DÖNEM: 24 CİLT: 38 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
43’üncü Birleşim
17 Aralık 2012 Pazartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361)
2.- 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1) Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale
Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’ın Başkale ilçesindeki jandarma taburuna
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/11515)
2.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2012 yılları arasında taş ocağı veya
maden ocağı açma izni alan işletmelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11939)
3.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya ilinde 2012 yılında kapanan firma
sayısına ve bu ilde yaşanan ekonomik daralmaya ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/12212)
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi
bankaya yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/12325)
5.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi
bankaya yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
(7/12352)
6.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan
ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/12832)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-İsrail arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış
ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/12871)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-ABD arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış
ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/12872)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Çin arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış
ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/12873)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Rusya Federasyonu arasındaki ekonomik
ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12874)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Gürcistan arasındaki ekonomik ilişkilere ve
dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı (7/12875)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Suriye arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış
ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/12876)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Bulgaristan arasındaki ekonomik ilişkilere
ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı (7/12877)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
11.02’de açılarak dört oturum yaptı.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Meral Akşener’in Genel Kurulun açılışında yoklama yapmaması nedeniyle
tutumu hakkında usul görüşmesi yapıldı.
Karabük Milletvekili Mehmet
Ali Şahin, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın şahsına,
Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı Lütfi Elvan, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal, makam araçlarının Taşıt Kanunu’na uygun olarak kullanılması gerektiğine
ilişkin bir açıklamada bulundu.
2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı (1/698) (S. Sayısı: 361) ve 2011 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu
İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362) görüşmelerine devam
edilerek;
Dışişleri Bakanlığı,
Spor Genel Müdürlüğü,
Yükseköğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu,
Millî Eğitim Bakanlığı,
Yükseköğretim Kurulu,
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanlığı,
Üniversiteler:
Ankara Üniversitesi, Orta
Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul
Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Marmara
Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,
Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Uludağ
Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi,
Erciyes Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, İnönü
Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi,
Gaziantep Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsü, Harran Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Adnan
Menderes Üniversitesi, Bülent Ecevit Üniversitesi, Mersin Üniversitesi,
Pamukkale Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sakarya
Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Mustafa
Kemal Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi, Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi, Niğde Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Ahi Evran Üniversitesi, Kastamonu
Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Uşak
Üniversitesi, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi,
Erzincan Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, Hitit
Üniversitesi, Bozok Üniversitesi, Adıyaman Üniversitesi, Ordu Üniversitesi,
Amasya Üniversitesi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi, Sinop Üniversitesi, Siirt Üniversitesi, Nevşehir Üniversitesi,
Karabük Üniversitesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Çankırı Karatekin
Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi,
Bitlis Eren Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi, Osmaniye Korkut Ata
Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Muş Alparslan Üniversitesi, Mardin Artuklu
Üniversitesi, Batman Üniversitesi, Ardahan Üniversitesi, Bartın Üniversitesi,
Bayburt Üniversitesi, Gümüşhane Üniversitesi, Hakkâri Üniversitesi, Iğdır
Üniversitesi, Şırnak Üniversitesi, Tunceli Üniversitesi, Yalova Üniversitesi,
Türk Alman Üniversitesi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Bursa Teknik
Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi,
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Abdullah Gül Üniversitesi, Erzurum Teknik
Üniversitesi, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi,
2013 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ve 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesapları;
Gençlik ve Spor Bakanlığı
2013 yılı merkezî yönetim bütçesi,
Kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Fatma
Nur Serter, Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın şahsına,
Sinop Milletvekili Engin
Altay, Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın şahsına,
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal, Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal ve Trabzon Milletvekili Aydın
Bıyıklıoğlu’nun CHP Grubuna,
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın AK PARTİ Grubuna ve Grup
Başkanına,
Van Milletvekili Nazmi Gür,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun BDP Grubuna,
İstanbul Milletvekili Osman
Taney Korutürk, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun şahsına,
Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun CHP Grup Başkanına,
Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın şahsına,
Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisine,
Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın şahsına,
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın Barış ve Demokrasi Partisine,
Sinop Milletvekili Engin
Altay, Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in şahsına,
Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un AK PARTİ Grubuna ve Grup
Başkanına,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Ankara Milletvekili Yıldırım
Tuğrul Türkeş, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bazı ifadelerine ilişkin
bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 17
Aralık 2012 Pazartesi günü saat 11.00’de toplanmak üzere 20.38’de birleşime son
verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Muhammet
Bilal MACİT Muhammet
Rıza YALÇINKAYA
İstanbul Bartın
Kâtip Üye Kâtip
Üye
17 Aralık 2012 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündemimize göre 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca bugün bir
tur görüşme yapacağız. Turdan sonra ise 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı 8’inci maddesine kadar görüşülecektir.
12’nci turda, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Gelir
İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçe ve
kesin hesapları ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
bütçesi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı
kesin hesapları ile gelir bütçesi yer almaktadır.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361) (x)
2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi
Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362)
(x)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(x) 361 ve 362
S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2012 tarihli 36’ncı Birleşim
Tutanağı’na eklidir.
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet?
Yerindedir.
Bu turda yer alan bütçelerle
ilgili soru sormak isteyen milletvekillerimiz sisteme girebilirler.
Şimdi tasarıların “Gelir ve
finansman” ile “Gelir bütçesi” başlıklı 2’nci maddelerini okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) 6091 sayılı 2011
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer
alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin gelirleri 272.750.926.000 Türk
Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 5.484.035.000 Türk Lirası öz gelir,
21.476.228.500 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 26.960.263.500
Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.892.505.000 Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) 2011 yılı merkezi yönetim
konsolide bütçe gelir tahmini toplamı 279.026.426.000 Türk Lirasıdır.
(3) Merkezi yönetim kesin
hesap gelir cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer
alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 2011 yılı net bütçe gelirleri
toplamı 288.103.107.802,31 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelerin 2011 yılı net bütçe gelirleri toplamı
37.501.919.974,86 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 2011 yılı net bütçe gelirleri
toplamı 2.095.475.124,43 Türk Lirası, olarak gerçekleşmiştir.
(4) 2011 yılı merkezi yönetim
konsolide bütçe geliri toplamı 296.823.601.277,71 Türk Lirasıdır.
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1) Gelirler:
Bu Kanuna bağlı (B) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer
alan genel bütçenin gelirleri 362.960.518.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 6.617.837.200 Türk Lirası öz gelir,
38.766.047.450 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 45.383.884.650
Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 2.342.150.000 Türk Lirası
öz gelir, 21.591.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
2.363.741.000 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman: Bu Kanuna
bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 125.296.000
Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN – On ikinci turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına, Mardin Milletvekili Erol Dora, Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna,
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, Manisa Milletvekili Erkan Akçay,
Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan, Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü, Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan; Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş Bakır,
Giresun Milletvekili Mehmet Geldi, Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz, İstanbul
Milletvekili Ahmet Baha Öğütken, Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım, Erzurum
Milletvekili Cengiz Yavilioğlu, Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya, Aydın
Milletvekili Mehmet Erdem. Şahıslar adına, lehinde Diyarbakır Milletvekili Mine
Lök Beyaz, aleyhine İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel.
Şimdi Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora… (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Dora.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA
(Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Adalet ve Kalkınma
Partisinin çevre politikalarının esasen iki ana çekim odağı tarafından
belirlendiğini söyleyebiliriz: Avrupa Birliğine giriş sürecinin zorunlulukları
ve serbest piyasa ekonomisinin gerekleri. Bunlardan birincisi, ekonomik
etkinliklerin çevreye duyarlı biçimde gerçekleşmesini sağlayan önlemleri
öngörmekteyken, ikincisi doğal değerleri ekonominin işleyiş sürecine
denetimsizce sokma yönünde etkide bulunmaktadır.
Avrupa Birliğinin genel çevre
politikalarının serbest piyasa ekonomisinin sağlıklı biçimde yaşamını
sürdürmeye yönelik olduğu, Birlik politikalarının ekoloji odaklı değil de
ekonomi odaklı bir bakış açısıyla belirlendiği bilinen bir gerçektir. Siyasal
yaşamda modern muhafazakârlığın gerekleri ile liberal politikaların
zorunlulukları arasında kalan AK PARTİ, çevresel değerlere ilişkin kararlarını
oluştururken Avrupa Birliğine katılım süreci ile sermayenin gerekleri arasında
bir denge politikası izlemek durumunda kalmıştır. Son süreçte Avrupa Birliğine
katılım ile ilgili eski heyecanın ve hevesin kalmadığını kabul etsek bile bu
ikilemin eskisi kadar olmasa da hâlen devam ettiğini söylemek mümkündür. AKP
Hükûmetinin genel politikalarını yansıtan parti programı, seçim beyannamesi,
hükûmet programı gibi belgelere bakıldığında, çevrenin ve doğal varlıkların
yalnızca ekonomik gelişmeyi sağlayan ve bu uğurda korunması gereken bir kaynak
olarak algılandığı görülecektir. Örneğin, parti programında “Partimiz, çevre sorunlarına
hem sağlıklı bir ortam sağlanması hem de ulusal maliyetlerin azaltılması
açısından bakmaktadır.” denilmektedir.
Sayın Başbakanın
başkanlığında kurulan 59’uncu Hükûmet programında çevre-ekonomi ilişkisi daha
güçlü biçimde vurgulanmaktadır. “Çevrenin sermaye stoku olarak ele alınması
gereken hava, ısı, su, mineral ve diğerleri tüm ekonomik birimlerin
faaliyetlerinin yapı ve kalitesini doğrudan etkilemektedir. Bu konuda
duyarlılık artırılacaktır.” denilmektedir. Oysa 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi
hazırlanan seçim beyannamesi incelendiğinde, dile getirilen düşüncelerin
yukarıdaki satırlardan kökten biçimde farklılaştığı, vurgunun ekonomiden
ekolojiye kaydığı, ekonomik gelişmenin yanı sıra çevresel değerlerin ön plana
çıkarıldığı anlaşılacaktır. Yeşil olmasa da sosyal demokrat bir partinin seçim
programını andırırcasına ekoloji odaklı bir bakış açısıyla kurgulanan ilgili
bölümde iktidarın bugünkü tutumunun çok uzağında birtakım politika tasarıları
sıralanmaktadır: “Sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık ve demokratik
yönetim gibi unsurları içermektedir. Sadece kişi başına düşen geliri artırmak
veya fiziki şartları iyileştirmek kaliteli yaşam için yeterli değildir.
İnsanların ekmek kadar, kendilerini gerçekleştirecek özgürlüğe de ihtiyaçları
vardır.”
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin çevre politikalarının
görece ekoloji odaklı olmaktan çıkıp neoliberal politikaların hizmetine girme
sürecini en iyi gösteren örneklerden biri HES’lerdir.
Değerli milletvekilleri, şu
anda DSİ’ye ait baraj sayısı 600 civarındadır. 1.600 civarında da HES
bulunmaktadır, 200 civarında HES yapımı ise devam etmektedir. Devlet HES
sahiplerine enerji alım garantisi vermektedir. İlk yatırım maliyeti yüksek
olmasına rağmen, devletçe verilen satın alma garantisi firmaların iştahını
kabartmaktadır. Çevre örgütlerinin ve yöre halkının yoğun itirazlarına rağmen
HES projeleri ısrarla, ardı ardına devam ettirilmektedir. HES inşa eden
firmaların temel korkusu olan kamulaştırma sorununun çözümü de yine Hükûmet
tarafından çözüme kavuşturulmuştur. Nasıl mı? Hükûmet savaş durumunda
başvurulmak üzere Bakanlar Kurulunca kullanılacak acele kamulaştırma yetkisini
EPDK’ya devretmiş, EPDK da sipariş üzerine kamulaştırma kararları almaya
başlamıştır. Bu kararı çok rahat alabilen şirketler de köylere ve sayısız
araziyle, arsaya el koyabilmektedir. 1939 yılında çıkarılan ve “savaş kanunu”
olarak bilinen acele kamulaştırma yetkisinin çevreyi katletmeye yönelik olarak
EPDK’ya devredilmiş olmasını anlamak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ Hükûmetinin çevre politikalarını anlamakta Hükûmet yetkililerinin nükleer
sevdasına bakmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Nükleer enerji Türkiye'nin
enerji ihtiyacının karşılanması için en önemli yol olarak açıklanmakta, ancak
neden olabileceği felaketler dikkate alınmamaktadır. Dünya genelinde yaşanan
nükleer felaketlere baktığımızda sonuçlarının ne kadar ağır olduğu göze
çarpmaktadır. 26 Nisan 1986’da nükleer santral kazasıyla Çernobil’in bütün
kaderi bir anda değişmiş, kaza sadece Çernobil’i değil Avrupa’yı, Karadeniz’i
de etkilemiştir. Son yirmi altı yıldır Çernobil ve civarı, tüm yaşamın sona
erdiği ıssız bir bölge hâlindedir. 2011 yılında Japonya’da Fukuşima Nükleer
Santrali’nde meydana gelen patlama ve ardından radyasyon seviyesinin yükselmesi
nükleer santrallerin neden olabileceği felaketlerin ne boyutlarda olduğunu bir
kez daha hatırlatmış oldu. Dünya üzerinde nükleer santrallere sahip birçok ülke
bu felaketten sonra nükleer santral programlarını durdurma kararı alırken
Türkiye'de nükleer santrallerin yapımı için gerekli olan çalışmalar devam
etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
çevre üzerine söylenecek çok şey var ancak Hükûmetin uygulamalarını açık bir
şekilde göstermesi açısından birkaç konuya kısaca değineceğim. Mardin’in
Nusaybin ilçesinde, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla kentte sembolik
olarak halkla beraber temizlik etkinliği düzenlendi. Bu etkinlik kapsamında
kısa çaplı bir yürüyüşten sonra, yerlerden çöpler alındı, vatandaşa çevre
bilinci aşılanmaya çalışıldı ancak her nedense bu etkinliğe katılan
vatandaşlara karşı harekete geçildi ve Nusaybin Belediye Başkanı Sayın Ayşe
Gökkan, belediye çalışanları ve çok sayıda vatandaş -yaklaşık 20 kişi- hakkında
Nusaybin Savcılığı tarafından 2911 sayılı Kanun’a muhalefetten soruşturma
başlatıldı. Böylelikle, çevreyi temizlemenin, halka bunu anlatmanın ve
aşılatmanın suç sayıldığı bir ülkede yaşadığımızı gördük.
Değerli milletvekilleri,
özellikle yazın sık sık orman yangınları çıkmaktadır. Bu yangınların birçoğu
çıkan çatışmalarda güvenlik amacıyla dağlara atılan bombalardan
kaynaklanmaktadır. Çıkan bu orman yangınlarında köylüler ciddi zararlar
görmekte, kendi kısıtlı imkânlarıyla yangını söndürmeye çalışmaktadırlar. Bu
çalışmalar da çoğu zaman güvenlik güçleri tarafından yine güvenlik gerekçesiyle
engellenmekte ve yüzlerce yıllık ormanlar birkaç günde kül olmaktadır. Orman
yangınlarının söndürülmesi için elzem olan hava söndürme araçları da bölgede
yoktur. Bir örnek vermek istiyorum: Bu yaz Mardin-Kızıltepe’de elektrik
trafosunun patlamasından dolayı meydana gelen yangında sadece orman arazileri
değil, köylülerin tarlaları da yok oldu, çok sayıda vatandaş yaralandı.
Ayrıca, kadastro çalışmaları
yapılırken köy sınırları belirlendiğinde, benim seçim bölgem olan Mardin’de,
Süryani vatandaşlarımızın çoğu yurt dışında yerleşmiş bulunduklarından dolayı,
köyler ya tamamen boşalmış ya da az sayıda Süryani nüfusu köylerde kalmıştır.
Ayrıca, boşalmış olan köylerdeki taşınmazların bir kısmının kadastro
çalışmaları sırasında orman tahdidi kapsamında kalması söz konusu olmaktadır.
Bu şekilde çok sayıda gayrimenkul, orman kadastrosu çerçevesinde ormanlık alan
olarak tespit edilmektedir.
Diğer bir sorun da, güvenlik
problemleri nedeniyle yurt dışında yerleşmiş bulunan Süryani vatandaşlarımızın
köylerini terk etmesinden sonra bakımsız kalan taşınmazların çoğunun kadastro
çalışmaları ile kıraç oldukları gerekçesiyle hazine malı olarak tapuya tescil
edilmiş olmalarıdır. Oysa, bu tür hâllerde, taşınmaz malların eski zilyetleri
adına tespit edilmesi gerektiği
yönündeki düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Ayrıca, tapu kadastro
davalarında yaşanan birçok sorunlardan birisi de, biliyorsunuz, kadastro
çalışmalarından sonra, tapu iptal ve tescil davaları açabilmek için on yıllık
bir zaman aşımı süresi konmuştur. Avrupa’da yaşayan, göç etmek zorunda kalan
birçok vatandaşımız gelip dava açtığında, on yıl zaman aşımı geçmiş olduğundan
dolayı davaları usulen reddedilmektedir. Aslında, mülkiyet, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin 1’inci Protokolü’nde de korunan bir olgudur.
Dolayısıyla, mülkiyet konularında zaman aşımının olmaması gerektiğine
inanıyoruz.
Ayrıca, azınlık vakıflarına
ait taşınmazların iadesinde büyük sıkıntılardan biri de yapılan işlemlerin
yerel müdürlüklerde çalışanların inisiyatifine terk edilmiş durumda olmasıdır.
Kimi yerlerde iadeler konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmazken kimi yerlerde
gereksiz bürokratik zorluklar çıkarılmaktadır. Dolayısıyla, zihniyetin
değişmesi her şeyden önemlidir. Daha da önemlisi olan buna zemin yaratacak
siyasi iklimin de oluşturulması gerektiğini düşünüyor, bu vesileyle tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Dora.
Diyarbakır Milletvekili Emine
Ayna...
Buyurunuz Sayın Ayna.(BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EMİNE AYNA
(Diyarbakır) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına AKP Hükümetinin Maliye Bakanlığı
çalışmalarını değerlendirmek üzere karşınızdayım.
Dünyayı yaklaşık beş bin
yıldır devletler yönetiyor, beş yüz yıldır kapitalizm yönetiyor. Bugün, artık
sosyal bilim insanları da ne devletçi sistemin ne de kapitalizmin sürdüremezlik
sınırlarına vardığını ifade ediyorlar. 20’nci yüzyılın başından günümüze değin
yaşanan ve neredeyse kronikleşen ekonomik krizler kapitalizmin son nefesine
yaklaştığını göstermektedir. Bu sistemin dünya halklarına reva gördüğü şey,
insan duygusundan muaf, her şeyi piyasanın işlemesi için bir araç olarak gören
ve âdeta, Marx’ın deyimiyle, gölgesinden faydalanamadığı ağacı satmaktan başka
hiçbir tasavvuru olmayan bir vicdansızlık ve akıl dışılıktır. Kapitalizmin
sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik bakış açısı toplumsal dokuları iğdiş
etti, ekolojik dengeyi, doğayı altüst etti. İnsanlığın geçmişte yaşadığı krizli
ve kaoslu süreçlerden farklı olarak bugün gerek doğada gerek toplumsallıkta
ortaya çıkan sorunlar ülkesel ve bölgesel olmaktan daha fazla küresel bir
nitelik taşıyor. Toplumların bünyelerinde ortaya çıkan hiçbir ekonomik,
siyasal, sosyal krizin kendiyle sınırlı olmadığı, hem küresel krizden
kaynaklandığı hem de küresel krizi derinleştirerek tüm insanlığı ilgilendirir
hâle geldiği her geçen gün daha da fazla anlaşılıyor ve bu durum artık sadece
evrenin doğasını değil, insanın doğasını değiştirme tehlikesi barındırıyor.
İnsan artık doğanın bir parçası olarak düşünemiyor; bu nedenle de doğaya karşı
egemenlikçi yaklaşımının nasıl bir son yaklaştırdığının farkında değil. O kadar
çok bugünle ve sadece kendi bireysel çıkarlarıyla ilgilidir ki, doğanın sonunun
kendi sonu olduğunu idrak edemiyor.
İnsanlık, artık, kendini var
eden iki temel konuda karar vermek zorundadır: Kendisiyle birlikte tüm canlı
hayatın sürdürülüp sürdürülemeyeceği, geleceği için direniş temelinde yeni
kararlar alıp alamayacağı. Bu, kararların doğruluğu ve uygulanabilirliğiyle
doğrudan bağlantılı bir duruma işaret ediyor. Tam da insanın en temel hakikati
olan toplumsallığı çatışma ve kargaşa, açlık ve yoksulluk, eşitsizlik ve
adaletsizlik, tek tipleşme ve yozlaşmayla, artan nüfus sorunları ve işsizlikle
nefessiz kalmış ve çözülmeyi yaşadığı, kapitalist uygarlığın saldırıları altında
âdeta intihar çizgisinde seyrettiği bu süreçte, bizler, Türkiye'nin bütçe
tasarısını sunan Maliye Bakanlığının 2013 yılı bütçesini görüşüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; misyonunu "Ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmak amacıyla,
iyi yönetişim ilkeleri gözetilerek maliye politikalarının hazırlanmasına katkı
sağlamak, belirlenen maliye politikalarını uygulamak, uygulamayı takip etmek ve
denetlemek" olarak, vizyonunu ise "Hızlı ve kaliteli hizmet sunan,
saydam, hesap verebilir, öncü bir Maliye Bakanlığı" şeklinde açıklayan
Maliye Bakanlığının hazırladığı bütçeye bakıldığında ne saydamlıktan ne hesap
verilebilirlikten bahsedilebilir!
Kuşkusuz ki eşitlik, adalet,
özgürlük vizyonu olmayan bir Hükûmetin Maliye Bakanlığının da en fazla
yapabileceği, Amerika ve IMF tarafından belirlenen misyona göre hareket
etmektir. "Ekonomik ve sosyal hedeflerinin ne olduğu yazılmamış olsa da,
bizler, AKP'nin Türkiye halklarına karşı sürdürdüğü savaştan, yargısız
infazlardan, keyfî tutuklamalardan, değişmeyen asimilasyon politikalarından,
doğa katliamlarından, nükleer silah tutkusundan "ekonomik ve sosyal
hedefler" ile neyi kastettiğini biliyoruz. Bütçeyi hazırlayan böyle bir
mantık da doğal olarak insan ve doğa karşıtı ve antidemokratiktir.
Biraz daha açarsak, AKP
bütçesi savaş bütçesidir. Kürt sorununa yaklaşımda otuz yıldır sürdürülen
devlet politikalarında yani inkâr ve imha siyasetinde ısrar ediyor. Haziran,
temmuz aylarında 100 milyonlarca lira Kürtlerle savaşa aktarıldı yani tam 650 milyon
lira. Bunun yarattığı bütçe açığını kapatmak için elektrikten doğal gaza kadar
yüzde 40’lara varan zamlar…
Yine, 2011 ve 2012’de merkezî
bütçeden Kürt illerine gönderilen paylarda en yüksek oranları asker ve polis
harcamalarına ayırdı. Dersim’e gönderilen merkezî bütçenin yüzde 60’ı asker ve
polise gitti, sağlığa sadece yüzde 7. Yine, Şırnak’a gönderilen rakamın yüzde
43’ü, Hakkâri’ye gönderilen rakamın yüzde 50’si askerî operasyonlara, siyasi
operasyonlara sesini çıkaranın sesini kısmak için gaza, copa, TOMA’ya ayrıldı.
Batı illerinde asker ve polis harcamalarına dair bu rakamlar yüzde 20'yi bile
bulmadı, iyi ki de bulmadı. Neticede bu kadar zulme, bu kadar insafsızlığa
rağmen Kürtlerin ve bu ülkenin demokratlarının, sosyalistlerinin sesi
kısılamadı.
AKP bütçesi zindan
bütçesidir. AKP "Düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur." diyor. Ancak, biz
insanların diğer canlılardan farkı, düşünüyor olmamız ve bu düşünceyi ifade
ediyor olmamız değil midir? O zaman, eğer Başbakanın dediği gibi düşünmez isek
biz insan olmaktan çıkarız. Önerdiği bu mudur? Hepimiz biliyoruz ki düşünen,
sorgulayan, araştıran, kim olursa olsun, AKP'ye göre tehdittir, “tez elden
kellesi” denmektedir. Öldüremediğini zindana tıkar.
AKP sosyal politika olarak 2
somut adım atıyor: Biri her yere camii yapmak, ikincisi mevcut cezaevlerini
büyütmek ve yenilerini yapmak. Yani AKP’nin sosyal politikası sonucu toplumun
önüne konan şey: "Hiç beni sorgulama, camiye git; eğer sorgulayacaksan
işte zindan." Darbe dönemleri de dâhil Türkiye tarihinde hiçbir zaman bu
kadar insan siyasi düşünce ve duruşlarından dolayı cezaevine gönderilmemiştir,
AKP Hükûmetinin en somut icraatıdır.
AKP bütçesi zenginlerin,
burjuvazinin bütçesidir; işçiler, emekçiler AKP bütçesinde yer almamaktadır.
Maliye Bakanlığını değerlendirirken, kuşkusuz bunu dünyadaki gelişmelerden,
halkların doğal ve meşru haklarının her geçen gün daha da fazla
baskılanmasından, halkın sekiz yüz yıllık kazanılmış bütçe hakkının
gasbedilmesinden, küresel sermayenin kendi çıkarları ve kâr hadlerini artırmak
için yerellerde giriştiği ekonomik, sosyal ve kültürel katliamlarından bağımsız
değerlendiremeyiz. AKP bekârlara “Evlenin, en az 3 çocuk sahibi olun.” diyor.
Bu asgari ücretle mi, bu işsizlik oranıyla mı, bu yoksulluk sınırı ve açlık
sınırıyla mı? Ailelerine, çocuklarına nasıl bakacaklar, nasıl karınlarını
doyuracaklar, çocuklarını nasıl yetiştirecekler? Torunlarına kadar
borçlandıracağınız kredilerle mi?
AKP maliyesinin bütçesi
kadını yok sayan erkek bütçesidir. Unutmamak gerekir ki kadın soykırımının en yoğun
ve derinlikli uygulandığı alanlardan biri de ekonomidir. Tarımın ve ev
ekonomisinin yaratıcısı olan kadın öncülüğünde toprağın ekilip düzenli tarım
yapılmaya başlanmasından sonra muazzam bir ürün çıkmaya başlamıştır. Bu üretime
herkes gücü oranında ve gönüllüce katılır. Topluluğun ortaklaşa çıkardığı ürün
kadın tarafından eşit ve adilane dağıtılır, herkese ihtiyacı oranında,
tüketebileceği kadar verilir. Açlık ve benzeri durumlar sadece doğanın
getirdiği durumlardan olan kuraklık, sel, soğuk gibi nedenlerden dolayıdır
fakat erkeğin ürüne el koymasıyla birlikte kadının denetiminden çıkan ekonomi
artık sadece belli bir kesimin hizmetindedir. Bugün de hep birlikte bu zihniyet
altında eziliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bugün, bu sistemin ve dolayısıyla AKP'nin de aklı şu pratiklerde
somutlanmaktadır: Kamusal mal ve hizmetlerin metalaştırılması ve en geniş
anlamda özelleştirmeler aracılığıyla kamunun küçültülmesi. “Kamu” denilen şey
biziz yani toplumun kendisi, yani kamunun küçültülmesi derken toplumsallığın
küçültülmesi deniyor. Halk hiçbir şeye sahip olmasın, bir avuç insan tüm
kaynakları satın alsın, kâr etsin, toplum da yaşadığı bu coğrafyanın kendisine
bahşettiği tüm kaynakları gitsin bu bir grup insandan satın alarak kendisi
fakirleşsin!
Şimdi, bu söylediğimiz için
hemen yarın bize “servet düşmanı” mı diyeceksiniz? Şimdiden cevap verelim: Biz
servetin düşmanı değiliz, biz o servetin sahibi halkız. Siz bizden o serveti
çalıp gasbediyor ve utanmadan bize geri satıyorsunuz. Biz işte bu düşüncenin,
bu sistemin düşmanıyız. Bir avuç insana peşkeş çektiğiniz o servet halkın
servetidir. Yaşanmış Sovyetler Birliği örneğini ısıtıp ısıtıp önümüze
getirmeyin. Sovyetler Birliği’nin yanlış uygulamaları sizin haklı olduğunuz,
kapitalizmin doğru olduğu anlamına gelmez. Sovyetler Birliği de halkı
kaynakları yönetmekten menetti. Sizin de yaptığınız aynı şeydir. Biz, bırakın,
sahip olduğumuz kaynakları halk olarak biz yönetelim, üreten biziz, karar veren
de biz olalım diyoruz.
Son olarak şuna değinmek
istiyorum: Biliyorsunuz, ABD, Orta Doğu’nun önüne Türkiye üzerinden bir rol
model koymak istedi. Buna da “ılımlı İslam” dedi ve AKP projesini hayata
geçirdi. Bugün artık açığa çıktı ki “ılımlı İslam” denen şey aslında piyasa
İslam’ı. Yani serbest piyasa anlayışının “komşusu aç olanın kendisi toksa kabul
edilemez” diyen eşitlikçi İslami anlayışa hâkim kılınmasını sağlamak; İslam’ı
felsefesinden, doğasından uzaklaştırıp, sadece ibadet etmeyi öne çıkarmak ve
insanları her türlü liberalizm çirkefliğinin içinde namaz kılarak kurtulabileceğine
inandırmak. Ne yazık ki başardılar da. Son dönemde sıkça yeni bir nesil
yaratmaktan söz ediyorlar. Bunun adına da “dindar nesil” diyorlar. Dün
haberlerde -hepiniz izlemişsinizdir- bu neslin ilk örneğini canlı canlı gördük.
İki genç soyguncu bir marketi soymaya giriyor, marketin güvenlik kamerası
çekimde; hırsızlık yapıyorlar, yüzleri kapalı, malları, kutuları topluyorlar. O
sırada büyük bir ihtimalle sabah ezanı okunuyor, ezan okunduğu için büyük bir
saygıyla duruyorlar, ezan okunurken hırsızlık yapmıyorlar çünkü günah. Bir de
"Allah’ım bize yardım et" diye dua okuyorlar; ezan bitince kaldıkları
yerden hırsızlığa devam ediyorlar. İşte yeni ekonomik modelimizin eskisinden
farkı. İşte “ılımlı İslam” denen piyasa İslam’ı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir gün talancı kapitalist sistemin bu coğrafyadan köklerinden
söküleceğine, atılacağına, Türkiyeli halkların yaşadıkları bu coğrafyadaki tüm
kaynakların nasıl yönetileceğine ilişkin tüm kararları kendilerinin alacağına;
üretimi, ezilen cinsi, emeği, eşitliği ve özgürlüğü halkların mücadelesinin bu
topraklara hâkim kılacağına inancımla sizleri selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Ayna.
Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan.
Buyurunuz Sayın Aydoğan. (BDP
sıralarından alkışlar)
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına Maliye
Bakanlığı gelir bütçesi üzerine partimin görüşlerini ifade edeceğim. Öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşlerimizi ifade etmeden
önce, Maliye Bakanımız burada… Teşekkür ediyorum burada olduğu için ve bizleri
dinlediği için. Teşekkür ediyorum çünkü bazı bakanlar maalesef, kendi bütçeleri
görüşülürken muhalefet partilerinin görüş ve düşüncelerini dinlemiyorlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hepsi
buradaydı.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Hepsi buradaydı, hepsi. Sen burada yoktun.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) –
Bir dakika, ben açıklayacağım.
Bir gün önce, evet, Avrupa
Birliği Bakanlığının bütçesi görüşülüyordu. Sayın Bakan, partimizin
milletvekili bakanlıkla ilgili görüş ve düşüncelerini açıklamadan önce kalktı,
geldi, önce kendi partisinin grup başkan vekilleriyle uzunca bir süre sohbet
etti -bu sırada arkadaşımız konuşuyordu- sonra o sohbeti bıraktı, geldi CHP’li
grup başkan vekili arkadaşlarla bir süre sohbet etti. Neredeyse konuşmasının
sonuna gelmişti, ben oturduğum yerden “Sayın Bakan, sizinle ilgili, bir
muhalefet partisi milletvekilli sizin bakanlığınızla ilgili görüşlerini
sunuyor, dinlemeniz gerekmez mi?” dedim. Yanıma kadar geldi –yani oturduğumuz
yere kadar- dedi: “Boş boş konuşuyorsunuz zaten, ne diye dinleyeceğiz sizi.”
dedim: Bunu söylemeniz için önce dinlemeniz gerekir. Dinleyeceksiniz ki
karşıdaki kişinin boş ya da dolu konuşup konuşmadığını anlayasınız. “Ben gerek duymuyorum.”
dedi.
Yani ben öncelikle bu
yaklaşımı eleştirdiğimi ve kabul etmediğimi ifade etmek istiyorum. Hele hele
Avrupa Birliğinden sorumlu bir bakana da asla yakışmıyor. Bir CHP’li
milletvekili arkadaş söylemişti herhâlde, dedi: “Siz bu yaklaşımınızla olsa
olsa Avrupa Birliğine girmemeden sorumlu bir bakan olursunuz.” Çünkü Avrupa
Birliğindeki en önemli şeydir yani bir demokrasi kültürüdür ve bu kültürü her
tarafa yaymaktır.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – O
boş gezenin boş kalfası olduğu için normaldir.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hiç
muhatap almayın.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) -
Kısaca böyle ifade edeceğim ve şimdi gelir bütçesi üzerine görüşlerimizi de
sizinle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe,
bir devletin gelirlerini ve giderlerini sistematik olarak gösteren bir rakamlar
yığını değildir. Bütçeler, hükûmetin sosyal ve ekonomik politikalarının
aynasıdır. Bir bütçeye bakarak hükûmetin halk yararına çalışıp çalışmayacağını,
toplumu üretici bir toplum olma yoluna sevk edip etmeyeceğini, hangi sınıfın
kalkınmasına hizmet edeceğini, halkın yaşam standardını yükseltip
yükseltmeyeceğini anlamak mümkündür. Bu çerçevede AKP Hükûmetinin hazırladığı
2013 bütçesine bakıldığında, üretim toplumu yerine tüketim toplumu yaratmak
istediğini, toplumun genelini değil sadece belli bir sınıfın zenginleşmesine
çanak tuttuğunu açıkça görebiliriz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmet bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını dolaylı
vergilerden oluşturmuştur. Dolaylı vergilerin yüksekliği gelir dağılımının daha
da derinleştiğine, vergi sisteminin işlerliğini kaybettiğine delalettir. Aynı
zamanda dolaylı vergilerin yüksek olması kayıt dışı ekonomiyi körükler. Halkın,
dar gelirlilerin bütçesine bu kadar çok yüklenildiğinde bireyler faturasız,
belgesiz mal alımı yaparak vergileri ortadan kaldırır. Böylece, hem dolaylı hem
de dolaysız vergi tahsilatı yapılamaz bir noktaya gelinir.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin
bütçeyi oluşturmak için bir politika olarak dolaylı vergilere yüklenmesi halka
karşı bir tutum aldığının göstergesidir aslında. Halkın zaten düşük olan alım
gücü, KDV ve ÖTV gibi vergilerle bugün daha da ağırlaşıyor, katlanılmaz bir
hâle geliyor. Parası olanlar, yüksek geliri olanlar, bu oranları hissetmese de
düşük gelirlilerce çok daha ağır bir şekilde hissedilmektedir. Uygulamada et,
süt, eğitim, sağlık harcamalarında KDV oranının yüzde 8; pırlanta, elmas, külçe
altın ve kıymetli taşlarda sıfır olmasının mantığı da açıklanmaya muhtaçtır.
AKP Hükûmeti, bütçedeki en
büyük kaynağı olan dolaylı vergileri arttırmak, kayıt dışılığı kontrol altına
almak için kredi kartı kullanımını yaygınlaştırmıştır. Bu sayede artık Türkiye,
tüketim kültürünün arttığı, toplumsal değerlerin dejenere olduğu bir toplum
hâline gelmiştir. Bugün mahkemelerde sürünen, kara listeye alınan kredi kartı
borçlu ordusu vardır. Mahkemelere düşen kredi kartı sahiplerine de “Ayağınızı
yorganınıza göre uzatın.” denilerek naçizane tavsiyelerde bulunulmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 bütçesinde görülen dolaysız vergi oranı da yüzde
30-35’tir. Türkiye’de insanların vergi ödemekten niçin kaçtıkları, vergi
ödemeye yönelik niçin gönüllü bir uyum içinde olmadıkları, Hükûmetin cevap
vermesi gereken bir konudur. Bize göre bunun nedeni adil bulunmayan vergi
algısıdır. AKP Hükûmeti esnafı ve tüccarı kendi yanında tutmak, seçmen
kitlesini korumak ve arttırmak için sık sık vergi affı ve cezalarda indirim
sağlayan uzlaşma sistemini kullanmaktadır. Bu durumun iyi niyetli, dürüstçe
vergisini ödeyen vatandaşlar üzerinde olumsuz bir etki yarattığı kesindir.
Ayrıca, vergilerin nerede
kullanılacağı vergi verecek kişi açısından da son derece önemlidir. Ödedikleri
verginin, toplumun ihtiyaç duyduğu alanlarda kullanılacağına inanılıyorsa ödeme
konusunda bir sıkıntı yaşanmayabilir. “Beklediği hizmeti alamayanlar,
ödedikleri verginin savaş harcamaları için kullanılmasını onaylamayanlar vergi
vermeye olumsuz bakabilirler ama vergi affından, ceza indiriminden yararlananlar
bize oy versin, bunlar bizim için yeter.” diyorsanız, ona da bizim diyeceğimiz
herhangi bir şey yok.
Değerli arkadaşlar, bütçe
yapımı, hem hazırlanış süreci hem de demokratik hukuk devleti iddiasının
uygulanabilirliği açısından, halkın sunduğu egemenlik kavramının ne şekilde
kullanıldığını doğrudan ortaya koyan bir mekanizmadır. Bütçe yapım sürecinde halkın
Meclise emanet ettiği yetkinin adil ve aynı zamanda şeffaf bir şekilde
kullanılması bu sürecin en temel dinamiğidir. Ancak Hükûmetin 2013 bütçesinde
şeffaflık ilkesine nasıl bağlı kaldığı ortadadır. Zira, AKP’nin 2002 yılında
iktidara gelmeden ve geldikten sonraki süreçte vadettikleriyle uyguladığı
politikalar arasındaki fark gündelik hayatta gün geçtikçe kendini daha fazla
hissettirmeye başlamıştır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye’de toplumsal adalet göstergelerinin en önemlilerinden biri olan bütçe,
maalesef, bu yıl da toplumsal adaletsizliği derinleştiren, bu adaletsizliği
yapısal olarak kuran ve uygulayan bir nitelikte olmuştur. Her şeyden önce, bu
bütçe, gerek gelirleri gerekse de giderleri boyutunda toplumun bütçe yapma
hakkına büyük bir saldırıdır. Bu bütçe toplumun büyük bir bölümüne sorulmadan
yapıldı ve katılımcılık ilkesi ihlal edilmiştir. Bu bütçe, kadınların her gün
yeniden yaşadıkları büyük adaletsizlik ve tarihsel ezilmişliklerini onaracak
bir şekilde yapılmamış, yine cinsiyetçi bir bütçe olarak ortaya çıkmıştır.
Bu bütçede şeffaflık ve kamu
kontrolü ilkeleri görmezden gelinmiş ve halka geçmiş yılın hesabı verilmeden
yeni bir bütçe yapılmıştır. Bu, aynı zamanda, halkın egemenlik hakkının
ihlalidir. Bu durum, iktidarın “Tek egemen benim.” gibi bir güç fetişizmine
sarılmasının da bir sonucudur. Halktan toplanan vergilerin nereye harcanacağı
halka sorulmamıştır. Bu sorulmadığı gibi, Sayıştay Yasası’nda yapılan
değişiklik ile halkın bu harcamaların nereye yapıldığını öğrenmesi de
engellenmiştir. Yapılan askerî harcamalar gizlilik önergeleriyle daha da
şaibeli hâle getirilmiştir. Bu yapılanlar toplumun bütçe yapma hakkına da bir
darbedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP iktidarıyla birlikte kavramlar da değişime uğramıştır.
Sosyal bir bütçede akla gelebilecek kavramlardan olan “yoksulluğun önlenmesi,
istihdamın arttırılması, gençlerin ihtiyaçları, kadınların sorunları” gibi
kavramlar yerini “faiz dışı fazla, bütçe dengesi, mali kural” gibi kavramlara
bırakmıştır. Bu böyle olunca da bütçede halkın ihtiyaçlarına cevap olabilecek
nitelikten çok, sadece belli siyasal ve ideolojik öncelikleri karşılayan bir
bütçe ortaya çıkmıştır. Bu öncelikler sermayenin hareket alanını rahatlatmak,
yine sermayeye servet transferi yapmaktır. Bütçenin oluşturuluş biçimi bu
tabloyu ispatlamaktadır çünkü Hükûmet, gelirlerin yüzde 85’ini vergi
gelirlerinden oluşturdu. Ancak bu vergilerin yüzde 91’i stopaj yani kaynaktan
kesme ile tahsil edildi. Bu stopajın yüzde 65’i ücretlilerden yani çalışan
emekçilerden alındı. Yani dolaysız vergilerin de çok büyük bir kısmı emekçiler
tarafından ödenmektedir. Bütün bunların yanında, 2 milyon civarındaki sermaye
geliri elde eden beyannameli mükelleften alınan gelir vergisinin toplam gelir
vergisi payı içindeki oranı yüzde 1 gibi komik bir rakamdır.
Değerli arkadaşlar, AKP
Hükûmeti döneminde vergi yükü sermayenin üzerinden alınarak adım adım
emekçilerin sırtına yıkıldı. Gelir vergisi tarifesi 6 basamaktan 4’e
indirilerek artan oranlılık etkisizleştirildiği gibi, en tepede gelir edinenlere
uygulanan vergi oranı yüzde 45’ten önce yüzde 40’a, sonrasında da yüzde 35’e
indirildi. Keza kurumlar vergisi oranı yüzde 33’ten önce yüzde 30’a, sonra da
yüzde 20’ye düşürüldü.
Bütün bunların sonucunda,
dünyanın hemen hiçbir yerinde görülemeyecek düzeyde adaletsiz bir vergi yükü
dağılımı ortaya çıktı. Buna göre, bir asgari ücretli net gelirinin yüzde
70’i, brüt gelirinin yüzde 50’si
oranında vergi ve prim yükü taşırken, bankaların efektif vergi yükü yüzde 5,
dev holdinglerinki ise yüzde 4’ü aşmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 bütçesi de öncekilerden farklı olmamıştır maalesef; yüzü
egemenlere ve sermayeye, sırtı ise halka ve ezilenlere dönük bir bütçe olarak
açığa çıkmıştır.
AKP iktidarının “zenginleşme”
ve “daha iyi bir maliye” olarak sunduğu tablonun altında yine emekçilerin kendi
dişinden tırnağından arttırarak kurduğu, yılların emeği olan KİT’lerin satışı,
aslında halkın olanın özel teşebbüslere âdeta hediye edilmesi yatmaktadır.
90’lı yıllarda mali denge amacıyla sürekli hâle getirilen ve halkı iliğine
kadar sömüren zamların yerini bu Hükûmet döneminde özelleştirmeler almıştır.
Özelleştirme politikalarının kısa vadede olmasa bile zamanla kamu ekonomisine
ve halkın cebine olan etkisi yansımaya başlayacaktır.
Bu zamana kadar yapılan 43
milyar dolarlık özelleştirmenin 35 milyar doları yani yüzde 81’i bu Hükûmet
döneminde gerçekleştirilmiştir. Halktan alınan vergilerle yaratılan sermaye ile
kurulan KİT’ler neoliberal politikaların sonucu olarak -kârlılık durumuna
bakılmaksızın- devletin sırtında yük olduğu gerekçesiyle yerli ve yabancı
kuruluşlara satılmıştır.
Özelleştirmede de denizin
sonu görünmüştür arkadaşlar. Hükûmetin bundan sonra kasasını nasıl dolduracağı,
bunu doldurmak için de nereleri satışa çıkaracağı açıkçası hepimiz için de bir
merak konusudur.
Değerli milletvekilleri,
sermayenin asıl sorumlusu olduğu krizlerin faturası halka çıkarılmaktadır.
Yine, Kürt sorununda AKP’nin yürüttüğü inkâr ve imha gibi 30 yıldır denenmiş ve
artık ortalama bir akıl ve deneyim düzeyinin dahi saçmalığını teslim ettiği politikaların
faturası da yoksul halka çıkarılmıştır. Sadece geçtiğimiz yaz, yaz aylarında
operasyon ve istihbarat faaliyetleri için maliyeden savaşa aktarılan ek bütçe
650 milyon liraydı. Bunlardan kaynaklı ortaya çıkan bütçe açıkları için ise
yüksek zam ve yine yüksek vergi oranları halktan alındı. Bu tablo, ülkenin
yoksullarının, emekçilerinin AKP iktidarı döneminde de, maalesef, değişmeyen
kaderi olmuştur.
AKP’nin –iktidarın-
muhalefete yönelik sürekli olarak kullandığı ideolojik hareket ettiğine dair suçlayıcı
tavrın anlamsızlığı bu verilerle çok daha net bir şekilde açığa çıkmıştır.
İdeolojik tutum ve davranış hiçbir zaman suçlayıcı bir ifadenin aracı olarak
kullanamaz. Bu konuda hiç kimse, hiçbir görüş ideolojilerden, dünya
görüşlerinden muaf değildir. Biz, kendi adımıza siyasal politik duruşumuzu, her
zaman her platformda açıkça ifade ettik, ediyoruz ve bundan da zerre kadar
imtina etmedik, etmiyoruz çünkü bizim ideolojik ve politik tutumumuz emekçiden,
yoksuldan, işsizden, hakkı yenilenden yani bir bütün olarak ezilenlerden yana,
onların hakkını hukukunu savunan bir tutumdur.
Bugün Hükûmet neoliberal
politikaların sürdürücüsüdür ve bu politikalardan sonuç almayı hedeflemektedir
fakat parası olandan az, yoksuldan, ezilenden çok vergi alarak sermaye
ideolojisinin siyasal temsilciliğini üstlenerek sonuç almak mümkün değildir. Bunu
hep birlikte göreceğiz değerli arkadaşlar.
İdeolojik davranmak kötü ya
da ayıp değildir. Asıl mesele, ideolojinin hangi kesimlerin çıkarlarına hizmet
ettiğidir. Kapitalizm halkların düşmanıdır ve bizim görevimiz de kapitalizme ve
bu ideolojiyi savunanlara karşı mücadele etmektir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Aydoğan.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN
TANRIKULU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün 2013 yılı bütçe ve kesin hesapları üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hem grubumuz hem de şahsım adına
Genel Kurulumuzu öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yıllık bütçeler hükûmetlerin ekonomik rehberidir ve kendi dinamizmini
oluşturabilmesi ve sürdürebilmesi açısından ihtiyaç duyduğu enerjinin de
siyasetteki karşılığıdır. Planlandığı aşamadan yasalaşma sürecine kadar gerek
ekonomik çevrelere gerekse vatandaşlarımıza güven ve huzur telkin etmelidir
bütçeler. Öbür yandan, bütçe yasası, kamu yönetiminin faaliyetlerinin hukuki
normlara da bağlandığı bir yasadır. Ancak bugün de görüşmelerini sürdürdüğümüz
2013 yılı bütçesi, yukarıda bahsetmiş olduğum bu niteliklerden oldukça uzak ve
sığ bir şekilde hazırlanmış bir bütçedir ve bu şekilde Genel Kurul gündemimize
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
başarısız 2012 yılı bütçesi rakamları çerçevesinde görüştüğümüz, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bütçesi de hükûmetin çevreye ve şehirciliğe verdiği önem
iddiasını da çürütmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
ve bağlı kuruluşu Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2013 yılı toplam bütçesi,
Orman ve Su İşleri Bakanlığının ancak dörtte 1’i kadardır. Bu bakış açısıyla
bakıldığı zaman, bakanlığın, gelişmiş ülkelerin en önemli gündemi olan çevre ve
şehircilik alanında yeterli bir katkı sunamayacağı da çok açıktır. Zaten, bu
söylediklerimizi ortaya koyan ve bir yerde itiraf eden ve Hükûmetin
görüşlerinin alınıp sayın komisyon sıralarında oturan bakanların da imzaladığı
ve Kalkınma Bakanlığının şu elimde gördüğünüz 2013 yılı bütçesinde de bu
itirafları satır satır görmemiz mümkündür değerli milletvekilleri.
Bu programda diyor ki: “Çevre
yönetiminde uygulama, izleme ve denetim konusundaki yetersizlikler önemli çevre
sorunlarına dönüşmektedir.” Ayrıca, yerleşim alanlarında düzensiz ve izinsiz
yapılaşma, yetersiz teknik altyapı, yüksek afet riski ve güvenlik sorunu gibi
hususların da yaşam kalitesini hâlen olumsuz etkilediği noktasında ciddi
eleştiriler var. Esasen bütün bu eleştirilerin temel nedeni, bunun altında
yatan sebep, çevre politikalarını oluşturma ve uygulamada görevli olan bütün
merkezî yerel kurum ve kuruluşların, geçtiğimiz on yıllık süreç içerisinde
kendi içlerinde yaşadığı yetki karmaşası değerli milletvekilleri.
Özellikle son dönemlerde
çıkartılan ve alelacele yapılan kanun hükmünde kararnamelerle görev ve yetki
karmaşası içinden çıkılmaz bir hâle getirildi. Çevre politikalarını uygulama
mekanizmaları, çok açıktır ki en başında yetkisi çok açık ve net ortaya
konulmuş bir Çevre Bakanlığı tarafından yerine getirilmeliydi ancak bugün
geldiğimiz noktada, Çevre Bakanlığı adım adım etkisizleştirilmiş, sürecin
sonucunda da başka bir yapıya dönüştürülmüştür. “Bilinçli bir bilinçsizlik
süreci” diye tanımlayabileceğimiz bu süreçte -on yıllık bu süreçte- Çevre
Bakanlığının önce Orman Bakanlığıyla birleştirildiğini görüyoruz. Daha sonra,
Çevre ve Orman Bakanlığına bir de Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ekleniyor ve
sonuçta, kentsel dönüşüm yapacağı iddiasıyla hantal, yönetilmesi güç “Çevre,
Orman ve Şehircilik Bakanlığı” diye bir bakanlık oluşturuluyor. Nihayetinde, en
son olarak da Çevre Bakanlığını ısrarla bir başka bakanlıkla birleştirme
arzusuyla hareket eden Hükûmet, ormanı bir kenara bırakıyor -çok değerli bir
başka sayın bakan uhdesine alıyor- şehirciliği de mutasyona uğratılmış hâliyle
alıp bugünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ortaya çıkıyor.
Değerli milletvekilleri,
mevcut iktidarın çevreyi korumak ve bu noktada oluşturmak istediği rant
düzenine engel olarak bilindiği için çevre koruma faktörleri, bugüne kadar
çevreyle ilgili pek çok konuda gelecek nesillerin yaşam haklarına ipotek koyan
bir yaklaşım görüyoruz. Hâlen ülkemizde 3.215 belediyenin yaklaşık yüzde 5’inde
-bakın sadece yüzde 5’inde- kanalizasyon sistemine rastlıyoruz ve bu
kanalizasyonların da sadece yüzde 1,5’unda arıtma tesisi var, ne malum çalışıp
çalışmadığı, onu da bilemiyoruz. Bir başka ifadeyle, bu kanalizasyon sularının
neredeyse yüzde 100’e yakını, yüzde 95’in üstündeki bir miktarı da akarsulara,
göllere, denizlere herhangi bir arıtıma tabi tutulmadan deşarj edilmekte.
Değerli milletvekilleri,
geçtiğimiz ay Katar’ın başkenti Doha’da Birleşmiş Milletlerin İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi 18’inci Taraflar Toplantısı yapıldı. Bakın, bu toplantı,
bizim, Türkiye’yi yöneten çevre yönetimi açısından o kadar başarısız geçti ki
bütün kayıtlara, zabıtlara baktığınız zaman, bunları orada satır satır bulmak
mümkün. Türkiye sera gazı salınımları bakımından bu toplantılarda, sera
gazlarını azaltma yönünde, aynı geçen toplantıda olduğu gibi maalesef yine
taahhütte bulunamadı. Dünya İklim Değişikliği Performans Endeksine göre 58 ülke
içerisinde sondan 5’inci sırada ülkemiz. Çevre konusundaki başarısız performans
bununla da kalmıyor. Özellikle çevre etkisi azaltımı konusunda 94 ülke
noktasında Türkiye 84’üncü sıradadır.
Değerli milletvekilleri,
diğer yandan Çevresel Etki Değerlendirme yani ÇED süreçlerinin, artık
şeffaflıktan uzak ve vatandaşımızla yeterince görüş alışverişinde bulunulmadan,
talep sahibi şirketlerin lehine sonuçlandığını da görüyoruz bu süreç içerisinde.
Yine, çok önemli bir çevre
felaketini İzmir Gaziemir’de bir süredir yaşıyoruz değerli milletvekilleri.
Âdeta Türkiye'nin Çernobil’i burası. 2008 yılına geçmişi uzanan bir kurşun
işletme tesisi çevreye verdiği zarar yönünden incelendiğinde, ilgililerce
maalesef oradaki araştırmaların üzeri örtülmek isteniyor.
Konu hakkında birden fazla
bakanlığımıza yazılı soru önergesi verdik ve maalesef onlardan henüz daha bir
cevap alamadık ancak şunu buradan, bu kürsüden söyleyebilirim: Bu konunun
ısrarla takipçisi olmaya devam edeceğiz çünkü gene İzmir’in daha değişik, başka
yörelerinde hava kirliliğinden dolayı veyahut toprakta oluşan ağır metal
kirliliğinin belirlenmesine yönelik çalışma ve verilerin bakanlıkta da
bulunmadığını tespit etmiş durumdayız.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde kentleşme, yanlış uygulanan politikalar sonucunda içinden çıkılmaz
hâle geldi. Bu sorunla baş etmenin en önemli yolu, günümüzde olduğu gibi işi
oluruna bırakarak ve üzerinde çalışılmadan, dikkatle planlama yapılmadan
çıkarılan kanun veya kararnamelerle çözümünden geçmemektedir. Sektörü çok iyi
bilen ve analiz eden meslek gruplarının hazırladığı çağdaş ve millî
değerlerimize uygun planlar doğrultusunda analitik bir sistem kurgusuna çok
acil olarak ihtiyaç bulunmaktadır.
AKP tarafından hazırlanan ve
yakın zamanda çıkarılan 6306 sayılı, afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesi hakkında bir kanun var biliyorsunuz. Bunun içerisinde, kendi
bütünlüğü içerisinde değerlendirildiği zaman, ülkemizin ilerideki on beş yirmi
yılının, geleceğinin ve kentleşme olgusunun temelinin de iyi kurgulanmadığını
çok açık göreceğiz.
“Kentsel dönüşüm, rantsal
dönüşüm yasası” diye bilinen bu 6306 sayılı Kanun’un yasalaşması sürecinde,
Milliyetçi Hareket Partisinin itiraz ettiği çok sayıda muğlak ifade bugün
sorunlar yaşanmasına neden olmakta ve eğer gerekli düzenlemeler yapılmazsa bu
sorunların da devam edeceğini düşünüyoruz. Bu duruma en iyi örnek, kanunda
yürütmenin durdurulamayacağına dair maddedir. Eğer sizin eviniz kentsel dönüşüm
kapsamında yıkılacaksa yıkım hakkında iptal kararı alıncaya kadar projenin
durdurulması kararını alamayacaksınız. Daha sonra, iptal kararını alıp
getirseniz bile eviniz çoktan yıkılmış olacak ve en fazla da bakanlığın
belirlediği tazminatı alabileceksiniz.
Diğer yandan, afet tehlikesi
nedeniyle herhangi bir kentimizde dönüşüm alanı içinde kalan bir yapı risksiz
de olsa uygulama bütünlüğü nedeniyle yıkılacak. O hâlde, bu alanlardaki
yapılara tek tek deprem risklerini tespit zorunluluğu getirerek insanları boşu
boşuna masrafa sokmaya niye gerek vardır.
Ülkemizde kentleşme konusunda
izlenen politikalarla afet riski gerekçe gösterilerek bütün kentlerimizin bir
rant aktarım alanı hâline dönüştürüldüğü ve hukuk devleti ilkesinin yerle bir
edildiği bir gerçekliğe doğru yol alıyoruz. Bu nedenle, 648 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile yeni çıkarılan Büyükşehir Belediye Kanunu
düzenlemelerinde yer alan ve imar affı anlamına gelecek olan düzenleme
arayışlarından da derhâl vazgeçilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, bir
başka önemli konu, cumhuriyet tarihimizde 1923-2002 tarihleri arasında
yabancılara satılan toprağımızdan kat kat fazlası son on yıl içerisinde
satılmıştır. Eskiden bir ilin en fazla binde 5’i oranında satılabilirken bu
oran yeni çıkarılan düzenlemelerle “Her ilin imarlı alanının yaklaşık yüzde 10’unu
geçemez.” diye mevcut iktidar tarafından değiştirilmiştir. Şimdi, bu manada
baktığımız zaman, birçok bölgede, birçok ilimizde; sayabilirsek, Hatay ilimizin
belki yarıya yakını, Konya ilimizin yaklaşık yüzde 7’si gibi bölgelerde
yabancılara satış olduğunu görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
çevre konusunda başarılı olabilmek için gerek yöneticilerin ve gerekse bütün
kesimlerin çevre korumayı gerçek anlamda özümsemeleri ve tabii ki
bilinçlenmelerine bağlı bir durum söz konusudur. Böyle baktığımız zaman,
maalesef, siyasi iktidar bakımından ülkemiz kötüye gidişin eşiğindedir. Bakın,
bugün işsizlikle ilgili bazı göstergeler de yayınlandı, yüzde 8,8’den yüzde
9,1’e bir yükseliş var eylül ayı itibarıyla. Hâlen çevre mühendisi olarak
yüzlerce kardeşimiz, gencimiz bakanlıktan görev bekliyor ve maalesef bakanlık
bunlara sırtını dönmüş durumda ve bu durumun 2013 yılı bütçesinde de böyle
olacağı belli.
Ülkemiz, bundan sonra bütün
yatırımlarında sadece ekonomik politikaları değil, çevresel ve sosyal çıkarları
da göz önünde bulundurmak zorunda. Ekonomiyle odaklandığımız yatırımlar
maalesef gerekli ilgili ve alakayı çevresel şartlar yönünden göremiyor değerli
milletvekilleri.
Kadastro hizmetlerinin
özelleştirilmesi anlamında 2009 yılında lisanslı harita kadastro büroları
kuruldu biliyorsunuz ve bakanlığın kaybettiği hukuki davalar yüzünden birçok
hizmet bu alanda belirsiz hâle geldi. Bu bürolar talebe bağlı olarak hizmet
verdikleri için, ücretlerini de afaki noktalara çıkarmış durumdalar ve
vatandaşlarımız eskiden bir aplikasyon işlemi için 40 ila 50 lira arasında bir
ücret öderken, bugün bu hizmet 180 liraya kadar ulaşmış durumda, bu ücreti
verir duruma gelmişler.
Bir başka önemli konu,
değerli milletvekilleri; 2013 Mayısında, TAKBİS diye adlandırdığımız projenin
TÜRKSAT’la yapılan anlaşması sona erecek. Ülkemizdeki tapuyla ilgili bütün
işlemlerin, bu sistemin bir saat durması sonucunda yaratacağı olumsuz etki
yüzünden Mayıs 2013 sonrasında ne yapılacağı, nasıl bir planlama yapılacağı
kamuoyuyla buradan paylaşılmak zorunda. Ayrıca, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğümüzün TÜRKSAT‘a ne kadar borcu var, bunu da bilmek durumundayız
değerli milletvekilleri.
İklim değişikliği ve ekolojik
yıkımın Türkiye üzerindeki maliyetleri önümüzdeki on yıl boyunca çok yüksek
olacak sayın milletvekilleri. Biz, çevre konusuna gerekli önemin verilmesini ve
hassasiyetin eskisinden katbekat daha fazla olmasını düşünüyoruz.
Çevre ve şehircilik alanında
maalesef yetersiz gördüğümüz bakanlık bütçesiyle ilgili görüşlerimizin dikkate
alınacağını umarak hepinizi tekrar saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanrıkulu.
Manisa Milletvekili Erkan
Akçay…
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve Gelir
İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bütçe kanunu, gelirlerin toplanmasına, giderlerin yapılmasına izin ve yetki
veren bir kanundur. Bütçe, bir ülkenin mali, ekonomik, sosyal ve siyasal bir
aynasıdır ve bütçe kanunu aynı zamanda hükûmetlerin tercihinin de bir
yansımasıdır. Bütçeye bakınca hükûmeti görürüz. Bütçe millet malıdır ve
hükûmetlere emanettir. Gelirler milletten toplanmaktadır; harcamalar ülkeye,
millete, devlete yapılmaktadır. Daha doğrusu, öyle olması gerekir.
2013 yılı bütçesi aynı zamanda
2012 yılıyla bir hesaplaşma ve yüzleşme bütçesidir. 2013 bütçesi, ekonominin
yapısal problemlerinin derinleştiği bir ortamda hazırlanmıştır.
Orta vadeli programın
hazırlanmasındaki gecikmeler, öngörü hataları, tutmayan hedefler, bir türlü
gerçekleşmeyen gerçekleşme tahminleri, her hedefin her tahminin sürekli revize
edilmesi, hatta revizenin de tekrar revize edilmesi… Yani revize ede ede revizyonist
oldunuz.
Üçüncü çeyrek büyümenin de
1,6 olarak çıkması hepsinin tuzu biberi oldu. Orta vadeli program ve bütçe
öngörüleri şimdiden ve hepten çökmüştür. Artık OVP üzerinden bir yoruma
gidemeyiz, OVP’yi konuşmak fuzuli bir gayret olur. Bütçenin hazırlık aşamasında
ortaya çıkan bu durum, bütçenin görüşülmesi ve uygulanması süreçlerini de
sakatlamıştır.
Değerli milletvekilleri, AKP
hükûmetleriyle geçen on yılda Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları çözülmek
bir yana, sorunlar giderek artmaktadır. Bu durum bütçeyi derinden ve olumsuz
şekilde etkilemektedir. Açıklanan her temel gösterge yapısal bozulmaları
göstermektedir.
Büyümedeki düşüş eğilimi
süreklilik kazanmıştır. Büyümenin dış tasarruflara bağımlılığı devam
etmektedir. Büyüme oranı üçüncü çeyrekte 1,6 çıktı ve bütün tahmin ve hedefler
geçersiz hâle geldi, yıl sonu 2,5 çıkarsa hepimiz sevineceğiz.
Bütçe açıkları giderek
artmaya başlamıştır. Türkiye ikiz açığı, hatta üçüz açığı tartışmaya
başlamıştır.
Dolaylı vergilerde artış
vardır. 2012’de 66,9 olan dolaylı vergi, 2013’te 68,7’ye yükselmektedir. Bir
yıl içinde halkın üstüne 3 defa yüksek oranlı zamlar âdeta dolu gibi yağmıştır.
Enflasyon artışı hız
kazanmıştır, hedefin daima yüzde 50 üzerinde gerçekleşmektedir.
Sanayi üretiminde düşüşler
görülmektedir. Kapasite kullanım oranları düşmektedir. İmalat sanayisinde
teknoloji yoğunluğu düşüktür. Ara malı ithalatına bağımlılık artmaktadır.
Yüksek cari açık devam etmektedir.
1923-2002 arasında, seksen
yılda, 42 milyar dolar cari açık veren Türkiye, AKP’nin on yılında 335 milyar
dolar cari açık vermiştir. Türkiye tasarruf yapamaz hâldedir. Yurt içi
tasarrufun millî gelire oranı, 2002’deki 18,6’dan 14,3’lere kadar düşmüştür,
kamu dengeleri iyi değildir.
Merkez Bankası Reel Kesim
Güven Endeksi azalıyor. Çekte sorunlar artarak devam ediyor. Çiftçiler
neredeyse üretim yapamaz hâle gelmiştir.
Hükûmetin bu son
dönemlerindeki bazı çelişkilere de dikkatleri çekmekte fayda görüyorum.
Büyümedeki hızlı düşüş cari açığı aynı oranla azaltmamaktadır. Büyümenin bir
sonucu olan cari açığın aynı zamanda üretim yapısındaki bozulmanın da bir
sonucu olduğu yeni yeni anlaşılmaktadır. Birkaç yıl öncesine kadar, ancak
yüksek cari açıkla büyürken şimdi yüksek cari açığa rağmen büyüyememe
gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yüksek cari açığa yüksek bütçe açıkları da
eklenmeye başladı. Cari açık biraz düşüyor, bütçe açığı daha fazla yükseliyor.
Büyümedeki büyük düşüşe rağmen işsizlik oranının azaldığını söyleyen resmî
açıklamalar bizi gerçekten şaşırtmaktadır. 2011 yılında Türkiye yüzde 8,5
büyüdü, işsizlik de yüzde 9,8; 2012’de büyüme 3’üncü çeyrekte 1,6 ya düştü,
işsizlik de 8,8’e düştü; bugün itibarıyla da 9,1 olarak, eylül ayı itibarıyla,
işsizlik açıklandı. Sizce bu işte bir çelişki veya bir sihirbazlık yok mu? Hem
büyüme düşüyor hem işsizlik düşüyor. Bu nasıl oluyor? Bu konuda Hükûmetin
mutlaka bir açıklama yapması gerekmektedir.
Ekonomide büyüme ve durgunluk
gibi birbirine aykırı iki anlayışın aynı Hükûmet üyeleri tarafından gaz-fren
tartışmalarıyla tavsiye edilmesi ekonomi yönetimindeki uyumsuzluğu
göstermektedir. AKP’nin on yılının yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 5, on
yılda toplam yüzde 50 yapar, bunu kümülatif alırsak biraz daha yükselir.
İktidar diyor ki: “2002 yılında millî gelir 3.492 dolardı, biz bunu 10.873
dolara çıkardık yani 3 kat artırdık.” On yılda yüzde 50 civarında büyüme var
ancak “3 katı katlanan bir millî gelir var.” diyorsunuz. Bu nasıl oluyor? 2013
Programı’na baktığımızda görüyoruz, sayfa 16. 1998 sabit ve gerçek fiyatlara
göre 2002 yılında kişi başına gelir 4.225 dolar, 2012 yıl sonu için bu 6.089
dolar yani aslında sadece yüzde 43 artmış. Millî gelirde, gayrisafi yurt içi
hasılada yabancıların parası da var yani bir nevi, el parasıyla düğün
yapılmaktadır.
Sayın Hükûmet, isterseniz
“Millî geliri 5’e katladık.” deyiniz. Bizce pek bir mahzuru da yok, anlamı da
yok çünkü. Yalnız, bu millî gelir artışını vatandaşımız kendi cebinde, yaşam
kalitesinde ve refah düzeyinde görememektedir. Gerek Sayın Başbakan gerekse
Sayın Maliye Bakanı bütçe sunumlarında, konuşmalarında satın alma gücüne
ilişkin bazı mukayeselerde bulundu ve tablolar hâlinde, bazı ücretlerle, örneğin
asgari ücretle bazı ürünlerin satın alma miktarları 2002-2012 yılı itibarıyla
mukayese edildi ve bu sunumda denildi ki: “Asgari ücret 2002 Aralıkta 184 Türk
lirası idi, 2012 Aralıkta 740 Türk lirasına çıktı ve asgari ücreti yüzde 301
oranında artırdık.” diyorsunuz. Evet, 2002 Aralıkta asgari ücret 184 liraydı
ama 2003 Ocakta asgari ücret 226 Türk lirasıydı, bunu dikkate almıyorsunuz.
Bunu da anlayışla karşılayalım ancak bu hesapla kendinize hemen yüzde 22
avantaj sağlıyorsunuz, bunu da not edelim.
İkinci olarak, şimdiki asgari
ücrete, yani 740 liraya 66 lira tutarında asgari geçim indirimini de dâhil
ederek “740 lira” diyorsunuz. Buradan da kendinize yüzde 9 avantaj
sağlıyorsunuz, buna da tamam ama 2002’nin 184 Türk lirası tutarındaki asgari
ücretinde de yaklaşık yüzde 5 tutarında vergi iadesi vardı, bunu hiç dikkate
almıyorsunuz. Bu, biraz fazla insafsızlık oluyor.
Neyse, bu konunun üzerinde
fazla durmayalım. Gelin, bir de şöyle bir hesap yapalım; bence asıl yapılması
gereken hesap o. “2012 Kasımında 740 TL asgari ücretle 289 kilogram ekmek, 316
litre süt, 30 kilogram et, 236 kilogram mercimek, vesaire alınabiliyor.” demek,
aslında, üreticinin perişanlığını da bir başka şekilde itiraf etmek demektir.
Üretici, sütünü sudan ucuz satıyor ve kazanamıyor. Çünkü, girdi maliyetleri çok
yüksek. İkincisi de, bu mukayeselerle açlık ve yoksulluk sınırları görmezden
geliniyor, bunları görmezden gelemeyiz. Açlık sınırı bugün 958 lira, yoksulluk
sınırı 3.120 Türk lirasıdır. Bu mukayeseyi de mutlaka yapmamız gerekir.
Değerli milletvekilleri, biz
kendi mukayesemize devam edelim. 2002’de 184 Türk lirası asgari ücretle 6,5
adet çeyrek altın alınabiliyordu, şimdi ise 4,3 adet çeyrek altın alınabiliyor;
neredeyse yarı yarıya bu çeyrek altın alımında azalma var.
Diğer bir husus, 2002’de 3,5
kilogram buğdayla 1 litre mazot alınabiliyordu, şimdi ise 7 kilogram buğdayla 1
litre mazot alınabiliyor. 2002’de 1 kilogram veya 1 kilogram 100 gram kuru üzüm
satarak Manisalı çiftçi 1 litre mazot alabiliyordu; şimdi 1,5 kilo kuru üzüm
satarak 1 litre mazot alabiliyor. 2002’de 2 kilogram pamukla 1 litre mazot
alınırken şimdi 3 kilogram pamukla 1 litre mazot ancak alınabiliyor. 2002’de
4,5 kilogram mısırla 1 litre mazot, şimdiyse 7 kilogram mısırla 1 litre mazot
alınabiliyor.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin
yaptığı bu propaganda bir zamanlar televizyonlardaki gazoz reklamı gibi,
reklamda diyor ki: “İmaj hiçbir şeydir, susuzluk her şeydir.” Bu imajı
ilanihaye sürdürmek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamın geri kalan bu bölümünde de Maliye Bakanlığı çalışanlarının bazı
sorunlarına kısaca temas etmek istiyorum.
Maliye Bakanlığında çalışma
barışı ve huzur bozulmuştur değerli arkadaşlar. Çeşitli birimlerde 27 bin
civarında şef, memur, veri hazırlama kontrol işletmeni, yoklama memuru,
tahsildar, icra memuru çalışmaktadır. Bunların bir kısmı iki yıllık yüksekokul,
bir kısmı maliye meslek lisesi ve maliye kursu mezunudur. Bu personelin büyük
çoğunluğunun hizmet süreleri on beş yılın üzerindedir ancak bu personelin
hizmetleri, verimlilikleri ve yeterlilikleri hiç dikkate alınmamaktadır. Aynı
birimde, aynı serviste, yan yana masalarda, aynı işi aynı sorumlulukla
yaptıkları hâlde, çalışanlar arasında büyük ücret farklılıkları bulunmaktadır.
Bu ücret farklılıkları 1.000-1.200 lira arasında olabilmektedir. Bu, eşit işe
eşit ücret ilkesine aykırıdır ve haksızlıktır. Bu, eşit işe eşit ücret değil,
eşit unvana eşit ücret uygulamasına dönmüştür. Bu bahsettiğim personel
yaptıkları işin uzmanıdır ancak öğrenim durumları dört yıllık olmadığı için uzmanlık
sınavlarına girememişlerdir. Bu çalışanların hakları hakkaniyete uygun bir
formülle mutlaka verilmelidir ve özlük hakları düzeltilmelidir. Maliye
Bakanlığında Gelir İdaresinde çalışan müdür, vergi dairesi müdürü ve müdür
yardımcısı, gelir uzmanı, şef ve memurların özlük hakları bir karmaşaya
dönmüştür. Vergi incelemelerinin yaklaşık yüzde 40’ı vergi dairesi müdürleri
tarafından yapılmaktadır. Vergi davalarında savunma yaparak dava dosyasını
takip eden vergi dairesi müdürleridir. Bunlar, uzlaşma komisyonu başkanıdırlar,
“muhasebe yetkilisi” ve “sayman” sıfatıyla Sayıştaya hesap vermektedirler.
Çalışanların ve idarecilerin bu sorunları çözülmezse etkin ve verimli bir vergi
dairesi sağlanamayacağı gibi, şevk ve heyecanı kırılmış çalışanlardan oluşan
bir kadro ile 5345 sayılı Kanun’la hedeflenen görevlerin gerçekleşmesi mümkün
olmayacaktır.
Bu düşüncelerle, muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akçay.
Tekirdağ Milletvekili Bülent
Belen.
Buyurunuz Sayın Belen. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı bütçesiyle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Kamu İhale
Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, 57’nci Hükûmet tarafından
yasalaştırılmış fakat AKP hükûmetlerince on yılda 57 defa değiştirilerek
istisna ve muafiyet sayısı 6’dan 60’a çıkarılmıştır. İstisna ve muafiyetlerin
bazıları özellikle dikkat çekmektedir. Bunlar, FATİH Projesi, Marmaray, demir
yolları, hızlı tren ihaleleri, BOTAŞ alımları, MİT, MASAK, spor federasyonları
ve kömür dağıtımı ihaleleridir. Şu anda, kamu ihalelerinin sadece yüzde 4’ü
kurumun denetimine tabidir. Bu istisna ve muafiyetlerden dolayı kurum ve kanuna
tabi olmak bir istisna hâline gelmiş, kurumun varlığının bir önemi kalmamıştır.
Gelir bütçesine gelince, 2013
yılında yüzde 4 büyüme ve yüzde 5,3 enflasyon hedeflenmiş, buna karşılık vergi
gelirlerinde yüzde 14 artış öngörülmüştür. Bu da önümüzdeki yılda Hükûmetin
adil bir vergileme olmayan dolaylı vergileri artıracağını ve kümesteki
tavuklara da daha büyük yumurta yumurtlatma zorunluluğu getireceğinin
işaretidir.
Maliye Bakanlığı, Gelir
Vergisi ve Vergi Usul Kanunu başta olmak üzere, temel vergi kanunlarının yeni
baştan düzenleneceğini açıkladı. Umarım ki bu düzenlemeler yapılırken,
Bakanlığın ücretsiz ve kadrosuz elemanı gibi gördüğü mali müşavirlerin üst
kuruluşu olan ve benim de mali müşavir olarak üyesi olduğum TÜRMOB başta olmak
üzere uygulayıcıların görüş ve önerileri dikkate alınır, çünkü biliyoruz ki
uygulamayı yapanların, sorunları yaşayanların görüş ve düşünceleri bu
düzenlemelere yansıtılmadığı sürece sorunlar çözülemiyor, aksine katlanarak
artıyor.
Yeni Türk Ticaret Kanunu’yla
ülkemizde, dünyada örneği olmayan, hem düzenleyen hem denetleyen, tüm yetkileri
elinde bulunduran Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
oluşturuldu.
Bu kurum, ülkemizde muhasebe,
finansal raporlama, bağımsız denetimin yaygınlaşması için var olan bir kuruluş
olması gerekirken, kuruluş sebebi olan gözetim görevinden ziyade, kendini
meslek örgütü yerine koyarak yeni bir mesleki kuruluş gibi çalışmalara
yoğunlaşmaktadır.
Bizler, burada ne kadar
mükemmel düzenlemeler yaparsak yapalım, bu düzenlemeleri hayata geçirmekle
görevli kurumlar görevlerini yerine getirmezse uygulama ayağında büyük sorunlar
ortaya çıkabiliyor.
Ticari hayatımızı
ilgilendiren vergi mevzuatının ve sosyal güvenliği ilgilendiren düzenlemelerin
ülkemizde uygulayıcısı mali müşavirlerdir. Bu tür düzenlemelerde, TÜRMOB’un yirmi
üç yıllık bilgi ve deneyiminden istifade edilmesi ve iş birliği içinde
tecrübelerinin paylaşılması gerekir. 84 meslek odası ve 89 bin üyesiyle TÜRMOB,
Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin hazırlık aşamasından itibaren yer almalıdır.
Muhasebe mesleğinin üst birliği olarak uluslararası uygulamalarda TÜRMOB’la
istişare hâlinde bulunulması ve uygulamanın birlikte yürütülmesi gerekmektedir.
Bağımsız denetçi eğitim ve
sınav organizasyonları ayrı ve özel bir eğitim, deneyim gerektiren konulardır.
Bu deneyim yirmi üç yıllık staj, sınav ve eğitim uygulamaları ile TÜRMOB da
mevcuttur. Kamu kurumları ve üniversitelerin yanı sıra eğitimi verecek
kurumların arasına yirmi üç yıldır eğitim veren TÜRMOB da alınmalı ve öngörülen
denetçilik sınavları mevcut uygulamada yürütülen mesleki yeterlilik
sınavlarında olduğu gibi TÜRMOB, Bakanlık ve üniversite temsilcilerinin
oluşturduğu bir komisyon tarafından yapılmalıdır.
Serbest muhasebeci, mali
müşavir ve yeminli mali müşavir mesleki yeterlilik sınavlarında hakkı dolan
aday meslek mensupları için ek sınav hakkı verilmelidir.
Serbest meslek
faaliyetlerinde katma değer vergisini doğuran olay tahsilata bağlanmalı, bu
çerçevede Gelir Vergisi Kanunu’nun 67’nci maddesi ile Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun 10’uncu maddesi arasındaki çelişkiyi düzeltici yasal düzenleme
mutlaka yapılarak, serbest meslek erbabının hizmeti karşılığı alamadıkları
hatta belki de hiç alamayacakları bir paranın KDV’sini ödemek zorunda
bırakılmaması sağlanmalıdır.
Mali müşavirlerin ücret
tahsilatı kolaylaştırılmalı ve müşteriyle arasında yapılan sözleşmenin
imzalandığı anda ödemenin bir belgeye bağlanması zorunluluğu getirilmeli ve bu
konuda Maliye Bakanlığı gerekli yasal düzenlemeyi yapmalıdır.
Gelir Vergisi Kanunu’nun
genel gider kavramı daha açık yazılmalı, serbest meslek faaliyeti ile ilgili
temsil, ağırlama giderlerinin gider yazılabileceği kanunda açıkça
belirtilmelidir.
Maliye denetim elemanlarının
mükellef nezdinde yürüttükleri incelemelerde ve özellikle tutanağın yazılması
aşamasında mutlaka meslek mensubunun bulunması sağlanmalıdır.
Mali tatil uygulaması olan
1-20 temmuz tarihleri arasında idareye bağlı hiçbir birim mükellef inceleme
amaçlı turne programı yapmamalıdır.
Vergi hukukunda öteden beri
olan uzlaşma müessesesinin tamamı maliye elemanlarından oluşan uzlaşma
komisyonlarına en az bir üye TÜRMOB’a bağlı odalar tarafından
görevlendirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, AKP
hükûmetleri özelleştirme faaliyetlerinde de sınıfta kalmış ve yapılan
usulsüzlükler, yolsuzluklar sebebiyle, bütçesine koyduğu hedefleri
tutturamamıştır. Hükûmet son on yılda, başta TELEKOM, TEKEL, rafineriler,
elektrik, sigara, alkol, tuz, limanlar ve diğer sektörlerdeki hemen hemen tüm
kamusal varlıkları hızla ve ölçüsüz bir şekilde, yerli-yabancı ayırmadan
özelleştirmekte, millî kuruluşlar böylece yerliden yabancıya doğru el
değiştirmektedir. Başarısız özelleştirmenin son örneği, köprüler ile birlikte
2000 kilometre otoyolun bugün ihaleye çıkılması şeklidir. Bu ihalenin hazırlık
sürecinde Sayın Maliye Bakanımızın kontrol edemediği Özelleştirme İdaresi tam
anlamıyla çuvallamış ve ihale açıldıktan sonra, teklif alınıncaya kadar
şartnamede 6-7 defa değiştirme yapılmıştır. Mademki hazır değilsiniz neden bu
kadar aceleyle ihaleye çıkıyorsunuz ve yerli-yabancı tüm yatırımcıların alay konusu
hâline geliyorsunuz? Bu acele neden? 2012 yılı bütçesindeki açıkları kapatmak
için mi? Özelleştirme İdaresi burada Sayın Bakanı ve Hükûmeti yanlış
yönlendirmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Osmanlı Devleti’nin son döneminde, sarayın ve devletin borçlarını ödeyebilmek
için başvurulan borçlanmalar neticesinde kapitülasyonlar ilan edilmiş ve bu
kapitülasyonlar Osmanlı Devleti’nin sonunu getirmiştir. Böyle devam ederse, tüm
işletme hakkı devirleri, imtiyaz sözleşmeleri ve özelleştirmeler Hükûmetin “AK”
kapitülasyonları olmaya adaydır. Bu çok tehlikeli bir gidiştir ve ölçü
kaçırılmaktadır.
Özelleştirmede amaç, devletin
ekonomiye doğrudan müdahalesinin sınırlandırılması, verimliliğin artırılması,
ekonomide rekabet ortamının tesisi, kamu maliyesi üzerindeki yükün
hafifletilerek kaynakların etkin kullanılması, üretim ve istihdam artışının
sağlanması, teknoloji transferi ve ihracat kapasitesinin geliştirilmesi,
sermayenin tabana yayılmasıdır. Bu mantıkla yapılan özelleştirmeye Milliyetçi
Hareket Partisi de karşı değildir. Parti programında özelleştirmeyle ilgili
yaklaşımını da net bir şekilde ortaya koyan Milliyetçi Hareket Partisi, üretim
ve istihdam artışı sağlayan, halka arz yöntemiyle yapılan ve mülkiyetin tabana
yayıldığı, satış sonucunda bu kuruluşlarda çalışanların mağdur edilmediği bir
özelleştirme politikasını da her zaman desteklemiştir. Ancak, Milliyetçi
Hareket Partisi özelleştirmeler sonucunda yeni tekellerin oluşması, stratejik
kuruluşların yabancılara satılması, şeffaflıktan uzaklaşılması, kamu üzerinde
yük teşkil etmeyen kuruluşların satılmaması konusunda hassastır. Bu
hassasiyetler başta AKP olmak üzere bazı çıkar çevrelerini de rahatsız
etmektedir.
Özelleştirme politikalarında
dikkat edilmesi gereken bir nokta da öncelikle halka arz yoluyla özelleştirme
sisteminin uygulanması, sermayenin tabana yayılmasıdır. Devlet tekellerinin
yerini özel sektör tekellerinin almasını önleyecek piyasa düzenleyici
çalışmalar etkinleştirilmeli ve rekabetçi piyasaların oluşması sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime burada son verirken sizi, Genel Kurulu ve büyük Türk milletini
saygıyla selamlar, 2013 yılı bütçesinin hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan
niyaz ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Belen.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Soydan.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
SERDAR SOYDAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağlıklı bir yaşamın
sürdürülebilmesi sağlıklı bir çevreyle mümkündür. İnsanoğlunun yeryüzünde
yaşamaya ve kendisine ait bir çevre oluşturmaya başlamasından bu yana insan ve
doğa arasındaki denge gittikçe bozulmuştur. Özellikle sanayileşme sonrası
ekolojik dengeyi süratle bozarak çevre sorunları yaratan insan, bu sorunların
kendi yaşamını, kendi sağlığını olumsuz yönde etkilemesi üzerine çevreyi
korumanın gerekliliğini kavramıştır. Bu nedenle, öncelikle çevreye, toprağa,
suya, havaya bakış açımızı ve anlayışımızı değiştirmek, yenilemek zorundayız.
Sayın milletvekilleri,
gelişmiş toplumlardaki çevre ve doğa bilincinin toplumumuzda yerleşmesi
konusunda öncelikli olarak ilgili Bakanlığa ve hepimize görevler düşmektedir.
Hepimizin bildiği bir Kızılderili atasözü “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok
olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlayacak.” der. Yaşamı yok eden, doğal varlıkların önemini ve değerini
görmezden gelen, insanlığın devamı için zorunlu olan toprağı ve suyu kaybeden
toplumlar yok olmaya mahkûmdur. Doğal kaynaklarını yok eden bir toplum gıdasını
üretemez ve kendi yaşamını kendisi sonlandırır. Hem doğamızı korumanın hem
açlıkla mücadele etmenin hem de kaliteli ve güvenli gıdaya ulaşmanın yolu
doğayla bütünleşik ve sürdürülebilir bir yaşam kurmaktır. Atalarımızın
“Toprağını hor gören yarınını zor görür.” sözünü hiç unutmamalıyız. Bugün
hiçbirimizin yüzleşmek istemediği bir çalışmanın sonuçlarını paylaşmak
istiyorum: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne göre dünya genelinde 1
milyar insan kronik açlık çekiyor ve her gün 10.000’den fazla insan açlıktan
ölüyor.
Sayın milletvekilleri,
hükûmetin uygulamaları ve AKP’nin çevre ve doğa anlayışı sonucu ülkemizin dört
bir yanında yaşanan çevre felaketleri geleceğimizi tehdit etmektedir. Çevreyi
yok sayan acımasız ve vahşi sermayenin öncülüğünde, topraklarımız, suyumuz ve
havamız yani geleceğimiz yok edilmektedir. HES’ler Karadeniz Bölgemizin kanayan
yarası olmuştur. Plansız ve yanlış yerlerde kurulan HES’ler endemik bitkilerin
yaşamını sonlandırıyor, dereleri kurutuyor, dereler akmaz hâle geliyor.
Trakya’da Ergene Nehri’nden zehir akıyor. Sanayi atıkları bölgede ciddi tehdit
oluşturuyor. Turgutlu Çaldağ’da maden şirketleri dünyanın en verimli
topraklarını ve ormanlarını yok ediyor. Afyon Beyyazı’da taş ocakları halkın
sağlığını tehdit ediyor. Balıkesir Balya’da seksen yıl önce yapılan maden arama
faaliyetleri seksen yıl sonra yani bugün hâlâ yaşamı tehdit ediyor. Küçük
Menderes Nehri’ndeki kirlilik biyolojik çeşitliliği ve bölgede yaşayanların
sağlığını tehdit ediyor. Dünyanın eşsiz doğa cenneti Kazdağları uluslararası
maden şirketlerinin istilasına uğramıştır. Bölgede 2,5 milyon insanın temiz su
temin ettiği, milyonlarca üreticinin geçimini sağladığı tarih ve kültür cenneti
Kazdağlarındaki tahribat her geçen gün, her geçen dakika daha da artıyor.
Gelişmiş ülkelerin kendi ülkesinde kurulmasına izin vermediği eski teknolojiye
sahip çimento fabrikaları, demir çelik fabrikaları, termik santraller çevreyi
acımasızca tahrip etmektedir.
Sayın milletvekilleri,
dünyanın ve ülkemizin kötü günler yaşamaması ve doğal kaynaklarımızı bir daha
geri dönmeyecek şekilde kaybetmemek için mücadele etmeliyiz. 7’den 70’e tüm
toplumda ve tüm kurum ve kuruluşlarda yeni bir anlayış, yeni bir bakış açısı,
çevre bilinci yaratmak zorundayız ama bu anlayış, kesinlikle, AKP’nin on yıldır
sahip olduğu anlayış olmamalıdır.
Sayın Başbakan bir saat on
dakikalık bütçe görüşmesinde çevre ve çevre bilinci hakkında hiçbir şey
söylemediği gibi, 6.658 kelimeden oluşan konuşmasında bir kelime bile çevreye
değinmemiştir. Sayın Başbakan çevreyi ya unutmuş ya da soluduğu havayı, içtiği
suyu, beslendiği toprağı yok sayıyor veya “çevre” deyince aklına yakın çevresi
ve yandaşları geliyor.
Sayın Başbakana önerimiz
yakın çevresiyle birlikte dünyanın eşsiz coğrafyası, oksijen deposu
Kazdağlarını, Kazdağlarında yaşayan vatandaşlarımızı bir kez olsun ziyaret
etmesidir. Sayın Başbakanın hiç şüphesi olmasın Kazdağlarında yaşayanların
misafirperverliği, dünyanın öteki ucundaki sultanlardan daha sıcak ve daha
candan olacaktır. Ama dikkat etsin, Ekonomi Bakanı gibi, Kazdağlarında maden
arayan firmaların tahsis ettiği uçakla gelmesin.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
“Su hayattır” diye kampanyalar yapıyor ama unutmayalım ki bu kampanyaları yapanların izniyle 1 gram altın
çıkarmak için 3 ton su harcanıyor ve bu su, siyanürle zehirlenerek doğaya
salınıyor. Yani AKP Hükûmeti, bir yandan “Su hayattır” diyor öte yandan sadece
1 gram altın için 3 ton suyu zehirleyerek doğaya bırakıyor, yaşamı tehdit
ediyor.
Sayın milletvekilleri, geçen
yılki bütçe konuşmamda dikkat çektiğim ve geçen yıl zaman zaman eşik değerleri
aşan kirlilik oranları karşısında, Ankara’nın havasını temizlemek için son bir
yılda Çevre Bakanlığı ve ilgili kuruluşların neler yaptığını tüm Ankaralılar
merak ediyor. Bakanlık, Ankara havasının ölçüm sonuçlarındaki bazı kirlilik
değerlerini geçen yıl olduğu gibi web sayfasından zaman zaman kaldırarak mı
temizlemeyi düşünüyor?
Sayın Bakana bir önerim de,
AKP’li milletvekili arkadaşlarınızın büyük bir çoğunluğunun yaşadığı Çukurambar
ve Yüzüncüyıl semtlerine de hava ölçüm cihazı koyunuz. Belki vatandaştan
vazgeçmişsinizdir ama hiç olmazsa kendi milletvekillerinizin sağlığı için bunu
yaparsınız.
Sayın milletvekilleri, AKP
hükûmetlerinin on yıldır uyguladığı çevre politikaları, çevre anlayışı doğrultusunda hazırlanan 2013 yılı
bütçesine “hayır” oyu veriyoruz ve bütçenin sadece AKP’nin kendi çevresine
fayda getireceğine inanıyoruz. Hükûmetin ve Bakanlığın ekonomik rantı çevreden
daha önemli gören anlayışına rağmen bizler, sizin de soluduğunuz havayı,
içtiğiniz suyu, beslendiğiniz toprağı korumaya devam edeceğiz.
Sayın Başbakan dâhil hiç kimse,
yaşamın kendisi olan doğal kaynaklarımızı yok sayamaz. Toprağı, havayı, suyu
yok saymak, çevreyi yok saymak, yaşamı, geleceği yok saymaktır. Uçmuyorsa
kuşlar, ölüyorsa balıklar, nasıl yaşar insanlar?
Sayın milletvekilleri,
sözlerimi önemli bir gerçeği vurgulayarak bitirmek istiyorum: Yüz yıllara
egemen olmak için petrol kaynaklarına, bin yıllara egemen olmak için su
kaynaklarına sahip olmak gerekir. Zam ve zulmün son bulduğu, zindanların
boşaldığı, çevreyle barışık bir büyüme, yaşanılır bir çevre dileğiyle, aydınlık
günler diliyorum.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Soydan.
Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Köprülü.
CHP GRUBU ADINA EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Türkiye'nin geleceğe
dönük bir çevre politikasının olmaması ve tabii ki AKP’nin de bu konudaki
zaafları ve yanlışları, çoğu noktada da gösterilen acziyet, doğal ve kültürel
ve tabii ki yaşamsal alanlarımızı tahrip etmektedir. Ancak, şu da çok açıktır
ki bu tahrip ve talan süreci, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı diye bir bakanlığın
kurulması ve başına da çevreyle hiçbir ilgisi olmayan, inşaat konusunda uzman
bir bakanın gelmesiyle de tavan yapmıştır. Bugün Türkiye’yi, sözde, dünyanın
ilk 10 ekonomisine sokacakları yalanını atanlar, herhâlde, inşaatlardan sorumlu
bakanının başkanlığındaki bakanlığın, 2012 yılında Türkiye’yi Dünya Çevre
Endeksi’nde 132 ülke arasında 109’uncu sıra yaptığının da farkındadırlar. 2010
yılında 77’nci olan Türkiye, son iki yılda 32 sıra birden gerilemiştir. Bu
hızla da giderse, herhâlde, yakında Sayın Bakan, Türkiye’ye sonunculuğu da
yakalatacak ve kendi deyimiyle, misyonunu tamamlayıp, emekli olup torunlarına
da daha fazla zaman ayıracaktır.
Değerli milletvekilleri,
tablonun böyle gerçekleşmesi hiç de şaşırtıcı değil. Ben, sizlerin huzurunda
Sayın Bakana bir kez daha soracağım ama kendisi konuyu zaten çok iyi biliyor
fakat bugüne kadar hep alakasız bir biçimde cevaplar verdi.
Şimdi, Sayın Bakan, elimde
bir belge var, bu bir üretim lisansı, EPDK tarafından verilmiş. Bu belge, tarım
arazisinde, bir faaliyet için zorunlu ve faaliyetlerin sınırını ve amacını
gösteren bir belge. Diyor ki belge “Siz bu arazide yalnız çöp gazından elektrik
üretebilirsiniz.” Bu, bu kadar açık ve net olmasına rağmen -bu da
bakanlığınızın ÇED dosyası, bakanlığınız buna ÇED olumlu belgesi vermiş- yetki
ve amacı bu olmasına rağmen firmaya demiş ki: “Yılda 40 bin tane tehlikeli
varili sen bu yerde temizleyebilirsin, tıbbi atıkları, aküleri, pilleri,
tehlikeli aklınıza ne geliyorsa buraya gömebilirsin. Eski lastikleri sen topla,
bunların atık yağlarını çıkar piyasaya da sat.”
Şimdi Sayın Bakan, ben size
bir kez daha soracağım. Şimdi, size faaliyet alanını da gösterdim, ÇED belgesini
de gösterdim. Buna “ÇED olumludur” belgesi vermiş bakanlığınız. Şimdi, siz bu
faaliyetlere “ÇED olumludur.” diyorsanız kendinizi nasıl hâlen daha çevreden
sorumlu bir bakan olarak görüyorsunuz, gerçekten şaşıyorum.
Sonra daha da enteresanı,
Çorlu’daki belediye, buradaki haksızlığı, yanlışlığı görüp buna izin
vermeyince, elinizde KHK ile çıkardığınız yetkiye dayanarak belediyeye bir de
dikte ediyorsunuz, “Bunu buraya yapacaksın.” diyorsunuz. Ben araştırmanız kolay
olsun diye söyleyeyim, Çorlu Katı Atık Bertaraf Tesisinden bahsediyorum.
Sayın Bakan, değerli
milletvekilleri, özellikle, iktidar partisinin grubunun milletvekilleri; neden
Dünya Çevre Endeksi’nde sonunculuğa yürüdüğümüzü anlatıyorum. Bakın bir örnek
daha vereyim, gene kendi bölgemden: Tekirdağ ilinin Şarköy ve Muratlı ilçeleri
var. Bu ilçelerde tabii ki 1/100 binlik ve 25 binlik planlar var. Bu planlarda
orman sahası ve tarımsal niteliği korunacak arazi olarak kayıtlı bulunan
yerlere santral yapmak istiyorsunuz. Planlarda ve gerçek durumda burası orman
arazisi, diğeri de tarımsal niteliği korunacak saha -böyle olduğunu açık olarak
da gösteririm imar planlarından- ama bunların planlarda nasıl kayıtlı olduğunun
hiçbir önemi yok. Yereldeki belediyelerin, il özel idarelerinin ne karar
aldığının hiçbir önemi yok. Bakanlığınızda ÇED süreçleri hemen başlıyor.
KHK’yla üzerinize aldığınız imar planlarını değiştirme yetkisiyle birdenbire
orman arazisi santral arazisine dönüyor bir gecede, birdenbire tarım arazileri
termik santral alanlarına dönüştürülüyor, o kadar kolay ki. Yani Bakanlığınızda
“Değiştir planı, hemen yap inşaatı.” Bu kadar kolay. Tarım arazisi, orman
arazisi, hiç önemli değil, yeter ki inşaat olsun da ne olursa olsun.
Ben, bir kez daha
söyleyeceğim: Sayın Bakan, Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı, siz çevreden
sorumlu olduğunuzun farkında mısınız? Çok açık söylüyorum: Sayın Bakanın kurucu
olduğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığında değil çevre, “çevre”nin adı bile
kirlenmiştir. Daha da açık söylüyorum: Bence bu Bakanlığın adını da değiştirmek
lazım, bu Bakanlığın ismindeki “çevre”yi kaldırmak lazım. Mesela, faaliyetlerle
çok daha uyumlu, yapılanlarla çok daha uyumlu, “ranttan sorumlu bir bakanlık”
olabilir; mesela, “imar planı değişikliklerinden sorumlu bir bakanlık” olabilir
ama bir kez daha söylüyorum, en son olacak çevreden sorumlu bir bakanlıktır.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bu bütçenin içinde çevreyi görmüyoruz, şehircilik noktasında
herhangi bir ilke ve bir nüans görmüyoruz. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bu bütçeye ret oyu vereceğimizi saygılarımızla belirtir, Genel
Kurulu da selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Köprülü.
Kocaeli Milletvekili Mehmet
Hilal Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
CHP GRUBU ADINA MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Küresel iklim değişikliğinin
dünyada getireceği sonuçların tehlikesini ve önemini dünyada birçok ülke fark
edip tedbir alırken biz hâlâ bir ciddiyetten uzağız. Bu tehlikenin ekonomik
krizden de daha tehlikeli olduğunu bilmenizi isterim.
Değerli milletvekilleri,
dünyada ve bizde çevre farklı algılanmaktadır. Dünyada çevre deyince, küresel
ısınma sonucu meydana gelen iklim değişikliklerinin sonuçlarını azaltmayı ve
ortadan kaldırmayı hedeflerken, bir yandan da su ve orman alanlarının
zenginleştirilmesi, biyoçeşitliliğin arttırılması, ekolojik dengenin ve
yaşanabilecek dünyanın korunması esas alınmaktadır. Biz de ise çevre, birinci
sınıf tarım arazilerini sanayiye açmak, yüksek binalar ve gökdelenler dikmek,
suyu ticarileştirmek, orman arazilerini rantiyecilere pazarlamak için yasalar
çıkarmak, “kentsel dönüşüm” adı altında alanları imara açarak rant kapısı
oluşturmak, ormanları yok ederek maden ocakları açmak gibi algı oluşuyor.
Bildiğiniz gibi Türkiye 2009
yılında Kyoto Protokolü’ne imza attı. Ancak neresinde ne yapacağız, henüz belli
değil. Bakanlık diyor ki: “2012 yılının sonuna kadar herhangi bir
yükümlülüğümüz yok. 2013 ile 2020 arasında da ben sekretarya çalışması yaparım,
ondan sonrası Allah kerim.”
Bakın, aynı dönemde, 2010
yılında, Birleşmiş Ülkeler Çevre Platformu şu kararı alıyor, diyor ki: “Küresel
ısınmanın 2 derece altta tutulabilmesi için gelişmiş ülkelerin, karbondioksit
salımını 2020’de yüzde 40, 2050’de yüzde 80 azaltmaları gerekiyor.” Biz ne
yapıyoruz? Sayenizde 2020’den sonra düşünmeye başlayacağız.
Sayın Bakanım size söylüyorum:
Kyoto’ya imza atmak, taraf olmak, yükümlülüğü yerine getirmek demektir. Sera
gazı salımını azaltmayacaksanız bile karbon salımı yüksek teknolojilerin
yatırımından vazgeçeceksiniz. Bir taraftan diyorsunuz ki, “Kyoto’ya imza
attım.”, bir taraftan da hâlâ kömürle çalışan termik santraller kurmaya devam
ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
bilmenizi istediğim bir önemli konu daha var. Türkiye son on yılda Avrupa’da,
doğal kaynaklarını en hızlı tüketen ve karbon emisyonu en hızlı artan ülke
konumundadır.
Sayın Bakanım, size bir
önerim var: Gelin, Bakanlığın adındaki “çevre” sözcüğünü çıkarın. Çünkü siz
çevreyi koruma adına hiçbir şey ama hiçbir şey yapmıyorsunuz. Uygulamalarınızda
çevreyi korumadan ziyade, şehircilik ve kentleşmeyle ilgili tedbirler alıyorsunuz.
Zaten müteahhitlikten geliyorsunuz. İnsanların barınma gereksinmelerini
gidermek ve yoksullara sosyal konut üretmek için oluşturulan TOKİ, sizin
idareciliğinizde devlet olanaklarıyla müteahhitliğe ve rant projeleri
ihalelerini yapan bir kuruluşa dönüştürüldü.
Kanun hükmünde kararnameyle
Tapu ve Kadastroyu kendinize bağladınız, orman arazilerini 2/B yasasıyla
rantiyecilere pazarladınız. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun’la da âdeta Türkiye'nin tapusunu kendinize aldınız. Tek başınıza
dilediğiniz yeri yıkma, dilediğiniz yeri imara açma, dilediğinizi
projelendirme, dilediğiniz yere inşaat açmayı sorumluluğunuz hâline getirdiniz,
nasıl olsa size soran yok, denetleyeniniz yok, hesap soranınız yok. Üstelik,
bunları yaparken de Kamu İhale Kanunu’nu da bir tarafa koymayı bir beceri
sandınız. Onun içindir ki anımsatmak istiyorum: Samsun’da dere ağzına
yaptığınız konutların bedelini selde yaşamını yitiren 11 yurttaşımız ödedi.
Sorumlusu kim? Bence sizsiniz. Siz üstünüze alınır mısınız bilmem ama nedeni
sizsiniz.
Yine, anımsatmak istiyorum
size: Siz Van depreminde şöyle bir cümle kullandınız: “Ben bir mühendis olarak…
Artık bu büyük depremden sonra bir daha deprem olmayacak, evlerinize geçin,
oturun.” dedikten sonra yaşanan ikinci deprem sonrası 10 yurttaşımız yaşamını
yitirdi. Hiç mi sorumluluk almadınız, hiç mi vicdanınız sızlamadı?
Bakanlığınız ve iktidarınızda
-hedefiniz- birinci sınıf tarım arazilerini sanayiye açan, siz değil misiniz?
Yine, ormanlarımızı uluslararası maden işletmecilerine pazarlayarak milyonlarca
ağacın kesilmesine neden olan, siz değil misiniz? Yeşili yok eden, suyu
şirketlere pazarlayan, siz değil misiniz? Hayalinizdeki yüksek binaları
gerçekleştirmek uğruna, doğanın yok olmasına neden olan, siz değil misiniz?
Üzülerek ifade edeyim: Bu, sizsiniz. Eğer anımsatsam: Bakın, şu resimde
gördüğünüz Kocaeli ili Kartepe ilçesi Maşukiye beldesi, yeşilden bir cennet,
Sapanca Gölü’nün su havzası. Burayı taş ocaklarına feda ediyorsunuz.
Yine bir resim daha
göstereyim: Bu da Dilovası; etrafında sanayi kuruluşlarıyla âdeta insanların
yaşam alanlarını daraltan ve nefes almalarını yok eden Dilovası’nın durumu.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Bizim dönemimizde hiçbirisi olmadı. Sayın Kaplan, hiçbir tanesi bizim
dönemimizde olmadı.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla)
- Sayın Bakanım, gelin, çevreyi bakanlığa, bu bakanlığa feda etmeyin. Yaşanacak
bir başka dünyamız yok. Çocuklarımızın geleceği için bunu korumak zorundayız.
Yarın çok geç kalmış olacağız, geç kalmadan bu çevreyi korumak hepimizin
görevi.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu.
Buyurunuz Sayın Dudu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEVLÜT DUDU
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
AKP döneminde uygulanan vergi
politikasının iki önemli yönelişi olmuştur. Bunlardan birincisi: AKP döneminde
toplumun vergi yükünün giderek artırılmasıdır. Ödenen vergilerin gayrisafi yurt
içi hasılaya oranının artışı, giderek dikkat çekici bir hâle gelmektedir. Diğer
bir ifadeyle, toplumun gelir, servet ve harcamalarından ödediği verginin artış
hızı, gayrisafi yurt içi hasıla artış hızının üzerindedir. 2002’de yüzde 17
olan vergi yükü, 2012’de yüzde 21,5 düzeyindedir. 2013’te de yüzde 22’yi
aşacağı öngörülmektedir.
İkinci önemli yöneliş, vergi
gelirleri içindeki dolaylı vergi gelirlerinin payının artırılmasıdır. Daha açık
bir ifadeyle, gelir ve kazanç üzerinden
alınan vergiler yerine ithalde ve dâhilde alınan KDV, ÖTV, BSMV ve diğer
dolaylı vergilere ağırlık verilmektedir. Toplam vergi gelirleri içindeki
dolaylı vergilerin payı 2002’de yüzde 65 iken 2012’de yüzde 68,42 olmuş,
2013’te de yüzde 70,41 olacağı öngörülmektedir. Hükûmet, ekonominin
kırılganlığının artması karşısında ciddi bir atalet içerisindedir. Kamu mali
dengesi lehine gelişmeleri sağlayan ithalden alınan KDV, vergi gelirleri içinde
en önemli kalemlerden birini teşkil etmektedir.
Bir yandan, ithalatla rekabet
edemeyen yerli üreticiler iflasa sürüklenirken Hükûmet sağladığı vergi
performansı nedeniyle âdeta ithalatı teşvik etmektedir. Bu kapsamda, gerek
vergi yükündeki artış ve gerekse dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki
payındaki artış eğilimi, vergilerin bir iktisat politikası aracı olarak
kullanılmasından ziyade, gelir-hasılat boyutuna odaklanan, başka bir deyişle,
kaynak tahsisinde etkinlik gözetilmediği gibi, gelir dağılımını da dikkate
almayan bir niteliğe sahip olduğunu göstermektedir.
Kayıt dışı ekonomiyle
mücadele politikasıyla tutarlı alt politika setlerinin bulunmadığı yine
görülmektedir. Hükûmetlerin ayırt edici özelliği, bu tip süreçlerden bağımsız
olarak siyasi kararlılık gerektiren konularda açığa çıkar. Maalesef, Hükûmet
siyasi kararlılığını kayıt dışı mücadelede görev alacak maliye denetim
bürokrasisinin motivasyonunun kırılması veya zayıflatılmasında göstermiştir.
Vergi kapasitesinin önemli
hacme ulaştığı kayıt dışı ekonomiyle mücadelede AKP, samimi değildir. AKP,
kayıt dışı ekonomiyle mücadele yerine maliye bürokrasisiyle mücadele
hâlindedir.
Hükûmet, vergi esnekliği
yüksek dolaylı vergilere dayalı bir politikayı benimsediğini son zamlarla
birlikte göstermiştir. Ödeme gücü ilkesine dayalı gelir ve kurumlar vergileri
yerine KDV ve ÖTV’ye doğru kayma, alt ve orta gelir düzeyindeki hane halkları
üzerinde vergi baskısının artmasına yol açmaktadır.
Bu dönemde programlanan kamu
gelirleri politikasıyla, ödeme gücü ilkesinden giderek uzaklaşılacağı
görülmektedir.
Vergi politikasındaki bu
genel sıkıntılara ek olarak uygulamaya ilişkin çok ciddi başka sorunlar da
vardır. Gelir İdaresi, serbest meslek erbabı ve küçük esnaf üzerinde bir baskı
politikası uygulamaktadır. İdare, zaten çok büyük ekonomik sıkıntı içinde olan
bu kesimler üzerinde zoraki matrah artırımı vesair tehdit unsurlarıyla sürekli
bir baskı oluşturmaktadır ki bu, büyük bir yanlıştır ve en önemlisi, siyasi
iktidarınızın Gelir İdaresini tetikçi gibi kullanmasıdır. Çeşitli baskı ve
tehdit araçları ile yatırımcılar ve iş dünyası üzerinde oluşturulan korku artık
dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. İktidarınızın devamını sağlamak, iş dünyasının
iktidarınıza desteğini devam ettirmeye çalışmak, uygulamakta olduğunuz bu
politika, çağdaş ve demokratik bir hukuk devletinde olmaması gereken bir durum
yaratmıştır. Öyle ki özellikle yerli sermaye, artık, yatırım yapmaktan korkar
hâle gelmiştir, artık, bu ülkede yatırım yapabilmenin tek şartı, iktidara
yandaş olmaktan geçmektedir. Nitekim, Sayın Başbakan bu durumu iş dünyasına
yönelik olarak sarf etmiş olduğu “Bitaraf olan, bertaraf olur.” vecizesiyle
açık seçik ortaya koymuştur. Öyle ki bu korkutma ve yıldırma politikası, sadece
yerli sermayeyi değil, artık, yabancı sermayeyi de etkilemeye başlamıştır.
Değerli milletvekilleri,
yabancı sermaye ürkek bir ceylana benzer. Su içmeye geldiği derede onu bir kez
ürkütürseniz, bir daha oraya getirmeniz çok zordur. Uyguladığınız yüksek faiz
politikasıyla yabancı sıcak parayı çekerek zar zor ayakta tutmaya çalıştığınız
ekonomi de işte o zaman çöker.
Değerli milletvekilleri, işte
bu nedenle biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Gelir İdaresi Başkanlığının,
siyasi kaygılardan uzak, özerk bir kuruma dönüştürülmesi gerektiğini
savunuyoruz. Ancak bu sayede Türkiye yerli ve yabancı sermaye açısından özgürce
ve güvenle yatırım yapılabilen bir ülke hâline gelecektir. Ancak bu sayede
üretim artacak, istihdam olanakları gelişebilecektir. Ancak bu sayede
Cumhuriyet Halk Partisinin hedeflediği yıllık en az yüzde 7 büyüme hızı
yakalanabilir. Ancak bu sayede ülkenin dört bir yanında…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEVLÜT DUDU (Devamla) -
…İzmir’den Van’a, İstanbul’dan Hatay’a kadar işsizlik sarmalında kıvranan,
açlıktan inim inim inleyen bu ülkenin gençleri, kadınları, yaşlısı, emeklisi
rahat bir nefes alabilecektir.
Hepinize saygılar
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Dudu.
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tanal.
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bizi televizyonların
başında izleyen tüm vatandaşlarımıza saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Tabii, konu çevreden açılmış
iken, Anayasamız, hükümleri uyarınca “Mahkeme kararları idareyi, yargıyı,
yasama, yürütmeyi herkesi bağlar.” der, 11’inci madde. Giresun ilimiz Görele
ilçemiz Çavuşlu beldesinde katı atık bertaraf tesisi çalışmaları için Valilik
“ÇED raporuna gerek yoktur.” dediği ve bu ÇED raporunun olumsuzluğu yönünde
Ordu Bölge İdare Mahkemesinde dava açıldığı ve yürütmeyi durdurma kararı
verildiği ve dava tüketiciler lehine kazanıldığı, Danıştay da bu kararı onadığı
hâlde, ancak buna rağmen Sayın Bakan, hâlen çalışmalar devam ediyor. Acaba bu
mahkeme kararı, Giresun Valiliğini bağlamıyor mu? Bilgilerinize arz olunur.
İki: Sayın Maliye Bakanına
teşekkür ederim. Tabii, Bilgi Edinme Kanunu uyarınca, bakanlık tarafından
yayınlanan tüm kitapları istedim. Bana Osmanlı Devleti’nin dış borçlarıyla
ilgili kitabı gönderdiler.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Bütün kitapları istemişsiniz.
MAHMUT TANAL (Devamla) –
Bilgi Edinme Kanunu uyarınca istememiş olsaydım vermezlerdi ama Bilgi Edinme
Kanunu, gerçekten güzel bir kanun, onun için bunu değerlendirmekte yarar var.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Onu da
biz çıkardık ağabey, Bilgi Edinme Kanunu’nu.
MAHMUT TANAL (Devamla) –
Ancak, bütçede nasıl, harcamalar yasaya uygun yapılmış mı, yapılmamış mı ve
bütçenin harcamaları vatandaşın ve milletvekillerinin, Parlamentonun, harcama
kalemlerini görmesi gerekirken -Sayıştay nasıl raporunu Meclise sunmadıysa- ve
bu harcamalar, vatandaştan ve milletvekillerinden gizlendiyse, kitabın
içerisindeki bu eksikleri… Pozitif yaklaşıyorum, iyimser yaklaşıyorum,
inşallah, bu yanlış, bir tashih hatasıdır bu bilgiler bilinçli mi geçirilmedi
mi buraya, öğrenilmesin diye mi geçirilmedi, onu bilemiyorum, onun takdirini
sizlere sunuyorum, bunu kontrol etmenizi istirham ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Soygunları gizlemek için yapıldı.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Nedir bu? Sayfa 138, 139. 137’deki başlık, fark yok, bomboş. Devam ediyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Matbaa
hatasıdır.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Sayfa 140, 141, 142 aynı.
Geliyoruz, sözleşme…
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Kitabın baskısı hangi tarih?
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Sayın Ahmet Bey, meslektaşım, avukat arkadaşım… “Meslektaşım” derken avukat
olarak, milletvekilliği bir meslek değil, onu bilginize arz ederim ben.
Yine devam ediyoruz, aynı
şekilde.
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) –
Aydınlattın bizi Mahmut Bey.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Yani
bunlar, devam ediyorum, sözleşmenin arka sayfası madde 259’dan. Yani diğer
sözleşme maddelerini vatandaşın öğrenmesi, herhâlde, istenmiyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Baskı tarihi ne zaman kitabın?
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Değerli Ahmet Bey, 2’nci baskı, Şubat 2010 tarihli. Daha bu, 2’nci baskı, diğer
baskıyı çıkarmadılar, eğer çıkardılarsa sayın bakanlıktan bunu da istirham
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olsun,
Ahmet Bey Grup Başkan Vekili değildi o zaman.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, şimdi, Kamu İhale Kurumunda neler oluyor? Ben, Kamu
İhale Kurumunun Değerli Başkanına teşekkür ederim. Kamu İhale Kurumu Başkanı,
serzenişini o kadar açık ve net dile getirmiş ki “Yol geçen ihalesi.” diyor.
“Burada yapılan 100 ihalenin 4 tanesi bize geliyor.” deniliyor. Niçin?
Kanunlarda olması gereken istisnai hükümler çok; sayılı ve sınırlı olması
gerekir iken mevcut olan kanunlar, 2003 değişikliğinden sonra hep istisnai hâle
getirildi. Bakanlıkların tamamının yaptığı ihalelerin tamamı istisna durumuna
getirildiği için Kamu İhale Kurumu, yapılan harcamaların Kamu İhale Kanunu’na
uygun olup olmadığını, yapılan ihalelerin Kamu İhale Kanunu’na uygun olup
olmadığını kontrol edemiyor, serzenişte bulunuyor ve tabii ki benim temennim
şu: Bu şekildeki devlet adamlarını da, inşallah, Hükûmet yerinden alıkoymaz.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) –
Öyle dediysen alırlar.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bu
şekilde kamu gelirlerinin bekçisi olan insanlara, bu tür devlet adamlarına
ihtiyaç var Sayın Bakanım, inşallah…
Bu haber de yine 10 Aralık
2012 tarihli -Sayın Ahmet Bey hep “Kaç tarihli?” der- yani daha taze simit gibi
fırında. Ne olur, bu ihalelerin hiçbirini Kamu İhale Kurumundan kaçırıp
istisnai duruma düşürmeyin.
Bir başka sorun, Kamu İhale
Kurumunda, seçilen yöneticilerin içerisinde liyakat esasına göre seçilenler var
ama seçilenlerin hiçbir derecesi veya bir ölçütü yok; siyasi yandaşlık, ölçüt
olmuş. Bu ölçütlerden vazgeçilmesini istirham ediyorum.
Bir başka sorun Kamu İhale
Kurumunda, idare mahkemesinde kamu ihaleleriyle ilgili iptal davası açılırsa
180 TL, Kamu İhale Kurumuna müracaat edilirse 2.000 TL! Yani âdeta “Efendim,
ihaleleri, yolsuz yapılan ihaleleri şikâyet etmeyin, dava etmeyin, itiraz
etmeyin.” Ekonomik gerekçelerle, bu şekilde yüksek harç paralarıyla vatandaş
itiraz etmek zorunda kalıyor. Bu haksız uygulamadan vazgeçin.
Şikâyet almak, evrakları
satın almaya bağlanmış, yasanın hükmü uyarınca maliyet bedeli...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) – …5
TL olduğu hâlde 100 TL’ye satılıyor. Yani bu anlamda, gerçekten, Kamu İhale
Kurumunun Değerli Başkanı, görevini yapmaya çalışırken… Ama ben bunları
söylerken objektif olarak söylüyorum. “Kamu İhale Kurumu Başkanı da Cumhuriyet
Halk Partili.” deyip o insanı da görevden almayın yani bu anlamda.(CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Bırakmıyorlar ki, hepsini Hükûmet hallediyor. Pazarlıkla ihaleler yapıyorlar.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Oyan.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11’inci AKP bütçesini
görüşüyoruz. Bu 11 bütçenin 6’sı, doğrudan IMF bütçesiydi, -birisi dolaylı,
2009 bütçesi, IMF bütçesiydi- geri kalanı da IMF’nin yakın izlemesi altındadır,
Orta Vadeli Program dâhil.
Bu bütçeler, 2003-2005
döneminde ve 2011’de millî gelire kıyasla yüzde 2’nin altında açık verdiler
yani iç açık verme bakımından -tırnak içinde- başarılı sayılabilirdi. Fakat gerek 2003-2004, hadi
daha yakına gelelim, 2009 ve 2010 bütçeleri yüzde 5’in, en azından yüzde
3,6’nın üzerinde -millî gelire oranla- açık verdiler. 2012 bütçesi kritikti.
2012 bütçesinin yüzde 2,5’a varacak olan açığının aslında perdelenmesi için çok
ciddi arızi gelirlere başvuruldu. Bunlardan birincisi, bilindiği gibi, Merkez
Bankası kârlarının… Ki kur farklarından elde edilmişti; düşük kurlarda elde
ettiği rezervleri döviz satışıyla kâra dönüştürmüştü ve bu, hazineye gelir, kâr
olarak, kâr payı olarak aktarılmıştı. Dolayısıyla, bu yılın birinci arızi
geliri buydu.
Tabii, başka şeyler var: 2/B
arazilerinin satış peşinatları, buna benzer, vergi barışının son kalıntıları
vesaire. Yani bütçeyi kurtarmanın, açıkları kurtarmanın yolu, olağanüstü, arızi
yani sürekli olmayan gelirler üzerinden elde ediliyor.
Fakat başka şeyler de var.
2008’den itibaren bütçeleri bir bütün olarak tanımlamak mümkün. Aslında bu
bütçelerin açık vermesini engellemenin yolu, kriz vesairede artan açıkları hep
arızi gelirlerle… Örneğin, İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken kaynakların
önemli bölümü 2008’den itibaren bütçeye aktarılıyor. Öyle ki on-on bir yıldır
bu fondan işsizlere ödenen kaynağın toplamından fazlası, son üç dört yılda
bütçeye aktarılmış durumda. Buna benzer, tabii, bedelli askerlikten giderlerde
zaman kaydırmalarına kadar… Bakın, bu yılın memur maaşları mayısta yapılabildi.
İlk kez böyle bir şeyle karşılaştık. İki yıldır toplu iş görüşmeleri yapılmadı
ve buradaki zaman kaydırmalarıyla da giderler üzerine baskı kuruldu.
Bütün bunlara rağmen açıklar
başını almış gözüküyor. Bir sıkışma var. Bu sıkışmanın temel nedeni, tabii,
sadece bütçe açıkları değil; birincisi, fazla yaratma kapasitesinin küçülmesine
bağlı, cari açıkların yeterince aşağı çekilememesine bağlı dış kaynak ihtiyacı
vesaire. Bu nedenle, yabancılara toprak satışını sürekli gündeme getiriyorsunuz,
kamu-özel ortaklığını gündeme getiriyorsunuz -eksik imtiyaz yoluyla
getiriyorsunuz- kentsel dönüşümü de aynı şekilde hem kamu yatırımlarını
kolaylaştırmak hem de yandaş sermayeye alan açmak, sukuk uygulamaları vesaire.
Böylece, gelir ortaklığı senedi faizini kira olarak göstermek gibi bir hülle
yolunu bulabiliyorsunuz. Tüm bunlar, aslında, tepesinde, sıcak paraya muhtaç
olmak, sıcak paranın esareti ve sizin para ve maliye politikanızın buna
ayarlanmış olması.
Dolayısıyla, vergi geliri
açısından baktığınız zaman, vergi gelirleri Türkiye’de arttı sizin döneminizde,
evet. Ama artan ne? Artan sadece dolaylı vergiler. Hatta dolaysız vergilerdeki
azalmayı bile telafi edecek kadar dolaylı vergi artışı var. Dolaylı vergilerde
yolun sonuna gelinmiştir; kapasite, vergi kapasitesi sonuna kadar
kullanılmıştır. Oysa dolaysız vergilerde kapasite vardır ama burada reform
yapmak gerekiyor. Bunu yapmak cesaret ister, bunu yapmak siyasi güç ister, bunu
yapmak siyasi irade ister, bunu yapmak iktidarın bugünkü sınıfsal ittifaklarından
kurtulmayı gerektirir değerli arkadaşlarım. O yüzden de bunu siz yapamazsınız.
Yapamayacağınız için de mali anesteziye devam edersiniz, dolaylı vergi
kolaycılığına devam edersiniz, arızi gelir arayışlarından vazgeçmezsiniz. O
yüzden de 2013 için vergilerdeki yüksek artışta da dayandığınız yer, yeni
artışlardır. KDV oranını muhtemelen artıracaksınız, ÖTV’ye yeni zamlar
yapacaksınız, enflasyonun üzerinde değerleme katsayıları uygulayacaksınız
vesaire.
Buna rağmen, çifte açık
riskinden Türkiye kurtulmuş değildir. Yani şimdiye kadar şöyle övünülüyordu:
Dış açık var ama iç açık yok. Hayır, iç açık yolunda hızla ilerleyen bir
Türkiye var. Tabii, aslında, tasarruf-yatırım dengesini koyarsak üçüz açıklarla
da karşı karşıya bir ülke içindeyiz.
Sonuçta, şöyle tuhaf bir
durum çıkıyor: Bir taraftan, siz bu bütçenin gelirlerini toplumun en yoksul, en
sabit, en dar gelirli kesimlerine yıkıyorsunuz; bu kesimlerden, dolaylı, yüzde
70’e ulaşmış dolaylı vergilerle kaynak topluyorsunuz ama… Üstelik de yoksullar
üzerindeki dolaylı vergilerin ağırlığı, zengin üzerindeki ağırlığından 2 kat
fazladır; yoksulun bütçesine yansıması, tersine artan oranda oldukları için, 2
katından fazladır. Siz bu kesimlere yıkıyorsunuz bütçenin finansmanını. Peki,
bütçeden yararlanmaya gelince, memura enflasyonun altında artış, emekliye
enflasyonun altında, ücretler benzer şekilde, tarımsal destekler benzer şekilde, sosyal yardımlar da
benzer şekilde yani bütçe imkânları yandaş sermayeye gidiyor, hazineye borç
veren rantiye sermayeye gidiyor.
Bakın, hazineden üst üste her
yıl 50 milyar lira faiz ödüyorsunuz. Bütçenin faiz gideri 50 milyarın altına
düşmüyor. “Tarıma destek” bilmem ne diye övünüyorsunuz, 10 milyarı bulmuyor, 9
milyarda kalıyorsunuz. Yani, dolayısıyla, bu bir neoliberal düzen, AKP’nin
neoliberal düzeni, bu AKP’nin sermaye düzeni, bu AKP’nin adaletsizlik,
kalkınmasızlık düzenidir değerli arkadaşlarım.
Tabii, bütün bunlar… Aslında
siz vergi gelirlerini tahsil ederken ne kadar adaletsiz iseniz, olağandışı
gelirleri tahsil ederken de aynı adaletsizliği sürdürüyorsunuz. Bir tek örnek
vereyim: 2/B’de yoksul köylüye zilyetliğindeki toprakları satmaya kalkıyorsunuz
fahiş fiyatlarla ve sonuçta, alamayacağı için, arsa yatırımcılarına peşkeş
çekiyorsunuz. Yani, böylesine bir adaletsizlik, böylesine toplumun en yoksul
orman köylüleri üzerinden, onların derisini yüzercesine kaynak temin etme
çaresizliği inanılmaz bir olaydır.
Şimdi, gelelim
özelleştirmeye. Özelleştirme süreçleri bütün bunları daha da kuvvetlendiriyor.
Bir kere, istihdam kayıplarıyla, yaşam düzeyi gerilemeleriyle büyük sosyal
tahribat yaratıyor. İkincisi, bölgesel eşitsizlikleri daha da büyütüyor ve
vergilerle oluşmuş toplumsal varlıkların mülkiyet transferini birtakım yandaş
şirketlere aktarıyor. Ayrıca, tabii, bütün bunlar bir de büyük bir yolsuzluk
hikâyesi altında gelişiyor. Yani, 46 milyar Türkiye özelleştirme yaptı, bunun
38 milyarı sizin döneminizde, TMSF’nin yaptığı, Ulaştırma Bakanlığının
yaptıkları hariç, onları da 10 milyar sayarsanız, çok büyük bölümü sizin
döneminizde. Fakat bütün bunlara rağmen, sizin bütçe açıklarınızın -38 milyar
dolar özelleştirme yaptınız, 10 milyarını daha nakden tahsil etmediniz- üç
yılını bile karşılamaz, sizin bütçeden ödediğiniz faizlerin iki yılını bile
karşılamaz.
Tabii, yani bu aslında bir başka
şeyi daha gösteriyor. Latin Amerika ülkelerinde gördüğümüz, borçlar, dış
borçlar içerideki varlıklarla, hisse senetleriyle ödendi. Sizinki de dolaylı
biçimde bir borç-hisse senedi takasıdır çünkü sizin bütçeye aktardığınız
kaynaklar borç ödemelerde kullanılıyor yani KİT’leri sat, aldığın paralarla
borçları öde. Yani borç-hisse senedi takası, tam bir az gelişmiş ülke fenomeni.
Aslında bu, tabii, büyük bir soygun; hem büyük bir soygunu işaret ediyor hem de
sizin neoliberal siyasetlerinizin açmazını işaret ediyor.
Yolsuzluklara örnekler için
vaktim kalmadı, bir saat sürer en azından. SEKA’yı biliyorsunuz, TÜPRAŞ’ı
biliyorsunuz -2 TÜPRAŞ yolsuzluğu ayrı ayrı var- Kuşadası Limanı’nı
biliyorsunuz, Çeşme’yi biliyorsunuz, TEKEL Alkollü, TEKEL Tütünü biliyorsunuz,
ETİ Alüminyum Tesislerini… Başbakanın dahi mahkûm olduğu -7 bakanla birlikte-
bir süreç ama buradan yakanızı sıyırmak için bir torba yasaya kanun hükmü
koyuyorsunuz ve onunla Bakanlar Kuruluna yargı kararlarının üstüne çıkma imkânı
veriyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu, divana bırakılmaz; bu, mutlaka Yüce
Divana bırakılır; yani öbür dünyaya bırakılacak bir iş değildir. Bunun hesabını
soracağız değerli arkadaşlar. Bunların devri sabık yapma sözünü burada size
verelim. Siz, tabii, tam bir minare-kılıf hikâyesi yapıyorsunuz; çalmak ve
kılıfını hazırlamak. Bütün bu torba yasalar, bütün bu kamu malı peşkeşleri,
hırsızlıkları aslında tam da bu noktadadır.
Ben, bu bütçenin bu anlamda
size hayır getirmeyeceğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Oyan.
Sayın milletvekilleri, saat
14.00’e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş Bakır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bakır.
AK PARTİ GRUBU ADINA PELİN
GÜNDEŞ BAKIR (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakanlığımızın
hazırladığı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 31
Mayıs 2012 tarihinde yasalaşmıştır. Bu kanun, ülkemizde depremlerde yaşanan
acılar sonrası tamamen insani amaçlarla hazırlanmış bir kanundur; depreme
dayanıksız, mühendislik hizmeti görmemiş binaların oy kaybetme pahasına
yıkılması doğrultusundaki güçlü siyasi iradenin bir yansımasıdır; insan
hayatıyla siyasi iktidar arasındaki seçimi hiç düşünmeksizin insandan tarafa
yapan bir felsefenin tezahürüdür. Şu ana kadar hiçbir hükûmet, oy kaybedeceğini
bile bile bu siyasi iradeyi göstermemiştir ve Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan'ın bu siyasi iradesi ve kararlılığı takdire şayandır.
Değerli milletvekilleri,
artık yeni bir Türkiye var. Sayın Başbakanımız, Türkiye’nin hantal sağlık
sistemini son on yılda dev reformlar yaparak yoksullar için de erişilir hâle
getirdi; üniversiteler ücretsiz oldu; millî gelir, son on yılda 3 kat arttı,
230 milyar dolardan 774 milyar dolara yükseldi; Merkez Bankası döviz
rezervlerimiz 27,5 milyar dolardan 118 milyar dolara çıktı. Ancak tüm bu
kazanımlarımızı büyük bir İstanbul depremiyle, tam kırk beş saniye içerisinde
kaybedebiliriz. Altını tekrar çizerek söylemek istiyorum. Ancak tüm bu son on
yıldaki kazanımlarımızı büyük bir İstanbul depremiyle bir anda kaybedebiliriz.
Çeşitli deprem senaryolarına göre 7,2 büyüklüğündeki bir deprem İstanbul’da en
az 50 bin vatandaşımızın hayatını kaybetmesine ve 150 milyar dolardan fazla
ekonomik kayba neden olacaktır. Son yüz yılda yaklaşık 110 bin insanımızı
depremlerde kaybettik. Böylesine büyük can kayıplarına, yaşanacak acılara,
Merkez Bankası rezervlerimizi sıfırlayacak derecede büyük ekonomik kayıplara
mani olmak için bakanlığımız var gücüyle çalışmaktadır.
Sayın Başbakanımız nasıl
Mısır’da, Filistin’de, Suriye’de akan kana duyarsız kalmadıysa yeni
çıkardığımız Kentsel Dönüşüm Kanunu’yla Türkiye’nin en büyük kanayan yarası
olan depreme dayanıksız, çarpık kentleşme sorununa da el atıyor, “Bu manzaralar
yeni Türkiye’ye yakışmıyor.” diyor, artık depremlerde bir can bile kaybetmeyelim
istiyor. Bu yönüyle, Sayın Başbakanımızın bu güzel, anlamlı siyasi iradesi ve
bu dev kentsel dönüşüm vizyonu Nobel'i hak eden büyük bir irade ve vizyondur. 5
Ekim 2012 tarihinde “Dönüşüm başlıyor” sloganıyla Türkiye'nin en büyük
bayındırlık ve imar hamlesi Sayın Başbakanımız ve Sayın Çevre ve Şehircilik
Bakanımızın liderliğinde, çoğunluğu kamu binası olan 3 binin üzerinde binanın
yıkılmasıyla başlamıştır.
Kentsel dönüşümü siyaset üstü
ve insani amaçlı görüyor ve tüm aktörlerin de sürece katılımlarını destekliyoruz.
Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve partisi ne olursa olsun
tüm belediyelerimiz ile sıkı iş birliği içerisinde çalışıyoruz. Bu çerçevede,
1’inci derece deprem bölgesinde bulunan 5 büyükşehir belediyesi ve ilçe
belediyelerine, riskli alan ve rezerv yapı alanı belirleme yetkisi verilmiştir
bakanlığımızca. Tüm yurt çapında belediyelerimizden bakanlığımıza gelen riskli
alan teklifleri de kanuni çerçevede hızla çözüme kavuşturulmaktadır. Evleri
yıkılacak vatandaşlarımıza kira yardımı da yapıyoruz.
Siyasete atılmadan önce
hocalık yaptığım İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve
Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleriyle birlikte,
2011 yılında Millî Eğitim ve Çevre ve Şehircilik bakanlıklarımızın 200
mühendisine yapılarda hasar tespiti eğitimleri verdik ve sertifikalandırdık.
Değerli milletvekilleri,
kentsel dönüşüme herkese tek beden gömlek uyar mantığıyla yaklaşmadığımızı da
özellikle vurgulamak isterim. İstanbul'da çarpık kentleşmiş ilçelerde
uygulanacak çözümler ile planlı ilçelerde uygulanacak çözümler birbirinden
farklıdır. Planlı ilçelerde toptan göçme riski olan binalar saptanmak suretiyle
noktasal, bina bazlı çözümlere gidilecektir. Çarpık gelişmiş daha düşük
profilli semtlerde ise parsel bazında değil
ada bazında, hatta 2-3 ada birleştirilmek suretiyle kentsel dönüşüm
projeleri uygulanacaktır. Bu semtlerde sorun, sadece depreme dayanıksız göçme
riski bulunan binalar değil, plansız çarpık kentleşmedir.
Plansız çarpık bölgelerde, modern
şehir bölge planlama esasları doğrultusunda ve çıkardığımız yeni kanun
çerçevesinde meydanları, yeşil sahaları, her türlü sosyal donatılarıyla,
otoparklarıyla, yeterli açık alanlarıyla, hastaneleri, okulları, iş yerleriyle,
çok iyi planlanmış, kimlikli, bizim medeniyetimizin mimarisini haiz ve afetlere
karşı güvenli kentler oluşturmayı hedefliyoruz.
Bütün bu duygu ve
düşüncelerle 2013 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bakır.
Giresun Milletvekili Mehmet
Geldi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Geldi.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
GELDİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü, devletimizin sorumluluğu altındaki tapu sicillerini düzenli bir
biçimde tutan taşınmazlarla ilgili her türlü akitli ve akitsiz tapu işlemleri
ile tescil işlemlerini yapan, sicil ve belgelerin arşivlenerek korunmasını
sağlayan, ülkemizin kadastrosunu yaparak değişikliklerini takip eden, tapu
planlarının yenilenmesini ve güncellenmesini sağlayarak bunlara ilişkin kontrol
ve denetim hizmetlerini yürüten Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza bağlı bir
kuruluştur.
Ülke tesis kadastrosu
çalışmalarında cumhuriyetin kuruluşundan 2003 yılı sonuna kadar 39.516 birimde
kadastro bitirilmiş iken 2004 yılından günümüze kadar geçen kısa sürede 12.075
birimin kadastro çalışması bitirilmiştir. 2004 öncesinde ülke genelinde yılda
ortalama 350 birimin kadastrosu yapılırken, 2004’ten itibaren, özel sektörden
de hizmet satın almak suretiyle, yıllık ortalama 1.750 birimde kadastro
çalışması yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kaliteli hizmet anlayışını ilke edinen Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü birçok projeyi hayata geçirmiş olup bu projeler şunlardır:
Ülke tesis kadastrosunun bir
an evvel tamamlanmasına yönelik Tesis Kadastrosunun Tamamlanması Projesi.
Tapu kadastro bilgilerini,
Kadastro Kanunu’nda öngörüldüğü üzere, mekânsal bilgi sistemlerinin altlığını
oluşturacak şekilde ve yapıda güncellemek, tüm hata ve noksanlıklardan
arındırmak, sayısal ve hukuksal formda bilgisayar ortamına aktararak kullanıma
sunmak, bu amaçla kurumsal kapasite ve altyapıyı geliştirmek, gayrimenkul
değerleme alanında hukuki, teknik ve idari yapının oluşturulması, çerçevesini
ve politikasını belirlemek amacıyla planlanan Tapu ve Kadastro Modernizasyon
Projesi.
Ülke genelinde tapu ve
kadastro bilgilerinin bilgisayar ortamına aktarılmasıyla, bu bilgiler üzerinden
her türlü sorgulama ve işlemin elektronik ortamda anlık olarak on-line
yapılabilmesini amaçlayan en temel e-devlet projelerinden biri olan TAKBİS,
Tapu Kadastro Bilgi Sistemi Projesi.
Tüm ülke genelinde ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde GPS ile herhangi bir yer ve zamanda, doğruluğunda
coğrafi konum bilgisinin geleneksel yöntemlere göre son derece ekonomik ve
saniye ile ifade edilebilen çok kısa sürelerde elde edilebildiği TUSAGA Aktif
Projesi.
Harita üretimlerinin
izlenmesi ve üretimlerde mükerrerliğin önlenmesi amacıyla oluşturulan Harita
Bilgi Bankası (HBB) Projesi.
Günümüz teknolojik
gelişmeleri kadastro tesis, yenileme ve güncelleştirme çalışmaları için
kullanılan haritaların sayısal formda olmasını zorunlu hâle getirdiğinden, bu
ihtiyacı karşılamak üzere sayısal harita ve ortofoto harita üretiminin
gerçekleştirildiği Ortofoto Harita Projesi.
Fotogrametrik harita veya
ortofoto harita üretimi için gerekli olan yer kontrol noktalarının sıklaştırılma
çalışmaları, ölçümleri ve hesaplarının gerçekleştirildiği Jeodezik Ağ Projesi.
Bunlar, vatandaş
memnuniyetini en üst düzeye çıkarmak amacıyla Türk Standartları Enstitüsü
gözetiminde kalite yönetim sistemlerinin uygulanmasına yönelik sürekli kurumsal
gelişim projeleridir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TAKBİS (Tapu Kadastro Bilgi Sistemi) Projesi’yle birlikte
hâlen 341 birimde pilot olarak uygulanmakta olan başka ilde bir gayrimenkul ile
ilgili satış ve benzeri işlemlerin gerçekleştirilmesi de ülke geneline
yaygınlaştırılacaktır. Böylece en basit tapu işlemi için gayrimenkulün kayıtlı
olduğu yere gidilmesine gerek kalmadan TAKBİS Projesi kapsamında işletime
alınan tüm müdürlüklerde bulunulan yere bağlı kalınmaksızın yetki alanı
dışındaki işlemler de yapılabilecektir.
Tapu ve Kadastro
Modernizasyon Projesi kapsamında 4 milyon 100 bin parselin yenilenmesi
planlanmıştır. Bugüne kadar 2 milyon 200 bin parselin yenilenme çalışmaları
yapılmıştır. Proje kapsamında yer almayan 4 milyon parsel ise yeni yayımlanan
Sayısallaştırma Yönetmeliği kapsamında değerlendirilerek genel bütçe ve döner
sermayeli kaynaklar ile yenilenecektir.
Konuşmamı burada
sonlandırırken 2013 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diler, sizleri saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Geldi.
Bitlis Milletvekili Vedat
Demiröz.
Buyurun Sayın Demiröz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve
bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
2013 yılı merkezî yönetim
bütçe görüşmelerinin sonuna yaklaşıyoruz. Bütçe, demokrasilerde Anayasa’dan
sonra gelen en önemli yazılı hukuki belgedir. Bu nedenle, bütçenin
hazırlanmasında emeği geçenlere, tüm bakanlara, kamu idareleri çalışanlarına ve
Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Maliye
Bakanlığı bütçesinden kısaca bahsederek gelir artırıcı birkaç hususu dile
getirmek istiyorum.
Bakanlık bütçesi ödeneği 100
milyar civarında olup bunun sadece 2 milyar lirası bakanlık ihtiyaçları için
kullanılacak, geriye kalan 98 milyar lirası ise diğer kamu hizmetlerinin
finansmanı için Sosyal Güvenlik Kurumu, mahallî idareler ve Yükseköğrenim
Kurumuna aktarılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kürsüden, bizi izleyen vatandaşlarımıza sesleniyorum:
Yaptığınız harcamalarda ödediğiniz vergilerin devlet kasasına girmesi için
mutlaka yazar kasa fişi veya fatura alın, isteyin, vermeyenleri ikaz edin çünkü
alınmayan her belgeden dolayı devletin ve milletin hem KDV kaybı hem de gelir
vergisi kaybı meydana geliyor.
Şayet vergi mükellefiyseniz,
şüphesiz, vergi ödemek kolay değildir. Ancak vergilendirilmiş kazanç kutsaldır.
Ülkemizin gelişmesini, refahını, toplumsal barışın sağlanmasını, çocuklarımıza
daha iyi bir gelecek bırakmayı, onların daha iyi bir eğitim almalarını ve daha
sağlıklı yaşamalarını istiyorsak vergilerimizi seve seve vermeliyiz, elimizi
taşın altına koymalıyız.
SIRRI SAKIK (Muş) – Biz
veriyoruz, size de hazine veriyor ama bize vermiyor.
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) -
Verginin kazanç üzerinden alınması esastır yani çok kazanandan çok, az
kazanandan az almamız gerekiyor. Bu nedenle, vergi tahsilatı içindeki dolaysız
vergilerin payını arttırmamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, vergi
gelirlerini arttırıcı bazı konularda birkaç öneride bulunmak istiyorum.
Gelir vergisi ve Vergi Usul
Kanunu sade, anlaşılır ve uygulanabilir şekilde yeniden yazılmalı.
6111 sayılı Yapılandırma
Yasası gerekirse ikinci kez uzatılmalı.
Kredi kartları ödemelerinin
yazar kasalarla entegrasyonu bir an önce sağlanmalı.
Fayda-maliyet analizi
yapılarak ücretlilere vergi iade müessesesi yeniden getirilmeli.
Gayrimenkul alım-satımındaki
rant vergilendirilmeli. Şirket aktifindeki gayrimenkullerin satışındaki
muafiyet süresi iki yıldan beş yıla çıkarılmalı, kazanç muafiyeti ise yüzde
75’ten yüzde 50’ye indirilmeli. Aynı zamanda, KDV muafiyeti yeniden gözden
geçirilmeli. Şahıslardaki muafiyet süresi ise beş yıldan on yıla çıkarılmalı.
Kat karşılığı inşaat ve gelir
paylaşımı modeline göre inşaatlardan belirli bir limitin üstünde olanlar gelir
vergisi mükellefiyetine alınmalı. Gayrimenkul satış değerleri Sermaye Piyasası
Kurulundan yetkili değerleme şirketlerinin belirleyecekleri tutarın yüzde
75’inden az olmamalı. Konut teslimlerinde KDV konutun büyüklüğüne göre yüzde 1,
yüzde 8 veya yüzde 18 olarak uygulanmalı. KDV tevkifat müessesi genişletilmeli
ve yaygınlaştırılmalı.
Şirketlerdeki kâr dağıtımında
stopaj oranı sıfır olanlar gözden geçirilmeli, kâr dağıtılsın veya dağıtılmasın
stopaja tabi tutulmalı. Şayet kâr sermayeye ilave edilecekse ileride mahsup
edilmek üzere daha düşük oranda stopaj alınmalı.
Anonim şirketlerde hisse
devirleri izlenmeli, ilmühaber uygulaması kaldırılmalı, nominal değer yerine
hissenin gerçek değeri için yeminli mali müşavir raporu aranmalıdır. Limitet
şirketlerdeki pay devirlerinde de aynı uygulama yapılmalı.
Serbest meslek kazançlarında
özellikle doktorlar ve avukatlar için yetkili baro ve odalar tarafından asgari
ücret tarifesi yayınlanmalı, mahkemelerdeki dosya numaraları ile reçeteler
üzerinden otokontrol yapılmalı.
Bilişim teknolojisi ve sanal
ortamda satışlarla ilgili hızlı karar alabilecek yöntemler geliştirilmeli,
vergi güvenliği sağlanmalıdır.
Menkul sermaye iratlarındaki
beyan sınırı düşürülmelidir. Veraset ve intikal vergisi ıslah edilmeli.
Gayrimenkuller için değerleme uzmanları raporu, menkuller için yeminli mali
müşavir raporu aranmalıdır. Gayrimenkul ve taşıt satışlarında bedeller mutlak
surette bankadan işlem görmelidir. Verilecek özelgelerde cesurca açık ve net
bir cevap verilmeli, paragraflar arasında farklı sonuçlar çıkaracak
açıklamalardan kaçınılmalıdır.
Yıllarını bu teşkilata
vermiş, fedakârca çalışmış, umutla beklemiş vergi dairesi müdürlerine ve müdür
yardımcılarına devlet gelir uzmanlığı
veya eş değer bir statü verilmelidir.
Sözlerime son verirken, 2013
yılı bütçesinin milletimize hayırlar getirmesini diliyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Demiröz.
İstanbul Milletvekili Ahmet
Baha Öğütken.
Buyurunuz Sayın Öğütken. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET
BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi
Başkanlığı bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizi izleyenleri saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ Hükûmetinin
hazırlamış olduğu 11’inci bütçe görüşmelerinin sonlarına doğru gelmiş
bulunmaktayız. On yıldır Hükûmetimizin hazırladığı bütçeler, son dönemde dünya
genelinde yaşanan küresel krize rağmen başarılı bir şekilde uygulanmıştır.
Gelir İdaresi Başkanlığı,
kayıt dışılıkla mücadele edilmesi, verginin tabana yayılması, vergiye gönüllü
uyumun artırılması ve vergi bilincinin geliştirilmesi amacıyla, mükellef
memnuniyetini esas alan bir hizmet anlayışı içinde olmuştur.
Gelir İdaresi Başkanlığı hizmet
anlayışı içinde olan, başarıyla yürüttüğüne inandığım ve terör kadar tehlikeli
olan kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyle alakalı bahsetmek istiyorum: Kayıt dışı
demek, haksızlık demektir, haksız rekabet demektir, 75 milyonun hakkı demektir.
Kayıt dışı ekonomi, yalnızca mali ve iktisadi bir sorun değil, aynı zamanda
sosyal ve siyasal bir sorundur. Kayıt dışı ekonomi, son on yıl içinde ciddi
oranda gerilemiştir ancak istenen seviyeye gelmemiştir. Kayıt dışı ekonomiyle
mücadelenin en önemli unsuru Gelir İdaresi Başkanlığıdır. Burada çok önemli ve
hassas bir şekilde hizmet veren tüm personelimizin ve bilhassa vergi dairesi
müdürlerinin, müdür yardımcılarının, vergi dairesi çalışanlarının birinci
derecede özlüklerin iyileştirilmesi durumunda yaptıkları görevi daha iyi ve
şevkle takip edecekleri inancındayım.
Gelir İdaresi Başkanlığının
Millî Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürütmüş olduğu Vergi bilir Projesi ilkokul
çağındaki çocuklarımızı bilinçlendirecektir. Kayıt dışıyla mücadelede uzun
soluklu bir çalışma sonucunda başarılı olabileceğini ve verilen bu eğitimle
kayıt dışı ekonomideki mücadelemize uzun vadede önemli katkılar sağlayacağını
düşünüyorum.
Çocuklarımızın bizden
istedikleri daha müreffeh bir ülke, daha çok oyun alanları, daha fazla spor
alanları, daha çok İnternet, daha güzel okullar ise şimdi soruyorum sizlere: Bu
imkânları devletimiz nasıl sağlayacak? Tabii ki toplanan vergilerle
sağlayacaktır. Vergi, geçmişten geleceğe yapılan bir yatırımdır.
Mükellefler adına da
rahatlatıcı değişiklikler olmuştur. Vergi adaletini iyileştirme amacıyla bazı
adımlar atılmış, yersiz tahsil edilen vergi faizleriyle birlikte iadesine
başlanılmıştır. 01 Ocak 2013 tarihinden itibaren bireysel emeklilik hesabına
katılımcının katkı payının yüzde 25’i kadar doğrudan destek verilecek, bu
sayede daha fazla vatandaşımız bireysel emeklilik sistemine katılması
sağlanacaktır. Yine vergi sisteminden kazandırılan askeri geçim indirimi ile
askeri ücretle geçinen 4 çocuklu bir ailenin vergi yükü yüzde 13’ten sıfıra
kadar indirilmiştir. İstihdam yükündeki prim yükleri azaltılmış, sigorta primi
iş veren paylarında 5 puan bütçe tarafından karşılanmıştır. Dünya genelinde
dört yıldır süren krize rağmen birçok ülkede vergi artışları olmuştur, bizim
ülkemizde ise tam tersine sağlık, eğitim, turizm, tekstil gibi sektörlerde KDV
oranları yüzde 18’den 8’e, yine bazı gıda maddelerinde yüzde 8’den KDV oranı
yüzde 1’e düşürülmüştür. Yatırımları desteklemek, istihdamı artırmak amacıyla
kurumlar ve gelir vergisi yükü azaltılmış, 2002 yılında yüzde 65 olan kazançlar
üzerindeki vergi yükü bugün yüzde 34’e indirilmiştir.
Cumhuriyet tarihinin en büyük
vergi teşvik sistemi bu yıl uygulamaya konulmuş, teşvikle 6’ncı bölge
yatırımlarında asgari ücret üzerinden vergi ve prim yükü tamamen
kaldırılmıştır. Teşviklerden yatırım aşamasında faydalanma imkânı getirilmiş, kazancın yüzde 50’sini
matrahtan indirilmesine imkân
sağlanmıştır. Hizmet ihracatını teşvik eden yeni bir mekanizma ilk kez uygulamaya
başlamıştır.
Karadeniz yolu ile şehirler
arası ve uluslararası yolcu taşımacılığında elektronik bilet uygulaması
başlatılmıştır. En kısa zamanda elektronik uygulamaların tüm sektörlerde
yaygınlaştırılmasının mücadelemize büyük fayda sağlayacağı inancındayım.
Tüm dünya uygulamaları da
göstermiştir ki yalnızca kanuni düzenleme yapılması amaca ulaşmakta yeterli
değildir, asıl olan kanuni düzenlemelerin etkin ve verimli bir şekilde
uygulanmasıdır. Bunu gerçekleştirmek ancak AK PARTİ iktidarına gibi güçlü,
istikrarlı, hizmet sevdalısı bir hükûmetle mümkün olacaktır. Elde ettiğimiz bu
başarılar kesinlikle tesadüf değildir. İlk günkü gibi aynı istek, aynı arzu,
aynı heyecan, aynı istikrarla çalışıyoruz. “Büyük millet, büyük güç, hedef
2023” diyoruz.
Son olarak da, on yıl öncesi
toplanan vergilerin neredeyse yüzde 86’sı faize giderken bugün ise toplanan
vergilerin yüzde 84’ünü milletimizin hizmetine kazandıran Hükûmetimize, Maliye
Bakanlığımıza, Maliye Bakanımıza, Gelir İdaresi Başkanlığımıza, ilgili kurum ve
kuruluşlara, emeği geçen herkese müteşekkir olduğumu belirtmek istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öğütken.
Bursa Milletvekili Bedrettin
Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yıldırım.
AK PARTİ GRUBU ADINA
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale
Kurumunun 2013 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kurum bütçesine dair
bilgilendirme yapmadan önce, seçim bölgemle ilgili bugün, çok sıcak bir gelişme
hakkında da yüce heyetinizi bilgilendirmek istiyorum. Değerli Bursalı
hemşehrilerimizin de bu bilgilendirmeye sevineceklerini ümit ediyorum. Keles
Termik Santrali İhalesi Sözleşmesi bugün imzalanmıştır. İnşallah Keles’te 1
milyarlık bir yatırımla bin kişilik bir istihdam önümüzdeki süreçte
başlayacaktır.
Yine, yüksek hızlı trenle
ilgili Bursa’daki merkez istasyonun temel atma töreni önümüzdeki pazar günü
gerçekleştirilecektir.
Keza, Bursa için 2013 yılı
sağlık yatırımlarının yılı olacaktır.
Bursa Teknik Üniversitesiyle
ilgili, Kestel Çataltepe’ye kurulması kesinleşen kampüsle ilgili süreç
işlemektedir.
Yine, İzmir-Bursa-İstanbul
otobanının hızla yapım çalışmaları sürmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Bursa ölçeğinde örneklediğim bu ve benzeri yatırımların tüm yurtta gerçekleştirilmesi
sırasında uygulanan kamu ihaleleri, usulsüzlük, yolsuzluk ve kamu kaynaklarının
israf edilme riskinin en fazla olduğu kamu faaliyetlerinin başında gelmektedir.
Bu nedenle, kamu alanlarında verimliliğin sağlanabilmesi için ihale sisteminin
çok iyi tasarlanması ve yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu misyonu da, Kamu
İhale Kanunu’yla kurulan kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe
sahip Kamu İhale Kurumu üstlenmiştir. Kamu alımlarında saydamlık, verimlilik,
hesap verilebilirlik, kamuoyu denetimi ve geniş bir rekabet ortamı sağlamak
amacıyla kurgulanan kamu alımları sistemi 4734 sayılı Kamu İhale Kurumu ve 4735
sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ile düzenlenerek 2003 yılı başında
yürürlüğe girmiştir. Kurum tarafından kamu maliyesi, kamu yönetimi ve kamu
hukuku alanında ciddi bir büyüklüğü olan kamu alımlarının yönetiminde
profesyonel bir yapının oluşturulması için önemli adımlar atılmış ve büyük
başarı sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hak arama hürriyetinin bir yansıması olarak, Türk ihale
sisteminde, anılan kanun ile idari yargı aşaması öncesinde şikâyetlerin
incelenerek çözüme kavuşturulması mekanizması geliştirilmiş, kamu idarelerinin
idari denetim yoluyla hesap verdiği bir şikâyet inceleme sistemi
kurumsallaştırılmıştır. Kamu İhale Kurumunun kararları şüphesiz idari nitelikli
kararlardır ve yargıya açıktır. İstisna ve kapsam dışı hariç, çerçeve anlaşma
kapsamındaki münferit sözleşmeler de dâhil, şikâyet edilebilir ihale sayısı
yıllar itibarıyla ortalama 55 bin civarındadır. Her yıl yaklaşık 4.300 şikâyet
başvurusu değerlendirilmiş ve bunların yüzde 85’i yargıya intikal etmeden
çözümlenmiştir. Kuruma yapılan şikâyet başvurularının yıllar itibarıyla
yaklaşık yüzde 77’si otuz günden az bir sürede sonuçlandırılmıştır. Kamu İhale
Bülteninde yıllık yayımlanan ihale sayısı ise yaklaşık 330 bin civarındadır.
Kamu İhale Kurumu, yukarıda sayılan görevleri mesleki personeli, yönetici ve
idari olmak üzere 246 kişiyle sürdürmektedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
ihale işlemlerinin etkin, şeffaf ve hızlı bir şekilde yürütülebilmesi, işlem
maliyetlerinin azaltılması, ihalelere katılımın ve rekabetin artırılmasının en
etkin yollarından birisi de elektronik ihalenin hayata geçirilmesidir. Bu
uygulama ilk kez 1 Eylül 2010 yılında başlamıştır. Bu uygulamayla birlikte
ihale dokümanlarına ilişkin hatalar minimum düzeye indirilmiş, zaman ve iş gücü
kaybı önlenmiş, istekliler içinde izlenebilirlik sağlanmış ve birçok bilgiye
sistem üzerinden ulaşılabilir hâle gelmiştir. Daha da önemlisi pilot sektör
olarak belirlenen tıbbi cihaz alımları için bütün ihale işlemlerinin elektronik
ortamda yapılabilmesi sağlanmıştır. Bir sonraki adımda da fiyat teklifi
dışında, ihale sürecinde yapılması gereken tüm işlemler elektronik ortamda
gerçekleştirilecektir. Hükûmetimizce, rekabetin öne çıktığı, açıklığın ve
şeffaflığın tartışılmadığı, her şartta kamu yararının gözetildiği, idarenin
zaafa uğratılmadığı, izlenebilir bir ihale sürecinin hâkim olduğu Kamu İhalenin
etkin hâle getirilmesi sağlanmıştır.
Bu anlayışla, tasarruf
ilkelerine uyumlu, etkin, verimli bir kaynak kullanımı hedefini içeren kamu
tahmini …
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla)
- …bütçesinin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum. 2013 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Yıldırım.
Erzurum Milletvekili Cengiz
Yavilioğlu.
Buyurunuz Sayın
Yavilioğlu.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ
YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benim anlatacağım husus,
özelleştirmeler. Tabii, özelleştirmeler söz konusu olunca da her bir taraftan,
her bir iklimden ayrı ayrı hem kabuller hem eleştiriler oluyor. Ama dünyadaki
biçimiyle özelleştirmelerin ortak gerekçeleri var. Bunlardan bir tanesi,
özelleştirilecek şirketlerin zayıf finansal performansları, aşırı
istihdamlarının olması, oldukça merkezîleşmiş ve politize olmuş organizasyonlar
olması, sübvansiyonlara ve tek yanlı transferlere bağımlılıkların yüksek
olması. Türkiye’de de benzer durum söz konusu. Şöyle ki: Türkiye’de 1986-2012
yılları arasında özelleştirme programındaki şirketlerden elde edilen toplam kâr
4,5 milyar dolar civarında. Fakat yine, bu kapsamdaki şirketlerin zararları,
finansman ihtiyaçları 14 milyar doların üzerinde. Bu şirketler, elde etmiş
oldukları kârlardan 3 kat daha fazla -yaklaşık olarak- zarar etmişler veya
finansmana ihtiyaç duymuşlar. Ekonomik sonuçları itibarıyla bu şirketlerin
1986-2010 yılları arasında sadece 65 şirket aracılığıyla yapılan yatırım tutarı
12,4 milyar dolar civarında. Yani bu şekliyle, bu yönüyle, yatırım performansı
yönüyle performans oldukça yüksek. Yine, bu şirketlerden 45 tanesinin 31
adedinde üretim kapasitesinde artış söz konusu olmuş. Bu şirketlerin yüzde
80’inde net kâr elde edildiği görülmüş. Yine, bu şirketler aracılığıyla
Türkiye’ye 1986-2011 yılları arasında yaklaşık 10,7 milyar dolarlık bir kaynak
girişi olmuş.
Peki, bu şirketlerden elde
edilen gelir ne kadar? Yaklaşık -yan gelirlerle birlikte- 52 milyar dolarlık
bir gelir. Bunun yüzde 79’u bizim dönemimizde elde edilmiş ve bu gelirlerin
yaklaşık yüzde 63,8’i hazineye, yine bu gelirlerin yüzde 19,8’i şirketlerin ihtiyaçları
için aktarılmış.
Ben şirketlerle ilgili iş
kaybı tazminatı ödemesinden bahsedecektim ama bundan çok fazla bahsetmek de
istemiyorum. Çünkü sosyal amaçlı yapılan çalışmalardan çok fazla bahsedilmiyor.
Hâlbuki iş kaybı tazminatı, 4/C kapsamında alınan kişilerin -31 bin kişi,
yaklaşık bunların 7 bini bizim dönem öncesinde işten çıkarılanlar- ilave
emeklilik ikramiyesi oldukça yüksek. Sosyal destek projeleri var, bunlar
aracılığıyla yaklaşık 30 bin civarında insana iş imkânı sağlandı. Nakle tabi personele
yine diğer kapsamlardan farklı olarak yaklaşık 28 bin kişiye ilave kaynak
verildi.
Bunları bir kenara koyuyorum
ama Sayın Oyan’ın burada söylemiş olduğu bir husus biraz ağır oldu. O da bizim
dönemimizde yapılan özelleştirmelerle ilgili olarak birtakım yolsuzlukların
olduğuna, bize yakın olan insanlara peşkeş çekildiğine dair bir konuşmaydı.
Buna üzüldüm doğrusu. Bu bir şeyi de bana hatırlattı. O da 10 Haziran 1997
yılında Genelkurmay Başkanlığının vermiş olduğu brifingde özelleştirmelerle
ilgili bir başlık vardı. O başlıkta da aynen şöyle diyordu: “Özelleştirme
kapsamında yapılan ihalelerde irticai kesim yanlısı şirketlere öncelik
verildiği ve bu şirketlerin, başta enerji olmak üzere, stratejik önemi haiz
sektörlerdeki ihalelere ilgi duyduğu ve birleşerek güç oluşturmaya yönelik
çalıştıkları hususu açık kaynaklarda yer almıştır.” Bu brifingde hem
ekonomistlere hem yargı mensuplarına hem medya mensuplarına önemli bir gerekçe
oluşturarak önemli bir şey söylenmişti. Ben baktım, bu döneme ilişkin neler yapmış
Refahyol Hükûmeti? Yaklaşık 15 tane şirket ve işletme özelleştirilmiş. Şöyle
göze çarpar, bildiğim, tanıdığım -bu camia içerisindeyim- irticacı denilecek
hiçbir şirket yok ama İş Bankası var. Başka ne var? Çağlar var, Dinç Bilgin
var. Verilen şirketler; Etibank var, Soda Sanayii var, limanlar var fakat
bunlar içerisinde irticacı diyebileceğimiz herhangi birisi yok. Ama, bu söylem,
bu görüş, bu düşünce maalesef darbe gerekçesi oldu. Kısıtlayıcı,
sınırlandırıcı, düzenleyici ve bir şekliyle de yok edici bir anlayış. Bu
anlayış oldukça tehlikelidir değerli arkadaşlar. Her kim söylerse söylesin,
özelleştirmeler bir devlet politikasıdır, bir hükûmet politikası değildir. 80
sonrasında hükûmet olan her bir parti bu programı, bu projeyi yürütmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Devamla) -
Hatta daha da ilgincini söyleyeyim: Bazı şirketler, bazı işletmeler bazı
dönemlerde kapatılmıştır. Bu, bizim dönemimizde değildir. Eğer sahiplenilecekse
geçmişle birlikte sahiplenilmelidir, eleştirilecekse hem geçmiş hem bugün
birlikte eleştirilmelidir.
Bütçenin hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Yavilioğlu.
Kayseri Milletvekili Ahmet
Öksüzkaya.
Buyurunuz Sayın Öksüzkaya.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET
ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2013 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; globalleşen dünya ekonomisinde firma büyüklükleri ve
firmaların halka açılma düzeyleri artmaktadır. Bu nedenle, mali işlemlerin
muhasebeleştirilmesi, muhasebe kayıtlarına dayanılarak finansal tabloların
hazırlanması ve bunların denetim ve güvenilirliği, işletmeler hakkında doğru
bilgi edinilmesi açısından çok önem taşımaktadır.
2000’li yılların başından
itibaren birçok ülkede yaşanan muhasebe skandalları etkin bir denetim ve kamu
gözetimi sisteminin önemini bir kez daha gündeme getirmiş ve bu ülkeleri bu
konuda ciddi adımlar atmaya sevk etmiştir. Avrupa Birliğinde 2008 yılında
yaşanan ekonomik kriz sonrasında, kamu gözetiminden sorumlu olacak kurumların
oluşturulmasını sağlayan düzenlemelerin yapılması yönünde adımlar atılmıştır.
Ülkemizde bağımsız denetim uygulamalarının geçmişi çok eskiye dayanmamaktadır.
Son yıllarda, dünyada
muhasebe ve finans denetimi alanında ortaya çıkan gelişmeler bu alanda bir
değişim sürecini başlatmıştır. Bu süreçte işletmelerin mali denetiminin önemi
daha fazla idrak edilmiş, bağımsız denetimin belli bir standarda kavuşturulması
ve denetçiler ile denetim kurumları üzerinde bir kamu gözetimi mekanizmasının
oluşturulması zaruri hâle gelmiştir. Avrupa Birliği de 1984 yılında yürürlüğe
konulan bu konuyla ilgili direktifini revize ederek daha kapsamlı düzenlemeler
yapmıştır. Bu alandaki uluslararası standartlara uyumun sağlanması, gelişmiş
ülkelerde oluşan trende ve Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak, denetim
standartları ve bağımsız denetim konusunda kamu adına gözetim, yetki ve
sorumluluğuna sahip bir kuruma ülkemizde de ihtiyaç bulunmaktaydı.
Tüm bu gelişmelerin
neticesinde, yeni Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen çağdaş denetim sistemini
hayata geçirerek ilgili Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamak ve ülkemizde
bağımsız denetim alanında uygulama birliğini sağlayarak etkin bir kamu gözetimi
ve denetimi sistemini oluşturmak amacıyla, 2 Kasım 2011 tarihinde, 660 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu kurulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun
kurulmasıyla Avrupa Birliği şirketler hukuku faslı, kapanış kriterlerinden
muhasebe ve denetime ilişkin kriter sağlanmış bulunmaktadır. Muhasebe, finansal raporlama ve
bağımsız denetim konusunda yetki tek elde toplanmış ve Avrupa Birliği
açısından, konusunda tek muhatap kurum olmuştur. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumunun denetim ve gözetiminde finansal raporlama ve
denetim sisteminin etkin bir şekilde işletilmesiyle finansal tabloların
uluslararası denetim standartları uyarınca denetlenmesi sağlanacak ve bu
tabloların uluslararası alanda kabul görmesiyle birlikte işletmelerimizin kredi
imkânlarına kavuşmaları kolaylaşacaktır. İşletmelerimizin mali gücünün
karşılaştırılabilir ölçeklere göre hesaplanması sağlanacak ve bu şekilde,
işletmelerimizin rekabet güçleri de artabilecektir. Kamuoyunun güvenilir
denetim raporlarıyla aydınlatılması ile sermaye piyasasının gelişimine katkıda
bulunarak küçük tasarruf sahiplerinin birikimlerinin ekonomik yatırımlara dönüştürülmesinde
etkili bir rol oynayacaktır.
Hedeflenen büyümenin
gerçekleştirilmesinde, güçlü bir sermaye piyasası kurulunun oluşmasında bu
kurumun denetiminin önemli bir rol üstlendiğini de söyleyebiliriz. Bu kurumla birlikte, Türk denetçilerinin
uluslararası alanda akreditasyonu yapılarak denetim piyasamızın yurt dışına
açılması da sağlanacaktır. Bu sistemin kayıtlı ekonomiye geçiş sürecine de
olumlu katkı sağlayacağına inanıyoruz. Etkin bir kamu gözetimi sisteminin
oluşturulması, bağımsız denetim faaliyetleri açısından gerekli kalite ve
güvenin sağlanması demektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 yılı bütçesinin hazırlanmasında katkı sağlayan Plan ve
Bütçe Komisyonu üyelerimize, değerli bakanlık personeline, bakanlarımıza
teşekkür ediyorum. 2013 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öksüzkaya.
Aydın Milletvekili Mehmet
Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erdem.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
ERDEM (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2013
yılı gelir bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, son yıllarda
yaşanan küresel finansal kriz tüm dünyayı etkilemektedir. Krizden ülkemiz
ekonomisi de etkilenmekle birlikte, AK PARTİ hükûmetlerinin ekonomi kurmayları
gereken tedbirleri yerinde ve zamanında almışlardır. Sayın Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle küresel kriz ülkemizden teğet geçmiştir. Bugün,
Türkiye dünyanın borç döngüsü en sağlam ve güvenilir ülkeleri arasındadır,
uluslararası finans kuruluşları da –belki de istemeye istemeye- Türkiye’nin
notunu artırmak mecburiyetinde kalmışlardır.
2013 yılı bütçesine şöyle bir
baktığımızda 68,1 milyar TL eğitime ayrılmıştır. Bu, AK PARTİ’nin eğitime
verdiği önemin en önemli göstergesidir. Yine, 2013 yılı bütçesinde esnafa,
tarım kesimine, KOBİ’lere kredi faiz desteği ve diğer destekler için 10,2
milyar TL ayrılmıştır. Yine, tarımsal destek ödemelerine ayrılan kaynak yüzde
25 artırılarak 7,2 milyar TL’den 9 milyar TL’ye yükseltilmiştir. 2013 yılı
bütçesinde yatırımlara ayrılan pay 2012’ye göre yüzde 20 artırılarak 39,2
milyar TL’ye yükseltilmiştir. Türkiye’nin her yeri şantiye gibidir ve
yatırımlar bundan sonra da artarak devam edecektir.
AK PARTİ olarak
yaşlılarımıza, engellilerimize, fakirlerimize, çocuklarımıza, kadınlarımıza,
şehit yakınlarına ve gazilerimize sahip çıktık, bundan sonra da daha çok sahip
çıkmaya devam edeceğiz. Bu bağlamda, sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar için
önceki yıla göre yüzde 25 artışla 26,4 milyar TL kaynak ayrılmıştır.
Köylerde yaşayan
vatandaşlarımızın takdirle karşıladığı, AK PARTİ döneminin efsane projesi
KÖYDES’e 578 milyon TL, SUKAP Projesi’ne 525 milyon TL, kalkınma ajanslarına
473 milyon TL ayrılmıştır.
AK PARTİ hükûmetleri, gelir
politikalarını ekonomik istikrarın sürdürülmesi amacıyla mali disiplini esas
alan bir yaklaşımla, istihdam ve yatırımları teşvik edecek, yurt içi
tasarrufları artıracak, bölgesel gelişmişlik farklarını azaltacak, ekonomiye
rekabet gücü kazandıracak şekilde yürütmektedirler.
Maliye Bakanlığı, vergi
sistemimizi, etkinlik, basitlik ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda gözden
geçirmiş, Gelir Vergisi Kanunu çalışmalarını tamamlayarak Ekonomi Koordinasyon
Kuruluna sunmuştur. Yeni Türk Ticaret Kanunu sonrasında, Vergi Usul Kanunu da
sade, anlaşılır, adil ve uygulanabilir bir şekilde hazırlanmaktadır. AK PARTİ
döneminde, vatandaşlarımızın vergi yükü azaltılmıştır; gelir vergisi, kurumlar
vergisi ve KDV’de indirimlere gidilmiştir.
2010 yılı OECD verilerine
göre Türkiye, yüzde 26’lık vergi yükü ile 34 OECD ülkesi arasında en düşük
vergi yüküne sahip 6’ncı ülkedir. Bunun yanında Maliye Bakanlığımız, kayıt dışı
ekonomiyle mücadele amacıyla 2011-2013 dönemini kapsayan Kayıt Dışı Ekonomiyle
Mücadele Stratejisi Eylem Planı’nı uygulamaktadır. Maliye Bakanlığımız, vergi
politikasını uluslararası alanda Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak şekilde
geliştirmekte, İstanbul’un önce bölgesel, sonra da küresel finans merkezi
olmasını hedeflemektedir.
Yapılan kanuni düzenlemelerle
kültürel, sanatsal ve geleneksel değeri olan, kaybolmaya yüz tutan meslek
kollarında faaliyet gösteren esnaflarımız vergiden muaf tutulmuşlardır. Ayrıca,
vergide yapılan istisna ve muafiyetlerle -başta kadınlar olmak üzere- dezavantajlı
grupların istihdamının artırılması sağlanmıştır.
Bereketli insanların elinde
bütçe bereketlenir. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi bereketli
insanlar olarak, Türkiye’ye yaptıkları hizmetlerle destanlar yazmışlardır ve
yazmaya da devam edecekler. Allah onlardan ve bu hizmetleri takdir ederek bizi
destekleyen aziz milletimizden razı olsun, 2013 yılı bütçemiz hayırlı ve
bereketli olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Erdem.
Lehinde, Diyarbakır
Milletvekili Mine Lök Beyaz.
Buyurun Sayın Beyaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MİNE LÖK BEYAZ (Diyarbakır) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; bütçe görüşmelerinin on ikinci
turunda şahsım adına lehte söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlarken 2013 yılı
bütçesinin, şimdiden, Türkiye'mize hayırlı olmasını dilerim.
Henüz on yedi ay önce kurulan
Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, halkımızın sağlıklı, güvenli ve hayat
kalitesi yüksek şehirlerde yaşaması için var gücüyle çalışmaktadır. Sayın
Başbakanımız, 2023 vizyonunu ortaya koyarken yaşanabilir çevre ve marka
şehirleri oluşturmak anlamında kentsel dönüşüm seferberliğini başlatmıştır.
Sürdürülebilir çevre ve yaşanabilir yerleşmeler sağlamak ve bunun yanında,
korumacılık anlayışıyla tarihî ve kültürel mirasımızı gelecek nesillere
taşıyacak marka kentler hedefimizdir.
Bu büyük proje kapsamında,
2023’e kadar 6,5 milyon birim konutun dönüştürülmesini planladık. 5 Ekim
2012’de, 35 ilimizde, Sayın Başbakanımızın önderliğinde, 65 farklı noktada,
3.169 binanın dönüşümü başlamıştır.
Kentsel dönüşümle insanımızın
yaşam kalitesini yükseltmek ana düsturumuzdur. Teknik altyapısıyla, sosyal
donatıları, rekreasyon alanları, parkları, yeşil alanları, kent meydanları ile
yöresel mimari ögelerin açığa çıktığı ve her bir kentin kendi kimliğinde hayat
bulan şehirlerimizi marka yapacağız. Bu yıl, kentsel dönüşüm projeleri için
bütçede yaklaşık 1 milyar kaynak ayrılmıştır.
AK PARTİ iktidarında, Sayın
Başbakanımızın talimatlarıyla başlayan, Diyarbakır’ı marka şehir yaparak hak
ettiği yere taşıyacak birçok proje aynı anda yürütülmektedir. Depreme
dayanıksız, çarpık ve sağlıksız yapılaşmadan arındırılması, tarihî dokusunun ön
plana çıkarılması ve yaşatılarak korunması amacıyla 6306 sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Yasası kapsamına alınan 4 bölge
bulunmaktadır; bunların 3’ü İstanbul’dadır, 4’üncüsü ise Diyarbakır surları ve
Suriçi bölgesidir. Yani, Sayın Başbakanımızın her zaman dediği gibi, 780 bin
kilometrekarenin hepsi birdir, hepsi Türkiye'mizdir; Diyarbakır neyse İstanbul
odur, İstanbul neyse Diyarbakır odur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Halid Bin Velid’in oğlu
Süleyman ve 27 sahabenin yattığı Hazreti Süleyman Camii ve Süleymaniye’nin
minareleri aynı göğe yükselmektedir. Mezopotamya’nın kalbi Diyarbakır,
Anadolu’nun ilk İslam kentidir. Binlerce yıllık geçmişiyle milattan önce 10
binli yıllara ait bulgular Körtik Tepe ve Çayönü’nde bulunmuş yani insanlığın
ilkleri bu kadim kentte yaşamıştır. Diyarbakır Ulu Camii, Mekke, Medine, Kudüs
ve Şam’daki haremi şeriflerden sonra 5’inci haremi şeriftir.
Diyarbakır Surları, içinde
insanların yaşayarak günümüze kadar geldiği, 10-12 metre yüksekliği, 186 hektar
çevrelediği alanı 5.700 metre uzunluğu, kent kapıları, İçkalesi, bazalt taşı
işlemeleri, burçları, kitabeleri ile dünyada tek ve eşsizdir. Diyarbakır
Surları, dünyanın en büyük açık hava yazıtlar müzesidir. Tarihî dokuda kültürel
değeri olan konut stokunun korunması da dâhil olmak üzere, koruma eksenli
kentsel dönüşüm yaklaşımı benimsenmiştir. Diyarbakır’ın tarihî Suriçi Kentsel
Dönüşüm Projesi ile binlerce yıllık tarihî Diyarbakır Surları açık hava müzesi
olarak hayat bulacaktır.
Ancak, mevcut sorunların
çözümü için kentsel dönüşüm kapsamında çalışmalar hızla devam ederken
Diyarbakır’da ne yazık ki bir taraftan da kentleşme sorunları vardır. Tarihî ve
kültürel değerinin korunması gereken, efsanelere konu olan Kırklar Dağı,
maalesef, 28 Kasım 2008 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclis kararı
ile imara açılmıştır. Kırklar Dağı’nda 10-15 katlı betonarme yapılar hızla
yükselmektedir; kentin ve Dicle’nin, tarihî On Gözlü Köprü’nün silüetine ne
yazık ki bir bıçak gibi saplanmıştır.
Yıllar yılı terör ve karpuzla
tanınan ve bunu hiç hak etmeyen, binlerce yıllık geçmişe sahip, Anadolu’nun ilk
İslam kenti Diyarbakır’a bütün milletvekili arkadaşlarımı davet ederken bizleri
izleyen “Diyarbekir” sevdalısı herkese selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Beyaz.
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar.
Buyurunuz Sayın Bayraktar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve
Şehircilik Bakanlığımızın 2012 yılında gerçekleştirdiği faaliyetler ve 2013
yılı bütçe tasarısı hakkında bilgi sunmaya çalışacağım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde 20’nci yüzyılın
ortalarından itibaren hız kazanmaya başlayan şehirleşme 1960’ta yüzde 33’e
ulaşmış ve bugün itibarıyla da yüzde 76 seviyesini aşmıştır. Ülkemizdeki hızlı
şehirleşme bir taraftan plansız ve çarpık yapılaşmaya sebep olurken diğer
taraftan da doğal kaynakların ölçüsüz kullanılmasına ve çevre kirliliğine yol
açmıştır.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, bu sorunların kalıcı bir şekilde çözümünü sağlamak gayesiyle
kuruldu. Bakanlığımızın kuruluşundan itibaren yaptığımız çalışmalarla
sürdürülebilir çevre ve yaşanabilir yerleşmeler sağlamak, şehirlerimizin marka
değerini artırmak ve ülke çapında kentsel dönüşümü başlatmak doğrultusunda
heyecanlı ve titiz bir yapı oluşturduk. Bu kapsamda, afet riski altındaki
alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde
sağlıklı ve güvenli hayat alanları oluşturmak gayesiyle, sizlerin de desteğiyle
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’u çıkardık ve
Sayın Başbakanımızın da katılımlarıyla Türkiye'nin 35 ilinde 3.169 binayı
yıkarak dönüşümü başlattık.
Bu kanun ve ilgili diğer
mevzuatın uygulamasını sağlayarak Türkiye genelinde yaklaşık 6,5 milyon konutun
dönüştürülmesi planlanmaktadır. Kentsel dönüşümle sadece binalar yıkılıp
yeniden yapılmayacak, aynı zamanda teknik altyapı, şehir meydanları, parklar,
yeşil alanlar ve modern hayatın gerektirdiği sosyal donatıların oluşması ile
şehirlerimizin marka değeri de artırılacaktır. Ayrıca, inşaat sektörü ile
birlikte ilgili diğer sektörler de canlandırılacaktır. AK PARTİ tarafından
kurulan Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri ile on yıl boyunca başarıyla
yürüttüğümüz planlı kentleşme ve konut üretim seferberliği sayesinde büyük bir
uygulama pratiği yakaladık. Aynı süreçte inşaat sektörü gelişti, ciddiyet ve
derinlik kazandı. Bu olgu, kentsel dönüşümde de bize büyük kolaylık
sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasa ile ulaşılması düşünülen hedeflerin tek bir kurum
tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, uygulamada başta
yerel yönetimler olmak üzere, ilgili kamu kurumları, üniversiteler, sivil
toplum kuruluşları ve özel sektörle iş birliği içerisinde çalışmaktayız. Burada
şüphesiz en önemli aktörler yerel yönetimlerdir. Bu kapsamda, İstanbul, İzmir,
Bursa, Kocaeli ve Sakarya büyükşehir belediyeleri ile bunların ilçe
belediyelerine riskli yapı ve riskli alan belirleme yetkisi verdik. Ayrıca,
ülke genelinde yerel yönetimlerden Bakanlığımıza gelen riskli alan ve rezerv
yapı alanı teklifleri incelenerek uygun görülenlere ilişkin işlemler ivedilikle
tamamlanmaktadır. Bunlara ilaveten, Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesine göre,
Bakanlığımızca toplam 16 kentsel gelişim ve dönüşüm proje alanı Başbakanlığa
gönderilmiştir. Bakanlığımız, belediyeler ve TOKİ eliyle ülke sathında 250
noktada kentsel dönüşüm çalışmalarına aralıksız olarak devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımızca riskli yapıların tespitiyle ilgili olarak
bugüne kadar 120 kuruluşa lisans verilmiştir. 6306 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girmesinden bu yana, yurt çapında “Kentsel Dönüşümde Sektörler Buluşuyor”
temalı çalıştaylar ve bilgilendirme toplantılarına sektörle ilgili 5 binin
üzerinde katılım sağlanmıştır. Kentsel dönüşümde esas hedefimiz, riskli
yapıların vatandaşlarımız tarafından dönüştürülmesidir. Bu doğrultuda
vatandaşlarımıza, imkânlar ölçüsünde kira desteği, kredi faizlerini sübvanse
etmek gibi her türlü yardımlar yapılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımızın diğer bir faaliyeti olan coğrafi bilgi
sistemlerinin kurulması çalışmalarında son aşamaya geldik. Bugün için, adres,
bina, kadastro, idari birimler, ulaşım, hidrografya, arazi örtüsü, ortofoto,
topoğrafya ve jeolojik altyapı gibi çok önemli olan 10 temel coğrafi veri
içeren bir portal oluşturuyoruz. Bu portalın tamamlanmasıyla izleme ve
koordinasyon altyapısı oluşacak ve ilgili kamu ve özel sektör kuruluşlarımıza
kolay ve sağlıklı coğrafi bilgi aktarımı sağlanacaktır. Böylece yatırımlar da
hızlanmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımızca çevreyi koruma gayesiyle yapılan çalışmalar ve
de verilen teknik ve mali desteklerle son yıllarda kanalizasyon şebekesi ve
atık su arıtma tesisiyle hizmet verilen belediye sayısında ve bu hizmetlerin
verildiği nüfusta önemli artışlar olmuştur. 2002 yılında belediye nüfusunun
yüzde 35’inde atık su arıtma hizmeti verilirken bugün bu oranı yüzde 72’ye
çıkardık, ki bu 45 milyon kişiye tekabül etmektedir. Hedefimiz, 2023 yılında
tüm belediyelerin atık su arıtma tesislerine kavuşmasını sağlamaktır. Ayrıca,
yerel yönetimlerin atık su arıtma tesislerinin enerji giderlerinin yüzde 50’si
Bakanlığımızca karşılanmaktadır. Bu kapsamda, bu yıl belediyelere 27 milyon TL
ödeme yapılmıştır. 2003 yılında sadece 15 olan katı atık düzenli depolama tesis
sayısı bugün 68’e ulaştı. Bugün itibarıyla bu tesislerde 879 belediyede 44
milyon kişiye hizmet verilmektedir. Ayrıca, Bakanlığımızca belediyelerimize son
iki yılda 1.041 adet çöp toplama aracı hibe edilmiştir. Bunlara ilaveten,
Bakanlığımızca belediyelerimize bisiklet yolu yapımı ile sokak iyileştirme
çalışmalarında önemli destekler sağlanmaktadır. Yine, 2009-2020 Çevresel
Gürültü Eylem Planı uygulaması doğrultusunda, gerekli gürültü ölçüm ve
denetimleri de Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir. Diğer yandan, bugün
sayısı 208’e ulaşan deniz kirliliğini ölçüm istasyonlarında yılda 2 kez deniz
suyu, dip çamuru ve deniz canlılarında 40 farklı parametrede kirlilik ölçümleri
yapıyoruz. Denizlerimizde mavi bayraklı plaj ve marina sayısı 2003 yılında 151
iken bu sayıyı bugün itibarıyla 374’e çıkardık. 2012 yılı itibarıyla 81 ilde
122 adet sabit istasyon ve 3 adet mobil ölçüm aracıyla hava kalitesi ölçümü
yapıyoruz. Alınan veriler değerlendirilerek anlık olarak halkın bilgisine
sunuluyor. İlave olarak 39 sabit istasyon daha kuruyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iklim değişikliği ile mücadele ve ozon tabakasının korunması
kapsamında strateji belgeleri ve eylem planlarını tamamladık. Sera gazı
emisyonlarının takibi de Bakanlığımız tarafından yapılmaktadır. Bu doğrultuda,
tesisler ilk raporlamalarını 2016 yılından itibaren yapacaklardır. Yine, karbon
piyasası oluşturmaya yönelik çalışmaları da sürdürmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çevre izin ve lisans belgeleri yani ÇED artık elektronik
ortamda veriliyor. ÇED için toplam 199 adet belgeyi 16’ya düşürdük. 13 ayrı
yönetmelikle düzenlenen çevre izin ve lisansa ilişkin süreçleri tek yönetmelik
altında topladık. Bakanlığımızca, 2012 yılında turizm ve konut, petrol ve
madencilik, atık ve kimya, ulaşım ve
kıyı, tarım ve gıda, enerji ve sanayi yatırımlarına ilişkin toplam 283 proje
için “ÇED olumlu”, 2.845 proje için ise “ÇED gerekli değildir.” kararı
verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mekânsal planlama, yerleşme ve yapılaşma konularında 2023
yılını hedef alan Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı yani KENTGES’i
etkin bir şekilde uygulamaktayız. Ayrıca, üst ölçekli plan ve kalkınma
politikalarına uygun olarak ulusal ve bölgesel nitelikli mekânsal stratejik
plan çalışmalarını Kalkınma Bakanlığıyla birlikte yürütmekteyiz.
Bakanlığımız ve büyükşehir
belediyelerince ülkemizin genelinin yüzde 97’sinde çevre düzeni planları
tamamlanmıştır. Ülke çapında enerji santralleri, askerî alanlar, eğitim ve
sağlık alanları ile kamu yatırımları ve toplu konut alanları gibi yatırımlara
ilişkin imar planları da Bakanlığımız tarafından hızlı bir şekilde
onaylanmaktadır. Van ili ve çevresiyle Erciş ilçesinde hâlihazır haritalar,
jeolojik etüt raporları ve imar planlama çalışmaları ile kentsel tasarım
projeleri de Bakanlığımız tarafından tamamlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8.591 kilometre olan deniz kıyılarımızın yüzde 95’lik
bölümünün kıyı kenar çizgisi tespit işlemleri tamamlanmıştır. Bu alanlara
ilişkin tüm bilgi ve belgelerin envanterini çıkararak coğrafi bilgi
sistemlerinde uygulanması için veri tabanı oluşturuyoruz. 2014 yılı sonuna
kadar da tüm kıyılarımızın master planları ve bütünleşik kıyı alanları
planlamasını tamamlamış olacağız.
Saygıdeğer Başkan, çok
değerli milletvekilleri; şehirlerimizin marka değerini artırmak için özel
projeler hazırlıyoruz. Bu doğrultuda İstanbul Finans Merkezi Projesi’ni
tamamladık. Buna ilave olarak Diyarbakır Suriçi’nde tarihî dokuyu ortaya
çıkarmak ve buradaki tescilli yapıları ihya etmek için dönüşüm çalışmalarını
hem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığımız hem Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz hem Kültür ve Turizm Bakanlığımız hem de Diyarbakır Valiliğimizle
birlikte yürütmekteyiz.
İstanbul’da 3’üncü büyük
havalimanını da kapsayacak şekilde kurulacak yeni şehir için harita alımları,
imar planları ve kentsel tasarım çalışmalarını Ulaştırma Bakanlığı ile müşterek
yürütmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi işlemlerini
basitleştirdik. Talep edilen belge sayısını azalttık. Böylece, belediyelere de
büyük kolaylık sağladık. Yapmakta olduğumuz çalışmalar ile yapı ruhsat
süresinin 5 iş gününe indirilmesi ve bu konuda teknik müşavirlik kuruluşlarına
yetki ve sorumluluk verilmesi çalışmalarında son aşamaya geldik.
Saygıdeğer milletvekilleri,
artık, yapı malzemelerimiz dünya piyasalarında en üst düzeyde rekabet
edebiliyor. Bu doğrultuda, dünya standartlarında, kaliteli, fonksiyonel ve ucuz
yapı malzemesi üretimi için yeni yönetmelik ve denetim sistemleri oluşturarak
kullanıcı bilincini geliştirme noktasında çalışmalarımızı artırdık.
Yine, özel yapı
müteahhitlerine yekti belgesi numarası vererek ve yapı ustalarına geçici
ustalık belgesi düzenleyerek sektörü kayıt altına aldık. Sektörü kayıt altına
alarak kayıt dışı ekonomi ile mücadeleye katkı sağlıyoruz. Kayıt Dışı
Ekonomiyle Mücadele Eylem Planı’nda Bakanlığımıza ait eylemlerin hemen hemen
tamamında yüzde 100 başarı sağlanmıştır.
Binalarımızdaki enerji
verimliliğini artırmak için yoğun çalışıyoruz. Ülke olarak kentsel dönüşümlerde
gerekli başarıyı elde ederek binalarımızı yalıtımlı hâle getirebilirsek toplam
enerji sarfiyatımız yüzde 16 seviyesinde azalmış olacaktır. 2011 yılında
başlattığımız uygulama ile 2012 yılında 44.000 adet enerji kimlik belgesi
verdik ve ayrıca enerji kimlik belgesi verebilecek 8.500 uzman yetiştirdik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımız doğal sit alanları, özel çevre koruma bölgeleri
ve benzeri alanların tescil, onay ve ilanına dair usul ve esasları belirlemekte
ve bu alanlarda koruma, kullanma ve yapılaşmaya yönelik iş ve işlemleri de
yürütmektedir. Bu doğrultuda, Bakanlık bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma
Merkez Komisyonu ve 21 ilde 28 adet tabiat varlıklarını koruma bölge komisyonu
oluşturduk.
Deniz ve kıyı koruma
alanlarının büyüklüğünü 2.865 kilometrekareye çıkardık. Özel çevre koruma
bölgelerindeki belediyelerin altyapı projelerine 2012 yılında yaklaşık 25
milyon lira kaynak aktardık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yapı denetimleri, Bakanlığımızca yetkilendirilen 1.682 yapı
denetim kuruluşu tarafından, 81 ilimizde, artık daha etkin bir şekilde
yürütülmektedir. Modern ve bilimsel dünyada olduğu gibi bizde de yapı denetim
kuruluşlarımızı güçlendirmeyi ve teknik müşavirlik kuruluşu hâline getirmeyi
hedeflemekteyiz.
Çok değerli milletvekilleri,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz 22 bölge, 957 tapu ve 81 kadastro
müdürlüğüyle yılda ortalama 20 milyon insanımıza hizmet vermektedir. Tapu
müdürlüklerimizdeki işlemler artık on-line sistemle yürütülmektedir. Hâlen 341
birimde pilot olarak uygulanmakta olan başka ilde bulunan gayrimenkul
işlemlerine dair yürüttüğümüz tapu işlemlerini 2014 yılı sonuna kadar tüm
ülkede yaygınlaştırmış olacağız. Ülke genelinde tapu ve kadastro bilgilerinin
bilgisayar ortamına aktarılması ve Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi’nin kurulması
noktasında yani TAKBİS’i büyük ölçüde tamamladık. Yine, tapular artık on-line
randevu sistemiyle vatandaşa sunulmaktadır. Bu doğrultuda yaptığımız
tespitlerle, vatandaş memnuniyeti yüzde 95 seviyelerindedir. Yine, ülke
genelinde, Türkiye kadastrosunun yüzde 99’unu tamamladık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımız, imar, çevre ve yapım ile ilgili mevzuat düzenlemelerini
yapmak, mekânsal strateji planlaması dâhil, üst ölçekli planları hazırlamak ve
onaylamak, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi faaliyetlerini yürütmek ve
iklim değişikliğiyle mücadele etmek, afet zararlarını azaltmaya yönelik dönüşüm
projelerini hazırlamak, güçlü bir yapı denetim sistemini kurmak ve yönetmek,
enerji verimliliği yüksek yapılar için gerekli çalışmaları yapmak, yapı
kooperatifçiliğini geliştirmek ve yenilikçi konut politikalarını üretmek,
Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi çalışmalarını yürütmek, yerel yönetimlere
rehberlik etmek, teknik ve mali destek sağlamak, doğal sit alanlarında,
sorumluluğumuzdaki tüm iş ve işlemleri yürütmek için kurulmuştur.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Bakan Çorlu ne oldu? Çorlu’yu anlatın, Tekirdağ’ı anlatın, bir sürü
iddialarımız var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Yine, Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan
İller Bankası ile belediyelerimizin sorunlarının çözümüne çok ciddi katkılar sağlıyoruz.
Bu doğrultuda faiz oranlarını düşürdük ve verdiğimiz kredilerin vadelerini
uzattık.
2012 yılında kredi talebinde
bulunan belediyelerden şartları uygun olanlara ayrım yapılmaksızın kredi
sağladık. Küçük belediyelerin su ve kanalizasyon sorunlarının çözümü için su
kapsamında 745 milyon TL hibe yardımı, 858 milyon TL kredi tahsisi yapılmıştır.
Yine, BELDES projesi
kapsamında 52 adet belediyenin içme suyu inşaatının yapımı tamamlanmış, 17 adet
de ise tamamlanma aşamasındadır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu doğrultuda ve Bakanlığımıza tahsis edilen bütçe imkânlarıyla bu hizmetleri
daha da etkin ve verimli bir şekilde yürütmek için, bundan sonra da var
gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle, 2013 yılı
bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler, tekrar saygılarımı
ve teşekkürlerimi sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bayraktar.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kentsel dönüşüm projesinde Çalıklara nereyi
verdiniz Sayın Bakan?
BAŞKAN – Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Şimşek.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, bütçe açış konuşmamda
Maliye Bakanlığımızın faaliyetleriyle ilgili olarak epey bir bilgi vermiştim,
tekrara kaçmamak açısından müsaade ederseniz, bugün, daha çok, gündeme
getirilen bazı eleştiriler ve tespitler üzerinde ben de değerlendirmelerde
bulunmak istiyorum ama en başında, Sayın Tanal’ın, tabii ki, teşekkürü için biz
teşekkür ediyoruz. Yalnız şöyle: Osmanlı Devleti dış borçları konusunda 3.000
adetlik bir kitap basılmış. Kendisine gönderilen kitapta maalesef matbaa hatası
olarak bazı boşluklar oluşmuş. Şimdi, ben arkadaşlara sordum, hemen, hiç boş
sayfası olmayan bir kitapçık var, memnuniyetle bunu size vermek üzere getirdim.
Tabii…
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Yazarı kim Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) - Yazarı Doktor Biltekin Özdemir, 2010 yılında basılmış. Aslında
3.000 adet basılmış ve büyük bir kısmı da sağlıklı yani boş sayfa yok, bunda da
boş sayfa yok fakat nasıl olduysa Sayın Tanal’a o denk gelmiş. Şimdi, ben bunu
kendisine vereceğim.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
tabii, en önemli eleştirilerden bir tanesi vergi konusu. Müsaade ederseniz,
ben, tekrar bu konuya değinmek istiyorum.
Türkiye’de toplanan bütün
vergilerin, sosyal güvenlik primleri de dâhil olmak üzere, topladığımız bütün
vergilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 26 yani Türkiye’de vergi
yükü ne diye sorarsanız yüzde 26. Peki, bu yüksek mi düşük mü, buna nasıl karar
vereceğiz? Avrupa Birliğini 27 ülke oluşturmaktadır biliyorsunuz. Avrupa
Birliğinde ortalama vergi yükü yüzde 38,4; Türkiye’de yüzde 26. Peki, haydi
diyelim ki Avrupa Birliğinde nispeten daha çok gelişmiş ülkeler var, OECD
ülkelerine baktığımız zaman, OECD ülkelerinde ortalama vergi yükü yüzde 33,8.
Dolayısıyla, Türkiye’deki yüzde 26’lık vergi yükü iddia edildiği gibi yüksek
değil; bu, birinci konu.
İkinci konu, Türkiye’de
vergilerin büyük bir kısmının dolaylı vergiler olduğu hususu doğru bir
husustur. Ben, zaten bütçe konuşmamda bu eleştiriyi kabul ettiğimizi, bu yapıyı
düzeltmemiz gerektiğini ifade ettim.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Zenginden almıyorsunuz, fakirin ekmeğinden vergi alıyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) - Şimdi, Türkiye’de sosyal güvenlik primi dâhil olmak üzere dolaylı
vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı yüzde 70 değildir; yüzde 47,7’dir,
yüzde 47,7. Peki, bu yüksek bir oran mı? Evet, Avrupa Birliği veya OECD
rakamlarıyla karşılaştırdığınız zaman biraz yüksek. Mesela, Türkiye’de dolaylı
vergilerin millî gelire oranı yüzde 12,4 ama Avrupa Birliğinde veya OECD’de
yüzde 11-12 arası yani Türkiye’de dolaylı vergilerin millî gelire oranı biraz
yüksek ama çok büyük bir fark yok. Peki, sorun ne? Sorun, doğrudan vergilerin
düşük olması. Peki, niye? Bunun birkaç sebebi var. Bunun sebeplerinden bir
tanesi, kayıt dışılıktır -o konuya değineceğim ama- sebeplerinden bir tanesi
de, doğrudur, bizim hükûmetlerimiz döneminde biz yatırımı, üretimi, istihdamı
teşvik etmek için doğrudan vergileri düşürmüşüz. Nasıl? Açıklayayım size. Gelir
vergisi en yüksek diliminin tabi olduğu vergi oranı 2002 yılında yüzde 49,5
idi. Bunu biz yüzde 35’e indirmişiz. Niye? Kayıt dışılık azalsın, istihdam
artsın diye. En düşük vergi dilimine denk düşen gelir vergisi oranı ise yüzde
22 idi, yüzde 15’e indirmişiz. Burada da demişiz ki: Yine, ücretlileri yani
düşük gelir elde edenleri destekleyelim.
Asgari ücret… Mesela,
Türkiye’de –biliyorsunuz- çalışanların yüzde 47’si asgari ücretli. Asgari
ücretin üzerindeki vergi yükü, AK PARTİ hükûmetleri döneminde asgari geçim
indirimi getirilmeden önce yüzde 12,8’di yani bir asgari ücretli yüzde 12,8
gelir vergisi ödüyordu. Şu anda, yaptığımız düzenlemelerle bu vergi oranını
yüzde sıfır ile 5,2 arasına düşürdük. Dikkat edin, gelir vergisinde biz vergi
oranlarını düşürmüşüz. Nedir gelir vergisi? Doğrudan bir gelirdir.
Gelelim ikinci konuya,
kurumlar vergisi… Türkiye’de kurumlar vergisi ve kurumlar vergisinin
dağıtılması hâlinde alınan gelir vergisi, toplamda, 2002 yılında yüzde 65’i
oluşturuyordu. Yani, bir şirket 100 lira kâr etseydi 65 lirası vergiydi. Tabii,
bu, şirketlerin rekabet gücünü etkiliyordu, kayıt dışılığı etkiliyordu.
Doğrudur, hükûmetlerimiz
döneminde kurumlar vergisinde ve dolayısıyla kurumların geliri üzerindeki
toplam vergi yükü yüzde 65’ten yüzde 34’e düşürülmüştür.
Şimdi, dikkat ederseniz
doğrudan vergi oranları, doğrudan vergiyi oluşturacak kalemler üzerindeki vergi
oranları hükûmetlerimiz döneminde ciddi bir şekilde düşürülmüştür.
Bu yetmemiştir, bakın, en son
teşvik sistemiyle biz ne yaptık? Dedik ki “Türkiye'nin herhangi bir yerinde
stratejik bir ürünü üretin, kurumlar vergisini belli bir seviyeye kadar, yüzde
2’ye düşürüyoruz, gelir vergisini almıyoruz, sosyal güvenlik primlerinden
vazgeçiyoruz.” Bunların hepsi, aslında yatırım lehine, üretim lehine, istihdam
lehine vergiden vazgeçmektir. Hangi vergiden? Doğrudan vergi gelirlerinden. Bu
bir tercihtir, ama bununla birlikte tabii ki bir kayıt dışılık söz konusudur.
Ben size kayıt dışılıkla
ilgili olarak da çok kısa bir bilgi vermek istiyorum. Kayıt dışılıkla ilgili
olarak, gerçekten şu anda ikinci eylem planını uyguluyoruz. Kayıt dışılıkla
mücadelede bir eylem planımız vardı 2008-2010 dönemini kapsayan, şimdi
2011-2013 dönemini kapsayan bir planı uyguluyoruz.
Detaylara kaçmak istemiyorum
ama bu planın uygulanmasına ilişkin altı ayda bir ilerleme raporu hazırlıyoruz
ve gerçekten de çok mesafe katediyoruz, mükellef sayısında çok ciddi artış var
ve bunu sadece ben söylemiyorum, TÜİK’in istatistiklerine baktığınız zaman,
2002 yılında kayıt dışı istihdamın toplam istihdama oranı yüzde 52,1’di, 2011
yılı itibarıyla bu, yüzde 40’a kadar düştü yani tam 12 puanlık bir düşüş söz
konusu.
Yine, uluslararası çalışmalar
var, bütün OECD ülkeleri için, Avrupa Birliği ülkeleri için yapılan çalışmalar
var. Bu çalışmalarda, Türkiye'de genel ekonomik anlamda kayıt dışılığın son on yıl
içerisinde yüzde 32-33 civarından yüzde 27’ye kadar düştüğünü görüyoruz. Bu
çalışma, aynı zamanda Avrupa Birliğinde ortalama kayıt dışılık oranının yüzde
19 olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, Türkiye’deki kayıt dışılık oranı Avrupa
Birliği ortalamasının epey üzerindedir ama son on yılda da çok ciddi oranda
azalmıştır.
Yine önemli eleştirilerden
bir tanesi, bizim vergileri esas itibarıyla ücretlilerden aldığımız konusudur.
Bakın, şöyle söyleyeyim: Bugün yaklaşık 5 milyon 656 bin asgari ücretlimiz var
ve bunlardan topladığımız toplam gelir vergisi yani asgari ücretliden aldığımız
toplam gelir vergisi 2 milyar dahi tutmuyor. Yani, 1 milyar 962 milyon lira
topladığımız toplam vergi. Peki, toplam vergilerimizin yüzde kaçını asgari
ücretlimizden alıyoruz? Yüzde 0,77 yani vergi gelirlerinin yüzde 1’i dahi
asgari ücretliden alınmıyor. Onun için…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – ÖTV,
KDV ne olacak?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) - Değerli arkadaşlar…
HASAN ÖREN (Manisa) – Almayın
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) - Hayır, gerekirse… Bakın, imkân yaratalım ama zaten sıfıra kadar
indirmişiz.
Şimdi değerli arkadaşlar, bir
şey daha söyleyeyim: İşveren sigorta primi payını yüzde 19,5’tan yüzde 14,5’a
indirdik. Bu da doğrudan yine bir
-çünkü OECD kapsamında baktığınız zaman, uluslararası karşılaştırmalar
açısından baktığınız zaman- vergiden vazgeçmeyi ifade ediyor. Özetle, ortalama
ücret üzerindeki vergi yükünde Türkiye eskiden OECD’de yüzde 42,7 ile 1’inci
sıradaydı, 2002 yılında, şu anda Türkiye yüzde 36’lık bir vergi yüküyle OECD
ülkeleri arasında 8’inci sıraya düşmüş durumdadır.
Değerli arkadaşlar, vergi
politikamızı oluştururken gerçekten rekabet gücünü biz iyileştirmeyi temel bir
öncelik olarak görmüşüz ama bu, sermayeyi peşkeş anlamına gelmiyor. Bugün,
yatırım olmazsa istihdam olmaz, istihdam olmazsa yoksullukla mücadelede biz
asla başarılı olamayız.
Buradan, bu kürsüden bizim
mutlaka 2013 yılında KDV’yi bile artıracağımız söylendi. Ben, şunu açık ve net
olarak buradan söylüyorum: Şu an itibarıyla, 2013 yılında, ne genel gelir
vergisinin ne kurumlar vergisinin ne de KDV’nin oranlarında bir artış
öngörmüyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde eğitimde, sağlıkta, giyimde, turizmde
biz KDV oranlarını yüzde 18’den yüzde 8’e kadar düşürdük.
Şimdi, gelen eleştirilerden
bir tanesi de tabii ki pırlantayla ilgili bir eleştiri. Biliyorsunuz, pırlanta
ve benzeri ürünler ağırlık olarak çok hafif ama paha anlamında, değer anlamında
da son derece ağır ürünlerdir ve maalesef bu anlamda da kayıt dışı kanaldan
ülkeye sokulması ihtimali nispeten yüksek olan ürünlerdir. Evet, doğrudur,
Türkiye’de yüzde 20 ÖTV var pırlantada ama KDV yok. KDV yok ama daha yüksek
olan yüzde 20 ÖTV var. Dolayısıyla, pırlantadan bu ülkede vergi alınmadığı
hususu yanlış bir husustur. Yalnız şu bir gerçek: Avrupa Birliğindeki
uygulamalardan farklı. Avrupa Birliğinde pırlanta benzeri ürünlerden KDV
alınıyor, Türkiye’de ise sistem bu şekilde düzenlenmiş, KDV değil ÖTV alınıyor.
Ha, gelin hep birlikte, arzu ediyorsanız, ÖTV’yi düzenleyelim, kaldıralım, KDV
getirelim, ben buna son derece açığım, bu konuda zerre kadar bir tereddüdümüz
yok.
Şimdi değerli arkadaşlar,
müsaade ederseniz…
HASAN ÖREN (Manisa) – Mazotta
ÖTV de var, KDV de var, ikisini bir alalım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – Yok, yok. Ben çok iyi biliyorum, Avrupa’da genelde…
HASAN ÖREN (Manisa) –
Benzinde, mazotta var da onda niye yok?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – Avrupa’da da var. Avrupa’da da benzinde hem ÖTV hem KDV var.
HASAN ÖREN (Manisa) – O zaman
pırlantadan da al!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, büyümeyle ilgili eleştiriler yapıldı.
Müsaade ederseniz, 1924 yılıyla 2002 yılı arasında büyüme yıllık ortalama yüzde
4,54; 1924-2011 yılı arasında yüzde 4,61; 1993-2002 arasında yani bizden önceki
on yılda büyüme ortalama yüzde 2,98. Yani bizden önceki on yılda büyüme yüzde 3
civarı, bizden önceki yetmiş dokuz seksen
yılda büyüme yüzde 4,5. AK PARTİ hükûmetleri döneminde, 2003-2011
döneminde büyüme yüzde 5,25. Dolayısıyla, yaklaşık 0,75 puan yıllık fark var
ama bu, keşke 80 yıl boyunca olsaydı. Çünkü, bunu kümülatif, bileşik anlamda
seksen yıl getirseniz tabii ki millî geliri 2 kattan çok daha fazla artırma
potansiyeli ortaya çıkardı.
Şöyle bir örnek vereyim ben
size: Daha geçen iki hafta önce OECD bir rapor yayınladı, 2003 ve sonrasına
ilişkin bir rapor ama bunda son on yılın değerlendirmesi de var. OECD’nin
raporuna göre, son on yıl içerisinde Türkiye OECD ülkeleri arasında en hızlı
büyüyen ülke. Bakın, OECD ülkelerinin büyüme ortalaması yüzde 1,7; OECD’ye göre
-yani önümüzdeki sene için- dünya ekonomisi yüzde 3,5; Türkiye’de üç aşağı beş
yukarı yüzde 3 civarında.
Değerli arkadaşlar, yoksulluk
konusu gündeme getirildi. Tabii ki yine, dünya standartlarında yoksulluğu
ölçmenin bir yolu Birleşmiş Milletlerin gösterdiği standartlardır. Bunda, kişi
başına günlük 1 dolar altı Türkiye’de yaşayan yok zaten, 2005’ten bu yana
sıfırlanmış durumda. Günlük 2 dolar 15 sentin altında bir harcamayla yaşayan
vatandaşlarımızın toplam nüfusa oranı yüzde 3’tü 2002 yılında, şu anda yüzde
0,14’e inmiş durumda yani neredeyse sıfırlanmış durumda.
Yine, günlük 4 dolar 30
sentin altında yaşayan vatandaşlarımızın toplam nüfusumuza oranı 2002 yılında
yüzde 30’du, şu anda yüzde 2,79’a inmiş durumda. Evet, başka tanımlar da var
ama sonuç itibarıyla uluslararası karşılaştırma açısından bunu önemsiyorum.
Şimdi, eleştirilerden bir
tanesi bizim savunma harcamalarının daha çok arttığı yönündeydi.
Değerli arkadaşlar, savunma,
güvenlik yani içinde jandarma, sahil güvenlik, emniyet, Millî Savunma
Bakanlığı… Toplam harcamalar, bakın, 2002 yılında 12 milyar lira imiş,
gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,4’ü imiş. 2013 yılı bütçesiyle 41,4
milyara çıkıyor ama gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak yüzde 2,6’ya
düşüyor ama eğitime bakarsanız… Bakın, eğitime ayırdığımız para 2002 yılında
11,3 milyar lira, şu anda 68,1 milyar lira; bütçe içindeki payı yüzde 9,4’tü,
şu anda 17’ye çıkıyor; gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı yüzde
3,2’ydi, şu anda 4,3’e çıkıyor. Dolayısıyla, Türkiye tercihini çok açık ve net
bir şekilde insana yatırımdan, beşerî sermayeden, insanımıza yatırımdan yana
kullanmıştır. Aynı şey sağlık için geçerlidir, aynı şey mahallî idareler için
geçerlidir.
Değerli arkadaşlar, yine
önemli eleştiri alanlarından bir tanesi, takdir edersiniz ki, KİK’le, Kamu
İhale Kurumuyla ilgiliydi. Özellikle istisnalar konusu çok yoğun bir şekilde
gündeme getirilen bir husustur. Müsaade ederseniz, bu konuda sizlerle bazı bilgi
ve verileri paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, istisna
kapsamında 2011 yılında yapılan alımların toplamı 11 milyar 870 milyon lira.
Bu, toplam kamu ihale mevzuatına tabi bütün harcamaların yüzde 15,85’ini
oluşturuyor. Dolayısıyla istisnalar yüzde 15,85. Peki, bu rakam yüksek mi?
Evet, çok yüksektir. Peki, bunlar nereden kaynaklanıyor şöyle bir bakalım.
Değerli arkadaşlar, bu kanun
2002 yılında çıkarıldı. 2002 yılında çıkarılırken istisnalar vardı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç
madde?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
istisnalar, bakın, kanun çıkarılırken yapılan, ilk orijinal kanunda var olan
istisnalar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç
tane?
MALİYE BAKAN MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) - …bugünkü istisnaların harcama olarak yüzde 96’sını oluşturuyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç
taneydi, şimdi kaç tane?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – Müsaade edin arkadaşlar, bakın, ben bir anlatayım size.
Değerli arkadaşlar, bu
istisnalar 11 milyar 870 milyon lira, onu anlattım. Şimdi, nereden geliyor?
Bakın, 3/g bendi var. KİT’ler, KİT’lerin alım satımları istisna olmuş. Bu ne
zaman istisna olmuş? 2002 yılında kanun çıkarılırken. Miktarı ne kadar şu anda?
5,4 milyar lira. Bakın, bir kalem,
toplam istisnaların neredeyse yarısı KİT’ler.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
KİT’lerde bu kadar alım yok ya!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – İkinci olarak 3/b kapsamı var, 3/b. 3/b nedir? Savunma, istihbarat
harcamalarıdır. Ne zaman istisna edilmiş? Kanun ilk çıkarıldığı zaman istisna
edilmiş. Miktarı ne kadar 2011 yılında? 3 milyar 64 milyon lira.
Peki, üçüncü kalem istisna,
3/c. Ne zaman istisna edilmiş? Kanun ilk çıktığında. Miktarı ne kadar? 2 milyar
452 milyon lira. Nedir bu? Hava taşımacılığıyla ilgili istisnalardır.
Peki, 3/e, Adalet
Bakanlığının kendi ıslahevlerinde ürettiği ürünler.
Değerli arkadaşlarım, az önce
saydığım bu istisnaların tamamı Avrupa Birliği mevzuatında olan istisnalardır…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hangi
harfe geldiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – …ve bizdeki istisnaların yüzde 95,5’unu oluşturmaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – TOKİ ihalelerinde yüzde kaç pazarlıkla
veriyorsunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – Peki, geriye kalan yüzde 5 niye var, geriye kalan 4,5 niye istisna?
Şimdi, diyelim ki Mersin’de, son anda, bazı uluslararası etkinliklere, ev
sahipliği yapmak için bir karar çıktı. Bunu kamu ihale mevzuatı çerçevesinde
yetiştirmeniz mümkün olmuyor, gelinmiş burada istisna alınmış. Bunun benzeri
istisnalar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Bakan, kaç harf dâhil bildiğiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – Arkadaşlar, bir müsaade edin, daha üç gün, dört gün beraberiz. Ben
bütün sorulara…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Söylemiyorsunuz ki…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – Ama böyle diyalog şeyi yok ki… Müsaade edeceksiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama
kaç harfe geldiniz onu söyleyin.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, diyelim ki Kamu İhale Kanunu’ndan
istisna. Peki, istisna olunca hiçbir mevzuata tabi değil mi? Peki, bu Kamu
İhale Kanunu çıkmadan önce bütün ihaleler kanunsuz mu yapılıyordu?
Değerli arkadaşlar, istisna
kapsamındaki alımların da kuralları var, Sayıştay denetimine tabidir.
Benim sürem bitiyor, birkaç
gün burada beraberiz, bütün sorularınıza zaten cevap vermeye çalışacağım.
Ben tekrar hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şimşek.
Aleyhinde, İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel.
Buyurun Sayın Yüksel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 bütçesinde vergi gelirlerinin
yapısı incelendiğinde, bunun yaklaşık yüzde 30’unun dolaysız, yüzde 70’inin de
dolaylı vergilerden oluştuğu görülmektedir -her ne kadar Bakan böyle olmadığını
söylese de- çünkü, bütçeyi incelediğimizde, 2013 bütçesinde 318 milyar vergi
geliri öngörmüşsünüz, bunun 94 milyar TL’sini gelir ve kurumlar vergisinden
beklemektesiniz, kalan 224 milyar TL’si ise dolaylı vergilerden oluşmaktadır.
Türkiye’de gayrisafi yurt içi
hasıla içindeki payı yüzde 13,5 olan dolaysız vergiler, OECD ortalamasının 9,3
puan altındadır. Oysa, ortalama ücret üzerindeki vergi yükü, Türkiye’de yüzde
36,3 düzeyinde olup OECD ülkeleri ortalamasının üstündedir. Türkiye’deki en zengin
100 Türk’ün ödediği vergi kazançlarının yüzde 5,7’si iken asgari ücretliden
alınan vergi oranı yüzde 15’tir yani asgari ücretli, zenginden 3 kat fazla
vergi ödemektedir.
Değerli arkadaşlar, öyle
anlaşılıyor ki 2013’te de vergiyi yine, açlıkla, yoksullukla boğuşan işsizden,
emekliden, yıllarca asgari ücretle çalıştırdığınız modern köleler taşeron
işçiden, incirini, üzümünü geçen yılın yarı fiyatına satamayan çiftçiden
alacaksınız. AKP hükûmetleri döneminde 38 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız
ve siz, çıkıp bu gelir kalemini “kâr” olarak açıkladınız Sayın Bakan. Bizim
bilmediğimiz yeni bir kâr tanımı mı getiriyorsunuz?
Özelleştirmelerle
atalarımızdan kalma varlıkları yok pahasına satmaktasınız. Başta Başbakan, AKP
sözcülerinin her fırsatta eleştirdiği cumhuriyet döneminde kazanılmış
varlıklarımızdır sattıklarınız. TELEKOM'u, TÜPRAŞ’ı, PETKİM’i siz kurmadınız,
hazır bulduğunuzu sattınız ve bunun adına “kâr” diyorsunuz. Herhâlde “Ne
satarsam kâr.” demek istiyorsunuz. Özelleştirme, AKP’yle birlikte, güzelleştirme,
AKP’lileştirme şeklinde işliyor. Tıpkı Osmanlıyı iflasa sürükleyen kâr
garantili imtiyazlar gibi, AKP de “özelleştirme” adı altında belli kişilere
imtiyazlar vermekte ve kâr elde edeceklerini de garanti altına almaktadır.
TELEKOM satıldı, ertesi gün kurumlar vergisi indirildi; Eti Alüminyum satıldı,
fabrikanın 3-4 katı değerindeki baraj eşantiyon verildi. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi İDO’yu 800 milyon liraya özelleştirdi, Ulaştırma Bakanınız daha altı
ay geçmeden İDO’yu alan şirkete “kombine taşımacılık” adı altında, karada da
taşımacılık yapma imtiyazı verdi. İDO’nun değeri bir anda 3 kat arttı. Şimdi
İDO’yu alan şirket “Biz burada tekeliz, başka kimse taşımacılık yapamaz.”
diyor.
Elektrik dağıtım şirketleri
satılıyor, düşmesi gereken kayıp kaçak oranları sürekli artırılıyor. Böylece,
şirketlerin kârları artırılırken halk daha fazla elektrik parası ödemek zorunda
kalıyor. Antalya’daki şirket neredeyse yarı fiyatına verildi. Dağıtım
şirketlerinin kâr marjı ekim ayında 2,33’ten 3,49’a çıkarıldı. Neden? Siz
bunları satarken kâr garantisi mi verdiniz? Sürekli bir şeyler veriliyor. Buna
özelleştirme değil, güzelleştirme, AKP’lileştirme denilir.
İzmir’in özelleştirme yolu
ile satılan değerlerinden hükûmetin kasasına giren para 5 milyar TL düzeyindedir.
Aynı dönemlerdeki kamu yatırımları ise 4,4 milyar TL düzeyindedir. AKP’nin
İzmir’e sadece özelleştirmelerden net borcu 600 milyondur. 2011 yılında
İzmirliler 28 milyar TL vergi ödeyip, tüm cari harcamalar dâhil geriye aldığı 7
milyar TL’dir. Yani, İzmir, 4 veriyor, 1 alıyor.
TOKİ, yolsuzlukların odak
noktası olmuştur. Türkiye’de son on yılda bütün planları altüst eden, şehir
merkezlerini ranta açan, her yeri betonlaştıran AKP’nin yarattığı TOKİ’dir,
Özelleştirme İdaresidir. Bütün şehirlerin rantını yandaş müteahhitlere aktarıyor.
Bakanlar Kurulu Ankara’da
büyükşehir belediyesine çalışıyor. Ankara’da, afet bölgesinde olmamasına
rağmen, hiçbir risk taşımamasına rağmen, 7 kentsel dönüşüm projesi bir günde
onaylanırken Eskişehir’in 4 adet kentsel dönüşüm projesi on yedi aydır, İzmir’in
Cennetçeşme ve Menemen olmak üzere 2 kentsel dönüşüm projesi altı yüz yetmiş
beş gündür, biri Ege Mahallesi, Romanların yaşadığı mahalle dört yüz üç gündür
Bakanlar Kurulunda onay beklemektedir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi,
kentte, son sekiz yılda, 3 milyar 899 milyon liralık fiilî yatırım
gerçekleştirmiştir ve hazineye tek kuruş borcu yoktur. Oysa, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin hazineye vadesi geçmiş 4 milyar 494 milyon lira borcu
bulunmaktadır. Ama Maliyenin 52 müfettişi iki yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesinde
suç yaratmak için denetimler yapıyor, sembolik arazöz gelirlerini kurumlar
vergisi kapsamına alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) –
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yüksel.
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Efendim, Sayın Bakan konuşmasında, pırlantada KDV’nin sıfır olduğunu, özel
tüketim vergisinin yüzde 20 olduğunu söyledi de.
BAŞKAN – Evet.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Benim, tabii, bununla ilgili soru ve
kanun teklifim de vardı, konuşmalarımızın içerisinde geçti. Eğer izin
verirseniz, o yanlış olan bilgilendirmeyi…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, böyle bir usul olur mu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Doğru bilgiyi vermek isterim çünkü benim konuşmam çarpıtıldı. 69’uncu madde
nedeniyle söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bunun usulle ne alakası var?
BAŞKAN – Siz düzeltme hakkını
kullanmak istiyorsunuz; lütfen yerinizden.
Buyurunuz Sayın Tanal.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, pırlantada, elmasta, yakutta KDV oranı sıfır, özel
tüketim vergisi yüzde 20. Ancak, aynı şekilde süt ve süt ürünleri, ekmek
çeşitleri, kümes hayvanları; kitap, süreli, süresiz yayınlar; yaşlı, sakat,
düşkünler için bakım, huzurevlerindeki ücretler; buğday, bulgur, arpa; bunlarda
KDV oranları olduğu hâlde, hem de çok yüksek olduğu hâlde ancak, maalesef,
pırlanta, elmas, yakutta yok. Bununla ilgili kanun teklifi verdik. Sayın Bakan,
dedi ki: “Kanun teklifi verin, bunu düzeltelim.” Aynı şekilde, konutta elektrik,
su, doğal gazla ilgili kanun teklifi verdik bu KDV’lerin sıfıra inmesi
açısından, en azından eşitlik ilkesi açısından. Çünkü biri özel tüketim, biri
medeni ve zaruri ihtiyaç. Özel tüketim mallarını kullanmazsanız da yaşarsınız
ancak medeni ve zaruri ihtiyaçtır bu su, elektrik, ekmek. Bunlarla ilgili,
hatta odun, kömür, hava gazı, elektrik hizmetlerinde yine KDV var, bunların
KDV’den istisna edilmesi için kanun teklifi verdik.
Benim istirhamım şu: Sayın
Bakan, bunu buyurun, birlikte yapalım. Evet, kanun teklifini vermişiz. Sizden
istirhamım, bir an önce Genel Kurula indirilip bunlarda KDV oranının
sıfırlanmasını istirham ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi
Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362)
(Devam)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)
1) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birinci sorum Çevre ve
Şehircilik Bakanına. Sayın Bakan, ülkemizde yargıda bekleyen davalar içinde
mülkiyet davaları önemli bir yer tutmaktadır. Bunun temel sebebi de ülkemizde
kadastro çalışmalarının tamamlanamamasıdır. Günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek
nitelikte kadastro çalışması ne zaman tamamlanacaktır?
İkinci sorum Sayın Maliye
Bakanına. 2/B Kanunu çıkalı yaklaşık sekiz ay oldu ama rayiç bedeller hâlâ
açıklanmadı. Vatandaş kendi yerini alıp alamayacağını hâlâ bilemiyor. Bu
belirsizlik ne zaman ortadan kalkacak? Rayiç bedelleri ne zaman
açıklayacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Erdoğan.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle Çevre ve Şehircilik
Bakanına soruyorum: Sayın Bakan, kentsel dönüşüm projelerinde jeofizik
mühendislerinin istihdamına yönelik bir zorunluluk koyacak mısınız? Bu konuya
ilişkin 2013 yılı programınız nasıldır?
İkincisi: Simav depremi
sonrasında TOKİ’den ev sahibi olan bazı vatandaşlarımıza teslimden daha sonra
ek ücret talebinde bulunulmuştur. Bunu kaldırmayı sağlayabilecek misiniz?
Sayın Maliye Bakanına bir sorum
var. Kütahya’daki Seyitömer Termik Santrali ile Sivas Kangal Termik
Santrali’nin ihale süreci başlatılmıştır. Bilindiği gibi, temmuz ayındaki torba
yasada, gece yarısı önergesiyle, kömür sahalarının da santrallerle beraber
satışına müsaade edilmiştir. Bunu durdurmayı düşünüyor musunuz? Bu süreçte
eleman alımını nasıl değerlendiriyorsunuz? SLİ’ye eleman alımının ne anlamı
var? Şu anda bir taraftan da eleman alınıyor.
Bir de, emekli olduğu hâlde
sosyal güvenlik primi kesintileri devam eden ve geriye yönelik borçlandırma
yapılmış vatandaşlarımızın mağduriyeti konusunda nasıl bir çözüm
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Akar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Çevre ve Şehircilik Bakanı, biraz evvel, kentsel dönüşüm projelerine izin
verdiğinizi, bazı il ve ilçelerde izin verdiğinizi söylediniz ama İzmir
Belediyesinin altı yüz yetmiş beş gündür bekleyen kentsel dönüşüm projelerine
izin vermediğinizi hepimiz biliyoruz. Kocaeli’de kentsel dönüşüm alanı ilan
edilen Gebze Güzeller bölgesi 1.093 dönüm, 4.507 kişi yaşıyor, alanın büyük bir
kısmı boş; Derince Gişeler bölgesi 97,5 dönüm, boş ve tamamı kamuya ait;
Derince Körfez bölgesi 523 dönüm, boş ve kamuya ait; Yenimahalle bölgesi 91
dönüm, 1.059 kişi yaşıyor, kamu ve şahıs, ticaret alanı olarak kentsel dönüşüm
alanı içerisine dönüştürülmüş.
Şimdi, sorum Sayın Bakan:
Sizce örneklerini verdiğim alanlar bir rantsal dönüşüm alanı mıdır, yoksa
gerçekten deprem geçirmiş Kocaeli’nin kentsel dönüşüm alanları mıdır?
Bir de, yine burada yaptığınız
bir konuşmada, Sayın Bakan, TOKİ’deki yolsuzluklar nedeniyle kürsüden Türk
milletine “Bir tek yolsuzluğumu bulun, istifa edeceğim.” demiştiniz ve bütçe
görüşmelerinde bunu kabul ettiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Sayın Kuşoğlu…
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Maliye Bakanına
sorularım vardı. Gerçi bu sorulara cevap alamıyorum ama yine de soracağım.
Sayın Bakanım, bu leasing
yoluyla kiralanan taşıtları ve hangi kurumlar tarafından kiralandığını, ne
kadar ödeme yapıldığını sormuştum komisyonda da, onu tazeliyorum.
Bir de, altın üretiminden
dolayı doğan katma değer vergisi ve ihracattan dolayı bir KDV talebi var mıdır,
iade talebi? Onu öğrenmek istiyorum.
Bir de, 2013 damga vergisi,
harçlar, motorlu taşıtlar vergisi ve BSMV ile ilgili olarak beklentilerinizi
öğrenmek istiyorum; onları bildirmemiştiniz, konuşmanızda da yoktu bu yıl.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kuşoğlu.
Sayın Yüceer…
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) –
Benim de sorum Çevre ve Şehircilik Bakanına. Trakya, yüzde 82 gibi yüksek bir
oranda tarıma elverişli topraklarla Türkiye'nin, hatta dünyanın en bereketli
topraklarına sahiptir. Anayasa’nın 56’ncı maddesinde “Herkes, sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” denilmektedir. Ancak ısrarla
Trakya nükleer bir çöplüğe çevrilmek istenmektedir.
Çorlu’da katı atık bertaraf
tesisine onay vermeyen Çorlu Belediye Meclisinin kararı, Bakanlığınız
tarafından 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye dayanarak hiçe sayıldı.
Fabrikaların bıraktıkları kimyasal atıklar nedeniyle simsiyah akan ve içinde
hiçbir canlı türü barındırmayan Ergene Nehri’nin de kanser saçtığı bilinen bir
gerçek. Çorlu’da kanser sıklığı Türkiye ortalamasının çok üstünde;
araştırmalara göre her 3 kişiden 1’i kanser.
Aynı şekilde, Şarköy
ilçemizin doğa harikası İnceburun mevkisinde doğal gaz kombine çevrim santrali
kurulmak istenmektedir. Neden sivil toplum örgütleri ve halkın sesine kulak
verilmemekte, enerji tesislerinin yarattığı yıkım görülmek istenmemekte ve
projede ısrar sürmektedir? Ülke tarımına katkıları olan Trakya’nın verimli
topraklarına, tarım alanlarına ve su kaynaklarına zarar verecek böyle bir
tesisin kurulmasına izin vermek bir yana, neden insan hayatı hiçe
sayılmaktadır? Ergene ne zaman tarımda kullanılacak duruma gelecek? Trakya
Bölgesi’nin tarımsal koruma alanı içerisine alınması gerekirken insan
sağlığına, çevreye ve tarıma…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –Teşekkür ederiz Sayın
Yüceer.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Bakan, 5084 sayılı Teşvik Yasası hem sanayici hem iş adamı hem esnaf hem
çalışan hem de çalışmayanları direkt ilgilendirmekte. Uzatılması için Sayın Ali
Babacan’dan rica ettim, Sayın Nihat Ergün’den rica ettim ama olumlu bir sonuç
alamadım. Sizden ricam, bu Malatya’yı direkt ilgilendiren bu Teşvik Yasası
konusunda bir çaba göstermeniz. Malatyalıların ortak isteği bu. Bu konuda
Malatyalılara yardımcı olabilirseniz, bütün Malatyalılar, size “Allah’ınıza
kurban.” diyeceklerdir, onu söylemek istiyorum.
Ayrıca, Malatya’daki kayısı
üreticileri aç, yoksul, çaresiz bekliyorlar. Aylardan beri yüksek sesle
söylüyoruz “Çiftçimize yardımcı olun, teşvik verin, zararlarını karşılayın.”
diye ancak bundan da bir sonuç elde edemiyoruz. Malatya’daki bütün çiftçiler, kayısı
üreten herkes açlık sınırıyla karşı karşıya. Bu konuda da Malatyalılara
yardımcı olmanızı, kayısı üreticilerine yardımcı olmanızı diliyorum.
Yine, bilin ki, Malatyalılar
bunu unutmaz, Malatyalılar size yine “Allah’ına kurban.” der. Bu konuda sizin
desteklerinizi bekliyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Sayın Yalçınkaya…
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorum Çevre ve Şehircilik
Bakanına: Sayın Bakan, bakanlığınız tarafından yaptırılan Zonguldak, Bartın,
Karabük 1/100.000’lik bölgesel çevre düzeni planında Bartın ilinin Amasra
ilçesi turizm ve arkeolojik alan özelliğine sahip olduğu için mutlak korunması
gereken alan olarak gösterilmiş, bu bölgede yerin altından çıkacak kömüre
yönelik kurulacak enerji santrallerinin Zonguldak ilimizdeki Filyos yatırım
havzasına kurulması belirtilmiştir. Durum bu kadar açık ve net olmasına rağmen,
bakanlığınız, kendi bütçesinden binlerce lira vererek yaptırmış olduğu plana
uymayarak, mevcut planı görmezden gelerek usulsüz ve hukuk dışı uygulamayla
Amasra’ya termik santral kurmak isteyen firmanın ÇED başvuru dosyasını kabul
etmiş ve süreci başlatmıştır. Bu usulsüz uygulamayı yapanlar hakkında
soruşturma açılmış mıdır? Bundan sonraki süreçte Amasra’yla ilgili kararınız ne
olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yalçınkaya.
Sayın Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çevre ve Şehircilik Bakanına
sormak istiyorum: Adana Yeşiloba Zincirlibağlar TOKİ konutları 2008 yılında
teslim alındı. Sayın Bakanım, size 3 defa not verdim. Burada özellikle kışın
vatandaşlarımızın kalması mümkün değil; damlarından su akıyor, bodrumları su
doluyor, hatta geçen yıl 2 kişi boğulmaktan son anda kurtuldu. Bunu defalar
kere dile getirmemize rağmen bir kişi bile ilgilenmemiş. Bu konuyla bir
ilgilenilmesini özellikle rica ediyoruz çünkü burada yaşayan insanlarımız çok
sıkıntılı. Bunlar zaten zor şartlar altında bir ev sahibi olmuşlar ama ev
aldıklarına bin pişmanlar, bunun bir an önce düzeltilmesi gerekiyor.
Yine, Adana Sarıçam
Kargakekeç’te yapılan TOKİ konutlarında da benzer sorunlar had safhada, yani
bunların yeniden bir kentsel dönüşüme ihtiyacı var, yazık bu yapılan
yatırımlara.
Yine, bu, Sarıhuğlar TOKİ
konutlarının yanında, sevgi evlerinin karşısında bir kadın sığınmaevi yapıldı,
yedi yıldır boş, harabeye dönmek üzere. Burayı nasıl değerlendirmeyi
düşünüyorsunuz Sayın Bakanım? Yazıktır, yani bu devasa yatırım yedi yıldır
burada boş duruyor...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Sayın Yeniçeri…
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Çevre ve Şehircilik
Bakanına: Türkiye’de son zamanlarda hemen her şey özelleştiriliyor. Bu
bağlamda, otoyollar ve köprüler de özelleştirilecek. Bu yaklaşımın sonucu
olarak bugün, devlet içinde devlet hâline gelen TOKİ’nin özelleştirilmesi
düşünülüyor mu?
TOKİ’nin inşaatlarıyla ilgili
şikâyet sayısı nedir? Soruşturmalarda gerçek ve tüzel kişilere hangi müeyyide
uygulanmıştır TOKİ soruşturmalarıyla ilgili olarak?
Batman’ın Kozluk ilçesi
Garzan bölgesinde yüksek kaliteli petrol bulunmuş mudur? Batman’da 2 milyon 71
bin metrekare alana tekabül eden 244 taşınmazın Almanlar tarafından satın
alınmasının bölgedeki petrol rezervleriyle bir ilgisi var mıdır?
ÇED sürecinden bugüne kadar
muaf tutulan proje sayısı nedir? Bu projelerle ilgili olarak yok edilen orman
alanı ne kadardır? Bazı il, ilçe ve köylerde kadastro çalışması bitirilmediği
için vatandaşlar 2/B’li arazilerini alamıyorlar. Bu vatandaşların
mağduriyetinin önlenmesi için ne tür tedbir düşünülüyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Benim sorum Maliye Bakanına:
Türkiye’de en çok, on yıllık iktidar döneminde yüzde 80 dolaylı vergi arttı.
Dolaylı verginin artışının sebebi, kurumsal verginin ve gerçek verginin toplanmayışından
kaynaklanıyor. Bu gerçek usuldeki vergiyi toplayıp bu dolaylı vergiyi azaltmayı
düşünmüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Buyurunuz Sayın Şimşek.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sorular için teşekkür ediyorum.
Tabii, 1’inci soru 2/B
taşınmazlarıyla ilişkili. Biz, aslında kıymet takdirlerini yaptık, şu anda
kıymet takdirlerinin iç tutarlılığını bir anlamda gözden geçiriyoruz, kontrol
ediyoruz ve bunu tamamlar tamamlamaz da tabii ki satışlara başlayacağız. Bizim
öngörümüz, ocak başında bu çalışmaların tamamlanacağı, satışların başlayacağı
yönündedir. Özetle böyle.
Şimdi gelelim Seyitömer ve
Kangal özelleştirmelerine, kömür sahalarının da işletme hakkının devri konusuna:
Tabii, orada kömürden üretim yapacak bir santralin kömürle ilgili sıkıntı
çekmemesi için herhâlde, Enerji Bakanlığının önerisiyle -anladığım kadarıyla-
bu yasal düzenleme yapıldı. Oradaki eleman alımına gelince, benim bir bilgim
yok doğrusu yani niye eleman alınıyor, benim herhangi bir bilgim yok.
Dolayısıyla, o konuda yorum yapamayacağım.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Bu
konuda biz yargıya başvurduk Sayın Bakanım, ikisinin birlikte satılamayacağına
dair. Hem varlık satışı var hem işletme hakkı devri var. İkisi birden bir bütün
olarak nasıl ihale yapılacak?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Kuşoğlu’nun, damga vergisi, daha
doğrusu değişik vergi kalemleriyle ilgili bir sorusu vardı. Damga vergisinden 8
milyar lira, harçlardan 10,2 milyar lira, motorlu taşıtlar vergisinden 7,4
milyar lira, BSMV’den yani banka ve sigorta muameleleri vergisinden de 6,3
milyar liralık bir gelir öngörümüz var 2013 yılı için.
Yine, leasingle ilgili araç
alımını sordular. 2012 yılında, leasing yoluyla sadece bir adet araç
alınmıştır. Bu araç da Millî Savunma Bakanlığı tarafından alınmış, yurt dışı
hizmetlerde kullanılmak üzere alınmıştır, tek bir araç alınmıştır. Diğer
araçlar kiralama yoluyla edinilebiliyor. Kiralama yoluyla elde edilen araçlar,
genelde ilgili bakanlığın, ilgili kurumun hizmet alımları bütçesinden oluyor.
Biz, 2013 yılında da mal ve hizmet alım bütçelerinde nominal olarak aynı
düzeyde tuttuk, dolayısıyla buralarda herhangi bir artışa izin vermiyoruz.
Dolaylı vergiler en son
sorulmuştu. Değerli milletvekilimize ben şunu söylemek istiyorum: Gerçekten
biz, dolaylı vergilerin oranını düşürmek istiyoruz ama bunu yapabilmemiz için
önce vergiyi tabana yaymamız lazım. O nedenledir, bakın, sadece bu sene kira
geliri elde edip de hiç beyanname vermeyen 371.000 yeni mükellef kazandık, bu
çok ciddi bir çabadır. Ben, bu çabayı diğer ilgili yani diğer gelir kalemlerine
de önümüzdeki dönemde yaymayı düşünüyorum. Kayıt dışılıkla mücadelede başarılı
olduğumuz oranda ben inanıyorum ki dolaylı vergilerde de tabii ki üretimi, yine
yatırımı teşvik edecek nitelikteki vergilerde de önümüzde farklı bir
değerlendirmeye girebiliriz.
Malatya’yla ilgili değerli
arkadaşımızın sorusu var, 5084’le ilgili. Doğrusu, bu konu, henüz Maliye
Bakanlığı gündemine… Yani bize iletilen bir husus değil. Ekonomi Bakanlığımız
bu konuda bir çalışma yaparsa, biz, tabii ki yatırıma, üretime bu yeni teşvik
kapsamında olduğu gibi destek vermeye devam ederiz. Biz de Malatyalı
kardeşlerimizin Allah’ına kurbanız. Ben kısa bir süre önce Malatya’daydım.
Kayısı üreticilerine destek
konusuna gelince, yine Maliye Bakanlığı olarak bizim doğrudan doğruya aldığımız
bir inisiyatif şeklinde olmaz tabii ama bu yönde bir program ortaya konulursa
biz de o zaman değerlendirmelerimizi yaparız.
Anladığım kadarıyla hemen
hemen bana sorulan sorular…
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) –
Altın vardı Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Altınla ilgili, altında şu an itibarıyla bizde… Yani KDV olmadığı için, KDV iadesi de söz
konusu değil. Şu anda, bu anlamda önüme gelen herhangi bir veri de söz konusu
değil ama dediğim gibi bu altın konusu çok konuşuluyor. Gelin, hep birlikte,
eğer hemfikirseniz, ÖTV’yi kaldıralım, KDV’yi getirelim. Yani o konuda da ben,
dediğim gibi, son derece açığım. Avrupa Birliğinde altına, mücevhere ne
uygulama varsa burada da aynısını yapmaya ben hazırım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şimşek.
Buyurunuz Sayın Bayraktar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Erdoğan’ın sorusu: “Ülkede yargıda bekleyen kadastro davaları var. Kadastro
bitirilmediği için bu davalar devam ediyor.” Tam aksine, kadastro bitirildiği
için kadastroda dava açanlar var. Dava süresi var, bu dava süreçleri devam
ediyor. Bir de çok muvazaalı olan yerlerin -yüzde 2 kadar Türkiye genelinde-
kadastrolarını yapamadık, oranın kendi özel şartlarından dolayı yapamadık ama
kadastro yaptığımız yerlerde birçok davalar var tabii, hak sahipliği davaları
var, hissedarların davaları var. Bu, mahkeme sürecini ilgilendiriyor. Bu
bakımdan bunu böylece arz etmiş olayım.
Sayın Işık’ın… Kentsel
dönüşümlerde jeoloji mühendislerini mutlaka istihdam edeceğiz, jeoloji ve
jeofizik mühendislerini istihdam edeceğiz, bunu yönetmeliğimize de koyacağız.
Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Simav depreminde ek ücret
konusunu dile getiriyor Sayın Işık. Efendim, burada şöyle: Kura sırasında çıkan
konutlarda daha sonra yer değiştirmelerden dolayı, işte, zemin kattaydı sonra
3’üncü kat güneydoğu cephesine geldi, buradan bir fark doğdu. Bu farklar çok
cüzi bir miktardadır. Haksızlık olmasın diye, haksızlığı gidermek için bir fark
isteniyor. Bu en doğru şekilde, adaletli bir şekilde, yerinde uygulama yapılmaktadır.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Bakanım, sadece 1 şirket var, 2’yle 12 bin lira arasında, cüzi falan değil.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – İşte, orada yer değiştirmelerden dolayı oldu bu.
Yerinde, en hakkaniyete uygun bir şekilde bu talebiniz yerine getirilecektir.
Sayın Haydar Akar’ın dediği…
İzmir’de bize gelen, Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesine göre gelen kentsel
dönüşüm taleplerinden bugüne kadar 11 tane geldi ve bunların 6 tanesini
Başbakanlıktan, Bakanlar Kurulundan çıkartarak İzmir Belediyesi’ne gönderdik
fakat diğerlerinde çok fazla kamu arazisi olduğu için bunların
değerlendirilmesi ve “Yanlış yapmayalım.” diye bunlar inceleniyor.
Diğer taraftan da biz
İzmir’in tamamını Büyükşehir Belediyesine ve ilçe belediyelerine, nerede
kentsel dönüşüm yapacaklarsa kendilerine riskli alan belirleme, riskli bina
belirleme yetkisi verdik. Bu doğrultuda kendileri istediklerini yapabilirler,
bunun için bir problem yok bu bakımdan.
Yine Sayın Haydar Bey’in
dediği konu… Şimdi, değerli arkadaşlar, ben burada -Mecliste- ne dediysem
bunların aynen arkasındayım. Şimdi, bizim için burada iddia edilen, Yüksek
Denetleme Kurulunun iddialarıydı. Bunları tek tek çürüttük. Şimdi tekrar
söylüyorum: Eğer benim hakkımda bir dava varsa bulun getirin. Dava veya
soruşturma varsa, bulun getirin. Ne dediysem aynısı, sözümdeyim yine. Böyle bir
dava yok. Bugüne kadar yok arkadaşlar, bundan sonra… İddia olabilir ama bizim
hakkımızda bir dava yok, bir soruşturma yok. Bunu özellikle… Varsa getirin, biz
neyse…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Söylediklerinizi tutanaklardan okumuştuk Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Dava yok, zorla dava mı yaratacağız? Sizin
hatırınız için biz dava yaratamayız arkadaşlar. Yok dava, soruşturma da yok
arkadaşlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Bakan, söylediklerinizi tutanaklardan okumuştuk.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Arkadaş, iddiadır bunlar. Siz…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz o
tutanaklara istinaden, o konuşmanıza istinaden söylemiştiniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Hayır, ben size iddia edebilirim. Siz “Niye
gözlük takıyorsunuz?” diye iddia edebilirim. Siz dersiniz ki: “Gözlerim bozuk,
ondan takıyorum.” Ben de aynı iddiada bulunabilirim, iddia bu. Ama bunların
hepsi aslı astarı olmayan iddialar. Yargı kararı var mı veya bir soruşturma var
mı, bir soruşturma kararı var mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sözünüzün arkasında durun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – E, getir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya o
gün getirdik, tutanakları getirdik.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Ya şimdi arkadaşlar, bakın, şöyle söyleyeyim: Bir
adam, yüzü olacak ki utansın ama adamın yüzü olmazsa, yüzsüz olursa ben nasıl
utandırayım o adamı ya! Bu arkadaşlara tembih edin siz, araştırın. Ben saygı
duyuyorum, CHP Grubuna saygı duyuyorum ama lütfen bu arkadaşlara tembih edin,
böyle atmasyon… Ya bir şey biliyorlarsa konuşsunlar, hisse alalım;
bilmiyorlarsa sussunlar da adam sanalım. Böyle afaki şeyleri getirip Meclisi
işgal etmeyin lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Yüceer Çorlu’daki atık
işini soruyor. Bunu, şimdi, Çorlu’nun süresini ben burada sizlere arz edeyim,
çok önemli bir konu değerli arkadaşlar. Çorlu’daki tesis için ÇED raporu 2010
yılında verilmiştir ve aynı yer için Çorlu Belediyesinin imar planları 2010
tarihinde onaylanmış, -bakın çok dikkatle arz etmek istiyorum- bu denilen,
Çorlu’daki katı atık tesisine dair ÇED raporu 2010 tarihinde verilmiştir ve
buraya ilişkin imar planları da Çorlu Belediyesi tarafından 2010 tarihinde
çıkartılmış ve askıya asılmış ve bunlar meriyet kazanmıştır. Daha sonra, Tarım
Bakanlığından da burasının atık deposu yapılmasına dair yine uygun görüş
alınmıştır, yine belediye tarafından. Defterdarlıktan da buranın tahsisi
yapılmıştır. Bunlar devam ederken, her nasılsa, Çorlu Belediyesi kendi yaptığı
planları daha sonra iptal etmiştir. Ondan sonra bu vatandaş bize gelmiş, “Benim
planım vardı, Maliyeden tahsisim vardı, ÇED raporum vardı; benim planlarımı
iptal etti, ben haksızlığa uğradım, buraya bu kadar masraf ettim...” Biz de
Çorlu Belediyesi, Çorlu Tarım Müdürlüğü ve gerekli kuruluşlar da dâhil olmak üzere komisyonları topladık ve
–ÇED raporunu bu şekilde- imar planlarını ve ÇED raporunu tamamladık. Bu
şekilde bunu ben arz etmiş olayım.
Sayın Yalçınkaya’nın sorduğu
soru -Amasra’daki- ise: Doğrudur, burasının 1/100.000’lik planlarında burada
termik santral yapılması yasaklanmıştır. Burası için süreç devam etmektedir.
Eğer burada uygun değilse… Biz şu anda ÇED verme sürecini durdurduk, ÇED raporu
vermiş değiliz; bizden herkes ÇED raporu talep edebilir ama ÇED raporunu henüz
vermedik. Eğer şartlar uygun olursa -gerekli her türlü yazışma- ve oradaki
uygunluk, alternatif yerler, buradaki yerli kömür kullanma durumu, hepsi uygun
olursa, buraya da ÇED raporu verebiliriz ama “Vereceğiz.” manasında değil bu.
Bunu da böylece arz etmek istiyorum.
Yine, TOKİ konutlarıyla
ilgili şikâyetler var. Çok değerli arkadaşlar, tabii ki konutta şikâyetler
vardır ve olabilir ama site yönetimleri bunları en titiz şekilde inceliyor.
Zannediyorum, Sayın Vekilim, bize bunları söylediniz, ben de bunlarda gerekli
takibatları yaptım, neticelerini de size arz edeceğim ama bu yanlışlıkların
giderilmiş olduğunu biliyorum. Bu sığınmaevini de belediyeye vermek için
veyahut da orada değerlendirmek için çalışmalarımız devam etmektedir.
Yine, “TOKİ’nin
özelleştirilmesini düşünüyor musunuz?“
Çok değerli arkadaşlar, saygıdeğer
milletvekilleri; halk için önemli olan, Anayasa’da da bulunan hususlar için
devlet regülatör görevini, koordinasyon görevini, organizasyon görevini,
piyasayı disipline etmek, fiyatları aşağı çekmek görevini sürdürmelidir; halk
ekmek fabrikaları gibi, şekerde olduğu gibi, benzinde olduğu gibi. Bunun için
devlet de -yüzde 5 oranında, yüzde 7 oranında- yine bu görevi yürütmeye devam
edecektir.
Yine, “ÇED süreci”, “Başvuru
sayısı nedir?” ve “2/B arazileri” ile ilgili soruları da yazılı olarak cevaplandıracağım.
BAŞKAN – Sayın Bakan, iki
dakika ek süreniz de doldu.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bayraktar.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Başkan…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika… Sırayla…
Buyurunuz Sayın Köprülü.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Başkanım, Sayın Bakan özellikle kendi Bakanlığının sorumluluk sahasında
olan ÇED Genel Müdürlüğünün vermiş olduğu bir “ÇED olumludur.” belgesindeki
yanlışlığı Çorlu Belediyesinin üzerine atarak hem Cumhuriyet Halk Partili bir
belediyeye bu konuda yanlış bir beyanda bulunmuştur hem de kendisi Genel Kurula
yanlış bir bilgi vermiştir.
Bunu düzeltmek istiyorum,
müsaadenizle.
BAŞKAN – Düzelttiniz efendim,
herkes duydu.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Önemli bir konudur efendim.
BAŞKAN – Düzeltme hakkını
kullandınız yani bu tamam oldu.
Buyurunuz Sayın Akar.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Bir
şey açıklamadım Sayın Başkanım. Müsaade ederseniz açıklayayım konunun ne
olduğunu.
BAŞKAN – Ama düzelttiniz,
yanlış beyanda bulunduğunu da söylediniz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Yanlış beyanda bulundu, gerçeğini anlatmak istiyorum Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, burası belediyenin savunma yeri değil.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – İki
dakikada bunu anlatacağım.
BAŞKAN – Tamam, düzelttiniz
işte.
Buyurun Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, Sayın Bakana 3 tane soru yönelttim.
BAŞKAN – Evet…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Son
sorumu cevaplarken de olayın doğru olmadığını, adam gibi davranmamakla itham
etti grubumuzu ve Cumhuriyet Halk Partilileri.
Ona cevap vermek istiyorum
sataşmadan dolayı.
BAŞKAN – Buyurun, size
sataşmadan veriyorum iki dakika süre.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Bakan, size 3 tane soru yönelttim. Çok basit 3 soru: 1, İzmir’di; 2, Kocaeli’ydi.
Bunların hiçbirine cevap vermediğiniz gibi… 3’üncü soruyu da burada, kürsüde
yapmış olduğunuz bir konuşmayla ilgili yönelttim. Konuşmada, TOKİ hakkında bir
dava açılmışsa ve bu dava aleyhine sonuçlanmışsa istifa edeceğinizi
belirtmiştiniz bu kürsüde. Daha sonra, bunu söylemediğinizi iddia ettiniz. Bunu
size yönelten arkadaşım tutanakları getirerek bu kürsüde okudu ve sizin
söylediğinizi ispatladı.
Daha sonra, bütçe
görüşmelerine gittiniz, bütçe görüşmelerinde de, 60 katrilyonluk, KC Grup’ta
yolsuzluk yapıldığını kabul ettiniz, devleti zarara uğrattığını kabul ettiniz,
bu konuda beyanlar verdiniz.
Bu beyanlar yetmemiş gibi,
Başbakan, sizi, çocuk azarlar gibi azarladı “Niçin bunları yapıyorsun?” diye
sizi azarladı, “Artık, bizim yolsuzluklarımızı, bizim usulsüzlüklerimizi niçin
kamuoyuyla paylaşıyorsun?” diye azarladı. Ama ben de çok masumane bir soru
sordum. “Adam olan adam” demedim, şimdi, sizin sözünüz üzerine söylüyorum “Adam
olan adam, verdiği sözün arkasında durur.” diyorum. Bu kürsüde milletvekillerine,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına istifa edeceğinizi söylemiştiniz, sizi
tekrar istifaya davet ediyorum. “Adam gibi adam, verdiği sözün arkasında
durur.” diyorum.
Teşekkür ediyorum hepinize.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Akar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bir düzeltme yapayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Bakan.
3.- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; bakınız, yolsuzluğu şahıslar yapar,
kurumun kendisi yapamaz. Kurum, bir mefhumdur. Ben “TOKİ’de, TOKİ hakkında” dedim,
sonra onu aynı konuşmada sonradan düzelttim, dedim ki: “TOKİ hakkında dava…”
Fakat onu şu manada söyledim: “TOKİ’de şahıslar hakkında bir yolsuzluk davası
yoktur. Bizim hakkımızda bir soruşturma yoktur.” dedim. Yani, Allah aşkına,
Haydar Bey, demagoji yapmanın… Burada ben şimdi “Yalan konuşuyorsunuz.”
demiyorum size. (CHP sıralarından gürültüler)
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Demagoji
yapan sensin!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Ama, Allah aşkına yani şimdi ben söylüyorum,
diyorum ki, yolsuzluk olarak bizim hakkımızda dava varsa istifa etmeyen
şerefsizdir ama böyle bir isnadı atmak
da, bunu ispat edemeyen de nedir, onu siz söyleyin, ben söylemiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Şimdi, değerli arkadaşlar,
böyle… Yani biz dedik ki: “Yolsuzluk diyorsunuz…” Ya, diyoruz ki: Yolsuzluk
şahıs adına yapılır, şahıslar yapar. Benim hakkımda bir dava var mı? Getirin.
Arkadaşlarım hakkında bir dava var mı? Getirin. Bir soruşturma var mı? Getirin.
Yok, siz diyorsunuz ki: “TOKİ hakkında” TOKİ hakkında açılan davalar
kamulaştırma davalarıdır, geç teslim davalarıdır, kusur davalarıdır,
müteahhitlere yaptığımız fesihten dolayı açılan davalardır. Böyle davalar tabii
ki olacak. Biz devleti koruruz, biz milleti koruruz, milletin menfaatini koruruz.
Bunu da korumaya devam edeceğiz ama bakınız, şunu da ifade etmek istiyorum:
Bakınız, biz CHP’nin sizin yüzünüzden az oy almasına üzülüyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ya, CHP şöyle yüzde 20’nin üzerinde…
İZZET ÇETİN (Ankara) – İşine
bak sen, işine.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Bırak bu işleri.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şimdi
ben size söyleyeceğim, merak etmeyin.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bu millet gene büyük millet, çok büyük
millet, size yüzde 20’nin üzerinde oy veriyor. Ya, siz mütemadiyen halka, halka
saldırıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz tamamlandı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, kaç dakika cevap verecek?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Halk size bu kadar iyilik yapıyor daha ne
istiyorsunuz bu halktan ya? Halkın yakasını bırakın ya!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Demagoji yaptığımı ifade ediyor, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri, lütfen hepiniz
birden konuşmayınız.
Sayın Akar, buyurunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Demagoji yaptığımı iddia ediyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Açıklık getirdi…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben
de açıklık getireceğim, demagoji…
BAŞKAN – Sayın Akar, siz
söylediniz, o da cevap verdi. Demagoji olmağını da beyan ettiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır efendim, CHP’ye de hakarette
bulunmuştur. Ne için az oy aldığımızı benimle ilişkilendirmiştir. Bakın,
CHP’nin daha az oy aldığını benimle “demagoji yaptığım için”
ilişkilendirmiştir. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Ne için söz
istiyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, ne zaman söz vereceksiniz? Her ağzına geleni söylüyor. Siz bana
soruyorsunuz. Dinlemediniz mi?
BAŞKAN – Sayın Akar, sizin
yüzünüzden CHP’nin az oy aldığını iddia ettiği için, o yüzden mi söz
istiyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet,
o yüzden söz istiyorum, peki.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Biraz daha konuşun, daha az oy alsın.
4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Şimdi, çok saygıdeğer milletvekilleri, sizin bakanlarınız ve Başbakanınız bu
“şerefsiz” sözünü çok kullanıyor. Bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Kayseri
meydanında, Başbakanınız mitingde “Oslo’da teröristlerle görüşenler
şerefsizdir.” sözü hâlen askıda duruyor. (CHP sıralarından alkışlar) Oslo’da
görüştüğünüzü daha sonra kabul ettiniz. Şimdi, bu “şerefsiz” sözünün kime ait
olduğunu, kimi ilgilendirdiğini sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Sayın Bakan, demagojiyi ben
yapmıyorum, demagojiyi yapan sizsiniz, yapmaya da devam ediyorsunuz. Size doğru
bir üslupla konuşmanızı rica ediyorum buradan, Türk halkının huzurunda.
Tutanaklara baktık. O gün
arkadaşım iddia etti, yine aynı şeyleri iddia ettiniz. Tutanaklara baktık,
sizin şahsınıza da olmadığını, TOKİ’de yolsuzluk olduğunu tutanaklardan okudu
burada ve siz bunu Bütçe Komisyonunda kabul ettiniz. Bir kurumun ita amiri
kuruma sahip olamıyorsa o kurumun başında bulunmamalıdır. Eğer kurumda
hırsızlık, yolsuzluk yapılıyorsa bunun tek sorumlusu o kurumun ita amiridir.
Şimdi, o kurumun ita amiri kimdi? Bugün bakanlık yapan Sayın Bakan.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
500 bin konutu nasıl yaptı?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Sen
oradan bağıracağına gel burada anlat. 500 bin konutu kimleri zengin ederek
yaptığını hep beraber biliyoruz.
Size söylediğiniz tüm sözleri
iade ediyorum.
Tekrar söylüyorum Türk
milletinin huzurunda: İstifanızı bekliyoruz. Siz bırakın Cumhuriyet Halk
Partisini, siz kendi işlerinize bakın, geçen gün burada açıklamış olduğum
yolsuzlukların cevabını verin.
Bu cevapları sizin ağzınızdan
Türk milleti duysun diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Akar.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) –
Sayın Başkan…
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) –
Bir siyasetçinin şunu çok iyi bilmesi gerekir: Siyasetle, siyasi parti ile
hükûmet ve iktidar farklı şeylerdir. Sayın Başbakan, açık bir şekilde, orada,
hiçbir şekilde bir siyasinin Oslo’da görüşme yapmadığını, görüşmelerin devlet
olarak yürütüldüğünü ifade etmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
Dolayısıyla, bunun üzerinden
demagoji yapmak çirkin bir şeydir ve bunu kayıtlara geçmesi için ifade ettim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Ünal.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Köprülü,
buyurunuz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Başkanım, az önceki talebimi yinelemek istiyorum: Sayın Bakan Genel
Kurulun huzurunda yanlış bir bilgi vermiştir ve bu şekilde de Cumhuriyet Halk
Partili bir belediyeyi mesnetsiz bir biçimde suçlamıştır. Bunun hem sataşma
olarak da değerlendirilmesi gerekir hem de aynı zamanda açıklama talebimiz de
gerekir. Hangi açıdan bakarsanız bakın tarafıma söz vermeniz gerekir Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Köprülü, o
zaman, bakın, şurada mikrofon yanıyor, oraya oturunuz ve açıklayınız lütfen
düzeltme talebinizi.
Bakın, oradaki mikrofon
yanıyor en önde, sisteme giriniz.
Buyurunuz.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Ben
de yerimden düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Söz veriyorum,
buyurunuz Sayın Köprülü, açıklayınız.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, az önce bir
açıklamada bulundu ve Çorlu’da kurulacak katı atık bertaraf tesisiyle ilgili
sorumluluğun Çorlu Belediyesinde olduğundan bahsetti.
Ben şunu açık olarak Bakana
bir kez daha soruyorum ki konuşmamdan sonra kendisine götürdüm evrakları da
zaten teslim ettim.
Bir: EPDK’dan alınmış bir
lisans belgesi var, sadece şu izin var: Diyor ki “Çöp gazından elektrik
üretebilir.” Ama Sayın Bakanın sorumlu bulunduğu Bakanlığın verdiği ÇED
belgesinde diyor ki: “Elektrik üretecek tesis, yılda 60 bin tane varil
yıkayabilir.”, “Elektrik üretecek tesis, aküleri, pilleri toprağa gömebilir.”
Şimdi, Sayın Bakan kendi
sorumluluğundaki bu hukuksuzluğu nasıl görmez de sorumluluğu Çorlu Belediyesine
atar? Ben bir kez daha bu konuda bir açıklama bekliyorum Bakandan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Köprülü.
Sayın Yüksel, sizin talebiniz
nedir?
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) -
Sayın Başkan, ben de yerimden bir düzeltme istiyorum. İzmir’le ilgili Sayın
Bakan yanıltıcı bilgiler verdi, düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz.
2.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) –
Sayın Başkan, Sayın Bakan bizim soru önergelerimize de hem eksik yanıtlar
veriyor hem de yanıltıcı yanıtlar veriyor tıpkı burada olduğu gibi. İzmir’in
Bakanlar Kurulunda bekleyen Kentsel Dönüşüm Projesi’ni sorduk “Kaç adet?” diye.
“3 adet.” diye... “Kimlere ait?”diye sorduk, o bilgiyi vermemiş. Bunların 3’ü
de İzmir’e aittir, biz biliyoruz. Birisi Cennetçeşme altı yüz yetmiş beş gündür
bekliyor, birisi Menemen’in altı yüz yetmiş beş gündür bekliyor, birisi de
Romanların oturduğu Ege Mahallesi’nindir. “Buralarda çok kamu arazisi olduğu
için biz bunları onaylamıyoruz” diyor Sayın Bakan. Bu doğru değildir. Bu aynı
zamanda bir itiraftır. Kamu arazilerinin çok olması ne demek Sayın Bakan? Yani
orada büyükşehir belediyesine kalmasın o araziler, demek. Yani hem Romanların
yaşadığı Ege Mahallesi’ndeki tamamen sosyal projedir. Cennetçeşme tamamen hazır
hâlde, yarın kazma vurulabilecek bir hâlde; kamu arazisi yoktur, Menemen’de yoktur,
yanlış biliyorsunuz. Altı yüz yetmiş beş gün, el insaf Sayın Bakan! Bir günde
Ankara’nın hiçbir şeyi yokken risksiz alanda onaylıyorsunuz.
Bir de bu kamu arazileriyle
ilgili benzer şeyi Buca’da da… Buca’da 41 dönüm araziyi, kamu hizmetine
ayrılmış araziyi ticaret merkezine dönüştürmeye çalışıyorsunuz ve Özelleştirme
İdaresi plan yapıyor. Dünyanın neresinde mal sahibi plan yapmıştır? TEKEL’i
özelleştirmek adına Özelleştirme İdaresi Buca’da plan yapıyor, ticaret
merkezine dönüştürüyor alanı ve belediye hizmet alanını belediyeye çok yüksek
fiyatla satmaya çalışıyor.
Yine bir başka…
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yüksel.
İki dakika süreniz doldu.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi
Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362)
(Devam)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)
1) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla on ikinci turda yer alan bütçelerin
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
27) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 52.657.250
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 457.100
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.720.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 503.613.200
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Çevre Koruma Hizmetleri 331.302.600
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri 989.543.300
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir
07 Sağlık Hizmetleri 616.200
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.880.909.650
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) C E T V E L İ
(TL)
Toplam
Ödenek 435.086.315,00
Bütçe
Gideri 340.606.218,40
İptal
Edilen Ödenek 94.184.093,96
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 296.002,64
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) C E T V E L İ
(TL)
Toplam
Ödenek 1.363.278.273,03
Bütçe
Gideri 1.188.996.861,57
İptal
Edilen Ödenek 104.887.142,28
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 69.394.269,18
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
27.75) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 657.196.100
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 249.900
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 657.446.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) C E T V E L İ
(TL)
Toplam
Ödenek 626.664.856,84
Bütçe
Gideri 511.231.662,31
Ödenek
Üstü Gider 2.743.533,19
İptal
Edilen Ödenek 118.071.740,28
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 104.987,44
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) C E T V E L İ
(TL)
Toplam
Ödenek 13.058.044,00
Bütçe
Gideri 11.386.290,18
İptal
Edilen Ödenek 1.671.753,82
BAŞKAN –
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
(B) C E T V E L İ
(TL)
Bütçe
Geliri Tahmini 40.261.000,00
Net
Tahsilat 13.783.173,17
Ret ve
İadeler 4.168,04
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 60.120.805.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 94.658.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri 2.605.914.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 3.457.250
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım
Hizmetleri 36.391.932.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 99.216.766.250
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2011 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) C E T V E L İ
(TL)
Toplam
Ödenek 79.204.235.028,78
Bütçe
Gideri 78.890.124.729,22
İptal
Edilen Ödenek 314.110.299,56
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2011 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12.76) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 2.079.321.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.260.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.080.581.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2011
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) C E T V E L İ
(TL)
Toplam
Ödenek 1.992.411.459,00
Bütçe
Gideri 1.935.998.820,28
İptal
Edilen Ödenek 56.412.638,72
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2011
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2013 yılı
merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.06) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 22.351.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 82.649.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 105.000.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 65.428.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 39.572.000
TOPLAM 105.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Kamu İhale Kurumu 2013 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2011 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) C E T V E L İ
(TL)
Toplam
Ödenek 102.331.200,00
Bütçe
Gideri 99.607.646,73
İptal
Edilen Ödenek 2.723.553,27
BAŞKAN –
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) C E T V E L İ
(TL)
Bütçe
Geliri Tahmini 76.120.000,00
Net
Tahsilat 98.820.089,43
Ret ve
İadeler 9.800,00
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2011 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2013 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.35) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 11.906.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 11.707.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 23.613.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 460.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 23.152.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 1.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 23.613.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) C E T V E L İ
(TL)
Toplam
Ödenek 20.857.800,00
Bütçe
Gideri 19.109.666,77
İptal
Edilen Ödenek 1.748.133,23
BAŞKAN –
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) C E T V E L İ
(TL)
Bütçe
Geliri Tahmini 19.677.000,00
Net
Tahsilat 19.192.410,12
Ret ve
İadeler 132,72
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.10) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu Açıklama (TL)
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 31.921.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 31.921.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 10.330.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel
Gelirler 21.591.000
BAŞKAN –
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 31.921.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Böylece, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi
Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesapları; Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı olmalarını dilerim.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, on ikinci turda
görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu tasarılarının 1’inci
maddeleri kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesin
hesapları ile gelir ve finansman ile ilgili 2’nci maddenin görüşmeleri de
tamamlanmış bulunmaktadır.
Program uyarınca, sırasıyla
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu tasarılarının maddelerini görüşüp oylamalarını yapacağız.
2013 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın gider bütçesiyle ilgili 1’nci maddesini tekrar
okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:
2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve
Denge
Gider
MADDE 1 - (1) Bu Kanuna bağlı
(A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer
alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 396.705.004.350 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelere 45.002.167.100 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 2.363.741.000 Türk Lirası, ödenek
verilmiştir.
BAŞKAN – Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2’nci
maddeyi tekrar okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1) Gelirler:
Bu Kanuna bağlı (B) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer
alan genel bütçenin gelirleri 362.960.518.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 6.617.837.200 Türk Lirası öz gelir,
38.766.047.450 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 45.383.884.650
Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 2.342.150.000 Türk Lirası
öz gelir, 21.591.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
2.363.741.000 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman: Bu Kanuna
bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 125.296.000
Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN – Şimdi 2’nci maddeye
bağlı cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
B - C E T V E L İ
KODLAR AÇIKLAMA 2013 YILI BÜTÇE GELİRİ
(TL)
01 Vergi Gelirleri 347.890.019.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 9.233.225.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel
Gelirler 2.046.203.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 25.163.320.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 9.302.153.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan Tahsilat 285.734.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM BÜTÇE GELİRLERİ 393.920.654
000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Red ve İadeler ( - ) 30.960.136.000
BAŞKAN –
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
NET BÜTÇE GELİRİ 362.960.518.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi kabul edilen
ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, 3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3 – (1) Bu Kanunun 1
inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı
ile 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler
toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.
BAŞKAN - 3’üncü madde
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici.
Buyurunuz Sayın Binici. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 3’üncü maddesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
konuşmama Türkiye ekonomisinin son otuz iki yıllık sürecinde bir gezinti yapmak
ve bir alıntıyla başlamak istiyorum.
Bu alıntı, gitmediği
mahkemeye sanal görüntüsüyle, lütfen ifade veren, faşist cuntanın lideri Kenan
Evren’e aittir.
7 Ocak 1991 tarihli Milliyet
gazetesinde yer alan sözlerinde “Eğer 24 Ocak kararları denen kararların
arkasından 12 Eylül dönemi gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyaskoyla
sonuçlanacağından hiç şüphem yoktu. Böyle sıkı bir askerî rejim sayesinde o
tedbirler meyvesini vermiştir.” demişti.
Adını açıklandığı tarihten
alan bu kararlar, darbe öncesinde Turgut Özal tarafından bir paket hâlinde de
açıklanmıştı. Açıklandığı tarih itibarıyla darbeyle ilişkisi yokmuş gibi
görünen 24 Ocak kararları, 12 Eylül askerî darbesinin ekonomi politiğini
oluşturmuştu.
Kararlar o kadar acıydı ki
“netekim paşa”nın da dediği gibi, uygulanması için ancak ve ancak sıkı bir
askerî rejime ihtiyaç vardı. Peki, neydi bu kararlar? Neden dönemin TİSK
Başkanı “Bugüne kadar işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde.” diyerek göbek
atıyordu?
Bu kararlar özetle: Paranın
değeri yüzde 33 düşürüldü. Başta akaryakıt olmak üzere, temel tüketim mallarına
zam üstüne zam yapıldı. Gümrük kapıları ardına kadar açıldı. Emperyalist sömürü
ve yağmaya davetiye çıkarıldı. Yabancı sermaye yatırımlarına teşvikler verildi
ve kâr transferlerine kolaylık sağlandı. Kamu yatırımlarının özelleştirme
yoluyla yerli ve yabancı sermayeye satılması planlandı. Tarım ürünlerine
destekleme alımları sınırlandırıldı. Gübre, enerji ve ulaştırma dışında
sübvansiyonlar kaldırıldı.
Ana hatlarını çizdiğim bu acı
reçeteye yoksul ve emekçi yığınlarından gelen tepkiler de çığ gibi büyümüştü.
Ne yazık ki bu tepkilerin cevabı fazla gecikmedi, 12 Eylül faşist cuntasının
kanlı yumruğuyla cevap verilmişti. Faşist cunta, darbenin daha birinci gününde
grevdeki işçilerin çadırlarını basarak ilk icraatını yapmıştı. Sendikal
faaliyetleri ve grevleri yasaklamıştı, ücretleri de dondurmak üzere tabii ki.
Türkiye artık, emek örgütlerinin dağıtıldığı, kuralsız çalışma biçimleriyle
sömürünün arttığı, tüketimin körüklendiği, vahşi piyasacılıkla kamuya ait ne varsa tasfiyesi hedeflenmişti
bu ülkede.
Değerli milletvekilleri, 12
Eylülün olanca baskısıyla sürdüğü dönemlerde, top koşturmaktan ve büyük bir
huşu ile kendi ahiretlerine hazırlık yapmaktan başını kaldıramayacaklar “Artık
günü geldi.” diyerek dünyalıkları için olanca gücüyle işe koyuldular. İşte
onlar, bugün için iktidar koltuğunda oturan AKP kadroları ve yandaşlarıdırlar.
AKP hükûmetleri 24 Ocak kararlarıyla başlayan; emek düşmanı, özelleştirmeci,
borçlanmacı, tefeci, vurguncu dostu bu neoliberal politikaları uygulamak
konusunda 12 Eylül faşizmine dahi rahmet okutmuştur.
Bu iktidar, uluslararası
sermayenin haraç mezat satın aldığı KİT’lerin kapısına kilit vurmasına ve
piyasada tekel olmasına seyirci kalmıştır. Bu iktidar, çalışanları kapıya koymuş,
kazanılmış haklarını gasbetmiş, emekçilere 4/C köleliğini dayatmıştır. Bu
iktidar, hak arayan emekçileri Ankara’nın buz gibi havasında tazyikli suyla,
copla, biber gazıyla bastırmıştır. Bu iktidar, çalışma yaşamını
taşeronlaştırmış, emek örgütlerini darmadağın etmiştir. Bu iktidar, eğitim ve
sağlık başta olmak üzere, kamu hizmetlerini ticarileştirmiştir.
Değerli milletvekilleri,
piyasacılık adına kamu mallarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çeken AKP,
12 Eylül faşist cuntasının bile yapmadığı biçimde STK’ları da kuşatmıştır,
kendinden değilse yok saymıştır. Medya ve Futbol Federasyonu da dâhil,
FİSKOBİRLİK, üretici birlikleri, meslek örgütleri gibi birçok sivil
örgütlenmeleri de yandaş hâline getirmiş, toplumdaki farklı her sesi
bastırmıştır. “Durmak yok.” diyen AKP, üniversitelere, TÜBİTAK ve TÜBA’ya da el
atmış, bilimde de AKP rozeti takmanın peşine düşmüştür.
Değerli milletvekilleri,
AKP’nin resmî İnternet sitesinde “Rekor özelleştirme” başlığıyla yer alan
ifadeleri de aynen aktarıyorum: “1986-2002 yılları arasında devlete yük olan
kurumların özelleştirilmesiyle elde edilen gelir 8 milyar dolar iken, 2003-2011
yılları arasında 34 milyar dolarlık özelleştirmeye imza attık.” diyorlar.
“Devlete yük” ifadesine özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Mesela,
satıldığı yıl devlete 7,2 milyar dolar vergi ödeyen, net kârı 300 milyon dolar
olan TÜPRAŞ devlete yükmüş efendim. Mesela, bir yıllık kârıyla kendi taksitini
ödeyen TELEKOM devlette yükmüş efendim. Adam, utancından, 4 yıla yayılan
borcunu tek seferde kapattı ama bunların yüzü bile kızarmadı.
Değerli milletvekilleri,
adamın biri, bir gün yolda giderken bir köyden geçiyor. Çocuklar bilye
oynuyorlardı. Çocukların bilyesinin biri de saf altındanmış. Adam, nasıl
ederim, nasıl yaparım da bilyeyi çocuğun elinden alırım diye düşünüyor ve
çocukların arasına dalıyor. Yolunu bildiği hâlde, altın bilyesi olan çocuğa
yanaşıyor ve diyor ki: “Yavrucuğum, falan köye gideceğim ama yolu şaşırdım.
Bana yolu gösterir misin?” Çocuk da “Peki, amca.” diyor. Altın bilyesini cebine
koyarak adamı köyün çıkışına kadar götürüyor. Çıkışa gelince de “Amca, buradan
dümdüz git, o köye varırsın.” diyor. Adam altın bilyeye göz koymuş ya, cebinden
çıkardığı şekeri çocuğa göstererek “Sana bu şekeri verirsem bilyeni bana verir
misin?” diyor. Çocuk da “Olur amca, veririm ama bir şartım var. Eğer eşek gibi
anırırsan bu bilyeyi veririm.” diyor. Adam bir sağına bakıyor, bir soluna
bakıyor. Kimseler yok. İçinden, “Yahu bu bacak kadar çocuktan mı utanacağım.”
İşin ucunda da altın bilye var ya, başlıyor anırmaya. Anırması bittikten sonra
da çocuğa, “Hadi, ver bilyeyi.” diyor. Çocuk da diyor ki: “Be amca, sen
eşekliğinle bilyenin altın olduğunu biliyorsun da ben de bu insan hâlimle mi
bilmeyeceğim?”
Saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Binici.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Akçay.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3’üncü madde üzerine söz aldım. Partim ve şahsım adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabahki konuşmamda 2013 yılı
bütçesinin dayandığı genel tabloyu özetlemiştik. Bir cümlede ifade edecek
olursak: Türkiye ekonomisi üretimle bağını koparmış bir hâldedir. Ürettiğinden
çok tüketen, kazandığından çok harcayan bir yapıdadır. Böyle bir ekonomik
yapıda, kamu mali yapısının sağlıklı olması beklenemez, mali yapı bozuktur.
Sağlıklı bir gelir yapısı olmadığı gibi bir harcama disiplini de yoktur.
2012 yılı bütçe
gerçekleşmeleri çok sancılı geçmiştir. 21 milyar lira öngörülen bütçe açığı,
yüzde 60’a varan bir sapma ile 33 milyar olarak öngörülmektedir. Önümüzdeki üç
yılın, bütçe açıklarının sürekli artacağı yıllar olacağı maalesef şimdiden
görülmektedir. Cari açığa bir de bütçe açığı eklenmiştir. Buna tasarruf
açıkları da eklenerek “üçüz açık girdabı” olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu
bütçe açıkları, yüksek zamlarla, vatandaşın sırtına bindirilmektedir. Son bir
yılda elektriğe yüzde 35, doğal gaza yüzde 49, kurşunsuz benzine yüzde 16,
motorine yüzde 17, sigaraya yüzde 14 zam yapılmıştır. Hatta Başbakan Yardımcısı
Sayın Babacan da 2013’te küçük küçük zamlar olacağını ifade ederek, âdeta yeni
zam müjdeleri vermektedir.
Hepimizin bildiği üzere, mali
disiplinin başı harcama disiplinidir. Hükûmet mali disiplin yasasını getirdi
fakat sonra geri çekti. Eğer harcama disiplini yoksa, mali disiplin de olmaz.
Harcamaların şeffaf ve hesabının verilebilir olması, savurganlığa son
verilmesi, maliye politikalarının yönetiminde uyum ve koordinasyonun olması
hâlinde ancak sağlıklı bir mali yapı olabileceğini artık Hükûmetin görmesi
lazımdır.
Hükûmet, bırakın harcama
reformu yapmayı, basit mali disiplin kurallarına dâhi riayet etmemektedir. Kamu
harcamalarında ve ödenek kullanımında Maliye Bakanını dinlemeyen bir Hükûmet
yönetimiyle karşı karşıyayız. Siz Maliye Bakanını dinlemezseniz maliye
politikasını nasıl uygulayacaksınız? Bu durum Sayın Maliye Bakanını da çok
bunaltmış olmalı ki açık açık kamuoyunda da bu serzenişini dile getirmiştir ve
kamuoyunda, bazı, mali harcama disiplinine, kurallarına uymayan bakanlardan
şikâyetçi olmuştur ve harcama kurallarına ve ödeneklere riayet edilmediğini
ifade etmiştir.
Sayın Maliye Bakanı ağustos
ayından bu yana bütçe açığını dile getirmeye başladı ve bu bütçe açıklarını ve
harcamalardaki artışı izah ederken de mal ve hizmet alım giderlerindeki artışın
buna neden olduğunu, okul sütü projesinden doğan ihtiyaçlara yapılan
harcamaların bütçe açığına neden olduğunu ifade etmiştir. Okul sütü için
130-140 milyon Türk liralık harcama yapılmıştı bilindiği üzere, onların da bir
kısmı bozuk çıkmıştı, rahatsızlanan çocuklar olmuştu; bu bozuk sütler dahi
çocukların başına kakıldı âdeta.
Zorunlu eğitimi on iki yıla
çıkaran kanuni düzenleme, Karayollarının yol yapım, bakım, onarım çalışmalarına
yapılan harcamalar… Ki doğrudur, bu, bütçe açıklarını ve harcamaları artıran
bir nedendir çünkü -birkaç yıldır tekrarlıyoruz- bu yolların birçoğu kalitesiz
yapılıyor, kalitesiz yapıldığı için çabuk bozuluyor, dolayısıyla bakım, onarım
ihtiyacı da buna paralel artıyor, bu da elbette bütçe harcamalarına yansıyor.
Daha sonra personel giderlerine, Van’daki deprem konutlarına bu harcama
artışları bağlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu
gerekçelerin bize göre kesinlikle hiçbirisi geçerli değildir. Bütçe açığını bu
gerekçelere bağlarken madalyonun diğer yüzünü görmemek olmaz. Bütçe açığının
temel nedenlerini sayacak olursak sağlıksız gelir ve vergi yapısı, kayıt dışı
ekonomi, kaçakçılık ve savurgan harcamalardır. Hükûmet, bütçe kaynaklarını
âdeta har vurup harman savurmaktadır.
Burada, aktüel olması
nedeniyle bir küçük örnek vermek istiyorum. 26 Ekim 2011 tarihli ve 2343 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’yla 31 Aralık 2012 tarihine kadar tütün mamullerinden
alınan ÖTV yüzde 69’dan yüzde 65’e indirilmişti yani 31 Aralık 2012 tarihinden
itibaren sigara üzerinden alınan ÖTV artırılacak. Bunu fırsat bilen stokçular
ekim ayında sigara stoklamaya başladılar ve bunun sonucunda, ekim ayında ÖTV
tahsilatı, geçen yılın aynı dönemine göre çok büyük bir artış, yüzde 96’lara
varan bir artışla 2 milyar 908 milyon Türk lirasına çıkmıştır. Bu dönemde,
sigara üzerinden alınan ÖTV’de de en az bir o kadar artış meydana gelmiştir.
Hükûmet yeni bir Bakanlar Kurulu kararı yayınlamayarak stokçulara fırsat
sunmuştur. Devletin KDV ve ÖTV’de yaklaşık 400 milyon Türk lirası maalesef
stokçulara aktarılmıştır yani vatandaşın parası, bütçe kaynakları bu stokçulara
yaramıştır. Şimdi, bunun sorumlusu başta Başbakan Yardımcısı Sayın Ali
Babacan’dır ve Hükûmetin ilgili ekonomi bakanlarıdır. Eğer bu kadar basit bir konuyu
Hükûmet, ilgililer, yetkililer öngöremeyecekse neyi öngörecekler?
Diğer savurganlık örnekleri…
Örtülü ödenek çok tartışılıyor. Efendim, adı üstünde örtülü ve gizli olduğu
için nerelere harcandığını bilemiyoruz. Yalnız, son beş yıla bakıldığında 1
milyar 670 milyon Türk liralık harcama yapılıyor. 2012’nin sekiz ayında 587
milyon Türk liralık bir harcama söz konusu.
Sayın Başbakan
savurganlıktan, israftan şikâyet ediyor 4 Eylül 2009’da. “Biz, israf
ekonomisini çözüp de verim ekonomisine geçtiğimiz gün, inanın, şu anda
bulunduğumuz noktanın çok daha ötesinde oluruz ama israf ekonomisinden
kurtulacağız.” diyor Sayın Başbakan. Tabii, Sayın Başbakan her şeye nizam ve
ayar vermeye çalışırken insanların evlerindeki israftan bahsediyor ancak kendi
yönetimi altındaki israfı göremiyor. İsrafın en fazla görüldüğü alanlardan
birisi de kamudaki taşıt alımı, kiralanması ve kullanımıdır.
Değerli milletvekilleri, bu
kamu taşıtları konusu ziyadesiyle tartışıldı ve haklı olarak da eleştirildi.
Hükûmetin kesinlikle, acilen, 2013 yılı içerisinde bu savurganlığa son verici
tedbirleri alması gerekir ve toplumun da gözüne ziyadesiyle batmaktadır.
Bugün Türkiye’de 90.000 kamu
taşıtı var; İngiltere’de 12.000, Japonya’da 10.000, Fransa’da 9.000 kamu
taşıtı. 2013 bütçesinde yeni 7.492 adet taşıt alımı öngörülüyor ve bu alınan
araçların pek çoğu da makam aracı olarak kullanılacak ve bunların birçoğu da
maalesef kiralama yoluyla. Artık, bütçe kaynakları resmen har vurulup harman
savruluyor ve korkunç rakamlar: Aylık 1.140 liradan 10.860 liraya kadar varan,
yıllık 220.000 liraya kadar varan taşıt kiralamaları yapılıyor. Bu fahiş fiyata
araç kiralayıp savurganlık yapanları utanmaya ve bu uygulamadan vazgeçmeye
davet ediyorum.
Yine, çeşitli konut, hizmet
binası kiralamaları ve 11 Eylül 2011’de Sayın Babacan’ın, Libya’ya gönderilen
100 milyon doları, uçak düşmesin diye dört parçada gönderdiğini açıklaması,
Başbakanlık için uçak alımları, beyaz saray inşaatları, savurganlığın önemli
örnekleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.
Buyurunuz Sayın Öğüt. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Şimdi, elimde getirdiğimi çok
merak ediyorsunuz. Elimde getirdiğim, Sayın Bakanım, bu altındır. Doğuda şu
anda saman altın, rengi de sarı kendisi de sarı. Onun için, ben burada çok
konuştum, insan olarak çok konuştum, anlatmaya çalıştım, anlatamadım.
Ben, 12/12/2012 saat
12.00’de, arkadaşlar, uğur getirsin diye Ardahan’da Rasim Özer’in ahırına
gittim. Ahırına gittim, hayvanlarına işte yem filan veriyordu, o arada inekler
konuşmaya başladılar. Bana dediler ki: “Ya, sen hep konuşuyorsun ama bir de
bizim dilimizden konuş, belki bizim dilimizden konuşursan anlarlar.” Şimdi, ben
elçiye zeval olmaz diye o ineklerin mektubunu getirdim. Evet, şiirler şöyle,
şiirler:
“Kış geldi, kar yağdı
kapandık ahıra.
Ot yok, saman yok, tezek de
yapamıyoruz.
Sahibimiz bizden et istiyor,
süt istiyor,
Kışın ısınmak için tezek
istiyor.
Ot yok, saman yok.
Kar yağdı, aç kaldık kapandık
ahıra.
Köylünün kalkınmasına Fransız
kaldılar,
Gittiler Fransa’da şövalye
oldular.
Banka icraları köylüyü
canından etti.
Canlı ineğin kilosu 5 TL’ye
gitti.
İki inek bir ton samana indi,
Elde kalanlar da kasaba
gitti.
Köylünün kalkınmasına Fransız
kaldılar,
Gittiler Fransa’da şövalye
oldular.
Fransa’dan hayvan getirdiler,
bizi bitirdiler.
Dışarıdan arpa getirdiler,
otu bitirdiler.
İki inek bir ton samana indi,
Elde kalanlar da kasaba
gitti.
Köylünün kalkınmasına Fransız
kaldılar,
Gittiler Fransa’da şövalye
oldular.
Atalarımız at sırtında
muhteşem yüzyıl yazdılar,
Bunlar kurbanlık için Angus
getirdiler,
Hastalıklı hayvanları millete
yedirdiler.
İki inek bir ton samana indi,
Elde kalanlar kasaba gitti.
Köylünün kalkınmasına Fransız
kaldılar,
Gittiler Fransa’da şövalye
oldular.”
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bunu
inek mi diyor?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet,
inekler diyor tabii canım, şahitlerim var. Fakir Yılmaz, gazeteci, ismini
söylüyorum buradan. Ünlü halk ozanımız…
Evet, burada inekler
konuşmaya başladı, artık insanların konuşmasını dinlemiyorsunuz, anlamadınız ne
yapayım ben? İneklerin dilinden konuşmak mecburiyetinde kalıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ünlü halk
ozanımız Yener Yılmazoğlu da bunu duyunca, bununla ilgili bir şiir yazdı, bana
gönderdi, bunu da okumamı istedi.
“Benim sözlerim Mehdi Eker’e.
Gel gör ki köylüyü nasıl
bitirdiniz.
Borçlar icralık, evde şeker
yok.
Gel gör ki köylüyü nasıl
bitirdiniz.
Köylümüzün içinde ağır bir
yara.
Anladım sizden olmaz ki çare.
İnek 500 TL, saman 1.000
lira.
Gel gör ki köylüyü nasıl
bitirdiniz.
İthal dediniz Angusları
getirdiniz.
Ucuz deyip besmelesiz
yedirdiniz.
Elde ne varsa alıp
götürdünüz.
Gel gör ki köylüyü nasıl
bitirdiniz.
Seçimden seçime oy sandığına.
Tutarsız söz verdiniz gün
ışığına.
Yılmazoğlu kandırdınız rey
mantığına.
Gel gör ki köylüyü nasıl
bitirdiniz.
Ölmeden kabristana
götürdünüz.”
Değerli arkadaşlar, şimdi
inekler şu anda aç, gece eksi 25 derece, 30 derece oluyor. Ot yok, saman yok.
Bu memleketi ota, samana muhtaç bıraktınız. Yani düşünebiliyor musunuz,
Fransa’dan arpa ithal ediyorsunuz, Fransa’dan et ithal ediyorsunuz, Fransa’dan
hayvan ithal ediyorsunuz, kendi köylünüzü batırıyorsunuz, gidip orada şövalye
oluyorsunuz. Bu mantık mı, akıl mı, ne?
Şimdi bakın, burada, Ardahan
merkez Gölgeli Köyü var, Gölgeli Köyü’nün muhtarı bir mektup yazmış. Bunu yerel
basında da yazmış, orada da okudum. Gölgeli Köyü Muhtarı Osman Yılmaz diyor ki
Sayın Bakanım: “20 tane inek var. 10 tanesini satarsam diğer 10 tanesiyle ancak
onların karnını doyururum, diğer 10 tane de 7 veya 8 milyar civarında bir para
yapar.” Bir milletvekilinin maaşı etmiyor 10 tane inek. Evet, 10 tane inek bir
milletvekili maaşı etmiyor, düşünebiliyor musunuz arkadaşlar köylünün durumunu?
Şimdi, burada Ziraat Odası
Başkanımız Latifşah Sular da bir…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Kaç
genel müdür maaşı ediyor acaba, kaç genel müdür?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – İşte…
Ziraat Odası Başkanı Latifşah
Sular da bir basın toplantısı yaparak, Başbakanı rüyasında görmüş, padişaha
benzetmiş “Padişahım, bu dünya sana da kalmaz.” diyor.
Değerli arkadaşlar, şunu
söyleyeyim: Hakikaten –zamanımız da azaldı ama- şu anda çiftçi, köylü perişan
durumda. Bakın, burada hayvanlar ne diyor biliyor musun? “Bizim etimizi
yiyorsunuz, insan haklarını savunuyorsunuz. Hayvan haklarını niye
savunmuyorsunuz?” Evet, bunu söylüyorlar yani insanların karnını da doyuran hayvan. İnsanların… Şimdi sizin
oturduğunuz deriler de hayvan derisi, giydiğiniz ayakkabı da hayvan derisi ama
hayvan hakları, bir şey yok; insan haklarına gelirken tamam. İnsan hakları ama
hayvan haklarını da düşünün. Şu anda insan… Hayvanlar aç. Bakın, isim de
veriyorum, Rasim Özer diyor ki, Ardahan merkez köyünden: “Ben ineklerimi
doyuramıyorum. Günde 3 defa saman vermem lazımken 2 defa az az veriyorum.
Hayvanların beni gördüğü zaman gözleri yaşarıyor.” diyor. Hayvanın gözü yaşarır
mı? Evet, oluyor. Şimdi, siz de canlısınız, onlar da canlı. Siz yemek yemeden
durabiliyor musunuz arkadaşlar? Hayır, duramıyorsunuz.
Bakın, değerli arkadaşlar,
şimdi burada Sayın Başbakanıma sesleniyorum, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Başbakanısınız. Sayın Mehdi Eker, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bakanısınız.
Bir yeri sel vurursa, dolu yağarsa afet kapsamına alıyorsunuz. Şimdi, sizden
rica ediyorum. Doğu Anadolu’yu afet kapsamına alın -bakın burada söylüyorum-
yüz yıldan beri ilk defa hayvancılık dibe vurdu arkadaşlar. Sıkı durun şimdi,
net konuşuyorum: Susuz Belediye Başkanı Ali Yeğin aradı, 1 hayvan, canlı inek,
kilosu 3,5 liraya inmiş. Canlı ineğin kilosu 3,5 lira arkadaşlar, böyle bir şey
olabilir mi? Bakın, isim veriyorum, Belediye Başkanı bunu söylüyor. Aradım
başka arkadaşları da teyit ettim.
Değerli arkadaşlar, hakikaten
Doğu Anadolu şu anda, televizyonlardan da görüyorsunuz, kar ve kış altında,
eksi 25-30 derece yani erkekseniz gidin orada bir hafta kalın, ondan sonra bana
söyleyin.
Değerli arkadaşlar, ben
burada sizden istirham ediyorum, Sayın Bakandan da, Başbakandan da rica
ediyorum, Doğu Anadolu, Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum, Ağrı, Van, Doğu
Anadolu’daki hayvancılık bölgeleri, Türkiye’yi besleyen bölgeler afet kapsamı
içerisine alınsın, orada vatandaşlara saman yardımı yapılsın.
Arkadaşlar, saman para ettiği
için, saman yüksek fiyat para ettiği için hayvan fiyatı düştü. Hayvan para
etmiyor, kasaba götürün, 3,5 lira canlı hayvanın kilosu ama kasapta et yine 30
lira, 25 lira yani böyle bir dengesizlik var, yani bu anlamda ben istirham
ediyorum.
Bu bölgede şimdi bir de
uygulaması var Tarım Bakanlığının, yüzde 5 faizle borçları erteledi arkadaşlar.
Şimdi yem paralarını ödüyor, yem paralarından ertelenmiş borçlarını kesiyor.
Yahu, kardeşim, sen bunu erteledin bir yıl, bir yıl sonra alacağın parayı şimdi
niye alıyorsunuz? Niye o zaman erteledin, bir de yüzde 5 faizle? Bu anlamda,
insanların bana iletilen sorunlarını iletmeye çalışıyorum.
Sayın Bakanım, siz Maliye
Bakanısınız, Maliye bütçesine, bu yılki bütçeye sosyal yardımlaşmaya 9 milyara
yakın, 8 milyar küsur bir para koydunuz; hayvancılığı, tarımı geliştirmek için
de 9 milyar koydunuz. Yani milleti dilendirmek için ve milleti kendinize muhtaç
kılmak için, el açtırmak için sosyal yardımlaşmaya ayırdığınız para kadar,
hayvancılığa, tarıma para ayırıyorsunuz. Fransa’dan, Almanya’dan,
Avusturya’dan, Uruguay’dan, Amerika’dan hayvan getiriyorsunuz, 3 milyara yakın
dışarıya para ödediniz, kendi köylümüze para ödemiyorsunuz. Köylü perişan,
sıkıntıda.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – On
senedir bunları anlatıyorsun, on senedir aynı sözler yahu.
ENSAR ÖGÜT (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben, kürsüye saygım olduğu için buraya koymayacağım ama bu
samanın kilosu 1.200 lira olmuş Sayın Bakanım. Bu samanı zaman gelecek sizin
maaşınız almaya yetmeyecek.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
TEMEL COŞKUN (Yalova) – Kaç
kilo o?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Şahısları adına, Manisa
Milletvekili Muzaffer Yurttaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yurttaş.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçeyi yaparken milletten
aldığımızı millete nasıl adil bir şekilde dağıtırız düşüncesi içinde olduk.
Bundan dolayıdır ki on yıldır iktidarda olan partimiz, her girdiği seçimde
milletin teveccühüne mazhar olmuştur. Tüyü bitmemiş yetimin, fakirin fukaranın
hakkını kimseye yedirmedik ve yedirmeyeceğiz.
Demokrasi ve ekonomi atbaşı
gider. Demokrasinin olmadığı yerde ekonomi de risk altındadır. Başbakanımız
Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının bundan on bir sene evvel “bismillah”
diye çıktığı bu yolculuk hiç de kolay olmadı. Daha ilk günden “Bundan böyle hiçbir
şey eskisi gibi olmayacak. Gerekirse kendimiz bedel ödeyeceğiz ama milletimize
bedel ödetmeyeceğiz.” dedik ve ödetmedik. 23,5 milyar dolarlık IMF borcundan
sadece 860 milyon dolar kaldı. El açan değil yardım eden ülke konumuna geldik.
Merkez Bankasında 27,5 milyar dolarlık rezerv vardı, şu anda 119 milyar dolara
yükseldi. Yolsuzluklardan devleti kurtarırsanız işte buraya gelirsiniz.
Bugün bulunduğunuz yerden
konuşmak belki kolay görünüyor olabilir ama o günlere dönüp baktığımızda,
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İrtica Eylem Planı ve İnternet Andıcı gibi
davalara el atmak öyle her babayiğidin yapabileceği bir iş değildi ama AK PARTİ
bunu başardı. Bugüne kadar hayal bile edilemeyen o dokunulmazlara dokunduk ve
dokunmaya devam edeceğiz.
“Yeter, söz milletindir.”
diyerek millet dışında hiç kimseden emir almadık, hiç kimseye boyun eğmedik ve
eğmeyeceğiz.
Bütün programlarımızın
değişmez öznesi olarak “önce millet” dedik. Ülkemize hizmet noktasında asla
taviz vermedik. Demokrasi ve özgürlükler alanında yol aldıkça, ekonomimiz
büyüdükçe, saygınlığımız arttıkça siyasetimiz daha da çok kabul gördü.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Vay,
vay!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) -
Doğuda başka, batıda başka bir siyaset dili kullanmadık, kullanmayacağız.
Ülkemizin doğusuna, güney doğusuna hizmet götürürken nasıl mutlu olduysak,
batısına, kuzeyine, güneyine hizmet götürürken de aynı hissiyatı, aynı
mutluluğu yaşadık.
Bütün bu gelişmeler
yaşanırken, cennet vatanımız üzerinde kimsenin ameliyat yapmasına da asla
müsaade etmeyeceğiz. Rengini şehitlerimizin kanından alan ay yıldızlı
bayrağımıza kimsenin yan gözle bakmasına asla fırsat vermeyeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Cumhuriyetimizin kuruluşunun
100’üncü yılında, 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi hâline
geleceğiz.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz perşembe günü Silivri’de görülen
Ergenekon örgütü davasında, bazı siyasi partiler, Marksist Ergenekoncu İşçi
Partisi ve şiddet yanlısı paramiliter örgütlerle birlikte ağır ceza mahkemesine
baskın düzenlediler. Bu eylem, her bakımdan hukuka aykırı bir şiddet
hareketidir. Her fırsatta hukuktan ve yargıdan söz eden bir ana muhalefet
partisinin mahkemeyi basma teşebbüsüne dünyanın hiçbir demokrasisinde
rastlayamazsınız.
Bizim siyaset anlayışımızın
özünde “Söz de, karar da milletindir.” yaklaşımı vardır. Milleti küçümseyenlere
karşı mücadelemizde, hep yanımızda milletimizi bulduk. İnşallah, bundan sonra
da bu anlayıştan asla taviz vermeyecek, milletimizle aramızdaki muhabbeti daha
da güçlendirerek muhafaza edeceğiz.
Bir tarım ve sanayi ülkesi
olan ülkemizin dört bir yanına 1.000 Günde 1.000 Gölet Projesi’yle yeni
göletler yapacağız. Ülkemizi göller bölgesi hâline getireceğiz.
Artık kimse hastane
kapılarında rehin kalmıyor.
Bebek ölüm oranları Avrupa
seviyelerinin daha iyisine geldi.
444 eğitim sistemiyle
gençlerimizin önünü açtık. Bir zamanlar bu ülkede insanımız “Allah” demekten
korkarken, Kur'an-ı Kerim’i gizli gizli, saklanarak okurken, bugün, artık
çocuklarımıza ve gençlerimize Kur'an-ı Kerim’i ve Peygamberimizin hayatını
öğretiyoruz.
Hamdolsun, annesinin
cenazesinde Kur'an okuyan ve Mısırlı âlimlerden tam not alan bir Başbakanımız
var.
Evet, burada sapla samanı
karıştırdılar, ben de şu şiirle cevap vermek istiyorum:
“Mevlânâ’dan, Yunus’tan ders
almış bir yiğitsin.
Ulaşılmak istenen sen en
büyük dileksin.
Zaferler kazanmış bükülmez
tunçtan bileksin
Aydınlık saçan bir ışık,
köpüren bir selsin
Fatih’in, Yavuz’un, Osman
Gazi’nin torunu
Feryatlar içinde buldun sen
doğru yolunu
Er olan erler teşkil etmiş
senin soyunu
Rahmet Nebisi Muhammed’in
ümmetisin sen.”
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Yurttaş.
Şahsı adına, Antalya
Milletvekili Mehmet Günal…
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Tarhan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) -
Grubumuza sataşma var.
Silivri’deydik, Hukuksuzluğu
kınamak için oradaydık. Bir baskından söz etti Sayın Hatip.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Tarhan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) -
Grubumuz adına Sayın Ali Rıza Öztürk cevap verecek.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Öztürk.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Manisa Milletvekili
Muzaffer Yurttaş’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
konuşan arkadaşımız, cumhuriyet tarihinde görülmemiş, yargılama yapılıyormuş
gibi yapılan yargılamayla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin de içinde olduğu bir grubun Silivri’de yaşanan hukuksuzluğa
karşı duruşunu Silivri mahkemelerine baskın olarak nitelendirmiştir. Bu, çok
doğru bir yaklaşım tarzı değildir, hukuki de değildir.
Öncelikle şunu söylemek
istiyorum: Bu ülkede, dünyanın hangi demokratik hukuk devletinde avukatsız,
savunmasız yargılama yapan hâkimler vardır? Dünyanın hangi demokratik hukuk
devletinde savunma hakkını kullanmak isteyen avukata karşı “Duruşmayı sekteye
uğratıyorsun.” diyen hâkim vardır? Dünyanın hangi ülkesinde milyonlarca belgeyi
13 günde inceleyip de esas hakkında mütalaa vermek isteyen mahkemeler vardır?
Öncelikle yapılması gereken
hukuksuzluğa karşı çıkmaktır. Bugün, Silivri’de bırakın uluslararası hukuk
kurallarının uygulanmasını, bu Parlamentonun çıkardığı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun hükümleri uygulanmamaktadır. Bu kürsüde defalarca bunu söyledik,
usule uymayanlar “Canım, bırakın usulü, esasa bakın, esas önemli.” diyorlar.
Esasın önemli olup olmadığını nereden biliyorsunuz? Usule uymadan yargılama
yapacaksınız, ondan sonra diyeceksiniz ki: “Bu insanlar teröristtir.” Elbette
ki AKP döneminde, AKP iktidarına muhalif olan herkes terörist. Parasız eğitim
isteyen de terörist, milletvekili de terörist; teröristler ise insan hakları
savunucusu, demokrasi kahramanı.
Değerli arkadaşlarım, önce
hukuksuzluğa karşı çıkmamız lazım, hep beraber karşı çıkmamız lazım. Bu
yaklaşım, bu üslup doğru bir üslup değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Öztürk.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun, Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın konuşmacı, konuşmasının bir cümlesinde “AK PARTİ iktidarına karşı çıkan
herkes teröristtir, şu anda yargılananlar da bundan dolayı yargılanıyor.” diye
bir ifade kullandı. O konu hakkında bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun yıllardır Türkiye’de bir yargı
var. Bu yargı yaklaşık dört-beş yıldır
bir iddianame üzerinde çalışıyor. Bu iddianameyle ilgili yaptığımız
düzenlemeler var, Sayın Öztürk de biraz önce ifade etti. Biz hukuk olarak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yasayı yaparız, sonrasını uygulamacılar
devam ettirirler. Yani uygulamacıların yaptığı bir işi, kanunun suç saydığı bir
eylemi veya kanun suç saymasa dahi -tırnak içinde söylüyorum, daha da abartılı
bir şekilde söylüyorum- yargının o konuyla ilgili bir müdahalesi varsa, bir
icraatı varsa, bunu AK PARTİ iktidarıyla özdeşleştirmek büyük bir çelişkidir.
Yargı işini yapmaktadır, yargı işini doğru veya yanlış yapmaktadır, ama
yargının yaptığı bir işi AK PARTİ iktidarıyla ilişkilendirmek, onunla
bütünleştirmek, sanki AK PARTİ iktidarıyla ilgili yapılan her türlü eleştiriyi,
yargıyı AK PARTİ’nin bir organıymış gibi değerlendirmeye çalışmak büyük bir
haksızlıktır. Ama bu haksızlığın altında şu sebep olabilir, şuur altında
zamanında yargı başkalarının ikinci adresi, arka bahçesi olduğu süreçte,
yaptıkları eylemleri, aynı eylem AK PARTİ iktidarında yapılıyor varsayımıyla
düşünen bir yanılgının sonucudur. Şunu hiç kimse söyleyemez, biz kanunları
çıkarırız, bu kanunlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak görevimiz odur, bu
kanunların uygulaması da icra makamına, yargıya tabidir.
O anlamda baktığımızda,
Ergenekon iddianamesinden, Balyoz iddianamesinden yargılananları AK PARTİ
muhalifi olarak değerlendirmek, AK PARTİ’ye karşı, iktidara karşı, milletin
verdiği oylara karşı büyük bir haksızlıktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Elitaş.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi
Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003) (S. Sayısı: 362)
(Devam)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)
1) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN – Antalya Milletvekili
Mehmet Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Madde üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, az önce
Sayın Şimşek’i dinlerken, yine, sanki asgari ücretlilerin durumu çok
sıkıntısız, sadece yüzde 1’i verginin alınıyormuş gibi bir şey söyledi,
şaşırdım tabii. Yani Sayın Bakanım, buradan alınan verginin oranını
koyuyorsunuz ama, daha Eylül ayında artırdığınız ÖTV, KDV’yi asgari ücretli
ödemiyor mu? Yani özel iletişim vergisini, gıdalarda ödenen KDV’yi kim ödüyor?
Şimdi, şurada bir temel
açmaza düşüyoruz değerli arkadaşlar. Bunlar, o insanların bütçesinde çok önemli
oran teşkil ediyor, defalarca söyledim, vergi adaletsizliği burada. Az
kazanandan az, çok kazanandan çok almak gerekirken, hazır burada olan
ücretliden, asgari ücretli olmasa da normal ücretli olsun, onun bütçesinde bu
harcamaların oranı yüzde 10 ise sizin söylediğiniz orta gelir, sizin
müteahhitlerinkinde yüzde 1. Şimdi oraya koyduğunuz yüzde 10 vergi artışıyla bu
aynı olmaz ki Sayın Bakanım. Yani belki oran olarak söylediğiniz doğru
olabilir. Verilen rakamın doğru olması başka bir şey ama ifade ettiği şey,
asgari ücretli açısından başka bir şeydir ve bunu siz de açıkça itiraf ettiniz.
Bütçeyle ilgili rakamlar gelmeden önce, OVP açıklaması yaparken, daha doğrusu
vergi artışının gerekçesini söylerken dediniz ki: “Vallahi bütçe tutmuyor.”
Niye? “Bazı bakanlarımız bizim söylediklerimizi, yazılı uyarılarımıza rağmen,
dinlemiyorlar ve ödenek üzerinde harcama yapıyorlar.” Peki, ne olacak?
“Vergilerde artış yapacağız.” Başka ne olacak? “Şimdiye kadar geciktirdiğimiz
doğal gaz, elektrik zamlarını da yapacağız çünkü bize para lazım.” Tamam güzel
de, bunun faturasını vatandaş ödüyor dedik. Zaten bir gelir adaletsizliği var.
Arkadaşlarımız çok güzel açıklıyorlar, hepsi eline rakamı alıyor: “Efendim son
yüzde 20’nin şu kadar artmış.” Peki, son yüzde 5 ne olmuş? En tepedeki yüzde 5
ile en alttaki yüzde 5’in arasındaki uçurum ne kadar artmış? Ona bakan yok.
Yüzde 5’in ötesinde yüzde 10’luk ve yüzde 5’lik dilimler var gelir dağılımında.
En alttakinin canı çıkıyor. Hele hele bu aldığımız vergilerle, ÖTV artışıyla,
KDV artışıyla sıkıntı oraya geliyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi
burada, bir taraftan çalışanlarla ilgili kanun hükmünde kararnamede değişiklik
yapıyorsunuz, onların hakkı korunmuyor, öbür taraftan en altta ezilenlerin
üzerine sürekli olarak vergi yükü bindiriyoruz. Sayın Bakanım, size de
iletmişler ama burada senelerdir duruyor. Bir yardımcı hizmetler için bile bir
sınıf atlama için, unvan değişikliği için sınav açılmıyor. Burada duruyor, bir
sürü şeyler koymuşuz, hizmet sınıfları koymuşuz, “Niye bir maliye hizmeti
sınıfı koymuyor? Bütün yükü biz maliye çalışanları olarak çekiyoruz.” diyor
TÜRK BÜRO-SEN’den arkadaşlarımız göndermişler. Çalışanlar, bu KHK sonrası
mağduriyetlerimiz giderilir diye bakarken, kurumsal yapı içerisinde daha da
mağdur hâle gelmişler.
Değerli arkadaşlar, bunları
adaletli bir şekilde çözmemiz lazım. Bakın, kafamızı kuma görerek, sorunları
görmezden gelerek bir şey yokmuş gibi davranamayız. Derseniz ki: “Ne yapalım?”
Buyurun, burada alınması gereken önlemler belli, bu vergi adaletini sağlamadan
yapamayız. Onun için de…
Sayın Bakan güzel söylüyor,
Bütçe Komisyonunda da söyledi “Efendim, şu gelir vergisi kanunuyla ilgili
çalışıyoruz.” diye. Çok güzel. “Şununla ilgili bir hazırlık yapacağız, bunu
yapıyoruz…” Şimdi biz dinlerken zannediyoruz ki o zaman 2011’de yeni mi
iktidara geldi bu Hükûmet diye. Sanki on senedir yok, sanki “vergi reformu”
diye ilk üç aylık Acil Eylem Planı’na koymamış… Yani on sene üzerinden geçmiş,
11’inci bütçeyi yapıyoruz, Acil Eylem Planı’nda olanlar hâla duruyor. Ha,
bunlara itirazımız yok. Varsa bir şey, diyoruz ki: “Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak her zaman yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı muhalefet
anlayışından yana olduk. Bırakın bu sanal gündemleri, bırakın burada…” Efendim,
yok açlık grevi vardı, işte iptal oldu, biz bunlara onu vereceğiz, bunu
yapacağız, biz ileride, şu olmuş, burada bu olmuş… Sayın Başbakan yardımcısı
kalkmış, dün yine bir sürü laf söylüyor, şirin gösteriyor bütün teröristleri,
neredeyse serbest bırakacağız yani. Herhâlde onlar için de duygulandı! Ya gelin buraya, şunları
çıkaralım, son güne kalmasın, son haftaya kalmasın, neyse çıkması gereken,
halkın gerçek gündemini, bu vatandaşlarımızın gündemini, ezilen, bu bütçe yükü
üzerindeki bütün yükleri taşıyan, açıkların yükünü taşıyan vatandaşları
rahatlatacak, bunları asgari refah düzeyine çıkaracak, bunların gelirlerini
artıracak önlemler alalım. Bunlar hiçbir vatandaşımızın karnını doyurmuyor.
Dolayısıyla, bu çerçevede,
gerçekten, vergiyi kazanandan alalım, dar gelirliden vergiyi düşürelim ve
yukarı doğru çıktıkça da adaletli bir vergi sistemi tesis edelim diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Günal.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu vergi
gelirlerinin yüzde 2,85’inden yüzde 80 pay nüfusa göre, yüzde 20 pay da
gelişmişlik endeksine göre dağıtılmaktaydı. Son Büyükşehir Yasası’yla beraber
diğer ilçeler de devreye girdiği için, seçim bölgem Adana’da, başta Aladağ
olmak üzere, Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli gibi orman ve dağ ilçeleri gerçekten
çok geri kalmış ilçeler. Bu kış gününde 38 bin lira kesinti olmuş. Bu şartlar
altında işçi paralarını bile ödeyemeyecek duruma düşmüşler. Bu karda kışta
bunlarla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum da: Şimdi, bu
2/B alanlarıyla ilgili çok yüksek olduğunu defalarca belirttik. Özellikle
Aladağ’da Akpınar, Başpınar, yine, Pozantı’da, Karaisalı’da bunlara itiraz
ettiğimizde ikinci bir ekip geldi. Dönümüne 9.000 lira ile 12.000 lira
belirlenirken, itirazımızdan sonra 4-6’ya düştü. Hâlbuki bu rakamların daha
düşük olması gerekiyor fakat ifade şu, diyorlar ki: “Daha da düşürsek daha önce
belirlenen fiyatlarla mali sorumluluk altına gireriz”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2011 ve 2012
yıllarında kamu kurum ve kuruluşlarında toplam kaç adet araç kiralandı ve bu
araçlara toplam ne kadar ödeme yapılmıştır? Ayrıca, bu araçların yakıt
bedellerini de hazine mi ödemektedir? Eğer hazine ödüyorsa, bu amaçla ne kadar
para harcandı? Hâlen kiralık araçlar içerisinde kaçı zırhlı araçtır ve bu
zırhlı araçları kimler kullanmaktadır? Açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2012 bütçesiyle
öngördüğünüz bütçe açığı tahmini neydi? Şu andan itibaren yaklaşık olarak
gerçekleşme ne olacak? Bu aradaki açık, öngörünüzden ne kadar fazla olacak?
İkinci sorum: Hükûmet, bütçe
gelirlerinin önemli bir kısmını dolaylı vergilerden sağlamaktadır. Dolaylı
vergiler deyince aklımıza önce petrol ürünleri gelmektedir. Yollarda birçok
petrol istasyonunda “ucuz mazot” tabelalarıyla karşılaşıyoruz. Ucuz mazot satan
petrol istasyonlarının petrol kuyuları mı var, yoksa bunlar kaçak mazot mu
satıyorlar? Siz bunları denetliyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Erdoğan.
Sayın Türkoğlu…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dolaylı
vergilerin oranı artan bir bütçeyi müzakere ediyoruz. Zenginden de fakirden de
aynı miktarda alınan dolaylı vergilerin tam bir adaletsizlik olduğu herkesçe
malum. Bu çerçevede, yıllara göre vatandaşın vergi yükü oransal olarak son on
yılda artmış mıdır, azalmış mıdır? Oranlar ne kadardır?
Diğer bir sorum: Yeni bina
sahibi olduğu hâlde, devasa binalar yaptırdığı hâlde; Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi hem yeni bina
yaptıran hem de bina kiralayan bakanlıklar ve kamu kurumları hakkında
kiralamalara ilişkin iddialar vardır. Kiralanan binaların sahiplerinin
partinize yakın kişiler olduğu ve binaların fahiş fiyatla kiralandığı iddiaları
doğru mudur?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Türkoğlu.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) –
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Özellikle Adana’da ve
ilçelerinde siyasi vesayetinizi kullanarak matrah üzerinden salma, incelemeden
vergi topluyorsunuz. Bu doğru mu, adil mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın Belen…
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, 659 ve 666
sayılı kanun hükmünde kararnamelerle, devlet memuru olarak çalışan personelin
özlük haklarında yapılan düzenlemeler sonucunda, aynı işi yapan, aynı maaşı
alan millî emlak denetmenleri ve vergi denetmenleri arasında yapılan unvan
değişikliğiyle yaklaşık 1.500 lira; millî emlak uzmanlarıyla devlet malları
uzmanları arasında da 1.500 lira maaş farkı oluşturulmuştur. Gelir İdaresi
Başkanlığında gerçekleştirilen 6 adet sınav sonucunda 15.000 memura “gelir
uzmanı” unvanı verilerek 600 liralık artış sağlanmasına rağmen benzer durumdaki
millî emlak çalışanlarına herhangi bir hak sağlanmamıştır. Bu nedenle millî
emlak teşkilatı çalışanlarında büyük bir moral bozukluğu vardır. Bu konuda bir
şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Belen.
Sayın Demir…
NURETTİN DEMİR (Muğla) –
Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Başbakanın ayda birkaç
kez kullandığı Meclisteki Başbakanlık makam odasının 330.500 liraya tepeden
tırnağa yenilendiği kasım ayında basına ve kamuoyuna da yansıdı. Meclis Başkan
Vekili Mehmet Sağlam, söz konusu harcamaların 2012 yılı bütçe kanunu ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi İşletme ve Yapım Başkanlığına tahsis edilen
bütçeden karşılandığını bildirdi. Ayrıca, Başbakan’a yedinci uçak siparişi
verildiği söyleniyor. Ayrıca, Meclis Başkanı Çiçek’in odasının da 180.000
liraya yapıldığı ifade edildi. Borç içinde yüzen vatandaştan zam ve dolaylı
vergilerle alınan paraların böyle umursamazca harcanması sizce israf değil
midir?
Hükûmetiniz döneminde kamuda
kiralık makam arabası kullanılması yaygınlaşmıştır. Ayrıca, her yıl kamuya
binlerce yeni taşıt alınması ve 2013 yılı içinde 6.488 adet yeni taşıt alımının öngörülmesi sizce…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Demir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(BATMAN) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önce, bu taşıtlarla ilgili
epey hem eleştiri var hem de sorular da var, müsaade ederseniz o konudan
başlamak istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
taşıt sayısı Haziran 2012 itibarıyla 90.024 adet olmuştur, kamudaki toplam
taşıt sayısı. Bu, 2002 yılına oranla yaklaşık 4.400 civarında bir artışı ifade
ediyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hepsi
sivil plakayla geziyor Sayın Bakan. Niye sivil plaka takıyorlar, niye
sahtekârlık yapıyorlar?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(BATMAN) – Müsaade ederseniz… Sayın Genç müsaade edin.
BAŞKAN – Devam edin Sayın
Bakan, buyurunuz devam ediniz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(BATMAN) – Şimdi, değerli arkadaşlar, şöyle, şu 90.000’lik araba stokuna
baktığınız zaman, emniyet, Millî Savunma Bakanlığı ve jandarmanın elindeki araç
sayısı toplam araçların yüzde 60’ını oluşturmaktadır. Bu zaten zaruri, var
olması gereken araçlardır, daha sonra Sağlık Bakanlığı geliyor. Yani burada
Millî Savunma Bakanlığının, jandarmanın 20.702, Emniyet Genel Müdürlüğünün
32.839, Sağlık Bakanlığının 6.317, Tarım, Gıda Hayvancılığın 4.646,
üniversitelerin 3.282… Dolayısıyla, aslında bu araçlara baktığınız zaman,
hakikaten, önemli ölçüde bunların hizmet aracı olduğunu zaten görecekseniz.
2013 yılında alınacak araçların dökümüne baktığınız zaman ambulanslar yüzde
21,1’ni oluşturuyor, otobüs, minibüs, kamyon gibi hizmet araçları yüzde
55,2’sini oluşturuyor, motosiklet, bisiklet vesaire gibi araçlara baktığınız
zaman yüzde 3,3’nü oluşturuyor. Evet, binek otomobiller yüzde 20,7’sini
oluşturuyor, yaklaşık 1.500 fakat bunun da yine büyük bir kısmı binek
niteliğinde ama polis için alınan araçlardır. Ama, bütün bunlara rağmen ben bu
husustaki hassasiyetleri takdirle karşılıyorum ve o nedenledir ki biz, Maliye
Bakanlığı olarak bir taşıt kanununu taslak hâline getirdik ve bütün kurumların
görüşlerini sormak üzere Başbakanlığa gönderdik. Tamamlanır tamamlanmaz ben
buraya getirip hakikaten araçların sürekli bir şekilde kontrol altında olacağı,
kiralama dâhil olmak üzere bütün süreçlerin Maliye Bakanlığının denetiminde… Şu
anda denetimimizde değil. Şöyle: Bütün kurumların mal ve hizmet alımı için bir
bütçesi var. Hizmet alımı bütçesinden araç kiralanabiliyor, bunun için bize
izne gelinmesine gerek kalmıyor. Araç alımı için tabii ki yüce Meclisimizden
gerekiyor, öbür türlü bize gelmiyor değerli arkadaşlar. Araç konusu böyle bir
konu. Siz hassassınız, ben de hassasım. Bu yönde inşallah, bu düzenlemenin önü
açılır, biz de geliriz, bunu köklü bir şekilde çözeriz. Ama, araçların çok
büyük bir kısmı hizmet nitelikli araçlardır.
Şimdi, değerli arkadaşlar…
ENVER ERDEM (Elâzığ) –
Kiralanan araç sayısını söylemediniz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Değerli arkadaşlar, işte, ben de onu diyorum…
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Belli
değil mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – …mal ve hizmet bütçesinden aldıkları için, bizden izin gerekmediği
için bizde rakamları yok, onu anlatıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
mahallî idare payları değişikliği yani bu son Büyükşehir Kanunu çerçevesinde…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Bakan, zırhlı araç sayısı ne kadar?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Değerli arkadaşlar, getirirlerse söylerim size de. Birkaç gün
buradayız, bu rakamlar peyderpey geldikçe sizinle paylaşacağım.
Müsaade ederseniz öbür
sorulara geçeyim.
Şimdi, mahallî idare
paylarındaki değişiklik tabii ki bir yasayla yapıldı, ancak bu bir yasayla
düzenlenir değerli arkadaşlar. Ben, Maliye Bakanı olarak mevcut yasaları
uygulamakla mükellefim yani yasa neyi emrediyorsa biz ona göre payları
göndeririz. Ama şunu söyleyebilirim: Yani, belediyelere aktardığımız paylar,
inanın, bütçe payı olarak yüzde 4’ten yüzde 8’e çıkmıştır 2002’den bu yana.
Şimdi, araçları söyledim.
Bütçe açığı tahminimiz neydi?
Bütçe açığı tahminimiz, yanlış hatırlamıyorsam, 21,1 milyar liraydı. Tabii ki
son yaptığımız düzenlemeyle yaklaşık 33,5 milyar lira düzeyine çıktı. Bütçe
açığında çok ciddi bir sapma söz konusudur. Bunu detaylı olarak açıkladım,
gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerek burada. Ama, bu sapmanın…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz
doldu ama bir dakika daha size açıklamanız için süre vereceğim.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) - Teşekkür ediyorum sayın Başkan.
Bu sapmanın gelir ayağındaki
boyutu son derece sınırlıdır. Yani, nispeten olumsuz bütün bu küresel ve iç
konjonktüre rağmen gelir ayağında büyük bir sapma yok ama gider ayağında
özellikle altyapı yatırımları, eğitim vesaire gibi birtakım personel
ücretlerinde tabii bir planlama yapıyorsunuz, sonra toplu sözleşme yapılıyor, o
sözleşme çerçevesinde gelen farklar var. Bütün bunları dikkate aldığınız zaman,
sapmanın büyük bir boyutu tabii ki harcamalardan kaynaklanıyor. Onların da
önemli bir kısmı dediğim gibi kontrolümüz dışında yani toplu sözleşme sonucu
ortaya çıkanlar var. Mesela, mahallî idarelere pay olarak ilave aktarmamız
gerekenler var. Bu çerçevede bu açığı değerlendirmek lazım…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şimşek.
3’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı
cetveller aşağıda gösterilmiştir:
a) Bu Kanunun 1 inci maddesi
ile verilen ödeneklerin dağılımı (A).
b) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam
olunacak gelirler (B).
c) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler
(C).
ç) Bazı ödeneklerin
kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E).
d) 5018 sayılı Kanuna ekli
(II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkânları
ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F).
e) 10/2/1954 tarihli ve 6245
sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat
tutarları (H).
f) Çeşitli kanun ve kanun
hükmünde kararnamelere göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal ve
diğer sınırlar (İ).
BAŞKAN – 4’üncü madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Karaahmetoğlu.
CHP GRUBU ADINA SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye ekonomisinin üç temel
dengesi de açık vermektedir. Türkiye ekonomisinin makroekonomik dengelerinde
istikrarsızlığa ve aşırı kırılganlığa yol açan kamu kesimi, özel kesim ve buna
bağlı olarak dış denge açıkları, gelecekte bu açıkları kapatmak için fazla
verecek politikaları uygulamayı zorunlu kılmaktadır. Bu açıklar, gelecek
kuşakların daha borçlu ve yoksul doğacaklarının işaretidir.
Bütçe görüşmelerine devam
ediyoruz. Sonuçta, sayısal çoğunluğun oylarıyla bütçe kabul edilecek. Sayın
Başbakan bütçe konuşmasında bütçenin başarılı olduğunu teknik bilgiler ve
sayısal değerlerle kanıtlamaya çalıştı. Senaryonun bir parçası olarak oylayan
siyasi çoğunluk, kendilerine göre anlatılan gerekçelerle kendini ikna etmiş
oldu. Gerçekte hâl böyle mi?
Sayın Başbakan şöyle diyor:
“Demokratikleşme ile ekonomi arasındaki doğru orantı, yaşadığımız tecrübelerin
ışığında şüpheye mahal bırakmayacak derecede netleşmiştir.”
Değerlendirmek istiyorum.
Dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olduğumuzu söylüyoruz fakat Birleşmiş Milletler
İnsani Gelişmişlik Raporu Satın Alma Gücü Paritesi’ne göre kişi başına düşen
millî gelir açısından dünyada 67’nci ülkeyiz. İnsani gelişmişlik endeksi
sonuçları açısından da ülkemiz 92’nci sırada bulunmaktadır.
İktidar, 2003-2007 döneminde
dünya ekonomisinin sunduğu konjonktürel imkânları iyi değerlendirememiştir.
Ekonominin üretim ve ihracat kapasitesini artıracak özel ve kamu sabit sermaye
yatırımlarından çok, özel tüketime yönlendirilmiştir. Dış kaynağa dayalı
sağlanan ekonomik koşullar, Türkiye’nin mevcut yapısal sorunlarını
derinleştirmektedir.
2002 yılında 0,6 milyar dolar
açık veren Türkiye ekonomisi, 2000 Eylül ayında 77,4 milyar dolar cari açık
vermiştir. 2003 sonrası dönemde büyüme hızındaki yükselmeye paralel biçimde
cari işlemler açığı da hızlı bir biçimde artarken, ekonomide büyüme hızının
yavaşladığı dönemde de cari açıktaki artış eğilimi devam etmiştir. Bu sonuç,
Başbakanın ifadelerini doğrulamıyor.
Toplumun farklı sınıf ve
katmanlarının durumlarını değerlendirmek istiyorum.
1980 öncesi 44 milyon nüfuslu
ülkemizin 2,5 milyon sendikalı işçisi vardı. Bugün 75 milyon nüfuslu ülkemizde
600.000 sendikalı işçi bulunmaktadır.
İş kazalarında yılda ortalama
1.100 işçimiz yaşamını yitirmektedir. İş kazalarında Avrupa 1’incisi, dünya
3’üncüsüyüz. Çocuk işçi çalıştırmakta dünya 2’ncisiyiz. Sağlıksız, güvencesiz
çalışma koşullarında çok düşük ücretlerle çalışan işçilerimiz, işlerini
kaybetme korkusu ile “Buna da şükür.” demeye mecbur kılınmıştır. Taşeron işçi
çalıştırma uygulaması hızla artmış, sistemin ekonomik sorunları çalışanlar
üzerinden acımasızca kapatılmaya çalışılmaktadır. Sendikal özgürlüklerden
bahsederken kazanılmış sendikal haklar da tırpanlanmıştır.
Tarım ve üreticilerimizin
durumu farklı değildir. Dünyanın kendine yetebilen 7 ülkesinden biriyiz diye
övündüğümüz tarımımız dışa bağımlı hâle geldi. Tarım girdileri yükselirken
üreticilerin kazancı gittikçe azalmıştır. Çin’den fasulye, kayısı, sarımsak;
Güney Afrika’dan satsuma mandalina; Şili’den sofralık üzüm, elma; İtalya’dan
ıspanak, elma, kuru üzüm; Kosta Rika’dan kavun; Arjantin’den elma, mısır;
Bulgaristan’dan nar; İspanya’dan marul; İran’dan kuru kayısı, lahana, karpuz;
Ukrayna’dan buğday; Yunanistan’dan pamuk; ABD’den mısır; Kanada’dan pirinç
ithal eder hâle geldik.
Hayvancılıkta da artık
dışarıdan hayvan, kurbanlık koyun ve saman ithal ediyoruz.
Artık tarımsal ihracat
avantajlarımızı kaybetmeye başladık. Ne oldu, bereketli Anadolu toprakları bu
ürünleri vermez mi oldu? Hayır. Sadece bir nedeni var. iktidara gelmenin ve
iktidarda kalmanın bedeli olarak küresel güçlere verilen güvencenin yerine
getirilmesi yani tarımdan vazgeçme ve ülkeyi dışa bağımlı hâle getirme
politikasıdır.
Üretiminde ve ihracatında
tartışmasız bir biçimde dünya lideri olduğumuz fındık, tarımsal ihracat
kalemlerinden görevini layıkıyla yapan bir ürünümüzdür. Sayın Tarım Bakanının
övündüğü rekor fındık gelirinin sonucunda üretici emeğinin karşılığını
alamamıştır. 2006 yılında “Fındık bizim dönemimizde 5 dolardan işlem gördü.”
ifadelerinizi, bu sezon başında fındığın piyasada 2,3 dolardan işlem görmesini
fındık üreticileri değerlendireceklerdir.
Don afeti neticesinde
üreticilerin 150 milyonluk kalan alacağını da yasa marifetiyle engellediniz.
“Mahalle bakkalı dönemi
bitmiştir.” diyerek tekellere göz kırpan Sayın Başbakan, sermayeden yana
tavrını binlerce küçük esnafı yok sayarak göstermiştir. Esnaflarımız siftah
yapamaz duruma gelmiş, iflaslar hızlanmış ve kepenkler kapanmaya devam
etmektedir.
Emekli, dul ve yetimler
yoksullukla mücadele etmeye devam ediyorlar.
İnsan hakları ihlallerinde
dünya 1’incisi, çocuk gelinlerde, çocuk tacizi ve tecavüzlerinde dünya
3’üncüsü, kadın cinayetlerinde dünya 1’incisiyiz. Yargının siyasallaştığı
söylemlerimize, Avrupa Yargıçlar Birliği Washington’da yaptığı toplantı
sonucunda yayınladığı deklarasyonla bizim düşüncelerimize destek verdiler.
Yolsuzlukta dünya 3’üncüsü, tutuklu gazeteci sayısında dünya şampiyonuyuz,
gelir dağılımındaki adaletsizlikte dünya 3’üncüsüyüz.
Özel tüketim vergisini
dünyada en yüksek oranda alan ülkeyiz. Bunun sonucudur ki dünyanın en pahalı
benzin, mazot, elektrik ve doğal gazını halkımız tüketiyor.
20 milyon insanımız yoksulluk
ve açlık içinde yaşıyor. AKP iktidara geldiğinde 4 olan dolar milyarderi
sayısı, bugün 40’ı bulmuştur. Milyonlarca insan açlık ve yoksulluk çekerek
elindekini avcundakini Hükûmetin maliye politikası araçlarıyla bu 40 aileye
transfer etmiştir. Bunları yaratan, sermaye sevdalısı Hükûmetinizdir. Seksen
dokuz yıllık cumhuriyet döneminde büyük sermaye grupları on yıllık AKP iktidarı
dönemindeki kadar sermaye birikimi ve kâr sağlamadılar.
Aslında AKP halkın geleneksel
yaşam tarzından hareketle inançlarını istismar ederek halktan yana görünmeye
çalışsa da finans oligarşisinin, büyük sermayenin temsilcisi bir partidir.
Özgür birey, örgütlü toplum, demokratik devlet mücadelemiz engellenmeye devam
ediyor. Kısaca geniş, emekçi halk kitleleri, sistemin, sermayenin sorunları
çözmesi adına bedel ödemeye devam ediyorlar.
Devletin yapısında önemli
değişiklikler oluyor. Küresel güçlerin istediği noktaya gelmeyi ve teslim
olmayı değişim olarak algılayan Sayın Başbakan ve partisi sorunları çözme adına
baskıcı bir rejim yarattılar. Uygulamalardan hoşnut olmayanları düşman
gördüler, toplumu böldüler. Kendi halkıyla barışık olmayanların başka halklarla
barışık olması mümkün değildir.
Cumhuriyet tarihi boyunca
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” şiarıyla, başta komşuları
olmak üzere tüm dünya devletleriyle hükümranlık haklarına saygı göstererek ve
karşılıklı çıkar ilişkileri içinde, barış içinde bir arada yaşamaya çalışan
politikalarımızı reddedip komşularıyla savaş noktasına gelen bir ülke
yarattınız. Küresel güçlerin taleplerini, kendi ülkenizde tartışılan demokrasi,
insan hakları ve özgürleri bahane ederek taşeronluğa kalktınız.
Dışişleri Bakanı Sayın
Davutoğlu bütçe görüşmelerinde “Dış politikada olaylara bakışımızda Cumhuriyet
Halk Partisiyle temel farklılıklarımız var.” diyor. Doğrudur, katılıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel misyonu ve karakteri gereği antiemperyalist
bir partidir. AKP de emperyalizmin desteğiyle iktidara gelen ve taşeronluğunu
yapan partidir. Dolayısıyla, böyle bir fark olması da normaldir.
Sayın Davutoğlu Suriye
konusunda “Biz bölgeye yüreğimizle bakıyoruz.” diyor. Siz bölgeye gerçekten
yüreğinizle baksanız savaş çığlıkları atmazsınız. Yüreği olanlar savaşa karşı
çıkanlardır. Sizdeki olsa olsa yapay yürektir. Siz bölgeye yüreğinizle değil,
küresel sermayenin kasasından bakıyorsunuz.
Mazlum milletlere örnek
ülkemiz, başka ülkelerin iç işlerine müdahale ederek karşı devrim ihraç eder
hâle geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Devamla) - Bir merakım var: Katar ve Suudi Arabistan’a da muhalif gruplar
yaratıp, destekleyerek buralara da demokrasi taşıyacak mısınız!
Böyle bir tabloda
demokratikleşmeyle ekonominin doğru orantılı olduğunu söylemek mümkün değil.
Bütçe tarihimize “sucuklu
bütçe” olarak geçecek bu bütçenin hayırlar getireceği kesin, bellidir.
Hepinizi saygılarla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Karaahmetoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bundan tam yedi yüz otuz
dokuz yıl önce hakiki sevgili olarak gördüğü Cenab-ı Hakk’a kavuşan Hazreti
Mevlânâ’nın ölüm gününün hatırası olarak her yıl olduğu gibi, bugün Konya’da
Şebiarus merasimi yapılmaktadır. Hazreti Mevlânâ’yı rahmet, minnet ve şükranla
anıyor; Allah ondan razı olsun diyorum.
İstanbul’da da Kültür ve
Turizm Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin katkılarıyla 15 Aralık
Cumartesi akşamı Şebiarus töreni yapılmıştır. Yine, gelen davetiyelerden bazı
il ve ilçelerde aynı adla program yapıldığı anlaşılmaktadır. Böylesi
programlara Hükûmetin destek vermemesi, tam aksine, mâni olması gerekmektedir.
Hazreti Mevlânâ, tüm dünyaya “Gel.” diye Konya’dan seslenmiş, AKP Hükûmeti ise
âdeta “İstanbul’a gidin.” diyor.
Hazreti Mevlânâ’yı anmak ve
özellikle de anlamak için her zaman ve başka yerlerde çalışmalar yapılabilir ve
yapılmalıdır. Hazreti Mevlânâ’nın hayat felsefesini öğretmek ve gelecek
kuşaklara aktarmak büyük önem arz etmektedir. Ancak, bilinmeli ve takdir
edilmelidir ki Şebiarus Günü’nü anma vesilesiyle merasim düzenleme hakkı
Konya’ya aittir ve sadece Konya’ya özeldir. Daha önce de dediğim gibi:
Hacıbektaş’ta düzenlenen Hacı Bektaş Veli’yi anma, Söğüt’te düzenlenen Ertuğrul
Gazi’yi anma, Bursa’da düzenlenen Osman Gazi’yi anma yıl dönümü etkinliklerini
başka yerde yapmak nasıl doğru olmaz ise Şebiarus törenini de Konya dışında
yapmak doğru değildir.
Acaba AKP Hükûmeti ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sarıkamış Şehitlerini Anma Yürüyüşü’nün
Taksim’de yapılmasına, Manisa’ya has mesir macununun Eminönü Yeni Cami’den
atılmasına, Kırkpınar güreşlerinin Olimpiyat Stadı’nda gerçekleştirilmesine de
destek verir mi? Tabii ki anlamsız ve yanlıştır.
Bakınız, bir şair olduğu
kadar bir sufi ve daha da ötesi bir Mevlevi havarisi olan Arif Nihat Asya
"Kubbe-i Hadrâ'dan" adlı şiirinde ne diyor:
“Her etek tennuredir,
Her satır bir suredir,
Her eda mana demek,
Konya Mevlânâ demek.
Gel ki yollar boş değil,
Her nefes ney,
Her yeşil Kubbe-i Hadrâ
demek,
Konya Mevlânâ demek.
Türk alırken Asya'yı,
Mevleviler Konya'yı,
Etmiş istila demek,
Konya Mevlânâ demek.
Burda yer gök ihtizaz,
Burda boş dönmez niyaz,
Burda yoktur "lâ"
demek,
Konya Mevlânâ demek.
Kar döner, rüzgâr döner,
Yol döner, yollar döner,
Yok bir istisna demek.
Konya Mevlânâ demek.”
Tekrar ediyorum: Hükûmetin ve
AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
desteğiyle İstanbul'da Şebiarus töreni yapılması Konya'ya haksızlık olmuştur.
Bu törenin gelenekselleşmesi Konya'ya daha da büyük zarar verecektir. Buna mâni
olunmalıdır.
Değerli milletvekilleri, dün
Sayın Başbakan tarafından Konya’da bazı açılışlar yapılmıştır. Konyalılar bir
hizmet yapılırsa her zaman teşekkür etmeyi bilir ancak yapılan açılış büyük bir
şaşaa ile o kadar abartılıyor ki birçoğu böyle takdim edilmesini gerektirmeyen
rutin hizmetler, daha önce de açıklanmış hizmetlerdir. İnanın, törene yapılan
harcama, tanıtım için verilen medya ve bilboard reklamlarının parasıyla
Konya’nın bir eksikliği daha giderilebilirdi. Törende Konya Büyükşehir Belediye
Başkanı yüzlerce tesis açılışından bahsediyor. Siz, önce Şebiarus’a sahip
çıkın, ayrıca Konya şehir içi trafiği büyük bir sorun haline gelmiştir. Hem
2004 hem de 2009 yerel seçimler öncesi Konya’nın metroya, raylı sisteme
kavuşturulacağı sözünüze ne oldu? Kayseri, Antalya, Bursa, Adana, Samsun,
Eskişehir, Gaziantep gibi iller bu konuda çok önemli mesafe aldı. Konya niye
geride kaldı? Önce bunun hesabını bir verin.
Konya Dış Çevre Yolu Projesi
de bir muammaya dönüştü. Hâlâ bir hareket yok. Yıllardır niye yapılmadı?
“Avrupa takımı yapacağız.” dediğiniz Konyaspor şu anda hangi ligde ve niye?
Önce bunların hesabını bir verin.
AKP Hükûmeti 20 ilde 28 adet
kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi belirlemiş ve buralardaki turizm
yatırımlarına 5’inci bölge teşvikleri veriliyor. AKP Hükûmeti Hazreti
Mevlânâ'yı bile görmemiş. Kültür ve inanç turizmi için başkent olabilecek
şehrimiz niye bunlar arasında yok? Neden Konya'da turizm yatırımlarına 5’inci
bölge teşvikleri yok? Bu haksızlığı Başbakana, Kültür ve Turizm Bakanına
sordunuz mu?
Törende, Orman ve Su İşleri
Bakanı da on yıldır Konya'ya 2,5 milyar liralık yatırım yaptıklarını söylüyor.
Rakamları da iyice şişirmiş. Peki, KOP ile aynı özelliklere sahip GAP'a ne
kadar kaynak aktardınız? Ben söyleyeyim: 2008 yılında kabul ettiğiniz GAP Eylem
Planı ile beş yıl için 26 milyar lira tahsis ettiniz. KOP Eylem Planı’nı beş
yıldır niye kabul etmiyorsunuz? Konya Ovası’nın alarm veren su ihtiyacının
karşılanması için başka havzalardan su getirecek yeni bir projeyi on yıldır
niye hazırlamadınız? KOP idaresinin kadrosunu bir buçuk yıldır neden
oluşturamadınız? Konyalılara bunların hesabını verin.
AKP Hükûmeti, 5.550
kilometrelik 15 otoyol projesi hazırlamış ama hiçbiri Konya’ya uğramıyor.
Konya yıllardır sivil
havalimanı talep ediyor ama “Birçok ile var, size yok.” deniyor.
Konyalı sanayici ve
ihracatçı, limana ulaşabilmek için çift hatlı yeni Konya-Mersin demir yolunu
bekliyor, lojistik merkez kurulmasını istiyor. Yıllardır verilen sözler var ama
hâlâ ortada yok.
Konya’nın teknik üniversiteye
kavuşmasını bile AKP engellemiş ama Selçuk Üniversitesi bölünerek kurulan
üniversite “yeni üniversite” diye Konyalılara yutturulmaya çalışılıyor.
Konya, yatırım olarak bunları
bekliyor. Dolayısıyla, “Şu kadar tesis açıyoruz.” demenin bir anlamı yok.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz 4’üncü madde ile koruma ve güvenlik görevlilerinin hakları
ellerinden alınmaktadır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 51’inci maddesi
uyarınca, daha önceki yıllara dair bütçe kanunlarının K cetvelinde fiilen çalışan
koruma ve güvenlik personeli de sayılmış iken, bu yıla dair K cetvelinde yer
verilmemiştir. Dolayısıyla, yirmi dört saat esasına göre görevini yürüten ve
5393 sayılı Kanun’a göre maktu fazla mesai ücreti alma hakkı olan koruma ve
güvenlik görevlileri mağdur edilecektir. Komisyonda Maliye Bakanlığınca
açıklanan gerekçeye göre, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde
yapılan düzenlemeler gereği bunun yapıldığı ifade edilmiştir. K cetvelinde
ilgili kanunlardaki amir hükümlerin hilafına düzenleme yapılamaz ve hüküm ihdas
edilemez, böyle bir yetkiniz de yoktur. Zira, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun
51’inci maddesinde, “Belediye zabıta ve özel güvenlik hizmetlerinde fiilen
çalışanlara, fazla mesai ücreti olarak yılı bütçe kanununda belirlenen üst sınırı
aşmamak kaydıyla belediye meclisi kararı ile tespit edilen maktu tutar ödenir.”
amir hükmü bulunmaktadır. Kanunda bu hüküm varken K cetvelinde bu hüküm
değiştirilemez. Dolayısıyla, K cetvelinde zabıta ve itfaiye personeli için
belirlenen maktu fazla mesai ücretinden koruma ve güvenlik personelinin de
yararlandırılması gerekmektedir. Koruma ve güvenlik personeli 5393 sayılı
Kanun’da yer alan açık ve amir hükme rağmen haksız yere mağdur edilecektir.
Ancak kendine hayrı olmayandan başkasına hayır gelir mi?
Maliye Bakanlığı ve Gelir
İdaresi Başkanlığında çalışan personele, ekonomik krizlerin en derin olduğu
dönemler dâhil, 2012 yılına kadar, fazla çalışma ücreti olarak 100 saatlik
mesai ödeniyordu. Fakat 2011 yılında, KHK ile, gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanları
hariç tüm uzmanların ve müdür hariç tüm yöneticilerin ek göstergeleri ve
maaşları artırıldı. Bu kadroların, fazla mesai ücretine ihtiyaçları kalmadı.
Diğer taraftan, Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığında çalışan
unvansız personel ile gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanlarına ise hem özlük
hakkı yönünden iyileştirilme yapılmadı hem de fazla mesaileri kaldırıldı.
Bütçenin hayırlara vesile
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar).
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kalaycı.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına, Van Milletvekili Nazmi Gür. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gür.
BDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR
(Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kutluyorum,
bugün iyi bir satış yapmışsınız, işler iyi gidiyor galiba. Otoyol ve köprüler
Koç ve Ülker Grubu’na devredildi bir özelleştirmeyle. Yirmi beş yıllığına 5
milyar 750 milyonluk bir satış bu. Herhâlde bu özelleştirmelerle Hükûmet,
kamunun yani halkın olan değerleri tek tek elinden çıkararak yine kapitalizm
için, yine sermayedarlar için harcayacak, öyle görüyorum, onun için kutladım
sizi Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlar, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine grubum adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bu maddedeki konuşmamda,
biraz, silahlanmayı, militarizmi ve silahlanmanın bütçe içerisindeki yerini ve
ülkemiz için ne anlama geldiğini anlatmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, dünyada
silahlanma yarışı devam ediyor. Özellikle son on yıldır Türkiye de gerek
“Modernizasyon” adı altında gerekse “yerli sanayi, silah sanayi kurma” adı
altında ve gerekse de belki de hiçbir zaman ihtiyaç duymayacağı silahları
alarak kendi bölgesindeki tehdit algılarına uygun bir şekilde bu çılgın silahlanma
yarışına giriyor.
Tabii silahlanırken, bir
taraftan da ülkenin eğitiminden, sağlığından, sosyal haklarından, işçisinden,
emekçisinden kısarak savaş bütçelerine ayırıyorlar. Onun için biz bu bütçeler
konuşulurken hep şunu söyledik Barış ve Demokrasi Partisi olarak: “Bu bütçeler
savaş bütçeleridir, bu bütçeler silah bütçeleridir.”
Değerli arkadaşlar, özellikle
soğuk savaştan bu yana, “Soğuk savaş bitti, artık ülkeler birbirlerine karşı
silahlanmayacaklar.” diye düşünürken, tam tersi, özellikle başını ABD, Çin,
Rusya, Japonya, Suudi Arabistan, İsrail gibi ülkelerin ve kimi Avrupa Birliği
ülkelerinin çektiği çokça ülke bu silahlanma yarışını çılgın bir şekilde
sürdürüyorlar. Ne yazık ki, Türkiye de, özellikle “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye”
sloganı adı altında bu yarışta en ön sıralarda yerini almış durumda. Tabii bir
ülkenin güçlü olması o ülkenin ordusunun güçlü olmasıyla doğru orantılı değil;
bu yanlış bir parametredir çünkü doğru olan, bir ülkenin güçlü olmasını
sağlayan en önemli parametrelerden biri, o ülkenin ne kadar demokratik olup
olmamasında, o ülkenin gelir dağılımında ne kadar adil olup olmamasında, o
ülkenin gerçekten yoksulluğa karşı yoksulluğu ne kadar yok edip etmemesiyle
ölçülebilir. Görün ki bizim ülkemiz de, özellikle silahlanma yarışına hızlı bir
şekilde katılmasıyla halkın eğitimine, sağlığına harcanacak parayı orduya,
silaha veriyor. Birkaç rakam verirsek, sanırım bu daha da anlaşılır.
Değerli arkadaşlar, Millî
Savunma Bakanlığının, Millî İstihbarat Teşkilatının -militer bir örgüt olarak
algılarsak- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının, Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliğinin, İçişleri Bakanlığının, Jandarma Genel Komutanlığının,
Emniyet Genel Müdürlüğünün, Sahil Güvenlik Komutanlığının ve Savunma Sanayii
Müsteşarlığının bu bütçedeki toplam payı 45 milyarın biraz üzerindedir. Tabii,
bu 45 milyar TL’den fazla bütçe iç güvenliğe, dış güvenliğe ve bir bütün olarak
da güvenlik işi üreten ya da güvenlik işiyle ilgilenen kurumlara ayrılıyor ki
bu da bütçenin yüzde 11’idir. İşte, bu nedenle, biz, bu militer yaklaşımla, bu
militarist yaklaşımla ülkenin bütçesinin büyük bir kısmının güvenlik
kurumlarına ayrılmasını gerçekten hayretle karşılıyoruz. Tabii, burada Sayın
Başbakanın doğrudan emrinde olan örtülü ödeneği saymıyoruz bile, katmamışız.
Değerli arkadaşlar, Stockholm
Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün verilerine göre, Türkiye 2012’de
dünyanın en fazla silah alımı yapan 15 ülkesinden biridir. Bu tablo bize göre
ne bir başarıdır ne de bir tedbirdir. İsterseniz dünyanın tüm füze bataryalarını
ya da NATO güçlerinin tamamını Türkiye’ye yığın; demokratikleşme olmadan,
demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne saygı olmadan Türkiye’nin
güçlü bir ülke olmasının imkânı yoktur.
Değerli arkadaşlar, bizim,
Hükûmete önerimiz, toplumun refahının, ezilen emekçinin haklarının,
kimliklerinin ve mevcut Anayasa’ya göre ötekileştirilen bütün korumasız
grupların haklarının korunması ve onlar için bir bütçe yapılmasıdır. Gelin
görün ki yapılan bu bütçe yine belli bir sınıfa, belli bir zümreye rant
sağlamak, belli bir zümreyi korumakla ilgilidir. İşte biraz önce sözünü ettiğim
son özelleştirme bile bunun en somut örneğidir.
Değerli arkadaşlar, mevcut
durumda, haksızlığa uğrayanlara ne yazık ki “gaz ve cop” adı altında hizmet
sunulmaktadır. İşkence neredeyse sokaklara taşmıştır. İnsan hakları
örgütlerinin raporlarına baktığınızda, işkencenin özellikle bizim bölgemizde
BDP’ye karşı neredeyse sokağa taşındığını görebilirsiniz.
Tabii o da yetmiyor değerli
arkadaşlar, 10 binlerce vatandaşımız mitinglere katıldıkları için, etkinliklere
katıldıkları için cezaevlerine tıkılıyor, 10 binin üzerindeki arkadaşımız
cezaevlerinde şu anda kaderlerini bekliyor.
Ne yazık ki halklara ayrılan
bütçenin azımsanmayacak bir kısmı da cezaevlerine, gaz bombalarına, plastik
mermilere ayrılmaktadır. İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar özellikle emekçi
sınıfı için giderek artmaktadır. Bu işçi sınıfının ve işçi kesimlerinin,
ezilenlerin, sendikalarından, örgütlenme haklarından yoksun bırakıldığı da işin
cabasıdır.
Sayın Başbakan, Şeyh
Edebali’den bir alıntı yapıyor. Geçen gün bir sayın milletvekili bunun da
yanlış bir alıntı olduğunu dile getirmişti. Şöyle diyor Sayın Başbakan ve bütün
AKP sözcüleri: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Bu sözü olur olmaz her yerde
tekrarlıyorlar, olur olmaz her yerde söylüyorlar. Bu bütçede de en çok
duyduğumuz, en çok söylenen sözlerden birisidir.
Değerli arkadaşlar, insanı
yaşatmak için, insan için bütçe yapmanız gerekir önce, militer kurumlar için,
savaş için, silah için değil. 2002’den bu yana, yüzlerce çocuk dâhil olmak
üzere, binlerce vatandaşımız ya polis kurşunuyla ya da ekonomik nedenlerden
dolayı cinnet geçirerek kendisinin ve ailesinin yaşamlarına son vermektedir.
Kışlalarda intiharlar ya da intihar süsü verilmiş cinayetler gerçekleşiyor. Daha
iki gün önce Van’da bir asker yine “intihar etti” diye yaşamını yitirdi.
Kürtler, yaşamın her alanında günlük işkenceye maruz kalıyor, ana dilini
kamusal alanda kullanamıyor, karşı geldiğinde de şiddete maruz kalıyor ve bu
bütçeden ayrılan paylarla hakkına düşen yani payına düşen gazı, copu, silahı,
kurşunu alıyor.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye’de insanın yaşamından ziyade yandaşın yaşamına önem veriliyor. Var olan
tablo tam da budur. Alevilere cemevini yasaklayacaksınız, ibadetlerini
yapmalarını engelleyeceksiniz, camilerde sadece namaz kılmalarını salık
vereceksiniz, demokratik laikliğin önünü keseceksiniz, “Türkiye laik bir
ülkedir.” diyeceksiniz... Kısacası hangi bakımdan bakarsanız bakın bu bütçe
ezilenlerin değil ve fakat ezen sınıfların ve yandaş kişilerin bütçesidir.
Değerli arkadaşlar, son
olarak şunu söylemekte fayda var. Özellikle Van depreminin üzerinden bir-bir
buçuk yıl geçmişken, Roboski katliamının ise on gün sonra… Roboski’de yaşamını
yitiren canlarımızı, 34 kardeşimizi, çocuklarımızı anarken bir kez daha
Hükûmetin bu bütçeyi düşünmesi gerekiyor. Gerçekten bütçede özellikle
silahlanmaya ayrılan paylar yeniden düşünülmeli. Ve biz bu silah bütçesine, bu
savaş bütçesine karşı eleştirilerimizi her alanda, her yerde dile getireceğiz.
Değerli arkadaşlar, konuşmama
son verirken bu bütçenin, bir dahaki, 2014 bütçesinin barış, kardeşlik ve
uluslararası alanda da, özellikle Orta Doğu’da istikrarın sağlandığı bir döneme
denk gelmesini diliyorum.
Hepinize saygılar ve sevgiler
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Gür.
Şahsı adına, Van Milletvekili
Mustafa Bilici. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bilici.
MUSTAFA BİLİCİ (Van) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu’nun 4’üncü maddesi
üzerinde şahsım üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce
ülkemizin imkân, ihtiyaç ve hedefleri esas alınarak hazırlanan 2013 yılı
bütçesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. 2013 yılı bütçesi, ülkemizi
2023 vizyonuna daha da yaklaştıran bir bütçedir. Bu nedenle görüşmekte
olduğumuz bütçenin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.
AK PARTİ hükûmetlerimiz
döneminde yeni dünya koşullarına uygun olarak birçok alanda yapısal reformlar
gerçekleştirildi. Özellikle iktisadi ve ticari hayatta en önemli
sayabileceğimiz reformlardan bir tanesi de elli yıl aradan sonra Türk Ticaret
Kanunu’nun yeniden düzenlenmesidir. Kanunun yeniden düzenlenmesi çerçevesinde
6102 sayılı yeni Kanun’la Hükûmetimiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çok
önemli bir görevi yerine getirerek ülkemiz ticari hayatına çağ atlatacak bir
düzenleme gerçekleştirmiştir.
Günümüzde Gelir Vergisi ve
Vergi Usul Kanunu başta olmak üzere temel vergi kanunlarının yeni baştan
düzenlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Vergi sistemimizde yaşanan sorunlar
ilgili meslek odalarının ve uygulayıcıların görüş ve önerileri dikkate alınarak
ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yeniden düzenlenirken kolay, uygulanabilir,
anlaşılabilir bir vergi sisteminin oluşturulması hepimizin ortak arzusudur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yasalaşan ve ticari hayatı
yakından ilgilendiren vergi mevzuatının ve aynı şekilde sosyal güvenliği
ilgilendiren düzenlemelerin ülkemizde uygulayıcısı mali müşavirlerdir. Şüphesiz
bu tür düzenlemelerde bu meslek camiasının destek ve katkısı uygulamada
başarıyı arttırmaktadır. Ticari işletmelerimizle devletimiz arasında köprü
görevini serbest muhasebeci mali müşavirler ile yeminli mali müşavirler
sağlamaktadır. Bu köprüyü ne kadar güçlendirir ve etkin hâle getirirsek başarı
da o derecede artacaktır. Bu mesleğin başarısının mikro düzeyde mensuplarına,
makro düzeyde ise ülkenin yararına olacağı gözden uzak tutulmamalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Batı’da çok uzun bir geçmişi olan mali müşavirlik mesleği
ülkemizde de kendine özgü bir yasayla düzenlenmiş, Türkiye’de özellikle 1980
yılından sonra, gelişen ekonominin önemli araçlarından biri muhasebe mesleğine
olan ihtiyacı daha da çok ortaya çıkarmıştır. Özellikle sermaye piyasasının
gelişmesi doğrultusunda bu durum çok daha belirgin hâle gelmiştir. Türkiye'de
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Yasası 1989 yılının Haziran ayında 3568
sayılı Kanun ile yasalaşmış ve 2008 yılında ise 3568 sayılı Kanun’da bazı
değişiklikler yapılmasına ilişkin 5786 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Bu kanun
mesleğe çok önemli değişiklikler getirmiştir. Ülkemizde sayıları yaklaşık 89
bini bulan denetim ve muhasebe meslek mensuplarının önemli gördüğüm bazı
sıkıntılarını buradan bir meslek mensubu olarak ifade etmek istiyorum.
KDV’yi doğuran olay tahsilata
bağlanmalıdır. Katma Değer Vergisi Kanunu ile Gelir Vergisi Kanunu arasındaki
çelişkinin giderilerek serbest meslek erbabının mesleklerine özgü işleyiş
açısından alamadıkları, belki de hiç tahsil edemeyecekleri bir paranın KDV’sini
ödemek zorunda bırakılması söz konusudur. Uzlaşma komisyonlarında bir meslek
mensubu bulunmalıdır. Merkezî uzlaşma komisyonlarında uzlaşma komisyonu
üyelerinden en az biri odalar tarafından görevlendirilmiş meslek mensuplarından
olmalıdır. Serbest meslek faaliyetlerinde KDV yüzde 18’den yüzde 8’e
indirilmelidir. Meslek mensubunun tahsilatı kolaylaştırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün bu kürsüden bunları anlatmamın nedeni bu meslek grubu
ile ilgili bir farkındalık yaratmaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak
kuruluş felsefemiz ülkede çözüm bekleyen her konuya eğilmektir. Devletten umut
bekleyen her kesime samimiyetle el uzatmaktır. Bu konuda da bakanlığımızın
gerekli çalışmaları yapacağına inanıyorum.
Sözlerime son verirken
bütçemizin milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bilici.
İstanbul Milletvekili Sedef
Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Küçük.
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Maliye Bakanı Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıyı sunuş konuşmasında “Ülkemizin
uzun vadeli hedeflerini gerçekleştirmesi için tasarrufların artırılması
gerektiği ortadadır.” demiştir. Sayın Bakana bu konuda hak vermemek mümkün
değil; hele ki Türkiye gibi tasarruf oranının çok düşük olduğu bir ülkede, bu,
çok daha fazla önem kazanmaktadır. Ancak, Sayın Bakan bu tespiti yaparken
tasarrufun bir başka boyutu gözden kaçmaktadır; o da, kamunun, hizmet alımı
suretiyle taşıt edinilmesi konusundaki çılgınca savurganlığıdır. Plan ve Bütçe
Komisyonunda 2013 bütçesinin görüşüldüğü günlerde basında bir haber yer aldı.
Bu haberde 2012 yılının ilk on ayında, kamunun lüks makam aracı kiralanması da
dâhil olmak üzere, taşıt kiralanması için ödediği paranın 114,5 milyon liraya
ulaştığı yazılıydı. Siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama açıkçası, ben, yılın
yalnızca ilk on ayında araç kiralanmasına 114,5 milyon lira -yani eski parayla
114,5 trilyon lira- harcanan bir ülkenin bütçesini halkın bütçesi olarak
nitelemenin zor olduğunu düşünüyorum.
Peki, araç kiralamak için
114,5 milyon lira harcanan bir ülkenin, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne
ayırdığı bütçe ne kadar dersiniz? Sadece 11,5 milyon lira. Araç kiralamak için
harcanan para, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü için ayrılan bütçenin
tam 5 katıdır, Türkiye Bilimler Akademisi için ayrılan ödeneğin 10 katıdır. Bu
harcanan para 30 üniversitenin bütçesinden fazladır. Anlaşılan,
yöneticilerimizin lüks makam araçlarına olan ihtiyaçları üniversitelerimizin,
engellilerimizin ve yaşlılarımızın ihtiyacından çok daha önemli ve
önceliklidir. Lüks bir makam aracı kiralamanın kamuya yükü yıllık 80.000 liraya
ulaşmaktadır. Böyle lüks araçlar kiralanırken yalnızca birilerinin cebine para
aktarmış olmazsınız, o parayı harcayabileceğiniz daha anlamlı yerlerden de
kısmış olursunuz. Yani, üst düzey bürokratlarımız lüks makam araçlarına
binerken birilerinin hakkını yemekte olduğunu görmezden gelmektedirler ve bu
duruma göz yummak da buna ortak olmak demektir.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, her yıl kamuda tasarruf tedbirleri için genelgeler çıkarılır,
nutuklar atılır, önlem alınacağı söylenir ama her yıl bu durum devam eder.
Yanılmıyorsam, bu bütçe Sayın Maliye Bakanının sunduğu dördüncü bütçe. Her bütçe
döneminde bu konu muhalefet tarafından gündeme getirilmiştir ama görüyoruz ki
bir şey değişmemiştir. Bu yıl da kamuoyunun tepkisini hafifletmek için yine
uyarılar yayınlandı, yine önlemlerden söz edildi. Umuyorum bu yıl farklı olur,
umuyorum bu savurganlığın ortadan kaldırılması için samimi önlemler alınır. Bu
savurganlık Türkiye ekonomisinin tek sorunu değildir, en önemli sorunu da
değildir ama bir mirasyedi yaklaşımını ortaya koyması açısından son derece
mühimdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yeterince üretmeyen, istihdam yaratmayan, gelir adaletini
sağlayamayan, kayıt dışılığı önleyemeyen bir ekonomide istikrarı sağlamak da
sürdürmek de olanaksızdır. Hele, yanlış tercihlerle yönetilen dış politikanın
ekonomik istikrar üzerinde yaratacağı riski de düşünürsek önümüzdeki yılın çok
da iyi geçmeyeceğini öngörebiliriz, bunun emareleri de ortaya çıkmaya
başlamıştır. Karşılıksız çek miktarı 2012 yılında yüzde 56 artış göstermiştir.
Hane halkının bankalara kredi kartı borcu 74 kat artmıştır. Böyle bir ekonomik
yapının sosyal sorunlara yol açmasının kaçınılmaz olduğuna dikkatinizi çekiyor,
bütçenin ülkemize hayırlı olmasını ve 2013 yılının halkımıza refah ve mutluk
getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Küçük.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Belen, buyurun.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, birinci turda
sorduğum sorunun cevabını alamadım, şimdi devamını getiriyorum.
Millî Emlak Genel Müdürlüğü
faaliyet raporlarına göre, yılda yaklaşık 10 bin taşınmaz malın satışını,
binlerce taşınmaz malın idaresini yapan bu teşkilattan şimdi de 2/B Kanunu
dâhilinde bir yıl içinde yaklaşık 400 bin 2/B’li taşınmaz malın satışının
gerçekleşmesi ve devamında da bu rakamın çok üzerindeki tarım arazilerinin
satışının yapılması beklenecektir.
Hiçbir özlük hakkı
vermediğiniz, yaptığınız düzenlemelerle çalışma moral ve motivasyonunu
bozduğunuz personele nasıl iş yaptıracaksınız? Bu şartlarda bunları yaptırmak
sizin adalet anlayışınıza uygun mu? Gelir İdaresi personeline olduğu gibi,
uzman olmayan Millî Emlak Teşkilatı çalışanına da uzmanlık sınavı açmayı, özlük
hakları arasındaki adaletsizliği gidermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Belen.
Sayın Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Türk
TELEKOM’un özelleştirme kapsamıyla satışından sonra iletişim fiber optik
kabloyla yapılmaya başlanmıştır. Fiber optik kabloya geçilince bakır kapsamı
olan yer altı kabloları boşa çıkmıştır. Tahminen 1 milyar civarında değeri
bulunan bu kablo satışından alınacak para devlete mi, satılan kuruluşa mı
kalacaktır?
İkincisi; Tokat Turhal Şeker
Fabrikası’nın özelleştirme kapsamında satışı mahkemece durdurulmuştur. Tekrar
satışı gündeme getirilecek midir?
Özelleştirme kapsamında olup
da özelleştirilmeyen kamu kurum ve kuruluşu var mıdır öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Doğru.
Sayın Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, mevcut mevzuat
hükümlerine göre ödenmekte olan vatani hizmet aylıklarını 2013 yılında ne kadar
artırmayı düşünüyorsunuz? Bu aylıkları yeterli buluyor musunuz?
İkinci bir sorum da;
Türkiye’de yabancıların sıcak para miktarının kasımda 143 milyar dolar, şimdi
ise 150 milyar dolara ulaştığı söyleniyor. Bu parayla yabancılar, Türkiye
üzerinden yaklaşık ne kadar para kazanıyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Sayın Öz.
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, 2012 yılı
içerisinde ülkemize gelen Suriyeli mülteciler nedeniyle ülkemiz bütçesinden ne
kadar harcama yapılmıştır? Bu harcamalar hangi kaynaklardan karşılanmıştır?
Bir diğer sorum da; otuz
yıllık, 1’in 4’ünden emekli olan uzman hekimlerin almış olduğu emekli maaşları,
benzer eğitim yılı ve çalışma süresi olan diğer kamu çalışanlarının yarısı
kadardır. Geçen yıl da sormuştum, bununla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Sayın Köprülü.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Tekirdağ ilimiz
vergi ödemede 9’uncu sırada. Ancak Kalkınma Bakanımdan soru önergeme aldığım
cevaptan okuyorum: “Yatırım tahsisleri açısında 50’nci sırada, kişi başına
düşen kamu yatırım tahsisinde ise 75’inci sırada.” Bu bütçenizde bu haksızlığı
ve adaletsizliği düzeltecek misiniz? Ya da geçen ay Tekirdağ’daydınız Sayın
Bakan -yeni vergi daireleri açtığınız için söylüyorum- tek amacınız hizmet
olmayıp, amacınız Tekirdağ’dan daha da fazla vergi toplamak mıdır?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Köprülü.
Sayın Erdem.
ENVER ERDEM (Elâzığ) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, hazine ve
maliye teşkilatları daha önce bir birinden ayrılmıştı. Siz de Gelir İdaresini
maliye teşkilatından ayırdınız. Bu uygulamanız sonucunda tahakkuk ve tahsilat
oranlarında ve vergi gelirlerinde herhangi bir artış olmuş mudur?
İkinci sorum: Maliye
Bakanlığında görevli veznedarların sorumlulukları ve görev riskleri emsali
birçok memurdan çok daha fazla olmasına rağmen özlük hakları yönüyle diğer
bakanlık personellerine göre 200 ilâ 600 lira daha az maaş almaktadırlar.
Veznedarların özlük haklarını düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Erdem.
Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, öğretmenlere ve
üniversitede görevli öğretim elemanlarına verilen maaşlardaki düşüklüğü telafi
etmek üzere ek ders ücretlerinde bir artış düşünüyor musunuz? 2013 yılı ek ders
ücreti artış oranları ne olacaktır?
İkincisi de kısaca “yaşlı ve
muhtaç aylığı” olarak bilinen 2022 sayılı Kanun hükümlerine göre ödenen
aylıkların ne kadar artırılacağı ve üç ayda bir ödenen bu aylıklara, aylık
olarak ödenme yönünde bir düzenleme düşünülmekte midir? bu konuda kamuoyundan
gelen talebin karşılanmasını makul görüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu
özlük haklarıyla ilgili olarak çok soru geliyor. Özellikle de Maliye Bakanlığı
çalışanlarıyla ilgili de birçok husus gündeme getiriliyor. Şunu açık ve net
olarak ifade edeyim, hiçbir memurumuzun maaşı düşmemiştir. Yani 666 -yanlış
hatırlamıyorsam, sayısı herhâlde oydu- sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle biz
eşit unvana…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Doğrusunu söylediniz aslında.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Bir anlamda eşit işe eşit ücret verdik.
Maliye Bakanlığındaki
şikâyetler esas itibarıyla şuradan kaynaklanmaktadır: Eskiden vergi denetmeni
olanlar, vergi denetim kurulu bünyesinde vergi müfettişi yapılınca hakikaten
bunların özlük hakları ciddi bir şekilde arttı, göstergeleri arttı, maaşları
arttı fakat bunlarla kendilerini kıyaslayan hiç kimsenin 1 kuruş maaşı
düşmemiştir; özlük, emeklilik anlamında da özlük haklarında en ufak bir düşüş
yaşanmamıştır. Şimdi, herkes “Vergi denetmenleri bu seviyeye çıkartıldı. Biz
niye çıkmıyoruz?” Vergi denetmenleri farklı bir çerçevede değerlendirildi,
farklı bir iş yapıyorlar. Onlar Vergi Denetim Kurulu bünyesinde vergi müfettişi
yapıldı ve ondan dolayı da vergi müfettişleri arasında da bir ayrım
yapmadığımıza göre maaşları tabii ki arttı, özlük hakları arttı ama diğer
arkadaşların maaşlarında, özlük haklarında herhangi bir düşüş olmamıştır.
Türk TELEKOM’un tabii ki
fiber optik kablo döşemesi… Onu tabii, sözleşmeye bakmak lazım ama bir yatırım
yaparken tabii ki onun da bir harcaması vardır ama ben şimdi sözleşmenin detaylarına
vâkıf değilim, Türk TELEKOM’un satış sözleşmesi yani daha doğrusu devir
sözleşmesi, ona bakmak lazım. Onun için, arkadaşlar baksınlar, ona göre ben
sizi bilgilendireyim.
Tokat Şeker Fabrikasıyla
ilgili olarak yeni bir husus gündemde değildir. Yani tabii ki şeker
fabrikalarının özelleştirilmesi süreci şu an itibarıyla devam etmektedir. Bizim
yaptığımız birkaç ihale vardı, onlar henüz onaylanmadı. Ona göre süreç bir
şekilde devam edecektir.
Yine, sıcak parayla ilgili
bir soru geldi.
Değerli arkadaşlar, yurt
dışından Türkiye’de gerek hisse senetlerinde gerekse tahvillerde, bonolarda,
yani iç piyasada değerlendirilen yabancı kaynaklar zaman zaman kâr da edebilir,
zarar da edebilir. Örneğin 2010 yılında Türkiye’ye para getirdiyse dışarıdan ve
doları Türk lirasına dönüştürdüyse, o dönemden sonra -biliyorsunuz, 2011 yılına
girerken hem kur yükseldi hem lira değer kaybetti hem faizler yükseldi- o zaman
zarar da edebilir ama bir sonraki dönemde kâr da edebilir. Dolayısıyla bunu
hesaplamak, yani ne zaman girdi, ne zaman çıktı -her gün tabii ki fon akışı,
fon çıkışı olduğu için- bunu değerlendirmek zordur.
Suriyeli mülteciler için şu
ana kadar bütçeden bizim aktardığımız para yaklaşık 425 milyon lira diye
aklımda kalmış. Arkadaşlar baksınlar eğer ilave bir şey varsa. Bu 425 milyon
lira da tabii ki yedek ödenekten AFAD’a aktarılmaktadır. Evet, arkadaşlar
getirdiler. 482 milyon liraya çıkmış. Benim en son aklımda kalan rakam 425’ti,
482 milyon liraya çıkmış. Biz AFAD üzerinden bu parayı tabii ki gönderiyoruz.
Yine tabii ki bizim
hekimlerimiz iki türlü, bir maaş var, bir de döner sermayeden aldıkları para
var. Döner sermayeden aldıkları para vergilendirilmediği gibi emekliliklerine
de sayılmıyor. Ondan dolayı da emekliliklerinde tabii ki nispeten daha düşük
maaş alıyorlar. Buna ilişkin birtakım talepler var ama henüz somut olarak şu
anda önümüzde bir çalışma yok.
Tekirdağ’da... Değerli
arkadaşlar, birçok ilimizde toplanan vergiler oraya yapılan harcamalardan çok
daha fazladır çünkü bu ülkenin örneğin ulusal güvenliği için, Millî Savunma
Bakanlığı için harcanan parayı biz sadece il bazında düşünemeyiz. Ülkenin
birçok... Adalet için, vesaire için harcanan paraya sadece il bazında
bakamayız. Tabii il bazında gelirler var, il bazında yatırımlar var ama olayı,
biz sadece il bazına indirgeyemeyiz. Mesela, diyelim ki Çorlu’da sanayi,
yatırım orada kümelenmiş, Adapazarı’nda kümelenmiş, Gaziantep’te kümelenmiş,
Çorum’da kümelenmiş, Konya’da, Kayseri’de. Ama öyle illerimiz var ki orada
sanayi -tabii ki faaliyeti- son derece sınırlıdır, oradan elde edilecek vergi
gelirleri de sınırlıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlar…
BAŞKAN – Sayın Bakan süremiz
doldu.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Bakan, ama 75’inci sırada da olmasın ki! 9’uncu sırada vergi ödeyen bir
il 75’inci sırada pay alır mı?
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, madde üzerinde 7
önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı ( E ) işaretli cetvele aşağıdaki
sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Muhammet Rıza Yalçınkaya Haydar Akar Kazım
Kurt
Bartın Kocaeli Eskişehir
İzzet Çetin Rahmi Aşkın Türeli Musa Çam
Ankara İzmir İzmir
“Cem
evlerinin tamir ve tadilat giderleri, Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden Diyanet İşleri Başkanlığına
aktarılacak ödeneklerden gider kaydedilerek ödenir.”
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı (E ) işaretli cetvele
aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Kazım Kurt Muhammet Rıza Yalçınkaya Haydar Akar
Eskişehir Bartın Kocaeli
İzzet Çetin Bülent Kuşoğlu Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Rahmi
Aşkın Türeli
İzmir
"80. Maliye Bakanlığı
Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-09.1 ödeneğinden köy muhtarları ile
şehir ve kasaba mahalle muhtarlarına net asgari ücret tutarında aylık ödenek
verilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4.maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine bağlı
"Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret
ödemelerinin tutarlarını gösterir K cetveli"nin "III. Fazla Çalışma
Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı
(B) fıkrasının (1) numaralı bendinin ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Muhammet Rıza Yalçınkaya Haydar Akar Kazım Kurt
Bartın Kocaeli Eskişehir
İzzet Çetin Bülent Kuşoğlu Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Rahmi
Aşkın Türeli
İzmir
"1.
Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz
kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657
sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve
itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel
hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline
belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen
ödenir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı (E) işaretli cetvele
aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Muhammet Rıza Yalçınkaya Haydar Akar Kazım Kurt
Bartın Kocaeli Eskişehir
İzzet Çetin Bülent Kuşoğlu Rahmi Aşkın Türeli
Ankara Ankara İzmir
Musa
Çam
İzmir
"6/6/2002 tarihli ve
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun "Diğer İstisnalar"
başlıklı 7 nci maddesinin uygulanması kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde
kullandıkları ve 4760 sayılı ekli (1) sayılı listede yer alan malların teslimlerinde
ortaya çıkan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi, Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten
karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığınca müştereken belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanuni Tasarısına ekli (İ) cetvelinin II
numaralı kısmının (b) bendinin sonuna "Milli Eğitin Bakanlığı
kadrolarındaki öğretmen kadrolarına yapılacak atamalarda bu sınır
aranmaz." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Muhammet Rıza Yalçınkaya Haydar Akar Kazım Kurt
Bartın Kocaeli Eskişehir
İzzet Çetin Bülent Kuşoğlu Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Rahmi
Aşkın Türeli
İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 Sıra Sayılı 2013 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
4.maddesinin (g) bendine bağlı "Ek
ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin
tutarlarını gösterir K cetveli”nin "III. Fazla Çalışma Ücreti"
bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı (b) fıkrasının
(1) numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın
Ankara İstanbul İstanbul
Kazım Kurt Muhammet Rıza Yalçınkaya Rahmi Aşkın Türeli
Eskişehir Bartın İzmir
Haluk Ahmet Gümüş Haydar Akar Bülent
Kuşoğlu
Balıkesir Kocaeli Ankara
1. Belediyeler ile bunlara
bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda (iktisadi
işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen
çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye hizmetlerinde
fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu
olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı
ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir.
Ancak, bunlara ödenecek aylık
fazla mesai ücreti en son yapılan resmi nüfus sayımına göre belediye nüfusu;
- 10.000'e kadar olanlar için
195 Türk Lirasını,
- 10.001'den 50.000'e kadar
olanlar için 209 Türk Lirasını,
- 50.001'den 100.000'e kadar
olanlar için 232 Türk Lirasını,
- 100.001'den 250.000'e kadar
olanlar için 261 Türk Lirasını,
- 250.001'den 1.000.000'a
kadar olanlar için 311 Türk Lirasını,
- 1.000.001'den fazla olanlar
için 361 Türk Lirasını,
- Ankara, İstanbul
ve İzmir Büyükşehir
Belediyeleri dışındaki diğer
büyükşehirlerin belediye sınırları içerisindekiler için 361 Türk Lirasını,
- Ankara, İstanbul ve İzmir
Büyükşehir Belediyeleri sınırları içerisindekiler için 480 Türk Lirasını,
geçemez.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının;
- (ç) bendine bağlı (E)
cetveline aşağıdaki maddelerin eklenmesini,
"80. 6/6/2002 tarihli ve
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun "Diğer istisnalar"
başlıklı 7nci maddesinin uygulanması kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde
kullandıkları ve 4760 sayılı ekli (I) sayılı listede yer alan malların
teslimlerinde ortaya çıkan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi, Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten
karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığınca müştereken belirlenir."
"81. Asgari ücret
kapsamında çalışmakta olanlara ilişkin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
hükümleri çerçevesinde ortaya çıkan vergiler, Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten karşılanır."
"82. Köy ve mahalle muhtarlarına
asgari ücret tutarında aylık ödenek verilir. İhtiyaç uyulan ödenek Maliye
Bakanlığı Bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinden karşılanır."
(f) bendine bağlı (İ)
cetvelinin "II. Kamu Görevlilerine İlişkin Atama Sayısı Sınırları"
kısmının (b) bendinin sonuna "Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarındaki
öğretmen kadrolarına yapılacak atamalarda bu sınır aranmaz." ibaresinin
eklenmesini,
(g) bendine bağlı K
cetvelinin "III. Fazla Çalışma Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu
Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı (B) fıkrasının (1) numaralı bendinin
birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
"1. Belediyeler ile
bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda
(iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda
belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye
hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç)
ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye
meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen
ödenir."
arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Adnan Şefik Çirkin
Manisa Konya Hatay
Mehmet Günal Alim
Işık
Antalya Kütahya
BAŞKAN – Sayın Komisyon, bu
son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ama bu önergenin ne olduğunu da Sayın Başkanım -konuşma hakkımız
yok- söyleyelim insanlara.
BAŞKAN – Herhâlde…
Beklerseniz Sayın Aslanoğlu…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Komisyon, neyi kabul etmiyorsun, bir de onu söyle.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bir
dakika müsaade eder misiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
– Buyurun efendim.
BAŞKAN – Önce bir komisyon
herhâlde dinledi neyi kabul etmediğini, herkes de dinledi.
Kabul etmiyorsunuz.
Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, sayın
milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162’nci maddesinin
“Değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve
oylanır.” hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyoruz. Bu önergenin
üstünde konuşma bu nedenle yapılmıyor.
Gerekçe:
Çiftçimizin kullandığı
mazottan ÖTV ve KDV alınmaması amaçlanmaktadır.
Asgari ücretin vergi dışı
bırakılması amaçlanmaktadır.
Muhtarlarımıza asgari ücret
düzeyinde bir ücretin bağlanması amaçlanmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı
kadrolarına öğretmen atamaları öteden beri sorun olmaya ve bu sorun da artarak
devam etmektedir. Yüz binlerce öğretmen atamayı beklemektedir ve 150 bin
civarında da öğretmen ihtiyacı vardır. Öğretmen ihtiyacının sınırlama
olmaksızın karşılanabilmesi amaçlanmaktadır.
Gündeliklerin %50 oranında
artırılması, fazla çalışma saat ücretlerinin de Anayasa’nın angaryayı
yasaklayan hükmü ile Temmuz 2011 itibarıyla uygulanmakta olan asgari saat
ücreti göz önünde bulundurulmak suretiyle yeniden belirlenmesi ve aylık maktu
fazla çalışma ücretlerinin %25 oranında artırılması amaçlanmaktadır.
Görevleri gereği 24 saat
esasına göre görev yapan ve maktu mesai ücretini ilgili Bütçe Kanunu K
Cetveline göre hak etmiş bulunan Koruma ve Güvenlik Görevlilerinin
mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı 2013 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 4.maddesinin (g) bendine bağlı "Ek ders, konferans ve
fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarlarını gösterir K
cetveli”nin "III. Fazla Çalışma Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu
Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı (b) fıkrasının (1) numaralı bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
1. Belediyeler ile bunlara
bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda (iktisadi
işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen
çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye hizmetlerinde
fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu
olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı
ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir.
Ancak, bunlara ödenecek aylık
fazla mesai ücreti en son yapılan resmî nüfus sayımına göre belediye nüfusu;
- 10.000'e kadar olanlar için
195 Türk Lirasını,
- 10.001'den 50.000'e kadar
olanlar için 209 Türk Lirasını,
- 50.001'den 100.000'e kadar
olanlar için 232 Türk Lirasını,
- 100.001'den 250.000'e kadar
olanlar için 261 Türk Lirasını,
- 250.001'den 1.000.000'a
kadar olanlar için 311 Türk Lirasını,
- 1.000.001'den fazla olanlar
için 361 Türk Lirasını,
- Ankara, İstanbul ve İzmir
Büyükşehir Belediyeleri dışındaki diğer büyükşehirlerin belediye sınırları
içerisindekiler için 361 Türk Lirasını,
- Ankara, İstanbul ve İzmir
Büyükşehir Belediyeleri sınırları içerisindekiler için 480 Türk Lirasını,
geçemez.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Komisyon, 195 lira istiyoruz, 195 lira! Sayın Komisyon, 195
lira! Fazla para istemiyoruz!
BAŞKAN – Gerekçe.
Gerekçe:
Kadrolu olarak fiilen çalışan
koruma ve güvenlik personeline daha fazla tutarda mesai ücreti ödenmesi
öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Komisyon! Görüşürüz Komisyon!
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 sıra
sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli (İ) cetvelinin II
numaralı kısmının (b) bendinin sonuna "Milli Eğitin Bakanlığı
kadrolarındaki öğretmen kadrolarına yapılacak atamalarda bu sınır
aranmaz." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Komisyon, bu da atanamayan öğretmenler, buna da “Hayır.”
dedin!
BAŞKAN – Gerekçe.
Gerekçe:
Ataması yapılmayan
öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi ve eğitim hizmetlerinin niteliğinin
artırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Helal olsun sana Ahmet Bey!
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki
sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Musa
Çam (İzmir) ve arkadaşları
"6/6/2002 tarihli ve
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun "Diğer İstisnalar"
başlıklı 7’nci maddesinin uygulanması kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde
kullandıkları ve 4760 sayılı ekli (1) sayılı listede yer alan malların
teslimlerinde ortaya çıkan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi, Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten
karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığınca müştereken belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ahmet Bey, köylüler bu köylüler.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe.
Gerekçe: Çiftçilerin tarımsal
üretimde kullandıkları motorine ÖTV ve KDV istisnası getirilmesi ve söz konusu
gelir kaybının yedek ödenek tertibinden karşılanması öngörülmektedir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ahmet Bey, seni köylüye şikâyet edeceğim.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine bağlı
"Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret
ödemelerinin tutarlarını gösteren K cetveli’nin "III. Fazla Çalışma
Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı
(B) fıkrasının (1) numaralı bendinin ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
"1. Belediyeler ile
bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğine haiz kuruluşlarda
(iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda
belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye
hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç)
ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye
meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen
ödenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe.
Gerekçe: Belediyelerde
çalışan koruma ve güvenlik personeli için her yıl bütçe kanununda öngörülen
fazla çalışma ücretine 2013 yılı merkezî yönetim bütçe kanununda yer verilmemiş
olması nedeniyle söz konusu çalışanlar için fazla çalışma ücretinin tekrar
bütçe kanununa eklenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
– Sayın Bakanım her sene veriyordun, bu sene vermiyorsun. Her sene bu insanlara
veriyordun.
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4’üncü maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki
sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
“80. Maliye Bakanlığı
Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-09.1 ödeneğinden köy muhtarları ile
şehir ve kasaba mahalle muhtarlarına net asgari ücret tutarında aylık ödenek
verilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
“Katılamıyoruz.” de bari.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ahmet Bey, Kayseri’deki tüm muhtarlara mektup yazmazsam namerdim!
Namerdim! Namerdim! Batman’daki muhtarlara da yazmazsam namerdim Sayın Bakan.
“Kabul etmediler.” diyeceğim.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Köy muhtarları ile şehir ve
kasaba mahalle muhtarlarının görev ve sorumlulukları gereği yoğun
çalışmalarının karşılığının verilebilmesi amacıyla aylık ücretlerinin
arttırılması ve söz konusu ödenek artışının Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer
alan yedek ödeneklerin “personel giderlerini karşılama ödeneği”nden
karşılanması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ahmet Bey, bir tane ya… Bir tane ya… Ayıp ya… Muhtarlar ya…
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki
sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Rıza Yalçınkaya (Bartın) ve arkadaşları
“Cem evlerinin tamir ve
tadilat giderleri, Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden Diyanet İşleri Başkanlığına
aktarılacak ödeneklerden gider kaydedilerek ödenir.”
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Bunu kabul edin bari ya… Allah için kabul edin. Allah adı
veriyorum.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Cem evlerinin tamir tadilat
giderlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden karşılanabilmesini teminen
Maliye Bakanlığı Bütçesinin yedek ödenek tertibinden aktarma yapılması
öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın efendim, sayın… Biz daha fazlayız. Sayın Başkanım, biz daha
fazlayız.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, burada daha önceden saydık
efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, kimin el kaldırıp kaldırmadığını bilelim.
BAŞKAN – Şimdi, 4’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, yeniden oylayın. Orada az var.
BAŞKAN – Kâtip üyelerimiz,
sayın lütfen.
Sayı aynı, oylandı zaten.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Açık
oylama yapın Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Bunlar da Allah’a dua ediyorlar, başka bir şey yapmıyorlar bu
insanlar ya.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bir
de bu tarafı sayın Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
Kabul edenler… Pardon…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Kabul etmeyenler kabul ettiler, el kaldırdılar Sayın Başkan, el
kaldırdılar.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, ben
maddeyi oyladım zaten.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, “kabul”e el kaldırdılar.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, “kabul edenler”e el kaldırdılar.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Şimdi
de “evet” olarak el kaldırdılar, “evet” diye kaldırdılar.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – 4’üncü maddeye oy verdiler.
BAŞKAN – Ben maddeyi oyladım
Sayın Aslanoğlu.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Kabul
ettiler Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – “Evet” diye kaldırdılar Sayın Başkan.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) –
Sayın Başkanım, burası bir ilkokul sınıfı değil, gerçekten böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN – 4’üncü maddeyi
oyladım ben.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, ”evet” diye kaldırdılar.
İZZET ÇETİN (Ankara) – “Evet”
diye kaldırdılar gerçekten, kabul ettiler.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
anlayamıyorum.
Şimdi, ben 4’üncü maddeyi
oylarına sundum. Siz daha önceden itiraz ettiğiniz için aynı kişileri saydım.
Burada oturanlar vardı, şimdi yeni geldiler.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Oya
katılmıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Hayır efendim, Sayın Başkan, önergeyi oyladınız.
İZZET ÇETİN (Ankara) – “Evet”
ya da “hayır”a katılmıyor.
BAŞKAN – Önergeyi oylatmıştım
Sayın Aslanoğlu, çok rica ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – “Kabul etmeyenler”e bir daha… Önergeyi oyladınız.
BAŞKAN – 4’üncü maddeyi kabul
etmeyenler… Evet, kabul edenler… Etmeyenler 4’üncü maddeyi… Evet, kabul
edilmiştir 4’üncü madde.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Al
işte!
BAŞKAN – Yani, “edenler”i
oylattım 4’üncü maddeyi, önergede de oylattığım zaman aynı şekilde
saydığımızdan emin olabilirsiniz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Sayın Başkanım, bir şey arz edebilir miyim efendim?
BAŞKAN – Saat 20.00’ye kadar
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi 5’inci maddeyi
okutuyorum:
Gerektiğinde kullanılabilecek
ödenekler
MADDE 5- (1) Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği: Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel
bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı
takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için "Personel
Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi
Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten
aktarma yapmaya,
(2) Yedek Ödenek: Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan
ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik
kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07)
ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma yapmaya,
(3) Yatırımları Hızlandırma
Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer
alan ödenekten, 2013 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine
Dair Karar esaslarına uyularak, 2013 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna
göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması
veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer
alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya
ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeni
açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
(4) Doğal Afet Giderlerini
Karşılama Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5
tertibinde yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı yatırım
programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak
amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz.
Buyurunuz Sayın Eryılmaz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA REFİK
ERYILMAZ (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe gelirlerinin büyük
bölümü, vergilerden sağlanmaktadır. Maalesef, Hükûmet, vergide adaleti
sağlayamadığı için her sıkıştığında dünyadaki en adaletsiz vergi toplama
yöntemi olan dolaylı vergilere başvurmaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde
dolaylı vergilerin, toplanan tüm vergiler içerisindeki payı yüzde 30-35 iken,
Türkiye’de bu oran yüzde 65 civarındadır. Bu vergi toplama yöntemi, ülkemizi
adaletsiz vergi tahsilatında dünyanın sayılı ülkelerinden biri hâline
getirmiştir.
Dolaylı vergiler, zenginden
de fakirden de aynı miktarda vergi alınması anlamına gelmektedir. Bu durum,
vergi adaletinin bozulması sonucunu doğurmaktadır. Kamunun kaynaklarını har vurup
harman savuranlar, devlet bütçesini yönetmekte aciz olanlar, iş memura,
çiftçiye, işçiye, esnafa, emekli, dul ve yetime gelince enflasyona ezdirmekte
hiç tereddüt etmemektedir. Her sıkıştığında yeni vergileri vatandaşın sırtına
yükleyerek devlet ve bütçe yönetilmez. Bu, vatandaşa yapılabilecek en büyük
haksızlıktır. Siz iğneden ipliğe her şeye zam yapacaksınız, sonra gerektiğinde
kullanılabilecek ödeneklerden ödenek aktaracaksınız, bu da yetmeyecek, evdeki
hesabınız çarşıya uymayınca da yeni vergi silahıyla vatandaşlarımıza
yükleneceksiniz. Bu tür vergi uygulamaları bir tek, Deli Dumrul hikâyesinde,
bir de bu iktidarın adalet anlayışında mevcuttur.
İki yıldır asgari ücretin
alım gücü, yerinde sayıyor. Halkımızın büyük bir bölümü, açlık sınırının altında
yaşam savaşı veriyor. Şu anda 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 1.100 TL,
yoksulluk sınırının da 3.350 TL olduğundan haberiniz var herhâlde. Asgari
ücreti açlık sınırının altında tuttunuz, maaşları erittiniz, zam ve vergilerle
hayatı çekilmez hâle getirdiniz. Halkın yüzde 70’ini fakirleştirdiniz. Bir
tarafta yoksulluk, öbür tarafta şatafatlı hayat… Geniş halk yığınlarını
tefecilerin eline düşürdünüz, borçlu olmayan bir tek memur dahi bırakmadınız.
Hükûmet, bütçe açığını
kapatmak için sürekli zam yapıyor. Ülkemizde zengin daha zengin, fakir ise daha
fakirleşiyor. Sosyal adalet bunun neresinde? Bu ülkede sosyal adalet
kalmamıştır, ülkede vahşi bir sömürü düzeni vardır. Aslında gerektiğinde
kullanılabilecek ödeneklerle ilgili çok şey söylenebilir. Bu bütçe, uygulanan
ekonomik politikaların, bütün toplumu kucaklayan, adil ve eşit bir ekonomik
politika olmadığını açıkça ortaya koymuştur.
Bütün bu eziyet yetmiyor gibi
bir de küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir dış politika anlayışıyla
hem ülkemiz hem de bütün bölge, büyük bir felaket ve çatışma ortamına
sürüklenmektedir. Ülkemizde vatandaşımız kan ağlarken, memurumuza yüzde 3 zam
reva görülürken bugün sayıları 140 bini aşan Suriyeli sığınmacılara 425 milyon
833 bin 150 TL harcama yapılmakta tereddüt edilmemektedir. Tabii, bu, sadece
beyan ettiğiniz rakam, çeşitli kaynaklarda ise Sayın Ahmet Davutoğlu’nun
Birleşmiş Milletler toplantısında dile getirdiği harcama, 548 milyon 669 bin
750 Türk lirasıdır.
Değerli milletvekilleri,
Suriyeli sığınmacılar için gösterdiğiniz bu hassasiyet, neden bu ülkenin
ihracatçısına, nakliyecisine, turizmcisine, memuruna, işçisine, emeklisine ve
toplumun diğer kesimlerine gösterilmemektedir? Sınıra yakın illerde iş yapan esnafımızın
ve diğer meslek erbabının, Suriye krizi nedeniyle uğradığı büyük ekonomik
kayıplarını gidermek için bugüne kadar en ufak bir çalışma dahi yapılmamıştır.
SSK, BAĞ-KUR primleri ve tahakkuk eden vergilere yönelik bir öteleme veya
indirim yapılması talepleri dahi dikkate alınmamıştır.
Orta Doğu’ya açılan Bab-Al
Hawa Sınır Kapısı başta olmak üzere, Suriye’yle olan bütün sınır kapılarımız,
Hükûmet tarafından desteklenen silahlı gruplar tarafından tahrip ve talan
edilmiş ve kapatılmıştır. Bu kapıların kapanmasıyla birlikte bölge ekonomisi
felç olmuştur. Şu anda iki şey ihraç ediyoruz: Bir, silah; bir de, terörist.
Bunun karşılığında da bol bol mülteci ve sığınmacı ithal ediyoruz arkadaşlar.
Küresel güçlerin Orta
Doğu’daki çıkarlarını korumak için özel bir çaba içerisinde olan Dışişleri
Bakanı Sayın Davutoğlu, maalesef, Suriye’de bin yıldır barış ve kardeşlik
ortamında yaşayan Kürt ve Türkmen kardeşlerimizi de bu kirli emperyalist
savaşın bir parçası hâline getirmeye çalışmaktadır. Yaptığı son açıklamadan bunu
anlıyoruz.
Sayın Davutoğlu, bu savaş
kimin savaşı? Bu savaşta kimler kazançlı çıkmıştır? Türkiye halkı ya da Suriye
halkı mı yoksa hizmet ettiğiniz küresel güçler mi? 19 ülkeden getirttiğiniz
mücahit ve paralı askerler mi Suriye’ye barış ve demokrasiyi getirecek? Sayın
Davutoğlu, sözde, Suriye halkına özgürlük ve demokrasi getirecektiniz, ama
unutmayın ki demokrasi yerine kan, gözyaşı, yıkım ve ölüm getirdiniz. Suriye’de
yaşanan bütün bu ölüm ve yıkımlardan silahlı muhalif gruplara destek verenlerin
de sorumlu olduğu, olacağı unutulmamalıdır.
Sayın Başbakan ve Dışişleri
Bakanına soruyorum: Her türlü destek verdiğiniz ve “özgürlük savaşçısı” olarak
tanımladığınız bu grupların Suriye’de gerçekleştirdikleri bombalı intihar
saldırıları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu saldırılarda hayatını kaybeden
Suriyeli sivil ve çocukların ölümünden kimler sorumludur? On beş gün önce
Suriye’de bir ilkokula yapılan havan topu saldırısında 29 ilkokul öğrencisi
hayatını kaybetmiştir. Suriye halkının bu ölümlerden sizleri sorumlu tuttuğunu
biliyor musunuz? Bugüne kadar bu grupların gerçekleştirdiği onlarca terör
saldırısını neden kınama gereği dahi hissetmiyorsunuz? Yoksa, bu eylemleri
meşru mu görüyorsunuz? Başbakanın ve Dışişleri Bakanının bu sorulara mutlaka
cevap vermesi gerekmektedir. Yoksa “Benim teröristim iyidir.” anlayışı içinde
misiniz? Terörün nereden ve kimden gelirse gelsin lanetlenmesi gerektiğini
söyleyen sizler değil miydiniz?
Değerli milletvekilleri,
Türkiye-Suriye sınırı kevgire dönmüş durumda. Başta silah ticareti olmak üzere,
mazot, hayvan, çalıntı araç, zeytinyağı ve diğer bir sürü alanda kaçakçılığın
başını alıp gittiğini biliyor musunuz? Bölge, resmî görevlilerimizin
hâkimiyetinden tamamen çıkmış, silahlı grupların hâkim olduğu bir alana
dönüşmüştür. Maalesef, vatandaşlarımızın yaşadığı bütün bu sıkıntılar,
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” dediği, aslında stratejik
gerginlik politikasının bir sonucudur.
Değerli milletvekilleri,
ulusal ve uluslararası basına yansıyan haberlere göre, ABD’nin talimatıyla
kurulan Suriye Ulusal Koalisyonunun Katar’ın başkenti Doha’da -sayın AKP’li
milletvekillerin dikkatini çekmek istiyorum- 3-11 Kasım 2012 tarihinde, yeniden
yapılanma toplantısı yapıldığı iddiaları yer almıştır. Dışişleri yetkililerinin
de katıldığı adı geçen yeniden yapılanma toplantısına ABD, Türkiye, Katar ve
Birleşik Arap Emirlikleri dışişleri bakan ve yetkilileri katılmıştır.
Konferansa katıldıktan sonra Konferanstan çekilen Kuveytli yetkili bir
milletvekilinin beyanlarına dayandırılan haberde, bu toplantının sonunda 12
maddelik gizli bir anlaşmanın yapıldığı haberleri yer almıştır. Toplantıya
katılmadığı hâlde bu gizli anlaşmada İsrail lehine önemli kazanımlar sağlayan
maddelere yer verildiği anlaşılmaktadır. Bu maddeler arasında… Arkadaşlar,
“Doha’da gizli anlaşma” basında bir haftadır işleniyor ama maalesef bugüne
kadar hiçbir AKP Hükûmeti yetkilisinden, Dışişleri Bakanından herhangi bir
açıklama yapılmıyor.
Bakın, size birkaç maddesini
okumak istiyorum:
Suriye, Golan’dan sadece
siyasi yollarla hak talep edebilir.
İsrail ile Suriye arasındaki
barış görüşmeleri, ABD ve Katar’ın gözetiminde gerçekleştirilecektir.
7’nci madde: Katar’ın doğal
gaz boru hatlarının…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
REFİK ERYILMAZ (Devamla) –
…Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine aktarılmasına müsaade
edilecektir.
8) Türkiye'nin, Atatürk
Barajı’ndan boru hatlarıyla Suriye üzerinden İsrail’e su taşınmasına müsaade
edilecektir.
10) İran, Rusya ve Çin ile
ilişkiler sınırlandırılacak -burada altını çizerek ifade ediyorum- Filistin
direniş hareketleriyle ilişkiler kesilecektir.
Hani siz İsrail’e
karşıydınız?
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Eryılmaz.
REFİK ERYILMAZ (Devamla) -
Hani Filistin davasına ne oldu?
İsrail’in katılmadığı bir toplantıda yapılan ikili anlaşma. Dışişleri
Bakanı yalanlasın o zaman. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Gazete
kupürünü okuyor, gazete kupürü bu ya!
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Dışişleri Bakanı yalanladı onu.
REFİK ERYILMAZ (Devamla) –
Dışişleri Bakanı, açıklama yapsın.
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Aydınlık gazetesi mi o?
REFİK ERYILMAZ (Devamla) –
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Adil Kurt. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kurt.
BDP GRUBU ADINA ADİL KURT
(Hakkâri) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5’inci madde üzerine partimizin görüşlerini açıklama üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.
Tabii ki, bütçeyi
konuşuyoruz, yavaş yavaş sonuna doğru da geliyoruz ama bir bütün olarak bütçeyi
maddelerde değerlendirme şansına sahip oluyoruz. Bu nedenle de benim de değerlendirmem
biraz yapısal soruna ilişkin olacak ama yapısal sorunun merkezine de Bakanlar
Kurulunun kendisini koymak gerekir. Çünkü, Türkiye'de ekonomideki yapısal
bozukluk, temelinde kabinedeki yapısal sorunlardan kaynaklanıyor.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde Sayın
Başbakanın bir vesileyle yaptığı bir açıklama var: “Fırsat bulsak Bakanlar
Kurulunun sayısını 15’e indireceğiz.” demişti. Ben naçizane önerilerimi
paylaşacağım. Çünkü, hakikaten, Bakanlar Kurulu, özellikle, ekonomiyi yöneten
bakanlar açısından, bakanlıklar açısından ciddi bir yapılanma sorunu vardır,
biz de önerilerimizi paylaşacağız.
Öncelikle, 25 bakan artı
Başbakandan oluşan bir kabine yapısından söz ediyoruz. Şimdi, 4 Başbakan
Yardımcısı, 21 icracı bakanlık… Değerlendirdiğimizde, öncelikle ekonomi konusundaki
çok başlılık, geçtiğimiz günlerde, aylarda Hükûmet içerisinde de sık sık
gündeme geldi “frenci, gazcı” fasılları çok tartışıldı. Bu nedenle, ben
önerilerime buradan başlıyorum.
Öncelikle, ekonomideki bu çok
başlılığın bakanlıklar düzeyinde asgariye indirilmesi gerekir yani Ekonomi
Bakanlığını, Kalkınma Bakanlığını, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını
-bence bunları- Maliye Bakanlığı bünyesinde çok rahat bir şekilde birleştirip…
Diğer bakanlıklar zaten mevcut durumda bu bakanlığın genel müdürlükleri gibi
duruyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığını
Millî Eğitim Bakanlığından ayırmanıza gerek yok, onu da Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı bir genel müdürlüğe dönüştürürsünüz. Çok rahat, bir sayıyı da
oradan eksiltmiş olursunuz.
Tarım, Orman ve Su İşleri bakanlıklarını
ayrıştırmaya hiç gerek yok, birleştirebilirsiniz. Burada da, geçmişte de zaten
bu şekildeydi, gene çok rahat birleştirebilirsiniz.
Dışişleri Bakanlığı önemli
ama bir AB Bakanlığı var, hakikaten, üzerinde nereden değerlendirme yapacağız,
onu bilmiyoruz. Yani boş bir bakanlığın üzerinde dolu değerlendirme yapmak çok
mümkün değil. Dışişleri Bakanlığına bağlı bir şube müdürlüğü durumuna
getirirseniz, mevcut durumdaki işlevi görmüş olur.
Dolayısıyla, ben buradan,
kestirmeden yaptığım hesaplamada, 6 eksiltiyorum, 4 de siz eksiltin, zaten 15
sayısını bulmuş olursunuz.
Şimdi, bir Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesi olarak bütçe üzerinde hesapladım. Parti adına yapılan
görüşmeleri, grup adına yapılan görüşmeleri hesabın dışında tutarak söylüyorum.
Sayın Başbakanın kapanış konuşmasını da dâhil ederek, onu da dinlemiş
varsayarak ifade ediyorum, Hükûmet üyelerini tam 77 defa dinlemiş oluyoruz. Bu
bütçeyle ilgili olarak her bakan komisyonda ikişer defa, bir de burada
konuşuyor; üçer defa. 25x3=75; 2 de Başbakanın konuşmasını üzerine koyduğunuz
zaman 77 sayısını buluyorsunuz.
Şimdi, bu rakama niye ihtiyaç
duydum, biliyor musunuz? Lokman Hekim’in bir fıkrasını size anlatacağım,
meramımı da ondan sonra ifade edeceğim. Lokman Hekim’e sormuşlar, demişler ki:
“Diş ağrısının, çürüyen dişin bir tedavisi yok mudur?” Lokman Hekim demiş:
“Var.” “Nedir?” demiş. Saymış, üst üste 77 ilaç koymuş ama en üste de bir
kerpeten koymuş. Demiş: “Bu, 77 ilacı kullanırsınız ama en son o dişi çekmek
zorundasınız.”
Çürümüş bir sistemi cilalayarak,
parlatarak siz, halka satamazsınız. Bakın, bu bütçenin halk açısından ilk
icraatı, 2013 yılının ilk ayında zamdır. 2013 yılının ilk ayında siz ideolojik
zamlardan başlayarak zam yapmaya başlayacaksınız. Bu bütçe, bu Mecliste
onaylandıktan sonra halka ilk yansıması zamdır. Dolayısıyla, çürümüş bir
yapının, bu neoliberal ekonomik sentezlerle oluşturulan bu bütçe yapısının
halka yararının dokunacağı bir şeyi yok. Zamlarla halka gittiğiniz bir bütçe
yapısını, bu halka bu kadar anlatmak için kendinizi paralamanıza gerek yok.
Bakın, sadece Hükûmet yetkililerinin konuşmalarını saydım. Burada AKP grubu
adına söz alanların çetelesini tuttum, hesapladım, onlar da tam 96 kez görüş
belirtmişler bu bütçe üzerinde. Şu ana kadar, bugün itibarıyla söylüyorum, 96 kez
açıklama yapmışlar.
Şimdi, başından itibaren
dedik ki her bütçenin bir ruhu olur, her bütçenin bir ruhu vardır yani bütçeyi
salt rakamlarla tarif edemezsiniz, tanımlayamazsınız. “Bu yıl önümüze
koyduğunuz bütçenin ruhu militaristtir.” dedik. Bir savaş bütçesidir, savaş
olasılığına binaen hazırlanmış bir bütçedir ve bütçe açığına esasında bakan
biz, 33,5 milyar olarak hesapladık ama bu sapma biraz daha fazla olabilir. Bu
olasılığı neye göre yapıyor? Bölgede bir savaş durumu söz konusu olursa tabii
ki sapma biraz daha büyür.
Tabii, bu son dönemlerde
Hükûmetin içerisinden, AKP Grubu içerisinden demokrasiye yönelik… Bazen,
bilmiyorum yani akşam yatıp gece rüya mı görüyorlar, sabah kalktıklarında
farklı şeyler söylüyorlar. Umarım o rüyalarının etkisinde kalarak bu
söylemlerini devam ettirir ve demokratik yaşama ilişkin söylemlerini
geliştirirler. Mesela Sayın Bülent Arınç, bir milletvekilimizi kastederek diyor
ki: “ Ben o milletvekilinin gördüğü işkenceleri görmüş olsaydım ben de dağa
giderdim. E, doğru söylüyor ama gitmedik biz, buradayız. Sadece bir
milletvekili değil, bakın, bizim sıralarda oturan milletvekillerinin toplam
cezaevi yatmışlığı 300 yılın üzerindedir ama buradayız. Sorunun demokratik
yöntemlerle çözümünü arzulayan bir yapıyı konuşmaya çalışıyoruz sizlerle.
Bu ülkede Kürtlerin üzerinden
sadece 12 Eylül silindiri geçmedi. Ama çok iyi biliyorum, ezen-ezilen
ilişkisinde ezenler, yaptıkları uygulamalardan pişmanlık duydukları andan
itibaren çözüm kapısı aralanıyor. Umut ediyorum, bu, bir pişmanlık vesilesidir,
belirtisidir; yapılan uygulamalardan bir pişmanlık duyulmuş olsun ve bugünden
sonra geçmişte konuşulanları tekrar konuşmak durumunda kalmayalım.
Sayın Bülent Arınç aynı gün
yine bir açıklama, iyi bir açıklama daha yapmıştı ama pek gündemde kalmadı; bu
TMK’yla ilgili yaptığı bir açıklama vardı. Bir de, bu açıklamayı yaparken sanki
Parlamentoda hiç kimse TMK’yı, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki antidemokratik
yapıları, antidemokratik uygulamaları gündeme getirmiyormuş gibi bir algı
yansıtılıyor dışarıya. Bu da doğru değil ama hakikaten bu konuda niyetiniz
varsa, bir iyileştirme yapma niyetiniz varsa, TMK’yı ortadan kaldırıp
demokratik bir yasayı gündeme getirme gibi bir arzunuz varsa -geçenlerde de
söyledik- buyurun getirin. Düşünce ve fikir özgürlüğü önündeki her türlü engeli
kaldıralım. Bir tek şart koşuyoruz: Şiddet içermediği sürece herkes düşüncesini
özgürce ifade edebilsin. Buyurun getirin. Ama bugünkü uygulamalar, 12 Eylül
uygulamalarından farklı değildir.
Niye sadece 12 Eylül sizin
açınızdan bu ülkede günah keçisidir? Bakın, bir fotoğraf göstereceğim size. Bir
buçuk ay önce bu fotoğraf Yüksekova’da çekildi. Allah’a secde duran insanlar
bunlar, Fatiha okuyan insanlar bunlar. Nasıl bir muameleye tabi tutuldu bu
insanlar? Namaz kılan insanlara ne yaptı bu ülkenin polisi? Gaz bombasıyla
saldırdı. Bu insanlar namaz kılıyor.
12 Eylülde bu kadar
olmamıştı. 12 Eylül uygulamalarından pişmanlık duyuyorsanız bundan da pişmanlık
duyduğunuzu ifade etmeniz gerekiyor. 12 Eylül zulümse, bugünkü de katmerli
zulümdür. Bu fotoğraftan pişmanlık duyuyor musunuz? Secdeye duran insanlara gaz
bombasıyla, tazyikli suyla saldırmak hangi vicdana sığar, neyle izah edilir?
Bir bütün olarak bu uygulamalardan…
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) –
Nerede olmuş o?
ADİL KURT (Devamla) - …evet,
pişmanlık duyuyorsanız çözüm yoluna girilmiştir demektir. 12 Eylül uygulaması
değildir bu. 12 Eylülde bu kadar insan tutuklanmamıştı, 12 Eylülde bu kadar
siyasi tutuklu yoktu. Gelin, pişmanlık duyuyorsanız, sil baştan yeni bir sayfa
açalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) – Evet,
geçmişi artık konuşmayalım, yaraları depreştirmeyelim, acıları kaşımayalım
diyelim ve çözümü gerçekten konuşalım ama bu fotoğraf, siz çözümü
konuşmadığınız sürece, bu fotoğraf önünüzde duracaktır.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kurt.
ADİL KURT (Devamla) – Namaza
duran insanlara bu şekilde saldırıldığı, insanların kafasında, hafızasında yer
edinmiştir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Cezaevlerine alındılar aynı zamanda.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar).
Buyurunuz Sayın Ayhan.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin “Gerektiğinde
kullanılabilecek ödenekler” başlığını taşıyan 5’inci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce
heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Geçen yıl bütçe görüşmeleri
esnasında da aynı maddeyi ben konuştum. Madde numarası farklı, o zaman 8’di,
şimdi 5. Buraya gelirken de -yine de yapacağım ama- takdir hislerimi ifade
etmek için kürsüye çıkmıştım Sayın Bakanım ama sizleri biraz önce dışarıdan
seyrettim. Bu Parlamentoya doğruyu söylemek mecburiyetindesiniz. Bakın, bütçe
açığıyla ilgili sorular sorulduğunda dışarıdan izledim. Bazen arkada oturmama
rağmen, doğru söylenmediği anda veya tam anlatılmadığı anda kendimi tutamam laf
atarım diye dışarıdan izliyorum ve izledim.
Bakın, size sorulan soruya
cevap verdiniz. Nasıl bir cevap verdiniz? “Bütçenin gelir tarafında bir
problemimiz yok, hallettik; açık tarafı, harcamayla ilgili.” dediniz. Yanlış
mıyım Sayın Bakanım? Aşağı yukarı ifade bu.
Şimdi, bu doğru da, 10 milyar
TL zam yaptınız, hesabın bir tarafında o gitti. Siz yüzde 4 millî gelir
büyümesini dikkate alacaktınız, millî gelir büyümesi yüzde 2,5’a gidiyor. Bunu
da bu Parlamentoya söylemek zorundasınız. Aksi takdirde, elmayla armudu bu
Parlamentoya izah etmiş olursunuz. İkisini izah etmek, gerçekten doğru bir şey
değil. Bunu söylemek mecburiyetindesiniz. Bunu hepimiz kabullenmek
mecburiyetindeyiz.
Bakın, biraz önce söyledim,
gerçekten takdir hislerimi ifade edeceğim. Bu bütçenin arkasındaki maddeler 40
taneydi. 2007’de biz Parlamentoya geldiğimizde bu maddelerin azalması için -siz
Bakan değildiniz o zaman- hep birlikte uğraştık ve gerçekten de hem
bürokrasideki arkadaşlar hem de Plan Bütçedeki arkadaşlar bu işin düzelmesi
açısından ne yaptılar? 40 maddeyi neye indirdiler? 15’e doğru geldi. Bu, takdir
edilecek bir olay. Ha, bunun tenkit edilecek yönü de var, yılda 3 tane torba
yasa getiriyorsunuz, bu maddelere yazacağınız her şeyi, o torbaların içine
sokuyorsunuz, dolayısıyla buradaki madde sayısı 40’tan 15’e iniyor. Buna rağmen
takdir hislerimi ifade edecektim. Teşekkür de ediyorum. Bu memlekette iyi bir
şeylerin olduğunu mutlaka söylemeliyiz ama bunu söylerken “Biz gelir tarafını
bu işin hallettik.” 10 milyar TL zam yapmamışsınız gibi, 21 koyduğunuz açık, o
10 milyar zamma rağmen 33 oluyor, bunun olması mümkün değil. Bu Parlamentoya…
Siz ilim irfan görmüş bir insansınız, bunu bilen bir insansınız, bunu doğru
düzgün izah etmeniz lazım.
Değerli milletvekilleri,
gerçekten, öncelikle ifade etmek istediğim bir husus var. Madde sayısının
40’lardan 15’lere inmesi -biraz önce ifade ettiğim gibi- takdir edilecek bir
olay ama bunu torba yasayla başka bir şekilde çözüyorsunuz, başka bir şekil
getiriyorsunuz ama en azından psikolojik duvarı yıkmamız açısından önemliydi.
Bu başlık altında ki
hususları dikkate aldığımızda, maddede, personel giderlerini karşılama ödeneği,
yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ödeneği, doğal afet giderlerini karşılama
ödeneği olarak 4 grup hâlinde görüyoruz.
Personel giderlerini
karşılama ödeneğinde, personel ve sosyal güvenlik kurumları prim giderlerine
Maliye Bakanlığı bütçesinden aktarma esas oluyor. Yedek ödenek hususunda ise
Maliye Bakanlığı bütçesinden genel bütçe ve özel bütçeli idarelerin, mevcut
veya yeni açılacak tertiplerle çok acil ve zorunlu hâllerde aktarma yapmaya,
yatırımları hızlandırma ödeneği ve aynı minvalde ancak “yeni proje” lafı
dikkate alınıyor, dikkat çekiyor. Doğal afet giderlerini karşılama ödeneği ise
-Allah korusun, bizim söyleyeceğimiz bir şey yok ama- maddedeki ifadesinde “yatırım
nitelikli giderler” ibaresi var.
Bu madde, dört ihtimalli, maç
gibi; ödenekler yetmezse buradan aktarırım, yeni bir şey ortaya çıkarsa ona
göre tavır alırım, doğal afetlere ilişkin yatırımlara ihtiyaç hasıl olursa
buradan karşılarım, aktarırım. Bunlar, doğru olabilir ancak konu dikkatle
incelendiğinde, bu olay Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının her ne
olursa olsun, gasbı anlamına geliyor. Bizim adımıza orada kullanıyorsunuz
bunları. Buradaki olayda Bütçe Kanunu ile 5018 sayılı Kanun deliniyor, kendi
yaptığınız kanunu deliyorsunuz. Hem de hukuki dayanağı sakat olan bir yetki
kanunundan alınan bir yetkiyle çıkardığınız kanun hükmünde kararnamelerle bu
Kanun’u, 5018 sayılı Kanun’u delik deşik ediyorsunuz. Dışarıya nasıl izah
ediyorsunuz bilmiyorum. “Biz, bu iyilikleri yapıyoruz, 5018’i çıkardık.”
vesaire diyorsunuz da nasıl deldiğinizi, nasıl yaptığınızı ne yapıyorsunuz?
Anlatmıyorsunuz.
Bakın, geçen, yolsuzlukların
önlenmesiyle ilgili bir toplantı Başbakanlığın düzenlediği, Birleşmiş Milletlerle
ilgili; ben de katıldım. Sayın Başbakan Yardımcısı orada konuştu, bunların
önlenmesiyle ilgili Kamu İhale Kanunu’nu örnek verdi. Sizin dönemde de çıkmadı.
Bunların, yolsuzlukların önlenmesiyle ilgili o kanundan bahsederken kırk tane,
kırk kere değişiklik yapıldığından bahsetmedi.
Siz, Parlamentoda işinize
gelmeyen, sizi sıkıntıya sokacak her hukuki meseleyi bu Parlamentoya ne
yaptırdınız? Tasdik ettirdiniz çoğunluğunuzla, doğru olmayanı doğru gibi
buradan geçirmiş oldunuz. Vicdanen rahat mı oluyorsunuz? Yapamadığınız işi,
beceremediğiniz, yanlış yaptığınız işi bu Parlamentoya tasdik ettirip
sorumluluk altından kurtulduğunuzu hukuken düşünüyorsunuz ama millet
vicdanından temizlenmek o kadar kolay değil. Yarın, bu belgeler ortada, her
yere çıkacak, hepimiz bakacağız, sizin çoluk çocuklarınız da bakacak.
Övünülecek bir mesele değil ki bu baktığınız zaman.
Geçen yıl söyledim, bürokrasi
size güvenmiyor sizin ne yapacağınız belli olmuyor, “Yarın, bana bir şeyi
hukuka aykırı yap dersin, neme lazım, ben tedbirimi alayım, kanunun bir yerine
bir madde, bir cümle, bir şey atayım, kendimi de kurtarayım, ileride olabilecek
şeylere karşı kendimi kurtaramasam bile
çoluğum çocuğum temize çıkar.” diye bakıyor. Ha, bunları ben söylüyorum, ben
bürokrasiden gelen bir insanım, söylerken zevk aldığımı da düşünmeyin ama vakıa
bunlar.
5018’le ilgili
değişikliklerden bahsettim hakikaten, orada
sakat bir yetki… Parlamentoda da görüşürüz sonuna kadar, kanuna da…
Bunlarla çözmeye çalışıyorsunuz. Daha sonra yapılan yanlışlar...
Bakın, Anayasa Mahkemesinde
Maliye Bakanlığı bürokratlarının bu kanun hükmünde kararnameler için
dolaştığını, yaptıklarının yanlış olmadığını, izah için dolaştıklarını, sizin
çok iyi olduğunuz, aranız iyi olan yazarlar yazmaya başladı, söylüyor. Geçiyor,
tutanaklarda var, daha önce konuştum ben bunu. Diyorlar ki: “Hakikaten yapılan
bu işler bürokrasiyi altüst etti, yüzyılların geleneğini mahvetti.” Ne oluyor?
Orada sıkıntı ortaya çıkmaya başladı “Anayasa Mahkemesinde Maliye Bakanlığının
bürokratları dolaşıyor.” diyorlar. Yazık değil mi o insanlara? Siz ne derseniz
onu hazırlıyorlar, siz neyi imzalarsanız önünüze getirip açıklıyorlar. Ama siz
Anayasa Mahkemesinde bürokratları dolaştırıp götürdüğünüz yanlışların izahını
nasıl yaptırırsınız, böyle bir şey olabilir mi? Kendiniz gidin, izah edin
hukuken mümkün mü değil mi? Mahkemeye çağırdıklarında veya ifadeniz
istendiğinde, hukuki prosedür neyse ona göre bakarsınız ama onların, sizin
talimatlarınızla Anayasa Mahkemesi koridorlarına gittiği oralarda ifade ediliyor.
Yandaş yazar demek istemiyorum, demiyorum da ama maalesef bunları çok net bir
şekilde görüyoruz.
Orta Vadeli Program’ı
arkadaşlar bana yanlış aktarmadılarsa… Bunu neresi çıkarıyor? Devlet Planlama
çıkarıyor, tarihi atıyor. Peki, Orta Vadeli Mali Disiplini kim çıkarıyor? Onu
da Maliye Bakanlığı çıkarıyor. Koyduğunuz hedefleri keşke Ocak 1’de
çıkarsaydınız da “Bu gerçekleşmelerde hiç yanılmadık.” deseydiniz.
Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Ayhan.
Şahsı adına Gaziantep
Milletvekili Abdullah Nejat Koçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Koçer.
ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek
aktarmaları, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde
düzenlenmekte olup kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konan
ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, mevzuatın gerektirdiği giderler
için Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili tertibinden aktarma yapılabilmektedir.
Amaç hizmetlerin aksatılmamasıdır.
2013 yılı bütçesi, ülkemizin
imkân ve ihtiyaçları doğrultusunda orta ve uzun vadeli hedeflerimize bir adım
daha yaklaşabilmek için Orta Vadeli Mali Plan’a uygun olarak hazırlanmış bir
bütçedir.
2013 yılı merkezî yönetim
bütçesi, genel olarak mali disiplini ve makroekonomik istikrarı korumayı
amaçlayan, büyümeyi ve istihdamı hedefleyen, toplumsal refahı gözeten,
ekonominin verimliliğini ve üretken yapısını destekleyen, yatırımları teşvik
eden, altyapıya öncelik veren, sağlık, eğitim ve sosyal nitelikli harcamalara
ağırlık veren, AR-GE ve inovasyonu artırmayı hedefleyen, toplumun yaşam
kalitesini yükseltmeyi amaçlayan bir bütçedir.
Enflasyonun yüzde 5,3 olarak
hedeflendiği 2013 yılı merkezî yönetim bütçesine sektörel bazda baktığımızda
eğitim yatırımlarında yüzde 34'lük, ulaştırma yatırımlarında yüzde 14’lük,
enerji yatırımlarında yüzde 23’lük, sağlık yatırımlarında yüzde 30’luk,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yatırım artışında yüzde 54’lük,
adalet yatırımındaki yüzde 51'lik artışın anlamını çok daha iyi görebiliriz.
Bütçeden en büyük pay eğitime
ayrılıyor. 2013 yılında eğitime ayrılan kaynak yüzde 20,7 oranında artırılarak
68,1 milyar TL'ye çıkarılıyor. Bu rakam toplam bütçe giderlerinin yaklaşık
yüzde 17'sine tekabül ediyor.
2013 yılı bütçesiyle reel
kesim desteklenmeye devam ediyor. Esnaf kredi faiz desteği, tarımsal kredi faiz
desteği, ihracat ve KOBİ destekleri, teşvik ödemeleri ve işveren prim desteği
için ayrılan kaynak yüzde 23,3 oranında artırılarak 10,2 milyar TL'ye
yükselmektedir. Ayrılan ödeneklerle AR-GE ve inovasyonun desteklendiği, tarıma
güçlü desteğin sürdürüldüğü, reel sektöre desteğin devam ettiği, yatırımlara
daha fazla kaynağın ayrıldığı, yerel yönetimlerin güçlendirildiği 2013 bütçesinin
başta Türkiye'nin en fazla ihracat artışı sağlayan sanayi ve ekonomideki
başarıları ile Türkiye'ye model olmuş seçim bölgem Gaziantep ve tüm Türkiye
için, ekonomisinin, sanayisinin büyümesine, insanlarımızın refahının artmasına,
istihdamın ve ihracatın artmasına vesile olmasını temenni ediyor ve ben de
vuslatın 739’uncu yılında Mevlânâ’yı rahmetle anıyor, sözlerimi onun şu
sözleriyle bitirmek istiyorum:
Mevlânâ’ya bir gün eşi sorar:
“Bu kadar âşıksın Mevla’ya, şükürler olsun bu aşkı yaşayıp, yaşatana. Peki,
bizi ne kadar seviyorsun?” Mevlânâ şöyle der: “Sen benim Yaradan’dan ötürü
yaratılanı sevişim, bir adım gelene on adım gidişimsin ve herkesi olduğu gibi
kabul edişimsin. Sen benim bu günüme şükür ve yarınıma dua edişim, azla
yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin ve kapanmayan avuç içimsin.” İşte, Yaradan’a
âşık Hazreti Mevlânâ’nın insana yaklaşımı. Bu sevgiyi örnek almak ve yaşamak
dileğiyle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, bütçemizin hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Koçer.
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Sayın Başkan, 5’inci maddede şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında parmak çoğunluğuna
dayanan bürokratik bir prosedürü yerine getiriyoruz, çok fazla burada
demokratik bir işleyişin yapıldığını, uygulandığını söyleyemeyeceğiz. Tabii,
burada demokratik bir işleyiş olmayınca bu sokağa da yansıyor, meydanlara da
yansıyor, alanlara da yansıyor ve maalesef, antidemokratik uygulamalar ülkenin
her tarafında her gün çığ gibi büyüyor.
Bakın, dün, ustalık dönemi
ileri demokrasiniz, İstanbul’da bir müzik grubunun, özgün protest müziğin en
güçlü temsilcisi olan Grup Yorum’un konserini yasakladı. Grup Yorum’u dinlemeye
giden kitlelere, yine, aynı şekilde, polisin daha önce sokakta uygulamış olduğu
şiddetin en acımasızı yöneltildi. Grup Yorum’un konserinin yasaklanması bizim
için anlamlıdır, ülkenin demokratik geleceği açısından kaygılarımızın her geçen
gün, maalesef, AKP Hükûmeti tarafından doğrulanması açısından anlamlıdır.
Peki, niye yasaklıyorsunuz
Grup Yorum’u? Grup Yorum’dan korktuğunuz için
yasaklıyorsunuz. Grup Yorum, yirmi yedi yıldır bu ülkede kendi bildiği
doğruların mücadelesini, direnişini, sanatını, felsefesini ortaya koyan bir
sestir.
Ne diyor, Grup Yorum’un
felsefesinde ne vardır? And dağlarından, Sierra’lardan, Che’nin yürüdüğü
patikalardan Bolivya’ya, Küba’ya kadar özgürlük marşları vardır. Grup Yorum’un
sesinde, Somali’den Ruanda’ya, Cezayir’den Fas’a kadar Afrika’nın açlığına,
yoksulluğuna saplanmış halkların mızrağı vardır. Grup Yorum’un sesi Belfast’ta
bir soluk, Bobby Sands’lerin göğüs kafesinde amansız bir irade savaşıdır. Grup
Yorum, Sarı Nehir’e akan Uzak Asya’nın özgürlük selamıdır. Beyrut’un harabe
sokaklarında çocuk yaşta direnen bir devrimcidir Grup Yorum’un sesi. Ebu
Garib’de, Guantanamo zindanlarında Amerika işkencesi altında ölümüne direnen
Felluceli bir direnişçinin sesidir. Grup Yorum’un sesi, Filistin sokaklarında
işgale karşı bilenmiş, pimi çekilmiş bir fedainin sesidir. Grup Yorum’un sesi,
bu ülkede, Pir Sultan’lardan Şeyh Bedreddin’lere, Demirci Kawa’lardan
Mahir’lere, Deniz’lere kadar kulaktan kulağa yayılan bir özgürlük sesidir. Grup
Yorum’un sesi Kürt kızı Mısri’nin Cudi’deki özgürlük çığlığı, Dersim
dağlarında, Munzur’larda Cemo’nun türküsüdür; mahpushanelerden kanatlanmış mavi
boranların, varoşlarda, barikatlarda direniş gösteren yoksul çocukların
sesidir. Böyle olduğu için Grup Yorum’dan korkuyorsunuz. Grup Yorum şahsında,
aslında, muhalif sanattan, özgür, sanattan korkuyorsunuz, farklı seslerden
korkuyorsunuz. Çünkü, siz, bugüne kadar yasakçı zihniyetin maalesef bugün devam
ettiricisi konumuna geldiniz.
Bakın, daha birkaç yıl
öncesinde popüler yoz kültürün paparazzi sofralarında “Kendi dilimde bir klip
çekeceğim.” diyen Ahmet Kaya’yı lince tabi tuttunuz. Bugün, her konserinden
sonra soruşturmalar açılan, soruşturmalarla, mahkeme kararlarıyla diz
çöktürülmeye çalışılan Ferhat Tunç’a da aynı şeyi yapıyorsunuz. Grup Yorum,
Ahmet Kaya ve Ferhat Tunç şahsında, biz özgür muhalif bütün sanatçıları
selamlıyoruz, onlara yapılan bütün saldırıları kınıyoruz.
Özgür basına yapılan, dün
İstanbul’da yapılan saldırı ne ilk saldırıdır ne de son saldırı olacak. Yirmi
yedi yıldır siz bu sesi susturmak için sürekli olarak baskı uyguluyorsunuz,
gözaltı, cezaevi, işkence uyguluyorsunuz ama biz durmadan aynı şeyi söylüyoruz:
“Türküler susmaz, halaylar sürer, Grup Yorum mücadelesine devam eder.” Eğer
Grup Yorum’u sadece salonlarda, alanlarda susturacağınızı sanıyorsanız Grup
Yorum Mecliste, Meclis kürsüsünde de karşınıza çıkar.
Ben bu duygularla, içine
girdiğiniz bu baskıcı ve yasakçı anlayıştan bir an önce sıyrılmanızı temenni
ediyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Sayın milletvekilleri, şimdi
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Öz…
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, borç batağı
içerisindeki belediyelerin önemli bir kısmının KDV alacakları hâlen ödenmemiş
ve bu durum devam etmektedir. Belediyelerin KDV alacaklarını ödemeyi düşünüyor
musunuz veya belediyelerin devlete olan borçlarının bir kısmını KDV
alacaklarıyla mahsuplaşma gibi bir yöntemi hayata geçirmeyi düşünüyor musunuz?
Diğer bir sorum da şu: Gelir
İdaresi Başkanlığının 2005 yılından itibaren devam eden yapılandırma
çalışmaları çoğu ilde tamamlanmamıştır. Bu yapılandırma ne zaman
tamamlanacaktır? Kurumunuzda, başka kurumlarda aynı unvanlarda çalışanlar
arasındaki gelir adaletsizliğini, ücret adaletsizliğini ne zaman gidermeyi
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Sayın Çınar…
EMİN ÇINAR (Kastamonu) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vergi borcundan dolayı
borçlarını yapılandıran esnaf, yıl içerisinde 2 taksidini aksatırsa bu
yapılandırmalar bozulmaktadır. Bundan dolayı da esnafımızda ciddi manada mağdur
olan bir kesim vardır. Bunlarla alakalı 2012 yılında tekrardan bir düzenleme
yapmayı planlıyor musunuz?
Bir de Kastamonu’da,
ilçelerimizde, mal müdürlüklerinde memur ve hizmetli noktasında ciddi manada
bir eksik vardır ve hatta Hanönü ilçemizde mal müdürü bile yoktur. Bu
noktalardaki ilçelerimizle alakalı bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çınar.
Sayın Erdem, buyurun.
ENVER ERDEM (Elâzığ) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 2013 yılı
bütçesinde KDV’de yüzde 8,3, ÖTV’de yüzde 17,8 oranında bir artış
öngörülmektedir, oysa 2013 Yılı Orta Vadeli Programı’nda yüzde 4 büyüme ve
yüzde 5,3 de enflasyon öngörüyorsunuz. Bu öngörüyü gerçekleştirmek için ÖTV ve
KDV’de artış mı düşünüyorsunuz; yoksa, bu oranları nasıl gerçekleştireceksiniz?
2013 yılında yeni zamlar kapıda diyebilir miyiz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Erdem.
Sayın Belen, buyurun.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kasım ayı sonu
itibarıyla enflasyon, TÜFE’de 6,37, ÜFE’de 3,60 olarak açıklandı ve 2013 yılı
bütçesi hedefi de yıllık yüzde 5,3 olarak belirlendi.
30 Kasım tarihi itibarıyla
BDDK’nın açıkladığı kredi kartı borçlar toplamı 69,4 milyar liradır ve bunlara
uygulanan faiz, yıllık yüzde 28’i bulmaktadır. Ya sizin enflasyon hesabınızda
bir yanlışlık var ya da kredi kartı borçlularını yasal tefeci konumundaki
bankalara soyduruyorsunuz. Bu konuda bankalara kredi kartlarıyla ilgili bir
yaptırım düşünüyor musunuz?
Ayrıca, bakanlıklara bağlı
kurumlar ve bakanlıkların 2011 yılında toplam ödedikleri kira tutarı 180 milyon
liraya ulaşıyor. Bu kira bedelleri çok yüksek değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Belen.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2012 yılı
içerisinde kabine üyesi sayın bakanlar ve Sayın Başbakanın kendileri ve
beraberinde götürdükleri bürokratlara ödenen toplam yurt dışı yolluk, gündelik
ve konaklama giderleri toplamı nedir? Bu rakamı değerlendirdiğinizde ve
Türkiye’de aç gezen insanları dikkate aldığınızda vicdanınız rahat mıdır?
İki: Geçen yıl Simav’da
meydana gelen deprem sonrasında konutlarını ve iş yerlerini kaybetmiş -ağır ya
da orta hasarlı- vatandaşlarımızın kredi talepleri yerine TOKİ’den konut
verilmesi tercih edildi. Şu anda hâlen o konutlara sahip olamayan ama konut
sahiplerine tanınan şartlarda kredi verilmesini talep eden vatandaşların
talebini makul görüp karşılayabilir misiniz? Aksi takdirde bu insanların
mağduriyeti dinmeyecek.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Kaplan.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, polis
memurları ister meslek yüksekokulu mezunu olsun, ister üniversite mezunu olsun
çalışırken 1’inci derecede kadroda çalışabilmekte ancak 1’inci derecenin
gösterge ve tazminatlarına mükteseben hak kazanamamaktadırlar. Bu nedenle,
emekli olurken ancak 3’üncü dereceden emekli olabilmektedirler. Benzer yapıdaki
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ek göstergesi 3.600 üzerinden işlem görürken, polis
memurlarının ek göstergesi 2.800 üzerinden gösterilmektedir. Bu konuda
eşitsizliğe karşı bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, belediyelerin KDV
alacakları, ancak mahsuplaşacak bir KDV söz konusuysa mahsuplaşma imkânı olabiliyor. Şu anda bakıyorum, iade
olabilmesi için, daha doğrusu mahsuplaşma olabilmesi için KDV oluşturmaları
lazım ama bildiğim kadarıyla, bunların yaptığı harcamalar genelde altyapıya
ilişkin olduğu için burada bir iade söz konusu olamıyor.
Gelir İdaresindeki
yapılandırma hususunda, aslında son yıllarda uzmanlaşmaya doğru çok ciddi bir
çaba söz konusu ama özlük hakları anlamında soruyorsanız biz “eşit işe eşit
ücret” çerçevesinde bütün, en azından aynı işi yapanlar anlamında bir problemi
giderdiğimiz kanısındayız.
“Vergi borcuna ilişkin 2’nci
bir yapılandırma imkânı olacak mı 2012 yılında?” Şu anda, gündemimizde böyle
bir çalışma söz konusu değil.
Eğer Kastamonu’daki birimlerimizde,
mal müdürlüklerinde memur eksikliği varsa, arkadaşlarımız not almışlardır, o
konuyla ilgileneceğim. Biz bu sene bir sınav yaptık, 60 yeni mal müdürü göreve
başlayacak. Yazılı sınavı yapılmış, toplam 80 kişi kazanmış, onlardan inşallah
önümüzdeki dönemde Kastamonu’ya da gönderme imkânımız olur.
Değerli arkadaşlar, 2013
yılında ÖTV artışı -doğrudur- yüzde 17’nin üzerindedir. Nereden
kaynaklanmaktadır? İki kaynağı vardır. Birincisi: Biz -biliyorsunuz- eylül ayında bazı vergi
artışlarını yaptık, onun 2013’e yansıması olacak, birinci husus bu.
İkinci olarak -ben bütçeyi
sunarken de anlattım- bugüne kadar BOTAŞ nakit akışındaki problemleri nedeniyle
ÖTV ödemiyordu, KDV ödemiyordu. Şimdi, 2013 yılından itibaren BOTAŞ’ın bu
ödemeleri, cari yıla ilişkin ödemeleri yapacağı varsayımıyla bu rakamlar
koyuldu ama bu varsayım yapılırken tabii ki, BOTAŞ’la görüşüldü, dolayısıyla
makul bir varsayım.
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Bu
artış oranları, Sayın Bakanım, yeterli olacak mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Tabii, burada, TÜFE, ÜFE ve kredi kartlarına uygulanan faiz oranı
arasındaki tutarsızlık gündeme getirildi. Değerli arkadaşlar, dünyanın bütün
ülkelerinde kredi kartına uygulanan faiz, cari piyasa faizin birkaç katıdır
yani bu sadece Türkiye’de olan bir durum değildir. Türkiye'de bir sürü banka
vardır, rekabet hâlindedirler ama bunlara bir faizi zorla empoze etmek de
mümkün değil. Sadece Merkez Bankası bir üst limiti belirliyor, o üst limit
çerçevesinde bankalar tabii ki kredi kartlarına faiz uygulayabiliyorlar.
Bakanlıkların kira bedelleri:
Doğrusu, 2011 yılında hizmet binası kiralaması 215 milyon liraymış, 2012
yılında ise ödenek olarak 207 milyon lira ayrılmış. Önümdeki rakamlar bunlar.
Tabii, son yıllarda yeni birtakım birimler kuruldu. O birimler için -özellikle
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları olsun, Avrupa Birliği vesaire- bunlar
kiralamak durumunda kaldılar ama önümüzdeki dönemde bunlara ilişkin bina
sıkıntılarını giderirsek tabii ki onları da biz kiradan kurtarmış oluruz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
Sayın Bakanım, Sağlık Bakanlığı 23 milyon liralık kira veriyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Yine yurt dışı yolluk giderlerinde önümde bir rakam yok ama şunu
söyleyeyim: Maliye Bakanlığında yurt dışına sadece uluslararası bazı konferanslara
gönderiyoruz. Çok istisnai hâllerde, biz gittiğimizde, yanımızda -biz dışarıdan
hiçbir zaman- ben Maliye Bakanı olarak bugüne kadar dışarıdan kimseyi
götürmüyorum, sadece ve sadece gerekli olan minimal düzeyde eleman götürüyorum.
O anlamda vicdanım son derece rahat.
Simav depreminde tabii ki
TOKİ konut öneriyorsa, kredi isteniyorsa bu hususlar ilgili birimler tarafından
değerlendirilir. Şu anda o konuda ben duruma çok vâkıf olmadığım için bir şey
söyleyemem.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süreniz doldu Sayın
Bakan.
Teşekkür ederiz.
Madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5. maddesinin “(2)
Yedek Ödenek” başlıklı fıkrasına aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Musa Çam Ferit Mevlüt Aslanoğlu Muhammet Rıza Yalçınkaya
İzmir İstanbul Bartın
İzzet Çetin Aydın Ağan Ayaydın Haydar Akar
Ankara İstanbul Kocaeli
Kazım Kurt Bülent Kuşoğlu Haluk Ahmet Gümüş
Eskişehir Ankara Balıkesir
“Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, 5488 sayılı Tarım
Kanununun 21 inci maddesinin uygulanabilmesi bakımından Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının ilgili tertiplerine ödenek aktarmaya,”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Tarımsal desteklerin
artırılmasını sağlamak üzere Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi okutuyorum:
Aktarma, ekleme, devir ve
iptal işlemleri
MADDE 6- (1) a) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin
"Personel Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet
Primi Giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı
bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile gerektiğinde
"Yedek Ödenek" tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde
yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın Maliye Bakanlığı bütçesinin
"Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya,
b) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine
bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri
yapmaya,
c) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri için 2013 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karara uygun olarak yılı yatırım programında değişiklik
yapılması halinde, değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar
arası aktarmaya,
ç) Kamu idarelerinin yeniden
teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması ve kesin hesapların
hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe
işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin
yüzde 20'sine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu
idarelerin yüzde 20'yi geçen diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya
Maliye Bakanı yetkilidir. 2013 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karara uygun olarak 2013 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik yapılması halinde bu değişikliğin
gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamı 5018 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi
olmaksızın idarelerce yapılır.
(3) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri, 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yaptıracağı işlere ilişkin ödeneklerini Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bütçesine aktarmaya yetkilidir.
(4)Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı; cari yıl içinde
aralarında yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla varılacak
mutabakat üzerine, bütçeleri arasında karşılıklı aktarma yapmaya yetkilidir.
(5) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı; bütçelerinde yer alan
Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik
hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından
yürütülmesi halinde ilgili ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak
aktarmaya yetkilidir.
(6) Özel bütçeli idareler ile
düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen
tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde
belirtilen net finansman tutarlarını aşan finansman gerçekleşme karşılıklarını,
idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek
olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde
kamu idareleri yetkilidir.
(7) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma
suretiyle yapılır. Merkezi
yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak
transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler karşılığı
tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu idaresince bir yandan (B) işaretli
cetvellere gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvellere ödenek kaydedilir.
(8) a) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet
Genel Müdürlüğü bütçelerinin (özel ödenekler ve "03.9 Tedavi ve Cenaze
Giderleri" ekonomik kodunu içeren tertipler hariç) mal ve hizmet alım
giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde
harcanmayan kısımları, hizmetin devamlılığını sağlamak amacıyla ödeneklerinin
yüzde 30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
b) 12/3/1982 tarihli ve 2634
sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince
Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu
altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren tertiplerinde yer alan tanıtma
amaçlı ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı
tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde
yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine
devren ödenek kaydetmeye,
ç) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1, 26.01.31.00-
04.8.1.04-1-08.1, 26.01.31.00-04.8.1.05-1-05.4 ve 26.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4
tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin
aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
d) Hazine Müsteşarlığı
bütçesinin 07.82.32.00-04.1.1.00-1-07.2, 07.82.32.00-04.1.1.00-1-05.6 ve
07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
e) Emniyet Genel Müdürlüğü
bütçesinin "03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri
Yatırımları" fonksiyonu altında yer alan yatırım ödeneklerinden
harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek
kaydetmeye,
f) İlgili mevzuatı gereğince
özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde söz
konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak
üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen
ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya, yılı
içinde harcanmayan ödenekleri (2012 yılından devredenler de dâhil) ertesi yıl
bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak
işlemlere ilişkin usul ve esaslar belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Buyurunuz Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu madde
bilumum kalan paraları, ödenekleri aktarma, ekleme, devir yani Sayın Bakana her
türlü yetkiyi veriyor “Kalanları aktaralım.” diye ama çok fazla da kalmıyor,
bütçede de konuşurken söyledik. Sayın Bakan -az önce konuşmamda belirttim-
eylül aylarında mutat toplantıları yapıyor ve “Bütçemizde açık var, biz
vergilere zam yapacağız.” diyor. Efendim, 2012’de bütçeye bakarken bir önceki
yıl “5,5 açığımız var.” diyordu, bu yıl “8,5” dedi; sonra “14” mü çıkacak, “15”
mi bilemiyoruz artık, 33 nokta küsurat beklenen iyimser rakam.
Şimdi, şöyle bir şey oluyor
Sayın Bakanım: Siz “Kalanları burada aktaralım.” diyorsunuz ama onlar da
“kalmasın” diye kasım-aralık ayında ne varsa harcamaya bakıyorlar, böyle bir
gelenek var. Sizin aldığınız bu yetki işleyinceye kadar o kurumlarımız
kamplarla, eğitimlerle, seminerlerle “Kalmasın bu para, seneye Maliye bize bu
parayı vermez.” diye maalesef harcama eğilimine giriyorlar. Peki, öyle olunca
ne oluyor? Tabii, hedefler tutmadığı zaman, az önce söylemiş olduğumuz noktaya,
vergiye geliyoruz. Az önce değerli milletvekilimiz soru sordu ama Sayın Bakan
zamanın kısalığından tam net olarak cevabı yetiştiremedi, genel bir cevap
verdi. E, şimdi bakıyoruz, Sayın Bakanım, arkadaşların sorduğunda şu vardı: “O
büyüme hedefiyle bunu nasıl tutturacaksınız?” diyor yani yeni zam mı
yapacaksınız? Yüzde 4 büyüme hedefi var, eğer bütçenin gelir-gider hedefi
gerçekçi olmazsa nasıl tutacak? Şu anda revize edilmiş hâliyle yüzde 2’yi
koyduk.
Hepinize soruyorum değerli
arkadaşlar: Yüzde 3,2 koyduk, revize edilmiş hâliyle. E, peki, şimdi, önceki
hafta rakam açıklandı; en az yüzde 2,6 beklenirken -piyasanın beklentisini
söylüyorum, sizin iyimser beklentinizi değil- yüzde 1,6 geldi mi? Geldi. Toplam
dokuz aylık, üç çeyreklik dönemde ortalama büyümemiz yüzde 2,6’ya düştü mü?
Düştü. E, peki, biz hâlen daha şurada on-on beş gün önce veya şu görüştüğümüz
bütçenin içerisinde OVP’de kaç koyduk? Yüzde 3,2 koyduk. Şimdi, yüzde 4’ü de bu
yüzde 3,2’nin üzerine koyarak söyledik. Sizce bu gerçekleşir mi?
Bir ipucu daha: Önceki hafta
ekim ayı sanayi üretimi verileri açıklandı. Kaç düştü biliyor musunuz -yükseliş
değil, düşüş- haberiniz var mı? Yüzde 5,7; sanayi üretiminde ekim ayında düşüş
yüzde 5,7. Orada beklenen kaçmış, piyasanın beklediği? -Düşüş olacak, diyor.
Maliyenin veya sizin beklediğinizi söylemiyorum değerli arkadaşlar- yüzde 2,6
civarında, 3’ün altında bir beklenti var. Kaç çıkmış? 5,7. Bu ne demek? Bu
“Kasım ve aralık aylarının üretimine baktığınız zaman, eğer bu trend devam
ederse pozitif büyümeyi bile tutturmak mümkün değil.” demek. Peki, o zaman
yüzde 3,2’yi tutturamazsak, Sayın Bakan, gayrisafi yurt içi hasıla rakamı kaçta
kalacak? Bunun üzerinden, o büyümeyi sağlayamazsak, sizin yüzde 4’e göre
hesaplamış olduğunuz vergileri nasıl toplayacağız eğer daralma olursa? Tamam,
diyeceksiniz ki: “Doğaldır, piyasada kriz var.” Eyvallah, onu da anladık ama bu
sefer, yine önümüzdeki sene eylül ayında bize OVP’yi sunmadan gelip bu sefer o
5,5 olan, 8,5’a çıkan rakamı şimdi “Hedeflediğimiz bütçe açığından 20-30 milyar
daha fazlaya, 30 küsur değil de 50’ye çıkacağız.” dersek nasıl karşılayacağız?
İşte, bizim kaygımız bundan. Baştan da söyledim, eğer bu açık varsa, dönelim o
zaman, normal gelir vergisini nasıl alacağımıza bakalım. Sayın Bakan “Destek
olun, çıkaralım.” diyor, biz buradayız, Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz
veriyoruz. Refah düzeyini yükseltecek şekilde, vergiyi de Anayasa’da olduğu
gibi adaletli bir şekilde, herkesin verebileceği ölçüde vatandaşlarımıza
paylaştıralım.
Az önce verdiğiniz kitabı
okurken, Osmanlı borçlarıyla ilgili, baktım -giriş kısmında var- hangi tür
vergiler varmış diye, orada da şeri vergilerin dışında… Değerli arkadaşlar, az
önce Sayın Tanal’ın söylediği kitapta -sağ olsun, Sayın Bakan lütfetti, bize de
hoca olarak verdi ama ben otururken karıştırdım- bir, şeri vergiler var yani
böyle gelir üzerinden alınan vergilerin yanı sıra; bir de bizim dolaylı
vergilere benzer tarzda, ara sıra böyle padişahın bütçe açık verdikçe,
savaşlara gidildikçe getirip koyduğu vergiler varmış. Bizde kalıcı olan özel
iletişim vergisi gibi, her seferinde icat ettiğimiz ve yükselttiğimiz ÖTV’lere
benzer tarzda.
Dolayısıyla, biz, gelin, hep
birlikte doğrudan vergilere gidelim. Tabii, bunun için ne yapmamız lazım?
Yatırımı, üretimi artırmamız lazım. Sayın Bakan haklı, bir şey diyemiyorum
çünkü Türkiye’de üretim ekonomisi yok. Tüketim ekonomisi olan yerde nereye
vergi koyarsınız? Tüketime vergi koyarsınız, ÖTV’ye artış yaparsınız, KDV’ye
artış yaparsınız. Siz kendiniz üretip gelir elde edemiyorsanız, ellerin ürettiğini
alıp satıyorsanız en kolay vergi toplama yeri alım satım vergisidir. Ne
yaparsınız? Dâhilde alınan KDV, hariçten alınan KDV diye oraya yüklenirsiniz.
Değerli arkadaşlar, onun için
“Biz önce üretimi, yatırımı teşvik edecek bir sistem bulalım.” dedik. Hâlen
daha bakıyoruz, Ekonomi Bakanımız getirdi “Ara malı, yatırım malı ithalatının
yerine Türkiye’de üretenleri teşvik edeceğiz, girdi tedarik sistemi
koyacağız...” Uygulamada bir şey yok. Az önce Sayın Bakana dediğim gibi “Gelir
vergisi reformu yapalım.” Güzel ama Gelir İdaresini Maliyeden ayrı tutmakla,
başkanını değiştirmekle olmuyor yani o vergiyi tahsil edebilecek bir yöntem
bulmamız lazım ama hepsinden önce vatandaşı vergi verebilecek hâlde gelir
getirecek faaliyetlere yöneltmemiz lazım. Onun için de önce sorunları tespit
etmemiz gerekiyor. Yoksa, burada siz pembe tablolar çiziyorsunuz, Sayın
Başbakanın konuşmasının arasına iki-üç tane şey serpiştiriyorsunuz; vatandaş da
buradan dinliyor, bunların hepsini doğru zannediyor.
Arkadaşlar, eğer bu hedeflerle
gidersek, öyle… Tamam, hoş diyoruz, MHP’nin 2023 vizyonuna katılmanızı takdir
ediyoruz da 2023’ü bırakın, 2013 hedeflerini tutturamayacağız yani gerçekçi
olmamız lazım. Şu anda bu hedefleri tutturamadan, bu rakamlarla buraya gitmemiz
zor. Sadece ben söylemiyorum, sayın bakanlar da ifade ediyor, ekonomiden
sorumlu Bakanımız da dolaylı olarak aynı şeyi ifade ediyor.
Bizim, gerçekten yatırım,
üretim seferberliği başlatmamız lazım. Onun için de gelin, bu sanal gündemlerle
uğraşmayın. Sayın Arınç’ın yaptığı gibi kalkıp yani duygusal gözyaşlarıyla “Dün
şöyleydi bugün böyleydi, filancaya çok üzüldüm, ben de dağa çıkardım.” bilmem
ne falan demeye başlarsak bu işin sonu yok. İstiyorsa çıksın, biz de buradan
rahatlayalım, bu tip şeyleri duymayalım yani bence çıksın mahzuru yok. Yani
kalkıp birinin üzerinden, birinin namaz kılması üzerinden… Onunla mı uğraşacak
Hükûmet arkadaşlar? Ben anlamıyorum. Burada bir sürü kanun bekliyor, teklifler
bekliyor, senelerdir kadük olanlar var, iki dönemdir bekleyenler var;
sıkıştıkça son anda getirip veriyorsunuz.
Gelin, oturalım, nasıl ki
şimdi siz İçtüzük Komisyonu kuruyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruyorsunuz; ekonomik ve sosyal konularda
Türkiye’nin temel sorunlarına ilişkin, “Gelin, ey Plan ve Bütçe Komisyonundaki
arkadaşlarımız, Ticaret Komisyonundaki arkadaşlarımız, şunları bir masaya
yatırın, acil olanları bir çıkaralım.” niye demiyorsunuz? Ticaret Kanunu’nda,
Borçlar Kanunu’nda olduğu gibi acil olan bizim hiç ekonomik, sosyal meselemiz
yok mu? Bırakın bu siyasi şeyleri gerçekten yani gülmeyelim, bunları çıkaralım.
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Çıkardık, çıkardık.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Bırakalım böyle efendim, filanca falancayla arkadaşmış da, o dönemde devlet
sanki onu… Ya böyle bir şey olur mu? Hükûmetin üyeleri lütfen gelsin, şurada,
Bakanlar Kurulunda bu işleri bize getirsinler, adam gibi; kanun tasarısı
hâlinde ama teklif değil. Sayın Yeni gülmeyin, sizin imzanızla değil.
Sorumluluğu alacak, varsa bir şey Sayın Bakan imzayı atacak, hepsi de imzayı
atacak.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Milletvekilinin teklif verme hakkı var ya niye vermesin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Sonra orada Recep Bey’e bir imza attırıp sonra… Ne olduğundan onun da haberi
yok, burada gelince okuyup öğreniyor. Ne yapsın? Grup disiplini var diyor
arkadaşlar, şimdi, nasıl çalıştığını hepimiz biliyoruz, birbirimizi kandırmaya
gerek yok. Bakın, gerçekten bu işin çözümü için üretim, yatırım, ihracat
seferberliği başlatmamız lazım. Defalarca söyledim, bu kur rejimiyle kalkıp
birbirinize -Sayın Arınç’tan başladık, onunla devam edelim- çakmanın bir âlemi
yok yani aynı Hükûmetin içindesiniz, aynı kurumlarda çalışıyorsunuz.
Dolayısıyla, hep beraber geleceğiz, sorun neyse bunu ortaya koyacağız. Biz size
söylüyoruz, çözümlerimiz de var. Eğer samimiyseniz, hakikaten 2023’te
Türkiye'nin lider ülke olmasını, bölgesinde bir lider ülke olmasını,
-arkasından ileriye doğru geçiyor Sayın Başbakan, 2071’e geçmiş ama 2053 var,
fethin yıl dönümü var- orada da süper güç olmasını istiyorsak bunun tek yolu
vardır, gündelik siyasi söylemlerle, birtakım orayla burayla yapılan
müzakerelerle, pazarlıklarla değil, hep birlikte oturup öncelikli meseleleri,
bu Meclisten millet adına aldığımız yetkiyi kullanarak iktidarıyla
muhalefetiyle çözmek zorundayız. Aksi takdirde gündelik siyasetle vakit
geçiririz. Milleti oyalamaktan vazgeçelim; gelin, bu hedeflere birlikte
yürüyelim.
Bizim söylediklerimizi de
muhalefet söylüyor diye yanlışlamayın diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Günal.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Ağrı Milletvekili Halil Aksoy.
Buyurunuz Sayın Aksoy.
BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY
(Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2013 yılı
Merkezi Bütçe Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2013 yılı bütçesini bir bütün
olarak değerlendirdiğimizde, topluma hiçbir yaşamsal alanda özgür yurttaş olma
sevincini sunmuyor çünkü böylesi bir sunum gerçek sosyal demokrat bir anlayışla
ancak olanaklıdır. Sosyal devlet düzeninde, ekonomik refahla birlikte siyasal haklar
da tüm baskılardan uzak, herkes için eşit, halkın özgür iradesini yansıtacak
bir şekilde olmalıdır. Ne yazık ki tekçi bir siyasetin ürünü olan bu bütçe,
özlem duyulan yaşam düzeyini ve özgür iradeyi yansıtmaktan oldukça uzaktır.
Gerek insan hakları gerekse temel yurttaşlık hakları arasında yer alan kimlik,
dil ve kültür haklarının iç ve evrensel hukuk normlarıyla korunması doğal bir
hak ve demokrasinin gereğidir ama Türkiye’de gerici sistem, demokratikleşmenin
bu doğallığını kavrayamamıştır. Onun için, AKP Hükûmeti ve daha önceki
iktidarlar, yurttaşlık ve birey olma bilincini siyasi, ekonomik ve bireysel
çıkarlar uğruna tebaa anlayışıyla biçimlendirmektedir. Bu güçler, hukuk ve
demokrasiyi tanımadan hukuksuzluklarını gizlemek için ülkenin ortak değerler
limanına sığınarak “devlete sadakat” adına militan vatandaşlıkla var olan
devlet anlayışını sergiliyorlar. Bu bağlamda, askerî ve yargısal yetkiler de
bir tehdit olarak günlük hukuksuzluklardandır. Temel anlayış bu olunca, doğal
sonucu olarak da 2013 bütçesi de Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm olmaktan
oldukça uzak kalıyor.
İşsizlik, yoksulluk, bölgeler
arası gelir ve gelişmişlik farkları ile eğitim ve sağlık sorunları her geçen
gün daha da artıyor ve artmaktadır. Hükûmetin ifade ettiği rakamlar gerçekleri
yansıtmadığı gibi pembe tablolar çizmekten öteye de geçmiyor. Hükûmet, dar
gelirli yurttaşlara, çiftçiye, emekçiye ve memura gerekli önemi vermemiş,
devletin güvenliği ve savunmasını temel almıştır.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye’deki adaletsizlik, eşitsizlik ve antidemokratik uygulamalar sistemin
derinliğinde saklıdır. İster “doğu ve güneydoğu” deyin, ister “Kürt coğrafyası”
deyin, isterseniz başka bir isim takın -doğrusu da budur- uygulamalar hiç
değişmiyor. Bölgeler arası derin adaletsizlik ise asırlık ayrıcalığın ürünüdür.
Bu bölgelerde gerçek işsizlik oranı, emin olun, yüzde 50 dolaylarındadır.
Yıllardır bilinçli politikalar neticesinde ekonomik alanda da geri bırakılan
bölgede, otuz yıldır devam eden şiddet ve çatışmalı ortamda, yoksulluk ve işsizlik
her geçen gün daha da derinleşmiştir. Bölge halkı için en büyük geçim
kaynaklarının başında gelen hayvancılık ve tarım, zorla köy boşaltmaları ve
yayla yasakları nedeniyle neredeyse bitme noktasına gelmiştir.
En korkunç tablo ise halkın
üretim ilişkilerinden koparılmış olmasıdır çünkü bununla bölge
insansızlaştırılmak istenmekte, yurttaş ise köy koruculuğuna, yeşil karta,
kömüre muhtaç edilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının en çok hissedildiği diğer bir konu ise
eğitim ve sağlık alanıdır. Kürtlerin yaşadığı bölgeler, sağlık ve eğitim
alanında en çok ihmal edilen bölgelerdendir. Hâlâ birçok il ve ilçedeki
hastaneler ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. Tıbbi donanımlı hastaneler,
uzman doktor ve sağlık personeli yetersiz kalmakta, bunun neticesinde bölgedeki
halkın sağlık sorunları gittikçe büyümektedir.
İnsani yaşam endeksinin en
önemli ölçüsü olan eğitim durumu da bölge açısından ayrı bir paradokstur. Yine,
çok sayıda köyde eğitim ve öğretim, imam ve korucuların eğitmenliğinde
yapılmaya çalışılmaktadır.
Eğitimin başat sorunu ana dil
eğitimidir. Onun inkârı ise insan haklarının, hukukun ve beşeriyetin inkârıdır
çünkü bilimsel bir gerçek olarak bireyin ana dili, onun 12 yaşına kadar dünyayı
algılayabileceği ve tanıyabileceği yegâne düşünsel aracıdır. Bu yüzden, Kürt
halkının ana dilde eğitim hakkı meşrudur ve en temel insan haklarından
birisidir.
Ana dil özgürlüğü, istikrarlı
bir ülke yönetiminin, toplumsal barışın, onurlu yaşamın ve modern hukukun temel
güvencelerindendir. Bakınız, Türkiye'nin tüm cezaevlerinde yüzlerce tutuklu ve
hükümlü, ana dilde eğitim, ana dilde savunma hakkı ve Sayın Öcalan üzerindeki
tecridin kaldırılması için altmış sekiz gün bedenlerini ölüme yatırdılar. Açlık
grevi sona erdi, kuşkusuz çok onurlu ve saygın bir direniş sergilediler ancak
bu gerçek vardır ki talepleri hâlâ ortadadır ve karşılanmamıştır. Onların
talepleri bizim de talebimizdir, bir bütün olarak Kürt halkının talebidir. Bu
talepleri biz de bir kez daha yineliyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit hâlâ
devam ediyor; bu beş yüz dokuzuncu günündedir ve avukatlarıyla
görüştürülmemektedir.
Üstelik, bir devlet düşünün
ki kendi hukukunu kendisi çiğniyor. Yasalarında yer alan hükmü bir şahıs
hakkında uygulamıyor, kişiye göre hukuk sistemi icra ediyor.
Değerli milletvekilleri, ana
dilde eğitim hakkı Kürt halkının olmazsa olmazıdır. Bu, uluslararası hukuk
tarafından da güvence altına alınan doğal ve insani bir haktır. Bu, aynı
zamanda Allah tarafından insanlara verilen bir haktır ve bir zenginliktir.
Yasaklanması, hukuka, insanlığa aykırı olduğu kadar, İslam dinine göre de
günahtır.
Bir diğer konu: Ana dilde
savunma hakkı yasa tasarısında eksiktir, bu şekilde yasalaşması hâlinde
hedeflenen yararı da sağlamayacaktır. Tasarının talepler doğrultusunda yeniden
ele alınarak bir an önce, yani bütçeden hemen sonra yasalaşması kaçınılmaz
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bir
diğer önemli konu ise, bölgede mayınlara verilen canlar konusudur. Zira, bizzat
kendi seçim bölgemde son beş altı ay içerisinde 10 kişi meydana gelen
patlamalardan dolayı yaşamını yitirdi. Gün geçmiyor ki Kürt coğrafyasında mayın
patlaması ya da arazide bulunan askerî mühimmatın patlaması sonucu çocuklar
yaşamını yitirmesin ya da yaralanmasın. Özellikle askerî kışlaların yerleşim
yerlerine yakın olduğu yerler ile Irak, İran, Suriye sınırlarına yakın
bölgelerde bu tür olaylar çok sık yaşanmaktadır. Sadece Doğubeyazıt’ta son
birkaç ay içerisinde 3 kez mayın patlaması hadisesi yaşandı, bu patlamalarda,
çobanlık yapan 2’si çocuk 3 kişi yaşamını yitirdi, 6 kişi de yaralandı.
Bir diğer önemli konu ise,
AKP Hükûmetinin cenazelere olan tahammülsüzlüğüdür. Ülkede otuz yıldır devam
eden bir savaş var ve bu savaşta on binlerce insan yaşamını yitirmiş, sayı
vermek istemiyorum doğrusu.
Kim olursa olsun, yaşanan
bütün ölümlerden acı duymak, ızdırap duymak gerekir. Bunu böyle hissetmeyen
insanlığından şüphe etmelidir. Bir gerçek var ki, o da hâlâ genç bedenlerin
toprağa düştüğüdür. Ancak, böylesi bir acı durumda bile AKP, Kürt halkının acısını
yaşamasına bile tahammül etmiyor. Gözü yaşlı anne ve babaların evlatlarına olan
son sorumluluğunu yerine getirmesine izin vermiyor. Cenaze törenlerine, gaz
bombalarıyla, panzerlerle, tazyikli suyla müdahale ediliyor. Hatta, mezar
yerlerini bile seçmelerine izin verilmiyor. Daha da acısı ve insanlık dışı
olanı ise, gerilla cenazelerine yapılan işkence ve hakaretlerdir. Bunu
söylerken alınan arkadaşlarımız olur, ama şunu hemen hatırlatmakta yarar var:
Cesetler öyle bir hâle getiriliyor ki yakınları bu cesetleri teşhis edemiyor,
aylarca DNA testi sonuçlarını bekliyorlar. Bu nasıl bir düşmanlık duygusu, bu
nasıl bir mezalimdir ki ölmüş insanların cesedine dahi en insanlık dışı
uygulamalar yapılıyor. Unutmayalım ki bu halkın çocuklarına ve ölenlerine
yapılan bu zulümler ve işkenceler her iki halk arasındaki duygusal kopuşu daha
da arttırabilir. Yine, cenaze törenlerine katılanlar tehdit ediliyor, gözaltına
alınıyor, tutuklanıyorlar. Böylelikle, halk arasında korku ve panik yaratılmaya
çalışılıyor, halkın kendi çocuklarını sahiplenmesi engellenmek isteniyor.
Ardahanlı İnan Kanmaz’ın
Hacıali köyünde düzenlenen cenaze töreninde de aynı hukuksuzluklar ve insanlık
dışı uygulamalar görüldü. Daha sonra da alınan görüntülerle, görüntülere
takılan herkes gözaltına alındı. Aynı cenazede bir skandal daha yaşandı. Köyün
resmî imamı, Diyanetten atanan köyün resmî imamı olmasına karşın, İnan
Kanmaz’ın cenaze namazını kılmadı. Köyün tek imamı olmasına rağmen hem görevini
ihmal etmiş aynı zamanda da İslam dininin gereğini yerine getirmemiş, günah
işlemiştir. Bu din adamını, yaşamını yitirmiş bir kişinin etnik kimliği, dünya
görüşü veya yasalar karşısında suçlu veya suçsuz olması, onu ilgilendirmiyor.
Bir zorunluluk… Bu zorunluluk dinî, ahlaki ve yasal olduğu kadar insanidir de.
Aynı şekilde, görevi olmasına karşın, bu imam daha sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL AKSOY (Devamla) –
…taziyeye de gitmemiştir. İmam, Allah’ın buyruğunu yerine getirmiyor ama
albayın, alay komutanının emrini yerine getiriyor. Bunu belki ilk defa
duyuyorsunuz ama bu mutlaka araştırılmalı ve insanlarımızın, Kürt halkının
kendi evlatlarına sahip çıkması, cenazelerine sahip çıkması noktasında engeller
ortadan kaldırılmalıdır.
Türkiye’de ölümlerin,
adaletsizlerin ve eşitsizliklerin bitmesi amacıyla hepinizi selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Aksoy.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu.
Buyurunuz Sayın Moroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; günlerdir konuştuğumuz
bütçenin halka ve ülkeye yarar sağlayamayan bir bütçe olduğunu, bütün muhalefet
partililerinin eleştirileri ve önerileriyle, verdikleri rakamlarla ortaya
koymuş durumdayız fakat şu an bir umudumuz var, bu bütçeyle ilgili Maliye
Bakanımıza aktarma yetkisi, eksiltme yetkisi, iptal yetkisi ve devir yetkisi
vereceğiz. Biz de Bakanımıza geçen yıl bu yetkiyi yine vermiştik fakat bugün
önümüze eğer geçen yıl verdiğimiz yetkiyi nasıl, nerelerde ve ne için
kullandığı noktasında bir rapor gelseydi, bugün vereceğimiz yetkinin -yanlış
yapmadan ya da daha az yanlış yaparak- nasıl kullanabileceğine ilişkin
önerilerimizi daha rahat iletebilirdik.
Gördüğümüz odur ki 2013 yılı
bütçesinin 2012 yılından farklı hiçbir yanı yoktur ve yine halka yoksulluk, halka
zam, halka zulüm ve şiddete ayrılan, savaşa ayrılan bir bütçe olduğunu buradan
ifade ederek, Maliye Bakanının bu yetkiyi ilk önce halkın hak arama taleplerine
karşı, öğrencilerin, işçilerin üzerine sıkılan biber gazına ayrılan bütçenin
iptal edilmesiyle başlamasını Cumhuriyet Halk Partisinin bütün
milletvekillerinin bir isteği olarak ileterek başlamak istiyorum çünkü yapılan
bir bütçenin ilk önceki görevi mutlaka halkı yaşatmaya dönük olmalıdır çünkü
yaşam en kutsal haktır ve insanlarımızı yaşatmadan, onların daha iyi
yaşamasını, yaşarken daha iyi yaşamasını sağlayamazsınız. Bugün, özellikle son
yıllarda izlediğimiz bütün haberlere, bütün gazetelere baktığımızda
insanlarımızın iyi yaşamayı bırak, öldüğünü görüyoruz, ölüyor insanlarımız;
daha ana rahmindeyken iyi bakılamadığı için ölüyor, doğduktan sonra iyi
beslenemediği için ölüyor, yer altında maden işlerinde çalışırken ölüyor, TEDAŞ
işçisi olduğu için ölüyor, demir yolu işçisi olduğu için ölüyor; genç
kızlarımız sevdikleri için, âşık oldukları için ya da olamadıkları için ölüyor;
kadınlarımız tıpkı Gülşah Öğretmen örneğinde olduğu gibi, sizin atadığınız
valilerin ve emniyet müdürleriniz koruma vermedikleri için ölüyor ve onlara “En
fazla ölürsünüz.” dendiği için ölüyorlar. Yani her gün insanlarımız ölüyor. Ve
bu bütçede o insanları yaşatmak için bir parça göremiyoruz. Onun için Maliye
Bakanımızın bu aktarma işlerini, devir işlerini, iptal işlerini yaparken ilk
önce insanlarımızı yaşatmaya dönük bir aktarma yapmasını diliyoruz. Çünkü, bu
iktidar her muhalif sesi, her aykırı sesi, tıpkı biraz önce bir milletvekili
arkadaşımızın Grup Yorum’a yıllardır yapılan zulmü anlattığı gibi, terör eylemi
olarak kategorize ediyor ve terör eylemi olarak adlandırdığınız her muhalif
sesi yok etmek için bir tarafta KCK davaları, bir tarafta Ergenekon davaları,
bir tarafta Devrimci Karargâh davaları ve hepsinin şablon olarak uygulaması da
aynı; hiçbirinde hukuk, hiçbirinde adalet, hiçbirinde vicdan yok.
Onun için, ilk önce bu
bütçenin ya da halk için yönettiğini iddia eden bir iktidarın ilk önce halkı
yaşatmaya bütçe ayırması gerektiğini düşünüyoruz. İstediğiniz kadar istediğiniz
alana; otoyollara, kara yollarına, havaalanlarına bütçe ayırın. Eğer, ilk önce
halkın yaşamasını sağlayamıyorsanız bu halk için yapılan bir bütçe değildir.
Geçen hafta İnsan Hakları
Haftası’ydı. Bütün dünya artık devletlerin karnesini insan haklarına verdiği
önemle ölçüyor, hem ekonomik alanda hem siyasi alanda. Bizim almamız gereken
ölçünün de bu olması gerektiğine inanıyorum. Bunun için, hayatta kalmayı
başarabilmiş olanlar için de yapacağınız bir şey var Sayın Bakan. İnsanların
yaşarken daha iyi yaşaması için -aile sigortası kanunumuz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin raflarında bekliyor- her yoksul insana, bırakın açlık sınırı altında
yaşamayı, evine ekmek götürebilmesi için, her yoksul aileye en az 600 lira
vermeyi getirin kanun teklifi olarak ve bu yoksul halka verelim ki, bu
bütçenin, halk için mi yoksa halka zulüm eden, halkın vergileriyle dış borç
ödeyen, halkın vergileriyle ülkelerine ve insanlarına savaş ilan eden bir bütçe
olmadığına karar verelim. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine siz, 18 yaşını
doldurmuş, askerliğini yapmış, üniversitesini bitirmiş ama iş bulamamış insanlara
işsizlik sigortasından pay ayırın, aktarın. Onu otoyollara ayıracağınıza, o
işsizlik sigortasının bütçesine aktarma yapın, o insanlarımıza işsizlik
sigortasıyla katkıda bulunalım.
Yine siz, hiçbir dahilleri
yokken, özellikle sizin Orta Doğu’da uyguladığınız hesapsız kitapsız dış
politikalardan ötürü, Niğde’de, Nevşehir’de, Tire’de, Ödemiş’te tarlalarda
patateslerini bırakan köylülere yardım edin. (CHP sıralarından alkışlar) Ama
siz de kalkıp Van Vali Yardımcısının dediği gibi “Ne olur, en fazla patatesler
tarlada kalır.” diyebilirsiniz ama sadece patatesler tarlada kalmıyor o zaman
Sevgili Bakan, sevgili arkadaşlarım, can da tende kalmıyor. Ödemiş’te, Tire’de
patatesleri tarlada kaldığı için intihar eden köylüler var. Bankanın kredisini
ödeyemediği için, komşusundan aldığı borç parayı ödeyemediği için, pompası
sökülüp elektrik borcunu ödeyemediği için, “Böyle yaşamaktansa başım öne eğik
olmaktansa ölmek yeğdir.” diyen işçilerin canı tende kalmıyor. Patatesler
tarlada kalıyor ama onların canı tende kalmıyor.
Eğer siz, bizim verdiğimiz
yetkiyi ufacık da olsa halk için kullanmak istiyorsanız, demir yollarına para
aktarın. Ne için? İlk defa, saman ithal eden bir Hükûmet durumuna geldik sizin
izlediğiniz tarım politikalarından ötürü. Tamam, çaresi var, Bulgaristan’dan,
Romanya’dan saman ithal ediyoruz, edelim ama aynı saman Edirne’de 30 kuruş,
Tire’de 70 kuruş, Ağrı’da 90 kuruş. Nedeni ne? Nakliye giderleri. Önerge
verdik, dedik ki: “Bu nakliye giderlerini karşılayın, her yerde 30 kuruş olsun,
hatta, daha cesaretli davranın, biraz da sübvanse edin 15 kuruşa verin samanı.”
onu da yapmadınız ama 2005 yılında 84 milyon olan örtülü ödeneğin 2012 yılında
527 milyon olmasını sağlarsınız, oraya aktarırsınız. Bu yetkileri veriyoruz
halk için kullanın diye. Onun için umudumuz sizde Bakanım; sizin vicdanınız,
sizin aklınız, sizin cesaretiniz bir parça olsun bunu düzeltebilirse seviniriz.
Özellikle, yaşatmakla ilgili
insan hakları alanına bir aktarma yapmanızı istiyoruz ve insanlarımızın
yaşamını engelleyen, yaşarken onların kötü yaşam koşullarında yaşamasına neden
olan ve düşüncelerinden ötürü yaşama hakkını ihlal eden yurttaşlarımızın haklarını
savunmak için o alana para aktarmanızı istiyoruz, nedeni de şu: İnsan hakları
bütünüyle, hangi alanda olursa olsun, dinlisi dinsizi, Hristiyanı Müslümanı,
Türk’ü Kürt’ü, kızı erkeği herkes için hak. Konut hakkı, yaşam hakkı, eğitim
hakkı, sağlık hakkı hepsi insan haklarının içinde ve bunların hiçbirinde iyi
durumda değiliz. Ama bu alana para aktarmanız için ilk olarak şöyle düşünerek
başlamamız gerekiyor: Bizim görevimiz ilk önce insanı yaşatmaktır, sonra iyi
yaşatmaktır.
Sayın Bakan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; yıllardır, özellikle 12 Eylül 2010’dan beri, 12 Eylülle
hesaplaşmanın nasıl olması gerektiğini biz anlatıyoruz ama 12 Eylül
referandumunda, referandumu kabul ettirebilmek için Erdal Eren’i anıp gözyaşı
dökenler, Erdal Eren’in 17 Aralıkta asıldığını hatırlamadılar bile çünkü,
işleri bitmişti. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hiçbiri
yoktu.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) -
Hiçbiri yoktu, hatırlamadılar da. Ne buradan gözyaşı döken Başbakan hatırladı,
ne aileden, sosyal işlerden sorumlu devlet bakanı hatırladı ne de diğer… Yani
size insanlar kullanılmak için lazım. Bu kürsüden ettiğiniz “Biz hizmet için
varız.” lafı külliyen yalan. İnsanlar, size kullanılmak için var. 12 Eylülle
yüzleşmek isteyenlerin yapması gereken ilk iş –özellikle bugünlerde- İnsan
Hakları Haftası’nda bu bütçe görüşülürken, kayıpların önlenmesine ilişkin 2006
yılında Birleşmiş Milletlerce kabul edilen, 2011’de uygulamaya geçen, 88
devletin kabul ettiği, devlet tarafından insanların zorla kabul edilmesine
karşı sözleşmeyi hâlâ imzalamadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) –
Geçen yıl bu kürsüden yine uyardık. Hiçbir milletvekilinin “Ya bu sözleşme
nasıl bir sözleşme, bir açıp bakalım, ona göre biz de bakanımıza baskı
yapalım.” dediğini de zannetmiyorum çünkü burada bir ses çıkarmıyor, çıkmıyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Bakıyoruz, bakıyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Moroğlu.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) –
12 Eylülü anmanın mihenk taşı bunlar değerli arkadaşlarım.
Zamanım yetmedi ama bunu
söylemeden geçmeyeceğim mikrofonlar da kapansa.
Son söz: Otuz iki yıldır
Berfu Ana oğlunun kemiklerini arıyor, 105 yaşında. Ve onu bu yaşa kadar yaşatan
belki oğlunun kemiklerini bulma umuduydu ama Berfu Ana…
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Kimin
zamanında?
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) –
Kimin zamanında olursa olsun, on yıldır iktidardasınız, siz bulacaksınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne
zaman kayboldu?
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) –
Her zaman da…
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Moroğlu…
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) –
Berfu Ana 105 yaşında ve artık, hasta, yatakta; vasiyeti hepimizin üzerindedir.
“Ben ölürsem gömmeyin, oğlumun kemiklerini bulunca gömün.” diyor. Bu vicdan
herkesi yaralar. Bakanı da yaralasın, sizi de yaralasın ve artık bu kayıpların
üstüne gidin arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) –
Silivri’de bulursun.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Moroğlu.
Şahsı adına Denizli Milletvekili
Bilal Uçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Uçar.
BİLAL UÇAR (Denizli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı
maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz ay Türkiye Büyük
Millet Meclisinden geçen ve yasalaşan yeni Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile
büyükşehir sınırları il sınırları olurken belde ve köyler de bağlı olduğu
ilçenin mahallesi hâline gelmektedir. Büyükşehir alanında sunulan hizmetlerin
tek merkezden yürütülmesiyle ortaya çıkan ölçek ekonomileri sayesinde hizmette
etkinlik, koordinasyon ve kalite yükselecek, daha az kaynak ile daha çok ve
daha kaliteli hizmet sunulması mümkün hâle gelecektir.
AK PARTİ olarak iktidara
geldiğimiz günden bu yana ülkemizi kalkındırmak ve geliştirmek adına attığımız
her radikal adım, daha baştan, muhalefet tarafından aleyhte propaganda
malzemesi yapıldı. Bu, ekonomide, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda vesaire tüm
alanlarda böyle oldu. Peki, sonuç ne oldu? İsrafın önlenmesi, hizmetlerin
geçmişe göre en az 10 kat artması ve neticede vatandaşımızın memnuniyeti. Bunu
her seçimde gördük, yeni Büyükşehir Yasası’yla mahalle ve köye dönüşecek olan
beldelerle ilgili yalan yanlış bilgilerle vatandaşlarımızın kafası
karıştırılmak isteniyor. Neymiş efendim? Artık, buralara hizmet gelmezmiş,
vatandaş ağır vergilerin altında ezilecekmiş, toprakları yabancılara
satılacakmış gibi bir sürü akla, hayale gelmeyen yalanlar. Bu şekilde
vatandaşın desteğini alacağını sananları seçimde yine büyük bir hayal kırıklığı
bekliyor çünkü vatandaş kime inanacağını son on yılda gördü, geçmişi unutmadı.
Şehir merkezinde yaşayan
vatandaşlarımız hangi hizmeti alıyorsa, 2014 yılından itibaren mahalleye
dönüşen belde ve köylerimiz de aynı hizmeti alacaktır. 2009 yerel seçimleri
öncesi 5747 sayılı Kanun’la nüfusu 2 binin altında kalan belediyelerin köye
dönüştürülmesi öngörülmüştü. Ancak CHP, her zamanki bildik muhalefetiyle konuyu
Anayasa Mahkemesine götürdü. Anayasa Mahkemesi, Danıştay derken 862 belde
belediyesinin kapatılmasına ilişkin kanun yürürlüğe giremedi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her bir beldeye İller Bankasından aylık, ortalama 50 bin lira
geldiğini hesap edersek, beş yıl içinde bu 862 belediyeye ödenen para 2 milyar
580 milyon TL yapıyor. Fakat bugün, bu paraların ne kadarı yatırıma gitti diye
dönüp baktığımızda; kaynak teknik personel, araç gereç yokluğundan dolayı
maalesef hizmet olarak vatandaşa yansımadığını görüyoruz. Birçok belediye,
İller Bankasından gelen paralarla personelinin maaşını ödemekte zorlanıyor.
Hatta, nüfusu 500’lere düşen belde belediyelerimiz var. Hâlâ buna karşı çıkmanın
bir mantığı olabilir mi? Milletin parasının nasıl boşa gittiğini çok açık
olarak ortaya koyuyor bu örnek. Oysa KÖYDES projeleri ile özel idare yoluyla
köylere yapılan yatırımlarla köylerimiz bu beldelerden daha fazla hizmet aldı
çünkü aktarılan para, işçi, memur maaşına değil direkt hizmete gitti. Bu
kapsamda, 7 milyar 850 milyon TL harcama yaparak, elektriği, suyu, yolu olmayan
köyümüz kalmadığı gibi, parke taşı döşenmiş yollarıyla köylümüz çamurdan kurtuldu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer bu beldeler de 2009 yılında köye dönüşmüş olsaydı,
yukarıda belirttiğim para direkt olarak hizmete gidecek ve bu beldeler bugün
alt ve üst yapısı tamamlanmış olarak modern bir çehreye kavuşacaktı. Maalesef
beş yılımızı ve milletin kaynaklarını heba ettik. Bunu iptal ettiren CHP’de bir
şey kazanamadı.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Belediye başkanları izliyor sizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başka
bir şey bilmiyor musun sen?
BİLAL UÇAR (Devamla) – Şimdi
yine Anayasa Mahkemesine gideceklermiş. Hizmet üretmek bizim işimiz, Anaysa
Mahkemesine gitmek onların işi ne yapalım.
ALİM IŞIK (Kütahya) – O
belediye başkanları Yunanistan’dan mı geldi Sayın Milletvekilim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İcraat
yap kardeşim, icraat yap.
BİLAL UÇAR (Devamla) – 2014
yılından itibaren, mahalleye dönüşen beldeler ile nüfusu 2 binin altında olduğu
için köye dönüşen 1.582 beldemiz çok kısa bir zamanda alt ve üst yapısıyla
modern şehirciliğin imkânlarına kavuşacaktır.
112 Acil Serviste olduğu
gibi, kurulacak hizmet istasyonlarıyla itfaiye, temizlik araçları, teknik arıza
ekipleri gibi hizmet birimleri, yirmi dört saat vatandaşımızın hizmetinde hazır
olarak bekleyecek; kırsalıyla şehir merkezi hizmette eşitlenecek ve şehir bir
bütün olarak kalkınacaktır. Böylece, göçlerle boşalan kırsal alanlarımız
yeniden sağlıklı yaşam alanları hâline gelecektir. Bu anlamda, hangi partiden
olursa olsun, bugüne kadar zor şartlarda, kısıtlı imkânlarla hizmet üretmeye
çalışan belde belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Onu
geç, onu geç…
BİLAL UÇAR (Devamla) –
Bütçemizin hayırlara vesile olması dileklerimle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Uçar.
Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Şeker.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
6’ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, bütçenin
olmazsa olmazı, mutlaka tasarruf ve gelirlerin de gerçekçi olması lazım. Bir
haftadır dinliyoruz, gelirlerde ciddi gerçekçilik yok. Maalesef ne OVP’ye
uyuluyor ne… Bu bütçeyle beraber arkadaşlarımız günlerdir eleştiriyor, hiçbir
veriyi tutturamıyoruz, sıkıntı yaşıyoruz.
Tasarruf çok önemli; ben
bugün size önce bu tasarruftan bahsedeceğim, sonra da gelirle ilgili bir şeyden
bahsetmek istiyorum.
Geçen gün, değerli
milletvekili arkadaşlarım, Gaziantep Üniversitesinin açılış töreni yapıldı,
akademik açılış töreni. Ne zaman? 14 Aralık 2012 günü. Gaziantep Üniversitesi
17 Eylül 2012’de akademik çalışmasına başlamıştı. Bakanlar geldi, bürokratlar
geldi, uçaklar geldi, Gaziantep’te ciddi şekilde bir masraf edildi.
Sayın Bakanım, kamu tasarruf
etmediği müddetçe, bu bütçede çok ciddi sıkıntılar olacak. Önce kamu tasarruf
edecek, sonra da halk tasarruf edecek. Tasarrufu olmayan toplumlar başkalarının
paralarını yiyerek maalesef çok ciddi hüsran yaşarlar bu işin sonunda.
Gelelim gelirlere: Sayın
Bakanım, Emlak Gayrimenkul Yatırm Ortaklığı diye bir şirketiniz var. Bu
şirketin arsaları var, bu arsaları kâr ortaklığıyla bazı firmalara veriyor, bu
firmalarda kâr ortaklığı karşılığı anlaşmalar sağlıyor, bu firmalar da o inşaatları
yapıyor. 2004’ten beri yapılan ve bu işi alan firmalardan büyük bir çoğunluğu
arsa satış rakamlarını, gelir defterlerinde, Emlak Gayrimenkul Yönetim
Ortaklığının gelir defterinde bu rakamlar 265 bin, 275 bin, 300 bin gibi
gözüküyorsa da, tapu değerleri 20 bin lira, 30 bin lira gözükmektedir. Burada,
sözleşmede bu şirketlere şöyle deniliyor: “Bütün yükümlülükler yükleniciye
aittir.” Yani “Vergisi, sigortası, bütün problemler ve sıkıntıları bu şirketler
karşılayacaklar.” denilmesine rağmen, bu şirketler maalesef Emlak Gayrimenkul
Yönetim Ortaklığı tarafından kollanmışlardır. Sorduk müdür arkadaşlarımıza
“Niçin böyle yaptınız?” “Biz Maliye Bakanlığından mukteza aldık.” diyorlar.
Sayın Bakanım, 265 bin liraya satılmış bir evi 30 bin lira gösterirseniz, onun arsa
vergisi 3,30’la çarptığınızda çok düşük rakamlar yapar. Bu para kimin cebine
giriyor? Bu para, o ihaleyi alan şirketlerin cebine giriyor. Anlı şanlı
şirketler Ataşehir’de 10 bin tane konut yapmışlar ve bu paraları maalesef eksik
ödemişler. Ha, başka inşaat yapan firmalar var mı orada? Var, onlar da düzgün
ödemişler. Düzgün ödeyen bu firmalar sattıkları değeri göstermiş, bunun
üzerinden bu vergileri ödemişler ama maalesef o firmalara bir daha hiç ihale
verilmemiş. Burada bir terslik var. Eğer gelirlerini bu ülke düzgün yapamazsa,
birilerine gelirlerini peşkeş çekerse bu işin sonu çok kötü olur.
Sayın Bakanım, bu konuyu
inceleyeceğinize eminim, bu konuyla ilgili çalışma yapacağınıza eminim.
Bunlarla ilgili elimizde çok ciddi başka belgeler de var, onların bütçeyle
ilgisi olmadığı için burada bahsetmeyeceğim, onları da araştırıyoruz ayrıca.
Yine, sigorta primleriyle
ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Ama bu firmalar bu ihaleleri alırken çok ciddi
şekilde burada bu vergi kaçakçılığını maalesef yapmışlar. Burada kayıp kimin?
Burada kayıp kamunun, devletin çok ciddi kaybı var. Bu işi doğru yapan firmalar
6 bin lira, 7 bin lira, 8 bin lira o günkü koşullarda para öderken arsa değeri
üzerinden yüksek gösterdikleri için, diğer firmalar 3 bin lira, 2 bin lira
ödemişler. 1.000 liranın altında ödenen de çok ciddi tapu var. Ben size o
bilgileri ve belgeleri de vereceğim. Elimde tapunun kayıtları da var. Emlak
Konut Gayrimenkul Yönetim Ortaklığının yine gelir defterindeki rakamlar da var.
Bu iki rakamı karşılaştırdığınızda çok ciddi uçurumlar görmekteyiz.
Sayın Bakanım, bu ülkenin
gelirlerinden çaldırırsak ve tasarruf da yaptırmazsak maalesef bu bütçeyi bir
araya getiremeyiz.
Hepinize saygılar sunuyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şeker.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Öz…
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, tüm
bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatlarında kiralık kullandıkları kamu hizmet
binaları vardır. Bu binalara toplam ne kadar kira ödenmektedir? Bunları
kiralamak yerine, TOKİ neden yapmıyor? Oysa ki TOKİ okul yapıyor, hastane
yapıyor, cezaevi yapıyor. Gıda, Tarım ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni
bina yapıyor ama yine de kiralama yolunu seçiyor. Buradaki amaç nedir?
Birilerini zengin etmek için mi bunlar ısrarla kiralık binalarda oturmaya devam
ediyorlar? Bir, bunu sormak istiyorum.
Diğer bir sorum da: Geçen
yılki bütçe konuşmanızda akaryakıt üzerindeki vergilerden bahsederken
Türkiye’nin orta sıralarda olduğunu ama düşüleceğini ifade etmiştiniz ama bu
yıl, tekrar bu dolaylı vergiler arttı. 2013’te de dolaylı vergileri yeniden
artıracak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kuvvetler ayrılığı size engel
mi Sayın Bakan?
Soru 2: “Eşit işe eşit ücret
ödenir.” ilkesiyle yola çıktınız. Şu anda Mecliste çalışan, karşımızda bulunan
stenograflar aynı maaşı mı alıyor? İçeride bulunan kavaslar aynı ücreti mi
alıyor? Dışarıda hizmet sunan çaycılar aynı ücreti mi alıyor? Yani çaycı,
birden fazla farklı ücret alıyor. Kavaslar farklı ücret alıyor. Şoförler aynı
işi yapıyor, farklı ücret alıyor. Ayakkabı boyacısı arkadaşlar aynı işi
yapıyor, farklı ücretler alıyor yani birden fazla ayakkabı boyacısı var, farklı
farklı ücretler alıyor. Aynı şekilde, emniyet mensubu polislerle karakolda
görev yapan farklı, Mecliste görev yapan polis farklı, Başbakanı koruyan
farklı, Cumhurbaşkanını koruyan farklı, tanıkları Tanık Koruma Yasası’na göre
koruyan farklı… Bu anlamda, bunların hepsi aynı işi yaptığı hâlde farklı farklı
ücret alması adaletsizlik doğurmuyor mu? Toplumda ayrıştırma yaptığını…
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Erdem…
ENVER ERDEM (Elâzığ) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 2013 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle aktarma yetkisi aldınız. Bu
yetkinizi, Elâzığ ilinde 2005 yılından beri devam eden ancak ödenek yokluğu
nedeniyle bitirilemeyen Elâzığ kültür merkezi inşaatı için, yine, Kekliktepe
kavşağı inşaatı ödenek yokluğu nedeniyle durma noktasına gelmiştir;
Elâzığ-Bingöl-Diyarbakır yollarının kavşağı konumunda olan bu inşaatın
bitirilmesi için de bu yetkinizi kullanacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Erdem.
Sayın Şeker…
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, ürettiğimiz
benzinin yarısını ihraç ediyoruz kullanmadığımız için. 4 lira 60 kuruşa
vatandaşa sattığımız benzini 1 lira 43 kuruşa ihraç ediyoruz. On ayda 2,5
milyon ton, yaklaşık 2 milyar dolarlık ihracat yapmışız. ÖTV’nin yüksek
oluşundan dolayı vatandaş maalesef ya gaz kullanıyor ya motorine dönüyor ve
benzini kullanmıyoruz. Burada bir vergi indirimi düşünüyor musunuz, yoksa 1
lira 43 kuruşa başkalarına satmaya devam edecek miyiz?
Yine, 1 kuruşluklar var
biliyorsunuz. Bunların da maliyeti 1 lira 92 kuruş ve piyasada bulunmuyor.
İddia edilen şu: Bunlar eritilerek vatandaş tarafından kâr amaçlı kullanılıyor.
Bununla ilgili bir çalışmanız var mı?
Cevap verirseniz teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Şeker.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, enflasyonu
köylünün ürettiği ürünlerin fiyatını düşürerek aşağıya çekiyorsunuz ama
köylünün kullandığı bütün girdilere zam yapıyorsunuz. Gariban köylü, bu şartlar
altında üretimi nasıl devam ettirecek?
Yine, gelişmiş ülkelerde
tarım kesimini kaderiyle baş başa bırakan bizim dışımızda herhangi bir ülke var
mıdır?
Bütün enerji girdilerine
yüzde 10 zam yapıldıktan sonraki ay enflasyon oranını yüzde 0,8 olarak
açıklamayı başaran TÜİK’e herhangi bir ödül verdiniz mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Erdoğan.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Teşekkür ederim.
Son beş yılda gelir ve
kurumlar vergisinin incelenme oranı kaçtır? Özellikle Albayraklar, Çalıklar ve
sizin zamanınızda çok büyüyenlerin hesapları incelenmiş midir, sonuçları
nelerdir?
Kurumlar vergisi oranının
yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesi nedeniyle TELEKOM’un ve yabancıların elde
ettiği bankaların kurumlar vergisinden ne kadar avantajları vardır? Tek tek
istiyorum.
Atanmayan öğretmenlerin
atamasını niye yapmıyorsunuz?
Bir de, kaçakçılığı önlemek
için en önemli şey “Nereden buldun kanunu”nu çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Son yıllarda milyarderlerin
sayısı çok arttı. Bu serveti artanların hesaplarını incelediniz mi, kaynakların
nereden geldiğini öğrendiniz mi?
Kamu İhale Kanunu’yla ilgili
yaptığınız konuşmada diyorsunuz ki: “Efendim, biz, işte 12 katrilyonluk -Kamu
İhale Kanunu’nda- özel pazarlıkla aldık.” Bu, az rakam değil. Ayrıca TOKİ’nin
hesaplarını bir inceleyin, oradaki ihalelerin yüzde 90’ı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Genç.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hizmet
binalarının kiralanması hususu tekrar soruldu. Önce ben müsaade ederseniz bu
kiralamalar için ne kadar para ödeniyor onu açıklayayım: 2011 yılında hizmet
binası kirası olarak 215 milyon lira harcanmış, 2012 yılında konulan ödenek 207
milyon lira. Yıl sonu tamamlanmadığı için size nihai rakamı veremiyorum ama
sonuçta önemli rakam, yani 200 milyon liranın üzerinde. Neden? Az önce de ifade
ettim, değerli arkadaşlar, kanunlarla yeni birimler kuruyoruz. Dolayısıyla, bu
birimlere hemen bir günde bina inşa etmek mümkün olmuyor, bazen binalar, yani
boş binalar bulunamıyor. O nedenle kiralamak zorunda kalıyorlar. Bu kiralamalar
için tabii ki bir izin süreci söz konusu. Biz TOKİ’ye peyderpey bu binaları
tabii ki yaptıracağız, o konuda bir sorun yok. Burada hiç kimsenin zengin
edilmesi de söz konusu değildir.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
“Dolaylı vergiler 2013 yılında artacak mı?” Biz tabii ki 2013 yılında maktu
olan, yani oransal olmayan, Türk lirası cinsinden enflasyona karşı erime
potansiyeli olan vergileri en az enflasyon kadar artırmak durumundayız.
Dolayısıyla, onu açık ve net olarak söylüyorum ama onun dışında bir düzenleme
olur mu şu an itibarıyla programlanan bir şey söz konusu değil.
Sayın Tanal, kuvvetler
ayrılığı benim için hiçbir engel değil.
Eşit işe eşit ücret konusuna
gelince: Herhangi bir bakanlıkta şube müdürleri aynı maaşı alıyor, (9/1)’indeki
memur aynı maaşı alıyor, daire başkanı aynı. Daha önce almıyordu, daha önce
Tarım Bakanlığındaki bir daire başkanıyla, diyelim ki Hazinedeki bir daire
başkanı çok farklı düzeylerde maaş alıyordu. Bizim eşit işe eşit ücretten
kastımız, bütün kurumlarda aynı unvan, aynı kademe, aynı derecede olan herkesin
aynı maaşı alması hususudur.
“Elâzığ ilinde 2005’ten beri
tamamlanmayan kültür merkezi veya kavşaklar…” Tabii ki bunların önceliklendirilmesi
hâlinde biz mümkün olduğunca tabii ki ilave aktarımlar eğer kaynak kalırsa
yapıyoruz. Onların önceliklendireceği bir husustur. Tabii ki Türkiye’deki bütün
mikro düzeydeki işleri birebir takip edip onların önceliklendirilmesini benim
yapmam doğru olmaz. İlgili bakanlık, arkadaşlarımız yaparlarsa biz tabii ki
kendilerine zaman zaman, imkânlar çerçevesinde, ilave kaynaklar sunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Şeker’in dediği doğrudur. Türkiye’de son yıllarda LPG’li ve dizel araç
kullanımı son derece hızlı bir şekilde artmaktadır yani vatandaşımız onları
daha ekonomik bulduğu için, daha tasarruflu bulduğu için bu türden araçlar
almaktadır. Bundan dolayı Türkiye’deki arz-talep dengesinde -benzin için ben
konuşuyorum- benzinin ihracına yol açan… Talepte bir düşüş söz konusu ama
bundan dolayı da bizim şu an itibarıyla bir vergi indirimi de gündemimizde yok.
Madeni para konusunda bir
yorum yapmayacağım çünkü ona ilişkin önümde bir veri yok.
Değerli arkadaşlar,
enflasyon, tarımsal ürünlerin fiyatı düştüğü için düşmüyor. Enflasyonun alt
kalemlerine bakarsanız hizmetlerde de, diğer sektörlerde de fiyatların çok daha
makul düzeyde arttığını... Şimdi, geçen sene enflasyonun yüzde 10,5; yüzde
11’lere çıktığını rapor eden aynı TÜİK. Bu sene enflasyonun düştüğünü ifade
eden aynı TÜİK. Niye? Bu sene talep zayıf, bu sene kurda bir hareketlilik yok,
bu sene bütün bu faktörlerden dolayı tabii ki enflasyon bir düşüşe geçmiştir.
Yani bunu TÜİK’in kredibilitesini, TÜİK’i burada hırpalayarak… Ben doğru bir
noktada olduğumuzu sanmıyorum.
Sayın Genç, gelir ve kurumlar
vergisine ilişkin incelemeler bir çalışmayı gerektiriyor. Arkadaşlar incelemeyi
yaparlarsa, daha doğrusu bana kaç inceleme raporu yazıldığını derlerse size
söylerim. Yalnız şunu açık ve net olarak söyleyeyim: Vergi kanunun mahremiyetle
ilgili maddesinden dolayı hangi firması…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu
mahremiyetle ilgili…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Sayın Genç, hangi firmaları incelediğimizi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sıkıntıları mahremiyetle örtemezsiniz. Doğal gazı soruyoruz mahremiyet,
ihaleleri soruyoruz mahremiyet…
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir
dakika daha süre verirsem olur mu?
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Şimdi Sayın Başkan, tabii Sayın Genç dinlerse kendisinin sorusuna
cevap vereceğiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Verin.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – “Vergi mahremiyeti nedeniyle biz herhangi bir firmanın, kimlerin incelendiğini
söyleyemeyiz.” diyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben
vergiciyim, vergi mahremiyetini biliyorum. Niye vergi incelemesini bildirmek
vergi mahremiyetine giriyor? “Doğal gaz” diyoruz, “Mahremiyet” diyorsunuz…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Bu, diğer sorularınıza yani TELEKOM’dur, yabancı şirketler… Değerli
arkadaşlar, eşitlik ilkesi gereği eğer vergileri düşürürsek bütün şirketler
için geçerlidir yani yabancılar için ayrı vergi, yerliler için ayrı vergi
düzenlemesini yaparsak zaten Anayasa’ya aykırı olur, eşitlik ilkesine aykırı
olur.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne
kadar avantaj sağlayacak, onu sordum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – 357 bin öğretmen ataması yaptık. Evet, gerçekten ihtiyacımız olan
öğretmenleri atıyoruz, 2012 yılında rekor düzeyde öğretmen ataması yaptık.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şimşek.
6’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ıncı madde kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
7’nci maddeyi okutuyorum:
Diğer bütçe işlemleri
MADDE 7- (1) Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3 (Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programı) tertibinde yer alan ödenek, bu Program kapsamında
lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında
kullanılmak üzere, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları
dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Ödenen bu tutar
karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz
gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili
yükseköğretim kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi,
44 üncü, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci, ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri ile
19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen
tutarlar ve diğer gelirler, yükseköğretim kurumları bütçelerine özel gelir ve
özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu tutar ve gelirler, ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan
ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre kullandırılır.
(3) Öz gelir karşılığı olarak
ilgili yükseköğretim kurumu bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel
sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler arasında
(09.6.0-Eğitime yardımcı hizmetler fonksiyonu altında öz gelir karşılığı tefrik
edilen ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz.
(4) Maliye Bakanı;
a) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve
uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine getirilmesinde
kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan kira veya ücret
tutarlarını,
b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin
öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu
subay, astsubay veya erlere yapılan giderler karşılığında ilgili devletlerce
ödenen tutarları,
c) Emniyet Genel Müdürlüğünün
öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu
öğrenci ve personele yapılan giderler karşılığında ilgili devletler veya
uluslararası kuruluşlar tarafından ödenen tutarları,
ç) NATO makamlarınca yapılan
anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek
tutarları, aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer
yandan yukarıda yazılı idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek
kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan
kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili İdris Baluken.
Buyurunuz Sayın Baluken.
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
7’nci madde üzerine grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii hem bütçe görüşmelerinin sonuna geldik hem de 2012
yılının artık sonuna doğru yaklaşıyoruz. Özellikle bir yıl boyunca Mecliste
neler yaptık, bununla ilgili burada çok detaylı tartışmalar yapamıyoruz,
yapamadık. Maalesef, öylesi bir düzeyi bu Mecliste tutturamadık.
Bizim, BDP olarak şöyle bir
sıkıntımız var: Biz medyada da kendimizi çok rahat ifade edemiyoruz. Çünkü,
medyada daha çok bize yönelik bir sansür kampanyası var ya da haberler
veriliyorsa daha çok karalama kampanyaları, itibarsızlaştırmaya yönelik; kamuoyuna,
halka yanlış aktarılan bilgilerle sürdürülen kampanyalar şeklinde maalesef
medyada yer alıyoruz. Bu nedenle ben, özellikle bu saatte, Türkiye halklarına,
bir yıl boyunca BDP Parlamento Grubu neler yaptı, Mecliste neler yaptı,
siyaseten neleri yapmak istedi, getirmiş olduğu öneriler ne kadar dikkate
alındı, biraz bunları paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Ekim
2011 ile Eylül 2012 arasında 1.121 soru önergesi verdik, 69 kanun teklifi, 227
araştırma önergesi, 1 genel görüşme, 2 gensoru, Genel Kurul konuşmaları ve
kürsüyü kullanmayla ilgili diğer şeylere burada girmiyorum.
Bakın, 44 kez Danışma Kurulu
çağrısı yapmışız, 44 kez araştırma önergesi indirmişiz; bütün araştırma
önergelerimiz reddedilmiş. Yani “BDP siyaset yapmıyor, BDP çözümün bir parçası
olmuyor.” diyen arkadaşlara bu tabloyu bir düşünmelerini tavsiye ediyorum.
Burada yapmış olduğumuz
gündem dışı konuşmalardan 25’i bakın neyle ilgilidir: Kadına dönük şiddetle
mücadele, kadına yönelik şiddet N.Ç. olayı, Van depremi, Türkiye’nin Orta Doğu
politikası, basın özgürlüğü, Hrant Dink’in ölüm yıl dönümü, Silopi kayıpları,
Mardin hakkında, Dünya Ana Dil Günü hakkında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
hakkında, Batman “Nevroz”unda kendisine yönelik saldırı yapılan Ahmet Türk’ün
konuşması, BDP’li belediyelerin kapatılan eğitim destek evleri hakkında, Muş
ilinin sorunları, İstanbul’un sorunları, Deniz Gezmiş’in idamı, Urfa’daki
tutuklamalar, Kars’ın sorunları, Ahmet Arif’in ölüm yıl dönümü ve liste bu
şekilde uzuyor; yani “Sosyal sorunlara, toplumsal sorunlara BDP ilgi
göstermiyor, BDP Türkiye’yle ilgili genel sorunlara ilgi göstermiyor.” diyen
arkadaşların özellikle bu bahsetmiş olduğum çalışmaları dikkate almasını ben
rica ediyorum.
Bakın, bu dönem içerisinde
Meclise 227 araştırma önergesi vermişiz. Araştırma önergelerimizin konu
başlıkları şöyle: Bağımsız yargı sorunları, basın özgürlüğü, emeklilerin
yaşadığı sorunlar, tüketici hakları, hakikatlerin araştırılması komisyonu, ana
dil yasağı, Kürt sorunu, faili meçhul cinayetler, asker intiharları, Dersim katliamı,
cezaevlerinde yaşanan sağlık sorunları, KCK operasyonları, engellilerin
sorunları, GAP, çevre sorunları, HES projeleri, yoksulluk, eğitim, sağlık,
kadına yönelik şiddet, atanamayan öğretmenlerin sorunları, hayvancılık
sektörünün sorunları, işsizliğin nedenleri, iş kazaları, zorunlu göç, trafik
kazaları, demokratik özerklik projesi, sendikal örgütlülüğün önündeki engeller,
asgari ücretteki adaletsizlikler. Bunların oranlarına ben girmiyorum ama sadece
şöyle söyleyeyim: Verdiğimiz araştırma önergeleri içerisinde en yüksek oranı
yüzde 17 ile çevre sorunları ve afetle ilgili mevcut sorunların aşılması teşkil
ediyor.
Değerli arkadaşlar, buraya
getirdiğimiz grup önergelerinin tamamı Genel Kurulda reddedildi. Bakın,
bunların konu başlığını söyleyeyim, bu konu başlıklarıyla ilgili ülkede bir yıl
boyunca hangi sorunlar yaşandı onun da takdirini size bırakıyorum: Basın
özgürlüğünün önündeki engeller, biber gazı, plastik mermilerin yol açtığı
yaralanmalar ve sorunlar. Onlarca vatandaşımız bu sorundan dolayı yaşamını
yitirdi. Enerji alanında yaşanan sorunlar, bağımsız yargı sorunları ki herhâlde
bu Mecliste bulunan bütün parti grupları aynı şeyi düşünüyorlar, bağımsız
yargıyla ilgili kaygılarını dile getiriyorlar. Hayvancılık sektörünün
sorunları, JİTEM ve güneydoğudaki faili meçhuller, genel bilgi toplama
mevzuatı, telif hakları, balıkçılık sektöründen tutalım da HES projelerinin
olumsuz etkilerine, pancar üreticilerinin sorunlarından tutalım da TOKİ
uygulamalarına kadar, iş kazaları ve meslek hastalıklarına kadar, cari açığa
kadar, hekim ve sağlıkçılara yönelik şiddete kadar, okullarda meydana gelen
kazalara kadar bu parlamento grubu sayısız çalışmaya imzasını attı. O çalışmayı
Mecliste ortaklaştırmak üzere Genel Kurula getirdi ama getirdiği çalışmaların
maalesef hiçbir tanesi iktidar partisi tarafından ya da Genel Kurul tarafından
kabul görmedi.
Bakın, 69 kanun teklifi
vermişiz. Bu kanun tekliflerinde, şu anda yine ana başlıklarla söyleyeyim: Uzun
tutukluluk sürecinin kısaltılması, bununla ilgili Adalet Bakanı dâhil olmak
üzere bu ülkede rahatsızlığı olmayan hiç kimse yoktur, hiçbir milletvekili
herhâlde çıkıp da bu uzun tutukluluk süresinden rahatsız olmadığını ifade etmez
diye düşünüyoruz.
Düşünce, örgütlenme ve
siyaset özgürlüğünü engelleyen TCK ve CMK’da değişiklikler, TMK’nın
kaldırılması. Daha dün, Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, özellikle
TMK’yla ilgili siyasi partilerden herhangi bir teklif almadığını, bu konuda
yapıcı birtakım çalışmaları beklediklerini ifade etti. Ancak biz TMK’yla ilgili
buraya 10’a yakın kanun teklifi getirmişiz, maalesef hiçbir tanesi dikkate
alınmamış.
Cinsel suçlara yönelik ceza
artırılması, vicdani ret hakkının tanınması, altmış beş yaş maaşında yeni
düzenleme, TSK İç Hizmet Kanunu’nda değişiklik, Kürtçe propaganda yasağının
kaldırılması, “Dersim” adının iade edilmesi, işsizlik sigortası, Maden
Kanunu’nda değişiklik, cemevlerinin ibadete açılması…
Listeyi çoğaltabiliriz ancak
süremiz kısıtlı olduğu için şunu ifade etmek istiyorum: Bu ülkenin bir bütün
olarak hangi coğrafyasında sorun yaşanmışsa BDP o sorunun takipçisi olmuş, o
sorunun çözümü için Genel Kurulu göreve çağırmış ama maalesef burada dile
getirdiği öneriler hiçbir şekilde de dikkate alınmamış.
Değerli arkadaşlarım, 1.121’e
yakın soru önergesi verdik. Bu soru önergelerine zahmet edip de hiç cevap
vermeyen bakanlar var, Hükûmet yetkilileri var. Bu konuda tabii, Meclis
Başkanlığının da önemli bir sorumluluğu var; İç Tüzük’e uygun olarak bu soru
önergelerine cevap verip vermemenin bakanların keyfiyetiyle alakalı olmadığını
Meclis Başkanlığının denetlemesi gerekiyor.
Süremiz iyice kısıtlandı.
Bakın, “BDP barış için ne yaptı?” sorusu var. Sadece 14 Şubattaki bir grup
konuşmasından başlıklar vereceğim. Şöyle demişiz: “Türkiye’deki
demokratikleşme, Kürt sorununun çözümü için özel yetkili mahkemeler tümden
kaldırılmalıdır, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki antidemokratik hükümler
ayıklanmalıdır, Kürt sorununun çözümünde siyasi desteğe sahip, özel yasayla bir
barış komisyonu kurulmalı, barış komisyonu bütün taraflarla açık görüşmeler
yapmalı, hükûmete ve Meclise öneriler sunabilmelidir. İfade, örgütlenme, basın
özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı, siyasi tutuklamalar bitirilmeli,
Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalı -müzakerelerin önünün açılması
gerekir- operasyonlara son verilmeli, PKK silahlı faaliyetlerini durdurmalı.
Yeni anayasa çalışmaları esaslı, özlü şekilde hızlandırılmalı.”
Bu önerilerimiz bir yıl
boyunca dikkate alınmadı. Gelinen aşamada, yapamadığımız bu işlerden dolayı
sonuç, kan, gözyaşı, acı, cezaevi, tutuklamalar, ölümler ve maalesef bu ülkenin
kanayan yarası oldu. Şimdi, yeni bir yıla girerken tekrar bu hususlarla ilgili
bizim oturup düşünmemiz lazım.
Burada dile getirilecek çok
şey var ama iki hususu özellikle belirtmek istiyorum. Bakın, hazine yardımı
konusu var. Demokratik siyasetle ilgili bir değerlendirme yaptığınız zaman adil
olun. 2008 ile 2011 döneminde AKP’ye verilen devlet yardımı -eski parayla
söylüyorum- 396 trilyon 187 milyar lira; CHP’ye verilen yardım 170 trilyon 531
milyar lira; MHP’ye verilen yardım 121 trilyon 303 milyar lira. Parlamentoda
grubu bulunan BDP’ye ve Parlamentoda grubu bulunmayan 24 siyasal partiye tek
bir kuruş aktarılmamıştır. Vicdanınızda eğer bu tabloyu kabul ediyorsanız
söyleyecek bir şeyimiz yok ama vicdanınızda kabul edip de gereğini
yapmıyorsanız bizim vergilerimizden...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) –
...almış olduğunuz bu devletin paralarını biz sizlere helal etmiyoruz.
Burada yine seçim barajıyla
ilgili çıkardığımız bazı şeyler vardı, onları yetiştiremedik. Daha sonraki
Genel Kurul çalışmalarında onlarla ilgili tabloları da getireceğiz.
Kısacası şunu söylemek
istiyoruz: Demokratik siyasetin önünü açmak istiyorsanız bir yılın öz
eleştirisini yapıp önümüzdeki yılın planlamasını da iyi düşünmeniz gerekiyor.
Bu temennilerle hepinize
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru.
Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bütçe kanun tasarının 7’nci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
2013 bütçesinin birçok bölümü
Meclisimizde artık görüşülmüştür. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
11’inci bütçesi de önümüzdeki perşembe günü Mecliste kabul edilecek ve
kanunlaşacaktır.
Bütçe görüşmeleri çok
önemlidir. Kamuoyu bütçe görüşmelerini yakinen takip ediyor, TRT 3’ten yapılan
yayını takip eden çok sayıda vatandaşımız vardır. Bu takipte esas olan da her
sosyal kesimin bütçede nasıl yer alacağı, sorunlarına nasıl bir çözüm
bulanacağı şeklindedir. Ancak bütçe görüşmeleri heyecansız ve sönük geçmiştir.
Bizlere ulaşan mesajlar doğrultusunda halkın hiçbir sorununa çare
olunamamıştır. Ancak “Sorunlar çözülüyor, her şey normal, güzel.” şeklinde,
bakanlar tarafından, içi dolu, şatafatlı sözlerle mesajlar verilmiştir.
Ülkemizin her tarafından insanlarımız telefon ediyor, mesaj gönderiyorlar.
Esnaf, çiftçi, köylü, memur, emekli, sosyal katmanların hepsi hâllerinden
maalesef şikâyetçidir, dertlerine çare arıyorlar ama çareyi bulamıyorlar.
Sonuçta ne oluyor? Umutları kırılıyor ve psikolojileri bozuluyor.
Anadolu’daki esnafların büyük
bir kısmı kepenk kapatırken Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
süpermarketler kanununu neden çıkarmadığını bir türlü anlayamıyor. Emekli,
İntibak Kanunu’na umudunu bağlamışken İntibak Kanunu’nun tam olarak
çıkmamasından dolayı umudunu kesmiş ve kara kara düşünür hâle gelmiş
durumdadır.
Memur kredi ve kartzede
durumundadır. Memurlar neredeyse almış oldukları ev kredisinden tutun da
diğerlerine kadar ödeyemiyorlar, kartların hepsi neredeyse icra dairelerine
doğru süratli bir şekilde gidiyor.
İşçi işini kaybedeceği korku
ve endişesi içerisinde her geçen gün bir önceki günü arıyor.
Sayın milletvekilleri,
bütçenin 7’nci maddesi YÖK bütçesinin öğretim üyesi yetiştirme programı ve
tertibinde yer alan ödenek ve Millî Savunma Bakanlığı, silahlı kuvvetler ve
NATO'ca kullanılabilecek olan yedek hava alanlarının bakım ve onarımları için
ayrılan ödenek tutarları ile ilgilidir. Konu üniversiteler olunca ilk defa
insanın aklına, ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirme ve ulusal ve
uluslararası alanlarda bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık görevi olan
üniversite öğretim elemanlarının sorunları gelmelidir.
Eğitim gelecek için bir
yatırımdır. Eğitimle ilgili her konu önemsenmeli ve gereği de mutlaka
yapılmalıdır. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin on bir yıllık iktidarında
unutulan ve mağdur bırakılan meslek gruplarının başında üniversitedeki öğretim
üyelerinden sade memura kadar çalışanlar gelmektedir.
1.017 öğretim elemanı
arasında yapılan araştırmada en önemli sorunlar olarak şöyle sıralanmış
olduğunu görüyoruz: Ücret düşüklüğü yüzde 52,5; yükselme zorlukları yüzde 22,6;
çalışma koşullarındaki ağırlıklar yüzde16,9; prestij kaybetmesi yüzde 8 olarak
değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının yarısından
fazlası en önemli sorunlarının ücret düşüklüğü olduğunu ifade etmişlerdir.
Bugün öğretim üyelilerimiz,
çalışanlarımız çok mağdurdur. Araştırma görevlileri 2.200 lira, yardımcı
doçentler 2.600 lira civarında maaş almaktadırlar. Bu rakamlar çok yetersizdir.
Bu insanlar üniversitede nasıl çalışacaklar, nasıl geçimlerini temin edecekler?
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bu meslek grubunu maalesef yok saymış ve mağdur
etmiştir.
Öğretim elemanlarının
yaklaşık beşte 1’i akademik kariyerlerindeki yükselme zorluklarından
şikâyetçidirler. Bu insanların sesini neden duymuyorsunuz? Her yere kadro
açıyorsunuz da bu meslek grubuna neden açmıyorsunuz, mağdur ediyorsunuz; anlamak
mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, ağır
mağduriyet içerisinde bulunan öğretim elemanları için yapılan bir anket
çalışmasında öğretim elemanı olmaktan memnun olma durumu incelenmiş, yüzde
66,8'i “evet” derken yüzde 33'2’si maalesef “Hayır, memnun değilim.” demiştir.
Bu önemli bir orandır. Bu meslek grubu çok ağır şartlarda, çok önemli görevler
yapmaktadır. Maliye Bakanlığı başta olmak üzere Hükûmet, bu insanları mağdur
olmaktan, yok saymaktan artık vazgeçmelidir çünkü öğretim elemanı ücretlerinin
düşük olması, bu mesleği cazip meslek olmaktan çıkarmaktadır. Bu durum,
yetişmiş, başarılı öğretim elemanlarının diğer istihdam alanlarına kaçmalarına
yol açmaktadır.
Son yıllarda yüksek lisans
öğrencilerinin sayısında önemli derecede düşüşler görülmektedir. Bunun en
önemli nedeni, yüksek lisans ve doktora yapmanın kişiye getirdiği hiçbir
avantaj olmamasıdır. İşe girmede hiçbir önceliği olmayan yüksek lisans
öğrenimi, 23-24 yaşından sonra bir daha iki üç yıl maddi külfet getirmektedir.
Bu bağlamda, yüksek lisans öğrenimi kayıp olarak değerlendirilmektedir. Bundan
dolayı da uzun vadede, yüksek lisans öğrencilerinin istihdam ve burs sorunu
çözümlenmelidir. Kamuda işe girerken de en azından bunların yapmış oldukları o
çalışmalar göz önüne alınmalı, ona göre değerlendirilmeli ve öncelik
verilmelidir.
Sayın milletvekilleri, bütün
dünyada araştırmalar yüksek lisans ve doktora öğrencileri tarafından
yapılmaktadır. Dolayısıyla bu gençlerin önü açılmalı, AR-GE çalışmalarında yer
almalı ve teşvik edilmelidir. Başarılı çocuklara da sonuçta kadro şansı mutlaka
verilmelidir.
Üniversitelerimizde öğrenim
gören çocuklarımız da birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Üniversitelerin
birçoğunun bulunduğu illerde Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlar maalesef çok
yetersizdir. Gençlere değer vermiyoruz. Onlara seçme ve seçilme yaşını düşürerek
değer verir gibi gösteriliyor, ancak
Adalet ve Kalkınma Partisinin gençlere nasıl değer verdiğini görüyoruz.
Çocuklar okula kayıt yaptırıyorlar, sonra kalacak yer problemiyle maalesef
karşı karşıya kalıyorlar. Hijyen şartları iyi olmayan kalabalık odalarda kalma
durumuyla karşı karşıyalar. Devlet kendisi yurt açamıyorsa verin teşvikleri,
özel teşebbüs güzel yurtlar açsın. Siz de açılan özel sektör yurtlarını ve
öğrencilerin kaldığı yerleri Bakanlık olarak kontrol edin, ağır yaptırımlar
getirin. Bunların hiçbiri yapılmayarak sözle, lafla maalesef geçiştiriliyor.
Ayrıca, öğrencilere verilen krediler de çok azdır, yetersizdir. Geri ödemelerde
birçok sorunlar yaşanıyor. İş bulamayan çocuklar ve aileleri çok zor
durumdadırlar maalesef. Çocuklarımıza daha fazla burs ve kredi verelim. Mağdur
aileleri “Burs bulacağız.” diye kapı kapı dolaştırmayalım.
Ayrıca, yurt dışına
gönderdiğimiz öğrencilere çeşitli imkânlar sunarak onları tekrar ülkemize
getirerek çalışma şartları sağlayalım çünkü o çocuklar, çok çalışkan ve zeki
insanlardır. Ancak maalesef yurt dışında master ve doktora yapan
öğrencilerimizin de paralarını tam zamanında gönderemiyoruz. O
öğrencilerimizden de çok ciddi sıkıntılar vardır. Bir öğrenciye bir aylık
parasını siz gönderemezseniz, yurt dışında acaba o çocuk ne yapacaktır? Bunu
göz önüne alarak, buradan bakanlık yetkililerine seslenmek istiyorum: O
çocuklarımızın mutlaka paralarını tam zamanında gönderelim, ellerine
ulaştıralım.
Sayın milletvekilleri,
ayrıca, yurt dışında üniversitelerimiz ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
okullarımız vardır. Bu okullara sahip çıkalım, onları denetleyelim.
Kırgızistan'daki Manas, Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversiteleri; yine,
Azerbaycan’da ve çeşitli Türk dünyasında okullarımız vardır. Bu okullar çok
yakından takip edilmelidir. Oralara kaliteli, başarılı öğretim üyelerimizi
göndererek oraların kalkınması ve gelişmesi için gerekli olan insan gücünü
yetiştiren yeni yeni bölümler açmalıyız. O bölgeye ne türlü okul faydalı ise
mutlaka onu açmalıyız.
Ayrıca, yurt dışındaki Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı okullara da mutlaka sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. O
okullarda şu anda fiziki şartların çok ağır olduğu, çok bozuk olduğu ve eski
laboratuvar sistemleriyle, eski bilgisayarlarla hizmet yapılmakta olduğunu da
buradan söylemek istiyorum. Hatta, enteresandır, “FATİH Projesi” adı altında
Türkiye’de okullara bilgisayar dağıtımları yapılırken neden biz FATİH
Projesi’ni, işte, Türk dünyasındaki o okullara da vermiyoruz, oradaki
öğrencileri de faydalandırmıyoruz? Sonuçta, Türk dünyası bir bütündür. Türk
dünyasındaki üniversiteler de, öğrenciler de bizimdir değerli milletvekilleri.
Tabii, söylenecek çok söz
var. Sözlerimin sonuna gelirken bir vatandaş, özellikle, ısrarla, konuşmaya
çıkmadan önce yapmış olduğu telefonda söylememi istediğinden söylemek
istiyorum, Ali Bıldırcın isimli bir hemşehrimiz diyor ki: “Ben mağdur olan bir
çiftçiyim. 2002 yılında buğday fiyatı 35-40 kuruştu, 2012’de 50-55 kuruş oldu.
Büyük bir mağduriyet yaşadım. Bu bütçede ben kendimi göremedim, inşallah bundan
sonraki zamanlarda kendimi görürüm.”
Bütçenin hayırlı olmasını
temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Doğru.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ordu Milletvekili İdris Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yıldız.
CHP GRUBU ADINA İDRİS YILDIZ
(Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
On günlük bütçe maratonunun
8’inci günündeyiz. Sekiz gün boyunca, takdir edersiniz ki sadece rakamlar
üzerinde konuştuk. Ancak, bizi izleyen halkımız, bütçe için şu an cari açığı,
reel faizi değil; bütçenin kendisine ne getirdiğini, ne götürdüğünü merak ediyor.
Sayın hükûmet sözcülerinin bize anlattığı Türkiye ile yaşadığımız Türkiye ne
yazık ki bugün çok farklı. Bu nedenle, ben bu teknik terimler ve sayısal
rakamlar yerine gerçek hayattaki gözlemlerimi ifade etmek istiyorum.
Öncelikle, bölgemin de ürünü
olan fındığa dikkat çekmek isterim. Bugün fındık üreticisinin mağduriyeti ve
üreticiyi göçe zorlayan nedenlerin altında Hükûmetin plansız, başarısız fındık
politikası yatmaktadır. Fındık, stratejik ve özel bir üründür. Dünya fındık
üretiminin yüzde 70’i ülkemizde gerçekleştirilirken fındık fiyatını neden
ülkemiz belirleyememektedir? Çünkü fındığın yeterli değeri bulmasında gerekli
katkı koyulamamaktadır. Yetersiz politikayla mağdur hâle gelen fındık üreticisi
geçinememekte, metropollere doğru göç etmektedir.
Önceki gün Tarım Bakanı Sayın
Eker’in deyişiyle, geçen yıl 456 bin tonluk rekoltede 8 dolardan ihraç
ettiğimiz fındıktan 1 milyar 820 milyon dolar döviz girdisi sağladık. Ama 2012
yılındaki 700 milyon kiloluk rekolte, devlet desteği olmadığından fiyatlar 8
dolardan 5,40 dolara düşmüş, bu demek oluyor ki 2012 yılında fındık
ihracatından 1 milyar 800 milyon dolar değil, 1 milyar 200 milyon dolar döviz
girdisi sağlayacağız yani 2012 yılında aynı fındığı ihraç edersek 600 milyon
dolar daha döviz kaybımız olacaktır. Bunu resmî rakamlarla şöyle söylemek
istiyorum: 2011 yılı 30 Kasım itibarıyla -resmî veriler- 81 milyon kilo iç
fındık ihraç etmişiz ve 629 milyon dolar döviz girdisi sağlamışız. Hâlbuki,
2012 yılında yüzde 40 daha fazla, 110 milyon kilo fındık ihraç etmişiz -30
kasım itibarıyla- ama döviz girdimiz 600 milyon dolar. Bu da fındıktaki yanlış
politikanın belgesidir arkadaşlarım. Hâlbuki, devlet fındık piyasasında
regülatör konumunda bulunmuş olsaydı hem ülkemize döviz girdisi daha fazla
olacaktı hem de üreticilerimiz bu şekilde mağdur edilmeyecekti çünkü bu, aynı
zamanda sosyal hukuk devleti olmanın da gereğiydi.
Değerli arkadaşlarım,
insanlarımız tarımdan her geçen gün kopmakta. Fındık üreticisi geçmişte
ilacını, öğrenimini, düğününü, cenazesini, kısacası yaşamını buradan sağlarken,
bugün fındığı, üretimi bırakma yoluna gitmektedir. 2000 yılı, nüfus sayımında
nüfusu 890 bin olan Ordu ili, 2012 yılı nüfus verilerine göre 714 bine
gerilemiştir. Hâliyle, köyden şehre göç olduğu sürece köylü nüfusu da azalmaktadır.
Hâlbuki, insanlarımız kendi yöresinde daha az gelirle geçinebilecekken
metropollere olan yoğun göç, daha çok geliri gerekli kılmaktadır, aynı zamanda,
devletin şehirlere daha büyük harcamalar yapması ihtiyacını da doğurmaktadır.
Göçle birlikte şehirlerimizin hazmetme kapasitesi üzerine çıkılmıştır, bunun da
getirdiği sonuçla, bireyler sosyal haklardan eşit imkânlarda
yararlanamamaktadır, âdeta yeni yeni şehir gettoları yaratılmış olunur ki bu
politikayla bunun da üstesinden gelmek zor gözükmektedir. Bu sorunun nedeni,
AKP Hükûmetinin uyguladığı yanlış ekonomi programıdır. Bu ekonomik program, dar
gelirliyi koruyan bir program değildir. Bu program, temelde “Altta kalanın canı
çıksın.” mantığından başka bir şey değildir arkadaşlarım.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye’de Orta Sınıfı Tanımlamak araştırmasına göre, kendini orta sınıf olarak
görenlerin sayısı azalmış, kendini fakir bulanların sayısı artmıştır.
“Kazandığımız para bize yetmiyor.” diyenlerin oranı yüzde 47’dir. Kendi
durumunun gelecekte daha kötüye gideceğini düşünenlerin oranı yüzde 19’dan
yüzde 31’e yükselmiştir. Aynı araştırmaya göre, toplumunun yüzde 29,9’unun şu
anda ödeyemediği elektrik ve su faturası bulunmaktadır.
Yoksulluk, hâlâ ülkemizin en
başta gelen sosyoekonomik sorunudur. En genel anlamda yoksulluk, “Ekonomimiz
şöyle büyüdü, böyle büyüdü.” istatistikleri yayınlanırken cüzdanınızın boş
olmasıdır. 2011 yılında, TÜİK ölçülerine göre 11 milyon 670 bin, Avrupa Birliği
ölçülerine göre ise 16 milyon 600 bin yoksul vatandaşımız bulunmaktadır. Yine,
2011 yılında, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik dilimdekiler toplam gelirden
yüzde 46,7 pay alırken; en düşük gelire sahip kesim toplam gelirden yüzde 5,8
pay almaktadır. Yani AKP’li yıllarda yoksullar daha da yoksullaşırken,
zenginler daha da zenginleşmeye devam etmektedir.
Yürütme adına konuşan Hükûmet
yetkilileri ve yasama adına söz alan siz AKP Grubu konuşmacıları,
konuşmalarınızın her aşamasında 2002 ile 2012 yılları arasındaki on yıllık
dönemde, özellikle ekonomik alanda gerçekleştirdiklerinizi rakamlar üzerinden
açıklamaya çalışmaktasınız. Buna benzer şekilde, resmî istatistikler
verilerinde de sürekli olarak oranlardan bahsedilmektedir ancak bu oranların
tek başına bir şey ifade etmediği de bir gerçektir. Önemli olan nokta, edinilen
bu kapitalin sosyal sınıflar arasında eşit dağıtılmasıdır.
Bu sözü edilen rakamların,
günlük yaşamımıza ve refah seviyemize hiçbir etkisinin olmadığı malumunuzdur
yani kişi başına düşen millî gelirin
2002’de 3.492 dolar iken 2012’de 10.444 dolar olmasının hiçbir anlamı yoktur
çünkü bu rakam, söylendiği gibi herkese eşit şekilde dağıtılamamaktadır.
Bahsedilen rakamların yüzdesel olarak çok büyük çoğunluğu üst gelir grubuna
mensup sınıflara aktarılmaktadır. Sosyal yardımlar iktidarınız döneminde 10 kat
arttı diye övünebilirsiniz, aslında, iktidarınız döneminde insanların ne kadar
fakirleştiğini ve yardıma muhtaç kaldığını, bu, ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, toplumsal
refahın tek kriteri kişi başına düşen gelir değildir, bunun yanı sıra sosyal
transfer harcamaları da önemli bir paya sahiptir. Emekli maaşlarının dahi açlık
sınırının altında olduğu Türkiye'de “Toplumsal refah artmıştır.” demek hayli
zor görünmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
2002-2012 yılı içerisinde örtülü ödenekten harcanan paraların toplamı,
cumhuriyet tarihi boyunca harcanan paraların toplamından daha fazladır.
2003’ten bu yana, Başbakanlık, yaklaşık 3 milyar Türk lirası harcamıştır.
Örtülü ödenekten 2012’nin ilk dokuz ayında 870 milyon lira harcanmıştır.
2002’den bu yana sürekli artan ve 2012 yılında en üst noktaya ulaşan örtülü
ödenek harcamalarınızın çıraklık, kalfalık, ustalık dönemlerinizle paralel
şekilde artması oldukça dikkat çekici ve manidardır.
Değerli arkadaşlarım, AK
PARTİ Hükûmeti dönemi, özelleştirmelerin en yoğun yapıldığı dönem olmuştur.
Cumhuriyet tarihindeki özelleştirmelerin yüzde 78’i zamanınızda
gerçekleştirilmiştir. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı verilerine
göre, 2002-2009 yılları arasında 30 milyar 618 milyon dolarlık özelleştirme
yapılmıştır. Aslında, AKP iktidarı, stratejik kuruluşlarımızı “özelleştirme”
adı altında satmış, peşkeş çekmiştir. Örnek: TÜPRAŞ’ın yüzde 65,67’sinin 1
milyar 302 milyon liraya satılmasına olur verilmiş, Danıştay tarafından iptal
edilince yeni ihalede TÜPRAŞ’ın yüzde 51’i 4 milyar 140 milyon dolara
satılmıştır. Eğer Danıştay iptal etmeseydi bu kamusal varlık, toplam olarak 3
milyar 294 milyon dolar daha ucuza satılmış olacaktı. Türk TELEKOM’un yüzde
55’i 6,5 milyar dolara iki yıllık kârı karşılığında hem de 5 eşit taksitle
satılmıştır. TELEKOM’un 2011 yılı kârı 3,5 milyar dolardır. Özelleştirme
kapsamında Giresun SEKA Aksu Kâğıt Fabrikası, devletten 2003 yılında 3,5 milyon
liraya satın alınmıştır. Satın alanlar yedi yıl sonra aynı fabrikanın arsasını
55 milyon dolara satışa çıkarmışlardır. Bu, özelleştirme midir yoksa peşkeş
çekme midir, takdirlerinize bırakıyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yıldız.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu.
Buyurunuz Sayın Kavuncu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VURAL
KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bütçe görüşmeleri, bir yandan yürütmenin millet önünde hesap vermesi, bir yandan
da gelecek vizyonlarını ortaya koymaları açısından önemlidir. Muhalefetin de
etkin bir denetimiyle eksikleri, yanlışları ortaya koyması beklenen bir
durumdur. Biz de bütçe görüşmelerinin bu şekilde sürmesini isterdik. Ne yazık
ki muhalefet partileri sözcülerinin zorlama yorumlarını, insafa sığmayacak
sözlerini ve yüce milletimizi yanıltmaya çalışan konuşmalarını hayret ve çoğu
kez de üzüntüyle izliyoruz.
Türkiye’de, siyaseti, hâlâ
arkasına gizlendikleri tabulardan, korkulardan ve fil dişi kulelerinden
yönlendirebileceğini düşünenler, şimdi, belli ki ellerinden giden
hükümranlıklarına dövünüyorlar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kaç
tanesini…
VURAL KAVUNCU (Devamla) – AK
PARTİ’yle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nde, iktidar, gerçek sahibine yani
millete teslim edilmiştir, feryat bundandır. Olumlu gördüğümüz bir husus ise,
Sayın Başbakanımızın liderliğinde AK PARTİ 2023 vizyonu ve hedeflerinin
muhalefet partileri tarafından da benimsendiğini görmektir. Yapılan
konuşmalarda, bu hedeflere nasıl ulaşabiliriz, bunlar tartışılıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bu
kadar da olmaz Vural Bey.
VURAL KAVUNCU (Devamla) -
Bizden önceki dönemlerde “Bir sonraki ay devlet memurlarının maaşını nasıl
öderiz?” diye düşünenler için, şu anda on yıl sonrasının tartışılır hâle
gelmesi bizim açımızdan da sevindiricidir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye gelişiyor, Türkiye büyüyor, Türkiye yoksuluna, sosyal açıdan
dezavantajlı olan bütün kesimlerine sahip çıkıyor. Bizler, çaresizlerin çaresi,
kimsesizlerin kimsesi olmak durumundayız.
Rakamlara dikkatinizi çekmek
istiyorum: Türkiye’de 2002 yılında nüfusun yaklaşık üçte 1’i günlük 4 dolar 30
sentin altında bir gelirle geçinmek zorunda kalıyordu. Bugün bu oran yüzde
30’lardan yüzde 3,5’lara düşmüştür. Orta vadede hedefimiz, bunu sıfırlamaktır.
Peki, yeni bütçemizde ne
yapıyoruz? Bildiğiniz üzere en büyük açığımız enerji kaynaklarından. Enerjide
dışa bağımlılığımızı azaltmak için yerli ve yenilenebilir enerjiye yönelik
yatırımlar yapıyoruz, yeni teşvik sistemiyle birlikte, yüksek katma değer
oluşturacak ve istihdamı daha da arttıracak yatırımları teşvik ediyoruz.
Altyapı yatırımlarını hızlandırıyoruz ve bütçeden en büyük payı eğitime
ayırarak yetişmiş insan gücüne yatırım yapıyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bakın, geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği Dönem Başkanı Güney Kıbrıs Rum Kesimi
Lideri Sayın Hristofyas, üzülerek ve gözyaşları arasında ülkesinin içinde
bulunduğu durumu açıkladı.
Peki, bizim Avrupa
Birliği’nden sorumlu Sayın Bakanımız Egemen Bağış ne dedi? “Güney Kıbrıs Rum
yöneticileri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne başvursunlar; onlar da herhangi
bir ekonomik yardım talep ederlerse, bizimle bu talebi paylaşımı uygun
görürlerse o talebi değerlendiririz.” İşte, AK PARTİ iktidarının farkı
buradadır.
Bir sosyal paylaşım sitesinde
Kütahya’dan hemşehrimiz Kamil Karabulut, bakın ne yazmış: “51 yaşındayım.
Bugüne kadar hiçbir partiye ne üye oldum ne de particilik, şakşakçılık yaptım.
Zamanında rahmetli Erdal İnönü’ye de oy vermiştim ama kim bu memlekete bir çivi
çakarsa, bir hizmet yaparsa ‘Allah ondan razı olsun.’ derim. On yıldır yapılan
hizmetleri görmezlikten gelmek için ancak kör olmak lazım.” İşte burada
muhalefet, yapılan hizmetleri görmezlikten geliyor. Siz başka dünyanın insanı
mısınız? Bu memlekette yaşamıyor musunuz? Milletimiz on yıldır her seçimde size
bunun cevabını veriyor ama hâlâ anlamıyorsunuz.
Size çarpıcı bir örnek
vereyim. Burada kürsüye gelen bir değerli milletvekili bakın ne diyor: “Sağlık
Bakanı aile hekimiyle övünüyormuş. Artık ailemize özel doktorlarımız var
diyormuş. Yok Sayın Bakan, yok, ailemizin doktoru yok.”
Öyle mi; ey Anadolu insanı,
ey köylü vatandaş, köyünüze gelen, sizi muayene eden beyaz önlüklüler meğerse
doktor falan değilmiş. Size getirdiği ilaçlar da herhâlde uyduruktan bir şey.
Ey binlerce diyaliz hastası, sizleri evinizden alıyor, tedavinizi yapıyor,
evinize bırakıyorsak, herhâlde bunlar da muhalefete göre yok değerinde.
“Acil hastalarımızı ve
ölümcül hastalarımızı helikopter ile uçak ambulanslar ile deniz taşıtları,
paletli ambulanslar ile taşıyoruz” diyoruz ya, herhâlde bunlar da size göre
gezi ve eğlence araçları.
Bakın değerli
milletvekilleri, 2001’den önce Kütahya Devlet Hastanesinde kalp muayenesi olmak
için doktor bulmakta zorlanıyorduk. Şimdi sadece geçtiğimiz sene açık kalp
ameliyatı olan hasta sayısı 200’ü geçti. İşte, bu kadirşinas millet
yapılanları, kendisine hizmet edenleri çok iyi biliyor. Sırça köşklerinizden
inip gelin, bizlerle birlikte Anadolu’ya köylere gidelim. Sizler de bunları
bizzat yerinde halktan, milletten dinlersiniz. Türkiye, gücünü köklü tarihinden
ve kültürel mirasından alarak insan odaklı bir kalkınma modeliyle geleceğini
bugünden sahiplenen bir ülke olmaya devam edecektir.
Ben, bu vesileyle bütçemizin
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kavuncu.
Şahsı adına İstanbul
Milletvekili Mehmet Domaç.
Buyurunuz Sayın Domaç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılının Bütçe Kanunu’nun 7’nci
maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Küresel ekonomide
belirsizliklerin sürdüğü, dünya finans krizinin etkilerinin devam ettiği, işsizlik
oranlarının tepe yaptığı birçok Avrupa ülkesinde kamu borçlarının
sürdürülemeyip kurtarma önlemlerinin alındığı bir süreçte ülkemizin 2013 yılı
bütçesini tartışıyoruz.
Değerli milletvekilleri,
dünyada yaşanan ekonomik belirsizliklere karşın, Türkiye ekonomisi istikrarını
ve dengelerini koruyor. Vatandaşlar kriz beklentisinden uzaklaştı. Maaşlarını
dövize çevirip harcamıyorlar artık, Türk lirası harcıyorlar. Ülkemiz ekonomisine
güven duyuyorlar.
AK PARTİ bütçelerinin temel
hareket noktası güven ve istikrar. Yapılan yatırımlara, alınan önlemlere güven,
vatandaşın öz güvenini sağlamış, arkasından da vazgeçilmez olarak istikrar
ortaya çıkmıştır. Güven ve istikrar ortamının sağlanmasında en büyük kaktı
vatandaşımızın katkısıdır, milletimizin katkısıdır, halkımızın katkısıdır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye 2011 yılının son aylarında iç ve dış talepleri dengeleyerek büyüme
pozisyonunu belirli bir seviyeye indirdi. Cari açığını daraltmış, enflasyonist
baskıları azaltmış, ihracat büyümenin dinamosu hâline gelmiştir. Enflasyonun
tek haneli rakamlara düşeceği, hatta yüzde 5’ler düzeyinde seyredeceği hayal
olmaktan çıkıp genel beklenti hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir ülkeler seviyesine yükselmiş. Bu
etkileri önümüzdeki bütçe süreçlerinde çok rahatlıkla gözleyebileceğiz. AK
PARTİ hükûmetleri, uyguladıkları sağlıklı makroekonomik politikalar ve
gerçekleştirdiği reformlarla refah düzeyini yükseltmiş, ülkemizi küresel
ekonominin önemli aktörlerinden biri hâline getirmiştir. Millî gelirimiz 780
milyar dolarlara çıkmış, kişi başına millî gelirimiz 10.500 dolarlara
ulaşmıştır. Küresel rekabet gücümüz hızla yükselmiş, ülkemiz 2005 yılında
71’inci ülkeyken 2012 yılında 43’üncü pozisyona yükselmiştir.
Saygıdeğer milletvekillerim,
ülkemizin büyüme potansiyellerini artırmaya devam edeceğiz. Bunun için
makroekonomik politikaları ve yapısal reformları geliştirmeye devam edeceğiz.
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
–Sayın Başkan, eczacılar memnun mu?
MUSA ÇAM (İzmir) – İlaçtan
konuş biraz Başkan, ilaçtan konuş.
MEHMET DOMAÇ (Devamla) – Onu
sonra size aktarırım dışarıda.
Değerli milletvekilleri,
siyaset kurumuna yönelik güvensizlikleri birlikte ortadan kaldırmalıyız.
Biliyorsunuz “Bu kış komünizm gelecek. Olmadı önümüzdeki kış gelecek.”
söylentileri önceleri espri konusu olmuştu. Ancak hepimizin çok çektiği
komünizm gelmedi ama hepimizin çok çektiği, ülkemizin etkilerini henüz
üzerinden atamadığımız faşist darbelerle karşılaştık. Artık “Ülkemizde şu elden
gidiyor, bu tehlikede, o geliyor.” gibi komplo teorileriyle harcanacak
enerjimiz yok. Bu Parlamento geçmişte yapılan darbeleri araştırıyor. Darbe
yapanları, teşebbüs edenleri artık mahkemeler yargılıyor. Bunlar, ülkemizde
demokrasinin gelişmesini, önemli aşama kaydetmesini sağladı.
Saygıdeğer milletvekilleri,
ülkemizde ne zamanki demokrasi adımları hızla atılmaya başlandı, özgürlükler
genişledi, Türkiye'nin ekonomisi de o denli büyüdü. Demokrasi talepleri,
demokrasinin gelişmesi daha çok ekmek talebidir, ekmeğin büyümesi talebidir. AK
PARTİ bütçeleri de daha büyük ekonomi, daha çok demokrasi, daha çok ekmek
demektir.
2013 yılı bütçesinin ülkemiz
için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Domaç.
Ankara Milletvekili Mustafa
Erdem… (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erdem.
MUSTAFA ERDEM (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7’nci madde üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bir üslupla, metotla alakalı
hususu dikkatlerinize arz etmek ve duyduğum üzüntüyü sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Burada, Türk milletinin
Müslüman evlatları olarak, Hazreti Peygamber’in sözlerini bir yaşam tarzı kabul
etti isek, o buyurur ki: “Hikmet müminin yitiğidir; nerede bulursa onu alır.”
Burada hakikati söyleyenin, doğruyu söyleyenin, hakkı savunanın kim olduğuna
bakmaksızın herkesin bu konuda duyarlı olması ve siyasete bu güzellikleri
kurban etmemesi lazım geldiğini düşünüyorum. Ayrıca, Hazreti Peygamber,
Müslüman olmamasına rağmen “İlim Çin’de de olsa gidip alınız.” buyuruyor ise,
biz bir Müslüman’a bile tahammül edemiyor isek, kendi değerimizi, kendi
takdirimizi yapmamız daha uygun olur.
Değerli milletvekilleri,
üniversitelerimiz bizim ilim yuvalarımızdır. Şu anda içimizde akademisyenler
var, akademisyen olmayan siyasetçilerimiz var. İster akademisyen olalım,
isterse onların yetiştirdiği talebeler konumunda bulunalım, ama biz Türk
milleti olarak Hazreti Ali’yi seviyor ve onun “Bana bir harf öğretenin kölesi
olurum.” özdeyişini bir hayat tarzı kabul ediyor ve bu konuda üzerimize düşeni
ona layık bir şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz. Atalarımız buyurmuşlardır
ki: “Kem âlât ile kemâlât olmaz.” Açıklayayım: Mükemmellik kötü aletlerle
olmaz. Üniversitelerimizin bugün sayılarının devlet kurumu olarak 100’e
ulaşması, vakıf üniversitelerimizin 70’i aşması sayısal olarak ülkemiz için bir
kazanım olabilir. Ancak, ülkemiz üniversitelerinin sahip olduğu araç gereç ve
özellikle de öğretim elemanı konusundaki tutarlılıkları ve konumları, oradan
yetişecek bilim insanlarının ve oradan ülkeye yetişecek siyasetçilerin konumu
açısından çok önem arz etmektedir. Bugün üniversitelerimizde 110.000 öğretim
üyesi bulunmasına rağmen, eğer bu öğretim üyelerimiz alacakları ders ücretine
bilimi kurban edebiliyorlarsa, alacakları ders ücreti için talebelerinin
haklarını zayi edebiliyorlarsa, bu üniversiteden yetişen elemanların bu
memlekete, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak katkıda bulunmaları sağlıklı bir
zemin oluşturabilir mi? Bunun takdirini sizlere bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde çok sayıda üniversite açıldı ve üniversitesiz il bırakılmadı. Şimdi
bir şeyi dikkatlerinize sunmak istiyorum: Popülist yaklaşımlarla siyasete
kurban edilen bilimin, “üniversite” adına açılan yerlerdeki ekonomik kaygılara
cevap vermesinin yanında -elinizi vicdanınıza koyarak soruyorum- oraların
sosyal, kültürel ve ahlaki yapısının değişmesine katkısı var mıdır yok mudur?
Eğer buna “Vardır.” diyebiliyor isek, o zaman bu ahlaki dejenerasyonun
önlenmesinde üniversitelerimizin negatif rol üstlenmemeleri gerektiği hususuna
özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Şu anda, üniversitelerimizde
4 milyon öğrenci eğitim görüyor. Her yıl 800.000 öğrenci alıyoruz ve yaklaşık
500.000 civarında öğrenci mezun ediyoruz. Mezun ettiklerimizle ilgili, istihdam
açısından yeterli imkân sağlayabiliyor muyuz? Devletimizin ali imkânları buna
imkân veriyor mu? Onun da takdiri ayrı. Ama, 500.000’in üstünde bir öğrencinin
barınma sorunlarının gereği şekilde karşılanamaması, Anadolu’dan gelen
bacılarımızın feryatları bir Müslüman Türk evladı olarak beni ziyadesiyle
rahatsız ediyor ve bunun önüne geçilememesi hâlinde, ilim adına bu ülkede ciddi
bir sıkıntı, eğitim adına bu ülkede ciddi bir problem ve sosyal bozulma adına
bu ülkede ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacağını düşünüyorum.
Dolayısıyla “Öğrencimize
sahip çıkmak, üniversite ve hocalarımıza sahip çıkmak bu milletin
siyasetçilerinin görevidir.” diyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Erdem.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Sayın Bakan, her aracın, her hayvanın vergi mükellefi olduğu günümüzde, çok
zor durumda olan, âdeta serumla yaşayan, tarım ve hayvancılıkla uğraşan
üreticilerimizi rahatlatma adına, güçlü ekonomiyi dile getirdiğimize göre,
mazottaki yüzde 65’lik ÖTV ve KDV’yi, mantar kompostundaki ve elektrikteki
yüzde 18’lik KDV’yi, ilaç, yem, süt ve etteki yüzde 8’lik KDV’yi yüzde 1’e
çekmeyi düşünüyor musunuz?
Yine, Burdur ilinde katma
değer yaratan ağır tonajlı araçlar yüzünden köy yollarımız perişan durumdadır.
Bu yolların bakım ve onarımı için il özel idaresine genel bütçeden bir kaynak
aktarmayı düşünür müsünüz?
Yolcu ve yük taşıyan araçlara
kış lastiği takma zorunluluğu bir genelgeyle yürürlüğe girdi. 5 milyon araç
var, 4 lastik 20 milyon. Ama şu anda kış lastiği bulmak çok güçleşti. Bu cezai
durumu bir an önce kaldırmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özkan.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tüm
bakanlıklarda 2011, 2012 yıllarında kamu alımlarındaki toplam miktar ne
kadardır? Yine, 2011, 2012 yıllarında tüm bakanlıklarda kamu alımlarındaki
istisna kapsamında olan alımlar ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şu ana kadar
yurt dışında burslu olarak yüksek lisans veya doktora eğitimi yapmış olup da
herhangi bir nedenle ülkemize dönmeyenlerin ülkemize getirilmesi konusunda
Hükûmetiniz ya da bakanlığınız olarak bir çalışmanız var mı? Bu durumdakilerin
geri dönüşünü hızlandırabilecek nasıl bir tedbir aldınız?
İkincisi de, Tarım Bakanlığı
tarafından devam eden TARGEL Projesi kapsamında 2012 yılında ataması yapılacak
ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerle ilgili takvim nasıl işlemektedir? Bunu
hızlandırmak mümkün müdür?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi,
1 Temmuz tarihinden itibaren tüzel kişiliklerin kredilendirilmesi sürecinde
kefil olanlardan eşlerinin muvafakiyeti isteniyor. Bu uygulama bütün itirazlara
rağmen, başlarken, aile bütünlüğüne katkı sağlayacağı, ilerideki sorunları
önleyeceği öngörülmüştü. Ama uygulama başladığında görüldü ki kırk yıllık eşine
“Şuraya bir imza at.” dediğinde karşı tarafta yaşanan en ufak tereddüt aile
bütünlüğünde hiç açılmayacak yaralar açmaya, bazı boşanmaları da tetiklemeye
başladı. Bankacılık sisteminin kilitlendiği, kurala uyan bankaların müşteri
kaybettiği, bunun yakında kaldırılma ihtimalini satın alanların da haksız
müşteri elde ettikleri bir süreci yaşıyoruz. Bununla ilgili kamuoyunun merak
ettiği net bir açıklama yapabilir misiniz? Bu eş muvafakiyeti uygulamasını
sonlandırmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özel.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Bakan, Malatya’da geçtiğimiz yıllarda TEDAŞ özelleştirildi. Özelleştiği günden
bu yana Malatya’da elektrik kesintileri nedeniyle hem konutta hem sanayide hem
de tarımda çok önemli problemler yaşanmakta. Şöyle ki, köylerde sık sık
elektrik kesintisi olmakta. Bu nedenle, yoksul Malatya köylüsünün buzdolabı,
çamaşır makinesi yanmaktadır. Yine, tarımda kullanılan elektrik, fiyatı
açısından köylüyü zor durumda bırakmaktadır. Ayrıca, çiftçi, başta kayısı olmak
üzere ürettiği ürünler para etmediği için faturasını zamanında ödeyememektedir.
Ödenmeyen faturalar kısa zamanda icraya verilmekte, uygulanan yüksek faizler
köylüyü zor durumda bırakmaktadır. Bir muhtar biraz önce yalvararak söyledi:
“Ben 1.500 TL’yi ödeyemedim, şimdi uygulanan faiz sonucu 7.500 TL’yi nasıl
ödeyeyim?” Köylü icralık oldu. Köylünün devletle tek ilişkisi icra daireleri
aracılığıyla. Malatya köylüsü elektrik parasını ödeyemeyince dolayısıyla su…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Sayın Erdemir…
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın
Bakan, Amerika Birleşik Devletleri 10 Aralıkta El-Nusra Cephesi’ni terörist
örgütler listesine eklemiş, El-Nusra’nın El Kaide tarafından kullanılan müstear
isimlerden biri olduğunu belirtmiştir. Türkiye'nin El-Nusra’ya sağladığı mali
ve askerî destek ise uluslararası basında yer almaktadır. Washington Post’a
konuşan El-Nusra Cephesi komutanı Türkiye’den bir kurye vasıtasıyla nakit olarak
yardım aldıklarını itiraf etmiştir. Ayrıca Türk Hava Yollarının El Kaide
unsurlarını taşıdığı iddia edilmektedir. Sayın Bakan, siz El-Nusra Cephesi’ni
terörist örgüt olarak görüyor musunuz, vatandaşlarımızın vergilerinden El-Nusra
Cephesi’ne kaynak aktarılmakta mıdır? El-Nusra Cephesi’nin Türkiye
topraklarında veya Türkiye vatandaşlarına karşı eylem gerçekleştirmeyeceğine
ilişkin aldığınız herhangi bir güvence var mıdır? Vatandaşlarımızın ödediği
vergilerin kendilerine yönelik terör eylemlerini finanse etme olasılığı
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Erdemir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, soruların
hepsine cevap vereceğim. Sadece, daha önce sorulmuş bir soru vardı, bu
özellikle birçok arkadaşımız tarafından sorulduğu için müsaade ederseniz onunla
başlayayım. Bu hizmet alımı suretiyle taşıt temin edilmesi hususu çok soruldu.
Arkadaşlar verileri getirdiler. 2007 yılında 10 kurum 99 araç kiralamış. 2008
yılında 16 kurum 128 araç, 2009 yılında 18 kurum 95 araç, 2010 yılında 15 kurum
69 araç, 2011 yılında 20 kurum 105 araç, 2012 yılında ise 25 kurum 299 araç.
Tabii, 2012’de ciddi bir artış var, sebebini de açıklayayım: 2012 yılında verilen
izinlerin 100 adedi MİT’e verilmiş, 115 adedi Maliyeye verilmiş. Şimdi, Maliye
nereden çıktı diye sorabilirsiniz. Biliyorsunuz, 2/B’lere ilişkin tespitler
için hakikaten araç gerekiyordu, 2/B çerçevesinde 67 yeni araç alındı Maliyeye,
daha doğrusu kiralandı. Ayrıca vergi denetim kurulu grup başkanlıkları
oluşturuldu, onlar için de 38 araç vardı. Zırhlı olarak kiralanan bir araç
yoktur. Bunu bir vermek istedim çünkü bu konu hakikaten çok sorulmuştu.
Yine Sayın Doğru burada mı?
Burada değil. TELEKOM’la ilgili bir soru sormuştu.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Fiber
optik.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Fiber optik kabloların döşenmesi sonucu ortaya çıkartılan bakırın
satışından elde edilen gelir TELEKOM’da kalıyor. Tabii ki hazineye hissesi
oranında bir pay veriliyor, ayrıca kâr üzerinden de yüzde 20 vergi alınıyor.
Şimdi, müsaade ederseniz yeni
sorulan sorulara başlamak istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
tarımla ilgili birçok husus gündeme getiriliyor ama şunu da söyleyeyim: Yani
gerçekten tarım desteklerini de biz artırdık. 2002 yılında 1,9 milyar lira olan
doğrudan doğruya hibe olarak verdiğimiz destekleri 9 milyar liraya, bir de,
ayrıca diğer destekleri de katarsanız 13 milyar liraya çıkarttık ve
hayvancılıkta da destekleri 29 kat artırdık yani 84 milyon liradan neredeyse
2,5 milyar civarına.
“KDV indirimi olacak mı?” Şu
an itibarıyla gündemimizde ne KDV oranlarında artış var ne de indirim var
değerli arkadaşlar.
Köy yolları için eğer yıl
sonunda ilave bir şeyler kalırsa ve biz
il özel idarelerine dağıtma noktasında olursak, memnuniyetle bütün illeri biz
dikkate alırız.
“Kış lastiğine ilişkin cezai
müeyyide kaldırılmalı mı, kaldırılmamalı mı?” Doğrusu, ilgili bakanlığa sormak
lazım. Yani bizim Maliye olarak bu cezadan bir beklentimiz yok.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Piyasada lastik yok Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Sayın arkadaşlar, kamu alımları 2010 yılında 70 milyar 611 milyon
lira, istisna kapsamında 10 milyar 453 milyon lira. 2011 yılında toplam kamu
alımı 91 milyar 771 milyon lira, istisna kapsamında 11 milyar 899 milyon lira. Ama,
az önce de ben konuşmamda ifade ettim, bu kanun ilk çıktığı anda var olan dört
beş istisna toplam istisnaların yaklaşık yüzde 95,5’unu oluşturmaktadır.
Sayın Işık’ın, yurt dışına
gidip de burslu olarak, dönmeyen… Tabii biz mümkün olduğunca bu arkadaşlarımızın
–hakikaten- dışarıda okuduktan sonra bizim imkânlarımızla, Türkiye’ye dönüp bu
güzel ülkemize hizmet etmesini isteriz. Bunun için de birtakım süreçler var.
Özellikle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız bu yönde güzel çalışmalar
yapıyor, inşallah onlar sonuç verir.
TARGEL kapsamında 2.500
personelin alınmasına yönelik -yani ziraat mühendisi, veteriner vesaire- biz
izni verdik, artık bundan sonrası Tarım Bakanlığımızın tabii ki bu süreci
hızlandırmasına kalmış.
Sayın Özel, eşlerin
muvafakatinin kaldırılması konusunda sizinle hemfikirim. İnşallah, bu yönde
hızlı bir şekilde bir çalışma yapılır, Meclisimize getirilir.
Sayın Ağbaba, TEDAŞ’ın
özelleştirilmesi hakikaten elektrik kesintileri, hizmette aksama gibi sorunlar
getiriyorsa lütfen onu ilgili arkadaşlarımız not etsin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, iki dakika
süre vereceğim.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, EPDK’da
bir birim var ve bu konulara bakan bir birimdir. Mutlaka ve mutlaka
özelleştirme sonrası aksaklıklar varsa -tabii bize de bildirin ama biz
özellikle EPDK’yı burada kanunla görevlendirmişiz- EPDK’nın bu konuya bakması
lazım. Ama ödenemeyen faturalarla ilgili olarak, değerli arkadaşlar, doğrusu
söyleyeceğim fazla bir şey yok. Çünkü sonuçta o da bir mal ve hizmet olarak
değerlendirilmesi gereken bir husustur. Biz şirketlerden peşin alıyoruz. Zaten
özelleştirmenin amacı gelir değildi, bu nakit akışını iyileştirmekti enerji
sektöründe ve dolayısıyla bir verimlilik sağlamaktı.
Sayın Erdemir’in bir sorusu
var. Doğrusu -El-Nusra diyorsunuz herhâlde- benim o cepheyle ilgili en ufak bir
bilgim yok. Ancak sizin sorularınıza ben Dışişleri Bakanlığımızla görüştükten
sonra cevap verebilirim. Çünkü bahsettiğiniz cepheyle ilgili benim fazla bir
bilgim yok değerli arkadaşlar.
REFİK ERYILMAZ (Hatay) –
Davutoğlu çok iyi biliyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) – Şurada bir soru daha vardı, önceden bir soru vardı.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
“Benzin istasyonlarında
özellikle düşük fiyata mazot satanlara siz bir işlem yapıyor musunuz?” Ben
sordum. Hakikaten, 352 istasyon, 1.436 adet pompa denetlenmiş bu sene. 30 adet
cihazın hem bozuk olduğunu… Bazılarının da tabii ki bu tür kaçak yollara
başvurduğunu… Ve bu çerçevede de gerekli cezai müeyyideler de o süreçlerde
işletiliyor. Yani bu konuda da son derece hassasız. Yani bize vatandaş
bildirdiği zaman veya biz kendimiz karşılaştığımız zaman mutlaka tedbir
alıyoruz. Mesela, 10 numaralı yağla ilgili olarak, ben bir defa Bolu’dan,
İstanbul’dan kara yoluyla döndüğümde şok olmuştum ve ona binaen derhâl
denetimleri yaptık, sonra gerekli tedbirleri de aldık ve bunları hakikaten
azaltmaya çalıştık.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sayın Başkan, Sayın Özel soru sormuştu,
eşlerin kefaletiyle ilgili muvafakatin kaldırılması… Sayın Bakan şunu sarf
etti: “Gerçekten bu konuda bir çalışma yapmak lazım, ihtiyaç var.” dedi, teşekkür etti. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
-bu, Borçlar Kanunu’nun 584’üncü maddesinde yer almakta- milletvekili olarak bu
kanun teklifini verdik ama çok uzun bir süre geçti. Sizden istirham ediyorum,
Meclis Başkanına söyleyin o zaman, hiç olmazsa Genel Kurula gelse de… Ticari hayata
engel olan bu kanun hükmünü değiştirmekte yarar vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal, açıklamanızdan
dolayı.
7’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, programımız
gereğince bugünkü görüşmeler tamamlanmıştır.
Programa göre, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
oylanmamış maddelerini görüşerek oylamalarını yapmak üzere, 18 Aralık 2012 Salı günü saat 11.00’de toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.