DÖNEM: 24
CİLT:
38 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
45’inci
Birleşim
19 Aralık 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361)
2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi
Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz’ün, Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis
Milletvekili Vedat Demiröz’ün şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metiner’in BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri
Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, bazı ilçe ve belde belediyeleri ile
yetkilileri hakkında kesinleşmiş davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Sadullah Ergin’in cevabı (7/6728) Ek cevap
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum Palandöken
Göleti’ne ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/12194)
3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ’da ve
ülkemizde bulunan akarsu ve derelerin ıslah çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12196)
4.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin Toroslar Yüksekoluk
Göleti Projesi’ne ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/12327)
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki balık
neslinin korunması çalışmalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12664)
6.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın,
Kazdağlarındaki madencilik faaliyetlerinin su kaynaklarına zararlarına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12665)
7.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un, Köprüçay Nehri üzerinde
yapılması planlanan HES projelerine ve bunların etkilerine ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12668)
8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki
doğal bitkiler ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12804)
9.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık tarafından
kiralama yoluyla kullanılan taşıtlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu’nun cevabı (7/13035)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
11.00’de açılarak üç oturum yaptı.
Uluslararası Jüt Çalışma
Grubunun Çalışma Esaslarını Oluşturan Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 75’inci
maddesine göre geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu, Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarının Hükûmete geri
verildiği açıklandı.
2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/698) (S. Sayısı: 361) ve 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362)
görüşmelerine devam edilerek, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
15’inci maddesine kadar kabul edildi.
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün AK PARTİ Grup Başkanına,
Mersin Milletvekili İsa Gök,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına,
Bitlis Milletvekili Vedat
Demiröz, Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun Adalet ve Kalkınma
Partisine,
Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz’ün şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan, BDP Grubu olarak tutuklu milletvekillerinin adına konuşma yaptıkları
için kürsüye koydukları resimleri Meclis TV’nin sansürlediğine,
Tunceli Milletvekili Kamer
Genç, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın idari yargıyla ilgili yanlış bilgi
verdiğine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Sadık Yakut, yerli keşif uydusu Göktürk 2’nin başarıyla uzaya
fırlatıldığına ve Başkanlık Divanı olarak emeği geçen herkese teşekkür
ettiklerine ilişkin bir konuşma yaptı.
Alınan karar gereğince, 19
Aralık 2012 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere 19.20’de birleşime son
verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Fatih
ŞAHİN Özlem
YEMİŞÇİ
Ankara Tekirdağ
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 55
19 Aralık 2012 Çarşamba
Teklifler
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı'nın; Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında
Kanun ile Tarım Sigortaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1047) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
2.- Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 257 Sayılı
Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1048)
(Milli Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.12.2012)
3.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1049) (Adalet ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.12.2012)
4.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık'ın; Sulama Birliklerinin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne
Devredilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1050) (Çevre; Plan ve Bütçe; İçişleri
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.12.2012)
5.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; İdari Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1051) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.12.2012)
6.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel'in; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1052) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.12.2012)
7.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel'in; 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1053) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.12.2012)
8.- İstanbul Milletvekili
Gürsel Tekin ve Adana Milletvekili Ali Demirçalı ile 12 Milletvekilinin;
Doğankent Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1054) (Plan ve
Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2012)
9.- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey'in; Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1055) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2012)
10.- İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; Askerlik Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1056) (Plan ve Bütçe ile Milli
Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2012)
11.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna'nın; Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1057) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.12.2012)
12.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin; Milli Eğitim Temel
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1058) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:13.12.2012)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, fındık ithaline ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2530) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.11.2012)
2.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Ankara-Eskişehir yolunda yapımı durdurulan bir inşaata ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2531) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, kalkınma öncelikli illerde görev yapan Devlet memurlarına daha
yüksek ücret ödenmesi talebine ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2532) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Batman Merkez’deki Organize Sanayi Bölgesinin çevre
düzenlemesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2533) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, doğal gaz boru hatlarının geçtiği illerde oluşturduğu risklere
ve alınacak tedbirlere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2534) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
6.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Biyogüvenlik Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra piyasada
yapılan denetimlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2535) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
7.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Diyarbakır’da devam etmekte olan karayolu çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/2536)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
8.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’ya metro yapılmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2537) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bir
Bakanın kızına koruma tahsis edildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2538) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
10.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Libya’ya yardım yapıldığı iddialarına ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2539) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
11.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, yamaç arazilerde fındık üretiminin maliyetine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2540)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
12.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, adli vakalara bağlı ölümlerden sonra organ bağışlarında
yaşanan sorunlara yönelik düzenlemelere ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2541) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
13.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, kredi notunun artırılmasının etkilerine ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2542) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
14.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Ali Susam’ın, ülkemize kaçak zeytinyağı sokulduğu iddialarına ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/2543) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
15.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, KOSGEB’in yeterliliğine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2544) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
16.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, KOBİ’lerin kredi borçlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2545) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
17.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, KOBİ’lerin internet sitelerindeki eksikliklere ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından sözlü soru önergesi (6/2546) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
18.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, işçilerin sendikal güvencelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2547) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
19.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kamu elektrik santrallerinin kullandığı
doğalgaza zam yapılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2548)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, 2011-2012 yıllarında eğitimcilere yönelik
şiddete ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2549)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
21.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, memurların sendikal haklarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2550) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.12.2012)
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, 2012 yılında tahrip olan ormanlara ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2551) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.12.2012)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, engelli arabalarına sahip olanlarla ilgili bazı verilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13513) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
2.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, şeftali üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13514) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
3.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Rusya Devlet Başkanının ülkemizi ziyaretine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13515) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
4.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, engellilerin yaşamlarının kolaylaştırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13516) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
5.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara Şeker Fabrikası arazisi ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13517) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
6.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, bedelli askerlik kapsamında toplanan paralara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13518) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, Mersin’in Erdemli ilçesinde yaşanan sel felaketine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13519) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
8.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, kara para ile mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13520) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
9.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, vatandaşların bilgileri dışında siyasi partilere üye yapıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13521) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
10.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kocaeli ilindeki toplumsal gösterilerle ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13522) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
11.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Konya ilindeki toplumsal gösterilerle ilgili bazı
verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13523) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.11.2012)
12.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Rusya-Suriye seferi yaparken Ankara’da indirilen yolcu uçağına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13524) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
13.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Afşar beldesinde yapılan deprem konutlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13525) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
14.- İzmir Milletvekili Erdal
Aksünger’in, hakkında soruşturma açılıp disiplin cezası verilen bir subayın
intihar etmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13526) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
15.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, Suriye sınırına yerleştirilmesi düşünülen füze sistemlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13527) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
16.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, elektrik dağıtım imtiyazı ihalelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13528) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
17.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, 2002-2012 yılları arasındaki kamu ve özel sektör ile hane
halkı borç istatistiklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13529)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
18.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, idam cezasının yeniden getirilmesine yönelik bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13530) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
19.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Başbakanlık veya bakanlıklar tarafından desteklenen
televizyon dizisi olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13531) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
20.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, Türkiye’ye füze savunma sistemleri kurulmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13532) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
21.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, yazılı ve görsel basın mensupları ve medya sahipleri
aleyhine açtığı davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13533)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
22.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Karabük ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13534) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
23.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kahramanmaraş ilindeki toplumsal gösteriler ile
ilgili bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13535)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
24.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13536) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
25.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Zonguldak’ta yaşanan bir olaya ve başka
şehirlerdeki hastanelere sevk edilen hastaların mağduriyetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13537) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
26.- İstanbul Milletvekili
Gürsel Tekin’in, TBMM’deki makam odasında yapılan tadilat hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13538) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
27.- Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu’nun, Türkiye’ye patriot füzeleri yerleştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13539) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
28.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan
şirketlerin denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13540)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
29.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan şirketlerin
denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13541) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.12.2012)
30.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’daki yurt sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13542) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
31.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’da dağıtılan kömürlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13543) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
32.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, Rusya Devlet Başkanı ile yaptığı görüşmeye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13544) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
33.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Isparta ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13545) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
34.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kilis ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13546) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
35.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yoksul sayısına ve yapılan yardımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13547) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
36.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Van’ın Bahçesaray ilçesinde muhtaç ailelere dağıtılan kömür ile
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13548) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
37.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türeli’nin, engelli raporu alabilmek için gereken şartlardan kaynaklanan
sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13549) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
38.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Yozgat’ta bir belediye başkanı hakkındaki mahkeme kararının
uygulanmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13550) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
39.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002 yılından bu yana ihtiyaç fazlası fueloile
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13551) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
40.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002 yılından bugüne ihtiyaç fazlası benzin
miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13552) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
41.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13553) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
42.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hatay ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13554) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
43.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Iğdır ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13555) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
44.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerin araç alımında KDV ödemesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13556) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
45.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13557) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
46.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, personel alım ilanlarına ve sözlü sınavlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13558) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
47.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Atatürk’ü anma ve milli bayramları kutlama törenlerine
katılımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13559) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
48.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, RTÜK ile TOKİ arasındaki bir anlaşmaya ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/13560)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
49.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Süleyman Şah Türbesinin restore edilmesine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/13561) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
50.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, finans sektöründeki büyüme oranlarının
nedenlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/13562) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
51.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, vatandaşların tasarruf miktarındaki düşüşe
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13563)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
52.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Merkez
Bankası ile ilgili bazı verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/13564) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
53.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Merkez
Bankasının döviz rezervlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/13565) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
54.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı
ortaklı bankaların çiftçilere verdikleri kredilere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13566) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.12.2012)
55.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yerli
sermayeye sahip bankaların verdiği kredilerin geri ödemelerine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13567) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.12.2012)
56.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ülkemizde faaliyet gösteren bankaların mevduatlarına ve dağıttıkları kredilere
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13568)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
57.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ülkemizdeki katılım bankalarıyla ilgili verilere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13569) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.12.2012)
58.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Hacı Bektaşi Veli Külliyesinin
müze statüsünden çıkartılmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/13570) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
59.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Şafiilik mezhebi üzerine bir
enstitü kurulmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/13571) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
60.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, İzmir 1 Nolu F Tipi
Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13572) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
61.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Edirne F Tipi Cezaevinde
bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13573) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
62.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi
Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13574) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
63.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Tekirdağ 1 Nolu F Tipi
Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13575) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
64.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Kocaeli 2 Nolu F Tipi
Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13576) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
65.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Kocaeli 1 Nolu F Tipi
Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13577) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
66.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, İzmir 2 Nolu F Tipi
Cezaevinde bulunan hükümlü ve tutuklularla ilgili verilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13578) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
67.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, vatandaşların bilgileri
dışında siyasi partilere üye yapıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13579) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
68.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün, cezaevi personeline karşı
haysiyet kırıcı muamele iddiasıyla açılan davalara ve soruşturmalara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13580) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.12.2012)
69.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2002-2012 yılları
arasında Bakanlık personeli hakkında yapılan şikayetlere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13581) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
70.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, kredi kartı ve tüketici
kredisi borçlarına ve icra davaları ile ilgili verilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13582) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
71.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, adalet çalışanlarının
fazla mesai ücretinin kaldırılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13583) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
72.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engelli tutuklu
ve hükümlülere sağlanan hizmetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13584) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
73.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, AİHM tarafından
Türkiye’nin tazminata mahkum edildiği bir davaya
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13585) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
74.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, eşi vefat etmiş kadınlara
yapılan yardımlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13586) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
75.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, kadına yönelik şiddete
ve bunun engellenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13587) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
76.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerle
ilgili verilere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13588) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
77.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bitlis’te
2002-2012 yılları arasında İŞKUR’a başvuran ve bu yolla iş sahibi olan
vatandaşlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13589) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
78.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Batman’da
2002-2012 yılları arasında İŞKUR’a başvuran ve bu yolla iş sahibi olan
vatandaşlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13590) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
79.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bingöl’de
2002-2012 yılları arasında İŞKUR’a başvuran ve bu yolla iş sahibi olan
vatandaşlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13591) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
80.- İzmir Milletvekili Hülya Güven’in, ücretle ve sürekli ev işlerinde
çalışanların sigortalı olmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13592) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
81.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, Denizli’de kapatılan bir
fabrikada mağdur olan işçilerin sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13593) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
82.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, ülkemizde çalışan yabancı işçilere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13594)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
83.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, işsizlik verilerine ve işsizliğin
azaltılması için yapılan çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13595) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
84.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İŞKUR’un
Şanlıurfa ilindeki faaliyetlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13596) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
85.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İŞKUR’un Kilis
ilindeki faaliyetlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13597) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
86.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün, grev ve örgütlenme hakkı
olmayan kamu görevlilerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13598) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
87.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün, kamuda ve özel sektörde
çalışan taşeron işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13599) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
88.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün, başta öğretmenler olmak
üzere 666 sayılı KHK’nın kapsamı dışında kalanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13600) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.12.2012)
89.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İskenderun Demir
Çelik Fabrikalarında yaşanan işten çıkarmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13601) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
90.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2012 yılında İŞKUR
tarafından istihdam edilen kişilere ve Toplum Yararına Çalışma Projesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13602)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
91.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hakkâri
ilindeki işsizlik ve İŞKUR’a başvurular ile ilgili bazı verilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13603)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
92.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Erzincan
ilindeki işsizlik ve İŞKUR’a başvurular ile ilgili bazı verilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13604)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
93.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, SGK Başkanının SGK’nın 88
yıldır maaş ödediği kişiler olduğu yönündeki açıklamasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13605) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
94.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, kamu kurum ve
kuruluşlarında hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13606)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
95.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, SGK tarafından ödenen bazı
faturalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13607) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
96.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, SGK’nın muhasebe sistemine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13608)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
97.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, SGK’nın bazı ödemelerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13609)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
98.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kars’ta
istihdam ile ilgili bazı verilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13610) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
99.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Muş’ta istihdam
ile ilgili bazı verilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13611) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
100.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, iş sağlığı ve
güvenliği konusundaki denetimlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13612) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
101.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, iş
sağlığı ve güvenliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13613) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
102.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, iş
sağlığı ve güvenliği konusunda yaşanan sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13614) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
103.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, meslek
hastalığına yakalanan işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13615) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
104.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in,
İstanbul Boğazı çevresindeki yeşil alanların imara açılacağı iddiasına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13616) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.11.2012)
105.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’de yer alan
2-B arazilerinin satışına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13617) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
106.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Kyoto Protokolü
ilkelerinin uygulanmasına ve karbon emisyonlarının
azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13618) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
107.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bursa
Büyükşehir Belediyesi ile Büyükşehire bağlı belediyelerin İller Bankasından
kullandıkları kredilere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13619) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
108.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün, afet riski
altındaki alanların dönüştürülmesine yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13620) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.12.2012)
109.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzel’in, Turgutlu Çaldağı’nda nikel madeni çıkaran bir şirkete ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13621) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.12.2012)
110.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Van
depreminde evleri yıkılan veya hasar gören vatandaşlara yapılan konutlara
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13622)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
111.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis ili ve ilçelerindeki öğrenci yurtlarının güçlendirilme ve onarım
çalışmalarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13623) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
112.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa’nın
Turgutlu ilçesinde kurulacak olan bir sülfürik asit fabrikasına ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13624) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
113.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Van depremi sonrasında inşa edilen konutların depremzede
ailelere teslimine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13625) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
114.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Kütahya’da
TOKİ tarafından inşa edilen konutların hak sahiplerine teslimine ve konutlarda
yaşanan ısınma sorununa ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13626) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
115.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
binaların engellilerin erişimine uygunluk açısından denetlenmesine ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13627) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
116.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, kule
ve gökdelenlerin inşasına dair mezuata ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13628) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
117.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 6302 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden
sonra yapılan taşınmaz satışlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13629) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
118.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, bankaların çiftçilerin ipotekli arazilerine el koydukları iddialarına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13630) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.12.2012)
119.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık kadrolarında
istihdam edilen engelli personel sayısına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13631) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
120.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun,
Irak Kerkük Bölgesi ile ilgili çalışmalara ve Irak’taki Türkmenlerin can
güvenliğine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
121.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, yurt dışında
kaçırılan ve rehin alınan Türk vatandaşlarına ve kurtarılmaları için yapılan
çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13633)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
122.- Hatay Milletvekili
Refik Eryılmaz’ın, Suriye Ulusal Koalisyonu ile imzalandığı iddia edilen bir
anlaşmaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13634)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
123.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Türkiye’den
İsrail’e su satışı gerçekleştirileceği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13635) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
124.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın,
Ermenistan ile gizli görüşmeler yapıldığı iddiasına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13636) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
125.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Afşin B Termik Santralinde yaşanan kazaya ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13637) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
126.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık kadrolarında
istihdam edilen engelli personel sayısına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13638) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
127.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in,
Turgutlu Çaldağı’nda nikel madeni çıkaran bir şirkete ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13639) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.12.2012)
128.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, İzmir’deki bir
fabrikanın radyoaktif maddeleri imha etmeyerek toprağa gömdüğü iddialarına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13640)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
129.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, kayak ve
snowboard öğretmenlerinin sorunlarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13641) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
130.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerin spor olanaklarının geliştirilmesine
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/13642) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
131.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Yozgat’ın stat
ve spor tesisi ihtiyacına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13643) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
132.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’da çiftçilere verilen hibe desteğine ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13644) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.11.2012)
133.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersinli çiftçilerin
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13645) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
134.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
tarıma yönelik desteklere ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13646) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
135.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’la
ilgili bazı tarımsal verilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13647) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
136.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, besicilerin
sorunlarına ve saman üretimine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13648) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
137.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, tarım ve
hayvancılıkta uygulanan politikalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13649) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
138.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin Şavşat’ta
hayvanlara yapılan küpeleme işlemi ile ilgili iddialara ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13650) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
139.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, ihraç
edildikten sonra çeşitli nedenlerle geri gönderilen ve içerisinde tarım ilacı
kalıntısı bulunduğu iddia edilen tarım ürünlerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13651) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
140.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, zeytin ve
zeytinyağı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13652) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
141.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın,
Karadeniz Bölgesindeki üreticilerin borçlarının ertelenmesi talebine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13653)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
142.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, tarımda kadın istihdamının arttırılmasına yönelik çalışmalara ve
tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13654) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
143.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Esendere Sınır Kapısında meydana gelen hayali ihracat ve kaçakçılık
olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13655)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2012)
144.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’da
yollarda kullanılan levhalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13656) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
145.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, emniyet
güçlerince kullanılan biber gazına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13657) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
146.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul
Beykoz’da kaçak yapılaşma iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13658) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
147.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in,
Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi tarafından gerçekleştirilen bir ihale
hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13659)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
148.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir iştiraki tarafından
satılan kaynak suları hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13660) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
149.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Ankara’daki hava kirliliğine ve dağıtılan kömürün
kalitesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13661)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
150.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun, bir polis memuru hakkındaki iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13662) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
151.- İzmir Milletvekili
Mustafa Moroğlu’nun, intihar eden polis memurlarına ve intiharların nedenlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13663) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.11.2012)
152.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Aydın’da
Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak çalışan personel sayısına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13664) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.12.2012)
153.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın Çaldıran
ilçesinde bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13665) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
154.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Bakanlıktaki taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13666) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
155.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık teşkilatında
çalışan engellilere ve mevcut engelli kadro sayısına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13667) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
156.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, mayın patlaması
sonucu yaşamını yitiren ya da yaralananlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13668) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
157.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’a bağlı bir mahallenin çöp sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13669) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
158.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis Merkeze bağlı bir köyde ulaşım için öğretmenlere helikopter desteği
sağlanıp sağlanmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13670) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
159.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis’in Güroymak ilçesine bağlı bir köyde korucular tarafından öldürülen bir
kişiye ve ülkemizde koruculuk sistemine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13671) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
160.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya
Belediyesi tarafından gerçekleştirilen asansör denetim ihalesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13672) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
161.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Bakanlığın
muhatap olduğu soru önergelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13673) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
162.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, sendikalar
tarafından gerçekleştirilen basın açıklamaları ile eylemlere ve bunlar hakkında
açılan davalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13674)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
163.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Şırnak’ta yaşayan bir şehit çocuğunun kamuda ikinci iş hakkından
yararlanamamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13675)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
164.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul’da
yaşayan bir şehit çocuğunun kamuda ikinci iş hakkından yararlanamamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13676) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
165.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’nin
Çayırova ilçesindeki bir taşınmaza yapılan inşaata ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13677) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
166.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, biber
gazı kullanımına ve sağlığa etkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13678) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
167.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’da bir
mahallede yaşanan suç olaylarına ve bunlara polisin gerekli incelemeyi
yapmadığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13679) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
168.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
Tunceli’nin Hozat ilçesinde fişleme yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13680) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
169.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
değnekçi olarak tabir edilen kişilere karşı yapılan işlemlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13681) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
170.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 5084 sayılı
Kanunla getirilen teşviklerin sürelerinin beş yıl uzatılmasına ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13682) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
171.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, kırsal
kesimlerde artış gösteren yoksulluk oranlarına ilişkin Kalkınma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13683) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
172.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık kadrolarında
istihdam edilen engelli personel sayısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13684) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
173.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın,
Diyarbakır’daki bazı vakıf eserlerinin restorasyon
ihaleleri ile ilgili iddialara ve tarihi eserlerin restorasyonuna ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13685) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.11.2012)
174.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, Ankara
Kalesi ve çevresinin restorasyonuna ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13686) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
175.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’da yok olma
tehlikesi ile karşı karşıya olan tarihi eserlere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13687) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
176.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın
termal turizm merkezi olmasına yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13688) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
177.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarına ayrılan ödeneklere ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13689) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.12.2012)
178.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın marka
kültür turizmi kenti olması için yapılan çalışmalara ve Spil Dağı Milli
Parkı’nda turizmin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13690) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
179.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Arkeoloji
Müzesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13691)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
180.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’ya Devlet
tiyatrosu açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13692) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
181.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kula’nın turizm
kapasitesinin değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13693) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
182.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa ve
İzmir’de kültür ve turizm gelişim bölgesi olarak belirlenen bazı yörelerde
yapılan çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13694) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
183.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Sard Antik
Kentine müze yapılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13695) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
184.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’daki bazı
bölgelerin Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilmemesine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13696) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.12.2012)
185.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, arkeolojik
kazılara ve bu kazılara ayrılan ödeneklere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13697) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
186.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da kültür
turizminin canlandırılması amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13698) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.12.2012)
187.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye Turizm
Stratejisi 2023 yılı hedeflerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13699) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
188.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Sard Antik Kentinin Dünya Mirası listesine alınmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13700)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
189.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamudaki makam araçlarına ve bunların maliyetine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13701) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.11.2012)
190.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, yatırım ve
istihdamı teşvik için gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13702) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
191.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, kamu kurum ve
kuruluşları tarafından gerçekleştirilen ihalelere ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13703) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
192.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık kadrolarında
istihdam edilen engelli personel sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13704) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
193.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, kamu kurumlarınca
yapılan ihalelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13705)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
194.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamudaki engelli istihdamına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13706) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
195.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in,
ataması yapılmayan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13707) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
196.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, devamsızlık
nedeniyle başarısız olan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13708) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
197.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, okullardaki
İngilizce eğitiminin başarısızlığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13709) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
198.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ’ın
Çerkezköy ilçesinde yapılan kurucu müdür görevlendirmelerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13710) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
199.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, okullardaki güvenlik
ve temizlik işlerine ayrılan bütçeye ve okulların ihtiyaçlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13711) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
200.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, eş ve eğitim özrüne rağmen ataması yapılmayan öğretmenlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13712) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
201.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, yeni eğitim
sistemine geçilmesi sonucu norm kadro fazlası durumuna düşen öğretmenlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13713) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
202.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, son iki
KPSS’de atamaları yapılan jeofizik mühendislerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13714) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
203.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, 2012 KPSS ve
memur yerleştirmeleri ile ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13715) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
204.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Bakanlık sosyal
tesislerinde görev yapan personelin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13716) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
205.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Kürtçe
öğretmenliği programına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13717) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
206.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis’te Alo 147 hattına gelen şikayetlere ve yapılan
işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13718)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
207.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis’te öğretmenlerin rapor kullanımı ile ilgili verilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13719) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
208.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, okullarda serbest kıyafet uygulamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13720) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
209.- İstanbul Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlu’nun, 2010
yılından bugüne kadar okul ortamında gerçekleşen ve yaralanma veya ölümle
sonuçlanan vakalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13721) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
210.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, öğrencilerin
kılık kıyafetlerini düzenleyen yönetmelikteki sınırlamalara ve yönetmeliğin
uygulanmasından doğacak sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13722) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
211.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, kapatılan
öğretmenevleri ve öğretmen lokallerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13723) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
212.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’da hakkında soruşturma açıldığı iddia
edilen bir öğretmene ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13724) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
213.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engelli öğrencilerin eğitimlerini
sürdürebilmeleri için yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13725) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
214.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Bakü Türk Anadolu Lisesinin ihtiyaçlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13726) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
215.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Bakü
Atatürk Lisesinin ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13727) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
216.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, İstanbul’da hakkında soruşturma açıldığı iddia edilen bir
öğretmene ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13728)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
217.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, özel dershanelerin kapatılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13729) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.12.2012)
218.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Fen Edebiyat
Fakültesi mezunlarının formasyon eğitimine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13730) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.12.2012)
219.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, özel eğitim kurumlarının ve bu kurumlarda
çalışan öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13731) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
220.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Tunceli
Üniversitesinin çeşitli sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13732) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
221.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, intihar eden
er ve erbaşlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13733)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
222.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, ülkemize
kurulması planlanan patriot füze sistemlerine ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13734) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
223.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, intihar eden
er ve erbaşlar hakkındaki iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13735) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
224.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, intihar eden
bir kadın subay ile ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13736) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
225.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, intihar eden
er ve erbaşlar ile intiharların nedenlerine ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13737) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
226.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, TSK’daki
şüpheli asker ölümlerine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13738) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
227.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, mayın patlaması
sonucu yaşamını yitiren ya da yaralananlara ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13739) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
228.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, vazife
malullerine sağlanan desteğe ve bir vazife malulünün taleplerine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13740) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
229.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, bedelli askerlik
için toplanan paraların kullanılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13741) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
230.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, ülkemize kurulması planlanan patriot füzelerine ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13742) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
231.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık teşkilatında
çalışan engellilere ve mevcut engelli kadrolarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13743) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
232.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün,
Kırklareli’nin bir beldesinde yapılması planlanan termik santrallere ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13744) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.12.2012)
233.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün,
Kırklareli’nin bir beldesindeki longoz ormanlarının Dünya Kültür Mirası
listesine alınması çalışmalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13745) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
234.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün, 2-B
arazilerine ve bunların satışına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13746) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
235.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzel’in, Turgutlu Çaldağı’nda nikel madeni çıkaran bir şirkete ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13747) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.12.2012)
236.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, orman muhafaza memurlarının atanma ve yer değiştirmelerine
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13748)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
237.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, Aladağlar’ın
ormanlaştırılmasına ve bölgeye baraj-göl yapılmasına ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13749) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
238.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Kabatepe
Simülasyon Merkezine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13750) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
239.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, kent
ormanlarına yapılan harcamalara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13751) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
240.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Orman
İşletme Müdürlüklerinin harcamalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13752) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
241.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Gazi
Yerleşkesine yapılan harcamalara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13753) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
242.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, kemik iliği
bağışına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13754) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
243.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun,
Bakanlık personeli iki doktorun aynı zamanda başhekim olarak atanmalarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13755) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.11.2012)
244.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, hastanelerde görev
yapan özel güvenlik elemanlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13756) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
245.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kamu
Hastaneleri Birliği kadrolarına atanacak personele ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13757) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
246.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
Burhaniye Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13758) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
247.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Trabzon’da
yapılması planlanan sağlık merkezlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13759) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
248.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Bakanlık
kadrolarına yapılan atamalar ve geçici görevlendirmeler ile ilgili iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13760) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
249.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Alo 184 hattına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13761) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.12.2012)
250.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
helikopter ambulanslara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13762) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
251.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Bakanlık
çalışanlarından yargılanması devam eden kişilere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13763) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
252.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, biber
gazının sağlığa etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13764) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
253.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerin hayatını kolaylaştırmaya yönelik
hizmetlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13765) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
254.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kula Devlet
Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13766)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
255.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Erzurum’un Hınıs
ilçesine bağlı bir mahalleye düzenli su verilememesinden kaynaklanan sağlık
sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13767)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
256.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Sarıgöl Devlet
Hastanesinin doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13768) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
257.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Soma Devlet
Hastanesinin yapımı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13769) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
258.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Bölge
Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13770)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
259.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın
Ahmetli ilçesinde acil yardım ve travmatoloji
hastanesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13771)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
260.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Ahmetli Devlet
Hastanesinde ek sağlık hizmetleri sunulması ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13772) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
261.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Manisa Köprübaşı Devlet Hastanesinde ek sağlık hizmetleri
sunulması ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13773)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
262.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa
Gölmarmara Devlet Hastanesinde ek sağlık hizmetleri sunulması ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13774) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.12.2012)
263.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’deki bazı
hastanelerin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13775) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
264.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, sağlık çalışanlarına
karşı şiddetin önlenmesi amacıyla düzenlenen bir sempozyuma
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13776) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.12.2012)
265.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, bir internet
arama motorunda içerik kaldırma talebinde yaşanan artışa ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13777) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
266.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, erişime
engellenen internet sitelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13778) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
267.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, PTT
çalışanlarının sorunlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13779) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
268.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, PTT’nin
bankacılık hizmetleri ile ilgili bazı iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13780) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
269.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, PTT’nin
reklam ve sponsorluk harcamalarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13781) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
270.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Ankara’daki
metro çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13782) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
271.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, Bakanlık
teşkilatında son beş yıl içinde istihdam edilen jeofizik mühendislerine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13783)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
272.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın,
kamulaştırması yapılmayan duble yol ihalelerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13784) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
273.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ’ın
Malkara ilçesinden geçen karayolu üzerinde bir alt veya üst geçit inşa edilmesi
ihtiyacına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13785) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
274.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, engellilerin kamu alanlarına ve ulaşım araçlarına
erişimini kolaylaştırmaya yönelik çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13786) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
275.- Bursa Milletvekili Kemal Ekinci’nin,
Sakarya-İstanbul arası demiryolu ulaşımına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13787) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
276.- Bursa Milletvekili Kemal Ekinci’nin, deniz ulaşımı
için uygulanan ÖTV muafiyetinin bazı şirketler tarafından suistimal edildiği
iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13788) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
277.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’a
demiryolu yapılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13789) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
278.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Mersin’de
havaalanı inşası için yapılan kamulaştırmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13790) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.12.2012)
279.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Hakkâri’de
havaalanı inşası için yapılan kamulaştırmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/13791) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.12.2012)
280.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 5084 sayılı
Kanunla getirilen teşviklerin sürelerinin uzatılmasına ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/13792) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.12.2012)
281.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
mevzuatın engellilere karşı ayrımcılık içerip içermediği yönünden taranmasına
ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/13793) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.12.2012)
282.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın,
Çanakkale’de meydana gelen aşırı yağışlar nedeniyle oluşan mağduriyetlere
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/13794)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.12.2012)
283.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, TÜİK’in turizm
geliri sepetine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13795) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
284.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Kamu
başdenetçisi ve denetçisi seçilen kişilere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/13796) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.12.2012)
19 Aralık 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
45’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Şimdi, programa göre, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı:
361) (x)
2.- 2011 Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin
2011 Yılı Kesin Yılı Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 14’üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi 15’inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 15- (1) Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye
Büyük Millet Meclisi Baş-kanı,
b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri,
c) Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay Başkanı,
ç) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini
ilgili bakanlar ve Maliye Bakanı,
d) Özel bütçeli idarelere ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı
veya ilgili olduğu bakanlar ve Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve denetleyici kurumlara ilişkin hükümlerini kendi
kurulları ve/veya kurum başkanları,
f) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN – Şimdi gruplar adına madde üzerinde söz isteyenlere söz
vereceğim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın
Hüsamettin Zenderlioğlu.
Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin 15'inci maddesi
hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçmişten bugüne kadar devletin zindan politikasının amacı, ezme,
yıldırma ve korkutmadır. İşkence görmeyen, cezaevinde yatmayan hemen hemen Kürt
kalmadı. 12 bin kişiye yakın siyasetçi şu anda zindanlardadır. Aslında bu
işkence… Davut Ağa Kışlası’ndan, Ziverbey Köşkü’nden, Sinop'tan, Metris'ten,
Mamak'tan, Diyarbakır zindanından geçmeyen demokrat ve yurtsever kalmadı.
İşkence sistemi değişik yöntemlerle, şu veya bu şekilde hâlen
devam etmektedir. Gün geçmesin ki Kürt halkına yönelik “KCK” adı altında bir
operasyon gerçekleştirilmesin, cezaevinden cezaevine nakil sırasında ayaklarına
pranga, ellerine kelepçe vurularak nakledilmesin. Bu da yetmiyor, kadın, erkek
tutuklu ve hükümlüleri soyma, onur kırıcı bir şekilde yapılanlar işkence değil
de nedir? Pozantı, Şakran cezaevlerinin durumu ortada değil mi? Çocuk
tutsaklara yönelik keyfî tutum işkence değil mi? İmralı'da tutulan Sayın
Öcalan'ın üzerindeki tecrit işkence değil mi? Allah aşkına, kim, bunu, nasıl
izah edebilir? Bu nasıl insan hakkıdır? Bu nasıl bir insanlıktır? Adaletsiz güç
zalimlik değil midir?
AKP Hükûmetinin -2002 yılından itibaren- iktidarı devraldığı
günden bugüne kadar tutuklu kişiler her geçen gün artmıştır. Bugün, Türkiye
cezaevlerinde bulunan tutuklu sayısı, 1980 darbesi dönemini aratır hâle
gelmiştir. Kenan Evren’in yarım bıraktığı görevi bugün AKP Hükûmeti devralmış
durumdadır. Bir ülkede tutuklu ve hükümlü sayısının on yılda 60 bin kişiden 130
bin kişiye çıkması, normal şartlar ve toplumun suç eğilimi ile açıklanamaz.
Ancak AKP Hükûmetinin sorunlara bir bütünsellik içerisinde yaklaşmadığının,
kendisi gibi düşünmeyeni cezaevlerinde tecrit etmeyi ve bitirmeyi hedeflediğinin
bir göstergesidir. Demokratik, toplumsal muhalefetin cezaevine atıldığına
dünyada başka ülkede rastlamak mümkün değildir.
Türkiye'de yaşayan bütün halklar, toplumsal muhalefet kesimleri
üzerinde etkili bir politika oluşturmak isteyen Hükûmet, bu politikanın dışında
kalmak isteyenleri ötekileştirip “çete”, “terörist” gibi söylemlerle
tutuklatıyor, hukuk dışı, uzun süreli tutuklama ve yargılamalarla cezaevinde
tutuyor.
Türkiye en çok hükümlü ve tutuklu sayısında dünyada 4'üncü sırada,
siyasi hükümlü sayısında ise dünyada 1’inci sıradadır. Bu ülkede demokrasi ve
özgürlükler askıya alınıyor, yeni cezaevleri inşa ediliyorsa, bunun adı
“faşizm” değil de nedir?
Asılsız polis fezlekelerinin kopyası olan, delili olmadan ve
hiçbir suç isnadı olmamasına karşın aklın ve mantığın alamayacağı suç
isnatlarıyla milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler, akademisyenler,
parti yöneticileri ve üyeleri ile çeşitli eylem ve etkinliklerde demokratik
haklarını dile getiren kişiler tutuklanarak hayatlarının bir bölümünü cezaevinde
geçirmeye zorlanmaktadır. Bu nedenle, hâlâ 8 milletvekili cezaevinde
bulunmaktadır. Partimizin 38 belediye başkanı ve belediye başkan vekilleri
içeride. Gazetecileri en çok tutuklayan ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Cezaevlerinin kapasitesi 121.804 kişilik olmasına rağmen 31 Mart
2012 tarihi itibarıyla 132.369 kişi cezaevinde bulunmaktadır. Türkiye Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı rapora göre 9.083 kişinin yatacak
yeri bulunmamaktadır. Bu hâliyle Türkiye yarı açık bir cezaevi durumundadır.
7 Mayıs 2012 tarihli Avrupa Birliği Raporu’nda son yıllarda
doluluk oranlarıyla sorun yaratmaya başlayan cezaevleri konusunda Türkiye'yi
uyarmalarına rağmen, bu tutuklamaların endişe verici olduğunu, denetlemelerin,
denetlemeye ilişkin standartların Birleşmiş Milletler standartlarına uyacak
şekilde geliştirilmediğini bildirmesine rağmen, hâlen her gün “KCK” adı altında
tutuklama furyaları devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerinin insanlık dışı
koşulları, F ve D tipi uygulamaları, özel uygulamalı cezaevi ve daha birçok
hukuk dışı uygulamalar, AKP'nin iktidar hırsını ortaya koyan, muhalif kesimleri
susturmaya, bastırmaya, ezmeye çalışan bir yaklaşım değil midir?
F ve D tipi cezaevlerinde tecrit uygulaması başlı başına bir
işkence olmaya devam etmektedir. Sadece 2012 yılında 25 tecrit ve izolasyon, 5 bin disiplin cezası, 318 haberleşme ve benzeri
hakların engellenmesi olmak üzere 3.014 hak ihlali yaşanmıştır.
Türkiye'de cezaevleri tam bir sağlıksızlığı yaratırken, cezaevlerinde
tutulmak zorunda bırakılan kişilere sağlık hizmetleri ulaştırılmamaktadır. 2012
yılının ilk on ayında 1.142 sevk ihlali uygulaması, 222 sağlık ihlali
gerçekleşmiştir. Hastane ortamında tedavisi yapılması gereken tutuklu ve
hükümlülerin sevkleri yapılmamakta ya da uzun süre geciktirilmektedir. Bunun
yanı sıra hastalar kelepçeli olarak muayene edilmeye zorlanmakta, bu uygulamayı
kabul etmeyenler ise tedavi ettirilmeden cezaevine geri götürülmektedir.
Adalet Bakanlığı tarafından, Türkiye cezaevlerinde ağır hasta
mahkûmların sayısı 520 olarak açıklanmıştır. Bakıma muhtaç hükümlü ve
tutuklular, serbest bırakılması gerekirken, kaderlerine terk edilmiştir. Gerçek
dışı bir ifadeyle hasta mahkûmların tedavilerinin sürekli olarak
gerçekleştirildiği ifade edilmesine rağmen, bu söylemlerin ne kadar boş ve
yalan olduğu ortadadır. Sadece 2011 yılı içerisinde 39 mahkûm, 2012 yılının ilk
on ayı içerisinde 24 mahkûm yaşamını yitirmiştir, 57 kişi yaralanmıştır, 171
kişi işkenceye maruz kalmıştır.
Türkiye cezaevlerinde, tecrit ve izolasyonun
yarattığı sorunlarla birlikte, temiz su, yeterli ve sağlıklı gıda gibi temel
ihtiyaç maddelerinin karşılanmaması sonucu mahkûmların sağlıklarında ciddi
bozulmalar ve zehirlenmeler meydana gelmektedir.
AKP Hükûmetinin 2002 yılından bugüne kadar olan iktidar süresi
boyunca yaptığı en iyi işlerden birincisi, işçileri, emekçileri yoksullaştırıp
kendi çevresini zenginleştirme; ikincisi ise her gün yeni cezaevleri yapıp
içlerini doldurmaktır. Bitlis ilinin sahip olduğu E tipi cezaevinin dışında,
şimdi Tatvan ilçesinde de 2013’te yapımına başlanacak olan açık bir cezaevinin
planlanmakta olduğu açıklanarak, sanki fabrika müjdesi veriliyormuş gibi,
Bitlis halkıyla alay edilmektedir.
Bizler, Barış ve Demokrasi Partisi olarak, Türkiye’de sevginin,
barışın, kardeşliğin egemen olmasını, hiçbir işe yaramayan hapsetme mantığından
ve bunun sonucu olan baskıcı politikalardan vazgeçilmesini, keyfî uygulamalar,
baskı politikaları, işkencelere son verilmesini, hasta ve siyasi tutsakların
serbest bırakılmasını istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Bitlis’le ilgili,
Sayın Bitlis Milletvekilinin itirazlarına maruz kalmıştık ama…
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sataşma var.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) - …burada gördüğünüz gibi,
gerçekten, Bitlis’te -Sayın Maliye Bakanımız burada- eğer bir yatırım
yapılmışsa, eğer bir fabrika yapılmışsa, eğer bir atölye inşa edilmişse, şurada
hesaplar önlerindedir, bir gözden geçirsinler lütfen. Onun için, Sayın Bitlis
Milletvekilimizin uzun süre belki Bitlis’e gitmediğinden dolayı olup
bitenlerden… Belki de unutmuştur, belki de görmemezlikten gelmiştir. Onun için…
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Kürsüye gelme davetiyesidir bu.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – İşte kendisi burada, görüyor.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Ya onlar kentsel dönüşüm…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ya bir tane cezaevi az az, 4-5 tane
yapmanız lazım. Bir tane kime yeter yahu? Bir sürü adam girecek, daha
milletvekilleri girecek.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sırf kürsüye çıksın diye söylüyor
bunları.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Bizim öyle kürsüye çıkma
hevesimiz fazla değil. Yani şunu söyleyeyim size…
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Vedat Bey’i davet ediyorsunuz.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Evet.
Biz, her zaman, ülkemizin kalkınması için, özellikle Bitlis’in
kalkınması için elimizden gelen çabayı sarf etme arzusundayız. Ancak,
söylendiği gibi öyle Bitlis güllük gülistanlık bir yer değil. Sayın Bakanımız
Bitlis’e gelmiş görmüştür, Sayın Başbakan gelip görmüştür, Sayın Başbakan
yardımcıları görmüştür; Bitlis bir köye dönüşmüştür. Ben onu ifade etmek
istiyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zenderlioğlu.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkanım…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Ya dün de cevap verdin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Söylemedi efendim, sataşmadı
kimseye.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – …özellikle şahsımı kastederek Sayın Hatip
Bitlis’le ilgili konuşmuş…
BAŞKAN – Bir dakika içinde, lütfen, bir sataşmaya meydan
vermeden...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Demiröz, sataşma yok.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bitlis Milletvekili Vedat
Demiröz’ün, Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben -ikinci yılımız- sataşmadan dolayı ikinci kez söz alıyorum.
Fırsat da doğuyor, belki de iyi de oluyor. Dün de söyledim, gerçekten, Bitlis
Milletvekili arkadaşımız sanki Bitlis’i tarif etmiyor; başka bir ilden, başka
bir şeyden bahsediyor gibi. Gidip gelmediğimi söylüyor. Kendisinden fazla
gidiyorum çünkü o gidince farklı yerlere gidiyor, biz gidince sorunlarla
ilgileniyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz Bitlis’te, söylem değil, eylemle cevap veriyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Biz eylem yapınca bizi niye tutukluyorsunuz?
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bizi hapse atıyorsunuz.
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Eğer yaptığımız yatırımları göremiyorsa,
el insaf. Dün de açıkladım, rakamlarla açıkladım. Bunları tekrarlamanın eğer
bir faydası olacaksa yine tekrarlayayım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tekrarlayın, tekrarlayın.
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Yani eğitimde Bitlis’te derslik başına
28 öğrenci düşüyor. Son iki yılda, bundan önceki iki yılda Türkçe-Sosyalde
Bitlis Türkiye 1’incisi oldu, bakılabilir. Sağlıkta, hamdolsun, 400 yataklı
bölge hastanemizin inşaatı başladı; geçerken, gidip gelirken görüyorsunuz. Dün
“kavşak inşaatı” dediğiniz üniversite de başladı.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – 2071’de biter inşallah.
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – OSB’yle ilgili söylediniz: “OSB’nin yeri
TOKİ’ye verildi.” Hayır, yan tarafı var, yan tarafında bin küsur konut
yapılıyor. OSB’nin yeri de açıldı. Yani ikisini birbiriyle karıştırmayalım.
Tabii, çok fazla ilgilenemediğiniz için hangisinin nerede olduğunu da
bilemiyorsunuz belki. O da devam ediyor.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Rahva’daki sosyal konutları kim yaptı?
Bomboş duruyor.
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Sosyal konutlar değişiyor. Zamanında
yapılmış.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bitlis’ten Rahva’ya giderken soldaki.
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – 2000 yılından önce yapılmış o; bizim
dönemimizde değil, bizden önce yapılmış. Şimdi onlar da ıslah edilecek.
İnşallah, TOKİ onları da konut yapacak, oraları da yıkacağız.
Bitlis Nemrut, herkese tavsiye ediyorum, davet ediyorum, gerçekten
görülmeye değer bir yer.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Nemrut” mu dedin? Nemrut
nerede?
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Evet, Nemrut Dağı ile Nemrut Krater Gölü
Bitlis’te, herkesi davet ediyorum.
Saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, “Nemrut” diyor,
Bitlis’e götürüyor Nemrut’u.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN – Buyurun, nedir efendim?
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Bitlis’le ilgili…
SIRRI SAKIK (Muş) – “Bitlis” dedi. Bitlis Milletvekilidir. Ne
desin başka Sayın Başkan?
BAŞKAN – “Bitlis” demesi yetiyor, değil mi?
Tamam, buyurun efendim.
2.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu’nun, Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz’ün şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, kendisine saygı duyduğumdan dolayı onu kırmak
istemedim. Kendisi otuz yıl, kırk yıldan beri Bitlis’te yaşamıyor.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Hissediyor.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Bu seçim döneminde İstanbul
listelerinde yer almayınca Sayın Başbakanımız onu Bitlis’e atadı.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tayin… Tayin…
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Ve Bitlis’ten, Sayın
Başbakanımızın yardımıyla seçilen bir arkadaşımızdır ama kendisi, özellikle bu
konuda vurgu yapmamı istediği için artık söylemek zorunda kaldım.
Bitlis’ten -herkes Bitlis’ten geçiyor, biliyor- Rahva’ya doğru bir
akım var, doğru. Transit yol Rahva’nın içinden geçiyor.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bitlis Roma mıdır herkes Bitlis’ten geçiyor?
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Bir kere, bir imar planı yok.
Bir düşünün, eğer siz bir memleketi inşa ediyorsanız, bunun bir imar planı yoksa, bunun bir altyapısı yoksa nasıl bu inşaatları
gerçekleştirebilirsin? Gidin bakın. Doğru, TOKİ bir konut yapımına başlamıştır.
Nerede yapmıştır biliyor musunuz? Rahva’da, karın 3 metreyi, 4 metreyi bulduğu
bir yerde yapmıştır. O eski insanlar orada yaşamak istemedikleri için, karın
zorluğunu bildikleri için… En azından geçen yıl 5 metre kar yağmıştır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Şemsiye yapacağız, kar yağmayacak.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Kar olmayan yer yok ki.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Şemsiye yapacağız, kar yağmayacak artık.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) - Ama şimdi, şunu söylüyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Efendim, yani şimdi, bir imar
planı olmuş olsaydı orada, öyle olmazdı. Yapılmamıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika… Bitirmedi adam ya, bir dakika… Otur da
vereyim. Allah, Allah!
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Şemsiye yapılıyor, uzaydan şemsiyeyle
koruyacağız, yağmayacak kar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bitlis’e götürdü.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zenderlioğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın konuşmacı -Sayın İlhan
Demiröz Bey değil, Vedat Demiröz Bey; Sayın Demiröz dediler de İlhan Bey değil-
“Nemrut’a gelin.” diyor. Adıyaman’la Malatya’nın malını Bitlis’e götürdü. Böyle
bir şey olur mu?
BAŞKAN – Zapta geçti efendim.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tatvan’da da Nemrut var. CHP’nin haberi
yok, Tatvan’da da Nemrut var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – O zaman “Tatvan Nemrut” desin.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Çok Nemrut var.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Haberi yok, özrü kabahatinden büyük.
BAŞKAN – Zapta geçti.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Mevlüt Bey, Nemrut sizin olsun.
BAŞKAN – Lütfen, lütfen beyler… Tamam.
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu; zapta geçti söyledikleriniz,
teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı:
361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu
İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, gruplar adına 2’nci konuşmacı, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Hüseyin Aygün, Tunceli Milletvekili.
Sayın Aygün, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sayın Başkan, çok
teşekkürler.
Genel Kurulu selamlıyorum.
Bugün 19 Aralık 2012. Tam on iki yıl evvel Hayata Dönüş Operasyonu
yapıldı ve dün bir anne, cezaevlerinden sık gelen mektupların, hâlâ süren
şikâyetlerin yanına, on iki yıl evvel ölen oğluyla ilgili bir mektup yazdı
bana. Onu çok kısa olarak özetlemek istiyorum.
“Sevgili Hüseyin Aygün, Değerli Vekilim; ben, kırk yıl sınıf öğretmenliğinden
emekli bir öğretmenim, yüreği yaralı bir anayım. 2000 yılında yapılan meşhur
Hayata Dönüş Operasyonu’nda 29 yaşında, evli, 5 yaşında bir kız çocuğu da olan
ve henüz beş aylık tutuklu, Ümraniye Cezaevinde katledilen Alp Ata Akçayöz’ün
annesiyim.
Sayın Vekilim, acım, yasım ve öfkem gün geçtikçe büyüyor, on üç
yıldır ilaçlarla ayakta duruyorum. Oğlumun ölümü kadar da bu olay karşısında
insanların bunca duyarsızlığı, umarsamazlığı acımı daha da büyütüyor. Bu konuda
duyarlı olduğunuzu biliyorum. Sizden ricam, ne olur bu durumu dile getirin;
hiçbir olay bu ülkede bu kadar tepkisiz kalmadı. Yapanlara, yaptıranlara yüksek
hizmet madalyası verenlerin yüzüne haykırın, haykırın ki günahları sadece
cezaevinde olan 32 genç insanın analarının yüreklerine azıcık su serpilsin.
Ellerim titriyor, daha fazla yazamıyorum.
Sevgiyle kalın.
Günay Akçayöz”
Bugün yıl dönümü olduğu için bunu okuma gereği duydum. Zira, Hayata Dönüş Operasyonu’ndan ötürü hiçbir kamu
görevlisi yargılanmadı; o zaman Bayrampaşa, Ümraniye gibi hapishanelerde
tesadüfen askerlik yapmakta olan 30 küsur er yargılanıyor ve onların davasından
da herhangi bir sonuç alınamayacağı, on iki yılı bulan yargılamadan biliniyor.
Şimdi, Hayata Dönüş Operasyonu sırasında -annenin mektubunu
okuduktan sonra- “Bu operasyon nasıl olmuş?” diye hafızamı tazelemek için
kayıtlara baktım: 3.385 asker, 1,5 trilyon para, 20 bin bomba kullanılmış.
Daha sonra o operasyonun sorumluluğunu yapan Bayrampaşa
Cezaevindeki komutan bir gazeteye konuştu ve şöyle dedi: “Ordunun envanterinde hiç olmayan bir bomba kullandık.”
Yine o olayda yüzü yanmış bir kadın, ambulanstan inerken, orada
tesadüfen bulunan, o günün şartlarında çok yoğun uygulanan sansüre rağmen o
sahneyi çeken kameralara “Bizi diri diri yaktılar demişti, “Hacer” isimli
kadın.
Bu kadar büyük bir olayın cezasız kalması, Günay Akçayöz’ün
mektubunda da görüldüğü gibi, toplumun bir kesiminde öfkeyi büyütüyor. Hani hep
“Geçmişle hesaplaşıyoruz, Türkiye’nin tarihini temizliyoruz, Türkiye’de
karanlıklar aydınlanıyor.” deniyor ya Hükûmet tarafından, bu olayda bir arpa
boyu yol alınmadığını milletimize hatırlatmak isterim.
Yine bu olay nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Türkiye’yi, yaşama hakkını ihlal ettiği için mahkûm ettiğini de tekrar
kayıtlara geçireyim.
Şimdi, pek sevmiyorum böyle fotoğraf getirmeyi ama bir fotoğraf
göstermek istiyorum. Bu fotoğraf Hayata Dönüş Operasyonu’ndan değil, dünkü ODTÜ
muharebesinden. Dün, “Orta Doğu’nun lideri” olarak makyajlanan, bazı çevrelerin
ısrarla o şekilde yansıttığı Başbakan Tayyip Erdoğan ODTÜ’ye gitti. Bu da
atılan gaz bombalarının, orada yaralanan çocukların cep telefonlarından
kaydedilmiş bir görüntüsü.
Orta Doğu’nun lideri ODTÜ’deki öğrencilere tam 3.600 polis,
binlerce bomba ve TOMA’larla gitmiş, yanında da 20 tane zırhlı araç varmış. On
iki yıl sonra, Hayata Dönüş Operasyonu’na çok benzeyen sahneler izledik. Sosyal
medya olmasa hiç kimsenin de haberi olmayacak çünkü ülkede tam bir diktatörlük
kurulmuş durumda. Ama ne güzel ki ODTÜ’de hâlâ devrimci öğrenciler, Denizlerin,
Mahirlerin izinden giden ve hapishane korkusunu çok da umursamayan öğrenciler
var. Onlar, 3.600 polise rağmen, Başbakana gerçekten güzel bir karşılama
yapmışlar. Medyanın hâlinin de ne kadar ibretlik olduğunu not etmek gerekiyor
çünkü bu kadar büyük bir çatışmayı, saatlerce süren bu eylemi hiç vermemek
ülkede ne menem bir demokrasi olduğunu da gösterir. Bereket ki sosyal medya
var, oradan yayılan fotoğrafları buradan, Meclis kürsüsünden millete
gösterebiliyoruz.
Bugün bütçeyle ilgili konuşacaktım. Bütçede çok önemli kalemlerden
birinin, bu yılın başında, Sayın Başbakan tarafından -şehit cenazelerinin yoğun
geldiği dönemde- “sivil şehitlik” olarak adlandırılan bir müessese ile toplumun
bir bölümüne dağıtılacağını öğrendik. Bu yılın hemen başında
Terörle Mücadele Yasası’na ek bir hüküm konacağı ve bu 1984’te başlayan, 50 bin
insanın hayatına mal olan ve etkileri hâlâ bütün şiddetiyle süren Kürt
sorununda mağdur olan, örgütün eylemleri sonucu öldürülen, devletin katlettiği
veya devlet ve örgüt arasındaki çatışmalarda hayatını kaybeden mazlumların bir
bölümüne bütçeden pay ayrılacağını, bir müjde verir gibi, “sivil şehitlik”
kavramıyla duyduk.
Bu sivil şehitlikle ilgili 11 Aralık 2012’de bir yönetmelik
yayınlandı. Yönetmelik, 50 bin ölü olarak bir rakama dönüştürülen, yaklaşık
yüzde 25’i sivil insanlardan oluşan bir grubun mağduriyetini -sözde- çözmeyi
amaçlıyor. Bu yönetmeliğin 2 maddesi bu konuyu ayrıntılı düzenliyor. 2’nci
maddenin (c) fıkrasında kimlere tazminat ödeneceği yazıyor. Bu
madde kısaca şöyle: Terör eyleminin ortaya çıkarılması, etkilerinin azaltılması
veya bertaraf edilmesinin sağlanmasında yardımcı veya faydalı olan sivillerin
bu faaliyetlerinden dolayı hayatını kaybettikleri, yaralandıkları veya
sakatlandıkları ilgili valinin teklifi üzerine Bakanlık Nakdi Tazminat
Komisyonu tarafından karara bağlanmışsa, devamında ilgili mevzuata göre, ölenin
eş veya çocuğuna, sakat olan insana da bir iş verileceği veya maaş bağlanacağı
söyleniyor.
Şimdi, bu yönetmeliğin mağduriyetini gidermeyi hedeflediği kesimlerin
sayısal olarak 15 bin civarında insana denk geldiğini, bu 15 bin kişinin de
Kürt nüfusun çok çocuklu olduğu dikkate alındığında 100 bin civarında bir
ağırlığa tekabül ettiğini hatırlatmak istiyorum. Dolayısıyla toplumun çok
önemli bir bölümünün acılarını tazminat, iş veya maaş yoluyla çözmeyi
hedefleyen bir yönetmelikle karşı karşıyayız. Ama az evvel okuduğum (c)
fıkrasında, terörün azaltılması, ortaya çıkarılması gibi şartlar öne sürülüyor.
Dolayısıyla, bu hâliyle, örgütün eylemleri sonucu devletin yaptığı
operasyonlarda hayatını kaybeden veya kurbanını seçemeyecek mayınların
patlaması sonucu yaşamını kaybeden masum insanların mağduriyetinin giderilmesi,
onların bir işe yerleştirilmesi, aylık bağlanması mümkün değil.
Bu hâliyle, 11 Aralık 2012 tarihli yönetmelik, sadece, o bölgede
uzun yıllardır faaliyet yürüten, aslında terörün başka bir kaynağı ve nedeni
olan korucuların mağduriyetini gidermeye hizmet edebilir. Yine, itirafçılar bu
yönetmelikten bu hâliyle yararlanabilir çünkü (c) fıkrası, çok açık bir
şekilde, terör eyleminin ortaya çıkarılması, etkilerinin giderilmesi,
azaltılması gibi şartlar öne sürüyor.
Şimdi, bu (c) fıkrasında az evvel okuduğum başka önemli bir şey
var. “Oradaki kamu makamının takdiri doğrultusunda, valinin teklifi üzerine
karara bağlanır. Ona tazminat veya maaş bağlanır.” diye bir cümle okudum. İster
istemez aklıma geliyor, bizim oralarda yaklaşık bir ay evvel ortaya çıkarılan
bir fişleme skandalı var. Mecliste bir komisyon kuruldu, komisyon Hozat’a
gidecek, işte, inceleme yapacak. Hozat’ta da o eylemlerden dolayı ölmüş olan
Ali Yıldırım ve Bülent Karataş isimli 2 vatandaşımız var. Ali Yıldırım’ı
2006’da örgüt evinden aldı, götürdü; yirmi gün sonra kurşuna dizip yolun
kenarına attı. Devletin operasyonlarına destek veriyor diye ajan ilan etti.
Geride 6 tane çocuğu, eşi ve mağdur edilmiş bir aile kaldı. 2007’de de
jandarmalar, Hozat’ın yine bir köyünde, terörist zannederek Bülent Karataş
isimli şahsı taradılar, çocuk hayatını kaybetti. Onun da geride eşi ve 2 çocuğu
bulunuyor, 2 küçük bebeği var. Bu 2 aile, işte, bahsettiğim o 15 bin
civarındaki ölünün yakınları hakkında fikir veriyor. Birini örgüt, diğerini
devlet yok etti. Bu hâliyle, bu yönetmeliğin, bu 2 ailenin mağduriyetini
gidermesi imkânsız çünkü yönetmelik bu aileleri kapsamıyor. “Mutlaka terörün
ortaya çıkarılması ve etkilerinin giderilmesine yardımcı olma” diye bir şart
(c) fıkrasında bulunuyor.
Şimdi, bu, bölgede büyük beklenti yaratmıştı. Biz sivil şehitliği
burada çok eleştirdik. Şehit kelimesi engellensin, Kürt sorunu çözülsün, bu
konuda kalıcı adımlar atılsın çünkü siz ne kadar askerî operasyon yaparsanız
yapın, zırh delici mermi -polise alındı geçen hafta- alırsanız alın, askerî
önlemlerinizi ne kadar yükseltirseniz yükseltin, belli ki Orta Doğu’da Kürt
sorunu barışçıl bir şekilde çözülecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin lütfen.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) – Sağ olun efendim.
Dolayısıyla, askerî çözümden hiç kimse bugün Kürt sorununun
çözümüne, halline dair bir medet ummadığı için, mecburen, barışçıl yöntemleri
hep birlikte, Parlamento olarak düşünmek zorundayız ve bu 1984-2012 arasında
hayatını kaybeden sivil insanların mağduriyetini çözmemiz gerekiyor, bölgede de
bu konuda büyük bir beklenti var ama sessiz sedasız yayınlanan bu yönetmelik,
bahsettiğim büyük nüfusun sorunlarının hiçbirini çözmüyor. Benim bölgemde mesela 500 civarında sivil insan hayatını kaybetmiş
1984’ten bu yana, büyük bir bölümü örgütün eylemleri sonucu ölmüş, bir bölümü
mayın patlamasından, bir bölümünü operasyon sırasında kaybetmişler veya
öldürmüşler, hiçbirinin cezai soruşturmasından da bugüne kadar sonuç alınmamış
ne yazık ki. Dolayısıyla, eğer devlet devlet olduğunu gösterecekse, vadettiği
gibi, bu insanların maaşa bağlanmasını veya bir işe yerleştirilmesini taahhüt
ettiği gibi yerine getirmek zorunda ama bu yönetmelik bu meseleyi çözmüyor. O
yüzden, bugün bütçeden pek çok yere ayrılan gereksiz paraların, aslında
toplumun bir bölümünün iç barışa hizmet edecek şekilde teslim edilmesi… (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aygün, teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) – Sürem aslında daha vardı, çok kestiniz.
BAŞKAN – Hayır, kesintiden de daha fazla verdim.
Değerli arkadaşlar, gruplar adına başka söz talebi yok.
Şahısları adına, Fatih Çiftci, Van Milletvekili.
Sayın Çiftci, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATİH ÇİFTCİ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinin bütçeleri, bugüne
kadar, ülkemizin her köşesine ihtiyaç duyduğu yatırımı götüren, reel kesimi
destekleyen, ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanmış, toplumsal refahı,
ekonomik ve mali istikrarı gözeten bütçelerdir.
AK PARTİ’yle birlikte makroekonomik dengeler çok iyi bir konuma
gelmiş, ihracat rekor seviyeye ulaşmış, faiz oranları çok yüksek seviyelerden
tek haneli rakamlara düşmüş, millî gelir 3.500 dolardan 10.700 dolara ulaşmış,
devletin IMF’e olan borcu 23 milyar dolardan 9 milyon dolara düşmüştür.
Bugün itibarıyla, borç miktarının gayrisafi millî hasılaya
oranının hükûmetlerimizin başladığı 2002’den bugüne kadar çok düşük seviyede olduğu,
Avrupa’da ve bütün dünyada ekonomik kriz varken Türkiye ekonomisinin bundan
kendisini koruduğu, yatırımların artarak devam ettiği açık bir şekilde
ortadadır.
Bugüne kadar başta eğitim, sağlık, ulaşım, tarım, enerji, kentsel
dönüşüm ve TOKİ yatırımlarında ülkemize devrimler yaşatılmış ve çok önemli
yatırımlar yapılmıştır. Ayrıca bu ekonomik gelişmeye paralel olarak, ülkemizin
demokratikleşmesi ve ileri demokrasiye ulaşması için çok önemli reformlar
yapılmıştır ve yapılmaya da devam edilecektir.
Değerli milletvekilleri, bununla birlikte, vekili olduğum Van
ilinde AK PARTİ hükûmetlerince, 23 Ekim ve 9 Kasım tarihlerindeki depremlerin
öncesi ve sonrasında çok önemli yatırımlar yapılmış; Van, Erciş ve tüm ilçeleri
âdeta yeniden inşa edilmiştir. Başta Sayın Başbakanımız ve Hükûmetimiz olmak
üzere, yüce Mecliste grubu bulunan tüm siyasi parti üyelerine, tüm milletimize
ilimize vermiş oldukları destekten dolayı teşekkürlerimi sunarım.
Değerli milletvekilleri, yapılan hizmet ve yatırımların bir
kısmını sizinle paylaşmak istiyorum. Van ve Erciş merkezde toplam 17.471 konut
inşa edilmiş, bunlardan 15.342 konut teslim edilmiştir. Van ve Erciş’in
köylerinde 9.500 köy evi, 3.750 hayvan barınağı yapılmaktadır. Bu konutlarla
birlikte 27 cami, 34 okul, 24 ticaret merkezi tamamlanarak yeni Van ve Erciş’in
hizmetine sunulmuştur. Az hasarlı konutlarda yaşayan 40.000 kişiye kiracı ve ev
sahibi olmalarına bakılmaksızın 50 milyon TL destek verilmiştir. Köy evlerine
kişi başı 40.000 TL destekle, 75 milyon TL köylerimize konut yapımı için ödeme
yapılmıştır.
Esnaflarımız için SSK ve vergi borçları faizsiz olarak bir yıl
ertelenmiştir. 5.000’e yakın esnafımıza KOSGEB aracılığıyla 300 milyon
civarında kredi verilmiştir. Çiftçimize 64 milyon TL hibe destek verilmiştir.
İŞKUR vasıtasıyla 7.200 kardeşimize istihdam sağlanmıştır.
Van ve Erciş’in kırk yıllık planlamayı karşılayacak jeolojik
etütleri ve imar çalışmaları tamamlanmıştır.
Van’a 47 kilometreden su getirilmekte ve ayrıca 45 kilometrelik
Van merkez altyapı şebekesi yenilenmektedir. Ayrıca, tüm köylerimizin KÖYDES
projeleriyle su şebekeleri yapılıp, yolları asfaltlanmıştır.
Eğitimde hasar gören 1.015 derslik yerine 2.613 derslik
yapılmaktadır. 2012 yılında, 7.360 kapasiteli yükseköğrenim yurtları inşa
edilmektedir. Üniversitemize çok önemli maddi ve akademik kadro desteği
verilmiştir. Van ve Erciş’te yeni adliye sarayı inşaatları devam etmekte ve
kısa sürede açılması hedeflenmektedir.
Van, bölgenin sağlık merkezi olmaktadır. 12 adet yeni sağlık
merkezi hizmete açılmış, 650 yataklı Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Hastanesi hizmete açılmış, ilçelerde 4 hastane inşaatı
devam etmekte; merkezde 4, ilçelerde 3 yeni hastane yapımına başlanacaktır.
Karayollarınca, Van’ın şehir geçişi yenilenmiş, 2 köprülü kavşağı
tamamlanmış, merkezde 2 köprülü ve Erciş’te 1 köprülü kavşağın da yapımına
başlanacaktır. Van’ın tüm ilçeleri ve sınır illeriyle arasındaki bölünmüş
yollar yapılmıştır. Van-Bitlis arasındaki Kuskunkıran Tüneli hizmete
açılmıştır. 61 kilometre uzunluğundaki yeni çevre yolu yapımı devam etmektedir.
Van merkez ve tüm ilçelerine çok sayıda spor merkezi ve tesisler
kazandırılmıştır. Erciş Morgedik Barajı’nın tamamlanmasıyla birlikte çok geniş
tarım alanları sulanacaktır.
Değerli milletvekilleri, Van, ticaret ve turizm merkezi oluyor.
Van ilimizin İran ve Orta Doğu’ya açılan Kapıköy Gümrük Kapısı açıldı.
Başkale-Şırnak güzergâhı ile Habur-Van bağlantısı kuruluyor. Ticaret ve fuar
organizasyonları için kongre ve fuar merkezi inşaatına başlandı. Organize sanayi
bölgesini 650 dönüm büyütüyoruz. Erciş’e yeni bir organize sanayi bölgesi
çalışmaları tamamlandı. Havaalanı terminali, 5 milyon yolcuya hizmet verecek
şekilde büyütülüyor. İstihdamı baz alan tekstilkent
inşa edilmekte.
Van, teşvikli, avantajlı bölge olan 6’ncı bölgede bulunmaktadır.
Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklenen “Cazibe Merkezi Van” programıyla
2023’te Ön Asya’nın merkez şehri olma yolundadır. Van, denizi, tarihi ve doğal
güzellikleri ve İpek Yolu üzerindeki konumuyla turizm alanında her önemli
potansiyele sahiptir. Hükûmetimizce her yönüyle desteklenen Van, gelecekte
bölgenin cazibe merkezi olacaktır. Tüm iş adamlarımızı Van’a yatırıma da
bekliyoruz.
Yeni yasayla Van büyükşehir olmuş, Tuşba ve İpek yolu adında 2
yeni ilçe kurulmuştur. Buna paralel olarak Van’da kamu kurumları yeniden
yapılandırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATİH ÇİFT Cİ (Devamla) - Bu
vesileyle 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize, milletimize,
demokrasimize ve ekonomimize hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çiftci.
Şahısları adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Kadir
Gökmen Öğüt.
Sayın Öğüt, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yeni bir yıla girmeye hazırlanırken geride bıraktığımız yılın
muhasebesini yapmak, ülkemizin en acil sorunlarına değinmek istiyorum.
2012, şüphesiz ki işçiler, emekçiler, emekliler, işsizler,
güvencesiz çalışanlar ve elbette tüm halkımız için birçok yönden zor geçmiştir.
Canımızı, yine en çok, işçi ölümleri yakmıştır. Nisan ayında Sayın Faruk Çelik
“Omzumdaki yükten dolayı yerin altına giriyorum.” demişti. İstanbul İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, kasım ayında en az 82 işçi
hayatını kaybetti. Tablo böyleyken Esenyurt’ta 11 işçi yanarak iş cinayetine
kurban edilmişken, Elbistan’da 9 işçi hâlâ çamurların altındayken ve diğer
niceleri karşısında sadece Çalışma Bakanının değil, Hükûmetin her bir üyesinin
yerin altından çıkmaması gerekmektedir.
İşsizlik üzücü boyutlarda. Son rakamlara göre eylül ayında işsizlik yüzde 9,1’e çıktı işsiz
sayısı 141 bin artarak 2 milyon 539 bine yükseldi. Türkiye'de çalışma çağındaki
her 2 kişiden 1’i işsiz. Gençlerin yüzde 55’i kayıt dışı çalışmakta ve umudu
kesik işsizlerle birlikte her 4 gençten 1’inin işi olmamaktadır.
Türkiye’de, çalışanların büyük kısmı da işsiz kesimden farklı
değil. İş sahibi görünen birçok kişi karşılıksız fazla mesaiyle çalışmakta,
yüzde 40’ından fazlası sosyal güvenlikten mahrum bırakılmaktadır. Bugün, en
yaygın istihdam modeli olarak karşımıza çıkan taşeron sistemi kölelikle eş
anlamlıdır. Eksik ücret alan ya da hiç alamayan, sigorta primi ödemeyen, izin
hakları gasbedilen işçiler bu ülkenin en çıplak gerçeğidir. Çocuk işçiler için
ise son altı yıldır gerçekleşmiş tek bir araştırma yoktur. 2006 yılı sonu
itibarıyla çocuk işsiz sayısı 1 milyonu aşmıştır.
Değerli milletvekilleri, vatandaş AKP iktidarında gördüğü baskıyı
hiçbir zaman görmedi. Son olarak, fişleme politikalarına sağlığı da alet
ettiler. 1 Ocak itibarıyla özel, devlet veya üniversite hastanesinden hangisine
giderseniz gidin, muayenehane ve poliklinikler de dâhil, herhangi bir işlem
için kayıt yaptırdığınız zaman fişlenmiş olacaksınız. Tıp etiği, mahremiyet
hakkı ve hasta haklarının korunması gerekliliğine rağmen, tüm bilgilerimiz
Sağlık Bakanlığında tanımadığımız ellerde olacak.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede yasaların da kâr etmediğini,
AKP zihniyetini durduramadığını defalarca gördük. TBMM, 3’üncü Yargı Paketini
uzun tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmesi nedeniyle yaşanan sorunlara çözüm
için çıkarmadı mı? Ne oldu peki? Silivri yargıçları, yasanın emrettiği
koşulları umursamadan tahliye taleplerini reddetti. Hukuksuzluk noktasında ise
cumhuriyet tarihinin en kötü günlerini yaşıyoruz. İtirafçı Şemdin Sakık’ın
gizli tanık olduğu Ergenekon, Oda TV, KCK, Balyoz gibi davalar AKP’nin bu
ülkedeki bütün halklara ve düşüncesini açıklayanlara karşı yürüttüğü en büyük
operasyondur. Bu operasyonda Hükûmet ile birlikte savcılarından yazarlarına
birçok kişi, kurum ve kuruluş görev almaktadır ve bu operasyon gereği, AKP’nin
işine gelmeyenler, dokunulması yasaklı olan konular, olaylar ve kişiler de hep
sır perdesinin ardında kalmaktadır. Oda TV davasında bilgisayarlara dosyaların
nasıl yüklendiği gibi, Ergenekon’dan iki yıl sekiz ay tutuklu kalan Teğmen
Çelebi’nin telefon rehberine 139 adet telefon numarasının sehven yüklendiği
gibi.
Totaliter rejim hayali kuran AKP, yargıdan sonra halkın ve hakkın
savunuculuğunu da yasalarla bağlayarak zapturapt altına almak istiyor. Meslek
odalarını ve baroları sudan sebeplerle denetleyerek baskı altına almak isteyen
AKP şimdi de kendilerinden yana yapamadığı TMMOB’u etkisiz kılmak için birliğin
kuruluş kanununu meşhur torba yasasına koyarak değiştirme hazırlığında.
Değerli milletvekilleri, yağmanın adı, son yılda yaptıklarıyla
“AKP” oldu. Ekonominin “iyi” söylemlerinin ardına özelleştirmeleri sakladılar.
Bütçe açık verdikçe halkın kaynaklarına saldırdılar. “Seksen yıldır
yapılamayanı yapıyoruz.” dediler, seksen yılda yapılan her şeyi
özelleştirdiler. Yılda 2,5 milyar dolar kâr eden ama 6,5 milyar dolara satılan
TELEKOM’u daha unutmamışken, kamuya ait yatırımların yağmasından sonra sıra
otoyollara ve köprülere geldi. İhalesi yapılan köprü ve otoyolların üç buçuk
yıllık geliri ortalama 2 milyar iken özelleştirme neticesinde 5,7 milyara, on
yıllık gelirinden daha az bir fiyata satıldı. “Babalar gibi satmak”ta tereddüt etmeyen
AKP “Özelleştirme” adı altında, yükü halkın sırtına bindirmeye ve birilerini
zengin etmeye devam ediyor.
Tüm yeşil alanlar cemaat okullarına ve hastanelerine peşkeş
çekiliyor. Haritada görüldüğü gibi, İstanbul’da kalan son yeşil alanlar da
üçüncü köprü ve havaalanı yapılarak katledilmeye devam ediliyor.
AKP İktidarı tutamadığı sözlerle hatırlanacak. Dün Hablemitoğlu
suikastının yıl dönümüydü. O dönemin Başbakanı Abdullah Gül “Cinayeti çözmek
namus borcumuzdur.” dedi. Aradan on yıl geçti, failler bulunamadı, tıpkı
Kışlalı, Mumcu, Üçok ve diğerleri gibi.
Bugün, şunu söyleyebiliriz: Bu Hükûmetin demokratik cumhuriyetle
sorunu vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) - ABD ve AB desteğinde olan AKP,
icraatlarıyla sadece laikliği ve demokrasiyi değil kurucularını da hedef
almıştır.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt. Süreniz doldu efendim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) - Piriniz Özal’ın denediği bütçelerin
sınırlarıyla oynamak, daraltmak rahmetliye de yaramamıştı, size de yaramayacak.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakan, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığında TARGEL bünyesinde çalışan veteriner hekim, veteriner
sağlık teknisyeni, ziraat mühendisi ve ziraat teknisyenleri ile memur olarak
çalışanlar arasında maaşlarda TARGEL çalışanları aleyhine düşüklük söz
konusudur. Aynı iş kolunda çalışanlarda eşit işe eşit ücret ödenmesi gerçekti
iktidarınızda hayal oldu. Bu eşitsizliği kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca, emekliler ile çalışanlar arasındaki maaş farkı, makası
açılmıştır, kimse emekli olmak istememektedir. Bu konuda çalışmanız var mıdır?
Taşımada ve taşıtlarda ödenen K1, K2 belgelerinin mirasçılara ve
satış yapılan şahıslara intikalini düşünür müsünüz?
IPARD çalışanlarına lisans zorunluluğu getirilmiştir Tarım
Bakanlığında. Çalışanlar için bu süreyi bir yıl uzatmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen tedavülde yaklaşık 52 milyar TL’lik bir paranın
olduğu ekonomiden sorumlu Sayın Bakan tarafından bize bildirildi ancak bu
parayla yaklaşık 10 kattan fazla bir işlem hacmiyle Türkiye borç batağına
gitmektedir. Şimdi, bu bütçede, bu her geçen gün büyüyen borç batağından
ülkenin kurtarılması adına alınmış olan tedbirler nelerdir? Böyle giderse
vatandaş, bu borç yükünün altında ülkeyle beraber ezileceğe benziyor. Bu
konudaki genel değerlendirmenizi alabilirsek sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza şöyle bir sorum var: Bu 2013 bütçesi genelde
vergi toplamaya, vatandaştan almaya yönelik bir bütçe, yani Türkiye’nin iç, dış
borcunun çok yükseldiği, insanların uzun süre borçlandığı bir bütçe. Bu
bütçenin içerisinden yüzde 4 kalkınma nasıl çıkar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bütçe hazırlanırken büyüme tahminini düşürerek yüzde 3,2 ilan
ettiniz, şimdi yüzde 2,5 civarında gerçekleşeceği belli olmuştur, gelir
hesaplarınızda bir şaşma olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun için çözümünüz zam mı
veya başka bir çözümünüz var mı?
İkinci bir sorum da: Bu taşeron işçiliği Türkiye'de gerçekten
ilerleyen süreç içerisinde bir sosyal patlamaya neden olabilecek bir sürece
doğru gidiyor. Bununla ilgili genel bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Sayın Kuşoğlu…
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Maliye Bakanlığı paraya müteallik her konuya
müdahale eder biliyorsunuz, her konuyu bilmesi gerekir, diğer bakanlıkların
işleriyle ilgili olarak da ayrıntılı bilgiye sahip olması gereken bir
bakanlıktır. Bu dönemde Sayın Başbakandan kaynaklanan bazı sorunlar olduğunu
biliyorum, sıkıntılarınızı biliyorum. Bu yap-işlet-devretle ilgili olarak çıkan
kanunla da -kanun da size sorulmadan bu dönem çıkarıldı- hazine garantisi
verildi.
Şimdi, onunla ilgili 5 Aralık 2012 tarihli Resmî Gazete’de bir
Bakanlar Kurulu kararı yayınlandı. Bu karara göre, 44’üncü maddede yapılan
değişiklikle, 44’ün 4’ü “Bu madde kapsamında yurt dışından sağlanan
finansmanın, bu finansmana ilişkin mali yükümlülükler ile varsa finansmanın
teminine yönelik türev ürünlerden kaynaklanan yükümlülükler de dâhil olmak
üzere üstlenilmesi durumunda…” diyor. Yani türev ürünleri de üstleniyor ve
hazine garantisi kapsamına alıyor.
Bununla ilgili yorumunuzu almak istiyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın Varlı…
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu Büyükşehir Yasası’yla yeni büyükşehir olan ve
hâlihazırdaki büyükşehirler bütünşehir olduktan sonra, bu 2/B arazileri ve
Hazine arazilerinin satışıyla alakalı durum nasıl olacak? Bunu çiftçilerimiz ve
köylülerimiz merak ediyorlar. Bu konuyu bir açıklığa kavuşturursanız sevinirim.
İkincisi, hububatta biliyorsunuz KDV oranı yüzde 1. Efendim, süs
eşyasında, makyaj malzemesinde ve altın, gümüşte sıfırladınız KDV oranını, ama
gübrede KDV oranı hâlâ yüzde 18. Çiftçinin en ağır girdisi, en ağır maliyeti
gübre. Bu oranı düşürmeyi düşünüyor musunuz? Çiftçimize bir katkı sağlamayı
düşünüyor musunuz? İktidara gelirken “Ucuz mazot vereceğiz.” demiştiniz, ama
bununla ilgili hiçbir gelişme ortaya koymadınız. Bununla alakalı çiftçiye bir
iyileştirme düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın Bakanım…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, tabii ki “eşit işe eşit ücret” aynı unvan,
aynı kademe, aynı derecede bulunan bütün çalışanlarımızın eşitlenmesi anlamına
gelir. Tabii ki farklı mesleklerde benzer işleri yapanları birbirleriyle
karşılaştırmamız zor olur. Yani, TARGEL çalışanları arasında bir farklılık
yoktur ama TARGEL çalışanlarıyla Tarım Bakanlığımızın diğer birimlerinde
çalışanlar arasında fark olmasını biz o açıdan bir uyumsuzluk olarak
görmüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bütün dünyada, çalıştığınız zaman daha yüksek
maaş alıyorsunuz, emekli olduğunuzda daha düşük alıyorsunuz. Mesela
İngiltere’de –ben, devlet emeklilik sisteminden bahsediyorum- eğer çalışırken
100 lira alıyorsanız, emekli olduğunuzda devletin verdiği 25 liradır fakat
Türkiye’de durum; çok farklı, hatta OECD ülkeleri arasında çalıştığı dönemde
aldığı paraya oranla emeklilikte alınan para en yüksek olan ülkedir. Yani
Türkiye, çalışma döneminde aldığı maaşa oranla emeklilik maaşını en yüksek
veren ülke konumundadır. Zaten ondan dolayı da bu sene bütçeden sosyal güvenlik
sistemine 73 katrilyon -yani eski parayla- para aktarmış olacağız. Türkiye’nin
toplam yatırım bütçesi 39-40 milyar lira, sosyal güvenlik sistemine Maliye
Bakanlığının vereceği para yaklaşık 73 milyar lira. Dolayısıyla, bunu daha da
artırmanın mümkün olmadığını ifade etmek istiyorum.
K1, K2 belgelerinin veraset yoluyla geçmesi hususu doğrusu benim
uzmanlık alanımda değil, başka bir bakanlığı ilgilendiriyor ama gündeme
getirilebilir, fazla bir bilgim yok. Sorunuzun son kısmını yakalayamadım,
kusuruma bakmayın.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – IPARD Sayın Bakanım… IPARD, Tarım
Bakanlığı Kalkınma Ajansı var. Orada lisansı zorunlu hâle getirdiler ama
çalışanlar açısından bir sorun var.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Yine bir bilgim yok. Yani
müsaade ederseniz, onu arkadaşlar getirirlerse sizinle paylaşayım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye’de borç meselesi, tabii sık sık
gündeme gelen bir mesele. Şimdi, hane halkının yani Türkiye’deki bütün
vatandaşlarımızın her türlü borcunun toplamının millî gelire oranı yüzde 19.
Yani Türkiye’de vatandaşın borcunun millî gelire oranı yaklaşık yüzde 19,
Avrupa Birliğinde ortalama yüzde 66. Dolayısıyla, Türkiye’de hane halkının borç
batağında olduğunu iddia etmek, bu çerçevede bakıldığı zaman zordur; bu bir.
İkincisi, Türkiye’de şirketlerin yurt dışı borçlarının millî
gelire oranı yüzde 26’dır. Dolayısıyla, yine dünyayla karşılaştırdığınız zaman,
Türkiye’deki şirket borçlarının millî gelire oranı çok yüksek değildir.
Türkiye’de devletin borçlarının millî gelire oranı, brüt olarak bu
sene yüzde 36’ya düşmüştür, net olarak yüzde 18’e. Burada da -Avrupa Birliğinin
27 ülkesi var- en düşük 3’üncü ülkeyiz yani borç sıralamasında Türkiye en düşük
borçlulardan. Mesela OECD’de yüzde 107’ye çıkmış, Avrupa Birliğinde yüzde
93’lere çıkmış.
Dolayısıyla, Türkiye'nin hakikaten gerek devletinin gerek hane
halkının gerekse şirketlerinin borçları iddia edildiği gibi yüksek değildir.
Sayın Halaman’ın tabii ki “Yüzde 4 büyümeyi nasıl
yakalayacaksınız?” sorusu var.
Birincisi: Tabii, hakikaten cari açığı kontrol altına almak için,
enflasyonu kontrol altına almak için 2011 yılında ciddi bir sıkılaştırmaya
gidildi para politikasında, dolayısıyla kredi politikasında. Biz, Maliye
Bakanlığı olarak birtakım tedbirler aldık. Bunların yansıması iç talebin ciddi
bir şekilde yavaşlaması şeklinde tezahür etti. Şimdi, 2013 yılında tersine bir
trende giriyoruz yani para politikasının nispeten gevşediği bir döneme
giriyoruz; bu bir.
İkinci olarak: Tabii ki gerek bankacılık sektörünün sermaye
yeterlilik oranına baktığınız zaman gerek hane halkı borçluluk oranlarına
baktığınız zaman, bütün bu çerçevede baktığınız zaman büyümeyi destekleyici bir
sürü unsur var. Ayrıca, 2012 gibi nispeten zor bir yılda bile 700 binin
üzerinde istihdam yarattık. Bunun da büyümeye tabii ki olumlu katkısı olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum. Süreniz tamam.
Sayın milletvekilleri, 15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddelerinin oylanması tamamlanmış olan 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama
yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Şimdi, 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, bu kesin hesapla
ilgili Sayıştay raporu gelmemiş.
İHSAN ŞENER (Ordu) - Söylendi o, söylendi!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu kesin hesabı şimdi çıkarmaya da gerek
yok. Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını korumak için… Yani hiçbir
inceleme yapılmamış, idare bir ihale ödemesini, istediğini yapmış, denetim
yapılmamış. Bence, 2011 kesin hesap kanununun görüşülmemesi daha iyidir. Biz
Sayıştaya bir müddet verelim, o süre içinde raporları düzenlesin, getirsin,
inceleyelim.
Biz şimdi neyi inceliyoruz? İdare getirmiş, demiş ki: “Şu
bakanlıkta şu kadar para harcanmış.” Doğru mu harcanmış, eksik mi harcanmış,
usulüne uygun mu? Aslında Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımızın da bence
bunu kendisinin teklif etmesi lazım. Hiçbir denetim yapılmayan bir konuda
Meclis neyi kabul edecek? Burada yolsuzluk var mıdır, yok mudur, ne kadardır?
Ödenek üstü harcamaların ne kadarı gerçekten ödenen rakamlardır, değil midir?
Bu konuda bizim sağlıklı bir şey etmemiz lazım.
Meclisimizin değeri düşüyor Sayın Başkanım. Aslında,
bunların Meclis Başkanı tarafından resen nazara alınması lazım. Kesin
hesap kanununun görüşülmesi için bir neden de yok, altı ay sonra görüşelim
efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Bu konuda bütçenin ilk günü bir usul tartışması yapıldı ve bir
karara varıldı. Dolayısıyla, devam ediyoruz efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, 1’inci maddeyi daha önce kabul edilen cetvelleriyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim. Ne olur, hep önünüze
bakıyorsunuz yani söz vermemek için önünüze bakıyorsunuz ama yanlış
yapıyorsunuz. İç Tüzük’ün 84’üncü maddesi uyarınca, Anayasa’mızın hükümleri
gereğince, Sayıştayın bu tür raporları önümüze gelmeden, hem değerli
arkadaşlarımızın neye “evet” dediklerini, bizim niçin “hayır” dediğimizi, bunu
görmemiz lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Anayasa’yla manayasayla
ilgisi yok! Herkes burada kafasına göre hukuk uyduruyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çünkü burada, yani bu harcamalar…
Gerçekten harcama nereye yapıldı? Bu harcamalar mevzuata uygun mu, değil mi?
Önümüzde hiçbir harcama kalemi yok iken bunu oylamaya sunmanız doğru değil. Hatta, Meclis Başkan Vekili olarak sizin bunu resen göz
önüne almanız lazım çünkü sizin de bu harcamaları…
BAŞKAN – Sayın Tanal, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, burada herkes kafasına
göre usul üretmeye çalışıyor. Anayasa’da açık ve net hüküm var.
BAŞKAN – Şimdi, bu, biraz önce Sayın Genç tarafından aynen, aynı
kelimelerle söylendi ve ben de dedim ki: Birinci günündeki konuşmada usul
tartışması açıldı ve bu Meclis bir karar verdi. Şimdi, tekrar bunu ne yapmamı
istiyorsunuz? Yapılacak bir şey yok, kusura bakmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yapmak istediklerini biz de
anlamıyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, Anayasa’nın 164’üncü
maddesinin son fıkrası…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Açık ve net.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – …açık ve net bir vaziyette diyor ki:
“Sayıştay bu raporları Türkiye Büyük Millet Meclisine halk adına denetlemek
için vermek zorunda.” Siz de eğer tabii, kendinizi halkın vekili olarak, halkın
milletvekili olarak, halkın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak
görüyorsanız bunlar gelmeden oylamaya sunmamanız lazım. Ama yok, “Sayın Mahmut
Tanal, ben kendimi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak
görmüyorum…” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET HALDUN ERTÜRK (İstanbul) – Ne alakası var ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – “…ben burada kendimi AK PARTİ
milletvekili olarak görüyorum.” diyorsanız da oylamaya sunacaksınız. Benim
diyeceklerim bunlar efendim.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Yeter artık, bıktırdın ya!
BAŞKAN – Sayın Tanal, şimdi komisyon açıklama talebi istiyor ama
tekrar söylüyorum, bu konu usul olarak tartışıldı bu Mecliste ve ben, elbette
ki Anayasa’ya göre seçilmiş bir milletvekiliyim ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesiyle de seçilmiş bir Başkan Vekiliyim. Görevimi de mümkün
olduğu kadar tarafsızlık içinde yapmaya çalışıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Lütfen, daha fazla, Meclisin iradesini ve daha önce tartışılmış olan
bir konuyu tekrar tartışarak vakit kaybetmeyelim diye düşünüyorum. Kusura
bakmayın, yaptığım işin de doğruluğuna inanıyorum.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Son bir cümle…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kabul edilmiştir efendim.
BAŞKAN – Şimdi, son bir söz, ilk bir söz… Bunun sonu yok Sayın
Tanal! Lütfen, Meclisin zamanını almayın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bu iş karşılıklı sohbete
dönüyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, siz oylamayı yaptınız ve
kabul edildi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, sizin iradeniz ve Meclisin
iradesi… Biz Borçlar Kanunu’nda “Hata, hile, baskı altındaysa geçersizdir.”
diyoruz. Şu anda Meclisin iradesine maalesef gölge düşürülmüştür, baskı vardır,
ikrah vardır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Hayır, hayır… Lütfen Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu nedenle bu oylama geçersizdir
efendim.
BAŞKAN – Sözleriniz zabıtlara geçti efendim. Lütfen, oturun.
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 1’inci
maddesini tekrar okutup oylarınıza sunacağım:
2011 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN
HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 6091 sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerine 306.648.678.330 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere
26.598.692.500 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumlara 1.902.505.000 Türk Lirası, ödenek verilmiştir.
(2) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide
ödenek toplamı 312.572.607.330 Türk Lirasıdır.
(3) Kanunların verdiği yetkiye dayanarak yıl içerisinde eklenen ve
düşülen ödenekler sonrası merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2011 yılı bütçe giderleri toplamı 307.039.341.688,16 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2011 yılı
bütçe giderleri toplamı 39.565.670.210,76 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların 2011 yılı bütçe giderleri toplamı 1.999.731.768,15 Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(4) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe
gideri toplamı 314.606.791.642,93 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, 1’inci maddeyi daha evvel kabul
edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) 6091 sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin gelirleri 272.750.926.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
5.484.035.000 Türk Lirası öz gelir, 21.476.228.500 Türk Lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 26.960.263.500 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri 1.892.505.000 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir.
(2) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe
gelir tahmini toplamı 279.026.426.000 Türk Lirasıdır.
(3) Merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2011 yılı net bütçe gelirleri toplamı 288.103.107.802,31 Türk
Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2011 yılı
net bütçe gelirleri toplamı 37.501.919.974,86 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların 2011 yılı net bütçe gelirleri toplamı 2.095.475.124,43 Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(4) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe
geliri toplamı 296.823.601.277,71 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2’nci madde üzerinde gruplar adına
söz isteyen arkadaşlarımızı kürsüye çağıracağım.
1’inci sırada, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Sayın Ayhan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2011 yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, raporu olmayan bir kesin hesabı tartışmak kadar zor bir
hadise yok, bilmediğiniz bir şeyi tartışıyorsunuz. Bundan Hükûmetin de rahatsız
olması lazımdı; gördüğüm kadarıyla, Hükûmet bundan rahatsız değil.
Bir diğer husus: Siz Sayın Başkanım, biraz önceki ifadelerinizde
“Görevimi mümkün olduğu kadar yapıyorum.” dediniz. Tebrik ediyorum ancak
AKP’nin bu tutumu sizi, bu işi, böyle söylemeye zorluyor; bundan da üzüntü
duyduğumu ifade etmek istiyorum.
2011 yılı merkezî yönetim konsolide bütçe
geliri toplamı 296 milyar, bütçedeki rakam ise 279 milyar, gider fazlası 17,8
milyar. Bunları yazarken yeni TL işaretini unutmuş AKP, burada da yazılmamış.
Sayın Bakanım, şimdi, siz her yerde konuşuyorsunuz. Kamu mali
disiplininin fevkalade iyi gittiğini, Türkiye’nin bu konuda başarılı olduğunu,
burada defalarca da izah ettiniz. Daha önce de konuştuk, meydanda 2012 yılı
bütçesi var. 2012 yılı bütçesinde ortaya koyduğunuz 22 milyar düzeyindeki açık,
şu anda 33,5 milyar. Dün de söyledim, bunun üzerine ne koyuyorsunuz? 10 milyar
zam; 43,5. Büyüme neredeydi? Daha önce söyledik; 8,5’dan 2,5’a geldi. Bunun
neresinde iler tutar taraf var Allah’ınızı severseniz, hiç savunulur bir tarafı
falan da yok.
Bakın, şimdi iyi yaptığınız bir şey var, hakkınızı yemem. 2002’de
geldiğinizde, kamu harcanabilir gelirinin yurtiçi hasılaya oranı yüzde 5,1’di.
Siz bunu yüzde 14’e çıkardınız. Özel kesimin kaynaklarını ne yaptınız? Elinizde
topladınız; iyi harcadınız, kötü harcadınız… Yatırımlarda da artan bir şey yok
da millî gelire oran açısından baktığınızda, bunu da öyle dengeli falan
kullandığınız yok.
Diğer taraftan, kamu tasarrufu da aynı dönemde, yurt içi hasıla negatif, eksi 4,8’miş; 2,4’e yükseltmişsiniz. Ama bu
arada ne olmuş Sayın Bakan? Özel harcanabilir gelirin yurt içi hasılaya oranı
yüzde 96’dan 85’e düşmüş, özel tüketim yüzde 70’den 75’e çıkmış ama özel
tasarrufların yurt içi hasıla içindeki payı –burası
çok önemli- yüzde 24’ten 12’e düşmüş. Kamu tasarruflarını artırdınız ne oldu?
Biraz önce söyledim, yatırımlarda bir gelişme yok millî gelire oran olarak
baktığınızda. Kamu harcanabilir gelirinin bileşenlerine bakıyorsunuz,
vergilerin yurt içi hasılaya oranını artırmışsınız ama dolaysız vergilerinki ne
olmuş? Düşmüş. Dolaylı vergilerin millî gelire oranı 2002’de yüzde 11,1 iken
13,3’e çıkmış. Ne yapmışsınız? Garip gurebadan daha çok vergi almışsınız.
Merkezî yönetim bütçesi giderinin yurt içi hasılaya oranı azalmış,
faiz giderleri de artmış.
Sosyal güvenliğin hâli perişan. Vergi yükü 2002’de 15,5 iken 2012’de 19,5’e yükselmiş, vergi
iadesi hariç; dâhil ederseniz yüzde 17’den 21,4’e çıkıyor.
Dolaylı vergilerin toplam vergilere oranına baktığınız zaman
2012’de yüzde 65’miş; 68,5’e çıkarmışsınız. Dolaysız vergilerin oranı da 35’ten
31,5’e düşmüş. Toplam vergi gelirini 2013’te yüzde 14 artırıyorsunuz. Siz
dediniz ki: “BOTAŞ’ınkileri ödeyecek, o zaman biz de yaparız.” Makul bir artış
diye koymuşsunuz, konuşmanızda var.
Banka, sigorta muameleleri vergisi yüzde 15 artıyor, özel tüketim
yüzde 17 artıyor, ithalde alınan KDV yüzde 14 artıyor. Şimdi bunun birbiriyle
iler tutar tarafı yok.
Vergi yükü 2002’de yüzde 17’ymiş, 2012’de yüzde 21-22’ye çıkmış.
Vergi esnekliği 1,1’den 1,63’e çıkıyor. 2006’da 0,9; 2008’de 0,6. Yanınızdaki
bürokratlar hemen Google’dan bir soruştursunlar bakalım. Vergi esnekliği…”
önümüzdeki yıl 1’den 1,6’ya çıkan dünyada başka bir ülke var mı? Bir sorun
Allah’ınızı severseniz de bir görelim.
Şimdi, nereden bakarsanız bakın, vergi esnekliğinde bir şey
görüyorum; özellikle veraset ve intikal vergisine baktım. Arkadaşlar dediler
ki: “Ya, bu veraset ve intikal vergisinde öyle bir şey olmuş ki vergi esnekliği...”
Ne olmuş? Fevkalade düşmüş, 2002’de eksi 1,5.” Sordular bana “Nedir?” Dedim ya
kabirden çıkanlara vergi iadesi vermiyor herhâlde bu Hükûmet ya da ölenler
garip gureba, onlardan bir şey alamıyorsunuz veraset ve intikal vergisinde.
Bunun bir başka izahı yok. Buraya mantıklı bir şeyler koymamız lazım.
Şimdi, bunun dışında olaylara baktığımız zaman bu vergi
esnekliğinde gerçekten böyle bir olay devam ediyor.
Bir de şu altın hesabı var ihracatçıların. Adamları niye kapı kapı
dolaştırıyorsunuz; oraya buraya, muhalefete gidin diyorsunuz? İki satırlık kanun ya. Ben sizin arkadaşlarla da görüştüm.
Niye muhalefete böyle bir şey yapıyorsunuz yüzde 1,5-2 puan oy kaybettik diye?
Yani ayıp değil mi; 4+4+4’te muhalefete mi gidin diyorsunuz, filanca kanun
tasarısında muhalefete mi gidin diyorsunuz? Adamlar kapı kapı parti
dolaşıyorlar, muhalefet partilerini dolaşıyorlar. Niye? Bu kanunu doğrudan AKP
çıkarırsa 2 puan oy kaybedecekmiş. Yazık değil mi? Siz geliyorsunuz “Hadi
çıkaralım.”, ekonomiden sorumlu bakan geliyor “Hadi çıkaralım.” Bize niye
soruyorsunuz, getirin, görüşümüz neyse söyleriz biz. Ama ayıptır, bunun böyle…
Muhalefete niye başka hususlarda gelmiyorsunuz, söylemiyorsunuz?
Bir diğer husus: Geçen yıl burada bütçe konuşmalarında Sayın Arınç
bütçeden başka her şeyi konuştu. Herhâlde orada verdiği sözlerin neticesinde,
bu sene de empatiyle dağa çıkmaktan bahsetti. Şayet bu
sene de konuşursanız empatiyle önümüzdeki sene sanırım
Kandil’e falan çıkar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Spil Dağı’na çıkaracağız biz onu.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Yani, şimdi konuşurken bir şeyi
mantığı içinde değerlendirmek lazım ama geçen sene bu konuşmanın arkasından ne
gelecek diye çok merak etmiştim ama gelen geldi yani. Siz bunu ne kadar, nasıl
değerlendiriyorsunuz; onu da merak ediyorum.
Bir de bu vergi gelirleri artıyor falan ama hiç hesabınızda
kitabınızda olmayan 250 maddelik ne geliyor? Torba kanun geliyor.
Sayın Bakanım, siz batıda bu kadar çalıştınız, gelirim şu kadardı
diye açıklama yapıyorsunuz. Bu batıdakilere 250 maddelik torba kanunu nasıl
izah ediyorsunuz, bir de bize izah edin Allah’ınızı severseniz. Bize izah
edemiyorsunuz da onlara nasıl izah ediyorsunuz, size nasıl güven duyuyorlar
Hükûmet olarak, onu merak ediyorum. Böyle baktığınız zaman gerçekten… Bunları
niçin size söylüyorum, başka bakanlara söylemiyorum? Mantığı içinde süzgeçten
geçirip cevap vermeye çalışıyorsunuz ama bunları lütfen kabinede de söyleyin.
Ben, burada geçen dönemde 3-4 madde tasarruflarla ilgili görüştüm,
tasarrufları anlattım bu bütçenin maddelerinde, ülkenin sıkıntıya girdiğini...
Siz istihzayla hafif gülümsediniz, bir de alkışladınız ama geldiğiniz nokta
nedir? Tasarruflarla ilgili çalışmayı başlattınız ama atı alan Üsküdar’ı geçti.
Tasarruflar millî gelirde öyle “rap” deyince fırlayacak, 24.00’ten 12.00’ye,
12.00’den 24.00’e, akşamdan sabaha, bu yıldan öbür yıla çıkacak bir olay değil.
Dolayısıyla, gerçekten sıkıntılı bir duruma soktunuz.
Bu altın işini de söyledik.
Torba yasası da nereden bakarsanız zaten problemli, yenileri de
gelmeye devam ediyor.
Benim sürem bittiği için teşekkür ediyorum.
Ama, Sayın Başkanım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının da bu raporlar konusunda,
Sayıştay raporları konusunda daha aktif… Ve onları buraya getirme konusunda ne
yapması lazımdı? Dikkate alması lazımdı, çaba sarf etmesi lazımdı. Onun
ötesinde de burada kanuna önergeyle geçerken onun yetişip yetişmeyeceği
konusunda gerekçesinde bir şey var mıydı, yok muydu, komisyonların takip etmesi
lazımdı. Olmayacak bir şeyi komisyon orada “Evet.” diyerek Hükûmetin zoruyla
geçirirse bugün bu hâle düşer.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ayşe Nedret Akova, Balıkesir Milletvekili.
Sayın Akova, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2011 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde konuşmak üzere grubum adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Orhan Veli’nin şu dörtlüğüyle konuşmama başlamak istiyorum:
“Cep delik, cepken delik,
Kol delik, mintan delik,
Yen delik, kaftan delik,
Kevgir misin be kardeşlik!”
Bütçenin de birçok kalemi bu şiir gibi. Bu bütçeyle ülkemiz nasıl
seviye atlayacak, nasıl kalkınacak, nasıl dönüşüm yaratacak, nasıl gelişmiş
ülkeler arasına girecektir?
İktidarın en temel politika aracı bütçedir; bütçe ile önümüzdeki
dönem ülkemizin geleceği noktayı görebiliriz. Ancak, iktidar, her yıl Meclisin
bütçe hakkını zayıflatan ve içeriksizleştiren uygulamalarına devam etmektedir.
2011 yılında yapılan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre,
nüfusun yüzde 16,1’i yoksulluk sınırının altındadır. Son yıldan ve önceki üç
yıldan en az ikisinde de yoksulluk riski altında olanlar sürekli olarak yoksul
olarak tanımlanmaktadır. Buna göre, 2009 yılında sürekli yoksulluk riski
altında olanların oranı yüzde 17,3 iken 2010 yılında bu oran yüzde 18,5’tur
yani demek ki her yıl otomatik olarak buradan onaylanan bütçe, yoksulluğu
çözmemekte, yoksulluğu sürekli hâle getirmektedir.
5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesine göre “Tarımsal
destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan
sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden
az olamaz.” Ancak merkezî yönetim bütçe dengesini incelediğimizde, tarımsal
destekleme bütçe gerçekleşmelerinin gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden
daha az olduğu gözlemlenmektedir. Bu Tarım Kanunu’nun
yürürlüğe girdiği 2006 yılında tarımsal destekleme ödemeleri yüzde 0,63; 2007
yılında yüzde 0,66; 2008 yılında 0,61; 2009 yılında 0,47; 2010 yılında 0,53;
2012 yılı tahminine göre ise 0,50. Millî gelirimizin yüzde 1’i düzeyinde
verilmesi gereken tarımsal destekler, AKP döneminde hiçbir zaman bu düzeye
ulaşmamıştır.
Sayın Bakan, zeytin konusunda hasat dönemidir, zeytinciler
perişandır. Bu konuda yasal hakları olan, millî gelirden yüzde 1 haklarını
istemektedirler. Bu konuyu söylemem hususunda da talepleri vardır; özellikle,
bu konuyu dile getirmekteyim.
AKP, tarımsal üreticiye, kendi döneminde çıkarılan yasa ile
ödemeyi taahhüt ettiği destekleme yardımlarını dahi yapmamaktadır. Yasal
hakları vermemek, rakamları tahrip etmek çiftçinin kara yazgısını değiştirmemektedir.
AKP iktidarının bütçesi gelir uçurumunu azaltmamaktadır, refah
yaratmamaktadır, yoksulluğu azaltmamaktadır. Sevgili Orhan
Veli’nin dediği gibi: “Cep delik, cepken delik.” Halkımızın kaderi de bu
olmamalıdır.
Dokuz yıldır performans esaslı bütçeleme sisteminin gerekleri
yerine getirilmiyor. Sayıştayın dış denetim raporları olmadığı için, performans
esaslı bütçeleme sistemi bir türlü işlerlik kazanmamaktadır. Sayıştayca verilen
2011 Mali Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı için düzenlenen genel uygunluk
bildirimi ise kamu idarelerinin faaliyetleriyle ilgili açıklamaları
barındırmayan, sınırlı bir fonksiyonu olan rapordur. Sayıştayın denetim
raporlarının kapsamlarının genişlemesi, tüm idareleri kapsaması gerekirken
geçmiş yıllara göre geriye gidiş söz konusudur.
Kesin hesap komisyonunun kurulmaması, kesin hesapların denetiminin
yüzeyselleşmesine ve bütçenin gölgesinde kalmasına yol açmaktadır.
Başbakanlığın 25 Mayıs 2010 tarihli Kadın İstihdamının
Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması Genelgesi’nin 4’üncü maddesine
göre, kamu kurum ve kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin hazırlayacakları
stratejik plan, performans programları ve faaliyet raporlarına kadın-erkek
eşitliği yaklaşımını dâhil etmeleri, bu metinlerde istatistiksel veriler ile
bilimsel araştırmalara ve bunlar için kullanılacak ödeneklere yer verilmesi
hükme bağlanmıştır. Şimdiye kadar bu
düzenlemeye ilişkin herhangi bir işlem yapılmamıştır, genelge tamamen kâğıt
üzerinde kalmıştır. Kadın-erkek eşitsizliklerini Hükûmet demek ki bir sorun
olarak görmüyor.
Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeleme yaklaşımı en kısa
zamanda bütçe sistemi ve sürecimize entegre
edilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin toplumun tüm kurumlarına ve
katmanlarına yaygınlaştırılması ve işlerlik kazanabilmesi için cari devlet
bütçesinin hazırlanması, kanunlaşması, uygulanması ve denetim aşamalarının ve
her aşamanın içerdiği mali kurum ve kuralların cinsiyet duyarlılığını içerecek
biçimde dönüştürülmesi yönünde çalışmalar mutlaka ortaya konulmalıdır.
Bütçe gelir ve giderlerinin gerçekçi olmayan tahminlere göre
hazırlanması, bütçe tahminlerinden sapmalar, tüm halkımızın refahını olumsuz
etkilemektedir. 2011 bütçesinde faiz dışı fazla hedefine ulaşabilmek için
yapılan sıkı maliye politikası, ülkemizin kalkınmasını engellemiştir. 2011
bütçesi, Türkiye ekonomisinin ayakları üzerinde durup atağa geçmesini,
koşmasını engellemiştir. Faiz dışı fazlanın sağlanmasında benimsenen
öncelikler, katılıklar ve takılan at başlığı orta ve uzun vadede ekonomide
ciddi sorunlar ortaya çıkarmıştır.
Sayın Bakan 2011 yılı bütçesini sunarken kayıt dışı ekonomiyle
mücadelenin Hükûmet Programı’nın ve Gelir İdaresi Başkanlığının öncelikli
konularından birisi olduğunu söylemişti ama kayıt dışı ekonomiye yönelik
kapsamlı bir vergi reformu ortaya konulmamıştır. Özellikle yatırım
harcamalarının kısılması sonucunda, kamunun fiziki ve sosyal alt yapı
yatırımlarına ve ülkedeki teknolojik yenilikleri geliştirecek teknolojik alt
yapı yatırımlarına gerekli kaynağı ayırması da mümkün olmamıştır. İktidarın
gerçekte bütçede elde edeceğini varsaydığı gelirleri kalkınma yaratmayan büyüme
rakamlarıyla elde etmesi mümkün değildir. Bu yüzden, bu gelirleri yine bildiği
en kolay ve en adaletsiz yol olan dolaylı vergilere yüklenerek elde etmektedir,
etmeye de devam edecektir. Hâlen 2001 krizi sonrası konan geçici dolaylı
vergileri kaldırmayıp halkın maruz kaldığı adaletsizliğe engel olmayan AKP, bu
adaletsiz vergileri hem sürekli hâle getirmiş hem de artırmıştır. Adalet,
sadece tabelada kalmıştır.
Bu bütçeyle çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirdiniz.
İşinize gelen rakamları kullanıp ülke güllük gülistanlık diye göstermek
isteseniz de halkın refahında hiçbir ilerleme olmadığı da apaçık ortadır. Bütçe
gibi hayati derecede önemli bir konuda, AKP Hükûmetini daha sorumlu ve öngörülü
yönetim anlayışına davet ediyoruz.
AKP döneminde yapılan bütçeler ile Türkiye ekonomisinin yapısal
problemleri hafiflememiş, aksine ağırlaşmıştır. Kamu kesimi dengeleri
sürdürülebilir değildir. Ekonomik büyümeye aşırı duyarlı, dolaylı vergilere
dayalı bir vergi yapısı vardır. Yüksek kayıt dışılık hâlen devam etmektedir.
Genel bütçe gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla
içindeki payı, yıllar içinde azalacağına artmıştır. Adalet geleceğine
adaletsizlik artmıştır.
1998 yılında genel bütçe vergi gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 13,01 iken 2011 yılında yüzde
21,9 oranına yükselmiştir. 2011 yılı genel bütçe gelirlerinin yüzde 89,47’si
vergi geliridir. Vergi gelirinin içindeki kalemlere baktığımızda adaletsizlik
iyice ortaya çıkmaktadır. Genel bütçe gelirlerinin tahsilatının yüzde 21,05’i
gelir vergisi, yüzde 10,28’i kurumlar vergisidir. Adaletsiz vergi olan, dâhilde
alınan mal ve hizmet vergileri oranı ise yüzde 42,32’dir. Bunun içerisinde özel
tüketim vergisinin payı yüzde 22,59’dur. 2001 krizinden sonra “bir kerelik”
diye başlayan özel tüketim uygulaması süreklilik kazanmış, şimdi gelir vergisi
tahsilatından daha fazla oranda özel tüketim vergisi tahsil edilmektedir.
İktidar, bütçede disiplin sağlayacağım derken en adaletsiz vergiyi
benimsemiştir.
Cari işlemler dengesinin rekor düzeyde açık vermesi bile iktidarın
işine gelmektedir. Neden? İthalattan alınan vergiler artıyor. Genel bütçe vergi
gelirleri tahsilatının yüzde 19’u ithalattan alınıyor. İthalat artsın, cari
işlemler açık versin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akova, teşekkür ediyorum.
Şimdi de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Murat Bozlak.
Sayın Bozlak, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA MURAT BOZLAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
oylanamamış 2'nci maddesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle sayın
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Irak Devlet Başkanı Sayın Celal
Talabani'ye Cenab-ı Allah'tan acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, halktan aldığı paraların hesabını vermek
istemeyen bir Hükûmetle karşı karşıyayız. ÖTV'si, KDV'si, binbir çeşit dolaylı
ve dolaysız vergiyle işçiden, emekçiden, memurdan, köylüden, çiftçiden,
esnaftan, kısacası 75 milyon insanımızın tamamından aldığı paraların hesabını
verme sorumluluğunu duymayan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bu ülkede Sayıştay diye bir kurum var. Bu kurumun görevi, halktan
alınan vergilerin nereye harcandığını, nasıl harcandığını, doğru harcanıp
harcanmadığını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleyip rapor etmektir.
Ancak, AKP, o meşhur torba kanunlarından birinin içerisine
sıkıştırdığı birkaç maddeyle Sayıştay Yasası’nda değişiklik yapmış, yaptığı bu
değişiklikle de Hükûmetin yanlış harcamalarının halktan gizlenmesinin zeminini
hazırlamıştır. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski bütçenin hesabını
almadan yeni bir bütçeyi kabul etmekle karşı karşıya kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan birkaç gün önce Konya'da
halka hitaben yaptığı konuşmada aynen şunu söylüyor: "’Kuvvetler ayrılığı’
denilen olay var ya, o geliyor, sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor.
Bürokratik oligarşi ve yargıya takılıyorsunuz." Sayın Başbakanın bu
söyleminden benim anladığım, Sayın Başbakan Sayıştay ve Danıştay gibi kurumları
ayak bağı olarak görüyor. Başbakanın ayak bağı olarak gördüğü Sayıştayın AKP
tarafından baypas edilmesi de gayet doğaldır.
Değerli arkadaşlar, Parlamentoda sahip olduğu sayısal çoğunlukla
AKP, bu bütçeyi de bir önceki bütçe gibi, muhalefetin tüm itirazlarına rağmen,
Genel Kurulun onayından geçirecektir. Bu nedenle, bütçe üzerinde daha fazla
tartışma yürütmenin bir anlamı kalmadığından, 2013 yılı bütçesinin AKP’ye
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, demokrasi bir kültür meselesidir.
Demokratik kültüre sahip ülkelerde, güçlü iktidarlar sahip oldukları sayısal
çoğunluğu ülkenin istikrarı ve ülke sorunlarının çözümü için kullanırlar, asla
muhalefet partilerini ezmenin bir aracı hâline getirmezler. Demokratik kültüre
sahip iktidarlar alacakları kararlara, yapacakları yasal düzenlemelere, sayısal
anlamda muhalefetin oylarına ihtiyaçları olmamasına rağmen, muhalefet
partilerini ortak etmeye, onların düşüncelerini ve katkılarını almaya
çalışırlar. AKP’nin buna çok ihtiyaç duyduğunu sanmıyorum. Buna rağmen,
ülkedeki kimi sorunlar konusunda kısa, özet bilgiler hâlinde düşüncelerimi
belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Mezopotamya ve Anadolu tarih boyunca
farklı etnik toplulukların, dinî inançların, farklı kültürlerin bir arada
yaşadığı bir coğrafya olmuştur. Ancak cumhuriyetin ilanı ile birlikte, devlet
yönetiminde yer alanlar, gerek Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanıp
yıkılmasının yarattığı travmanın gerekse de 1920’li
yılların hâkim anlayışı olan ulus devlet zihniyetinden etkilenmeleri sonucu bu
çoğulcu yapıyı reddetmişlerdir; çok dilli, çok dinli, çok kültürlü yapıyı
benimseyip koruma yerine, sadece Türk kimliğine dayalı bir ulus devlet inşa
süreci başlatmışlardır. Etnik açıdan Türk, dinî açıdan İslam’ın Sünni yorumu
makbul sayılmış; bunun dışında kalan tüm kesimler tehdit olarak algılanmıştır.
Bu zihniyetin sonucu olarak, gayrimüslim topluluklar zorla göçürtme, müdahale
gibi uygulamalarla ülke sınırlarını terk etmeye zorlanmış; Kürtler, Aleviler
gibi Müslüman unsurlar ise Türklük ve Sünnilik potası içinde asimile edilmeye
çalışılmıştır.
Değerli milletvekilleri, tekçi zihniyetten vazgeçmediğimiz, statükocu anlayıştan kopmadığımız sürece bu ülkenin
sorunlarını çözmemiz asla mümkün değildir. Bunu yapamadığımız içindir ki, bugün
hâlâ cumhuriyetin
kuruluşundan beri var olan Kürt sorununu, Alevi yurttaşlarımızın sorununu ve
genel olarak inançlar sorununu çözmüş değiliz.
Yine bu nedenledir ki, demokrasimizi geliştirecek demokratik bir
kültürü de ne
yazık ki oluşturamadık temel hak ve özgürlükler konusunda çağdaş dünya
değerlerini yakalayamadık. Özellikle Kürt meselesinde, tekçi zihniyet âdeta
elimizi kolumuzu bağlıyor. Bırakın Kürt meselesinin köklü çözümünü, hâlâ Kürt
meselesinde birer realite olan kavramları kullanmaktan korkuyoruz.
Daha dün bu kürsüden bir milletvekili arkadaşımız “Kürt
coğrafyası” dediği için, Hükûmet adına Genel Kurulda bulunan Sayın Bakan
"Türkiye'de Kürt coğrafyası diye bir coğrafya yoktur. Türkiye'de 75 milyon
insanımızın yaşadığı, 81 ili kapsayan tek bir coğrafya vardır; o da Türk
coğrafyasıdır." diyerek itiraz etmiştir. Tekçi zihniyet bazılarımızı öyle
bir hâle getirmiş ki, toprağa dahi “Türk” diyebiliyorlar.
Yine, Irak komşu ülkemiz. Bu ülkenin anayasası var, yasaları var.
Irak Anayasası’na göre, Sayın Mesut Barzani'nin Başkanı bulunduğu bölgenin ismi
“Federe Irak Kürdistan Bölgesi”dir. “Kürdistan” dememek için Sayın Başbakan ve Hükûmet üyeleri
“Kuzey Irak bölgesel yönetimi” diye olmayan uyduruk bir sıfatı kullanıyorlar.
Peşinden, Sayın Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay çıkıyor bir televizyon
programında "Bizim iktidarımız döneminde yapılanlar sessiz devrimdir. Bu
süreçte, Kürt vatandaşların tarihte ellerinden alınmış haklarını iade
ettik." diyor.
“Kürt coğrafyası” denildiği için feryat edeceksin, içerisinde
geçen “Kürdistan” kelimesini söylememek için komşu devletin anayasasında açıkça
belirtilen bölgenin ismini değiştireceksin, arkasından çıkıp Kürt vatandaşların
tarihte ellerinden alınan haklarını iade ettiğini söyleyeceksin.
Allah aşkına, kim buna inanır? Sayın Beşir Atalay'dan rica
ediyorum, gelsin, Kürtlere hangi tarihî hakları iade ettiğini izah etsin, biz
de aydınlanalım.
Değerli milletvekilleri, Alevi sorunu konusunda da ne yazık ki
aynı şaşkınlığı yaşıyoruz. Bir taraftan Alevi çalıştayları yapıldı, bir
taraftan da statükocu anlayışın Alevi yurttaşlara
yönelik politikası harfiyen uygulandı. Alevi yurttaşlarımız "Cemevi bizim
ibadethanemizdir." diyor, biz "Yok, sen yanlış biliyorsun."
diyoruz. Alevi kardeşlerimize onlardan aldığımız vergiyle yaptırdığımız
camilerin yolunu gösteriyoruz.
Daha dün, Pir Sultan Abdal Derneği ve kimi Alevi yurttaşlar, Maraş
katliamının yıl dönümü nedeniyle, Maraş'ta yapılan katliamı lanetlemek,
katliamda yaşamlarını yitiren insanları anmak için bir tören düzenlemek
istemişler; Kahramanmaraş Valisi izin vermiyor.
Değerli AKP'li arkadaşlar, yürütmekte olduğunuz gelgit
politikalarıyla Kürt sorunu gibi, Alevi sorunu gibi Türkiye'nin temel
sorunlarını çözemezsiniz. Mevcut yaklaşımınızla Türkiye'deki demokrasi
sorununu, temel hak ve özgürlükler sorununu da çözemezsiniz. Türkiye'nin temel
sorunlarının çözümü gelgit politikalarıyla değil, kararlı, cesur, köklü
anayasal ve yasal değişikliklerle mümkündür.
Türkiye'nin temel meselelerini çözme konusunda tarihî bir şansa
sahipsiniz. Bu fırsatı Türkiye halkları size vermiştir. Şu an, sizden önceki
iktidar partileri gibi devletin idare ettiği parti konumunda değilsiniz,
devleti bizzat idare eden parti konumundasınız. Bu nedenle, isterseniz
Türkiye'nin temel sorunlarını çözebilirsiniz. Bu noktada, bizden de destek
alırsınız.
“Yolumuz rahmetli Özal'ın, rahmetli Erbakan'ın yoludur.”
diyordunuz. Onlar, Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümünü temel
politikaları hâline getirmişlerdi. Bunun bedelini de ödediler. Size bedel
ödetecek bir güç de şu an için gözükmüyor.
Bilin ki Türkiye'deki, Irak'taki, Suriye'deki Kürtlerin yüzü
Ankara'ya dönüktür. Kürt meselesini çözerseniz bunu kalıcılaştırırsınız, mevcut
politikalarınıza devam ederseniz Kürtlerin Ankara'ya sırtlarını çevirmesinin
yolunu açarsınız. Bu ise Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Umuyor
ve diliyorum, yolunuz rahmetli Özal'ın, rahmetli Erbakan'ın yolu olur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bozlak.
Şimdi şahısları adına ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Aytun
Çıray.
Sayın Çıray, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
yüce çatının millet adına üstlendiği en önemli görevlerden biri bütçe
denetimidir. Milletten alınan tek kör kuruşun hesabını sormak bu Meclisin
vicdani ve ahlaki görevidir. Maalesef Meclisimiz bugün bu fonksiyonu tam olarak
icra edemiyor ama esasen, bu Meclis uzun zamandır birçok fonksiyonunu icra
edemiyor. İktidardaki zihniyet, her geçen gün biraz daha bu Meclisi battal hâle
getirmektedir. Bunun nedeni, Başbakanın tesis etmek istediği tek adam
rejimidir. Başbakan yıkıcı bir kibir içinde bu hedefe kilitlenmiştir. Meclisi,
AKP Grubu vasıtasıyla, yürütmenin bir uzantısı kılmış, yargıyı da kendi
istediği şekilde dizayn etmiştir ancak Sayın Başbakana artık bu da
yetmemektedir, o, sınırsız bir kudretle şekillendireceği bir zorbalık düzeni
peşine düşmüştür. Şimdi de “Kuvvetler ayrılığı önümüze engel olarak dikiliyor.”
dedi.
Değerli arkadaşlar, bakın, uzun süredir Anayasa Uzlaşma Komisyonu
çalışıyor. Yüzlerce sivil toplum örgütü, bilim adamı bu Anayasa Uzlaşma
Komisyonuna raporlar yazdılar, taslaklar gönderdiler, önerilerde bulundular.
Bütün bu çalışmalar bugüne kadar parlamenter sistem üzerine yapıldı. Sonra ne
oldu? Yolun ortasında, Başbakan, komisyona kendi başkanlık anayasasını
gönderdi. Ne diyor Sayın Başbakan kendi başkanlık anayasasında? Başkan tek
dereceli seçilecek, Meclise karşı sorumlu olmayacak, Meclis başkana soru
soramayacak, gensoru veremeyecek; başkan kabinesini Parlamento dışından
seçecek, kabinenin dokunulmazlığı olacak; üst düzey görevliler yine Meclisin
onayı olmadan başkan tarafından atanacak, daha önemlisi, başkan istediği zaman
kanun hükmünde kararname çıkaracak, Meclis denetimine sunmayacak.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Adam öldürme yetkisi var mı?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Bir tek o kalmış herhâlde.
Başkan gerek duyduğunda da Parlamentoyu feshedecek. Ee… Ee… Bu
durumda bu Parlamentoya ne düşüyor? Bu milletvekilleri ne olacak? Saksı mı?
Saksı olmayı bu Mecliste kabul edebilecek bir parlamenter var mı?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çoook!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Bu Meclis saksı meclisi olmayı -Kurtuluş
Savaşı’nı yapmış bu Meclis- kabul edebilecek mi?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Yakışmıyor, yakışmıyor! Bu üslup yakışmıyor!
Bu üslup size yakışmıyor!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Peki, tek parti rejimini, tek parti
devletini kurmak yakışıyor da üsluba mı takıldınız? En nazik kelimeleri seçerek
söylüyorum size burada.
Şimdi, bu inanılmaz anayasayı kim hazırlamış? Savunanlardan biri
kim? Burhan Kuzu. Kimmiş Burhan Kuzu? Profesörmüş. Doğrusu, Burhan Kuzu’yu
anayasa profesörü yapan profesörleri de ben merak ediyorum. Böyle bir anayasayı
bırakın bir hukukçuya yazdırmayı, mübaşire dahi yazdıramazsınız arkadaşlar.
Böyle bir anayasayı mübaşir yazmaz. Bu nasıl bir anlayış?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Bu üslup sana yakışıyor mu? Bu üslup
size yakışıyor mu? “Mübaşir”, “saksı”, bilmem ne…
AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Biz bu zorba anlayışla nasıl anayasa
yapabiliriz? Artık, kimse kanundan konuşmasın. Buradan barolara, hukuk
fakültelerine, hâkimlere, aydınlara, kendisine ve ailesine saygı duyan herkese
sesleniyorum: Başbakana “Hop dedik Başbakan, hop dedik!” diyecek bizden başka
adam kalmadı mı? Neden çıkıp da uzlaşma komisyonunu dağıtan Başbakanı anayasa
kaçkını ilan etmiyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, Başbakanın, on yıllık mutlak çoğunluk
iktidarına rağmen, bürokratik oligarşinin kendi önüne engel olarak dikildiğini
söyleyebilme cesaretini gösterebilmesi onu sessizce dinleyenler için hazindir.
Bu sözler sıradan sözler değil, Türk milleti için çok tehlikeli olayların, kötü
gelişmelerin habercisidir. Gerçek demokrasilerde bunu dillendiren biri
başbakanlıkta bir gün dahi duramaz. Dünyanın en güçlü liderleri, Obama,
Cameron, Merkel kolaysa böyle bir şey söylesinler, daha o gün, seçimleri
beklemeden kendi partisi onu alaşağı eder. Çünkü, bu görüşü dillendiren birinin
başbakanlığı sürdürmesi o ülkenin itibarını kaybetmesi demektir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye’de yürütülen bu operasyonların
maliyetini bilemiyoruz. Türk milletinin fakirinin fukarasının, garibinin
gurebasının cebinden aldınız; Suriye’ye, teröristlere para yediriyorsunuz.
Bunun hesabını ne bu dünyada verebileceksiniz ne öbür dünyada verebileceksiniz.
Çok değerli AKP’li milletvekili arkadaşlarımı uyarıyorum: Kibir
sarhoşluğundan bir an önce ayılın, varlık nedeninize sahip çıkın. Parlamentoya
sahip çıkın, Meclise sahip çıkın, kuvvetler ayrılığını koruyun, aksi hâlde
tarihte utançla anılırsınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler sayın Çıray.
Şimdi de şahsı adına Ağrı Milletvekili Sayın Mehmet Kerim Yıldız.
Sayın Yıldız, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET KERİM YILDIZ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
devam etmekte olan 2013 yılı bütçesi görüşmelerinde 2011 yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetleri bugüne kadar 10 bütçe yapmış ve başarıyla uygulamıştır.
Hükûmetlerimiz bu süreçte insana hizmeti esas alan bir politika izlemiş,
ekonomik ve demokratik alanlarda önemli gelişmeler sağlamıştır. Sağlanan
ekonomik büyümede siyasi istikrarın, atılan demokratik adımların, yapılan
reformların, genişleyen özgürlüklerin, insan hakları alanındaki olumlu
gelişmelerin katkısı büyüktür.
AK PARTİ hükûmetleri ülkemizde her türlü ayrımcılığı önleyerek
temel hak ve özgürlüklerin sürekli ileri götürülmesini temel politika olarak
benimsemiştir. İnsan haklarının korunması, geliştirilmesi ve ihlallerin
önlenmesi amacıyla İnsan Hakları Kurumu ve Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmuştur.
İnsan haklarına saygıyı siyasi ve toplumsal kültürün vazgeçilmez bir unsuru
olarak değerlendiren Hükûmetimiz, yapılan hukuki düzenlemelerle devlet ve
vatandaş arasında kaynaşmanın sağlanmasını; ötekileştirme anlayışına son
verilmesini; dil, din, vicdan ve düşünce hürriyetinin önündeki engellerin
kaldırılmasını sağlamıştır. Ancak, mevzuattaki değişim ve gelişimin yanında
toplumsal zihniyet değişiminin de gerçekleşmesi gerekmektedir. Bundan sonra
yapılması gereken, insan haklarına saygılı, daha demokratik, sivil, şeffaflık
ilkesini ön planda tutan yeni bir anayasanın yapılmasıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz eğitimden sağlığa,
tarımdan hayvancılığa, modern konutlardan çağdaş eğitim kurumlarına,
ulaştırmadan enerji yatırımlarına, sosyal yardımdan yerel hizmetlere kadar her
alanda ülkemizin çehresini değiştiren hizmetlerde bulunmuştur. Tarihimizin en
büyük kırsal kalkınma ve kentsel dönüşüm projelerini hayata geçirmiştir. Yerel
yönetimler kanunu çıkarılarak mahallî idarelerin yetkileri ve mali kaynakları
güçlendirilmiştir. KÖYDES, BELDES ve SUKAP projeleri bugüne kadar geliştirilmiş
en verimli projelerdir. Bu projeler ilimizde de başarılı bir şekilde
uygulanmış, köy yollarımızın yaklaşık 185 kilometresi sıcak asfaltla
kaplanmıştır.
Ağrı merkeze bağlı Fırat, 100. Yıl, Fatih ve Mehmet Akif Ersoy
mahallelerimiz TOKİ tarafından yapılan kentsel dönüşüm programına alınmıştır.
Fırat Mahallesi’nde kentsel dönüşüm projesi kapsamında 1.280 konutun yapımına
başlanmış olup bu konutlardan bir kısmının hak sahiplerine teslimatı bahar
aylarında gerçekleştirilecektir, geri kalan konutlarınsa teslimi önümüzdeki
yılda tamamlanacaktır. Ağrı Orduevi, askerlik şubesi ve askerî lojmanların
bulunduğu alan kent meydanı olarak düzenlenmek üzere belediyeye tahsis edilmiş,
kent meydanı düzenlemesinin ve askerî tesislerin yapımı TOKİ tarafından
üstlenilmiştir.
Daha önce kamulaştırılması yapılan Kağızman Caddesi’nde genişletme
çalışmaları bitirilmiş, bir bölümünün asfaltlama işlemi yapılmış, önümüzdeki
yıl çalışmaları tamamlanacaktır. İlimizde kamuya ait 10.000 metrekare alan
üzerinde yaklaşık 1000 kişinin istihdam edileceği çağrı merkezi kurulmasına ilişkin
çalışmalar tamamlanmak üzeredir.
Doğubeyazıt Gürbulak Sınır Kapısı’na yakın bölgede, hazineye
ait 240.000 metrekare alan üzerinde tır
parkı yapılması için çalışmalar sürdürülmektedir.
6 Ekim 2011 tarihinde başlayan Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında
3.210 kişi istihdam edilmiştir. 2012 yılında ise aynı kapsamda ilk etapta 1.700
kişi istihdam edilmiş, son alımlarla birlikte bu rakam 3.000’e yaklaşmıştır.
Diğer taraftan, SODES kapsamında, üç yılda yaklaşık 200 proje
destek almıştır. Ülkemizin 3’üncü büyük sınır kapısı olan Gürbulak, Türkiye’nin
Asya ve Orta Doğu’ya açılan kapısıdır.
Son teşvik paketiyle, 6’ncı bölgede yer alan kentimiz yatırım
yapılabilir en cazip 15 kentten biridir. İlimizde yatırım yapacak olanlar en
cazip destekten azami miktarda yararlanabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET KERİM YILDIZ (Devamla) – Bütçenin hayırlara vesile olmasını
diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın milletvekilleri, şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Tanal? Yok.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Maliye “sorma, ver” anlayışı içinde araç
sahiplerinden -biraz önce söylemiştim- K1, K2, R1, R2, L,M belgeleri -29 harfte
belge var- üzerinden ücret alıyor, binlerce lira para ödeniyor ancak bu belge
şahsa mahsus. Aracı sattığında veya öldüğünde ne satış yapılana ne de
mirasçılarına bu belge kalmıyor. İstek, belgenin ikinci şahıslara miras gibi
aktarılmasıdır. Bu konunun Bakanlar Kuruluna getirilmesini talep ediyorum.
Ayrıca, doğu ve güneydoğuda görev yapan Mehmetçiklerimiz sağ salim
memleketlerine döndüklerinde kimse hâlini, hatırını sormuyor, devletin sıcak
elinden hiçbir şey göremiyor fakat şehit olursa, arkasından on binler yürüyor,
kalanlarına devletin sıcak eli -helal, hoş olsun- uzanıyor. Aynı sıcak eli, sağ
salim dönen Mehmetçiklerimize ve ailelerine aktarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Erdoğdu, buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, vergi uzlaşma
komisyonlarında bazı şirketlerin kayırıldığı, bu komisyonlarda bazı şirketlerin
kesinleşmiş vergi borçlarının dahi silindiği, Sayıştay denetçilerinin bu konuyu
incelemek istediği ancak vergi mahremiyeti sebep gösterilerek Sayıştay
incelemesine izin verilmediği, Sayıştay denetçilerinin bakanlıklarda tespit
ettiği bu tür yolsuzlukların üzerine gitmesi dolayısıyla Sayıştay Kanunu’nun
değiştirildiği, değiştirilen Sayıştay Kanunu’nun başta Maliye Müsteşarı olarak
maliye bürokrasisi tarafından hazırlandığı ve Sayıştay Kanunu’nun
değiştirilmesi dolayısıyla bütçeye yetişmesi gereken bu raporların
yetiştirilemediği iddiaları doğru mudur? Bakanlığınızın Sayıştay Kanunu’nun
değiştirilmesiyle ilgili rolü nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdoğdu.
Sayın Demiröz? Yok mu efendim?
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şu anda Merkez Bankası rezervlerinin nakit para ve
altın olarak miktarı nedir? Bankaların Merkez Bankasına aktardığı payın oranı
nedir? Kısmi rezerv sistemi olarak tanımlanan ve yaklaşık yüzde 10’a denk gelen
bu rezerv sistemi nedeniyle oluşan borç yumağının kırılması konusunda
Bakanlığınızın politikası nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 12 Eylül referandumuyla “demokratik anayasa”
dediniz, 12 Eylül ürünleri olan Seçim Kanunu’na, YÖK’e dokunmadınız. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruyu çok önemli olarak halkın önüne sundunuz, başvuru
hakkı tanıdınız. Türkiye son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
yüzlerce dava kaybedip binlerce avro tazminat ödeyince AİHM’e gidişin önüne set
çektiniz. Yüksek mahkemeye başvuruyu paralı hâle getirdiniz. Bu paralı hâle
getirmenin dışında, bir de, eğer başvuru olumsuz sonuçlanırsa 2 milyar gibi bir
ceza da koydunuz. Bu başvuru şartlarına kısıtlayıcı hükümler koyarak hak
aramayı güçleştirdiniz. Bu başvurulardaki ve arkasından gelecek cezada bir
indirim yapmayı düşünüyor musunuz? Vatandaşa verdiğiniz sözü tutmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Karaahmetoğlu.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Bakan, köprü ve
otoyolların özelleştirilmesinden önce AKP hükûmetleri döneminde 38 milyar
dolarlık özelleştirme yapıldığını açıkladınız. Her yıl binlerce eğitimli
gencimiz işsizler ordusuna katılırken bu özelleştirmeler sayesinde kalkınma ve
büyümenin arttığı, kamudaki istihdam yükünün azaldığını belirttiniz. Bu pembe
tabloda işçi, köylü, çiftçi, esnaf, emekli, atanmayı bekleyen öğretmenlerimizin
olmayışını nasıl açıklayabilirsiniz? Seçim bölgem Giresun, bu rekor özelleştirmenin
yapıldığı AKP hükûmetleri döneminde çizilen pembe tablodan hak ettiği payı
niçin alamamıştır?
Yeni yıl yaklaşıyor. Bu vesileyle, savaşsız, sömürüsüz bir dünya
dileğiyle, tüm insanlığın yeni yılını kutluyorum.
BAŞKAN – Sayın Eyidoğan…
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanlarda Dönüşüm Yasası’nda
kentsel dönüşüm işlerinde kullanmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığına -muhtemelen oraya- dönüşüm projeleri özel
hesabından bahsedilmektedir, bu hesaptan kredi verilmesinden bahsedilmektedir.
Bununla ilgili bir yönetmelik var mıdır? Ayrıca, 2013 bütçesinde bu hesaba
aktarılacak meblağ hakkında bir öngörünüz var mıdır? Bu kredi sistemi nasıl
kurulacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Tabii, bu K1, K2 ve benzeri belgelerin üçüncü şahıslara satış
hâlinde aktarılması hususunu ilgili bakanlığımıza biz aktaracağız. Yani, biliyorsunuz,
her ne kadar bütün harçları, vergileri Maliye topluyorsa da ilgili bakanlık
burada Ulaştırma Bakanlığıdır. Muhtemelen bir kanun çerçevesinde bunlar
getirilmiştir. Biz ilgili arkadaşımıza aktarırız, onlar bu yönde bir
düzenlemeyi uygun bulurlarsa Maliye olarak biz buna karşı çıkmayız, yani işin
özü bu.
Tabii, sorunuzun ikinci bir kısmı vardı galiba, doğu, güneydoğudan
dönen askerlerimize devletin sıcak elinin uzatılması… Tabii ki şehitlerimize
ilişkin bir yasal düzenleme var ve o çerçevede gerçekten, toplumumuz ve
ülkemiz, devletimiz çok güçlü destek vermektedir. Dönen kardeşlerimize de en
güçlü destek bu ülkenin büyütülmesi, refahının artırılması ve kendilerine iş
imkânlarının sağlanmasıdır. Bu konuda da tabii ki yoğun bir çaba içerisindeyiz
ama yani çok büyük bir kitleyi kapsadığı için özel bir düzenleme yapmanın
imkânı olmadığını siz de takdir edersiniz.
Sayın Erdoğdu vergi uzlaşma hususunu sordular. Şimdi, tabii, vergi
uzlaşma komisyonları, verginin tarhiyat aşamasında kurulan ve mükellefin talebi
üzerine yapılan vergi ve ceza tarhiyatlarının görüşüldüğü komisyonlardır. Bunun
dayanağı Vergi Usul Kanunu’dur. Bu kanunda, aslında, uzlaşmanın nasıl
yapılacağı yani bu komisyonlar marifetiyle yapılacağı açık bir şekilde ifade
edilmektedir. Bu komisyonlarda kesinleşmiş vergi ve cezalara ilişkin görüşme
yapılmaz, karar alınmaz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – “Gelecekte ödenmesi kesin.” demiştim
Bakan Bey. Gelecek için söyledim yani.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, denetim inceleme
raporundan sonrakiler için yapılır tabii. Burada tabii ki mükellefin mali
durumu, mükellefin...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, Sayıştay incelemek istedi
mi bu konuyu acaba?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Bana bu yönde Sayıştaydan
bir talep gelmedi. Bakanlık olarak, Bakan olarak benim bir bilgim yok.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayıştay denetçileri incelemek
istemişler ama izin verilmemiş vergi mahremiyeti dolayısıyla.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, şöyle, yani bu
hususlar… Tabii ki Maliye Bakanlığının Gelir İdaresi bünyesinde ve taşrada yine
vergi daireleri veya defterdarlık bünyesinde bir sürü komisyon kurulur,
yüzlerce komisyon.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Büyük mükellefler.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Hah, büyük mükellefler
merkezde yani meblağına bağlı olarak. Şimdi, büyük mükelleflere bu uzlaşma
komisyonu... Yıllardır, bu yeni olan bir husus değil yani bu sistem yeni
kurulmuş bir sistem değil. Dolayısıyla, burada, bir, vergi inceleme raporunda
eğer göz önüne alınması gereken hususlar varsa alınır. Örneğin “Mukteza
verilmiş mi, verilmemiş mi?”, “Daha önce bu yönde bir mahkeme kararı var mı,
yok mu?” gibi birçok husus dikkate alınır çünkü kanun çok detaylı değildir,
kanunda gri alanlar vardır. Tabii ki bu komisyonlar sonuçta bir takdir
kullanıyorlar ama bu takdir yine belli bir çerçevede olmak zorundadır.
Sayıştayın bunu incelemesi yerindelik incelemesi midir, uygunluk incelemesi
midir; doğrusu, bu konu tartışılabilir bir konudur. Sayıştayın benden böyle bir
talebi olmamıştır, Gelir İdaresinin olup olmadığını bilmiyorum çünkü bu yönde
bana bir talep gelmedi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Merkez Bankasının rezervlerine gelince,
Merkez Bankasının brüt döviz rezervleri –bu döviz- 100,9 milyar dolar, altın
rezervi 18,3 dolar milyar dolar, toplam 119,1 milyar dolar. Tabii, bu
rezervlerin bir kısmı, Merkez Bankasının bu Karşılıklar Kararnamesi
çerçevesinde bankaların merkezde tutması gereken birtakım karşılıkları da
içeriyor. Ama Türkiye’deki bu uygulama dünyanın hiçbir ülkesinden farklı değil.
Yani, rezerv hesabı nasıl tutulur…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakanım teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi (B) cetvelinin genel toplamlarını
okutup oylarınıza sunacağım:
Bütçe
Geliri
Tahmini Tahsilat Ret ve İadeler (- ) Net Tahsilat
TOPLAM 292.168.879.000,00 319.512.928.217,33 31.409.820.415,02 288.103.107.802,31
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi (B) işaretli cetvelliyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir
Şimdi, 3’üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 2011 yılı bütçe giderleri ile bütçe gelirleri
toplamları arasında, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 18.936.233.885,85 Türk Lirası bütçe gider fazlası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin
2.063.750.235,90 Türk Lirası büt-çe gider fazlası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların 95.743.356,28 Türk Lirası bütçe gelir fazlası, gerçekleşmiştir.
(2) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gider fazlası
17.783.190.365,22 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN – Şimdi, 3’üncü madde üzerinde gruplar adına birinci
konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın
Erkan Akçay.
Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
“Bir devr-i şeamet, yine çiğnendi yeminler;
Çiğnendi, yazık, milletin ümmid-i bülendi!
Kanun diye topraklara sürtündü cebinler;
Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi...”
Sayın Başkan, kesin hesap kanun tasarısını görüştüğümüz şu saatte
Sayıştay Başkanı ve Sayıştay temsilcilerinin Genel Kurul salonunda olmadığını
görüyorum. Acaba yanılıyor muyum? Acaba Sayıştay Başkanı ve kurumu, şu anda
Genel Kurulda neden temsil edilmemektedir? Bu konuda bir girişiminiz, bir
açıklamanız olacak mıdır, merak ediyorum.
Hem raporu yok hem kurumsal olarak kendileri yok. Allah aşkına biz
neyi tartışıyoruz, neyi müzakere ediyoruz değerli arkadaşlar; biz neyi
konuşacağız?
Gerçekten, hukuk devleti, idarenin hukuka bağlı olduğu devlettir.
Hukuku, kanunları ve yargıyı ayağına bir engel olarak gören, kuvvetler ayrılığı
ilkesine açıktan cephe açan, “Kanun benim, tek kuvvet benim.” anlayışıyla
kibirli iktidar hırsına gem vuramayan, hatta dağa çıkmayı dahi meşrulaştırmaya
çalışan bir zihniyetten hukuk, kanun, adalet beklemek zannediyorum abesle
iştigaldir.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; dün 8’inci madde üzerine
görüşmemde, ister devlet olsun -kamu birimi- isterse özel sektörde herhangi bir
firma olsun bir yönetim biriminin beş temel fonksiyonundan bahsetmiştim. Bu
fonksiyonlardan birinin, en önemli fonksiyonlardan birinin de denetim olduğunu
ifade ettim. Ve hatırlayalım, bütün kamu birimlerinin teşkilat şemaları da
genelde üç ana şema üzerine oturur: Ana hizmet birimleri, denetim hizmet
birimleri, yardımcı ve destek hizmet birimleri olarak bunlar yer alır. AKP
döneminin -en büyük hatalarından biri- devlette denetim sistemini etkisiz hâle
getirdiğini ifade etmek istiyorum. Eğer bir kurumda sağlıklı işleyen bir
denetim sistemi yoksa, o kurumun aldığı kararlarda genellikle isabetsizlik
olacağını ve o kurumun her türlü usulsüzlük, yolsuzluk ve yanlışlıklarla karşı
karşıya kalacağını, verim düşüklüğü olacağını ve saydamlık sağlanamayacağını,
savurganlık olacağını ve savurganlığın da önlenemeyeceğini defaatle ifade
ediyoruz.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu -ayrıca Kamu İhale Kanunu’nu
da bu kanuna örnek verebiliriz- maalesef en çok yara alan kanun ve
uygulamalardan biridir. 5018 sayılı Kanun, kamu mali denetiminin hem yapısını
hem yönetimini değiştirmiştir. Bu kanuna göre iki denetim vardır: Kamu
kurumlarının yöneticilerinin hesap verme sorumluluğunu yerine getiren iç
denetim ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yürütülen dış denetim yani
Sayıştay denetimi.
5018 sayılı Kanun yürürlüğe gireli dokuz yılı geçti. İç ve dış
denetim işlerlik kazanamadı ve kurumlaşamadı, iç denetim konusunda gerekli
düzenlemeler de maalesef yapılmadı. Sayıştay denetiminin ne hâle getirildiğini
ise bilhassa bu bütçe sürecinde görüyoruz.
Sayıştay, 1862 yılında, hem Meclisi Mebusandan hem de hükümdar ve
hükûmetten bağımsız bir denetim ve yargı mercisi olarak “Divan-ı Ali-i
Muhasebe” adıyla kurulmuştur. Yüz elli yıllık büyük ve temel bir kurum ilk defa
denetim hesabını Meclise verememiştir.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Türkiye, 1914-1918 yılları
arasında Birinci Dünya Savaşı’nı yaşamış bir ülkeyiz. Acaba merak ediyor
musunuz, o dönemde Divan-ı Muhasebat yani Sayıştay, Birinci Cihan Harbi’nde
dahi bu hesapları verebildi mi, veremedi mi? Benim bildiğim kadarıyla, o dünya savaşı
şartlarında dahi Divan-ı Muhasebat çalışmıştır, görevini yapmıştır. Ancak 2012
yılında, maalesef, şimdi, biz, bu konuyu, Sayıştayın raporlarını sunamadığı
konusunu görüşüyoruz. Hem de Sayıştayın web sitesinde şu ibare var: “Sayıştayın
vizyonu: Hesap veren ve saydam kamu yönetiminin teminatı Sayıştay.” diyor.
Nerede hesaplar, nerede saydamlık, nerede denetim, teminat?
Değerli milletvekilleri, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına kamu idarelerini denetlemek, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin
hükme bağlamak, kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama
işlemlerini yapmakla görevlidir. Kamu mali yönetiminde hesap verebilirlik ve
saydamlık ilkelerinin önem kazandığı bir çağdayız. Vatandaş, vergilerin nereye,
nasıl ve ne kadar harcandığını öğrenmek istiyor, daha kaliteli bir kamu hizmeti
almak istiyor, paralarının çarçur edilmediğini, har vurup harman savrulmadığını
öğrenmek istiyor. Bu yüzden, Sayıştay denetiminin önemi de her geçen gün artmaktadır.
Sayıştaya uluslararası denetim standartlarına uygun mali ve
performans denetimleri gerçekleştirme ve sonuçlarını Türkiye Büyük Millet
Meclisine iletme görevi verilmiştir. 6085 sayılı yeni Sayıştay Kanunu çıkalı
iki yıl olmasına rağmen, Sayıştayın denetim raporları gelmemektedir. Sayıştay
bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında Sayıştay Başkanı
“Rapor Değerlendirme Kurulumuz raporu göndermeme kararı aldı.” demiştir. Bu,
kelimenin tam anlamıyla bir skandaldır, Türkiye Büyük Millet Meclisini ve
kanunları tanımamaktır. Oysa, raporlar yazıldığı hâlde Rapor Değerlendirme
Kurulu tarafından engellenmiş. Sayıştayın “Raporu göndermem.” deme hakkı
yoktur.
Raporlar yazılmış diye duyuyoruz ama gerçekten yazıldı mı
yazılmadı mı, ben bilemiyorum. Yazılmışsa nasıl yazılmış, onu da çok merak
ediyorum. Neden çok merak ediyorum değerli arkadaşlar? Şu anda Türkiye'nin dört
bir tarafında, hemen hemen her ilindeki muhasebe birimlerinde, saymanlıklarda,
mal müdürlüklerinde depolar, arşivler, servisler çuvallarla dolu ve ödeme
belgeleri -ki bunlara “yevmiye” denir- bu çuvalların içerisindeki bu ödeme
belgeleri yıllardır bekliyor. O kadar ki, bu depolarda, arşivlerde, servislerde
bu çuvalları, ödeme belgelerini koyacak yer kalmamış. 2005 yılından bu yana
bekleyen belgeler var, Sayıştaya gönderilmemiş. 2010 ve 2011 yılı belgeleri ise
hiçbir birimden teslim alınmamış. Yani 2010 yılında Sayıştay Kanunu çıkıyor,
2010 ve 2011 yılında bu belgeler Türkiye’nin hiçbir saymanlığından, muhasebe
biriminden alınmıyor, 2012 yılında ise bazı muhasebe birimlerinden, bazı
yevmiyelere ait belgeler, Say2000i sistemi üzerinden tespit edilerek özel
olarak istenilmiş. Bu da, örneğin, 100.000 yevmiyeli bir muhasebe biriminden
30-40 civarında istenmiş. Dolayısıyla, bu denetimler yapılmadan raporlar nasıl
yazılmış? Herhâlde örnekleme yöntemiyle bir denetim yapıldı ve buna dayanarak
yazıldı diye düşünüyorum. Bu da kesinlikle kabul edilebilir, doğru bir yöntem
olamaz değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, Sayıştayın denetim raporları olmadan
kesin hesabı görüşemeyiz, geçmiş bütçelerle yüzleşemeyiz ve helalleşemeyiz.
2013 bütçesine nasıl güveneceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - AKP’ye nasıl ve neden güvenelim değerli
arkadaşlar?
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Gruplar adına ikinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Osman Aydın, Aydın Milletvekili.
Sayın Aydın, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA OSMAN AYDIN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – 2013.
OSMAN AYDIN (Devamla) – 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu.
Sayıştay, yurttaşlardan toplanan vergilerin iktidar tarafından
nasıl ve nereye harcandığını denetleyen bir kurumdur. Cumhuriyet tarihinde ilk
kez Sayıştay denetiminden geçmemiş bir bütçe kesin hesabını görüşüyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına ve millet adına yapılan bu denetim olmadan
sürdürülen müzakereler, 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu meşruiyeti üzerine koyu
bir gölge düşmesine neden olmuştur. Denk bütçeyle kastedilen devletin vergi
gelirleri ile harcamalarının birbirine eşit olması durumudur. Cumhuriyetimizin
ilk yıllarında, devletin gelir ve giderlerinin denk olmasına özen gösterilirdi.
Bu ilke, devlet yönetiminde bir fazilet sayılırdı. İktidarlar, 50’li yıllardan
sonra bu ilkelerden yavaş yavaş uzaklaşıp denk olmayan, açık veren bütçe
anlayışını gelenekselleştirmeye başlamışlardır. Özellikle, 70’li yıllardan
itibaren de ayar iyice kaçmış, daha büyük açıklar kanıksanıp olağan
karşılanmaya başlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, 2011 yılı bütçesini incelediğimizde
bütçenin 18 milyar lira açık verdiğini görüyoruz. Hafife aldığımız, önemsiz
olduğunu addettiğimiz bu açıklar, her geçen yıl kar topu gibi birikerek, kamuya
ait büyük bir iç ve dış borç stokunun oluşmasına neden olmaktadır. 2002 yılında
243 milyar Türk lirası olan kamu borcunun, 2012 yılında 530 milyara ulaştığı
açıkça görülmektedir. Yani cumhuriyetin seksen yılda yaptığı 243 milyar lira
olan kamu borcunun daha fazlası geçtiğimiz on sene içinde gerçekleştirilmiştir.
Belki gayrisafi yurt içi hasılaya oranladığımızda önemsizmiş gibi görünen bu
kamu borcunun, bugün, küresel krizle boğuşan gelişmiş dünya ülkelerinde
ekonomiye ne kadar büyük darbe vurduğu açıkça görülmektedir.
Yunanistan’da da belki bundan on-on beş yıl önce önemsenmeyen kamu
borcu, bugün Yunanistan halkını perişan etmiş bulunmaktadır. Bundan sonra,
hükûmetlerin tekrar denk bütçe konusunda özen göstermeleri ve kamuya ait bu
borç stoku kar topu artışının engellenmesinin, herhâlde öncelikli görev olması
gerektiği kanısındayım.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda, hükûmetin uyguladığı yanlış
ekonomik politikalar neticesinde, bütçe açığı ile dış ticaret açığı arasında
dikkat çekici bir ilişki olduğu görülmektedir. 2009 yılında dış ticaret açığı
39 milyar dolara düştüğünde, bütçe açığının 53 milyar gibi astronomik bir
rakama ulaştığı görülmektedir.
Görüştüğümüz 2011 yılı bütçesinde de dış ticaret açığı 106 milyar
dolar ile tavan yaptığından, bütçe açığının 18 milyar gibi düşük bir rakamla
gerçekleştiği görülmektedir. Bu da bize, uygulanan ekonomi politikalarının
ekonomimizin paritelerine ne kadar olumsuz yansıdığını açıkça göstermektedir.
Bunun temel sebeplerinden biri, uzun yıllardan beri uygulanan düşük kur
politikasıdır.
Bugün, Merkez Bankası ve devletin ilgili diğer kurumları, kurun
olması gerektiği noktayı dolarda 2,3 TL olarak belirtmektedirler. 2002 yılında
doların 1,5 TL olduğu göz önüne alınırsa enflasyona göre günümüze realize
edilen kurun 3,8 TL civarında olacağı ayan beyan ortadadır.
Hükûmetin uyguladığı düşük kur politikasının neticesinde, yabancı
mallara kendiliğinden yüzde 50 civarında damping yapılarak yerli üreticinin
rekabet etme gücü ortadan kaldırılmaktadır. Bunun neticesinde de ithalat
rakamları incelendiğinde, ham madde ve ara malı ithalatının toplam ithalatımız
içindeki payının yüzde 75’lere ulaştığı görülmektedir. Yurt içindeki üretici
üretim yapamaz bir hâle gelmiştir. Üretemeyen ekonomimiz işsizlik sorununu
çözememekte, ham madde ve ara malı ithalatına olan bağımlılığı her geçen gün
biraz daha artmaktadır.
Bu politikalar neticesinde, büyüdüğü hâlde iş ve istihdam
sorunlarını çözemeyen bir ülke hâline gelmekteyiz. 2013 yılı bütçesine
baktığımızda, bu politikanın devam ettirileceği açıkça görülmektedir.
2013 yılı bütçe gelirleri incelendiğinde, vergi gelirleri 63
milyar lira, ithalattan alınan KDV 61 milyar, dâhilden alınan KDV 36 milyar
olarak hedeflenmiştir. Bütçe gelirleri hedeflerinden de anlaşılmaktadır ki
düşük kur politikası devam edecek, yurt dışından gelen mallara yüzde 50 damping
uygulanacak, ara malı ve ham madde ihtiyacı ithalatla karşılanacak, ara malı
üretimi desteklenmeyecek, üretim büyümeyecek, istihdam artmayacak; bu nedenle
de bütçe gelirleri, artan üretimin büyüttüğü ekonominin yaratacağı vergi
gelirlerinin artmasıyla değil, ithalattan alınan KDV’yle sağlanacaktır.
Değerli milletvekilleri, düşük kur politikasının sadece ihracat
yapan üreticilerin sorunu olduğu değerlendirmesi yanlıştır. Dünya gerçekleri
göstermektedir ki pamuğun, mısırın ve bütün tarım ürünlerinin fiyatı İzmir, İstanbul
borsalarında değil, New York, Liverpool gibi ticaret merkezlerinde dolar
üzerinden fiyatlandırılmaktadır. Bu da bizim çiftçilerimizin ürettiği ürünün
fiyatlandırılmasında dolar kurunun ne kadar önemli olduğunu açıkça
göstermektedir. Bu nedenle, düşük kur politikası neticesinde 2002 yılından beri
pamuğun kilogram fiyatı 1-1,2 TL arasında gidip gelmektedir. Ancak, bizim pamuk
üreticisinin kullandığı mazot 2002’de 1 lira iken bugün 3,6 TL’ye çıkmıştır.
Gübrenin 50 kilogramı ise 2002 yılında 10-15 lira iken bugün 70-75 lira
civarındadır. Zeytinyağı on yıldır 3-4 lira arasında gidip gelmektedir. Bu
nedenle, köylünün zeytin ağacının dibine gidecek hâli kalmamıştır. Mısır
üreticisi ise daha garip bir durumla karşılaşmıştır. Hasattan önce 640-650 lira
olan piyasada, her nedense Hükûmetimiz tarafından 595 lira taban fiyatının
açıklanması neticesinde sezonda mısır fiyatı 565 lira olarak gerçekleşmiştir.
Dünya fiyatları göz önüne alınmadan düşük tespit edilen mısır taban fiyatı,
hasattan bir iki ay sonra 730-750 lira seviyelerine ulaşmış, bu durumdan dolayı
da sezonda elinden mısırı çıkartan mısır üreticisi yüzde 30, yüzde 40 oranında
-bir iki ay içinde- zarara uğratılmıştır.
Değerli milletvekilleri, dış ticaret açığının diğer önemli bir
kalemi de enerji ithalatıdır. Enerji ihtiyacının yerel kaynaklardan temin
edilmesi konusunda da Hükûmetimiz doğru politikalar üretmemektedir. Örneğin,
dünyanın en büyük bor ve toryum rezervlerine sahip olduğumuzu övünçle dile
getirdiğimiz hâlde, bu enerji ham maddelerinden enerji üretilmesiyle ilgili
AR-GE faaliyetleri için hiçbir kaynak ayrılmamaktadır. Oysa biliyoruz ki
dünyada birçok ülke bu ham maddelerden enerji üretmek için milyarlarca dolar
AR-GE harcaması yapmaktadır.
Son günlerde tartışmasını yaptığımız yerli araba üretiminin,
enteresan, rasyonel bir üretim olacağı kanısında değilim. Böyle bir proje
Amerika’yı yeniden keşfetmeye benzer ve ölü doğar fakat boru enerji olarak
kullanan bir yerli üretim hem yeni bir teknoloji hem de yaratıcı bir girişim
olacak, ülkemize dünya çapında değer kazandıracaktır.
Değerli milletvekilleri, on yıldır Hükûmet tarafından uygulanan bu
yanlış politikalar neticesinde, vatandaşımız, gelir üretememesi sonucunda temel
insani ihtiyaçlarını karşılayabilmek için borç batağına saplanmıştır.
Devletimizin resmî istatistiklerine göre, vatandaşımızın
bütçesinin de on yılda dengesini yitirdiği ve büyük açıklar verdiği ayan beyan
ortadadır. Vatandaşın banka borcu 2002 yılında 6,5 katrilyon iken 2012 yılı
sonunda 250 milyar seviyesine gelmiştir yani 40 katı artmıştır. 2012 Haziranı
sonunda 13 milyon kişiyi geçmiştir borcu olan tüketici sayısı. Batık kredi
miktarı 2002 yılında 778 milyon iken 8 katrilyonu geçmiş bulunmaktadır.
Biraz önce Bakanımızın söylediği pariteleri gayrisafi yurt içi
oranına indirgediğimizde belki tehlikeli olarak görülmemektedir ama o gelişmiş
ülkelerdeki o seviyedeki borçluluk seviyesinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN AYDIN (Devamla) - ...bugün gelişmiş ülkeleri dahi ne duruma
düşürdüğü hepimizce malumdur.
2011 bütçesine grup olarak bu nedenlerden dolayı “ret” oyu
vereceğimizi bildirir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına üçüncü konuşmacı, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan.
Sayın Aydoğan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlar; Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün 19 Aralık 2012. Bundan tam on iki yıl
önce, bu ülkede F tipi cezaevlerine geçiş bahane edilerek –özellikle altını
çizerek belirtmek ve ifade etmek istiyorum- sabaha karşı beşte eş zamanlı tam
20 şehirde, 20 ilde bir operasyon yapıldı. Bu operasyona -hepinizin bildiği
gibi- “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak bir isim takıldı, bu şekilde
isimlendirildi.
“Hayata Dönüş Operasyonu” denilen bu operasyona 10 bine yakın
güvenlik görevlisi katıldı; 8 jandarma taburu, değerli arkadaşlar, 37 tabur
asker, binlerce çevik kuvvet ve yine yüzlerce ceza infaz memuru bu operasyonda
görev aldı. Bu operasyon sonucunda 2’si asker, 30’u da cezaevlerindeki
tutsaklar olmak üzere tam 32 yurttaşımız, vatandaşımız yaşamını yitirdi; 237
kişi bu operasyonda yaralandı, 600 kişi de sakat kaldı.
Yine bu operasyon sırasında binlerce mermi kullanıldı; el
bombaları, ağır silahlar, yakıcı gazlar acımasızca insanların üzerine
atıldı. Bu operasyona harcanan parayı
biraz önce CHP’den konuşan milletvekili arkadaşımız belirtti. Operasyona
harcanan parayla eğer o dönemin Hükûmeti bir hesap yapmış olsaydı herhâlde üç
beş okulla, üç beş hastane yapabilirdi.
Operasyonu hepimiz hatırlıyoruz. Operasyon sabahı televizyonlarda
Birsen Kaya adlı bir kadın tutsak -üzerinde bir battaniye vardı, yüzü yanmıştı,
kafasının yarısı da yanmıştı, saçları yanmıştı- “Hepimizi diri diri yaktılar.”
diye haykırıyordu. Herhâlde vicdanı olan herkesin, hiçbir insanın böyle bir
haykırışı unutması mümkün değil değerli arkadaşlar.
Yani, şunu ifade etmek istiyorum: Bu operasyon, bir hayata dönüş
operasyonu değildir. Bu operasyon, bir cezaevi katliamıdır. Bu operasyon,
yaşamı ve hayatı yitirme, kaybettirme operasyonudur. Bu operasyon, tıpkı
1996’da Diyarbakır’da yapılan cezaevi katliamı gibi bir katliamdır. Yine bu
operasyon, 1999’da Ulucanlar Cezaevine yapılan bir operasyon gibi bir
katliamdır. Bu katliamlar, Türkiye tarihine, insanlık tarihine geçmiştir
değerli arkadaşlar.
Ben, bu vesileyle, yani 19 Aralık günü vesilesiyle, cezaevlerinde
yaşamını yitiren bütün arkadaşlarımızı, evlatlarımızı, yoldaşlarımızı saygıyla
anmak istiyorum ve yine, yaşamlarını inandıkları mücadelelere adayan ve bu
uğurda yaşamlarını yitiren bütün insanlarımızı saygıyla anıyorum. Şunu hepimiz
çok iyi biliyoruz ki, cezaevleri katliamlarında katledilen tutsaklar değildir,
katledilen insanlıktır, tarih bunları böyle yazacak.
Değerli arkadaşlar, bu katliamlar gerçekten F tipi cezaevlerine
geçmek için mi yapıldı? Eğer F tipi cezaevlerine geçmek için yapılsaydı o dönem
bir sonuç almak mümkün değildi. Ara bulucu arkadaşlarımız vardı, onların
anlatımından da anlaşıldığı kadarıyla, son günlerde tutsaklarla yapılan
görüşmeler, hatta son yirmi dört saat içerisinde yapılan görüşmeler, anlaşmanın
olumlu sonuçlanmasına yol açacaktı. Ancak, o dönem ara bulucu olarak görev
yapan Oral Çalışlar’ın Hikmet Sami Türk’le ilgili bir diyaloğundan anlattığı
kadarıyla, o dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün kendisine söylediği
“Elimizi çabuk tutalım, acele edelim. Devlet içerisinde bir güç ısrarla
operasyon yapmak istemektedir.” dediğini hatırlatmak istiyorum ve yine,
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde dört yıl sonra açılan bir davada ifade
veren bir asker, operasyon sırasında özellikle kadın tutsakların kapının
açılması için çok çaba sarf ettiklerini fakat kapılar açıldıktan sonra kadın
tutsaklara ıslak battaniye verilmesi gerekirken üzerine benzin dökülmüş
battaniyelerin atıldığı şeklinde bir ifade verdi.
Evet, değerli arkadaşlar, dört yıl sonra dava açıldı. 13. Ağır
Ceza Mahkemesinde bu dava sürüyor. Davanın seyrinden anlaşıldığı kadarıyla,
2011’e kadar operasyonla ilgili hiçbir operasyonel bilgi, plan mahkemeye
ulaştırılmadı. On bir yıl sonra nihayet jandarma komutanlığından operasyonun
nasıl planlandığı ve kamera görüntüleri mahkemeye iletildi. Buradan da
anlaşıldığı kadarıyla, bu katliam, bu cezaevi katliamı araştırılmaya muhtaçtır
yani Meclisin araştırmasına muhtaç bir konudur, muhtaç bir katliamdır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin yakın geçmişi şüphesiz ki pek çok
araştırmaya muhtaç konularla doludur. Sayın Özal’ın ölümünden tutalım Eşref
Bitlis’in katledilmesine, Bağlarbaşı katliamından tutalım Vedat Aydın’ın
katledilmesine, Musa Anter’e, Uğur Mumcu’nun katledilmesine kadar pek çok konu
bu Meclis tarafından araştırılmaya, incelenmeye muhtaçtır. Türkiye’nin
demokratik geleceği için, gerçekten, Türkiye’nin barışı için bana göre bu
Meclisin yapması gereken tek bir konu var, o da bu Meclis bu dönemde mutlaka
bir hakikati ve adaleti araştırma komisyonu kurmalıdır. Kurmalıdır ki bu
ülkenin geçmişinde neler yaşanmış, onlar tek tek açığa çıkartılmalıdır. Zira,
bu ülkenin geçmişinde yaşananlar açığa çıkartılmadığı müddetçe, tek tek ortaya
konulmadığı müddetçe, bu ülkenin gerçek bir barışa, gerçek bir kardeşliğe,
gerçek bir demokrasiye ulaşması mümkün değildir.
Adalet ve hakikati araştırma komisyonu öyle bir çalışmalıdır ki,
öyle sonuçlar açığa çıkartılmalıdır ki bu ülkede yaşananlardan kaynaklı herkes
birbirinden özür dilemelidir, herkes birbirini affetmelidir. Zira, karşılıklı
bir af olmadığı müddetçe, bu ülkenin karanlık geçmişinde yaşananlar nedeniyle
bu ülkedeki insanlar birbirlerini karşılıklı olarak affetmediği müddetçe,
tekrar belirtiyorum, bu ülkenin gerçek bir barışa, gerçek bir kardeşliğe ve gerçek
bir demokrasiye ulaşması mümkün değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın milletvekilleri, şimdi, şahısları adına söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Mehmet Akyürek.
Sayın Akyürek, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 362 sıra sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Tasarının 3’üncü maddesi, 2011 yılı bütçe giderleri ile bütçe
gelirleri arasında genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin ve özel bütçeli
idarelerin gider fazlalarını, düzenleyici ve denetleyici kurumların gelir
fazlasını ve 2011 yılı merkezî yönetim konsolide bütçe gider fazlasını
belirtmektedir.
Bugün AK PARTİ Hükûmetimizin hazırlamış olduğu 11’inci bütçeyi
görüşüyoruz, demek ki geride bıraktığımız on yıl içinde 10 bütçe hazırlanmış ve
başarıya ulaşmıştır. Demokratikleşme, reformlar ve ekonomik gelişmenin
birbirine paralel olarak seyrettiği bu on yıllık süreç bizi bugünlere
getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, biraz da Şanlıurfa’mızdan ve doğduğum yer
Viranşehir ilçemizden bahsetmek istiyorum. “Şanlıurfa’ya hizmet” denince
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik’in adını anmadan
edemeyeceğim. İlimize ilk geldiği günden itibaren çalışmalara başlayarak, kendi
deyimiyle, şehrin fotoğrafını çektiren, “4 Yılda 400 Proje” seçim
taahhütnamesinin hazırlanmasını sağlayan ve bizlere hedef gösteren Sayın
Bakanımıza, Şanlıurfalı Faruk Çelik’e, hemşehrilerim ve Viranşehir ilçem,
şahsım adına teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu 400 projede yer alan bir büyükşehir olması, Abide Kavşağı,
Topçu Meydanı, Cumhuriyet Meydanı, sanayide yatırım ortamını iyileştirme, kent
güvenlik yönetim sistemi, su arıtma tesisi, kentsel dönüşüm projeleri bir buçuk
yılda tamamlanmış ve şehrin genel yapısı gözle görülür şekilde değişmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Şanlıurfa’yı kim büyükşehir
yaptı? On senedir burada “Şanlıurfa” diye bağıra, bağıra, bağıra canım çıktı.
MEHMET AKYÜREK (Devamla) – Viranşehirli hemşehrilerimize taahhüt
ettiğimiz ve gerçekleştirdiğimiz hizmetlerin bazılarını da söylemeden
geçemiyorum. 200 yataklı devlet hastanemiz, 54 uzman doktorumuzla hizmete
açılmış ve helikopter pisti yapımı başlamıştır. 8/9/2012 tarihli Resmî
Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, Viranşehir ilçemizde dört yıllık
sağlık yüksekokulu kurulmuş ve yarın ihalesi yapılacaktır. Viranşehir Gençlik
Merkezinin ihalesi yapılmıştır. Viranşehir çevre yolumuz kara yolları ağına
alınmış ve Kasım 2012’de proje ihalesi yapılmıştır. TMO tarafından 30.000
tonluk silo ve mısır kurutma tesisinin temeli atılmıştır. Viranşehir Küçük
Sanayi Sitesinin on üç yıldır süregelen ve çözülmeyen hazineye ait arazinin
temini gerçekleştirilmiştir. Viranşehir-Ceylânpınar-Harran Ovaları Cazibe
Sulaması kanallarından 3 Haziranda su bırakılmış olup, ara kanalları 2013’te
ihale edilip 2014 yılında tamamlanacaktır. Viranşehir ilçemizde DSİ şubesi
kuruldu; hizmet binası, lojman ve misafirhanenin projesi hazırlanarak ihale
aşamasına gelinmiştir. İlçemizde elektrik sorununa çözüm olacak ihaleler yapıldı,
2013’te bitirilecektir. Eyüp Peygamberimizin kabri ve makamının bulunduğu Eyüp
Nebi yolu asfalt, otel ve park 2013’te hizmete girecektir. 194 kilometre köy
yoluna… Ve 70 adet de köylerimize artezyen kazılmıştır. Okullarımıza 649
öğretmen, camilerimize de 131 imam ataması yapılmıştır. Adalet sarayı, SGK,
MOBESE, Vakıfbank ve ayrıyeten PTT’nin 2’nci şubesi açılmıştır. Kısacası
Viranşehir yön değiştirmiş, ekonomisi, tarımı, ulaşımı, eğitimi, yatırımlarıyla
modern bir kent görünümü kazanmaya başlamıştır.
Hizmet kervanı durmayacak, Yüce Allah’ın inayeti ve
vatandaşlarımızın desteğiyle yoluna daha büyük başarılarla devam edecektir.
Bizler AK PARTİ’li milletvekilleri olarak halkımızın hizmetârı olacağız.
Buradan Sayın Başbakanımıza ve bugünlere kadar özveriyle aziz
milletimiz için görev yapan Hükûmet üyelerimize, ülkem ve Şanlıurfalı
vatandaşlarımız adına şükranlarımı, minnetleri sunuyorum, Allah hepsinden razı
olsun diyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Mehmet Bey, bir de bize
teşekkür et.
MEHMET AKYÜREK (Devamla) - 2013 yılı bütçemizin, halkımıza,
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Mehmet Bey, 2002’den beri
Şanlıurfa’nın adı burada bin defa geçti, bin defa, büyükşehir olsun diye.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Helal olsun! Mevlüt baba, helal
olsun sana!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben de Şanlıurfalıyım. Bana, Urfa’yla
ilgili hizmetlerle alakalı olarak sayın hatip sataşmada bulundu.
BAŞKAN – Kime sataşmada bulundu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Böyle, mesela Şanlıurfa’nın
Viranşehir’inin hâlen elektrikleri kesiliyor, yapılmadı. Viranşehir’deki
okullarda öğretmen eksik ve okullarda kütüphane olmadığı hâlde, laboratuvar
olmadığı hâlde “Var.” deniliyor. Viranşehir-Ceylânpınar yolu bitmedi.
Ceylânpınar-Kızıltepe yolu bitmedi. Ceylânpınar-Akçakale yolu bitmedi ve…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Bu nasıl bir yöntem Sayın Başkanım?
Günün mana ve ehemmiyetini belirten konuşma yapıyor. Ne biçim iş bu ya?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - …insanlar kuyu suyu kullanmak zorunda,
kuyu suyu içiyor. Yani, bu anlamda, hakikaten hizmetler eksik. Lütfen, bu
hizmetlerin yapılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tanal, sözleriniz zabıtlara geçti efendim.
Buyurun.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, bir düzeltme adına
söz aldım. Viranşehir-Ceylânpınar yolu bitti, önümüzdeki günlerde açılış
programı söz konusu. Aynı zamanda, Ceylânpınar-Kızıltepe yolu proje aşaması
tamamlanmış olup ihale aşamasına gelmiş durumda. Ceylânpınar-Kızıltepe yolu ilk
kez projeye alınmış durumda.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri ve
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
Şimdi, şahısları adına…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…
Sayın Tanal lütfen, açıklamanızı yaptınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, değerli Başkan, çok önemli bir
şey, çok önemli.
BAŞKAN - Buyurun
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Viranşehir Devlet Hastanesine gönderilen
malzemeler hastaneye teslim edilmedi, bir başka yere gönderildi. Bu yolsuzluk
davasının sonucu ne oldu? Ben, bu hastaneye gönderilen malzemelerin nereye
gönderildiğinin Hükûmetten açıklamasını talep ediyorum.
BAŞKAN – Zabıtlara geçti sözleriniz, soru-cevapta da
sorabilirsiniz.
Şimdi, şahsı adına son konuşmacı Sayın Alim Işık, Kütahya
Milletvekili.
Sayın Işık buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 362 sıra sayılı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine
şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisin tüm değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii ki, gelmeyen bir kesin hesap
cetvelini burada konuşmanın fazla bir anlamı yok. Sayıştay raporunun
gelmediğini benden önceki çok değerli milletvekili arkadaşlarımız ifade
ettiler. Hayalî, sanal harcamalar üzerine konuşacağız ama yaşanan gerçekler
tabii inkâr edilemiyor.
Şimdi, geçen yıl veya önceki yıl ya da 2010 yılında, bu yüce
Meclisin geçirdiği bütçeyi, illere dağıtan ve illere göre dağıtımda hangi
ilkeleri uyguladıkları belli olmayan bir Hükûmetin icraatlarını elbette ki
burada elde olan raporlara göre değerlendirmemiz lazım. Onun için, bu
raporların buraya gelmemiş olması, bu Meclis tarihinde çok ciddi ve önemli bir
eksikliktir ve bu Meclisin tarihine geçmiş olmasından dolayı da hakikaten
üzüntülerimi ifade etmek istiyorum.
Örneğin, yatırımların illere göre dağıtımı cetvelleri
incelendiğinde, özellikle, bakanların bulunduğu illerin pastanın büyük
payını kaptığını, diğer illere “sus
payı” diyebileceğimiz bazı yatırımların dağıtıldığını biz de, sizler de,
hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Ankara-İzmir otoyol ve hızlı tren projesinin Kütahya’dan geçmesi
gerektiğini defalarca bu kürsüden ifade ettim ama geçirilmedi. Şimdi,
Antalya-İstanbul Hızlı Tren Projesi, 2023 yılında uygulamaya geçirilmesi
hedefleniyor, merkez olan Kütahya’dan geçmesi gerekiyor, yine geçirilmiyor.
Şimdi, Afyon’da bir bakan var veya Antalya’dan veya diğer yerlerden bir bakan
var diye bu ülkenin kaynaklarını o bakanın bulunduğu ile aktarmanın bir anlamı
yok. Elbette ki, oraya da yatırım yapılsın ama bu arada birçok ilin mağdur
edilmesini de görmezden gelemeyiz.
Sayın Bakanım, özellikle size geçen bütçede hatırlattığım ve
özellikle de teşekkür etmek istediğim, Kütahya’da Şeker Fabrikasının
özelleştirilmesinin ardından devir teslim işlemi tamamlandıktan sonra şeker
fabrikası arazileri üzerinde gösterilen ama gerçekte Türkiye Şeker Fabrikaları
envanterine kayıtlı olan arsanın tapu müdürlüğündeki bir işlemle Kütahya Şeker
Fabrikası üzerine geçirilmiş olmasından sonra açtığım dava ve cumhuriyet
savcısına yaptığım başvurunun ardından bunun belli bir noktaya geldiği, yerel
mahkemenin bu işlemi yanlış olarak tescil ettiği ve Bakanlığınızın da,
özellikle Özelleştirme İdaresi Başkanlığının da uyarısıyla Türkiye Şeker
Fabrikaları Anonim Şirketinin bu davaya müdahil olması bu Meclis adına önemli
bir gelişmedir, özellikle teşekkür ediyorum. Bunun takipçisi olacağız. Şu anda
gerek Yargıtay aşaması gerekse bu müdahaleden sonra, sizin de çok iyi bildiğiniz
gibi, 2010 yılı Sayıştay denetçileri raporlarına verilen cevapta, artık
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının söz konusu yargı kararları doğrultusunda
buna müdahale etmesi gerektiği rapora bağlanmıştır. Yapılacak iş bellidir: Tapu
iptal davası açılacaktır ve özelleştirme sürecinde söz konusu taşınmaz tanıtım
kitapçığında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından bildirildiği için bu
iptal davasının sizin tarafınızdan açılması gerekiyor. Bu raporlara istinaden
artık bunu daha fazla beklemenin ve üç-dört yıldır burada dile getirmemize
rağmen “Acaba üstünü nasıl kapatırız?” anlayışında olanlara prim verecek bir
noktaya taşımanın hiçbir anlamı yok. Özellikle, bunu sizden Kütahya adına,
Kütahyalılar adına ve bu milletin yetim hakkını koruyan hepimiz adına istirham
ediyorum.
Buna da olan inancımı tekrarlayarak bu bütçenin -her ne kadar
raporlar gelmemiş olsa da- geçen bütçe kısmının ülkemize hayırlı olmasını ama
mutlaka bu raporların da yüce Meclisin takdirine bir an önce sunulması
gerektiğini tekrar ifade ediyor, saygılarımı bir kez daha hepinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız. Sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Birinci sırada, Sayın Öğüt.
Buyurun efendim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 400.000’i aşkın vatandaşımızın beklentisi olan 2/B
Yasası uygulaması tekrar ertelenmiştir. İstanbul’un Anadolu yakasında Beykoz,
Şile, Sultanbeyli, Çekmeköy ve Ümraniye ilçelerinin yüzde 80’i 2/B alanıdır.
Sadece oturmuş olduğu evi olan emekli işçinin veyahut da tarlası, ormanı olan
çiftçinin tedirginliği had safhadadır. Hükûmetin bütçe açığını kapatmak için
beklentisi olan 25 milyarın sağlanabilmesi için çok yüksek fiyat belirlediği ve
tepkiden çekindiği için açıklamadığı doğru mudur? Bu 2/B Yasası ne zaman tekrar
gündeme gelecektir, uygulamaya başlanacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, bir şeyde
anlaşalım: ”Muhtar maaşlarını artırdık.” demeyin. Hep diyorsunuz, istirham
ediyorum. Artırmadınız, 90 lirayken maaş BAĞ-KUR primi 80 liraydı. Şimdi 437
lira maaş veriyorsunuz, 400 lira BAĞ-KUR primi alıyorsunuz. Ne olursunuz, bu
insanlara “Maaşlarınızı artırdık.” demeyin. Bunlar, maaşta değil, muhtarlar bir
kanun istiyor. Defalarca burada dile getirdiler, taa 2002’deki İçişleri
Bakanımızla birlikte hep “Getireceğiz, getireceğiz...” artık, bu konuda
muhtarlarla ilgili bir yasayı getirecek misiniz? Muhtar maaşlarına en azından
BAĞ-KUR primi hariç burada bir şekilde bir düzenleme yapacak mısınız? Yoksa,
biz bu insanlara açık söyleyelim, net söyleyelim; maaş demeyelim, BAĞ-KUR primi
ile maaş arasında 50 lira veriyoruz sana kardeşim.” deyin, onlar da bilsinler.
İnsanları kandırmayalım Sayın Bakan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Şeker…
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, iki yıl önce sizlere güvenerek Gaziantepli sanayiciler
Suriye’de tesisler kurdular. Yine sizlere güvenerek Gaziantep’teki
yatırımcılar, Gaziantep’in içerisinde, kredi alarak, Suriye’den gelen
turistleri ağırlamak için yatırımlar yaptılar, tesisler açtılar fakat
geldiğimiz noktada hiçbirisi borcunu ödeyemedi, vergi borçlarını dahi
ödeyemedi, bankalara da ciddi şekilde borçları var. Bunların vergi borçlarının
ertelenmesiyle ilgili, bunlara bir kolaylık sağlamakla ilgili bir çalışmanız
var mıdır? Bununla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şeker.
Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Mevlânâ diyor ki:
“Ekmeği öğrendim. Sonra
barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini. Sonra da ekmeği hakça
üleşmenin bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.”
Az kazanandan çok vergi, çok kazanandan az vergi politikasını ne
zaman terk edeceksiniz? Altı senedir buradayım, her bütçe döneminde “Vergi
reformu yapacağız.” Diyorsunuz. Kesin bir tarih verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın Eyidoğan…
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.
Dün, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde meydana gelen olaylarda,
polis çok sayıda, miktarda gaz bombası kullanmıştır. Polisin attığı gaz
bombalarından biri öğrenci Barış Barışık’ın başına isabet etmiş ve öğrenci
beyin kanaması geçirmiştir.
Barış’ın bilinci kapalı durumdadır ve yoğun bakımdadır. Barış’ın
hayati tehlikesinin sürdüğü ve Ankara Hastanesinde müşahede altında tutulduğu
öğrenilmiştir. Barış’a Allah’tan şifa diliyorum.
Öğrenci, memur, işçi ve halk kendi sesini duyurmak için sokağa
çıktığında insanları perişan eden, yaralayan, ölümcül olan bu gaz sıkma ve
bomba atma işinden Hükûmet ne zaman vazgeçecektir?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakan, Burdur ili az da olsa
göç vermeye devam ediyor. Bunu engelleme adına 5084 sayılı Yatırım ve İstihdamı
Teşvik Yasası kapsamında, Burdur yatırımcısı, besi ve süt üreticileri, tarımla
uğraşanlar, sanayiciler, ihracat yapan mermerciler, teşvik yasası kapsamında
mazottan veya elektrikten alınan verginin kaldırılmasını beklemektedir. Bu
beklentiyi gerçekleştirmek için Burdur sanayici ve üreticilerine elektrik ve
mazot desteği vermeyi düşünür müsünüz?
Ayrıca, Türk TELEKOM özelleştirilmesinden ne kadar gelir elde
edilmiştir? Satışta alıcı firmaya kaç liralık taşınmaz devredilmiştir? Türk
TELEKOM’da devletin ne kadar payı vardır? Türk TELEKOM’a ait taşınmazlar
başkalarına satılabilir veya devredilebilir mi? Türk TELEKOM’un altyapı
yenileme çalışmaları sırasında eski bakır kablolar yerine fiberoptik kablolar
takılmaktadır. Bu değişikliğin sebebi nedir? Bakır kabloların satışından
devlet, bakanlık pay almakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Akar…Yok efendim.
İki saniyemiz var.
Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakanım, Temel ile Dursun
karşılaşmışlar, Temel’in morali çok bozukmuş. Dursun sormuş: “Neden böyle?”
“Bir arabam var satamıyorum, 20 yaşındadır, 200 bin kilometrede.” demiş. Dursun
“Dert ettiğin şeye bak.” Götürmüş onu tanıdık bir tamirciye, 200 bin
kilometreyi indirmişler 20 bin kilometreye. Bir hafta sonra karşılaşmışlar,
Dursun: “Temel, moralin yerine geldi, sattın herhâlde arabayı.” demiş. “Yok
ulan, 20 bin kilometredeki araba satılır mı?” demiş. Şimdi bu fıkraya bakınca,
sizin ve ekonomi yönetiminin Temel, Kalkınma Bakanının Dursun, Türkiye
İstatistik Kurumunun da tamirci olduğunu ve ayarlanan rakamlardan memnuniyet
duyduğunuzu ifade edebilir miyiz, nasıl düşünüyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Öğüt, tabii, 2/B Yasası çıkartılırken altı ay uzatma yetkisi
Bakanlar Kuruluna verilmişti. Başvurular -yanlış hatırlamıyorsam- uzatıldığı dönemde
yüzde 65’ler civarıydı yani belki yüzde 68 civarı…
Şimdi, biz, başvurular daha da çok olsun, daha çok vatandaşımız
yararlansın, kampanyayı büyütelim diye hakikaten üç ay uzattırdık yani Bakanlar
Kurulu uzattı. Ocak sonuna neredeyse denk geliyor ve şu anda başvurular yüzde
86’ya ulaşmış. Yani ümit ederim ki daha çok vatandaşımız haberdar olur, bu
konuyla ilgilenir.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Fiyat açıklanmadı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Dolayısıyla, birinci husus,
biz bu… Tabii ki bedeller Millî Emlak tarafından belirlendi. Sonra, iç
tutarlılığı denetlemek üzere hakikaten bir çalışma yaptık çünkü mahallesine,
sokağına göre değişebiliyor. Bu çalışmalar aslında son aşamaya geldi. Ocak
ayından itibaren, arkadaşların bana söylediği kadarıyla, satışlara başlanacak.
Dolayısıyla birinci husus bu.
Değerli arkadaşlar, 2013 yılında 2/B’den gelecek maksimum
rakamı -bizim tahminlerimiz- 4,8
milyar olarak öngörüyoruz. Yani dolayısıyla, bunun hakikaten, ifade edildiği
gibi, bütçe açığını kapatması, 25 milyar falan filan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Onu siz telaffuz ettiniz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Yani başlangıçta bu türden
büyük rakamlar zikredildi ama bizim öngörümüz, bu çerçevede olmayacağı yönünde.
Ha, gönül ister ki gelsin, biz onu da kentsel dönüşüm ve diğer alanlarda
kullanalım. Ama özetle konu bu.
Şimdi, Sayın Aslanoğlu, muhtar maaşları konusunu sürekli gündeme
getiriyorsunuz, rakamları da kendiniz söylediniz. Hakikaten, 2002 Aralık ayında
97 lira olan maaş 427 lira olmuş. BAĞ-KUR primleri de artmış, doğrudur ama
artan primlere paralel olarak daha yüksek emekliliğe de hak kazanıyorlar. Ben
hep söyledim yani bir tek kesime yönelik, hani böyle arada torba yasalarla
özlük hakların düzenlenmesini ben doğru bulmuyorum Bakan olarak. Aslında birçok
kesim var bu türden talepte bulunan. İlgili kanun…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, 2002’den beri söz
veriyorlar, yerine getirmiyorlar. Sayın Bakanım, 2002!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar, mahallî
idarelerden ben sorumlu değilim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – On sene geçti, sözünüzü yerine
getirin. Meclis tutanaklarına bakın.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – İlgili arkadaşımız söz
verdiyse siz de hesabını o zaman sorun. Yani şimdi benden muhtarların kanunuyla
ilgili bir hesap sormanız… Ben ilgili arkadaşıma iletirim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, o zaman masaya
vurun. Masaya vurmuyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Bu arada, Sayın Erdoğdu,
burada bir düzeltme yapmak istiyorum. Soruyu sorduktan sonra arkadaşlarım bana
bilgi verdiler. Doğrudur, Sayıştay, 2011 yılına ilişkin olarak 2012 yılında,
Gelir İdaresi Başkanlığından bu uzlaşmalarla ilgili şahıs bazında veya şirket
bazında bilgi istemiştir. Arkadaşlar bana yeni söylediler, benim bilgim yoktu.
Fakat Gelir İdaresi “Biz bunları vergi dairesi itibarıyla verelim yani
komisyonlar itibarıyla verelim ama vergi mahremiyeti nedeniyle şirket bazında,
birey bazında vermeyelim.” diye bir öneride bulunmuşlar. Husus budur yani şu
anda arkadaşların bana aktardığı bu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ama Sayın Bakan, işte bu mahremiyet
kavramı çok tehlikeli.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Müsaade edin, öbür sorulara
da…
Arkadaşlar, bunu ben söylemiyorum. Sadece, arkadaşlar “Bu gerekçeyle
toplu hâlde verelim.” demişler yani bu yeni bir husus değil.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Gaziantep’te…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama basında çıkıyor Sayın Bakan,
gazetelerde çıkıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Doğrudur, ben -Gaziantep’e
dört yıl gittim geldim- hiçbir zaman “Suriye’ye gidin, yatırım yapın.” demedim
Sayın Şeker, bilirsin.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Siz demediniz Sayın Bakanım. Hükûmetin
iyi ilişkilerinden dolayı yaptı sanayici.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ben Türkiye’de yatırım
yapılmasını tercih ederim. Türkiye’ye yatırımın çekilmesine uğraşırım ama
sonuçta bazı hemşehrilerimiz, bazı iş adamlarımız Suriye’de yatırım yaptılar.
Bu bir risk ve risk gerçekleşmiş durumda ama biz, hani, sizin bahsettiğiniz
anlamda -bunu biliyorsunuz- aslında vergileri ötelemek üzere bir imkân sağladık
yani beyannameleri bu durum sonuçlanana kadar öteleyebilir, mücbir sebep ilanı
yaptık. Bu çerçevede biz o arkadaşlarımıza, eğer bize gelip Suriye’deki
işlerinden dolayı etkilendiklerini ifade eder, raporlarlarsa yardımcı olacağız.
Yani sizin söylediğinizi biz yaptık.
Öbür sorulara, evet… “Az kazanandan az, çok kazanandan çok.” Tabii
ki olması gereken de bu. O nedenledir ki biz şu anda vergiyi tabana yaymak için
hakikaten güzel çalışmalar yapıyoruz. Bu sene sadece 371.000 yeni mükellef
kazandık, daha önce hiç kapımızı çalmayan yeni mükellefler kazandık. Bu sistemi
genişletmeyi ümit ediyoruz ama bir gecede olacak bir şey değil.
Değerli arkadaşlar, ben de Barış kardeşimize Allah’tan şifalar diliyorum,
detayları hakkında bilgim yok. Barışçıl gösterilere saygımız var. Tabii ki
gösterilerin kanun çerçevesinde, izin alınarak yapılmasında fayda var, siz de
takdir edersiniz.
Burdur iline özel bir şey yapamayız 5084 kapsamında ama 5084’le
ilgili eğer yeni bir düzenleme yapılacaksa biz Maliye Bakanlığı olarak tabii ki
imkânlar çerçevesinde destekleriz. Yalnız, şunu ifade edeyim tekrar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Müsaade ederseniz Başkan,
bitireyim.
BAŞKAN – Peki, sözünüzü bitirin efendim, tamamlayın.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu teşvikler yatırımlara belli bir süreliğine verilir. Biz bunları sürekli
uzatmaya kalkarsak gerçekten doğru bir yaklaşım olmaz. Çünkü, mesela
-basitleştireyim- şu anda yeni açıkladığımız teşvik sisteminde biz diyoruz ki:
“Doğu ve güneydoğuya yatırım yapın, 100 liralık yatırım yapın ve size 116
liralık destek verelim.” Şimdi, yatırımın tamamını geri alacak. E, şimdi,
“Kalkın, bunu uzatın.” dediğiniz zaman, ciddi avantajlar ve vergiden tabii ki
feragat söz konusudur.
Türk TELEKOM’a gelince…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, benim fıkraya bir açıklık getirecekti
Sayın Bakan.
BAŞKAN – Kusura bakmayın, kimsenin şahsi fıkrasıyla alakası yok;
süreyi uzattık, bu kadar.
Şimdi 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
45’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarı ile 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinin
ilgili sütununda gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2011 yılı içinde harcanmayan toplam 211.127.562,35 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2011 yılı
içinde harcanmayan toplam 34.746.158,69 Türk Lirası, ödeneği ertesi yıla
devredilmiştir.
(2) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği
üzere, 2011 yılı içinde kullanılan ve ertesi yıla devredilen özel ödenekler
dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin toplam 18.534.412.722,70 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin toplam
2.527.479.398,16 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların toplam 141.341.917,85 Türk Lirası, ödeneği iptal edilmiştir.
(3) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği
üzere, kamu idarelerinin 2011 yılı ödenek üstü giderlerini karşılamak üzere,
5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri için toplam 6.545.707.279,48 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için toplam
9.688.466,06 Türk Lirası,
tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kemal Değirmendereli, Edirne
Milletvekili.
Sayın Değirmendereli, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2011 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, çağdaş demokrasilerde, kamu kaynağının
elde edilmesi ve kullanım meşruiyeti, parlamentoların varlık sebebiyle özdeş
tutulan bütçe hakkına dayanır. Hükûmetler politik öncelikler ile amaç ve
hedefler setini kaynak harcama yapısıyla birlikte ortaya koyarak parlamentoya sunarlar
ve parlamentodan onay isterler. İlgili dönemin sonunda, milletin meclisinde,
döneme ilişkin gerçekleşmeler, bütçenin amaç ve hedeflerine ulaşma derecesi
açısından değerlendirilir. Böylece, hükûmetin performansı ortaya çıkar.
Bütçenin amaç ve hedefleriyle gerçekleşmeler arasındaki açıklık ve meydana
gelen sapmalar üzerinden müzakere edilir ve hükûmetten hesap sorulur. Bu
siyasal denetim, demokrasilerin gelişimi açısından vazgeçilmez öneme sahiptir.
Yani gerçekleşenler hakça, doğruluk, dürüstlük ilkelerine, etik, kanun ve
usullere uygun yapılmış mıdır, bunu görürüz.
AKP Hükûmeti, evrensel bu kabulleri biçimsel, yüzeysel nitelemekte
ve öyle görmektedir. AKP, bütçe hakkını ihlal eden bir dizi uygulamasıyla mali
tarihimiz içerisindeki yerini alacaktır.
Ne gibi ihlaller yapmaktadır AKP yönetimi? Orta vadeli program
veya orta vadeli mali plan her yıl gecikmeli yayınlanmıştır. 5018 sayılı Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 14’üncü maddesinin gerekleri yerine
getirilmemiştir. Bütçe tasarısının E-Cetvelinde bizatihi, cetvelin amacı
dışında düzenlemelere gidilmiştir. Sayıştayın dış denetim raporlarını
içeriksizleştiren yasal değişiklikler yapılmış ve bu durum dış denetim
raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulamamasına yol açmıştır.
Sayıştay üyelerinin seçiminin de her defasında politize edilmesi gibi saymakla
bitmez bir sürü olumsuz uygulama AKP döneminde yapılmıştır.
Sayın milletvekilleri, bu genel çerçeve içinde görüşmekte
olduğumuz 4’üncü madde de bütçe hakkına etkileri yönüyle özel öneme sahiptir.
4’üncü madde de devredilen, iptal edilen, tamamlayıcı ödenekler
düzenlenmektedir. Peki sayın milletvekilleri, bu maddeye ilişkin olarak,
Sayıştayın genel uygunluk bildirimindeki açıklamalar yeterli kabul edilebilir
mi? İptal edilen kalemler, iptal edilecekse niçin bütçeye ödenek olarak
konulmuştur? Bu öngörüsüzlük, önceliklerin isabetsizliği değil midir? Zaten
Danıştayın dış denetim raporları da olmadığı için, amaç ve hedeflerle
ödeneklerin kullanımı arasındaki ilişkiyi de değerlendirme imkânı elimizden
alınmıştır. Niye, Meclisten ne kaçırılmaktadır? Denetim sorumluluğu olan
Danıştayın, kamu idarelerinin mali rapor ve tablolarının güvenirliliği ve
doğruluğu hakkında görüş bildirmesi, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, iç kontrol
sistemlerinin değerlendirilmesine ilişkin görev ve yetkileri son çıkan yasayla
kısıtlanmıştır. 1.472 personeli, Türkiye’nin en yetişmiş değerlerini içinde
barındıran, kuruluşu ta 1876’lara dayanan bu kurumu atıl hâle getirmektesiniz.
Korkarım, kısa vadede bu kurumdan da kurtulmanın yollarını arayacaksınız. Bu
uygulamalarınız Meclisin bütçe hakkını zayıflatmakta ve etkisizleştirmektedir.
Sayın milletvekilleri, tamamlayıcı ödenek uygulamasını da bütçe
hukuku ve bu bağlamda demokrasimizin önemli bir sorunu olarak görmek
durumundayız. Kuşkusuz, devlet yönetiminde ödenek üstü harcamayı gerektiren
olağandışı olaylarla karşılaşılabilir. Ancak bu durumu, çağdaş kamu mali
yönetim sisteminin mekanizmalarıyla çözüme kavuşturmak mümkündür. Yani en temel
mekanizma ek bütçedir ve 5018 sayılı Yasa da buna imkân vermektedir. Ek bütçe
talebi, meşru ve geçerli görülebilecek temel bir yöntem olarak benimsenmelidir.
Ayrıca, tamamlayıcı ödenek uygulamasına gelince: Türlü
mekanizmalar AKP Hükûmeti için yeterli olmamaktadır. 5018 sayılı Kanun ve
merkezi yönetim bütçesi kanunundaki hükümler çerçevesinde, kamu idarelerinin
ödenekleri arasında yüzde 20’ye kadar aktarma yapma yetkisi de bulunmaktadır.
Maalesef, Hükûmet bu mekanizmayla da yetinmemekte ve ödenek üstü harcamaya
yönelmektedir. Sorun, bütçe hazırlık çalışmalarındaki ciddiyetsizlik ve
öngörüsüzlüktür. Yasalarda olduğu gibi, yasalar yeterince incelenmeden Meclise
getirildiği gibi, çıkarıldığı gibi ve bir ay sonra, iki ay sonra yeniden düzeltme
ihtiyacı hissedilip yeniden düzeltildiği gibi çoğunluk oylarıyla belirli
biçimsel gerekler sağlanabilir ve kanunlar geçirilebilir. Ancak, Hükûmetin bu
yönetim perspektifi halk nezdinde de meşruiyetinin zayıflamasına yol
açmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu uygulamalarla hem denetim mekanizması
Sayıştay, hem de karar makamı olarak Meclis hiçe sayılmaktadır. AKP Hükûmetinin
hukuktan anladığı, lafzı ve ruhuyla evrensel değerlerin yaşama geçirilmesi
değil, iktidarını sürdürebilmek adına uygun mevzuatı çıkarıp işini yürütmektir
ve bunu yaparken de maalesef kurumsallıktan uzak, köşe dönücü, cin fikirli,
etik değerleri olmayan bir kasaba esnafı anlayışıyla hareket edilmektedir.
Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakanı rahatsız eden, ayak bağı
olarak ifade ettiği yargı ve kuvvetler ayrılığına ilave, denetim makamı
Sayıştay, karar makamı Meclis ve hatta ana muhalefetin de devreden çıkarılması
herhâlde en önemli hedef olarak görülmektedir. Lûgatında hesap verme, adalet,
denetim, izan barındırmayan bu yönetime söylenecek söz de bellidir, o da:
Gerçeklerin zaman zaman ortaya çıkma gibi bir huyu vardır, ki nitekim dünyanın
en hızlı büyüyen ekonomisi, ileri demokrasi, adalet, komşularla sıfır sorun,
Orta Doğu’da liderlik söylemlerinin ne kadar gerçek dışı olduğu halkımız
tarafından gayet açık görülmektedir.
Büyüyen ekonomide gördüğümüz, vatandaşın borcunun, sıkıntısının
büyüdüğüdür. En kıymetli topraklara sahip Edirne’de bile çiftçimiz borcunu
ödemek için topraklarını, traktörünü satmak zorunda kalmaktadır. Kayserili
sanayici fabrikasını Kayseri’den söküp Etiyopya’ya taşımak durumunda
kalmaktadır. İleri demokrasiden de gördüğümüz, son olarak ODTÜ öğrencilerine
yönelik gaz bombalı, son derece sert, ölümcül müdahalelerdir.
Değerli milletvekilleri, demokrasi, insan hakları ve hukukun
üstünlüğünü yönetim perspektifinde içselleştirememiş bir siyasal iktidardan,
kamu mali yönetimindeki keyfîliklerden arınmasını beklemek de gayet naif bir
tutum olur. Ancak tarihî tecrübe göstermektedir ki hesap verme sorumluluğu
taşımayan ve saydam olmayan iktidarların zora dayalı pratikleri arttıkça
gelecek yılların aydınlığına uzanma süresi o kadar kısalmaktadır.
Denetimin saf dışı edildiği, harcamaların bilinmezlerle dolu
olduğu Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’na onay vermeyeceğimizi
belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Değirmendereli.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat.
Sayın Akat, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT (Batman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce… Bugün 19 Aralık, 19 Aralık 2000
tarihinde 20 cezaevine “hayata dönüş” adı altında eş zamanlı olarak yapılan
operasyonun üzerinden on iki yıl geçti ve bu operasyonda 237 tutuklu ve hükümlü
yaralı olarak hastaneye kaldırıldı, 30 tutuklu ve hükümlü yaşamını yitirdi,
1.200 tutuklu ve hükümlü başka cezaevlerine sevk edildi ve en önemlisi, devlet
ve Hükûmet yetkilileri operasyon sırasında tutuklu ve hükümlülerin ateş açtığı
iddiasında bulundu, ancak koğuşta yapılan aramalarda herhangi bir ateşli silaha
rastlanılmadı. Olayın üzerinden on iki yıl geçti, ne yazık ki mağdurlar, mağdurların
aileleri herhangi bir şekilde adaletle buluşamadı. Biz, buradan bir kez daha bu
ailelerin bir an önce adaletle buluşmaları çağrısında bulunarak ve yaşamını
yitirenlerin anısı önünde saygıyla eğilerek sözlerimize başlamak istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün bütçe görüşmeleri vesilesiyle… Aynı
ilin vekiliyiz Sayın Maliye Bakanıyla, kendisini de -uzun zaman oldu- en son
bir buçuk yıl önce, hatta bir yıl kadar önce aramak istemiştim, aradım çünkü
Batman’da belediyemize bağlı Eğitim Destek Evi gerekçesiz bir şekilde
kapatılmak istenmişti, hatta bir gerekçe bulunamadığı için TEM ve güvenlik şube
ekipleri gidip İl Millî Eğitim Müdürünün yakasına yapışıp onu götürmüşlerdi
“Gel, mühürle. Belediyeye ait Eğitim Destek Evinin mutlaka kapanması gerekir.”
diye. Tabii, ilin bütün bileşenleri, bütün STK’ları herkes seferber oldu. Bu
arada ben de Hükûmetin değişik bakanlarını, Millî Eğitim Bakanımızı, yine,
İçişleri Bakanını, İdris Naim Şahin Bey’i ve yine Adalet Bakanımızı aramıştım.
Kendileri sağ olsunlar, telefonlarımıza döndüler ama ilimizin vekili ve Sayın
Bakan telefonumuza dönme gereği duymadı. Belki söylenecek sözü olmadığı içindir
Sayın Bakanın. Çünkü Van’dan gelen depremzedelerle birlikte yaklaşık 950
öğrenci Eğitim Destek Evinde bu desteği alıyordu ve oraya gelen herhangi bir
öğrencinin bunun alternatifini yaratabilme şansı yoktu çünkü öyle bir elemeden
geçiyorlardı ki ailelerin hiçbir şekilde sosyal güvencesi olmaması şartı vardı.
Bizim mücadelemiz, bizim vermiş olduğumuz eğitim kalitesini yükseltme noktasında
vermiş olduğumuz mücadele sizi de önlem almaya itiyor çünkü sayın valimiz, o
dönemki valimiz hemen “Biz onların fonunu hazırladık.” dedi, muhtemelen Maliye
Bakanlığı bu konuda katkı sunmuştur, sanırım 900 küsur bin lira küsur,
“İstedikleri dershaneye gidebilirler, biz orayı kapattık, artık
gidemeyecekler.” dedi. Öğrenciler üç gün dershanede yatıp kalktılar, hiçbir
yere gitmediler, Eğitim Destek Merkezinde yatıp kalktılar.
Bunun karşısında ilde oluşan hassasiyetten dolayı tekrar açıldı
Eğitim Destek Merkezimiz ama daha sonra şöyle bir gerekçe oldu, çünkü protokol
yapılmadığı iddiası vardı, Belediyemiz “Hemen protokol yapalım.” dedi.
Valilikle Belediye arasında bir protokol yapıldı, Eğitim Destek Evi açıldı ama
daha sonra müfettiş denetiminde -Gençliğe Hitabe mi yanlış hatırlamıyorsam- bir
çerçeve olmadığı için tekrar kapatılıp 950 öğrencimiz SBS sınavına bir yıl kala
kapıya bırakıldı. Sayın Bakanımız ilin vekilidir aynı zamanda, bu konuda
göstermesi gereken hassasiyeti göstermedi. Biz yine de kendisine teşekkür
ediyoruz çünkü il, bu gerçeklikle Maliye Bakanının farklı bir yönüyle
karşılaşmış oldu.
Değerli arkadaşlar, bugün bütçe görüşmeleri vesilesiyle, bölgede
en önemli yatırımlardan biri olarak neredeyse elli yıldır gündemde olan GAP ve
GAP’ın en büyük projelerinden birisi olan Ilısu Barajı’na değinmek istiyorum.
Biliyorsunuz, GAP’la birlikte 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali
ve 1,7 milyon hektarın sulanmasını sağlayacak sulama kanallarının inşası
öngörülüyordu. Bu, Dicle ve Fırat nehirlerinin toplam su potansiyelinin yüzde
29’unun tutulması anlamına geliyordu.
Yine, meydana getirebileceği yüksek sanayi ve tarım potansiyeliyle
bölgede gelir düzeyinin 5 kat artacağı ve yine, hakeza, 3,8 milyon kişinin de
iş imkânına kavuşacağı bilgisi veriliyordu GAP’la.
Tabii, en önemlisi bunun enerji ve sulama alanındaki hedefleriydi.
Enerji bakımından değerlendirirsek, Türkiye’deki enerji potansiyelinin yüzde
22’sine, yine, sulanabilir alanın yüzde 20’sine denk düşecek bir projeden
bahsediliyordu ama gün itibarıyla, bugün itibarıyla enerji projelerinin yüzde
75’i, sulama projelerinin ise ancak ve ancak yüzde 15’i gerçekleştirildi.
Şimdi ne yapıyor Hükûmet? Diyor ki: “Gelin, sulama projeleri için
yerel sermayenin, yerel iş insanlarının katkısını alalım, onlar sulama projelerini
geçirsinler, biz enerji projelerini geçirmeye çalışıyoruz.”
Tabii, niye bizim için Ilısu bu kadar önemli? Buna geçmeden önce,
GAP’a yönelik de bazı itirazlar gelişti. En önemli itirazlardan biri,
Hasankeyf’in suların altında kalacak olmasaydı.
Yine, son yüz elli yılda biliyorsunuz, artık hak kategorisi
içerisine, insan hak kategorisi içerisine değişik hak tanımları da girdi.
Bunların içerisinde büyük baraj projeleri karşısında gelişen, baraj karşıtlığı
da var ve yine, bölgede vadedilen etkiyi yaratamadığı için GAP, bu nokta da
birtakım itirazların geliştiğini ifade edebiliriz. Ama biz tabii ki
Hasankeyf’in suların altında kalacak olması kısmı ve Ilısu Barajı’yla ilgili
birtakım değerlendirmeleri ortak yapmak istiyoruz.
Şimdi, Hasankeyf suların altında kalıyor ama insanlık suyun
kenarında yaşam bulmuş. Niye? Çünkü su en temel ihtiyaçlarımızdan birisi ve biz
bu kadar dev barajlar yaparak, esasında insanlığın geçmişine ihanet…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ayla Hanım, Bakan Bey yine gitti, Batman
halkına duyurun da dinlemiyordu.
AYLA AKAT (Devamla) – Ben dinlemesini beklemiyordum Sayın Bakanın.
Eğitim hakkı gibi bir hakka karşı sırtını çevirebilmiş bir bakan, burada Ilısu
Barajı’nın bölge halkı, bölge insanı, Batman insanı üzerinde yarattığı etki ve
ihtiyaçların dile getirilmesine tahammül edemeyeceğini de ifade etmek sanırım
yersiz olmayacaktır.
Şimdi, Dicle Vadisi sular altında kalacak ve orada gerçekten
endemik türde flora ve faunaya sahip birden fazla tür var ve buna karşı,
çevrecilerin geliştirmiş olduğu bir hareket var. Bu hareket Türkiye'nin
esasında tüm alanlarında örgütlü ama bir kulak tıkama durumu söz konusu. Yine,
antik Hasankeyf kentinin sadece görünen kısmı değil -bilindiği kadarıyla- en az
200’e yakın tespit edilmiş ama henüz kazısı başlamamış alanın bile sular
altında kalma durumu söz konusu. Yine en önemlisi, UNESCO’nun dünya kültür
mirası içerisinde yer almak durumu için belirlediği 10 temel kriterden 9’una
Hasankeyf sahip. Hasankeyf nerede? Batman il sınırları içerisinde. Hasankeyf
nerede? Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde. Nerede? Türkiye’de ama dünyaya ait bir
değer. Ama biz ülke olarak böyle bir başvuru yapmaya kendimizi zorlamıyoruz,
hatta sivil toplum örgütlerinin geliştirmiş olduğu bu konudaki muhalefete de
kulağımızı tıkıyoruz. Hasankeyf’i sular altına gömerek -bir şekilde güvenlik
amaçlı, birtakım stratejik hedefler eksenli- esasında sadece ülke insanına
değil geleceğimize de ihanet etmiş oluyoruz. Bu söz benim değil. 2002 yılında
Batman’ı ziyaret eden Sayın Başbakan çok net söylemişti “Hasankeyf’i sular
altında bırakmak insanlığa ihanettir.” diye. Bu ihaneti şu an AKP iktidarı
kendisi yaşıyor.
Barajın ömrü elli yıl. Elli yıl sonra ne olacak? Orası bir balçığa
dönüşecek ve Ilısu Barajı havzasında kalan 314 kilometrekarelik alanda binlerce
hektarlık verimli tarım arazisi yine sular altında kalıyor. Aynı şekilde, o
bölgede yaşayan, Yörük olan insanlarımız var. 30 bin kişi de böylece, kullanmış
olduğu, hayvancılık için kullanmış olduğu arazileri terk etmek durumunda
kalacak. Yine Hasankeyf dışında 95 köy, 104 mezrada yaşayan insan yerinden
yurdundan göç edecek; bu, toplamda 75 bin insana tekabül ediyor. Yerinden
yurdundan göç eden insanların, güvenlik gerekçesiyle göç eden insanların
özellikle kent yaşamına uyum sağlama noktasında yaşadığı sıkıntıları defalarca
kez ülke gündemine taşımıştır bölge insanı. En önemlisi, ülkenin batısında
yaşayan insanlar da bu yer değiştirmenin, bu göç dalgasının etkilerini gerek
ekonomik gerek sosyal anlamda ciddi şekilde, hissedilir bir biçimde
yaşamışlardır. Şimdi aynı şeyi biz bu büyük barajlarla tekrar tekrar yaşamaya
ve yaşatmaya başlıyoruz. En önemlisi sosyal sorunlar, göçün tabii ki açığa
çıkarmış olduğu, onun üzerine valilikler bünyesinde geliştirilen birtakım
projeler var. Yine bizim belediyelerimiz bünyesinde geliştirilen projeler var
ama ne yazık ki yeterli olduklarını ifade edemeyiz.
Tabii en önemlisi, Dicle Nehri, Irak ve Suriye topraklarından
geçen bir nehir. Bu boyutuyla uluslararası su kaynağı niteliğinde, ülkenin
sınır güvenliğini su tutarak sağlamak ve bölgeyi insansızlaştırmak hedefleri
sınır tanımıyor. Ne insanlığa ne doğaya ne tabiat ve kültür değerlerine karşı
herhangi bir şekilde sınır tanımaz bir aymazlığı beraberinde getiriyor. Biz
açık bir şekilde söylüyoruz, bölgenin güvenliği için bir tek şey yapmak
gerekiyor, o da bölge insanını anlamak, bölge insanının yıllardır bedel
ödeyerek, mücadele ederek açığa çıkarmış olduğu değerleri tanımak ve bölge
insanıyla ortak, gönüllü, eşit, özgür birlikteliğin anayasasını yapmaktan
geçiyor. Bundan gayrısı, bundan gayrısı, su tutarak sınır güvenliğini sağlamak
bugüne kadar çözüm olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Yapılması gereken
açıktır, ortadadır. AKP Hükûmetini bekleyen de bu gerçekliktir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akat.
Şimdi de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kalaycı, buyurun.
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Anayasa’nın 87’nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görev yetkileri arasında, Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek, bütçe ve
kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek de sayılmaktadır. 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 8 ve 10’uncu maddeleri ile 6085
sayılı Sayıştay Kanunu’nun 7’nci maddesinde, bakanların kamu kaynaklarının
etkili, ekonomik ve verimli kullanılması ile hukuki ve mali konularda Türkiye
Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu olduğu, ayrıca her türlü kamu kaynağının
elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanların; kaynaklarınn
etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden,
kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye
kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumlu olduğu ve bu
sorumluluğun yerine getirilip getirilmediğinin, Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulacak Sayıştay raporlarında belirtilmesi hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 160’ıncı maddesi uyarınca, Sayıştay, kamu idarelerinin
bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve
kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla
görevli bulunmaktadır. Ancak, Anayasanın 160’ıncı maddesi uyarınca çıkarılan
6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 38, 39, 40, 41 ve 42’nci maddeleri ile 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 41, 42, 54 ve 68’inci maddeleri
uyarınca, Sayıştay’ın Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmakla yükümlü olduğu
dış denetim genel değerlendirme raporu, faaliyet genel değerlendirme raporu,
mali istatistikleri değerlendirme raporu ve diğer Raporlar ile genel uygunluk
bildiriminden 2011 yılına dair sadece Genel Uygunluk Bildirimi Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderilmiştir.
Halbuki, 6085 sayılı Kanun’un 38'inci maddesinin 2’nci fıkrasında,
dış denetim genel değerlendirme raporu ile kamu idarelerine ilişkin denetim
raporlarının, Sayıştay Başkanınca genel uygunluk bildirimi ile birlikte Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmasına dair amir hüküm bulunmaktadır.
Yine, 5018 sayılı Kanun’un 42’nci maddesinin beşinci fıkrasında,
idarelerin faaliyet raporları, genel faaliyet raporu, dış denetim genel
değerlendirme raporu ve kesin hesap kanunu tasarısı ile merkezî yönetim bütçe
kanunu tasarısının birlikte görüşülmesine dair amir hüküm bulunmaktadır.
Yine, 6085 sayılı Kanun’un 38'inci maddesinin 4’üncü fıkrası ile
5018 sayılı Kanun’un 41'inci maddesinin dördüncü fıkrasında, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, Sayıştay dış denetim genel değerlendirme raporu, faaliyet
genel değerlendirme raporu, ve diğer raporları ve değerlendirmeleri
çerçevesinde kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasına ilişkin olarak
kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme sorumluluklarını görüşmesine dair amir
hüküm bulunmaktadır.
Ancak, bu yıl bu raporların Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulmadığı, 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın bu raporlarla birlikte görüşülmediği, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasına
ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme sorumluluklarını
görüşürken bu raporları ve değerlendirmeleri dikkate almadığı hepinizce
malumdur.
Dolayısıyla, 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ve 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile ilgili olarak, Anayasa’nın 87 ve 160'ıncı maddeleri ve
ilgili kanunların amir hükümleri yerine getirilmemiştir. Bu durum, anılan
tasarıları esastan sakat hâle getirmiştir.
Sayıştay Başkanı denetim raporlarının denetçiler tarafından
hazırlandığını, Sayıştayın ilgili dairelerine gönderildiğini, ilgili dairelerin
bir kısmının bu raporların görüşülmesine gerek olmadığına karar verdiğini, bir
kısmını da görüşerek Rapor Değerlendirme Kuruluna gönderdiğini, Rapor
Değerlendirme Kurulunun bu raporların görüşülmemesine karar verdiğini,
raporların 6353 sayılı torba kanundaki yeni düzenlemeye uygun olmadığını gerekçe
gösterdiklerini Plan ve Bütçe Komisyonunda açıklamıştır.
Aslında, Sayıştayın bu tutumu bir skandaldır. Raporlar gecikmeli
de olsa eksiklikleri tamamlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmeliydi. “Göndermiyorum.” diyemez, öyle bir yetkisi yoktur.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, AKP tarafından yapılan bir
operasyon sonucu, 4 Temmuz 2012 tarihli ve 6353 sayılı torba kanunla Sayıştayı
işlevsiz ve etkisiz hâle getirmeye yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Sayıştay
denetimi göstermelik bir hâle dönüştürülmüş, denetim yapılarının içeriği
sınırlanarak denetlenen idarelerin uygun görmediği bir denetim raporu
düzenlenmesi imkânsız hâle getirilmiştir. Denetimde fiilen yer almayan
kişilerden süzgeç komisyonlar oluşturulmuş, denetimin bağımsızlığı bitirilmiştir.
Aslında AKP zihniyetinin denetim kurumunu etkisizleştiren bu
tutumu, kamu kaynaklarını etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanmadıklarının
da itirafı niteliğindedir. AKP Hükûmeti hesap verme korkusuyla denetimden
kaçmaktadır, bunun başka bir izahı bulunmamaktadır.
Kamu ihalelerini istedikleri gibi yönlendirebilmek için ihale
mevzuatında çok sayıda değişiklikler yapılmış, birçok işe istisna ve muafiyet
getirilmiş ve ihale mevzuatı dikensiz gül bahçesine döndürülmüştür.
İmar mevzuatında imara ilişkin yetkilerin çeşitlendirilmesi
suretiyle rant paylaşımı kolaylaştırılmış, kentsel rantların paylaşımı için
âdeta altyapı oluşturulmuştur. Türk Ceza Kanunu'nun 257'nci maddesinde yapılan
değişiklikle usulsüzlük ve yolsuzluk yapanlar kurtarılmıştır. Görevini ihmal
eden ve kötüye kullananlara verilecek ceza indirilmiş, cezanın ertelenmesi ya
da paraya çevrilebilmesinin önü açılmıştır.
Yine, 6300 sayılı Kanun’la özelleştirme işlemlerine yönelik yargı
kararlarının uygulanması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiş, Bakanlar
Kurulunda Seydişehir Eti Alüminyum Anonim Şirketi, Kuşadası Limanı, Çeşme
Limanı, SEKA Balıkesir İşletmesi ve TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76 hissesinin
özelleştirilmesi işlemlerini iptal eden yargı kararlarıyla ilgili olarak geriye
ve ileriye yönelik herhangi bir işlem tesis edilmemesi kabul edilmiştir. Kamu
zararı oluşması nedeniyle özelleştirmenin iptalini öngören mahkeme kararları
AKP Hükûmeti tarafından hükümsüz kılınmıştır. Mahkeme kararlarının
uygulanmaması suçtur. Nitekim Seydişehir Eti Alüminyum Anonim Şirketinin
özelleştirilmesini iptal eden yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle Ankara
16. Asliye Hukuk Mahkemesi, Sayın Başbakan ile 5 bakanı ve 2 bürokratını 27
Mart 2012 tarihinde 10 bin lira tazminata mahkûm etmiştir. Böylelikle, yargı kararlarının
uygulanmamasıyla ilgili alelacele yasalar çıkarılmasının nedeni de
anlaşılmıştır.
Ülkemizde, yolsuzluk ve yozlaşmanın bütün örneklerini sergileyen
bu iktidar elbet bir gün siyasetten gidecek ama biliniz ki hangi düzenleme
yapılırsa yapılsın, hangi kanun çıkarılırsa çıkarılsın denetimden asla
kaçılamayacaktır, yargı önünde mutlaka hesap verilecektir. İnşallah bu hesabı
sormak da Milliyetçi Hareket Partisine nasip olacaktır.
Tekrar, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Sayın milletvekilleri, şimdi, şahsı adına Uşak Milletvekili Sayın
İsmail Güneş.
Sayın Güneş, buyurun.
Süreniz beş dakika.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu’nun 4’üncü maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hükûmetlerimiz, daha çok, sağlık ve
ulaşım alanında yaptığı atılımlarla bilinmesine karşın, pek çok alanda da
devrim niteliğinde olabilecek adımlar atılmıştır. Bunlardan bir tanesi de
sosyal devlet olma adına hükûmetlerimiz döneminde atılan sosyal projeler
adımıdır. 8,5 milyon engellimizin yaşadığı ülkemizde engellilerimize ilk defa önem
verilerek 2005 yılında 5378 sayılı Kanun düzenlenmiştir.
Engelli kardeşlerimizin kamu ve özel sektörde istihdamı
arttırılmış, kamuda istihdam edilen engelli memur sayımız 5.777’den 24.280'e
çıkarılmış ve geçen sene yaklaşık 7.500 engelli kardeşimiz kamuda istihdam
edilmiştir.
Diğer taraftan, altmış beş yaş üstü yaşlı aylıkları 24 TL'den
yüzde 397 artışla 122 TL'ye, engelli aylığı da 365 TL’ye yükseltilmiştir.
Yaklaşık olarak 1 milyon 233 bin kişi bu bağlamda aylık almaktadır. Uşak
ilimizde de 1.435 kişi yaşlı aylığı, 1.410 kişi de engelli aylığı almaktadır.
Ağır derecede engelli olan ve bizden önceki yıllarda aileleriyle
kendi kaderlerine bırakılmış olan yaklaşık 400.000 engelli kardeşimize
hükûmetimiz sahip çıkmış, ailesi tarafından bakılırsa 1 asgari ücret, özel
eğitim merkezinde bakılırsa 2 asgari ücret ödenmektedir. Seçim bölgem olan Uşak
ilimizde de 2.001 ağır engelli kardeşimiz bu hizmetten faydalanmaktadır.
Ayrıca özel eğitim alması gereken engelli kardeşlerimize, daha
önceki dönemlerin aksine, biri diğerinden ayrılmaksızın tüm eğitim masrafları
ve ulaşım ücretleri hükûmetlerimiz tarafından ödenmiştir ve ödenmektedir.
En önemli projelerden biri de tüm hükûmetler için hayal olan fakat
bizim için gerçek olan on sekiz yaş altı tüm çocuklarımızın ve daha sonra da
tüm vatandaşlarımızın sosyal güvenlik çatısı altında toplanmasıdır. Bu sayede
aileler yarın endişesinden kurtarılmış, hastanede rehin kalmalar ortadan
kalkmış, “Çocuğum hasta olursa ben yarın ne yaparım?” düşüncesi tamamen
bertaraf edilmiş ve en temel hak olan sağlıklı yaşam hakkı tüm vatandaşlarımız
için hiçbir ayrım yapılmaksızın tamamen yerine getirilmiştir.
Ayrıca ilk ve ortaöğretime giden tüm çocuklarımızın kitapları
Hükûmetimiz tarafından verilmiştir. Uşak ilimizde de bu yıl 57 bin öğrenciye
691 bin kitap dağıtılmıştır.
Yine, ayrıca yoksul vatandaşlarımızın ilköğretime giden erkek
çocuklarına 30 TL, kız çocuklarına 35 TL; ortaöğretime giden kız çocuklarına 55
TL, erkek çocuklarına da 45 TL olmak üzere 2003-2011 yılları arasında yaklaşık
1 milyon 860 bin öğrenciye 2 milyar 13 milyon TL kaynak aktarılmıştır. Uşak
ilimizde de 1.628 öğrencimiz bundan istifade etmiştir.
1997 yılında taşımalı eğitim sistemine geçilmesine rağmen bu
öğrencilerimize öğle yemeği verilmemekteydi ve dolayısıyla da öğrencilerimiz
mağdur olmaktaydı. İlk defa 2003 yılında başlamak şartıyla hükûmetlerimiz
tarafından taşımalı eğitim gören öğrencilerimize öğle yemeği verilmiş, bunun
için de yaklaşık 1 milyar 330 milyon TL kaynak aktarılmış, Uşak ilimizde de
yaklaşık 5.306 tane öğrencimiz bundan istifade etmiştir.
Eşi vefat etmiş ve özellikle hiçbir sosyal güvencesi olmayan ve
mağdur durumda olan bayan kardeşlerimize hükûmetlerimiz sahip çıkmış, iki ayda
bir 500 TL aylığa bağlamıştır. Uşak ilimizde de 608 bayan kardeşimiz bu hizmetten
faydalanmaktadır.
Muhalefetin eleştirmesine rağmen kışın tir tir titreyen ve yakacak
ihtiyacını karşılayamayan yaklaşık 2 milyon kardeşimize yine devletimiz ve
Hükûmetimiz sahip çıkmış ve bunlara yaklaşık ayda 1 ton kömür vererek bunları
bu dertten kurtarmıştır. Seçim bölgemde de 6.034 kişiye 9.500 ton kömür
dağıtılmıştır.
Ev sahibi olmayı bırak, düşünmeyi hayal bile edemeyen
kardeşlerimize yine Hükûmetimiz umut kapısı olmuş, bu anlamda yaklaşık 500 bin
konut projesi kısa bir sürede tamamlanmış ve seçim bölgem olan Uşak’ta da 2 bin
aile bu imkândan faydalanmış, kira öder gibi ev sahibi olmuştur.
Burada sosyalist marşı söylemekle sosyal devlet kurulmuyor ancak
halkın türküsü söylenerek sosyal devlet kuruluyor.
2013 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni eder,
hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güneş.
Şimdi de şahsı adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.
Sayın Tan buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bütçe görüşmeleri esnasında maalesef en az konuşabildiğimiz konuların başında
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) geldi. Ben bu konuda şahsım adına söz alarak
görüşlerimi bildirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) yaklaşık elli
yıldır bütün hükûmetler tarafından bölgenin makûs talihini yıkacak, 22 baraj ve
19 hidroelektrik santralden müteşekkil bir proje olarak takdim edildi. Yine
aynı şekilde o kadar büyük umutlar pompalandı ki bu barajların ve sulama
kanallarının bitmesi hâlinde esasında bölgede tarımın sulu tarıma geçeceği ve
bu şekilde 1 milyon 800 bin hektar yani halkın anlayacağı şekliyle 18 milyon
dönüm arazinin sulu tarıma geçeceği söylendi. 18 milyon dönüm arazi sulu tarıma
geçince de oluşacak iş gücü, istihdam potansiyelinin 3 milyon 800 bin kişi
olacağı defalarca belirtildi ve bu bütçe görüşmeleri esnasında söz alan
bakanlar da yine bu 3 milyon 800 bin kişiyi defalarca telaffuz ettiler.
Değerli arkadaşlar, 3 milyon 800 bin kişiye iş demek ortalama 5
kişilik aileleri alırsak yaklaşık 20 milyon nüfus demek. Bu gerçekten insanı
heyecanlandıracak bir rakam ama şu anki nüfus durumuna bakarsak Gaziantep,
Urfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak illerini esas aldığımız vakit,
Adıyaman’ı da kattığımız vakit bölgede şu anki nüfus 7 milyon. 7 milyonluk
nüfus 20 milyona çıkacak. Bundan güzel bir şey var mı? Üstelik de planlanmış,
hesaplanmış sanayi yatırımları, tarımsal ve hayvancılık yatırımları, buna
hizmet edecek yan sanayileriyle birlikte. Ama gelin görün ki netice ne? Netice
sevgili arkadaşlar, tam bir fiyasko. Burada da yine tam bir derin devlet
operasyonuyla karşı karşıyayız. “Size kanallar yapacağız, 20 milyon nüfusa
ulaşacaksınız, 3 milyon 800 bin kişi iş bulacak.” denilen proje elli yıldır
devam ediyor ve son on bir yıl da mevcut Hükûmetin sorumluluğu altında devam
ediyor. Barajların büyük bir kısmı bitirildi, rakamlar verildi yüzde 75, yüzde
85, yüzde 86. On yıldır, on beş yıldır bitirilen
barajlar var ama bu barajların sulama kanalları ne hikmetse bitirilemedi.
Elektrik için, yani bu barajların ana gövdeleri için şu ana kadar harcanan para
-yine devletin deklare ettiği rakamlar bunlar- 19 milyar dolar, bu sene
itibarıyla elde edilen elektriğin karşılığı 24 milyar dolar. 19 milyar dolar
yatırmışsınız barajların gövdesine, 24 milyar dolarlık elektrik almışsınız ama
su daha Harran’dan öteye, Viranşehir’e, Ceylanpınar’a, Kızıltepe’ye, Derik’e,
Nusaybin’e, Cizre’ye gitmemiş. Diyarbakır’ın ovalarının yine yüzde 80’i henüz
sulanamıyor. Sulanması gereken 4,5 milyon dönüm arazinin henüz çok büyük bir
kısmı yine sulanamıyor. Peki niye?
İşte, değerli arkadaşlar, burada bir derin operasyon var. Bu
kanallar bitirilmiş olsaydı, bu tarlalar sulanmış olsaydı, bugün 20 milyonluk
bir nüfus orada bütün planlamasıyla eğer yaşıyor olsaydı, bütün siyaset, denge,
Kürt politikası, petrol, Suriye, Orta Doğu yeniden dizayn edilecekti. İşte,
maalesef, habis bir derin akıl -öyle diyeyim- habis bir irade barajları
bitirdi, sulama kanallarını yaydı. Ve Hükûmete soruyoruz: Niye bitirmiyorsun?
“İşte, ben her sene şu kadar katrilyon para aktardım. En kısa zamanda
bitireceğim. Benim zamanımda, iktidara geldiğimde şöyleydi, böyleydi.” Siz
İstanbul’daki tüp geçidi bu sene bitiriyorsunuz. Aynı şekilde bu kanalların
bitmesi için 12 milyar dolar lazım. Müteahhitler yüzde 50 kırımla, yüzde 55
kırımla yapıyorlar, yaklaşık 5-6 milyar dolar lazım. Sadece Karadeniz otoyoluna
5 milyar dolar harcadınız, her sene sel götürüyor, onu da bitirdiniz. Peki
bunlar niye bitmiyor? İşte, oradaki bölgesel dengeler, Kürt meselesi, Orta Doğu
meselesi önümüzde duruyor. Bunu engelleyenlerin hepsini kınıyoruz, Allah’a
havale ediyoruz, kul olarak da hesabını soracağız.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle soru-cevap
işlemine geçiyoruz. Sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Öğüt…
Buyurun Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Geçen yasama döneminde eğitimde 4+4+4 sistemini baskın bir şekilde
getirdiniz. Sakıncalarını anlattık, anlamadınız. Ardından yoksul öğrencileri
düşünmeden kılık kıyafette serbest uygulamaya geçeceğinizi açıkladınız. Amaç
9-10 yaşındaki kız çocuklarının örtünmesinin önünü açmaktı.
Şimdi size soruyorum: Yoksul çocuklara, önlük yerine kendilerini
ezik göstermeyen giysi yardımı yapılacak mıdır?
Yine, sistemin sonucu olarak, Çankırı’da 520, Karabük’te 250 branş
öğretmeni eksiktir. Buralara yeni öğretmen ataması yapılacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, vicdanlara
sesleniyorum: Emniyet hizmetleri sınıfında görev yapan insanların tazminatları
maaşlarına eşit; 1 lira tazminat 1 lira maaş. Emekli olduklarında bu insanları
aç bırakmaya hiç kimsenin hakkı yok Sayın Bakanım. Bunlar devlet memuruysa,
diğer devlet memurları gibi maaşlarına ilave edilir ve emekliliklerine yansır.
Emniyet hizmetleri sınıfından emekli olan insanları aç bırakmaya hiçbirimizin
hakkı yok Sayın Bakanım.
İki: Köy ve mahalle muhtarları çok az kaldı, bunların elbiseleri
verilmiyor.
Üç: Köy korucularına bir kanun yapıldı, hâlâ daha köy korucuları…
Eğer bunlar görevde kalacaksa bunların da ekmeklerini -ben ekmek açısından
konuşuyorum- kesmeyin, eğer görevleri devam edecekse.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Belen…
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2013 yılı bütçenizle ilgili toplumun tepkileri ortaya
çıkmaya başladı. Bütçenizden, bundan önceki bütçelerde olduğu gibi, halkımızın
umudu yok. Bunun ilk örneğini, bugün öğlen saatlerinde, Meclis Dikmen
Kapısı’nın önünde, Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonları basın
açıklaması yaparak gösterdi ve Hükûmetin, memura, çalışanlara, bugüne kadar
verdiği taahhütlerin hiçbirisini yerine getirmediğini, 2013 yılındaki öngörülen
artışların da çok düşük olduğunu, geçim sıkıntısı çektiklerini ve temel ihtiyaç
maddelerini alacak kadar gelire sahip olamadıklarını haykırdılar. Ben de bir
milletvekili olarak kendilerini sonuna kadar destekliyorum. Bu konuda
iyileştirme düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Belen.
Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Otoyol ve köprülerin özelleştirilmesi nedeniyle elde edilen bu
gelir faizlere mi ödenecektir yoksa herhangi bir yerde fabrika mı açılacaktır,
fabrika nereye açılacaktır? Bunu öğrenmek isterim.
Soru iki: Otoyol ve köprülerin özelleştirilmesi nedeniyle, bu, Koç’un
ve Ülker’in CEO’sunun Dışişleri Bakanıyla bir bağlantısı, akrabalığı var mıdır,
varsa bu özelleştirmede bir etkisi olmuş mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başbakan sık sık “Faizler düştü.” diye söylüyor. Şimdi,
baktığımız zaman 50-55 milyar faiz giderlerimiz var. Sadece oranın düşmesine mi
bakarsınız yoksa stok üzerinden toplam ödediğimiz faize mi bakarsınız?
İkincisi: Şimdi, bu özelleştirme gelirleri ne zaman tahsil
edilecek? Ödeme planı nedir? Yine, koyduğumuz özelleştirme hedeflerinin
içerisinde, gelir olarak bütçeye koyduklarınız arasında var mıydı? Nasıl bir
harcama yapılacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 2013 yılı bütçe sunuş konuşmasında “Tarımsal ürünün
KDV oranını yüzde 1 gibi çok düşük bir seviyede tutarak tarımsal üretimi ve
ticareti destekliyoruz.” dediniz veya bu ifadeniz var. Ben şunu sormak
istiyorum: Akaryakıtta yüzde 50 ÖTV, KDV; gübre ve elektrikte yüzde 18, ilaç ve
yemde yüzde 8. Niçin bunun sunuş konuşmasında yer almadığını sormak istiyorum.
Bir de kişi başına düşen millî gelirimizi 10.469 olarak ifade
ediyorsunuz. Tarımda kişi başına düşen millî gelir ise 3.602 dolar olduğuna
göre, bu oranlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu reva mıdır tarımcılara?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın Moroğlu? Yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben devraldım.
BAŞKAN – Kim size devrediyor?.. Zaman doldu zaten.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben de devretmiştim.
BAŞKAN - Sizinki yok Sayın Akar; olsa da devredemezdik.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, eksik öğretmen ihtiyaçlarımızı tabii ki
karşılayacağız yani yeni atamalarla birlikte inşallah bütün eksiklikler
giderilmiş olur. Hakikaten bu sene, cumhuriyet tarihinde yıl itibarıyla
atamaların en yüksek olduğu yıl ve yanlış hatırlamıyorsam 57 bin civarında
öğretmen kardeşimiz atandı, hakikaten muazzam bir rakam. Dolayısıyla Millî
Eğitim, bütçeden şu anda 68,1 milyar lirayla en fazla parayı alan bakanlık,
tabii bunun içinde Yüksek Öğretim de var.
Kıyafet yardımı konusu şu anda gündemde olan bir konu değil, en
azından bizim üzerinde çalıştığımız bir husus yok.
Emniyet hizmetleri tazminatlarına gelince; şimdi, değerli
arkadaşlar, şöyle söyleyeyim: Bir polis, 1/4 derecesine gelmiş bir polis memuru
şu anda net olarak 2.641 lira alıyor, emekli aylığı 1.547 lira; kadro maaşı
içerisindeki payı yüzde 59. Mesela, şube müdürü, herhangi bir bakanlıktaki şube
müdürü ise bu oran yüzde 49. Mesela, mühendis için yüzde 61, daire başkanı için
yüzde 48, öğretmen için yüzde 58; rakamlar bu şekilde gidiyor. Yani şunu
anlatmaya çalışıyorum: Emniyet mensuplarımızın emekli olduktan sonraki maaşının
emeklilik öncesindeki maaşına oranı bazı kesimlerden yüksek, bazı kesimlerden
daha düşük olabilir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bir polis bin lira maaş alıyor
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, bin lira değil,
2.641 lira alıyor. Bakın, ben size bir rakam vereyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bin lira maaş alıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Müsaade ederseniz…
Bakın, şu anda emniyet mensuplarına biz, 1/4’ten 9/2’ye kadar
söylüyorum; maaşlarındaki artış oranı en az yüzde 253, en çok yüzde 277
olmuştur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım ama tazminat var
içinde, tazminat.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Tamam. Aynı şekilde
emeklilik maaşları da paralel olarak artmıştır ama emeklilik maaşlarının şu
anda kadrolu maaşlarına oranı başka memurlara oranla düşük değildir, onu
anlatmaya çalışıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, çok düşük. Biz tazminat
istemiyoruz, maaşımıza ekleyin Sayın Bakanım, maaşımıza ekleyin.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Polisler de korucu olsun, korucular esrar
satıyor zaten.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, benim bir önerim
var. Değerli arkadaşlar, memur maaşlarının önemli bir kısmı vergiye tabi
değildir, vergiye tabi olmadığı için emeklilikte de tabii ki bu dikkate
alınmıyor. Ha, şöyle bir sistem değişikliği yapılabilir: Bütün maaş vergiye
tabi tutulur -bütün yardımlar- ondan sonra da emekliliğe de sayılır ama bunun
için de prim miktarının da diğer konuların da değişmesi lazım. Şu anda, şu
hâliyle sosyal güvenlik sistemine yıllık 72,9 milyar lira para aktarıyoruz.
Şimdi, Türkiye’deki toplam yatırım bütçesi 39-40 milyar lira. Yatırımın 2 katı,
sosyal güvenlik sistemine biz bir şekilde prim ödemesi veya açık finansman
olarak para veriyoruz. Bunu daha fazla büyütmenin imkânı yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, orada köy
korucuları vardı, köy korucuları.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, “Bütçede halkın
umudu yok.” diyorsunuz ama değerli arkadaşlar, bu bütçenin en büyük payı
eğitimedir, yüzde 17. Yine, sağlık yüzde 17. Vatandaşımız hem eğitimden hem
sağlıktan yararlanıyor, yatırımlar aynı şekilde, sosyal yardımlar aynı şekilde.
Bunların hepsi, bütçenin tamamı vatandaşımız içindir.
Otoyol ve köprülerle ilgili sorular var. Şimdi, tabii, Sayın
Başkan, şöyle söyleyeyim, sadece şunu söyleyeyim: Dünkü satış rakamını baz
alırsak -bir bilgi vermek için söylüyorum- vergi ve faiz öncesi kârını dikkate
alırsak yani net kârını değil -vergi ve faiz öncesi kârı, genelde bu
değerlemelerde bu kullanılıyor- bu 209 milyon dolardır. Dün, 5 milyar 750 küsur
milyon doları dikkate alırsak, tam 27 katına satılmış, 27 katına ama brüt
gelirini dikkate alsanız yani hiçbir indirim yapmasanız -ki bu 534,7 milyon
dolardır- dünkü satış fiyatına oranlarsanız yaklaşık on bir yıllık gelire denk
geliyor ki bunun içinde yüzde 18 KDV var, bunu da katıyorum; köprülerde
belediye payı var, yüzde 10, bunu da katıyorum; rutin bakım işlemleri var, bunu
da katıyorum; büyük bakım onarımlar var. Yani özetle…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sorum o değildi Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sizin sorunuz şu: “Bu
gelire ne yapacağız?” Biz bu geliri havuza alacağız, havuzdan yatırımlarda da
kullanacağız, borç ödemede de kullanacağız, eğitimde de kullanacağız yani
memleketin… Çünkü gelirler bütçe havuzuna alınır, oradan bütün ihtiyaçlar
karşılanır. Dolayısıyla sadece bu konu için kullanacağım dersem yanlış olur.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu Temel’in araba ne oldu Sayın Bakan?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, süre verin de Temel’in
arabasını anlatsın Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, soruların cevabını alacağız,
iki dakika süre versenize. Bu konuda Sayın Bakanla ittifak hâlindeyiz efendim,
iki dakika süre verin.
BAŞKAN – Müsaade edin de ben yöneteyim arkadaşlar. Çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım, çok teşekkür ederim.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 5- (1) Devlet borçlarına ilişkin cetvellerde gösterildiği
üzere 2011 yılı sonu itibarıyla;
a) 368.813.348.798,73 Türk Lirası orta ve uzun vadeli Devlet iç
borcu,
b) 151.477.575.393,27 Türk Lirası Devlet dış borcu,
c) 22.099.496.031,82 Türk Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal’ın.
Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada, bu maddede devlet borçlarına ilişkin
kesin hesap var. Tabii ki arkadaşlarımız baştan söylediler. Hatta bütçenin
başında söylendi, Sayın Genel Başkanımız söyledi, biz muhalefet şerhimizi
yazdık, Sayıştayla ilgili konu burada genişçe tartışıldı ama borçlarla ilgili
beş yıldır söylediğim bir şey var. Hâlen -daha sadece- hazineden sorumlu
bakanımız ve müsteşar “Biz bunu tahsil ediyoruz.”diyor. Ben hâlâ Ankara
Büyükşehir Belediyesinin vadesi geçmiş borçlarını sormaya devam ediyorum.
Taksit taksit onun geliri nispetinde hani böyle “Memurun maaşının bir kısmı
haczedilebilir.” diyorlar ya o şekliyle alınmaya devam ediyor. Devlet
borçlarından girmişken öncelikle onu söylemek istedim.
Şimdi, Sayın Bakanım, burada az önce soru olarak da sordum ama
zaman yetmedi tam olarak söyleyemediniz. Bunun yanlışlığını baştan söylememiz
lazım. Tabii ki, borç faizinin düşmesi hem iç gelişmelere hem dış gelişmelere
hem Libor faizlerine, bir sürü etkene bağlı. Ki Libor’la ilgili de birtakım
manipülasyonların olduğunu Sayın Bakan ihtisas alanı olduğu için biliyor ama
bugün gazetelerde yine vardı, en fazla istemi yapan bir banka bu konuda
manipülasyon yaptığını kabul ederek gerekli düzeltmeleri yapacağını söylemiş.
Ve Sayın Başbakanımız da söylüyor, sayın bakanlar da söylüyor “Efendim, faiz
şuradan şuraya düştü.” Güzel. Peki, toplam stokumuz nereye gelmiş, oraya
bakıyoruz. Bunun üzerinden ödediğimiz faiz nereye gelmiş Sayın Bakanım?
Şimdi, bakıyorsunuz her sene 50 milyar civarında yine faiz
ödüyoruz. Bu sene koyduğumuz şeylerde yine 50 milyar, sonrasında 53, 55 devam
ediyorsunuz. Bunları eğer dikkate almazsanız sanki düşmüş gibi oluyor. Peki,
borç stokumuz nereye geçmiş? Bunlara bakıyoruz, toplamına baktığımız zaman,
maalesef, söylenenlerin gerçeği yansıtmadığını görüyoruz. Yani “Vatandaşların
borcu tamam, artmış olabilir.” diyor Sayın Bakanımız ama sadece bunu kabul
etmek yetmiyor Sayın Bakan.
Bir taraftan “Faiz düştü.” deyip stoku söylemeden borç azalmış
gibi gösteriyorsunuz, öbür taraftan
“kamu net borç stoku” diye bir şey ihdas ettiniz. Defalarca söyledik, şu
anda İşsizlik Sigortası Fonu’nda “57 milyar” en son gözüken para diye
söylediğiniz şey. Öyle bir kamu net borç stoku hesaplıyorsunuz ki çok küçük bir
örnek vermek istiyorum. Şimdi, 2011 yılı rakamlarıyla eğer İşsizlik Sigortası
Fonu’ndaki 53,5 milyarı çıkarırsanız 290 yerine 344,5 ediyor yani geriye kalan
borcunuz. İşsizlerin, işsizlere vermediğiniz parasını borç stokundan düşerek
sanki kamunun varlığıymış gibi yapıyorsunuz.
Peki, sonucu ne kadar etkiliyor? Normalde bu 53 milyarı da
çıkardığınız zaman yüzde 22,4 diyorsunuz borç stokumuz. Ama bir yanda gayrisafi
yurt içi hasılaya oranı bunu koyduğunuz zaman yüzde 26,5’a çıkıyor.
Şimdi böyle bir şey olabilir mi? Yani aradaki farka bakın. 4
puandan fazla bir fark var. Siz işsizlere vermeniz gereken parayı vermediğiniz
gibi -burada bir ayıp var- onu aktaramadığımız için kesiyoruz… Her seferinde
söylüyoruz: Ya bunu bir şekilde kullanalım veya kesmeyelim bir süre bu fondaki
para duruncaya kadar. Bir taraftan teşvik veriyorsunuz birim yükleri azalsın
diye, öbür taraftan kullanmadığınız fona sürekli olarak para aktarıyoruz. Hiç
olmazsa işverenlerin, işçilerin rahatlaması açısından bir süre bunların
kesilmesini durdurabilirsiniz. Şu anda 57 olacak, 53’tü.
Şimdi brütünü böldüğüm zaman ne çıkıyor? Yüzde 42 çıkıyor borcun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı. Dolayısıyla şimdi bu rakamları maniple
ederek hakikaten başarılısınız. Millete doktorun bir aspirin yazıp da “Hadi
iyisin, git.” dediği zaman vatandaşın kendisini iyi hissettiği gibi bir şey
oluyor. Bu rakamlar üzerinden doğru bir şekilde bunları analiz etmek gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi başka şeyler var burada. Borçlara
baktığımız zaman sürekli “Nereden nereye” diyorsunuz ama “Kamu dış borcu”
diyoruz, “Yok, orada merkezî yönetim borç stoku.” diyor. Sayın Başbakan işine
geldiği zaman “Merkez Bankası rezervlerini artırdık.” diye ifade ediyor ama
öbür taraftan Merkez Bankasının topu topu 8-9 milyarlık borcunu o kamu borcunun
içine koymuyor. Ya 80 küsur diyeceğine 111 bin desen ne olur? Yani kamunun
borcunun tamamı kamunun borcu.
Rezervini sayarken iyi, döviz varlıklarını sayarken iyi, kamu net
borç stokundan hepsini düşürüyoruz, bu da güzel. Ama toplam borcu hesaplarken
bir de bakıyoruz düşüyor 80, bir anda…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ama bu kuralı biz getirmedik bizden
önce de öyleydi. Bu hiç değişmedi.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hayır, hayır… Şimdi şunu söylüyorum:
Rakamları doğru yansıtmak lazım. Zaten burada var.
Öbür taraftan, şimdi yine kontrol ederken baktım, Maliye
Bakanlığı, güzel, yıllık rapora yazmış. İhracat-ithalat farkına bakıyorum, iki
farklı rakam var. Hâlâ devam ediyor. Birileri ithalatı CIF olarak alıyor
birileri FOB olarak alıyor ki doğrusunu -eski DPT- Kalkınma Bakanlığı yapıyor.
Maliyenin kendi verdiği yıllık raporda doğrusunu vermiş Sayın Bakanım, CIF
olarak verdiği için farklı çıkıyor. Öbür taraftan bütçe verilerine bakıyorum,
FOB olarak veriyor, bu sefer farklı çıkıyor. Yani bir mukayese edilebilirlik
ortadan kalkıyor, arkadaşlarım söylüyor. Bu rakamlar resmî rakamlar. Ben de
Maliyenin iki ayrı yayınından bahsediyorum. Yukarıdan, şimdi, tazesini
aldırdım; Muhasebat Genel Müdürlüğünün, yine çıkan, ekonomik göstergeleri var.
Oraya bakıyorum, orada da farklı rakam çıkıyor.
Şimdi, borç borçtur. Borç nereden kaynaklanıyor? Hepinizin
söylediği tasarruf açığından kaynaklanmıyor mu? “Üretmeden tüketen bir ekonomik
yapıda eğer biz tüketim üzerinden vergi alırsak vatandaşa da vergi bakımından
adaletsizlik yapmış oluruz.” dedim. Üretmeden tüketirseniz, tasarruf açığını…
Gelirinizi arttırmadan tasarrufu nasıl arttıracaksınız? Bir iki tane projeyle,
teşvikle, “Cari açığı düşürelim.” demekle veya bireysel emeklilik sistemine
teşvik vererek bizim bunu arttırma şansımız yok. Önce üretim. Yani yatırım
yapmadan, üretimi arttırmadan bizim tasarrufu arttırma şansımız yok ki. Ne yapacağız?
O zaman, bir anda geçeceğiz ve dışarıdan tasarruf almaya başlayacağız.
Sayın bakanlara defalarca gösterdim. Cari işlemler açığının
finansmanını veriyoruz. Son üç yılda kırmızı yukarıya doğru çıkmış. Yani
“kırmızı” dediği -onlar iyi biliyorlar, Merkez Bankası sunumunda da var, Hazine
sunumunda da var- kısa vadeli portföy girişleriyle finanse edilen kısmı bir
anda yukarı doğru kırmızı hatlarla çıkmış durumda. Bu bir tehlike mi? Evet. Ha,
“Bunun önlemini alalım.” diyoruz. Bunu kapatıp da “Efendim, cari açık finanse
edildiği sürece sorun değildir.” demeyelim. Bakın, burada… Bu faizleri nereye
ödüyoruz Sayın Bakanım? Yukarıdan aşağıya bakıyoruz, 40 küsur milyarın 30 küsur
milyarı gitmiş ve faiz olarak veriyoruz ve tahviller gidiyor. Bu tahvillerin ne
kadarını yabancılar alıyor, ne kadarını yerliler alıyor? Bu ödediğimiz faiz
nereye gidiyor? Sanki böyle hiç faiz ödemiyormuşuz gibi bir şey yapıyoruz.
Diğer bir husus faizle ilgili… Arkadaşlar, bu rezervlerle ilgili
defalarca uyardım ama önceki gün Sayın Başbakan yine Konya’da aynı şeyi
söylemiş. Sayın Bakan bu konuyu iyi
biliyor, uluslararası kuruluşlarla çalıştı, daha önce de hazineden sorumlu
olduğu için Merkez Bankasının durumunu biliyor. Sayın Bakanım, bu Merkez Bankasının
rezervlerinin artmasının sizin Hükûmetinizle bir ilişkisi var mı? Yani parayı
almakla ilgili siz oraya talimat veriyor musunuz? Sordum Merkez Bankası
başkanlarına -bu yıl yetişemedik buradaki yoğunluktan dolayı- brifinglerde:
“Yok.” Neden? Çünkü o zaman Hükûmetin doğrudan buraya müdahalesi var demektir.
Peki, siz müdahalenizin olmadığı bir şeyde “Merkez Bankası rezervini artırdım.”
derken bunun neresini kendinize bir övünme olarak alıyorsunuz, ben anlamıyorum,
bir.
İkincisi, burada övünme değil, bir fatura var Sayın Bakanım, siz
gayet iyi biliyorsunuz. Bu rezervleri kaça değerlendiriyorsunuz? Demin sorduk,
arkadaşlarımız dediler ki: “Ne kadarı bunun dövizdir, ne kadarı altındır,
nerede değerlendiriyorsunuz?” Siz 7-8’e aldığınız, topladığınız bir parayı
yüzde 1’le değerlendiriyorsanız bunun faturasını kim ödeyecek? Demin
söylediğimiz gibi, işte, 50 milyar, 53 milyar, 55 milyar ödediğimiz faizi kim
ödeyecek bütçede açık olunca? Sizin, bizim gibi vatandaşlarımız ödeyecek. Dar
gelirli vatandaşların ödeyeceği bir faturayla karşı karşıyayız. Yani bunda
övünülecek değil, bunda aslında sosyal bir maliyet var; bütün vatandaşlarımız
üzerine vergi yükü olarak dönecek bir açık var. Lütfen, bunları, pembe tablolar
çizmek için yanlış bir şekilde kamuoyuna sunmayalım.
Dün de söyledim: “Burada gündelik şeylerle, efendim, dağa
çıkmayla, ona buna acıma duygularıyla, bunlarla, duygu sömürüsüyle değil,
yapısal önlemler alalım.” dedik ama maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetinin mensupları sanal gündemlerle Türkiye’yi oyalamaya devam ediyorlar.
Gelin, bunların hesabını doğru bir şekilde millete verin, alınması
gereken önlemleri de hep birlikte alalım; burada size destek olalım ama sanal
gündemlerden milletin gündemine doğru gelin diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Nurettin Demir.
Sayın Demir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA NURETTİN DEMİR (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın devlet borçlarına ilişkin 5’inci maddesi üzerinde grubum adına söz
aldım. Yüce halkımızı ve sizleri saygıyla selamlarım.
Tasarının 5’inci maddesindeki cetveller incelendiğinde, 2011 yılı
sonu itibarıyla Türkiye'nin toplam borcu yaklaşık 544 milyar liraya ulaşmıştır.
AKP’nin son dokuz yılında, kişi başına düşen kamu borcu ise 3.260 liradan 6.936
liraya çıkmıştır yani yüzde 113 artmıştır. Peki, bu iç ve dış borcun yıllık
faiz oranları nedir, geri ödeme vadeleri ne zamandır; bunların yanıtını
maalesef cetvellerde göremiyoruz.
Yetmiş dokuz yılda kendinden önceki tüm cumhuriyet hükûmetlerinin
aldığı borç kadar borcu on yılda almıştır AKP iktidarı. “Devlet borçları nasıl
ödeniyor?” sorusunun yanıtı ise belli, borcu yine borçla ödüyoruz sayın
milletvekilleri. Bütçe rakamlarının da ortaya koyduğu üzere borçla yatıyoruz,
borçla kalkıyoruz, borçla yaşıyor ve borçla borcu ödüyoruz. AKP’nin bedelli
askerlik politikası yüzünden vatan borcu bile banka borcuyla ödenir oldu.
Dolayısıyla, Hükûmetin “Devlet borcu azaldı. Türk ekonomisi büyüyor.” gibi
söylemleri gerçeği yansıtmıyor.
2012 yılı -2011’de olduğu gibi- maalesef Türkiye ekonomisi için
kötü ve istikrarsız geçmiştir. Ekonomideki bu istikrarsızlık içinde ironik bir
tutarlılık da var aslında çünkü devletin iç ve dış borçları hızla artarken
vatandaşın da banka ve diğer kuruluşlara olan borçları aynı hızla artıyor.
Aylık geliri yetmeyen vatandaş geçimini borçla sağlamaya çalışıyor, bir
bankadan diğer bir bankaya koşuyor. Türkiye’de, 2012 yılı sonu verilerine göre,
ülke genelinde yaklaşık 2,4 milyon kişi kredi kartı borcu yüzünden haciz
takibine alınmıştır. 2002’de 1 milyon 655 bin kişinin tüketici kredi borcu
varken 2012 sonunda bu sayı 13 milyon 231 bine çıkmıştır. Tüketici kredisi ve
kredi kartı borçları yaklaşık 30 kat artmıştır. Her yıl istatistiklere girmeyen
yaklaşık 100.000 kişi ise ne olduğunu bilmeden imzaladığı taahhütler ve borçlar
yüzünden cezaevlerine gönderiliyor. Kredi kartı borcu yüzünden, son sekiz
senede, 250 kişi intihar etti. Artan aile içi şiddet nedeniyle yuvası yıkılan,
cinnet geçiren, evsiz ve işsiz kalanlar ise bu rakamlara dâhil değildir.
Borçları yüzünden Çanakkale’de cinnet geçiren röntgen teknisyeni
Serkan Sevinç, dört aylık hamile eşini ve 2,5 yaşındaki oğlunu bıçakla
öldürerek intihar etti. 28 yaşındaki Çiğdem Nohut da katlanan borçları
yüzünden, Mersin’deki 12 katlı binanın en üstünden atladı. Borç yüzünden cinnet
geçiren bu yurttaşlar, binlerce borç mağdurundan sadece ikisi. Bu durumu ve bu
suçu, Hükûmet sadece bilinçsiz kredi kartı kullanımına bağlıyor ancak ortaya
çıkan içler acısı tablo Hükûmetin izlediği yanlış büyüme stratejilerinin
beklenen sonucudur.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan “Kredi kartı mağduru oldum.”
diyenlere çıkışmış ve “Cebindeki para kadar harca kardeşim.” demiştir. Peki,
Sayın Başbakan, vatandaşın cebinde para kalmadıysa ne yapsın, hırsızlık mı
yapsın, ailesindeki en az 3 çocuğa nasıl baksın? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
hava yolu filosuna 7’nci uçak ile 2 helikopter siparişi verdi, Meclisteki
Başbakanlık makamını 330 bin liraya tepeden tırnağa yeniledi. Meclis Başkanı
Sayın Çiçek, odasına 180 bin liraya tadilat yaptırdı. Borç içinde yüzen
vatandaştan zam ve vergilerle alınan paraların, böyle umursamazca çarçur
edilmesi, kul hakkının yenmesi ve israf değil midir? Her yıl kamuya binlerce
yeni taşıt alınıyor, 2013 yılı için, yine, 6.488 adet taşıt alımı öngörülüyor.
Bu bir israf ekonomisi değil midir?
Dış borçlarımızı artıran pek çok faktörden biri de üretime yönelik
politikalar oluşturmamak, sürekli dışa bağımlı kalmaktır. Başta, AR-GE
çalışmaları olmak üzere, üniversitelerde bilimsel ve teknik bilgi birikimi
değerlendirilmiyor, destek verilip kaynak ayrılmıyor. Örneğin, tıbbi cihazların
yüzde 85’i ithal ediliyor. 2 milyar dolarlık gelişmiş tıbbi cihaz ithalatı
yapılıyor. Bugün, yurt dışından ithal edilen tam donanımlı tıbbi cihazların
bazılarının ücreti ile bir üniversite hastanesini inşa etmek bile mümkündür.
Düşünebiliyor musunuz sayın milletvekilleri, bir tam donanımlı tıbbi cihazın
maliyeti, bir üniversite hastanesi yapımına karşılık geliyor.
Değerli milletvekilleri, yoksullukla boğuşan, özellikle dolaylı
vergilerin yükü altında ezilen yurttaşlardan toplanan vergiler, elektrik, su,
eğitim gibi hizmet olarak değil, zulüm olarak geri dönüyor. Bu zulmün adı da
hukuksuzluktur, adaletsizliktir, uzun tutuklamalardır.
Ülkemizde adil yargılanma konusu çok büyük bir sorundur.
Gerekçesiz, yuvarlak hukuki kalıplarla tutuklama kararları verilmektedir.
Yasalar istenildiği gibi değiştirilip her eylem büyük bir suç hâline
getirilebiliyor. İktidara karşı çıkanlar, önce biber gazı ve cop yiyor, sonra
kendini mahkemede ve hapiste buluyor.
Parasız eğitim isteyen üniversite öğrencileri, “Terör örgütü
üyesi” diye hapse atılıyor. TCK’nın ihaleye fesat karıştırmayı düzenleyen,
235’inci maddesindeki muğlaklar nedeniyle pek çok belediye başkanı da
yargılanıyor. Tutuklu milletvekilleri meselesi de büyük bir demokrasi ayıbı
olarak varlığını sürdürüyor. 2002’de hapishanedeki kişi sayısı 59.429’du, 2012
yılında yaklaşık 134 bin kişi oldu.
Milletvekili arkadaşlarım, Veli Ağbaba ve Özgür Özel ile birlikte,
40’a yakın cezaevinde 80’den fazla incelemelerde bulunduk. Yaşanan içler acısı
durumu ve dramı gördük. AKP, tutuklu ve hükümlü sayısını azaltmak yerine,
2015’te bu sayıyı 215 bine çıkaracak şekilde planlamalar yapıyor.
Değerli milletvekilleri, özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Ceza yargılaması usulünde yapılan değişiklikler gereğince, açık olgular ve
deliller gösterilerek, tutuklama kararlarının gerekçelendirilmesi zorunlu
olduğu hâlde yasanın bu emri yerine getirilmiyor. Tutuklama konusunda birçok
hâkim ve savcı gerekçe yazmıyor. Hâkimler hızla güven kaybediyor, yasadaki
adıyla “Özgürlük hakimlerinin” gerekçesiz kararlarından yakınmalar çok
yaygınlaşmıştır. Bu yakınmalar, Ergenekon, Balyoz, KCK, 28 Şubat ve hatta bütün
diğer davalarda da geçerlidir. Sadece Balyoz, Ergenekon davalarında değil, pek
çok davada hukuksuzluk almış başını yürüyor. En tipik örneklerden biri de bu
kadar uzun süre geçmesine rağmen hâlâ 28 Şubat iddianamesi yok. Madem bu kadar
önemli bir dava, iddianame neden yazılmıyor? Adil yargılanma hakkı her vatandaş
için önemlidir. Ergenekon, KCK ve başka davalarda, sanık ya da şüpheli, kim
olursa olsun adil yargılanmalıdır. Bir devlet adil yargılama hakkını
koruyamıyorsa devletin temeli olan adalet çürüyor demektir. (CHP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar) Biz, Ergenekon’da, KCK’da, 28 Şubat’ta da bütün
davalarda adil yargılanma hakkını savunuyoruz.
Bir diğer hukuksuzluk örneği de Sayıştay raporlarıdır. Raporlar
bütçe ile birlikte Meclise gelmek zorundaydı. Kamu harcamalarının nasıl
yapıldığına dair rapor gelmeden bütçede neyi onaylayacağız? Halkın bütçe hakkı
çiğnenmemelidir. Demokrasi olan bir ülkede biri çıkıp “Bütçe hakkını
çiğniyorsunuz.” dese yer yerinden oynardı ama Hükûmetin kılı bile kıpırdamıyor.
Bütçe hakkının çiğnenmesine yol açan bir diğer olay da daha dün
yaşandı. Dün gerçekleştirilen, İstanbul’daki iki köprü ve otoyolun yirmi beş
yıllığına özelleştirilmesi, Meclisi hiçe sayarak, devletin yirmi beş yıl
boyunca elde edeceği gelirlerinin yalnız bir bütçe takvimine sıkıştırılması
demektir ancak bütçeye para eklemek ve para çıkarmak Meclisin yetkisindedir.
Bir diğer hukuksuzluk da kanun hükmünde kararnamelerdir. 34 tane
kanun hükmünde kararname çıkarıldı, bunlarda devletin yönetim yapısını altüst
eden değişiklikler yapıldı. Kanun hükmünde kararnameler henüz Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelmedi. Bu bir sivil darbedir, devlete el koymaktır.
AKP’nin bütçesi balon ve yalan bütçedir, israf bütçesidir. Komşusu
çok ama dostu yok. Ülkemizin Başbakanına, iktidarına bizim Muğlalı çiftçinin,
işçinin, emeklinin bir çift sözü var: “Yetti gari bitsin bu çile, gitsin artık
AKP.”
Saygılarımla. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bravo Nurettin Hocam.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun, Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, bir bütçe maratonunu daha geride bıraktık. İktidar partisi
çıkıp icraatlarıyla… Biz de eksik bulduğumuz yönleriyle iktidarı eleştirdik.
Daha çok, bir medeni bütçe görüşmesi olduğunu düşünüyorum.
Bugün 19 Aralık. “19 Aralık” deyince, tabii hayatımızda önemli
dönemlerden biri, mesela, tam on iki yıl önce “Hayata Dönüş Operasyonu”
dedikleri ve onlarca devrimcinin cezaevinde katledildiği bir günü hatırlıyoruz
ve o gün bu katliamı gerçekleştirenler hâlâ yargı karşısına çıkmadı, aileler
hâlâ çocuklarının katillerini arıyorlar. Yine, Kahramanmaraş katliamının
34’üncü yılı. Hukuk devletinden bahsediyoruz ama hâlâ bunların katilleri yok ve
yine Roboski, çok yakın bir tarih, birkaç gün sonra bir yılı dolacak, bunların
failleri de yok.
Sayın Bülent Arınç birkaç gün önce önemli açıklamalarda bulundu.
Döndü, biraz empati yaptı, dedi ki: “Eş başkanımız Gültan Kışanak’a uygulanan
12 Eylül dönemindeki o zalimane politikalar bana uygulanmış olsaydı, ben de
dağın yolunu seçerdim.” Aslında Gültan Kışanak’a uygulanan o zalimane
politikalar, Kürt coğrafyasında, hemen hemen her evde böyle bir hikâye vardır.
Ben, size oradan bir hikâye anlatacağım.
1980 sonrası askerler bir köye gidiyorlar, kış. Tanklarla
gidiyorlar, tanklarda Türk bayrakları. Bütün köylüleri caminin önünde
topluyorlar, erkekler bir tarafa, kadınlar bir tarafa. “Erkekler soyunacak.”
Herkes birbirinin yüzüne bakıyor, eşi, çocuğu var orada ama soyunmuyor. İşkence
ediyorlar, erkekler tek tek soyunmaya başlıyor, sonra cinsel organlarına ip
bağlanıyor, kadınların eline o ipi vererek “Çekin.” diyorlar ve üç gün sonra
köyün gençleri bir bütün olarak “Çare yoksa dağ çaredir, ölüm çaredir.“ Onur
çareyse, ölümden geçiyorsa ölüme bedenlerini yatıran köyler var.
Sağımda Batman’dan milletvekili olan Sayın Bakanımız var, solumda
da Bingöl’den bakan olan bir başka bakanımız var. Benim söylediğim bu
hikâyeler, eminim ki Batman’ın Gercüş ilçesinde her evde böyle bir hikâye vardır,
eminim ki Bingöl’ün her köyünde böyle hikâyeler vardır.
İşte, uygulanan bu zalimane politikalar… Sayın Arınç’ın sadece bir
noktada dönüp empati yapması yetmiyor. İşte iktidarsınız; bu süreçleri… Bu halk
eğer o süreçte Diyarbakır zindanlarından kendilerini dağlara vurdularsa ve bir
zulmün, bir politikanın yansımasıdır.
Bunun için ne yaptınız, bu bütçede nasıl bir şey getirdiniz? İç
barışımız için hangi projeyi getirdiniz de biz size destek sunmadık?
Sizin bütçenizde özgürlükler yok, sizin bütçenizde hak, hukuk ve
adalet yok, sizin bütçenizde iç barış yok. Eğer olmuş olsaydı… Bakın, ben dün
akşam sizin AKP Grup Sözcüsünü yani medyadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısını
dinledim; bir televizyonda sürekli, geçmişten bugüne kadar geldiğimiz geleneği
böyle, tehdit eden, aşağılayan, hakaret eden bir dil kullanıyor. Ne yazık ki bu
arkadaşımız bizim geleneğimizi çok iyi bildiği hâlde bize haksızlık ediyor.
Dönüp diyor ki: “HEP, DEP, HADEP, DEHAP geleneğinden gelenler korkularından
‘Biz DEHAP’lıyız, HADEP’liyiz, DEP’liyiz.’ demezdiler.” Şimdi ben de dönüp size
soruyorum. Diyor ki: “Bizim dönemimizde çok rahatlıkla ‘Biz BDP’liyiz ve
Kürt’üz.’ diyor.” Vallahi Sayın Çelik, siz DYP’de politika yaparken sizin Tansu
Çiller’le birlikte siyaset yaptığınız dönemde de bedeli sadece hapis değil
ölümdü. Bu gelenekten gelenler ölüme boyun eğmediler. (BDP sıralarından
alkışlar)
Bakın, size küçük bir şey söyleyeyim: O gelenekten gelenlerin
anısı önünde saygıyla eğiliyorum. 1991, Vedat Aydın, Diyarbakır HEP İl Başkanı,
kaçırılıp öldürüldü. 3 Kasım 1992, Abdülsamet Sakık, benim ağabeyim,
Gaziantep’te il başkanı, ensesine 3 kurşun sıkıldı öldürüldü. 2 Aralık, HEP
Ankara İl Başkanı Avukat Faik Candan kaçırılıp Balâ’da öldürüldü. 5 Aralık,
Antalya’da Yusuf Solmaz kaçırılıp öldürüldü. 2 Eylül 1993, HEP Parti Meclis
Üyesi Habip Kılıç Batman’da öldürüldü. 4 Eylül 1993, Mehmet Sincar,
milletvekili, Batman’da katledildi. Batman İl Yöneticimiz Metin Can öldürüldü.
Yüzlerce isim sayabilirim ve en son 21 Mart 2002’de Mersin’de yine bir yöneticimiz,
parti meclis üyemiz öldürüldü. Yine, 25 Ocak 2001’de HADEP Silopi İlçe Başkanı
Serdar Tanış ve ilçe sekreteri, jandarma komutanı tarafından alaya davet edildi
ve o gün bugündür haber almadık.
Şimdi, bizim böyle bir gelenekten geldiğimizi Sayın Çelik çok iyi
biliyor. Asıl kendisine benim bir sualim var ve bir sorum var. Açıklama yapıyor
Konya’da, diyor ki: “Bu olaylar niye açığa çıkmıyor? İşte Ergenekon ve
Ergenekon bağlantısı olanlar buna engel oluyorlar.” ve diyor ki: “Ben öğretim
üyesi olduğum dönemde Van’da görev yapıyordum. Benim ofisime bomba koydular ve
ben tesadüfler sonucu kurtuldum.” Soruyorlar: “Kim?” “Van valisi.” diyor.
Şimdi, ben de size soruyorum: Sayın Hüseyin Çelik, siz eğer kendi yaralarınızı
saramıyorsanız, siz bugün iktidarsınız, o dönem sizin ofisinize bomba koyan bir
validen hesap soramıyorsanız ve bugün dönüp diyorsanız ki: “Ya, Kürtler ne
istiyor? Sorunlar çözülmüş.” İşte Kürtler bu katliamı gerçekleştirenlerle
yüzleşmek istiyor, onların faillerinin bir an önce bulunmasını istiyor, cezaevi
operasyonlarında onlarca devrimciyi katledenlerin katillerinin bir an önce
açığa çıkmasını istiyor ve bir şairin dediği gibi; “Sokak başı bize kimlik
soruyorlar, biz de açıp yaralarımızı gösteriyoruz.” Biz Kürtler yaralıyız, biz
size yaralarımızı gösteriyoruz, yaralarımızın sarılmasını istiyoruz; ama ne
hikmetse, kendi yarasını saramayan bir Genel Başkan Yardımcısı, bir iktidar
yöneticisi çıkıp Kürtlerin sorunlarının olmadığını söylüyor. El vicdan! Eğer,
siz, biraz vicdan, biraz vicdan sahibiyseniz, hâlâ Roboski’deki yaralar dipdiri
duruyor… Kürtlerin niye dağlara sığındığının, niye dağlara doğru yola
çıktıklarının göstergesi budur. Ve sizin döneminizde ne oldu? 10 bin siyasetçi
bugün cezaevinde. Siyasetin bütün kanallarını tıkadınız. O dönemlerde alıp
yargısız infazlar yapıyorlardı, asit kuyularında bizleri öldürüyorlardı, ama
bugün ne yapıyorsunuz? Özel mahkemelerde özel hâkimlerle alıp yargılıyorsunuz
ve dört yıldır KCK’den içeride olan arkadaşlarımız savunma bile yapamıyor.
Sizin adaletiniz de bu. Bu adaletten hukuk çıkmaz, bu adaletten kardeşlik
çıkmaz, bu adaletten toplumsal uzlaşı çıkmaz. Onun için, adaletinizi masaya
yatırın, empati yapın, Sayın Bülent Arınç’ın yaptığı empatiyi hepiniz lütfen
yapın. Geceleyin giderken, başınızı yastıklara koyarken, Roboskili ailelerin o
yaşadığı acıları lütfen ne olur yaşayın. Bir iki dakika bu gece, rica ediyorum,
giderken, çocuklarınızın gözünün içine baka baka Roboskili çocukları düşünün.
Eşinize bakarken, bir anne duygusuyla Roboskili annelerin duygularını düşünün.
Bu empatiyi yaparsak emin olun ki sorunlarımızı çözeriz.
Bu bütçenin, bu şekilde daha böyle uzlaşı, ama içinde
özgürlüklerin olmadığı bir bütçe olduğunu görüyoruz.
Ben, 2013 yılının, bizim toplumsal uzlaşı, yeniden bütün halkların
barıştığı, kucaklaştığı, geçmişle yüzleştiğimiz bir yıl olacağını umut
ediyorum, diliyorum.
Herkese iyi yıllar diliyorum ve teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın milletvekilleri, beş dakika oturuma ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
45’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, gruplar adına konuşmalardan son konuşmacı, AK PARTİ Grubu
adına Ahmet Erdal Feralan, Nevşehir Milletvekili.
Sayın Feralan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) –Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Sözlerimin başında 2013 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyorum.
Bu vesileyle sözü kendi ilime, memleketim Nevşehir’e getirmek
istiyorum. Nevşehirli hemşehrilerimin yaşamakta olduğu problem ve taleplerine
ilişkin birkaç hususu gündeme taşımak ve muhtemel yerel medya başlıklarını
sizlerle paylaşmak arzusundayım: “Kaplıca bölgemiz Kozaklı ilçemizde 1979 yılında
yapımına başlanan, 1986 yılında bitirildiği hâlde hizmete giremediği için harap
bir hâle gelen SSK hastanesi bu durumuyla vatandaşımızın vicdanını sızlatıyor.”
“Gülşehir ilçesi Tuzköy kasabasında yaşayan vatandaşlarımız evlerinin bulunduğu
bölgedeki topraktan kaynaklanan kanser hastalığı nedeniyle bu bölgeden otuz
yıldır tahliye edilememeleri yüzünden erken yaşta kanserden ölmeye devam
ediyor.” “Yaklaşık trilyonlar harcanarak yapılan Kapadokya Havalimanına uçaklar
yerine sadece kuşlar inip kalkıyor.” “Nevşehir üniversitesi kurulması amacıyla
imza kampanyası başlatıldı.” “Nevşehir
sanayicisinin organize sanayi bölgesi kurulması isteği karşılık bulmuyor.”
“Avanos ve Gülşehir kavşaklarında meydana gelen trafik kazaları can almaya
devam ediyor.” “Nevşehirli doğal gazdan umudunu kesti.” Ben burada bu kadarıyla
yetiniyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, biraz önce bahsetmiş olduğum
muhtemel, muhayyel yerel medya başlıkları ve dolayısıyla Nevşehirlinin gündemi
bugüne ait değil. Bugün Nevşehir böyle bir tabloyu yaşamıyor. Bu fotoğraf AK
PARTİ öncesi Nevşehir’i anlatan fotoğraf. Bu fotoğrafa neredeyse üç kuşak yani
dede ile torun hep beraber tanık oldu. Bu talepler üç kuşağa mal olan talepler.
Peki, bugünkü durum nedir? Bakalım, AK PARTİ iktidarı sonrası
Nevşehir fotoğrafı nasıl? Bir bakalım, Kozaklı ilçemizde hizmete girmeyen SSK
Hastanesi ne durumda? Bu hastanemiz 2008 yılında bakım, onarım ve güçlendirme
çalışması yapılarak 2010 yılında fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi
olarak milletimizin hizmetine sunulmuştur. Kendi alanında ülkemizin sayılı
hastaneleri arasında zikredilen bu hastanemiz bugün 2’nci yaşını kutlamaktadır.
120 personeli ve dolu kapasitesiyle üç ay sonrasına gün vermek suretiyle hasta
kabulü yapmaktadır.
2002 öncesinde trilyonlar harcanarak yapılan Kapadokya Havalimanı
bugün yılda yaklaşık 175.000 yolcuya hitap edebilir hâle gelmiştir. Bu
havalimanımız yakın zamanda Aksaray ve Kırşehir vilayetlerimizin her birine 25
kilometre yaklaştırılarak bir bölge havalimanı hâline gelecektir.
Yaşadıkları bölgeden kaynaklanan kanser nedeniyle her gün
hayatlarını kaybetmek durumunda kalan Tuzköylü hemşehrilerimiz 37 milyon lira
harcanarak kanserli bölge dışına taşınmışlardır.
Nevşehir için âdeta hayal olan doğal gaz… Bugün, 30.000’in
üzerinde Nevşehirli doğal gaz kullanmaktadır. Avanos ve Ürgüp ilçelerimizde de
doğal gaz altyapı çalışmaları hızlı bir şekilde devam etmektedir.
Sayın Başbakanımızın Her İle Bir Üniversite Projesi ile 2007
yılında Nevşehir’imiz de üniversitesine kavuşmuştur. Beş yıllık bir sürede,
bugün, Nevşehir üniversitesi 10.000’e yakın öğrencisi, 456 akademik personeli,
8 fakülte, 7 meslek yüksekokulu ile hızlı bir şekilde büyümektedir. 2013 yılı
bütçemizde üniversitemiz için ayrılan kaynak 59.6 milyon lira.
Buradan, fakülte binalarımızın büyük bir bölümünün yapımını
üstlenen hayırsever Nevşehirli hemşehrilerimize bir kez daha teşekkür eder,
ahirete irtihal etmiş olanları da rahmetle anarım.
Sayın başkan, değerli milletvekilleri; Nevşehir sanayicisinin
özlemle beklediği organize sanayi bölgesi de yine AK PARTİ Hükûmetinin
Nevşehir’e bir hediyesidir. Bütün organize sanayi bölgesinde bugün bacalar
tütmeye başlamış, iş ve aş üretilir hâle gelmiştir.
Çok sayıda insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan, hatta
ocaklar söndüren ve o dönem siyaset erbabı tarafından imkânsızlığı dile
getirilen Avanos ve Gülşehir köprülü kavşakları iktidarımız döneminde, sadece
bir yılda halkımızın hizmetine sunulmuştur.
AK PARTİ öncesi 1 kilometre bile bölünmüş yolu olmayan ilimiz, tüm
çevre vilayet bağlantıları ve -bir ilçe hariç- tüm ilçe bağlantıları bölünmüş
yol olan bir kara yolu standardına kavuşmuştur.
Burada sizlerle paylaşmış olduğum iki Nevşehir fotoğrafı ülkemizde
de karşımıza aynen iki Türkiye fotoğrafı olarak çıkmaktadır. AK PARTİ öncesi ve
AK PARTİ ile devam eden süreç.
Bürokratik vesayetten kurtarılan ülke yönetimi, IMF vesayetinden
kurtarılan ekonomi yönetimi, faiz kıskacından kurtarılan ülke bütçesi
vatandaşımızın ve milletimizin memnuniyeti olarak bize dönmektedir.
İşte, tüm bu nedenlerle, AK PARTİ üç dönem tek başına iktidara
gelmekte, Nevşehirli hemşehrilerimiz ise üç dönem 3 milletvekilinin 3’ünü de AK
PARTİ'ye vermektedir.
Bu düşüncelerle, ülkemize ve Nevşehir’imize yapılan hizmetler için
başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, tüm Hükûmet üyelerimize ve
emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vergiyi veren halka teşekkür etmek
lazım, bu kaynakları sağlayan halktır.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Feralan.
Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerinde gruplar adına
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, şahısları adına Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Metiner.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Metiner, buyurun.
Süreniz beş dakika.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Demin, bu kürsüde BDP’li vekillerin Hükûmetimize, partimize
yönelik bazı suçlamalarını dinledik. İnsanda az biraz ilke olur, ilkesi olanlar
bir şeyi eleştirirken bin kez düşünürler. Siz, PKK’nın şiddetine, terörüne
karşı çıkamıyorsanız, devletin şiddetine karşı çıktığınızda, tek yanlı olarak
karşı çıktığınızda ilkeli sayılmazsınız.
PKK’nın şiddet tarihinde onlarca Uludere vardır arkadaşlar.
PKK’nın şiddet tarihinde onlarca Kürt kanı vardır. PKK bugün bölgede silahlı
bir vesayet rejimi kurmak istiyor ve büyük ölçüde bunu başarmış durumdadır.
Kendisinden farklı düşünen her Kürt’ü imha edilmesi gereken bir
düşman olarak gören bir örgüt gerçekliğiyle karşı karşıyayız. İl başkanlarımız
kaçırılıyor, parti yöneticilerimiz öldürülüyor, silahla tehdit, baskı siyaseti…
Evet, biz, geçmişte devlet adına bu tür siyasal şiddet uygulayan
herkesi zihniyet olarak da uygulama olarak da kınıyoruz. Ama eğer ilkeliyseniz,
eğer ilkeliyseniz PKK’nın şiddetine de, PKK’nın yarattığı Uluderelere de karşı
çıkmak zorundasınız çünkü PKK’nın elinde Kürt kanı var. Hadi Türk Mehmetler
için ağlamıyorsunuz, bari Kürt Mehmetlerin hukukunu savununuz.
Bu kürsüde, Türklük adına ulus inşa edildiğinden söz ettiler. Doğrudur;
Türklük adına ulus inşa etmek beraberinde başkaca sorunları getirmiştir, Kürt
sorunu da bu sorunlardan biridir ama Kürtlük adına ulus inşa etmek de bir başka
düzeyde ırkçılıktır arkadaşlar. Ha Türklük adına ulus inşa etmeye
kalkışmışsınız ha Kürtlük adına ulus inşa etmeye kalkışmışsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, geçmişte makbul Türk yaratmak adına herkes hizaya
sokulmak istendi. Şimdi de makbul Kürt yaratılmak isteniyor. PKK’nın
isteklerine uygun düşünmüyorsanız zaten Kürt kabul edilmiyorsunuz.
Diyarbakır Meydanı’nda Hikmet Fidan öldürüldü. Kendi partilerinin
eski Genel Başkan Yardımcılığını yapmış bir insan. Bir teki karşı çıkmadı.
Bir Diyarbakır Milletvekilimizin oğlu dershane önünde alçakça bir
bomba saldırısı sonucunda öldü ama bugün, o milletvekili arkadaşımız kürsüye
çıktığında salonu terk edip gidiyorlar. Bu mu demokrasi anlayışınız? Bu mu
özgürlük anlayışınız sizin? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başbakanımızı tekçi zihniyetle suçluyorlar. Bakınız, ben
size bazı sloganlar söyleyeceğim: “Tek devlet” diyen kimdir? Abdullah Öcalan’ın
kendisidir. “Tek bayrak” diyen kimdir? Öcalan’ın kendisidir. “Tek resmî dil”
diyen kimdir? Öcalan’ın kendisidir. “Tek vatan” diyen kimdir? Öcalan’ın
kendisidir. Peki, tekçi zihniyete karşıysanız “ulu önder” olarak kabul
ettiğiniz Öcalan’ın bu zihniyetine niye bir gün olsun tek kelimeyle laf
etmiyorsunuz? Bu mu sizin demokrasi anlayışınız? Bu mu sizin özgürlük
anlayışınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İlkeli olmak lazım arkadaşlar. Biz, devletten kaynaklı şiddet
politikalarına da karşıyız, örgütten kaynaklı şiddet politikalarına da
karşıyız. Biz, bölgede faili meçhullerle mücadele ederken, o faili meçhullerle
adı anılanları yargı kanalıyla Silivri’ye koyarken yargıçlarımız… (CHP sıralarından
alkışlar!)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Vay vay vay! “Biz Silivri’ye koyarken.” haa!
Sonra “yargıçlarımız” ha! Aferin be, hadi bakalım, aferin sana!
MEHMET METİNER (Devamla) – …Abdullah Öcalan kalkıp diyor ki: “Kürt
meselesinde çözüm isteyenler Silivri’ye konuluyor.”
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Aferin! “Sizin yargıçlarınız” değil mi?
Bunu nasıl kıvıracaksın bakalım! Bunu da kıvır helal olsun sana!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de bunu söylüyoruz zaten! “Biz
Silivri’ye koyarken.” ha! Siz mi koydunuz? Aferin sana!
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sabahtan beri kıvıra kıvıra bir hâl
oldun! Helal olsun sana, aferin sana!
MEHMET METİNER (Devamla) – Abdullah Öcalan bile Ergenekon davasına
sahip çıkarken siz kalkıp bugün farklı şeyler söylüyorsunuz arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Vay be! Vay be! Hadi çıksın biri bunu
kurtarsın şimdi! Hadi çıksın!
MEHMET METİNER (Devamla) - Kürt Baasçılığı, Kürt faşizmine hep
birlikte karşı çıkmamız lazım. Ergenekon AK PARTİ Hükûmetinden rahatsızsa bunu
anlamak mümkün ama Kürtlük adına birilerinin AK PARTİ’den tıpkı Ergenekoncular
gibi rahatsızlık duyması manidardır arkadaşlar.
Biz, bu ülkede Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Laz’ıyla,
Çerkez’iyle herkesin hür ve eşit vatandaş olmasını sağlayacak demokratik bir
cumhuriyetin mücadelesini verirken karşımıza Kürtlük adına ama tıpkı
Ergenekoncuların ağzıyla düşmanlık eden bir grup çıkıyorsa oturup düşünmemiz
lazım arkadaşlar. Eğer tekçi zihniyete karşı çıkıyorlarsa, işte Öcalan’ın
söyledikleri: “Arkadaşlar, inkâr biterse isyan biter.” diyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET METİNER (Devamla) - Biz inkârı sonlandırdık ama isyan devam
ediyor, şiddet devam ediyor. Her türlü şiddete karşı çıkmayanların bu kürsüde
sadece devlet şiddetini diline dolamaları ilkesizlikten, samimiyetsizlikten öte
bir anlam taşımıyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Metiner.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Hatip zaten benim konuşmama cevap verdi, ben
de cevap vereceğim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.
İki dakika içinde lütfen…
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in şahsına sataş-ması nedeniyle
konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Aslında cevap vermeye değer değilsin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sen hiç değilsin!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sen değilsin ve sen adisin!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sen adisin!
BAŞKAN – Çok ayıp oluyor beyler.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Adi! Şerefsizlik etme öyle!
BAŞKAN – Çok ayıp oluyor, çok ayıp oluyor beyler.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Lan sen…
BAŞKAN – Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
45’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı:
361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu
İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Konuşmamı bitirememiştim…
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Sakık, müsaade ederseniz şöyle bir şey
yapalım: Karşılıklı birtakım şeyler söylendi, yarısını duyduk, yarısını
duymadık, zabıtları getireyim, öbür oturumda…
SIRRI SAKIK (Muş) – Efendim, zaten siz duydunuz…
BAŞKAN – Bir saniye efendim, bitireyim sözümü…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sevgili Başkanım, şimdi bizimle ilgili
ithamları duydunuz, ben cevap verecektim, saldırınca…
BAŞKAN – Öbür oturumdan ikinci oturuma geçildiği zaman,
biliyorsunuz mevcut şeylerin ikinci oturumda değerlendirilmesi gerekir.
Dolayısıyla, müsaade ederseniz zabıtları getireyim, biz, ondan sonra karşılıklı
ne söylenmiş, ona göre bir karara varalım.
SIRRI SAKIK (Muş) – Lütfen, rica ediyorum, oturum açılmıştır, bu
Parlamento da merak ediyor ne söyleyeceğimizi.
BAŞKAN – Hayır, ama siz söyleyeceğinizi… Arkadaşın da söylediği,
sizin de söylediğiniz, son anda olaylar var, onu bizim zabıtlardan tespit
etmemiz lazım. Kusura bakmayın…
SIRRI SAKIK (Muş) – Ne olayları var? Şimdi çıktı, bizimle ilgili
beş dakika ağır ithamlarda bulundu. Rica ediyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, bir saniye…
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın konuşmacı
biraz önceki konuşmasının içerisinde kullandığı cümlelerle Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna da sataşmada bulunmuştur. Bu nedenle, sataşma nedeniyle söz
hakkı istiyoruz efendim.
BAŞKAN - Anlıyorum Sayın Hamzaçebi. Müsaade ederseniz öbür
oturumun getireceğim zabıtlarını…
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Cumhuriyet Halk Partisi hakkında ne
demişim?
BAŞKAN – … ve sizlere, kimler bizim grubumuz veya şahsımıza varsa
söz vereceğim. Müsaade ederseniz öyle yapalım, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Peki efendim.
BAŞKAN – Siz de buyurun, yapacağım.
Şimdi, efendim, Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek.
Sayın Şimşek, buyurun.
Süreniz 10 dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK ( Batman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bu son iki günlük görüşmelerde genelde söz almadım ama az
önce Batman Milletvekilimiz çıkıp buradan benimle ilgili bir şeyler söyleyince
cevap hakkımı kullanmak istedim ama bu vesileyle de daha önceki maddeler
üzerinde sorulan bazı sorulara da cevap vermek isterim.
Öncelikle Batman’dan başlayayım: Batman’da eğitim konusunda
hakikaten son on yıl içerisinde büyük bir hamle içerisindeyiz. Şöyle söyleyeyim
ben size: Cumhuriyet tarihinde yapılan kadar derslik yapmışız, yatırım
yapmışız, öğretmen sayısını en az ikiye katlamışız on yıl içerisinde.
Dolayısıyla, benim eğitimi baltalamam gibi bir şey hakikaten komik kaçar çünkü
öyle bir şey mümkün değil.
Bahsettikleri dershane belediyenin finanse ettiği bir dershanedir.
Keşke belediyemiz orada kanalizasyon yapsa, yol yapsa, yeşil alan yapsa, keşke
eğitim ile ilgilense. Mesela, geçen sene bizim yeni, sıfırdan yaptığımız bir
liseye hâlâ su verilmedi. Mesela, onu yapsalar gerçekten çok memnun olurum.
Tabii, Ilısu Barajı’na gelince: Ilısu Barajı Türkiye’nin gündemine
1950’lerde gelmiş, 1982 yılında projesi kabul edilmiş ve şu anda hızlı bir
şekilde hayata geçirilmek üzere çalışmalarımız devam ediyor. 1200 megavatlık
bir proje ve bu proje olmadan Cizre Barajı yapılamıyor ve oradaki alanlar
sulanamayacak. Hakikaten çok önemli bir proje, gerek enerji açısından gerekse
sulama açısından. İlk defa bir projede, insan, kültür, tarihle ilişkili olarak
bu kadar çok kaynak ayrılıyor.
Tarihi koruyoruz çünkü bu proje sayesinde tarih yeryüzüne çıktı ve
şu anda bir açık hava müzesi üzerinde çalışılıyor, yeni bir şehir yapılıyor.
150 kilometrelik bir göl yapılacak, oradan Batmanlı hemşehrilerim kazanacak.
Ben eminim ki hemşehrilerim bundan memnunlar.
Şimdi, müsaade ederseniz birkaç soruya cevap vermek istiyorum. K1
belgesiyle, daha doğrusu K türü belgelerle ilgili çok şey söylendi. Ben ilgili
bakanlıkla görüştüm. Değerli arkadaşlar, bu yetki belgelerinin veraset yoluyla
intikali mümkündür. Dolayısıyla, o sorulan soruların bir anlamda cevabı alınmış
oluyor.
TELEKOM’la ilgili birtakım sorular sorulmuştu “Ne kadar gelir elde
edildi?” diye. Değerli arkadaşlar, TELEKOM özelleştirildiğinden bu yana temettü
olarak ve özelleştirme geliri olarak yaklaşık 14 milyar 943 milyon dolar gelir
elde edilmiştir. Bu, doğrudan doğruya hazineye aktarılan paradır, yaklaşık 15
milyar dolar TELEKOM’dan. Şu anda TELEKOM’daki payımız yüzde 31,68’dir. Bu
payımızın yani hazinenin payının piyasa değeri 7,5 milyar liradır.
Özelleştirildiğinden bu yana TELEKOM’dan 6 milyar 410 milyon liralık da
kurumlar vergisi aldık.
Ayrıca, TELEKOM’un ne kadar gayrimenkul sattığı soruldu. Şu ana
kadar, özelleştirildiği tarihten bu yana yapılan gayrimenkul satışlarının
toplamı yaklaşık 134,6 milyon liradır yani 135 milyon lira diyelim. Ama
TELEKOM’un bugüne kadar inşa ettiği, devlet için yaptığı okullar da dâhil olmak
üzere, 1 milyar 73 milyon liralık da gayrimenkul kazandırmış gerek TELEKOM’a
gerekse devlete okul olarak yani satışının -burada göreceksiniz- 6-7 katı kadar
gayrimenkul kazandırmış.
Değerli arkadaşlar, yine, önemli eleştirilerden bir tanesi şuydu:
Özelleştirme uygulamaları hakkında verilen iptal kararlarının uygulanmadığı
yönünde… Bizim hükûmetlerimiz öncesinde de özelleştirme vardı, hükûmetlerimiz
döneminde de özelleştirmeler yapıldı. Bizden önceki hükûmetler döneminde 20’ye
yakın kesinleşmiş yargı kararı uygulanmamıştır ve bunun için kanun da
çıkarılmamıştır. Sadece Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı veya Bakanlar Kurulu
kararıyla bu uygulanmamıştır.
Şimdi, gelelim bizim dönemimize. Bizim dönemimizde 5 tane iptal
kararı vardır. Bu iptal kararlarından bazıları özelleştirme bittikten beş yıl
sonra verilmiştir. Şimdi, biz bunların tamamının geri, devlete alınması
konusunda dava açtık. Davalardan bir tanesi -örneğin, en çok tartışılan-
TÜPRAŞ’ın satışıyla ilgili yani yüzde 14,76’lık hisse satışıyla ilgili. Bunun
için mahkeme bizim talebimizi reddetmiştir. Bu, Yargıtaya gitmiştir, Yargıtay
bu kararı onamıştır yani devletin bunu uygulamasının fiilen imkânsız olduğuna
Yargıtay karar vermiştir. Daha sonra, yüce Meclisimiz bir kanunla, fiilen
uygulanması imkânı olmayan bu kararların uygulanamamasının önünü açmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yargıtay öyle bir karar veremez ya! Milleti
kandırıyorsunuz!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, bizden önceki uygulamaları anlattım, Hükûmetimiz dönemindeki
uygulamaları anlattım.
Değerli arkadaşlar, sorulan sorulardan bir tanesi de bölgesel
kalkınma projeleriydi, özellikle GAP’la ilgiliydi.
Değerli arkadaşlar, hükûmetlerimiz döneminde, 2003-2012 döneminde
2012 fiyatlarıyla tam 28,3 milyar lira yani eski parayla 28,3 katrilyon lira
para Güneydoğu Anadolu Projesi için harcanmıştır ama müsaade ederseniz öbür
projelerden de bahsetmek istiyorum.
GAP Projesinin -yani tamamlayayım- toplam tutarı 46 milyar 406
milyon liradır. 2011 yılı sonu itibarıyla 38,5’u harcanmıştır. Dediğim gibi,
bunun 28’i AK PARTİ hükûmetleri döneminde harcanmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ne zaman bitecek GAP?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – DAP projelerinin tutarı
28,6 milyar liradır. Bunun 11,6 milyar lirası harcanmıştır. 2012 yılı
bütçesinde de 2 milyarın üzerinde kaynak vardır.
KOP projesinin tutarı 10 milyar 165 milyon liradır. Bugüne kadar
yaklaşık 5,5 milyar lira harcanmıştır. Bu yılın bütçesinde 612 milyon liralık
kaynak ayrılmıştır.
DOKAP projesinin toplam tutarı 26 milyar 916 milyon liradır.
Bugüne kadar 18 milyar 937 milyon lira harcanmıştır. Yine, bu yılın bütçesinde
1 milyar 538 milyon lira kaynak ayrılmıştır.
Değerli arkadaşlar, borçlarla ilgili çok şey gündeme getirildi. Doğrusu
bu madde de borçlarla ilgilidir. Müsaade ederseniz onunla da ilgili biraz bilgi
vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, şöyle söyleyeyim, genel devlet açığı, AK PARTİ
hükûmetlerinin iktidara geldiği 2002 yılında yani 2002 sonunda millî gelirin
yüzde 11’iydi yani devlet, millî gelirin yüzde 11’i kadar açık veriyordu. Bu
sene, 2012 yılı, nispeten sıkıntılı bir yıldır. Genel devlet açığının yüzde 1,6
olmasını öngörüyoruz yani neredeyse altıda 1’ine inmiş durumda.
Kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, bundan on
yıl önce yüzde 74’tü, bu sene brüt olarak yüzde 36’ya düşmüş durumda; net
olarak yüzde 61,5’tu, şu anda yüzde 18’e kadar düşmüş durumda. Devletin dış
borcu kalmamıştır net bazda. Devlet olarak, kamu olarak dünyadan alacaklıyız. Nasıl
oluyor? 119 milyar dolarlık toplam rezervimiz var ama devletin, Merkez Bankası
dâhil, borcu 111 milyar dolar. Dolayısıyla, biz dış dünyaya borçlu değiliz
devlet olarak, alacaklıyız.
Peki, özel sektör? Doğrudur, özel sektörün borcu var. Özel
sektörün 212,5 milyar dolar civarında borcu var ama özel sektörün 85 milyar
doların üzerinde de dövizi var. Ayrıca, özel sektörün yatırımları var,
varlıkları var. Borsa 2002 yılında 10.370’ti yani şirketlerin değeri olarak,
hani almak isterseniz. Bugün 77.000’in üzerine çıkmış, yani 7 kat artmış.
Borcun da bir miktar artması, yatırımların da bu şekilde finanse edilmiş olması
kadar doğal bir şey yoktur değerli arkadaşlar.
Önemli eleştirilerden bir tanesi, bu bütçenin bir savaş bütçesi
olduğu şeklindeydi. Defalarca cevap verdim. Bakın, 2002 yılında Millî Savunma,
jandarma, sahil güvenlik, emniyet, tamamı 12 milyar lira ama bütçenin yüzde
10’u gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,5’u; bugün, gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 2,6’sı. Bugün, eğitim, sağlık için ayırdığımız ayrı ayrı
bütçeler savunmanın tamamı için ayrılan bütçelerin, her birisinin 1,5 katıdır.
Dolayısıyla, bu bütçe eğitim bütçesidir, sağlık bütçesidir, yatırım bütçesidir,
mahallî idareler bütçesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Herhâlde zamanım bitti.
Hepinizi saygıyla, selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, şahısları adına son konuşmacı, İzmir
Milletvekili Sayın Hülya Güven. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Güven, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Bakan biraz önce dedi
ki: “Yargıtayın bir kararı var…” Yani bu iade edilen malların imkânsız olduğu,
dolayısıyla iade edilmez diye. O kararın tarih ve numarasını istiyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Veririz.
BAŞKAN – Tamam, zabıtlara geçti.
Sayın Güven, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 362
sıra sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın devlet
borçlarını konuşmak üzere şahsım adına söz almış buluyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 2011 yılından devlet borcu olarak 542
milyar 380 milyon 420 bin yani eski parayla 542 katrilyon 380 trilyon 420
milyar lira devredildiğini görüyoruz. Peki, devletin yurttaşlarına maddi ve
manevi borçları ne kadardır, hesaplandı mı? AKP Hükûmetinin, vatandaşa
borçlarını ödeyemediği dile getirildiğinde kızdığını görüyoruz. Bu sayısız
borçlardan birkaç örnek vereceğim:
Sayın Başbakanımız ilk gün konuşmasında, altmış beş yaş aylığının
2012 Aralık ayında 122 liraya yükseltildiğini söyledi. Hatırlarsınız, üç dört
yıl önce, Sayın Başbakanımız, on yedi yaşında, simit satan bir çocuğa 100 lira
bahşiş vermişti. On yedi yaşındaki çocuğun simit satmak yerine okulda olması
gerekmiyor muydu? Aile neden zor durumda? Neden çocuklarının, eve ekmek
getirsin diye simit satmasını istiyor? Hiç düşündünüz mü?
Yine, yaşlılara verilen aylık 122 lira, bir bahşiş kadar. Bir
yaşlıya ayda 122 lira nasıl yetecek? Kira veriyorsa, muayene ve tedavide katkı
payı da veriyorsa, peki ne yiyecek, ne içecek? O parayla siz kaç gün idare
edersiniz? Hiç düşündünüz mü?
AKP’nin yurttaşına borcu bu kadar da değil. 2012 yılında,
engelli-engelsiz, kız-erkek tüm çocuklara ilköğretimden liseye kadar okullarına
gidebilmeleri için ücretsiz servis sağlanamadı. Bugün, engelli öğrencilerimizin
eğitim hakkı ellerinden alındı, geçiştirmelerle idare ediliyor. Bu çocuklar,
2013 yılında ve daha sonra kesintisiz olarak okullarına gidebilecekler mi?
Servisleri sağlanabilecek mi? Bugün anneler her türlü engellemeler karşısında
mücadele ile günlerini geçiriyorlar.
Yine, on sekiz yaş ile ilgili olarak da engellilerin aylığını
keserek geriye dönük borç çıkardınız. Annelere de çok borcunuz var.
Üniversitelere gelince, yine Sayın Başbakanımız, yüz kırk iki
yıldır üniversitelerden harç alındığını, bu yıl kendilerinin harcı kaldırdığını
söylemişti. Aslında, Sayın Başbakanımıza yanlış bilgi verilmiş, 1975 ile 1981
yılları arasında da harç alınmıyordu. Öğrenciler soruyorlar: “On yıllık
iktidarınız süresince neden kaldırılmadı? Şimdi ise neden kaldırılıyor? Ya da
tekrar ne zaman yine bu harcı almaya başlayacaksınız, seçimlerden sonra mı?”
Aslında, ikinci öğretimdeki harçların da kaldırılması gerekiyordu çünkü YÖK
Yasası’na ve Anayasa’ya aykırı olarak alınıyor bu harçlar. Eğitimde de
yurttaşlara çok borcunuz var.
Yine son on yıldır giderek artan bir, kadına şiddeti yaşıyoruz.
Kadınlarımız, çocuklarının gözü önünde öldürülüyorlar, dövülüyorlar ve kadın-
erkek pek çok kişi tecavüze uğruyor. Hatta şiddetin farklı bir şeklinin de
Meclise kadar geldiğini gördük. Bir kadın milletvekilimize psikolojik şiddet
uygulandı. Onaylayan kadın-erkek AKP’li milletvekillerimiz olabilir ama biz Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekilleri olarak, kadınlara psikolojik şiddet uygulayan ve
onaylayanları kınıyoruz.
Sayın milletvekilleri, AKP Denizli Milletvekili, Cumhuriyet Halk
Partisinin “Topraklar yabancılara satılacak.” diyerek yalan söylediğini iddia
etmişti. Hâlbuki Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı son altı ayda yabancı
şirketlere bağ, bahçe, zeytinlik gibi 3 milyon 900 bin metrekare tarım
arazisinin satıldığını söyledi. Sayın milletvekilimiz duymadı herhâlde.
Sayın milletvekilleri, “Dünyanın en büyük 20’nci ekonomisindeyiz.”
deniliyor ama işsizlikte 36 ülkede 36’ncı sıradayız. AKP Hükûmetinin yurttaşa
borcu çok. Artık Türkiye iyi ve sağlıklı yönetilemiyor.
2013 bütçesinin AKP Hükûmetine hayırlı olmasını diliyor,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Güven teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, 5’inci madde üzerinde soru cevap
işlemi yapacağız on dakika süreyle.
Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Oğan.
Buyurun efendim.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu sene Iğdır’da havalimanı açıldı ve bütün
bölgenin kalkınmasına etkisi bulunacağını düşündük. Ancak, kış ayı geldiğinden
beri havalimanına inişlerde sorun var, sebep olarak da sizi gösteriyorlar Sayın
Bakanım. Sis cihazı alımı için bütçeden pay ayırmamışsınız Maliye Bakanı
olarak, bu doğru mudur? Ulaştırma Bakanlığımızın bütçesinde sis cihazına
yetecek para yok mudur? Sis cihazı yoksa eğer bundan sonraki kış boyunca
Iğdır’a uçak inmeyecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oğan.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
GAP projesi ne zaman bitecektir, daha ne kadar süreye ihtiyaç
vardır?
Soru iki: “Türkiye dünyanın 16’ncı büyük ekonomisidir.” diyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 17’nci…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – 17 veya 16 veya 1’incisi, hangisini
istiyorsa…
Neden köprülerini, yollarını satar? Bir kimse veya bir ülke eğer
bu kadar büyük bir ekonomiye sahipse mal varlığını neden elden çıkarır? Köprülerin
satılmasının gerekçesi nedir? (CHP sıralarından alkışlar)
Üç: Ülker veya Koç Grubuna burası özelleştirildi. Bunun CEO’sunun
Dışişleri Bakanıyla bir akrabalığı var mıdır? Varsa bunların devrinde,
özelleştirilmesinde bir etkisi, bir payı, bir katkısı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, demin sordum
emniyet hizmetleri sınıfını.
Sayın Bakanım, daha acı bir gerçek var; size vereceğim. 2 milyon
600 bin lira maaş alıyor, on beş yıl olmuş fakat bunların 1.800’ü hep tazminat,
sadece 900 lira maaş. Emekli olduğu zaman da 1.300 lira emekli maaşı var. Böyle
bir uygulama yok. Bu bordroyu size vereyim. Takdir hepinizin, hepinizin
vicdanına sunuyorum. Emniyet hizmetleri sınıfının tazminatları 1.800, maaşı
900. Bu insanlar emekli olduğu zaman bunları perişan etmeye hakkımız var mı?
Ben bordroyu size getiriyorum Sayın Bakanım.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, 24 Kasım pazar günü Ziraat
Bankası sınavına girenler feryat ediyorlar. Sınav öncesi her il için kaç kişi
istihdam edileceği belirtilmemiştir. Yayınlanan kılavuz içerisinde
tutarsızlıklar mevcuttur. Sınav değerlendirme aşamasında sınav soruları
yayınlanmamıştır. Sınav sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte birçok adayın,
sınav sırasında boş bırakmamasına rağmen sınav sonuçlarında boşluklar
bulunmaktadır. Birçok adayın sınav sonucunda, doğru ve yanlış sayılarında
beklediklerinden çok farklı sonuçlar mevcuttur.
Sorum şu: Sınav soruları ve cevaplarının Anadolu Üniversitesi
tarafından yayınlanıp, optik formların tarafsız ve kamuoyunun güvenini kazanmış
başka bir kurum tarafından değerlendirilmesi ve adaylara kendi optiklerinin
gönderilmesi düşünülmekte midir?
İkinci sorum: Son on yılda bir tek doğru sınav yapmayan ÖSYM’nin
bütçesini düşürmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın Akova.
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) – Sayın Bakan, genel bütçe vergi
gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımında
belediye ve il nüfusları esas teşkil etmektedir. Turizm sezonunun canlandığı
yüksek sezonda sahil şeridi olan yerleşim yerlerinin nüfusları 3-4 katına yakın
artış göstermektedir. Balıkesir’in körfez bölgesi, Marmara Denizi ve diğer kıyı
belediyelerimiz kış dönemi nüfusuna göre verilen bütçeyle yaz dönemi artan
nüfusa hizmet vermekte zorlanmaktadırlar. İlçem olan Burhaniye’nin kış nüfusu
40.000 iken, yazın 150-200.000’i bulmaktadır Sayın Bakan. Artan hizmet talebini
karşılamak için belediyeler yaz dönemi artan nüfuslarına rağmen yetersiz bütçe
payları ile zor koşullar altında çalışmalarını sürdürmek zorunda
kalmaktadırlar. Dolayısıyla, genel bütçe vergi gelirlerinden belediyeye ayrılan
payların dağıtımında turistik yerleşim bölgelerinde daha farklı bir sistem…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, partinize mensup Manisa milletvekilleri çiftçinin
bulunduğu ortamlarda söz verirken 10 kaplan gücündeler ama sözleri tutacakları
Plan Bütçe Komisyonu ve bütçe görüşmelerinin yapıldığı bu yüce çatı altına
geldiğinde o kaplanlar uysal birer kediye dönüşüyorlar. Hep birlikte söz
vermiştik, zeytine prim almadan, zeytinyağının primini arttırmadan Manisa’ya
dönmeyecektik. Ben dönmedim ama dönen döndü sözünden. Bu sene çiftçinin yüzü
gülecek, zeytinci, üzümcü, pamukçu mağdur olmayacaktı. Ama inanın bizim köyde
yüzü gülen bir tane bile çiftçi yok. AKP’nin belde başkanı bile insan içine
çıkamıyor. “Üzümün tonu 3.500 TL’den az olursa gelin beni bulun.” demişti bir
AKP milletvekili. Şimdi üzümcü onu arıyor ama yerinde yeller esiyor. Onun
yüzünü öne eğdirmemek için onların verdikleri sözleri tutmayı düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Benim zamanım beş dakikadan
az kaldı Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Iğdır Havaalanı’nın benim yüzümden şu anda
operasyonel olmadığı argümanı doğru bir argüman değil, bana hiç bu konu iletilmedi;
birincisi o.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Bakanım, para sizde.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – ikincisi: Değerli
arkadaşlar, ben bütün…
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Para sizde olduğu için…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Bakın, bütçeyi sizler
onaylıyorsunuz. Sizin onayladığınız bütçe çerçevesinde bütün bakanlıklarımıza
çok ciddi imkânlar sağlanıyor. Bu imkânların önceliklendirilmesi meselesini de
Maliye Bakanına bırakırsanız yani hakikaten bu işleri yönetmek çok zor olur.
Ama şunu söyleyeyim size: Eğer bu bahsettiğiniz ILS türü bir şeyse bunlar çok
ucuz şeylerdir. Eğer öyle bir şeyse, ben söz veriyorum, yıl sonunda Ulaştırma
Bakanımıza ilave kaynak vereceğim, oradan karşılasın.
Şimdi, GAP projesi ne zaman bitecek? Değerli arkadaşlar, bakın, bölgede
şiddet olmasın, terör olmasın kaynaksızlıktan dolayı bir gecikme yok,
kaynaksızlıktan dolayı. Bakın, size bir örnek vereyim: Geçen sene DSİ’nin bağlı
olduğu Bakanlık 500 milyon lirayı harcayamadı, iade etti ve özellikle o
bölgede. Şimdi, dolayısıyla ben nasıl size süre vereyim? Orada şiddet
azalmadan, terör azalmadan bu projelere ben size nasıl tarih vereyim? Onun için
tabii ki biz en hızlı bir şekilde bitirmeye çalışıyoruz.
Şimdi, gelelim… Türkiye, cari piyasa dolar kuru üzerinden 18’inci
büyük, satın alma gücü paritesiyle 16’ncı büyük ekonomi.
Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri’nde de otoyollar veya başka
ülkelerde de… Mesela Brezilya bizden daha büyük, Meksika aynı şekilde. Şimdi,
bu ülkelerde de takdir edersiniz ki özelleştirme var. Özelleştirme nedir? Biz
diyoruz ki: “Otoyolların bakımını, onarımını, işletmesini özel sektör daha
etkin, daha verimli bir şekilde yapar. Buyurun, siz yirmi beş yıllığına işletin
ve bunun karşılığını da verin, biz bunu yeni yollara harcayalım.” Bakın, son on
yıl içerisinde 16.000 kilometreye yakın bölünmüş yol yapılmış bu ülkede. Şimdi,
bu imkânları yine bunun için kullanacağız, yoksa kalkıp bunu başka yerde
harcamayacağız. Yani ülkenin zenginliğiyle, fakirliğiyle ilişkili değildir,
kaynakların etkin ve verimli kullanılmasıyla ilişkilidir. Ben bunun doğru
olduğu kanısındayım. Şimdi, bahsettiğiniz…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakan, sekiz yılda bunu
karşılıyordu. Siz niye gidip yirmi beş yıllık verdiniz? On yıllık verseydiniz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar, müsaade
edin, cevap vereyim, zamanımı alıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, dediğiniz…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim.
Bakın, sekiz yılda bu parayı karşılıyor. Niye yirmi beş yıllık
verdiniz? On yıllık verseydiniz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Bakın, Sayın Tanal,
maalesef, dediğiniz keşke doğru olsa, değil. Az önce rakamlar verdim, herhâlde
siz burada değildiniz. Bakın, ben size rakamlar verdim, keşke şu anda önümde…
Hah, şurada, vereyim ben size rakamları bakın: Şimdi, bakın, 2011 rakamlarını
söylüyorum, 2012 rakamları elimde yok. 2011 yılında vergi ve faiz öncesi kâr,
bakın, 209 milyon dolar; satış fiyatı 5 milyar 750 milyon diyelim ki. Ne kadar?
27 katı, bakın, 27 katı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, yedi sekiz yılda kendisini
amorti eder Sayın Bakan, geliri.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yıllık geliri 130 milyon dolar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar, lütfen.
27 katına satılmış. Ha, siz brüt gelirini alın, bakın, brüt
gelirini söylüyorum: 534,7 milyon dolar. Yine, satış fiyatına bölün; 10,8 yıla
denk geliyor.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Özel sektör zarar edecek o zaman,
zarar edecek o zaman. Yazık değil mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar, şimdi,
bahsettiğiniz CEO’nun Dışişleri Bakanımızla akrabalığı olup olmadığı… Benim
hiçbir fikrim yok ama sizi temin ederim ki bu ihale naklen yapılmıştır,
televizyon kameraları önünde yapılmıştır, 3 ayrı konsorsiyum katılmıştır.
Dolayısıyla, burada ne bir memurun ne bir bakanın ne de bir başkasının
müdahalesi mümkün değildir değerli arkadaşlar çünkü bu, her şeyiyle açık,
şeffaf bir süreçtir.
Değerli arkadaşlar, Sayın Aslanoğlu; tabii, aldım ben sizin bu
bordroyu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, 900 lira!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar…
Bir müsaade et ama bak, şimdi, zamanım geçiyor.
Şimdi, konu şu: Ben diyorum ki size, bütün Avrupa’da gidin bana
bir tane ülke bulun -mevcut maaşına oranla- emeklilik maaşının mevcut maaşına
oranı en yüksek Türkiye değilse sizin dediğinizi yapayım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, emniyet hizmetleri
sınıfı değil Sayın Bakan. Diğer memurlar gibi değil ama diğer tablolar gibi
değil Sayın Bakan!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır uçurum var Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Hayır, yoktur, Avrupa’da
böyle bir ülke yoktur.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Getiririm, o örneği getiririm.
Getiririm o örneği Sayın Bakan, mahcup olursunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Başkan, zaman
istiyorum, ilave zaman istiyorum lütfen.
BAŞKAN – Hayır, şimdi siz…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, 900 lira maaş
gönderiyorsunuz!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ama şimdi, böyle olmaz ki!
BAŞKAN – Böyle de hiç olmaz. Karşılıklı konuşuyorsunuz hiç kimseye
sormadan.
Evet, lütfen vaktinizi hemen kullanın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ama 900 lira maaş var. Niye
kabul etmiyorsunuz Sayın Bakanım? Sayın Bakanım, 900 lira maaş! Biz diğer
memurlar gibi olsun diyoruz.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen yerinize oturur musunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Bana bir dakika ilave süre
vermeniz lazım.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen…
Evet, Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Evet, değerli arkadaşlar, sadece,
dünyada bir tek Türkiye’de, şu anda 48-49 yaşında insanlar emekli oluyor; 10,2
milyon emeklimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hâlen oradasınız, o geçti.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ortalama, sosyal güvenlik
sistemine -o kadar genç yaşına rağmen- 70,9 milyar lira para veriyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Sayın Demir Çelik, Muş Milletvekili.
Sayın Çelik, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, tutanaklar bizde.
BAŞKAN – Efendim, “İnceleyeceğim.” demiştim ben de…
Sayın Çelik, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanaklar geldi.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, söz istemiştik demin.
BAŞKAN – Bir önceki oturumdaydı, “İnceleyeceğim.” dedim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Tutanaklar geldi Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, getirecekler, bakacağım, ona göre… Lütfen…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, tutanaklar bizde, elimizde. Niye
zamana yayıyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Sakık, benim elimde de var, geldi şimdi.
Sayın Çelik, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, yaptığınız doğru değil.
BAŞKAN – Efendim, ben doğrusunu yapıyorum, ikinci oturuma geçtik.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bakın, bizi faşizmle, Baasçılıkla suçluyorlar.
BAŞKAN – Oradan da getireceğim ve bakacağım. Herhangi bir hakaret
varsa…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sözümü bitirmedim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yalnız, öbür oturumdaki için herhangi bir şekilde iki
dakikalık açıklama sözü verilemiyor.
Dolayısıyla, Sayın Çelik, buyurun siz.
Tutanakları da…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, siz bana söz vermiştiniz.
BAŞKAN – Söz verdim ama bitti o oturum. Kusura bakmayın.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, tutanaklar şu anda bizim
elimizde. Niye incelemiyorsunuz?
BAŞKAN – Çocuklar, benim de elimde de, inceliyorum, müsaade edin.
Ben burada çalışıyorum yani, mecburum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Peki, siz niye söz verdiniz?
BAŞKAN – Kime?
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Hayır, bir dakika… Oturun da arkadaşınız konuşsun, sonra…
Sayın Çelik, buyurun.
DEMİR ÇELİK (Muş) – Benim yerime konuşsun Sırrı Bey.
BAŞKAN – O zaman, Sayın Sakık, buyurun.
Grup adına süreniz on dakika. Lütfen bir şeye meydan vermeden…
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; üzülerek bir şeyi söyleyeyim: Yani bu olup bitenleri…
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Özür dileyin önce.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Lütfen yerinizde oturun yani geldiğiniz
günden bugüne kadar sürekli oradan laf atıyorsunuz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Siz de bardak atıyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, böyle olmasını istemezdik.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Özür dileyin önce.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben burada çıktım konuştum. İyi bir
maraton geldi geçti, iyiydi, eksiklikleri vardı, yetersizlikleri vardı; bunları
eleştirdim ve sizleri vicdana davet ettim, ben şiddete davet etmedim. Döndüm
size dedim ki: “Bu akşam gidin, anne olarak, baba olarak evinize gidin,
başınızı bir yastığa koyun; eşinize ve çocuklarınıza bakarak, Uludere’deki
annenin, babanın ve çocukların ruh hâlini düşünerek lütfen bir gece geçirin.”
dedim ve “Bir empati yapın.” dedim. Bu empatiyi yapabilirseniz sorunlarımızı
çözebiliriz. Bakın, Sayın Bülent Arınç bir empati yaptı ve bu empati doğru bir
empatidir, insanların neden dağlara sığındığının bir empatisiydi, bunu
söyledim.
Ama grup adına çıkıp konuşan… Bizi iyi tanır, bilir. Bakın,
kendisi… Uzun yıllar birlikte siyaset yapmışız, evimizin kapısını kendisine
açmışız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Uzun yıllar değil.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Evimizin kapısını açmışız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Biz de kapımızı açmışız.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Böyle bir hukukumuz var. Eşimiz ve
çocuklarımız ona hizmet etmiştir, burada hizmet etmiştir, Muş’a gittiklerinde
hizmet etmiştir…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bizimkiler de hizmet etmiştir.
SIRRI SAKIK (Devamla) – …ve bir şey söyleyeyim, bakın, bir şey
söyleyeyim size…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bir Kürt bunu söylemez.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bir dakika… Sen… Kürtlükle hiçbir alakan
yok. O tarafa…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sen Kürtsen ben değilim.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sen bırak…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Benden özür dileyeceksin.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, sen aslında bizim günahımızsın, sen
bizim günahımızsın.
BAŞKAN – Arkadaşlar…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, bakın…
Sayın Başkan, lütfen, rica ediyorum.
BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Metiner, lütfen, rica edeyim…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Lütfen ama özür dilesin.
BAŞKAN – Dinleyelim… Dinleyelim efendim, dinleyelim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Kürsüde bir milletvekiline “adi”,
“lan” demek temiz dille konuşmak mıdır Sayın Başkan?
BAŞKAN – Şimdi, burada… Sayın Metiner, burada başka laflar da var.
Lütfen, dinleyin şimdi ve…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bu parti, Barış ve
Demokrasi Partisi bugün neyi savunuyor idiyse HADEP döneminde, HEP döneminde,
DEHAP döneminde aynı şeyleri savunuyordu. Bu, Sayın Mehmet Metiner gelip bizim
partimizde… Murat Bozlak -şu anda yok- HADEP Genel Başkanıydı, Mehmet Metiner
de yardımcısıydı. Vallaha o gün…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sen kimin yardımcısıydın?
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben de aynı alandaydım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sen de benim yardımcımdın.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Tamam, senin yardımcındım. Bravo sana,
işte onu söylüyorum. [CHP sıralarından “Helal olsun Metiner” sesleri,
alkışlar(!)]
Şimdi, bakın, aynı partide, aynı mücadele, aynı inançlar için
mücadele etmişizdir ve şimdi bir partide ve o günden bugüne kadar bu partinin
politikalarında bir değişiklik olmadı; HEP niye kapatıldıysa bellidir
nedenleri, DEP nasıl kapatılmışsa nedenleri bellidir, HADEP nasıl kapatılmışsa,
DEHAP nasıl kapatılmışsa ve bugün BDP o mirası omuzlayarak gidiyor ve siz
geldiğinizde o düşünceleri bilmiyor muydunuz? O partiyi tanımıyor muydunuz? O
partinin ne olduğunu bilmiyor muydunuz?
Biliyordunuz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – İnandığın şeyleri söylemiyorsun Sırrı
Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, bakın ben -siz beni iyi tanırsınız-
hayatım boyunca şiddete övgü yağdıran bir vekil değilim, şiddete maruz kalmış
bir insanım, şiddete maruz kalmış bir ulusun evladıyım ve o ulusun demokratik
ve özgürlük mücadelesini sürdürüyorum, bedeli ne olursa olsun onu sürdürüyorum.
Siz dönüp diyorsunuz ki, bakın, bize cevap: “Efendim, PKK’nin
yarattığı Uludereler...” Yani, PKK Uludere yarattıysa devletin de Uludere
yaratma, intikam alma gibi bir hesabı kitabı var mı? Hukuk devletinde bunu
nasıl savunabilirsiniz? Ve siz, çıkıp bize diyorsunuz ki: “Kürt Baasçılığı,
Kürt faşizmi.” El vicdan ya! Ezilen bir halkın çocuklarıyız. Senin annen, baban
da belki hâlen Türkçe bilmiyorlar,
onların da hak mücadelesini veriyoruz. Yani, bizim mücadelemiz bir ulusun
uğradığı bütün zulme karşı bir dik duruştur. Bedeli ağırdır, bedeli ödüyoruz.
10.000 insan tutukluyorsunuz, adına “faşizm” demiyorsunuz. “Kürt halkı” dediğimiz için buna “faşizm” diyorsunuz.
Aslında faşizmin en büyüğü, en daniskası
sizin politikalarınızdır.
Ben aslında çok fazla bir şey demeyeceğim. Geçmişten bugüne kadar
padişahların da çok böyle dalkavukları olurdu.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdiki dalkavuklar kim, onları söyle de
biz de duyalım.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sürekli alkışlarlardı, “Padişahım çok
yaşa!” derlerdi ama hiçbir padişah o alkışlarla çok yaşamadı.
Sen aslında bizim günahımızsın, HADEP’in günahısın. Sen, en
sonunda AKP’nin bir günahısın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Sakık.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Sayın Işık, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
yürürlük maddesi üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçe kısaca “Gelirlerle giderlerin nasıl dağıtıldığını
göstermek için yapılır.” deniyor. Bütçede, bu bütçede, çalışanlar ve yoksul
halk açısından yine zam ve vergilerden başka bir şey olmadığını görüyoruz. Cari
açık, yoksulluk, gelir dağılımındaki sorunlar çığ gibi büyümüş, üretim yerine
tüketim, ihracat yerine ithalat, rekabet yerine tekelleşme, tasarruf yerine
borçlanma anlayışı yerleşmiştir sayenizde. Faizciden, rantiyeciden, iş
dünyasından, zenginden vergi alamayan AKP, dar gelirliden, çalışandan,
emekliden, garibandan dolaylı vergi alabileceği bir bütçe yapmış.
On yıl boyunca her şeyi yavaş yavaş dönüştürdünüz, yargı dâhil tüm
kurumları ele geçirdiniz. O kadar keyfî davranıyorsunuz ki bir devlet
ciddiyetini yok ederek işinize gelen her şeyi bu devleti yok etme pahasına
yapıyorsunuz. İşinize gelmeyen bir konuda da bir gecede yasa çıkarıp yargıyı
tarumar edebiliyorsunuz. Vatandaşa öyle bir baskı ve korku yaratmışsınız ki
hiçbir konuda sesini çıkaramıyor. Memur sürülmekten, esnaf vergi memurlarından,
muhtaç olan verilen yardımın kesilmesinden, emekli 3 kuruş zam alamamaktan; iş
adamı teşvik, kredi, iş alamamaktan ve vergi memurlarından; çiftçi ürününü
satamamaktan, destekleme alamamaktan; işsiz iş bulamamaktan, yardım ve sadaka
alamamaktan; korktuğu için sesini çıkaramamaktadır.
AKP, genel seçimlerden aldığı çoğunluk iradesini, devlet ve toplum
üzerinde tam bir tahakküm kurma gerekçesi olarak kullanmaktadır. Sivil toplum
ve devlet kuşatılmaktadır. Başkanlık sistemine geçip, tek parti diktatörlüğü
özlemi çekilmektedir.
AKP geleneksel devlet yapısını demokratikleştirdiği demagojisini
yaparken, esasen yaptığı şey, YÖK, RTÜK -bu arada RTÜK demişken burada,
huzurlarınızda RTÜK'ü göreve çağırıyorum, Molfix reklamlarının yasaklanmasını
istiyorum- HSYK ve diğer 12 Eylül kurumları da dâhil olmak üzere bütün
antidemokratik yapıları AKP'lileştirdiniz. Kendi medyasını, polisini, yargısını
yaratan, herkesi dinleyen ve izleyen büyük bir gözaltı düzeni, kendisine biat
eden bir toplum oluşturmak istemektedir.
Bu süreçte ülkemizdeki tüm muhalif unsurlar giderek baskı altına
alınıp susturulmaktadır. Böylelikle, Türkiye, uluslararası sermayenin
kolaylıkla avlayacağı özel bir alana dönüştürülmek istenmektedir. Bu amaçla tüm
kurumların önce içini boşaltarak değersizleştirip sonra da pazarlama tekniği
olarak yok pahasına peşkeş çekiyorsunuz. 12 Eylülde bile dokunmaktan çekinilen
kıdem tazminatı hakkına göz diken AKP Hükûmeti, cumhuriyet tarihinin en büyük gasbını
yapmaya hazırlanmaktadır.
Domino taşları gibi birbirini tetikleyen bütün bu olumsuzluklar
bağnazlığı ve ırkçılığı kışkırtmakta, farklı düşüncelere karşı linç psikolojisi
gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası hâline getirilmektedir. Toplumumuz yüz
yıllardır birbirine “kardeşim” diye seslenen ve dayanışma ve barış kültüründen
uzaklaşarak Türk-Kürt, Alevi-Sünni düşmanlığı körüklenmektedir. Bu ülkede
halkın bir arada yaşama arzusu yine yöneticiler tarafından rencide edilmekte;
kardeşlik yerine düşmanlık, eşitlik yerine ayrımcılık, barış yerine savaş ikame
edilmektedir.
Açlık sınırı 1.000 TL üzerinde, yoksulluk sınırı 3.000 TL
üzerindeyken, asgari ücret 760 TL civarındayken hâlen refahtan
bahsedilmektedir. Bütçeyi yaparken çalışanın, emeklinin maaşlarını düzeltmek
yerine çıkarmış olduğunuz yasalarla ücretliyi, emekliyi, kamu çalışanını, şehit
ailesini, gazileri sosyal dayanışma kapsamına alarak yardıma muhtaç edip ve oy
hanenize yazmak için çalışıyorsunuz. Vatandaşı gırtlağına kadar borca
batırdınız. Borcu olmayan kendi yandaşınız, ranttan nemalanan 3-5 milyon kişi
hariç bir vatandaş var mı? Hem muhtaç sayısını arttırmak hem de vatandaşı
borçlandırarak kendinize bağlamak için çalışıyorsunuz. Zaten size bağlanan
herkes de yanıyor. İşte astsubaylar, birçok telefon aldık, mail alıyoruz. Çoğu
size oy vermiş, şimdi de subaylara zam, astsubaylara yerinde sayın komutunu
vermişsiniz.
Sağlık alanında da zaten özelleştirmeye koşar adımla gidiyorsunuz.
Kamu Hastaneleri Birliği, peşine Kamu Özel Ortaklığı ve peşine özelleştirme
gelecek. Zaten Kamu Özel Ortaklığı gerçekleşirse Türkiye'nin sağlığı yirmi beş
ile kırk dokuz yıllığına özelleşmiş olacak. Ve Sağlıkta Dönüşüm Projenizle
sağlık çalışanlarını öldürdünüz. Burada Doktor Ersin Arslan, Doktor Melike
Erdim ve Doktor Mustafa Bilgiç’i saygılarımla anıyorum. Ve sağlıkta 3-5 kişi
yandaşınıza çekeceğiniz korkunç rantların peşine düştünüz.
Sayın Başbakan yine göbekten hemen meseleye girdi, Adalet Bakanı
da yine kurtarmaya çalışıyor Sayın Başbakanı. Adalet Bakanı “Kuvvetler ayrılığına
biz saygı duyuyoruz.” diyor. Sayın Başbakan doğrudan doğruya kuvvetler
ayrılığının olmaması gerektiğini, tek başına olması gerektiğini söylüyor ve
tepeden bunu anlatıyor. “Biz milletin menfaatlerini düşünüyoruz.” diyor ama
milletin menfaatlerini düşündüğü falan yok.
Oysa, kendi 12 Eylülünüzde dizayn ettiğiniz yargı bile milletin
asıl menfaatini düşünerek objektif karar vermiş, Danıştay 13. Dairesi Kamu Özel
Ortaklığı ile ilgili olarak yapılan ihaleleri durdurmuştur hastaneler için.
Bunun milletin menfaatine uygun olmadığını söyledi. İngiltere, İskoçya, Kanada
ve diğer birçok ülke bu yöntemle yapılan uygulamalardan vazgeçerken biz hâlen
devam ediyoruz. Örneğin Erzurum Bölge Hastanesi 1.200 yataklı, 193 milyon 270
bin liraya devlet kendisi yaptırmış. Ama biz Kamu Özel Ortaklığı ile yaptığımız
zaman, örneğin Kayseri’nin yıllık kirası 137,73 milyon, Ankara Etlik 319
milyon, Ankara Bilkent 285 milyona mal olacak.
Bu yıllık kira yani akıl var, mantık var. Nasıl oluyor, kâr oluyor,
anlamıyoruz. 2-3 yıllık kirayla bu
hastaneler zaten yapılabilir. Ama biz 25 ilâ 49 yıllığına buraları kiraya veriyoruz, sağlığımızı özelleştiriyoruz. Yandaşlara da
ayrıca eski hastanelerin yerlerini de AVM yapmaları için hediye olarak
vereceğiz. Bunun neresi milletin menfaatine anlamıyoruz tabii. Tabii bundan
sonra alınacak farklar, bir de alan firmalara müşteri garantisinin verilmesi,
ihale yasasının dışına itilmesi, Devlet Harçlar Kanunu uyarınca alınan
harçlardan istisna tutulması, alınacak dış finansmanlara Hazine Müsteşarlığı
tarafından güvence getirilmesi -ki Çalışma Bakanlığı buna karşı çıktı, inşallah
bu projeye de karşı çıkar- kira
artışlarını en üstte tutmanız, eczane başta olmak üzere tüm yardımcı tıbbi
hizmetleri o firmaya vermeniz, SSK hastanelerinin kapatılmasıyla birlikte -çok
övündüğünüz- herkese her hastanenin yolunun açılması, önce ücretsiz sonra yavaş
yavaş farkların artması, Kamu Hastaneleri Birliklerinin kurulmasıyla birlikte
atamış olduğunuz CEO'ların yönetime başlaması, en son Kamu Özel Ortaklığı ile
ilgili verdiğiniz yasa tasarısı, bununla birlikte sağlığın özelleştirilmesi
gerçekleşmiş olacak. Amacınız üzüm yemek değil aslında, halkı dövmek. Halkımız
artık şunu iyi anlasın ki: Sağlıkta şimdiye kadar yapılan tüm uygulamalar IMF
ve Dünya Bankasına vermiş olduğunuz sözün reklam tarafıydı. Bundan sonra asıl
kötü taraf görünmeye başlayacak.
Gözünüzde halk olmadığı için sözde “Ücretsiz sağlık hizmeti
vereceğiz.” diye çıktığınız yolda sona geldiniz. Artık, sağlık, parası olana
verilecek; parası olmayana ise artık Zincirlikuyu Mezarlığı adres gösterilecek.
Zaten sizin amacınız fakirliği yok etmek değil, fakiri yok etmek. Çalışan
emekli olmadan ölsün diyorsunuz, işsizler bunalıma girip intihar etsin
diyorsunuz, intihar ederken de cinnet geçirip ailesini de yok etsin diyorsunuz,
sağlık çalışanları öldürülsün, Alo 184 SABİM ile baskı yaparak intihara
zorlansın, öğretmenler intihar etsin, Mehmetçiği kelle olarak gören zihniyet
ile şehit olarak gelsinler, Uludere
olayı gibi vatandaşların üzerine bomba atarak vatandaşlarımız katledilsin,
yılda 1.600'den fazla işçi iş kazasından ölsün, asgari ücretli taşeron işçileri
çığ gibi büyürken, aldıkları açlık sınırı altındaki ücretle ölsünler.
Tarıma “destekleme” diye vereceğiniz para ile sosyal yardımlaşmaya
ayırdığınız para aynı miktarda yani buna diyorsunuz ki: “Hiçbir iş yapmayın,
aynı şekilde biz size yardım eder oylarınızı alırız.” Tarım ve hayvancılık
bitme noktasına geldi, et fiyatları çok düşük, kesime talep bitmiş, kaba yem
yok, çok pahalı, saman 1.000 lira, inek 1.000 lira. Kurulan bütün işletmeler
kapatılıyor, iflas ettiler. Ziraat Bankasında “Sıfır faizle erteledik.”
dediğiniz borçlar aslında hiç de sıfır faizle ertelenmedi. Bunlardan banka
yüzde 5 faiz alıyor, yüzde 3 de harç alıyor, yüzde 8'e geliyor. Ertelenen borçlardan
dolayı destekleme verdiğiniz tarımcılardan da yüzde 40’ını kesiyorsunuz, yüzde
60'ını ödüyorsunuz. Bir de bunları zaten ödemiyorsunuz, parça parça
ödüyorsunuz.
Vatandaşın hepsi birbirlerine borçlu zaten, pancar ekimi çok
düşük, mazot pahalı, gübre pahalı. Zaten ekim de yapmıyorlar. Sulama
yapamadıkları için, sulama çok pahalı olduğu için gübre atamıyorlar, iyi bakım
yapamadıkları için yüzde 20’yle 30 oranında üründe düşme var. Organik tarımdaki
destekleri düşürdünüz, diğer destekleri de düşüreceksiniz herhâlde.
Eğitimde yapmak istediğiniz “kindar gençlik” hayalleri ile öyle
bir zamana gelindi ki artık ortaokul çocuğu bile öğretmenini öldürebiliyor.
Uyuşturucu kullanımında pik yaptınız. O çok övündüğünüz ve çok iyi olduğunuzu
iddia ettiğiniz ekonomiden dolayı fuhuş 2002'ye göre 4 kat arttı, çocuk
istismarları da son on yılda 2 kat arttı, müstehcenlik 3 kat arttı, kadına
yönelik şiddet yüzde 1.400 arttı.
Ahmet Bey burada kızacak ama ben de bir şiir okuyacağım:
Orhan Veli demiş ki: "Neler yapmadık şu vatan için/ Kimimiz
öldük, kimimiz nutuk söyledik." Tabii, biz bunun nereye gittiğini anladık.
Ama bir de demiş ki: "Cep delik, cepken delik/ Kol delik, mintan delik/
Yen delik, kaftan delik/ Kevgir misin be kardeşlik?"
Bir de Yunus Emre bir şey söylemiş: "Emeksiz zengin olanın/
Kitapsız bilgin olanın/ Sermayesi din olanın/ Rehberi şeytan olmuştur."
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Söz sırası grupları adına, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Günal, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
EŞREF TAŞ (Bingöl) – Bunların hepsini okuyacak mısın? Hayırdır
Mehmet Ağabey ya!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hepsini okumayacağım, az sonra onun ne
olduğunu söyleyeceğim ama önce birkaç tespit yapmak istiyorum. Onun için,
beklesinler biraz, az sonra,
reklamlardan sonra.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Yoksa, Sayıştay raporları mı geldi?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, şu anda bir
madde sonra bütçe görüşmelerinin maddeler kısmı ve kesin hesabı bitmiş olacak,
yarınki genel görüşmeler dışında bitiriyoruz.
Tabii, maalesef, burada, milletin gerçek gündemini değil, lüzumsuz
siyasi tartışmalarla, sanal gündemlerle bizi oyaladınız, vakit geçti. Bu bütçe
görüşmelerini, baştan söylemiştik, bütün tahsis edilen paraların nereye
harcandığı ve bundan sonraki bütçenin nerelerde kullanılması gerektiği, tahsis
edilen kaynaklara kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi gerekiyordu ve
kayıkçı kavgalarıyla, burada, sanal gündemlerle, maalesef, milleti oyaladık.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hep, yapıcı, yol
gösterici, uzlaşmacı bir muhalefet anlayışından yana olduk. Burada,
arkadaşlarımız, hem tespitlerini yaptılar hem de önerilerimizi sunduk. Hâlen
de, bu önerilerle “Gelin bırakın, bu sanal gündemlerle uğraşmayın.” dedik, ama
maalesef bu geçti.
Bir taraftan, tabii bunu bile çok görmeye başladınız gibi geliyor.
Sayın Başbakan kuvvetler ayrılığından şikâyet ediyor; küçücük, böyle,
muhalefetin bu kadarlık sesine bile tahammül yok gibi veya yargı sizin
aleyhinize karar aldığı zaman, “Vallahi, bu kuvvetler ayrılığı iyi değil.”
diyoruz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Mehmet Bey, o kadar konuşuyorsunuz…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Öbür taraftan, Sayın Arınç, hâlen daha,
bırakmış bu işleri -hükûmet işlerini- dağa çıkmaktan, ağlamaktan, işte empati
yapmaktan bahsediyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Dağa çıksın, dağa, Arınç dağa çıksın!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ona “çıksın” dedik artık, çıkarsa mahzuru
yok, “Biz de rahatlamış oluruz.” dedik.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Hangi dağa çıkacak, onu tespit edemiyor.
MUHARREM VARLI (Adana) – Geç kalmadı, çıksın.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ama benim asıl söylemek istediğim o
değil. Değerli arkadaşlar, burada, sanal gündemle vakit geçiyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Türkiye’de dağ tükenmez, Oğuz’da er
tükenmez.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Dağda Arınç’ı anma günleri yapılıyor!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Araya, gelmiş, şimdi, bakın, başka bir
kanun tasarısı görüşeceğiz diyoruz, gecikiyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çıkmayla dağ tükenmez. Arınç’ı dağlara
bekliyoruz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Maalesef, gelin, burada gerekli
reformları yapalım, ekonomik, sosyal ne varsa onları yapalım; sanal
çekişmelerle, burada, kayıkçı kavgasıyla vakit kaybetmeyelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Spil Dağı’na bir çıksın da görelim bakalım!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, hep dedik ki… Bakın, “Bunlar
nedir?” dediniz. Biz, size, başından beri -burada arkadaşlarımız da tespit
yaptı, sayın genel başkanlar konuşurken Sayın Genel Başkanımız da söyledi- bu
vergi adaletsizliğinin sonucunu söyledik. Burada “Tutmayan hedeflerin, gelir ve
büyüme hedeflerinin, vergi hedeflerinin tutmaması sonucunda dar gelirliler
sıkıntıya düşüyor.” dedik ve “Bunun yükünü insanlar çekiyor.” dedik.
Şimdi, önümde, merak ettiğiniz dosyalar, bugün Grup Başkanlığımızı
ziyaret eden TÜRK HARB-İŞ Sendikasının bize emaneten Sayın Bakana sunulmak
üzere...
Sayın Bakana sunabilirsek, arada arkadaşlarımız müsaade ederlerse,
çünkü doğrudan kendisine sunulmak için gönderilmiş. Şimdi, burada ben size
kısaca özetleyeyim ne olduğunu ama bu arada Sayın Bakanı görebilirsem, bir şey,
kendisinin ifade ettiği…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın milletvekili!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Bakanım, arkadaşlarımız bir şey
soruyordur, saygı duyuyorum ama deminki söylediğiniz, doğrudan sizin
söylediğinizle ilgili olduğu için hem de size hitaben gönderilen dilekçeler
var.
Bir tanesini söyleyeyim, esefle karşıladım. Az önce ben size
rezervi sordum ama siz öyle bir şey söylediniz ki, “Bizim 119 milyar paramız
var, hatta üstüne alacağımız var.” dediniz. Yani, bu 119 milyar dolar
kullanılabilir durumda mı, bunun ne kadarını hemen kullanabiliyorsun, bu sizin
varlık olarak cebinizde harcayacağınız bir para mı, neyle aldınız, kaç para
bunun maliyeti var, yüzde kaç faiz vererek bu dövizleri topladınız, bir sürü
unsuru var bunun. Sadece on yılda sanki hiç para ödemedik, hiç borç ödemedik
gibi… 500 milyar TL faiz ödemeniz var topladığınız zaman, 50 milyar dolarında
iniyor çıkıyor; 49, 50, 53 gidiyor. Peki bunları saymayacak mıyız? Bunlar
nereye gitti? Bu anapara ödemesi şu anda siz onu söylüyorsunuz ama Sayın Bakan,
sadece kısa vadeli borç 100 milyar. Yani ödediğiniz anda gidiyor, bir şey yok,
uzun vadelileri söylemiyorum ödememiz gereken. Özel sektörün 212,5 milyarını
neyle ödeyeceksiniz? Yani o sizin borcunuz değil ama hangi dövizle
ödeyeceksiniz eğer döviz rezervimiz yoksa? Ben bunu çok yadırgadığımı söylemek
istiyorum. Milleti aldatmaktan vazgeçelim, neyse söyleyelim, çözelim dedik.
Şimdi, Sayın Bakanım, TÜRK HARB-İŞ Sendikasının bütün çalışanları,
bu söylediğimiz anlamda, vergi adaletsizliğiyle ilgili bir şikâyette
bulunmuşlar. Bu gelir dağılımındaki bozulmaya yol açtığını söylüyorlar. Bu
çerçevede bizim dikkat ettiğimiz hususun canlı bir örneğini bugün
arkadaşlarımız bizlere sundular ve size sunmamızı istediler. İşçilerin vergi
yükünün giderek arttığını, yıl başında kesilen vergi miktarıyla yıl
sonundakinin neredeyse 2 misline geldiğini söylüyor. Biz de size demiştik ki
“Az kazanandan az, çok kazanandan çok alalım; adaletli vergi alalım.” Kendileri de “Vergi yükünde adalet
istiyoruz.” diye, bu çalışanların ücretlerinden alınan verginin belli bir
limitte tutulmasını, miktar arttıkça brüt olarak yukarı doğru artırılmamasını
istiyorlar.
Ben, bu emaneti Grup Başkanlığımız adına sizlere vermek üzere
aldım ve burada, arkadaşlarımın huzurunda tekraren, onların adına, vergi
adaletsizliğini giderelim -siz de diyorsunuz çalışıyoruz diye- adil bir vergi
düzeni, vergi sistemi tesis edelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyor, bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Mehmet Metiner.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; demin bu kürsüde, ben, şiddetin her türüne ilkeli bir
biçimde karşı çıkmak gerektiğini söyledim. Devlet şiddetine de, PKK şiddetine
de eşit ölçekte karşı çıkanların ancak ilkeli olabileceklerini söyledim ve ben
PKK’yı eleştirdim. Konuşmamın bütünü elimde, hiç kimseye bir tek hakaret yok.
PKK’nın şiddet politikalarını eleştiriyorum, PKK’nın yarattığı Uludereleri eleştiriyorum,
PKK’nın terörünü eleştiriyorum ama birileri kalkıp diyor ki: “Siz, burada bize
hakaret ediyorsunuz.” Ben sadece, devletin şiddetini diline dolayanların
PKK’nın şiddetine niye boyun eğdiğini sorguluyorum; bu soruyu soruyorum. Kimin
yüreği yetiyorsa bu sorunun cevabını versin.
SIRRI SAKIK (Muş) – Baasçı ne demek? Faşist ne demek?
MEHMET METİNER (Devamla) - Şahsiyat yaparak, polemik yaparak kimse
hiçbir gerçeğin üstünü örtemez. Ben diyorum ki: “Siz, tekçi zihniyete karşı
çıktığınızı söylüyorsunuz; işte, ulu önder olarak kabul ettiğiniz Öcalan’ın
söyledikleri” diyorum. Tekçi zihniyete karşıysanız, buyurun, ona karşı
çıktığınızı da söyleyin. O zaman ben sizin ilkeli olduğunuza inanayım. Ben bir
zihniyet eleştirisi yapıyorum, şiddetin her türüne ilkeli bir biçimde karşı
çıkmak gerektiğini söylüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, HADEP süreciyle ilgili bir şey söylemem
gerekiyor. “Yemyeşil Şeriat Bembeyaz Demokrasi” adlı kitabımda ayrıntılarıyla
anlattım, merak edenler oradan okuyabilirler. HADEP’e nasıl ısrarla
çağırdıklarını herkesten önce burada konuşan hatip bilir. Kendim gitmiş
değilim, Öcalan yakalanmıştı, silahlı güçlerini sınır dışına çekmişti,
“Türkiye’nin partisi olmak istiyoruz.” demişlerdi. “Etnik milliyetçilikten ve
siyasal bölücülükten arınmış bir Türkiye partisi olmak istiyoruz.” demişlerdi.
Biz de Türkiye’nin toplumsal barışına katkı sağlamak adına yapılan bu ısrarlı
çağrıya “Evet.” dedik. Evet, bu, günahsa günah arkadaşlar. Size güvenmekle hata
etmişiz meğer, siyaseten hata etmişiz meğer. Olayı anlatırken insan dürüst
anlatır. O süreçte sizin de hangi nedenle partiye alınmadığınızı burada
anlatacak değilim, bu tür dedikodularla uğraşmam. Söyleyecek sözü olan
insanlar, fikre fikirle karşılık verir. Yüreğiniz yetiyorsa söylediklerim ortada,
buyurun söylediklerim üzerinden tartışalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başbakana dediklerini bir hatırlatsana,
Başbakana.
MEHMET METİNER (Devamla) - O günkü HADEP’te neyi savunuyorduk
arkadaşlar? O günkü HADEP’te genel başkanın konuşma metnini kaleme alan kişiyim
ben. O günkü HADEP, şunları savunuyordu: “Tek devlet, ortak vatan, tek vatan,
tek bayrak, tek resmî dil.” diyordu. Bugün de aynı şeyleri söylüyorum
arkadaşlar. O gün HADEP’te neyi savunuyor idiysem bugün de aynı şeyleri
savunuyorum ama bugün BDP Grubunun durduğu yer, dün HADEP’in durduğu yer
değildir. Bunun ayrıntısını burada anlatmanın yeri yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Vay, HADEP’lilere bak!
MEHMET METİNER (Devamla) - Ama bir şey daha söyleyeceğim:
Başbakanı “tek millet” üzerinden suçlayanlar… Ki bizim millet tarifimizde etnik
milliyetçilik yoktur, etnik aidiyetler üzerinden kurgulanan millet tarifimiz
de, ulus tarifimiz de yoktur.
Şimdi ben aktarıyorum, Abdullah Öcalan diyor ki: “Biz, farklı
ırklardan müteşekkil bir Türkiye ulusuyuz, tek ulus.” diyor. Karşıysanız,
yüreğiniz yetiyorsa, tekçi zihniyete karşıysanız Abdullah Öcalan’ın
söylediklerine de karşı çıkınız. Söylediğim şey bu. Burada hakaret aramanın…
Yani hiçbir alakası yok.
Bir şey daha söyleyeceğim: Kürt faşizmine, Kürt Baasçılığına
birlikte karşı çıkalım diyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – “Faşizm” nedir? “Baasçılık” nedir?
MEHMET METİNER (Devamla) - Ne var bunda? Ne var bunda? PKK’nın
bölgede uyguladığı şiddet politikalarının faşizmden başka bir anlamı var mı?
İnsanların bölgede seyahat özgürlüğü yoksa, örgütlenme özgürlüğü yoksa, dün
JİTEM’in yaptığının aynısını PKK bugün yapıyorsa bu, faşizmin dik âlâsı değil
de nedir arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yüreğiniz yetiyorsa,
PKK’nın faşizmine de, PKK’nın Baasçılığına da karşı çıkarsınız ama siz de
kendinizi PKK’yla özdeşleştirip Baascı olduğunuza inanıyorsanız bu, sizin
sorununuz arkadaşlar.
Şunu söylüyorum ben: Türklük üzerinden ulus inşa etmek, makbul
Türk yaratmak için, herkesi Türkleştirmek için bir proje yürütmek ne kadar
ırkçılıksa, makbul Kürt yaratmak, Kürtlük üzerinden bir ulus inşasına yönelmek
de aynı ırkçılığın ifadesidir diyorum ve her türlü ırkçılığa karşı olduğumu
söylüyorum. Hakaret bunun neresinde? Ben Kürt halkının tıpkı bu coğrafyada
yaşayan başka halklar gibi, Kürt vatandaşlarımızın tıpkı başka vatandaşlar gibi
temel hak ve özgürlüklerde eşit vatandaş olarak yaşamaları gerektiğini
söylüyorum. AK PARTİ olarak da biz hiç kimsenin diline, ırkına, mezhebine,
rengine bakmadan herkesin hür ve eşit vatandaş olarak yaşayacağı demokratik bir
cumhuriyet için mücadele veriyoruz.
Şimdi Ergenekon meselesine geliyorum arkadaşlar… Ha, Öcalan’ın bir
sözünü daha aktarayım, bilesiniz diye.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – İyice bir reklamını yaptın.
MEHMET METİNER (Devamla) – “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözüne şu
açıklamayı getiriyor, diyor ki: “Burada kastedilen, etnik milliyetçilik
değildir; burada kastedilen, kültürel milliyetçiliktir ve eğer içi iyi
doldurulursa Türk vatandaşlığı tanımına karşı çıkmayız.” MHP ve CHP’li
arkadaşlardan alkış bekliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz lafı söyleyene bakıyoruz biraz,
alkışlamadan önce. Lafa değil de biraz söyleyene bakmak lazım.
MEHMET METİNER (Devamla) – Ama burada çıkan BDP’li hatipler, Türk
vatandaşlığı tarifine karşı çıkıyorlar. İlke bunun neresinde, samimiyet bunun
neresinde Allah aşkına?
Ergenekon meselesine geliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O kadar kolay değil senin bizden alkış
alman.
MEHMET METİNER (Devamla) – Ergenekon meselesine geliyorum arkadaşlar.
Ergenekon meselesinde gene Öcalan’ın söylediği şey şudur…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Günde 5 vakit Atatürk’e laf ediyorsun,
İnönü’ye laf ediyorsun, Cumhuriyet Halk Partisine laf ediyorsun, bir de alkış
bekliyorsun. Neyine senin alkış? Çok beklersin sen bizden alkışı, çok
beklersin.
BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen dinler misiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Seni şakşaklayanlar çıkar ama biz, onlardan
olmayız!
BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen, lütfen…
MEHMET METİNER (Devamla) – Öcalan diyor ki: “AK PARTİ, kendi
muhaliflerini sindirmek için herkesi Silivri’ye tıktı, Kürt meselesinde çözüm
isteyenleri Silivri’ye tıktı.” Ergenekon davasına bu anlayış temelinde arka
çıkıyor. Bunu eleştiriyorum ben. Ergenekon’un nasıl bir dava olduğunu,
“bölgedeki faili meçhuller” edebiyatını yapanlar bilmiyorlarsa, Öcalan’ın bu
sözlerinin ne anlama geldiğini bilmiyorlarsa bir daha kendilerine hatırlatmama
gerek yok!
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Amma Öcalan propagandası yaptın be!
MEHMET METİNER (Devamla) – Faili meçhullerle adı anılanların pek
çoğu, bugün Silivri’de ama Öcalan kalkıp “Kürt meselesinde çözüm isteyenleri
Başbakan Silivri’ye tıktı.” diyor. Sevsinler sizin Ergenekonculuğunuzu!
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Senin referansın Öcalan mı ya!
Senin meşrulaştırmak istediğin Öcalan mı?
MEHMET METİNER (Devamla) – Bu, Kürtlük davası değildir; bu, başka
bir davadır. PKK, Kürtler adına bir talepte bulunmuyor. PKK, Kürtlerin yoğun
yaşadığı bölgede ideolojik bir iktidar talebinde bulunuyor. “Demokratik
özerklik” denilen şey, PKK’nın ideolojik iktidarıdır. Siz PKK’ya, kendisinin
iktidarda olmayacağı bağımsız bir Kürdistan bile verseniz asla razı olmaz
arkadaşlar. Onun için, PKK sorunuyla Kürt sorununu birbirinden ayırıyoruz. Kürt
vatandaşlarımızın her türlü haklarını sonuna kadar vereceğiz ama PKK’nın
şiddetine de bölge halkını teslim etmeyeceğiz arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Senin verdiğin hakkı istemiyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Siz kimsiniz!
MEHMET METİNER (Devamla) – Ben bir şey daha söyleyeceğim. Bu kürsüde
Dersim İsyanı’nı diline dolayan, Şeyh Sait İsyanı’nı diline dolayanlara
Öcalan’ın bir sözünü ithaf ediyorum. (CHP sıralarından “Ooo!” sesleri)
“Atatürk, demokrasiye geçmek istiyordu ama İngilizler, Şeyh Sait’i ve Seyit
Rıza’yı kullanarak Atatürk’ün demokrasiye geçişini engellediler.” diyor. Şeyh
Sait’i, Seyit Rıza’yı, Şeyh Sait İsyanı’yla Dersim İsyanı’nı İngiliz iş
birlikçiliği olarak suçlayan Öcalan’ın kendisidir ama burada birileri kalkıp
Şeyh Sait edebiyatı yapıyor, Dersim edebiyatı yapıyorsa bunun ilkeyle,
samimiyetle bir alakası yok. İstismara gerek yok.
PKK’nın yarattığı Uludere meselesine bir cümleyle değineyim.
Kendileri de çok iyi biliyorlar, Uludere, bizim yüreğimizde kanayan bir
yaradır. Faillerini ortaya çıkartacak, hesabını da soracağız. Bugüne kadar
hiçbir şeyin üstünü örtmedik ama PKK, kundaktaki Kürt bebelerini öldürdüğünde
-ben soruyorum- niçin tek kelimeyle eleştiri getirmiyorsunuz? Niçin
getirmiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Yüzleri kızarır, yüzleri.
MEHMET METİNER (Devamla) - Kendiniz için sınırsız demokrasi
isteyeceksiniz ama başkalarının özgürlüklerini tahdit eden, silahlarıyla
susturmaya çalışan PKK’ya karşı çıkıp tek kelime etmeyeceksiniz. Burada PKK’nın
despotik, totaliter, baskıcı, Stalinist yöntemini, anlayışını eleştirdiğimiz
zaman da kendinize yapılmış hakaret olarak kabul edeceksiniz.
Demokrasi ve özgürlük, asıl, başkası için istendiğinde anlam ifade
eder. Sen bu kürsüde her şeyi konuşabileceksin ama bölgede bir AK PARTİ’li
milletvekili, bir AK PARTİ’li belediye başkanı, bir AK PARTİ’li il başkanı
örgütlenme hakkını kullanamayacak.
MUHARREM VARLI (Adana) – On seneden beri kim iktidar?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İktidar kim? İçişleri Bakanı kimden?
MEHMET METİNER (Devamla) - PKK’nın silahlarıyla dizayn etmek
istediği bir şiddet politikasına karşıyız arkadaşlar. Kimse bizim adımıza
öldürmesin.
Ben de Kürt’üm. Sırrı Sakık gibilerden bin kere daha Kürt’üm ama
Sırrı Sakık Kürt’se ben Kürt olmamayı tercih ediyorum arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bir Kürt, asla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET METİNER (Devamla) – …evini açtığı bir insana “Ben sana
evimi açtım.” demez.
BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Metiner, teşekkürler, süreniz tamam.
MEHMET METİNER (Devamla) - Biz de evimizi açtık, biz de yüreğimizi
açtık ama siyaseten kendilerine güvenmekle hata etmişiz. Siyasi bir hataydı.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!”
sesleri, alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, Sayın Hatip grubumuza
ilişkin hakaretlerde bulunmuştur, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeden ve hakaret
etmeden karşılıklı. Lütfen.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce konuşma yapan Sayın Hatip, ilkelilikten bahsetti,
“İnsanda biraz ilke olur.” dedi. Aslında siz muhatap alınmayacak kadar ilkesiz
bir insansınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Siz ilkesizsiniz. Hakaret etmeden
konuşun!
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Siz bu partide genel başkan yardımcılığı
yaptınız, siz HADEP döneminde genel başkan yardımcılığı yaptınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Öcalan’ın askerliğini yapmak kolay.
PERVİN BULDAN (Devamla) – Biz, HADEP döneminde de “tek devlet.”
diyorduk…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – PKK’nın silahına güvenerek siyaset
yapmak kolay.
PERVİN BULDAN (Devamla) - …bugün de “tek devlet.” diyoruz ama biz
HADEP döneminde de “tek millet” demedik, bugün de “tek millet” demiyoruz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Öcalan “tek ulus” diyor.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Biz “tek bayrak” diyorduk, şimdi de “tek
bayrak” diyoruz ama…
BAŞKAN – Sayın Metiner, dinleyelim…
PERVİN BULDAN (Devamla) - …”tek dil” demedik, şimdi de “tek dil”
demiyoruz.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Sayın Başkan, hatibin
konuşmasına engel oluyor.
BAŞKAN – Dinleyelim efendim.
Tamam, siz de oturun.
PERVİN BULDAN (Devamla) – “Tek dil” demiyoruz.
Siz de eğer biraz ilke olsaydı, şu anda o sıralarda değil bu
sıralarda otururdunuz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Allah korusun… Allah korusun… Size
güvenmekle bir kere hata yaptım. Allah korusun…
BAŞKAN – Lütfen dinleyelim…
PERVİN BULDAN (Devamla) - Bizim mücadelemiz o kadar onurlu bir
mücadeledir ki siz bu mücadeleyi anlamayacak kadar ilkesiz bir insansınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – İlkesiz sizsiniz!
PERVİN BULDAN (Devamla) - Siz, Sayın Öcalan’a da hakaret ettiniz.
Sayın Öcalan’a da hakaret ettiniz.
Sayın Öcalan, şu anda 3,5 milyon insanın “Benim irademdir.” dediği
bir insandır.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sen de Başbakana hakaret ediyorsun!
SIRRI SAKIK (Muş) – Hiç kimse Başbakana hakaret etmedi.
BAŞKAN – Sayın Metiner, dinleyelim.
PERVİN BULDAN (Devamla) - Ve o imzalar, bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altındadır. Bunu hatırlatmak istiyorum size.
Geçmişini inkâr eden ilkesiz bir insansınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Benim geçmişim İslamcı bir geçmiş!
PERVİN BULDAN (Devamla) – Siz, hakaret ettiğiniz Kürt halkının
ekmeğini yediniz, suyunu içtiniz.
HARUN KARACA (İstanbul) – Kürt halkını siz temsil etmiyorsunuz.
PERVİN BULDAN (Devamla) - O yediğiniz her bir lokma, içtiğiniz her
bir yudum su size zehir zıkkım olsun diyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) – siz dibine kadar Baasçısınız!
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı:
361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kap-samındaki Kamu
İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi şahısları adına Mustafa Şahin, Malatya Milletvekili.
Sayın Şahin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, bütçenin son gününe geldik. Herhâlde, yorgunluktan
olacak, arkadaşlarımızın tansiyonlarının epeyce yüksek olduğunu görmekteyiz.
Hazım noktasında sanırım, herhâlde, bir tabibe ihtiyacımız var, herkesin aynı
dozda.
Özellikle AK PARTİ iktidarları olarak onuncu yılımızdayız, 11’inci
bütçeyi yapmaktayız. Bugüne kadar yapmış olduklarımızı ben tek tek sıralayacak
değilim, konuşmacı arkadaşlarımız genelde bunun üzerinde geniş ve detaylı bir
şekilde durdular. Ancak biz iktidara gelmiş olduğumuz günden itibaren, yine,
hazmedemeyen o derin güçlerin, kirli ellerin AK PARTİ’nin önünü kesmek için
ellerinden gelen bütün melanetleri göstermelerine rağmen, ekonomik durumumuzu
hiçbir zaman için zedelemeden en iyi bir noktaya taşımanın gayreti içerisinde
olduk.
Elbette ki bu gayretlerimiz neticesinde halkımızın bize olan
teveccühü bugüne kadar hep artarak devam etti ise, bu, tabii ki, derin güçlerle
beraber onlara yaltakçılık eden, onlara destek veren bazı mihrakları da tamamen
bu konuda kışkırtmakta, rahatsız etmekte. Ama biz kim ne derse desin elimizden
geldiğince halkımızın ve haklının yanında hizmet vermeye, üretmeye devam
edeceğiz.
Biliyorsunuz, biz geldikten hemen sonra, bununla beraber, Ayığışı,
Sarıkız, Eldiven, Balyoz’dur, Ergenekon’dur, bilmem ne menemdir, onlarca darbe
girişimi olmasına rağmen, Allah’a hamdolsun dik durmasını bilen bir iktidarımız
var, dik duran bir genel başkanımız var ve arkamızda aslanlar gibi duran bir
yüce halkımız vardı. Elbette ki bununla beraber, 27 Nisan e-muhtırasını ne
yaptık? Akamete uğrattık. Bununla beraber, bugün eğer o günkü zihniyetin
bugünkü uzantıları hâlâ onları savunacak düzeye, 28 Şubatın artıklarını
savunacak bir noktaya geliyorlarsa bunu biz yine yüce halkımızın vicdanlarına
havale ediyoruz. Özellikle 28 Şubatın bu ülkeye 300 milyar dolardan daha fazla
zarar verdiğini bilmekteyiz. Ayrıca, e-muhtırayla beraber yine yıllık faiz
noktasında bu milletin üzerine getirilen yük, 2 milyar dolardan daha fazladır.
Bununla beraber, biz yine “Yolumuza devam.” demişiz. Müteahhitlik
hizmetlerinde Çin’den sonra dünyada 2’nciliği yakalamışız. Küresel krizlere
rağmen yine 4 milyondan fazla insanımızı istihdam etmişiz. Enflasyon
noktasında, almış olduğumuz çıtayı, ta yüzde 6,5’lar seviyesine indirmişiz.
Vergi gelirlerinin yüzde 86’dan daha fazlası faize giderken ancak biz ne
yapmışız? Bunlarla da ilgili güzel gelişmeler yapmışız. Bugüne kadar yapmış
olduğumuz şeyler yüzde 17’ler düzeyine düşmekte. Yine 3Y’yle alakalı;
yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla mücadele noktasında yapmış olduğumuz
çalışmalar yine halkımızın takdirine şayan bir şekilde seyretmekte. Ben
bunların tümünü, sanayide, IMF’ye olan borçlarda, Merkez Bankasında yapılan
çalışmaları yine halkımızın biz her zaman için teveccühüne sunduk.
4+4+4’lük eğitim sistemi ile yapmış olduğumuz çalışmalar… Bugüne
kadar inançlı insanların önü hep kesilmeye çalışıldı ama maalesef. Burada ben
zamanım dar olduğu için, bir-iki şeyden bahsetmeden geçemeyeceğim. 2/B
Yasası’nın olduğunu biliyorsunuz. Biz, Şeyh Edebali’nin dediği gibi ecdat
yadigârlarına her zaman için hesap çıktık, bunları reddetmedik, reddimiras
yapmadık.
Bununla beraber, iktidarda olmuş olduğumuz süre içerisinde, bundan
sonra öfke size, uysallık bize; güceniklik size, gönül almak bize; suçlamak
size, katlanmak bize; yanılgı ve hor görmek size, hoş görmek bize; çatışmalar, uyumsuzluklar,
anlaşmazlıklar size, adalet bize; kötü göz, şom ağız, haksız yorum size, olgun
karşılamak bize; bölmek size, bütünleştirmek bize; üşengeçlik, küçük düşürmek,
aşağılamak size, uyarmak, gayretlendirmek şekillendirmek, imar etmek, mamur
etmek bize; IMF’den borç almak elbette ki size, borcu ödemek yine bize düştü.
Bununla beraber, KEY ödemelerinde, buna benzer birçok alanlarda yapmış
olduklarımız meydanda. İnsanlarımızla alay etmek, “Bidon kafalı, göbeğini
kaşıyan insan.” demek sizlere, elbette ki halkımızın yanında durmak, haklının
yanında durmak da bize olacak. Üstünlerin hukukunu savunmak size, hukukun
üstünlüğünü savunmak bize; darbecilere destek sizden, bağımsız yargı karşısına
çıkmak bizden. Ne kadar gülerseniz gülün, vatandaşımız bunu çok iyi bilmekte.
Özellikle Cumhurbaşkanını elit kesime seçtirmek size… Biz, halkımızın
seçmesine, bu noktada elimizden gelen gayreti gösterdik ve halka mal ettik.
Ayrıca…
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Çiftçiye “Ananı al da git.” demek de
size…
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Onu biz demiyoruz, sizinkiler diyorlar,
siz diyeceksiniz.
Evet, bizim gözümüz göklerde. GÖKTÜRK-2’lerle gökyüzüne hitap
etmeye başladık. Elbette ki bunu, yine, biz, halkımıza havale ediyoruz.
“İktidarlar vardır, şafak vaktinde doğarlar, akşam vaktinde
ölürler.” Evet, yine, şair Orhan Veli’nin deyimiyle, bu ülke için kimlerin
sadece nutuk, attığını, kimlerin de taş üstüne taş koyduğunu, hizmet ürettiğini
milletimiz görüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Biz, her zaman için, dün öğrettiğimiz
gibi, gerçekler elbette ki halkımızın oyuyla, duası, destekleri her zaman için
bizimle olacaktır. Her zaman olduğu gibi seçimlerde nal toplayacaksınız.
Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Sayın milletvekilleri, şimdi, 6’ncı madde üzerinde on dakika
süreyle soru-cevap yapacağız.
Sisteme giren arkadaşlarımıza söz veriyorum.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım “Sayın Bakanım,
yaşım 46. Yirmi beş yılımı doldurdum. Beni hiçbir işe almıyorlar. Emekli maaşım
yok. Yaşa takıldım, Çalışma Bakanına takıldım. Bana iş vermiyorlar. Çoluk
çocuğum aç. Ben ne yapacağım? Beni 46 yaşında aç mı bırakacaksınız?”
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Ayıp! Ayıp!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Yaşa takılanlara, sosyal güvenlik sistemini
bölmeden, ona takılmadan bu insanlara ne yapacaksınız? İş bulamıyorum, aş
bulamıyorum; bana iş verin, aş verin, ben çalışayım. Emekli maaşım yok Sayın
Bakan.”
İki: Devlet Demiryolları, şeker fabrikalarında çalışan geçici
işçiler, Sayın Bakan, doksan gün çalışıyorlar. Bu insanlar yüz yıl çalışsa
dokuz bin iş gününü yüz yılda tamamlıyorlar, yüz yılda. Bunlar açlar. Bu
insanları ya geçici işçilikten çıkarın… Başka bir yerde iş bulamıyorlar, başka
bir yerde işe giremiyorlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Serindağ…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bir dönem sizi de milletvekili olarak Meclise
gönderen Gaziantep’te çiftçiler, enerji ücretlerinin yüksekliği nedeniyle sulu
tarım yapamamaktadırlar, sulu tarım yapabilen çiftçiler de borçlarını
ödeyemedikleri için icra tehdidiyle karşı karşıyadırlar. Çiftçilerimize enerji
harcamalarında destek vermeyi düşünüyor musunuz?
2’nci sorum: Geçen sene 12 lira olan kırmızı kabuklu Antep
fıstığı, bu sene 8 liradır. Fıstık üreticisini desteklemeyi düşünüyor musunuz?
3’üncü sorum: Güneydoğu Anadolu Projesi’nin 2003 yılına kadarki
fiziki gerçekleşme oranı neydi, bu oran şimdi ne kadardır?
Bir başka soru: 2012 yılının ilk on ayında kamunun lüks makam
aracı kiralama bedelinin 114,5 milyar civarında olduğu söylenmektedir. Bu doğru
mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Hükûmetiniz, bir sayın bakanınız bir karar verdi,
okullarda forma giymemeyi serbest hâle bıraktı ama okul önlüğü üreten onlarca
firma, çok büyük bir mağduriyet altında kaldı. “Serbest rekabettir, piyasa
koşulları.” deyip bu insanlarımızın zararını görmezlikten mi geleceksiniz,
yoksa bir tedbiriniz olacak mı?
2’nci sorum: Muhtarlar, kamu görevlisi olarak seçilmiş kişiler.
Tüm kamu görevlileri –milletvekilleri dâhil, belediye başkanları, il genel
meclisi üyeleri dâhil- bunlar, yaptıkları görevin maliyetini devletten alırlar
yani telefon ücretleri, elektrik, su ücretleri, büro giderleri devlet
tarafından karşılanır. Muhtarların zaten maaşları noktasında sıkıntı var. Bu
giderlerini karşılamayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sırasını bana devretti Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Merkez Bankası döviz rezervleri hangi ülkelerde,
yüzde kaç faiz oranlarıyla tutulmaktadır? Birçok insan ve belki Sayın Başbakan
da dâhil, Merkez Bankası döviz rezervlerini, herhâlde, Türkiye’de Merkez
Bankasının kasasında falan zannediyor, bu açıklamalar da çok kafa karıştırıyor.
İki: Ülkemizin borçlanma faiz oranları nedir ve bu iki tablo
birbiriyle karşılaştırıldığında, eğer Merkez Bankasının döviz rezervleri
-şayet- kullanılabilir ise bizim -o zaman- bu rezervleri bozdurarak
borçlarımızı ödememiz, ülkemizin daha kârına değil mi, daha fizibil değil mi?
Öyleyse, bunu niye düşünmüyorsunuz? Neden halkı kandırıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, teşekkürler.
Sayın Akar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Özelleştirme İdaresi
tarafından, 31/12/2010 tarihine kadar hisse devir işlemleri gerçekleştirilen 9
elektrik dağıtım şirketine ilişkin hisse satış sözleşmesinde: “Alıcı, işletme
hakkı devir sözleşmesinden doğan bütün yükümlülükleri, şirketin, zamanında ve
gereği gibi yerine getireceğini kabul, taahhüt ve garanti eder.” -madde 9/1’de-
denmesine rağmen, tüketici ya da abone faturalarına 9 dağıtım şirketince
vatandaştan alınmakta ve tahsil edilmekte olan yaklaşık 1 milyar 80 milyon
işletme devir hakkı bedelinin, niçin tahsil edilmediğini sormak istiyorum.
Yine, Sayın Bakan, Türkiye’nin 2011 yılından 2012 yılına devreden
özel sektör ve IMF dışındaki toplam dış borcu nedir? Bakın, özel sektör ve IMF
dışındaki toplam dış borcu nedir, 2013 yılında ne kadar daha borçlanmayı
düşünüyorsunuz? Türkiye’nin dış borcu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2011-2012 yıllarında dünyada en fazla savunma harcaması yapan
ülkeler arasında Türkiye kaçıncı sıradadır?
Soru 2: Dünyada en çok silah ihracatı yapan ülkeler arasında
Türkiye kaçıncı sıradadır? Dünyada en çok silah ithalatı yapan ülkeler arasında
Türkiye kaçıncı sıradadır? En fazla savunma harcaması yapan NATO ülkeleri
arasında Türkiye kaçıncı sıradadır? Türkiye’nin savunma harcamalarında,
gelirine göre savunma ve güvenlik harcamaları oranı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, tabii, Sayın Aslanoğlu’nun çizdiği dramatik
durum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gerçek Sayın Bakanım, gerçek.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Tamam, gerçek, travma
gerçek de olabilir yani bir dram, gerçek de olabilir.
Şimdi, konu şu değerli arkadaşlar, yani bir yandan tabii ki,
hakikaten, belli bir yaştan sonra iş bulmanın zorluklarını biz biliyoruz. Fakat
bir taraftan da değerli arkadaşlar, bu ülkenin, gerçekten, geleceğine yatırım
için de kaynak aktarmamız lazım. Şimdi, sizin bahsettiğiniz o çerçevede biz
hareket eder de… Bakın, 1991 yılında, emeklilik yaşı sınırı kaldırıldıktan
sonra millet 36 yaşında emekli oldu, ben biliyorum. Türkiye’de şu anda 36 yaşında
emekli olmuş, hâlâ yaşayan bir sürü arkadaş tanıyorum.
Şimdi, sistem çöktü. Bakın, 1991 yılına kadar Sosyal Güvenlik
Sisteminde fazla var. Şimdi, Sosyal Güvenlik Sistemine, devlet prim katkısı
dâhil olmak üzere, 72,9 milyar lira aktaracağız. Bu parayı bir yıllığına
eğitime ayırdığımızı, bu parayı bir yıllığına altyapıya ayırdığımızı, bu parayı
bir yıllığına ne bileyim herhangi bir alana ayırdığımızı bir düşünün,
memleketin sorunlarını kökünden çözeriz. Şu anda, 48-49 yaşında emekliliğe izin
veren dünyanın hiçbir ülkesi yok değerli arkadaşlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Emekli etmeyin, bize aş
verin, ekmek verin bunu söylüyoruz.” Üç yıl, üç yıl bu süre, üç yıl Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – İşte özel sektöre, hepimiz
birlikte çalışacağız, özel sektörün önünü açacağız, istihdam yaratacağız ve bu
kardeşlerimiz iş bulacak. Başka çözüm yok değerli arkadaşlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Aş istiyoruz, ekmek
istiyoruz, başka hiçbir şey istemiyoruz Sayın Bakan yani bize bedava maaş verin
demiyoruz.”
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Anladım, konuyu ben de
anladım.
Değerli arkadaşlar, Gaziantep’deki hemşehrilerimin, tabii ki
cazibe olmadan sulu tarım yapmanın pahalı olduğunu biliyorum çünkü elektrik
kullanıyorsunuz ve elektrik ucuz değil.
Yalnız, burada, belki şöyle beraber bir çalışma yapmak lazım:
Özellikle Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın, aslında, bu hususta -sizlerin bu
konuda taleplerinizi de ben ileteceğim- bir çalışma yapması lazım; şöyle:
Şimdi, cazibeyle sulama yapanlar, gerçekten, o barajın, o kanalların hiçbir
bedelini ödemeden, doğru düzgün bir bedel ödemeden yapıyorlar. Oralardan cüzi
bir miktar para toplasak ve bu, diğer yani cazibeyle olmayan, elektrik
kullanarak sulu tarım yapanları sübvanse etsek, şimdi sistemi bu şekilde
kurarsak rasyonel olur; öbür türlü, devletin imkânları sınırlı. Dolayısıyla, bu
çerçevede çalışılırsa tamamen yardımcı olur.
Şimdi, tabii, Antep fıstığı meselesi; tarımsal destekler için
doğrudan hibe olarak vatandaşımıza, çiftçimize verilecek miktar 9 milyar lira.
Tarım Bakanımız burada fıstığı desteklemek isterse, buna kaynak ayırırsa biz
maliye olarak “Hayır.” demeyiz. Bakın, açık ve net konuşuyorum; 9 milyar lira,
dolaylı desteklerle birlikte 13 milyar lira. Buradan fıstığa bir şeyler
ayrılırsa, Maliye Bakanı olarak bizim itirazımız olmaz ama şimdi kalkıp ilave
kaynak istenirse, takdir edersiniz ki bütçenin daha mürekkebi kurumadı, daha
bütçe geçmedi.
Şimdi, GAP’ın fiziki gerçekleşme oranlarını arkadaşlar bulurlarsa
sizinle paylaşacağım.
Lüks araç konusu gündeme geldi. Değerli arkadaşlar, şu otomobil
kiralamaları, bakın, 2012 yılı için ben size rakam verdim; bunun 100’ünü MİT
istemiş. Toplam 299 araç kiralanmış, 100’ü MİT’in. MİT lüks araç kiralamaz.
İki: Maliye Bakanlığı olarak biz 115 adet almışız. Bunların büyük bir kısmı 2/B
çerçevesinde Doblo türü şeyler. Şimdi reklam yapmamak için marka vermek
istemiyorum ama ticari araç bunlar. Yani biz 2/B arazilerinin tespiti vesaire
için almışız. Dolayısıyla, araç kiralamalarını “lüks” diye tanımlamak,
gerçekten belki tek tük birkaç tane araç vardır ama geneli böyle değil, değerli
arkadaşlar.
Şimdi, sorulara bakıyorum, Sayın Şandır’ın sorusuna gelince;
tabii, ben, bu önlük üreticilerinin hakikaten aniden alınmış bu kararla bir
miktar sıkıntı yaşayabileceğine, o anlamda da sempatiyle yaklaşıyorum ama bizde
böyle bir mekanizma yok yani devletin aldığı her kararı şimdi biz telafi etmeye
kalkarsak… Hakikaten, şu anda önümüzde böyle bir çalışma yok.
Gelelim muhtarlarla ilgili konuya. Değerli arkadaşlar, bakın,
tekrarlıyorum. Muhtarlarla ilgili olarak İçişleri Bakanlığımız makul bir
çalışma yaptı. Bu konuda bir adım atarsa, bizim de üstlenebileceğimiz bir yük
çerçevesinde olursa biz destek veririz. Muhtarlarımızın maaşlarının nereden
nereye geldiğini biliyorsunuz ama sonuçta bunların hepsi imkân meselesidir.
Şimdi, Merkez Bankası konusuna gelince… On bir saniyem var. Başkan
izin versin, konuşalım.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Bir dakika daha verin.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Verecek misiniz Sayın
Başkan?
BAŞKAN – Hayır efendim, siz sürenizi kullanın.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, bütün ülkeler rezerv tutar. Şu anda Çin’in rezervi 3 trilyon dolar,
belki daha fazla, en son baktığım rakam. Çin’deki iç faiz ile…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Başkan, şöyle iki
dakika verirseniz…
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim, sağ olun. Sayın Bakan, teşekkür
ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, önemliydi.
BAŞKAN – 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.
7’nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – 7’nci madde üzerinde, gruplar adına birinci konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Demirçalı, Adana Milletvekili.
Buyurun, Sayın Demirçalı. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ALİ DEMİRÇALI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yürütme, öngörülen hedeflere ulaşabilmenin en
önemli aracıdır. Bu itibarla, en iyi bütçenin dahi, amaçlarına ulaşabilmesi,
doğru uygulanmasına bağlıdır. Yürütme, sadece yürürlüğe geçiş meselesi
değildir; yürütme, bir süreçtir. Bu süreci sadece “Ben yaptım.”
oldubittileriyle devam ettiremezsiniz.
Bütçe hakkı, Meclisin en önemli haklarından biridir. Kanun
yapmanın ötesinde, bütün bu kanunların uygulanmasında kullanılacak olan
kaynakların tahsisini, doğru yerlerde kullanılmasını içeren bir denetleme
hakkıdır. Açıkçası, demokrasi açısından en önemli haklardan biridir.
Yürütmenin denetimi, Meclis ve Sayıştay tarafından ve özellikle
muhalefet tarafından denetlenebilir olmalıdır. Bu olağan süreci baypas
ederseniz, bu durum yürütmenin bütçesi olmaktan çıkar ve adı sadece “yürütme”
olur. Bu benzetmeye maruz kalmamak için denetlenebilir olmanın önünü açmanız
gerekmektedir. Sayıştay raporlarının Meclise gelmemiş olması, bu konudaki
niyetinizi açık ve seçik ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlar, 2012 bütçe görüşmelerinin sonuna doğru
geliyoruz. Milletimiz, kendisi hakkında karar verilecek olan ve geleceklerini
yakından ilgilendiren bütçe görüşmelerini özellikle takip ediyor.
Vatandaşlarımızın gözünden hiçbir şey kaçmıyor. İşçi, memur, esnaf, öğrenci,
emekli, sizleri izlerken büyük şok yaşıyorlar. Hükûmet yetkililerinin
çizdikleri pembe tablo, ülkemizin, halkımızın yaşadığı gerçeği uzaktan yakından
yansıtmamaktadır çünkü ülkemiz nüfusunun yarıdan fazlası kredi kartı, tüketici
kartı, tarım kredi, esnaf kefalet borcu ve bunun gibi borçlar içerisinde
geçinmektedir.
AKP hükûmetleri döneminde dünyanın en pahalı benzinini biz
kullandık, kullanıyoruz. Dünyanın en yüksek vergilerini bizim halkımız ödüyor.
Ürettiğini de en ucuza satan yine bizim çiftçimiz. Dünyanın en pahalı enerji
maliyetlerini, istihdam vergilerini, faizini ve şimdi de kur riskini üstlenen
yine bizim sanayicimiz. Devletin yanında bütün sosyal katmanlar yani millet
borç yükü içerisindedir.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadarki uyguladığınız bütçenizin acı
bir tablosunu ortaya koymak istiyorum. Size bir ekonomik havzanın içler acısı
durumunu anlatacağım.
Dikkat edin, burası Hakkâri, Bingöl, Siirt değil -bu illerde
yaşayan yurttaşlarımıza saygı ve sevgilerimi iletiyorum- burası bir zamanlar
Türkiye’yi neredeyse tek başına besleyen Adana ilimizdir. Bu bağlamda,
ülkemizin en önemli yatırım alanlarından biri olan Adana ilimizi seçim bölgem
olması sebebiyle çok iyi biliyorum. Yapmış olduğumuz bu bütçeden Adana halkı
yararlanmıyor. Nüfusu hızla 2,5 milyona ulaşmış ancak tüm bu hızlı büyüme ve
göç dalgaları karşısında iktidarların görmezden geldiği, “Duymadım, görmedim.”
taktiğiyle sırtını döndüğü bir kent olmuştur.
Şu anda ülkemizde kentlerde yaşayan insanların oranı yüzde 75,
Adana’da ise bu oran daha da yüksek, yüzde 87’lerdedir. Şehrin bu kadar yoğun
yaşandığı ilimizde, özellikle yerel yönetimlerin sivil toplum kuruluşlarını ve
halkı yönetime katmaması, ekonomik nedenler ve siyasilerin umursamazlıkları da
eklenince Adana resmen sahipsiz kalmıştır.
İlimizde, bırakın yabancı yatırımcıyı çekmeyi, yerli yatırımcıyı
bile bulamıyoruz. İlimiz Adana, sanayileşmenin ilk başkenti durumunda olan bir
büyük metropolken son on yılda tarıma dayalı sanayileşmenin çökmesi üzerine
büyük bir krize sürüklenmiştir. ÇUKOBİRLİK, Güney Sanayi, Aksantaş, Sümerbank,
Bossa gibi, 50’nin üzerinde dev fabrikalar ve kuruluşlar kapanmıştır. Bu
fabrikalar kapanıp kent büyük bir krizin içine sürüklenirken mevcut iktidar bu
duruma seyirci kalmıştır. Kriz giderek derinleşmektedir.
Bu iktidar, bırakın çözüm üretmeyi, Adana’nın farkında bile
değildir. Adana, bütün iller arasında 19,1 işsizlik oranı ile ilk sırada yer
almaktadır. Kamu yatırımları da genel olarak en alt seviyeye çekilmiştir. Doğal
olarak, vergi tahsilat oranı yüzde 43,6 olmuş ve yarı yarıya düşmüştür. Kentin
nüfusunun büyük bir kısmı yeşil kartlı, yaşama zor tutunabilen, dar gelirli
vatandaşlardır. Yaşanabilir kent sıralamasında ise sonuncu durumdadır. Adana,
birinci önceliği çarpık kentleşme olan 6 il arasında bulunmaktadır. İş kazaları
raporunda, kentimiz hemen her ay ilk 5 il arasındadır. İlimizde kaçak yapılaşma
yaygındır. İmar değişiklikleri ve afları bu durumu özellikle özendirmektedir.
Tarım arazileri amaç dışı kullanılmakta, yapılaşmaya ve rant
hesaplarına feda edilmektedir. Adana, kent kimliğini yitirmektedir. Bu
gerileme, Adana’nın sadece tarım ve sanayisini değil, kültür, sanat, spor gibi
birçok alanı da olumsuz etkilemiş ve gerilemesine neden olmuştur. Önceki
dönemlerde ekonomi, sanat, kültür, spor gibi her açıdan zenginliği yaşayan
Adana, günümüzde sadece geçmişiyle övünür hâle gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin büyük bir övgüyle anlattığı bütçe
verilerinin Adana’da yansımalarını buradan on dakika değil, on saat konuşarak
bitiremeyiz.
Değerli arkadaşlar, bütçede açığı kapatmak ve halkımızı devamlı
ağır vergiler altında bırakarak fakirleştiren Hükûmetin, dolaylı vergileri
azaltmak, vergi kayıp kaçağıyla mücadele etmek veya vergi adaletini sağlamak
gibi bir derdi bulunmamaktadır. Hükûmetin tek derdi, vergi tahsilatını nasıl
olursa olsun artırmaktır. Bu bütçe, halkı kucaklayan bir bütçe değildir.
Buradan tüm yurttaşlara sesleniyorum: Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, gücümüz yettiğince, imkânlarımız elverdiğince halkımızın sorunları
karşısında sonuna kadar yanlarında olacağız ve her türlü baskıya, sindirmeye
karşı çıkacağımızı bir kez daha belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirçalı.
Gruplar adına ikinci söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Osman Boyraz, İstanbul Milletvekili.
Sayın Boyraz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN
BOYRAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi
sevgi, saygı, muhabbetle selamlıyorum. 2013 yılı bütçesinin hazırlanmasında,
onaylanmasında emeği geçen herkese de milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Çok değerli milletvekilleri, on yıllık devri iktidarımızda,
ulaşımdan sağlığa, eğitimden tarıma, adaletten iç politikaya, dış politikaya,
demokrasiden insan haklarına, hemen hemen her alanda hayal dahi edilemeyen
hizmetlerin yapılmasında alın terini, emeğini, samimiyetini bu millet için
seferber eden başta Genel Başkanımız, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve tüm
bakan ve milletvekillerime milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Kuruluşundan itibaren millet ile birlikte yol yürüyen AK PARTİ,
milletin rotasından, hedef ve amaçlarından asla ve asla sapmadı. Bizler,
siyasetimizin varlık sebebini, insana hizmet, millete hizmet olarak belirledik.
Hiçbir ayrım gözetmeden, ötekileştirmeden, bütün vatandaşlarımızla aramızdaki
duvarları kaldırarak gönül köprülerini inşa ettik. Derdi olmayan dünyaya yük
olurmuş. Bizim derdimiz bu millete hizmet etmek, bu milletin dertlerine derman
olmak, işini, aşını, ekmeğini büyütmek ve bunun için de gece gündüz çalışmak ve
çalışmaya da devam ediyoruz.
Bu çalışmalar yeterli mi? Tabii ki yetmez. Bir düşünürün ifade
ettiği gibi “Başarı uzun soluklu bir yolculuktur, asla varış noktası değildir.”
Dolayısıyla, yaptıklarımızla asla yetinmeyeceğiz. Daha fazla çalışacağız,
engelleri tek tek, birlikte aşacağız ve inşallah, 2023’te kişi başına millî
gelirimizi 25 bin dolara, ihracatımızı 500 milyar dolara çıkaracağız. 2023 ve
2071 hedeflerimiz, yaptıklarımızla asla yetinmediğimizin bir göstergesidir.
Bütün bu hizmetlerimizi siyasetin tek öznesi olan millet için
yapıyoruz. Dolayısıyla AK PARTİ, siyaseti milletin özüyle, ruhuyla,
değerleriyle bütünleşerek yapanların, sadece milletin sinesinden çıkarak değil,
milletin sinesinde kalarak, millete tepeden bakmadan, millete çalım atmadan,
ötekileştirmeden ve milletin verdiği emanete de asla ihanet etmeden yapanların
mutlak adresidir AK PARTİ.
AK PARTİ, siyasette milleten başka hiçbir meşruiyet aramayanların,
siyaseti yaparken milletin gözündeki sevinçten, yine milletin dudaklarından
dökülen hayır dualarının sıcaklığından başka hiçbir karşılık beklemeyenlerin,
ne pahasına olursa olsun milletten başka hiçbir güce boyun eğmeyenlerin kutlu
güzergâhıdır AK PARTİ.
Türkiye’nin AK PARTİ’yle yaşadığı büyük değişim ve dönüşümün
kodlarına baktığımızda, gururla ifade edebilirim ki, AK PARTİ, bu milleti yok
sayanlara “Bu millet burada var.” demenin adıdır.
Yoksulluğa karşı refahın, baskı ve dayatmalara karşı özgürlüğün,
statükoculara karşı hakkın ve hakikatin, düşmanlık ve ayrımcılık yapanlara
karşı birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin adıdır AK PARTİ.
AK PARTİ, kimliğine bakmadan mazlumun yanında, yine kimliğine
bakmadan zalimin karşısında sıradağlar gibi duranların buluştuğu kutlu çatıdır
AK PARTİ.
Çünkü bu millet, kendisi için yüreği yananla yanmayanı, laf
üretenle iş üreteni, kendi değerlerine bağlı kalanlarla kendi değerlerine savaş
açmayı siyaset edinenleri çok iyi bilmekte, çok iyi tanımaktadır. Her zaman
kimlik ve ideoloji siyaseti yapanların yanında değil, hizmet siyasetinin
yanında yer alan bu aziz millete huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.
Yine, bakın, dün göğsümüzü kabartacak çok güzel bir hadiseyi hep
birlikte yaşadık. Türkiye'nin yüksek çözünürlüklü ilk yerli keşif uydusu
GÖKTÜRK uzaya gönderildi ve yörüngesine oturtturuldu. Bize bu gururu yaşatan
herkese şahsım ve milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum.
Tabii, daha sürem var. Özellikle Ulaştırma ve Haberleşme Bakanımız
şu an burada yok. Gerçekten, Ulaştırma Bakanlığına şahsım adına çok çok teşekkür
ediyorum, milletim adına teşekkür ediyorum. Aşılmaz denilen engelleri aşan,
dağları delen, yolları bölen, doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlayan, son elli
yılda yapılmayanları on yıla sığdıran, deniz, hava, demir yolu ulaşımında büyük
değişim ve dönüşüme imza atan, bütün ezberleri yerle bir eden ve bize büyük bir
gururu yaşatan Ulaştırma Bakanımıza şükranlarımı sunuyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Parayı veren Maliye Bakanı.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Yalnız, şunu ifade edeyim, şunu
söylüyorum: Sayın Bakanım burada yok ama Sayın Bakanımı bir iktidar partisi
milletvekili olarak eleştireceğim.
Bakın, ben eskiden, 90’lı yıllarda, üniversite yıllarında
Sivas’tan İstanbul’a tren yolculuğu yapardım, yaklaşık 23-24 saat sürerdi bu
yolculuk. Malum, hepimizin de tren yolculuğunda hatıraları vardır. Tren
yolculukları gerçekten çok önemli yer edinir, şairlere ilham kaynağı olmuştur.
Ben de zaman zaman yazardım. Sayın Bakanım, bu kürsüde hep alıntıydı ama benim
yazdığım şiirler var.
İDRİS YILDIZ (Ordu) – Çalışma Bakanımız da burada.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bakın, yine bir şiir yazmıştım o
yıllarda. 23-24 saat sürüyor, doğal olarak da konsantrasyonunuz artıyor, ilham
geliyor. Bunların hepsini yaşıyorsunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Tescilledin mi?
İDRİS YILDIZ (Ordu) – Çalışma Bakanı geliyor, dikkat et.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Ve yazardım bir şiir:
“An ayrılık vakti,
Bir kampana çalar, yürekler dağlanırcasına.
Sallanır eller, nemlenir gözler,
Öylece baka kalırcasına.
Geride kalanlar matemli,
Kor bir ateş düşer yüreklere.
Unutulur mu bilinmez,
O gözlerden dökülen hicran yaşları.
Yolunu gözleyenler bekler seni,
Günlerce, aylarca, senelerce.”
Böyle şiirler yazardım.
Yine bir şiir yazmıştım:
“Ne uzun geceler, bitmiyor yollar,
Derdim tükenmiyor ki ne bilsin eller.
Ne ağaç ne çiçek ne de mor sümbüller,
Şimdi ben de gider oldum bu elden.”
Şimdi ben soruyorum Sayın Bakanıma… Sayın Bakanım burada yok ama
umarım ki yazılı olarak cevaplar. Şimdi, İstanbul-Sivas, hızlı tren projesiyle
beş saate düşürdünüz. Efendim, ben beş saatte nasıl konsantre olacağım, nasıl
şiir yazacağım, söyler misiniz? [AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP
sıralarından alkışlar (!)]
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Nasıl şiir yazacak!
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Ben bu duygu ve düşüncelerle 2013 yılı
bütçemizin milletimize hayırlı olmasını, milletimizin refahına, huzuruna…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Osman, Sivas’ta özelleştirme sonrası işsiz
kalanlara da şiir yazdın mı kardeşim?
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Haydar Bey, hiç eleştirme.
BAŞKAN – Teşekkür ederim...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Onlar için de yazdın mı şiir?
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Haydar Bey, eleştirme.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bak, ben gittim oraya. Sivas’ta işsiz
kalanlar için şiir yazdın mı, yazdın mı onlar için?
BAŞKAN – Sayın Akar, lütfen…
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bakın, ben şunu söyleyeyim: Haydar Bey,
bakın, bu güzellikleri, on yılda yapılan hizmetleri hepiniz görüyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çalışma Bakanı “Herkese var da bana yok mu?”
diyor.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bir saniye…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sivas’a gittin, hangara girdin, işsiz
kalanlar için şiir yazdıysan seni alkışlayacağım.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bir saniye, bir saniye Haydar Bey,
konuşma.
BAŞKAN – Sayın Akar, dinleyin.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bakın, on yıldır hizmet yapıyoruz, on
yıldır hizmet yapıyoruz. Gözler yalan söylemez. Bakın, gözler yalan söylemez.
BAŞKAN – Sayın Boyraz, tamam.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Gözünüzü de kapatmakla da güneşin
varlığını inkâr edemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Osman, bak, oraya gittim, yerinde gördüm.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Biliyorum. Siz, bakın, size tavsiyem…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Fabrikalarınız kapanmış, insanlar işten
atılmış, onlar için şiir yazdıysan seni ben de alkışlayacağım, alkışlayacağım
seni.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - Haydar Bey, otur, otur! Ben sana bir
tavsiye edeyim, otur dinle! Bu milletle aranızdaki duvarları yıkacaksınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Söz veriyorum alkışlayacağım seni!
BAŞKAN – O da şiir okuyor yani ne ki?
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bu milletle gönül köprüleri kuracaksınız,
bu milletin hadimi olacaksınız, bu millet size o zaman oy verir.
Saygı ve sevgilerimle hepinizi selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tamam Sayın Boyraz, teşekkürler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo Osman! Kangal’daki işsizler için de
şiir yaz olur mu Osman? Seneye beraber dinleriz!
BAŞKAN - Grup adına üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Sayın İbrahim Binici, Şanlıurfa Milletvekili.
Sayın Binici, buyurun.
Süreniz on dakika.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Erol Dora…
BAŞKAN – Erol Bey, özür dilerim, burada öyle yazmışlar.
Buyurun Sayın Dora.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesap bütçe kanununun onaylanmamış
7’nci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Orta Doğu’nun yetiştirdiği büyük
şahsiyetlerden biri olan Irak Cumhurbaşkanı Sayın Celal Talabani’ye acil şifalar
diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Hükûmetinin
iktidara geldiğinden bu yana hazırladığı bütçelerin bir benzerini 2013
bütçesinde görmekteyiz. 2013 yılı bütçesi de, daha önce hazırlanan bütçeler
gibi, Hükûmetin sınıfsal ve politik tercihini belirleyen özellikler
içermektedir. Hükûmetin bütçe tercihi, güvenlik politikalarının tezahürü
şeklinde olmuştur. Uzunca bir süredir kamunun yararını göz ardı eden Hükûmet,
güvenlik konsepti çerçevesinde savaş harcamalarına büyük paylar ayırmıştır. Bu
bağlamda, 2013 bütçesi, devleti güvenlik ve yargı eksenli bir baskı, aracı
hâline indirgeyen anlayışının sonucudur.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak bizler, bu bütçenin tercihlerine
itiraz ediyor ve esas olarak, bu ülkede yaratılan bütün değerlerin ve
kaynakların topluma, halka geri dönmesini istiyoruz. Bütçenin hazırlanmasında
demokratik süreçler işlemeli, sendikalar, demokratik kitle örgütleri bütçe
hazırlık süreçlerinde yer almalıdır. Bu şekilde hazırlanacak bir bütçenin
gerçekten halktan yana bir bütçe olacağını düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüden gerek partimiz gerek diğer
muhalefet partileri tarafından hemen her fırsatta dile getirilen, ancak buna
rağmen devam eden büyük bir hukuksuzluğu dile getirmek istiyorum.
Türkiye'de adalet mekanizması haklar ve özgürlükler aleyhine
çalışmaktadır. Bunun en bariz örneğini artık işkenceye dönüşmüş olan uzun
tutukluluk hâllerinde gözlemlemekteyiz. Uzun yargılamalar defalarca gündeme
gelmiş olmasına rağmen, Hükûmet buna yönelik olarak neden bir şey
yapmamaktadır? Bakınız, şu anda mazbatasını aldığı hâlde vekilliği düşürülen
Sayın Hatip Dicle de olmak üzere 9 vekil arkadaşımız halkın iradesiyle seçilmiş
olmalarına rağmen hâlâ tutukludurlar.
Ceza yargılamasında tutukluluk hâli istisnai bir durumdur, bir
tedbir olarak uygulanmaktadır. Vekillerin yurt dışına çıkmaları da mümkün
değildir, adresleri de bellidir, delilleri de karartma durumları olmamalarına
karşın hâlâ tahliye edilmemiş bulunmaktadırlar.
2013 yılı bütçe tasarısını görüşüyoruz. Bizler gibi buraya gelmeye
hak kazanmış vekil arkadaşlarımız şu anda aramızda bulunmuyor. 550 vekilden
oluşması gereken Meclisimizin meşruiyetine de gölge düşüren bu durumun aşılması
için tutuklu vekil arkadaşlarımızın serbest kalmaları sağlanmalıdır. Bu konuda,
yüce Meclisin, üzerine düşen sorumluluğu alarak tutuklu vekillerin görevlerini
yapmalarına olanak sağlayacak düzenlemeleri yapması ve gerekli duyarlılığı
göstermesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
yoğun bütçe görüşmelerinden sonra Meclis gündemine gelmesi gereken ve
acil yasalaşması gereken önemli konuların başında da nefret suçları
gelmektedir. Geçtiğimiz aylarda, “Müslümanların Masumiyeti” adlı film, Hazreti
Muhammed’e karşı hakaret edildiği gerekçesiyle İslam dünyasında şiddete varan
protestolara neden olmuştu.
Sayın Başbakan bu konuda “İnsanların kutsallarına, dinî
inançlarına saldırıların tanzim edilmesi konusunda uluslararası düzenlemelerin
yapılması gerekir. Ulusal hukukta, değerlere, inançlara hakaretin nefret suçu
kapsamına alınmasıyla ilgili talimat veriyorum, hemen çalışmasını yapalım. Bu
konuda Türkiye dünyaya öncü olacak.” demiştir.
Tabii, bize göre de hiçbir dine, hiçbir halkın kutsallarına
hakaret edilmemelidir, bunu kabul etmemiz mümkün değildir fakat Sayın Başbakan
“nefret suçu” kavramını yalnız İslamiyet’e karşı hakaret içeren sözlerle
ilişkilendirerek öznel bir yorum yapmıştır. Yapılacak olan nefret suçları
yasasının, tek din, tek millet anlayışını korumasının aksine, toplumdaki bütün
farklılıkları kapsaması gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakının Eş Başkanı olan Sayın
Başbakan Myanmar-Arakan bölgesinde de gereken duyarlılığı göstermiştir, biz
bunu da önemsiyoruz; Filistinlilere karşı gösterilen duyarlılığı da önemsiyoruz
ancak Orta Doğu’da, dünyada ve ülkemizde, başta Kürtler olmak üzere, diğer
bütün farklı etnik gruplara, farklı inançlara da aynı duyarlılığın
gösterilmesini bekliyoruz. Bize göre, dünyanın neresinde olursa olsun sadece
farklı olduğu için, etnik yapısından ya da dinî inancından dolayı öldürülmesini
kabul etmemiz mümkün değildir.
Nefret söylemi ve bu ifadeyle ilişkili olarak işlenen nefret
suçlarının Türkiye tarihi boyunca varlığı bilinen bir gerçektir. 6-7 Eylül
olaylarıyla gayrimüslimlere karşı, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi katliamlarıyla
Alevilere karşı işlenen dinî temelli nefret suçları ile Kürtlere, Ermenilere,
Süryanilere, Ezidilere, Rumlara ve Yahudilere karşı işlenen dinî ve etnik
temelli nefret suçları geçmişten gelen örneklerdir. Var olan nefret söylemi ve
suçlarının hukuki olarak temellendirilmemesi ve bununla bağlantılı olarak
faillerinin gerektiği şekilde yargılanmaması, günümüzde nefret cinayetlerinin
sonlandırılamamasına neden olmuştur.
Değerli milletvekilleri, 28 Aralıkta Roboski’de yaşanan katliamın
hâlâ aydınlatılmamış olması bir hukuk ve insanlık ayıbı olarak tarihe geçmek
üzeredir. Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacağına dair söz verilen
katliamın failleri kimlerse bulunup, adalete teslim edilmelidir.
Roboski halkı da tazminat değil adalet istemektedir. Bu katliam,
AK PARTİ’ye oy veren Kürtlerde de büyük hayal kırıklığı yaratmış, onları da
derinden yaralamıştır.
Roboski’nin aydınlatılması, sorumluların adalete teslim edilmesi
hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Roboski katliamı, esasen, asayiş
politikalarının bir sonucu olarak tezahür etmiştir. Şurası çok açıktır ki, Kürt
sorunu, halkları birbirinden ayrıştırmaktan başka bir işe yaramayan güvenlikçi
politikalarla çözülebilecek bir sorun değildir. Yıllardır sürdürülen güvenlikçi
politikalar, meseleyi çözmek bir yana, sorunu daha da içinden çıkılmaz hâle
getirmiştir. 21’inci yüzyılda sorunların şiddetle çözümlenemeyeceğini görmemiz
gerekmektedir. Kürt sorunu siyasi bir sorundur ve ancak Türkiye’nin de
imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler çerçevesinde diyalog ve müzakereyle
çözümlenebilecek bir sorundur. Bu konuda, başta iktidar partisi olmak üzere,
muhalefet partilerine de büyük görevler düşmektedir. Türkiye’de halkların
onurlu birlikteliğini savunuyoruz ve Kürt meselesinin çözümünde iktidar ve
muhalefetin, herkesin elini taşın altına koyması gerektiğine inanıyoruz. Akan
kanın durması için, anaların ağlamaması için herkesin harekete geçmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Türkiye, eğer bu sorunu demokratik yöntemlerle çözerse bölgede de
büyük bir aktör olabilecektir. Suriye meselesi de bundan bağımsız değildir.
Suriye’de yaşayan farklı etnik ve her inançtan bütün halkların; Arapların,
Kürtlerin, Türkmenlerin, Alevilerin, Nusayrilerin, Ermenilerin, Asuri
Süryanilerin özgürlüğünü ve eşitliğini anayasal temelde garanti altına alacak
laik ve demokratik bir Suriye rejiminin oluşması için Türkiye ağırlığını
koymalı ve dış politikasını bu temelde oluşturmalıdır. Dış siyasetin bu temelde
belirlenmesi, hem içeride Kürt sorununun çözülmesine büyük katkı sunacak hem de
ülkemizin Orta Doğu’da bir oyun kurucu olmasının önünü açacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye son zamanlarda Avrupa Birliği
projesinden uzaklaşmış bulunmaktadır. Sayın Bakanımız Beşir Atalay’ın da
belirttiği gibi: “Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği andan itibaren
Türkiye’deki büyük değişiklikleri Avrupa Birliği kriterleri çerçevesinde
başarabilmiştir. Bu da bize Avrupa Birliği sürecinin bizim açımızdan ne kadar
önemli olduğunu göstermiştir.” Sayın Bakanın da belirttiği gibi, Avrupa Birliği
her şeyden önce –bize göre de- bir değerler bütünlüğüdür. Demokrasi, hukukun
üstünlüğü, insan hakları ve azınlık hakları gibi evrensel değerleri bünyesinde
barındıran Avrupa Birliği, Türkiye’nin demokratikleşmesi için büyük bir
şanstır. Esasen, bu değerlerin içselleştirilmesi ve Avrupa Birliği üyelik
sürecine hız verilmesi ülkemize kazandıracaktır. Avrupa Birliği ilerleme
raporlarının çöpe atıldığı bir Türkiye, demokrasi ve insan haklarından
uzaklaşan, uzaklaştıkça da kaybeden bir ülke olacaktır.
Ayrıca, bildiğiniz gibi 25 Aralık Hristiyanların Noel, Doğuş
Bayramı’dır. Bu vesileyle bütün Hristiyan vatandaşlarımızın bayramını
kutluyorum, bütün vatandaşlarımızın yeni yılını kutluyorum. 2013 yılının
ülkemize barış, sağlık ve mutluluk getirmesini diliyor, tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Şahısları adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Sarı.
Sayın Sarı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET SARI (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 yılı bütçe tasarısı görüşmelerinde, 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle 2013 yılı bütçe tasarısının hazırlanmasında emeği geçen başta
Maliye Bakanımız olmak üzere bakanlarımıza, Bakanlık bürokratlarına, Plan ve
Bütçe Komisyonunuzun Başkan ve üyelerine teşekkür ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İktidarımız döneminde kararlı bir şekilde uygulanan makroekonomik
politikalar, güven ve istikrarla sağlanan mali disiplin sonucu büyüme ortamı
devamlılık göstermiş, kamu borç stoku hızla azaltılmış, işsizlik oranları ise
devamlı düşüş şeklinde olmuştur.
Bu dönemde, adalet, ulaştırma, eğitim, sağlık, tarım, kültür,
turizm, enerji ve diğer hizmetleri ihmal etmediğimiz gibi, uluslararası çok
büyük projeler olan Marmaray, GAP, DAP, KOP gibi projelerle ve yerli savunma
sanayi yatırımlarımızla dünyadaki diğer ülkelerin dikkatini çeker hâle geldik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri
olarak, 2002 yılından bu yana Türkiye'nin birçok önemli sorununa çözüm
sağladık. Ekonomide, özel sektörün öncülüğünde kalıcı bir üretim, yatırım ve
ihracatı artırmayı hedefledik; bu hedef sonucunda ise ekonomimiz istikrar
kazandı, Türkiye büyüdü, geleceğimiz sağlamlaştı. Ekonomide 26’ncı sıradan
16’ncı sıraya geldik, kişi başı millî geliri 3 kat artırdık, enflasyonu ve
faizi tek haneli rakamlara indirdik, bankacılık sistemini güçlendirdik.
Yıllardır zarar açıklayarak milletimize yük olan devlet bankalarını kâra
geçirdik, ihracatımızı 4 kattan fazla miktarda arttırdık. Ekonomide yardım alan
ülke değil, yardım eden ülke konumuna geldik.
“Eğitim her şeyin başıdır.” dedik ve çocuklarımızın daha kaliteli ve
uygun ortamlarda bilgiye ulaşmaları için eğitime rekor pay ayırdık ve reform
yaptık. Ders kitaplarını ücretsiz dağıttık, kara tahtayı tarihin tozlu
raflarına kaldıran FATİH Projesiyle bilgi teknolojileri çağını başlattık.
Yurtlarımızın sayısını ve kalitesini arttırdık, artık üniversitesiz hiçbir
ilimiz kalmadı.
Daha ekonomik, konforlu, kaliteli ve kaza sayısını azaltacak
şekilde ulaşımı hedefledik. Bu doğrultu da, 2002’ye kadar bölünmüş yolla
birbirine bağlanan 6 ilimiz varken, 2013 yılında tüm illerimizi bölünmüş
yollarla birbirime bağlamayı da hedeflemiş olduk.
Türkiye’yi hızlı trenle tanıştırdık. Ankara-Eskişehir,
Ankara-Konya hızlı treni faaliyete geçti, Ankara-İstanbul, Ankara-Sivas
hatlarının inşası devam ediyor.
Havaalanını halkın yolu yaptık.
Denizcilikte filo kapasitesiyle dünyada 15’inci sıraya geldik.
Tamamen Türk mühendislerince yapılan yüksek çözünürlüklü yerli
keşif uydusu GÖKTÜRK-2’yi uzaya gönderdik.
Adaleti saraylara taşıdık.
Sağlıkta marka hâline geldik. Artık yurt dışındaki hastalarında
tercih ettiği bir Türkiye var. Yaşlı, bakıma muhtaç, engelliler ve ihtiyaç
sahibi kardeşlerimiz artık sahipsiz değiller çünkü onlara sahip çıkan bir AK
PARTİ Hükûmeti var.
Türkiye’deki bu gelişmelere paralel olarak da Güney Doğu’nun
yıldızı, Şehr-i Ayıntab-ı Cihan, gazi şehrimiz Gaziantep’te 1 olan üniversite
sayısını 3’e çıkarmakla kalmayıp, 4’üncü üniversitenin kuruluşu ile ilgili
çalışmaları da başlatmış olduk.
Tarımsal sulama projelerinin yanı sıra, hizmete giren otoyoluyla,
bölgenin ihtiyacını karşılayan uluslararası havalimanıyla, dünyanın en büyük ve
en modern mozaik müzesiyle, Zeugma, Karkamış, Dülük antik kentleriyle, tarihî
Rum Kalesi’yle, Yesemek Açık Hava Müzesi’yle, tarihî ve turistik mekanlarıyla,
zengin mutfağıyla, baklavasıyla, fıstığıyla, zengin el sanatlarıyla dünyanın
ilgi odağı olan Gaziantep, 4 organize sanayi bölgesiyle, üretken sanayici ve iş
adamlarıyla, 2012 yılı Ocak-Kasım ayları arasındaki 5 milyar 377 milyon
dolarlık ihracatıyla en fazla ihracat yapan ilk 10 il arasına girmeyi başaran
şehrimiz, Türkiye güçlendikçe büyümesini artırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak bizler, bu
ülkeye hizmet sevdasıyla yola çıktık ve bu konuda halkımızın da takdirini
kazanmış bulunmaktayız. Halkımızdan aldığımız destek ve güçle, istikrar ve
güven ortamıyla önümüze “Türkiye 2023” gibi büyük bir hedef koymuş bulunuyoruz.
Halkımızın gösterdiği teveccühle ülkemizi 2023 hedefinin de üzerine hep
birlikte taşıyacağımız inancımız tamdır diyorum.
2013 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce
milletimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sarı.
Şahısları adına son konuşmacı, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan
Kerim Özkan.
Sayın Özkan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın yürütme
maddesinde söz aldım. Adı üzerinde “yürütme.” Ancak bakanlar yürüyor, rakamlar
yürüyor, bankalar yürüyor ama at yürümüyor, traktör yürümüyor. İnek yürümüyor,
kamyonlar yürümüyor. 10 numara yakıtla kamyonlar yürümüyor. At arpa bulamıyor,
inek saman, yem bulamıyor. Traktör eskiden “kuruş kuruş” diye çalışırdı, şimdi
“lira lira” diye çalışıyor, vatandaş traktörüne mazot koyacak parayı bulamıyor.
Böyle bir ekonomik platform içindeyiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu ayrılan kaynakla bu işlerin
yürüyemeyeceği açık. Bugün atalarımız topraktan çıksa, mezardan çıksa, sizleri,
bizleri sopayla kovalar. Onlar der ki: “Torunlarım, sizlere ne oldu? Biz,
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı Alevi’siyle, Sünni’siyle, Kürt’üyle, Türk’üyle,
Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Pomak’ıyla, Arap’ıyla, Acem’iyle bir ve beraber yaptık.
Aynı karavanaya kaşık salladık, aynı cepheye kurşun sıktık. Size ne oldu? Size
eşsiz bir vatan bıraktık. Bu vatanda ne hâle geldiniz? Çiftçi perişan, öğrenci
perişan, öğretmen perişan, atanmayan öğretmenler perişan, emekli perişan.”
Emekli eskiden dile gelirdi “Zeval verme elime, ayağıma, dizime; muhtaç etme
oğluma, gelinime, kızıma.” derdi. Emekli oğula da, geline de, kıza da, toruna
da muhtaç hâle geldi. (CHP sıralarından alkışlar) Bunları görün değerli
arkadaşlarım.
Ben Türkiye coğrafyasını dolaşıyorum. Konya’sına da gidiyorum,
Balıkesir’ine de gidiyorum, Burdur’una da gidiyorum, Antalya’sına da gidiyorum,
Kütahya’sına da gidiyorum. Geçenlerde Niğde’deydik. Niğde’nin patates
üreticileri şu anda 10 kilo patates satıyor, 1 kilogram saman alıyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Elma da bitmiş elma da, elma da kötü.
Niğde’nin elması da bitti.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Bakın, 10 kilo patates, 1 kilo
saman yapıyor. Ne yazık! Şu anda, saman fiyatlarıyla 1 kilo elma, 1 kilo
domates, 1 kilo biber, 1 kilo armut eş değer. Balast madde olan, hiçbir gıda
değeri olmayan samanla bunlar eş değer. Neden? Çünkü tarım ve hayvancılık
ekonomi politikasını iyi yönetemediniz. Ayrılan kaynakla vatandaşlara sıfır
faizli kredi verdiniz ama insanları batırdınız.
Sayın bakan diyor ki: “Benim dönemimde, iktidara geldiğimizde
4.350 sığır işletmesi vardı. Şu anda 27.800 sığır işletmesi var.” Yani 27.800 kişi önümüzdeki günlerde batacak!
Bunların, arasında milletvekili arkadaşlarımın kardeşleri de var.
Uyardık, uyardık, dedik ki: “Bakın, bunları yapmayın. İthalat
çözüm değil, yerli üretime ve ürüne sahip çıkın, çiftçimizi destekleyin. Avrupa
ülkeleri tarım ve hayvancılığa gayrisafi millî hasıladan yüzde 2 destek vererek
ayakta duruyor; 3 veren var, 4 veren var. Bakın, kanun yaptık. Bu yüzde 1’i
tarım ve hayvancılığa ayırın.” Ama söz tutmadınız. Söz tutmayınca aynı Arap
spikerin anlattığı gibi: “Dakika 89, Allah’tan ümit kesilmez. Madariye Türkiye
5, Şahaniye Arabiya 0. Yallah Abdullah, yallah!” Abdullah öldü arkadaşlarım.
Siz kalktınız, Hans’ı desteklediniz, Sonya’yı desteklediniz, diğer yabancı,
Batı Avrupa ülkelerini desteklediniz ama benim çiftçimi düşünmediniz.
Süt: Arkadaşlar, şimdi, Sayın Başbakan bu bütçe görüşmesinde
“Asgari ücretle falan yılda şu kadar süt alınıyordu, 2002’de 114 litre, bizim
iktidarımızda, şu anda 316 litre süt alınıyor.” dedi. O anda telefon geldi
bana, vatandaş dedi ki: “Benim söyleme hakkım yok tabii orada, Sayın Başbakana
söyler misin. Ben 2002’de 1 litre süt satıyordum, 2 kilo 250 gram yem alıyordum
ama bugün, bu iktidar döneminde… Yanlış anlama, bu iktidara da oy verdim.” Bu
iktidara da oy vermiş. “Bu iktidar döneminde 1 litre süt satıyorum, 820 gram
yem alıyorum.” diyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) – “Elim kırılsın.” dedi mi?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Halep oradaysa, arşın burada,
gidelim köylere araştıralım. Yemci kardeşim burada, süt sağan üreticiler
burada, süt satan Erzurumlu milletvekillerim burada. Bunları hep beraber
değerlendirelim değerli arkadaşlarım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ramazan burada, Bayram nerede, Bayram?
Burdur, duy bunları!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Yani şunu söylüyoruz değerli
arkadaşlarım: Hoca, hoca… Yani Sayın Başbakan “Ustayız.” diyor ya… Usta, usta;
okuyuşun çok güzel ama çocuk öldü, değerli arkadaşlarım, çocuk öldü!
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yoğun bakımdan çıkardık ya! Çocuk şimdi
koşuyor!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Ameliyat çok başarılı geçti ama
hasta öldü, hasta öldü. Bu hastayı diriltmemiz için önümüzdeki dönemde mutlaka
desteklemeleri artırmanız gerekiyor. Tarım ve hayvancılığa, çiftçiye, ürüne ve
üretime sahip çıkmanız gerekiyor.
Burada maval okumayalım, çiftçiye ve üreticiye sahip çıkalım
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından “Bravo” sesleri ve
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.
Şimdi, 7’nci madde üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme giren arkadaşlara söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Özel, buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Geçen sene bu Meclisten ekranlara yansıyan ilk kavga görüntüleri
yeni milletvekilleri olarak hepimizi üzmüştü. Kavganın tarafları Mehmet Metiner
ile partimizin barışçı, insancıl, karınca ezmez milletvekili Veli Ağbaba idi.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) O olayın üstünden bir yıl geçti. Veli Ağbaba
1 kişi ile bile daha kavga etmezken Metiner’in Mecliste kavga etmediği
neredeyse kimse kalmadı.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, soru sorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Geçen sene kürsüye saldıran ve Meclis
Başkanlığınca kınanması gerektiği ifade edildiği hâlde AKP Grubunun oylarıyla
korunan bu kişinin vardığı nokta ortadadır. Yüce Meclisin ve halkımızın
takdirlerine arz ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sorusu neydi Sayın Başkanım! Sorusunu
alalım.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Özgür’cüğüm, sen kendini ihmal ettin, sen
kendini de dâhil edecektin.
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce telefonuma gelen bir mesaja göre, Ağrı
Şeker Fabrikasında çalışan toplam 270 mevsimlik işçinin işine bugün son
verilmiş. Buna benzer birçok diğer illerimizde de mevsimlik işçilerin işlerine
son verildiği bilinmektedir. Şimdi, bu insanların kış gününde bu tür
sıkıntılardan kurtarılabilmesi adına, belli bir süre boyunca az da olsa
geçimlerini devam ettirebilecek bir destek sağlanabilir mi? Bunlarla ilgili,
geçici mevsimlik işçilerle ilgili düşünceniz ve 2013 yılı programınız nedir?
Bir de 4/C ve 4/B adı altında çalışanların sosyal ve özlük
haklarının iyileştirilmesiyle ilgili olarak
2013 yılı programınız nasıldır? Açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Dudu…
MEVLÜT DUDU (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, başta Hatay olmak üzere, sınır illerimizde Suriye’yle
yaşanan krizin yol açtığı ekonomik sıkıntılar ortadayken siz faturanın 150
milyon dolar olduğu açıkladınız. Ancak başta Orta Doğu’yla transit ticaret
olmak üzere, ülke ekonomisi ve bölge illeri çok büyük oranda etkilenmiştir bu
krizden. Buna rağmen, faturanın bu kadar düşük olduğunu açıklamanız
gerçeklerden kopuk olduğunuzu mu göstermektedir, yoksa bu milletin aklıyla alay
mı ediyorsunuz? Ben onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Komisyon Başkanı
görevindeyken kendisine 8 odalı bir yer tahsis edilmiş idi ancak bu görev sona
erdiği hâlde, şu anda 2 odalı bir yer, özel çay ocağı, özel otopark tahsis
edilmiş durumda. Bu ayrıcalık neden kaynaklanıyor? Bu israf ve savurganlığa son
verecek misiniz Sayın Bakan?
İki: Bugün, kadın hakları ve özgürlükleri konusunda Türkiye
kaçıncı sırada? Kamu kurumları ve kuruluşlarında üst bürokrat olarak çalışan
kadınlarımız esas alındığında, Türkiye dünya sıralamasında kaçıncı sıradadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Kurt…
KAZIM KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım “Hazine arazileri üzerindeki işgalleri istemiyoruz.
O nedenle de “Ecrimisil yerine kiralama konusunda daha ağırlıklı duruyoruz.”
demiştiniz dün. Ancak hazine arazilerinin kiralanmasıyla ilgili, illerde
verilen kararların onaylanması Başbakanın imzasına bağlı. Neden bu kadar
ayrıntılı bir biçimde Başbakana kadar gidiyor? Her kentteki Millî Emlakin kendi
kiralarını vermesiyle ilgili bir yasal düzenlemeyi yapmak gerekmiyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İşçiye, memura, öğretmene, teknik elemana, emekliye, dul, yetime,
çiftçiye, köylüye bir şey vermeyen, sorunlarını çözemeyen bu bütçenin, 2012’nin
son konuşmasında, soru hakkımı, barışın, kardeşliğin egemen olduğu, sağlık,
mutluluk dileyerek, 2013 yılını kutlayarak bitirmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Bayraktutan…
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği üzere, gazilerimiz bizim varlık nedenlerimizdir. Gazi
maaşlarının yetersizliğine ilişkin şunu ifade etmek istiyorum: Özellikle Kore
ve Kıbrıs gazilerimiz, hiçbir sosyal güvenlik kuruluşundan maaş almadan gazi
olanlarımız yaklaşık 800 TL civarında maaş almaktadırlar ama bunun yanında, bir
SSK emeklisi veya sosyal güvenlik kuruluşundan maaş alan gazilerimizin almış
olduğu maaş yaklaşık 500 TL civarındadır. Her iki maaş arasındaki fark
neredeyse 300-400 lirayı aşan bir miktardır. Gazi maaşlarındaki bu kesintiyi
doğru buluyor musunuz? Bir sosyal güvenlik kuruluşundan emekli olmak, gazi
maaşından kesinti yapılmasının haklı gerekçesi olabilir mi? Bunu içinize
sindirebiliyor musunuz?
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Başkan, yarım dakikam
kayboldu!
BAŞKAN – İlave ediyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, değerli arkadaşlar,
adı üstünde, mevsimlik işçilik; dolayısıyla fabrikanın sadece o dönem için
ihtiyacı var, onun ötesinde bizim bir şey yapmamız tabii ki söz konusu olamaz.
Değerli arkadaşlar, ben “Suriye krizinin etkisi şu kadar milyon
liradır.” demedim. Arkadaşlar bana dün “Bütçeden Suriye’yle ilgili olarak,
özellikle burada misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimize bugüne kadar ne
harcandı?” diye sordular, ona cevap verdim. Ben “Suriye krizinin etkisi bu
kadardır.” demedim. Dolayısıyla, lütfen, yani o çerçevede algılanması lazım.
Suriye krizinin dolaylı etkileri var; ticarete etkisi var, petrol fiyatlarına
etkisi var ama “Bütçeden doğrudan doğruya ne kadar para harcanmıştır?” diye
sorduğunuz zaman, ben rakam verdim dün, yanlış hatırlamıyorsam 480 küsur milyon
liraydı. Ama dolaylı etkisini sorarsanız, onu da konuşuruz.
Sayın Çavuşoğlu’na verilen oda vesaire gibi konular Meclisimizin
kararı. Meclis Başkanımıza sorarsınız, eğer yanlış bir uygulama yapılıyorsa
düzeltilsin. Yani, bu Maliye Bakanlığıyla ilgili bir konu değil takdir
edersiniz ki.
Değerli arkadaşlar…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Maliyenin kaynakları israf ediliyor, o
açıdan söylüyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Hayır, Maliyenin kaynakları
da bütçe… Bakın, yürürlük maddesi var bütçenin. “Meclisin bütçesini Maliye
Bakanı yürütür.” deseydiler, o zaman bana sorardınız haklı olarak ama ben
yürütmüyorum.
Değerli arkadaşlar, Millî Emlakle ilgili bütün onayların Sayın
Başbakanımıza gitmesi hususu, Sayın Başbakanımızın takdirinde olan bir konudur,
bir genelge üzerine bunlar yapılmaktadır. Sayın Başbakanımız öyle uygun
görmüşler, o şekilde yürüyor. Elimizden geldiğince bu konuları hızlandırmaya
çalışıyoruz.
Ben de hepinizin yeni yılını kutluyorum. Belki yarın teşekkür etme
fırsatım olmaz, şimdiden hepinize samimi olarak çok teşekkür ediyorum.
Yalnız şöyle bir şey söyleyeyim. Yani şöyle bir bütçe çerçevesinde
yeni yılı kutluyorum. Bu bütçenin yaklaşık yüzde 30’u çalışanımıza gidiyor yani
personel giderlerinin bütçe içerisindeki payı yaklaşık yüzde 30’dur, onu da
bilmenizde fayda görüyorum.
Değerli arkadaşlar, gazilerimizin maaşlarına gelince, şöyle bir
husus var: Biz dedik ki “Sosyal güvenliği olmayan gazilerimize daha fazla para
verelim.” Yani sosyal güvenliği olan gazilerimizin maaşlarını indirmedik.
Dolayısıyla, aslında biz iyileştirme yaptık, yani bir anlamda “Sosyal güvenliği
olmayana daha fazla para verelim.” dedik. Şimdi, siz diyorsunuz ki aradaki
farkı…
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Bu maaş yetiyor mu Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Bakın, mesela, burada,
arkadaşlar önüme koydular: Şeref aylığı 2002 Aralık ayında 131 liraymış, şu
anda 452 lira, yüzde 246’lık bir artış var, bu dönemde enflasyon yüzde 141.
Değerli arkadaşlar, tabii ki gazilerimiz bizim için önemli.
Şimdi, önceki dönemden kalan bir soruya da cevap vereyim, madem
zaman verdi Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu rezerv konusu çok gündeme geldi. Şimdi,
rezervler niçin tutulur? Rezervler bir ihtiyat akçesi gibi görülmeli. Yani
rezervin maliyeti tabii ki var. Rezervin maliyeti, sizin rezervler üzerinden
kazandığınız faizle, içeride borçlandığınız veya diyelim ki Merkez Bankası eğer
para basıp o parayı tekrar geri çekiyorsa Merkez Bankasının faiziyle arasındaki
farktır. Ama bu Türkiye’ye özgü değildir ki. Bakın, size sadece basit bir
karşılaştırma vereyim: Bakın, Rusya’nın…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, karşılaştırma…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Arkadaşlar, müsaade edin,
bir dinleyin.
Şimdi, bakın, Rusya’nın rezervi 529,9 milyar dolardır, Rusya’nın
iç borçlanma faizi yüzde 6,7’dir. Şimdi, Türkiye’nin rezervi 119 milyar
dolardır, Türkiye’nin iç borçlanma faizi yüzde 5,9; en son hazinenin borçlanma
faizi. Şimdi, hâlbuki Rusya’nın borcunun millî gelire oranı yüzde 11’dir.
Türkiye’nin borcunun millî gelire oranı yüzde 36’dır. Yani Türkiye’nin
rezervlerinin millî gelire oranı, aslında, diğer gelişmekte olan ülkelerle
karşılaştırıldığı zaman çok yüksek değildir. Evet, rezervin bir maliyeti vardır
ama rezervin bir getirisi vardır; şoklara karşı koruyor, evet şoklara karşı
koruyor değerli arkadaşlar. Rezervleriniz düşük olsun, ciddi bir şekilde eğer
açığınız varsa özel sektörünüzün borcu…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Bakan, buna itiraz yok ama niye?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hatırlamıyor musunuz 2001’i?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar, şimdi
şunu kabul edelim: Türkiye’deki faizlerin millî gelire oranı, bakın, bütçeden
ödenen faizin millî gelire oranı en son 1986 yılında yüzde 3,4’tü. Evet, 2002
yılında yüzde 3,4’tür. 1986 yılında Türkiye’de doğru düzgün ne iç borç var, çok
cüzi de bir dış borç var değerli arkadaşlar. Faizler düşmüştür, faiz yükü
düşmüştür, faizlerin vergiye oranı, bütçeye oranı, millî gelire oranı düşmüştür
ama daha da düşürmek için, hep beraber bu mali disipline özen gösterelim,
koruyalım değerli arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, bütün dünyada faizler
düştü, bu sizin başarınız değil ki!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Hepinize tekrar mutlu
yıllar diliyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Bakan, sizin verdiğiniz cevabın
bizim sorduğumuz soruyla ne alakası var?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Değerli katkılarınız için,
sorularınız için, eleştirileriniz için samimi bir şekilde çok teşekkür
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabiidir. Açık oylama yarınki
birleşimde son konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Böylece, 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
maddeleri de kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, programa göre, bütçenin tümü üzerindeki son
konuşmaları ve 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın açık oylamalarını yapmak için,
20 Aralık 2012 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.