için vatandaşlar, millet bizi seçti. Onun için hepimiz, bakınız, hepimiz
el birliği yaparak bu sorunları çözelim, bu sorunları çözelim. Sorunları
çözmüyorsanız değerli arkadaşlarım, deyin ki: “Biz çözemiyoruz.” O zaman “Allah’a
ısmarladık.” dersiniz, sizin yerinize biz geliriz.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın
milletvekilleri, başka söz talebi yok, sisteme girmiş arkadaşımız yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının
1’inci maddesini okutuyorum:
1974 DENİZDE CAN EMNİYETİ ULUSLARARASI
SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN 1978 PROTOKOLÜNE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 17 Şubat 1978 tarihinde kabul edilen “1974 Denizde Can Emniyeti
Uluslararası Sözleşmesine İlişkin 1978 Protokolü”ne
katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
1’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili
Sayın Levent Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Gök, buyurun.
CHP GRUBU
ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Önemli
bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri. Belki, ileride,
milletvekilliği süresince ya da ondan sonra Ankara’da yerleşme kararı
aldığınızda, hepinizi bekleyen önemli bir tehlikeyi ve sizleri de çok yakından
ilgilendiren bir sorunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yarın, 18
ocak 2013 tarihi, Ankara BAŞKENTGAZ’ın özelleştirilme
sürecinde önemli bir dönüm noktasıdır. Özelleştirme İdaresinin ihaleyle satışa
çıkarttığı Ankara Büyükşehir Belediyesinin en önemli gelir kaynaklarından biri
olan doğal gazın BAŞKENTGAZ’a devredilmesinden sonra,
BAŞKENTGAZ yarın tekliflerinin alınmasının son günüdür sayın milletvekilleri.
Öylesine
önemli bir konuyu tartışmak istiyorum ki sizlerle, dilerseniz konuşmamın
bitiminde, katıldığınız yönleri ya da katılmadığınız yönleri de sizlerle daha
sonra da paylaşabiliriz ama özellikle altını çizerek konuyu sizlerle bir
paylaşmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Büyükşehir Belediyesinin, 1980’li ve
1990’lı yıllar arasında Ankara’da yaşanan hava kirliliğinden sonra, Ankara’yı
hava kirliliğinden kurtarmak için bulduğu formül, doğal gazı Ankara’ya getirmek
ve yaygınlaştırmak olmuştur. Dolayısıyla doğal gazın kullanımıyla Ankara’da
hava kirliliği büyük ölçüde önlenmiş ve yurttaşlarımızın doğal gaza
özendirilmesi sonucunda, bugün tam 1 milyon 411 bin abonenin kullandığı bir
büyüklüğe erişilmiştir. Bu rakamı 500 bin daha abonenin beklediğini ifade
ederek sizlere iletmek isterim.
Sonuç
böyle olunca doğal gaz Ankara’da yakıt konusunda tek seçenek olmuş ve bütün
apartmanlar, bütün evler doğal gaz dönüşümlerini büyük ölçüde tamamlamışlardır.
Doğal olarak, devletin özendirdiği yakıttaki tek seçenek doğal gazın bütün
herkes tarafından benimsenmesi ve kullanılmasıyla, herkes de, sosyal devlet
ilkesi anlayışı içerisinde, doğal gazın fiyatının hiç olmazsa belirlenme
aşamasında halkın yararına korunacağı ve fiyatın da halkın çıkarına olarak
belirleneceği algısı üzerine doğal gazı kullanmaya başlamıştır.
Ancak,
değerli milletvekilleri, 2007 yılına geldiğimiz zaman -ben Melih Gökçek’i
sizlere anlatmaktan bıkmıyorum, siz de onu kurtarmaktan bıkmıyorsunuz- Ankara
metrolarının üç hatta birden yapımında Ankara Büyükşehir Belediyesi tıkanınca,
Hükûmetiniz, hem biriken Büyükşehir Belediyesi borçlarından Melih Gökçek’i
kurtarmak hem de Ankara metrosuna kaynak sağlamak üzere, 2007 yılında Doğal Gaz
Piyasası Kanunu’nda bir değişiklik yaptı ve doğal gazı EGO’dan ayırarak
BAŞKENTGAZ adıyla bir şirket, kurdu. Bu şirket, o zaman, iki yıl içinde
özelleştirilecek ve ancak yüzde 80’i özelleştirilecekti. Özelleştirmeyle alacak
şirkete de on yıl süreyle bir fiyat sabitlenmesi şartı konulmuştu. Ankara 5,5
sentten esasında Türkiye’de doğal gazı en pahalı kullanan bir ilimizdir ama
buna rağmen, on yıllık bir koruma o kanunda korunmuştu.
Değerli
arkadaşlarım, bu süreç içerisinde Ankara Büyükşehir Belediyesinin önemli ölçüde
BOTAŞ’a olan doğal gaz borçlarının ödenmemesi amacıyla çıkartılan ve metroya
kaynak aktarılması amacını da güden bu kanun çerçevesinde üç defa BAŞKENTGAZ
özelleştirmeye çıkartılmış, Melih Gökçek’in özelleştirmeden önce “Eğer burası
özelleştirilirse 3 milyar dolar kâr edeceğiz.” dediği yere en fazla 1 milyar
610 milyon dolar teklif verilmiştir. Yapılan üç ihalede de ihale gerçekleşmemiş
ve sonuçta bugünlere gelinmiştir. Bugünlere gelinirken iki yıllık bir süre
içerisinde büyükşehir özelleştirmeyi tamamlayamadığı için BAŞKENTGAZ’ın
özelleştirme sürecini Özelleştirme İdaresi Başkanlığı almıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu süreç içerisinde, bildiğiniz gibi 2011 yılında Ankara
metrolarındaki tıkanıklık üzerine, siyasi iktidar metroların yapım işini
Ulaştırma Bakanlığına devretmiştir ve tam 3 milyar dolarlık bir yükümlülüğü
merkezî hükûmet üstlenmiştir. Dolayısıyla, Melih Gökçek’in başladığı ama
bitiremediği metrolar da iktidar tarafından üstlenilmiştir. Bunun iktidarınıza
maliyeti tam 3 milyar dolardır. Şimdi, Doğal Gaz Piyasası Kanunu’nda yapılan
-gerekçeye baktığımızda- 1’inci madde de, BOTAŞ’a olan borçların ödenmesiydi
değerli arkadaşlarım. Dün, BAŞKENTGAZ Genel Müdürü bir açıklama yaptı ve 2011
yılında BAŞKENTGAZ’ın 48,7 milyon lira kâr ettiğini
ve Ankara’da 47’nci sırada, Türkiye’de 262’nci sırada kurumlar vergisinde
listeye girdiğini ve BOTAŞ’a olan borcun da ödenmiş olduğunu ifade etti.
Değerli
arkadaşlarım, kanunun gerekçesine baktığınız da birinci unsuru oluşturan
BOTAŞ’a olan borç ödendiğine göre ve ikinci öğeyi oluşturan metroların yapımına
kaynak aktarılması amacıyla BAŞKENTGAZ’ın
özelleştirme kararı alındığı ve Hükûmet de bunu üstlenip büyükşehirin
elinden metroların yapımını aldıysa artık BAŞKENTGAZ’ın
özelleştirilmesinin kanuni dayanağı kalmamıştır.
Şimdi,
temmuz ayında yapılan torba yasadaki bir değişiklikle çok daha başka bir konu
Ankaralıların önüne getirildi. Bu torba yasada yapılan değişiklikle, 2007
yılında yapılan Doğalgaz Piyasası Kanunu’ndaki değişikliğe ek bir madde
getirildi ve Ankaralıların on yıl süreyle korunmuş olan sabit ücreti sekiz yıla
indirildi. Dolayısıyla Ankaralılar bir on yıllık koruma altındayken
özelleştirilecek şirket -alındıktan sonra- on yıl süreyle fiyata
dokunamayacakken bu, sekiz yıla indirilmek suretiyle Ankaralıların tam iki
yıllık bir süresi, ekonomik olarak Ankaralıların cebinden alındı değerli
milletvekilleri. Ayrıca, bu şirkete de fiyatı belirleme yetkisi verildi.
Şimdi
değerli milletvekilleri, Ankaralıları, yarın son teklifi alınacak BAŞKENTGAZ ihalesinde
çok önemli sorunlar beklemektedir. 1 milyon 411 bin abone ve daha 500 bin
abonenin de yapılacağını varsaydığımız da Türkiye’nin 2’nci büyük doğal gaz
şirketinin özelleştirmesinin az önce anlattığım gerekçelerle yasal dayanağı
kalmamıştır. BOTAŞ’la olan sorun çözüldüğüne ve metroların yapım işi de Hükûmet
tarafından üstlenildiğine göre, BAŞKENTGAZ’ın
özelleştirilmesinin hiçbir yararı kalmamıştır. Melih Gökçek bugün vardır, yarın
yoktur. Özelleştirmeyi yaptığımızı farz edelim. Bu parayı ne yapacak Özelleştirme
İdaresi? Melih Gökçek’e verecek, o da herhangi bir yerde kullanacak. Peki,
Melih Gökçek’in görev süresi bittiğinde Ankara’nın başına geçecek belediye
başkanı böylesine önemli bir gelirden mahrum edilebilir mi? Arkadaşlar, tam 1
milyon 411 bin aboneden bahsediyorum size ve kâr etmiş bir kuruluştan
bahsediyorum. Bunun hiçbir mantığı yoktur Sayın Bakan. Bu konuya müdahil
olunması ve özelleştirmenin durdurulması gerekmektedir. Bu yapılmadığı
takdirde, Ankaralılar sekiz yıl sonra, özelleştirmeyle doğal gazı alacak
şirketin insafına terk edilmiş olacaktır. Ankara yaşanmaz bir kent olacaktır.
Buradan tüm milletvekillerimiz ve tüm yurttaşlarımı uyarmak benim bir Ankara
Milletvekili olarak sorumluluğumdadır.
Bildiğim
için konuları, sizlerle paylaşmayı tercih ediyorum. Böylesine bir yakın tehlike
Ankaralıları beklemekte ama değerli arkadaşlarım, takdir edersiniz ki bu işin
de bir “dur” denilecek noktası olması gerekmekte.
Bakın,
siz kurtarıyorsunuz, metroları üstlendiniz, Melih Gökçek hâlâ durmuyor, geçen gün,
yine Büyükşehir Belediyesinden ASKİ’yi ve EGO’yu da rehin almak kaydıyla 250
milyon lira kredi için yetki aldı yani hem EGO’nun gelirlerine hem de ASKİ’nin
gelirlerine ipotek koyduracak bir yetkiyi aldı. Peki, değerli arkadaşlarım, tam
5 milyar lira borcu olan belediyeyi, metroyu aldığınız hâlde, BAŞKENTGAZ’ın gelişimini anlattığım bu tarzda BOTAŞ’a olan
borçlar ödendiği hâlde, bu kadar açık veren bir belediye başkanını hâlâ
savunmak mümkün müdür?
Yine, az
önce belirttim, bir dakikalık sorularda, bununla da yetinilmiyor, Esenboğa-AŞTİ
ve Kızılay arasındaki otobüs hattı özelleştiriliyor. Şimdi, bir yandan
otobüsler özelleştiriliyor, bir yandan yeni borçlar için belediyeden yetkiler
alınıyor, bir yandan metronun yapımı Hükûmete devredilmiş durumda. Sırtınızı
dayamışsınız Hükûmete. Bu şekilde belediye başkanlığını herkes yapar değerli
milletvekilleri. Haksız mıyım? Eğer yanılıyorsam lütfen, içinizden birisi
“Haksızsınız” desin. Yani Ankaralılar sekiz yıl sonra neyle karşılaşacaklarını
bilmeden, bir sürecin içerisinde yer alıyorlar.
Bu süreç
önemlidir, bu özelleştirme durdurulmalıdır. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
torba yasayı Anayasa Mahkemesine zaten götürdük ama eğer özelleştirme
gerçekleştirilirse ayrıca özelleştirmenin iptali için de Danıştaya
gideceğimizi ifade ediyorum, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Madde
üzerinde başka söz talebi yok, sisteme giren arkadaşımız yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Söz konusu Protokolün teknik eklerine ilişkin değişiklikleri onaylamaya
Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN –
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Sayın
Özel buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, çok
önemli, herkesin dikkatini çekmek istediğim, benim vicdanımı çok sızlatan, her
geçen gün, biraz daha bilgi edindiğimde biraz daha üzüldüğüm ve yüce Meclisin
bu konuda mutlaka haberdar olması gerektiği bir konuya dikkatinizi çekmek
istiyorum.
İzmir’de
“askerî casusluk ve şantaj davası” adı altında bir dava yürümekte. Aslında,
bunlardan ilki İstanbul’da görülmeye başlanmıştı. Çok sayıda kişi inanılmaz
suçlarla suçlandı ama dava bittiğinde davanın ismini teşkil eden casusluk
suçlamasından ceza alan 1 kişi bile olmadı. Geriye dönük baktığınızda, Türk
ordusunda şimdiye kadar 1 kişi casusluk suçlamasından dolayı ordudan atılma
cezasını almış. Ama, İzmir’deki davada 350 kişi, 350 sanık casuslukla
suçlanıyor. Bunlardan 56’sı Ege Ordunun Askerî Cezaevinde tutuklu durumdalar.
Ben, kendilerine Cumhuriyet Halk Partisi Cezaevi İnceleme Komisyonu adına
yaptığım ziyarette inanılmaz bir tabloyla karşılaştım. Bu konuyu, Meclisteki
her bir milletvekilinin kendi vicdanında değerlendirmesi… Hatta, bu konuda en
ufak bir şüpheniz varsa son derece basit bir yöntemle, Adalet Bakanlığından
gerekli izin başvurusuyla gidip görüşebiliyorsunuz. Çok sayıda milletvekilinin
çeşitli davalardaki sanıkları ziyaret ettiğini biliyoruz. Mutlaka oradaki
kişilerin hikâyelerini bir dinlemek lazım. Oradaki kişiler sekiz aydır
iddianame bekliyorlar. Haklarındaki suçlama yine askerî casusluk, şantaj ve
fuhuş. Bunlar söylenince ilk önce, bir kendinizi oradaki insanların annesinin,
babasının, eşinin, çocuğunun yerine bir koyun lütfen. Bir de davada “kısıtlama”
deniyor -biz daha çok “gizlilik” olarak biliyoruz, doğru terim- kısıtlama kararı
var; deliller gösterilmiyor, iddianame ortaya çıkmıyor. İnsanlar eşlerinin
yüzüne bakamaz hâle gelmiş bir şekilde anne, babaları ve komşularından utanır
bir şekilde sekiz aydır iddianame bekliyorlar. Hepsi diyor ki: “Her şeyimizle
açığız ama bu deliler ortaya çıksın. Biz bunlarla bir görüşelim.” Bu delilleri
görmüyorlar. Üstüne üstlük, birtakım yayın mecraları, birkaç ayda bir -en son
da geçen hafta- ne akla hizmetse, tekrar tekrar, davada bir gelişme olmadığı,
sekiz aydır herkes savcının iddianamesini beklediği hâlde, tekrar bu çirkin
iddiaları gündeme getiriyorlar. Burada Türk ordusunun çok seçkin subayları
inanılmaz şeylerle suçlanıyor. Ama, orada kimler var diye bakarsanız eğer,
şöyle bir şey söyleyeyim, ortak özellikleri şu: Hiçbirisinin Ergenekon davasında
ya da Balyoz davasında haklarında herhangi bir iddia olmamış. Yani, bu dava,
bir evrensel küme düşünün, Ergenekon ve Balyoz’da
hakkında iddia olmayan pek çok genç, başarılı subayı âdeta itham altında
bırakan bir dava. 350 kişiden bahsediyoruz, 1 kişi bile herhangi bir suçlamayla
karşı karşıya kalmamış.
Bunların
içinde, İzmir’den İskenderun’a kadar bütün deniz üs komutanlarımız var,
komodorlar, fırkateyn komutanları orada, Hava
Kuvvetlerinde kendi dönem arkadaşlarından üç ila beş yıl ileride terfi alan,
ileride Hava Kuvvetleri Komutanlığı için birbiriyle yarışacak 3 F-16 filo
komutanımız var ya, onların 3’ü birden orada. Diyarbakır Asker Hastanesinin
Başhekimi, GATA İstanbul ve Ankara’nın en başarılı bilim adamları, Jandarma
Genel Komutanlığı Muharebe Komutanlığı MEBS Başkanlığının kritik subayları,
özellikle subayların ve astsubayların askere alınmasında, terfi ve tayin
işlerinde görevli subay ve astsubaylar içerideler. Savarona
gemisine fuhuş operasyonu yapan, o pisliği ortaya çıkaran subay şimdi askerî
casusluk davası iddiasıyla orada. Millî Gemi Projesi’nde görevli olan komutan,
Millî Torpido Projesi’nde görevli olan komutan burada.
Açıkçası,
açın bakın, orduda seçkin, saygın, başarılı bir tane subay varsa, eğer
Ergenekon ve Balyoz’da değilse emin olun ki İzmir’de
tutuklu durumda. Her kuvvetten, her rütbeden, her sınıf ve uzmanlık dalından
olan bu personelin ortak özellikleri, kendi alanlarında son derece başarılı
olmaları, pek çoğu geçtiğimiz Yüksek Askerî Şûrada terfi bekliyordu. Hepsinin
kendi kuvvet komutanlarından, Genelkurmaydan, Genelkurmay Başkanlarından şerit
rozetleri var, hepsi ileri terfi almış durumdalar ve hepsi çok kritik görevde.
Bunların hepsi birden oradalar ve böyle bir çamura bulanmış durumdalar. Biran
önce aklanmak için savunma haklarını kullanmak istiyorlar.
Bu bahse
konu personelden bizim yaptığımız ziyaret sonunda edindiğimiz izlenimin ortak
birkaç özelliğini ifade edeyim: Bu bahse konu personel, bu dava ve tutuklama
tedbiriyle hâlihazırda bulundukları çok kritik görevlerden alıkonulmuş
durumdalar. Mevcut mevki ve yetkilerinden uzaklaştırıldılar. Bu kadar başarılı
ve kritik görevde olan personel şu an görevini yapamıyor hem orduya hem ülkeye
faydalı olamıyor. Bu kişilerin, yapılan operasyonla, birliklerindeki, yani
silahlı kuvvetlerin en kritik bilgisayarlarından imajlar alındı. Böylelikle
askeriyenin en önemli, en kritik bilgisayarların imajları şimdi başka bir
yerlerde.
56
subayın tutuklu olduğu 350 kişilik dev casusluk davasında hemen tüm
birliklerdeki çağdaş, çalışkan, vatana sadakatlerinden şüphe edilmeyecek,
Atatürkçü subayların alınması hemen tüm birliklerdeki diğer bu özelliklere
sahip tüm personele bir gözdağı verme şeklinde. “Artık, erişemeyeceğimiz kimse
yok, ayağınızı denk alın.” diyor birileri. Gelecekte çok önemli görevlere
gelecek olan bu kişilerin önleri kesilmek suretiyle, birileri silahlı
kuvvetlerin yarınlarını dizayn ediyor.
Şimdi,
spesifik bir örnek vermek istiyorum ama önce, birkaç tane daha özelliklerinden
bahsedeyim: Bu kişilerin hiçbirisi daha önce birbirini görmemiş, bu çetenin ve
bu kişilerin her birisinin kredi kartları borçla dolu. Ama mesela, birisi,
istifa etse istediği hava yolu şirketinde çok yüksek maaşla göreve gelebilir.
Bir diğer komutan, ayrıldığı takdirde, uzak deniz kaptanlığı yaptığında on
binlerce dolarlık maaşlar köşede duruyor. İçlerinden birisi sizlerin “Bir Türk
bilim adamı şizofreniye çare buldu” diye bildiğiniz, hepimizin göğsünü
kabartan, o şizofrenide dünyanın ezberini bozan bilim adamı. Amerikan ilaç
şirketleri milyon değil, milyar dolarlık anlaşmalar teklif etti kendisine.
Türkiye’deki bazı ilaç şirketlerinin bütün yatırımı yapmak ve geliri çok yüksek
olacak olan bu buluşu paylaşma tekliflerini “Bu buluş Türkiye’de kalmalıdır.
Türk firmaları bir konsorsiyum yaparsa paylaşırım. GATA’da çalışmalarıma devam
edeceğim. Bu şizofreni dünyanın kaderini değiştirecek.” diyen bilim adamı orada
örneğin. Bunların ortak özellikleri, hepsinin kredi kartı borçları boylarını
aşmış. Bir araştırma komisyonu kuralım, içlerinde bir tane zengin adam var mı
bu kadar önemli tekliflerle karşı karşıya oldukları takdirde, bunları bir
görelim. Ama şu şizofreni meselesine bir dikkatinizi çekmek istiyorum.
Şizofreni
-aramızda eczacılar var, hekimler var- dünyanın tedavisi en pahalı hastalığı ve
kalıcı tedavisi olmayan bir hastalık. Bu hastalıkla ilgili şöyle çarpıcı bir
örnek. Örneğin Nature One denilen dergi diyor ki “Bir
tek şizofreni ilacının icadı dünyada 5 milyar dolarlık bir pazar değişimi
yaratıyor.” “Scientific American”
diyor ki “Amerika Birleşik Devletleri
Hükûmeti şizofreni tedavisinde ilaç firmaları karşısında âciz
durumdadır.” Türkiye’de de durum farklı değil; yaptığımız ödemelerde baştan
2’nci sırayı alıyor şizofreniye yaptığımız ödemeler ve dünyadaki bütün popüler
bilim dergileri bu başarıyı şöyle duyurmuştu: “Şizofreni tedavisinde ilginç
yöntem, büyük umut.” Çünkü 1970’lerden beri biz, Dopamin
Hipotezine inanıyoruz. Yani V diye bir yol var; bu yolu seçtik, o yol hastalığı
tedavi etmiyor, son derece pahalı ilaçlar ve dünya pazarında, dünya ülkeleri
şizofreni pazarına 100 milyar dolar para ödüyorlar ama şimdi, diğer yola
gitseymişiz, belki de birileri o yolu çoktan biliyordu, o yol Agmatin Hipotezi ve tutuklanan eczacı profesör albay
tutuklanmasa, üç gün sonra, dünyanın en seçkin şizofreni kongresinde aslında
meselenin dopamin değil agmatinden
olduğunu, aslında belki de bizim bu hastaları birkaç ay içinde kalıcı olarak
tedavi edebileceğimizi aslında bu tedavi maliyetlerin 100 milyarlarca dolar
değil de hasta başına olan maliyetin mesela ayda 1.000 lira-1.500 lira değil de
bir iki seansta 10-15 liralık basit bir ilaçla iyileşebileceğini açıklayacaktı.
Şimdi, bu bilim adamı ne olacak diye bütün dünya merak ediyor ama birileri
biliyor demek ki dopamin değil agmatin
üzerine yürümemiz lazım. Ve bu bilim adamı şimdi içeride! TÜBİTAK araştırmasına
yapmış olduğu katkıyı geri aldı, araştırma durdu, bilim adamı orada duruyor.
Herhâlde bu işten en çok Amerikan ilaç şirketleri memnundur ama bu bilim adamı
hakkında durup durup bu fuhuş, şantaj bilmem neleri
bir gazete manşet yapıyor. O, Amerika’ya gönül bağı olan bir gazete,
Amerika’dan çok önemli bağlantıları olan bir gazete bu konuyu yüce Meclisin
dikkatlerine arz ediyorum. Mesele düşündüğümüzden çok daha vahim olabilir. Bu
hepimizin sorunudur. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Özel, teşekkür ediyorum.
Madde
üzerinde başka söz talebi yok.
Sisteme
giren arkadaşımız yok.
2’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3’üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemi için giriş yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4’üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
için sisteme giren yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kanun
tasarısı açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
İki
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesine
İlişkin 1978 Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan
oy sayısı : 194
Kabul : 194 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi
13’üncü sırada yer alan, Emniyetli Konteynerler Hakkında Uluslararası
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
13.- Emniyetli Konteynerler Hakkında
Uluslararası Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/505) (S. Sayısı: 131) (xx)
BAŞKAN –
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 131 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci
maddeyi okutuyorum:
EMNİYETLİ KONTEYNERLER HAKKINDA ULUSLARARASI
SÖZLEŞMEYE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) “Emniyetli Konteynerler Hakkında Uluslararası Sözleşme”ye
katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Sözleşme’nin teknik hükümler içeren eklerine ilişkin değişiklikleri
onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
(xx) 131 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yoktur.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bir
sonraki maddeyi okutuyorum:
Madde 3 – Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 4 – Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Madde üzerinde söz talebi yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarı
açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
açık oylaması için bir dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Emniyetli Konteynerler Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
“Kullanılan
oy sayısı : 191
Kabul : 191 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı ve uğurlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, şimdi 14’üncü sırada yer alan, 1978 Gemiadamlarının
Eğitim, Belgelendirilme ve Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
İlişkin Değişikliklerin Kabulü Hakkında Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
14.- 1978 Gemiadamlarının
Eğitim, Belgelendirilme ve Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası
Sözleşmeye İlişkin Değişikliklerin Kabulü Hakkında Karara Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/506) (S.
Sayısı: 132) (xx)
BAŞKAN -
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 132 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tümü
üzerinde söz talebi yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
(xx) 132 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
1’inci
maddeyi okutuyorum:
1978 GEMİADAMLARININ EĞİTİM, BELGELENDİRİLME
VE VARDİYA STANDARTLARI HAKKINDA ULUSLARARASI SÖZLEŞMEYE İLİŞKİN
DEĞİŞİKLİKLERİN KABULÜ HAKKINDA KARARA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 22 Mayıs 1991 tarihinde kabul edilen
“1978 Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirilme ve
Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşme’ye
İlişkin Değişikliklerin Kabulü” hakkında Karara katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Anılan Sözleşme’nin teknik hükümler içeren eklerine ilişkin değişiklikleri
onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Bir
sonraki maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 4 - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Kanunun
tümü açık oylamaya tabidir.
Elektronik
cihazla oylama yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Elektronik
cihazla oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 1978 Gemiadamlarının Eğitim,
Belgelendirilme ve Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
İlişkin Değişikliklerin Kabulü Hakkında Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın yapılan açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan
Oy Sayısı : 208
Kabul : 208 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı ve uğurlu olsun.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
Sayın
milletvekilleri, 15’inci sırada yer alan, 1979 Denizde Arama ve Kurtarma
Uluslararası Sözleşmesine İlişkin Değişikliklerin Kabulüne Dair Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
15.- 1979 Denizde Arama ve Kurtarma
Uluslararası Sözleşmesine İlişkin Değişikliklerin Kabulüne Dair Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/509) (S. Sayısı: 135) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 135 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yok.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci
maddeyi okutuyorum:
1979 DENİZDE ARAMA VE KURTARMA ULUSLARARASI
SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLERİN KABULÜNE DAİR KARARA KATILMAMIZIN UYGUN
BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 18 Mayıs 1998 tarihinde kabul edilen “1979 Denizde Arama ve Kurtarma
Uluslararası Sözleşmesine İlişkin Değişikliklerin Kabulü”ne
dair Karara katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Bir
sonraki maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Sözleşmenin teknik hükümler içeren eklerine ilişkin değişiklikleri
onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Bir
sonraki maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Bir
sonraki maddeyi okutuyorum:
MADDE 4-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Elektronik
cihazla oylama yapılacaktır.
Bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
(x) 135 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 1979 Denizde Arama ve Kurtarma Uluslararası Sözleşmesine
İlişkin Değişikliklerin Kabulüne Dair Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan
oy sayısı : 216
Kabul : 216 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
Şimdi
16’ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka Krallığı
Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka
Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/407) (S. Sayısı: 61) (xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 61 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Necati
Özensoy, Bursa Milletvekili.
Sayın
Özensoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Danimarka Krallığı Hükûmeti arasında enerji alanında iş
birliğine ilişkin mutabakat zaptıyla ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu anlaşma, önemli ve benim de gerçekten uygun ve önemli
bulduğum bir anlaşma. Çünkü, enerji alanında yapılan iş birliği hem çevre ve
yenilenebilir enerjiler konusunda işbirliği yapmak üzere bir anlaşma metnini
içeriyor. Başlangıcında “Ulaşılabilir, temiz ve sürdürülebilir enerji
kaynaklarının geliştirilmesi ve sürdürülebilir çevre için taraflar tarafından
paylaşılan ortak ilgi alanlarını tanıyarak; mevcut küresel zorluklar ve gelişme
ihtiyaçları içinde yenilenebilir enerjinin stratejik rolünü dikkate alarak;
yenilenebilir enerjinin üretimi ve kullanımı alanlarında karşılıklı yararlı
işbirliğinin geliştirilmesini dileyerek; enerji sorunlarına, ekonomik büyüme
ihtiyacıyla uyumlu, yenilenebilir enerji çözümleri getirilmesinin öneminin ve
uygun maliyetli ve uzun süreli çözümler bulmanın aciliyetinin
bilincinde olarak; bu mutabakat zabtının işbirliği
için genel bir çerçeve oluşturmak ve tarafların işbirliğine ait niyetlerini
beyan etmek maksadıyla yapıldığını akılda tutarak…” diye devam eden bir
anlaşma.
Dolayısıyla,
Türkiye’deki enerji politikaları ve geldiğimiz noktaya baktığımızda, bizim de,
Türkiye’nin de coğrafi şartlarına baktığımızda elbette birtakım yatırımlar
yapılırken bu konulara dikkat etmek zorundayız. Çünkü, denizlerimize
baktığımızda, deniz kenarlarına yapılacak enerji yatırımlarına, turizme müsait
olmayan bir deniz kenarımız yok, çöllerimiz yok, çorak topraklarımız yok.
Dolayısıyla, bu verimli arazilerde ve turizme elverişli kıyılarda eğer bir
yatırım yapılacaksa bütün bu çevreye de ve doğanın tahribatına da elbette
dikkat etmek zorundayız.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
(xx) 61 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Bakın,
Danimarka kendine bir hedef koymuş. Yenilenebilir enerji türlerinden biri olan
rüzgâr enerjisi alanında şu anda dünyanın en iyi teknolojisine sahip ve bu
konuda, 2050 yılında da bütün enerji ihtiyacını bu yenilenebilir enerji
kaynaklarından ve rüzgârdan karşılayacağı hedefini de koymuş ve bununla ilgili
de çalışmalar yapıyor, aynı zamanda bunun da teknolojisine sahip bir ülke.
Şimdi,
biz de bu anlamdaki yatırımlara baktığımızda, elbette bir taraftan Türkiye’nin
enerji ihtiyacını karşılamakla ilgili yatırımlar yapmak gerekirken gerek
hidroelektrik santrallerin yapımında gerek termik santrallerin yapımında,
bölgelerde zaman zaman, o yörenin insanlarında, haklı olarak, sulama sularının
ellerinden gideceği veya bölgedeki doğanın tahrip olacağıyla ilgili sıkıntılar
duyup karşı çıkışlar oluyor. Ama, bu yatırımlar yapılırken asgari tedbirler
alınarak veya gerçekten o projelerin bu anlamda doğayı tahrip edip etmeyeceği
veya o projenin oraya yapılmasıyla doğanın tahrip edilmesinin arasındaki farkı
iyi analiz etmenin de bir anlamda doğru olacağı kanaatindeyim. Bunun için de
daha bilimsel, daha gelişmiş teknolojilere ihtiyaç var diye düşünüyorum. Ben,
Sayın Bakanın bu konulardaki yaklaşımlarını zaman zaman sözlü olarak… Yani
“Doğayı kirletmeden, doğayı tahrip etmeden” diye başlayan sözleri var ama bazı
şeylere haklı olarak karşı çıkıldığında da hemen konuyu “Siz yerli kaynakların
kullanılmasına karşı mısınız?” gibi veya “Yenilenebilir kaynakların
kullanılmasına karşı mısınız?”a getiriyor. Asla,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, yerli ve yenilenebilir kaynakların
kullanılmasına karşı değiliz. Ancak, bazı bölgelerde, bazı yörelerde, gerçekten
orada yapılan yatırımın ülkenin faydasına olmadığını, o yörenin insanlarının
faydasına olmadığını rakamlarla açık ve net bir şekilde ortaya koyduğumuz
hâlde, çok fazla da sözlerimizin dikkate alınmadığına şahit oluyoruz.
Bunlara
örnek olarak, ben Bursa Milletvekili olarak, yine Bursa Keles Kozağacı bölgesinde yapılan termik santralle ilgili, ilk
anda daha bu sözleşmeler, ihale yapılmadan önce burada bir soruyla gündeme
gelen bu konuda Sayın Bakan bir yaklaşım gösterdi, dedi ki: “Ben buradaki
yatırımı veya buradaki ihaleyi, Bursa’daki iş adamlarının, organize sanayi
başkanlarının yanıma gelerek burada bir termik santral, bin megavatlık termik
santral yapma isteklerinden sonra gündeme getirdim, bu proje ondan dolayı
buraya çıktı. İsterseniz sorun.” gibi… Burada yine bu tutanaklarda da bunlar
var.
Şimdi,
ben, tabii, bu bahsettiği organize sanayi başkanlarının hemen tamamını tanıyorum,
gelen heyete de sordum. O heyetin başındaki arkadaşın aynen ifadesi şu: “Bizim
kendisinden bin megavatlık değil, 600 megavatlık bir talebimiz oldu ama Keles
bölgesine değil, Konya bölgesindeki bir yeri tespit ettik, oradan bir talebimiz
oldu.” diye bir cevap verdiler. Dolayısıyla, Sayın Bakan, herhâlde Bursa’dan
gelen heyet olduğu için belki orayı uygun gördü ama sonuç itibarıyla da orada
yapılan ihale neticesinde maalesef Bursa’daki OSB’nin bir organizasyonuyla
sonuçlanmadı. Yine, malum bir firma var Enerji Bakanlığının içerisinde adı
birtakım, çeşitli şeylere karışmış; özellikle kömür konusunda sıkıntılı ismi
geçen bir firma aldı, arkasından Seyitömer’i de aynı
firma aldı.
Şimdi,
ben, bu çevreyle ilgili Sayın Bakanın yaklaşımlarını buradan, tutanaklardan
ifade etmek istiyorum. Ben burada yerimden Sayın Bakana, geçmişte de o projenin
2006 yılında ihale edildiğini ama 2007 yılında ÇED raporu alınamadığından
dolayı iptal edildiğini söyledim. Sayın Bakan diyor ki: “ÇED’e
rağmen değil, ÇED’le beraber, çevreyle beraber bu
yatırımları gerçekleştireceğiz.” Yine arkasından “Bunları çevreye rağmen değil,
çevreyle beraber yapalım. Tabii ki düzgün yapmamız lazım.” diyor. İşte
“Referandum…” vesaire deniyor, “Çevreye rağmen Keles’te yatırım yapılmayacak,
çevreyi kirleterek oraya kömür santrali yapılmayacak.” diyor Sayın Bakan.
Burada, tutanaklardan okuyorum bunları. İşte, diyorum ki: “Kirazlar sökülüyor,
köyler boşaltılıyor.” İşte, Sayın Bakan cevaben diyor ki: “Arkadaşlar, tekrar
tekrar söylüyorum, çevreyi yakarak, yıkarak, bozarak biz orada santral
yapmayacağız.”
Bu
konuşmanın ardından, sağ olsun, Sayın Bakan gerçekten bir duyarlılık gösterdi,
dedi ki: “Arkadaşlarla bir heyet oluşturalım; işte bürokratlarda gelsinler,
bölgenin milletvekili olan arkadaşlar da o bölgeye gelsinler, gerçekten burada
sizin dediğiniz şekilde ise bu saha, gerçekten çevre tahrip olacaksa, Keleslilerin hayrına bir durum yoksa bu ihaleden
vazgeçelim.” Bürokrat arkadaşlar, işte TKİ’den ve Çevre Bakanlığından
arkadaşlar geldiler, orada, hep birlikte o bölgede inceleme yaptık. O bölgeye
gittik, köylülerle orada görüşmeler yapıldı. İnanın, orada referandumlar
çeşitli defalar yapıldı, o köylüler yüzde 98 oranında oradaki santrali
istemediklerini söylediler çünkü sebebi şu: Termik santralin oraya yapılıp
yapılmaması mesele değil; bakın, orada termik santralin yapılmasıyla birlikte o
Kozağacı bölgesindeki 9 köy tamamen boşaltılıyor.
Niçin boşaltılıyor? Oradaki 32 milyon tonluk kömür için boşaltılıyor. Yani,
oradaki kullanılabilir rezerv sadece 32 milyon ton.
Bakın,
Afşin-Elbistan bölgesinde tam 4 milyar tonluk bir rezerv var. Yani, bu rezerv,
Keles’in Kozağacı bölgesindeki rezervin neredeyse
120-130 katı. Yani, dolayısıyla, bu bölgelerdeki o santrallerin gelişimi
sağlanmadan 120-130 kat küçük bir yerde ve üstelik bütün köyleri boşaltacak
şekilde bir termik santralin yapılması… Ve o köylerin orada bulunduğu bölgede
de gelin görün -ben bunu defalarca söyledim- dünyanın en iyi kirazları
yetişiyor arkadaşlar. Bakın, orada yetişen kirazları siz pazarda bulamazsınız,
hiçbiriniz de yememişsinizdir ancak o bölgeye giderseniz yersiniz. Çünkü,
sebebi şudur: Oranın kirazlarının tamamı ihracata gidiyor. Yani, bunun
sebeplerinin arasında, aslında o köydeki, o bölgedeki kirazların kaliteli
olmasının sebeplerinden bir tanesi de o kömürden gelen hümik
asitin de faydalarının olduğu ifade ediliyor; bu da
doğrudur.
Bakın,
bunun daha büyütülmüş resmi elimde yok ama yani şunu şuradan göstereyim: Şu
bölge, bakın tamamen yeşil bir alan, bir vadi, Kozağacı
Vadisi deniliyor zaten buraya. Bu bölge, 32 milyon ton kömür için tamamen
boşaltılıp simsiyah bir hâle getirilecek. Burası tamamen açık işletme. Yani,
dolayısıyla, buradaki bütün kiraz ağaçları, 120 bin kiraz ağacı sökülecek, onun
yanında 60 bin de yine ceviz ağacı… Zaten “Kozağacı”
adı da, biliyorsunuz cevizin adı da “koz”dur yani koz
cevizden gelir. Kozağacı bölgesi olmasının sebebi,
önce oradaki insanlarımız ceviz yetiştirmişler, 60 bin ceviz ağacı var ve 120
bin de kiraz ağacının olduğu bir yerde ve dünyanın en kaliteli ürünlerinin
olduğu bir yerde, biz, orada 32 milyon tonluk bir rezervi paraya çevirmek için…
Ki, bugün nereden hesaplarsanız hesaplayın, oranın çıkarma maliyetlerini yanına
koyduğumuzda, orada kirazdan ve cevizden elde edilecek geliri yan yana koyun,
inanın, oradaki kamu menfaatleri, oradaki kirazdan ve cevizden yanadır. Çünkü,
ifade ettiğim gibi, 32 milyon tonluk kömürün oradan çıkarılmasıyla çok da fazla
bir şey kazanmayacağız.
Bakın,
bir tane de örnek vereyim size: Türkiye Kömür İşletmelerinin yıllık kârı 450
milyon civarındadır ve yıllık satış kapasitesi de 35 milyon ton civarındadır.
Dolayısıyla, “Buradaki kömürü biz kamu menfaatlerine dönüştürdük.” diyeceğiniz
rakamın tamamı, buradan kıyasla yan yana koyduğumuzda, ancak 400 milyon
civarında bir katkı sağlayacaktır. Buradaki santral de otuz yıl çalışacaktır.
Yani, otuz yıl, buradaki köylülerin, zaten istimlak edildiği için, dolayısıyla
başka nerede oturtulacakları belli olmayan bir şekilde köyler boşaltılacağı
için tekrar geriye gelme şansları da yok. Dolayısıyla, eğer gerçekten
Türkiye’de enerjiyle ilgili sıkıntıları gidermek için düzgün yatırımlar yapmak
istiyorsak o bölgenin insanlarının da geleceklerini düşünmekte fayda var.
Bakın,
başka bir şey daha söyleyeyim: O yörenin insanları bilirler, çevre illerin
milletvekilleri de bilirler; Keles bölgesi, özellikle o bölge ta Osmanlı
döneminden beri oturulan yani yedi yüz yıllık tarihin yaşandığı yerlerdir. O
köylerdeki, yaşayan insanlar yedi yüz yıldır yani Osman Gazi’nin o bölgeye
geldiği yıllardan beri yaşayan, atalarının, dedelerinin mezarlarının orada
bulunduğu, tarihin, kültürün bulunduğu yerlerdir.
Dolayısıyla,
ben de sözlerimi çok fazla uzatmadan, buradaki bu projenin ihale edilmiş
olmasına rağmen yanlış olduğunu, bir kez daha gözden geçirilmesinin gerektiğini
ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yok.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1’inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE DANİMARKA
KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 6 Ağustos 2008 tarihinde Kopenhag'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bir
sonraki maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
İki
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka Krallığı
Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
“Kullanılan
oy sayısı : 217
Kabul : 217 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
Sayın
milletvekilleri, 17’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle
Avustralya Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Anlaşmaya
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
17.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Avustralya Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Anlaşmaya
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/424) (S. Sayısı: 50) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 50 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1’inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AVUSTRALYA
HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE ANLAŞMAYA İLİŞKİN
PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 28 Nisan 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Avustralya Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması” ve
Anlaşmaya İlişkin Protokol’ün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
1’inci madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bir
sonraki maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
(x) 50 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Bir
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve
Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Anlaşmaya İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
“Kullanılan
oy sayısı : 214
Kabul : 214 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 22
Ocak 2013 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.10
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.