Dilek AKARSU Normal 26011 2 0 2013-03-11T13:51:00Z 2013-03-11T13:51:00Z 129 77953 444337 3702 1042 521248 14.00 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

DÖNEM: 24                            CİLT: 38                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

43’üncü Birleşim

17 Aralık 2012 Pazartesi

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

 

1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361)

 

2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362)

 

A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

 

1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI

 

1) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI

 

1) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) MALİYE BAKANLIĞI

 

1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

F) KAMU İHALE KURUMU

 

1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

 

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

 

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

H) GELİR BÜTÇESİ

 

III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’ın Başkale ilçesindeki jandarma taburuna ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/11515)

2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2012 yılları arasında taş ocağı veya maden ocağı açma izni alan işletmelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11939)

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya ilinde 2012 yılında kapanan firma sayısına ve bu ilde yaşanan ekonomik daralmaya ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/12212)

4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi bankaya yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/12325)

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi bankaya yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/12352)

6.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı  (7/12832)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-İsrail arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12871)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-ABD arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12872)

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Çin arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12873)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Rusya Federasyonu arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı  (7/12874)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Gürcistan arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12875)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Suriye arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12876)

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Bulgaristan arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12877)

 

 


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 11.02’de açılarak dört oturum yaptı.

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in Genel Kurulun açılışında yoklama yapmaması nedeniyle tutumu hakkında usul görüşmesi yapıldı.

Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın şahsına,

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Lütfi Elvan, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, makam araçlarının Taşıt Kanunu’na uygun olarak kullanılması gerektiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/698) (S. Sayısı: 361) ve 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) görüşmelerine devam edilerek;

Dışişleri Bakanlığı,

Spor Genel Müdürlüğü,

Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu,

Millî Eğitim Bakanlığı,

Yükseköğretim Kurulu,

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı,

Üniversiteler:

Ankara Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Harran Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Adnan Menderes Üniversitesi, Bülent Ecevit Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Mustafa Kemal Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Niğde Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Ahi Evran Üniversitesi, Kastamonu Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Uşak Üniversitesi, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi, Erzincan Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, Hitit Üniversitesi, Bozok Üniversitesi, Adıyaman Üniversitesi, Ordu Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Sinop Üniversitesi, Siirt Üniversitesi, Nevşehir Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Bitlis Eren Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Muş Alparslan Üniversitesi, Mardin Artuklu Üniversitesi, Batman Üniversitesi, Ardahan Üniversitesi, Bartın Üniversitesi, Bayburt Üniversitesi, Gümüşhane Üniversitesi, Hakkâri Üniversitesi, Iğdır Üniversitesi, Şırnak Üniversitesi, Tunceli Üniversitesi, Yalova Üniversitesi, Türk Alman Üniversitesi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Bursa Teknik Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Abdullah Gül Üniversitesi, Erzurum Teknik Üniversitesi, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi,

2013 yılı merkezî yönetim bütçeleri ve 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesapları;

Gençlik ve Spor Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesi,

Kabul edildi.

İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter, Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın şahsına,

Sinop Milletvekili Engin Altay, Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın şahsına,

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal ve Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlu’nun CHP Grubuna,

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın AK PARTİ Grubuna ve Grup Başkanına,

Van Milletvekili Nazmi Gür, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun BDP Grubuna,

İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun şahsına,

Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun CHP Grup Başkanına,

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın şahsına,

Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisine,

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın şahsına,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın Barış ve Demokrasi Partisine,

Sinop Milletvekili Engin Altay, Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in şahsına,

Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un AK PARTİ Grubuna ve Grup Başkanına,

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bazı ifadelerine ilişkin bir açıklamada bulundu.

Alınan karar gereğince, 17 Aralık 2012 Pazartesi günü saat 11.00’de toplanmak üzere 20.38’de birleşime son verildi.

 

                                                          Meral AKŞENER

                                                             Başkan Vekili

    Muhammet Bilal MACİT                                                   Muhammet Rıza YALÇINKAYA

                 İstanbul                                                                                     Bartın

                Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye

17 Aralık 2012 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır.

Gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün bir tur görüşme yapacağız. Turdan sonra ise 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı 8’inci maddesine kadar görüşülecektir.

12’nci turda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçe ve kesin hesapları ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçesi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı kesin hesapları ile gelir bütçesi yer almaktadır.

II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361) (x)

2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) (x)

A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI

1) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

                            

(x) 361 ve 362 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2012 tarihli 36’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI

1) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

H) GELİR BÜTÇESİ

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerindedir.

Bu turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerimiz sisteme girebilirler.

Şimdi tasarıların “Gelir ve finansman” ile “Gelir bütçesi” başlıklı 2’nci maddelerini okutuyorum:

Gelir bütçesi

MADDE 2- (1) 6091 sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin gelirleri 272.750.926.000 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 5.484.035.000 Türk Lirası öz gelir, 21.476.228.500 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 26.960.263.500 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.892.505.000 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir.

(2) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gelir tahmini toplamı 279.026.426.000 Türk Lirasıdır.

(3) Merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 2011 yılı net bütçe gelirleri toplamı 288.103.107.802,31 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2011 yılı net bütçe gelirleri toplamı 37.501.919.974,86 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 2011 yılı net bütçe gelirleri toplamı 2.095.475.124,43 Türk Lirası, olarak gerçekleşmiştir.

(4) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe geliri toplamı 296.823.601.277,71 Türk Lirasıdır.

Gelir ve finansman

MADDE 2- (1) Gelirler:

Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 362.960.518.000 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 6.617.837.200 Türk Lirası öz gelir, 38.766.047.450 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 45.383.884.650 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 2.342.150.000 Türk Lirası öz gelir, 21.591.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 2.363.741.000 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 125.296.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN – On ikinci turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Erol Dora, Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş Bakır, Giresun Milletvekili Mehmet Geldi, Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz, İstanbul Milletvekili Ahmet Baha Öğütken, Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım, Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu, Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya, Aydın Milletvekili Mehmet Erdem. Şahıslar adına, lehinde Diyarbakır Milletvekili Mine Lök Beyaz, aleyhine İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel.

Şimdi Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora… (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Dora.

BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Adalet ve Kalkınma Partisinin çevre politikalarının esasen iki ana çekim odağı tarafından belirlendiğini söyleyebiliriz: Avrupa Birliğine giriş sürecinin zorunlulukları ve serbest piyasa ekonomisinin gerekleri. Bunlardan birincisi, ekonomik etkinliklerin çevreye duyarlı biçimde gerçekleşmesini sağlayan önlemleri öngörmekteyken, ikincisi doğal değerleri ekonominin işleyiş sürecine denetimsizce sokma yönünde etkide bulunmaktadır.

Avrupa Birliğinin genel çevre politikalarının serbest piyasa ekonomisinin sağlıklı biçimde yaşamını sürdürmeye yönelik olduğu, Birlik politikalarının ekoloji odaklı değil de ekonomi odaklı bir bakış açısıyla belirlendiği bilinen bir gerçektir. Siyasal yaşamda modern muhafazakârlığın gerekleri ile liberal politikaların zorunlulukları arasında kalan AK PARTİ, çevresel değerlere ilişkin kararlarını oluştururken Avrupa Birliğine katılım süreci ile sermayenin gerekleri arasında bir denge politikası izlemek durumunda kalmıştır. Son süreçte Avrupa Birliğine katılım ile ilgili eski heyecanın ve hevesin kalmadığını kabul etsek bile bu ikilemin eskisi kadar olmasa da hâlen devam ettiğini söylemek mümkündür. AKP Hükûmetinin genel politikalarını yansıtan parti programı, seçim beyannamesi, hükûmet programı gibi belgelere bakıldığında, çevrenin ve doğal varlıkların yalnızca ekonomik gelişmeyi sağlayan ve bu uğurda korunması gereken bir kaynak olarak algılandığı görülecektir. Örneğin, parti programında “Partimiz, çevre sorunlarına hem sağlıklı bir ortam sağlanması hem de ulusal maliyetlerin azaltılması açısından bakmaktadır.” denilmektedir.

Sayın Başbakanın başkanlığında kurulan 59’uncu Hükûmet programında çevre-ekonomi ilişkisi daha güçlü biçimde vurgulanmaktadır. “Çevrenin sermaye stoku olarak ele alınması gereken hava, ısı, su, mineral ve diğerleri tüm ekonomik birimlerin faaliyetlerinin yapı ve kalitesini doğrudan etkilemektedir. Bu konuda duyarlılık artırılacaktır.” denilmektedir. Oysa 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi hazırlanan seçim beyannamesi incelendiğinde, dile getirilen düşüncelerin yukarıdaki satırlardan kökten biçimde farklılaştığı, vurgunun ekonomiden ekolojiye kaydığı, ekonomik gelişmenin yanı sıra çevresel değerlerin ön plana çıkarıldığı anlaşılacaktır. Yeşil olmasa da sosyal demokrat bir partinin seçim programını andırırcasına ekoloji odaklı bir bakış açısıyla kurgulanan ilgili bölümde iktidarın bugünkü tutumunun çok uzağında birtakım politika tasarıları sıralanmaktadır: “Sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık ve demokratik yönetim gibi unsurları içermektedir. Sadece kişi başına düşen geliri artırmak veya fiziki şartları iyileştirmek kaliteli yaşam için yeterli değildir. İnsanların ekmek kadar, kendilerini gerçekleştirecek özgürlüğe de ihtiyaçları vardır.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin çevre politikalarının görece ekoloji odaklı olmaktan çıkıp neoliberal politikaların hizmetine girme sürecini en iyi gösteren örneklerden biri HES’lerdir.

Değerli milletvekilleri, şu anda DSİ’ye ait baraj sayısı 600 civarındadır. 1.600 civarında da HES bulunmaktadır, 200 civarında HES yapımı ise devam etmektedir. Devlet HES sahiplerine enerji alım garantisi vermektedir. İlk yatırım maliyeti yüksek olmasına rağmen, devletçe verilen satın alma garantisi firmaların iştahını kabartmaktadır. Çevre örgütlerinin ve yöre halkının yoğun itirazlarına rağmen HES projeleri ısrarla, ardı ardına devam ettirilmektedir. HES inşa eden firmaların temel korkusu olan kamulaştırma sorununun çözümü de yine Hükûmet tarafından çözüme kavuşturulmuştur. Nasıl mı? Hükûmet savaş durumunda başvurulmak üzere Bakanlar Kurulunca kullanılacak acele kamulaştırma yetkisini EPDK’ya devretmiş, EPDK da sipariş üzerine kamulaştırma kararları almaya başlamıştır. Bu kararı çok rahat alabilen şirketler de köylere ve sayısız araziyle, arsaya el koyabilmektedir. 1939 yılında çıkarılan ve “savaş kanunu” olarak bilinen acele kamulaştırma yetkisinin çevreyi katletmeye yönelik olarak EPDK’ya devredilmiş olmasını anlamak mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmetinin çevre politikalarını anlamakta Hükûmet yetkililerinin nükleer sevdasına bakmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Nükleer enerji Türkiye'nin enerji ihtiyacının karşılanması için en önemli yol olarak açıklanmakta, ancak neden olabileceği felaketler dikkate alınmamaktadır. Dünya genelinde yaşanan nükleer felaketlere baktığımızda sonuçlarının ne kadar ağır olduğu göze çarpmaktadır. 26 Nisan 1986’da nükleer santral kazasıyla Çernobil’in bütün kaderi bir anda değişmiş, kaza sadece Çernobil’i değil Avrupa’yı, Karadeniz’i de etkilemiştir. Son yirmi altı yıldır Çernobil ve civarı, tüm yaşamın sona erdiği ıssız bir bölge hâlindedir. 2011 yılında Japonya’da Fukuşima Nükleer Santrali’nde meydana gelen patlama ve ardından radyasyon seviyesinin yükselmesi nükleer santrallerin neden olabileceği felaketlerin ne boyutlarda olduğunu bir kez daha hatırlatmış oldu. Dünya üzerinde nükleer santrallere sahip birçok ülke bu felaketten sonra nükleer santral programlarını durdurma kararı alırken Türkiye'de nükleer santrallerin yapımı için gerekli olan çalışmalar devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, çevre üzerine söylenecek çok şey var ancak Hükûmetin uygulamalarını açık bir şekilde göstermesi açısından birkaç konuya kısaca değineceğim. Mardin’in Nusaybin ilçesinde, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla kentte sembolik olarak halkla beraber temizlik etkinliği düzenlendi. Bu etkinlik kapsamında kısa çaplı bir yürüyüşten sonra, yerlerden çöpler alındı, vatandaşa çevre bilinci aşılanmaya çalışıldı ancak her nedense bu etkinliğe katılan vatandaşlara karşı harekete geçildi ve Nusaybin Belediye Başkanı Sayın Ayşe Gökkan, belediye çalışanları ve çok sayıda vatandaş -yaklaşık 20 kişi- hakkında Nusaybin Savcılığı tarafından 2911 sayılı Kanun’a muhalefetten soruşturma başlatıldı. Böylelikle, çevreyi temizlemenin, halka bunu anlatmanın ve aşılatmanın suç sayıldığı bir ülkede yaşadığımızı gördük.

Değerli milletvekilleri, özellikle yazın sık sık orman yangınları çıkmaktadır. Bu yangınların birçoğu çıkan çatışmalarda güvenlik amacıyla dağlara atılan bombalardan kaynaklanmaktadır. Çıkan bu orman yangınlarında köylüler ciddi zararlar görmekte, kendi kısıtlı imkânlarıyla yangını söndürmeye çalışmaktadırlar. Bu çalışmalar da çoğu zaman güvenlik güçleri tarafından yine güvenlik gerekçesiyle engellenmekte ve yüzlerce yıllık ormanlar birkaç günde kül olmaktadır. Orman yangınlarının söndürülmesi için elzem olan hava söndürme araçları da bölgede yoktur. Bir örnek vermek istiyorum: Bu yaz Mardin-Kızıltepe’de elektrik trafosunun patlamasından dolayı meydana gelen yangında sadece orman arazileri değil, köylülerin tarlaları da yok oldu, çok sayıda vatandaş yaralandı.

Ayrıca, kadastro çalışmaları yapılırken köy sınırları belirlendiğinde, benim seçim bölgem olan Mardin’de, Süryani vatandaşlarımızın çoğu yurt dışında yerleşmiş bulunduklarından dolayı, köyler ya tamamen boşalmış ya da az sayıda Süryani nüfusu köylerde kalmıştır. Ayrıca, boşalmış olan köylerdeki taşınmazların bir kısmının kadastro çalışmaları sırasında orman tahdidi kapsamında kalması söz konusu olmaktadır. Bu şekilde çok sayıda gayrimenkul, orman kadastrosu çerçevesinde ormanlık alan olarak tespit edilmektedir.

Diğer bir sorun da, güvenlik problemleri nedeniyle yurt dışında yerleşmiş bulunan Süryani vatandaşlarımızın köylerini terk etmesinden sonra bakımsız kalan taşınmazların çoğunun kadastro çalışmaları ile kıraç oldukları gerekçesiyle hazine malı olarak tapuya tescil edilmiş olmalarıdır. Oysa, bu tür hâllerde, taşınmaz malların eski zilyetleri adına tespit edilmesi gerektiği  yönündeki düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Ayrıca, tapu kadastro davalarında yaşanan birçok sorunlardan birisi de, biliyorsunuz, kadastro çalışmalarından sonra, tapu iptal ve tescil davaları açabilmek için on yıllık bir zaman aşımı süresi konmuştur. Avrupa’da yaşayan, göç etmek zorunda kalan birçok vatandaşımız gelip dava açtığında, on yıl zaman aşımı geçmiş olduğundan dolayı davaları usulen reddedilmektedir. Aslında, mülkiyet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1’inci Protokolü’nde de korunan bir olgudur. Dolayısıyla, mülkiyet konularında zaman aşımının olmaması gerektiğine inanıyoruz.

Ayrıca, azınlık vakıflarına ait taşınmazların iadesinde büyük sıkıntılardan biri de yapılan işlemlerin yerel müdürlüklerde çalışanların inisiyatifine terk edilmiş durumda olmasıdır. Kimi yerlerde iadeler konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmazken kimi yerlerde gereksiz bürokratik zorluklar çıkarılmaktadır. Dolayısıyla, zihniyetin değişmesi her şeyden önemlidir. Daha da önemlisi olan buna zemin yaratacak siyasi iklimin de oluşturulması gerektiğini düşünüyor, bu vesileyle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna...

Buyurunuz Sayın Ayna.(BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA EMİNE AYNA (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına AKP Hükümetinin Maliye Bakanlığı çalışmalarını değerlendirmek üzere karşınızdayım.

Dünyayı yaklaşık beş bin yıldır devletler yönetiyor, beş yüz yıldır kapitalizm yönetiyor. Bugün, artık sosyal bilim insanları da ne devletçi sistemin ne de kapitalizmin sürdüremezlik sınırlarına vardığını ifade ediyorlar. 20’nci yüzyılın başından günümüze değin yaşanan ve neredeyse kronikleşen ekonomik krizler kapitalizmin son nefesine yaklaştığını göstermektedir. Bu sistemin dünya halklarına reva gördüğü şey, insan duygusundan muaf, her şeyi piyasanın işlemesi için bir araç olarak gören ve âdeta, Marx’ın deyimiyle, gölgesinden faydalanamadığı ağacı satmaktan başka hiçbir tasavvuru olmayan bir vicdansızlık ve akıl dışılıktır. Kapitalizmin sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik bakış açısı toplumsal dokuları iğdiş etti, ekolojik dengeyi, doğayı altüst etti. İnsanlığın geçmişte yaşadığı krizli ve kaoslu süreçlerden farklı olarak bugün gerek doğada gerek toplumsallıkta ortaya çıkan sorunlar ülkesel ve bölgesel olmaktan daha fazla küresel bir nitelik taşıyor. Toplumların bünyelerinde ortaya çıkan hiçbir ekonomik, siyasal, sosyal krizin kendiyle sınırlı olmadığı, hem küresel krizden kaynaklandığı hem de küresel krizi derinleştirerek tüm insanlığı ilgilendirir hâle geldiği her geçen gün daha da fazla anlaşılıyor ve bu durum artık sadece evrenin doğasını değil, insanın doğasını değiştirme tehlikesi barındırıyor. İnsan artık doğanın bir parçası olarak düşünemiyor; bu nedenle de doğaya karşı egemenlikçi yaklaşımının nasıl bir son yaklaştırdığının farkında değil. O kadar çok bugünle ve sadece kendi bireysel çıkarlarıyla ilgilidir ki, doğanın sonunun kendi sonu olduğunu idrak edemiyor.

İnsanlık, artık, kendini var eden iki temel konuda karar vermek zorundadır: Kendisiyle birlikte tüm canlı hayatın sürdürülüp sürdürülemeyeceği, geleceği için direniş temelinde yeni kararlar alıp alamayacağı. Bu, kararların doğruluğu ve uygulanabilirliğiyle doğrudan bağlantılı bir duruma işaret ediyor. Tam da insanın en temel hakikati olan toplumsallığı çatışma ve kargaşa, açlık ve yoksulluk, eşitsizlik ve adaletsizlik, tek tipleşme ve yozlaşmayla, artan nüfus sorunları ve işsizlikle nefessiz kalmış ve çözülmeyi yaşadığı, kapitalist uygarlığın saldırıları altında âdeta intihar çizgisinde seyrettiği bu süreçte, bizler, Türkiye'nin bütçe tasarısını sunan Maliye Bakanlığının 2013 yılı bütçesini görüşüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; misyonunu "Ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmak amacıyla, iyi yönetişim ilkeleri gözetilerek maliye politikalarının hazırlanmasına katkı sağlamak, belirlenen maliye politikalarını uygulamak, uygulamayı takip etmek ve denetlemek" olarak, vizyonunu ise "Hızlı ve kaliteli hizmet sunan, saydam, hesap verebilir, öncü bir Maliye Bakanlığı" şeklinde açıklayan Maliye Bakanlığının hazırladığı bütçeye bakıldığında ne saydamlıktan ne hesap verilebilirlikten bahsedilebilir!

Kuşkusuz ki eşitlik, adalet, özgürlük vizyonu olmayan bir Hükûmetin Maliye Bakanlığının da en fazla yapabileceği, Amerika ve IMF tarafından belirlenen misyona göre hareket etmektir. "Ekonomik ve sosyal hedeflerinin ne olduğu yazılmamış olsa da, bizler, AKP'nin Türkiye halklarına karşı sürdürdüğü savaştan, yargısız infazlardan, keyfî tutuklamalardan, değişmeyen asimilasyon politikalarından, doğa katliamlarından, nükleer silah tutkusundan "ekonomik ve sosyal hedefler" ile neyi kastettiğini biliyoruz. Bütçeyi hazırlayan böyle bir mantık da doğal olarak insan ve doğa karşıtı ve antidemokratiktir.

Biraz daha açarsak, AKP bütçesi savaş bütçesidir. Kürt sorununa yaklaşımda otuz yıldır sürdürülen devlet politikalarında yani inkâr ve imha siyasetinde ısrar ediyor. Haziran, temmuz aylarında 100 milyonlarca lira Kürtlerle savaşa aktarıldı yani tam 650 milyon lira. Bunun yarattığı bütçe açığını kapatmak için elektrikten doğal gaza kadar yüzde 40’lara varan zamlar…

Yine, 2011 ve 2012’de merkezî bütçeden Kürt illerine gönderilen paylarda en yüksek oranları asker ve polis harcamalarına ayırdı. Dersim’e gönderilen merkezî bütçenin yüzde 60’ı asker ve polise gitti, sağlığa sadece yüzde 7. Yine, Şırnak’a gönderilen rakamın yüzde 43’ü, Hakkâri’ye gönderilen rakamın yüzde 50’si askerî operasyonlara, siyasi operasyonlara sesini çıkaranın sesini kısmak için gaza, copa, TOMA’ya ayrıldı. Batı illerinde asker ve polis harcamalarına dair bu rakamlar yüzde 20'yi bile bulmadı, iyi ki de bulmadı. Neticede bu kadar zulme, bu kadar insafsızlığa rağmen Kürtlerin ve bu ülkenin demokratlarının, sosyalistlerinin sesi kısılamadı.

AKP bütçesi zindan bütçesidir. AKP "Düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur." diyor. Ancak, biz insanların diğer canlılardan farkı, düşünüyor olmamız ve bu düşünceyi ifade ediyor olmamız değil midir? O zaman, eğer Başbakanın dediği gibi düşünmez isek biz insan olmaktan çıkarız. Önerdiği bu mudur? Hepimiz biliyoruz ki düşünen, sorgulayan, araştıran, kim olursa olsun, AKP'ye göre tehdittir, “tez elden kellesi” denmektedir. Öldüremediğini zindana tıkar.

AKP sosyal politika olarak 2 somut adım atıyor: Biri her yere camii yapmak, ikincisi mevcut cezaevlerini büyütmek ve yenilerini yapmak. Yani AKP’nin sosyal politikası sonucu toplumun önüne konan şey: "Hiç beni sorgulama, camiye git; eğer sorgulayacaksan işte zindan." Darbe dönemleri de dâhil Türkiye tarihinde hiçbir zaman bu kadar insan siyasi düşünce ve duruşlarından dolayı cezaevine gönderilmemiştir, AKP Hükûmetinin en somut icraatıdır.

AKP bütçesi zenginlerin, burjuvazinin bütçesidir; işçiler, emekçiler AKP bütçesinde yer almamaktadır. Maliye Bakanlığını değerlendirirken, kuşkusuz bunu dünyadaki gelişmelerden, halkların doğal ve meşru haklarının her geçen gün daha da fazla baskılanmasından, halkın sekiz yüz yıllık kazanılmış bütçe hakkının gasbedilmesinden, küresel sermayenin kendi çıkarları ve kâr hadlerini artırmak için yerellerde giriştiği ekonomik, sosyal ve kültürel katliamlarından bağımsız değerlendiremeyiz. AKP bekârlara “Evlenin, en az 3 çocuk sahibi olun.” diyor. Bu asgari ücretle mi, bu işsizlik oranıyla mı, bu yoksulluk sınırı ve açlık sınırıyla mı? Ailelerine, çocuklarına nasıl bakacaklar, nasıl karınlarını doyuracaklar, çocuklarını nasıl yetiştirecekler? Torunlarına kadar borçlandıracağınız kredilerle mi?

AKP maliyesinin bütçesi kadını yok sayan erkek bütçesidir. Unutmamak gerekir ki kadın soykırımının en yoğun ve derinlikli uygulandığı alanlardan biri de ekonomidir. Tarımın ve ev ekonomisinin yaratıcısı olan kadın öncülüğünde toprağın ekilip düzenli tarım yapılmaya başlanmasından sonra muazzam bir ürün çıkmaya başlamıştır. Bu üretime herkes gücü oranında ve gönüllüce katılır. Topluluğun ortaklaşa çıkardığı ürün kadın tarafından eşit ve adilane dağıtılır, herkese ihtiyacı oranında, tüketebileceği kadar verilir. Açlık ve benzeri durumlar sadece doğanın getirdiği durumlardan olan kuraklık, sel, soğuk gibi nedenlerden dolayıdır fakat erkeğin ürüne el koymasıyla birlikte kadının denetiminden çıkan ekonomi artık sadece belli bir kesimin hizmetindedir. Bugün de hep birlikte bu zihniyet altında eziliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bugün, bu sistemin ve dolayısıyla AKP'nin de aklı şu pratiklerde somutlanmaktadır: Kamusal mal ve hizmetlerin metalaştırılması ve en geniş anlamda özelleştirmeler aracılığıyla kamunun küçültülmesi. “Kamu” denilen şey biziz yani toplumun kendisi, yani kamunun küçültülmesi derken toplumsallığın küçültülmesi deniyor. Halk hiçbir şeye sahip olmasın, bir avuç insan tüm kaynakları satın alsın, kâr etsin, toplum da yaşadığı bu coğrafyanın kendisine bahşettiği tüm kaynakları gitsin bu bir grup insandan satın alarak kendisi fakirleşsin!

Şimdi, bu söylediğimiz için hemen yarın bize “servet düşmanı” mı diyeceksiniz? Şimdiden cevap verelim: Biz servetin düşmanı değiliz, biz o servetin sahibi halkız. Siz bizden o serveti çalıp gasbediyor ve utanmadan bize geri satıyorsunuz. Biz işte bu düşüncenin, bu sistemin düşmanıyız. Bir avuç insana peşkeş çektiğiniz o servet halkın servetidir. Yaşanmış Sovyetler Birliği örneğini ısıtıp ısıtıp önümüze getirmeyin. Sovyetler Birliği’nin yanlış uygulamaları sizin haklı olduğunuz, kapitalizmin doğru olduğu anlamına gelmez. Sovyetler Birliği de halkı kaynakları yönetmekten menetti. Sizin de yaptığınız aynı şeydir. Biz, bırakın, sahip olduğumuz kaynakları halk olarak biz yönetelim, üreten biziz, karar veren de biz olalım diyoruz.

Son olarak şuna değinmek istiyorum: Biliyorsunuz, ABD, Orta Doğu’nun önüne Türkiye üzerinden bir rol model koymak istedi. Buna da “ılımlı İslam” dedi ve AKP projesini hayata geçirdi. Bugün artık açığa çıktı ki “ılımlı İslam” denen şey aslında piyasa İslam’ı. Yani serbest piyasa anlayışının “komşusu aç olanın kendisi toksa kabul edilemez” diyen eşitlikçi İslami anlayışa hâkim kılınmasını sağlamak; İslam’ı felsefesinden, doğasından uzaklaştırıp, sadece ibadet etmeyi öne çıkarmak ve insanları her türlü liberalizm çirkefliğinin içinde namaz kılarak kurtulabileceğine inandırmak. Ne yazık ki başardılar da. Son dönemde sıkça yeni bir nesil yaratmaktan söz ediyorlar. Bunun adına da “dindar nesil” diyorlar. Dün haberlerde -hepiniz izlemişsinizdir- bu neslin ilk örneğini canlı canlı gördük. İki genç soyguncu bir marketi soymaya giriyor, marketin güvenlik kamerası çekimde; hırsızlık yapıyorlar, yüzleri kapalı, malları, kutuları topluyorlar. O sırada büyük bir ihtimalle sabah ezanı okunuyor, ezan okunduğu için büyük bir saygıyla duruyorlar, ezan okunurken hırsızlık yapmıyorlar çünkü günah. Bir de "Allah’ım bize yardım et" diye dua okuyorlar; ezan bitince kaldıkları yerden hırsızlığa devam ediyorlar. İşte yeni ekonomik modelimizin eskisinden farkı. İşte “ılımlı İslam” denen piyasa İslam’ı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir gün talancı kapitalist sistemin bu coğrafyadan köklerinden söküleceğine, atılacağına, Türkiyeli halkların yaşadıkları bu coğrafyadaki tüm kaynakların nasıl yönetileceğine ilişkin tüm kararları kendilerinin alacağına; üretimi, ezilen cinsi, emeği, eşitliği ve özgürlüğü halkların mücadelesinin bu topraklara hâkim kılacağına inancımla sizleri selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ayna.

Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan.

Buyurunuz Sayın Aydoğan. (BDP sıralarından alkışlar)

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına Maliye Bakanlığı gelir bütçesi üzerine partimin görüşlerini ifade edeceğim. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşlerimizi ifade etmeden önce, Maliye Bakanımız burada… Teşekkür ediyorum burada olduğu için ve bizleri dinlediği için. Teşekkür ediyorum çünkü bazı bakanlar maalesef, kendi bütçeleri görüşülürken muhalefet partilerinin görüş ve düşüncelerini dinlemiyorlar.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hepsi buradaydı.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Hepsi buradaydı, hepsi. Sen burada yoktun.

NURSEL AYDOĞAN (Devamla) – Bir dakika, ben açıklayacağım.

Bir gün önce, evet, Avrupa Birliği Bakanlığının bütçesi görüşülüyordu. Sayın Bakan, partimizin milletvekili bakanlıkla ilgili görüş ve düşüncelerini açıklamadan önce kalktı, geldi, önce kendi partisinin grup başkan vekilleriyle uzunca bir süre sohbet etti -bu sırada arkadaşımız konuşuyordu- sonra o sohbeti bıraktı, geldi CHP’li grup başkan vekili arkadaşlarla bir süre sohbet etti. Neredeyse konuşmasının sonuna gelmişti, ben oturduğum yerden “Sayın Bakan, sizinle ilgili, bir muhalefet partisi milletvekilli sizin bakanlığınızla ilgili görüşlerini sunuyor, dinlemeniz gerekmez mi?” dedim. Yanıma kadar geldi –yani oturduğumuz yere kadar- dedi: “Boş boş konuşuyorsunuz zaten, ne diye dinleyeceğiz sizi.” dedim: Bunu söylemeniz için önce dinlemeniz gerekir. Dinleyeceksiniz ki karşıdaki kişinin boş ya da dolu konuşup konuşmadığını anlayasınız. “Ben gerek duymuyorum.” dedi.

Yani ben öncelikle bu yaklaşımı eleştirdiğimi ve kabul etmediğimi ifade etmek istiyorum. Hele hele Avrupa Birliğinden sorumlu bir bakana da asla yakışmıyor. Bir CHP’li milletvekili arkadaş söylemişti herhâlde, dedi: “Siz bu yaklaşımınızla olsa olsa Avrupa Birliğine girmemeden sorumlu bir bakan olursunuz.” Çünkü Avrupa Birliğindeki en önemli şeydir yani bir demokrasi kültürüdür ve bu kültürü her tarafa yaymaktır.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – O boş gezenin boş kalfası olduğu için normaldir.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hiç muhatap almayın.

NURSEL AYDOĞAN (Devamla) - Kısaca böyle ifade edeceğim ve şimdi gelir bütçesi üzerine görüşlerimizi de sizinle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe, bir devletin gelirlerini ve giderlerini sistematik olarak gösteren bir rakamlar yığını değildir. Bütçeler, hükûmetin sosyal ve ekonomik politikalarının aynasıdır. Bir bütçeye bakarak hükûmetin halk yararına çalışıp çalışmayacağını, toplumu üretici bir toplum olma yoluna sevk edip etmeyeceğini, hangi sınıfın kalkınmasına hizmet edeceğini, halkın yaşam standardını yükseltip yükseltmeyeceğini anlamak mümkündür. Bu çerçevede AKP Hükûmetinin hazırladığı 2013 bütçesine bakıldığında, üretim toplumu yerine tüketim toplumu yaratmak istediğini, toplumun genelini değil sadece belli bir sınıfın zenginleşmesine çanak tuttuğunu açıkça görebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını dolaylı vergilerden oluşturmuştur. Dolaylı vergilerin yüksekliği gelir dağılımının daha da derinleştiğine, vergi sisteminin işlerliğini kaybettiğine delalettir. Aynı zamanda dolaylı vergilerin yüksek olması kayıt dışı ekonomiyi körükler. Halkın, dar gelirlilerin bütçesine bu kadar çok yüklenildiğinde bireyler faturasız, belgesiz mal alımı yaparak vergileri ortadan kaldırır. Böylece, hem dolaylı hem de dolaysız vergi tahsilatı yapılamaz bir noktaya gelinir.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetin bütçeyi oluşturmak için bir politika olarak dolaylı vergilere yüklenmesi halka karşı bir tutum aldığının göstergesidir aslında. Halkın zaten düşük olan alım gücü, KDV ve ÖTV gibi vergilerle bugün daha da ağırlaşıyor, katlanılmaz bir hâle geliyor. Parası olanlar, yüksek geliri olanlar, bu oranları hissetmese de düşük gelirlilerce çok daha ağır bir şekilde hissedilmektedir. Uygulamada et, süt, eğitim, sağlık harcamalarında KDV oranının yüzde 8; pırlanta, elmas, külçe altın ve kıymetli taşlarda sıfır olmasının mantığı da açıklanmaya muhtaçtır.

AKP Hükûmeti, bütçedeki en büyük kaynağı olan dolaylı vergileri arttırmak, kayıt dışılığı kontrol altına almak için kredi kartı kullanımını yaygınlaştırmıştır. Bu sayede artık Türkiye, tüketim kültürünün arttığı, toplumsal değerlerin dejenere olduğu bir toplum hâline gelmiştir. Bugün mahkemelerde sürünen, kara listeye alınan kredi kartı borçlu ordusu vardır. Mahkemelere düşen kredi kartı sahiplerine de “Ayağınızı yorganınıza göre uzatın.” denilerek naçizane tavsiyelerde bulunulmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 bütçesinde görülen dolaysız vergi oranı da yüzde 30-35’tir. Türkiye’de insanların vergi ödemekten niçin kaçtıkları, vergi ödemeye yönelik niçin gönüllü bir uyum içinde olmadıkları, Hükûmetin cevap vermesi gereken bir konudur. Bize göre bunun nedeni adil bulunmayan vergi algısıdır. AKP Hükûmeti esnafı ve tüccarı kendi yanında tutmak, seçmen kitlesini korumak ve arttırmak için sık sık vergi affı ve cezalarda indirim sağlayan uzlaşma sistemini kullanmaktadır. Bu durumun iyi niyetli, dürüstçe vergisini ödeyen vatandaşlar üzerinde olumsuz bir etki yarattığı kesindir.

Ayrıca, vergilerin nerede kullanılacağı vergi verecek kişi açısından da son derece önemlidir. Ödedikleri verginin, toplumun ihtiyaç duyduğu alanlarda kullanılacağına inanılıyorsa ödeme konusunda bir sıkıntı yaşanmayabilir. “Beklediği hizmeti alamayanlar, ödedikleri verginin savaş harcamaları için kullanılmasını onaylamayanlar vergi vermeye olumsuz bakabilirler ama vergi affından, ceza indiriminden yararlananlar bize oy versin, bunlar bizim için yeter.” diyorsanız, ona da bizim diyeceğimiz herhangi bir şey yok.

Değerli arkadaşlar, bütçe yapımı, hem hazırlanış süreci hem de demokratik hukuk devleti iddiasının uygulanabilirliği açısından, halkın sunduğu egemenlik kavramının ne şekilde kullanıldığını doğrudan ortaya koyan bir mekanizmadır. Bütçe yapım sürecinde halkın Meclise emanet ettiği yetkinin adil ve aynı zamanda şeffaf bir şekilde kullanılması bu sürecin en temel dinamiğidir. Ancak Hükûmetin 2013 bütçesinde şeffaflık ilkesine nasıl bağlı kaldığı ortadadır. Zira, AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmeden ve geldikten sonraki süreçte vadettikleriyle uyguladığı politikalar arasındaki fark gündelik hayatta gün geçtikçe kendini daha fazla hissettirmeye başlamıştır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de toplumsal adalet göstergelerinin en önemlilerinden biri olan bütçe, maalesef, bu yıl da toplumsal adaletsizliği derinleştiren, bu adaletsizliği yapısal olarak kuran ve uygulayan bir nitelikte olmuştur. Her şeyden önce, bu bütçe, gerek gelirleri gerekse de giderleri boyutunda toplumun bütçe yapma hakkına büyük bir saldırıdır. Bu bütçe toplumun büyük bir bölümüne sorulmadan yapıldı ve katılımcılık ilkesi ihlal edilmiştir. Bu bütçe, kadınların her gün yeniden yaşadıkları büyük adaletsizlik ve tarihsel ezilmişliklerini onaracak bir şekilde yapılmamış, yine cinsiyetçi bir bütçe olarak ortaya çıkmıştır.

Bu bütçede şeffaflık ve kamu kontrolü ilkeleri görmezden gelinmiş ve halka geçmiş yılın hesabı verilmeden yeni bir bütçe yapılmıştır. Bu, aynı zamanda, halkın egemenlik hakkının ihlalidir. Bu durum, iktidarın “Tek egemen benim.” gibi bir güç fetişizmine sarılmasının da bir sonucudur. Halktan toplanan vergilerin nereye harcanacağı halka sorulmamıştır. Bu sorulmadığı gibi, Sayıştay Yasası’nda yapılan değişiklik ile halkın bu harcamaların nereye yapıldığını öğrenmesi de engellenmiştir. Yapılan askerî harcamalar gizlilik önergeleriyle daha da şaibeli hâle getirilmiştir. Bu yapılanlar toplumun bütçe yapma hakkına da bir darbedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidarıyla birlikte kavramlar da değişime uğramıştır. Sosyal bir bütçede akla gelebilecek kavramlardan olan “yoksulluğun önlenmesi, istihdamın arttırılması, gençlerin ihtiyaçları, kadınların sorunları” gibi kavramlar yerini “faiz dışı fazla, bütçe dengesi, mali kural” gibi kavramlara bırakmıştır. Bu böyle olunca da bütçede halkın ihtiyaçlarına cevap olabilecek nitelikten çok, sadece belli siyasal ve ideolojik öncelikleri karşılayan bir bütçe ortaya çıkmıştır. Bu öncelikler sermayenin hareket alanını rahatlatmak, yine sermayeye servet transferi yapmaktır. Bütçenin oluşturuluş biçimi bu tabloyu ispatlamaktadır çünkü Hükûmet, gelirlerin yüzde 85’ini vergi gelirlerinden oluşturdu. Ancak bu vergilerin yüzde 91’i stopaj yani kaynaktan kesme ile tahsil edildi. Bu stopajın yüzde 65’i ücretlilerden yani çalışan emekçilerden alındı. Yani dolaysız vergilerin de çok büyük bir kısmı emekçiler tarafından ödenmektedir. Bütün bunların yanında, 2 milyon civarındaki sermaye geliri elde eden beyannameli mükelleften alınan gelir vergisinin toplam gelir vergisi payı içindeki oranı yüzde 1 gibi komik bir rakamdır.

Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti döneminde vergi yükü sermayenin üzerinden alınarak adım adım emekçilerin sırtına yıkıldı. Gelir vergisi tarifesi 6 basamaktan 4’e indirilerek artan oranlılık etkisizleştirildiği gibi, en tepede gelir edinenlere uygulanan vergi oranı yüzde 45’ten önce yüzde 40’a, sonrasında da yüzde 35’e indirildi. Keza kurumlar vergisi oranı yüzde 33’ten önce yüzde 30’a, sonra da yüzde 20’ye düşürüldü.

Bütün bunların sonucunda, dünyanın hemen hiçbir yerinde görülemeyecek düzeyde adaletsiz bir vergi yükü dağılımı ortaya çıktı. Buna göre, bir asgari ücretli net gelirinin yüzde 70’i,  brüt gelirinin yüzde 50’si oranında vergi ve prim yükü taşırken, bankaların efektif vergi yükü yüzde 5, dev holdinglerinki ise yüzde 4’ü aşmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 bütçesi de öncekilerden farklı olmamıştır maalesef; yüzü egemenlere ve sermayeye, sırtı ise halka ve ezilenlere dönük bir bütçe olarak açığa çıkmıştır.

AKP iktidarının “zenginleşme” ve “daha iyi bir maliye” olarak sunduğu tablonun altında yine emekçilerin kendi dişinden tırnağından arttırarak kurduğu, yılların emeği olan KİT’lerin satışı, aslında halkın olanın özel teşebbüslere âdeta hediye edilmesi yatmaktadır. 90’lı yıllarda mali denge amacıyla sürekli hâle getirilen ve halkı iliğine kadar sömüren zamların yerini bu Hükûmet döneminde özelleştirmeler almıştır. Özelleştirme politikalarının kısa vadede olmasa bile zamanla kamu ekonomisine ve halkın cebine olan etkisi yansımaya başlayacaktır.

Bu zamana kadar yapılan 43 milyar dolarlık özelleştirmenin 35 milyar doları yani yüzde 81’i bu Hükûmet döneminde gerçekleştirilmiştir. Halktan alınan vergilerle yaratılan sermaye ile kurulan KİT’ler neoliberal politikaların sonucu olarak -kârlılık durumuna bakılmaksızın- devletin sırtında yük olduğu gerekçesiyle yerli ve yabancı kuruluşlara satılmıştır.

Özelleştirmede de denizin sonu görünmüştür arkadaşlar. Hükûmetin bundan sonra kasasını nasıl dolduracağı, bunu doldurmak için de nereleri satışa çıkaracağı açıkçası hepimiz için de bir merak konusudur.

Değerli milletvekilleri, sermayenin asıl sorumlusu olduğu krizlerin faturası halka çıkarılmaktadır. Yine, Kürt sorununda AKP’nin yürüttüğü inkâr ve imha gibi 30 yıldır denenmiş ve artık ortalama bir akıl ve deneyim düzeyinin dahi saçmalığını teslim ettiği politikaların faturası da yoksul halka çıkarılmıştır. Sadece geçtiğimiz yaz, yaz aylarında operasyon ve istihbarat faaliyetleri için maliyeden savaşa aktarılan ek bütçe 650 milyon liraydı. Bunlardan kaynaklı ortaya çıkan bütçe açıkları için ise yüksek zam ve yine yüksek vergi oranları halktan alındı. Bu tablo, ülkenin yoksullarının, emekçilerinin AKP iktidarı döneminde de, maalesef, değişmeyen kaderi olmuştur.

AKP’nin –iktidarın- muhalefete yönelik sürekli olarak kullandığı ideolojik hareket ettiğine dair suçlayıcı tavrın anlamsızlığı bu verilerle çok daha net bir şekilde açığa çıkmıştır. İdeolojik tutum ve davranış hiçbir zaman suçlayıcı bir ifadenin aracı olarak kullanamaz. Bu konuda hiç kimse, hiçbir görüş ideolojilerden, dünya görüşlerinden muaf değildir. Biz, kendi adımıza siyasal politik duruşumuzu, her zaman her platformda açıkça ifade ettik, ediyoruz ve bundan da zerre kadar imtina etmedik, etmiyoruz çünkü bizim ideolojik ve politik tutumumuz emekçiden, yoksuldan, işsizden, hakkı yenilenden yani bir bütün olarak ezilenlerden yana, onların hakkını hukukunu savunan bir tutumdur.

Bugün Hükûmet neoliberal politikaların sürdürücüsüdür ve bu politikalardan sonuç almayı hedeflemektedir fakat parası olandan az, yoksuldan, ezilenden çok vergi alarak sermaye ideolojisinin siyasal temsilciliğini üstlenerek sonuç almak mümkün değildir. Bunu hep birlikte göreceğiz değerli arkadaşlar.

İdeolojik davranmak kötü ya da ayıp değildir. Asıl mesele, ideolojinin hangi kesimlerin çıkarlarına hizmet ettiğidir. Kapitalizm halkların düşmanıdır ve bizim görevimiz de kapitalizme ve bu ideolojiyi savunanlara karşı mücadele etmektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydoğan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.

MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2013 yılı bütçe ve kesin hesapları üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hem grubumuz hem de şahsım adına Genel Kurulumuzu öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yıllık bütçeler hükûmetlerin ekonomik rehberidir ve kendi dinamizmini oluşturabilmesi ve sürdürebilmesi açısından ihtiyaç duyduğu enerjinin de siyasetteki karşılığıdır. Planlandığı aşamadan yasalaşma sürecine kadar gerek ekonomik çevrelere gerekse vatandaşlarımıza güven ve huzur telkin etmelidir bütçeler. Öbür yandan, bütçe yasası, kamu yönetiminin faaliyetlerinin hukuki normlara da bağlandığı bir yasadır. Ancak bugün de görüşmelerini sürdürdüğümüz 2013 yılı bütçesi, yukarıda bahsetmiş olduğum bu niteliklerden oldukça uzak ve sığ bir şekilde hazırlanmış bir bütçedir ve bu şekilde Genel Kurul gündemimize gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, başarısız 2012 yılı bütçesi rakamları çerçevesinde görüştüğümüz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi de hükûmetin çevreye ve şehirciliğe verdiği önem iddiasını da çürütmektedir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve bağlı kuruluşu Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2013 yılı toplam bütçesi, Orman ve Su İşleri Bakanlığının ancak dörtte 1’i kadardır. Bu bakış açısıyla bakıldığı zaman, bakanlığın, gelişmiş ülkelerin en önemli gündemi olan çevre ve şehircilik alanında yeterli bir katkı sunamayacağı da çok açıktır. Zaten, bu söylediklerimizi ortaya koyan ve bir yerde itiraf eden ve Hükûmetin görüşlerinin alınıp sayın komisyon sıralarında oturan bakanların da imzaladığı ve Kalkınma Bakanlığının şu elimde gördüğünüz 2013 yılı bütçesinde de bu itirafları satır satır görmemiz mümkündür değerli milletvekilleri.

Bu programda diyor ki: “Çevre yönetiminde uygulama, izleme ve denetim konusundaki yetersizlikler önemli çevre sorunlarına dönüşmektedir.” Ayrıca, yerleşim alanlarında düzensiz ve izinsiz yapılaşma, yetersiz teknik altyapı, yüksek afet riski ve güvenlik sorunu gibi hususların da yaşam kalitesini hâlen olumsuz etkilediği noktasında ciddi eleştiriler var. Esasen bütün bu eleştirilerin temel nedeni, bunun altında yatan sebep, çevre politikalarını oluşturma ve uygulamada görevli olan bütün merkezî yerel kurum ve kuruluşların, geçtiğimiz on yıllık süreç içerisinde kendi içlerinde yaşadığı yetki karmaşası değerli milletvekilleri.

Özellikle son dönemlerde çıkartılan ve alelacele yapılan kanun hükmünde kararnamelerle görev ve yetki karmaşası içinden çıkılmaz bir hâle getirildi. Çevre politikalarını uygulama mekanizmaları, çok açıktır ki en başında yetkisi çok açık ve net ortaya konulmuş bir Çevre Bakanlığı tarafından yerine getirilmeliydi ancak bugün geldiğimiz noktada, Çevre Bakanlığı adım adım etkisizleştirilmiş, sürecin sonucunda da başka bir yapıya dönüştürülmüştür. “Bilinçli bir bilinçsizlik süreci” diye tanımlayabileceğimiz bu süreçte -on yıllık bu süreçte- Çevre Bakanlığının önce Orman Bakanlığıyla birleştirildiğini görüyoruz. Daha sonra, Çevre ve Orman Bakanlığına bir de Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ekleniyor ve sonuçta, kentsel dönüşüm yapacağı iddiasıyla hantal, yönetilmesi güç “Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı” diye bir bakanlık oluşturuluyor. Nihayetinde, en son olarak da Çevre Bakanlığını ısrarla bir başka bakanlıkla birleştirme arzusuyla hareket eden Hükûmet, ormanı bir kenara bırakıyor -çok değerli bir başka sayın bakan uhdesine alıyor- şehirciliği de mutasyona uğratılmış hâliyle alıp bugünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ortaya çıkıyor.

Değerli milletvekilleri, mevcut iktidarın çevreyi korumak ve bu noktada oluşturmak istediği rant düzenine engel olarak bilindiği için çevre koruma faktörleri, bugüne kadar çevreyle ilgili pek çok konuda gelecek nesillerin yaşam haklarına ipotek koyan bir yaklaşım görüyoruz. Hâlen ülkemizde 3.215 belediyenin yaklaşık yüzde 5’inde -bakın sadece yüzde 5’inde- kanalizasyon sistemine rastlıyoruz ve bu kanalizasyonların da sadece yüzde 1,5’unda arıtma tesisi var, ne malum çalışıp çalışmadığı, onu da bilemiyoruz. Bir başka ifadeyle, bu kanalizasyon sularının neredeyse yüzde 100’e yakını, yüzde 95’in üstündeki bir miktarı da akarsulara, göllere, denizlere herhangi bir arıtıma tabi tutulmadan deşarj edilmekte.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz ay Katar’ın başkenti Doha’da Birleşmiş Milletlerin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 18’inci Taraflar Toplantısı yapıldı. Bakın, bu toplantı, bizim, Türkiye’yi yöneten çevre yönetimi açısından o kadar başarısız geçti ki bütün kayıtlara, zabıtlara baktığınız zaman, bunları orada satır satır bulmak mümkün. Türkiye sera gazı salınımları bakımından bu toplantılarda, sera gazlarını azaltma yönünde, aynı geçen toplantıda olduğu gibi maalesef yine taahhütte bulunamadı. Dünya İklim Değişikliği Performans Endeksine göre 58 ülke içerisinde sondan 5’inci sırada ülkemiz. Çevre konusundaki başarısız performans bununla da kalmıyor. Özellikle çevre etkisi azaltımı konusunda 94 ülke noktasında Türkiye 84’üncü sıradadır.

Değerli milletvekilleri, diğer yandan Çevresel Etki Değerlendirme yani ÇED süreçlerinin, artık şeffaflıktan uzak ve vatandaşımızla yeterince görüş alışverişinde bulunulmadan, talep sahibi şirketlerin lehine sonuçlandığını da görüyoruz bu süreç içerisinde.

Yine, çok önemli bir çevre felaketini İzmir Gaziemir’de bir süredir yaşıyoruz değerli milletvekilleri. Âdeta Türkiye'nin Çernobil’i burası. 2008 yılına geçmişi uzanan bir kurşun işletme tesisi çevreye verdiği zarar yönünden incelendiğinde, ilgililerce maalesef oradaki araştırmaların üzeri örtülmek isteniyor.

Konu hakkında birden fazla bakanlığımıza yazılı soru önergesi verdik ve maalesef onlardan henüz daha bir cevap alamadık ancak şunu buradan, bu kürsüden söyleyebilirim: Bu konunun ısrarla takipçisi olmaya devam edeceğiz çünkü gene İzmir’in daha değişik, başka yörelerinde hava kirliliğinden dolayı veyahut toprakta oluşan ağır metal kirliliğinin belirlenmesine yönelik çalışma ve verilerin bakanlıkta da bulunmadığını tespit etmiş durumdayız.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde kentleşme, yanlış uygulanan politikalar sonucunda içinden çıkılmaz hâle geldi. Bu sorunla baş etmenin en önemli yolu, günümüzde olduğu gibi işi oluruna bırakarak ve üzerinde çalışılmadan, dikkatle planlama yapılmadan çıkarılan kanun veya kararnamelerle çözümünden geçmemektedir. Sektörü çok iyi bilen ve analiz eden meslek gruplarının hazırladığı çağdaş ve millî değerlerimize uygun planlar doğrultusunda analitik bir sistem kurgusuna çok acil olarak ihtiyaç bulunmaktadır.

AKP tarafından hazırlanan ve yakın zamanda çıkarılan 6306 sayılı, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında bir kanun var biliyorsunuz. Bunun içerisinde, kendi bütünlüğü içerisinde değerlendirildiği zaman, ülkemizin ilerideki on beş yirmi yılının, geleceğinin ve kentleşme olgusunun temelinin de iyi kurgulanmadığını çok açık göreceğiz.

“Kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüm yasası” diye bilinen bu 6306 sayılı Kanun’un yasalaşması sürecinde, Milliyetçi Hareket Partisinin itiraz ettiği çok sayıda muğlak ifade bugün sorunlar yaşanmasına neden olmakta ve eğer gerekli düzenlemeler yapılmazsa bu sorunların da devam edeceğini düşünüyoruz. Bu duruma en iyi örnek, kanunda yürütmenin durdurulamayacağına dair maddedir. Eğer sizin eviniz kentsel dönüşüm kapsamında yıkılacaksa yıkım hakkında iptal kararı alıncaya kadar projenin durdurulması kararını alamayacaksınız. Daha sonra, iptal kararını alıp getirseniz bile eviniz çoktan yıkılmış olacak ve en fazla da bakanlığın belirlediği tazminatı alabileceksiniz.

Diğer yandan, afet tehlikesi nedeniyle herhangi bir kentimizde dönüşüm alanı içinde kalan bir yapı risksiz de olsa uygulama bütünlüğü nedeniyle yıkılacak. O hâlde, bu alanlardaki yapılara tek tek deprem risklerini tespit zorunluluğu getirerek insanları boşu boşuna masrafa sokmaya niye gerek vardır.

Ülkemizde kentleşme konusunda izlenen politikalarla afet riski gerekçe gösterilerek bütün kentlerimizin bir rant aktarım alanı hâline dönüştürüldüğü ve hukuk devleti ilkesinin yerle bir edildiği bir gerçekliğe doğru yol alıyoruz. Bu nedenle, 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeni çıkarılan Büyükşehir Belediye Kanunu düzenlemelerinde yer alan ve imar affı anlamına gelecek olan düzenleme arayışlarından da derhâl vazgeçilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, bir başka önemli konu, cumhuriyet tarihimizde 1923-2002 tarihleri arasında yabancılara satılan toprağımızdan kat kat fazlası son on yıl içerisinde satılmıştır. Eskiden bir ilin en fazla binde 5’i oranında satılabilirken bu oran yeni çıkarılan düzenlemelerle “Her ilin imarlı alanının yaklaşık yüzde 10’unu geçemez.” diye mevcut iktidar tarafından değiştirilmiştir. Şimdi, bu manada baktığımız zaman, birçok bölgede, birçok ilimizde; sayabilirsek, Hatay ilimizin belki yarıya yakını, Konya ilimizin yaklaşık yüzde 7’si gibi bölgelerde yabancılara satış olduğunu görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, çevre konusunda başarılı olabilmek için gerek yöneticilerin ve gerekse bütün kesimlerin çevre korumayı gerçek anlamda özümsemeleri ve tabii ki bilinçlenmelerine bağlı bir durum söz konusudur. Böyle baktığımız zaman, maalesef, siyasi iktidar bakımından ülkemiz kötüye gidişin eşiğindedir. Bakın, bugün işsizlikle ilgili bazı göstergeler de yayınlandı, yüzde 8,8’den yüzde 9,1’e bir yükseliş var eylül ayı itibarıyla. Hâlen çevre mühendisi olarak yüzlerce kardeşimiz, gencimiz bakanlıktan görev bekliyor ve maalesef bakanlık bunlara sırtını dönmüş durumda ve bu durumun 2013 yılı bütçesinde de böyle olacağı belli.

Ülkemiz, bundan sonra bütün yatırımlarında sadece ekonomik politikaları değil, çevresel ve sosyal çıkarları da göz önünde bulundurmak zorunda. Ekonomiyle odaklandığımız yatırımlar maalesef gerekli ilgili ve alakayı çevresel şartlar yönünden göremiyor değerli milletvekilleri.

Kadastro hizmetlerinin özelleştirilmesi anlamında 2009 yılında lisanslı harita kadastro büroları kuruldu biliyorsunuz ve bakanlığın kaybettiği hukuki davalar yüzünden birçok hizmet bu alanda belirsiz hâle geldi. Bu bürolar talebe bağlı olarak hizmet verdikleri için, ücretlerini de afaki noktalara çıkarmış durumdalar ve vatandaşlarımız eskiden bir aplikasyon işlemi için 40 ila 50 lira arasında bir ücret öderken, bugün bu hizmet 180 liraya kadar ulaşmış durumda, bu ücreti verir duruma gelmişler.

Bir başka önemli konu, değerli milletvekilleri; 2013 Mayısında, TAKBİS diye adlandırdığımız projenin TÜRKSAT’la yapılan anlaşması sona erecek. Ülkemizdeki tapuyla ilgili bütün işlemlerin, bu sistemin bir saat durması sonucunda yaratacağı olumsuz etki yüzünden Mayıs 2013 sonrasında ne yapılacağı, nasıl bir planlama yapılacağı kamuoyuyla buradan paylaşılmak zorunda. Ayrıca, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğümüzün TÜRKSAT‘a ne kadar borcu var, bunu da bilmek durumundayız değerli milletvekilleri.

İklim değişikliği ve ekolojik yıkımın Türkiye üzerindeki maliyetleri önümüzdeki on yıl boyunca çok yüksek olacak sayın milletvekilleri. Biz, çevre konusuna gerekli önemin verilmesini ve hassasiyetin eskisinden katbekat daha fazla olmasını düşünüyoruz.

Çevre ve şehircilik alanında maalesef yetersiz gördüğümüz bakanlık bütçesiyle ilgili görüşlerimizin dikkate alınacağını umarak hepinizi tekrar saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.

Manisa Milletvekili Erkan Akçay…

Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe kanunu, gelirlerin toplanmasına, giderlerin yapılmasına izin ve yetki veren bir kanundur. Bütçe, bir ülkenin mali, ekonomik, sosyal ve siyasal bir aynasıdır ve bütçe kanunu aynı zamanda hükûmetlerin tercihinin de bir yansımasıdır. Bütçeye bakınca hükûmeti görürüz. Bütçe millet malıdır ve hükûmetlere emanettir. Gelirler milletten toplanmaktadır; harcamalar ülkeye, millete, devlete yapılmaktadır. Daha doğrusu, öyle olması gerekir.

2013 yılı bütçesi aynı zamanda 2012 yılıyla bir hesaplaşma ve yüzleşme bütçesidir. 2013 bütçesi, ekonominin yapısal problemlerinin derinleştiği bir ortamda hazırlanmıştır.

Orta vadeli programın hazırlanmasındaki gecikmeler, öngörü hataları, tutmayan hedefler, bir türlü gerçekleşmeyen gerçekleşme tahminleri, her hedefin her tahminin sürekli revize edilmesi, hatta revizenin de tekrar revize edilmesi… Yani revize ede ede revizyonist oldunuz.

Üçüncü çeyrek büyümenin de 1,6 olarak çıkması hepsinin tuzu biberi oldu. Orta vadeli program ve bütçe öngörüleri şimdiden ve hepten çökmüştür. Artık OVP üzerinden bir yoruma gidemeyiz, OVP’yi konuşmak fuzuli bir gayret olur. Bütçenin hazırlık aşamasında ortaya çıkan bu durum, bütçenin görüşülmesi ve uygulanması süreçlerini de sakatlamıştır.

Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleriyle geçen on yılda Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları çözülmek bir yana, sorunlar giderek artmaktadır. Bu durum bütçeyi derinden ve olumsuz şekilde etkilemektedir. Açıklanan her temel gösterge yapısal bozulmaları göstermektedir.

Büyümedeki düşüş eğilimi süreklilik kazanmıştır. Büyümenin dış tasarruflara bağımlılığı devam etmektedir. Büyüme oranı üçüncü çeyrekte 1,6 çıktı ve bütün tahmin ve hedefler geçersiz hâle geldi, yıl sonu 2,5 çıkarsa hepimiz sevineceğiz.

Bütçe açıkları giderek artmaya başlamıştır. Türkiye ikiz açığı, hatta üçüz açığı tartışmaya başlamıştır.

Dolaylı vergilerde artış vardır. 2012’de 66,9 olan dolaylı vergi, 2013’te 68,7’ye yükselmektedir. Bir yıl içinde halkın üstüne 3 defa yüksek oranlı zamlar âdeta dolu gibi yağmıştır.

Enflasyon artışı hız kazanmıştır, hedefin daima yüzde 50 üzerinde gerçekleşmektedir.

Sanayi üretiminde düşüşler görülmektedir. Kapasite kullanım oranları düşmektedir. İmalat sanayisinde teknoloji yoğunluğu düşüktür. Ara malı ithalatına bağımlılık artmaktadır. Yüksek cari açık devam etmektedir.

1923-2002 arasında, seksen yılda, 42 milyar dolar cari açık veren Türkiye, AKP’nin on yılında 335 milyar dolar cari açık vermiştir. Türkiye tasarruf yapamaz hâldedir. Yurt içi tasarrufun millî gelire oranı, 2002’deki 18,6’dan 14,3’lere kadar düşmüştür, kamu dengeleri iyi değildir.

Merkez Bankası Reel Kesim Güven Endeksi azalıyor. Çekte sorunlar artarak devam ediyor. Çiftçiler neredeyse üretim yapamaz hâle gelmiştir.

Hükûmetin bu son dönemlerindeki bazı çelişkilere de dikkatleri çekmekte fayda görüyorum. Büyümedeki hızlı düşüş cari açığı aynı oranla azaltmamaktadır. Büyümenin bir sonucu olan cari açığın aynı zamanda üretim yapısındaki bozulmanın da bir sonucu olduğu yeni yeni anlaşılmaktadır. Birkaç yıl öncesine kadar, ancak yüksek cari açıkla büyürken şimdi yüksek cari açığa rağmen büyüyememe gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yüksek cari açığa yüksek bütçe açıkları da eklenmeye başladı. Cari açık biraz düşüyor, bütçe açığı daha fazla yükseliyor. Büyümedeki büyük düşüşe rağmen işsizlik oranının azaldığını söyleyen resmî açıklamalar bizi gerçekten şaşırtmaktadır. 2011 yılında Türkiye yüzde 8,5 büyüdü, işsizlik de yüzde 9,8; 2012’de büyüme 3’üncü çeyrekte 1,6 ya düştü, işsizlik de 8,8’e düştü; bugün itibarıyla da 9,1 olarak, eylül ayı itibarıyla, işsizlik açıklandı. Sizce bu işte bir çelişki veya bir sihirbazlık yok mu? Hem büyüme düşüyor hem işsizlik düşüyor. Bu nasıl oluyor? Bu konuda Hükûmetin mutlaka bir açıklama yapması gerekmektedir.

Ekonomide büyüme ve durgunluk gibi birbirine aykırı iki anlayışın aynı Hükûmet üyeleri tarafından gaz-fren tartışmalarıyla tavsiye edilmesi ekonomi yönetimindeki uyumsuzluğu göstermektedir. AKP’nin on yılının yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 5, on yılda toplam yüzde 50 yapar, bunu kümülatif alırsak biraz daha yükselir. İktidar diyor ki: “2002 yılında millî gelir 3.492 dolardı, biz bunu 10.873 dolara çıkardık yani 3 kat artırdık.” On yılda yüzde 50 civarında büyüme var ancak “3 katı katlanan bir millî gelir var.” diyorsunuz. Bu nasıl oluyor? 2013 Programı’na baktığımızda görüyoruz, sayfa 16. 1998 sabit ve gerçek fiyatlara göre 2002 yılında kişi başına gelir 4.225 dolar, 2012 yıl sonu için bu 6.089 dolar yani aslında sadece yüzde 43 artmış. Millî gelirde, gayrisafi yurt içi hasılada yabancıların parası da var yani bir nevi, el parasıyla düğün yapılmaktadır.

Sayın Hükûmet, isterseniz “Millî geliri 5’e katladık.” deyiniz. Bizce pek bir mahzuru da yok, anlamı da yok çünkü. Yalnız, bu millî gelir artışını vatandaşımız kendi cebinde, yaşam kalitesinde ve refah düzeyinde görememektedir. Gerek Sayın Başbakan gerekse Sayın Maliye Bakanı bütçe sunumlarında, konuşmalarında satın alma gücüne ilişkin bazı mukayeselerde bulundu ve tablolar hâlinde, bazı ücretlerle, örneğin asgari ücretle bazı ürünlerin satın alma miktarları 2002-2012 yılı itibarıyla mukayese edildi ve bu sunumda denildi ki: “Asgari ücret 2002 Aralıkta 184 Türk lirası idi, 2012 Aralıkta 740 Türk lirasına çıktı ve asgari ücreti yüzde 301 oranında artırdık.” diyorsunuz. Evet, 2002 Aralıkta asgari ücret 184 liraydı ama 2003 Ocakta asgari ücret 226 Türk lirasıydı, bunu dikkate almıyorsunuz. Bunu da anlayışla karşılayalım ancak bu hesapla kendinize hemen yüzde 22 avantaj sağlıyorsunuz, bunu da not edelim.

İkinci olarak, şimdiki asgari ücrete, yani 740 liraya 66 lira tutarında asgari geçim indirimini de dâhil ederek “740 lira” diyorsunuz. Buradan da kendinize yüzde 9 avantaj sağlıyorsunuz, buna da tamam ama 2002’nin 184 Türk lirası tutarındaki asgari ücretinde de yaklaşık yüzde 5 tutarında vergi iadesi vardı, bunu hiç dikkate almıyorsunuz. Bu, biraz fazla insafsızlık oluyor.

Neyse, bu konunun üzerinde fazla durmayalım. Gelin, bir de şöyle bir hesap yapalım; bence asıl yapılması gereken hesap o. “2012 Kasımında 740 TL asgari ücretle 289 kilogram ekmek, 316 litre süt, 30 kilogram et, 236 kilogram mercimek, vesaire alınabiliyor.” demek, aslında, üreticinin perişanlığını da bir başka şekilde itiraf etmek demektir. Üretici, sütünü sudan ucuz satıyor ve kazanamıyor. Çünkü, girdi maliyetleri çok yüksek. İkincisi de, bu mukayeselerle açlık ve yoksulluk sınırları görmezden geliniyor, bunları görmezden gelemeyiz. Açlık sınırı bugün 958 lira, yoksulluk sınırı 3.120 Türk lirasıdır. Bu mukayeseyi de mutlaka yapmamız gerekir.

Değerli milletvekilleri, biz kendi mukayesemize devam edelim. 2002’de 184 Türk lirası asgari ücretle 6,5 adet çeyrek altın alınabiliyordu, şimdi ise 4,3 adet çeyrek altın alınabiliyor; neredeyse yarı yarıya bu çeyrek altın alımında azalma var.

Diğer bir husus, 2002’de 3,5 kilogram buğdayla 1 litre mazot alınabiliyordu, şimdi ise 7 kilogram buğdayla 1 litre mazot alınabiliyor. 2002’de 1 kilogram veya 1 kilogram 100 gram kuru üzüm satarak Manisalı çiftçi 1 litre mazot alabiliyordu; şimdi 1,5 kilo kuru üzüm satarak 1 litre mazot alabiliyor. 2002’de 2 kilogram pamukla 1 litre mazot alınırken şimdi 3 kilogram pamukla 1 litre mazot ancak alınabiliyor. 2002’de 4,5 kilogram mısırla 1 litre mazot, şimdiyse 7 kilogram mısırla 1 litre mazot alınabiliyor.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetin yaptığı bu propaganda bir zamanlar televizyonlardaki gazoz reklamı gibi, reklamda diyor ki: “İmaj hiçbir şeydir, susuzluk her şeydir.” Bu imajı ilanihaye sürdürmek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın geri kalan bu bölümünde de Maliye Bakanlığı çalışanlarının bazı sorunlarına kısaca temas etmek istiyorum. 

Maliye Bakanlığında çalışma barışı ve huzur bozulmuştur değerli arkadaşlar. Çeşitli birimlerde 27 bin civarında şef, memur, veri hazırlama kontrol işletmeni, yoklama memuru, tahsildar, icra memuru çalışmaktadır. Bunların bir kısmı iki yıllık yüksekokul, bir kısmı maliye meslek lisesi ve maliye kursu mezunudur. Bu personelin büyük çoğunluğunun hizmet süreleri on beş yılın üzerindedir ancak bu personelin hizmetleri, verimlilikleri ve yeterlilikleri hiç dikkate alınmamaktadır. Aynı birimde, aynı serviste, yan yana masalarda, aynı işi aynı sorumlulukla yaptıkları hâlde, çalışanlar arasında büyük ücret farklılıkları bulunmaktadır. Bu ücret farklılıkları 1.000-1.200 lira arasında olabilmektedir. Bu, eşit işe eşit ücret ilkesine aykırıdır ve haksızlıktır. Bu, eşit işe eşit ücret değil, eşit unvana eşit ücret uygulamasına dönmüştür. Bu bahsettiğim personel yaptıkları işin uzmanıdır ancak öğrenim durumları dört yıllık olmadığı için uzmanlık sınavlarına girememişlerdir. Bu çalışanların hakları hakkaniyete uygun bir formülle mutlaka verilmelidir ve özlük hakları düzeltilmelidir. Maliye Bakanlığında Gelir İdaresinde çalışan müdür, vergi dairesi müdürü ve müdür yardımcısı, gelir uzmanı, şef ve memurların özlük hakları bir karmaşaya dönmüştür. Vergi incelemelerinin yaklaşık yüzde 40’ı vergi dairesi müdürleri tarafından yapılmaktadır. Vergi davalarında savunma yaparak dava dosyasını takip eden vergi dairesi müdürleridir. Bunlar, uzlaşma komisyonu başkanıdırlar, “muhasebe yetkilisi” ve “sayman” sıfatıyla Sayıştaya hesap vermektedirler. Çalışanların ve idarecilerin bu sorunları çözülmezse etkin ve verimli bir vergi dairesi sağlanamayacağı gibi, şevk ve heyecanı kırılmış çalışanlardan oluşan bir kadro ile 5345 sayılı Kanun’la hedeflenen görevlerin gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır.

Bu düşüncelerle, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen.

Buyurunuz Sayın Belen. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı bütçesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, 57’nci Hükûmet tarafından yasalaştırılmış fakat AKP hükûmetlerince on yılda 57 defa değiştirilerek istisna ve muafiyet sayısı 6’dan 60’a çıkarılmıştır. İstisna ve muafiyetlerin bazıları özellikle dikkat çekmektedir. Bunlar, FATİH Projesi, Marmaray, demir yolları, hızlı tren ihaleleri, BOTAŞ alımları, MİT, MASAK, spor federasyonları ve kömür dağıtımı ihaleleridir. Şu anda, kamu ihalelerinin sadece yüzde 4’ü kurumun denetimine tabidir. Bu istisna ve muafiyetlerden dolayı kurum ve kanuna tabi olmak bir istisna hâline gelmiş, kurumun varlığının bir önemi kalmamıştır.

Gelir bütçesine gelince, 2013 yılında yüzde 4 büyüme ve yüzde 5,3 enflasyon hedeflenmiş, buna karşılık vergi gelirlerinde yüzde 14 artış öngörülmüştür. Bu da önümüzdeki yılda Hükûmetin adil bir vergileme olmayan dolaylı vergileri artıracağını ve kümesteki tavuklara da daha büyük yumurta yumurtlatma zorunluluğu getireceğinin işaretidir.

Maliye Bakanlığı, Gelir Vergisi ve Vergi Usul Kanunu başta olmak üzere, temel vergi kanunlarının yeni baştan düzenleneceğini açıkladı. Umarım ki bu düzenlemeler yapılırken, Bakanlığın ücretsiz ve kadrosuz elemanı gibi gördüğü mali müşavirlerin üst kuruluşu olan ve benim de mali müşavir olarak üyesi olduğum TÜRMOB başta olmak üzere uygulayıcıların görüş ve önerileri dikkate alınır, çünkü biliyoruz ki uygulamayı yapanların, sorunları yaşayanların görüş ve düşünceleri bu düzenlemelere yansıtılmadığı sürece sorunlar çözülemiyor, aksine katlanarak artıyor.

Yeni Türk Ticaret Kanunu’yla ülkemizde, dünyada örneği olmayan, hem düzenleyen hem denetleyen, tüm yetkileri elinde bulunduran Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu oluşturuldu.

Bu kurum, ülkemizde muhasebe, finansal raporlama, bağımsız denetimin yaygınlaşması için var olan bir kuruluş olması gerekirken, kuruluş sebebi olan gözetim görevinden ziyade, kendini meslek örgütü yerine koyarak yeni bir mesleki kuruluş gibi çalışmalara yoğunlaşmaktadır.

Bizler, burada ne kadar mükemmel düzenlemeler yaparsak yapalım, bu düzenlemeleri hayata geçirmekle görevli kurumlar görevlerini yerine getirmezse uygulama ayağında büyük sorunlar ortaya çıkabiliyor.

Ticari hayatımızı ilgilendiren vergi mevzuatının ve sosyal güvenliği ilgilendiren düzenlemelerin ülkemizde uygulayıcısı mali müşavirlerdir. Bu tür düzenlemelerde, TÜRMOB’un yirmi üç yıllık bilgi ve deneyiminden istifade edilmesi ve iş birliği içinde tecrübelerinin paylaşılması gerekir. 84 meslek odası ve 89 bin üyesiyle TÜRMOB, Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin hazırlık aşamasından itibaren yer almalıdır. Muhasebe mesleğinin üst birliği olarak uluslararası uygulamalarda TÜRMOB’la istişare hâlinde bulunulması ve uygulamanın birlikte yürütülmesi gerekmektedir.

Bağımsız denetçi eğitim ve sınav organizasyonları ayrı ve özel bir eğitim, deneyim gerektiren konulardır. Bu deneyim yirmi üç yıllık staj, sınav ve eğitim uygulamaları ile TÜRMOB da mevcuttur. Kamu kurumları ve üniversitelerin yanı sıra eğitimi verecek kurumların arasına yirmi üç yıldır eğitim veren TÜRMOB da alınmalı ve öngörülen denetçilik sınavları mevcut uygulamada yürütülen mesleki yeterlilik sınavlarında olduğu gibi TÜRMOB, Bakanlık ve üniversite temsilcilerinin oluşturduğu bir komisyon tarafından yapılmalıdır.

Serbest muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavir mesleki yeterlilik sınavlarında hakkı dolan aday meslek mensupları için ek sınav hakkı verilmelidir.

Serbest meslek faaliyetlerinde katma değer vergisini doğuran olay tahsilata bağlanmalı, bu çerçevede Gelir Vergisi Kanunu’nun 67’nci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesi arasındaki çelişkiyi düzeltici yasal düzenleme mutlaka yapılarak, serbest meslek erbabının hizmeti karşılığı alamadıkları hatta belki de hiç alamayacakları bir paranın KDV’sini ödemek zorunda bırakılmaması sağlanmalıdır.

Mali müşavirlerin ücret tahsilatı kolaylaştırılmalı ve müşteriyle arasında yapılan sözleşmenin imzalandığı anda ödemenin bir belgeye bağlanması zorunluluğu getirilmeli ve bu konuda Maliye Bakanlığı gerekli yasal düzenlemeyi yapmalıdır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun genel gider kavramı daha açık yazılmalı, serbest meslek faaliyeti ile ilgili temsil, ağırlama giderlerinin gider yazılabileceği kanunda açıkça belirtilmelidir.

Maliye denetim elemanlarının mükellef nezdinde yürüttükleri incelemelerde ve özellikle tutanağın yazılması aşamasında mutlaka meslek mensubunun bulunması sağlanmalıdır.

Mali tatil uygulaması olan 1-20 temmuz tarihleri arasında idareye bağlı hiçbir birim mükellef inceleme amaçlı turne programı yapmamalıdır.

Vergi hukukunda öteden beri olan uzlaşma müessesesinin tamamı maliye elemanlarından oluşan uzlaşma komisyonlarına en az bir üye TÜRMOB’a bağlı odalar tarafından görevlendirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleri özelleştirme faaliyetlerinde de sınıfta kalmış ve yapılan usulsüzlükler, yolsuzluklar sebebiyle, bütçesine koyduğu hedefleri tutturamamıştır. Hükûmet son on yılda, başta TELEKOM, TEKEL, rafineriler, elektrik, sigara, alkol, tuz, limanlar ve diğer sektörlerdeki hemen hemen tüm kamusal varlıkları hızla ve ölçüsüz bir şekilde, yerli-yabancı ayırmadan özelleştirmekte, millî kuruluşlar böylece yerliden yabancıya doğru el değiştirmektedir. Başarısız özelleştirmenin son örneği, köprüler ile birlikte 2000 kilometre otoyolun bugün ihaleye çıkılması şeklidir. Bu ihalenin hazırlık sürecinde Sayın Maliye Bakanımızın kontrol edemediği Özelleştirme İdaresi tam anlamıyla çuvallamış ve ihale açıldıktan sonra, teklif alınıncaya kadar şartnamede 6-7 defa değiştirme yapılmıştır. Mademki hazır değilsiniz neden bu kadar aceleyle ihaleye çıkıyorsunuz ve yerli-yabancı tüm yatırımcıların alay konusu hâline geliyorsunuz? Bu acele neden? 2012 yılı bütçesindeki açıkları kapatmak için mi? Özelleştirme İdaresi burada Sayın Bakanı ve Hükûmeti yanlış yönlendirmiştir.

Sayın milletvekilleri, Osmanlı Devleti’nin son döneminde, sarayın ve devletin borçlarını ödeyebilmek için başvurulan borçlanmalar neticesinde kapitülasyonlar ilan edilmiş ve bu kapitülasyonlar Osmanlı Devleti’nin sonunu getirmiştir. Böyle devam ederse, tüm işletme hakkı devirleri, imtiyaz sözleşmeleri ve özelleştirmeler Hükûmetin “AK” kapitülasyonları olmaya adaydır. Bu çok tehlikeli bir gidiştir ve ölçü kaçırılmaktadır.

Özelleştirmede amaç, devletin ekonomiye doğrudan müdahalesinin sınırlandırılması, verimliliğin artırılması, ekonomide rekabet ortamının tesisi, kamu maliyesi üzerindeki yükün hafifletilerek kaynakların etkin kullanılması, üretim ve istihdam artışının sağlanması, teknoloji transferi ve ihracat kapasitesinin geliştirilmesi, sermayenin tabana yayılmasıdır. Bu mantıkla yapılan özelleştirmeye Milliyetçi Hareket Partisi de karşı değildir. Parti programında özelleştirmeyle ilgili yaklaşımını da net bir şekilde ortaya koyan Milliyetçi Hareket Partisi, üretim ve istihdam artışı sağlayan, halka arz yöntemiyle yapılan ve mülkiyetin tabana yayıldığı, satış sonucunda bu kuruluşlarda çalışanların mağdur edilmediği bir özelleştirme politikasını da her zaman desteklemiştir. Ancak, Milliyetçi Hareket Partisi özelleştirmeler sonucunda yeni tekellerin oluşması, stratejik kuruluşların yabancılara satılması, şeffaflıktan uzaklaşılması, kamu üzerinde yük teşkil etmeyen kuruluşların satılmaması konusunda hassastır. Bu hassasiyetler başta AKP olmak üzere bazı çıkar çevrelerini de rahatsız etmektedir.

Özelleştirme politikalarında dikkat edilmesi gereken bir nokta da öncelikle halka arz yoluyla özelleştirme sisteminin uygulanması, sermayenin tabana yayılmasıdır. Devlet tekellerinin yerini özel sektör tekellerinin almasını önleyecek piyasa düzenleyici çalışmalar etkinleştirilmeli ve rekabetçi piyasaların oluşması sağlanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken sizi, Genel Kurulu ve büyük Türk milletini saygıyla selamlar, 2013 yılı bütçesinin hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Belen.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Soydan.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi  saygıyla selamlıyorum.

Sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilmesi sağlıklı bir çevreyle mümkündür. İnsanoğlunun yeryüzünde yaşamaya ve kendisine ait bir çevre oluşturmaya başlamasından bu yana insan ve doğa arasındaki denge gittikçe bozulmuştur. Özellikle sanayileşme sonrası ekolojik dengeyi süratle bozarak çevre sorunları yaratan insan, bu sorunların kendi yaşamını, kendi sağlığını olumsuz yönde etkilemesi üzerine çevreyi korumanın gerekliliğini kavramıştır. Bu nedenle, öncelikle çevreye, toprağa, suya, havaya bakış açımızı ve anlayışımızı değiştirmek, yenilemek zorundayız.

Sayın milletvekilleri, gelişmiş toplumlardaki çevre ve doğa bilincinin toplumumuzda yerleşmesi konusunda öncelikli olarak ilgili Bakanlığa ve hepimize görevler düşmektedir. Hepimizin bildiği bir Kızılderili atasözü “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” der. Yaşamı yok eden, doğal varlıkların önemini ve değerini görmezden gelen, insanlığın devamı için zorunlu olan toprağı ve suyu kaybeden toplumlar yok olmaya mahkûmdur. Doğal kaynaklarını yok eden bir toplum gıdasını üretemez ve kendi yaşamını kendisi sonlandırır. Hem doğamızı korumanın hem açlıkla mücadele etmenin hem de kaliteli ve güvenli gıdaya ulaşmanın yolu doğayla bütünleşik ve sürdürülebilir bir yaşam kurmaktır. Atalarımızın “Toprağını hor gören yarınını zor görür.” sözünü hiç unutmamalıyız. Bugün hiçbirimizin yüzleşmek istemediği bir çalışmanın sonuçlarını paylaşmak istiyorum: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne göre dünya genelinde 1 milyar insan kronik açlık çekiyor ve her gün 10.000’den fazla insan açlıktan ölüyor.

Sayın milletvekilleri, hükûmetin uygulamaları ve AKP’nin çevre ve doğa anlayışı sonucu ülkemizin dört bir yanında yaşanan çevre felaketleri geleceğimizi tehdit etmektedir. Çevreyi yok sayan acımasız ve vahşi sermayenin öncülüğünde, topraklarımız, suyumuz ve havamız yani geleceğimiz yok edilmektedir. HES’ler Karadeniz Bölgemizin kanayan yarası olmuştur. Plansız ve yanlış yerlerde kurulan HES’ler endemik bitkilerin yaşamını sonlandırıyor, dereleri kurutuyor, dereler akmaz hâle geliyor. Trakya’da Ergene Nehri’nden zehir akıyor. Sanayi atıkları bölgede ciddi tehdit oluşturuyor. Turgutlu Çaldağ’da maden şirketleri dünyanın en verimli topraklarını ve ormanlarını yok ediyor. Afyon Beyyazı’da taş ocakları halkın sağlığını tehdit ediyor. Balıkesir Balya’da seksen yıl önce yapılan maden arama faaliyetleri seksen yıl sonra yani bugün hâlâ yaşamı tehdit ediyor. Küçük Menderes Nehri’ndeki kirlilik biyolojik çeşitliliği ve bölgede yaşayanların sağlığını tehdit ediyor. Dünyanın eşsiz doğa cenneti Kazdağları uluslararası maden şirketlerinin istilasına uğramıştır. Bölgede 2,5 milyon insanın temiz su temin ettiği, milyonlarca üreticinin geçimini sağladığı tarih ve kültür cenneti Kazdağlarındaki tahribat her geçen gün, her geçen dakika daha da artıyor. Gelişmiş ülkelerin kendi ülkesinde kurulmasına izin vermediği eski teknolojiye sahip çimento fabrikaları, demir çelik fabrikaları, termik santraller çevreyi acımasızca tahrip etmektedir.

Sayın milletvekilleri, dünyanın ve ülkemizin kötü günler yaşamaması ve doğal kaynaklarımızı bir daha geri dönmeyecek şekilde kaybetmemek için mücadele etmeliyiz. 7’den 70’e tüm toplumda ve tüm kurum ve kuruluşlarda yeni bir anlayış, yeni bir bakış açısı, çevre bilinci yaratmak zorundayız ama bu anlayış, kesinlikle, AKP’nin on yıldır sahip olduğu anlayış olmamalıdır.

Sayın Başbakan bir saat on dakikalık bütçe görüşmesinde çevre ve çevre bilinci hakkında hiçbir şey söylemediği gibi, 6.658 kelimeden oluşan konuşmasında bir kelime bile çevreye değinmemiştir. Sayın Başbakan çevreyi ya unutmuş ya da soluduğu havayı, içtiği suyu, beslendiği toprağı yok sayıyor veya “çevre” deyince aklına yakın çevresi ve yandaşları geliyor.

Sayın Başbakana önerimiz yakın çevresiyle birlikte dünyanın eşsiz coğrafyası, oksijen deposu Kazdağlarını, Kazdağlarında yaşayan vatandaşlarımızı bir kez olsun ziyaret etmesidir. Sayın Başbakanın hiç şüphesi olmasın Kazdağlarında yaşayanların misafirperverliği, dünyanın öteki ucundaki sultanlardan daha sıcak ve daha candan olacaktır. Ama dikkat etsin, Ekonomi Bakanı gibi, Kazdağlarında maden arayan firmaların tahsis ettiği uçakla gelmesin.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı “Su hayattır” diye kampanyalar yapıyor ama unutmayalım ki bu  kampanyaları yapanların izniyle 1 gram altın çıkarmak için 3 ton su harcanıyor ve bu su, siyanürle zehirlenerek doğaya salınıyor. Yani AKP Hükûmeti, bir yandan “Su hayattır” diyor öte yandan sadece 1 gram altın için 3 ton suyu zehirleyerek doğaya bırakıyor, yaşamı tehdit ediyor.

Sayın milletvekilleri, geçen yılki bütçe konuşmamda dikkat çektiğim ve geçen yıl zaman zaman eşik değerleri aşan kirlilik oranları karşısında, Ankara’nın havasını temizlemek için son bir yılda Çevre Bakanlığı ve ilgili kuruluşların neler yaptığını tüm Ankaralılar merak ediyor. Bakanlık, Ankara havasının ölçüm sonuçlarındaki bazı kirlilik değerlerini geçen yıl olduğu gibi web sayfasından zaman zaman kaldırarak mı temizlemeyi düşünüyor?

Sayın Bakana bir önerim de, AKP’li milletvekili arkadaşlarınızın büyük bir çoğunluğunun yaşadığı Çukurambar ve Yüzüncüyıl semtlerine de hava ölçüm cihazı koyunuz. Belki vatandaştan vazgeçmişsinizdir ama hiç olmazsa kendi milletvekillerinizin sağlığı için bunu yaparsınız.

Sayın milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin on yıldır uyguladığı çevre politikaları, çevre  anlayışı doğrultusunda hazırlanan 2013 yılı bütçesine “hayır” oyu veriyoruz ve bütçenin sadece AKP’nin kendi çevresine fayda getireceğine inanıyoruz. Hükûmetin ve Bakanlığın ekonomik rantı çevreden daha önemli gören anlayışına rağmen bizler, sizin de soluduğunuz havayı, içtiğiniz suyu, beslendiğiniz toprağı korumaya devam edeceğiz.

Sayın Başbakan dâhil hiç kimse, yaşamın kendisi olan doğal kaynaklarımızı yok sayamaz. Toprağı, havayı, suyu yok saymak, çevreyi yok saymak, yaşamı, geleceği yok saymaktır. Uçmuyorsa kuşlar, ölüyorsa balıklar, nasıl yaşar insanlar?

Sayın milletvekilleri, sözlerimi önemli bir gerçeği vurgulayarak bitirmek istiyorum: Yüz yıllara egemen olmak için petrol kaynaklarına, bin yıllara egemen olmak için su kaynaklarına sahip olmak gerekir. Zam ve zulmün son bulduğu, zindanların boşaldığı, çevreyle barışık bir büyüme, yaşanılır bir çevre dileğiyle, aydınlık günler diliyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Soydan.

Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Köprülü.

CHP GRUBU ADINA EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Türkiye'nin geleceğe dönük bir çevre politikasının olmaması ve tabii ki AKP’nin de bu konudaki zaafları ve yanlışları, çoğu noktada da gösterilen acziyet, doğal ve kültürel ve tabii ki yaşamsal alanlarımızı tahrip etmektedir. Ancak, şu da çok açıktır ki bu tahrip ve talan süreci, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı diye bir bakanlığın kurulması ve başına da çevreyle hiçbir ilgisi olmayan, inşaat konusunda uzman bir bakanın gelmesiyle de tavan yapmıştır. Bugün Türkiye’yi, sözde, dünyanın ilk 10 ekonomisine sokacakları yalanını atanlar, herhâlde, inşaatlardan sorumlu bakanının başkanlığındaki bakanlığın, 2012 yılında Türkiye’yi Dünya Çevre Endeksi’nde 132 ülke arasında 109’uncu sıra yaptığının da farkındadırlar. 2010 yılında 77’nci olan Türkiye, son iki yılda 32 sıra birden gerilemiştir. Bu hızla da giderse, herhâlde, yakında Sayın Bakan, Türkiye’ye sonunculuğu da yakalatacak ve kendi deyimiyle, misyonunu tamamlayıp, emekli olup torunlarına da daha fazla zaman ayıracaktır.

Değerli milletvekilleri, tablonun böyle gerçekleşmesi hiç de şaşırtıcı değil. Ben, sizlerin huzurunda Sayın Bakana bir kez daha soracağım ama kendisi konuyu zaten çok iyi biliyor fakat bugüne kadar hep alakasız bir biçimde cevaplar verdi.

Şimdi, Sayın Bakan, elimde bir belge var, bu bir üretim lisansı, EPDK tarafından verilmiş. Bu belge, tarım arazisinde, bir faaliyet için zorunlu ve faaliyetlerin sınırını ve amacını gösteren bir belge. Diyor ki belge “Siz bu arazide yalnız çöp gazından elektrik üretebilirsiniz.” Bu, bu kadar açık ve net olmasına rağmen -bu da bakanlığınızın ÇED dosyası, bakanlığınız buna ÇED olumlu belgesi vermiş- yetki ve amacı bu olmasına rağmen firmaya demiş ki: “Yılda 40 bin tane tehlikeli varili sen bu yerde temizleyebilirsin, tıbbi atıkları, aküleri, pilleri, tehlikeli aklınıza ne geliyorsa buraya gömebilirsin. Eski lastikleri sen topla, bunların atık yağlarını çıkar piyasaya da sat.”

Şimdi Sayın Bakan, ben size bir kez daha soracağım. Şimdi, size faaliyet alanını da gösterdim, ÇED belgesini de gösterdim. Buna “ÇED olumludur” belgesi vermiş bakanlığınız. Şimdi, siz bu faaliyetlere “ÇED olumludur.” diyorsanız kendinizi nasıl hâlen daha çevreden sorumlu bir bakan olarak görüyorsunuz, gerçekten şaşıyorum.

Sonra daha da enteresanı, Çorlu’daki belediye, buradaki haksızlığı, yanlışlığı görüp buna izin vermeyince, elinizde KHK ile çıkardığınız yetkiye dayanarak belediyeye bir de dikte ediyorsunuz, “Bunu buraya yapacaksın.” diyorsunuz. Ben araştırmanız kolay olsun diye söyleyeyim, Çorlu Katı Atık Bertaraf Tesisinden bahsediyorum.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, özellikle, iktidar partisinin grubunun milletvekilleri; neden Dünya Çevre Endeksi’nde sonunculuğa yürüdüğümüzü anlatıyorum. Bakın bir örnek daha vereyim, gene kendi bölgemden: Tekirdağ ilinin Şarköy ve Muratlı ilçeleri var. Bu ilçelerde tabii ki 1/100 binlik ve 25 binlik planlar var. Bu planlarda orman sahası ve tarımsal niteliği korunacak arazi olarak kayıtlı bulunan yerlere santral yapmak istiyorsunuz. Planlarda ve gerçek durumda burası orman arazisi, diğeri de tarımsal niteliği korunacak saha -böyle olduğunu açık olarak da gösteririm imar planlarından- ama bunların planlarda nasıl kayıtlı olduğunun hiçbir önemi yok. Yereldeki belediyelerin, il özel idarelerinin ne karar aldığının hiçbir önemi yok. Bakanlığınızda ÇED süreçleri hemen başlıyor. KHK’yla üzerinize aldığınız imar planlarını değiştirme yetkisiyle birdenbire orman arazisi santral arazisine dönüyor bir gecede, birdenbire tarım arazileri termik santral alanlarına dönüştürülüyor, o kadar kolay ki. Yani Bakanlığınızda “Değiştir planı, hemen yap inşaatı.” Bu kadar kolay. Tarım arazisi, orman arazisi, hiç önemli değil, yeter ki inşaat olsun da ne olursa olsun.

Ben, bir kez daha söyleyeceğim: Sayın Bakan, Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı, siz çevreden sorumlu olduğunuzun farkında mısınız? Çok açık söylüyorum: Sayın Bakanın kurucu olduğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığında değil çevre, “çevre”nin adı bile kirlenmiştir. Daha da açık söylüyorum: Bence bu Bakanlığın adını da değiştirmek lazım, bu Bakanlığın ismindeki “çevre”yi kaldırmak lazım. Mesela, faaliyetlerle çok daha uyumlu, yapılanlarla çok daha uyumlu, “ranttan sorumlu bir bakanlık” olabilir; mesela, “imar planı değişikliklerinden sorumlu bir bakanlık” olabilir ama bir kez daha söylüyorum, en son olacak çevreden sorumlu bir bakanlıktır.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu bütçenin içinde çevreyi görmüyoruz, şehircilik noktasında herhangi bir ilke ve bir nüans görmüyoruz. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu bütçeye ret oyu vereceğimizi saygılarımızla belirtir, Genel Kurulu da selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köprülü.

Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan.

Buyurunuz Sayın Kaplan.

CHP GRUBU ADINA MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Küresel iklim değişikliğinin dünyada getireceği sonuçların tehlikesini ve önemini dünyada birçok ülke fark edip tedbir alırken biz hâlâ bir ciddiyetten uzağız. Bu tehlikenin ekonomik krizden de daha tehlikeli olduğunu bilmenizi isterim.

Değerli milletvekilleri, dünyada ve bizde çevre farklı algılanmaktadır. Dünyada çevre deyince, küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim değişikliklerinin sonuçlarını azaltmayı ve ortadan kaldırmayı hedeflerken, bir yandan da su ve orman alanlarının zenginleştirilmesi, biyoçeşitliliğin arttırılması, ekolojik dengenin ve yaşanabilecek dünyanın korunması esas alınmaktadır. Biz de ise çevre, birinci sınıf tarım arazilerini sanayiye açmak, yüksek binalar ve gökdelenler dikmek, suyu ticarileştirmek, orman arazilerini rantiyecilere pazarlamak için yasalar çıkarmak, “kentsel dönüşüm” adı altında alanları imara açarak rant kapısı oluşturmak, ormanları yok ederek maden ocakları açmak gibi algı oluşuyor.

Bildiğiniz gibi Türkiye 2009 yılında Kyoto Protokolü’ne imza attı. Ancak neresinde ne yapacağız, henüz belli değil. Bakanlık diyor ki: “2012 yılının sonuna kadar herhangi bir yükümlülüğümüz yok. 2013 ile 2020 arasında da ben sekretarya çalışması yaparım, ondan sonrası Allah kerim.”

Bakın, aynı dönemde, 2010 yılında, Birleşmiş Ülkeler Çevre Platformu şu kararı alıyor, diyor ki: “Küresel ısınmanın 2 derece altta tutulabilmesi için gelişmiş ülkelerin, karbondioksit salımını 2020’de yüzde 40, 2050’de yüzde 80 azaltmaları gerekiyor.” Biz ne yapıyoruz? Sayenizde 2020’den sonra düşünmeye başlayacağız.

Sayın Bakanım size söylüyorum: Kyoto’ya imza atmak, taraf olmak, yükümlülüğü yerine getirmek demektir. Sera gazı salımını azaltmayacaksanız bile karbon salımı yüksek teknolojilerin yatırımından vazgeçeceksiniz. Bir taraftan diyorsunuz ki, “Kyoto’ya imza attım.”, bir taraftan da hâlâ kömürle çalışan termik santraller kurmaya devam ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bilmenizi istediğim bir önemli konu daha var. Türkiye son on yılda Avrupa’da, doğal kaynaklarını en hızlı tüketen ve karbon emisyonu en hızlı artan ülke konumundadır.

Sayın Bakanım, size bir önerim var: Gelin, Bakanlığın adındaki “çevre” sözcüğünü çıkarın. Çünkü siz çevreyi koruma adına hiçbir şey ama hiçbir şey yapmıyorsunuz. Uygulamalarınızda çevreyi korumadan ziyade, şehircilik ve kentleşmeyle ilgili tedbirler alıyorsunuz. Zaten müteahhitlikten geliyorsunuz. İnsanların barınma gereksinmelerini gidermek ve yoksullara sosyal konut üretmek için oluşturulan TOKİ, sizin idareciliğinizde devlet olanaklarıyla müteahhitliğe ve rant projeleri ihalelerini yapan bir kuruluşa dönüştürüldü.

Kanun hükmünde kararnameyle Tapu ve Kadastroyu kendinize bağladınız, orman arazilerini 2/B yasasıyla rantiyecilere pazarladınız. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’la da âdeta Türkiye'nin tapusunu kendinize aldınız. Tek başınıza dilediğiniz yeri yıkma, dilediğiniz yeri imara açma, dilediğinizi projelendirme, dilediğiniz yere inşaat açmayı sorumluluğunuz hâline getirdiniz, nasıl olsa size soran yok, denetleyeniniz yok, hesap soranınız yok. Üstelik, bunları yaparken de Kamu İhale Kanunu’nu da bir tarafa koymayı bir beceri sandınız. Onun içindir ki anımsatmak istiyorum: Samsun’da dere ağzına yaptığınız konutların bedelini selde yaşamını yitiren 11 yurttaşımız ödedi. Sorumlusu kim? Bence sizsiniz. Siz üstünüze alınır mısınız bilmem ama nedeni sizsiniz.

Yine, anımsatmak istiyorum size: Siz Van depreminde şöyle bir cümle kullandınız: “Ben bir mühendis olarak… Artık bu büyük depremden sonra bir daha deprem olmayacak, evlerinize geçin, oturun.” dedikten sonra yaşanan ikinci deprem sonrası 10 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Hiç mi sorumluluk almadınız, hiç mi vicdanınız sızlamadı?

Bakanlığınız ve iktidarınızda -hedefiniz- birinci sınıf tarım arazilerini sanayiye açan, siz değil misiniz? Yine, ormanlarımızı uluslararası maden işletmecilerine pazarlayarak milyonlarca ağacın kesilmesine neden olan, siz değil misiniz? Yeşili yok eden, suyu şirketlere pazarlayan, siz değil misiniz? Hayalinizdeki yüksek binaları gerçekleştirmek uğruna, doğanın yok olmasına neden olan, siz değil misiniz? Üzülerek ifade edeyim: Bu, sizsiniz. Eğer anımsatsam: Bakın, şu resimde gördüğünüz Kocaeli ili Kartepe ilçesi Maşukiye beldesi, yeşilden bir cennet, Sapanca Gölü’nün su havzası. Burayı taş ocaklarına feda ediyorsunuz.

Yine bir resim daha göstereyim: Bu da Dilovası; etrafında sanayi kuruluşlarıyla âdeta insanların yaşam alanlarını daraltan ve nefes almalarını yok eden Dilovası’nın durumu.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Bizim dönemimizde hiçbirisi olmadı. Sayın Kaplan, hiçbir tanesi bizim dönemimizde olmadı.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Sayın Bakanım, gelin, çevreyi bakanlığa, bu bakanlığa feda etmeyin. Yaşanacak bir başka dünyamız yok. Çocuklarımızın geleceği için bunu korumak zorundayız. Yarın çok geç kalmış olacağız, geç kalmadan bu çevreyi korumak hepimizin görevi.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu.

Buyurunuz Sayın Dudu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEVLÜT DUDU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

AKP döneminde uygulanan vergi politikasının iki önemli yönelişi olmuştur. Bunlardan birincisi: AKP döneminde toplumun vergi yükünün giderek artırılmasıdır. Ödenen vergilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranının artışı, giderek dikkat çekici bir hâle gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, toplumun gelir, servet ve harcamalarından ödediği verginin artış hızı, gayrisafi yurt içi hasıla artış hızının üzerindedir. 2002’de yüzde 17 olan vergi yükü, 2012’de yüzde 21,5 düzeyindedir. 2013’te de yüzde 22’yi aşacağı öngörülmektedir.

İkinci önemli yöneliş, vergi gelirleri içindeki dolaylı vergi gelirlerinin payının artırılmasıdır. Daha açık bir ifadeyle,  gelir ve kazanç üzerinden alınan vergiler yerine ithalde ve dâhilde alınan KDV, ÖTV, BSMV ve diğer dolaylı vergilere ağırlık verilmektedir. Toplam vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payı 2002’de yüzde 65 iken 2012’de yüzde 68,42 olmuş, 2013’te de yüzde 70,41 olacağı öngörülmektedir. Hükûmet, ekonominin kırılganlığının artması karşısında ciddi bir atalet içerisindedir. Kamu mali dengesi lehine gelişmeleri sağlayan ithalden alınan KDV, vergi gelirleri içinde en önemli kalemlerden birini teşkil etmektedir.

Bir yandan, ithalatla rekabet edemeyen yerli üreticiler iflasa sürüklenirken Hükûmet sağladığı vergi performansı nedeniyle âdeta ithalatı teşvik etmektedir. Bu kapsamda, gerek vergi yükündeki artış ve gerekse dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payındaki artış eğilimi, vergilerin bir iktisat politikası aracı olarak kullanılmasından ziyade, gelir-hasılat boyutuna odaklanan, başka bir deyişle, kaynak tahsisinde etkinlik gözetilmediği gibi, gelir dağılımını da dikkate almayan bir niteliğe sahip olduğunu göstermektedir.

Kayıt dışı ekonomiyle mücadele politikasıyla tutarlı alt politika setlerinin bulunmadığı yine görülmektedir. Hükûmetlerin ayırt edici özelliği, bu tip süreçlerden bağımsız olarak siyasi kararlılık gerektiren konularda açığa çıkar. Maalesef, Hükûmet siyasi kararlılığını kayıt dışı mücadelede görev alacak maliye denetim bürokrasisinin motivasyonunun kırılması veya zayıflatılmasında göstermiştir.

Vergi kapasitesinin önemli hacme ulaştığı kayıt dışı ekonomiyle mücadelede AKP, samimi değildir. AKP, kayıt dışı ekonomiyle mücadele yerine maliye bürokrasisiyle mücadele hâlindedir.

Hükûmet, vergi esnekliği yüksek dolaylı vergilere dayalı bir politikayı benimsediğini son zamlarla birlikte göstermiştir. Ödeme gücü ilkesine dayalı gelir ve kurumlar vergileri yerine KDV ve ÖTV’ye doğru kayma, alt ve orta gelir düzeyindeki hane halkları üzerinde vergi baskısının artmasına yol açmaktadır.

Bu dönemde programlanan kamu gelirleri politikasıyla, ödeme gücü ilkesinden giderek uzaklaşılacağı görülmektedir.

Vergi politikasındaki bu genel sıkıntılara ek olarak uygulamaya ilişkin çok ciddi başka sorunlar da vardır. Gelir İdaresi, serbest meslek erbabı ve küçük esnaf üzerinde bir baskı politikası uygulamaktadır. İdare, zaten çok büyük ekonomik sıkıntı içinde olan bu kesimler üzerinde zoraki matrah artırımı vesair tehdit unsurlarıyla sürekli bir baskı oluşturmaktadır ki bu, büyük bir yanlıştır ve en önemlisi, siyasi iktidarınızın Gelir İdaresini tetikçi gibi kullanmasıdır. Çeşitli baskı ve tehdit araçları ile yatırımcılar ve iş dünyası üzerinde oluşturulan korku artık dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. İktidarınızın devamını sağlamak, iş dünyasının iktidarınıza desteğini devam ettirmeye çalışmak, uygulamakta olduğunuz bu politika, çağdaş ve demokratik bir hukuk devletinde olmaması gereken bir durum yaratmıştır. Öyle ki özellikle yerli sermaye, artık, yatırım yapmaktan korkar hâle gelmiştir, artık, bu ülkede yatırım yapabilmenin tek şartı, iktidara yandaş olmaktan geçmektedir. Nitekim, Sayın Başbakan bu durumu iş dünyasına yönelik olarak sarf etmiş olduğu “Bitaraf olan, bertaraf olur.” vecizesiyle açık seçik ortaya koymuştur. Öyle ki bu korkutma ve yıldırma politikası, sadece yerli sermayeyi değil, artık, yabancı sermayeyi de etkilemeye başlamıştır.

Değerli milletvekilleri, yabancı sermaye ürkek bir ceylana benzer. Su içmeye geldiği derede onu bir kez ürkütürseniz, bir daha oraya getirmeniz çok zordur. Uyguladığınız yüksek faiz politikasıyla yabancı sıcak parayı çekerek zar zor ayakta tutmaya çalıştığınız ekonomi de işte o zaman çöker.

Değerli milletvekilleri, işte bu nedenle biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Gelir İdaresi Başkanlığının, siyasi kaygılardan uzak, özerk bir kuruma dönüştürülmesi gerektiğini savunuyoruz. Ancak bu sayede Türkiye yerli ve yabancı sermaye açısından özgürce ve güvenle yatırım yapılabilen bir ülke hâline gelecektir. Ancak bu sayede üretim artacak, istihdam olanakları gelişebilecektir. Ancak bu sayede Cumhuriyet Halk Partisinin hedeflediği yıllık en az yüzde 7 büyüme hızı yakalanabilir. Ancak bu sayede ülkenin dört bir yanında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEVLÜT DUDU (Devamla) - …İzmir’den Van’a, İstanbul’dan Hatay’a kadar işsizlik sarmalında kıvranan, açlıktan inim inim inleyen bu ülkenin gençleri, kadınları, yaşlısı, emeklisi rahat bir nefes alabilecektir.

Hepinize saygılar selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dudu.

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Tanal.

CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bizi televizyonların başında izleyen tüm vatandaşlarımıza saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.

Tabii, konu çevreden açılmış iken, Anayasamız, hükümleri uyarınca “Mahkeme kararları idareyi, yargıyı, yasama, yürütmeyi herkesi bağlar.” der, 11’inci madde. Giresun ilimiz Görele ilçemiz Çavuşlu beldesinde katı atık bertaraf tesisi çalışmaları için Valilik “ÇED raporuna gerek yoktur.” dediği ve bu ÇED raporunun olumsuzluğu yönünde Ordu Bölge İdare Mahkemesinde dava açıldığı ve yürütmeyi durdurma kararı verildiği ve dava tüketiciler lehine kazanıldığı, Danıştay da bu kararı onadığı hâlde, ancak buna rağmen Sayın Bakan, hâlen çalışmalar devam ediyor. Acaba bu mahkeme kararı, Giresun Valiliğini bağlamıyor mu? Bilgilerinize arz olunur.

İki: Sayın Maliye Bakanına teşekkür ederim. Tabii, Bilgi Edinme Kanunu uyarınca, bakanlık tarafından yayınlanan tüm kitapları istedim. Bana Osmanlı Devleti’nin dış borçlarıyla ilgili kitabı gönderdiler.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bütün kitapları istemişsiniz.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bilgi Edinme Kanunu uyarınca istememiş olsaydım vermezlerdi ama Bilgi Edinme Kanunu, gerçekten güzel bir kanun, onun için bunu değerlendirmekte yarar var.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Onu da biz çıkardık ağabey, Bilgi Edinme Kanunu’nu.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Ancak, bütçede nasıl, harcamalar yasaya uygun yapılmış mı, yapılmamış mı ve bütçenin harcamaları vatandaşın ve milletvekillerinin, Parlamentonun, harcama kalemlerini görmesi gerekirken -Sayıştay nasıl raporunu Meclise sunmadıysa- ve bu harcamalar, vatandaştan ve milletvekillerinden gizlendiyse, kitabın içerisindeki bu eksikleri… Pozitif yaklaşıyorum, iyimser yaklaşıyorum, inşallah, bu yanlış, bir tashih hatasıdır bu bilgiler bilinçli mi geçirilmedi mi buraya, öğrenilmesin diye mi geçirilmedi, onu bilemiyorum, onun takdirini sizlere sunuyorum, bunu kontrol etmenizi istirham ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Soygunları gizlemek için yapıldı.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Nedir bu? Sayfa 138, 139. 137’deki başlık, fark yok, bomboş. Devam ediyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Matbaa hatasıdır.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Sayfa 140, 141, 142 aynı.

Geliyoruz, sözleşme…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kitabın baskısı hangi tarih?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Sayın Ahmet Bey, meslektaşım, avukat arkadaşım… “Meslektaşım” derken avukat olarak, milletvekilliği bir meslek değil, onu bilginize arz ederim ben.

Yine devam ediyoruz, aynı şekilde.

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) – Aydınlattın bizi Mahmut Bey.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Yani bunlar, devam ediyorum, sözleşmenin arka sayfası madde 259’dan. Yani diğer sözleşme maddelerini vatandaşın öğrenmesi, herhâlde, istenmiyor.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Baskı tarihi ne zaman kitabın?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli Ahmet Bey, 2’nci baskı, Şubat 2010 tarihli. Daha bu, 2’nci baskı, diğer baskıyı çıkarmadılar, eğer çıkardılarsa sayın bakanlıktan bunu da istirham ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olsun, Ahmet Bey Grup Başkan Vekili değildi o zaman.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi, Kamu İhale Kurumunda neler oluyor? Ben, Kamu İhale Kurumunun Değerli Başkanına teşekkür ederim. Kamu İhale Kurumu Başkanı, serzenişini o kadar açık ve net dile getirmiş ki “Yol geçen ihalesi.” diyor. “Burada yapılan 100 ihalenin 4 tanesi bize geliyor.” deniliyor. Niçin? Kanunlarda olması gereken istisnai hükümler çok; sayılı ve sınırlı olması gerekir iken mevcut olan kanunlar, 2003 değişikliğinden sonra hep istisnai hâle getirildi. Bakanlıkların tamamının yaptığı ihalelerin tamamı istisna durumuna getirildiği için Kamu İhale Kurumu, yapılan harcamaların Kamu İhale Kanunu’na uygun olup olmadığını, yapılan ihalelerin Kamu İhale Kanunu’na uygun olup olmadığını kontrol edemiyor, serzenişte bulunuyor ve tabii ki benim temennim şu: Bu şekildeki devlet adamlarını da, inşallah, Hükûmet yerinden alıkoymaz.

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Öyle dediysen alırlar.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Bu şekilde kamu gelirlerinin bekçisi olan insanlara, bu tür devlet adamlarına ihtiyaç var Sayın Bakanım, inşallah…

Bu haber de yine 10 Aralık 2012 tarihli -Sayın Ahmet Bey hep “Kaç tarihli?” der- yani daha taze simit gibi fırında. Ne olur, bu ihalelerin hiçbirini Kamu İhale Kurumundan kaçırıp istisnai duruma düşürmeyin.

Bir başka sorun, Kamu İhale Kurumunda, seçilen yöneticilerin içerisinde liyakat esasına göre seçilenler var ama seçilenlerin hiçbir derecesi veya bir ölçütü yok; siyasi yandaşlık, ölçüt olmuş. Bu ölçütlerden vazgeçilmesini istirham ediyorum.

Bir başka sorun Kamu İhale Kurumunda, idare mahkemesinde kamu ihaleleriyle ilgili iptal davası açılırsa 180 TL, Kamu İhale Kurumuna müracaat edilirse 2.000 TL! Yani âdeta “Efendim, ihaleleri, yolsuz yapılan ihaleleri şikâyet etmeyin, dava etmeyin, itiraz etmeyin.” Ekonomik gerekçelerle, bu şekilde yüksek harç paralarıyla vatandaş itiraz etmek zorunda kalıyor. Bu haksız uygulamadan vazgeçin.

Şikâyet almak, evrakları satın almaya bağlanmış, yasanın hükmü uyarınca maliyet bedeli...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – …5 TL olduğu hâlde 100 TL’ye satılıyor. Yani bu anlamda, gerçekten, Kamu İhale Kurumunun Değerli Başkanı, görevini yapmaya çalışırken… Ama ben bunları söylerken objektif olarak söylüyorum. “Kamu İhale Kurumu Başkanı da Cumhuriyet Halk Partili.” deyip o insanı da görevden almayın yani bu anlamda.(CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bırakmıyorlar ki, hepsini Hükûmet hallediyor. Pazarlıkla ihaleler yapıyorlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

İzmir Milletvekili Oğuz Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Oyan.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11’inci AKP bütçesini görüşüyoruz. Bu 11 bütçenin 6’sı, doğrudan IMF bütçesiydi, -birisi dolaylı, 2009 bütçesi, IMF bütçesiydi- geri kalanı da IMF’nin yakın izlemesi altındadır, Orta Vadeli Program dâhil.

Bu bütçeler, 2003-2005 döneminde ve 2011’de millî gelire kıyasla yüzde 2’nin altında açık verdiler yani iç açık verme bakımından -tırnak içinde- başarılı  sayılabilirdi. Fakat gerek 2003-2004, hadi daha yakına gelelim, 2009 ve 2010 bütçeleri yüzde 5’in, en azından yüzde 3,6’nın üzerinde -millî gelire oranla- açık verdiler. 2012 bütçesi kritikti. 2012 bütçesinin yüzde 2,5’a varacak olan açığının aslında perdelenmesi için çok ciddi arızi gelirlere başvuruldu. Bunlardan birincisi, bilindiği gibi, Merkez Bankası kârlarının… Ki kur farklarından elde edilmişti; düşük kurlarda elde ettiği rezervleri döviz satışıyla kâra dönüştürmüştü ve bu, hazineye gelir, kâr olarak, kâr payı olarak aktarılmıştı. Dolayısıyla, bu yılın birinci arızi geliri buydu.

Tabii, başka şeyler var: 2/B arazilerinin satış peşinatları, buna benzer, vergi barışının son kalıntıları vesaire. Yani bütçeyi kurtarmanın, açıkları kurtarmanın yolu, olağanüstü, arızi yani sürekli olmayan gelirler üzerinden elde ediliyor.

Fakat başka şeyler de var. 2008’den itibaren bütçeleri bir bütün olarak tanımlamak mümkün. Aslında bu bütçelerin açık vermesini engellemenin yolu, kriz vesairede artan açıkları hep arızi gelirlerle… Örneğin, İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken kaynakların önemli bölümü 2008’den itibaren bütçeye aktarılıyor. Öyle ki on-on bir yıldır bu fondan işsizlere ödenen kaynağın toplamından fazlası, son üç dört yılda bütçeye aktarılmış durumda. Buna benzer, tabii, bedelli askerlikten giderlerde zaman kaydırmalarına kadar… Bakın, bu yılın memur maaşları mayısta yapılabildi. İlk kez böyle bir şeyle karşılaştık. İki yıldır toplu iş görüşmeleri yapılmadı ve buradaki zaman kaydırmalarıyla da giderler üzerine baskı kuruldu.

Bütün bunlara rağmen açıklar başını almış gözüküyor. Bir sıkışma var. Bu sıkışmanın temel nedeni, tabii, sadece bütçe açıkları değil; birincisi, fazla yaratma kapasitesinin küçülmesine bağlı, cari açıkların yeterince aşağı çekilememesine bağlı dış kaynak ihtiyacı vesaire. Bu nedenle, yabancılara toprak satışını sürekli gündeme getiriyorsunuz, kamu-özel ortaklığını gündeme getiriyorsunuz -eksik imtiyaz yoluyla getiriyorsunuz- kentsel dönüşümü de aynı şekilde hem kamu yatırımlarını kolaylaştırmak hem de yandaş sermayeye alan açmak, sukuk uygulamaları vesaire. Böylece, gelir ortaklığı senedi faizini kira olarak göstermek gibi bir hülle yolunu bulabiliyorsunuz. Tüm bunlar, aslında, tepesinde, sıcak paraya muhtaç olmak, sıcak paranın esareti ve sizin para ve maliye politikanızın buna ayarlanmış olması.

Dolayısıyla, vergi geliri açısından baktığınız zaman, vergi gelirleri Türkiye’de arttı sizin döneminizde, evet. Ama artan ne? Artan sadece dolaylı vergiler. Hatta dolaysız vergilerdeki azalmayı bile telafi edecek kadar dolaylı vergi artışı var. Dolaylı vergilerde yolun sonuna gelinmiştir; kapasite, vergi kapasitesi sonuna kadar kullanılmıştır. Oysa dolaysız vergilerde kapasite vardır ama burada reform yapmak gerekiyor. Bunu yapmak cesaret ister, bunu yapmak siyasi güç ister, bunu yapmak siyasi irade ister, bunu yapmak iktidarın bugünkü sınıfsal ittifaklarından kurtulmayı gerektirir değerli arkadaşlarım. O yüzden de bunu siz yapamazsınız. Yapamayacağınız için de mali anesteziye devam edersiniz, dolaylı vergi kolaycılığına devam edersiniz, arızi gelir arayışlarından vazgeçmezsiniz. O yüzden de 2013 için vergilerdeki yüksek artışta da dayandığınız yer, yeni artışlardır. KDV oranını muhtemelen artıracaksınız, ÖTV’ye yeni zamlar yapacaksınız, enflasyonun üzerinde değerleme katsayıları uygulayacaksınız vesaire.

Buna rağmen, çifte açık riskinden Türkiye kurtulmuş değildir. Yani şimdiye kadar şöyle övünülüyordu: Dış açık var ama iç açık yok. Hayır, iç açık yolunda hızla ilerleyen bir Türkiye var. Tabii, aslında, tasarruf-yatırım dengesini koyarsak üçüz açıklarla da karşı karşıya bir ülke içindeyiz.

Sonuçta, şöyle tuhaf bir durum çıkıyor: Bir taraftan, siz bu bütçenin gelirlerini toplumun en yoksul, en sabit, en dar gelirli kesimlerine yıkıyorsunuz; bu kesimlerden, dolaylı, yüzde 70’e ulaşmış dolaylı vergilerle kaynak topluyorsunuz ama… Üstelik de yoksullar üzerindeki dolaylı vergilerin ağırlığı, zengin üzerindeki ağırlığından 2 kat fazladır; yoksulun bütçesine yansıması, tersine artan oranda oldukları için, 2 katından fazladır. Siz bu kesimlere yıkıyorsunuz bütçenin finansmanını. Peki, bütçeden yararlanmaya gelince, memura enflasyonun altında artış, emekliye enflasyonun altında, ücretler benzer şekilde, tarımsal  destekler benzer şekilde, sosyal yardımlar da benzer şekilde yani bütçe imkânları yandaş sermayeye gidiyor, hazineye borç veren rantiye sermayeye gidiyor.

Bakın, hazineden üst üste her yıl 50 milyar lira faiz ödüyorsunuz. Bütçenin faiz gideri 50 milyarın altına düşmüyor. “Tarıma destek” bilmem ne diye övünüyorsunuz, 10 milyarı bulmuyor, 9 milyarda kalıyorsunuz. Yani, dolayısıyla, bu bir neoliberal düzen, AKP’nin neoliberal düzeni, bu AKP’nin sermaye düzeni, bu AKP’nin adaletsizlik, kalkınmasızlık düzenidir değerli arkadaşlarım.

Tabii, bütün bunlar… Aslında siz vergi gelirlerini tahsil ederken ne kadar adaletsiz iseniz, olağandışı gelirleri tahsil ederken de aynı adaletsizliği sürdürüyorsunuz. Bir tek örnek vereyim: 2/B’de yoksul köylüye zilyetliğindeki toprakları satmaya kalkıyorsunuz fahiş fiyatlarla ve sonuçta, alamayacağı için, arsa yatırımcılarına peşkeş çekiyorsunuz. Yani, böylesine bir adaletsizlik, böylesine toplumun en yoksul orman köylüleri üzerinden, onların derisini yüzercesine kaynak temin etme çaresizliği inanılmaz bir olaydır.

Şimdi, gelelim özelleştirmeye. Özelleştirme süreçleri bütün bunları daha da kuvvetlendiriyor. Bir kere, istihdam kayıplarıyla, yaşam düzeyi gerilemeleriyle büyük sosyal tahribat yaratıyor. İkincisi, bölgesel eşitsizlikleri daha da büyütüyor ve vergilerle oluşmuş toplumsal varlıkların mülkiyet transferini birtakım yandaş şirketlere aktarıyor. Ayrıca, tabii, bütün bunlar bir de büyük bir yolsuzluk hikâyesi altında gelişiyor. Yani, 46 milyar Türkiye özelleştirme yaptı, bunun 38 milyarı sizin döneminizde, TMSF’nin yaptığı, Ulaştırma Bakanlığının yaptıkları hariç, onları da 10 milyar sayarsanız, çok büyük bölümü sizin döneminizde. Fakat bütün bunlara rağmen, sizin bütçe açıklarınızın -38 milyar dolar özelleştirme yaptınız, 10 milyarını daha nakden tahsil etmediniz- üç yılını bile karşılamaz, sizin bütçeden ödediğiniz faizlerin iki yılını bile karşılamaz.

Tabii, yani bu aslında bir başka şeyi daha gösteriyor. Latin Amerika ülkelerinde gördüğümüz, borçlar, dış borçlar içerideki varlıklarla, hisse senetleriyle ödendi. Sizinki de dolaylı biçimde bir borç-hisse senedi takasıdır çünkü sizin bütçeye aktardığınız kaynaklar borç ödemelerde kullanılıyor yani KİT’leri sat, aldığın paralarla borçları öde. Yani borç-hisse senedi takası, tam bir az gelişmiş ülke fenomeni. Aslında bu, tabii, büyük bir soygun; hem büyük bir soygunu işaret ediyor hem de sizin neoliberal siyasetlerinizin açmazını işaret ediyor.

Yolsuzluklara örnekler için vaktim kalmadı, bir saat sürer en azından. SEKA’yı biliyorsunuz, TÜPRAŞ’ı biliyorsunuz -2 TÜPRAŞ yolsuzluğu ayrı ayrı var- Kuşadası Limanı’nı biliyorsunuz, Çeşme’yi biliyorsunuz, TEKEL Alkollü, TEKEL Tütünü biliyorsunuz, ETİ Alüminyum Tesislerini… Başbakanın dahi mahkûm olduğu -7 bakanla birlikte- bir süreç ama buradan yakanızı sıyırmak için bir torba yasaya kanun hükmü koyuyorsunuz ve onunla Bakanlar Kuruluna yargı kararlarının üstüne çıkma imkânı veriyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu, divana bırakılmaz; bu, mutlaka Yüce Divana bırakılır; yani öbür dünyaya bırakılacak bir iş değildir. Bunun hesabını soracağız değerli arkadaşlar. Bunların devri sabık yapma sözünü burada size verelim. Siz, tabii, tam bir minare-kılıf hikâyesi yapıyorsunuz; çalmak ve kılıfını hazırlamak. Bütün bu torba yasalar, bütün bu kamu malı peşkeşleri, hırsızlıkları aslında tam da bu noktadadır.

Ben, bu bütçenin bu anlamda size hayır getirmeyeceğini düşünüyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Oyan.

Sayın milletvekilleri, saat 14.00’e kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.09
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş Bakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Bakır.

AK PARTİ GRUBU ADINA PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakanlığımızın hazırladığı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 31 Mayıs 2012 tarihinde yasalaşmıştır. Bu kanun, ülkemizde depremlerde yaşanan acılar sonrası tamamen insani amaçlarla hazırlanmış bir kanundur; depreme dayanıksız, mühendislik hizmeti görmemiş binaların oy kaybetme pahasına yıkılması doğrultusundaki güçlü siyasi iradenin bir yansımasıdır; insan hayatıyla siyasi iktidar arasındaki seçimi hiç düşünmeksizin insandan tarafa yapan bir felsefenin tezahürüdür. Şu ana kadar hiçbir hükûmet, oy kaybedeceğini bile bile bu siyasi iradeyi göstermemiştir ve Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın bu siyasi iradesi ve kararlılığı takdire şayandır.

Değerli milletvekilleri, artık yeni bir Türkiye var. Sayın Başbakanımız, Türkiye’nin hantal sağlık sistemini son on yılda dev reformlar yaparak yoksullar için de erişilir hâle getirdi; üniversiteler ücretsiz oldu; millî gelir, son on yılda 3 kat arttı, 230 milyar dolardan 774 milyar dolara yükseldi; Merkez Bankası döviz rezervlerimiz 27,5 milyar dolardan 118 milyar dolara çıktı. Ancak tüm bu kazanımlarımızı büyük bir İstanbul depremiyle, tam kırk beş saniye içerisinde kaybedebiliriz. Altını tekrar çizerek söylemek istiyorum. Ancak tüm bu son on yıldaki kazanımlarımızı büyük bir İstanbul depremiyle bir anda kaybedebiliriz. Çeşitli deprem senaryolarına göre 7,2 büyüklüğündeki bir deprem İstanbul’da en az 50 bin vatandaşımızın hayatını kaybetmesine ve 150 milyar dolardan fazla ekonomik kayba neden olacaktır. Son yüz yılda yaklaşık 110 bin insanımızı depremlerde kaybettik. Böylesine büyük can kayıplarına, yaşanacak acılara, Merkez Bankası rezervlerimizi sıfırlayacak derecede büyük ekonomik kayıplara mani olmak için bakanlığımız var gücüyle çalışmaktadır.

Sayın Başbakanımız nasıl Mısır’da, Filistin’de, Suriye’de akan kana duyarsız kalmadıysa yeni çıkardığımız Kentsel Dönüşüm Kanunu’yla Türkiye’nin en büyük kanayan yarası olan depreme dayanıksız, çarpık kentleşme sorununa da el atıyor, “Bu manzaralar yeni Türkiye’ye yakışmıyor.” diyor, artık depremlerde bir can bile kaybetmeyelim istiyor. Bu yönüyle, Sayın Başbakanımızın bu güzel, anlamlı siyasi iradesi ve bu dev kentsel dönüşüm vizyonu Nobel'i hak eden büyük bir irade ve vizyondur. 5 Ekim 2012 tarihinde “Dönüşüm başlıyor” sloganıyla Türkiye'nin en büyük bayındırlık ve imar hamlesi Sayın Başbakanımız ve Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanımızın liderliğinde, çoğunluğu kamu binası olan 3 binin üzerinde binanın yıkılmasıyla başlamıştır.

Kentsel dönüşümü siyaset üstü ve insani amaçlı görüyor ve tüm aktörlerin de sürece katılımlarını destekliyoruz. Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve partisi ne olursa olsun tüm belediyelerimiz ile sıkı iş birliği içerisinde çalışıyoruz. Bu çerçevede, 1’inci derece deprem bölgesinde bulunan 5 büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyelerine, riskli alan ve rezerv yapı alanı belirleme yetkisi verilmiştir bakanlığımızca. Tüm yurt çapında belediyelerimizden bakanlığımıza gelen riskli alan teklifleri de kanuni çerçevede hızla çözüme kavuşturulmaktadır. Evleri yıkılacak vatandaşlarımıza kira yardımı da yapıyoruz.

Siyasete atılmadan önce hocalık yaptığım İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleriyle birlikte, 2011 yılında Millî Eğitim ve Çevre ve Şehircilik bakanlıklarımızın 200 mühendisine yapılarda hasar tespiti eğitimleri verdik ve sertifikalandırdık.

Değerli milletvekilleri, kentsel dönüşüme herkese tek beden gömlek uyar mantığıyla yaklaşmadığımızı da özellikle vurgulamak isterim. İstanbul'da çarpık kentleşmiş ilçelerde uygulanacak çözümler ile planlı ilçelerde uygulanacak çözümler birbirinden farklıdır. Planlı ilçelerde toptan göçme riski olan binalar saptanmak suretiyle noktasal, bina bazlı çözümlere gidilecektir. Çarpık gelişmiş daha düşük profilli semtlerde ise parsel bazında değil  ada bazında, hatta 2-3 ada birleştirilmek suretiyle kentsel dönüşüm projeleri uygulanacaktır. Bu semtlerde sorun, sadece depreme dayanıksız göçme riski bulunan binalar değil, plansız çarpık kentleşmedir.

Plansız çarpık bölgelerde, modern şehir bölge planlama esasları doğrultusunda ve çıkardığımız yeni kanun çerçevesinde meydanları, yeşil sahaları, her türlü sosyal donatılarıyla, otoparklarıyla, yeterli açık alanlarıyla, hastaneleri, okulları, iş yerleriyle, çok iyi planlanmış, kimlikli, bizim medeniyetimizin mimarisini haiz ve afetlere karşı güvenli kentler oluşturmayı hedefliyoruz.

Bütün bu duygu ve düşüncelerle 2013 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakır.

Giresun Milletvekili Mehmet Geldi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Geldi.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET GELDİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, devletimizin sorumluluğu altındaki tapu sicillerini düzenli bir biçimde tutan taşınmazlarla ilgili her türlü akitli ve akitsiz tapu işlemleri ile tescil işlemlerini yapan, sicil ve belgelerin arşivlenerek korunmasını sağlayan, ülkemizin kadastrosunu yaparak değişikliklerini takip eden, tapu planlarının yenilenmesini ve güncellenmesini sağlayarak bunlara ilişkin kontrol ve denetim hizmetlerini yürüten Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza bağlı bir kuruluştur.

Ülke tesis kadastrosu çalışmalarında cumhuriyetin kuruluşundan 2003 yılı sonuna kadar 39.516 birimde kadastro bitirilmiş iken 2004 yılından günümüze kadar geçen kısa sürede 12.075 birimin kadastro çalışması bitirilmiştir. 2004 öncesinde ülke genelinde yılda ortalama 350 birimin kadastrosu yapılırken, 2004’ten itibaren, özel sektörden de hizmet satın almak suretiyle, yıllık ortalama 1.750 birimde kadastro çalışması yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kaliteli hizmet anlayışını ilke edinen Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü birçok projeyi hayata geçirmiş olup bu projeler şunlardır:

Ülke tesis kadastrosunun bir an evvel tamamlanmasına yönelik Tesis Kadastrosunun Tamamlanması Projesi.

Tapu kadastro bilgilerini, Kadastro Kanunu’nda öngörüldüğü üzere, mekânsal bilgi sistemlerinin altlığını oluşturacak şekilde ve yapıda güncellemek, tüm hata ve noksanlıklardan arındırmak, sayısal ve hukuksal formda bilgisayar ortamına aktararak kullanıma sunmak, bu amaçla kurumsal kapasite ve altyapıyı geliştirmek, gayrimenkul değerleme alanında hukuki, teknik ve idari yapının oluşturulması, çerçevesini ve politikasını belirlemek amacıyla planlanan Tapu ve Kadastro Modernizasyon Projesi.

Ülke genelinde tapu ve kadastro bilgilerinin bilgisayar ortamına aktarılmasıyla, bu bilgiler üzerinden her türlü sorgulama ve işlemin elektronik ortamda anlık olarak on-line yapılabilmesini amaçlayan en temel e-devlet projelerinden biri olan TAKBİS, Tapu Kadastro Bilgi Sistemi Projesi.

Tüm ülke genelinde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde GPS ile herhangi bir yer ve zamanda, doğruluğunda coğrafi konum bilgisinin geleneksel yöntemlere göre son derece ekonomik ve saniye ile ifade edilebilen çok kısa sürelerde elde edilebildiği TUSAGA Aktif Projesi.

Harita üretimlerinin izlenmesi ve üretimlerde mükerrerliğin önlenmesi amacıyla oluşturulan Harita Bilgi Bankası (HBB) Projesi.

Günümüz teknolojik gelişmeleri kadastro tesis, yenileme ve güncelleştirme çalışmaları için kullanılan haritaların sayısal formda olmasını zorunlu hâle getirdiğinden, bu ihtiyacı karşılamak üzere sayısal harita ve ortofoto harita üretiminin gerçekleştirildiği Ortofoto Harita Projesi.

Fotogrametrik harita veya ortofoto harita üretimi için gerekli olan yer kontrol noktalarının sıklaştırılma çalışmaları, ölçümleri ve hesaplarının gerçekleştirildiği Jeodezik Ağ Projesi.

Bunlar, vatandaş memnuniyetini en üst düzeye çıkarmak amacıyla Türk Standartları Enstitüsü gözetiminde kalite yönetim sistemlerinin uygulanmasına yönelik sürekli kurumsal gelişim projeleridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TAKBİS (Tapu Kadastro Bilgi Sistemi) Projesi’yle birlikte hâlen 341 birimde pilot olarak uygulanmakta olan başka ilde bir gayrimenkul ile ilgili satış ve benzeri işlemlerin gerçekleştirilmesi de ülke geneline yaygınlaştırılacaktır. Böylece en basit tapu işlemi için gayrimenkulün kayıtlı olduğu yere gidilmesine gerek kalmadan TAKBİS Projesi kapsamında işletime alınan tüm müdürlüklerde bulunulan yere bağlı kalınmaksızın yetki alanı dışındaki işlemler de yapılabilecektir.

Tapu ve Kadastro Modernizasyon Projesi kapsamında 4 milyon 100 bin parselin yenilenmesi planlanmıştır. Bugüne kadar 2 milyon 200 bin parselin yenilenme çalışmaları yapılmıştır. Proje kapsamında yer almayan 4 milyon parsel ise yeni yayımlanan Sayısallaştırma Yönetmeliği kapsamında değerlendirilerek genel bütçe ve döner sermayeli kaynaklar ile yenilenecektir.

Konuşmamı burada sonlandırırken 2013 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Geldi.

Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz.

Buyurun Sayın Demiröz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

2013 yılı merkezî yönetim bütçe görüşmelerinin sonuna yaklaşıyoruz. Bütçe, demokrasilerde Anayasa’dan sonra gelen en önemli yazılı hukuki belgedir. Bu nedenle, bütçenin hazırlanmasında emeği geçenlere, tüm bakanlara, kamu idareleri çalışanlarına ve Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Maliye Bakanlığı bütçesinden kısaca bahsederek gelir artırıcı birkaç hususu dile getirmek istiyorum.

Bakanlık bütçesi ödeneği 100 milyar civarında olup bunun sadece 2 milyar lirası bakanlık ihtiyaçları için kullanılacak, geriye kalan 98 milyar lirası ise diğer kamu hizmetlerinin finansmanı için Sosyal Güvenlik Kurumu, mahallî idareler ve Yükseköğrenim Kurumuna aktarılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden, bizi izleyen vatandaşlarımıza sesleniyorum: Yaptığınız harcamalarda ödediğiniz vergilerin devlet kasasına girmesi için mutlaka yazar kasa fişi veya fatura alın, isteyin, vermeyenleri ikaz edin çünkü alınmayan her belgeden dolayı devletin ve milletin hem KDV kaybı hem de gelir vergisi kaybı meydana geliyor.

Şayet vergi mükellefiyseniz, şüphesiz, vergi ödemek kolay değildir. Ancak vergilendirilmiş kazanç kutsaldır. Ülkemizin gelişmesini, refahını, toplumsal barışın sağlanmasını, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmayı, onların daha iyi bir eğitim almalarını ve daha sağlıklı yaşamalarını istiyorsak vergilerimizi seve seve vermeliyiz, elimizi taşın altına koymalıyız.

SIRRI SAKIK (Muş) – Biz veriyoruz, size de hazine veriyor ama bize vermiyor. 

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) - Verginin kazanç üzerinden alınması esastır yani çok kazanandan çok, az kazanandan az almamız gerekiyor. Bu nedenle, vergi tahsilatı içindeki dolaysız vergilerin payını arttırmamız gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, vergi gelirlerini arttırıcı bazı konularda birkaç öneride bulunmak istiyorum.

Gelir vergisi ve Vergi Usul Kanunu sade, anlaşılır ve uygulanabilir şekilde yeniden yazılmalı.

6111 sayılı Yapılandırma Yasası gerekirse ikinci kez uzatılmalı.

Kredi kartları ödemelerinin yazar kasalarla entegrasyonu bir an önce sağlanmalı.

Fayda-maliyet analizi yapılarak ücretlilere vergi iade müessesesi yeniden getirilmeli.

Gayrimenkul alım-satımındaki rant vergilendirilmeli. Şirket aktifindeki gayrimenkullerin satışındaki muafiyet süresi iki yıldan beş yıla çıkarılmalı, kazanç muafiyeti ise yüzde 75’ten yüzde 50’ye indirilmeli. Aynı zamanda, KDV muafiyeti yeniden gözden geçirilmeli. Şahıslardaki muafiyet süresi ise beş  yıldan on yıla çıkarılmalı.

Kat karşılığı inşaat ve gelir paylaşımı modeline göre inşaatlardan belirli bir limitin üstünde olanlar gelir vergisi mükellefiyetine alınmalı. Gayrimenkul satış değerleri Sermaye Piyasası Kurulundan yetkili değerleme şirketlerinin belirleyecekleri tutarın yüzde 75’inden az olmamalı. Konut teslimlerinde KDV konutun büyüklüğüne göre yüzde 1, yüzde 8 veya yüzde 18 olarak uygulanmalı. KDV tevkifat müessesi genişletilmeli ve yaygınlaştırılmalı.

Şirketlerdeki kâr dağıtımında stopaj oranı sıfır olanlar gözden geçirilmeli, kâr dağıtılsın veya dağıtılmasın stopaja tabi tutulmalı. Şayet kâr sermayeye ilave edilecekse ileride mahsup edilmek üzere daha düşük oranda stopaj alınmalı.

Anonim şirketlerde hisse devirleri izlenmeli, ilmühaber uygulaması kaldırılmalı, nominal değer yerine hissenin gerçek değeri için yeminli mali müşavir raporu aranmalıdır. Limitet şirketlerdeki pay devirlerinde de aynı uygulama yapılmalı.

Serbest meslek kazançlarında özellikle doktorlar ve avukatlar için yetkili baro ve odalar tarafından asgari ücret tarifesi yayınlanmalı, mahkemelerdeki dosya numaraları ile reçeteler üzerinden otokontrol yapılmalı.

Bilişim teknolojisi ve sanal ortamda satışlarla ilgili hızlı karar alabilecek yöntemler geliştirilmeli, vergi güvenliği sağlanmalıdır.

Menkul sermaye iratlarındaki beyan sınırı düşürülmelidir. Veraset ve intikal vergisi ıslah edilmeli. Gayrimenkuller için değerleme uzmanları raporu, menkuller için yeminli mali müşavir raporu aranmalıdır. Gayrimenkul ve taşıt satışlarında bedeller mutlak surette bankadan işlem görmelidir. Verilecek özelgelerde cesurca açık ve net bir cevap verilmeli, paragraflar arasında farklı sonuçlar çıkaracak açıklamalardan kaçınılmalıdır.

Yıllarını bu teşkilata vermiş, fedakârca çalışmış, umutla beklemiş vergi dairesi müdürlerine ve müdür yardımcılarına  devlet gelir uzmanlığı veya eş değer bir statü verilmelidir.

Sözlerime son verirken, 2013 yılı bütçesinin milletimize hayırlar getirmesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

İstanbul Milletvekili Ahmet Baha Öğütken.

Buyurunuz Sayın Öğütken. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizi izleyenleri saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ Hükûmetinin hazırlamış olduğu 11’inci bütçe görüşmelerinin sonlarına doğru gelmiş bulunmaktayız. On yıldır Hükûmetimizin hazırladığı bütçeler, son dönemde dünya genelinde yaşanan küresel krize rağmen başarılı bir şekilde uygulanmıştır.

Gelir İdaresi Başkanlığı, kayıt dışılıkla mücadele edilmesi, verginin tabana yayılması, vergiye gönüllü uyumun artırılması ve vergi bilincinin geliştirilmesi amacıyla, mükellef memnuniyetini esas alan bir hizmet anlayışı içinde olmuştur.

Gelir İdaresi Başkanlığı hizmet anlayışı içinde olan, başarıyla yürüttüğüne inandığım ve terör kadar tehlikeli olan kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyle alakalı bahsetmek istiyorum: Kayıt dışı demek, haksızlık demektir, haksız rekabet demektir, 75 milyonun hakkı demektir. Kayıt dışı ekonomi, yalnızca mali ve iktisadi bir sorun değil, aynı zamanda sosyal ve siyasal bir sorundur. Kayıt dışı ekonomi, son on yıl içinde ciddi oranda gerilemiştir ancak istenen seviyeye gelmemiştir. Kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin en önemli unsuru Gelir İdaresi Başkanlığıdır. Burada çok önemli ve hassas bir şekilde hizmet veren tüm personelimizin ve bilhassa vergi dairesi müdürlerinin, müdür yardımcılarının, vergi dairesi çalışanlarının birinci derecede özlüklerin iyileştirilmesi durumunda yaptıkları görevi daha iyi ve şevkle takip edecekleri inancındayım.

Gelir İdaresi Başkanlığının Millî Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürütmüş olduğu Vergi bilir Projesi ilkokul çağındaki çocuklarımızı bilinçlendirecektir. Kayıt dışıyla mücadelede uzun soluklu bir çalışma sonucunda başarılı olabileceğini ve verilen bu eğitimle kayıt dışı ekonomideki mücadelemize uzun vadede önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum.

Çocuklarımızın bizden istedikleri daha müreffeh bir ülke, daha çok oyun alanları, daha fazla spor alanları, daha çok İnternet, daha güzel okullar ise şimdi soruyorum sizlere: Bu imkânları devletimiz nasıl sağlayacak? Tabii ki toplanan vergilerle sağlayacaktır. Vergi, geçmişten geleceğe yapılan bir yatırımdır.

Mükellefler adına da rahatlatıcı değişiklikler olmuştur. Vergi adaletini iyileştirme amacıyla bazı adımlar atılmış, yersiz tahsil edilen vergi faizleriyle birlikte iadesine başlanılmıştır. 01 Ocak 2013 tarihinden itibaren bireysel emeklilik hesabına katılımcının katkı payının yüzde 25’i kadar doğrudan destek verilecek, bu sayede daha fazla vatandaşımız bireysel emeklilik sistemine katılması sağlanacaktır. Yine vergi sisteminden kazandırılan askeri geçim indirimi ile askeri ücretle geçinen 4 çocuklu bir ailenin vergi yükü yüzde 13’ten sıfıra kadar indirilmiştir. İstihdam yükündeki prim yükleri azaltılmış, sigorta primi iş veren paylarında 5 puan bütçe tarafından karşılanmıştır. Dünya genelinde dört yıldır süren krize rağmen birçok ülkede vergi artışları olmuştur, bizim ülkemizde ise tam tersine sağlık, eğitim, turizm, tekstil gibi sektörlerde KDV oranları yüzde 18’den 8’e, yine bazı gıda maddelerinde yüzde 8’den KDV oranı yüzde 1’e düşürülmüştür. Yatırımları desteklemek, istihdamı artırmak amacıyla kurumlar ve gelir vergisi yükü azaltılmış, 2002 yılında yüzde 65 olan kazançlar üzerindeki vergi yükü bugün yüzde 34’e indirilmiştir.

Cumhuriyet tarihinin en büyük vergi teşvik sistemi bu yıl uygulamaya konulmuş, teşvikle 6’ncı bölge yatırımlarında asgari ücret üzerinden vergi ve prim yükü tamamen kaldırılmıştır. Teşviklerden yatırım aşamasında faydalanma  imkânı getirilmiş, kazancın yüzde 50’sini matrahtan indirilmesine  imkân sağlanmıştır. Hizmet ihracatını teşvik eden yeni bir mekanizma ilk kez uygulamaya başlamıştır.

Karadeniz yolu ile şehirler arası ve uluslararası yolcu taşımacılığında elektronik bilet uygulaması başlatılmıştır. En kısa zamanda elektronik uygulamaların tüm sektörlerde yaygınlaştırılmasının mücadelemize büyük fayda sağlayacağı inancındayım.

Tüm dünya uygulamaları da göstermiştir ki yalnızca kanuni düzenleme yapılması amaca ulaşmakta yeterli değildir, asıl olan kanuni düzenlemelerin etkin ve verimli bir şekilde uygulanmasıdır. Bunu gerçekleştirmek ancak AK PARTİ iktidarına gibi güçlü, istikrarlı, hizmet sevdalısı bir hükûmetle mümkün olacaktır. Elde ettiğimiz bu başarılar kesinlikle tesadüf değildir. İlk günkü gibi aynı istek, aynı arzu, aynı heyecan, aynı istikrarla çalışıyoruz. “Büyük millet, büyük güç, hedef 2023” diyoruz.

Son olarak da, on yıl öncesi toplanan vergilerin neredeyse yüzde 86’sı faize giderken bugün ise toplanan vergilerin yüzde 84’ünü milletimizin hizmetine kazandıran Hükûmetimize, Maliye Bakanlığımıza, Maliye Bakanımıza, Gelir İdaresi Başkanlığımıza, ilgili kurum ve kuruluşlara, emeği geçen herkese müteşekkir olduğumu belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğütken.

Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Yıldırım.

AK PARTİ GRUBU ADINA BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumunun 2013 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kurum bütçesine dair bilgilendirme yapmadan önce, seçim bölgemle ilgili bugün, çok sıcak bir gelişme hakkında da yüce heyetinizi bilgilendirmek istiyorum. Değerli Bursalı hemşehrilerimizin de bu bilgilendirmeye sevineceklerini ümit ediyorum. Keles Termik Santrali İhalesi Sözleşmesi bugün imzalanmıştır. İnşallah Keles’te 1 milyarlık bir yatırımla bin kişilik bir istihdam önümüzdeki süreçte başlayacaktır.

Yine, yüksek hızlı trenle ilgili Bursa’daki merkez istasyonun temel atma töreni önümüzdeki pazar günü gerçekleştirilecektir.

Keza, Bursa için 2013 yılı sağlık yatırımlarının yılı olacaktır.

Bursa Teknik Üniversitesiyle ilgili, Kestel Çataltepe’ye kurulması kesinleşen kampüsle ilgili süreç işlemektedir.

Yine, İzmir-Bursa-İstanbul otobanının hızla yapım çalışmaları sürmektedir.

Değerli milletvekilleri, Bursa ölçeğinde örneklediğim bu ve benzeri yatırımların tüm yurtta gerçekleştirilmesi sırasında uygulanan kamu ihaleleri, usulsüzlük, yolsuzluk ve kamu kaynaklarının israf edilme riskinin en fazla olduğu kamu faaliyetlerinin başında gelmektedir. Bu nedenle, kamu alanlarında verimliliğin sağlanabilmesi için ihale sisteminin çok iyi tasarlanması ve yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu misyonu da, Kamu İhale Kanunu’yla kurulan kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip Kamu İhale Kurumu üstlenmiştir. Kamu alımlarında saydamlık, verimlilik, hesap verilebilirlik, kamuoyu denetimi ve geniş bir rekabet ortamı sağlamak amacıyla kurgulanan kamu alımları sistemi 4734 sayılı Kamu İhale Kurumu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ile düzenlenerek 2003 yılı başında yürürlüğe girmiştir. Kurum tarafından kamu maliyesi, kamu yönetimi ve kamu hukuku alanında ciddi bir büyüklüğü olan kamu alımlarının yönetiminde profesyonel bir yapının oluşturulması için önemli adımlar atılmış ve büyük başarı sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hak arama hürriyetinin bir yansıması olarak, Türk ihale sisteminde, anılan kanun ile idari yargı aşaması öncesinde şikâyetlerin incelenerek çözüme kavuşturulması mekanizması geliştirilmiş, kamu idarelerinin idari denetim yoluyla hesap verdiği bir şikâyet inceleme sistemi kurumsallaştırılmıştır. Kamu İhale Kurumunun kararları şüphesiz idari nitelikli kararlardır ve yargıya açıktır. İstisna ve kapsam dışı hariç, çerçeve anlaşma kapsamındaki münferit sözleşmeler de dâhil, şikâyet edilebilir ihale sayısı yıllar itibarıyla ortalama 55 bin civarındadır. Her yıl yaklaşık 4.300 şikâyet başvurusu değerlendirilmiş ve bunların yüzde 85’i yargıya intikal etmeden çözümlenmiştir. Kuruma yapılan şikâyet başvurularının yıllar itibarıyla yaklaşık yüzde 77’si otuz günden az bir sürede sonuçlandırılmıştır. Kamu İhale Bülteninde yıllık yayımlanan ihale sayısı ise yaklaşık 330 bin civarındadır. Kamu İhale Kurumu, yukarıda sayılan görevleri mesleki personeli, yönetici ve idari olmak üzere 246 kişiyle sürdürmektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; ihale işlemlerinin etkin, şeffaf ve hızlı bir şekilde yürütülebilmesi, işlem maliyetlerinin azaltılması, ihalelere katılımın ve rekabetin artırılmasının en etkin yollarından birisi de elektronik ihalenin hayata geçirilmesidir. Bu uygulama ilk kez 1 Eylül 2010 yılında başlamıştır. Bu uygulamayla birlikte ihale dokümanlarına ilişkin hatalar minimum düzeye indirilmiş, zaman ve iş gücü kaybı önlenmiş, istekliler içinde izlenebilirlik sağlanmış ve birçok bilgiye sistem üzerinden ulaşılabilir hâle gelmiştir. Daha da önemlisi pilot sektör olarak belirlenen tıbbi cihaz alımları için bütün ihale işlemlerinin elektronik ortamda yapılabilmesi sağlanmıştır. Bir sonraki adımda da fiyat teklifi dışında, ihale sürecinde yapılması gereken tüm işlemler elektronik ortamda gerçekleştirilecektir. Hükûmetimizce, rekabetin öne çıktığı, açıklığın ve şeffaflığın tartışılmadığı, her şartta kamu yararının gözetildiği, idarenin zaafa uğratılmadığı, izlenebilir bir ihale sürecinin hâkim olduğu Kamu İhalenin etkin hâle getirilmesi sağlanmıştır.

Bu anlayışla, tasarruf ilkelerine uyumlu, etkin, verimli bir kaynak kullanımı hedefini içeren kamu tahmini …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla) - …bütçesinin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum. 2013 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldırım.

Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu.

Buyurunuz Sayın Yavilioğlu.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benim anlatacağım husus, özelleştirmeler. Tabii, özelleştirmeler söz konusu olunca da her bir taraftan, her bir iklimden ayrı ayrı hem kabuller hem eleştiriler oluyor. Ama dünyadaki biçimiyle özelleştirmelerin ortak gerekçeleri var. Bunlardan bir tanesi, özelleştirilecek şirketlerin zayıf finansal performansları, aşırı istihdamlarının olması, oldukça merkezîleşmiş ve politize olmuş organizasyonlar olması, sübvansiyonlara ve tek yanlı transferlere bağımlılıkların yüksek olması. Türkiye’de de benzer durum söz konusu. Şöyle ki: Türkiye’de 1986-2012 yılları arasında özelleştirme programındaki şirketlerden elde edilen toplam kâr 4,5 milyar dolar civarında. Fakat yine, bu kapsamdaki şirketlerin zararları, finansman ihtiyaçları 14 milyar doların üzerinde. Bu şirketler, elde etmiş oldukları kârlardan 3 kat daha fazla -yaklaşık olarak- zarar etmişler veya finansmana ihtiyaç duymuşlar. Ekonomik sonuçları itibarıyla bu şirketlerin 1986-2010 yılları arasında sadece 65 şirket aracılığıyla yapılan yatırım tutarı 12,4 milyar dolar civarında. Yani bu şekliyle, bu yönüyle, yatırım performansı yönüyle performans oldukça yüksek. Yine, bu şirketlerden 45 tanesinin 31 adedinde üretim kapasitesinde artış söz konusu olmuş. Bu şirketlerin yüzde 80’inde net kâr elde edildiği görülmüş. Yine, bu şirketler aracılığıyla Türkiye’ye 1986-2011 yılları arasında yaklaşık 10,7 milyar dolarlık bir kaynak girişi olmuş.

Peki, bu şirketlerden elde edilen gelir ne kadar? Yaklaşık -yan gelirlerle birlikte- 52 milyar dolarlık bir gelir. Bunun yüzde 79’u bizim dönemimizde elde edilmiş ve bu gelirlerin yaklaşık yüzde 63,8’i hazineye, yine bu gelirlerin yüzde 19,8’i şirketlerin ihtiyaçları için aktarılmış.

Ben şirketlerle ilgili iş kaybı tazminatı ödemesinden bahsedecektim ama bundan çok fazla bahsetmek de istemiyorum. Çünkü sosyal amaçlı yapılan çalışmalardan çok fazla bahsedilmiyor. Hâlbuki iş kaybı tazminatı, 4/C kapsamında alınan kişilerin -31 bin kişi, yaklaşık bunların 7 bini bizim dönem öncesinde işten çıkarılanlar- ilave emeklilik ikramiyesi oldukça yüksek. Sosyal destek projeleri var, bunlar aracılığıyla yaklaşık 30 bin civarında insana iş imkânı sağlandı. Nakle tabi personele yine diğer kapsamlardan farklı olarak yaklaşık 28 bin kişiye ilave kaynak verildi.

Bunları bir kenara koyuyorum ama Sayın Oyan’ın burada söylemiş olduğu bir husus biraz ağır oldu. O da bizim dönemimizde yapılan özelleştirmelerle ilgili olarak birtakım yolsuzlukların olduğuna, bize yakın olan insanlara peşkeş çekildiğine dair bir konuşmaydı. Buna üzüldüm doğrusu. Bu bir şeyi de bana hatırlattı. O da 10 Haziran 1997 yılında Genelkurmay Başkanlığının vermiş olduğu brifingde özelleştirmelerle ilgili bir başlık vardı. O başlıkta da aynen şöyle diyordu: “Özelleştirme kapsamında yapılan ihalelerde irticai kesim yanlısı şirketlere öncelik verildiği ve bu şirketlerin, başta enerji olmak üzere, stratejik önemi haiz sektörlerdeki ihalelere ilgi duyduğu ve birleşerek güç oluşturmaya yönelik çalıştıkları hususu açık kaynaklarda yer almıştır.” Bu brifingde hem ekonomistlere hem yargı mensuplarına hem medya mensuplarına önemli bir gerekçe oluşturarak önemli bir şey söylenmişti. Ben baktım, bu döneme ilişkin neler yapmış Refahyol Hükûmeti? Yaklaşık 15 tane şirket ve işletme özelleştirilmiş. Şöyle göze çarpar, bildiğim, tanıdığım -bu camia içerisindeyim- irticacı denilecek hiçbir şirket yok ama İş Bankası var. Başka ne var? Çağlar var, Dinç Bilgin var. Verilen şirketler; Etibank var, Soda Sanayii var, limanlar var fakat bunlar içerisinde irticacı diyebileceğimiz herhangi birisi yok. Ama, bu söylem, bu görüş, bu düşünce maalesef darbe gerekçesi oldu. Kısıtlayıcı, sınırlandırıcı, düzenleyici ve bir şekliyle de yok edici bir anlayış. Bu anlayış oldukça tehlikelidir değerli arkadaşlar. Her kim söylerse söylesin, özelleştirmeler bir devlet politikasıdır, bir hükûmet politikası değildir. 80 sonrasında hükûmet olan her bir parti bu programı, bu projeyi yürütmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından  kapatıldı)

CENGİZ YAVİLİOĞLU (Devamla) - Hatta daha da ilgincini söyleyeyim: Bazı şirketler, bazı işletmeler bazı dönemlerde kapatılmıştır. Bu, bizim dönemimizde değildir. Eğer sahiplenilecekse geçmişle birlikte sahiplenilmelidir, eleştirilecekse hem geçmiş hem bugün birlikte eleştirilmelidir.

Bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yavilioğlu.

Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya.

Buyurunuz Sayın Öksüzkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2013 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; globalleşen dünya ekonomisinde firma büyüklükleri ve firmaların halka açılma düzeyleri artmaktadır. Bu nedenle, mali işlemlerin muhasebeleştirilmesi, muhasebe kayıtlarına dayanılarak finansal tabloların hazırlanması ve bunların denetim ve güvenilirliği, işletmeler hakkında doğru bilgi edinilmesi açısından çok önem taşımaktadır.

2000’li yılların başından itibaren birçok ülkede yaşanan muhasebe skandalları etkin bir denetim ve kamu gözetimi sisteminin önemini bir kez daha gündeme getirmiş ve bu ülkeleri bu konuda ciddi adımlar atmaya sevk etmiştir. Avrupa Birliğinde 2008 yılında yaşanan ekonomik kriz sonrasında, kamu gözetiminden sorumlu olacak kurumların oluşturulmasını sağlayan düzenlemelerin yapılması yönünde adımlar atılmıştır. Ülkemizde bağımsız denetim uygulamalarının geçmişi çok eskiye dayanmamaktadır.

Son yıllarda, dünyada muhasebe ve finans denetimi alanında ortaya çıkan gelişmeler bu alanda bir değişim sürecini başlatmıştır. Bu süreçte işletmelerin mali denetiminin önemi daha fazla idrak edilmiş, bağımsız denetimin belli bir standarda kavuşturulması ve denetçiler ile denetim kurumları üzerinde bir kamu gözetimi mekanizmasının oluşturulması zaruri hâle gelmiştir. Avrupa Birliği de 1984 yılında yürürlüğe konulan bu konuyla ilgili direktifini revize ederek daha kapsamlı düzenlemeler yapmıştır. Bu alandaki uluslararası standartlara uyumun sağlanması, gelişmiş ülkelerde oluşan trende ve Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak, denetim standartları ve bağımsız denetim konusunda kamu adına gözetim, yetki ve sorumluluğuna sahip bir kuruma ülkemizde de ihtiyaç bulunmaktaydı.

Tüm bu gelişmelerin neticesinde, yeni Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen çağdaş denetim sistemini hayata geçirerek ilgili Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamak ve ülkemizde bağımsız denetim alanında uygulama birliğini sağlayarak etkin bir kamu gözetimi ve denetimi sistemini oluşturmak amacıyla, 2 Kasım 2011 tarihinde, 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kamu Gözetimi,  Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu kurulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun kurulmasıyla Avrupa Birliği şirketler hukuku faslı, kapanış kriterlerinden muhasebe ve denetime ilişkin kriter sağlanmış bulunmaktadır.            Muhasebe, finansal raporlama ve bağımsız denetim konusunda yetki tek elde toplanmış ve Avrupa Birliği açısından, konusunda tek muhatap kurum olmuştur. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun denetim ve gözetiminde finansal raporlama ve denetim sisteminin etkin bir şekilde işletilmesiyle finansal tabloların uluslararası denetim standartları uyarınca denetlenmesi sağlanacak ve bu tabloların uluslararası alanda kabul görmesiyle birlikte işletmelerimizin kredi imkânlarına kavuşmaları kolaylaşacaktır. İşletmelerimizin mali gücünün karşılaştırılabilir ölçeklere göre hesaplanması sağlanacak ve bu şekilde, işletmelerimizin rekabet güçleri de artabilecektir. Kamuoyunun güvenilir denetim raporlarıyla aydınlatılması ile sermaye piyasasının gelişimine katkıda bulunarak küçük tasarruf sahiplerinin birikimlerinin ekonomik yatırımlara dönüştürülmesinde etkili bir rol oynayacaktır.

Hedeflenen büyümenin gerçekleştirilmesinde, güçlü bir sermaye piyasası kurulunun oluşmasında bu kurumun denetiminin önemli bir rol üstlendiğini de söyleyebiliriz.  Bu kurumla birlikte, Türk denetçilerinin uluslararası alanda akreditasyonu yapılarak denetim piyasamızın yurt dışına açılması da sağlanacaktır. Bu sistemin kayıtlı ekonomiye geçiş sürecine de olumlu katkı sağlayacağına inanıyoruz. Etkin bir kamu gözetimi sisteminin oluşturulması, bağımsız denetim faaliyetleri açısından gerekli kalite ve güvenin sağlanması demektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı bütçesinin hazırlanmasında katkı sağlayan Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, değerli bakanlık personeline, bakanlarımıza teşekkür ediyorum. 2013 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öksüzkaya.

Aydın Milletvekili Mehmet Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Erdem.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDEM (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2013 yılı gelir bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, son yıllarda yaşanan küresel finansal kriz tüm dünyayı etkilemektedir. Krizden ülkemiz ekonomisi de etkilenmekle birlikte, AK PARTİ hükûmetlerinin ekonomi kurmayları gereken tedbirleri yerinde ve zamanında almışlardır. Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle küresel kriz ülkemizden teğet geçmiştir. Bugün, Türkiye dünyanın borç döngüsü en sağlam ve güvenilir ülkeleri arasındadır, uluslararası finans kuruluşları da –belki de istemeye istemeye- Türkiye’nin notunu artırmak mecburiyetinde kalmışlardır.

2013 yılı bütçesine şöyle bir baktığımızda 68,1 milyar TL eğitime ayrılmıştır. Bu, AK PARTİ’nin eğitime verdiği önemin en önemli göstergesidir. Yine, 2013 yılı bütçesinde esnafa, tarım kesimine, KOBİ’lere kredi faiz desteği ve diğer destekler için 10,2 milyar TL ayrılmıştır. Yine, tarımsal destek ödemelerine ayrılan kaynak yüzde 25 artırılarak 7,2 milyar TL’den 9 milyar TL’ye yükseltilmiştir. 2013 yılı bütçesinde yatırımlara ayrılan pay 2012’ye göre yüzde 20 artırılarak 39,2 milyar TL’ye yükseltilmiştir. Türkiye’nin her yeri şantiye gibidir ve yatırımlar bundan sonra da artarak devam edecektir.

AK PARTİ olarak yaşlılarımıza, engellilerimize, fakirlerimize, çocuklarımıza, kadınlarımıza, şehit yakınlarına ve gazilerimize sahip çıktık, bundan sonra da daha çok sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bu bağlamda, sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar için önceki yıla göre yüzde 25 artışla 26,4 milyar TL kaynak ayrılmıştır.

Köylerde yaşayan vatandaşlarımızın takdirle karşıladığı, AK PARTİ döneminin efsane projesi KÖYDES’e 578 milyon TL, SUKAP Projesi’ne 525 milyon TL, kalkınma ajanslarına 473 milyon TL ayrılmıştır.

AK PARTİ hükûmetleri, gelir politikalarını ekonomik istikrarın sürdürülmesi amacıyla mali disiplini esas alan bir yaklaşımla, istihdam ve yatırımları teşvik edecek, yurt içi tasarrufları artıracak, bölgesel gelişmişlik farklarını azaltacak, ekonomiye rekabet gücü kazandıracak şekilde yürütmektedirler.

Maliye Bakanlığı, vergi sistemimizi, etkinlik, basitlik ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda gözden geçirmiş, Gelir Vergisi Kanunu çalışmalarını tamamlayarak Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunmuştur. Yeni Türk Ticaret Kanunu sonrasında, Vergi Usul Kanunu da sade, anlaşılır, adil ve uygulanabilir bir şekilde hazırlanmaktadır. AK PARTİ döneminde, vatandaşlarımızın vergi yükü azaltılmıştır; gelir vergisi, kurumlar vergisi ve KDV’de indirimlere gidilmiştir.

2010 yılı OECD verilerine göre Türkiye, yüzde 26’lık vergi yükü ile 34 OECD ülkesi arasında en düşük vergi yüküne sahip 6’ncı ülkedir. Bunun yanında Maliye Bakanlığımız, kayıt dışı ekonomiyle mücadele amacıyla 2011-2013 dönemini kapsayan Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı’nı uygulamaktadır. Maliye Bakanlığımız, vergi politikasını uluslararası alanda Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak şekilde geliştirmekte, İstanbul’un önce bölgesel, sonra da küresel finans merkezi olmasını hedeflemektedir.

Yapılan kanuni düzenlemelerle kültürel, sanatsal ve geleneksel değeri olan, kaybolmaya yüz tutan meslek kollarında faaliyet gösteren esnaflarımız vergiden muaf tutulmuşlardır. Ayrıca, vergide yapılan istisna ve muafiyetlerle -başta kadınlar olmak üzere- dezavantajlı grupların istihdamının artırılması sağlanmıştır.

Bereketli insanların elinde bütçe bereketlenir. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi bereketli insanlar olarak, Türkiye’ye yaptıkları hizmetlerle destanlar yazmışlardır ve yazmaya da devam edecekler. Allah onlardan ve bu hizmetleri takdir ederek bizi destekleyen aziz milletimizden razı olsun, 2013 yılı bütçemiz hayırlı ve bereketli olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdem.

Lehinde, Diyarbakır Milletvekili Mine Lök Beyaz.

Buyurun Sayın Beyaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİNE LÖK BEYAZ (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; bütçe görüşmelerinin on ikinci turunda şahsım adına lehte söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlarken 2013 yılı bütçesinin, şimdiden, Türkiye'mize hayırlı olmasını dilerim.

Henüz on yedi ay önce kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, halkımızın sağlıklı, güvenli ve hayat kalitesi yüksek şehirlerde yaşaması için var gücüyle çalışmaktadır. Sayın Başbakanımız, 2023 vizyonunu ortaya koyarken yaşanabilir çevre ve marka şehirleri oluşturmak anlamında kentsel dönüşüm seferberliğini başlatmıştır. Sürdürülebilir çevre ve yaşanabilir yerleşmeler sağlamak ve bunun yanında, korumacılık anlayışıyla tarihî ve kültürel mirasımızı gelecek nesillere taşıyacak marka kentler hedefimizdir.

Bu büyük proje kapsamında, 2023’e kadar 6,5 milyon birim konutun dönüştürülmesini planladık. 5 Ekim 2012’de, 35 ilimizde, Sayın Başbakanımızın önderliğinde, 65 farklı noktada, 3.169 binanın dönüşümü başlamıştır.

Kentsel dönüşümle insanımızın yaşam kalitesini yükseltmek ana düsturumuzdur. Teknik altyapısıyla, sosyal donatıları, rekreasyon alanları, parkları, yeşil alanları, kent meydanları ile yöresel mimari ögelerin açığa çıktığı ve her bir kentin kendi kimliğinde hayat bulan şehirlerimizi marka yapacağız. Bu yıl, kentsel dönüşüm projeleri için bütçede yaklaşık 1 milyar kaynak ayrılmıştır.

AK PARTİ iktidarında, Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla başlayan, Diyarbakır’ı marka şehir yaparak hak ettiği yere taşıyacak birçok proje aynı anda yürütülmektedir. Depreme dayanıksız, çarpık ve sağlıksız yapılaşmadan arındırılması, tarihî dokusunun ön plana çıkarılması ve yaşatılarak korunması amacıyla 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Yasası kapsamına alınan 4 bölge bulunmaktadır; bunların 3’ü İstanbul’dadır, 4’üncüsü ise Diyarbakır surları ve Suriçi bölgesidir. Yani, Sayın Başbakanımızın her zaman dediği gibi, 780 bin kilometrekarenin hepsi birdir, hepsi Türkiye'mizdir; Diyarbakır neyse İstanbul odur, İstanbul neyse Diyarbakır odur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman ve 27 sahabenin yattığı Hazreti Süleyman Camii ve Süleymaniye’nin minareleri aynı göğe yükselmektedir. Mezopotamya’nın kalbi Diyarbakır, Anadolu’nun ilk İslam kentidir. Binlerce yıllık geçmişiyle milattan önce 10 binli yıllara ait bulgular Körtik Tepe ve Çayönü’nde bulunmuş yani insanlığın ilkleri bu kadim kentte yaşamıştır. Diyarbakır Ulu Camii, Mekke, Medine, Kudüs ve Şam’daki haremi şeriflerden sonra 5’inci haremi şeriftir.

Diyarbakır Surları, içinde insanların yaşayarak günümüze kadar geldiği, 10-12 metre yüksekliği, 186 hektar çevrelediği alanı 5.700 metre uzunluğu, kent kapıları, İçkalesi, bazalt taşı işlemeleri, burçları, kitabeleri ile dünyada tek ve eşsizdir. Diyarbakır Surları, dünyanın en büyük açık hava yazıtlar müzesidir. Tarihî dokuda kültürel değeri olan konut stokunun korunması da dâhil olmak üzere, koruma eksenli kentsel dönüşüm yaklaşımı benimsenmiştir. Diyarbakır’ın tarihî Suriçi Kentsel Dönüşüm Projesi ile binlerce yıllık tarihî Diyarbakır Surları açık hava müzesi olarak hayat bulacaktır.

Ancak, mevcut sorunların çözümü için kentsel dönüşüm kapsamında çalışmalar hızla devam ederken Diyarbakır’da ne yazık ki bir taraftan da kentleşme sorunları vardır. Tarihî ve kültürel değerinin korunması gereken, efsanelere konu olan Kırklar Dağı, maalesef, 28 Kasım 2008 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclis kararı ile imara açılmıştır. Kırklar Dağı’nda 10-15 katlı betonarme yapılar hızla yükselmektedir; kentin ve Dicle’nin, tarihî On Gözlü Köprü’nün silüetine ne yazık ki bir bıçak gibi saplanmıştır.

Yıllar yılı terör ve karpuzla tanınan ve bunu hiç hak etmeyen, binlerce yıllık geçmişe sahip, Anadolu’nun ilk İslam kenti Diyarbakır’a bütün milletvekili arkadaşlarımı davet ederken bizleri izleyen “Diyarbekir” sevdalısı herkese selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Beyaz.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar.

Buyurunuz Sayın Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın 2012 yılında gerçekleştirdiği faaliyetler ve 2013 yılı bütçe tasarısı hakkında bilgi sunmaya çalışacağım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde 20’nci yüzyılın ortalarından itibaren hız kazanmaya başlayan şehirleşme 1960’ta yüzde 33’e ulaşmış ve bugün itibarıyla da yüzde 76 seviyesini aşmıştır. Ülkemizdeki hızlı şehirleşme bir taraftan plansız ve çarpık yapılaşmaya sebep olurken diğer taraftan da doğal kaynakların ölçüsüz kullanılmasına ve çevre kirliliğine yol açmıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu sorunların kalıcı bir şekilde çözümünü sağlamak gayesiyle kuruldu. Bakanlığımızın kuruluşundan itibaren yaptığımız çalışmalarla sürdürülebilir çevre ve yaşanabilir yerleşmeler sağlamak, şehirlerimizin marka değerini artırmak ve ülke çapında kentsel dönüşümü başlatmak doğrultusunda heyecanlı ve titiz bir yapı oluşturduk. Bu kapsamda, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde sağlıklı ve güvenli hayat alanları oluşturmak gayesiyle, sizlerin de desteğiyle Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’u çıkardık ve Sayın Başbakanımızın da katılımlarıyla Türkiye'nin 35 ilinde 3.169 binayı yıkarak dönüşümü başlattık.

Bu kanun ve ilgili diğer mevzuatın uygulamasını sağlayarak Türkiye genelinde yaklaşık 6,5 milyon konutun dönüştürülmesi planlanmaktadır. Kentsel dönüşümle sadece binalar yıkılıp yeniden yapılmayacak, aynı zamanda teknik altyapı, şehir meydanları, parklar, yeşil alanlar ve modern hayatın gerektirdiği sosyal donatıların oluşması ile şehirlerimizin marka değeri de artırılacaktır. Ayrıca, inşaat sektörü ile birlikte ilgili diğer sektörler de canlandırılacaktır. AK PARTİ tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri ile on yıl boyunca başarıyla yürüttüğümüz planlı kentleşme ve konut üretim seferberliği sayesinde büyük bir uygulama pratiği yakaladık. Aynı süreçte inşaat sektörü gelişti, ciddiyet ve derinlik kazandı. Bu olgu, kentsel dönüşümde de bize büyük kolaylık sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa ile ulaşılması düşünülen hedeflerin tek bir kurum tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, uygulamada başta yerel yönetimler olmak üzere, ilgili kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörle iş birliği içerisinde çalışmaktayız. Burada şüphesiz en önemli aktörler yerel yönetimlerdir. Bu kapsamda, İstanbul, İzmir, Bursa, Kocaeli ve Sakarya büyükşehir belediyeleri ile bunların ilçe belediyelerine riskli yapı ve riskli alan belirleme yetkisi verdik. Ayrıca, ülke genelinde yerel yönetimlerden Bakanlığımıza gelen riskli alan ve rezerv yapı alanı teklifleri incelenerek uygun görülenlere ilişkin işlemler ivedilikle tamamlanmaktadır. Bunlara ilaveten, Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesine göre, Bakanlığımızca toplam 16 kentsel gelişim ve dönüşüm proje alanı Başbakanlığa gönderilmiştir. Bakanlığımız, belediyeler ve TOKİ eliyle ülke sathında 250 noktada kentsel dönüşüm çalışmalarına aralıksız olarak devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızca riskli yapıların tespitiyle ilgili olarak bugüne kadar 120 kuruluşa lisans verilmiştir. 6306 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden bu yana, yurt çapında “Kentsel Dönüşümde Sektörler Buluşuyor” temalı çalıştaylar ve bilgilendirme toplantılarına sektörle ilgili 5 binin üzerinde katılım sağlanmıştır. Kentsel dönüşümde esas hedefimiz, riskli yapıların vatandaşlarımız tarafından dönüştürülmesidir. Bu doğrultuda vatandaşlarımıza, imkânlar ölçüsünde kira desteği, kredi faizlerini sübvanse etmek gibi her türlü yardımlar yapılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın diğer bir faaliyeti olan coğrafi bilgi sistemlerinin kurulması çalışmalarında son aşamaya geldik. Bugün için, adres, bina, kadastro, idari birimler, ulaşım, hidrografya, arazi örtüsü, ortofoto, topoğrafya ve jeolojik altyapı gibi çok önemli olan 10 temel coğrafi veri içeren bir portal oluşturuyoruz. Bu portalın tamamlanmasıyla izleme ve koordinasyon altyapısı oluşacak ve ilgili kamu ve özel sektör kuruluşlarımıza kolay ve sağlıklı coğrafi bilgi aktarımı sağlanacaktır. Böylece yatırımlar da hızlanmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızca çevreyi koruma gayesiyle yapılan çalışmalar ve de verilen teknik ve mali desteklerle son yıllarda kanalizasyon şebekesi ve atık su arıtma tesisiyle hizmet verilen belediye sayısında ve bu hizmetlerin verildiği nüfusta önemli artışlar olmuştur. 2002 yılında belediye nüfusunun yüzde 35’inde atık su arıtma hizmeti verilirken bugün bu oranı yüzde 72’ye çıkardık, ki bu 45 milyon kişiye tekabül etmektedir. Hedefimiz, 2023 yılında tüm belediyelerin atık su arıtma tesislerine kavuşmasını sağlamaktır. Ayrıca, yerel yönetimlerin atık su arıtma tesislerinin enerji giderlerinin yüzde 50’si Bakanlığımızca karşılanmaktadır. Bu kapsamda, bu yıl belediyelere 27 milyon TL ödeme yapılmıştır. 2003 yılında sadece 15 olan katı atık düzenli depolama tesis sayısı bugün 68’e ulaştı. Bugün itibarıyla bu tesislerde 879 belediyede 44 milyon kişiye hizmet verilmektedir. Ayrıca, Bakanlığımızca belediyelerimize son iki yılda 1.041 adet çöp toplama aracı hibe edilmiştir. Bunlara ilaveten, Bakanlığımızca belediyelerimize bisiklet yolu yapımı ile sokak iyileştirme çalışmalarında önemli destekler sağlanmaktadır. Yine, 2009-2020 Çevresel Gürültü Eylem Planı uygulaması doğrultusunda, gerekli gürültü ölçüm ve denetimleri de Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir. Diğer yandan, bugün sayısı 208’e ulaşan deniz kirliliğini ölçüm istasyonlarında yılda 2 kez deniz suyu, dip çamuru ve deniz canlılarında 40 farklı parametrede kirlilik ölçümleri yapıyoruz. Denizlerimizde mavi bayraklı plaj ve marina sayısı 2003 yılında 151 iken bu sayıyı bugün itibarıyla 374’e çıkardık. 2012 yılı itibarıyla 81 ilde 122 adet sabit istasyon ve 3 adet mobil ölçüm aracıyla hava kalitesi ölçümü yapıyoruz. Alınan veriler değerlendirilerek anlık olarak halkın bilgisine sunuluyor. İlave olarak 39 sabit istasyon daha kuruyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iklim değişikliği ile mücadele ve ozon tabakasının korunması kapsamında strateji belgeleri ve eylem planlarını tamamladık. Sera gazı emisyonlarının takibi de Bakanlığımız tarafından yapılmaktadır. Bu doğrultuda, tesisler ilk raporlamalarını 2016 yılından itibaren yapacaklardır. Yine, karbon piyasası oluşturmaya yönelik çalışmaları da sürdürmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevre izin ve lisans belgeleri yani ÇED artık elektronik ortamda veriliyor. ÇED için toplam 199 adet belgeyi 16’ya düşürdük. 13 ayrı yönetmelikle düzenlenen çevre izin ve lisansa ilişkin süreçleri tek yönetmelik altında topladık. Bakanlığımızca, 2012 yılında turizm ve konut, petrol ve madencilik,  atık ve kimya, ulaşım ve kıyı, tarım ve gıda, enerji ve sanayi yatırımlarına ilişkin toplam 283 proje için “ÇED olumlu”, 2.845 proje için ise “ÇED gerekli değildir.” kararı verilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mekânsal planlama, yerleşme ve yapılaşma konularında 2023 yılını hedef alan Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı yani KENTGES’i etkin bir şekilde uygulamaktayız. Ayrıca, üst ölçekli plan ve kalkınma politikalarına uygun olarak ulusal ve bölgesel nitelikli mekânsal stratejik plan çalışmalarını Kalkınma Bakanlığıyla birlikte yürütmekteyiz.

Bakanlığımız ve büyükşehir belediyelerince ülkemizin genelinin yüzde 97’sinde çevre düzeni planları tamamlanmıştır. Ülke çapında enerji santralleri, askerî alanlar, eğitim ve sağlık alanları ile kamu yatırımları ve toplu konut alanları gibi yatırımlara ilişkin imar planları da Bakanlığımız tarafından hızlı bir şekilde onaylanmaktadır. Van ili ve çevresiyle Erciş ilçesinde hâlihazır haritalar, jeolojik etüt raporları ve imar planlama çalışmaları ile kentsel tasarım projeleri de Bakanlığımız tarafından tamamlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8.591 kilometre olan deniz kıyılarımızın yüzde 95’lik bölümünün kıyı kenar çizgisi tespit işlemleri tamamlanmıştır. Bu alanlara ilişkin tüm bilgi ve belgelerin envanterini çıkararak coğrafi bilgi sistemlerinde uygulanması için veri tabanı oluşturuyoruz. 2014 yılı sonuna kadar da tüm kıyılarımızın master planları ve bütünleşik kıyı alanları planlamasını tamamlamış olacağız.

Saygıdeğer Başkan, çok değerli milletvekilleri; şehirlerimizin marka değerini artırmak için özel projeler hazırlıyoruz. Bu doğrultuda İstanbul Finans Merkezi Projesi’ni tamamladık. Buna ilave olarak Diyarbakır Suriçi’nde tarihî dokuyu ortaya çıkarmak ve buradaki tescilli yapıları ihya etmek için dönüşüm çalışmalarını hem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığımız hem Vakıflar Genel Müdürlüğümüz hem Kültür ve Turizm Bakanlığımız hem de Diyarbakır Valiliğimizle birlikte yürütmekteyiz.

İstanbul’da 3’üncü büyük havalimanını da kapsayacak şekilde kurulacak yeni şehir için harita alımları, imar planları ve kentsel tasarım çalışmalarını Ulaştırma Bakanlığı ile müşterek yürütmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi işlemlerini basitleştirdik. Talep edilen belge sayısını azalttık. Böylece, belediyelere de büyük kolaylık sağladık. Yapmakta olduğumuz çalışmalar ile yapı ruhsat süresinin 5 iş gününe indirilmesi ve bu konuda teknik müşavirlik kuruluşlarına yetki ve sorumluluk verilmesi çalışmalarında son aşamaya geldik.

Saygıdeğer milletvekilleri, artık, yapı malzemelerimiz dünya piyasalarında en üst düzeyde rekabet edebiliyor. Bu doğrultuda, dünya standartlarında, kaliteli, fonksiyonel ve ucuz yapı malzemesi üretimi için yeni yönetmelik ve denetim sistemleri oluşturarak kullanıcı bilincini geliştirme noktasında çalışmalarımızı artırdık.

Yine, özel yapı müteahhitlerine yekti belgesi numarası vererek ve yapı ustalarına geçici ustalık belgesi düzenleyerek sektörü kayıt altına aldık. Sektörü kayıt altına alarak kayıt dışı ekonomi ile mücadeleye katkı sağlıyoruz. Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Eylem Planı’nda Bakanlığımıza ait eylemlerin hemen hemen tamamında yüzde 100 başarı sağlanmıştır.

Binalarımızdaki enerji verimliliğini artırmak için yoğun çalışıyoruz. Ülke olarak kentsel dönüşümlerde gerekli başarıyı elde ederek binalarımızı yalıtımlı hâle getirebilirsek toplam enerji sarfiyatımız yüzde 16 seviyesinde azalmış olacaktır. 2011 yılında başlattığımız uygulama ile 2012 yılında 44.000 adet enerji kimlik belgesi verdik ve ayrıca enerji kimlik belgesi verebilecek 8.500 uzman yetiştirdik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız doğal sit alanları, özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri alanların tescil, onay ve ilanına dair usul ve esasları belirlemekte ve bu alanlarda koruma, kullanma ve yapılaşmaya yönelik iş ve işlemleri de yürütmektedir. Bu doğrultuda, Bakanlık bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ve 21 ilde 28 adet tabiat varlıklarını koruma bölge komisyonu oluşturduk.

Deniz ve kıyı koruma alanlarının büyüklüğünü 2.865 kilometrekareye çıkardık. Özel çevre koruma bölgelerindeki belediyelerin altyapı projelerine 2012 yılında yaklaşık 25 milyon lira kaynak aktardık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapı denetimleri, Bakanlığımızca yetkilendirilen 1.682 yapı denetim kuruluşu tarafından, 81 ilimizde, artık daha etkin bir şekilde yürütülmektedir. Modern ve bilimsel dünyada olduğu gibi bizde de yapı denetim kuruluşlarımızı güçlendirmeyi ve teknik müşavirlik kuruluşu hâline getirmeyi hedeflemekteyiz.

Çok değerli milletvekilleri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz 22 bölge, 957 tapu ve 81 kadastro müdürlüğüyle yılda ortalama 20 milyon insanımıza hizmet vermektedir. Tapu müdürlüklerimizdeki işlemler artık on-line sistemle yürütülmektedir. Hâlen 341 birimde pilot olarak uygulanmakta olan başka ilde bulunan gayrimenkul işlemlerine dair yürüttüğümüz tapu işlemlerini 2014 yılı sonuna kadar tüm ülkede yaygınlaştırmış olacağız. Ülke genelinde tapu ve kadastro bilgilerinin bilgisayar ortamına aktarılması ve Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi’nin kurulması noktasında yani TAKBİS’i büyük ölçüde tamamladık. Yine, tapular artık on-line randevu sistemiyle vatandaşa sunulmaktadır. Bu doğrultuda yaptığımız tespitlerle, vatandaş memnuniyeti yüzde 95 seviyelerindedir. Yine, ülke genelinde, Türkiye kadastrosunun yüzde 99’unu tamamladık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız, imar, çevre ve yapım ile ilgili mevzuat düzenlemelerini yapmak, mekânsal strateji planlaması dâhil, üst ölçekli planları hazırlamak ve onaylamak, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi faaliyetlerini yürütmek ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek, afet zararlarını azaltmaya yönelik dönüşüm projelerini hazırlamak, güçlü bir yapı denetim sistemini kurmak ve yönetmek, enerji verimliliği yüksek yapılar için gerekli çalışmaları yapmak, yapı kooperatifçiliğini geliştirmek ve yenilikçi konut politikalarını üretmek, Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi çalışmalarını yürütmek, yerel yönetimlere rehberlik etmek, teknik ve mali destek sağlamak, doğal sit alanlarında, sorumluluğumuzdaki tüm iş ve işlemleri yürütmek için kurulmuştur.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Bakan Çorlu ne oldu? Çorlu’yu anlatın, Tekirdağ’ı anlatın, bir sürü iddialarımız var.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR  (Devamla) -  Yine, Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan İller Bankası ile belediyelerimizin sorunlarının çözümüne çok ciddi katkılar sağlıyoruz. Bu doğrultuda faiz oranlarını düşürdük ve verdiğimiz kredilerin vadelerini uzattık.

2012 yılında kredi talebinde bulunan belediyelerden şartları uygun olanlara ayrım yapılmaksızın kredi sağladık. Küçük belediyelerin su ve kanalizasyon sorunlarının çözümü için su kapsamında 745 milyon TL hibe yardımı, 858 milyon TL kredi tahsisi yapılmıştır.

Yine, BELDES projesi kapsamında 52 adet belediyenin içme suyu inşaatının yapımı tamamlanmış, 17 adet de ise tamamlanma aşamasındadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu doğrultuda ve Bakanlığımıza tahsis edilen bütçe imkânlarıyla bu hizmetleri daha da etkin ve verimli bir şekilde yürütmek için, bundan sonra da var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle, 2013 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler, tekrar saygılarımı ve teşekkürlerimi sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Kentsel dönüşüm projesinde Çalıklara nereyi verdiniz Sayın Bakan?

BAŞKAN – Maliye Bakanı Mehmet Şimşek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 

Buyurunuz Sayın Şimşek.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Tabii, bütçe açış konuşmamda Maliye Bakanlığımızın faaliyetleriyle ilgili olarak epey bir bilgi vermiştim, tekrara kaçmamak açısından müsaade ederseniz, bugün, daha çok, gündeme getirilen bazı eleştiriler ve tespitler üzerinde ben de değerlendirmelerde bulunmak istiyorum ama en başında, Sayın Tanal’ın, tabii ki, teşekkürü için biz teşekkür ediyoruz. Yalnız şöyle: Osmanlı Devleti dış borçları konusunda 3.000 adetlik bir kitap basılmış. Kendisine gönderilen kitapta maalesef matbaa hatası olarak bazı boşluklar oluşmuş. Şimdi, ben arkadaşlara sordum, hemen, hiç boş sayfası olmayan bir kitapçık var, memnuniyetle bunu size vermek üzere getirdim. Tabii…

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Yazarı kim Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Yazarı Doktor Biltekin Özdemir, 2010 yılında basılmış. Aslında 3.000 adet basılmış ve büyük bir kısmı da sağlıklı yani boş sayfa yok, bunda da boş sayfa yok fakat nasıl olduysa Sayın Tanal’a o denk gelmiş. Şimdi, ben bunu kendisine vereceğim.

Sayın Başkan, değerli üyeler; tabii, en önemli eleştirilerden bir tanesi vergi konusu. Müsaade ederseniz, ben, tekrar bu konuya değinmek istiyorum.

Türkiye’de toplanan bütün vergilerin, sosyal güvenlik primleri de dâhil olmak üzere, topladığımız bütün vergilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 26 yani Türkiye’de vergi yükü ne diye sorarsanız yüzde 26. Peki, bu yüksek mi düşük mü, buna nasıl karar vereceğiz? Avrupa Birliğini 27 ülke oluşturmaktadır biliyorsunuz. Avrupa Birliğinde ortalama vergi yükü yüzde 38,4; Türkiye’de yüzde 26. Peki, haydi diyelim ki Avrupa Birliğinde nispeten daha çok gelişmiş ülkeler var, OECD ülkelerine baktığımız zaman, OECD ülkelerinde ortalama vergi yükü yüzde 33,8. Dolayısıyla, Türkiye’deki yüzde 26’lık vergi yükü iddia edildiği gibi yüksek değil; bu, birinci konu.

İkinci konu, Türkiye’de vergilerin büyük bir kısmının dolaylı vergiler olduğu hususu doğru bir husustur. Ben, zaten bütçe konuşmamda bu eleştiriyi kabul ettiğimizi, bu yapıyı düzeltmemiz gerektiğini ifade ettim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Zenginden almıyorsunuz, fakirin ekmeğinden vergi alıyorsunuz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Şimdi, Türkiye’de sosyal güvenlik primi dâhil olmak üzere dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı yüzde 70 değildir; yüzde 47,7’dir, yüzde 47,7. Peki, bu yüksek bir oran mı? Evet, Avrupa Birliği veya OECD rakamlarıyla karşılaştırdığınız zaman biraz yüksek. Mesela, Türkiye’de dolaylı vergilerin millî gelire oranı yüzde 12,4 ama Avrupa Birliğinde veya OECD’de yüzde 11-12 arası yani Türkiye’de dolaylı vergilerin millî gelire oranı biraz yüksek ama çok büyük bir fark yok. Peki, sorun ne? Sorun, doğrudan vergilerin düşük olması. Peki, niye? Bunun birkaç sebebi var. Bunun sebeplerinden bir tanesi, kayıt dışılıktır -o konuya değineceğim ama- sebeplerinden bir tanesi de, doğrudur, bizim hükûmetlerimiz döneminde biz yatırımı, üretimi, istihdamı teşvik etmek için doğrudan vergileri düşürmüşüz. Nasıl? Açıklayayım size. Gelir vergisi en yüksek diliminin tabi olduğu vergi oranı 2002 yılında yüzde 49,5 idi. Bunu biz yüzde 35’e indirmişiz. Niye? Kayıt dışılık azalsın, istihdam artsın diye. En düşük vergi dilimine denk düşen gelir vergisi oranı ise yüzde 22 idi, yüzde 15’e indirmişiz. Burada da demişiz ki: Yine, ücretlileri yani düşük gelir elde edenleri destekleyelim.

Asgari ücret… Mesela, Türkiye’de –biliyorsunuz- çalışanların yüzde 47’si asgari ücretli. Asgari ücretin üzerindeki vergi yükü, AK PARTİ hükûmetleri döneminde asgari geçim indirimi getirilmeden önce yüzde 12,8’di yani bir asgari ücretli yüzde 12,8 gelir vergisi ödüyordu. Şu anda, yaptığımız düzenlemelerle bu vergi oranını yüzde sıfır ile 5,2 arasına düşürdük. Dikkat edin, gelir vergisinde biz vergi oranlarını düşürmüşüz. Nedir gelir vergisi? Doğrudan bir gelirdir.

Gelelim ikinci konuya, kurumlar vergisi… Türkiye’de kurumlar vergisi ve kurumlar vergisinin dağıtılması hâlinde alınan gelir vergisi, toplamda, 2002 yılında yüzde 65’i oluşturuyordu. Yani, bir şirket 100 lira kâr etseydi 65 lirası vergiydi. Tabii, bu, şirketlerin rekabet gücünü etkiliyordu, kayıt dışılığı etkiliyordu.

Doğrudur, hükûmetlerimiz döneminde kurumlar vergisinde ve dolayısıyla kurumların geliri üzerindeki toplam vergi yükü yüzde 65’ten yüzde 34’e düşürülmüştür.

Şimdi, dikkat ederseniz doğrudan vergi oranları, doğrudan vergiyi oluşturacak kalemler üzerindeki vergi oranları hükûmetlerimiz döneminde ciddi bir şekilde düşürülmüştür.

Bu yetmemiştir, bakın, en son teşvik sistemiyle biz ne yaptık? Dedik ki “Türkiye'nin herhangi bir yerinde stratejik bir ürünü üretin, kurumlar vergisini belli bir seviyeye kadar, yüzde 2’ye düşürüyoruz, gelir vergisini almıyoruz, sosyal güvenlik primlerinden vazgeçiyoruz.” Bunların hepsi, aslında yatırım lehine, üretim lehine, istihdam lehine vergiden vazgeçmektir. Hangi vergiden? Doğrudan vergi gelirlerinden. Bu bir tercihtir, ama bununla birlikte tabii ki bir kayıt dışılık söz konusudur.

Ben size kayıt dışılıkla ilgili olarak da çok kısa bir bilgi vermek istiyorum. Kayıt dışılıkla ilgili olarak, gerçekten şu anda ikinci eylem planını uyguluyoruz. Kayıt dışılıkla mücadelede bir eylem planımız vardı 2008-2010 dönemini kapsayan, şimdi 2011-2013 dönemini kapsayan bir planı uyguluyoruz.

Detaylara kaçmak istemiyorum ama bu planın uygulanmasına ilişkin altı ayda bir ilerleme raporu hazırlıyoruz ve gerçekten de çok mesafe katediyoruz, mükellef sayısında çok ciddi artış var ve bunu sadece ben söylemiyorum, TÜİK’in istatistiklerine baktığınız zaman, 2002 yılında kayıt dışı istihdamın toplam istihdama oranı yüzde 52,1’di, 2011 yılı itibarıyla bu, yüzde 40’a kadar düştü yani tam 12 puanlık bir düşüş söz konusu.

Yine, uluslararası çalışmalar var, bütün OECD ülkeleri için, Avrupa Birliği ülkeleri için yapılan çalışmalar var. Bu çalışmalarda, Türkiye'de genel ekonomik anlamda kayıt dışılığın son on yıl içerisinde yüzde 32-33 civarından yüzde 27’ye kadar düştüğünü görüyoruz. Bu çalışma, aynı zamanda Avrupa Birliğinde ortalama kayıt dışılık oranının yüzde 19 olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, Türkiye’deki kayıt dışılık oranı Avrupa Birliği ortalamasının epey üzerindedir ama son on yılda da çok ciddi oranda azalmıştır.

Yine önemli eleştirilerden bir tanesi, bizim vergileri esas itibarıyla ücretlilerden aldığımız konusudur. Bakın, şöyle söyleyeyim: Bugün yaklaşık 5 milyon 656 bin asgari ücretlimiz var ve bunlardan topladığımız toplam gelir vergisi yani asgari ücretliden aldığımız toplam gelir vergisi 2 milyar dahi tutmuyor. Yani, 1 milyar 962 milyon lira topladığımız toplam vergi. Peki, toplam vergilerimizin yüzde kaçını asgari ücretlimizden alıyoruz? Yüzde 0,77 yani vergi gelirlerinin yüzde 1’i dahi asgari ücretliden alınmıyor. Onun için…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – ÖTV, KDV ne olacak?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

HASAN ÖREN (Manisa) – Almayın Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Hayır, gerekirse… Bakın, imkân yaratalım ama zaten sıfıra kadar indirmişiz.

Şimdi değerli arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim: İşveren sigorta primi payını yüzde 19,5’tan yüzde 14,5’a indirdik. Bu da doğrudan yine bir   -çünkü OECD kapsamında baktığınız zaman, uluslararası karşılaştırmalar açısından baktığınız zaman- vergiden vazgeçmeyi ifade ediyor. Özetle, ortalama ücret üzerindeki vergi yükünde Türkiye eskiden OECD’de yüzde 42,7 ile 1’inci sıradaydı, 2002 yılında, şu anda Türkiye yüzde 36’lık bir vergi yüküyle OECD ülkeleri arasında 8’inci sıraya düşmüş durumdadır.

Değerli arkadaşlar, vergi politikamızı oluştururken gerçekten rekabet gücünü biz iyileştirmeyi temel bir öncelik olarak görmüşüz ama bu, sermayeyi peşkeş anlamına gelmiyor. Bugün, yatırım olmazsa istihdam olmaz, istihdam olmazsa yoksullukla mücadelede biz asla başarılı olamayız.

Buradan, bu kürsüden bizim mutlaka 2013 yılında KDV’yi bile artıracağımız söylendi. Ben, şunu açık ve net olarak buradan söylüyorum: Şu an itibarıyla, 2013 yılında, ne genel gelir vergisinin ne kurumlar vergisinin ne de KDV’nin oranlarında bir artış öngörmüyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde eğitimde, sağlıkta, giyimde, turizmde biz KDV oranlarını yüzde 18’den yüzde 8’e kadar düşürdük.

Şimdi, gelen eleştirilerden bir tanesi de tabii ki pırlantayla ilgili bir eleştiri. Biliyorsunuz, pırlanta ve benzeri ürünler ağırlık olarak çok hafif ama paha anlamında, değer anlamında da son derece ağır ürünlerdir ve maalesef bu anlamda da kayıt dışı kanaldan ülkeye sokulması ihtimali nispeten yüksek olan ürünlerdir. Evet, doğrudur, Türkiye’de yüzde 20 ÖTV var pırlantada ama KDV yok. KDV yok ama daha yüksek olan yüzde 20 ÖTV var. Dolayısıyla, pırlantadan bu ülkede vergi alınmadığı hususu yanlış bir husustur. Yalnız şu bir gerçek: Avrupa Birliğindeki uygulamalardan farklı. Avrupa Birliğinde pırlanta benzeri ürünlerden KDV alınıyor, Türkiye’de ise sistem bu şekilde düzenlenmiş, KDV değil ÖTV alınıyor. Ha, gelin hep birlikte, arzu ediyorsanız, ÖTV’yi düzenleyelim, kaldıralım, KDV getirelim, ben buna son derece açığım, bu konuda zerre kadar bir tereddüdümüz yok.

Şimdi değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz…

HASAN ÖREN (Manisa) – Mazotta ÖTV de var, KDV de var, ikisini bir alalım.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Yok, yok. Ben çok iyi biliyorum, Avrupa’da genelde…

HASAN ÖREN (Manisa) – Benzinde, mazotta var da onda niye yok?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Avrupa’da da var. Avrupa’da da benzinde hem ÖTV hem KDV var.

HASAN ÖREN (Manisa) – O zaman pırlantadan da al!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, büyümeyle ilgili eleştiriler yapıldı. Müsaade ederseniz, 1924 yılıyla 2002 yılı arasında büyüme yıllık ortalama yüzde 4,54; 1924-2011 yılı arasında yüzde 4,61; 1993-2002 arasında yani bizden önceki on yılda büyüme ortalama yüzde 2,98. Yani bizden önceki on yılda büyüme yüzde 3 civarı, bizden önceki yetmiş dokuz seksen  yılda büyüme yüzde 4,5. AK PARTİ hükûmetleri döneminde, 2003-2011 döneminde büyüme yüzde 5,25. Dolayısıyla, yaklaşık 0,75 puan yıllık fark var ama bu, keşke 80 yıl boyunca olsaydı. Çünkü, bunu kümülatif, bileşik anlamda seksen yıl getirseniz tabii ki millî geliri 2 kattan çok daha fazla artırma potansiyeli ortaya çıkardı.

Şöyle bir örnek vereyim ben size: Daha geçen iki hafta önce OECD bir rapor yayınladı, 2003 ve sonrasına ilişkin bir rapor ama bunda son on yılın değerlendirmesi de var. OECD’nin raporuna göre, son on yıl içerisinde Türkiye OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke. Bakın, OECD ülkelerinin büyüme ortalaması yüzde 1,7; OECD’ye göre -yani önümüzdeki sene için- dünya ekonomisi yüzde 3,5; Türkiye’de üç aşağı beş yukarı yüzde 3 civarında.

Değerli arkadaşlar, yoksulluk konusu gündeme getirildi. Tabii ki yine, dünya standartlarında yoksulluğu ölçmenin bir yolu Birleşmiş Milletlerin gösterdiği standartlardır. Bunda, kişi başına günlük 1 dolar altı Türkiye’de yaşayan yok zaten, 2005’ten bu yana sıfırlanmış durumda. Günlük 2 dolar 15 sentin altında bir harcamayla yaşayan vatandaşlarımızın toplam nüfusa oranı yüzde 3’tü 2002 yılında, şu anda yüzde 0,14’e inmiş durumda yani neredeyse sıfırlanmış durumda.

Yine, günlük 4 dolar 30 sentin altında yaşayan vatandaşlarımızın toplam nüfusumuza oranı 2002 yılında yüzde 30’du, şu anda yüzde 2,79’a inmiş durumda. Evet, başka tanımlar da var ama sonuç itibarıyla uluslararası karşılaştırma açısından bunu önemsiyorum.

Şimdi, eleştirilerden bir tanesi bizim savunma harcamalarının daha çok arttığı yönündeydi.

Değerli arkadaşlar, savunma, güvenlik yani içinde jandarma, sahil güvenlik, emniyet, Millî Savunma Bakanlığı… Toplam harcamalar, bakın, 2002 yılında 12 milyar lira imiş, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,4’ü imiş. 2013 yılı bütçesiyle 41,4 milyara çıkıyor ama gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak yüzde 2,6’ya düşüyor ama eğitime bakarsanız… Bakın, eğitime ayırdığımız para 2002 yılında 11,3 milyar lira, şu anda 68,1 milyar lira; bütçe içindeki payı yüzde 9,4’tü, şu anda 17’ye çıkıyor; gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı yüzde 3,2’ydi, şu anda 4,3’e çıkıyor. Dolayısıyla, Türkiye tercihini çok açık ve net bir şekilde insana yatırımdan, beşerî sermayeden, insanımıza yatırımdan yana kullanmıştır. Aynı şey sağlık için geçerlidir, aynı şey mahallî idareler için geçerlidir.

Değerli arkadaşlar, yine önemli eleştiri alanlarından bir tanesi, takdir edersiniz ki, KİK’le, Kamu İhale Kurumuyla ilgiliydi. Özellikle istisnalar konusu çok yoğun bir şekilde gündeme getirilen bir husustur. Müsaade ederseniz, bu konuda sizlerle bazı bilgi ve verileri paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, istisna kapsamında 2011 yılında yapılan alımların toplamı 11 milyar 870 milyon lira. Bu, toplam kamu ihale mevzuatına tabi bütün harcamaların yüzde 15,85’ini oluşturuyor. Dolayısıyla istisnalar yüzde 15,85. Peki, bu rakam yüksek mi? Evet, çok yüksektir. Peki, bunlar nereden kaynaklanıyor şöyle bir bakalım.

Değerli arkadaşlar, bu kanun 2002 yılında çıkarıldı. 2002 yılında çıkarılırken istisnalar vardı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç madde?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu istisnalar, bakın, kanun çıkarılırken yapılan, ilk orijinal kanunda var olan istisnalar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç tane?

MALİYE BAKAN MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - …bugünkü istisnaların harcama olarak yüzde 96’sını oluşturuyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç taneydi, şimdi kaç tane?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Müsaade edin arkadaşlar, bakın, ben bir anlatayım size.

Değerli arkadaşlar, bu istisnalar 11 milyar 870 milyon lira, onu anlattım. Şimdi, nereden geliyor? Bakın, 3/g bendi var. KİT’ler, KİT’lerin alım satımları istisna olmuş. Bu ne zaman istisna olmuş? 2002 yılında kanun çıkarılırken. Miktarı ne kadar şu anda? 5,4 milyar lira. Bakın, bir  kalem, toplam istisnaların neredeyse yarısı KİT’ler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – KİT’lerde bu kadar alım yok ya!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – İkinci olarak 3/b kapsamı var, 3/b. 3/b nedir? Savunma, istihbarat harcamalarıdır. Ne zaman istisna edilmiş? Kanun ilk çıkarıldığı zaman istisna edilmiş. Miktarı ne kadar 2011 yılında? 3 milyar 64 milyon lira.

Peki, üçüncü kalem istisna, 3/c. Ne zaman istisna edilmiş? Kanun ilk çıktığında. Miktarı ne kadar? 2 milyar 452 milyon lira. Nedir bu? Hava taşımacılığıyla ilgili istisnalardır.

Peki, 3/e, Adalet Bakanlığının kendi ıslahevlerinde ürettiği ürünler.

Değerli arkadaşlarım, az önce saydığım bu istisnaların tamamı Avrupa Birliği mevzuatında olan istisnalardır…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hangi harfe geldiniz?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – …ve bizdeki istisnaların yüzde 95,5’unu oluşturmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) –  TOKİ ihalelerinde yüzde kaç pazarlıkla veriyorsunuz?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Peki, geriye kalan yüzde 5 niye var, geriye kalan 4,5 niye istisna? Şimdi, diyelim ki Mersin’de, son anda, bazı uluslararası etkinliklere, ev sahipliği yapmak için bir karar çıktı. Bunu kamu ihale mevzuatı çerçevesinde yetiştirmeniz mümkün olmuyor, gelinmiş burada istisna alınmış. Bunun benzeri istisnalar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, kaç harf dâhil bildiğiniz?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Arkadaşlar, bir müsaade edin, daha üç gün, dört gün beraberiz. Ben bütün sorulara…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Söylemiyorsunuz ki…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Ama böyle diyalog şeyi yok ki… Müsaade edeceksiniz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama kaç harfe geldiniz onu söyleyin.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, diyelim ki Kamu İhale Kanunu’ndan istisna. Peki, istisna olunca hiçbir mevzuata tabi değil mi? Peki, bu Kamu İhale Kanunu çıkmadan önce bütün ihaleler kanunsuz mu yapılıyordu?

Değerli arkadaşlar, istisna kapsamındaki alımların da kuralları var, Sayıştay denetimine tabidir.

Benim sürem bitiyor, birkaç gün burada beraberiz, bütün sorularınıza zaten cevap vermeye çalışacağım.

Ben tekrar hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.

Aleyhinde, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel.

Buyurun Sayın Yüksel. (CHP sıralarından alkışlar)

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 bütçesinde vergi gelirlerinin yapısı incelendiğinde, bunun yaklaşık yüzde 30’unun dolaysız, yüzde 70’inin de dolaylı vergilerden oluştuğu görülmektedir -her ne kadar Bakan böyle olmadığını söylese de- çünkü, bütçeyi incelediğimizde, 2013 bütçesinde 318 milyar vergi geliri öngörmüşsünüz, bunun 94 milyar TL’sini gelir ve kurumlar vergisinden beklemektesiniz, kalan 224 milyar TL’si ise dolaylı vergilerden oluşmaktadır.

Türkiye’de gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 13,5 olan dolaysız vergiler, OECD ortalamasının 9,3 puan altındadır. Oysa, ortalama ücret üzerindeki vergi yükü, Türkiye’de yüzde 36,3 düzeyinde olup OECD ülkeleri ortalamasının üstündedir. Türkiye’deki en zengin 100 Türk’ün ödediği vergi kazançlarının yüzde 5,7’si iken asgari ücretliden alınan vergi oranı yüzde 15’tir yani asgari ücretli, zenginden 3 kat fazla vergi ödemektedir.

Değerli arkadaşlar, öyle anlaşılıyor ki 2013’te de vergiyi yine, açlıkla, yoksullukla boğuşan işsizden, emekliden, yıllarca asgari ücretle çalıştırdığınız modern köleler taşeron işçiden, incirini, üzümünü geçen yılın yarı fiyatına satamayan çiftçiden alacaksınız. AKP hükûmetleri döneminde 38 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız ve siz, çıkıp bu gelir kalemini “kâr” olarak açıkladınız Sayın Bakan. Bizim bilmediğimiz yeni bir kâr tanımı mı getiriyorsunuz?

Özelleştirmelerle atalarımızdan kalma varlıkları yok pahasına satmaktasınız. Başta Başbakan, AKP sözcülerinin her fırsatta eleştirdiği cumhuriyet döneminde kazanılmış varlıklarımızdır sattıklarınız. TELEKOM'u, TÜPRAŞ’ı, PETKİM’i siz kurmadınız, hazır bulduğunuzu sattınız ve bunun adına “kâr” diyorsunuz. Herhâlde “Ne satarsam kâr.” demek istiyorsunuz. Özelleştirme, AKP’yle birlikte, güzelleştirme, AKP’lileştirme şeklinde işliyor. Tıpkı Osmanlıyı iflasa sürükleyen kâr garantili imtiyazlar gibi, AKP de “özelleştirme” adı altında belli kişilere imtiyazlar vermekte ve kâr elde edeceklerini de garanti altına almaktadır. TELEKOM satıldı, ertesi gün kurumlar vergisi indirildi; Eti Alüminyum satıldı, fabrikanın 3-4 katı değerindeki baraj eşantiyon verildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İDO’yu 800 milyon liraya özelleştirdi, Ulaştırma Bakanınız daha altı ay geçmeden İDO’yu alan şirkete “kombine taşımacılık” adı altında, karada da taşımacılık yapma imtiyazı verdi. İDO’nun değeri bir anda 3 kat arttı. Şimdi İDO’yu alan şirket “Biz burada tekeliz, başka kimse taşımacılık yapamaz.” diyor.

Elektrik dağıtım şirketleri satılıyor, düşmesi gereken kayıp kaçak oranları sürekli artırılıyor. Böylece, şirketlerin kârları artırılırken halk daha fazla elektrik parası ödemek zorunda kalıyor. Antalya’daki şirket neredeyse yarı fiyatına verildi. Dağıtım şirketlerinin kâr marjı ekim ayında 2,33’ten 3,49’a çıkarıldı. Neden? Siz bunları satarken kâr garantisi mi verdiniz? Sürekli bir şeyler veriliyor. Buna özelleştirme değil, güzelleştirme, AKP’lileştirme denilir.

İzmir’in özelleştirme yolu ile satılan değerlerinden hükûmetin kasasına giren para 5 milyar TL düzeyindedir. Aynı dönemlerdeki kamu yatırımları ise 4,4 milyar TL düzeyindedir. AKP’nin İzmir’e sadece özelleştirmelerden net borcu 600 milyondur. 2011 yılında İzmirliler 28 milyar TL vergi ödeyip, tüm cari harcamalar dâhil geriye aldığı 7 milyar TL’dir. Yani, İzmir, 4 veriyor, 1 alıyor.

TOKİ, yolsuzlukların odak noktası olmuştur. Türkiye’de son on yılda bütün planları altüst eden, şehir merkezlerini ranta açan, her yeri betonlaştıran AKP’nin yarattığı TOKİ’dir, Özelleştirme İdaresidir. Bütün şehirlerin rantını yandaş müteahhitlere aktarıyor.

Bakanlar Kurulu Ankara’da büyükşehir belediyesine çalışıyor. Ankara’da, afet bölgesinde olmamasına rağmen, hiçbir risk taşımamasına rağmen, 7 kentsel dönüşüm projesi bir günde onaylanırken Eskişehir’in 4 adet kentsel dönüşüm projesi on yedi aydır, İzmir’in Cennetçeşme ve Menemen olmak üzere 2 kentsel dönüşüm projesi altı yüz yetmiş beş gündür, biri Ege Mahallesi, Romanların yaşadığı mahalle dört yüz üç gündür Bakanlar Kurulunda onay beklemektedir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentte, son sekiz yılda, 3 milyar 899 milyon liralık fiilî yatırım gerçekleştirmiştir ve hazineye tek kuruş borcu yoktur. Oysa, Ankara Büyükşehir Belediyesinin hazineye vadesi geçmiş 4 milyar 494 milyon lira borcu bulunmaktadır. Ama Maliyenin 52 müfettişi iki yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesinde suç yaratmak için denetimler yapıyor, sembolik arazöz gelirlerini kurumlar vergisi kapsamına alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, Sayın Bakan konuşmasında, pırlantada KDV’nin sıfır olduğunu, özel tüketim vergisinin yüzde 20 olduğunu söyledi de.

BAŞKAN – Evet.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Benim, tabii, bununla ilgili soru ve  kanun teklifim de vardı, konuşmalarımızın içerisinde geçti. Eğer izin verirseniz, o yanlış olan bilgilendirmeyi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir usul olur mu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Doğru bilgiyi vermek isterim çünkü benim konuşmam çarpıtıldı. 69’uncu madde nedeniyle söz istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bunun usulle ne alakası var?

BAŞKAN – Siz düzeltme hakkını kullanmak istiyorsunuz; lütfen yerinizden.

Buyurunuz Sayın Tanal.

III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, pırlantada, elmasta, yakutta KDV oranı sıfır, özel tüketim vergisi yüzde 20. Ancak, aynı şekilde süt ve süt ürünleri, ekmek çeşitleri, kümes hayvanları; kitap, süreli, süresiz yayınlar; yaşlı, sakat, düşkünler için bakım, huzurevlerindeki ücretler; buğday, bulgur, arpa; bunlarda KDV oranları olduğu hâlde, hem de çok yüksek olduğu hâlde ancak, maalesef, pırlanta, elmas, yakutta yok. Bununla ilgili kanun teklifi verdik. Sayın Bakan, dedi ki: “Kanun teklifi verin, bunu düzeltelim.” Aynı şekilde, konutta elektrik, su, doğal gazla ilgili kanun teklifi verdik bu KDV’lerin sıfıra inmesi açısından, en azından eşitlik ilkesi açısından. Çünkü biri özel tüketim, biri medeni ve zaruri ihtiyaç. Özel tüketim mallarını kullanmazsanız da yaşarsınız ancak medeni ve zaruri ihtiyaçtır bu su, elektrik, ekmek. Bunlarla ilgili, hatta odun, kömür, hava gazı, elektrik hizmetlerinde yine KDV var, bunların KDV’den istisna edilmesi için kanun teklifi verdik.

Benim istirhamım şu: Sayın Bakan, bunu buyurun, birlikte yapalım. Evet, kanun teklifini vermişiz. Sizden istirhamım, bir an önce Genel Kurula indirilip bunlarda KDV oranının sıfırlanmasını istirham ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361) (Devam)

2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) (Devam)

A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)

1) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

H) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Birinci sorum Çevre ve Şehircilik Bakanına. Sayın Bakan, ülkemizde yargıda bekleyen davalar içinde mülkiyet davaları önemli bir yer tutmaktadır. Bunun temel sebebi de ülkemizde kadastro çalışmalarının tamamlanamamasıdır. Günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte kadastro çalışması ne zaman tamamlanacaktır?

İkinci sorum Sayın Maliye Bakanına. 2/B Kanunu çıkalı yaklaşık sekiz ay oldu ama rayiç bedeller hâlâ açıklanmadı. Vatandaş kendi yerini alıp alamayacağını hâlâ bilemiyor. Bu belirsizlik ne zaman ortadan kalkacak? Rayiç bedelleri ne zaman açıklayacaksınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanına soruyorum: Sayın Bakan, kentsel dönüşüm projelerinde jeofizik mühendislerinin istihdamına yönelik bir zorunluluk koyacak mısınız? Bu konuya ilişkin 2013 yılı programınız nasıldır?

İkincisi: Simav depremi sonrasında TOKİ’den ev sahibi olan bazı vatandaşlarımıza teslimden daha sonra ek ücret talebinde bulunulmuştur. Bunu kaldırmayı sağlayabilecek misiniz?

Sayın Maliye Bakanına bir sorum var. Kütahya’daki Seyitömer Termik Santrali ile Sivas Kangal Termik Santrali’nin ihale süreci başlatılmıştır. Bilindiği gibi, temmuz ayındaki torba yasada, gece yarısı önergesiyle, kömür sahalarının da santrallerle beraber satışına müsaade edilmiştir. Bunu durdurmayı düşünüyor musunuz? Bu süreçte eleman alımını nasıl değerlendiriyorsunuz? SLİ’ye eleman alımının ne anlamı var? Şu anda bir taraftan da eleman alınıyor.

Bir de, emekli olduğu hâlde sosyal güvenlik primi kesintileri devam eden ve geriye yönelik borçlandırma yapılmış vatandaşlarımızın mağduriyeti konusunda nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı, biraz evvel, kentsel dönüşüm projelerine izin verdiğinizi, bazı il ve ilçelerde izin verdiğinizi söylediniz ama İzmir Belediyesinin altı yüz yetmiş beş gündür bekleyen kentsel dönüşüm projelerine izin vermediğinizi hepimiz biliyoruz. Kocaeli’de kentsel dönüşüm alanı ilan edilen Gebze Güzeller bölgesi 1.093 dönüm, 4.507 kişi yaşıyor, alanın büyük bir kısmı boş; Derince Gişeler bölgesi 97,5 dönüm, boş ve tamamı kamuya ait; Derince Körfez bölgesi 523 dönüm, boş ve kamuya ait; Yenimahalle bölgesi 91 dönüm, 1.059 kişi yaşıyor, kamu ve şahıs, ticaret alanı olarak kentsel dönüşüm alanı içerisine dönüştürülmüş.

Şimdi, sorum Sayın Bakan: Sizce örneklerini verdiğim alanlar bir rantsal dönüşüm alanı mıdır, yoksa gerçekten deprem geçirmiş Kocaeli’nin kentsel dönüşüm alanları mıdır?

Bir de, yine burada yaptığınız bir konuşmada, Sayın Bakan, TOKİ’deki yolsuzluklar nedeniyle kürsüden Türk milletine “Bir tek yolsuzluğumu bulun, istifa edeceğim.” demiştiniz ve bütçe görüşmelerinde bunu kabul ettiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Maliye Bakanına sorularım vardı. Gerçi bu sorulara cevap alamıyorum ama yine de soracağım.

Sayın Bakanım, bu leasing yoluyla kiralanan taşıtları ve hangi kurumlar tarafından kiralandığını, ne kadar ödeme yapıldığını sormuştum komisyonda da, onu tazeliyorum.

Bir de, altın üretiminden dolayı doğan katma değer vergisi ve ihracattan dolayı bir KDV talebi var mıdır, iade talebi? Onu öğrenmek istiyorum.

Bir de, 2013 damga vergisi, harçlar, motorlu taşıtlar vergisi ve BSMV ile ilgili olarak beklentilerinizi öğrenmek istiyorum; onları bildirmemiştiniz, konuşmanızda da yoktu bu yıl.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşoğlu.

Sayın Yüceer…

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Benim de sorum Çevre ve Şehircilik Bakanına. Trakya, yüzde 82 gibi yüksek bir oranda tarıma elverişli topraklarla Türkiye'nin, hatta dünyanın en bereketli topraklarına sahiptir. Anayasa’nın 56’ncı maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” denilmektedir. Ancak ısrarla Trakya nükleer bir çöplüğe çevrilmek istenmektedir.

Çorlu’da katı atık bertaraf tesisine onay vermeyen Çorlu Belediye Meclisinin kararı, Bakanlığınız tarafından 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye dayanarak hiçe sayıldı. Fabrikaların bıraktıkları kimyasal atıklar nedeniyle simsiyah akan ve içinde hiçbir canlı türü barındırmayan Ergene Nehri’nin de kanser saçtığı bilinen bir gerçek. Çorlu’da kanser sıklığı Türkiye ortalamasının çok üstünde; araştırmalara göre her 3 kişiden 1’i kanser.

Aynı şekilde, Şarköy ilçemizin doğa harikası İnceburun mevkisinde doğal gaz kombine çevrim santrali kurulmak istenmektedir. Neden sivil toplum örgütleri ve halkın sesine kulak verilmemekte, enerji tesislerinin yarattığı yıkım görülmek istenmemekte ve projede ısrar sürmektedir? Ülke tarımına katkıları olan Trakya’nın verimli topraklarına, tarım alanlarına ve su kaynaklarına zarar verecek böyle bir tesisin kurulmasına izin vermek bir yana, neden insan hayatı hiçe sayılmaktadır? Ergene ne zaman tarımda kullanılacak duruma gelecek? Trakya Bölgesi’nin tarımsal koruma alanı içerisine alınması gerekirken insan sağlığına, çevreye ve tarıma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Teşekkür ederiz Sayın Yüceer.

Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, 5084 sayılı Teşvik Yasası hem sanayici hem iş adamı hem esnaf hem çalışan hem de çalışmayanları direkt ilgilendirmekte. Uzatılması için Sayın Ali Babacan’dan rica ettim, Sayın Nihat Ergün’den rica ettim ama olumlu bir sonuç alamadım. Sizden ricam, bu Malatya’yı direkt ilgilendiren bu Teşvik Yasası konusunda bir çaba göstermeniz. Malatyalıların ortak isteği bu. Bu konuda Malatyalılara yardımcı olabilirseniz, bütün Malatyalılar, size “Allah’ınıza kurban.” diyeceklerdir, onu söylemek istiyorum.

Ayrıca, Malatya’daki kayısı üreticileri aç, yoksul, çaresiz bekliyorlar. Aylardan beri yüksek sesle söylüyoruz “Çiftçimize yardımcı olun, teşvik verin, zararlarını karşılayın.” diye ancak bundan da bir sonuç elde edemiyoruz. Malatya’daki bütün çiftçiler, kayısı üreten herkes açlık sınırıyla karşı karşıya. Bu konuda da Malatyalılara yardımcı olmanızı, kayısı üreticilerine yardımcı olmanızı diliyorum.

Yine, bilin ki, Malatyalılar bunu unutmaz, Malatyalılar size yine “Allah’ına kurban.” der. Bu konuda sizin desteklerinizi bekliyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

Sayın Yalçınkaya…

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sorum Çevre ve Şehircilik Bakanına: Sayın Bakan, bakanlığınız tarafından yaptırılan Zonguldak, Bartın, Karabük 1/100.000’lik bölgesel çevre düzeni planında Bartın ilinin Amasra ilçesi turizm ve arkeolojik alan özelliğine sahip olduğu için mutlak korunması gereken alan olarak gösterilmiş, bu bölgede yerin altından çıkacak kömüre yönelik kurulacak enerji santrallerinin Zonguldak ilimizdeki Filyos yatırım havzasına kurulması belirtilmiştir. Durum bu kadar açık ve net olmasına rağmen, bakanlığınız, kendi bütçesinden binlerce lira vererek yaptırmış olduğu plana uymayarak, mevcut planı görmezden gelerek usulsüz ve hukuk dışı uygulamayla Amasra’ya termik santral kurmak isteyen firmanın ÇED başvuru dosyasını kabul etmiş ve süreci başlatmıştır. Bu usulsüz uygulamayı yapanlar hakkında soruşturma açılmış mıdır? Bundan sonraki süreçte Amasra’yla ilgili kararınız ne olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yalçınkaya.

Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çevre ve Şehircilik Bakanına sormak istiyorum: Adana Yeşiloba Zincirlibağlar TOKİ konutları 2008 yılında teslim alındı. Sayın Bakanım, size 3 defa not verdim. Burada özellikle kışın vatandaşlarımızın kalması mümkün değil; damlarından su akıyor, bodrumları su doluyor, hatta geçen yıl 2 kişi boğulmaktan son anda kurtuldu. Bunu defalar kere dile getirmemize rağmen bir kişi bile ilgilenmemiş. Bu konuyla bir ilgilenilmesini özellikle rica ediyoruz çünkü burada yaşayan insanlarımız çok sıkıntılı. Bunlar zaten zor şartlar altında bir ev sahibi olmuşlar ama ev aldıklarına bin pişmanlar, bunun bir an önce düzeltilmesi gerekiyor.

Yine, Adana Sarıçam Kargakekeç’te yapılan TOKİ konutlarında da benzer sorunlar had safhada, yani bunların yeniden bir kentsel dönüşüme ihtiyacı var, yazık bu yapılan yatırımlara.

Yine, bu, Sarıhuğlar TOKİ konutlarının yanında, sevgi evlerinin karşısında bir kadın sığınmaevi yapıldı, yedi yıldır boş, harabeye dönmek üzere. Burayı nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz Sayın Bakanım? Yazıktır, yani bu devasa yatırım yedi yıldır burada boş duruyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Yeniçeri…

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Çevre ve Şehircilik Bakanına: Türkiye’de son zamanlarda hemen her şey özelleştiriliyor. Bu bağlamda, otoyollar ve köprüler de özelleştirilecek. Bu yaklaşımın sonucu olarak bugün, devlet içinde devlet hâline gelen TOKİ’nin özelleştirilmesi düşünülüyor mu?

TOKİ’nin inşaatlarıyla ilgili şikâyet sayısı nedir? Soruşturmalarda gerçek ve tüzel kişilere hangi müeyyide uygulanmıştır TOKİ soruşturmalarıyla ilgili olarak?

Batman’ın Kozluk ilçesi Garzan bölgesinde yüksek kaliteli petrol bulunmuş mudur? Batman’da 2 milyon 71 bin metrekare alana tekabül eden 244 taşınmazın Almanlar tarafından satın alınmasının bölgedeki petrol rezervleriyle bir ilgisi var mıdır?

ÇED sürecinden bugüne kadar muaf tutulan proje sayısı nedir? Bu projelerle ilgili olarak yok edilen orman alanı ne kadardır? Bazı il, ilçe ve köylerde kadastro çalışması bitirilmediği için vatandaşlar 2/B’li arazilerini alamıyorlar. Bu vatandaşların mağduriyetinin önlenmesi için ne tür tedbir düşünülüyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

Sayın Halaman…

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Benim sorum Maliye Bakanına: Türkiye’de en çok, on yıllık iktidar döneminde yüzde 80 dolaylı vergi arttı. Dolaylı verginin artışının sebebi, kurumsal verginin ve gerçek verginin toplanmayışından kaynaklanıyor. Bu gerçek usuldeki vergiyi toplayıp bu dolaylı vergiyi azaltmayı düşünmüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Buyurunuz Sayın Şimşek. 

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sorular için teşekkür ediyorum.

Tabii, 1’inci soru 2/B taşınmazlarıyla ilişkili. Biz, aslında kıymet takdirlerini yaptık, şu anda kıymet takdirlerinin iç tutarlılığını bir anlamda gözden geçiriyoruz, kontrol ediyoruz ve bunu tamamlar tamamlamaz da tabii ki satışlara başlayacağız. Bizim öngörümüz, ocak başında bu çalışmaların tamamlanacağı, satışların başlayacağı yönündedir. Özetle böyle.

Şimdi gelelim Seyitömer ve Kangal özelleştirmelerine, kömür sahalarının da işletme hakkının devri konusuna: Tabii, orada kömürden üretim yapacak bir santralin kömürle ilgili sıkıntı çekmemesi için herhâlde, Enerji Bakanlığının önerisiyle -anladığım kadarıyla- bu yasal düzenleme yapıldı. Oradaki eleman alımına gelince, benim bir bilgim yok doğrusu yani niye eleman alınıyor, benim herhangi bir bilgim yok. Dolayısıyla, o konuda yorum yapamayacağım.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bu konuda biz yargıya başvurduk Sayın Bakanım, ikisinin birlikte satılamayacağına dair. Hem varlık satışı var hem işletme hakkı devri var. İkisi birden bir bütün olarak nasıl ihale yapılacak?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Kuşoğlu’nun, damga vergisi, daha doğrusu değişik vergi kalemleriyle ilgili bir sorusu vardı. Damga vergisinden 8 milyar lira, harçlardan 10,2 milyar lira, motorlu taşıtlar vergisinden 7,4 milyar lira, BSMV’den yani banka ve sigorta muameleleri vergisinden de 6,3 milyar liralık bir gelir öngörümüz var 2013 yılı için.

Yine, leasingle ilgili araç alımını sordular. 2012 yılında, leasing yoluyla sadece bir adet araç alınmıştır. Bu araç da Millî Savunma Bakanlığı tarafından alınmış, yurt dışı hizmetlerde kullanılmak üzere alınmıştır, tek bir araç alınmıştır. Diğer araçlar kiralama yoluyla edinilebiliyor. Kiralama yoluyla elde edilen araçlar, genelde ilgili bakanlığın, ilgili kurumun hizmet alımları bütçesinden oluyor. Biz, 2013 yılında da mal ve hizmet alım bütçelerinde nominal olarak aynı düzeyde tuttuk, dolayısıyla buralarda herhangi bir artışa izin vermiyoruz.

Dolaylı vergiler en son sorulmuştu. Değerli milletvekilimize ben şunu söylemek istiyorum: Gerçekten biz, dolaylı vergilerin oranını düşürmek istiyoruz ama bunu yapabilmemiz için önce vergiyi tabana yaymamız lazım. O nedenledir, bakın, sadece bu sene kira geliri elde edip de hiç beyanname vermeyen 371.000 yeni mükellef kazandık, bu çok ciddi bir çabadır. Ben, bu çabayı diğer ilgili yani diğer gelir kalemlerine de önümüzdeki dönemde yaymayı düşünüyorum. Kayıt dışılıkla mücadelede başarılı olduğumuz oranda ben inanıyorum ki dolaylı vergilerde de tabii ki üretimi, yine yatırımı teşvik edecek nitelikteki vergilerde de önümüzde farklı bir değerlendirmeye girebiliriz.

Malatya’yla ilgili değerli arkadaşımızın sorusu var, 5084’le ilgili. Doğrusu, bu konu, henüz Maliye Bakanlığı gündemine… Yani bize iletilen bir husus değil. Ekonomi Bakanlığımız bu konuda bir çalışma yaparsa, biz, tabii ki yatırıma, üretime bu yeni teşvik kapsamında olduğu gibi destek vermeye devam ederiz. Biz de Malatyalı kardeşlerimizin Allah’ına kurbanız. Ben kısa bir süre önce Malatya’daydım.

Kayısı üreticilerine destek konusuna gelince, yine Maliye Bakanlığı olarak bizim doğrudan doğruya aldığımız bir inisiyatif şeklinde olmaz tabii ama bu yönde bir program ortaya konulursa biz de o zaman değerlendirmelerimizi yaparız.

Anladığım kadarıyla hemen hemen bana sorulan sorular…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Altın vardı Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Altınla ilgili, altında şu an itibarıyla bizde…  Yani KDV olmadığı için, KDV iadesi de söz konusu değil. Şu anda, bu anlamda önüme gelen herhangi bir veri de söz konusu değil ama dediğim gibi bu altın konusu çok konuşuluyor. Gelin, hep birlikte, eğer hemfikirseniz, ÖTV’yi kaldıralım, KDV’yi getirelim. Yani o konuda da ben, dediğim gibi, son derece açığım. Avrupa Birliğinde altına, mücevhere ne uygulama varsa burada da aynısını yapmaya ben hazırım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.

Buyurunuz Sayın Bayraktar.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Erdoğan’ın sorusu: “Ülkede yargıda bekleyen kadastro davaları var. Kadastro bitirilmediği için bu davalar devam ediyor.” Tam aksine, kadastro bitirildiği için kadastroda dava açanlar var. Dava süresi var, bu dava süreçleri devam ediyor. Bir de çok muvazaalı olan yerlerin -yüzde 2 kadar Türkiye genelinde- kadastrolarını yapamadık, oranın kendi özel şartlarından dolayı yapamadık ama kadastro yaptığımız yerlerde birçok davalar var tabii, hak sahipliği davaları var, hissedarların davaları var. Bu, mahkeme sürecini ilgilendiriyor. Bu bakımdan bunu böylece arz etmiş olayım.

Sayın Işık’ın… Kentsel dönüşümlerde jeoloji mühendislerini mutlaka istihdam edeceğiz, jeoloji ve jeofizik mühendislerini istihdam edeceğiz, bunu yönetmeliğimize de koyacağız. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Simav depreminde ek ücret konusunu dile getiriyor Sayın Işık. Efendim, burada şöyle: Kura sırasında çıkan konutlarda daha sonra yer değiştirmelerden dolayı, işte, zemin kattaydı sonra 3’üncü kat güneydoğu cephesine geldi, buradan bir fark doğdu. Bu farklar çok cüzi bir miktardadır. Haksızlık olmasın diye, haksızlığı gidermek için bir fark isteniyor. Bu en doğru şekilde, adaletli bir şekilde, yerinde uygulama yapılmaktadır.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakanım, sadece 1 şirket var, 2’yle 12 bin lira arasında, cüzi falan değil.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – İşte, orada yer değiştirmelerden dolayı oldu bu. Yerinde, en hakkaniyete uygun bir şekilde bu talebiniz yerine getirilecektir.

Sayın Haydar Akar’ın dediği… İzmir’de bize gelen, Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesine göre gelen kentsel dönüşüm taleplerinden bugüne kadar 11 tane geldi ve bunların 6 tanesini Başbakanlıktan, Bakanlar Kurulundan çıkartarak İzmir Belediyesi’ne gönderdik fakat diğerlerinde çok fazla kamu arazisi olduğu için bunların değerlendirilmesi ve “Yanlış yapmayalım.” diye bunlar inceleniyor.

Diğer taraftan da biz İzmir’in tamamını Büyükşehir Belediyesine ve ilçe belediyelerine, nerede kentsel dönüşüm yapacaklarsa kendilerine riskli alan belirleme, riskli bina belirleme yetkisi verdik. Bu doğrultuda kendileri istediklerini yapabilirler, bunun için bir problem yok bu bakımdan.

Yine Sayın Haydar Bey’in dediği konu… Şimdi, değerli arkadaşlar, ben burada -Mecliste- ne dediysem bunların aynen arkasındayım. Şimdi, bizim için burada iddia edilen, Yüksek Denetleme Kurulunun iddialarıydı. Bunları tek tek çürüttük. Şimdi tekrar söylüyorum: Eğer benim hakkımda bir dava varsa bulun getirin. Dava veya soruşturma varsa, bulun getirin. Ne dediysem aynısı, sözümdeyim yine. Böyle bir dava yok. Bugüne kadar yok arkadaşlar, bundan sonra… İddia olabilir ama bizim hakkımızda bir dava yok, bir soruşturma yok. Bunu özellikle… Varsa getirin, biz neyse…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Söylediklerinizi tutanaklardan okumuştuk Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Dava yok, zorla dava mı yaratacağız? Sizin hatırınız için biz dava yaratamayız arkadaşlar. Yok dava, soruşturma da yok arkadaşlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, söylediklerinizi tutanaklardan okumuştuk.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Arkadaş, iddiadır bunlar. Siz…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz o tutanaklara istinaden, o konuşmanıza istinaden söylemiştiniz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Hayır, ben size iddia edebilirim. Siz “Niye gözlük takıyorsunuz?” diye iddia edebilirim. Siz dersiniz ki: “Gözlerim bozuk, ondan takıyorum.” Ben de aynı iddiada bulunabilirim, iddia bu. Ama bunların hepsi aslı astarı olmayan iddialar. Yargı kararı var mı veya bir soruşturma var mı, bir soruşturma kararı var mı?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sözünüzün arkasında durun Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – E, getir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya o gün getirdik, tutanakları getirdik.

BAŞKAN – Sayın Bakan, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Ya şimdi arkadaşlar, bakın, şöyle söyleyeyim: Bir adam, yüzü olacak ki utansın ama adamın yüzü olmazsa, yüzsüz olursa ben nasıl utandırayım o adamı ya! Bu arkadaşlara tembih edin siz, araştırın. Ben saygı duyuyorum, CHP Grubuna saygı duyuyorum ama lütfen bu arkadaşlara tembih edin, böyle atmasyon… Ya bir şey biliyorlarsa konuşsunlar, hisse alalım; bilmiyorlarsa sussunlar da adam sanalım. Böyle afaki şeyleri getirip Meclisi işgal etmeyin lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Yüceer Çorlu’daki atık işini soruyor. Bunu, şimdi, Çorlu’nun süresini ben burada sizlere arz edeyim, çok önemli bir konu değerli arkadaşlar. Çorlu’daki tesis için ÇED raporu 2010 yılında verilmiştir ve aynı yer için Çorlu Belediyesinin imar planları 2010 tarihinde onaylanmış, -bakın çok dikkatle arz etmek istiyorum- bu denilen, Çorlu’daki katı atık tesisine dair ÇED raporu 2010 tarihinde verilmiştir ve buraya ilişkin imar planları da Çorlu Belediyesi tarafından 2010 tarihinde çıkartılmış ve askıya asılmış ve bunlar meriyet kazanmıştır. Daha sonra, Tarım Bakanlığından da burasının atık deposu yapılmasına dair yine uygun görüş alınmıştır, yine belediye tarafından. Defterdarlıktan da buranın tahsisi yapılmıştır. Bunlar devam ederken, her nasılsa, Çorlu Belediyesi kendi yaptığı planları daha sonra iptal etmiştir. Ondan sonra bu vatandaş bize gelmiş, “Benim planım vardı, Maliyeden tahsisim vardı, ÇED raporum vardı; benim planlarımı iptal etti, ben haksızlığa uğradım, buraya bu kadar masraf ettim...” Biz de Çorlu Belediyesi, Çorlu Tarım Müdürlüğü ve gerekli kuruluşlar da  dâhil olmak üzere komisyonları topladık ve –ÇED raporunu bu şekilde- imar planlarını ve ÇED raporunu tamamladık. Bu şekilde bunu ben arz etmiş olayım.

Sayın Yalçınkaya’nın sorduğu soru -Amasra’daki- ise: Doğrudur, burasının 1/100.000’lik planlarında burada termik santral yapılması yasaklanmıştır. Burası için süreç devam etmektedir. Eğer burada uygun değilse… Biz şu anda ÇED verme sürecini durdurduk, ÇED raporu vermiş değiliz; bizden herkes ÇED raporu talep edebilir ama ÇED raporunu henüz vermedik. Eğer şartlar uygun olursa -gerekli her türlü yazışma- ve oradaki uygunluk, alternatif yerler, buradaki yerli kömür kullanma durumu, hepsi uygun olursa, buraya da ÇED raporu verebiliriz ama “Vereceğiz.” manasında değil bu. Bunu da böylece arz etmek istiyorum.

Yine, TOKİ konutlarıyla ilgili şikâyetler var. Çok değerli arkadaşlar, tabii ki konutta şikâyetler vardır ve olabilir ama site yönetimleri bunları en titiz şekilde inceliyor. Zannediyorum, Sayın Vekilim, bize bunları söylediniz, ben de bunlarda gerekli takibatları yaptım, neticelerini de size arz edeceğim ama bu yanlışlıkların giderilmiş olduğunu biliyorum. Bu sığınmaevini de belediyeye vermek için veyahut da orada değerlendirmek için çalışmalarımız devam etmektedir.

Yine, “TOKİ’nin özelleştirilmesini düşünüyor musunuz?“

Çok değerli arkadaşlar, saygıdeğer milletvekilleri; halk için önemli olan, Anayasa’da da bulunan hususlar için devlet regülatör görevini, koordinasyon görevini, organizasyon görevini, piyasayı disipline etmek, fiyatları aşağı çekmek görevini sürdürmelidir; halk ekmek fabrikaları gibi, şekerde olduğu gibi, benzinde olduğu gibi. Bunun için devlet de -yüzde 5 oranında, yüzde 7 oranında- yine bu görevi yürütmeye devam edecektir.

Yine, “ÇED süreci”, “Başvuru sayısı nedir?” ve “2/B arazileri” ile ilgili soruları da yazılı olarak cevaplandıracağım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, iki dakika ek süreniz de doldu.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika… Sırayla…

Buyurunuz Sayın Köprülü.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan özellikle kendi Bakanlığının sorumluluk sahasında olan ÇED Genel Müdürlüğünün vermiş olduğu bir “ÇED olumludur.” belgesindeki yanlışlığı Çorlu Belediyesinin üzerine atarak hem Cumhuriyet Halk Partili bir belediyeye bu konuda yanlış bir beyanda bulunmuştur hem de kendisi Genel Kurula yanlış bir bilgi vermiştir.

Bunu düzeltmek istiyorum, müsaadenizle.

BAŞKAN – Düzelttiniz efendim, herkes duydu.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Önemli bir konudur efendim.

BAŞKAN – Düzeltme hakkını kullandınız yani bu tamam oldu.

Buyurunuz Sayın Akar.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Bir şey açıklamadım Sayın Başkanım. Müsaade ederseniz açıklayayım konunun ne olduğunu.

BAŞKAN – Ama düzelttiniz, yanlış beyanda bulunduğunu da söylediniz.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Yanlış beyanda bulundu, gerçeğini anlatmak istiyorum Sayın Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, burası belediyenin savunma yeri değil.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – İki dakikada bunu anlatacağım.

BAŞKAN – Tamam, düzelttiniz işte.

Buyurun Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sayın Bakana 3 tane soru yönelttim.

BAŞKAN – Evet…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Son sorumu cevaplarken de olayın doğru olmadığını, adam gibi davranmamakla itham etti grubumuzu ve Cumhuriyet Halk Partilileri.

Ona cevap vermek istiyorum sataşmadan dolayı.

BAŞKAN – Buyurun, size sataşmadan veriyorum iki dakika süre.

III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, size 3 tane soru yönelttim. Çok basit 3 soru: 1, İzmir’di; 2, Kocaeli’ydi. Bunların hiçbirine cevap vermediğiniz gibi… 3’üncü soruyu da burada, kürsüde yapmış olduğunuz bir konuşmayla ilgili yönelttim. Konuşmada, TOKİ hakkında bir dava açılmışsa ve bu dava aleyhine sonuçlanmışsa istifa edeceğinizi belirtmiştiniz bu kürsüde. Daha sonra, bunu söylemediğinizi iddia ettiniz. Bunu size yönelten arkadaşım tutanakları getirerek bu kürsüde okudu ve sizin söylediğinizi ispatladı.

Daha sonra, bütçe görüşmelerine gittiniz, bütçe görüşmelerinde de, 60 katrilyonluk, KC Grup’ta yolsuzluk yapıldığını kabul ettiniz, devleti zarara uğrattığını kabul ettiniz, bu konuda beyanlar verdiniz.

Bu beyanlar yetmemiş gibi, Başbakan, sizi, çocuk azarlar gibi azarladı “Niçin bunları yapıyorsun?” diye sizi azarladı, “Artık, bizim yolsuzluklarımızı, bizim usulsüzlüklerimizi niçin kamuoyuyla paylaşıyorsun?” diye azarladı. Ama ben de çok masumane bir soru sordum. “Adam olan adam” demedim, şimdi, sizin sözünüz üzerine söylüyorum “Adam olan adam, verdiği sözün arkasında durur.” diyorum. Bu kürsüde milletvekillerine, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına istifa edeceğinizi söylemiştiniz, sizi tekrar istifaya davet ediyorum. “Adam gibi adam, verdiği sözün arkasında durur.” diyorum.

Teşekkür ediyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bir düzeltme yapayım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan.

3.- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –  Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bakınız, yolsuzluğu şahıslar yapar, kurumun kendisi yapamaz. Kurum, bir mefhumdur. Ben “TOKİ’de, TOKİ hakkında” dedim, sonra onu aynı konuşmada sonradan düzelttim, dedim ki: “TOKİ hakkında dava…” Fakat onu şu manada söyledim: “TOKİ’de şahıslar hakkında bir yolsuzluk davası yoktur. Bizim hakkımızda bir soruşturma yoktur.” dedim. Yani, Allah aşkına, Haydar Bey, demagoji yapmanın… Burada ben şimdi “Yalan konuşuyorsunuz.” demiyorum size. (CHP sıralarından gürültüler)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Demagoji yapan sensin!      

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR  (Trabzon) –   Ama, Allah aşkına yani şimdi ben söylüyorum, diyorum ki, yolsuzluk olarak bizim hakkımızda dava varsa istifa etmeyen şerefsizdir ama böyle bir  isnadı atmak da, bunu ispat edemeyen de nedir, onu siz söyleyin, ben söylemiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Şimdi, değerli arkadaşlar, böyle… Yani biz dedik ki: “Yolsuzluk diyorsunuz…” Ya, diyoruz ki: Yolsuzluk şahıs adına yapılır, şahıslar yapar. Benim hakkımda bir dava var mı? Getirin. Arkadaşlarım hakkında bir dava var mı? Getirin. Bir soruşturma var mı? Getirin. Yok, siz diyorsunuz ki: “TOKİ hakkında” TOKİ hakkında açılan davalar kamulaştırma davalarıdır, geç teslim davalarıdır, kusur davalarıdır, müteahhitlere yaptığımız fesihten dolayı açılan davalardır. Böyle davalar tabii ki olacak. Biz devleti koruruz, biz milleti koruruz, milletin menfaatini koruruz. Bunu da korumaya devam edeceğiz ama bakınız, şunu da ifade etmek istiyorum: Bakınız, biz CHP’nin sizin yüzünüzden az oy almasına üzülüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ya, CHP şöyle yüzde 20’nin üzerinde…

İZZET ÇETİN (Ankara) – İşine bak sen, işine.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Bırak bu işleri.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şimdi ben size söyleyeceğim, merak etmeyin.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR  (Trabzon) –  Bu millet gene büyük millet, çok büyük millet, size yüzde 20’nin üzerinde oy veriyor. Ya, siz mütemadiyen halka, halka saldırıyorsunuz.

BAŞKAN –  Sayın Bakan, süreniz tamamlandı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, kaç dakika cevap verecek?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR  (Trabzon) –  Halk size bu kadar iyilik yapıyor daha ne istiyorsunuz bu halktan ya? Halkın yakasını bırakın ya!

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Demagoji yaptığımı ifade ediyor, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN –  Şimdi, sayın milletvekilleri, lütfen hepiniz birden konuşmayınız.

Sayın Akar, buyurunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Demagoji yaptığımı iddia ediyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Açıklık getirdi…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben de açıklık getireceğim, demagoji…

BAŞKAN – Sayın Akar, siz söylediniz, o da cevap verdi. Demagoji olmağını da beyan ettiniz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) –  Hayır efendim, CHP’ye de hakarette bulunmuştur. Ne için az oy aldığımızı benimle ilişkilendirmiştir. Bakın, CHP’nin daha az oy aldığını benimle “demagoji yaptığım için” ilişkilendirmiştir. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Ne için söz istiyorsunuz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, ne zaman söz vereceksiniz? Her ağzına geleni söylüyor. Siz bana soruyorsunuz. Dinlemediniz mi?

BAŞKAN – Sayın Akar, sizin yüzünüzden CHP’nin az oy aldığını iddia ettiği için, o yüzden mi söz istiyorsunuz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, o yüzden söz istiyorum, peki.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Biraz daha konuşun, daha az oy alsın.

4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şimdi, çok saygıdeğer milletvekilleri, sizin bakanlarınız ve Başbakanınız bu “şerefsiz” sözünü çok kullanıyor. Bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Kayseri meydanında, Başbakanınız mitingde “Oslo’da teröristlerle görüşenler şerefsizdir.” sözü hâlen askıda duruyor. (CHP sıralarından alkışlar) Oslo’da görüştüğünüzü daha sonra kabul ettiniz. Şimdi, bu “şerefsiz” sözünün kime ait olduğunu, kimi ilgilendirdiğini sizin takdirlerinize bırakıyorum.

Sayın Bakan, demagojiyi ben yapmıyorum, demagojiyi yapan sizsiniz, yapmaya da devam ediyorsunuz. Size doğru bir üslupla konuşmanızı rica ediyorum buradan, Türk halkının huzurunda.

Tutanaklara baktık. O gün arkadaşım iddia etti, yine aynı şeyleri iddia ettiniz. Tutanaklara baktık, sizin şahsınıza da olmadığını, TOKİ’de yolsuzluk olduğunu tutanaklardan okudu burada ve siz bunu Bütçe Komisyonunda kabul ettiniz. Bir kurumun ita amiri kuruma sahip olamıyorsa o kurumun başında bulunmamalıdır. Eğer kurumda hırsızlık, yolsuzluk yapılıyorsa bunun tek sorumlusu o kurumun ita amiridir. Şimdi, o kurumun ita amiri kimdi? Bugün bakanlık yapan Sayın Bakan.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – 500 bin konutu nasıl yaptı?

HAYDAR AKAR (Devamla) – Sen oradan bağıracağına gel burada anlat. 500 bin konutu kimleri zengin ederek yaptığını hep beraber biliyoruz.

Size söylediğiniz tüm sözleri iade ediyorum.

Tekrar söylüyorum Türk milletinin huzurunda: İstifanızı bekliyoruz. Siz bırakın Cumhuriyet Halk Partisini, siz kendi işlerinize bakın, geçen gün burada açıklamış olduğum yolsuzlukların cevabını verin.

Bu cevapları sizin ağzınızdan Türk milleti duysun diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bir siyasetçinin şunu çok iyi bilmesi gerekir: Siyasetle, siyasi parti ile hükûmet ve iktidar farklı şeylerdir. Sayın Başbakan, açık bir şekilde, orada, hiçbir şekilde bir siyasinin Oslo’da görüşme yapmadığını, görüşmelerin devlet olarak yürütüldüğünü ifade etmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)

Dolayısıyla, bunun üzerinden demagoji yapmak çirkin bir şeydir ve bunu kayıtlara geçmesi için ifade ettim.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünal.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Köprülü, buyurunuz.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, az önceki talebimi yinelemek istiyorum: Sayın Bakan Genel Kurulun huzurunda yanlış bir bilgi vermiştir ve bu şekilde de Cumhuriyet Halk Partili bir belediyeyi mesnetsiz bir biçimde suçlamıştır. Bunun hem sataşma olarak da değerlendirilmesi gerekir hem de aynı zamanda açıklama talebimiz de gerekir. Hangi açıdan bakarsanız bakın tarafıma söz vermeniz gerekir Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Köprülü, o zaman, bakın, şurada mikrofon yanıyor, oraya oturunuz ve açıklayınız lütfen düzeltme talebinizi.

Bakın, oradaki mikrofon yanıyor en önde, sisteme giriniz.

Buyurunuz.

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Ben de yerimden düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Söz veriyorum, buyurunuz Sayın Köprülü, açıklayınız.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, az önce bir açıklamada bulundu ve Çorlu’da kurulacak katı atık bertaraf tesisiyle ilgili sorumluluğun Çorlu Belediyesinde olduğundan bahsetti.

Ben şunu açık olarak Bakana bir kez daha soruyorum ki konuşmamdan sonra kendisine götürdüm evrakları da zaten teslim ettim.

Bir: EPDK’dan alınmış bir lisans belgesi var, sadece şu izin var: Diyor ki “Çöp gazından elektrik üretebilir.” Ama Sayın Bakanın sorumlu bulunduğu Bakanlığın verdiği ÇED belgesinde diyor ki: “Elektrik üretecek tesis, yılda 60 bin tane varil yıkayabilir.”, “Elektrik üretecek tesis, aküleri, pilleri toprağa gömebilir.”

Şimdi, Sayın Bakan kendi sorumluluğundaki bu hukuksuzluğu nasıl görmez de sorumluluğu Çorlu Belediyesine atar? Ben bir kez daha bu konuda bir açıklama bekliyorum Bakandan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köprülü.

Sayın Yüksel, sizin talebiniz nedir?

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - Sayın Başkan, ben de yerimden bir düzeltme istiyorum. İzmir’le ilgili Sayın Bakan yanıltıcı bilgiler verdi, düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurunuz.

2.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan bizim soru önergelerimize de hem eksik yanıtlar veriyor hem de yanıltıcı yanıtlar veriyor tıpkı burada olduğu gibi. İzmir’in Bakanlar Kurulunda bekleyen Kentsel Dönüşüm Projesi’ni sorduk “Kaç adet?” diye. “3 adet.” diye... “Kimlere ait?”diye sorduk, o bilgiyi vermemiş. Bunların 3’ü de İzmir’e aittir, biz biliyoruz. Birisi Cennetçeşme altı yüz yetmiş beş gündür bekliyor, birisi Menemen’in altı yüz yetmiş beş gündür bekliyor, birisi de Romanların oturduğu Ege Mahallesi’nindir. “Buralarda çok kamu arazisi olduğu için biz bunları onaylamıyoruz” diyor Sayın Bakan. Bu doğru değildir. Bu aynı zamanda bir itiraftır. Kamu arazilerinin çok olması ne demek Sayın Bakan? Yani orada büyükşehir belediyesine kalmasın o araziler, demek. Yani hem Romanların yaşadığı Ege Mahallesi’ndeki tamamen sosyal projedir. Cennetçeşme tamamen hazır hâlde, yarın kazma vurulabilecek bir hâlde; kamu arazisi yoktur, Menemen’de yoktur, yanlış biliyorsunuz. Altı yüz yetmiş beş gün, el insaf Sayın Bakan! Bir günde Ankara’nın hiçbir şeyi yokken risksiz alanda onaylıyorsunuz.

Bir de bu kamu arazileriyle ilgili benzer şeyi Buca’da da… Buca’da 41 dönüm araziyi, kamu hizmetine ayrılmış araziyi ticaret merkezine dönüştürmeye çalışıyorsunuz ve Özelleştirme İdaresi plan yapıyor. Dünyanın neresinde mal sahibi plan yapmıştır? TEKEL’i özelleştirmek adına Özelleştirme İdaresi Buca’da plan yapıyor, ticaret merkezine dönüştürüyor alanı ve belediye hizmet alanını belediyeye çok yüksek fiyatla satmaya çalışıyor.

Yine bir başka…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.

İki dakika süreniz doldu.

II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361) (Devam)

2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) (Devam)

A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)

1) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

H) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla on ikinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

27) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

01            Genel Kamu Hizmetleri                                                           52.657.250

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02            Savunma Hizmetleri                                                                      457.100

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03            Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                       2.720.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04            Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                 503.613.200

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05            Çevre Koruma Hizmetleri                                                      331.302.600

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06            İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                       989.543.300

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir

07            Sağlık Hizmetleri                                                                          616.200

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                           1.880.909.650

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A)  C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Toplam Ödenek                                                                            435.086.315,00

Bütçe Gideri                                                                                 340.606.218,40

İptal Edilen Ödenek                                                                        94.184.093,96

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                            296.002,64

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

 

(A) C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Toplam Ödenek                                                                         1.363.278.273,03

Bütçe Gideri                                                                              1.188.996.861,57

İptal Edilen Ödenek                                                                      104.887.142,28

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                       69.394.269,18

 

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

27.75) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

01            Genel Kamu Hizmetleri                                                         657.196.100

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02            Savunma Hizmetleri                                                                      249.900

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                              657.446.000

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

 

(A)  C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Toplam Ödenek                                                                            626.664.856,84

Bütçe Gideri                                                                                 511.231.662,31

Ödenek Üstü Gider                                                                          2.743.533,19

İptal Edilen Ödenek                                                                      118.071.740,28

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                            104.987,44

 

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Toplam Ödenek                                                                              13.058.044,00

Bütçe Gideri                                                                                   11.386.290,18

İptal Edilen Ödenek                                                                          1.671.753,82

 

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

(B)  C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Bütçe Geliri Tahmini                                                                      40.261.000,00

Net Tahsilat                                                                                    13.783.173,17

Ret ve İadeler                                                                                          4.168,04

 

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

01            Genel Kamu Hizmetleri                                                    60.120.805.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03            Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                     94.658.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06            İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                    2.605.914.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09            Eğitim Hizmetleri                                                                       3.457.250

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10            Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                 36.391.932.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                         99.216.766.250

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

 

(A) C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Toplam Ödenek                                                                       79.204.235.028,78

Bütçe Gideri                                                                            78.890.124.729,22

İptal Edilen Ödenek                                                                      314.110.299,56

 

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12.76) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

01            Genel Kamu Hizmetleri                                                      2.079.321.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03            Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                       1.260.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                           2.080.581.000

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

 

(A) C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Toplam Ödenek                                                                         1.992.411.459,00

Bütçe Gideri                                                                              1.935.998.820,28

İptal Edilen Ödenek                                                                        56.412.638,72

 

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2013 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.06) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

GELİR CETVELİ

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

01            Genel Kamu Hizmetleri                                                           22.351.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04            Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                   82.649.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                              105.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

03            Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                65.428.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05            Diğer Gelirler                                                                           39.572.000

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                              105.000.000

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Kamu İhale Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

 

(A) C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Toplam Ödenek                                                                            102.331.200,00

Bütçe Gideri                                                                                   99.607.646,73

İptal Edilen Ödenek                                                                          2.723.553,27

 

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

 

(B) C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Bütçe Geliri Tahmini                                                                      76.120.000,00

Net Tahsilat                                                                                    98.820.089,43

Ret ve İadeler                                                                                          9.800,00

 

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.35) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

01            Genel Kamu Hizmetleri                                                           11.906.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04            Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                   11.707.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                                23.613.000

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

 

GELİR CETVELİ

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

03            Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                     460.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05            Diğer Gelirler                                                                           23.152.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

06            Sermaye Gelirleri                                                                              1.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                                23.613.000

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

 

(A) C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Toplam Ödenek                                                                              20.857.800,00

Bütçe Gideri                                                                                   19.109.666,77

İptal Edilen Ödenek                                                                          1.748.133,23

 

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) C E T V E L İ

                                                                                                                   (TL)

                                                                                                                          

Bütçe Geliri Tahmini                                                                      19.677.000,00

Net Tahsilat                                                                                    19.192.410,12

Ret ve İadeler                                                                                             132,72

 

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.10) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

04            Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                   31.921.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                                31.921.000

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

 

GELİR CETVELİ

Kodu                     Açıklama                                                                              (TL)

                                                                                                                                    

03            Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                10.330.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04            Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                            21.591.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                TOPLAM                                                                                31.921.000

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Böylece, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesapları; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesapları kabul edilmiştir.

Hayırlı olmalarını dilerim.

On beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.25

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, on ikinci turda görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu tasarılarının 1’inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları ile gelir ve finansman ile ilgili 2’nci maddenin görüşmeleri de tamamlanmış bulunmaktadır.

Program uyarınca, sırasıyla 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu tasarılarının maddelerini görüşüp oylamalarını yapacağız.

2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın gider bütçesiyle ilgili 1’nci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:

2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Gider, Gelir, Finansman ve Denge

Gider

MADDE 1 - (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 396.705.004.350 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 45.002.167.100 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 2.363.741.000 Türk Lirası, ödenek verilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir bütçesine ilişkin 2’nci maddeyi tekrar okutuyorum:

Gelir ve finansman

MADDE 2- (1) Gelirler:

Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 362.960.518.000 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 6.617.837.200 Türk Lirası öz gelir, 38.766.047.450 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 45.383.884.650 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 2.342.150.000 Türk Lirası öz gelir, 21.591.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 2.363.741.000 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 125.296.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi 2’nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

 

B - C E T V E L İ

KODLAR                              AÇIKLAMA                      2013 YILI BÜTÇE GELİRİ (TL)

                                                                                                                                               

01            Vergi Gelirleri                                                                          347.890.019.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03            Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                    9.233.225.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04            Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                 2.046.203.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05            Diğer Gelirler                                                                             25.163.320.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06            Sermaye Gelirleri                                                                         9.302.153.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

08            Alacaklardan Tahsilat                                                                      285.734.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                             

                TOPLAM BÜTÇE GELİRLERİ                                             393.920.654 000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09            Red ve İadeler ( - )                                                                     30.960.136.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                             

                NET BÜTÇE GELİRİ                                                             362.960.518.000

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

Şimdi, 3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 – (1) Bu Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.

BAŞKAN - 3’üncü madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici.

Buyurunuz Sayın Binici. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 3’üncü maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama Türkiye ekonomisinin son otuz iki yıllık sürecinde bir gezinti yapmak ve bir alıntıyla başlamak istiyorum.

Bu alıntı, gitmediği mahkemeye sanal görüntüsüyle, lütfen ifade veren, faşist cuntanın lideri Kenan Evren’e aittir.

7 Ocak 1991 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan sözlerinde “Eğer 24 Ocak kararları denen kararların arkasından 12 Eylül dönemi gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyaskoyla sonuçlanacağından hiç şüphem yoktu. Böyle sıkı bir askerî rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermiştir.” demişti.

Adını açıklandığı tarihten alan bu kararlar, darbe öncesinde Turgut Özal tarafından bir paket hâlinde de açıklanmıştı. Açıklandığı tarih itibarıyla darbeyle ilişkisi yokmuş gibi görünen 24 Ocak kararları, 12 Eylül askerî darbesinin ekonomi politiğini oluşturmuştu.

Kararlar o kadar acıydı ki “netekim paşa”nın da dediği gibi, uygulanması için ancak ve ancak sıkı bir askerî rejime ihtiyaç vardı. Peki, neydi bu kararlar? Neden dönemin TİSK Başkanı “Bugüne kadar işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde.” diyerek göbek atıyordu?

Bu kararlar özetle: Paranın değeri yüzde 33 düşürüldü. Başta akaryakıt olmak üzere, temel tüketim mallarına zam üstüne zam yapıldı. Gümrük kapıları ardına kadar açıldı. Emperyalist sömürü ve yağmaya davetiye çıkarıldı. Yabancı sermaye yatırımlarına teşvikler verildi ve kâr transferlerine kolaylık sağlandı. Kamu yatırımlarının özelleştirme yoluyla yerli ve yabancı sermayeye satılması planlandı. Tarım ürünlerine destekleme alımları sınırlandırıldı. Gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırıldı.

Ana hatlarını çizdiğim bu acı reçeteye yoksul ve emekçi yığınlarından gelen tepkiler de çığ gibi büyümüştü. Ne yazık ki bu tepkilerin cevabı fazla gecikmedi, 12 Eylül faşist cuntasının kanlı yumruğuyla cevap verilmişti. Faşist cunta, darbenin daha birinci gününde grevdeki işçilerin çadırlarını basarak ilk icraatını yapmıştı. Sendikal faaliyetleri ve grevleri yasaklamıştı, ücretleri de dondurmak üzere tabii ki. Türkiye artık, emek örgütlerinin dağıtıldığı, kuralsız çalışma biçimleriyle sömürünün arttığı, tüketimin körüklendiği, vahşi piyasacılıkla  kamuya ait ne varsa tasfiyesi hedeflenmişti bu ülkede.

Değerli milletvekilleri, 12 Eylülün olanca baskısıyla sürdüğü dönemlerde, top koşturmaktan ve büyük bir huşu ile kendi ahiretlerine hazırlık yapmaktan başını kaldıramayacaklar “Artık günü geldi.” diyerek dünyalıkları için olanca gücüyle işe koyuldular. İşte onlar, bugün için iktidar koltuğunda oturan AKP kadroları ve yandaşlarıdırlar. AKP hükûmetleri 24 Ocak kararlarıyla başlayan; emek düşmanı, özelleştirmeci, borçlanmacı, tefeci, vurguncu dostu bu neoliberal politikaları uygulamak konusunda 12 Eylül faşizmine dahi rahmet okutmuştur.

Bu iktidar, uluslararası sermayenin haraç mezat satın aldığı KİT’lerin kapısına kilit vurmasına ve piyasada tekel olmasına seyirci kalmıştır. Bu iktidar, çalışanları kapıya koymuş, kazanılmış haklarını gasbetmiş, emekçilere 4/C köleliğini dayatmıştır. Bu iktidar, hak arayan emekçileri Ankara’nın buz gibi havasında tazyikli suyla, copla, biber gazıyla bastırmıştır. Bu iktidar, çalışma yaşamını taşeronlaştırmış, emek örgütlerini darmadağın etmiştir. Bu iktidar, eğitim ve sağlık başta olmak üzere, kamu hizmetlerini ticarileştirmiştir.

Değerli milletvekilleri, piyasacılık adına kamu mallarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çeken AKP, 12 Eylül faşist cuntasının bile yapmadığı biçimde STK’ları da kuşatmıştır, kendinden değilse yok saymıştır. Medya ve Futbol Federasyonu da dâhil, FİSKOBİRLİK, üretici birlikleri, meslek örgütleri gibi birçok sivil örgütlenmeleri de yandaş hâline getirmiş, toplumdaki farklı her sesi bastırmıştır. “Durmak yok.” diyen AKP, üniversitelere, TÜBİTAK ve TÜBA’ya da el atmış, bilimde de AKP rozeti takmanın peşine düşmüştür.

Değerli milletvekilleri, AKP’nin resmî İnternet sitesinde “Rekor özelleştirme” başlığıyla yer alan ifadeleri de aynen aktarıyorum: “1986-2002 yılları arasında devlete yük olan kurumların özelleştirilmesiyle elde edilen gelir 8 milyar dolar iken, 2003-2011 yılları arasında 34 milyar dolarlık özelleştirmeye imza attık.” diyorlar. “Devlete yük” ifadesine özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Mesela, satıldığı yıl devlete 7,2 milyar dolar vergi ödeyen, net kârı 300 milyon dolar olan TÜPRAŞ devlete yükmüş efendim. Mesela, bir yıllık kârıyla kendi taksitini ödeyen TELEKOM devlette yükmüş efendim. Adam, utancından, 4 yıla yayılan borcunu tek seferde kapattı ama bunların yüzü bile kızarmadı.

Değerli milletvekilleri, adamın biri, bir gün yolda giderken bir köyden geçiyor. Çocuklar bilye oynuyorlardı. Çocukların bilyesinin biri de saf altındanmış. Adam, nasıl ederim, nasıl yaparım da bilyeyi çocuğun elinden alırım diye düşünüyor ve çocukların arasına dalıyor. Yolunu bildiği hâlde, altın bilyesi olan çocuğa yanaşıyor ve diyor ki: “Yavrucuğum, falan köye gideceğim ama yolu şaşırdım. Bana yolu gösterir misin?” Çocuk da “Peki, amca.” diyor. Altın bilyesini cebine koyarak adamı köyün çıkışına kadar götürüyor. Çıkışa gelince de “Amca, buradan dümdüz git, o köye varırsın.” diyor. Adam altın bilyeye göz koymuş ya, cebinden çıkardığı şekeri çocuğa göstererek “Sana bu şekeri verirsem bilyeni bana verir misin?” diyor. Çocuk da “Olur amca, veririm ama bir şartım var. Eğer eşek gibi anırırsan bu bilyeyi veririm.” diyor. Adam bir sağına bakıyor, bir soluna bakıyor. Kimseler yok. İçinden, “Yahu bu bacak kadar çocuktan mı utanacağım.” İşin ucunda da altın bilye var ya, başlıyor anırmaya. Anırması bittikten sonra da çocuğa, “Hadi, ver bilyeyi.” diyor. Çocuk da diyor ki: “Be amca, sen eşekliğinle bilyenin altın olduğunu biliyorsun da ben de bu insan hâlimle mi bilmeyeceğim?”

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Binici.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Akçay.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3’üncü madde üzerine söz aldım. Partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sabahki konuşmamda 2013 yılı bütçesinin dayandığı genel tabloyu özetlemiştik. Bir cümlede ifade edecek olursak: Türkiye ekonomisi üretimle bağını koparmış bir hâldedir. Ürettiğinden çok tüketen, kazandığından çok harcayan bir yapıdadır. Böyle bir ekonomik yapıda, kamu mali yapısının sağlıklı olması beklenemez, mali yapı bozuktur. Sağlıklı bir gelir yapısı olmadığı gibi bir harcama disiplini de yoktur.

2012 yılı bütçe gerçekleşmeleri çok sancılı geçmiştir. 21 milyar lira öngörülen bütçe açığı, yüzde 60’a varan bir sapma ile 33 milyar olarak öngörülmektedir. Önümüzdeki üç yılın, bütçe açıklarının sürekli artacağı yıllar olacağı maalesef şimdiden görülmektedir. Cari açığa bir de bütçe açığı eklenmiştir. Buna tasarruf açıkları da eklenerek “üçüz açık girdabı” olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu bütçe açıkları, yüksek zamlarla, vatandaşın sırtına bindirilmektedir. Son bir yılda elektriğe yüzde 35, doğal gaza yüzde 49, kurşunsuz benzine yüzde 16, motorine yüzde 17, sigaraya yüzde 14 zam yapılmıştır. Hatta Başbakan Yardımcısı Sayın Babacan da 2013’te küçük küçük zamlar olacağını ifade ederek, âdeta yeni zam müjdeleri vermektedir.

Hepimizin bildiği üzere, mali disiplinin başı harcama disiplinidir. Hükûmet mali disiplin yasasını getirdi fakat sonra geri çekti. Eğer harcama disiplini yoksa, mali disiplin de olmaz. Harcamaların şeffaf ve hesabının verilebilir olması, savurganlığa son verilmesi, maliye politikalarının yönetiminde uyum ve koordinasyonun olması hâlinde ancak sağlıklı bir mali yapı olabileceğini artık Hükûmetin görmesi lazımdır.

Hükûmet, bırakın harcama reformu yapmayı, basit mali disiplin kurallarına dâhi riayet etmemektedir. Kamu harcamalarında ve ödenek kullanımında Maliye Bakanını dinlemeyen bir Hükûmet yönetimiyle karşı karşıyayız. Siz Maliye Bakanını dinlemezseniz maliye politikasını nasıl uygulayacaksınız? Bu durum Sayın Maliye Bakanını da çok bunaltmış olmalı ki açık açık kamuoyunda da bu serzenişini dile getirmiştir ve kamuoyunda, bazı, mali harcama disiplinine, kurallarına uymayan bakanlardan şikâyetçi olmuştur ve harcama kurallarına ve ödeneklere riayet edilmediğini ifade etmiştir.

Sayın Maliye Bakanı ağustos ayından bu yana bütçe açığını dile getirmeye başladı ve bu bütçe açıklarını ve harcamalardaki artışı izah ederken de mal ve hizmet alım giderlerindeki artışın buna neden olduğunu, okul sütü projesinden doğan ihtiyaçlara yapılan harcamaların bütçe açığına neden olduğunu ifade etmiştir. Okul sütü için 130-140 milyon Türk liralık harcama yapılmıştı bilindiği üzere, onların da bir kısmı bozuk çıkmıştı, rahatsızlanan çocuklar olmuştu; bu bozuk sütler dahi çocukların başına kakıldı âdeta.

Zorunlu eğitimi on iki yıla çıkaran kanuni düzenleme, Karayollarının yol yapım, bakım, onarım çalışmalarına yapılan harcamalar… Ki doğrudur, bu, bütçe açıklarını ve harcamaları artıran bir nedendir çünkü -birkaç yıldır tekrarlıyoruz- bu yolların birçoğu kalitesiz yapılıyor, kalitesiz yapıldığı için çabuk bozuluyor, dolayısıyla bakım, onarım ihtiyacı da buna paralel artıyor, bu da elbette bütçe harcamalarına yansıyor. Daha sonra personel giderlerine, Van’daki deprem konutlarına bu harcama artışları bağlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu gerekçelerin bize göre kesinlikle hiçbirisi geçerli değildir. Bütçe açığını bu gerekçelere bağlarken madalyonun diğer yüzünü görmemek olmaz. Bütçe açığının temel nedenlerini sayacak olursak sağlıksız gelir ve vergi yapısı, kayıt dışı ekonomi, kaçakçılık ve savurgan harcamalardır. Hükûmet, bütçe kaynaklarını âdeta har vurup harman savurmaktadır.

Burada, aktüel olması nedeniyle bir küçük örnek vermek istiyorum. 26 Ekim 2011 tarihli ve 2343 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla 31 Aralık 2012 tarihine kadar tütün mamullerinden alınan ÖTV yüzde 69’dan yüzde 65’e indirilmişti yani 31 Aralık 2012 tarihinden itibaren sigara üzerinden alınan ÖTV artırılacak. Bunu fırsat bilen stokçular ekim ayında sigara stoklamaya başladılar ve bunun sonucunda, ekim ayında ÖTV tahsilatı, geçen yılın aynı dönemine göre çok büyük bir artış, yüzde 96’lara varan bir artışla 2 milyar 908 milyon Türk lirasına çıkmıştır. Bu dönemde, sigara üzerinden alınan ÖTV’de de en az bir o kadar artış meydana gelmiştir. Hükûmet yeni bir Bakanlar Kurulu kararı yayınlamayarak stokçulara fırsat sunmuştur. Devletin KDV ve ÖTV’de yaklaşık 400 milyon Türk lirası maalesef stokçulara aktarılmıştır yani vatandaşın parası, bütçe kaynakları bu stokçulara yaramıştır. Şimdi, bunun sorumlusu başta Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan’dır ve Hükûmetin ilgili ekonomi bakanlarıdır. Eğer bu kadar basit bir konuyu Hükûmet, ilgililer, yetkililer öngöremeyecekse neyi öngörecekler?

Diğer savurganlık örnekleri… Örtülü ödenek çok tartışılıyor. Efendim, adı üstünde örtülü ve gizli olduğu için nerelere harcandığını bilemiyoruz. Yalnız, son beş yıla bakıldığında 1 milyar 670 milyon Türk liralık harcama yapılıyor. 2012’nin sekiz ayında 587 milyon Türk liralık bir harcama söz konusu.

Sayın Başbakan savurganlıktan, israftan şikâyet ediyor 4 Eylül 2009’da. “Biz, israf ekonomisini çözüp de verim ekonomisine geçtiğimiz gün, inanın, şu anda bulunduğumuz noktanın çok daha ötesinde oluruz ama israf ekonomisinden kurtulacağız.” diyor Sayın Başbakan. Tabii, Sayın Başbakan her şeye nizam ve ayar vermeye çalışırken insanların evlerindeki israftan bahsediyor ancak kendi yönetimi altındaki israfı göremiyor. İsrafın en fazla görüldüğü alanlardan birisi de kamudaki taşıt alımı, kiralanması ve kullanımıdır.

Değerli milletvekilleri, bu kamu taşıtları konusu ziyadesiyle tartışıldı ve haklı olarak da eleştirildi. Hükûmetin kesinlikle, acilen, 2013 yılı içerisinde bu savurganlığa son verici tedbirleri alması gerekir ve toplumun da gözüne ziyadesiyle batmaktadır.

Bugün Türkiye’de 90.000 kamu taşıtı var; İngiltere’de 12.000, Japonya’da 10.000, Fransa’da 9.000 kamu taşıtı. 2013 bütçesinde yeni 7.492 adet taşıt alımı öngörülüyor ve bu alınan araçların pek çoğu da makam aracı olarak kullanılacak ve bunların birçoğu da maalesef kiralama yoluyla. Artık, bütçe kaynakları resmen har vurulup harman savruluyor ve korkunç rakamlar: Aylık 1.140 liradan 10.860 liraya kadar varan, yıllık 220.000 liraya kadar varan taşıt kiralamaları yapılıyor. Bu fahiş fiyata araç kiralayıp savurganlık yapanları utanmaya ve bu uygulamadan vazgeçmeye davet ediyorum.

Yine, çeşitli konut, hizmet binası kiralamaları ve 11 Eylül 2011’de Sayın Babacan’ın, Libya’ya gönderilen 100 milyon doları, uçak düşmesin diye dört parçada gönderdiğini açıklaması, Başbakanlık için uçak alımları, beyaz saray inşaatları, savurganlığın önemli örnekleridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.

Buyurunuz Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Şimdi, elimde getirdiğimi çok merak ediyorsunuz. Elimde getirdiğim, Sayın Bakanım, bu altındır. Doğuda şu anda saman altın, rengi de sarı kendisi de sarı. Onun için, ben burada çok konuştum, insan olarak çok konuştum, anlatmaya çalıştım, anlatamadım.

Ben, 12/12/2012 saat 12.00’de, arkadaşlar, uğur getirsin diye Ardahan’da Rasim Özer’in ahırına gittim. Ahırına gittim, hayvanlarına işte yem filan veriyordu, o arada inekler konuşmaya başladılar. Bana dediler ki: “Ya, sen hep konuşuyorsun ama bir de bizim dilimizden konuş, belki bizim dilimizden konuşursan anlarlar.” Şimdi, ben elçiye zeval olmaz diye o ineklerin mektubunu getirdim. Evet, şiirler şöyle, şiirler:

“Kış geldi, kar yağdı kapandık ahıra.

Ot yok, saman yok, tezek de yapamıyoruz.

Sahibimiz bizden et istiyor, süt istiyor,

Kışın ısınmak için tezek istiyor.

Ot yok, saman yok.

Kar yağdı, aç kaldık kapandık ahıra.

Köylünün kalkınmasına Fransız kaldılar,

Gittiler Fransa’da şövalye oldular.

Banka icraları köylüyü canından etti.

Canlı ineğin kilosu 5 TL’ye gitti.

İki inek bir ton samana indi,

Elde kalanlar da kasaba gitti.

Köylünün kalkınmasına Fransız kaldılar,

Gittiler Fransa’da şövalye oldular.

Fransa’dan hayvan getirdiler, bizi bitirdiler.

Dışarıdan arpa getirdiler, otu bitirdiler.

İki inek bir ton samana indi,

Elde kalanlar da kasaba gitti.

Köylünün kalkınmasına Fransız kaldılar,

Gittiler Fransa’da şövalye oldular.

Atalarımız at sırtında muhteşem yüzyıl yazdılar,

Bunlar kurbanlık için Angus getirdiler,

Hastalıklı hayvanları millete yedirdiler.

İki inek bir ton samana indi,

Elde kalanlar kasaba gitti.

Köylünün kalkınmasına Fransız kaldılar,

Gittiler Fransa’da şövalye oldular.”

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bunu inek mi diyor?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet, inekler diyor tabii canım, şahitlerim var. Fakir Yılmaz, gazeteci, ismini söylüyorum buradan. Ünlü halk ozanımız…

Evet, burada inekler konuşmaya başladı, artık insanların konuşmasını dinlemiyorsunuz, anlamadınız ne yapayım ben? İneklerin dilinden konuşmak mecburiyetinde kalıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, ünlü halk ozanımız Yener Yılmazoğlu da bunu duyunca, bununla ilgili bir şiir yazdı, bana gönderdi, bunu da okumamı istedi.

“Benim sözlerim Mehdi Eker’e.

Gel gör ki köylüyü nasıl bitirdiniz.

Borçlar icralık, evde şeker yok.

Gel gör ki köylüyü nasıl bitirdiniz.

Köylümüzün içinde ağır bir yara.

Anladım sizden olmaz ki çare.

İnek 500 TL, saman 1.000 lira.

Gel gör ki köylüyü nasıl bitirdiniz.

İthal dediniz Angusları getirdiniz.

Ucuz deyip besmelesiz yedirdiniz.

Elde ne varsa alıp götürdünüz.

Gel gör ki köylüyü nasıl bitirdiniz.

Seçimden seçime oy sandığına.

Tutarsız söz verdiniz gün ışığına.

Yılmazoğlu kandırdınız rey mantığına.

Gel gör ki köylüyü nasıl bitirdiniz.

Ölmeden kabristana götürdünüz.”

Değerli arkadaşlar, şimdi inekler şu anda aç, gece eksi 25 derece, 30 derece oluyor. Ot yok, saman yok. Bu memleketi ota, samana muhtaç bıraktınız. Yani düşünebiliyor musunuz, Fransa’dan arpa ithal ediyorsunuz, Fransa’dan et ithal ediyorsunuz, Fransa’dan hayvan ithal ediyorsunuz, kendi köylünüzü batırıyorsunuz, gidip orada şövalye oluyorsunuz. Bu mantık mı, akıl mı, ne?

Şimdi bakın, burada, Ardahan merkez Gölgeli Köyü var, Gölgeli Köyü’nün muhtarı bir mektup yazmış. Bunu yerel basında da yazmış, orada da okudum. Gölgeli Köyü Muhtarı Osman Yılmaz diyor ki Sayın Bakanım: “20 tane inek var. 10 tanesini satarsam diğer 10 tanesiyle ancak onların karnını doyururum, diğer 10 tane de 7 veya 8 milyar civarında bir para yapar.” Bir milletvekilinin maaşı etmiyor 10 tane inek. Evet, 10 tane inek bir milletvekili maaşı etmiyor, düşünebiliyor musunuz arkadaşlar köylünün durumunu?

Şimdi, burada Ziraat Odası Başkanımız Latifşah Sular da bir…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Kaç genel müdür maaşı ediyor acaba, kaç genel müdür?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – İşte…

Ziraat Odası Başkanı Latifşah Sular da bir basın toplantısı yaparak, Başbakanı rüyasında görmüş, padişaha benzetmiş “Padişahım, bu dünya sana da kalmaz.” diyor.

Değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Hakikaten –zamanımız da azaldı ama- şu anda çiftçi, köylü perişan durumda. Bakın, burada hayvanlar ne diyor biliyor musun? “Bizim etimizi yiyorsunuz, insan haklarını savunuyorsunuz. Hayvan haklarını niye savunmuyorsunuz?” Evet, bunu söylüyorlar yani insanların karnını da  doyuran hayvan. İnsanların… Şimdi sizin oturduğunuz deriler de hayvan derisi, giydiğiniz ayakkabı da hayvan derisi ama hayvan hakları, bir şey yok; insan haklarına gelirken tamam. İnsan hakları ama hayvan haklarını da düşünün. Şu anda insan… Hayvanlar aç. Bakın, isim de veriyorum, Rasim Özer diyor ki, Ardahan merkez köyünden: “Ben ineklerimi doyuramıyorum. Günde 3 defa saman vermem lazımken 2 defa az az veriyorum. Hayvanların beni gördüğü zaman gözleri yaşarıyor.” diyor. Hayvanın gözü yaşarır mı? Evet, oluyor. Şimdi, siz de canlısınız, onlar da canlı. Siz yemek yemeden durabiliyor musunuz arkadaşlar? Hayır, duramıyorsunuz.

Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi burada Sayın Başbakanıma sesleniyorum, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanısınız. Sayın Mehdi Eker, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bakanısınız. Bir yeri sel vurursa, dolu yağarsa afet kapsamına alıyorsunuz. Şimdi, sizden rica ediyorum. Doğu Anadolu’yu afet kapsamına alın -bakın burada söylüyorum- yüz yıldan beri ilk defa hayvancılık dibe vurdu arkadaşlar. Sıkı durun şimdi, net konuşuyorum: Susuz Belediye Başkanı Ali Yeğin aradı, 1 hayvan, canlı inek, kilosu 3,5 liraya inmiş. Canlı ineğin kilosu 3,5 lira arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Bakın, isim veriyorum, Belediye Başkanı bunu söylüyor. Aradım başka arkadaşları da teyit ettim.

Değerli arkadaşlar, hakikaten Doğu Anadolu şu anda, televizyonlardan da görüyorsunuz, kar ve kış altında, eksi 25-30 derece yani erkekseniz gidin orada bir hafta kalın, ondan sonra bana söyleyin.

Değerli arkadaşlar, ben burada sizden istirham ediyorum, Sayın Bakandan da, Başbakandan da rica ediyorum, Doğu Anadolu, Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum, Ağrı, Van, Doğu Anadolu’daki hayvancılık bölgeleri, Türkiye’yi besleyen bölgeler afet kapsamı içerisine alınsın, orada vatandaşlara saman yardımı yapılsın.

Arkadaşlar, saman para ettiği için, saman yüksek fiyat para ettiği için hayvan fiyatı düştü. Hayvan para etmiyor, kasaba götürün, 3,5 lira canlı hayvanın kilosu ama kasapta et yine 30 lira, 25 lira yani böyle bir dengesizlik var, yani bu anlamda ben istirham ediyorum.

Bu bölgede şimdi bir de uygulaması var Tarım Bakanlığının, yüzde 5 faizle borçları erteledi arkadaşlar. Şimdi yem paralarını ödüyor, yem paralarından ertelenmiş borçlarını kesiyor. Yahu, kardeşim, sen bunu erteledin bir yıl, bir yıl sonra alacağın parayı şimdi niye alıyorsunuz? Niye o zaman erteledin, bir de yüzde 5 faizle? Bu anlamda, insanların bana iletilen sorunlarını iletmeye çalışıyorum.

Sayın Bakanım, siz Maliye Bakanısınız, Maliye bütçesine, bu yılki bütçeye sosyal yardımlaşmaya 9 milyara yakın, 8 milyar küsur bir para koydunuz; hayvancılığı, tarımı geliştirmek için de 9 milyar koydunuz. Yani milleti dilendirmek için ve milleti kendinize muhtaç kılmak için, el açtırmak için sosyal yardımlaşmaya ayırdığınız para kadar, hayvancılığa, tarıma para ayırıyorsunuz. Fransa’dan, Almanya’dan, Avusturya’dan, Uruguay’dan, Amerika’dan hayvan getiriyorsunuz, 3 milyara yakın dışarıya para ödediniz, kendi köylümüze para ödemiyorsunuz. Köylü perişan, sıkıntıda.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – On senedir bunları anlatıyorsun, on senedir aynı sözler yahu.

ENSAR ÖGÜT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben, kürsüye saygım olduğu için buraya koymayacağım ama bu samanın kilosu 1.200 lira olmuş Sayın Bakanım. Bu samanı zaman gelecek sizin maaşınız almaya yetmeyecek.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

TEMEL COŞKUN (Yalova) – Kaç kilo o?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Şahısları adına, Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Yurttaş.

MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçeyi yaparken milletten aldığımızı millete nasıl adil bir şekilde dağıtırız düşüncesi içinde olduk. Bundan dolayıdır ki on yıldır iktidarda olan partimiz, her girdiği seçimde milletin teveccühüne mazhar olmuştur. Tüyü bitmemiş yetimin, fakirin fukaranın hakkını kimseye yedirmedik ve yedirmeyeceğiz.

Demokrasi ve ekonomi atbaşı gider. Demokrasinin olmadığı yerde ekonomi de risk altındadır. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının bundan on bir sene evvel “bismillah” diye çıktığı bu yolculuk hiç de kolay olmadı. Daha ilk günden “Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Gerekirse kendimiz bedel ödeyeceğiz ama milletimize bedel ödetmeyeceğiz.” dedik ve ödetmedik. 23,5 milyar dolarlık IMF borcundan sadece 860 milyon dolar kaldı. El açan değil yardım eden ülke konumuna geldik. Merkez Bankasında 27,5 milyar dolarlık rezerv vardı, şu anda 119 milyar dolara yükseldi. Yolsuzluklardan devleti kurtarırsanız işte buraya gelirsiniz.

Bugün bulunduğunuz yerden konuşmak belki kolay görünüyor olabilir ama o günlere dönüp baktığımızda, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İrtica Eylem Planı ve İnternet Andıcı gibi davalara el atmak öyle her babayiğidin yapabileceği bir iş değildi ama AK PARTİ bunu başardı. Bugüne kadar hayal bile edilemeyen o dokunulmazlara dokunduk ve dokunmaya devam edeceğiz.

“Yeter, söz milletindir.” diyerek millet dışında hiç kimseden emir almadık, hiç kimseye boyun eğmedik ve eğmeyeceğiz.

Bütün programlarımızın değişmez öznesi olarak “önce millet” dedik. Ülkemize hizmet noktasında asla taviz vermedik. Demokrasi ve özgürlükler alanında yol aldıkça, ekonomimiz büyüdükçe, saygınlığımız arttıkça siyasetimiz daha da çok kabul gördü.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Vay, vay!

MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) - Doğuda başka, batıda başka bir siyaset dili kullanmadık, kullanmayacağız. Ülkemizin doğusuna, güney doğusuna hizmet götürürken nasıl mutlu olduysak, batısına, kuzeyine, güneyine hizmet götürürken de aynı hissiyatı, aynı mutluluğu yaşadık.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, cennet vatanımız üzerinde kimsenin ameliyat yapmasına da asla müsaade etmeyeceğiz. Rengini şehitlerimizin kanından alan ay yıldızlı bayrağımıza kimsenin yan gözle bakmasına asla fırsat vermeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılında, 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi hâline geleceğiz.

Değerli milletvekilleri,  geçtiğimiz perşembe günü Silivri’de görülen Ergenekon örgütü davasında, bazı siyasi partiler, Marksist Ergenekoncu İşçi Partisi ve şiddet yanlısı paramiliter örgütlerle birlikte ağır ceza mahkemesine baskın düzenlediler. Bu eylem, her bakımdan hukuka aykırı bir şiddet hareketidir. Her fırsatta hukuktan ve yargıdan söz eden bir ana muhalefet partisinin mahkemeyi basma teşebbüsüne dünyanın hiçbir demokrasisinde rastlayamazsınız.

Bizim siyaset anlayışımızın özünde “Söz de, karar da milletindir.” yaklaşımı vardır. Milleti küçümseyenlere karşı mücadelemizde, hep yanımızda milletimizi bulduk. İnşallah, bundan sonra da bu anlayıştan asla taviz vermeyecek, milletimizle aramızdaki muhabbeti daha da güçlendirerek muhafaza edeceğiz.

Bir tarım ve sanayi ülkesi olan ülkemizin dört bir yanına 1.000 Günde 1.000 Gölet Projesi’yle yeni göletler yapacağız. Ülkemizi göller bölgesi hâline getireceğiz.

Artık kimse hastane kapılarında rehin kalmıyor.

Bebek ölüm oranları Avrupa seviyelerinin daha iyisine geldi.

444 eğitim sistemiyle gençlerimizin önünü açtık. Bir zamanlar bu ülkede insanımız “Allah” demekten korkarken, Kur'an-ı Kerim’i gizli gizli, saklanarak okurken, bugün, artık çocuklarımıza ve gençlerimize Kur'an-ı Kerim’i ve Peygamberimizin hayatını öğretiyoruz.

Hamdolsun, annesinin cenazesinde Kur'an okuyan ve Mısırlı âlimlerden tam not alan bir Başbakanımız var.

Evet, burada sapla samanı karıştırdılar, ben de şu şiirle cevap vermek istiyorum:

“Mevlânâ’dan, Yunus’tan ders almış bir yiğitsin.

Ulaşılmak istenen sen en büyük dileksin.

Zaferler kazanmış bükülmez tunçtan bileksin

Aydınlık saçan bir ışık, köpüren bir selsin

Fatih’in, Yavuz’un, Osman Gazi’nin torunu

Feryatlar içinde buldun sen doğru yolunu

Er olan erler teşkil etmiş senin soyunu

Rahmet Nebisi Muhammed’in ümmetisin sen.”

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yurttaş.

Şahsı adına, Antalya Milletvekili Mehmet Günal…

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tarhan.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Grubumuza sataşma var.

Silivri’deydik, Hukuksuzluğu kınamak için oradaydık. Bir baskından söz etti Sayın Hatip.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tarhan.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Grubumuz adına Sayın Ali Rıza Öztürk cevap verecek.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk.

III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımız, cumhuriyet tarihinde görülmemiş, yargılama yapılıyormuş gibi yapılan yargılamayla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin de içinde olduğu bir grubun Silivri’de yaşanan hukuksuzluğa karşı duruşunu Silivri mahkemelerine baskın olarak nitelendirmiştir. Bu, çok doğru bir yaklaşım tarzı değildir, hukuki de değildir.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bu ülkede, dünyanın hangi demokratik hukuk devletinde avukatsız, savunmasız yargılama yapan hâkimler vardır? Dünyanın hangi demokratik hukuk devletinde savunma hakkını kullanmak isteyen avukata karşı “Duruşmayı sekteye uğratıyorsun.” diyen hâkim vardır? Dünyanın hangi ülkesinde milyonlarca belgeyi 13 günde inceleyip de esas hakkında mütalaa vermek isteyen mahkemeler vardır?

Öncelikle yapılması gereken hukuksuzluğa karşı çıkmaktır. Bugün, Silivri’de bırakın uluslararası hukuk kurallarının uygulanmasını, bu Parlamentonun çıkardığı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun hükümleri uygulanmamaktadır. Bu kürsüde defalarca bunu söyledik, usule uymayanlar “Canım, bırakın usulü, esasa bakın, esas önemli.” diyorlar. Esasın önemli olup olmadığını nereden biliyorsunuz? Usule uymadan yargılama yapacaksınız, ondan sonra diyeceksiniz ki: “Bu insanlar teröristtir.” Elbette ki AKP döneminde, AKP iktidarına muhalif olan herkes terörist. Parasız eğitim isteyen de terörist, milletvekili de terörist; teröristler ise insan hakları savunucusu, demokrasi kahramanı.

Değerli arkadaşlarım, önce hukuksuzluğa karşı çıkmamız lazım, hep beraber karşı çıkmamız lazım. Bu yaklaşım, bu üslup doğru bir üslup değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın konuşmacı, konuşmasının bir cümlesinde “AK PARTİ iktidarına karşı çıkan herkes teröristtir, şu anda yargılananlar da bundan dolayı yargılanıyor.” diye bir ifade kullandı. O konu hakkında bilgi vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun yıllardır Türkiye’de bir yargı var.  Bu yargı yaklaşık dört-beş yıldır bir iddianame üzerinde çalışıyor. Bu iddianameyle ilgili yaptığımız düzenlemeler var, Sayın Öztürk de biraz önce ifade etti. Biz hukuk olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yasayı yaparız, sonrasını uygulamacılar devam ettirirler. Yani uygulamacıların yaptığı bir işi, kanunun suç saydığı bir eylemi veya kanun suç saymasa dahi -tırnak içinde söylüyorum, daha da abartılı bir şekilde söylüyorum- yargının o konuyla ilgili bir müdahalesi varsa, bir icraatı varsa, bunu AK PARTİ iktidarıyla özdeşleştirmek büyük bir çelişkidir. Yargı işini yapmaktadır, yargı işini doğru veya yanlış yapmaktadır, ama yargının yaptığı bir işi AK PARTİ iktidarıyla ilişkilendirmek, onunla bütünleştirmek, sanki AK PARTİ iktidarıyla ilgili yapılan her türlü eleştiriyi, yargıyı AK PARTİ’nin bir organıymış gibi değerlendirmeye çalışmak büyük bir haksızlıktır. Ama bu haksızlığın altında şu sebep olabilir, şuur altında zamanında yargı başkalarının ikinci adresi, arka bahçesi olduğu süreçte, yaptıkları eylemleri, aynı eylem AK PARTİ iktidarında yapılıyor varsayımıyla düşünen bir yanılgının sonucudur. Şunu hiç kimse söyleyemez, biz kanunları çıkarırız, bu kanunlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak görevimiz odur, bu kanunların uygulaması da icra makamına, yargıya tabidir.

O anlamda baktığımızda, Ergenekon iddianamesinden, Balyoz iddianamesinden yargılananları AK PARTİ muhalifi olarak değerlendirmek, AK PARTİ’ye karşı, iktidara karşı, milletin verdiği oylara karşı büyük bir haksızlıktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361) (Devam)

2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) (Devam)

A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)

1) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

H) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Antalya Milletvekili Mehmet Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce Sayın Şimşek’i dinlerken, yine, sanki asgari ücretlilerin durumu çok sıkıntısız, sadece yüzde 1’i verginin alınıyormuş gibi bir şey söyledi, şaşırdım tabii. Yani Sayın Bakanım, buradan alınan verginin oranını koyuyorsunuz ama, daha Eylül ayında artırdığınız ÖTV, KDV’yi asgari ücretli ödemiyor mu? Yani özel iletişim vergisini, gıdalarda ödenen KDV’yi kim ödüyor?

Şimdi, şurada bir temel açmaza düşüyoruz değerli arkadaşlar. Bunlar, o insanların bütçesinde çok önemli oran teşkil ediyor, defalarca söyledim, vergi adaletsizliği burada. Az kazanandan az, çok kazanandan çok almak gerekirken, hazır burada olan ücretliden, asgari ücretli olmasa da normal ücretli olsun, onun bütçesinde bu harcamaların oranı yüzde 10 ise sizin söylediğiniz orta gelir, sizin müteahhitlerinkinde yüzde 1. Şimdi oraya koyduğunuz yüzde 10 vergi artışıyla bu aynı olmaz ki Sayın Bakanım. Yani belki oran olarak söylediğiniz doğru olabilir. Verilen rakamın doğru olması başka bir şey ama ifade ettiği şey, asgari ücretli açısından başka bir şeydir ve bunu siz de açıkça itiraf ettiniz. Bütçeyle ilgili rakamlar gelmeden önce, OVP açıklaması yaparken, daha doğrusu vergi artışının gerekçesini söylerken dediniz ki: “Vallahi bütçe tutmuyor.” Niye? “Bazı bakanlarımız bizim söylediklerimizi, yazılı uyarılarımıza rağmen, dinlemiyorlar ve ödenek üzerinde harcama yapıyorlar.” Peki, ne olacak? “Vergilerde artış yapacağız.” Başka ne olacak? “Şimdiye kadar geciktirdiğimiz doğal gaz, elektrik zamlarını da yapacağız çünkü bize para lazım.” Tamam güzel de, bunun faturasını vatandaş ödüyor dedik. Zaten bir gelir adaletsizliği var. Arkadaşlarımız çok güzel açıklıyorlar, hepsi eline rakamı alıyor: “Efendim son yüzde 20’nin şu kadar artmış.” Peki, son yüzde 5 ne olmuş? En tepedeki yüzde 5 ile en alttaki yüzde 5’in arasındaki uçurum ne kadar artmış? Ona bakan yok. Yüzde 5’in ötesinde yüzde 10’luk ve yüzde 5’lik dilimler var gelir dağılımında. En alttakinin canı çıkıyor. Hele hele bu aldığımız vergilerle, ÖTV artışıyla, KDV artışıyla sıkıntı oraya geliyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi burada, bir taraftan çalışanlarla ilgili kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyorsunuz, onların hakkı korunmuyor, öbür taraftan en altta ezilenlerin üzerine sürekli olarak vergi yükü bindiriyoruz. Sayın Bakanım, size de iletmişler ama burada senelerdir duruyor. Bir yardımcı hizmetler için bile bir sınıf atlama için, unvan değişikliği için sınav açılmıyor. Burada duruyor, bir sürü şeyler koymuşuz, hizmet sınıfları koymuşuz, “Niye bir maliye hizmeti sınıfı koymuyor? Bütün yükü biz maliye çalışanları olarak çekiyoruz.” diyor TÜRK BÜRO-SEN’den arkadaşlarımız göndermişler. Çalışanlar, bu KHK sonrası mağduriyetlerimiz giderilir diye bakarken, kurumsal yapı içerisinde daha da mağdur hâle gelmişler.

Değerli arkadaşlar, bunları adaletli bir şekilde çözmemiz lazım. Bakın, kafamızı kuma görerek, sorunları görmezden gelerek bir şey yokmuş gibi davranamayız. Derseniz ki: “Ne yapalım?” Buyurun, burada alınması gereken önlemler belli, bu vergi adaletini sağlamadan yapamayız. Onun için de…

Sayın Bakan güzel söylüyor, Bütçe Komisyonunda da söyledi “Efendim, şu gelir vergisi kanunuyla ilgili çalışıyoruz.” diye. Çok güzel. “Şununla ilgili bir hazırlık yapacağız, bunu yapıyoruz…” Şimdi biz dinlerken zannediyoruz ki o zaman 2011’de yeni mi iktidara geldi bu Hükûmet diye. Sanki on senedir yok, sanki “vergi reformu” diye ilk üç aylık Acil Eylem Planı’na koymamış… Yani on sene üzerinden geçmiş, 11’inci bütçeyi yapıyoruz, Acil Eylem Planı’nda olanlar hâla duruyor. Ha, bunlara itirazımız yok. Varsa bir şey, diyoruz ki: “Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı muhalefet anlayışından yana olduk. Bırakın bu sanal gündemleri, bırakın burada…” Efendim, yok açlık grevi vardı, işte iptal oldu, biz bunlara onu vereceğiz, bunu yapacağız, biz ileride, şu olmuş, burada bu olmuş… Sayın Başbakan yardımcısı kalkmış, dün yine bir sürü laf söylüyor, şirin gösteriyor bütün teröristleri, neredeyse serbest bırakacağız yani. Herhâlde onlar için de  duygulandı! Ya gelin buraya, şunları çıkaralım, son güne kalmasın, son haftaya kalmasın, neyse çıkması gereken, halkın gerçek gündemini, bu vatandaşlarımızın gündemini, ezilen, bu bütçe yükü üzerindeki bütün yükleri taşıyan, açıkların yükünü taşıyan vatandaşları rahatlatacak, bunları asgari refah düzeyine çıkaracak, bunların gelirlerini artıracak önlemler alalım. Bunlar hiçbir vatandaşımızın karnını doyurmuyor.

Dolayısıyla, bu çerçevede, gerçekten, vergiyi kazanandan alalım, dar gelirliden vergiyi düşürelim ve yukarı doğru çıktıkça da adaletli bir vergi sistemi tesis edelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Günal.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu vergi gelirlerinin yüzde 2,85’inden yüzde 80 pay nüfusa göre, yüzde 20 pay da gelişmişlik endeksine göre dağıtılmaktaydı. Son Büyükşehir Yasası’yla beraber diğer ilçeler de devreye girdiği için, seçim bölgem Adana’da, başta Aladağ olmak üzere, Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli gibi orman ve dağ ilçeleri gerçekten çok geri kalmış ilçeler. Bu kış gününde 38 bin lira kesinti olmuş. Bu şartlar altında işçi paralarını bile ödeyemeyecek duruma düşmüşler. Bu karda kışta bunlarla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum da: Şimdi, bu 2/B alanlarıyla ilgili çok yüksek olduğunu defalarca belirttik. Özellikle Aladağ’da Akpınar, Başpınar, yine, Pozantı’da, Karaisalı’da bunlara itiraz ettiğimizde ikinci bir ekip geldi. Dönümüne 9.000 lira ile 12.000 lira belirlenirken, itirazımızdan sonra 4-6’ya düştü. Hâlbuki bu rakamların daha düşük olması gerekiyor fakat ifade şu, diyorlar ki: “Daha da düşürsek daha önce belirlenen fiyatlarla mali sorumluluk altına gireriz”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2011 ve 2012 yıllarında kamu kurum ve kuruluşlarında toplam kaç adet araç kiralandı ve bu araçlara toplam ne kadar ödeme yapılmıştır? Ayrıca, bu araçların yakıt bedellerini de hazine mi ödemektedir? Eğer hazine ödüyorsa, bu amaçla ne kadar para harcandı? Hâlen kiralık araçlar içerisinde kaçı zırhlı araçtır ve bu zırhlı araçları kimler kullanmaktadır? Açıklarsanız sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2012 bütçesiyle öngördüğünüz bütçe açığı tahmini neydi? Şu andan itibaren yaklaşık olarak gerçekleşme ne olacak? Bu aradaki açık, öngörünüzden ne kadar fazla olacak?

İkinci sorum: Hükûmet, bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını dolaylı vergilerden sağlamaktadır. Dolaylı vergiler deyince aklımıza önce petrol ürünleri gelmektedir. Yollarda birçok petrol istasyonunda “ucuz mazot” tabelalarıyla karşılaşıyoruz. Ucuz mazot satan petrol istasyonlarının petrol kuyuları mı var, yoksa bunlar kaçak mazot mu satıyorlar? Siz bunları denetliyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Sayın Türkoğlu…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, dolaylı vergilerin oranı artan bir bütçeyi müzakere ediyoruz. Zenginden de fakirden de aynı miktarda alınan dolaylı vergilerin tam bir adaletsizlik olduğu herkesçe malum. Bu çerçevede, yıllara göre vatandaşın vergi yükü oransal olarak son on yılda artmış mıdır, azalmış mıdır? Oranlar ne kadardır?

Diğer bir sorum: Yeni bina sahibi olduğu hâlde, devasa binalar yaptırdığı hâlde; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi hem yeni bina yaptıran hem de bina kiralayan bakanlıklar ve kamu kurumları hakkında kiralamalara ilişkin iddialar vardır. Kiralanan binaların sahiplerinin partinize yakın kişiler olduğu ve binaların fahiş fiyatla kiralandığı iddiaları doğru mudur?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.

Sayın Halaman…

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Özellikle Adana’da ve ilçelerinde siyasi vesayetinizi kullanarak matrah üzerinden salma, incelemeden vergi topluyorsunuz. Bu doğru mu, adil mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Sayın Belen…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, 659 ve 666 sayılı kanun hükmünde kararnamelerle, devlet memuru olarak çalışan personelin özlük haklarında yapılan düzenlemeler sonucunda, aynı işi yapan, aynı maaşı alan millî emlak denetmenleri ve vergi denetmenleri arasında yapılan unvan değişikliğiyle yaklaşık 1.500 lira; millî emlak uzmanlarıyla devlet malları uzmanları arasında da 1.500 lira maaş farkı oluşturulmuştur. Gelir İdaresi Başkanlığında gerçekleştirilen 6 adet sınav sonucunda 15.000 memura “gelir uzmanı” unvanı verilerek 600 liralık artış sağlanmasına rağmen benzer durumdaki millî emlak çalışanlarına herhangi bir hak sağlanmamıştır. Bu nedenle millî emlak teşkilatı çalışanlarında büyük bir moral bozukluğu vardır. Bu konuda bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Belen.

Sayın Demir…

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Başbakanın ayda birkaç kez kullandığı Meclisteki Başbakanlık makam odasının 330.500 liraya tepeden tırnağa yenilendiği kasım ayında basına ve kamuoyuna da yansıdı. Meclis Başkan Vekili Mehmet Sağlam, söz konusu harcamaların 2012 yılı bütçe kanunu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi İşletme ve Yapım Başkanlığına tahsis edilen bütçeden karşılandığını bildirdi. Ayrıca, Başbakan’a yedinci uçak siparişi verildiği söyleniyor. Ayrıca, Meclis Başkanı Çiçek’in odasının da 180.000 liraya yapıldığı ifade edildi. Borç içinde yüzen vatandaştan zam ve dolaylı vergilerle alınan paraların böyle umursamazca harcanması sizce israf değil midir?

Hükûmetiniz döneminde kamuda kiralık makam arabası kullanılması yaygınlaşmıştır. Ayrıca, her yıl kamuya binlerce yeni taşıt alınması ve 2013 yılı içinde 6.488 adet yeni  taşıt alımının öngörülmesi sizce…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demir.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (BATMAN) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önce, bu taşıtlarla ilgili epey hem eleştiri var hem de sorular da var, müsaade ederseniz o konudan başlamak istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, taşıt sayısı Haziran 2012 itibarıyla 90.024 adet olmuştur, kamudaki toplam taşıt sayısı. Bu, 2002 yılına oranla yaklaşık 4.400 civarında bir artışı ifade ediyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hepsi sivil plakayla geziyor Sayın Bakan. Niye sivil plaka takıyorlar, niye sahtekârlık yapıyorlar?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (BATMAN) – Müsaade ederseniz… Sayın Genç müsaade edin.

BAŞKAN – Devam edin Sayın Bakan, buyurunuz devam ediniz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (BATMAN) – Şimdi, değerli arkadaşlar, şöyle, şu 90.000’lik araba stokuna baktığınız zaman, emniyet, Millî Savunma Bakanlığı ve jandarmanın elindeki araç sayısı toplam araçların yüzde 60’ını oluşturmaktadır. Bu zaten zaruri, var olması gereken araçlardır, daha sonra Sağlık Bakanlığı geliyor. Yani burada Millî Savunma Bakanlığının, jandarmanın 20.702, Emniyet Genel Müdürlüğünün 32.839, Sağlık Bakanlığının 6.317, Tarım, Gıda Hayvancılığın 4.646, üniversitelerin 3.282… Dolayısıyla, aslında bu araçlara baktığınız zaman, hakikaten, önemli ölçüde bunların hizmet aracı olduğunu zaten görecekseniz. 2013 yılında alınacak araçların dökümüne baktığınız zaman ambulanslar yüzde 21,1’ni oluşturuyor, otobüs, minibüs, kamyon gibi hizmet araçları yüzde 55,2’sini oluşturuyor, motosiklet, bisiklet vesaire gibi araçlara baktığınız zaman yüzde 3,3’nü oluşturuyor. Evet, binek otomobiller yüzde 20,7’sini oluşturuyor, yaklaşık 1.500 fakat bunun da yine büyük bir kısmı binek niteliğinde ama polis için alınan araçlardır. Ama, bütün bunlara rağmen ben bu husustaki hassasiyetleri takdirle karşılıyorum ve o nedenledir ki biz, Maliye Bakanlığı olarak bir taşıt kanununu taslak hâline getirdik ve bütün kurumların görüşlerini sormak üzere Başbakanlığa gönderdik. Tamamlanır tamamlanmaz ben buraya getirip hakikaten araçların sürekli bir şekilde kontrol altında olacağı, kiralama dâhil olmak üzere bütün süreçlerin Maliye Bakanlığının denetiminde… Şu anda denetimimizde değil. Şöyle: Bütün kurumların mal ve hizmet alımı için bir bütçesi var. Hizmet alımı bütçesinden araç kiralanabiliyor, bunun için bize izne gelinmesine gerek kalmıyor. Araç alımı için tabii ki yüce Meclisimizden gerekiyor, öbür türlü bize gelmiyor değerli arkadaşlar. Araç konusu böyle bir konu. Siz hassassınız, ben de hassasım. Bu yönde inşallah, bu düzenlemenin önü açılır, biz de geliriz, bunu köklü bir şekilde çözeriz. Ama, araçların çok büyük bir kısmı hizmet nitelikli araçlardır.

Şimdi, değerli arkadaşlar…

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Kiralanan araç sayısını söylemediniz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar, işte, ben de onu diyorum…

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Belli değil mi?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – …mal ve hizmet bütçesinden aldıkları için, bizden izin gerekmediği için bizde rakamları yok, onu anlatıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, mahallî idare payları değişikliği yani bu son Büyükşehir Kanunu çerçevesinde…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, zırhlı araç sayısı ne kadar?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar, getirirlerse söylerim size de. Birkaç gün buradayız, bu rakamlar peyderpey geldikçe sizinle paylaşacağım.

Müsaade ederseniz öbür sorulara geçeyim.

Şimdi, mahallî idare paylarındaki değişiklik tabii ki bir yasayla yapıldı, ancak bu bir yasayla düzenlenir değerli arkadaşlar. Ben, Maliye Bakanı olarak mevcut yasaları uygulamakla mükellefim yani yasa neyi emrediyorsa biz ona göre payları göndeririz. Ama şunu söyleyebilirim: Yani, belediyelere aktardığımız paylar, inanın, bütçe payı olarak yüzde 4’ten yüzde 8’e çıkmıştır 2002’den bu yana.

Şimdi, araçları söyledim.

Bütçe açığı tahminimiz neydi? Bütçe açığı tahminimiz, yanlış hatırlamıyorsam, 21,1 milyar liraydı. Tabii ki son yaptığımız düzenlemeyle yaklaşık 33,5 milyar lira düzeyine çıktı. Bütçe açığında çok ciddi bir sapma söz konusudur. Bunu detaylı olarak açıkladım, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerek burada. Ama, bu sapmanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz doldu ama bir dakika daha size açıklamanız için süre vereceğim.

Buyurunuz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Teşekkür ediyorum sayın Başkan.

Bu sapmanın gelir ayağındaki boyutu son derece sınırlıdır. Yani, nispeten olumsuz bütün bu küresel ve iç konjonktüre rağmen gelir ayağında büyük bir sapma yok ama gider ayağında özellikle altyapı yatırımları, eğitim vesaire gibi birtakım personel ücretlerinde tabii bir planlama yapıyorsunuz, sonra toplu sözleşme yapılıyor, o sözleşme çerçevesinde gelen farklar var. Bütün bunları dikkate aldığınız zaman, sapmanın büyük bir boyutu tabii ki harcamalardan kaynaklanıyor. Onların da önemli bir kısmı dediğim gibi kontrolümüz dışında yani toplu sözleşme sonucu ortaya çıkanlar var. Mesela, mahallî idarelere pay olarak ilave aktarmamız gerekenler var. Bu çerçevede bu açığı değerlendirmek lazım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı cetveller aşağıda gösterilmiştir:

a) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneklerin dağılımı (A).

b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B).

c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C).

ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E).

d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F).

e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H).

f) Çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelere göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal ve diğer sınırlar (İ).

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Karaahmetoğlu.

CHP GRUBU ADINA SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye ekonomisinin üç temel dengesi de açık vermektedir. Türkiye ekonomisinin makroekonomik dengelerinde istikrarsızlığa ve aşırı kırılganlığa yol açan kamu kesimi, özel kesim ve buna bağlı olarak dış denge açıkları, gelecekte bu açıkları kapatmak için fazla verecek politikaları uygulamayı zorunlu kılmaktadır. Bu açıklar, gelecek kuşakların daha borçlu ve yoksul doğacaklarının işaretidir.

Bütçe görüşmelerine devam ediyoruz. Sonuçta, sayısal çoğunluğun oylarıyla bütçe kabul edilecek. Sayın Başbakan bütçe konuşmasında bütçenin başarılı olduğunu teknik bilgiler ve sayısal değerlerle kanıtlamaya çalıştı. Senaryonun bir parçası olarak oylayan siyasi çoğunluk, kendilerine göre anlatılan gerekçelerle kendini ikna etmiş oldu. Gerçekte hâl böyle mi?

Sayın Başbakan şöyle diyor: “Demokratikleşme ile ekonomi arasındaki doğru orantı, yaşadığımız tecrübelerin ışığında şüpheye mahal bırakmayacak derecede netleşmiştir.”

Değerlendirmek istiyorum. Dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olduğumuzu söylüyoruz fakat Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu Satın Alma Gücü Paritesi’ne göre kişi başına düşen millî gelir açısından dünyada 67’nci ülkeyiz. İnsani gelişmişlik endeksi sonuçları açısından da ülkemiz 92’nci sırada bulunmaktadır.

İktidar, 2003-2007 döneminde dünya ekonomisinin sunduğu konjonktürel imkânları iyi değerlendirememiştir. Ekonominin üretim ve ihracat kapasitesini artıracak özel ve kamu sabit sermaye yatırımlarından çok, özel tüketime yönlendirilmiştir. Dış kaynağa dayalı sağlanan ekonomik koşullar, Türkiye’nin mevcut yapısal sorunlarını derinleştirmektedir.

2002 yılında 0,6 milyar dolar açık veren Türkiye ekonomisi, 2000 Eylül ayında 77,4 milyar dolar cari açık vermiştir. 2003 sonrası dönemde büyüme hızındaki yükselmeye paralel biçimde cari işlemler açığı da hızlı bir biçimde artarken, ekonomide büyüme hızının yavaşladığı dönemde de cari açıktaki artış eğilimi devam etmiştir. Bu sonuç, Başbakanın ifadelerini doğrulamıyor.

Toplumun farklı sınıf ve katmanlarının durumlarını değerlendirmek istiyorum.

1980 öncesi 44 milyon nüfuslu ülkemizin 2,5 milyon sendikalı işçisi vardı. Bugün 75 milyon nüfuslu ülkemizde 600.000 sendikalı işçi bulunmaktadır.

İş kazalarında yılda ortalama 1.100 işçimiz yaşamını yitirmektedir. İş kazalarında Avrupa 1’incisi, dünya 3’üncüsüyüz. Çocuk işçi çalıştırmakta dünya 2’ncisiyiz. Sağlıksız, güvencesiz çalışma koşullarında çok düşük ücretlerle çalışan işçilerimiz, işlerini kaybetme korkusu ile “Buna da şükür.” demeye mecbur kılınmıştır. Taşeron işçi çalıştırma uygulaması hızla artmış, sistemin ekonomik sorunları çalışanlar üzerinden acımasızca kapatılmaya çalışılmaktadır. Sendikal özgürlüklerden bahsederken kazanılmış sendikal haklar da tırpanlanmıştır.

Tarım ve üreticilerimizin durumu farklı değildir. Dünyanın kendine yetebilen 7 ülkesinden biriyiz diye övündüğümüz tarımımız dışa bağımlı hâle geldi. Tarım girdileri yükselirken üreticilerin kazancı gittikçe azalmıştır. Çin’den fasulye, kayısı, sarımsak; Güney Afrika’dan satsuma mandalina; Şili’den sofralık üzüm, elma; İtalya’dan ıspanak, elma, kuru üzüm; Kosta Rika’dan kavun; Arjantin’den elma, mısır; Bulgaristan’dan nar; İspanya’dan marul; İran’dan kuru kayısı, lahana, karpuz; Ukrayna’dan buğday; Yunanistan’dan pamuk; ABD’den mısır; Kanada’dan pirinç ithal eder hâle geldik.

Hayvancılıkta da artık dışarıdan hayvan, kurbanlık koyun ve saman ithal ediyoruz.

Artık tarımsal ihracat avantajlarımızı kaybetmeye başladık. Ne oldu, bereketli Anadolu toprakları bu ürünleri vermez mi oldu? Hayır. Sadece bir nedeni var. iktidara gelmenin ve iktidarda kalmanın bedeli olarak küresel güçlere verilen güvencenin yerine getirilmesi yani tarımdan vazgeçme ve ülkeyi dışa bağımlı hâle getirme politikasıdır.

Üretiminde ve ihracatında tartışmasız bir biçimde dünya lideri olduğumuz fındık, tarımsal ihracat kalemlerinden görevini layıkıyla yapan bir ürünümüzdür. Sayın Tarım Bakanının övündüğü rekor fındık gelirinin sonucunda üretici emeğinin karşılığını alamamıştır. 2006 yılında “Fındık bizim dönemimizde 5 dolardan işlem gördü.” ifadelerinizi, bu sezon başında fındığın piyasada 2,3 dolardan işlem görmesini fındık üreticileri değerlendireceklerdir.

Don afeti neticesinde üreticilerin 150 milyonluk kalan alacağını da yasa marifetiyle engellediniz.

“Mahalle bakkalı dönemi bitmiştir.” diyerek tekellere göz kırpan Sayın Başbakan, sermayeden yana tavrını binlerce küçük esnafı yok sayarak göstermiştir. Esnaflarımız siftah yapamaz duruma gelmiş, iflaslar hızlanmış ve kepenkler kapanmaya devam etmektedir.

Emekli, dul ve yetimler yoksullukla mücadele etmeye devam ediyorlar.

İnsan hakları ihlallerinde dünya 1’incisi, çocuk gelinlerde, çocuk tacizi ve tecavüzlerinde dünya 3’üncüsü, kadın cinayetlerinde dünya 1’incisiyiz. Yargının siyasallaştığı söylemlerimize, Avrupa Yargıçlar Birliği Washington’da yaptığı toplantı sonucunda yayınladığı deklarasyonla bizim düşüncelerimize destek verdiler. Yolsuzlukta dünya 3’üncüsü, tutuklu gazeteci sayısında dünya şampiyonuyuz, gelir dağılımındaki adaletsizlikte dünya 3’üncüsüyüz.

Özel tüketim vergisini dünyada en yüksek oranda alan ülkeyiz. Bunun sonucudur ki dünyanın en pahalı benzin, mazot, elektrik ve doğal gazını halkımız tüketiyor.

20 milyon insanımız yoksulluk ve açlık içinde yaşıyor. AKP iktidara geldiğinde 4 olan dolar milyarderi sayısı, bugün 40’ı bulmuştur. Milyonlarca insan açlık ve yoksulluk çekerek elindekini avcundakini Hükûmetin maliye politikası araçlarıyla bu 40 aileye transfer etmiştir. Bunları yaratan, sermaye sevdalısı Hükûmetinizdir. Seksen dokuz yıllık cumhuriyet döneminde büyük sermaye grupları on yıllık AKP iktidarı dönemindeki kadar sermaye birikimi ve kâr sağlamadılar.

Aslında AKP halkın geleneksel yaşam tarzından hareketle inançlarını istismar ederek halktan yana görünmeye çalışsa da finans oligarşisinin, büyük sermayenin temsilcisi bir partidir. Özgür birey, örgütlü toplum, demokratik devlet mücadelemiz engellenmeye devam ediyor. Kısaca geniş, emekçi halk kitleleri, sistemin, sermayenin sorunları çözmesi adına bedel ödemeye devam ediyorlar.

Devletin yapısında önemli değişiklikler oluyor. Küresel güçlerin istediği noktaya gelmeyi ve teslim olmayı değişim olarak algılayan Sayın Başbakan ve partisi sorunları çözme adına baskıcı bir rejim yarattılar. Uygulamalardan hoşnut olmayanları düşman gördüler, toplumu böldüler. Kendi halkıyla barışık olmayanların başka halklarla barışık olması mümkün değildir.

Cumhuriyet tarihi boyunca Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” şiarıyla, başta komşuları olmak üzere tüm dünya devletleriyle hükümranlık haklarına saygı göstererek ve karşılıklı çıkar ilişkileri içinde, barış içinde bir arada yaşamaya çalışan politikalarımızı reddedip komşularıyla savaş noktasına gelen bir ülke yarattınız. Küresel güçlerin taleplerini, kendi ülkenizde tartışılan demokrasi, insan hakları ve özgürleri bahane ederek taşeronluğa kalktınız.

Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu bütçe görüşmelerinde “Dış politikada olaylara bakışımızda Cumhuriyet Halk Partisiyle temel farklılıklarımız var.” diyor. Doğrudur, katılıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel misyonu ve karakteri gereği antiemperyalist bir partidir. AKP de emperyalizmin desteğiyle iktidara gelen ve taşeronluğunu yapan partidir. Dolayısıyla, böyle bir fark olması da normaldir.

Sayın Davutoğlu Suriye konusunda “Biz bölgeye yüreğimizle bakıyoruz.” diyor. Siz bölgeye gerçekten yüreğinizle baksanız savaş çığlıkları atmazsınız. Yüreği olanlar savaşa karşı çıkanlardır. Sizdeki olsa olsa yapay yürektir. Siz bölgeye yüreğinizle değil, küresel sermayenin kasasından bakıyorsunuz.

Mazlum milletlere örnek ülkemiz, başka ülkelerin iç işlerine müdahale ederek karşı devrim ihraç eder hâle geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Devamla) - Bir merakım var: Katar ve Suudi Arabistan’a da muhalif gruplar yaratıp, destekleyerek buralara da demokrasi taşıyacak mısınız!

Böyle bir tabloda demokratikleşmeyle ekonominin doğru orantılı olduğunu söylemek mümkün değil.

Bütçe tarihimize “sucuklu bütçe” olarak geçecek bu bütçenin hayırlar getireceği kesin, bellidir.

Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karaahmetoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Kalaycı.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bundan tam yedi yüz otuz dokuz yıl önce hakiki sevgili olarak gördüğü Cenab-ı Hakk’a kavuşan Hazreti Mevlânâ’nın ölüm gününün hatırası olarak her yıl olduğu gibi, bugün Konya’da Şebiarus merasimi yapılmaktadır. Hazreti Mevlânâ’yı rahmet, minnet ve şükranla anıyor; Allah ondan razı olsun diyorum.

İstanbul’da da Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin katkılarıyla 15 Aralık Cumartesi akşamı Şebiarus töreni yapılmıştır. Yine, gelen davetiyelerden bazı il ve ilçelerde aynı adla program yapıldığı anlaşılmaktadır. Böylesi programlara Hükûmetin destek vermemesi, tam aksine, mâni olması gerekmektedir. Hazreti Mevlânâ, tüm dünyaya “Gel.” diye Konya’dan seslenmiş, AKP Hükûmeti ise âdeta “İstanbul’a gidin.” diyor.

Hazreti Mevlânâ’yı anmak ve özellikle de anlamak için her zaman ve başka yerlerde çalışmalar yapılabilir ve yapılmalıdır. Hazreti Mevlânâ’nın hayat felsefesini öğretmek ve gelecek kuşaklara aktarmak büyük önem arz etmektedir. Ancak, bilinmeli ve takdir edilmelidir ki Şebiarus Günü’nü anma vesilesiyle merasim düzenleme hakkı Konya’ya aittir ve sadece Konya’ya özeldir. Daha önce de dediğim gibi: Hacıbektaş’ta düzenlenen Hacı Bektaş Veli’yi anma, Söğüt’te düzenlenen Ertuğrul Gazi’yi anma, Bursa’da düzenlenen Osman Gazi’yi anma yıl dönümü etkinliklerini başka yerde yapmak nasıl doğru olmaz ise Şebiarus törenini de Konya dışında yapmak doğru değildir.

Acaba AKP Hükûmeti ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sarıkamış Şehitlerini Anma Yürüyüşü’nün Taksim’de yapılmasına, Manisa’ya has mesir macununun Eminönü Yeni Cami’den atılmasına, Kırkpınar güreşlerinin Olimpiyat Stadı’nda gerçekleştirilmesine de destek verir mi? Tabii ki anlamsız ve yanlıştır.

Bakınız, bir şair olduğu kadar bir sufi ve daha da ötesi bir Mevlevi havarisi olan Arif Nihat Asya "Kubbe-i Hadrâ'dan" adlı şiirinde ne diyor:

“Her etek tennuredir,

Her satır bir suredir,

Her eda mana demek,

Konya Mevlânâ demek.

Gel ki yollar boş değil,

Her nefes ney,

Her yeşil Kubbe-i Hadrâ demek,

Konya Mevlânâ demek.

Türk alırken Asya'yı,

Mevleviler Konya'yı,

Etmiş istila demek,

Konya Mevlânâ demek.

Burda yer gök ihtizaz,

Burda boş dönmez niyaz,

Burda yoktur "lâ" demek,

Konya Mevlânâ demek.

Kar döner, rüzgâr döner,

Yol döner, yollar döner,

Yok bir istisna demek.

Konya Mevlânâ demek.”

Tekrar ediyorum: Hükûmetin ve AKP’li İstanbul Büyükşehir  Belediyesinin desteğiyle İstanbul'da Şebiarus töreni yapılması Konya'ya haksızlık olmuştur. Bu törenin gelenekselleşmesi Konya'ya daha da büyük zarar verecektir. Buna mâni olunmalıdır.

Değerli milletvekilleri, dün Sayın Başbakan tarafından Konya’da bazı açılışlar yapılmıştır. Konyalılar bir hizmet yapılırsa her zaman teşekkür etmeyi bilir ancak yapılan açılış büyük bir şaşaa ile o kadar abartılıyor ki birçoğu böyle takdim edilmesini gerektirmeyen rutin hizmetler, daha önce de açıklanmış hizmetlerdir. İnanın, törene yapılan harcama, tanıtım için verilen medya ve bilboard reklamlarının parasıyla Konya’nın bir eksikliği daha giderilebilirdi. Törende Konya Büyükşehir Belediye Başkanı yüzlerce tesis açılışından bahsediyor. Siz, önce Şebiarus’a sahip çıkın, ayrıca Konya şehir içi trafiği büyük bir sorun haline gelmiştir. Hem 2004 hem de 2009 yerel seçimler öncesi Konya’nın metroya, raylı sisteme kavuşturulacağı sözünüze ne oldu? Kayseri, Antalya, Bursa, Adana, Samsun, Eskişehir, Gaziantep gibi iller bu konuda çok önemli mesafe aldı. Konya niye geride kaldı? Önce bunun hesabını bir verin.

Konya Dış Çevre Yolu Projesi de bir muammaya dönüştü. Hâlâ bir hareket yok. Yıllardır niye yapılmadı? “Avrupa takımı yapacağız.” dediğiniz Konyaspor şu anda hangi ligde ve niye? Önce bunların hesabını bir verin.

AKP Hükûmeti 20 ilde 28 adet kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi belirlemiş ve buralardaki turizm yatırımlarına 5’inci bölge teşvikleri veriliyor. AKP Hükûmeti Hazreti Mevlânâ'yı bile görmemiş. Kültür ve inanç turizmi için başkent olabilecek şehrimiz niye bunlar arasında yok? Neden Konya'da turizm yatırımlarına 5’inci bölge teşvikleri yok? Bu haksızlığı Başbakana, Kültür ve Turizm Bakanına sordunuz mu?

Törende, Orman ve Su İşleri Bakanı da on yıldır Konya'ya 2,5 milyar liralık yatırım yaptıklarını söylüyor. Rakamları da iyice şişirmiş. Peki, KOP ile aynı özelliklere sahip GAP'a ne kadar kaynak aktardınız? Ben söyleyeyim: 2008 yılında kabul ettiğiniz GAP Eylem Planı ile beş yıl için 26 milyar lira tahsis ettiniz. KOP Eylem Planı’nı beş yıldır niye kabul etmiyorsunuz? Konya Ovası’nın alarm veren su ihtiyacının karşılanması için başka havzalardan su getirecek yeni bir projeyi on yıldır niye hazırlamadınız? KOP idaresinin kadrosunu bir buçuk yıldır neden oluşturamadınız? Konyalılara bunların hesabını verin.

AKP Hükûmeti, 5.550 kilometrelik 15 otoyol projesi hazırlamış ama hiçbiri Konya’ya uğramıyor.

Konya yıllardır sivil havalimanı talep ediyor ama “Birçok ile var, size yok.” deniyor.

Konyalı sanayici ve ihracatçı, limana ulaşabilmek için çift hatlı yeni Konya-Mersin demir yolunu bekliyor, lojistik merkez kurulmasını istiyor. Yıllardır verilen sözler var ama hâlâ ortada yok.

Konya’nın teknik üniversiteye kavuşmasını bile AKP engellemiş ama Selçuk Üniversitesi bölünerek kurulan üniversite “yeni üniversite” diye Konyalılara yutturulmaya çalışılıyor.

Konya, yatırım olarak bunları bekliyor. Dolayısıyla, “Şu kadar tesis açıyoruz.” demenin bir anlamı yok.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 4’üncü madde ile koruma ve güvenlik görevlilerinin hakları ellerinden alınmaktadır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 51’inci maddesi uyarınca, daha önceki yıllara dair bütçe kanunlarının K cetvelinde fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeli de sayılmış iken, bu yıla dair K cetvelinde yer verilmemiştir. Dolayısıyla, yirmi dört saat esasına göre görevini yürüten ve 5393 sayılı Kanun’a göre maktu fazla mesai ücreti alma hakkı olan koruma ve güvenlik görevlileri mağdur edilecektir. Komisyonda Maliye Bakanlığınca açıklanan gerekçeye göre, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde yapılan düzenlemeler gereği bunun yapıldığı ifade edilmiştir. K cetvelinde ilgili kanunlardaki amir hükümlerin hilafına düzenleme yapılamaz ve hüküm ihdas edilemez, böyle bir yetkiniz de yoktur. Zira, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 51’inci maddesinde, “Belediye zabıta ve özel güvenlik hizmetlerinde fiilen çalışanlara, fazla mesai ücreti olarak yılı bütçe kanununda belirlenen üst sınırı aşmamak kaydıyla belediye meclisi kararı ile tespit edilen maktu tutar ödenir.” amir hükmü bulunmaktadır. Kanunda bu hüküm varken K cetvelinde bu hüküm değiştirilemez. Dolayısıyla, K cetvelinde zabıta ve itfaiye personeli için belirlenen maktu fazla mesai ücretinden koruma ve güvenlik personelinin de yararlandırılması gerekmektedir. Koruma ve güvenlik personeli 5393 sayılı Kanun’da yer alan açık ve amir hükme rağmen haksız yere mağdur edilecektir. Ancak kendine hayrı olmayandan başkasına hayır gelir mi?

Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığında çalışan personele, ekonomik krizlerin en derin olduğu dönemler dâhil, 2012 yılına kadar, fazla çalışma ücreti olarak 100 saatlik mesai ödeniyordu. Fakat 2011 yılında, KHK ile, gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanları hariç tüm uzmanların ve müdür hariç tüm yöneticilerin ek göstergeleri ve maaşları artırıldı. Bu kadroların, fazla mesai ücretine ihtiyaçları kalmadı. Diğer taraftan, Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığında çalışan unvansız personel ile gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanlarına ise hem özlük hakkı yönünden iyileştirilme yapılmadı hem de fazla mesaileri kaldırıldı.

Bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar).

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Nazmi Gür. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Gür.

BDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kutluyorum, bugün iyi bir satış yapmışsınız, işler iyi gidiyor galiba. Otoyol ve köprüler Koç ve Ülker Grubu’na devredildi bir özelleştirmeyle. Yirmi beş yıllığına 5 milyar 750 milyonluk bir satış bu. Herhâlde bu özelleştirmelerle Hükûmet, kamunun yani halkın olan değerleri tek tek elinden çıkararak yine kapitalizm için, yine sermayedarlar için harcayacak, öyle görüyorum, onun için kutladım sizi Sayın Bakan.

Değerli arkadaşlar, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu maddedeki konuşmamda, biraz, silahlanmayı, militarizmi ve silahlanmanın bütçe içerisindeki yerini ve ülkemiz için ne anlama geldiğini anlatmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, dünyada silahlanma yarışı devam ediyor. Özellikle son on yıldır Türkiye de gerek “Modernizasyon” adı altında gerekse “yerli sanayi, silah sanayi kurma” adı altında ve gerekse de belki de hiçbir zaman ihtiyaç duymayacağı silahları alarak kendi bölgesindeki tehdit algılarına uygun bir şekilde bu çılgın silahlanma yarışına giriyor.

Tabii silahlanırken, bir taraftan da ülkenin eğitiminden, sağlığından, sosyal haklarından, işçisinden, emekçisinden kısarak savaş bütçelerine ayırıyorlar. Onun için biz bu bütçeler konuşulurken hep şunu söyledik Barış ve Demokrasi Partisi olarak: “Bu bütçeler savaş bütçeleridir, bu bütçeler silah bütçeleridir.”

Değerli arkadaşlar, özellikle soğuk savaştan bu yana, “Soğuk savaş bitti, artık ülkeler birbirlerine karşı silahlanmayacaklar.” diye düşünürken, tam tersi, özellikle başını ABD, Çin, Rusya, Japonya, Suudi Arabistan, İsrail gibi ülkelerin ve kimi Avrupa Birliği ülkelerinin çektiği çokça ülke bu silahlanma yarışını çılgın bir şekilde sürdürüyorlar. Ne yazık ki, Türkiye de, özellikle “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” sloganı adı altında bu yarışta en ön sıralarda yerini almış durumda. Tabii bir ülkenin güçlü olması o ülkenin ordusunun güçlü olmasıyla doğru orantılı değil; bu yanlış bir parametredir çünkü doğru olan, bir ülkenin güçlü olmasını sağlayan en önemli parametrelerden biri, o ülkenin ne kadar demokratik olup olmamasında, o ülkenin gelir dağılımında ne kadar adil olup olmamasında, o ülkenin gerçekten yoksulluğa karşı yoksulluğu ne kadar yok edip etmemesiyle ölçülebilir. Görün ki bizim ülkemiz de, özellikle silahlanma yarışına hızlı bir şekilde katılmasıyla halkın eğitimine, sağlığına harcanacak parayı orduya, silaha veriyor. Birkaç rakam verirsek, sanırım bu daha da anlaşılır.

Değerli arkadaşlar, Millî Savunma Bakanlığının, Millî İstihbarat Teşkilatının -militer bir örgüt olarak algılarsak- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin, İçişleri Bakanlığının, Jandarma Genel Komutanlığının, Emniyet Genel Müdürlüğünün, Sahil Güvenlik Komutanlığının ve Savunma Sanayii Müsteşarlığının bu bütçedeki toplam payı 45 milyarın biraz üzerindedir. Tabii, bu 45 milyar TL’den fazla bütçe iç güvenliğe, dış güvenliğe ve bir bütün olarak da güvenlik işi üreten ya da güvenlik işiyle ilgilenen kurumlara ayrılıyor ki bu da bütçenin yüzde 11’idir. İşte, bu nedenle, biz, bu militer yaklaşımla, bu militarist yaklaşımla ülkenin bütçesinin büyük bir kısmının güvenlik kurumlarına ayrılmasını gerçekten hayretle karşılıyoruz. Tabii, burada Sayın Başbakanın doğrudan emrinde olan örtülü ödeneği saymıyoruz bile, katmamışız.

Değerli arkadaşlar, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün verilerine göre, Türkiye 2012’de dünyanın en fazla silah alımı yapan 15 ülkesinden biridir. Bu tablo bize göre ne bir başarıdır ne de bir tedbirdir. İsterseniz dünyanın tüm füze bataryalarını ya da NATO güçlerinin tamamını Türkiye’ye yığın; demokratikleşme olmadan, demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne saygı olmadan Türkiye’nin güçlü bir ülke olmasının imkânı yoktur.

Değerli arkadaşlar, bizim, Hükûmete önerimiz, toplumun refahının, ezilen emekçinin haklarının, kimliklerinin ve mevcut Anayasa’ya göre ötekileştirilen bütün korumasız grupların haklarının korunması ve onlar için bir bütçe yapılmasıdır. Gelin görün ki yapılan bu bütçe yine belli bir sınıfa, belli bir zümreye rant sağlamak, belli bir zümreyi korumakla ilgilidir. İşte biraz önce sözünü ettiğim son özelleştirme bile bunun en somut örneğidir.

Değerli arkadaşlar, mevcut durumda, haksızlığa uğrayanlara ne yazık ki “gaz ve cop” adı altında hizmet sunulmaktadır. İşkence neredeyse sokaklara taşmıştır. İnsan hakları örgütlerinin raporlarına baktığınızda, işkencenin özellikle bizim bölgemizde BDP’ye karşı neredeyse sokağa taşındığını görebilirsiniz.

Tabii o da yetmiyor değerli arkadaşlar, 10 binlerce vatandaşımız mitinglere katıldıkları için, etkinliklere katıldıkları için cezaevlerine tıkılıyor, 10 binin üzerindeki arkadaşımız cezaevlerinde şu anda kaderlerini bekliyor.

Ne yazık ki halklara ayrılan bütçenin azımsanmayacak bir kısmı da cezaevlerine, gaz bombalarına, plastik mermilere ayrılmaktadır. İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar özellikle emekçi sınıfı için giderek artmaktadır. Bu işçi sınıfının ve işçi kesimlerinin, ezilenlerin, sendikalarından, örgütlenme haklarından yoksun bırakıldığı da işin cabasıdır.

Sayın Başbakan, Şeyh Edebali’den bir alıntı yapıyor. Geçen gün bir sayın milletvekili bunun da yanlış bir alıntı olduğunu dile getirmişti. Şöyle diyor Sayın Başbakan ve bütün AKP sözcüleri: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Bu sözü olur olmaz her yerde tekrarlıyorlar, olur olmaz her yerde söylüyorlar. Bu bütçede de en çok duyduğumuz, en çok söylenen sözlerden birisidir.

Değerli arkadaşlar, insanı yaşatmak için, insan için bütçe yapmanız gerekir önce, militer kurumlar için, savaş için, silah için değil. 2002’den bu yana, yüzlerce çocuk dâhil olmak üzere, binlerce vatandaşımız ya polis kurşunuyla ya da ekonomik nedenlerden dolayı cinnet geçirerek kendisinin ve ailesinin yaşamlarına son vermektedir. Kışlalarda intiharlar ya da intihar süsü verilmiş cinayetler gerçekleşiyor. Daha iki gün önce Van’da bir asker yine “intihar etti” diye yaşamını yitirdi. Kürtler, yaşamın her alanında günlük işkenceye maruz kalıyor, ana dilini kamusal alanda kullanamıyor, karşı geldiğinde de şiddete maruz kalıyor ve bu bütçeden ayrılan paylarla hakkına düşen yani payına düşen gazı, copu, silahı, kurşunu alıyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de insanın yaşamından ziyade yandaşın yaşamına önem veriliyor. Var olan tablo tam da budur. Alevilere cemevini yasaklayacaksınız, ibadetlerini yapmalarını engelleyeceksiniz, camilerde sadece namaz kılmalarını salık vereceksiniz, demokratik laikliğin önünü keseceksiniz, “Türkiye laik bir ülkedir.” diyeceksiniz... Kısacası hangi bakımdan bakarsanız bakın bu bütçe ezilenlerin değil ve fakat ezen sınıfların ve yandaş kişilerin bütçesidir.

Değerli arkadaşlar, son olarak şunu söylemekte fayda var. Özellikle Van depreminin üzerinden bir-bir buçuk yıl geçmişken, Roboski katliamının ise on gün sonra… Roboski’de yaşamını yitiren canlarımızı, 34 kardeşimizi, çocuklarımızı anarken bir kez daha Hükûmetin bu bütçeyi düşünmesi gerekiyor. Gerçekten bütçede özellikle silahlanmaya ayrılan paylar yeniden düşünülmeli. Ve biz bu silah bütçesine, bu savaş bütçesine karşı eleştirilerimizi her alanda, her yerde dile getireceğiz.

Değerli arkadaşlar, konuşmama son verirken bu bütçenin, bir dahaki, 2014 bütçesinin barış, kardeşlik ve uluslararası alanda da, özellikle Orta Doğu’da istikrarın sağlandığı bir döneme denk gelmesini diliyorum.

Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gür.

Şahsı adına, Van Milletvekili Mustafa Bilici. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Bilici.

MUSTAFA BİLİCİ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu’nun 4’üncü maddesi üzerinde şahsım üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce ülkemizin imkân, ihtiyaç ve hedefleri esas alınarak hazırlanan 2013 yılı bütçesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. 2013 yılı bütçesi, ülkemizi 2023 vizyonuna daha da yaklaştıran bir bütçedir. Bu nedenle görüşmekte olduğumuz bütçenin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.

AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde yeni dünya koşullarına uygun olarak birçok alanda yapısal reformlar gerçekleştirildi. Özellikle iktisadi ve ticari hayatta en önemli sayabileceğimiz reformlardan bir tanesi de elli yıl aradan sonra Türk Ticaret Kanunu’nun yeniden düzenlenmesidir. Kanunun yeniden düzenlenmesi çerçevesinde 6102 sayılı yeni Kanun’la Hükûmetimiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çok önemli bir görevi yerine getirerek ülkemiz ticari hayatına çağ atlatacak bir düzenleme gerçekleştirmiştir.

Günümüzde Gelir Vergisi ve Vergi Usul Kanunu başta olmak üzere temel vergi kanunlarının yeni baştan düzenlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Vergi sistemimizde yaşanan sorunlar ilgili meslek odalarının ve uygulayıcıların görüş ve önerileri dikkate alınarak ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yeniden düzenlenirken kolay, uygulanabilir, anlaşılabilir bir vergi sisteminin oluşturulması hepimizin ortak arzusudur.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşan  ve ticari hayatı yakından ilgilendiren vergi mevzuatının ve aynı şekilde sosyal güvenliği ilgilendiren düzenlemelerin ülkemizde uygulayıcısı mali müşavirlerdir. Şüphesiz bu tür düzenlemelerde bu meslek camiasının destek ve katkısı uygulamada başarıyı arttırmaktadır. Ticari işletmelerimizle devletimiz arasında köprü görevini serbest muhasebeci mali müşavirler ile yeminli mali müşavirler sağlamaktadır. Bu köprüyü ne kadar güçlendirir ve etkin hâle getirirsek başarı da o derecede artacaktır. Bu mesleğin başarısının mikro düzeyde mensuplarına, makro düzeyde ise ülkenin yararına olacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı’da çok uzun bir geçmişi olan mali müşavirlik mesleği ülkemizde de kendine özgü bir yasayla düzenlenmiş, Türkiye’de özellikle 1980 yılından sonra, gelişen ekonominin önemli araçlarından biri muhasebe mesleğine olan ihtiyacı daha da çok ortaya çıkarmıştır. Özellikle sermaye piyasasının gelişmesi doğrultusunda bu durum çok daha belirgin hâle gelmiştir. Türkiye'de Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Yasası 1989 yılının Haziran ayında 3568 sayılı Kanun ile yasalaşmış ve 2008 yılında ise 3568 sayılı Kanun’da bazı değişiklikler yapılmasına ilişkin 5786 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Bu kanun mesleğe çok önemli değişiklikler getirmiştir. Ülkemizde sayıları yaklaşık 89 bini bulan denetim ve muhasebe meslek mensuplarının önemli gördüğüm bazı sıkıntılarını buradan bir meslek mensubu olarak ifade etmek istiyorum.

KDV’yi doğuran olay tahsilata bağlanmalıdır. Katma Değer Vergisi Kanunu ile Gelir Vergisi Kanunu arasındaki çelişkinin giderilerek serbest meslek erbabının mesleklerine özgü işleyiş açısından alamadıkları, belki de hiç tahsil edemeyecekleri bir paranın KDV’sini ödemek zorunda bırakılması söz konusudur. Uzlaşma komisyonlarında bir meslek mensubu bulunmalıdır. Merkezî uzlaşma komisyonlarında uzlaşma komisyonu üyelerinden en az biri odalar tarafından görevlendirilmiş meslek mensuplarından olmalıdır. Serbest meslek faaliyetlerinde KDV yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmelidir. Meslek mensubunun tahsilatı kolaylaştırılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bu kürsüden bunları anlatmamın nedeni bu meslek grubu ile ilgili bir farkındalık yaratmaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak kuruluş felsefemiz ülkede çözüm bekleyen her konuya eğilmektir. Devletten umut bekleyen her kesime samimiyetle el uzatmaktır. Bu konuda da bakanlığımızın gerekli çalışmaları yapacağına inanıyorum.

Sözlerime son verirken bütçemizin milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bilici.

İstanbul Milletvekili Sedef Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Küçük.

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın  4’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıyı sunuş konuşmasında “Ülkemizin uzun vadeli hedeflerini gerçekleştirmesi için tasarrufların artırılması gerektiği ortadadır.” demiştir. Sayın Bakana bu konuda hak vermemek mümkün değil; hele ki Türkiye gibi tasarruf oranının çok düşük olduğu bir ülkede, bu, çok daha fazla önem kazanmaktadır. Ancak, Sayın Bakan bu tespiti yaparken tasarrufun bir başka boyutu gözden kaçmaktadır; o da, kamunun, hizmet alımı suretiyle taşıt edinilmesi konusundaki çılgınca savurganlığıdır. Plan ve Bütçe Komisyonunda 2013 bütçesinin görüşüldüğü günlerde basında bir haber yer aldı. Bu haberde 2012 yılının ilk on ayında, kamunun lüks makam aracı kiralanması da dâhil olmak üzere, taşıt kiralanması için ödediği paranın 114,5 milyon liraya ulaştığı yazılıydı. Siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama açıkçası, ben, yılın yalnızca ilk on ayında araç kiralanmasına 114,5 milyon lira -yani eski parayla 114,5 trilyon lira- harcanan bir ülkenin bütçesini halkın bütçesi olarak nitelemenin zor olduğunu düşünüyorum.

Peki, araç kiralamak için 114,5 milyon lira harcanan bir ülkenin, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne ayırdığı bütçe ne kadar dersiniz? Sadece 11,5 milyon lira. Araç kiralamak için harcanan para, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü için ayrılan bütçenin tam 5 katıdır, Türkiye Bilimler Akademisi için ayrılan ödeneğin 10 katıdır. Bu harcanan para 30 üniversitenin bütçesinden fazladır. Anlaşılan, yöneticilerimizin lüks makam araçlarına olan ihtiyaçları üniversitelerimizin, engellilerimizin ve yaşlılarımızın ihtiyacından çok daha önemli ve önceliklidir. Lüks bir makam aracı kiralamanın kamuya yükü yıllık 80.000 liraya ulaşmaktadır. Böyle lüks araçlar kiralanırken yalnızca birilerinin cebine para aktarmış olmazsınız, o parayı harcayabileceğiniz daha anlamlı yerlerden de kısmış olursunuz. Yani, üst düzey bürokratlarımız lüks makam araçlarına binerken birilerinin hakkını yemekte olduğunu görmezden gelmektedirler ve bu duruma göz yummak da buna ortak olmak demektir.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, her yıl kamuda tasarruf tedbirleri için genelgeler çıkarılır, nutuklar atılır, önlem alınacağı söylenir ama her yıl bu durum devam eder. Yanılmıyorsam, bu bütçe Sayın Maliye Bakanının sunduğu dördüncü bütçe. Her bütçe döneminde bu konu muhalefet tarafından gündeme getirilmiştir ama görüyoruz ki bir şey değişmemiştir. Bu yıl da kamuoyunun tepkisini hafifletmek için yine uyarılar yayınlandı, yine önlemlerden söz edildi. Umuyorum bu yıl farklı olur, umuyorum bu savurganlığın ortadan kaldırılması için samimi önlemler alınır. Bu savurganlık Türkiye ekonomisinin tek sorunu değildir, en önemli sorunu da değildir ama bir mirasyedi yaklaşımını ortaya koyması açısından son derece mühimdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeterince üretmeyen, istihdam yaratmayan, gelir adaletini sağlayamayan, kayıt dışılığı önleyemeyen bir ekonomide istikrarı sağlamak da sürdürmek de olanaksızdır. Hele, yanlış tercihlerle yönetilen dış politikanın ekonomik istikrar üzerinde yaratacağı riski de düşünürsek önümüzdeki yılın çok da iyi geçmeyeceğini öngörebiliriz, bunun emareleri de ortaya çıkmaya başlamıştır. Karşılıksız çek miktarı 2012 yılında yüzde 56 artış göstermiştir. Hane halkının bankalara kredi kartı borcu 74 kat artmıştır. Böyle bir ekonomik yapının sosyal sorunlara yol açmasının kaçınılmaz olduğuna dikkatinizi çekiyor, bütçenin ülkemize hayırlı olmasını ve 2013 yılının halkımıza refah ve mutluk getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Küçük.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Belen, buyurun.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, birinci turda sorduğum sorunun cevabını alamadım, şimdi devamını getiriyorum.

Millî Emlak Genel Müdürlüğü faaliyet raporlarına göre, yılda yaklaşık 10 bin taşınmaz malın satışını, binlerce taşınmaz malın idaresini yapan bu teşkilattan şimdi de 2/B Kanunu dâhilinde bir yıl içinde yaklaşık 400 bin 2/B’li taşınmaz malın satışının gerçekleşmesi ve devamında da bu rakamın çok üzerindeki tarım arazilerinin satışının yapılması beklenecektir.

Hiçbir özlük hakkı vermediğiniz, yaptığınız düzenlemelerle çalışma moral ve motivasyonunu bozduğunuz personele nasıl iş yaptıracaksınız? Bu şartlarda bunları yaptırmak sizin adalet anlayışınıza uygun mu? Gelir İdaresi personeline olduğu gibi, uzman olmayan Millî Emlak Teşkilatı çalışanına da uzmanlık sınavı açmayı, özlük hakları arasındaki adaletsizliği gidermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Belen.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: Türk TELEKOM’un özelleştirme kapsamıyla satışından sonra iletişim fiber optik kabloyla yapılmaya başlanmıştır. Fiber optik kabloya geçilince bakır kapsamı olan yer altı kabloları boşa çıkmıştır. Tahminen 1 milyar civarında değeri bulunan bu kablo satışından alınacak para devlete mi, satılan kuruluşa mı kalacaktır?

İkincisi; Tokat Turhal Şeker Fabrikası’nın özelleştirme kapsamında satışı mahkemece durdurulmuştur. Tekrar satışı gündeme getirilecek midir?

Özelleştirme kapsamında olup da özelleştirilmeyen kamu kurum ve kuruluşu var mıdır öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Sayın Yılmaz, buyurun.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, mevcut mevzuat hükümlerine göre ödenmekte olan vatani hizmet aylıklarını 2013 yılında ne kadar artırmayı düşünüyorsunuz? Bu aylıkları yeterli buluyor musunuz?

İkinci bir sorum da; Türkiye’de yabancıların sıcak para miktarının kasımda 143 milyar dolar, şimdi ise 150 milyar dolara ulaştığı söyleniyor. Bu parayla yabancılar, Türkiye üzerinden yaklaşık ne kadar para kazanıyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Öz.

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, 2012 yılı içerisinde ülkemize gelen Suriyeli mülteciler nedeniyle ülkemiz bütçesinden ne kadar harcama yapılmıştır? Bu harcamalar hangi kaynaklardan karşılanmıştır?

Bir diğer sorum da; otuz yıllık, 1’in 4’ünden emekli olan uzman hekimlerin almış olduğu emekli maaşları, benzer eğitim yılı ve çalışma süresi olan diğer kamu çalışanlarının yarısı kadardır. Geçen yıl da sormuştum, bununla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.

Sayın Köprülü.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Tekirdağ ilimiz vergi ödemede 9’uncu sırada. Ancak Kalkınma Bakanımdan soru önergeme aldığım cevaptan okuyorum: “Yatırım tahsisleri açısında 50’nci sırada, kişi başına düşen kamu yatırım tahsisinde ise 75’inci sırada.” Bu bütçenizde bu haksızlığı ve adaletsizliği düzeltecek misiniz? Ya da geçen ay Tekirdağ’daydınız Sayın Bakan -yeni vergi daireleri açtığınız için söylüyorum- tek amacınız hizmet olmayıp, amacınız Tekirdağ’dan daha da fazla vergi toplamak mıdır?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köprülü.

Sayın Erdem.

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, hazine ve maliye teşkilatları daha önce bir birinden ayrılmıştı. Siz de Gelir İdaresini maliye teşkilatından ayırdınız. Bu uygulamanız sonucunda tahakkuk ve tahsilat oranlarında ve vergi gelirlerinde herhangi bir artış olmuş mudur?

İkinci sorum: Maliye Bakanlığında görevli veznedarların sorumlulukları ve görev riskleri emsali birçok memurdan çok daha fazla olmasına rağmen özlük hakları yönüyle diğer bakanlık personellerine göre 200 ilâ 600 lira daha az maaş almaktadırlar. Veznedarların özlük haklarını düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.

Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, öğretmenlere ve üniversitede görevli öğretim elemanlarına verilen maaşlardaki düşüklüğü telafi etmek üzere ek ders ücretlerinde bir artış düşünüyor musunuz? 2013 yılı ek ders ücreti artış oranları ne olacaktır?

İkincisi de kısaca “yaşlı ve muhtaç aylığı” olarak bilinen 2022 sayılı Kanun hükümlerine göre ödenen aylıkların ne kadar artırılacağı ve üç ayda bir ödenen bu aylıklara, aylık olarak ödenme yönünde bir düzenleme düşünülmekte midir? bu konuda kamuoyundan gelen talebin karşılanmasını makul görüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu özlük haklarıyla ilgili olarak çok soru geliyor. Özellikle de Maliye Bakanlığı çalışanlarıyla ilgili de birçok husus gündeme getiriliyor. Şunu açık ve net olarak ifade edeyim, hiçbir memurumuzun maaşı düşmemiştir. Yani 666 -yanlış hatırlamıyorsam, sayısı herhâlde oydu- sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle biz eşit unvana…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Doğrusunu söylediniz aslında.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Bir anlamda eşit işe eşit ücret verdik.

Maliye Bakanlığındaki şikâyetler esas itibarıyla şuradan kaynaklanmaktadır: Eskiden vergi denetmeni olanlar, vergi denetim kurulu bünyesinde vergi müfettişi yapılınca hakikaten bunların özlük hakları ciddi bir şekilde arttı, göstergeleri arttı, maaşları arttı fakat bunlarla kendilerini kıyaslayan hiç kimsenin 1 kuruş maaşı düşmemiştir; özlük, emeklilik anlamında da özlük haklarında en ufak bir düşüş yaşanmamıştır. Şimdi, herkes “Vergi denetmenleri bu seviyeye çıkartıldı. Biz niye çıkmıyoruz?” Vergi denetmenleri farklı bir çerçevede değerlendirildi, farklı bir iş yapıyorlar. Onlar Vergi Denetim Kurulu bünyesinde vergi müfettişi yapıldı ve ondan dolayı da vergi müfettişleri arasında da bir ayrım yapmadığımıza göre maaşları tabii ki arttı, özlük hakları arttı ama diğer arkadaşların maaşlarında, özlük haklarında herhangi bir düşüş olmamıştır.

Türk TELEKOM’un tabii ki fiber optik kablo döşemesi… Onu tabii, sözleşmeye bakmak lazım ama bir yatırım yaparken tabii ki onun da bir harcaması vardır ama ben şimdi sözleşmenin detaylarına vâkıf değilim, Türk TELEKOM’un satış sözleşmesi yani daha doğrusu devir sözleşmesi, ona bakmak lazım. Onun için, arkadaşlar baksınlar, ona göre ben sizi bilgilendireyim.

Tokat Şeker Fabrikasıyla ilgili olarak yeni bir husus gündemde değildir. Yani tabii ki şeker fabrikalarının özelleştirilmesi süreci şu an itibarıyla devam etmektedir. Bizim yaptığımız birkaç ihale vardı, onlar henüz onaylanmadı. Ona göre süreç bir şekilde devam edecektir.

Yine, sıcak parayla ilgili bir soru geldi.

Değerli arkadaşlar, yurt dışından Türkiye’de gerek hisse senetlerinde gerekse tahvillerde, bonolarda, yani iç piyasada değerlendirilen yabancı kaynaklar zaman zaman kâr da edebilir, zarar da edebilir. Örneğin 2010 yılında Türkiye’ye para getirdiyse dışarıdan ve doları Türk lirasına dönüştürdüyse, o dönemden sonra -biliyorsunuz, 2011 yılına girerken hem kur yükseldi hem lira değer kaybetti hem faizler yükseldi- o zaman zarar da edebilir ama bir sonraki dönemde kâr da edebilir. Dolayısıyla bunu hesaplamak, yani ne zaman girdi, ne zaman çıktı -her gün tabii ki fon akışı, fon çıkışı olduğu için- bunu değerlendirmek zordur.

Suriyeli mülteciler için şu ana kadar bütçeden bizim aktardığımız para yaklaşık 425 milyon lira diye aklımda kalmış. Arkadaşlar baksınlar eğer ilave bir şey varsa. Bu 425 milyon lira da tabii ki yedek ödenekten AFAD’a aktarılmaktadır. Evet, arkadaşlar getirdiler. 482 milyon liraya çıkmış. Benim en son aklımda kalan rakam 425’ti, 482 milyon liraya çıkmış. Biz AFAD üzerinden bu parayı tabii ki gönderiyoruz.

Yine tabii ki bizim hekimlerimiz iki türlü, bir maaş var, bir de döner sermayeden aldıkları para var. Döner sermayeden aldıkları para vergilendirilmediği gibi emekliliklerine de sayılmıyor. Ondan dolayı da emekliliklerinde tabii ki nispeten daha düşük maaş alıyorlar. Buna ilişkin birtakım talepler var ama henüz somut olarak şu anda önümüzde bir çalışma yok.

Tekirdağ’da... Değerli arkadaşlar, birçok ilimizde toplanan vergiler oraya yapılan harcamalardan çok daha fazladır çünkü bu ülkenin örneğin ulusal güvenliği için, Millî Savunma Bakanlığı için harcanan parayı biz sadece il bazında düşünemeyiz. Ülkenin birçok... Adalet için, vesaire için harcanan paraya sadece il bazında bakamayız. Tabii il bazında gelirler var, il bazında yatırımlar var ama olayı, biz sadece il bazına indirgeyemeyiz. Mesela, diyelim ki Çorlu’da sanayi, yatırım orada kümelenmiş, Adapazarı’nda kümelenmiş, Gaziantep’te kümelenmiş, Çorum’da kümelenmiş, Konya’da, Kayseri’de. Ama öyle illerimiz var ki orada sanayi -tabii ki faaliyeti- son derece sınırlıdır, oradan elde edilecek vergi gelirleri de sınırlıdır.

Şimdi, değerli arkadaşlar…

BAŞKAN – Sayın Bakan süremiz doldu.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Bakan, ama 75’inci sırada da olmasın ki! 9’uncu sırada vergi ödeyen bir il 75’inci sırada pay alır mı?

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Şimdi, madde üzerinde 7 önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı ( E ) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Aydın Ağan Ayaydın                   Haluk Ahmet Gümüş

                 İstanbul                                   İstanbul                                        Balıkesir

Muhammet Rıza Yalçınkaya               Haydar Akar                                 Kazım Kurt

                   Bartın                                     Kocaeli                                        Eskişehir

               İzzet Çetin                        Rahmi Aşkın Türeli                             Musa Çam

                  Ankara                                      İzmir                                             İzmir

“Cem evlerinin tamir ve tadilat giderleri, Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden Diyanet İşleri Başkanlığına aktarılacak ödeneklerden gider kaydedilerek ödenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı (E ) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Aydın Ağan Ayaydın                   Haluk Ahmet Gümüş

                 İstanbul                                   İstanbul                                        Balıkesir

              Kazım Kurt                Muhammet Rıza Yalçınkaya                    Haydar Akar

                Eskişehir                                    Bartın                                          Kocaeli

               İzzet Çetin                           Bülent Kuşoğlu                                Musa Çam

                  Ankara                                    Ankara                                           İzmir

                                                        Rahmi Aşkın Türeli

                                                                    İzmir

"80. Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-09.1 ödeneğinden köy muhtarları ile şehir ve kasaba mahalle muhtarlarına net asgari ücret tutarında aylık ödenek verilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4.maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine bağlı "Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarlarını gösterir K cetveli"nin "III. Fazla Çalışma Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı (B) fıkrasının (1) numaralı bendinin ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Aydın Ağan Ayaydın                   Haluk Ahmet Gümüş

                 İstanbul                                   İstanbul                                        Balıkesir

Muhammet Rıza Yalçınkaya               Haydar Akar                                 Kazım Kurt

                   Bartın                                     Kocaeli                                        Eskişehir

               İzzet Çetin                           Bülent Kuşoğlu                                Musa Çam

                  Ankara                                    Ankara                                           İzmir

                                                        Rahmi Aşkın Türeli

                                                                    İzmir

"1. Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Aydın Ağan Ayaydın                   Haluk Ahmet Gümüş

                 İstanbul                                   İstanbul                                        Balıkesir

Muhammet Rıza Yalçınkaya               Haydar Akar                                 Kazım Kurt

                   Bartın                                     Kocaeli                                        Eskişehir

               İzzet Çetin                           Bülent Kuşoğlu                         Rahmi Aşkın Türeli

                  Ankara                                    Ankara                                           İzmir

                                                               Musa Çam

                                                                    İzmir

"6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun "Diğer İstisnalar" başlıklı 7 nci maddesinin uygulanması kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde kullandıkları ve 4760 sayılı ekli (1) sayılı listede yer alan malların teslimlerinde ortaya çıkan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca müştereken belirlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanuni Tasarısına ekli (İ) cetvelinin II numaralı kısmının (b) bendinin sonuna "Milli Eğitin Bakanlığı kadrolarındaki öğretmen kadrolarına yapılacak atamalarda bu sınır aranmaz." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Aydın Ağan Ayaydın                   Haluk Ahmet Gümüş

                 İstanbul                                   İstanbul                                        Balıkesir

Muhammet Rıza Yalçınkaya               Haydar Akar                                 Kazım Kurt

                   Bartın                                     Kocaeli                                        Eskişehir

               İzzet Çetin                           Bülent Kuşoğlu                                Musa Çam

                  Ankara                                    Ankara                                           İzmir

                                                        Rahmi Aşkın Türeli

                                                                    İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı 2013 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 4.maddesinin  (g) bendine bağlı "Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarlarını gösterir K cetveli”nin "III. Fazla Çalışma Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı (b) fıkrasının (1) numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               İzzet Çetin                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Aydın Ağan Ayaydın

                  Ankara                                    İstanbul                                        İstanbul

              Kazım Kurt                Muhammet Rıza Yalçınkaya               Rahmi Aşkın Türeli

                Eskişehir                                    Bartın                                            İzmir

       Haluk Ahmet Gümüş                     Haydar Akar                              Bülent Kuşoğlu

                 Balıkesir                                   Kocaeli                                         Ankara

1. Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir.

Ancak, bunlara ödenecek aylık fazla mesai ücreti en son yapılan resmi nüfus sayımına göre belediye nüfusu;

- 10.000'e kadar olanlar için 195 Türk Lirasını,

- 10.001'den 50.000'e kadar olanlar için 209 Türk Lirasını,

- 50.001'den 100.000'e kadar olanlar için 232 Türk Lirasını,

- 100.001'den 250.000'e kadar olanlar için 261 Türk Lirasını,

- 250.001'den 1.000.000'a kadar olanlar için 311 Türk Lirasını,

- 1.000.001'den fazla olanlar için 361 Türk Lirasını,

- Ankara,   İstanbul  ve  İzmir  Büyükşehir  Belediyeleri  dışındaki diğer büyükşehirlerin belediye sınırları içerisindekiler için 361 Türk Lirasını,

- Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri sınırları içerisindekiler için 480 Türk Lirasını,

geçemez.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının;

- (ç) bendine bağlı (E) cetveline aşağıdaki maddelerin eklenmesini,

"80. 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun "Diğer istisnalar" başlıklı 7nci maddesinin uygulanması kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde kullandıkları ve 4760 sayılı ekli (I) sayılı listede yer alan malların teslimlerinde ortaya çıkan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca müştereken belirlenir."

"81. Asgari ücret kapsamında çalışmakta olanlara ilişkin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümleri çerçevesinde ortaya çıkan vergiler, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten karşılanır."

"82. Köy ve mahalle muhtarlarına asgari ücret tutarında aylık ödenek verilir. İhtiyaç uyulan ödenek Maliye Bakanlığı Bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinden karşılanır."

(f) bendine bağlı (İ) cetvelinin "II. Kamu Görevlilerine İlişkin Atama Sayısı Sınırları" kısmının (b) bendinin sonuna "Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarındaki öğretmen kadrolarına yapılacak atamalarda bu sınır aranmaz." ibaresinin eklenmesini,

(g) bendine bağlı K cetvelinin "III. Fazla Çalışma Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı (B) fıkrasının (1) numaralı bendinin birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,

"1. Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir."

arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı                         Adnan Şefik Çirkin

                  Manisa                                     Konya                                           Hatay

                             Mehmet Günal                                         Alim Işık

                                  Antalya                                                Kütahya

BAŞKAN – Sayın Komisyon, bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ama bu önergenin ne olduğunu da Sayın Başkanım -konuşma hakkımız yok-  söyleyelim insanlara.

BAŞKAN – Herhâlde… Beklerseniz Sayın Aslanoğlu…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Komisyon, neyi kabul etmiyorsun, bir de onu söyle.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bir dakika müsaade eder misiniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Buyurun efendim.

BAŞKAN – Önce bir komisyon herhâlde dinledi neyi kabul etmediğini, herkes de dinledi.

Kabul etmiyorsunuz.

Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162’nci maddesinin “Değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.” hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyoruz. Bu önergenin üstünde konuşma bu nedenle yapılmıyor.

Gerekçe:

Çiftçimizin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV alınmaması amaçlanmaktadır.

Asgari ücretin vergi dışı bırakılması amaçlanmaktadır.

Muhtarlarımıza asgari ücret düzeyinde bir ücretin bağlanması amaçlanmaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarına öğretmen atamaları öteden beri sorun olmaya ve bu sorun da artarak devam etmektedir. Yüz binlerce öğretmen atamayı beklemektedir ve 150 bin civarında da öğretmen ihtiyacı vardır. Öğretmen ihtiyacının sınırlama olmaksızın karşılanabilmesi amaçlanmaktadır.

Gündeliklerin %50 oranında artırılması, fazla çalışma saat ücretlerinin de Anayasa’nın angaryayı yasaklayan hükmü ile Temmuz 2011 itibarıyla uygulanmakta olan asgari saat ücreti göz önünde bulundurulmak suretiyle yeniden belirlenmesi ve aylık maktu fazla çalışma ücretlerinin %25 oranında artırılması amaçlanmaktadır.

Görevleri gereği 24 saat esasına göre görev yapan ve maktu mesai ücretini ilgili Bütçe Kanunu K Cetveline göre hak etmiş bulunan Koruma ve Güvenlik Görevlilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı 2013 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 4.maddesinin  (g) bendine bağlı "Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarlarını gösterir K cetveli”nin "III. Fazla Çalışma Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı (b) fıkrasının (1) numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

1. Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir.

Ancak, bunlara ödenecek aylık fazla mesai ücreti en son yapılan resmî nüfus sayımına göre belediye nüfusu;

- 10.000'e kadar olanlar için 195 Türk Lirasını,

- 10.001'den 50.000'e kadar olanlar için 209 Türk Lirasını,

- 50.001'den 100.000'e kadar olanlar için 232 Türk Lirasını,

- 100.001'den 250.000'e kadar olanlar için 261 Türk Lirasını,

- 250.001'den 1.000.000'a kadar olanlar için 311 Türk Lirasını,

- 1.000.001'den fazla olanlar için 361 Türk Lirasını,

- Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri dışındaki diğer büyükşehirlerin belediye sınırları içerisindekiler için 361 Türk Lirasını,

- Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri sınırları içerisindekiler için 480 Türk Lirasını,

geçemez.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Komisyon, 195 lira istiyoruz, 195 lira! Sayın Komisyon, 195 lira! Fazla para istemiyoruz!

BAŞKAN – Gerekçe.

Gerekçe:

Kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline daha fazla tutarda mesai ücreti ödenmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Komisyon! Görüşürüz Komisyon!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli (İ) cetvelinin II numaralı kısmının (b) bendinin sonuna "Milli Eğitin Bakanlığı kadrolarındaki öğretmen kadrolarına yapılacak atamalarda bu sınır aranmaz." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Komisyon, bu da atanamayan öğretmenler, buna da “Hayır.” dedin!

BAŞKAN – Gerekçe.

Gerekçe:

Ataması yapılmayan öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi ve eğitim hizmetlerinin niteliğinin artırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Helal olsun sana Ahmet Bey!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Musa Çam (İzmir) ve arkadaşları

"6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun "Diğer İstisnalar" başlıklı 7’nci maddesinin uygulanması kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde kullandıkları ve 4760 sayılı ekli (1) sayılı listede yer alan malların teslimlerinde ortaya çıkan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca müştereken belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ahmet Bey, köylüler bu köylüler.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe.

Gerekçe: Çiftçilerin tarımsal üretimde kullandıkları motorine ÖTV ve KDV istisnası getirilmesi ve söz konusu gelir kaybının yedek ödenek tertibinden karşılanması öngörülmektedir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ahmet Bey, seni köylüye şikâyet edeceğim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine bağlı "Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarlarını gösteren K cetveli’nin "III. Fazla Çalışma Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı (B) fıkrasının (1) numaralı bendinin ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları

"1. Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğine haiz kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe.

Gerekçe: Belediyelerde çalışan koruma ve güvenlik personeli için her yıl bütçe kanununda öngörülen fazla çalışma ücretine 2013 yılı merkezî yönetim bütçe kanununda yer verilmemiş olması nedeniyle söz konusu çalışanlar için fazla çalışma ücretinin tekrar bütçe kanununa eklenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım her sene veriyordun, bu sene vermiyorsun. Her sene bu insanlara veriyordun.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4’üncü maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

“80. Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-09.1 ödeneğinden köy muhtarları ile şehir ve kasaba mahalle muhtarlarına net asgari ücret tutarında aylık ödenek verilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Katılamıyoruz.” de bari.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ahmet Bey, Kayseri’deki tüm muhtarlara mektup yazmazsam namerdim! Namerdim! Namerdim! Batman’daki muhtarlara da yazmazsam namerdim Sayın Bakan. “Kabul etmediler.” diyeceğim.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Köy muhtarları ile şehir ve kasaba mahalle muhtarlarının görev ve sorumlulukları gereği yoğun çalışmalarının karşılığının verilebilmesi amacıyla aylık ücretlerinin arttırılması ve söz konusu ödenek artışının Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan yedek ödeneklerin “personel giderlerini karşılama ödeneği”nden karşılanması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ahmet Bey, bir tane ya… Bir tane ya… Ayıp ya… Muhtarlar ya…

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                    Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) ve arkadaşları

“Cem evlerinin tamir ve tadilat giderleri, Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden Diyanet İşleri Başkanlığına aktarılacak ödeneklerden gider kaydedilerek ödenir.”

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bunu kabul edin bari ya… Allah için kabul edin. Allah adı veriyorum.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Cem evlerinin tamir tadilat giderlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden karşılanabilmesini teminen Maliye Bakanlığı Bütçesinin yedek ödenek tertibinden aktarma yapılması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın efendim, sayın… Biz daha fazlayız. Sayın Başkanım, biz daha fazlayız.

BAŞKAN – Sayın  Aslanoğlu, burada daha önceden saydık efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, kimin el kaldırıp kaldırmadığını bilelim.

BAŞKAN – Şimdi, 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, yeniden oylayın. Orada az var.

BAŞKAN – Kâtip üyelerimiz, sayın lütfen.

Sayı aynı, oylandı zaten.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Açık oylama yapın Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bunlar da Allah’a dua ediyorlar, başka bir şey yapmıyorlar bu insanlar ya.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bir de bu tarafı sayın Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edenler… Pardon…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Kabul etmeyenler kabul ettiler, el kaldırdılar Sayın Başkan, el kaldırdılar.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, ben maddeyi oyladım zaten.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, “kabul”e el kaldırdılar.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, “kabul edenler”e el kaldırdılar.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Şimdi de “evet” olarak el kaldırdılar, “evet” diye kaldırdılar.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – 4’üncü maddeye oy verdiler.

BAŞKAN – Ben maddeyi oyladım Sayın Aslanoğlu.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Kabul ettiler Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Evet” diye kaldırdılar Sayın Başkan.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, burası bir ilkokul sınıfı değil, gerçekten böyle bir şey olmaz.

BAŞKAN – 4’üncü maddeyi oyladım ben.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, ”evet” diye kaldırdılar.

İZZET ÇETİN (Ankara) – “Evet” diye kaldırdılar gerçekten, kabul ettiler.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, anlayamıyorum.

Şimdi, ben 4’üncü maddeyi oylarına sundum. Siz daha önceden itiraz ettiğiniz için aynı kişileri saydım. Burada oturanlar vardı, şimdi yeni geldiler.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Oya katılmıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, Sayın Başkan, önergeyi oyladınız.

İZZET ÇETİN (Ankara) – “Evet” ya da “hayır”a katılmıyor.

BAŞKAN – Önergeyi oylatmıştım Sayın Aslanoğlu, çok rica ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Kabul etmeyenler”e bir daha… Önergeyi oyladınız.

BAŞKAN – 4’üncü maddeyi kabul etmeyenler… Evet, kabul edenler… Etmeyenler 4’üncü maddeyi… Evet, kabul edilmiştir 4’üncü madde.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Al işte!

BAŞKAN – Yani, “edenler”i oylattım 4’üncü maddeyi, önergede de oylattığım zaman aynı şekilde saydığımızdan emin olabilirsiniz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, bir şey arz edebilir miyim efendim?

BAŞKAN – Saat 20.00’ye kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi 5’inci maddeyi okutuyorum:

Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler

MADDE 5- (1) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği: Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için "Personel Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,

(2) Yedek Ödenek: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma yapmaya,

(3) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2013 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak, 2013 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

(4) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz.

Buyurunuz Sayın Eryılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe gelirlerinin büyük bölümü, vergilerden sağlanmaktadır. Maalesef, Hükûmet, vergide adaleti sağlayamadığı için her sıkıştığında dünyadaki en adaletsiz vergi toplama yöntemi olan dolaylı vergilere başvurmaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde dolaylı vergilerin, toplanan tüm vergiler içerisindeki payı yüzde 30-35 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 65 civarındadır. Bu vergi toplama yöntemi, ülkemizi adaletsiz vergi tahsilatında dünyanın sayılı ülkelerinden biri hâline getirmiştir.

Dolaylı vergiler, zenginden de fakirden de aynı miktarda vergi alınması anlamına gelmektedir. Bu durum, vergi adaletinin bozulması sonucunu doğurmaktadır. Kamunun kaynaklarını har vurup harman savuranlar, devlet bütçesini yönetmekte aciz olanlar, iş memura, çiftçiye, işçiye, esnafa, emekli, dul ve yetime gelince enflasyona ezdirmekte hiç tereddüt etmemektedir. Her sıkıştığında yeni vergileri vatandaşın sırtına yükleyerek devlet ve bütçe yönetilmez. Bu, vatandaşa yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Siz iğneden ipliğe her şeye zam yapacaksınız, sonra gerektiğinde kullanılabilecek ödeneklerden ödenek aktaracaksınız, bu da yetmeyecek, evdeki hesabınız çarşıya uymayınca da yeni vergi silahıyla vatandaşlarımıza yükleneceksiniz. Bu tür vergi uygulamaları bir tek, Deli Dumrul hikâyesinde, bir de bu iktidarın adalet anlayışında mevcuttur.

İki yıldır asgari ücretin alım gücü, yerinde sayıyor. Halkımızın büyük bir bölümü, açlık sınırının altında yaşam savaşı veriyor. Şu anda 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 1.100 TL, yoksulluk sınırının da 3.350 TL olduğundan haberiniz var herhâlde. Asgari ücreti açlık sınırının altında tuttunuz, maaşları erittiniz, zam ve vergilerle hayatı çekilmez hâle getirdiniz. Halkın yüzde 70’ini fakirleştirdiniz. Bir tarafta yoksulluk, öbür tarafta şatafatlı hayat… Geniş halk yığınlarını tefecilerin eline düşürdünüz, borçlu olmayan bir tek memur dahi bırakmadınız.

Hükûmet, bütçe açığını kapatmak için sürekli zam yapıyor. Ülkemizde zengin daha zengin, fakir ise daha fakirleşiyor. Sosyal adalet bunun neresinde? Bu ülkede sosyal adalet kalmamıştır, ülkede vahşi bir sömürü düzeni vardır. Aslında gerektiğinde kullanılabilecek ödeneklerle ilgili çok şey söylenebilir. Bu bütçe, uygulanan ekonomik politikaların, bütün toplumu kucaklayan, adil ve eşit bir ekonomik politika olmadığını açıkça ortaya koymuştur.

Bütün bu eziyet yetmiyor gibi bir de küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir dış politika anlayışıyla hem ülkemiz hem de bütün bölge, büyük bir felaket ve çatışma ortamına sürüklenmektedir. Ülkemizde vatandaşımız kan ağlarken, memurumuza yüzde 3 zam reva görülürken bugün sayıları 140 bini aşan Suriyeli sığınmacılara 425 milyon 833 bin 150 TL harcama yapılmakta tereddüt edilmemektedir. Tabii, bu, sadece beyan ettiğiniz rakam, çeşitli kaynaklarda ise Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Birleşmiş Milletler toplantısında dile getirdiği harcama, 548 milyon 669 bin 750 Türk lirasıdır.

Değerli milletvekilleri, Suriyeli sığınmacılar için gösterdiğiniz bu hassasiyet, neden bu ülkenin ihracatçısına, nakliyecisine, turizmcisine, memuruna, işçisine, emeklisine ve toplumun diğer kesimlerine gösterilmemektedir? Sınıra yakın illerde iş yapan esnafımızın ve diğer meslek erbabının, Suriye krizi nedeniyle uğradığı büyük ekonomik kayıplarını gidermek için bugüne kadar en ufak bir çalışma dahi yapılmamıştır. SSK, BAĞ-KUR primleri ve tahakkuk eden vergilere yönelik bir öteleme veya indirim yapılması talepleri dahi dikkate alınmamıştır.

Orta Doğu’ya açılan Bab-Al Hawa Sınır Kapısı başta olmak üzere, Suriye’yle olan bütün sınır kapılarımız, Hükûmet tarafından desteklenen silahlı gruplar tarafından tahrip ve talan edilmiş ve kapatılmıştır. Bu kapıların kapanmasıyla birlikte bölge ekonomisi felç olmuştur. Şu anda iki şey ihraç ediyoruz: Bir, silah; bir de, terörist. Bunun karşılığında da bol bol mülteci ve sığınmacı ithal ediyoruz arkadaşlar.

Küresel güçlerin Orta Doğu’daki çıkarlarını korumak için özel bir çaba içerisinde olan Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu, maalesef, Suriye’de bin yıldır barış ve kardeşlik ortamında yaşayan Kürt ve Türkmen kardeşlerimizi de bu kirli emperyalist savaşın bir parçası hâline getirmeye çalışmaktadır. Yaptığı son açıklamadan bunu anlıyoruz.

Sayın Davutoğlu, bu savaş kimin savaşı? Bu savaşta kimler kazançlı çıkmıştır? Türkiye halkı ya da Suriye halkı mı yoksa hizmet ettiğiniz küresel güçler mi? 19 ülkeden getirttiğiniz mücahit ve paralı askerler mi Suriye’ye barış ve demokrasiyi getirecek? Sayın Davutoğlu, sözde, Suriye halkına özgürlük ve demokrasi getirecektiniz, ama unutmayın ki demokrasi yerine kan, gözyaşı, yıkım ve ölüm getirdiniz. Suriye’de yaşanan bütün bu ölüm ve yıkımlardan silahlı muhalif gruplara destek verenlerin de sorumlu olduğu, olacağı unutulmamalıdır.

Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanına soruyorum: Her türlü destek verdiğiniz ve “özgürlük savaşçısı” olarak tanımladığınız bu grupların Suriye’de gerçekleştirdikleri bombalı intihar saldırıları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu saldırılarda hayatını kaybeden Suriyeli sivil ve çocukların ölümünden kimler sorumludur? On beş gün önce Suriye’de bir ilkokula yapılan havan topu saldırısında 29 ilkokul öğrencisi hayatını kaybetmiştir. Suriye halkının bu ölümlerden sizleri sorumlu tuttuğunu biliyor musunuz? Bugüne kadar bu grupların gerçekleştirdiği onlarca terör saldırısını neden kınama gereği dahi hissetmiyorsunuz? Yoksa, bu eylemleri meşru mu görüyorsunuz? Başbakanın ve Dışişleri Bakanının bu sorulara mutlaka cevap vermesi gerekmektedir. Yoksa “Benim teröristim iyidir.” anlayışı içinde misiniz? Terörün nereden ve kimden gelirse gelsin lanetlenmesi gerektiğini söyleyen sizler değil miydiniz?

Değerli milletvekilleri, Türkiye-Suriye sınırı kevgire dönmüş durumda. Başta silah ticareti olmak üzere, mazot, hayvan, çalıntı araç, zeytinyağı ve diğer bir sürü alanda kaçakçılığın başını alıp gittiğini biliyor musunuz? Bölge, resmî görevlilerimizin hâkimiyetinden tamamen çıkmış, silahlı grupların hâkim olduğu bir alana dönüşmüştür. Maalesef, vatandaşlarımızın yaşadığı bütün bu sıkıntılar, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” dediği, aslında stratejik gerginlik politikasının bir sonucudur.

Değerli milletvekilleri, ulusal ve uluslararası basına yansıyan haberlere göre, ABD’nin talimatıyla kurulan Suriye Ulusal Koalisyonunun Katar’ın başkenti Doha’da -sayın AKP’li milletvekillerin dikkatini çekmek istiyorum- 3-11 Kasım 2012 tarihinde, yeniden yapılanma toplantısı yapıldığı iddiaları yer almıştır. Dışişleri yetkililerinin de katıldığı adı geçen yeniden yapılanma toplantısına ABD, Türkiye, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri dışişleri bakan ve yetkilileri katılmıştır. Konferansa katıldıktan sonra Konferanstan çekilen Kuveytli yetkili bir milletvekilinin beyanlarına dayandırılan haberde, bu toplantının sonunda 12 maddelik gizli bir anlaşmanın yapıldığı haberleri yer almıştır. Toplantıya katılmadığı hâlde bu gizli anlaşmada İsrail lehine önemli kazanımlar sağlayan maddelere yer verildiği anlaşılmaktadır. Bu maddeler arasında… Arkadaşlar, “Doha’da gizli anlaşma” basında bir haftadır işleniyor ama maalesef bugüne kadar hiçbir AKP Hükûmeti yetkilisinden, Dışişleri Bakanından herhangi bir açıklama yapılmıyor.

Bakın, size birkaç maddesini okumak istiyorum:

Suriye, Golan’dan sadece siyasi yollarla hak talep edebilir.

İsrail ile Suriye arasındaki barış görüşmeleri, ABD ve Katar’ın gözetiminde gerçekleştirilecektir.

7’nci madde: Katar’ın doğal gaz boru hatlarının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – …Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine aktarılmasına müsaade edilecektir.

8) Türkiye'nin, Atatürk Barajı’ndan boru hatlarıyla Suriye üzerinden İsrail’e su taşınmasına müsaade edilecektir.

10) İran, Rusya ve Çin ile ilişkiler sınırlandırılacak -burada altını çizerek ifade ediyorum- Filistin direniş hareketleriyle ilişkiler kesilecektir.

Hani siz İsrail’e karşıydınız?

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eryılmaz.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) - Hani Filistin davasına ne oldu?  İsrail’in katılmadığı bir toplantıda yapılan ikili anlaşma. Dışişleri Bakanı yalanlasın o zaman. (CHP sıralarından alkışlar) 

RECEP ÖZEL (Isparta) – Gazete kupürünü okuyor, gazete kupürü bu ya!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Dışişleri Bakanı yalanladı onu.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Dışişleri Bakanı, açıklama yapsın.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Aydınlık gazetesi mi o?

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)  

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Adil Kurt. (BDP sıralarından alkışlar) 

Buyurunuz Sayın Kurt.

BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5’inci madde üzerine partimizin görüşlerini açıklama üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.

Tabii ki, bütçeyi konuşuyoruz, yavaş yavaş sonuna doğru da geliyoruz ama bir bütün olarak bütçeyi maddelerde değerlendirme şansına sahip oluyoruz. Bu nedenle de benim de değerlendirmem biraz yapısal soruna ilişkin olacak ama yapısal sorunun merkezine de Bakanlar Kurulunun kendisini koymak gerekir. Çünkü, Türkiye'de ekonomideki yapısal bozukluk, temelinde kabinedeki yapısal sorunlardan kaynaklanıyor.

Şimdi, geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanın bir vesileyle yaptığı bir açıklama var: “Fırsat bulsak Bakanlar Kurulunun sayısını 15’e indireceğiz.” demişti. Ben naçizane önerilerimi paylaşacağım. Çünkü, hakikaten, Bakanlar Kurulu, özellikle, ekonomiyi yöneten bakanlar açısından, bakanlıklar açısından ciddi bir yapılanma sorunu vardır, biz de önerilerimizi paylaşacağız.

Öncelikle, 25 bakan artı Başbakandan oluşan bir kabine yapısından söz ediyoruz. Şimdi, 4 Başbakan Yardımcısı, 21 icracı bakanlık… Değerlendirdiğimizde, öncelikle ekonomi konusundaki çok başlılık, geçtiğimiz günlerde, aylarda Hükûmet içerisinde de sık sık gündeme geldi “frenci, gazcı” fasılları çok tartışıldı. Bu nedenle, ben önerilerime buradan başlıyorum.

Öncelikle, ekonomideki bu çok başlılığın bakanlıklar düzeyinde asgariye indirilmesi gerekir yani Ekonomi Bakanlığını, Kalkınma Bakanlığını, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını -bence bunları- Maliye Bakanlığı bünyesinde çok rahat bir şekilde birleştirip… Diğer bakanlıklar zaten mevcut durumda bu bakanlığın genel müdürlükleri gibi duruyor.

Gençlik ve Spor Bakanlığını Millî Eğitim Bakanlığından ayırmanıza gerek yok, onu da Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bir genel müdürlüğe dönüştürürsünüz. Çok rahat, bir sayıyı da oradan eksiltmiş olursunuz.

Tarım, Orman ve Su İşleri bakanlıklarını ayrıştırmaya hiç gerek yok, birleştirebilirsiniz. Burada da, geçmişte de zaten bu şekildeydi, gene çok rahat birleştirebilirsiniz.

Dışişleri Bakanlığı önemli ama bir AB Bakanlığı var, hakikaten, üzerinde nereden değerlendirme yapacağız, onu bilmiyoruz. Yani boş bir bakanlığın üzerinde dolu değerlendirme yapmak çok mümkün değil. Dışişleri Bakanlığına bağlı bir şube müdürlüğü durumuna getirirseniz, mevcut durumdaki işlevi görmüş olur.

Dolayısıyla, ben buradan, kestirmeden yaptığım hesaplamada, 6 eksiltiyorum, 4 de siz eksiltin, zaten 15 sayısını bulmuş olursunuz.

Şimdi, bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak bütçe üzerinde hesapladım. Parti adına yapılan görüşmeleri, grup adına yapılan görüşmeleri hesabın dışında tutarak söylüyorum. Sayın Başbakanın kapanış konuşmasını da dâhil ederek, onu da dinlemiş varsayarak ifade ediyorum, Hükûmet üyelerini tam 77 defa dinlemiş oluyoruz. Bu bütçeyle ilgili olarak her bakan komisyonda ikişer defa, bir de burada konuşuyor; üçer defa. 25x3=75; 2 de Başbakanın konuşmasını üzerine koyduğunuz zaman 77 sayısını buluyorsunuz.

Şimdi, bu rakama niye ihtiyaç duydum, biliyor musunuz? Lokman Hekim’in bir fıkrasını size anlatacağım, meramımı da ondan sonra ifade edeceğim. Lokman Hekim’e sormuşlar, demişler ki: “Diş ağrısının, çürüyen dişin bir tedavisi yok mudur?” Lokman Hekim demiş: “Var.” “Nedir?” demiş. Saymış, üst üste 77 ilaç koymuş ama en üste de bir kerpeten koymuş. Demiş: “Bu, 77 ilacı kullanırsınız ama en son o dişi çekmek zorundasınız.”

Çürümüş bir sistemi cilalayarak, parlatarak siz, halka satamazsınız. Bakın, bu bütçenin halk açısından ilk icraatı, 2013 yılının ilk ayında zamdır. 2013 yılının ilk ayında siz ideolojik zamlardan başlayarak zam yapmaya başlayacaksınız. Bu bütçe, bu Mecliste onaylandıktan sonra halka ilk yansıması zamdır. Dolayısıyla, çürümüş bir yapının, bu neoliberal ekonomik sentezlerle oluşturulan bu bütçe yapısının halka yararının dokunacağı bir şeyi yok. Zamlarla halka gittiğiniz bir bütçe yapısını, bu halka bu kadar anlatmak için kendinizi paralamanıza gerek yok. Bakın, sadece Hükûmet yetkililerinin konuşmalarını saydım. Burada AKP grubu adına söz alanların çetelesini tuttum, hesapladım, onlar da tam 96 kez görüş belirtmişler bu bütçe üzerinde. Şu ana kadar, bugün itibarıyla söylüyorum, 96 kez açıklama yapmışlar.

Şimdi, başından itibaren dedik ki her bütçenin bir ruhu olur, her bütçenin bir ruhu vardır yani bütçeyi salt rakamlarla tarif edemezsiniz, tanımlayamazsınız. “Bu yıl önümüze koyduğunuz bütçenin ruhu militaristtir.” dedik. Bir savaş bütçesidir, savaş olasılığına binaen hazırlanmış bir bütçedir ve bütçe açığına esasında bakan biz, 33,5 milyar olarak hesapladık ama bu sapma biraz daha fazla olabilir. Bu olasılığı neye göre yapıyor? Bölgede bir savaş durumu söz konusu olursa tabii ki sapma biraz daha büyür.

Tabii, bu son dönemlerde Hükûmetin içerisinden, AKP Grubu içerisinden demokrasiye yönelik… Bazen, bilmiyorum yani akşam yatıp gece rüya mı görüyorlar, sabah kalktıklarında farklı şeyler söylüyorlar. Umarım o rüyalarının etkisinde kalarak bu söylemlerini devam ettirir ve demokratik yaşama ilişkin söylemlerini geliştirirler. Mesela Sayın Bülent Arınç, bir milletvekilimizi kastederek diyor ki: “ Ben o milletvekilinin gördüğü işkenceleri görmüş olsaydım ben de dağa giderdim. E, doğru söylüyor ama gitmedik biz, buradayız. Sadece bir milletvekili değil, bakın, bizim sıralarda oturan milletvekillerinin toplam cezaevi yatmışlığı 300 yılın üzerindedir ama buradayız. Sorunun demokratik yöntemlerle çözümünü arzulayan bir yapıyı konuşmaya çalışıyoruz sizlerle.

Bu ülkede Kürtlerin üzerinden sadece 12 Eylül silindiri geçmedi. Ama çok iyi biliyorum, ezen-ezilen ilişkisinde ezenler, yaptıkları uygulamalardan pişmanlık duydukları andan itibaren çözüm kapısı aralanıyor. Umut ediyorum, bu, bir pişmanlık vesilesidir, belirtisidir; yapılan uygulamalardan bir pişmanlık duyulmuş olsun ve bugünden sonra geçmişte konuşulanları tekrar konuşmak durumunda kalmayalım.

Sayın Bülent Arınç aynı gün yine bir açıklama, iyi bir açıklama daha yapmıştı ama pek gündemde kalmadı; bu TMK’yla ilgili yaptığı bir açıklama vardı. Bir de, bu açıklamayı yaparken sanki Parlamentoda hiç kimse TMK’yı, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki antidemokratik yapıları, antidemokratik uygulamaları gündeme getirmiyormuş gibi bir algı yansıtılıyor dışarıya. Bu da doğru değil ama hakikaten bu konuda niyetiniz varsa, bir iyileştirme yapma niyetiniz varsa, TMK’yı ortadan kaldırıp demokratik bir yasayı gündeme getirme gibi bir arzunuz varsa -geçenlerde de söyledik- buyurun getirin. Düşünce ve fikir özgürlüğü önündeki her türlü engeli kaldıralım. Bir tek şart koşuyoruz: Şiddet içermediği sürece herkes düşüncesini özgürce ifade edebilsin. Buyurun getirin. Ama bugünkü uygulamalar, 12 Eylül uygulamalarından farklı değildir.

Niye sadece 12 Eylül sizin açınızdan bu ülkede günah keçisidir? Bakın, bir fotoğraf göstereceğim size. Bir buçuk ay önce bu fotoğraf Yüksekova’da çekildi. Allah’a secde duran insanlar bunlar, Fatiha okuyan insanlar bunlar. Nasıl bir muameleye tabi tutuldu bu insanlar? Namaz kılan insanlara ne yaptı bu ülkenin polisi? Gaz bombasıyla saldırdı. Bu insanlar namaz kılıyor.

12 Eylülde bu kadar olmamıştı. 12 Eylül uygulamalarından pişmanlık duyuyorsanız bundan da pişmanlık duyduğunuzu ifade etmeniz gerekiyor. 12 Eylül zulümse, bugünkü de katmerli zulümdür. Bu fotoğraftan pişmanlık duyuyor musunuz? Secdeye duran insanlara gaz bombasıyla, tazyikli suyla saldırmak hangi vicdana sığar, neyle izah edilir? Bir bütün olarak bu uygulamalardan…

FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) – Nerede olmuş o?

ADİL KURT (Devamla) - …evet, pişmanlık duyuyorsanız çözüm yoluna girilmiştir demektir. 12 Eylül uygulaması değildir bu. 12 Eylülde bu kadar insan tutuklanmamıştı, 12 Eylülde bu kadar siyasi tutuklu yoktu. Gelin, pişmanlık duyuyorsanız, sil baştan yeni bir sayfa açalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL KURT (Devamla) – Evet, geçmişi artık konuşmayalım, yaraları depreştirmeyelim, acıları kaşımayalım diyelim ve çözümü gerçekten konuşalım ama bu fotoğraf, siz çözümü konuşmadığınız sürece, bu fotoğraf önünüzde duracaktır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.

ADİL KURT (Devamla) – Namaza duran insanlara bu şekilde saldırıldığı, insanların kafasında, hafızasında yer edinmiştir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Cezaevlerine alındılar aynı zamanda.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar).

Buyurunuz Sayın Ayhan.

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin “Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler” başlığını taşıyan 5’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Geçen yıl bütçe görüşmeleri esnasında da aynı maddeyi ben konuştum. Madde numarası farklı, o zaman 8’di, şimdi 5. Buraya gelirken de -yine de yapacağım ama- takdir hislerimi ifade etmek için kürsüye çıkmıştım Sayın Bakanım ama sizleri biraz önce dışarıdan seyrettim. Bu Parlamentoya doğruyu söylemek mecburiyetindesiniz. Bakın, bütçe açığıyla ilgili sorular sorulduğunda dışarıdan izledim. Bazen arkada oturmama rağmen, doğru söylenmediği anda veya tam anlatılmadığı anda kendimi tutamam laf atarım diye dışarıdan izliyorum ve izledim.

Bakın, size sorulan soruya cevap verdiniz. Nasıl bir cevap verdiniz? “Bütçenin gelir tarafında bir problemimiz yok, hallettik; açık tarafı, harcamayla ilgili.” dediniz. Yanlış mıyım Sayın Bakanım? Aşağı yukarı ifade bu.

Şimdi, bu doğru da, 10 milyar TL zam yaptınız, hesabın bir tarafında o gitti. Siz yüzde 4 millî gelir büyümesini dikkate alacaktınız, millî gelir büyümesi yüzde 2,5’a gidiyor. Bunu da bu Parlamentoya söylemek zorundasınız. Aksi takdirde, elmayla armudu bu Parlamentoya izah etmiş olursunuz. İkisini izah etmek, gerçekten doğru bir şey değil. Bunu söylemek mecburiyetindesiniz. Bunu hepimiz kabullenmek mecburiyetindeyiz.

Bakın, biraz önce söyledim, gerçekten takdir hislerimi ifade edeceğim. Bu bütçenin arkasındaki maddeler 40 taneydi. 2007’de biz Parlamentoya geldiğimizde bu maddelerin azalması için -siz Bakan değildiniz o zaman- hep birlikte uğraştık ve gerçekten de hem bürokrasideki arkadaşlar hem de Plan Bütçedeki arkadaşlar bu işin düzelmesi açısından ne yaptılar? 40 maddeyi neye indirdiler? 15’e doğru geldi. Bu, takdir edilecek bir olay. Ha, bunun tenkit edilecek yönü de var, yılda 3 tane torba yasa getiriyorsunuz, bu maddelere yazacağınız her şeyi, o torbaların içine sokuyorsunuz, dolayısıyla buradaki madde sayısı 40’tan 15’e iniyor. Buna rağmen takdir hislerimi ifade edecektim. Teşekkür de ediyorum. Bu memlekette iyi bir şeylerin olduğunu mutlaka söylemeliyiz ama bunu söylerken “Biz gelir tarafını bu işin hallettik.” 10 milyar TL zam yapmamışsınız gibi, 21 koyduğunuz açık, o 10 milyar zamma rağmen 33 oluyor, bunun olması mümkün değil. Bu Parlamentoya… Siz ilim irfan görmüş bir insansınız, bunu bilen bir insansınız, bunu doğru düzgün izah etmeniz lazım.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, öncelikle ifade etmek istediğim bir husus var. Madde sayısının 40’lardan 15’lere inmesi -biraz önce ifade ettiğim gibi- takdir edilecek bir olay ama bunu torba yasayla başka bir şekilde çözüyorsunuz, başka bir şekil getiriyorsunuz ama en azından psikolojik duvarı yıkmamız açısından önemliydi.

Bu başlık altında ki hususları dikkate aldığımızda, maddede, personel giderlerini karşılama ödeneği, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ödeneği, doğal afet giderlerini karşılama ödeneği olarak 4 grup hâlinde görüyoruz.

Personel giderlerini karşılama ödeneğinde, personel ve sosyal güvenlik kurumları prim giderlerine Maliye Bakanlığı bütçesinden aktarma esas oluyor. Yedek ödenek hususunda ise Maliye Bakanlığı bütçesinden genel bütçe ve özel bütçeli idarelerin, mevcut veya yeni açılacak tertiplerle çok acil ve zorunlu hâllerde aktarma yapmaya, yatırımları hızlandırma ödeneği ve aynı minvalde ancak “yeni proje” lafı dikkate alınıyor, dikkat çekiyor. Doğal afet giderlerini karşılama ödeneği ise -Allah korusun, bizim söyleyeceğimiz bir şey yok ama- maddedeki ifadesinde “yatırım nitelikli giderler” ibaresi var.

Bu madde, dört ihtimalli, maç gibi; ödenekler yetmezse buradan aktarırım, yeni bir şey ortaya çıkarsa ona göre tavır alırım, doğal afetlere ilişkin yatırımlara ihtiyaç hasıl olursa buradan karşılarım, aktarırım. Bunlar, doğru olabilir ancak konu dikkatle incelendiğinde, bu olay Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının her ne olursa olsun, gasbı anlamına geliyor. Bizim adımıza orada kullanıyorsunuz bunları. Buradaki olayda Bütçe Kanunu ile 5018 sayılı Kanun deliniyor, kendi yaptığınız kanunu deliyorsunuz. Hem de hukuki dayanağı sakat olan bir yetki kanunundan alınan bir yetkiyle çıkardığınız kanun hükmünde kararnamelerle bu Kanun’u, 5018 sayılı Kanun’u delik deşik ediyorsunuz. Dışarıya nasıl izah ediyorsunuz bilmiyorum. “Biz, bu iyilikleri yapıyoruz, 5018’i çıkardık.” vesaire diyorsunuz da nasıl deldiğinizi, nasıl yaptığınızı ne yapıyorsunuz? Anlatmıyorsunuz.

Bakın, geçen, yolsuzlukların önlenmesiyle ilgili bir toplantı Başbakanlığın düzenlediği, Birleşmiş Milletlerle ilgili; ben de katıldım. Sayın Başbakan Yardımcısı orada konuştu, bunların önlenmesiyle ilgili Kamu İhale Kanunu’nu örnek verdi. Sizin dönemde de çıkmadı. Bunların, yolsuzlukların önlenmesiyle ilgili o kanundan bahsederken kırk tane, kırk kere değişiklik yapıldığından bahsetmedi.

Siz, Parlamentoda işinize gelmeyen, sizi sıkıntıya sokacak her hukuki meseleyi bu Parlamentoya ne yaptırdınız? Tasdik ettirdiniz çoğunluğunuzla, doğru olmayanı doğru gibi buradan geçirmiş oldunuz. Vicdanen rahat mı oluyorsunuz? Yapamadığınız işi, beceremediğiniz, yanlış yaptığınız işi bu Parlamentoya tasdik ettirip sorumluluk altından kurtulduğunuzu hukuken düşünüyorsunuz ama millet vicdanından temizlenmek o kadar kolay değil. Yarın, bu belgeler ortada, her yere çıkacak, hepimiz bakacağız, sizin çoluk çocuklarınız da bakacak. Övünülecek bir mesele değil ki bu baktığınız zaman.

Geçen yıl söyledim, bürokrasi size güvenmiyor sizin ne yapacağınız belli olmuyor, “Yarın, bana bir şeyi hukuka aykırı yap dersin, neme lazım, ben tedbirimi alayım, kanunun bir yerine bir madde, bir cümle, bir şey atayım, kendimi de kurtarayım, ileride olabilecek şeylere karşı kendimi kurtaramasam  bile çoluğum çocuğum temize çıkar.” diye bakıyor. Ha, bunları ben söylüyorum, ben bürokrasiden gelen bir insanım, söylerken zevk aldığımı da düşünmeyin ama vakıa bunlar.

5018’le ilgili değişikliklerden bahsettim hakikaten, orada  sakat bir yetki… Parlamentoda da görüşürüz sonuna kadar, kanuna da… Bunlarla çözmeye çalışıyorsunuz. Daha sonra yapılan yanlışlar...

Bakın, Anayasa Mahkemesinde Maliye Bakanlığı bürokratlarının bu kanun hükmünde kararnameler için dolaştığını, yaptıklarının yanlış olmadığını, izah için dolaştıklarını, sizin çok iyi olduğunuz, aranız iyi olan yazarlar yazmaya başladı, söylüyor. Geçiyor, tutanaklarda var, daha önce konuştum ben bunu. Diyorlar ki: “Hakikaten yapılan bu işler bürokrasiyi altüst etti, yüzyılların geleneğini mahvetti.” Ne oluyor? Orada sıkıntı ortaya çıkmaya başladı “Anayasa Mahkemesinde Maliye Bakanlığının bürokratları dolaşıyor.” diyorlar. Yazık değil mi o insanlara? Siz ne derseniz onu hazırlıyorlar, siz neyi imzalarsanız önünüze getirip açıklıyorlar. Ama siz Anayasa Mahkemesinde bürokratları dolaştırıp götürdüğünüz yanlışların izahını nasıl yaptırırsınız, böyle bir şey olabilir mi? Kendiniz gidin, izah edin hukuken mümkün mü değil mi? Mahkemeye çağırdıklarında veya ifadeniz istendiğinde, hukuki prosedür neyse ona göre bakarsınız ama onların, sizin talimatlarınızla Anayasa Mahkemesi koridorlarına gittiği oralarda ifade ediliyor. Yandaş yazar demek istemiyorum, demiyorum da ama maalesef bunları çok net bir şekilde görüyoruz.

Orta Vadeli Program’ı arkadaşlar bana yanlış aktarmadılarsa… Bunu neresi çıkarıyor? Devlet Planlama çıkarıyor, tarihi atıyor. Peki, Orta Vadeli Mali Disiplini kim çıkarıyor? Onu da Maliye Bakanlığı çıkarıyor. Koyduğunuz hedefleri keşke Ocak 1’de çıkarsaydınız da “Bu gerçekleşmelerde hiç yanılmadık.” deseydiniz.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Koçer.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde düzenlenmekte olup kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, mevzuatın gerektirdiği giderler için Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili tertibinden aktarma yapılabilmektedir. Amaç hizmetlerin aksatılmamasıdır.

2013 yılı bütçesi, ülkemizin imkân ve ihtiyaçları doğrultusunda orta ve uzun vadeli hedeflerimize bir adım daha yaklaşabilmek için Orta Vadeli Mali Plan’a uygun olarak hazırlanmış bir bütçedir.

2013 yılı merkezî yönetim bütçesi, genel olarak mali disiplini ve makroekonomik istikrarı korumayı amaçlayan, büyümeyi ve istihdamı hedefleyen, toplumsal refahı gözeten, ekonominin verimliliğini ve üretken yapısını destekleyen, yatırımları teşvik eden, altyapıya öncelik veren, sağlık, eğitim ve sosyal nitelikli harcamalara ağırlık veren, AR-GE ve inovasyonu artırmayı hedefleyen, toplumun yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlayan bir bütçedir.

Enflasyonun yüzde 5,3 olarak hedeflendiği 2013 yılı merkezî yönetim bütçesine sektörel bazda baktığımızda eğitim yatırımlarında yüzde 34'lük, ulaştırma yatırımlarında yüzde 14’lük, enerji yatırımlarında yüzde 23’lük, sağlık yatırımlarında yüzde 30’luk, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yatırım artışında yüzde 54’lük, adalet yatırımındaki yüzde 51'lik artışın anlamını çok daha iyi görebiliriz.

Bütçeden en büyük pay eğitime ayrılıyor. 2013 yılında eğitime ayrılan kaynak yüzde 20,7 oranında artırılarak 68,1 milyar TL'ye çıkarılıyor. Bu rakam toplam bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde 17'sine tekabül ediyor.

2013 yılı bütçesiyle reel kesim desteklenmeye devam ediyor. Esnaf kredi faiz desteği, tarımsal kredi faiz desteği, ihracat ve KOBİ destekleri, teşvik ödemeleri ve işveren prim desteği için ayrılan kaynak yüzde 23,3 oranında artırılarak 10,2 milyar TL'ye yükselmektedir. Ayrılan ödeneklerle AR-GE ve inovasyonun desteklendiği, tarıma güçlü desteğin sürdürüldüğü, reel sektöre desteğin devam ettiği, yatırımlara daha fazla kaynağın ayrıldığı, yerel yönetimlerin güçlendirildiği 2013 bütçesinin başta Türkiye'nin en fazla ihracat artışı sağlayan sanayi ve ekonomideki başarıları ile Türkiye'ye model olmuş seçim bölgem Gaziantep ve tüm Türkiye için, ekonomisinin, sanayisinin büyümesine, insanlarımızın refahının artmasına, istihdamın ve ihracatın artmasına vesile olmasını temenni ediyor ve ben de vuslatın 739’uncu yılında Mevlânâ’yı rahmetle anıyor, sözlerimi onun şu sözleriyle bitirmek istiyorum:

Mevlânâ’ya bir gün eşi sorar: “Bu kadar âşıksın Mevla’ya, şükürler olsun bu aşkı yaşayıp, yaşatana. Peki, bizi ne kadar seviyorsun?” Mevlânâ şöyle der: “Sen benim Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevişim, bir adım gelene on adım gidişimsin ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin. Sen benim bu günüme şükür ve yarınıma dua edişim, azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin ve kapanmayan avuç içimsin.” İşte, Yaradan’a âşık Hazreti Mevlânâ’nın insana yaklaşımı. Bu sevgiyi örnek almak ve yaşamak dileğiyle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Koçer.

Bingöl Milletvekili İdris Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, 5’inci maddede şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında parmak çoğunluğuna dayanan bürokratik bir prosedürü yerine getiriyoruz, çok fazla burada demokratik bir işleyişin yapıldığını, uygulandığını söyleyemeyeceğiz. Tabii, burada demokratik bir işleyiş olmayınca bu sokağa da yansıyor, meydanlara da yansıyor, alanlara da yansıyor ve maalesef, antidemokratik uygulamalar ülkenin her tarafında her gün çığ gibi büyüyor.

Bakın, dün, ustalık dönemi ileri demokrasiniz, İstanbul’da bir müzik grubunun, özgün protest müziğin en güçlü temsilcisi olan Grup Yorum’un konserini yasakladı. Grup Yorum’u dinlemeye giden kitlelere, yine, aynı şekilde, polisin daha önce sokakta uygulamış olduğu şiddetin en acımasızı yöneltildi. Grup Yorum’un konserinin yasaklanması bizim için anlamlıdır, ülkenin demokratik geleceği açısından kaygılarımızın her geçen gün, maalesef, AKP Hükûmeti tarafından doğrulanması açısından anlamlıdır.

Peki, niye yasaklıyorsunuz Grup Yorum’u? Grup Yorum’dan korktuğunuz için  yasaklıyorsunuz. Grup Yorum, yirmi yedi yıldır bu ülkede kendi bildiği doğruların mücadelesini, direnişini, sanatını, felsefesini ortaya koyan bir sestir.

Ne diyor, Grup Yorum’un felsefesinde ne vardır? And dağlarından, Sierra’lardan, Che’nin yürüdüğü patikalardan Bolivya’ya, Küba’ya kadar özgürlük marşları vardır. Grup Yorum’un sesinde, Somali’den Ruanda’ya, Cezayir’den Fas’a kadar Afrika’nın açlığına, yoksulluğuna saplanmış halkların mızrağı vardır. Grup Yorum’un sesi Belfast’ta bir soluk, Bobby Sands’lerin göğüs kafesinde amansız bir irade savaşıdır. Grup Yorum, Sarı Nehir’e akan Uzak Asya’nın özgürlük selamıdır. Beyrut’un harabe sokaklarında çocuk yaşta direnen bir devrimcidir Grup Yorum’un sesi. Ebu Garib’de, Guantanamo zindanlarında Amerika işkencesi altında ölümüne direnen Felluceli bir direnişçinin sesidir. Grup Yorum’un sesi, Filistin sokaklarında işgale karşı bilenmiş, pimi çekilmiş bir fedainin sesidir. Grup Yorum’un sesi, bu ülkede, Pir Sultan’lardan Şeyh Bedreddin’lere, Demirci Kawa’lardan Mahir’lere, Deniz’lere kadar kulaktan kulağa yayılan bir özgürlük sesidir. Grup Yorum’un sesi Kürt kızı Mısri’nin Cudi’deki özgürlük çığlığı, Dersim dağlarında, Munzur’larda Cemo’nun türküsüdür; mahpushanelerden kanatlanmış mavi boranların, varoşlarda, barikatlarda direniş gösteren yoksul çocukların sesidir. Böyle olduğu için Grup Yorum’dan korkuyorsunuz. Grup Yorum şahsında, aslında, muhalif sanattan, özgür, sanattan korkuyorsunuz, farklı seslerden korkuyorsunuz. Çünkü, siz, bugüne kadar yasakçı zihniyetin maalesef bugün devam ettiricisi konumuna geldiniz.

Bakın, daha birkaç yıl öncesinde popüler yoz kültürün paparazzi sofralarında “Kendi dilimde bir klip çekeceğim.” diyen Ahmet Kaya’yı lince tabi tuttunuz. Bugün, her konserinden sonra soruşturmalar açılan, soruşturmalarla, mahkeme kararlarıyla diz çöktürülmeye çalışılan Ferhat Tunç’a da aynı şeyi yapıyorsunuz. Grup Yorum, Ahmet Kaya ve Ferhat Tunç şahsında, biz özgür muhalif bütün sanatçıları selamlıyoruz, onlara yapılan bütün saldırıları kınıyoruz.

Özgür basına yapılan, dün İstanbul’da yapılan saldırı ne ilk saldırıdır ne de son saldırı olacak. Yirmi yedi yıldır siz bu sesi susturmak için sürekli olarak baskı uyguluyorsunuz, gözaltı, cezaevi, işkence uyguluyorsunuz ama biz durmadan aynı şeyi söylüyoruz: “Türküler susmaz, halaylar sürer, Grup Yorum mücadelesine devam eder.” Eğer Grup Yorum’u sadece salonlarda, alanlarda susturacağınızı sanıyorsanız Grup Yorum Mecliste, Meclis kürsüsünde de karşınıza çıkar.

Ben bu duygularla, içine girdiğiniz bu baskıcı ve yasakçı anlayıştan bir an önce sıyrılmanızı temenni ediyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Öz…

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, borç batağı içerisindeki belediyelerin önemli bir kısmının KDV alacakları hâlen ödenmemiş ve bu durum devam etmektedir. Belediyelerin KDV alacaklarını ödemeyi düşünüyor musunuz veya belediyelerin devlete olan borçlarının bir kısmını KDV alacaklarıyla mahsuplaşma gibi bir yöntemi hayata geçirmeyi düşünüyor musunuz?

Diğer bir sorum da şu: Gelir İdaresi Başkanlığının 2005 yılından itibaren devam eden yapılandırma çalışmaları çoğu ilde tamamlanmamıştır. Bu yapılandırma ne zaman tamamlanacaktır? Kurumunuzda, başka kurumlarda aynı unvanlarda çalışanlar arasındaki gelir adaletsizliğini, ücret adaletsizliğini ne zaman gidermeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.

Sayın Çınar…

EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Vergi borcundan dolayı borçlarını yapılandıran esnaf, yıl içerisinde 2 taksidini aksatırsa bu yapılandırmalar bozulmaktadır. Bundan dolayı da esnafımızda ciddi manada mağdur olan bir kesim vardır. Bunlarla alakalı 2012 yılında tekrardan bir düzenleme yapmayı planlıyor musunuz?

Bir de Kastamonu’da, ilçelerimizde, mal müdürlüklerinde memur ve hizmetli noktasında ciddi manada bir eksik vardır ve hatta Hanönü ilçemizde mal müdürü bile yoktur. Bu noktalardaki ilçelerimizle alakalı bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çınar.

Sayın Erdem, buyurun.

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 2013 yılı bütçesinde KDV’de yüzde 8,3, ÖTV’de yüzde 17,8 oranında bir artış öngörülmektedir, oysa 2013 Yılı Orta Vadeli Programı’nda yüzde 4 büyüme ve yüzde 5,3 de enflasyon öngörüyorsunuz. Bu öngörüyü gerçekleştirmek için ÖTV ve KDV’de artış mı düşünüyorsunuz; yoksa, bu oranları nasıl gerçekleştireceksiniz? 2013 yılında yeni zamlar kapıda diyebilir miyiz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdem.

Sayın Belen, buyurun.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kasım ayı sonu itibarıyla enflasyon, TÜFE’de 6,37, ÜFE’de 3,60 olarak açıklandı ve 2013 yılı bütçesi hedefi de yıllık yüzde 5,3 olarak belirlendi.

30 Kasım tarihi itibarıyla BDDK’nın açıkladığı kredi kartı borçlar toplamı 69,4 milyar liradır ve bunlara uygulanan faiz, yıllık yüzde 28’i bulmaktadır. Ya sizin enflasyon hesabınızda bir yanlışlık var ya da kredi kartı borçlularını yasal tefeci konumundaki bankalara soyduruyorsunuz. Bu konuda bankalara kredi kartlarıyla ilgili bir yaptırım düşünüyor musunuz?

Ayrıca, bakanlıklara bağlı kurumlar ve bakanlıkların 2011 yılında toplam ödedikleri kira tutarı 180 milyon liraya ulaşıyor. Bu kira bedelleri çok yüksek değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Belen.

Sayın Işık, buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2012 yılı içerisinde kabine üyesi sayın bakanlar ve Sayın Başbakanın kendileri ve beraberinde götürdükleri bürokratlara ödenen toplam yurt dışı yolluk, gündelik ve konaklama giderleri toplamı nedir? Bu rakamı değerlendirdiğinizde ve Türkiye’de aç gezen insanları dikkate aldığınızda vicdanınız rahat mıdır?

İki: Geçen yıl Simav’da meydana gelen deprem sonrasında konutlarını ve iş yerlerini kaybetmiş -ağır ya da orta hasarlı- vatandaşlarımızın kredi talepleri yerine TOKİ’den konut verilmesi tercih edildi. Şu anda hâlen o konutlara sahip olamayan ama konut sahiplerine tanınan şartlarda kredi verilmesini talep eden vatandaşların talebini makul görüp karşılayabilir misiniz? Aksi takdirde bu insanların mağduriyeti dinmeyecek.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Kaplan.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, polis memurları ister meslek yüksekokulu mezunu olsun, ister üniversite mezunu olsun çalışırken 1’inci derecede kadroda çalışabilmekte ancak 1’inci derecenin gösterge ve tazminatlarına mükteseben hak kazanamamaktadırlar. Bu nedenle, emekli olurken ancak 3’üncü dereceden emekli olabilmektedirler. Benzer yapıdaki Türk Silahlı Kuvvetlerinin ek göstergesi 3.600 üzerinden işlem görürken, polis memurlarının ek göstergesi 2.800 üzerinden gösterilmektedir. Bu konuda eşitsizliğe karşı bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, belediyelerin KDV alacakları, ancak mahsuplaşacak bir KDV söz konusuysa mahsuplaşma  imkânı olabiliyor. Şu anda bakıyorum, iade olabilmesi için, daha doğrusu mahsuplaşma olabilmesi için KDV oluşturmaları lazım ama bildiğim kadarıyla, bunların yaptığı harcamalar genelde altyapıya ilişkin olduğu için burada bir iade söz konusu olamıyor.

Gelir İdaresindeki yapılandırma hususunda, aslında son yıllarda uzmanlaşmaya doğru çok ciddi bir çaba söz konusu ama özlük hakları anlamında soruyorsanız biz “eşit işe eşit ücret” çerçevesinde bütün, en azından aynı işi yapanlar anlamında bir problemi giderdiğimiz kanısındayız.

“Vergi borcuna ilişkin 2’nci bir yapılandırma imkânı olacak mı 2012 yılında?” Şu anda, gündemimizde böyle bir çalışma söz konusu değil.

Eğer Kastamonu’daki birimlerimizde, mal müdürlüklerinde memur eksikliği varsa, arkadaşlarımız not almışlardır, o konuyla ilgileneceğim. Biz bu sene bir sınav yaptık, 60 yeni mal müdürü göreve başlayacak. Yazılı sınavı yapılmış, toplam 80 kişi kazanmış, onlardan inşallah önümüzdeki dönemde Kastamonu’ya da gönderme imkânımız olur.

Değerli arkadaşlar, 2013 yılında ÖTV artışı -doğrudur- yüzde 17’nin üzerindedir. Nereden kaynaklanmaktadır? İki kaynağı vardır. Birincisi: Biz    -biliyorsunuz- eylül ayında bazı vergi artışlarını yaptık, onun 2013’e yansıması olacak, birinci husus bu.

İkinci olarak -ben bütçeyi sunarken de anlattım- bugüne kadar BOTAŞ nakit akışındaki problemleri nedeniyle ÖTV ödemiyordu, KDV ödemiyordu. Şimdi, 2013 yılından itibaren BOTAŞ’ın bu ödemeleri, cari yıla ilişkin ödemeleri yapacağı varsayımıyla bu rakamlar koyuldu ama bu varsayım yapılırken tabii ki, BOTAŞ’la görüşüldü, dolayısıyla makul bir varsayım.

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Bu artış oranları, Sayın Bakanım, yeterli olacak mı?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Tabii, burada, TÜFE, ÜFE ve kredi kartlarına uygulanan faiz oranı arasındaki tutarsızlık gündeme getirildi. Değerli arkadaşlar, dünyanın bütün ülkelerinde kredi kartına uygulanan faiz, cari piyasa faizin birkaç katıdır yani bu sadece Türkiye’de olan bir durum değildir. Türkiye'de bir sürü banka vardır, rekabet hâlindedirler ama bunlara bir faizi zorla empoze etmek de mümkün değil. Sadece Merkez Bankası bir üst limiti belirliyor, o üst limit çerçevesinde bankalar tabii ki kredi kartlarına faiz uygulayabiliyorlar.

Bakanlıkların kira bedelleri: Doğrusu, 2011 yılında hizmet binası kiralaması 215 milyon liraymış, 2012 yılında ise ödenek olarak 207 milyon lira ayrılmış. Önümdeki rakamlar bunlar. Tabii, son yıllarda yeni birtakım birimler kuruldu. O birimler için -özellikle Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları olsun, Avrupa Birliği vesaire- bunlar kiralamak durumunda kaldılar ama önümüzdeki dönemde bunlara ilişkin bina sıkıntılarını giderirsek tabii ki onları da biz kiradan kurtarmış oluruz.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sayın Bakanım, Sağlık Bakanlığı 23 milyon liralık kira veriyor.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Yine yurt dışı yolluk giderlerinde önümde bir rakam yok ama şunu söyleyeyim: Maliye Bakanlığında yurt dışına sadece uluslararası bazı konferanslara gönderiyoruz. Çok istisnai hâllerde, biz gittiğimizde, yanımızda -biz dışarıdan hiçbir zaman- ben Maliye Bakanı olarak bugüne kadar dışarıdan kimseyi götürmüyorum, sadece ve sadece gerekli olan minimal düzeyde eleman götürüyorum. O anlamda vicdanım son derece rahat.

Simav depreminde tabii ki TOKİ konut öneriyorsa, kredi isteniyorsa bu hususlar ilgili birimler tarafından değerlendirilir. Şu anda o konuda ben duruma çok vâkıf olmadığım için bir şey söyleyemem.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz doldu Sayın Bakan.

Teşekkür ederiz.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5. maddesinin “(2) Yedek Ödenek” başlıklı fıkrasına aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Musa Çam                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Muhammet Rıza Yalçınkaya

                    İzmir                                     İstanbul                                          Bartın

               İzzet Çetin                       Aydın Ağan Ayaydın                         Haydar Akar

                  Ankara                                    İstanbul                                         Kocaeli

              Kazım Kurt                          Bülent Kuşoğlu                       Haluk Ahmet Gümüş

                Eskişehir                                   Ankara                                        Balıkesir

“Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, 5488 sayılı Tarım Kanununun 21 inci maddesinin uygulanabilmesi bakımından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ilgili tertiplerine ödenek aktarmaya,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Tarımsal desteklerin artırılmasını sağlamak üzere Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri

MADDE 6- (1) a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin "Personel Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile gerektiğinde "Yedek Ödenek" tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya,

b) Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya,

c) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için 2013 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak yılı yatırım programında değişiklik yapılması halinde, değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar arası aktarmaya,

ç) Kamu idarelerinin yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

(2) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 20'sine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde 20'yi geçen diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. 2013 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak 2013 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik yapılması halinde bu değişikliğin gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamı 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın idarelerce yapılır.

(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yaptıracağı işlere ilişkin ödeneklerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine aktarmaya yetkilidir.

(4)Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı; cari yıl içinde aralarında yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla varılacak mutabakat üzerine, bütçeleri arasında karşılıklı aktarma yapmaya yetkilidir.

(5) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı; bütçelerinde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi halinde ilgili ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak aktarmaya yetkilidir.

(6) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen net finansman tutarlarını aşan finansman gerçekleşme karşılıklarını, idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir.

(7) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma

suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler karşılığı tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu idaresince bir yandan (B) işaretli cetvellere gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvellere ödenek kaydedilir.

(8) a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bütçelerinin (özel ödenekler ve "03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri" ekonomik kodunu içeren tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları, hizmetin devamlılığını sağlamak amacıyla ödeneklerinin yüzde 30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,

b) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren tertiplerinde yer alan tanıtma amaçlı ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

c) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,

ç) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1, 26.01.31.00- 04.8.1.04-1-08.1, 26.01.31.00-04.8.1.05-1-05.4 ve 26.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

d) Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.32.00-04.1.1.00-1-07.2, 07.82.32.00-04.1.1.00-1-05.6 ve 07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

e) Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin "03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri Yatırımları" fonksiyonu altında yer alan yatırım ödeneklerinden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,

f) İlgili mevzuatı gereğince özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2012 yılından devredenler de dâhil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar belirlemeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.

Buyurunuz Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu madde bilumum kalan paraları, ödenekleri aktarma, ekleme, devir yani Sayın Bakana her türlü yetkiyi veriyor “Kalanları aktaralım.” diye ama çok fazla da kalmıyor, bütçede de konuşurken söyledik. Sayın Bakan -az önce konuşmamda belirttim- eylül aylarında mutat toplantıları yapıyor ve “Bütçemizde açık var, biz vergilere zam yapacağız.” diyor. Efendim, 2012’de bütçeye bakarken bir önceki yıl “5,5 açığımız var.” diyordu, bu yıl “8,5” dedi; sonra “14” mü çıkacak, “15” mi bilemiyoruz artık, 33 nokta küsurat beklenen iyimser rakam.

Şimdi, şöyle bir şey oluyor Sayın Bakanım: Siz “Kalanları burada aktaralım.” diyorsunuz ama onlar da “kalmasın” diye kasım-aralık ayında ne varsa harcamaya bakıyorlar, böyle bir gelenek var. Sizin aldığınız bu yetki işleyinceye kadar o kurumlarımız kamplarla, eğitimlerle, seminerlerle “Kalmasın bu para, seneye Maliye bize bu parayı vermez.” diye maalesef harcama eğilimine giriyorlar. Peki, öyle olunca ne oluyor? Tabii, hedefler tutmadığı zaman, az önce söylemiş olduğumuz noktaya, vergiye geliyoruz. Az önce değerli milletvekilimiz soru sordu ama Sayın Bakan zamanın kısalığından tam net olarak cevabı yetiştiremedi, genel bir cevap verdi. E, şimdi bakıyoruz, Sayın Bakanım, arkadaşların sorduğunda şu vardı: “O büyüme hedefiyle bunu nasıl tutturacaksınız?” diyor yani yeni zam mı yapacaksınız? Yüzde 4 büyüme hedefi var, eğer bütçenin gelir-gider hedefi gerçekçi olmazsa nasıl tutacak? Şu anda revize edilmiş hâliyle yüzde 2’yi koyduk.

Hepinize soruyorum değerli arkadaşlar: Yüzde 3,2 koyduk, revize edilmiş hâliyle. E, peki, şimdi, önceki hafta rakam açıklandı; en az yüzde 2,6 beklenirken -piyasanın beklentisini söylüyorum, sizin iyimser beklentinizi değil- yüzde 1,6 geldi mi? Geldi. Toplam dokuz aylık, üç çeyreklik dönemde ortalama büyümemiz yüzde 2,6’ya düştü mü? Düştü. E, peki, biz hâlen daha şurada on-on beş gün önce veya şu görüştüğümüz bütçenin içerisinde OVP’de kaç koyduk? Yüzde 3,2 koyduk. Şimdi, yüzde 4’ü de bu yüzde 3,2’nin üzerine koyarak söyledik. Sizce bu gerçekleşir mi?

Bir ipucu daha: Önceki hafta ekim ayı sanayi üretimi verileri açıklandı. Kaç düştü biliyor musunuz -yükseliş değil, düşüş- haberiniz var mı? Yüzde 5,7; sanayi üretiminde ekim ayında düşüş yüzde 5,7. Orada beklenen kaçmış, piyasanın beklediği? -Düşüş olacak, diyor. Maliyenin veya sizin beklediğinizi söylemiyorum değerli arkadaşlar- yüzde 2,6 civarında, 3’ün altında bir beklenti var. Kaç çıkmış? 5,7. Bu ne demek? Bu “Kasım ve aralık aylarının üretimine baktığınız zaman, eğer bu trend devam ederse pozitif büyümeyi bile tutturmak mümkün değil.” demek. Peki, o zaman yüzde 3,2’yi tutturamazsak, Sayın Bakan, gayrisafi yurt içi hasıla rakamı kaçta kalacak? Bunun üzerinden, o büyümeyi sağlayamazsak, sizin yüzde 4’e göre hesaplamış olduğunuz vergileri nasıl toplayacağız eğer daralma olursa? Tamam, diyeceksiniz ki: “Doğaldır, piyasada kriz var.” Eyvallah, onu da anladık ama bu sefer, yine önümüzdeki sene eylül ayında bize OVP’yi sunmadan gelip bu sefer o 5,5 olan, 8,5’a çıkan rakamı şimdi “Hedeflediğimiz bütçe açığından 20-30 milyar daha fazlaya, 30 küsur değil de 50’ye çıkacağız.” dersek nasıl karşılayacağız? İşte, bizim kaygımız bundan. Baştan da söyledim, eğer bu açık varsa, dönelim o zaman, normal gelir vergisini nasıl alacağımıza bakalım. Sayın Bakan “Destek olun, çıkaralım.” diyor, biz buradayız, Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz veriyoruz. Refah düzeyini yükseltecek şekilde, vergiyi de Anayasa’da olduğu gibi adaletli bir şekilde, herkesin verebileceği ölçüde vatandaşlarımıza paylaştıralım.

Az önce verdiğiniz kitabı okurken, Osmanlı borçlarıyla ilgili, baktım -giriş kısmında var- hangi tür vergiler varmış diye, orada da şeri vergilerin dışında… Değerli arkadaşlar, az önce Sayın Tanal’ın söylediği kitapta -sağ olsun, Sayın Bakan lütfetti, bize de hoca olarak verdi ama ben otururken karıştırdım- bir, şeri vergiler var yani böyle gelir üzerinden alınan vergilerin yanı sıra; bir de bizim dolaylı vergilere benzer tarzda, ara sıra böyle padişahın bütçe açık verdikçe, savaşlara gidildikçe getirip koyduğu vergiler varmış. Bizde kalıcı olan özel iletişim vergisi gibi, her seferinde icat ettiğimiz ve yükselttiğimiz ÖTV’lere benzer tarzda.

Dolayısıyla, biz, gelin, hep birlikte doğrudan vergilere gidelim. Tabii, bunun için ne yapmamız lazım? Yatırımı, üretimi artırmamız lazım. Sayın Bakan haklı, bir şey diyemiyorum çünkü Türkiye’de üretim ekonomisi yok. Tüketim ekonomisi olan yerde nereye vergi koyarsınız? Tüketime vergi koyarsınız, ÖTV’ye artış yaparsınız, KDV’ye artış yaparsınız. Siz kendiniz üretip gelir elde edemiyorsanız, ellerin ürettiğini alıp satıyorsanız en kolay vergi toplama yeri alım satım vergisidir. Ne yaparsınız? Dâhilde alınan KDV, hariçten alınan KDV diye oraya yüklenirsiniz.

Değerli arkadaşlar, onun için “Biz önce üretimi, yatırımı teşvik edecek bir sistem bulalım.” dedik. Hâlen daha bakıyoruz, Ekonomi Bakanımız getirdi “Ara malı, yatırım malı ithalatının yerine Türkiye’de üretenleri teşvik edeceğiz, girdi tedarik sistemi koyacağız...” Uygulamada bir şey yok. Az önce Sayın Bakana dediğim gibi “Gelir vergisi reformu yapalım.” Güzel ama Gelir İdaresini Maliyeden ayrı tutmakla, başkanını değiştirmekle olmuyor yani o vergiyi tahsil edebilecek bir yöntem bulmamız lazım ama hepsinden önce vatandaşı vergi verebilecek hâlde gelir getirecek faaliyetlere yöneltmemiz lazım. Onun için de önce sorunları tespit etmemiz gerekiyor. Yoksa, burada siz pembe tablolar çiziyorsunuz, Sayın Başbakanın konuşmasının arasına iki-üç tane şey serpiştiriyorsunuz; vatandaş da buradan dinliyor, bunların hepsini doğru zannediyor.

Arkadaşlar, eğer bu hedeflerle gidersek, öyle… Tamam, hoş diyoruz, MHP’nin 2023 vizyonuna katılmanızı takdir ediyoruz da 2023’ü bırakın, 2013 hedeflerini tutturamayacağız yani gerçekçi olmamız lazım. Şu anda bu hedefleri tutturamadan, bu rakamlarla buraya gitmemiz zor. Sadece ben söylemiyorum, sayın bakanlar da ifade ediyor, ekonomiden sorumlu Bakanımız da dolaylı olarak aynı şeyi ifade ediyor.

Bizim, gerçekten yatırım, üretim seferberliği başlatmamız lazım. Onun için de gelin, bu sanal gündemlerle uğraşmayın. Sayın Arınç’ın yaptığı gibi kalkıp yani duygusal gözyaşlarıyla “Dün şöyleydi bugün böyleydi, filancaya çok üzüldüm, ben de dağa çıkardım.” bilmem ne falan demeye başlarsak bu işin sonu yok. İstiyorsa çıksın, biz de buradan rahatlayalım, bu tip şeyleri duymayalım yani bence çıksın mahzuru yok. Yani kalkıp birinin üzerinden, birinin namaz kılması üzerinden… Onunla mı uğraşacak Hükûmet arkadaşlar? Ben anlamıyorum. Burada bir sürü kanun bekliyor, teklifler bekliyor, senelerdir kadük olanlar var, iki dönemdir bekleyenler var; sıkıştıkça son anda getirip veriyorsunuz.

Gelin, oturalım, nasıl ki şimdi siz İçtüzük Komisyonu kuruyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruyorsunuz; ekonomik ve sosyal konularda Türkiye’nin temel sorunlarına ilişkin, “Gelin, ey Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız, Ticaret Komisyonundaki arkadaşlarımız, şunları bir masaya yatırın, acil olanları bir çıkaralım.” niye demiyorsunuz? Ticaret Kanunu’nda, Borçlar Kanunu’nda olduğu gibi acil olan bizim hiç ekonomik, sosyal meselemiz yok mu? Bırakın bu siyasi şeyleri gerçekten yani gülmeyelim, bunları çıkaralım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çıkardık, çıkardık.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bırakalım böyle efendim, filanca falancayla arkadaşmış da, o dönemde devlet sanki onu… Ya böyle bir şey olur mu? Hükûmetin üyeleri lütfen gelsin, şurada, Bakanlar Kurulunda bu işleri bize getirsinler, adam gibi; kanun tasarısı hâlinde ama teklif değil. Sayın Yeni gülmeyin, sizin imzanızla değil. Sorumluluğu alacak, varsa bir şey Sayın Bakan imzayı atacak, hepsi de imzayı atacak.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Milletvekilinin teklif verme hakkı var ya niye vermesin.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sonra orada Recep Bey’e bir imza attırıp sonra… Ne olduğundan onun da haberi yok, burada gelince okuyup öğreniyor. Ne yapsın? Grup disiplini var diyor arkadaşlar, şimdi, nasıl çalıştığını hepimiz biliyoruz, birbirimizi kandırmaya gerek yok. Bakın, gerçekten bu işin çözümü için üretim, yatırım, ihracat seferberliği başlatmamız lazım. Defalarca söyledim, bu kur rejimiyle kalkıp birbirinize -Sayın Arınç’tan başladık, onunla devam edelim- çakmanın bir âlemi yok yani aynı Hükûmetin içindesiniz, aynı kurumlarda çalışıyorsunuz. Dolayısıyla, hep beraber geleceğiz, sorun neyse bunu ortaya koyacağız. Biz size söylüyoruz, çözümlerimiz de var. Eğer samimiyseniz, hakikaten 2023’te Türkiye'nin lider ülke olmasını, bölgesinde bir lider ülke olmasını, -arkasından ileriye doğru geçiyor Sayın Başbakan, 2071’e geçmiş ama 2053 var, fethin yıl dönümü var- orada da süper güç olmasını istiyorsak bunun tek yolu vardır, gündelik siyasi söylemlerle, birtakım orayla burayla yapılan müzakerelerle, pazarlıklarla değil, hep birlikte oturup öncelikli meseleleri, bu Meclisten millet adına aldığımız yetkiyi kullanarak iktidarıyla muhalefetiyle çözmek zorundayız. Aksi takdirde gündelik siyasetle vakit geçiririz. Milleti oyalamaktan vazgeçelim; gelin, bu hedeflere birlikte yürüyelim.

Bizim söylediklerimizi de muhalefet söylüyor diye yanlışlamayın diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Günal.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Halil Aksoy.

Buyurunuz Sayın Aksoy.

BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2013 yılı Merkezi Bütçe Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

2013 yılı bütçesini bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, topluma hiçbir yaşamsal alanda özgür yurttaş olma sevincini sunmuyor çünkü böylesi bir sunum gerçek sosyal demokrat bir anlayışla ancak olanaklıdır. Sosyal devlet düzeninde, ekonomik refahla birlikte siyasal haklar da tüm baskılardan uzak, herkes için eşit, halkın özgür iradesini yansıtacak bir şekilde olmalıdır. Ne yazık ki tekçi bir siyasetin ürünü olan bu bütçe, özlem duyulan yaşam düzeyini ve özgür iradeyi yansıtmaktan oldukça uzaktır. Gerek insan hakları gerekse temel yurttaşlık hakları arasında yer alan kimlik, dil ve kültür haklarının iç ve evrensel hukuk normlarıyla korunması doğal bir hak ve demokrasinin gereğidir ama Türkiye’de gerici sistem, demokratikleşmenin bu doğallığını kavrayamamıştır. Onun için, AKP Hükûmeti ve daha önceki iktidarlar, yurttaşlık ve birey olma bilincini siyasi, ekonomik ve bireysel çıkarlar uğruna tebaa anlayışıyla biçimlendirmektedir. Bu güçler, hukuk ve demokrasiyi tanımadan hukuksuzluklarını gizlemek için ülkenin ortak değerler limanına sığınarak “devlete sadakat” adına militan vatandaşlıkla var olan devlet anlayışını sergiliyorlar. Bu bağlamda, askerî ve yargısal yetkiler de bir tehdit olarak günlük hukuksuzluklardandır. Temel anlayış bu olunca, doğal sonucu olarak da 2013 bütçesi de Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm olmaktan oldukça uzak kalıyor.

İşsizlik, yoksulluk, bölgeler arası gelir ve gelişmişlik farkları ile eğitim ve sağlık sorunları her geçen gün daha da artıyor ve artmaktadır. Hükûmetin ifade ettiği rakamlar gerçekleri yansıtmadığı gibi pembe tablolar çizmekten öteye de geçmiyor. Hükûmet, dar gelirli yurttaşlara, çiftçiye, emekçiye ve memura gerekli önemi vermemiş, devletin güvenliği ve savunmasını temel almıştır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye’deki adaletsizlik, eşitsizlik ve antidemokratik uygulamalar sistemin derinliğinde saklıdır. İster “doğu ve güneydoğu” deyin, ister “Kürt coğrafyası” deyin, isterseniz başka bir isim takın -doğrusu da budur- uygulamalar hiç değişmiyor. Bölgeler arası derin adaletsizlik ise asırlık ayrıcalığın ürünüdür. Bu bölgelerde gerçek işsizlik oranı, emin olun, yüzde 50 dolaylarındadır. Yıllardır bilinçli politikalar neticesinde ekonomik alanda da geri bırakılan bölgede, otuz yıldır devam eden şiddet ve çatışmalı ortamda, yoksulluk ve işsizlik her geçen gün daha da derinleşmiştir. Bölge halkı için en büyük geçim kaynaklarının başında gelen hayvancılık ve tarım, zorla köy boşaltmaları ve yayla yasakları nedeniyle neredeyse bitme noktasına gelmiştir.

En korkunç tablo ise halkın üretim ilişkilerinden koparılmış olmasıdır çünkü bununla bölge insansızlaştırılmak istenmekte, yurttaş ise köy koruculuğuna, yeşil karta, kömüre muhtaç edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının en çok hissedildiği diğer bir konu ise eğitim ve sağlık alanıdır. Kürtlerin yaşadığı bölgeler, sağlık ve eğitim alanında en çok ihmal edilen bölgelerdendir. Hâlâ birçok il ve ilçedeki hastaneler ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. Tıbbi donanımlı hastaneler, uzman doktor ve sağlık personeli yetersiz kalmakta, bunun neticesinde bölgedeki halkın sağlık sorunları gittikçe büyümektedir.

İnsani yaşam endeksinin en önemli ölçüsü olan eğitim durumu da bölge açısından ayrı bir paradokstur. Yine, çok sayıda köyde eğitim ve öğretim, imam ve korucuların eğitmenliğinde yapılmaya çalışılmaktadır.

Eğitimin başat sorunu ana dil eğitimidir. Onun inkârı ise insan haklarının, hukukun ve beşeriyetin inkârıdır çünkü bilimsel bir gerçek olarak bireyin ana dili, onun 12 yaşına kadar dünyayı algılayabileceği ve tanıyabileceği yegâne düşünsel aracıdır. Bu yüzden, Kürt halkının ana dilde eğitim hakkı meşrudur ve en temel insan haklarından birisidir.

Ana dil özgürlüğü, istikrarlı bir ülke yönetiminin, toplumsal barışın, onurlu yaşamın ve modern hukukun temel güvencelerindendir. Bakınız, Türkiye'nin tüm cezaevlerinde yüzlerce tutuklu ve hükümlü, ana dilde eğitim, ana dilde savunma hakkı ve Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için altmış sekiz gün bedenlerini ölüme yatırdılar. Açlık grevi sona erdi, kuşkusuz çok onurlu ve saygın bir direniş sergilediler ancak bu gerçek vardır ki talepleri hâlâ ortadadır ve karşılanmamıştır. Onların talepleri bizim de talebimizdir, bir bütün olarak Kürt halkının talebidir. Bu talepleri biz de bir kez daha yineliyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit hâlâ devam ediyor; bu beş yüz dokuzuncu günündedir ve avukatlarıyla görüştürülmemektedir.

Üstelik, bir devlet düşünün ki kendi hukukunu kendisi çiğniyor. Yasalarında yer alan hükmü bir şahıs hakkında uygulamıyor, kişiye göre hukuk sistemi icra ediyor.

Değerli milletvekilleri, ana dilde eğitim hakkı Kürt halkının olmazsa olmazıdır. Bu, uluslararası hukuk tarafından da güvence altına alınan doğal ve insani bir haktır. Bu, aynı zamanda Allah tarafından insanlara verilen bir haktır ve bir zenginliktir. Yasaklanması, hukuka, insanlığa aykırı olduğu kadar, İslam dinine göre de günahtır.

Bir diğer konu: Ana dilde savunma hakkı yasa tasarısında eksiktir, bu şekilde yasalaşması hâlinde hedeflenen yararı da sağlamayacaktır. Tasarının talepler doğrultusunda yeniden ele alınarak bir an önce, yani bütçeden hemen sonra yasalaşması kaçınılmaz olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli konu ise, bölgede mayınlara verilen canlar konusudur. Zira, bizzat kendi seçim bölgemde son beş altı ay içerisinde 10 kişi meydana gelen patlamalardan dolayı yaşamını yitirdi. Gün geçmiyor ki Kürt coğrafyasında mayın patlaması ya da arazide bulunan askerî mühimmatın patlaması sonucu çocuklar yaşamını yitirmesin ya da yaralanmasın. Özellikle askerî kışlaların yerleşim yerlerine yakın olduğu yerler ile Irak, İran, Suriye sınırlarına yakın bölgelerde bu tür olaylar çok sık yaşanmaktadır. Sadece Doğubeyazıt’ta son birkaç ay içerisinde 3 kez mayın patlaması hadisesi yaşandı, bu patlamalarda, çobanlık yapan 2’si çocuk 3 kişi yaşamını yitirdi, 6 kişi de yaralandı.

Bir diğer önemli konu ise, AKP Hükûmetinin cenazelere olan tahammülsüzlüğüdür. Ülkede otuz yıldır devam eden bir savaş var ve bu savaşta on binlerce insan yaşamını yitirmiş, sayı vermek istemiyorum doğrusu.

Kim olursa olsun, yaşanan bütün ölümlerden acı duymak, ızdırap duymak gerekir. Bunu böyle hissetmeyen insanlığından şüphe etmelidir. Bir gerçek var ki, o da hâlâ genç bedenlerin toprağa düştüğüdür. Ancak, böylesi bir acı durumda bile AKP, Kürt halkının acısını yaşamasına bile tahammül etmiyor. Gözü yaşlı anne ve babaların evlatlarına olan son sorumluluğunu yerine getirmesine izin vermiyor. Cenaze törenlerine, gaz bombalarıyla, panzerlerle, tazyikli suyla müdahale ediliyor. Hatta, mezar yerlerini bile seçmelerine izin verilmiyor. Daha da acısı ve insanlık dışı olanı ise, gerilla cenazelerine yapılan işkence ve hakaretlerdir. Bunu söylerken alınan arkadaşlarımız olur, ama şunu hemen hatırlatmakta yarar var: Cesetler öyle bir hâle getiriliyor ki yakınları bu cesetleri teşhis edemiyor, aylarca DNA testi sonuçlarını bekliyorlar. Bu nasıl bir düşmanlık duygusu, bu nasıl bir mezalimdir ki ölmüş insanların cesedine dahi en insanlık dışı uygulamalar yapılıyor. Unutmayalım ki bu halkın çocuklarına ve ölenlerine yapılan bu zulümler ve işkenceler her iki halk arasındaki duygusal kopuşu daha da arttırabilir. Yine, cenaze törenlerine katılanlar tehdit ediliyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar. Böylelikle, halk arasında korku ve panik yaratılmaya çalışılıyor, halkın kendi çocuklarını sahiplenmesi engellenmek isteniyor.

Ardahanlı İnan Kanmaz’ın Hacıali köyünde düzenlenen cenaze töreninde de aynı hukuksuzluklar ve insanlık dışı uygulamalar görüldü. Daha sonra da alınan görüntülerle, görüntülere takılan herkes gözaltına alındı. Aynı cenazede bir skandal daha yaşandı. Köyün resmî imamı, Diyanetten atanan köyün resmî imamı olmasına karşın, İnan Kanmaz’ın cenaze namazını kılmadı. Köyün tek imamı olmasına rağmen hem görevini ihmal etmiş aynı zamanda da İslam dininin gereğini yerine getirmemiş, günah işlemiştir. Bu din adamını, yaşamını yitirmiş bir kişinin etnik kimliği, dünya görüşü veya yasalar karşısında suçlu veya suçsuz olması, onu ilgilendirmiyor. Bir zorunluluk… Bu zorunluluk dinî, ahlaki ve yasal olduğu kadar insanidir de. Aynı şekilde, görevi olmasına karşın, bu imam daha sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL AKSOY (Devamla) – …taziyeye de gitmemiştir. İmam, Allah’ın buyruğunu yerine getirmiyor ama albayın, alay komutanının emrini yerine getiriyor. Bunu belki ilk defa duyuyorsunuz ama bu mutlaka araştırılmalı ve insanlarımızın, Kürt halkının kendi evlatlarına sahip çıkması, cenazelerine sahip çıkması noktasında engeller ortadan kaldırılmalıdır.

Türkiye’de ölümlerin, adaletsizlerin ve eşitsizliklerin bitmesi amacıyla hepinizi selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aksoy.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu.

Buyurunuz Sayın Moroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; günlerdir konuştuğumuz bütçenin halka ve ülkeye yarar sağlayamayan bir bütçe olduğunu, bütün muhalefet partililerinin eleştirileri ve önerileriyle, verdikleri rakamlarla ortaya koymuş durumdayız fakat şu an bir umudumuz var, bu bütçeyle ilgili Maliye Bakanımıza aktarma yetkisi, eksiltme yetkisi, iptal yetkisi ve devir yetkisi vereceğiz. Biz de Bakanımıza geçen yıl bu yetkiyi yine vermiştik fakat bugün önümüze eğer geçen yıl verdiğimiz yetkiyi nasıl, nerelerde ve ne için kullandığı noktasında bir rapor gelseydi, bugün vereceğimiz yetkinin -yanlış yapmadan ya da daha az yanlış yaparak- nasıl kullanabileceğine ilişkin önerilerimizi daha rahat iletebilirdik.

Gördüğümüz odur ki 2013 yılı bütçesinin 2012 yılından farklı hiçbir yanı yoktur ve yine halka yoksulluk, halka zam, halka zulüm ve şiddete ayrılan, savaşa ayrılan bir bütçe olduğunu buradan ifade ederek, Maliye Bakanının bu yetkiyi ilk önce halkın hak arama taleplerine karşı, öğrencilerin, işçilerin üzerine sıkılan biber gazına ayrılan bütçenin iptal edilmesiyle başlamasını Cumhuriyet Halk Partisinin bütün milletvekillerinin bir isteği olarak ileterek başlamak istiyorum çünkü yapılan bir bütçenin ilk önceki görevi mutlaka halkı yaşatmaya dönük olmalıdır çünkü yaşam en kutsal haktır ve insanlarımızı yaşatmadan, onların daha iyi yaşamasını, yaşarken daha iyi yaşamasını sağlayamazsınız. Bugün, özellikle son yıllarda izlediğimiz bütün haberlere, bütün gazetelere baktığımızda insanlarımızın iyi yaşamayı bırak, öldüğünü görüyoruz, ölüyor insanlarımız; daha ana rahmindeyken iyi bakılamadığı için ölüyor, doğduktan sonra iyi beslenemediği için ölüyor, yer altında maden işlerinde çalışırken ölüyor, TEDAŞ işçisi olduğu için ölüyor, demir yolu işçisi olduğu için ölüyor; genç kızlarımız sevdikleri için, âşık oldukları için ya da olamadıkları için ölüyor; kadınlarımız tıpkı Gülşah Öğretmen örneğinde olduğu gibi, sizin atadığınız valilerin ve emniyet müdürleriniz koruma vermedikleri için ölüyor ve onlara “En fazla ölürsünüz.” dendiği için ölüyorlar. Yani her gün insanlarımız ölüyor. Ve bu bütçede o insanları yaşatmak için bir parça göremiyoruz. Onun için Maliye Bakanımızın bu aktarma işlerini, devir işlerini, iptal işlerini yaparken ilk önce insanlarımızı yaşatmaya dönük bir aktarma yapmasını diliyoruz. Çünkü, bu iktidar her muhalif sesi, her aykırı sesi, tıpkı biraz önce bir milletvekili arkadaşımızın Grup Yorum’a yıllardır yapılan zulmü anlattığı gibi, terör eylemi olarak kategorize ediyor ve terör eylemi olarak adlandırdığınız her muhalif sesi yok etmek için bir tarafta KCK davaları, bir tarafta Ergenekon davaları, bir tarafta Devrimci Karargâh davaları ve hepsinin şablon olarak uygulaması da aynı; hiçbirinde hukuk, hiçbirinde adalet, hiçbirinde vicdan yok.

Onun için, ilk önce bu bütçenin ya da halk için yönettiğini iddia eden bir iktidarın ilk önce halkı yaşatmaya bütçe ayırması gerektiğini düşünüyoruz. İstediğiniz kadar istediğiniz alana; otoyollara, kara yollarına, havaalanlarına bütçe ayırın. Eğer, ilk önce halkın yaşamasını sağlayamıyorsanız bu halk için yapılan bir bütçe değildir.

Geçen hafta İnsan Hakları Haftası’ydı. Bütün dünya artık devletlerin karnesini insan haklarına verdiği önemle ölçüyor, hem ekonomik alanda hem siyasi alanda. Bizim almamız gereken ölçünün de bu olması gerektiğine inanıyorum. Bunun için, hayatta kalmayı başarabilmiş olanlar için de yapacağınız bir şey var Sayın Bakan. İnsanların yaşarken daha iyi yaşaması için -aile sigortası kanunumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin raflarında bekliyor- her yoksul insana, bırakın açlık sınırı altında yaşamayı, evine ekmek götürebilmesi için, her yoksul aileye en az 600 lira vermeyi getirin kanun teklifi olarak ve bu yoksul halka verelim ki, bu bütçenin, halk için mi yoksa halka zulüm eden, halkın vergileriyle dış borç ödeyen, halkın vergileriyle ülkelerine ve insanlarına savaş ilan eden bir bütçe olmadığına karar verelim. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine siz, 18 yaşını doldurmuş, askerliğini yapmış, üniversitesini bitirmiş ama iş bulamamış insanlara işsizlik sigortasından pay ayırın, aktarın. Onu otoyollara ayıracağınıza, o işsizlik sigortasının bütçesine aktarma yapın, o insanlarımıza işsizlik sigortasıyla katkıda bulunalım.

Yine siz, hiçbir dahilleri yokken, özellikle sizin Orta Doğu’da uyguladığınız hesapsız kitapsız dış politikalardan ötürü, Niğde’de, Nevşehir’de, Tire’de, Ödemiş’te tarlalarda patateslerini bırakan köylülere yardım edin. (CHP sıralarından alkışlar) Ama siz de kalkıp Van Vali Yardımcısının dediği gibi “Ne olur, en fazla patatesler tarlada kalır.” diyebilirsiniz ama sadece patatesler tarlada kalmıyor o zaman Sevgili Bakan, sevgili arkadaşlarım, can da tende kalmıyor. Ödemiş’te, Tire’de patatesleri tarlada kaldığı için intihar eden köylüler var. Bankanın kredisini ödeyemediği için, komşusundan aldığı borç parayı ödeyemediği için, pompası sökülüp elektrik borcunu ödeyemediği için, “Böyle yaşamaktansa başım öne eğik olmaktansa ölmek yeğdir.” diyen işçilerin canı tende kalmıyor. Patatesler tarlada kalıyor ama onların canı tende kalmıyor.

Eğer siz, bizim verdiğimiz yetkiyi ufacık da olsa halk için kullanmak istiyorsanız, demir yollarına para aktarın. Ne için? İlk defa, saman ithal eden bir Hükûmet durumuna geldik sizin izlediğiniz tarım politikalarından ötürü. Tamam, çaresi var, Bulgaristan’dan, Romanya’dan saman ithal ediyoruz, edelim ama aynı saman Edirne’de 30 kuruş, Tire’de 70 kuruş, Ağrı’da 90 kuruş. Nedeni ne? Nakliye giderleri. Önerge verdik, dedik ki: “Bu nakliye giderlerini karşılayın, her yerde 30 kuruş olsun, hatta, daha cesaretli davranın, biraz da sübvanse edin 15 kuruşa verin samanı.” onu da yapmadınız ama 2005 yılında 84 milyon olan örtülü ödeneğin 2012 yılında 527 milyon olmasını sağlarsınız, oraya aktarırsınız. Bu yetkileri veriyoruz halk için kullanın diye. Onun için umudumuz sizde Bakanım; sizin vicdanınız, sizin aklınız, sizin cesaretiniz bir parça olsun bunu düzeltebilirse seviniriz.

Özellikle, yaşatmakla ilgili insan hakları alanına bir aktarma yapmanızı istiyoruz ve insanlarımızın yaşamını engelleyen, yaşarken onların kötü yaşam koşullarında yaşamasına neden olan ve düşüncelerinden ötürü yaşama hakkını ihlal eden yurttaşlarımızın haklarını savunmak için o alana para aktarmanızı istiyoruz, nedeni de şu: İnsan hakları bütünüyle, hangi alanda olursa olsun, dinlisi dinsizi, Hristiyanı Müslümanı, Türk’ü Kürt’ü, kızı erkeği herkes için hak. Konut hakkı, yaşam hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı hepsi insan haklarının içinde ve bunların hiçbirinde iyi durumda değiliz. Ama bu alana para aktarmanız için ilk olarak şöyle düşünerek başlamamız gerekiyor: Bizim görevimiz ilk önce insanı yaşatmaktır, sonra iyi yaşatmaktır.

Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yıllardır, özellikle 12 Eylül 2010’dan beri, 12 Eylülle hesaplaşmanın nasıl olması gerektiğini biz anlatıyoruz ama 12 Eylül referandumunda, referandumu kabul ettirebilmek için Erdal Eren’i anıp gözyaşı dökenler, Erdal Eren’in 17 Aralıkta asıldığını hatırlamadılar bile çünkü, işleri bitmişti. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar) 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hiçbiri yoktu.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Hiçbiri yoktu, hatırlamadılar da. Ne buradan gözyaşı döken Başbakan hatırladı, ne aileden, sosyal işlerden sorumlu devlet bakanı hatırladı ne de diğer… Yani size insanlar kullanılmak için lazım. Bu kürsüden ettiğiniz “Biz hizmet için varız.” lafı külliyen yalan. İnsanlar, size kullanılmak için var. 12 Eylülle yüzleşmek isteyenlerin yapması gereken ilk iş –özellikle bugünlerde- İnsan Hakları Haftası’nda bu bütçe görüşülürken, kayıpların önlenmesine ilişkin 2006 yılında Birleşmiş Milletlerce kabul edilen, 2011’de uygulamaya geçen, 88 devletin kabul ettiği, devlet tarafından insanların zorla kabul edilmesine karşı sözleşmeyi hâlâ imzalamadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – Geçen yıl bu kürsüden yine uyardık. Hiçbir milletvekilinin “Ya bu sözleşme nasıl bir sözleşme, bir açıp bakalım, ona göre biz de bakanımıza baskı yapalım.” dediğini de zannetmiyorum çünkü burada bir ses çıkarmıyor, çıkmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bakıyoruz, bakıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – 12 Eylülü anmanın mihenk taşı bunlar değerli arkadaşlarım.

Zamanım yetmedi ama bunu söylemeden geçmeyeceğim mikrofonlar da kapansa.

Son söz: Otuz iki yıldır Berfu Ana oğlunun kemiklerini arıyor, 105 yaşında. Ve onu bu yaşa kadar yaşatan belki oğlunun kemiklerini bulma umuduydu ama Berfu Ana…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Kimin zamanında?

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – Kimin zamanında olursa olsun, on yıldır iktidardasınız, siz bulacaksınız.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne zaman kayboldu?

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – Her zaman da…

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Moroğlu…

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – Berfu Ana 105 yaşında ve artık, hasta, yatakta; vasiyeti hepimizin üzerindedir. “Ben ölürsem gömmeyin, oğlumun kemiklerini bulunca gömün.” diyor. Bu vicdan herkesi yaralar. Bakanı da yaralasın, sizi de yaralasın ve artık bu kayıpların üstüne gidin arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından  gürültüler)

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Silivri’de bulursun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.

Şahsı adına Denizli Milletvekili Bilal Uçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Uçar.

BİLAL UÇAR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz ay Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen ve yasalaşan yeni Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile büyükşehir sınırları il sınırları olurken belde ve köyler de bağlı olduğu ilçenin mahallesi hâline gelmektedir. Büyükşehir alanında sunulan hizmetlerin tek merkezden yürütülmesiyle ortaya çıkan ölçek ekonomileri sayesinde hizmette etkinlik, koordinasyon ve kalite yükselecek, daha az kaynak ile daha çok ve daha kaliteli hizmet sunulması mümkün hâle gelecektir.

AK PARTİ olarak iktidara geldiğimiz günden bu yana ülkemizi kalkındırmak ve geliştirmek adına attığımız her radikal adım, daha baştan, muhalefet tarafından aleyhte propaganda malzemesi yapıldı. Bu, ekonomide, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda vesaire tüm alanlarda böyle oldu. Peki, sonuç ne oldu? İsrafın önlenmesi, hizmetlerin geçmişe göre en az 10 kat artması ve neticede vatandaşımızın memnuniyeti. Bunu her seçimde gördük, yeni Büyükşehir Yasası’yla mahalle ve köye dönüşecek olan beldelerle ilgili yalan yanlış bilgilerle vatandaşlarımızın kafası karıştırılmak isteniyor. Neymiş efendim? Artık, buralara hizmet gelmezmiş, vatandaş ağır vergilerin altında ezilecekmiş, toprakları yabancılara satılacakmış gibi bir sürü akla, hayale gelmeyen yalanlar. Bu şekilde vatandaşın desteğini alacağını sananları seçimde yine büyük bir hayal kırıklığı bekliyor çünkü vatandaş kime inanacağını son on yılda gördü, geçmişi unutmadı.

Şehir merkezinde yaşayan vatandaşlarımız hangi hizmeti alıyorsa, 2014 yılından itibaren mahalleye dönüşen belde ve köylerimiz de aynı hizmeti alacaktır. 2009 yerel seçimleri öncesi 5747 sayılı Kanun’la nüfusu 2 binin altında kalan belediyelerin köye dönüştürülmesi öngörülmüştü. Ancak CHP, her zamanki bildik muhalefetiyle konuyu Anayasa Mahkemesine götürdü. Anayasa Mahkemesi, Danıştay derken 862 belde belediyesinin kapatılmasına ilişkin kanun yürürlüğe giremedi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her bir beldeye İller Bankasından aylık, ortalama 50 bin lira geldiğini hesap edersek, beş yıl içinde bu 862 belediyeye ödenen para 2 milyar 580 milyon TL yapıyor. Fakat bugün, bu paraların ne kadarı yatırıma gitti diye dönüp baktığımızda; kaynak teknik personel, araç gereç yokluğundan dolayı maalesef hizmet olarak vatandaşa yansımadığını görüyoruz. Birçok belediye, İller Bankasından gelen paralarla personelinin maaşını ödemekte zorlanıyor. Hatta, nüfusu 500’lere düşen belde belediyelerimiz var. Hâlâ buna karşı çıkmanın bir mantığı olabilir mi? Milletin parasının nasıl boşa gittiğini çok açık olarak ortaya koyuyor bu örnek. Oysa KÖYDES projeleri ile özel idare yoluyla köylere yapılan yatırımlarla köylerimiz bu beldelerden daha fazla hizmet aldı çünkü aktarılan para, işçi, memur maaşına değil direkt hizmete gitti. Bu kapsamda, 7 milyar 850 milyon TL harcama yaparak, elektriği, suyu, yolu olmayan köyümüz kalmadığı gibi, parke taşı döşenmiş yollarıyla köylümüz çamurdan kurtuldu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer bu beldeler de 2009 yılında köye dönüşmüş olsaydı, yukarıda belirttiğim para direkt olarak hizmete gidecek ve bu beldeler bugün alt ve üst yapısı tamamlanmış olarak modern bir çehreye kavuşacaktı. Maalesef beş yılımızı ve milletin kaynaklarını heba ettik. Bunu iptal ettiren CHP’de bir şey kazanamadı.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Belediye başkanları izliyor sizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başka bir şey bilmiyor musun sen?

BİLAL UÇAR (Devamla) – Şimdi yine Anayasa Mahkemesine gideceklermiş. Hizmet üretmek bizim işimiz, Anaysa Mahkemesine gitmek onların işi ne yapalım.

ALİM IŞIK (Kütahya) – O belediye başkanları Yunanistan’dan mı geldi Sayın Milletvekilim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İcraat yap kardeşim, icraat yap.

BİLAL UÇAR (Devamla) – 2014 yılından itibaren, mahalleye dönüşen beldeler ile nüfusu 2 binin altında olduğu için köye dönüşen 1.582 beldemiz çok kısa bir zamanda alt ve üst yapısıyla modern şehirciliğin imkânlarına kavuşacaktır.

112 Acil Serviste olduğu gibi, kurulacak hizmet istasyonlarıyla itfaiye, temizlik araçları, teknik arıza ekipleri gibi hizmet birimleri, yirmi dört saat vatandaşımızın hizmetinde hazır olarak bekleyecek; kırsalıyla şehir merkezi hizmette eşitlenecek ve şehir bir bütün olarak kalkınacaktır. Böylece, göçlerle boşalan kırsal alanlarımız yeniden sağlıklı yaşam alanları hâline gelecektir. Bu anlamda, hangi partiden olursa olsun, bugüne kadar zor şartlarda, kısıtlı imkânlarla hizmet üretmeye çalışan belde belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Onu geç, onu geç…

BİLAL UÇAR (Devamla) – Bütçemizin hayırlara vesile olması dileklerimle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Uçar.

Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Şeker.

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, bütçenin olmazsa olmazı, mutlaka tasarruf ve gelirlerin de gerçekçi olması lazım. Bir haftadır dinliyoruz, gelirlerde ciddi gerçekçilik yok. Maalesef ne OVP’ye uyuluyor ne… Bu bütçeyle beraber arkadaşlarımız günlerdir eleştiriyor, hiçbir veriyi tutturamıyoruz, sıkıntı yaşıyoruz.

Tasarruf çok önemli; ben bugün size önce bu tasarruftan bahsedeceğim, sonra da gelirle ilgili bir şeyden bahsetmek istiyorum.

Geçen gün, değerli milletvekili arkadaşlarım, Gaziantep Üniversitesinin açılış töreni yapıldı, akademik açılış töreni. Ne zaman? 14 Aralık 2012 günü. Gaziantep Üniversitesi 17 Eylül 2012’de akademik çalışmasına başlamıştı. Bakanlar geldi, bürokratlar geldi, uçaklar geldi, Gaziantep’te ciddi şekilde bir masraf edildi.

Sayın Bakanım, kamu tasarruf etmediği müddetçe, bu bütçede çok ciddi sıkıntılar olacak. Önce kamu tasarruf edecek, sonra da halk tasarruf edecek. Tasarrufu olmayan toplumlar başkalarının paralarını yiyerek maalesef çok ciddi hüsran yaşarlar bu işin sonunda.

Gelelim gelirlere: Sayın Bakanım, Emlak Gayrimenkul Yatırm Ortaklığı diye bir şirketiniz var. Bu şirketin arsaları var, bu arsaları kâr ortaklığıyla bazı firmalara veriyor, bu firmalarda kâr ortaklığı karşılığı anlaşmalar sağlıyor, bu firmalar da o inşaatları yapıyor. 2004’ten beri yapılan ve bu işi alan firmalardan büyük bir çoğunluğu arsa satış rakamlarını, gelir defterlerinde, Emlak Gayrimenkul Yönetim Ortaklığının gelir defterinde bu rakamlar 265 bin, 275 bin, 300 bin gibi gözüküyorsa da, tapu değerleri 20 bin lira, 30 bin lira gözükmektedir. Burada, sözleşmede bu şirketlere şöyle deniliyor: “Bütün yükümlülükler yükleniciye aittir.” Yani “Vergisi, sigortası, bütün problemler ve sıkıntıları bu şirketler karşılayacaklar.” denilmesine rağmen, bu şirketler maalesef Emlak Gayrimenkul Yönetim Ortaklığı tarafından kollanmışlardır. Sorduk müdür arkadaşlarımıza “Niçin böyle yaptınız?” “Biz Maliye Bakanlığından mukteza aldık.” diyorlar. Sayın Bakanım, 265 bin liraya satılmış bir evi 30 bin lira gösterirseniz, onun arsa vergisi 3,30’la çarptığınızda çok düşük rakamlar yapar. Bu para kimin cebine giriyor? Bu para, o ihaleyi alan şirketlerin cebine giriyor. Anlı şanlı şirketler Ataşehir’de 10 bin tane konut yapmışlar ve bu paraları maalesef eksik ödemişler. Ha, başka inşaat yapan firmalar var mı orada? Var, onlar da düzgün ödemişler. Düzgün ödeyen bu firmalar sattıkları değeri göstermiş, bunun üzerinden bu vergileri ödemişler ama maalesef o firmalara bir daha hiç ihale verilmemiş. Burada bir terslik var. Eğer gelirlerini bu ülke düzgün yapamazsa, birilerine gelirlerini peşkeş çekerse bu işin sonu çok kötü olur.

Sayın Bakanım, bu konuyu inceleyeceğinize eminim, bu konuyla ilgili çalışma yapacağınıza eminim. Bunlarla ilgili elimizde çok ciddi başka belgeler de var, onların bütçeyle ilgisi olmadığı için burada bahsetmeyeceğim, onları da araştırıyoruz ayrıca.

Yine, sigorta primleriyle ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Ama bu firmalar bu ihaleleri alırken çok ciddi şekilde burada bu vergi kaçakçılığını maalesef yapmışlar. Burada kayıp kimin? Burada kayıp kamunun, devletin çok ciddi kaybı var. Bu işi doğru yapan firmalar 6 bin lira, 7 bin lira, 8 bin lira o günkü koşullarda para öderken arsa değeri üzerinden yüksek gösterdikleri için, diğer firmalar 3 bin lira, 2 bin lira ödemişler. 1.000 liranın altında ödenen de çok ciddi tapu var. Ben size o bilgileri ve belgeleri de vereceğim. Elimde tapunun kayıtları da var. Emlak Konut Gayrimenkul Yönetim Ortaklığının yine gelir defterindeki rakamlar da var. Bu iki rakamı karşılaştırdığınızda çok ciddi uçurumlar görmekteyiz.

Sayın Bakanım, bu ülkenin gelirlerinden çaldırırsak ve tasarruf da yaptırmazsak maalesef bu bütçeyi bir araya getiremeyiz.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şeker.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Öz…

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, tüm bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatlarında kiralık kullandıkları kamu hizmet binaları vardır. Bu binalara toplam ne kadar kira ödenmektedir? Bunları kiralamak yerine, TOKİ neden yapmıyor? Oysa ki TOKİ okul yapıyor, hastane yapıyor, cezaevi yapıyor. Gıda, Tarım ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni bina yapıyor ama yine de kiralama yolunu seçiyor. Buradaki amaç nedir? Birilerini zengin etmek için mi bunlar ısrarla kiralık binalarda oturmaya devam ediyorlar? Bir, bunu sormak istiyorum.

Diğer bir sorum da: Geçen yılki bütçe konuşmanızda akaryakıt üzerindeki vergilerden bahsederken Türkiye’nin orta sıralarda olduğunu ama düşüleceğini ifade etmiştiniz ama bu yıl, tekrar bu dolaylı vergiler arttı. 2013’te de dolaylı vergileri yeniden artıracak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kuvvetler ayrılığı size engel mi Sayın Bakan?

Soru 2: “Eşit işe eşit ücret ödenir.” ilkesiyle yola çıktınız. Şu anda Mecliste çalışan, karşımızda bulunan stenograflar aynı maaşı mı alıyor? İçeride bulunan kavaslar aynı ücreti mi alıyor? Dışarıda hizmet sunan çaycılar aynı ücreti mi alıyor? Yani çaycı, birden fazla farklı ücret alıyor. Kavaslar farklı ücret alıyor. Şoförler aynı işi yapıyor, farklı ücret alıyor. Ayakkabı boyacısı arkadaşlar aynı işi yapıyor, farklı ücretler alıyor yani birden fazla ayakkabı boyacısı var, farklı farklı ücretler alıyor. Aynı şekilde, emniyet mensubu polislerle karakolda görev yapan farklı, Mecliste görev yapan polis farklı, Başbakanı koruyan farklı, Cumhurbaşkanını koruyan farklı, tanıkları Tanık Koruma Yasası’na göre koruyan farklı… Bu anlamda, bunların hepsi aynı işi yaptığı hâlde farklı farklı ücret alması adaletsizlik doğurmuyor mu? Toplumda ayrıştırma yaptığını…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 2013 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle aktarma yetkisi aldınız. Bu yetkinizi, Elâzığ ilinde 2005 yılından beri devam eden ancak ödenek yokluğu nedeniyle bitirilemeyen Elâzığ kültür merkezi inşaatı için, yine, Kekliktepe kavşağı inşaatı ödenek yokluğu nedeniyle durma noktasına gelmiştir; Elâzığ-Bingöl-Diyarbakır yollarının kavşağı konumunda olan bu inşaatın bitirilmesi için de bu yetkinizi kullanacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.

Sayın Şeker…

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, ürettiğimiz benzinin yarısını ihraç ediyoruz kullanmadığımız için. 4 lira 60 kuruşa vatandaşa sattığımız benzini 1 lira 43 kuruşa ihraç ediyoruz. On ayda 2,5 milyon ton, yaklaşık 2 milyar dolarlık ihracat yapmışız. ÖTV’nin yüksek oluşundan dolayı vatandaş maalesef ya gaz kullanıyor ya motorine dönüyor ve benzini kullanmıyoruz. Burada bir vergi indirimi düşünüyor musunuz, yoksa 1 lira 43 kuruşa başkalarına satmaya devam edecek miyiz?

Yine, 1 kuruşluklar var biliyorsunuz. Bunların da maliyeti 1 lira 92 kuruş ve piyasada bulunmuyor. İddia edilen şu: Bunlar eritilerek vatandaş tarafından kâr amaçlı kullanılıyor. Bununla ilgili bir çalışmanız var mı?

Cevap verirseniz teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şeker.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, enflasyonu köylünün ürettiği ürünlerin fiyatını düşürerek aşağıya çekiyorsunuz ama köylünün kullandığı bütün girdilere zam yapıyorsunuz. Gariban köylü, bu şartlar altında üretimi nasıl devam ettirecek?

Yine, gelişmiş ülkelerde tarım kesimini kaderiyle baş başa bırakan bizim dışımızda herhangi bir ülke var mıdır?

Bütün enerji girdilerine yüzde 10 zam yapıldıktan sonraki ay enflasyon oranını yüzde 0,8 olarak açıklamayı başaran TÜİK’e herhangi bir ödül verdiniz mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Son beş yılda gelir ve kurumlar vergisinin incelenme oranı kaçtır? Özellikle Albayraklar, Çalıklar ve sizin zamanınızda çok büyüyenlerin hesapları incelenmiş midir, sonuçları nelerdir?

Kurumlar vergisi oranının yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesi nedeniyle TELEKOM’un ve yabancıların elde ettiği bankaların kurumlar vergisinden ne kadar avantajları vardır? Tek tek istiyorum.

Atanmayan öğretmenlerin atamasını niye yapmıyorsunuz?

Bir de, kaçakçılığı önlemek için en önemli şey “Nereden buldun kanunu”nu çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Son yıllarda milyarderlerin sayısı çok arttı. Bu serveti artanların hesaplarını incelediniz mi, kaynakların nereden geldiğini öğrendiniz mi?

Kamu İhale Kanunu’yla ilgili yaptığınız konuşmada diyorsunuz ki: “Efendim, biz, işte 12 katrilyonluk -Kamu İhale Kanunu’nda- özel pazarlıkla aldık.” Bu, az rakam değil. Ayrıca TOKİ’nin hesaplarını bir inceleyin, oradaki ihalelerin yüzde 90’ı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hizmet binalarının kiralanması hususu tekrar soruldu. Önce ben müsaade ederseniz bu kiralamalar için ne kadar para ödeniyor onu açıklayayım: 2011 yılında hizmet binası kirası olarak 215 milyon lira harcanmış, 2012 yılında konulan ödenek 207 milyon lira. Yıl sonu tamamlanmadığı için size nihai rakamı veremiyorum ama sonuçta önemli rakam, yani 200 milyon liranın üzerinde. Neden? Az önce de ifade ettim, değerli arkadaşlar, kanunlarla yeni birimler kuruyoruz. Dolayısıyla, bu birimlere hemen bir günde bina inşa etmek mümkün olmuyor, bazen binalar, yani boş binalar bulunamıyor. O nedenle kiralamak zorunda kalıyorlar. Bu kiralamalar için tabii ki bir izin süreci söz konusu. Biz TOKİ’ye peyderpey bu binaları tabii ki yaptıracağız, o konuda bir sorun yok. Burada hiç kimsenin zengin edilmesi de söz konusu değildir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, “Dolaylı vergiler 2013 yılında artacak mı?” Biz tabii ki 2013 yılında maktu olan, yani oransal olmayan, Türk lirası cinsinden enflasyona karşı erime potansiyeli olan vergileri en az enflasyon kadar artırmak durumundayız. Dolayısıyla, onu açık ve net olarak söylüyorum ama onun dışında bir düzenleme olur mu şu an itibarıyla programlanan bir şey söz konusu değil.

Sayın Tanal, kuvvetler ayrılığı benim için hiçbir engel değil.

Eşit işe eşit ücret konusuna gelince: Herhangi bir bakanlıkta şube müdürleri aynı maaşı alıyor, (9/1)’indeki memur aynı maaşı alıyor, daire başkanı aynı. Daha önce almıyordu, daha önce Tarım Bakanlığındaki bir daire başkanıyla, diyelim ki Hazinedeki bir daire başkanı çok farklı düzeylerde maaş alıyordu. Bizim eşit işe eşit ücretten kastımız, bütün kurumlarda aynı unvan, aynı kademe, aynı derecede olan herkesin aynı maaşı alması hususudur.

“Elâzığ ilinde 2005’ten beri tamamlanmayan kültür merkezi veya kavşaklar…” Tabii ki bunların önceliklendirilmesi hâlinde biz mümkün olduğunca tabii ki ilave aktarımlar eğer kaynak kalırsa yapıyoruz. Onların önceliklendireceği bir husustur. Tabii ki Türkiye’deki bütün mikro düzeydeki işleri birebir takip edip onların önceliklendirilmesini benim yapmam doğru olmaz. İlgili bakanlık, arkadaşlarımız yaparlarsa biz tabii ki kendilerine zaman zaman, imkânlar çerçevesinde, ilave kaynaklar sunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Şeker’in dediği doğrudur. Türkiye’de son yıllarda LPG’li ve dizel araç kullanımı son derece hızlı bir şekilde artmaktadır yani vatandaşımız onları daha ekonomik bulduğu için, daha tasarruflu bulduğu için bu türden araçlar almaktadır. Bundan dolayı Türkiye’deki arz-talep dengesinde -benzin için ben konuşuyorum- benzinin ihracına yol açan… Talepte bir düşüş söz konusu ama bundan dolayı da bizim şu an itibarıyla bir vergi indirimi de gündemimizde yok.

Madeni para konusunda bir yorum yapmayacağım çünkü ona ilişkin önümde bir veri yok.

Değerli arkadaşlar, enflasyon, tarımsal ürünlerin fiyatı düştüğü için düşmüyor. Enflasyonun alt kalemlerine bakarsanız hizmetlerde de, diğer sektörlerde de fiyatların çok daha makul düzeyde arttığını... Şimdi, geçen sene enflasyonun yüzde 10,5; yüzde 11’lere çıktığını rapor eden aynı TÜİK. Bu sene enflasyonun düştüğünü ifade eden aynı TÜİK. Niye? Bu sene talep zayıf, bu sene kurda bir hareketlilik yok, bu sene bütün bu faktörlerden dolayı tabii ki enflasyon bir düşüşe geçmiştir. Yani bunu TÜİK’in kredibilitesini, TÜİK’i burada hırpalayarak… Ben doğru bir noktada olduğumuzu sanmıyorum.

Sayın Genç, gelir ve kurumlar vergisine ilişkin incelemeler bir çalışmayı gerektiriyor. Arkadaşlar incelemeyi yaparlarsa, daha doğrusu bana kaç inceleme raporu yazıldığını derlerse size söylerim. Yalnız şunu açık ve net olarak söyleyeyim: Vergi kanunun mahremiyetle ilgili maddesinden dolayı hangi firması…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu mahremiyetle ilgili…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Genç, hangi firmaları incelediğimizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sıkıntıları mahremiyetle örtemezsiniz. Doğal gazı soruyoruz mahremiyet, ihaleleri soruyoruz mahremiyet…

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika daha süre verirsem olur mu?

Buyurunuz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şimdi Sayın Başkan, tabii Sayın Genç dinlerse kendisinin sorusuna cevap vereceğiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Verin.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – “Vergi mahremiyeti nedeniyle biz herhangi bir firmanın, kimlerin incelendiğini söyleyemeyiz.” diyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben vergiciyim, vergi mahremiyetini biliyorum. Niye vergi incelemesini bildirmek vergi mahremiyetine giriyor? “Doğal gaz” diyoruz, “Mahremiyet” diyorsunuz…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Bu, diğer sorularınıza yani TELEKOM’dur, yabancı şirketler… Değerli arkadaşlar, eşitlik ilkesi gereği eğer vergileri düşürürsek bütün şirketler için geçerlidir yani yabancılar için ayrı vergi, yerliler için ayrı vergi düzenlemesini yaparsak zaten Anayasa’ya aykırı olur, eşitlik ilkesine aykırı olur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne kadar avantaj sağlayacak, onu sordum.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – 357 bin öğretmen ataması yaptık. Evet, gerçekten ihtiyacımız olan öğretmenleri atıyoruz, 2012 yılında rekor düzeyde öğretmen ataması yaptık.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ıncı madde kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.01
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

7’nci maddeyi okutuyorum:

Diğer bütçe işlemleri

MADDE 7- (1) Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) tertibinde yer alan ödenek, bu Program kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim kurumu yetkilidir.

(2) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 44 üncü, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci, ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, yükseköğretim kurumları bütçelerine özel gelir ve özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu tutar ve gelirler, ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre kullandırılır.

(3) Öz gelir karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler arasında (09.6.0-Eğitime yardımcı hizmetler fonksiyonu altında öz gelir karşılığı tefrik edilen ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz.

(4) Maliye Bakanı;

a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan kira veya ücret tutarlarını,

b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan giderler karşılığında ilgili devletlerce ödenen tutarları,

c) Emniyet Genel Müdürlüğünün öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu öğrenci ve personele yapılan giderler karşılığında ilgili devletler veya uluslararası kuruluşlar tarafından ödenen tutarları,

ç) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek tutarları, aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.

BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili İdris Baluken.

Buyurunuz Sayın Baluken.

BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

7’nci madde üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii hem bütçe görüşmelerinin sonuna geldik hem de 2012 yılının artık sonuna doğru yaklaşıyoruz. Özellikle bir yıl boyunca Mecliste neler yaptık, bununla ilgili burada çok detaylı tartışmalar yapamıyoruz, yapamadık. Maalesef, öylesi bir düzeyi bu Mecliste tutturamadık.

Bizim, BDP olarak şöyle bir sıkıntımız var: Biz medyada da kendimizi çok rahat ifade edemiyoruz. Çünkü, medyada daha çok bize yönelik bir sansür kampanyası var ya da haberler veriliyorsa daha çok karalama kampanyaları, itibarsızlaştırmaya yönelik; kamuoyuna, halka yanlış aktarılan bilgilerle sürdürülen kampanyalar şeklinde maalesef medyada yer alıyoruz. Bu nedenle ben, özellikle bu saatte, Türkiye halklarına, bir yıl boyunca BDP Parlamento Grubu neler yaptı, Mecliste neler yaptı, siyaseten neleri yapmak istedi, getirmiş olduğu öneriler ne kadar dikkate alındı, biraz bunları paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Ekim 2011 ile Eylül 2012 arasında 1.121 soru önergesi verdik, 69 kanun teklifi, 227 araştırma önergesi, 1 genel görüşme, 2 gensoru, Genel Kurul konuşmaları ve kürsüyü kullanmayla ilgili diğer şeylere burada girmiyorum.

Bakın, 44 kez Danışma Kurulu çağrısı yapmışız, 44 kez araştırma önergesi indirmişiz; bütün araştırma önergelerimiz reddedilmiş. Yani “BDP siyaset yapmıyor, BDP çözümün bir parçası olmuyor.” diyen arkadaşlara bu tabloyu bir düşünmelerini tavsiye ediyorum.

Burada yapmış olduğumuz gündem dışı konuşmalardan 25’i bakın neyle ilgilidir: Kadına dönük şiddetle mücadele, kadına yönelik şiddet N.Ç. olayı, Van depremi, Türkiye’nin Orta Doğu politikası, basın özgürlüğü, Hrant Dink’in ölüm yıl dönümü, Silopi kayıpları, Mardin hakkında, Dünya Ana Dil Günü hakkında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü hakkında, Batman “Nevroz”unda kendisine yönelik saldırı yapılan Ahmet Türk’ün konuşması, BDP’li belediyelerin kapatılan eğitim destek evleri hakkında, Muş ilinin sorunları, İstanbul’un sorunları, Deniz Gezmiş’in idamı, Urfa’daki tutuklamalar, Kars’ın sorunları, Ahmet Arif’in ölüm yıl dönümü ve liste bu şekilde uzuyor; yani “Sosyal sorunlara, toplumsal sorunlara BDP ilgi göstermiyor, BDP Türkiye’yle ilgili genel sorunlara ilgi göstermiyor.” diyen arkadaşların özellikle bu bahsetmiş olduğum çalışmaları dikkate almasını ben rica ediyorum.

Bakın, bu dönem içerisinde Meclise 227 araştırma önergesi vermişiz. Araştırma önergelerimizin konu başlıkları şöyle: Bağımsız yargı sorunları, basın özgürlüğü, emeklilerin yaşadığı sorunlar, tüketici hakları, hakikatlerin araştırılması komisyonu, ana dil yasağı, Kürt sorunu, faili meçhul cinayetler, asker intiharları, Dersim katliamı, cezaevlerinde yaşanan sağlık sorunları, KCK operasyonları, engellilerin sorunları, GAP, çevre sorunları, HES projeleri, yoksulluk, eğitim, sağlık, kadına yönelik şiddet, atanamayan öğretmenlerin sorunları, hayvancılık sektörünün sorunları, işsizliğin nedenleri, iş kazaları, zorunlu göç, trafik kazaları, demokratik özerklik projesi, sendikal örgütlülüğün önündeki engeller, asgari ücretteki adaletsizlikler. Bunların oranlarına ben girmiyorum ama sadece şöyle söyleyeyim: Verdiğimiz araştırma önergeleri içerisinde en yüksek oranı yüzde 17 ile çevre sorunları ve afetle ilgili mevcut sorunların aşılması teşkil ediyor.

Değerli arkadaşlar, buraya getirdiğimiz grup önergelerinin tamamı Genel Kurulda reddedildi. Bakın, bunların konu başlığını söyleyeyim, bu konu başlıklarıyla ilgili ülkede bir yıl boyunca hangi sorunlar yaşandı onun da takdirini size bırakıyorum: Basın özgürlüğünün önündeki engeller, biber gazı, plastik mermilerin yol açtığı yaralanmalar ve sorunlar. Onlarca vatandaşımız bu sorundan dolayı yaşamını yitirdi. Enerji alanında yaşanan sorunlar, bağımsız yargı sorunları ki herhâlde bu Mecliste bulunan bütün parti grupları aynı şeyi düşünüyorlar, bağımsız yargıyla ilgili kaygılarını dile getiriyorlar. Hayvancılık sektörünün sorunları, JİTEM ve güneydoğudaki faili meçhuller, genel bilgi toplama mevzuatı, telif hakları, balıkçılık sektöründen tutalım da HES projelerinin olumsuz etkilerine, pancar üreticilerinin sorunlarından tutalım da TOKİ uygulamalarına kadar, iş kazaları ve meslek hastalıklarına kadar, cari açığa kadar, hekim ve sağlıkçılara yönelik şiddete kadar, okullarda meydana gelen kazalara kadar bu parlamento grubu sayısız çalışmaya imzasını attı. O çalışmayı Mecliste ortaklaştırmak üzere Genel Kurula getirdi ama getirdiği çalışmaların maalesef hiçbir tanesi iktidar partisi tarafından ya da Genel Kurul tarafından kabul görmedi.

Bakın, 69 kanun teklifi vermişiz. Bu kanun tekliflerinde, şu anda yine ana başlıklarla söyleyeyim: Uzun tutukluluk sürecinin kısaltılması, bununla ilgili Adalet Bakanı dâhil olmak üzere bu ülkede rahatsızlığı olmayan hiç kimse yoktur, hiçbir milletvekili herhâlde çıkıp da bu uzun tutukluluk süresinden rahatsız olmadığını ifade etmez diye düşünüyoruz.

Düşünce, örgütlenme ve siyaset özgürlüğünü engelleyen TCK ve CMK’da değişiklikler, TMK’nın kaldırılması. Daha dün, Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, özellikle TMK’yla ilgili siyasi partilerden herhangi bir teklif almadığını, bu konuda yapıcı birtakım çalışmaları beklediklerini ifade etti. Ancak biz TMK’yla ilgili buraya 10’a yakın kanun teklifi getirmişiz, maalesef hiçbir tanesi dikkate alınmamış.

Cinsel suçlara yönelik ceza artırılması, vicdani ret hakkının tanınması, altmış beş yaş maaşında yeni düzenleme, TSK İç Hizmet Kanunu’nda değişiklik, Kürtçe propaganda yasağının kaldırılması, “Dersim” adının iade edilmesi, işsizlik sigortası, Maden Kanunu’nda değişiklik, cemevlerinin ibadete açılması…

Listeyi çoğaltabiliriz ancak süremiz kısıtlı olduğu için şunu ifade etmek istiyorum: Bu ülkenin bir bütün olarak hangi coğrafyasında sorun yaşanmışsa BDP o sorunun takipçisi olmuş, o sorunun çözümü için Genel Kurulu göreve çağırmış ama maalesef burada dile getirdiği öneriler hiçbir şekilde de dikkate alınmamış.

Değerli arkadaşlarım, 1.121’e yakın soru önergesi verdik. Bu soru önergelerine zahmet edip de hiç cevap vermeyen bakanlar var, Hükûmet yetkilileri var. Bu konuda tabii, Meclis Başkanlığının da önemli bir sorumluluğu var; İç Tüzük’e uygun olarak bu soru önergelerine cevap verip vermemenin bakanların keyfiyetiyle alakalı olmadığını Meclis Başkanlığının denetlemesi gerekiyor.

Süremiz iyice kısıtlandı. Bakın, “BDP barış için ne yaptı?” sorusu var. Sadece 14 Şubattaki bir grup konuşmasından başlıklar vereceğim. Şöyle demişiz: “Türkiye’deki demokratikleşme, Kürt sorununun çözümü için özel yetkili mahkemeler tümden kaldırılmalıdır, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki antidemokratik hükümler ayıklanmalıdır, Kürt sorununun çözümünde siyasi desteğe sahip, özel yasayla bir barış komisyonu kurulmalı, barış komisyonu bütün taraflarla açık görüşmeler yapmalı, hükûmete ve Meclise öneriler sunabilmelidir. İfade, örgütlenme, basın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı, siyasi tutuklamalar bitirilmeli, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalı -müzakerelerin önünün açılması gerekir- operasyonlara son verilmeli, PKK silahlı faaliyetlerini durdurmalı. Yeni anayasa çalışmaları esaslı, özlü şekilde hızlandırılmalı.”

Bu önerilerimiz bir yıl boyunca dikkate alınmadı. Gelinen aşamada, yapamadığımız bu işlerden dolayı sonuç, kan, gözyaşı, acı, cezaevi, tutuklamalar, ölümler ve maalesef bu ülkenin kanayan yarası oldu. Şimdi, yeni bir yıla girerken tekrar bu hususlarla ilgili bizim oturup düşünmemiz lazım.

Burada dile getirilecek çok şey var ama iki hususu özellikle belirtmek istiyorum. Bakın, hazine yardımı konusu var. Demokratik siyasetle ilgili bir değerlendirme yaptığınız zaman adil olun. 2008 ile 2011 döneminde AKP’ye verilen devlet yardımı -eski parayla söylüyorum- 396 trilyon 187 milyar lira; CHP’ye verilen yardım 170 trilyon 531 milyar lira; MHP’ye verilen yardım 121 trilyon 303 milyar lira. Parlamentoda grubu bulunan BDP’ye ve Parlamentoda grubu bulunmayan 24 siyasal partiye tek bir kuruş aktarılmamıştır. Vicdanınızda eğer bu tabloyu kabul ediyorsanız söyleyecek bir şeyimiz yok ama vicdanınızda kabul edip de gereğini yapmıyorsanız bizim vergilerimizden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – ...almış olduğunuz bu devletin paralarını biz sizlere helal etmiyoruz.

Burada yine seçim barajıyla ilgili çıkardığımız bazı şeyler vardı, onları yetiştiremedik. Daha sonraki Genel Kurul çalışmalarında onlarla ilgili tabloları da getireceğiz.

Kısacası şunu söylemek istiyoruz: Demokratik siyasetin önünü açmak istiyorsanız bir yılın öz eleştirisini yapıp önümüzdeki yılın planlamasını da iyi düşünmeniz gerekiyor.

Bu temennilerle hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru.

Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütçe kanun tasarının 7’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

2013 bütçesinin birçok bölümü Meclisimizde artık görüşülmüştür. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının 11’inci bütçesi de önümüzdeki perşembe günü Mecliste kabul edilecek ve kanunlaşacaktır.

Bütçe görüşmeleri çok önemlidir. Kamuoyu bütçe görüşmelerini yakinen takip ediyor, TRT 3’ten yapılan yayını takip eden çok sayıda vatandaşımız vardır. Bu takipte esas olan da her sosyal kesimin bütçede nasıl yer alacağı, sorunlarına nasıl bir çözüm bulanacağı şeklindedir. Ancak bütçe görüşmeleri heyecansız ve sönük geçmiştir. Bizlere ulaşan mesajlar doğrultusunda halkın hiçbir sorununa çare olunamamıştır. Ancak “Sorunlar çözülüyor, her şey normal, güzel.” şeklinde, bakanlar tarafından, içi dolu, şatafatlı sözlerle mesajlar verilmiştir. Ülkemizin her tarafından insanlarımız telefon ediyor, mesaj gönderiyorlar. Esnaf, çiftçi, köylü, memur, emekli, sosyal katmanların hepsi hâllerinden maalesef şikâyetçidir, dertlerine çare arıyorlar ama çareyi bulamıyorlar. Sonuçta ne oluyor? Umutları kırılıyor ve psikolojileri bozuluyor.

Anadolu’daki esnafların büyük bir kısmı kepenk kapatırken Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının süpermarketler kanununu neden çıkarmadığını bir türlü anlayamıyor. Emekli, İntibak Kanunu’na umudunu bağlamışken İntibak Kanunu’nun tam olarak çıkmamasından dolayı umudunu kesmiş ve kara kara düşünür hâle gelmiş durumdadır.

Memur kredi ve kartzede durumundadır. Memurlar neredeyse almış oldukları ev kredisinden tutun da diğerlerine kadar ödeyemiyorlar, kartların hepsi neredeyse icra dairelerine doğru süratli bir şekilde gidiyor.

İşçi işini kaybedeceği korku ve endişesi içerisinde her geçen gün bir önceki günü arıyor.

Sayın milletvekilleri, bütçenin 7’nci maddesi YÖK bütçesinin öğretim üyesi yetiştirme programı ve tertibinde yer alan ödenek ve Millî Savunma Bakanlığı, silahlı kuvvetler ve NATO'ca kullanılabilecek olan yedek hava alanlarının bakım ve onarımları için ayrılan ödenek tutarları ile ilgilidir. Konu üniversiteler olunca ilk defa insanın aklına, ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirme ve ulusal ve uluslararası alanlarda bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık görevi olan üniversite öğretim elemanlarının sorunları gelmelidir.

Eğitim gelecek için bir yatırımdır. Eğitimle ilgili her konu önemsenmeli ve gereği de mutlaka yapılmalıdır. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin on bir yıllık iktidarında unutulan ve mağdur bırakılan meslek gruplarının başında üniversitedeki öğretim üyelerinden sade memura kadar çalışanlar gelmektedir.

1.017 öğretim elemanı arasında yapılan araştırmada en önemli sorunlar olarak şöyle sıralanmış olduğunu görüyoruz: Ücret düşüklüğü yüzde 52,5; yükselme zorlukları yüzde 22,6; çalışma koşullarındaki ağırlıklar yüzde16,9; prestij kaybetmesi yüzde 8 olarak değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının yarısından fazlası en önemli sorunlarının ücret düşüklüğü olduğunu ifade etmişlerdir.

Bugün öğretim üyelilerimiz, çalışanlarımız çok mağdurdur. Araştırma görevlileri 2.200 lira, yardımcı doçentler 2.600 lira civarında maaş almaktadırlar. Bu rakamlar çok yetersizdir. Bu insanlar üniversitede nasıl çalışacaklar, nasıl geçimlerini temin edecekler? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bu meslek grubunu maalesef yok saymış ve mağdur etmiştir.

Öğretim elemanlarının yaklaşık beşte 1’i akademik kariyerlerindeki yükselme zorluklarından şikâyetçidirler. Bu insanların sesini neden duymuyorsunuz? Her yere kadro açıyorsunuz da bu meslek grubuna neden açmıyorsunuz, mağdur ediyorsunuz; anlamak mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, ağır mağduriyet içerisinde bulunan öğretim elemanları için yapılan bir anket çalışmasında öğretim elemanı olmaktan memnun olma durumu incelenmiş, yüzde 66,8'i “evet” derken yüzde 33'2’si maalesef “Hayır, memnun değilim.” demiştir. Bu önemli bir orandır. Bu meslek grubu çok ağır şartlarda, çok önemli görevler yapmaktadır. Maliye Bakanlığı başta olmak üzere Hükûmet, bu insanları mağdur olmaktan, yok saymaktan artık vazgeçmelidir çünkü öğretim elemanı ücretlerinin düşük olması, bu mesleği cazip meslek olmaktan çıkarmaktadır. Bu durum, yetişmiş, başarılı öğretim elemanlarının diğer istihdam alanlarına kaçmalarına yol açmaktadır.

Son yıllarda yüksek lisans öğrencilerinin sayısında önemli derecede düşüşler görülmektedir. Bunun en önemli nedeni, yüksek lisans ve doktora yapmanın kişiye getirdiği hiçbir avantaj olmamasıdır. İşe girmede hiçbir önceliği olmayan yüksek lisans öğrenimi, 23-24 yaşından sonra bir daha iki üç yıl maddi külfet getirmektedir. Bu bağlamda, yüksek lisans öğrenimi kayıp olarak değerlendirilmektedir. Bundan dolayı da uzun vadede, yüksek lisans öğrencilerinin istihdam ve burs sorunu çözümlenmelidir. Kamuda işe girerken de en azından bunların yapmış oldukları o çalışmalar göz önüne alınmalı, ona göre değerlendirilmeli ve öncelik verilmelidir.

Sayın milletvekilleri, bütün dünyada araştırmalar yüksek lisans ve doktora öğrencileri tarafından yapılmaktadır. Dolayısıyla bu gençlerin önü açılmalı, AR-GE çalışmalarında yer almalı ve teşvik edilmelidir. Başarılı çocuklara da sonuçta kadro şansı mutlaka verilmelidir.

Üniversitelerimizde öğrenim gören çocuklarımız da birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Üniversitelerin birçoğunun bulunduğu illerde Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlar maalesef çok yetersizdir. Gençlere değer vermiyoruz. Onlara seçme ve seçilme yaşını düşürerek değer verir gibi  gösteriliyor, ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin gençlere nasıl değer verdiğini görüyoruz. Çocuklar okula kayıt yaptırıyorlar, sonra kalacak yer problemiyle maalesef karşı karşıya kalıyorlar. Hijyen şartları iyi olmayan kalabalık odalarda kalma durumuyla karşı karşıyalar. Devlet kendisi yurt açamıyorsa verin teşvikleri, özel teşebbüs güzel yurtlar açsın. Siz de açılan özel sektör yurtlarını ve öğrencilerin kaldığı yerleri Bakanlık olarak kontrol edin, ağır yaptırımlar getirin. Bunların hiçbiri yapılmayarak sözle, lafla maalesef geçiştiriliyor. Ayrıca, öğrencilere verilen krediler de çok azdır, yetersizdir. Geri ödemelerde birçok sorunlar yaşanıyor. İş bulamayan çocuklar ve aileleri çok zor durumdadırlar maalesef. Çocuklarımıza daha fazla burs ve kredi verelim. Mağdur aileleri “Burs bulacağız.” diye kapı kapı dolaştırmayalım.

Ayrıca, yurt dışına gönderdiğimiz öğrencilere çeşitli imkânlar sunarak onları tekrar ülkemize getirerek çalışma şartları sağlayalım çünkü o çocuklar, çok çalışkan ve zeki insanlardır. Ancak maalesef yurt dışında master ve doktora yapan öğrencilerimizin de paralarını tam zamanında gönderemiyoruz. O öğrencilerimizden de çok ciddi sıkıntılar vardır. Bir öğrenciye bir aylık parasını siz gönderemezseniz, yurt dışında acaba o çocuk ne yapacaktır? Bunu göz önüne alarak, buradan bakanlık yetkililerine seslenmek istiyorum: O çocuklarımızın mutlaka paralarını tam zamanında gönderelim, ellerine ulaştıralım.

Sayın milletvekilleri, ayrıca, yurt dışında üniversitelerimiz ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarımız vardır. Bu okullara sahip çıkalım, onları denetleyelim. Kırgızistan'daki Manas, Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversiteleri; yine, Azerbaycan’da ve çeşitli Türk dünyasında okullarımız vardır. Bu okullar çok yakından takip edilmelidir. Oralara kaliteli, başarılı öğretim üyelerimizi göndererek oraların kalkınması ve gelişmesi için gerekli olan insan gücünü yetiştiren yeni yeni bölümler açmalıyız. O bölgeye ne türlü okul faydalı ise mutlaka onu açmalıyız.

Ayrıca, yurt dışındaki Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullara da mutlaka sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. O okullarda şu anda fiziki şartların çok ağır olduğu, çok bozuk olduğu ve eski laboratuvar sistemleriyle, eski bilgisayarlarla hizmet yapılmakta olduğunu da buradan söylemek istiyorum. Hatta, enteresandır, “FATİH Projesi” adı altında Türkiye’de okullara bilgisayar dağıtımları yapılırken neden biz FATİH Projesi’ni, işte, Türk dünyasındaki o okullara da vermiyoruz, oradaki öğrencileri de faydalandırmıyoruz? Sonuçta, Türk dünyası bir bütündür. Türk dünyasındaki üniversiteler de, öğrenciler de bizimdir değerli milletvekilleri.

Tabii, söylenecek çok söz var. Sözlerimin sonuna gelirken bir vatandaş, özellikle, ısrarla, konuşmaya çıkmadan önce yapmış olduğu telefonda söylememi istediğinden söylemek istiyorum, Ali Bıldırcın isimli bir hemşehrimiz diyor ki: “Ben mağdur olan bir çiftçiyim. 2002 yılında buğday fiyatı 35-40 kuruştu, 2012’de 50-55 kuruş oldu. Büyük bir mağduriyet yaşadım. Bu bütçede ben kendimi göremedim, inşallah bundan sonraki zamanlarda kendimi görürüm.”

Bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili İdris Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yıldız.

CHP GRUBU ADINA İDRİS YILDIZ (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

On günlük bütçe maratonunun 8’inci günündeyiz. Sekiz gün boyunca, takdir edersiniz ki sadece rakamlar üzerinde konuştuk. Ancak, bizi izleyen halkımız, bütçe için şu an cari açığı, reel faizi değil; bütçenin kendisine ne getirdiğini, ne götürdüğünü merak ediyor. Sayın hükûmet sözcülerinin bize anlattığı Türkiye ile yaşadığımız Türkiye ne yazık ki bugün çok farklı. Bu nedenle, ben bu teknik terimler ve sayısal rakamlar yerine gerçek hayattaki gözlemlerimi ifade etmek istiyorum.

Öncelikle, bölgemin de ürünü olan fındığa dikkat çekmek isterim. Bugün fındık üreticisinin mağduriyeti ve üreticiyi göçe zorlayan nedenlerin altında Hükûmetin plansız, başarısız fındık politikası yatmaktadır. Fındık, stratejik ve özel bir üründür. Dünya fındık üretiminin yüzde 70’i ülkemizde gerçekleştirilirken fındık fiyatını neden ülkemiz belirleyememektedir? Çünkü fındığın yeterli değeri bulmasında gerekli katkı koyulamamaktadır. Yetersiz politikayla mağdur hâle gelen fındık üreticisi geçinememekte, metropollere doğru göç etmektedir.

Önceki gün Tarım Bakanı Sayın Eker’in deyişiyle, geçen yıl 456 bin tonluk rekoltede 8 dolardan ihraç ettiğimiz fındıktan 1 milyar 820 milyon dolar döviz girdisi sağladık. Ama 2012 yılındaki 700 milyon kiloluk rekolte, devlet desteği olmadığından fiyatlar 8 dolardan 5,40 dolara düşmüş, bu demek oluyor ki 2012 yılında fındık ihracatından 1 milyar 800 milyon dolar değil, 1 milyar 200 milyon dolar döviz girdisi sağlayacağız yani 2012 yılında aynı fındığı ihraç edersek 600 milyon dolar daha döviz kaybımız olacaktır. Bunu resmî rakamlarla şöyle söylemek istiyorum: 2011 yılı 30 Kasım itibarıyla -resmî veriler- 81 milyon kilo iç fındık ihraç etmişiz ve 629 milyon dolar döviz girdisi sağlamışız. Hâlbuki, 2012 yılında yüzde 40 daha fazla, 110 milyon kilo fındık ihraç etmişiz -30 kasım itibarıyla- ama döviz girdimiz 600 milyon dolar. Bu da fındıktaki yanlış politikanın belgesidir arkadaşlarım. Hâlbuki, devlet fındık piyasasında regülatör konumunda bulunmuş olsaydı hem ülkemize döviz girdisi daha fazla olacaktı hem de üreticilerimiz bu şekilde mağdur edilmeyecekti çünkü bu, aynı zamanda sosyal hukuk devleti olmanın da gereğiydi.

Değerli arkadaşlarım, insanlarımız tarımdan her geçen gün kopmakta. Fındık üreticisi geçmişte ilacını, öğrenimini, düğününü, cenazesini, kısacası yaşamını buradan sağlarken, bugün fındığı, üretimi bırakma yoluna gitmektedir. 2000 yılı, nüfus sayımında nüfusu 890 bin olan Ordu ili, 2012 yılı nüfus verilerine göre 714 bine gerilemiştir. Hâliyle, köyden şehre göç olduğu sürece köylü nüfusu da azalmaktadır. Hâlbuki, insanlarımız kendi yöresinde daha az gelirle geçinebilecekken metropollere olan yoğun göç, daha çok geliri gerekli kılmaktadır, aynı zamanda, devletin şehirlere daha büyük harcamalar yapması ihtiyacını da doğurmaktadır. Göçle birlikte şehirlerimizin hazmetme kapasitesi üzerine çıkılmıştır, bunun da getirdiği sonuçla, bireyler sosyal haklardan eşit imkânlarda yararlanamamaktadır, âdeta yeni yeni şehir gettoları yaratılmış olunur ki bu politikayla bunun da üstesinden gelmek zor gözükmektedir. Bu sorunun nedeni, AKP Hükûmetinin uyguladığı yanlış ekonomi programıdır. Bu ekonomik program, dar gelirliyi koruyan bir program değildir. Bu program, temelde “Altta kalanın canı çıksın.” mantığından başka bir şey değildir arkadaşlarım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de Orta Sınıfı Tanımlamak araştırmasına göre, kendini orta sınıf olarak görenlerin sayısı azalmış, kendini fakir bulanların sayısı artmıştır. “Kazandığımız para bize yetmiyor.” diyenlerin oranı yüzde 47’dir. Kendi durumunun gelecekte daha kötüye gideceğini düşünenlerin oranı yüzde 19’dan yüzde 31’e yükselmiştir. Aynı araştırmaya göre, toplumunun yüzde 29,9’unun şu anda ödeyemediği elektrik ve su faturası bulunmaktadır.

Yoksulluk, hâlâ ülkemizin en başta gelen sosyoekonomik sorunudur. En genel anlamda yoksulluk, “Ekonomimiz şöyle büyüdü, böyle büyüdü.” istatistikleri yayınlanırken cüzdanınızın boş olmasıdır. 2011 yılında, TÜİK ölçülerine göre 11 milyon 670 bin, Avrupa Birliği ölçülerine göre ise 16 milyon 600 bin yoksul vatandaşımız bulunmaktadır. Yine, 2011 yılında, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik dilimdekiler toplam gelirden yüzde 46,7 pay alırken; en düşük gelire sahip kesim toplam gelirden yüzde 5,8 pay almaktadır. Yani AKP’li yıllarda yoksullar daha da yoksullaşırken, zenginler daha da zenginleşmeye devam etmektedir.

Yürütme adına konuşan Hükûmet yetkilileri ve yasama adına söz alan siz AKP Grubu konuşmacıları, konuşmalarınızın her aşamasında 2002 ile 2012 yılları arasındaki on yıllık dönemde, özellikle ekonomik alanda gerçekleştirdiklerinizi rakamlar üzerinden açıklamaya çalışmaktasınız. Buna benzer şekilde, resmî istatistikler verilerinde de sürekli olarak oranlardan bahsedilmektedir ancak bu oranların tek başına bir şey ifade etmediği de bir gerçektir. Önemli olan nokta, edinilen bu kapitalin sosyal sınıflar arasında eşit dağıtılmasıdır.

Bu sözü edilen rakamların, günlük yaşamımıza ve refah seviyemize hiçbir etkisinin olmadığı malumunuzdur yani kişi başına düşen millî  gelirin 2002’de 3.492 dolar iken 2012’de 10.444 dolar olmasının hiçbir anlamı yoktur çünkü bu rakam, söylendiği gibi herkese eşit şekilde dağıtılamamaktadır. Bahsedilen rakamların yüzdesel olarak çok büyük çoğunluğu üst gelir grubuna mensup sınıflara aktarılmaktadır. Sosyal yardımlar iktidarınız döneminde 10 kat arttı diye övünebilirsiniz, aslında, iktidarınız döneminde insanların ne kadar fakirleştiğini ve yardıma muhtaç kaldığını, bu, ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak, toplumsal refahın tek kriteri kişi başına düşen gelir değildir, bunun yanı sıra sosyal transfer harcamaları da önemli bir paya sahiptir. Emekli maaşlarının dahi açlık sınırının altında olduğu Türkiye'de “Toplumsal refah artmıştır.” demek hayli zor görünmektedir.

Değerli arkadaşlarım, 2002-2012 yılı içerisinde örtülü ödenekten harcanan paraların toplamı, cumhuriyet tarihi boyunca harcanan paraların toplamından daha fazladır. 2003’ten bu yana, Başbakanlık, yaklaşık 3 milyar Türk lirası harcamıştır. Örtülü ödenekten 2012’nin ilk dokuz ayında 870 milyon lira harcanmıştır. 2002’den bu yana sürekli artan ve 2012 yılında en üst noktaya ulaşan örtülü ödenek harcamalarınızın çıraklık, kalfalık, ustalık dönemlerinizle paralel şekilde artması oldukça dikkat çekici ve manidardır.

Değerli arkadaşlarım, AK PARTİ Hükûmeti dönemi, özelleştirmelerin en yoğun yapıldığı dönem olmuştur. Cumhuriyet tarihindeki özelleştirmelerin yüzde 78’i zamanınızda gerçekleştirilmiştir. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı verilerine göre, 2002-2009 yılları arasında 30 milyar 618 milyon dolarlık özelleştirme yapılmıştır. Aslında, AKP iktidarı, stratejik kuruluşlarımızı “özelleştirme” adı altında satmış, peşkeş çekmiştir. Örnek: TÜPRAŞ’ın yüzde 65,67’sinin 1 milyar 302 milyon liraya satılmasına olur verilmiş, Danıştay tarafından iptal edilince yeni ihalede TÜPRAŞ’ın yüzde 51’i 4 milyar 140 milyon dolara satılmıştır. Eğer Danıştay iptal etmeseydi bu kamusal varlık, toplam olarak 3 milyar 294 milyon dolar daha ucuza satılmış olacaktı. Türk TELEKOM’un yüzde 55’i 6,5 milyar dolara iki yıllık kârı karşılığında hem de 5 eşit taksitle satılmıştır. TELEKOM’un 2011 yılı kârı 3,5 milyar dolardır. Özelleştirme kapsamında Giresun SEKA Aksu Kâğıt Fabrikası, devletten 2003 yılında 3,5 milyon liraya satın alınmıştır. Satın alanlar yedi yıl sonra aynı fabrikanın arsasını 55 milyon dolara satışa çıkarmışlardır. Bu, özelleştirme midir yoksa peşkeş çekme midir, takdirlerinize bırakıyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu.

Buyurunuz Sayın Kavuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmeleri, bir yandan yürütmenin millet önünde hesap vermesi, bir yandan da gelecek vizyonlarını ortaya koymaları açısından önemlidir. Muhalefetin de etkin bir denetimiyle eksikleri, yanlışları ortaya koyması beklenen bir durumdur. Biz de bütçe görüşmelerinin bu şekilde sürmesini isterdik. Ne yazık ki muhalefet partileri sözcülerinin zorlama yorumlarını, insafa sığmayacak sözlerini ve yüce milletimizi yanıltmaya çalışan konuşmalarını hayret ve çoğu kez de üzüntüyle izliyoruz.

Türkiye’de, siyaseti, hâlâ arkasına gizlendikleri tabulardan, korkulardan ve fil dişi kulelerinden yönlendirebileceğini düşünenler, şimdi, belli ki ellerinden giden hükümranlıklarına dövünüyorlar.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kaç tanesini…

VURAL KAVUNCU (Devamla) – AK PARTİ’yle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nde, iktidar, gerçek sahibine yani millete teslim edilmiştir, feryat bundandır. Olumlu gördüğümüz bir husus ise, Sayın Başbakanımızın liderliğinde AK PARTİ 2023 vizyonu ve hedeflerinin muhalefet partileri tarafından da benimsendiğini görmektir. Yapılan konuşmalarda, bu hedeflere nasıl ulaşabiliriz, bunlar tartışılıyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bu kadar da olmaz Vural Bey.

VURAL KAVUNCU (Devamla) - Bizden önceki dönemlerde “Bir sonraki ay devlet memurlarının maaşını nasıl öderiz?” diye düşünenler için, şu anda on yıl sonrasının tartışılır hâle gelmesi bizim açımızdan da sevindiricidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye gelişiyor, Türkiye büyüyor, Türkiye yoksuluna, sosyal açıdan dezavantajlı olan bütün kesimlerine sahip çıkıyor. Bizler, çaresizlerin çaresi, kimsesizlerin kimsesi olmak durumundayız.

Rakamlara dikkatinizi çekmek istiyorum: Türkiye’de 2002 yılında nüfusun yaklaşık üçte 1’i günlük 4 dolar 30 sentin altında bir gelirle geçinmek zorunda kalıyordu. Bugün bu oran yüzde 30’lardan yüzde 3,5’lara düşmüştür. Orta vadede hedefimiz, bunu sıfırlamaktır.

Peki, yeni bütçemizde ne yapıyoruz? Bildiğiniz üzere en büyük açığımız enerji kaynaklarından. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak için yerli ve yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlar yapıyoruz, yeni teşvik sistemiyle birlikte, yüksek katma değer oluşturacak ve istihdamı daha da arttıracak yatırımları teşvik ediyoruz. Altyapı yatırımlarını hızlandırıyoruz ve bütçeden en büyük payı eğitime ayırarak yetişmiş insan gücüne yatırım yapıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bakın, geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği Dönem Başkanı Güney Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Sayın Hristofyas, üzülerek ve gözyaşları arasında ülkesinin içinde bulunduğu durumu açıkladı.

Peki, bizim Avrupa Birliği’nden sorumlu Sayın Bakanımız Egemen Bağış ne dedi? “Güney Kıbrıs Rum yöneticileri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne başvursunlar; onlar da herhangi bir ekonomik yardım talep ederlerse, bizimle bu talebi paylaşımı uygun görürlerse o talebi değerlendiririz.” İşte, AK PARTİ iktidarının farkı buradadır.

Bir sosyal paylaşım sitesinde Kütahya’dan hemşehrimiz Kamil Karabulut, bakın ne yazmış: “51 yaşındayım. Bugüne kadar hiçbir partiye ne üye oldum ne de particilik, şakşakçılık yaptım. Zamanında rahmetli Erdal İnönü’ye de oy vermiştim ama kim bu memlekete bir çivi çakarsa, bir hizmet yaparsa ‘Allah ondan razı olsun.’ derim. On yıldır yapılan hizmetleri görmezlikten gelmek için ancak kör olmak lazım.” İşte burada muhalefet, yapılan hizmetleri görmezlikten geliyor. Siz başka dünyanın insanı mısınız? Bu memlekette yaşamıyor musunuz? Milletimiz on yıldır her seçimde size bunun cevabını veriyor ama hâlâ anlamıyorsunuz.

Size çarpıcı bir örnek vereyim. Burada kürsüye gelen bir değerli milletvekili bakın ne diyor: “Sağlık Bakanı aile hekimiyle övünüyormuş. Artık ailemize özel doktorlarımız var diyormuş. Yok Sayın Bakan, yok, ailemizin doktoru yok.”

Öyle mi; ey Anadolu insanı, ey köylü vatandaş, köyünüze gelen, sizi muayene eden beyaz önlüklüler meğerse doktor falan değilmiş. Size getirdiği ilaçlar da herhâlde uyduruktan bir şey. Ey binlerce diyaliz hastası, sizleri evinizden alıyor, tedavinizi yapıyor, evinize bırakıyorsak, herhâlde bunlar da muhalefete göre yok değerinde.

“Acil hastalarımızı ve ölümcül hastalarımızı helikopter ile uçak ambulanslar ile deniz taşıtları, paletli ambulanslar ile taşıyoruz” diyoruz ya, herhâlde bunlar da size göre gezi ve eğlence araçları.

Bakın değerli milletvekilleri, 2001’den önce Kütahya Devlet Hastanesinde kalp muayenesi olmak için doktor bulmakta zorlanıyorduk. Şimdi sadece geçtiğimiz sene açık kalp ameliyatı olan hasta sayısı 200’ü geçti. İşte, bu kadirşinas millet yapılanları, kendisine hizmet edenleri çok iyi biliyor. Sırça köşklerinizden inip gelin, bizlerle birlikte Anadolu’ya köylere gidelim. Sizler de bunları bizzat yerinde halktan, milletten dinlersiniz. Türkiye, gücünü köklü tarihinden ve kültürel mirasından alarak insan odaklı bir kalkınma modeliyle geleceğini bugünden sahiplenen bir ülke olmaya devam edecektir.

Ben, bu vesileyle bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kavuncu.

Şahsı adına İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç.

Buyurunuz Sayın Domaç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılının Bütçe Kanunu’nun 7’nci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Küresel ekonomide belirsizliklerin sürdüğü, dünya finans krizinin etkilerinin devam ettiği, işsizlik oranlarının tepe yaptığı birçok Avrupa ülkesinde kamu borçlarının sürdürülemeyip kurtarma önlemlerinin alındığı bir süreçte ülkemizin 2013 yılı bütçesini tartışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, dünyada yaşanan ekonomik belirsizliklere karşın, Türkiye ekonomisi istikrarını ve dengelerini koruyor. Vatandaşlar kriz beklentisinden uzaklaştı. Maaşlarını dövize çevirip harcamıyorlar artık, Türk lirası harcıyorlar. Ülkemiz ekonomisine güven duyuyorlar.

AK PARTİ bütçelerinin temel hareket noktası güven ve istikrar. Yapılan yatırımlara, alınan önlemlere güven, vatandaşın öz güvenini sağlamış, arkasından da vazgeçilmez olarak istikrar ortaya çıkmıştır. Güven ve istikrar ortamının sağlanmasında en büyük kaktı vatandaşımızın katkısıdır, milletimizin katkısıdır, halkımızın katkısıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye 2011 yılının son aylarında iç ve dış talepleri dengeleyerek büyüme pozisyonunu belirli bir seviyeye indirdi. Cari açığını daraltmış, enflasyonist baskıları azaltmış, ihracat büyümenin dinamosu hâline gelmiştir. Enflasyonun tek haneli rakamlara düşeceği, hatta yüzde 5’ler düzeyinde seyredeceği hayal olmaktan çıkıp genel beklenti hâline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir ülkeler seviyesine yükselmiş. Bu etkileri önümüzdeki bütçe süreçlerinde çok rahatlıkla gözleyebileceğiz. AK PARTİ hükûmetleri, uyguladıkları sağlıklı makroekonomik politikalar ve gerçekleştirdiği reformlarla refah düzeyini yükseltmiş, ülkemizi küresel ekonominin önemli aktörlerinden biri hâline getirmiştir. Millî gelirimiz 780 milyar dolarlara çıkmış, kişi başına millî gelirimiz 10.500 dolarlara ulaşmıştır. Küresel rekabet gücümüz hızla yükselmiş, ülkemiz 2005 yılında 71’inci ülkeyken 2012 yılında 43’üncü pozisyona yükselmiştir.

Saygıdeğer milletvekillerim, ülkemizin büyüme potansiyellerini artırmaya devam edeceğiz. Bunun için makroekonomik politikaları ve yapısal reformları geliştirmeye devam edeceğiz.

MUHARREM IŞIK (Erzincan) –Sayın Başkan, eczacılar memnun mu?

MUSA ÇAM (İzmir) – İlaçtan konuş biraz Başkan, ilaçtan konuş.

MEHMET DOMAÇ (Devamla) – Onu sonra size aktarırım dışarıda.

Değerli milletvekilleri, siyaset kurumuna yönelik güvensizlikleri birlikte ortadan kaldırmalıyız. Biliyorsunuz “Bu kış komünizm gelecek. Olmadı önümüzdeki kış gelecek.” söylentileri önceleri espri konusu olmuştu. Ancak hepimizin çok çektiği komünizm gelmedi ama hepimizin çok çektiği, ülkemizin etkilerini henüz üzerinden atamadığımız faşist darbelerle karşılaştık. Artık “Ülkemizde şu elden gidiyor, bu tehlikede, o geliyor.” gibi komplo teorileriyle harcanacak enerjimiz yok. Bu Parlamento geçmişte yapılan darbeleri araştırıyor. Darbe yapanları, teşebbüs edenleri artık mahkemeler yargılıyor. Bunlar, ülkemizde demokrasinin gelişmesini, önemli aşama kaydetmesini sağladı.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizde ne zamanki demokrasi adımları hızla atılmaya başlandı, özgürlükler genişledi, Türkiye'nin ekonomisi de o denli büyüdü. Demokrasi talepleri, demokrasinin gelişmesi daha çok ekmek talebidir, ekmeğin büyümesi talebidir. AK PARTİ bütçeleri de daha büyük ekonomi, daha çok demokrasi, daha çok ekmek demektir.

2013 yılı bütçesinin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Domaç.

Ankara Milletvekili Mustafa Erdem… (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Erdem.

MUSTAFA ERDEM (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7’nci madde üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bir üslupla, metotla alakalı hususu dikkatlerinize arz etmek ve duyduğum üzüntüyü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Burada, Türk milletinin Müslüman evlatları olarak, Hazreti Peygamber’in sözlerini bir yaşam tarzı kabul etti isek, o buyurur ki: “Hikmet müminin yitiğidir; nerede bulursa onu alır.” Burada hakikati söyleyenin, doğruyu söyleyenin, hakkı savunanın kim olduğuna bakmaksızın herkesin bu konuda duyarlı olması ve siyasete bu güzellikleri kurban etmemesi lazım geldiğini düşünüyorum. Ayrıca, Hazreti Peygamber, Müslüman olmamasına rağmen “İlim Çin’de de olsa gidip alınız.” buyuruyor ise, biz bir Müslüman’a bile tahammül edemiyor isek, kendi değerimizi, kendi takdirimizi yapmamız daha uygun olur.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerimiz bizim ilim yuvalarımızdır. Şu anda içimizde akademisyenler var, akademisyen olmayan siyasetçilerimiz var. İster akademisyen olalım, isterse onların yetiştirdiği talebeler konumunda bulunalım, ama biz Türk milleti olarak Hazreti Ali’yi seviyor ve onun “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” özdeyişini bir hayat tarzı kabul ediyor ve bu konuda üzerimize düşeni ona layık bir şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz. Atalarımız buyurmuşlardır ki: “Kem âlât ile kemâlât olmaz.” Açıklayayım: Mükemmellik kötü aletlerle olmaz. Üniversitelerimizin bugün sayılarının devlet kurumu olarak 100’e ulaşması, vakıf üniversitelerimizin 70’i aşması sayısal olarak ülkemiz için bir kazanım olabilir. Ancak, ülkemiz üniversitelerinin sahip olduğu araç gereç ve özellikle de öğretim elemanı konusundaki tutarlılıkları ve konumları, oradan yetişecek bilim insanlarının ve oradan ülkeye yetişecek siyasetçilerin konumu açısından çok önem arz etmektedir. Bugün üniversitelerimizde 110.000 öğretim üyesi bulunmasına rağmen, eğer bu öğretim üyelerimiz alacakları ders ücretine bilimi kurban edebiliyorlarsa, alacakları ders ücreti için talebelerinin haklarını zayi edebiliyorlarsa, bu üniversiteden yetişen elemanların bu memlekete, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak katkıda bulunmaları sağlıklı bir zemin oluşturabilir mi? Bunun takdirini sizlere bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde çok sayıda üniversite açıldı ve üniversitesiz il bırakılmadı. Şimdi bir şeyi dikkatlerinize sunmak istiyorum: Popülist yaklaşımlarla siyasete kurban edilen bilimin, “üniversite” adına açılan yerlerdeki ekonomik kaygılara cevap vermesinin yanında -elinizi vicdanınıza koyarak soruyorum- oraların sosyal, kültürel ve ahlaki yapısının değişmesine katkısı var mıdır yok mudur? Eğer buna “Vardır.” diyebiliyor isek, o zaman bu ahlaki dejenerasyonun önlenmesinde üniversitelerimizin negatif rol üstlenmemeleri gerektiği hususuna özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Şu anda, üniversitelerimizde 4 milyon öğrenci eğitim görüyor. Her yıl 800.000 öğrenci alıyoruz ve yaklaşık 500.000 civarında öğrenci mezun ediyoruz. Mezun ettiklerimizle ilgili, istihdam açısından yeterli imkân sağlayabiliyor muyuz? Devletimizin ali imkânları buna imkân veriyor mu? Onun da takdiri ayrı. Ama, 500.000’in üstünde bir öğrencinin barınma sorunlarının gereği şekilde karşılanamaması, Anadolu’dan gelen bacılarımızın feryatları bir Müslüman Türk evladı olarak beni ziyadesiyle rahatsız ediyor ve bunun önüne geçilememesi hâlinde, ilim adına bu ülkede ciddi bir sıkıntı, eğitim adına bu ülkede ciddi bir problem ve sosyal bozulma adına bu ülkede ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacağını düşünüyorum.

Dolayısıyla “Öğrencimize sahip çıkmak, üniversite ve hocalarımıza sahip çıkmak bu milletin siyasetçilerinin görevidir.” diyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdem.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakan, her aracın, her hayvanın vergi mükellefi olduğu günümüzde, çok zor durumda olan, âdeta serumla yaşayan, tarım ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerimizi rahatlatma adına, güçlü ekonomiyi dile getirdiğimize göre, mazottaki yüzde 65’lik ÖTV ve KDV’yi, mantar kompostundaki ve elektrikteki yüzde 18’lik KDV’yi, ilaç, yem, süt ve etteki yüzde 8’lik KDV’yi yüzde 1’e çekmeyi düşünüyor musunuz?

Yine, Burdur ilinde katma değer yaratan ağır tonajlı araçlar yüzünden köy yollarımız perişan durumdadır. Bu yolların bakım ve onarımı için il özel idaresine genel bütçeden bir kaynak aktarmayı düşünür müsünüz?

Yolcu ve yük taşıyan araçlara kış lastiği takma zorunluluğu bir genelgeyle yürürlüğe girdi. 5 milyon araç var, 4 lastik 20 milyon. Ama şu anda kış lastiği bulmak çok güçleşti. Bu cezai durumu bir an önce kaldırmayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, tüm bakanlıklarda 2011, 2012 yıllarında kamu alımlarındaki toplam miktar ne kadardır? Yine, 2011, 2012 yıllarında tüm bakanlıklarda kamu alımlarındaki istisna kapsamında olan alımlar ne kadardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, şu ana kadar yurt dışında burslu olarak yüksek lisans veya doktora eğitimi yapmış olup da herhangi bir nedenle ülkemize dönmeyenlerin ülkemize getirilmesi konusunda Hükûmetiniz ya da bakanlığınız olarak bir çalışmanız var mı? Bu durumdakilerin geri dönüşünü hızlandırabilecek nasıl bir tedbir aldınız?

İkincisi de, Tarım Bakanlığı tarafından devam eden TARGEL Projesi kapsamında 2012 yılında ataması yapılacak ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerle ilgili takvim nasıl işlemektedir? Bunu hızlandırmak mümkün müdür?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bilindiği gibi, 1 Temmuz tarihinden itibaren tüzel kişiliklerin kredilendirilmesi sürecinde kefil olanlardan eşlerinin muvafakiyeti isteniyor. Bu uygulama bütün itirazlara rağmen, başlarken, aile bütünlüğüne katkı sağlayacağı, ilerideki sorunları önleyeceği öngörülmüştü. Ama uygulama başladığında görüldü ki kırk yıllık eşine “Şuraya bir imza at.” dediğinde karşı tarafta yaşanan en ufak tereddüt aile bütünlüğünde hiç açılmayacak yaralar açmaya, bazı boşanmaları da tetiklemeye başladı. Bankacılık sisteminin kilitlendiği, kurala uyan bankaların müşteri kaybettiği, bunun yakında kaldırılma ihtimalini satın alanların da haksız müşteri elde ettikleri bir süreci yaşıyoruz. Bununla ilgili kamuoyunun merak ettiği net bir açıklama yapabilir misiniz? Bu eş muvafakiyeti uygulamasını sonlandırmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, Malatya’da geçtiğimiz yıllarda TEDAŞ özelleştirildi. Özelleştiği günden bu yana Malatya’da elektrik kesintileri nedeniyle hem konutta hem sanayide hem de tarımda çok önemli problemler yaşanmakta. Şöyle ki, köylerde sık sık elektrik kesintisi olmakta. Bu nedenle, yoksul Malatya köylüsünün buzdolabı, çamaşır makinesi yanmaktadır. Yine, tarımda kullanılan elektrik, fiyatı açısından köylüyü zor durumda bırakmaktadır. Ayrıca, çiftçi, başta kayısı olmak üzere ürettiği ürünler para etmediği için faturasını zamanında ödeyememektedir. Ödenmeyen faturalar kısa zamanda icraya verilmekte, uygulanan yüksek faizler köylüyü zor durumda bırakmaktadır. Bir muhtar biraz önce yalvararak söyledi: “Ben 1.500 TL’yi ödeyemedim, şimdi uygulanan faiz sonucu 7.500 TL’yi nasıl ödeyeyim?” Köylü icralık oldu. Köylünün devletle tek ilişkisi icra daireleri aracılığıyla. Malatya köylüsü elektrik parasını ödeyemeyince dolayısıyla su…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

Sayın Erdemir…

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Bakan, Amerika Birleşik Devletleri 10 Aralıkta El-Nusra Cephesi’ni terörist örgütler listesine eklemiş, El-Nusra’nın El Kaide tarafından kullanılan müstear isimlerden biri olduğunu belirtmiştir. Türkiye'nin El-Nusra’ya sağladığı mali ve askerî destek ise uluslararası basında yer almaktadır. Washington Post’a konuşan El-Nusra Cephesi komutanı Türkiye’den bir kurye vasıtasıyla nakit olarak yardım aldıklarını itiraf etmiştir. Ayrıca Türk Hava Yollarının El Kaide unsurlarını taşıdığı iddia edilmektedir. Sayın Bakan, siz El-Nusra Cephesi’ni terörist örgüt olarak görüyor musunuz, vatandaşlarımızın vergilerinden El-Nusra Cephesi’ne kaynak aktarılmakta mıdır? El-Nusra Cephesi’nin Türkiye topraklarında veya Türkiye vatandaşlarına karşı eylem gerçekleştirmeyeceğine ilişkin aldığınız herhangi bir güvence var mıdır? Vatandaşlarımızın ödediği vergilerin kendilerine yönelik terör eylemlerini finanse etme olasılığı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, soruların hepsine cevap vereceğim. Sadece, daha önce sorulmuş bir soru vardı, bu özellikle birçok arkadaşımız tarafından sorulduğu için müsaade ederseniz onunla başlayayım. Bu hizmet alımı suretiyle taşıt temin edilmesi hususu çok soruldu. Arkadaşlar verileri getirdiler. 2007 yılında 10 kurum 99 araç kiralamış. 2008 yılında 16 kurum 128 araç, 2009 yılında 18 kurum 95 araç, 2010 yılında 15 kurum 69 araç, 2011 yılında 20 kurum 105 araç, 2012 yılında ise 25 kurum 299 araç. Tabii, 2012’de ciddi bir artış var, sebebini de açıklayayım: 2012 yılında verilen izinlerin 100 adedi MİT’e verilmiş, 115 adedi Maliyeye verilmiş. Şimdi, Maliye nereden çıktı diye sorabilirsiniz. Biliyorsunuz, 2/B’lere ilişkin tespitler için hakikaten araç gerekiyordu, 2/B çerçevesinde 67 yeni araç alındı Maliyeye, daha doğrusu kiralandı. Ayrıca vergi denetim kurulu grup başkanlıkları oluşturuldu, onlar için de 38 araç vardı. Zırhlı olarak kiralanan bir araç yoktur. Bunu bir vermek istedim çünkü bu konu hakikaten çok sorulmuştu.

Yine Sayın Doğru burada mı? Burada değil. TELEKOM’la ilgili bir soru sormuştu.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Fiber optik.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Fiber optik kabloların döşenmesi sonucu ortaya çıkartılan bakırın satışından elde edilen gelir TELEKOM’da kalıyor. Tabii ki hazineye hissesi oranında bir pay veriliyor, ayrıca kâr üzerinden de yüzde 20 vergi alınıyor.

Şimdi, müsaade ederseniz yeni sorulan sorulara başlamak istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tarımla ilgili birçok husus gündeme getiriliyor ama şunu da söyleyeyim: Yani gerçekten tarım desteklerini de biz artırdık. 2002 yılında 1,9 milyar lira olan doğrudan doğruya hibe olarak verdiğimiz destekleri 9 milyar liraya, bir de, ayrıca diğer destekleri de katarsanız 13 milyar liraya çıkarttık ve hayvancılıkta da destekleri 29 kat artırdık yani 84 milyon liradan neredeyse 2,5 milyar civarına.

“KDV indirimi olacak mı?” Şu an itibarıyla gündemimizde ne KDV oranlarında artış var ne de indirim var değerli arkadaşlar.

Köy yolları için eğer yıl sonunda  ilave bir şeyler kalırsa ve biz il özel idarelerine dağıtma noktasında olursak, memnuniyetle bütün illeri biz dikkate alırız.

“Kış lastiğine ilişkin cezai müeyyide kaldırılmalı mı, kaldırılmamalı mı?” Doğrusu, ilgili bakanlığa sormak lazım. Yani bizim Maliye olarak bu cezadan bir beklentimiz yok.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Piyasada lastik yok Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın arkadaşlar, kamu alımları 2010 yılında 70 milyar 611 milyon lira, istisna kapsamında 10 milyar 453 milyon lira. 2011 yılında toplam kamu alımı 91 milyar 771 milyon lira, istisna kapsamında 11 milyar 899 milyon lira. Ama, az önce de ben konuşmamda ifade ettim, bu kanun ilk çıktığı anda var olan dört beş istisna toplam istisnaların yaklaşık yüzde 95,5’unu oluşturmaktadır.

Sayın Işık’ın, yurt dışına gidip de burslu olarak, dönmeyen… Tabii biz mümkün olduğunca bu arkadaşlarımızın –hakikaten- dışarıda okuduktan sonra bizim imkânlarımızla, Türkiye’ye dönüp bu güzel ülkemize hizmet etmesini isteriz. Bunun için de birtakım süreçler var. Özellikle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız bu yönde güzel çalışmalar yapıyor, inşallah onlar sonuç verir.

TARGEL kapsamında 2.500 personelin alınmasına yönelik -yani ziraat mühendisi, veteriner vesaire- biz izni verdik, artık bundan sonrası Tarım Bakanlığımızın tabii ki bu süreci hızlandırmasına kalmış.

Sayın Özel, eşlerin muvafakatinin kaldırılması konusunda sizinle hemfikirim. İnşallah, bu yönde hızlı bir şekilde bir çalışma yapılır, Meclisimize getirilir.

Sayın Ağbaba, TEDAŞ’ın özelleştirilmesi hakikaten elektrik kesintileri, hizmette aksama gibi sorunlar getiriyorsa lütfen onu ilgili arkadaşlarımız not etsin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, iki dakika süre vereceğim.

Buyurunuz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, EPDK’da bir birim var ve bu konulara bakan bir birimdir. Mutlaka ve mutlaka özelleştirme sonrası aksaklıklar varsa -tabii bize de bildirin ama biz özellikle EPDK’yı burada kanunla görevlendirmişiz- EPDK’nın bu konuya bakması lazım. Ama ödenemeyen faturalarla ilgili olarak, değerli arkadaşlar, doğrusu söyleyeceğim fazla bir şey yok. Çünkü sonuçta o da bir mal ve hizmet olarak değerlendirilmesi gereken bir husustur. Biz şirketlerden peşin alıyoruz. Zaten özelleştirmenin amacı gelir değildi, bu nakit akışını iyileştirmekti enerji sektöründe ve dolayısıyla bir verimlilik sağlamaktı.

Sayın Erdemir’in bir sorusu var. Doğrusu -El-Nusra diyorsunuz herhâlde- benim o cepheyle ilgili en ufak bir bilgim yok. Ancak sizin sorularınıza ben Dışişleri Bakanlığımızla görüştükten sonra cevap verebilirim. Çünkü bahsettiğiniz cepheyle ilgili benim fazla bir bilgim yok değerli arkadaşlar.

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Davutoğlu çok iyi biliyor.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şurada bir soru daha vardı, önceden bir soru vardı.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

“Benzin istasyonlarında özellikle düşük fiyata mazot satanlara siz bir işlem yapıyor musunuz?” Ben sordum. Hakikaten, 352 istasyon, 1.436 adet pompa denetlenmiş bu sene. 30 adet cihazın hem bozuk olduğunu… Bazılarının da tabii ki bu tür kaçak yollara başvurduğunu… Ve bu çerçevede de gerekli cezai müeyyideler de o süreçlerde işletiliyor. Yani bu konuda da son derece hassasız. Yani bize vatandaş bildirdiği zaman veya biz kendimiz karşılaştığımız zaman mutlaka tedbir alıyoruz. Mesela, 10 numaralı yağla ilgili olarak, ben bir defa Bolu’dan, İstanbul’dan kara yoluyla döndüğümde şok olmuştum ve ona binaen derhâl denetimleri yaptık, sonra gerekli tedbirleri de aldık ve bunları hakikaten azaltmaya çalıştık.

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN –  Buyurunuz Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Özel soru  sormuştu, eşlerin kefaletiyle ilgili muvafakatin kaldırılması… Sayın Bakan şunu sarf etti: “Gerçekten bu konuda bir çalışma yapmak lazım, ihtiyaç var.” dedi,  teşekkür etti. Cumhuriyet Halk Partisi olarak -bu, Borçlar Kanunu’nun 584’üncü maddesinde yer almakta- milletvekili olarak bu kanun teklifini verdik ama çok uzun bir süre geçti. Sizden istirham ediyorum, Meclis Başkanına söyleyin o zaman, hiç olmazsa Genel Kurula gelse de… Ticari hayata engel olan bu kanun hükmünü değiştirmekte yarar vardır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz Sayın Tanal, açıklamanızdan dolayı.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler tamamlanmıştır.

Programa göre,  2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın oylanmamış maddelerini görüşerek oylamalarını yapmak üzere, 18 Aralık  2012 Salı günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 23.19