Nuri İPEK Normal Nuri İPEK 2 0 2013-02-28T08:46:00Z 2013-02-28T08:46:00Z 84 49191 280392 2336 657 328926 14.00 Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

DÖNEM: 24                                                                 YASAMA YILI: 3

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 36

34’üncü Birleşim

5 Aralık 2012 Çarşamba

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Akdeniz Elektrik Dağıtım AŞ’nin özelleştirilme sürecine ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

3.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

 

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

3.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ve Dünya Kadın Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

5.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, “Dünya Kadın Hakları Günü” tanımlamasının yanlış olduğuna, bunun Türkiye’ye özel bir gün olduğuna ve “Kadın Hakları Günü” olarak kutlandığına ilişkin açıklaması

6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, sulama birliklerinin barajların suyunu çiftçilere satmasına ilişkin açıklaması

 

VI.- ANT İÇME

1.- Kamu Başdenetçisi seçilen Mehmet Nihat Ömeroğlu’nun ant içmesi

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Pakistan Senatosu Dışişleri, Keşmir ve Gilgit-Baltistan Daimi Komisyonu Başkanı Haji Muhammad Adeel başkanlığındaki bir heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak 1-7 Aralık 2012 tarihleri arasında ülkemize resmî bir ziyarette bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 27 Kasım 2012 tarih ve 37 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1055)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Kars ilinde yaşanan hava kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438)

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 23 milletvekilinin, tütün tarımı ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/439)

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 23 milletvekilinin, kayıt dışı ekonominin boyutlarının ve kayıt dışı ekonomi ile daha etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/440)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere kayıt dışı işlerde çalışan kadınların sorunlarının belirlenmesi, ekonomik ve sosyal haklarının düzenlenmesi ile can güvenliklerini tehdit eden etmenlerin ortadan kaldırılabilmesi için gerekli önlemlerin alınabilmesi amacıyla 29/5/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği Meclis araştırması önergesinin 5/12/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 26 milletvekilinin, Sikorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının araştırılması amacıyla  15/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği Meclis araştırması önergesinin 5/12/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme takvimine ve konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı: 339)

4.- Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı: 342)

5.- Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/581) (S. Sayısı: 291)

7.- Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 349)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in, İstanbul’da bir rezidans inşaatı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/10598)

2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, TBMM’ye alınması planlanan zırhlı araçlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/11384)

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2002-2012 yılları arasındaki doğal gaz, elektrik ve petrol ithalatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11567)

4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, elektrik zammına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11570)

5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, enerji faturalarının azaltılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11571)

6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, doğal gaza yapılan zamlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11572)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak altı oturum yaptı.

Kayseri Milletvekili İsmail Tamer,

Manisa Milletvekili Erkan Akçay,

3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne;

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Dünya Engelliler Haftası’na ve özellikle kamunun engellilere yönelik daha fazla alım yapması gerektiğine,

Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Yenişehir Hastanesinin yoğun bakım ünitesinde solunum cihazları nedeniyle büyük sorunlar yaşandığına ve Sağlık Bakanlığının bu konuda gerekeni yapacağını temenni ettiğine,

Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu, her ülkeden her çeşit meyve ve sebzeyi, hatta fındığı bile ithal ediyor olmamızdan ders çıkarılması gerektiğine,

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine, besicilik destekleme süresinin uzatılması gerektiğine ve Dünya Engelliler Haftası’na,

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin derhâl kaldırılması gerektiğine,

Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu İzleme ve Değerlendirme Dairesinin “The Simpsons” adlı çizgi filmin yayıncı kanalına ceza vermesine,

Erzincan Milletvekili Muharrem Işık, Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin kaldırılması gerektiğine ve sağlık çalışanlarının onuruna yakışır şekilde yaşamaları için bir çalışma yapılmasını dilediğine,

Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine, Çanakkale’nin ilçelerinde taşımalı eğitim servis ücretlerinin niçin ödenmediğini ve ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine,

Adana Milletvekili Ali Halaman, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne,

Balıkesir Milletvekili Namık Havutça, Cumhuriyet Halk Partisi üyesi yaklaşık 64 bin kişinin iradeleri dışında, sahte belgelerle AKP’ye üye yapılmış olduğuna ve bu siyasi skandalın üzerine gidilmesi gerektiğine,

İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve 1 Ekim 2012 tarihinden itibaren müzekart sahiplerinin bir yıl boyunca ferdî kaza sigortası sahibi olabilmelerini sağlayan protokol hakkında bilgi verilmesini istediğine,

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın uçağının Erbil’e inememesinin yeni bir kriz durumu olduğuna,

Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne,

Mersin Milletvekili Ali Öz, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine, Dünya Engelliler Haftası’na ve Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin acilen kaldırılması gerektiğine,

Muş Milletvekili Demir Çelik, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve Dünya Engelliler Haftası’na

Ankara Milletvekili Levent Gök, Dünya Engelliler Haftası’na,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin bir an önce kaldırılması gerektiğine ve yargılamaları devam eden ve bir kısmı Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan tıp öğrencilerinin durumuna,

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından özellikle Doğu Anadolu’da hayvancılık yapanlara birtakım imkânlar tanınmasını ve saman ithalatında çiftçilere yetki verilmesini rica ettiğine,

Amasya Milletvekili Ramis Topal, Amasya’da yolları asfalt olmayan, içme suyu bulunmayan köyler bulunduğuna ve bunların ne zaman yapılacağını öğrenmek istediğine,

Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

6328 sayılı ve 14/6/2012 tarihli Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 3'üncü maddesi gereğince Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun, anılan kanunun 11’inci maddesinin altıncı fıkrası ile geçici 1’inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca 5 kamu denetçisi seçimini yapmak amacıyla 28/11/2012 günü toplanarak yapılan gizli oylama sonucunda en çok oyu alan, liste hâlinde isimleri bildirilen 5 adayın kamu denetçisi olarak seçildiğine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,

28 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere olayının tüm boyutlarıyla (10/436),

Asgari ücret düzeyinin toplum üzerindeki yoksullaştırıcı etkisinin (10/437),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 19 milletvekilinin, Türkiye-Fransa ilişkilerinde yaşanan gelişmeler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/6) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

(10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu, daha önce verilen üç aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle İç Tüzük’ün 105’inci maddesine göre komisyona bir aylık ek süre verildiği bildirildi.

BDP Grubunun, 9/5/2012 tarihinde İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının Türkiye'de sayıları 8,5 milyonu bulan çeşitli seviyelerde ve türlerde engelleri bulunan bireylerin sorunlarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin (1016 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,

MHP Grubunun, 3/11/2011 tarih ve 695 sayı ile doğal gaz anlaşmaları ve fiyatlaması ile doğal gaz politikaları konusunda gerekli araştırmaların yapılması, buna göre alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin,

4 Aralık 2012 Salı günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in Cumhuriyet Halk Partisine,

İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in şahsına,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in BDP Grubuna,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın bazı ifadelerine,

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün bazı ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan patates üreticilerinin yaşadığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/331) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Aralık 2012 Salı günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 milletvekilinin, (2/208) esas numaralı 14/7/1965 Tarihli ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/650) (S. Sayısı: 339),

4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/625) (S. Sayısı: 342),

6’ncı sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/581) (S. Sayısı: 291),

Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

5’inci sırasında yer alan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/638) (S. Sayısı: 337) görüşmelerine başlanarak 5’inci maddesine kadar kabul edildi.

Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 5 Aralık 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 23.16’da birleşime son verildi.

 

                                                             Sadık YAKUT

                                                             Başkan Vekili

 

            Tanju ÖZCAN                      Mine LÖK BEYAZ                    Özlem YEMİŞÇİ

                    Bolu                                    Diyarbakır                                Tekirdağ

                Kâtip Üye                                Kâtip Üye                                Kâtip Üye

II. - GELEN KÂĞITLAR

                                                                                                                                                No: 45

5 Aralık 2012 Çarşamba

Teklifler

1.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; 652 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1021) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.11.2012)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1022) (Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2012)

3.- Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş ve 8 Milletvekilinin; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1023) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2012)

4.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in; 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1024) (İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)

5.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan'ın; Muğla İlinde Göcek Adıyla İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1025) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)

6.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan'ın; Turgutreis Adıyla Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1026) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1027) (Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.11.2012)

8.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1028) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2012)

9.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın; 5363 Sayılı Tarım Sigortaları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1029) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2012)

10.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ile 3 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1030) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.12.2012)

11.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Kuraklıktan Etkilenen Çiftçilerin Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1031) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.11.2012)

12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1032) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Milli Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)

13.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in; 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılması  Hakkında Kanun Teklifi (2/1033) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1034) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2012)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 Milletvekilinin, Kars ilindeki hava kirliliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.01.2012)

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 23 Milletvekilinin, tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/439) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.01.2012)

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 23 Milletvekilinin, kayıtdışı ekonomi konusunun araştırılarak bu konuda daha etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/440) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.01.2012)

5 Aralık 2012 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz,  Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi münasebetiyle söz isteyen Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’na aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 5 Aralık, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıldönümü. Türkiye’de kadın haklarının elde edilişinin önemli bir başlangıcı olan bu günde, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, “Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından daha çok çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim.’ diyemez. Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” şeklindeki sözlerle Atatürk’ten övgüler alan Türk kadını, Kurtuluş Savaşı’nda en zor koşullarda verdiği mücadelelerle tarihe not düşmüştür.

1923’te cumhuriyetin ilanıyla Türkiye’de yeni bir döneme girilmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunların hazırlanmasında mebus adedi belirlenirken kadınların da milletin ferdi olarak sayılması ve vatandaşlık hakkına sahip olması düşünülmüştür.

Atatürk inkılaplarının toplumumuza etkisi bakımından en önemlileri kuşkusuz kadın hak ve özgürlüklerini sağlamış olanlarıdır. İlk olarak, 3 Nisan 1930’da Mecliste Belediye Kanunu kabul edilmiş, bu kanunla kadınlara belediye meclislerine katılma, üye olma, seçimlerde muhtarlıklar için aday olma hakkı verilmiştir. 5 Aralık 1934’te de Türkiye Büyük Millet Meclisi kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasayı kabul ederek Türk kadınının Parlamentoda temsilinin önünü açmıştır. 1935’te Parlamentoya ilk defa 18 kadın milletvekili girmiş ve yüzde 4,6’lık bir oranla temsil hakkını kazanmıştır.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bazı kadınlar hâlâ giremiyor Meclise Sayın Vekilim.

SAFİYE SEYMENOĞLU (Devamla) – Fransa’da 1944’te, İtalya’da 1948’de, İsviçre’de 1971’de kadınlara bu hak tanınırken zaman içinde Türkiye bu ülkelerin çok gerisinde kalmış, yıllar içinde büyük bir artış kaydedilememiştir. 5 Aralık 1934 tarihinin üzerinden yetmiş sekiz yıl geçmiş olmasına rağmen kadınlar henüz nüfusla orantılı olarak temsil hakkına kavuşmuş değillerdir ancak önemli mesafelerin katedildiği de bir gerçektir.

Temsilde, cumhuriyet tarihinde ilk defa kadın milletvekili oran olarak bu dönem yüzde 14,9 ile önemli bir artışı yakalamış, 550 milletvekillinin 79’u kadın milletvekilinden oluşmuştur. Bu sayıya ulaşmada pek çok etken olduğu gibi, her seçimde kadın vekil sayısını önemli bir oranda artıran AK PARTİ’nin diğer partilere örnek olmasının etkisi de büyüktür.

Türkiye’de ve dünyadaki bazı partilerin örnek aldıkları diğer bir kurumumuz da kadın kolları teşkilatımızdır. 3 milyon 250 bin kadın üyesiyle dünyanın en büyük kadın örgütüdür. Teşkilat, görevlerinin haricinde kadınların siyasetle ilgilenmeleri, siyaseti öğrenmeleri adına büyük bir okul gibi çalışmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşan yerel seçimler, kadın yerel yöneticileri, belediye başkanları, meclis üyelerini sayısal olarak artırmada tüm partiler için önemli bir sınav olacaktır. Yerel yönetimlerdeki kadın oranımız mevcut hâliyle çok düşüktür, bu oranın artırılması için hepimize büyük görevler düşmektedir. Artık kadınlarımız “Siyasette biz de varız.” demekte, daha talepkâr olabilmektedir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi aslında ülkemiz için de büyük bir kazanç olacaktır, temsilde adalet sağlanacaktır.

Tüm toplumun, kadın erkek herkesin katkılarıyla kadınların siyasete katılımının artırılması hedefinde desteklerinizi diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı 2’nci söz, Akdeniz Elektrik Dağıtım AŞ’nin özelleştirilme süreci hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Akdeniz Elektrik Dağıtım AŞ’nin özelleştirilme sürecine ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKEDAŞ’ın özelleştirme süreciyle ilgili gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, sizlere AKP’nin bir ihale klasiğini anlatacağım. Bu ihalede hinlik var, bu ihalede cinlik var, bu ihalede suistimal var, bu ihalede saygısızlık var, rant var ama en önemlisi bir hükûmetin kendi ülkesinin sermayesini, kendi ülkesinin birikimini, değerlerini çarçur etme çabası var. Bunları bilerek yapıyorlar demeyi içime sindiremiyorum.

Olay, Antalya’daki AKEDAŞ’ın özelleştirme süreciyle başlıyor. AKEDAŞ 1,8 milyon aboneye sahip. Bu abonelerin önemli bir bölümü ticari abone ve AKEDAŞ, Türkiye'nin en büyük 5’inci elektrik dağıtım firması, Antalya, Isparta, Burdur’da hizmet vermekte ve giderek de bu firma hızla büyümektedir. Bu firma 2010 yılında özelleştirilmek istendi ve ihaleye 15 firma katıldı. İlk 3’e kalan firmanın tamamı, hepsi 1 milyar doların üzerinde fiyat verdiler ve ihaleyi 1 milyar 165 milyon dolara bir firma aldı ama ne hikmetse, bir süre sonra teminatını yakarak ihaleden çekildi. Bu arada bu firmanın Muhteşem Yüzyıl’ı yayınlayan kanalın sahibi olduğuna dikkatinizi çekerim. Daha sonra doğal olarak 2’nci firma çağrıldı ama o da ne hikmetse teminatını yakarak ihaleden çekildi ve sıradaki 3’üncü firma çağrıldı, o da aynı şekilde, teminatını yakarak ihaleden geri çekildi. Daha sonra bir süre beklenildi ve tekrar özelleştirmeye çıkıldı. Geçtiğimiz ay yapılan bir ihalede, aynı firmanın ihalesinde, şaşıracaksınız, 1 milyar 165 milyon dolara verilen AKEDAŞ, 546 milyon dolara yani tam tamına yarı fiyatına özelleştirildi. Ortada hiçbir değer gerilemesi yokken, hiçbir küçülme yokken, üstelik tam tersine, her gün hacmi büyüyen, enerji tüketimi büyüyen, müşterisi büyüyen AKEDAŞ, yarı fiyatına özelleştirildi. Kaldı ki o bölge, kayıp kaçak oranının en az olduğu bölge ve yine üstelik önceki ihalede, ihale bedelinin tamamının bir seferde ödenmesi şart koşulmuşken; bu ihalede 4 eşit taksite bölünüyor. Bu doğru mu arkadaşlar? Şimdi, bunun adı özelleştirme mi? Bunun adı rant mühendisliği, bunun adı peşkeş, bunun adı cebellezi siyaseti… Bunların hepsi açıklığa kavuşması gereken konular arkadaşlar.

Açıklığa kavuşması gereken, izaha muhtaç başka bir konu ise ihaleyi alan firmanın kimliği. Bu firma, yargı kararlarına rağmen Oymapınar HES’i geri vermemekte direnen firma. Bu firmanın sahibi, Başbakanının hemşehrisi. Biliyorsunuz, Başbakan, bir süre önce Seydişehir Alüminyum Fabrikasını yine böyle bir yöntemle yok pahasına özelleştirmiş, Oymapınar HES’i de bonus olarak yanında vermişti. Danıştay kararlarına rağmen Başbakan, Türkiye’nin en büyük santrallerinden biri olan Oymapınar HES’i bir türlü geri almaya yanaşmadı.

Değerli arkadaşlar, bu özelleştirme halkın, abonelerin ve Antalya’nın aleyhinedir. Enerji politikası kâr amaçlı, özel sektöre kâr aktarma amaçlı olarak sürdürülemez. Temel ihtiyaçlarımızdan biri olan elektrik kamu güvencesiyle sunulmalıdır. Devletin en temel görevlerinden biri budur. Dolayısıyla, buradan sesleniyorum: Bu yanlıştan bir an önce dönün ve AKEDAŞ’ı peşkeş çekmekten vazgeçin.

Hepinize saygılar sunuyorum . (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız cevap vereceklerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Akdeniz Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi, bildiğiniz gibi, arkadaşımızın da bahsettiği bir süreçten geçti. Buradaki modeli tekrar kısaca bir bahsetmek isterim. 2036 yılına kadar herhangi bir varlık satışı olmaksızın bunların işletme hakkına, dağıtım ve perakende satış lisansına sahip bir şekilde bu özelleştirme takvimimiz devam ediyor. Tabii buradaki değerler, bir önceki ihalede verilen değerler, şu anki aldığımız teklifler tekrar değerlendirilecek. Nerelerde değerlendirilecek bunlar? Rekabet Kurumuna Özelleştirme İdaresi Başkanlığımız sundu, dedi ki: “Ben, şu hisselerle, şu ana kadar bu portföy içerisinde bulunan şu firmayı -adını, sanını her bir şeyini söyleyerek- şeffaf ihalecilik anlayışıyla yaptım ve sonuçları size sunuyorum.” Rekabet Kurumu bunu tabii ki kendi içerisinde değerlendirecek ve ondan sonra da Özelleştirme Yüksek Kuruluna bunlar tekrar sunulacak.

Bildiğiniz gibi, bir önceki ihalede, şu veya bu gerekçeyle, 30 milyon dolar civarındaki teminat mektubu irat kaydolmuştu ve bunların karşılaştırmaları da yapılmıştı. Tabii, bu ihaleler canlı yayında, televizyonların önünde yapılıyor. Bir başka firma, A firması gelip diyebilir ki: “Ben daha yüksek veriyorum.” Bunun önünde herhangi bir mâni yok arkadaşlar. Bir malın alım-satım değeri, satışın gerçekleştiği değerdir. Şimdi, bununla alakalı, bizim Özelleştirme Yüksek Kurulu ne karar verecek şu anda bunu bilmiyoruz yani bu ihaleyi onaylayacak mı, onaylamayacak mı ama belli rakamları da teyit etmek açısından… Hani “Gün geçtikçe buradaki talep artıyor.” dendi. Bakın, bir önceki ihalede 5,3 milyar kilovatsaat civarındaki Antalya, Burdur ve Isparta illerindeki toplam portföy, şu anda 5 milyar kilovatsaatle çıktı değerli arkadaşlar. Buradaki serbest tüketiciler arttı ve serbest tüketiciler arttığı kadar da dağıtım hizmetleri içerisindeki portföy azalmış oldu. Şimdi, hani, diyoruz: “Zamanla buradaki tüketiciler artıyor.”; buradaki tüketiciler artmadı arkadaşlar.

Şimdi, kişi başına, megavat başına düşen… Yani bu fiyatın izahı açısından yapmıyorum arkadaşlar bu söylemlerimi, yalnızca bilgileri düzeltmek açısından yapıyorum. Ben şimdi Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararını bilmiyorum, ne çıkacak oradan ama biz, geçtiğimiz ihalelerde -2011 yılında yapılan ihalelerde- megavat başına yapılan 220 dolar civarındaki tekliflerin gerçekleşmediğini, gerçekleşen tekliflerin şu anda megavat başına 103 dolarlar civarında olduğunu biliyoruz. Bunun Avrupa’daki ve Türkiye’deki ortalamaları belli. Rakamların hepsini biz fotokopi olarak da arkadaşlarımıza dağıtabiliriz.

Şimdi, kamunun “Bu verdiğiniz fiyat, yüksek fiyattır; bu verdiğiniz fiyat, düşük fiyattır.” diye bir yorum yapma imkânı yok yani böyle bir yorumu kamu yapmaz. Kamu, kendisine hukuk sınırları içerisinde verilen bütün sınırların içerisinde kalır ve o prosedür içerisinde bunu işletir.

Şimdi -2036 yılında, deadline’ı belli, sonuçlanacak tarih belli- 2010 yılında teklif veren firma, şu anki firmaya göre 3 yıl daha fazla burayı işletme hakkına sahip. 2013 yılında verdikten sonra o tarihi biz ilerletmiyoruz yani “2042 yılında olacak.” demiyoruz, yine 2036 yılında olacak. Ben tekrar tekrar söylüyorum: Bu fiyatın izahını yapmak açısından verilmiş bilgiler değil arkadaşlar; yalnızca, bir önceki ihaleyle farklılık arz eden yerler neresi, aynı olan yerler neresi, onu arz etmek açısından söylüyorum.

Dediğim gibi, tekrar, karar, Özelleştirme Yüksek Kurulunundur ama bir malın bedeli, alım-satım yapılan bedeldir. O bedeli de hep beraber izlemiş olacağız. Ben bu bilgileri heyetinize arz etmiş oldum.

Tekrar, saygıyla sevgiyle selamlıyorum heyetinizi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Gündem dışı 3’üncü söz, Van’ın sorunları hakkında söz isteyen Van Milletvekili Nazmi Gür’e aittir. (BDP sıralarından alkışlar)

3.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

NAZMİ GÜR (Van) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bugün, Van ilinde yaşanan kimi sorunları sizlerle paylaşmak için kürsüye çıktım.

Tabii ki Sayın Başbakanın, Van’da TOKİ konutlarını dağıtırken Van’ın sokaklarını, Edremit’in, Erciş’in sokaklarını donatan o cennet gibi billboard’lardaki gibi değil Van kuşkusuz; şimdi kapkara, kara bir dumanla kaplı. Van’da yaşanan bütün bu sorunları sizlerle paylaşırken elbette ki beş dakika içerisinde Van’ın tüm sorunlarını dile getirme olanağımız yok ama kimi önemli gördüğümüz konuları sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, 23 Ekimde Sayın Başbakan Van’daydı ve yaklaşık 15 bin anahtar dağıttı. Kamuoyuna öyle yansıtıldı ki sanki Van’da depremle yerle bir olan, Van’da depremle konutlarını kaybedenlerin tamamı konut sahibi olmuştur, hak sahibi olmuştur ve konutlarına oturmuşlardır gibi bir algı oluştu. Bunun, bir kere, doğru olmadığını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şu anda, konut tahsisi yapılan ve konutlarında oturmak üzere hak sahibi olan kişilerin çok büyük bir kısmı konutlarında oturmuyor değerli arkadaşlar. Suriye sınırına nakledilen konteynerler dışında kalan konteyner kentlerde hâlâ insanlar yaşıyor ve şu anda, kar düşmüş Van’da, soğuk Van’da insanlar yaşam mücadelesi veriyor.

15 bin konuta ne oldu peki? 15 bin konutun tamamına yakını hâlâ boş. Neden boş peki? Çünkü, bu konutlar yapıldıktan sonra bu konutların altyapısı yani yolu, kanalizasyonu, suyu, ısıtması, elektriği eksik bırakıldı, yapılmadı; bu yıl, bu kış da yetiştirilmesi mümkün değil. En basit örneği su değerli arkadaşlar. Yapılan 15 bin konutun tamamında şu anda su yok yani su bağlı değil. Sadece, kimi mecburiyetten konutlara yerleşen halkımız, taşıma suyla, tankerlerle taşınan sularla ihtiyaçlarını gideriyorlar.

Yine, değerli arkadaşlar, en önemli konulardan birisi eğitimdi. Başta üniversite olmak üzere, Van’da hasar gören 343 okulun tamamı, neredeyse tamamına yakını eğitim dışı. Neden? Çünkü, sadece 20 okulda güçlendirme çalışmaları yapıldı. Yeni inşa edilen okullar ise Van’ın ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda. Dolayısıyla, büyük bir kaos ortamında insanlar okuma ve eğitim alma hakkını yerine getirmeye çalışıyor.

Yine, değerli arkadaşlar, özellikle üniversitemizde, Yüzüncü Yıl Üniversitesi kurulduğu günden bu yana ciddi bir gelişme kaydetmiş ve öğrenci sayısı bakımından da Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden biri olmuşken, bugün öğrencilerin büyük bir kısmı maalesef yurtlardan mahrum bir şekilde kimi cemaatlerin “ışık evleri” denilen evlerine muhtaç bırakılmış durumdalar.

Yine, değerli arkadaşlar, şu anda 2 hastane eğitim verir durumda, 2 hastane sağlık hizmeti verir durumda. Van önemli bir sağlık sorunuyla karşı karşıya çünkü bir bölge kenti olarak Van, aynı zamanda, sadece Van’ın değil bölge illerinin de sağlık ihtiyaçlarını karşılıyor.

Tabii ki esnaftan söz etmeye hiç gerek yok. Esnafın durumu ortada. KOSGEB’in verdiği ve Hükûmetin sağladığı krediler yine yandaş esnafa verildi. Esnafın büyük bir çoğunluğu bu kredilerden yararlanmadı. İşsizlik ve yoksulluk Van’ın kaderi, bu kader değişmemiş durumda.

Değerli arkadaşlar, en önemli sorunlarından biri: Biz Van Erciş’te konutları yaparken köyleri tümden unuttuk. Köylerin ne durumda olduğunu, ben eminim, hiç biriniz bilmiyorsunuzdur. Onun için, en kısa sürede, Van’da, özellikle AKP milletvekillerinin bir köy turu atması çok faydalı olur diye düşünüyorum; en azından gerçeği kendi gözleriyle görmüş olurlar.

Değerli arkadaşlar, tabii, Van’da yaşanan bu sorunlar, halkımızın karşı karşıya kaldığı bu sorunlar “KCK operasyonları” adı altında sürdürülen operasyonlarla devam ediyor. Son operasyonda İl Genel Meclisi Başkanımız Semira Varlı, PM üyemiz Hüseyin Dağ, Erciş Çelebibağı Belediye Başkanımız Veysel Keser ve İl Eş Başkanlarımız Fevziye Şiran ve Yakup Ataş göz altına alındılar. Toplam 14 kişi KCK operasyonlarından tutuklandı. Bu da AKP’nin bölgede sürdüğü baskı politikalarının bir sonucu olsa gerek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına cevap vermek üzere, buyurun Sayın Bakan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür’ün gündem dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

Efendim, evvela şunu ifade edeyim: Van’da bir deprem vuku buldu, hepimizi üzdü hakikaten. 23 Ekimde vuku bulan bu deprem neticesinde Van’da büyük bir acı yaşadık ama şunu ifade edeyim: Bakın, geçmişte, ben, İstanbul’da 17 Ağustos 1999 depreminde İSKİ Genel Müdürüydüm ve o dönemde altyapıdan sorumlu bir koordinatör durumundaydım, bütün elektrik, su, kanalizasyondan sorumlu -afet durumunda- bir genel müdürdüm.

Bakın, Marmara depremine o zamanki Hükûmet ancak on beş-yirmi gün sonra gelebildi. Hatta haberleşme bile yoktu. Ben, İSKİ olarak,  5 tane bölge müdürlüğü kurdum. Yalova, Karamürsel, Gölcük, Adapazarı -o zaman- ve İzmit’te kurduğum beş tane özel tesis, röle istasyonuyla haberleşmeyi biz sağladık. Bütün, ne kadar yardım malzemesi, yiyecek, içecek varsa onları biz temin etmiştik. Ama, Van depreminde, bakın, Başbakanımız yanındaki bakanlarla beraber aynı gün Van’da idi ve aynı gün bütün yardımlar Türkiye’den yağmaya başladı. Bir kere, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Keza, sadece Van depreminde değil, daha önce de Simav’da 19 Mayıs’ta bir deprem vuku bulmuştu, o zaman da Hükûmetimiz hemen gece yarısı harekete geçti. Sayın Başbakanımız beni görevlendirmişti ve biz deprem olduğu gece, sabah saat beşte bütün ekiplerle oradaydık, arama kurtarma birlikleriyle ve sabah 05.00’te sıcak çorbayı bizzat ben kendi elimle dağıttım. Yani, şimdi, ben de, hakikaten, Sayın Van Milletvekili söz alınca Van’da yapılanlar için büyük bir teşekkür yapacağını ümit ediyordum ama gerçekten hüsrana uğradım.

Bir kere, bakın, Van, Van olalı böyle bir yatırım görmedi. Şu ana kadar en büyük yatırımı TOKİ yaptı, 3 milyar 247 milyon TL’lik yatırım yaptı Van’a.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ticaret yapıyor, ticaret Sayın Bakan. TOKİ ticaret yapıyor.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Hükûmetimizin Van’a yaptığı toplam yatırımı, tabii, Orman ve  Su İşleri Bakanlığı; Sağlık Bakanlığı; Millî Eğitim Bakanlığı; Ulaştırma, Denizcilik ve  Haberleşme Bakanlığı; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı; vesaire, bu bakanlıkların, sadece merkezî hükûmetin yaptığı toplam yatırım miktarını size arz etmek istiyorum: Değerli milletvekilleri, bakın, rakama dikkat edin, 6 milyar 774 milyon 846 bin 035 TL. Şu ana kadar yapılan, yani bu, dile kolay! Biz geçmişte, kalıcı konutların değil, geçici konutların dahi yıllarca yapılamadığına şahit olduk ama Başbakanımızın talimatıyla TOKİ orada destan yazdı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hangi destanı yazdılar, Ergenekon Destanı mı?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Başbakanımız defalarca gitti -oraya bakanlarımız- ben en az 3 defa gittim. Bütün bakanlarımız orada seferber oldu, Van’daki kardeşlerimizin yarasını sarmak maksadıyla gerçekten çok büyük çalışma yaptılar.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Orada yattılar, kalktılar.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın, TOKİ Van’da deprem konutları kapsamında 17.487 konutu bir sene içinde tamamladı. Bunlardan 15.399 adedi tamamlandı, 11.831 adedi de hak sahiplerine teslim edildi. 2.148 adet konut inşaatı ise hâlen devam ediyor, bunları da kısa zamanda bitireceğiz.

Şimdi, sayın vekilimiz dedi ki: “Bunların alt yapısı yok, suyu yok.” Efendim bakın, bir kere elektrikle ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız yanımdaydı. “Elektrikte bir eksik var mı?” diye sordum. “Tam iki ay önce bütün elektrik hatları döşendi, hiçbir problem yok, sadece, vatandaşın gelip Elektrik İdaresine abone olması gerekiyor.” diye söyledi.

Suyla ilgiliye gelince: Aslında dağıtım tamamen belediyenin görevidir ama Sayın Başbakanımız bana talimat verdi. Van için, Erciş için köklü bir çözüm olmak üzere Şamran kaynağından, 47 kilometre uzaklıktan, 2 metre çapında dev bir isale hattı, depolarla -şu anda yıldırım hızıyla içme suyu hattı da geliyor, bunu da özetle vurgulamak istiyorum.

Şimdi, Van’da bu şekilde -eskiden bir isale hattı vardı ama onu kifayetsiz gördük- yeni bir isale hattı yapıyoruz, bunu özellikle müjdelemek istiyorum. Ayrıca, Erciş için de -burada ilk defa müjde veriyorum- köklü bir çözüm olmak üzere Morgedik Barajı’nı önümüzdeki yıl bitiriyoruz ama oradan Erciş ve civarına içme suyu temini için proje başladı, para sıkıntımız yok, proje tamamlanınca onun da temelini inşallah baharda atacağız. Yani, o kadar çok büyük yatırımlar yapılıyor ki yani hakikaten Van yeniden kuruldu.

Milletvekili arkadaşımız diyor ki: “Efendim, gidip görsünler.” Efendim gidip hakikaten helikopterle Van’ı gördüğünüz zaman yepyeni bir şehir kuruldu, muhteşem bir şehir kuruldu, bunun herkes farkında: Bütün dünyadaki bu afetle ilgili birimler geliyor, diyor ki: “Ya bu kadar kısa zamanda, bir senede kalıcı konutları nasıl başardınız.” diye hayretlerini gizleyemiyorlar, hatta bu konuda bizden teknik yardım istiyorlar.

Tabii, sadece TOKİ değil, Bakanlık olarak biz orada yaklaşık 500 trilyonluk, 500 milyon TL’lik yatırım yaptık. Karasu sulaması, bunun dışında Özalp-Gölegen Göleti sulaması, Bahçesaray-Altındere sulaması… 24 adet derenin ıslahını gerçekleştirdik. Özellikle Gürpınar sulamasının ikinci kısım inşaatına devam ediyoruz. Morgedik Barajı inşaatı hızla ilerliyor, Van’ın âdeta GAP’ı, çok önemli bir baraj Morgedik. İnşallah, şu anda yüzde 75 seviyesinde bitti, önümüzdeki yıl da Morgedik’i -ki Van için en büyük barajlardan birisidir- tamamlayacağız. Bunun sözünü özellikle vurgulamak istiyorum.

Bunun dışında, 27 tane dere ıslahı devam ediyor.

O kadar çok şeyler var ki anlatacak onlara hakikaten zaman yetmez. Ama ben vaktinizi de almamak için şunu da özellikle belirteyim: Van’a ayrıca, oradaki insanların özellikle gelir seviyesini artırmak için, gölet ve sulamalar için büyük bir proje başlattık. Türkiye’de “1.000 Günde 1.000 Gölet” kapsamında şu anda Van’a tam 18 tane proje yapılması, gölet ve sulama yapılması kararını aldık. Sayın vekiller, Van milletvekilleri, talep ederse bunların isimlerini -tam 18 tane- teker teker verebilirim ama zamanım sınırlı olduğu için bunlardan da bahsetmek istemiyorum.

Ayrıca, ağaçlandırma çalışmaları başlıyor. Bununla ilgili de çalışmalarımız devam ediyor.

Ama Sağlık Bakanlığı da hakikaten Van’a çok büyük destek verdi. Yani, o sağlık çalışanlarının, kendisinin özellikle cenazesi deprem altındayken, orada şehit düşmüşken, orada cansiparane çalıştıklarına bizzat ben şahit oldum. Sağlık Bakanımız defalarca gitti. Dolayısıyla, bunları takdir etmek gerekir. Marifet iltifata tabidir. Eksikler olabilir tabii, elbette, ama yapılan işleri de takdir etmek çok önemlidir, insanların şevk ve heyecanını daha da artırır.

Bakınız, Van’a Sağlık Bakanlığımız tam 297 milyon TL’lik yatırım yaptı, 1 devlet hastanesi olmak üzere 40 tane sağlık tesisini hizmete açtı.

Millî Eğitimden bahsedildi. Efendim, orada yeni yeni okullar açıldı. Acaba sayın vekilimiz gidip de bu okulları görmüyor mu? Başbakanımız rahmetli annesinin adıyla açılan muhteşem okulların açılışını bile yaptı. Şu ana kadar, bakın, Millî Eğitim Bakanlığı Van’a 3.906 adet dersliğin yapımını tamamlamış; tabii, Yüzüncü Yıl Üniversitesi bünyesinde yeni yeni birtakım birimler açılmış.

Ulaştırma Bakanlığımız oraya büyük destek veriyor. Hakikaten bölünmüş yollarla Van’a ulaşmak çok daha kolay hâle geldi. Keza, diğer kurumların destekleri, Bakanlığımızın ve diğer bakanlıkların destekleri devam ediyor. Özellikle -tabii eksiklikler olabilir- deniliyor ki: “Efendim, altyapı eksiği, su yok.” Buyursun söylesin, neresi, nokta göstersin, biz, oraya su vermek için, elektrik vermek için hazırız. Ama böyle yuvarlak olarak konuşunca… Nerede elektrik yok, ona bizzat adres verirlerse bizim oraya elektrik, su vermek en büyük mutluluğumuzdur.

Ben, bu duygularla, tekrar, gerçekten, Van depreminde ve diğer depremlerde -Simav’da 1 kişi kaybettik- hayatlarını kaybedenlere, gene, Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Ayrıca, bu depremde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına Cenabıallah sabr-ı cemîl ihsan buyursun.

Bunun dışında, bu deprem sonrası, gerçekten, cansiparane depremzedelere yardım için koşan 75 milyon vatandaşımıza da, ayrıca, buradan, huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. İşte kardeşlik bu.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Suları bağlanmamış Sayın Bakan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

NAZMİ GÜR (Van) – Sayın Başkan, Sayın Bakan birkaç eksik bilgi verdi, düzeltmek istiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Suları bağlanmamış Sayın Bakan, TOKİ yapmış, su yok…

BAŞKAN – Sayın Tanal, bir saniye.

Buyurun Sayın Gür.

NAZMİ GÜR (Van) – Sayın Bakan eksik bilgiler verdi, ben düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Ne diye eksik… Eksik bilgileri düzeltme hakkınız yok ki efendim, ancak…

NAZMİ GÜR (Van) – Söz verirseniz Sayın Başkan, iki dakika…

BAŞKAN – Bakın, şöyle, usulü söylüyorum: Sataşma varsa söz isteme hakkınız var.

NAZMİ GÜR (Van) – Yanlış bilgiler verdi efendim.

BAŞKAN – Sizin konuşmanıza karşı İç Tüzük’ün 59’uncu maddesi açık. Sayın Bakan Hükûmet adına bilgilendirdi.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Yanlış bilgi verdiğinden kaynaklanıyor Sayın Başkan.

NAZMİ GÜR (Van) – Sayın Bakan TOKİ’nin Van’da ticaret yapmadığını söylemedi.

BAŞKAN – Efendim?

NAZMİ GÜR (Van) – Ticaret yapıyor efendim, babasının hayrına yapmadı ki!

Kürsüye çıkmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayır, kürsüye çıkma hakkınız yok da, onu anlatıyorum Sayın Gür.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, Sayın Bakan yanlış bilgi verdiğinden dolayı sayın hatip düzeltme yapmak istiyor.

BAŞKAN – Böyle bir düzeltme hakkı yok, onu anlatıyorum Sayın Buldan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Neden Başkan?

BAŞKAN – Sadece sataşmadan dolayı…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Tamam, sataştı o zaman.

BAŞKAN – Peki, buyurun, iki dakika söz veriyorum.

İç Tüzük’ün öğrenilmesi anlamında söylüyorum ben.

Buyurun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NAZMİ GÜR (Van) – Değerli arkadaşlar, şimdi…

Sayın Bakan, Van’a gidelim, birlikte Van’a gidelim, söylediğimiz her şeyi birlikte gezelim, hazırım buna, eksiği gediği yerinde görürsünüz.

Bir kere, valiliğin verdiği çok düşük kaliteli kömür bugün Van’da havayı nefes alınamaz duruma getirmiş. Siz valiyi engelleyebilir misiniz? “Bu kömürü dağıtmayın.” diyebilir misiniz? Devlet kömür dağıtıyor ama emin olun, 80’li yıllarda Ankara’da nasıl hava kirliliği varsa bugün Van’da da aynı hava kirliliği var; bu bir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hâlâ suları bağlanmamış Sayın Hatip. TOKİ evlerinde hâlâ sular bağlanmamış.

NAZMİ GÜR (Devamla) – İkincisi; su… Suyu da babanızın hayrına yapmıyorsunuz ki Sayın Bakan, belediyemiz yapıyor, DSİ de imzaladığı protokol gereği suyu getiriyor. Ama şimdi, söyleyeyim size: Ben dün firmayla görüştüm. Emin olun, kamulaştırma nedeniyle su, o söylediğiniz, övündüğünüz su kesilmiş durumda; yok, su yok. Birkaç müteahhit, TOKİ müteahhidi, sizin müteahhitleriniz bize dediler ki: “Edremit Konutlarına özel tankerlerle su taşınıyor.” Bu da mı yalan?

BAŞKAN – Sayın Gür, Genel Kurula hitap edin lütfen.

NAZMİ GÜR (Devamla) – Sonra, değerli arkadaşlar, bu konutları 86 bin lira ile Vanlılara sattınız. TOKİ sattı, ticaret yapıyor. Hiç bu kadar iyi müşteri bulamazdınız hiçbir yerde.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gür.

Evet, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, 25 sayın milletvekilimiz sisteme girdiler, söz istiyorlar ama İç Tüzük’ün 59’uncu maddesi çok açık, daha önce de açıklamaları da yapmıştım.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, birer dakika söz verseydiniz, önemli açıklamalarımız var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kamu Başdenetçisinin…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, grup başkan vekillerinin bir talebi var, bakın, farkındaysanız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk kadını, bir aydınlanma ve çağdaşlaşma projesi olan cumhuriyetle birlikte, cumhuriyete giden yolda Ulusal Kurtuluş Savaşı’na da adını vermiştir.

Türk kadını, Fransa’dan ve İtalya’dan, 1946’lardan 71’lere uzanan bu süreçte seçme, seçilme hakkına daha erken kavuşmuş ve 1930’da belediye seçimlerinde, 1933’te çıkarılan Köy Kanunu’yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934’te ise Anayasa’da yapılan bir değişiklikle milletvekili seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında “faşist dönem” diyenlerin bakmaları gereken gerçek burasıdır ve buraya bakıp bir ders almaları gerekmektedir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkının 78’inci yılını kutluyoruz.

Yüce Genel Kurula saygılar sunuyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır…

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 78’inci yılını kutluyoruz, kadınlarımızı tebrik ediyoruz. Türk kadını her şeyin en güzeline layıktır. Bu kazanılmış bir haktır. Millî mücadeleyi birlikte veren kadınlarımızın tabii ki kendi geleceklerine kendi iradeleriyle, kendi kararlarıyla, kendi oylarıyla karar vermelerinin hakkı olan seçme ve seçilme hakkını kazanmış olmalarını demokrasimiz açısından, ülkemiz, milletimiz açısından da çok önemli bir ortak payda, bir değer olarak görüyorum. Kadınlarımızı her şeyin en güzeline layık gördüğümüzü bir daha ifade ederek Türk kadınını kutluyorum. O, her şeyin en güzeline layıktır.

Teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aydın…

3.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ve Dünya Kadın Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Biz de AK PARTİ Grubu olarak, 5 Aralık kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilmesi ile Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyoruz. Evet, 1934 yılında bu Parlamentoda ilk defa kadın milletvekilleri seçildi, o gün itibarıyla 18 kadın milletvekilimiz vardı. Bugün gelişmiş ülkeler arasında gösterilen Fransa, İtalya gibi ülkelerde bile kadınlara tanınan oy hakkı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlamıştır. Çağdaş devlet olabilmenin en temel kurallarından birisi kadın-erkek fırsat eşitliğinin sağlanmasıdır. Demokratik, çağdaş bir hukuk devleti olabilmenin yolu bu anlayışın gerçekleşmesinden geçer. Bu anlayış, tüm insanlığın ortak davranış biçimlerinden birisi olmalıdır. Partimizin iktidarında kadınlarımızın daha fazla hak sahibi olması ve her alandaki durumlarının iyileştirilmesi için pek çok yasa çıkarılmış olup, bu konudaki çalışmalar kararlılıkla sürdürülmektedir. Şu anda ise Meclisimizin 79 kadın milletvekilinden 46’sı AK PARTİ milletvekilidir. AK PARTİ olarak sorumluluklarımızın bilincindeyiz; kadınımızın istihdamını, okuma yazma oranını, sosyal statüsünü yükseltmek, siyasete olan ilgisini ve katılımını artırmak yönündeki çabalarımızı sürdürürken, bu konulardaki en büyük gücümüz, kadınlara vermiş olduğu değer ve destekten dolayı Başbakanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Bu duygu ve düşüncelerle kadınlarımızın ve dünya kadınlarının Kadın Hakları Günü’nü kutluyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Buldan…

4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 78’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kadınların seçme ve seçilme hakkının 78’inci yıl dönümünü BDP Grubu olarak biz de kutluyoruz ancak ne yazık ki kadınların hak ettikleri oranda söz sahibi olmadıklarını da ifade etmek istiyoruz. 2.924 belediye başkanından sadece 26’sının kadın belediye başkanı olduğunu, yine Hükûmetteki 26 bakandan sadece 1’inin kadın bakan olduğunu, 34.210 muhtardan sadece 65’inin kadın muhtar olduğunu, 81 ilin sadece 1’inde kadın vali olduğunu, 103 rektörden sadece 5’inin kadın rektör olduğunu, yine 185 büyükelçiden sadece 21’inin kadın büyükelçi olduğunu ve bunların yeterli olmadıklarını belirtiyor, karar mekanizmalarında kadınların daha çok söz hakkına sahip olmalarını biz de BDP Grubu olarak temenni ediyor, saygılar sunuyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkanım, söz vermiyor musunuz birer dakika?

BAŞKAN – Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, Kamu Başdenetçisinin göreve başlamadan önce ant içmesi gerekmektedir.

Şimdi, Kamu Başdenetçisi seçilen Sayın Mehmet Nihat Ömeroğlu’nu ant içmek üzere kürsüye davet edeceğim.

Buyurun Sayın Ömeroğlu.

VI.- ANT İÇME

1.- Kamu Başdenetçisi seçilen Mehmet Nihat Ömeroğlu’nun ant içmesi

MEHMET NİHAT ÖMEROĞLU – “Görevimi tam bir tarafsızlık, dürüstlük, hakkaniyet ve adalet anlayışı içinde yerine getireceğime, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar; CHP ve BDP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

(CHP sıralarında bulunan bir grup milletvekili, BDP sıralarından bir milletvekili basın locasına dönerek ellerinde bulunan ve üzerinde “Akbudsman” yazılı pankartı gösterdi)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ömeroğlu. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP ve BDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, ant içme töreni bitti, dönebilirsiniz artık.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Pakistan Senatosu Dışişleri, Keşmir ve Gilgit-Baltistan Daimi Komisyonu Başkanı Haji Muhammad Adeel başkanlığındaki bir heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak 1-7 Aralık 2012 tarihleri arasında ülkemize resmî bir ziyarette bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 27 Kasım 2012 tarih ve 37 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1055)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Pakistan Senatosu Dışişleri, Keşmir ve Gilgit-Baltistan Daimi Komisyonu Başkanı Haji Muhammad Adeel başkanlığındaki heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın konuğu olarak 01-07 Aralık 2012 tarileri arasında ülkemize resmi ziyarette bulunmaları TBMM Başkanlık Divanı’nın 27 Kasım 2012 tarih ve 37 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 7’inci maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                                          Cemil Çiçek

                                                                                                                      TBMM Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, seyirciler de alkışlıyorlar. Burada pankart açan öğrenciler hapse girdi. Dışarı çıkarın bunları!

BAŞKAN – Meclis araştırması açılmasına ilişkin 3 önerge vardır, okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Kars ilinde yaşanan hava kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kars İlinde yaşanan hava kirliliğinin nedenlerinin tespit edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Mülkiye Birtane                    (Kars)

2) Pervin Buldan                       (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                        (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                             (Muş)

5) Murat Bozlak                        (Adana)

6) Halil Aksoy                          (Ağrı)

7) Ayla Akat                             (Batman)

8) İdris Baluken                        (Bingöl)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu       (Bitlis)

10) Emine Ayna                        (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                 (Diyarbakır)

12) Altan Tan                            (Diyarbakır)

13) Adil Kurt                            (Hakkâri)

14) Esat Canan                          (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder            (İstanbul)

16) Sebahat Tuncel                    (İstanbul)

17) Ertuğrul Kürkcü                  (Mersin)

18) Erol Dora                            (Mardin)

19) İbrahim Binici                     (Şanlıurfa)

20) Özdal Üçer                          (Van)

21) Nazmi Gür                          (Van)

22) Demir Çelik                        (Muş)

Gerekçe:

Kars ilinde hava kirliliği, kış aylarında normal değerlerin üstüne çıkmakta, bu da önemli ölçüde yaşamı olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle akşam saatlerinde kirlilik oranının yükseldiği kentte, şehir merkezi o saatlerde âdeta bir sis bulutu içinde kaybolmaktadır.

Hava kirliliği Türkiye genelinde insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiye sahip en önemli çevre sorunlarından birini oluşturmaktadır. Önlenmesi ya da azaltılması yönünde tedbir alınmaması yalnızca çevre sorunlarına değil tedavisi mümkün olmayan çeşitli hastalıklara da neden olmaktadır. İnsan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar vererek, yaşam kalitesini düşüren ve solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa neden olan hava kirliliği birçok ilde olduğu gibi Kars ilinde de önlem alınmasını gerektirecek seviyelere varmıştır. Kars'ta sanayi sektörünün olmadığı düşünüldüğünde, kirliliğin ısınma ve ulaşımda kullanılan yakıtlardan kaynaklandığı aşikârdır.

Kışların uzun ve sert geçtiği ilde, ısınmak için kullanılan ucuz ve kalitesiz kömür neredeyse yılın sekiz ayı yakılmaktadır. Hayvancılığın bitme noktasına geldiği ilde, köylerde de tezek kullanımı azalmış, geçimini sağlamaya çalışan köylü en ucuz kömürü kullanır hâle gelmiştir. İşsizliğin ve yoksulluğun en çok yaşandığı illerden biri olan Kars'ta merkez dâhil olmak üzere ilçelerde de benzer şekilde düşük kalorili kömür kullanmaktadır. Isınma amaçlı, düşük kalorili ve kükürt oranı yüksek kömürlerin yaygın olarak kullanılması hava kirliliğini önemli ölçüde artırmıştır.

Kars ilinde hava kirliliğinin en önemli sebebi birçok ilde olduğu gibi, Valilik tarafından dağıtılan düşük kalorili ve son derece kalitesiz olan kömürlerdir. Kente girişi denetimsiz olan ve dağıtımı da aynı şekilde gerçekleşen bu kömür, sağlığı açıkça tehdit etmekte, üstelik kalitesi de her geçen yıl biraz daha düşmektedir. Kars şu an hava kirliliğinin en yoğun olduğu illerden biridir. Bu durum Kars Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından da dile getirilmiş ancak önlem alınacağı yönünde kamuoyuna yansıyan bir gelişme olmamıştır.

Kars ilinde merkez mahalleleri dâhil çoğu yerde gecekondu ve müstakil ev bulunmaktadır. Bu tür evlerde de filtre kullanımı olmadığı gibi, kullanılan yakıtlar denetimden geçirilmiyor, çevreye yapacağı olumsuz etkisi test edilmiyor. Bu da hava kirliliğinin önemli ölçüde, dağıtılan kalitesiz ve düşük kalorili kömürün yakılması sonucu, soba veya kalorifer kazan bacalarından çıkan gazlardan kaynaklandığını göstermektedir. Doğal gaz kullanımı ise son derecece düşüktür. Motorlu araçlarda kullanılan benzin mazot vb. yakıtların denetimi de hiçbir şekilde yapılmamaktadır.

Hava kirliliği ilde yaşlılar, çocuklar, solunum güçlüğü çeken insanlar başta olmak üzere bütün vatandaşlar için açık bir tehdit hâline gelmiştir. Bu nedenle Kars ilinde meydana gelen hava kirliliğinin nedenleri ortaya çıkarılarak kalıcı önlemler alınmalıdır. İnsan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması için araştırma yapılarak, bu güne kadar yaratmış olduğu riskler tespit edilmeli ve hava kirliliğinin önlenmesi için kalıcı çözümler devreye koyulmalıdır.

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 23 milletvekilinin, tütün tarımı ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/439)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde, tütün tarımı ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak tütün üretiminin artırılması ve üreticilerin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırılması açılmasını arz ve teklif ederiz. 03.01.2012

1) Erkan Akçay                            (Manisa)

2) Mustafa Kalaycı                      (Konya)

3) Mehmet Erdoğan                     (Muğla)

4) Oktay Vural                             (İzmir)

5) Atila Kaya                               (İstanbul)

6) Sadir Durmaz                          (Yozgat)

7) Murat Başesgioğlu                  (İstanbul)

8) Necati Özensoy                       (Bursa)

9) Oktay Öztürk                           (Erzurum)

10) Reşat Doğru                          (Tokat)

11) Hasan Hüseyin Türkoğlu      (Osmaniye)

12) D. Ali Torlak                         (İstanbul)

13) Özcan Yeniçeri                      (Ankara)

14) Koray Aydın                         (Trabzon)

15) Mesut Dedeoğlu                    (Kahramanmaraş)

16) Seyfettin Yılmaz                    (Adana)

17) Alim Işık                               (Kütahya)

18) Muharrem Varlı                     (Adana)

19) Zühal Topcu                          (Ankara)

20) Münir Kutluata                      (Sakarya)

21) Emin Çınar                            (Kastamonu)

22) Mustafa Erdem                      (Ankara)

23) Kemalettin Yılmaz                 (Afyonkarahisar)

24) Mehmet Günal                       (Antalya)

Gerekçe:

Tütün, ülkemizde istihdam, ihracat ve vergi gelirleri açısından çok önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde tütün tarımı ile uğraşan 65.000 üretici aileye ek olarak, tütün ve tütün mamulleri sektöründe 25.000 kişi çalışmaktadır.

Dünyada 128 ülkede değişik kalite ve özellikte tütün üretilmektedir. Toplam tütün üretiminin % 75'i Çin, ABD, Hindistan, Brezilya, Malavi, Endonezya ve Türkiye'de yapılmaktadır. Türkiye'de üretilen tütünlerin % 95'i şark tipi ve yarı şark tipi tütünlerdir. Dünyada, şark tipi tütün üreten ülkeler arasında gerek kalite bakımından ve gerek üretim ve ihracat miktarları bakımından Türkiye ilk sıradaki yerini daima korumuştur.

TEKEL'in özelleştirilmesi, tütünün destekleme kapsamından çıkarılması, tütün fiyatları artışının girdi fiyatlarındaki artışın çok gerisinde kalması, kota uygulaması, göz yumulan sigara kaçakçılığı ve tütün fiyatlarında alıcıların belirleyici olması nedeniyle ülkemizde tütün üretiminde çok büyük düşüşler yaşanırken tütün ithalatı her geçen yıl artmıştır. 2003 yılında 405.882 tütün üreticisi 183.719 hektar alanda 159.521 ton tütün üretirken 2010 yılında 65.339 tütün üreticisi 81.000 hektar alanda 64.000 ton tütün üretmiştir. 2003 yılında 112.430 ton tütün ihraç edilirken 54.600 ton ithalat yapılmıştır. 2010 yılındaysa 80.311 ton tütün ihraç edilirken, 67.389 ton ithalat yapılarak 367 milyon dolar ödenmiştir.

Dünyada her geçen yıl blend sigara talebi artmaktadır. Blend sigara üretiminde kullanılan Virginia ve Burley tütün üretimi ülkemizde giderek artsa da yetersizdir. Bu nedenle ülkemizdeki sigara fabrikalarında kullanılan Virginia ve Burley tütünlerinin yaklaşık % 90'ı ithal edilmektedir.

4733 sayılı Kanun çerçevesinde Türkiye'de üretilen tütünler, yazılı sözleşme esası veya açık artırma yöntemiyle pazarlanmaktadır. Ancak kanun yürürlüğe girdikten sonra sözleşme fazlası ürünlerin satışı için açık artırma merkezleri bir türlü oluşturulamamıştır. Tütün Üretimi, İşlenmesi, İç ve Dış Ticareti ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 14'üncü maddesindeki kuruluşlar tütün satış merkezlerini yasal, mali, fiziki, kalifiyeli personel vb. nedenlerden dolayı oluşturamamaktadır. Açık artırmada alıcısı çıkmayan tütünleri belli bir bedelle alacak müdahil bir kurum/kuruluş olmadığı için sözleşme fazlası ürünler, kataloğa dayalı açık artırmalı satış yöntemiyle sözleşme fiyatlarının çok altında satılmaktadır.

Sözleşmeli üretim esasına göre üretilen tütünlerin fiyatları, tütün mamulleri üreticileri ve/veya temsilcileri arasında varılan anlaşmaya göre belirleneceği kanunda belirtilmesine rağmen, sözleşme fiyatları genelde sözleşmeyi yapan firmalar tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle 4733 sayılı Kanun yeniden revize edilerek tütün çiftçisi aleyhine olan kısımlar düzeltilmeli, tütün için ayrı bir destekleme politikası belirlenmeli, sözleşmeli üretim politikaları tütün çiftçisinin hakkını koruyacak şekilde düzenlenmelidir.

Tütün üretimindeki alternatif ürün projesinden üreticilerin büyük çoğunluğu haberdar olmadığı için desteklerden yararlanamamıştır. Hastalık ve zararlılarla mücadelede tarım ilaçlarının yanlış kullanımı tütünde verim ve kaliteyi olumsuz etkilemektedir. Tütünün, havza uygulaması kapsamı dışında tutulmuş olması çok önemli bir eksikliktir. Tütün üretimi mutlaka yurt içi tütün üretimiyle sağlanmalıdır. Bu yönde daha önce yapılan sigara harmanlarındaki şark tipi tütüne göre vergi uygulaması yeniden başlamalıdır.

Dünyada özellikle Amerika ve Kanada'da sigarada katkı maddelerinin yasaklanması gündemdedir. Amerikan blend sigaralarının yerini natürel tütünden elde edilmiş sigaraların alması beklenmektedir. Bu nedenle Türkiye iyi bir tütün politikası ile dünyanın en önemli tütün ve sigara üreticisi olabilir. Ancak Hükûmet tütün üretimini destekleyerek bu konjonktürden yararlanmak yerine Tütün Fonu kesintisinde indirim yaparak ithalatı desteklemektedir. Diğer ülkelerde tütün üreticileri desteklenirken Türk tütüncülüğünü desteklemek bir yana onu koruyan yegâne unsur olan Tütün Fonu’nun kaldırılması tütün üreticiliğinin sonu olacaktır.

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 23 milletvekilinin, kayıt dışı ekonominin boyutlarının ve kayıt dışı ekonomi ile daha etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/440)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde, kayıt dışı ekonominin boyutlarının tespit edilerek, kayıt dışı ekonomi ile daha etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 03/01/2012

1) Erkan Akçay                            (Manisa)

2) Mustafa Kalaycı                      (Konya)

3) Oktay Vural                             (İzmir)

4) Münir Kutluata                        (Sakarya)

5) Atila Kaya                               (İstanbul)

6) Mehmet Günal                         (Antalya)

7) Sadir Durmaz                          (Yozgat)

8) Reşat Doğru                            (Tokat)

9) Murat Başesgioğlu                  (İstanbul)

10) Kemalettin Yılmaz                 (Afyonkarahisar)

11) Koray Aydın                         (Trabzon)

12) Emin Çınar                            (Kastamonu)

13) Alim Işık                               (Kütahya)

14) Seyfettin Yılmaz                    (Adana)

15) Mesut Dedeoğlu                    (Kahramanmaraş)

16) Zühal Topcu                          (Ankara)

17) Necati Özensoy                     (Bursa)

18) Mehmet Erdoğan                   (Muğla)

19) Oktay Öztürk                         (Erzurum)

20) Muharrem Varlı                     (Adana)

21) Mustafa Erdem                      (Ankara)

22) Özcan Yeniçeri                      (Ankara)

23) Hasan Hüseyin Türkoğlu      (Osmaniye)

24) D. Ali Torlak                         (İstanbul)

Gerekçe:

Kayıt dışı ekonomi, kısaca devletten gizlenen, kayda geçirilmeyen ya da geçirilemeyen ve bu sebeple de denetlenemeyen faaliyetler olarak tanımlanabilir.

Hesap Uzmanları Kurulunun 2002-2009 yıllarını kapsayan Kayıt Dışı Ekonomi Mali ve Ekonomik Raporu’na göre; 2002 yılında KDV açısından ekonomide yüzde 39'luk bir kayıt dışılık bulunurken, bu rakam ret ve iadeler dikkate alındığında yüzde 29'a düşmektedir. 2009 yılındaysa ret ve iade sonrası kayıt dışı ekonominin oranı yüzde 28 iken ret ve iadeler hesap dışında bırakıldığında yüzde 40'tır. Bu yöntemle yapılan hesaplamada 8 yıllık dönemde tahakkuk edenle, etmesi gereken KDV arasında 104 milyar liralık fark olduğu anlaşılmıştır.

Kayıt dışı ekonomi söz konusu ülkenin ekonomik yapısı ve bu yapıdan kaynaklanan spesifik özelliklerine göre değişiklik göstermektedir. İstihdam üzerindeki vergisel yüklerin ağırlığı, hızlı nüfus artışı, kente göç ile meydana gelen işsizlik ve çarpık kentleşme kayıt dışı istihdama neden olmaktadır. Sosyal güvenlik bilincinin tam olarak yerleşmemiş olması kayıt dışılıkta önemli etkenlerden biridir. Küçük işletmeler, izlenme ve denetlenmelerinin zor olması nedeniyle kayıt dışılığa daha elverişlidir. Rekabet koşullarının şiddetlenmesi sonucunda, esnek üretim ve bilgiye dayalı yeni ekonomik koşullar, kayıt dışılığı artırmaktadır. Enflasyon nedeniyle gelirlerinde aşınma meydana gelen düşük ve sabit gelirli tüketiciler ve enflasyon nedeniyle maliyetleri artan üreticiler kayıt dışılığa yönelmektedir. Vergi oranlarının yüksekliği, vergi denetiminin etkinliğinin düşük olması, cezai yaptırımların yetersizliği ve vergi otoritesine karşı mükellefin güveni ile bakış açısı da kayıt dışı ekonomiyi tetikleyen önemli etkenlerdir.

Kayıt dışı ekonomi resmî kayıtlara girmediğinden kayıtlı ekonomide belirlenen ekonomik göstergeler gerçekte olduğundan farklı çıkmaktadır. Ekonomik verilerin millî istatistik içinde gerçeği yansıtmaması refahı olumsuz yönde etkilemekte ve birçok gösterge millî istatistiklere girmediği için ekonominin durumu hakkında yanlış bilgi vermekte ve bu verilere göre uygulanacak iktisadi ve mali politikalardan beklenen sonuçlar gerçekleşmemektedir.

Kayıt dışı ekonomi nedeniyle devletin temel gelir kaynağı olan vergi gelirleri azalmakta bu da bütçe açığına da sebep olmakta ve daha fazla vergi alma ihtiyacı doğurmaktadır. Bütçe açıkları da borçlanma ya da para basma yoluyla karşılanmaktadır. Bütçe açıkları borçlanma yoluyla karşılandığı takdirde faiz oranları yükselmekte dolayısıyla özel sektörün yatırım maliyetlerini artırarak yatırımları azaltmaktadır. Yatırımların azalması, işsizliği artırarak işsiz kitlelerin kayıt dışı ekonomide çalışmasına neden olmaktadır. Bütçe açıklarının borçlanma yoluyla karşılanması sonucu artan faiz oranları nedeniyle kamu borçlanma maliyeti de artmakta dolayısıyla bütçe açıkları daha da artmaktadır. Bütçe açıklarının Merkez Bankası aracılığıyla para basılarak karşılanması, enflasyonist baskıların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kayıt dışı ekonomi, vergi tabanının aşınmasına ve kaynakların kontrol dışına çıkmasına yol açmakta, bu da vergide adalet ve eşitlik ilkesine aykırı olarak kayıt altındaki kesime önemli bir dezavantaj oluşturmaktadır. Faaliyetlerini kayıt dışı olarak yürüten işletmeler, kayıt altındaki işletmelerin katlandıkları ek maliyetlere maruz kalmadıklarından, haksız rekabet avantajı elde etmektedirler. Kayıt dışılıktan dolayı kaybolan gelirleri artırmak için artırılan vergiler ise, kayıtlı kesim aleyhine adaletsizliğe neden olmaktadır. Kayıt dışılığın yaygın olması ve gerekli önlemlerin alınamaması vatandaş ile kamu kurumları arasındaki güveni zedelemektedir. Kayıt dışı istihdam iş hayatında sağlıksız bir ortamın oluşmasına ve iş gücü piyasasının işleyişinin bozulmasına yol açmakta, sosyal güvenlik kurumlarının finansal durumlarını bozmaktadır. Kayıt dışı faaliyetlerin artması, toplumun ahlaki değerlerinin bozulmasına ve yasa dışı faaliyetlerin yaygınlaşmasına neden olmaktadır.

AKP'nin 2002 seçim vaatlerinden biri de kayıt dışı ekonominin boyutunu küçültmektir. Yine AKP'nin hükûmet programlarında da kayıt dışı ekonomiyle mücadele edileceği vurgulanmasına rağmen henüz bu konuda başarı sağlanamamıştır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Birleşime on dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.

Kapanma Saati: 14.59


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere kayıt dışı işlerde çalışan kadınların sorunlarının belirlenmesi, ekonomik ve sosyal haklarının düzenlenmesi ile can güvenliklerini tehdit eden etmenlerin ortadan kaldırılabilmesi için gerekli önlemlerin alınabilmesi amacıyla 29/5/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği Meclis araştırması önergesinin 5/12/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                                        5/12/2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 05/12/2012 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                         Oktay Vural

                                                                                                                               İzmir

                                                                                                              MHP Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

29 Mayıs 2012 tarih ve 5197 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğimiz “Başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere kayıt dışı işlerde çalışan kadınların sorunlarının belirlenmesi, ekonomik ve sosyal haklarının düzenlenmesi ile can güvenliklerini tehdit eden etmenlerin ortadan kaldırılabilmesi için gerekli önlemlerin alınabilmesi” amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması önergemizin 05/12/2012 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, hem kadın olmam hem milletvekili olmam itibarıyla bugün herhâlde hepimizin anmadan geçemeyeceği bir gün, 5 Aralık; 5 Aralık 1934 tarihi, Türkiye’de insan hakları adına bir eşitlenmenin saptamasının yapıldığı gündür. Yeterli ve yetkinliği olan insanların kendini temsilinde, kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın insan olma hakkından doğan eşitlenmenin tescil edildiği gündür 5 Aralık 1934 ve üzerinden geçen yetmiş sekiz yıl içinde bizim gibi birçok değerli hanımefendi bu salonlarda yer aldılar. Ben bundan önce, buralarda yer almış, seçilmiş sayın hanımefendilerin hepsine ama hepsinden önce bu seçilmişliklerin teyidi olarak bizlere o fırsatı tanıyan, bizlerle birlikte yol alan, bizlere omuz veren erkeklere ve bizleri buralara kendileri vekil olarak seçip yollayan vatandaşlarımıza, herkese çok teşekkürler etmeyi bir görev biliyorum.

Ancak seçilmiş kadınlar için bir günse de seçilmemiş kadınlar için biz seçilmişler “Ne yapıyoruz?”a bakmak lazım. Ev işlerinde çalışan kadınlar da böyle. Bizleri seçip buralara kendilerini temsil edelim diye yollayan kadınlar ve erkekler için biz ne yapıyoruz? Seçilmemiş kadınlar ve erkekler için yapabildiğimiz çok fazla bir şey yok. Niye bunu söylüyorum? Yasa çıkarmak yetmiyor. Israrla altını çiziyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak: “Evet, yasamanın görevi yasa çıkarmak ama yasamanın bir görevi daha var, denetlemek.” Yönetemediğimiz hiçbir sistem bizim değildir. Yasayı çıkarmaktan öte biz, bunu mevzuatlarımızda ne kadar işletiyoruz ve ne kadar yürütmede takibini yapabiliyoruz diye baktığımızda, kadınlar adına hiçte güzel bir fotoğraf yok. Bu fotoğrafın daha güzel olabilmesi için, bizlerin kadın-erkek, genç-yaşlı demeden hep birlikte insan ortak paydasında daha fazla çalışmamız gerekiyor ama bu çalışmanın, insanlık adına çıkarılan yasaların yürütmede ne kadar fonksiyon gördüğünü takip ederek yapmamız gerekiyor. Bunlardan bir örnek, geçtiğimiz 8 Martta, aileyi koruma, kadına karşı şiddeti önleme konusunda bir yasa çıkardı bu Meclis fakat “Göç yolda düzelsin.” denildi ama neredeyse bir yıl oluyor, hâlâ göç yolda düzelemedi.

2011 25 Kasımında İstanbul Sözleşmesi imzalandı. “İlk imzalayan ülkeyiz.” diye çok övündük, neredeyse bir havai fişek patlatmadığımız kaldı ama şiddet yine bitmedi ve artarak devam ediyor ve artık bu şiddet o kadar alenileşti ki çünkü teknoloji çok ilerledi çünkü artık iletişim bize, her yerde olanı çok kısa sürede haber alma şansı veriyor. İşte, bunlardan bir örnek birkaç hafta önce Kayseri’de gerçekleşti, bir üsteğmen hanım intihar etti.

Biz seçilmiş, seçilmemiş herkesin hakkını ve herkesin hayatını konuşup kollamakla görevliysek askeriyedeki sivil veya üniformalı bütün kadınlar için de bir şeyler söylemeliyiz diye düşünüyorum. Oradaki kadınların da çalışırken yasal haklarını kullanabilmesi ve bu haklarıyla ilgili yapılan soruşturmalarda eşit, adil ve bağımsız bir şekilde yargılanarak neticeye varılması gerekir.

Ben, Üsteğmen Hanımefendi’nin, rahmetli Hanımefendi’nin, Nazlıgül Hanımefendi’nin bu konuda bir sebep teşkil ederek bundan sonrasında, Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde de çalışan kadınlar için daha eşitlikçi bir yargılamanın olabilmesi adına bir fayda sağlarsa sevineceğimizi düşünüyorum.

Evet, ev işlerinde çalışan kadınlar… Aslında bugün bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak konuşmayı istediğimiz Meclis araştırma önergemiz, “Ev işlerinde çalışan kadınlar” başlıklı ama biz bu başlık özelinde bütün kadınları da konuşmak istiyoruz.

İşsizlik, göç, küreselleşmenin getirdiği acımasız rekabet, özellikle öğretim konusunda fırsat eşitliğini yakalayamamış kadınlarımız için çok daha can yakıcı oluyor ve bu kadınlarımız fırsat eşitsizlikleri neticesinde güvencesiz işlerde çalışıyorlar, bu işlerin büyük bir kısmı da ev işleri.

Ev işlerine birini alacağınız zaman istihdamı sağlayan kişi, işveren olarak çok soru soruyor: “Bu kadın iş bilir mi, temiz midir, güvenilir midir, hırsız mıdır?” vesaire, bir sürü şey soruluyor ama o çalışan kadının yerine kendimizi koyup hiç düşünüyor muyuz? “Gideceğim ev güvenli mi, gideceğim evde beni nasıl bir hayat bekliyor, o evdeki insanlar nasıl insanlar?” Bu tarafını hiç düşünmeden, köle ticareti gibi, bakıp eli yüzü düzgün, yaşı genç, enerjik, kuvvetli, her tür vasfı aradığımız insanları seçmeye çalışıyoruz ve bu seçtiğimiz insanları hiçbir zaman kolay kolay sosyal güvenlik şemsiyesi altına da almıyoruz, maalesef ki almıyoruz ve ülkemizde -Sayın Çalışma Bakanının ifadesiyle- yüzde 40’ları aşan kayıtsız ekonominin içinde bu kadınlarımız da eriyip gidiyorlar ve haklarını kim arıyor? Açıkçası, bazen aileleri bile aramıyor. Mesela, bundan iki sene kadar önce, İstanbul’da sel felaketinde bir arabanın kapalı arka bölümünde sel sularına kapılarak vefat eden 9 kadın için açılan mahkemede aileleri -birer ev verilerek işveren tarafından- “Ne yapalım, kaderlerinde bu varmış, bizim de ev ihtiyacımız vardı.” deyip davalarından vazgeçebiliyorlar. Evlerde veya başka yerlerde güvencesiz çalışan bütün kadınlar için, fırsat eşitsizliğinin en büyük sebep olduğunu bilerek onlara fırsat eşitliği yaratabilmek adına biz seçilmiş kadınlara daha fazla rol düşüyor diye düşünüyorum ve bu 5 Aralığın seçilmiş bütün herkesin temsilcisi olduğumuz bizleri seçen insanların yaşam standartlarını yükseltmek, refahlarını arttırmak, sosyal güvencelerinin tam olmasını sağlamak adına bir fırsat yaratması bizim Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak en büyük temennimiz.

Ev işlerinde çalışan kadınlara gelince: Sırf geçtiğimiz yıl 51 ev işinde çalışan kadın –kimisi cam silerken pencere pervazının kopması sonucu, kimi balkonun korkuluklarından ama- bir şekilde ölüme gittiler. Bu sayının artmaması adına 21’inci yüzyılda “ileri demokrasi” söylemiyle tanımlanan ülkemizde ben herkesin yüzde 100 sosyal güvenlik şemsiyesine kavuşacağı bir Türkiye hayal ettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, başta ev işlerinde çalışan sosyal güvencesiz kadınlar özelinde, bütün sosyal güvencesiz çalışan herkes için seçilmişler olarak seçilmişlere atıf yapılmış bu günde daha fazla emek harcamalıyız diye düşünüyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Meclis araştırma önergemize hepinizin destek vermesini umut ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisi aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, biliyorsunuz 5 Aralık, Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 78’inci yıl dönümü. Ben, bu vesileyle tüm hanımlarımızı siyasette, yerelde ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde daha aktif olmaları noktasında yüreklendiren Sayın Başbakanımıza ve grubumuza da teşekkür ediyorum. İnşallah ileriki dönemlerde siyasette kadınlarımız çok daha fazla yer alacaklar, bunu canıgönülden düşünüyorum.

AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle birlikte bugün geldiğimiz noktada kamuda, özel sektörde, ekonomide, siyasette karar alma mekanizmalarında yer alan kadın sayısı giderek artmıştır ancak bu sayısının daha da artmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması hakkındaki önergeyle ilgili, özellikle evlerde olmak üzere çalışan kadınların sorunları Hükûmetimiz tarafından detaylı olarak bilinmektedir. Bilhassa bu ve benzeri aile ve kadınlarımıza yönelik sorunların çözümü adına başlı başına bir bakanlık olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı AK PARTİ iktidarı döneminde kurulmuştur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızca, ülkemizde kadın istihdamının artırılması amacıyla başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içerisinde mevzuat değişikliği çalışmaları yürütülmektedir.

Ülkemizde büyük çoğunluğunu kadın çalışanların oluşturduğu ev hizmetleri sektörü her geçen gün büyümekle birlikte, bu sektörde çalışanların sosyal güvenlik sistemine dâhil olamamaları sonucuna bağlı olarak önemli oranda kayıt dışılığı bünyesinde barındırmaktadır. Kayıt dışılığın bu kadar yüksek olmasının temelinde yatanlardan biri de, ev hizmetlerinde çalışan kadınların ilgili mevzuatta yer alan hükümler sebebiyle sosyal güvenlik sisteminin dışında tutulmalarıdır. Ev hizmetleri sektöründe çalışanların statülerine ilişkin hükümler getiren temel yasalar arasında 4857 sayılı İş Kanunu, 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve yine 6111 sayılı Torba Kanun mevcuttur.

Ev hizmetlerinde çalışan kadınların sosyal güvenlik sistemine dâhil edilebilmeleri amacıyla yürütülen çalışmalardan biri 6111 sayılı Torba Kanun’la getirilen düzenlemedir. 6111 sayılı Kanun’un 74’üncü maddesi ile 4447 sayılı Kanun’da kadınların ve gençlerin iş gücüne katılımını ve istihdamını arttırmak, yeni istihdam yaratılmasını teşvik etmek ve çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak, mesleki ve teknik eğitimi özendirmek, kalite ve etkinliğini arttırmak amacıyla bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Bu çerçevede yapılan düzenlemeyle genç ve kadın teşviki arttırılmış ve mesleki yeterliliğe sahip olanları, mesleki teknik öğretim görmüş olanları ve İŞKUR kurslarını bitirenleri istihdam edenlere prim teşviki getirilmiştir. Yine, bu kapsamda işverenler ilave istihdamda kadın işçi tercih ederlerse işveren sigorta primlerinin elli dört aya kadar İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacağı hükmü getirilmiştir. 6111 sayılı Kanun ile getirilen teşvikten Nisan 2012’ye kadar yararlanan kadın sayısı ise 94.119’dur.             

4 Şubat 2011 tarih ve 27.836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 461’inci maddesinde evde hizmet sözleşmesinin tanımına yer verilmiş olması önemli bir adımdır. Buna göre evde hizmet sözleşmesi, işverenin verdiği işi, işçinin kendi evinde veya belirleyeceği başka bir yerde, bizzat veya aile bireyleriyle birlikte bir ücret karşılığında görmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, 100’üncü Uluslararası ILO Çalışma Konferansı’nda kabul edilen 189 sayılı Ev Hizmetlileri Sözleşmesi’ne ülke olarak taraf olmak, bu sektörde çalışanların yaşadığı sorunların çözümünde atılacak en önemli adımlardan biri olacaktır.

Yine, konuyla ilgili çalışma yapan milletvekillerimizin, akademisyenlerimizin, sivil toplum kuruluşları ve sendika temsilcilerimizin, kamu kurum ve kuruluşlarından temsilcilerin ve gazetecilerin katılımıyla Ev Hizmetlerinde Çalışan Kadınların Çalışma Şartlarının İyileştirilmesi ve Sosyal Model Arayışı Çalıştayı AK PARTİ Kadın Kolları Başkanı Sayın Güldal Akşit Başkanlığında 8 Ekim 2012’de AK PARTİ Genel Merkezinde gerçekleştirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde kadınlarımızın bazı konularda sıkıntı çektikleri bir gerçektir ancak bu sıkıntıların giderilmesi adına Hükûmetimiz konu ile alakalı olan tüm bakanlıklarımızın koordinasyonu ile çözüm yollarını araştırmakta, çözüm üretmekte ve zaman kaybetmeden uygulamaya koymaya devam etmektedir. Dolayısıyla, bu konudaki çalışmalar devam ediyor iken böyle bir araştırma önergesi verilmesini biz şu anda çok da acil olarak görmüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi 7 ila 14 Aralık 2012 tarihleri arasında Mevlânâ Haftası’nı kutlayacağız. Bundan kısaca bahsetmek istiyorum. Mevlânâ Celâleddin Rûmî Hazretleri bütün ömrünü insanların huzur ve saadetini sağlamaya harcamıştır. “İnsan yaratılmışların en şereflisidir.” düsturuyla her dilden her dinden her renkten insanı kucaklayan Hazreti Mevlânâ sevginin, barışın, kardeşliğin, hoşgörünün evrensel bir sembolüdür.

Dünyada şu anda içinde bulunduğumuz zaman diliminde sevgiye ve hoşgörüye her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz çok açıktır. Birçok coğrafyada savaşlar, baskılar, zulümler, şiddet, hoşgörüsüzlük son hızla devam etmektedir. Daha yakın zamanda Bosna’da yaşananlar, Irak’ta, Libya’da ve hâlen Mynamar’da, Filistin’de ve Suriye’de yaşanmakta olanlar, maalesef belleğimize kazınan zulümler, dünyanın gözünün önünde yaşanmaya devam eden katliamlar belki de birçok vicdanda sorgulanmamaktadır.

Belli ki bunun en büyük sebebi insan olmanın bilincine varamamak, kim olursa olsun, rengi, ırkı, dili, dini ne olursa olsun insana insan olduğu için değer vermeyi bilememekten kaynaklanmaktadır. “Aklın yoksa yandın, ya kalbin yoksa o zaman zaten sen yoksun ki.” sözüyle sevgisiz ve duygusuz bir insanın ne kendine ne topluma bir faydası olmayan, varlığının insanlık adına bir katkısı olmayan bir yapıda olduğunun altını çizmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Yolumuzda riyazet yok, burada hep lütuf var, bağış var; hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada.” diyen Hazreti Mevlânâ biliyorsunuz ölümünün yıl dönümünde her yıl Konya’da çeşitli törenlerle anılmaktadır.Bu mantıkla yürüdüğümüz sürece yine onun ifadesiyle “Güzel üslupla söz söyleyenleriz.” Adabınca diyalog kurduğumuz sürece, hem ülkemizde ve hem bölgemizde huzur ve refaha, dostluk ve kardeşliğe ulaşma önünde hiçbir engel kalmayacaktır.

Ben, yine, Hazreti Mevlânâ’nın bir sözüyle bitirmek istiyorum: “Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır.” diyorum. Bu duygu da inşallah hepimizin ortak paydası, insanlık sevgisi olsun diyorum.

MHP grup önerisine katılmadığımızı saygıyla ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hülya Güven, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere, kayıt dışı çalışan kadınların sorunlarının belirlenmesi ve ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınabilmesi üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından 5197 sayı ile verilen araştırma önergesi için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmak üzere bulunuyor, saygılarımı sunuyorum.

Öncelikle, 5 Aralık Kadın Hakları Günü’nü ve Atatürk’ün bize sağladığı seçme ve seçilme hakkının sağlanmasının 78’inci yılını ve ayrıca 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü -dolayısıyla Engelliler Haftası’nı- kutluyorum. Aslında bu kutlamamız buruk bir kutlama. Çünkü, bu günler var ama bunların hiçbir zaman da yerine getirilmediğini, yapılamadığını, hakların ne kadınlara ne engellilere sağlanamadığını yaşıyoruz.

Sayın milletvekilleri, kadın haklarını konuştuğumuz bugünde, acaba AKP Hükûmeti, kadınların da haklarının olduğunu ne kadar biliyor ve saygı duyuyor? Çalışan kadınların birçok sorunu varken, çalışmaya teşvik için kreşlerin var olmasının gerektiği konuşulurken bugüne kadar ne yapıldı? Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak araştırma ve soru önergeleri verdik bu konularda. Sorulara yanıt yerine, medyada “Her mahallede bir kreş açılıyor.” diye haberler çıktı, bir algı yaratıldı ama nedense gerçek olamadı bir türlü.

Ev işlerinde çalışan kadınlarımız için de aynı sorunu yaşıyoruz. Bu konuda da çeşitli önergeler verildi. Bakanın verdiği cevap çok farklıydı: “Ev hizmetlerinde süreksiz çalışan kadınlar, kendileri, isteğe bağlı olabilirler.” şeklindeydi. Peki, bu kadınlar nasıl sigorta parası ödeyecekler? Yine cevabı da “5510 sayılı Kanun’da bu konuda yürütülen herhangi bir çalışma yoktur.” şeklinde aldık. Sonra gazetelerde haberler: “Ev işlerinde çalışan kadınlara sigorta yapılıyor.” ya da “Sigortanın, sigorta yapılmasının yolu açıldı.” diye. Ne kadar doğru? Nasıl yapılacağı bile netleşmemiş.

Kayıt dışı çalışan kadınlarımıza hayal kurduruluyor. Önce, bu konudaki haberler “On beş gün devlet, on beş gün kendileri ödeyecek.” şeklindeydi. Şimdi ise, düzenli olarak çalıştığı evin, gün üzerinden sigortalaması öngörülmüş. Bir ayda dört gün bir evde çalışıyorsa ama bu düzenliyse ev sahibi sigortalayacak. Peki, bu kadın birden fazla evde çalışıyorsa bu iş nasıl olacak? Eğer sigorta yapmazsa telefon numarası veriliyor. Oraya, çalışan kadın, çalıştığı evi, “Sigorta yaptırılmıyor.” diye şikâyet edecek. Yani bunun mümkün olamayacağı, bunun uygulanamayacağı muhakkak. Neden farklı önlemler alınmıyor, kayıt dışılık teşvik ediliyor?

Bu kadınlarımız, ev işlerinde çalışan kadınlarımız çocukları için bile -kendilerini bırakalım- sağlık sigortası yaptıramıyorlar çünkü eğer bu kadınların bir gecekonduları varsa -kendisinin veya eşinin üzerine- hemen gelire dâhil ediliyor. “Sizin sigorta parası ödemeniz gerekiyor.” deniyor. Bırakın sigortayı ödemek, sigortalamak, daha, onlardan sağlık hizmeti alabilmeleri için para isteniyor. Çalışan kadınlarımıza ekonomik ve sosyal desteklerini sağlayamayan Hükûmet, çalışmak zorunda olan ancak sigortalı olamayan kadınlarımızı tamamen gözden çıkarmaktadır. Çok kadın biliyoruz, ev işine giderken küçük çocuklarını büyüklerine emanet ederek gidiyorlar. Sonra, gazetelerden zaten okuyoruz “Çocuklar yanarak öldüler.” diye. Bu kadınlarımız için aslında yine Cumhuriyet Halk Partisi olarak 5510 sayılı Kanun’un 87’inci maddesinin değiştirilmesinde öneride bulunulmuştu ancak değerlendirilmeye bile alınmadı. AKP Hükûmetinin bu konuda ne kadar duyarsız olduğunu görüyoruz.

Kadına şiddeti önleyemeyen, engellileri sokakta bırakan Hükûmete nasıl güvenebiliriz ki? Biraz zorlanıldığında, kanunun değiştirileceği ya da bu geçerli olan kanunların tamamen değiştirileceği söylenerek zaman kazanılmaya çalışılıyor. Örneğin, 3 Aralıkta, Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Özürlüler Kanunu’nu sil baştan değiştireceklerini açıklamış. Önce, mevcudun tam uygulanması, sonra eksiklerin tamamlanması gereklidir.

“Her yıl 30 bin engelli işe alınıyor.” deniliyor, bu tür laflar çıkıyor şimdi, bu yıl için biz 2 bin kişi alınmış görüyoruz, doğruluğunu da bilemiyoruz. Aslında 8,5 milyon engellinin engeli AKP Hükûmetidir.

Kadınların çalıştırılmayıp evlere kapatılmasını sağlamaya çalışan da yine AKP Hükûmetidir. Boşanmak isteyen kaç kadın öldürüldü? Üstelik en fazla ölüm 2012 yılı Mart ayında Kadına Şiddet Yasası’nın kabulünden sonra olmuş.

Çocukları eğitimden yoksun bırakarak, kızların erken evlenmesine yol açan Hükûmet, tüm sorunları çözüyormuş gibi medya aracılığıyla kadınlarımıza hayal sunuyor.

Zihinsel engelli çocuklarımız servis olmadığı için okula gidemiyorlar, yirmi beş yaş sınırı getirildi onlara da. Sorulduğu zaman cevap yok. Yine “20 bin öğrenciye burs veriyoruz, proje var.” deniyor yani sürekliliği olmayan ve gerçek olup olmadığı da belli olmayan bir proje. Proje bitince ne olacak? Herhâlde seçime kadar bir oyalamaca yaşayacağız yine, bir hayal süreci yaşayacağız. Bu da yine 20 bin engellinin işe alınmasına benzeyecek, kadınların sigortalanmaları hayaline benzeyecek.

“Kadınlara KOSGEB ile girişimcilik kursu açıyoruz.” Yeni gündem, bu kurslar. Peki, bu kursları alan kaç kadın iş kurdu, başarılı oldu, sürdürdü? Belli değil. Şimdi, bu konuşmadan sonra yarın medyada 2-3 tane başarılı kadın sunulur, bunların hikâyelerini okuruz.

Bakanlıkları ziyaret ettiğimizde, karar vericiler arasında kadın sayısının bir elin parmakları kadar az olduğunu görüyoruz. Aslında çalışan kadın sayısının fazla olduğu söyleniyor ama nedense niteliksiz işlerde. Artık, Hükûmetin kadın sorununa eğilerek çözüm bulması gerekmekte, hatta zamanı geçmiştir. Bunları bir seçim yatırımı olarak değil, kanunların kâğıt üstünde kalmamasını sağlamalıdır. Kadınlarımızın sorunlarının hayal ile değil gerçek olarak çözülmesi, kanunların özellikle kâğıt üstünde kalmaması ve uygulanması gerekiyor. Bu kanunlar, mevcut kanunlar çok düzgün uygulandığı takdirde, zaten büyük bir sorun kalmayacaktır. Kanunlarda ufak tefek değişikliklerle herkes mutlu olacaktır.

Saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Nurdan Şanlı, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURDAN ŞANLI (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, başta ev işlerinde çalışan kadınlar olmak üzere kayıt dışı işlerde çalışan kadınların sorunlarının belirlenmesi, ekonomik ve sosyal haklarının düzenlenmesi ile can güvenliklerini tehdit eden etmenlerin ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınabilmesi amacıyla vermiş oldukları araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum ve Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün kadınlarla ilgili önemli bir gün. 5 Aralık, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verildiği gün ve Dünya Kadın Hakları Günü.

Ben, öncelikle, kısaca, bu vesileyle kadın haklarından söz etmek istiyorum. Kadın ve kadın haklarını irdelemeye başladığımız zaman, tüm tarihî süreçleri göz önünde bulundurmamız gerektiğini düşünüyorum.

Tarihî bulgulardan edindiğimiz bilgilere göre, paleolitik çağlardaki toplumsal organizasyon, erkeklerin avlanması ve kadınların da av maddelerini ailesi için değerlendirmesi biçimindeydi. Buradaki yapıyı erkeğin gücüne, kadının ise analık içgüdülerine bağlamak gerekmektedir. Gerek sosyolojik koşullar gerekse kadın ve erkeğin fiziksel faktörleri, her iki cinsin toplumsal statüsünü daima ayırmıştır, ancak hiçbir cinsiyet, hiçbir cinse karşı Allah’ın kadına ve erkeğe vermiş olduğu özellik ve davranışların dışında, toplumsal statüde ve hiyerarşide üstünlük sağlamamalıdır. Ne yazık ki tarihî süreçlerin çok önemli bir bölümünde erkek daima kadına karşı üstün bir konuma sahip olmuştur.

İnsanoğlunun yerleşik yaşam biçimi olarak adlandırdığımız neolitik çağa geçmesiyle birlikte, karın doyurmaya ve doğanın çetin koşullarına karşı mücadele etmeye yönelik eski taş çağları dönemleri geride kalmış, kadın ve erkeğin ortak üretime geçtiği ve elde ettikleri ürünleri depolamaya başladıkları yepyeni bir dönem başlamıştır. Anaerkil sistem, ataerkil sistem diye adlandırdığımız toplumsal yaşam biçiminin ilk nüvesini bu döneme bağlamak, çok da yanlış bir saptama olmamalıdır. Her ne kadar yine bu dönem içinde yaşanan anaerkil dönemi bir yana bırakacak olursak, tüm tarihî süreçler erkeğin kadına olan üstünlüğü biçiminde geçmiştir. Her iki sistemin de insanın doğasına aykırı olmasına rağmen, anaerkil sistem kendisini çok kısa sürede tasfiye etmiştir. Fakat bu sonuç toplumsal hiyerarşide eşitliği sağlamamış, tam tersine, günümüze kadar gelen kadın-erkek eşitliği konusundaki tartışmaların başlangıcını oluşturmuştur. Öyle ki milattan önce 3’üncü binin ikinci yarısından sonra, devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, kadın gerek devlet yönetiminde gerekse aile içinde yalnızca doğurgan yapısı ve analık duygularıyla baş başa bırakılmıştır. Yüzyıllar boyu işleyen bu sistem Aydınlanma Çağı’na kadar süregelmiş ve Avrupa’da kadın hakları ilk kez bu dönemde gündeme gelerek 18’inci yüzyıl düşünürleri kadın özgürlüğünü savunmaya başlamıştır. Kadın haklarının Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa’da uzun yıllar tartışılmasına rağmen, yasalara yansıması çok geç olmuştur.

Kadınlara oy hakkı ise 19’uncu yüzyılda gündeme gelerek, bu hakları hayata geçiren ilk ülkeler arasında Yeni Zelanda’da seçme hakkı 1893’te, seçilme hakkı 1918’de, Avustralya’da seçme hakkı 1902’de ve Norveç’te oy hakkı 1913’te yer almıştır. Bu haklar Amerika Birleşik Devletleri’nde 1920’de, Sovyetler Birliği’nde 1917’de kabul edilmiştir. Ülkemiz kadın hakları konusunda 1930’dan sonra demokratik bir tutum içerisine girmiş ve 1930’da belediye meclislerine, 1933’te köy ihtiyar heyetlerine, 1934’te de Türkiye Büyük Millet Meclisine seçme ve seçilme hakkı kadınımıza tanınmıştır.1 Mart 1935 tarihinde toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinde 18 kadın milletvekili yer almıştır.

Bugün gelişmiş ülkeler arasında gösterilen Fransa, İtalya gibi ülkelerde bile kadınlara tanınan oy hakkı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştur. Fransa kadınlara 1944’te seçme ve seçilme hakkı vermiş, 1945’te oy kullanmışlar; İtalyan kadınları ise 1946 seçimlerinde oy kullanmışlardır.

Medeni Kanun’u aldığımız İsviçre’de bile kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1971 yılında verilmiştir. Japonya 1950’de, Yunanistan 1952’de, Belçika 1960’ta haklarını elde ederken, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde beyaz ırka mensup kadınlara 1930’da, siyah ırka mensup kadınlara ise 1994’te oy hakkı tanınmıştır.

Çağdaş devlet olabilmenin en temel kurallarından birisi kadın erkek eşitliğinin sağlanmasıdır. Demokratik, çağdaş bir hukuk devleti olabilmenin yolu bu anlayışın gerçekleşmesinden geçer. Bu anlayış tüm insanlığın ortak davranış biçimlerinden birisi olmalıdır.

Partimizin iktidarında kadınlarımızın daha fazla hak sahibi olması ve her alandaki durumlarının iyileştirilmesi için Özürlüler Kanunu, Kadına Şiddetin Önlenmesi Kanunu, istihdamın artırılmasıyla ilgili düzenlemeler, okuma yazma oranlarının artırılması, eğitim imkânlarının artırılmasıyla ilgili pek çok yasa çıkarılmış, düzenlemeler yapılmıştır ve bu konudaki çalışmalarımızı da kararlılıkla sürdürmekteyiz. AK PARTİ olarak sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Kadınımızın istihdamı, okuma yazma oranı, sosyal statüsünü yükseltmek, siyasete olan ilgisini ve katılımını artırmak yönündeki çabalarımızı sürdürürken bu konudaki en büyük desteğimizi, kadınlara vermiş olduğu destek ve değerden dolayı Başbakanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi’den almaktayız.

Bu duygu ve düşüncelerle kadınlarımızın ve dünya kadınlarının Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum ve verilen önerge ile de gerekli çalışmalar ilgili bakanlığımızca yapılacaktır diyor, bir kez daha saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.44


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Demirel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, “Dünya Kadın Hakları Günü” tanımlamasının yanlış olduğuna, bunun Türkiye’ye özel bir gün olduğuna ve “Kadın Hakları Günü” olarak kutlandığına ilişkin açıklaması

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.

Ben, konuyla ilgili bir düzeltme yapmak isterim. Bazı hatip arkadaşlar “Dünya Kadın Hakları Günü” diye bir tanımlama kullanıyorlar. 5 Aralık, Türkiye’ye özel bir gündür, tıpkı 24 Kasımın Türkiye’ye özel bir Öğretmenler Günü olması gibi. UNESCO, 5 Ekimi önerir dünyaya Öğretmenler Günü için oysa biz 24 Kasımda kutlarız. 14 Mart, Türkiye’ye özel bir Tıp Bayramıdır. 5 Aralık da Ulu Önderimizin teklifleriyle Gazi Meclisin çıkardığı bir yasa sonucu Türkiye’deki kadınların seçme seçilme hakkının eşitliğe kavuştuğu gündür. Dolayısıyla, Türkiye’de “Kadın Hakları Günü” diye kutlanır, dünyada böyle bir gün yoktur.

Tutanaklara doğru geçmesi adına düzeltmek ihtiyacı hissettim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 26 milletvekilinin, Sikorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının araştırılması amacıyla 15/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği Meclis araştırması önergesinin 5/12/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                                        05.12.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 05.12.2012 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                       Muharrem İnce

                                                                                                                             Yalova

                                                                                                                   Grup Başkan Vekili

Öneri:

Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 26 Milletvekili tarafından, 15.11.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Skorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının araştırılması” amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (569 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 05.12.2012 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; düşen Sikorsky S-70 tipi askerî helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının araştırılması konusunda vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Pilot Yüzbaşı Anıl Barış Çetin 31 yaşındaydı ve 1.425 saatlik uçuşunun 475 saati terörle mücadelede geçmişti. Pilot Üsteğmen Ersan Yenici, 2 çocuğunu sevgili eşine bırakarak gitti; babasının “Vatana helal olsun ama Başbakana ve Hükûmete hakkımı helal etmiyorum.” haykırışları arasında. Taziye çadırında Kur’an-ı Kerim okunurken Pilot Üsteğmen Yakup Çınar’ın eşi, daha karnında olan üç aylık bebeğine, şehidinin biricik anısına bir şey olmasın diye ne yapacağını bilemedi. Tekirdağlı Uzman Çavuş Ersoy ise haykırmıştı toprağa düşmeden sosyal paylaşım sitesinde “Yeter artık, şehit vermek istemiyoruz!” diyerek. Evlatlarımız, 10 Kasım sabahı Atalarını yalnız bırakmak istemezcesine bırakıp gittiler sevenlerini bu dünyadan. 10 Kasım 2012 sabahı 12 şehidimizi verdik bu kara toprağa. Sikorsky S-70 tipi ve halk arasında artık “uçan tabut” denilen askerî helikopterlerin içerisinde... Son sekiz ayda düşen 4 Sikorsky’nin geride bıraktığı 35 şehit, 70 acılı ana baba, 35 yüreği yangın sevgili ve onlarca öksüz çocuk, onlarca seven sevilen ve kaybolup giden onlarca yaşam. 1993 yılından bu yana düşen askerî helikopterler sonucunda 87 askerimiz şehit oldu, 53 askerimiz de gazi. Afganistan’da bile düştü bu “S-70” denilen uçan tabut.

Değerli milletvekilleri, olay sonrası yapılan açıklamalar sis perdesinin daha da kalınlaşmasına neden olmuştur. Acı olayı duyuran Sayın Cumhurbaşkanının “Her şeyi göze alıp arkadaşlarına yardım için havalandılar.” şeklinde bir ifadesi olurken, Siirt Valisi “Askerî helikopterin düşüş nedeni yüzde 100 sis.” derken, İçişleri Bakanı pilotaj hatası olduğunu belirtirken, Genelkurmay Başkanlığı ise pilotların tecrübeli pilotlar statüsünde ve uçuş saatlerinin emsallerine göre ortalamanın üzerinde olduğunu açıkladı. Kaza kırım raporunu beklemeden her kafadan ayrı ayrı açıklama yapma AKP hükûmetlerince oluşturulan yeni bir gelenektir. Söyler misiniz devlette kaç başlılık vardır?

23 Temmuz 2012 tarihinde, Hakkâri’de düşen helikopterimizin ardından sunmuş olduğum yazılı soru önergemde, helikopterlerin yapım yılını, TSK envanterine giriş yıllarını, TSK bünyesinde sözü edilen helikopterlerin sayısını ve modernizasyonlarının kaç yılda bir yapıldığını sordum. Sayın Başbakan cevabını 15 Kasımda gönderdi, 17 şehitten sonra. Cevabı aynen okuyorum: “TSK envanterinde yer alan Sikorsky tipi helikopterlerin bir bölümünün yapım yılı 1988-1994.” Sayın Başbakan kaç helikopterin hangi yılda yapıldığını bilmiyor. “Diğer bölümü ise 1999-2012 yılları arasındadır.” Sayın Başbakan diğer bölümün de sayısını bilmiyor. Devam ediyor yazı: “TSK envanterine giriş tarihleriyle yapım yılları aynı veya bir yıl içerisindedir.” Başbakan giriş tarihlerini de bilmiyor. Modernizasyon ise yaklaşık on beş yılda bir yapılmaktaymış, o da sadece dış gövde. Mekanik aksamdan bahsedilmiyor bile, kontrol panelinden hiç bahsedilmiyor; böyle yazıyor cevapta.

Değerli milletvekilleri, Genel Maksat Helikopter Projesi ihalesi 109 helikoptere karşılık 3,5 milyar dolarlık bir maliyetle 12 Haziran 2011 seçimlerinden önce Amerikan Sikorsky firmasına verildi. Helikopter ihalesi sonuçlanmadan önce açıklamalar ardı ardına gelmişti. İhalenin Sikorski firmasında kalması durumunda bir Türk şirketinin 2,3 milyar dolarlık iş hacmine kavuşacağı, helikopterlere ait dişli kutuları, uçuş kumanda sistemlerini ve bazı yedek parçaların üretimini yapacağı bilgisi gazetecilere fabrikayı gezdirirken anlatılıyordu. Yine bu gezi sırasında sözü edilen şirketin Türk savunma ve havacılık sanayiinin örnek bir kuruluşu olduğu bakıldı ifade edilirken Savunma Sanayi Müsteşarlığına da teşekkür ediliyordu daha ihale sonuçlanmadan.

Transmisyon teknolojisi kapsamında ABD hükûmetlerinin de ihracat lisansını sadece kendilerinin aldıklarını açıklamaktaydılar. Başka bir Türk şirketi ise Sikorsky şirketiyle ortaklık anlaşması imzalıyordu. Bu anlaşmayla birlikte Sikorsky firmasının küresel servis, destek ve tedarikçi zincirinden faydalanacağı açıklanıyordu.

Sikorsky’ler konusunda yapılacak olan Meclis araştırması ve ortaya çıkacak sonuçları, helikopterlerin yüzde 67’lik gibi bir oranla Ankara’da üretiminin yapılacak olmasından, ihracat rakamı olarak da 8 milyar dolarların konuşulmasından, 2 şirketin kârlarını artırmasından, Amerikan şirketlerine ortak olunmasından daha önemli buluyorum.

Değerli milletvekilleri, helikopter ihalesi daha sonuçlanmadan, şirketlerin ihale kendilerinde kalmış gibi açıklamalarda bulunmaları ihale üzerindeki kuşkuları artırmaktadır. İhalenin Sikorsky firmasına verilmesinden sonra, ihalede tercih edilmeyen AgustaWestland firmasının Başkan Yardımcısı ve Avrupa Başkanı Ugo Rossini yaptığı açıklamada “Türkiye bu kararıyla T129 Programı vasıtasıyla gerçekleşecek verimli iş birliğinden ve avantajlarından yararlanmak yerine, eski nesil tasarım bir helikopter modelini tercih etmiştir. Bugün verilen kararla Türk havacılık ve uzay sanayisi yeni nesil bir helikopterin geliştirilmesine ortak olarak helikopter pazarında büyük bir oyuncuya dönüşmesini sağlayacak benzersiz bir fırsatı kaçırmış oldu.” dedi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Meclis araştırması “Harun gibi gelip Karun olmam.” diyen bir AKP genel başkan yardımcısının söylediklerini de açıklığa kavuşturmuş olacaktır. Ne diyor genel başkan yardımcısı 17 Aralık 2010 tarihinde? Aynen şöyle diyor sayın genel başkan yardımcısı: “Herhangi bir demokratik ülkede milyarlarca dolarlık bir ihalenin sonuçlanmasından çok önce, alıcı tarafın satıcı tarafa net bir şekilde kendi görüşünü ifade etmesi kelimenin en hafif anlamıyla ‘siyasi bir skandal’ olarak nitelendirilir. Böylesi bir skandala karışanların derhâl istifa etmeleri söz konusu demokratik ülkelerin kamuoylarınca beklenir. Maalesef bu konuyu dile getirmemizin üzerinden geçen süre zarfında hükûmetin konuyu geçiştirmeye çalıştığını, Sayın Bakanın da ısrarla istifa müessesinden uzak durduğunu gördük.” Devam ediyor sayın genel başkan yardımcınız: “Bugün ortaya çıkan netice göstermiş olduğunuz tepkinin haklılığını ortaya koymaktadır.” Bunlar AKP genel başkan yardımcısının açıklamaları, ben söylemiyorum. Bir önceki Savunma Bakanını töhmet altında bırakan sözler. Bu iddiaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı bu Meclis araştırmasıyla ortaya çıkacaktır.

WikiLeaks belgelerine göre 16 Şubat 2010 tarihinde ABD Savunma Bakanı Robert Gates ile Sayın Vecdi Gönül arasında yapılan görüşme sonrası ABD Dışişleri Bakanlığına bizzat ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey tarafından yazılan telgrafta “Helikopter için ihale iki yıldır devam etmekte olup Sikorsky ve İtalyan firması son aşamaya kalmıştır. Gönül, Sikorsky’nin kazanmak için iyi bir şansa sahip olduğuna inanmaktadır.” denilmiştir. WikiLeaks yazışmalarının açıklığa kavuşturulması, böyle bir şey var mıdır, yok mudur, araştırılması bu kazaların ardından bir zorunluluk, bir mecburiyettir. 12 Haziran genel seçimlerinden önce ihalenin bir Amerikan firmasına verilmesinin halkımızda uyandırdığı kuşkuların giderilmeye ihtiyacı vardır. Bu ihalenin hemen genel seçimlerden önce ve eski nesil üretim yapacak bir Amerikan firmasına verilmesinin bir anlamı var mıdır?

Milletin vekilleri olarak kazaların üzerindeki sis perdesini kaldırmamız hem şehitlerimize hem ailelerine hem de şu anda hâlâ Sikorsky helikopterlerini kullanarak görevlerini yapmakta olan Mehmetçiklerimize karşı görevimizdir.

Değerli milletvekilleri, hiçbir suçlamada bulunmuyorum ancak söylenenleri ve yazılanları dile getiriyorum. Açıklamış olduğum bu nedenlerle Meclis araştırmasının açılmasına karar vermek bir vatan borcudur. Araştırma neticesinde helikopterler ve ihale süreci aydınlanacak, suistimal varsa sorumlular ortaya çıkarılacak, gereği yapılacak ve milletimizin vicdanı rahatlayacaktır.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, kadınlara seçme, seçilme hakkının tanındığı gün. Öyle konuşmalar da yapıldı. Ancak anlaşılan, bir kadınların seçme hakkı var bu ülkede, seçilme hakkı yok. Nasıl mı? Kaç bin belediye başkanı var? Biliyorsunuz, 17 tanesi kadın; 3 tanesi AKP, CHP, MHP’den. 14 belediye başkanı kadın –biri il olmak üzere- BDP’li kadın belediye başkanıdır yani üç parti, BDP’nin -seçilme hakkı konusunda- çeyreği bile etmiyor. Onun için, söze gerek yok, bir yıl sonra seçimler var, hadi gösterin kendinizi siz de bizi geçiniz. Bu kadar açık, net konuşuyoruz.

Tabii, CHP’nin önergesi çok önemli, üzerinde konuşuyorum. Barış ve Demokrasi Partisi bütçenin yaklaştığı, bütçe görüşmelerinin başlayacağı bugünlerde, savaşın, savaşın harcamalarının, savaşın yitirdiklerinin, hepsinin bu Mecliste araştırılmasını istedi. Bütün konularıyla kime ucu dokunursa dokunsun araştırılmasını istedi. Bir kere bu konuda net bir tavrımız olduğunu açıkça ifade etmek istiyorum.

Bir şey daha söylemek istiyorum. Sadece Sikorsky olayı mı yaşanan kazalar? Bütçemize bakın, bütçede savaş harcamaları, silah alımları, Sikorsky alımları, F-35 uçaklarının alımları, Patriot’larla beraber alınacak füzelerin alımları, bunların hiçbirisi Meclisin iradesi ve bilgisi dâhilinde değil. Gizli bir yönetmelikte Sayıştay, Meclis adına denetimi ortadan kaldırmış yani Meclis, Sayıştay kanalıyla dahi denetim yapamıyor.

Bakıyoruz haberlere; Türkiye, Amerikan şirketi Sikorsky’den 389 milyon dolar karşılığında 12 adet sipariş vermiş, haberlere bakıyoruz. Sonra, altında -devam edince- haberin deniliyor ki: “12 milyon dolar olmasına rağmen tanesi, 25-30 milyon dolardan Türkiye’ye mal olacak.” Kardeşim, onun farkı nereye gidiyor? Rüşvet mi, iskonto mu? Kimin cebine gidiyor, siyasetçinin mi, askerin mi, generalin mi? Yani şimdi bunu kim denetleyecek? Demin yemin içen partizan denetçiler ombudsman olarak denetleyecek. Yani tam bir Salako filmini izler gibi Türkiye siyaset ve demokrasiyi bu Mecliste izliyor.

Şimdi bakın, 3 Süper Kobra siparişi konusunda ABD’den -yine “AH-1 Süper Kobra” diyorlar- Türkiye bunlarla ilgili siparişler vermiş. Başbakan da kızmış, demiş ki: “Ya, 4 milyar dolarlık dev helikopter ihalesinde sona yaklaştık.” 109 helikopter alım ihalesi pazarlık konusu oluyor. Hangi şirket alacak, Amerikalılar mı, İtalyanlar mı yoksa Fransızlar mı? Tabii ki Sikorsky ve onun karşında Agusta’nın hiçbir şansı yok ve Başbakanın Başkanlığında toplanan savunma sanayisi toplantısında bir karar verilecek. Karar kimden yana verilecek belli.

Şimdi, bakın, sekiz ayda 4 Sikorsky kazası, yitirilen can rakamları, yaralıların sayıları var, -bu önergede de var, demin arkadaşımız açıkladı- uçuş saatleri, hava durumu, bilmem ne, bunlar teknik konular. Yani Genelkurmay “Bunları araştıracağız.” diyor ama şunu söylemek istiyorum: Muhalefet bizim dışımızda da bu konuda tıpkı Afyon’daki patlama gibi, tıpkı bu kaza gibi, böyle ciddi konularda ciddi bir araştırma yapılmasını istiyor ama çıt yok, yapılmıyor.

Şimdi - “savaş bütçesi” diyoruz biz- bu 2013 bütçesi sunulacak. Burada ilgi çekici bir durum var: Millî Savunma Bakanlığının, emniyetin, jandarmanın, kamu güvenliğinin, sahil güvenliğin bütçelerinde yüzde 18’lerden 26’lara kadar artışlar var. Bu artışların içinde bu silah alımları yok. Peki, bütçenin hangi kaleminde? O da yok.

Şimdi, bakın, burada F-35 uçaklarıyla ilgili, Türkiye’nin de ortak olduğu söylenen bir proje var. Burada 14 milyar dolar Türkiye’ye fatura çıkarılmış. 10 milyardı, birdenbire dediler: “4 milyar daha ödeyeceksiniz.” 14 milyar. İşte, bu uçakların yazılımları da Amerika’nın elinde olacak, Türkiye’nin elinde olmayacak. Bu para da bütçeden çıkıyor, denetleyemiyoruz. Yani AK PARTİ döneminde 100 adet F-35 savaş uçağı alınacak, ABD yazılım ve kaynak kodları olacak. Hatta bu uçakların bir kısmı sadece dikey kalkış özelliğine sahip, Amerikalılarınki ise hem dikey kalkış hem iniş özelliğine sahip.

Şimdi, bütün bunları okuduktan sonra, otuz yıldır bu ülkede süren bu savaşın, bu ülkede yaşanan bu acıların ve yine AK PARTİ’nin bizzat resmî ağızları tarafından 500 milyar dolar ekonomik kaybın kaynakları ortaya çıkıyor.

Şimdi, Başbakan, durmadan, iki gündür konuşuyor; çıkıyor, grup toplantısında konuşuyor, il başkanlarıyla konuşuyor. İkide bir, işi gücü kalmamış, BDP’yi susturmak için fezlekelere, dokunulmazlığa sözü getiriyor. Arada da Kürt halkına çağrıda bulunuyor, diyor ki: “Biz size hizmet getiriyoruz ama bu BDP’liler önümüze geçmiş, engel oluyorlar. Ey Kürt halkı, siz bunlara karşı çıkınız, benim yanımda yer alın.” E nasıl karşı çıkacak? Sandıkta çıkar; reyini sana verir, çıkar. Ama sen ne yapıyorsun, Kürt halkına ne yapıyorsun Sayın Başbakan? 10 bin tane siyasetçisini, 8 tane milletvekilini, 35 tane belediye başkanını tutukluyorsun düşüncelerinden, Kürtçe konuştukları için cezaevine atıyorsun. Şimdi, sen diyorsun ki Kürt halkına: “Bana destek ver.” Kürt halkı, siz onların çocuklarını terörist olarak cezaevine, zindana attığınız için size oy vermez, size destek vermez. Sizden Roboski’nin katillerini ister, sizden “Nedir bu zırhlı araçlar, bu uçaklar, bu operasyonlar, bu bombalamalar? Sendikacıları, dernek mensuplarını, insan hakları savunucularını, hepsini içeri alıyorsunuz. Niye bunu yapıyorsunuz? İnsan muhalefete, insan kardeşine, insan din kardeşine bunu yapar mı?” diye hesap sorar.

Şimdi, burada, ben de Kürt halkına ve Türk halkına bir çağrıda bulunuyorum. Ey Kürt halkı, Başbakan “Kürt sorunu bitti.” dedi ya, siz onun lafına bakmayın. Onun dedikleri artık bir gün vardır, bir gün yoktur; bir gün tehdit, bir gün şantaj. Sonra, çıkar, der ki: “Biz, Selahaddin Eyyubi, Ahmedi Hani, İdrisi Bitlisî -bunları sayar- ortak gönül erimizdir.” der. Hayır, Sayın Başbakan, Ahmedi Hani’yi, Selahaddin Eyyubi’yi ağzına alma. Selahaddin Eyyubi, Müslüman âleminin bir Kürt komutanı olarak dünyaya nam saldıktan sonra, Birinci Dünya Savaşı’nda emperyalistler Kürt halkından bunun intikamını aldılar. 5 parçaya böldüler, Irak’ta 1 parça, İran’da 1 parça, Suriye’de 1 parça, Türkiye’de 1 parça, öyle intikam aldılar. Şimdi, Selahaddin Eyyubi’nin gerçek torunları, çocukları o haklarını arıyorlar.

Bakın, on yıldır diyorsunuz ki: “Asimilasyona karşıyız.” Hayır, şimdi Türk halkından da talebimiz var. Bu savaşı -bu acıları- kışkırtan, tehdit eden, gerginleştiren Başbakan da olsa karşısında durunuz. Bu savaşı durdurmak için bu Meclisteyiz, bu Mecliste birbirimizi atmak için değil. Siyasetçiler sandıkta hesaplaşır. Buyurun, gücünüz varsa sandığa gideriz, sandıkta hesaplaşırız. Bunun gerisi lafügüzaf. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - “Biz bu yollardan çok geçtik.” deriz, hatırlatırız.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilen, Sikorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının araştırılması amaçlı Meclis araştırma önergesinin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 78’inci yıl dönümü vesilesiyle bugün gerek seçerek gerekse seçilerek Türk siyasetinin içinde bulunan tüm kadınlarımıza, bir kez daha günlerinin hayırlı olmasını diliyor, gelecekte daha etkin rol almaları temennisiyle saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, benden önceki değerli konuşmacılar da ifade ettiler, son dönemde özellikle Türkiye’de terörle mücadele alanında kullanılan helikopterlerin ve diğer alanlardaki savunma amaçlı helikopterlerin sık sık kazaya uğraması, kaza kırımı gibi teknik sebeplerle birçok askerimizin şehit olması gerçekten bu milletin artık daha fazla üzülmemesi adına yeniden Mecliste bu konunun araştırılmasının önemi üzerinde bizleri mecbur kılmaktadır.

Şimdi, konuyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Mersin Milletvekilimiz Ali Öz ve 20 arkadaşımızın, Cumhuriyet Halk Partisinin gerekçesine benzer gerekçeyle en son kazadan dört gün sonra verdiği bir benzer önergede de gerekçeler ifade edilmiş ve mutlaka bu konunun Meclis araştırması kapsamında enine boyuna araştırılması öngörülmüştür. Sadece son sekiz ayda ülkemizde meydana gelen helikopter kazalarının, savunma amaçlı kullanılan helikopter kazalarının bir dökümü alındığında, en son 10 Kasım 2012 tarihinde 17 askerimizin şehit olduğunu, diğer taraftan, iki ay önce, 11 Ekim 2012 tarihinde, Diyarbakır Lice’de 1 askerimizin şehit, 7 askerimizin yaralı olduğunu; 4 ay önce, 22 Temmuz 2012 tarihinde, Dağlıca’da 5 şehit, 7 yaralımızın olmasını ve 8 ay önce, 16 Mart 2012 tahinde, Afganistan’ın Kâbil şehrinde 5 şehidimizin verildiğini dikkate alırsak, son sekiz ayda 28 vatan evladının şehit olduğunu, resmî rakamlara göre de 14 yaralı askerimizin bundan sonraki hayatlarının ne olacağını hepimizin düşünmesi gerekiyor.

Tüm kazaların ortak sonuçlarına ya da ortak açıklamalarına baktığımız zaman genel anlamda teknik arızadan ya da pilotaj hatasından kaynaklanan helikopter düşmelerinin olduğu yönündeki açıklamaları görüyoruz ama bunun sabotaj ihtimalinin ya da terör örgütü tarafından düşürülüp düşürülmediği yönündeki araştırmaların yapılması yönünde dile getirilen önerilerin ya da uyarıların maalesef Hükûmet kanadı tarafından hiç dikkate alınmadığına da şahit oluyoruz. Bu konuyla ilgili olarak, örneğin; Afganistan’da meydana gelen kazada, 12 Türk askerinin ailelerinin feryadının ardından, cevaplanması talebiyle 20 Mart 2012 tarihinde Sayın Başbakana bir yazılı soru önergesi vermişiz. Demişiz ki: “Düşen helikopterin teknik bir arıza nedeniyle düştüğü yönündeki, medyaya yansıyan haberlerin doğruluk derecesi nedir? Bu konuda kim hangi araştırmayı yapmıştır? Arızanın sebepleri, türü nelerdir? Türk askerinin bulunduğu helikopter hangi nedenlerle ve kimler tarafından düşürülmüştür? Bu kazaların önlenmesi yolunda bugüne kadar ne tür tedbirler alınmış, bundan sonra Hükûmetinizin bu amaçla hangi çalışmaları vardır?” şeklindeki bir önergemize Millî Savunma Bakanlığının 4 Mayıs 2012 tarihli cevabi yazısında iki satır cevabı sizlerle paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri. Şu ana kadarki askerlerimizin nerelerde bulunduğuyla ilgili detaylı dökümü verdikten sonra, asıl kazayla ilgili dört beş soruya iki cümleyle verilen cevap: “Helikopter kazasının sebebi, kaza-kırım heyetinin incelemelerinin tamamlanmasını müteakip düzenleyeceği teknik rapor ile ortaya çıkacaktır. Bu tür kazaların önüne geçilmesi maksadıyla gerekli uçuş ve yer emniyet tedbirleri alınmakta, hava araçlarının periyodik ve safhalı bakımları zamanında yapılmaktadır.” Cevap, Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz tarafından veriliyor. On iki aile mahvolmuş, çoğu şehit. Gelen cevap, maalesef, Türkiye gerçeklerinden uzak, bilgilendirme amacının dışında, hiçbir içeriğe sahip değil.

Peki, Dağlıca’da 22 Temmuz 2012 tarihinde meydana gelen S-70 Sikorsky tipi helikopter kazasının ardından verdiğimiz şehitlerle ilgili olarak benzer soruları içeren daha detaylı bir önergeye yine Sayın İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin tarafından 1 Kasım 2012 tarihinde cevap verilmiş. Verilen cevap diğerlerinden farklı değil değerli milletvekilleri, yine bir cümlelik: “Söz konusu helikopter kazasına yönelik soruşturmaya Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığınca 2012/1057 esas numaralı dosya kapsamında devam edildiğinden istenilen bilgilerin ilgili savcılıktan talep edilebileceğini arz ederim.”

Değerli milletvekilleri, bu ülkenin İçişleri Bakanının, kendi askerlerinin şehit olduğu bir kazayla ilgili bir sayfalık soruya verebildiği bir cümlelik cevabı paylaşıyorum sizlerle. Biz burada kazanın adli yönüyle ilgili herhangi bir bilgiyi bize verin de bunu paylaşalım dememişiz. Söz konusu helikopterle ilgili teknik bilgileri sormuşuz, bir suikast ihtimalinin olup olmadığının Bakanlığınızca araştırılıp araştırılmadığı ve hangi çalışmanın yapıldığı konusunu sormuşuz. O da diyor ki: “Gidin, savcıdan, milletvekili olarak siz isteyin, cevabı alın.” Hükûmetin bu konuya bakışı –maalesef, üzülerek ifade ediyorum ki- ancak kuş bakışıyla ifade edilebilir.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın İsmet Yılmaz, Sayın Ahmet Davutoğlu ve benzeri ilgili bakanlara verilmiş yine benzer, son sekiz aydaki dört kazanın ardından verilen diğer soru önergelerinin hiçbirisi aradan geçen normal resmî sürelere rağmen ve hatta hatta İçişleri Bakanının özellikle Afganistan’daki kazayla ilgili 3 kez tekrarlamamıza rağmen aynı önergeyi, bugüne kadar cevap alınamamış olması bu Meclis açısından ciddi anlamda düşünülmesi gereken çok vahim bir durumdur.

Değerli milletvekilleri, bu Kabine üyesi sayın bakanlar kendilerini sizlerden çok üstün yetenekli, çok nitelikli mi zannediyorlar? Ne gözle bakıyorlar, bu Meclisin milletvekilinin verdiği bir soru önergesine cevap vermemeyi -üzülerek ifade ediyorum- milletvekilinin millet adına sorduğu soruları takmamayı adam olmak mı zannediyorlar? Bu Kabine üyelerini önce iktidar partisi milletvekillerinin hizaya çekmesi lazım, önce sizin çekmeniz lazım. Bu memleket, sadece 25 tane Kabine üyesi bakanın memleketi falan değil. Bu memleket, 550 milletvekilinin millet adına hizmet ettiği, bu Meclisteki herkesin aynı derecede hakkı olduğu bir memlekettir. Dolayısıyla, bu sayın bakanların bizlere verdiği cevapları sadece sizlere örnek olması açısından paylaştım ama sizi adam yerine de koymuyorlar. Ben bunu bu kadar acı ama gerçek olarak söylüyorum, koymuyorlar.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Kendi adına konuş.

ALİM IŞIK (Devamla) – Size hiç cevap veren oldu mu bu konuda?

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Biz konuşuyoruz.

ALİM IŞIK (Devamla) – Ben kendi adıma konuşayım o zaman, verdiği cevabı geri iade ediyorum, aynılarını tekrar istiyorum ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) - …sizin de en az bizim kadar bu sorunlara destek olmanızın mecburiyeti olduğunu ifade ediyorum. Bu konu çok vahim bir konu.

Dolayısıyla, önergenin lehinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Dibek, bir söz talebiniz var konuyla ilgili, İç Tüzük 60’ıncı maddesi gereğince.

Buyurun.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, 10 Kasımda düşen helikopterimizle ilgili 24 Kasımda bir gazetenin manşetinde de bir iddia ortaya çıkmıştı, bunun da buradan belirtilmesi gerekir. Bu kazanın nedeninin bürokratik olduğu belirtilmişti o iddiada. Kazada şehit olan pilotumuzun yirmi gün önce Siirt’teki komutanlara, daha doğrusu Kara Kuvvetleri Komutanlığına bir dilekçe verdiği ve bu uçuşların yapılamayacağına, yanlış olduğuna, hatalı olduğuna dair bir dilekçesi olduğu belirtiliyordu bu iddiada. Siirt Tugay Komutanlığının bu konuda “Kara Kuvvetleri Komutanlığına başvuru yapan pilot hakkında disiplin işlemi yapılsın.” başvurusu olduğu iddia ediliyor. Hatta daha sonra Kara ve Havacılık Komutanlığının da pilotlara “Hayır, komutanlarınızı üzmeyin, uçuşlarınızı yapın.” dediği iddia ediliyor.

Bakın, orada, o gün, diğer helikopter başka bir yerde görevli olduğu için, düşen ve 17 şehidimizin olduğu helikopter birkaç sefer yapmıştır. Aslında helikopter açığımızın da olduğu gözüküyor. Bu iddianın da mutlaka araştırılması için bu önergenin önemli olduğunu düşünüyorum.

Buradan şunu da belirtmek isterim: Sayın Başbakanın yeni bir uçağı Amerika’da tefriş ediliyor. Bu helikopterlerin tanesi 10 milyon dolar, devletimizin bunu iyi düşünmesi lazım. Kırk helikopter o uçağın bedeline eşittir diye düşünüyorum. O uçak tefriş edileceğine kırk helikopter alınırsa bu sorunların da olmayacağını düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Şirin Ünal, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesi hakkında grubum adına aleyhte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Ulu Önder Atatürk’ün girişimiyle 5 Aralık 1934 yılında Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Veriliş Yıl Dönümü’nü kutluyorum. Kadınlarımız başımızın tacı, gözümüzün nuru, yüzümüzün akı ve gönüllerimizin sultanıdır; tüm haklar onlara helal olsun.

Sayın milletvekilleri, 10 Kasım 2012 tarihinde Siirt’in Pervari ilçesi kırsalında bulunan Köprüçay köyü yakınlarında düşen helikopterde bulunan 14 kişilik jandarma özel harekât timiyle 2 pilot ve 1 uçuş teknisyeninden oluşan uçuş ekibi arkadaşlarımızı şehit verdik. Şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyor, ailelerine ve silah arkadaşlarına sabır ve metanet diliyorum.

Sayın milletvekilleri, olay günü meteorolojik şartlar değerlendirilmiş, havanın yer yer kapalı ve hafif yağışlı olduğu ancak görüş mesafesinin uygun ölçülerde bulunduğu belirlenerek tugay komutanlığı tarafından planlandığı şekilde havadan indirme faaliyetinin uygulanmasına karar verilmiştir. Birinci sortide 13 askerî personelimiz yani jandarma özel harekât timi indirme bölgesine vukuatsız olarak indirilmiş, ikinci sorti için Siirt’e dönülerek indirilecek ikinci grup askerî personel yine 13 jandarma özel harekât personeli alınarak havalanılmış ve iniş bölgesinde, maalesef, helikopterimiz kırıma uğramıştır.

Sayın milletvekilleri, Sikorsky tipi helikopterler operasyonlara atiklik ve sürat kazandıran özel helikopterlerdir. Özel harekât birimlerine çok büyük bir fayda sağlamaktadır. Özellikle uzak mesafe arazi operasyonlarının vazgeçilmez ulaşım araçlarıdır. Aynı zamanda personel nakli, uçar birlik harekâtı, ateş desteği, keşif ve gözetleme, arama kurtarma, malzeme nakli ve sıhhi tahliye amacıyla kullanılan gelişmiş bir genel maksat helikopteridir. “Black Hawk helikopterleri” olarak da bilinen Sikorsky tipi helikopterler Amerika Birleşik Devletleri Ordusu tarafından 1978 yılından beri etkinlikle kullanılmakta olup, birçok modeli dünyanın 22 ülkesi tarafından da kullanılmaktadır. Sikorsky’ler, 1989 yılından beri Türkiye’de, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde, harici destek sistemi kullanılarak 16 adet Hellfire füzesi de taşıyabilecek helikopterlerimiz kullanılmaktadır.

Helikopterlerimizin birçok özellikleri var, bunları zaman tasarrufu nedeniyle geçiyorum.

Helikopterlerimiz, hafif silah atışlarına, birçok patlayıcıya veya 23 milimetreye kadar roketlere karşı dayanıklıdır. Uçuş kumandaları balistik açıdan sertleştirilmiş ve yedek elektrik veya hidrolik sistemleri ile teçhiz edilmiştir. Şiddetli derece çarpmaları emme özelliğine sahiptir. Sayısal kokpit ve aviyonik sistemler ile teçhiz edilmiştir. Bunun yanı sıra, pilot yükünü hafifletmek için sayısal otomatik uçuş sistemi ve elektronik uçuş bilgi sistemi, mürettebatın pilotaj ve seyrüseferlerinde önemli bir rol oynamaktadır.

Sayın milletvekilleri, Genelkurmay Başkanlığından yapılan ilk açıklama bir ihmal olmadığını, olayın şu aşamada hava şartlarına bağlı olarak -büyük bir ihtimalle- pilotlarımızın hazırlıksız olarak sise girmeleri şeklinde gerçekleştiğini göstermektedir. Olayda kırıma uğrayan S70 tipi helikopter 2000 yılında imal edilmiş, 1992 kuyruk numarasıyla 17 Ekim 2000 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterine girmiştir. Helikopterin kabul edilen ömrü asgari 10 bin saat uçuş süresidir. Bu da, yaklaşık 30 yıllık bir servis ömrüne tekabül etmektedir. Müteakiben yapılacak teknik değerlendirmeye göre bu süre modernizasyon programına bağlı olarak uzatılabilecektir. Kaza kırıma uğrayan helikopter toplam 1.845 saat uçuş yapmıştır yani servis ömrünün sadece yüzde 20’sini uçmuştur. Dolayısıyla, öyle iddia edildiği gibi “uçan tabut” falan da değildir arkadaşlar. Kara kuvvetleri envanterindeki en fazla uçuşu yapan aynı tip helikopterin ise toplam uçuş saati 3.700 saattir yani servis ömrünün sadece yüzde 37’sindedir ve yine yapılan açıklamada, söz konusu helikopterde görevli olan pilotlar tecrübeli pilot statüsündedir ve uçuş saatleri emsallerine göre ortalamanın çok üzerindedir.

Birinci pilot şehidimiz Kara Pilot Yüzbaşı Anıl Barış Çetin, 2005 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Uçuş Okulundan mezun olmuş ve olay tarihine kadar toplam 1.425 saat anılan helikopterlerde uçuş gerçekleştirmiştir. Şehit Yüzbaşı Çetin’in toplam uçuş süresinin 475 saati sadece terörle mücadelede geçmiştir.

İkinci pilot şehidimiz Kara Pilot Üsteğmen Yakup Çınar ise 2007 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Uçuş Okulundan mezun olmuş ve olay tarihine kadar toplam 1.115 saat uçuş gerçekleştirmiş tecrübeli bir pilotumuzdur. Aynı zamanda arama kurtarma pilotudur. Şehit Üsteğmen Çınar’ın toplam uçuş süresinin 300 saati yine bir önce de belirttiğim gibi, terörle mücadelede gerçekleşmiştir.

Kırıma uğrayan helikopterimize dışarıdan herhangi bir terörist müdahalesi olmadığı değerlendirilmektedir, şu anda böyle bir bulgu yoktur. Helikopterin, ani değişen meteorolojik şartlardan dolayı, hazırlıksız olarak -biraz önce belirttiğim gibi- sise girmesinden dolayı düştüğü değerlendirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinde -bu bizim büyük bir geleneğimizdir- kazaya uğrayan uçak ve helikopterler hakkında, bağlı olduğu kuvvet komutanlıkları tarafından, değerlendirme ve denetleme başkanlıkları marifetiyle kaza kırım incelemesi yapılmakta ve sonucunda kazayla ilgili müşterek kanaat raporu hazırlanmaktadır. Söz konusu raporun hazırlanma süreci devam etmekte olup henüz yayınlanmamıştır. Hazırlanan rapor kazanın nedenini açıklayacak ve alınması gereken önlemleri de kapsayacaktır.

İddiaların bilimsel olmadığını, bu nedenle konu hakkında Meclis araştırmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Bu bağlamda, AK PARTİ Hükûmeti olarak terörle mücadelemizin kararlı bir şekilde devam edeceğini belirtiyor, aziz milletimizin beklentilerini er ya da geç başaracağımıza inanıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Sözlerimi tamamlamadan önce, biraz önceki konuşmalarıda bir konuya girmiş olduklarını müşahede ettim. 100 uçaklık bir JSF Projesi, Join Strike Fighter Projesi var, Müşterek Darbe Uçağı Projesi. Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığımızın, Millî Savunma Bakanımızın ve Başbakanımızın onayıyla bu projeye 100 uçak ile girmiştir. Biz bu 100 uçak ile Türk Hava Kuvvetleri envanterinde yaklaşık kırk yıldan beri hizmet veren 2 kişilik F-4 ve RF-4E uçaklarımızı modernize edeceğiz ve değiştireceğiz.

Bu proje, Türk Hava Kuvvetlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir yüz akıdır. Dosta güven, düşmana ise korku salan bir projedir. Biz bunun parçası olduğumuza, bu projeye girdiğimize onur duyuyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani önceden yok muydu, şimdi mi oldu?

ŞİRİN ÜNAL (Devamla) - Hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum, iyi günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Halaman, İç Tüzük’ün 60’ncı maddesi gereğince söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, sulama birliklerinin barajların suyunu çiftçilere satmasına ilişkin açıklaması

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Orman ve Su İşleri Bakanımız burada. Devlet Su İşlerinin barajların suyunu sulama birlikleri satıyor. Kime satıyor? Çiftçilere satıyor, tarımla uğraşanlara satıyor. Bu birlikler, uzun dönemde… Bu çiftçiler, kendi ürünlerini satmakta zorluk çekerken, sürekli olarak bu sulama birlikleri dönüm başına fiyatları artırıyor.

Bu birliklerin üzerinde inisiyatif sahibi olan Orman Bakanı, Tarım Bakanı, Enerji Bakanı, bu birlikler vesilesiyle, çiftçinin üzerinden elini biraz çeksin, şu fiyatları biraz aşağıya çeksinler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 26 milletvekilinin, Sikorsky S-70 tipi helikopterlerde herhangi bir sorun olup olmadığının araştırılması amacıyla 15/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği Meclis araştırması önergesinin 5/12/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum:

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Arayacağım…

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır; öneri kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyet Hükûmeti ile Libya Hükûmeti arasında Askerî Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı: 339)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı: 342)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

5.- Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Dünkü Birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının 1’inci bölümünde yer alan 4’üncü maddesi kabul edilmişti.

5’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 5. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Günal                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                  Antalya                                    Manisa                                     Konya

                                Emin Haluk Ayhan                        Sümer Oral

                                          Denizli                                     Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet de katılmıyor, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sermaye piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı konularda SPK’nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin sınırlarının, suiistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar geniş olduğu görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmi görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.

Tasarıda yer almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak Komisyon toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmi görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında bu madde başlı başına ayrı bir kanun tasarısı alarak sunulması gereken bir içeriğe sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği hâline gelen “son anda torba kanunlara madde ekleme alışkanlığı” burada da kendini göstermiş ve bu kadar geniş madde tartışılmadan metne eklenmiştir.

                              

(x) 337 S. Sayılı Basmayazı 04/12/2012 tarihli 33’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Bu maddeyle İMKB “Borsa İstanbul Anonim Şirketi” adıyla şirketleştirilmektedir. Yani özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve ortaklık yapısı ile Hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.

Maddede imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak, “paylarının yüzde kırkdokuzunun Hazine adına” kaydolunacağı belirtildiğinden bu şirket Hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada Hazine payının yüzde 51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve kontrolün Hazine’de olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır. Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde Borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse konusunun kanun metnine eklenmesi gereklidir.

Tasarıya eklenen “Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde temsilcilik” açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer almayan bu talep makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurtiçinde yaşanan tartışmaların yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla yurtdışına da taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin açılması kaynak israfına yol açacak, hem de ekonomide zaten eksik olan koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.

Yine tasarıya son anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir husus ise İMKB’nin gayrimenkulleridir. İMKB’ye ait arsalar Toplu Konut İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte suistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele hele, arsaların yüzölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m2’lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.

Bu nedenlerden dolayı tasarıya maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.47


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

5’inci madde üzerinde Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

337 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                          Pervin Buldan                            Nazmi Gür

                  Bingöl                                       Iğdır                                         Van

             Hasip Kaplan                           Halil Aksoy                          Sebahat Tuncel

                   Şırnak                                       Ağrı                                      İstanbul

                                                                Erol Dora

                                                                  Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Türkiye 770 milyar dolar gayrisafi yurtiçi hasılaya sahiptir. Türkiye 10 bin doların üzerindeki kişi başı millî geliriyle İran (12.329), Brezilya (12.480), Rusya (16.852), Güney Afrika, Venezuella, Arjantin gibi ülkelerin gerisinde yer almaktadır.

2002’de Türkiye’de kişi başı milli gelir 3.500 doların üzerindeyken Brezilya’da 2.822, Arjantin’de 2.709, İran’da 2.010, Rusya’da 2.371 ve Venezuella’da 3.675 dolardır. Kişi başı milli gelirdeki artışa baktığımızda en az artışın Türkiye’de gerçekleştiği görülmektedir. Arjantin’de kişi başı milli gelir 2.079 dolardan 18.401 ile %679, İran’da 2.010 dolardan 12.329 ile %613, Rusya’da 2.371 dolardan 16.825 dolar ile %711 artarken bu ülkeler arasında 3.553 dolardan 10.973 dolar seviyesine çıkarak %309’luk artışla kişi başı millî gelirin en az arttığı ülke Türkiye olmuştur.

Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar bakımından Türkiye piyasa tarafından (BB, BB+, Ba1 notlarıyla) “spekülatif”, finansal ve ekonomik koşulların yarattığı belirsizliklerle yüz yüze “riskli” bir ülke olarak yer almaktadır. Yani Türkiye’nin Finansal yükümlülüklerinin yerine getirme kabiliyetine sahip olması için bile daha alacak çok mesafesi vardır.

AKP Hükümeti Kadıköy’ün trafik sorununu bile çözememişken İstanbul’u global finans merkezi yapmanın hayalini kurmaktadır. Oysa Sermaye trafik sorunu ya da belediyeler aracılığıyla alt yapı hizmeti sağlamaya benzemez. AKP sermayeye gelgel yaparak cari açığı çözeceğini zannetmektedir.

İstanbul’un finans merkezi olarak işlev görmesi için Londra, New York, Tokyo, San Francisco, Sidney, Moskova ve Seul gibi 48 finans merkeziyle rekabet edebilecek duruma gelmesi gerekir. Kaldı ki uluslararası sermayenin %30’una yakını Londra, bir o kadarı New York ve takip eden global finans merkezlerinde bulunmaktadır. İngiltere Laughborough Üniversitesi Globalizasyon ve Dünya Şehirleri Çalışma grubu (GaWC)’a göre 3. Grup Beta şehirler olan Moskova ve Seul’un ardından İstanbul, Buenos Aires, Budapeşte gibi şehirlerden sonra 3. Grup Gama şehirler grubunda yer almaktadır. Moskova ve Seul’le birlikte 3. Grup Gama şehirler Sermayenin sadece %3’üne taliptirler. Açıkça söylenecek olursa İstanbul Dünya Sermaye Piyasası içerisinde denizden bir avuç kuma taliptir.

Türkiye’nin sıcak parayı bu kadar talep etmesi reel ekonomi açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Türkiye’ye gelecek sıcak para Türkiye’yi sadece sömürmekle kalmayacak Merkez Bankası döviz rezervlerini arttırma yoluna gidecek ve kamu yatırımları azalacaktır.

Küresel sermayenin etki alanına daha fazla girecek bir Türkiye’de en fazla zararlı çıkacak olan emekçi halkımız olacaktır. Sermaye lehine politikalar ucuz iş gücüne dolayısıyla sömürüyü daha fazla sömürüye neden olacaktır.

Türkiye yerli yatırımcıdan %15 olarak aldığı stopajı yabancıya “0” olarak uygulamaktadır. Her konuda milliyetçi muhafazakâr olduğunu iddia etmekten çekinmeyen hükûmet kendi yurttaşını bu konuda en azından yabancıyla eşit görmelidir. Merkez Bankası yabancı yatırımcının aradığı kur riskini ortadan kaldırmaya yönelik çabaları da yine yerli ihracatçıyı zarara uğratarak reel sektör açısından olumsuz etkilerini sürdürmeye devam etmektedir.

Aynı şekilde tasarıdaki 137. maddenin 2. fıkrasındaki grev ve lokavt yasağı ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri olmak üzere Avrupa Sosyal Şartı, BM Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesi gibi birçok sözleşmeyle birlikte Anayasa’nın 90. Maddesine de aykırıdır.

AKP’nin sadece sıcak parayı çağıran bu yasası reel sektöre getireceği olumsuz etkilerinin yanı sıra ciddi antidemokratik uygulamaları da beraberinde getirmektedir. Lanse edilen şey Türkiye’nin büyük bir ülke olduğu şeklinde milliyetçiliğin dışında hiçbir şey ifade etmeyen yaklaşımlardır. Yukarıdaki rakamlar ortaya koymaktadır ki Türkiye’ye gelecek sıcak para sadece emekçi halkımızı sömürecektir. İstanbul’un finans merkezi olacağı yönündeki söylemler kaba bir popülizmin ötesinde anlam ifade etmemektedir. Bu nedenlerle 6. maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 7. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Günal                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                  Antalya                                    Manisa                                     Konya

        Emin Haluk Ayhan                        Sümer Oral                           Lütfü Türkkan

                  Denizli                                     Manisa                                    Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Türkkan…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde MHP Grubunun verdiği önerge hakkında konuşacağım.

Bu kanun Mecliste komisyonlarda görüşülmeye başladığından itibaren gerek basında gerek kamuoyunda “ballı kanun” adıyla adlandırılıyor. “Ballı kanun” olarak adlandırılmasının sebebi, sermaye yapısından, içinde “sermaye” veya “para” lafı geçmesinden değil, bir başka neden var. Zaten bu kanunun iktidar ve muhalefeti ayrıştıran en önemli maddesi de bu “ballı kanun” denmesine sebep olan arazi meselesi.

Şimdi, bu kanunla beraber İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının tüzel kişiliği değişiyor, “Borsa İstanbul” oluyor; içine de Vadeli İşlemler Borsası ve Altın Borsasını da alacak şekilde yeni bir yapı oluşturuluyor. Bütün bu borsalar “İstanbul Finans Merkezi” adıyla Anadolu yakasındaki Ataşehir’e taşınıyor. Orada bir arazi tahsis edildi, tek çatı altında orada toplanacak. İstinye’de faaliyet gösteren bir İstanbul Menkul Kıymetler Borsası var. Bu da, bu yeni yapılanmayla beraber Ataşehir’e taşınacak. Peki, İstinye’de ne kalacak? İstinye’de Boğaz’a nazır, herkesin ağzını sulandıracak şekilde, 186 dönüm, çok ciddi rant getirmesi beklenen bir arazi kalacak. Bugün, köyde 186 dönüm arazisi olan şehirlerde “ağa” diye geziyor. İstanbul’un ortasında, 186 dönüm, denize nazır, imarı belli bir arazi… Bu kanunun esas altyapısını oluşturan, bu kadar insanları telaşlandıran, bir kısmının iştahını kabartan kanunun esas nüvesi burada yatıyor.

Sıkıntı şu: 186 dönüm bu arazi nasıl değerlendirilecek? İçinde yapılacak villalarla beraber bu arazinin değeri yaklaşık 15 milyar TL’ye çıkıyor. 15 milyar TL Türkiye’de çok önemli bir rakam, dünyada da önemli bir rakam, Türkiye bütçesinde de çok önemli bir rakam.

Yani okullardaki, kamu kurumlarındaki herhangi bir alımı siz 12 bin TL’nin üzerinde olduğu zaman ihaleye çıkarıyorsunuz, bu kanunla beraber Hükûmetimiz diyor ki: “Bu araziyi biz TOKİ’ye devredelim.” E, ne olacak TOKİ’ye devredince? TOKİ dilediği kişiye, istediği gibi, ihalesiz olarak verecek. Yani İstanbul’un göbeğinde 186 dönüm arazi, denize nazır bir arazi, 15 milyar liralık bir rant ve TOKİ’ye devredilecek, TOKİ de bunu alacak -daha önce burada CHP Grubundan arkadaşlarımızın sıklıkla vurguladığı gibi- kendi yandaşlarına verecek. Bu arada da çıkılacak denilecek ki: “Biz bu konuda kandırıldık, dolandırıldık.” Peki, dolandırıldığınıza dair herhangi bir savcılık müracaatınız var mı? Yok. Arkadaşımız dile getirmese orada kalmış olacak. Burada benzer uygulamanın çok daha büyük bir şekli hazırlanıyor, uygulamaya konulacak.

Biz de diyoruz ki: “186 dönüm bir arazi, bu devletin arazisiyse Hazineye devredersiniz.” Hazineye devredilmesinde Hükûmeti bu kadar rahatsız eden şey ne? Hazineye devredildiği zaman ihaleye çıkmak zorunda. Oradaki sıkıntı o. Yani dilediği kişi ve kuruluşlara bu arazi verilemeyecek, peşkeş çekilemeyecek, o rant birilerinin cebine gitmeyecek, devletin cebine gidecek. Hani devlet ezel ebet müddetti? Hani devlet mübarekti? Hani beytülmal bizim çok hassaten üzerinde durduğumuz bir meseleydi? Beytülmalin birilerinin cebine gitmesine vesile olacak kanunları getirmek, burada, önce günahtır, sonra da ahlak dışıdır.

Ben o yüzden diyorum ki: Bu kanunda gerçekten samimiyseniz, bütün bu kanunun içinde döndüğü 186 dönüm araziyi gelin Hazineye devredin. Hazine daha sonra bunu devletin kendi çıkarları doğrultusunda ihaleye çıkarsın. Tabii ki değerlendirilsin, tabii ki oraya güzel yapılaşmalar yapılsın, parası olan gitsin otursun ama devletin cebine girsin bu paralar. Gidip Ahmet’in Mehmet’in, KC’nin veya bir başka grubun peşine gitmesin.

Hepinize saygılar sunuyorum (MHP sıralarından alkışlar).

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 8. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Günal                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                  Antalya                                    Manisa                                     Konya

                                Emin Haluk Ayhan                        Sümer Oral

                                          Denizli                                     Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sermaye piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı konularda SPK’nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin sınırlarının, suistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar geniş olduğu görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmi görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.

Tasarıda yer almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak Komisyon toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmi görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında bu madde başlı başına ayrı bir kanun tasarısı olarak sunulması gereken bir içeriğe sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği haline gelen “son anda torba kanunlara madde ekleme alışkanlığı” burada da kendini göstermiş ve bu kadar geniş madde tartışılmadan metne eklenmiştir.

Bu maddeyle İMKB “Borsa İstanbul Anonim Şirketi” adıyla şirketleştirilmektedir. Yani özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve ortaklık yapısı ile Hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.

Maddede imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak, “paylarının yüzde kırkdokuzunun Hazine adına” kaydolunacağı belirtildiğinden bu şirket Hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada Hazine payının yüzde 51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve kontrolün Hazine’de olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır. Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde Borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse konusunun kanun metnine eklenmesi gereklidir.

Tasarıya eklenen “Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde temsilcilik” açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer almayan bu talep makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurtiçinde yaşanan tartışmaların yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla yurtdışına da taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin açılması kaynak israfına yol açacak, hem de ekonomide zaten eksik olan koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.

Yine tasarıya son anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir husus ise İMKB’nin gayrimenkulleridir. İMKB’ye ait arsalar Toplu Konut İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte suistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele hele, arsaların yüzölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m2’lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.

Bu nedenlerden dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan SPK Kanun Tasarısının 9’uncu maddede geçen 12 ay ibaresinin 6 ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Aydın Ağan Ayaydın                     Kamer Genç                          Bülent Kuşoğlu

                 İstanbul                                    Tunceli                                    Ankara

                                      Tufan Köse                    Mustafa Serdar Soydan

                                          Çorum                                  Çanakkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 9. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz

            Mehmet Günal                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                  Antalya                                    Manisa                                     Konya

                                Emin Haluk Ayhan                        Sümer Oral

                                          Denizli                                     Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sermaye piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı konularda SPK’nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin sınırlarının, suistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar geniş olduğu görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmî görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.

Tasarıda yer almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak Komisyon toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmî görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında bu madde başlı başına ayrı bir kanun tasarısı olarak sunulması gereken bir içeriğe sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği hâline gelen “son anda torba kanunlara madde ekleme alışkanlığı” burada da kendini göstermiş ve bu kadar geniş madde tartışılmadan metne eklenmiştir.

Bu maddeyle İMKB “Borsa İstanbul Anonim Şirketi” adıyla şirketleştirilmektedir. Yani özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve ortaklık yapısı ile Hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.

Maddede imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak, “paylarının yüzde kırkdokuzunun Hazine adına” kaydolunacağı belirtildiğinden bu şirket Hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada Hazine payının yüzde 51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve kontrolün Hazine’de olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır. Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde Borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse konusunun kanun metnine eklenmesi gereklidir.

Tasarıya eklenen “Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde temsilcilik” açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer almayan bu talep makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurtiçinde yaşanan tartışmaların yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla yurtdışına da taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin açılması kaynak israfına yol açacak, hem de ekonomide zaten eksik olan koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.

Yine tasarıya son anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir husus ise İMKB’nin gayrimenkulleridir. İMKB’ye ait arsalar Toplu Konut İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte suistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele hele, arsaların yüzölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m2’lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.

Bu nedenlerden dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan SPK Kanun Tasarısının 9. maddede geçen 12 ay ibaresinin 6 ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                             Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kanunu’nun 9’uncu maddesi ile ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, önergemiz, 9’uncu maddedeki on iki aylık sürenin altı aya indirilmesi ile ilgilidir. Aslında, tabii, sermaye piyasası, çeşitli kanunlarda düzenleme yapmak güzel de AKP’nin bir geleneği var, bir düzenleme yaparken “Acaba devletin neresinden bir rantı çalıp benim cebime koyacağım.” diye. Bunun sonunda da bir borsa anonim şirketini kurdular. Borsa İstanbul Anonim Şirketini kurarken de yıllarca elde edilen 186 dönümlük çok kıymetli bir hazine arazisini hemen bir anonim şirkete verdiniz. Anonim şirketten sonra kime gidecek? Tayyip Bey’le yakınlarına gidecek, başka kimseye gideceği mümkün değil. Böyle uzun emeklerle kazanılan en kıymetli arazileri oraya… Tabii kim alacak? Sahibi belli şimdiden.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, AKP zamanında devletin bütün kurumlarıyla çökertildiği, yok edildiği bir dönem görülmemiştir. Biraz önce Türkiye Taşkömürü İşletmelerini KİT Komisyonunda inceledik, facia. Bakın, birkaç kişi rant sağlamak için taş kömürü ihracatı… Türkiye’de imalatı yapılmıyor. Yandaşlara 4-5 milyar dolarlık ithalat yapılıyor. Ya, böyle bir devlet yanlısı mı… Neymiş? “Efendim, işçiler pahalı oluyor.” Ya, varsın da 10 bin işçi çalıştıracağına 50 bin işçi çalışsın. Size niye dokunuyor bu? Yani bu kadar emek düşmanı olmak var mıdır? Ora da doğru dürüst işletilmiyor.

Ondan önce TÜRKSAT’la ilgili hesapları inceledik. Arkadaşlar, bir genel müdürü var, maaşını söylemiyor ve kendisi -İstanbul’da merkezi- Monaco’da bir tane şube kuruyor. Monaco’daki hesapları vermiyor; 36 milyon euroluk bir genel gider var, hesap vermiyor. Yani ben hayret ediyorum.

Şimdi, geçen gün Ali Bey’in bir beyanatı çıktı: “Mısır’a 2 milyar dolarlık yardım yapacağız.” dedi. Sonra da gazeteler yazdı: “Mısır Devlet Başkanı Mursi’nin AKP’nin kongresine gelmesi için 1 milyar dolar yardım etti.”

Ben şimdi soruyorum: Ali Babacan, sen bu parayı, babanın parası mı veriyorsun? Devletin bütçesinin hangi faslından veriyorsun? Bu, devletin parası. Nasıl veriyorsun? Sonra 1 milyar dolar verdiler, ondan sonra Mursi de sizin kongrenize geldi.

Şimdi gördünüz, Rusya Federasyonu Başkanı geldi Türkiye’ye. Onu karşılamaya giden Taner Yıldız’ın arabasını Rus köpekleri aradı arkadaşlar. Ya, bir devlet bu kadar küçük duruma düşürülür mü? Rus köpekleri… Rus köpekleri geldi senin Devlet Bakanının arabasını aradı. Niye? Sana güvenmiyor.

 Niye peki, bu Rusya Federasyonu Başkanı Ankara’ya gelmedi? Tayyip, kendisinden üstün kimseyi istemiyor. “Efendim, Ankara’ya gelirse Anıtkabir’e gidecek, Atatürk’ü ziyaret edecek ya Devlet Başkanı olduğu için Abdullah Gül’le karşılaşacak.” Ya, böyle bir şey olur mu? Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Devlet bu kadar tahrip edilir mi?

Taner Yıldız, çıkıyor Irak’a gidiyor, başkentine gitmiyor, Erbil’e gidiyor. Erbil’de bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti gibi, dünyada, aslında AKP’ye kadar çok büyük değeri olan, itibarı olan bir devletin bir bakanının uçağı indirilmiyor. Bu, yüz karası bir durum. Bu Türkiye’yi bu duruma düşürenlerin hiç mi yüzleri kızarmıyor, hiç mi utanma duygusunu taşımıyorlar? Bu memleketin bu kadar soyulduğuna dair burada bu kadar iddiaları dile getiriyoruz, hiç mi sıkılmıyorsunuz?

Yarın öbür gün bu milletvekilliğiniz bittiği zaman size sormazlar mı? Bu devleti niye bu kadar soydurdunuz? Niye bu kadar ihaleleri yandaşlarınıza verdiniz? Niye devleti bu kadar itibarsız hâle getirdiniz?

Ya, şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye’de her şey gizleniyor. Devri iktidarınızda bütün denetim ortadan kaldırıldı. Bakın, bir bütçe gelecek ortaya, bütçede Sayıştay raporları yok, kesin hesap kanunları denetlenmemiş. Böyle bir şey olduğu görülmemiştir. Ya böyle bir sorumsuz… Ya insanlarda Allah korkusu olmasa bile bir vicdani utanma duygusu olması lazım ama bunlar da olmadığı zaman… Peki, muhalefet olarak biz size her şeyi söylüyoruz, bir çıkın karşımıza söyleyin. İşte soruyorum Ali Babacan: Sen 1 milyar doları Mısır’a niçin verdin? Hangi bütçenin hangi faslından verdin? Bu sizin babanızın parası mı? Bu milletin parasıdır, alın teridir. Sen öğretmenleri atamıyorsun. Bakın, kaç gündür, atama bekleyen öğretmenler o kışta soğukta bekliyorlar. Ya bir bunları kabul edin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - İnsanlardan korkarak, kabul etmeyerek, insanları işkenceye sevk etmeye ancak Tayyip Erdoğan gibileri yakışır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Aydın, buyurun.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Grup Başkanımıza, Başbakanımıza özellikle Rusya Federasyonu Devlet Başkanının Anıtkabir’i ziyaret etmesini… Başka şeyler de…

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum Sayın Aydın, sataşma nedeniyle. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, zannediyorum, tek bir doğrusu vardı: “İnsanlarda Allah korkusu olmalı, vicdani ar duygusu olmalı.” Ama ben bu arkadaşı sizlere ve kamuoyuna havale ediyorum. “Allah korkusu, vicdani duygusu, ar duygusu olan insanların konuşmaları mı bunlar?” diye soruyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkincisi, tabii, deveye sormuşlar: “Neden boynun eğri?” “Benim nerem doğru ki?” demiş. Şimdi, ben bunun neresini düzelteyim? Hangi lafını düzelteyim? Ya bu kadar süredir bu Mecliste sürekli hakaretlerine, iftiralarına devam ediyorsun. El insaf be! Önergeyle ilgili ne konuştunuz? Kanunla ilgili ne konuştun? Bu kanun ne getiriyor, onu inceledin mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben sana öğretirim.

AHMET AYDIN (Devamla) - Bu kanunu biliyor musun? Verdiğin önergenin içeriğini biliyor musun? Yani en büyük sermayesi insanlara hakaret etmek. Doğru, çok doğru bir ifade.

Şimdi Rusya Federasyonu Devlet Başkanı bir çalışma ziyaretinde bulunur.

MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Tunceliler de kovaladı onu zaten!

AHMET AYDIN (Devamla) - Çalışma ziyaretinde bulunan devlet başkanları Türkiye’nin her tarafında çalışabilir. Bir resmî ziyaret olsaydı, Ankara burada, bunu gerçekleştirme zorunluluğu vardı. Eğer sen bunu bilseydin burada bu ifadeleri kullanmazdın. Bilgiden yoksun olunca, sadece hakaret üzerine kurgularsan konuşmanı, çok ciddi açıklar verirsin.

Yani bugüne kadar en büyük sıkıntımız, hakikaten burada muhatap alıp da cevap vermek, ama bazı şeyleri de cevapsız bırakamıyoruz diyoruz ve yine kem söz sahibinin diyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Zaten bir şey söyleyecek gücün yok ki!

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Evet, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır. Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanun Tasarısının 10. Maddesinin 1. Fıkrasının 1. cümlesinde yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu           Mustafa Serdar Soydan                    Tufan Köse

                 İstanbul                                  Çanakkale                                  Çorum

           Bülent Kuşoğlu                         Kamer Genç                     Aydın Ağan Ayaydın

                  Ankara                                    Tunceli                                    İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 10. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Günal                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                  Antalya                                    Manisa                                     Konya

                                Emin Haluk Ayhan                        Sümer Oral              

                                          Denizli                                     Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Sermaye piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı konularda SPK’nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin sınırlarının, suistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar geniş olduğu görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmi görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.

Tasarıda yer almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak Komisyon toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen Geçici 9. madde ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmî görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında bu madde başlı başına ayrı bir kanun tasarısı olarak sunulması gereken bir içeriğe sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği hâline gelen “son anda torba kanunlara madde ekleme alışkanlığı” burada da kendini göstermiş ve bu kadar geniş madde tartışılmadan metne eklenmiştir.

Bu maddeyle İMKB “Borsa İstanbul Anonim Şirketi” adıyla şirketleştirilmektedir. Yani özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve ortaklık yapısı ile Hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.

Maddede imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak, “paylarının yüzde kırkdokuzunun Hazine adına” kaydolunacağı belirtildiğinden bu şirket Hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada Hazine payının yüzde 51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve kontrolün Hazinede olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır. Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse konusunun kanun metnine eklenmesi gereklidir.

Tasarıya eklenen “Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde temsilcilik” açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer almayan bu talep makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurtiçinde yaşanan tartışmaların yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla yurtdışına da taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin açılması kaynak israfına yol açacak, hem de ekonomide zaten eksik olan koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.

Yine tasarıya son anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir husus ise İMKB’nin gayrimenkulleridir. İMKB’ye ait arsalar Toplu Konut İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte suistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele hele, arsaların yüz ölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m2’lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.

Bu nedenlerden dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 10. Maddesinin 1. Fıkrasının 1. cümlesinde yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aydın Ayaydın…

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinden söz isteyen Aydın Ayaydın, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ayaydın, önergede imzanız yok, lütfen imzalar mısınız?

Buyurun.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 10’uncu maddesinde grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sermaye Piyasası Kanunu son derece önemli bir kanun ve bir an önce bu kanunun değişmesi gerekir, daha çağdaş, daha modern bir yasa olması gerekir. Plan ve Bütçe Komisyonunda, gerek alt komisyonda ve gerekse üst komisyonda bu yasa tasarısıyla ilgili düşüncelerimizi söyledik ancak, bazı önerilerimiz ve eleştirilerimiz dikkate alınmadı. Ama tasarıda yer almayan fakat gerek alt komisyonda ve gerekse üst komisyonda, iktidar partisinin önerileri doğrultusunda ve bizim ilk defa orada gördüğümüz birçok önergeler geldi ve işleme konuldu. Onları bugün burada görüşüyoruz.

Konulan önergelerden bir tanesinde -hiç tasarıda yer almayan ama son derece önemli olan- İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Altın Borsası ve VOB’u, üç ayrı borsayı tek çatı altında toplayan “Borsa İstanbul” adında yeni bir şirket kuruluyor. Borsa İstanbul şirketinin kurulmasıyla bu şirkete devredilecek birtakım gayrimenkuller vardır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının, mevcut olan, İstinye’de, İstanbul’un son derece önemli, Boğaz’a bakan çok değerli bir mülkü vardır. Buradaki binalar yine Borsa İstanbul’a veriliyor ama 160 dönümlük, İstanbul Boğazı’na bakan son derece önemli bir gayrimenkulü TOKİ’ye devredilmektedir. Biz, Plan ve Bütçe Komisyonu aşamasında bu konu görüşülürken bu arazinin, elde edilen gelirlerinin sadece okul yapımı ve yurt yapımında kullanılmak üzere devredilmesini biz de uygun görüyorduk ama madde metninde sadece TOKİ’ye devredilmesi ve gelirlerinin Millî Eğitim Bakanlığına aktarılması öngörülmektedir.

Şimdi, bu son derece önemli bir arazi. İstanbul’un en güzel yerinde olan bu araziye bir alışveriş merkezinin, villaların yapılmasını arzu etmiyoruz. Buranın hazineye devredilmesini ve buranın, yine, Millî Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığında gelirlerinin değerlendirilmesini, buradan elde edilen gelirlerle okul yapımı ve yükseköğretim gençliğine yurt yapılmasını Cumhuriyet Halk Partisi olarak öneriyoruz. Buraya eğer alışveriş merkezleri yapılır ve rant elde edilecek bir yer hâline dönüştürülürse zaten İstanbul’un hemen hemen her tarafında artık içinden çıkılmayacak bir trafik sorunuyla karşı karşıyayız, burası da Boğaz’a giden yol ve Maslak’a giden bir yoldur, son derece işlek bir yoldur Buraya eğer yeni bir alışveriş merkezi yapılır ise bu trafik daha büyük bir aksamaya neden olacaktır ama bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak… Buranın bir rant alanı olarak değil, gerçekten buranın eğitime ayrılmış, okul yapımında ve yükseköğrenim gençliğine, onların ikamet edebileceği yurtlar hâline dönüştürülmesi daha isabetli olur, daha yararlı olur. Bu bakımdan, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu arazinin hazineye devredilmesi ve hazinenin de burasını okul ve yurt yapımında kullanılmak üzere değerlendirmesini arzu ediyoruz.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

11’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 11. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “içeren” ibaresinin “kapsayan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Aydın Ayaydın                 Mustafa Serdar Soydan

                 İstanbul                                   İstanbul                                  Çanakkale

                                    Mahmut Tanal                           Tufan Köse

                                         İstanbul                                    Çorum

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, ülkemizde son yıllarda mantar gibi yasa yapılıyor ancak yapılan bu yasalar halka ne getiriyor, halkın cebine ne giriyor, ne çıkıyor o belli değil. Mantar gibi yasa yapmak bir fazilet değil, yapılan yasaların halka ne kadar yarar getirdiği bir fazilettir.

Şimdi, yapılan bu yasaya baktığımız zaman, ne kadar özensiz, ne kadar ihtimam gösterilmediğini, yapılan çalışmaları da size tek tek maddelerle saymaya çalışacağım değerli milletvekilleri.

Mesela, madde 58’de “6098 sayılı Kanun’un 502 ila 514 maddesi” denilmiş. 52’nci maddenin dördüncü fıkrasında ise “11/12/2011 tarihli 6098 sayılı Borçlar Kanunu” denmiş Sayın Bakan. Yani kanunda bir özen yok, bir ihtimam yok. 52’nci maddede Borçlar Kanunu’nun kabul edildiği tarihi yazacaksınız, 58’inci maddede kabul edildiği tarihi yazmayacaksınız, sadece Borçlar Kanunu’nun numarasını yazacaksınız.

İki; aynı şekilde, Türk Ticaret Kanunu’yla ilgili 21 tane maddede “6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu” yazılacak, tek tek bunları söylüyorum: Madde 12, 13, 17, 18, 23, 27, 29, 30, 49, 51, 81, 86, 92 ve bunların içinde de aynı şekilde, aynı maddede ayrı ayrı fıkralardan bazılarında 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun kabul edildiği tarih yazılıyor, bazılarında ise yazılmıyor yani burada kanunun gerçekten itinalı, özenli hazırlanmadığının açık bir ispatıdır.

Üç; dün, Sayın Bakana dedim ki, burada, madde 58 ve 59’da, tasarıda: “Bu mallar haczedilemez, devlet malları haczedilmediği için vatandaş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiyor, devleti tazminata mahkûm ediyor.”

Sayın Bakan eğer dinlerse bu konuyu da öğrenmiş olurlar. Sayın Bakanı rahat bırakırlarsa sayın bürokratlar…

Bürokratlara da şimdi sıra gelecek.

Maalesef, şu anda 15 tane bürokrat var ve bugün, aynı zamanda 5 Aralık 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği bir gün ve üst bürokratlardan kadın sayısının çok olması gerekirken, bu kadar yüksek bürokratlardan sadece 1 tane kadınımız var ve Bakanlığı bu anlamda da kınıyorum.

Dört; Sayın Bakan dün yanlış bir bilgi verdi, denildi ki: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine mülkiyet esasından dolayı gidilip bu anlamda, devlet malları haczedilemez, böyle bir karar yok.” Hemen okuyorum ben yani “Öyle bir karara gidilmiş, reddedilmiş.” denildi. 18 Aralık 2007 tarihli Abidin Şahin, 18 Ekim 2005 tarihli Tütüncü kararları var. Burada, mülkiyet hakkı devlet malı haczedilemez, haczedilemediği için, vatandaş alacağını almadığı için devleti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikâyet ediyor, devlet tazminata mahkûm oluyor.

Ve getirilen bu tasarıda sermaye piyasasının ihraç ettiği kâğıtları ve o şirketin mevcut olan bu ihraçlarına, bu kıymetli kâğıtlarına ihtiyati tedbir koyamıyorsunuz, haciz koyamıyorsunuz ve bu firmalar eğer, örneğin bir tekstil firmasıysa, halka açık bir şirketse ve tahvil de çıkarıyor ise siz oradaki kıymetli evrakına haciz koyamayacaksınız. Peki, o zaman, halkı dolandırmaya izin veriyorsunuz siz ve bunun örneği geçmişte yaşandı, bu şekil ile 58 ve 59’uncu maddelerdeki bunların kıymetli evraklarına haciz konulmaması, Anayasa’mızın 90’ıncı maddesi uyarınca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 Protokolü uyarınca bir mülkiyet hakkının ihlalidir. Sayın Meclis Başkan Vekilinin… Aynı zamanda bu İç Tüzük uyarınca Anayasa’ya aykırılık teşkil eder.

Bu hükmün nazara alınarak ve bizim önergemiz doğrultusunda oy kullanmanızı istirham eder, hepinize saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesinin (ll) numaralı fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Aydın Ayaydın                       Bülent Kuşoğlu

                 İstanbul                                   İstanbul                                    Ankara

            Mahmut Tanal                           Tufan Köse                             Kâzım Kurt

                 İstanbul                                    Çorum                                   Eskişehir

               İzzet Çetin                     Mustafa Serdar Soydan                  İlhan Demiröz

                  Ankara                                  Çanakkale                                   Bursa

“Bu hâlde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 462’nci maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mevcut pay sahipleri sermayeye ilave edilen fonlar nedeniyle bedelsiz payları kendiliğinden iktisap ederler.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

337 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                          Pervin Buldan                            Nazmi Gür

                  Bingöl                                       Iğdır                                         Van

            Sebahat Tuncel                            Erol Dora                             Hasip Kaplan

                 İstanbul                                    Mardin                                     Şırnak

                                                              Halil Aksoy

                                                                    Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kanunu’nun 12’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu, özellikle geçen aylarda “12 Eylül darbesini yargılıyoruz.” adı altında, biliyorsunuz mahkemelerde sürekli tiyatral birtakım sahneler hayata sokuluyor, ancak gerçek yaşamdaki karşılığına baktığımız zaman, toplumsal alanda, sosyal alanda, siyasal alanda, ekonomik alanda tüm darbe kurumlarının ve darbe zihniyetlerinin, maalesef aynı şekilde AKP tarafından devam ettirildiğine tanıklık ediyoruz. Özellikle ekonomi politikalarında, iktisat politikalarında da yine aynı şekilde bu darbe mantığıyla hazırlanan kanun tekliflerine, kanun tasarılarına burada tanıklık ediyoruz.

Biliyorsunuz, darbe döneminde dokunulmayan bir tek alan vardı; hemen hemen darbe dönemi, darbe zihniyeti, bütün toplumsal muhalefet üzerinden bir silindir gibi geçti, ancak 24 Ocak İktisat Kararlarına hiçbir şekilde dokunmadı ve oradaki iktisat kararlarının özünde de sermayenin piyasalaştırılması, piyasanın yabancı sermayeye açılması vardı. Bugün AKP de böylesi bir zihniyetin devamının temsiliyetini sağlıyor ve bugün önümüze gelen kanun tasarısında da bu şekilde yabancı sermayeye kıyak çeken, emek sömürüsünü önceleyen bir anlayışın olduğunu söylememiz mümkün. Çoğunlukla, AKP’yi meydanlarda, alanlarda eleştirdiğimiz zaman, bir anonim şirket yapısının, zihniyetinin olduğunu belirtiyoruz. Bu kanun, tam da bu anonim şirket anlayışının artık vücut bulduğu bir tasarıyla burada, Meclis Genel Kurulunda ele alınıyor. Tabii aslında, kapitalizmin özünde sermayenin büyütülmesinin üretimden çok, emekten çok, yatırımdan çok rantiyer kazancı öncelemesine dayandığını biliyoruz. Sizler de bu vahşi kapitalizmin çarkını, kurallarını aynı şekilde burada yasalaştırarak ülkemizde yabancı sermaye için cennet alanlar açıyorsunuz.

Şimdi, dün de ben Sayın Bakana sordum: “Böylesine yabancı sermayeye kıyak çeken bir tasarıda, çalışanların, emekçilerin, bankacılık ve finans sektöründe çalışan emekçilerin sendikal örgütlendirmesine de kısıtlama getiriyorsunuz.” dedim. Bunun ILO’ya, Avrupa Sosyal Şartı’na uygun olmadığını söyledik. Sayın Bakan bize vermiş olduğu cevapta yani bunun ILO’yla, Avrupa Sosyal Şartı’na uygunluğuyla ilgili bir kaygısının olmadığını, bu alana giden, bu alanda çalışacak olan işçilerin böylesi bir bilgiyi bilerek tercih yapması gerektiğini söyledi. Doğrusu bu açıklamadan da biz hiçbir şekilde tatmin olmadık. Aslında genel olarak sendikal harekete yaklaşımınız, sürekli olarak sendikasız, iş güvencesiz esnek çalıştırmayı önceleyen yasalarınız, sendikal mücadele içerisinde bulunan sendikacıları cezaevlerine atmanız bu konuyla ilgili, emeğe yaklaşımınız noktasında önemli ipuçları veriyor.

Dün geç saatlerde bu yasa tasarısı görüşülürken Genel Kuruldan çıktığımızda, bir Meclis personelinin, bir Meclis emekçisinin kalp spazmı geçirdiğine tanıklık ettik. Yani bu emek sömürünüz artık öyle bir noktaya geldi ki, sermayeyi önceleyen anlayışınız öyle bir noktaya geldi ki gece on ikilere, sabah saatlerine kadar Meclisi çalıştırıyorsunuz, Meclisin bütün emekçilerini mağdur ediyorsunuz, hasta ediyorsunuz, “Yeter ki bu yabancı sermayenin hoşnutluğunu biz çıkardığımız yasalarla sağlayalım.” anlayışı içerisinde oluyorsunuz.

Bakın, bu Meclis personelinin pek çok sorunu var. Dün bu vesileyle biz kendileriyle konuştuk. Neredeyse, Genel Kurulun uzadığı saatlerde, çoğu on iki saatin üzerinde çalışıyor. Meclis şoförlerinden tutalım çaycısına kadar, on iki saatin üzerindeki mesainin tek bir amacı var, AKP’nin yabancı sermayeye, sermaye grubuna şirin görünmesi. Yani bu kadar yabancı sermayeyi önceleyen ama emek yapısını hiç de sayan bir anlayışın hiçbir şekilde kabul edilmediğini belirtmek istiyoruz.

Ayrıca, bu konu açılmışken Sayın Meclis Başkanına da buradan bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Genel olarak Meclis personelinin özlük haklarıyla ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Aynı statüde çalışan şoförler arasında, birinci danışmanların, ikinci danışmanların çalışma koşulları, özlük hakları, iş güvenceleri açısından çok ciddi sıkıntılar var. Biz, bu insanları bu kadar çalıştırırken bu insanların, bu emekçilerin özlük haklarına da duyarsız olmamalıyız diye düşünüyoruz.

Bu konuda hepinizi duyarlılığa davet ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesinin (II) numaralı fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                         Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

“Bu halde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 462’nci maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mevcut pay sahipleri sermayeye ilave edilen fonlar nedeniyle bedelsiz payları kendiliğinden iktisap ederler.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aydın Ayaydın, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Sermaye Piyasası Yasa Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı ile İstanbul Altın Borsası ve İzmir’de bulunan Vadeli İşlemler Borsası tamamen yok oluyor, tarih oluyor, kalkıyor. Bunların her türlü mal varlıkları da “Borsa İstanbul” adı altında -eğer ortak oluyorsa- onunla birleşiyor. Ancak, gerek İstanbul Altın Borsasında ve gerekse Vadeli İşlemler Borsasında, İzmir’de yüzlerce eleman çalışmaktadır.

Şimdi, bu borsaların kapatılması hâlinde İstanbul Altın Borsasında çalışanlar ile İzmir Vadeli İşlemler Borsasında çalışan elemanların durumu ne olacak, bu tasarıda kesinlikle belli değildir. Her ne kadar “Bunları İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının bünyesinde çalıştırmaya devam ederiz muhtemelen.” deniliyorsa da burada herhangi bir hukuki altyapı yoktur. Burada söz konusu olan, “Bu çalışan kesimin durumu ne olacak?”tır çünkü bu insanlar yıllardır Altın Borsasında ve Vadeli İşlemler Borsasında çalışıyor. Bu insanların çalıştıkları kurum bir günde, bir yasa tasarısıyla, bir kanun ile kapatılıyor ve bunlar ortada kalmaktadır.

Şimdi, Sayın Bakanımızın ve muhtemelen bürokratlarımızın bu konuyu dikkate alması lazımdır, burada çalışan işçilerin, çalışan memurların durumlarını da dikkate almaları lazımdır. Bunların ortada kalmaması lazım. Bunların mutlaka çalışmış oldukları görevlerine uygun bir kadroya atanmalarında yarar vardır. Eğer bu insanları biz ortada bırakırsak bu insanlar mağdur olacaklardır.

İkinci bir konu, yine, yıllarca sermaye piyasasına yatırım yapan küçük yatırımcılar vardır. Örneğin, Kepez ve Çukurova’da… Kepez ve Çukurova’ya daha önce, bir gecede Hükûmet tarafından el konuldu ve tahtaları kapatıldı. Şimdi, bu Kepez’in ve Çukurova’nın hâkim ortaklarının suçları olabilir. Yasal olarak bunların üzerine gidildi, ceza davaları açıldı, mallarına el konuldu. Burada herhangi bir şey söz konusu değildir, bu doğrudur, Hükûmetin yaptığı bu işlem doğrudur. Ancak, Kepez ve Çukurova’dan kâğıt alanlar yani küçük yatırımcılar borsadan bu kâğıtları almışlar, yatırım yapmışlardır. Şimdi, küçük yatırımcıların hiçbir suçu yok, yönetimde söz sahibi değiller ve bir gece yarısı alınan kararlarla ertesi gün bunların tahtaları kapatıldığı için bu küçük yatırımcılar mağdur olmuşlardır. Bunlar, onların sorumluluğundan kaynaklanmayan, onların hiçbir suçu yokken, sadece devlete güvenerek, borsaya güvenerek yatırım yapmışlardır, Çukurova’nın ve Kepez’in hisse senedini satın almışlardır. Ama onlardan kaynaklanmayan nedenlerden ötürü o şirketlere devlet tarafından el konulmuş ise o zaman bu küçük yatırımcıların mağdur edilmemesi gerekir. Dolayısıyla, küçük yatırımcıların, Kepez’e ve Çukurova’ya yatırım yapan bu küçük yatırımcıların durumlarının mutlaka bu yasada bir maddeye, bir ek maddeye, geçici maddeye konulması lazım ve bunların mağduriyetinin giderilmesi lazım. Aksi takdirde, kendilerinden kaynaklanmayan, hiçbir suçu olmayan bu küçük yatırımcıların mağdur edilmiş olması, sanıyorum, sizin de vicdanlarınızı yaralayacaktır. Onun için Sayın Bakandan rica ediyoruz, Komisyondan rica ediyoruz. Bu küçük yatırımcıların mağduriyetinin giderilmesine yönelik birtakım tedbirlerin alınmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Yüce heyetinizden de bizim bu konuda hazırlayacağımız önergelere destek vermesini talep ediyorum.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 13. Maddesinin 1. Fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “türleri” ibaresinin “çeşitleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Bülent Kuşoğlu                  Aydın Ağan Ayaydın

                 İstanbul                                    Ankara                                    İstanbul

     Mustafa Serdar Soydan                   Kamer Genç                             Tufan Köse

                Çanakkale                                  Tunceli                                     Çorum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

337 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 13. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                            Halil Aksoy                           Pervin Buldan    

                  Bingöl                                       Ağrı                                         Iğdır            

               Nazmi Gür                            Hasip Kaplan                             Erol Dora        

                    Van                                        Şırnak                                     Mardin          

                                                            Sebahat Tuncel

                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz?

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergelerimizle sizleri biraz uyarmaya çalışıyoruz. Gerçi tercihiniz belli ama…

Global şehir deyince, finans merkezi deyince, İstanbul finans merkezi olacak deyince oraya bakacaksınız, banka aktifleri nedir, toplamı nedir, iletişim nedir, ulaşım nedir, altyapı nedir, konuşulan diller nedir, dinler nedir, inançlar nedir, suç oranı, konser salonu, kültür merkezi, tarihî eserler, müzeler, bütünü aldığınız zaman global olmanın ölçütüne erişirsiniz. Ama, siz, sadece, “Vergi cennetidir, yok moda merkezidir, yok turizm merkezidir, yok limanı vardır.” derseniz bu global merkez olmaya yetmez. Zaten olmadığı için İngiltere’de bir üniversite -kısaltılmışını söylüyorum- GaWC diyor ki, finans sektörüyle ilgili bir kıyaslama yapıyor ve global finans merkezlerinin kategorisini koyuyor:

“Alfa şehirler.” diyor, 1’inci grupta; Londra, Paris, New York, Tokyo. Sonra aşağısında 2’nci grubu var; Chicago, Frankfurt. 3’üncü grup geliyor.

Beta şehirler var. Orada da; San Francisco, Sidney, Toronto. Sonra 2’nci grup; Brüksel. Sonra 3’üncü grupta Moskova, Seul.

Gama şehirlere geliyor. 1’inci grupta; Amsterdam, Boston, Caracas, Dallas, Düsseldorf, Cenova, Houston vesaire, Jakarta. 2’nci gruba geliyor; Bangkok, Pekin, Montreal, Roma. 3’üncü gruba geliyor; 3’üncü grupta Atlanta, Barcelona, Berlin, Hamburg ve sonra İstanbul ve Kuala Lumpur. Yani, İstanbul’un kategorisi bu.

Şimdi, bu kategoriye bakıp da ekonomiyi, büyümeyi, istihdam artışını, uluslararası fon akımlarını iyi bir hesaba katın. Katmasanız ne olur kardeşler? Söyleyeyim size: Tayland gibi olursunuz, Abu Dhabi gibi olursunuz. Tayland’ın, Abu Dhabi’nin finans merkezi olma, global merkez olma macerasını, serüvenini altyapısını oluşturmadan İstanbul’a yaptırmaya kalkarsanız İstanbul’u resmen Tayland’a çevirirsiniz.

Bakın, Tayland, 90’ların başında finans merkezinin bir çekim merkezi hâline geliyor, sıcak para akıyor, likidite bolluğu yaşanıyor. Sonra, 97 yılına geliniyor, 93’ten itibaren sermaye girişiyle başlayan büyüme birden bir geriye çekilmeye dönüşüyor, derin bir kriz ve uzun bir durgunluğa dönüyor ve itibar kaybı yaşıyor. İtibar kaybı yaşayan bir finans merkezinin itibarını yıllar geri getiremiyor.

Şimdi, hızlı kurulma, altyapı oluşturmadan, yasal koşullarını oluşturmadan, sektörün verimliliğini artırmadan, vergi problemini çözmeden, çevreyi kirletip kirletmediğine bakmadan, senyoraj artışı nedir bakmadan, kurumsal mali sorumluluğuna bakmadan, kara parayı aklanma rolünü, riskini araştırmadan, unvanın kaynaklığı üzerinde dolaşırsanız, Tayland ve Dubai örneklerinde olduğu gibi, bir ülke hızlı bir şekilde uluslararası finans merkezi hâline gelebilir. İstanbul da gelebilir fakat geldikten sonra çeşitli sebeplerle yaşanabilecek bir istikrarsızlık, bir siyasi istikrarsızlık, bir dış politika istikrarsızlığı, bir içerideki istikrarsızlık, bir demokraside istikrarsızlık, bir hukukta istikrarsızlık, bir adalette istikrarsızlık ve o hükûmetin yaptığı bir yanlışta bu paralar bir gecede çekildiği zaman, işte o finans merkezinin -the end- sonu karanlıktır arkadaşlar.

Şu an, bu Sermaye Piyasası Kanunu’yla, Dubai örneğinden ders çıkarmamış, Tayland örneğinden ders çıkarmamış bir Hükûmetin yaklaşımlarıyla karşı karşıyayız. Biz buradan uyarıyoruz: Bu kadar sermaye sevdalısı olmayın. Bu ülkenin milyonları, emekçileri, halkı var. Onların sırtından dolaylı vergilerini alıp yabancı şirketlere, bankalara çekmeyin peşkeş. İşte Halk Bankasını görüyorsunuz, yüzde 80 sermayeyle 48 bankanın 23’ü yabancı, bunlardan da 36 tanesine sermaye girişi 12 tanesinde var. Halk Bank da girdi, geldi Meclise de girdi, Meclise de maaşlarınız eşit o bankaya giriyor, maşallah finans merkezine doğru da yol alıyor, Meclisten başladı yol.

Allah hepimizin sonunu hayretsin diyorum. Önergemiz kıymetlidir, dikkate alın diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 13. Maddesinin 1. Fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “türleri” ibaresinin “çeşitleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                              Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet.

Önerge üzerinde söz isteyen Tufan Köse, Çorum Milletvekili.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Silivri’de tutsak bulunan Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın göndermiş olduğu Meclis konuşmasını sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamuoyunun adını bildiği ancak ayrıntılarını bilmediği Ergenekon davasında gelinen noktayı sizlerle paylaşmak için Silivri 1 No.lu Cezaevi B-3 alt koğuşu 1 No.lu hücresinden söz almış bulunuyorum.

13 Aralıkta karar süreci başlatılması planlanan Ergenekon davasının ne hâle geldiğini size şöylece anlatabilirim:

Özel bir savcı grubunun şu anda Mecliste fezlekesi bulunan bütün milletvekillerinin dosyasını toplayıp bir araya getirdiğini düşünün.

Savcının, bu milletvekillerinin tek tek işledikleri öne sürülen suçların, tümünün üye olduğu bir örgüt tarafından planlandığına ilişkin bir iddianame hazırlandığını düşünün.

Bunun en önemli delili olarak, milletvekilleri kendi aralarında konuşmasalar bile cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin gösterildiğini düşünün.

Bir trafik suçunun bile, örgütün kaos ortamı yaratma hedefinin bir parçası olarak iddianamede yer aldığını düşünün.

Sayın milletvekilleri, kara mizah yapmıyorum. Verdiğim örnek, Ergenekon davasından daha mantıklıdır.

Bu davada 20 iddianame bir araya getirildi. İddianamelerin her biri kendi içinde tutarsızlıklarla ve birbiriyle hiç ilgisi olmayan sanıklarla doluydu. Birleştirilince devasa bir yığın hâline geldi.

Geçmişte faili meçhul kalmış ya da davası sonuçlanmış pek çok dosya da bağlantı kurulabilir düşüncesiyle Silivri’ye getirildi. Bunların içinde Kahramanmaraş olaylarından batık bankalara kadar 100’den fazla dosya var.

Bu yığma davanın hacmi, delilleri, ek klasörleri, duruşma tutanaklarıyla birlikte 120 milyon sayfayı buluyor. Bir kişi bunu okumaya girişse, günde 100 sayfadan tam 3.200 yılda bitirebilir.

Ortaya atılan iddialara açıklık getireceği düşünülen tanık ve gizli tanıkların hiçbiri ‘Evet, ben Ergenekon adlı bir terör örgütü olduğunu biliyorum…”

BAŞKAN – Sayın Köse… Sayın Köse…Sayın Köse…

TUFAN KÖSE (Devamla) – “‘Şurada şu eylemi yaptı.’ demedi. Tam tersine…”

BAŞKAN – Sayın Köse, bir saniye… Sayın Köse…

TUFAN KÖSE (Devamla) – “…kimi tanıklar, birbiriyle çelişen duyumlar söyleyerek iddiaları daha karmaşık hâle getirdiler.”

BAŞKAN – Sayın Köse…

TUFAN KÖSE (Devamla) – Sayın Başkan, süre…

BAŞKAN – Biliyorum da…

Anayasa’nın 138’inci maddesi çok net.

TUFAN KÖSE (Devamla) – “Gizli tanıkların yardımcılığı zayıflayınca…”

BAŞKAN - Ben tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum.

TUFAN KÖSE (Devamla) – “…bazıları açık kimliğiyle ifade verdi. Bu kez dava üzerindeki…”

BAŞKAN - Yani görülmekte olan bir dava hakkında bu şekilde konuşma yapmanız, Anayasa’ya…

TUFAN KÖSE (Devamla) – Sayın Başkan, cezaevinde tutsak bir milletvekili, kendi sesiyle kürsüden dile getiremediği mektubunu bana göndermiş, okuyorum bunu. Ne mahzuru var? Lütfen…

BAŞKAN – Evet efendim, tutanaklara geçti.

Buyurun.

TUFAN KÖSE (Devamla) – “Bu kez dava üzerinde gölge daha da arttı. Şemdin Sakık örneği sanırım belleğinizde tazedir.

Davaya dayanak oluşturan dijital verilerin ise çoğu tartışmalı.

Sayın milletvekilleri, her şeyin birbirine karıştırıldığı ama hiçbir şeyin aydınlatılmadığı bir noktada savcı, esas hakkında mütalaa hazırlamayı talep etti. Mahkeme bunu kabul edip 13 Aralığa dek süre verdi. Oysa usul tam bunun tersidir. Mahkemeyi yöneten başkan savcıdan bu istemde bulunur. Mahkemeyi gerçekte kimin yönettiği bile belli değil.

Bu tablo Türkiye’nin temizlenmesi değil, hukukun kirlenmesidir. Böyle bir hukuksuzluk süreci sonunda verilecek karar, aydınlatacağı söylenen tüm olayların üzerine bir düğüm daha atacaktır.

Silivri’de beş yıldır devam eden yargılamalar boyunca her türlü suçlama serbest, savunma ise kısıtlıydı. Savunma hakkını zorlayanlar ise duruşmalardan menedildiler.

Sayın milletvekilleri, bu dava Adalet ve Kalkınma Partisinin müdahil olduğu iddianameyi de kapsamaktadır. İktidar partisini müdahillik görevini yerine getirmeye, yargılamanın ne ölçüde hukuki olduğunu anlamaya davet ediyorum. Bu dava, Adalet ve Kalkınma Partisi Gaziantep Milletvekili Sayın Şamil Tayyar’ın iddialarıyla da şekillenen bir davadır. Bazı sanıklar Tayyar’ı tanık gösterdiler. Sayın Tayyar’ı tanıklık yapmaya, iddia ettiği yapılanmayla sürmekte olan dava ve sanıklar arasındaki bağın ne kadar olduğunu görmeye davet ediyorum. Bu dava Mecliste kurulu bulunan Darbeleri Araştırma Komisyonunun çalışmasının sonuçlandırıldığı bir döneme denk gelmektedir. Mademki tüm darbe iddiaları açığa çıkarılmak isteniyor, Sayın Başkan Nimet Baş’ı Ergenekon davasını mercek altına almaya, yargılamanın gerçek hukuka göre mi, yoksa âdeta bir darbe hukukuna göre mi yürütüldüğünü incelemeye, rapor etmeye davet ediyorum.

Sayın milletvekilleri, geçen temmuz ayında Meclisten geçen, Cumhurbaşkanının birkaç saatte onayladığı üçüncü yargı paketiyle, hâlen Ergenekon davasının da görüldüğü özel yetkili mahkemeler kaldırıldı. Muhalefet partileri bu mahkemelere öteden beri şüpheyle bakıyorlardı. 7 Şubat 2012’de ortaya çıkan MİT kriziyle iktidar da bu şüpheye katıldı. Bu mahkemelerin adalet dağıtmadığını, aksine adaleti darmadağın ettiğini ucu kendine dokununca fark etti. Size bu kürsüden soruyorum: Bu ülkenin iktidar partisinin güvenmediği mahkemeye biz nasıl güveneceğiz? Türkiye’de adalet sorunu Silivri sınırlarını aşmış, ciddi bir yara hâline gelmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki üye hâkimimiz Sayın Işıl Karakaş’da dâhil olmak üzere dünyanın önde gelen hukuk kurumlarını temsil eden herkes Türkiye’nin yargı notuna kırık vermektedir.

Sayın milletvekilleri, bu kürsüden kendi sesimle hitap edebileceğim günlerin özlemiyle hepinizi saygıyla selamlar, saygılar sunarım.” (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 17. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Günal                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                  Antalya                                    Manisa                                     Konya

                                Emin Haluk Ayhan                        Sümer Oral

                                          Denizli                                     Manisa

Madde 17 - (1) Halka açık ortaklıklarda kurumsal yönetim ilkeleri ile kurumsal yönetim uyum raporlarının içeriğine, yayımlanmasına, ortaklıkların kurumsal yönetim ilkelerine uyumlarının derecelendirilmesine ve bağımsız yönetim kurulu üyeliklerine ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Kurul bu yetkilerini halka açık şirketler arasında haksız rekabet ile sonuçlanmayacak şekilde ve eşit koşullardaki şirketlere eşit kuralların uygulanması prensibini göz önünde bulundurarak kullanır.

(2) Kurul, payları borsada işlem gören halka açık ortaklıkların, niteliklerine göre, kurumsal yönetim ilkelerine kısmen veya tamamen uymalarını zorunlu tutmaya, buna ilişkin usul ve esasları belirlemeye, getirilen uyum zorunluluğuna aykırı işlemlerin hukuka aykırılığının tespiti veya iptali için her türlü teminattan muaf olarak ihtiyati tedbir istemeye, dava açmaya, açılan davada uyum zorunluluğunun yerine getirilmesi sonucunu doğuracak şekilde karar alınmasını istemeye yetkilidir.

(3) Halka açık ortaklıkların, ilişkili tarafları ile gerçekleştirecekleri Kurulca belirlenecek nitelikteki işlemlere başlamadan önce, yapılacak işlemin esaslarını belirleyen bir yönetim kurulu kararı almaları zorunludur.

(4) Halka açık ortaklıklar gerek bu maddede gerekse 6102 sayılı Kanunun 1524 üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş yükümlülüklerini MKK tarafından sağlanan elektronik ortam vasıtasıyla da yerine getirebilirler.

(5) Bu maddenin halka açık bankalar hakkında uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun uygun görüşü alınmak suretiyle belirlenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Mehmet Günal…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddede kurumsal yönetim ilkeleri düzenleniyor.

Birincisi: Maddenin 2’nci fıkrasında Sermaye Piyasası Kuruluna resen bir yetki veriliyor. Burada, tabii ki söyledik arkadaşlarımıza: “Herhangi bir süre verilmemiş olsa dahi” ibaresi var, bu hakikaten maksadı aşan bir ibare. Bu durumda mağduriyetlerin olabileceğini düşünüyoruz. Öncelikle (2)’nci fıkrada alınan yetki, resen yetki “süre verilmemiş olsa dahi” diye alınırsa birtakım sıkıntıların olacağı kanaatindeyiz. Zaten önceki hâliyle, tasarının orijinal hâlinde olduğu gibi kalırsa sorun olmayacak; sonradan eklenmişti.

Ayrıca, burada bizim eleştirilerimiz ve önerilerimiz üzerine arkadaşlarımız, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluyla ilgili (5)’inci fıkrayı bu hususta eklediler ama bankalarla ilgili (3)’üncü fıkranın uygulanmasında sıkıntılar olabileceğini düşünüyoruz. Onun için değişiklik önergesini verdik. Zaten bu önerimiz kısmen dikkate alındığı için de (5)’inci fıkrada “BDDK’nın görüşü alınarak” diye arkadaşlarımız ekledi ama ben hâlâ -Sayın Başkan burada, Sayın Bakan da burada- kurumsal yönetim lisansı olan bir arkadaşınız olarak söylüyorum, konunun da uzmanı olan birisi olarak: Bu, kötü niyetli olunduğu takdirde o bankanın işleyişini, şirketin işleyişini engelleyebilecek bir şeydir. Bağımsız denetçinin sayısı çok olursa ve onların da çoğunluk kararını alması gerekirse, o, onun çalışmasını ve karar almasını kilitleyebilecek, engelleyebilecek bir sonuçla karşılaşabiliriz.

Onun için, bu sakıncaların tamamıyla giderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede, değişiklik önergesinin dikkate alınmasını, kısmen yapılan düzenlemenin sakıncaları gidermeyeceğini söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum…

Önerge yeni geldiği için birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.20


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

18’inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 18. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan “en çok” ibaresinin “en fazla” olacak şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Haluk Ahmet Gümüş              Aydın Ağan Ayaydın                     Kamer Genç

                 Balıkesir                                   İstanbul                                    Tunceli

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Refik Eryılmaz                          Aytun Çıray

                 İstanbul                                     Hatay                                       İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 18’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğim bir önergede söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, bugün yani Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ne doğru dürüst çalışıyor ne Genel Kurulu doğru dürüst çalışıyor. Şimdi, komisyon, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre, kendisi kanun teklif edemez; çok açık bir hüküm. Getirilen bu Sermaye Piyasası Kanunu’nda bir geçici 9’uncu madde ilave etmişler, Borsa İstanbul Anonim Şirketi. Bir tek geçici maddeyle yedi sayfalık bir madde getirmişler. Bir anonim şirket kuruyorlar; nasıl kurulacak, bunun sermayesi kimin tarafından temin edilecek, bunların hepsi aynı maddede düzenleniyor. Maksat yani Türkiye Büyük Millet Meclisini susturmak, ayrıntılı konuşmayı önlemek, bu nedenle böyle bir düzenleme yapılıyor, bence tabii yani artık Meclisin AKP’yle beraber ciddiyeti kalmadı. Komisyonlar doğru dürüst çalışmıyor, Genel Kurula doğru dürüst metinler gelmiyor, bunun için gelen düzenlemede de o nispette hayır yok.

Şimdi, değerli milletvekilleri, geçen hafta ben Tunceli’deydim. Tunceli’nin 2 tane önemli su kaynağı var, vadisi var: Birisi Munzur Vadisi, birisi de Pülümür Çayı. Burası nefis bir tabiat, dünyada ender görülen vadiler. Bu vadiler de özellikle Munzur Vadisi millî parktır; bu millî parka yapılması gereken yatırımların şimdiye kadar hiçbirisi yapılmadı. Ayrıca da bu güzelim Munzur Vadisi’ni ve Pülümür Vadisi’ni -esas orada yaşayan Tuncelilileri- yok etmeye yönelik olarak bir baraj yapmaya çalışıyorlar. Bir de orada dünyada emsali görülmemiş olan bitki örtüsünü yok etmeye çalışıyorlar. Zaman zaman bu konuda oradaki arkadaşlarımız dava açtı. Dava, Danıştay tarafından kısmen kabul edildi ama son zamanda AKP Hükûmetiyle beraber, yargının da bağımsızlığı kalmadığı için bu defa bu konularda yargı da aleyhe karar verdi. Ben şunu özellikle belirtmek istiyorum: Yani herkesi de ikaz ediyorum, kimse bundan sonra Munzur Vadisi’nde ve Pülümür Vadisi’nde gelip hiçbir suretle bir baraj yapamaz. Yaptığı zaman bedelini çok ağır öder. Şimdi kendilerine hatırlatıyorum. Yani yarın öbür gün kendileri zarara girmesinler.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de… Tabii, her zaman konuşma imkânımız olmadığı için kısa kısa geçiyoruz. Şimdi, Tayyip Erdoğan çıkıyor, Suriye’de mücadele veren kişilere “özgürlük savaşçıları” diyor. Bakın, bir iki gün önce Suriye’de bu “özgürlük savaşçıları” dediği kişiler, 29 tane öğrenciyi ve 1 öğretmeni öldürdüler. Peki, bunların katlettiği o çocuklar ile Filistinlilerin katledilmesi arasında bir fark var mıdır? Ben soruyorum bu sağır hükûmete: Siz bu Suriye’de şimdiye kadar ne kadar… Yani 150-200 bin tane Suriyeli geldiği zaman bunları Türkiye’de barındıracak mısınız? Bunların parasını ödeyecek misiniz? Memleketteki bu kadar… Bunun parasını nereden bulacaksınız? Bunları bize çıkıp burada açıklamaları lazım. Yani burada söylüyoruz, hükûmet sağır. Sağır bir hükûmetle yok bir hükûmet arasında bir fark yok.

Biraz önceki konuşmamda sordum. Yani, Rus Devlet Başkanı geldiği zaman İstanbul’da karşılamaya giden, hükûmet adına karşılamaya giden Taner Yıldız’ın arabası, makam arabası Rusya’dan getirilen köpekler vasıtasıyla arandı arkadaşlar! Yani bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarına vurulan en büyük darbe değil midir? Yani böyle bir şey olur mu? Siz hiç mi utanç duymadınız? Ben utanç duydum. Böyle bir devletin, benim gibi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı, hepsi utanç duyar. Böyle bir şey olur mu? Yani “Efendim, bana doğal gaz verecek.” veyahut da “Bana birtakım avantajlar sağlayacak.” diye onurumuzdan, haysiyetimizden bu kadar fedakârlık yapabilir miyiz?

Yine, bakın, Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı, Türkiye’deki arabaya bile binmedi, Rusya’dan araba getirdi. Yani bir yemek bile yemedi Türkiye’de. Bunlar size hiç mi bir şey vermiyor? Yani Tayyip Erdoğan bu memleketi bu kadar küçük düşüremez. Tayyip Erdoğan’ın bu şımarıklığı sizin verdiğiniz destekten kaynaklanıyor.

BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – “Ben ne kadar keyfî hareket etsem, ne kadar yolsuzluk yapma…

BAŞKAN – Sayın Genç… Sözlerinizi geri alın lütfen Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) - …arkamda bir grup var.”

Ya, şımarıklık kötü bir şey değil ki canım.

Senin orada ne işin var?

BAŞKAN – Başbakana, Sayın Başbakana karşı hakaret edemezsin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şımarıklık kötü bir şey mi?

BAŞKAN – El hareketini düzenle!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şımarıklık bir sıfattır.

BAŞKAN – Diyemezsiniz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ve sen de şımarıklık yapma işte orada, otur doğru dürüst, şey etme.

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi düzenleyin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, olay burada yani…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ya yeter be!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ne diyorsun ya? Şımarık değil mi?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Yeter artık be! Seni mi dinleyeceğiz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Kanun tanıyor mu? Hukuk tanıyor mu? Memlekette hukuk var mı? Sizin sayenizde her şey yok edildi yahu. Biraz önce, burada, mahkemeyle ilgili, bir arkadaşımız bir şey söyledi, diyorsun ki efendim, anayasadan bahsediyorsun. Hangi anayasa yahu! Siz anayasa mı bıraktınız, hepsini ayaklar altına aldınız. (CHP sıralarından alkışlar).

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Memleketinde yuhalıyorlar seni!

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Terbiye yoksunusun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Senin memleketinde olmadığı belli. (CHP sıralarından alkışlar).

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 19’uncu maddesinin (4) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Akif Hamzaçebi                 Turhan Tayan                    Aydın Ağan Ayaydın

                 İstanbul                                     Bursa                                     İstanbul

                                      Aytun Çıray                            Kamer Genç

                                            İzmir                                      Tunceli

“(4) Halka açık ortaklıkların sermaye artırımlarıyla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 462’nci maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mevcut pay sahipleri sermayeye ilave edilen fonlar nedeniyle bedelsiz paylar kendiliğinden iktisap ederler.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

6102 sayılı Kanun’a uyum sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 26. maddesinin 2. fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Günal                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                  Antalya                                    Manisa                                     Konya

                                Emin Haluk Ayhan                        Sümer Oral

                                          Denizli                                     Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının “Pay alım teklifi zorunluluğu” başlıklı 26. maddesinin 2. fıkrasında pay alımı için çağrı zorunluluğu için gerekli oran yüzde 50’ye çıkarılmaktadır. “Zorunlu çağrı” kavramı hukukumuza ilk kez 1994 yılında SPK Tebliği ile girmiş ve zorunlu çağrıyı doğuran eşik yüzde 35 olarak belirlenmiştir. Henüz iki yıl bile geçmeden 1996 yılında yapılan değişiklikle zorunlu çağrıyı doğuran eşik değer yüzde 25’e düşürülmüştür. 2009 yılında ise, zorunlu çağrı eşiği, ortada değişiklik gerektiren hiçbir neden yokken yüzde 50’ye çıkarılmıştır. Bu oran, küçük yatırımcıya bir hak olarak tanınan zorunlu çağrının fiilen ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Öte yandan, benzer bir durumda bulunan bir mağdur tarafından, hem ilgili SPK Tebliğinin, hem de zorunlu çağrı düzenlenmesi talebinin reddedildiği işlemin yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay 13. Dairesinde dava açılmış olup, ilgili daire tarafından hem işlem hem de işlemin dayandırıldığı Tebliğ hükümlerinin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Davalı SPK’nın yürütmenin durdurulması kararına itirazını görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu yürütmenin durdurulması kararını kaldırmış olup, Danıştay 13. Dairesinin davanın esası hakkında karar vermesi beklenmektedir. Yürütmenin durdurulması kararında, ilgili SPK Tebliğinin açıkça hukuka aykırı olduğu vurgusu yapılmışken ve henüz esasa ilişkin karar açıklanmamışken, acaba SPK hukuka aykırı bulunan Tebliğ hükümlerini Kanun maddesi haline getirerek dava konusu yabancı şirketi kurtarmayı mı amaçlamaktadır?

Madde metninde yer alan “birlikte hareket ettiği kişiler” kavramı da tamamen içi boş ve muğlak bir ifadedir, ilgili tebliğlerde bu konu “açık veya kapalı; yazılı veya sözlü bir antlaşma ile...” şeklinde tanımlanmıştır. Bu ifadeye dayanarak eşlerin bile birlikte hareket ettiğini ileri sürmek mümkün değildir. Kapalı antlaşmanın nasıl ispatlanacağı, sözlü antlaşmanın neye göre belirleneceği meçhuldür. Bu durumda kişiler bizzat kendileri “Evet, biz birlikte hareket ediyoruz.” demedikçe, birlikte hareket olgusu ispatlanamayacaktır.

Bu açıdan “birlikte hareket eden kişiler” kavramının da, AB ülkelerinde olduğu gibi net cümlelerle açıklanması gerekir. Aksi takdirde, bu ibarenin küçük yatırımcılar lehinde hiçbir işlevi olmayacaktır. Sonuç olarak küçük yatırımcılar mağdur edilecek ve yabancı sermayenin gelmesi için onların haklarının kaybolmasına göz yumulacaktır. Dolayısıyla fıkra madde metninden çıkarılmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 31 ila 56’ncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Sümer Oral, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SÜMER ORAL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun tasarısının dört temel gerekçesi var. Bir tanesi, Avrupa Birliği katılım öncesi yardımı niteliğindeki bir eşleştirme projesinin ürünüdür. Bu anlamda yapılan değişiklik, Avrupa Birliğine uyum süreciyle ilgilidir. Tasarı, hâlen krizde olan ve esasen de Avrupa Birliği ülkelerinde de artık yenilenmesi gereken bir sermaye piyasası mevzuatını referans alarak hazırlanmıştır. Malum, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni bir finansal mimari dizayn edilmektedir. Bu nedenle, muhtemeldir ki yasanın, Avrupa Birliğine uyum sürecinde bir süre sonra yeniden değişmesi gerekecektir çünkü kriz öncesi ve krizin ilk dönemindeki referans alınarak eşleştirme yapılmıştır.

Tasarının diğer gerekçesi, daha çok anonim şirketler hukuku reformu olarak görülen yeni Türk Ticaret Kanunu’nun bir sonucudur yani bir tür zorunluluktan kaynaklanmış bir tasarıdır.

Son olarak, 2499 sayılı Kanun’un 1992 yılında kamuyu aydınlatma sistemine geçmeye yönelik değişiklikler ve 1999 yılı sonunda ağırlıklı olarak ikinci piyasaya yönelik değişiklikler dışında 1981 yılından bu yana esaslı bir değişikliğe uğramamış olmasıdır yani tasarının arkasında Hükûmetin sık sık telaffuz etmiş olduğu “Türkiye’yi 2023 hedefine ulaştırmak, İstanbul’u finans merkezi yapmak” kaygısı pek yoktur. Keza, tasarı, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasını ve Türkiye’yi yükselen piyasalar kategorisinden gelişmiş ülkeler kategorisine sokmak gibi bir kaygıyla da hazırlanmış değildir.

Hazır konu açılmışken iki nokta üzerinde durmak istiyorum. İlki, şu İstanbul’u küresel finans merkezi yapma hedefiyle ilgili. Bakın, Küresel Finans Merkez Endeksi, Londra kökenli “Z/Yen Group” adlı bir danışmanlık şirketi tarafından çıkarılan ve 75 küresel finans merkezinin sıralamasını takip eden bir endekstir. Endeksin adı da Global Finansal Merkez Endeksi. İlk kez 2007 yılı Mart ayında yayımlandı, ondan sonra her altı ayda bir de güncellendi.

77 küresel finans merkezi, iki farklı veri setine göre değerlendiriliyor ve sıralanıyor. Hâlen epey gerilerde de olsa İstanbul’un bir finans merkezi olduğunu da hatırlayalım ancak Eylül 2012’de yapılan bu yeni sıralamada İstanbul 56’ncı sırada bulunmaktadır; geçen yıl ise yani daha doğrusu altı ay önceki yapılan sıralamada 61’incideydi. İstanbul’un ön sıralarda yer alan bir finans merkezi olması son derece önemli, sevindirici bir gelişme olur. Bunu biz de istiyoruz ancak bu, kâğıt üzerine yazmak ile olmaz. Altyapı, özellikle teknolojik altyapı gerekiyor, vergi mevzuatı fevkalade önemlidir, güven sağlanmalı, mevzuatta ve hükûmet tutumlarında geri adımlar atılmamalıdır ve her şeyden önce istikrar olmalı.

İkinci konu da şu: 2023 hedefiyle ilgili. 2023 hedefi gerçekten Türkiye’nin bir hedefidir ve Sekizinci Beş Yıllık Plan’da da yer almıştır, ayrıca uzun vadeli stratejinin de temel noktalarından biridir, dünyanın ekonomik liginde ilk 10 sıraya girebilmek. Ancak bu hedefe göre Türkiye 2 trilyon dolar millî gelir, kişi başına 25 bin dolar gelirle ilk 10 ülke arasında olabilecek, 2023 yılı hedefi budur. Malum, 17’nci sırayı alırsak önümüzde birçok ülke var, bunların bazılarını ihmal etsek dahi Kanada, İspanya, Avustralya, Güney Kore’yi geride bırakmamız gerekir. Ancak geride bıraktığımız son on yılın ekonomik performansını dikkate alırsak ve şu andaki büyüme oranı, tasarruf oranı ve cari açığı dikkate aldığımızda önümüzdeki on yıl içinde bu hedefe nasıl ulaşacağımızı birisinin kalkıp çok net bir şekilde ortaya koyması gerekir. Sadece yeni teşvik kanunuyla mı? Bununla da gerçekleşmesinin mümkün olmadığını tahmin ediyorum, ekonomi yönetiminde yer alan birçok bakan arkadaşımız da görüyor ve yavaş yavaş da ifade ediyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıya dönecek olursak şu tespitle başlayalım: Tasarıya getirilen düzenlemelerin bir kısmı zaten var olan kanun, yönetmelik, kurum kararları ve tebliğlerde olan şeyler. Tasarının en dikkat çekici yönü, hemen her maddesinde kurula çok geniş yetkiler veriyor olmasıdır. Gerçi mevcut kanunda da bu böyleydi. Kanunlarda görev, yetki ve sorumlulukları geçiştirmek ve işi ikincil mevzuata bırakarak idareye geniş yetkiler vermek, maalesef, bizim kanun yapma sürecimizle ilgili önemli bir problemdir. Bu, esasen bir tür demokrasi sorunudur da. İkincil mevzuatı tayin etme konusunda Sermaye Piyasası Kuruluna bu kadar geniş yetki verilmesini görev alanının özelliği nedeniyle, anlayışla karşılayabildiğimizi ifade etmek isterim.

Öte yandan, tasarının bir denetim perspektifiyle yazıldığını ve dolayısıyla daha çok sopa gösterdiğini de kabul etmek durumundayız. Tasarı, kurumsal yönetim ilkelerinden taviz vermeden teşvik edici, süreçleri kolaylaştırıcı, sermaye piyasası kurumlarına inisiyatif bırakan bir perspektife de öncelik ve ağırlık vermiş olsaydı, sanıyorum, daha doğru olurdu.

Tasarı, 2499 sayılı Kanun’a kıyasla sermaye piyasası suçları ve cezalarına ilişkin önemli değişiklikler öngörmektedir. Bu kapsamda, yasada, bilgi suistimali, piyasa dolandırıcılığı, piyasa manipülasyonu, örtülü kazanç aktarımı, usulsüz halka arz ve izinsiz sermaye piyasası faaliyetleri, güveni kötüye kullanma ve sahtecilik, bilgi ve belge vermeme, denetim engellenmesi ile yasal defterlerde, muhasebe kayıtlarında ve finansal tablo ve raporlarda usulsüzlük konuları ile idari para cezalarına ilişkin yeni hükümlere yer verilmektedir. Bunların getirilmiş olması da fevkalade olumlu olmuştur.

Öncelikle, hemen şunu belirteyim ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda da işaret ettiğim gibi, devlet iç borçlanma senetlerinin, kanun tasarısı yasalaşmadan önce merkezî kayıt kuruluşunca kaydileştirilmesine başlamış olması ve artık bundan böyle şeffaf bir şekilde izlenir hâle gelmesi, fevkalade uygun olmuştur. Böylece, devlet iç borçlanma senetleri üzerinden, geçmişte olduğu gibi usulsüzlük yapılması artık tarihe karışmış oluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının son gerekçesi de, maalesef, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve İstanbul Altın Borsasının birleştirilerek kurulacak yeni borsanın özelleştirilmesidir. Buradan ne beklendiğini bilemiyoruz. Ancak şunu biliyoruz ki: Hâlen, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının İstinye’de oldukça geniş ve çok değerli arazisi var. Bu arazi TOKİ’ye devredilecek. Peki, bu araziyi TOKİ ne yapacak? “Çarpık kentsel dönüşüm” mantığıyla üzerine Körfez sermayesiyle ortak olunarak yeni gökdelenler ve rezidanslar mı dikecek? Muhtemelen de evet. Oysa, bu arazinin Emirgan Korusu ile birleştirilmesi ve kamunun açık hava ve park ihtiyacına tahsis edilmesi daha uygun olmaz mı? İstanbul’da bulunan her boşluğu ticari alana dönüştürme gayreti nasıl bir şehircilik ve çevre duyarlılığıdır? Bakın, İstanbul, bize, tarihimizin bir emanetidir ve bu emanete uygun davranmak zorunda olduğumuzu hiç unutmayalım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

Bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının kabul edilmesi hâlinde 1981 yılından bu yana, yani tam 31 yıldır yürürlükte olan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu yürürlükten kalkmış olacaktır.

2499 sayılı Kanun, sermaye piyasasını 31 yıldır düzenleyen bir 12 Eylül dönemi kanunudur. Yani askerî dönemde, demokrasinin askıya alındığı bir dönemde çıkarılmıştır ama o dönem için -31 yıl süreyle uygulandığı için- gerçekten son derece ileri bir kanundur, 31 yıl süreyle sermaye piyasalarına yön vermiştir. Tabii ki ekonominin ihtiyaçları, kurumların, şirketlerin ihtiyaçları, yatırımcıların ihtiyaçları değişiyor, kanunlar da eskiyor. Yeni ihtiyaçlara cevap verebilmek amacıyla elbette ki kanunların da zaman içerisinde değiştirilmesi, yenilenmesi gerekiyor. O ihtiyaçtan hareketle hazırlanmış olan bir tasarıyı görüşüyoruz.

Başlangıçtaki vurguyu yapmamın nedeni şuydu: 12 Eylül döneminde sermaye piyasalarına yön veren kanunlar, bir askerî dönem anlayışıyla hazırlanmış olan kanunlar değildir, gayet açık. Bakın, o dönem başka kanunlar ve düzenlemeler de çıkarılmıştır. 6 Ekim 1983 tarihinde 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 91 sayılı Menkul Kıymetler Borsaları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının temelleri de o zaman atılmıştır. Belki faaliyete daha sonra geçmiştir, 1985 yılında geçmiştir ama kuruluşuna ilişkin düzenleme, 12 Eylül rejimi düzenlemesidir.

12 Eylül rejiminin, demokrasinin askıya alındığı bir dönemin düzenlemelerinin İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına bakışı, bugünkü hükûmetin bakışından çok daha ileridedir. Şimdi 12 Eylül darbecileri yargılanıyor ama 12 Eylül dönemindeki düzenlemelerden bile çok daha geri düzenlemeleri, piyasayı ikinci plana atan, onun sesine kulak vermeyen düzenlemeleri yapan Hükûmet iktidardadır.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası geçen yıl, 2 Kasım 2011 tarihinde çıkarılan kanun hükmünde kararnameye kadar 1 başkan ve 4 yönetim kurulu üyesinden oluşuyordu ve bunların başkan haricindeki yönetim kurulu üyelerini İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının Genel Kurulu tayin ediyordu. Yani aracı kurumlar, özel sektör tayin ediyordu; bu kadar liberal bir anlayış. Geçen yıl, 2 Kasım 2011 tarihinde çıkarılan bir kanun hükmünde kararnameyle, Hükûmet, buna tahammül edemedi ve başkan dâhil yönetim kurulu üyesi sayısını 7’ye çıkardı, bunun 4’ünü Hükûmet tayin etmeye başladı. “Ben hâkim olacağım” dedi buraya.

Getirilen tasarının geçici 9’uncu maddesinde, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, anonim şirkete dönüştürülürken yönetim kurulu yeniden yapılandırılıyor, paylar yeniden düzenleniyor –bu, ilgili madde geldiğinde burada konuşulacaktır- ama Hükûmet, aynı anlayışını devam ettiriyor, “Bu yönetimi ben tayin edeceğim.” diyor.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsasını bu kadar piyasadan koparmak, bu kadar Hükûmetin kontrolüne almak dünyanın gidişine terstir, ekonomi bilimine terstir. Yani otuz bir yıldır bu kurumda yönetimin özel sektör tarafından atanıyor olması nedeniyle hangi eksiklik görülmüştür, hangi yanlışlık görülmüştür? Hükûmet, bunu, İstanbul Finans Merkezi Projesi’nin bir alt bileşeni olarak sunuyor. Bunun gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur. İstanbul Finans Merkezi Projesi, bir gayrimenkul projesidir, bir ihale projesidir. İstanbul’un finans merkezi olması, doğrudan doğruya uygulanan ekonomik politikalarla ilgilidir, Türkiye’nin ekonomik güvenilirliliğiyle ilgilidir, kredibilitesiyle ilgili bir konudur. Türkiye sermaye çekebiliyorsa, uluslararası sermaye için çekim merkezi olabiliyor ise Türkiye ekonomisi, İstanbul da kendiliğinden finans merkezi olacaktır.

Şimdi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, “Borsa İstanbul AŞ”ye dönüştürülüyor. Bunun dönüştürülme gerekçesinin ne olduğu çok net değil. Yani Hükûmet neden bunu yapıyor? Evet, bütün dünyada borsalar anonim şirkete dönüşüyor, bu eğilimin Hükûmet tarafından da benimsendiği anlaşılıyor, bunda herhangi bir yanlışlık yok. Borsa anonim şirkete dönüşebilir, hiç tereddüt yok, Cumhuriyet Halk Partisi olarak anonim şirkete dönüşmeyi olumlu buluyoruz. Ama anonim şirkete dönüşürken amaç nedir? Bunun bir amacı, bir felsefesi olmalı, bir yere oturmalı bu. “İleride bunu özelleştireceğiz.” diyor iseniz, tek başına özelleştirme İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının anonim şirkete dönüştürülmesinin gerekçesi olamaz, hedefi olmaz. Yani özelleştirme hedefiyle “Ben borsayı özelleştiriyorum.” diyorsanız yanlış yapıyorsunuz. “Özelleştireceğiz, anonim şirkete dönüştürüyoruz.” dedikten sonra özelleştirdiğiniz zaman bunun alıcılarının -dünyada sayıları artık çok aza inmiş borsaların konsolidasyonu sürecinde- birkaç uluslararası borsanın olduğu bir süreçte, bu borsanın bir başka uluslararası borsa grubunun şemsiyesinin altına girmesi demektir bu. Bunu hedefliyorsanız bu yanlış. Tek başına özelleştirme böyle bir sonuç verir. Yok, “Bizim borsamız anonim şirkete dönüşecek, kendisi bizatihi dünyada uluslararası piyasalarda iddialı bir borsa olacak.” diyorsanız bunun araçlarını ben -bu tasarıda geçiyor, 9’uncu maddede- göremiyorum ya da “Anonim şirkete dönüştüreceğiz, eskiden olduğu gibi yine İstanbul Menkul Kıymetler Borsası küçük, yerel bir borsa olacak.” diyor olabilirsiniz. Muhtemelen hedef budur. Ama bir hedef var, o çok açık: İstanbul Menkul Kıymetler Borsasını anonim şirkete dönüştürerek 2 Kasım 2011 tarihinde yaptığınız operasyonu devam ettiriyorsunuz. Yönetim kurulu kontrolünüzde, Hükûmetin kontrolüne almış durumdasınız, bu yanlış. Hisselerin yüzde 49’unu hazineye veriyorsunuz, kalan yüzde 51’in işte bir bölümünü -toplam sermayeyi 100 kabul edersek onun 4’ünü aracı kurumlara veriyorsunuz, ufak tefek bazı kurumlara veriyorsunuz- Altın Borsası, Vadeli İşlemler Borsasına veriyorsunuz; ama özelleştirmeye ilişkin herhangi bir süre yok. Yani ilanihaye, sonsuza kadar İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Hükûmetin kontrolünde olacak. Eskiden bir farkı daha var, onu söylemeyi ihmal etmemem gerekir; İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine tabidir. Eskiden Yüksek Denetleme Kurulu denetliyordu, şimdi Sayıştay denetleyecek yeni yasaya göre ve denetim sonuçlarını KİT Komisyonuna sunacak. Geçici 9’uncu maddenin (8) numaralı fıkrasıyla bunu da ortadan kaldırıyorsunuz. Yani İMKB yöneticilerini tenzih ederim, Sayın Bakanı tenzih ederim, hiç kimseyi, hiçbir şahsı itham etmek gibi bir düşüncem yok ama bu yapıyla İMKB Hükûmetin yeni bir çiftliğidir, bu düzenleme odur. Kurumsal olarak burada birtakım kontrol mekanizmalarını koymuyorsanız, var olanları da yok ediyorsanız, kişilerin, yöneticilerin iyi niyetine bırakıyorsanız burası çiftlik olmaktan kurtulamaz, buraya tasallut edecektir Hükûmet. Son derece yanlış bir düzenleme. Borsa İstanbul AŞ’nin denetimden kurtulmasına ve paylarının özelleştirilmesine ilişkin herhangi bir süre konulmamasına yol açan bu düzenleme eksiktir. Süre koyarken bir stratejiyi de bizim burada hissetmemiz gerekir, görmemiz gerekir.

Değerli milletvekilleri, Borsa İstanbul AŞ’ye devredilen İMKB taşınmazlarının, borsa binasının olduğu taşınmaz ile Ankara’daki taşınmazları hariç bırakırsak, diğerlerinin Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilmesi gerektiğini Cumhuriyet Halk Partisi olarak ortaya koyduk. Mevcut tasarı bu taşınmazların TOKİ eliyle değerlendirilmesini öngörüyordu, bunun yanlış olduğunu ifade ettik. Sayın Bakan bu konuda olumlu değerlendirmeler yaptı. Eğer tasarı yasalaşana kadar bu görüşler değişmezse bu taşınmazlar hazine adına tescil edilecek ve Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilecek. Bu değişiklik doğrudur ancak denetime ilişkin hususun da dikkate alınması ve eskiden olduğu gibi yine KİT Komisyonunun denetimine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …tabi tutulması gerekir.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz yasa, Türkiye’de var olan bütün borsaları bir araya getirerek entegre, total bir borsa sürecini, sermaye piyasası sürecini Türkiye’ye sokmak istiyor. Bunu aslında şöyle de söyleyebiliriz: Türkiye, bugüne kadar tanıştığı en büyük kumarhaneye bir yasallık kazandıracak ve bunu kamu eliyle yönlendirecek ve işletecektir.

Şimdi bu “kumarhane” lafı tabii hemen insanları sinirlendirebilir, yani “Bu kadar dini bütün bir hükûmet nasıl bir kumarhane işletiyor?” diye. Şimdi, tabii, Karl Marx çok önce şöyle söylemişti: “Borsa dediğiniz şey, aslında, insanların gelecekte ortaya çıkacak olan artı değere tahminen sermaye yatırmaları, böylelikle ne koyduklarını bildikleri fakat ne alacaklarını asla bilmedikleri bir hayali sermaye piyasasıdır.” Şimdi, tabii, bu Marx komünist diye siz bunu sevmezsiniz fakat seveceğiniz birisi var, Joseph Stiglitz. Bu, Dünya Bankasının, yani Hükûmetimizin iktisadi planlarına yol gösteren Dünya Bankasının en önemli danışmanlarından birisi. Onu dinleyelim. O da diyor ki: “Aslında borsa bireylerin risk değiş tokuş ettikleri bir forum olarak görülebilir ve sermaye elde etmek, sermaye çoğaltmak için imkânları etkileyebilir ama eninde sonunda yeni kaynakların bulunduğu bir mahreçten çok bir kumarhanedir. Çünkü bu kumarhanede hiçbir zaman aranan sermaye bulunmaz; çoğu kez elde edilmek istenilen, bulunmak istenilen yeni paranın, taze paranın sadece yüzde 25’i borsalar aracılığıyla elde edilmektedir. Geri kalanların tamamı başka süreçlerden yani doğrudan doğruya meta üretim süreçlerinden elde edilmektedir.”

Dolayısıyla şu son zamanlarda medya tarafından bu kadar şişirilmiş olması borsanın bir şeymiş zannedilmesine yol açmaktadır. Ama hem komünist Marx’ın hem piyasacı Stiglitz’in söylediklerini bir araya getirirsek söyleyeceğimiz şey, borsa, aslında gerçek üretim süreçleriyle hiçbir ilişkisi olmayan hayalî sermayenin dolaşıma sokulduğu bir kumarhanedir.

“Hayalî sermaye” dediğimiz zaman kastettiğimiz şey, mülk sahipliğinin kapitalizasyonudur. Yani burada gerçek bir mülk sahipliği vardır fakat ortada gerçek bir para yoktur. Bu şartlar altında sermaye kendisini 2 kere, 3 kere çoğaltmış gözükür fakat gerçek metalarla ilişkisi değişmediği için bunu “balon” diye ifade ettiğimiz bir şişmeyle ortaya koyar. Bu şişmeye bakarak hayalî değerlerin dolaşımından kârlar elde ettiklerini sananlar, genel olarak bir kapitalist yükseliş anında buradan kâr ettiğini sananlar kriz ortaya çıktığı gün aslında nasıl büyük bir tuzağın içine düşmüş olduklarını görürler.

Sadece Stiglitz değil, New York Üniversitesi akademisyenlerinden, Amerika Birleşik Devletleri Hükûmetinin danışmanlarından Roubini, gerçekte borsanın krizin asıl kaynağı olduğunu söylemişti. Çünkü demin söylediğimiz sebeplerle hayalî sermayelerin dolaşımına dayanarak emekten sermayeye kâr transferini, varlık transferini gerçekleştirmek için kullanılan bu mekanizma, yoksul sınıfları o kadar çok yoksul bırakan bir mekanizmadır ki sonunda kapitalizm, kapitalistler, kendi ürettiklerini, malları, metaları satın almak için gereken paraya hiçbir zaman kavuşamayan yığınlarla karşı karşıya kaldıklarında üretimlerini kısmak, işçi çıkartmak, işçi çıkarttıkça kâr oranlarında düşmelere yol açmak, kâr oranlarında düşmeye yol açtıkça yeniden borsa yoluyla tahvil çıkartmak zorunda kaldılar. Bütün bu işleyişin sonucu, 2008’den beri dünya piyasasının, dünya kapitalizminin bir türlü burgacından çıkamadığı büyük kapitalist bunalımdır.

Şimdi, bu kapitalist bunalımdan çıkışın bir çaresi olarak, bir imkânı olarak AKP Hükûmeti, Türkiye’deki bütün sermaye piyasalarını kendi kontrolü altında işleterek gerçek kaynaklara ulaşabileceğini sanıyor.

Şimdi, bu tabloyu değerlendirdiğimiz zaman gördüğümüz şey apaçık ortada. Aslında AKP Hükûmetinin ilk hükûmet dönemi içinde, yani 2003-2006 yılları içerisinde hakikaten yüzde 7,8’lik bir büyüme sağlandı ama 2007-2011 dönemi içinde büyüme sadece yüzde 2,7 olarak beliriyor, dönemin tümü içinde yüzde 4,7. Bu, aslında, ucu ucuna bir büyümedir, Türkiye’nin gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir büyümedir.

Şimdi ümit şudur: Eğer elverişli bir sermaye piyasası kurulabilirse dışarıdan çok daha fazla miktarda sıcak para girecektir fakat sıcak para dediğiniz şey, aslında borçtan ibarettir. Sonuçta borçlanmayı artırarak, borcu kapatmak için borca yönelerek, cari açık dediğiniz ekonomiyi kırılganlaştıran aralığı, uçurumu durmaksızın derinleştirerek bu sürecin içerisinden çıkabileceğinizi boşuna sanırsınız. Fakat bütün bu tartışmamızın, konuşmamızın emekçilerle ne ilgisi var? Türkiye’de yaşayanların büyük çoğunluğu bir kere olsun borsanın önünden geçmemişlerdir, bir kere olsun hisse senedi satın almamışlardır ve hiçbirinin aslında, banka kredi kartlarına yumulmak dışında bankalarla herhangi bir ilişkisi yoktur; tamamen sermaye üretim alanının dışındadırlar ya da bu alana girdikleri zaman sadece alın terleriyle girerler, harcadıkları alın terinin karşılığından daha düşük bir ücretle çıkarlar. Böylelikle, Türkiye’nin sermaye kıtlığı çeken burjuvazisini doksan yıldır, cumhuriyet kurulduğu günden beri bu insanlar finanse eder.

Şimdi, dolayısıyla onların karşısına, bu, bir şeymiş gibi çıkmak, bütün bunları konuşmak saçma. Çünkü bugün Türkiye’de işsizlik oranlarına baktığımız zaman dünya ortalamasının ortasında bir yerde duruyor. Millî gelirin özel tüketime ayrılan oranı, cari fiyatlarla, yüzde 66’dan yüzde 71’e çıkarken sermaye birikim oranı yüzde 22,9’dan yüzde 21,7’ye düşüyor. Yani aslında, küçük bir azınlık dışında bu sistem ne gerçek sermaye artırımı sağlayabiliyor ne de yoksul sınıfların iş, aş, barınak bulmaları için anlamlı bir sonuç yaratıyor.

Vekilimiz Adil Kurt’un bu tasarı tartışılırken ortaya koyduğu eleştiride olduğu gibi, biz, bu kanunun tamamına -esasen bütünüyle yanlış- dünya kapitalizminin bugün içine girdiği buhranın kaynağı olan bir mekanizmayı, bir hayalî sermaye üretim sürecini bir zenginlik yaratıcı araç gibi takdim etmesinden, kitleleri yanıltmasından, bu kumarhaneyi bir tür ticari işmiş gibi göstermesinden, asılında ne ticaretle ne üretimle hiçbir alakası olmayan, gelecekte ortaya çıkacak olan değerler üzerine kumar oynayan kapitalistlerin buluştuğu bu kumarhaneyi bize bir imkânmış gibi gösteren, bir yanılsama yaratan proje olmasından ötürü karşıyız. Biz, gerçek emek süreçlerinin, gerçek üretim süreçlerinin içerisinden üretilecek, ortaya çıkacak olan zenginliğin peşindeyiz. Bu ise sermayenin hâkimiyetine son verilmeden, dünyadaki gidişatı bir avuç para sahibinin, bir avuç para babasının ihtiyaçlarına göre kuran bir iktisadi ve politik işleyişe son vermeden buradan çıkmak mümkün değildir. Elbette, bu, bugünden yarına başarılacak olan bir şey değildir ama bu siyasetlere açıkça karşı çıkarak, sendikalarımız, işçilerimiz, emekçilerimiz, köylülerimiz, bütün çalışanlarımız buna açıkça karşı çıkarak bu gidişe son verebilirler.

Biz, bu yasaya oy vermeyeceğiz. Biz, Türkiye’de büyük, geniş, teknolojisiyle donatılmış kocaman bir kumarhane istemiyoruz, gerçek bir üretim ve gerçek bir kalkınma talep ediyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde, şahsı adına söz isteyen Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı ile SPK’ya çok geniş yetkiler tanınmaktadır. Olması gerekenden katbekat fazla yetki yasa tasarısında mevcutken, yetmezmiş gibi, iktidar alt komisyonda SPK’nın yetkilerini daha da artıran önergelerle gelmiştir.

Tasarıda dikkati çeken hususlardan bir tanesi, bankaların sermaye piyasalarındaki hareket alanlarının daraltılması ve dışlanması sonucunu doğuracak düzenlemelerdir. Ekonomideki büyüklükleri ve kamunun ihtiyaçlarını karşılama özellikleri ve diğer şirketlerden farkları itibarıyla bu denli önemli yer tutan bankalar hakkındaki önerilen hususlar dikkatle incelenmeliydi. İktidar, her zamanki gibi, bizlerin çok haklı nedenlerle yaptığı uyarıları kulak ardı etmiştir ve etmektedir. Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı SPK’yı haddinden fazla yetkilerle donatırken, karşılığında gereken sorumluluk ve cezai yatırımları tanımlamamaktadır. Yani SPK’nın her şeyi yapmaya hakkı vardır, hata da yapsa, milletin nasıl hesap soracağı açık değildir. Sermaye piyasasında bir suç işlendiğinde, suçu olsun olmasın, aracıları, garantörleri sorumlu tutan maddelerle herkesi bir potada eriten yasa tasarısı, nedense SPK’ya dair cezai sorumlulukları tanımlamamaktadır.

Bu tasarıyla, şirketlerin yönetim kurullarına atanan bağımsız üyeler isterlerse keyfî gerekçelerle yönetim kurullarını kilitleyebilir, şirketi çalışmaz hâle getirebilirler.

Değerli milletvekilleri, yasa tasarısının alt komisyon görüşmelerindeki bir tabloyu da sizlerle paylaşmak isterim. Gerek Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizlerin gerekse diğer muhalefet partilerinin ısrarlarıyla görüşleri dinlenen Bankalar Birliği, Aracı Kuruluşları Birliği, Merkez Bankası gibi bu konuda görüşleri son derece önemli olan kuruluşlar ile SPK arasında fikir ayrılıkları dikkatimizi çekmiştir. Tasarı bu kurumların fikirleri yeteri kadar değerlendirilmeden komisyona getirilmiştir. Daha vahim olan, fikir ayrılıklarının özellikle Merkez Bankası ile SPK arasında köklü yaklaşım farklarını işaret etmesidir.

İktidarın yıllardır kurumları ele geçirme ve yönetme gayretiyle bozulan devlet aygıtı artık alarm vermeye başlamıştır. Daha bugün ombudsman için seçilen kişilerin AKP’li kişilikleri meseleyi gayet net ortaya sermektedir. Devlet aygıtının her alanda siyasallaştırılmasına devam edilmektedir. Bu durum gayet iyi bilinen bir husustur. AKP yanlılarına iş alanları açılırken, mülakatlar diğer adaylar için aşılmaz kale duvarları hâline gelmektedir.

Ama şunu da biliyoruz: Devletin içinde, iktidar partisinde ve kurumlarda başka bir çatışma vardır. Bu çatışma, Hükûmet kurulurken destek alınmış güçlerle Hükûmetin kendi diğer kurumlarının arasındadır. Kısacası, Hükûmet, devleti yanlı kadrolarla doldururken bir yandan da kendi temel çatlaklarını yaratmaktadır. Aynı tablo sermaye piyasasıyla ilgili kurumlarda da yaşanmaktadır ve yaşanmaya devam etmektedir. Beraber yola çıkılanlar teker teker sizleri terk ederken, dışarıdaki büyük destekçilerin de global politikalarının değişmekte olduğunu hatırlatmak isterim. Her kurum, diğerini aşarak yetkiyi elinde toplama gayreti içerisindedir. Bu durum, bugünün iktidarının kurumlar üzerindeki tahakkümü sonucu hiç olmadığı kadar aşırı bir hâle gelmiştir. AKP, kendisinin sözde “ustalık dönemi” olarak adlandırdığı bu dönemde dış politika açmazları, ekonomideki daralma, iç politikadaki çelişkiler ile en zor dönemine girmektedir.

Üzerinde konuştuğumuz yasa tasarısı, halkın yanında bir tasarı değildir. Yasa tasarısının 137’nci maddesine sokuşturulan grev yasağı da bunu göstermektedir. Hükûmet, sermaye piyasalarında çalışan, bugüne kadar hiç grev yapmamış emekçilerin bundan sonra da grev yapmayacaklarını garanti altına almak istemekte, bu nedenle yasa tasarına bu maddeyi geçirmektedir. Demek ki Hükûmet, bu çalışanlardan önümüzdeki süreçte grev beklemektedir. Anlaşılıyor ki başta İMKB olmak üzere elde az sayıda kalan devlet kurumları da özelleştirilmek istenmektedir.

Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’ndaki grev yasağı, yapacakları özelleştirme şartlarında İMKB çalışanlarından gelebilecek tepkiye karşı iktidarın şimdiden aldığı bir önlemden ibarettir diyor, bu konuda çalışanları uyarıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şimdi, Malatya’da, biliyorsunuz, 2 tane organize sanayi bölgemiz var ve Malatya yıllardan beri verilen teşvikleri son derece isabetli kullanan bir ilimiz. Şimdi, 2004 yılında çıkarılan 5084 sayılı bir Yasa var. Bu 5084 sayılı Yasa’da illere çeşitli teşvikler verilmişti ancak son düzenlemeyle verilen birçok teşvik geri alındı. Son dönemde bu sigortayla ilgili verilecek teşviklerin geri alınacağı ifade ediliyor. 31 Aralık 2012’de bunların süresi dolacak. Eğer bu teşvik Malatya’ya verilmezse, bilmenizi isterim ki, 22.300 olan işsiz sayısı belki 50 bin, 60 bini bulacak. Ayrıca birçok insan sigortalı işçi çalıştıramayacak. Bu konuda sizden ricam –bu, biliyorum ki iktidar partisi milletvekili arkadaşların da talebi, Malatya kamuoyunun da talebi- bu 5084’le ilgili düzenlemeyi Malatya açısından çok önemli görüyoruz, bir kez daha gözden geçirirseniz Malatya adına çok seviniriz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Demiröz…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Meslek liselerinde işletmelerle meslek eğitimi sözleşmesi yapılıyor. 13’üncü maddede “ücret ve izin” bölümü var, “Öğrenciye, işletmede meslek eğitiminin devam ettiği sürece yürürlükteki yaşına uygun, asgari ücretin yüzde 30’undan az olmamak üzere ücret ödenir.” diyor ancak bazı meslek liselerinde ödenmediği ama bazılarında ödendiğini biliyoruz. Bu konudaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bankalarda daha önceleri çeşitli sebeplerden borçlarını ödeyemeyenler kara listeye alınmaktadırlar. Borçlarını ödemiş olan bu insanların sicillerinin düzelmesi için Bakanlıkça bir çalışma var mıdır, bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Demir…

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Suriye Şanlıurfa’yı bitirmiştir Sayın Başkan. Özellikle Şanlıurfa hayvan pazarına uğruyor musunuz? Biz burada tabii ki hep borsayla ilgili konuşuyoruz ama doğuda oldukça büyük bir sıkıntı yaşanıyor hayvan besiciliğinde. Özellikle AKP milletvekilleri ve Bakan acaba Şanlıurfa hayvan pazarına uğruyor mu?

Beyaz yem 250 liradan 850 liraya çıkmış. Suriye’den, kevgire dönmüş sınırlarımızdan her gün 1.000 ila 1.500 dolayında hayvan ülkeye giriyor, ne oldukları belli değil. Besiciler ve hayvancılık yapanlar hayvanlarını satamazken, geçen yıl canlı hayvanın kilosu 12-13 lirayken bugün 6-7 lira civarında. Ziraat Bankası kredilerinin geri ödemeleri gelmiş, icralar başlamış ama ne Hükûmet ne Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı ne de bölge bakanı sorunlarla ilgileniyor.

Sayın Bakan, Şanlıurfa hayvan pazarına uğramayı düşünüyor musunuz? Bu konudaki desteklemeyi planlamanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, SPK’ca 2011 ve 2012 yıllarında uygulanan idari para cezalarının tutarı nedir, bunun ne kadarı tahsil edilebilmiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, birkaç defa dile getirdiğim, Ankara’daki TOKİ konutlarıyla ilgili, son olarak Eskişehir yolundaki Yapracık TOKİ konutlarında -iki ay önce teslim edilmesine rağmen- gerek doğal gazın bağlanmaması, elektrik ve su gibi noksanlıklar nedeniyle binlerce aile mağdur olmuştur. Bu aileler, bu hafta içerisinde bir dernekleşmeye de gitmek suretiyle sorunlarını dile getiriyorlar ve cumartesi günü de çok ciddi bir eylemle seslerini kamuoyuna duyuracaklar. TOKİ, evlerinde son zamanlarda giderek artan bu sorunlarının giderilmesi yönünde çok etkin ve acil denetlemeler ve ne varsa o yöntemlerin ortaya konulması gerekiyor. Aileler son derece mağdurdur. Yapracık TOKİ konutlarını bilgilerinize sunuyor, o konuyla bir ilgilenmenizi, gereğinin yapılmasını da sizlerin bilgisine sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Öğüt…

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu geçtiğimiz günler içinde yani Sağlık Bakanımızın ve Çalışma Bakanımızın oluruyla, diş hekimliğinde, kamudan hizmet satın alması konusunda bir çalışma vardı. Fakat bu çalışmanın, bütçenin yetersizliği dolayısıyla bir müddet daha ertelendiği söylenmektedir. Bu ertelenme sürecinde 15 bin muayenehane, diş hekimi bir beklenti içine girmiştir. Bu konuda sizin görüşünüzü de almak istiyoruz yani çok ciddi şekilde bir beklenti var. Bu hizmet satın almasının Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu ekonomik nedenlerle alınamadığı söylenmektedir. Bu konuda görüşlerinizi rica ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Moroğlu…

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

1964 yılından beri hem Türkiye’ye hem de İzmir’e önemli ekonomik kazanımlar kazandıran BMC fabrikası aylardır üretimini yapamamak durumundadır. BMC fabrikasında çalışan 2.500 işçi ve tedarikçilerle birlikte 40 bine yakın insanımızı ekonomik olarak zor durumda bırakan BMC fabrikasının tekrar üretime geçmesi için gerek finans yapısını gerek tedarikçilerle ilgili sorunlarını irdeleyip gerekli çabaları yapmayı, iktidardan, İzmirliler olarak talep ediyoruz. Bu konudaki açıklamalarınızı bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kuşoğlu, son soru, buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bir de yine 2011 ve 2012 yıllarında İstanbul Altın Borsasındaki işlem miktarı ve işlem hacmini öğrenmek istemiştim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki -hem konuşmacıların değindiği noktalarda bazı hususlar var hem de yine sorular arasında da var- şu anda İMKB’nin sahip olduğu gayrimenkuller şu şekilde değerlendiriliyor, üç gruba ayrılıyor: Bir, SPK’nın şu anda Ankara’da kullanmış olduğu bina, o mülk; ikincisi, İMKB’nin şu anda kendi kullandığı, kendi tesislerinin olduğu mülk ve diğerleri. Biz, SPK’nın oturduğu tesisi kendisine veriyoruz, İMKB’nin oturduğu tesisi yine İMKB’nin kullanımına veriyoruz, diğerlerini ise eğitim amacıyla, özellikle ilkokul, ortaokul, lise inşa edilmesi amacıyla ve o şekilde gelirlerini değerlendirmesi şeklinde Millî Eğitim Bakanlığına tahsis etmek istiyoruz. Onunla ilgili zaten önergemiz hazır, o ilgili madde gelince onu göreceksiniz, daha önce de taslaklarını zaten gruplara ilettik yani burada üç grup gayrimenkulden bahsediyoruz. Zaten bugüne kadar İMKB’nin nakit fazlası hep eğitim amacıyla ve okul inşaatına kullanılmış. Bu yeni yapılanma sırasında da özellikle ortaklık yapısı oluşurken ve dışarıdan da özel sektör ortaklarını katarken bu fazla gayrimenkullerin bu şekilde değerlendirilmesinin uygun olacağı kanaatine vardık, tabii yüce Meclisimizin nihai kararıyla bu şekillenmiş olacak diye bekliyoruz.

Diğer bir konu: Bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından ben dünkü oturumda bahsettim. Bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı ÇEAŞ ve Kepez’le ilgili bir karardı yani ÇEAŞ ve Kepez’in ortaklarının açmış olduğu dava sonucunda AİHM’in almış olduğu karardı.

Diğer konuya gelecek olursak, burada, Kanun’da yer alan “haczedilemeyeceğine” dair ifadeler yatırım fonları, konut ve varlık finansman fonları için. Bu fonlar, küçük yatırımcılardan toplanan tasarrufların bir arada değerlendirilmesi amacıyla emaneten yönetilmekte yani bu fonu yöneten kuruluşun kendisi bir sıkıntıya girdiğinde, o kuruluşun sıkıntısı, o kuruluşun belki kendi varlıklarıyla ilgili yürütülecek haciz işlemlerinin dışında tutuyoruz bu fonu ki yatırımcıların, küçük yatırımcıların tasarrufları, birikimleri bu tür bir ihtimalden zarar görmesin diye.

5084 sayılı Yasa tabii kırk dokuz ilimizi ilgilendiriyor. Ancak ben dün de ifade ettim, “Bu kırk dokuz il nasıl tespit edildi?” diye bakacak olursak, daha önceki sosyoekonomik gelişmişlik endeksine göre, 2003 endeksine göre belirlenmiş bir kırk dokuz il. Biz, biliyorsunuz bütün bu endeksi yeniden ele aldık, Türkiye yine gelişmişlik endeksine göre altı bölgeye ayrıldı ve yeni teşvik sistemimizi de bunun üzerine kurguladık. Dolayısıyla, kırk dokuz ilin aynen devam etmesi, buradaki teşvikin aynen devam etmesi mümkün görünmüyor. Şu anda Ekonomi Bakanlığımız bu konuda çalışıyor, ne yapabiliriz tamamen kaldırılır mı yoksa yeni teşvik mekanizmasıyla uyumlu bir şekilde kısmen devam mı ettirilir; bu konuda henüz bir şey söyleyemiyorum çünkü çalışma şu anda devam etmekte.

Kara liste “Borçlarını ödemeyenlerle ilgili kara liste” dediniz. Biliyorsunuz, biz artık onu bir sicil kaydı olarak değiştirdik, kredi kaydı olarak değiştirdik ve artık hem pozitif hem negatif sicil tutuluyor. Çekler ve senetler için bunu başlattık ama kapsamı daha da genişleyecek ve her vatandaşımızın bir kredi sicili oluşacak. Tabii ki o bilginin kullanılması, o bilginin üçüncü şahıslara verilmesi, her vatandaşımızın kendi vereceği izinle ancak mümkün olabilecek.

Sermaye Piyasası Kanunu’nda 2010 ve 2011’de, daha doğrusu Kurulumuzun 2010 ve 2011’de tahsilat için kesmiş olduğu idari para cezası 2010 yılında 2 milyon 331 bin 674 lira, 2011 yılında da 6 milyon 995 bin 756 lira. Tahsilatı vergi daireleri tarafından yapılmakta.

“Bunun ne kadarı tahsil edildi?” Onunla ilgili şu anda elimizde bilgi yok.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – 2011 ve 2012’yi sordum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – 2012’yle ilgili veri şu anda önüme gelmedi ama ona da bakıp… 2012’de bu tamamlanmadığı için ancak kısmi bir şey söyleyebiliriz belki. İlk dokuz ayda 1 milyon 456 bin 955’miş, ilk dokuz ayı 2012 yılının.

Bu diş hekimlerinden hizmet satın alınması yoluyla, SGK’nın, tedavi hizmetlerinin bedellerini karşılaması konusuna gelince, tabii, bunun iyi bir hesabını kitabını yapmak gerekiyor.

Şunu da söyleyeyim ki dünyada bu sağlık sigorta sistemlerinin pek çoğunda dişle ilgili konular istisnadır. Yani dişle ilgili konular sigorta kapsamına kolay kolay alınmaz çünkü çok masraflıdır ve alacağınız o primlerle bunun masrafını karşılamak çoğu sigorta sisteminde mümkün olmamaktadır. Ama bu, ilgili kuruluşlarımız tarafından çalışılıyor, bakılıyor, henüz önümüze bir maliyet rakamı gelmiş değil ama benim, açıkçası, fazla bir bu konuda beklentiyi yükseltmeye arzum yok çünkü dünyada hemen hemen hiç uygulanmayan, ileri derecede bu kadar her şeyi kapsayan bir sigortanın Türkiye’de uygulanmasının mali sonuçlarını mutlaka iyi hesap etmemiz lazım, ondan sonra bu işe gireceksek girmemiz lazım diye düşünüyoruz.

Onun haricinde, şu anda elimizde veri bulunmayan, bilgi bulunmayan bu işte, TOKİ’nin konutlarıyla ilgili bir soru vardı. BMC firması, yine bilmediğimiz bir konu. Yani bunlarla ilgili, belki bakanlıklarımıza, BMC’yle ilgili belki Gümrük ve Ticaret Bakanlığına, yine TOKİ konutlarıyla ilgili, ilgili bakanlıklarımıza belki bu soruların yöneltilmesinin daha isabetli olacağını düşünüyorum.

Ha, bu arada hayvancılık meselesine gelince, biliyorsunuz, bizim özellikle son yıllarda hayvancılık desteklerimiz çok çok arttı yani bütçeden hayvancılık desteği –şu anda rakamlar önümde yok ama- eskisine göre çok yüksek miktarlara ulaştı. Hem kredi imkânları var hem direkt Tarım Bakanlığımızın vermiş olduğu farklı destek metotları var. Özellikle yemle ilgili sorunlar bu sene büyüyünce, yem fiyatının düşmesine yönelik de yine Gıda, Tarım Bakanlığımızın Ekonomi Bakanlığımızla beraber uygulamaları oldu. Özellikle gümrüklerde bu işi biraz daha kolaylaştırmak, geçici olarak dışarıdan daha ucuz yem temin etmeyle ilgili adımlar da zaten bu yıl içerisinde atıldı.

Konu, ilgili bakanlıklarımız tarafından çok yakın takip ediliyor. Hayvancılık bizim için çok önemli bir sektör. Nasıl şu anda toplam tarımsal üretimde dünyanın 7’nci büyük ülkesi hâline geldiysek hayvancılıkta da gücümüzü artırmak istiyoruz. Bunu yaparken de tabii bir yandan vatandaşlarımızın ucuz ete ulaşmasını sağlamak, uygun fiyatlı ete ulaşmasını sağlamak ama aynı zamanda da üreticilerimizi korumak arasında bir denge kurduğumuz bir politika söz konusu.

İstanbul Altın Borsasının işlem hacmine gelecek olursak; 2011 yılında altın olarak 195 ton, gümüş olarak 355 ton; 2012 yılında altın 254 ton, gümüş 321 ton, 2012 yalnız 1 Ekim tarihi itibarıyla olan rakamlar.

Böylece sanırım soruların hepsini karşılamış oldum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

İkinci bölümde yer alan maddelerin…

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, hiç duyulmadı buradan, ses düzeni çok eksik. Sayın Bakan konuşuyor ama yani yanındakiler dinliyor sadece.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Arada uyarsaydınız keşke, belki tedbir alırdık.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Biz sizi dinlemek istiyoruz Sayın Bakan.

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önergeleri çekiyoruz ilk 5 maddedeki.

BAŞKAN – Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.39


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

43’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının 43. Maddesinin 1. Fıkrasının (b) bendinde yer alan “tamamının” ibaresinin “tümünün” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Veli Ağbaba                           Mahmut Tanal

                 İstanbul                                   Malatya                                   İstanbul

                               Haluk Ahmet Gümüş                   Bülent Kuşoğlu

                                         Balıkesir                                   Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde yatırım kuruluşlarını ilgilendiren bir madde. Tabii, Malatya da, Malatya ili de Türkiye’de en çok yatırımın hakkıyla yapıldığı, Malatya sanayicisinin teşvikleri yerinde kullandığı bir kentimiz. Her anlamda olduğu gibi Malatya bu konuda da örnek bir kent yani Malatya ilk teşviklerin verildiği zaman bu teşvikleri yerinde kullanan, sanayileşmeyi sağlayan bir kent.

Değerli arkadaşlar, şimdi 2004 yılında yürürlüğe giren 5084 sayılı Teşvik Yasası 31 Aralık 2012 tarihinde sona erecek. Yasa ilk yürürlüğe girdiğinde iş verenlere SSK, stopaj, enerji gibi çeşitli destekler veriliyordu ancak kısıla kısıla sadece SSK işveren payının devlet tarafından ödenmesiyle ilgili madde kaldı. Şimdi, 31/12’de bu maddenin de yürürlükten kaldırılacağı söyleniyor. Eğer bu madde yürürlükten kaldırılır ise sadece ve sadece bunun anlamı kayıt dışıyı teşvik olur, bu nedenle bu karar 1 kez daha gözden geçirilmelidir. İktidar partisi milletvekili arkadaşlarımın da bu konuda rahatsız olduklarını biliyorum.

Şimdi, kazanamayan sanayici sigortalı işçi çalıştırmaz. Sanayici kazanamadı ise, maalesef, Malatya’da 22.300 olan işsiz sayısı, bu katlanarak belki 40 bini, 50 bini bulabilir. Bu Teşvik Yasası eğer iptal edilirse değerli arkadaşlar, bu sadece ve sadece kayıt dışıyı teşvik eder. Bunun bir kez daha gözden geçirilmesini, Sayın Bakan siz buradasınız, bir kez daha gözden geçirmenizi sizden rica ediyorum, Malatya adına rica ediyorum.

Bakın, Malatya tabii, bir İstanbul değil, bir Kocaeli değil. Malatya ve benzer illerde, doğu ve güneydoğuda sanayici olmak zor, fabrika sahibi olmak zor; üretim yapmak, istihdam oluşturmak zor. Ürettiklerinizi ihraç edeceksiniz, yolunuz yok, limana uzaksınız. Ürettiklerinizi ihraç edeceksiniz, gümrüğe uzaksınız. Pazar arayacaksınız, pazarlama yapacağınız yerlere uzaksınız. Bu nedenle, bu koşullarda üretim yapan, doğuda ve güneydoğuda üretim yapan insanların desteklenmesi gerekirken sadece vermiş olduğunuz bu küçücük desteği almanız, burada sadece Malatya ve benzeri illerdeki ekonominin çökmesine sebep olur.

Şimdi, son birkaç rakamla sizlere bilgi vermek istiyorum. Malatya’da 2012 yılı dokuz aylık döneminde, önceki yıllarda teşvik belgesine bağlanmış yatırımdan vazgeçilen ve iptal edilen teşvik belgesi sayısı 12. Sayın Bakan, bu konuda lütfen dikkatinizi çekmek istiyorum 1 kez daha.

KADİR GÖKMEN ÖGÜT (İstanbul) – Sayın Bakanım…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, sadece ve sadece iptal edilen teşvik belgesi sayısı 12. Bu 12 belgenin toplam yatırım tutarı 50 milyon civarında. Bu iptaller olmasaydı Malatya’da binlerce insan daha ekmek yiyecekti. Şimdi, eğer, bunu yapar iseniz Malatya’da maalesef sanayiciler işçilerini çıkarmak zorunda kalacaklar. İşverenlerin önünde 3 yol bırakıyorsunuz değerli arkadaşlar. Her yıl binlerce liralık ek maliyete katlanarak üretimlerine devam edecekler ya da işçilerini kayıt dışı çalıştıracaklar ya da üretimlerini daraltacaklar ya da Malatya’ya yeni yatırım yapılmayacak.

Bakın, ben, geçtiğimiz gün, cumartesi günü Malatya’da üretim yapan, Malatya’da iş yapan sanayicilerle birlikte oldum, her kesimden insanlar vardı. Onların tek ricası bu: Mecliste diğer siyasi partilerin milletvekilleriyle, özellikle iktidar partisinin milletvekilleriyle bu konuda ilişkiye geçerek bunun gereğinin yapılmasını istiyorlar. Yani 5084’teki bu işçiyle ilgili, sigortayla ilgili teşvikin devam etmesini istiyorlar. Sayın Bakan, bir kez daha burada Malatyalıların adına, bütün Malatyalıların adına sizden rica ediyorum. Bunu düzenlemenizi bekliyoruz. Bu müjdeyi Malatyalılar Meclisten bekliyor.

Değerli arkadaşlar, bir diğer şey de Malatya’da yaşanan bir sorundan bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz yıllarda özelleştirilen bir kurum var, TEDAŞ. Bu özelleştirmenin ne kadar yanlış olduğu Malatya’da ortaya çıktı. Bu TEDAŞ… Malatya’da yel esse elektrikler kesiliyor ve oradaki firmanın da mazereti şu: “Enerji Bakanlığı yeteri kadar yatırım yapmıyor, hatlarımızı yenilemiyor.” diyorlar. Bakın, köylü yoksul. Köylü zoraki, zorla, borç alarak, ineğini satarak buzdolabı alıyor. Elektrikler gidip geldikçe o buzdolapları yanıyor. Malatya’daki en büyük dertlerden birisi, şu anda, elektrik kesintileri. Malatya’daki en büyük dertlerden birisi, şu anda, gidip gelen elektrikler. Bu konuda, Enerji Bakanlığının da Malatya’ya yatırım yapmasını rica ediyoruz. Malatya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Şu izlenimi silin arkadaşlar: En çok oy aldığınız yeri en çok cezalandırmayın diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

52’nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 52. maddesinin 6. fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Günal                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                  Antalya                                    Manisa                                     Konya

                                Emin Haluk Ayhan                        Sümer Oral

                                          Denizli                                     Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 52. maddesinin (6) numaralı fıkrasında yer alan “fon katılma paylarının alım-satımının TCMB tarafından günlük alım satım kurları ilan edilen yabancı para birimleri üzerinden yapılmasına” izin verilmesi yabancı para cinsinden fon ihracı niteliğinde olup, Merkez Bankasının da karşı çıktığı bir husustur. Kambiyo Mevzuatı ve 32 Sayılı Karar ile TCMB Kanunu gereği TL’nin değerinin belirlenmesi ve korunmasında yetkili olan Merkez Bankası ile SPK arasında yetki karmaşasına yol açacağı için doğru bir düzenleme değildir. Eleştirilerimiz üzerine fıkraya “TCMB ve Hazine Müsteşarlığının görüşünü alarak” ibaresi eklenmiş olmakla birlikte, esas itibarıyla yabancı para cinsinden alım-satımın yapılabilmesi kanun hükmü hâline getirilmiş bulunmaktadır. Bu durum para ve döviz kuru politikalarının uygulanmasını zorlaştırabilecektir. Bu nedenlerle fıkranın madde metninden çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

55’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

56’ncı madde üzerinde Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Sayın Başkanım, 56’ncı maddenin (7)’nci fıkrasında yer alan “usulsatımına” ifadesini “satımına” şeklinde, (9)’uncu fıkrasında yer alan “ilişkin esaslar” ifadesinin “ilişkin usul ve esaslar” şeklinde redaksiyona tabi tutulmasını arz ederim.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm; 57 ila 81’inci maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel kanun olarak görüşülmekte olan sermaye piyasası kanununun üçüncü bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Üçüncü bölüm; konut ve varlık finansmanı, ipotek finansmanı kuruluşları, kira sertifikası, varlık kiralama şirketleri, bağımsız denetim, derecelendirme ve değerleme kuruluşları, borsalar, Sermaye Piyasaları Birliği, Değerleme Uzmanları Birliği, merkezî takas kuruluşları ve Merkezî Kayıt Kuruluşunu düzenlediği görülmektedir. Borsada bin halka açık şirket hedefinden bahsedilmektedir. 2000’li yıllarda 300 olan borsa şirketi sayısı bugüne geldiğimizde ne kadar olduğu malum, dün konuştuk. Üç dört yılda yapılan halka arzların çoğunluğu, son zamanlarda kârlılığı ve kurumsallığı olmayan küçük şirketlerden oluşuyor. Borsanın değer kazandığı bu dönemde yeni halka açılan şirketlerin çoğu bugün halka arz edildikleri fiyatın altında işlem görmektedir. Yatırımcılar da ciddi zararlar görüyor.

Endeksin 70 bin seviyesine yükselmesinin temel nedeni kârlılıkta patlama yaşayan bankalardır. Borsa endeksi, piyasa değeri çok yüksek olan ve endekste ağırlığı olan bankaların hisselerinde yaşanan aşırı değerlenmeler sonucu yükselmektedir. Reel sektör şirketlerinde bu değerlenmeyi görmüyoruz. Türk bankalarındaki kârlılık patlaması sermaye piyasalarının da iyi çalışmadığının açık bir göstergesidir. Bankacılık sektörüne giriş Hükûmet tarafından âdeta engellenmekte ve piyasada mevcut bankaların kârlılıkları her geçen gün artmaktadır. Bankalar hükûmet tarafından kollanmakta, sektöre yeni girişlere tarife dışı engellerle izin verilmemektedir. Son on yıl içinde bir banka kuruluşuna izin verilmiş ve buna gerekçe olarak da 2001 bankacılık krizi gerekçe gösterilmektedir.

Türk halkına bankalar yıllık yüzde 25-30 maliyetle para satmakta, Hükûmet ise bunu izlemekte, daha ötesi, teşvik etmektedir. Özetle: Bankalar halktan yüzde 7-8’le para toplamakta, halka ise bunu 3-4 kat ekleyerek satmaktadır. Bu inanılmaz faiz kazancı tarihte kaydedilmemiştir. Üstelik, bu kazancın arızi bir nitelik taşımadığını görüyoruz, yıllardır devam ediyor. Faizleri düşürdüğünü iddia eden Hükûmet nihai kullanıcıya yani hane halkına tarihin en yüksek, en çok katlı, yüksek reel faizini ödetiyor.

Sayın milletvekilleri, kollanan bir bankacılık sisteminin olduğu yerde borsanın gelişmesi de mümkün değildir. Reel sektörde ciddi büyüklüğe ve kârlılığa sahip köklü şirketlerin borsaya açılması, bankaların tahakkümü altında olan mevcut finansal sistemde mümkün değildir. Bin şirket hedefine mevcut sistemde ulaşılabilir ancak kârlılığı olmayan, yatırımcıyı zarara uğratacak bu şirketler Türk borsasını dünyada en güvenilmez, en riskli borsalardan biri hâline getirecektir. Güçlü şirketlerimizin borsaya gelmesi tasarrufların daha etkin kullanılması açısından çok önemlidir.

Sayın Bakan, ben dün burada sizin olmanızı çok arzu ettim. Ben geneli üzerinde grubum adına da söz aldım, konuştum. Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisini doğru aydınlatmıyorsunuz. Komisyonda mali kuralla ilgili söyledikleriniz nerede duruyor? Tutanaklarda duruyor. Burada da defalarca sorduğumuz hâlde bize cevap vermeden geçiştiriyorsunuz. Siz “Ona gerek kalmadı.” dediniz, 2 bakan arkadaşınızdan omuz yediniz -Ulaştırma Bakanından, diğer bakandan, burada dün söyledim- mali kuraldan vazgeçtiniz. “Mali kurala gerek yok, biz zaten uyguluyoruz başka şeyler.” dediniz. O dediğiniz şeyler neticesinde, 22 milyar TL civarında olan bütçe açığı, 10 milyar zam yapmanıza rağmen şu anda 32 milyara gidiyor. Bunlar sizin rakamınız. Bu, sizin güvenilirliğinizi ne yaptı? Dumura uğrattı. Gerçekten sıkıntılı bir durum. Bir kere, buna cevap vermemenize gerçekten üzülüyorum çünkü tutanaklarda çok açık ve net bir şekilde mali kuralla ilgili söyledikleriniz duruyor ama buna rağmen “Biz farklı bir şey uyguladık, onun için ondan vazgeçtik.” diyorsanız bütçenin hâli de meydanda, gayet açık ve net bir şekilde duruyor.

Orta Vadeli Program’ı değiştirdiniz. Biz kanun teklifi verdik. Ne oldu? Eylül ayına aldınız, buna rağmen bir ay geç açıkladınız. Bakın, şuna, bütün dünyada size herkes güler: Orta Vadeli Program, orta vadeli mali disiplin, bütçe çağrısı, planlamanın yatırım genelgesi; bir hafta sonra da geliyorsunuz, bütçeyi sunuyorsunuz. Size, dünyada kime anlatırsanız anlatın gülerler, sizi ayıplarlar. Bunu bu Parlamentoda sakın savunmaya falan kalkmayın, bunun savunulacak bir tarafı yok. Eskiden dört beş ay geç oluyordu, haydi o yetki kanununa dayanarak -o bile tartışılır- kanun hükmünde kararname ile düzenleme yaptınız, erkene aldınız; biz de onu tasvip ettik -o kadar erkeni de daha sonraya aldınız- ama buna rağmen bir ay geciktirdiniz ve bunun dördünün aynı gün yayımlanmasından sonra bundan netice alınması ve bütçenin gerçekçi hazırlandığını söylemeniz doğru bir şey değil. Ama şunu söyleyebilirsiniz: “Biz kuruluşlara önceden talimatı verdik, dolar kurunu verdik, büyüme göstergelerini verdik, hedeflerimizi verdik. Onlar zaten onun için ne yapıyorlar? Hazırlanıp geliyorlar, biz de kamuoyunu böyle aldatıyoruz.” diyorsanız, doğru söylüyor olursunuz ama bunu da ben size ne yaparım? Yakıştıramam.

Şimdi, daha birkaç gün önce söylediniz -daha dün mü evvel ki gün mü- “Türk toplumu olarak çok tüketiyoruz.” dediniz. Yanılıyor muyum, bilmiyorum. Şimdi, 10 milyon emeklisi var, 10 milyon yeşil kartlısı var; bu toplumun çok tükettiğini siz Başbakan Yardımcısı olarak -hem de ekonomiyi koordine ediyorsunuz- söylüyorsunuz. Nereden bakarsanız bakın bunun hiç iler tutar tarafı yok Sayın Bakan.

Bir diğer tarafı, 2023 hedeflerini başka yerlerden aldınız, kullanıyorsunuz. Hadi onu da kullandınız ama onu da doğru kullanmıyorsunuz. Nitekim, dün veya evvelki gün, sizin açıklama yaptığınız gün –bahsettiğim açıklamayı- Sayın Zafer Çağlayan dedi: “Bu gidişle, bu göstergelerle biz 2023’te bunu yakalayamayız.” O zaman, bu millete seçim öncesi niye aktardınız? Denizli’de arkadaşlar bağırdılar, çağırdılar, söylediler, ifade ettiler. Hızlı tren geliyordu, hastaneler geliyordu, her şey geliyordu, top sahası geliyordu. Ne oldu? Başka her yere gidiyor da Denizli’ye mi gelmiyor? 2023’te herhâlde bunlar hayal olacak bu yatırımlarla, gidişle. Oradaki arkadaşlar da bunu izah ederken hakikaten sıkıntı çekiyorlar. Onları da zor durumda bırakmanın hiçbir anlamı olduğu kanaatinde değilim.

Ondan sonra, siz G-20’ye gidiyorsunuz, konuşuyorsunuz. Doğru, bunları istişare ediyorsunuz. Yeni bir finansal mimariden bahsediliyor ama biz bu kanunu gördüğümüz zaman, bu tasarıyı gördüğümüz zaman sizin yeni finansal mimariden, dünyadan anladığınız, buraya getirdiğinizi ne olarak görüyoruz? Ev yapmak -dün hatta dedim, kutsal Manhattan’ı inşa ediyorsunuz- olarak anlıyorsunuz. Yoksa yeni finansal mimariye siz nereye gittiniz? Hep bu toplantılara gidiyorsunuz, görüyorsunuz ama maalesef orada yeni finansal mimariden, bizim, burada, sizin bu SPK yasasına, torba yasası gibi havadan, son dakika önergelerle koyduğunuz şeylere baktığımız zaman neyi görüyoruz? Finansal mimariden ev yapmak, oradan rant kapmak olarak görüyoruz. Bakın, o sektör çok sıkıntıda. İstanbul’da bazıları sıkıntıya girdi. Sizin bunları toplumla paylaşmanız lazım. Bazıları sıkıntıya girdiğini açık ve net bir şekilde söyledi. Bu konut sektöründe gerçekten büyük problemler var. Şimdi, bunları görmezden gelmek mümkün değil. Sizin inşa ettiğiniz, sizin dönemde inşa edilen ruhsat alınanların, inşaat ruhsatı alınanların bitenlerle oranına baktığınızda, yapı kullanım oranlarıyla baktığınızda çok yanlış ve iyi gitmeyen bir konut sektörünün olduğunu görüyoruz. Bakın, Uzak Doğu yaşadı inşaat sektörü, konut sektörü problemlerini. Amerika Birleşik Devletleri yaşadı, bütün dünya gidiyor. Ama bu konuda düzgün bir düzenleme yapmazsanız gerçekten Türkiye konut sektöründe mevcut rakamlara baktığınızda çok büyük problemleri yaşayacak. Ha, burada diyeceksiniz: “Biz bunu SPK’yla çözecektik.” Çözmeniz de mümkün değil, doğru bir davranış da değil. Sizin, gelir ortaklığıyla devletin bütün arazilerini verdiğiniz özel sektörün ne hâlde olduğunu, finansman durumlarını filan kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklamanız lazım. Dürüstlük, doğruluk, şeffaflık budur.

Ben, bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; borsalar, kapitalist sistemin içsel dinamikleriyle kurulmuştur. Bugünün gelişmiş kapitalist ülkelerinin kendi tarihsel süreçleri içinde ortaya çıkmışlardır. Gelişmekte olan ülkelerde ya da az gelişmiş ülkelerdeki borsalar daha yapay kurumlardır, daha zorlama kurumlardır.

Borsaların işlevi esas olarak fonları merkezîleştirmektir birinci planda yani küçük, orta boy sermayeleri bu borsalarda işlem gören büyük sermayenin kullanabileceği biçimde merkezîleşme yani buraya gelen şirketler, borsada halka açılan şirketler aslında bir anlamda bu toplumun çeşitli kesimlerinde birikmiş sermayeleri merkezîleştirirler. Bu, aynı zamanda bir değer yitimi süreciyle de selektif kılınır çünkü bu merkezîleşen fonların karşılığındaki kâr paylarının ne kadar gerçek anlamda kâr payı olduğu ayrıca tartışmalıdır. Kuşkusuz, borsada işlem gören şirketlerin aktif değerleriyle borsadaki değerleri arasındaki fark da bu değer yitimi süreçlerinin bir parçası olarak ortaya çıkar.

Aslında, borsaların bir başka işlevi daha vardır, şirketler arasında, sermaye grupları arasındaki çekişmelerin, mücadelenin bir alanıdır. Aslında, gelişmiş kapitalist ülkelerde borsalar bir av alanıdır yani orada belirli şirketin ele geçirilmesinin aracı konumunda işlev görebilirler. Bu, tabii, bizim tür borsalarda yani aile şirketlerinin hâkim olduğu, borsaya açılma oranlarının düşük olduğu ülkelerde bu boyutlarda görülmez.

Dünyada 1980 sonrası, Türkiye’de 86 sonrası, özelleştirmeler aracılığıyla da borsaların sermaye derinliğinin sağlanacağı iddia edildi ve bu anlamda da İngiltere örneği ilginçtir, gerçekten çok sayıda paydaş yaratıldı. Türkiye örneğine baktığınız zaman şunu görüyorsunuz: 46 milyar dolarlık bir özelleştirme yapıldı 86’dan bu yana. Sadece yüzde 3’ü bunun İMKB’de işlem gördü, satıldı, yüzde 16’sı halka arz olarak işlem gördü yani büyük bölümü blok satış ve benzeri yöntemlerle değerlendirildi.

Bizim gibi borsaların bir başka özelliği şudur gelişmekte olan ülkelerde: Bu borsaların derinliği azdır yani sığ borsalardır, işlem hacimleri yetersizdir ve bu borsalar özellikle de önemli dış açıklar veren ülkelerde yapancı sermaye hâkimiyetine çok kolayca konu olurlar, Türkiye’de olduğu gibi, yabancı sermaye borsadaki işlemlerin önemli bölümünü temsil eder duruma gelirler. Dolayısıyla burada, şimdi, İstanbul’u finans merkezi yapmak adına mekânsal birliği sağlamak ve idari kararlarla bir finans merkezi oluşturmak gerçeklikten uzak bir olaydır. Gerçekten uzaktır çünkü borsalar kendi içsel dinamikleriyle kurulmadıkları zaman eğreti dururlar ve derinlikleri oluşmaz. Dış açık veren ülkelerde özellikle bu zordur ama buna birtakım yamalarla, işte Altın Borsasını da katalım, İzmir’den Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsasını da katalım üzerinden bir derinlik sağlamanız mümkün değildir.

Aslında İzmir’de Vadeli İşlem Borsasının İzmir’in kendi dinamikleriyle kurulmuş ve çalışan -2005’ten itibaren- bir borsanın böylesine, bir anlamda zorla el konularak İMKB’ye yani aslında şimdi yeni kurulan adıyla Borsa İstanbul AŞ’ye bağlanması, gerçekten bir zorla el koyma operasyonudur. Yıllık 3 milyar liralık bir işlem hacminden 440 milyar liralık işlem hacmine varan bir borsanın gerçekten iştah açıcı bir tarafı olduğu anlaşılıyor ama bu hem İzmir’e büyük bir haksızlık olmuştur hem de aslında bu haksızlık eklenen 9’uncu geçici maddeyle sürdürülmektedir. Bu maddenin (6)’ncı fıkrasının (b) bendiyle verilen pay, sahip oldukları bu şeyde, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası AŞ’de sahip oldukları pay oranının yüzde 5’le çarpılmasıyla bulunacak oran olarak, değer olarak saptanıyor. Bu çok yetersiz. İzmir’in talebi, bu zor alımın sona erdirilmesiydi ama şimdi hiç olmazsa bunun yüzde 8 olarak düzeltilmesidir. Bu konu geldiğinde önergeler verilecek.

Bir başka konu, yargı ve vergi silahı şimdiye kadar iktidar tarafından kullanılırken yani yargıyı bir silah olarak kullanırken, vergiyi bir silah olarak kullanırken şimdi de acaba, bu İzmir Borsasına el koyma operasyonunda olduğu gibi, acaba SPK –ki bir dükalığa dönüştürülüyor, bir SPK dükalığı oluşturuluyor aşırı yetkilerle- ve BİAŞ yani Borsa İstanbul AŞ, acaba iktidarın, Hükûmetin yeni bir silahı hâline mi dönüşüyor? Temel soru budur. Yani örneğin, bu BİAŞ yeni yapısıyla, mesela İslami holdingler gibi vatandaşın parasını kötüye kullanan, dolandıran şirketlerin üzerine gidebilecek mi, yoksa tam tersine birtakım kurumların ele geçirme operasyonuna aracılık mı edecek, birtakım kendisine biat etmeyen şirket ya da sermaye gruplarının üzerine bir baskı aracı olarak mı gidecek? Bunlar çok temel sorulardır.

Tabii, bir başka mesele de denetim dışı bırakılmasıdır. Bir taraftan yüzde 49 hazine payı diyeceksiniz ama büyük bölümünün kamusal olduğu, sermayenin kamusal olduğu bir kuruluşu siz daha önce Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabi olan bir İMKB’den… Biliyorsunuz, Yüksek Denetleme Kurulu Sayıştaya bağlandı ama şimdi siz Sayıştay denetimi dışına çıkararak kamu payı hakim bir kuruluşu, en azından bu süreç devam ettiği sürece, yani diğer bölümleri özelleştirmediği sürece böyle bir kurumu siz denetimden kaçıracaksınız, Sayıştay denetiminden kaçıracaksınız, dolayısıyla, istediğiniz gibi at oynatmanın bir alanı hâline getireceksiniz.

Keza, bu TOKİ’ye arazilerin devri de benzer bir zor alım yöntemi olarak karşımızda durmakta.

Tabii, bir başka şey daha var: Sendikasızlaştırma sonucunu verecek bir grev ve lokavt yasağı. Yani borsalarda böyle bir grev yasağının getirilmesi, gerçekten dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olmayan bir uygulamanın getirilmesidir. Bu grev yasağı ILO sözleşmelerine aykırıdır. Keza bazı sektörlerde grevlerin sınırlanabileceğine ilişkin ILO kararlarında borsalar, bankalar bu hizmet grupları arasında yer almamaktadır. Bu, aynı zamanda Anayasa’nın 54’üncü maddesine, yani grev hakkını düzenleyen 54’üncü maddesine aykırıdır.

Bir şey daha söyleyeyim: Daha birkaç hafta önce burada Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kabul edildi. Bu kanun kabul edilirken örneğin borsalar grev yapılamayacak sektörler arasında sayılmadı. Yani arada ne oldu, ne geçti? Şimdi, münferit birtakım yasalarla yeni sektörler ekleme -Türk Hava Yollarında olduğu gibi- yeni sektörleri listeye ekleme gibi uygulamalara gidiyorsunuz. Yani bunun, bu tür yasakların bir emek düşmanı, bir örgütlenme düşmanı bir anlayışın tezahürü olduğunu bir kere daha belirtmek isterim. Bu tasarının gerçekten en önemli maddesi olan geçici 9’uncu maddesinin bir hülleyle yasaya eklenmesi, alt komisyonda bile görüşülmeden son dakikada eklenmesi, iktidar partisi milletvekillerinden bile kaçırılmış olması, aslında nasıl bir yasama anlayışının burada geçerli olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu tür bir yasama faaliyetinin -ki muhalefet partisi büyük bölümüne destek veriyor, sadece bazı maddelerde çekinceleri var- muhalefet partisinin görüşlerinin, önerilerinin, katkılarının hiçbir şekilde dikkate alınmaması AKP tarzı yasalaşma mantığının yeni bir örneğiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu bakımdan, iktidarı uyarmaya, iktidarı doğruya davet etmeye burada devam etmek durumunda kalıyoruz. Umarım iktidar, Hükûmet bundan sonrası için belirli dersler çıkarır.

İlginiz için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Mustafa Şahin Malatya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

21’inci yüzyıl finans sisteminde ciddi değişmeler ve gelişmeler yaşanmaktadır. Bu değişen ve gelişen sistemde borsa kapitalizasyonu, borsa işlem hacmi büyüklüğü gibi kriterler dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında ülkemizin gelişmekte olan piyasalar arasında yer aldığı ve önemli bir gelişme potansiyeline sahip olduğu görülmektedir. 2008 yılından bu yana sürmekte olan küresel kriz ise küresel düzeyde gelişmiş sermaye piyasalarında önemli bir güven kaybına yol açarken gözlerin gelişmekte olan piyasalara çevrilmesi sonucunu doğurmuştur. Ülkemizin gelişmekte olan piyasalara kıyasen krizi daha iyi yönettiği aşikârdır. Krizle birlikte finans kurumlarının ve piyasa düzenleyici kuruluşlarının faaliyetlerinin şeffaflaştırılmasının ve güçlendirilmesinin önemi daha da anlaşılır olmuştur.

Değerli arkadaşlar, bugünkü ekonomik ortam içinde hukuki altyapının da yeni gelişmeler ışığında iyileştirilmesi sonucunda önümüzdeki dönemde sermaye piyasalarının hızla gelişme göstermesi ve dünya ile rekabet edebilir ve gerektiğinde öncülük yapabilecek boyuta gelmesi amaçlanmaktadır. Tasarıda amaçlanan iki husus vardır. Yeni kanun zaman zaman detaya girse de aslında bir çerçeve kanun olarak kalması gerektiğidir. Ayrıca, piyasalara gerekli olan esnekliğin sağlanmasını teminen ikincil düzenleme yapma yetkisinin düzenleyici otoriteye verilmesidir.

Değerli arkadaşlar, taslak ile kurumsal yönetim güçlendirilmektedir. Böylece, sermaye, fon sahipleriyle sermayeyi yöneten kişilerin birbirlerinden farklı olmalarından kaynaklanan kontrol-sorumluluk ilişkilerini ve esaslarını belirlemektedir. Bu düzenlemeyle kâr payı ve bağışlar, pay geri alımları önemli nitelikli işlemler konusunda yeni düzenlemeler getirecek, kurumsal yönetim güçlendirilecektir. Şirketler kâr payı konusunda finansal yapıları ve yatırım planlarına uygun hareket edebilme esnekliğini göstermektedir. Ayrıca ayrılma hakkı, pay alım teklifi ve ortaklıktan çıkarma ve satma hakkı konuları yeniden gözden geçirilecek, günümüz ihtiyaçlarına uygun olarak düzenlenecektir. Taslak ile yeni Türk Ticaret Kanunu’nun açıklanmaya ihtiyaç duyulan bazı maddeleri yeniden düzenlenmiş olup böylelikle Türk Ticaret Kanunu’nun boşlukları giderilmiştir. Tasarıyla getirilen yeniliklere ve yapılan değişikliklere genel hatlarıyla bakıldığında, yapılan değişiklikler, temel olarak yatırımcıların korunması, sermaye piyasası araçlarıyla ihraççılar, finansal raporlama, bağımsız denetim derecelendirme ve değerlendirme, sermaye piyasası faaliyetleri, aracılar ve öz düzenleyici kuruluşlar, kurumsal yatırımcılar, denetim ve piyasa suçlarıyla yaptırımları başlıkları altında sıralanabilecektir.

Bu tasarıyla yatırımcıların korunması açısından bazı yenilikler yapılarak Yatırımcıları Koruma Fonu yerine, bu fonksiyonu yürütmek üzere Yatırımcıları Tazmin Merkezi oluşturulmuştur. Bu yenilikler arasında sermaye piyasası araçlarının ihraç ve halka arzı için izahnamenin onaylanması sistemi getirilmiştir; yeni bir izahname düzenlemesi getirilmektedir.

Baştan başa yenilenen ve gelişmekte olan bir ülkeyi gelişmiş piyasalar arasına taşıma amacı taşıyan bu tasarıyla, ilk kez borsaların anonim şirket olarak kurulmalarına ilişkin yasal altyapı oluşturulmuştur, ülkemiz borsalarının rekabet ortamında daha yetkin, etkin bir şekilde çalışmalarına imkân sağlanmıştır. Bu kapsamda yapılan en önemli değişiklik, yatırım fonlarının sadece portföy yönetim şirketleri tarafından kurulmasına yönelik düzenlemelerdir.

Sayın Bakanım, özellikle biraz önce, konuşmacı arkadaşımızın, Malatya’yla alakalı -5084’ten dolayı- bir ricaları olmuştu. Malatya, gerçekten bu konuda hizmeti en iyi alan illerimizden. Hiçbir zaman için aldatılan bir ilimiz olmadığını… Malatya’mız, son on yılda, sanayicilerimizin, iş adamlarımızın, özellikle parayı satarak ticaret yapmaya alışık olan birtakım zümreye ve özellikle yastık altında bulundurdukları yatırımlarını ticaret zanneden insanlarımızın büyük bir çoğunluğunu cesaretlendirerek… Verilen teşviklerle, sanayi noktasında, ticaret noktasında cazibe merkezi olan ilimize, özellikle 5084’ün yeniden ihdası için, yeniden ihyası için yaklaşık 2004’ten bugüne kadar -sekiz yıl boyunca- iş adamlarımıza, sanayicilerimize yapılan bu güzelliğin tekrar yenilenmesini arzu etmekteyiz ve bütün iş adamlarımızın talepleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) - Tekrar, yasanın hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Mısır’a, Türkiye’nin, önce -Ali Babacan’ın basına intikal eden bir beyanatında- 2 milyar dolar yardım edeceği gazetelerde yer aldı, sonra da 1 milyar dolar yardım yapıldığı konusunda, yine, öyle bir yayın yapıldı. Mısır’a ne kadar bir yardım yapıldı? Bu, bütçenin hangi faslında yapıldı ve neye istinaden yapıldı? Türkiye’de eğer bir bütçe hakkı varsa, bunun bütçede yer alması lazım. Birinci sorum bu.

İkincisi: Şimdi, Suriye’den çok büyük miktarda insan kitlesi Türkiye’ye sığınıyor, 130 bini buldu. Şimdi, bu insanlar 300 bini, 500 bini bulduğu zaman Türkiye bunları kabul edecek midir? Bunlara, bütçenin hangi faslından, ne kadar para yardım ediliyor? Bunun uluslararası göç şeyi var, Birleşmiş Milletlerin, neden bunlara başvurularak buradaki masraflar, Birleşmiş Milletlerden -bu gibi benzeri konularda, uluslararası olaylarda meydana gelen konularda- yardım alınmıyor da Türkiye’deki bütçeyle bunlar karşılanıyor? Evvela bunları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Atıcı…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün bir duruşmaya katıldık. Altı ay önce, 13 tıp öğrencisi çok anlamsız, saçma sapan sebeplerle okullarından alınmıştı ve tutuklanmıştı. Altı aylık bir süre içerisinde bu çocuklar sınavlarına giremediler ve derslerinden geri kaldılar.

Bugün katıldığımız duruşma sonucunda bu çocukların, bu tıp öğrencilerinin serbest bırakıldığını öğrendik, sevindik ama beyinleri pırıl pırıl olan bu çocukların altı ayını kim geri getirecek? Ülkemizin bu kadar zararını kim karşılayacak? Hiç mi bu insanların vicdanı sızlamıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, son beş yıl içerisinde Sermaye Piyasası Kurulunca yapılan halka arzlar nelerdir ve bunların sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani bu son beş yıl içerisinde yapılan halka arzlar başarılı olmuş mudur? Başlangıç fiyatıyla, bunların sonraki seyri nasıl olmuştur? Nihai bir değerlendirme yaptığımızda nasıl bir -olumlu ya da olumsuz- değerlendirme yapıyorsunuz bunlarla ilgili olarak?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da tarihî bir süreç yaşanmakta; pek çok ülke bir demokratik dönüşüm süreci içerisine girmiş durumda. Tunus’ta başlayan, daha sonra Libya’ya, Mısır’a ve başka ülkelere de yayılan bu dönüşüm süreci her ülkede farklı nitelikte yaşanıyor ve her ülkenin kendine has bir transformasyon süreci şu anda söz konusu. Bu, hem bir demokratikleşme süreci hem de aynı zamanda, bir ekonomik dönüşüm süreci.

Biz, Tunus olsun, Libya olsun, Mısır olsun, Yemen olsun bütün bu ülkelere hem siyasi ve ekonomik reformları konusunda destek veriyoruz hem de belli miktarlarda finansal destek sağlıyoruz.

Mısır’a sağlamış olduğumuz finansal destek iki kalemden oluşmakta. Birincisi, 1 milyar dolar; bu, devletten devlete açılan bir kredi ve bunun 500 milyon dolarını ekim ayında ödemiş durumdayız, 500 milyon dolarını da ocak ayı içerisinde ödeyeceğiz. Bunlar, bütçe ödeneklerinden karşılanan rakamlar.

Ayrıca, Eximbank üzerinden de Mısır’ın altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere ve Türkiye’den ihraç edilecek mal ve hizmetlerin karşılığı olarak da yine ilave bir 1 milyar dolarlık daha kredi sözleşmesini Sayın Başbakanımızın Mısır ziyareti sırasında imzalamış durumdayız. Bu iki 1 milyarın toplamı 2 milyarlık bir kredi anlamına geliyor.

Suriye’den ülkemize rejimin baskısından kaçıp gelen yaklaşık 140 bine yakın misafirimiz var şu anda. En son, birkaç hafta önce baktığımda, bunlar için yaptığımız masraf 280 milyon TL’ye ulaşmıştı. Bunun içerisinde yerel yönetimlerin yaptıkları rakamlar da var; çünkü biz, yerel yönetimler eğer geçici olarak bir şey harcıyorsa, onlara tekrar bu bedeli veriyoruz. Tabii, ileride rakamın ne olacağı Suriye’deki zorlukların ve Suriye’de yaşanan katliamın ne kadar devam edeceğiyle alakalı. Biz, komşumuz Suriye halkının bu zor döneminde devlet olarak elimizden gelen her türlü desteği veriyoruz. Dışarıdan maalesef, şimdiye kadar kayda değer bir yardım almış da değiliz. Şu ana kadar, ağırlıklı olarak kendi bütçe imkânlarımızdan bu giderleri karşılıyoruz.

Halka arzlarla ilgili bir değerlendirme, dolayısıyla uzun bir çalışmayı belki gerektirir ama şimdi, kısa birkaç şeyi ben ifade edeyim:

Şimdi, öncelikle, bu halka arzlardaki başarı miktarının iyi olduğunu düşünüyoruz. Bu halka arzlar sayesinde şirketlerimizin mali yapıları düzelmiş oldu, şirketlerimiz yeni yatırımlara yönlenmiş oldu, yeni iş imkânları ürettiler.

Global piyasalarda görülen pazar eksikliği bizde de daha az olmakla beraber var. Yani fiyatlar kısa vadede gerçek değerleri tam yansıtmayabiliyor ama unutmamalıyız ki Türkiye’de, nereden bakarsak bakalım, son birkaç yıl içerisinde halka açık şirketlerin sayısında önemli ölçüde artış meydana geldi.

2009 yılından itibaren ben İMKB ve SPK ile ilgili konularla yakından ilgilenmeye başladım ve o dönemde arkadaşlarımıza dediğimiz şuydu: Mutlaka bu iş için hep beraber çalışacağız. Normalde SPK’nın pek işi olmamasına rağmen, SPK Başkanımız sağ olsun aldı eline çantayı Anadolu’yu gezdi il il, İMKB başkanlarımız yine aynı çabayı gösterdiler ve şu anda belki borsa fikri hiç olmayan, belki “Ben çok küçüğüm ne işim var halka açılmakta” diyebilecek kadar küçük ve orta boyutlu işletmelerimiz de artık İMKB’ye daha yoğun bir şekilde ilgi gösteriyor.

Tabii, bu yasal düzenlemeyle beraber, Borsa İstanbul’a olan ilginin sadece Türkiye’den değil, dünyanın her yerinden artacağını düşünüyoruz çünkü biz, bunu Türkiye için kurulmuş bir borsa değil, çok geniş bir coğrafya için kurulmuş bir borsa olmasını istiyoruz. 2023 yılında dünyanın en önemli 10 borsasından birisi yapmak istiyoruz Borsa İstanbul’u ve inanıyoruz ki Frankfurt’tan ta Singapur’a kadar olan coğrafyada İstanbul’un pek rakibi yok. Eğer doğru işleri bugün yaparsak, doğru zemini bugün kurgularsak gerçekten İstanbul’un arzu ettiğimiz uluslararası bir finans merkezi olması hedefine de bu tasarı çok çok faydalı olacak.

Bir başka konu, bu 2023 hedefleriyle ilgili, Sayın Ayhan’ın konuşmasında bahsettiği husus. 2023 hedeflerine ulaşmak için bizim çok büyük gayret göstermemiz gerekiyor, yapısal reformlar yapmamız gerekiyor ve bugünkü sanayi yapımızla, bugünkü iş gücü piyasası düzenlemelerimizle 2023 yılı hedeflerine ulaşmamız gerçekten zor görünüyor. Onun için, bu dönemde mutlaka -zaten programımızda olan- yapısal reformları da gerçekleştirerek devam etmemiz gerekiyor. O yapısal reformları zamanında gerçekleştiremezsek o zaman 2023 hedefleri risk altına girebilir. Biliyorsunuz, iki hafta önce yine Büyük Millet Meclisinin kabul etmiş olduğu bankacılık dışındaki finans sektörüyle ilgili tasarı, bu Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı, bunların hepsi, aslında işte, o 2023 hedeflerine ulaşmak için arzu ettiğimiz yapısal reformlardan bazı örnekler.

Türkiye’de tüketimin özellikle 2010 ve 2011 yıllarında çok yüksek olduğunu özellikle ifade ettik ve bunlunla ilgili -zaten biliyorsunuz- tedbirler de aldık. Biz şuna inanıyoruz: Türkiye’de üretim ile tüketimin birbiriyle orantılı olması gerekiyor. Üretmeden tüketmek, hak etmeden kazanmak, borçlanarak suni bir refah oluşturmak bizim ekonomik programımıza uygun şeyler değil. Dolayısıyla 2010 yılından itibaren -biliyorsunuz- bankaların kredi hacmi üzerine getirdiğimiz sınırlamalarla iç tüketim üzerine çok etkin bir tedbir almış olduk. Hatta bu yıl içerisinde, 2012 içerisinde bizim büyümemizde iç tüketimin hemen hemen katkısı sıfır yani büyümemiz dış talep kaynaklı bir büyüme. Bu, zaten cari açığımızın düşmesini ve bankalarımız bilançolarının da daha sıhhatli devam etmesini beraberinde getiren önemli bir düzenleme oldu. Ancak 2013 yılında büyümenin içerisinde bir miktar iç talebi göreceğiz, zaten Orta Vadeli Program’ımızda bu çok açık, belli. Yani 2012’de belki büyümenin içinde iç talep faktörü çok fazla değildi ama 2013 yılının o yüzde 4’lük hedefin içerisinde iç talebin bir miktar katkısı olacak, iç tüketimde 2013 yılında bir miktar artış öngörüyoruz. Programımızı da zaten buna göre yapmış durumdayız.

Orta Vadeli Program’la ilgili konulara gelince: Biliyorsunuz, 2008 yılından bu yana dünya olağanüstü dönemlerden geçmekte ve bizim için önemli olan orta vadeli programların kredibilitesi. Orta vadeli programların arkasından yayınlanan Orta Vadeli Mali Plan’ın ve yine bütçenin, o yılla ilgili bütçenin birbiriyle tam tutarlı dokümanlar olması gerekiyor ve biz 2013 bütçesiyle alakalı çalışmalarımızı tamamlamadan Orta Vadeli Program’ımızı nihai şekline ulaştırmak istemedik. Öncelikle 2013 bütçemiz gerçekçi mi? Gelir-gider dengesini nerede, nasıl oluşturabiliyoruz; tedbirlerin hangisini bu sene, hangisini gelecek sene alabileceğiz? Bunların hepsini belli bir noktaya getirdikten sonra dönüp biz Orta Vadeli Program’ımızı tamamlamış olduk. Doğru, takvimlerde belki bir miktar kayma oldu ama Orta Vadeli Program’ın açıklandığı günden bugüne kadar piyasalardaki gelişmelere şöyle bir bakın. Yani Orta Vadeli Program’ın açıklanmasından sonra faizler ciddi şekilde düşüş trendine girdi Türkiye’de. Türkiye’nin kredi notu bir kuruluş tarafından artırıldı.

Bugün itibarıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarihî rekor seviyeye ulaştı. Hazinenin borçlanma faizleri tarihin en düşük noktalarına indi. Bugünkü rakamları almadım ama dün 5,72 idi. Yine dün hazinenin ihraç ettiği otuz yıllık, Eurobond’un, faizi, Amerikan hazinesinin faizinin sadece yüzde 1,6 üzerinde gerçekleşti. Düşünün ki otuz yıl ileriye borçlanıyorsunuz, Amerikan hazinesi -kendi parası- sıkıştı mı basabiliyor borcunu ödemek için; bizim cari açığımız olmasına rağmen, döviz açığımız olmasına rağmen, döviz bazındaki borçlanmada, otuz yıl vadeli borçlanmada Amerikan hazinesinin sadece 1,6 puan üzerinde 1 milyar dolarlık bir borçlanma gerçekleştirdi dün hazinemiz. Dolayısıyla, genel anlamda baktığımızda, istikrar ve güven açısından baktığımızda, aslında bu gündeme gelen konuların çok da önemli değerlendirilmemesi gerektiğini ben düşünüyorum.

Sanırım sorulara cevap verdim. Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Libya’ya 300 milyon dolar çantada verildi. Ali Babacan dedi “Çantada verdik.” Bu 300 milyon dolar kime verilmiş, Libya’nın hangi yetkilisine verilmiş, çantada kime teslim edilmiş, ben bunun ismini öğrenmek istiyorum. Bir makbuzu var mıdır? Bu 300 milyon dolar nasıl verilmiştir? Acaba birileri cebine mi, Türkiye’de, indirdi, yoksa verildi mi? Onun belgesini istiyorum efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öğüt…

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Hükûmetimizin, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine neşter vurmaya hazırlandığına dair bir söylenti dolaşmaktadır. Bunun da pratik olarak hazırlıklarının yapıldığı duyulmaktadır. Bazı yandaş basın tarafından bu neşter operasyonun yani TMMOB’un üstünde oynanan değişikliklerin, onlar hakkındaki olumsuz yargının, birtakım projelerin engellendiği düşünülerek yani İzmir otoyolunun, Galataport’un veyahut da kentsel dönüşümünün engellendiği düşünülerek yapıldığı söylenmektedir. Bu doğru mudur? Türkiye Mimar Mühendisler Odasının üstünde oynanan bu oyunların gerçekliği var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

Yalnız bir dakika süremiz var, lütfen tamamlayın.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Hemen kısaca cevap vereyim.

Şimdi, Libya’ya biliyorsunuz biz, Libya’daki en sıkıntılı dönemde, Libya’nın bütün mal varlıklarına uluslararası yaptırımlar sebebiyle el konulduğu dönemde 200 milyona dolara yakın bir kredi açtık. Bunun aşağı yukarı yarısı nakdî, yarısı ayni kredidir. Ancak, Libya’nın mal varlıklarının serbest bırakılmasından hemen sonra bugünkü Libya yönetimi o günkü kullandırdığımız kredinin tamamını faiziyle beraber geri ödemiştir. Bugün itibarıyla Libya’dan tek bir kuruş alacağımız yoktur. Yani o dönemde kullandırdığımız kredinin tamamını faiziyle beraber tahsil etmiş durumdayız. Zaten şu anda Libya’nın yaklaşık 100 milyar dolarlık kullanabilir rezervleri hükûmetin emrindedir, artı 60 milyar dolar daha, hâlâ, dondurulmuş mal varlığı vardır. Onun da önümüzdeki dönemde biz serbest bırakılmasını bekliyoruz. Dolayısıyla, Libya’nın o en sıkışık döneminde yapmış olduğumuz katkı Libya’da demokrasinin ve devlet kurumlarının yeniden yapılanmasına çok büyük destek vermiştir, üstelik paramızın da tamamını geri almış durumdayız.

Diğer ikinci konuyla ilgili… Doğrusu, benim baktığım, ilgi alanımdaki bir konu değil. Dolayısıyla, bir yorum yapamıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

3’üncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, 3’üncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

57’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

58’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

60’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

62’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

63’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

64’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın 65 inci maddesinin (9) numaralı fıkrasında yer alan “yönetim organlarının oluşumuna” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Nurettin Canikli                         Ahmet Aydın                    Ayşe Nur Bahçekapılı

                 Giresun                                  Adıyaman                                 İstanbul

         Osman Aşkın Bak                         İdris Şahin                      Mehmet Doğan Kubat

                 İstanbul                                    Çankırı                                    İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Alaattin Yüksel                 Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Bülent Kuşoğlu

                    İzmir                                     İstanbul                                    Ankara

              Kazım Kurt                             Kamer Genç                            Gürkut Acar

                Eskişehir                                   Tunceli                                    Antalya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, önerge üzerinde söz…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anonim şirket olarak kurulan borsaların yönetim organlarının da Türk Ticaret Kanununa uygun olarak esas sözleşmeleri ile belirlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Diğer gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anonim şirket olarak kurulan borsaların yönetim organlarının da Türk Ticaret Kanununa uygun olarak esas sözleşmeleri ile belirlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

68’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

69’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

70’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

71’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

72’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

73’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

74’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 74. Maddesinin başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Günal                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                  Antalya                                    Manisa                                     Konya

                                Emin Haluk Ayhan                        Sümer Oral              

                                          Denizli                                     Manisa                 

Türkiye Banka Dışı Finansal Kuruluşlar Birliği

Madde 74-

(1) Bu Kanunun 37 nci maddesi uyarınca yatırım hizmet ve faaliyetlerinde bulunmaya yetkili kılınmış kuruluşlar ve sermaye piyasalarında ve finansal piyasalarda faaliyet gösteren kurumlardan Kurulca uygun görülenler tüzel kişiliği haiz kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliğine üye olmak için başvurmak zorundadırlar. Söz konusu kuruluşlar yetki belgelerini almalarından itibaren üç ay içinde gerekli başvuruyu yapmakla yükümlüdür. Anılan yükümlülüğe uymayan kuruluşların faaliyetleri Kurulca durdurulur.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Üst kurul, koordinasyon kurulu ve birlik enflasyonu koordinasyonsuzluğa yol açmaktadır. Komisyonumuzda bizim de önerilerimiz doğrultusunda üç finansal kuruluş türünün tek bir birlik altında toplanması öngörülmüştür. Bu ilk etapta yeterli gibi görünmekle birlikte, taslak halinde olduğu söylenen sermaye piyasası kuruluşlarına ilişkin düzenleme ile tamamlanmadan kurumsal yapı eksik kalacaktır. Tüm banka dışı finansal kuruluşların kapsanacağı bir yapı oluşturulmalıdır. Banka dışı mali kuruluşlar birliği oluşturulmalı, sermaye piyasası kurumları ile birlikte finansal kiralama, faktöring ve finansman şirketleri gibi finansal kuruluşlar da alt sektörler olarak üst birlik bünyesinde faaliyet göstermelidir. Ancak şu anda, bakanlıkların yeniden yapılandırılmasında olduğu gibi, şahsa veya mevcut konjonktüre göre düzenleme yapılmaktadır. SPK ve BDDK’nın ilgi alanlarına göre üst birlikler oluşturulmaktadır. MHP olarak üst kurulların tek çatı altında Mali Piyasalar Üst Kurulu şeklinde toplanmasından yanayız. BDDK, TMSF, SPK’nın da içinde olacağı bir Mali Piyasalar Üst Kurulu kurulmasını ve bunun altında dairelerin oluşmasını daha doğru buluyoruz. Bu çerçevede; koordinasyonun tek yerde toplanması ve daha etkin faaliyet gösterilebilmesi için bütün finansal kuruluşları tek çatı altında toplayan bir birlik kurulmasının daha yararlı olacağı kanaatindeyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için, elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve madde kabul edilmiştir.

75’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının Türkiye Sermaye Piyasaları Birliğinin organları ve statüsü başlıklı 75 nci maddesinin yedinci fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

           Nurettin Canikli                         Ahmet Aydın                    Ayşe Nur Bahçekapılı

                 Giresun                                  Adıyaman                                 İstanbul

         Osman Aşkın Bak                         İdris Şahin                      Mehmet Doğan Kubat

                 İstanbul                                    Çankırı                                    İstanbul

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliğinin Organları Ve Statüsü

Madde 75- (7) Birlik, Kurul tarafından her yıl denetlenir. Birliğin her türlü işlem ve hesaplarının denetimine ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Kurul tarafından bu kapsamda yapılan denetime ilişkin denetim raporunun bir örneği en geç izleyen yılın altıncı ayı sonuna kadar ilgili Bakanlığa gönderilir. İlgili Bakan; Birliğin faaliyetinin kuruluş amacına uygunluğunun sağlanması için SPK’dan gerekli tedbirlerin alınmasını isteyebileceği gibi Birliğin her türlü işlem ve hesaplarını denetlemeye de yetkilidir. Birliğin yetkili organlarınca alınan kararlara karşı, kararın ilgiliye tebliğini izleyen on işgünü içinde Kurul nezdinde itiraz edilebilir. İtiraza ilişkin olarak Kurulca verilecek kararlar kesindir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin yedinci fıkrasında yapılan değişiklikle Birliğin her türlü işlem ve hesaplarının denetimine ilişkin usul ve esaslarının Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

76’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği başlıklı 76 ncı maddesinin 5’nci fıkrasında yer alan “Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği, gayrimenkul değerleri konusunda bölgesel ve ülke genelinde istatistikler oluşturur ve yayınlar” ifadesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve aynı maddeye aşağıdaki yer alan ifadenin onbirinci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Nurettin Canikli                  Ayşe Nur Bahçekapılı             Mehmet Doğan Kubat

                 Giresun                                   İstanbul                                   İstanbul

                                 Osman Aşkın Bak                      Emrullah İşler            

                                         İstanbul                                    Ankara

Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği

Madde 76- (11) Birlik, Kurul tarafından her yıl denetlenir. Birliğin her türlü işlem ve hesaplarının denetimine ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Kurul tarafından bu kapsamda yapılan denetime ilişkin denetim raporunun bir örneği en geç izleyen yılın altıncı ayı sonuna kadar ilgili Bakanlığa gönderilir. İlgili Bakan; Birliğin faaliyetinin kuruluş amacına uygunluğunun sağlanması için SPK’dan gerekli tedbirlerin alınmasını isteyebileceği gibi Birliğin her türlü işlem ve hesaplarını denetlemeye de yetkilidir. Birliğin yetkili organlarınca alınan kararlara karşı, kararın ilgiliye tebliğini izleyen on işgünü içinde Kurul nezdinde itiraz edilebilir. İtiraza ilişkin olarak Kurulca verilecek kararlar kesindir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 76’ncı maddesinin 5’nci fıkrasında yer alan ifadenin çıkarılması ile 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ile istatistik üretiminin tek bir merkezden koordinasyonu ile Türk İstatistik Sisteminde yer alan tüm kurum ve kuruluşların kaliteli, güncel, güvenilir, tarafsız ve uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretmesi amaçlanmış ve mükerrer veri üretimine son verilmiştir. Söz konusu değişiklik ile istatistik üretiminde ve yayınlanmasında çok başlılığın önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Eklenen fıkra ile yapılan değişiklikle Birliğin her türlü işlem ve hesaplarının denetimine ilişkin usul ve esaslarının Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

77’nci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın 77’nci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “yönetim ve teşkilat yapısına” ibaresi ile (2) numaralı fıkrasında yer alan “yönetim ve teşkilat yapısı” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Nurettin Canikli                  Ayşe Nur Bahçekapılı             Mehmet Doğan Kubat

                 Giresun                                   İstanbul                                   İstanbul

                                 Osman Aşkın Bak                     Tülay Kaynarca

                                         İstanbul                                   İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Bülent Kuşoğlu                          Kazım Kurt

                 İstanbul                                    Ankara                                   Eskişehir

              Kamer Genç                          Alaattin Yüksel                          Gürkut Acar

                  Tunceli                                      İzmir                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeleri de aynı mahiyette olduğu için tek gerekçe okutuyorum:

Gerekçe:

Anonim şirket olarak kurulan merkezi takas kuruluşlarının yönetim organlarının ve teşkilat yapısının da Türk Ticaret Kanununa uygun olarak esas sözleşmeleri ve yetkili organlarınca belirlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

78’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

79’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

80’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 337 sıra sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı”nın 80 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “yönetim ve teşkilat yapısına” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Nurettin Canikli                  Ayşe Nur Bahçekapılı             Mehmet Doğan Kubat

                 Giresun                                   İstanbul                                   İstanbul

         Osman Aşkın Bak                      Emrullah İşler                        Tülay Kaynarca

                 İstanbul                                    Ankara                                    İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Bülent Kuşoğlu                          Kazım Kurt

                 İstanbul                                    Ankara                                   Eskişehir

           Alaattin Yüksel                          Gürkut Acar                            Kamer Genç

                    İzmir                                      Antalya                                    Tunceli

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeleri aynı mahiyette olduğu için gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anonim şirket olarak kurulan merkezi saklama kuruluşlarının yönetim organlarının ve teşkilat yapısının da Türk Ticaret Kanununa uygun olarak esas sözleşmeleri ve yetkili organlarınca belirlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

81’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.49


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme takvimine ve konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:34                                                                                                              05/12/2012

 

Danışma Kurulunun 5.12.2012 tarihli toplantısında, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                              Cemil Çiçek

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

             Ahmet Aydın                                                                         Muharrem İnce

   Adalet ve Kalkınma Partisi                                                        Cumhuriyet Halk Partisi

       Grubu Başkan Vekili                                                              Grubu Başkan Vekili

            Mehmet Şandır                                                                         İdris Baluken

    Milliyetçi Hareket Partisi                                                       Barış ve Demokrasi Partisi

       Grubu Başkan Vekili                                                              Grubu Başkan Vekili

Öneriler:

1.- 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci ve 2 nci sıralarında yer alması; Bütçe görüşmelerine 10.12.2012 Pazartesi günü saat 14.00’te başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil her gün saat 11.00’den günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin on bir günde tamamlanması; bütçe görüşmelerinin son günü olan 20.12.2012 Perşembe günü görüşmelere saat 14.00’te başlanması ve bitimine kadar çalışmalara devam olunması,

2.- Başlangıçta Bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükümet adına yapılacak konuşmaların (Hükümetin sunuş konuşması hariç) 1’er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların ise 10’ar dakika ile sınırlandırılması,

3.- Kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki turda tamamlanması, turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesinhesap Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanması,

4.- İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince, yapılacak görüşmelerde, gruplar ve Hükümet adına yapılacak konuşmaların 1, 2, 4, 6, 7, 8 ve 10 uncu turlarda 50’şer, diğer turlarda 40’ar dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların 5’er dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,

5.- Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakika ile sınırlandırılması,

6.- Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükümete  1’er saat süre ile söz verilmesi (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.), İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların 10’ar dakika olması,

önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu Önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 2013 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme takvimine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi kabul edilmiştir.

Bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri 6/12/2012 Perşembe günü 11.00 ile 11.15 saatleri arasında Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantı salonunda Başkanlık Divanı kâtip üyelerince yapılacaktır. Söz kaydını her sayın üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir, başkası adına söz kaydı yapılmayacaktır. Belirtilen saatler dışındaki söz kayıtları Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında yapılacaktır.

Sayın üyelerin bilgilerine sunulur.

337 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/581) (S. Sayısı: 291)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada yer alan, Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 349)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 6 Aralık 2012 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 20:56