DÖNEM: 24 CİLT: 36 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
35’inci
Birleşim
6 Aralık 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın, Mevlânâ Haftası’na
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, ülkemizde zeytin ve zeytinyağı
üreticileri ile sektörün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
ülkemizde zeytin ve zeytinyağı üreticileri ile sektörün sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Tolga Çandar ve 20 milletvekilinin, Türkiye'nin taraf olduğu tüm
uluslararası göç hareketleri, ülkemizdeki yabancı göçmenlerin statüleri ve
sorunları ile ulusal ve uluslararası planda karşılaştığımız sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/443)
2.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 19 milletvekilinin, tarihî ve kültürel eserlerin
korunmasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/442)
3.- Isparta Milletvekili
S. Nevzat Korkmaz ve 20 milletvekilinin, Eğirdir Gölü’nün tabii hâlinin ve
zenginliklerinin korunması için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/441)
B) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/866) esas numaralı, Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanun Teklifi’ni geri aldığına ilişkin
önergesi (4/81)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, ataması yapılmayan öğretmenlerin Başbakandan beş
dakikalık bir randevu alabilmek için on bir gündür Abdi İpekçi Parkı’nda
beklediklerine ve bu konuya duyarlılık gösterilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- Şanlıurfa
Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşları tarafından, Şanlıurfa ilinin
Akçakale ile Ceylânpınar ilçeleri ve Mardin ilinin Kızıltepe ilçesine bağlı
Şenyurt’a Suriye tarafından düşen bombalar ve sınırdan Türkiye’ye geçen 100
bini aşkın mültecinin durumlarının araştırılması amacıyla 15/11/2012 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 6 Aralık 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- CHP Grubunun,
İstanbul Kâğıthane ve Ayamama dereleri üzerindeki imara aykırı yapıların dere
yataklarını yok etmesi ve yoğun yağışlarda adı geçen derelerin taşması sonucu
oluşan can ve mal kayıplarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu (10/1) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 6/12/2012
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun 6 Aralık 2012 Perşembe günkü birleşiminde 337 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına
devam etmesine; bu birleşimde 337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 7 Aralık 2012 Cuma
günü saat 14.00'te toplanmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesine ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim
Gök’ün şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim
Gök ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Mardin Milletvekili Abdurrahim
Akdağ’ın Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın’ın, İstanbul Milletvekili İdris Güllüce’nin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, İstanbul
Milletvekili İdris Güllüce’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili İdris Güllüce’nin, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın’ın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı: 339)
4.- Yargılama
Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya
da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı: 342)
5.- Sermaye
Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı:
337)
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura
yükselen Galatasaray futbol takımını tebrik ettiğine, UEFA Avrupa Ligi’nde
Fenerbahçe’ye başarılar dilediğine ilişkin konuşması
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, 337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
geçici 7’nci maddesi üzerinde verilmiş 2 önergeyi işleme almadığı gerekçesiyle
tutumu hakkında
XI.- OYLAMALAR
1.- Sermaye
Piyasası Kanunu Tasarısı’nın oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, dış ticaret istatistiklerine ve İran’a yapılan
altın ihracatının mahiyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12224)
2.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, arama kurtarma çalışmalarında kullanılmak üzere
gemi alınıp alınmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz’ın cevabı (7/12510)
3.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, 5084 sayılı Kanun’la getirilen
teşviklerin sürelerinin uzatılmasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12698)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.02’de açılarak yedi oturum yaptı.
Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Antalya Milletvekili Yıldıray
Sapan’ın, Akdeniz Elektrik Dağıtım AŞ’nin özelleştirilme sürecine ilişkin
gündem dışı konuşmasına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız,
Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu,
Cevap verdiler.
Van Milletvekili Nazmi Gür,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle bir
konuşma yaptı.
Yalova Milletvekili Muharrem
İnce,
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır,
Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan,
5 Aralık Türk kadınına seçme
ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne;
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl
dönümüne ve Dünya Kadın Hakları Günü’ne,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Kamu Başdenetçisi
seçilen Mehmet Nihat Ömeroğlu ant içti.
Pakistan Senatosu Dışişleri,
Keşmir ve Gilgit-Baltistan Daimi Komisyonu Başkanı Haji Muhammad Adeel
başkanlığındaki bir heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu
olarak 1-7 Aralık 2012 tarihleri arasında ülkemize resmî bir ziyarette
bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 27 Kasım 2012 tarih ve 37 sayılı Kararı
ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Kars ilinde yaşanan hava
kirliliğinin nedenlerinin (10/438),
Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve 23 milletvekilinin,
Tütün tarımı ve tütün
üreticilerinin sorunlarının (10/439),
Kayıt dışı ekonominin
boyutlarının ve kayıt dışı ekonomi ile daha etkin mücadele için alınması
gereken önlemlerin (10/440),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
MHP Grubunun, 29/5/2012 tarih
ve 5197 sayı ile başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere kayıt dışı
işlerde çalışan kadınların sorunlarının belirlenmesi, ekonomik ve sosyal
haklarının düzenlenmesi ile can güvenliklerini tehdit eden etmenlerin ortadan
kaldırılabilmesi için gerekli önlemlerin alınabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verdiği Meclis araştırması önergesinin,
CHP Grubunun, 15/11/2012
tarihinde Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 26 milletvekilinin Skorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup
olmadığının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verdiği Meclis araştırması önergesinin (569 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
5/12/2012 Çarşamba günü
(bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel, “Dünya Kadın Hakları Günü” tanımlamasının yanlış olduğuna, bunun
Türkiye’ye özel bir gün olduğuna ve “Kadın Hakları Günü” olarak kutlandığına,
Adana Milletvekili Ali Halaman, sulama birliklerinin barajların suyunu çiftçilere
satmasına,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
(1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti
Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/650) (S.
Sayısı: 339),
4’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme
Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle
Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/625)
(S. Sayısı: 342),
6’ncı sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim
İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/581) (S. Sayısı: 291),
7’nci sırasında yer alan,
Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/700) (S. Sayısı: 349),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Sermaye Piyasası
Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/638) (S. Sayısı: 337)
görüşmelerine devam edilerek 82’nci maddesine kadar kabul edildi.
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle bir konuşma yaptı.
2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak
İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme takvimine ve konuşma sürelerine; kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına,
turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının
maddelerinin oylanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 6
Aralık 2012 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere 20.56’da birleşime son
verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Mine
LÖK BEYAZ Tanju ÖZCAN Bayram ÖZÇELİK
Diyarbakır Bolu Burdur
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 46
6 Aralık 2012 Perşembe
Raporlar
1.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/698) (S. Sayısı: 361) (Dağıtma tarihi: 06.12.2012) (GÜNDEME)
2.- 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649,
3/1003) (S. Sayısı: 362) (Dağıtma tarihi: 06.12.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden
Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/699) (S. Sayısı: 363) (Dağıtma tarihi:
06.12.2012) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz ve 20 Milletvekilinin, Eğirdir Gölü’nün
korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/441) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.01.2012)
2.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak ve 19 Milletvekilinin,
tarihi ve kültürel eserlerin korunmasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/442) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.01.2012)
3.- Muğla
Milletvekili Tolga Çandar ve 20 Milletvekilinin, kaçak yabancı göçmenler
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/443) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09.01.2012)
6 Aralık 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Mevlânâ Haftası nedeniyle söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı’ya attir.
Buyurun Sayın Kabakcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın,
Mevlânâ Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA KABAKCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7-17 Aralık tarihleri arasında
kutlanacak olan Mevlânâ Haftası münasebetiyle şahsım adına gündem dışı konuşma
almış bulunmaktayım. Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.
“Aynı dili
konuşan insanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.”
“Dünyada nice
diller var, nice diller,
Ama hepsinde
anlam bir.
Sen kapları,
testileri hele bir kır,
Sular nasıl bir
yol tutar gider.
Hele birliğe
ulaş, hırgürü, savaşı bırak,
Can nasıl koşar,
bunu canlara iletir.”
Sayın
milletvekilleri, ülkemizin dünyaya hitap eden en önemli kültür sanat
faaliyetlerinden Şebiarus törenleri, Konya’mızda 1950’li yılların başından
beri, yarım asrı geçkin süredir aralıksız bir şekilde gerçekleştirilmektedir.
Bu yıl da Mevlânâ Haftası süresince gerçekleşecek olan Hazreti Mevlânâ’nın
739’uncu Vuslat Dönümü Uluslararası Anma Törenleri kapsamında 10’u gündüz, 11’i
gece olmak üzere toplam 21 âyîn-î şerîf
icra edilecek ve TRT tarafından 17 Aralık Şebiarus Programı canlı olarak
yayınlanacaktır.
Geçtiğimiz yıl 55
bin misafiri ağırlayan Konya, bu yıl da on bir gün boyunca sema törenleri ve
diğer etkinlikler için şehrimize gelen 65 bin civarında yerli ve yabancı
misafire ev sahipliği yapacaktır. Törenler, 7 Aralık Cuma günü. Çarşamba günü,
Genelkurmay Başkanlığı Mehteran Bölüğü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya
Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu eşliğinde protokolün ve halkın katılımıyla
gerçekleşecek olan sevgi ve hoşgörü yürüyüşü ile başlatılacaktır. Törenler
boyunca mesnevi sohbetleri gerçekleştirilecektir. Büyükşehir Belediyesi,
Selçuk, Mevlânâ, Necmettin Erbakan, Konya Ticaret Odası Karatay üniversiteleri
ile Uluslararası Mevlânâ Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarınca Hazreti
Mevlânâ’yı anlama ve tanıtmaya yönelik panel, sempozyum, söyleşi, çalıştay, tiyatro, konser, bilimsel, kültürel ve sanatsal
faaliyetler gerçekleştirilecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hazreti Mevlânâ, insanlığın bitmez tükenmez hırsı
yüzünden yaşanmaz hâle getirdiğimiz bu dünyaya hâlâ yaşadığı yüzyıldan ışık saçmaya
devam etmektedir. Diliyle değil gönlüyle “Ne olursan ol, gel.” diyebilmiş bu
büyük gönül insanını dualarla anıyor, onu gelecek nesillere anlatmayı kendimize
görev biliyoruz. Hazreti Mevlânâ’nın biz insanlara verdiği en büyük mesaj aşk,
sevgi ve birliktir. Birlik ve beraberliğe her zamandan daha fazla ihtiyacımız
vardır. Onun tüm insanlığa bıraktığı en büyük miras, insan sevgisine ve
hoşgörüsüne dayalı bir hayat anlayışını bizlere benimsetmiş olmasıdır. O, bir
veli hüviyetiyle gönüller coşturmuş, bir pir, bir mürşit olarak insan kalbini
saflaştırmış, bir bilgi kaynağı olarak insan aklını nur ile yıkamış, akıl ve
gönülleri kirden kurtarmıştır.
“İnsan
yaratılmışların en şereflisidir” düsturuyla her dilden, her dinden, her renkten
insanı kucaklayan Hazreti Mevlânâ, sevginin, barışın, kardeşliğin, hoşgörünün
sembolüdür.
“Canım bedenimde
oldukça Kur’an’ın bendesiyim, seçilmiş Muhammed’in yolunun toprağıyım. Kim
sözlerimden bundan başka bir söz naklederse, o nakledenden de bizarım, o sözden
de bizarım.” Kendisi âşıklar sultanı, türbesi de âşıklar Kâbe’si olan Hazreti
Mevlânâ, Kur’an’ın kulu ve Hazreti Muhammed’in yolunun toprağı olmayı en büyük
şeref sayardı. Kendisine bunun dışında bir şey atfedenlerden bizardır,
şikâyetçidir. Böylece kendi örneklemesinden hareketle bizlere bir yol çizerek,
âdeta bir hayat düsturu belirlemiştir.
Der ki Hazreti
Mevlânâ: “Akıl aydınlık bir kandile benzer. Elbette yirmi kandilin aydınlattığı
bir kandilin aydınlığından daha fazladır.” diyerek, âdeta milletimizin ortak
aklı olan yüce Meclisimize, yani bizlere de sesleniyor ve yol gösteriyor.
Ben, gönüller
kapısı Konya’ya, 7-17 Aralık tarihleri arasında, şahsınızda tüm
milletvekillerini ve bütün Türkiye’yi davet ediyor, hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen
Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’a aittir.
Buyurun Sayın
Soydan. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın,
ülkemizde zeytin ve zeytinyağı üreticileri ile sektörün sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
MUSTAFA SERDAR
SOYDAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunları hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Çanakkale ve ilçelerinde meydana gelen yoğun yağışlara
değinmek istiyorum. Yağışlar, ciddi zararlar meydana getirmiş ve özellikle
Bayramiç ilçemiz ve köylerinde üreticimiz mağdur olmuştur. Can kaybı
yaşanmaması en büyük tesellimiz olup, yoğun yağıştan etkilenen hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İlgili
bakanlıklar hasar tespit çalışmalarını tamamlayıp vatandaşların hasarlarını en
kısa sürede karşılamalıdır.
Sayın
milletvekilleri, zeytin ve zeytinyağı sektörü ülkemiz için üretim, istihdam ve
ihracat boyutuyla önem taşırken, aynı zamanda çevre dengesi ve halk sağlığı
açısından da yaşamsal önem arz etmektedir. Ülkemiz sofralık zeytin üretiminde
dünyada 2’nci, zeytinyağı üretimindeyse 5’inci sırada yer almaktadır.
Türkiye’de kişi başı zeytinyağı tüketimi AB ülkelerinin sekizde 1’i düzeyinde bulunurken,
ihracatta ise ülkemiz ne yazık ki AB ülkeleri ve Suriye’nin ardından
gelmektedir.
Sayın
milletvekilleri, on yıllık AKP hükûmetlerinin izlediği tarım politikaları
üreticiyi, çiftçiyi artık yaşayamaz, üretemez ve yaşamını toprağından kazanamaz
hâle getirmiştir. Ege ve Marmara Bölgesi’ndeki zeytin üreticimiz bu yıl yüzde
80 oranında rekolte düşüklüğüyle karşılaşmıştır. Üretici, yıllardır değişmeyen,
hatta gerileyen fiyatlara ilave olarak, girdi maliyetlerinde artışlar
nedeniyle, ürünlerini kaldıramamış, zeytinlerini ağaçlarda çürümeye bırakmak
zorunda kalmıştır. AKP’den önce 1 kilogram zeytinyağı ile 3 litre mazot
alınırken, bugün üreticimiz 1 kilogram yağ ile 1 litre mazot alabilmektedir.
İşçilik maliyeti ise 4’e katlanmıştır. AKP‘den önce “kara elmas” diye
adlandırılan sofralık zeytin, şimdi üreticinin kara talihi olmuştur. Bu yıl,
ziraat odaları, zeytinyağının üretim maliyetini 6 TL olarak açıklarken,
piyasada ancak 4-4,5 liraya alıcı bulmaktadır. Bakanlık, hâla
sektörde akılcı bir üretim planlaması yapamamış, üretim hedefi konmuş fakat
artacak üretimin nasıl değerlendirileceğini belirleyememiştir. Zeytin üreticisi
AB ülkelerinde üreticiler, kooperatifler ve birlikler desteklenirken; ülkemizde
bu desteği alamayan kooperatif ve birliklerimiz iç ve dış piyasalarda haksız
rekabetle karşılaşmakta ve rekabet edememektedir.
Sayın
milletvekilleri, Bakanlık süratle önlem almak zorundadır. Stoklama yardımı,
uygun faizli kredi, üretici birliklerine kaynak aktarılmalıdır. İç piyasada
zeytinyağı tüketimi özendirilmelidir. Birliklerin devlete olan borçları son bir
kez silinmeli ve 2011 yılı destekleme primleri en kısa zamanda dağıtılmalıdır.
Üreticinin on yılda geldiği üretemez, üretse dahi zarar eden bu durum
karşısında Sayın Bakanın ne söyleyeceğini üretici merak etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, 10 Kasım Ata’nın ölüm yıl dönümünde ilk kez bir Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı Anıtkabir’de bulunmak yerine Sultan Hasan’ı ziyaret
etmiştir. Sayın Başbakanın olması gereken yer sultanların sofrası değil,
milletin efendisi olan köylünün sofrası, üreticinin sofrasıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başbakan
bir sabah kahvaltısını zeytin üreticimizle beraber yapsın; onlara misafir
olsun, zeytin ağaçları arasında gezsin; üreticimiz, ürettiği zeytin ve
zeytinyağını Başbakana ikram etsin; zeytin toplasın, üreticimizle sohbet etsin.
Sayın Başbakan zeytin ağaçlarının altında tertemiz oksijen solusun ki belki
oksijen kaynağı Kazdağları’nda oksijeni sonlandıracak
maden arama ve işletme faaliyetlerine son verir. İnanın arkadaşlar, bu ziyaret,
Sayın Başbakanın hem ruh sağlığına hem beden sağlığına çok iyi gelecektir.
Şayet üreticimiz “Ben on yıl öncesine göre daha çok üretiyorum, daha çok
kazanıyorum.” diyorsa bizim söyleyecek başka bir şeyimiz kalmaz.
Sayın
milletvekilleri, son on yıldır AK PARTİ’li yıllar,
üretici için kara günlere dönmüştür. AK’lı yıllarda
üreticinin kara elması parçalanmış, yok edilmiştir ama hiç kimsenin şüphesi
olmasın ki üreticinin, çiftçinin, köylünün umutları Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarıyla yaşama geçecek, üretici emeğinin karşılığını, üretmenin keyfini
alacaktır.
Ben Sayın Bakanın
burada olmasını, cevap vermesini arzu ediyordum ama yine de Sayın Bakana bir
önerim var: Sayın Bakan hiç burada bence emek sarf etmesin çünkü çıkacak,
üreticiye ne kadar çok destek olduğunu anlatacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SERDAR
SOYDAN (Devamla) – Biz kurbanlık koyunumuzu bile dışarıdan alırken hayvan
üreticisine bunu söylemişti Sayın Bakan.
Ben onu zeytin
üreticisinin önüne davet ediyorum ama bir tavsiyem var, koruma sayısını
fazlalaştırsın.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
üçüncü söz, ülkemizde zeytin ve zeytinyağı sektörünün içinde bulunduğu durum
hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’a aittir.
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, ülkemizde zeytin ve zeytinyağı üreticileri
ile sektörün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Abdi İpekçi
Parkı’nda Sayın Başbakanla görüşmek için randevu bekleyen, atama bekleyen
öğretmen adaylarına verdiğim sözü tutuyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünden onları selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, önceki konuşmacının bahsettiği gibi, zeytin, zeytinyağı ve
üreticisi sorunlar içerisinde. Türkiye, sıvı yağı ithalatına yılda 3 milyar
dolar para veren, kaynak harcayan bir ülke. 168 milyon zeytin ağacı olan, bu
yıl 200 bin ton zeytinyağı üretilmesi beklenilen bir ülkede kişi başına 2 litre
zeytinyağı harcanmakta. Zeytinyağı fiyatları her geçen yıl geriye gitmekte,
maliyetler artmakta ve zeytin üreticisi ne yapacağını şaşırmış durumdadır.
Tarım Bakanlığının bürokratları da siyasetçiler gibi on yıl öncesi tarihleri
vermekte, on yıl öncesiyle kıyaslamaktalar ve doğruyu söylememekteler. On yıl
önce 1,35 lira olan mazot, bugün 4,20 lira. On yıl önce 1 litre zeytinyağına
verilen destek 40 cent, bugün 50 kuruş. On yıl
öncesiyle bugünü karşılaştırmak mümkün değil, bütün veriler hep daha düştü. On
yıl önce 6,35 liradan satılan zeytinyağı, bugün 4,30 liraya satılıyor.
Ülkenin bu zeytin
gibi büyük kaynağının iç piyasada tüketilmesi adına bir gayretin, çabanın
olması gerekiyor. Marmara’da, Bursa’da, Erdek’te, Ezine’de, Ayvacık’ta,
Edremit’te, Burhaniye’de, Gömeç’te, Ayvalık’ta, Aydın’da, Mersin’de, Antep’te,
bütün bu bölgelerdeki insanların hayat kaynağı olan bu zeytinin ve
zeytinyağının mutlak surette kendi kaderine terk edilmemesi gerekmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde 2,5 avroya satılırken kilosu, üreticiye 1 avro
destek verilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bilinmeyen bir gerçek var. Fındıkta yağa değil fındığa destek
veriyoruz, ayçiçeğinde yağına değil tanesine destek veriyoruz, zeytinde ise
sadece yağına destek veriyoruz. Üreticinin talebi şu: “Bize, yağa destek değil
taneye destek verin çünkü tanede olursa bu para bize gelecek. Yağı satıyoruz,
desteklemeyi tüccar alıyor, bizim elimize bir şey geçmiyor.” demektedirler.
Zeytin ve
zeytinyağı sektörünün ithalatı konusunda sıkıntılar var. Suriye, savaş
sebebiyle İspanya ve İtalya’ya zeytinyağı satamamakta, Türkiye’ye kaçak yoldan
Suriye’den zeytinyağı girmekte. Ucuz olarak Türkiye’ye sokulan bu zeytinyağı,
müstahsil belgesi de alarak devletten destek almakta, 20 tonluk tankerlerle
Anadolu’ya dağılıp ucuz fiyatlarla satıldığında yerli üretimin karşısında
rekabet ederek üreticiyi zor duruma sokmaktadır. 1 kilo zeytinyağının maliyeti
6,35 liradır ancak piyasada bugün, 4,35-4,70 lira arasında zeytinyağı
satılmaktadır, üretici zarar etmektedir.
Zeytin ağaçları
her yıl, zeytin sektörü her yıl el değiştirmekte. Bu konuyla alakası olmayan
insanlar, 10 bin - 20 bin ağaç zeytinler alıp daha sonra buna bakamadıkları
için millî servetimiz zarar görmektedir. İlaçlamadan tutun gübrelemeye kadar
bunların bakımları yapılamamaktadır.
Bu mübarek
bitkinin değerlendirilmesi, üreticinin mağduriyetlerinin giderilmesi için
Hükûmeti duyarlı, dikkatli olmaya, Tarım Bakanını bu konuda üzerine düşen
görevleri yapmaya davet ediyorum. Buradan bütün zeytin ve zeytin üreticilerinin
hasat yılını kutluyor, bereketli geçmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili Tolga Çandar ve 20 milletvekilinin,
Türkiye'nin taraf olduğu tüm ulus-lararası göç
hareketleri, ülkemizdeki yabancı göçmenlerin statüleri ve sorunları ile ulusal
ve uluslararası planda karşılaştığımız sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/443)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına,
Türkiye, coğrafi
konumu nedeniyle tarih boyunca göç akımlarının geçiş yolu olmuştur. Asya ve
Avrupa kıtalarının birleştiği yerde ve siyasal ve ekonomik krizlerin
istikrarsızlaştırdığı coğrafyaların yakınında bulunması ülkemizi transit göçmen
geçişleri ve son kırk yıl içinde sığınmacı akımlarının hedefi hâline
getirmiştir. Ayrıca, özellikle eski Sovyetler Birliği ülkelerinde ve Asya'daki
yakın coğrafyamızdaki ekonomik ve toplumsal sorunlar çok sayıda göçmenin Türkiye'de
büyük ölçüde kayıt dışı olarak istihdamına yol açmış bulunmaktadır.
1960'lı yılların
başından itibaren Avrupa ülkelerine ve sonraları Orta Doğu ülkeleri ve
Avustralya'ya yönelik iş gücü göçü ile aynı zamanda göçmen kaynağı niteliği de
kazanan ve bu özelliğini "aile birleştirmeleri" çerçevesinde
korumakta olan ülkemiz, Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Asya'daki
istikrarsızlıklar sonucunda günümüzde daha çok "göçmen kabul eden
ülke" ve "transit göç ülkesi" olarak nitelendirilmekte ve kaçak
ve yasal statüdeki göçmenlerle sığınmacıların ve mültecileri kapsayan karmaşık
bir "göç yönetişimi" sorunu ile karşı karşıya kalmış bulunmaktadır.
Bu çerçevede
Türkiye'de hâlen öncelikle 3 ana grubu sorunlu olarak nitelendirmek mümkündür.
Bunlar: Avrupa'ya geçmek üzere Türkiye'yi transit geçiş ülkesi kullananlar,
Türkiye'ye kayıt dışı çalışma niyetiyle gelenler ve nihayet iltica talebi
reddedilen ve ülkeyi terk etmesi gerektiği hâlde illegal konumda Türkiye'de
kalan yabancı uyruklulardır. 1995 -2009 yılları arasında Türkiye'de bu 3 gruba
mensup toplam 1 milyon 600 bin kişi tespit edilerek sınır dışı edilmiştir.
Türkiye'yi
transit geçiş ülkesi olarak kullanan yabancı uyrukluların çok büyük bölümünün
ülkemize kaçak yollardan girdiği, organize suç ve terör örgülerinin insan
kaçakçılığı yaptıkları ve bu yoldan önemli gelirler elde ettikleri, kaçak
göçmenlerin çeşitli biçim ve boyutlarda insan hakları ihlallerine maruz
bırakıldıkları ve hatta bir bölümünün transit geçişleri sırasında yaşamını
yitirdiği kamuoyumuzca da bilinmektedir. Güvenlik güçlerimizce yakalanarak
sınır dışı edilen kaçak göçmenler 2000-2009 yılları arasında yılda ortalama
55.000 kişidir. Bir AB projesi çerçevesinde 2004 yılında uygulamaya konulan
Entegre Sınır Yönetimi Stratejisinin Uygulanmasına Yönelik Ulusal Eylem
Planı’nın başarısının da sorgulanması gerekmektedir.
Sonuç olarak,
mevcut verilere göre deniz ve kara sınırlarımızın iyi korunamadığı
anlaşılmakta, insan kaçakçılığına karşı devlet kurumlarının eşgüdümlü ve
kararlı bir savaşım içine girmeleri gerekliliği öncelik taşımaktadır.
Türkiye'nin göç politikası, aynı zamanda Türkiye kökenli Türk göçmenlerin
konumları, sorunları ve yaşadıkları ülkelerle olan ilişkilerimizi de kapsayacak şekilde ele
alınmalıdır.
Yukarıda sözü
edilen durum ve sorunlar çerçevesinde çok boyutlu ve uygulanabilir bir göç
politikasının hazırlanması ve bu bağlamda yurt dışındaki Türk göçmenler dâhil
Türkiye'nin taraf olduğu tüm uluslararası göç hareketleri, ülkemizdeki yabancı
göçmenlerin statüleri ve sorunları ile ulusal ve uluslararası planda
karşılaştığımız siyasal, ekonomik, kültürel ve sosyal sorunlar ve mevcut ve
hazırlanan yasal mevzuatın ele alınması amacıyla Anayasa'nın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 02.01.2012
1) Tolga Çandar (Muğla)
2) Atilla Kart (Konya)
3) Fatma Nur Serter (İstanbul)
4) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
5) Ali Haydar Öner (Isparta)
6) Ali Serindağ (Gaziantep)
7) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
8) Turgut Dibek (Kırklareli)
9) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
10) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
11) Muharrem Işık (Erzincan)
12) Uğur Bayraktutan (Artvin)
13) Ali Özgündüz (İstanbul)
14) Veli Ağbaba (Malatya)
15) Mehmet Şeker (Gaziantep)
16) İlhan Demiröz (Bursa)
17) Hülya Güven (İzmir)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
20) Aylin Nazlıaka (Ankara)
21) Hasan Akgöl (Hatay)
2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 19
milletvekilinin, tarihî ve kültürel eserlerin ko-runmasında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/442)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
"Tarihî ve
kültürel eserlerin korunmasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi
amacıyla" Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince "Meclis Araştırması” açılmasını arz ve talep ederiz.
1) D. Ali Torlak (İstanbul)
2) Celal Adan (İstanbul)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Özcan Yeniçeri (Ankara)
6) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
7) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
8) Mehmet Günal (Antalya)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) Bülent Belen (Tekirdağ)
12) Ali Halaman (Adana)
13) Necati Özensoy (Bursa)
14) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
15) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
16) Sinan Oğan (Iğdır)
17) Erkan Akçay (Manisa)
18) Muharrem Varlı (Adana)
19) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
20) Sümer Oral (Manisa)
Gerekçe:
Dünyada tarihsel
derinliği en fazla olan Anadolu; uygarlıkların beşiği olma unvanını, binlerce
yıllık süreçte kentlere örnek olmasına, onlara analık etmesine borçludur.
Ancak yaşadığımız
zaman dilimi içerisinde kentlerimizin, muhteşem geçmişleriyle bugünkü
durumlarını kıyasladığımızda, karşımıza utanç verici ve çok kötü bir manzara
çıkmaktadır.
Tarihsel
geçmişimize hiç yakışmayan, haddinden fazla kazanç gözeten özensiz yapıların,
her yanımızı sarmaladığı çirkin ve tekdüze yapı mimarisiyle eski tarihî dokular
yok edilirken, anıtsal özelliği bulunan yapıların da, bu özensiz ve çirkin
yapılar arasında âdeta kaybolduğu bir kentleşme, ne yazık ki ülkemizin çağdaş
görünümüne egemen olmuştur.
Özellikle bizim
tarihi mirasımızın yanında yaş olarak adının bile telaffuz edilemeyecek kadar
genç olan Avrupa şehirleriyle kıyasladığımızda; atalarımızdan miras kalan
tarihî ve kültürel eserlerimize, ne kadar gaddar ve hoyratça davrandığımız daha
net görülecektir.
Turizm Alanları
Planlaması kapsamında tarih, kültür ve çevre değerleri ile yörede yaşayan
vatandaşlarımızın yaşam tarzına uygun olmayan yapılaşma çalışmaları, gelecek
için bir risk oluşturmaktadır. Dolayısıyla tarih yerine kazancı gözeten ve ön
plana çıkaran yapılaşma ile tarih ve kültür katliamının yapıldığı bir süreçten
geçtiğimizi üzülerek görmekteyiz.
Kimlikli değişim
yerine, kimliksiz dönüşümün yapıldığı, şehirlerimizin tarihî değerlerini âdeta
silerek geçmişinden kopuk bir yapılaşmaya gidilmesi, tarihî ve kültürel
değerlerimize olan vefasızlığımızı da ortaya koymaktadır. Bu nedenle tarihe
saygı gösterilmeden yapılan değişim; sadece şehircilik açısından değil, aynı
zamanda kültürel ve yaşam derinlikleri açısından da çok sert ve kırılgan bir
"kimlik erozyonu” oluşturacağı muhakkaktır.
Tarihimizde çok
görkemli, ama bulundukları yere hem yakışan, hem de orayı taçlandıran tarihî
eserlerimizi koruyamadığımız gibi, onları bir bir
kaybetmenin tehlikesiyle de karşı karşıyayız. Tarihî ve kültürel geçmişimizi
korumak ve gelecek nesillere özgün mimarisiyle aktarılmasını sağlamak hepimizin
tarihe karşı vefa borcumuzun gereği olduğu kadar, aynı zamanda da insani bir
görevimizdir.
Ölçüsüz, âdeta
gövde gösterisi izlenimi veren ve sanki bulunduğu kentin geleneklerine meydan
okurcasına yapılaşma kirliliğinin yaşandığı ve bulunduğu kentin tarihiyle,
kültürüyle ve geleneksel yaşamıyla hiçbir zaman inatlaşmayan tarihsel-kültürel
dokuların yok sayıldığı, devamlı kazancı gözeten ve ön plana çıkaran imar ve
ihale yasalarıyla tarih ve kültür katliamı yapılmamalıdır.
Bu tür
yapılaşmalara son verilerek, Anadolu'nun yeniden tarihine yaraşır, kimlikli bir
şehirleşme sürecine kavuşması, tarihî ve kültürel mirasımızın korunmasına
yönelik millî politikaların belirlenerek hayata geçirilmesi hepimizin millî,
manevi ve insani görevidir.
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 20
milletvekilinin, Eğirdir Gölü’nün tabii hâlinin ve zenginliklerinin korunması
için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/441)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, Isparta Eğirdir Gölü ve çevresinin tabii halini ve zenginliklerini
koruma-kullanma dengesi içerisinde gelecek nesillere tüm özellikleriyle
aktarılabilmesi için yasal zemin üzerine oturtulmuş, bölgenin sosyal ve
ekonomik dengesini etkilemeyecek uygulamalar geliştirmek zorunlu hâle
gelmiştir. Eğirdir Gölü Havza Koruma Planı'nı sert yaptırımlar içerdiğinden
dolayı uygulama imkânı bulunmamaktadır. Eğirdir Gölü’nün korunabilmesi için
yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak tedbirlerin tespiti
için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104-105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.03.01/2012
1) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
2) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Münir Kutluata (Sakarya)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Seyfettin Yılmaz (Adana)
7) Özcan Yeniçeri (Ankara)
8) Mustafa Kalaycı (Konya)
9) Erkan Akçay (Manisa)
10) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11) Celal Adan (İstanbul)
12) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
13) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
14) D. Ali Torlak (İstanbul)
15) Emin Çınar (Kastamonu)
16) Sadir Durmaz (Yozgat)
17) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
18) Koray Aydın (Trabzon)
19) Mehmet Günal (Antalya)
20) Mehmet Erdoğan (Muğla)
21) Bülent Belen (Tekirdağ)
Genel Gerekçe:
Eğirdir Gölü,
bulunduğu bölgeye sosyal ve ekonomik anlamda büyük değer katan ülkemizin incisi
sayılabilecek doğal bir zenginliktir. Göle bitişik 37 köy yerleşimi ve bir ilçe
bulunmaktadır. Isparta'nın içme suyu ihtiyacı, tarım için gerekli olan sulama
da gölden sağlanmaktadır. Ülkemizin elma üretiminin %25'i Eğirdir Gölü
çevresinde gerçekleştirilmektedir. Gölde önemli oranda balıkçılık
yapılmaktadır. Eğirdir Gölü'nün büyük bir turizm potansiyeli de bulunmaktadır.
Eğirdir Gölü ve çevresinin tabii hali ve zenginlikleri, kullanım dengesi göz
önünde tutularak korunmalıdır. Gölü koruma maksadı ile hazırlanan "Eğirdir
Gölü Havza Koruma Planı" bölge insanının talepleri dikkate alınmadan
hazırlandığından dolayı uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bölgedeki insanların yerleşimleri
dikkate alınarak, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin devamını sağlayacak
şekilde yeni bir göl havzası koruma planına ihtiyaç vardır.
Yukarıda
belirtilen sebeplerden dolayı, Eğirdir Gölü’nün tabii hâli ve zenginliklerinin
korunması için yapılması gerekenlerin araştırılması amacı ile bir Meclis
araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Kanun teklifinin
geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/866) esas
numaralı, Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanun Teklifi’ni geri aldığına
ilişkin önergesi (4/81)
05/12/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/866) esas numaralı Tababet ve Şuabatı
San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun Teklifimi
(yeni düzenlemelerle tekrar sunduğum için) geri çekiyorum.
Gereğini bilgilerinize saygılarımla arz ederim.
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN – Teklif geri verilmiştir.
Sayın Vural, söz talebiniz var, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, ataması yapılmayan öğretmenlerin Başbakandan beş dakikalık bir
randevu alabilmek için on bir gündür Abdi İpekçi Parkı’nda beklediklerine ve bu
konuya duyarlılık gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, on bir gündür, ataması yapılmayan öğretmenler, Sayın
Başbakandan beş dakikalık bir randevu için Abdi İpekçi Parkı’nda gece gündüz
bekliyorlar. Bu çerçevede geçen gün ben orayı ziyaret ettim. Bugün de Kütahya
Milletvekilimiz Alim Işık, Adana Milletvekilimiz Ali Halaman,
Isparta Milletvekilimiz Süleyman Nevzat Korkmaz ve Elâzığ Milletvekilimiz Enver
Erdem Bey ziyaret ettiler. Bu konunun Meclis gündeminde dile getirilerek, hiç
olmazsa bu kişilerin, Sayın Başbakanın bir beş dakikalık randevu münasebetiyle
sorunlarını dinlemesi konusunu Genel Kurulda dile getirmek istiyorum. Bu sese
bence kulak vermek lazım. Bu insanlarımızı bir randevu için bu kadar ezdirmek
doğru değildir.
Bu konuya duyarlılık göstermesini Meclis Genel Kurulunun bugünkü
toplantısı vesilesiyle duyurmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve arkadaşları tarafından, Şanlıurfa ilinin Akçakale ile
Ceylânpınar ilçeleri ve Mardin ilinin Kızıltepe ilçesine bağlı Şenyurt’a Suriye
tarafından düşen bombalar ve sınırdan Türkiye’ye geçen 100 bini aşkın
mültecinin durumlarının araştırılması amacıyla 15/11/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun 6 Aralık 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
06.12.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 06.12.2012 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, Toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19
uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15 Kasım 2012 tarihinde, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve
arkadaşları tarafından verilen (1823 sıra nolu),
"Şanlıurfa ilinin Akçakale ile Ceylanpınar ilçeleri ve Mardin ilinin
Kızıltepe ilçesine bağlı Şenyurt'a Suriye tarafından düşen bombalar ve sınırdan
Türkiye'ye geçen 100 bini aşkın mültecinin durumlarının" araştırılması
amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak, 06.12.2012 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Suriye politikasıyla ilgili, Suriye’de olan bitenlerle ilgili defalarca
huzurlarınıza çıktım ve yine, birkaç sefer, grubumuz Suriye’de olan bitenlerin
araştırılmasıyla ilgili, Hükûmetin ne yapmak istediğinin açıklığa
kavuşturulmasıyla ilgili Meclis araştırma önergeleri verdi ama maalesef her
seferinde oylarınızla reddedildi. Ben önce sizlere bilgi vermek istiyorum,
ondan sonra da bu bilgiler üzerine görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Suriye’de, biliyorsunuz, yıllarca halkına
zulmeden bir diktatörlük var -Baas Partisi- ve bu
diktatörlük artık ömrünü tamamladı, şu veya bu şekilde gidecek ancak tartışma
şu: Bu diktatörlük nasıl gidecek? İki: Gittikten sonra da nasıl bir Suriye
kurulacak?
Bu konuda dünyanın birçok devleti aynı siyasi politikaları takip
etmektedir ve istenilen şu: Suriye’deki mevcut rejim gittikten sonra,
Suriye’deki dindar Sünni Müslümanları, Nusayrileri, Alevileri, Dürzileri,
Hristiyanları ve Kürtleri kucaklayacak ve bu halkların birlikte barış
içerisinde yaşayabilecekleri demokratik yeni bir Suriye’nin inşası. Esas hedef
bu ve burada da yıllardır Suriye’de bir kimlik cüzdanları bile olmayan, yok
sayılan Kürtlerin de haklarına sahip olmaları, dünyadaki bütün demokratik ülkelerde
halkların, etnik yapıların, etnisitelerin sahip
oldukları haklar neler ise Suriye Kürtlerinin de bu haklara sahip olması.
Peki, Türkiye’den beklenilen ne? Türkiye’den beklenilen de bu
herkesin hak ve hukukuna kavuşacağı düzenin tesisi için Suriye’nin, İhvanı Müslimin’den tutun, Hristiyanlarından, Alevilerinden,
Nusayrilerinden, Dürzilerinden Kürtlerine kadar, Türkmenlerine kadar ne kadar
etnik, dinî ve mezhebî yapı varsa bunların tamamını
kucaklayacak bir politika takip etmesi.
Peki, ne oldu? Maalesef, Türkiye, Batı bloğundan da ayrılarak,
Suudi Arabistan ve Katar sermayesini de arkasına alarak Taliban’dan tutun El
Kaide’ye kadar artık dünyada çeteleşmiş ve arkalarında hangi güçlerin olduğu
meçhul birçok gücü Suriye’ye soktu. Bunlara Türkiye üzerinden silah verildiği,
para verildiği, desteklendiği ve bunların Türkiye sınırlarını âdeta bir elek
hâline getirircesine kullandıkları herkesin malumu.
Bunlar ne yaptılar? Bunlar ise Suriye’deki bütün muhalefeti
organize edeceklerine ve genel bir konsensüs, ittifak, birliktelik
yaratacaklarına, çok küçük bir azınlığın dini istismar ederek din kisvesi
altında yeni bir diktatörlük kurma siyasetini devreye koydular. Bunun da
arkasında en fazla Suudi Arabistan ve Katar sermayesi var. Çünkü Suriye’ye
liberal, demokrat, dünyayla barışık, Batı bloğu içerisinde bir rejim gelirse
Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Abu Dabi, Birleşik Arap
Emirlikleri’nin diğer emirlikleri, bunların tamamının artık ayakta durma
şansları yok. Bunun böyle olmaması için, bu krallıkların ve emirliklerin devam
edebilmesi için işi başka bir tarafa çevirdiler, Türkiye’ye 200 milyar dolar
civarında kayıt dışı para soktular -işte
bugünkü sanal mutluluğun sebebi de bu- ondan sonra da Suriye’deki muhalefeti
çeteleştirerek çok farklı bir noktaya getirdiler. Ama daha da tehlikelisi,
bugün Suriye’deki Kürtler bu olayların hiçbirisine karışmadan -15-16 tane
parti- toplantı yaptılar, aralarında anlaştılar yeni bir, Suriye’de otonomi,
özerklik, federasyon, eyalet sistemi, seçilmiş vali, bunların hiçbirisinin de
kesin olarak adını koymadan bir statü talebi ve etnik kimlikleriyle ilgili
bütün haklarının garanti altına alınabilmesi için bir birliktelik oluşturarak
bunu dünyaya deklare ettiler.
Türkiye’ye düşen neydi? Türkiye’ye düşen, “Evet, Suriye Kürtleri
de benim kardeşimdir, bunların demokratik kimlik haklarını elde etmeleri için
her türlü görevi yapmam lazım.” deyip bu unsurları da, bu Kürt partilerini de
Suriye Ulusal Konseyinin içine sokmak ve bu taleplerini de dünyaya deklare
ederek, anlatarak, bu taleplerin arkasında olduğunu da belirterek destek
vermekti. Peki, Türkiye ne yaptı? Türkiye bunun tam tersini yaptı. “Suriye’deki
Kürtler eğer orada bir statü sahibi
olurlarsa, ana dilde eğitim olursa, bölgesel yönetim olursa, Kürtlerin adı sanı,
evi, kimliği tanınırsa, Irak’ta da var, ne olur ondan sonra? Türkiye’deki
Kürtler de bunu ister.” Yahu Türkiye’deki Kürtler zaten Suriye’den evvel yüz
yıldır istiyor, sen neredesin? “Bunu nasıl engelleyeceğim?” Çıkıp babalanmalar,
kabadayılıklar… “Ben, Suriye’nin kuzeyinde Irak’a benzer bir yapılanmanın
oluşmasına izin vermem, bu benim kırmızı çizgimdir.” dedi ve ondan sonra da bu
çeteleşmiş unsurları aldı, önce Halep’ten başlayarak kademe kademe, en son da Serekani (Resulayn) mıntıkasında
Kürtlerle çatıştırır bir noktaya getirdi.
Bakın, buradan Sayın Dışişleri Bakanına, Başbakanına feryat
ediyoruz, bu bir rica değil, bu farklı bir üslup da değil, feryat ediyoruz:
“Yapma! ‘Ben, Şam’a El Kaide’yle Taliban’ı oturturum, ondan sonra tanklarla
gelirim Kamışlı’ya girerim, orada da böyle bir yapıya
izin vermem.’ dersen neler olacağını sen bile tahmin edemezsin.” Yani yapılması
gereken, Suriye’de, herkesi tatmin edecek ve kucaklayacak, İhvanı Müslimin’den Kürtlere kadar, Alevilerden Hristiyanlara
kadar, bir demokratik rejimin tesisidir. Tabii ki bu hisse dağıtımında,
demokrasi hissesinin dağıtımında, Kürtler de kendi hisselerine düşeni
alacaktırlar, analarının ak sütü gibi helaldir bu. Ve Türkiye’ye karşı da
bunların bugüne kadar bir tavırları, en ufak, bırakınız bir kurşun atmayı, bir
taş atmaları bile vaki değildir. Niye atsın? Kendi hakkını ve kimliğini
istiyor.
Bir Arap-Kürt çatışması Suriye’de bir kıyamet senaryosudur, bunun
altında kimse kalamaz. “Ben 5 tane tank yollarım, 10 tane bilmem ne yollarım.”
dersen, üçüncü hafta oraya Birleşmiş Milletler gelir, NATO gelir, senin de
tahmin edemeyeceğin şeyler olur. Bu Kosova’da da böyle oldu, Bosna-Hersek’te de
böyle oldu, dünyanın birçok yerinde de böyle oldu.
Bu dış politika iflas etmiştir. Feryat ettik, defalarca feryat
ettik, Nuri Maliki’yle kavgalısın, Suriye’yle kavgalısın, İran’la nizalısın, Kürtlerle problemlisin -7 tane Alevi kurultayı
yaptı Sayın Faruk Çelik Hükûmet adına, daha bir cemevlerinin
açılması bile sağlanamadı- Alevilerle sorunlusun, içeride kavgalısın, dışarıda
kavgalısın. Nereye gideceksin? Nereye gider biliyor musunuz? Uçtu uçtu kim uçtu
evvelsi gün? Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız uçtu. Nereye uçtu? Erbil’e uçtu.
Nereye düştü? Kayseri’ye düştü. Sen böyle yaparsan Enerji Bakanın Erbil’e
inemez, bir büyük muhalefet partisinin lideri vize alıp Kerkük’e gidemez, Sayın
Ahmet Davutoğlu tutuklanmadan Barzani’nin şefaati ile kurtulur Kerkük’ten. Bu
dış politikanın iflas ettiğini, artık hiçbir yere varılamayacağını, yapılması
gerekenin önce içeride barış sonra dışarıda barış olduğunu, bölgede, Orta
Doğu’da barış olduğunu ve yeni bir paradigmanın, yeni bir Orta Doğu
federasyonunun inşa edilmesinin artık zaruret hâline geldiğini defalarca
söyledik. Ama burada ikaz ediyoruz, feryat ediyoruz. Bu bir ikaz, uyarı, feryat
ama asla rica değil.
Bakınız, eğer bu politikalar Suriye’de bir Kürt-Arap çatışması
tezgâhlamak, Kürtlerin oradaki meşru taleplerini silahla bastırmak noktasına
gelirse, Cizre’de, Kızıltepe’de, Nusaybin’de, Suruç’ta, Diyarbakır’da,
Hakkâri’de oturamazsınız bunu bilin, İstanbul’da da oturamazsınız. Bu yangın
hepimizi sarar. Tekrar tekrar uyarıyoruz, aklınızı başınıza alın! Barış,
kardeşlik, demokrasi, çözüm ve herkese demokrasiden başka bir yol yok, asla
yok.
Saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Abdulkerim Gök, Şanlıurfa Milletvekili.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. BDP grup önerisi
aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Efendim, benden önceki çok kıymetli konuşmacı bazı görüşlerini
dile getirdi. Benim de öncelikle özetlemeye çalışacağım konu şu: “Hükûmetin ne
yaptığına ilişkin biz açıkçası nerelere doğru gidiyor…”
BAŞKAN – Sayın basın mensupları, sayın basın mensupları, lütfen!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – “… bunun araştırılmasını istiyoruz.”
diye bir ifade kullandılar. Çok net bir şekilde ifade etmek isterim ki burada
önemli olan…
Sayın Başkanım, benim de dikkatim dağıldı bir anda.
BAŞKAN – Buyurun.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Efendim, özellikle şunu rahatlıkla
söyleyeyim: Hükûmetin ne yapmaya çalıştığı çok nettir, Hükûmetin ne yapmaya
çalıştığını anlamak isteyenler için çok nettir.
Ancak burada çok rahatlıkla şunu sormakta fayda var: Bugün dünyada
son derece önemli hadiseler cereyan ederken, bizim bölgemizde bu hadiselerin
cereyan etmesi sırasında “Siz neden, niçin Suriye ile bu kadar yakından
ilgileniyorsunuz?” diye birtakım sorular gündeme geldi. Suriye’deki
gelişmelerle niçin ilgilendiğimiz aslında bugünkü BDP grup önerisinin de
verilmesiyle beraber çok daha netlik arz edecektir.
Demek isterim ki, bugün Suriye’deki hadiseler sadece Suriye’yi
ilgilendirmemekte, yanı başında Ceylanpınar’da, Mardin’in ilçelerinde,
Suruç’ta, baktığımızda Kızıltepe’ye bağlı olan kesimlerde, velhasıl komşu
illerin tamamında olaylardan son derece etkilendiğimiz ortada. Hadiseler
geldiği andan itibaren biz de Ceylanpınar’da, Suruç’ta, Akçakale’de Sayın
Bakanımızla beraber, Şanlıurfa milletvekilleri olarak hep beraber olduk,
halkımızla beraber olduk. Hükûmetimiz, oradaki gerek askerî kuvvetlerimiz
gerekse polis kuvvetlerimiz son derece olaya hâkimler.
Ancak olayın cereyan ettiği, geliştiği andan itibaren dünyadaki
bütün trendler, uluslararası bütün örgütler, Birleşmiş Milletler şunu gösterdi
ki, Suriye’yle yakından ilgilenmediklerine bizler hep beraber şahit olduk ve
görüyoruz. Peki, o zaman Irak’taki hadiseler, Kuzey Irak’taki hadiseler cereyan
ederken niçin uluslararası örgütler, Birleşmiş Milletler, gelişmiş Avrupa
ülkeleri buralara hemen müdahale ettiler? Bunu anlayabiliyoruz, burada
menfaatleri vardı. Ancak biz dış siyasette son derece önemli bir kavramla,
dünya siyaset literatüründe son derece önemli bir kavramla siyaset yapıyoruz; o
da değerler siyasetidir. Biz diyoruz ki: Sadece kapitalist anlayışla, saf
kapitalist anlayışla biz dış siyaset yapmıyoruz. Yani “Suriye'de cereyan eden
hadiseler karşılığında bizim kârımız yok, bir menfaatimiz yok, buradaki
gelişmeler üzerine kardeşlerimizi ülkemize almayacağız.” diye basında birtakım
tartışmalar çıkıyor. Burada ne kadar olursa olsun hiçbir uluslararası
kuruluştan, hiçbir ülkeden yardım almadan şu ana kadar eski parayla yaklaşık
450 trilyonu bulan bir maliyetle biz şu anda bu kardeşlerimizi ülkemizde
misafir ediyoruz, bundan sonraki hadiselerde de bunları etmeye devam edeceğiz.
Çünkü kapitalist anlayış yıllarca bölgemizde şunu bizlere getirdi: “Siz buraya
karışmayın, menfaatiniz yok, varsa dış siyasete menfaatiniz oraya müdahale
edin.” Biz tam tersini artık dünyaya sergilemeye çalışıyoruz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Siz de kapitalistsiniz siz de!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Ne alakası var! Öyle şey mi olur!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Bakınız, bütün dünya özellikle
Suriye'deki akan kardeş kanını unutturmaya çalıştı ama bir Hükûmet -bu
Hükûmetin adı AK PARTİ- bir lider, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dünyanın
hiçbir ülkesine unutturmadı. Her ne kadar onlar unutturmaya çalıştıysa da, her
ne kadar onlar ikinci plana ittiyse de Sayın Başbakanımız ve Hükûmetimiz hiçbir
zaman unutturmadı. Gündemimizin her zaman birinci maddesi oldu. Onun için,
müsaadelerinizle… Suriye'deki gelişmelere ilişkin benden önceki kıymetli
milletvekili arkadaşlarım çok farklı bazı görüşler ve farklı kavramlar
kullanarak da bazı görüş ve düşüncelerini dile getirdi.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Oradaki çeteleri Türkiye destekliyor
mu desteklemiyor mu?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Şimdi, ben, açıkçası bir iki soru
sormak istiyorum.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Biz size sorduk, siz cevap verin.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Oranın BDP’si
mi dersiniz, başka bir şey mi dersiniz, özellikle PYD niçin diktatör rejimin
yanında durdu?
MURAT BOZLAK (Adana) – Durmadı ki.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Niçin kendi halkına zulüm eden bu
diktatörün yanında, beraber oldu?
MURAT BOZLAK (Adana) – Hiçbir zaman için olmadı, hiçbir zaman
için.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Biz Hükûmetimiz olarak hiçbir zaman
oradaki Kürtlerin aleyhinde bir politika geliştirmiyoruz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Türkiye niye oradaki çeteleri
destekliyor?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Biz, o diktatörün yanında duran ve
terörist örgüt olarak addedilenlerin karşısında durmaya devam edeceğiz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Hillary Clinton’un duydun mu ne
dediğini!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Bizim orada yürüttüğümüz politika son
derece açıktır.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Oradaki halklar için ne
düşünüyorsunuz, ona cevap verin.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Şunu da söyleyeyim: Tabii ki
uluslararası örgütlerde son derece önemli olan birtakım hadiseler cereyan
ederken biz ezberleri bozuyoruz. Aslında, dünya artık bizi izliyor. Neden?
Yıllarca statüko anlayışıyla dış politikayı, Orta Doğu’yu biz hep izledik.
Efendim, üç deniz ötesinde dünyanın bir başka ülkesi benim yanı başımdaki
ülkede gelip her türlü politikayı belirleyecek, ben de izleyeceğim! Yok öyle
bir şey artık, bundan sonra öyle bir şey yok.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Kürtler için ne düşünüyorsunuz? Onu
söyleyin.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Bundan sonra bu ülkede, bu coğrafyada
Türkiye'nin üreteceği, Türkiye'nin ortaya koyacağı temel politikaları gelişmiş
Avrupa ülkeleri, dünyanın süper devleti anlamaya çalışacak, biz değil.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – O zaman Patriot
dilenciliği niye yapıyorsunuz?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Aslında, biz ezberleri bozduğumuz için
algılanmakta zorluk çekiliyor. Aslında, birileri ne yapmaya çalıştığımızı da
rahatlıkla anlıyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Patriotları niye
okyanus ötesinden istiyorsunuz?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Bu diktatör ki yıllarca…
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Ya, bu diktatör Kürtlere zulüm ediyor.
Siz ne düşünüyorsunuz?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Bunu da ifade etmekte fayda görüyorum.
Yıllarca Kürtleri orada eziyetle kimliksiz dahi bıraktı bu diktatör.
NAZMİ GÜR (Van) – Başbakanın kardeşi değil miydi!
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Başbakanın kardeşiydi, kardeşi!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Şimdi, acaba PYD niçin bu diktatörle
beraber iş birliği içerisinde oluyor?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Ne alaka?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Sormak istiyorum: Bu diktatör ki
yıllarca Öcalan’ı krallar gibi evinde ağırladı. Acaba şu anda hesaplar mı
değişti? Dolayısıyla, bütün bunları sorgulamakta fayda var. Ancak, Türkiye'nin
dış politikası, Türkiye'nin Orta Doğu’yla ilgili olan politikası, millî ve
manevi değerlere bağlı olan değerler siyaseti çerçevesinde son derece
önemlidir. Bunu bugün için birileri anlamakta zorluk çekiyor olabilir ama en
kısa zamanda Türkiye'nin dış politikasında, Suriye’yle olan politikasında tarih
haklılığını mutlaka bir yere yazacaktır.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Yani savaşı destekliyorsunuz!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Ayrıca, sadece dış politika kapsamında
değil, elbette ki Ceylanpınar’daki, Akçakale’deki, Kızıltepe’deki, Suruç’taki
hadiseler, oradaki vatandaşlarımızın tedirgin olmaması için Hükûmetimiz her
türlü önlemi almıştır.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Çeteler var.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Biz diyoruz ki: “Niçin biz Suriye’ye
müdahale ediyoruz? Niçin biz Suriye’de olmak istiyoruz?” İşte bunun için.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Çeteler Kürtleri öldürsün diye,
Arapları öldürsün diye!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Suriye’yi başlı başına bıraktığımız
zaman Suruç’taki vatandaşımız rahatsız olacak, Urfa’daki olacak, Mardin’deki
olacak, Ankara’daki olacak, İstanbul’daki olacak.
NAZMİ GÜR (Van) – El Kaide’yi niye destekliyorsunuz?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - İşte bizi onun için anlamaya çalışın,
yoksa “Bekle gör.” statüko anlayışı içerisinde, yıllarca yürütülen siyaset
anlayışı içerisinde değil. Biz ezberleri bozmaya devam ediyoruz, bu çerçevede
de ezberleri bozmaya devam edeceğiz.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Okulları bombalatıyorsunuz,
çocuklar ölüyor oralarda.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – El Kaide’yi destekliyorsunuz.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Hiçbir zaman, zulüm yapan, kendi
halkına zulmeden, kendi kardeşini öldürenlerin yanında tarih boyunca olmadık.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Zaten yapıyorsunuz ya, zaten yapıyorsunuz.
Kardeş kanı akıyor bu ülkede, kardeş kanı. Daha ne yapacaksınız?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Biz öyle bir anlayışla, öyle bir
felsefeyle geldik ki “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıyla. Bizim için
dili, dini, rengi, ırkı ne olursa olsun…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Belli oluyor, belli oluyor!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – …biz hep beraber bu ülkenin temel
politikaları içerisinde, geçmişi beraber kurduğumuza göre, geleceği de en güzel
şekilde beraber inşa etme politikasının hesabı içerisindeyiz.
Bölgede AK PARTİ’nin almış olduğu oylar
çerçevesinde, bölgeyle ilgili AK PARTİ’nin temel
politikalarının ne olduğunun, aldığı oy karşılığında son derece anlaşılır
olduğunu da rahatlıkla ifade etmek istiyorum.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Göreceksiniz bak, bu seçimlerde ne olacak,
nasıl oy kaybedeceksiniz.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle… Bizim, AK
PARTİ hükûmetlerinin, doğu ve güneydoğuda cereyan eden, Suriye’deki
gelişmelerle ilgili ne yaptığımız son derece açıktır.
Ben son olarak BDP grup önerisinin aleyhinde olacağımızı belirtir,
yüce milletimizi ve siz saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Biz de sizin aleyhinizdeyiz!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, konuşmacı konuşmasında
şahsıma sorular yöneltmiştir, söz istiyorum.
BAŞKAN – Ne diye yöneltti efendim?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sataşmadan dolayı.
BAŞKAN – Ne söyledi de sataştı? Onu soruyorum zaten ben de.
Tutanaklara geçmesi…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Efendim, sordular: “Bugüne kadar niye Baas Partisine karşı çıkmadınız? Neden şunu yapmadınız bunu
yapmadınız, soruyorum.” dedi, döndü yüklendi. Söz istiyorum.
BAŞKAN – Tamam işte, ben de onu soruyorum ne söyledi diye.
Buyurun, sataşmaysa eğer iki dakika süre veriyorum. Yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; ben bir iki soru sormak istiyorum, madem böyle soru-cevaba
başladık, evet-hayır yarışmasına döndürelim bu işi!
Bir: Sayın Ahmet Davutoğlu “62 sefer Suriye’ye gittim.” diyor, 62
sefer. Kendi beyanatı bu, doğru yalan, ben saymadım, 62 sefer. İki: Sayın
Başbakan Halep’te ortak Bakanlar Kurulu toplantısı düzenliyordu Baas yönetimiyle, “Kardeşim.” diyordu. Eşleri Esma Esed Türkiye’ye geldi Beypazarı’na, Sayın
Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın eşleriyle bazlama açtılar. Bütün bu tarih
boyunca bir tek BDP milletvekili Şam’a gidip de Beşar
Esed’in elini sıkmış mıdır? Bir tek BDP milletvekili,
genel başkanı, sorumlusu, kimse, Baas rejimine destek
vermiş midir? Çıkın açıklayın lütfen. 62 sefer gitti, 62 sefer ve bu Baas Partisi Hama’da 30 bin
Müslüman’ın kanına girmiş miydi girmemiş miydi? Bütün bunları biliyor muydunuz
bilmiyor muydunuz?
AYDIN BIYIKLIOĞLU (Trabzon) – Babasının… Babasının…
ALTAN TAN (Devamla) - “Babasının yolunda” diyor şimdi aynı
şekilde. Bu çocuk da o zaman elma bahçesinde elma toplamıyordu herhâlde.
Bugünkü generallerin, yöneticilerin, bakanların tamamı oradaydı. Siz Baas Partisini yeni mi tanıyorsunuz? Baas
Partisi gidecek, Baas Partisi diktatörlük. Dün de
karşıydık, bugün de karşıyız, yarın da karşı olacağız. Orta Doğu’da böyle bir
düzen, böyle bir rejim olursa yarın da karşı çıkacağız. Çıkın bunun cevabını
verin; o bazlamaların, ayranların, 62 seferin, ortak Bakanlar Kurulunun, “kardeş”in ve sarıp sarmalamanın cevabını verin, bunu verin.
Şunu söylüyoruz: Bir Kürt ve Arap çatışması çıkarmayın ve burada
bir Urfa milletvekili cevap veriyor. Çıkıp bunun cevabını versin, Suriye’de
Kürtlerin hakkı ne?
Saygılar.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, efendim, benim ismimi
de kullanarak… Ve sorduğu soruya ilişkin benim cevap hakkım doğdu.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Gök…
Hayır, soru-cevap işlemi yapmıyoruz burada. Lütfen Sayın Gök…
Sataşma nedeniyle söz istedi, tamam, sorularını sordu.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – “Siz” dedi, “sen” demedi.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Efendim, hatip, son konuşmasında
“Soru-cevaba döndü.” dedi ama ben onu kabul etmiyorum, dönmesini de
istemiyorum. Yalnız öncelikle, Sayın Başbakanımız ve ailesinden bahsederek
birlikte bazlama açtığını ifade ettiler.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Yemedi mi ya!
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Ya, ne alakası var Ahmet Başkan ya!
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yemedi mi Sayın Başkan! Bazlama yemediler
mi, açmadılar mı! Gazetelere bakın.
Bazlamacı kardeşler düşman oldu!
BAŞKAN – Sataşma nedeniyle Sayın Aydın.
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Evet, tabii, sayın hatip, “Biz dün Suriye Baas
rejimine karşıydık, ancak AK PARTİ’li Sayın Dışişleri
Bakanı gitti, 62 kez görüştü, Sayın Başbakan ailecek görüşüyordu.” diye
ifadeler kullandı.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Yalan mı!
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yalan mı!
AHMET AYDIN (Devamla) – Bunları inkâr etmiyoruz, doğrudur.
Sayın Dışişleri Bakanını düşünün. Bir ülkenin dışişleri bakanı
eğer 62 defa bir ülkeye gidiyorsa ve ciddi manada o ülkede huzurun,
kardeşliğin, barışın tesisi adına, ayrıca kendi ülkesinin millî menfaatleri
açısından da bunu düşünüyor ve yapıyorsa burada bunun takdir edilmesi lazım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – 6 sefer Diyarbakır’a gelseydi daha
başarılı olurdu.
AHMET AYDIN (Devamla) – Eğer bir başbakan, Suriye’de Kürtlerin
kimliğini dahi tanımayan…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Şimdi siz tanıyor musunuz?
AHMET AYDIN (Devamla) – …Kürtleri vatandaş dahi görmeyen bir Baas rejimi ile demokratik manada…
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Siz tanıyor musunuz Kürtlerin
kimliğini? Hâlâ ana dilde eğitim yasak, hâlâ!
AHMET AYDIN (Devamla) - …demokrasinin kuralları çerçevesinde, o Baas rejiminin giderek, demokrasinin yaygınlaşması, halkın
iradesine dayalı bir yönetimin olması için ailesiyle birlikte görüşüyorsa bunun
takdir edilmesi lazım.
Evet, biz o gün Suriye halkı için gene -Kürt’üyle, Arap’ıyla,
Türkmen’iyle, Nusayri’siyle, Suriye’de yaşayan herkes- orada bir barışın tesisi
için Türkiye Cumhuriyeti olarak bütün gücümüzü ortaya koyduk…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Niye şimdi çeteleri gönderiyorsunuz?
AHMET AYDIN (Devamla) – …ve sınırlar son ana kadar geldi. İş öyle
bir noktaya geldi ki halkını bombalamaya başladı.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – El Kaide’yi destekliyor musunuz,
desteklemiyor musunuz Suriye’de, söyleyin.
AHMET AYDIN (Devamla) - Ve siz bir tercih yapmak zorundasınız.
Halkını bombalayan Baas rejiminden yana mı tercih
koyacaksınız…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sen de bombaladın! Roboski’yi
sen de bombaladın!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Roboski’de kim
bombaladı Ahmet Bey? Sizin farkınız ne?
AHMET AYDIN (Devamla) – ...yoksa mağdur olan, mazlum olan, ezilen
ve katledilen Suriye halkından yana mı tavır koyacaksınız? Tavrınızı bu
çizgiden sonra belirlemek zorundasınız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Özgür Suriye Ordusu da okulları
bombalıyor, ona ne diyeceksin?
AHMET AYDIN (Devamla) - Biz düşündük, çalıştık, gayret ettik, Baas rejimine mâni olamadık. Demokrasiyi yaygınlaştırmak
için, demokratik kanalları geliştirmek için çabaladık…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – El Kaide okulları bombalıyor, ona ne
diyeceksin?
AHMET AYDIN (Devamla) – …ama bu olmayınca, Suriye yönetimi Suriye
halkını katlettikten sonra da çok açık ve net bir şekilde tavrımızı ortaya
koyduk, koymaya da devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mahmut
Tanal, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve arkadaşları tarafından, Şanlıurfa ilinin Akçakale ile
Ceylânpınar ilçeleri ve Mardin ilinin Kızıltepe ilçesine bağlı Şenyurt’a Suriye
tarafından düşen bombalar ve sınırdan Türkiye’ye geçen 100 bini aşkın
mültecinin durumlarının araştırılması amacıyla 15/11/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun 6 Aralık 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, kafamda geçen soru şuydu: Hangi demokratik ülkede bir
başbakan anıta; hangi demokratik bir ülkede başbakan, televizyon dizilerine
karışır. Açın televizyon kanallarını bakın, karşınızda kimler çıkacak?
Milletvekillerine fırça atar, halka fırça atar, muhalefete fırça atar,
fırçalamadığı kimse yok. Zihniyeti açıkça ortada: “Ben bilirim, başkası
bilmez.” Bilmez ama Bağdat, Erbil’e uçak inişi izin vermediği için Enerji
Bakanının uçağı geri dönüyor ve her konuda görüşünü açıklayan, elinde fırçayla
dolaşan Başbakan, hani Orta Doğu’nun lideri oluyordu? Türkiye’nin dış
politikası iflas etmiş durumda.
Değerli milletvekilleri, verilen araştırma önergesiyle ilgili,
Şanlıurfa ilimizin gerek Akçakale gerek Ceylanpınar’a düşen bombalar nedeniyle
söz almış bulunmaktayım. Bombaların Akçakale ilçesine düşmesiyle ilgili neler
oldu? Sayın Şanlıurfa milletvekilleri Urfa halkının yaşamış olduğu hiçbir
mağduriyeti dile getirmedi. Neydi bunlar? İlçede o dönem okullar kaç gün
kapalıydı, öğrenciler ne kadar süre eğitime başlamadı ve o ilçelerimizde
öğretmen var mı, yok mu? Öğretmen açığı ne kadar, neden burada öğretmen ve
öğrenciler okula gidemiyor? Öğretmenler ne diye Akçakale ve Ceylanpınar
ilçelerimizde yok? Çünkü devletin devlet olmasının asıl nedeni; vatandaşın can
güvenliğini, mal güvenliğini sağlamak zorunda. Türkiye Cumhuriyeti devleti,
Şanlıurfa’nın ilçelerinde yani Akçakale ve Ceylanpınar, Suruç, o bölgede
güvenliği sağlayamamakta. Neden? Âdeta sınır bölgesi yol geçen hanına benzer
durumda. Yani isterseniz siz de gayet rahat… Dört grup da buradan
milletvekilleriyle gündüz o sınırı geçebiliriz, gidip gelebiliriz yani bu
-çünkü herkesçe bilinen bir şeyin tersi ispatlanamaz- herkesçe çünkü biliniyor
ve burada bir heyet de oluşturulabilir.
İki; top ve silah sesleri çocuklar başta olmak üzere, halkın
psikolojisini bozmuş durumda, halk tedirgin. İlçede dükkânlar kapalı, ticareti
ve ekonomik hayatı bitirmiş durumda. Sınır güvenliği yok. Suriye’yle ilçe
arasında sınır yok. Sınıra yakın oturan yurttaşlarımızın daha geri alanlara
çekilmesi gerekir. Hatta, bomba Akçakale’ye düşmeden önce, bölgeden sorumlu
partimizin Muğla Milletvekili Profesör Doktor Nurettin Demir gerek Akçakale
Kaymakamına gerek Şanlıurfa Valiliğine der ki: “Vatandaşın güvenliğini sağlamak
için mümkünse o bölgede, o sınırda oturan vatandaşlarımızı geri çekelim.” Ancak
gerek Akçakale Kaymakamı gerek Şanlıurfa Valisi… Şanlıurfa Valisinin aynı
zamanda kardeşi veya ağabeyi AKP’de milletvekili, bunu da bilgilerinize arz
ederim. Ve bu sınır güvenliği nedeniyle, sağlanmadığı için geri çekilmedi ve 5
vatandaşımız rahmetli oldu, 8 vatandaşımız da yaralandı. Bunun asıl sebebi…
Zamanında uyarıyı yapan Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Milletvekili Profesör
Doktor Nurettin Demir’in ikazlarını eğer dinlemiş olsalardı o insanlarımız
hayatını kaybetmemiş olacaktı.
Bölgede güvenlik ne iş yapar Akçakale ve Ceylanpınar’da? Güvenlik
bölgede: Bir, kaymakamlığın binasını korur; iki, askerin bulunduğu alanları
korur, hükûmet binasını korur.
Vatandaşı koruyan kimse yok. Vatandaş kendi başına kalmış durumda.
Yani ülkede, Urfa’nın Akçakale ve Ceylanpınar ilçelerinde polisin orada vatandaşı
koruduğuna ilişkin herhangi bir emare bulamadık. Hatta, daha ötesi, vatandaşın
boşalttığı o mahalleleri gençler geceleri hırsızlık olmasın diye, vatandaş
motosikletlerle devriyeyi kendisi geziyor. Bu kadar açık ve net. Mahallî
gazetelerden de sabit, bizim gidip tespitlerimiz sabit. Olmuyorsa hep birlikte
gidelim, bunu görelim. Yani vatandaş orada bu güvenliğini kendisi sağlamakta.
Gerçekten bu tespitler açısından bölgede büyük sıkıntılar var.
Nedir aynı zamanda? Hem Ceylanpınar hem Suriye’yle ilgili, gelen
mültecilerle ilgili tutulan kayıtlar sağlıklı kayıtlar değil. Nasıl sağlıklı
kayıtlar olmadığı onların… Yani, barınma hakkı, beslenme hakkı, hijyenik
koşullarda yaşama hakkı, ısınma sorunu… Bunların hiçbirisi halledilmiş durumda
değil ve mültecileri bekleyen büyük bir, hem hijyenik koşulların olmaması,
barınma sorunu, ısınma sorunları ve ciddi anlamda beslenme sorunu var. Evet,
dünya kadar paranın verildiği söyleniliyor ama bu paralar gerçekten amaç
doğrultusunda gidiyor mu, gitmiyor mu? Hatta daha ötesini söyleyeyim ben: Sayın
Şanlıurfa Milletvekili Hatip burada konuşurken “Evet, tüm sorunlarını
hallettik.” dediler. Akçakale’deki mültecilerin beslenmeyle ilgili yeme içme
gıdasını acaba kim dağıtıyor, partinizle bir bağlantısı var mı, yok mu? Hemen
bir soruyu ben size vereyim, inşallah cevabını verirsiniz. Yani burada
mültecilerin sorunlarından ziyade, acaba mültecilerin sırtından nasıl para kazanabilirizin hesabı kitabı yapılmakta.
Şimdi, Sayın Hatip dedi ki: “Bizim için değerler önemli.” Değerli
arkadaşlar, uluslararası hukukta, -gayet rahat 110 tane hukukçu milletvekili
burada- uluslararası ilkeler arasında böyle değerler kavramı denilen bir şey
yok, menfaatler kavramı var. Yani, sizin buradaki değer kavramınız…
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Eskidenmiş o. Artık değerler ayrı, eski
sistemler çöktü; siz de eski sistemlerle birlikte tarihe gömüleceksiniz.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Sizin buradaki değer kavramınız
Amerika’nın çıkarıdır.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Eskidenmiş o. Artık sistem değişti, artık
yeryüzünde değerler hâkim olacak.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Sizin buradaki değer kavramınız Avrupa
Birliğinin çıkarıdır, sizin buradaki değer kavramınız kapitalist ülkelerin
çıkarıdır, sizin buradaki değer kavramınız emperyalistlerin çıkarıdır.(CHP
sıralarından alkışlar) Sizin buradaki değer kavramınız ezilenlerin
çıkarıdır.(x) Sizin buradaki değer kavramınız insanlık kavramı değil.
İnsanlıktan nasip almış olan bir kimseler olursa, gelen buradaki mültecilerin sırtından
para kazanmayı hesap etmez. Sizin buradaki değeriniz… Bakın, Akçakale’de
bulunan vatandaşlarımız, Ceylanpınar’da bulunan vatandaşlarımız diyorlar ki
“Biz güvenlik istiyoruz. Siz, Suriye’den gelen mültecilere nasıl barınma
hakkını veriyorsanız, beslenmeyi veriyorsanız, sağlığı veriyorsanız, bize de
aynı şeyi verin.” diyorlar.
Ve bakın, Akçakale Kaymakamı şunu söylüyor: “Biz 400 TL
vatandaşlarımıza verelim.” “Siz Akçakale’yi terk edin, gidin, nerede
barınacaksanız barının.” diyorlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, özbeöz vatandaşlarımıza 400 TL verip
göç ettirmeye çalışıyorsunuz. Buyurun sayın AKP’li milletvekilleri, ben size
400 lira para vereceğim her birinize; siz evinizi, yurdunuzu terk edecek
misiniz?
Yani burada vatandaşımız, Urfalı vatandaşımız şunu istiyor: Siz
mültecilere vermiş olduğunuz yardımı, katkıyı, vatandaş olarak bizden
esirgemeyin.
(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama
10/12/2012 tarihli 36’ncı Birleşim Tutanağı’nın
316’ncı sayfasında “Geçen Tunanak Hakkında
Konuşmalar” bölümünde yer almıştır.
Maalesef bu Suriye’yle ilgili, Türkiye’de terörizmle ilgili,
teröristle ilgili olaylar da arttı. Nedir? Çünkü orada sınır güvenliği olmadığı
için, her gelen girdiği için, hiçbir kontrol yapılmadığı için teröristi de
gidiyor, mültecisi de gidiyor.
Burada acilen yapılması gereken, bölgede sınır güvenliğinin
alınması. Aslında sınır güvenliğini bilinçli olarak AKP de almak istemiyor
çünkü diyor ki: Hiç olmazsa bir an önce -bu olaylar çok fazla arttı, artsın-
artık vatandaş pes etsin. Bunu AKP, terör örgütüyle birlikte bilinçli olarak
yapmak istiyor. Eğer bunu yapmak istemiyorsa gayet rahat, BDP’li
milletvekilleri, efendim, tesadüfen karşılaşmamış da planlı kucaklaşmışlar.
Peki, siz Habur’da bilinçli kucaklaşmadınız mı? Sizin ne farkınız var BDP’lilerin yaptıklarıyla birlikte… Hiçbir farkınız yok.
Oraya mahkemeyi gönderdiniz, savcıyı gönderdiniz, kaymakamı gönderdiniz. Sizin
hiçbir farkınız yok yani terör örgütüyle birlikte iş ve eylem birliğini yapan
sizlersiniz.
Bunu, dokunulmazlığı kaldırılması gereken birileri varsa, Habur’da
o kürsüyü götüren -gün, tarihle birlikte yaptığınız- ve sahtecilik dosyası
olan, dosyasında ihaleye fesat karıştırma olan, hepsinin birlikte bu kürsüye
gelmesi lazım.
Hepinize saygılarımı sunuyorum, iyi günler diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök, kısa bir açıklama talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birtakım sorular yöneltildi. Özellikle cevap bağlamında hatip
duymak ister.
Biz, “değerler” kavramından tarih, dil, örf, adet, gelenek,
görenek ve ezilenlerin haklarını anlıyoruz, başka bir şey anlamıyoruz.
Bir diğeri de, son derece önemli, biz… Doğrudur, BDP vekilleri
gitmedi ama yıllarca Öcalan krallar gibi ağırlandı. Onu da özellikle ifade
etmek istiyorum.
Bir diğeri de, Ceylanpınar’da da Suruç’ta da Hükûmetimizin,
güvenlik kollarımızın, kuvvet komutanlarımızın son derece olaya hâkim olduğunu,
bir otorite boşluğunun olmadığını ifade etmek istiyorum.
Buraya da Sayın Hatip’in özellikle çarpıtarak ifade ettiği
birtakım hadiseler var ki, katılmadığımı da beyan etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Hatip konuşmasında “AK PARTİ ve
terör örgütü işbirliği yapıyor.” gibi çok yakışıksız, çok da anlamsız, haddini
aşan ifadeler kullanmıştır efendim.
BAŞKAN – Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
ENGİN ALTAY (Sinop) – Zaten yürüdü kürsüye, sizin söz vermenizi
beklemedi.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Evet, böyle her konuşmacıdan sonra
kürsüye gelmek benim de kabul ettiğim bir tarz değil, doğru bir tarz olarak da
görmüyorum.
Millet bizden bir an önce şu kanunları görüşmeyi bekliyor. Ama her
gelen hatibin de bu kadar yakışıksız, bu kadar haddini aşan ifadeler
kullanmasını da doğru bulmuyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Başbakandan öğreniyorlar.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Ne dedi? Yanlış bir şey mi söyledi?
AHMET AYDIN (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, AK PARTİ gibi
bir partiyi, bu kadar, en ciddi manada terörle mücadeleyi ortaya koyan bir
partiyi terör örgütüyle aynı kefede değerlendirmenin çok yakışıksız olduğunu ve
haddi aştığını ben ifade etmek istiyorum. Bu bir şey değil. Bu noktada,
özellikle sayın hatibi biraz daha, böyle… Dikkatli olmaya çalışıyorum…
Bakın, bu terör sadece AK PARTİ’ye karşı
olan bir terör değil, terörün hedefinde sadece AK PARTİ yok, bütün bir millet
var ve terörün çözümü konusunda da bütün bir milletin ve dolayısıyla bütün bir
milletin temsilcilerinin topyekûn mücadele vermesi lazım. Burada, terör
örgütüne de paye vererek tarzda konuşmak, hele ki bir ana muhalefet sözcüsüne hiç
yakışmaz. Çok doğru bulmuyorum, hiç doğru bulmuyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin otuz yılı aşkındır süren bir
meselesi. Çok önemli kayıplar vermişiz, her açıdan kayıplar vermişiz, maddi
manevi ciddi kayıplar vermişiz ve ülkeyi hep geri götürmüş bu. Bu terör örgütü…
Madem eğer mesele devletin meselesiyse, muhatabı da bütün bir milletse,
milletin temsilcilerinin de bunun çözümü konusunda iş birliği yapması gerekmez
mi? İşi kolaylaştırmak adına, bu sorunun çözümü noktasında hepimizin ortak
gayret göstermesi gerekmez mi? Yazık ediyoruz değerli arkadaşlar.
Terörün çözümü konusunda, terör meselesi çok önemli bir
meseledir, çok ciddi bir meseledir ve
bu meselenin çözümü konusunda en azından bir iş birliği gerekiyor, millet
bizden bunu bekliyor, millet sizden bunu
bekliyor.
Değerler siyasetinden bahsettiniz. Evet, orada yanlışlıkla doğru
bir ifade kullandınız, yanlışlıkla doğru bir ifade, “ezilenlerin çıkarları”
dediniz, aslında “ezenlerin” diyecektiniz. Biz, ezilenlerin çıkarını görürüz.
Nerede, hangi ülkede, hangi dağın başında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) – …bir masum yatıyorsa, bir insan yaşıyorsa, bir fukara varsa, bir ihtiyaç
sahibi varsa, bir derdi varsa onların
derdi bizim derdimizdir. İşte onların çözümü için de sonuna kadar gayret
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, her iki hatip de… Birinci
hatip şunu dedi: “Açıklamalarını çarpıttığımı” söyledi ve bu anlamda bir
sataşmadır, sataşma anlamında izin verilirse açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Yani, sataşma mı
var Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ayrımcılık niye? Biri yerinden, biri
kürsüden…
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Metiner Bey, gayet rahat size
tanınan hakları, hukukları Sayın Başkan bana da tanıyor, hiçbir farklılık
yapmıyor.
Şimdi, Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Hatip dedi
ki… Akçakale Kaymakamını, buyurun, her an için arayabiliyorsunuz. “Sayın
Kaymakam Bey, buyurun birlikte bir sınıra gidebilir miyiz?” dedik. 4 tane
milletvekiliyle birlikteyiz, Kaymakam Bey şunu söyledi: “Ben sınıra gelemem,
ben güvenliğinizi sağlayamam, olabileceklerden ben sorumlu değilim.” dedi. Aynı
şekilde Emniyet Müdürü geldi “Arkadaşlar, oraya gitmeniz tehlikeli ve riskli,
gitmenizi ben tavsiye etmem.” dedi. Gerçekleri öğrenme pahasına sınıra biz
gittik, siz gittiniz mi? Buyurun isterseniz birlikte gidelim, hemen bir program
yapalım Sayın Vekilim.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Gittik gittik, Sayın Tanal. Sayın
Bakanımızla, Urfa milletvekilleriyle hep birlikte gittik.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Birlikte gidelim, yani siyasi menfaati
çarpıtmadan gerçekleri söyleyelim.
İki, Sayın Aydın der ki: “Efendim, niye böyle konuşuyorsunuz?” Biz
demokratik kültürden geliyoruz Sayın Aydın Bey. Bizim Genel Başkanımız bize:
“Siz oylarınızı şu şekilde kullanacaksınız, bu şekilde kullanmayanlarla
yollarımızı ayıracağız…” Biz böyle bir biat kültüründen gelen bir partinin
milletvekilleri değiliz ve o açıdan sizlerin nasıl konuşacağınızı… Hepinizin
ellerine kâğıtlar verilerek burada konuşuyorsunuz. Dikkat ederseniz Cumhuriyet
Halk Partisinin milletvekilleri bakanların, müsteşarların, bürokratların
verdiği yazıları burada okumuyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Gayet rahat,
herkes içinden geldiği gibi ülkenin, halkın gerçeklerini sizin yüzünüze baka
baka söylüyoruz. İnşallah günün birinde bunları öğrenirsiniz, halkın, Türk
halkının menfaatini düşünürsünüz.
Neden? KDV yüzde 18 nede var? Ekmekte, suda var. Pırlantada KDV ne
kadar? Yüzde sıfır. Siz kimin menfaatini düşünüyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne alakası var?
MAHMUT TANAL (Devamla) – Kimin menfaatini düşünüyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Millet için… Halk için…
MAHMUT TANAL (Devamla) – KDV oranı, bakın, tezekte KDV oranı yüzde
18, pırlantada yüzde sıfır getiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) – Sizin kimin menfaatini düşündüğünüzü halk
biliyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde
söz isteyen Abdurrahim Akdağ, Mardin Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve arkadaşları tarafından, Şanlıurfa ilinin Akçakale ile
Ceylânpınar ilçeleri ve Mardin ilinin Kızıltepe ilçesine bağlı Şenyurt’a Suriye
tarafından düşen bombalar ve sınırdan Türkiye’ye geçen 100 bini aşkın
mültecinin durumlarının araştırılması amacıyla 15/11/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun 6 Aralık 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
ABDURRAHİM AKDAĞ (Mardin) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin Suriye sınırında meydana gelen
gelişmelerle ilgili olarak verdiği araştırma önergesinin, şahsım adına,
aleyhine söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Ben Mardin’in Kızıltepe
ilçesinin Fındıktepe köyündenim. Köyüm Suriye
sınırında. Halkımızın literatüründe Suriye’nin adı “hattın öbür tarafı”dır. Suriye bizim insanlarımız için kardeşlerinin
olduğu, ablalarının olduğu, bacılarının olduğu, dayılarının olduğu bir yerdir.
Suriye’deki Şam-ı Şerif de iki validemiz, Hazreti Sevde ve Hazreti Habibe’nin yattığı bir yerdir ve
Selahaddin-i Eyyubi’nin yattığı bir yerdir ve Muhyiddin-i
Arabi’nin yattığı bir yerdir ve Emevi Camisi’nin ve
Hazreti Zeynep’in camisinin bulunduğu bir yerdir yani Suriye, bizden uzak bir
yer değil. 2007’de Suriye’ye bir ziyarette bulunmuş, âcizane seyahatimle ilgili
bir makale yazmış, başlığını şöyle atmıştım: “Bizden bir yer, Suriye”
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu söyleyeyim:
Ben müsteşarlardan, bürokratlardan not alarak buraya gelmedim. İçimden geçeni,
yüreğimden geçenleri sizlerle paylaşacağım. Suriye sınırında meydana gelen
hadiseler bir iç savaştan kaynaklanan hadiselerdir ve maalesef bütün savaşlarda
olduğu gibi bir göçü de beraberinde getirmiştir. Yine 90’lı yıllarda bölge,
Halepçe’de kimyasal silahla 5 bin kişinin Saddam tarafından katledildiği bir
zamanda yine bir göç almıştı. Peşmerge kardeşlerimiz
gelmiş, yöre halkı yüreğini, evini ve imkânlarını onlarla paylaşmıştı. O zaman bir
kurum amiri olarak ben de bu işin içinde bulunmuştum. Bugün de bölge halkı,
sınırda yaşayan insanlarımız, yüreğini, evini ve imkânlarını Hükûmetle
birlikte, devletle birlikte bu kardeşlerimize açmıştır. Gelen yaralılar tedavi
edilmekte, hastalar hastanelere götürülmekte, kamplara gitmesi gerekenler
kamplara götürülmekte, akrabası olanlar akrabalarına teslim edilmekte, böylece
de bu dramın, bu acının biraz hafifletilmesine çalışılmaktadır.
Gelişmelere göre, bütün güvenlik tedbirlerinin alındığını bizzat
müşahede ettim, buraya gelmeden önce de teyit ettirdim. Sınırda herhangi bir
güvenlik zafiyeti söz konusu değildir. Valilerimiz, askerî birliklerimiz
tamamıyla konunun takipçisi ve üzerinde hassasiyetle durduklarını buradan
belirtmek istiyorum.
Bir şey daha belirtmek istiyorum: Sayın Başbakanın ve Sayın
Dışişleri Bakanımızın Suriye’ye niye bu kadar ilgi duydukları hususu gündeme
geldi, değerler sistemiyle birlikte gündeme geldi. Bizim değer sistemimiz de,
dünya görüşümüz de zalim Saddam’ın yanında mazlum Irak Kürtlerinin yanında
olmaktır. Bizim literatürümüzde Somali’de katliama uğrayanların yanında
olmaktır, bizim literatürümüzde Bosna’da katliama uğrayan Boşnakların yanında
olmaktır, bizim literatürümüzde özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren
insanların yanında olmaktır. Bunun bizim hem insanlık borcumuz hem de tarihten
gelen bir misyonumuz olduğuna yürekten inanıyorum.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Kerkük’te kimin yanındasınız?
ABDURRAHİM AKDAĞ (Devamla) – Bir Arap-Kürt savaşını bekleyenlerin
avuçlarını yalamalarını istiyorum; böyle bir şeyin olmasını beklemek, tahayyül
etmek bile büyük bir şaşkınlıktır. Biz bir savaş değil, demokrasinin, insan
haklarının yerleşmesi için çaba gösteriyoruz. Suriye’de dayılarım var, gelirken
sorardık: “Malın mülkün var mı?” “Var.” “Kimin adına?” “Benim adıma değil.”
“Niye?” “Çünkü ben lâciyim, yani ben vatandaşlık
haklarına sahip değilim.” diye söylerlerdi. Birkaç kişiye kimlik verilmesi,
vatandaşlık hakkı tanınması Sayın Başbakanın tembihatı, yönlendirmesi ve isteği
üzere olmuştur. Bundan böyle de Türkiye, ezilenlerin yanında, diktatörlerin
yanında değil; hak, adalet ve özgürlük arayışı içerisinde olanların yanında
olmaya devam edecektir.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Biraz da Karabağ’la ilgilenseniz.
ABDURRAHİM AKDAĞ (Devamla) – Başka türlü de düşünülmesi mümkün
değildir.
Karabağ’da yaşayanlar da kardeşlerimizdir, Ermenilerin yanında o
yapılan işgale karşı biz onların yanındayız. Biz ayrım gözetmiyoruz, nerede bir
kanayan yara varsa biziz.
Büyük şair Âkif’in dediği gibi:
“Kanayan bira yara gördüm mü yanar yüreğim tâ
derinden,
Boşver aldırma da geç
diyemem aldırırım,
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!”
Bizim anladığımız felsefe budur, bizim mücadelesini verdiğimiz
değerler sistemi budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim ilimde Mardin’de,
benim ilçem Kızıltepe’de -son üç hafta sonu üst üste gittim- sivil toplum
kuruluşları da bu konuda duyarlı ve çok hassastırlar, hatta ilimde bir platform
oluşturulmuştur. Devletin yapacakları yanında sivil inisiyatifin yapacağı çok
şey olduğuna da inanıyorum. Bu nedenle, bundan böyle de Suriye’de savaştan
kaçan, mağdur duruma düşen, muhacir olan kardeşlerimizin yanında olmak, onların
yaralarını sarmak, onların hastalarını tedavi ettirmek görevini büyük bir
özveri ve anlayışla sürdürmeye devam edeceğiz.
CHP Grubunda konuşan Sayın Hatibin değerlendirmeleri hususunda bir
şey söylemek istiyorum. Akçakale’de bir tepki aldılar. Niye bu tepkiyi
aldıklarını işin doğrusu merak ediyorum. Urfa Milletvekili Sayın Bakanımız ve
diğer 9 milletvekilimiz sürekli bölgede bulunmaktadırlar, sürekli halkımızla
temas içerisindedirler. Halkımızın tedirgin olmaması noktasında ne lazımsa
yapılmaktadır. Biz halkımızla beraberiz, halkımızın içindeyiz. Halkın
taleplerine karşı duyarlı olmak gibi bir hassasiyetimizin olduğunu belirtmek
istiyorum.
Sayın Başbakanın ortak Bakanlar Kurulu topladığı hususu gündeme
geldi. Tabii ki yanı başımızdaki bir ülkeye, Suriye’ye duyarsız
kalamayacağımızı söyledik. Suriye’de demokrasiye geçiş yapması, reformlar
yapması hususunda Sayın Başbakan, Esed’i mümkün
mertebe cesaretlendirmeye çalışmıştır ama bütün ikna çabaları sonuç vermemiş.
Keşke sonuç verse, şu an başka bir şey konuşuyor olsaydık, şu an savaştan
kandan, göçten söz etmiyor olsaydık fakat maalesef makam hırsı bir ailenin, bir
ekibin bir ülkeyi yönetme hırsı, muhterisliği bu ülkeyi yıkıma götürmüştür,
hâlâ nereye kadar gideceğini kestirmek mümkün değildir ama Allah’tan şunu
temenni ediyorum: Yanı başımızdaki kardeşlerimizin Sünni’si, Alevi’si, Kürt’ü,
Arap’ıyla birlikte barış, huzur ve mutluluğun bir an önce Suriye’ye gelmesini,
demokratik bir yönetimde başları dik yaşamalarını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akdağ.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Hatip konuşmasının bir yerinde,
efendim, bizi kastederek, Cumhuriyet Halk Partisini kastederek “Akçakale’den
neden tepki gösterilmiştir onlara?” dedi. Bu bir sataşmadır. Doğru bilgiyi
paylaşmak isterim sizlerle.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Aynen doğru Mahmut Bey.
BAŞKAN – Sataşma neresinde bunun Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şunu söylüyor: “Akçakale’de tepki
gösterildi.” Bu anlamda bu doğru bilgi değil, yanlış bir çarpıtılmadır, bu
çarpıtmadır, bu doğru bilgiyi paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN – Hayır, neye tepki gösterildi, anlaşılmadı ki.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Yalancı” dedi, yani “yalancı” demek
istedi, öyle dedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani bu “yalancı” anlamına geliyor.
Beni… Yani, bu anlamda, bu şekilde itham edildim.
BAŞKAN – Yerinizden, bir dakika söz veriyorum.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim yani, gelmişken…
BAŞKAN – Hayır, lütfen Sayın Tanal, yerinizden söz istiyorsanız
buyurun. Sataşma falan yok ortada. Açıklama yapacaksanız...
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Maksat, usul ekonomisi anlamında…
BAŞKAN – Sizin aslında güzel konuşmanıza atıfta bulundu yani benim
anladığım kadarıyla, orada herhangi bir sataşma söz konusu değil.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ’ın
Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Zaman tasarrufundan dedim Sayın
Başkanım.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Yani, kürsüde zaman tasarrufu
açısından söylüyorum. Zamanı idareli kullanmak lazım.
Şimdi, Akçakale Belediye Başkanı AKP’li belediye başkanıdır.
Akçakale Belediye Başkanı Akçakale’de çalışan 10 tane personeli örgütledi ve o
şekilde çalışan personellerdir.
A. EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) – Öyle bir şey yok be!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakan orada inemedi, iki saat
Akçakale’ye giriş yapamadı.
A. EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) – Ayıp ya! Bırakın Allah aşkına!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani biz orada -çevremizde koruma yoktu,
polis yoktu, jandarma yoktu- vatandaş gibi dolaşan milletvekilleri olarak
dolaştık, Bakan orada iki saat güvenliği sağlanamadığı için, halkın
protestosundan korktuğu için ilçeye giriş yapamadı. Bu anlamda bilgilerinize
arz olunur.
Saygılar…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Karar yeter sayısı, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN – Arayacağız.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve arkadaşları tarafından, Şanlıurfa ilinin Akçakale ile
Ceylânpınar ilçeleri ve Mardin ilinin Kızıltepe ilçesine bağlı Şenyurt’a Suriye
tarafından düşen bombalar ve sınırdan Türkiye’ye geçen 100 bini aşkın
mültecinin durumlarının araştırılması amacıyla 15/11/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun 6 Aralık 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum,
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.28
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
2.- CHP Grubunun, İstanbul
Kâğıthane ve Ayamama dereleri üzerindeki imara aykırı yapıların dere
yataklarını yok etmesi ve yoğun yağışlarda adı geçen derelerin taşması sonucu
oluşan can ve mal kayıplarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu (10/1) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 6/12/2012
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
06.12.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 06.12.2012 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında
yer alan (İstanbul Kağıthane ve Ayamama Dereleri üzerindeki imara aykırı
yapıların dere yataklarını yok etmesi ve yoğun yağışlarda adı geçen derelerin
taşması sonucu oluşan can ve mal kayıplarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan) 10/1 Esas Numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul'un 06.12.2012 Perşembe günlü
(Bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup Önerisi lehinde söz isteyen
Aydın Ağan Ayaydın, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 12 Temmuz 2011’de 21 arkadaşımla birlikte vermiş olduğumuz
araştırma önergesinde… İstanbul’da Ayamama Deresi ve Kâğıthane Deresi üzerinde
imara aykırı olan yapılaşmalar nedeniyle, yağışlar meydana geldiğinde hem can
kayıpları hem de maddi hasarlar meydana gelmektedir. Bu konuların
araştırılması, varsa sorumluların bulunması ve bu konuda önlem alınmasıyla ilgili, 21 arkadaşımla
vermiş olduğum araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul büyük bir megakent, 15 milyona yaklaşan nüfusuyla büyük bir megakent. İstanbul, sadece Türkiye'de bir megakent değil, aynı zamanda Avrupa’nın da en büyük
illerinden bir tanesidir. Bu bakımdan, İstanbul son derece önemli bir kent
hüviyetindedir.
İstanbul’un göbeğinde Bakırköy, Bahçelievler ve Küçükçekmece
hudutları içerisinde yer alan ve TEM ile E-5’i birbirine bağlayan, Atatürk
Havalimanı’na giden yaklaşık 13 kilometre uzunluğundaki Basın Ekspres Yolu’na
paralel olan Ayamama Deresi vardır. Bir de İstanbul Kâğıthane ilçesinde
Kâğıthane Deresi vardır. Bu her 2 dere üzerinde yükselen plazalar vardır. Bu
plazalar dere yataklarını yok etmiş ve en ufak bir selde, yüksek bir yağmur
yağışında buraları sel almakta, bu
binaların alt katları dolmakta hatta Basın Ekspres Yolu trafiğe
kapatılmaktadır.
9 Eylül 2009 tarihinde İstanbul’da yağan yoğun yağmur nedeniyle
Ayamama Deresi taşmış, Basın Ekspres Yolu trafiğe kapatılmış ve bu yollar
üzerinde seyreden arabalar âdeta yürüyemez hâle gelmiş ve burada yaklaşık 31
insanımız hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla İstanbul’daki Ayamama Deresi ve
Kâğıthane Deresi üzerindeki yapılaşmaların, imara aykırı yapıların süratle
ortadan kaldırılması, bu dere yataklarının tekrar işlevini yerine getirebilecek
bir hâle getirilmesi lazımdır. Aksi takdirde, 2009 yılında meydana gelen ve 31
vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan benzer olayların hem Kâğıthane Deresi’nde ve
hem de Ayamama Deresi’nde yeniden meydana gelmesine neden olabilecektir. Bunun
önlenmesini şimdiden yetkililerin gündemine alması lazımdır, yerel
yöneticilerin gündemine alması lazımdır; aksi takdirde, ileride maddi ve manevi
olarak telafisi mümkün olmayan olaylara neden olabileceğini hatırlatmak
istiyorum.
Şimdi, 9 Eylül 2009 tarihinde Ayamama Deresi taşıp, 31 vatandaşımızın
hayatının sona ermesi olayından hemen sonra, bakıyoruz Başbakanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan ne demiştir onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakanımız
aynen şöyle söylüyor: “Atalarımız ‘Derenin intikamı ağır olur,’ derler. Islah
çalışmalarını yapacağız, imara uygun davranacağız. Biz, üzerimize düşen görevi
yapacağız; imara ters yapılara izin vermeyeceğiz. Dere yataklarından ister tır
garajı, ister konut süratle kaldırmamız gerekiyor. Biz adımımızı atacağız,
çalışmalara başlayacağız. İzahı mümkün değildir.”
Yine Sayın Başbakanımız bir başka açıklamasında aynen şöyle
söylüyor: “Dere yatağına binaları yapanlara herhâlde bu felaket iyi bir ders
olmuştur.” demiş ve söyle devam ediyor Sayın Başbakan: “Biz, üzerimize düşen
görevi süratle yerine getireceğiz. Örneğin derelerin ıslah çalışmaları… İmara
ters yapılara izin vermeyeceğiz. Bu manada, yapılan binaları da süratle
yıkacağız ama kalkar da biz dere yatağına binaları yaparsak ve
yaygınlaştırırsak bu sonuç çıkar. Atasözümüz vardır: ‘Derenin intikamı ağır
olur.’” diyor. Kim söylüyor bunu? Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı söylüyor.
Ben de Sayın Başbakanımızın bu söylediklerine aynen katılıyorum ve onun bu
söylediklerinin altına imzamı atıyorum ve diyorum ki: 2009’dan 2012 sonuna
geldik. Bu üç yıllık süre içerisinde bunlar yapıldı mı? Maalesef yapılmadı.
Ben de diyorum ki: İleride yine 31 vatandaşımızın ölmemesi için,
milyonlarca dolar maddi hasar meydana gelmemesi için bir an önce önlem alalım.
Bu dere yataklarının üzerinde yükselen gökdelenler imara aykırıysa bunları
yıkalım. Bu binalar yapılırken bunları seyreden kamu görevlileri varsa
bunlardan da hesap soralım. Kimler bunları yapmıştır, niçin dere yataklarına bu
binaları yapmıştır? Bunları Türkiye Büyük Millet Meclisinin başta iktidar
partisi mensup milletvekilleri ve ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi
ve diğer muhalefet partisinden milletvekillerinden oluşan bir komisyon kuralım.
Bu komisyon bunların nedenlerini ve çözüm konusundaki önerilerini ortaya
koysun, bizim talebimiz budur.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Çok güzel bir öneri Hocam, tam yerinde bir
öneri.
AYDIN AĞAN AYAYDIN (Devamla) - Şimdi, 31 vatandaşımızın ölümü ile
sonuçlanan Ayamama Derisi’ndeki o yağışlar sonrası
birinci derecede sorumlu olması gereken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Sayın Kadir Topbaş ne demiştir, bir de dönüp ona bakalım. Sayın Büyükşehir
Belediye Başkanımız aynen şunları söylüyor, diyor ki: “Maalesef dere
yataklarını inşaatlarla doldurmuşuz. Bunlara geçmişte nasıl imar izni verilmiş,
nasıl tapu verilmiş, anlamak mümkün değil.” Kim söylüyor bunu? İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş söylüyor. Ben de aynısını
söylüyorum; bunları kim yapmış, bunlara kim ruhsat vermiş, bunlar yapılırken
belediyede kimler yetkiliydi, kimler bunları seyretmiş, bunları halkımız
biliyor ama bu çözüm değildir, bir an önce bunları çözelim.
Şimdi, Sayın Kadir Topbaş
başka ne diyor? “Sayın Başbakanımızın başkanlığında 3 bakanımızın da
katılımıyla bir değerlendirme toplantısı yaptık. Kısa, orta ve uzun vadede
neler yapmalıyız, bunları belirledik. Sadece Ayamama ve Tavukçu Dereleri değil,
bütün dere yataklarındaki yerleşimleri boşaltmak, taşımak zorundayız.
İnanıyorum ki buralarda yaşayan insanlar da yaşanan bu acı afetin tekrar
etmemesi için bize yardımcı olacaklardır, bunu hep beraber yapmak zorundayız.
Bu dere yataklarındaki bu binaları yıkmazsak ileride bunun benzeri olayları
yaşayacağız. Bu kez 31 insanımız değil çok daha fazla insanlarımız ölebilir.”
diyor İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş ve diyor ki:
“Dere yatağında 64 binanın kaldırılması gerekiyor. Bunların tebligatlarını
hazırladık, bunları tebliğ edeceğiz ve bunların kaldırılmasını talep edeceğiz.”
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Hocam, ben söyleyeyim, yirmi yıldır AKP
yönetiminde İstanbul.
AYDIN AĞAN AYAYDIN (Devamla) – Şimdi ben söylüyorum; aradan üç yıl
geçti, Ayamama Deresi üzerindeki bu imara aykırı yapılardan hiçbirisi
yıkılmadı, hiçbirisi tahliye olmadı. Bu binalar yeni bir afete davetiye
çıkarmaktadır. Bunun iktidarı muhalefeti yoktur. Orada yaşayan insanlar bizim
insanlarımızdır. İktidarıyla muhalefetiyle gelin birlikte bir komisyon kuralım.
Gerek Ayamama Deresi üzerinde ve gerekse Kâğıthane Deresi üzerinde imara aykırı
olarak dere yataklarını kurutup o derenin tam ortasına gökdelen ve plaza diken
o kişilerin sorumluları kimlerse, o binalar yükselirken hangi belediye
yetkilileri bunları seyretmiş, görevini yapmamışsa bunları ortaya çıkaralım;
yeni insanlarımız ölmesin, maddi kayıplarımız olmasın, buna çare bulalım. Bizim
arzumuz budur.
Dolayısıyla benim yüce heyetten şu beklentim vardır: Bu, sadece
Cumhuriyet Halk Partisinin talebi olmamalı. Biraz evvel okudum, Sayın
Başbakanımızın da bu konudaki düşüncelerini sizlerle paylaştım. İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş’ın da aynı talepleri vardır.
Gelin, el ele verelim, bir araştırma komisyonu kuralım ve bu komisyon
çalışmalarını sürdürsün, bu konuda alınması gereken önlemleri alsın ve kimler
bu konuda suçluysa bunları da ortaya çıkaralım.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Bravo.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar aleyhteysek de… Çünkü genelde bu tür görev
dağılımında konuşulmadığı noktalarda BDP’ye görev
düşüyor çünkü bu Parlamentonun seçkinleri vardır, üç grubun. Özellikle iki
muhalefet partisi diledikleri zaman söz alırlar. Eğer bize söz düşerse biz de
işte çıkıp aleyhte ama lehte konuşacağız.
Doğru bir önergedir, derhâl bununla ilgili… Meclis bunu
reddetmemelidir. Yani biz her gün büyük felaketlerle karşı karşıya kalıyoruz.
Yani bu sel felaketlerinden daha önemlisi… Yani evet, bununla ilgili devlet
bütün tedbirleri almalıdır ama doğal felaketlerde ne kadar tedbir alırsanız
alın bazen istemediğiniz konularda, zaman zaman, doğanın o acımasızlığıyla da
yüz yüze kalabiliyorsunuz.
Ama asıl önemli olan konulardan biri de doğal felaketlerden çok
siyasal felaketlerdir. İşte onlardan birini bugünlerde Türkiye’de hep birlikte
yaşıyoruz. Yani hiç gereği yokken, sorunların çözüm yeri Parlamentoda
sorunlarımızı konuşmamız gerekirken gündemi saptırmak adına 1994’lerde yaşanan
bir felaketi yeniden gündeme getirip yeniden Barış ve Demokrasi Partisinin
milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak, onları sözüm ona “terbiye
etmek” adı altında… “Bu Parlamento onları terbiye edecek cevabı verecek.” bu
sözler Sayın Başbakana ait.
Şimdi, ben de buradan sesleniyorum, eğer bu Parlamento gerçekten
bir terbiye, adap, ahlaka sahipse ilk önce dönüp Roboski’nin
hesabını verecektir. İlk önce dönüp… Aydın Erdem -üniversiteli bir genç
kardeşimiz, yani bugün ölüm yıl dönümü, onu rahmetle anıyoruz- Diyarbakır’da
-demokratik çözüm olsun, çatışmalar olmasın- polis tarafından katledildi ama
bugün hâlâ bunun katilleri yok.
Bugünkü medyaya dönüp baktığınızda 24 Eylül 1996’da Diyarbakır
Cezaevinde askerler ve gardiyanların saldırısına maruz kalan… Hani
“İçeridekiler bizim namusumuzdur.” diyorsunuz ya, “Onların can ve mal güvenliği
bizden sorulur.” Sizin namusunuzu içeride kirlettiler, öldürdüler ve bugün
zaman aşımına uğradı; savcı katilleri kollayan, koruyan bir zaman aşımı.
Geçmişten bugüne kadar, eğer Parlamento had bildirecekse katillere
had bildirmelidir. Parlamentoda bulunan ve bu sürecin barışçıl bir şekilde
çözülmesini isteyen milletvekillerine had bildirmek… Kimsenin böyle bir haddi
yoktur. Milletvekilleri halkın iradesiyle buraya geldiler.
Biz bu süreci geçmişte yaşadık. O süreci yaşatanlardan birinin
bugün gazetelerde beyanatı var. O dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi
Başkanıydı; adı Nusret Demiral, aynen şöyle diyor: “Onlar Parlamentoda
bulundukları dönemde -biz çünkü iki gün burada kaldık, iradeye dokunamazsınız-
biz Parlamentoya şunu söyledik: ‘Bize teslim ederseniz edin, etmezseniz
Parlamentoyu basıp alacağız.’” Bunu söyleyebilen bir savcı! 1994’lerde bu
yaşandı. Hâlâ Sayın Başbakan çıkıp diyor ki: ”94’le 2012 arasında çok uzun yıllar
geçti.” Eğer uzun yıllar geçmiş olsaydı bu savcı haddini bilerek… Bugün bu
laflarının ona haddini bildirecekti bu Parlamento. Ve hâlâ tehdit ediyor bu
savcı. Ve bizi alıp götürdüklerinde -aranızda yargıçlar var, aranızda
hukukçular var- o tarihte bizi alıp götürdüklerinde delil yoktu. Bütün
tutuklamalar delille başlar. Ama bizi alıp götürüp tutukladıklarında delil
yoktu ortada. Bu başsavcı ve 4 savcı dâhil olmak üzere bize gelip birçok
arkadaşın tutuklanmayacağını söylediler. Ama askerler talimat vermişti ve
tutuklama ikinci gün tekrar gerçekleşti. “Tutuklama olmayacak.” diyen savcılar,
125’ten, idamla tutuklama talebinde bulundular.
İşte o gün bizi alıp tutukladılar ve sonra ne yaptılar sayın
vekiller? Alıp bizi götürdükten sonra savcılar bölgeye gittiler. Devletin
helikopterleriyle delil yaratmaya çalıştılar. Bunu Sayın Başbakan da biliyor,
sizler de biliyorsunuz. Ve bizi buradan alıp götürdüklerinde biz de aynen şöyle
söyledik: “Olgunlaşmış bir fikrin önünde ne Parlamento durabilir ne de bir ordu
durabilir. Biz gideceğiz. Belki acı dolu yıllar yaşacağız.
Ama biz geldiğimizde, kaosa el kaldıranların hiçbiri burada olmayacak ama biz
olacağız çünkü haklıyız, haklı bir davayı savunuyoruz, mağdur bir halkın
hukukunu savunuyoruz.” Ve bugün biz buradayız. O ellerini kaldıranlar,
askerlerin talimatıyla hareket edenlerin hepsinin de tarihin çöplüğünde
olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Ben size dostça söylüyorum. Bu yol çıkmaz bir yoldur. Bu yol
denenen bir yoldur. Bu mücadele yöntemleri yıllardır Kürtlere karşı acımasız
bir şekilde uygulandı, hiçbiri sonuç almadı. Sonuç alacak tek şey mücadeleden
müzakereye dönüşmektir. Kürtlerle oturup müzakere edeceksiniz. Sorunları
çözeceksiniz. Yani son dönemlerdeki Sayın Başbakanın dili, çözüm dili değil.
Dün dönüp soruyor, diyor ki: “Kürtler, yetmiyor, ne istiyorsunuz?” Bizimle emir
kipleriyle konuşamazsınız! Biz sizinle eşitleşmek istiyoruz. Hak istiyoruz,
hukuk istiyoruz, adalet istiyoruz. Sayın Başbakan kendi kimliği için ne
istiyorsa ben de kendi kimliğim için aynı şeyleri istiyorum.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Zaten var.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Fazla bir şey istemiyoruz, bir arada
yaşamak istiyoruz.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Bizden daha iyisi var.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ve bakın, oradan bağırmayacaksınız. İki
dönemdir daha bir gün bu kürsüye çıkıp konuşmadın çünkü konuşacak tek lafın yok
senin. Orada sadece bağırırsın.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Ne olacak? Konuşsam ne olacak?
SIRRI SAKIK (Devamla) – “Ne olacak, ne olacak?” Sadece bağırmanın
dışında ne biliyorsun sen?
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sana mı soracağım!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ve biz sevgili arkadaşlar, hiçbir
dönem dokunulmazlık zırhına bürünerek
bunları söylemedik. Geçmişten bugüne kadar bu zırha hiçbir dönem sarılmadık.
Gelin, eğer siz dokunulmazlık zırhını kaldıracaksanız, komisyonlarda bulunan
bütün dokunulmazlıkları kaldırın; hodri meydan! Dünyanın dört bir tarafında,
bakın, özellikle dokunulmazlık zırhı kime karşıdır? İktidarlara karşı
muhalefeti korumaktır ama ne yazık ki iktidar, muhalefeti susturmak istiyor.
Biz sizin gibi düşünmek zorunda değiliz ama biz çözüm olarak Parlamentoyu
gösteriyoruz, çözüm adresinin Parlamento olduğunu söylüyoruz. Söylediklerimiz
size ters gelebilir, sizin de söyledikleriniz zaman zaman bize ters geliyor ama
bunun yolu, yöntemi birbirimizi boğazlamak değil.
Veyahut da Sayın Başbakan çıkıyor, doğru olmayan şeyleri sizinle,
kamuoyuyla paylaşıyor. Eş başkanımızın çıkıp, efendim, halkı silahlanmaya davet
ettiğini söylüyor. Külliyen, doğru değil bunlar, hepsi yalan yanlış bilgiler.
Çıkarın, getirin. Açlık grevinde de halkı bu şekilde manipüle etmeye
çalıştınız. Ama bu eş başkanlarımızdan bir tek satır, bir tek söz, böyle bir
şey duyulmamıştır ve eş başkanlarımız neyi söyleyeceklerini, neyi
paylaşacaklarını çok iyi bilirler.
Sevgili arkadaşlar, bizler böylesi bir yolculuğa çıkarken dönüp
çok da geriye bakmayız, çok da çetele tutmayız. Biliriz ki bir halkın
özgürlüğü, bir halkın mutluluğu acı çekilmeden… Hiç kimse halklara demokrasiyi,
özgürlükleri altın tepside sunmaz. Onun için, biz de bu yolculuklara çıkarken
çok çetele tutmayız. Acı dolu yıllar yaşayacaksak başımızın üzerinde yeri var.
Hiçbir şeye sığınmayın, eğer, siz, demokratik zeminden rahatsızsanız onu açıkça
söyleyin.
Bakın, Aydın Erdem demokratik zemini adres gösterdiği için
polisler tarafından öldürülmüştür. Bulanık’ta, Demokratik Toplum Partisi
kapatıldığı için binlerce insan sokağa çıkmış ve “Bizim vekillerimize
dokunmayın.” dedikleri için 2 insan öldürülmüş, 10 insan kurşunlanmıştır ve
katiller altı ay içerisinde beraat etmiştir. Yani Kürtler demokratik zemine
ölümüne sahip çıkıyor ama tercih sizin. “Demokratik zemin.” derseniz başımızın
üzerinde yeri var, demezseniz de “bedel” tercihimiz değil ama bunun da
başımızın üzerinde yeri vardır.
Hepinize saygılar… (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, grup önerimizle ilgili 2 lehte konuşmamızı sağlayan MHP
ve BDP gruplarına teşekkür ediyorum ve ayrıca, bu önergeyi veren…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bize de teşekkür edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ahmet Bey, siz ancak kabul
ettikten sonra teşekkür edeceğim size. Yani onlar söz haklarını bize verdiler
Ahmet Bey. Evet, kabul ederseniz, o yöre hakkında, binlerce teşekkür ederim.
Sayın Ayaydın ve arkadaşlarına da, çok ciddi, çok elzem bir önerge olduğu için
teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, mal canın yongasıdır. Ayamama, ben o
bölgenin milletvekiliyim; Kâğıthane’yi çok bilmiyorum, Sayın Ayaydın biliyor.
Mutlaka, aynı şeyler orada vardır ama biraz size Ayamama’dan
bahsedeceğim.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Ayamama Deresi…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, dereden…
Orada, o seli ben… Bir ay o selin içinde yattım, kalktım çünkü bir
sürü eşim dostum, arkadaşım vardı; her şeyleri gitti. Devlet, insanların
yanında olmalıydı ama maalesef kimseyi yanımızda görmedik.
Değerli arkadaşlarım, 1995’te bir sel olmuş ama bu selden hiçbir
ders almamışız. Ben size satır başlarıyla hangi dersleri almadığımızı
söyleyeyim.
Değerli arkadaşlarım, bir kere, bu sel olduktan sonra İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Topbaş, o günkü Başbakan Yardımcısı, şimdiki
Meclis Başkanımız Sayın Cemil Çiçek “Evet, devletin hatası vardır.” demiştir.
Eğer devlet hatalıysa insanların yarasını sarmalıydı ama maalesef… Bir tek,
Sosyal Güvenlik Kurumuna teşekkür ediyorum. Bu insanlar altı ay iş yapamadılar
çünkü minimum 3 katları gitti. Bu 3 katlarında -yani aşağıdan dolayı 3
katlarında- her türlü elektrik donanımı, her türlü diğer teknik hizmetleri yani
bir iş yerinin beyni oradaydı. Bu beyinler gitti, bunlar altı ay yedi ay
çalışamadılar. 10 binlerce işçi aylarca işsiz kaldı, insanlarımız öldü ama
maalesef, hâlâ ders almadık.
Şunu söylüyorum: Bunu açıkça söylemeliydi -İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, İSKİ, o günkü Bayındırlık Bakanlığı, o günkü Çevre ve Orman
Bakanlığı, herkes sustu- Ayamama Deresi’ndeki selde, biraz ilerideki bir askerî
birlikte bir yapay baraj var mıydı, yok muydu? Herkes gizledi ama çıkın, deyin
ki erkekçe: “Yoktu kardeşim.” Evet, bunu açıklayın. Orada yapay bir baraj
yapıldığı ve bu yapay barajın patladığı söyleniyor. Bu insanlardan bunu
gizlemeyin, yoksa yok ama insanların her şeyi gitti, insanların malları gitti,
canları gitti. Kimse karşılamadı. Size bir örnek vereyim: Sadece bir iş yeri
için bilirkişi raporunda 21 milyon, bugünkü parayla, ama sigortadan aldığı para
6 milyon! Bu insanlar ne yapacaktı arkadaşlar? Bir tek Sosyal Güvenlik Kurumu
tüm iş yerlerinde bir yıl erteledi, sosyal güvenlik priminin yatırılmasını,
faizsiz, bir yıl erteledi. Yetkisi o kadar ama teşekkür ediyorum. Onun dışında
kimse bir tek çivi çakmadı.
“Ya, işçi çalıştırmıyorum ama ben işçimin maaşını veriyorum, maaş
ödeyeceğim. Ben o insanları kapıya mı koyacağım?” Gelir İdaresi, muhtasarını
her ay aldı, vergisini her ay aldı. Ya, kardeşim bu adamlar batmış, gitmiş.
Allah’ınızı severseniz ya, bir de yardım elini sen uzat. Sen zaten adamı yok
etmişsin, hiçbir şey yapamıyorsun. Hâlâ bu yaralar sarılamamıştır. Hâlâ
insanlar orada, o günkü yaraları sarmakta güçlük çekmektedir. Bu nedenle yeni
bir felaket olmaması yönünde -çok çok yavaş gidiyor bir kere- çok büyük bir
önlem alınmadı ama burada dere yatağı ıslah edilmedi ve dere yataklarına inşaat
izni verildi. Altını çiziyorum, inşaat izni verildi ve on beş yıl önce gelen
selden hiçbir ders alınmadı. Yine hiçbir şey değişmedi ve burada ne plan
uygulandı ne program uygulandı. Menfezler yok edildi. E-6’nın altından geçen
menfez bu kadarcık, koskoca E-6’dan geçen bir menfez ve hep buralara fabrika
izni verildi, dere yataklarına ve hepsine ruhsat verildi. Ve burada,
İkitelli’de çok plansız ve ruhsatsız iş yerlerine göz yumuldu. Sel geldi ama
sele “Gel.” denildi ve burada hiçbir önlem alınmadı. E-5’ten başlayan dere
ıslahı, hâlâ daha E-6’ya ulaşmadı yani Basın Ekspres Yolu’ndaki ıslah çok yavaş
gidiyor. Onun üstündeki, yine İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nden 10 kilometre
daha devam eden dere hiç ıslah edilmedi, hâlâ orada o ruhsatsız fabrikalar
devam ediyor, hâlâ orada dere yataklarına pislikler atılıyor, dere yatakları
tıkanıyor.
Değerli arkadaşlar, bir insanın malını ve canını, can güvenliğini
sağlamak devletin görevidir. Arkasından bir fırtına estirildi, birileri para
kazandı. Dediler ki: “Bu dere yataklarına 50 metre bu taraftan, 50 metre bu
taraftan olan tüm binalar yıkılacak.” Aynen ifade bu ama orada sorun olan ve
dere yatağını tıkayan hiçbir bina yıkılmadı, aynen devam ediyor. Fakat
ruhsatlı, dere yatağında olmayan, 50 metrenin üstünde olan binalar için de
“Bunlar da gidecek.” denildi. Birileri gitti, o krizde, “bura yıkılacak” diye
ellerinden mallarını çıkardılar ucuz fiyatla ama daha sonra birileri, onun 4-5 katı
fiyatla hiçbir şey olmamış binaları başkalarına sattılar. Mesele bu. Yani bu
krizde devlet el uzatmamıştır, bakanlıklar, hiçbir bakanlık yardım elini
uzatmamıştır; sadece Bayındırlık Bakanlığı hasar tespitine insan göndermiştir.
Hasar tespitinin dışında, bu insanlar ne yer ne içer, dertleri ne, sorun ne?
Sadece bir iki bakan geldi, ziyaret etti, gitti.
Değerli arkadaşlarım, burada sorun var. Bu, hepimizin sorunu, bu,
milletin sorunu, oradaki üretim, İkitelli bölgesindeki üretim, Türkiye’nin çok
önemli bir potansiyeli. Orada yüz binlerce insan çalışıyor, bunların
ekmeklerini yok etmeyelim, önlemlerini zamanında alalım. Gelin, rica ediyoruz,
bu, hepimizin meselesi, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin meselesi değil.
Gelin, orada hepinizin eşi, dostu, akrabası var, hepinizin tanıdığı var. Kim
üretim yapıyorsa, hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum, bir ekmek veriyorsa. Ama
burada yarın problem olursa, hepimiz üzülürüz arkadaşlar. Gelin, buranın ıslahı
için, çok önemli bir görev düşüyor hepimize, hepinize görev düşüyor; bu, bu
Meclisin sorunu, bu önergeye hep birlikte “Evet” diyelim, bir an önce burayı bu
sorundan kurtaralım.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen İdris
Güllüce, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Efendim, biraz önce öyle bir tablo çizildi ki, neredeyse,
sigortanın ödemediği, 21 milyon yerine niye 6 milyon yaptı diye sigortanın
hesabı da Tayyip Erdoğan’dan sorulacak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bak, bir kere kişiden
bahsetmedim İdris Bey, yapmayın bunu. Ben kişiden bahsetmedim, siz benden
bahsettiniz, yapmayın.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) –
Şimdi, Sayın Tanal’ın bir konuşması vardı. Yılbaşından birkaç gün önce
Sayın Tanal çok güzel bir konuşma yapmıştı, demişti ki: “Eğer birisi,
konuşurken, buralardan bağırıp çağırıp bir şey yapıyorsa, o, boş adamdır,
hiçbir şey konuşmaması gerekir, burada gelip konuşur, dağarcığında bir şey
varsa.” O yüzden de çok takdir etmiştim onu.
Değerli arkadaşlar, konu teknikse…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Yani “boş adam” mı diyorsun?
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Ben kimseye bir şey söylemiyorum, Sayın
Tanal’ı takdir ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bir dakika… O zaman lafını
doğru söyle.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Sayın Tanal’ı takdir ediyorum ve “O
konuşma, çok doğru bir konuşmaydı.” diyorum. Açın bakın, 30 Aralıkta takvimde
var, zabıtlarda var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – İdris Bey, size yakışmıyor.
Ben aslanlar gibi konuşurum, senden de daha doluyum.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Şimdi…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sizlerden daha doluyum.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Valla Sayın Tanal, çok güzel konuşmuşsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen…
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Konu teknikse…
BAŞKAN – Sayın Güllüce, lütfen Genel Kurula hitap edin.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Konu teknikse -bu teknik için de bir
eleştiri yapmak istiyorum- bizler bürokrattan, bakanlıktan bilgi alırız
elbette; gelip burada kaç metre olduğunu, ne olduğunu nasıl söyleyeceksiniz,
hafızanızda o kadar tekniği nasıl tutacaksınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Siz yaşamadınız onu.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Biz gideriz bürokrattan da bilgi alırız,
bakandan da bilgi alırız. Bilgiye ulaşmak için nereler varsa ulaşırız, o
bilgilerle de milletin karşısına çıkar, söyleriz yani bürokrattan bilgi alarak
konuşmanın, elimizde not kâğıdı olmasının ne sakıncası var, bunu da anlamakta
zorlanıyorum.
Dere ıslahı oldukça zor bir iştir. Bu işin içinden gelen, bu işi
bilen ve yapan birisi olarak konuşuyorum, çilesini çeken birisi olarak
konuşuyorum. Öyle hemen “Islah edelim.”, denildiği kadar, dört kelimeye sığacak
kadar basit bir şey değil, çok zor bir iştir; bu iş, hem maddi bakımdan zordur
hem imar bakımından zordur hem teknik bakımdan zordur.
Şimdi, oldukça büyük bir maliyettir. Niye? Daha önceki planlarla
teknik bir şekilde yapılmamışsa, orada da bir yapılaşma olmuşsa ve o plana
uygun bir şekilde yapılaşma olmuşsa o binayı istimlak etmeden yıkamazsınız,
Türkiye bir hukuk devletidir. Bunun bedeline gittiğiniz zaman da ne büyükşehir
belediyesinin ne de herhangi bir yerin ödemeyeceği kadar büyük paralarla
muhatap olursunuz.
1.855 kilometre İstanbul’un derelerinin uzunluğu var. Rakamı bir
daha tekrarlayayım -bu rakamı da İSKİ’den aldım, evet, biz bürokrattan bilgi
alırız- 1.855 kilometre. Bunun 108 kilometresi bu 108 tane dere, bunun 577
kilometresi şehir içinde -gerek Anadolu yakası gerek Avrupa yakası olarak
kastediyorum- bunun 377 kilometresini İSKİ bitirmiş, bir kısmını da
-biliyorsunuz, anlaşmayla büyükşehir yapar derelerin bir kısım ıslahlarını-
büyükşehir yapmıştır.
Şimdi, feyezan esnasında bir de şu yanlış genellikle vardır: İlçe
belediyeleri veya belediyeler çok eleştirilir, ben belediyeden de geldiğim için
biliyorum, belediye başkanlığı yapan, her iki taraftan da, arkadaşlarımız var.
Değerli arkadaşlar, altyapıyı ne kadar büyük yaparsanız yapın, feyezan
esnasında o altyapı çöker yani siz 60 metre genişliğinde, 300 metre
genişliğinde dere yapamazsınız. Eğer bir yılda yağan yağmurun dörtte 1’i dört
saat içinde yağmışsa, buna Batı ülkelerinde, Japonya’da, Hollanda’da,
Fransa’da, Amerika’da, her yerde de rastlanılır, o artık afettir. Bu şekilde,
belediye başkanlarını, sadece büyükşehir başkanını da kastetmiyorum, tüm
belediye başkanlarını eleştirirken bu mantıkla bakarak konuşmak lazım.
Ben geçmişte olanları konuşmamak istiyorum ama bir şeyi
söyleyeyim: CHP’nin bugünkü önergesinde “İSKİ’den onay alınmadan” diye bir
cümle var, bu, doğru değil. Bugünkü şartlarda İSKİ’den onay alınmadan 50
metrekarelik bir yer bile yapamazsınız. Bir kere planları yaparken İSKİ’den
onay alırsınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Onlar gökten mi geldi?
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – İki, inşaatı yaparken alırsınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – O binalar gökten mi geldi?
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Şimdi, ben deminki sözümü tekrarlayayım
gene.
İSKİ’den en küçük binanıza dahi onay almak zorundasınız, onlar… Bu
arada İSKİ konusunu araştırma komisyonu başkanlığı yapmış ve İSKİ’yle ilgili
araştırmalar yapılmış; o konuları bir incelerseniz, bana bazı soruları
sormazsınız. Yani o İSKİ’yle ilgili araştırmalar yapılırken “Planlar nasıl
yapılmış, kim yapmış, ne zaman yapmış?” diye soruları, o soruların da cevabını
araştırırsanız -ki var bu, Meclisin kayıtlarında- bu soruları sormazsınız.
Şimdi, Ayamama ile ilgili, sürem de kısa, çok hızlı söylüyorum:
Bir kere, bazı bilgiler eski bilgiler. Sayın Ayaydın çok güzel şeyler söyledi,
katılıyorum ama o bilgiler eski. Bakın, eski menfez bu. Ne olması lazımdı?
Böyle olması lazımdı. Nasıl oldu? Böyle oldu. O, havaalanına giden menfez
noktasında söylediğiniz yüzde yüz doğru ama bu hâle geldi. Rakamlarla vereyim
ki daha ikna edici olsun. E-5, 6 ile TEM otoyolu bağlantı noktasının kritik
noktalarında yapılan kesit genişleme çalışmaları ile dere kesiti 4 kat
artırılmıştır.
Çobançeşme mevkisinde yürütülen çalışmalarla, daha önce 3 metre olan
yükseklik, 25 metre genişliğinde ve 4 metre yüksekliğinde yeni dere inşa
edilerek düzenleme yapılmıştır.
Ayamama Deresi’nin E-5 kara yolu altında yapılan çalışmalar ile 12
metre genişliğindeki mevcut kesit 24 metreye çıkartılmıştır.
Basın Ekspres Yolu altındaki yaklaşık 80 metre uzunluğunda, 3
metre yüksekliğinde, 9 metre genişliğindeki mevcut kesit, 3,40 metre ve 30
metre genişliğine çıkarılmıştır.
Havalimanı Köprüsü, 6 metre yükseklik ve 25 metreye
çıkartılmıştır.
Dere güzergâhında 6.500 metre daha ıslah çalışmasına gerek var.
Biraz önce açıkladığım sebeplerle, o istimlak meselesinden
kaynaklanarak elbette gecikiyor bu iş.
Şimdi, Cendere ve Ayamama derelerinin kalan ıslahları için de
kamulaştırma gerek iki sebepten dolayı. Bir, bu kamulaştırmanın önüne geçmek;
iki, o bölgenin ve Cendere bölgesinin, çöküntü alanı bölgesinden çıkartılması
için bölgede yeni planlar yapılmıştır, prestij planlar hâline getirilmiştir.
Bu prestij planlarıyla ne elde edilecektir? Kamulaştırma maliyeti
sıfıra yaklaştırılacaktır çünkü yeni yapılan planda DOP ve KOP alanları yüzde
50’ye yakın hâle getirilmiştir. Dolayısıyla, istimlak edilmeden bilabedel terk edileceği için Büyükşehir Belediyesi, kamuya
büyük bir imkân sağlamıştır bu planlarıyla.
Yeni plan yapılmasıyla aynı zamanda o bölgenin eğitim, bilim,
teknoloji ve turizm alanı hâline getirilmiş, bölgede prestijli bir alan olması
-özellikle Cendere’yi söylüyorum- ve çöküntü
alanından çıkması sağlanmış olacaktır.
Daha önce neydi Ayamama Dere bölgesi? Depolama ve sanayi alanıydı.
Şimdi ne bölgesi oluyor? Bilişim ve teknoloji bölgesi ve turizm bölgesi hâline
dönüyor.
Ayamama Deresi’nde yapılan planda DOP ve KOP oranları yüzde 45’e
getirildiği için o bölgede de kamulaştırma bedelleri çok aza indirilecektir ve
turizm ve ticaret merkezi ve şehrin prestijli bir bölgesi hâline gelecektir.
Ayrıca bu yeni planlarda 60 metre ile 120 metre arasında dere bandı oluşturulacaktır.
Bu bantla hem derenin kendisi genişleyecek hem de yürüme bantları, rekreasyon
alanları ve tenezzüh alanları oluşturulacaktır.
Ben İstanbul’u biraz biliyorum ve dünyanın yıldızı hâline getiren,
dünyanın en güzel şehirleri hâline getiren, artık çöptür, arıtmadır, hava
kirliliğidir, ulaşımdır ve daha birçok, gecekondudur gibi sorunların olmadığı,
dünyanın, bu gelişmesine gıptayla baktığı, toplu ulaşım araçlarının hızla
geliştiği, raylı sistemin 11 kilometreden 100 küsur kilometreye çıktığı, sadece
Anadolu yakasında birkaç ay içerisinde metronun yapıldığı bir İstanbul’u yapan,
emeği geçen başta Büyükşehir Başkanımıza, onun bürokratlarına ve o desteği
sağlayan AK PARTİ Hükûmetinin etkili ve yetkili insanlarına teşekkür ediyorum.
Şimdi, hiç diyebilir miyiz, bugünkü İstanbul, hayal edilebilen bir
İstanbul’du? Diyebilir miyiz, İstanbul’un böyle olacağı yirmi sene önce hayal
edilebilirdi? Diyebilir miyiz ki insanlar, artık niye Terkos
suyunu içmiyor, “Damacana içmeyin kardeşim, Terkos
suyunu için.” denen bir güne gelebilirdi, hayal edebilirdi? Diyemezdik ama
bugün diyoruz ve diyoruz ki: “İçme suyu olarak artık Terkos
suyunu kullanın, şebeke suyunu kullanın. “
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Bu, nereden nereye gelindiği bakımından
oldukça çok ciddi bir parametredir.
Bütün bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Mahmut
Tanal’ı konuşmasından dolayı tekrar tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkanım, hatip,
konuşmasında önergemde belirttiğim gibi “İSKİ’den onay alınmadan bu binalar
yapıldı.” Demiştim, bunun doğru olmadığını söyledi yani beni yalancılıkla
suçladı. Bu bakımdan 69’a göre ben sataşmadan dolayı söz istiyorum.
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – “Doğru değil, eksik.” dedim.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, sizin talebiniz?
SIRRI SAKIK (Muş) – Mevlüt Ağabey’e dedi
ki: “Boş adam.”
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hatip, “Boş konuşuyorsun” diye
beni suçladı, o nedenle söz istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Boş adam” dedi.
BAŞKAN – Sayın Ayaydın istiyor, siz de konuşacak mısınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayaydın, iki dakika söz veriyorum, yeni
sataşmaya mahal vermeden.
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Sayın Ayaydın, ben “Eksik” dedim,
“Yanlış” demedim, “Yalan” demedim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın’ın, İstanbul Milletvekili İdris Güllüce’nin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğum araştırma önergesinde, Kâğıthane Deresi’nde
dere yatakları üzerinde imara aykırı ve ruhsat alınmadan kaçak yapılan
binaların bir bölümünün İSKİ’den izin verilmemiş olmasına rağmen bu binaların
yapılmış olduğunu söyledim.
Biraz evvel AKP Grubu adına söz alan ve İstanbul’da ilçe belediye
başkanlığı yapan, Büyükşehir Belediyesinde görev yapan Sayın İdris Güllüce, o
önergemde belirtmiş olduğum İSKİ’den onay alınmadan yapıldığı iddiamın doğru
olmadığını söyledi. Ben, Sayın Güllüce’nin böyle bir talihsiz konuşma yapmasını
beklemiyordum.
Ben, araştırma önergemi hazırlarken, son derece ciddi ve tutarlı
bir önerge hazırladım ama Sayın Güllüce, bu sözleri söylerken, görüyorum ki ciddi
bir çalışma yapmadan, sadece bürokratların kendisinin eline vermiş olduğu
bilgileri burada kullandı.
Benim bahsettiğim binalar, ruhsat alınmadan, Sayın Başbakan
Erdoğan’ın da söylediği gibi -biraz evvel söylediklerini söyledim- “Bu binalar
buraya ruhsat alınmadan yapılmıştır, bu binalar yıkılacaktır.”, Büyükşehir
Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş “Altmış dört tane bina kaçak olarak
yapılmıştır, bunlara tebligatlarını bu hafta yapıyoruz, bunlar buradan tahliye
edilecektir.” diyor. Sayın Başbakan söylüyor, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı
söylüyor, ben de araştırma yaparak aynısını söylüyorum, biz üçümüz yalan
söylüyoruz, Sayın Güllüce doğru söylüyor, bunu mu demek istiyorsunuz?
Bizim önergemizde belirttiğimiz gibi, Kâğıthane Deresi’nde o dere
yataklarının üzerinde kurulan binaların büyük bir bölümünün ne ruhsatı vardır
ne de imara uygunluğu vardır, ama seçimlerde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYDIN AĞAN AYAYDIN (Devamla) – …AKP’nin afişlerini asarak orada
durmayı becerebil-mişlerdir. Eğer Sayın Güllüce
araştırırsa bunun böyle olduğunu görecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu, ne için söz istiyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Boş adam” dedi efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Daha ne diyecek, adama “boş adam” dedi ya.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.
Sayın Güllüce siz değil, Sayın Aslanoğlu’na söylüyorum. Siz
ikisine de cevap vereceksiniz efendim.
Sataşma nedeniyle iki dakika. Yalnız, yeni bir sataşmaya mahal
vermeyin lütfen.
7.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, İstanbul Milletvekili İdris
Güllüce’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Çok değerli arkadaşlarım,
Sayın Güllüce örnek gösteriyor konuşmasının başında. Ben Sayın Başbakandan bir
şey istemedim, sadece insanların uğradığı… Yani bir firma, bir kurum 22 milyon
zarara uğramıştır bilirkişi raporuyla ama sigortadan 6 milyon almıştır. Burada
kimseden bir şey istemedim. Sadece ne kadar mağdur olduklarını, ne kadar yüksek
bir mağduriyet olduğunu söylemek istedim.
Sayın Güllüce, ben söylediğimi bilir, bildiğimi de söylerim ama
sizin gibi, anlamayan insanlara da dersini veririm! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika, beni “boş adam”
diye, Sayın Tanal’ın bir şeyiyle suçlamadan önce anlamayı öğrenin. Anlamayı
bilmeyen insan…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Gaz sık, biber gazı!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, anlamayı bilmeyen insan…
Beni “boş adam” diye suçladınız. Önce anlamayı öğrenin. Anlamayı öğrenmeyen
insan, boş adamdır.
Ne yazık ki o dönemden önce siz İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Genel Sekreterliği yaptınız. Demek ki ne kadar orayı biliyorsunuz da gelip
bunları bize anlatıyorsunuz. Oradaki hiçbir binanın, çoğu binanın ruhsatı
yoktur, İSKİ’den ruhsat almamışlardır. Bunları sana ispat etmeyen şerefsizdir
ama ne yazık ki…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen kullandığınız kelimelere dikkat
ediniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …o dönem siz Genel
Sekreterdiniz. Hiçbir şey bilmiyorsunuz, anlamayan sizsiniz! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Anlamıyormuşum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Güllüce, ne için söz istiyorsunuz?
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Yanlış bilgiler verdi, düzeltmek için.
BAŞKAN – Buyurun, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
8.- İstanbul Milletvekili İdris
Güllüce’nin, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın’ın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Efendim, ben kimseyi itham etmedim,
Sayın Tanal’ı takdir ettim ve açın, Meclis kayıtlarında bu konuşma var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Doğrudur, doğrudur.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Ben bu konuşmayı tekrarladım. Herkes, kim
ne yapıyorsa, üzerine alan alır, almayan almaz. “Bu söz yok, konuşulmadı.”
deniyorsa bakın kayıtlara, bir.
İki: Arkadaşlar, ben hiç genel sekreterlik yapmadım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Başkan vekilliği, başkan
vekilliği…
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Bakın, ben hiç genel sekreterlik
yapmadım. Ben İstanbul Tuzla Belediye Başkanlığı yaptım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Başkan vekili olmadınız mı?
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Arkadaşlar, genel sekreterlikle başkan
vekilliği hiç birbirine benzemez.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ya neyse, dil sürçmesi olmuştur.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Bunlar apayrı şeylerdir, hepiniz
biliyorsunuz bunu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Belediyeciliği siz iyi bilirsiniz
Başkan, bunlar bilmezler. Belediyeciliği sizler iyi bilirsiniz, evet.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Şimdi, genel sekreterlik yapmadığımı
söylüyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Başkan vekilliği yapmadın mı?
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Sayın Ayaydın, ben “Ruhsatsız binalar
İSKİ raporu almamıştır, almıştır.” gibi bir cümle kullanmadım, beni yanlış
anladınız. Bakın, söylemek istediğimi tekrarlıyorum: “Bir bina ruhsat alıyorsa,
bir bina ruhsatlı yapılıyorsa behemehâl İSKİ’den onay alınır.” dedim ama
kaçaksa zaten ruhsatı da yok, İSKİ’si de olmaz onun.
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Biz de onu söylüyoruz, kaçak
binalar.
İDRİS GÜLLÜCE (Devamla) – Efendim, bu noktada birbirimizi tam
anlayamadık. Ben sizin o söylediğinize muhalefet etmedim. Bir bina ruhsatsızsa
burada ne TEK’in onayı alınır ne İSKİ’nin onayı alınır ne şunun ne bunun
elbette. Ben, yeni yapılan bir bina, yapılıyorsa şayet “Eğer ruhsatlı
yapılacaksa İSKİ olmadan olmuyor.” dedim. Bilmiyorum anlatabildim mi?
Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Anlatamadın!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım…
BAŞKAN – Lütfen Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, efendim, Sayın Hatip
sürekli benim adımı zikrederek bir polemik konusu yarattılar. İzin verirseniz
ben konuyu anlatmak isterim.
BAŞKAN – Hayır, polemik konusu falan yok ortada.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, referans gösteriyor Mahmut
Bey’i, onun için…
BAŞKAN – Lütfen…
Evet, güzel konuşmanızı örnek gösterdi.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul
Kâğıthane ve Ayamama dereleri üzerindeki imara aykırı yapıların dere
yataklarını yok etmesi ve yoğun yağışlarda adı geçen derelerin taşması sonucu
oluşan can ve mal kayıplarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu (10/1) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 6/12/2012
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun 6 Aralık 2012 Perşembe günkü birleşiminde 337 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine;
bu birleşimde 337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 7 Aralık 2012 Cuma günü saat
14.00'te toplanmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam
etmesine ilişkin önerisi
6/12/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu, 6.12.2012 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun; 6 Aralık 2012 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde
337 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesi; bu birleşimde 337 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 7
Aralık 2012 Cuma günü saat 14:00'te toplanması ve bu birleşimde 337 sıra sayılı
kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24:00'te günlük
programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar;
Çalışmalarına devam etmesi, önerilmiştir.
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Recep Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
grubumuzun vermiş olduğu öneri hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Getirdiğimiz öneri, bugün 337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
bitimine kadar çalışmaların devam etmesi, eğer bitiremediğimiz takdirde yarın,
cuma günü saat 14.00’te toplanarak yine 337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın yani
Sermaye Piyasası Kanunu’nun bitimine kadar çalışmaların devam etmesi
yönündedir.
Bu nedenle grubumuzun önerisine desteklerinizi bekliyor, hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne kadar önemli bir konuşma oldu yahu;
bütün Genel Kurulu tatmin eden, özel bir konuşma oldu!
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtip bir konu üzerine
görüşlerimi aktarmak istiyorum.
Ombudsmanlık ve kamu denetçiliği yeni bir kurum. Hoş geldi, memnun
olduk. Dün, seçtiğiniz Başdenetçi Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yemin etti. Bende bu yeminin uyandırdığı duyguları sizlerle
paylaşmak istedim.
Bu kurumun saygınlık kazanabilmesi, herkesin güvenebildiği,
partiler üstü kişilerden oluşmasına bağlıdır. Bakın, çıkardığınız kanunda kamu
denetçiliğini nasıl tanımlıyorsunuz, aynen şöyle: “Kamu hizmetlerinin
işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturmak, idarenin her
türlü eylem ve işlemlerini, insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde,
hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek ve önerilerde bulunmak
amacındadır.” Bunları halkı ve uluslararası çevreleri uyutmak için böyle
yazacaksın, sonra da buraya tamamen kendi adamlarını yerleştireceksin ve
demokrasiden söz edeceksin.
Değerli milletvekilleri, Kültür Bakanı Sayın Günay “Seçimin
isabetli olmadığını hep söyledim.” diyerek şunları belirtiyordu: “Ombudsmanın,
Türkiye’de herhangi bir tartışmanın tarafı olmayan, bütün toplumun, gerçekten,
hiçbir ön yargı olmaksızın güvenebileceği, hukukunu yargının da ötesinde ve
öncesinde emanet edebileceği bir isim tarafından temsil edilmesi gerektiğini
düşünüyorum.” Sayın Bakan söylüyor bunları ve Sayın Bakan devam ediyor:
“Seçildikten sonraki açıklamalarını okuduktan sonra bu tereddüdüm ortadan
kalkmadı, görüşüm kuvvetlendi.” Şimdi, Sayın Bakan açıkça, bu işin doğru
olmadığını, dilinin döndüğü kadar ifade ediyor. Bu açıklamalar karşısında sakın
ola “Bizde demokrasi var, onun için herkes konuşabilir.” gibi bir açıklamada
bulunmayın çünkü Sayın Bakan daha önce de ucubeye de değinmişti ve de
değindiğiyle kalmıştı. Aldığı cevap ilginçti, “Allah bizleri o duruma
düşürmesin.” demiştiniz.
Yine geçen hafta içerisinde milletvekili dokunulmazlıklarıyla
ilgili “Grup kararı olmayabilir.” açıklamalarınızın önü, AKP Genel Merkezinde
milletvekilleriyle gruplar hâlinde toplantı yapılarak Başbakan tarafından
engellendi. Örnekler o kadar çok ki… Sizler demokrasi havarisi geziniyorsunuz
ama değilsiniz, maalesef değilsiniz.
Değerli milletvekilleri, Kamu Başdenetçisi
ile kamu denetçilerinin ne yazık ki AKP ile organik bağı olan kişilerden
oluşması AKP’nin ileri demokrasi anlayışını gösteriyor.
Devamlı eleştirdiğiniz İsmet İnönü var ya, hani o rahmetli İsmet
İnönü, ondan demokrasi dersi almanız lazım ki bir devlet adamının iktidarı
kaybedeceğini bile bile ülkeyi tek partili rejimden çok partili rejime kansız
bir şekilde nasıl geçirdiğini anlayabilesiniz. İsmet Paşa düşünmedi mi ki
iktidarı kaybedersem ne olur diye, elindeki birçok gücü kullanamaz mıydı? Ancak
sizler yeni bir telaş içerisindesiniz. Attığınız her adım, günden güne çatlayan
iktidarınızı yamamak ve geleceğinizi garanti altına almak amaçlı.
Değerli milletvekilleri, işte AKP’nin bu amaçla seçmiş olduğu Başdenetçi ve kamu denetçilerinin hayatlarındaki AKP
bağları:
Başdenetçi Mehmet Nihat
Ömeroğlu: Oğlunun Kadıköy’deki nikâhında Başbakanı şahit yapmış birisi.
Muhittin Mıhçak: Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğinin kesinleştiği kararın temyiz
başvurusunda Sayın Erdoğan’ın mahkûmiyet kararının bozulmasını isteyen tek
muhalif üye.
Bir diğer üye, Abdullah Cengiz Makas: AKP’den milletvekili aday
adayı olmuş, basına vermiş olduğu demeçlerde AKP’nin hizmet kervanının
aksamayacağını söyleyen birisi; kervanın aksamadığını kanıtladı.
Zekeriya Aslan: 23’üncü Dönem AKP’den Afyonkarahisar Milletvekili,
kamu denetçiliğine gayet uygun.
Serpil Çakın: AKP kadın kolları teşkilatında ve Merkez Yönetim
Kurulunda görev yapan birisi. Kadınkolları. akp.org.tr adresine girin, 1 Temmuz 2008
tarihli açıklamayı okuyun: “Irak İslami Dava Partisi temsilcileri AKP Genel
Merkez Kadın Kolları Başkanlığını ziyaret ettiler. Görüşmede Kadın Kolları
Başkanlığı Yerel Yönetimler Başkanı Nur Özkaya, Halkla İlişkiler Başkanı Serpil
Çakın, heyete Kadın Kolları Başkanlığının teşkilatlanma yapısı ve faaliyetleri
hakkında bilgi verdi.” Serpil Hanım’ın bilgi vermeye bundan sonra da devam
edeceği kesin.
Mehmet Elkatmış: Adalet ve Kalkınma
Partisi kurucu üyesi, Refah Partisinden 19, 20, 21’inci; AKP’den 22’nci Dönem
Nevşehir Milletvekili. Seçilmek için daha ne olsun, ileri demokrasi için tüm
şartları taşımakta!
Değerli milletvekilleri, AKP’yle yolları kesişen bir kişi daha
var; eski Anayasa Raportörü Osman Can. AKP’ye eylül ayı içerisinde üye olup
yapılan kongrenin sonucu MYK’ya girebilme başarısını gösteren Osman Can. Üye
olurken de şu ibareyi imzaladı: “Parti tüzüğü, program ve yönetmeliklerine
uymayı taahhüt ediyorum.” Seçmiş olduğunuz Kamu Başdenetçisi
ve diğer denetçiler de aynı ibareleri imzaladılar.
Değerli milletvekilleri, Başbakan Erdoğan, bir Sivas mitinginde
şöyle sesleniyordu: “Yargı CHP’nin arka bahçesi oldu, bunu hep yaşadım. Bana
cezayı kesen Yargıtayın üst dairesindeki yargıçların
daha sonra CHP’nin üst kurullarında nasıl yer aldıklarını biliyoruz.” Görünen o
ki Başbakanın sözleriyle kendisinin yaptıkları birbirini tutmuyor. Bizler de
Başbakanla yolu bir şekilde kesişenlerin nasıl AKP yönetim organlarında yer
aldıklarını, hatta diğer kurumlarda da küçük AKP’cikler
oluşturulduğunu ibretle izlemekteyiz. Son icraatınızla iktidardan ayrılınca
tarafsız olabilecek kamu denetçilerine bile güvenemeyecek kadar suçluluk telaşı
içinde olduğunuzu kanıtladınız. Bu, demokrasi değildir; bu, talandır.
Değerli milletvekilleri, yıllarca “Valiler CHP’nin il başkanlığını
yaptı.” açıklamalarıyla halka yalan yanlış bilgiler verdiniz. Gelecek nesil
göbek bağıyla AKP’ye bağlı olan bürokratları sayarak bitiremeyecek. Sizin
görüşünüzü yansıtan ve siyasi parti temsilcilerinden oluşan bir Kamu
Denetçiliği Kurumu olamaz. Bu kurum ölü doğmuştur.
Yaptıklarınızdan sonra ağzınıza “demokrasi” kelimesinin artık hiç
yakışmayacağını, yama gibi duracağını belirtmek istiyorum. Bu talanı içine
sindirenleri, Necip Fazıl Kısakürek’in “Aynalar” şiirini okuyarak,
vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.
Aynalar
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İşte yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karşıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.
Günah, günah, hasat yerinde demet;
Merhamet, suçumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.”
İnşallah, aynalara bakamaz, bu şiiri okuyamaz durumuna bir daha
düşmemeniz dileklerimle saygılar sunarım.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ahmet
Aydın, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, bugün 3’üncü grup önerisi oldu. Malum, gruplar arasında bir
uzlaşma sağlanamadı gündemle alakalı. Aslında gündemle alakalı bir uzlaşma var,
bizim özellikle gruplarla ilgili olarak da birlikte bu Sermaye Piyasası
Kanunu’nun çıkarılması noktasında bir birlikteliğimiz var, öyle bir görüntü de
var, onu çıkarmaya çalışacağız inşallah. Ola ki bugün bir aksama olur, bunu
çıkaramadığımız takdirde, getirdiğimiz öneride, yarın da bu kanunu görüşüp,
devam edip, bu kanunun bitimi tarihinden itibaren de, işte, artık iki üç günlük
hafta sonunda arkadaşlar bir istirahat buyursun, çünkü 10’undan itibaren,
değerli arkadaşlar, çok yoğun bir bütçe maratonuna başlıyoruz, pazartesiden
itibaren ve Aralığın 20’sine kadar bu bütçe maratonu devam edecek, geceli
gündüzlü, hafta sonu dâhil, 7/24 âdeta bu Meclis çalışacak. Dolayısıyla,
inşallah uygun olur, imkân dahilinde biz gruplarımızla da birlikte, bütün
gruplarla birlikte bugün Sermaye Piyasası Kanunu’nu çıkarırız, yarın ve hafta
sonu da arkadaşlarımız programlarını icra ederler. Pazartesinden itibaren gene,
bu 2013 bütçesi için, bütün milletvekilleri olarak burada, aktif bir şekilde
20’sine kadar çalışacağız.
Tabii, değerli arkadaşlar, özellikle -bütün kamuoyu da biliyor,
bütün dünya biliyor- Başbakanımızın yaptığıyla söylediği hep aynı olmuştur.
Kolay kolay yapamayacağı sözü vermez, verdiği sözü de havada kalmaz onun. Dolayısıyla,
yaptığı da söylediği de hep aynı olmuştur.
Yine aynı şekilde, tabii, aynaya hepimizin bakması lazım, herkesin
bakması lazım zaman zaman. Ben kimim, amacım, hedefim nedir, neyi amaçlıyoruz,
neler yaptık, neler yapacağız, geçmişiyle geleceğiyle birlikte, aynaya… Bütün
siyasi parti gruplarının, aslında, bütün milletvekillerinin, fert olarak bütün
insanların zaman zaman bunu yapması
gerekiyor. Hedefim, amacım, yaptıklarım, yapamadıklarım, geçmişiyle
bugünü kıyaslayacak tarzda, gelinen noktayı da bir araya getirip
değerlendirmesi lazım ve dolayısıyla, aynaya sadece bizlerin değil, herkesin
bakması lazım, geçmişiyle birlikte bakması lazım.
Şimdi, geçmişten bugüne kadar Türkiye’nin konumu, durumu,
kurumlarımızın durumu, kurumlar üzerindeki vesayet makamlarının ortaya koyduğu
durum… Ama bugünkü durumu da gene bütün halkımız biliyor. Biz, hiçbir kurumu AK PARTİ’nin
tekeline almak gibi bir düşünceye sahip değiliz, böyle bir misyonumuz yok.
Bütün kurumlarımızı halkın hizmetine sokmak gibi bir düşüncemiz var ve onun
için çalışıyoruz, onun için çabalıyoruz; bu millete nasıl daha çok hizmet
edebiliriz, nasıl daha çok aktif, paralel çalışabiliriz? Ve bu kanunlar adil
bir şekilde uygulanıyor.
SIRRI SAKIK (Muş) – Hiçbir kurumda tek bir Kürt bulamazsınız, bak,
hiçbir kurumda; Anayasa Mahkemesinde bulamazsınız, Yüksek Seçim Kurulunda
bulamazsınız, HSYK’da bulamazsınız.
AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ombudsmanlık seçiminde
de bu seçimin nasıl yapılacağı gene milletin temsilcileri tarafından burada
yapılan kanunla çıktı ortaya ve bu kanuni düzenlemeye de uymak zorundayız. Başombudsmanın nasıl seçileceği, 15’e indirgenip orada,
burada, Genel Kurulda seçileceği, ombudsmanlarla alakalı olarak da yine hem
İnsan Hakları Komisyonu hem de Dilekçe Komisyonundan müteşekkil bir karma
komisyon tarafından seçileceği bu kanunda bellidir ve kanun gereği Meclisin
temsilcileri tarafından bu seçilmiştir. Bugüne kadar da yapılan hep bu
olmuştur, öyle değil mi? Bugün farklı bir uygulama yok. Bugüne kadarki bütün
kanunlar nasıl uygulanmışsa aynı şekilde bu dönemde de uygulanıyor.
Yine, aynaya baktığımızda değerli arkadaşlar, yetmiş dokuz yıllık
Türkiye tarihi ile on yıllık alınan mesafeyi karşılaştırdığınızda, katbekat,
demokratik anlamda, ekonomik anlamda, eğitimde, sağlıkta emin olun çok çok daha
ilerideyiz. Kurumların bütün vesayet makamlarının altından çekildiğini
biliyoruz. Kurumlar bir dönem bir kısım siyasi partilerin tekelinde olmuş
olabilir, bir dönem kurumlar başka birtakım askerî vesayetlerin tekelinde
olabilir, bürokratik oligarşiler olabilir. Ama AK PARTİ’nin
yapmaya çalıştığı, bütün bu kurumları kendi bünyesiyle uygun olarak milletin
hizmetine sokmak. Kendi tekelimize almak değil ama başkalarının tekelinde de
olmasın. O düşünceyle hareket ediyoruz; hiç kimsenin tekelinde olmasın, bu
millete layık olduğu şekliyle bütün kurumlar hizmet etsin diye düşünüyoruz.
Bu manada da değerli arkadaşlar, demokratikleşme noktasında da
özellikle -az önce arkadaşlar da konuştular bu kürsüde- Kürt meselesinde de,
birçok meselede de emin olun hayali mümkün olmayan adımlar atıldı, çok önemli
adımlar atıldı. Bunların önemsenmesi lazım. Bizler de demokratik meşruiyet,
siyaset zemininde bu işi çözelim arzu ediyoruz. Aslında lafa baktığınızda
herkes aynı düşünceyi söylüyor ama tabii, ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz. Bu işi, doğru, Parlamento çözsün diyoruz.
Demokratik kanallar açık olsun, bizim de arzuladığımız bu. Ama değerli
arkadaşlar, siyasetle terörü de mutlak surette ayırmamız lazım. Meşru zeminde
eğer siyaset yapıyorsak bütün düşünceleri, ne kadar aykırı olursa olsun, burada
konuşalım, tartışalım. Konuşuyoruz nitekim, tartışıyoruz. Bunun çözümü
konusunda, sadece AK PARTİ olarak bizler değil, bütün muhalefet partileriyle
birlikte, hep birlikte bu zemini oluşturup çözüme kavuşturalım. Bu sorun
hepimizin sorunu, bunu az önce de ifade ettim. Dolayısıyla, bu demokratik
siyaseti, meşru siyaseti, emin olun, eğer yapmak istiyorsak ki niyetimiz buysa
yani terörle siyasetin de bağdaşmayacağını hepimiz bilmeliyiz. Hepimiz buna da
azami özeni göstermek zorundayız. Bu manada da bütün arkadaşlarımızı da
hassasiyete devam ediyorum.
Bir kez daha grup önerimizin lehinde olduğumuzu ifade ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Alim
Işık, Kütahya Milletvekili.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu ilk değil; Adalet ve Kalkınma
Partisinin, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisini öngörüsüz, rastgele
yönettiği yeni bir örnek. Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili biraz önce ifade
etmeye çalıştı: “Sermaye Piyasası Kanunu’nun bitimine kadar çalışma süresini
uzatıyoruz.”
Değerli arkadaşlar, bu kanun, elinizdeki görüşme programına
baktığınız zaman, altı bölümlük bir kanun. İki gündür saat on ikiye kadar, gece
yarısına kadar çalışmakla daha 3’üncü bölümü bitiremedik. Bugün bitmezse yarın,
yarın bitmezse bitimine kadar, yine saat 24.00’e kadar çalışma önerisi, bu
Meclise, kelimenin tam anlamıyla, gösterilmiş bir saygısızlık örneğidir.
Şimdi, bütçe yarışmalarının ve maratonun başlayacağı hafta
öncesinde inadına dayatarak, özellikle de Meclis gruplarını baskı altına alarak
bir an önce bitirelim diye, SPK tasarısını kamuoyunun gündeminden kaçırıp
oldubittiye getirmeyi amaçlayan bu öneri yerinde bir öneri değildir. Eğer bu
kanunun içerisinde fazla bir şey yok ise bırakınız, bütçe görüşmelerinden
sonraya kalsın. Bu kadar acele ediliyorsa o zaman bu kanunun gerçek yüzünü
millete açıklayın yani ne kadar rant sağlanacak, hangi araziden kimlere, ne
verilecek? Bu tasarıdaki asıl amacı ve muhalefetin itiraz ettiği konuları,
gelin, tasarıdan çıkarın, bugün bitirelim.
Dolayısıyla, bu görüşme anlayışı ve program yapışı, hakikaten,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna yakışmayan bir tavırdır. Bunun karşısında
olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Diğer taraftan, Türkiye'nin gerçek
gündeminden uzak ama oldubittiye getirilen kanunlarla Meclisi oyalamanın bir
anlam ifade etmediğini de sizler de en az benim kadar biliyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bugün Abdi İpekçi Parkı’nda 11’inci
gününü dolduran atama bekleyen öğretmenlerin feryadına biz de şahit olduk.
Gelin, bu insanların şubat ayında yıllardır yapılan atama talebine sizler de
kulak verin. Hiç olmazsa toplumun bu kesimlerini, hakkı olanlarını birer iş
sahibi yaparak bundan hepimiz istifade edelim, bu insanların feryadına kulak
verelim.
Yine bugün yayımlandı, bu ülkede yaşayan yaklaşık 13 milyon nüfus
yani Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 16’sı istediği gıdaya ulaşamayan, açlıkla
karşı karşıya bulunan insanlardan oluşuyor. Şimdi, bunların feryatlarını
duymadan, SPK tasarısında hedeflenen birkaç konuyu bir an önce Meclis
gündeminden geçirerek tasarının yasalaşması yönünde çalışmanın anlam ifade
etmediğini bir kez daha sizlerle paylaşıyorum.
Özellikle bu kanunla ilgili görüşmelerin beklenen ya da planlanan
sürede bitmeyeceği endişesinin taşıdığımı bir kez daha ifade ediyorum. İktidar
partisinin “Her şeye rağmen biz parmak çoğunluğuyla bu kanunu geçiririz.”
anlayışından vazgeçip uzlaşma arayışını öncelikle değerlendirmesi daha yerinde
olacaktır. Salı günü Danışma Kurulu toplantısına gelmemesi ile zaten bu
haftanın bu görüşmelerinin tutmayacağı da iktidar partisi tarafından ortaya
atılmış oldu.
Özellikle 2012 yılı sonu itibarıyla, yenilenebilir enerji
kaynaklarına yatırım yapacak yatırımcılarımızın süresinin bittiği bir
dönemdeyiz. Türkiye enerjiyle ilgili darboğazların içindeyken, asıl görüşülmesi
gereken kanunlar bunlarken ve bu konuyla ilgili de Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak kanun teklifimiz bir yıldır komisyonda beklerken hiç bu
gündemlerle uğraşmayıp toplumun gündemiyle çakışmayan diğer gündemlerle Meclisi
işgal etmenin ya da meşgul etmenin fazla bir anlamı olmadığını ifade etmek
istiyorum. Gelin, mademki bu görüşme takvimi önemliyse yenilenebilir enerji
kaynaklarına yatırım yapacak olan yatırımcıların sorununu çözecek 1-2 maddelik
kanunu bugün geçirelim. Yılın sonunda bu iş bitiyor, 2013 yılında şu ana kadar
girişimde bulunmuş herkesin emeği boşa gitmiş olacak. Çok önemli bir kanun
beklerken bu kanunda ısrar etmenizin bir anlamı olmadığını düşünüyorum.
Bu düşüncelerle yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyor, Adalet ve
Kalkınma Partisini daha ciddi çalışarak bir haftalık Meclis programını daha
doğru planlamaya davet ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup başkan
vekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Mil-letvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile Libya
Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mu-tabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı: 339)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme
Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle
Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Yargılama Sürelerinin Uzunluğu
ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi
Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu
(1/625) (S. Sayısı: 342)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5.- Sermaye Piyasası Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının üçüncü bölümünde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi, dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü bölüm, 82 ila 105’inci maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili.
CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü
bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, kanunların yapılışını ve bu aceleye getirilişini doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Şimdiye kadar yapılmış pek çok kanunun yeniden,
eksikliğini gidermek için, bir torba kanunu getirerek düzeltmeye çalışmamız çok
doğru ve yararlı sonuçlar vermiyor. Bu da yıllardır beklemiş olmasına rağmen
komisyonda, dün, bugün Mecliste, Genel Kurulda bir an önce getirilmek amacıyla
sıkıştırılan ve dolayısıyla da bazı yönleri mutlaka aksayan, aksayacak olan
kanunlardan birisidir.
Geçmişte yaptığımız kanunların doğru uygulanmamasından dolayı,
toplumda hâlâ pek çok konuda sıkıntılar devam etmektedir. Bedelli askerlikle
ilgili yapılan ve çok aceleye getirilen yasa bunlardan biridir. Şimdi, sorun
büyüyerek devam etmektedir, insanlarımız farklı uygulamaları protesto
etmektedir.
Yine, biraz önce, arkadaşlarımızdan birisi anlattı. Atanamayan
öğretmenlerin sesine kulak vermek, Parlamentonun ve hükûmetin birinci görevidir
ama maalesef o da yerine getirilemedi.
Şimdi görüşmekte olduğumuz yasanın bu bölümü 82 ve 105’inci
maddeleri kapsıyor ve daha çok sermaye piyasasının denetimiyle ilgili, bu
konulardaki yaptırımla ilgili bölümler. Sermaye piyasasının güvenilir, şeffaf,
etkin, istikrarlı, adil ve rekabetçi bir ortamda gerçekleşmesini sağlayacak
olan bu düzenleme, nasıl denetlenecek ve bu denetim hangi sistemle, nasıl
gerçekleştirilecek; bunu tartışacağımız bu bölümde, yasa bazı düzenlemeleri,
bazı yenilikleri getirmeye çalışıyor. Ancak bunların tamamı, yasal düzenlemeden
çok olayın bakışına, felsefesine bağlı. Eğer Türkiye’de, çıkardığımız yasalara
kendimiz uymayacaksak, eğer uymayacağımız yasaları yapmakta ısrar edeceksek bu
yasadan doğru bir sonuç çıkmaz. Nitekim, pek çok uygulamada Sayın Başbakanın
talimatları bütün yasaları aşarak gerçekleşiyor ve sermayenin ya da ticari
alanın demokratikleştirilmesini sağlaması gereken alanlarda dahi Başbakanın
müdahalesi olayları çarpıtıyor, rekabet ortamını bozuyor, insanlarımızın daha
sağlıklı ortamda ticaret yapmasına engel oluyor.
(x) 337 S. Sayılı Basmayazı 4/12/2012 tarihli 33’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Şimdi getirmeye çalıştığımız bu yeni düzenlemeyle, denetimi
sağlayacak olan en önemli kurum elbette ki Sermaye Piyasası Kurulu. Sermaye
Piyasası Kurulu hükûmet tarafından ya da Bakanlar Kurulu tarafından
belirlendiğine göre -kurul üyeleri ve başkanı- bu kurulun gerçek anlamıyla
bağımsız bir biçimde bu piyasayı düzenlemesi, denetlemesi, sadece ve sadece o
kurula atanan insanların insafına ve vicdanına kalmıştır. Hiçbir biçimde düzgün
tercih yapılmadan gerçekleştirilen bu bağımsız kurulların oluşturulması sermaye
piyasasında da ciddi sıkıntılar yaratacaktır.
Daha dün yemin ederek göreve başlayan Baş Kamu Denetçisinin ne
kadar tarafsız olduğu ve ileride uygulayacağı işlerde ne kadar bağımsız
olabileceği tartışılırken şimdi de yine, aynı şekilde, Sermaye Piyasası Kurulu
başkan ve üyelerinin gerçekten bu alanda bağımsız ve tarafsız bir biçimde görev
yapabileceğini düşünmek saflıktır, yanlışlıktır. Bizim, bu piyasada gerçek
anlamıyla yatırımcıyı koruyacak, yatırımcının gelecekte uygulayacağı işlemler
içerisinde güvenli bir biçimde sağlayabileceği ortamı yaratacak insanları doğru
ve düzgün seçmemiz gerekiyor. Bu bölümde uygulanan yasaların ciddi anlamda
hâkim hükmünde kararlar verebilen bir kurul tarafından uygulanması, o kurulun
tarafsızlığının ciddi anlamda tartışılmasını ve denetlenmesi gerektiğini tekrar
ortaya koyuyor. Yapılan işlemler ne kadar doğrudur, bu işlemlere karşı
uygulanması gereken yaptırım nedir? Belli sınırlar içerisinde değerlendirme
yapılacağına göre, bu, gerçek anlamıyla hâkim niteliğindeki bir karar organı
tarafından verilmeli. O hâlde, kurumun bu niteliğini sağlama konusundaki
şüpheleri ortadan kaldıracak ciddi yaptırımları yasaya koymamız gerekirdi. Bu
konuda maalesef ciddi ve düzgün adım atılamamıştır. Yatırımcıların
uğrayacakları zararlar konusunda tazmin yükümlülüğünün getirilmesi elbette
zorunludur ve bu piyasayı hareketlendirmenin bir yoludur. Ama, bu yatırımcının
tazminiyle ilgili, merkezin ne kadar başarılı olabileceği zaman içerisinde çok
daha düzgün ve net bir biçimde ortaya çıkacaktır.
Bu piyasada en önemli mekanizmalardan birisi halka açık
ortaklıklar. Halka açık ortaklıkların denetlenmesi de, yönlendirilmesi de
tamamıyla Sermaye Piyasası Kurulunun çalışmalarına ve başarısına bağlı bir
durum iken bunu tekrar düzene sokmaya çalışmak ve o piyasanın güvenilirliğini
sağlamak birinci hedeftir. Ancak, şimdiye kadar Sermaye Piyasası Kurulu
çalışmaları içerisinde bu başarı elde edilememiştir çünkü İstanbul 23. Ağır
Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bir dava da -net olarak anlaşılıyor ki- bu
kurul üyelerinden birisinin sanık olarak yargılandığı ve o güveni, o güvenilir
ortamı sağlamakla yükümlü kişilerin maalesef bu konuda sınıfta kaldığının ciddi
anlamda resmidir.
Kurulda yapılan çalışmalarda kurul üyelerinin yardımlarına
başvurduğu ve kurulda alınacak kararları etkilemek üzere irtibata geçtiği
kişiler şu anda kurulda görevli ve çalışmakta. Eğer bu yasadan sonra aynı
kişiler bu kurulda çalışmaya devam edecek ise -ki edecek- bu, o piyasanın
güvenilirliğini gerçek anlamıyla yitirmesine sebep olacak ve halkın bu
yatırımlarla ilgili taleplerini denetlemekte bizi sıkıntıya sokacak bir ortama
doğru gittiğimizin göstergesidir.
Bizim esas itibarıyla yapmamız gereken, bu piyasada daha
demokratik, daha katılımcı ve daha geniş tabana yayılan bir kurul
yaratmamızdır. Bu kurul kendi kendini denetlemeli, bu kurul kendi kendine
çalışmalı ama piyasada yatırım yapan ve bu yatırımlar sonucunda zarara uğradığı
zaman devletin sorumluluğuyla karşı karşıya kalan yatırımcıların da korunması
konusunda hem objektif hem tarafsız davranabilecek kurul üyelerinin
yetiştirilmesi bizim birinci ve en önemli görevimizdir.
Son olarak şunu arz etmek istiyorum ki: Ekli kadro listesinde
gösterilen sayı ile mevcut sayı arasında ciddi bir farklılık ve çelişkiler
yumağı vardır. Oradaki uzmanların, oradaki başuzmanların ve oradaki idari
personelin ciddi anlamda eğitimden geçirilerek yeniden bu ortamı sağlıklı bir
hâle getirebilecek bir yapı çıkarmak en önemli görevdi ama maalesef, biraz önce
verilen önergeyle de tartışma ortamını bile ortadan kaldırarak “Mutlaka bu
yasayı geçirelim, bitirelim.” mantığıyla hareket edildiğinde pek çok nokta yine
gözden kaçacak ve önümüzdeki yasama yılında Sermaye Piyasası Yasası’nı
düzelterek, revize ederek yeniden karşınıza getirecek bir sonuç doğacaktır.
Bunun doğru olmadığını düşünerek saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
Tasarısı’nın dördüncü bölümü üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Önceki günkü konuşmamda da belirttiğim üzere ülkemizde sermaye
piyasalarındaki yerli yatırımcı sayısı çok yetersizdir. Ülkemizde hane halkı
tasarruflarının yüzde 7,5 seviyesine kadar inmiş olması bu duruma neden olan en
önemli etken olmakla birlikte, bir diğer etken de güven sorunudur. Bu tasarıda
güvensizliği gidermek için yatırımcı haklarına yönelik önemli düzenlemeler yapılmakla
birlikte, geçmişte mağduriyet yaşamış vatandaşlarımıza yönelik hükümlere yer
verilmemiştir. Bildiğiniz üzere, 90’lı yıllarda yurt içinde ve yurt dışında
mukim çok sayıda vatandaşımız ülkemizin iktisadi ve sanayi kalkınmasına destek
vermek amacıyla tasarruflarını farklı yöntemler ile “holding” adı altında
kurulmuş şirketlere aktarmıştır. Bu şirketler tarafından Sermaye Piyasası
Kurulundan izin alınmaksızın gerçekleştirilen ve karşılığında vatandaşlara
hisse senedi, makbuz ve benzeri belgeler verilen, kimileri ortaklar pay
defterine kaydedilen ama kimileri de kayıt dahi edilmeyen vatandaşlarımızın
tasarrufları bu şirketlerin yöneticileri tarafından heba edilmiştir. Sermaye
Piyasası Kurulu tarafından söz konusu şirketler ile ilgili çok sayıda suç duyurusu
yapılmış ancak vatandaşlarımız kaybettikleri paralar ile kalmışlardır.
Sayılarının 300 binden fazla olduğu tahmin edilen vatandaşlarımız, yıllarca
çalışarak elde ettikleri tasarruflarını, birikimlerini holdinglere
kaptırmışlardır. Birçoğunun merkezi Konya’da bulunan 100 civarındaki bu
holdinglerin milyarlarca avroluk para topladığı tahmin edilmektedir. Birçok
Konyalı hemşehrimin tasarrufları bu yolla yok olmuş,
batmıştır. Bu soygun düzeninde inandırıcı ve güvenilir olmak için muteber
isimlerin referansıyla dinî ve millî duyguları kullanılarak yüksek kâr payı
vaatleriyle vatandaşlarımız kandırılmıştır. Birçoğu gurbetçi olan
vatandaşlarımız, bir köşeye koydukları tasarruflarının tamamını kaptırmışlar ve
âdeta muhtaç hâle gelmişlerdir. Birçoğu hastalık ve ölüm gibi hâllerde bile bir
kuruş alamamaktan yakınmaktadır.
En önemlisi de bu vatandaşlarımız, ülkemizdeki siyaset ve hukuka
bütün güvenlerini yitirmişler ve artık ülkelerine yatırım yapmak,
tasarruflarını yollamak, ülke ekonomisine katkı sağlamak gibi amaçları
bütünüyle ortadan kalkmıştır. AKP iktidarı on yılını tamamlamıştır. Soruyorum:
Vatandaşlarımızın bu mağduriyeti karşısında on yıldır ne yaptınız? 22’nci Dönem
bir meclis araştırma komisyonu kurulmuş, komisyonun 1061 sayılı Raporu Genel
Kurulun 11 Nisan 2006 tarihli oturumunda görüşülmüştür. Sayın Bakana soruyorum:
Bu zamana kadar geçen altı yılda holdingler tarafından dolandırılan bu
vatandaşlarımız için ne yapılmıştır, mağduriyetlerini gidermek için veya onları
mağdur eden holdinglerin yöneticilerine ceza vermek için ne yapılmıştır? Sayın
Başbakan, bu vatandaşlarımıza “Para verirken bana mı sordunuz?” demiştir. “Uzanların yakasına yapıştınız, neden bizim paralarımızı
dolandıranların yakasına da yapışmıyorsunuz?“ sorusuna; AKP hükûmetinin bir
bakanı ”Yüksek faiz alırken bana sormuyordunuz, paralar batınca mı bana
soruyorsunuz?” diyebilmiştir. Bu türlü yaklaşımlar sorumlu bir Başbakan,
sorumlu bir hükûmet anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Sorumluluktan böyle ucuz
söylemlerle kurtulmak mümkün değildir. Gerçi, Avrupa’daki Deniz Feneri
soygununun Türkiye ayağıyla ilgili yaşananlar da ortadadır. Haklarında
dolandırıcılık iddiasında bulunulanlar serbest bırakılmış, bu soruşturmayı
yürüten savcılar sanık sandalyesine oturtulmuştur. AKP zihniyetinin tavrını,
görüşünü bu durum net olarak ortaya koymaktadır. Bugün, vatandaşın mağduriyeti
ve onları mağdur eden holding sahiplerinin sefası aynen devam etmektedir.
Hükûmet en azından bu yöneticilere “Bu paraları nereden buldunuz? Bu ihtişamlı
hayatları sürdürecek gelire nasıl sahip oldunuz?” diye soramaz mıydı? AKP
hükûmeti vatandaşlarımızın paralarını dolandıran sadece bir grubun üzerine
gidebilmiştir. Doğru yapılmıştır ancak neden bu holdinglerin üzerine
gidilmemiştir, neden aynı kararlılıkla bu inanç hortumcularının üzerine
gidilmemiştir? Bunlar arasında aynı yollarda beraber yürüdüğünüz, yağan
yağmurda beraber ıslandığınız kişiler mi var? Ayrıca, paralarını holdinglere
kaptıran vatandaşlarımızın mağduriyetini bir nebze de olsun giderecek bir
düzenleme neden yapılmamıştır? Bugün görüştüğümüz kanun tasarısının geçici
3’üncü maddesine bakıldığı zaman, 18 Aralık 1999 tarihinden önce aracı
kurumların batması nedeniyle mağdur olan yatırımcılar için bir fon oluşturulup
zararları belli bir oranda da olsa tazmin edilmeye çalışılırken iyi niyetinin,
inançlarının ve bilgisizliklerinin kurbanı olan holdingzedeler
için neden herhangi bir düzenleme yapılmamaktadır?
Değerli milletvekilleri, bu holdinglere para kaptıran
vatandaşlarımız gibi, bir kısım vatandaşlarımız da devletten aldıkları imtiyaz
hakları iptal edilen şirketlerde sahip oldukları paylar nedeniyle mağdur
olmuşlardır. Hisse senedi yatırımları riskli yatırımlar olup kâr ve zarar söz
konusu olabilecektir ancak bu iki olayda da vatandaşlarımız açgözlü şirketlerin
ve yöneticilerinin art niyetli yaklaşımlarının kurbanı olmuştur. Holding tipi
şirketlere para kaptıran vatandaşlarımızın çoğu iyi niyetlerinin ve konu
hakkındaki bilgisizlerinin sonucu bu duruma düşmüşlerdir. Hisse senetleri
borsada işlem görürken devlet tarafından imtiyaz ve işletme hakkının alınması
nedeniyle esas faaliyet konusunu yitiren şirketlerin yatırımcıları ise büyük
hissedarların ve yöneticilerin yasa dışı işlerinin kurbanı olmuştur. Sayıları
yüz binleri bulan bu vatandaşlarımız için artık borsa ve sermaye piyasaları
uzak durulması gereken sakıncalı yatırım alanları hâline gelmiştir. Gerek bu
tasarı gerekse de Hükûmet tarafından sıkça dile getirilen İstanbul Finans
Merkezi vizyonu ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yürütülen halka arz
seferberliğinin başarıya ulaşması için bu insanlarımızın mağduriyetinin bir
parça da olsa giderilmesi gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu amaçla bir önerge hazırladık,
ilgili madde görüşülürken takdir ve onayınıza sunacağız. Önergemizde, bu iki
kesimin ortak mağduriyetini giderebilmek için, tasarruflarını büyük bir iyi
niyet ile ülkemizin iktisadi kalkınmasını desteklemek amacıyla bu şirketlere
aktaran kişilerin kaybolup giden tasarruflarını bir nebze olsun yerine
koyabilmek için vatandaşlarımızın kayıplarının bir kısmını telafi edecek bir
ortaklık tazmin fonu oluşturulmasını öngörüyoruz. Önergemize göre, bu fona
başvuranlar hakkında gerekli incelemeyi Sermaye Piyasası Kurulu yapacaktır.
İlgili şirketlerin sorumlu yöneticilerine ve çalışanlarına ve bunların akrabalarına,
alacaklı olsalar dahi, ödenme yapılmayacaktır. Buna ilişkin bütçe, borsa ve
yatırımcıları tazmin fonundan elde edilebilecek ve bütçeye mümkün olan en az
yük gelecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz, önerdiğimiz bu yeni
fonun kabul edilerek bu mağdur vatandaşlarımız ve devletimiz arasındaki
küslüğün giderilmesi için sizlerin elinizi vicdanınıza koyarak bu sorunu
kökünden çözeceğinize olan inancım tamdır.
Değerli milletvekilleri, sermaye piyasamızda dış tasarruflara
bağlı bir yapı oluşmuştur. Son verilere göre, borsada işlem gören hisse
senetlerinin yüzde 64’ü yabancı yatırımcıların elinde bulunmaktadır.
Ekonomimizde son yıllarda hızlı bir yabancılaşma yaşanmaktadır. Enerjide dışa
bağımlı olan ülkemizde ara malı büyük ölçüde ithalatla karşılanmaktadır. TÜİK’in 11 Haziran 2012 tarihinde açıkladığı Yabancı
Kontrollü Girişimler Araştırması’na göre, bankacılık, sigorta ve medya sektörü
hariç Türkiye’deki toplam girişimlerin yüzde 15,4’ü yabancı kontrolündedir. Bu
araştırmaya göre, yabancıların payları tütünde yüzde 90, ilaçta ise yüzde
51’dir. Bankalarımızın yarıdan fazlası, sigortacılık sektörümüzün tamamına
yakını yabancıların eline geçmiştir. Bu hâkimiyet, aynı zamanda, para
piyasaları ile iç borç sisteminin de yabancı bankaların denetimine geçmesi
anlamını taşımaktadır. Ülkemizde bankacılık sistemi hâlen uygulanmakta olan
özelleştirme politikaları ile böylesine bir yapılanma içerisine sürüklenmiştir.
Bu durum, ülkemizin ve milletimizin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – …yüksek menfaatlerine zarar vermekte
ve makroekonomik anlamda birlik politikalarının oluşturulmasının artık imkânsız
hâle gelmesine neden olmaktadır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar).
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Ahmet Öksüzkaya,
Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hakkında, dördüncü bölüm üzerine,
şahsım adına söz aldım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
1982 yılında faaliyete geçen ve ilk bağımsız üst kurul olan
Sermaye Piyasası Kurulu tarafından altyapısı hazırlanan ve Hükûmetimiz
tarafından yüce Meclisin takdirine sunulan yasa tasarısı, Meclisimize bundan
yaklaşık altı ay önce gelmiş, Plan ve Bütçe Komisyonumuz tarafından çalışmalar
yapılmış ve Genel Kurulda görüşmelerine başlanmıştır. Pek çok maddesinde
muhalefet milletvekillerinin de önerileri dikkate alınarak değişiklikler
yapılan tasarı, 1981 tarihli yani yaklaşık otuz yıllık olan Sermaye Piyasası
Kanunu’nun günümüz ihtiyaçlarına göre yeniden belirlenmesi amacıyla
hazırlanmıştır. Tasarı, bir çerçeve kanun olarak düzenlenmiş, ikincil düzenleme
yapma yetkisi ise düzenleyici otorite olarak Sermaye Piyasası Kuruluna
bırakılmıştır.
Tasarı, sermaye piyasaları alanına ilişkin olarak önemli
değişiklikler getirmektedir. Bu tasarıyla, yatırımcıların haklarının korunması
hususunda yenilikler getirilmiş, ilk kez borsaların anonim şirket olarak kurulmalarına
ilişkin yasal altyapı oluşturulmuş, kurumsal yatırımcılar sektörünün daha
rekabetçi bir yapıya kavuşması ve ilişkili finansal kuruluşlardan bağımsız hareket etmesine yönelik
düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca, piyasa denetimine ilişkin kapsamlı
düzenlemeler de getirilmektedir.
Sermaye Piyasası Kurulunun çalışmaları neticesinde, halkımız,
mevcut olan klasik ve kısıtlı yatırım araçlarına ek olarak, hisse senetleri,
yatırım fonları, emeklilik fonları, vadeli işlemler gibi birçok yatırım
araçlarına kavuşmuş, bunun yanında Sermaye Piyasası Kurulu uygulamaya geçmeye
hazır olacak şekilde birçok yatırım aracının da hukuki altyapısı
hazırlanmıştır.
2012 yılı içerisinde yatırımcı güvenini artırabilmek amacıyla
uluslararası kurumsal yatırımcılar tarafından da olumlu değerlendirilen ve
İstanbul’u bir finans merkezi yapma hedefi açısından da önemli bir düzenleme
olan kurumsal yönetim ilkeleri yenilenmiş ve bu ilkelerin bir kısmı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
şirketleri için zorunlu hâle getirilmiştir. Bu düzenlemenin en büyük amacı,
sermaye piyasalarının sağlıklı işlemesi için en önemli unsurlardan biri olan
yatırımcı güveninin sağlanmasıdır.
Borsamızda işlem gören şirket sayısını 2023 yılı için bin rakamına
ulaştırmak hedefini belirlemiştik. Bu
hedef için sermaye piyasalarında yer alan ilgili paydaşlarla halka arz
seferberliği protokolü imzalanmıştır. 2012 yılı Kasım ayı itibarıyla halka
açılan şirket sayısı 25 ve halka arz tutarı 500 milyar TL olmuştur. En son
gerçekleşen Halkbank ikinci halka arzı, halka arz seferberliğine başarılı bir
örnek teşkil etmektedir.
KOBİ’lerimiz de yapılan çalışmalar içerisinde unutulmamıştır. KOBİ
niteliğindeki şirketlerimizin sermaye piyasalarından ölçeklerine göre
yararlanabilmesi ve paylarının borsada işlem görmesi için 2011 yılında borsa
bünyesinde Gelişen İşletmeler Piyasası kurulmuş ve yine Kasım 2012 tarihi
itibarıyla söz konusu piyasada işlem gören şirket sayısı 11’e yükselmiştir.
Bunun yanı sıra, borsada işlem görmeyen halka açık şirketlerin paylarının
borsada işlem görmesi için yapılan düzenleme ile Serbest İşlem Platformu
kurulmuş, söz konusu şirketlerinin paylarını elinde bulunduran yatırımcıların
bu payları borsada satabilmesine imkân tanınmıştır. İşlem gören şirket sayısı
Kasım 2012 itibarıyla 16’dır.
Son yıllarda sağlanan makroekonomik istikrar ile beraber düşen
faiz oranları ve özel sektör borçlanma araçlarının ihracını artırmaya yönelik
Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapılan çalışmalar sayesinde, şirketlerimiz
borçlanırken de sermaye piyasalarımızı yoğun olarak kullanmaya başlamıştır.
Buna göre, 2010 yılında 2,8 milyar TL olan dolaşımdaki özel sektör borçlanma
aracı 2012 Ekim ayı itibarıyla 26,1 milyar TL’ye ulaşmış ve bu piyasada işlem
gören yatırımcı sayısı 200 bine yaklaşmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; SPK tarafından, ayrıca
İslami Finansal Hizmetler Kurulu ile ortaklaşa olarak İslami finansmana yönelik
çalışmalar ve Dünya Bankasıyla ortaklaşa olarak yatırım fonlarına ve
Türkiye’deki yatırımcı profilinin belirlenmesine ilişkin olarak Türkiye
Finansal Yeterlilik Araştırması çalışmaları da yürütülmektedir.
Ben sözlerime son verirken Sermaye Piyasası Kanunu’nun hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
On beş dakika süre ile soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım; Alanya ve Gazipaşa’yı etkileyen hortumda çok
sayıda sera harap olmuştur, ürünler heba olmuştur, üreticilerin ciddi zararları
söz konusudur. Vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.
Üreticilerimiz zaten hükûmetin yanlış politikaları nedeniyle zor
durumdadır. İhracat daralması nedeniyle fiyatlar çok düşüktür. Bunun üzerine
bir de bu felaket eklenince sıkıntı daha da büyümüştür. Bir an önce gerekli
tespitler yapılıp vatandaşların mağduriyeti giderilmeli, kayıpları telafi
edilmelidir. Hükûmeti, Tarım Bakanını bu konuda göreve çağırıyorum. Alanya’da
Gazipaşa’da kayıplar telafi edilsin, üreticinin kayıpları karşılansın. İstenen,
beklenen budur.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yüksel…
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, VOB, İzmirlilerin öncülüğünde İzmir’de kurulup kısa
sürede uluslararası borsalar arasında önemli bir kurum hâline gelmiştir.
Tasarıda geçici 9’uncu maddeyle, VOB’a yüzde 5 payla
Borsa İstanbul AŞ’ye katılım davetinde bulunuyorsunuz. İMKB Başkanımız, VOB’un katılımıyla işlem hacminin 4 katı artacağını bir TV
programında söylemiştir. Bu durumda yüzde 5’in çok düşük olduğu bellidir. Bu
oranın en az yüzde 8 olması gerektiği görüşüne katılıyor musunuz? VOB’un yönetim kuruluyla bir araya gelmeyi, görüşmeyi
düşünüyor musunuz ve VOB’da çalışan 76 değerli
personeli yeni kurulacak Borsa İstanbul AŞ’de değerlendirmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Değerli Bakan; sermaye
piyasasında kaç Türk vatandaşımız vardır, kaç yabancı vardır? Ayrıntılı bilgi
alabilir miyiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık...
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün de dile getirdiğim gibi, bu izinsiz halka arz
yoluyla vatandaşlarımızdan para toplayıp batıran holdingler, özellikle İhlas
Finans Kurumu tarafından mağdur edilen vatandaşlarımızın mağduriyetinin
giderilebilmesi amacıyla bir ortaklık tazmin fonu kurulması ve bu fon
aracılığıyla bu mağduriyetlerin giderilmesi konusuna nasıl bakarsınız? Bu
konuda gelecek bir öneriyi nasıl değerlendirirsiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Türkkan…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Bakan, Hükûmetinize bir konuda
bilgi vermek istiyorum.
Üç gün önce Makedonya’da Doğu Makedonya’nın Koçali köyünden 2 Türk
öğrenci, sadece Türkçe konuştukları için Makedon öğrenciler tarafından kıyasıya
dövülmüş ve 2’si de şu anda hastanede beyin kanaması teşhisiyle yatmaktadır. Bu
konuda Hükûmetinizin bir girişimi olacak mıdır?
Balkanlarda Türk insanının, Türkçe dilin muhafazası yönündeki
çalışmaları yeterli görüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı var.
Burada eş durumundan tayin isteyen arkadaşlarımız var. Bu kurumun
arkadaşlarımıza vermiş olduğu ifade şudur, diyorlar ki: “Maliye Bakanlığı bize
kadro verdikten sonra biz bunu dikkate alacağız.” Eğer siz kadro vermezseniz
bir yıl, iki yıl bu eş durum tayinleri olmayacak mı? Bu konuda bilgi almak
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Serindağ…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Gaziantep’te çiftçilerimiz elektriğin pahalı olması
nedeniyle sulu tarım yapamamaktadırlar. Sulu tarım yapabilenler de elektrik
parasını ödeyemedikleri için icrayla karşı karşıya kalmaktadırlar. Acaba
çiftçilerimize bu yolda bir destek verilmesi düşünülüyor mu? Çiftçilerimizden
elektrik paralarının alınmaması veya daha düşük bir fiyattan çiftçilerimize
elektrik verilmesi düşünülüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Belediyelerde bölgenin nüfusuna göre paralar verilmektedir.
Bilhassa küçük belediye olanlar ve muhalefet belediyesi olanlar nüfusa göre
verilen bu paradan dolayı çok mağdur konumda bulunmaktadırlar, en küçük hizmeti
bile yapamamaktadırlar. Bundan dolayı, en azından gelişmişlik oranına göre veya
turizmdeki durumuna göre veya çeşitli faktörlere göre bu paraların yardım
şeklinde gönderilmesiyle ilgili bir çalışma yapılması var mıdır? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Canalioğlu…
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, sizin aracılığınızla sormak istiyorum. 5084 sayılı
Kanun’la getirilen gelir vergisi stopajı teşviki, sigorta primi, işveren
paylarında teşvik ve enerji desteği kapsamı dâhilinde 49 ilde 13/12/2008’e
kadar uygulaması yapılan ve daha sonra 31/12/2012’ye kadar uzatılması öngörülen
teşvik yasasıyla ilgili olarak Sayın Zafer Çağlayan’ın sanıyorum bugün bir
açıklaması oldu “Uzatılmayacak.” diye. Bu kapsamda şayet bu yasa, teşvik yasası
uzatılmaz ise burada 766.672 kişi mağdur olacaktır. Bu kapsamda Trabzon
ilimizde de 2.018 iş yerinde yaklaşık 10.310’u kadın işçi, 33.459 erkek işçi
olmak üzere toplam 43.769 işçimiz de mağdur olacak ve kurumlar da işçi çıkarmak
durumunda kalacaklardır. Bunun uzatılması yönünde çalışmaların sürdürülmesi
gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıl
dönümüydü, bütün kadınlarımıza kutlu olsun. “Ey kahraman Türk kadını, sen
omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” İşte bu düşüncelerle Atatürk,
Türk kadınına birçok çağdaş ülkeden daha önce seçme ve seçilme hakkı
tanınmasına öncülük etti. 19’uncu yüzyılın sonlarında Yeni Zelanda’dan başka
kadınlara siyasi haklar tanıyan ülke yoktu. 20’inci yüzyılın ilk yarısında
Türkiye, pek çok çağdaş ülkeden önce, 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme
hakkı tanıdı. Bu hakkı Fransa 1944’te, İtalya ve Japonya 1945’te, Yunanistan
1952’de, İsviçre ise ancak 1971’de tanıyabildi. Cumhuriyetin sağladığı bu üstün başarıdan altmış sekiz yıl
sonra Türkiye, kadın-erkek eşitliğinde dünya ülkeleri arasında maalesef
124’üncü sırada bulunuyor. Bu, Türkiye’nin ve Türk kadınının kaderi olamaz.
Atatürk devrimlerine ve cumhuriyetin ilkelerine inananlar Türk kadınını mutlaka
en çağdaş ülkelerin kadınlarının sahip
oldukları haklara ve yaşam koşullarına kavuşturacaklardır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yüksel…
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Ortada VOB varken, Vadeli İşlem ve
Opsiyon Borsası varken SPK Başkanlığı niçin vadeli işlem ve opsiyon işlemleri
yapma yetkisini İMKB’ye vermiştir? Bunu da yanıtlamanızı rica ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Öğüt ve son söz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Sayın Bakanım, Mayıs 2010’dan itibaren ithal et, ithal hayvan
geliyor ve tarım ürünlerine ne kadar para ödendi Mayıs 2010’dan bu yana?
Bir de şu anda kar yağması nedeniyle insanlarımız hayvanlarını
dışarıda barındıramıyor, otlatamıyor, doyuramıyor; şimdi içeride beslemek
mecburiyetinde. Ot ve saman kıtlığı çekiyoruz. Ot ve saman teşviki verecek
misiniz bu çiftçiye?
Bir de şu anda dışarıdan ithal getirilen ot ve samanda belli
ithalat fonları olan şirketler getiriyor. Bu da tabii ki çiftçiye pahalıya mal
oluyor. Çiftçilerin direkt saman getirmesine imkân tanıyacak mısınız yani
çiftçi, çiftçi kayıt belgesi olan kişi direkt dışarıdan saman getirebilecek mi?
Bir de hükûmet olarak hayvanlarının beslenmesine…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – …imkân tanıyacak mısınız, teşvik edecek
misiniz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle bu kanunla düzenlenen önemli bir konu olan
VOBAŞ-İMKB ilişkisine kısaca değinmek istiyorum. İMKB yönetimimiz ve aynı
zamanda SPK yönetimimiz VOBAŞ’ın ana ortaklarıyla,
önemli ortaklarıyla ve hatta küçük ortaklarıyla tek tek görüşmeler yaptı. En
sonunda bizzat ben 3 defa büyük ortaklarla kendim bir araya geldim ve hangi
şartlarda nasıl bir birleşmenin uygun olabileceği konusunu detaylı bir şekilde
istişare ettik. Ve sonunda biz, bu tasarıyla, VOBAŞ’ın
hissedarlarının VOBAŞ hisseleri karşılığında 1 hisseye karşı 0,05’lik hisse ile
Borsa İstanbul’a ortak olabilmesiyle ilgili bir seçeneği açmış olduk. Bundan
sonrası VOBAŞ’ın ortaklarının vereceği bir karardır.
Bu tasarının kanunlaşmasıyla beraber bir ay içerisinde VOBAŞ ortakları kendi
kararlarını kendileri verecektir ama şunu ifade etmek istiyorum ki, bu rakam
etrafında önemli ortaklarla aramızda bir mutabakat da oluşmuş durumda. VOBAŞ
çalışanlarının önemli bir kısmının, eğer ileride VOBAŞ İMKB’yle birleşirse İMKB
çalışanları hâline geleceğini düşünüyoruz. Tabii, bu, çalışanların her
birisinin kendi kendine vereceği kararla da alakalı; bazıları belki ayrılmak
isteyebilir, bazıları devam etmek isteyebilir ama ben şunu söyleyebilirim ki
bugünkü İMKB yönetimimiz çalışmaya devam etmek isteyen VOBAŞ çalışanlarını
Borsa İstanbul bünyesinde devam ettirme niyetinde.
Bir başka konu: “Kaç yatırımcı var? Yabancı yatırımcı, Türk
yatırımcı kaç kişi vardır?” diye bir soru vardı. Yaklaşık olarak rakamları
söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 1 milyon 250 bin yatırımcı şu
anda İMKB’de işlem yapıyor, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan 138 bin kişi
ve kurumda, tüm enstrümanları kattığımızda, İMKB’de işlem yapıyor.
İzinsiz halka arzla ilgili ve İhlas Finansla ilgili bir soru
vardı. Biliyorsunuz İhlas Finansla ilgili konu şu anda tasfiye sürecinde ve
Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın denetiminde bir tasfiye süreci var. Burada,
kurumun varlıklarının nakde dönüştürülmesiyle beraber, bu süreç içerisinde
alacaklılara da ödemeleri yapılıyor.
Yine, bir başka soru: “Neden opsiyonlar ya da vadeli işlemlerle
ilgili izin İMKB’ye verildi, VOB’a verilmedi?” diye
bir soru vardı. Teknik ve SPK mevzuatına ilişkin nedenlerin olduğunu Sermaye
Piyasası Kurulumuz zaten daha önce bize söylemişti. Bu konuyla ilgili, nedenle
ilgili açıklamalar daha önce kurul tarafından, karar veren Sermaye Piyasası
Kurulumuz tarafından zaten açıklanmıştı.
Bu, Makedonya’daki konuyla ilgili, aslında -dün, Makedonya’nın
Eğitim Bakanı Türkiye’deydi ve Millî Eğitim Bakanı Sayın Dinçer’le bir görüşme
gerçekleştirildi- bu konu, Millî Eğitim Bakanı nezdinde de Makedonya Eğitim
Bakanına bildirildi, gerekli girişimler yapıldı. Tabii, tüm Balkanlar’da her
bir bireyin kendi kültürel özelliklerini, kendi dilini, dinini, yaşayabilmesi
için, sürdürebilmesi için bizim yoğun bir çalışmamız var, yoğun bir çabamız
var. Bununla ilgili ayrı bir başkanlık da kuruldu biliyorsunuz. Dolayısıyla, bu
konu, yakından takip ettiğimiz ve her seviyede girişimlerini yaptığımız bir
konu.
Sulamada kullanılan elektriğin, doğru, maliyeti yüksek ama aynı
zamanda, bu sulamadaki elektrikle ilgili çok miktarda kayıp kaçağın olduğu da
bir gerçek, ciddi tahsilat sorunları da söz konusu. Burada, elektriğin maliyeti
neyse sulamada da bu maliyet yansıtılıyor. Tabii doğal sulamayla sulanan
tarlaları, kuyudan elektrikle, motorla çıkarılan suyla sulanan tarlayla
mukayese ettiğimiz zaman, burada, göreceli bir maliyet yüksekliği, doğru.
Belediyelerle ilgili bir soru vardı, küçük belediyelerin
mağduriyetiyle ilgili. Aslında, en son, burada, biliyorsunuz, büyükşehir
belediyeleriyle ilgili yeni bir yasal düzenleme yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanımız
da dün bunu onayladı. Burada küçük belde belediyelerinin kapatılmasını
öngörüyoruz ve belediyelere yapılan toplam transferler de şu andaki düzenlemeye
göre daha artırılıyor yürürlüğe girmiş olan bu yeni yasayla beraber.
5084 ile ilgili, aslında dün de soruldu, evvelsi gün de soruldu;
ben cevap verdim, tekrar edeyim. 5084’ün, bu teşvikin aynen devam etmesi söz
konusu olmayacak. Çünkü, o dönemde tespit ettiğimiz 49 il, eski Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi’ne göre tespit edilmiş
listede. Aynısı mümkün değil ama başka bir şekli, başka bir yöntemi olabilir
mi, bunu da yine ilgili kuruluşlarımız şu anda çalışıyor.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkıyla ilgili yine bir yorum
dinledik. Ben şunu ifade edeyim: Tabii, aslında seçme ve seçilme hakkının
tezahür ettiği en önemli kurumlardan birisi Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
aynı zamanda parti yönetimleri. Bizim parti grubumuzda kadın milletvekili
sayısı ve bunun oranı diğer grupların üzerinde, biliyorsunuz. Yine parti
yönetimimizde, diğer siyasi partilere göre daha fazla sayıda kadın yönetici var
özellikle MKYK’mıza baktığımız zaman.
İthal et, ithal hayvan… Biliyorsunuz, şu anda, doğru, ithalat var
ama hâlâ iç tüketimin -önümde rakamları yok ama- oldukça küçük bir yüzdesi
ithal et. Ağırlıklı olarak gene biz yerli et tüketiyoruz Türkiye olarak ama
dönem dönem gerçekten içerideki tüketim talebe yetmeyebiliyor.
Dolayısıyla, bu tüketimin talebe yetmediği dönemlerde hızlı bir fiyat baskısı
olmasın diye, tüketiciye ulaşan et fiyatları yükselmesin diye de ithalata izin
verilmiş durumda. Ama ciddi bir gümrük vergisi de var biliyorsunuz, yani yüzde
100 gibi bir gümrük vergisiyle bu ithalat yapılıyor. Yoksa, dışarıdaki fiyatla
aynen ithalat yapılsa tabii içerideki fiyatlar çok daha farklı noktaya
gidebilir, üreticilerimiz çok daha olumsuz etkilenebilir.
Eş kadrolarıyla ilgili bir soru vardı. O, benim bilmediğim, pek
ilgilenmediğim bir kurum. Dolayısıyla, belki ilgili bakanlarımızın o konuya
bakmasında, size cevap vermesinde fayda var diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
82’nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
337 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 82. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Nazmi
Gür
Bingöl Iğdır Van
Hasip Kaplan Halil
Aksoy Sebahat
Tuncel
Şırnak Ağrı İstanbul
Erol
Dora
Mardin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip
Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye’de 48 banka var; bunların 23’ü, neredeyse tamamı yabancı sermayenin
elinde, geri kalan 12 tanesinde de yabancı sermaye payı var; yani bu 48’in
35’inde yabancı sermaye söz ve güç sahibi. Bir de yabancı sermayeli bankalar,
Türkiye dışındaki global bankaların uzantıları ve bunlar, sadece İstanbul ve
çevresinde kredi vermeye odaklanmış kuruluşlar olarak örgütlenmişler. Hedef
müşterileri Türk bankaları ve holding merkezli yatırım firmaları. Türkiye
genelinde yaygın şubeleri yok. Küçük üreticiye yönelik kredi politikaları da
mevcut değil.
Şimdi, burada, işi kredi vermek olan bankalar yüksek faiz
uyguluyor; bundan dolayı da kredi ihtiyacı olan yatırımcılar, bu faizin riskine
girmektense yatırım hedefinden vazgeçmekte ve elindeki nakitle spekülasyona
yönelmektedir.
Şimdi, bu çerçevede baktığımız zaman, bu maddenin buradan
çıkarılmasını isterken… Çok net, işte, yatırım kuruluşlarının tazmini, bir de
bankaların tazminiyle ilgili bir madde bu yani yabancı bankaları koruyoruz.
Peki, son olarak, ilginizi çekmiştir diye söyleyeyim: İran’dan
doğal gaz alıyoruz, İran’a doğal gaz karşılığında para yerine altın veriyoruz.
Hatta Enerji Bakanının bugün bir açıklaması var: “Altın yerine patates de
verebiliriz.” Yani mal. Yani 21’inci yüzyılda “trampa” uygulanıyor.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Ne güzel!
HASİP KAPLAN (Devamla) – Peki, soruyoruz bunu, çok güzel de,
buranın güzel olmayan noktasını söyleyeyim: Kardeşim, bu işi alır verirken, bu
ülkeye para girer çıkarken, biri kazanırken bunun vergisi yok mu? Hadi vergisi
yok, almıyorsunuz, bunun zekâtı da mı yok kardeşim? Vergi de ödemiyorsunuz,
zekât da ödemiyorsunuz. Söyler misiniz, hangi ülkede bu kadar başıboş, bu kadar
denetimsiz bir piyasa ekonomisi vardır? Mesele bu. Verginizi verin, yalnız
emekçiden almayın. Zekâtınızı da, Müslüman’sanız onu da verin. Hani zekât
olmuyor, resmen vergi verin.
Şimdi, İranlılar alıyor, altını götürüyor; sonra o altın tekrar
kaçak olarak kamyonlarda yakalanıyor dikkat ederseniz, şimdi burada mesele bu.
Şimdi, Türkiye üretimde gereken düzeyde olmadığı hâlde rakamları
şişiriyoruz. Elbette ki isteriz güçlü olsun ama Çin, Brezilya, Arjantin gibi
yükselişte olan ülkeleri aşan veri sonuçları gerçekçi değil, işte Türkiye’deki
bu rakamlar, hatta spekülatif ve tamamen parasal hareketlere bağlı olarak
uygulanıyor. Bunun Halkbank örneğini iyice inceleyin. Halkbank hisselerinin
yüzde 80’ni birdenbire yabancı oldu ve nasıl, geldi, Türkiye’de Meclis de dahi
milletvekillilerinin maaşının yatacağı ihaleyi birden alabildi? Yani, şu an
Meclisin milletvekilleri yüzde 80’ni yabancı sermaye olan bankaya paralarını
yatırıyorlar. Hani milliyetçi, mukaddesatçı, muhafazakâr, dini bütün,
memleketini seven bu güzelim Meclisi güzel yöneten Hükûmeti, söyledikleriniz
hep söz de mi kalıyor ya? Kardeşim, getirmişsiniz işte, devletin bankaları var,
bilmem neleri var ama “serbest piyasa” demişsiniz, isteseniz de istemeseniz de
bunu yapmak zorundasınız. Çünkü, Türkiye gibi ülkelerde -merkez Türkiye- Batı
merkezli siyaset biraz da ABD eksenli olunca Patriotlar,
füze savunma sistemleri, NATO devreye giriyor çünkü Irak, Suriye sınırında. Bu
ülkelere müdahale, operasyonların olduğu vakitlerde, ekonomiyle yapılır.
Ekonominin zayıf karnı ise işte, bu yasayla korunaksız olarak, serbest piyasa
kanunudur arkadaşlar. Türkiye'nin en zayıf noktası budur. İstedikleri anda
sıcak parayı götürürler, istedikleri iktidarı da götürürler. Bizden size
uyarması. Kimse sizi bedava bu kadar nasihat etmez, aklınızı başınıza alın.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
83’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
337 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 83. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Nazmi
Gür
Bingöl Iğdır Van
Hasip Kaplan Halil
Aksoy Sebahat
Tuncel
Şırnak Ağrı İstanbul
Erol
Dora
Mardin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Türkiye 770 milyar dolar gayrisafi yurtiçi hasılaya sahiptir.
Türkiye 10 bin doların üzerindeki kişi başı milli geliriyle İran (12.329),
Brezilya (12.480), Rusya (16.852), Güney Afrika, Venezuela, Arjantin gibi
ülkelerin gerisinde yer almaktadır. 2002'de Türkiye'de kişi başı milli gelir
3.500 doların üzerindeyken Brezilya'da 2.822, Arjantin'de 2.709, İran'da 2.010,
Rusya'da 2.371 ve Venezuela'da 3.675 dolardır. Kişi başı milli gelirdeki artışa
baktığımızda en az artışın Türkiye'de gerçekleştiği görülmektedir. Arjantin'de
kişi başı milli gelir 2.079 dolardan 18.401 ile % 679, İran'da 2.010 dolardan
12.329 ile % 613, Rusya'da 2.371 dolardan 16.852 dolar ile % 711 artarken bu
ülkeler arasında 3.553 dolardan 10.973 dolar seviyesine çıkarak % 309'luk
artışla kişi başı milli gelirin en az arttığı ülke Türkiye olmuştur.
Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar
bakımında Türkiye piyasa tarafından (BB, BB+, Ba1 notlarıyla)
"spekülatif”, finansal ve ekonomik koşulların yarattığı belirsizliklerle
yüz yüze "riskli" bir ülke olarak yer almaktadır. Yani Türkiye'nin
Finansal yükümlülüklerinin yerine getirme kabiliyetine sahip olması için bile
daha alacak çok mesafesi vardır.
AKP Hükümeti Kadıköy'ün trafik sorununu bile çözememişken
İstanbul'u global finans merkezi yapmanın hayalini kurmaktadır. Oysa Sermaye
trafik sorunu ya da belediyeler aracılığıyla alt yapı hizmeti sağlamaya
benzemez. AKP sermayeye gelgel yaparak cari açığı çözeceğini zannetmektedir.
İstanbul'un finans merkezi olarak işlev görmesi için Londra, New
York, Tokyo, San Francisco, Sidney, Moskova ve Seul
gibi 48 finans merkeziyle rekabet edebilecek duruma gelmesi gerekir. Kaldı ki
uluslararası sermayenin % 30'una yakını Londra, bir o kadarı New York ve takip
eden global finans merkezlerinde bulunmaktadır. İngiltere Laughborough
Üniversitesi Globalizasyon ve Dünya Şehirleri Çalışma
grubu (GaWC)'a göre 3. Grup Beta şehirler olan
Moskova ve Seul'ün ardından İstanbul, Buenos Aires,
Budapeşte gibi şehirlerden sonra 3. Grup Gama şehirler grubunda yer almaktadır.
Moskova ve Seul'le birlikte 3. Grup Gama şehirler
Sermayenin sadece % 3'üne taliptirler. Açıkça söylenecek olursa İstanbul Dünya
Sermaye Piyasası içerisinde denizden bir avuç kuma taliptir.
Türkiye'nin sıcak parayı bu kadar talep etmesi reel ekonomi
açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Türkiye'ye gelecek sıcak para
Türkiye'yi sadece sömürmekle kalmayacak Merkez Bankası döviz rezervlerini
arttırma yoluna gidecek ve kamu yatırımları azalacaktır.
Küresel sermayenin etki alanına daha fazla girecek bir Türkiye'de
en fazla zararlı çıkacak olan emekçi halkımız olacaktır. Sermaye lehine
politikalar ucuz işgücüne dolayısıyla sömürüyü daha fazla sömürüye neden
olacaktır.
Türkiye yerli yatırımcıdan % 15 olarak aldığı stopajı yabancıya
"0" olarak uygulamaktadır. Her konuda milliyetçi muhafazakâr olduğunu
iddia etmekten çekinmeyen hükümet kendi yurttaşını bu konuda en azından
yabancıyla eşit görmelidir. Merkez Bankası yabancı yatırımcının aradığı kur riskini
ortadan kaldırmaya yönelik çabaları da yine yerli ihracatçıyı zarara uğratarak
reel sektör açısından olumsuz etkilerini sürdürmeye devam etmektedir.
Aynı şekilde tasarıdaki 137. maddenin 2. fıkrasındaki grev ve
lokavt yasağı ILO'nun 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri olmak üzere Avrupa Sosyal
Şartı, BM Ekonomik, Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi gibi birçok sözleşmeyle
birlikte Anayasa'nın 90. Maddesine de aykırıdır.
AKP'nin sadece sıcak parayı çağıran bu yasası reel sektöre
getireceği olumsuz etkilerinin yanı sıra ciddi antidemokratik uygulamaları da
beraberinde getirmektedir. Lanse edilen şey Türkiye'nin büyük bir ülke olduğu
şeklinde milliyetçiliğin dışında hiçbir şey ifade etmeyen yaklaşımlardır.
Yukarıdaki rakamlar ortaya koymaktadır ki Türkiye'ye gelecek sıcak para sadece
emekçi halkımızı sömürecektir. İstanbul'un finans merkezi olacağı yönündeki
söylemler kaba bir popülizmin ötesinde anlam ifade etmemektedir. Bu nedenlerle
83. maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum önergeyi: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir…
84’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
85’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
86’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
87’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
88’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
89’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
90’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
91’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
92’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
93’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
94’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
95’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
96’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
97’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
98’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
99’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
100’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
101’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun
Tasarısının 101. maddesinin 1. fıkrasındaki "işlediğine dair makul şüphe
bulunan" ibaresinin "işlediği tespit edilen" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli
Manisa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının "Bilgi suiistimali ve piyasa dolandırıcılığı
incelemelerinde uygulanacak tedbirler" başlıklı 101. maddesinin 1.
fıkrasındaki "Kurul, 106 ncı ve 107 nci maddelerde sayılan fiilleri işlediğine dair makûl şüphe bulunan gerçek veya tüzel kişiler..." ibaresi
içinde yer alan "makul şüphe" terimi de hukuken karşılığı olmayan bir
terim olup, açıkça tanımlanması gerekir. Makul şüphe üzerine yaptırımda
bulunulması mümkün değildir. Hukuki olarak cezai müeyyide uygulanacak fiillerin
açıkça belirtilmesi ve bu fiillerin işlendiğinin tespit edilmesi gerekir. Aksi
takdirde birçok gerçek ve tüzel kişiye haksız müeyyide uygulanmasına yol
açılabilecektir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
102’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
103’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
104’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
105’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Dördüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi beşinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Beşinci bölüm 106 ila 135’inci maddeleri kapsamaktadır.
Beşinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı komple incelendiğinde, tabii, bir
özensizlik var. Özensizlik ne açıdan var? Gerek Borçlar Kanunu, 6098 sayılı
Yasa’ya gerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na gerek Türk Ticaret Kanunu’na
gerek Medeni Kanun’a yapılan atıfların tamamında sadece ve sadece kanuna atıf
yapılmış durumda ancak kanunun kabul tarihi yazılmamış. Bu, kanun yapma tekniği
açısından, özen ve ihtimam açısından sakıncalı ve doğru olmayan bir uygulama
değerli milletvekilleri.
İkinci husus: Kanun yapılırken tabii ki çağımızın ihtiyacına cevap
vermesi lazım. Çok fazla kanun yapmak marifet değil. Marifet, doğru ve
zamanında kanun yapmak ve yapılan kanunun da ihtiyaca cevap vermesi gerekir.
Mevcut olan bu kanunumuz ve sürekli devam eden kanun tasarıları ve teklifler…
Âdeta, ülkede, bir hukuk devletinden ziyade bir kanun devletine doğru bir
yaklaşım var. Kanun devleti olmaktan ziyade hukuk devleti olmak, ideali, olması
gerekeni bu. Çok fazla kanun var ancak mantar gibi türediği için ve mantar gibi
türeyen bu kanunlarda da sağlıklı bir çalışma yapılmadığından dolayı sık sık
kanun değişiklikleri gündemde. Sık sık bu kanun değişiklikleri neyi gündeme
getirir? Halk kanuna güvenerek yapacağı iş ve planları, programları zamanında
yapamamış olur çünkü kanun, uzun vadeli üzerinde düşünülmesi gerekir.
Gerçekten, yapıldıktan sonra vatandaşın da o kanunlara güvenerek iş ve
eylemlerini, planını, yatırımını ona göre yapması lazım.
Kanunun 75’inci maddesinde, üye olanlarla ilgili, aidatlarla
ilgili hüküm 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 68’inci maddesine göre “Resmi
senet hükmündedir.” getiriliyor. Türkiye’de
bu kadar oda var. Peki, bu kadar serbest meslek erbabının kayıtlı olduğu
oda olduğu hâlde hiçbir odaya getirilmeyen korunma maddesi, bu kanunda, sermaye
piyasasına kayıtlı olan kişilerin aidatının tahsilatına özgü, bu kadar güçlü,
kuvvetli bir hüküm getirilmiş durumda. Evet, bunun getirilmesi aynı zamanda,
yani diğer odalarla bunun arasındaki farklılık açısından, ehemmiyet açısından,
eşitliğe riayet edilmemesi açısından -bir zırh getirilmesi- kanun yapma
eşitliği açısından sakınca doğuruyor.
Bir başka maddesinde “Belirtilen süre içerisinde kişinin hakkının
kullanılmaması feragat anlamını taşıyor.” yazılı, 105’inci maddede.
Değerli milletvekilleri, ceza hukukunda kişinin hareketli-hareketsiz
kalma hâli var. Hareketli olma hâli… Cevap verme olana biz “pozitif
hareketlilik” deriz, sessiz kalmasına “negatif hareketlilik” deriz. Kişinin
hareketsiz kalması ileride sürebileceği haklarından vazgeçme anlamını taşımaz.
Kişi -“feragat” dediğimiz olay- dış dünyada mevcut olan iradesini açık ve net
açıklaması gerekir ki dış dünyada bir sonuç doğurabilsin, ona bir anlam
yükleyebilelim. Kişi eğer iradesini net bir vaziyette açıklamamışsa, “Ben şu şu hakkımdan vazgeçiyorum.” şeklinde yazılı dilekçe
vermemiş ise kişinin sessiz kalmasına onun o hakkından vazgeçmesi anlamını
yüklememek lazım. Roma devrinde, Roma hukuk döneminde dahi böyle bir yükleme
anlamı yoktu ama ne hikmetse, son günlerde, son aylarda önümüze gelen
tasarıların çoğunda kişinin sessiz kalması “feragat” olarak nitelendiriliyor.
Feragat ise bildiğimiz üzere -105 tane milletvekili arkadaşımız var, bu 105
milletvekili de gayet rahat feragatin…- yazılı bir şekilde, mevcut olan haktan
açık ve net bir şekilde, iradesini açıklayarak, ancak o şekilde vazgeçme
anlamına gelir ki buradaki anlam, sessiz kalmasının “feragat” olarak
nitelendirilmesi doğru bir hadise değil.
Geliyoruz, yine, kanunun geçici 9’uncu maddesinin (4)’üncü fıkrası
da tüzel kişiliklerin kapanmasıyla ilgili. Değerli milletvekilleri, tüzel
kişiliklerinin kapanması, bu kanunla kurulması, bizim hem eski Ticaret
Kanunu’na hem mevcut olan yeni Türk Ticaret Kanunu’na açık ve net aykırılık
teşkil eder. Tüzel kişiliklerinin kurulup kapanması… Eğer kanuna siz sermaye
artırımını vesairesini koyarsanız, o sermayeye ulaşmazsa kapatılabilir ama onun
dışında, bu şekilde geçici hükümle, kanunla bunun kapatılması, mevcut olan
yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmekte.
Bir başka husus, yine bu bölümde geçen: “Ve benzeri eylemler”
şeklinde cezai hükümlerle karşı karşıya bırakılmakta. Ceza Kanunu’nda, takdir
edersiniz “suçta kanunilik” ilkesi geçerli. Bir eylemin suç teşkil edebilmesi
için onun tanımlarının net bir şekilde ifade edilmesi lazım. Ancak “ve benzeri
eylemler” dediğimiz zaman, kişiyi, cezalandırma açısından keyfiliğe yol
açabilecek bir durumla karşı karşıya bırakmış oluruz. Bu da Ceza Kanunu’ndaki,
evrensel ilke olan, kanunilik ilkesine aykırılık teşkil eder. Aynı şekilde,
yine 112’nci maddenin (2)’nci fıkrasının (ç) bendinde
“5237 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre cezalandırılır.” Burada “Özel
belge” deniliyor. Biz bir yandan borsaya resmî bir hüviyet büründürmüş
oluyoruz, bir yandan da yaptığı o yazılı kâğıtlar, evraklarla ilgili resmî
belge demeyeceğiz, bu bir çelişki.
Bir başka husus: Yine itirazla ilgili bir sorun var, 58 ve 59’uncu
maddelerde olması gerekir. Orada da “İtiraza ilişkin -alınan kararlara itiraz
edilebilir- kararlar kesindir.” şeklinde, bu kararların kesinliği... Değerli
milletvekilleri, Anayasa’mızın 125’inci maddesi uyarınca bu bir idari işlem.
İdari işlem açısından, takdir edersiniz, Anayasa’mızın 125’inci maddesi der ki:
“İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” Bu anlamda
Anayasa’nın 125’inci maddesine aykırılık teşkil ediyor. Umarım, İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi uyarınca Sayın Komisyon bu hususu
tekrar ele alır. Yani Anayasa’nın 125’inci maddesine, o kesinlik hükmü,
gerçekten büyük bir aykırılık teşkil eder çünkü hak arama özgürlüğünün önündeki
engellerden bir tanesi de budur değerli milletvekilleri.
Geliyoruz, yine aynı şekilde “Tanımlar” kısmında da var.
“Tanımlar” kısmının maddeleri de o kadar uzun uzun yazılmış ki hakikaten büyük
bir sıkıntı. Evet, “Tanımlar” kısmının (ş) bendinde –yani artık alfabede harf
kalmadığı için- sermaye piyasası araçlarının tanımı yapılmakta ve sermaye
piyasasının araçları; menkul kıymetleri, türev araçları -yatırım sözleşmeleri dâhil
olmak üzere- kurulca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası
araçlarından bahsediliyor. Yani tanımın kendisi bile ayrıca tanıma muhtaç,
izahata muhtaç. Peki, buradaki tanımda “diğer sermaye piyasası araçları” ne
demek?
Buna Sayın Komisyon Başkanından, Sayın Bakandan açıklama
getirmelerini istirham eder, hepinize saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
isteyen Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Tasarı’nın beşinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarının beşinci bölümünü incelediğimiz zaman sermaye piyasası
suçları ile Sermaye Piyasası Kurulunun düzenlendiğini görüyoruz. Aslında söz
konusu düzenlemelere yakinen baktığımız zaman, bu düzenlemelerin bahsedildiği
üzere, genel gerekçede olduğu gibi reform niteliğinde bir düzenleme olmadığının
da farkındayız. Geçmişte izinsiz halka arz yapan holdingler, tasarıda “usulsüz
halka arz yapan şirketler” olarak tanımlanmıştır yani önceki kanunda yer alan
suçların ve yaptırımların yeniden tadat edilmesinden ve yazılmasından ibaret
bir bölüm olarak karşımıza çıkıyor. Ancak burada önemli olan husus, söz konusu
suçları işleyenlerin hiçbir cezai yaptırım görmeden elde ettiği ekonomik
menfaatlerdir. İşte bu yüzden, bu düzenlemeyi getirenlerin ve yapanların,
bugüne kadar izinsiz veya usulsüz halka arz suçunu işleyip vatandaşımızdan
milyarlarca Türk lirasını toplayanlar hakkında neler yapıldığını, ne gibi
işlemler dercedildiğini açıklamaları da
gerekmektedir. İşlenen suçla elde edilen menfaat suçlulardan geri alınabilmiş
midir veya mağdur olan vatandaşlarımızın hakkı geri teslim edilebilmiş midir?
Bu ve buna benzer soruların cevaplarının, sorumluluğunu mahkemelere atmadan,
burada, bu kürsülerde mutlaka verilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarıyı incelediğimiz zaman, sermaye
piyasası suçunu işleyenlerden elde ettikleri parayı alabilmek için gerekli bir
mekanizmanın oluşturulmadığını da görüyoruz. Oysa, vatandaşlarımızdan para
toplama imkânı bulunan sermaye piyasasında, işlenecek suçlara verilecek
cezaların yanı sıra, TMSF gibi bir sistemle elde edilecek olan menfaatin
suçlulardan ve onlarla birlikte hareket edenlerden geri alınıp mağdurlara
iadesi önem kazanmaktadır. Aksi takdirde, usulsüz halka arz yapan holdinglerde
olduğu gibi, geçmişte yaşadığımız olaylarda da olduğu gibi milyarlarca lira
vatandaşlarımızdan çalınacak ve devletin, bu çalınan paraları geri almak için
elinde belirli bir yetki de maalesef olmayacaktır. Bu konuda bankacılık
mevzuatına paralel bir düzenleme yapılmasının uygun olduğunu düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının genel sunuşunda, borsaların
şirket olarak örgütlenmesinin önünün açılması ve bununla ülkemizde borsalar
arası rekabetin artacağı ve daha etkin hizmet sunacağı ifade ediliyor, genel
sunuşta. Ancak, Komisyon çalışmaları sırasında bir gece yarısı bir bakıyoruz,
bir önergeyle, iktidar partisi milletvekilleri tarafından verilen bir
önergeyle, tasarıya geçici 9’uncu madde ekleniyor ve Türkiye’deki bütün
borsalar da birleştiriliyor. Bu durumda tek borsanın, kimle ve nasıl rekabet
edebileceği sorusuna da doğrusu burada çok kolay bir cevap bulamayacağız
kanaatindeyim. Türkiye’nin ilk ve tek türev borsası olan, İzmir’de kurulu olan
Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsasının yani VOB’un bu
tasarıyla İzmir’den alınıp İstanbul’a kazandırılmak istenmesi de büyük bir
haksızlıktır değerli milletvekilleri. Bu güzide kurumun İzmir’e kazandırılması
için geçmişte bizlerin de dâhil olduğu ve birçok kişinin özverili ve meşakkatli
çalışmaları sonucunda İzmir ilk kez küresel bir borsaya kavuşmuştur. Bu, aynı
zamanda, ülkemizin ilk özel ve anonim şirket şeklinde yapılanmış bir borsasıdır
ve yönetimi de kamudan bağımsızdır.
Hükûmet, şimdi görüşülmekte olan bu tasarıyla “borsaların anonim
şirkete dönüştürülmesi ve özelleştirilmesi” kisvesi altında Türkiye'nin ilk
özel borsasını ortadan kaldırmakta ve yönetimine el koymaktadır.
Bu pakete İzmir’in emeği ve çabasıyla ortaya çıkmış bir değer olan
VOB dâhil edilmiş ve büyük rantlar peşinde koşulmasına maalesef fırsat
tanınmıştır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının yani İMKB’nin mevcut
hantallığını, VOB’u bünyesine katarak
giderebileceklerini düşünmektedirler.
Son iki yıla baktığımız zaman, son iki yılda 51 halka arzın
sonuçlarına şöyle bir bakarsak yani İMKB’de neler olmuş diye bakarsak: Son iki
yılda halka arz edilen 51 şirketin halka arz toplam tutarı 1 milyar 820 milyon
Türk lirasıdır yani ortalama 36 milyon yapıyor. 31 şirket halka arz olalı bir
yıl geçmiş, 24 şirketin değeri düşmüş ve ortalama kayıp yüzde 37’yi bulmuştur.
13 şirketin değerinin bugüne kadar halka arz fiyatının üzerine hiç çıkmaması da
çok enteresan bir durumdur değerli milletvekilleri. İMKB gibi prestiji yüksek
olduğu iddia edilen bir borsa için de oldukça güven kırıcı rakamlardır bunlar.
Değerli milletvekilleri, yeterince kurumsallaşamayan, yüksek vergi
ve primler sebebiyle muhasebelerini büyük ölçüde kayıt dışı olarak tutmak
zorunda olan KOBİ’lerimizin sermaye piyasalarından hâlâ daha yeterince
yararlanamadığını düşünüyoruz. Türk sanayisinin lokomotifi olan bu işletmelere,
kamu kaynaklarını tüketmeden üreten ve piyasa ekonomisi kuralları içerisinde
KOBİ borsasının kurulması ve sermaye piyasalarından kaynak temin edilmesi
gerekmektedir. Bunu yaparken de borsalara, KOBİ’lere dönük bir politika ve
stratejinin de oluşturulması gerekir. Bu stratejiyi oluştururken KOBİ pazarı
ile ana pazar arasında farklı kurallar getirilmeli, kotasyon kuralları
KOBİ’lere uygun olarak yapılmalıdır. KOBİ’lerin halka açılması ile sermaye
ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmayacağı ve yüksek riskli şirketlerin kotaya
alınıp alınmayacağının da belirlenmesi gerekir. Bu bağlamda, alternatif
piyasaların daha iyi hizmet sağlayıp sağlayamayacağının da araştırılması
gerekiyor.
Bu yapılanmayı gerçekleştirirken de işlem hacminin artması ve
cazibe merkezi olması için şu iki tane önemli noktaya dikkatlerinizi çekmek
istiyorum: Bunlardan bir tanesi, KOBİ borsasında işlem görecek işletmelere
ciddi ve etkin bir teşvik sisteminin ve desteğin sağlanması. Bu önemli bir
husustur. Diğeri, “risk sermayesi uygulamaları” adı altında şirketlerin
sayısının artırılması ve kaynak ve sermaye girişinin belirli bir düzeyi
bulmasının sağlanması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyı yakinen takip edip
incelediğimizde, gerek arsalara yönelik borsada oluşacak olan spekülasyon
gerekse diğer maddelerde meydana gelebilecek olan ciddi sıkıntıları, tasarı
görüşülürken hem komisyonda hem de kamuoyunda arkadaşlarımız ciddi bir şekilde
eleştirdiler ve yeni öneriler getirdiler ancak bu maddelerin şu ana kadarki
görüşülmesinde getirdiğimiz hiçbir öneri ve önergeye maalesef iktidar grubu
tarafından da olumlu yaklaşılmadı.
Yine, bu tasarıda dikkatinizi çekmek istediğim bir başka husus da
var: Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu tip tasarılar düzenlenirken
burada çalışanların, özverili bir şekilde, fedakârca çalışan kurum
çalışanlarının, özellikle meslek personelinin de tasarıyla beraber özlük
haklarının yeniden düzenlenmesini de talep ediyoruz ancak burada yadırgadığımız
bir husus, maalesef bu tasarıda böyle bir iyileştirme getirilmemiş. Oysa
İstanbul’a taşınması gereken bu kurumda, en küçük bir aracı kurumda çalışan
bile SPK çalışanından çok daha fazla ücret almaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu getirdiğimiz öneriler ışığında bu
tasarının vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Tasarı üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada, oluşan sermaye piyasasının nasıl düzenleneceğine
ilişkin görüşlerimizi paylaşıyoruz. Tabii ki bir sermaye piyasası varsa bu
piyasanın nasıl düzenleneceği, nasıl bir hukuk içerisinde olacağı önemli ancak
burada bir problem var. Bu sermaye piyasası düzenlenirken gerçekten Türkiye’de
yaşayan 74 milyon düşünülerek mi düzenleniyor yoksa bu 74 milyonun sadece yüzde
10’u, hatta sadece yüzde 5’i düşünülerek mi düzenleniyor? İşte, AKP iktidarı,
aslında hep bu yüzde 10’un cebini doldurma peşinde ya da kendi torbasını
doldurma peşinde.
O açıdan, Türkiye’de ekonomik büyüme, ekonomiyi yükseltme
tartışmalarını hep yürütüyoruz ama nedense bu ekonomide birilerinin cebi
dolarken birilerinin cebi hep boşalıyor. Genelde de bu cebi boşalanlar
Türkiye'nin en yoksulları oluyor, en ötekileri oluyor, aslında zaten bu
ekonomiden faydalanmayanlar oluyor. Bir kez daha aslında biz, bu Sermaye
Piyasası Kanunu’yla zenginleri daha zengin etmek, yoksulları daha yoksul etmek
konusunda bir kanun düzenliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ekonomi nedir? Ekonomi, sadece alıp verme
meselesi değildir. Bir şey parayla ifade edilmez. Ekonomi, aynı zamanda
etrafında toplumsal bir ilişki geliştirir. Dolayısıyla, siz ekonomide bir
üretimi eğer yok sayıyorsanız, sadece borçlanma üzerine, sadece tüketim üzerine
bir ekonomi kuruyorsanız burada işte ciddi anlamda kendi geleceğinizin iflasını
hazırlarsınız. Bugün, AKP Hükûmetinin yaptığı şey tam da bu.
Aslında “sıcak para” diye ifade edilen, her gün çok övündüğümüz
ekonominin nasıl geliştiğine baktığımızda üretim yok, ne tarımda ne diğer
alanlarda. Ciddi anlamda küçük esnafı nefes alamaz hâle getirdik. Tarımda zaten
hiçbir şey olmadı. Üretime dayanmayan, sadece finans üzerinden, sadece para
üzerinden ve paranın nasıl dolaşacağı üzerinden bir düzenleme yapıyoruz. Bu çok
ciddi bir sorun. Bir defa, bunu görmek gerekir.
Bu kürsüde çok defa iş yeri demokrasisinden bahsettik. Bakın, bu
düzenleme ne yapıyor? Patronu koruyor, işçiyi koruyor ama emekçiye, patronun
kendisine karşı zulmüne itiraz etme hakkını bile vermiyor yani grev hakkı yok.
Düşünün, bu kölelik sisteminden başka nedir? Bu, eskiden insanın insana kulluğu
vardı, şimdi insanın paraya kulluğudur. Yani bu kölelik sistemine “hayır”
demediğimiz sürece bugün, bu sistem yarın sizi de etkiler. Bakın, bu finans
merkezinde bir firmada belki binlerce insan çalışacak ama bu insanların itiraz
etme, grev yapma hakkı bile olmayacak yani.
Diğer bir mesele: Burada kim var yani? Ekolojik dengemizi altüst
edeceksiniz. Bu finans merkezinin yapıldığı yer İstanbul -benim de seçim
bölgem- düşünün, burada ciddi anlamda bir ekoloji tahribatı olacak; sadece
mesele, binaların kurulması, oradaki insanlara istihdam alanı yaratmak değil
ki. Tamam, bu iyi bir şey gibi görünüyor ama çevreyi tamamen tarumar
ediyorsunuz, sosyal ilişkileri değiştiriyorsunuz, yeni varoşlar
oluşturuyorsunuz, yoksulla zengin arasındaki uçurumu daha da
derinleştiriyorsunuz.
İkincisi, ekonomik eşitsizlikleri derinleştiriyorsunuz. Bu ülkede
ciddi anlamda bu sorun. Bu ekonomide kadınlar zaten yok, zaten mevcut durumda
yokuz. İstihdam alanında bazen “Kadınlar adına şöyle yapıyoruz, böyle
yapıyoruz...” Bu finans merkezinde kaç tane kadın çalışacak? Kadınlar nerede?
Bir de, sadece finans merkezinde çalışma değil, “Bu finans merkezinde ortaya
çıkacak ‘borsa’ diye ifade ettiğimiz bu para insanın yaşamını ne kadar
etkileyecek?” meselesi ortada yok.
Şimdi, bir hikâye anlatırlar: Adamın birisi otele gitmiş, demiş
ki: “Ben bir oda istiyorum. Ne kadar oda?” “100 dolar.” diyor. Adam diyor ki:
“Ama odaya bakacağım, sonra gelip odayı kiralayacağım.” O arada, o otelcinin
borcu varmış lokantacıya, hemen götürüyor o 100 doları lokantacıya veriyor;
lokantacının manava borcu varmış, onu ödüyor; manavın ayakkabıcıya borcu var,
ayakkabıcının da otele borcu varmış. Adam yukarıdan indiğinde parasını alıp
gidiyor. Mesela ne üretim var ne bir şey, sadece bu para boş dolanıyor, bir
yerde tıkandığında da kriz. Şimdi kapitalizmin krizi nedir? Yani finans
merkezinde yaşanan kriz. Bunlar çözülmediği sürece ciddi anlamda bir sorun var.
Değerli milletvekilleri, biz, ciddi anlamda bu ekonomi meselesini
düşünürken geniş düşünmek durumundayız. Hep burada 74 milyon adına konuşuyoruz,
o zaman 74 milyon için iş yapacağız.
Bakın, biz demokratik özerkliği savunuyoruz, yerelleşmeyi
savunuyoruz, ekonominin de yerelleşmesinden yanayız. Şimdi siz ekonomiyi ne
yapıyorsunuz? Götürüp İstanbul’un merkezine koyuyorsunuz. Dolayısıyla, bütün
yaşam olanaklarını, bütün refahı, bütün şeyi İstanbul’a çekiyorsunuz, ama
bölgede, diyelim ki diğer alanlarda, insanların yaşadığı diğer yerlerde ciddi
anlamda krizler de yaşanıyor. Nasıl olacak, oranın refahını nasıl
geliştireceksiniz, bunlar bile ciddi bir sorun. Biz bunları değiştiremezsek,
ciddi anlamda yaptığımız bu şey yarın ayağımıza dolaşacak. Bakın, Avrupa, en iyi
durumdaydı, şimdi kriz yaşıyor; ABD kriz yaşıyor; Türkiye kriz yaşamayacak diye
bir şey yok. Böyle övünmekle olmaz, sıcak para buradan bir çekilsin bakalım. Bu
sıcak para çekildiğinde asıl Türkiye o zaman gerçekle karşı karşıya kalacak.
Türkiye’nin değerleri Yunanistan’ın değerleriyle eş değer, Yunanistan çöktüğüne
göre Türkiye’nin çökmeyeceği anlamına gelmiyor. O açıdan, bütün bunları
değerlendirmek ve buna göre bir yasa düzenlemek gerekir.
Diğer bir konu: Özellikle Orta Doğu’da… Tabii, dünya kapitalist
bir kriz yaşıyor yani kapitalist modernitenin
yaşadığı krizde her yer etkileniyor, bütün dünya etkileniyor, Orta Doğu
etkileniyor. Bu kapitalizm kendi krizini aşma konusunda özellikle Orta Doğu’da
yeni bir düzen, yeni bir dizayn içerisine girmiş durumda. Bunu sadece bir
coğrafya düzenlemesi olarak değil, aynı zamanda bir ekonomik düzenleme, bir
siyasi düzenleme olarak değerlendirmek lazım. Şimdi Orta Doğu’da ne var? Savaş
var. Biz bu savaşın neresindeyiz? İçine koşuyoruz, ateşin içine girip, buradan
kendimize pay etmek istiyoruz, sabah tartıştık. Diyor ki: “Dünya değişiyor, bu
değişimin içinde biz olmayacak mıyız?” Ama nasıl bir değişim? Mesela, diyelim
ki gerçekten savaş ekonomisi gelişiyor, Patriotları
aldık, hemen bize onay verdiler. Dikkat edin, hemen NATO onayladı, Almanya
onayladı, Hollanda onaylayacak. Niye? Çünkü orada da ciddi anlamda bir savaş
endüstrisi var ve savaşta harcanacak para, savaş üzerinden gelişecek şey de
onların kârı. Şimdi, Türkiye de bunun üzerinden savaşa ciddi anlamda bir kaynak
ayırmış durumda. Şimdi, buradan, örtülü ödenekle, şununla, bununla, yıllarca
bunu ifade ettik. Mesela, bu savaş politikası ya da savaşa yönelik bir
yaklaşımın kendisi de Türkiye ekonomisini zarara sokacak bir durum. O yüzden,
ekonomiye sadece bir para meselesi olarak bakmak ya da günü kurtarmak olarak
bakmanın kendisi Türkiye’yi önümüzdeki dönem çok daha derin krize sokma
meselesidir.
Değerli milletvekilleri, o açıdan biz bu kanunu düzenlerken ya da
başkalarını düzenlerken bir bütün, gerçekten, 74 milyon insanın kendisini ifade
edebileceği bir düzenleme yapmak durumundayız.
Bakın, şimdi, Türkiye’de DİSK açlık sınırı ve yoksulluk sınırını
açıkladı Kasım ayının. Türkiye’de açlık sınırı 1.060 lira, yoksulluk sınırı
3.354 lira. Böyle bir yerde yaşıyoruz şimdi, ama biz sermayeyi nasıl
düzenleyeceğimizi ifade ediyoruz. Asgari ücret konuşuluyor, göreceğiz “Hükûmet
ne kadar teklif edecek?” diye. Emekçiler sokakta “Asgari ücret meselesi
konuşulsun.” diye kıyamet koparıyor, insanca yaşam koşullarının düzeltilmesi
konusunda ama biz bu sermaye piyasasına harcadığımız emeği, enerjiyi aynı zamanda
emekçilerin hakları için harcamıyoruz, asgari ücretin ona göre düzenlenmesine
harcamıyoruz, kadınların daha iyi bir koşulda yaşaması için harcamıyoruz.
Dolayısıyla, bunlar problemli işler. Eğer biz bunarlı
düzenlemezsek, istediğimiz kadar elimizde para olsun, bunun hiç kimseye faydası
yok. Belki, evet, yüzde 10 mutlu olabilir ama yüzde 90 mutsuzsa burada her
zaman için kriz, kaos çıkar. Yüzde 90, çünkü bunun hesabını soracaktır, her
zaman için sormak isteyecektir, bunun için sokaklarda olacaktır, olmaya devam
edecektir. Eğer bu noktada bir düzenleme yapılacaksa… Bugün sermaye piyasasını
düzenliyoruz, o zaman yarın emekçilerin haklarını düzenleyelim. Ama bu
düzenlemede ne var? Emekçilerin haklarını bırakalım, grev yapma hakkını bile
elinden alıyoruz. Bu nasıl bir yaklaşımdır? Burada da her zaman için
demokrasiden bahsediyoruz, özgürlüklerden bahsediyoruz, bilmem, aslında
emekçiler hakkında, sendikal mücadele hakkında ne kadar iyi şeyler yaptığımızı
-örgütlenme konusunda yaptığımızı- ifade ediyoruz. Bunların hepsinin yalan
olduğunu, aslında AKP’nin gerçek politikasını gizlemek açısından bir örtü
olduğunu çok daha net bir şekilde görüyoruz. Dolayısıyla bu bir bakış açısıdır,
bir zihniyettir, sadece mesele şey değildir ki.
Parayı nasıl kullanacağım meselesi önemli. Biz parayı nasıl
kullanacağız? Yoksullardan, emekçilerden yana. Bizim düşüneceğimiz en
aşağıdakiler oluyor ama AKP en yukarıdakilerini düşünüyor. İşte, aramızdaki
fark bu. Ama en alttakileri düşünmezseniz, eşitlik sağlamazsanız, adalet
sağlamazsanız Tunus’ta başladığı gibi yarın benzer bir durum size de karşı
gelebilir. Şunu hiç ummayın, Türkiye hiçbir zaman itiraz etmeyecek, herkes
sizin bu saltanatınıza “evet” diyecek diye bir beklenti içerisindeyseniz bunda
yanılıyorsunuz çünkü herkesin “Artık yeter!” diyeceği, “…” (x) diyeceği süreç
gelecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Beşinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi beşinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
106’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
107’nci maddede 1 adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Kanun Tasarısının 107 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde yer alan
“verilinceye” ifadesinin “kesinleşinceye” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Süleyman
Çelebi Mehmet Volkan
Canalioğlu
İstanbul İstanbul Trabzon
İlhan Demiröz Kemal Değirmendereli Kazım Kurt
Bursa Edirne Eskişehir
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
(x) Bu bölümde Hatip tarafından
Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile hükmün kesinleşmesinin esas alınması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
108’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
109’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
110’uncu maddede aynı mahiyette 2 önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun
Tasarısının 110. maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ensar
Öğüt Malik Ecder Özdemir
İstanbul Ardahan Sivas
İlhan
Demiröz Ali Serindağ
Bursa Gaziantep
(b) Yönetim, denetim ve sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız
olarak ilişkili bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahısla örtülü işlemlerde
bulunarak halka açık ortaklıkların kârını veya mal varlığını azaltmak.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; (b) bendinde “bedel uygulamak gibi…” Hukukta “gibi” olmaz.
Hukukta -ben hukukçu değilim ama- hangi ceza varsa tarif edilir. Tarif
edilmeyen bir ceza olmaması lazım. “Gibi…”
Şimdi, Hükûmet kabul etmedi. Biz bunu komisyonda da söyledik.
Ancak, kim ceza almışsa, -altını çiziyorum- bu konuda “gibi” den dolayı kimin
davası varsa asla biz kimsenin davasını etkilemek istemeyiz; açılmış bir dava
varsa, hiç, biz bu yoldan döneriz. Ancak, “gibi”den
dolayı yarın birileri hak etmediği bir şekilde -“gibi”, bunun içine her şeyi
sokarsanız- ceza alırlarsa hepimiz üzülürüz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kimi sevmezlerse atarlar o zaman.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, Sayın Bakan,
biz bunu komisyonda da söyledik, komisyonda önerge verdik ama, maalesef
başımıza neler geldi. Biz 9 arkadaşız komisyonda. Bir yasa geldiği zaman, o yasadaki
maddelere bakarız, her arkadaşımın görüşünü alırız, neler söyleyeceğini
aramızda konuşuruz. Bu kafamıza takıldı. Biz, dava varmış, yokmuş asla
bilemeyiz. Sonra Sayın Bakan, Sayın SPK Başkanı, oturduğumuzda dediler ki: “Bu
konuda açılmış 30 dava var.” Dedik ki: “Arkadaş, asla bir davanın herhangi bir
şeyine müdahil olmamız hukuken bize yakışmaz.” Aynen bunu söyledik. Sayın Bakan
burada, Sayın SPK Başkanı burada; doğru mu efendim? Ama arkasından, bir gazete
beni ve arkadaşlarımı falanca kişiyi korumakla suçladı. Yahu, böyle şerefsizlik
olur mu? Biz, açılmış bir davayı –bizim için söylüyorum- etkilemek… Açıldığını
nereden biliriz, kimin davası var, nereden biliriz? Biz bilemeyiz. Ama ne zaman
ki -daha önce bilmiyorduk- Sayın Bakan, Sayın SPK Başkanı, Adalet Bakanlığı
“Açılmış davaları etkiler.” deyince biz geri çekildik. Asla hukuka müdahalemiz
söz konusu olamaz. Bunu herkes böyle bilsin.
Ancak, değerli arkadaşlarım -aramızda birçok hukukçu var-
vicdanlarınıza sesleniyorum: “Gibi”den dolayı… Tarif
edin, hangi suç varsa buraya yazalım, 50 sayfa yazalım. Neyse bu “gibi”den kastınız, “gibi”den
kastınız neyse her şeyi yazalım, kimse mağdur olmasın. Yarın birisi, “gibi”den dolayı eğer birileri, bakın “yarın” diyorum, dün
açılmışlara asla –açılmıştır- biz müdahale
edemeyiz ama yarın “gibi”den dolayı zarar
göreceklerse, biz insanlara zarar vermeyelim. Bunu tarif edelim. Bunu
söylüyoruz. Neyse, hangi suçu içeriyorsanız, getirin, 100 tane suç yazalım,
hangi suçu alacaksanız, 500 tane suç yazalım ama tarif edelim, açık yazalım.
Yani bunu “gibi”, “gibi”, “gibi”, “gibi…” Yarın insanların başına birçok şey
gelir arkadaşlar. Ben, vicdanlarınıza sunuyorum. Bizim, insanları mağdur etmeye
hakkımız yoktur.
Sayın Bakan, hangi suçu içerecekse “gibi”, onların da hepsini yazmaya
hazırız ama insanları mağdur etmeyin. Açılmış hiçbir davaya da biz grup olarak
asla müdahil olmak istemeyiz çünkü biz hukuka saygılıyız.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Diğer önerge üzerinde…
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 110. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde “Yönetim,
denetim veya sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız olarak ilişkili bulunduğu
diğer bir teşebbüs veya şahısla emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat,
ücret ve bedel uygulamak gibi örtülü işlemlerde bulunarak halka açık
ortaklıkların kârını veya malvarlığını azaltmak.” hükmü yer almaktadır. Burada yer alan “…uygulamak
gibi örtülü işlemlerde bulunarak…” ibaresi çok muğlaktır ve buradaki “gibi”
tabirinin ucu açık olup kanun metninde yer almamalıdır. Hangi örtülü işlemlerin
kapsama alınması amaçlanıyorsa açıkça belirtilmeli ve örtülü işlem kavramı açık
tanımlanmalıdır.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
111’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
112’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
113’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
114’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
115’inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 115’inci maddesine altıncı
fıkra olarak aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
İzmir Antalya Konya
Nevzat
Korkmaz Lütfü
Türkkan
Isparta Kocaeli
(6) Bu Kanunun 106 ve 111’inci maddelerinde tanımlanan suçların
işlendiğini somut olay ve delillere dayalı olarak Kurula ihbar edenlere, ilgili
mahkemelerce ihbara konu suçla ilgili cezai yaptırım uygulanması kararını
takiben veya ihbar sonucu iIgililerin etkin pişmanlık
göstermesini takiben YTM tarafından 250.000 TL'ye kadar ödül verilebilir. İhbar
ve ödemelere ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Kurulun teklifi
üzerine Bakanlar Kurulu tarafından ödeme üst sınırı değiştirilebilir. Kurul bu
ihbarlara ilişkin gereken gizliliği sağlamak için her türlü önlemi almakla
yetkili ve görevlidir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sermaye Piyasası Kanunu'nun 106 ve 111 inci maddelerinde
düzenlenen suçlar tespiti ve ispatı oldukça zor olan suç türleridir. Dünya
uygulamalarına bakıldığında bu suçların şirket ortak ve üst düzey
yöneticilerince yerine getirildiği ve genellikle orta düzey çalışanların
bilgisi dâhilinde ancak katkısı olmaksızın gerçekleştirildiği gözlemlenmiştir.
Bu sebeple dünya uygulamalarında çalışanların işlerini kaybetmemek amacıyla bu
işlemleri kamu otoritesine bildirmekten kaçındığı tespitinden hareketle madde
metninde yer alan şekilde ihbar ve ödül mekanizmaları oluşturmuştur. Hazırlanan
bu madde dünya sermaye piyasası düzenlemelerine uyumlu bir güvenlik önleminin
mevzuatımıza kazandırılmasını sağlamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
116’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
117’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
118’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
119’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
120’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
121’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
122’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
123’üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın 123’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet
Doğan Kubat İsmail
Tamer
İstanbul İstanbul Kayseri
Tülay Kaynarca Oya
Eronat A.
Sibel Gönül
İstanbul Diyarbakır
Kocaeli
"Kurul Karar Organının, en az iki haftada bir defa olmak
üzere, gerekli hâllerde gündemli olarak toplanması esastır. Kurul Başkanı
tarafından belirlenen toplantı gündeminde yer alan öneri yazıları ve ekleri
toplantı tarihinden üç gün önce üyelere ulaştırılır, toplantıya katılan
üyelerin çoğunluğunun kabulü şartıyla toplantı gündeminde yer almayan hususlar
da Kurul toplantısında görüşülebilir. Böyle bir durumda verilen karar bir
tutanak ile tespit edilir. Kurul toplantıları Kurul merkez ve temsilcilikleri
ile Kurul tarafından kararlaştırılmak üzere yurt içinde başka merkezlerde de
yapılabilir. Geçerli mazereti olmayan tüm üyelerin katılımı ile gündemsiz
toplantı yapılması, Kurul toplantılarına mesafeli katılım ve toplantılara
ilişkin sair hususlar Kurul tarafından çıkarılacak bir iç yönetmelik ile
belirlenir. Kurul Karar Organı, üyelerin talebi hâlinde Kurul merkezi dışında
Kurul temsilciliklerini de ilgili üyenin daimi çalışma yeri olarak
belirleyebilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, burada “Kurul toplantılarına
mesafeli katılım” ibaresi yani başka yerlerde…
BAŞKAN – Sayın Komisyon…
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Video konferans sistemi
gibi sistemler.
OKTAY VURAL (İzmir) – Video konferans, uzaktan…
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Mevzuatta yeri var
onun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile toplantı gündeminin, Kurul üyelerine
inceleme ve değerlendirme imkânı vermek üzere, toplantıdan makul bir süre önce
belirlenmesi şart koşulurken, acil karar alınması gerekli hususların mevcut
olabileceği dikkate alınarak gündemde yer almayan konuların görüşülmesine imkân
tanınmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
124’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
125’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
126’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının
126. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
Madde 126- (1) Kurulun hizmet birimleri, daire başkanlıkları
şeklinde teşkilatlanmış on iki hizmet biriminden oluşur. Kurul Karar Organının
teklifi ve ilgili Bakanın onayı ile bu sayının yarısını geçmemek kaydıyla yeni
daire başkanlıkları oluşturulabilir, sayısı on ikinin altına düşmemek kaydıyla
mevcut daire başkanlıkları kapatılabilir, birleştirilebilir veya görev ve
yetkilerinin bir kısmı yeni kurulacak daire başkanlıklarına verilebilir. Hizmet
birimleri, bu Kanunda belirtilen faaliyet alanı, görev ve yetkilere uygun
olarak Kurul Karar Organının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe
konulan yönetmelikle belirlenir.
(2) Yurt içinde gerekli görülen yerlerde Kurul Karar Organının
kararıyla temsilcilik açılabilir. Yurt dışı temsilciliklerin açılacağı yerler
ve süresi ile temsilciliklerin çalışma usul ve esasları, bu temsilciliklerde
görev yapacak personelin niteliği, sayısı, görev süresi ve bunlara ödenecek
ücretlerin belirlenmesi, personele yapılacak ödemeler dışında kalan diğer
harcamaların neler olacağı ve harcamaya ilişkin usul ve esaslar Bakanlar
Kurulunca belirlenir.
(3) Kurul Karar Organı 128 inci maddenin birinci fıkrasının (ı)
bendinde düzenlenen bilimsel araştırmalar yapılmasını sağlamak üzere Araştırma
Merkezi Müdürlüğü kurabilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Vural, gerekçeyi mi okutuyorum?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye ilişkin Alt Komisyonda verilen bir önergeyle (2) numaralı
fıkrasında yapılan değişiklikle "Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki
içinde bulunulan ülkelerde temsilcilik" açma yetkisi tanınmıştır.
Tasarının orijinal metninde yer almayan bu talep makul gibi görünmekle
birlikte, ekonomi yönetiminde yurtiçinde yaşanan tartışmaların yurtdışı
temsilcilikler vasıtasıyla yurtdışına da taşınabileceğinin bir göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar
bazında ayrı temsilciliklerin açılması kaynak israfına yol açacak, hem de
ekonomide zaten eksik olan koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa
neden olacaktır. Eğer bir ülkede SPK'yı temsilen birisinin olması gerekirse, bu
o ülkedeki büyükelçilik nezdindeki ekonomi müşaviri sayısının artırılması veya
o ülkedeki müşavirin SPK temsilcisi olmasının sağlanması yoluyla
gerçekleştirilebilir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
127’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın 127’nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "bilişim uzmanı ve"
ibaresinden önce gelmek üzere "bilişim başuzmanı," ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Enver Yılmaz A. Sibel Gönül Oya Eronat
İstanbul Kocaeli Diyarbakır
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Maddenin birinci fıkrasına eklenen ibare ile tasarıyla ihdas
edilen bilişim uzmanlığı kadrosuna atananların başuzman olmaları durumunda da
meslek personeli sıfatının devamlılığı sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
128’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
129’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
130’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
131’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 131’inci maddesine ikinci
fıkra olarak aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
İzmir Antalya Konya
Lütfü
Türkkan S. Nevzat
Korkmaz
Kocaeli Isparta
“(2) Kurul başkan ve üyeleri ile Kurul meslek personeline, birinci
fıkraya göre belirlenen ücretlerinin tutarında, damga vergisi hariç herhangi
bir kesintiye tâbi tutulmaksızın, her ay ayrıca tazminat verilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan son dönem düzenlemeler ile Kurum personeli arasında ciddi
ücret farklılıkları yaşanan Sermaye Piyasası Kurulu içerisinde personel
arasındaki uyum ve huzurun tesis edilebilmesini teminen
anılan önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
132’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
133’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun
Tasarısının 133. maddesinin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
(2) Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurul personeli hakkında
görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı
soruşturma izni verilebilmesi için, bu kişilerin kendilerine çıkar sağlamak
veya Kurula ya da üçüncü kişilere zarar vermek kastıyla hareket ederek bu
işlemler sonucunda kendilerine ya da üçüncü kişilere çıkar sağlamış oldukları
hususunda açık ve yeterli emarelerin bulunması gerekir. Soruşturma izni
verilmesi hâlinde bu durum ilgililere tebliğ olunur. Soruşturmaya izin
verilmesine ya da verilmemesine dair kararlar aleyhine, tebliğ tarihinden
itibaren on beş gün içinde Danıştay nezdinde itiraz yoluna başvurulabilir. İzin
verilmiş olsa dahi, itiraz süresi geçene kadar veya Danıştaya
yapılan itiraz sonucunda hüküm tesis olunana kadar soruşturma başlatılamaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
“Kurul Başkan ve üyeleri ile personelinin hukuki ve cezai
sorumluluğunu" düzenleyen 133. maddede Alt Komisyonda verilen önergeyle
yapılan değişiklikle "üçüncü kişilere zarar vermek" ibarelerinin
çıkarılması da iyi niyetli bürokratlara koruma sağlamayı amaçlamakla birlikte,
kötü niyetli ve siyasi baskıya açık olabilecek bürokratlara da kalkan olarak
yorumlanabilir. "Açık ve yeterli emare" olma şartı aslında yeterli
bir korumadır. Bu ibarelerin kaldırılması gereksizdir ve bir anlamda bürokrata
dokunulmazlık niteliğindedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
134’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
135’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Beşinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, altıncı bölüm üzerinde görüşmelere başlıyoruz.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanun
Tasarısı’nın altıncı bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, benden önceki değerli konuşmacıların da
ifade ettiği gibi, söz konusu tasarıya yönelik birçok eleştirinin, gerek
komisyonlar sürecinde, alt komisyon veya üst komisyon toplantılarında gerekse
Genel Kurul görüşmeleri sırasında muhalefet partilerine mensup milletvekilleri
tarafından getirilen hiçbir uyarı ya da eleştirinin, maalesef, bu bölüme kadar
dikkate alınmamış olması, hakikaten buradaki görüşmelerin süreci açısından
ciddiyetle endişe verici bir noktaya gelmiştir. Bu denli geniş kapsamlı bir
tasarıda son derece olumlu, yapıcı önerilerde bulunan muhalefetin hiçbir
önergesinin kabul edilmemesi, görüşlerinin yok sayılması, inanıyorum ki
sizlerin de birçoğunun vicdanını rahatsız etmektedir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, geneli üzerinden bu bölüme kadar
yapılan eleştiri ya da önerileri tekrar bir özetleyecek olursak, şimdiye kadar
hiçbir katkı alınmadığı başta olmak üzere, özellikle komisyonlarda son dakika
önergeleriyle birçok yeni düzenleme bu tasarıya eklenmiştir. Birçok kamu kurum
ve kuruluşunu, ilgili bakanlığı ilgilendiren bu düzenlemelerin yerinde
tartışılmadan, uzmanların görüşü alınmadan, alelacele bu tasarıya eklenmesi,
zaten Genel Kurul aşamasında yeni getirilen önergelerle de bir şekilde doğru
olmadığını göstermektedir.
Diğer taraftan, Sermaye Piyasası Kuruluna âdeta sınırsız
diyebileceğimiz padişahlık yetkisi gibi yetkiler verilmektedir. Bu, gelecek
süreçte birçok kurumu, kuruluşu, kişiyi ya da tüzel kişiyi ciddi anlamda
sıkıntıya sokacak bir yetki fazlalılığıdır. Bunun
mutlaka kontrol altına alınması gerekmektedir.
Kurula zarar veren herhangi bir bürokratın soruşturulması
konusunda hüküm yer almasına rağmen vatandaşlara zarar veren herhangi bir
bürokratın soruşturulmasıyla ilgili herhangi bir hüküm yoktur. Tasarının
orijinal hâlinde böyle bir düzenleme yer almaktayken, üçüncü kişilere zarar
verenlerin soruşturulmayacağı yönündeki düzenleme maalesef komisyonda bu
şeklini almıştır yani vatandaşa zarar verilirse kimse suçlu değil, kuruma zarar
verilirse onlar bir şekilde bir soruşturmayla kapatılabilecek.
En önemli konulardan birisi, “Borsa İstanbul Anonim Şirketi”
adıyla kurulan yeni şirkete İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının ve İstanbul
Altın Borsasının tüm mal varlıklarıyla birlikte bir zengin hüküm kazandırılması
konusudur. Burada özellikle İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına ait arsaların,
TOKİ tarafından değerlendirilmek üzere, bu anılan kuruma devrinin yapılması ve
yapılma kaydının da kâr amaçlı projeler ve uygulamalar yapımından elde edilecek
kaynakların Millî Eğitim Bakanlığıyla yapılacak bir protokol çerçevesinde
harcanacağı gibi bir belirsiz hükmün burada yer alması, gerçekten önümüzdeki
günlerde, bu, İstanbul’da ne büyük rant kavgalarının olacağının çok önemli bir
göstergesidir.
Sayın Bakan, özellikle bu Genel Kurulda bu konuyla ilgili açıklama
yapmanıza büyük ihtiyaç vardır. Burada devredilecek mal varlıklarının toplamı
nedir? Bu arsa nasıl değerlendirilecek? “Elde edilecek kaynaklar” ibaresinden
ne anlaşılmaktadır? Bu kaynakların ne kadarı Millî Eğitim Bakanlığına
devredilecek veya ne kadarı hangi amaçlarla kullanılacak? Dolayısıyla, bu
kaynakları nereden temin edeceğiz? Bunların cevabının verilmesi lazım. TOKİ’ye
devredilme yerine Bakanlığınızca ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına bu arsanın
devri, hatta hatta ücretsiz olarak devri yapılarak
gerekli eğitim kurumlarının ya da kültür kurumlarının kazandırılması daha doğru
olmaz mıydı? Tabii ki bunların mutlaka cevabının bir şekilde verilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, konu Sermaye Piyasası Kanunu olunca
Türkiye’de bu sermaye piyasasında bugüne kadar yaşanmış ve hâlen çözülememiş
mağduriyetlere değinmeden geçirilmesi mümkün değildir. Bilindiği gibi, son on
yılda, AKP hükûmetlerinin Türkiye’yi tek başına yönettiği dönemde çözüm
bulamadığı çok önemli iki konu vardır. Bunlardan birincisi, sözde “İslami
holdingler” adı altında özellikle yurt dışındaki Türk vatandaşlarının
kazanımlarını toplayıp hiç eden şirketler adına herhangi bir cezai müeyyidede
bulunamaması ve bu mağduriyetten zarar gören vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin giderilemediği konusudur. Sayın Bakana dün bu konuda
sorduğumuz bir soruya dürüstçe cevap vermiş olmasından dolayı ayrıca teşekkür
ediyorum. Testi kırıldıktan sonra yapılacak çok fazla bir şey kalmadığını ifade
etmiştir. Doğrudur, keşke testi kırılmadan önce bunların tedbirleri alınabilmiş
olsaydı. Ama testi kırıldıktan sonra da bu testiyi kıranların elini kolunu
sallayarak Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde dolaşmalarından da
bu milletin vicdanı rahatsız olmaktadır Sayın Bakan. Bunlarla ilgili mutlaka
yeni düzenlemelerin getirilmesi kaçınılmazdır. Özellikle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 22’nci Dönem çalışmaları sırasında, bu konuyla ilgili, yani bazı
girişimcilerce “holding” adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla
tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla, bu
süreçte SPK’nın sorumluluğunun araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmış ve araştırma komisyonunun
raporu da 11 Nisan 2006 tarihli birleşimde açıklanmış ve yüce Meclise
sunulmuştur. Bu raporda geçen ifadelerden sadece bir cümleyi sizlerle paylaşmak
istiyorum: “500 bin dolayında vatandaşımızın yaklaşık 10 milyar avroya varan
tasarruflarının yok edildiği” ifade edilmiştir. Şimdi bu 10 milyar avroyu
alanlar “testi kırıldı” diye Türkiye’de elini kolunu sallaya sallaya hâlâ
dolaşıyorlarsa, bu da bu devlete ve on yıllık AKP Hükûmetine de yakışmamaktadır
diyerek geçiştirmek istiyorum.
Yine, Sayın Bakana vermiş olduğumuz önergelere cevaben bazı
holdinglerle ilgili suç duyurusunda bulunulduğu ve toplam 88 şirket hakkında
-yani 2010 yılı itibarıyla- kurula kaydına bakılmaksızın 211 adet suç
duyurusunda bulunulduğu ve bunlardan 74 adet kamu davasında ilgili kanun
gereğince erteleme, 46 kamu davasında sorumlular hakkında mahkûmiyet ve 15 kamu
davasında da beraat kararı verildiği ifade edilmiştir. En azından diğerleriyle
ilgili soruşturmanın ve mağduriyetlerin giderilmesi konusundaki çalışmaların
-hiç olmazsa- geç de olsa bitirilmesinde büyük yarar vardır.
Diğer ikinci konu, İhlas Finans Kurumu mudilerinin sorunudur ve bu
konuda yaşanan mağduriyetlerdir.
Değerli milletvekilleri, yine, bu konuda vermiş olduğumuz bir soru
önergesine Sayın Bakanın verdiği cevabı sizlerle paylaşmak istiyorum. “2012
yılı Ocak-Mart dönemi faaliyet raporundaki kayıtlara göre, şirketin tasfiye
başlangıcı olan 9 Şubat 2011 tarihi itibarıyla 66.344 adet cari hesap, 155.954
adet de kâr-zarar katılım hesabı olmak üzere toplam 222.298 hesap sahibine 675
milyon 679 bin 38 ABD doları ve 244 milyon 353 bin 177 avro borcu bulunduğu
görülmektedir.” denmiş ve bunun bugüne kadar on yılda ancak yarısına yakın bir
bedelinin ödenebildiği ortaya konmuştur. Geriye kalan yarı için de herhâlde bir
on yıl daha bu kadar insanın beklemesi kaçınılmaz olacaktır.
Bu tasarıda, özellikle biraz sonra grubumuzca verilen “ortaklık
tazmin fonu” kurulması yönündeki önergemizin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) - …tasarıya eklenmesinin ve bu mağduriyetlerin
bir kısmının giderilmesinin yerinde olacağının gerekli olduğunu söylüyor,
tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Süleyman Çelebi. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Çelebi, galiba susma hakkını kullanacaksanız!
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, galiba
siz alıştınız benim susma hakkımı kullanmama veya hep sustukça da işinize
geliyor galiba! Diyeceksiniz ki…
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sen meydanların adamısın.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Ben meydanların adamıyım. Tabii ki
meydanlarda söylediklerimizi biraz dinleseniz burada konuşmaya bile gerek
duymayacağım.
Şimdi diyeceksiniz ki: “Ya, bir sendikacının, bir işçi
temsilcisinin sermaye piyasasıyla ne alakası var? Nereden çıktın bu kürsüye?”
Oysa her gelen yasada, her gelen sektörel yasada bizi
ilgilendiren, bize vuran, çalışanların geleceğini karartan temel haklara
yönelik saldırılar var, onun için konuşuyorum.
Dolayısıyla, şimdi bir yasa geliyor, yasada ileri demokrasinin
nimetlerini; bir başka yasa geliyor, ileri demokrasiye geçildi, onun
nimetlerini; şimdi bu yasaya geldik, yine ileri demokrasinin nimetlerini burada
da görüyoruz! Demek ki ileri demokrasi bayağı ilerlemiş!
Sustum anlatamadım, şimdi bir daha konuşmak istiyorum.
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 137’nci maddesinin (2)’nci fıkrasında “Bu Kanun uyarınca kurulan ve faaliyet
gösteren borsalar ve teşkilatlanmış diğer pazar yerleri, merkezî takas kuruluşları,
merkezî saklama kuruluşları ile MKK tarafından yürütülen hizmetlerde grev ve
lokavt yapılamaz.” deniliyor. Yani tüm sermaye piyasası faaliyetlerinde yine
grev ve lokavt yasağı getirilmesi bu yasayla önerilmiştir. Meclisimizde -daha
yeni- temel çalışma hayatıyla ilgili yasa değişikliği çok kısa dönem önce
yapılmıştı, biliyorsunuz. Burada Sendikalar Kanunu’nu görüştük ve “devrim
niteliğinde reform” diye sunulan yasa geçti. O yasanın geçişinden hemen sonra
şimdi, bugün 10 sayılı iş kolunda hiçbir surette grev yasağı o yasada
öngörülmemişken sadece borsalara ilişkin getirilen bu teklif 2011 tarihinde
yapılan referandumdaki demokratikleşme vaadi olan anayasal sendikal hakların
önündeki engellerin kaldırılmasına da aykırı bir durumdur. Bu yasak hem Türkiye’nin
altına imza atarak kabul ettiği ILO sözleşmelerine hem de Anayasa’nın eşitlik
kuralına aykırı ve müktesep hakları ortadan kaldıran bir uygulamadır değerli
arkadaşlar.
Sermaye Piyasası Kanunu’nun geçici 9’uncu maddesiyle getirilmek
istenen bu yeni yapı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve İstanbul Altın
Borsası çalışanlarının mevcut toplu iş sözleşmesiyle kazanılmış olan haklarının
korunması açısından büyük önem arz etmektedir.
Biliyorsunuz, 10 sayılı ticaret, büro, eğitim, güzel sanatlar iş
kolunda, borsa hizmetlerinde hem 1980 askerî darbe öncesi yürürlükte olan iş
ilişkileri yasası hem de 12 Eylül darbesi ürünü ve antidemokratik olduğu her
kesimce belirtilen 2821, 2822 sayılı yasalar ile 7 Kasım 2012 tarihinde
yürürlüğe giren yani bu Mecliste yürürlüğe giren 6353 sayılı -sendikalar ve
toplu iş sözleşmesi- Kanun’da hiçbir surette grev yasağı getirilmemiştir. Ki bu
iş kolunda örgütlü olan TEZ-KOOP İş Sendikası -TÜRK-İŞ’in
üyesidir- 2006’dan beri burada örgütlüdür, tek bir grev uygulaması da
yapılmamıştır. Ama AKP’nin zihniyeti yasaklara adandığı için, yasakçı zihniyet
mutlaka buraya da bir yasak getirerek bu sorunu böyle çözmek istiyor. Özel
olarak, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasıyla, Altın Borsasında çalışmakta olan
işçilerin toplu pazarlık ve tüm sermaye piyasasında çalışmakta olan işçilerin
grevli toplu iş sözleşmesi, sendikal haklarını ortadan kaldıran özel hüküm
anlamındadır bu yasa değişikliği. Bu da Anayasa’nın “Eşitlik” kuralına aykırı
ve müktesep hakları ortadan kaldıran bir işlemdir.
Değerli arkadaşlar, getirilen bu, grevi fiilen yasaklama maddesi,
başta ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri olmak üzere, Avrupa Sosyal Şartı,
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal, Kültürel Hakları Sözleşmesi gibi birçok
sözleşmeyle birlikte, Anayasa’nın 90’ıncı maddesine de aykırı bir düzenleme bu
yasayla getirilmektedir; Türkiye Cumhuriyeti’nin grev hakkını onayladığı bu
sözleşmelere göre, dört yoldan ihlal etmektedir.
Birincisi: Kamu çalışanlarının grev hakkı zaten bulunmamaktadır.
İkincisi: Grev hakkı yalnızca, işçilere, toplu sözleşme sürecinin
sonunda kullanacakları bir hak olarak tanımlanmıştır ve hak grevi, dayanışma
grevi ve genel grev haklarının kullanılması engellenmekte, hatta suç
sayılmaktadır. Bunun örnekleri vardır ve oysa Anayasa referandumu sürecinde bu
engellerin Anayasa’dan ve yasalardan ayıklanacağı vaadi verilmiştir. Şimdi,
yasaklar gelmeye devam ediyor.
Üçüncüsü: Bakanlar Kuruluna tanınan grev erteleme yetkisi var.
Grev hakkının özünü de ihlal eden nitelikteki bu uygulama varken tamamen
yasakçı bir zihniyetle bu yasanın getirilmiş olması düşündürücüdür değerli
arkadaşlar.
Dördüncüsü ise grev yapılmayacak sektörler çok daha geniş tutulmuş
olmuştur.
Kanunun 137’nci maddesinin (2)’nci
fıkrasıyla Sermaye Piyasası çalışanlarına getirilmek istenen grev yasağını
antidemokratik bir uygulama olarak görmekte; işçinin emeğini ve sendikal
hakları gasbetmeye yönelik bu maddenin reddedilmesi
konusunda, yüce Meclisimizde yer alan tüm milletvekillerimizi duyarlı olmaya
davet etmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan şöyle bir açıklama ve
değerlendirmede bulunmuştu bu yasayla ilgili. AKP’nin ve iktidarın bu konudaki
yaklaşımını zaten bu ortaya koyuyor. Sayın Bakan diyor ki Sermaye Piyasası
Kanunu’yla getirmek istedikleri grev yasağına yönelik: “Eğer bir tane borsanız
varsa, düşünün ki bu borsanın grev sebebiyle kapatıldığını, bunun toplam
ekonomiye maliyeti çok yüksek olacaktır. Dolayısıyla borsada çalışmak
isteyenler -cümle aynen böyle- bankalarda çalışmak isteyenler, Türk Hava
Yollarında çalışmak isteyenler, bir bakıma baştan bu şirketlere girerken burada
grev uygulaması konusunda çok önem veriyorlarsa o zaman grev uygulamasının
olabileceği bir yerde çalışmayı da kuşkusuz tercih edebilirler.” Yani diyor ki
Sayın Bakan: Bakın, bu yasak alanlarda çalışmak isteyenler burayı tercih
etmesinler, burada grev hakkı yok, grev hakkı olan yerlere gitsin diyorlar.
Dolayısıyla son bir karar alındı -hukuk sisteminin nereye
gittiğini bir cümleyle vurgulamak için söylüyorum- daha üç gün önce 11. Ağır
Ceza Mahkemesi şöyle bir karar verdi, yeni bir karar. Türkiye hukukunun nereye
gittiğine ilişkin: TÜRK-İŞ’e bağlı, TÜMTİS’e bağlı işçiler örgütlendiler ve bu örgütlemeyi
yapanlar altı ay on beş gün ilâ bir yıl on ay arasında cezalara çarptırılırlar.
Mahkemenin kararı aynen şu, sizin de dikkatinize bir cümleyle sunuyorum: Yasal
bir sendika olan -mahkeme kararından bahsediyorum- TÜMTiS
üyesi işçilerin sayısını çoğaltmak, bu şekilde aidat gelirlerini artırmak ve
haksız ekonomik çıkar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - … elde etmek amacıyla girdikleri
anlaşılmıştır. Yani bunu, bu örgütlenmeyi yapan ve yasal olarak sendikanın
örgütlenme özgürlüğünün olmadığı bir ülkede, işte, bu grev yasakları ve benzeri
uygulamalarla Türkiye karşı karşıyadır. Bu yasaya bu anlamda bir kez daha
vicdani olarak karar vermenizi diliyorum.
Artık yasaklardan Türkiye’yi kurtarmanızı diliyor, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; her ne kadar bütün eleştirilerimize ve uyarılarımıza rağmen bu yasa
Meclisten doludizgin geçiyorsa da uyarılara devam edelim çünkü gelecekte bu
tartışmaları hatırlamak zorunda kalacağız.
Birincisi, bu Sermaye Piyasası Kanunu’nu tartıştığımız dönem
dünyanın yeni bir büyük iktisadi krizle yüzleşmeye hazırlandığı bir dönem. Bu
dönemle ilgili yorum yapan iktisatçılar, 2013 krizinin 2008 krizinden de çok
daha yıkıcı olacağına dair öngörülerde bulunuyorlar ve bu öngörüleri yaparken,
özellikle Çin’deki iktisadi yavaşlamanın Amerika Birleşik Devletleri’nde yol
açacağı yavaşlamanın yanı sıra “BRIC ülkeleri” denilen yani Brezilya, Güney
Afrika, Hindistan ve Çin ve bunun yanına Türkiye ve Meksika’yı da katarak
“yükselen piyasa” denilen bu piyasaların, Avrupa, euro
bölgesindeki, Birleşik Devletler’deki ve
Britanya’daki duraksama nedeniyle son derece önemli bir duraksamanın içerisine
gireceğini söylüyorlar. Bu da bir kehanet sayılmaz çünkü başlıca
tedarikçilerindendir Türkiye bu piyasaların. Dolayısıyla üretim tabanında
gerçek bir fırtınanın -özellikle İsrail ve İran arasındaki olası savaş da göz
önünde tutulduğunda- 2013’te bizi beklediğini söylüyor.
Ayrıca 2013 bakımından eldeki iktisadi veriler de önemli
sıkıntılara işaret ediyor. TÜİK’in yayınladığı
araştırmada Türkiye’de sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranının
yüzde 18,5 olduğu ortaya çıktı. 2009 yılında bu yüzde 17,3 iken 2010’da da 18,5’a
yükselmişti. Demek ki sürekli yoksulluk riski altında bulunanların sayısı son
derece yüksek.
Sizin için çarpıcı olabilecek başka bazı grafik göstergelerden söz
edeyim. Yani grafikten kastım, bir resim gibi gözünüzün önüne getirin.
Türkiye’de yaşayanların yüzde 41,7’si oturduğu konutta
izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşıyor; yüzde 41,6’sının konutunda sızdıran
çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi sorunlar söz konusu; yüzde
61,8’inin taksit ödemeleri ve borçları var ve bunların yüzde 26,2’si için bu
çok büyük yük ve nihayet Türkiye’de yaşayanların yüzde 63’ü ciddi finansal
sıkıntıyla karşı karşıya, belirlenmiş 9 temel ihtiyaç maddesinden en az 4
tanesini karşılayamıyor. Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların sayısı
yaklaşık 30 milyon civarında. Bu, Türkiye’nin nasıl bir sosyal hayat içerisinde
olduğunu gösteriyor. Bu sosyal hayatın kıyısında bir yerde “borsa” diye bir şey
var, dün de konuşmuştuk. Bu “borsa” dediğimiz şey, aslında, ulusal borçtan
kaynaklanan, ulusal borcun, “millî borç” dediğimiz şeyin yol açtığı anonim
şirketler, bunların menkul değer alışverişleri ve borsada kumar oynama ve
modern bankokrasiye imkân veren bir iktisadi modele
yol açtığını biliyoruz. Burada, sadece Karl Marx’ın
değil, Roubini, Stiglitz
gibi Amerikalı piyasa iktisatçılarının da söylediği gibi, aslında bu borsalar
eninde sonunda küçük balıkların köpek balıkları tarafından yutulduğu, kuzuların
borsa kurtları tarafından yutulduğu can ve kan pazarları.
Şimdi, bu anlamsız iktisadi ilişkiye dair net başka göstergeler
var. Anlamsızdan kastım, gerçek üretim, gerçek büyüme rakamları açısından.
Borsa şirketlerinin kârları geçtiğimiz yıl yüzde 33 yükseldi, başka hiçbir şey
yüzde 33 yükselmedi. Halkın gelirleri yüzde 33 yükselmedi, üretim şirketlerinin
kârları yüzde 33 yükselmedi ama borsa şirketlerinin kârları yüzde 33 arttı ve
borsada işlem gören 16 banka 13,2 milyar kâr açıkladı. Bu, borsada işlem gören
362 şirketin elde ettiği kârın yüzde 40’ı. Aslında dönüp dolaşıp aynı yere
geliyoruz. Aşırı finansallaşma, finans sermayesinin bütün üretim süreci
üzerinde bir ur gibi büyümesinden doğan bir sürdürülemez iktisadi hayat “borsa”
denilen bir şeye yol açıyor. “Borsa” dediğimiz şey, aslında gelecekteki
varsayılan kârlar üzerinden oynanılan kumarlar ve bu
kumarlar içerisinde yer alan son derece küçük bir azınlığı Türkiye’nin ve biz,
bunun üzerinde konuşuyoruz saatlerdir ve bekleniyor ki bu borsa düzenlemesi
gerçekleştiği takdirde Türkiye dünya için önemli bir finansal yönetim merkezi
hâline gelsin.
Önemli finansal yönetim merkezlerinin aslında esasen New York ve
Tokyo borsaları olduğunu biliyoruz, geri kalanlar bunların aracılığını yapıyor.
Yani Türkiye, esasen, dünyada dolaşan hayalî mali sermayenin kendi içinden
geçmesine imkân vererek burada bir toplum için çıkar elde edeceğini düşünüyor
fakat böyle bir imkân yok arkadaşlar. Böyle bir imkân yok çünkü eğer 2013’te
öngörülen kriz gerçek ise bu krize karşı koyacak olan tek şey maddi üretim
temelleri gerçekten güçlü olan toplumlar, topluluklar. Türkiye, ne yazık ki,
ortaya konulan iktisadi yapının da gösterdiği gibi, bütün bunlara göğüs gerecek
kararlılıktan uzak.
Türkiye, AKP Hükûmeti yönetiminde bu krizden Amerika Birleşik
Devletleri’nin yanında sıkıca durarak, bölgesel hâkimiyet mücadelesi içerisinde
aktif bir biçimde yer alarak, olası savaşlar içerisinde yükselerek kendi rolünü
yükseltmeyi ümit ediyor. Bunun, halkımız için, bölge halkları için, dünya
halkları için nasıl büyük bir sorun ve felaket olduğunu söylemeye gerek bile
yok.
Gördüğümüz gibi, öngörülen iktisadi modelle, öngörülen finansal
işleyişle gerçek hayat arasındaki ilişki böyle zalimane. En yoksullar için, en
ezilenler için, en dışlananlar için hiçbir şey ifade etmeyen, tam tersine
yoksulluk, gerileme, sömürü, aşırı sömürü, daimî işsizlik, sürekli yoksulluk
anlamına gelen bir iktisadi modelin tacı olan, pırlantası olan borsa yani bu
büyük kumarhane Türkiye’de geleneksel değerlere en çok değer verdiğini söyleyen
bir hükûmet tarafından toplumun başına bir çorap gibi örülüyor.
Şimdi, bu sermayenin ördüğü çorabı bir “taç” diye topluma
inandırmaya çalışan bu yaklaşımla hiçbir şekilde uzlaşmayacağımızı… Aslında
Türkiye'nin yaşadığı bütün sosyal meselelerin, bütün iktisadi, bütün siyasi
meselelerin bağrında, temelinde bu hâkimiyet modelinin yattığını düşünmek için,
görmek için çok da âlim olmaya, çok da arif olmaya gerek yok. Ancak, Türkiye
halkları, son derece zalimane biçimde, bankaların kurduğu bu sömürü düzeni
içerisinde herkes birbirine borçlanarak, gelecekteki kazançlarını bugün borç
olarak yatırarak ama gelecekte hiçbir şey kazanmayarak, sürekli darboğaz
içerisinde yaşayarak ödüyorlar. Bunun karşısına çıkabilme cesaretini
gösterdiğimiz gün, gösterildiği gün, bütün bu, gerçekte çöken yani hepsi
rutubetli, çürümüş evlerde yaşayan halkı, yaşadıkları hayatın ancak o kadar
olabileceğine dair bu tez ile nüfusun yüzde 10’unun geri kalan yüzde 90’ının
kazançlarının yüzde 50’sini elde ettiği bir düzenin iyi bir düzen olduğuna
inandıran bu göz bağcılığının yıkılması için elimizden gelen çabayı
göstereceğiz.
Borsa bir kumarhanedir. İyi bir kumarhane sahibi olan sadece
kumarhaneci olur, başka hiçbir şey olmaz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi soru-cevap işlemine başlayacağız.
Sayın Kaleli, buyurun.
SENA KALELİ (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Rezerv opsiyon mekanizması ile döviz piyasalarında işlemler fiyat
belirleme süreci içinde midir?
Serbest dalgalı kur rejimi devam ediyor mu? Etmiyorsa bunun yan
etkileri var mıdır?
ROM mevduat zorunlu karşılıklarının altın veya yabancı para ile
yapılması ile oluşan yabancı para arzı döviz rezervinin artmasını sağlıyor gibi
görünürken kur belirleme sürecine dâhil olmuyorsa, kur dalgalanmıyorsa risk
nasıl algılanır?
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)– Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu soruların tamamı Merkez
Bankamızın para politikaları ve makro ihtiyati tedbirleri çerçevesindeki
konular, oldukça teknik içerikli konular. Eğer uygun görürseniz, Merkez
Bankamızdan yazılı bir cevap hazırlayıp size iletelim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, 4 Aralık 2012 tarihinde Meclisin bilgisine
sunulan, kamu denetçileriyle ilgili bir karma komisyondaki dosyalara baktım az
önce. Kamu denetçiliğine seçilen arkadaşlarımızın hemen hemen tamamının siyasi
partiye üye olmadıklarına dair belgeler dosyalarında yok. Elbette bu başvurular
alındığı zaman bu belgelerin de içinde bulunması gerekirdi ancak şu an
itibarıyla, yaklaşık bir saat öncesi itibarıyla bu belgeler dosyalarında
bulunmamaktadır. Bunu, kayıtlara geçsin diye özellikle buradan söylüyorum. Yani
kamu denetçiliğine seçilen Serpil Çakın, Mehmet Elkatmış,
Muhittin Mıhçak ve Abdullah Cengiz Makas’ın siyasi
partiye üye olmadıklarına dair belgeler dosyalarında olmadığı gibi, diğer üye
Zekeriya Aslan’ın ise geçtiğimiz yıl istifa ettiği bildirilen dilekçesi, ancak
AKP Genel Merkezi tarafından yeni bildirilmiş bir belge olarak dosyasına
girmiştir. Kayıtlara geçmesi açısından bilgilerinize sunuyorum. Karma komisyona
başvuruyu yaptım. Umarım bu değerlendirmeler dikkate alınır ve yasanın amir
hükümlerine uyulmadığından dolayı bu kamu denetçileriyle ilgili bir
değerlendirme mutlaka yapılmalıdır diye düşünüyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Evet, altıncı bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi altıncı bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
136’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Sadık Yakut’un, Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura yükselen Galatasaray
futbol takımını tebrik ettiğine, UEFA Avrupa Ligi’nde Fenerbahçe’ye başarılar
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Başkanlık Divanı olarak, dün gece Braga’yı 2-1 yenerek Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura
yükselen Galatasaray futbol takımımızı tebrik ediyoruz. (Alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Başkanım, biraz erken olmadı
mı Başkanım! Fenerbahçe var diye bugün böyle söylüyorsunuz.
BAŞKAN – Ayrıca, bu akşam UEFA Avrupa Ligi’nde Fenerbahçe’nin Borussia Mönchengladbach maçında
da başarılar diliyoruz. (Alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, Fenerbahçe
olmasaydı Galatasaray’ı söylemezdiniz Sayın Başkanım. Siz iyi bir
Fenerbahçelisiniz.
BAŞKAN – Millî maç efendim, takımlarımızın yabancı takımlarla her
maçlarında o takımları tutuyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Sermaye Piyasası Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (Devam)
BAŞKAN – 137’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş
sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın 137 nci maddesine
(3) numaralı fıkra olarak aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Enver Yılmaz Yılmaz
Tunç Hakan
Çavuşoğlu
İstanbul Bartın Bursa
“(3) Halka açık ortaklıkların borsada gerçekleştirilen işlemler
neticesinde satın alınan paylarının pay defterine kaydedilmesinden imtina
edilemez. Bu ortaklıkların borsada işlem görmeyen payları için ise 6102 sayılı
Kanunun 493 üncü ve 494 üncü maddeleri uygulanır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
Tasarısının 137. Maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu İzzet
Çetin
İstanbul Ankara Ankara
Tufan Köse Kazım Kurt Uğur Bayraktutan
Çorum Eskişehir Artvin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
337 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 137. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Nazmi
Gür Adil
Kurt
Şırnak Van Hakkari
Ayla
Akat Pervin
Buldan
Batman Iğdır
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken,
Bingöl Milletvekili.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Vur ama öldürme İdris.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu 337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın aslında en önemli maddesini
görüşüyoruz. Hatırlarsanız, 12 Eylül referandumunda alanlara çıkıp işçilere,
emekçilere, çalışanlara şöyle sözler vermiştiniz: “Örgütlenme özgürlüğünün
önünü açacağız, sendikal örgütlenmenin önünü açacağız, toplu sözleşmenin önünü
açacağız, grev hakkının önünü açacağız.” demiştiniz. Ne yazık ki o tarihten
bugüne kadar, çalışma hayatını ilgilendiren kaç yasa buraya getirdiyseniz bütün
bu bahsettiğiniz vaatlerin tam tersine, işçilerin, emekçilerin hak mücadelesini
kısıtlayan birtakım düzenlemeler getirdiniz.
Aslında, emek düşmanı politikalarınız sokağa da yansıyor. Hak
için, özgürlük için alana çıkan emekçilere gazı, copu, tazyikli suyu,
cezaevini, gözaltı süreçlerini de sürekli olarak eksik etmediniz; dünyada şu
anda en fazla sendikacının tutuklu bulunduğu ülke konumuna getirdiniz ülkeyi.
Bu ülkenin en büyük konfederasyonu Memur Konfederasyonunun Başkanını gece
yarısı ev baskınlarıyla gözaltına alıp onlarca sendikacıyı cezaevine attınız ve
şu anda SES’den, Eğitim-Sen’den ve onlarca sendikadan
sendikacı arkadaşlarımız bu sendikal mücadeleyi yürüttükleri için cezaevlerinde
bulunuyorlar.
İşçilere hak ve özgürlük mücadelesinde nasıl yaklaştığınızın en
yakın örneğini, Türk Hava Yollarında grev hakkı isteyen işçileri işten atmakla
gösterdiniz. İşçilere yapmış olduğunuz zulüm için sadece Tekel işçilerine
çektirdiklerinizi hafızanızda tekrar bir gözden geçirmenizi temenni ediyorum.
Bakın, burada, yine bu kanun tasarısında getirmiş olduğunuz
düzenlemeyle özellikle finans sektöründe çalışan işçilerin sendikal hak
mücadelesinin en önemli parçası olan grev yasağını getiriyorsunuz. Bugün, bu
işçilerin yüzde 99’u TEZ-KOOP-İŞ Sendikalı ve grev hakkı olmadan sendikal
mücadelenin hiçbir anlamı olmadığını da herhâlde hepiniz bizden daha iyi
biliyorsunuz. Buraya getirmiş olduğunuz düzenleme, aslında ILO’nun 87 ve
98’inci maddelerine, yine Avrupa Sosyal Şartı’na ve Birleşmiş Milletler
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ne aykırıdır.
Aslında, Anayasa'nın 90’ıncı maddesinde de, iç hukukla çeliştiği
zaman uluslararası sözleşmelerin geçerli olduğunu yazan çok net ibareler var.
Dolayısıyla, bu maddeyle siz, Anayasa'ya da aykırı bir düzenlemeyi buraya
getiriyorsunuz. Bu nedenle, bu vermiş olduğumuz önergedeki bu maddenin ilgili
fıkrasının mutlaka bu kanun tasarısından çıkarılmasını ve çalışanlara,
emekçilere verdiğiniz sözün gereği olarak ilk defa, burada çalışandan,
emekçiden yana bir tavır göstermenizi bekliyoruz.
Tabii, meseleye bir de diğer pencereden bakmak gerekiyor yani bu
kadar sermaye dostu, bu kadar emek düşmanı olan bir yaklaşımın siyasal,
toplumsal, inançsal ve dinî açıdan da bir sorgulamasını yapmak gerekiyor.
Biz, inancımız gereği, hiçbir zaman hiç kimsenin inancını
sorgulama, inanıp inanmadığını sorgulama noktasında olmadık ama Sayın Başbakan
ve bu ülkedeki “hiç işleri başkanı” her ağzını açtığında din üzerinden bizlere
sayısız hakaretler yapıyor.
Bakın, sadece getirdiğiniz bu kanun tasarısı bile, bu kadar
sermayeyi önceleyen, bu kadar emek sömürüsünün önünü açan, emeği ve alın terini
hiçleştiren bir noktadan inançsal açıdan, ahlaki açıdan da tekrar sorgulanmaya
değerdir diye düşünüyoruz. Özellikle başta İslamiyet olmak üzere, bütün
dinlerde emeğin ve alın terinin kutsal olduğunu herhâlde hatırlatmamıza gerek
yok. Dolayısıyla, sizin bu kadar sermayeyi önceleyen, bu kadar emek harcamadan
para kazanmayı, spekülasyon üzerinden rant kazanmayı önceleyen bir kanun
tasarısında vermiş olduğunuz emeğin bu bahsetmiş olduğumuz pencerelerden de bir
sorgulamasının önemli olduğunu düşünüyorum. Buradan bir şey çıkmayacağını
biliyorum ama en azından bu 137’nci maddenin ikinci fıkrasını mutlaka bu
tasarıdan çıkarmanız gerekiyor. Bunu, hiçbir açıdan değil, alanlarda, mitinglerde,
referandum süreçlerinde çalışanlara, emekçilere vermiş olduğunuz sözün gereği
olarak yerine getirme sorumluluğunu tekrar size hatırlatıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
Tasarısının 137. Maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Değerli arkadaşlarım, hepinize
saygılar sunuyorum.
Daha mürekkebi kurumadı, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından 18 Kasımda
onaylandı Toplu İş Yasası. 18 Kasım, daha mürekkebi kurumadı. Ben, size
dilerseniz… Orada Meclis iradesi neyi kabul etmiş? “Bunlar dışında şuralarda
grev olamaz.” diyor. Daha mürekkebi kurumadan burada getiriyorsunuz yeni bir
grev yasağı. Arkadaşlar, Meclis iradesi vardır ya!
“Can ve mal kurtarma işlerinde; cenaze işlerinde, mezarlıklarda;
şehir şebeke suyu, elektrik, doğal gaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı
ile nafta veya doğalgazdan başlayan petrokimya işlerinde; bankacılık
hizmetlerinde; Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde; kamu kuruluşlarınca
yürütülen itfaiye ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde ve hastanelerde grev
ve lokavt yapılmaz.”
Daha bir ay olmamış, on beş gün önce bu yasayı çıkarmışız
arkadaşlar. Yani Sayın Bakan, bu işin sahibi eğer Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanıysa, onun yaptığı işe bir şekilde
müdahale ediyor. Ben, Sayın Bakanı Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına
şikâyet ediyorum. Olmaz böyle şey.
Arkadaşlar, daha on beş gün olmuş ya! Yani ben vicdanlarınıza
sunuyorum. On beş gün önce, Çalışma Bakanlığı… O kanunu biliyorum, yaklaşık bir
yıllık…
Sayın Çelebi, ne kadar emek verdiniz? Yaklaşık bir yıldır...
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Evet.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – O yasaya yaklaşık bir yıldır
emek veriliyor ama bir yıl emek verilen bir yasanın, eğer biz daha on beş gün
geçmeden içine bunu koyuyorsak…
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Emeğe saygısı yok, ne yapalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …ben Sayın Bakanı Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanına bir kere daha şikâyet ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Mahvedecek… Mahvedecek…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İki: Bu -aynen söylüyor- ILO
Sözleşmesi, arkadaşlar, diyor ki: “87 sayılı Örgütlenme Özgürlüğü, Örgütlenme
Hakkının Korunması Sözleşmesi’ni, 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık
Sözleşmesi’ni onaylamış ve bu çalışma mevzuatını bu sözleşmelerle uyumlu bir hâle
getirmeyi bir uluslararası yükümlülük olarak kabul etmiş bir ülkedir Türkiye.”
Nerede kaldı arkadaşlar? Nerede kaldı?
Yine, hava iş kolunda grevi kaldırdınız. Peki, gariban 304 kişiye
mi olan her şey oldu? Ekmeğinden oldu bu insanlar. Yani, bir şekilde birisi bu
Türk Hava Yollarına diyecek: “Kardeşim, bak, bu iş kolunda grev kalktı.” Bunlar
sadece grev öncülüğü yapmakla suçlanıp atıldılar. Ya etmeyin tutmayın, ya
söyleyin ki: “Ya bak, burada grev kalktı.” Sayın Canikli, bu laflarımı size
söylüyorum. Sayın Canikli hoş geldiniz. Şimdi, Sayın Canikli, biliyorum, Hamdi
Topçu Bey sizin hemşehriniz; biri Giresunlu, biri
Rizeli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim, kim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Topçu.
Aynı yoldan geçiyorsunuz, yoldan -ben olsam- Giresun’dan geçirmem
ben onu.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Uçakla gidiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Havadan gidiyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Şimdi, Sayın Canikli, hava iş
kolunda grev kalktı, yazıktır şu 305 kişiye. Sayın Canikli, bu lafım da yine
size, siz yoktunuz. Daha on beş gün olmadı, on beş gün önce Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı buradan Toplu İş Yasası’nı geçirdi. Daha on beş gün olmadan
bu yasayı nasıl deliyoruz Sayın Canikli? Bu nedenle size de şikâyet ediyorum
Sayın Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Mahveder, mahveder.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın 137 nci maddesine
(3) numaralı fıkra olarak aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“(3) Halka açık ortaklıkların borsada gerçekleştirilen işlemler
neticesinde satın alınan paylarının pay defterine kaydedilmesinden imtina
edilemez. Bu ortaklıkların borsada işlem görmeyen payları için ise 6102 sayılı
Kanunun 493 üncü ve 494 üncü maddeleri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılmak istenilen değişiklik ile Türk Ticaret Kanununun halka
açık şirketlerdeki bağlam hükümlerinin uygulanmasına ilişkin uygulamada ortaya
çıkan aksaklıkların giderilmesi ve borsada işlem gören paylar açısından takas
kesinliği kuralları gereği bu şirketlerin borsada gerçekleştirilen işlemler
gören paylarına ilişkin bağlam hükümlerinin uygulanmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Sayın milletvekilleri, malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan
tasarı ve teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmündedir.
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre yeni
bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.
Bu nedenle önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı "Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı"na aşağıdaki maddenin yeni 138 inci madde
olarak eklenmesini ve mevcut maddelerinin buna göre teselsül ettirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali
Babacan
Başbakan
Yardımcısı
"Borsa İstanbul Anonim Şirketi
Madde 138- (1) Bu Kanun hükümlerine tabi olarak ve 67 nci maddede belirtilen borsacılık faaliyetlerinde bulunmak
üzere Borsa İstanbul Anonim Şirketi unvanıyla bir anonim şirket kurulmuştur.
Söz konusu Şirket, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte başka hiçbir işleme
gerek kalmaksızın ticaret siciline resen tescil olunur. Borsa İstanbul Anonim
Şirketi, bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında hazırlanacak esas sözleşmesinin
ticaret siciline tescil edilmesiyle bu Kanunun 65 inci maddesinde yer alan
borsaların ve piyasa işleticilerinin
kuruluşuna ve faaliyetine ilişkin izni almış sayılır.
(2) Borsa İstanbul Anonim
Şirketinin faaliyet konusu ve amacı, sermaye miktarı, payları, payların devir
esasları, 6102 sayılı Kanunun 478 inci maddesinin dördüncü fıkrasına tabi
olmaksızın paylara tanınacak imtiyazlar, tasfiye, devir, birleşme, fesih, halka
arz sınırlamaları, organları, komiteleri, bunların oluşumu, görev yetki ve
sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları, hesapları ve kârlarının dağıtımı
ile teşkilatına ilişkin esaslar ile sair hususların yer aldığı esas sözleşmesi
Kurul tarafından hazırlanarak ilgili Bakanın onayını müteakip bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç altı ay içinde genel hükümlerle
bağlı olmaksızın doğrudan tescil ve ilân edilir. Bu süre ilgili Bakanın
kararıyla en çok üç aya kadar uzatılabilir. Esas sözleşme tescil ve ilân
edilinceye kadar Menkul Kıymetler Borsalarının kuruluş ve organlarına ilişkin
mevcut düzenlemelerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam
olunur.
(3) Bu madde uyarınca Borsa
İstanbul Anonim Şirketinin kuruluşu ve tescili ile esas sözleşmesinin
hazırlanması, tescili ve ilanı kapsamında yapılacak işlemler harçtan,
düzenleyeceği kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır. Ticaret siciline tescil
işlemlerinden ücret alınmaz.
(4) Bu Kanunla mülga 91
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre kurulan İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasının ve bu Kanunla mülga 2499 sayılı Kanunun 40/A maddesi uyarınca
kurulan İstanbul Altın Borsasının tüzel kişilikleri Borsa İstanbul Anonim
Şirketinin esas sözleşmesinin tescili ile son bulur.
(5) Borsa İstanbul Anonim Şirketinin esas sözleşmesinin tescil
edilmesi ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının ve İstanbul Altın Borsasının
her türlü varlıkları, borçları ve alacakları, hakları ve yükümlülükleri,
elektronik ortamdakiler de dahil olmak üzere her türlü kayıtları ve diğer
belgeleri bir bütün olarak, bu maddede yer alan istisnalar dışında, herhangi
başka bir işleme gerek kalmaksızın Borsa İstanbul Anonim Şirketine devrolunmuş
sayılır. Şu kadar ki, mülkiyeti İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına ait ekli
(2) sayılı listede belirtilen taşınmaz mal ve üzerindeki muhdesatı
Kurula devredilmiştir. Mülkiyeti İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına ait ekli
(3) sayılı listede belirtilen taşınmazlar bedelsiz olarak tapuda re'sen Hazine adına tescil edilir ve Milli Eğitim Bakanlığına
tahsis edilmiş sayılır. Ekli (3) sayılı listedeki taşınmazların kullanım amacı
hususunda Maliye Bakanlığının uygun görüşü aranır. Mülkiyeti İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasına ait ekli (4) sayılı listede belirtilen taşınmazlar bedelsiz
olarak tapuda re'sen Hazine adına tescil edilir. Ekli
(4) sayılı listedeki taşınmazlar, üzerindeki yapılar ile birlikte, ilk onbeş yılı bedelsiz olmak üzere yirmidokuz
yıllığına doğrudan Borsa İstanbul Anonim Şirketinin kullanımına bırakılır.
Borsa İstanbul Anonim Şirketinin kullanımına bırakılan taşınmazların kullanım
amacı, kullanım bedeli, yapım, inşaat ve tadilat esasları ile diğer hususlara
ilişkin olarak Borsa İstanbul Anonim Şirketi ile protokol yapmaya Hazine
Müsteşarlığı yetkilidir. Bu fıkranın birinci cümlesi uyarınca yapılacak devir
sonrasında, Hazine ve Kurula devredilen gayrimenkuller dışındaki varlıklar ile
yükümlülükler arasındaki müspet fark, Borsa İstanbul Anonim Şirketinin kuruluş
sermayesini oluşturur. Bu fıkra kapsamında yapılacak işlemler veraset ve
intikal vergisinden, harçtan ve düzenlenecek kağıtlar damga vergisinden
müstesnadır.
(6) Borsa İstanbul Anonim Şirketi esas sözleşmesinde paylarının
yüzde kırkdokuzu, bu pay sahipliği ile ilgili her
türlü işlem Hazine Müsteşarlığınca yürütülmek üzere Hazine, yüzde ellibiri ise öncelikle aşağıda belirtilen amaçlarla
değerlendirilmek üzere Borsa İstanbul Anonim Şirketi adına kaydolunur.
a) Esas sözleşmenin tescil ve ilanını müteakip sermayenin yüzde
dördü İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının mevcut üyelerine, binde üçü İstanbul
Altın Borsasının mevcut üyelerine eşit ve bedelsiz olarak; yüzde birine tekabül
eden kısmı ise Türkiye Sermaye Piyasaları Birliğine bedelsiz olarak devredilir.
b) Borsa İstanbul Anonim Şirketinin esas sözleşmesinin tescil
edildiği tarihten itibaren bir ay içinde Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Anonim
Şirketinin mevcut ortaklarının talepleri halinde, Vadeli İşlem ve Opsiyon
Borsası Anonim Şirketinde sahip oldukları paylar karşılığında, sahip oldukları
pay oranının 0,05 ile çarpılması suretiyle bulunacak oranda Borsa İstanbul
Anonim Şirketi payları verilir. Bu pay devrinde, 7/12/1994 tarihli ve 4054
sayılı Kanunun 7 nci maddesi uygulanmaz.
c) Borsa İstanbul Anonim Şirketine ait payların bir kısmı
gerektiğinde stratejik ortaklıklar kurulması karşılığında ilgili taraflara
ve/veya teknoloji, teknik bilgi ve yetkinlik aktarılması karşılığında diğer
borsalara ve piyasa veya sistem işleticilerine Kurulun onayı ile
devredilebilir.
d) Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde Borsa İstanbul
Anonim Şirketinin elinde pay kalması halinde, bu paylar bedelsiz olarak
Hazineye intikal eder.
(7) Borsa İstanbul Anonim
Şirketinin kamuya ait paylarının bu Kanun çerçevesinde halka arzı veya sair
yöntemlerle satışı, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın önerisi üzerine
Bakanlar Kurulunca belirlenecek usûl ve esaslar
çerçevesinde gerçekleştirilir.
(8) Borsa İstanbul Anonim
Şirketi esas sözleşmesi uyarınca yönetim kurulu başkanı ve üyeleri seçilinceye
kadar İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının mevcut başkanı Borsa İstanbul Anonim
Şirketi yönetim kurulu başkanı olarak, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının
yönetim kurulu üyeleri de Borsa İstanbul Anonim Şirketi yönetim kurulu üyeleri
olarak görev yaparlar. Borsa İstanbul Anonim Şirketi yönetim kurulu başkanı en
yüksek icra amiri sıfatıyla şirketi sevke, idareye ve tek başına temsile ve
ilzama yetkilidir. Borsa İstanbul Anonim Şirketinin yönetim kurulu başkanlığına
ve üyeliklerine seçim yapılıncaya kadar yönetim kurulu başkanlığının ya da
üyeliklerinin herhangi bir nedenle boşalması hâlinde Hazine Müsteşarlığı
tarafından yerlerine görevlendirme yapılır. İstanbul Altın Borsası Başkanı ve
yönetim kurulu üyelerinin görevleri Borsa İstanbul Anonim Şirketinin esas
sözleşmesinin tescil edildiği tarih itibariyle son bulur.
(9) a) İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasına ve İstanbul Altın Borsasına ilişkin mevcut düzenlemelerin bu Kanuna aykırı
olmayan hükümleri, bu Kanun uyarınca yapılacak düzenlemeler yürürlüğe girene
kadar uygulanmaya devam olunur.
b) Mevzuatta İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına ve İstanbul Altın
Borsasına yapılan atıflar ilgisine göre Borsa İstanbul Anonim Şirketine
yapılmış sayılır.
(10) İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası ile İstanbul Altın Borsasının tüzel kişiliklerinin sona
ermesiyle yürütülmekte olan borsacılık faaliyetleri ile devam eden diğer tüm
iş, işlem ve faaliyetleri Borsa İstanbul Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Bu borsalar leh ve aleyhine açılmış ve açılacak davalarda ve icra takiplerinde
Borsa İstanbul Anonim Şirketi kendiliğinden taraf sıfatını kazanır.
(11) Borsa İstanbul Anonim
Şirketindeki kamu payı yüzde ellinin altına düşünceye kadar kendisinin ve
iştiraklerinin her türlü hesap ve işlemlerinin denetimi yalnızca, Kurulun
listesindeki bağımsız denetim kuruluşları arasından Hazine Müsteşarlığı
tarafından seçilecek bir bağımsız denetim kuruluşunca yapılır. Bağımsız denetim
neticesinde hazırlanan rapor eş zamanlı olarak Kurula ve Hazine Müsteşarlığına
sunulur. Bu Kanunun 72 nci maddesinin birinci ve
üçüncü fıkraları Borsa İstanbul Anonim Şirketi hakkında da uygulanır.
(12) Borsa İstanbul Anonim Şirketi ile bağlı ortaklıkları ve
iştirakleri, kamu iktisadi teşebbüsleri de dâhil, sermayesinin yarısından
fazlası kamuya ait olan veya özel kanunla kurulan kamu kurum, kuruluş ve
ortaklıklarına uygulanan mevzuat,
uygulama ve kısıtlamalara tabi değildir. Hazine Müsteşarlığı ve 4749 sayılı
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun uyarınca
kurulan varlık kiralama şirketleri, ihraç etmiş oldukları menkul kıymetlere
ilişkin, ihraççıların tabi olduğu Borsa İstanbul Anonim Şirketi'ne ödenmesi
gereken kayıt ücreti ve kotasyon ücretinden muaftır.
(13) 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname, 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 657
sayılı Kanun, 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah
Kanunu, 3/12/2010 tarihli ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunu, 2/4/1987 tarihli ve
3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet
Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, 4/1/2002 tarihli ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanunu, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 5018
sayılı Kanun, 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanunu, 9/11/1983 tarihli ve
2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu, 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Basın İlân
Kurumu Teşkiline Dair Kanun, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanun, 18/5/1994 tarihli ve 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname,
7/12/1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile
bunların ek ve değişikliklerine ilişkin hükümler Borsa İstanbul Anonim Şirketi
ile Borsa İstanbul Anonim Şirketinin doğrudan veya dolaylı olarak pay sahipliği
nedeniyle bunlara tabi hale gelen bağlı ortaklıkları ve iştirakleri hakkında
uygulanmaz. Bu fıkranın birinci cümlesi, bu Kanunla mülga 91 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve bu Kanunla mülga 2499 sayılı Kanunun 40/A maddesi
uyarınca kurulmuş olan borsalar ile bunların bağlı ortaklıkları ve iştirakleri
hakkında da, hükmi şahsiyetleri teşekkül ettiği tarihten itibaren geçerli olmak
üzere, hüküm ifade eder; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemler
için bu fıkranın birinci cümlesinde adı geçen kanunlara ve kararnamelere
tabiiyet gerekçesi veya iddiasıyla işlem tesis edilemez, edilmiş olanlar
kendiliğinden işlemden kalkar.
(14) Bu maddenin uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek
tereddütleri gidermeye ilgili bakan yetkilidir.
(2) SAYILI LİSTE
KURULA DEVREDİLECEK TAŞINMAZ
LİSTESİ
(3) SAYILI LİSTE
HAZİNEYE DEVREDİLECEK TAŞINMAZ
LİSTESİ
(4) SAYILI LİSTE
HAZİNEYE DEVREDİLEREK BORSA
İSTANBUL ANONİM ŞİRKETİNİN KULLANIMINA BIRAKILACAK TAŞINMAZ LİSTESİ
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYON BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum ve madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Gurubu adına söz isteyen Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu ihdas ettiğimiz madde, baştan beri kanunun
en tartışmalı -geçici 9’uncu- maddesi malum. Sizlere geneli üzerinde konuşan
arkadaşlarımız, bizler de bölümler üzerinde, maddeler üzerinde konuşurken
söylediğimiz şey bu.
Sağ olsun, dün söyledik “Sayın Canikli, bu şekliyle olmaz; bu,
geçici maddeyle düzenlenmez.” dedim. Şimdi de şekil şartı yerine getirilerek
çerçeve, normal madde olarak gelmiş. Aşağı yukarı on dakikaya yakın süredir
burada dinliyoruz, bu madde okunuyor, daha da fazla oldu ama ben kibarca öyle
söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, böyle bir madde olur mu? Yani “İçinde 20’ye
yakın alt maddesi var.” dedim. Tekrar, içinde bir tane, arkadaşlarımızın
söylediği hususla ilgili…
Bir kere, böyle bir madde komisyonda da değil, Genel Kurulda
normal bir madde yapılarak buraya eklenir mi? Tamam, arkadaşlarımız oturdu,
“Çoğunluk var.” diyorlar. Hangisini dinlediniz de hangisini okudunuz? Şimdi ne
olduğunu biliyor musunuz? Vallahi, ben alt komisyon üyesiyim, hâlâ dinlerken
anlamadım çünkü alt komisyonda da vardım, bu madde alt komisyonda yoktu, üst
komisyonda da son anda arkadaşlarımız getirdi.
Bakın, bir şeyin amacının doğru olması başka bir şeydir, usule
uygun olması başka bir şeydir, içeriğinin doğru olması başka bir şeydir. Baştan
dedik ki: “Biz Sermaye Piyasası Kanunu’na genel olarak karşı değiliz, geç
kaldı, çıkması lazım.” Hâlâ aynı fikirdeyiz. Evet, borsanın da yeniden
yapılandırılması gerekiyor olabilir, ona da itirazımız olmaz ama içeriğine
itirazımız olur.
Değerli arkadaşlar, çok uzun olduğu için sizin konsantrasyonunuz
bozulmuş olabilir. Bakın, orada uyardık, Sayın Bakan, sağ olsun “Eğitimle
ilgili olanı doğrudan devrediyorum.” diyor. Peki, bunun içine -burada düzeltme
de yaptınız, Sayın Bakanım, tekrar dinledim, altını da bir daha okudum- niye
imtiyazlı hisse koymuyorsunuz Sayın Bakan? “Yönetmelikte koyacağız.” dediniz,
ben de o konuda bir şey dersiniz diye iki haftadır bekliyorum.
Değerli arkadaşlarım, sizin vicdanınıza sesleniyorum: Borsa burada
özelleştiriliyor. Borsa İstanbul diye özel bir şirket kuruluyor, yüzde 49’u
devletin oluyor, yüzde 51’i şu anda ne olacak, yarın kime verileceği belli
değil, işleticiye de verebilirim, içindekilere de verebilirim, o başka bir şey,
ama doğrudan bir özelleştirme yapıyorsunuz ve yüzde 49’unu koyuyorsunuz. Sayın
Bakan diyor ki: “Efendim, yönetmeliğe koyacağız.” Arkadaşlar, önünüzde İç Tüzük
ve Anayasa var. Anayasa’da özelleştirmeyle ilgili, stratejik kuruluşlarla
ilgili imtiyazlı hisse var, Anayasa’da var ya, bırakın kanunu. Peki, kanuna
niye koymuyorsunuz Sayın Bakanım? Sonra da biz art niyetli oluyoruz. Nasıl art
niyetli olmayalım? Birilerinin iyi niyetine göre kanun çıkaramam ki.
Uygulayıcının kim olacağı belli değil ki yarın burada. Neden imtiyazlı hisseyi
buraya koymadığınızı bana izah edin o zaman. Hâlâ konuşuyoruz, arkadaşlara
sorduk: “Madem kanunu düzeltiyorsunuz, İMKB Başkanımız burada, neden
metrekarelerini hâlâ koymuyorsunuz, bize söylediniz de, ne olur yani bu
maddenin içerisine “parsel”i koyuyorsunuz da “metrekare”yi niye koymuyorsunuz? Ne olur yani bir satır
daha koyduğumuz zaman ne olur, neyi tartışmış oluruz? Ben anlamıyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) – O zaman nasıl bölüşüleceği de belli olmaz
Kimler arasında bölüşüleceği de belli olur o zaman.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani şimdi, değerli arkadaşlar, bakın,
bizim eleştirdiğimiz şeyler, işin amacına ilişkin değil, tekrar ediyorum. Bu,
böyle olmaz. Bu, ayrı bir kanun teklifi ya da tasarısı olarak gelir,
komisyonlara girer, kaç madde olması gerekiyorsa ayrı madde olarak yapılır, biz
de eleştirimizi yaparız, siz de söyleyeceğinizi söylersiniz. İllaki
çıkaracaksanız zaten çoğunluğunuz var. Neden böyle alelacele, kaptıkaçtı gibi
kanun çıkarıyoruz, ben onu anlamıyorum.
Arkadaşlarım bana sitem ediyor. Evet, ben o sektörden geldim.
Evet, biliyorum. Akademik olarak da biliyorum ama böyle de olmayacağını siz de
biliyorsunuz, sadece ben değil yani. Böyle olmaz. Ve nitekim, şimdi, normal
madde olarak, arkadaşlarımız 138’inci madde olarak düzenliyorlar. Güzel, ama
şimdi, bunun böyle olması durumunda bize gelmesi lazım. Ondan önce tasarının
içerisinde olacak ki ilgili kurumlar, Başbakanlık, diğer bütün ilgili
kuruluşlar görüş bildirecek, eksiklerini tamamlayacağız, sonra da bu kanunu
çıkaracağız.
Yani güzel söylüyor arkadaşlarımız, “Maksat hasıl oldu.” diyorlar
ama içeriği yanlış. Şimdi, buradaki yanlışlığa biz eğer “Evet.” dersek bunun
dünya ahiret vebali var, sadece bu dünyada değil, öbür tarafta da vebali var.
Dolayısıyla, bakın Sayın Bakan, yol yakınken, buraya bu
düzeltmeleri yaptınız, gelin buraya imtiyazlı hisseyi koyun. Yani yarın burası
devredilecek, 49’a düşürüyorsunuz, bir de içinde şimdi… Sonra diyorlar ki:
“Efendim, oralara bakma, burayı geç.” Tamam geçeyim, bakıyorum, okuyorum.
İçerisinde yeniden başka yer var, yine özelleştirmeyle ilgili.
Efendim, diyor ki 7’nci fıkrada: “Borsa İstanbul Anonim Şirketinin
-size tekrar okuyayım- kamuya ait paylarının bu kanun çerçevesinde halka arzı
veya sair yöntemlerle satışı -şirket hisselerinin satışı veya halka arzı-
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde…” Güzel. Özelleştirme Yüksek Kurulu
ne iş yapıyor? Sayın Başkanım, Sayın Bakan nereye gitti? ÖYK ne iş yapar,
Özelleştirme İdaresi ne iş yapar? Sen halka arzı niye Hazineden sorumlu
bakanın… Tamam, şu anda SPK’dan sorumlu olabilirsiniz, Hazineden sorumlu
olabilirsiniz, Hazinenin payı olabilir. O zaman Maliye Bakanı ne iş yapacak
özelleştirmeden sorumlu olarak, ben anlamıyorum, mesela yani. Siz anlıyor
musunuz? Doğru mudur kurduğunuz sistemde? Maliye Bakanlığı da Hükûmetin bir
bakanlığı değil mi, Özelleştirme İdaresi de Hükûmetin bir kurumu değil mi, niye
özelleştirmeyi ilgili bakan getiriyor? Yani anlayamadığım şeyler bunlar.
Onun için, böyle bir maddenin burada olması yanlıştır. İçeriğini
tartışırız dedim, Sayın Bakana da ilgili arkadaşlarımıza da söyledik, bunu
çekin, hızlıca bu SPK kanunu kanunlaşsın, borsayla ilgili ayrı bir kanun
çıkaralım ki bunun ayrı bir bölüm olarak orijinal taslakta yer alması
gerekirdi, ama olmamış, o zaman çekin tartışalım, arkasından bunu da çıkaralım
dedik ama, ısrarla böyle bir şeyle devam ediyoruz.
Peki, şimdi gelelim diğer konuya: Değerli arkadaşlar, yani bu
kadar arazi -demin söylemiş olduğum metrekaresi belirtilmeyen, arkadaşlarımızın
bize söylediği kadarıyla, onları doğru kabul ederek topladığımız zaman- 160 bin
metrekarelik bir arazi, İstanbul’un İstinye’sinde…
Şimdi, yani tamam, anladık, rantı iyi biliyorsunuz, tamam; kentsel
dönüşüm yapıyorsunuz, tamam; buradan rant çıkarıyorsunuz, para kazanıyorsunuz,
iyi de bu, yarın sattığınız zaman geriye koyabileceğiniz bir şey değil. Yarın
oradaki finans projesi olmadığı zaman, yapılan fizibilite çalışmalarında en
uygun yer olarak çıkan, finans merkezi için -Ataşehir
diye tutturdunuz ama, Başbakanın ısrarıyla- Maslak, Sarıyer, İstinye, Levent
bölgesi. Ee, şimdi oraya ben nereden bulacağım, Sayın
Bakana söylüyorum. Kendisi gitti, şimdi Sağlık Bakanımız var. Doğru söylüyor,
aslında bu saatten sonra sağlığımız pek yerinde değil, uzun süre çalışa çalışa,
sizin olmanızda fayda var…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Emanet…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani psikolojik olarak da evet, sizin
burada olmanızda fayda var ama, Sayın Bakanın kendisinin bu sorulara muhatap
olması lazım. En kritik madde bu, en kritik maddede Sayın Babacan gidiyor.
Açılırken de Sayın Erdoğan Bayraktar vardı, arkadaşlar soruyor: “Niye geldi?”
diye. E, niye gelsin? TOKİ’ye devredilecekti, malları teslim almaya geldi.
Bundan daha doğal bir şey var mı? Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığına doğrudan
devrediyoruz, hazineye. Peki, Millî Eğitim Bakanlığı kime yaptıracak? Millî
Eğitim Bakanlığı o arsayı ne yapacak, okul mu yapacak oraya? İstinye’ye,
İstinye Park’ın karşısına, Boğaz’a nazır yere Millî Eğitim Bakanlığı okul mu
yapacak arkadaşlar?
Bize balın içerisine zehir koyarak o zehri yedirtemezsiniz, kusura
bakmayın. Anayasa’da yaptığınız gibi balın içerisine zehir koyup “İçinde bal
yediriyorum.” diye, olmaz. Eğer amaç samimiyse, o araziler değerli
arkadaşlarım, yarın finans merkezi olması gerekiyorsa, İMKB’nin yanındaki arazilerde
başka şeylerin yapılması gerekiyor diyorum.
Yarın biz hükûmet olduğumuz zaman Ataşehir’i
iptal ettik, nereye yapacağız peki? Arsa kalmamış. Ne olmuş? İstinye’deki
arazileri Millî Eğitim Bakanlığı anlaşmış, TOKİ’ye devretmiş yine ve iş merkezi
olmuş; buyurun, hadi hayırlı olsun! Yani amaç, oraya güzel gösteriyorsun, güzel
de, öbür tarafta sadece Karayollarının arazisi 100 binlerce, 100 milyonlarca
lira, 1 milyara yakın bir şeye gitti. Ben sordum arkadaşlarıma, minimum 1,5
milyar euroya yakın bir değer biçiyorlar bu
arazilerin tamamına. Şimdi, el insaf, tamam bu da olabilir, projelendirilebilir
ama böyle bir şeyin de, bunun arasında böyle kaptıkaçtı gibi olmasını, biz,
açıkçası, anlayamıyoruz.
Borsanın yeniden yapılandırılmasına evet, özelleştirecekseniz,
onun da şartları var, onu da yapabilirsiniz. Biz itiraz ediyoruz ama böyle
olmaz. VOBAŞ ortadan kalkıyor. Altın Borsası ortadan kalkıyor, bir özel şirket
hepsinin sorumlusu oluyor. Böyle bir şey olur mu? Yani lütfen, ben vicdanınıza
sesleniyorum, böyle gelen her şeyi kabul etmeyelim. Biz, yapıcı, yol gösterici
şekilde yapılması gerekenlerin arkasındayız ama bunun da açıklıkla burada gelip
tartışılması şartıyla diyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Alaattin Yüksel, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu Hükûmetin hızına yetişmek mümkün değil, çalışma
yöntemine alışmak da mümkün değil. Yani “Parlamentoyu nasıl devre dışı
bırakırız, bırakın muhalefet milletvekillerini, iktidar partisinin
milletvekilleri de dâhil Parlamentoyu nasıl baypas ederiz, nasıl bir hızla,
sadece Hükûmet ya da sadece bir bakan ya da sadece talimat alınan bir yerden
gelen direktiflerle yasaları geçiririz…” Bu hıza yetişmek mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, önce dün, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası
(VOB) AŞ’yle ilgili, bu yeni kurulacak Borsa İstanbul AŞ’ye katılımıyla ilgili
görüşlerimi ifade etmiştim. Aslında bu, tasarıda önce yoktu, alt komisyonda da
yoktu ama daha sonra komisyonda görüşülürken, bir önergeyle geçici 9’uncu
maddeye bir çağrı maddesi kondu, davet maddesi kondu, Borsa İstanbul AŞ
kurulduktan, tescili bittikten bir ay sonra, VOB talep ederse, hisselerinin
00,5’le çarpılarak Borsa İstanbul AŞ’ye katılımı gerçekleşecek diye. Şimdi, o
geçici madde yerine 138’inci maddenin içine alındığını gördük biraz önce.
Bizim bununla ilgili dün verdiğimiz iki önerge vardı. Bir tanesi,
tabii, 9’uncu maddede diye biliyorduk, orada verdiğimiz önerge. Orada
söylediğimiz şu: “Zorlayarak VOB’u teslim
alıyorsunuz, bu birleşme, bu talep gönüllü olmayacak ama VOB’un
yetkilerini kısarak, VOB’a ait olan, onun varlık
nedeni olan vadeli işlem ve opsiyon işlemleri yetkisini mesela İMKB’ye de
sonradan vererek VOB’u değersizleştirmeye, VOB’un içini boşaltmaya çalışıyorsunuz. Bu durumda da VOB’un yapacağı hiçbir şey yok, VOB teslim olacak. Hiç
olmazsa bu 00,5 yerine, yüzde 5 yerine bu hissenin yüzde 8 yapılması.” Çünkü VOB’un değeriyle ilgili biz söylemiyoruz, İMKB Başkanının
21 Mayısta yaptığı televizyon konuşmalarında var. VOB’un
ne kadar değerli olduğunu, ne kadar yüksek bir performansla çalıştığını, ne
kadar kısa sürede geliştiğini anlatan, VOB’la
İMKB’nin birleşmesi hâlinde işlem hacimlerinin 4 katına çıkacağını söyleyen,
İMKB Başkanı. Bunu biz söylemiyoruz. Hiç olmazsa, bu değerde bir şirketin
hisselerini yüzde 8’le devralın, oradan gelecek o paylarla da İzmirliler,
İzmir’e uluslararası düzeyde yeni yatırımlar yapsın istemiştik. Şimdi, bizim o
önergemiz tabii, akim oluyor bu durumda, o önerge düşüyor.
Bir de -ikinci önergede- VOB’u bu kadar
değerli hâle getiren 76 personeli var. Bu personelin de bir şekilde açıkta
bırakılmamasını, bu personelin de yeni kurulacak Borsa İstanbul AŞ bünyesinde
değerlendirilmesini talep etmiştik, yeni bir madde ihdasıyla o da. Sanıyorum,
yine, Hükûmet aynı şekilde bunu kabul etmeyecek, öyle anlaşılıyor.
Bununla ilgili, gündüz görüşmeler sırasında Sayın Bakana bu iki
soruyu yöneltmiştim ben aslında ama Sayın Bakanın bu sorulara verdiği yanıtı
anlamak, doğrusu mümkün değil. Ya benim Türkçeden hiç haberim yok, Türkçe
bilmiyorum ya da Sayın Bakan ağzında geveleyerek… Yani çünkü bu söylenen,
verilen cevaplar Türkçe cevaplar değil, anlaşılır cevaplar değil yani. Bunu
kime verirseniz verin, ilkokul öğrencisine de verseniz, profesöre de verseniz
bu cevaplardan bir şey anlamaz zaten. Burada böyle bir şey var.
Yani bir kere, birinci soruda “VOB’la
konuşacak mısınız, görüşecek misiniz, karşılıklı bir pazarlıkla mı olacak bu?”
diyorum. Sayın Bakan diyor ki, biraz önce gene sordum, gene aynı şeyi söylüyor:
“Biz hâkim ortaklarla görüştük.” Hâkim ortak kim? İMKB’yi kastediyorsanız yüzde
18 hissesi var. Bunu kuran, VOB’u İzmir’de kuran,
öncülük yapan, kurulmasında yoğun çaba harcayan İzmir Ticaret Borsasıdır. İzmir
Ticaret Borsasının yüzde 17 hissesi var, TOBB’un, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin yüzde 25 hissesi var, 8 tane bankanın irili ufaklı hisseleri var.
Siz kiminle konuştunuz? Biz İzmir’de İzmir Ticaret Borsası Başkanıyla, VOB’un ortaklarıyla konuşuyoruz. Kimsenin kendileriyle
böyle bir pazarlık etmediğini söylüyorlar ve böyle bir yüzde 5’i de kabul
edemeyeceklerini, en az yüzde 8 olması gerektiğini belirtiyorlar ve biz onun
için, onlara sorarak bu önergeyi verdik, “Yüzde 8, hiç olmazsa, yapılsın.”
diye. Yani bu 1’inci soruya verdiğiniz cevaplarda “Biz görüştük, anlaştık,
burada bir sorun yok.” diyorsunuz. “VOBAŞ çalışanlarını da İMKB çalışanları
hâline getirebiliriz…” Bunu da Bakanın bir taahhüdü olarak ele alıyoruz.
“Önemli bir kısmının geleceğini düşünüyoruz. Bunların kendilerinin istemeleri
hâlinde, ayrılmak istemezlerse -ayrılmak isteyen ayrılabilir- ayrılmak istemeyenleri
de İMKB’de ve Borsa İstanbul AŞ’de değerlendiririz.” diyor Sayın Bakan. Bunun
için teşekkür ediyoruz.
İkinci soruda “Bu, VOB’un
değersizleştirilmesi konusunda, VOB’un varlık nedeni,
kuruluş nedeni olan vadeli işlem ve opsiyon işlem yetkisini VOB yapıp
duruyorken -Borsa İstanbul AŞ’de birleşmelere itiraz ettiği için mi- bu aynı
işlem yetkisini niye İMKB’ye verdiniz?” diye soruyorum. Arkadaşlar, Bakanın
cevabını okuyorum, bir şey anlayan lütfen bana söylesin: “Yine, bir başka soru:
‘Neden opsiyonlar ya da vadeli işlemlerle ilgili izin İMKB'ye verildi, VOB'a verilmedi?’ diye bir soru vardı.” VOB zaten
kullanıyor bu yetkiyi. “Teknik ve SPK mevzuatına ilişkin nedenlerin olduğunu
Sermaye Piyasası Kurulumuz zaten daha önce bize söylemişti. Bu konuyla ilgili,
nedenle ilgili açıklamalar daha önce kurul tarafından, karar veren Sermaye
Piyasası Kurulumuz tarafından zaten açıklanmıştı.” Yani bir şey anlayan var mı
bundan? Anlayan beri gelsin.
Değerli arkadaşlar, bu VOB, İzmir’in bir değeridir. Hükûmetin anlayışı,
İzmir’e düşman bir anlayıştır. Bu, sadece İzmir’in değeri, VOB’la
ilgili değil; bu, İzmir’in kentsel dönüşüm projelerinde de bizim önümüze
çıkmıştır. Ankara’nın kentsel dönüşüm projeleri bir günde onaylanırken,
İzmir’in kentsel dönüşüm projeleri 670 gündür hâlâ bekliyor Bakanlar Kurulunda.
Bakana soru önergesi veriyoruz, Bakanlar Kurulunda kaç tane bekleyen kentsel
dönüşüm projesi var diye “3 tane.” diyor. Kimlere aittir diyoruz? Hiçbir cevap
yok. Onların kime ait olduğunu biz biliyoruz. İzmir’e ait 3’ü de ve 3’ü de
bugün 670 günü geçmiş projelerdir.
Yine, bu benzer şeyler, aynı şeyler. İzmir, kendisine sizin Devlet
Su İşleri projelerinden çıkardığınız baraj yapmayı, büyükşehir kendi projesine
alıyor ama siz 300 bin kişinin temiz su içeceği baraj projesini ÇED
değerlendirmesine, İzmir’in değerlendirmesinde olumsuz yanıt veriyorsunuz.
Gerekçe de “İzmir’in içme suyuna ihtiyacı yok.” diyorsunuz. Bunlar, anlaşılır
gibi değil ve bunun yerine İzmir İl Özel İdaresi, altın arama, maden arama
ruhsatı veriyor değerli arkadaşlar. Bugün, şimdi, bizim baraj havzamızın
yanındaki köyde sayın AKP’li İzmir milletvekillerine de buradan sesleniyorum.
Geçen hafta gazetelerde manşet manşetti, “Hayvanlar, dereden su içtiği için
ölüyorlar.” diye. Yarın, bu, bize gelecek, bizim içtiğimiz suyun havzasında bu
maden ruhsatı verildi, yerine kurulacak barajı o yüzden yasakladınız. Mevcut
baraj havzasına da bu siyanür karışacak, bugün hayvanlar ölüyor, yarın sıra
insanlara gelecek diye düşünüyorum.
Tramvay projesini zaten hemen Özelleştirme İdaresi kökten
yasakladı, attı. İzmir’le ilgili olumlu, İzmir Büyükşehir Belediyesinin
getireceği ne kadar iyi proje varsa engelleniyor, yasaklanıyor ama İzmir’e
zorlama, dayatma projeler getiriliyor. Dün, burada izah ettim, liman projesinde
olduğu gibi, efendim 98 bin metrekare alışveriş merkezi, 38 bin metrekare otel,
şehrin göbeğine, kentin trafiği felç olacak, esnaf batacak, işinden gücünden
olacak. Bunlar hiç önemli değil hükûmet için, hükûmet için bir tek şey önemli:
Efendim, yandaşlara yeni iş alanları açmak, yeni rant yaratmak; bu, önemli ve
mevcut yerleri de pahalıya okutmak. Özelleştirme İdaresi, bu projeleri içine
koyarak daha pahalıya satacağını düşünüyor. Hükûmet için önemli olan budur.
İzmir’e bu düşmanlığınız, seçimlerde İzmirliler tarafından size fazlasıyla yol,
su, elektrik, oy olarak dönecektir!
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Başka söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Böylece, tasarıya yeni 138’inci madde eklenmiştir.
Görüşmelere, bir karışıklığa mahal vermemek için, tasarının mevcut
maddeleri üzerinden devam edilecektir. Kanun yazımı sırasında madde numaraları
teselsül ettirilecektir.
Madde 138’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 139’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 140’ı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 141’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 142’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 143’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 144’ün (a) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 144’ün (b) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 144’ün (c) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
144’üncü maddenin (a), (b) ve (c) bentlerinin bağlı olduğu çerçeve
144’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair 2 önerge vardır, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısına 144 üncü maddeden sonra gelmek
üzere aşağıdaki yeni maddenin eklenmesini ve müteakip maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Babacan
Başbakan
Yardımcısı
"Madde 145- (1) 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 23 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir:
"(4) Bu maddenin uygulanmasında Sermaye Piyasası Kanunu ve
Bankacılık Kanunu hükümleri saklıdır."
BAŞKAN – Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkanım, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısına 144 üncü maddeden sonra gelmek
üzere aşağıdaki yeni maddenin eklenmesini ve müteakip maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Babacan
Başbakan
Yardımcısı
"Madde 145- (1) 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 26 ncı maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(3) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine dayanılarak
yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve Kurulca alınan genel
ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket eden bağımsız denetim
kuruluşlarına, Kurul tarafından onbin Türk Lirasından
ellibin Türk Lirasına kadar idari para cezası
verilir. Bu madde uyarınca verilen idari para cezaları bütçeye gelir
kaydedilir."
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Böylece tasarıya iki yeni madde eklenmiştir. Görüşmelere, bir
karışıklığa mahal vermemek için, tasarının mevcut maddeleri üzerinden devam
edilecektir. Kanun yazımı sırasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
Madde 145’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısına 145’inci maddeden sonra gelmek
üzere aşağıdaki yeni maddenin eklenmesini ve müteakip maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Babacan
Başbakan
Yardımcısı
Madde 146 - (1) 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Geçici 1’inci maddesinin dördüncü fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun, kendi mevzuatları uyarınca yetkilendirilmiş bağımsız denetim
kuruluşları hakkında idari para cezası uygulama yetkisi saklıdır."
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir. Böylece yeni madde ilave edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanun Tasarısı'na
aşağıdaki maddenin 145’inci maddeden sonra eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 146 - Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Anonim Şirketi'nin
Borsa İstanbul Anonim Şirketi bünyesine katılması hâlinde Vadeli İşlem ve
Opsiyon Borsası Anonim Şirketinde görev yapan 76 personel özlük hakları
korunarak Borsa İstanbul Anonim Şirketi bünyesinde aynı unvanlı kadrolarına
atanmış sayılır.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aytun
Çıray Erdal
Aksünger
İstanbul İzmir İzmir
Alaattin Yüksel Mustafa Moroğlu Birgül
Ayman Güler
İzmir İzmir İzmir
Hülya
Güven Oğuz
Oyan
İzmir İzmir
BAŞKAN – Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bir davet et,
belki geleceğiz. Yapmayın Allah aşkına ya!
BAŞKAN – Sayın Başkan, lütfen davet edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bizim önergemiz var diye niye
çağırmıyorsunuz ya? Ama, hayır, yapmayın!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bizim 2 kişi sizin 20’ye bedel. Ne olacak
yani?
BAŞKAN - Sayın Başkan adına ben davet ediyorum.
Lütfen, sayın komisyon üyeleri, yerlerinize geçiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ama, Sayın Başkan, böyle bir
usul yok.
BAŞKAN - Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3 üzerinde önerge yok.
Geçici madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 7’de bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
Tasarısının geçici 7 nci maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve Tasarının sonuna aşağıdaki
listenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Ali
Babacan
Başbakan
Yardımcısı
“(1) Bu Kanunun yayımı tarihinde görev yapmakta olan Kurul Başkan
ve üyelerinin üyelikleri bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bunlar,
atandıkları mevzuata göre kalan görev sürelerinin sonuna kadar görev yapmak
üzere ekli (5) sayılı liste ile ihdas edilen Kurul Başkanlık Müşaviri
kadrolarına hiçbir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılır ve Başkan
tarafından belirlenen istişarî görevleri yürütür. Bu
fıkra ile ihdas edilen Kurul Başkanlık Müşaviri kadroları, herhangi bir sebeple
boşalması ve herhalde anılan kadrolara atanmış sayılan Başkan ve üyelerin
atandıkları mevzuata göre kalan görev sürelerinin sona ermesi hâlinde hiçbir
işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Bu fıkraya göre Kurul Başkanlık
Müşaviri kadrolarına atanmış sayılanlara Başkan ve üye olarak mali ve sosyal
haklar kapsamında yapılmakta olan ödemelere, atandıkları mevzuata göre kalan
görev süreleri sonuna kadar ikinci fıkra çerçevesinde devam edilir.
(2) 15/1/2012 tarihinde Kurul kadrolarında bulunan personel
hakkında, anılan tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 10 uncu maddesi hükümleri de dikkate
alınmak suretiyle uygulanmasına devam olunur. Uygulanmasına devam olunan
hükümlere göre hesaplanan toplam ödemenin bu Kanun hükümlerine göre hesaplanan
toplam ödemeden düşük olması durumda ilgililerin ödemeleri bu Kanun hükümlerine
göre yapılır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Sosyal Güvenlik Kurumu
dışındaki sosyal güvenlik kurumlarına tabi olanların ilişkileri devam
eder."
“(5) Sayılı Liste
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Bizim önergemiz,
katılıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu önerge
maddenin bir bütününü değiştirdiği için -biz eski şeklinde önerge vermedik-
önerge hakkımız baki kalır. Şimdi gelince, bu maddede görüşlerimi açıklamak
isterim. Maddenin hepsini değiştiriyor Sayın Başkan. Biz eski şeklinde önerge
vermedik ama maddeyi tümden değiştirdiği için ya önerge hakkımız saklı olsun,
çıkıp önerge verelim yahut da müsaade edin iki kelime edelim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Sayın Başkan, konuşabilirler.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, sadece (1) ve (2)’nci
fıkrayı değiştiriyor bildiğimiz kadarıyla.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Maddenin içeriği değişti.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Maddenin tüm içeriği değişti
Sayın Başkan. Maddenin içeriği değişmeden önce önerge vermedik bu maddeye ama
değiştiği için, önerge şimdi geldi, önerge veremedik.
Ya iki dakika bekleyin, ara verin; önerge verelim, konuşalım.
BAŞKAN- Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.04
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçici 7’nci madde üzerinde Hükûmetin vermiş olduğu önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı ile sermaye piyasalarını düzenlemek ve denetlemek üzere
teşkil edilen Sermaye Piyasası Kurulunun teşkilatı, görev ve yetkileri ile
Kurul Karar organı başkan ve üyelerinin atanma usulü, Kurula başkan ve üye
olarak atanacaklarda aranacak şartlar, başkan ve üyelerin görev süresi, süresi
biten başkan ve üyelerin yeniden atanma şartlarında önemli değişiklikler
getirilmiştir. Bu nedenle, Kanunun gerektirdiği yeni üye yapısının
oluşturulabilmesini teminen mevcut Kurul başkanı ve
üyelerinin görevlerine kanunun yayımı tarihinden itibaren son verilerek Kurul
Karar Organının yeniden teşkil edilmesi öngörülmektedir. Bu şekilde görevine
son verilen başkan ve üyelerin herhangi bir mali ve sosyal hak kaybına yol
açılmaması için bunların, kalan görev sürelerinin sonuna kadar Kurul Başkanlık
Müşaviri kadrolarına atanmış sayılması ve kalan görev sürelerinin sonuna kadar
başkan ve üyelikte mali ve sosyal haklar kapsamında yapılmakta olan ödemelere
devam edileceği hükme bağlanmaktadır.
BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Aslanoğlu. Ben açıklamamı yapayım
isterseniz, ondan sonra...
Şimdi, geçici 7’nci madde üzerinde yeni iki önerge daha
verilmiştir ancak daha önce bu madde üzerinde bir önerge olduğunu ilan ettiğim
için bu önergeleri işleme alamıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Peki, o zaman ben arz edebilir
miyim.
BAŞKAN – Buyurun.
İsterseniz usul tartışması açabilirim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet efendim. Tutumunuz
hakkında değil.
BAŞKAN – Buyurun o zaman.
Lehte, aleyhte?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Aleyhinde.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Aleyhinde.
BAŞKAN – Aleyhte.
Lehte? Lehte söz isteyen yok.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Beş dakika mı Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Kaç dakika istiyorsanız vereyim Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Beş dakika.
BAŞKAN – Buyurun.
Beş dakika süre veriyorum.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Sadık Yakut’un, 337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geçici 7’nci maddesi
üzerinde verilmiş 2 önergeyi işleme almadığı gerekçesiyle tutumu hakkında
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, geçici 7’nci
maddenin biz komisyondan geçen şekliyle… O maddede değişiklik yapacak herhangi
bir önerge vermedik daha önce, önergemiz yoktu. Geçici 7’nci maddeyi komisyonda
tartıştık, burada da değişiklik önergesi vermedik. Ancak, okunmadan bir dakika
önce yeni bir önerge geldi, maddenin tümünün hepsini allak bullak ediyor. Ee, o zaman bizim hakkımız değil mi Sayın Başkanım? Yani
maddenin tümünü allak bullak eden bir önerge gelirse bizim bu önergeye karşı iki
kelime söz söyleme hakkımız var.
BAŞKAN – Sizin hakkınızı koruyorum Sayın Aslanoğlu. Usul
tartışması açtım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, arkadaşlar; son
dakikada gelen bir önerge. Sayın Bakan, bu yasayla, SPK’nın tüm yönetim kurulu
üyelerini görevden alıyor ve başkanlık müşaviri yapıyor. Yerine 5 kişi
atanacak, yani yerine yeni yönetim kurulu üyeleri atanacak. Peki, o zaman,
Sayın Bakanım, ben bu soruyu size soracağım: Niye bu insanları görevden
alıyorsunuz? Bu insanların bir suçu mu vardı? Bu insanlar bir suç mu işledi? Bu
insanların bir eksiği gediği mi vardı, varsa bugüne kadar orada niye tuttunuz?
Bunun hesabını da siz vermelisiniz. Efendim…
AHMET YENİ (Samsun) – Üç tane kurul var birleşik, nasıl olacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Beyefendi…
AHMET YENİ (Samsun) – Nasıl olacak, anlat o zaman.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ahmet Bey, ben Türkçe
biliyorum. Önergeyi alıp okursanız... Ben Türkçe biliyorum, önergenin ne
getirdiğini de birazcık anlarım. Mevcut tüm yönetim kurulu üyelerini, yeni
kadro ihdas ediyor, başkanlık müşaviri yapıyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Oradan almıyor, onları muhafaza ediyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Allah Allah!
Muhafaza ediyor! Alacaksın sen yönetim kurulundan, sen gel burada otur
diyeceksin, sen başkanın müşaviri ol. Yani başkanlık yapmış bir adamı başkan
müşavirliğine vereceksin. Böyle bir şey var mı?
Yani işin özeti, hepsini görevden alıyor, yeni kadro ihdas
ediliyor 7 tane, hepsi 1’inci derecede, hepsine “Güle güle” diyor Sayın Bakan.
AHMET YENİ (Samsun) – İşte, nasıl olacağını söyle.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Peki, söyleyeceğim Ahmet Bey.
Şimdi, o zaman, ben sadece, Ahmet Bey, Sayın Bakana şunu
soruyorum: Niye alıyorsunuz? Ne yaptılar?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeyi okudunuz mu? Bilmediğiniz şeye oy
veriyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Eğer bir suçları varsa bu
insanların daha önce niye almadınız? Birdenbire bu gece damdan bir taş düştü,
gecenin bu saatinde bir önerge, hepsi başkanlık müşaviri, yeni yönetim
kurulu...
Ben Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan, alma gerekçenizi burada
açıklayacaksınız. Benim vicdanımda bilmek istiyorum. Ya bu arkadaşlarımız çok
iyi çalıştı, bu arkadaşlarıma teşekkür edip “Helal olsun size.” mi
diyeceksiniz, yoksa bu arkadaşların bir suçu mu vardı, bugüne kadar görmediniz
mi? Ben bunu merak ediyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Yine aleyhte söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, size az önce “Böyle aceleyle gelirse sıkıntı
çıkar.” demiştim, kendiniz şu anda izliyorsunuz. “Süreçten geçmeden gelirse
sıkıntı çıkar.” dedim. Sayın Yeni söylüyor ama okuyayım sana çözümü Sayın Yeni.
Geçici madde 7, mevcut hâli: “Bu Kanunun yayımı tarihinde görev yapmakta olan
Kurul Başkan ve üyelerinin üyelikleri, atandıkları mevzuata göre kalan görev
sürelerinin sonuna kadar devam eder.” Duydun mu? Mevcut durum bu. “Mevcut
durum” dediğim de sizin getirdiğiniz tasarıdaki durum. Neymiş? Görev süresi
bitinceye kadar devam edermiş. Şimdi ne getiriyorsun? “Kanunun yayınlandığı
tarihten itibaren sona erer.” diyorsun. Neyini soruyorsun, mevcut durum zaten
belli. Sadece SPK değil ki üst kurul; BDDK’da da var, TMSF’de
de var. Bu, maalesef, Hükûmetinizin ilk uygulaması değil arkadaşlar, klasik
hâline geldi. TMSF’de, BDDK’da bir kısalttınız, bir
uzattınız; olmadı, “Vallahi, biz bunları görevden alamıyoruz, bir daha
kısaltalım.” dediniz. Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti bunlar, burada da
tartıştık.
Şimdi, böyle olmaz. Atadığınız bürokratlarla çalışamıyorsunuz,
sonra bize aldırıyorsunuz. Bu nasıl bir iştir, ben anlamıyorum. Yani varsa bir
şey, siz alın. Burası için söylemiyorum sadece. Yani burada ya atarken bir şey
var ya alırken veya işin gereği mi değişti, bizim bilmediğimiz bir şey mi var?
Açıkçası, ben, bu kanunla görevden almayı içime sindiremiyorum. Bunların hepsi sizler
tarafından, Hükûmetiniz tarafından atanmış arkadaşlarımız.
Ha, görevden alınabilir, çalışılmayabilir, o ayrı da, Türkiye
Büyük Millet Meclisini buna aracı etmenin bence bir anlamı yoktur diye
düşünüyorum. Varsa bir şey, eğer bir usulsüzlük varsa da yargı yoluyla görevden
alınır. Siz nasıl yapıyorsunuz? Herhangi bir MHP’li belediyeyle ilgili sadece
birisi gidip bir arama yaptığı zaman henüz mahkemeye sevk edilmeden görevden
alıyor musunuz? Alıyorsunuz. 3 defa göreve iade etmeden tutuyor musunuz? Tutuyorsunuz.
Varsa bir şey, demek ki… Mevcut, adam mahkemeyi kazanmış olmasına rağmen, idare
mahkemesinden, Danıştaydan defalarca kazanmış
olmasına rağmen Adana Büyükşehir Belediye Başkanını görevine iade etmeyen kim?
Demek ki varsa bir şey herkes görevden alınabiliyor, hiçbir şeyi yokken bile
alınıp iade edilmeyebiliyor.
Onun için bunların kanun yoluyla böyle yapılmasını doğru
bulmuyoruz. Varsa bir şey, arkadaşlarımız… Kimseyi ben töhmet altında bırakmak
istemem. Hepsi orada kendi alanında yetişmiş insanlar olmasalar zaten oraya
atanmazlar. Ama bir şey varsa da o zaman onu da yapmak zorundayız diyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de lehinde konuşacağım.
Tutumunuzun lehinde istiyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, ben de lehinde…
BAŞKAN – Lehte söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanın uygulaması
yerinde, burada art niyetli olan Hükûmet. Çünkü Başkanlık Divanı, nihayet,
verilen önergeleri işleme koyar.
Şimdi, bakın, AKP’liler, siz bugüne kadar hukuk dinlemediniz, hak
dinlemediniz, müktesep hakları yok ettiniz, her şeyi ayaklar altına aldınız.
Şimdi, arkadaşlar, eğer Türkiye hukuk devleti ise, hukuk
devletinde hukuk kuralları geçerlidir. Şimdi, böyle son anda korsan önergelerle
birtakım insanların kazanılmış haklarını almak vicdanın kabul ettiği bir şey
değildir.
Şimdi, Hükûmetiniz… Bakın, millî eğitimde kendi cemaat adamlarını
müdür ve ilgili birimlere getirmek için, kanun hükmünde kararnameyle hepsini
feshediyorsunuz ve arkasından, hiç hak etmediği hâlde, ne kıdemi ne yaşı ne
emeğiyle oraya, o makamlara gelmeyi hak etmeyen insanları oraya atıyorsunuz.
Bunu niye yapıyorsunuz? Normal olarak kanun hükmünde kararnameyle yapmasanız ve
bu kanunla, bu son andaki kanunla böyle bir uygulama yapmasanız bu insanlar,
hakları gasbedilen insanlar nereye gidecek? Yargıya
gidecek, yargıda hakkını alacaklar. Ama yargı neye göre karar veriyor? Siz
kanunla değiştirdiğinize göre, yargı kararı kanuna göre verir. Düzenlenen bir
işlem yürürlükteki kanuna eğer uygunsa onun, artık yargının eli kolu
bağlıdır. Dolayısıyla, ne idari yargı ne
Danıştay bu konuda kanuna rağmen iptal kararını veremez. Ancak bunu ne
yapabilir? Anayasa Mahkemesine gönderebilir. O da ondan sonra, kaç sene sonra
Anayasa Mahkemesi… Zaten Anayasa Mahkemesi diye bir mahkeme de kalmadı. Bakın…
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Niye? Ne oldu?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Nereye gitti?
KAMER GENÇ (Devamla) – Kalmadı tabii yani, tam kendinize göre şey
ettiniz.
Bakın, Abdullah Gül’ün süresini, seçtiniz…
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Sayın Cumhurbaşkanı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Cumhurbaşkanı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, ben kime ne diyeceğimi sizden daha iyi
bilirim, boş ver.
Şimdi, Cumhurbaşkanı seçtiniz. E, peki, mevcut, yürürlükteki
Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanının süresi beş yıl değil mi? Süresi bitti. E, niye
kanunla getirdiniz o zaman, uzattınız? Yani görüyorsunuz ki hukuk yok, hak yok.
Sayın Aslanoğlu burada izah etti. Bu arkadaşlarımız yönetim kurulu
başkan ve üyeleri… Peki, bundan önce bunun emsali yok. Bir kanunda yani mesela
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda Anayasa’yla değişiklik yaptınız. Ne
dediniz? Mevcut süresini… Yani orada şöyle bir şey ettiniz: Süresini
doldurmayan kişiler… Yani zaten usul de böyledir, o normal seçilmiş sürelerini
dolduruncaya kadar görevde kalırlar. Nitekim, yürürlükteki maddede de öyle.
Hâlen başkan ve başkan vekilleri bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
mevcut sürelerini tamamlayıncaya kadar başkan ve üyelik sürelerine devam
ederler. Şimdi, şu son anda getirdiğiniz kanunla ne diyorsunuz? Efendim,
bunların başkanlık ve yönetim kurulu üyelikleri sona erer, o yerine gelecek
başkanın emrinde müşavir olarak kalır.
Yahu, arkadaşlar, vallahi, en ilkel ülkelerde bile, Uganda’da bile
böyle bir yasal düzenleme yapılmaz. Yani, vicdanında hukuk sevgisi olan, hukuka
inanan, hukuk nedir bilen hiçbir insan, kazanılmış haklar nedir bilen hiçbir
insan bu yola gitmez. Ama siz diyorsunuz ki: “Bizim parmaklarımız her şeye
kadirdir.” Her şeye kadir parmak olamaz. O her şeye kadir parmak bir gün
kırılır ve o parmağı kaldıranlar bunun hesabını vermez, bunu bilesiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - O parmağı ancak millet kırar.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, millet sana “Usulsüzlük yap.” demedi,
millet sana “Hak tanıma.” demedi, “Ben seni oraya gönderiyorum, her türlü
yolsuzlukları, haksızlıkları örtbas etmek için seni oraya gönderirim.” demedi.
Sen buraya gelip de ilk milletvekili olarak göreve başladığın zaman hukuk
devleti ilkelerine bağlı kalacağına dair namusun ve şerefin üzerine yemin
ettin.
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sen yemin etmedin mi?
KAMER GENÇ (Devamla) – E, hani namus ve şeref? Hani namus ve şeref
arkadaşlar?
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Namus bahsinden konuşurken saygılı ol!
KAMER GENÇ (Devamla) – Hukuku ayak altına alan insanların hukuka
bağlılığı, hukuka saygınlığı diye bir şey var mı? İşte, siz her şeyi yok
ediyorsunuz. Böyle bir Meclis çalışması olmaz, böyle bir adalet olmaz, böyle
bir Mecliste, ülkede barış getirilmez.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Lehte söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Başkanlık tutumunun lehinde söz almış bulunuyorum.
Tabii, öncelikle şunu ifade edeyim, tutuma geçmeden önce: Kimde
namus ve şeref olduğunu bu millet çok iyi biliyor ve dolayısıyla, bu grubun, bu
Hükûmetin namus ve şerefini ölçebilecek kapasitede ve çapta olmayan insanların
da kalkıp burada bundan bahsetmesini de ben kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, ortada, işlemleriniz ortada. Namustan
şereften bahsetmek için uygulamalar önemli.
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine, değerli arkadaşlar, arkadaşımız
hukuk kurallarından çok iyi bahsetti. Evet, Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk
devletinde de kurallar vardır.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Hukuk devletini bıraktınız mı?
AHMET AYDIN (Devamla) – Buranın işleyişi de Anayasa ve İç Tüzük’e göre yapılır ki Meclisi çok iyi bildiğini söyleyen
bir arkadaşımız, açıp 87’nci maddeye baktığında değişiklik önergelerini görür.
Kimler değişiklik önergesi verebilir? Vekiller verebilir, hükûmet verebilir,
komisyon verebilir.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Müktesep hakla ne ilgisi var
söylediklerinin şimdi?
AHMET AYDIN (Devamla) – Dolayısıyla, hükûmet, pekâlâ, o maddeye
geçildiği ana kadar değişiklik önergesini vermiştir, verebilir de.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Ne ilgisi var müktesep hakla bunun?
AHMET AYDIN (Devamla) – İç Tüzük’ü açın,
bakın, okuyun. Hükûmetimizin, Sayın Babacan’ın vermiş olduğu değişiklik
önergesiyle birlikte işleme konmuş ve değişiklik önergemiz işleme konduktan ve
hatta okutulduktan sonra başka önergeler geliyor. E, tabii, yine pekâlâ olarak
o önergeler işleme alınmıyor. Keşke alınsa ama buna İç Tüzük elvermiyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ahmet Bey, biz müneccim miyiz?
AHMET AYDIN (Devamla) – İç Tüzük elvermiyor. Keşke zamanında
verebilseniz, keşke verseniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Keşke zamanında gelse bize!
AHMET AYDIN (Devamla) – Ben içeriğine de girmiyorum ama Başkanlık
tutumu hakkında diyorum. Başkanlık, gayet makul bir şekilde, bir maddeye
geçildikten sonra, o madde üzerinde verilen bir değişiklik önergesini okuduktan
sonra, işleme başladıktan sonra başka değişiklik önergesini almamakta haklı.
Ama sizin konuşma hakkınız var, konuşabilirsiniz, bunun usul tartışması olur ya
da yerinizden söz alırsınız, katılmayabilirsiniz. İçeriğine de bir şey demiyorum
ben ama tutumu bu noktada haklı bir tutum olarak görüyorum.
Aynı şekilde, değerli arkadaşlar, bu bir önerge görüşmesiydi yani
bir madde ihdası değildi. Dolayısıyla, madde ihdası da olmadığı için önerge
üzerinde de ancak önerge sahiplerinden 1 kişi kalkıp söz alabilir. Ondan dolayı
da Başkanlık tutumunu yerinde buluyorum.
Bir başka husus: Değerli arkadaşlar, tabii, kurul üyeleriyle
alakalı olarak daha önceki dönemlerde de, bizim dönemde de kurul üyelerinin
-başka kurullarla da alakalı- görev sürelerine son veren düzenlemeler oldu,
yapıldı, yapılır da pekâlâ. Ancak, bakın, bu düzenlemede güzel de bir husus
var. Hiçbir kurul üyesinin özlük hakları gasbedilmiyor,
mali ve sosyal hakları görev süresi sonuna kadar devam ediyor ve başkanlık
müşaviri kadrosunda da ihdas ediliyor. Özlük haklarıyla da bir sıkıntı yok diye
düşünüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, her şey mali haklar mıdır? Adamın
unvanı, yetkisi önemli değil midir?
AHMET AYDIN (Devamla) – Tamamen tutumun yerinde olduğunu
bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada “Kanun hayırlı olsun.” diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Fikrimde herhangi bir değişiklik yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ahmet Bey’in milletvekilliğini de almayalım
da gönderelim, bir belediyede temizlik hizmeti… Milletvekili maaşını verelim,
belediyede temizlik hizmetini yapsın!
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
5.- Sermaye Piyasası Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (Devam)
BAŞKAN – Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 9’da 2 adet aynı mahiyette önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın Geçici 9’uncu maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve devamındaki maddenin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Aydın Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Domaç
Adıyaman İstanbul İstanbul
Oya
Eronat Mehmet
Doğan Kubat
Diyarbakır İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Alim Işık
İzmir Konya Kütahya
Ali
Halaman Celal
Adan
Adana İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda yer almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme
gelmeyen ancak Komisyon toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne
eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu
maddeler diğer kurumlardan resmî görüş alınmadan ve aceleyle komisyona
getirilmiştir. Aslında bu madde başlı başına ayrı bir kanun tasarısı olarak
sunulması gereken bir içeriğe sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği hâline gelen
"son anda torba kanunlara madde ekleme alışkanlığı" burada da kendini
göstermiş ve bu kadar geniş madde tartışılmadan metne eklenmiştir.
Bu maddeyle İMKB "Borsa İstanbul Anonim Şirketi" adıyla
şirketleştirilmektedir. Yani özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı
özelleştirme yapılmaktadır. Bu konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili
Bakan olan Maliye Bakanının görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla
toplantı yapıldığı şifahi olarak tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş
alınmamıştır. Özellikle sermaye ve ortaklık yapısı ile Hazine hisselerine
ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.
Maddede imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına
alınmıştır. Ancak, "paylarının yüzde kırk dokuzunun Hazine adına" kaydolunacağı belirtildiğinden bu şirket Hazinenin bir
iştiraki konumunda olacaktır. Burada Hazine payının yüzde 51 yerine yüzde 49
olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve kontrolün Hazine'de
olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin istenmeyen kişilere
geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu durum finansal sistemin
sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır. Borsalar sadece kâr etmek
amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana yayılması ve tasarruf
sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde Borsanın aracılık
etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve tasarruf ve
yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle ortaklık
yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse konusunun
kanun metnine eklenmesi gereklidir.
Yine tasarıya son anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan
getirilen ve ilginç olan diğer bir husus ise İMKB'nin gayrimenkulleridir.
İMKB'ye ait arsalar Toplu Konut İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir.
Eğitim ve öğretim kurumlarına kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite
indirgenmektedir. Ancak, asıl olan amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır.
Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte suiistimaller olmuştur. Bu arsaların
bulunduğu alan rantı çok yüksek bir alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru
işaretlerini artırmaktadır. Hele hele, arsaların yüzölçümlerinin bile ek
tabloda yer almaması ve bizim sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m²'lik bir
alan olduğunu öğrenmemiz bu konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi
artırmıştır.
Bu nedenlerden dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN – Diğer gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Kanun yapma tekniği bakımından, Tasarıda Geçici 9 uncu maddesinde
yer alan hükümler 138 inci madde olarak yeni bir madde olarak düzenlendiğinden,
bu maddenin metinden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 9 tasarı metninden
çıkarılmıştır.
Şimdi geçici 10’uncu maddeyi geçici 9’uncu madde olarak oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yeni geçici madde ihdasına dair iki önerge vardır, sırasıyla
okutup işlemlerini yapacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısına Geçici 11’inci madde olarak
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet Günal Ahmet Kenan Tanrıkulu
İzmir Antalya İzmir
Mustafa Kalaycı S. Nevzat Korkmaz Alim Işık
Konya Isparta Kütahya
Lütfü
Türkkan Kemalettin
Yılmaz
Kocaeli Afyonkarahisar
“Ortaklık Tazmin Fonu
Geçici Madde 11- (1) Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce,
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine aykırı olarak hisse senedi,
hisse devir sözleşmesi, makbuz, kar garantisi vb. her ne ad altında olursa
olsun para topladığı tespit edilen şirketlerden, şirkete ait ortaklık pay
defterinde yer alan veya ortaklık pay defterinde yer almadığı halde şirkete
para verdiği Sermaye Piyasası Kurulu ve/veya bir mahkeme kararı ile tespit
edilen yatırımcılar ile faaliyet izinleri veya imtiyazları kamu tarafından
iptal edilen veya el konulma nedeniyle hisse senetleri Borsa'da işlem görmekten
men edilen şirket ortaklarının haklarını korumak ve alacaklarını ödemek
amacıyla Ortaklık Tazmin Fonu kurulmuştur. Ortaklık Tazmin Fonunun idare ve temsili,
YTM tarafından yürütülür.
(2) Söz konusu şirket alacaklılarına Ortaklık Tazmin Fonunun,
imkânları da dikkate alınarak, ödeme yapılabilmesi için, alacaklıların bu
Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili şirkete ortaklık tespit davası
veya pay defterine kayıt için ifa davaları açmış olması gerekmektedir. Faaliyet
izinleri veya imtiyazları kamu tarafından iptal edilen veya el konulma
nedeniyle hisse senetleri Borsa'da işlem görmekten men edilen şirket
ortaklarına ödeme yapılabilmesi için ilgili ortaklığa ait paylarının veya paya
ilişkin Kurulca kabul edilecek kayıtların ibrazı gereklidir.
(3) Şirkete ortaklık tespit davası veya pay defterine kayıt için
01.11.2012 ifa davası açmış olan kişilerin davaya esas olan kendilerinde
bulunan belgelerin temsil ettiği ödeme tutarları için, kesinleşmiş mahkeme
kararı aranmaksızın Ortaklık Tazmin Fonu tarafından pay başına ödeme yapılır.
31/12/2012 tarihine kadar bir alacak sahibine yapılacak ödeme tutarı, 20.000
Türk Lirasını aşamaz. Bu tutar, 1/1/2013 tarihinden sonra her yıl ilân edilen yeniden
değerleme katsayısı oranında artırılır. Yatırımcıların ibraz ettiği belgeler
üzerinden yapılacak ödemelere ilişkin Kurul inceleme yapma yetkisine haizdir.
Kurul, ödemelerin bu madde hükümlerine uygun yapılmasını teminen,
ilgili ortaklık kayıtlarına, ilgili şahısların şahsi belge ve kayıtlarına, kamu
kurumlarından talep edebileceği belgelere dayanarak karşılıklı inceleme yapma
ve bu madde ile diğer ilgili mevzuat hükümlerine aykırı ödeme taleplerini
reddetme hakkını haizdir. Kurula bu kapsamda Kanun'un genelinde yer alan
görevlere de şamil olmak üzere ilgili bakana bilgi vermek kaydi
ile yurtdışında denetim, inceleme ve sorgu yapma yetkisi ihdas edilmiştir.
(4) Bu Kanunun yürürlüğe girmesini izleyen iki ay içerisinde, bu
Fona İstanbul Borsası tarafından 20 milyon Türk Lirası, Yatırımcıları Koruma
Fonunca 30 milyon Türk lirası tahsis edilir. Bu Fon, YTM tarafından kamu
bankalarında mevduat hesabına ya da kamu borçlanma senetlerine yatırılarak
nemalandırılır. Fon, bu madde gereğince yapılacak ödemeler dışında bir amaçla
kullanılamaz. Fonun, yapılacak ödemeleri karşılamaya yetmemesi halinde,
Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek ek kaynak, Sermaye Piyasası Kurulu
tarafından karşılanır. İlgili ödenek talep halinde ivedilikle genel bütçeden
Sermaye Piyasası Kurulu bütçesine aktarılır.
(5) Hak sahiplerine ödeme,
YTM tarafından gerçekleştirilir. İlgili ortaklığın kuruluş tarihinden bu
Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihe kadar yönetim kurulu ve denetleme kurulu
üyeleri, personeli sıfatı ile görev almışlar ile bunların eşlerine ve üçüncü
derece dâhil kan ve sıhrî hısımlarına ve sermaye piyasası kurumlarına bu madde
kapsamında ödeme yapılmaz.
(6) Bu maddenin uygulanması ile ilgili usûl
ve esasları belirlemeye ve gerekli düzenlemeleri yapmaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısına Geçici Madde 11 olarak
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Engin
Altay Levent
Gök
İstanbul Sinop Ankara
Sinan Aydın Aygün Kazım Kurt Gürkut
Acar
Ankara Eskişehir Antalya
"Ortaklık Tazmin Fonu
Geçici Madde 11- (1) Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce,
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine aykırı olarak hisse senedi,
hisse devir sözleşmesi, makbuz, kar garantisi vb. her ne ad altında olursa
olsun para topladığı tespit edilen şirketlerden, şirkete ait ortaklık pay
defterinde yer alan veya ortaklık pay defterinde yer almadığı halde şirkete
para verdiği Sermaye Piyasası Kurulu ve/veya bir mahkeme kararı ile tespit
edilen yatırımcılar ile faaliyet izinleri veya imtiyazları kamu tarafından
iptal edilen veya el konulma nedeniyle hisse senetleri Borsa'da işlem görmekten
men edilen şirket ortaklarının haklarını korumak ve alacaklarını ödemek amacıyla
Ortaklık Tazmin Fonu kurulmuştur. Ortaklık Tazmin Fonunun idare ve temsili, YTM
tarafından yürütülür.
(2) Söz konusu şirket alacaklılarına Ortaklık Tazmin Fonunun,
imkânları da dikkate alınarak, ödeme yapılabilmesi için, alacaklıların bu
Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili şirkete ortaklık tespit davası
veya pay defterine kayıt için ifa davaları açmış olması gerekmektedir. Faaliyet
izinleri veya imtiyazları kamu tarafından iptal edilen veya el konulma
nedeniyle hisse senetleri Borsa'da işlem görmekten men edilen şirket
ortaklarına ödeme yapılabilmesi için ilgili ortaklığa ait paylarının veya paya
ilişkin Kurulca kabul edilecek kayıtların ibrazı gereklidir.
(3) Şirkete ortaklık tespit
davası veya pay defterine kayıt için 01.11.2012 ifa davası açmış olan kişilerin
davaya esas olan kendilerinde bulunan belgelerin temsil ettiği ödeme tutarları
için, kesinleşmiş mahkeme kararı aranmaksızın Ortaklık Tazmin Fonu tarafından
pay başına ödeme yapılır. 31/12/2012 tarihine kadar bir alacak sahibine
yapılacak ödeme tutarı, 20.000 Türk Lirasını aşamaz. Bu tutar, 1/1/2013
tarihinden sonra her yıl ilân edilen yeniden değerleme katsayısı oranında
artırılır. Yatırımcıların ibraz ettiği belgeler üzerinden yapılacak ödemelere
ilişkin Kurul inceleme yapma yetkisine haizdir. Kurul, ödemelerin bu madde
hükümlerine uygun yapılmasını teminen, ilgili
ortaklık kayıtlarına, ilgili şahısların şahsi belge ve kayıtlarına, kamu
kurumlarından talep edebileceği belgelere dayanarak karşılıklı inceleme yapma
ve bu madde ile diğer ilgili mevzuat hükümlerine aykırı ödeme taleplerini
reddetme hakkını haizdir. Kurula bu kapsamda Kanun'un genelinde yer alan
görevlere de şamil olmak üzere ilgili bakana bilgi vermek kaydi
ile yurtdışında denetim, inceleme ve sorgu yapma yetkisi ihdas edilmiştir.
(4) Bu Kanunun yürürlüğe girmesini izleyen iki ay içerisinde, bu
Fona İstanbul Borsası tarafından 20 milyon Türk Lirası, Yatırımcıları Koruma
Fonunca 30 milyon Türk lirası tahsis edilir. Bu Fon, YTM tarafından kamu
bankalarında mevduat hesabına ya da kamu borçlanma senetlerine yatırılarak
nemalandırılır. Fon, bu madde gereğince yapılacak ödemeler dışında bir amaçla
kullanılamaz. Fonun, yapılacak ödemeleri karşılamaya yetmemesi halinde,
Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek ek kaynak, Sermaye Piyasası Kurulu
tarafından karşılanır. İlgili ödenek talep halinde ivedilikle genel bütçeden
Sermaye Piyasası Kurulu bütçesine aktarılır.
(5) Hak sahiplerine ödeme,
YTM tarafından gerçekleştirilir. İlgili ortaklığın kuruluş tarihinden bu
Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihe kadar yönetim kurulu ve denetleme kurulu
üyeleri, personeli sıfatı ile görev almışlar ile bunların eşlerine ve üçüncü
derece dâhil kan ve sıhrî hısımlarına ve sermaye piyasası kurumlarına bu madde
kapsamında ödeme yapılmaz.
(6) Bu maddenin uygulanması
ile ilgili usûl ve esasları belirlemeye ve gerekli
düzenlemeleri yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(7) Bugüne kadar kamunun el koyduğu, halka açık şirketlerdeki esas
sermayedar hariç, küçük yatırımcıların ortaklık payları el koyan kurum
tarafından ödenir.
(8) Fonlar kanalıyla yapılan ödemeler icra iflas harçlarından
muaftır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Buyurun efendim? Geleyim mi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Buyurun
Sayın Aslanoğlu. Buyurun lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Günal, gel, çağırıyor,
Komisyona çağırıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Çağırıyor mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ama orayı boşaltmadın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nasıl olsa gelmezler diye kaldırmıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, nasıl olsa gelmez diye
kaldırmadınız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Buyurun
Sayın Aslanoğlu. Buyurun lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, gelmiyorum Sayın
Başkan!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gelmiyorum! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Evet,
gelmek isteyen gelebilir tabii yani kimseyi zorlayamam ben.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Arkadaşlar, bakın, bu Kepez,
bilmem ne, vatandaşın parası bu ya! Allah aşkına ya!
BAŞKAN – Sayın Komisyon, salt çoğunluğunuz var mı?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Madde 146’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilerim…
BAŞKAN – Madde 147’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece, 6’ncı bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi
gereğince oyunun rengini belirtmek için ve lehte olmak üzere söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Lehte mi, aleyhte mi?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Genç…
BAŞKAN – Evet, Kamer Genç, Tunceli Milletvekili, lehte söz
isteyen.
Lehte mi aleyhte mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte.
BAŞKAN – Aleyhte.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Orada isteğim var Sayın Başkan, dilekçem
var.
BAŞKAN – Var burada ama “lehte” diyor Sayın Aslanoğlu.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, o şey etmediği için. “Aleyhte”
demiştim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kanunu
aşağı yukarı 148, 149 madde; burada, son anda birkaç korsan önerge verildi, bu
önergelerle bir hayli yükseldi.
Biraz önce Grup Başkan Vekiliniz Ahmet Bey bana cevap
veriyor. Ahmet, senin daha beni anlayabilmen
için yüz fırının ekmeğini yemen lazım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kimse seni anlayamıyor zaten!
KAMER GENÇ (Devamla) - Biraz lütfen… Gerçekten, senin ne bilgin ne
kültürün ne kabiliyetin bana cevap vermeye yeterli değil.
AHMET YENİ (Samsun) – Hakaret etmeyin.
KAMER GENÇ (Devamla) - Onun için ben şey etmiyorum.
Şimdi, beyler, efendiler, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi yüce bir
kurumdur. Burada çıkan kanunlara, her şeyden önce, herkesin anlayarak parmak
kaldırması lazım. Bakın, bir defa, kanunları temel kanun olarak getiriyorsunuz;
komisyonlara gidiyor, 5 maddelik bir kanun 100 madde olarak çıkıp geliyor,
komisyonlarda doğru dürüst incelenmiyor. Alt komisyon kuruyorsunuz, alt
komisyonların kararlarına uymuyorsunuz. Milletvekillerinin getirdiği birtakım
kanun tekliflerini birleştiriyorsunuz ama o sadece isimde kalıyor, o
birleştirdiğiniz teklifler -komisyonda en ufak o konuyla ilgili bir hüküm yok-
geliyor, ortada kaybolup gidiyor. Şimdi, böyle bir yasama olmaz, böyle bir
kanun düzenlemesi olmaz.
Şimdi, sizin bugüne kadar burada yaptıklarınız… Hani, biraz önce
ben dedim ya… Hani, bir milletvekili burada göreve başlarken “Hukukun
üstünlüğüne, hukuk devleti ilkelerine namusu ve şerefi üzerine yemin eder.”
diyor ya, onun anlamı şu: “Ben, burada çıkaracağım her kanunda vatandaşın hak
arama yollarını tıkamayacağım, hukuk devleti ilkelerine aykırı hareket
etmeyeceğim.” Bunu böyle anlamak lazım. Yani yoksa bizim kimsenin şeref ve
haysiyetiyle oynayacak hâlimiz yok ama diyoruz ki: “İnsanların yaptığı yemine sahip
çıkması lazım.”
O bakımdan, şimdi, getirilen bu kanun… Ben şuna inanıyorum ki:
Hükûmet ve komisyon da dâhil, bu kanunu kavramış değil. Ben inanıyorum çünkü ne
doğru dürüst inceleniyor…
Şimdi, son anda 4 tane önerge verdi. Okuyan Divan Kâtibi arkadaşımızın
sesi duyulmuyor, ne okuduğunu biz anlamıyoruz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Biz anlıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Anlıyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, bir milletvekili olarak vicdan azabı
çekiyorum arkadaşlar. Burada, bilmediğimiz bir şeyin kabulünü istemiyoruz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yüz fırın ekmek yersen, bunu anlarsın!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, şimdiye kadar, otuz senedir burada
görev yapıyorum. Son anda birtakım korsan önergelerle devletin trilyonları
-hatta katrilyonlar bile söylenebilir- birtakım insanların cebine kaydırılıyor.
Dolayısıyla, Parlamentonun ciddiyeti… Burada birtakım özel holdinglere,
birtakım özel çıkar gruplarına son anda, birtakım kişiler korsan önergelerle
devletin kaynaklarını kanalize etmesinler.
Şimdi burada ne okundu, ne getirildi? Yok yani…
Bakın, mesela ben Danışma Meclisinde, bulundum. Danışma Meclisinde
burada bir önerge verildiği zaman, o önergenin hem lehinde hem aleyhinde -açın
bakın İç Tüzük’e- çıkıp konuşuluyordu çünkü önerge
geliyor, bu önergeyle ne getiriliyor, ne götürülüyor insanların bilmesi lazım.
Şimdi 4 tane burada önerge okundu, ben anlamadım çünkü arkadaşımız, ses düzeni
kötü, okunmuyor. Dolayısıyla…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Senin daha kırk fırın ekmek yemen lazım!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya Ahmet, ciddiyetini muhafaza et! Bak
şimdi, senin benim bu söylediklerime eğer varsa bir gücün, gidelim
televizyonlarda seninle de tartışabiliriz.
Yani siz diyorsunuz ki “Biz, hiçbir şey anlamadan, son anda, bizim
grup başkan vekilimiz Türkiye’de hangi holdingin hesabına çalışırsa,
hükûmetimiz hangi holdingin hesabına çalışırsa, buraya getirdikleri korsan
önergeleri kabul edelim, geçelim.” Böyle bir Meclis olmaz ki! O zaman Meclise
de gerek olmaz.
Onun için, değerli milletvekilleri, getirilen bu kanunlar hukuk
tekniğine uygun değil, ülkenin menfaatine uygun değil. Sizin burada
getirdiğiniz en büyük kazanımınız, İstanbul Menkul Kıymetlerin 186 dönümlük o
devasa, güzel, ranta dayalı arsalarını almanız, istediğiniz gibi
kullanacaksınız. Çevrenizdeki insanlar, Hükûmete yakın insanlar, Tayyip Bey’e
yakın insanlar ne yapacak? Bunları kullanacak, rantlarını paylaşacak. Eh size
de bu herhâlde helal olmaz!
AHMET YENİ (Samsun) – Niyet okumaya devam et!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bunu bu kadar yiyenlerin bir gün
burnundan gelir! Bakın, Allah insanlara…
Beyler, en diktatörler bile yüce Tanrı’nın gücü karşısında erimiş
ve belalarını bulmuşlardır.
Ben, bunları size söylemek için söz aldım ve kanunun aleyhinde oy
kullanıyorum.
Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı
açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 258
Kabul : 243
Ret : 15 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Mine Lök
Beyaz
Tekirdağ Diyarbakır”
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan karar gereğince 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nı görüşmek
için, 10 Aralık 2012 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.52
(x) Açk
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.