DÖNEM: 24 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 36
34’üncü Birleşim
5 Aralık 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Trabzon
Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Akdeniz Elektrik Dağıtım AŞ’nin özelleştirilme
sürecine ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı
3.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ve Dünya Kadın Hakları Günü’ne ilişkin
açıklaması
4.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
5.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, “Dünya Kadın Hakları Günü” tanımlamasının
yanlış olduğuna, bunun Türkiye’ye özel bir gün olduğuna ve “Kadın Hakları Günü”
olarak kutlandığına ilişkin açıklaması
6.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, sulama birliklerinin barajların suyunu çiftçilere
satmasına ilişkin açıklaması
VI.- ANT İÇME
1.- Kamu
Başdenetçisi seçilen Mehmet Nihat Ömeroğlu’nun ant içmesi
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Pakistan Senatosu Dışişleri, Keşmir ve Gilgit-Baltistan Daimi
Komisyonu Başkanı Haji Muhammad Adeel başkanlığındaki bir heyetin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak 1-7 Aralık 2012 tarihleri arasında
ülkemize resmî bir ziyarette bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 27 Kasım
2012 tarih ve 37 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1055)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Kars ilinde yaşanan hava
kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 23 milletvekilinin, tütün tarımı ve tütün
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/439)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 23 milletvekilinin, kayıt dışı ekonominin
boyutlarının ve kayıt dışı ekonomi ile daha etkin mücadele için alınması
gereken önlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/440)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere kayıt dışı işlerde çalışan
kadınların sorunlarının belirlenmesi, ekonomik ve sosyal haklarının
düzenlenmesi ile can güvenliklerini tehdit eden etmenlerin ortadan
kaldırılabilmesi için gerekli önlemlerin alınabilmesi amacıyla 29/5/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verdiği Meclis araştırması önergesinin 5/12/2012 Çarşamba günü
Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- CHP Grubunun,
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 26 milletvekilinin, Sikorsky S-70 tipi
helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının araştırılması amacıyla 15/11/2012
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği Meclis araştırması
önergesinin 5/12/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin
aynı birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme takvimine ve konuşma sürelerine; kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına,
turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının
maddelerinin oylanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı: 339)
4.- Yargılama
Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya
da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı: 342)
5.- Sermaye
Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı:
337)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim
İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/581) (S. Sayısı: 291)
7.- Afrika
Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 349)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Gürsel Tekin’in, İstanbul’da bir rezidans inşaatı ile
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/10598)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer’in, TBMM’ye alınması planlanan zırhlı araçlara ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı
(7/11384)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2002-2012 yılları arasındaki doğal gaz, elektrik
ve petrol ithalatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/11567)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, elektrik zammına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11570)
5.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, enerji faturalarının azaltılmasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11571)
6.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, doğal gaza yapılan zamlara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11572)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00’te açılarak altı oturum yaptı.
Kayseri Milletvekili İsmail
Tamer,
Manisa Milletvekili Erkan
Akçay,
3 Aralık Dünya Engelliler
Günü’ne;
Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu, Dünya Engelliler Haftası’na ve özellikle kamunun engellilere
yönelik daha fazla alım yapması gerektiğine,
Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Yenişehir Hastanesinin yoğun bakım ünitesinde
solunum cihazları nedeniyle büyük sorunlar yaşandığına ve Sağlık Bakanlığının
bu konuda gerekeni yapacağını temenni ettiğine,
Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu, her ülkeden her çeşit meyve ve sebzeyi, hatta fındığı
bile ithal ediyor olmamızdan ders çıkarılması gerektiğine,
Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine, besicilik
destekleme süresinin uzatılması gerektiğine ve Dünya Engelliler Haftası’na,
Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve Sağlık
Bakanlığı İletişim Merkezinin derhâl kaldırılması gerektiğine,
Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu İzleme ve Değerlendirme Dairesinin “The
Simpsons” adlı çizgi filmin yayıncı kanalına ceza vermesine,
Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık, Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin kaldırılması gerektiğine ve
sağlık çalışanlarının onuruna yakışır şekilde yaşamaları için bir çalışma
yapılmasını dilediğine,
Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine, Çanakkale’nin
ilçelerinde taşımalı eğitim servis ücretlerinin niçin ödenmediğini ve ne zaman
ödeneceğini öğrenmek istediğine,
Adana Milletvekili Ali
Halaman, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne,
Balıkesir Milletvekili Namık
Havutça, Cumhuriyet Halk Partisi üyesi yaklaşık 64 bin kişinin iradeleri
dışında, sahte belgelerle AKP’ye üye yapılmış olduğuna ve bu siyasi skandalın
üzerine gidilmesi gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve 1 Ekim
2012 tarihinden itibaren müzekart sahiplerinin bir yıl boyunca ferdî kaza
sigortası sahibi olabilmelerini sağlayan protokol hakkında bilgi verilmesini
istediğine,
Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın uçağının Erbil’e inememesinin yeni bir kriz durumu olduğuna,
Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve 4 Aralık Dünya Madenciler
Günü’ne,
Mersin Milletvekili Ali Öz,
TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine, Dünya Engelliler
Haftası’na ve Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin acilen kaldırılması
gerektiğine,
Muş Milletvekili Demir Çelik,
TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve Dünya Engelliler
Haftası’na
Ankara Milletvekili Levent
Gök, Dünya Engelliler Haftası’na,
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken, Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin bir an önce kaldırılması gerektiğine
ve yargılamaları devam eden ve bir kısmı Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan tıp
öğrencilerinin durumuna,
Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından özellikle Doğu Anadolu’da
hayvancılık yapanlara birtakım imkânlar tanınmasını ve saman ithalatında
çiftçilere yetki verilmesini rica ettiğine,
Amasya Milletvekili Ramis
Topal, Amasya’da yolları asfalt olmayan, içme suyu bulunmayan köyler
bulunduğuna ve bunların ne zaman yapılacağını öğrenmek istediğine,
Zonguldak Milletvekili Ali
İhsan Köktürk, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve 4
Aralık Dünya Madenciler Günü’ne,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
6328 sayılı ve 14/6/2012 tarihli Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 3'üncü
maddesi gereğince Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun, anılan kanunun 11’inci maddesinin altıncı
fıkrası ile geçici 1’inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca 5 kamu
denetçisi seçimini yapmak amacıyla 28/11/2012 günü toplanarak yapılan gizli
oylama sonucunda en çok oyu alan, liste hâlinde isimleri bildirilen 5 adayın
kamu denetçisi olarak seçildiğine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
28 Aralık 2011 tarihinde
meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere olayının tüm
boyutlarıyla (10/436),
Asgari ücret düzeyinin toplum
üzerindeki yoksullaştırıcı etkisinin (10/437),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar ve 19 milletvekilinin, Türkiye-Fransa ilişkilerinde yaşanan
gelişmeler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/6) Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön
görüşmesinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
(10/49, 113, 118, 252, 253,
254, 255, 256, 257, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi
okundu, daha önce verilen üç aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle İç
Tüzük’ün 105’inci maddesine göre komisyona bir aylık ek süre verildiği
bildirildi.
BDP Grubunun, 9/5/2012 tarihinde İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve
arkadaşlarının Türkiye'de sayıları 8,5 milyonu bulan çeşitli seviyelerde ve
türlerde engelleri bulunan bireylerin sorunlarının araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin (1016 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak,
MHP Grubunun, 3/11/2011 tarih ve 695 sayı ile doğal gaz anlaşmaları ve
fiyatlaması ile doğal gaz politikaları konusunda gerekli araştırmaların
yapılması, buna göre alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin,
4 Aralık 2012 Salı günkü
(bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in Cumhuriyet Halk Partisine,
İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel, Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in şahsına,
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken, Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in BDP Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkcü, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın bazı ifadelerine,
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün bazı ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan patates
üreticilerinin yaşadığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/331) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Aralık 2012 Salı günkü (bugün)
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile 2 milletvekilinin, (2/208) esas numaralı 14/7/1965
Tarihli ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci
sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti
Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/650) (S.
Sayısı: 339),
4’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme
Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle
Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/625)
(S. Sayısı: 342),
6’ncı sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim
İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/581) (S. Sayısı: 291),
Görüşmeleri, Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5’inci sırasında yer alan ve
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen,
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/638)
(S. Sayısı: 337) görüşmelerine başlanarak 5’inci maddesine kadar kabul edildi.
Komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 5 Aralık 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 23.16’da birleşime son verildi.
Sadık YAKUT
Başkan
Vekili
Tanju
ÖZCAN Mine LÖK BEYAZ Özlem YEMİŞÇİ
Bolu Diyarbakır Tekirdağ
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR
No:
45
5 Aralık 2012 Çarşamba
Teklifler
1.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça'nın; 652 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bir Maddesinin Değiştirilmesi
ve Geçici Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1021) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.11.2012)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/1022) (Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2012)
3.- Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş ve 8 Milletvekilinin; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1023) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2012)
4.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker'in; 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1024) (İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
5.- Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan'ın; Muğla İlinde Göcek Adıyla İlçe Kurulmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/1025) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
6.- Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan'ın; Turgutreis Adıyla Bir İlçe Kurulmasına İlişkin
Kanun Teklifi (2/1026) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27.11.2012)
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1027) (Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.11.2012)
8.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1028) (Anayasa
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2012)
9.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın; 5363 Sayılı Tarım Sigortaları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1029) (Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2012)
10.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ile
3 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1030) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)
11.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Kuraklıktan Etkilenen
Çiftçilerin Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1031) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.11.2012)
12.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1032) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler; Milli Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)
13.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer'in; 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1033) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.11.2012)
14.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1034) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2012)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 Milletvekilinin, Kars ilindeki hava
kirliliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.01.2012)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 23 Milletvekilinin, tütün üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/439) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.01.2012)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 23 Milletvekilinin, kayıtdışı ekonomi konusunun
araştırılarak bu konuda daha etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/440) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.01.2012)
5 Aralık 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
BAŞKAN - Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Aralık Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkının verilmesi münasebetiyle söz isteyen Trabzon Milletvekili
Safiye Seymenoğlu’na aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
SAFİYE SEYMENOĞLU
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 5 Aralık, Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıldönümü. Türkiye’de kadın
haklarının elde edilişinin önemli bir başlangıcı olan bu günde, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
“Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından daha çok çalıştım,
milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim.’
diyemez. Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye
layıksın.” şeklindeki sözlerle Atatürk’ten övgüler alan Türk kadını, Kurtuluş
Savaşı’nda en zor koşullarda verdiği mücadelelerle tarihe not düşmüştür.
1923’te
cumhuriyetin ilanıyla Türkiye’de yeni bir döneme girilmiş ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kanunların hazırlanmasında mebus adedi belirlenirken
kadınların da milletin ferdi olarak sayılması ve vatandaşlık hakkına sahip
olması düşünülmüştür.
Atatürk
inkılaplarının toplumumuza etkisi bakımından en önemlileri kuşkusuz kadın hak
ve özgürlüklerini sağlamış olanlarıdır. İlk olarak, 3 Nisan 1930’da Mecliste
Belediye Kanunu kabul edilmiş, bu kanunla kadınlara belediye meclislerine
katılma, üye olma, seçimlerde muhtarlıklar için aday olma hakkı verilmiştir. 5
Aralık 1934’te de Türkiye Büyük Millet Meclisi kadınlara seçme ve seçilme
hakkını tanıyan yasayı kabul ederek Türk kadınının Parlamentoda temsilinin
önünü açmıştır. 1935’te Parlamentoya ilk defa 18 kadın milletvekili girmiş ve
yüzde 4,6’lık bir oranla temsil hakkını kazanmıştır.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) – Bazı kadınlar hâlâ giremiyor Meclise Sayın Vekilim.
SAFİYE SEYMENOĞLU
(Devamla) – Fransa’da 1944’te, İtalya’da 1948’de, İsviçre’de 1971’de kadınlara
bu hak tanınırken zaman içinde Türkiye bu ülkelerin çok gerisinde kalmış,
yıllar içinde büyük bir artış kaydedilememiştir. 5 Aralık 1934 tarihinin
üzerinden yetmiş sekiz yıl geçmiş olmasına rağmen kadınlar henüz nüfusla
orantılı olarak temsil hakkına kavuşmuş değillerdir ancak önemli mesafelerin
katedildiği de bir gerçektir.
Temsilde,
cumhuriyet tarihinde ilk defa kadın milletvekili oran olarak bu dönem yüzde
14,9 ile önemli bir artışı yakalamış, 550 milletvekillinin 79’u kadın
milletvekilinden oluşmuştur. Bu sayıya ulaşmada pek çok etken olduğu gibi, her
seçimde kadın vekil sayısını önemli bir oranda artıran AK PARTİ’nin diğer
partilere örnek olmasının etkisi de büyüktür.
Türkiye’de ve
dünyadaki bazı partilerin örnek aldıkları diğer bir kurumumuz da kadın kolları
teşkilatımızdır. 3 milyon 250 bin kadın üyesiyle dünyanın en büyük kadın
örgütüdür. Teşkilat, görevlerinin haricinde kadınların siyasetle ilgilenmeleri,
siyaseti öğrenmeleri adına büyük bir okul gibi çalışmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yaklaşan yerel seçimler, kadın yerel yöneticileri,
belediye başkanları, meclis üyelerini sayısal olarak artırmada tüm partiler
için önemli bir sınav olacaktır. Yerel yönetimlerdeki kadın oranımız mevcut
hâliyle çok düşüktür, bu oranın artırılması için hepimize büyük görevler
düşmektedir. Artık kadınlarımız “Siyasette biz de varız.” demekte, daha
talepkâr olabilmektedir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi aslında ülkemiz için
de büyük bir kazanç olacaktır, temsilde adalet sağlanacaktır.
Tüm toplumun,
kadın erkek herkesin katkılarıyla kadınların siyasete katılımının artırılması
hedefinde desteklerinizi diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı 2’nci
söz, Akdeniz Elektrik Dağıtım AŞ’nin özelleştirilme süreci hakkında söz isteyen
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Akdeniz
Elektrik Dağıtım AŞ’nin özelleştirilme sürecine ilişkin gündem dışı konuşması
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
YILDIRAY SAPAN
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKEDAŞ’ın özelleştirme süreciyle ilgili gündem dışı
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, sizlere AKP’nin bir ihale klasiğini anlatacağım. Bu ihalede
hinlik var, bu ihalede cinlik var, bu ihalede suistimal var, bu ihalede
saygısızlık var, rant var ama en önemlisi bir
hükûmetin kendi ülkesinin sermayesini, kendi ülkesinin birikimini, değerlerini
çarçur etme çabası var. Bunları bilerek yapıyorlar demeyi içime sindiremiyorum.
Olay, Antalya’daki
AKEDAŞ’ın özelleştirme süreciyle başlıyor. AKEDAŞ 1,8 milyon aboneye sahip. Bu
abonelerin önemli bir bölümü ticari abone ve AKEDAŞ, Türkiye'nin en büyük
5’inci elektrik dağıtım firması, Antalya, Isparta, Burdur’da hizmet vermekte ve
giderek de bu firma hızla büyümektedir. Bu firma 2010 yılında özelleştirilmek
istendi ve ihaleye 15 firma katıldı. İlk 3’e kalan firmanın tamamı, hepsi 1
milyar doların üzerinde fiyat verdiler ve ihaleyi 1 milyar 165 milyon dolara
bir firma aldı ama ne hikmetse, bir süre sonra teminatını yakarak ihaleden
çekildi. Bu arada bu firmanın Muhteşem Yüzyıl’ı yayınlayan kanalın sahibi
olduğuna dikkatinizi çekerim. Daha sonra doğal olarak 2’nci firma çağrıldı ama
o da ne hikmetse teminatını yakarak ihaleden çekildi ve sıradaki 3’üncü firma
çağrıldı, o da aynı şekilde, teminatını yakarak ihaleden geri çekildi. Daha
sonra bir süre beklenildi ve tekrar özelleştirmeye çıkıldı. Geçtiğimiz ay
yapılan bir ihalede, aynı firmanın ihalesinde, şaşıracaksınız, 1 milyar 165
milyon dolara verilen AKEDAŞ, 546 milyon dolara yani tam tamına yarı fiyatına
özelleştirildi. Ortada hiçbir değer gerilemesi yokken, hiçbir küçülme yokken,
üstelik tam tersine, her gün hacmi büyüyen, enerji tüketimi büyüyen, müşterisi
büyüyen AKEDAŞ, yarı fiyatına özelleştirildi. Kaldı ki o bölge, kayıp kaçak
oranının en az olduğu bölge ve yine üstelik önceki ihalede, ihale bedelinin
tamamının bir seferde ödenmesi şart koşulmuşken; bu ihalede 4 eşit taksite
bölünüyor. Bu doğru mu arkadaşlar? Şimdi, bunun adı özelleştirme mi? Bunun adı rant mühendisliği, bunun adı peşkeş, bunun adı cebellezi
siyaseti… Bunların hepsi açıklığa kavuşması gereken konular arkadaşlar.
Açıklığa kavuşması gereken, izaha muhtaç başka bir konu ise
ihaleyi alan firmanın kimliği. Bu firma, yargı
kararlarına rağmen Oymapınar HES’i geri vermemekte direnen firma. Bu firmanın
sahibi, Başbakanının hemşehrisi. Biliyorsunuz, Başbakan, bir süre önce
Seydişehir Alüminyum Fabrikasını yine böyle bir yöntemle yok pahasına
özelleştirmiş, Oymapınar HES’i de bonus olarak yanında vermişti. Danıştay
kararlarına rağmen Başbakan, Türkiye’nin en büyük santrallerinden biri olan
Oymapınar HES’i bir türlü geri almaya yanaşmadı.
Değerli
arkadaşlar, bu özelleştirme halkın, abonelerin ve Antalya’nın aleyhinedir.
Enerji politikası kâr amaçlı, özel sektöre kâr aktarma amaçlı olarak
sürdürülemez. Temel ihtiyaçlarımızdan biri olan elektrik kamu güvencesiyle
sunulmalıdır. Devletin en temel görevlerinden biri budur. Dolayısıyla, buradan
sesleniyorum: Bu yanlıştan bir an önce dönün ve AKEDAŞ’ı peşkeş çekmekten
vazgeçin.
Hepinize saygılar
sunuyorum . (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
konuşmaya Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız cevap
vereceklerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben
de hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Akdeniz Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi, bildiğiniz gibi, arkadaşımızın da bahsettiği bir
süreçten geçti. Buradaki modeli tekrar kısaca bir bahsetmek isterim. 2036
yılına kadar herhangi bir varlık satışı olmaksızın bunların işletme hakkına,
dağıtım ve perakende satış lisansına sahip bir şekilde bu özelleştirme
takvimimiz devam ediyor. Tabii buradaki değerler, bir önceki ihalede verilen
değerler, şu anki aldığımız teklifler tekrar değerlendirilecek. Nerelerde
değerlendirilecek bunlar? Rekabet Kurumuna Özelleştirme İdaresi Başkanlığımız
sundu, dedi ki: “Ben, şu hisselerle, şu ana kadar bu portföy
içerisinde bulunan şu firmayı -adını, sanını her bir şeyini söyleyerek- şeffaf
ihalecilik anlayışıyla yaptım ve sonuçları size sunuyorum.” Rekabet Kurumu bunu
tabii ki kendi içerisinde değerlendirecek ve ondan sonra da Özelleştirme Yüksek
Kuruluna bunlar tekrar sunulacak.
Bildiğiniz gibi,
bir önceki ihalede, şu veya bu gerekçeyle, 30 milyon dolar civarındaki teminat
mektubu irat kaydolmuştu ve bunların karşılaştırmaları da yapılmıştı. Tabii, bu
ihaleler canlı yayında, televizyonların önünde yapılıyor. Bir başka firma, A
firması gelip diyebilir ki: “Ben daha yüksek veriyorum.” Bunun önünde herhangi
bir mâni yok arkadaşlar. Bir malın alım-satım değeri, satışın gerçekleştiği
değerdir. Şimdi, bununla alakalı, bizim Özelleştirme Yüksek Kurulu ne karar
verecek şu anda bunu bilmiyoruz yani bu ihaleyi onaylayacak mı, onaylamayacak
mı ama belli rakamları da teyit etmek açısından… Hani “Gün geçtikçe buradaki
talep artıyor.” dendi. Bakın, bir önceki ihalede 5,3 milyar kilovatsaat
civarındaki Antalya, Burdur ve Isparta illerindeki toplam portföy,
şu anda 5 milyar kilovatsaatle çıktı değerli arkadaşlar. Buradaki serbest
tüketiciler arttı ve serbest tüketiciler arttığı kadar da dağıtım hizmetleri
içerisindeki portföy azalmış oldu. Şimdi, hani,
diyoruz: “Zamanla buradaki tüketiciler artıyor.”; buradaki tüketiciler artmadı
arkadaşlar.
Şimdi, kişi
başına, megavat başına düşen… Yani bu fiyatın izahı açısından yapmıyorum
arkadaşlar bu söylemlerimi, yalnızca bilgileri düzeltmek açısından yapıyorum.
Ben şimdi Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararını bilmiyorum, ne çıkacak oradan
ama biz, geçtiğimiz ihalelerde -2011 yılında yapılan ihalelerde- megavat başına
yapılan 220 dolar civarındaki tekliflerin gerçekleşmediğini, gerçekleşen
tekliflerin şu anda megavat başına 103 dolarlar civarında olduğunu biliyoruz. Bunun
Avrupa’daki ve Türkiye’deki ortalamaları belli. Rakamların hepsini biz fotokopi
olarak da arkadaşlarımıza dağıtabiliriz.
Şimdi, kamunun
“Bu verdiğiniz fiyat, yüksek fiyattır; bu verdiğiniz fiyat, düşük fiyattır.”
diye bir yorum yapma imkânı yok yani böyle bir yorumu kamu yapmaz. Kamu,
kendisine hukuk sınırları içerisinde verilen bütün sınırların içerisinde kalır
ve o prosedür içerisinde bunu işletir.
Şimdi -2036
yılında, deadline’ı belli, sonuçlanacak tarih belli- 2010 yılında teklif veren
firma, şu anki firmaya göre 3 yıl daha fazla burayı işletme hakkına sahip. 2013
yılında verdikten sonra o tarihi biz ilerletmiyoruz yani “2042 yılında olacak.”
demiyoruz, yine 2036 yılında olacak. Ben tekrar tekrar söylüyorum: Bu fiyatın
izahını yapmak açısından verilmiş bilgiler değil arkadaşlar; yalnızca, bir
önceki ihaleyle farklılık arz eden yerler neresi, aynı olan yerler neresi, onu
arz etmek açısından söylüyorum.
Dediğim gibi,
tekrar, karar, Özelleştirme Yüksek Kurulunundur ama bir malın bedeli,
alım-satım yapılan bedeldir. O bedeli de hep beraber izlemiş olacağız. Ben bu
bilgileri heyetinize arz etmiş oldum.
Tekrar, saygıyla
sevgiyle selamlıyorum heyetinizi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Gündem dışı
3’üncü söz, Van’ın sorunları hakkında söz isteyen Van Milletvekili Nazmi Gür’e
aittir. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı
NAZMİ GÜR (Van) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, bugün, Van ilinde yaşanan kimi sorunları sizlerle paylaşmak için
kürsüye çıktım.
Tabii ki Sayın
Başbakanın, Van’da TOKİ konutlarını dağıtırken Van’ın sokaklarını, Edremit’in,
Erciş’in sokaklarını donatan o cennet gibi billboard’lardaki
gibi değil Van kuşkusuz; şimdi kapkara, kara bir dumanla kaplı. Van’da yaşanan
bütün bu sorunları sizlerle paylaşırken elbette ki beş dakika içerisinde Van’ın
tüm sorunlarını dile getirme olanağımız yok ama kimi önemli gördüğümüz konuları
sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, 23 Ekimde Sayın Başbakan Van’daydı ve yaklaşık 15 bin anahtar
dağıttı. Kamuoyuna öyle yansıtıldı ki sanki Van’da depremle yerle bir olan,
Van’da depremle konutlarını kaybedenlerin tamamı konut sahibi olmuştur, hak
sahibi olmuştur ve konutlarına oturmuşlardır gibi bir algı oluştu. Bunun, bir
kere, doğru olmadığını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şu anda, konut
tahsisi yapılan ve konutlarında oturmak üzere hak sahibi olan kişilerin çok
büyük bir kısmı konutlarında oturmuyor değerli arkadaşlar. Suriye sınırına
nakledilen konteynerler dışında kalan konteyner kentlerde hâlâ insanlar yaşıyor
ve şu anda, kar düşmüş Van’da, soğuk Van’da insanlar yaşam mücadelesi veriyor.
15 bin konuta ne
oldu peki? 15 bin konutun tamamına yakını hâlâ boş. Neden boş peki? Çünkü, bu konutlar yapıldıktan sonra bu konutların altyapısı
yani yolu, kanalizasyonu, suyu, ısıtması, elektriği eksik bırakıldı, yapılmadı;
bu yıl, bu kış da yetiştirilmesi mümkün değil. En basit örneği su değerli
arkadaşlar. Yapılan 15 bin konutun tamamında şu anda su yok yani su bağlı
değil. Sadece, kimi mecburiyetten konutlara yerleşen halkımız, taşıma suyla,
tankerlerle taşınan sularla ihtiyaçlarını gideriyorlar.
Yine, değerli
arkadaşlar, en önemli konulardan birisi eğitimdi. Başta üniversite olmak üzere,
Van’da hasar gören 343 okulun tamamı, neredeyse tamamına yakını eğitim dışı.
Neden? Çünkü, sadece 20 okulda güçlendirme çalışmaları
yapıldı. Yeni inşa edilen okullar ise Van’ın ihtiyaçlarını karşılayamayacak
durumda. Dolayısıyla, büyük bir kaos ortamında
insanlar okuma ve eğitim alma hakkını yerine getirmeye çalışıyor.
Yine, değerli
arkadaşlar, özellikle üniversitemizde, Yüzüncü Yıl Üniversitesi kurulduğu
günden bu yana ciddi bir gelişme kaydetmiş ve öğrenci sayısı bakımından da
Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden biri olmuşken, bugün öğrencilerin
büyük bir kısmı maalesef yurtlardan mahrum bir şekilde kimi cemaatlerin “ışık
evleri” denilen evlerine muhtaç bırakılmış durumdalar.
Yine, değerli
arkadaşlar, şu anda 2 hastane eğitim verir durumda, 2 hastane sağlık hizmeti
verir durumda. Van önemli bir sağlık sorunuyla karşı karşıya çünkü bir bölge
kenti olarak Van, aynı zamanda, sadece Van’ın değil bölge illerinin de sağlık
ihtiyaçlarını karşılıyor.
Tabii ki esnaftan
söz etmeye hiç gerek yok. Esnafın durumu ortada. KOSGEB’in
verdiği ve Hükûmetin sağladığı krediler yine yandaş esnafa verildi. Esnafın
büyük bir çoğunluğu bu kredilerden yararlanmadı. İşsizlik ve yoksulluk Van’ın
kaderi, bu kader değişmemiş durumda.
Değerli
arkadaşlar, en önemli sorunlarından biri: Biz Van Erciş’te konutları yaparken
köyleri tümden unuttuk. Köylerin ne durumda olduğunu, ben eminim, hiç biriniz
bilmiyorsunuzdur. Onun için, en kısa sürede, Van’da, özellikle AKP
milletvekillerinin bir köy turu atması çok faydalı olur diye düşünüyorum; en
azından gerçeği kendi gözleriyle görmüş olurlar.
Değerli
arkadaşlar, tabii, Van’da yaşanan bu sorunlar, halkımızın karşı karşıya kaldığı
bu sorunlar “KCK operasyonları” adı altında sürdürülen operasyonlarla devam
ediyor. Son operasyonda İl Genel Meclisi Başkanımız Semira Varlı, PM üyemiz
Hüseyin Dağ, Erciş Çelebibağı Belediye Başkanımız Veysel Keser ve İl Eş
Başkanlarımız Fevziye Şiran ve Yakup Ataş göz altına
alındılar. Toplam 14 kişi KCK operasyonlarından tutuklandı. Bu da AKP’nin
bölgede sürdüğü baskı politikalarının bir sonucu olsa gerek.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
konuşmaya Hükûmet adına cevap vermek üzere, buyurun Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür’ün gündem dışı konuşmasına
cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum
efendim.
Efendim, evvela
şunu ifade edeyim: Van’da bir deprem vuku buldu, hepimizi üzdü hakikaten. 23
Ekimde vuku bulan bu deprem neticesinde Van’da büyük bir acı yaşadık ama şunu
ifade edeyim: Bakın, geçmişte, ben, İstanbul’da 17 Ağustos 1999 depreminde İSKİ
Genel Müdürüydüm ve o dönemde altyapıdan sorumlu bir koordinatör durumundaydım,
bütün elektrik, su, kanalizasyondan sorumlu -afet durumunda- bir genel
müdürdüm.
Bakın, Marmara
depremine o zamanki Hükûmet ancak on beş-yirmi gün sonra gelebildi. Hatta
haberleşme bile yoktu. Ben, İSKİ olarak,
5 tane bölge müdürlüğü kurdum. Yalova, Karamürsel, Gölcük, Adapazarı -o
zaman- ve İzmit’te kurduğum beş tane özel tesis, röle istasyonuyla haberleşmeyi
biz sağladık. Bütün, ne kadar yardım malzemesi, yiyecek, içecek varsa onları
biz temin etmiştik. Ama, Van depreminde, bakın,
Başbakanımız yanındaki bakanlarla beraber aynı gün Van’da idi ve aynı gün bütün
yardımlar Türkiye’den yağmaya başladı. Bir kere, bunu özellikle vurgulamak
istiyorum.
Keza, sadece Van
depreminde değil, daha önce de Simav’da 19 Mayıs’ta bir deprem vuku bulmuştu, o
zaman da Hükûmetimiz hemen gece yarısı harekete geçti. Sayın Başbakanımız beni
görevlendirmişti ve biz deprem olduğu gece, sabah saat beşte bütün ekiplerle
oradaydık, arama kurtarma birlikleriyle ve sabah 05.00’te sıcak çorbayı bizzat
ben kendi elimle dağıttım. Yani, şimdi, ben de, hakikaten, Sayın Van
Milletvekili söz alınca Van’da yapılanlar için büyük bir teşekkür yapacağını
ümit ediyordum ama gerçekten hüsrana uğradım.
Bir kere, bakın,
Van, Van olalı böyle bir yatırım görmedi. Şu ana kadar en büyük yatırımı TOKİ
yaptı, 3 milyar 247 milyon TL’lik yatırım yaptı Van’a.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) - Ticaret yapıyor, ticaret Sayın Bakan. TOKİ ticaret yapıyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Hükûmetimizin Van’a yaptığı toplam
yatırımı, tabii, Orman ve
Su İşleri Bakanlığı; Sağlık Bakanlığı; Millî Eğitim Bakanlığı;
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı; vesaire, bu bakanlıkların,
sadece merkezî hükûmetin yaptığı toplam yatırım miktarını size arz etmek
istiyorum: Değerli milletvekilleri, bakın, rakama dikkat edin, 6 milyar 774
milyon 846 bin 035 TL. Şu ana kadar yapılan, yani bu, dile kolay! Biz geçmişte,
kalıcı konutların değil, geçici konutların dahi yıllarca yapılamadığına şahit
olduk ama Başbakanımızın talimatıyla TOKİ orada destan yazdı.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Hangi destanı yazdılar, Ergenekon Destanı mı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Başbakanımız defalarca gitti -oraya
bakanlarımız- ben en az 3 defa gittim. Bütün bakanlarımız orada seferber oldu,
Van’daki kardeşlerimizin yarasını sarmak maksadıyla gerçekten çok büyük çalışma
yaptılar.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Orada yattılar, kalktılar.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın, TOKİ Van’da deprem konutları
kapsamında 17.487 konutu bir sene içinde tamamladı. Bunlardan 15.399 adedi
tamamlandı, 11.831 adedi de hak sahiplerine teslim edildi. 2.148 adet konut
inşaatı ise hâlen devam ediyor, bunları da kısa zamanda bitireceğiz.
Şimdi, sayın
vekilimiz dedi ki: “Bunların alt yapısı yok, suyu yok.” Efendim bakın, bir kere
elektrikle ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız yanımdaydı. “Elektrikte
bir eksik var mı?” diye sordum. “Tam iki ay önce bütün elektrik hatları döşendi,
hiçbir problem yok, sadece, vatandaşın gelip Elektrik İdaresine abone olması
gerekiyor.” diye söyledi.
Suyla ilgiliye
gelince: Aslında dağıtım tamamen belediyenin görevidir ama Sayın Başbakanımız
bana talimat verdi. Van için, Erciş için köklü bir çözüm olmak üzere Şamran
kaynağından, 47 kilometre uzaklıktan, 2 metre çapında dev bir isale hattı,
depolarla -şu anda yıldırım hızıyla içme suyu hattı da geliyor, bunu da özetle
vurgulamak istiyorum.
Şimdi, Van’da bu
şekilde -eskiden bir isale hattı vardı ama onu kifayetsiz gördük- yeni bir
isale hattı yapıyoruz, bunu özellikle müjdelemek istiyorum. Ayrıca, Erciş için
de -burada ilk defa müjde veriyorum- köklü bir çözüm olmak üzere Morgedik
Barajı’nı önümüzdeki yıl bitiriyoruz ama oradan Erciş ve civarına içme suyu
temini için proje başladı, para sıkıntımız yok, proje tamamlanınca onun da
temelini inşallah baharda atacağız. Yani, o kadar çok büyük yatırımlar
yapılıyor ki yani hakikaten Van yeniden kuruldu.
Milletvekili
arkadaşımız diyor ki: “Efendim, gidip görsünler.” Efendim gidip hakikaten
helikopterle Van’ı gördüğünüz zaman yepyeni bir şehir kuruldu, muhteşem bir
şehir kuruldu, bunun herkes farkında: Bütün dünyadaki bu afetle ilgili birimler
geliyor, diyor ki: “Ya bu kadar kısa zamanda, bir senede kalıcı konutları nasıl
başardınız.” diye hayretlerini gizleyemiyorlar, hatta bu konuda bizden teknik
yardım istiyorlar.
Tabii, sadece
TOKİ değil, Bakanlık olarak biz orada yaklaşık 500 trilyonluk, 500 milyon
TL’lik yatırım yaptık. Karasu sulaması, bunun dışında Özalp-Gölegen Göleti
sulaması, Bahçesaray-Altındere sulaması… 24 adet derenin ıslahını
gerçekleştirdik. Özellikle Gürpınar sulamasının ikinci kısım inşaatına devam
ediyoruz. Morgedik Barajı inşaatı hızla ilerliyor, Van’ın âdeta GAP’ı, çok
önemli bir baraj Morgedik. İnşallah, şu anda yüzde 75 seviyesinde bitti,
önümüzdeki yıl da Morgedik’i -ki Van için en büyük barajlardan birisidir-
tamamlayacağız. Bunun sözünü özellikle vurgulamak istiyorum.
Bunun dışında, 27
tane dere ıslahı devam ediyor.
O kadar çok şeyler
var ki anlatacak onlara hakikaten zaman yetmez. Ama ben vaktinizi de almamak
için şunu da özellikle belirteyim: Van’a ayrıca, oradaki insanların özellikle
gelir seviyesini artırmak için, gölet ve sulamalar için büyük bir proje
başlattık. Türkiye’de “1.000 Günde 1.000 Gölet” kapsamında şu anda Van’a tam 18
tane proje yapılması, gölet ve sulama yapılması kararını aldık. Sayın vekiller,
Van milletvekilleri, talep ederse bunların isimlerini -tam 18 tane- teker teker
verebilirim ama zamanım sınırlı olduğu için bunlardan da bahsetmek istemiyorum.
Ayrıca,
ağaçlandırma çalışmaları başlıyor. Bununla ilgili de çalışmalarımız devam
ediyor.
Ama Sağlık
Bakanlığı da hakikaten Van’a çok büyük destek verdi. Yani, o sağlık
çalışanlarının, kendisinin özellikle cenazesi deprem altındayken, orada şehit
düşmüşken, orada cansiparane çalıştıklarına bizzat ben şahit oldum. Sağlık
Bakanımız defalarca gitti. Dolayısıyla, bunları takdir etmek gerekir. Marifet
iltifata tabidir. Eksikler olabilir tabii, elbette, ama yapılan işleri de
takdir etmek çok önemlidir, insanların şevk ve heyecanını daha da artırır.
Bakınız, Van’a
Sağlık Bakanlığımız tam 297 milyon TL’lik yatırım yaptı, 1 devlet hastanesi
olmak üzere 40 tane sağlık tesisini hizmete açtı.
Millî Eğitimden
bahsedildi. Efendim, orada yeni yeni okullar açıldı. Acaba sayın vekilimiz
gidip de bu okulları görmüyor mu? Başbakanımız rahmetli annesinin adıyla açılan
muhteşem okulların açılışını bile yaptı. Şu ana kadar, bakın, Millî Eğitim
Bakanlığı Van’a 3.906 adet dersliğin yapımını tamamlamış; tabii, Yüzüncü Yıl
Üniversitesi bünyesinde yeni yeni birtakım birimler açılmış.
Ulaştırma
Bakanlığımız oraya büyük destek veriyor. Hakikaten bölünmüş yollarla Van’a
ulaşmak çok daha kolay hâle geldi. Keza, diğer kurumların destekleri, Bakanlığımızın
ve diğer bakanlıkların destekleri devam ediyor. Özellikle -tabii eksiklikler
olabilir- deniliyor ki: “Efendim, altyapı eksiği, su yok.” Buyursun söylesin,
neresi, nokta göstersin, biz, oraya su vermek için, elektrik vermek için
hazırız. Ama böyle yuvarlak olarak konuşunca… Nerede elektrik yok, ona bizzat
adres verirlerse bizim oraya elektrik, su vermek en büyük mutluluğumuzdur.
Ben, bu
duygularla, tekrar, gerçekten, Van depreminde ve diğer depremlerde -Simav’da 1
kişi kaybettik- hayatlarını kaybedenlere, gene, Allah’tan rahmet niyaz
ediyorum. Ayrıca, bu depremde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına Cenabıallah
sabr-ı cemîl ihsan buyursun.
Bunun dışında, bu
deprem sonrası, gerçekten, cansiparane depremzedelere yardım için koşan 75
milyon vatandaşımıza da, ayrıca, buradan, huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.
İşte kardeşlik bu.
Bu duygularla,
hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Suları bağlanmamış Sayın Bakan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
NAZMİ GÜR (Van) –
Sayın Başkan, Sayın Bakan birkaç eksik bilgi verdi, düzeltmek istiyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Suları bağlanmamış Sayın Bakan, TOKİ yapmış, su yok…
BAŞKAN – Sayın
Tanal, bir saniye.
Buyurun Sayın
Gür.
NAZMİ GÜR (Van) –
Sayın Bakan eksik bilgiler verdi, ben düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN – Ne diye
eksik… Eksik bilgileri düzeltme hakkınız yok ki efendim, ancak…
NAZMİ GÜR (Van) –
Söz verirseniz Sayın Başkan, iki dakika…
BAŞKAN – Bakın,
şöyle, usulü söylüyorum: Sataşma varsa söz isteme hakkınız var.
NAZMİ GÜR (Van) –
Yanlış bilgiler verdi efendim.
BAŞKAN – Sizin
konuşmanıza karşı İç Tüzük’ün 59’uncu maddesi açık. Sayın Bakan Hükûmet adına
bilgilendirdi.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Yanlış bilgi verdiğinden kaynaklanıyor Sayın Başkan.
NAZMİ GÜR (Van) –
Sayın Bakan TOKİ’nin Van’da ticaret yapmadığını söylemedi.
BAŞKAN – Efendim?
NAZMİ GÜR (Van) –
Ticaret yapıyor efendim, babasının hayrına yapmadı ki!
Kürsüye çıkmak
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır,
kürsüye çıkma hakkınız yok da, onu anlatıyorum Sayın Gür.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, Sayın Bakan yanlış bilgi verdiğinden dolayı sayın hatip
düzeltme yapmak istiyor.
BAŞKAN – Böyle
bir düzeltme hakkı yok, onu anlatıyorum Sayın Buldan.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Neden Başkan?
BAŞKAN – Sadece
sataşmadan dolayı…
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Tamam, sataştı o zaman.
BAŞKAN – Peki,
buyurun, iki dakika söz veriyorum.
İç Tüzük’ün
öğrenilmesi anlamında söylüyorum ben.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NAZMİ GÜR (Van) –
Değerli arkadaşlar, şimdi…
Sayın Bakan,
Van’a gidelim, birlikte Van’a gidelim, söylediğimiz her şeyi birlikte gezelim,
hazırım buna, eksiği gediği yerinde görürsünüz.
Bir kere,
valiliğin verdiği çok düşük kaliteli kömür bugün Van’da havayı nefes alınamaz
duruma getirmiş. Siz valiyi engelleyebilir misiniz? “Bu kömürü dağıtmayın.”
diyebilir misiniz? Devlet kömür dağıtıyor ama emin olun, 80’li yıllarda
Ankara’da nasıl hava kirliliği varsa bugün Van’da da aynı hava kirliliği var;
bu bir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Hâlâ suları bağlanmamış Sayın Hatip. TOKİ evlerinde hâlâ sular
bağlanmamış.
NAZMİ GÜR
(Devamla) – İkincisi; su… Suyu da babanızın hayrına yapmıyorsunuz ki Sayın
Bakan, belediyemiz yapıyor, DSİ de imzaladığı protokol gereği suyu getiriyor.
Ama şimdi, söyleyeyim size: Ben dün firmayla görüştüm. Emin olun, kamulaştırma
nedeniyle su, o söylediğiniz, övündüğünüz su kesilmiş durumda; yok, su yok.
Birkaç müteahhit, TOKİ müteahhidi, sizin
müteahhitleriniz bize dediler ki: “Edremit Konutlarına özel tankerlerle su
taşınıyor.” Bu da mı yalan?
BAŞKAN – Sayın
Gür, Genel Kurula hitap edin lütfen.
NAZMİ GÜR
(Devamla) – Sonra, değerli arkadaşlar, bu konutları 86 bin lira ile Vanlılara
sattınız. TOKİ sattı, ticaret yapıyor. Hiç bu kadar iyi müşteri bulamazdınız
hiçbir yerde.
Teşekkür ederim.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gür.
Evet, gündeme
geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 25 sayın milletvekilimiz sisteme girdiler, söz istiyorlar ama
İç Tüzük’ün 59’uncu maddesi çok açık, daha önce de açıklamaları da yapmıştım.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, birer dakika söz verseydiniz, önemli açıklamalarımız var.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Kamu Başdenetçisinin…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, grup başkan vekillerinin bir talebi var, bakın,
farkındaysanız.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın İnce.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk kadını, bir
aydınlanma ve çağdaşlaşma projesi olan cumhuriyetle birlikte, cumhuriyete giden
yolda Ulusal Kurtuluş Savaşı’na da adını vermiştir.
Türk kadını,
Fransa’dan ve İtalya’dan, 1946’lardan 71’lere uzanan bu süreçte seçme, seçilme
hakkına daha erken kavuşmuş ve 1930’da belediye seçimlerinde, 1933’te çıkarılan
Köy Kanunu’yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934’te ise
Anayasa’da yapılan bir değişiklikle milletvekili seçme ve seçilme hakkına
kavuşmuştur.
Cumhuriyetin ilk
yıllarında “faşist dönem” diyenlerin bakmaları gereken gerçek burasıdır ve
buraya bakıp bir ders almaları gerekmektedir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, bu kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkının 78’inci yılını kutluyoruz.
Yüce Genel Kurula
saygılar sunuyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Şandır…
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biz de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını
kazanmasının 78’inci yılını kutluyoruz, kadınlarımızı tebrik ediyoruz. Türk
kadını her şeyin en güzeline layıktır. Bu kazanılmış bir haktır. Millî
mücadeleyi birlikte veren kadınlarımızın tabii ki kendi geleceklerine kendi
iradeleriyle, kendi kararlarıyla, kendi oylarıyla karar vermelerinin hakkı olan
seçme ve seçilme hakkını kazanmış olmalarını demokrasimiz açısından, ülkemiz,
milletimiz açısından da çok önemli bir ortak payda, bir değer olarak görüyorum.
Kadınlarımızı her şeyin en güzeline layık gördüğümüzü bir daha ifade ederek
Türk kadınını kutluyorum. O, her şeyin en güzeline layıktır.
Teşekkür ediyorum
söz verdiğiniz için efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aydın…
3.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ve Dünya
Kadın Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biz de AK PARTİ
Grubu olarak, 5 Aralık kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilmesi ile
Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyoruz. Evet, 1934 yılında bu Parlamentoda ilk
defa kadın milletvekilleri seçildi, o gün itibarıyla 18 kadın milletvekilimiz
vardı. Bugün gelişmiş ülkeler arasında gösterilen Fransa, İtalya gibi ülkelerde
bile kadınlara tanınan oy hakkı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlamıştır.
Çağdaş devlet olabilmenin en temel kurallarından birisi kadın-erkek fırsat
eşitliğinin sağlanmasıdır. Demokratik, çağdaş bir hukuk devleti olabilmenin
yolu bu anlayışın gerçekleşmesinden geçer. Bu anlayış, tüm insanlığın ortak
davranış biçimlerinden birisi olmalıdır. Partimizin iktidarında kadınlarımızın
daha fazla hak sahibi olması ve her alandaki durumlarının iyileştirilmesi için
pek çok yasa çıkarılmış olup, bu konudaki çalışmalar kararlılıkla
sürdürülmektedir. Şu anda ise Meclisimizin 79 kadın milletvekilinden 46’sı AK
PARTİ milletvekilidir. AK PARTİ olarak sorumluluklarımızın bilincindeyiz;
kadınımızın istihdamını, okuma yazma oranını, sosyal statüsünü yükseltmek, siyasete
olan ilgisini ve katılımını artırmak yönündeki çabalarımızı sürdürürken, bu
konulardaki en büyük gücümüz, kadınlara vermiş olduğu değer ve destekten dolayı
Başbakanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Bu duygu ve
düşüncelerle kadınlarımızın ve dünya kadınlarının Kadın Hakları Günü’nü
kutluyoruz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Buldan…
4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kadınların seçme
ve seçilme hakkının 78’inci yıl dönümünü BDP Grubu olarak biz de kutluyoruz
ancak ne yazık ki kadınların hak ettikleri oranda söz sahibi olmadıklarını da
ifade etmek istiyoruz. 2.924 belediye başkanından sadece
26’sının kadın belediye başkanı olduğunu, yine Hükûmetteki 26 bakandan sadece
1’inin kadın bakan olduğunu, 34.210 muhtardan sadece 65’inin kadın muhtar
olduğunu, 81 ilin sadece 1’inde kadın vali olduğunu, 103 rektörden sadece
5’inin kadın rektör olduğunu, yine 185 büyükelçiden sadece 21’inin kadın
büyükelçi olduğunu ve bunların yeterli olmadıklarını belirtiyor, karar
mekanizmalarında kadınların daha çok söz hakkına sahip olmalarını biz de BDP
Grubu olarak temenni ediyor, saygılar sunuyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Sayın Başkanım, söz vermiyor musunuz birer dakika?
BAŞKAN –
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Sayın
milletvekilleri, Kamu Başdenetçisinin göreve başlamadan önce ant içmesi
gerekmektedir.
Şimdi, Kamu
Başdenetçisi seçilen Sayın Mehmet Nihat Ömeroğlu’nu ant içmek üzere kürsüye
davet edeceğim.
Buyurun Sayın
Ömeroğlu.
VI.- ANT İÇME
1.- Kamu Başdenetçisi seçilen Mehmet Nihat Ömeroğlu’nun ant
içmesi
MEHMET NİHAT
ÖMEROĞLU – “Görevimi tam bir tarafsızlık, dürüstlük, hakkaniyet ve adalet
anlayışı içinde yerine getireceğime, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” (AK
PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar; CHP ve BDP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
(CHP sıralarında
bulunan bir grup milletvekili, BDP sıralarından bir milletvekili basın locasına
dönerek ellerinde bulunan ve üzerinde “Akbudsman” yazılı pankartı gösterdi)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ömeroğlu. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP
ve BDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Evet,
sayın milletvekilleri, ant içme töreni bitti, dönebilirsiniz artık.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Pakistan Senatosu Dışişleri,
Keşmir ve Gilgit-Baltistan Daimi Komisyonu Başkanı Haji Muhammad Adeel
başkanlığındaki bir heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu
olarak 1-7 Aralık 2012 tarihleri arasında ülkemize resmî bir ziyarette
bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 27 Kasım 2012 tarih ve 37 sayılı Kararı
ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi
(3/1055)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Pakistan Senatosu
Dışişleri, Keşmir ve Gilgit-Baltistan Daimi Komisyonu Başkanı Haji Muhammad
Adeel başkanlığındaki heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın
konuğu olarak 01-07 Aralık 2012 tarileri arasında ülkemize resmi ziyarette
bulunmaları TBMM Başkanlık Divanı’nın 27 Kasım 2012 tarih ve 37 sayılı Kararı
ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu
heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’un 7’inci maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) – Sayın Başkan, seyirciler de alkışlıyorlar. Burada pankart açan
öğrenciler hapse girdi. Dışarı çıkarın bunları!
BAŞKAN – Meclis
araştırması açılmasına ilişkin 3 önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
milletvekilinin, Kars ilinde yaşanan hava kirliliğinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kars İlinde
yaşanan hava kirliliğinin nedenlerinin tespit edilerek alınacak önlemlerin
belirlenmesi için Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün
104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18) Erol Dora (Mardin)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Özdal Üçer (Van)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Demir Çelik (Muş)
Gerekçe:
Kars ilinde hava
kirliliği, kış aylarında normal değerlerin üstüne çıkmakta, bu da önemli ölçüde
yaşamı olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle akşam saatlerinde kirlilik
oranının yükseldiği kentte, şehir merkezi o saatlerde âdeta bir sis bulutu
içinde kaybolmaktadır.
Hava kirliliği
Türkiye genelinde insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiye sahip en önemli çevre
sorunlarından birini oluşturmaktadır. Önlenmesi ya da azaltılması yönünde
tedbir alınmaması yalnızca çevre sorunlarına değil tedavisi mümkün olmayan
çeşitli hastalıklara da neden olmaktadır. İnsan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar vererek, yaşam kalitesini düşüren ve
solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa neden olan hava
kirliliği birçok ilde olduğu gibi Kars ilinde de önlem alınmasını gerektirecek
seviyelere varmıştır. Kars'ta sanayi sektörünün olmadığı düşünüldüğünde,
kirliliğin ısınma ve ulaşımda kullanılan yakıtlardan kaynaklandığı aşikârdır.
Kışların uzun ve
sert geçtiği ilde, ısınmak için kullanılan ucuz ve kalitesiz kömür neredeyse
yılın sekiz ayı yakılmaktadır. Hayvancılığın bitme noktasına geldiği ilde,
köylerde de tezek kullanımı azalmış, geçimini sağlamaya çalışan köylü en ucuz
kömürü kullanır hâle gelmiştir. İşsizliğin ve yoksulluğun en çok yaşandığı
illerden biri olan Kars'ta merkez dâhil olmak üzere ilçelerde de benzer şekilde
düşük kalorili kömür kullanmaktadır. Isınma amaçlı, düşük kalorili ve kükürt
oranı yüksek kömürlerin yaygın olarak kullanılması hava kirliliğini önemli
ölçüde artırmıştır.
Kars ilinde hava
kirliliğinin en önemli sebebi birçok ilde olduğu gibi, Valilik tarafından
dağıtılan düşük kalorili ve son derece kalitesiz olan kömürlerdir. Kente girişi
denetimsiz olan ve dağıtımı da aynı şekilde gerçekleşen bu kömür, sağlığı
açıkça tehdit etmekte, üstelik kalitesi de her geçen yıl biraz daha
düşmektedir. Kars şu an hava kirliliğinin en yoğun olduğu illerden biridir. Bu
durum Kars Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından da dile getirilmiş ancak
önlem alınacağı yönünde kamuoyuna yansıyan bir gelişme olmamıştır.
Kars ilinde
merkez mahalleleri dâhil çoğu yerde gecekondu ve müstakil ev bulunmaktadır. Bu
tür evlerde de filtre kullanımı olmadığı gibi, kullanılan yakıtlar denetimden
geçirilmiyor, çevreye yapacağı olumsuz etkisi test edilmiyor. Bu da hava
kirliliğinin önemli ölçüde, dağıtılan kalitesiz ve düşük kalorili kömürün
yakılması sonucu, soba veya kalorifer kazan bacalarından çıkan gazlardan
kaynaklandığını göstermektedir. Doğal gaz kullanımı ise son derecece düşüktür.
Motorlu araçlarda kullanılan benzin mazot vb. yakıtların denetimi de hiçbir
şekilde yapılmamaktadır.
Hava kirliliği
ilde yaşlılar, çocuklar, solunum güçlüğü çeken insanlar başta olmak üzere bütün
vatandaşlar için açık bir tehdit hâline gelmiştir. Bu nedenle Kars ilinde
meydana gelen hava kirliliğinin nedenleri ortaya çıkarılarak kalıcı önlemler
alınmalıdır. İnsan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması
için araştırma yapılarak, bu güne kadar yaratmış olduğu riskler tespit edilmeli
ve hava kirliliğinin önlenmesi için kalıcı çözümler devreye koyulmalıdır.
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 23 milletvekilinin,
tütün tarımı ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/439)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde, tütün
tarımı ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak tütün üretiminin
artırılması ve üreticilerin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırılması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 03.01.2012
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Mustafa Kalaycı (Konya)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Atila Kaya (İstanbul)
6) Sadir Durmaz (Yozgat)
7) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
8) Necati Özensoy (Bursa)
9) Oktay Öztürk (Erzurum)
10) Reşat Doğru (Tokat)
11) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
12) D. Ali Torlak (İstanbul)
13) Özcan Yeniçeri (Ankara)
14) Koray Aydın (Trabzon)
15) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16) Seyfettin Yılmaz (Adana)
17) Alim Işık (Kütahya)
18) Muharrem Varlı (Adana)
19) Zühal Topcu (Ankara)
20) Münir Kutluata (Sakarya)
21) Emin Çınar (Kastamonu)
22) Mustafa Erdem (Ankara)
23) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
24) Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
Tütün, ülkemizde
istihdam, ihracat ve vergi gelirleri açısından çok önemli bir yere sahiptir.
Ülkemizde tütün tarımı ile uğraşan 65.000 üretici aileye ek olarak, tütün ve
tütün mamulleri sektöründe 25.000 kişi çalışmaktadır.
Dünyada 128
ülkede değişik kalite ve özellikte tütün üretilmektedir. Toplam tütün
üretiminin % 75'i Çin, ABD, Hindistan, Brezilya, Malavi, Endonezya ve
Türkiye'de yapılmaktadır. Türkiye'de üretilen tütünlerin % 95'i şark tipi ve
yarı şark tipi tütünlerdir. Dünyada, şark tipi tütün üreten ülkeler arasında
gerek kalite bakımından ve gerek üretim ve ihracat miktarları bakımından
Türkiye ilk sıradaki yerini daima korumuştur.
TEKEL'in
özelleştirilmesi, tütünün destekleme kapsamından çıkarılması, tütün fiyatları
artışının girdi fiyatlarındaki artışın çok gerisinde kalması, kota uygulaması,
göz yumulan sigara kaçakçılığı ve tütün fiyatlarında alıcıların belirleyici
olması nedeniyle ülkemizde tütün üretiminde çok büyük düşüşler yaşanırken tütün
ithalatı her geçen yıl artmıştır. 2003 yılında 405.882 tütün üreticisi 183.719
hektar alanda 159.521 ton tütün üretirken 2010 yılında 65.339 tütün üreticisi
81.000 hektar alanda 64.000 ton tütün üretmiştir. 2003 yılında 112.430 ton
tütün ihraç edilirken 54.600 ton ithalat yapılmıştır. 2010 yılındaysa 80.311
ton tütün ihraç edilirken, 67.389 ton ithalat yapılarak 367 milyon dolar
ödenmiştir.
Dünyada her geçen
yıl blend sigara talebi artmaktadır. Blend sigara üretiminde kullanılan
Virginia ve Burley tütün üretimi ülkemizde giderek artsa da yetersizdir. Bu
nedenle ülkemizdeki sigara fabrikalarında kullanılan Virginia ve Burley
tütünlerinin yaklaşık % 90'ı ithal edilmektedir.
4733 sayılı Kanun
çerçevesinde Türkiye'de üretilen tütünler, yazılı sözleşme esası veya açık
artırma yöntemiyle pazarlanmaktadır. Ancak kanun yürürlüğe girdikten sonra
sözleşme fazlası ürünlerin satışı için açık artırma merkezleri bir türlü
oluşturulamamıştır. Tütün Üretimi, İşlenmesi, İç ve Dış Ticareti ile İlgili
Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 14'üncü maddesindeki kuruluşlar tütün
satış merkezlerini yasal, mali, fiziki, kalifiyeli personel vb. nedenlerden
dolayı oluşturamamaktadır. Açık artırmada alıcısı çıkmayan tütünleri belli bir
bedelle alacak müdahil bir kurum/kuruluş olmadığı için sözleşme fazlası
ürünler, kataloğa dayalı açık artırmalı satış yöntemiyle sözleşme fiyatlarının
çok altında satılmaktadır.
Sözleşmeli üretim
esasına göre üretilen tütünlerin fiyatları, tütün mamulleri üreticileri ve/veya
temsilcileri arasında varılan anlaşmaya göre belirleneceği kanunda
belirtilmesine rağmen, sözleşme fiyatları genelde sözleşmeyi yapan firmalar
tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle 4733 sayılı Kanun yeniden revize
edilerek tütün çiftçisi aleyhine olan kısımlar düzeltilmeli, tütün için ayrı
bir destekleme politikası belirlenmeli, sözleşmeli üretim politikaları tütün
çiftçisinin hakkını koruyacak şekilde düzenlenmelidir.
Tütün
üretimindeki alternatif ürün projesinden üreticilerin büyük çoğunluğu haberdar
olmadığı için desteklerden yararlanamamıştır. Hastalık ve zararlılarla
mücadelede tarım ilaçlarının yanlış kullanımı tütünde verim ve kaliteyi olumsuz
etkilemektedir. Tütünün, havza uygulaması kapsamı dışında tutulmuş olması çok
önemli bir eksikliktir. Tütün üretimi mutlaka yurt içi tütün üretimiyle
sağlanmalıdır. Bu yönde daha önce yapılan sigara harmanlarındaki şark tipi
tütüne göre vergi uygulaması yeniden başlamalıdır.
Dünyada özellikle
Amerika ve Kanada'da sigarada katkı maddelerinin yasaklanması gündemdedir.
Amerikan blend sigaralarının yerini natürel tütünden elde edilmiş sigaraların
alması beklenmektedir. Bu nedenle Türkiye iyi bir tütün politikası ile dünyanın
en önemli tütün ve sigara üreticisi olabilir. Ancak Hükûmet tütün üretimini
destekleyerek bu konjonktürden yararlanmak yerine
Tütün Fonu kesintisinde indirim yaparak ithalatı desteklemektedir. Diğer
ülkelerde tütün üreticileri desteklenirken Türk tütüncülüğünü desteklemek bir
yana onu koruyan yegâne unsur olan Tütün Fonu’nun kaldırılması tütün
üreticiliğinin sonu olacaktır.
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 23 milletvekilinin,
kayıt dışı ekonominin boyutlarının ve kayıt dışı ekonomi ile daha etkin
mücadele için alınması gereken önlemlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/440)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde, kayıt
dışı ekonominin boyutlarının tespit edilerek, kayıt dışı ekonomi ile daha etkin
mücadele için alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç
Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz. 03/01/2012
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Mustafa Kalaycı (Konya)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Münir Kutluata (Sakarya)
5) Atila Kaya (İstanbul)
6) Mehmet Günal (Antalya)
7) Sadir Durmaz (Yozgat)
8) Reşat Doğru (Tokat)
9) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
10) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Koray Aydın (Trabzon)
12) Emin Çınar (Kastamonu)
13) Alim Işık (Kütahya)
14) Seyfettin Yılmaz (Adana)
15) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16) Zühal Topcu (Ankara)
17) Necati Özensoy (Bursa)
18) Mehmet Erdoğan (Muğla)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) Muharrem Varlı (Adana)
21) Mustafa Erdem (Ankara)
22) Özcan Yeniçeri (Ankara)
23) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
24) D. Ali Torlak (İstanbul)
Gerekçe:
Kayıt dışı
ekonomi, kısaca devletten gizlenen, kayda geçirilmeyen ya da geçirilemeyen ve
bu sebeple de denetlenemeyen faaliyetler olarak tanımlanabilir.
Hesap Uzmanları
Kurulunun 2002-2009 yıllarını kapsayan Kayıt Dışı Ekonomi Mali ve Ekonomik
Raporu’na göre; 2002 yılında KDV açısından ekonomide yüzde 39'luk bir kayıt
dışılık bulunurken, bu rakam ret ve iadeler dikkate alındığında yüzde 29'a
düşmektedir. 2009 yılındaysa ret ve iade sonrası kayıt dışı ekonominin oranı
yüzde 28 iken ret ve iadeler hesap dışında bırakıldığında yüzde 40'tır. Bu yöntemle
yapılan hesaplamada 8 yıllık dönemde tahakkuk edenle, etmesi gereken KDV
arasında 104 milyar liralık fark olduğu anlaşılmıştır.
Kayıt dışı
ekonomi söz konusu ülkenin ekonomik yapısı ve bu yapıdan kaynaklanan spesifik özelliklerine göre değişiklik göstermektedir.
İstihdam üzerindeki vergisel yüklerin ağırlığı, hızlı nüfus artışı, kente göç
ile meydana gelen işsizlik ve çarpık kentleşme kayıt dışı istihdama neden
olmaktadır. Sosyal güvenlik bilincinin tam olarak yerleşmemiş olması kayıt
dışılıkta önemli etkenlerden biridir. Küçük işletmeler, izlenme ve
denetlenmelerinin zor olması nedeniyle kayıt dışılığa daha elverişlidir.
Rekabet koşullarının şiddetlenmesi sonucunda, esnek üretim ve bilgiye dayalı
yeni ekonomik koşullar, kayıt dışılığı artırmaktadır. Enflasyon nedeniyle
gelirlerinde aşınma meydana gelen düşük ve sabit gelirli tüketiciler ve
enflasyon nedeniyle maliyetleri artan üreticiler kayıt dışılığa yönelmektedir.
Vergi oranlarının yüksekliği, vergi denetiminin etkinliğinin düşük olması,
cezai yaptırımların yetersizliği ve vergi otoritesine karşı mükellefin güveni
ile bakış açısı da kayıt dışı ekonomiyi tetikleyen önemli etkenlerdir.
Kayıt dışı
ekonomi resmî kayıtlara girmediğinden kayıtlı ekonomide belirlenen ekonomik
göstergeler gerçekte olduğundan farklı çıkmaktadır. Ekonomik verilerin millî
istatistik içinde gerçeği yansıtmaması refahı olumsuz yönde etkilemekte ve
birçok gösterge millî istatistiklere girmediği için ekonominin durumu hakkında
yanlış bilgi vermekte ve bu verilere göre uygulanacak iktisadi ve mali
politikalardan beklenen sonuçlar gerçekleşmemektedir.
Kayıt dışı
ekonomi nedeniyle devletin temel gelir kaynağı olan vergi gelirleri azalmakta
bu da bütçe açığına da sebep olmakta ve daha fazla vergi alma ihtiyacı
doğurmaktadır. Bütçe açıkları da borçlanma ya da para basma yoluyla
karşılanmaktadır. Bütçe açıkları borçlanma yoluyla karşılandığı takdirde faiz
oranları yükselmekte dolayısıyla özel sektörün yatırım maliyetlerini artırarak
yatırımları azaltmaktadır. Yatırımların azalması, işsizliği artırarak işsiz
kitlelerin kayıt dışı ekonomide çalışmasına neden olmaktadır. Bütçe açıklarının
borçlanma yoluyla karşılanması sonucu artan faiz oranları nedeniyle kamu
borçlanma maliyeti de artmakta dolayısıyla bütçe açıkları daha da artmaktadır.
Bütçe açıklarının Merkez Bankası aracılığıyla para basılarak karşılanması,
enflasyonist baskıların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kayıt dışı ekonomi,
vergi tabanının aşınmasına ve kaynakların kontrol dışına çıkmasına yol açmakta,
bu da vergide adalet ve eşitlik ilkesine aykırı olarak kayıt altındaki kesime
önemli bir dezavantaj oluşturmaktadır. Faaliyetlerini kayıt dışı olarak yürüten
işletmeler, kayıt altındaki işletmelerin katlandıkları ek maliyetlere maruz
kalmadıklarından, haksız rekabet avantajı elde etmektedirler. Kayıt dışılıktan
dolayı kaybolan gelirleri artırmak için artırılan vergiler ise, kayıtlı kesim
aleyhine adaletsizliğe neden olmaktadır. Kayıt dışılığın yaygın olması ve
gerekli önlemlerin alınamaması vatandaş ile kamu kurumları arasındaki güveni
zedelemektedir. Kayıt dışı istihdam iş hayatında sağlıksız bir ortamın
oluşmasına ve iş gücü piyasasının işleyişinin bozulmasına yol açmakta, sosyal
güvenlik kurumlarının finansal durumlarını bozmaktadır. Kayıt dışı
faaliyetlerin artması, toplumun ahlaki değerlerinin bozulmasına ve yasa dışı
faaliyetlerin yaygınlaşmasına neden olmaktadır.
AKP'nin 2002
seçim vaatlerinden biri de kayıt dışı ekonominin boyutunu küçültmektir. Yine
AKP'nin hükûmet programlarında da kayıt dışı ekonomiyle mücadele edileceği
vurgulanmasına rağmen henüz bu konuda başarı sağlanamamıştır.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 14.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak
üzere kayıt dışı işlerde çalışan kadınların sorunlarının belirlenmesi, ekonomik
ve sosyal haklarının düzenlenmesi ile can güvenliklerini tehdit eden etmenlerin
ortadan kaldırılabilmesi için gerekli önlemlerin alınabilmesi amacıyla 29/5/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verdiği Meclis araştırması önergesinin 5/12/2012 Çarşamba günü
Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
5/12/2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 05/12/2012 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
29 Mayıs 2012
tarih ve 5197 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğimiz
“Başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere kayıt dışı işlerde çalışan
kadınların sorunlarının belirlenmesi, ekonomik ve sosyal haklarının
düzenlenmesi ile can güvenliklerini tehdit eden etmenlerin ortadan
kaldırılabilmesi için gerekli önlemlerin alınabilmesi” amacıyla verdiğimiz
Meclis araştırması önergemizin 05/12/2012 Çarşamba
günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ruhsar Demirel,
Eskişehir Milletvekili. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, hem kadın
olmam hem milletvekili olmam itibarıyla bugün herhâlde hepimizin anmadan
geçemeyeceği bir gün, 5 Aralık; 5 Aralık 1934 tarihi, Türkiye’de insan hakları
adına bir eşitlenmenin saptamasının yapıldığı gündür. Yeterli ve yetkinliği
olan insanların kendini temsilinde, kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın insan olma
hakkından doğan eşitlenmenin tescil edildiği gündür 5 Aralık 1934 ve üzerinden
geçen yetmiş sekiz yıl içinde bizim gibi birçok değerli hanımefendi bu
salonlarda yer aldılar. Ben bundan önce, buralarda yer almış, seçilmiş sayın
hanımefendilerin hepsine ama hepsinden önce bu seçilmişliklerin teyidi olarak
bizlere o fırsatı tanıyan, bizlerle birlikte yol alan, bizlere omuz veren
erkeklere ve bizleri buralara kendileri vekil olarak seçip yollayan
vatandaşlarımıza, herkese çok teşekkürler etmeyi bir görev biliyorum.
Ancak seçilmiş
kadınlar için bir günse de seçilmemiş kadınlar için biz seçilmişler “Ne
yapıyoruz?”a bakmak lazım. Ev işlerinde çalışan kadınlar da böyle. Bizleri
seçip buralara kendilerini temsil edelim diye yollayan kadınlar ve erkekler
için biz ne yapıyoruz? Seçilmemiş kadınlar ve erkekler için yapabildiğimiz çok
fazla bir şey yok. Niye bunu söylüyorum? Yasa çıkarmak yetmiyor. Israrla altını
çiziyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak: “Evet, yasamanın görevi yasa
çıkarmak ama yasamanın bir görevi daha var, denetlemek.” Yönetemediğimiz hiçbir
sistem bizim değildir. Yasayı çıkarmaktan öte biz, bunu mevzuatlarımızda ne
kadar işletiyoruz ve ne kadar yürütmede takibini yapabiliyoruz diye
baktığımızda, kadınlar adına hiçte güzel bir fotoğraf yok. Bu fotoğrafın daha
güzel olabilmesi için, bizlerin kadın-erkek, genç-yaşlı demeden hep birlikte
insan ortak paydasında daha fazla çalışmamız gerekiyor ama bu çalışmanın, insanlık
adına çıkarılan yasaların yürütmede ne kadar fonksiyon gördüğünü takip ederek
yapmamız gerekiyor. Bunlardan bir örnek, geçtiğimiz 8 Martta, aileyi koruma,
kadına karşı şiddeti önleme konusunda bir yasa çıkardı bu Meclis fakat “Göç
yolda düzelsin.” denildi ama neredeyse bir yıl oluyor, hâlâ göç yolda
düzelemedi.
2011 25 Kasımında
İstanbul Sözleşmesi imzalandı. “İlk imzalayan ülkeyiz.” diye çok övündük,
neredeyse bir havai fişek patlatmadığımız kaldı ama şiddet yine bitmedi ve
artarak devam ediyor ve artık bu şiddet o kadar alenileşti ki çünkü teknoloji
çok ilerledi çünkü artık iletişim bize, her yerde olanı çok kısa sürede haber
alma şansı veriyor. İşte, bunlardan bir örnek birkaç hafta önce Kayseri’de
gerçekleşti, bir üsteğmen hanım intihar etti.
Biz seçilmiş,
seçilmemiş herkesin hakkını ve herkesin hayatını konuşup kollamakla görevliysek
askeriyedeki sivil veya üniformalı bütün kadınlar için de bir şeyler
söylemeliyiz diye düşünüyorum. Oradaki kadınların da çalışırken yasal haklarını
kullanabilmesi ve bu haklarıyla ilgili yapılan soruşturmalarda eşit, adil ve
bağımsız bir şekilde yargılanarak neticeye varılması gerekir.
Ben, Üsteğmen
Hanımefendi’nin, rahmetli Hanımefendi’nin, Nazlıgül Hanımefendi’nin bu konuda
bir sebep teşkil ederek bundan sonrasında, Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde
de çalışan kadınlar için daha eşitlikçi bir yargılamanın olabilmesi adına bir
fayda sağlarsa sevineceğimizi düşünüyorum.
Evet, ev
işlerinde çalışan kadınlar… Aslında bugün bizim Milliyetçi Hareket Partisi
olarak konuşmayı istediğimiz Meclis araştırma önergemiz, “Ev işlerinde çalışan
kadınlar” başlıklı ama biz bu başlık özelinde bütün kadınları da konuşmak
istiyoruz.
İşsizlik, göç,
küreselleşmenin getirdiği acımasız rekabet, özellikle öğretim konusunda fırsat
eşitliğini yakalayamamış kadınlarımız için çok daha can yakıcı oluyor ve bu
kadınlarımız fırsat eşitsizlikleri neticesinde güvencesiz işlerde çalışıyorlar,
bu işlerin büyük bir kısmı da ev işleri.
Ev işlerine
birini alacağınız zaman istihdamı sağlayan kişi, işveren olarak çok soru
soruyor: “Bu kadın iş bilir mi, temiz midir, güvenilir midir, hırsız mıdır?”
vesaire, bir sürü şey soruluyor ama o çalışan kadının yerine kendimizi koyup
hiç düşünüyor muyuz? “Gideceğim ev güvenli mi, gideceğim evde beni nasıl bir
hayat bekliyor, o evdeki insanlar nasıl insanlar?” Bu
tarafını hiç düşünmeden, köle ticareti gibi, bakıp eli yüzü düzgün, yaşı genç,
enerjik, kuvvetli, her tür vasfı aradığımız insanları seçmeye çalışıyoruz ve bu
seçtiğimiz insanları hiçbir zaman kolay kolay sosyal güvenlik şemsiyesi altına
da almıyoruz, maalesef ki almıyoruz ve ülkemizde -Sayın Çalışma Bakanının
ifadesiyle- yüzde 40’ları aşan kayıtsız ekonominin içinde bu kadınlarımız da
eriyip gidiyorlar ve haklarını kim arıyor? Açıkçası, bazen aileleri bile
aramıyor. Mesela, bundan iki sene kadar önce, İstanbul’da sel felaketinde bir
arabanın kapalı arka bölümünde sel sularına kapılarak vefat eden 9 kadın için
açılan mahkemede aileleri -birer ev verilerek işveren tarafından- “Ne yapalım,
kaderlerinde bu varmış, bizim de ev ihtiyacımız vardı.” deyip davalarından
vazgeçebiliyorlar. Evlerde veya başka yerlerde güvencesiz
çalışan bütün kadınlar için, fırsat eşitsizliğinin en büyük sebep olduğunu
bilerek onlara fırsat eşitliği yaratabilmek adına biz seçilmiş kadınlara daha
fazla rol düşüyor diye düşünüyorum ve bu 5 Aralığın seçilmiş bütün herkesin
temsilcisi olduğumuz bizleri seçen insanların yaşam standartlarını yükseltmek,
refahlarını arttırmak, sosyal güvencelerinin tam olmasını sağlamak adına bir
fırsat yaratması bizim Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak en büyük
temennimiz.
Ev işlerinde
çalışan kadınlara gelince: Sırf geçtiğimiz yıl 51 ev işinde çalışan kadın
–kimisi cam silerken pencere pervazının kopması sonucu, kimi balkonun
korkuluklarından ama- bir şekilde ölüme gittiler. Bu sayının artmaması adına
21’inci yüzyılda “ileri demokrasi” söylemiyle tanımlanan ülkemizde ben herkesin
yüzde 100 sosyal güvenlik şemsiyesine kavuşacağı bir Türkiye hayal ettiğimizi
ifade etmek istiyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, başta ev işlerinde çalışan sosyal güvencesiz
kadınlar özelinde, bütün sosyal güvencesiz çalışan herkes için seçilmişler
olarak seçilmişlere atıf yapılmış bu günde daha fazla emek harcamalıyız diye
düşünüyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Meclis araştırma önergemize
hepinizin destek vermesini umut ediyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu grup önerisi aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
biliyorsunuz 5 Aralık, Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkının verilişinin
78’inci yıl dönümü. Ben, bu vesileyle tüm hanımlarımızı siyasette, yerelde ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde daha aktif olmaları noktasında yüreklendiren
Sayın Başbakanımıza ve grubumuza da teşekkür ediyorum. İnşallah ileriki
dönemlerde siyasette kadınlarımız çok daha fazla yer alacaklar, bunu
canıgönülden düşünüyorum.
AK PARTİ’nin
iktidara gelmesiyle birlikte bugün geldiğimiz noktada kamuda, özel sektörde,
ekonomide, siyasette karar alma mekanizmalarında yer alan kadın sayısı giderek
artmıştır ancak bu sayısının daha da artmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; MHP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması
hakkındaki önergeyle ilgili, özellikle evlerde olmak üzere çalışan kadınların
sorunları Hükûmetimiz tarafından detaylı olarak bilinmektedir. Bilhassa bu ve
benzeri aile ve kadınlarımıza yönelik sorunların çözümü adına başlı başına bir
bakanlık olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı AK PARTİ iktidarı döneminde
kurulmuştur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızca, ülkemizde kadın
istihdamının artırılması amacıyla başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içerisinde mevzuat değişikliği
çalışmaları yürütülmektedir.
Ülkemizde büyük
çoğunluğunu kadın çalışanların oluşturduğu ev hizmetleri sektörü her geçen gün
büyümekle birlikte, bu sektörde çalışanların sosyal güvenlik sistemine dâhil
olamamaları sonucuna bağlı olarak önemli oranda kayıt dışılığı bünyesinde
barındırmaktadır. Kayıt dışılığın bu kadar yüksek olmasının temelinde
yatanlardan biri de, ev hizmetlerinde çalışan kadınların ilgili mevzuatta yer
alan hükümler sebebiyle sosyal güvenlik sisteminin dışında tutulmalarıdır. Ev
hizmetleri sektöründe çalışanların statülerine ilişkin hükümler getiren temel
yasalar arasında 4857 sayılı İş Kanunu, 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu,
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve yine 6111
sayılı Torba Kanun mevcuttur.
Ev hizmetlerinde
çalışan kadınların sosyal güvenlik sistemine dâhil edilebilmeleri amacıyla
yürütülen çalışmalardan biri 6111 sayılı Torba Kanun’la getirilen düzenlemedir.
6111 sayılı Kanun’un 74’üncü maddesi ile 4447 sayılı Kanun’da kadınların ve
gençlerin iş gücüne katılımını ve istihdamını arttırmak, yeni istihdam
yaratılmasını teşvik etmek ve çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik
riskini azaltmak, mesleki ve teknik eğitimi özendirmek, kalite ve etkinliğini
arttırmak amacıyla bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Bu çerçevede yapılan
düzenlemeyle genç ve kadın teşviki arttırılmış ve mesleki yeterliliğe sahip
olanları, mesleki teknik öğretim görmüş olanları ve İŞKUR kurslarını
bitirenleri istihdam edenlere prim teşviki getirilmiştir. Yine, bu kapsamda
işverenler ilave istihdamda kadın işçi tercih ederlerse işveren sigorta
primlerinin elli dört aya kadar İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacağı
hükmü getirilmiştir. 6111 sayılı Kanun ile getirilen teşvikten Nisan 2012’ye
kadar yararlanan kadın sayısı ise 94.119’dur.
4 Şubat 2011
tarih ve 27.836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6098 sayılı
yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 461’inci maddesinde evde hizmet sözleşmesinin
tanımına yer verilmiş olması önemli bir adımdır. Buna göre evde hizmet sözleşmesi,
işverenin verdiği işi, işçinin kendi evinde veya belirleyeceği başka bir yerde,
bizzat veya aile bireyleriyle birlikte bir ücret karşılığında görmeyi
üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, 100’üncü Uluslararası ILO
Çalışma Konferansı’nda kabul edilen 189 sayılı Ev Hizmetlileri Sözleşmesi’ne
ülke olarak taraf olmak, bu sektörde çalışanların yaşadığı sorunların çözümünde
atılacak en önemli adımlardan biri olacaktır.
Yine, konuyla ilgili çalışma yapan milletvekillerimizin,
akademisyenlerimizin, sivil toplum kuruluşları ve sendika temsilcilerimizin,
kamu kurum ve kuruluşlarından temsilcilerin ve gazetecilerin katılımıyla Ev
Hizmetlerinde Çalışan Kadınların Çalışma Şartlarının İyileştirilmesi ve Sosyal
Model Arayışı Çalıştayı AK PARTİ Kadın Kolları Başkanı Sayın Güldal Akşit
Başkanlığında 8 Ekim 2012’de AK PARTİ Genel Merkezinde gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde kadınlarımızın bazı konularda sıkıntı
çektikleri bir gerçektir ancak bu sıkıntıların giderilmesi adına Hükûmetimiz
konu ile alakalı olan tüm bakanlıklarımızın koordinasyonu ile çözüm yollarını
araştırmakta, çözüm üretmekte ve zaman kaybetmeden uygulamaya koymaya devam
etmektedir. Dolayısıyla, bu konudaki çalışmalar devam ediyor iken böyle bir araştırma
önergesi verilmesini biz şu anda çok da acil olarak görmüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi 7 ila 14 Aralık 2012 tarihleri
arasında Mevlânâ Haftası’nı kutlayacağız. Bundan kısaca bahsetmek istiyorum.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî Hazretleri bütün ömrünü insanların huzur ve saadetini
sağlamaya harcamıştır. “İnsan yaratılmışların en şereflisidir.” düsturuyla her
dilden her dinden her renkten insanı kucaklayan Hazreti Mevlânâ sevginin,
barışın, kardeşliğin, hoşgörünün evrensel bir sembolüdür.
Dünyada şu anda
içinde bulunduğumuz zaman diliminde sevgiye ve hoşgörüye her zamankinden daha
çok ihtiyaç duyduğumuz çok açıktır. Birçok coğrafyada savaşlar, baskılar,
zulümler, şiddet, hoşgörüsüzlük son hızla devam etmektedir. Daha yakın zamanda
Bosna’da yaşananlar, Irak’ta, Libya’da ve hâlen Mynamar’da, Filistin’de ve
Suriye’de yaşanmakta olanlar, maalesef belleğimize kazınan zulümler, dünyanın
gözünün önünde yaşanmaya devam eden katliamlar belki de birçok vicdanda
sorgulanmamaktadır.
Belli ki bunun en
büyük sebebi insan olmanın bilincine varamamak, kim olursa olsun, rengi, ırkı,
dili, dini ne olursa olsun insana insan olduğu için değer vermeyi bilememekten
kaynaklanmaktadır. “Aklın yoksa yandın, ya kalbin yoksa o zaman zaten sen
yoksun ki.” sözüyle sevgisiz ve duygusuz bir insanın ne kendine ne topluma bir
faydası olmayan, varlığının insanlık adına bir katkısı olmayan bir yapıda
olduğunun altını çizmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; “Yolumuzda riyazet yok, burada hep lütuf var, bağış
var; hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada.” diyen Hazreti
Mevlânâ biliyorsunuz ölümünün yıl dönümünde her yıl Konya’da çeşitli törenlerle
anılmaktadır.Bu mantıkla yürüdüğümüz sürece yine onun
ifadesiyle “Güzel üslupla söz söyleyenleriz.” Adabınca diyalog kurduğumuz
sürece, hem ülkemizde ve hem bölgemizde huzur ve refaha, dostluk ve kardeşliğe
ulaşma önünde hiçbir engel kalmayacaktır.
Ben, yine,
Hazreti Mevlânâ’nın bir sözüyle bitirmek istiyorum: “Aynı dili konuşanlar değil
aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır.” diyorum. Bu duygu da inşallah hepimizin
ortak paydası, insanlık sevgisi olsun diyorum.
MHP grup
önerisine katılmadığımızı saygıyla ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hülya Güven, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere, kayıt
dışı çalışan kadınların sorunlarının belirlenmesi ve ortadan kaldırılması için
gerekli önlemlerin alınabilmesi üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından
5197 sayı ile verilen araştırma önergesi için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına konuşmak üzere bulunuyor, saygılarımı sunuyorum.
Öncelikle, 5
Aralık Kadın Hakları Günü’nü ve Atatürk’ün bize sağladığı seçme ve seçilme
hakkının sağlanmasının 78’inci yılını ve ayrıca 3 Aralık Dünya Engelliler
Günü’nü -dolayısıyla Engelliler Haftası’nı- kutluyorum. Aslında bu kutlamamız
buruk bir kutlama. Çünkü, bu günler var ama bunların
hiçbir zaman da yerine getirilmediğini, yapılamadığını, hakların ne kadınlara
ne engellilere sağlanamadığını yaşıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, kadın haklarını konuştuğumuz bugünde, acaba AKP Hükûmeti,
kadınların da haklarının olduğunu ne kadar biliyor ve saygı duyuyor? Çalışan
kadınların birçok sorunu varken, çalışmaya teşvik için kreşlerin var olmasının
gerektiği konuşulurken bugüne kadar ne yapıldı? Bizler Cumhuriyet Halk Partisi
olarak araştırma ve soru önergeleri verdik bu konularda. Sorulara yanıt yerine,
medyada “Her mahallede bir kreş açılıyor.” diye haberler çıktı, bir algı
yaratıldı ama nedense gerçek olamadı bir türlü.
Ev işlerinde
çalışan kadınlarımız için de aynı sorunu yaşıyoruz. Bu konuda da çeşitli
önergeler verildi. Bakanın verdiği cevap çok farklıydı: “Ev hizmetlerinde
süreksiz çalışan kadınlar, kendileri, isteğe bağlı olabilirler.” şeklindeydi.
Peki, bu kadınlar nasıl sigorta parası ödeyecekler? Yine cevabı da “5510 sayılı
Kanun’da bu konuda yürütülen herhangi bir çalışma yoktur.” şeklinde aldık.
Sonra gazetelerde haberler: “Ev işlerinde çalışan kadınlara sigorta yapılıyor.”
ya da “Sigortanın, sigorta yapılmasının yolu açıldı.” diye. Ne kadar doğru?
Nasıl yapılacağı bile netleşmemiş.
Kayıt dışı
çalışan kadınlarımıza hayal kurduruluyor. Önce, bu konudaki haberler “On beş
gün devlet, on beş gün kendileri ödeyecek.” şeklindeydi. Şimdi ise, düzenli
olarak çalıştığı evin, gün üzerinden sigortalaması öngörülmüş. Bir ayda dört
gün bir evde çalışıyorsa ama bu düzenliyse ev sahibi sigortalayacak. Peki, bu
kadın birden fazla evde çalışıyorsa bu iş nasıl olacak? Eğer sigorta yapmazsa
telefon numarası veriliyor. Oraya, çalışan kadın, çalıştığı evi, “Sigorta
yaptırılmıyor.” diye şikâyet edecek. Yani bunun mümkün olamayacağı, bunun
uygulanamayacağı muhakkak. Neden farklı önlemler alınmıyor, kayıt dışılık
teşvik ediliyor?
Bu kadınlarımız,
ev işlerinde çalışan kadınlarımız çocukları için bile -kendilerini bırakalım-
sağlık sigortası yaptıramıyorlar çünkü eğer bu kadınların bir gecekonduları
varsa -kendisinin veya eşinin üzerine- hemen gelire dâhil ediliyor. “Sizin
sigorta parası ödemeniz gerekiyor.” deniyor. Bırakın sigortayı ödemek,
sigortalamak, daha, onlardan sağlık hizmeti alabilmeleri için para isteniyor.
Çalışan kadınlarımıza ekonomik ve sosyal desteklerini sağlayamayan Hükûmet,
çalışmak zorunda olan ancak sigortalı olamayan kadınlarımızı tamamen gözden
çıkarmaktadır. Çok kadın biliyoruz, ev işine giderken küçük çocuklarını
büyüklerine emanet ederek gidiyorlar. Sonra, gazetelerden zaten okuyoruz
“Çocuklar yanarak öldüler.” diye. Bu kadınlarımız için aslında yine Cumhuriyet
Halk Partisi olarak 5510 sayılı Kanun’un 87’inci maddesinin değiştirilmesinde
öneride bulunulmuştu ancak değerlendirilmeye bile alınmadı. AKP Hükûmetinin bu
konuda ne kadar duyarsız olduğunu görüyoruz.
Kadına şiddeti
önleyemeyen, engellileri sokakta bırakan Hükûmete nasıl güvenebiliriz ki? Biraz
zorlanıldığında, kanunun değiştirileceği ya da bu geçerli olan kanunların
tamamen değiştirileceği söylenerek zaman kazanılmaya çalışılıyor. Örneğin, 3
Aralıkta, Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Özürlüler Kanunu’nu sil
baştan değiştireceklerini açıklamış. Önce, mevcudun tam uygulanması, sonra
eksiklerin tamamlanması gereklidir.
“Her yıl 30 bin
engelli işe alınıyor.” deniliyor, bu tür laflar çıkıyor şimdi, bu yıl için biz
2 bin kişi alınmış görüyoruz, doğruluğunu da bilemiyoruz. Aslında 8,5 milyon
engellinin engeli AKP Hükûmetidir.
Kadınların
çalıştırılmayıp evlere kapatılmasını sağlamaya çalışan da yine AKP Hükûmetidir.
Boşanmak isteyen kaç kadın öldürüldü? Üstelik en fazla ölüm 2012 yılı Mart
ayında Kadına Şiddet Yasası’nın kabulünden sonra olmuş.
Çocukları
eğitimden yoksun bırakarak, kızların erken evlenmesine yol açan Hükûmet, tüm
sorunları çözüyormuş gibi medya aracılığıyla kadınlarımıza hayal sunuyor.
Zihinsel engelli
çocuklarımız servis olmadığı için okula gidemiyorlar, yirmi beş yaş sınırı
getirildi onlara da. Sorulduğu zaman cevap yok. Yine “20 bin öğrenciye burs
veriyoruz, proje var.” deniyor yani sürekliliği olmayan ve gerçek olup olmadığı
da belli olmayan bir proje. Proje bitince ne olacak? Herhâlde seçime kadar bir
oyalamaca yaşayacağız yine, bir hayal süreci yaşayacağız. Bu da yine 20 bin
engellinin işe alınmasına benzeyecek, kadınların sigortalanmaları hayaline
benzeyecek.
“Kadınlara KOSGEB
ile girişimcilik kursu açıyoruz.” Yeni gündem, bu kurslar. Peki, bu kursları
alan kaç kadın iş kurdu, başarılı oldu, sürdürdü? Belli değil. Şimdi, bu
konuşmadan sonra yarın medyada 2-3 tane başarılı kadın sunulur, bunların
hikâyelerini okuruz.
Bakanlıkları
ziyaret ettiğimizde, karar vericiler arasında kadın sayısının bir elin
parmakları kadar az olduğunu görüyoruz. Aslında çalışan kadın sayısının fazla
olduğu söyleniyor ama nedense niteliksiz işlerde. Artık, Hükûmetin kadın
sorununa eğilerek çözüm bulması gerekmekte, hatta zamanı geçmiştir. Bunları bir
seçim yatırımı olarak değil, kanunların kâğıt üstünde kalmamasını sağlamalıdır.
Kadınlarımızın sorunlarının hayal ile değil gerçek olarak çözülmesi, kanunların
özellikle kâğıt üstünde kalmaması ve uygulanması gerekiyor. Bu kanunlar, mevcut
kanunlar çok düzgün uygulandığı takdirde, zaten büyük bir sorun kalmayacaktır.
Kanunlarda ufak tefek değişikliklerle herkes mutlu olacaktır.
Saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Nurdan Şanlı, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURDAN ŞANLI (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin, başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere
kayıt dışı işlerde çalışan kadınların sorunlarının belirlenmesi, ekonomik ve
sosyal haklarının düzenlenmesi ile can güvenliklerini tehdit eden etmenlerin
ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınabilmesi amacıyla vermiş
oldukları araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum ve Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün kadınlarla ilgili önemli bir gün. 5 Aralık, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verildiği gün ve
Dünya Kadın Hakları Günü.
Ben, öncelikle,
kısaca, bu vesileyle kadın haklarından söz etmek istiyorum. Kadın ve kadın
haklarını irdelemeye başladığımız zaman, tüm tarihî süreçleri göz önünde
bulundurmamız gerektiğini düşünüyorum.
Tarihî
bulgulardan edindiğimiz bilgilere göre, paleolitik çağlardaki toplumsal
organizasyon, erkeklerin avlanması ve kadınların da av maddelerini ailesi için
değerlendirmesi biçimindeydi. Buradaki yapıyı erkeğin gücüne, kadının ise
analık içgüdülerine bağlamak gerekmektedir. Gerek sosyolojik koşullar gerekse
kadın ve erkeğin fiziksel faktörleri, her iki cinsin toplumsal statüsünü daima
ayırmıştır, ancak hiçbir cinsiyet, hiçbir cinse karşı Allah’ın kadına ve erkeğe
vermiş olduğu özellik ve davranışların dışında, toplumsal statüde ve
hiyerarşide üstünlük sağlamamalıdır. Ne yazık ki tarihî süreçlerin çok önemli
bir bölümünde erkek daima kadına karşı üstün bir konuma sahip olmuştur.
İnsanoğlunun
yerleşik yaşam biçimi olarak adlandırdığımız neolitik çağa geçmesiyle birlikte,
karın doyurmaya ve doğanın çetin koşullarına karşı mücadele etmeye yönelik eski
taş çağları dönemleri geride kalmış, kadın ve erkeğin ortak üretime geçtiği ve
elde ettikleri ürünleri depolamaya başladıkları yepyeni bir dönem başlamıştır.
Anaerkil sistem, ataerkil sistem diye adlandırdığımız toplumsal yaşam biçiminin
ilk nüvesini bu döneme bağlamak, çok da yanlış bir saptama olmamalıdır. Her ne
kadar yine bu dönem içinde yaşanan anaerkil dönemi bir yana bırakacak olursak,
tüm tarihî süreçler erkeğin kadına olan üstünlüğü biçiminde geçmiştir. Her iki
sistemin de insanın doğasına aykırı olmasına rağmen, anaerkil sistem kendisini
çok kısa sürede tasfiye etmiştir. Fakat bu sonuç toplumsal hiyerarşide eşitliği
sağlamamış, tam tersine, günümüze kadar gelen kadın-erkek eşitliği konusundaki
tartışmaların başlangıcını oluşturmuştur. Öyle ki milattan önce 3’üncü binin
ikinci yarısından sonra, devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, kadın gerek
devlet yönetiminde gerekse aile içinde yalnızca doğurgan yapısı ve analık
duygularıyla baş başa bırakılmıştır. Yüzyıllar boyu işleyen bu sistem
Aydınlanma Çağı’na kadar süregelmiş ve Avrupa’da kadın hakları ilk kez bu
dönemde gündeme gelerek 18’inci yüzyıl düşünürleri kadın özgürlüğünü savunmaya
başlamıştır. Kadın haklarının Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa’da uzun
yıllar tartışılmasına rağmen, yasalara yansıması çok geç olmuştur.
Kadınlara oy
hakkı ise 19’uncu yüzyılda gündeme gelerek, bu hakları hayata geçiren ilk
ülkeler arasında Yeni Zelanda’da seçme hakkı 1893’te, seçilme hakkı 1918’de,
Avustralya’da seçme hakkı 1902’de ve Norveç’te oy hakkı 1913’te yer almıştır.
Bu haklar Amerika Birleşik Devletleri’nde 1920’de, Sovyetler Birliği’nde
1917’de kabul edilmiştir. Ülkemiz kadın hakları konusunda 1930’dan sonra
demokratik bir tutum içerisine girmiş ve 1930’da belediye meclislerine, 1933’te
köy ihtiyar heyetlerine, 1934’te de Türkiye Büyük Millet Meclisine seçme ve
seçilme hakkı kadınımıza tanınmıştır.1 Mart 1935 tarihinde toplanan Türkiye
Büyük Millet Meclisinde 18 kadın milletvekili yer almıştır.
Bugün gelişmiş
ülkeler arasında gösterilen Fransa, İtalya gibi ülkelerde bile kadınlara
tanınan oy hakkı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştur. Fransa kadınlara
1944’te seçme ve seçilme hakkı vermiş, 1945’te oy kullanmışlar; İtalyan
kadınları ise 1946 seçimlerinde oy kullanmışlardır.
Medeni Kanun’u
aldığımız İsviçre’de bile kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1971 yılında
verilmiştir. Japonya 1950’de, Yunanistan 1952’de, Belçika 1960’ta haklarını
elde ederken, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde beyaz ırka mensup kadınlara 1930’da,
siyah ırka mensup kadınlara ise 1994’te oy hakkı tanınmıştır.
Çağdaş devlet
olabilmenin en temel kurallarından birisi kadın erkek eşitliğinin sağlanmasıdır.
Demokratik, çağdaş bir hukuk devleti olabilmenin yolu bu anlayışın
gerçekleşmesinden geçer. Bu anlayış tüm insanlığın ortak davranış biçimlerinden
birisi olmalıdır.
Partimizin
iktidarında kadınlarımızın daha fazla hak sahibi olması ve her alandaki
durumlarının iyileştirilmesi için Özürlüler Kanunu, Kadına Şiddetin Önlenmesi
Kanunu, istihdamın artırılmasıyla ilgili düzenlemeler, okuma yazma oranlarının
artırılması, eğitim imkânlarının artırılmasıyla ilgili pek çok yasa çıkarılmış,
düzenlemeler yapılmıştır ve bu konudaki çalışmalarımızı da kararlılıkla
sürdürmekteyiz. AK PARTİ olarak sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Kadınımızın
istihdamı, okuma yazma oranı, sosyal statüsünü yükseltmek, siyasete olan
ilgisini ve katılımını artırmak yönündeki çabalarımızı sürdürürken bu konudaki
en büyük desteğimizi, kadınlara vermiş olduğu destek ve değerden dolayı
Başbakanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi’den
almaktayız.
Bu duygu ve
düşüncelerle kadınlarımızın ve dünya kadınlarının Kadın Hakları Günü’nü
kutluyorum ve verilen önerge ile de gerekli çalışmalar ilgili bakanlığımızca
yapılacaktır diyor, bir kez daha saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın
Demirel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, “Dünya Kadın
Hakları Günü” tanımlamasının yanlış olduğuna, bunun Türkiye’ye özel bir gün
olduğuna ve “Kadın Hakları Günü” olarak kutlandığına ilişkin açıklaması
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
Ben, konuyla
ilgili bir düzeltme yapmak isterim. Bazı hatip arkadaşlar “Dünya Kadın Hakları
Günü” diye bir tanımlama kullanıyorlar. 5 Aralık, Türkiye’ye özel bir gündür,
tıpkı 24 Kasımın Türkiye’ye özel bir Öğretmenler Günü olması gibi. UNESCO, 5
Ekimi önerir dünyaya Öğretmenler Günü için oysa biz 24 Kasımda kutlarız. 14
Mart, Türkiye’ye özel bir Tıp Bayramıdır. 5 Aralık da Ulu Önderimizin
teklifleriyle Gazi Meclisin çıkardığı bir yasa sonucu Türkiye’deki kadınların
seçme seçilme hakkının eşitliğe kavuştuğu gündür. Dolayısıyla, Türkiye’de
“Kadın Hakları Günü” diye kutlanır, dünyada böyle bir gün yoktur.
Tutanaklara doğru
geçmesi adına düzeltmek ihtiyacı hissettim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve
26 milletvekilinin, Sikorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup
olmadığının araştırılması amacıyla 15/11/2012
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği Meclis araştırması
önergesinin 5/12/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin
aynı birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
05.12.2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
05.12.2012 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 26 Milletvekili
tarafından, 15.11.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
“Skorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının
araştırılması” amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (569 sıra
no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 05.12.2012 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Metin Lütfi Baydar,
Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN LÜTFİ
BAYDAR (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; düşen Sikorsky S-70
tipi askerî helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının araştırılması
konusunda vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Pilot Yüzbaşı
Anıl Barış Çetin 31 yaşındaydı ve 1.425 saatlik uçuşunun 475 saati terörle
mücadelede geçmişti. Pilot Üsteğmen Ersan Yenici, 2 çocuğunu sevgili eşine
bırakarak gitti; babasının “Vatana helal olsun ama Başbakana ve Hükûmete hakkımı
helal etmiyorum.” haykırışları arasında. Taziye çadırında Kur’an-ı Kerim
okunurken Pilot Üsteğmen Yakup Çınar’ın eşi, daha karnında olan üç aylık
bebeğine, şehidinin biricik anısına bir şey olmasın diye ne yapacağını
bilemedi. Tekirdağlı Uzman Çavuş Ersoy ise haykırmıştı toprağa düşmeden sosyal
paylaşım sitesinde “Yeter artık, şehit vermek istemiyoruz!” diyerek.
Evlatlarımız, 10 Kasım sabahı Atalarını yalnız bırakmak istemezcesine bırakıp
gittiler sevenlerini bu dünyadan. 10 Kasım 2012 sabahı 12 şehidimizi verdik bu
kara toprağa. Sikorsky S-70 tipi ve halk arasında artık “uçan tabut” denilen
askerî helikopterlerin içerisinde... Son sekiz ayda düşen 4 Sikorsky’nin geride
bıraktığı 35 şehit, 70 acılı ana baba, 35 yüreği yangın sevgili ve onlarca öksüz
çocuk, onlarca seven sevilen ve kaybolup giden onlarca yaşam. 1993 yılından bu
yana düşen askerî helikopterler sonucunda 87 askerimiz şehit oldu, 53 askerimiz
de gazi. Afganistan’da bile düştü bu “S-70” denilen uçan tabut.
Değerli
milletvekilleri, olay sonrası yapılan açıklamalar sis perdesinin daha da
kalınlaşmasına neden olmuştur. Acı olayı duyuran Sayın Cumhurbaşkanının “Her
şeyi göze alıp arkadaşlarına yardım için havalandılar.” şeklinde bir ifadesi
olurken, Siirt Valisi “Askerî helikopterin düşüş nedeni yüzde 100 sis.” derken,
İçişleri Bakanı pilotaj hatası olduğunu belirtirken, Genelkurmay Başkanlığı ise
pilotların tecrübeli pilotlar statüsünde ve uçuş saatlerinin emsallerine göre
ortalamanın üzerinde olduğunu açıkladı. Kaza kırım raporunu beklemeden her
kafadan ayrı ayrı açıklama yapma AKP hükûmetlerince oluşturulan yeni bir
gelenektir. Söyler misiniz devlette kaç başlılık vardır?
23 Temmuz 2012
tarihinde, Hakkâri’de düşen helikopterimizin ardından sunmuş olduğum yazılı
soru önergemde, helikopterlerin yapım yılını, TSK envanterine
giriş yıllarını, TSK bünyesinde sözü edilen helikopterlerin sayısını ve
modernizasyonlarının kaç yılda bir yapıldığını sordum. Sayın Başbakan cevabını
15 Kasımda gönderdi, 17 şehitten sonra. Cevabı aynen okuyorum: “TSK envanterinde yer alan Sikorsky tipi helikopterlerin bir
bölümünün yapım yılı 1988-1994.” Sayın Başbakan kaç helikopterin hangi yılda
yapıldığını bilmiyor. “Diğer bölümü ise 1999-2012 yılları arasındadır.” Sayın
Başbakan diğer bölümün de sayısını bilmiyor. Devam ediyor yazı: “TSK envanterine giriş tarihleriyle yapım yılları aynı veya bir
yıl içerisindedir.” Başbakan giriş tarihlerini de bilmiyor. Modernizasyon ise
yaklaşık on beş yılda bir yapılmaktaymış, o da sadece dış gövde. Mekanik
aksamdan bahsedilmiyor bile, kontrol panelinden hiç bahsedilmiyor; böyle
yazıyor cevapta.
Değerli
milletvekilleri, Genel Maksat Helikopter Projesi ihalesi 109 helikoptere
karşılık 3,5 milyar dolarlık bir maliyetle 12 Haziran 2011 seçimlerinden önce
Amerikan Sikorsky firmasına verildi. Helikopter ihalesi sonuçlanmadan önce
açıklamalar ardı ardına gelmişti. İhalenin Sikorski firmasında kalması
durumunda bir Türk şirketinin 2,3 milyar dolarlık iş hacmine kavuşacağı,
helikopterlere ait dişli kutuları, uçuş kumanda sistemlerini ve bazı yedek
parçaların üretimini yapacağı bilgisi gazetecilere fabrikayı gezdirirken
anlatılıyordu. Yine bu gezi sırasında sözü edilen şirketin Türk savunma ve
havacılık sanayiinin örnek bir kuruluşu olduğu bakıldı ifade edilirken Savunma
Sanayi Müsteşarlığına da teşekkür ediliyordu daha ihale sonuçlanmadan.
Transmisyon
teknolojisi kapsamında ABD hükûmetlerinin de ihracat lisansını sadece
kendilerinin aldıklarını açıklamaktaydılar. Başka bir Türk şirketi ise Sikorsky
şirketiyle ortaklık anlaşması imzalıyordu. Bu anlaşmayla birlikte Sikorsky
firmasının küresel servis, destek ve tedarikçi zincirinden faydalanacağı
açıklanıyordu.
Sikorsky’ler
konusunda yapılacak olan Meclis araştırması ve ortaya çıkacak sonuçları,
helikopterlerin yüzde 67’lik gibi bir oranla Ankara’da üretiminin yapılacak
olmasından, ihracat rakamı olarak da 8 milyar dolarların konuşulmasından, 2
şirketin kârlarını artırmasından, Amerikan şirketlerine ortak olunmasından daha
önemli buluyorum.
Değerli
milletvekilleri, helikopter ihalesi daha sonuçlanmadan, şirketlerin ihale
kendilerinde kalmış gibi açıklamalarda bulunmaları ihale üzerindeki kuşkuları
artırmaktadır. İhalenin Sikorsky firmasına verilmesinden sonra, ihalede tercih
edilmeyen AgustaWestland firmasının Başkan Yardımcısı ve Avrupa Başkanı Ugo Rossini
yaptığı açıklamada “Türkiye bu kararıyla T129 Programı vasıtasıyla
gerçekleşecek verimli iş birliğinden ve avantajlarından yararlanmak yerine,
eski nesil tasarım bir helikopter modelini tercih etmiştir. Bugün verilen
kararla Türk havacılık ve uzay sanayisi yeni nesil bir helikopterin
geliştirilmesine ortak olarak helikopter pazarında büyük bir oyuncuya
dönüşmesini sağlayacak benzersiz bir fırsatı kaçırmış oldu.” dedi.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu Meclis araştırması “Harun gibi gelip Karun olmam.”
diyen bir AKP genel başkan yardımcısının söylediklerini de açıklığa kavuşturmuş
olacaktır. Ne diyor genel başkan yardımcısı 17 Aralık 2010 tarihinde? Aynen
şöyle diyor sayın genel başkan yardımcısı: “Herhangi bir demokratik ülkede
milyarlarca dolarlık bir ihalenin sonuçlanmasından çok önce, alıcı tarafın
satıcı tarafa net bir şekilde kendi görüşünü ifade etmesi kelimenin en hafif
anlamıyla ‘siyasi bir skandal’ olarak nitelendirilir. Böylesi bir skandala
karışanların derhâl istifa etmeleri söz konusu demokratik ülkelerin
kamuoylarınca beklenir. Maalesef bu konuyu dile getirmemizin üzerinden geçen
süre zarfında hükûmetin konuyu geçiştirmeye çalıştığını, Sayın Bakanın da
ısrarla istifa müessesinden uzak durduğunu gördük.” Devam ediyor sayın genel başkan
yardımcınız: “Bugün ortaya çıkan netice göstermiş olduğunuz tepkinin
haklılığını ortaya koymaktadır.” Bunlar AKP genel başkan yardımcısının
açıklamaları, ben söylemiyorum. Bir önceki Savunma Bakanını töhmet altında
bırakan sözler. Bu iddiaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı bu Meclis
araştırmasıyla ortaya çıkacaktır.
WikiLeaks
belgelerine göre 16 Şubat 2010 tarihinde ABD Savunma Bakanı Robert Gates ile
Sayın Vecdi Gönül arasında yapılan görüşme sonrası ABD Dışişleri Bakanlığına
bizzat ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey tarafından yazılan telgrafta
“Helikopter için ihale iki yıldır devam etmekte olup Sikorsky ve İtalyan
firması son aşamaya kalmıştır. Gönül, Sikorsky’nin kazanmak için iyi bir şansa
sahip olduğuna inanmaktadır.” denilmiştir. WikiLeaks yazışmalarının açıklığa
kavuşturulması, böyle bir şey var mıdır, yok mudur, araştırılması bu kazaların
ardından bir zorunluluk, bir mecburiyettir. 12 Haziran genel seçimlerinden önce
ihalenin bir Amerikan firmasına verilmesinin halkımızda uyandırdığı kuşkuların
giderilmeye ihtiyacı vardır. Bu ihalenin hemen genel seçimlerden önce ve eski
nesil üretim yapacak bir Amerikan firmasına verilmesinin bir anlamı var mıdır?
Milletin
vekilleri olarak kazaların üzerindeki sis perdesini kaldırmamız hem
şehitlerimize hem ailelerine hem de şu anda hâlâ Sikorsky helikopterlerini
kullanarak görevlerini yapmakta olan Mehmetçiklerimize karşı görevimizdir.
Değerli
milletvekilleri, hiçbir suçlamada bulunmuyorum ancak söylenenleri ve
yazılanları dile getiriyorum. Açıklamış olduğum bu nedenlerle Meclis
araştırmasının açılmasına karar vermek bir vatan borcudur. Araştırma
neticesinde helikopterler ve ihale süreci aydınlanacak, suistimal varsa
sorumlular ortaya çıkarılacak, gereği yapılacak ve milletimizin vicdanı
rahatlayacaktır.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, kadınlara seçme,
seçilme hakkının tanındığı gün. Öyle konuşmalar da yapıldı. Ancak anlaşılan,
bir kadınların seçme hakkı var bu ülkede, seçilme hakkı yok. Nasıl mı? Kaç bin
belediye başkanı var? Biliyorsunuz, 17 tanesi kadın; 3 tanesi AKP, CHP, MHP’den.
14 belediye başkanı kadın –biri il olmak üzere- BDP’li kadın belediye
başkanıdır yani üç parti, BDP’nin -seçilme hakkı konusunda- çeyreği bile
etmiyor. Onun için, söze gerek yok, bir yıl sonra seçimler var, hadi gösterin
kendinizi siz de bizi geçiniz. Bu kadar açık, net konuşuyoruz.
Tabii, CHP’nin
önergesi çok önemli, üzerinde konuşuyorum. Barış ve Demokrasi Partisi bütçenin
yaklaştığı, bütçe görüşmelerinin başlayacağı bugünlerde, savaşın, savaşın
harcamalarının, savaşın yitirdiklerinin, hepsinin bu Mecliste araştırılmasını
istedi. Bütün konularıyla kime ucu dokunursa dokunsun araştırılmasını istedi.
Bir kere bu konuda net bir tavrımız olduğunu açıkça ifade etmek istiyorum.
Bir şey daha
söylemek istiyorum. Sadece Sikorsky olayı mı yaşanan kazalar? Bütçemize bakın,
bütçede savaş harcamaları, silah alımları, Sikorsky alımları, F-35 uçaklarının
alımları, Patriot’larla beraber alınacak füzelerin alımları, bunların hiçbirisi
Meclisin iradesi ve bilgisi dâhilinde değil. Gizli bir yönetmelikte Sayıştay,
Meclis adına denetimi ortadan kaldırmış yani Meclis, Sayıştay kanalıyla dahi
denetim yapamıyor.
Bakıyoruz
haberlere; Türkiye, Amerikan şirketi Sikorsky’den 389 milyon dolar karşılığında
12 adet sipariş vermiş, haberlere bakıyoruz. Sonra, altında -devam edince- haberin
deniliyor ki: “12 milyon dolar olmasına rağmen tanesi, 25-30 milyon dolardan
Türkiye’ye mal olacak.” Kardeşim, onun farkı nereye gidiyor? Rüşvet mi, iskonto
mu? Kimin cebine gidiyor, siyasetçinin mi, askerin mi, generalin mi? Yani şimdi
bunu kim denetleyecek? Demin yemin içen partizan denetçiler ombudsman
olarak denetleyecek. Yani tam bir Salako filmini izler gibi Türkiye siyaset ve
demokrasiyi bu Mecliste izliyor.
Şimdi bakın, 3
Süper Kobra siparişi konusunda ABD’den -yine “AH-1 Süper Kobra” diyorlar-
Türkiye bunlarla ilgili siparişler vermiş. Başbakan da kızmış, demiş ki: “Ya, 4
milyar dolarlık dev helikopter ihalesinde sona yaklaştık.” 109 helikopter alım
ihalesi pazarlık konusu oluyor. Hangi şirket alacak, Amerikalılar mı,
İtalyanlar mı yoksa Fransızlar mı? Tabii ki Sikorsky ve onun karşında
Agusta’nın hiçbir şansı yok ve Başbakanın Başkanlığında toplanan savunma
sanayisi toplantısında bir karar verilecek. Karar kimden yana verilecek belli.
Şimdi, bakın,
sekiz ayda 4 Sikorsky kazası, yitirilen can rakamları, yaralıların sayıları
var, -bu önergede de var, demin arkadaşımız açıkladı- uçuş saatleri, hava
durumu, bilmem ne, bunlar teknik konular. Yani Genelkurmay “Bunları
araştıracağız.” diyor ama şunu söylemek istiyorum: Muhalefet bizim dışımızda da
bu konuda tıpkı Afyon’daki patlama gibi, tıpkı bu kaza gibi, böyle ciddi
konularda ciddi bir araştırma yapılmasını istiyor ama çıt yok, yapılmıyor.
Şimdi - “savaş
bütçesi” diyoruz biz- bu 2013 bütçesi sunulacak. Burada ilgi çekici bir durum
var: Millî Savunma Bakanlığının, emniyetin, jandarmanın, kamu güvenliğinin,
sahil güvenliğin bütçelerinde yüzde 18’lerden 26’lara kadar artışlar var. Bu
artışların içinde bu silah alımları yok. Peki, bütçenin hangi kaleminde? O da
yok.
Şimdi, bakın,
burada F-35 uçaklarıyla ilgili, Türkiye’nin de ortak olduğu söylenen bir proje
var. Burada 14 milyar dolar Türkiye’ye fatura çıkarılmış. 10 milyardı,
birdenbire dediler: “4 milyar daha ödeyeceksiniz.” 14 milyar. İşte, bu
uçakların yazılımları da Amerika’nın elinde olacak, Türkiye’nin elinde
olmayacak. Bu para da bütçeden çıkıyor, denetleyemiyoruz. Yani AK PARTİ
döneminde 100 adet F-35 savaş uçağı alınacak, ABD yazılım ve kaynak kodları
olacak. Hatta bu uçakların bir kısmı sadece dikey kalkış özelliğine sahip,
Amerikalılarınki ise hem dikey kalkış hem iniş özelliğine sahip.
Şimdi, bütün
bunları okuduktan sonra, otuz yıldır bu ülkede süren bu savaşın, bu ülkede
yaşanan bu acıların ve yine AK PARTİ’nin bizzat resmî ağızları tarafından 500
milyar dolar ekonomik kaybın kaynakları ortaya çıkıyor.
Şimdi, Başbakan,
durmadan, iki gündür konuşuyor; çıkıyor, grup toplantısında konuşuyor, il
başkanlarıyla konuşuyor. İkide bir, işi gücü kalmamış, BDP’yi susturmak için
fezlekelere, dokunulmazlığa sözü getiriyor. Arada da Kürt halkına çağrıda
bulunuyor, diyor ki: “Biz size hizmet getiriyoruz ama bu BDP’liler önümüze
geçmiş, engel oluyorlar. Ey Kürt halkı, siz bunlara karşı çıkınız, benim
yanımda yer alın.” E nasıl karşı çıkacak? Sandıkta çıkar; reyini sana verir,
çıkar. Ama sen ne yapıyorsun, Kürt halkına ne yapıyorsun Sayın Başbakan? 10 bin
tane siyasetçisini, 8 tane milletvekilini, 35 tane belediye başkanını
tutukluyorsun düşüncelerinden, Kürtçe konuştukları için cezaevine atıyorsun.
Şimdi, sen diyorsun ki Kürt halkına: “Bana destek ver.” Kürt halkı, siz onların
çocuklarını terörist olarak cezaevine, zindana attığınız için size oy vermez,
size destek vermez. Sizden Roboski’nin katillerini ister, sizden “Nedir bu
zırhlı araçlar, bu uçaklar, bu operasyonlar, bu bombalamalar? Sendikacıları,
dernek mensuplarını, insan hakları savunucularını, hepsini içeri alıyorsunuz.
Niye bunu yapıyorsunuz? İnsan muhalefete, insan kardeşine, insan din kardeşine
bunu yapar mı?” diye hesap sorar.
Şimdi, burada,
ben de Kürt halkına ve Türk halkına bir çağrıda bulunuyorum. Ey Kürt halkı,
Başbakan “Kürt sorunu bitti.” dedi ya, siz onun lafına bakmayın. Onun dedikleri
artık bir gün vardır, bir gün yoktur; bir gün tehdit, bir gün şantaj. Sonra,
çıkar, der ki: “Biz, Selahaddin Eyyubi, Ahmedi Hani, İdrisi Bitlisî -bunları sayar-
ortak gönül erimizdir.” der. Hayır, Sayın Başbakan, Ahmedi Hani’yi, Selahaddin
Eyyubi’yi ağzına alma. Selahaddin Eyyubi, Müslüman âleminin bir Kürt komutanı
olarak dünyaya nam saldıktan sonra, Birinci Dünya Savaşı’nda emperyalistler
Kürt halkından bunun intikamını aldılar. 5 parçaya böldüler, Irak’ta 1 parça,
İran’da 1 parça, Suriye’de 1 parça, Türkiye’de 1 parça, öyle intikam aldılar.
Şimdi, Selahaddin Eyyubi’nin gerçek torunları, çocukları o haklarını arıyorlar.
Bakın, on yıldır
diyorsunuz ki: “Asimilasyona karşıyız.” Hayır, şimdi Türk halkından da
talebimiz var. Bu savaşı -bu acıları- kışkırtan, tehdit eden, gerginleştiren
Başbakan da olsa karşısında durunuz. Bu savaşı durdurmak için bu Meclisteyiz, bu Mecliste birbirimizi atmak için değil.
Siyasetçiler sandıkta hesaplaşır. Buyurun, gücünüz varsa sandığa gideriz,
sandıkta hesaplaşırız. Bunun gerisi lafügüzaf. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) - “Biz bu yollardan çok geçtik.” deriz, hatırlatırız.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Alim Işık,
Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından
verilen, Sikorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının
araştırılması amaçlı Meclis araştırma önergesinin lehinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 78’inci yıl dönümü
vesilesiyle bugün gerek seçerek gerekse seçilerek Türk siyasetinin içinde
bulunan tüm kadınlarımıza, bir kez daha günlerinin hayırlı olmasını diliyor,
gelecekte daha etkin rol almaları temennisiyle saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, benden önceki değerli konuşmacılar da
ifade ettiler, son dönemde özellikle Türkiye’de terörle mücadele alanında
kullanılan helikopterlerin ve diğer alanlardaki savunma amaçlı helikopterlerin
sık sık kazaya uğraması, kaza kırımı gibi teknik sebeplerle birçok askerimizin
şehit olması gerçekten bu milletin artık daha fazla üzülmemesi adına yeniden
Mecliste bu konunun araştırılmasının önemi üzerinde bizleri mecbur kılmaktadır.
Şimdi, konuyla
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Mersin Milletvekilimiz Ali Öz ve 20
arkadaşımızın, Cumhuriyet Halk Partisinin gerekçesine benzer gerekçeyle en son
kazadan dört gün sonra verdiği bir benzer önergede de gerekçeler ifade edilmiş
ve mutlaka bu konunun Meclis araştırması kapsamında enine boyuna araştırılması
öngörülmüştür. Sadece son sekiz ayda ülkemizde meydana gelen
helikopter kazalarının, savunma amaçlı kullanılan helikopter kazalarının bir
dökümü alındığında, en son 10 Kasım 2012 tarihinde 17 askerimizin şehit
olduğunu, diğer taraftan, iki ay önce, 11 Ekim 2012 tarihinde, Diyarbakır
Lice’de 1 askerimizin şehit, 7 askerimizin yaralı olduğunu; 4 ay önce, 22
Temmuz 2012 tarihinde, Dağlıca’da 5 şehit, 7 yaralımızın olmasını ve 8 ay önce,
16 Mart 2012 tahinde, Afganistan’ın Kâbil şehrinde 5 şehidimizin verildiğini
dikkate alırsak, son sekiz ayda 28 vatan evladının şehit olduğunu, resmî
rakamlara göre de 14 yaralı askerimizin bundan sonraki hayatlarının ne
olacağını hepimizin düşünmesi gerekiyor.
Tüm kazaların ortak sonuçlarına ya da ortak açıklamalarına
baktığımız zaman genel anlamda teknik arızadan ya da pilotaj hatasından
kaynaklanan helikopter düşmelerinin olduğu yönündeki açıklamaları görüyoruz ama
bunun sabotaj ihtimalinin ya da terör örgütü tarafından düşürülüp düşürülmediği
yönündeki araştırmaların yapılması yönünde dile getirilen önerilerin ya da
uyarıların maalesef Hükûmet kanadı tarafından hiç dikkate alınmadığına da şahit
oluyoruz. Bu konuyla ilgili olarak, örneğin;
Afganistan’da meydana gelen kazada, 12 Türk askerinin ailelerinin feryadının
ardından, cevaplanması talebiyle 20 Mart 2012 tarihinde Sayın Başbakana bir
yazılı soru önergesi vermişiz. Demişiz ki: “Düşen helikopterin teknik bir arıza
nedeniyle düştüğü yönündeki, medyaya yansıyan haberlerin doğruluk derecesi
nedir? Bu konuda kim hangi araştırmayı yapmıştır? Arızanın sebepleri, türü
nelerdir? Türk askerinin bulunduğu helikopter hangi nedenlerle ve kimler
tarafından düşürülmüştür? Bu kazaların önlenmesi yolunda bugüne kadar ne tür
tedbirler alınmış, bundan sonra Hükûmetinizin bu amaçla hangi çalışmaları
vardır?” şeklindeki bir önergemize Millî Savunma Bakanlığının 4 Mayıs 2012
tarihli cevabi yazısında iki satır cevabı sizlerle paylaşmak istiyorum değerli
milletvekilleri. Şu ana kadarki askerlerimizin nerelerde bulunduğuyla ilgili
detaylı dökümü verdikten sonra, asıl kazayla ilgili dört beş soruya iki
cümleyle verilen cevap: “Helikopter kazasının sebebi, kaza-kırım heyetinin
incelemelerinin tamamlanmasını müteakip düzenleyeceği teknik rapor ile ortaya
çıkacaktır. Bu tür kazaların önüne geçilmesi maksadıyla gerekli uçuş ve yer
emniyet tedbirleri alınmakta, hava araçlarının periyodik ve safhalı bakımları
zamanında yapılmaktadır.” Cevap, Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz
tarafından veriliyor. On iki aile mahvolmuş, çoğu şehit. Gelen cevap, maalesef,
Türkiye gerçeklerinden uzak, bilgilendirme amacının dışında, hiçbir içeriğe
sahip değil.
Peki, Dağlıca’da
22 Temmuz 2012 tarihinde meydana gelen S-70 Sikorsky tipi helikopter kazasının
ardından verdiğimiz şehitlerle ilgili olarak benzer soruları içeren daha
detaylı bir önergeye yine Sayın İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin tarafından 1
Kasım 2012 tarihinde cevap verilmiş. Verilen cevap diğerlerinden farklı değil
değerli milletvekilleri, yine bir cümlelik: “Söz konusu helikopter kazasına
yönelik soruşturmaya Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askerî
Savcılığınca 2012/1057 esas numaralı dosya kapsamında devam edildiğinden
istenilen bilgilerin ilgili savcılıktan talep edilebileceğini arz ederim.”
Değerli
milletvekilleri, bu ülkenin İçişleri Bakanının, kendi askerlerinin şehit olduğu
bir kazayla ilgili bir sayfalık soruya verebildiği bir cümlelik cevabı
paylaşıyorum sizlerle. Biz burada kazanın adli yönüyle ilgili herhangi bir
bilgiyi bize verin de bunu paylaşalım dememişiz. Söz konusu helikopterle ilgili
teknik bilgileri sormuşuz, bir suikast ihtimalinin olup olmadığının
Bakanlığınızca araştırılıp araştırılmadığı ve hangi çalışmanın yapıldığı
konusunu sormuşuz. O da diyor ki: “Gidin, savcıdan, milletvekili olarak siz
isteyin, cevabı alın.” Hükûmetin bu konuya bakışı –maalesef, üzülerek ifade
ediyorum ki- ancak kuş bakışıyla ifade edilebilir.
Sayın Recep
Tayyip Erdoğan, Sayın İsmet Yılmaz, Sayın Ahmet Davutoğlu ve benzeri ilgili
bakanlara verilmiş yine benzer, son sekiz aydaki dört kazanın ardından verilen
diğer soru önergelerinin hiçbirisi aradan geçen normal resmî sürelere rağmen ve
hatta hatta İçişleri Bakanının özellikle Afganistan’daki kazayla ilgili 3 kez tekrarlamamıza
rağmen aynı önergeyi, bugüne kadar cevap alınamamış olması bu Meclis açısından
ciddi anlamda düşünülmesi gereken çok vahim bir durumdur.
Değerli
milletvekilleri, bu Kabine üyesi sayın bakanlar kendilerini sizlerden çok üstün
yetenekli, çok nitelikli mi zannediyorlar? Ne gözle bakıyorlar, bu Meclisin
milletvekilinin verdiği bir soru önergesine cevap vermemeyi -üzülerek ifade
ediyorum- milletvekilinin millet adına sorduğu soruları takmamayı adam olmak mı
zannediyorlar? Bu Kabine üyelerini önce iktidar partisi milletvekillerinin
hizaya çekmesi lazım, önce sizin çekmeniz lazım. Bu memleket, sadece 25 tane
Kabine üyesi bakanın memleketi falan değil. Bu memleket, 550 milletvekilinin
millet adına hizmet ettiği, bu Meclisteki herkesin aynı derecede hakkı olduğu
bir memlekettir. Dolayısıyla, bu sayın bakanların bizlere verdiği cevapları
sadece sizlere örnek olması açısından paylaştım ama sizi adam yerine de
koymuyorlar. Ben bunu bu kadar acı ama gerçek olarak söylüyorum, koymuyorlar.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Kendi adına konuş.
ALİM IŞIK
(Devamla) – Size hiç cevap veren oldu mu bu konuda?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Biz konuşuyoruz.
ALİM IŞIK
(Devamla) – Ben kendi adıma konuşayım o zaman, verdiği cevabı geri iade
ediyorum, aynılarını tekrar istiyorum ama…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK
(Devamla) - …sizin de en az bizim kadar bu sorunlara destek olmanızın
mecburiyeti olduğunu ifade ediyorum. Bu konu çok vahim bir konu.
Dolayısıyla,
önergenin lehinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Dibek, bir
söz talebiniz var konuyla ilgili, İç Tüzük 60’ıncı maddesi gereğince.
Buyurun.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
10 Kasımda düşen helikopterimizle ilgili 24 Kasımda bir gazetenin manşetinde de
bir iddia ortaya çıkmıştı, bunun da buradan belirtilmesi gerekir. Bu kazanın
nedeninin bürokratik olduğu belirtilmişti o iddiada. Kazada şehit olan
pilotumuzun yirmi gün önce Siirt’teki komutanlara, daha doğrusu Kara Kuvvetleri
Komutanlığına bir dilekçe verdiği ve bu uçuşların yapılamayacağına, yanlış
olduğuna, hatalı olduğuna dair bir dilekçesi olduğu belirtiliyordu bu iddiada.
Siirt Tugay Komutanlığının bu konuda “Kara Kuvvetleri Komutanlığına başvuru
yapan pilot hakkında disiplin işlemi yapılsın.” başvurusu olduğu iddia
ediliyor. Hatta daha sonra Kara ve Havacılık Komutanlığının da pilotlara
“Hayır, komutanlarınızı üzmeyin, uçuşlarınızı yapın.” dediği iddia ediliyor.
Bakın, orada, o
gün, diğer helikopter başka bir yerde görevli olduğu için, düşen ve 17
şehidimizin olduğu helikopter birkaç sefer yapmıştır. Aslında helikopter
açığımızın da olduğu gözüküyor. Bu iddianın da mutlaka araştırılması için bu
önergenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Buradan şunu da
belirtmek isterim: Sayın Başbakanın yeni bir uçağı Amerika’da tefriş ediliyor.
Bu helikopterlerin tanesi 10 milyon dolar, devletimizin bunu iyi düşünmesi
lazım. Kırk helikopter o uçağın bedeline eşittir diye düşünüyorum. O uçak
tefriş edileceğine kırk helikopter alınırsa bu sorunların da olmayacağını
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum
söz verdiğiniz için Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Şirin Ünal, İstanbul Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesi hakkında grubum adına aleyhte söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Ulu Önder Atatürk’ün girişimiyle 5 Aralık 1934 yılında Türk
Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Veriliş Yıl Dönümü’nü kutluyorum.
Kadınlarımız başımızın tacı, gözümüzün nuru, yüzümüzün akı ve gönüllerimizin
sultanıdır; tüm haklar onlara helal olsun.
Sayın
milletvekilleri, 10 Kasım 2012 tarihinde Siirt’in Pervari ilçesi kırsalında
bulunan Köprüçay köyü yakınlarında düşen helikopterde bulunan 14 kişilik
jandarma özel harekât timiyle 2 pilot ve 1 uçuş teknisyeninden oluşan uçuş
ekibi arkadaşlarımızı şehit verdik. Şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyor,
ailelerine ve silah arkadaşlarına sabır ve metanet diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, olay günü meteorolojik şartlar değerlendirilmiş, havanın yer
yer kapalı ve hafif yağışlı olduğu ancak görüş mesafesinin uygun ölçülerde
bulunduğu belirlenerek tugay komutanlığı tarafından planlandığı şekilde havadan
indirme faaliyetinin uygulanmasına karar verilmiştir. Birinci sortide 13 askerî
personelimiz yani jandarma özel harekât timi indirme bölgesine vukuatsız olarak
indirilmiş, ikinci sorti için Siirt’e dönülerek indirilecek ikinci grup askerî
personel yine 13 jandarma özel harekât personeli alınarak havalanılmış ve iniş
bölgesinde, maalesef, helikopterimiz kırıma uğramıştır.
Sayın
milletvekilleri, Sikorsky tipi helikopterler operasyonlara atiklik ve sürat
kazandıran özel helikopterlerdir. Özel harekât birimlerine çok büyük bir fayda
sağlamaktadır. Özellikle uzak mesafe arazi operasyonlarının vazgeçilmez ulaşım
araçlarıdır. Aynı zamanda personel nakli, uçar birlik harekâtı, ateş desteği,
keşif ve gözetleme, arama kurtarma, malzeme nakli ve sıhhi tahliye amacıyla
kullanılan gelişmiş bir genel maksat helikopteridir. “Black Hawk
helikopterleri” olarak da bilinen Sikorsky tipi helikopterler Amerika Birleşik
Devletleri Ordusu tarafından 1978 yılından beri etkinlikle kullanılmakta olup,
birçok modeli dünyanın 22 ülkesi tarafından da kullanılmaktadır. Sikorsky’ler,
1989 yılından beri Türkiye’de, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde, harici
destek sistemi kullanılarak 16 adet Hellfire füzesi de taşıyabilecek
helikopterlerimiz kullanılmaktadır.
Helikopterlerimizin
birçok özellikleri var, bunları zaman tasarrufu nedeniyle geçiyorum.
Helikopterlerimiz,
hafif silah atışlarına, birçok patlayıcıya veya 23 milimetreye kadar roketlere
karşı dayanıklıdır. Uçuş kumandaları balistik açıdan sertleştirilmiş ve yedek
elektrik veya hidrolik sistemleri ile teçhiz edilmiştir. Şiddetli derece
çarpmaları emme özelliğine sahiptir. Sayısal kokpit ve aviyonik sistemler ile
teçhiz edilmiştir. Bunun yanı sıra, pilot yükünü hafifletmek için sayısal
otomatik uçuş sistemi ve elektronik uçuş bilgi sistemi, mürettebatın pilotaj ve
seyrüseferlerinde önemli bir rol oynamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Genelkurmay Başkanlığından yapılan ilk açıklama bir ihmal
olmadığını, olayın şu aşamada hava şartlarına bağlı olarak -büyük bir
ihtimalle- pilotlarımızın hazırlıksız olarak sise girmeleri şeklinde
gerçekleştiğini göstermektedir. Olayda kırıma uğrayan S70 tipi helikopter 2000
yılında imal edilmiş, 1992 kuyruk numarasıyla 17 Ekim 2000 tarihinde Kara
Kuvvetleri Komutanlığı envanterine girmiştir. Helikopterin kabul edilen ömrü
asgari 10 bin saat uçuş süresidir. Bu da, yaklaşık 30 yıllık bir servis ömrüne
tekabül etmektedir. Müteakiben yapılacak teknik değerlendirmeye göre bu süre
modernizasyon programına bağlı olarak uzatılabilecektir. Kaza kırıma uğrayan
helikopter toplam 1.845 saat uçuş yapmıştır yani servis ömrünün sadece yüzde
20’sini uçmuştur. Dolayısıyla, öyle iddia edildiği gibi “uçan tabut” falan da
değildir arkadaşlar. Kara kuvvetleri envanterindeki en fazla uçuşu yapan aynı
tip helikopterin ise toplam uçuş saati 3.700 saattir yani servis ömrünün sadece
yüzde 37’sindedir ve yine yapılan açıklamada, söz konusu helikopterde görevli
olan pilotlar tecrübeli pilot statüsündedir ve uçuş saatleri emsallerine göre
ortalamanın çok üzerindedir.
Birinci pilot
şehidimiz Kara Pilot Yüzbaşı Anıl Barış Çetin, 2005 yılında Kara Kuvvetleri
Komutanlığı Uçuş Okulundan mezun olmuş ve olay tarihine kadar toplam 1.425 saat
anılan helikopterlerde uçuş gerçekleştirmiştir. Şehit Yüzbaşı Çetin’in toplam
uçuş süresinin 475 saati sadece terörle mücadelede geçmiştir.
İkinci pilot
şehidimiz Kara Pilot Üsteğmen Yakup Çınar ise 2007 yılında Kara Kuvvetleri
Komutanlığı Uçuş Okulundan mezun olmuş ve olay tarihine kadar toplam 1.115 saat
uçuş gerçekleştirmiş tecrübeli bir pilotumuzdur. Aynı zamanda arama kurtarma
pilotudur. Şehit Üsteğmen Çınar’ın toplam uçuş süresinin 300 saati yine bir
önce de belirttiğim gibi, terörle mücadelede gerçekleşmiştir.
Kırıma uğrayan
helikopterimize dışarıdan herhangi bir terörist müdahalesi olmadığı
değerlendirilmektedir, şu anda böyle bir bulgu yoktur. Helikopterin, ani
değişen meteorolojik şartlardan dolayı, hazırlıksız olarak -biraz önce
belirttiğim gibi- sise girmesinden dolayı düştüğü değerlendirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinde -bu bizim büyük bir geleneğimizdir-
kazaya uğrayan uçak ve helikopterler hakkında, bağlı olduğu kuvvet
komutanlıkları tarafından, değerlendirme ve denetleme başkanlıkları marifetiyle
kaza kırım incelemesi yapılmakta ve sonucunda kazayla ilgili müşterek kanaat
raporu hazırlanmaktadır. Söz konusu raporun hazırlanma süreci devam etmekte
olup henüz yayınlanmamıştır. Hazırlanan rapor kazanın nedenini açıklayacak ve
alınması gereken önlemleri de kapsayacaktır.
İddiaların
bilimsel olmadığını, bu nedenle konu hakkında Meclis araştırmasına gerek
olmadığını düşünüyorum. Bu bağlamda, AK PARTİ Hükûmeti olarak terörle
mücadelemizin kararlı bir şekilde devam edeceğini belirtiyor, aziz milletimizin
beklentilerini er ya da geç başaracağımıza inanıyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Sözlerimi
tamamlamadan önce, biraz önceki konuşmalarıda bir konuya girmiş olduklarını
müşahede ettim. 100 uçaklık bir JSF Projesi, Join Strike Fighter Projesi var,
Müşterek Darbe Uçağı Projesi. Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Genelkurmay
Başkanlığımızın, Millî Savunma Bakanımızın ve Başbakanımızın onayıyla bu
projeye 100 uçak ile girmiştir. Biz bu 100 uçak ile Türk Hava Kuvvetleri
envanterinde yaklaşık kırk yıldan beri hizmet veren 2 kişilik F-4 ve RF-4E
uçaklarımızı modernize edeceğiz ve değiştireceğiz.
Bu proje, Türk
Hava Kuvvetlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir yüz akıdır. Dosta güven,
düşmana ise korku salan bir projedir. Biz bunun parçası olduğumuza, bu projeye
girdiğimize onur duyuyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Yani önceden yok muydu, şimdi mi oldu?
ŞİRİN ÜNAL
(Devamla) - Hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum, iyi günler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Halaman, İç
Tüzük’ün 60’ncı maddesi gereğince söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, sulama birliklerinin
barajların suyunu çiftçilere satmasına ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Orman ve Su
İşleri Bakanımız burada. Devlet Su İşlerinin barajların suyunu sulama
birlikleri satıyor. Kime satıyor? Çiftçilere satıyor, tarımla uğraşanlara
satıyor. Bu birlikler, uzun dönemde… Bu çiftçiler, kendi ürünlerini satmakta
zorluk çekerken, sürekli olarak bu sulama birlikleri dönüm başına fiyatları
artırıyor.
Bu birliklerin
üzerinde inisiyatif sahibi olan Orman Bakanı, Tarım Bakanı, Enerji Bakanı, bu
birlikler vesilesiyle, çiftçinin üzerinden elini biraz çeksin, şu fiyatları
biraz aşağıya çeksinler.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve
26 milletvekilinin, Sikorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup
olmadığının araştırılması amacıyla 15/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verdiği Meclis araştırması önergesinin 5/12/2012 Çarşamba
günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN –
Arayacağım…
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır; öneri kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyet Hükûmeti ile Libya Hükûmeti arasında Askerî Eğitim İş
Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti
Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı:
339)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen
İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının
Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat
Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı:
342)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer
alan, Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5.- Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü Birleşimde,
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
1’inci bölümünde yer alan 4’üncü maddesi kabul edilmişti.
5’inci madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 5. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli
Manisa
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
de katılmıyor, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sermaye
piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen
gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı konularda
SPK’nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin sınırlarının,
suiistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar geniş olduğu
görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü
düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmi görüş
alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar
doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.
Tasarıda yer
almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak Komisyon
toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen Geçici 9. madde ile
de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan
resmi görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında bu madde
başlı başına ayrı bir kanun tasarısı alarak sunulması gereken bir içeriğe
sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği hâline gelen “son anda torba kanunlara madde
ekleme alışkanlığı” burada da kendini göstermiş ve bu kadar geniş madde
tartışılmadan metne eklenmiştir.
(x)
337 S. Sayılı Basmayazı 04/12/2012 tarihli 33’üncü Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
Bu maddeyle İMKB
“Borsa İstanbul Anonim Şirketi” adıyla şirketleştirilmektedir. Yani
özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu
konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının
görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak
tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve
ortaklık yapısı ile Hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.
Maddede
imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak,
“paylarının yüzde kırkdokuzunun Hazine adına” kaydolunacağı belirtildiğinden bu
şirket Hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada Hazine payının yüzde
51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve
kontrolün Hazine’de olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin
istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu
durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır.
Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana
yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde
Borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve
tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle
ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse
konusunun kanun metnine eklenmesi gereklidir.
Tasarıya eklenen
“Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde
temsilcilik” açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer almayan
bu talep makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurtiçinde yaşanan
tartışmaların yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla yurtdışına da
taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin
açılması kaynak israfına yol açacak, hem de ekonomide zaten eksik olan
koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.
Yine tasarıya son
anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir
husus ise İMKB’nin gayrimenkulleridir. İMKB’ye ait arsalar Toplu Konut
İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına
kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan
amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte
suistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir
alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele
hele, arsaların yüzölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim
sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m2’lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu
konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.
Bu nedenlerden
dolayı tasarıya maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
337 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
5’inci madde
üzerinde Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
6’ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
337 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Nazmi Gür
Bingöl Iğdır Van
Hasip Kaplan Halil Aksoy Sebahat Tuncel
Şırnak Ağrı İstanbul
Erol
Dora
Mardin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen?
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Türkiye 770
milyar dolar gayrisafi yurtiçi hasılaya sahiptir. Türkiye 10 bin doların
üzerindeki kişi başı millî geliriyle İran (12.329), Brezilya (12.480), Rusya
(16.852), Güney Afrika, Venezuella, Arjantin gibi ülkelerin gerisinde yer almaktadır.
2002’de
Türkiye’de kişi başı milli gelir 3.500 doların üzerindeyken Brezilya’da 2.822,
Arjantin’de 2.709, İran’da 2.010, Rusya’da 2.371 ve Venezuella’da 3.675
dolardır. Kişi başı milli gelirdeki artışa baktığımızda en az artışın
Türkiye’de gerçekleştiği görülmektedir. Arjantin’de kişi başı milli gelir 2.079
dolardan 18.401 ile %679, İran’da 2.010 dolardan 12.329 ile %613, Rusya’da
2.371 dolardan 16.825 dolar ile %711 artarken bu ülkeler arasında 3.553
dolardan 10.973 dolar seviyesine çıkarak %309’luk artışla kişi başı millî
gelirin en az arttığı ülke Türkiye olmuştur.
Uluslararası
derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar bakımından Türkiye piyasa
tarafından (BB, BB+, Ba1 notlarıyla) “spekülatif”, finansal ve ekonomik
koşulların yarattığı belirsizliklerle yüz yüze “riskli” bir ülke olarak yer
almaktadır. Yani Türkiye’nin Finansal yükümlülüklerinin yerine getirme
kabiliyetine sahip olması için bile daha alacak çok mesafesi vardır.
AKP Hükümeti
Kadıköy’ün trafik sorununu bile çözememişken İstanbul’u global finans merkezi
yapmanın hayalini kurmaktadır. Oysa Sermaye trafik sorunu ya da belediyeler
aracılığıyla alt yapı hizmeti sağlamaya benzemez. AKP sermayeye gelgel yaparak
cari açığı çözeceğini zannetmektedir.
İstanbul’un
finans merkezi olarak işlev görmesi için Londra, New York, Tokyo, San
Francisco, Sidney, Moskova ve Seul gibi 48 finans merkeziyle rekabet edebilecek
duruma gelmesi gerekir. Kaldı ki uluslararası sermayenin %30’una yakını Londra,
bir o kadarı New York ve takip eden global finans merkezlerinde bulunmaktadır.
İngiltere Laughborough Üniversitesi Globalizasyon ve Dünya Şehirleri Çalışma
grubu (GaWC)’a göre 3. Grup Beta şehirler olan Moskova ve Seul’un ardından
İstanbul, Buenos Aires, Budapeşte gibi şehirlerden sonra 3. Grup Gama şehirler
grubunda yer almaktadır. Moskova ve Seul’le birlikte 3. Grup Gama şehirler
Sermayenin sadece %3’üne taliptirler. Açıkça söylenecek olursa İstanbul Dünya
Sermaye Piyasası içerisinde denizden bir avuç kuma taliptir.
Türkiye’nin sıcak
parayı bu kadar talep etmesi reel ekonomi açısından ciddi riskler
barındırmaktadır. Türkiye’ye gelecek sıcak para Türkiye’yi sadece sömürmekle
kalmayacak Merkez Bankası döviz rezervlerini arttırma yoluna gidecek ve kamu
yatırımları azalacaktır.
Küresel
sermayenin etki alanına daha fazla girecek bir Türkiye’de en fazla zararlı
çıkacak olan emekçi halkımız olacaktır. Sermaye lehine politikalar ucuz iş
gücüne dolayısıyla sömürüyü daha fazla sömürüye neden olacaktır.
Türkiye yerli
yatırımcıdan %15 olarak aldığı stopajı yabancıya “0” olarak uygulamaktadır. Her
konuda milliyetçi muhafazakâr olduğunu iddia etmekten çekinmeyen hükûmet kendi
yurttaşını bu konuda en azından yabancıyla eşit görmelidir. Merkez Bankası
yabancı yatırımcının aradığı kur riskini ortadan kaldırmaya yönelik çabaları da
yine yerli ihracatçıyı zarara uğratarak reel sektör açısından olumsuz
etkilerini sürdürmeye devam etmektedir.
Aynı şekilde
tasarıdaki 137. maddenin 2. fıkrasındaki grev ve lokavt yasağı ILO’nun 87 ve 98
sayılı sözleşmeleri olmak üzere Avrupa Sosyal Şartı, BM Ekonomik, Sosyal,
Kültürel Haklar Sözleşmesi gibi birçok sözleşmeyle birlikte Anayasa’nın 90.
Maddesine de aykırıdır.
AKP’nin sadece
sıcak parayı çağıran bu yasası reel sektöre getireceği olumsuz etkilerinin yanı
sıra ciddi antidemokratik uygulamaları da beraberinde getirmektedir. Lanse
edilen şey Türkiye’nin büyük bir ülke olduğu şeklinde milliyetçiliğin dışında
hiçbir şey ifade etmeyen yaklaşımlardır. Yukarıdaki rakamlar ortaya koymaktadır
ki Türkiye’ye gelecek sıcak para sadece emekçi halkımızı sömürecektir.
İstanbul’un finans merkezi olacağı yönündeki söylemler kaba bir popülizmin
ötesinde anlam ifade etmemektedir. Bu nedenlerle 6. maddenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
7’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 7. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin Haluk Ayhan Sümer Oral Lütfü Türkkan
Denizli Manisa Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Türkkan…
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 337 sıra sayılı Sermaye
Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde MHP Grubunun verdiği önerge
hakkında konuşacağım.
Bu kanun Mecliste
komisyonlarda görüşülmeye başladığından itibaren gerek basında gerek kamuoyunda
“ballı kanun” adıyla adlandırılıyor. “Ballı kanun” olarak adlandırılmasının
sebebi, sermaye yapısından, içinde “sermaye” veya “para” lafı geçmesinden
değil, bir başka neden var. Zaten bu kanunun iktidar ve muhalefeti ayrıştıran
en önemli maddesi de bu “ballı kanun” denmesine sebep olan arazi meselesi.
Şimdi, bu kanunla
beraber İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının tüzel kişiliği değişiyor, “Borsa
İstanbul” oluyor; içine de Vadeli İşlemler Borsası ve Altın Borsasını da alacak
şekilde yeni bir yapı oluşturuluyor. Bütün bu borsalar “İstanbul Finans
Merkezi” adıyla Anadolu yakasındaki Ataşehir’e taşınıyor. Orada bir arazi
tahsis edildi, tek çatı altında orada toplanacak. İstinye’de faaliyet gösteren
bir İstanbul Menkul Kıymetler Borsası var. Bu da, bu yeni yapılanmayla beraber
Ataşehir’e taşınacak. Peki, İstinye’de ne kalacak? İstinye’de Boğaz’a nazır,
herkesin ağzını sulandıracak şekilde, 186 dönüm, çok ciddi rant getirmesi
beklenen bir arazi kalacak. Bugün, köyde 186 dönüm arazisi olan şehirlerde
“ağa” diye geziyor. İstanbul’un ortasında, 186 dönüm, denize nazır, imarı belli
bir arazi… Bu kanunun esas altyapısını oluşturan, bu kadar insanları
telaşlandıran, bir kısmının iştahını kabartan kanunun esas nüvesi burada
yatıyor.
Sıkıntı şu: 186
dönüm bu arazi nasıl değerlendirilecek? İçinde yapılacak villalarla beraber bu
arazinin değeri yaklaşık 15 milyar TL’ye çıkıyor. 15 milyar TL Türkiye’de çok
önemli bir rakam, dünyada da önemli bir rakam, Türkiye bütçesinde de çok önemli
bir rakam.
Yani okullardaki,
kamu kurumlarındaki herhangi bir alımı siz 12 bin TL’nin üzerinde olduğu zaman
ihaleye çıkarıyorsunuz, bu kanunla beraber Hükûmetimiz diyor ki: “Bu araziyi
biz TOKİ’ye devredelim.” E, ne olacak TOKİ’ye devredince? TOKİ dilediği kişiye,
istediği gibi, ihalesiz olarak verecek. Yani İstanbul’un göbeğinde 186 dönüm
arazi, denize nazır bir arazi, 15 milyar liralık bir rant ve TOKİ’ye devredilecek,
TOKİ de bunu alacak -daha önce burada CHP Grubundan arkadaşlarımızın sıklıkla
vurguladığı gibi- kendi yandaşlarına verecek. Bu arada da çıkılacak denilecek
ki: “Biz bu konuda kandırıldık, dolandırıldık.” Peki, dolandırıldığınıza dair
herhangi bir savcılık müracaatınız var mı? Yok. Arkadaşımız dile getirmese
orada kalmış olacak. Burada benzer uygulamanın çok daha büyük bir şekli
hazırlanıyor, uygulamaya konulacak.
Biz de diyoruz
ki: “186 dönüm bir arazi, bu devletin arazisiyse Hazineye devredersiniz.” Hazineye
devredilmesinde Hükûmeti bu kadar rahatsız eden şey ne? Hazineye devredildiği
zaman ihaleye çıkmak zorunda. Oradaki sıkıntı o. Yani dilediği kişi ve
kuruluşlara bu arazi verilemeyecek, peşkeş çekilemeyecek, o rant birilerinin
cebine gitmeyecek, devletin cebine gidecek. Hani devlet ezel ebet müddetti?
Hani devlet mübarekti? Hani beytülmal bizim çok hassaten üzerinde durduğumuz
bir meseleydi? Beytülmalin birilerinin cebine gitmesine vesile olacak kanunları
getirmek, burada, önce günahtır, sonra da ahlak dışıdır.
Ben o yüzden
diyorum ki: Bu kanunda gerçekten samimiyseniz, bütün bu kanunun içinde döndüğü
186 dönüm araziyi gelin Hazineye devredin. Hazine daha sonra bunu devletin
kendi çıkarları doğrultusunda ihaleye çıkarsın. Tabii ki değerlendirilsin, tabii
ki oraya güzel yapılaşmalar yapılsın, parası olan gitsin otursun ama devletin
cebine girsin bu paralar. Gidip Ahmet’in Mehmet’in, KC’nin veya bir başka
grubun peşine gitmesin.
Hepinize saygılar
sunuyorum (MHP sıralarından alkışlar).
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
8’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 8. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sermaye
piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen
gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı
konularda SPK’nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin
sınırlarının, suistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar
geniş olduğu görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen Geçici 9. madde ile de çok
köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmi
görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar
doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.
Tasarıda yer
almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak Komisyon
toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen Geçici 9. madde ile
de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan
resmi görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında bu madde
başlı başına ayrı bir kanun tasarısı olarak sunulması gereken bir içeriğe
sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği haline gelen “son anda torba kanunlara madde
ekleme alışkanlığı” burada da kendini göstermiş ve bu kadar geniş madde
tartışılmadan metne eklenmiştir.
Bu maddeyle İMKB
“Borsa İstanbul Anonim Şirketi” adıyla şirketleştirilmektedir. Yani
özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu
konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının
görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak
tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve
ortaklık yapısı ile Hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.
Maddede
imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak,
“paylarının yüzde kırkdokuzunun Hazine adına” kaydolunacağı belirtildiğinden bu
şirket Hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada Hazine payının yüzde
51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve
kontrolün Hazine’de olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin
istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu
durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır.
Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana
yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde
Borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve
tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle
ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse
konusunun kanun metnine eklenmesi gereklidir.
Tasarıya eklenen
“Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde temsilcilik”
açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer almayan bu talep
makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurtiçinde yaşanan
tartışmaların yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla yurtdışına da
taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin
açılması kaynak israfına yol açacak, hem de ekonomide zaten eksik olan
koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.
Yine tasarıya son
anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir
husus ise İMKB’nin gayrimenkulleridir. İMKB’ye ait arsalar Toplu Konut
İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına
kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan
amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte
suistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir
alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele
hele, arsaların yüzölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim
sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m2’lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu
konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.
Bu nedenlerden
dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
SPK Kanun Tasarısının 9’uncu maddede geçen 12 ay ibaresinin 6 ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aydın Ağan Ayaydın Kamer Genç Bülent Kuşoğlu
İstanbul Tunceli Ankara
Tufan
Köse Mustafa Serdar
Soydan
Çorum Çanakkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun
Tasarısının 9. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Evet.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Sermaye
piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen
gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı
konularda SPK’nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin
sınırlarının, suistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar
geniş olduğu görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen Geçici 9. madde ile de çok
köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmî
görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar
doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.
Tasarıda yer
almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak Komisyon
toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen Geçici 9. madde ile
de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan
resmî görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında bu madde
başlı başına ayrı bir kanun tasarısı olarak sunulması gereken bir içeriğe
sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği hâline gelen “son anda torba kanunlara madde
ekleme alışkanlığı” burada da kendini göstermiş ve bu kadar geniş madde
tartışılmadan metne eklenmiştir.
Bu maddeyle İMKB
“Borsa İstanbul Anonim Şirketi” adıyla şirketleştirilmektedir. Yani
özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu
konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının
görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak
tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve
ortaklık yapısı ile Hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.
Maddede
imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak,
“paylarının yüzde kırkdokuzunun Hazine adına” kaydolunacağı belirtildiğinden bu
şirket Hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada Hazine payının yüzde
51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve
kontrolün Hazine’de olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin
istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu
durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır.
Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana
yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde
Borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve
tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle
ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse
konusunun kanun metnine eklenmesi gereklidir.
Tasarıya eklenen
“Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde
temsilcilik” açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer almayan
bu talep makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurtiçinde yaşanan
tartışmaların yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla yurtdışına da
taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin
açılması kaynak israfına yol açacak, hem de ekonomide zaten eksik olan
koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.
Yine tasarıya son
anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir
husus ise İMKB’nin gayrimenkulleridir. İMKB’ye ait arsalar Toplu Konut
İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına
kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan
amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte
suistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir
alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele
hele, arsaların yüzölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim
sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m2’lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu
konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.
Bu nedenlerden dolayı
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
SPK Kanun Tasarısının 9. maddede geçen 12 ay ibaresinin 6 ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Evet,
önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kanunu’nun
9’uncu maddesi ile ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum
ve hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, önergemiz, 9’uncu maddedeki on iki aylık sürenin altı aya
indirilmesi ile ilgilidir. Aslında, tabii, sermaye piyasası, çeşitli kanunlarda
düzenleme yapmak güzel de AKP’nin bir geleneği var, bir düzenleme yaparken
“Acaba devletin neresinden bir rantı çalıp benim cebime koyacağım.” diye. Bunun
sonunda da bir borsa anonim şirketini kurdular. Borsa İstanbul Anonim Şirketini
kurarken de yıllarca elde edilen 186 dönümlük çok kıymetli bir hazine arazisini
hemen bir anonim şirkete verdiniz. Anonim şirketten sonra kime gidecek? Tayyip
Bey’le yakınlarına gidecek, başka kimseye gideceği mümkün değil. Böyle uzun
emeklerle kazanılan en kıymetli arazileri oraya… Tabii kim alacak? Sahibi belli
şimdiden.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, AKP zamanında devletin bütün kurumlarıyla çökertildiği, yok
edildiği bir dönem görülmemiştir. Biraz önce Türkiye Taşkömürü İşletmelerini
KİT Komisyonunda inceledik, facia. Bakın, birkaç kişi rant sağlamak için taş
kömürü ihracatı… Türkiye’de imalatı yapılmıyor. Yandaşlara 4-5 milyar dolarlık
ithalat yapılıyor. Ya, böyle bir devlet yanlısı mı… Neymiş? “Efendim, işçiler pahalı
oluyor.” Ya, varsın da 10 bin işçi çalıştıracağına 50 bin işçi çalışsın. Size
niye dokunuyor bu? Yani bu kadar emek düşmanı olmak var mıdır? Ora da doğru
dürüst işletilmiyor.
Ondan önce
TÜRKSAT’la ilgili hesapları inceledik. Arkadaşlar, bir genel müdürü var,
maaşını söylemiyor ve kendisi -İstanbul’da merkezi- Monaco’da bir tane şube
kuruyor. Monaco’daki hesapları vermiyor; 36 milyon euroluk bir genel gider var,
hesap vermiyor. Yani ben hayret ediyorum.
Şimdi, geçen gün
Ali Bey’in bir beyanatı çıktı: “Mısır’a 2 milyar dolarlık yardım yapacağız.”
dedi. Sonra da gazeteler yazdı: “Mısır Devlet Başkanı Mursi’nin AKP’nin
kongresine gelmesi için 1 milyar dolar yardım etti.”
Ben şimdi
soruyorum: Ali Babacan, sen bu parayı, babanın parası mı veriyorsun? Devletin
bütçesinin hangi faslından veriyorsun? Bu, devletin parası. Nasıl veriyorsun?
Sonra 1 milyar dolar verdiler, ondan sonra Mursi de sizin kongrenize geldi.
Şimdi gördünüz,
Rusya Federasyonu Başkanı geldi Türkiye’ye. Onu karşılamaya giden Taner
Yıldız’ın arabasını Rus köpekleri aradı arkadaşlar. Ya, bir devlet bu kadar
küçük duruma düşürülür mü? Rus köpekleri… Rus köpekleri geldi senin Devlet
Bakanının arabasını aradı. Niye? Sana güvenmiyor.
Niye peki, bu Rusya Federasyonu Başkanı
Ankara’ya gelmedi? Tayyip, kendisinden üstün kimseyi istemiyor. “Efendim,
Ankara’ya gelirse Anıtkabir’e gidecek, Atatürk’ü ziyaret edecek ya Devlet
Başkanı olduğu için Abdullah Gül’le karşılaşacak.” Ya, böyle bir şey olur mu?
Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Devlet bu kadar tahrip edilir mi?
Taner Yıldız,
çıkıyor Irak’a gidiyor, başkentine gitmiyor, Erbil’e gidiyor. Erbil’de bir
devletin, Türkiye Cumhuriyeti gibi, dünyada, aslında AKP’ye kadar çok büyük
değeri olan, itibarı olan bir devletin bir bakanının uçağı indirilmiyor. Bu,
yüz karası bir durum. Bu Türkiye’yi bu duruma düşürenlerin hiç mi yüzleri
kızarmıyor, hiç mi utanma duygusunu taşımıyorlar? Bu memleketin bu kadar
soyulduğuna dair burada bu kadar iddiaları dile getiriyoruz, hiç mi
sıkılmıyorsunuz?
Yarın öbür gün bu
milletvekilliğiniz bittiği zaman size sormazlar mı? Bu devleti niye bu kadar
soydurdunuz? Niye bu kadar ihaleleri yandaşlarınıza verdiniz? Niye devleti bu
kadar itibarsız hâle getirdiniz?
Ya, şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye’de her şey gizleniyor. Devri
iktidarınızda bütün denetim ortadan kaldırıldı. Bakın, bir bütçe gelecek
ortaya, bütçede Sayıştay raporları yok, kesin hesap kanunları denetlenmemiş.
Böyle bir şey olduğu görülmemiştir. Ya böyle bir sorumsuz… Ya insanlarda Allah
korkusu olmasa bile bir vicdani utanma duygusu olması lazım ama bunlar da
olmadığı zaman… Peki, muhalefet olarak biz size her şeyi söylüyoruz, bir çıkın
karşımıza söyleyin. İşte soruyorum Ali Babacan: Sen 1 milyar doları Mısır’a
niçin verdin? Hangi bütçenin hangi faslından verdin? Bu sizin babanızın parası
mı? Bu milletin parasıdır, alın teridir. Sen öğretmenleri atamıyorsun. Bakın,
kaç gündür, atama bekleyen öğretmenler o kışta soğukta bekliyorlar. Ya bir
bunları kabul edin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) - İnsanlardan korkarak, kabul etmeyerek, insanları işkenceye sevk
etmeye ancak Tayyip Erdoğan gibileri yakışır.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
AHMET AYDIN (Adıyaman)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Aydın, buyurun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Grup Başkanımıza, Başbakanımıza özellikle Rusya Federasyonu Devlet
Başkanının Anıtkabir’i ziyaret etmesini… Başka şeyler de…
BAŞKAN – İki
dakika süre veriyorum Sayın Aydın, sataşma nedeniyle. Lütfen yeni bir sataşmaya
mahal vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, zannediyorum, tek bir doğrusu vardı: “İnsanlarda Allah korkusu
olmalı, vicdani ar duygusu olmalı.” Ama ben bu arkadaşı sizlere ve kamuoyuna
havale ediyorum. “Allah korkusu, vicdani duygusu, ar duygusu olan insanların
konuşmaları mı bunlar?” diye soruyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İkincisi, tabii,
deveye sormuşlar: “Neden boynun eğri?” “Benim nerem doğru ki?” demiş. Şimdi,
ben bunun neresini düzelteyim? Hangi lafını düzelteyim? Ya bu kadar süredir bu
Mecliste sürekli hakaretlerine, iftiralarına devam ediyorsun. El insaf be!
Önergeyle ilgili ne konuştunuz? Kanunla ilgili ne konuştun? Bu kanun ne
getiriyor, onu inceledin mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben sana öğretirim.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bu kanunu biliyor musun? Verdiğin önergenin içeriğini biliyor
musun? Yani en büyük sermayesi insanlara hakaret etmek. Doğru, çok doğru bir
ifade.
Şimdi Rusya
Federasyonu Devlet Başkanı bir çalışma ziyaretinde bulunur.
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) – Tunceliler de kovaladı onu zaten!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Çalışma ziyaretinde bulunan devlet başkanları Türkiye’nin her
tarafında çalışabilir. Bir resmî ziyaret olsaydı, Ankara burada, bunu
gerçekleştirme zorunluluğu vardı. Eğer sen bunu bilseydin burada bu ifadeleri
kullanmazdın. Bilgiden yoksun olunca, sadece hakaret üzerine kurgularsan
konuşmanı, çok ciddi açıklar verirsin.
Yani bugüne kadar
en büyük sıkıntımız, hakikaten burada muhatap alıp da cevap vermek, ama bazı
şeyleri de cevapsız bırakamıyoruz diyoruz ve yine kem söz sahibinin diyor,
hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Zaten bir şey söyleyecek gücün yok ki!
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Evet, kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır. Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
10’uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanun Tasarısının 10. Maddesinin 1. Fıkrasının
1. cümlesinde yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Serdar Soydan Tufan Köse
İstanbul Çanakkale Çorum
Bülent Kuşoğlu Kamer Genç Aydın Ağan Ayaydın
Ankara Tunceli İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 10. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli
Manisa
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Sermaye
piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen
gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı
konularda SPK’nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin
sınırlarının, suistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar
geniş olduğu görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen Geçici 9. madde ile de çok
köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmi
görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar
doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.
Tasarıda yer
almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak Komisyon
toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen Geçici 9. madde ile
de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan
resmî görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında bu madde başlı
başına ayrı bir kanun tasarısı olarak sunulması gereken bir içeriğe sahiptir.
Ancak, bir AKP klasiği hâline gelen “son anda torba kanunlara madde ekleme
alışkanlığı” burada da kendini göstermiş ve bu kadar geniş madde tartışılmadan
metne eklenmiştir.
Bu maddeyle İMKB
“Borsa İstanbul Anonim Şirketi” adıyla şirketleştirilmektedir. Yani
özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu
konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının
görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak
tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve
ortaklık yapısı ile Hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.
Maddede
imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak,
“paylarının yüzde kırkdokuzunun Hazine adına” kaydolunacağı belirtildiğinden bu
şirket Hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada Hazine payının yüzde
51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve
kontrolün Hazinede olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin
istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu
durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır.
Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana
yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde
borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve
tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle
ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse
konusunun kanun metnine eklenmesi gereklidir.
Tasarıya eklenen
“Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde temsilcilik”
açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer almayan bu talep
makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurtiçinde yaşanan
tartışmaların yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla yurtdışına da
taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin
açılması kaynak israfına yol açacak, hem de ekonomide zaten eksik olan
koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.
Yine tasarıya son
anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir
husus ise İMKB’nin gayrimenkulleridir. İMKB’ye ait arsalar Toplu Konut
İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına
kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan
amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte
suistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir
alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele
hele, arsaların yüz ölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim
sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m2’lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu
konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.
Bu nedenlerden
dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 10. Maddesinin 1.
Fıkrasının 1. cümlesinde yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aydın Ayaydın…
BAŞKAN – Evet,
önerge üzerinden söz isteyen Aydın Ayaydın, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ayaydın,
önergede imzanız yok, lütfen imzalar mısınız?
Buyurun.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 10’uncu maddesinde grubumuzun vermiş
olduğu önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sermaye Piyasası
Kanunu son derece önemli bir kanun ve bir an önce bu kanunun değişmesi gerekir,
daha çağdaş, daha modern bir yasa olması gerekir. Plan ve Bütçe Komisyonunda,
gerek alt komisyonda ve gerekse üst komisyonda bu yasa tasarısıyla ilgili
düşüncelerimizi söyledik ancak, bazı önerilerimiz ve eleştirilerimiz dikkate
alınmadı. Ama tasarıda yer almayan fakat gerek alt komisyonda ve gerekse üst
komisyonda, iktidar partisinin önerileri doğrultusunda ve bizim ilk defa orada
gördüğümüz birçok önergeler geldi ve işleme konuldu. Onları bugün burada
görüşüyoruz.
Konulan
önergelerden bir tanesinde -hiç tasarıda yer almayan ama son derece önemli
olan- İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Altın Borsası ve VOB’u, üç ayrı
borsayı tek çatı altında toplayan “Borsa İstanbul” adında yeni bir şirket
kuruluyor. Borsa İstanbul şirketinin kurulmasıyla bu şirkete devredilecek
birtakım gayrimenkuller vardır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının, mevcut
olan, İstinye’de, İstanbul’un son derece önemli, Boğaz’a bakan çok değerli bir
mülkü vardır. Buradaki binalar yine Borsa İstanbul’a veriliyor ama 160
dönümlük, İstanbul Boğazı’na bakan son derece önemli bir gayrimenkulü TOKİ’ye
devredilmektedir. Biz, Plan ve Bütçe Komisyonu aşamasında bu konu görüşülürken
bu arazinin, elde edilen gelirlerinin sadece okul yapımı ve yurt yapımında
kullanılmak üzere devredilmesini biz de uygun görüyorduk ama madde metninde
sadece TOKİ’ye devredilmesi ve gelirlerinin Millî Eğitim Bakanlığına
aktarılması öngörülmektedir.
Şimdi, bu son
derece önemli bir arazi. İstanbul’un en güzel yerinde olan bu araziye bir
alışveriş merkezinin, villaların yapılmasını arzu etmiyoruz. Buranın hazineye
devredilmesini ve buranın, yine, Millî Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor
Bakanlığında gelirlerinin değerlendirilmesini, buradan elde edilen gelirlerle
okul yapımı ve yükseköğretim gençliğine yurt yapılmasını Cumhuriyet Halk
Partisi olarak öneriyoruz. Buraya eğer alışveriş merkezleri yapılır ve rant
elde edilecek bir yer hâline dönüştürülürse zaten İstanbul’un hemen hemen her
tarafında artık içinden çıkılmayacak bir trafik sorunuyla karşı karşıyayız,
burası da Boğaz’a giden yol ve Maslak’a giden bir yoldur, son derece işlek bir
yoldur Buraya eğer yeni bir alışveriş merkezi yapılır ise bu trafik daha büyük
bir aksamaya neden olacaktır ama bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak… Buranın
bir rant alanı olarak değil, gerçekten buranın eğitime ayrılmış, okul yapımında
ve yükseköğrenim gençliğine, onların ikamet edebileceği yurtlar hâline
dönüştürülmesi daha isabetli olur, daha yararlı olur. Bu bakımdan, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu arazinin hazineye devredilmesi ve hazinenin
de burasını okul ve yurt yapımında kullanılmak üzere değerlendirmesini arzu
ediyoruz.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
11’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 11. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan “içeren” ibaresinin “kapsayan” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ayaydın Mustafa Serdar Soydan
İstanbul İstanbul Çanakkale
Mahmut
Tanal Tufan Köse
İstanbul Çorum
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge
üzerinde söz isteyen Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, ülkemizde
son yıllarda mantar gibi yasa yapılıyor ancak yapılan bu yasalar halka ne getiriyor,
halkın cebine ne giriyor, ne çıkıyor o belli değil. Mantar gibi yasa yapmak bir
fazilet değil, yapılan yasaların halka ne kadar yarar getirdiği bir fazilettir.
Şimdi, yapılan bu
yasaya baktığımız zaman, ne kadar özensiz, ne kadar ihtimam gösterilmediğini,
yapılan çalışmaları da size tek tek maddelerle saymaya çalışacağım değerli
milletvekilleri.
Mesela, madde
58’de “6098 sayılı Kanun’un 502 ila 514 maddesi” denilmiş. 52’nci maddenin
dördüncü fıkrasında ise “11/12/2011 tarihli 6098 sayılı Borçlar Kanunu” denmiş
Sayın Bakan. Yani kanunda bir özen yok, bir ihtimam yok. 52’nci maddede Borçlar
Kanunu’nun kabul edildiği tarihi yazacaksınız, 58’inci maddede kabul edildiği
tarihi yazmayacaksınız, sadece Borçlar Kanunu’nun numarasını yazacaksınız.
İki; aynı
şekilde, Türk Ticaret Kanunu’yla ilgili 21 tane maddede “6102 sayılı Yeni Türk
Ticaret Kanunu” yazılacak, tek tek bunları söylüyorum: Madde 12, 13, 17, 18,
23, 27, 29, 30, 49, 51, 81, 86, 92 ve bunların içinde de aynı şekilde, aynı
maddede ayrı ayrı fıkralardan bazılarında 6102 sayılı yeni Türk Ticaret
Kanunu’nun kabul edildiği tarih yazılıyor, bazılarında ise yazılmıyor yani
burada kanunun gerçekten itinalı, özenli hazırlanmadığının açık bir ispatıdır.
Üç; dün, Sayın
Bakana dedim ki, burada, madde 58 ve 59’da, tasarıda: “Bu mallar haczedilemez,
devlet malları haczedilmediği için vatandaş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
gidiyor, devleti tazminata mahkûm ediyor.”
Sayın Bakan eğer
dinlerse bu konuyu da öğrenmiş olurlar. Sayın Bakanı rahat bırakırlarsa sayın
bürokratlar…
Bürokratlara da
şimdi sıra gelecek.
Maalesef, şu anda
15 tane bürokrat var ve bugün, aynı zamanda 5 Aralık 1934’te kadınlara seçme ve
seçilme hakkının verildiği bir gün ve üst bürokratlardan kadın sayısının çok
olması gerekirken, bu kadar yüksek bürokratlardan sadece 1 tane kadınımız var
ve Bakanlığı bu anlamda da kınıyorum.
Dört; Sayın Bakan
dün yanlış bir bilgi verdi, denildi ki: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
mülkiyet esasından dolayı gidilip bu anlamda, devlet malları haczedilemez,
böyle bir karar yok.” Hemen okuyorum ben yani “Öyle bir karara gidilmiş,
reddedilmiş.” denildi. 18 Aralık 2007 tarihli Abidin Şahin, 18 Ekim 2005
tarihli Tütüncü kararları var. Burada, mülkiyet hakkı devlet malı haczedilemez,
haczedilemediği için, vatandaş alacağını almadığı için devleti Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine şikâyet ediyor, devlet tazminata mahkûm oluyor.
Ve getirilen bu
tasarıda sermaye piyasasının ihraç ettiği kâğıtları ve o şirketin mevcut olan
bu ihraçlarına, bu kıymetli kâğıtlarına ihtiyati tedbir koyamıyorsunuz, haciz
koyamıyorsunuz ve bu firmalar eğer, örneğin bir tekstil firmasıysa, halka açık
bir şirketse ve tahvil de çıkarıyor ise siz oradaki kıymetli evrakına haciz
koyamayacaksınız. Peki, o zaman, halkı dolandırmaya izin veriyorsunuz siz ve
bunun örneği geçmişte yaşandı, bu şekil ile 58 ve 59’uncu maddelerdeki bunların
kıymetli evraklarına haciz konulmaması, Anayasa’mızın 90’ıncı maddesi uyarınca,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 Protokolü uyarınca bir mülkiyet
hakkının ihlalidir. Sayın Meclis Başkan Vekilinin… Aynı zamanda bu İç Tüzük
uyarınca Anayasa’ya aykırılık teşkil eder.
Bu hükmün nazara
alınarak ve bizim önergemiz doğrultusunda oy kullanmanızı istirham eder,
hepinize saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
12’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 Sıra Sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesinin (ll) numaralı fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ayaydın Bülent Kuşoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
Mahmut Tanal Tufan Köse Kâzım Kurt
İstanbul Çorum Eskişehir
İzzet Çetin Mustafa Serdar Soydan İlhan Demiröz
Ankara Çanakkale Bursa
“Bu hâlde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 462’nci maddesinin
(3) numaralı fıkrasına göre mevcut pay sahipleri sermayeye ilave edilen fonlar
nedeniyle bedelsiz payları kendiliğinden iktisap ederler.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
337 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Nazmi Gür
Bingöl Iğdır Van
Sebahat Tuncel Erol Dora Hasip Kaplan
İstanbul Mardin Şırnak
Halil
Aksoy
Ağrı
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Evet,
önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kanunu’nun
12’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu, özellikle
geçen aylarda “12 Eylül darbesini yargılıyoruz.” adı altında, biliyorsunuz
mahkemelerde sürekli tiyatral birtakım sahneler hayata sokuluyor, ancak gerçek
yaşamdaki karşılığına baktığımız zaman, toplumsal alanda, sosyal alanda,
siyasal alanda, ekonomik alanda tüm darbe kurumlarının ve darbe
zihniyetlerinin, maalesef aynı şekilde AKP tarafından devam ettirildiğine
tanıklık ediyoruz. Özellikle ekonomi politikalarında, iktisat politikalarında
da yine aynı şekilde bu darbe mantığıyla hazırlanan kanun tekliflerine, kanun
tasarılarına burada tanıklık ediyoruz.
Biliyorsunuz,
darbe döneminde dokunulmayan bir tek alan vardı; hemen hemen darbe dönemi,
darbe zihniyeti, bütün toplumsal muhalefet üzerinden bir silindir gibi geçti,
ancak 24 Ocak İktisat Kararlarına hiçbir şekilde dokunmadı ve oradaki iktisat
kararlarının özünde de sermayenin piyasalaştırılması, piyasanın yabancı
sermayeye açılması vardı. Bugün AKP de böylesi bir zihniyetin devamının
temsiliyetini sağlıyor ve bugün önümüze gelen kanun tasarısında da bu şekilde
yabancı sermayeye kıyak çeken, emek sömürüsünü önceleyen bir anlayışın olduğunu
söylememiz mümkün. Çoğunlukla, AKP’yi meydanlarda, alanlarda eleştirdiğimiz
zaman, bir anonim şirket yapısının, zihniyetinin olduğunu belirtiyoruz. Bu
kanun, tam da bu anonim şirket anlayışının artık vücut bulduğu bir tasarıyla
burada, Meclis Genel Kurulunda ele alınıyor. Tabii aslında, kapitalizmin özünde
sermayenin büyütülmesinin üretimden çok, emekten çok, yatırımdan çok rantiyer
kazancı öncelemesine dayandığını biliyoruz. Sizler de bu vahşi kapitalizmin
çarkını, kurallarını aynı şekilde burada yasalaştırarak ülkemizde yabancı
sermaye için cennet alanlar açıyorsunuz.
Şimdi, dün de ben
Sayın Bakana sordum: “Böylesine yabancı sermayeye kıyak çeken bir tasarıda,
çalışanların, emekçilerin, bankacılık ve finans sektöründe çalışan emekçilerin
sendikal örgütlendirmesine de kısıtlama getiriyorsunuz.” dedim. Bunun ILO’ya,
Avrupa Sosyal Şartı’na uygun olmadığını söyledik. Sayın Bakan bize vermiş
olduğu cevapta yani bunun ILO’yla, Avrupa Sosyal Şartı’na uygunluğuyla ilgili
bir kaygısının olmadığını, bu alana giden, bu alanda çalışacak olan işçilerin
böylesi bir bilgiyi bilerek tercih yapması gerektiğini söyledi. Doğrusu bu
açıklamadan da biz hiçbir şekilde tatmin olmadık. Aslında genel olarak sendikal
harekete yaklaşımınız, sürekli olarak sendikasız, iş güvencesiz esnek
çalıştırmayı önceleyen yasalarınız, sendikal mücadele içerisinde bulunan
sendikacıları cezaevlerine atmanız bu konuyla ilgili, emeğe yaklaşımınız
noktasında önemli ipuçları veriyor.
Dün geç saatlerde
bu yasa tasarısı görüşülürken Genel Kuruldan çıktığımızda, bir Meclis
personelinin, bir Meclis emekçisinin kalp spazmı geçirdiğine tanıklık ettik.
Yani bu emek sömürünüz artık öyle bir noktaya geldi ki, sermayeyi önceleyen
anlayışınız öyle bir noktaya geldi ki gece on ikilere, sabah saatlerine kadar
Meclisi çalıştırıyorsunuz, Meclisin bütün emekçilerini mağdur ediyorsunuz,
hasta ediyorsunuz, “Yeter ki bu yabancı sermayenin hoşnutluğunu biz
çıkardığımız yasalarla sağlayalım.” anlayışı içerisinde oluyorsunuz.
Bakın, bu Meclis
personelinin pek çok sorunu var. Dün bu vesileyle biz kendileriyle konuştuk.
Neredeyse, Genel Kurulun uzadığı saatlerde, çoğu on iki saatin üzerinde
çalışıyor. Meclis şoförlerinden tutalım çaycısına kadar, on iki saatin
üzerindeki mesainin tek bir amacı var, AKP’nin yabancı sermayeye, sermaye
grubuna şirin görünmesi. Yani bu kadar yabancı sermayeyi önceleyen ama emek
yapısını hiç de sayan bir anlayışın hiçbir şekilde kabul edilmediğini belirtmek
istiyoruz.
Ayrıca, bu konu
açılmışken Sayın Meclis Başkanına da buradan bir hatırlatmada bulunmak
istiyorum. Genel olarak Meclis personelinin özlük haklarıyla ilgili çok ciddi
sıkıntılar var. Aynı statüde çalışan şoförler arasında, birinci danışmanların,
ikinci danışmanların çalışma koşulları, özlük hakları, iş güvenceleri açısından
çok ciddi sıkıntılar var. Biz, bu insanları bu kadar çalıştırırken bu
insanların, bu emekçilerin özlük haklarına da duyarsız olmamalıyız diye
düşünüyoruz.
Bu konuda
hepinizi duyarlılığa davet ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 Sıra Sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesinin (II) numaralı fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
“Bu halde 6102
sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 462’nci maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre
mevcut pay sahipleri sermayeye ilave edilen fonlar nedeniyle bedelsiz payları
kendiliğinden iktisap ederler.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Aydın Ayaydın, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Sermaye Piyasası Yasa Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı ile İstanbul Altın Borsası ve İzmir’de bulunan
Vadeli İşlemler Borsası tamamen yok oluyor, tarih oluyor, kalkıyor. Bunların
her türlü mal varlıkları da “Borsa İstanbul” adı altında -eğer ortak oluyorsa-
onunla birleşiyor. Ancak, gerek İstanbul Altın Borsasında ve gerekse Vadeli
İşlemler Borsasında, İzmir’de yüzlerce eleman çalışmaktadır.
Şimdi, bu
borsaların kapatılması hâlinde İstanbul Altın Borsasında çalışanlar ile İzmir
Vadeli İşlemler Borsasında çalışan elemanların durumu ne olacak, bu tasarıda
kesinlikle belli değildir. Her ne kadar “Bunları İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasının bünyesinde çalıştırmaya devam ederiz muhtemelen.” deniliyorsa da
burada herhangi bir hukuki altyapı yoktur. Burada söz konusu olan, “Bu çalışan
kesimin durumu ne olacak?”tır çünkü bu insanlar yıllardır Altın Borsasında ve
Vadeli İşlemler Borsasında çalışıyor. Bu insanların çalıştıkları kurum bir
günde, bir yasa tasarısıyla, bir kanun ile kapatılıyor ve bunlar ortada
kalmaktadır.
Şimdi, Sayın
Bakanımızın ve muhtemelen bürokratlarımızın bu konuyu dikkate alması lazımdır,
burada çalışan işçilerin, çalışan memurların durumlarını da dikkate almaları
lazımdır. Bunların ortada kalmaması lazım. Bunların mutlaka çalışmış oldukları
görevlerine uygun bir kadroya atanmalarında yarar vardır. Eğer bu insanları biz
ortada bırakırsak bu insanlar mağdur olacaklardır.
İkinci bir konu,
yine, yıllarca sermaye piyasasına yatırım yapan küçük yatırımcılar vardır.
Örneğin, Kepez ve Çukurova’da… Kepez ve Çukurova’ya daha önce, bir gecede
Hükûmet tarafından el konuldu ve tahtaları kapatıldı. Şimdi, bu Kepez’in ve
Çukurova’nın hâkim ortaklarının suçları olabilir. Yasal olarak bunların üzerine
gidildi, ceza davaları açıldı, mallarına el konuldu. Burada herhangi bir şey
söz konusu değildir, bu doğrudur, Hükûmetin yaptığı bu işlem doğrudur. Ancak,
Kepez ve Çukurova’dan kâğıt alanlar yani küçük yatırımcılar borsadan bu
kâğıtları almışlar, yatırım yapmışlardır. Şimdi, küçük yatırımcıların hiçbir
suçu yok, yönetimde söz sahibi değiller ve bir gece yarısı alınan kararlarla
ertesi gün bunların tahtaları kapatıldığı için bu küçük yatırımcılar mağdur
olmuşlardır. Bunlar, onların sorumluluğundan kaynaklanmayan, onların hiçbir
suçu yokken, sadece devlete güvenerek, borsaya güvenerek yatırım yapmışlardır,
Çukurova’nın ve Kepez’in hisse senedini satın almışlardır. Ama onlardan
kaynaklanmayan nedenlerden ötürü o şirketlere devlet tarafından el konulmuş ise
o zaman bu küçük yatırımcıların mağdur edilmemesi gerekir. Dolayısıyla, küçük
yatırımcıların, Kepez’e ve Çukurova’ya yatırım yapan bu küçük yatırımcıların
durumlarının mutlaka bu yasada bir maddeye, bir ek maddeye, geçici maddeye
konulması lazım ve bunların mağduriyetinin giderilmesi lazım. Aksi takdirde,
kendilerinden kaynaklanmayan, hiçbir suçu olmayan bu küçük yatırımcıların
mağdur edilmiş olması, sanıyorum, sizin de vicdanlarınızı yaralayacaktır. Onun
için Sayın Bakandan rica ediyoruz, Komisyondan rica ediyoruz. Bu küçük
yatırımcıların mağduriyetinin giderilmesine yönelik birtakım tedbirlerin alınmasının
yararlı olacağını düşünüyorum. Yüce heyetinizden de bizim bu konuda
hazırlayacağımız önergelere destek vermesini talep ediyorum.
Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
13’üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 13. Maddesinin 1.
Fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “türleri” ibaresinin “çeşitleri” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul Ankara İstanbul
Mustafa Serdar Soydan Kamer Genç Tufan Köse
Çanakkale Tunceli Çorum
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
337 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 13. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Halil Aksoy Pervin Buldan
Bingöl Ağrı Iğdır
Nazmi Gür Hasip Kaplan Erol Dora
Van Şırnak Mardin
Sebahat
Tuncel
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz?
BAŞKAN – Evet,
önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergelerimizle sizleri
biraz uyarmaya çalışıyoruz. Gerçi tercihiniz belli ama…
Global şehir
deyince, finans merkezi deyince, İstanbul finans merkezi olacak deyince oraya
bakacaksınız, banka aktifleri nedir, toplamı nedir, iletişim nedir, ulaşım
nedir, altyapı nedir, konuşulan diller nedir, dinler nedir, inançlar nedir, suç
oranı, konser salonu, kültür merkezi, tarihî eserler, müzeler, bütünü aldığınız
zaman global olmanın ölçütüne erişirsiniz. Ama, siz, sadece, “Vergi cennetidir,
yok moda merkezidir, yok turizm merkezidir, yok limanı vardır.” derseniz bu
global merkez olmaya yetmez. Zaten olmadığı için İngiltere’de bir üniversite
-kısaltılmışını söylüyorum- GaWC diyor ki, finans sektörüyle ilgili bir
kıyaslama yapıyor ve global finans merkezlerinin kategorisini koyuyor:
“Alfa şehirler.”
diyor, 1’inci grupta; Londra, Paris, New York, Tokyo. Sonra aşağısında 2’nci
grubu var; Chicago, Frankfurt. 3’üncü grup geliyor.
Beta şehirler
var. Orada da; San Francisco, Sidney, Toronto. Sonra 2’nci grup; Brüksel. Sonra
3’üncü grupta Moskova, Seul.
Gama şehirlere
geliyor. 1’inci grupta; Amsterdam, Boston, Caracas, Dallas, Düsseldorf, Cenova,
Houston vesaire, Jakarta. 2’nci gruba geliyor; Bangkok, Pekin, Montreal, Roma.
3’üncü gruba geliyor; 3’üncü grupta Atlanta, Barcelona, Berlin, Hamburg ve
sonra İstanbul ve Kuala Lumpur. Yani, İstanbul’un kategorisi bu.
Şimdi, bu
kategoriye bakıp da ekonomiyi, büyümeyi, istihdam artışını, uluslararası fon
akımlarını iyi bir hesaba katın. Katmasanız ne olur kardeşler? Söyleyeyim size:
Tayland gibi olursunuz, Abu Dhabi gibi olursunuz. Tayland’ın, Abu Dhabi’nin
finans merkezi olma, global merkez olma macerasını, serüvenini altyapısını
oluşturmadan İstanbul’a yaptırmaya kalkarsanız İstanbul’u resmen Tayland’a
çevirirsiniz.
Bakın, Tayland,
90’ların başında finans merkezinin bir çekim merkezi hâline geliyor, sıcak para
akıyor, likidite bolluğu yaşanıyor. Sonra, 97 yılına geliniyor, 93’ten itibaren
sermaye girişiyle başlayan büyüme birden bir geriye çekilmeye dönüşüyor, derin
bir kriz ve uzun bir durgunluğa dönüyor ve itibar kaybı yaşıyor. İtibar kaybı
yaşayan bir finans merkezinin itibarını yıllar geri getiremiyor.
Şimdi, hızlı
kurulma, altyapı oluşturmadan, yasal koşullarını oluşturmadan, sektörün
verimliliğini artırmadan, vergi problemini çözmeden, çevreyi kirletip
kirletmediğine bakmadan, senyoraj artışı nedir bakmadan, kurumsal mali
sorumluluğuna bakmadan, kara parayı aklanma rolünü, riskini araştırmadan,
unvanın kaynaklığı üzerinde dolaşırsanız, Tayland ve Dubai örneklerinde olduğu
gibi, bir ülke hızlı bir şekilde uluslararası finans merkezi hâline gelebilir.
İstanbul da gelebilir fakat geldikten sonra çeşitli sebeplerle yaşanabilecek
bir istikrarsızlık, bir siyasi istikrarsızlık, bir dış politika
istikrarsızlığı, bir içerideki istikrarsızlık, bir demokraside istikrarsızlık,
bir hukukta istikrarsızlık, bir adalette istikrarsızlık ve o hükûmetin yaptığı
bir yanlışta bu paralar bir gecede çekildiği zaman, işte o finans merkezinin
-the end- sonu karanlıktır arkadaşlar.
Şu an, bu Sermaye
Piyasası Kanunu’yla, Dubai örneğinden ders çıkarmamış, Tayland örneğinden ders
çıkarmamış bir Hükûmetin yaklaşımlarıyla karşı karşıyayız. Biz buradan
uyarıyoruz: Bu kadar sermaye sevdalısı olmayın. Bu ülkenin milyonları,
emekçileri, halkı var. Onların sırtından dolaylı vergilerini alıp yabancı
şirketlere, bankalara çekmeyin peşkeş. İşte Halk Bankasını görüyorsunuz, yüzde
80 sermayeyle 48 bankanın 23’ü yabancı, bunlardan da 36 tanesine sermaye girişi
12 tanesinde var. Halk Bank da girdi, geldi Meclise de girdi, Meclise de
maaşlarınız eşit o bankaya giriyor, maşallah finans merkezine doğru da yol
alıyor, Meclisten başladı yol.
Allah hepimizin
sonunu hayretsin diyorum. Önergemiz kıymetlidir, dikkate alın diyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 13. Maddesinin 1.
Fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “türleri” ibaresinin “çeşitleri” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Evet.
Önerge üzerinde
söz isteyen Tufan Köse, Çorum Milletvekili.
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Silivri’de tutsak
bulunan Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın göndermiş
olduğu Meclis konuşmasını sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; kamuoyunun adını bildiği ancak ayrıntılarını bilmediği
Ergenekon davasında gelinen noktayı sizlerle paylaşmak için Silivri 1 No.lu
Cezaevi B-3 alt koğuşu 1 No.lu hücresinden söz almış bulunuyorum.
13 Aralıkta karar
süreci başlatılması planlanan Ergenekon davasının ne hâle geldiğini size
şöylece anlatabilirim:
Özel bir savcı
grubunun şu anda Mecliste fezlekesi bulunan bütün milletvekillerinin dosyasını
toplayıp bir araya getirdiğini düşünün.
Savcının, bu
milletvekillerinin tek tek işledikleri öne sürülen suçların, tümünün üye olduğu
bir örgüt tarafından planlandığına ilişkin bir iddianame hazırlandığını
düşünün.
Bunun en önemli
delili olarak, milletvekilleri kendi aralarında konuşmasalar bile cep
telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin gösterildiğini düşünün.
Bir trafik
suçunun bile, örgütün kaos ortamı yaratma hedefinin bir parçası olarak
iddianamede yer aldığını düşünün.
Sayın
milletvekilleri, kara mizah yapmıyorum. Verdiğim örnek, Ergenekon davasından
daha mantıklıdır.
Bu davada 20
iddianame bir araya getirildi. İddianamelerin her biri kendi içinde
tutarsızlıklarla ve birbiriyle hiç ilgisi olmayan sanıklarla doluydu.
Birleştirilince devasa bir yığın hâline geldi.
Geçmişte faili
meçhul kalmış ya da davası sonuçlanmış pek çok dosya da bağlantı kurulabilir
düşüncesiyle Silivri’ye getirildi. Bunların içinde Kahramanmaraş olaylarından
batık bankalara kadar 100’den fazla dosya var.
Bu yığma davanın
hacmi, delilleri, ek klasörleri, duruşma tutanaklarıyla birlikte 120 milyon
sayfayı buluyor. Bir kişi bunu okumaya girişse, günde 100 sayfadan tam 3.200
yılda bitirebilir.
Ortaya atılan
iddialara açıklık getireceği düşünülen tanık ve gizli tanıkların hiçbiri ‘Evet,
ben Ergenekon adlı bir terör örgütü olduğunu biliyorum…”
BAŞKAN – Sayın
Köse… Sayın Köse…Sayın Köse…
TUFAN KÖSE (Devamla)
– “‘Şurada şu eylemi yaptı.’ demedi. Tam tersine…”
BAŞKAN – Sayın
Köse, bir saniye… Sayın Köse…
TUFAN KÖSE
(Devamla) – “…kimi tanıklar, birbiriyle çelişen duyumlar söyleyerek iddiaları
daha karmaşık hâle getirdiler.”
BAŞKAN – Sayın
Köse…
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Sayın Başkan, süre…
BAŞKAN –
Biliyorum da…
Anayasa’nın
138’inci maddesi çok net.
TUFAN KÖSE
(Devamla) – “Gizli tanıkların yardımcılığı zayıflayınca…”
BAŞKAN - Ben
tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum.
TUFAN KÖSE
(Devamla) – “…bazıları açık kimliğiyle ifade verdi. Bu kez dava üzerindeki…”
BAŞKAN - Yani
görülmekte olan bir dava hakkında bu şekilde konuşma yapmanız, Anayasa’ya…
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Sayın Başkan, cezaevinde tutsak bir milletvekili, kendi sesiyle
kürsüden dile getiremediği mektubunu bana göndermiş, okuyorum bunu. Ne mahzuru
var? Lütfen…
BAŞKAN – Evet
efendim, tutanaklara geçti.
Buyurun.
TUFAN KÖSE
(Devamla) – “Bu kez dava üzerinde gölge daha da arttı. Şemdin Sakık örneği
sanırım belleğinizde tazedir.
Davaya dayanak
oluşturan dijital verilerin ise çoğu tartışmalı.
Sayın
milletvekilleri, her şeyin birbirine karıştırıldığı ama hiçbir şeyin
aydınlatılmadığı bir noktada savcı, esas hakkında mütalaa hazırlamayı talep
etti. Mahkeme bunu kabul edip 13 Aralığa dek süre verdi. Oysa usul tam bunun
tersidir. Mahkemeyi yöneten başkan savcıdan bu istemde bulunur. Mahkemeyi
gerçekte kimin yönettiği bile belli değil.
Bu tablo
Türkiye’nin temizlenmesi değil, hukukun kirlenmesidir. Böyle bir hukuksuzluk
süreci sonunda verilecek karar, aydınlatacağı söylenen tüm olayların üzerine
bir düğüm daha atacaktır.
Silivri’de beş
yıldır devam eden yargılamalar boyunca her türlü suçlama serbest, savunma ise
kısıtlıydı. Savunma hakkını zorlayanlar ise duruşmalardan menedildiler.
Sayın
milletvekilleri, bu dava Adalet ve Kalkınma Partisinin müdahil olduğu
iddianameyi de kapsamaktadır. İktidar partisini müdahillik görevini yerine
getirmeye, yargılamanın ne ölçüde hukuki olduğunu anlamaya davet ediyorum. Bu
dava, Adalet ve Kalkınma Partisi Gaziantep Milletvekili Sayın Şamil Tayyar’ın
iddialarıyla da şekillenen bir davadır. Bazı sanıklar Tayyar’ı tanık
gösterdiler. Sayın Tayyar’ı tanıklık yapmaya, iddia ettiği yapılanmayla
sürmekte olan dava ve sanıklar arasındaki bağın ne kadar olduğunu görmeye davet
ediyorum. Bu dava Mecliste kurulu bulunan Darbeleri Araştırma Komisyonunun
çalışmasının sonuçlandırıldığı bir döneme denk gelmektedir. Mademki tüm darbe
iddiaları açığa çıkarılmak isteniyor, Sayın Başkan Nimet Baş’ı Ergenekon
davasını mercek altına almaya, yargılamanın gerçek hukuka göre mi, yoksa âdeta
bir darbe hukukuna göre mi yürütüldüğünü incelemeye, rapor etmeye davet
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, geçen temmuz ayında Meclisten geçen, Cumhurbaşkanının birkaç
saatte onayladığı üçüncü yargı paketiyle, hâlen Ergenekon davasının da
görüldüğü özel yetkili mahkemeler kaldırıldı. Muhalefet partileri bu
mahkemelere öteden beri şüpheyle bakıyorlardı. 7 Şubat 2012’de ortaya çıkan MİT
kriziyle iktidar da bu şüpheye katıldı. Bu mahkemelerin adalet dağıtmadığını,
aksine adaleti darmadağın ettiğini ucu kendine dokununca fark etti. Size bu
kürsüden soruyorum: Bu ülkenin iktidar partisinin güvenmediği mahkemeye biz
nasıl güveneceğiz? Türkiye’de adalet sorunu Silivri sınırlarını aşmış, ciddi
bir yara hâline gelmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki üye hâkimimiz
Sayın Işıl Karakaş’da dâhil olmak üzere dünyanın önde gelen hukuk kurumlarını
temsil eden herkes Türkiye’nin yargı notuna kırık vermektedir.
Sayın
milletvekilleri, bu kürsüden kendi sesimle hitap edebileceğim günlerin
özlemiyle hepinizi saygıyla selamlar, saygılar sunarım.” (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 17. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
Madde 17 - (1)
Halka açık ortaklıklarda kurumsal yönetim ilkeleri ile kurumsal yönetim uyum
raporlarının içeriğine, yayımlanmasına, ortaklıkların kurumsal yönetim
ilkelerine uyumlarının derecelendirilmesine ve bağımsız yönetim kurulu
üyeliklerine ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Kurul bu yetkilerini
halka açık şirketler arasında haksız rekabet ile sonuçlanmayacak şekilde ve
eşit koşullardaki şirketlere eşit kuralların uygulanması prensibini göz önünde
bulundurarak kullanır.
(2) Kurul,
payları borsada işlem gören halka açık ortaklıkların, niteliklerine göre,
kurumsal yönetim ilkelerine kısmen veya tamamen uymalarını zorunlu tutmaya,
buna ilişkin usul ve esasları belirlemeye, getirilen uyum zorunluluğuna aykırı
işlemlerin hukuka aykırılığının tespiti veya iptali için her türlü teminattan
muaf olarak ihtiyati tedbir istemeye, dava açmaya, açılan davada uyum
zorunluluğunun yerine getirilmesi sonucunu doğuracak şekilde karar alınmasını
istemeye yetkilidir.
(3) Halka açık
ortaklıkların, ilişkili tarafları ile gerçekleştirecekleri Kurulca belirlenecek
nitelikteki işlemlere başlamadan önce, yapılacak işlemin esaslarını belirleyen
bir yönetim kurulu kararı almaları zorunludur.
(4) Halka açık
ortaklıklar gerek bu maddede gerekse 6102 sayılı Kanunun 1524 üncü maddesinin
birinci fıkrasında düzenlenmiş yükümlülüklerini MKK tarafından sağlanan
elektronik ortam vasıtasıyla da yerine getirebilirler.
(5) Bu maddenin
halka açık bankalar hakkında uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun uygun görüşü alınmak suretiyle belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Mehmet Günal…
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu maddede kurumsal yönetim ilkeleri düzenleniyor.
Birincisi:
Maddenin 2’nci fıkrasında Sermaye Piyasası Kuruluna resen bir yetki veriliyor.
Burada, tabii ki söyledik arkadaşlarımıza: “Herhangi bir süre verilmemiş olsa
dahi” ibaresi var, bu hakikaten maksadı aşan bir ibare. Bu durumda
mağduriyetlerin olabileceğini düşünüyoruz. Öncelikle (2)’nci fıkrada alınan
yetki, resen yetki “süre verilmemiş olsa dahi” diye alınırsa birtakım
sıkıntıların olacağı kanaatindeyiz. Zaten önceki hâliyle, tasarının orijinal
hâlinde olduğu gibi kalırsa sorun olmayacak; sonradan eklenmişti.
Ayrıca, burada
bizim eleştirilerimiz ve önerilerimiz üzerine arkadaşlarımız, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kuruluyla ilgili (5)’inci fıkrayı bu hususta eklediler
ama bankalarla ilgili (3)’üncü fıkranın uygulanmasında sıkıntılar olabileceğini
düşünüyoruz. Onun için değişiklik önergesini verdik. Zaten bu önerimiz kısmen
dikkate alındığı için de (5)’inci fıkrada “BDDK’nın görüşü alınarak” diye
arkadaşlarımız ekledi ama ben hâlâ -Sayın Başkan burada, Sayın Bakan da burada-
kurumsal yönetim lisansı olan bir arkadaşınız olarak söylüyorum, konunun da
uzmanı olan birisi olarak: Bu, kötü niyetli olunduğu takdirde o bankanın
işleyişini, şirketin işleyişini engelleyebilecek bir şeydir. Bağımsız
denetçinin sayısı çok olursa ve onların da çoğunluk kararını alması gerekirse,
o, onun çalışmasını ve karar almasını kilitleyebilecek, engelleyebilecek bir
sonuçla karşılaşabiliriz.
Onun için, bu
sakıncaların tamamıyla giderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede,
değişiklik önergesinin dikkate alınmasını, kısmen yapılan düzenlemenin
sakıncaları gidermeyeceğini söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
8’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum…
Önerge yeni
geldiği için birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.20
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
337 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
18’inci madde
üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 18. Maddesinin 2.
Fıkrasında yer alan “en çok” ibaresinin “en fazla” olacak şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Ahmet Gümüş Aydın Ağan Ayaydın Kamer Genç
Balıkesir İstanbul Tunceli
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Refik Eryılmaz Aytun Çıray
İstanbul Hatay İzmir
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Katılmıyorsunuz.
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 337 sıra sayılı Sermaye
Piyasası Kanunu’nun 18’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğim bir önergede söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bugün yani Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ne
doğru dürüst çalışıyor ne Genel Kurulu doğru dürüst çalışıyor. Şimdi, komisyon,
İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre, kendisi kanun teklif edemez; çok açık bir
hüküm. Getirilen bu Sermaye Piyasası Kanunu’nda bir geçici 9’uncu madde ilave
etmişler, Borsa İstanbul Anonim Şirketi. Bir tek geçici maddeyle yedi sayfalık
bir madde getirmişler. Bir anonim şirket kuruyorlar; nasıl kurulacak, bunun
sermayesi kimin tarafından temin edilecek, bunların hepsi aynı maddede
düzenleniyor. Maksat yani Türkiye Büyük Millet Meclisini susturmak, ayrıntılı
konuşmayı önlemek, bu nedenle böyle bir düzenleme yapılıyor, bence tabii yani
artık Meclisin AKP’yle beraber ciddiyeti kalmadı. Komisyonlar doğru dürüst
çalışmıyor, Genel Kurula doğru dürüst metinler gelmiyor, bunun için gelen
düzenlemede de o nispette hayır yok.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, geçen hafta ben Tunceli’deydim. Tunceli’nin 2 tane önemli su
kaynağı var, vadisi var: Birisi Munzur Vadisi, birisi de Pülümür Çayı. Burası
nefis bir tabiat, dünyada ender görülen vadiler. Bu vadiler de özellikle Munzur
Vadisi millî parktır; bu millî parka yapılması gereken yatırımların şimdiye
kadar hiçbirisi yapılmadı. Ayrıca da bu güzelim Munzur Vadisi’ni ve Pülümür
Vadisi’ni -esas orada yaşayan Tuncelilileri- yok etmeye yönelik olarak bir
baraj yapmaya çalışıyorlar. Bir de orada dünyada emsali görülmemiş olan bitki
örtüsünü yok etmeye çalışıyorlar. Zaman zaman bu konuda oradaki arkadaşlarımız
dava açtı. Dava, Danıştay tarafından kısmen kabul edildi ama son zamanda AKP
Hükûmetiyle beraber, yargının da bağımsızlığı kalmadığı için bu defa bu
konularda yargı da aleyhe karar verdi. Ben şunu özellikle belirtmek istiyorum:
Yani herkesi de ikaz ediyorum, kimse bundan sonra Munzur Vadisi’nde ve Pülümür
Vadisi’nde gelip hiçbir suretle bir baraj yapamaz. Yaptığı zaman bedelini çok
ağır öder. Şimdi kendilerine hatırlatıyorum. Yani yarın öbür gün kendileri
zarara girmesinler.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye’de… Tabii, her zaman konuşma imkânımız olmadığı için kısa
kısa geçiyoruz. Şimdi, Tayyip Erdoğan çıkıyor, Suriye’de mücadele veren
kişilere “özgürlük savaşçıları” diyor. Bakın, bir iki gün önce Suriye’de bu
“özgürlük savaşçıları” dediği kişiler, 29 tane öğrenciyi ve 1 öğretmeni
öldürdüler. Peki, bunların katlettiği o çocuklar ile Filistinlilerin
katledilmesi arasında bir fark var mıdır? Ben soruyorum bu sağır hükûmete: Siz
bu Suriye’de şimdiye kadar ne kadar… Yani 150-200 bin tane Suriyeli geldiği
zaman bunları Türkiye’de barındıracak mısınız? Bunların parasını ödeyecek
misiniz? Memleketteki bu kadar… Bunun parasını nereden bulacaksınız? Bunları
bize çıkıp burada açıklamaları lazım. Yani burada söylüyoruz, hükûmet sağır.
Sağır bir hükûmetle yok bir hükûmet arasında bir fark yok.
Biraz önceki
konuşmamda sordum. Yani, Rus Devlet Başkanı geldiği zaman İstanbul’da
karşılamaya giden, hükûmet adına karşılamaya giden Taner Yıldız’ın arabası,
makam arabası Rusya’dan getirilen köpekler vasıtasıyla arandı arkadaşlar! Yani
bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarına vurulan en büyük darbe değil
midir? Yani böyle bir şey olur mu? Siz hiç mi utanç duymadınız? Ben utanç
duydum. Böyle bir devletin, benim gibi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir
vatandaşı, hepsi utanç duyar. Böyle bir şey olur mu? Yani “Efendim, bana doğal
gaz verecek.” veyahut da “Bana birtakım avantajlar sağlayacak.” diye
onurumuzdan, haysiyetimizden bu kadar fedakârlık yapabilir miyiz?
Yine, bakın,
Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı, Türkiye’deki arabaya bile binmedi, Rusya’dan
araba getirdi. Yani bir yemek bile yemedi Türkiye’de. Bunlar size hiç mi bir
şey vermiyor? Yani Tayyip Erdoğan bu memleketi bu kadar küçük düşüremez. Tayyip
Erdoğan’ın bu şımarıklığı sizin verdiğiniz destekten kaynaklanıyor.
BAŞKAN – Sayın
Genç… Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Devamla) – “Ben ne kadar keyfî hareket etsem, ne kadar yolsuzluk yapma…
BAŞKAN – Sayın
Genç… Sözlerinizi geri alın lütfen Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) - …arkamda bir grup var.”
Ya, şımarıklık
kötü bir şey değil ki canım.
Senin orada ne
işin var?
BAŞKAN –
Başbakana, Sayın Başbakana karşı hakaret edemezsin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şımarıklık kötü bir şey mi?
BAŞKAN – El
hareketini düzenle!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şımarıklık bir sıfattır.
BAŞKAN –
Diyemezsiniz!
KAMER GENÇ (Devamla)
– Ve sen de şımarıklık yapma işte orada, otur doğru dürüst, şey etme.
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi düzenleyin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, olay burada yani…
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Ya yeter be!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ne diyorsun ya? Şımarık değil mi?
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Yeter artık be! Seni mi dinleyeceğiz!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Kanun tanıyor mu? Hukuk tanıyor mu? Memlekette hukuk var mı? Sizin
sayenizde her şey yok edildi yahu. Biraz önce, burada, mahkemeyle ilgili, bir
arkadaşımız bir şey söyledi, diyorsun ki efendim, anayasadan bahsediyorsun.
Hangi anayasa yahu! Siz anayasa mı bıraktınız, hepsini ayaklar altına aldınız.
(CHP sıralarından alkışlar).
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Memleketinde yuhalıyorlar seni!
MEHMET METİNER
(Adıyaman) – Terbiye yoksunusun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Senin memleketinde olmadığı belli. (CHP sıralarından alkışlar).
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
19’uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 19’uncu maddesinin (4) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Turhan Tayan Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul Bursa İstanbul
Aytun
Çıray Kamer
Genç
İzmir
Tunceli
“(4) Halka açık
ortaklıkların sermaye artırımlarıyla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu’nun 462’nci maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mevcut pay sahipleri
sermayeye ilave edilen fonlar nedeniyle bedelsiz paylar kendiliğinden iktisap
ederler.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6102 sayılı
Kanun’a uyum sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
24’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26’ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 26. maddesinin 2.
fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının “Pay
alım teklifi zorunluluğu” başlıklı 26. maddesinin 2. fıkrasında pay alımı için
çağrı zorunluluğu için gerekli oran yüzde 50’ye çıkarılmaktadır. “Zorunlu
çağrı” kavramı hukukumuza ilk kez 1994 yılında SPK Tebliği ile girmiş ve
zorunlu çağrıyı doğuran eşik yüzde 35 olarak belirlenmiştir. Henüz iki yıl bile
geçmeden 1996 yılında yapılan değişiklikle zorunlu çağrıyı doğuran eşik değer
yüzde 25’e düşürülmüştür. 2009 yılında ise, zorunlu çağrı eşiği, ortada
değişiklik gerektiren hiçbir neden yokken yüzde 50’ye çıkarılmıştır. Bu oran,
küçük yatırımcıya bir hak olarak tanınan zorunlu çağrının fiilen ortadan
kaldırılması anlamına gelmektedir. Öte yandan, benzer bir durumda bulunan bir
mağdur tarafından, hem ilgili SPK Tebliğinin, hem de zorunlu çağrı düzenlenmesi
talebinin reddedildiği işlemin yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemiyle
Danıştay 13. Dairesinde dava açılmış olup, ilgili daire tarafından hem işlem
hem de işlemin dayandırıldığı Tebliğ hükümlerinin yürütmesinin durdurulmasına
karar verilmiştir. Davalı SPK’nın yürütmenin durdurulması kararına itirazını
görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu yürütmenin durdurulması kararını
kaldırmış olup, Danıştay 13. Dairesinin davanın esası hakkında karar vermesi
beklenmektedir. Yürütmenin durdurulması kararında, ilgili SPK Tebliğinin açıkça
hukuka aykırı olduğu vurgusu yapılmışken ve henüz esasa ilişkin karar
açıklanmamışken, acaba SPK hukuka aykırı bulunan Tebliğ hükümlerini Kanun
maddesi haline getirerek dava konusu yabancı şirketi kurtarmayı mı
amaçlamaktadır?
Madde metninde
yer alan “birlikte hareket ettiği kişiler” kavramı da tamamen içi boş ve muğlak
bir ifadedir, ilgili tebliğlerde bu konu “açık veya kapalı; yazılı veya sözlü
bir antlaşma ile...” şeklinde tanımlanmıştır. Bu ifadeye dayanarak eşlerin bile
birlikte hareket ettiğini ileri sürmek mümkün değildir. Kapalı antlaşmanın
nasıl ispatlanacağı, sözlü antlaşmanın neye göre belirleneceği meçhuldür. Bu
durumda kişiler bizzat kendileri “Evet, biz birlikte hareket ediyoruz.”
demedikçe, birlikte hareket olgusu ispatlanamayacaktır.
Bu açıdan
“birlikte hareket eden kişiler” kavramının da, AB ülkelerinde olduğu gibi net
cümlelerle açıklanması gerekir. Aksi takdirde, bu ibarenin küçük yatırımcılar
lehinde hiçbir işlevi olmayacaktır. Sonuç olarak küçük yatırımcılar mağdur
edilecek ve yabancı sermayenin gelmesi için onların haklarının kaybolmasına göz
yumulacaktır. Dolayısıyla fıkra madde metninden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
30’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece, birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 31 ila 56’ncı maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Sümer Oral, Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SÜMER ORAL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanun tasarısının
dört temel gerekçesi var. Bir tanesi, Avrupa Birliği katılım öncesi yardımı
niteliğindeki bir eşleştirme projesinin ürünüdür. Bu anlamda yapılan
değişiklik, Avrupa Birliğine uyum süreciyle ilgilidir. Tasarı, hâlen krizde
olan ve esasen de Avrupa Birliği ülkelerinde de artık yenilenmesi gereken bir
sermaye piyasası mevzuatını referans alarak hazırlanmıştır. Malum, Avrupa
Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni bir finansal mimari dizayn
edilmektedir. Bu nedenle, muhtemeldir ki yasanın, Avrupa Birliğine uyum
sürecinde bir süre sonra yeniden değişmesi gerekecektir çünkü kriz öncesi ve
krizin ilk dönemindeki referans alınarak eşleştirme yapılmıştır.
Tasarının diğer
gerekçesi, daha çok anonim şirketler hukuku reformu olarak görülen yeni Türk
Ticaret Kanunu’nun bir sonucudur yani bir tür zorunluluktan kaynaklanmış bir
tasarıdır.
Son olarak, 2499
sayılı Kanun’un 1992 yılında kamuyu aydınlatma sistemine geçmeye yönelik
değişiklikler ve 1999 yılı sonunda ağırlıklı olarak ikinci piyasaya yönelik
değişiklikler dışında 1981 yılından bu yana esaslı bir değişikliğe uğramamış
olmasıdır yani tasarının arkasında Hükûmetin sık sık telaffuz etmiş olduğu
“Türkiye’yi 2023 hedefine ulaştırmak, İstanbul’u finans merkezi yapmak” kaygısı
pek yoktur. Keza, tasarı, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasını ve Türkiye’yi
yükselen piyasalar kategorisinden gelişmiş ülkeler kategorisine sokmak gibi bir
kaygıyla da hazırlanmış değildir.
Hazır konu
açılmışken iki nokta üzerinde durmak istiyorum. İlki, şu İstanbul’u küresel
finans merkezi yapma hedefiyle ilgili. Bakın, Küresel Finans Merkez Endeksi,
Londra kökenli “Z/Yen Group” adlı bir danışmanlık şirketi tarafından çıkarılan
ve 75 küresel finans merkezinin sıralamasını takip eden bir endekstir. Endeksin
adı da Global Finansal Merkez Endeksi. İlk kez 2007 yılı Mart ayında
yayımlandı, ondan sonra her altı ayda bir de güncellendi.
77 küresel finans
merkezi, iki farklı veri setine göre değerlendiriliyor ve sıralanıyor. Hâlen
epey gerilerde de olsa İstanbul’un bir finans merkezi olduğunu da hatırlayalım
ancak Eylül 2012’de yapılan bu yeni sıralamada İstanbul 56’ncı sırada
bulunmaktadır; geçen yıl ise yani daha doğrusu altı ay önceki yapılan
sıralamada 61’incideydi. İstanbul’un ön sıralarda yer alan bir finans merkezi
olması son derece önemli, sevindirici bir gelişme olur. Bunu biz de istiyoruz
ancak bu, kâğıt üzerine yazmak ile olmaz. Altyapı, özellikle teknolojik altyapı
gerekiyor, vergi mevzuatı fevkalade önemlidir, güven sağlanmalı, mevzuatta ve
hükûmet tutumlarında geri adımlar atılmamalıdır ve her şeyden önce istikrar
olmalı.
İkinci konu da
şu: 2023 hedefiyle ilgili. 2023 hedefi gerçekten Türkiye’nin bir hedefidir ve
Sekizinci Beş Yıllık Plan’da da yer almıştır, ayrıca uzun vadeli stratejinin de
temel noktalarından biridir, dünyanın ekonomik liginde ilk 10 sıraya
girebilmek. Ancak bu hedefe göre Türkiye 2 trilyon dolar millî gelir, kişi başına
25 bin dolar gelirle ilk 10 ülke arasında olabilecek, 2023 yılı hedefi budur.
Malum, 17’nci sırayı alırsak önümüzde birçok ülke var, bunların bazılarını
ihmal etsek dahi Kanada, İspanya, Avustralya, Güney Kore’yi geride bırakmamız
gerekir. Ancak geride bıraktığımız son on yılın ekonomik performansını dikkate
alırsak ve şu andaki büyüme oranı, tasarruf oranı ve cari açığı dikkate
aldığımızda önümüzdeki on yıl içinde bu hedefe nasıl ulaşacağımızı birisinin
kalkıp çok net bir şekilde ortaya koyması gerekir. Sadece yeni teşvik kanunuyla
mı? Bununla da gerçekleşmesinin mümkün olmadığını tahmin ediyorum, ekonomi
yönetiminde yer alan birçok bakan arkadaşımız da görüyor ve yavaş yavaş da
ifade ediyorlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarıya dönecek olursak şu tespitle başlayalım:
Tasarıya getirilen düzenlemelerin bir kısmı zaten var olan kanun, yönetmelik,
kurum kararları ve tebliğlerde olan şeyler. Tasarının en dikkat çekici yönü,
hemen her maddesinde kurula çok geniş yetkiler veriyor olmasıdır. Gerçi mevcut
kanunda da bu böyleydi. Kanunlarda görev, yetki ve sorumlulukları geçiştirmek
ve işi ikincil mevzuata bırakarak idareye geniş yetkiler vermek, maalesef,
bizim kanun yapma sürecimizle ilgili önemli bir problemdir. Bu, esasen bir tür
demokrasi sorunudur da. İkincil mevzuatı tayin etme konusunda Sermaye Piyasası
Kuruluna bu kadar geniş yetki verilmesini görev alanının özelliği nedeniyle,
anlayışla karşılayabildiğimizi ifade etmek isterim.
Öte yandan,
tasarının bir denetim perspektifiyle yazıldığını ve dolayısıyla daha çok sopa
gösterdiğini de kabul etmek durumundayız. Tasarı, kurumsal yönetim ilkelerinden
taviz vermeden teşvik edici, süreçleri kolaylaştırıcı, sermaye piyasası
kurumlarına inisiyatif bırakan bir perspektife de öncelik ve ağırlık vermiş olsaydı,
sanıyorum, daha doğru olurdu.
Tasarı, 2499
sayılı Kanun’a kıyasla sermaye piyasası suçları ve cezalarına ilişkin önemli
değişiklikler öngörmektedir. Bu kapsamda, yasada, bilgi suistimali, piyasa
dolandırıcılığı, piyasa manipülasyonu, örtülü kazanç aktarımı, usulsüz halka
arz ve izinsiz sermaye piyasası faaliyetleri, güveni kötüye kullanma ve
sahtecilik, bilgi ve belge vermeme, denetim engellenmesi ile yasal defterlerde,
muhasebe kayıtlarında ve finansal tablo ve raporlarda usulsüzlük konuları ile
idari para cezalarına ilişkin yeni hükümlere yer verilmektedir. Bunların
getirilmiş olması da fevkalade olumlu olmuştur.
Öncelikle, hemen
şunu belirteyim ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda da işaret ettiğim gibi, devlet
iç borçlanma senetlerinin, kanun tasarısı yasalaşmadan önce merkezî kayıt
kuruluşunca kaydileştirilmesine başlamış olması ve artık bundan böyle şeffaf
bir şekilde izlenir hâle gelmesi, fevkalade uygun olmuştur. Böylece, devlet iç
borçlanma senetleri üzerinden, geçmişte olduğu gibi usulsüzlük yapılması artık
tarihe karışmış oluyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının son gerekçesi de, maalesef, İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası ve İstanbul Altın Borsasının birleştirilerek kurulacak yeni
borsanın özelleştirilmesidir. Buradan ne beklendiğini bilemiyoruz. Ancak şunu
biliyoruz ki: Hâlen, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının İstinye’de oldukça
geniş ve çok değerli arazisi var. Bu arazi TOKİ’ye devredilecek. Peki, bu
araziyi TOKİ ne yapacak? “Çarpık kentsel dönüşüm” mantığıyla üzerine Körfez sermayesiyle
ortak olunarak yeni gökdelenler ve rezidanslar mı dikecek? Muhtemelen de evet.
Oysa, bu arazinin Emirgan Korusu ile birleştirilmesi ve kamunun açık hava ve
park ihtiyacına tahsis edilmesi daha uygun olmaz mı? İstanbul’da bulunan her
boşluğu ticari alana dönüştürme gayreti nasıl bir şehircilik ve çevre
duyarlılığıdır? Bakın, İstanbul, bize, tarihimizin bir emanetidir ve bu emanete
uygun davranmak zorunda olduğumuzu hiç unutmayalım.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Oral.
Bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz
tasarının kabul edilmesi hâlinde 1981 yılından bu yana, yani tam 31 yıldır
yürürlükte olan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu yürürlükten kalkmış
olacaktır.
2499 sayılı
Kanun, sermaye piyasasını 31 yıldır düzenleyen bir 12 Eylül dönemi kanunudur.
Yani askerî dönemde, demokrasinin askıya alındığı bir dönemde çıkarılmıştır ama
o dönem için -31 yıl süreyle uygulandığı için- gerçekten son derece ileri bir
kanundur, 31 yıl süreyle sermaye piyasalarına yön vermiştir. Tabii ki
ekonominin ihtiyaçları, kurumların, şirketlerin ihtiyaçları, yatırımcıların
ihtiyaçları değişiyor, kanunlar da eskiyor. Yeni ihtiyaçlara cevap verebilmek
amacıyla elbette ki kanunların da zaman içerisinde değiştirilmesi, yenilenmesi
gerekiyor. O ihtiyaçtan hareketle hazırlanmış olan bir tasarıyı görüşüyoruz.
Başlangıçtaki
vurguyu yapmamın nedeni şuydu: 12 Eylül döneminde sermaye piyasalarına yön
veren kanunlar, bir askerî dönem anlayışıyla hazırlanmış olan kanunlar
değildir, gayet açık. Bakın, o dönem başka kanunlar ve düzenlemeler de
çıkarılmıştır. 6 Ekim 1983 tarihinde 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname, 91 sayılı Menkul Kıymetler Borsaları Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının temelleri de o zaman
atılmıştır. Belki faaliyete daha sonra geçmiştir, 1985 yılında geçmiştir ama
kuruluşuna ilişkin düzenleme, 12 Eylül rejimi düzenlemesidir.
12 Eylül
rejiminin, demokrasinin askıya alındığı bir dönemin düzenlemelerinin İstanbul
Menkul Kıymetler Borsasına bakışı, bugünkü hükûmetin bakışından çok daha
ileridedir. Şimdi 12 Eylül darbecileri yargılanıyor ama 12 Eylül dönemindeki
düzenlemelerden bile çok daha geri düzenlemeleri, piyasayı ikinci plana atan,
onun sesine kulak vermeyen düzenlemeleri yapan Hükûmet iktidardadır.
İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası geçen yıl, 2 Kasım 2011 tarihinde çıkarılan kanun hükmünde
kararnameye kadar 1 başkan ve 4 yönetim kurulu üyesinden oluşuyordu ve bunların
başkan haricindeki yönetim kurulu üyelerini İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasının Genel Kurulu tayin ediyordu. Yani aracı kurumlar, özel sektör tayin
ediyordu; bu kadar liberal bir anlayış. Geçen yıl, 2 Kasım 2011 tarihinde
çıkarılan bir kanun hükmünde kararnameyle, Hükûmet, buna tahammül edemedi ve
başkan dâhil yönetim kurulu üyesi sayısını 7’ye çıkardı, bunun 4’ünü Hükûmet
tayin etmeye başladı. “Ben hâkim olacağım” dedi buraya.
Getirilen
tasarının geçici 9’uncu maddesinde, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, anonim
şirkete dönüştürülürken yönetim kurulu yeniden yapılandırılıyor, paylar yeniden
düzenleniyor –bu, ilgili madde geldiğinde burada konuşulacaktır- ama Hükûmet,
aynı anlayışını devam ettiriyor, “Bu yönetimi ben tayin edeceğim.” diyor.
İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasını bu kadar piyasadan koparmak, bu kadar Hükûmetin kontrolüne almak
dünyanın gidişine terstir, ekonomi bilimine terstir. Yani otuz bir yıldır bu
kurumda yönetimin özel sektör tarafından atanıyor olması nedeniyle hangi
eksiklik görülmüştür, hangi yanlışlık görülmüştür? Hükûmet, bunu, İstanbul
Finans Merkezi Projesi’nin bir alt bileşeni olarak sunuyor. Bunun gerçeklerle
hiçbir ilgisi yoktur. İstanbul Finans Merkezi Projesi, bir gayrimenkul
projesidir, bir ihale projesidir. İstanbul’un finans merkezi olması, doğrudan
doğruya uygulanan ekonomik politikalarla ilgilidir, Türkiye’nin ekonomik
güvenilirliliğiyle ilgilidir, kredibilitesiyle ilgili bir konudur. Türkiye
sermaye çekebiliyorsa, uluslararası sermaye için çekim merkezi olabiliyor ise
Türkiye ekonomisi, İstanbul da kendiliğinden finans merkezi olacaktır.
Şimdi, İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası, “Borsa İstanbul AŞ”ye dönüştürülüyor. Bunun
dönüştürülme gerekçesinin ne olduğu çok net değil. Yani Hükûmet neden bunu
yapıyor? Evet, bütün dünyada borsalar anonim şirkete dönüşüyor, bu eğilimin
Hükûmet tarafından da benimsendiği anlaşılıyor, bunda herhangi bir yanlışlık
yok. Borsa anonim şirkete dönüşebilir, hiç tereddüt yok, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak anonim şirkete dönüşmeyi olumlu buluyoruz. Ama anonim şirkete
dönüşürken amaç nedir? Bunun bir amacı, bir felsefesi olmalı, bir yere oturmalı
bu. “İleride bunu özelleştireceğiz.” diyor iseniz, tek başına özelleştirme
İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının anonim şirkete dönüştürülmesinin gerekçesi
olamaz, hedefi olmaz. Yani özelleştirme hedefiyle “Ben borsayı
özelleştiriyorum.” diyorsanız yanlış yapıyorsunuz. “Özelleştireceğiz, anonim
şirkete dönüştürüyoruz.” dedikten sonra özelleştirdiğiniz zaman bunun
alıcılarının -dünyada sayıları artık çok aza inmiş borsaların konsolidasyonu
sürecinde- birkaç uluslararası borsanın olduğu bir süreçte, bu borsanın bir
başka uluslararası borsa grubunun şemsiyesinin altına girmesi demektir bu. Bunu
hedefliyorsanız bu yanlış. Tek başına özelleştirme böyle bir sonuç verir. Yok,
“Bizim borsamız anonim şirkete dönüşecek, kendisi bizatihi dünyada uluslararası
piyasalarda iddialı bir borsa olacak.” diyorsanız bunun araçlarını ben -bu
tasarıda geçiyor, 9’uncu maddede- göremiyorum ya da “Anonim şirkete
dönüştüreceğiz, eskiden olduğu gibi yine İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
küçük, yerel bir borsa olacak.” diyor olabilirsiniz. Muhtemelen hedef budur.
Ama bir hedef var, o çok açık: İstanbul Menkul Kıymetler Borsasını anonim
şirkete dönüştürerek 2 Kasım 2011 tarihinde yaptığınız operasyonu devam
ettiriyorsunuz. Yönetim kurulu kontrolünüzde, Hükûmetin kontrolüne almış
durumdasınız, bu yanlış. Hisselerin yüzde 49’unu hazineye veriyorsunuz, kalan
yüzde 51’in işte bir bölümünü -toplam sermayeyi 100 kabul edersek onun 4’ünü
aracı kurumlara veriyorsunuz, ufak tefek bazı kurumlara veriyorsunuz- Altın
Borsası, Vadeli İşlemler Borsasına veriyorsunuz; ama özelleştirmeye ilişkin
herhangi bir süre yok. Yani ilanihaye, sonsuza kadar İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası Hükûmetin kontrolünde olacak. Eskiden bir farkı daha var, onu söylemeyi
ihmal etmemem gerekir; İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetimine tabidir. Eskiden Yüksek Denetleme Kurulu denetliyordu,
şimdi Sayıştay denetleyecek yeni yasaya göre ve denetim sonuçlarını KİT
Komisyonuna sunacak. Geçici 9’uncu maddenin (8) numaralı fıkrasıyla bunu da
ortadan kaldırıyorsunuz. Yani İMKB yöneticilerini tenzih ederim, Sayın Bakanı
tenzih ederim, hiç kimseyi, hiçbir şahsı itham etmek gibi bir düşüncem yok ama
bu yapıyla İMKB Hükûmetin yeni bir çiftliğidir, bu düzenleme odur. Kurumsal
olarak burada birtakım kontrol mekanizmalarını koymuyorsanız, var olanları da
yok ediyorsanız, kişilerin, yöneticilerin iyi niyetine bırakıyorsanız burası
çiftlik olmaktan kurtulamaz, buraya tasallut edecektir Hükûmet. Son derece
yanlış bir düzenleme. Borsa İstanbul AŞ’nin denetimden kurtulmasına ve
paylarının özelleştirilmesine ilişkin herhangi bir süre konulmamasına yol açan
bu düzenleme eksiktir. Süre koyarken bir stratejiyi de bizim burada hissetmemiz
gerekir, görmemiz gerekir.
Değerli
milletvekilleri, Borsa İstanbul AŞ’ye devredilen İMKB taşınmazlarının, borsa
binasının olduğu taşınmaz ile Ankara’daki taşınmazları hariç bırakırsak,
diğerlerinin Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilmesi gerektiğini Cumhuriyet
Halk Partisi olarak ortaya koyduk. Mevcut tasarı bu taşınmazların TOKİ eliyle
değerlendirilmesini öngörüyordu, bunun yanlış olduğunu ifade ettik. Sayın Bakan
bu konuda olumlu değerlendirmeler yaptı. Eğer tasarı yasalaşana kadar bu
görüşler değişmezse bu taşınmazlar hazine adına tescil edilecek ve Millî Eğitim
Bakanlığına tahsis edilecek. Bu değişiklik doğrudur ancak denetime ilişkin
hususun da dikkate alınması ve eskiden olduğu gibi yine KİT Komisyonunun
denetimine…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – …tabi tutulması gerekir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz yasa,
Türkiye’de var olan bütün borsaları bir araya getirerek entegre, total bir
borsa sürecini, sermaye piyasası sürecini Türkiye’ye sokmak istiyor. Bunu
aslında şöyle de söyleyebiliriz: Türkiye, bugüne kadar tanıştığı en büyük
kumarhaneye bir yasallık kazandıracak ve bunu kamu eliyle yönlendirecek ve
işletecektir.
Şimdi bu
“kumarhane” lafı tabii hemen insanları sinirlendirebilir, yani “Bu kadar dini
bütün bir hükûmet nasıl bir kumarhane işletiyor?” diye. Şimdi, tabii, Karl Marx
çok önce şöyle söylemişti: “Borsa dediğiniz şey, aslında, insanların gelecekte
ortaya çıkacak olan artı değere tahminen sermaye yatırmaları, böylelikle ne
koyduklarını bildikleri fakat ne alacaklarını asla bilmedikleri bir hayali
sermaye piyasasıdır.” Şimdi, tabii, bu Marx komünist diye siz bunu sevmezsiniz
fakat seveceğiniz birisi var, Joseph Stiglitz. Bu, Dünya Bankasının, yani
Hükûmetimizin iktisadi planlarına yol gösteren Dünya Bankasının en önemli
danışmanlarından birisi. Onu dinleyelim. O da diyor ki: “Aslında borsa
bireylerin risk değiş tokuş ettikleri bir forum olarak görülebilir ve sermaye
elde etmek, sermaye çoğaltmak için imkânları etkileyebilir ama eninde sonunda
yeni kaynakların bulunduğu bir mahreçten çok bir kumarhanedir. Çünkü bu
kumarhanede hiçbir zaman aranan sermaye bulunmaz; çoğu kez elde edilmek
istenilen, bulunmak istenilen yeni paranın, taze paranın sadece yüzde 25’i
borsalar aracılığıyla elde edilmektedir. Geri kalanların tamamı başka
süreçlerden yani doğrudan doğruya meta üretim süreçlerinden elde edilmektedir.”
Dolayısıyla şu
son zamanlarda medya tarafından bu kadar şişirilmiş olması borsanın bir şeymiş
zannedilmesine yol açmaktadır. Ama hem komünist Marx’ın hem piyasacı Stiglitz’in
söylediklerini bir araya getirirsek söyleyeceğimiz şey, borsa, aslında gerçek
üretim süreçleriyle hiçbir ilişkisi olmayan hayalî sermayenin dolaşıma
sokulduğu bir kumarhanedir.
“Hayalî sermaye”
dediğimiz zaman kastettiğimiz şey, mülk sahipliğinin kapitalizasyonudur. Yani
burada gerçek bir mülk sahipliği vardır fakat ortada gerçek bir para yoktur. Bu
şartlar altında sermaye kendisini 2 kere, 3 kere çoğaltmış gözükür fakat gerçek
metalarla ilişkisi değişmediği için bunu “balon” diye ifade ettiğimiz bir şişmeyle
ortaya koyar. Bu şişmeye bakarak hayalî değerlerin dolaşımından kârlar elde
ettiklerini sananlar, genel olarak bir kapitalist yükseliş anında buradan kâr
ettiğini sananlar kriz ortaya çıktığı gün aslında nasıl büyük bir tuzağın içine
düşmüş olduklarını görürler.
Sadece Stiglitz
değil, New York Üniversitesi akademisyenlerinden, Amerika Birleşik Devletleri
Hükûmetinin danışmanlarından Roubini, gerçekte borsanın krizin asıl kaynağı
olduğunu söylemişti. Çünkü demin söylediğimiz sebeplerle hayalî sermayelerin
dolaşımına dayanarak emekten sermayeye kâr transferini, varlık transferini
gerçekleştirmek için kullanılan bu mekanizma, yoksul sınıfları o kadar çok
yoksul bırakan bir mekanizmadır ki sonunda kapitalizm, kapitalistler, kendi
ürettiklerini, malları, metaları satın almak için gereken paraya hiçbir zaman
kavuşamayan yığınlarla karşı karşıya kaldıklarında üretimlerini kısmak, işçi
çıkartmak, işçi çıkarttıkça kâr oranlarında düşmelere yol açmak, kâr
oranlarında düşmeye yol açtıkça yeniden borsa yoluyla tahvil çıkartmak zorunda
kaldılar. Bütün bu işleyişin sonucu, 2008’den beri dünya piyasasının, dünya
kapitalizminin bir türlü burgacından çıkamadığı büyük kapitalist bunalımdır.
Şimdi, bu
kapitalist bunalımdan çıkışın bir çaresi olarak, bir imkânı olarak AKP
Hükûmeti, Türkiye’deki bütün sermaye piyasalarını kendi kontrolü altında
işleterek gerçek kaynaklara ulaşabileceğini sanıyor.
Şimdi, bu tabloyu
değerlendirdiğimiz zaman gördüğümüz şey apaçık ortada. Aslında AKP Hükûmetinin
ilk hükûmet dönemi içinde, yani 2003-2006 yılları içerisinde hakikaten yüzde
7,8’lik bir büyüme sağlandı ama 2007-2011 dönemi içinde büyüme sadece yüzde 2,7
olarak beliriyor, dönemin tümü içinde yüzde 4,7. Bu, aslında, ucu ucuna bir
büyümedir, Türkiye’nin gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir büyümedir.
Şimdi ümit şudur:
Eğer elverişli bir sermaye piyasası kurulabilirse dışarıdan çok daha fazla
miktarda sıcak para girecektir fakat sıcak para dediğiniz şey, aslında borçtan
ibarettir. Sonuçta borçlanmayı artırarak, borcu kapatmak için borca yönelerek,
cari açık dediğiniz ekonomiyi kırılganlaştıran aralığı, uçurumu durmaksızın
derinleştirerek bu sürecin içerisinden çıkabileceğinizi boşuna sanırsınız.
Fakat bütün bu tartışmamızın, konuşmamızın emekçilerle ne ilgisi var?
Türkiye’de yaşayanların büyük çoğunluğu bir kere olsun borsanın önünden
geçmemişlerdir, bir kere olsun hisse senedi satın almamışlardır ve hiçbirinin
aslında, banka kredi kartlarına yumulmak dışında bankalarla herhangi bir
ilişkisi yoktur; tamamen sermaye üretim alanının dışındadırlar ya da bu alana
girdikleri zaman sadece alın terleriyle girerler, harcadıkları alın terinin
karşılığından daha düşük bir ücretle çıkarlar. Böylelikle, Türkiye’nin sermaye
kıtlığı çeken burjuvazisini doksan yıldır, cumhuriyet kurulduğu günden beri bu
insanlar finanse eder.
Şimdi,
dolayısıyla onların karşısına, bu, bir şeymiş gibi çıkmak, bütün bunları
konuşmak saçma. Çünkü bugün Türkiye’de işsizlik oranlarına baktığımız zaman
dünya ortalamasının ortasında bir yerde duruyor. Millî gelirin özel tüketime
ayrılan oranı, cari fiyatlarla, yüzde 66’dan yüzde 71’e çıkarken sermaye
birikim oranı yüzde 22,9’dan yüzde 21,7’ye düşüyor. Yani aslında, küçük bir
azınlık dışında bu sistem ne gerçek sermaye artırımı sağlayabiliyor ne de
yoksul sınıfların iş, aş, barınak bulmaları için anlamlı bir sonuç yaratıyor.
Vekilimiz Adil
Kurt’un bu tasarı tartışılırken ortaya koyduğu eleştiride olduğu gibi, biz, bu
kanunun tamamına -esasen bütünüyle yanlış- dünya kapitalizminin bugün içine
girdiği buhranın kaynağı olan bir mekanizmayı, bir hayalî sermaye üretim
sürecini bir zenginlik yaratıcı araç gibi takdim etmesinden, kitleleri
yanıltmasından, bu kumarhaneyi bir tür ticari işmiş gibi göstermesinden,
asılında ne ticaretle ne üretimle hiçbir alakası olmayan, gelecekte ortaya
çıkacak olan değerler üzerine kumar oynayan kapitalistlerin buluştuğu bu
kumarhaneyi bize bir imkânmış gibi gösteren, bir yanılsama yaratan proje
olmasından ötürü karşıyız. Biz, gerçek emek süreçlerinin, gerçek üretim
süreçlerinin içerisinden üretilecek, ortaya çıkacak olan zenginliğin
peşindeyiz. Bu ise sermayenin hâkimiyetine son verilmeden, dünyadaki gidişatı
bir avuç para sahibinin, bir avuç para babasının ihtiyaçlarına göre kuran bir
iktisadi ve politik işleyişe son vermeden buradan çıkmak mümkün değildir.
Elbette, bu, bugünden yarına başarılacak olan bir şey değildir ama bu
siyasetlere açıkça karşı çıkarak, sendikalarımız, işçilerimiz, emekçilerimiz,
köylülerimiz, bütün çalışanlarımız buna açıkça karşı çıkarak bu gidişe son
verebilirler.
Biz, bu yasaya oy
vermeyeceğiz. Biz, Türkiye’de büyük, geniş, teknolojisiyle donatılmış kocaman
bir kumarhane istemiyoruz, gerçek bir üretim ve gerçek bir kalkınma talep
ediyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde,
şahsı adına söz isteyen Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı ile
SPK’ya çok geniş yetkiler tanınmaktadır. Olması gerekenden katbekat fazla yetki
yasa tasarısında mevcutken, yetmezmiş gibi, iktidar alt komisyonda SPK’nın
yetkilerini daha da artıran önergelerle gelmiştir.
Tasarıda dikkati
çeken hususlardan bir tanesi, bankaların sermaye piyasalarındaki hareket
alanlarının daraltılması ve dışlanması sonucunu doğuracak düzenlemelerdir.
Ekonomideki büyüklükleri ve kamunun ihtiyaçlarını karşılama özellikleri ve
diğer şirketlerden farkları itibarıyla bu denli önemli yer tutan bankalar
hakkındaki önerilen hususlar dikkatle incelenmeliydi. İktidar, her zamanki
gibi, bizlerin çok haklı nedenlerle yaptığı uyarıları kulak ardı etmiştir ve
etmektedir. Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı SPK’yı haddinden fazla yetkilerle
donatırken, karşılığında gereken sorumluluk ve cezai yatırımları
tanımlamamaktadır. Yani SPK’nın her şeyi yapmaya hakkı vardır, hata da yapsa,
milletin nasıl hesap soracağı açık değildir. Sermaye piyasasında bir suç
işlendiğinde, suçu olsun olmasın, aracıları, garantörleri sorumlu tutan
maddelerle herkesi bir potada eriten yasa tasarısı, nedense SPK’ya dair cezai
sorumlulukları tanımlamamaktadır.
Bu tasarıyla,
şirketlerin yönetim kurullarına atanan bağımsız üyeler isterlerse keyfî
gerekçelerle yönetim kurullarını kilitleyebilir, şirketi çalışmaz hâle
getirebilirler.
Değerli
milletvekilleri, yasa tasarısının alt komisyon görüşmelerindeki bir tabloyu da
sizlerle paylaşmak isterim. Gerek Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizlerin
gerekse diğer muhalefet partilerinin ısrarlarıyla görüşleri dinlenen Bankalar
Birliği, Aracı Kuruluşları Birliği, Merkez Bankası gibi bu konuda görüşleri son
derece önemli olan kuruluşlar ile SPK arasında fikir ayrılıkları dikkatimizi
çekmiştir. Tasarı bu kurumların fikirleri yeteri kadar değerlendirilmeden
komisyona getirilmiştir. Daha vahim olan, fikir ayrılıklarının özellikle Merkez
Bankası ile SPK arasında köklü yaklaşım farklarını işaret etmesidir.
İktidarın
yıllardır kurumları ele geçirme ve yönetme gayretiyle bozulan devlet aygıtı
artık alarm vermeye başlamıştır. Daha bugün ombudsman için seçilen kişilerin
AKP’li kişilikleri meseleyi gayet net ortaya sermektedir. Devlet aygıtının her
alanda siyasallaştırılmasına devam edilmektedir. Bu durum gayet iyi bilinen bir
husustur. AKP yanlılarına iş alanları açılırken, mülakatlar diğer adaylar için
aşılmaz kale duvarları hâline gelmektedir.
Ama şunu da
biliyoruz: Devletin içinde, iktidar partisinde ve kurumlarda başka bir çatışma
vardır. Bu çatışma, Hükûmet kurulurken destek alınmış güçlerle Hükûmetin kendi
diğer kurumlarının arasındadır. Kısacası, Hükûmet, devleti yanlı kadrolarla
doldururken bir yandan da kendi temel çatlaklarını yaratmaktadır. Aynı tablo
sermaye piyasasıyla ilgili kurumlarda da yaşanmaktadır ve yaşanmaya devam
etmektedir. Beraber yola çıkılanlar teker teker sizleri terk ederken,
dışarıdaki büyük destekçilerin de global politikalarının değişmekte olduğunu
hatırlatmak isterim. Her kurum, diğerini aşarak yetkiyi elinde toplama gayreti
içerisindedir. Bu durum, bugünün iktidarının kurumlar üzerindeki tahakkümü
sonucu hiç olmadığı kadar aşırı bir hâle gelmiştir. AKP, kendisinin sözde
“ustalık dönemi” olarak adlandırdığı bu dönemde dış politika açmazları,
ekonomideki daralma, iç politikadaki çelişkiler ile en zor dönemine
girmektedir.
Üzerinde
konuştuğumuz yasa tasarısı, halkın yanında bir tasarı değildir. Yasa
tasarısının 137’nci maddesine sokuşturulan grev yasağı da bunu göstermektedir.
Hükûmet, sermaye piyasalarında çalışan, bugüne kadar hiç grev yapmamış
emekçilerin bundan sonra da grev yapmayacaklarını garanti altına almak
istemekte, bu nedenle yasa tasarına bu maddeyi geçirmektedir. Demek ki Hükûmet,
bu çalışanlardan önümüzdeki süreçte grev beklemektedir. Anlaşılıyor ki başta
İMKB olmak üzere elde az sayıda kalan devlet kurumları da özelleştirilmek
istenmektedir.
Sermaye Piyasası
Kanunu Tasarısı’ndaki grev yasağı, yapacakları özelleştirme şartlarında İMKB
çalışanlarından gelebilecek tepkiye karşı iktidarın şimdiden aldığı bir
önlemden ibarettir diyor, bu konuda çalışanları uyarıyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde on
beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi,
Malatya’da, biliyorsunuz, 2 tane organize sanayi bölgemiz var ve Malatya
yıllardan beri verilen teşvikleri son derece isabetli kullanan bir ilimiz.
Şimdi, 2004 yılında çıkarılan 5084 sayılı bir Yasa var. Bu 5084 sayılı Yasa’da
illere çeşitli teşvikler verilmişti ancak son düzenlemeyle verilen birçok
teşvik geri alındı. Son dönemde bu sigortayla ilgili verilecek teşviklerin geri
alınacağı ifade ediliyor. 31 Aralık 2012’de bunların süresi dolacak. Eğer bu
teşvik Malatya’ya verilmezse, bilmenizi isterim ki, 22.300 olan işsiz sayısı
belki 50 bin, 60 bini bulacak. Ayrıca birçok insan sigortalı işçi
çalıştıramayacak. Bu konuda sizden ricam –bu, biliyorum ki iktidar partisi
milletvekili arkadaşların da talebi, Malatya kamuoyunun da talebi- bu 5084’le
ilgili düzenlemeyi Malatya açısından çok önemli görüyoruz, bir kez daha gözden
geçirirseniz Malatya adına çok seviniriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Meslek liselerinde işletmelerle meslek eğitimi sözleşmesi
yapılıyor. 13’üncü maddede “ücret ve izin” bölümü var, “Öğrenciye, işletmede
meslek eğitiminin devam ettiği sürece yürürlükteki yaşına uygun, asgari ücretin
yüzde 30’undan az olmamak üzere ücret ödenir.” diyor ancak bazı meslek
liselerinde ödenmediği ama bazılarında ödendiğini biliyoruz. Bu konudaki
görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bankalarda daha
önceleri çeşitli sebeplerden borçlarını ödeyemeyenler kara listeye
alınmaktadırlar. Borçlarını ödemiş olan bu insanların sicillerinin düzelmesi
için Bakanlıkça bir çalışma var mıdır, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Demir…
NURETTİN DEMİR
(Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Suriye
Şanlıurfa’yı bitirmiştir Sayın Başkan. Özellikle Şanlıurfa hayvan pazarına
uğruyor musunuz? Biz burada tabii ki hep borsayla ilgili konuşuyoruz ama doğuda
oldukça büyük bir sıkıntı yaşanıyor hayvan besiciliğinde. Özellikle AKP
milletvekilleri ve Bakan acaba Şanlıurfa hayvan pazarına uğruyor mu?
Beyaz yem 250
liradan 850 liraya çıkmış. Suriye’den, kevgire dönmüş sınırlarımızdan her gün
1.000 ila 1.500 dolayında hayvan ülkeye giriyor, ne oldukları belli değil.
Besiciler ve hayvancılık yapanlar hayvanlarını satamazken, geçen yıl canlı
hayvanın kilosu 12-13 lirayken bugün 6-7 lira civarında. Ziraat Bankası
kredilerinin geri ödemeleri gelmiş, icralar başlamış ama ne Hükûmet ne Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı ne de bölge bakanı sorunlarla ilgileniyor.
Sayın Bakan,
Şanlıurfa hayvan pazarına uğramayı düşünüyor musunuz? Bu konudaki desteklemeyi
planlamanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kuşoğlu…
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
SPK’ca 2011 ve 2012 yıllarında uygulanan idari para cezalarının tutarı nedir,
bunun ne kadarı tahsil edilebilmiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Gök…
LEVENT GÖK
(Ankara) – Sayın Başkan, birkaç defa dile getirdiğim, Ankara’daki TOKİ
konutlarıyla ilgili, son olarak Eskişehir yolundaki Yapracık TOKİ konutlarında
-iki ay önce teslim edilmesine rağmen- gerek doğal gazın bağlanmaması, elektrik
ve su gibi noksanlıklar nedeniyle binlerce aile mağdur olmuştur. Bu aileler, bu
hafta içerisinde bir dernekleşmeye de gitmek suretiyle sorunlarını dile getiriyorlar
ve cumartesi günü de çok ciddi bir eylemle seslerini kamuoyuna duyuracaklar.
TOKİ, evlerinde son zamanlarda giderek artan bu sorunlarının giderilmesi
yönünde çok etkin ve acil denetlemeler ve ne varsa o yöntemlerin ortaya
konulması gerekiyor. Aileler son derece mağdurdur. Yapracık TOKİ konutlarını
bilgilerinize sunuyor, o konuyla bir ilgilenmenizi, gereğinin yapılmasını da
sizlerin bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu
geçtiğimiz günler içinde yani Sağlık Bakanımızın ve Çalışma Bakanımızın
oluruyla, diş hekimliğinde, kamudan hizmet satın alması konusunda bir çalışma
vardı. Fakat bu çalışmanın, bütçenin yetersizliği dolayısıyla bir müddet daha
ertelendiği söylenmektedir. Bu ertelenme sürecinde 15 bin muayenehane, diş
hekimi bir beklenti içine girmiştir. Bu konuda sizin görüşünüzü de almak
istiyoruz yani çok ciddi şekilde bir beklenti var. Bu hizmet satın almasının
Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu ekonomik nedenlerle alınamadığı
söylenmektedir. Bu konuda görüşlerinizi rica ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Moroğlu…
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
1964 yılından
beri hem Türkiye’ye hem de İzmir’e önemli ekonomik kazanımlar kazandıran BMC
fabrikası aylardır üretimini yapamamak durumundadır. BMC fabrikasında çalışan
2.500 işçi ve tedarikçilerle birlikte 40 bine yakın insanımızı ekonomik olarak
zor durumda bırakan BMC fabrikasının tekrar üretime geçmesi için gerek finans
yapısını gerek tedarikçilerle ilgili sorunlarını irdeleyip gerekli çabaları
yapmayı, iktidardan, İzmirliler olarak talep ediyoruz. Bu konudaki
açıklamalarınızı bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kuşoğlu,
son soru, buyurun.
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bir
de yine 2011 ve 2012 yıllarında İstanbul Altın Borsasındaki işlem miktarı ve
işlem hacmini öğrenmek istemiştim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki -hem konuşmacıların değindiği
noktalarda bazı hususlar var hem de yine sorular arasında da var- şu anda
İMKB’nin sahip olduğu gayrimenkuller şu şekilde değerlendiriliyor, üç gruba
ayrılıyor: Bir, SPK’nın şu anda Ankara’da kullanmış olduğu bina, o mülk;
ikincisi, İMKB’nin şu anda kendi kullandığı, kendi tesislerinin olduğu mülk ve
diğerleri. Biz, SPK’nın oturduğu tesisi kendisine veriyoruz, İMKB’nin oturduğu
tesisi yine İMKB’nin kullanımına veriyoruz, diğerlerini ise eğitim amacıyla,
özellikle ilkokul, ortaokul, lise inşa edilmesi amacıyla ve o şekilde
gelirlerini değerlendirmesi şeklinde Millî Eğitim Bakanlığına tahsis etmek
istiyoruz. Onunla ilgili zaten önergemiz hazır, o ilgili madde gelince onu
göreceksiniz, daha önce de taslaklarını zaten gruplara ilettik yani burada üç
grup gayrimenkulden bahsediyoruz. Zaten bugüne kadar İMKB’nin nakit fazlası hep
eğitim amacıyla ve okul inşaatına kullanılmış. Bu yeni yapılanma sırasında da
özellikle ortaklık yapısı oluşurken ve dışarıdan da özel sektör ortaklarını
katarken bu fazla gayrimenkullerin bu şekilde değerlendirilmesinin uygun
olacağı kanaatine vardık, tabii yüce Meclisimizin nihai kararıyla bu şekillenmiş
olacak diye bekliyoruz.
Diğer bir konu:
Bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından ben dünkü oturumda bahsettim. Bu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı ÇEAŞ ve Kepez’le ilgili bir karardı
yani ÇEAŞ ve Kepez’in ortaklarının açmış olduğu dava sonucunda AİHM’in almış
olduğu karardı.
Diğer konuya
gelecek olursak, burada, Kanun’da yer alan “haczedilemeyeceğine” dair ifadeler
yatırım fonları, konut ve varlık finansman fonları için. Bu fonlar, küçük
yatırımcılardan toplanan tasarrufların bir arada değerlendirilmesi amacıyla
emaneten yönetilmekte yani bu fonu yöneten kuruluşun kendisi bir sıkıntıya
girdiğinde, o kuruluşun sıkıntısı, o kuruluşun belki kendi varlıklarıyla ilgili
yürütülecek haciz işlemlerinin dışında tutuyoruz bu fonu ki yatırımcıların,
küçük yatırımcıların tasarrufları, birikimleri bu tür bir ihtimalden zarar
görmesin diye.
5084 sayılı Yasa
tabii kırk dokuz ilimizi ilgilendiriyor. Ancak ben dün de ifade ettim, “Bu kırk
dokuz il nasıl tespit edildi?” diye bakacak olursak, daha önceki sosyoekonomik
gelişmişlik endeksine göre, 2003 endeksine göre belirlenmiş bir kırk dokuz il.
Biz, biliyorsunuz bütün bu endeksi yeniden ele aldık, Türkiye yine gelişmişlik
endeksine göre altı bölgeye ayrıldı ve yeni teşvik sistemimizi de bunun üzerine
kurguladık. Dolayısıyla, kırk dokuz ilin aynen devam etmesi, buradaki teşvikin
aynen devam etmesi mümkün görünmüyor. Şu anda Ekonomi Bakanlığımız bu konuda
çalışıyor, ne yapabiliriz tamamen kaldırılır mı yoksa yeni teşvik
mekanizmasıyla uyumlu bir şekilde kısmen devam mı ettirilir; bu konuda henüz
bir şey söyleyemiyorum çünkü çalışma şu anda devam etmekte.
Kara liste
“Borçlarını ödemeyenlerle ilgili kara liste” dediniz. Biliyorsunuz, biz artık
onu bir sicil kaydı olarak değiştirdik, kredi kaydı olarak değiştirdik ve artık
hem pozitif hem negatif sicil tutuluyor. Çekler ve senetler için bunu başlattık
ama kapsamı daha da genişleyecek ve her vatandaşımızın bir kredi sicili
oluşacak. Tabii ki o bilginin kullanılması, o bilginin üçüncü şahıslara
verilmesi, her vatandaşımızın kendi vereceği izinle ancak mümkün olabilecek.
Sermaye Piyasası
Kanunu’nda 2010 ve 2011’de, daha doğrusu Kurulumuzun 2010 ve 2011’de tahsilat
için kesmiş olduğu idari para cezası 2010 yılında 2 milyon 331 bin 674 lira,
2011 yılında da 6 milyon 995 bin 756 lira. Tahsilatı vergi daireleri tarafından
yapılmakta.
“Bunun ne kadarı
tahsil edildi?” Onunla ilgili şu anda elimizde bilgi yok.
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – 2011 ve 2012’yi sordum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – 2012’yle ilgili veri şu anda önüme gelmedi
ama ona da bakıp… 2012’de bu tamamlanmadığı için ancak kısmi bir şey
söyleyebiliriz belki. İlk dokuz ayda 1 milyon 456 bin 955’miş, ilk dokuz ayı
2012 yılının.
Bu diş
hekimlerinden hizmet satın alınması yoluyla, SGK’nın, tedavi hizmetlerinin
bedellerini karşılaması konusuna gelince, tabii, bunun iyi bir hesabını
kitabını yapmak gerekiyor.
Şunu da
söyleyeyim ki dünyada bu sağlık sigorta sistemlerinin pek çoğunda dişle ilgili
konular istisnadır. Yani dişle ilgili konular sigorta kapsamına kolay kolay
alınmaz çünkü çok masraflıdır ve alacağınız o primlerle bunun masrafını
karşılamak çoğu sigorta sisteminde mümkün olmamaktadır. Ama bu, ilgili
kuruluşlarımız tarafından çalışılıyor, bakılıyor, henüz önümüze bir maliyet
rakamı gelmiş değil ama benim, açıkçası, fazla bir bu konuda beklentiyi
yükseltmeye arzum yok çünkü dünyada hemen hemen hiç uygulanmayan, ileri
derecede bu kadar her şeyi kapsayan bir sigortanın Türkiye’de uygulanmasının
mali sonuçlarını mutlaka iyi hesap etmemiz lazım, ondan sonra bu işe gireceksek
girmemiz lazım diye düşünüyoruz.
Onun haricinde,
şu anda elimizde veri bulunmayan, bilgi bulunmayan bu işte, TOKİ’nin
konutlarıyla ilgili bir soru vardı. BMC firması, yine bilmediğimiz bir konu.
Yani bunlarla ilgili, belki bakanlıklarımıza, BMC’yle ilgili belki Gümrük ve
Ticaret Bakanlığına, yine TOKİ konutlarıyla ilgili, ilgili bakanlıklarımıza
belki bu soruların yöneltilmesinin daha isabetli olacağını düşünüyorum.
Ha, bu arada
hayvancılık meselesine gelince, biliyorsunuz, bizim özellikle son yıllarda
hayvancılık desteklerimiz çok çok arttı yani bütçeden hayvancılık desteği –şu
anda rakamlar önümde yok ama- eskisine göre çok yüksek miktarlara ulaştı. Hem
kredi imkânları var hem direkt Tarım Bakanlığımızın vermiş olduğu farklı destek
metotları var. Özellikle yemle ilgili sorunlar bu sene büyüyünce, yem fiyatının
düşmesine yönelik de yine Gıda, Tarım Bakanlığımızın Ekonomi Bakanlığımızla
beraber uygulamaları oldu. Özellikle gümrüklerde bu işi biraz daha
kolaylaştırmak, geçici olarak dışarıdan daha ucuz yem temin etmeyle ilgili
adımlar da zaten bu yıl içerisinde atıldı.
Konu, ilgili
bakanlıklarımız tarafından çok yakın takip ediliyor. Hayvancılık bizim için çok
önemli bir sektör. Nasıl şu anda toplam tarımsal üretimde dünyanın 7’nci büyük
ülkesi hâline geldiysek hayvancılıkta da gücümüzü artırmak istiyoruz. Bunu
yaparken de tabii bir yandan vatandaşlarımızın ucuz ete ulaşmasını sağlamak,
uygun fiyatlı ete ulaşmasını sağlamak ama aynı zamanda da üreticilerimizi
korumak arasında bir denge kurduğumuz bir politika söz konusu.
İstanbul Altın
Borsasının işlem hacmine gelecek olursak; 2011 yılında altın olarak 195 ton,
gümüş olarak 355 ton; 2012 yılında altın 254 ton, gümüş 321 ton, 2012 yalnız 1
Ekim tarihi itibarıyla olan rakamlar.
Böylece sanırım
soruların hepsini karşılamış oldum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin…
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Sayın Başkan, hiç duyulmadı buradan, ses düzeni çok eksik. Sayın
Bakan konuşuyor ama yani yanındakiler dinliyor sadece.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Arada uyarsaydınız keşke, belki tedbir
alırdık.
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Biz sizi dinlemek istiyoruz Sayın Bakan.
BAŞKAN – İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, önergeleri çekiyoruz ilk 5 maddedeki.
BAŞKAN – Şimdi
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
31’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
37’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
38’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
39’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
42’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.39
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
337 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
43’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 43. Maddesinin 1.
Fıkrasının (b) bendinde yer alan “tamamının” ibaresinin “tümünün” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Veli Ağbaba Mahmut Tanal
İstanbul Malatya İstanbul
Haluk
Ahmet Gümüş Bülent
Kuşoğlu
Balıkesir Ankara
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde yatırım
kuruluşlarını ilgilendiren bir madde. Tabii, Malatya da, Malatya ili de
Türkiye’de en çok yatırımın hakkıyla yapıldığı, Malatya sanayicisinin
teşvikleri yerinde kullandığı bir kentimiz. Her anlamda olduğu gibi Malatya bu
konuda da örnek bir kent yani Malatya ilk teşviklerin verildiği zaman bu
teşvikleri yerinde kullanan, sanayileşmeyi sağlayan bir kent.
Değerli
arkadaşlar, şimdi 2004 yılında yürürlüğe giren 5084 sayılı Teşvik Yasası 31
Aralık 2012 tarihinde sona erecek. Yasa ilk yürürlüğe girdiğinde iş verenlere
SSK, stopaj, enerji gibi çeşitli destekler veriliyordu ancak kısıla kısıla
sadece SSK işveren payının devlet tarafından ödenmesiyle ilgili madde kaldı.
Şimdi, 31/12’de bu maddenin de yürürlükten kaldırılacağı söyleniyor. Eğer bu
madde yürürlükten kaldırılır ise sadece ve sadece bunun anlamı kayıt dışıyı
teşvik olur, bu nedenle bu karar 1 kez daha gözden geçirilmelidir. İktidar
partisi milletvekili arkadaşlarımın da bu konuda rahatsız olduklarını
biliyorum.
Şimdi,
kazanamayan sanayici sigortalı işçi çalıştırmaz. Sanayici kazanamadı ise,
maalesef, Malatya’da 22.300 olan işsiz sayısı, bu katlanarak belki 40 bini, 50
bini bulabilir. Bu Teşvik Yasası eğer iptal edilirse değerli arkadaşlar, bu
sadece ve sadece kayıt dışıyı teşvik eder. Bunun bir kez daha gözden geçirilmesini,
Sayın Bakan siz buradasınız, bir kez daha gözden geçirmenizi sizden rica
ediyorum, Malatya adına rica ediyorum.
Bakın, Malatya
tabii, bir İstanbul değil, bir Kocaeli değil. Malatya ve benzer illerde, doğu
ve güneydoğuda sanayici olmak zor, fabrika sahibi olmak zor; üretim yapmak,
istihdam oluşturmak zor. Ürettiklerinizi ihraç edeceksiniz, yolunuz yok, limana
uzaksınız. Ürettiklerinizi ihraç edeceksiniz, gümrüğe uzaksınız. Pazar
arayacaksınız, pazarlama yapacağınız yerlere uzaksınız. Bu nedenle, bu koşullarda
üretim yapan, doğuda ve güneydoğuda üretim yapan insanların desteklenmesi
gerekirken sadece vermiş olduğunuz bu küçücük desteği almanız, burada sadece
Malatya ve benzeri illerdeki ekonominin çökmesine sebep olur.
Şimdi, son birkaç
rakamla sizlere bilgi vermek istiyorum. Malatya’da 2012 yılı dokuz aylık
döneminde, önceki yıllarda teşvik belgesine bağlanmış yatırımdan vazgeçilen ve
iptal edilen teşvik belgesi sayısı 12. Sayın Bakan, bu konuda lütfen
dikkatinizi çekmek istiyorum 1 kez daha.
KADİR GÖKMEN ÖGÜT
(İstanbul) – Sayın Bakanım…
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Bakın, sadece ve sadece iptal edilen teşvik belgesi sayısı 12. Bu
12 belgenin toplam yatırım tutarı 50 milyon civarında. Bu iptaller olmasaydı
Malatya’da binlerce insan daha ekmek yiyecekti. Şimdi, eğer, bunu yapar iseniz
Malatya’da maalesef sanayiciler işçilerini çıkarmak zorunda kalacaklar.
İşverenlerin önünde 3 yol bırakıyorsunuz değerli arkadaşlar. Her yıl binlerce
liralık ek maliyete katlanarak üretimlerine devam edecekler ya da işçilerini
kayıt dışı çalıştıracaklar ya da üretimlerini daraltacaklar ya da Malatya’ya
yeni yatırım yapılmayacak.
Bakın, ben,
geçtiğimiz gün, cumartesi günü Malatya’da üretim yapan, Malatya’da iş yapan
sanayicilerle birlikte oldum, her kesimden insanlar vardı. Onların tek ricası
bu: Mecliste diğer siyasi partilerin milletvekilleriyle, özellikle iktidar
partisinin milletvekilleriyle bu konuda ilişkiye geçerek bunun gereğinin
yapılmasını istiyorlar. Yani 5084’teki bu işçiyle ilgili, sigortayla ilgili
teşvikin devam etmesini istiyorlar. Sayın Bakan, bir kez daha burada
Malatyalıların adına, bütün Malatyalıların adına sizden rica ediyorum. Bunu
düzenlemenizi bekliyoruz. Bu müjdeyi Malatyalılar Meclisten bekliyor.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer şey de Malatya’da yaşanan bir sorundan bahsetmek
istiyorum. Geçtiğimiz yıllarda özelleştirilen bir kurum var, TEDAŞ. Bu
özelleştirmenin ne kadar yanlış olduğu Malatya’da ortaya çıktı. Bu TEDAŞ…
Malatya’da yel esse elektrikler kesiliyor ve oradaki firmanın da mazereti şu:
“Enerji Bakanlığı yeteri kadar yatırım yapmıyor, hatlarımızı yenilemiyor.”
diyorlar. Bakın, köylü yoksul. Köylü zoraki, zorla, borç alarak, ineğini
satarak buzdolabı alıyor. Elektrikler gidip geldikçe o buzdolapları yanıyor.
Malatya’daki en büyük dertlerden birisi, şu anda, elektrik kesintileri.
Malatya’daki en büyük dertlerden birisi, şu anda, gidip gelen elektrikler. Bu
konuda, Enerji Bakanlığının da Malatya’ya yatırım yapmasını rica ediyoruz.
Malatya…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Şu izlenimi silin arkadaşlar: En çok oy aldığınız yeri en çok
cezalandırmayın diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
44’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
45’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
46’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
47’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
48’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
49’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
50’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
51’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
52’nci madde
üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 52. maddesinin 6.
fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli
Manisa
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 52.
maddesinin (6) numaralı fıkrasında yer alan “fon katılma paylarının
alım-satımının TCMB tarafından günlük alım satım kurları ilan edilen yabancı
para birimleri üzerinden yapılmasına” izin verilmesi yabancı para cinsinden fon
ihracı niteliğinde olup, Merkez Bankasının da karşı çıktığı bir husustur.
Kambiyo Mevzuatı ve 32 Sayılı Karar ile TCMB Kanunu gereği TL’nin değerinin
belirlenmesi ve korunmasında yetkili olan Merkez Bankası ile SPK arasında yetki
karmaşasına yol açacağı için doğru bir düzenleme değildir. Eleştirilerimiz
üzerine fıkraya “TCMB ve Hazine Müsteşarlığının görüşünü alarak” ibaresi
eklenmiş olmakla birlikte, esas itibarıyla yabancı para cinsinden alım-satımın
yapılabilmesi kanun hükmü hâline getirilmiş bulunmaktadır. Bu durum para ve
döviz kuru politikalarının uygulanmasını zorlaştırabilecektir. Bu nedenlerle
fıkranın madde metninden çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
53’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
54’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
55’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
56’ncı madde
üzerinde Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Sayın Başkanım, 56’ncı
maddenin (7)’nci fıkrasında yer alan “usulsatımına” ifadesini “satımına”
şeklinde, (9)’uncu fıkrasında yer alan “ilişkin esaslar” ifadesinin “ilişkin
usul ve esaslar” şeklinde redaksiyona tabi tutulmasını arz ederim.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm; 57
ila 81’inci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan,
Denizli Milletvekili.
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel kanun
olarak görüşülmekte olan sermaye piyasası kanununun üçüncü bölümü üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Üçüncü bölüm;
konut ve varlık finansmanı, ipotek finansmanı kuruluşları, kira sertifikası,
varlık kiralama şirketleri, bağımsız denetim, derecelendirme ve değerleme
kuruluşları, borsalar, Sermaye Piyasaları Birliği, Değerleme Uzmanları Birliği,
merkezî takas kuruluşları ve Merkezî Kayıt Kuruluşunu düzenlediği
görülmektedir. Borsada bin halka açık şirket hedefinden bahsedilmektedir.
2000’li yıllarda 300 olan borsa şirketi sayısı bugüne geldiğimizde ne kadar
olduğu malum, dün konuştuk. Üç dört yılda yapılan halka arzların çoğunluğu, son
zamanlarda kârlılığı ve kurumsallığı olmayan küçük şirketlerden oluşuyor.
Borsanın değer kazandığı bu dönemde yeni halka açılan şirketlerin çoğu bugün
halka arz edildikleri fiyatın altında işlem görmektedir. Yatırımcılar da ciddi
zararlar görüyor.
Endeksin 70 bin
seviyesine yükselmesinin temel nedeni kârlılıkta patlama yaşayan bankalardır.
Borsa endeksi, piyasa değeri çok yüksek olan ve endekste ağırlığı olan
bankaların hisselerinde yaşanan aşırı değerlenmeler sonucu yükselmektedir. Reel
sektör şirketlerinde bu değerlenmeyi görmüyoruz. Türk bankalarındaki kârlılık
patlaması sermaye piyasalarının da iyi çalışmadığının açık bir göstergesidir.
Bankacılık sektörüne giriş Hükûmet tarafından âdeta engellenmekte ve piyasada
mevcut bankaların kârlılıkları her geçen gün artmaktadır. Bankalar hükûmet
tarafından kollanmakta, sektöre yeni girişlere tarife dışı engellerle izin
verilmemektedir. Son on yıl içinde bir banka kuruluşuna izin verilmiş ve buna
gerekçe olarak da 2001 bankacılık krizi gerekçe gösterilmektedir.
Türk halkına
bankalar yıllık yüzde 25-30 maliyetle para satmakta, Hükûmet ise bunu
izlemekte, daha ötesi, teşvik etmektedir. Özetle: Bankalar halktan yüzde 7-8’le
para toplamakta, halka ise bunu 3-4 kat ekleyerek satmaktadır. Bu inanılmaz
faiz kazancı tarihte kaydedilmemiştir. Üstelik, bu kazancın arızi bir nitelik
taşımadığını görüyoruz, yıllardır devam ediyor. Faizleri düşürdüğünü iddia eden
Hükûmet nihai kullanıcıya yani hane halkına tarihin en yüksek, en çok katlı,
yüksek reel faizini ödetiyor.
Sayın
milletvekilleri, kollanan bir bankacılık sisteminin olduğu yerde borsanın
gelişmesi de mümkün değildir. Reel sektörde ciddi büyüklüğe ve kârlılığa sahip
köklü şirketlerin borsaya açılması, bankaların tahakkümü altında olan mevcut
finansal sistemde mümkün değildir. Bin şirket hedefine mevcut sistemde
ulaşılabilir ancak kârlılığı olmayan, yatırımcıyı zarara uğratacak bu şirketler
Türk borsasını dünyada en güvenilmez, en riskli borsalardan biri hâline getirecektir.
Güçlü şirketlerimizin borsaya gelmesi tasarrufların daha etkin kullanılması
açısından çok önemlidir.
Sayın Bakan, ben
dün burada sizin olmanızı çok arzu ettim. Ben geneli üzerinde grubum adına da
söz aldım, konuştum. Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisini doğru
aydınlatmıyorsunuz. Komisyonda mali kuralla ilgili söyledikleriniz nerede
duruyor? Tutanaklarda duruyor. Burada da defalarca sorduğumuz hâlde bize cevap
vermeden geçiştiriyorsunuz. Siz “Ona gerek kalmadı.” dediniz, 2 bakan
arkadaşınızdan omuz yediniz -Ulaştırma Bakanından, diğer bakandan, burada dün
söyledim- mali kuraldan vazgeçtiniz. “Mali kurala gerek yok, biz zaten
uyguluyoruz başka şeyler.” dediniz. O dediğiniz şeyler neticesinde, 22 milyar
TL civarında olan bütçe açığı, 10 milyar zam yapmanıza rağmen şu anda 32
milyara gidiyor. Bunlar sizin rakamınız. Bu, sizin güvenilirliğinizi ne yaptı?
Dumura uğrattı. Gerçekten sıkıntılı bir durum. Bir kere, buna cevap vermemenize
gerçekten üzülüyorum çünkü tutanaklarda çok açık ve net bir şekilde mali kuralla
ilgili söyledikleriniz duruyor ama buna rağmen “Biz farklı bir şey uyguladık,
onun için ondan vazgeçtik.” diyorsanız bütçenin hâli de meydanda, gayet açık ve
net bir şekilde duruyor.
Orta Vadeli
Program’ı değiştirdiniz. Biz kanun teklifi verdik. Ne oldu? Eylül ayına
aldınız, buna rağmen bir ay geç açıkladınız. Bakın, şuna, bütün dünyada size
herkes güler: Orta Vadeli Program, orta vadeli mali disiplin, bütçe çağrısı,
planlamanın yatırım genelgesi; bir hafta sonra da geliyorsunuz, bütçeyi
sunuyorsunuz. Size, dünyada kime anlatırsanız anlatın gülerler, sizi
ayıplarlar. Bunu bu Parlamentoda sakın savunmaya falan kalkmayın, bunun
savunulacak bir tarafı yok. Eskiden dört beş ay geç oluyordu, haydi o yetki
kanununa dayanarak -o bile tartışılır- kanun hükmünde kararname ile düzenleme
yaptınız, erkene aldınız; biz de onu tasvip ettik -o kadar erkeni de daha
sonraya aldınız- ama buna rağmen bir ay geciktirdiniz ve bunun dördünün aynı
gün yayımlanmasından sonra bundan netice alınması ve bütçenin gerçekçi hazırlandığını
söylemeniz doğru bir şey değil. Ama şunu söyleyebilirsiniz: “Biz kuruluşlara
önceden talimatı verdik, dolar kurunu verdik, büyüme göstergelerini verdik,
hedeflerimizi verdik. Onlar zaten onun için ne yapıyorlar? Hazırlanıp
geliyorlar, biz de kamuoyunu böyle aldatıyoruz.” diyorsanız, doğru söylüyor
olursunuz ama bunu da ben size ne yaparım? Yakıştıramam.
Şimdi, daha
birkaç gün önce söylediniz -daha dün mü evvel ki gün mü- “Türk toplumu olarak
çok tüketiyoruz.” dediniz. Yanılıyor muyum, bilmiyorum. Şimdi, 10 milyon
emeklisi var, 10 milyon yeşil kartlısı var; bu toplumun çok tükettiğini siz
Başbakan Yardımcısı olarak -hem de ekonomiyi koordine ediyorsunuz-
söylüyorsunuz. Nereden bakarsanız bakın bunun hiç iler tutar tarafı yok Sayın
Bakan.
Bir diğer tarafı,
2023 hedeflerini başka yerlerden aldınız, kullanıyorsunuz. Hadi onu da
kullandınız ama onu da doğru kullanmıyorsunuz. Nitekim, dün veya evvelki gün,
sizin açıklama yaptığınız gün –bahsettiğim açıklamayı- Sayın Zafer Çağlayan
dedi: “Bu gidişle, bu göstergelerle biz 2023’te bunu yakalayamayız.” O zaman,
bu millete seçim öncesi niye aktardınız? Denizli’de arkadaşlar bağırdılar,
çağırdılar, söylediler, ifade ettiler. Hızlı tren geliyordu, hastaneler
geliyordu, her şey geliyordu, top sahası geliyordu. Ne oldu? Başka her yere
gidiyor da Denizli’ye mi gelmiyor? 2023’te herhâlde bunlar hayal olacak bu
yatırımlarla, gidişle. Oradaki arkadaşlar da bunu izah ederken hakikaten
sıkıntı çekiyorlar. Onları da zor durumda bırakmanın hiçbir anlamı olduğu
kanaatinde değilim.
Ondan sonra, siz
G-20’ye gidiyorsunuz, konuşuyorsunuz. Doğru, bunları istişare ediyorsunuz. Yeni
bir finansal mimariden bahsediliyor ama biz bu kanunu gördüğümüz zaman, bu
tasarıyı gördüğümüz zaman sizin yeni finansal mimariden, dünyadan anladığınız, buraya
getirdiğinizi ne olarak görüyoruz? Ev yapmak -dün hatta dedim, kutsal
Manhattan’ı inşa ediyorsunuz- olarak anlıyorsunuz. Yoksa yeni finansal mimariye
siz nereye gittiniz? Hep bu toplantılara gidiyorsunuz, görüyorsunuz ama
maalesef orada yeni finansal mimariden, bizim, burada, sizin bu SPK yasasına,
torba yasası gibi havadan, son dakika önergelerle koyduğunuz şeylere baktığımız
zaman neyi görüyoruz? Finansal mimariden ev yapmak, oradan rant kapmak olarak
görüyoruz. Bakın, o sektör çok sıkıntıda. İstanbul’da bazıları sıkıntıya girdi.
Sizin bunları toplumla paylaşmanız lazım. Bazıları sıkıntıya girdiğini açık ve
net bir şekilde söyledi. Bu konut sektöründe gerçekten büyük problemler var.
Şimdi, bunları görmezden gelmek mümkün değil. Sizin inşa ettiğiniz, sizin
dönemde inşa edilen ruhsat alınanların, inşaat ruhsatı alınanların bitenlerle
oranına baktığınızda, yapı kullanım oranlarıyla baktığınızda çok yanlış ve iyi
gitmeyen bir konut sektörünün olduğunu görüyoruz. Bakın, Uzak Doğu yaşadı
inşaat sektörü, konut sektörü problemlerini. Amerika Birleşik Devletleri
yaşadı, bütün dünya gidiyor. Ama bu konuda düzgün bir düzenleme yapmazsanız
gerçekten Türkiye konut sektöründe mevcut rakamlara baktığınızda çok büyük
problemleri yaşayacak. Ha, burada diyeceksiniz: “Biz bunu SPK’yla çözecektik.”
Çözmeniz de mümkün değil, doğru bir davranış da değil. Sizin, gelir
ortaklığıyla devletin bütün arazilerini verdiğiniz özel sektörün ne hâlde
olduğunu, finansman durumlarını filan kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklamanız
lazım. Dürüstlük, doğruluk, şeffaflık budur.
Ben, bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili.
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; borsalar, kapitalist
sistemin içsel dinamikleriyle kurulmuştur. Bugünün gelişmiş kapitalist
ülkelerinin kendi tarihsel süreçleri içinde ortaya çıkmışlardır. Gelişmekte
olan ülkelerde ya da az gelişmiş ülkelerdeki borsalar daha yapay kurumlardır,
daha zorlama kurumlardır.
Borsaların işlevi
esas olarak fonları merkezîleştirmektir birinci planda yani küçük, orta boy
sermayeleri bu borsalarda işlem gören büyük sermayenin kullanabileceği biçimde
merkezîleşme yani buraya gelen şirketler, borsada halka açılan şirketler
aslında bir anlamda bu toplumun çeşitli kesimlerinde birikmiş sermayeleri
merkezîleştirirler. Bu, aynı zamanda bir değer yitimi süreciyle de selektif
kılınır çünkü bu merkezîleşen fonların karşılığındaki kâr paylarının ne kadar
gerçek anlamda kâr payı olduğu ayrıca tartışmalıdır. Kuşkusuz, borsada işlem
gören şirketlerin aktif değerleriyle borsadaki değerleri arasındaki fark da bu
değer yitimi süreçlerinin bir parçası olarak ortaya çıkar.
Aslında,
borsaların bir başka işlevi daha vardır, şirketler arasında, sermaye grupları
arasındaki çekişmelerin, mücadelenin bir alanıdır. Aslında, gelişmiş kapitalist
ülkelerde borsalar bir av alanıdır yani orada belirli şirketin ele
geçirilmesinin aracı konumunda işlev görebilirler. Bu, tabii, bizim tür
borsalarda yani aile şirketlerinin hâkim olduğu, borsaya açılma oranlarının
düşük olduğu ülkelerde bu boyutlarda görülmez.
Dünyada 1980
sonrası, Türkiye’de 86 sonrası, özelleştirmeler aracılığıyla da borsaların
sermaye derinliğinin sağlanacağı iddia edildi ve bu anlamda da İngiltere örneği
ilginçtir, gerçekten çok sayıda paydaş yaratıldı. Türkiye örneğine baktığınız
zaman şunu görüyorsunuz: 46 milyar dolarlık bir özelleştirme yapıldı 86’dan bu
yana. Sadece yüzde 3’ü bunun İMKB’de işlem gördü, satıldı, yüzde 16’sı halka
arz olarak işlem gördü yani büyük bölümü blok satış ve benzeri yöntemlerle
değerlendirildi.
Bizim gibi
borsaların bir başka özelliği şudur gelişmekte olan ülkelerde: Bu borsaların
derinliği azdır yani sığ borsalardır, işlem hacimleri yetersizdir ve bu
borsalar özellikle de önemli dış açıklar veren ülkelerde yapancı sermaye
hâkimiyetine çok kolayca konu olurlar, Türkiye’de olduğu gibi, yabancı sermaye
borsadaki işlemlerin önemli bölümünü temsil eder duruma gelirler. Dolayısıyla
burada, şimdi, İstanbul’u finans merkezi yapmak adına mekânsal birliği sağlamak
ve idari kararlarla bir finans merkezi oluşturmak gerçeklikten uzak bir
olaydır. Gerçekten uzaktır çünkü borsalar kendi içsel dinamikleriyle
kurulmadıkları zaman eğreti dururlar ve derinlikleri oluşmaz. Dış açık veren
ülkelerde özellikle bu zordur ama buna birtakım yamalarla, işte Altın Borsasını
da katalım, İzmir’den Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsasını da katalım üzerinden
bir derinlik sağlamanız mümkün değildir.
Aslında İzmir’de
Vadeli İşlem Borsasının İzmir’in kendi dinamikleriyle kurulmuş ve çalışan
-2005’ten itibaren- bir borsanın böylesine, bir anlamda zorla el konularak
İMKB’ye yani aslında şimdi yeni kurulan adıyla Borsa İstanbul AŞ’ye bağlanması,
gerçekten bir zorla el koyma operasyonudur. Yıllık 3 milyar liralık bir işlem
hacminden 440 milyar liralık işlem hacmine varan bir borsanın gerçekten iştah
açıcı bir tarafı olduğu anlaşılıyor ama bu hem İzmir’e büyük bir haksızlık
olmuştur hem de aslında bu haksızlık eklenen 9’uncu geçici maddeyle
sürdürülmektedir. Bu maddenin (6)’ncı fıkrasının (b) bendiyle verilen pay,
sahip oldukları bu şeyde, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası AŞ’de sahip oldukları
pay oranının yüzde 5’le çarpılmasıyla bulunacak oran olarak, değer olarak
saptanıyor. Bu çok yetersiz. İzmir’in talebi, bu zor alımın sona erdirilmesiydi
ama şimdi hiç olmazsa bunun yüzde 8 olarak düzeltilmesidir. Bu konu geldiğinde
önergeler verilecek.
Bir başka konu, yargı
ve vergi silahı şimdiye kadar iktidar tarafından kullanılırken yani yargıyı bir
silah olarak kullanırken, vergiyi bir silah olarak kullanırken şimdi de acaba,
bu İzmir Borsasına el koyma operasyonunda olduğu gibi, acaba SPK –ki bir
dükalığa dönüştürülüyor, bir SPK dükalığı oluşturuluyor aşırı yetkilerle- ve
BİAŞ yani Borsa İstanbul AŞ, acaba iktidarın, Hükûmetin yeni bir silahı hâline
mi dönüşüyor? Temel soru budur. Yani örneğin, bu BİAŞ yeni yapısıyla, mesela
İslami holdingler gibi vatandaşın parasını kötüye kullanan, dolandıran
şirketlerin üzerine gidebilecek mi, yoksa tam tersine birtakım kurumların ele
geçirme operasyonuna aracılık mı edecek, birtakım kendisine biat etmeyen şirket
ya da sermaye gruplarının üzerine bir baskı aracı olarak mı gidecek? Bunlar çok
temel sorulardır.
Tabii, bir başka
mesele de denetim dışı bırakılmasıdır. Bir taraftan yüzde 49 hazine payı
diyeceksiniz ama büyük bölümünün kamusal olduğu, sermayenin kamusal olduğu bir
kuruluşu siz daha önce Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabi olan bir
İMKB’den… Biliyorsunuz, Yüksek Denetleme Kurulu Sayıştaya bağlandı ama şimdi
siz Sayıştay denetimi dışına çıkararak kamu payı hakim bir kuruluşu, en azından
bu süreç devam ettiği sürece, yani diğer bölümleri özelleştirmediği sürece böyle
bir kurumu siz denetimden kaçıracaksınız, Sayıştay denetiminden kaçıracaksınız,
dolayısıyla, istediğiniz gibi at oynatmanın bir alanı hâline getireceksiniz.
Keza, bu TOKİ’ye
arazilerin devri de benzer bir zor alım yöntemi olarak karşımızda durmakta.
Tabii, bir başka
şey daha var: Sendikasızlaştırma sonucunu verecek bir grev ve lokavt yasağı.
Yani borsalarda böyle bir grev yasağının getirilmesi, gerçekten dünyanın hiçbir
demokratik ülkesinde olmayan bir uygulamanın getirilmesidir. Bu grev yasağı ILO
sözleşmelerine aykırıdır. Keza bazı sektörlerde grevlerin sınırlanabileceğine
ilişkin ILO kararlarında borsalar, bankalar bu hizmet grupları arasında yer
almamaktadır. Bu, aynı zamanda Anayasa’nın 54’üncü maddesine, yani grev hakkını
düzenleyen 54’üncü maddesine aykırıdır.
Bir şey daha
söyleyeyim: Daha birkaç hafta önce burada Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunu kabul edildi. Bu kanun kabul edilirken örneğin borsalar grev
yapılamayacak sektörler arasında sayılmadı. Yani arada ne oldu, ne geçti?
Şimdi, münferit birtakım yasalarla yeni sektörler ekleme -Türk Hava Yollarında
olduğu gibi- yeni sektörleri listeye ekleme gibi uygulamalara gidiyorsunuz.
Yani bunun, bu tür yasakların bir emek düşmanı, bir örgütlenme düşmanı bir
anlayışın tezahürü olduğunu bir kere daha belirtmek isterim. Bu tasarının
gerçekten en önemli maddesi olan geçici 9’uncu maddesinin bir hülleyle yasaya
eklenmesi, alt komisyonda bile görüşülmeden son dakikada eklenmesi, iktidar
partisi milletvekillerinden bile kaçırılmış olması, aslında nasıl bir yasama
anlayışının burada geçerli olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu tür bir yasama
faaliyetinin -ki muhalefet partisi büyük bölümüne destek veriyor, sadece bazı
maddelerde çekinceleri var- muhalefet partisinin görüşlerinin, önerilerinin,
katkılarının hiçbir şekilde dikkate alınmaması AKP tarzı yasalaşma mantığının
yeni bir örneğiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu bakımdan, iktidarı
uyarmaya, iktidarı doğruya davet etmeye burada devam etmek durumunda kalıyoruz.
Umarım iktidar, Hükûmet bundan sonrası için belirli dersler çıkarır.
İlginiz için
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde,
şahsı adına söz isteyen, Mustafa Şahin Malatya Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ŞAHİN
(Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın üçüncü
bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
21’inci yüzyıl
finans sisteminde ciddi değişmeler ve gelişmeler yaşanmaktadır. Bu değişen ve
gelişen sistemde borsa kapitalizasyonu, borsa işlem hacmi büyüklüğü gibi
kriterler dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında ülkemizin gelişmekte
olan piyasalar arasında yer aldığı ve önemli bir gelişme potansiyeline sahip
olduğu görülmektedir. 2008 yılından bu yana sürmekte olan küresel kriz ise
küresel düzeyde gelişmiş sermaye piyasalarında önemli bir güven kaybına yol
açarken gözlerin gelişmekte olan piyasalara çevrilmesi sonucunu doğurmuştur.
Ülkemizin gelişmekte olan piyasalara kıyasen krizi daha iyi yönettiği
aşikârdır. Krizle birlikte finans kurumlarının ve piyasa düzenleyici
kuruluşlarının faaliyetlerinin şeffaflaştırılmasının ve güçlendirilmesinin
önemi daha da anlaşılır olmuştur.
Değerli arkadaşlar,
bugünkü ekonomik ortam içinde hukuki altyapının da yeni gelişmeler ışığında
iyileştirilmesi sonucunda önümüzdeki dönemde sermaye piyasalarının hızla
gelişme göstermesi ve dünya ile rekabet edebilir ve gerektiğinde öncülük
yapabilecek boyuta gelmesi amaçlanmaktadır. Tasarıda amaçlanan iki husus
vardır. Yeni kanun zaman zaman detaya girse de aslında bir çerçeve kanun olarak
kalması gerektiğidir. Ayrıca, piyasalara gerekli olan esnekliğin sağlanmasını
teminen ikincil düzenleme yapma yetkisinin düzenleyici otoriteye verilmesidir.
Değerli
arkadaşlar, taslak ile kurumsal yönetim güçlendirilmektedir. Böylece, sermaye,
fon sahipleriyle sermayeyi yöneten kişilerin birbirlerinden farklı olmalarından
kaynaklanan kontrol-sorumluluk ilişkilerini ve esaslarını belirlemektedir. Bu
düzenlemeyle kâr payı ve bağışlar, pay geri alımları önemli nitelikli işlemler
konusunda yeni düzenlemeler getirecek, kurumsal yönetim güçlendirilecektir.
Şirketler kâr payı konusunda finansal yapıları ve yatırım planlarına uygun
hareket edebilme esnekliğini göstermektedir. Ayrıca ayrılma hakkı, pay alım
teklifi ve ortaklıktan çıkarma ve satma hakkı konuları yeniden gözden
geçirilecek, günümüz ihtiyaçlarına uygun olarak düzenlenecektir. Taslak ile
yeni Türk Ticaret Kanunu’nun açıklanmaya ihtiyaç duyulan bazı maddeleri yeniden
düzenlenmiş olup böylelikle Türk Ticaret Kanunu’nun boşlukları giderilmiştir.
Tasarıyla getirilen yeniliklere ve yapılan değişikliklere genel hatlarıyla
bakıldığında, yapılan değişiklikler, temel olarak yatırımcıların korunması,
sermaye piyasası araçlarıyla ihraççılar, finansal raporlama, bağımsız denetim
derecelendirme ve değerlendirme, sermaye piyasası faaliyetleri, aracılar ve öz
düzenleyici kuruluşlar, kurumsal yatırımcılar, denetim ve piyasa suçlarıyla
yaptırımları başlıkları altında sıralanabilecektir.
Bu tasarıyla
yatırımcıların korunması açısından bazı yenilikler yapılarak Yatırımcıları
Koruma Fonu yerine, bu fonksiyonu yürütmek üzere Yatırımcıları Tazmin Merkezi
oluşturulmuştur. Bu yenilikler arasında sermaye piyasası araçlarının ihraç ve
halka arzı için izahnamenin onaylanması sistemi getirilmiştir; yeni bir
izahname düzenlemesi getirilmektedir.
Baştan başa
yenilenen ve gelişmekte olan bir ülkeyi gelişmiş piyasalar arasına taşıma amacı
taşıyan bu tasarıyla, ilk kez borsaların anonim şirket olarak kurulmalarına
ilişkin yasal altyapı oluşturulmuştur, ülkemiz borsalarının rekabet ortamında
daha yetkin, etkin bir şekilde çalışmalarına imkân sağlanmıştır. Bu kapsamda
yapılan en önemli değişiklik, yatırım fonlarının sadece portföy yönetim
şirketleri tarafından kurulmasına yönelik düzenlemelerdir.
Sayın Bakanım,
özellikle biraz önce, konuşmacı arkadaşımızın, Malatya’yla alakalı -5084’ten
dolayı- bir ricaları olmuştu. Malatya, gerçekten bu konuda hizmeti en iyi alan
illerimizden. Hiçbir zaman için aldatılan bir ilimiz olmadığını… Malatya’mız,
son on yılda, sanayicilerimizin, iş adamlarımızın, özellikle parayı satarak
ticaret yapmaya alışık olan birtakım zümreye ve özellikle yastık altında
bulundurdukları yatırımlarını ticaret zanneden insanlarımızın büyük bir
çoğunluğunu cesaretlendirerek… Verilen teşviklerle, sanayi noktasında, ticaret
noktasında cazibe merkezi olan ilimize, özellikle 5084’ün yeniden ihdası için,
yeniden ihyası için yaklaşık 2004’ten bugüne kadar -sekiz yıl boyunca- iş
adamlarımıza, sanayicilerimize yapılan bu güzelliğin tekrar yenilenmesini arzu
etmekteyiz ve bütün iş adamlarımızın talepleri…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ŞAHİN
(Devamla) - Tekrar, yasanın hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, Mısır’a, Türkiye’nin, önce -Ali Babacan’ın basına
intikal eden bir beyanatında- 2 milyar dolar yardım edeceği gazetelerde yer
aldı, sonra da 1 milyar dolar yardım yapıldığı konusunda, yine, öyle bir yayın
yapıldı. Mısır’a ne kadar bir yardım yapıldı? Bu, bütçenin hangi faslında
yapıldı ve neye istinaden yapıldı? Türkiye’de eğer bir bütçe hakkı varsa, bunun
bütçede yer alması lazım. Birinci sorum bu.
İkincisi: Şimdi,
Suriye’den çok büyük miktarda insan kitlesi Türkiye’ye sığınıyor, 130 bini
buldu. Şimdi, bu insanlar 300 bini, 500 bini bulduğu zaman Türkiye bunları
kabul edecek midir? Bunlara, bütçenin hangi faslından, ne kadar para yardım
ediliyor? Bunun uluslararası göç şeyi var, Birleşmiş Milletlerin, neden bunlara
başvurularak buradaki masraflar, Birleşmiş Milletlerden -bu gibi benzeri
konularda, uluslararası olaylarda meydana gelen konularda- yardım alınmıyor da
Türkiye’deki bütçeyle bunlar karşılanıyor? Evvela bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Atıcı…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
bugün bir duruşmaya katıldık. Altı ay önce, 13 tıp öğrencisi çok anlamsız,
saçma sapan sebeplerle okullarından alınmıştı ve tutuklanmıştı. Altı aylık bir
süre içerisinde bu çocuklar sınavlarına giremediler ve derslerinden geri
kaldılar.
Bugün
katıldığımız duruşma sonucunda bu çocukların, bu tıp öğrencilerinin serbest
bırakıldığını öğrendik, sevindik ama beyinleri pırıl pırıl olan bu çocukların
altı ayını kim geri getirecek? Ülkemizin bu kadar zararını kim karşılayacak?
Hiç mi bu insanların vicdanı sızlamıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Kuşoğlu…
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
son beş yıl içerisinde Sermaye Piyasası Kurulunca yapılan halka arzlar nelerdir
ve bunların sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani bu son beş yıl
içerisinde yapılan halka arzlar başarılı olmuş mudur? Başlangıç fiyatıyla,
bunların sonraki seyri nasıl olmuştur? Nihai bir değerlendirme yaptığımızda
nasıl bir -olumlu ya da olumsuz- değerlendirme yapıyorsunuz bunlarla ilgili
olarak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biliyorsunuz Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da tarihî bir
süreç yaşanmakta; pek çok ülke bir demokratik dönüşüm süreci içerisine girmiş
durumda. Tunus’ta başlayan, daha sonra Libya’ya, Mısır’a ve başka ülkelere de
yayılan bu dönüşüm süreci her ülkede farklı nitelikte yaşanıyor ve her ülkenin
kendine has bir transformasyon süreci şu anda söz konusu. Bu, hem bir
demokratikleşme süreci hem de aynı zamanda, bir ekonomik dönüşüm süreci.
Biz, Tunus olsun,
Libya olsun, Mısır olsun, Yemen olsun bütün bu ülkelere hem siyasi ve ekonomik
reformları konusunda destek veriyoruz hem de belli miktarlarda finansal destek
sağlıyoruz.
Mısır’a sağlamış
olduğumuz finansal destek iki kalemden oluşmakta. Birincisi, 1 milyar dolar;
bu, devletten devlete açılan bir kredi ve bunun 500 milyon dolarını ekim ayında
ödemiş durumdayız, 500 milyon dolarını da ocak ayı içerisinde ödeyeceğiz.
Bunlar, bütçe ödeneklerinden karşılanan rakamlar.
Ayrıca, Eximbank
üzerinden de Mısır’ın altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere ve Türkiye’den
ihraç edilecek mal ve hizmetlerin karşılığı olarak da yine ilave bir 1 milyar
dolarlık daha kredi sözleşmesini Sayın Başbakanımızın Mısır ziyareti sırasında
imzalamış durumdayız. Bu iki 1 milyarın toplamı 2 milyarlık bir kredi anlamına
geliyor.
Suriye’den
ülkemize rejimin baskısından kaçıp gelen yaklaşık 140 bine yakın misafirimiz
var şu anda. En son, birkaç hafta önce baktığımda, bunlar için yaptığımız
masraf 280 milyon TL’ye ulaşmıştı. Bunun içerisinde yerel yönetimlerin
yaptıkları rakamlar da var; çünkü biz, yerel yönetimler eğer geçici olarak bir
şey harcıyorsa, onlara tekrar bu bedeli veriyoruz. Tabii, ileride rakamın ne
olacağı Suriye’deki zorlukların ve Suriye’de yaşanan katliamın ne kadar devam
edeceğiyle alakalı. Biz, komşumuz Suriye halkının bu zor döneminde devlet
olarak elimizden gelen her türlü desteği veriyoruz. Dışarıdan maalesef, şimdiye
kadar kayda değer bir yardım almış da değiliz. Şu ana kadar, ağırlıklı olarak
kendi bütçe imkânlarımızdan bu giderleri karşılıyoruz.
Halka arzlarla
ilgili bir değerlendirme, dolayısıyla uzun bir çalışmayı belki gerektirir ama
şimdi, kısa birkaç şeyi ben ifade edeyim:
Şimdi, öncelikle,
bu halka arzlardaki başarı miktarının iyi olduğunu düşünüyoruz. Bu halka arzlar
sayesinde şirketlerimizin mali yapıları düzelmiş oldu, şirketlerimiz yeni
yatırımlara yönlenmiş oldu, yeni iş imkânları ürettiler.
Global
piyasalarda görülen pazar eksikliği bizde de daha az olmakla beraber var. Yani
fiyatlar kısa vadede gerçek değerleri tam yansıtmayabiliyor ama unutmamalıyız
ki Türkiye’de, nereden bakarsak bakalım, son birkaç yıl içerisinde halka açık
şirketlerin sayısında önemli ölçüde artış meydana geldi.
2009 yılından
itibaren ben İMKB ve SPK ile ilgili konularla yakından ilgilenmeye başladım ve
o dönemde arkadaşlarımıza dediğimiz şuydu: Mutlaka bu iş için hep beraber
çalışacağız. Normalde SPK’nın pek işi olmamasına rağmen, SPK Başkanımız sağ
olsun aldı eline çantayı Anadolu’yu gezdi il il, İMKB başkanlarımız yine aynı
çabayı gösterdiler ve şu anda belki borsa fikri hiç olmayan, belki “Ben çok
küçüğüm ne işim var halka açılmakta” diyebilecek kadar küçük ve orta boyutlu işletmelerimiz
de artık İMKB’ye daha yoğun bir şekilde ilgi gösteriyor.
Tabii, bu yasal
düzenlemeyle beraber, Borsa İstanbul’a olan ilginin sadece Türkiye’den değil,
dünyanın her yerinden artacağını düşünüyoruz çünkü biz, bunu Türkiye için
kurulmuş bir borsa değil, çok geniş bir coğrafya için kurulmuş bir borsa
olmasını istiyoruz. 2023 yılında dünyanın en önemli 10 borsasından birisi
yapmak istiyoruz Borsa İstanbul’u ve inanıyoruz ki Frankfurt’tan ta Singapur’a
kadar olan coğrafyada İstanbul’un pek rakibi yok. Eğer doğru işleri bugün
yaparsak, doğru zemini bugün kurgularsak gerçekten İstanbul’un arzu ettiğimiz
uluslararası bir finans merkezi olması hedefine de bu tasarı çok çok faydalı
olacak.
Bir başka konu,
bu 2023 hedefleriyle ilgili, Sayın Ayhan’ın konuşmasında bahsettiği husus. 2023
hedeflerine ulaşmak için bizim çok büyük gayret göstermemiz gerekiyor, yapısal
reformlar yapmamız gerekiyor ve bugünkü sanayi yapımızla, bugünkü iş gücü
piyasası düzenlemelerimizle 2023 yılı hedeflerine ulaşmamız gerçekten zor
görünüyor. Onun için, bu dönemde mutlaka -zaten programımızda olan- yapısal
reformları da gerçekleştirerek devam etmemiz gerekiyor. O yapısal reformları
zamanında gerçekleştiremezsek o zaman 2023 hedefleri risk altına girebilir.
Biliyorsunuz, iki hafta önce yine Büyük Millet Meclisinin kabul etmiş olduğu
bankacılık dışındaki finans sektörüyle ilgili tasarı, bu Sermaye Piyasası
Kanunu Tasarısı, bunların hepsi, aslında işte, o 2023 hedeflerine ulaşmak için
arzu ettiğimiz yapısal reformlardan bazı örnekler.
Türkiye’de
tüketimin özellikle 2010 ve 2011 yıllarında çok yüksek olduğunu özellikle ifade
ettik ve bunlunla ilgili -zaten biliyorsunuz- tedbirler de aldık. Biz şuna
inanıyoruz: Türkiye’de üretim ile tüketimin birbiriyle orantılı olması
gerekiyor. Üretmeden tüketmek, hak etmeden kazanmak, borçlanarak suni bir refah
oluşturmak bizim ekonomik programımıza uygun şeyler değil. Dolayısıyla 2010
yılından itibaren -biliyorsunuz- bankaların kredi hacmi üzerine getirdiğimiz
sınırlamalarla iç tüketim üzerine çok etkin bir tedbir almış olduk. Hatta bu
yıl içerisinde, 2012 içerisinde bizim büyümemizde iç tüketimin hemen hemen
katkısı sıfır yani büyümemiz dış talep kaynaklı bir büyüme. Bu, zaten cari
açığımızın düşmesini ve bankalarımız bilançolarının da daha sıhhatli devam
etmesini beraberinde getiren önemli bir düzenleme oldu. Ancak 2013 yılında
büyümenin içerisinde bir miktar iç talebi göreceğiz, zaten Orta Vadeli
Program’ımızda bu çok açık, belli. Yani 2012’de belki büyümenin içinde iç talep
faktörü çok fazla değildi ama 2013 yılının o yüzde 4’lük hedefin içerisinde iç
talebin bir miktar katkısı olacak, iç tüketimde 2013 yılında bir miktar artış
öngörüyoruz. Programımızı da zaten buna göre yapmış durumdayız.
Orta Vadeli
Program’la ilgili konulara gelince: Biliyorsunuz, 2008 yılından bu yana dünya
olağanüstü dönemlerden geçmekte ve bizim için önemli olan orta vadeli
programların kredibilitesi. Orta vadeli programların arkasından yayınlanan Orta
Vadeli Mali Plan’ın ve yine bütçenin, o yılla ilgili bütçenin birbiriyle tam
tutarlı dokümanlar olması gerekiyor ve biz 2013 bütçesiyle alakalı
çalışmalarımızı tamamlamadan Orta Vadeli Program’ımızı nihai şekline ulaştırmak
istemedik. Öncelikle 2013 bütçemiz gerçekçi mi? Gelir-gider dengesini nerede,
nasıl oluşturabiliyoruz; tedbirlerin hangisini bu sene, hangisini gelecek sene
alabileceğiz? Bunların hepsini belli bir noktaya getirdikten sonra dönüp biz
Orta Vadeli Program’ımızı tamamlamış olduk. Doğru, takvimlerde belki bir miktar
kayma oldu ama Orta Vadeli Program’ın açıklandığı günden bugüne kadar
piyasalardaki gelişmelere şöyle bir bakın. Yani Orta Vadeli Program’ın
açıklanmasından sonra faizler ciddi şekilde düşüş trendine girdi Türkiye’de.
Türkiye’nin kredi notu bir kuruluş tarafından artırıldı.
Bugün itibarıyla
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarihî rekor seviyeye ulaştı. Hazinenin
borçlanma faizleri tarihin en düşük noktalarına indi. Bugünkü rakamları almadım
ama dün 5,72 idi. Yine dün hazinenin ihraç ettiği otuz yıllık, Eurobond’un,
faizi, Amerikan hazinesinin faizinin sadece yüzde 1,6 üzerinde gerçekleşti.
Düşünün ki otuz yıl ileriye borçlanıyorsunuz, Amerikan hazinesi -kendi parası-
sıkıştı mı basabiliyor borcunu ödemek için; bizim cari açığımız olmasına
rağmen, döviz açığımız olmasına rağmen, döviz bazındaki borçlanmada, otuz yıl
vadeli borçlanmada Amerikan hazinesinin sadece 1,6 puan üzerinde 1 milyar
dolarlık bir borçlanma gerçekleştirdi dün hazinemiz. Dolayısıyla, genel anlamda
baktığımızda, istikrar ve güven açısından baktığımızda, aslında bu gündeme
gelen konuların çok da önemli değerlendirilmemesi gerektiğini ben düşünüyorum.
Sanırım sorulara
cevap verdim. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, Libya’ya 300 milyon dolar çantada verildi. Ali Babacan
dedi “Çantada verdik.” Bu 300 milyon dolar kime verilmiş, Libya’nın hangi
yetkilisine verilmiş, çantada kime teslim edilmiş, ben bunun ismini öğrenmek
istiyorum. Bir makbuzu var mıdır? Bu 300 milyon dolar nasıl verilmiştir? Acaba
birileri cebine mi, Türkiye’de, indirdi, yoksa verildi mi? Onun belgesini
istiyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Hükûmetimizin, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine neşter vurmaya hazırlandığına
dair bir söylenti dolaşmaktadır. Bunun da pratik olarak hazırlıklarının
yapıldığı duyulmaktadır. Bazı yandaş basın tarafından bu neşter operasyonun
yani TMMOB’un üstünde oynanan değişikliklerin, onlar hakkındaki olumsuz
yargının, birtakım projelerin engellendiği düşünülerek yani İzmir otoyolunun,
Galataport’un veyahut da kentsel dönüşümünün engellendiği düşünülerek yapıldığı
söylenmektedir. Bu doğru mudur? Türkiye Mimar Mühendisler Odasının üstünde
oynanan bu oyunların gerçekliği var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
Yalnız bir dakika
süremiz var, lütfen tamamlayın.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Hemen kısaca
cevap vereyim.
Şimdi, Libya’ya
biliyorsunuz biz, Libya’daki en sıkıntılı dönemde, Libya’nın bütün mal
varlıklarına uluslararası yaptırımlar sebebiyle el konulduğu dönemde 200
milyona dolara yakın bir kredi açtık. Bunun aşağı yukarı yarısı nakdî, yarısı
ayni kredidir. Ancak, Libya’nın mal varlıklarının serbest bırakılmasından hemen
sonra bugünkü Libya yönetimi o günkü kullandırdığımız kredinin tamamını
faiziyle beraber geri ödemiştir. Bugün itibarıyla Libya’dan tek bir kuruş
alacağımız yoktur. Yani o dönemde kullandırdığımız kredinin tamamını faiziyle
beraber tahsil etmiş durumdayız. Zaten şu anda Libya’nın yaklaşık 100 milyar
dolarlık kullanabilir rezervleri hükûmetin emrindedir, artı 60 milyar dolar
daha, hâlâ, dondurulmuş mal varlığı vardır. Onun da önümüzdeki dönemde biz
serbest bırakılmasını bekliyoruz. Dolayısıyla, Libya’nın o en sıkışık döneminde
yapmış olduğumuz katkı Libya’da demokrasinin ve devlet kurumlarının yeniden
yapılanmasına çok büyük destek vermiştir, üstelik paramızın da tamamını geri
almış durumdayız.
Diğer ikinci
konuyla ilgili… Doğrusu, benim baktığım, ilgi alanımdaki bir konu değil.
Dolayısıyla, bir yorum yapamıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
3’üncü bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, 3’üncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
57’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
58’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
59’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
60’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
61’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
62’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
63’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
64’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65’inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve
birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın 65 inci maddesinin (9)
numaralı fıkrasında yer alan “yönetim organlarının oluşumuna” ibaresinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Ayşe Nur Bahçekapılı
Giresun Adıyaman İstanbul
Osman Aşkın Bak İdris Şahin Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Çankırı İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Alaattin Yüksel Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu
İzmir İstanbul Ankara
Kazım Kurt Kamer Genç Gürkut Acar
Eskişehir Tunceli Antalya
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, önerge üzerinde söz…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anonim şirket
olarak kurulan borsaların yönetim organlarının da Türk Ticaret Kanununa uygun
olarak esas sözleşmeleri ile belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Diğer
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anonim şirket
olarak kurulan borsaların yönetim organlarının da Türk Ticaret Kanununa uygun
olarak esas sözleşmeleri ile belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
67’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
68’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
69’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
70’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
71’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
72’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
73’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
74’üncü maddede
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 74. Maddesinin başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
Türkiye Banka
Dışı Finansal Kuruluşlar Birliği
Madde 74-
(1) Bu Kanunun 37
nci maddesi uyarınca yatırım hizmet ve faaliyetlerinde bulunmaya yetkili
kılınmış kuruluşlar ve sermaye piyasalarında ve finansal piyasalarda faaliyet
gösteren kurumlardan Kurulca uygun görülenler tüzel kişiliği haiz kamu kurumu
niteliğinde bir meslek kuruluşu olan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliğine üye
olmak için başvurmak zorundadırlar. Söz konusu kuruluşlar yetki belgelerini
almalarından itibaren üç ay içinde gerekli başvuruyu yapmakla yükümlüdür.
Anılan yükümlülüğe uymayan kuruluşların faaliyetleri Kurulca durdurulur.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Üst kurul,
koordinasyon kurulu ve birlik enflasyonu koordinasyonsuzluğa yol açmaktadır.
Komisyonumuzda bizim de önerilerimiz doğrultusunda üç finansal kuruluş türünün
tek bir birlik altında toplanması öngörülmüştür. Bu ilk etapta yeterli gibi
görünmekle birlikte, taslak halinde olduğu söylenen sermaye piyasası
kuruluşlarına ilişkin düzenleme ile tamamlanmadan kurumsal yapı eksik
kalacaktır. Tüm banka dışı finansal kuruluşların kapsanacağı bir yapı
oluşturulmalıdır. Banka dışı mali kuruluşlar birliği oluşturulmalı, sermaye
piyasası kurumları ile birlikte finansal kiralama, faktöring ve finansman
şirketleri gibi finansal kuruluşlar da alt sektörler olarak üst birlik
bünyesinde faaliyet göstermelidir. Ancak şu anda, bakanlıkların yeniden
yapılandırılmasında olduğu gibi, şahsa veya mevcut konjonktüre göre düzenleme
yapılmaktadır. SPK ve BDDK’nın ilgi alanlarına göre üst birlikler
oluşturulmaktadır. MHP olarak üst kurulların tek çatı altında Mali Piyasalar
Üst Kurulu şeklinde toplanmasından yanayız. BDDK, TMSF, SPK’nın da içinde
olacağı bir Mali Piyasalar Üst Kurulu kurulmasını ve bunun altında dairelerin
oluşmasını daha doğru buluyoruz. Bu çerçevede; koordinasyonun tek yerde
toplanması ve daha etkin faaliyet gösterilebilmesi için bütün finansal
kuruluşları tek çatı altında toplayan bir birlik kurulmasının daha yararlı
olacağı kanaatindeyiz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve madde kabul edilmiştir.
75’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının Türkiye Sermaye Piyasaları
Birliğinin organları ve statüsü başlıklı 75 nci maddesinin yedinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Ayşe Nur Bahçekapılı
Giresun Adıyaman İstanbul
Osman Aşkın Bak İdris Şahin Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Çankırı İstanbul
Türkiye Sermaye
Piyasaları Birliğinin Organları Ve Statüsü
Madde 75- (7)
Birlik, Kurul tarafından her yıl denetlenir. Birliğin her türlü işlem ve hesaplarının
denetimine ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Kurul tarafından bu
kapsamda yapılan denetime ilişkin denetim raporunun bir örneği en geç izleyen
yılın altıncı ayı sonuna kadar ilgili Bakanlığa gönderilir. İlgili Bakan;
Birliğin faaliyetinin kuruluş amacına uygunluğunun sağlanması için SPK’dan
gerekli tedbirlerin alınmasını isteyebileceği gibi Birliğin her türlü işlem ve
hesaplarını denetlemeye de yetkilidir. Birliğin yetkili organlarınca alınan
kararlara karşı, kararın ilgiliye tebliğini izleyen on işgünü içinde Kurul
nezdinde itiraz edilebilir. İtiraza ilişkin olarak Kurulca verilecek kararlar
kesindir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin yedinci
fıkrasında yapılan değişiklikle Birliğin her türlü işlem ve hesaplarının denetimine
ilişkin usul ve esaslarının Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
76’ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının Türkiye Değerleme Uzmanları
Birliği başlıklı 76 ncı maddesinin 5’nci fıkrasında yer alan “Türkiye Değerleme
Uzmanları Birliği, gayrimenkul değerleri konusunda bölgesel ve ülke genelinde
istatistikler oluşturur ve yayınlar” ifadesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
ve aynı maddeye aşağıdaki yer alan ifadenin onbirinci fıkra olarak eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Osman
Aşkın Bak Emrullah
İşler
İstanbul Ankara
Türkiye Değerleme
Uzmanları Birliği
Madde 76- (11) Birlik,
Kurul tarafından her yıl denetlenir. Birliğin her türlü işlem ve hesaplarının
denetimine ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Kurul tarafından bu
kapsamda yapılan denetime ilişkin denetim raporunun bir örneği en geç izleyen
yılın altıncı ayı sonuna kadar ilgili Bakanlığa gönderilir. İlgili Bakan;
Birliğin faaliyetinin kuruluş amacına uygunluğunun sağlanması için SPK’dan
gerekli tedbirlerin alınmasını isteyebileceği gibi Birliğin her türlü işlem ve
hesaplarını denetlemeye de yetkilidir. Birliğin yetkili organlarınca alınan
kararlara karşı, kararın ilgiliye tebliğini izleyen on işgünü içinde Kurul
nezdinde itiraz edilebilir. İtiraza ilişkin olarak Kurulca verilecek kararlar
kesindir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 76’ncı
maddesinin 5’nci fıkrasında yer alan ifadenin çıkarılması ile 5429 sayılı
Türkiye İstatistik Kanunu ile istatistik üretiminin tek bir merkezden
koordinasyonu ile Türk İstatistik Sisteminde yer alan tüm kurum ve kuruluşların
kaliteli, güncel, güvenilir, tarafsız ve uluslararası standartlara uygun
istatistikleri üretmesi amaçlanmış ve mükerrer veri üretimine son verilmiştir.
Söz konusu değişiklik ile istatistik üretiminde ve yayınlanmasında çok
başlılığın önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Eklenen fıkra ile
yapılan değişiklikle Birliğin her türlü işlem ve hesaplarının denetimine
ilişkin usul ve esaslarının Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
77’nci madde
üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın 77’nci maddesinin (1)
numaralı fıkrasında yer alan “yönetim ve teşkilat yapısına” ibaresi ile (2)
numaralı fıkrasında yer alan “yönetim ve teşkilat yapısı” ibaresinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Osman
Aşkın Bak Tülay
Kaynarca
İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Kamer Genç Alaattin Yüksel Gürkut Acar
Tunceli İzmir Antalya
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeleri de aynı mahiyette olduğu için tek gerekçe okutuyorum:
Gerekçe:
Anonim şirket
olarak kurulan merkezi takas kuruluşlarının yönetim organlarının ve teşkilat
yapısının da Türk Ticaret Kanununa uygun olarak esas sözleşmeleri ve yetkili
organlarınca belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
78’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
79’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
80’inci madde
üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın 80 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasında yer alan “yönetim ve teşkilat yapısına” ibaresinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Osman Aşkın Bak Emrullah İşler Tülay Kaynarca
İstanbul Ankara İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Alaattin Yüksel Gürkut Acar Kamer Genç
İzmir Antalya Tunceli
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergelere sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeleri aynı mahiyette olduğu için gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anonim şirket
olarak kurulan merkezi saklama kuruluşlarının yönetim organlarının ve teşkilat
yapısının da Türk Ticaret Kanununa uygun olarak esas sözleşmeleri ve yetkili
organlarınca belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
81’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Üçüncü bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.49
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme
takvimine ve konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra Bütçe ve
Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No:34 05/12/2012
Danışma Kurulunun
5.12.2012 tarihli toplantısında, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ahmet Aydın Muharrem
İnce
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Mehmet Şandır İdris
Baluken
Milliyetçi Hareket
Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
1.- 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap
Kanunu Tasarısının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Özel Gündemde Yer
Alacak İşler” kısmının 1 inci ve 2 nci sıralarında yer alması; Bütçe
görüşmelerine 10.12.2012 Pazartesi günü saat 14.00’te başlanması ve bitimine
kadar, resmî tatil günleri dâhil her gün saat 11.00’den günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin on bir günde
tamamlanması; bütçe görüşmelerinin son günü olan 20.12.2012 Perşembe günü
görüşmelere saat 14.00’te başlanması ve bitimine kadar çalışmalara devam
olunması,
2.- Başlangıçta
Bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükümet adına yapılacak konuşmaların
(Hükümetin sunuş konuşması hariç) 1’er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların ise 10’ar dakika ile
sınırlandırılması,
3.- Kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki turda tamamlanması,
turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesinhesap Kanunu Tasarılarının maddelerinin
oylanması,
4.- İçtüzüğün 72
nci maddesi gereğince, yapılacak görüşmelerde, gruplar ve Hükümet adına
yapılacak konuşmaların 1, 2, 4, 6, 7, 8 ve 10 uncu turlarda 50’şer, diğer
turlarda 40’ar dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.),
kişisel konuşmaların 5’er dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda
İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye
söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki
görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,
5.- Bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için
soru-cevap işleminin 20 dakika ile sınırlandırılması,
6.- Bütçe
görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükümete
1’er saat süre ile söz verilmesi (Bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir.), İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel
konuşmaların 10’ar dakika olması,
önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulu Önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 2013 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme takvimine
ilişkin Danışma Kurulu Önerisi kabul edilmiştir.
Bütçeler üzerinde
şahısları adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri 6/12/2012
Perşembe günü 11.00 ile 11.15 saatleri arasında Cumhuriyet Halk Partisi grup
toplantı salonunda Başkanlık Divanı kâtip üyelerince yapılacaktır. Söz kaydını
her sayın üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir, başkası adına söz kaydı
yapılmayacaktır. Belirtilen saatler dışındaki söz kayıtları Kanunlar ve
Kararlar Başkanlığında yapılacaktır.
Sayın üyelerin
bilgilerine sunulur.
337 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/581)
(S. Sayısı: 291)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7’nci sırada yer
alan, Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/700) (S. Sayısı: 349)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 6
Aralık 2012 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.