DÖNEM: 24
CİLT:
35 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
33’üncü
Birleşim
4 Aralık 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamer’in, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Dünya Engelliler Haftası’na ve
özellikle kamunun engellilere yönelik daha fazla alım yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş Yenişehir Hastanesinin yoğun
bakım ünitesinde solunum cihazları nedeniyle büyük sorunlar yaşandığına ve
Sağlık Bakanlığının bu konuda gerekeni yapacağını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
3.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, her ülkeden her çeşit meyve ve
sebzeyi, hatta fındığı bile ithal ediyor olmamızdan ders çıkarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a
başsağlığı dilediğine, besicilik destekleme süresinin uzatılması gerektiğine ve
Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı
dilediğine ve Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin derhâl kaldırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemir’in, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu İzleme ve Değerlendirme
Dairesinin “The Simpsons” adlı çizgi filmin yayıncı kanalına ceza vermesine
ilişkin açıklaması
7.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın, Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin
kaldırılması gerektiğine ve sağlık çalışanlarının onuruna yakışır şekilde
yaşamaları için bir çalışma yapılmasını dilediğine ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı
dilediğine, Çanakkale’nin ilçelerinde taşımalı eğitim servis ücretlerinin niçin
ödenmediğini ve ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin
açıklaması
10.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Cumhuriyet Halk Partisi üyesi yaklaşık 64 bin
kişinin iradeleri dışında, sahte belgelerle AKP’ye üye yapılmış olduğuna ve bu
siyasi skandalın üzerine gidilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı
dilediğine ve 1 Ekim 2012 tarihinden itibaren müzekart sahiplerinin bir yıl
boyunca ferdî kaza sigortası sahibi olabilmelerini sağlayan protokol hakkında
bilgi verilmesini istediğine ilişkin açıklaması
12.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın uçağının Erbil’e inememesinin yeni bir
kriz durumu olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve 4 Aralık
Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine,
Dünya Engelliler Haftası’na ve Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin acilen
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Muş
Milletvekili Demir Çelik’in, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı
dilediğine ve Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması
16.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması
17.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin bir an önce
kaldırılması gerektiğine ve yargılamaları devam eden ve bir kısmı Sincan
Cezaevinde tutuklu bulunan tıp öğrencilerinin durumuna ilişkin açıklaması
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından özellikle
Doğu Anadolu’da hayvancılık yapanlara birtakım imkânlar tanınmasını ve saman
ithalatında çiftçilere yetki verilmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Ramis Topal’ın, Amasya’da yolları asfalt olmayan, içme suyu
bulunmayan köyler bulunduğuna ve bunların ne zaman yapılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
20.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı
dilediğine ve 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin açıklaması
21.- Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 6328 sayılı
ve 14/6/2012 tarihli Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 3'üncü maddesi
gereğince Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonun, 28/11/2012 günü toplanarak yapılan gizli oylama
sonucunda en çok oyu alan, liste hâlinde isimleri bildirilen 5 adayın kamu
denetçisi olarak seçildiğine ilişkin tezkeresi (3/1053)
2.- (10/49, 113,
118, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1054)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, asgari ücret
düzeyinin toplum üzerindeki yoksullaştırıcı etkisinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/437)
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 28 Aralık 2011
tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere olayının
tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/436)
C) Genel Görüşme Önergeleri
1.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 19 milletvekilinin, Türkiye-Fransa
ilişkilerinde yaşanan gelişmeler konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/6)
D) Önergeler
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 milletvekilinin, (2/208) esas numaralı
14/7/1965 Tarihli ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/80)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının, Türkiye'de sayıları 8,5
milyonu bulan çeşitli seviyelerde ve türlerde engelleri bulunan bireylerin
sorunlarının araştırılması amacıyla 9/5/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
4 Aralık 2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
doğal gaz anlaşmaları ve fiyatlaması ile doğal gaz politikaları konusunda
gerekli araştırmaların yapılması, buna göre alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 3/11/2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4 Aralık 2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
patates üreticilerinin yaşadığı sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/331) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Aralık 2012 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in
BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİS-YONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı: 339)
4.- Yargılama
Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya
da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı: 342)
5.- Sermaye
Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı:
337)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim
İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/581) (S. Sayısı: 291)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van’da yaşanan elektrik
kesintilerine ve çiftçilerin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/10009)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bitlis’te yaşanan elektrik
kesintilerine ve çiftçilerin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/10010)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hakkâri’de yaşanan elektrik
kesintilerine ve çiftçilerin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/10014)
4.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç’un, bazı ülkelerden Hatay’a gelen yolcuların isim
listesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11202)
5.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın merkeze bağlı bir köyündeki trafo ve
elektrik dağıtım şebekesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/11568)
6.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın merkeze bağlı bir köyünün elektrik telleri
ile sokak lambalarının yenilenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11569)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, benzine yapılan zamlara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11573)
8.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, 06 Nisan 2011 tarihli ve 6223 sayılı Yetki
Kanunu’na dayanarak çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerin TBMM’de
görüşülmemesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/11665)
9.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin’deki kamu kurumlarında istihdam edilen
engelli personele ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/11738)
10.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, 2003-2012 yılları arasında bankacılık
sektöründen alınan vergilerle ilgili verilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11804)
11.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Ankara-Batum arası havayolu seferi ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11805)
12.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Irak’a gerçekleştirilen ihracata ve ihraç
mallarının nakliyatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/11871)
13.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
bünyesinde gerçekleştirilen Avrupalı genç hukukçular için yapılan eğitim
programına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
(7/11888)
14.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, dış hat uçuşlarında yolculara verilen
gazetelerin seçimlerinde aranan kriterlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12183)
15.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulunun
faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’ın cevabı (7/12223)
16.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi
bankaya yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12310)
17.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, orman işletmelerinde İŞKUR aracılığı ile yapılan sınava
yönelik bazı iddialara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/12328)
18.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, orman vasfını yitirmiş arazilerin satışından doğan
mağduriyetlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/12329)
19.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi
bankaya yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12353)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Manisa Milletvekili Hüseyin
Tanrıverdi, 29 Kasım Filistin Halkıyla Dayanışma Günü’ne,
Malatya Milletvekili Mustafa
Şahin, Büyükşehir Yasası ve Malatya’ya,
Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar, ülkemize kurulacak olan Patriot füze sistemlerine,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in kızının Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanamadığı hâlde hangi yönetmelik ve kurallara
göre bu okula yatay geçiş yaptığını öğrenmek istediğine,
Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan, Artvin ili Cerrattepe mevkisinde maden işletilmesiyle ilgili
olarak Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin verdiği karara,
Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan, Filistin’in Birleşmiş Milletlerde gözlemci üye olmasına ve ezilen bütün
mazlum halkların özgürlüklerine kavuşmasını dilediğine,
Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğlu, Trabzon ilinin Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy beldesinde
selden zarar gören belediye binasının Millî Eğitim Bakanlığına devredilerek
okul olarak kullanıldığına ve bu okuldaki öğrencilerin can güvenliğinin
olmadığına,
Çorum Milletvekili Tufan
Köse, Şubat 2013’te atama bekleyen öğretmenlerin Başbakandan randevu alabilmek
için soğuk havada Abdi İpekçi Parkı’nda beklediklerine,
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır, MHP Grubu olarak Filistin halkının özgürlük mücadelesini
desteklediklerine, Filistin halkına zulmeden İsrail devletini kınadıklarına,
engelliler için enerjide bir indirim düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek
istediğine ve atanamayan öğretmenlerin Abdi İpekçi Parkı’ndaki çilesine
Başbakanın duyarlı olmasını beklediğine,
Adana Milletvekili Ali
Halaman, Adana’nın Kozan ilçesine bağlı bazı yerlerde halkın Hükûmetten on
yıldır yol yapmasını ve su getirmesini beklediklerine,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Filistin’in Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası
toplumda gözlemci devlet olarak tanınması kararına,
Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar, Çan’da üretimi durdurulan termik santralle ilgili Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın bilgi vermesini beklediğine,
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken, Bingöl’de Hacılar Köyü’nde bulunan termal suyun işletme hakkının
verildiği firmanın Bingöl’deki bütün termal suların işletme hakkına sahip
olduğuna ve bunun tekelleşmeye doğru giden bir süreç olduğuna,
Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş, son yıllarda izlenen yanlış ve kötü politikalar nedeniyle tarım
sektöründe ciddi sıkıntılar yaşandığına ve saman ithal edilip edilmediğini
öğrenmek istediğine,
Antalya Milletvekili Gürkut
Acar, Patriot füzesiyle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinden izin
alınması gerektiğine,
Ankara Milletvekili Levent
Gök, Tunceli’nin Hozat ilçesindeki fişlemelerle ilgili ne gibi işlemler
yapıldığını öğrenmek istediğine,
Trabzon Milletvekili Aydın
Bıyıklıoğlu, Trabzon ilinin Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy beldesinde 1998’de
selden zarara görmüş olan okul binasının 2002 yılı itibarıyla yapılıp eğitime
açıldığına,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’dan kendi kurumunda çalışan kaç
elemanın yakınlarının HES projelerinde söz ve karar sahibi olduklarını öğrenmek
istediğine,
Adıyaman Milletvekili Salih
Fırat, Adıyamanlı çiftçilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrik
borçlarının faizlerinin indirimi ya da silinmesi konusunda bir çalışma
beklediklerine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Balıkesir Milletvekili Namık
Havutça ve 28 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının (10/433),
Adana Milletvekili Ali
Halaman ve 24 milletvekilinin, ülkemizde pamuk tarımı ve pamuk üreticilerinin
sorunlarının (10/434),
Adana Milletvekili Ali
Halaman ve 23 milletvekilinin, narenciye üreticilerinin yaşadıkları sorunların
ve bu ürünlerin ihracat politikasında var olan eksikliklerin (10/435),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu ve 24 milletvekilinin; devlet eliyle yapılması gereken bor tuzlarının
aranması ve işletilmesi işlerini ihale ile özel şirketlere yaptırdığı ve bu
ihalelere kamu ihalelerine katılması yasaklı kişilerin katılmasına izin verdiği
iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesinin (11/25) gündeme alınıp alınmamasına ilişkin ön
görüşmeler tamamlandı; yapılan oylama sonucunda önergenin gündeme alınması
kabul edilmedi.
İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın şahsına,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın CHP Grubuna,
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin AK PARTİ Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun ifadelerine
ilişkin bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 4
Aralık 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere 17.16’da birleşime son
verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Özlem
YEMİŞÇİ Muhammet
Rıza YALÇINKAYA
Tekirdağ Bartın
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN
KÂĞITLAR
No.: 43
3 Aralık 2012
Pazartesi
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Hanak ilçesine bağlı bazı köylerin yollarının
asfaltlanma çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2411) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı bazı köylerin yollarının
asfaltlanma çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2412) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı bazı köylerin yollarının
asfaltlanma çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2413) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı bazı köylerin yollarının
asfaltlanma çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2414) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı bazı köylerin yollarının
asfaltlanma çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2415) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
6.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Hanak ilçesine bağlı köylerin yollarına yönelik
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2416)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Posof ilçesindeki köy yollarının asfaltlanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2417) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.11.2012)
8.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Damal ilçesine bağlı köylerin yollarına yönelik
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2418)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı bazı köylerin yollarının asfaltlanma
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2419)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
10.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Hanak ilçesine bağlı bazı köylerin yollarının
asfaltlanma çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2420) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Hanak ilçesine bağlı
bazı köylerin yol, su ve elektrik sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2421) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’daki alt ve üst
geçitlerin bakım-onarım çalışmalarına ve Erzurum Havalimanının sağlık ve
itfaiye ekibi ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2422)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı tarım ürünlerinin
2006-2012 yılları arasındaki ithalat miktarlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2423) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2012)
14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, TMO’nun 2006-2012 yılları
arasındaki çeltik ve mısır alımına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2424) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, son 5 yıl içerisinde üreticiden
alınan ve ithal edilen hububat ile ilgili verilere ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2425) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2012)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, çiftçilerin kullandığı doğrudan
destek kredilerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2426) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 1993 yılında yaşanan ve 33 erin
şehit olmasına neden olan bir olayla ilgili başlatılan soruşturmaya ait
dosyaların bulunamadığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2427) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, halk eğitim merkezlerinde görev
yapan usta öğretmenlerin çalışma sürelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2428) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Hanak ilçesine bağlı
köylerdeki okulların sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2429) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 2011 yılında Hakkâri’de
gerçekleşen bir çatışmada yaralanan bir askere gazilik unvanı verilmemesine
ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2430) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.11.2012)
21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kış olimpiyatları için
yaptırılan suni kar göletine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2431) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, üniversite öğrencilerine zorla
kredi kartı kullandırılması ile ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2432) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki bazı okulların
Atatürk büstü olmadan eğitime başlamasına ve okulların araç-gereç ihtiyaçlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2433) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2012)
24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Merkez ilçesine bağlı
köylerin yol ve su sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2434) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bir köyünde görev
yapan öğretmenlerin lojman ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2435) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Çıldır ilçesinde
modern tuvalet ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2436) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Üniversitesinin
bütçesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2437)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Posof ilçesine bağlı
bir köyde yapılan kadastro çalışmalarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2438) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
29.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Van depremi sonrasında
cezaevinden firar eden mahkumlara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2439) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
30.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da eğitim
seviyesinin yükseltilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2440) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 5084 sayılı Kanunun süresinin
uzatılmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2441) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2012)
32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yenilenebilir enerji
kaynaklarının arttırılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2442) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
33.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Şanlıurfa’daki bir köyün
ormanında keyfi ağaç kesimi yapıldığı iddiasına ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2443) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
34.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Alo 147 öğrenci şikâyet
hattına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2444)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
35.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, boşandığı halde birlikte
yaşayan eşlerin gelir ve aylıklarının kesilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2445) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
36.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, bazı üniversitelerde
formasyon eğitiminin kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2446) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Erdal
Aksünger’in, Türk yetkililerin El-Kaide örgütü ile görüştüğü iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12701) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2012)
2.- Edirne Milletvekili Kemal
Değirmendereli’nin, Edirne’deki tarihi bir otele ve otelden tahsil edilen
gelire ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12702) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.11.2012)
3.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, Gaziantep’teki garaj tapulu meskenlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12703) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
4.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ardahan ilindeki toplumsal gösterilerle ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12704) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2012)
5.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Ayvalık Devlet Hastanesinin depreme dayanıksız olduğu
yönündeki raporlara rağmen halen yeni hastane yapılmamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12705) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
6.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’daki amatör spor kulüplerine ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin aynı isimli spor kulübüyle bağına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12706) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
7.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Antalya ilindeki toplumsal gösterilerle ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12707) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2012)
8.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, emekli hekimlerin maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12708) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2012)
9.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, idam cezasının yeniden getirilmesine yönelik bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12709) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2012)
10.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Siirt ve Hakkâri
illerinde düşen iki helikoptere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12710) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
11.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, Siirt’in Pervari ilçesinde gerçekleşen helikopter kazasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12711) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2012)
12.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Suriye’nin elinde bulunan
kimyasal silahlara karşı alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12712) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
13.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Suriyeli mültecilere
yönelik yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12713)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
14.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’da engellilerin
yaşamlarının kolaylaştırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12714) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
15.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Haymana TOKİ konutlarının
eksikliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12715) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2012)
16.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, TOKİ tarafından yaptırılan
konutlarla ilgili sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12716)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
17.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Şereflikoçhisar’daki çiftçilerin
kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12717) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
18.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Polatlı’da turizmin
geliştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12718) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2012)
19.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Polatlı’dan Ankara’ya pancar
taşıyan kamyonlara kesilen trafik cezalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12719) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
20.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, bir mahkumun
avukatları ile görüştürülmesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12720) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
21.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Abdullah Öcalan
ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12721)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
22.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, karayolu taşımacılığı yapan
esnafın sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12722)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
23.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, Tokat Kamu Hastaneleri
Birliğinin bir uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12723)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
24.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Yalova’da TİGEM arazisinin
yabancı bir kişiye satılığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12724) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
25.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, yabancı bir istihbarat
yetkilisinin ülkemizde gizli görüşmeler yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12725) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
26.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2005-2012 yılları arasında
yapılan sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12726)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
27.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, ülkemizde kullanılan S-70 Sikorsky
model helikopterlere ve 10 Kasım’da meydana gelen helikopter kazasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12727) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2012)
28.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, araştırma görevlilerinin
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12728) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.11.2012)
29.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Hozat’ta vatandaşların
fişlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12729)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
30.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, duruşma salonlarındaki sesli
ve görüntülü kayıt sistemine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12730) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
31.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut
Özal’ın otopsi sonuçlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12731) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
32.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Ardanuç ilçesine açık
cezaevi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12732) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
33.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Çerkezköy Adliye binasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12733) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2012)
34.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, 1996 yılında yakalanan bir
PKK’lının cesedinin ailesine verilmemesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12734) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
35.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12735) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.11.2012)
36.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da sanayi ile
ilgili bazı verilere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12736) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
37.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/12737)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
38.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, SGK’nın sosyal güvenlik açığına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12738)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
39.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilgili
bazı iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12739) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
40.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12740)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
41.- İzmir Milletvekili Hülya Güven’in, mobbingin önlenmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12741)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
42.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Göksu Deresindeki
kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12742)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
43.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Van’da TOKİ tarafından
yapılan afet konutlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12743) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
44.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12744)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
45.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, elektrik dağıtım
şirketlerinin ihalelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12745) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
46.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12746)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
47.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Haymana Spor Salonunun
bakımsızlığına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12747) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
48.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/12748) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.11.2012)
49.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’da tarım ile ilgili
bazı verilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12749) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
50.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, Suriyeli mültecilerin
beraberinde getirdiği hastalıklı hayvanlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12750) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
51.- İstanbul Milletvekili İhsan Barutçu’nun, Bakanlık bünyesinde
çalışan ekonomistlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12751) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
52.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, un, tuz ve şekerin toplum
sağlığı üzerindeki etkileri hakkındaki çalışmalara ve pestisit içeren ürünlere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12752)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
53.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, gıda denetimine ve GDO’lu
ürünlerin ithaline ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12753) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
54.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, GDO’lu ürünlere yönelik
denetimlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12754) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
55.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un, sebze ve meyve fiyatlarındaki
düşüşün Antalya’da çiftçilerin mağduriyetine yol açmasına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12755) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2012)
56.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, destek primleri ödenmeyen
çiftçilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12756) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
57.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12757)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
58.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, domates üreticilerine yönelik
teşviklere ve domates ihracatına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12758) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
59.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, üç gümrük müfettişi ile ilgili
iddialara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12759)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
60.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12760) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.11.2012)
61.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’te
esnaflarla ilgili bazı verilere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12761) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
62.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Konya’da Emniyet Genel
Müdürlüğüne bağlı olarak çalışan personel sayısına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12762) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
63.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de Emniyet Genel
Müdürlüğüne bağlı olarak çalışan personel sayısına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12763) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
64.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, kahvehane ve çay
bahçelerinde kitap ve gazete bulundurma zorunluluğu öngören yönetmeliğin
uygulanmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12764)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
65.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, İzmir’in Kiraz ilçesindeki bir
köyün ulaşım sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12765) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
66.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, denetlenen okul servislerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12766) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.11.2012)
67.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’da bazı semtlerde son
otobüs saatinin değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12767) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
68.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, terör örgütünün kaçırdığı
kamu görevlilerine maaş ödenip ödenmediğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12768) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
69.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Irak Cumhurbaşkanı
Yardımcısı ile ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12769) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
70.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, bir kaymakamla ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12770) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2012)
71.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, 1996 yılında yakalanan bir
PKK’lının cesedinin ailesine verilmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12771) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
72.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları
arasındaki silah ruhsatı verilen kişilere ve silah kullanılan olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12772) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2012)
73.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Eşme’de yürütülen
imar çalışmaları ile ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12773) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
74.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Kandıra’da bir
parkın yenilenmesi sırasında şehit bir askerin adının bulunduğu tabelanın
kaldırılması ve sonrasında tekrar yerine konulmamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12774) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
75.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, muhtarların sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12775) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2012)
76.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12776) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.11.2012)
77.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’te
öğrencilerin yaptıkları bir gösteriye yapılan polis müdahalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12777) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2012)
78.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Denizli’de
yaptıkları protesto nedeniyle tutuklanan öğrencilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12778) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
79.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Hozat’ta vatandaşların fişlendiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12779)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
80.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, 2002 yılından itibaren toplumsal
olaylarda kullanılan gaz bombalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12780) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
81.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Hozat’ta vatandaşların
fişlendiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12781) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
82.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de turizmin
geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12782) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
83.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12783) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.11.2012)
84.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, İzmir Büyükşehir Belediyesinin
bazı gelirlerinin haksız yere Kurumlar Vergisine tabi tutulduğu iddialarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12784) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.11.2012)
85.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, küçük işletmelerin denetimine
ve kayıt dışı ekonomiye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12785) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
86.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Akdeniz Elektrik Dağıtım
A.Ş’nin özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12786) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
87.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, tarım sektörüne verilen
desteklerin yetersizliğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12787) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
88.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013
yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12788) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.11.2012)
89.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, muhtarların sorunlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12789) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2012)
90.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli Üniversitesinde
bir dekanın söylediği iddia edilen bazı sözlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12790) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
91.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Şırnak’ta Emniyet
Müdürlüğüne devredilen bir okul binasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12791) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
92.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Bitlis’teki ücretli
öğretmen alımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12792) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
93.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, öğretmenlerin alan
değişikliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12793)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
94.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan, Kars ve Iğdır’daki
okulların kitap ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12794) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
95.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, okullarda ücretsiz dağıtılan
kitapların maliyetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12795) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
96.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, öğretmenlere yönelik
şiddete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12796)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
97.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, eğitim ile ilgili bazı
istatistiklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12797)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
98.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’teki yatılı
bölge okullarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12798)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
99.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Uşak’ta askerlik yapan bir
erin ölümü ile ilgili iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12799) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
100.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, uzman
erbaşların maaş sorununa ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12800) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
101.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
bedelli askerlik ile ilgili bazı verilere ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12801) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
102.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Siirt’te meydana gelen helikopter kazasına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12802) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
103.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, 1996 yılında
yakalanan bir PKK’lının cesedinin ailesine verilmemesine ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12803) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
104.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu
Bölgesindeki doğal bitkiler ile ilgili çalışmalara ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12804) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
105.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Bitlis, Siirt, Şırnak ve Van illerindeki karayolları
çevresinde toplanmayan çöplere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12805) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
106.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in,
Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu
yatırımları ile projelere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12806) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
107.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’in Erdemli
ilçesinde yaşanan sel felaketine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12807) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
108.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’teki barajlara ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12808) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
109.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da
yaşanan bir olayla ilgili olarak epikriz raporu ve adli tıp raporu arasındaki
çelişkiye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12809) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2012)
110.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2013’te
Mardin’de yapılması planlanan sağlık hizmet birimlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12810) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
111.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2013’te
Aydın’da yapılması planlanan sağlık hizmet birimlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12811) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
112.- İstanbul Milletvekili
Atilla Kaya’nın, hastanelerde yapılan atamalar ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12812) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.11.2012)
113.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Verem
Savaş Dispanserlerine ve son on yılda tespit edilen tüberküloz vakalarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12813) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.11.2012)
114.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve
gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12814) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
115.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’in Gülnar
ilçesine bağlı bir beldede yıkılan sağlık evine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12815) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
116.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Tatvan-Van
çevre yoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12816) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
117.- Aydın Milletvekili Osman Aydın’ın, Aydın-Denizli
otoyol çalışmalarının yol açacağı sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/12817) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2012)
118.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Bitlis,
Siirt, Şırnak ve Van illerindeki karayolları çevresinde toplanmayan çöplere
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12818) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
119.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Gölbaşı’ndaki bir
mahalledeki PTT hizmetlerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12819) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2012)
120.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Damal
ilçesine bağlı bir köyde baz istasyonu bulunmamasından kaynaklanan iletişim
sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12820) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
121.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Damal
ilçesine bağlı bir köyde baz istasyonu bulunmamasından kaynaklanan iletişim
sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12821) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
122.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Damal
ilçesine bağlı bir köyde baz istasyonu bulunmamasından kaynaklanan iletişim
sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12822) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
123.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yurt dışında
faaliyetleri yasaklanan bir şirketin Türkiye’de faaliyete başladığı iddiasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12823) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
124.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kara
taşımacılığı yapan esnafın sorunlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/12824) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2012)
125.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, demiryolu
inşaatında bir köprünün çökmesi nedeniyle yaralanan işçilere ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/12825) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.11.2012)
126.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve
gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/12826) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2012)
127.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis’te bir öğrencinin hayatını kaybettiği yola kavşak yapılmadığı
iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12827) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
128.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’teki duble yollara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/12828) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.11.2012)
129.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Mersin’in Erdemli ilçesinde yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/12829) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.11.2012)
130.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in,
Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu
yatırımları ile projelere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12830) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
131.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, AB ile
ilişkilere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/12831)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2012)
132.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in,
Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu
yatırımları ile projelere ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12832) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
133.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in,
Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu
yatırımları ile projelere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12833) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2012)
134.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun,
araç ve lojman tahsis edilen bürokratlara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/12834) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.11.2012)
135.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Erzincan’da yaşanan
bir olaya ve Alevilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12835) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
136.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Van
ve Bitlis’te deprem nedeniyle ertelenen elektrik ve su bedelleri için geriye
dönük borçlanma çıkarılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12836) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
137.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, bir THY
yetkilisinin uçuşlarda dağıtılan gazeteler hakkındaki açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12837) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
138.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Gazze’nin İsrail tarafından bombalanmasına ve bir
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12838) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2012)
139.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çorum ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12839) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2012)
140.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Denizli ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili
bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12840) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2012)
141.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Lüleburgaz
Devlet Hastanesinde tıbbi atıklarla ilgili usulsüzlük yapıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12841) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
142.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin,
kurumların ilgili mevzuatı internet sayfalarında yayımlamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12842) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
143.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Selendi’de bir
köyün köprü ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12843)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
144.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Selendi’de bazı
köylerin yol sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12844)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
145.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, hakkında zamanaşımı kararı verilen bir dava ile idam cezası
hakkındaki açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12845)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
146.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bulgaristan
göçmenlerine yönelik yapılan konutlardan alınan peşinat bedellerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12846) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
147.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, Yalova’daki
Millet Çiftliğinin yabancılara satıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12847) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
148.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
Çankırı ilindeki toplumsal gösteriler ile ilgili bazı verilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12848) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
149.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çanakkale ilindeki toplumsal gösteriler ile
ilgili verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12849) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2012)
150.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun,
PKK yetkilileri ile görüşüldüğü ve bazı mutabakat metinleri hazırlandığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12850) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2012)
151.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, terör örgütü liderinin avukatları ile yaptığı
görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12851) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
152.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, kamu
çalışanları arasındaki ücret dengesizliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12852) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
153.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, karşılıksız çeklerdeki artışa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12853) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
154.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, cezaevinde
yatan üniversite öğrencilerinin öğrenimlerine devam edebilmelerine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12854) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
155.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Deniz Feneri
Derneği davasında görev yapmış üç savcının tekrar bu davada görevlendirilmesine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12855) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
156.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, küçük
yaşta evlendirilen kız çocuklarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12856) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
157.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın yeni hizmet binasına ve binanın
kiralama bedeline ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12857) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
158.- Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un, hacker kullanımı
ile ilgili bir beyanına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12858) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
159.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Erzurum’la ilgili bazı sanayi istatistiklerine ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/12859) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
160.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, sanayicilere
sağlanan kredi desteğine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12860) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
161.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen jeofizik mühendislerine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12861) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
162.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, SGK’nın
yeni kullanıma başladığı avuç içi izi damar tanıma sistemi ile ilgili bazı
iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12862) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
163.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
çevre kirliliği için kesilen cezalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12863) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
164.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Van depremi sonrasında inşa edilen konutlarda yaşanan su ve
ısınma sorunlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12864) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
165.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, yabancı
uyruklu kişilere yapılan taşınmaz satışlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12865) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
166.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Selendi’nin bazı
mahallelerinin yol sorununa ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12866) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
167.- İstanbul Milletvekili Faik Tunay’ın, yapılarda su
yalıtımı zorunluluğuna ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12867) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
168.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, kentsel
dönüşüm çalışmalarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12868) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
169.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Azerbaycanlı
bir siyasi parti liderinin vize alamamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12869) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
170.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun,
Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinde isyancı muhaliflere yapılan yardımlara ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12870) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
171.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-İsrail
arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin Ekonomi
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12871) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2012)
172.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-ABD
arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin Ekonomi
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12872) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2012)
173.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Çin
arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin Ekonomi
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12873) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2012)
174.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Rusya
Federasyonu arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin
Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/12874) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.11.2012)
175.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Gürcistan
arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin Ekonomi
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12875) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2012)
176.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Suriye
arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin Ekonomi
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12876) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2012)
177.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Türkiye-Bulgaristan arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına
ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/12877) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.11.2012)
178.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, kömür
madenlerinde yaşanan göçük olaylarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12878) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
179.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyde yaşanan elektrik kesintilerine ve aydınlatma
sorununa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12879) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
180.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Arhavi ilçesindeki HES projeleri hakkındaki soru önergesine verilen cevaba
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12880)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
181.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Antalya-Burdur-Isparta Bölgesi elektrik dağıtım ihalesine ve ihaleyi kazanan
şirketlere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12881) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
182.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12882) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
183.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyde yaşanan elektrik kesintilerine ve aydınlatma
sorununa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12883) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
184.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Ovacık Yaylasına
elektrik hattı çekilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12884) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
185.- Niğde Milletvekili
Doğan Şafak’ın, 2011’den bu yana buğday destekleme paralarının ödenmemesine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12885)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
186.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, pancar alımına ve
pancarda uygulanan kota sisteminin kaldırılmasına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12886) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
187.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, Et ve Balık Kurumunun hayvan alımlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12887) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
188.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, çiftçilerin
çeşitli sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12888) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
189.- İzmir Milletvekili
Birgül Ayman Güler’in, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12889) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
190.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, İstanbul’da yaşanan bir olayda polisin kimyasal gaz kullandığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12890)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
191.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, Silopi İlçe Emniyet Müdürlüğünce kullanılan bir araca ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12891) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
192.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
uyuşturucu kullanımına ve bunun önlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12892) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
193.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’da
yaşanan bir olayda polisin kimyasal gaz kullandığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12893) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
194.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Tunceli’nin Hozat ilçesinde vatandaşların fişlendiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12894)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
195.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12895) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
196.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, polislerin muhtarlardan kişisel bilgiler temin ettiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12896)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
197.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12897) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
198.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12898) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
199.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12899) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
200.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12900) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
201.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12901) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
202.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12902) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
203.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı bazı köylerin yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12903) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
204.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12904) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
205.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bazı köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12905) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
206.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12906) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
207.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12907) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
208.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Selendi’de bir
köyün köprü ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12908) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
209.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Selendi’de bir köyün köprü ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12909) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
210.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Selendi’de bir
köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12910)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
211.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, alkollü içki ve sigara hırsızlığı vakaları ile ilgili verilere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12911) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
212.- Sivas Milletvekili
Malik Ecder Özdemir’in, 1990’lı yıllarda terörle mücadele kapsamında Sivas’ta
silah dağıtıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12912) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
213.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Hozat
ilçesindeki fişleme iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12913) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
214.- İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk’ün,
Suriye sınırında yaşanan olaylara ve Suriyeli muhaliflerin saldırılarına göz
yumulduğu iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12914) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
215.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
Tunceli’nin Hozat ilçesinde fişleme yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12915) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
216.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın, Ordu’ya stat
yapılıp yapılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12916) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
217.- Ankara Milletvekili
Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, Ankara’da asfalt katılım payı ödemelerini
gerçekleştirmeyen konut sahiplerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12917) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
218.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, alkollü içkiler
ile sigaraya uygulanan vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12918) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
219.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, 6111 sayılı Kanun uyarınca İngiliz viski şirketlerinin
affedilen vergi borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12919) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
220.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, yabancı ülkelere verilen hibe ve kredilere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12920) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
221.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Erzurum’la ilgili bazı eğitim istatistiklerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12921) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
222.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
yeni eğitim sistemine geçişten sonra açılan imam-hatip okullarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12922) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
223.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
seçmeli derslere ve bu dersleri veren öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12923) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
224.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis ve Van’da depremzede öğrencilere yapılan yardımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12924) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
225.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, okullarda
yaşanan sorunlara ve yeni eğitim sistemine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12925) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
226.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, Niğde’de bir
okulun fiziki sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12926) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
227.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köydeki okulun kapatılacağı iddialarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12927) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
228.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesine bağlı bir köydeki öğrencilerin
taşımalı sistemin kaldırılmasından kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12928) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
229.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın, atama bekleyen öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12929) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
230.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, öğretmenlerin eş durumu atamalarında yaşanan sorunlara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12930) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
231.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Hacettepe
Üniversitesinde yapılan bir görevlendirmeye ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12931) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
232.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, e-okul
sisteminde üretilen bilgilerin SMS ile iletilmesine yönelik imzalanan protokole
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12932) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2012)
233.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 1895 yılında
subay olan bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12933) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
234.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Ülkemizde kullanılan S-70 Sikorsky model helikopterlere ve 10
Kasım’da meydana gelen helikopter kazasına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12934) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
235.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, TSK’da görev yapan ve istifa etmiş olan personel ile ilgili
verilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12935)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
236.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, ağaçlandırma projelerine ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12936) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
237.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün sulama kanalı
ihtiyacına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12937)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
238.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün sulama kanalı ihtiyacına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12938) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
239.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün sulama kanalı ihtiyacına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12939) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
240.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün sulama kanalı ihtiyacına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12940) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
241.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Saruhanlı’da bir
köyün sulama sorununa ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12941) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
242.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Adıyaman’da
yapılması planlanan sağlık merkezlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12942) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
243.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Karadeniz Bölgesinde tespit edilen kanser hastalığı
vakaları ile ilgili verilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12943) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
244.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de
tespit edilen kanser hastalığı vakaları ile ilgili verilere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12944) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
245.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Batman Kuzey
Çevre yoluna yönelik çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12945) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
246.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, PTT’nin yasal statüsünün değiştirileceği iddialarına ve PTT’nin
faaliyetlerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12946) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
247.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, DHMİ’nin sahip olduğu helikopterlere ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/12947) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2012)
248.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, bir siyasi parti
ilçe başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/12948) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
249.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Profesyonel
Futbol Disiplin Kurulunun bir spor kulübüne verdiği cezaya ilişkin Gençlik ve
Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/12949) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
250.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, Şahinkayası
Kanyon’un turizm bölgesi ilan edilmesine rağmen yatırım yapılmamasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12950) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2012)
251.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, 666
sayılı KHK ile maaşlarında azalma yaşayan kamu personelinin mağduriyetine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12951) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2012)
Süresi İçinde
Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, hakkında dinleme kararı
alınan milletvekillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9777)
2.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, eski Genelkurmay Başkanı ile
ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9795)
3.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, telefonlarının dinlenip
dinlenmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9804)
4.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, şehir şebeke
sularının sağlıklı ve güvenilir bir şekilde tüketiciye ulaştırılabilmesi için
yürütülen çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10301)
5.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Sakarya’da kadın doğum
konusunda yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10302)
6.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, İstanbul’da doğum
sırasında yaşanan iki ölüm vakasına ve son beş yıldaki doğum istatistiklerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10303)
7.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’daki hastanelerin
yatak kapasitelerine ve yeni kurulacak sağlık kampüsüne ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10304)
8.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Suriyeli mültecilerin
sağlık harcamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10305)
9.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Adana’da bazı mahallelere
gece gösterileri olduğu gerekçesiyle acil servis ekibi gönderilmediği
iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10306)
10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, normal doğum
sırasında rahatsızlanarak sezaryene alınan ve hayatını kaybeden bir hastaya ve
normal doğumun teşvikine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10307)
11.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Bakanlığın bir genelgesi ile
sağlık çalışanlarının işyerine yakın bir yerde ikamete tabi tutulmalarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10308)
12.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, ülkemizdeki meslek
hastalıklarının teşhisi ve tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10309)
13.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, kapatılan Etlik İhtisas Eğitim
ve Araştırma Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10310)
14.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Türkiye’deki palyatif
bakım hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10311)
15.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, İstanbul Çapa Tıp
Fakültesinde bir hastanın etnik ayrımcılığa maruz kaldığı ve şiddete uğradığı
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10312)
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmit Yenimahalle’de sağlık
ocağı yapılması ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10313)
17.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, çocuk psikolojisi
alanında çalışan uzmanların sayısına ve yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10314)
18.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, çocuk psikolojisi
alanında hizmet veren kliniklere ve okula başlayacak çocukların
değerlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10315)
19.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, damacana sularda
uygulanması düşünülen çipli takip sistemine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10316)
20.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul’daki bazı
poliklinikler ile semt polikliniklerinin kapatılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10317)
21.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, sağlık kuruluşlarında yasaklı
tıbbi cihazların kullanımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10318)
22.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Bakanlık tarafından
sağlık personeli için yerleşim yeri sınırları içinde ikamet mecburiyeti
getirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10319)
23.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Türkiye’de sağlık hizmeti
veren resmi ve özel sağlık kuruluşlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10320)
24.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’da
atıl olarak bekletilen hastane binalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10321)
25.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri
Başkanlığından Sağlık Bakanlığına geçiş yapan personele ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10322)
26.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, ülkemizde kullanılan diş
macunları ve sıvı sabunların sağlığa etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10323)
27.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, SSPE hastalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10324)
28.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, hastanelerde tetanoz
aşısının kalmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10325)
29. Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, sağlığa zararlı su satan
firmaların denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10326)
30.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Bağcılar Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10327)
31.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Ordu İl Sağlık
Müdürlüğü ile ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10328)
32.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, gıda takviyesi adı
altından satılan ilaçlara karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10329)
33.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, akciğer kanseri tedavisinde ALK
testi yapan patoloji laboratuvarlarının yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10330)
34.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Elmalı ilçesindeki uzman
doktor ihtiyacına ve sağlık hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10331)
35.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün, Suriyeli yaralı muhaliflerin
Türkiye’de tedavi edildiği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10332)
36.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, tutuklu öğrencilere ve
yargı çalışanlarının mesleki yeterliliklerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10517)
37.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir HSYK üyesinin aynı zamanda
Adalet Akademisi Yönetim Kuruluna üye seçilmesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10518)
38.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Mardin E Tipi Kapalı
Cezaevinden yapılan nakillerin nedenlerine ve nakiller esnasında yaşandığı
iddia edilen bazı olaylara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10519)
39.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İzmir Büyükşehir Belediyesi
ve metro çalışmalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10520)
40.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, Ağrı’da bulunan toplu mezarlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10521)
41.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’ın, Antalya L Tipi Kapalı Cezaevinde
insan hakları ihlalleri yaşandığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10522)
42.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, iletişimin tespiti kararlarına
ve telefon dinlemelerine yönelik bazı sayısal bilgilerin verilmemesine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10523)
43.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, UYAP sisteminde
yaşanan bazı sorunlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10524)
44.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2012 KPSS ile ilgili iddialara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10525)
45.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, öldürülen PKK’lılara ait
cesetlerden iç organların çıkartılarak organ naklinde kullanıldığı iddialarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10526)
46.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, AİHM tarafından hükmedilen
tazminatlara ve bu cezalara sebebiyet veren kişilere rücu edilip edilmediğine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10527)
47.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, bazı davalarda bilirkişi
olarak hep aynı iki uzmanın görevlendirilmesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10528)
48.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2005-2012 yılları arasında
Ankara’da evlenen çiftlere ve açılan boşanma davalarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10529)
49.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Güneydoğu Anadolu
Bölgesindeki illerde 2003-2012 yılları arasında meydana gelen boşanma
olaylarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10530)
50.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Türkiye’de 2003-2012
yılları arasında meydana gelen boşanma olaylarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10531)
51.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, avukatların katıldığı
hâkimlik sınavında soruların önceden temin edildiği iddialarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10532)
52.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, şiddet ve tacize
uğrayan kadınların sorunlarına ve Edirne’de yaşanan bir taciz olayına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10533)
53.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, Başbakanın bir açıklamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10534)
54.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Silivri Cezaevinde
görevli bir infaz koruma memurunun bulaşıcı bir virüs nedeniyle öldüğü
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10535)
55.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Silivri Cezaevinde ölümcül
bir virüs nedeniyle bir memurun öldüğü ve bu olayın kamuoyundan gizlendiği
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10536)
56.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, İmralı Cezaevinde yatan
hükümlülere ve cezaevinin fiziki koşullarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10537)
57. İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, 3. Yargı paketine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10538)
58.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi
Cezaevinde yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10539)
59.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Ankara 2 Nolu F Tipi
Cezaevinde yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10540)
60.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Adli Tıp Kurumuna
getirilen terörist cesetlerinin iç organlarının izinsiz olarak nakil ve
araştırma işlerinde kullanıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10541)
61.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Zirve Yayınevi
davasına bakan hâkimlerin değiştirilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10542)
62.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, İzmir Aliağa Şakran Kadın
Cezaevinde yaşandığı iddia edilen hak ihlallerine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10543)
63.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Pozantı M Tipi
Çocuk Cezaevinde kötü muamele iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10544)
64.- Adana Milletvekili Murat Bozlak’ın, tutuklu bir milletvekiline
verilen disiplin cezasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10545)
65.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Kuzey Iraklı bir liderin
Adalet ve Kalkınma Partisi Kongresine onur konuğu olarak katılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11544)
66.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde
yangından zarar gören bir alışveriş merkezinin afet kapsamına alınmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11545)
67.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bilecik’te sosyal
yardımlardan yararlanan vatandaşlara ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün bu ildeki
projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11546)
68.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, asgari ücretten vergi
alınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11547)
69.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, Suriye’den PKK’ya katılımların artmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11548)
70.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Oslo görüşmelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11549)
71.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Hatay’daki Suriyeli
mültecilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11550)
72.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Suriye sınırıyla ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11551)
73.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, son dönemde yapılan
zamlara ve enflasyon hedefine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11552)
74.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, besicilerin
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11553)
75.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, terör saldırıları sonucu psikolojik
olarak zarar gören askerlere gazilik unvanı verilmesine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11557)
76.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, deprem dışındaki afetlerden zarar
görenlere ve bunlara yapılan yardımlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11558)
77.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KOSGEB tarafından verilen
destekleme kredilerine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11559)
78.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da bir alışveriş
merkezinde çıkan yangından zarar gören esnafın mağduriyetine ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/11560)
79.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Ankara Büyükşehir
Belediyesi bünyesinde bazı işçilerin sendika değiştirmeye zorlandığı ve
mobbinge maruz kaldığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11561)
80.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, asgari ücretin artırılmasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11563)
81.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Ankara Büyükşehir
Belediyesi bünyesinde bazı işçilerin sendika değiştirmeye zorlandığı ve
mobbinge maruz kaldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11583)
82.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu’nun ilçelerindeki
emniyet birimlerinde personel ve teçhizat eksikliğine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11584)
83.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürünün
bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11585)
84.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bilecik’teki ilçe emniyet
müdürlüklerinin araç ihtiyacına ve bazı beldelerin belediye statülerindeki
belirsizliğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11586)
85.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın Karakoyunlu ilçesine
bağlı bir köyün beton sulama kanalı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11587)
86.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’da bir köye ait yolların
bakım ve onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11588)
87.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın Merkeze bağlı bir
köyünde kum ocaklarına giden yolun asfaltlanmasına veya alternatif yol
yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11589)
88.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın bir köyünün yollarının
bakımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11590)
89.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın Karakoyunlu ilçesinin
bir köyünün kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11591)
90.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın Karakoyunlu ilçesinin
bir köyünün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11592)
91.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir emniyet müdürünün
açıklamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11593)
92.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Hatay’da bir karakolda yaşanan bir
olayın emniyet camiasına etkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11594)
93.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Tatvan
Belediyesine yapılan yardımlar, hibeler ile belediyenin borç ve alacaklarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11595)
94.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, TÜİK’de görev yapan
bir personelin haksız olarak işten atıldığı iddialarına ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11596)
95.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, çeşitli ülkelerden alınan
kalkınma yardımlarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11597)
96.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bilecik’teki şehitliklerin
durumu ile doğal ve kültürel zenginliklerin turizme kazandırılması
çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11598)
97.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2007-2012 yılları arasında
motorlu taşıtlar vergisi borcunu ve trafik cezasını ödemeyen mükellef sayısına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11601)
98.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, 2002-2012 yılları
arasında atanan emekli olan ve alan değiştiren öğretmenlere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11602)
99.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, teknik öğretmenlerin
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11603)
100.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu’nun, okullardaki izcilik faaliyetlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11604)
101.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Yurtdışı Teşkilatına Sürekli Görevle Atanacak
Personel Seçme Sınavının puan hesaplama yönteminde değişikliğe gidilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11605)
102.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, 2012 yılı KPSS hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11607)
103.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, Hakkâri il merkezi ve ilçelerindeki okulların sayısı ve
faaliyet durumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11608)
104.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, alan ve branş değiştiren öğretmenler ile ilgili
verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11609)
105.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Osmaniye’de ders kitaplarının eksik dağıtıldığı
iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11610)
106.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, İzmir’de yaşanan bir olaya ve öğretmenlere yönelik
şiddetin önlenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11611)
107.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, Bilecik’teki okulların araç-gereç ve öğretmen ihtiyacı ile
kayıt döneminde velilerden para talep edilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11612)
108.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2007-2012 yılları arasında öğretmenlere yönelik şiddet
olaylarına ve okulların güvenlik durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11613)
109.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat ilindeki öğretmen sayısı ve ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11614)
110.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, imam hatip ortaokullarında okutulan bir ders kitabına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11615)
111.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık bünyesinde görevlendirme ile çalışan personele
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11616)
112.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, özür grubu atamalarının gerçekleşmemesi nedeniyle mağdur olan
öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11617)
113.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında öğretmen ve derslik
açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11618)
114.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki okullar ve öğrencilerle ilgili verilere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11619)
115.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, ÖSYM tarafından yapılan sınavlara ve bu sınavlara yönelik
bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11620)
116.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, öğretmenlerin alan değişikliği atamalarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11621)
117.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, bir alkollü içecek firmasının bazı okulların basketbol
sahalarını yaptırdığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11622)
118.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, ders kitapları ve eğitim araçları yönetmeliğinde
değişikliğe gidilmesinin nedenlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11623)
119.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, atanamayan öğretmenlerle ilgili bir açıklamasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11624)
120.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, ücretli öğretmen istihdamına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11625)
121.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11626)
122.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlere verilen önemin artırılmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11627)
123.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, ikili öğretim yapılan okullarda görev yapan personelin
fazla çalışmalarının karşılığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11628)
124.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, öğretmenlere yönelik şiddete ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11629)
125.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, taşımalı eğitim sistemi ile ilgili bazı sorunlara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11630)
126.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, 2005-2012 yılları arasında askerlik hizmetini yaparken
hayatını kaybedenlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11631)
127.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, TSK personelinin moralini düzeltmek için alınan
tedbirlere ve emeklilik isteyen asker sayısına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11632)
128.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, bedelli askerlik uygulamasından elde edilen gelire ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11633)
129.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, 2002’den günümüze kadar meydana gelen orman yangınlarına
ve yeniden ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11635)
130.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın, Karakoyunlu ilçesinin bir köyünün drenaj kanalı
sorununa ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11636)
131.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın Merkeze bağlı bir köyünün sulama kanalı sorununa
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11637)
132.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın, Merkeze bağlı bir köyünün beton sulama kanalı
ihtiyacına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11638)
133.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın Tuzluca ilçesindeki iki köyün sulama kanalı sorununa
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11639)
134.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın Tuzluca ilçesindeki bir köyün sulama kanallarının bakım
ve onarımına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11640)
135.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Salihli-Gölmarmara-Akhisar yoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11656)
136.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Marmaray Projesi kapsamında Gebze ve Osmangazi tren
istasyonları arasına bir istasyon eklenmesi ihtiyacına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11657)
137.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Erbaa-Niksar karayolunda meydana gelen kazalara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11658)
138.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, telefon şirketlerinin faturalarına yansıttıkları
vergilere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11659)
139.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, baz istasyonlarının kaldırılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11660)
140.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, köprü ve otoyollarda uygulanacak yeni geçiş sistemine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11661)
141.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Suriye’deki muhalif gruplara askeri-lojistik ve
psikolojik destek sağlandığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11664)
No.: 44
4 Aralık 2012 Salı
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/716)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.11.2012)
2.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/717) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.12.2012)
Teklifler
1.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu
ile 23 Milletvekilinin; Sözleşmeli İş ve Meslek Danışmanlarının Memur Kadrosuna
Geçirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1008) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2012)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın; Bazı İlçelerin İsimlerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1009) ( İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.11.2012)
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1010) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.11.2012)
4.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar'ın; Alanya Adıyla Yeni Bir İl Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi (2/1011) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.11.2012)
5.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın; 6343 Sayılı Veteriner Hekimlik Mesleğinin
İcrasına, Türk Veteriner Hekimleri Birliği ile Odalarının Teşekkül Tarzına ve
Göreceği İşlere Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1012)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.11.2012)
6.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir'in; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1013) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2012)
7.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1014) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.11.2012)
8.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; TBMM Binası ve Yerleşkesi İçine, Demokratik
Yaşamımızın Unutulmaması Gereken Parlamenterlerinin Heykel veya Büstlerinin
Konulması Hakkında Yasa Teklifi (2/1015) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
9.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Ankara İli Evren İlçesi'nin; Adının
"Çıkınağıl" Olarak Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/1016)
(İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1017) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
11.- Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan'ın; Seki Adıyla Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun
Teklifi (2/1018) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.11.2012)
12.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1019) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.11.2012)
13.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Ceza Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1020) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2012)
Tezkere
1.- 3346 Sayılı
Kanun Uyarınca, 6085 Sayılı Kanun Kapsamında Sayıştay Denetimine Tabi
Kuruluşlarla İlgili Olarak Hazırlanan 2011 Yılı Denetim Raporlarının
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1052) (Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2012)
Rapor
1.- Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İstanbul Milletvekili
Süreyya Önder’in; Hakkari Milletvekili Adil Kurt’un; İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (1/708, 2/240,
2/262, 2/373, 2/539, 2/934, 2/955, 2/956) (S. Sayısı: 365) (Dağıtma tarihi:
04.12.2012) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Şırnak Uludere'de
meydana gelen olayın araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/436) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.01.2012)
2. BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, asgari ücret
uygulamalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/437) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.01.2012)
3. Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 19 Milletvekilinin, Türkiye- Fransa
ilişkilerinde yaşanan gelişmeler konusunda bir Genel Görüşme açılmasına ilişkin
önergesi(8/6) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.01.2012)
4 Aralık 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime yarım
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk söz
Engelliler Haftası münasebetiyle söz isteyen Kayseri Milletvekili İsmail
Tamer’e aittir.
Buyurun Sayın
Tamer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL TAMER
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Engelliler
Günü nedeniyle şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünya nüfusunun
yüzde 15’i, yaklaşık 1 milyar insan engelli durumda. Ülkemizde bu sayı 8,5
milyon kişi. Tabii, bizler engellilere şefkat içinde yaklaşmamız gerektiğinin
her zaman bilincinde olduk ve bu vesile ile de engelliler adına onların sözcüsü
olarak da Mecliste size hitap ediyorum. Şunu ifade etmek istiyorum ki:
Türkiye'deki engelli kardeşlerimizin her zaman yanında olmamız gerektiğinin,
onlara bir saygı çerçevesi içerisinde, engelleri kaldırıp engelsiz hâle
getirmemiz gerektiğinin her zaman bilincinde olduk, bundan sonra da devam
edeceğiz.
“Engelli”
dediğimiz zaman aklımıza doğuştan ve sonradan herhangi bir nedenle bedensel,
zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecede kaybetmesi
nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama
güçlükleri olan, korunmaya, bakıma, rehabilitasyon ve danışmanlık ile destek
ihtiyaçları duyan kişi gelir. Engelliler alanında gerçekleştirilen çalışmaları
sosyal hizmet olmakla birlikte sağlık, psikolojik, fizyoterapi, eğitim, kültür,
mimari, hukuk, sanat gibi pek çok bilim dalıyla da ifade etmek gereklidir. Bu
nedenle engellileri tek bir şekilde ifade etmekten ziyade multidisipliner
olarak görmekte fayda vardır diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, dün itibarıyla, seçim bölgem olan Kayseri’de çeşitli,
engellilerle ilgili çalışmalara katıldık. Eminim ki sizler de kendi seçim
bölgelerinizde engellilerle ilgili pek çok faaliyette bulunmuşsunuzdur, hepinizi
bu yönde tebrik etmek istiyorum. Çünkü orada gördüklerimiz, mesela Kayseri’de
yapılan zihinsel engellilerin sema gösterilerini görmek her şeyin üstündeydi.
Onlara sevgiyle yaklaşmak… Onların yapmış olduğu, zihinsel engellerine rağmen
öğretilebilir olduğunun da en güzel örneklerinden birisini verdiler.
Yine, Kayseri’de
Melikşah Üniversitesinin yapmış olduğu bir programda “Goalball” adı altında
müsabakalar düzenlendi. 6 tane takım katıldı. Bunları izleme fırsatı bulduk.
İnanın, o engelli kardeşlerimizin yapmış olduğu sportif aktivitelerini
sportmence yaptıklarını görüp de engelsiz olanlara bir örnek olduğunu gerçekten
ifade etmek istiyorum.
Tüm bu
güzellikler içerisinde, biz, AK PARTİ olarak da engelliler adına çok şeyler
yaptık. Anayasa’da onlara pozitif ayrımcılığı getirdik. Bunun yanında yapmış
olduğumuz şeyler: Engelli bireylere sosyal güvencesi olsun ya da olmasın özel
eğitim desteği verdik. Özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilere, okullara ve
kurumlara erişmesini sağlamak için ücretsiz taşımalarını yaptık. Ortaöğretim ve
üniversite sınavlarında çeşitli kolaylıklar sağladık. Yine, üniversiteye giriş
sınavlarında engelliler için gereksiz fiziki düzenlemeler, ortopedik ve görme
engelliler için yardımcı personel verilmesi gibi faaliyetlerini yaptık.
Üniversite öğrencilerine sağlanan kolaylıklar arasında, başarılı ve ihtiyaç
sahibi engelli öğrencilere Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından
öncelikler verildi. Mesleki rehabilitasyonlar yapıldı.
Tabii her şeyden
önce şunu da ifade etmek istiyorum: Pek çok şey yapıldı. Onu burada ifade
etmekten ziyade Hazreti Mevlânâ der ki: “Eğer dünya gözüyle bakarsanız sadece
yüzü görürsünüz ama gönül gözüyle bakarsanız özü görürsünüz.” Biz, engelliler
adına özü görerek onlara yardım etmek maksadıyla her zaman onların yanında
olduk ve onların yanında olmaya devam edeceğim.
3 Aralık
Engelliler Günü’nü kutluyor, hepinize saygı ve sevgilerimi iletiyorum. Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü sebebiyle söz isteyen Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 4 Aralık Dünya
Madenciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ydü. Engellilerin önündeki
tüm engellerin acilen kaldırılması en içten dileğimizdir. Bugün de 4 Aralık
Dünya Madencilik Günü. Madencilik sektörünün önündeki engellerin kaldırılması
da dilediğimizdir.
Neden 4 Aralık
Madenciler Günü? Roma İmparatorluğu zamanında babasının gazabından kaçan Santa
Barbara isimli, sarışın, mavi gözlü bir kızcağız bir mağaraya sığınıyor ve o
mağarada çalışan madencileri koruduğuna inanıldığı için madencilerin koruyucu
azizesi ilan ediliyor ve bu kız o tarihte Roma İmparatorluğu döneminde İzmit’te
yaşadığı nedenle, önce Anadolu’da 4 Aralık Madenciler Günü ilan ediliyor. Ondan
sonra da tüm dünyada 4 Aralık Dünya Madenciler Günü olarak kutlanmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, enerji, yaşam demektir, canlılık demektir. Temel ihtiyaçlarımızın
karşılanabilmesi, yaşamın sürdürülebilmesi için olmazsa olmaz temel ihtiyacımız
“enerji” deyince akla öncelikle maden gelir, petrol gelir, kömür gelir.
Madencilik sektörü sanayileşmenin lokomotifidir, uluslararası stratejik bir
öneme sahiptir. Günümüzde madencilik ekonomik bir olgu olmanın da ötesine
geçerek askerî politikaların bir bileşeni hâline gelmiştir. Kendi kaynaklarını
yok sayan, kendi kaynaklarını kendi ihtiyacı için kullanamayan ülkelerin
kalkınması mümkün değildir.
Gelişmekte olan
Türkiye, bir yandan nüfus artışını besleyecek yatırım ve üretim yapmak
durumundadır, bir yandan da fert başına düşen gayrisafi millî hasılayı
artırmak, refah düzeyini yükseltmek zorundadır. Bu da yer altı kaynaklarını
ekonomiye kazandırmak ve gayrisafi millî hasıla içindeki yer altı kaynaklarının
payını artırmakla mümkündür.
Gerçek sahibi
halkımız olan ve tükenme, yenilenemez özelliklerinden dolayı gelecek nesillerin
de söz sahibi olduğu madencilik sektöründe madenlerimiz işletilirken kamu
yararı gözetilerek planlanması ve üretilmesi gereği vardır.
Değerli
arkadaşlarım, madencilik sektörü dünyada en riskli sektörlerin başındadır ve iş
kazalarının en fazla olduğu sektördür. Türkiye iş kazalarında 1’inci sıradadır,
ödüllüdür, 1’inci sıraya oturmuş vaziyettedir ve yılda yaklaşık 100 işçi
Türkiye’de hayatını kaybetmektedir. Yine, Uluslararası Çalışma Örgütü bu ölümlü
iş kazalarında, maden kazalarında Türkiye’nin Çin’den daha önde olduğunu
vurgulamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
madencilik sektörünün sorunları bu iktidar döneminde çözülememiştir, daha da
artırılmıştır. Üniversitede okuyan maden fakültesi öğrencilerinin maden
fakültesi öğretim üyesi hocalarımızın sorunları vardır, çözülmemiştir.
Madencilik sektörüne yatırım yapan iş adamları hâlen yeraltı örgütü üyesiymiş
muamelesi görmektedirler, kaçakçı muamelesi görmektedirler. Madencilik
sektörüne yatırım yapan iş adamlarının sorunları çözülmediği gibi her gün daha
da sorunlar artırılmaktadır. En son Başbakanlık tarafından yayınlanan 16/6/2012
tarih ve 28325 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 2012/15 sayılı genelge
madencilik sektöründe yaşanan sorunların daha da artmasına neden olmuştur.
Başbakanlıkta oluşan kurula bağlanmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bütün bu sorunlara çözüm üretmek ve uygulamak ülkeyi yönetenlerin
ve siyasi iktidarların asli görevidir. Dünya Madenciler Günü’müzü kutladığımız
4 Aralık’a madencilik sektöründe hiçbir sorunu çözmeden tekrar girmekteyiz.
Madencilik sektöründe işçilerimiz, bugünün Millî Eğitim Bakanı, eski Çalışma
Bakanımız Ömer Dinçer’in deyimiyle “Güzel güzel ölmektedirler.”
Bütün bu
olumsuzluklara rağmen Dünya Madenciler Günü’müzü daha güzel ortamlarda neşeyle
kutlayacağımız günlerin geleceği inancıyla maden kazalarında yaşamlarını yitiren
maden mühendislerinin, maden işçilerinin, maden emekçilerinin, maden
işverenlerinin Dünya Madenciler Günü’nü bir kez daha kutluyorum, onların anısı
önünde saygıyla eğiliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
üçüncü söz, yine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle söz isteyen
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Engelliler
Günü münasebetiyle söz aldım, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün idrak
ettiğimiz 3 Aralık Dünya Engelliler Günü “engellilik” ve “engelli” üzerinde hepimize
derinlemesine düşünme fırsatı vermiştir. Engellilerin sorunlarını tespit edip
çözebilmek için öncelikle engelli kardeşlerimizin sayılarını, engel gruplarını
ve sorunlarını bilmemiz gerekmektedir. Ancak engellilerle ilgili geniş kapsamlı
en son çalışma, Milliyetçi Hareket Partisinin hükûmet ortağı olduğu 57’nci
Hükûmet döneminde yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması 2002’dir. Aradan geçen
on yıllık süre içinde engellilerle ilgili geniş kapsamlı bir araştırma
yapılmamıştır.
Hükûmet
açıklamalarında ve soru önergelerinin cevaplarında Türkiye Özürlüler
Araştırması 2002 verileri kullanılmaktadır. Dolayısıyla Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, sorumluluk alanındaki engelli vatandaşlarımıza ve bu
vatandaşlarımızın engel gruplarına ve sorunlarına yeterince vâkıf değildir.
Türkiye engelliler araştırması sonuçlarına göre, ülkemizdeki nüfusun yüzde
12,3’ü, yaklaşık 8,5 milyonu engelli olarak yaşamını sürdürmektedir. Oysa dünya
ortalaması yüzde 7,5’tur. Bu nedenle, Hükûmet öncelikle Türkiye’deki engelli
oranının düşürülmesini hedeflemeli, bu yönde politikalar oluşturulmalıdır.
Engellilerle ilgili tüm hizmetlerin, ilgili bütün kurum ve kuruluşların ortak
plan ve programlarıyla iş birliği sağlanarak yapılması ve millî politikaların
belirlenmesi maalesef bugüne kadar mümkün olamamıştır. Modern devletin
görevlerinden biri de engelli bireylerin haklarını geliştirmek, engellilerin
yetenekleri ve potansiyelleri doğrultusunda gelişmelerini, eşit fırsatlara
sahip olmalarını güvence altına almak, ekonomik ve sosyal refahını sağlamak
iken 8,5 milyon engelli vatandaşımız eğitimden sağlığa, istihdamdan ulaşıma
kadar her alanda çok sayıda sorun yaşamaktadır.
Görme, işitme,
dil ve konuşma, ortopedik ve zihinsel engellilerin yüzde 63’ü, süreğen
hastalığa sahip olanların yüzde 73’ü okuma yazma bilmemektedir. Ulusal
engelliler veri tabanında kayıtlı, hayatta olan ve adresi bilinen beş ila on
sekiz yaş arası eğitim çağı engelli birey sayısı 225 bin iken Millî Eğitim
Bakanlığı verilerine göre ancak 29 bin engelli öğrenciye eğitim hizmeti
verilebilmektedir. Ülkemizde bakıma muhtaç engellilere yönelik sosyal bakım
hizmetleri son derece yetersizdir. Rehabilitasyon eğitimi alması gereken
engelli sayısı 2 milyondur. Oysa rehabilitasyon eğitimi alan engelli sayısı ise
236 bin kişidir.
Yine, 2002
yılındaki araştırma sonuçlarına göre, engelli vatandaşlarımızın yüzde 78’i iş
gücüne dâhil değildir.
AKP Hükûmeti 2010
yılının engelliler yılı olacağını ilan ederek kamudaki açık kadroların
tamamının doldurulacağı sözünü vermişti. Ancak Devlet Personel Başkanlığının en
son verilerine göre, Aralık 2012 itibarıyla, kamuda çalıştırılması gereken
engelli memur sayısı 44 bin kişidir. Ancak şu anda kamuda 25 bin engelli memur
çalıştırılmaktadır, 19 bin açık bulunmaktadır. Kamuda çalışan memur ve işçi sayıları
hesaplanırken 2011 yılındaki kanun hükmünde kararnamelerle kurulan Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı ile birlikte 9 bakanlık, birçok kurum ve kuruluş
ile yeni kurulan üniversiteler bu hesaplamaya dâhil edilmemiştir. Bunlar da
dâhil edildiğinde kamuda çalıştırılması gereken engelli sayısı da, biraz önce
verdiğim rakamda olduğu gibi, artmaktadır.
2011 Eylül ayı
sonu itibarıyla 50 veya daha fazla sigortalı çalışan iş yerlerinde 136.708
engelli çalıştırılması gerekirken, çalıştırılan engelli sayısı 87.519 kişidir
yani 49 bin engelli kadrosu boştur. Engelli çalıştırma zorunluluğu olduğu hâlde
çalıştırmayan iş yerlerine her ay 1.671 lira ceza uygulanmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Bu ceza miktarı caydırıcı olmadığı için işveren engelli çalıştırmak
yerine para cezası ödemeyi tercih etmektedir.
Bu düşüncelerle,
muhterem heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
3 Aralık Dünya
Engelliler Günü münasebetiyle yapılan konuşmalar neticesinde bazı sayın
milletvekilleri söz talebinde bulunmuşlardır. Konunun önemi, hassasiyeti ve
duygusallığı, aynı zamanda bazı söz talep eden sayın milletvekillerinin engelli
yakını olmaları nedeniyle birer dakika söz veriyorum.
Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Dünya
Engelliler Haftası’na ve özellikle kamunun engellilere yönelik daha fazla alım
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, geçen hafta sonu Dünya Engelliler
Haftası’ydı. Artık engelliler kendilerine acınmasını, kendilerinin elinden
tutulmasını istemiyorlar. Engelliler kendi becerileriyle ekmeklerini kendileri
kazanmak istiyor. Bu nedenle, onlara aş vermek için, iş vermek için çaba
göstermeliyiz. Hepimiz bir gün engelli olabiliriz. Onların onurları her şeyin
üstündedir. Onlar onurlarıyla çalışmak, onurlarıyla iş bulmak istiyorlar. Her
türlü kapıdan çevriliyorlar. Bu nedenle özellikle kamunun bu konuda öncelikli
olması lazım, kamunun engellilere yönelik daha fazla alım yapması lazım. Onlar
emekleriyle, alın terleriyle geçinmek istiyorlar. Bu nedenle -hepimiz bir gün
engelli olabiliriz- bu insanlara sahip çıkmak bizim hepimizin görevi olmalı.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Dedeoğlu…
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
Kahramanmaraş Yenişehir Hastanesinin yoğun bakım ünitesinde solunum cihazları
nedeniyle büyük sorunlar yaşandığına ve Sağlık Bakanlığının bu konuda gerekeni
yapacağını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş’ımıza
büyük umutlarla yapılan 400 yataklı Yenişehir Hastanemizde, maalesef, yoğun
bakım ünitesinde solunum cihazları yüzünden çok büyük sorunlar yaşanmaktadır.
Acil durumda gelen hastalarımız etrafımızda bulunan şehirlere havale
edilmektedir ve bu solunum cihazlarının problemlerinden dolayı da birçok sorun
yaşanmaktadır, dilim varmıyor buradan söylemeye. Temennim şudur ki: Sağlık
Bakanımız, Hükûmetimiz bu konuya derhâl el atar, gereği yapılır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Karaahmetoğlu…
3.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, her
ülkeden her çeşit meyve ve sebzeyi, hatta fındığı bile ithal ediyor olmamızdan
ders çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünya üretiminin
yüzde 75’ini gerçekleştirdiğimiz, ihracatından yıllık 1,5-2 milyar dolar gelir
sağladığımız fındık tarımsal ihracat gelirlerimizin en önemli ihracat
kalemlerinden biridir. 2 milyon üreticinin geçim kaynağı, gıda sanayisi ve
ticarette yarattığı katma değer ve istihdam katkısı ile fındığımızın dahi
ABD’den ithaline ilişkin açıklamalar oldu. Türkiye Ziraatçılar Derneğinin
açıklamalarına göre, her ülkeden her çeşit meyve ve sebzeyi ithal ettiğimizi
görmekteyiz. İklim ve ürün çeşitliliği yönünden bahsi geçen ürünleri ithal
etmeye ihtiyacı olmayan ülkemizin fındığı dahi ithal etmiş olması trajikomik
bir durumdur. Dolayısıyla, ülkemizi yönetenlerin üreticilerimize destek olması
için bu tabloya bakarak gerekli dersleri çıkarmalarını ümit ediyorum.
Engellilerimiz
için engelsiz bir dünya diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özkan…
4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, TBMM Başkan
Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine, besicilik destekleme süresinin
uzatılması gerektiğine ve Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce size
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Hükûmete bir
uyarıda bulunmak istiyorum. Bugünlerde besiye verilen desteklemenin son günleri
yaklaştığından henüz besisini almamış danalar kesilmektedir. Bunlar birer millî
servettir. Servet heba olmaktadır. Destekleme süresinin Hükûmet tarafından
uzatılması gerekmektedir. Ayrıca dişi hayvanların kesilmemesi için de Hükûmetin
bir yem desteklemesine ihtiyaç duyulmaktadır. Gelecek günlerde et ve süt
sıkıntısına uğramamak için Hükûmeti duyarlılığa davet ediyorum.
Ayrıca Engelliler
Haftası’nda bütün ulusumuza engelsiz bir yıl temennisiyle saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Atıcı…
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin
derhâl kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
başsağlığı dileklerimi iletiyorum, Tanrı’dan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan,
Sağlık Bakanlığı bünyesinde SABİM adında bir iletişim merkezi kuruldu ve bu
SABİM, maalesef, bir şikâyet merkezi hâline geldi ve her başvuruyu ön inceleme
yapmadan işleme koymakta ve doktorlar ve diğer sağlık çalışanlarına âdeta azap
yaşatmaktadır.
Ben de bu konuyu
20 Kasım 2012 tarihinde bir soru önergesiyle gündeme getirdim ve dedim ki:
“SABİM’e gelen şikâyetleri bir inceleyin, ondan sonra gereğini yapın.” Bu soru
önergeme cevap verilmedi.
Bundan birkaç gün
önce bir doktor arkadaşımız hakkında başlatılan bir inceleme neticesinde, bunu
onuruna yediremeyen genç doktor arkadaşımız Melike Erdem elinde SABİM’in
soruşturma kâğıdıyla altıncı kattan atlayarak intihar etmiştir, Hakk’ın
rahmetine kavuşmuştur. Acaba Sağlık Bakanı hiç mi vicdan azabı çekmiyor şu
anda? “Bunun, bu SABİM’in derhâl derdest edilmesi gerekir.” diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdemir…
6.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu İzleme ve Değerlendirme Dairesinin “The Simpsons” adlı
çizgi filmin yayıncı kanalına ceza vermesine ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo Televizyon Üst Kurulu
dünyaca ünlü çizgi film serisi The Simpsons’da Tanrı ve şeytanın
vücutlandırıldığı, Tanrı’nın şeytanın emrinde gösterilerek kahve ikram
ettirildiği ve alkolizmi özendirdiği için yayıncı kanal CNBC-e’ye 52.951 lira
para cezası verdi. Böylece Türkiye dünyada bir çizgi filme ceza veren ilk ülke
unvanını kazandı. Ben Türkiye'ye bu gururu yaşattığı için Radyo Televizyon Üst
Kurulu İzleme ve Değerlendirme Dairesine teşekkür ediyorum ve kendilerine
Simpsons’ın yalnızca bir çizgi film olduğunu hatırlatmak istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Işık…
7.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, Sağlık
Bakanlığı İletişim Merkezinin kaldırılması gerektiğine ve sağlık çalışanlarının
onuruna yakışır şekilde yaşamaları için bir çalışma yapılmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
sağlıkta dönüşüm hekim öldürmeye devam ediyor. Bugün 3’üncü hekim arkadaşımızı
da kaybettik. Doktor Ersin Arslan katledilmişti, Doktor Mustafa Bilgiç
yorgunluktan dolayı eline iğne batması sonucu Kırım Kongo bulaşıcı hastalığı
dolayısıyla ölmüştü. Birkaç gün önce de Melike Erdem Arkadaşımız yoğun çalışma
şartları ve hekimi öldüren hattınız SABİM’e yani 184’e gelen şikâyetler sonucu
dayanamayarak intihar etti ve hiç utanmadan yetkililer çıkıyor,
televizyonlarda, medyada “Psikolojik sorunları var, ondan dolayı intihar etti.”
diye açıklama yapıyorlar. Bir an önce SABİM’in kaldırılmasını istiyoruz ve
gerekli çalışmaların yapılarak… Hekimin onuruna yakışır şekilde, sağlık
çalışanlarının onuruna yakışır şekilde yaşamaları için çalışma yapılmasını
diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Sarıbaş…
8.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, TBMM Başkan
Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine, Çanakkale’nin ilçelerinde taşımalı
eğitim servis ücretlerinin niçin ödenmediğini ve ne zaman ödeneceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
başsağlığı diliyor, Allah’tan sabırlar diliyorum.
Çanakkale’nin
ilçelerinde taşımalı eğitim hizmeti veren servislere okulların açıldığı günden
bugüne, yaklaşık üç aydır paralarının ödenmediği görülmektedir. Mazot
alımlarını peşin olarak gerçekleştiren bu esnafımız böyle giderse mazot
alamayacak ve kontaklarını kapatacak duruma geleceklerdir. Bunun için, bu
paraların niçin ödenmediğini ve araç şoförlerinin bu paralarının ne zaman
ödeneceğini, ilgililerin bir an önce buna çözüm bulmaları gerektiğini rica
ediyorum.
İyi günler.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Halaman…
9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) – Başkanım teşekkür ediyorum.
3 Aralık 2012
Engelliler Günü’nün hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan diliyorum.
Türkiye'de
engelli çok. Türkiye'de çok olduğu gibi, bizim Adana’da da engellilerin,
özürlülerin kurmuş oldukları dernekler var. Kamu adına görev yapan
belediyelerin, valiliklerin, dolayısıyla diğer kuruluşların bu engellilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi açısından yardımcı olmalarını bekliyor,
engellilere saygılarımızı sunuyor, size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Havutça…
10.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Cumhuriyet
Halk Partisi üyesi yaklaşık 64 bin kişinin iradeleri dışında, sahte belgelerle
AKP’ye üye yapılmış olduğuna ve bu siyasi skandalın üzerine gidilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türkiye, asrın yolsuzluğundan sonra asrın siyasi skandalıyla
sarsılıyor. Cumhuriyet Halk Partisine üye yaklaşık 64 bin yurttaşımız,
iradeleri dışında, imzaları taklit edilerek sahte belgelerle AKP’ye üye
yapılmış. Balıkesir’de de yaklaşık 650 yurttaşımız, Cumhuriyet Halk Partisinin
üyeleri ve Balıkesir merkezli 158 partilimiz, sahte belgelerle, ne idiği
belirsiz belgelerle üyelikleri silinmiş. Bildiğiniz gibi Siyasi Partiler
Kanunu’nun 6’ncı maddesi gereğince aynı zamanda iki partiye üye olarak gözüken
yurttaşlarımızın her iki partiden de üyelikleri siliniyor. Bu asrın siyasi
skandalı üzerine Adalet Bakanlığı ve Hükûmet, giderek, gerçekten Türkiye’de
temiz siyaset, temiz ahlak, temiz etik siyaset yapma haklarını koruyacak mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öğüt…
11.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve 1 Ekim 2012 tarihinden
itibaren müzekart sahiplerinin bir yıl boyunca ferdî kaza sigortası sahibi
olabilmelerini sağlayan protokol hakkında bilgi verilmesini istediğine ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Tekrar sizlere başsağlığı
diliyorum.
Kültür ve Turizm
Bakanlığının girişimiyle, TÜRSAB-MTM İş Ortaklığı ve özel sigorta şirketi
arasında Kasım 2012 tarihinde bir protokol imzalandı. Bu protokol uyarınca 1
Ekim 2012 tarihinden itibaren Müzekart sahibi olanlar bir yıl boyunca ferdî
kaza sigortası sahibi olabiliyor.
Sayın Bakana şu
soruları yöneltmek istiyorum: Sahip olduğumuz tarihî ve kültürel mirasımızın
ferdî kaza sigorta poliçeleriyle artacağına ilişkin araştırma yapılmış mıdır?
Protokolle, sigorta şirketinin kazancıyla kamu yararı arasında dengede hangisi
daha ağır basmaktadır? Protokol öncesi başka sigorta şirketleriyle görüşülüp
fiyat teklifleri alınmış mıdır? Toplam kaç adet Müzekart satışı
hedeflenmektedir? Anlaşma yapılan sigorta şirketine kaç adet Müzekart satışı
taahhüt edilmiştir? Sigorta şirketiyle yapılan anlaşma uyarınca kart ücretinin
ne kadarı sigorta şirketine verilmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kaplan.
12.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 4 Aralık Dünya
Madenciler Günü’ne ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın uçağının
Erbil’e inememesinin yeni bir kriz durumu olduğuna ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Madenciler
Günü. Maden kazalarında, Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü durumda olan
ülkemizde maalesef yeterli önlemler alınamamaktadır. Ancak, Afşin-Elbistan’daki
göçük altındaki maden işçilerinin hâlâ cenazeleri çıkarılabilmiş değil. Bunu
Hükûmet ne zaman çıkarmayı düşünüyor?
Bir de bugün
Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın uçağı Hewler’e yani Erbil’e inemedi; artık, kara
yolundan, Habur’dan gitmeyi düşünüyor mu? Bu yeni bir kriz durumu. Bunu da
merak ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Ulupınar…
13.- Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’ın, 3 Aralık
Dünya Engelliler Günü’ne ve 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin
açıklaması
ÖZCAN ULUPINAR
(Zonguldak) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Hem
engellilerimizin hem de madencilerimizin gününü tebrik ediyorum; onlara
yönelik, bütün milletvekillerinin, hepimizin sorumluluk bilinciyle hayırlı
çalışmalar yapacağımıza inanıyorum, yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Ben, binlerce
şehit vermiş, maden şehidi vermiş Zonguldak’ın milletvekili olarak bütün
madencilerimize, engellilerimize sağlık, huzur, uzun ömürler temenni ediyorum.
Orhan Veli’nin
dediği gibi “Siyah akar Zonguldak’ın deresi/Yüz karası değil, kömür
karası/Böyle kazanılır ekmek parası.” diyorum.
Benim de babam
madenci. Ailemizde birçok bireyimizi hem maden hastalıklarından hem de oradaki
kazalardan kaybettik; inşallah, bu kazalar, ölümler bir daha yaşanmaz.
Hepsine sağlıklı,
huzurlu günler diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öz…
14.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine, Dünya Engelliler Haftası’na ve Sağlık
Bakanlığı İletişim Merkezinin acilen kaldırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle,
şahsınıza ve ailenize sabır ve Allah’tan rahmet diliyorum.
Sayın Başkanım,
Engelliler Haftası münasebetiyle engellilerin önemli sorunları olduğu defaten
ifade edilmesine rağmen, onların ekonomik, eğitim ve istihdam konularında
yeterli gayreti göstermediğimiz gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu konuda herkesi
duyarlı olmaya davet ediyorum; birincisi bu.
Bir diğer
söyleyeceğim de; Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin -Alo 184 hattının- acilen
kaldırılması gereği, inşallah, son kaybetmiş olduğumuz meslektaşımız Doktor
Melike Erdem Hanımefendi’nin rahmetli olmasıyla iyice anlaşılmıştır. Bu hattın,
sağlık çalışanları üzerinde bir şiddet unsuru olmanın ötesinde sağladığı bir
fayda yoktur.
Burada, tekrar,
merhuma Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm sağlık çalışanlarına başsağlığı
diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Çelik…
15.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin
açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş)
– Teşekkürler Sayın Başkanım.
Ben de sizlere
başsağlığı dileklerimi ileterek Engelliler Haftası vesilesiyle tüm engelli
vatandaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamladığımı belirtmek istiyorum.
10 milyon engelli
vatandaşımızın sosyal, kültürel, demokratik haklarını karşılamaya dönük,
savaşsız ve barış dolu bir yasama yılı dileklerimle teşekkürlerimi, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Gök…
16.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Dünya Engelliler
Haftası’na ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) – Sayın Başkan, buraya gelirken, ben de Sincan ilçe örgütümüzle
beraber Sincan’daki engelli derneklerini ziyaret ederek geldim. Aslında
engellilerin tek bir talebi var. Engelli olan arkadaşlarımız önlerindeki
engellerin engelsizler tarafından çıkarıldıklarını iddia ediyorlar, bu çok
doğru bir yaklaşım. Örneğin, yerel yönetimlerde kaldırımların akülü araçların
geçişine olanak vermeyecek şekilde tanzim edilmesi ya da görme özürlü
arkadaşlarımızın yollarda daha çok sinyalizasyon sistemiyle çalışan trafik
ışıklarından geçmesi gibi pek çok sorunun çözülebileceği kanısındalar ve çok
önemli bir tespiti de “Kamuda ve özel sektörde engelli kontenjanları
doldurulmamış.” denilirken, engelli arkadaşlarımız işsizlik sorunuyla karşı
karşıya. Bu sorunlara dikkat çekmemizi istediler. Ben de Meclisimizin dikkatine
sunuyorum ve Engelliler Haftası’nı kutluyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Baluken…
17.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Sağlık Bakanlığı
İletişim Merkezinin bir an önce kaldırılması gerektiğine ve yargılamaları devam
eden ve bir kısmı Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan tıp öğrencilerinin durumuna
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu hafta sonu
yine sağlık çalışanlarına ve hekimlere yönelik şiddet örnekleriyle ülke gündemi
sarsıldı. Özellikle bir hekim arkadaşımızın, SABİM hattından dolayı yaşamına
son verecek şekilde “suicide”te bulunması hepimizi üzdü. Bu SABİM hattının bir
an önce kaldırılması gerekiyor. Bu konuda Sağlık Bakanının da duyarlı olması
gerekiyor.
Ayrıca, yine
sağlıkçılara yönelik şiddetle ilgili devletin de uyguladığı bazı yanlışlardan
vazgeçmesi gerekiyor. Şu anda Sincan Cezaevinde bulunan 13 tıp öğrencisi ve
tutuksuz olarak yargılanan 46 tıp öğrencisinin yarın davaları var. Bu da
sağlıkçılar üzerindeki psikolojik şiddettir ve bu utancın mutlaka kaldırılması
gerekiyor. Bununla ilgili, Sayın Başbakanın ve Sayın Millî Eğitim Bakanının bu
öğrencilere göndermiş olduğu başarı mesajları var burada, elimde. Sayın
Başbakan gönderdiği mesajda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – …”Okuyun, düşünün, uygulayın ve neticelendirin.” diyor. Onlar da
okudular, düşündüler ve uyguladılar ama şu anda Sincan Cezaevindeler. Bir an
önce bu utancın kaldırılması gerekiyor.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öğüt…
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığından özellikle Doğu Anadolu’da hayvancılık yapanlara
birtakım imkânlar tanınmasını ve saman ithalatında çiftçilere yetki verilmesini
rica ettiğine ilişkin açıklaması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Sayın Başkanım, biliyorsunuz, ithal hayvan gelmesiyle hayvancılık perişan
duruma geldi. Şu anda kış nedeniyle insanların hayvanlarını besleyecek
durumları kalmadı. Şimdi, hayvancılığı bitirme durumuna getirdiler, bari şu
anda saman ithalatı yapabilmek için insanlara imkân versinler. Şirketler saman
ithal ediyor, 1 milyon liraya satıyor. Şimdi adamın ineği 500 lira yapıyor, 2
inek 1 ton saman yapıyor.
Bu anlamda, Tarım
Bakanına sesleniyorum, rica ediyorum: Bu, özellikle Doğu Anadolu’da hayvancılık
yapan insanlara birtakım imkânlar tanısınlar ve de bu saman ithalatında şirketlere
değil, çiftçilere yetki versinler.
Bir de saman için
ayrıca bu sene bir teşvik verilsin; “saman” olarak, “saman parası” olarak
insanlara para verilsin, kış, insanlar bahara kadar hayvanlarını beslesin.
Ben bunu istirham
ediyorum ve çok rica ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdemir…
Sayın Erdemir…
Sayın Topal, son
söz.
Buyurun.
19.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, Amasya’da yolları
asfalt olmayan, içme suyu bulunmayan köyler bulunduğuna ve bunların ne zaman
yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
RAMİS TOPAL
(Amasya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
21’inci yüzyılda
Amasya’da yolları asfalt olmayan, içme suyu bulunmayan köylerimiz
bulunmaktadır. Asfalt olan belde yollarımız, köy yollarımız otuz yıl önce YSE
döneminde yapılmıştır. Her kış döneminde sanki mayın patlamışçasına derinleşen
çukurlardan köylülerimiz gidiş gelişlerinde resmen büyük çileler
çekmektedirler. Köylüler bu çukurlara düşmemek için türlü cambazlıklar
yapmaktadır. Hatta, bu çukurlar kazalara sebebiyet vermektedir.
Önümüzde yerel
seçimler var. Köy ve beldeleri mahalleye çeviren Hükûmete sormak istiyorum:
Hâlen yolu asfalt olmayan köylerimizin ne zaman yolu asfaltlanacak? İçme suyu
bulunmayan köylerimize ne zaman içme suyu getirilecek? Bozuk olan yollarımız
yeniden ne zaman asfaltlanacak veya yama yapılacak? Köylümüzün çilesi ne zaman
bitecek?
Teşekkür ediyorum
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Dilekçe Komisyonu
ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun bir
tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 6328 sayılı ve 14/6/2012 tarihli Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu’nun 3'üncü maddesi gereğince Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun, 28/11/2012
günü toplanarak yapılan gizli oylama sonucunda en çok oyu alan, liste hâlinde
isimleri bildirilen 5 adayın kamu denetçisi olarak seçildiğine ilişkin
tezkeresi (3/1053)
29
Kasım 2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
6328 sayılı ve
14/6/2012 tarihli Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 3'üncü maddesi gereğince
Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu
Komisyonumuz, anılan Kanunun 11'inci maddesinin altıncı fıkrası ile Geçici
1'inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca 5 Kamu Denetçisi seçimini
yapmak amacıyla 28/11/2012 günü saat 15.15'te toplanmıştır. Birinci oylama saat
15.30'da, ikinci oylama saat 15.50'de, üçüncü oylama saat 16.10’da, üçüncü
turun tamamlayıcı oylaması saat 18.00’de ve dördüncü oylama saat 18.25’te
yapılmıştır. Yapılan gizli oylamada 1’inci tur oylamasında 19, 2’nci tur
oylamasında 18, 3’üncü turun ilk oylamasında 20 ve 3’üncü turda eşit oyu alan 3
kamu denetçisi adayı içerisinden, kamu denetçisi aday sayısını 2 kişiye
düşürmek için yapılan tamamlayıcı oylamada 19 ve 4’üncü tur oylamasında 19 oy
kullanılmıştır. Geçerli oyların tasnifi sonucu en çok oyu alan, aşağıda adları
ve soyadları yazılı bulunan 5 aday, kamu denetçisi olarak seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz
olunur.
Mehmet
Daniş
Çanakkale
Karma
Komisyon Başkanı
Aday İsimleri Aldıkları
Oy
1. Abdullah Cengiz Makas On
yedi (17) oy
2. Mehmet Elkatmış On
yedi (17) oy
3. Zekeriya Aslan On
yedi (17) oy
4. Muhittin Mıhçak On
beş (15) oy
5. Serpil Çakın On
beş (15) oy
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin 2 önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, asgari ücret düzeyinin toplum üzerindeki yoksullaştırıcı
etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/437)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Asgari ücret
düzeyinin toplum üzerindeki yoksullaştırıcı etkisinin saptanması, ortaya çıkan
emek gasbının önlenmesi, asgari ücretin toplumsal faydasının azami düzeyde
gözetilerek hak ve adalet kapsamında yeniden düzenlenmesi için, Anayasa’nın 98.
ve İç Tüzük’ün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
arz ve talep ederiz.
Hasip
Kaplan
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Asgari ücret
uygulaması çalışanların insanca yaşayabilecekleri bir ücret düzeyini hedef
almalıdır. İşçinin ailesiyle birlikte gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve
kültürel faaliyetlerini karşılamaya yetecek düzeyde olması gereken asgari
ücret, bugün âdeta toplumun büyük bir kesimini sefalete mahkûm etmiştir.
Modern hukuk
devletinde her yurttaşın belli bir gelir elde etme hakkı vardır. Modern üretim
ilişkilerinin başladığı dönemden günümüze, çalışan kesimlerin vermiş olduğu
sendikal hak arama mücadelesi, emeğin üretim sürecinde bir özne olduğu
gerçeğinden hareketle üretimden alınan payın emek lehine artırılması amacı
taşımıştır. Yıllardır sendikal mücadelelerin temel hareket alanını oluşturan
asgari ücret mücadelesi, günümüz Türkiye'sinde emek sömürüsü ve toplumsal
adaletsizliğe karşı yürütülen en büyük mücadelelerden biri olmuştur.
Bugün ülkemizde 3
milyondan fazla asgari ücretli bulunmaktadır. Bu ücretlilerin bakmakla yükümlü
olduğu nüfusla beraber asgari ücretten etkilenen nüfusun yaklaşık 20 milyon
olduğu tahmin edilmektedir.
Asgari ücret
düzeyi 2012 Ocak ayı rakamına göre brüt 886,50 lira, net 701 liradır. Oysa işçi
sendikalarının, 4 kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği
gelir seviyesini baz alarak yaptıkları araştırmalara göre, Türkiye'de bugün
yoksulluk sınırı 3 bin 63 lira, açlık sınırı ise 940 liradır. Bu rakamlara göre
asgari ücret düzeyi açlık sınırının dahi altında kalmaktadır. Toplumda 20
milyon yurttaşın asgari ücretten etkilendiği göz önüne alındığında Türkiye’deki
yoksulluğun oldukça trajik bir düzeye vardığı da açık seçik görülecektir.
Asgari ücret bir
ülkedeki emek sömürü düzeyinin en açık göstergelerinden biridir. 1980 askerî
darbesi sonrasında asgari ücretlerde de reel olarak büyük gerilemeler meydana
gelmiştir. Askerî darbenin yolunu açtığı emek sömürüsü, bugün AKP iktidarının
toplumsal üretimi sadece belli sermaye kesimlerine peşkeş çekme siyasetinin de
zeminini oluşturmuştur. İşçi sendikalarının araştırmalarına göre 2005-2010
yılları arasında çalışan kişi başına verimlilik %14 dolayında artmışken, reel
asgari ücrette ise bir gelişme kaydedilmemiştir.
Yine 2005-2011
yılları arasında asgari ücretlerdeki reel artış sadece %4 dolayında kalmışken
resmî verilere göre bu dönem içerisinde ekonomik büyüme %26 olarak
gerçekleşmiştir. 2005 yılından bu yana ekonomik büyüme asgari ücrete tam olarak
yansıtılmış olsaydı bugün asgari ücrette net 138 liralık bir artış daha meydana
gelmiş olacaktı.
Türkiye’de asgari
ücret 33 yıl önceki seviyelerde seyretmektedir. Ancak o günden bugüne Türkiye
ekonomisi sabit fiyatlarla 3 buçuk kat büyürken, asgari ücret reel olarak
sadece %6 oranında artmıştır.
Bugün Türkiye'de
net asgari ücret 265 Euro dolaylarında iken, Yunanistan’da dahi bu rakam 876
Euro civarındadır.
Asgari ücretli,
bugün, öğün başına sadece 2,58 liralık gıda harcaması yapabilmektedir.
Türkiye'yi Dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi yapmakla övünen AKP hûkümeti, bugün
sömürünün kaynaklarını olabildiğince gizlemeye çalıştığı gibi, Birleşmiş
Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksine göre 187 ülke içinde 92'nci sırada
oluşumuzu da açıklayamamaktadır
Türkiye'de yoksul
ile zengin arasındaki gelir uçurumu her geçen gün daha da artarken, bunun
sonucunda ortaya çıkan görece yoksulluk sosyal adaletsizliği daha da
derinleştirmektedir. Asgari ücretin ülkemizde bu kadar düşük düzeyde olmasının
yarattığı sosyal ve kültürel tahribatlar, beraberinde onarılması güç toplumsal
travmalara neden olmaktadır. Asgari ücretle çalışan birinin çocuklarını
gerektiği nitelikte okutamaması, bugün kuşaklar arası yoksulluk zincirini daha
da beslerken, yoksulluk sarmalını daha da yaygınlaştırıp, derinleştirmektedir.
Meclisin bu konuyu gündemine alarak yapılması gereken düzenlemeleri bir an önce
belirlemesi elzem hâle gelmiştir.
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, 28 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın
yaşamını yitirdiği Uludere olayının tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/436)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
28 Aralık 2011
tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği
"Uludere/Roboski katliamı" ile ilgili olarak; tüm boyutlarıyla
incelenmesi, araştırılması sorumlularının tespiti için, Anayasanın 98-99 ve
İçtüzük 104 üncü madde uyarınca meclis araştırması açılması ve görüşülmesini
arz ederiz.
Hasip
Kaplan
Şırnak
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe
28 Aralık 2011
günü Uludere Gülyazı/Robesk Türkiye-lrak sınırında saat 21.30-22.27 arası Türk
savaş uçaklarından 4 F-16 nın bombalaması sonucu yaşları 13-25 arası 35
yurttaşımız yaşamını yitirmiş bir kişi de ağır yaralanmıştır.
Görgü tanıkları
askeri bilgisi dâhilinde gittiklerini, geri dönüp sınıra yakın bir yere
geldiklerinde askerin önlerini kestiğini iki grup hâlinde bir araya geldikten
sonra, askerin çekildiği ve savaş uçaklarının bombalamaya başladığını katliamın
bu şekilde gerçekleştiğini beyan etmişlerdir.
Olay öncesi
köylüler 1,5 saat boyunca çocukları ve komutanla telefonla konuşmuşlardır.
Grubun silahsız ve sivil olduğu yetkililerce bilinmesine rağmen katliam
gerçekleşmiştir.
Bombalama sonrası
112’ye telefon edilmesine, yetkililer uyarılmasına rağmen uçak/helikopter
ambulans gönderilmemiştir. İHD, Mazlum-Der, TTB, KESK, TMMOB ve diğer sivil
toplum kuruluşlarının hazırladığı ortak rapora göre olayda 13 yaralı, yardım
gelememesi sonucu yaşamını yitirmiştir.
Köylüler BDP il
örgütü ve belediyelere ait ambulanslarla anında olay yerine intikal etmiş,
dehşet verici tüyler ürpertici toplu bir öldürme olayı ile karşılaşmıştır.
Resmî yetkililer bir gün boyunca olay yerine gelmemiştir.
Kullanılan
bombalar hedef alma tarzı, cesetlerin parçalanması, yanması, orada bulunan tüm
canlıların imha edilmesi operasyonun bilinçli, planlı, taammüden yapıldığının
açık göstergesidir.
Olay anında
sosyal medya aracılığı duyurulmuş, Roj TV anında olay bölgesinden canlı yayın
yapmış, tanıklar ve olay yerinde olanların anında anlatımları olmuş, örtbas
edilmesi engellenmiştir.
Başbakanlığın
basın danışmanları medyayı arayarak haber yapmalarını engellemiş, basın aradan
12 saat geçtikten Genelkurmay Başkanlığının açıklamasından sonra tek yanlı
yayınlar başlamıştır.
29 Aralık günü
BDP eş başkanları ve milletvekili heyeti olay yerinde bulunmuş, cenazelerin
köye, oradan hastaneye götürülmesi sağlanmıştır. Otopsi işlemi için Şırnak
Barosunun avukatları sabaha kadar görev yapmışlardır.
Şırnak Valiliği,
emniyet müdürleri, komutanlar, aileleri köylerin ileri gelenlerini birkaç kez
toplayarak cenazelerin kaldırılması, gömülmesi ve taziye konusunda birlikte
hareket etmemeleri için baskı yapmıştır. Aileler çocuklarının birlikte
öldürüldüğünü, birlikte gömüleceklerini ve taziyelerinin birlikte yapılacağını
söyledikten sonra on binlerin katılımı ile cenazeler defnedilmiştir.
Olayın olduğu
andan itibaren BDP Grup Başkan Vekili Başbakan, İçişleri Bakanı ve Adalet
Bakanlığını aramış, kendilerine “istirahatte” oldukları söylenmiş ve bir daha
dönmemişlerdir.
Başbakan aradan
27 saat geçtikten sonra kamuoyunu yanıltıcı açıklamalarda bulunmuş, yardımcısı
Çelik, bakanlar olayı örtbas çabası içine girmişlerdir. Olayı basit bir iş
kazası düzeyine indirmek, sorumluları aklamak için gayret göstermişlerdir.
Genelkurmay
Başkanlığı, MİT Başbakana bağlı olup, İHA'ların 4 saatlik görüntülerini
incelediğini söyleyen Başbakan kamuoyunda bilgi kirliliği yaratarak
sorumluluktan kaçmaya çalışmıştır.
Demokratik bir
hukuk devletinde böylesi bir katliam karşısında, bakanlar, hükûmetler istifa
ederken böyle bir erdemliliği gösterme etiği gösteremeyenler, olayı örtbas
etmeye tazminatla/kan parasıyla geçiştirmeye failleri aklamaya
çalışmaktadırlar.
TCK 76-77
maddeler ve Anayasanın 90 ıncı maddesine göre iç hukukumuzda kanun hükmünde
olan, uluslararası sözleşmelere, BM belgelerine göre ortada planlı,
kararlaştırılmış taammüden işlenmiş toplu bir katliam insanlığa karşı suç
bulunmaktadır.
İstihbarat zaafı,
hükûmetin aldığı karar, kararı uygulayanlar, sorumlu yetkililer konusunda bir
meclis araştırması açılması zorunlu olmuştur.
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Genel görüşme
açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
C) Genel Görüşme
Önergeleri
1.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 19
milletvekilinin, Türkiye-Fransa ilişkilerinde yaşanan gelişmeler konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/6)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye-Fransa ilişkilerinde
yaşanan gelişmeler konusunda bir genel görüşme açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
3) Recep Gürkan (Edirne)
4) Yıldıray Sapan (Antalya)
5) Fatma Nur Serter (İstanbul)
6) Hasan Ören (Manisa)
7) Sakine Öz (Manisa)
8) Tolga Çandar (Muğla)
9) Osman Aydın (Aydın)
10) Bülent Tezcan (Aydın)
11) İlhan Demiröz (Bursa)
12) Ali Haydar Öner (Isparta)
13) Turhan Tayan (Bursa)
14) Mahmut Tanal (İstanbul)
15) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
16) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
17) Engin Özkoç (Sakarya)
18) Kemal Ekinci (Bursa)
19) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
20) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
Gerekçe
Temelleri Kanuni
Sultan Süleyman zamanına kadar götürülebilecek olan Türkiye-Fransa ilişkileri,
son yıllarda çeşitli sebeplerle sıkıntılı bir sürece girmiş gözükmektedir.
Büyük ölçüde Fransız ve Türk dış politikasındaki vizyonsuzluk ve ön yargılardan
kaynaklanan bu sorunların çözümü Fransa'da şimdilerde Ulusal Meclis'ten geçen
ve Senato'ya gönderilen sözde Ermeni soykırımını inkâr edenlere 45.000€ ve 1
yıl hapis cezası öngören yasa teklifi ile daha da zorlaşacaktır. Bu nedenle
Fransız siyasetçi ve devlet adamlarının bir an önce bu tarihî yanlışlıktan geri
dönmeleri gerekmektedir. Türkiye-Fransa ilişkilerinin son yıllarda yaşadığı
sıkıntıların temelinde üç önemli konu karşımıza çıkmaktadır.
Geçmişte ASALA
terör faaliyetlerinin yoğun yaşandığı ve ciddi oranda Ermeni kökenli nüfusa
sahip Fransa, ilk kez 2001 yılında 1915 yılındaki olaylara dayalı olarak sözde
Ermeni soykırımını tanıyan bir yasa çıkarmıştır. Yasa dönemin devlet adamları
tarafından şiddetle kınanmış, bu yönde bazı ekonomik tedbirler alınmaya çalışılmış
ancak bu tedbirler ciddi bir sonuç yaratmamıştır. 2006 yılında bu defa sözde
Ermeni soykırımını inkârı suç sayan yasa teklifi Fransa'da Ulusal Meclis'e
getirilmiş ancak Türkiye'den yükselen tepkiler üzerine yasa teklifi Senato'da
gündeme alınmayarak yasalaşması engellenmiştir. Bu sürecin ardından karşılıklı
temaslarla yumuşayan ilişkiler, daha sonra yaşanan çeşitli gelişmelerle yeniden
gerilmiş ve aynı yasa teklifinin şimdilerde gündeme gelmesiyle kopma noktasına
ulaşmıştır.
Fransız
Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin iktidara geldiği tarihten itibaren (16 Mayıs
2007) Fransa'nın iç ve dış politikasında daha milliyetçi bir tavır içerisinde
olduğu gözlemlenmektedir. Bu durum doğal olarak Türkiye-Fransa ilişkilerine de
olumsuz bir şekilde yansımaktadır. Özellikle Sarkozy'nin Türkiye'yi
"Avrupalı" olmadığı gerekçesiyle AB içerisinde görmek istemediğini
dile getirmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini belirleyen olumsuz
bir tutum olarak değerlendirilebilir. Nicolas Sarkozy Testimony adlı kitabında
Türkiye'nin AB üyeliğine neden karşı olduğunun temel parametrelerini
açıklamıştır. Öncelikle Türkiye'nin topraklarının %98'inin Avrupa kıtası
dışında olduğunu savunan Sarkozy, üyelik durumunda Türkiye'nin AB üyeleri
arasında en yüksek nüfus oranına sahip olacağını savunmaktadır. Nüfus
yoğunluğunun ötesinde ise AB bünyesine İslam kültürünün girmesinin, AB'nin
kurucu babalarının siyasi birlik kurma fikrine zarar vereceği görüşündedir. Bu
noktada Sarkozy, Türklere AB'ye üye olamayacaklarını söylemekte geç kalındığı
takdirde bunun nezaket sınırlarını aşacağını belirtmektedir. Sarkozy, AB'nin
hacminin daha fazla artmasına karşı çıkmaktadır, çünkü Türkiye gibi geniş
coğrafyaya yayılmış ve yoğun nüfuslu bir ülkenin üyeliği sonrasında Fransa'nın
gücünü kaybedeceğinden endişe duymaktadır. Türkiye'nin AB üyeliği Fransa
kamuoyunda uzun süre tartışılmıştır. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy Türkiye'nin
AB üyeliğine karşı bir tutum benimsemiştir. Bu çerçevede, Fransa, beş faslın
müzakerelere açılmasını engellemektedir.
Yaklaşık bir
yıldır Arap coğrafyasında etkili olan Arap Baharı süreci Tunus ve Libya başta
olmak üzere çeşitli ülkelerin geleceği konusunda Türkiye ile Fransa'yı karşı
karşıya getirmiştir. Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali rejimiyle sıkı ilişkileri
olan ve tarihsel olarak da bu ülkeyle yakın ilişkileri bulunan Fransa,
Türkiye'nin Bin Ali karşıtı devrimci hareketlere hamilik yapan ilk ülke olması
nedeniyle kendisini zor durumda hissetmiş, rövanşı almak amacıyla Türkiye'nin
yoğun yatırımları ve binlerce işçi-iş adamı nüfusu bulunan Libya'da NATO
bombalamalarının öncü gücü olmuştur. Ortak bir dış politika belirlemekte son
derece zorlandığı ve Orta Doğu'da ciddi ölçüde etkili olamadığı görülen Avrupa
Birliği'nin tarihsel bağları nedeniyle bu konuda en etkili ülkesi olmaya çalışan
Fransa, Türkiye'nin bu süreçte ön plana çıkması ve etkisini artırmasından son
derece rahatsızdır. Bu da ilişkilerin bozulmasında önemli bir etken olarak
görülmelidir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Genel görüşme
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Köktürk,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakut’a başsağlığı dilediğine ve 4 Aralık Dünya Madenciler
Günü’ne ilişkin açıklaması
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, size
ve ailenize başsağlığı diliyorum.
Hepimizin bildiği
gibi, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Zonguldak da çok küçük bir yerleşim
birimiyken, taş kömürünün bulunmasından sonra hızla büyüyüp serpilmiş ve 1923
yılında kurulan cumhuriyetimizin 1924 yılında ilk ili olmuştur. Bu süreçte,
maden emekçilerimiz, maden işçilerimiz hem Zonguldak’a hem de ülke ekonomimize
büyük katkılar sağlamışlardır. Ancak yerin yüzlerce metre altında iş
kazalarında, grizularda 5 bine yakın madenci şehit verilmiştir.
Ben, bu nedenle,
4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde, öncelikle tüm maden şehitlerimizi bir kez
daha yürekten, şükran, saygı ve minnetle anıyorum. Ayrıca, çalışan maden
emekçilerimize de sağlıklı, başarılı çalışmalar diliyorum.
Yine, Engelliler
Haftası’nı da yürekten kutluyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sağlık
Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255,
256, 257, 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler
(Devam)
2.- (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev
süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1054)
29/11/2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
19.06.2012
tarihinde çalışmalarına başlayan Komisyonumuzun, 29.11.2012 tarihli
toplantısında aldığı karar gereğince görev süresinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü’nün 105’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 14.12.2012
tarihinden itibaren bir ay uzatılması hususunda gereğini saygılarımla arz
ederim.
Necdet
Ünüvar
Adana
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 105’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan “Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre
verilir.” hükmü gereğince Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının, Türkiye'de sayıları 8,5 milyonu
bulan çeşitli seviyelerde ve türlerde engelleri bulunan bireylerin sorunlarının
araştırılması amacıyla 9/5/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4
Aralık 2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 4.12.2012 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
09 Mayıs 2012
tarihinde, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşları tarafından
verilen (1016 sıra nolu), "Türkiye'de sayıları 8,5 milyonu bulan çeşitli
seviyelerde ve türlerde engelleri bulunan bireylerin sorunlarının"
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 04.12.2012 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Önerisi lehinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerime
başlamadan önce size ve ailenize başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle aslında, engellilerin
sorunlarını konuşmaya başladık. Bu, ciddi bir problem. Aslında, yaşamımızın her
alanında, sadece bir günde değil, yaşamımızda engellilerin olduğunu ve
engellilerin yaşamını da düşünerek onların yaşamını kolaylaştıracak bir
politikadan bakmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isteriz ama ne yazık
ki bu Parlamentoda, ne yazık ki toplumda her zaman için sadece gününde, 8
Martta kadınları konuşuyoruz, 3 Aralıkta engellileri konuşuyoruz, işte 4
Aralıkta maden işçilerini konuşuyoruz; bu gelenekten vazgeçilmeli. Toplum bir
bütün, yaşam düzenini buna göre kurmak durumunda.
Bugün, günümüzde,
dünyada engellilerin oranı yüzde 15. Bu, Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre
yüzde 15 oranında. 1970’lerde bu oran yüzde 10’du. Türkiye’de ise nüfusun yüzde
12,29’u yani yaklaşık 8,5 milyonuna yakını engelli. Erkeklerin oranı burada
yüzde 11,10; kadınların oranı ise yüzde 13,45. Türkiye’de engellilerin devlet
imkânlarından yararlanması için sağlık kurumlarının yüzde 40 engelli olduğuna
dair kendisini belgelemesi gerekiyor, aksi takdirde devlet olanaklarından
faydalanmıyor. Oysa ILO Sözleşmesi’ne göre bu oran yüzde 11 noktasında.
Değerli
milletvekilleri, aslında engellilere ilişkin yaklaşımın temeli, biraz bizim
zihniyetimizden, bakış açımızdan kaynaklanıyor, çünkü biz engellileri genelde
zavallı, zayıf olarak görüyoruz ve yaşamımızda da, ailede olsun, toplumsal
yaşamda olsun, her yerde onların yaşamı daha kolay sahiplenmesi, yaşamda iş
sahibi olması ya da birey olarak daha etkin olması yerine, daha çok onlara
“zavallı olan, yardıma muhtaç olan” gibi bir yaklaşım üzerinden bakıyoruz. O
yüzden kullandığımız dil de buna göre oluyor, çoğu zaman “engelli” demiyoruz,
“özürlü” diyoruz, yani bu dilin kendisi bile nasıl yaklaştığımızla alakalı bir
durum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yapılan yasalar da böyle. Mesela diyelim ki yine İŞKUR’a göre
ya da yapılan düzenlemelere göre, biz özürlülere yönelik bir engelleme
yapıyoruz ve özürlüler “nasıl daha etkin yaşama katılır” üzerinden değil,
onları, işte, bu dezavantajlı olma durumuyla ilgili bir yaklaşım üzerinden
geliştiriyoruz, bir defa bu zihniyetin değişmesi gerekiyor.
İkincisi,
engellilerin istihdam meselesi ciddi bir problem ve Türkiye'de iş yerlerinde
yüzde 3’lük bir kota uygulanıyor, ama bu kota şimdiye kadar hiç uygulanmamış.
İŞKUR verilerine göre bile kamu kurumunda 12 bin 326, özel sektörde ise 73 bin
719 uygulanıyor, buna karşılık 4857 sayılı İş Kanunu’nun 30’uncu maddesine
istinaden, kamuda 1.232, özel sektörde 23 bin 526 olmak üzere, toplam 24 bin
758 boş engelli kotası var, yani buraya kota alınmıyor.
Bu konuda bazı
yaptırımlar var. Burada denilebilir ki bazı yaptırımlar var, bu konuda nasıl
şey yapılabilir diye, ama bu yaptırımlar engelleyici olmuyor, o yüzden tersi
bir politika izlemek önemli, belki de teşvik eden, yani engellilerin çalışması
konusunda, hem özel sektörü hem kamu sektörünü teşvik eden bir politika izlemek
daha doğru olacaktır, çünkü ceza, ne yazık ki şimdiye kadar bu meselenin
giderilmesini gerektirmiyor.
Yine engellilerin
aldığı maaş ciddi anlamda sorun bu ülkede, üç ayda bir alıyorlar, 243 ile 365
TL arasında değişiyor, asgari ücret bile değil. Bu Meclisin yapması gereken
şey, eğer engellilere dair bir iş yapmak istiyorsa, bunun en azından asgari
ücret üzerinden değerlendirilmesi.
Diğer bir konu,
değerli milletvekilleri, aslında, bu rehabilitasyon merkezleri, engellilerin
eğitimi meselesi. Burada da çok ciddi bir sorun var. Rehabilitasyon merkezleri
daha çok rant alanına dönüşmüş durumda. Türkiye’de o kadar çok rehabilitasyon
merkezi var ki bu rehabilitasyon merkezleri denetlenmiyor; gerçekten amacına
uygun mu, orada ne yaşanıyor, engellilerin gerçekten yaşamını kolaylaştırıyor
mu, hiçbir şey yok. Oysa burada çok ciddi hak ihlalleri var, ciddi anlamda
sorunlar var. Mesela, Batman’da bir sorun yaşanmıştı, bu kurumda çalışanların
engellilere yönelik tacizi kamuoyuna yansıdı. Bu nasıl denetleniyor, bu
denetimde ortaya çıkan sonuç ne, hiçbir zaman yapılmış durumda değil. Biz,
Barış ve Demokrasi Partisi blok vekilleri olarak, özellikle engellilerin daha
yaşanabilir bir toplumda yaşayabilmesinin koşullarının araştırılması
gerektiğini düşünüyoruz,.Yine, bu rehabilitasyon merkezlerinin mutlaka
araştırılması, denetlenmesi ve burada yeni bir düzenleme, ranta dayalı değil,
gerçekten engellilerin önündeki engelleri kaldıracak bir yaklaşım içerisinde
olmasını önemsiyoruz. Aksi takdirde, sadece engellileri burada anmış olacağız,
ona yönelik yaklaşımlar içerisinde olacağız. Bu, değişmez ve bunun için de
öncelikle zihniyetten başlayacağız; bu zihniyette engelleri kaldıracağız çünkü
bu ülkede sorun olan engelliler değil, engellilere yaklaşım. Bu, değişmediği
sürece Türkiye’de ciddi anlamda bir sorun.
Yine, değerli milletvekilleri,
savaş veya çatışma dönemlerinde özellikle engelli olanlar var. Türkiye’de de bu
ciddi bir sorun. Özellikle mayın patlaması sonucu ciddi anlamda yaralananlar
var, bunların sakat kalması durumu var. Mesela, bu konuda hiçbir adım atılmış
durumda değil, Türkiye’de bunun ciddi anlamda değiştirilmesi gerekiyor.
Sonuç itibarıyla,
bu konuya ilişkin Türkiye’de özellikle engellilerin, hem çalışma yaşamında iş
kazası nedeniyle engelli olanlar, savaş, çatışma nedeniyle engele maruz
kalanlar… Bir de bu engelleri gidermesi konusunda rehabilitasyon merkezlerinin
gerçekten doğru çalışıp çalışmadığı konusunda bir araştırmanın yapılması
önemli. Umuyorum, siyasi parti grupları engellilerin yaşamını kolaylaştıracak
bir yerden bakarlar.
Değerli
milletvekilleri, 3 Aralığın başka bir önemi de var. Bugün BDP Grubunda da ifade
edildi, 3 Aralık aynı zamanda Özgür Ülke gazetesinin bombalanmasının yıl dönümü
-1994’te- ve burada Ersin Yıldız adlı bir basın emekçisi yaşamını yitirdi. Biz,
bir kez daha, bu arkadaşımızın şahsında tüm basın emekçilerini selamlıyoruz;
bunu ifade etmek istiyorum. Bu ciddi anlamda bir problem. Hâlâ Türkiye’de Kürt
sorunu yaşanıyor, belki gazete binaları bombalanmıyor ama hâlâ gazeteciler
tutuklanmaya devam ediliyor, basın hâlâ özgür değil, basının üzerinde ciddi bir
ambargo var, siyasi ambargo var. 1990’lı yıllarda da benzer bir durum vardı.
1990’lı yıllarda da siyasi iktidar, aslında, Kürt sorunu konusunda söz
söyleyeni, Kürt sorununun çözümü konusunda söz söyleyeni, “Kürtler vardır,
dili, kimliği, kültürü vardır.” diyeni ya işte böyle bombalayarak susturmaya
çalışıyordu ya da işte o zaman da Terörle Mücadele Yasası’ndan, yardım,
yataklık yapmaktan tutukluyordu. Bugün 2012’de ne yazık ki aynı zihniyet devam
ediyor, belki gazete binaları bombalanmıyor ama gazeteciler tutuklanmaya devam
ediliyor. Bunun temel nedeni Kürt sorunu, bu ülkede çözülmeyen Kürt sorunu. Bu
konuda AKP, CHP, MHP ne yazık ki aynı noktada duruyor ve ciddi anlamda bir
devlet refleksi üzerinden... Bugün Kürt sorunu konusu, özellikle ana dilde
eğitim, ana dilde savunma ve Kürtlerin kimlik haklarının tanınması meselesi
hâlâ burada yasaklı bir konu, bunları biz konuşamıyoruz.
Özellikle ben
burada ana muhalefet partisine bir şey ifade etmek istiyorum. Eğer gerçekten
90’lı yılların bir daha yaşanmasını istemiyorsak, bu ülkede Kürt sorununun
çözülmesini istiyorsak, o zaman Kürt sorununa ilişkin yaklaşımımızı ifade
edeceğiz. “Ana dilde savunmaya hayır.” diyen bir sosyal demokrasinin, aslında,
bu savaşı, çatışmayı da devam ettirdiği anlamına gelecektir.
İktidarın bu
konudaki yaklaşımı çok net zaten. Yani bu konuda özellikle muhalif kesimleri,
KCK adı altında yürütülen siyasi operasyonlarla herkesi tutuklayıp sesini kısma
yaklaşımının olduğunu düşünüyoruz. İşte KCK’nin basın davası var, KCK’nin
öğrenci davası var, KCK’nin bilmem neyi var.
Mesela bugün
CHP’den bir milletvekili arkadaşımız tıp öğrencilerinin yarınki davası için bir
basın açıklaması yaptı ama CHP’li arkadaşlarımız acaba şunu düşünüyor mu: Tıp
öğrencileri niye yargılanıyorlar? KCK davasından. Niye? Bunlar Kürt. Ne
savunuyorlar bu Kürtler? Diyorlar ki: “Ana dilde eğitim istiyoruz. Ana dilde
savunma istiyoruz. Demokratik özerklik istiyoruz.” Peki, buna dair Cumhuriyet
Halk Partisinin bir tane sözü var mı? Yok. Ana dilde savunma meselesine gelince
“Üniter yapısı bozulur.” diye bunun üzerinden yaklaşım…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sebahat Hanım, onlara yardım etmek suç mu? Öğrenciye
yardım etmek suç mu? Yapmayın Allah aşkına ya!
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) – Öğrenciye yardım etmek suç değil ama o öğrencilerin neden
yargılandığını ifade etmek gerekir. Dolayısıyla, gerçekten Cumhuriyet Halk
Partisi eğer öğrencilerin yanındaysa, basın davasında yargılananların
yanındaysa yapması gereken şey şu: “Evet, bu ülkede Kürt halkı vardır, Kürt halkının
hakları vardır. Dolayısıyla, bu halkın ana dilde eğitim hakkı, ana dilde
savunma hakkı temel haktır. AKP Hükûmeti buna gelmelidir.” diye bir yaklaşım
üzerinde olmalıdır. Ama ne yazık ki AKP’nin “tek dil, tek millet, tek din, tek
inanç” yaklaşımına yönelik değerlendirmelerini CHP de soldan destekleyerek,
aslında ciddi anlamda AKP’nin bu politikasını devam ettiren, savaşta ısrar eden
politikasını soldan destekleyerek yaklaşım ifade etmektedir.
Biz buradan bu
Parlamentoya bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Bu ülkenin bir sorunu var, Kürt
sorunu. Bu sorunun çözümü konusunda herkes kendi yaklaşımını bir kez daha
gözden geçirmek durumundadır. Aksi takdirde, sadece iktidarı eleştirerek bu iş
olmaz. Bunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Eğer bir daha gerçekten basın
özgürlüğü ortadan kalkmasın istiyorsak… Eğer 3 Aralıkta Özgür Ülke gazetesini
bombalama emrini kimin verdiği açığa çıkmıyorsa…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) - …Roboski katliamında da kimin emir verdiği ortaya çıkmayacaktır.
Ben bir kez daha
bu önergemizin dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Efendim, Sayın Hatip, Cumhuriyet Halk Partisine, sataşmaya yönelik
cümleler sarf etmiştir. İzin verirseniz,
bu konuda…
BAŞKAN – Ne
söyledi de sataştı, tekrar eder misiniz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Efendim, “Cumhuriyet Halk Partisi öğrencilerin yanında değildir…
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – “Değildir.” demedim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – …Cumhuriyet Halk Partisinin, ana dilde eğitimle ilgili, en
azından, öneriyi desteklemesi lazımdı.” Bu şekilde, partimizi yaralayıcı…
BAŞKAN – Sayın
Tanal, bunlar sataşma değil.
İki dakika söz
veriyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Efendim, partimizi…
BAŞKAN – Lütfen
ama…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Partimizi yaralayıcı şekilde açıklamalarda bulunmuştur efendim.
BAŞKAN – Sayın
Tanal, buyurun, buyurun.
İki dakika söz
veriyorum. Sataşma değil Sayın Tanal ama sataşma nedeniyle iki dakika…
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin bugüne kadar savunmayla ilgili olarak referansı Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’dir, Cumhuriyet Halk Partisinin referansı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarıdır. Ben de Türk vatandaşı, Kürt asıllı olan birisiyim.
Türkiye’de Kürtler hiç kimsenin tekelinde değildir. Bu anlamda, savunma hakkı,
AKP ve BDP’nin yaptığı, mevcut olan İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre daha
geriye doğru gidiyor. Neden geriye doğru gidiyor? Soruşturma aşamasını
kapsamıyor, kovuşturma aşamasından sonra yani iddianame düzenlendikten sonra
düzenleme yapılıyor.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Ana dilde eğitim hakkında ne düşünüyorsunuz?
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Peki, savunmasını yapamayan vatandaşımız poliste, savcılıkta nasıl
ifadesini verecek?
ADİL KURT
(Hakkâri) – Doğru söylüyorsun, gel düzeltelim.
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi şudur: Savunmayı yapamıyor ise
savunmayı soruşturmadan itibaren sonuna kadar… Bu, hem mağdur için hem tanık
için getirilen bir öneridir ancak AKP ve BDP’nin iş birliğiyle getirilen
düzenleme sadece sanık içindir. Sanık için ise iddianame kabul edildikten
sonraki aşamayı kabul ediyor. Peki, iddianame kabul edilmeden önceki aşama
mağdur, tanık, sanık, şüpheli için neden getirilmiyor?
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Ana dilde eğitime ne diyorsunuz Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Bu anlamda, AKP ve BDP, halkı savunma üzerinde, kandırmaktadır,
halka doğruları söylememektedir. Bu iş ve eylem birliği içerisinde olması
gereken; bir, mağdur ve şüpheli için, polise düştüğü ilk andan itibaren
derdini, meramını anlatamıyor ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı
maddesinin 3’üncü fıkrasının (e) bendi temel kılavuzumuzdur. Bir hak ihlali
olduğu zaman ne diyoruz biz? Temel hedefimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
diyoruz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi diyoruz, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararları diyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İstanbul) – Tamam, gel düzeltelim.
ADİL KURT
(Hakkâri) – Önerge verin, düzeltelim.
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Bizim referansımız budur ancak AKP ve BDP’nin teklifi mevcut olan
yasanın içeriğinden daha geridedir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tanal.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve
arkadaşlarının, Türkiye'de sayıları 8,5 milyonu bulan çeşitli seviyelerde ve
türlerde engelleri bulunan bireylerin sorunlarının araştırılması amacıyla
9/5/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4 Aralık 2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli yurttaşlarımızın
sorunlarının araştırılmasıyla ilgili Meclis araştırma komisyonu kurulmasına
ilişkin söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Asıl sorumluluğun
Hükûmet ve Mecliste olmasına rağmen ülkemizde engelli yurttaşlarımızın
sorunlarının giderilmesinde, çözümünde, engellerin aşılmasında başarılı,
özverili çalışmalar yürüten, emeğini, yüreğini bu engellerin aşılmasına koyan
herkese, derneklere, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
Engelli olmak,
bütün zamanların ve toplumların değişmez bir gerçeği. Bu gerçeğin yükünü
çoğunlukla engellinin kendisiyle birlikte ailesi çekiyor. Bir ülkenin
gelişmişlik düzeyinin ölçütleri arasında engellisine verdiği önem de vardır.
Hiçbir ayrım gözetmeksizin, dil, din, ırk, cinsiyet, engelli olmasına
bakılmaksızın tüm yurttaşlarımızın sosyal, siyasal ve çalışma hayatında eşit
bir şekilde faydalanması ve var olması sağlanmalıdır. Sosyal hayata ve çalışma
hayatına adapte olmak, insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamak, fiziksel ve
zihinsel engellere bakılmaksızın tüm yurttaşlarımızın hakkıdır. Bu en temel
insani hak, engeli, engelli oranı ne olursa olsun her koşulda, her alanda göz
önünde bulundurulmalıdır. Engellilerin yaşamlarını kolaylaştırıp onların
ihtiyaçlarına yönelik yatırımların yapılmasına dikkat edilmelidir. Engelli
yurttaşlarımızın yaşam kalitesinin yükseltilmesi için toplumsal sorumluluğun,
sosyal devlet olmanın, her şeyden önce insan olmanın gereği yerine
getirilmelidir.
Birleşmiş
Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin kabul edilmesine ve Anayasa’mızın
engellilere yönelik pozitif ayrımcılık içeren düzenlemelerine rağmen engelli
yurttaşlarımıza hak temelli değil yardım temelli bir anlayışla yaklaşılmasından
dolayı engelli sorunu bir türlü aşılamamıştır. Bugün de engellilerimiz sadece
belirli günlerde ve zamanlarda hatırlanmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde
engellilerin eşit birer vatandaş olarak ekonomik, sosyal ve siyasal hayata
katılmasının sağlanabilmesi için yapılması gereken hâlâ çok fazla şey var.
Artık, ülkemizin göz ardı edilmemesi gereken engelli sorunu olduğu gerçeğini
kabul etmemiz gerek ve bizler bu gerçekle yüzleşmek zorundayız, hatta bu
gerçekle yüzleşmekte çok geç bile kaldık. Engellilerimizden hep görünmez
olmalarını istedik, evlerinden dışarı çıkmasınlar istedik; sorunlarıyla,
engelleriyle bir başına bıraktık. Hâlâ günümüzde manzara iç açıcı değil. Bugün
de sokakta, parkta, caddede, iş yerlerinde, sosyal yaşam alanlarında engelli
yurttaşlarımız yok.
Nüfusumuzun yüzde
12,29’u engelli, yani ülkemizde 8,5 milyon engelli yurttaşımız yaşamaktadır.
Türkiye’nin en sessiz ve en görünmez çoğunluğunu oluşturan engelli
vatandaşlarımızın sayısının aileleriyle birlikte yaklaşık 30 milyon civarında
olduğu tahmin edilmektedir. Tahmin edilmektedir diyorum çünkü, engellilerin
sayısı hakkında maalesef güvenilir bir veri tabanı yok. Ülkemizin de içinde yer
aldığı birçok ülke engellilere ilişkin istatistiki bilgilere sahip olmadığı
için, Dünya Sağlık Örgütü tahminlerini kullanmaktadır. Dünya ortalamasının 7,5
olduğuna baktığımızda, bu rakam çok yüksektir. Maalesef, bu sayı, önlenebilir
hastalık ve kazalar nedeniyle her gün, her saat artmaktadır. Engelli olmanın
nedenleri araştırıldığında, büyük çoğunluğunun genetik etken, akraba evliliği
ve gebelik sırasında yaşanan sorunlar gibi önlenebilir süreçler olduğu
görülmektedir. Sayısı 10 milyona yaklaşan engelli insanlarımızın eşit muamele,
yaşamlarını başkalarına ihtiyaç duymadan idame ettirme ve toplumun bir parçası
olma gibi haklara sahip olması anayasal zorunluluktur. Bu rakamlar, konunun
aciliyetiyle ilgili kesin sonuçlar alınacak çalışmalar yapılması konusunda ne
kadar hızlı davranmamız gerektiğini açıkça göstermektedir. Oysaki engelliler,
merhamet değil, bu ülkenin eşit bireyleri olarak haklarını istiyorlar. Engel,
bu sorunu çözemeyen politikalardır.
Değerli
milletvekilleri, Özürlüler Yasası’yla ilgili, engelliler 2005 yılında
umutlanmışlardı. 2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı Özürlüler Yasası
doğrultusunda, belediyeler başta olmak üzere tüm kamu kurum kuruluşlarına, tüm
yol, kaldırım, yaya geçitleri, resmî yapılar, açık alanlar, yeşil alanlar, spor
alanları ve benzeri sosyokültürel altyapı ve alanların engellilerin de
yararlanabileceği şekilde düzenlenmesi için 7 yıllık süre verilmişti. 7 Temmuz
2012 tarihinde bu süre 7 Temmuz 2015’e uzatıldı. Bu engelleri aşmamızda
engelimiz nedir Allah aşkına, yoksa öncelimiz mi değildir? Bu engelleri aşmak
gerçekten ülkemiz için bu kadar zor mudur? Tabii ki zor değil. Aslında tek
engel, insanın yüreğinde ve aklında adaletin, eşitliğin, demokrasinin, insan
haklarının, sevginin olmamasıdır. Sanırım, biz bu engeli aşamıyoruz.
Çağdaş, modern
devlet olmanın en önemli özelliklerinden biri de engelli bireylerin haklarını
geliştirmek, onların yeteneklerinin ve potansiyellerinin gelişmesini sağlamak,
eşit fırsatlara sahip olmalarını güvence altına almak, ekonomik ve sosyal refahın
hedeflenerek eğitimden sağlığa, istihdamdan ulaşıma kadar her alanda
yaşadıkları sorunlara çözüm bulmayı gerektirir.
Engelli
vatandaşlarımızın eğitim hakkı, istihdam hakkı, sosyal hayata katılma hakkı,
fiziki çevreye uyum hakkı ve rehabilitasyon hakkı vardır. Önümüzde seçimler var
ancak engelli vatandaşlarımızın iradelerini sandığa yansıtmaları için gerekli
tedbirleri aldık mı acaba? Almadık.
Bugün gazetelerde
bir haber vardı, sanırım birçoğunuz okudu. Elli bir yaşında, Süleyman Eryiğit,
son genel seçimde kendisini seçmen kütüğüne “engelli” olarak kayıt yaptırmasına
rağmen sandık 3’üncü katta olduğu için oyunu kullanamadığı gerekçesiyle açtığı
davada Yüksek Seçim Kurulunu 5 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkûm ettirdi.
Siyasal yaşama katılım hakkının önündeki engeli yurttaşımız kendisi aştı.
Engellilerin en
temel sorunlarından biri eğitim, istihdam, erişebilirlik. Engellilerin yüzde
80’ine yakını iş gücüne dâhil değil. Ülkemizdeki engelli istihdamı büyük ölçüde
kotalarla sağlanmaya çalışılıyor ama kotalara baktığınızda, kamu kurum
kuruluşları, özel sektörde bu kotalara uyulmadığı görülüyor. Bu kadrolar boş
tutulurken de bir sürü engelli vatandaşımız -100 binleri aşan- İŞKUR’un yolunu
tutuyor. Kendi koyduğu kotalara bile uymayan bir devlete vatandaşı nasıl
güvenebilir? Bu kadroları engelli iş gücüne neden açmıyorsunuz? Bu kadroların
bir an önce engelli iş gücüne, yurttaşlarımıza açılması lazım.
İstihdam, engelli
yurttaşlarımıza sadece bir maddi kaynak olarak düşünülmemeli. İstihdam, engelli
yurttaşlarımızın toplumsal hayata katılmasının en önemli aracı. Engellilere
yönelik yapılan harcamaların engellilerin toplumsal hayata katılımlarını
destekler nitelikte olmadığını, maalesef, yüzde 70’inden fazlasının sosyal
yardım ve maaşlara gittiğini görmekteyiz. Oysaki engelliliği önleme, istihdam,
rehabilitasyon, engellilerin toplumsal hayata katılmaları bu anlamda
desteklenmiyor.
Bakın, 2004’te
Hükûmet engelli sayısını 8,5 milyon açıkladı, 2008’de Başbakanlığın raporunda
sayı 1 milyon 673 bin 550 olarak açıklandı. Yani 6 milyon 758 bin 387 kişi bir
anda yok oldu. Temmuz 2006’da Özürlü Raporları Yönetmeliği değiştirilince
milyonlarca engelli bir gecede engelsiz oluverdi. Daha sonra KPSS’ye girdi
yurttaşlarımız, memur olmak istediler, bu sefer sağlam raporu alamadılar.
İnsanlar, yurttaşlarımız engelli mi, sağlam mı, karar veremediler. Daha sonra
bunlar tekrar değiştirildi.
Değerli
milletvekilleri, açlık sınırı 958 TL, yoksulluk sınırı 3.120 TL. Türkiye'de
verilen rakamlar, engelli aylıklarımız maalesef asgari ücretin yarısından daha
az. Bu şekilde engellilerin sosyal hayata, toplumsal hayata adapte olması nasıl
sağlanacak?
Sağlık sorunu
engellilerin diğer bir sorunu. Engellilerin en önemli sorunlarından biri,
bildiğiniz gibi, sağlık raporlarında yüzde 40’ın altında engelli oranı belirten
yurttaşlarımız tüm hakların dışında kalıyor. Bu, engelli yurttaşlarımız
arasında eşitsizlik yaratıyor. Bu eşitsizliğin giderilmesi için, bu kesimi de
kapsayacak şekilde, kurum bütçelerine ek ödemeler konulmalıdır.
Hayatın tüm
alanlarında olduğu gibi eşit ve özgür bir yaşam istiyorsak, kamu kurumlarında,
özel sektörde, tüm fiziksel alanlarda engelli yurttaşlarımızın hayatını
kolaylaştırmak birinci önceliğimiz olmalıdır. Engelsiz ve eşit bir Türkiye'nin
inşası için, engellilere yönelik politikaların esas amacının, engelli
yurttaşlarımızın yardıma muhtaç olmayacak duruma getirilmesi için çalışmak
olduğunun bilincinde olmalıyız. Engellilik bir kader değildir, alınacak basit
tedbirlerle engelli yurttaşlarımızın yaşamı normale, insan onuruna yaraşır bir
şekle döndürülebilir. Dolayısıyla aile içi şiddeti, kadına yönelik cinayetleri
önlemeden; ifade özgürlüğünü, insan haklarını sağlamadan; engellini, kadınını,
yaşlını, çocuğunu insanca yaşam kalitesine ulaştırmadan ne ileri demokrasiden
bahsedebilirsiniz ne de yaptıklarınızla buraya çıkıp övünebilirsiniz.
Hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu,
Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engellilerin
sorunlarının gündeme alınıp alınmamasıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde, son açıklanan verilere göre, ülke nüfusumuzun yüzde
12’si yani 8,5 milyonu engelli olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar.
Ülkemizde 8,5 milyon engelli nüfusunun 3 milyon 783 bin kişisi erkek, 4 milyon
648 bin kişisi de kadın engelli vatandaşlarımızdan oluşmaktadır. Erkek
engellilerin toplam nüfusa oranı 11,1 ve kadın engellilerin oranı da 13,4’tür.
Ayrıca, engelli nüfusunun yüzde 12,69’u kentlerde, yüzde 11,67’si de kırsal
kesimde yaşamaktadır. Dünyadaki engelli sayısı 500 milyonu aşmıştır. Bu
konudaki veriler, dünyada birçok ülkede her 10 kişiden 1’inin fiziksel veya
zihinsel bozukluklar nedeniyle engelli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle,
engellilerle ilgili düzenlemeler, bütün ülkeler tarafından çeşitli uluslararası
anlaşmalarla ortak yürütülmektedir. Tüm dünyada engelliler konusundaki düzenlemeler
seyahat ve turizm gibi hareketlilik göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; zaten konu engellilerin haklarına ilişkin
milletlerarası sözleşmelerde de açık bir şekilde belirtilmektedir. Türkiye'nin
de aralarında taraf olduğu sözleşmelerde, engellilerin tüm insan haklarından ve
özgürlüklerinden tam, eşit bir şekilde yararlanması teşvik ve temin edilerek
insanlık onuruna saygın güçlendirilmesi istenilmektedir. Bu doğrultuda,
engellilerin fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel çevreye, eğitim ve sağlık
hizmetlerine, bilgiye erişmesinin engelleri ortadan kaldırılmalıdır.
Engellilerin tüm insan hakları ve temel özgürlüklerden tam yararlanması
konusunda da ülkemizde her türlü çalışma yapılmaktadır; buna da hakları vardır.
Unutmayalım, hepimiz bir engelli potansiyeliyiz.
Ülkemizde bütün
bunlar şu ana kadar yapılmış değildir maalesef. Engellilerimizin yaşamını
sürdürebilmesi için toplumla bütünleşmesi, temel hak ve özgürlüklerden
yararlanması sadece engelliler ve engelli aileleri tarafından sağlanabilecek
bir konu değildir; bu bütünleşme konusunda, başta devlet olmak üzere, toplumun
bütün kesimlerine görev düşmektedir. Bütünleşme tüm kesimlerin katılımıyla
ancak sağlanabilir. Ülkemizde bu bütünleşme bu zamana kadar maalesef tam
anlamıyla sağlanamamıştır. Bu konuda Hükûmetin gayretleri maalesef yetersiz
kalmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, engellilere yönelik gerçekleştirilen eğitim, istihdam ve
rehabilitasyon gibi hizmetler ülkemizde çok yetersiz yatırımlar olarak kalmaktadır.
2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı Engelliler Kanunu ile engelliler konusunda
çeşitli düzenlemelere gidilmesi öngörülmüştür. Bu düzenlemeler kapsamında, kamu
kurum ve kuruluşlarına ait resmî yapılar, tüm yollar, kaldırımlar, yaya
geçitleri, açık ve yeşil alanlar, spor alanları, sosyal ve kültürel altyapı
alanlarıyla umuma açık her türlü özel yapıların engellilerin erişebilecekleri
uygun duruma getirilmesi planlanmıştı. Bu konudaki düzenleme ve yatırımlar için
Hükûmet kamu kurumlarına yedi yıllık bir süre tanımıştı. Bu süre 7 Temmuz
2012’de sona erdi. Hükûmet, kendisine düzenleme ve yatırımlar için vermiş
olduğu yedi yıllık süreyi az bularak yeniden üç yıllık bir süre uzatımı daha
istemiştir. Yedi yıllık süreyi engellilerle ilgili neredeyse hiç yatırım ve
düzenleme yapmadan ve belediyelere bu konuda destek sağlamadan geçirmiştir.
Hükûmet bu süreyi üç yıl daha uzatarak, düzenlemeler konusunda son tarih olarak
şimdilik 7 Temmuz 2015 tarihini öngörmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmet, bu süre uzatımıyla, engellilerimizi yeniden
evlerine kapatmış ve hapsetmiştir. Açıkçası, engellilerimize “Üç yıl daha
dışarı çıkmayın.” denilmiştir. Cadde ve sokaklarda yürüyemeyen, toplu taşım
araçlarını kullanamayan, kamu kurum ve kuruluşlarına gidemeyen engelliler yolda
yürürken engellere takılmaya devam etmektedir.
Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından 2010 yılında yapılan bir araştırma da engellilerle
ilgili ülkemizde yaşanan eksiklikleri net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Yapılan araştırmalara katılanların yüzde 63,9’u oturduğu binalarda, katlarda
ulaşım ve bina içinde hareket konusunda sıkıntı yaşandığını belirtmiştir. Yine,
araştırmaya katılanların yüzde 66,9’u kaldırım, yaya yolu, yaya geçidi
düzenlemelerinin uygun olmadığını ifade etmişlerdir. Kamu binalarındaki
engellilerle ilgili düzenlemeye yönelik bir başka soruya da katılımcıların
yüzde 54,8’i “Uygun değildir.” cevabını vermişlerdir. Bu araştırma
sonuçlarından da anlaşılacağı gibi -pek çok konuda olduğu gibi- engellilere
yönelik düzenlemeler konusunda da Hükûmet yetersiz kalmıştır. On yıllık tek
başına iktidar döneminde engelli vatandaşlarına bir türlü sahip çıkamamıştır.
Söylenenler ve engellilere verilen sözler boşa çıkmıştır.
Dört engelli
grubunun da yapmış oldukları sporlara daha çok imkân sağlamalıyız. Onların
Avrupa, Dünya ve Paralimpik Oyunları’ndaki almış oldukları derecelerin
takdirini vermeliyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün ülkemizde engellilerimiz tekerlekli sandalyeye
ve beyaz bastona ulaşma konusunda bile büyük sıkıntı yaşamaktadırlar.
Engellilerimiz tekerlekli sandalye ve akülü sandalye almak için mavi kapak
peşine düşmüşlerdir maalesef. Umudu olmayan Hükûmet yerine, mavi kapaklar âdeta
engellilerimizin umudu olmuş durumdadır. Hükûmet, tekerlekli sandalyeye ve
akülü arabalara engelli vatandaşlarımızın ulaşımını kolaylaştırarak
engellilerimizi mavi kapak toplamaktan kurtarmalıdır. İlk olarak, bu konuda bir
ortak düşünce ortaya koyarak çalışma yapmak mecburiyetimiz var.
Hükûmet
tarafından yapılan süre uzatımı engellilerimizi çok üzmüştür. Aslında, Hükûmet
bu konuların üzerine düşmüş olsaydı, bugüne kadar engellilerle ilgili çok
sayıda düzenleme yerine getirilmiş olacaktı. Hükûmetin çalışma yapmak
istemediği anlaşılıyor. Bu gidişle bu 3 yıllık sürenin de yeterli olacağını
zannetmiyoruz. Engellilerle ilgili düzenlemeler konusunda süre uzatımına giden
Hükûmet, böylece çok büyük tazminatlardan da kendisini kurtarmıştır çünkü 7
Temmuz 2012 tarihinden sonra engellilere yüksek kaldırımlardan dolayı tazminat
hakkı verilmişti. Böylece, Hükûmet, süre uzatımına giderek tazminattan da
kurtulmuş oluyor.
Ülkemizde
engelliler, eğitim, sağlık, istihdam, spor ve rehabilitasyon gibi pek çok
konuda büyük sıkıntı yaşamaktadırlar. Yapılan bütün düzenleme ve yatırımlar,
nüfusumuzun yüzde 12’sinin engellilerden oluştuğu gerçeği göz önünde
bulundurularak yapılmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; engelli vatandaşlarımızın toplum içerisinde
yaşamlarını kolaylaştıracak imkânların sağlanması ve bunların acilen hayata
geçirilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Engelli vatandaşlarımız sokakta ve
günlük hayatta her gün çok büyük engellerle karşılaşmaktadırlar. Ülkemizde
gerçekleştirilen ve ortaya konan yetersiz düzenlemeler, engelli
vatandaşlarımızın kaldırımlarda bile tek başına hareket etmelerini
zorlaştırmaktadır.
Toplu taşıma
araçları, havalimanları, alt geçit ve üst geçitler başta olmak üzere, park ve
bahçeler yapılan düzenlemelerle iyileştirilmelidir. Resmî ve özel kurumlardaki
düzenlemelere de hız verilmelidir. Böylece engelli vatandaşlarımızın yaşam
çevrelerinde rahat hareket etmeleri sağlanmalıdır. Engelli vatandaşlarımız
eğitim, rehabilitasyon ve yaşam çerçevesi düzeyinin yanı sıra en büyük problemi
her alanda istihdam konusunda yaşamaktadırlar. Engelli vatandaşlarımızın büyük
bir bölümü de bugün, maalesef işsiz durumdadır.
Engelsiz bir
dünya temennisiyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Muhammed Murtaza Yetiş,
Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMED MURTAZA
YETİŞ (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 3 Aralık Dünya Engelliler
Günü münasebetiyle, öncelikle bütün ülkemizde yaşayan engelli kardeşlerimizin
bu gününü kutluyoruz ve umarım, AK PARTİ’yle birlikte giderek sosyal hayata
katılan, siyasi hayata katılan, toplumsal hayata katılan engellilerimizin hayat
kalitesinde de artışı hepimiz birlikte göreceğiz, yaşayacağız.
Öncelikle, grup
önerisini burada sunan Sayın Tuncel’e bir hakkı teslim etmem gerekiyor, dedi
ki: “Şu anda, Türkiye’de asıl sorun bir zihniyet sorunu.” Evet, doğru söylüyor,
aslında AK PARTİ hükûmetleri, 2005 yılından itibaren özellikle, Özürlüler
Kanunu’nu çıkarmak suretiyle zaten mevzuat anlamında bu ülkedeki
engellilerimizin önündeki bütün engelleri kaldırmıştır ama asıl sorun bu
mevzuatın sahaya uygulanması noktasında yaşanıyor. Hiçbir siyasi görüş, hiçbir
parti farklılığı gözetmeksizin hepimizin birlikte bu süreci götürmesi
gerekiyor.
Nitekim, bir de
teşekkürüm olacak, bunun için çok uzağa gitmeye gerek yok örnek anlamında.
Demin kendisi burada kendi grup önerisiyle ilgili konuşurken bile on dakikalık
sürenin yedi dakikasını ilgili önergenin konusuna ayırdı ama üç dakikasında da
başka bir konuya götürdü.
Şimdi, ben şöyle
bir anket yaparsam eğer, muhtemelen, arkadaşlarımızın zihninde acaba grup
önerisiyle ilgili içerik mi aklımızda kaldı, yoksa ana dilde savunma, KCK
meselesi, CHP ile ilgili sürtüşmeler mi akılda kaldı, bunu, buradan çok rahat
görebiliriz. Yani, aslında çoğumuz ya da bir kısım insanlar, bu meseleyi sadece
“mış gibi” yapıyor, ilgileniyormuş gibi yapıyor, konuyla çok alakalıymış gibi
davranıyor; oysa sahaya gittiğimizde olayın uzaktan yakından ilgisinin
olmadığını görebiliyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz aslında AK PARTİ Hükûmetiyle birlikte devletimizi çok daha iyi
tanımaya başladık. Biliyorsunuz, Anayasa’da “Başlangıç” kısmında cumhuriyetin
nitelikleri anlatılırken cumhuriyetimizin laiklik, sosyal hukuk devletiyle
ilgili niteliklerinden bahsedilir. Şimdi, laikliği zaten hepimiz biliyoruz, bu
çokça konuşulan bir konu ve ezberledik ama bu devletin, bu cumhuriyetin bir de
sosyal devlet olduğunu işte biz, AK PARTİ hükûmetlerinin ortaya koyduğu
icraatlarla anlamaya başladık. Yani halkımız, vatandaşımız her alanda olduğu
gibi engellilik alanında da sosyal bir devletin neler yapması gerektiğini
hissetmeye ve yaşamında da görmeye başlamıştır. Şimdi -bu hususla ilgili demin
Candan Hanım’ın da yine yerinde bir tespitiyle- referandum sürecinde, biliyorsunuz
anayasa değişikliği paketinde pozitif ayrımcılığa ilişkin bir madde konuldu. Ne
güzel, bakın, burada da bahsediyorsunuz. Yani, bu pozitif ayrımcılığı kim
getirdi ve bunun karşısında kim durdu, bunu da şöyle bir konuşmak lazım. Yine
en son konuşmacımızın da ifade ettiği üzere, Paralimpik Olimpiyatları’nda
geldiğimiz noktayı konuşmaya bile gerek yok çünkü buna benzer birçok örneği
yaşıyoruz hepimiz birlikte. Daha düne kadar paralimpiğin ne olduğunu bile
bilmeyen bir pozisyondayken bugün, dünya çapında hem Paralimpik
Olimpiyatları’nda hem basketbol takımlarımız noktasında da gerek Dünya gerekse
Avrupa Şampiyonası’nda birincilikler elde ediyoruz. Bunların hepsi tabii
tesadüfen olmuyor nihayetinde.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz 2005 yılında Engelliler Kanunu’nu çıkararak bu sahaya ilişkin
çok önemli bir kazanım, bir aşama elde ettik ve o günden bu güne de sahaya
yeterince uygulanması noktasında da birlikte çaba gösteriyoruz. Buna ilişkin
olarak özellikle engellilerimizin bakımıyla ilgili, rehabilitasyonuyla ilgili,
eğitimiyle ilgili, mesleki eğitimiyle ilgili, istihdamıyla ilgili çok ciddi
mesafeler katedildi.
Yine biliyorsunuz
ki istihdama yönelik olarak da burada çokça bahsedildi ama kimse şunu
söylemiyor: “Kamudaki bu 45 bin kota nasıl oldu da 20 bine kadar düşürüldü?
Niye 45 binle bunu aldık?” Bundan kimse bahsetmiyor. Daha birkaç ay önce ÖMSS
sınavıyla, yani engelli vatandaşlarımıza özgü, onların engel durumuna özgü,
bunları dikkate alan bir sınav yöntemiyle birlikte de engelli arkadaşlarımızın,
kardeşlerimizin objektif bir sınavdan geçirilmesi ve onların kamuda
istihdamının sağlanması yerine getirildi. Burada -bence çok önemli- 4.500 gibi
ciddi bir rakam şu anda istihdam edildi ve önümüzdeki günlerde de, 2013 yılı
içerisinde de en az bu rakam kadar bir miktarın daha yine kamuda istihdamı
planlanıyor.
Yine kamu ya da
özel sektörde işçi statüsünde, kontenjanında da istihdam yapılması için
biliyorsunuz kotalar artırıldı. Şimdi, buna dönük yaptığımız bir uygulama var.
Arkadaşlarımızdan birisi, özellikle bir müeyyidesinin olmadığından ötürü bu
kotaların doldurulmadığından bahsetmişti. Herhâlde şunu bilmiyoruz: Şu anda,
kotayı karşılamayan özel sektördeki bütün firmalara cezai müeyyide veriliyor ve
alınan bu paranın da, bu miktarın da karşılığı olarak bunların tamamı bir fonda
biriktiriliyor ve engellilerin mesleki eğitimine dönük olarak harcanıyor. Şu
anda, Türkiye’nin her yerinde, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bu alanda
birtakım mesleki eğitim çalışmaları, kursları yürütülüyor. Hem kursu veren kuruma
ve kuruluşa hem de bu kursa katılan kursiyerlere de günlük belli bir harcırah
verilmesi suretiyle de bunlar teşvik ediliyor, özendiriliyor. Dolayısıyla,
engellilerimizin bugününün dünden daha kötü olduğunu vicdan sahibi hiç kimse
iddia edemez.
Belki konuşulacak
çok şey var ama Meclisimizin de konuşacağı, yapacağı bir sürü kanun, çalışma
olduğu için uzatmayacağım.
Dünün bugünden
elbette farkı olacaktır ve o farkı AK PARTİ Hükûmeti koymuştur. Yarının da
bugünden çok daha güzel olacağına inanıyoruz.
Bu vesileyle
bütün Meclisi selamlayarak, grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımı ifade
ediyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Başkan…
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Ne
söyledi de sataştı, Sayın Tuncel?
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Sayın hatip, benim söylediğim şeyi yanlış bilgi verdim diye ifade
etti.
BAŞKAN - Buyurun.
Sataşma nedeniyle
iki dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Engellilerin
özellikle istihdam alanında yerleşmesine ilişkin verdiğimiz öneride… Evet,
kanunlar çıkartıldı yüzde 3 kotasının uygulanması konusunda, büyük cezalar da
var. Benim söylediğim şey ceza uygulanmıyor meselesi değil ama buna rağmen,
özel sektör ve kamu sektöründe ciddi anlamda bir boşluk var. 25 bine yakın
engelli kotası şu an boş durumda. Yani demek ki sadece ceza vererek bu işi
çözemiyoruz. O zaman tersten bir noktadan bakalım diye ifade ettim. Nedir? Biz,
mesela kadın istihdamının gelişmesi konusunda pozitif ayrımcılık ya da
teşvikler yapıyoruz, pozitif teşvikler. Engelliler konusunda da teşvik
yapılabilir. Ne olabilir bu konuda? Örneğin iş yerlerinin diyelim ki
vergilerini devlet üstlenebilir, diyelim ki engelli çalıştırılan yerlere özel
önlemler alınabilir çünkü Türkiye’de ne yazık ki böyle çalışıyor. Yani siz ceza
verseniz de, cezalar yüksek olsa da bir sorun var. Özel sektör hâlâ kotasını
doldurmamış, almıyor engelli ya da işte iş yerinde 50 çalışanı olan yerlerde
yüzde 3’ü uyguluyorsunuz. Oysa mesela İstanbul’u söyleyeyim. Birçok yerde,
“merdiven altı” denilen yerlerde 20-30 kişi çalışıyor, dolayısıyla burada sorun
var. Yani buralarda engelli çalıştırılamıyor. O yüzden bu kota meselesinde
yüzde 3’ün, sadece 50 işçisi bulunan yerde değil, 50 sayısını çıkartıp her
yerde uygulanması konusunda, yine bu küçük iş yerlerine, işletmelere teşvik
edilerek verilebilir, bunun tedbiri alınabilir. Yoksa “Böyle bir cezalandırma
yoktur.” falan değil.
İkincisi, denetim
yok. Bu denetimin mutlaka sağlanması gerekiyor. Niye uygulanmıyor, niye kamuda
ve özel sektörde yüzde 3 kotası uygulanmıyor diye bunu geliştirmek gerekiyor.
Engelli bir
yaşamın olmaması, zihniyetimizde engelleri kaldırmakla mümkün, engellilere
bakış açışımızı değiştirmekle mümkün olur diyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, grubumuza bir sataşma vardı. Bu engellilerle ilgili
Sebahat Hanım’ın yaptığı konuşmadan sonra üç dakikayı başka konuya ayırmasını
“BDP Grubu mış gibi yapıyor” suçlamasına maruz kaldı.
BAŞKAN – Sayın
Tuncel zaten cevap verdi.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Hayır, buna ilişkin söylemedi ama Sayın Tuncel.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ben de grup adına…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Baluken.
İki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle. Yalnız yeni sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
3.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın hatip
burada konuşurken Sebahat Hanım’ın yedi dakika boyunca araştırma önergesiyle
ilgili konuştuğunu, son üç dakikanın da başka bir önemsiz konuymuş gibi burada
dile getirildiğini ifade etti ve buradan BDP Grubunun aslında sorunlarla,
engellilerin sorunlarıyla ilgilenmediğini “mış gibi” yapıyor bir faaliyet
içerisinde olduğunu belirtti. Bir kere bu tanımlama baştan sona yanlıştır.
Son üç dakikaya
baktığınız zaman, sayın hatip arkadaşımız, milletvekili arkadaşımız, tıp
öğrencilerinin yargılanmasıyla ilgili bir konu üzerine görüşlerini belirtmiştir.
Burada AKP adına konuşan milletvekili arkadaşımız da bir hekimdir. Biz isterdik
ki yarın 46 tıp öğrencisinin bu ülkenin hukuk tarihinde utanç davası olarak
görülecek davasıyla ilgili söyleyecek bir tek cümlesi olsun.
Bu öğrenci
arkadaşlarımız ana dilde sağlık, ana dilde eğitim, parasız sağlık, telefonda
“…”(x) dedikleri için, “…”(x) marşını okudukları için yargılanıyorlar. Bununla
ilgili herhâlde bir hekim meslektaşımızın söyleyeceği birkaç cümle olması
gerekirdi diye düşünüyoruz. Dolayısıyla, bu, engellilerin sorunlarına vermiş
olduğumuz önemsizlikten değil, tıp öğrencilerin yargılanmasıyla ilgili sürecin
de son derece önemli ve hayati olduğundan kaynaklanıyor.
Aslında, bizim
Meclis çalışmalarımızın geneli bu şekilde topluma yanlış ifade ediliyor, yanlış
empoze ediliyor. Biz, Meclis çalışmalarımızın yüzde 70’ini toplumsal, sosyal,
farklı siyasal ve ekonomik sorunlar üzerinden oluşturuyoruz. Bunlarla ilgili
yapmış olduğumuz bütün çalışmalar görmezlikten gelinerek sanki BDP sadece Kürt
sorunuyla ilgili ve ana dille ilgili sorun üzerine Mecliste çalışma yapıyormuş
gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Dolayısıyla, sayın hatibin buradaki
konuşmasından biz son derece üzüntü duyduk.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Bizim için önemli olan, engelli vatandaşlarımızın sorunlarını bu
kürsüde ifade etmek ve kamuoyunda bu konuda duyarlılık yaratmaktır. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kürkcü, bir
söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sevgili Mahmut Tanal arkadaşımız BDP’nin ana dil
konusundaki tutumuna değinirken bazı yanlışlar yaptı -zaten yarın bu konuları
konuşacağız- kısaca düzelteyim.
Onların önerisi,
evet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesine dayanıyor ama bu
6’ncı madde asgari standardı belirliyor. Zaten mevcut CMK 202’nin 1’inci
maddesi bu standardı uyguluyor. Tartışma, Türkçeyi bildiği hâlde kendini başka
dilde daha iyi ifade edip edememek tartışması. Getirilen yenilik de bununla
ilgiliydi.
Biz, bu konuda da
AKP’nin getirdiği önergeyle müttefik değiliz. Bu önerge çünkü: 1) Kısıtlıyor.
2) Paralı hâle
getiriyor.
3’üncüsü, bir
dizi başka eşitsizliğe yol açıyor.
Sadece kendini
daha iyi ifade edeceği bir dile avantaj sağlayan bir yaklaşım, evet ama hem
AİHS’in 6’ncı maddesi konusunda tabii ki hemfikiriz arkadaşlarla, bu bakımdan
itişme hâlinde olmamız gerekmez…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın hatip benim konuşmama istinaden söyledi. Yani
bu bir sataşma mahiyetindedir. Onun için izin verirseniz…
BAŞKAN – Hayır,
ne söyledi de sataşma mahiyetinde olsun ki? Açıklama getirdi sadece Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Ben de o açıklamayı getirmek istiyorum.
BAŞKAN –
Yerinizden, bir dakika süre veriyorum Sayın Tanal.
Buyurun.
22.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Efendim, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinin
3’üncü fıkrasının (e) bendi açık ve net, “Kişi mahkemede kendisini
savunabilecek dili bilmiyor ise ücretsiz olarak tercüman verilir.” diyor. AKP
ve BDP’nin getirdiği, birbirlerini fiilen destekledikleri tasarıda “ücreti
sanık tarafından ödenmek kaydıyla”, Cumhuriyet Halk Partisinin getirdiği, bizim
getirmiş olduğumuz, devletin getirdiği, ayrıca taa polise düştüğü aşamadan
itibaren kişi bilmiyor ise bundan yararlanması lazım. Bu anlamda, gerek AKP
gerek BDP’nin bu iş ve eylem birliği, şu anda tutuklu bulunanları bir nevi
kandırmaya yönelik, mahkemenin üzerinde bir işlem söz konusudur. Sizin ve
kamuoyunun bilgilerine arz olunur.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve
arkadaşlarının, Türkiye'de sayıları 8,5 milyonu bulan çeşitli seviyelerde ve
türlerde engelleri bulunan bireylerin sorunlarının araştırılması amacıyla
9/5/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 4 Aralık 2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- MHP Grubunun, doğal gaz anlaşmaları ve fiyatlaması ile
doğal gaz politikaları konusunda gerekli araştırmaların yapılması, buna göre
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 3/11/2011 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulun 4 Aralık 2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
04.12.2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
04.12.2012 Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
3 Kasım 2011
tarih ve 695 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğumuz “Doğalgaz anlaşmaları ve fiyatlaması ile doğalgaz politikaları
konusunda gerekli araştırmaların yapılması, buna göre alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla” verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 04.12.2012 Salı
günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle, bugün gündem dışı görüşmelerde ve grup önerisi olarak
tartışılan Engelliler Günü münasebetiyle bütün engelli vatandaşlarımızın gününü
kutluyor ve engelsiz günler diliyorum.
İkinci olarak,
yine bugün kutlanan Dünya Madenciler Günü’nü kutluyor, kazalarda hayatını
kaybeden madencilere yani, Sayın Başbakanın tabiriyle, kader kurbanlarına Allah’tan
rahmet diliyorum.
Bir de yeni
krizimiz bu arada enerjiyle ilgili olmuş. Sayın Bakan Bağdat’a vize alamadığı
için uçak Erbil yerine Kayseri’ye inmiş -yeni gündeme düşen haberler- oysa
giderken “Bizim Irak yönetimiyle herhangi bir sorunumuz yok.” demişti ama Sayın
Genel Başkanımızın orada bayram namazı kılmak üzere talebinin geri
çevrilmesinden sonra Enerji Bakanımız da vize verilmeyerek geri döndürülmüş
durumda. Kendisine de geçmiş olsun diyoruz. İnşallah, Hükûmetimiz gerekli
tepkiyi ve açıklamayı Türk milleti adına yapar.
Değerli
arkadaşlarım, vermiş olduğumuz araştırma önergesi doğal gaz fiyatları ve
anlaşmalarıyla ilgili yaşanan sıkıntıların araştırılması ve bu çerçevede
uygulanacak doğal gaz politikalarının millî bir enerji stratejisi çerçevesinde
belirlenmesine ilişkindir. Burada, tabii ki bu önergeyi verdiğimiz zaman geçen
yılın zamları yapılmıştı. Üzerinden yaklaşık bir yıllık bir süre geçti. Bu
arada doğal gaza toplamda yapılan zam miktarı yüzde 49’u bir yılda buldu yani
tam yüzde 50 zam gelmiş oldu.
Değerli
arkadaşlar, burada öncelikle doğal gazdaki durumumuzu bilmemiz lazım ki yani
gerçekten içler acısı bir sonuçla karşı karşıyayız. Umuyorum ki, bunu, bir
iktidar taassubu içerisinde, parmak çoğunluğuyla “Kabul etmiyoruz.” demezsiniz
çünkü bugün dahi yaşadığımız sorunların içerisinde doğal gazın fiyatlaması ve
alım anlaşmaları yer alıyor.
Esas itibarıyla,
dışa bağımlılığımızın temel nedenlerinden bir tanesi doğal gaz ihtiyacımızdan
kaynaklanıyor. Değerli arkadaşlar, temel bir strateji oluşturamadığımız için
de, gündelik politikalarla geçiştirdiğimiz için de sorun kalıcı olmaya,
maalesef, devam ediyor. Tabii, burada, doğal gaz talebi ve arzı üzerindeki
tahminlerimizin ve çalışmalarımızın yetersiz olması da diğer bir hususu teşkil
ediyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bir taraftan doğal gaza bağımlılığımız artarken uzun vadeli
sözleşmelerle birçok miktarda doğal gazı tüketmek durumunda ya da
tüketemediğimiz zaman ödemek durumunda kalıyoruz. Ama bunu önlemenin yollarını
aramak yerine ne yapıyoruz? Doğal gaz tüketimini artırmaya yönelik yeni
santrallere, doğal gazla çalışacak santrallere izin veriyoruz. Bütün
çalışmalarda ve Plan ve Bütçe Komisyonunda yıllardır Enerji Bakanlarımıza
söylediğimiz bir eksiklik, maalesef, tam olarak giderilmiş değil. Türkiye’nin
millî bir enerji stratejisi izlemediğini, geçici politikalarla uğraştığını
düşünüyoruz. “Strateji” deyince –daha önce de belirtmiştim- sekiz on sayfalık
küçük niyet belgeleri değil, ciddi anlamda millî enerji politikaları uygulamayı
anlıyoruz. Bunun için de şu andaki toplam arz miktarını, arz tahminlerini,
toplam talebimizin hangi alanlarda olması gerektiğini ayrıntılı olarak
araştırmamız gerekiyor; aksi takdirde dışa bağımlılığımız devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, baktığımız zaman, dün de Rusya’nın Devlet Başkanı geldi, değişik
anlaşmalara imza attık ve doğrudan enerjide dışa bağımlı hâle geldik; üçte
2’sini aldığımız bir ülkeye, öbür tarafta İran’a da baktığımız zaman çok aşırı
derecede iki ülkeye bu anlamda bağımlı hâle gelmişiz.
Tabii, bir
taraftan bunlar yapılırken dışa bağımlılığı azaltalım diyoruz ama yeni doğal
gaz sözleşmelerini de yapmaya devam ediyoruz. Şimdi, hatırlarsanız, geçtiğimiz
yıl sonunda sona eren doğal gaz anlaşmaları vardı. Sayın Bakan hem de böyle
çıkıp biraz da popülist bir tavırla “Efendim, fiyatı düşürmüyorlar, biz de
iptal ediyoruz.” demişti. Meğer arkasından özel sektöre devri düşünülmüş ve
özel sektör şirketleri zaten Rusya devletiyle anlaşmışlar. Tabii, ilginç olan, bu
şirketlerin içerisinde bize gazı satacak olan Gazprom’un da ortak olması veya
stratejik ilişki içerisinde bulunması. Şimdi, bunlara baktığımız zaman, özel
sektör üzerinden de alsak, devlet aracılığıyla da alsak stratejik bir şekilde
dışa bağımlılığımızı maalesef azaltma yolunda önlemler alamadığımız ve bu
anlayışla da alamayacağımız görünüyor değerli arkadaşlar.
Peki, yanlış
politikaların sonucu ne oluyor? “Efendim, biz birazcık geciktirdik.” Ne yaptık?
“İşte, vatandaşa hemen zam yansımasın diye otomatik zammı yapmadık.” Peki, ne
yaptınız sonra? “Toplu olarak zam yapmak zorunda kaldık.” E, peki, siz kamu
olarak “Bu zamları yapmayalım." derken şimdi özel sektöre yaptığımız
devirlerden sonra özel sektör acaba otomatik artış yapacak mı, yapmayacak mı? Devlet
bunun vatandaşa yansımasını nasıl önleyecek? Bu konuda EPDK’nın veya Bakanlığın
herhangi bir önlemi var mı? Maalesef şu ana kadar atılmış bir adım bulunmuyor.
Yani bir yıl geçmeden yüzde 50’ye yakın zam gelmiş. “Efendim, biz bunu,
vatandaşa yansımasın diye Peki, sonraki zamlar, hadi öncekiler yansımadı, altı
ay yansımadı, bir yıl sonra yansıdığı zaman nasıl olacak? Maliyetleri bahane
ediyoruz, yok kurları bahane ediyoruz, anlaşmaları bahane ediyoruz. Sonuç
itibarıyla olan vatandaşımıza oluyor.
Değerli arkadaşlar,
yine buna ilişkin olarak petroldeki ÖTV’nin de diğer ürünlerdeki KDV’nin artışı
da ve doğal gaz ve elektrikteki zammın artışı da maalesef en fazla dar gelirli
vatandaşımızı etkiliyor, bizim kaygımız bundan. Yani bu politikalar yanlış
uygulandığı zaman vatandaşın bütçesinde doğal gaz, elektrik kısmı çok önemli
yer teşkil ediyor. Ha, büyük şirketlerde veya orta gelirin üzerindeki
vatandaşların bütçesinde, belki gelir düzeyi itibarıyla biraz daha az yer
teşkil ediyor olabilir ama yüzde 10, yüzde 15 zam yaptığınız zaman, aldığı maaş
zammı belli, memura verdiğimiz belli, işçinin aldığı ücret belli, emeklinin
aldığı ücret belli. Dolayısıyla, bunları eğer doğru planlamazsak, dışa
bağımlılığımız devam ederse o zaman bunun faturasını vatandaşımız ödemeye devam
edecek; bizim kaygımız bundandır. Bu bağımlılığın azaltılması için de bazı
çalışmaların yapılması gerekir.
Şimdi, önceki
gün, Amerika’da kongre karar almış İran’a yaptırımlarla ilgili. Bizim aldığımız
oradan, ithalatımızın karşılığında… Geçen Sayın Babacan’a sorduk “Altın
ihracatı niye bu kadar arttı?” diye. Şimdi, Sayın Başbakan da demiş ki: “Bizi
ilgilendirmez, bizim İran’la ilişkimiz var; dolayısıyla, biz oradan gazımızı
alırız, onlarla da karşılığında altın takasını yapmaya devam ederiz.” Ben,
şimdi hem sizlere hem Sayın Başbakana buradan hatırlatmak istiyorum. Daha önce
de böyle çıkışları olmuştu Sayın Başbakanın ama hatırlarsanız Kore’ye gidip
Sayın Obama’yla görüştü, daha yolda, kendisi inmeden İran’dan ham petrol
alımını çok önemli oranda azaltmıştı, yüzde 20 oranında; o, Türkiye’nin
toplamının yaklaşık yüzde 10’una tekabül ediyordu -uzman arkadaşlarımız var
burada yanlış hatırlıyorsam düzeltsinler- anında o alımı durdurduk. Niye? Çünkü
birileri bize “Oradan almayın, ambargoyu uygulayın.” dedi diye. İnşallah bu,
petroldekine benzemez. Sayın Başbakan sözünün arkasında durur yani daha henüz
uçaktan inmeden, petrolde olduğu gibi olmasın. Türk milletinin çıkarı onu
gerektiriyorsa, biz petrol alıyorsak, o zaman karşılığında da oraya bunu
veriyorsak bunun arkasında durmak lazım.
Ha, bizim
söylediğimiz şuydu: Biz Sayın Bakana altın ihracatını sorduk ama “Hakikaten
ihracat yapılıyor mu, yoksa hayalî ihracatla mı oluyor?” diye onun peşindeyiz.
Bizim aldığımız malın bedeli ödeniyorsa onun da bir çıkışı olması lazım ama
bunu yaparken de “Efendim, ihracatımız artmış gibi de göstermeyelim, onu ayrı
tutalım.” diye sormuştuk. Bu vesileyle, Sayın Başbakana, bu sefer bu sözünün
arkasında durmasını, bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletin
çıkarına olan kararlarda uygulanacak politikaların, alınacak kararların her
zaman arkasında olduğumuzu belirtiyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Durur, durur; sözünün arkasında durur.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Bu kadar önemli olan doğal gaz fiyatlaması ve politikalarının da
araştırılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum Türkiye'nin geleceği
açısından. Bu çerçevede, bu araştırma önergemize hep birlikte destek olmanızı
ve bu hususun millî bir politika olarak ortaya konulmasına vesile olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Afif Demirkıran, Siirt
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin, Türkiye'deki doğal gaz uygulamalarıyla ilgili vermiş olduğu
Meclis araştırma önergesi hakkında -aleyhinde- söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkanım,
öncelikle size başsağlığı dilemek istiyorum. Merhuma Allah’tan rahmet, siz
kederli ailesine sabrı cemil ve uzun ömür diliyorum.
Ayrıca, Dünya
Engelliler Günü ve Dünya Madenciler Günü’nü kutluyorum ve Hükûmetimizi de
tebrik ediyorum. Hem engellilerimize hem madencilerimize göstermiş olduğu
kolaylıklar nedeniyle, oluşturduğu mevzuatlar nedeniyle engellilerin önünü
açmak, engellilere engelsiz bir yaşam sunmak, madencilerimizin de daha fazla
faaliyet yapabilmelerini sağlamak üzere çıkarmış olduğu mevzuat nedeniyle
Hükûmetimize de teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, doğal gaz ve petrol; bunlar, tabii, hayatımızın olmazsa olmazları,
ekonominin olmazsa olmazları, ülkelerin olmazsa olmazları. Ancak, maalesef, bu
ikisi de ülkemizde çok az miktarda bulunmaktadır, gerek petrol gerek doğal gaz.
Önergede de ifade
edildiği gibi, maalesef, biz, doğal gazımızın yüzde 97’sini ithal ediyoruz,
enerjimizin yüzde 70’ten fazlasını ithal ediyoruz. 2011 yılındaki 240 milyar
dolarlık ithalatın 54 milyar doları enerji ithalatı içindi. Tabii ki biz de
enerji, petrol ve doğal gaz yok diye oturup ağlayacak değiliz, gerekli
tedbirlerimizi alacağız. En ucuz nasıl temin edebiliriz, dünyaya nasıl
açılabiliriz ve en önemlisi de “Türkiye’de yok.” dediğimiz petrol ve doğal
gazın varlığını ve yokluğunu netleştirmek için çalışmalar yapacağız. İşte,
Hükûmetimiz de bunu yapıyor.
Bakın, 2002
yılında, biz iktidara geldiğimizde Türkiye Petrollerinin yapmış olduğu sondaj
miktarı sadece ve sadece yılda 47 bin metre idi, bu sene ekim ayına kadar 150
bin metre…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – O zaman kaç varil petrol çıkıyordu, şimdi kaç varil petrol çıkıyor?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – …sondaj yapmışız.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bir de onu söyle.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Bunu hem petrol için hem doğal gaz için yapıyoruz…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Arttı mı petrol?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – …ve ülkemizin birçok noktasında doğal gaz ve petrol aramalarımız
devam ediyor. Petrol ve doğal gaza ayırdığımız bütçe, 2002 yılına nazaran 2012
yılında 22 kat artmıştır.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Petrol arttı mı, ürettiğiniz petrol arttı mı, onu söyle.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
– Acaba topraklarımızda daha fazla petrol bulabilir miyiz, acaba petrol
ithalatını azaltabilir miyiz, acaba cari açığımızı azaltabilir miyiz diye…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Azaldı mı peki?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Yetmedi, Karadeniz ve Akdeniz’de petrol çalışmalarımız, doğal gaz
çalışmalarımız devam ediyor çeşitli ülkelerle ortak bir şekilde, genelde de
maliyeti o yabancı firmalara yükleyerek…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 96’da 55 bin ton varil petrol çıkıyordu, şimdi 34 bine düştü.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Yetmedi, Türkiye Petrolleri yurt dışında birçok ülkede hidrokarbon
araması yapmaktadır; Irak’ta, Kazakistan’da, Azerbaycan’da, Kolombiya’da,
Afganistan’da, Libya’da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ve daha birçok yerde
gerek kendi başına gerek ortaklıklar hâlinde aramalar, çalışmalar yapmaktadır.
Amaç, Türkiye'nin kendi, millî üretebileceği petrol ve doğal gaz payını
artırmak ve ithalata daha az bütçe ayırmak. Bunun çalışmalarını yapıyoruz.
Şimdi
arkadaşlarımız diyor ki: “Efendim, ‘al ya da öde’yle birçok ülkeye, işte
Rusya’ya, diğer tarafa, İran’a ödemeler yapılmaktadır.”
Değerli
arkadaşlar, hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki petrol ve doğal gazda, özellikle
doğal gazda çok büyük yatırımları söz konusudur üretici firmaların, üretici
ülkelerin. Bunun maliyetinin garanti altına alınması lazım. Sadece Türkiye
değil, dünyanın neresine giderseniz gidin, kim yaparsa yapsın sözleşmeler “al
ya da öde” bazlıdır ancak şu var: Bu sene eğer öngördüğünüz miktarı alamazsanız
ödeme yaparsınız ama bir sonraki yıl yaptığınız ithalatın karşılığını
vermezsiniz. Mesela, 2012 yılında BOTAŞ 5,6 milyar metreküp doğal gazı
bilabedel ithal etmiştir. Niçin? Daha önce “al ya da öde” kapsamında,
çerçevesinde yapmış olduğu ödemeye karşılık.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Niye zam yapıyor o zaman BOTAŞ 2012’de?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Zamma gelince, bakın, 2009 ile 2011 yılları arasında dolar yüzde 18
civarında bir artış göstermiştir.
MEHMET ALİ
EDİBOĞLU (Hatay) – Bedava almışız(!)
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Öte yandan, petrol fiyatları yüzde 89-90 civarında bir artış
göstermiştir ama buna mukabil biz…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Yapma, yapma! 100 dolara düştü 160 dolardan…
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – …2011’de ve 2012’de 3 kez, işte, yüzde 11; 10,5; 12 civarında bir
zam yapmışız. Üst üste koyduğunuz zaman, hâlen petrolde yapılan zammın altında
bir zamdır.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bu sene yüzde kaç oldu?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Elektrik için de böyledir, doğal gaz için de böyledir. Alım gücüyle
mukayese ettiğiniz zaman yine alım gücünden daha az bir zam yapılmıştır. Kaldı
ki doğal gaz fiyatlarının petrole doğrudan doğruya bağlantılı olduğu hepimizin
malumudur.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki, Türkiye, coğrafi konumu itibarıyla -bir iki cümleyle de
buna değinerek sözlerimi toparlamak, bitirmek istiyorum- öyle bir yerleşkesi
var ki tüketici Avrupa ülkeleriyle –gerçi şu anda ekonomileri yerlerde
sürünüyor; geçmişteki kadar tüketim yok ama sonuç itibarıyla tüketici
ülkelerdir ağırlıklı- petrol ve doğal gaz zengini ülkeler arasında
bulunmaktadır. Petrolün yüzde 65’i, doğal gazın yüzde 71’i Hazar bölgesi, Orta
Doğu ve Rusya’da bulunmaktadır. Dolayısıyla, biz bu konumumuzdan çok ciddi
şekilde istifade ile Türkiye’nin dünya enerji piyasasında çok önemli bir yere
oturması için ciddi çalışmalar yapmaktayız, yapıyoruz, yapılmıştır geçmişten
bugüne; sadece bugünün bir projesi değil bu. Ulusal bir proje olarak, Türkiye
bu şekilde bir çalışma içindedir ve çok ciddi projeler geliştirilmiştir hem
doğal gazda hem petrolde. Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesi bunlardan bir tanesidir,
Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Projesi bunlardan bir tanesidir; efendim,
Türkiye-Yunanistan-İtalya Projesi bunlardan bir tanesidir;
Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya, kısaca “Nabucco” diye
bahsettiğimiz proje bunlardan bir tanesidir. Ayrıca Trans Anadolu Doğal Gaz
Boru Hattı -“TANAP” diye adlandırdığımız- yine Azerbaycan doğal gazının Türkiye
üzerinden hem Türkiye’de kullanılacak hem Avrupa’ya iletilecek olan doğal gaz
boru hattı bunlardan bir tanesidir. Biz, Ceyhan’ı gerçekten bir enerji
terminali hâline getirmek için çok ciddi bir çaba içindeyiz; işte, efendim,
Samsun-Ceyhan Boru Hattı bunun bir kanıtıdır ve Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru
Hattı bunun bir kanıtıdır. Ayrıca Irak-Türkiye Petrol Boru Hattında -ki çok
eskilere dayanır geçmişi ama- biz 2010 yılında -hatırlayacağınız gibi- 15+5
veya o civarda 15 yıllık bir süre uzatımı yaptık, hâlen faaliyetine devam
etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, BOTAŞ olsun, Türkiye Petrolleri olsun, genelde Enerji Bakanlığı
gerçekten Türkiye’deki enerji politikaları için çok ciddi bir mesai sarf
etmektedir. Amaç Türkiye’nin enerji ithalatını artırmak, amaç Türk insanının
geleceğini daha aydınlık hâle getirmek. Bakın, elektrikte biz öyle bir
noktadayız ki, bugün dahi, hatta 2023 hedefinde dahi biz hâlen OECD ülkelerinin
altında bir öngörü yapıyoruz. Kaldı ki, biz, 2023’e geldiğimiz zaman 500 milyar
kilovatsaat bir elektrik tüketimi olacak bu ülkede, bunun karşılığı da 100 bin
megavat demektir. Bugün 50 küsur bin megavat olan elektrik kurulu kapasitemizi
bir o kadar daha artıracağız. Bunun için her sene 5-6 milyar dolarlık bir
yatırım gerekiyor.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Özel sektör yapıyor onu hiç merak etmeyin.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – İşte bunun için diyoruz özel sektöre… Onun için kontratları, doğal
gaz kontratlarını, evet, biz zaman içinde özel sektöre devredeceğiz.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 4046’ya dua edin.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Bakın, bu sadece bizim Hükûmetimiz zamanında başlayan bir olay
değil, bizden önce başlayan bir husus.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 2001’de çıkan yasalara dua edin, teşekkür edin.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – 4046 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu’yla BOTAŞ’ın tekeli
kırılmıştır ve fakat sadece bugüne kadar 4 milyar metreküplük bir miktar ancak
4 tane istekliye devredilmiştir ama şu vardır 4046 Sayılı Doğalgaz Piyasası
Kanunu’nda: Hiçbir şirket yüzde 20’den fazlasına sahip olamayacaktır…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Yüzde 20’ye düşürmeniz lazım. 2009’da o işi bitirmeniz lazımdı, hâlâ
bitirmediniz.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Dolayısıyla, fiyat yine rekabet ortamında halkımızın lehine
oluşacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Aykut Erdoğdu, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin doğal gaz sektörüyle ilgili araştırma önergesinin lehinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; doğal gaz ve enerji sektörüyle ilgili bizlere
anlatılmayan gerçekleri hep birlikte paylaşmak üzere kürsüye geldim. Şunun
bilinmesini isterim ki doğal gaz ve elektriğe son dönemde uluslararası
piyasalardaki gelişmelerin tersine yapılan fahiş zamların iki temel sebebi
vardır. Bunun birinci sebebi yolsuzluklar, diğer sebebi de kötü yönetimdir.
Değerli
arkadaşlar, enerji üreten KİT’lerimiz yani BOTAŞ, TKİ, TTK, EÜAŞ, TEİAŞ, TETAŞ
ve elektrik dağıtım şirketleri olmak üzere bir zincir üzerinde dikey bütünleşik
bir yapıda ham maddeden yani madenlerden enerji üretip vatandaşa dağıttığımız
bir sistem içerisinde enerji üretilmekte ve kullanılmaktadır. Bu KİT’lerin
tamamı, mali tablolarında da görüleceği üzere, batık durumda olan KİT’lerdir.
Ne yazık ki, bu acı gerçeği Türkiye’de birçok insan Adalet ve Kalkınma
Partisinin saklaması dolayısıyla öğrenememektedir. Bu batık KİT’leri kurtarmak
amacıyla da 6111 sayılı bir yasa çıkarılmıştır. Bu 6111 sayılı Yasa ne
yapmaktadır? Bu KİT’lerin birbirlerine borçlarını ve alacaklarını mahsup ederek
ve özelleştirme gelirleriyle bir kısım enerji şirketlerini, dağıtım
şirketlerini de satarak bu zararı buharlaştırmaya çalışmaktadır. Bundan başka
ne yapılmaktadır? Elektrik dağıtım şirketleri apar topar özelleştirilmiştir.
Şimdi de üretim şirketleriyle madenler özelleştirilmektedir ve insafsız zamlarla,
ne yazık ki, bu zararın vatandaş tarafından kapatılması sağlanmaya
çalışılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, son dönemde kamu elektrik santrallerine yüzde 37
bir zam yapıldı, bunun da çok kısaca sebebini açıklayayım kayıtlara girmesi
açısından. Bu 6111’le temizlenen enerji KİT’leri tekrar bir batağa girdi.
Özellikle BOTAŞ ciddi bir batak içerisindedir. Elektrik Üretim Anonim
Şirketinin son mali tablosundaki yaklaşık 1,3 katrilyon kârı alıp BOTAŞ’a
aktarmak amacıyla bu zam yapıldı. Bizim hesaplamalarımıza göre, bu zammın normalde elektrik fiyatlarında yüzde 7,5 ile
8,5 arasında bir elektrik fiyat artışı getirmesi gerekmektedir. Umuyorum ki
Hükûmet bu zammı yaparak vatandaşa bunu yansıtmaz ama Enerji Bakanlığındaki
asıl sorun yolsuzluklar değerli arkadaşlar çünkü bu bakanlık bir yolsuzluk
sarmalında. Ben bugün size bir örnek üzerinden nasıl bir sarmalın Enerji
Bakanlığını yönettiğini anlatmaya çalışacağım.
Değerli
arkadaşlar, Siemens diye uluslararası bir şirket var. Bu Siemens’in yetkilileri
Avrupa’da, Amerika’da kendilerini ihbar ediyorlar. İhbar konusu şu: “Biz
Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkelere yaptığımız 13 milyar avro satış
karşılığında bu ülkelere 57 milyon avro rüşvet verdik.” diyorlar, “13 milyar
avro satış yaptık ve bu ülkelerde 57 milyon avro rüşvet verdik.” diyorlar. Ve
bu rüşvet açıklamasını yapan Siemens yetkilisinin Türkiye hakkında kullandığı
sözler şu: “Rüşvet, Türkiye’de iş yapma alışkanlığının bir parçasıdır ve biz
Türkiye’de tekerlekleri yağlamak zorundayız.” diyor, verdiği rüşveti aynen bu
kelimelerle anlatıyor değerli arkadaşlar. Bunun üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
bir gensoru veriyor ve bu gensoru iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla
kabul edilmiyor.
Şimdi sürece
tekrar geri dönelim: Bu Siemens şirketi, Avrupa ülkelerinden Almanya’da rüşvet
verdiğini kabul ettiği için 395 milyon avro cezayı kabul ediyor ve ödüyor,
Amerika Birleşik Devletleri’nde “Rüşvet verdim, özür dilerim.” diyor ve üzerine
800 milyon dolar ceza ödüyor değerli arkadaşlar. Ve bunun üzerine, battı
dediğimiz, karşısında çok övündüğümüz Yunanistan’da bir soruşturma başlatılıyor
ve o zaman Başbakan Kostas Simitis'in sağkolu olarak gösterilen Theodoros
Tsoukatos ve Tasos Mandelis isimli 2 önemli siyasetçi Papandreu tarafından
partisinden ihraç ediliyor ve yargılanmaya başlanıyor.
Peki, bizde bu
yolsuzluk karşısında neler yapılıyor değerli arkadaşlar? Dönemin Enerji Bakanı
Hilmi Güler değerli arkadaşlar. -Hilmi Güler’le ilgili olarak bu-
bürokratlarının rüşvet aldığı iddiasıyla Siemens’le ilgili bir soruşturma
açılması talep ediliyor. Konu mahkemeye gidiyor ama Hilmi Güler bu soruşturmaya
izin vermediği için Siemens yolsuzluğunun bürokrat boyutunda bir soruşturma
yapılamıyor değerli arkadaşlar. Ancak, olay bununla kapanmıyor çünkü Hükûmetin
bu konunun kapanması üzerine çok ciddi çalışmaları var, bizim yaptığımız
araştırmalar sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında bir dava açılıyor. Bu
dava diğer ihalelerle birlikte… İşte, bu gördüğünüz elimdeki iddianemesidir,
Çorum kompresör ihalesinin iddianamesi değerli arkadaşlar. Bu iddianameye konu
ihale bedeli yaklaşık 160 trilyon, yeni parayla 160 milyon lira. Bu ihale
içerisinde, Siemens yetkilisi, satış yetkilisi Ertuğrul Cambazoğlu ile Adalet
ve Kalkınma Partisi Hükûmeti zamanında bürokratlarla yapılan ilgili
görüşmelerin tamamı burada. Ben, çok kısa bir şeyi okuyayım size burada, diyor
ki: “İhale şartnamesinin değiştirilmesi için hazırlanan zeyilnameyle ilgili,
suç örgütü kurucuları Seydi Çevik, Ethem Tozlu, Hasan Turgay Günay tarafından
suç örgütü kurucusu Mehmet Sezgin’e talimat verildiği, Mehmet Sezgin’in Siemens
firması yetkilisi Ertuğrul Cambazoğlu’na ‘Aldınız mı değişiklikleri?’ diye
sorduğunda Ertuğrul Cambazoğlu’nun ‘Aldım ama onlar hikâye, çok güzel bir
tezgâh söz konusu. Anladığım kadarıyla herkes solara oynuyor.’” Bütün
görüşmeler, bütün rüşvet kayıtları, bütün suistimaller yine telefon
görüşmeleriyle, yine zabıtlarla, yine ihale belgeleriyle ve şurada görmüş
olduğunuz fotoğraflarla tespit edilmiş durumda değerli arkadaşlar. Yani, Siemens’in
“Ben Türkiye’de rüşvet verdim, bunun cezasını çekmek istiyorum.” diye kendi
ülkesinde pişmanlık duyduğu konu bu iddianamede net değerli arkadaşlar. Ve
sizin bakanlık görevine getirdiğiniz Hilmi Güler’in kapattığı iddianamenin
sadece bir kısmı burada.
Bununla bitmiyor
deliller. Şu elimde görmüş olduğunuz Sayıştay raporu değerli arkadaşlar.
Sayıştay kurumu tarafından BOTAŞ hakkında düzenlenmiş bir rapor. 2009 yılı
raporunun 137’nci sayfasında -BOTAŞ’ın yüz milyonlarca dolar değerindeki bu
kompresör istasyonlarında- bakınız ne diyor: “4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun
22/a maddesine göre Siemens firmasından alındığını, -22/a maddesi- ihalesiz,
doğrudan Siemens firmasından almak zorunda kalındığını ve bütün bu paraların
Siemens şirketine ödendiğini” söylüyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, dönüp
baktığınızda değerli arkadaşlar, bu Siemens’e, bu şirkete aktarılan veya bu
şirkete haksız olarak aktarılmak durumunda bırakılan bu paralar sayesinde ne
oluyor? Türkiye’deki doğal gazın ne yazık ki maliyeti yükseliyor. İktidar
partisinin anlattığı gibi, uluslararası gelişmeler dolayısıyla doğal gazın
fiyatı artmıyor değerli arkadaşlar. Daha bu doğal gazın altında, al ya da öde
anlaşmalarında, uluslararası anlaşmaların fiyat bölümünde, uluslararası statü
anlaşmalarının strateji bölümünde, eğer ki şüphelerimizde haklıysak, ne yazık
ki vatana ihanet suçuna kadar gidecek suçlar işlenmiştir. Umuyoruz ki
-siyaseten haklı çıkmak uğruna değil ama- bu şüphelerin hiçbiri doğru olmaz.
Şimdi, Siemens
olayına tekrar geri dönelim değerli arkadaşlar. Siemens ne demişti: “Ben 13
milyar avro satış yaptım ve bunun karşılığında 57 milyon avro Türkiye’de ve
Suudi Arabistan’da rüşvet verdim.” Diğer birkaç ülkenin de ismi geçiyor. Bu
durum karşısında Siemens ne yapıyor? Kendi ülkesinde… Çünkü, başka ülkelerde,
rüşvet ve yolsuzlukla mücadele kanunu gereğince -bizim tip ülkelerde, ne yazık
ki yolsuzluğa bulaşmış ülkelerde- rüşvet vermek de o ülkelerde bir suçtur
değerli arkadaşlar. 800 milyon dolar Amerika’da, 395 milyon avro da Almanya’da
ceza ödüyor. Bunun karşılığında Yunanistan hemen bir soruşturma yapıyor, 3
önemli siyasetçisini siyasetten siliyor ve yargılıyor.
Peki, Türkiye’de
ne yapılıyor değerli arkadaşlar? CHP’nin verdiği gensoruya “İftira, yalan…” ve
bu tip suçlamalarla bu gensoru kabul edilmiyor, işlemler yapılmaya devam
ediyor; üzerine, kamu görevlileri hakkında dava açılması gerekirken atadığınız
bakan bu soruşturmayı onaylamadığı için -mevzuat gereği- dava açılamıyor ve
sonuçta Türkiye, bir yolsuzluk ve çürüme kısır döngüsü içerisinde yürüyüp
gidiyor değerli arkadaşlar. Peki, bu yolsuzluk ve çürümenin sonuçları nasıl
ortaya çıkıyor? İşte, doğal gazın fiyat zammıyla, elektriğin fiyat zammıyla,
evinde doğal gaz olmasına rağmen bedava kömürü yaktığı için ölen insanlarla,
zehirlenip ölen insanlarla karşımıza çıkıyor.
Keşke bütün
bunlar olmasa, keşke bu ülkede yolsuzluklar olmasa, keşke bu ülkede Adalet ve
Kalkınma Partisi olmasa diyorum, saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Recep Özel, Isparta
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi aleyhinde söz almış bulunmaktayım,
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Biraz önce
konuşmacı, son bölümünde “Keşke bu ülkede yolsuzluk olmasa, keşke bu ülkede
rüşvet olmasa, keşke bu ülkede Adalet ve Kalkınma Partisi olmasa.” diye bir
duada bulundu. Yüzde 51 burada, yüzde 25 oradasınız, 26 oradasınız. Millet kimi
istiyor, kimi var edip etmeyeceğini… Milletin iradesi üzerine ipotek koymaya da
kimsenin hakkı da haddi de yok efendim.
Şimdi, CHP
sözcüleri burada çıktığı zaman hep yolsuzluktan, rüşvetten, başka bir cümleden
bahsetmiyor… Geçen hafta, Taner Yıldız Bey hakkında verilmiş olan gensoruda da
aynı konuları burada paylaştınız, Sayın Bakanımız burada cevap verdi ve
“Elinizde bir belge varsa gidin mahkemeye.” dendi, siz mahkemeye gitmek yerine
gelip burada karalayıp üzerine yatmaktan başka bir şey…
Bizim kitabımızda
yolsuzluk yoktur, rüşvet yoktur.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) - Nasıl yok? İşte burada.
RECEP ÖZEL
(Devamla) – Siz geçmiş siyasi tarihinize bakın, yolsuzluk kimde, rüşvet kimde?
İSKİ’yi bir hatırlayın, geçmişte, daha önceki Genel Başkanınızın Enerji
Bakanlığı dönemindeki devlet dairelerinde paltoyla oturulduğu dönemleri
hatırlayın, bir de şimdiyi hatırlayın diyorum.
Bir diğer konu da
“Hilmi Güler zamanındaki, Siemens’le ilgili birtakım soruşturmalara izin
vermedi, bürokratlara gitmedi.” diyorsunuz. İdari bir işlemdi, yargı denetimine
tabidir. Büyük bir ihtimalle -safahatını bilmiyorum ama- Danıştaya da gerekli
itirazlar yapılmıştır, Danıştay da o iddiayı reddetmiştir. Sadece Bakanın onay
vermemesiyle o iş de orada kalmamıştır. Bakanın yapmış olduğu her işlem de
idari bir yargısal denetime tabidir. Konuşmuş olduğunuz bu konuları burada
kabul etmemiz mümkün değildir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) - En zor işi sana veriyorlar, zor işleri…
RECEP ÖZEL
(Devamla) – Evet, bugünkü gündemimiz efendim Sermaye Piyasası Kanunu’nu
görüşeceğiz, önemli bir kanun. Onun için, verilmiş olan bu araştırma
önergesine, gündemi değiştirmeye matuf olan araştırma önergesine
katılmadığımızı beyan ediyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Recep, kırk sene önceyi iyi hatırlıyorsun be! Sen daha
doğmamıştın be! Daha doğmamıştın Recep ya! Daha doğmamıştın sen ya! 1973’te sen
yoktun daha be! Böyle bir şey var mı?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Atma Recep! Atma Recep!
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Nerede var? Kaç kişi var? 60-70 kişi var.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Şurada karar yeter sayısı var mı? 139 kişi var mı burada?
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Recep Özel, daha doğmamıştın.
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, 1973’te daha doğmamıştı.
3.- CHP Grubunun, patates üreticilerinin yaşadığı
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan (10/331) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Aralık 2012 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
04.12.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 04/12/2012 Salı günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (Patates üreticilerinin yaşadığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan)
10/331 esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun
04/12/2012 Salı günlü (Bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Doğan Şafak, Niğde
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
DOĞAN ŞAFAK
(Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Kasım 2011 tarihinde
(10/331) esas numaralı, patates üreticilerinin yaşadığı sorunlar hakkında
Meclis araştırması komisyonu kurulmasına ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi olarak
vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir yıl önce verdiğimiz araştırma önergemiz nihayet gündeme
alınmıştır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, bir yıldır, patates
üreticilerimizin sorunlarıyla ilgili verdiğimiz yazılı ve sözlü soru
önergelerine olumlu herhangi bir cevap vermemiştir.
Patates
üreticilerimizin sorunları iki noktada ortaya çıkmaktadır. Birincisi, tarımsal
sulamadaki yüksek maliyetler ve çiftçimizin MEDAŞ’a olan borçları; ikincisi, ürünlerinin
maliyetinin altında bile satılamamasıdır.
Geçtiğimiz yaz
aylarında, enerji borcundan dolayı MEDAŞ tarafından sezon ortasında enerjinin
kesilmesi sebebiyle, çiftçimiz Niğde-Kayseri yolunu keserek sesini duyurmaya
çalışmış ve olaylar çıkmıştır. Hükûmetten ve Bakandan ses çıkmamıştır. Birkaç
gün öncesi ise, patates üreticimiz isyan ederek ürünlerini yollara dökmüştür.
Anadolu tarihinde ilk kez çiftçilerimiz ürünlerini yakmaya başlamışlardır. Bu
resmi de buradan gösteriyorum.
Değerli
arkadaşlar, memleketin tarımında yangın var. Patates yangınları orman
yangınlarını geçmiştir. Bunu görmezden gelemeyiz. Geçtiğimiz mayıs ayında,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, patates araştırma komisyonu kurduk.
Yerinde, patates üreticilerimizin sorunlarını dinledik, depolarda incelemelerde
bulunduk ve yapılan incelemeler sonucunda kapsamlı bir rapor hazırladık. Raporu
Sayın Genel Başkanımıza takdim ettik. Sayın Genel Başkanımız, grup
toplantımızın büyük bir bölümünü patates üreticimizin yaşamış olduğu
sıkıntılara ayırarak ülke gündemine taşıdı. Her konuda Sayın Genel Başkanımıza
cevap verme yarışına giren Sayın Başbakan patates üreticimizin sorunları
konusunda hiç ses çıkarmadı.
Sayın
milletvekilleri, size, patates üreticimizin son yıllarda yaşamış olduğu
sorunlar hakkında gerçek bilgileri aktarıyorum. Yani, patates üreticisinin
neden isyan ettiğinin hazin tablosunu rakamlarla sunuyorum: Ülkemizde yaklaşık
4,5 milyon ton patates üretimi gerçekleşmektedir. Türkiye’nin patates
üretiminde Niğde ilimiz yüzde 20 ile 1’inci sırada yer almaktadır. Yüzde 17 ile
Nevşehir ilimiz 2’nci sıradadır. Arkasından İzmir, Afyonkarahisar, Bolu,
Aksaray, Adana, Kırşehir, Burdur, Konya illerimizde de çeşitli oranlarda tarım
üretiminde ve tarım gelirlerinde önemli bir üründür. Daha geçtiğimiz yıl Niğde,
Aksaray, Afyon, Nevşehir illerimizde, patates üreticilerinin, mevsim
koşullarından kaynaklanan nedenlerden dolayı patates ürünleri donmuştur. Bu
konuda Hükûmet, sadece Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olan bir grup çiftçiye
kısmen ödeme yapmıştır. ÇKS’ye kayıtlı olmayan çiftçilerin mağduriyetleri
giderilememiştir. Aynı sezonun sonunda ürünlerin büyük bir bölümü depolarda
çürümüştür. Çiftçimiz 2012 yılında ise patates ürününü 60 kuruşa mal ederken,
12 kuruştan alıcı bulamamaktadır, ürünleri ise depolarda çürümeye terk
edilmiştir. Şu anda tüm illerimizde yaklaşık 4,5 milyon ton ürün alıcı
beklemektedir. Sadece Niğde ilini örnek verecek olursak, toplam 4,5 milyon
tondan 900 bin ton patates ilimizde üretilmektedir. Maliyetine satıldığında 900
bini 60 kuruşla çarparsak 540 milyondur yani eski hesapla 540 trilyon gelir
olacaktır, şimdiki fiyatla 12 kuruştan hesaplarsak 900 bin tonu 108 milyon yani
108 trilyon lira edecektir. Bu demek oluyor ki maliyetine satıldığında sadece
Niğde iline girecek olan para 540 trilyon iken, şimdiki fiyatlardan
satıldığında kente girecek olan para sadece 108 trilyondur. Bu rakamlarla
sadece Niğde ilinin kaybı 402 trilyondur. Bu üründeki büyük rakamsal para
kayıpları, aynı üretim oranlarında bütün illere yansımaktadır.
Türkiye
genelindeki toplam üretimi konuşacak olursak, 4 milyon 500 bin tonun ekonomik
değeri, normal fiyatlara satıldığında 2 milyar 700 milyondur, bugünkü
fiyatlardan satıldığında ise 540 milyondur. Bu durumda Türkiye'deki tüm patates
üreticileri 2 milyar 160 milyon lira daha az gelir elde edecektir ki bu vahim
bir tablodur.
Kaldı ki
çiftçimiz ürününü satacak tüccar bile bulamamaktadır. Hâl böyle olunca
çiftçilerimiz çocuklarını okutamamakta ve traktörlerini, araçlarını,
hayvanlarını, halılarını, kilimlerini satmaktadırlar. Bu nedenle patates
ürününe ihracat kapısı bulunması şarttır. Ton başına en az 65 dolar ihracat
teşvik primi verilmelidir. Bahsedilen 30-35 dolar ton başı teşvik primi bu
cenazeyi ortadan kaldırmaz.
Bir başka sorun
da bütün komşularımızla ilişkilerimizin bozuk olmasıdır. Suriye, İran, Irak,
Libya, Rusya, kavga etmediğimiz ülke kalmadı. Dış politikadaki hatalar yüzünden
bugün bu ürünleri satacak ülke bulamamaktayız.
Diğer bir yol
ise, bu ürünün iç pazarda, gıda sanayisinde kullanılması şarttır. Bununla
ilgili acilen bir araştırma yapılması gerekmektedir. Biz, kendi ürettiğimiz
ürün yerine McDonald’s, Burger King ve marketlerde yabancıların ürettiği
patatesleri tüketmekteyiz.
Ürününü
yetiştirmek için kullandığı elektrik, mazot, gübre, ilaç ve tohum paralarını
ödeyemediği için Niğde’de, Nevşehir’de, Aksaray’da, Afyon’da, Burdur’da,
İzmir’de ve Bolu’da evine icra gelmeyen çiftçi kalmamıştır, hatta çocuklarının
bisikletlerine bile el konulmuştur. Patates üretiminde kullanılan mazot,
elektrik, gübre, zirai ilaçların maliyetlerinin ve diğer girdi maliyetlerinin
çok yüksek olmasına rağmen patates fiyatının düşük olmasının nedeninin
araştırılması gerekmektedir.
Çiftçinin TEDAŞ’a
ve TEDAŞ’tan ayrılarak özelleşen elektrik dağıtım kurumlarına olan borçları
yıllardır sürüncemededir. Çiftçinin tarımda kullandığı elektrik nedeniyle
TEDAŞ’a 2 milyar 200 milyon lira, özel sektöre 500 milyon lira civarında borcu
bulunmaktadır. 161 bin tarımsal sulama abonesinin borcu vardır. Her 2 aboneden
1’inin elektriği kesik durumdadır. Yine, MEDAŞ, elektrik dağıtım sisteminde
meydana gelen kayıp ve kaçak kullanım sebebiyle faturalara trafo kayıp ücreti
ve açma-kapama ücreti olarak ek ödeme bedeli yansıtmaktadır. Faturalarda ne
olduğu belirsiz 10 çeşit tahsil ibaresi bulunmaktadır. Yerin 150-180 metre
altından, enerji kullanarak üretim yapan çiftçinin bu maliyetleri kaldırması
mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, şimdi size Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yayınlamış
olduğu bir genelgeden bahsedeceğim. Bu genelgeye göre, çiftçinin ürününde ilaç
kalıntısı tahlili yaptırma zorunluluğu bulunmaktadır. Çiftçi, ekim yapmadan
önce il ve ilçe müdürlüklerine gidip gün almakta, daha sonra ziraatçılar gelip
örnekleme usulüne göre toprak örneği alarak bu örnekleri laboratuvara
göndermektedirler. Buradaki asıl sıkıntı, tahlil için her 1 dekar başına
çiftçiden 150 TL alınmasıdır.
Hükûmet, aylardır
halkın sorunlarına kulak tıkamıştır. Üreticimiz çıkmazdadır, çiftçimiz ekonomik
ve sosyal travmalar yaşamaktadır. Bundan sonra yaşanacak sorunlardan ve
çiftçimizin yapacağı eylemlerden siz sorumlu olacaksınız. Muhalefet olarak sizi
uyarıyoruz.
Önerimiz:
Ülkemizdeki patates üreticilerinin içinde bulunduğu sorunların üreticilere ve
ülkemize verdiği ekonomik zararların araştırılıp alınması gereken önlemlerin
tespit edilmesi ve buna ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için
araştırma komisyonu kurulmasını istiyoruz. En azından, bu komisyona karşı
çıkmayarak çiftçimize vermiş olduğunuz önemin samimiyetini görmek istiyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, bizi takip eden çiftçilerimizi ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
HALİL AKSOY
(Ağrı) – Başkan, partimin ismini de söyleyebilirdiniz!
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin patates üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili verdiği araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün patates üreticilerinin içinde bulunduğu sıkıntılar tarım
politikalarından bağımsız düşünülemez. Türkiye'nin tarım politikası
uluslararası neoliberal politikalara uygun bir zeminde yürütülmektedir. Hangi
ürünün ne kadar ekileceği, ne kadar teşvik edileceği, nasıl ihraç edileceği
Dünya Bankası ve IMF tarafından belirlenmektedir.
1998 yılında,
Dünya Bankası Başkanı John Nash tarafından Türkiye tarım politikasına ilişkin
hazırlanan raporda Türkiye’ye –sözde- reform önerileri sunulmuştur. Buna göre,
tarım ürünleri fiyatları dünya fiyatları düzeyine çekilecek, fiyat destekleri
ya da sübvansiyonlar kaldırılacak, yerine, doğrudan gelir desteği sistemine
geçilecek, gübre ve kredi sübvansiyonlarına son verilecek, tarım satış ve kredi
kooperatiflerinin imtiyazları kaldırılacak, keza, doğrudan gelir desteği
sistemi getirildiğine göre, varlıkları sone eren KİT’ler özelleştirilecek.
Dünya Bankası raporunda yer alan bu –sözde- reform önerileri, 9 Aralık 1999’da
IMF’ye verilen niyet mektubunda da, 10 Mart 2000 yılında Dünya Bankasına
verilen kalkınma politikası raporlarında da aynen yer aldı. Tarım ve
hayvancılığını çökerterek Türkiye’yi küresel tarım gıda şirketlerine peşkeş
çeken ve onların pazarı hâline getirmeyi amaçlayan bu program adım adım uygulamaya
geçirildi.
Değerli
milletvekilleri, AKP, iktidara geldikten sonra da bu politikalara devam etti.
Aldığı yüzde 34 oyla AKP’nin tek başına iktidara gelmesiyle tarımsal dönüşüm
ivme kazanmıştır. Programın en önemli bileşenini oluşturan ve tavizsiz bir
şekilde uygulanan doğrudan gelir desteği projesi tarımda üretim-istihdam
dengesini altüst etmiş, edilgen bir köylü kesimi yaratılarak sistemden
çıkarılmış, bu program çerçevesinde
tarımı destekleyen girdi ve teknolojileri sağlayan kurumlar tasfiye edilmiş,
tarım birlikleri zayıflatılmış, işlevsizleştirilmiş ve tasfiye koşulları yaratılmıştır. Kısacası,
çiftçi örgütsüz, desteksiz ve çaresiz kalmıştır.
Tarımın ekonomi
içindeki önemi sürekli olarak azalmış ve uluslararası iş bölümünün gereklerine
uygun olarak yeniden yapılanması süreci devam etmiştir. Bu çerçevede, tarımsal
katma değerin gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı yüzde 11,9’dan yüzde 9,9’a
düşmüştür. Tarımın istihdamdaki payı ise sürekli azalarak yüzde 34,9’dan yüzde
24,6’ya kadar gerilemiştir.
AKP döneminde
tarımla uğraşan çiftçi sayısı hızla azaldı. 2002 yılında tarımdan geçimini
sağlayan çiftçi sayısı 7,5 milyon iken 2009 yılında bu sayı 5,2 milyona
geriledi. Başka bir deyişle, AKP uyguladığı üretim karşıtı politikalarla 2
milyonu aşkın çiftçinin tarımdan kopmasına neden oldu.
Tarım Türkiye
için o kadar belirleyicidir ki ekonomi, sanayi ve ticaret sisteminin yüksek
binalarından değil, üreticilerin köylerinden, tarlalarından, bahçelerinden,
yaşadıkları kırsaldan, orman alanlarından ve ürün satmak için bekledikleri
hallerden, ofis kuyruklarından ve kasabalardaki küçük esnaf sokaklarından takip
edilmelidir ve bakılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, tarıma girdi sağlayan, tarımsal ürünleri üreticiden satın alıp
bir ölçüde pazar garantisi sağlayan kurum ve kuruluşlar can çekişmektedir.
Tarımsal kooperatifçilik gelişmemiştir. Üreticiler ürettikleri ürünü tek başına
pazarlamak durumunda kalmakta ve bundan dolayı da piyasayı etkileyecek bir
güçten mahrum kalabilmektedirler.
Tarımsal ürün
fiyatları ve üretim maliyetleri, dünya piyasalarında ağırlık taşıyan ülkelerle
karşılaştırıldığında yüksek kalmaktadır. Bunun en önemli nedenleri Türkiye’deki
tarımsal girdi fiyatlarının ve özellikle akaryakıt, hibrit tohum ve tarımsal
ilaç gibi girdilerin fiyatlarının çok yüksek olmasıdır.
Türkiye’de cumhuriyetten
bugüne kadar uygulanan tüm tarım politikaları bu bağlamda genelleşmiştir. Başka
bir deyişle; ülkedeki tüm çiftçilere aynı yöntemlerle destek verilmektedir.
Örneğin, buğday fiyatı tüm bölgeler için eşit şekilde belirlenmektedir. Hâlbuki
bölgesel verim ve üreticilerin yaşam kalitesi farklılıkları bulunduğundan,
yapılan destek bölgeler arası gelir farklılıklarına neden olmaktadır. Bu da
bazı bölgelerin diğer bölgelere göre daha az gelişmesine ve neticede, doğudan
batıya ve özellikle büyük kentlere plansız göçlere neden olmaktadır.
“Reform” adı
altında başlatılan doğrudan gelir desteği ödemelerinde de her bölge için dekar
başına ödemeler yapılmaktadır. Hâlbuki her bölgede, hatta aynı bölgede farklı
verim düzeyine sahip ürünler yetiştirilmektedir. Bu nedenle, Türkiye tarım
politikasında bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının ortadan kaldırılabilmesi
için bölgesel politikaların uygulanması gerekmektedir. Bu sistem en çok Avrupa
Birliği ülkelerinde uygulanmaktadır. Örneğin, kuzey İtalya güney İtalya’ya göre
daha gelişmiştir ancak güney İtalya’da tarımsal destekler daha fazla olduğu
için bölgeler arası gelir farklılığı ve gelişmiş bölgelere göçler pek
görülmemektedir.
Tarım,
desteklenmesi ve özellikle düşük gelirli üreticilere sosyal ve bölgesel yardımların
yapılması gereken bir sektör olarak düşünülmelidir.
Türkiye tarımının
pek dile getirilmeyen bir sorunu da çevre sorunlarıdır. Doğal kaynakların ve
çevrelerinin korunması, geliştirilmesi ve bu kapsamdaki faaliyetlere
çiftçilerin örgütlü katılmasının sağlanması, çevreyle uyumlu tarımsal üretim ve
sürdürülebilir bir kalkınma gerçekleştirilebilmesi, gen kaynaklarının
korunması, ekolojik tarımın verimde bir azalma yaratmayacak önlemler alınarak
yaygınlaştırılması, Türkiye tarımının bir başka önemli sorunudur.
Çevre sorumluluğu
yüksek bir tarım politikası izlenmelidir. Türkiye’de, bazı bölgelerde yoğun
kimyasal gübreler ve ilaç kullanılmaktadır. Üreticiler, tarımsal üretimde
kullandıkları girdileri kendi bilgi ve becerilerine göre ayarlamaktadırlar. Bu
konuda uzmanlardan bilgi alan üreticilerin oranı oldukça düşük düzeydedir.
Çiftçi danışmanlığı sistemi ise sağlıklı işlememektedir. Çevre ve toplum
sağlığı açısından çok önemli olan bu konuda daha duyarlı politikalar
izlenmelidir.
Tarımsal araziyi
kontrol altına alacak yol gösterici bir üretim planlaması yapılmamasından
dolayı birçok üründe üretim açığı, bazı ürünlerde de gereksiz stoklar
oluşmuştur. Gereksiz stokta kalan, toprakta bırakılan ürünlerden en çok patates
üreticileri etkilenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bugün patates üreticilerinin yaşadığı sorunların kaynağı, bu neoliberal
politikaların çiftçiye yansımasıdır. Türkiye’de özellikle doğuda patates
tüketimi çok yoğundur. Tüketimin bu kadar fazla olmasının nedeni, hem besin
değerinin yüksek hem de depolama süresinin uzun olmasıdır. Zengin-fakir ayrımı
gözetmeksizin herkes kış mevsiminde patates tüketmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’den en büyük patates alıcıları arasında Rusya, Irak ve
Suriye yer almaktaydı ancak Irak ve Suriye alımı kesti, Rusya da son yıllarda
kendi üretmeye başladı. Kriz “Ben geliyorum.” demesine, uzmanların uyarmasına
rağmen bu konuda bugüne kadar çözüm çabasına girmeyen Hükûmet, bugün patates
üreticilerinin yaşadıkları sorunların en büyük sorumlusudur. AKP, kriz baş gösterdikten,
yüzlerce üretici mağdur olduktan sonra girişimlere başlıyor ve ihracatta teşvik
pirimi verilmesini sağlıyor. Bu uygulamanın da yine çiftçiye değil, tüccara
kazandırdığı ortadadır. Hükûmet, her şeyden önce, tüccara prim vermektense
üreticinin zararına karşı destek vermelidir. İki yıldır üst üste kriz yaşayan
patates üreticilerinin uğradığı zararı karşılamak gerekiyor. Hükûmetin
özelleştirdiği elektrik dağıtım şirketlerinin keyfî uygulamalarından şikâyetçi
olan özellikle Anadolu’nun çeşitli yerleri, bu keyfî uygulamalardan
etkilenmekte ve bunların desteklenmesi gerekmektedir. Sertifikalı tohumluk
üretiminin teşviki ve tohumluk kontrol mekanizmasının tekniğine uygun şekilde
çalıştırılarak fazla üretimin ve tohumların ihraç imkânının geliştirilmesi de
keza gerekmektedir. Bu açıdan, yemeklik ve tohumluk patates üretimi arasındaki
farkın iyi anlaşılması…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL AKSOY
(Devamla) -…ve kaliteli tohumluk üretimi, kontrol ve dağıtım zincirinin sağlam
bir şekilde yapılması gerektiği gibi tohumluk üretim alanlarının da
belirlenmesi gerekir.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Sadir Durmaz, Yozgat Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
SADİR DURMAZ
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunca patates üreticilerinin sorunlarının araştırılması maksadıyla verilen
grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, dün idrak ettiğimiz Dünya Engelliler Günü vesilesiyle
ülkemizin her köşesindeki engelli kardeşlerimizi ve aynı şekilde, Dünya
Madenciler Günü nedeniyle tüm madencileri en içten duygularımla selamlıyor,
hepsine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tarım sektörü, gıda güvenliği, kırsal kalkınma, istihdam,
millî gelire katkı, ihracat ve çevre koruma gibi özellikleri nedeniyle dünyanın
her ülkesinde stratejik bir öneme sahiptir. Ülkemiz nüfusunun hâlâ önemli bir kısmı
tarımla iştigal etmekte ve aktif iş gücümüzün önemli bir kısmı da tarımda
istihdam edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, AKP hükûmetleri döneminde tarımsal desteklemeler konusunda
cari rakamlarda bir artış gözlenmekle birlikte, reel olarak destekleme oranları
düşmüştür. Hâlbuki, AKP, 2006 yılında çıkardığı Tarım Kanunu’nda bu destek
oranının gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden aşağı olamayacağı hükmünü
getirmiş olmasına rağmen hiçbir yıl bu oranı tutturamamıştır.
Türkiye, dünyada
mazotun en pahalı satıldığı ülkelerden biridir. Sadece mazotun üzerindeki ağır
vergi yüküyle, aslında, AKP, tarıma vermek üzere beyan ettiği desteği geri
almaktadır. Gübreye gelen zamlar üreticiyi gübre kullanamaz hâle getirmiştir.
Gübrenin sürekli zamlanması dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanan bir durum
değildir.
Yine, AKP
döneminde, tarımda kullanılan enerji maliyetleri dayanılmaz boyutlara
ulaşmıştır. Ödenemeyen borçlar nedeniyle üreticilerimizin elektrik trafoları
sökülüp götürülmüştür, araçlarında yakalamalı haciz, banka hesaplarında bloke,
tapularında tedbir devam etmektedir. Çiftçinin elektriği kesik, borcu her geçen
gün katlanıyor. Çiftçi, haciz ve hapis kıskacında çırpınıyor.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti tarafından desteklenmeyen, ürünü para etmeyen
çiftçi, kredi, borç ve icra kıskacındadır. Bugün üreticimiz tamamen serbest
piyasanın acımasız kollarına itilmiş, çaresizdir. AKP’nin her türlü destek ve
yönlendirmeden uzak tarım politikaları sonucunda, artık, üreticimiz, hangi
ürünü ne zaman, ne kadar ekip bunu kime satacağını bilememektedir; geleceğe
umutla bakamamakta, aracı, tefeci ve tüccarların insafına terk edilmişliğin
çaresizliğini yaşamaktadır.
Dünyanın en
pahalı mazotunu, gübresini, elektriğini çiftçiye reva gören AKP, Türkiye'yi
tarımda dışa bağımlı hâle getirmiştir. AKP döneminde işlenen tarım arazileri
hızla daralmaktadır. Girdilerin sürekli pahalılaşması hayvancılığımızı can
çekişir hâle getirmiştir. Sonuçta, hayvansal üretimimizi çökerten AKP, çözümü
hayvan ithal etmekte bulmuştur. AKP'nin hayvancılık politikaları Amerika’nın ve
Avrupa Birliğinin hayvan üreticilerini desteklemekten öteye gidememiştir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin başlıca patates üretim bölgeleri, Orta Anadolu,
Karadeniz, Ege ve Kuzeydoğu Anadolu bölgeleridir. İller itibarıyla baktığımızda
yoğun olarak üretimin yapıldığı iller, sırasıyla Niğde, Nevşehir, İzmir, Afyon
ve Bolu’dur. Ucuzluğu, birim alandan fazla verim sağlanması, besin değerinin
yüksek oluşu, sindirim kolaylığı, çeşitli şekillerde kullanılması ve her çeşit
iklimde yetişmesine rağmen son yıllarda ülkemizde patates ekim alanları ve
patates üretimi sürekli azalmaktadır.
Patates verimini
etkileyen en önemli faktörlerden birisi ıslah edilmiş tohum kullanımıdır.
Maalesef bu konuda devlet ve özel sektör tarafından gerekli yatırım ve
çalışmalar yapılmadığından kendisi de patates olan bu tohum, başta Almanya
olmak üzere Avrupa ülkelerinden çok yüksek fiyatlara ithal edilmektedir. Bu da
üretici için önemli bir maliyet unsurudur. Üretilen patateslerin
depolanabileceği standartlara uygun büyük depoların az sayıda olması ve
depolamayı üreticinin kendi imkânlarıyla gerçekleştirmesi, ürünün depolama
süresinin kısa ve yaklaşık yüzde 10’unun zayi olmasına neden olmaktadır.
Patates tüketimi
her geçen gün artmasına rağmen üretici son beş yıldır ürettiği malı hemen hemen
aynı fiyata satmaktadır. Patates üretiminde en önemli girdi maliyetini
oluşturan gübre ve mazot fiyatlarındaki artış yüzde 300’ü geçmiştir. Tarımsal
sulamada kullanılan elektrik enerjisi ve tohum maliyetleri de bu dönemde önemli
oranda artış göstermiştir. Patates üreticileri, girdi maliyetlerinin çok
yükselmesi ve üretilen ürünün uygun fiyata satılamaması sonucu borçlarını
zamanında ödeyememiş, bu borçlara bankalar ve TEDAŞ tarafından enflasyon
oranlarına göre çok yüksek uygulanan gecikme faizi de eklenince borçlar içinden
çıkılmaz bir hâl almıştır.
2011 yılında
üretilen patateslerin don almasından ve bir kısmının da depolarda çürümesinden
dolayı 2012 yılında aynı durumla karşılaşılmaması için bazı tedbirlerin
alınmasına ihtiyaç vardı. Ancak, AKP Hükûmeti patates üreticisini koruyacak
hiçbir tedbiri almamış, 2012 üretim yılı da patates üreticileri için maalesef
hüsran yılı olmuştur. 2012 yılı hasat döneminde hasat edilen patatesler alıcısı
olmadığından çiftçinin elinde kalmıştır. 1 kilogram patates, yetiştiricisine
55-60 kuruşa mal olmakta, pazarda ise 1 kilogram patates 20-25 kuruşa dahi
alıcı bulamamaktadır, hatta bazı patates üreticileri patateslerinin hasadını
yapmamakta ve tarlada bırakmaktadırlar. Bu üreticiler, değil emeğinin
karşılığını, girdilerinin karşılığını bile alamamaktadır, dolayısıyla patates
yetiştiricisi son derece zor durumdadır. Patates yetiştiricileri
pazarlayamadığı patatesleri depolayabilecekleri yeterli depo bulamadığından
tarlada olduğu gibi bırakmakta veya hayvanlarına yem olarak vermektedir, hatta
tarlalarını satıp batı illerine göç eden patates üreticisi sayısında da ciddi
oranda artış vardır.
Değerli
milletvekilleri, patates üreticilerinin bu sıkıntılardan kurtarılması için
acilen alınması gereken bazı tedbirleri de sizlerle paylaşmak istiyorum. Hasat
edilen patateslerin bir an evvel yetiştiricinin elinden çıkması gerekmektedir.
Bu nedenle, patates yetiştirilmeyen veya az patates yetiştirilen illerdeki ve o
illerin ilçelerindeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu gibi
kuruluşlara ücret karşılığı bu patatesler satılmalıdır. Yine, patates tüketimini
artırmak için Millî Savunma Bakanlığı, büyükşehir belediyeleri, Kızılay, Adalet
Bakanlığı gibi kurum ve kuruluşlarla irtibat sağlanmalıdır. Daha önceden Orta
Doğu ülkelerine önemli ölçüde patates ihraç edilmekteydi. Hükûmetin yanlış
politikaları yüzünden Suriye’ye ihracat yapılamamakta, Irak pazarına
girilememekte, Gürcistan ve Azerbaycan pazarlarına ise İran üreticisiyle
rekabet edebilme şansı olmadığından maalesef ürün ihraç edilememektedir.
Patates üreticisinin İran üreticisiyle rekabet edebilmesi için devlet desteği
şarttır. İran’da ucuz enerji ve mazot nedeniyle patatesin kilogram maliyeti
Türkiye’dekine oranla yarı yarıya düşüktür. Dünyanın en pahalı mazotuyla, en
pahalı elektriğiyle patates üreten çiftçilerimiz için devlet herhangi bir destek
maalesef vermemektedir.
Fındık, çay ve
tahılda olduğu gibi patates için de taban ve tavan fiyatı politikalarının
uygulanması gerekmektedir. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne ve ayrıca Patates
Üreticileri Birliğine üye olmayan çiftçilerin patates dikimine müsaade edilmemesi
de bu tedbirlerden bir tanesidir. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik
fiyatları çok pahalı olduğundan sübvanse edilmeli. KDV’nin düşürülmesi, eski
elektrik borçlarının faizlerinin tamamen silinmesi ve anaparanın taksite
bağlanması da yine acil olarak alınması gereken tedbirlerden birisi olarak
önerilebilir. Patates üreticilerinin tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat
Bankasına olan borçları bir yıl süreyle faizsiz olarak mutlaka ertelenmelidir.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Alpaslan Kavaklıoğlu, Niğde
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin Niğde, Aksaray ve Nevşehir illerimizde yaşanan don felaketiyle,
ülkemizdeki patates üreticilerinin içinde bulunduğu sorunlar ve patates
ürünlerinin donması sonucu üreticilere ve ülkemize verdiği ekonomik zararın
araştırılıp alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi hakkında vermiş
oldukları Meclis araştırmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum.
Ülkemizde hem
patates üretiminde hem de dikim alanlarında ilk sırada Niğde ili yer almaktadır.
2010 yılı verilerine göre, Türkiye’nin yıllık patates ihtiyacının yüzde 16’sını
Niğde tek başına karşılamaktadır. İlimizde patates, başta merkez ilçe olmak
üzere, Çiftlik, Çamardı, Bor, Altunhisar ilçelerinde, 70’e yakın köy ve
beldede, 5.000’in üzerinde aile tarafından yetiştirilmektedir.
Geçtiğimiz yılki
söküm döneminde hava sıcaklığının toprak altında çeşitli zamanlarda sıfırın
altındaki derecelere düşmesi nedeniyle tarlada sökümü gerçekleşmeyen
patateslerde don zararı oluşmuştu. Bu bölgelerde 1.453 patates üreticisine ait
toplam 48.485 dekar alanda patates hasat işlemlerinin bitirilemediği ve bu
alandaki zarar oranının yüzde 40 ila 70 arasında olduğu tespit edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, patates üreticilerinin maruz kaldığı don afetinden sonra
hükûmetimiz üreticilerimizi yalnız bırakmamıştır, borç ertelemesi ve destekleme
ödemesi yoluyla çiftçilerimize destek olunmuştur.
2011 yılında
Niğde ilinde meydana gelen don afetinde yapılan destekleme ve borç ertelemeleri
hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. 2011/2488 sayılı Kararname ile
çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden almış
oldukları kredilerde bir yıl süreyle erteleme sağlanmıştır. Yine, 2012/3176
sayılı Kararname ile Niğde ilinde 944 çiftçimiz, dekar başına 200 TL olmak
üzere, toplam 4,5 milyon TL’nin üzerinde destekleme ödemesi almıştır. Bu
destek, çiftçilerimizin bir nebze olsun rahat bir nefes almasını sağlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, patatesle ilgili sorunlarımızın başında üretim fazlalığı
gelmektedir çünkü ülkemiz iç piyasasının ihtiyacının üzerinde üretim
yapıldığını görüyoruz. Ayrıca, aşırı üretim nedeniyle toprağın bozulması gibi
bir sorun da karşımızda durmaktadır. Elektrik borcu birikerek ödenmesi güç bir
noktaya gelmiş, bu sebeple çiftçilerimiz elektrikle ilgili borçlarını ödemekte
zorluklar çekmektedir.
Üreticilerimizin
ihracatta yaşanan sorunları da mevcuttur. Avrupa pazarına Niğde ve Nevşehir
patatesi girememektedir. Bunun sebebi, Avrupa Birliği yönetmeliğinin siğilden
ari olan alandan gelecek ve çürükçül olmayacak ürünlere izin verdiğinden, bu
yüzden Avrupa Birliği pazarlarına giremiyoruz.
Patates
çiftçimizin sorunları her zaman gündemimizde bulunmaktadır. Geçtiğimiz aylarda
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızda müsteşar başkanlığında, genel müdürler
ve uzmanlardan oluşan bir heyetle Niğde ve Nevşehir’de saha incelemeleri
gerçekleştirilmiştir. Üreticiler ve ilgili kuruluşlarla bir araya gelerek kısa,
orta ve uzun vadede patates konusunda ne yapılabileceğine dair bir eylem planı
hazırlanmaktadır. Hâlihazırda en büyük sorun, üretim fazlalığı sebebiyle
patates fiyatlarının maliyetlerinin altında olmasıdır. Niğde ve Nevşehir
milletvekillerimizin girişimiyle Tarım Bakanlığımız ihracatın artırılması için
çalışmalara başladı. Sayın Başbakanımızın desteğiyle Para-Kredi Kurulu, konuyu
ele almış, gerekli kararları almıştır. Önümüzdeki günlerden başlayarak patates
ihracatında önemli hareketlilik yaşanacağına ve fiyatların artacağına şimdiden
inanıyoruz.
Bizim için
çiftçimizin alın teri her şeyin üzerinde; tüm geçimini patates tarlalarından
sağlayan, topraktan aldığı ürüne değer katarak bizlere ulaştıran
çiftçilerimizin emeği kutsaldır. Bizler de bunun sorumluluğunda hareket etmeye
ve üreticilerin mağduriyetleri giderilinceye kadar çalışmalarda bulunmaya devam
edeceğiz. İyi günde, kötü günde, her zaman çiftçilerimizin yanında olacağız.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun vermiş olduğu patatesle ilgili araştırma önergesine
katılmadığımı belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum. Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2
milletvekilinin, (2/208) esas numaralı 14/7/1965 Tarihli ve 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/80)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/208 Esas
Numaralı Kanun Teklifimin, İç Tüzüğün 37. maddesine göre doğrudan gündeme
alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Mustafa
Kalaycı
Konya
BAŞKAN – Teklif
sahibi Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmenlerin özlük haklarının
iyileştirilmesini içeren kanun teklifimiz hakkında açıklamalarda bulunmak üzere
söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öğretmenlerimizin
aylık ve ek ders ücretleri insanca bir hayat sürmeleri için yeterli değildir.
Öğretmenlerimiz emeklilikte de geçimini sağlamakta çok büyük sıkıntı
çekmektedir. Öğretmenler, AKP’nin on yıllık iktidarı döneminde yoksullaşmış,
kamu çalışanları arasında en düşük ücreti alan kesim olmuştur. Eşit işe eşit
ücret verileceği gerekçesiyle 2 Kasım 2011 tarihli ve 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile memur maaşlarında yapılan iyileştirmelerden öğretmenlerimiz
maalesef yararlandırılmamıştır.
Çocuklarımıza bir
harf öğretebilmek için heyecanla görev yapan, milletimizin aydınlık geleceğine
katkı vermek için fedakârca hizmet veren öğretmenlerimizin ekonomik problemler
karşısında çaresiz kalmaları kabul edilemez bir durumdur. Her şeyin en iyisine
layık öğretmenlerin en temel ihtiyaçlarını gidermekte zorluk çekmeleri iktidar
partisinin bir ayıbıdır. Öğretmenlerimizin elinden tutulmasının ve layık
oldukları ekonomik ve sosyal seviyeye taşınmalarının vakti gelmiştir, hatta
geçmektedir. Bu kutlu mesleğin mensuplarının, hangi gerekçeyle olursa olsun,
çözemediğimiz sorunlarının milletimizin geleceğinde ağır bir bedelinin
olacağını bilmek ve öngörmek durumundayız.
Milliyetçi
Hareket Partisi milletvekilleri olarak verdiğimiz bu kanun teklifinde, 1’inci
derecede görev yapan öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmek suretiyle ek
göstergelerinin yükseltilmesi, eğitim-öğretim tazminat oranlarının da
derecelerine göre 45 ila 50 puan artırılması öngörülmektedir.
Bu kanun
teklifinin kabulü hâlinde öğretmenlerimizin maaşı bulundukları derecelere göre
yaklaşık 300-350 lira arasında, emekli öğretmenlerimizin aylığı da 330 lira
civarında artacaktır. Öğretmenlerimizi biraz olsun rahatlatabilmek için bu
kanun teklifinin siz değerli milletvekillerince destekleneceğini ümit ediyorum.
Bizleri yetiştiren ve hepimizin üzerinde eşsiz hakları olan öğretmenlerin
katlanan ve derinleşen sorunlarına çözüm ve çare bulunmazsa, geleceğin mutlu ve
müreffeh ülke idealine ulaşmamız imkânsız olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, meselenin yalnızca parasal boyutunun olmadığı, eğitim
sisteminin çok yönlü bir reforma ve iyileştirmeye tabi tutulmasının gerektiği
de ortadadır. Millî Eğitim Bakanlığının özür grubu tayinlerini yılda bir defaya
çekmesi, bununla birlikte il ve ilçe emrini kaldırması büyük sıkıntılara neden
olmaktadır. Derslik ve öğretmen eksikliğinden kaynaklanan açmazlar, fiziki ve
çevre şartlarındaki uygunsuzluklar, sayıları 300 bini aşan atama bekleyen
öğretmenler eğitim sistemini âdeta trajediye çevirmiştir.
Atama bekleyen
öğretmenler, Başbakandan beş dakika randevu alıp dertlerini anlatmak ve şubat
atamasının gereklerini bildirmek için günlerce Ankara’nın soğuk ayazında Abdi
İpekçi Parkı’nda beklemişlerdir. Okullarımızdaki öğretmen açığının bir nebze de
olsa kapatılması için şubat ayında 30 bin atama yapılmasını istemişlerdir.
Maalesef 350 bini aşan, atamayı bekleyen öğretmenler, Sayın Başbakan ve AKP
Hükûmeti tarafından görmezden gelinmiştir.
Evet, kim ne
derse desin, şu anda ciddi bir öğretmen açığı vardır. Hem şubat ayında hem
ağustos ayında her branştan öğretmen atamaları mutlaka yapılmalıdır. Eğer,
ülkemizi yeniden ayağa kaldırmak, sözü dinlenen ve kudretli bir konuma getirmek
istiyorsak mutlaka eğitim ve öğretimin sorunlarını ve öğretmenlerimizin
sıkıntılarını bitirmek durumundayız.
Öğretmen, yarının
müjdecisi, güçlü Türkiye’nin, birlikte yaşamaktan başka tercihi olmayan Türk
milletinin teminatıdır. Hem harf öğreten hem de adap öğreten
öğretmenlerimizdir. Öğretmen, millî ve manevi kıymet hükümlerinin elçisi ve
tebliğ edenidir. Körpe dimağları uyandıran, hayatın engebelerine dikkat çeken,
zihnindeki birikimi kalbindeki sevgiyle birleştirip aç ve istekli ruhlara
aktaran fedakâr kişilerdir.
Hâlen görev yapan
ve emekli olmuş tüm öğretmenlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.
Destekleyeceğinizi
tekrar ümit ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bir milletvekili
adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmenlerimizle ilgili
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak verdiğimiz kanun
teklifi üzerine söz aldım.
Bu kanun
teklifiyle, öğretmenlerimizin maaşının 300’le 350 lira arasında ve emekli
öğretmenlerimizin maaşlarının da 330 lira civarında artırılması amaçlanmıştır.
Ancak bu kanun teklifimiz bir yıldır gündeme alınmamıştır.
Yine, öğretmen
atamalarının önündeki kadro engelinin kaldırılarak sayıları 300 bini geçen
öğretmenlerimizin atanmalarına yönelik kanun teklifimiz de bir yıldır
bekletilmektedir.
Yine,
öğretmenlerimizin ek ders ücretlerinden vergi kesilmemesi ve öğretmenlere fiilî
hizmet süresi zammı yani yıpranma zammı verilmesine yönelik kanun teklifimiz
komisyona havale edilmiştir. Umarım bu tekliflerimiz gündeme alınır.
Değerli
milletvekilleri, öğretmenlerimizin yıllık çalışma saati ortalaması OECD
ülkelerinden yüz kırk bir saat daha fazla iken, satın alma gücü paritesine göre
OECD ortalamasının çok altında maaş almaktadırlar. Öğretmen maaşları yoksulluk
sınırının çok altındadır.
Türkiye’de 120
bin öğretmene ihtiyaç varken 320 bin civarında öğretmen adayı atama
beklemektedir. Öğretmenlerin önemli bir kesimi ek ders ücreti alamamaktadır.
Aldıkları ek ders ücretlerinden de vergi kesilmektedir. 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile bazı yöneticilerin ek ödemelerinde artış yapılırken,
öğretmenlerin ek ödemelerinde herhangi bir artış yapılmamıştır.
Geleceğimizin
güvenceleri olan çocuklarımızı hayata hazırlayan, bilgiyle tanıştıran, onlara
irfan kazandıran, ülkemizin gelişmesi ve aydınlanması amacıyla fedakârca
çalışan öğretmenlerimizin en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmaları,
ekonomik problemler karşısında çaresiz kalmaları AKP’nin bu konudaki
duyarsızlığının bir sonucudur.
2002 yılında
İzmit mitinginde Sayın Başbakan “Şu sisteme bakın hele, 72 bin öğretmen açığı
var. Sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla hizmet ediyorsunuz? Biz
hükûmetimizi kurduğumuzda bütün öğretmenleri göreve başlatacağız ve öncelikli
olarak eğitim sorununu çözeceğiz.” şeklinde vaatte bulunmuş ve bu vaadi Samsun,
Antep gibi mitinglerde ve çeşitli platformlarda defaatle dile getirmiştir. Ancak aradan on yıl geçtikten
sonra Sayın Başbakan -ve 2012 yılında öğretmen açığı 72 binden 120 bine
ulaşmış, atanamayan öğretmen adayı 300 bini geçmişken- “Öğretmen maaşları memura
haksızlıktır. Zaten on beş saat çalışıyorlar, bir de iki ay tatil yapıyorlar.”
diyebilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetinin içinde sanki, âdeta öğretmenleri
itibarsızlaştırma faaliyeti ve kampanyası yürütülmüştür, bir komisyon gibi
çalışmaktadır ve bu komisyonun da başkanı Sayın Başbakan, yardımcısı Sayın
Arınç, Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer
ve AKP Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş’tır.
Sayın Başbakanın
söylediklerini dile getirdim. Millî Eğitim Bakanı da “Ben öğretmen olmak isteyenleri
Eminönü’ndeki caminin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki
biri önlerine yem atsın.” ve “Atama bekleyen öğretmenler kendisine başka iş
bulsun.” diyerek öğretmenlerimizi aşağılamıştır. Sayın Arınç da “Ömer Dinçer
öğretmenlere şahsiyet kazandırmak isteyen bir insandır.” diyerek bu hakarete
katkı vermiştir. Sayın Elitaş da “Öğretmen 1.800 Türk Lirası maaş alıyormuş. Ne
iş yapıyorlar? Git, git, gel. Beğenmeyen başka iş yapsın.” diyerek
öğretmenlerimizi ve öğretmenlik mesleğini küçümsemektedirler. Öğretmenlerin
çalışma saati, maaşları ve öğretmen atamalarına ilişkin bu yanlış ve kamuoyunu
yanıltan açıklamalar öğretmenlerimizin psikolojik olarak yıpranmalarına yol
açmakta, öğretmenler ile diğer kamu görevlilerini ve toplumu karşı karşıya
getirmektedirler.
Öğretmenlerin ek
ders ücretleri yükseltilmeli ve ek ders ücretlerinden vergi kesilmemelidir.
Öğretmenlere fiilî hizmet süresi zammı yani yıpranma zammı verilmelidir.
Öğretmenlerin eğitim ve öğretim tazminatı yükseltilmeli, taban aylığı ve özel
hizmet tazminatı da artırılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Bu düşünce ve temennilerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım. Ancak yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Ayaydın, Sayın Aygün, Sayın Özgümüş, Sayın Demiröz,
Sayın Çetin, Sayın Kuşoğlu, Sayın Kurt, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Topal, Sayın
Güven, Sayın Kaleli, Sayın Genç, Sayın Akar, Sayın Atıcı, Sayın Öztürk, Sayın
Ağbaba, Sayın Soydan, Sayın Toprak.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
(Devam)
1.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2
milletvekilinin, (2/208) esas numaralı 14/7/1965 Tarihli ve 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/80) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.04
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini ve diğer denetim konularını görüşmüyor ve
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş
Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti
Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S.
Sayısı: 339)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen
İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının
Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat
Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı:
342)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer
alan, Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 337) (x)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
337 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan,
Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası
Kanunu Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu tasarı,
gerçekten önemli bir tasarı. Hükûmetin de önem verdiği bir tasarı olarak
düşünüyordum. Burada finans merkezinin kurulması hadisesi de var. Eğer
izleyenler yarın öbür gün bu zabıtlara da baktığı zaman bu konuyla ilgili
Bakanın buralarda olmadığını ve bu işe hangi ciddiyetle baktığını göstermesi
açısından Hükûmetin bu işe ne kadar önem verdiğini düşünecekler ve
değerlendireceklerdir. Daha sonra bununla ilgili hususlara tekrar değineceğim.
Sayın
milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın genel gerekçesinde üç
temel noktadan hareket edildiği belirtiliyor:
Birincisi:
Ülkemizin mevzuatının AB müktesebatıyla uyumunu teminen yapılan çalışmalar.
İkincisi: Geçen
yıl yüce Mecliste kabul edilen Türk Ticaret Kanunu ile uyumun temini.
Üçüncüsü: 2499
sayılı mevcut SPK Yasası’nın günün ihtiyaçlarını karşılayamaması.
Tasarının
incelenmesi sonucunda göze çarpan iki
önemli husus yer alıyor:
Bunlardan
birincisi: Tasarının bir çerçeve kanun olarak hazırlanmaya çalışıldığı ve bu
çerçevede piyasalara gerekli olan esnekliğin sağlanmasını teminen Sermaye
Piyasası Kuruluna çok geniş ikincil düzenleme yapma yetkisinin verilmesi.
İkincisi ise:
Piyasa düzenleyici bir metin olarak piyasanın ihtiyaç ve gerçeklerini daimi
surette göz önünde bulunduracağı, diğer bir ifadeyle “Piyasa odaklı bir
yaklaşımın bulunduğu” ifadesi.
Sermaye Piyasası
Kanunu Tasarısı’yla getirilen yeniliklere ve yapılan değişikliklere kısaca
baktığımızda tasarının öncelikli hedeflerinden birincisinin yatırımcıların
korunması; bir diğeri, tasarıyla sermaye piyasalarının temel aktörlerinden
ihraççılar ile ihraç edilen araçlar hususundaki değişiklikler; sermaye piyasası
kurumları açısından kurum bazlı düzenleme yerine faaliyet bazlı düzenlemenin
esas alınması, kurumsal yatırımcılar sektörün daha rekabetçi bir yapıya
kavuşması ve ilişkili finansal kuruluşlardan bağımsız hareket etmesine yönelik
düzenlemeler olduğu görülmektedir.
Tabii ki, bu
saydığımız hususlar tasarının yüce Meclise sevkinde yer alan gerekçelerden
çıkardığımız sonuçlardır. Bu çerçevede bakıldığı zaman tasarı üzerinde çok
ciddi değişikliklerin 1999 yılında yapıldığı, mevcut SPK’nın günümüz şartlarına
uyumunu temin etmek amacına dayalı bir teknik çalışmanın sonucu olduğudur.
Mutlaka, her
hükûmet memleketi için iyi şeyler yapmak isteyecektir, bu doğaldır, bundan
doğal başka bir şey de olmaz. Sayın Başbakan bu ülkedeki tüm güzel, iyi işleri
kendisiyle, partisiyle ilişkilendirirken kötü her şeyin sorumluluğunu
başkalarına yüklemektedir. Kamuya açıklanan bilgilerden öğrenebildiğimiz kadarıyla
bu on yıllık dönemde sadece bir kez ABD doları cinsinden baktığımızda halka
arzların tutarı dolar bazında 2000 yılına ancak ulaşabilmiştir. Diğer taraftan
son üç yılda yapılan toplam 61 halka arzda yatırımcıların zarar etmediği, kaç
şirket olduğu da dikkat çekici bir husustur. Artık, halka arzlar, küçük
yatırımcının parasının yok edildiği bir finansman yöntemi hâline gelmiştir.
Hükûmetin borsada 1.000 şirket hedefine bu yolla nasıl ulaşacağı da gerçekten
merak konusudur.
Bir diğer husus
ise, şu an borsada işlem gören şirket sayısının yaklaşık 400 civarında
olmasıdır. Bu sayı 2000 yılında sanıyorum 330 civarındaydı.
Unutulmaması
gereken bir önemli husus, 2005-2010 yılları arasında, halka arz tutarlarının
yüksek olduğu yıllarda, rekor büyüklükteki özelleştirmelerin yapılmış olduğunun
da dikkate alınması gerektiğidir.
Sermaye
piyasalarının en önemli fonksiyonunun yatırımları reel sektöre aktarmak ve
yatırımcıları korumak olduğu dikkate alındığında, geçen on yıllık dönemde her
iki konuda ne kadar başarılı olunduğu rakamlarla ortadadır.
Tasarıyla ilgili
detaylara geçmeden önce, AKP hükûmetlerinin gelenekselleşen ve artık gerek yüce
Mecliste gerekse de kamuoyunda yadırganmayan bir alışkanlığına da değinmek
istiyorum. Hükûmet, yapmak istediği bir konuda yasal düzenlemelerde bir engel
var ise konuyla ilgili olmayan herhangi bir kanun tasarısı veya teklifine
alelacele bir şeyler sıkıştırmakta, torba kanun geleneğiyle ilgili ilgisiz ne
varsa her şey bir kanun ile halledilmeye çalışılmaktadır. Bunun sonucunda,
alelacele yapılan bu değişikliklerdeki hatalar, yine benzer tarzda bir usulle
çözülmeye çalışılmaktadır. Bugün görüştüğümüz bu tasarıda da AKP Hükûmetinin bu
geleneği bırakmadığını açık ve seçik olarak görüyoruz.
Başta belirttiğim
gibi, tasarının ilk hâli genel ihtiyaçları karşılamaya çalışan teknik bir
çalışmanın ürünü iken komisyonda gündeme gelen gece yarısı önergeleriyle farklı
bir nitelik kazanmıştır. Şu an bu kanunun en önemli yenilikleri, hatta Hükûmet
tarafından bu kadar önem atfedilip Genel Kurulda ivedilikle görüşülmesinin
nedeni, Sermaye Piyasası Kanunu’na yani menkul kıymetlerle ilgili bir kanuna
ilave edilmek istenen gayrimenkul odaklı konulardır. Bunun da sebebi, kutsal
Manhattan’lar yaratmaktır.
Bunların
birincisi: Biraz önce dediğim gibi, son dönemde kamuoyunda artan reklam ve ilan
sayıları da dikkat çekici olan “maketten konut satışı” denilen konudaki gözetim
ve denetim yetkisinin SPK’ya verilmesi.
İkincisi ise:
İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının özelleştirilmesidir, “İstanbul Finans
Merkezi” gibi parlak sözlerle gündeme getirilen İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasına ait arsaların TOKİ aracılığıyla satılmasıdır.
Tasarının
komisyon görüşmeleri esnasında partimiz üyesi arkadaşların, sayın
milletvekillerimizin yapıcı önerileri hiç dikkate alınmamış, özellikle bu iki
konuda hükûmet kendi bildiğini yapmakta ısrarcı olmaya devam etmiştir.
Bugün, konut
sektöründe “maketten satış” denilen uygulamanın yarattığı sıkıntılar mevcuttur
ve çözümü de gerekmektedir. Ancak bu konunun, ilgili birçok kamu kurumu,
bakanlık ile kanun ve diğer düzenlemeler varken ısrarla SPK’da yapılmak
istenilmesi de ilginç olan hususların en önemlilerinden bir tanesidir.
Hükûmet sözcüleri
bu konuda mağdur olan veya mağdur olması muhtemel çok sayıda vatandaş olduğu
savıyla, bu vatandaşların hakkını SPK’nın daha etkin savunacağı düşüncesiyle bu
yetkiyi SPK’ya vermek istemektedir. Bu olay bile hükûmetin, konut sektöründe
ortaya çıkan sorunları görmezden gelmek istemeyişinin neyidir? Bir örneğidir.
Böyle çözebilecek midir? Çözemeyecektir.
Diğer taraftan,
AKP Grubunun öncülüğünde, AKP İktidarının ilk döneminde Meclisimizde bir
araştırma komisyonu kurulmuş ve holdingzede vatandaşların problemlerine çözüm
önerileri üretilmeye çalışılmıştır. Tabii, geleneksel olarak bütün suç, bu
paraları toplayanların fikrî yakınlığının hangi parti olduğunu dikkate almadan
eski iktidarlara yüklenmek isteyişidir. Aradan geçen sekiz yılda bu
vatandaşların sorununun çözümü için hiçbir şey yapılmamıştır veya bugün bu
görüştüğümüz tasarıda bu konuda bir çözüm de önerilmemiştir. Yoksa, Sayın
Başbakanın bir Avrupa gezisinde bu konuda kendisini eleştiren vatandaşa
söylediği gibi “Para verirken bana mı sordunuz?” deyip, olayı örtbas etmesidir.
“İstanbul Finans
Merkezi” gibi gösterişli vizyon peşinde koşmadan, büyük reklam kampanyalarıyla
şirketleri ve halkı sermaye piyasalarına davet etmeden önce, makul bir şekilde
iyi niyetinin veya bilgi eksikliğinin kurbanı olan yatırımcılar niye
düşünülmemektedir?
İkinci olarak:
Tasarının Hükûmet açısından en önemli bir hususu ise İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasının özelleştirilmesidir. Bir gece yarısı getirilen bu öneriyle
Türkiye’deki tüm borsalar birleştirilmekte ve her türlü devlet denetimi dışında
bırakılarak özelleştirme sürecine başlanmaktadır.
Bilindiği üzere
SPK, 1982 yılında 2499 sayılı Kanun’la kurulmuştur. 2000’li yıllara kadar gerek
ülkemizde gerekse dünyada yaşanan krizler arasında ülkemizde sermaye
piyasalarının gelişimi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının kurulması ve
geliştirilmesiyle uğraşılmıştır. 1982-1999 yılları da ülkemiz sermaye piyasası
için bir ön hazırlık ve gelişme dönemi olmuştur. 1999 yılından sonra ise bir
olgunlaşma dönemi başlamıştır. Şimdi, dünya çapında söz sahibi olacak İstanbul
Finans Merkezinin kurulması noktasına gelindiği Hükûmet tarafından ifade
edilmektedir.
İstanbul’un bir
finans merkezi olabilmesi için SPK tarafından gerekli yasal düzenlemeler
yapılmış ve oluşturulmuştur. Finans sektöründe 2000’li yıllarda yaşanan devrim
niteliğindeki gelişmeler, kriz karşısında AKP Hükûmetinin yaptığı tüm
faaliyetlerin temelinin önceki
hükûmetler tarafından, bedeli siyaseten ağır bir şekilde ödense de,
yapılan radikal değişikliklerin sonucudur.
Bu arada, yine
2002 yılında çalışmalarına başlanmış, 2005 yılında bizzat Sayın Başbakanın
imzasıyla yüce Meclise sevk edilen Türk Ticaret Kanunu, muhalefet partilerinin
verdiği destekle 2011’de kabul edilmiştir. Buna rağmen, Hükûmet tarafından
yapılması zorunlu olan ikincil düzenlemelerde herhangi bir ciddi iş yapılmaması
ile Sermaye Piyasası Kanunu’nda on bir yıldır herhangi bir önemli değişiklik
yapılmamış olması, AKP hükûmetlerinin önceki
hükûmetlerin yaptığı düzenlemelerden faydalanma konusundaki başarısını
gösterirken, finans alanında kendi başına herhangi bir düzenleme şimdiye kadar
yapmadığı da açık bir göstergedir.
Sayın Başbakanın
finans sektörüyle ilgili en önemli hedefi ve vizyonu İstanbul finans merkezini
kurmaktır. Bu nasıl olacaktır? Sayın Başbakan ve diğer AKP sözcülerinin
ifadeleriyle, kamu bankaları, Merkez Bankası, BDDK ve SPK’nın merkezlerinin
İstanbul’a taşınması ile Hükûmet, 2007
yılından beri koyduğu vizyonu gerçekleştirmek amacıyla ilk adımı torba yasayla
atmış; 2011 tarihinde 6111 sayılı Kanun ile BDDK ve SPK’nın merkezlerinin
İstanbul olması konusunda değişiklik yapılmıştır. Kanunda bir ek maddeyle, bu
kurumların taşınma işlemlerinin iki yıl içerisinde tamamlanacağı, Bakanlar
Kurulunun bu süreyi uzatabileceği hükme bağlanmıştır. Bu kanun değişikliğinden
sonra ne olmuştur? İstanbul Finans Merkezinin inşaat işlerinin tek elden
yürütülmesi amacıyla TOKİ’nin görevlendirildiği haberleri gazetelere yansımış
iken Ağustos 2011’de çıkarılan 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kurulan
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul Finans Merkezi inşaatının yeni
koordinatörü olmuştur. Bu durum,
Hükûmetin uluslararası finans merkezi vizyonunun sadece inşaat ve rant
ile sınırlı olduğunun bir göstergesidir.
Biraz önce ifade
ettiğim gibi, Hükûmet kutsal Manhattan’lar yaratma peşindedir. Uluslararası
finans merkezinin ya da doğru ismiyle Ataşehir arsa ofisinin kuruluşu
tamamlanmış olacaktır. Sayın Başbakanın İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının
taşınması söylemi, sonra diğer yetkililerden usta manevralarla unutturulmaya
çalışılsa da bu tasarının sonundaki geçici madde asıl niyetleri gün yüzüne
çıkartmaktadır. Bu an için İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının merkezi
İstinye’de olacak gibi görünmekle birlikte yarın ne olacağı da belli değildir.
Tasarının komisyon görüşmesi sonrasında gazetelere yansıyan haberlerde Menkul
Kıymetler Borsasının TOKİ’ye devredilecek 160 dönümlük arsalar için bugünkü
şartlarda yani geçerli imar planlarına göre 2 milyar TL civarında bir rakam
telaffuz edilmektedir.
Şimdi, bütün
bunları söylemek mümkün ancak -biraz sonra da vakit kalırsa ifade etmeye
çalışacağım- sermaye piyasalarının işlem görmesi için onların yaşatılacağı
ekonomik ortamın sağlam olması lazım. Hükûmet 2023 hedeflerini koyuyor. 2023
hedeflerini zaten oradan buradan mahlas topluyorsunuz, ona da bir şey değil ama
şu anda farkına vardığınız bir şey: Dün, Hükûmetin bir Sayın Bakanı 2023’te
Hükûmetin bugünkü şartlarla gittiği takdirde bile nereye ulaşamayacağını,
2023’te koydukları hedeflere ulaşamayacağını çok net ve açık bir şekilde
söyledi. Bu samimi bir itiraftır, takdire de şayandır.
Şimdi, Sayın
Babacan’ın burada olduğunu düşünerek bir şey söylemek istemiştim ama yine de
söyleyeceğim. Bakın, “Mali kural” dedi, mali kuraldan vazgeçti 2 Bakanın ona
omuz atmasıyla. Ne yaptı? “Gerek yok, biz tedbirleri aldık.” dedi. Bakın, 21-22
milyar TL açık vermesini programladığınız bütçe 10 milyar TL’lik zamma rağmen
32 milyar TL açıkla bugün buraya geliyorsunuz. Bunun iler tutar tarafı yok. Bu
millete doğruları anlatmak lazım.
Şimdi, Sayın
Babacan çıktı, dün söyledi. Ne diyor? “Toplum çok tüketiyor.” diyor. Dikkatli
olmamız gerektiğini söylüyor. Doğru söylüyor olabilir, haklı da. 10 milyon
emeklisinin, 10 milyon da yeşil kartlısının olduğu bir ülkede çok tüketildiğini
söylemek herhâlde mümkün değil, büyümenin dengeli olduğunu söylemek mümkün
değil. Sürdürülebilir bir büyüme olmadığını da açık ve net bir şekilde
söylüyoruz. AKP dönemindeki ortalama büyüme hızları, geçmiş elli yılın büyüme
hızlarının ortalamasıyla beraber ama sürdürülebilir olmadığı, sizin 8
dediğiniz, 4 dediğiniz büyümenin, eksi 4 olduğu, bir yıl 8 olan büyümenin,
8,5-9 olan büyümenin ertesi yıl 3’e, hatta uluslararası kuruluşların
söylemleriyle 3’ün altına düştüğünü dikkate aldığınızda sizin ekonomi politikalarınızın
doğru olduğunu söylediğinizde gülünç duruma düştüğünüz ortaya çıkar.
Tasarrufları, özel kesimi yüzde 24’lerden yüzde 12’lere düşüren bir Hükûmetin,
onun yönetimindeki ekonomi idaresinin iyi idare edildiğini söylemek gerçekten
mümkün değildir.
Sayın Bakan, biz
sizinle birlikte mesai arkadaşlığı yaptık ama bu kadar sözü keşke size
söylemeseydik de Sayın Babacan’a söyleseydik. Gerçekten mali kural konusunda
biz ona “Dut yemiş bülbüle döndü.” dedik. Ulaştırma Bakanı bir omuz attı
“Olmaz.” dedi, Sanayi Bakanı bir omuz attı “Olmaz.” dedi. Buradaki, bütün
tutanaklardaki sözlerini yemiş duruma düştü. Biz söyledik “Dut yemiş bülbüle
döndü Sayın Bakan.” diye. “Dut yemiş bülbül” tabirini kötü anlamda da
söylemedik. Onlar biliyorlar ne hâle geldiğini. Böyle, kabinenin içinde
Hükûmetle ters düşmüş, kabinede birbiriyle anlaşamayan Bakanların olduğu bir
ortamda ekonominin iyi gittiğini söylemek mümkün değil ama biz her şeye rağmen…
Şunu açık ve
seçik bir şeklide ifade etmek istiyorum: Bu kanunda, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak iyileştirilmesini, değiştirilmesini, düzeltilmesini istediğimiz
hususlarıyla bu kanuna katkı sağlamaya çalışacağız. Kesinlikle tasarıda yer
alması gereken hususları da görüşmeler esnasında ne yapacağız? Dile
getireceğiz.
Dolayısıyla,
Hükûmet, bu torba tasarısı durumundan da vazgeçmelidir.
Ben, yüce
heyetinizi bu vesileyle tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Aydın Ağan Ayaydın, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye
Piyasası Kanunu’yla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sermaye piyasası mevzuatımızın günün koşullarına uygun
olarak yenilenmesi, güncellenerek daha çağdaş, daha güçlü ve her şeyden önce
hukuka uygun bir düzenlemenin hayata geçirilmesi amacıyla Hükûmet tarafından
hazırlanan bu yasa tasarısını prensipte desteklediğimizi belirtmek isterim.
Nitekim, görüşmekte olduğumuz tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisindeki her
aşamasında katkı verdiğimiz gibi, bundan sonra da her türlü katkıyı sağlamaya hazır
olduğumuzu öncelikle belirtmek isterim. Ancak, her kanuni düzenlemede karşımıza
çıktığı üzere, tasarı ve tekliflerin gerek usul ve gerekse de esaslarında ciddi
sıkıntılar yaşanmakta. Maalesef, bu duruma şu an görüştüğümüz tasarıda da
rastlamaktayız. Tasarıda yer almayan ve başlı başına birer ayrı kanun olması
gereken birçok konu hem alt komisyonda hem de üst komisyonda verilen
önergelerle bu tasarıya eklenerek kanun yapma tekniği, teamüller ve hukuk devre
dışı bırakılmıştır. Bu da, AKP İktidarının “Ben böyle istedim, oldu.”
zihniyetinin süregelen uygulamalarından biridir. Oysa, bu yasama usulünde amaç
iktidar partisinin dediğinin olduğu gibi yasalaşması değil, ülke için en ideal
olanın kabul edilmesidir. Bu bağlamda, muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin
tespit, görüş ve eleştirileri en doğru olana ulaşmada önem arz etmektedir.
Ancak, AKP İktidarında, adım adım uzaklaştığımız bu yasama usulü yerini yeni
Mecliste sandalye çoğunluğuna dayalı, tek taraflı, uzlaşma ve katılımcılığa
kapalı bir usule bırakmıştır.
Mali piyasalarda
yıllarca üst düzey yöneticilik yapmış ve bu düzenlemenin öneminin fazlasıyla
farkında olan biri olarak şahsım, partili arkadaşlarım ve diğer muhalefet
partileri mensubu milletvekilleri tasarının gerek alt komisyon görüşmelerinde
ve gerekse de Komisyon aşamasında büyük bir hassasiyetle ayrıntılı bir çalışma
ve katılım sergilemiştir. komisyon aşamasında Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer
muhalefet partilerine mensup üyelerin yapıcı eleştiri ve katkıları takdir
edilmiş ancak nedense muhalefetin birçok önerisi madde metinlerine
yansımamıştır. Tasarıdaki düzenlemelere ilişkin olarak tespit, gerekçeli öneri
ve eleştirilerimiz dinlenmekte, doğruluk payı verilmekte ancak hemen ardından
oylamaya geçilerek “Kabul edenler… Kabul etmeyenler…” sorusuyla katkılar,
emekler, hassasiyetler bir kenara bırakılmıştır. Üstelik, bu da yetmezmiş gibi
komisyon aşamasında tek başına bir düzenlemenin konusu olabilecek düzeyde
birbirinden önemli hususlar önergeler vasıtasıyla kanun tasarısına eklenmektedir.
Bırakın ilgili kamu kurumlarının görüşünün alınmasını, komisyon üyesi pek çok
milletvekilinin de o an haberdar olduğu konuları araştırma fırsatı bile
bulamadan üstünkörü, yüzeysel ve kısa süreli değerlendirme ve tespitlerle
geçiştirilmekte ve tasarıya monte edilmektedir. Bu, yüce Meclis çatısı altında
görev yapan bir milletvekili olarak söylemesi ne kadar üzücü, ne kadar hazin
olsa da, artık anlaşılıyor ki AKP açısından kanuni düzenlemelerin Mecliste
görüşülmesinde hukuk ve teamüller bir tarafa bırakılmakta, sadece bir şekil
şartının yerine getirilmesi şeklinde olmaktadır. Nasıl ki muhalefet
milletvekilleri olarak bizler, peşin hükümlü, toptancı bir yaklaşım içinde
“AKP’nin getirdiği her şey yanlıştır, olmamalıdır.” demiyorsak -ki doğrusu da
budur- AKP de yasama sürecinde muhalefet partilerinin görüş ve eleştirilerinde
kasıt aramamalı ve bundan yararlanması gerekmektedir.
Gelelim tasarının
esaslarına. Ülkemizde sermaye piyasalarının yönetim ve gözetimi 2499 sayılı
Kanun’la kurulan Sermaye Piyasası Kurumuna aittir. Bağımsız, özerk bir
regülasyon kurumu olan SPK, maalesef ki küresel dinamiklerin ortaya çıkardığı
fırsatları değerlendirmede, yatırımcıları korumada ve sermaye piyasasının
derinliğini sağlamakta eksik kalmaktadır. Bu durumun temel nedeni, ülke ekonomisinin
bulunduğu durumla birlikte, sermaye piyasasına ilişkin hukuki altyapımızın
yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
Bu çerçevede,
Cumhuriyet Halk Partisinin parti programında da yer verdiği gibi, sermaye
piyasasının derinleşmesini hedef alan bir hukuki çerçeve, yani yeni bir sermaye
piyasası kanunu gereklidir, ivedidir ve hatta geç bile kalınmıştır, ancak
tasarı bu hâliyle bazı sakıncalar içermektedir. Bu bağlamda, SPK’nın etkin ve
güçlü olması ancak bir o kadar da hukukun üstünlüğüne uygun bir yapıda faaliyet
göstermesi gerekmektedir. Ancak, maalesef tasarının içerdiği pek çok hüküm bu
anlayıştan uzak bir yapı oluşturmaktadır. Yasanın bu kadar muğlak ifadelerle
çıkması hâlinde SPK bir imparatorluk, SPK Başkanı da padişah yetkileriyle
donatılmış olacaktır. Bugünkü SPK Başkanı ve gerekse kurumun bağlı olduğu Sayın
Bakanın iyi niyetlerinden asla bir kuşkum yok ama yarın öbür gün bu koltuklara
oturan başkalarının aynı iyi niyeti taşıyıp taşımayacaklarını bu günden
kestirmemiz mümkün değildir. Gelecekte o koltuklara oturacak ve bu padişahlık
yetkileriyle donatılmış, geçmişte az da olsa kötü örnekleri olan kimi siyasi ve
bürokratlara ne kadar güvenebiliriz?
Kanun tasarısı,
sermaye piyasası faaliyetlerinde sağlıklı işleyiş sağlayabilmek için bazı
tedbirler getirmektedir. Bu tedbirler, temelde önemli ve yerinde olmakla
birlikte, açık, net ve sınırları belli bir çerçeve çizmemektedir. Bu durum da,
SPK’ya muğlak ve padişahlık yetkileri tanınması anlamına gelmektedir. Amaç ne
kadar iyi niyetli olursa olsun kanunlarda yer alan muğlak ifadeler her kesimi
olduğu gibi iş dünyasını da tedirgin edecektir. Şimdiki Sayın Bakan ile Sayın
Başkanı dışarıda tutuyorum, ancak günün birinde bir yönetici gelir ve yasanın
kendisine verdiği bu muğlak padişahlık yetkilerini kötüye kullanmak isteyebilir
ki geçmişte maalesef benzer olaylara rastlanmıştır. Böyle bir durumda halka
açık şirketler üzerinde terör estirebileceklerdir. Bu nedenle, yetkilerinin
sınırının açık ve net bir şekilde tanımlanmasında fayda görülmektedir.
Yine, kurumsal
yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesi sürecinde, SPK’ya resen işlem yapma,
süre tanınmaksızın yaptırım talebinde bulunma olanağı verilmesi maksadını aşacak
bir sonuca fazlasıyla açıktır.
Bu konuda bir
örneği cezaları düzenleyen kimi maddelerde vermek istiyorum. Hangi suçlar hangi
cezayı gerektiriyorsa o suçlar tek tek, açık ve net olarak madde metinlerinde
yer almalıdır. Madde metinlerinde açıkça suç sayılmayan hâllerde, muğlak
ifadelerle suç yüklenilmesi doğru olmayacaktır. Nitekim, Türk Ceza Kanunu’nun
2’nci maddesi, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza
verilemeyeceğini ve güvenlik tedbirinin uygulanmayacağını öngörmektedir. Yine aynı
maddede “İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.” hükmü yer
almakta, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas
yapılamayacağını öngörmektedir. Suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak
biçimde geniş yorumlanamayacağı maddenin gerekçesinde açıkça ifade
edilmektedir. Şöyle ki: Kanunun amacına ilişkin maddesinde ifade edilen kişi
hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınabilmesi için, hangi fiillerin suç
teşkil ettiğinin kanunda açıkça belirtilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir.
Anayasa’mızda da
ifade edilen ve evrensel nitelikteki “Kanunsuz suç ve ceza olmaz.” ilkesinin
gereği olarak, suçların tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımları koyma
yetkisine sadece ve sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi sahiptir. Anayasa’mıza
göre, yasama yetkisi devredilmesi mümkün olmayan bir yetkidir. Sanırım, AKP
İktidarı, kendisi yetmiyormuş gibi bürokratlarını da padişah ilan etmek
istemektedir. Tasarıda, muğlak ifadelerle SPK’ya gereğinden fazla yetkiler
verilmektedir. AKP’nin kendisi de, bürokrasisi de padişah gibi davranacaktır.
Yok, burada duralım! Bu ülkede kurallar vardır, bu ülkede hukuk vardır, hukukun
üstünlüğü vardır.
Tasarının 4’üncü
maddesi görüşülürken iktidar partisi tarafından verilen ve kabul edilen bir
önerge ile bir teşebbüsün finansal kaynak sağlamak üzere her türlü vasıtayla
genel bir çağrıda bulunarak, yapılmak istenen yatırıma para toplanması için
izahname hazırlaması zorunlu kılınmakta ve bu konuya ilişkin Sermaye Piyasası
Kuruluna yetki verilmektedir.
Açıktır ki bu
düzenleme son dönemde yaygın bir şekilde karşımıza çıkan konut projesini tarif
etmektedir. Böylelikle, halka açık olmayan şirketlere, başta konut sektöründe
yeni bir projeyi satışa çıkaran şirketlere SPK denetimi getirilmektedir.
Aslında, sözde, konut firmaları kontrol altına alınacak diye halka açık olmayan
şirketlerin tamamı bu madde ile SPK denetimi altına alınmaktadır.
Konut sektörü
ülke ekonomisinin lokomotiflerinden biri olmakla birlikte -Amerika Birleşik
Devletleri, İspanya krizleri örneklerinde de görüldüğü üzere- ciddi sıkıntılar
yaratmaya da aday bir sektördür. Nitekim ülkemizde konut ihtiyacı ile konut
talebi birbirine karıştırılmakta, her geçen gün sayısı artan konut inşaatları,
bittikten sonra ise alıcı bulamamaktadır.
Bu açıdan, sektörün
içinde bulunduğu konum iyice analiz edilerek bu konudaki düzenleme daha
kapsamlı ve daha sağlıklı bir şekilde yapılmalıdır. Ancak, bu kontrol ve
tedbirlerin yeri Sermaye Piyasası Kanunu değildir. Konut sektöründe risk
yönetimi bu şekilde yapılamayacaktır.
Bakınız, bu
bağlamda bir önlem almak gerekir ise –ki bana göre gerekiyor- bunun yeri SPK
Yasası değil. Bunun yerine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da
düzenlemeler yapılabilir ve yapılmalıdır da.
Ayrıca, diyelim
ki yanlışta ısrar ediliyor ve bu kanuna da hüküm konularak görev SPK’ya
veriliyor. Peki, SPK’nın kurumsal kapasite ve tecrübesi konut sektöründe
böylesine önemli bir işlevi görmek için yeterli midir? Bence hayır. SPK, kendi
görev alanına giren şirketlerle ilgili yeterince düzenleme ve denetleme
görevini yapamazken kendi görev alanına girmeyen şirketler üzerinde söz sahibi
olması tam anlamıyla açgözlülüktür. Buradaki amaç, SPK bürokratlarının görev
alanının sınırlarını genişletme girişimidir. Ne yazık ki siyasiler de bu tuzağa
düşmektedirler.
Böylesi önemli
bir denetim için SPK’nın yeterli düzeyde yetkin ve hazır olduğu tartışmalıyken,
izahname alan kuruluşlar bunu vatandaşın güvenini suistimal etmek için de
kullanabilirler. Gazeteye verecekleri büyük ilanlarla SPK’dan onay almış konut
projesi olarak kendisini lanse edecek, hatta SPK onaylı konut projesiyle ortaya
çıkacak ve konut sektöründe yeni bir dolandırıcılığa yelken açacaktır. Bu son
derece tehlikelidir. Nihayet tüm bu eleştiri ve tespitlerimiz üzerine konut
sektörüne yönelik olarak düşünülen bu düzenlemenin esasında olmasa da şekline
ilişkin bir değişiklik yapılarak izahnameye ilişkin usul ve esaslar Bakanlar
Kuruluna bırakılmıştır.
Tasarının 126’ncı
maddesiyle Sermaye Piyasası Kurulu yurt içinde gerekli görülen yerlerde Kurul
kararıyla sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunan ülkelerde
Bakanlar Kurulu kararıyla temsilcilik açılabilir. Bu, tamamen israfa yol açacak
bir maddedir.
133’üncü
maddesinde, Kurul Başkan ve üyeleriyle personelinin hukuki ve cezai sorumluluğu
düzenlenirken, alt komisyonda üçüncü kişilere zarar verilmesi durumu tasarı
metninden ve dolayısıyla soruşturma kapsamından çıkarılmıştır. Bu son derece
yanlıştır.
Tasarıda yer
almayan, alt komisyon toplantısında da hiç bahsedilmeyen ancak üst komisyon
aşamasında verilen bir önergeyle son anda tasarıya eklenen geçici 9’uncu madde
başlı başına bir tasarı hüviyetini taşımaktadır. Bu maddeyle İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası “Borsa İstanbul Anonim Şirketi” adı altında bir şirkete
dönüştürülmektedir. Böylesine köklü bir düzenleme için başta Maliye Bakanlığı,
Özelleştirme İdaresi, Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili hiçbir kurumun görüşü
alınmamış, düzenleme, tabiri caizse karambole getirilmiştir. Borsa İstanbul
Anonim Şirketi ve şirketin ortaklarıyla iştirakleri hakkında Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Sayıştay Kanunu, Kamu İhale Kanunu,
Taşıt Kanunu, Kamu Konutları Kanunu, Basın İlan Kanunu gibi pek çok kanun, yani
kısacası hiçbir kanun burada uygulanmayacaktır.
İMKB, İstanbul
Altın Borsası ve İzmir’deki VOB Borsa İstanbul çatısı altında birleşecektir. Bu
birleşmeye İstanbul Altın Borsası ve VOB istekli değil ancak ne çare, emir
böyle gelmiş, böyle olacak. Yani, Altın Borsası ve VOB tarihe karışacaktır.
Neden bu imtiyaz böylesine geniş alan, niçin? Kâğıt üzerinde şirketin yüzde
49’u hazineye ait olacak. Geri kalan hisselerden yüzde 4’ü İMKB’nin mevcut
üyelerine, binde 3’ü İstanbul Altın Borsasının mevcut üyelerine bedelsiz, geri
kalan paylarının bir kısmı gerektiğinde stratejik ortaklıklar kurulması
karşılığında diğer borsalara ve sistem işleticilerine, Borsa İstanbul
Şirketinin elinde pay kalması hâlinde de bu paylar hazineye bedelsiz intikal edecektir.
Görüyorsunuz, Borsa İstanbul’un tamamı kamuya ait olacak ama şeklen yüzde 49’u
hazineye ait gözükecek. Diğer hisseler de üç yıl içinde ona buna verilecek,
buna rağmen şirketin elinde hisse kalırsa bunu da hazineye bedelsiz devredecek.
Bu resmen, şirketi Sayıştay denetiminden kaçırma operasyonudur.
Şimdi, bu
söylediklerime karşı diyecekler ki: “Efendim, yurt dışındaki yatırımcılara
güven tesis edebilmemiz ve borsaya derinlik kazandırabilmek için devlete ait
bir borsa değil, özel sektör görünümünde bir borsa izlenimini vermek
istiyoruz.” Yok böyle bir şey. Bu, resmen İMKB’yi ele geçirme operasyonudur,
gerisi hikâyedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burada yapılmak istenen düzenleme yanlıştır. Aslında
sermayesinin hemen hemen tamamına yakını kamuya ait fakat kâğıt üzerinde yüzde
49’u hazineye ait görünüyor. Hem yönetiminin tamamı sizde olacak, yönetimi
dâhil her şeyi siz belirleyeceksiniz, sermaye sizden olacak ama adı kamuya ait
şirket değil özel şirket olacak. Madem özel şirket, o zaman aynı maddede
kotasyon ücretinden neden muaf tutuyorsunuz? İşinize geldiği zaman “Kamu
şirketi değildir, özel şirkettir, Sayıştay denetlemesin.” diyorsunuz. Peki,
madem özel şirket, neden kotasyon ücretinden muafı öngörüyorsunuz? Bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu! Bunu anlamak mümkün değildir.
Ümit ederim ki bu
görüş ve tespitlerimiz dikkate alınır; hukuka uygun, çağdaş ve kapsamlı bir
sermaye piyasası reformu hayata geçirilir. Tıpkı Türk Ticaret Kanunu’nda olduğu
gibi, demokratik katılımcılık ve uzlaşmanın bir göstergesi olarak, iktidar ve
muhalefet olarak el birliğiyle bu yasayı uzlaşı kültürü çerçevesinde çıkaralım.
Bu duygu ve
düşüncelerle yasanın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 337 sıra sayılı
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’yla ilgili Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyoruz,
sistemin üç partisinin Mecliste bu kanuna çok büyük itirazları yok. Bir
sayfalık muhalefetlerinde “Bir iki rötuş yeter.” diyorlar ama bizim itirazımız
var, Barış ve Demokrasi Partisinin, Emek, Özgürlük Blokunun, partimizin çok net
itirazı var. Çünkü, emeğe karşı sermayeyi koruyan bu kanun öylesine bilinçli
bir şekilde hazırlanmış ki krizlerin ardından adım adım faşizme giden yollar
bir bakıma iyi niyet adımlarıyla örülmeye çalışılıyor.
Bakın, sizi şöyle
bir tarih yolculuğuna çıkaracağım. Sermaye Piyasası Kurulunu kim kurdu? 12
Eylül darbesinin, Kenan Evren’in yaptığı ilk işlerden birisi budur; sene 82.
Kim kurmuş? Darbeciler kurmuş. Hayırlı olsun. Bir kere başı bu. Ne yapmış? Pay,
tahvil, finansman, bono, borçlanma araçları, yatırım fonları, menkul kıymetler,
vadeli işlemler vesaire, iyi iş görmüş. Bu darbecilerin arkasında kim vardı?
Başta Amerika, uluslararası sermaye vardı ve bu Kurulu kurduğu zaman generaller
de, darbeciler ve iş birlikçileri de buradan paylarını aldılar ve ülkeyi
sömürmeye başladılar ve emekçileri sömürmeye başladılar. İşte bunun devamı 24
Ocak kararlarından sonra 94 bunalımıdır. Bakın, dikkat edin, 94 bunalımı. 94
bunalımında Türkiye'nin ekonomisi allak bullak edilmiştir.
Bunun devamına
gidelim. Halka açık anonim şirketlerden, sermaye şirketlerinden offshore’lara,
banka düdüklemeye, banka hortumlamaya, 2001 yılına götürmüştür, 2001 yılına.
Milyarlarca lira -100 milyar lira- hazineden vatandaşın vergisiyle bunlara
ödenmiştir. Nereye gitti bu paralar? Daha dün, çok uzak değil, bu soygun, bu
talan, bu sömürü düzeni, bu zulüm düzeni; vatandaşa yoksulluğu dayatan,
yolsuzluğu dayatan bu yasak zihniyetinin ürünü değil mi? Şimdi döndük dolaştık,
geldik 2008’e; dünyada finansal kriz, küresel kriz yaşandı ya, bankalar batmaya
başladı ya, Türkiye’yi teğet geçmişti hani. 2011 yılında İMKB’nin kuralları
belirlenmiş, daha yeni; Halka Arz Seferberliği Protokolü arkasından. Kasım
2012’de halka açılan şirket 25, halka arz 4.997 milyon TL değer üzerinden, halka
arz geliri 4,5 milyar lira.
Şimdi, KOBİ’leri
geçiyorum. Bir portföy yöneticiliği var. İstanbul Finans Merkezi kapsamında
vergisel avantaj sağlayarak yabancı kuruluşlara “İstanbul’a gel, avantajın var,
vergin düşük, stopajın yok, beleş, faiz bol, rant bol, kâr çok, gel.”
diyorsunuz. E, gel de kimden gidecek bu para? Bu ülkenin değerlerini,
servetlerini, bu halkın servetlerini bunlara mı açacağız?
Bakın arkadaşlar,
vergi teşvikleri sonucu “Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı” da artmış,
maşallah! Sonra, İMKB borsalarla ilgili, Kasım 2012 Vadeli İşlem Yönetmeliği
çıkarmış, yine maşallah! Bakın, bu koca kütük gibi kanundan önce yapılanları
sayıyorum. Sonra, hani KDV’si sıfır olan değerli madenler vardı -elmas gibi-
onları biliyorsunuz. Forex -döviz, mal, kıymetli madenlere dayalı kaldıraçlı
alım satım işlemleri- 2011’de canlanıyor. 18 aracı kurum faaliyette; Yatırımcı
Eğitim Seferberliği İş Birliği Protokolü, Finans Eğitim Ulusal Stratejisi ve
Eylem Planı taslağı hazırlanıyor. Avrupa Birliği demiş ya, ona getireceğim
sizi... Sonra ESMA hayatımıza giriyor arkadaşlar, bu ESMA farklı bir ESMA, bunu
iyi bilin. 2012 Avrupa Birliği Sermaye Piyasası Otoritesi’dir ESMA. Bize dedi
ki: “Sermaye piyasası kanunu çıkarın.” Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu,
temel kanunlar, bu arada değişti ya geçen sene.
Şimdi, arkasından
bakıyoruz, küresel adımları atıyoruz. Bakın, OECD’nin MENA, SEDAK’ın kuruluş
forumu, ABD’nin Sermaye Piyasası Otoritesi SEC, IMF, EBRD, Dünya Bankası, IFSB…
Onlardan ulusal akıl alıyoruz, uluslararası ilişkiler sürüyor.
Şimdi, biz
İstanbul’u finans merkezi yapacağız; akıl vereceğiz, akıl satacağız. Akıl
satacağımız ülkelerin size sayayım birkaçını: Kosova, Umman, Kırgızistan,
Tanzanya, Moğolistan, Cezayir’e programlar yapıp biz de onlara akıl vereceğiz.
Bu aklı verseniz ne olur, vermeseniz ne olur, Allah aşkına söyler misiniz, bu
ülkelere. Bu ülkelerin tümünü toplasanız ne eder bu sermaye piyasasında? Bunun
bir hesabını yaptınız mı? Bir dişteki çekirdeği doldurmaz biliyor musunuz,
ayıptır bunları saymak.
Bakın, tabii ki
bu SPK kanununa kolay gelmedik. Piyasa odaklı yatırımcıyı koruyan, vatandaşı
sömüren, soyan soğana çeviren küresel iş birliğinin adıdır bu kanun arkadaş,
küresel iş birliğinin bal gibi adıdır.
Şimdi geçiyorum.
Bağımsız Denetim
Merkezi, TAKAS kurumları borsada anonim şirket, hepsi sermaye için. Hani,
milyarlarla oynanacak, dizayn edilecek, üstelik bu kurumumuz, bu Sermaye
Piyasası Kurulumuzun bütçesi 95 milyon 510 bin lira, yani milyarlarla oynayacak
olan bu Sermaye Piyasası Kurulumuzun bütçesi bu sene bu kadar.
Şimdi, SPK’ya
muğlak yetkiler, geniş yetkiler veriliyor. “Gibi işlemler” böyle bir kanun var
mı arkadaşlar? “Gibi işlemler”, “gibi” ne demek söyler misiniz bana? Ekonomi
kafası olanlar, ekonomi uzmanlarına söylüyorum; “gibi işlemler” nerede var,
hangi sermaye piyasasında var?
Şimdi,
dolandırıcılık Türk Ceza Kanunu’ndan, Türk Ticaret Kanunu’ndan alınıyor bu
kanuna monte ediliyor.
Sonra, TOKİ
buraya da dalıyor. Maşallah, bu TOKİ’nin girmediği bir yer yok arkadaş. TOKİ
bu; sermaye piyasasına giriyor, araziye giriyor, millî eğitime giriyor,
okullara giriyor, afete giriyor, ranta giriyor, şehirleşmeye giriyor. Zaten
Sayın Bakan da burada maşallah! Yani niye burada Babacan yok? Allah aşkına,
niye Maliye Bakanı yok? Burada Kalkınma Bakanı niye yok? Niye bakanlar yok
burada, bana söyler misiniz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Geliyor, geliyor.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Geliyor mu? Hoş gelsin, beş gelsin de geç geliyor, yani geç
geliyor.
Bakın, bilgi
suistimali ve piyasa dolandırıcılığında makul şüphe nedir? Bana makul şüpheyi
anlatabilecek bir babayiğit var mı burada? Çıksın ikna etsin, biz de size
“evet” diyelim. Makul şüpheyi biz gibi hukukçulara anlatmanız için 10 ton fırın
ekmeği yemeniz lazım, açık söylüyorum.
Şimdi, Borsa
İstanbul AŞ, çok güzel bir şirket. Ben sizi biraz öteye getirmek istiyordum ama
zaman sınırlı. Avrupa Birliği istemiş, eşleşme programı gereğince bu kanunu
çıkarmamız gerekiyormuş. Arkadaşlar, Avrupa Birliği istemezse yemek yemeyecek
misiniz, su içmeyecek misiniz, nefes almayacak mısınız? Ya, Avrupa Birliğinin
her istediği doğru mudur? Doğruysa usulüne göre yapın, o da yok.
Bakın, size
ilginç bir iki şey söyleyeyim: Takas kesinliği, sözleşme özgürlüğü,
yatırımcının korunması, çerçeve sözleşmeler, yanlış ve yanıltıcı bilgiden doğan
zararda illiyet bağı, halka arzlar öne çıkacak.
Arkadaşlar,
şeffaflık, mesuliyet, orantılılık, tutarlık gibi konularda müdahalede bulunma
gerçek anlamda öne çıkıyor. Faizler artacak, önemli değil; döviz kurlarında
oynama olacak, önemli değil; enflasyon artacak, önemli değil; önemli olan,
finansal sektörün sermaye piyasasındaki şirketlerle bankaların yapacağı
nikâhtır. Katolik nikâhı yapacaksınız, bankaları da bu piyasanın içine sonuna
kadar koyacaksınız, bu özel şirketlerin hepsinin üstüne de Borsa İstanbul AŞ
özel şirketini kuracaksınız, aha bu Meclis denetlemesin. Yiyen yesin, götüren
götürsün. Öyle değil mi? Öyle.
Şimdi, sadece bu
değil. Bakın, bu kanunda ilginç bir tane madde var, incelediniz. “Gizli tanık”
var bu kanunda, biliyor musunuz? Bu serbest piyasada işlenen suçlarda gizli
tanık var. Arkadaşlar, gizli tanık varsa korkacaksınız. Artık, gizli tanık,
yani etkin pişmanlık da var, etkin pişmanlık olan yerde gizli tanık var. Şimdi,
gizli tanık karşınızda, kod adı “gizli tanık dolar”, kod adı “gizli dolar”
yerine “euro”, kod adı “sterlin”, kod adı “lira”. Haydi buyurun, çıkın bakayım
işin içinden! Kim kiminle kafa buluyor arkadaşlar ya? Kim kiminle dalga
geçiyor? Yani burada yolsuzluk olacak, piyasada Merkez Bankasını
sınırlayacaksınız, Sayıştayın denetimini kaldıracaksınız, stopajından tutun
vergisine kadar avantaj sağlayacaksınız, kurumlar vergisini zaten yüzde 35’ten
20’ye indirmişsiniz, bir de teşvik babında İstanbul’u finans merkezi yapmak
için ha bire teşvik vereceksiniz. Ya, Allah’tan korkun, işçiye de grev yasağı
getiriyorsunuz, grev yasağı. Yani işçiye öyle bir grev yasağı getiriyorsunuz
ki, bu sektörde bugüne kadar, bankacılık sektöründe, serbest piyasada, her
alanda çalışan işçilerin tamamının bağlı olduğu bir sendikanın bütün haklarını
ortadan kaldırıyorsunuz. Allah size akıl, izan versin ya. ILO milo sözleşmeler,
attığınız, konuştuğunuz hepsi hikâye, yalandı. 12 Eylül referandumunda toplu
sözleşmeli haklar getireceğiz diye meydanlarda dolaşıp oy topladınız, o da
hepsi haramdır size. Aha, işte havacılık iş kolundan sonra serbest piyasa, finans
sektörüne, banka sektörüne de grev yasağını getiriyorsunuz. Aha, bunun için
kalsa bizden bir tek oy alamazsınız. Biz emekten yanayız, işçinin hakkının,
hukukunun, örgütlenmesinden, sendikadan geçtiğini savunan bir partinin
mensuplarıyız. Öyle, Başbakanınıza bakmayın, çıkıyor, televizyonda vır zır
konuşuyor. Bakın, biz, bu politikayı bu Mecliste en iyi yapan partiyiz. En
dinamik, en etkili politika yapan, hatta bu Meclisin tek demokratik ana
muhalefet partisiyiz. Rahatsız eden bu. Allah’a şükür bizim dokunulmazlıklarımızın
içinde finans merkezinden, serbest piyasadan, bankacılık sektöründen, ihaleden,
sahtecilikten, hokkabazlıktan, hırsızlıktan, yemeden, yalandan, talandan bir
tek fezlekemiz yok. Bunun için çok rahat konuşuruz, konuşma hukukunu kendimizde
buluruz arkadaşlar.
Şimdi, size
ilginç bir şey daha anlatmak istiyorum. Burada, bir iki şey, Fitch’in
uluslararası kredi derecelendirme kuruluşunun notu var, yatırım bankası.
Türkiye, yatırım yapılabilir ülke notunu aldı. İyi, kabul. Şimdi, Türkiye iyi
bir liman. Güvenilir mi arkadaşlar? Güvenilir. Hukuk var mı? Var. Adalet var
mı? Var. Özgürlükler var mı? Var. Refah? Maşallah. Trafik, İstanbul’da,
maşallah, akıyor trafik. Sonra? Sonrasını en güzel National Geographic… Bu
hafta, okuyun, herkese tavsiye ediyorum. Herkes bir tane dergi alsın ve
Türkiye’ye gelen birisinin gizli kamerayla tarihî yerleri, Sultanahmet’i,
Karaköy’ü, İstiklal Caddesi’ni gezerken başına gelenleri –bir anlatın-
dinleyin. Ne kadar güvenli! Hani finans merkezi ya, hani çekecek ya paraları,
oraya gelenler şirketlerini kuracaklar, o şirketlerde çalışanlar İstiklal
Caddesi’nde dolaşacaklar, rahat rahat Eminönü’ne gidecekler, Sultanahmet’e
gidecekler, şiş kebap yiyecekler, başlarına da bir iş gelmeyecek. Hiçbir şey
gelmese 100 metrede bir kafalarına bir gaz bombası düşer maşallah İdris Naim
Şahin bu ülkede olduktan sonra; kazara İstiklal Caddesi’ne, Taksim Meydanı’na
gitse çukura düşer, tünelden çıkarsa kafasına gaz bombası düşer, trafiğe de
düşerse trafikten üç saatten önce çıkamaz.
Şimdi, buradaki
çıkan haberi ciddiye alacaksınız. Bu ülkede, eğer Rasmussen “Partriotlar benim
kontrolümde.” diyorsa, eğer bu uluslararası sermaye piyasasına bir başka üst
kuruluşlar, holdingler “Bizim emrimizde.” diyorsa siz de IMF’nin, Dünya
Bankasının kontrolüne girdiniz demektir. Bunun başka izahı yok çünkü sermaye
piyasası kontrolü AKP’de değildir, olamaz. İstanbul finans merkezi
yapacaksınız, size fırsatlar doğar. Ne fırsatı doğar? İmar, talan, arsa.
Maşallah, bildik isimler ihaleyi hemen kapmışlar. İsim vermem, reklam olur ama
herkes biliyor. Şimdi, “Buradaki finans ve banka piyasasını tekelleştireceğim.”
diyorsunuz, “Orta Doğu’da bahar var. Bu bahardan diktatörler düşecek.
Diktatörlerin paraları var. Bu paralar İstanbul finans merkezine akacak; bu
sıcak para, bu likidite, bu güvenli limanda duracak. Durmaz arkadaşlar. 10
Patriot değil 100 tane Patriot alsanız, Suriye’yle bu hâlde yaşarsanız, Enerji
Bakanınızı uçakta, -havada- Erbil’e inmeden Kayseri’ye –memleketine- pastırma
yemeye indiriyorsa El Maliki, sizin güvenli liman olma şansınız yoktur. Bunu
kafanıza koyun. Eğer 3 tane füze patlarsa Türkiye’nin İstanbul’u da güvenli
değildir, Ankara’sı da güvenli değil, İzmir’i de güvenli değil. Bunu kafanıza
koyun. Bu Patriotlar, bu Kürecik’te kurulan kalkanlar, bunların hiçbirisi
Türkiye’nin, bizim kara kaş kara gözümüz için gelmiyor ve 3 tane ajan, 3 tane
bomba, 3 tane uçak sizin bütün hayallerinizi yerle bir eder ama bir vicdan
sahibi olarak şunu söylerim: Sizin bunlardan aldığınız verginin aynısını
işçiden de alın. Bakın, asgari ücret yapacaksınız. İşçiden 2 katını almayın,
dolaylı vergilerin yüzde 80’ini emekçi halka yüklemeyin. Buralara gelecek bu
para yerinde sayacak, yatırım olmayacak, istihdam olmayacak. Bu parayı,
vergisini almazsanız bu para gidecek, bir füze patlamasında gidecek. Putin ne
dedi? “Sizin Patriotlar eski.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Rus ruleti oynamaya benzemez bu iş.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Süreyya Sadi Bilgiç, Isparta
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum. Sermaye Piyasası Kanunu hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
21’inci yüzyıl,
dünya finans sisteminde hem büyüklükler hem de sermaye piyasası aracı
çeşitliliği açısından çok önemli değişim ve gelişmelere sahne olmaktadır.
Özellikle sermaye piyasası büyüklüklerini kıyaslamada kullanılan en önemli
ölçütlerden biri olan borsa kapitilizasyonu, borsa işlem hacmi büyüklüğü gibi
çeşitli kriterler dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında, ülkemizin
gelişmekte olan piyasalar arasında yer aldığı ve önemli bir gelişme
potansiyeline sahip olduğu görülmektedir. 2008 yılından bu yana sürmekte olan
küresel kriz ise küresel düzeyde gelişmiş sermaye piyasalarında önemli bir
güven kaybına yol açarken gözlerin ülkemiz gibi gelişmekte olan piyasalara
çevrilmesi sonucunu doğurmuştur. Türk ekonomisinde, son on yılda oluşan
ekonomik istikrar ve yaşanan olumlu görüşmeler ile bu gelişmelerin devam
edeceğine dair beklentiler hiç şüphesiz sermaye piyasalarımızın gelişme
potansiyelini ortaya çıkarması için gerekli ekonomik ortamı sunmaktadır.
Önümüzdeki
dönemde, sermaye piyasalarımızın hızla gelişme göstermesi ve dünya ile rekabet
edebilir ve gereğince öncülük yapabilir boyuta gelmesi amaçlanmaktadır. Küresel
kriz sonrasında, finans kurumlarının ve finansal piyasaların, düzenleyici
kuruluşlar tarafından daha sıkı düzenlenmesi gerektiğine yönelik görüşlerin
güçlendiği ve tüm dünyada bu yönde, reform niteliğinde düzenlemeler yapıldığı
malumunuzdur. Temel olarak şeffaflığın teşvik edilmesi ve finansal sistem
üzerinde risk oluşturan kurumların gözetimini arttıracak yeni düzenlemeler
hedeflenmekte, ayrıca, kredi derecelendirme şirketleri, serbest fonlar ve
karmaşık türev ürünlerin denetim ve gözetiminin nasıl olması gerektiği ve
finansal kurumlarda risk yönetiminin nasıl ele alınması gerektiği hususları
dikkate alınmaktadır.
Yeni bir sermaye
piyasası kanununa başlıca 2 nedenden dolayı ihtiyaç duyulmaktadır: Öncelikle,
80 tarihli Sermaye Piyasası Kanunu, finansal piyasalar açısından sınırları
belirli olan bir ortamda yürürlüğe konulmuştur. 92 ve 2000 yıllarında yapılan
değişiklikler de genel olarak bu sınırlar çerçevesinde çizilmiştir.
Dolayısıyla, sermaye piyasalarımızı küresel bir platformda ele almak, rekabetçi
bir yapıya kavuşturmak ve çekim merkezi yapmak temel amaç olmamıştır. Bu yasa
tasarısı ile bu eksikliğin giderilmesi hedeflenmektedir.
Ayrıca 2008
yılından bu yana yaşanmakta olan finansal kriz, bir yandan finansal piyasaların
düzenlenmesine ilişkin olarak yeni standartlar ortaya koymaktayken, diğer
yandan da bizim gibi ciddi gelişme potansiyeli bulunan ülkeler açısından tarihî
fırsatlar sunmaktadır. Yaşanan olumlu ekonomik gelişmeleri, küresel rekabet
şartlarını istikrarlı hâle getirebilmek, hukuki altyapının da bu yönde
geliştirilmesini gerektirmektedir. Dünyada sermaye piyasasıyla ilgili
düzenlemelerde bu hızlı değişiklikler yaşanırken ülkemiz sermaye piyasası
mevzuatı da bu gelişmelere ayak uydurmak zorundadır. Bu yasa tasarısıyla,
sermaye piyasalarımız global bir platformda ele alınarak bir yandan yeni
standartlara uyum sağlanmakta, diğer taraftan da gelişmiş hukuki normlar
sayesinde uluslararası bir çekim merkezi olma konusunda önemli adımlar
atılmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; günümüz dünyasında ticari hayatı ve finansal
piyasaları düzenleyen kanunlara saf hukuki metinler olarak bakmak yanlıştır.
Kanunlar, piyasalar ve düzenlenen sektörlere ilişkin bilinçli tercihleri
gerçekleştirme, hayata geçirme amacına hizmet etmektedirler. Bu özellik,
tasarının çeşitli yerlerinde de kendisini göstermektedir. Örnek olursa, nominal
değerin altında pay ihracının mümkün kılınması, paylarının nominal değeri
olmayan yatırım ortaklıklarının kuruluşunun düzenlenmesi, yatırım fonlarının
sadece portföy yönetim şirketleri tarafından kurulabilecek olması bunlardan
sadece birkaçıdır. Buralarda piyasa gerçekleri ve ihtiyaçları ön planda tutulmuştur.
Tasarı
hazırlanırken esas alınan temel yaklaşımların başında, Sermaye Piyasası
Kanunu’nun piyasa düzenleyici bir metin olduğu ve bu çerçevede her zaman
ihraççıyı, menkul kıymet yatırımcısını ve piyasa işleyişini bir arada ele alma
gereği gelmektedir. Bu anlayışla hazırlanan tasarı genelinde muhafaza edilmek
istenen iki husus bulunmaktadır: Bunlardan birincisi, yeni kanunun zaman zaman
detaya girse de aslında bir çerçeve kanun olarak kalması gerekliliğidir.
İkincisi ise, piyasalara gerekli olan esnekliğin sağlanmasını teminen ikincil
düzenleme yapma yetkisinin düzenleyici otoriteye verilmesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; taslak, özellikle kurumsal yönetim anlamında dikkate
değer açılımlar getirmektedir. Kurula, piyasa büyüklüğü, halka açıklık oranı,
içinde bulunduğu sektörün finansal istikrar ve stratejik bakımdan önemi gibi
çeşitli niteliklerine göre kurumsal yönetim ilkelerini tamamen veya kısmen
uygulanmayı zorunlu tutma yetkisi getirmesidir. Ayrıca kurula, zorunlu ilkelere
uyulmaması durumunda işlemlerin hukuka aykırılığının tespiti veya iptali için
ihtiyati tedbir isteme, dava açma, açılan davada uyum zorunluluğunun yerine
getirilmesi sonucunu doğuracak şekilde karar alınmasını isteme yetkileri
vermiştir. Bu kapsamda kâr payı ve bağışlara, pay geri alımlarına, önemli
nitelikteki işlemlere, genel kurul toplantılarına çağrılma usullerine, genel
kurula ilişkin nisaplara, önemli nitelikteki işlemlere ilişkin kararların
alındığı genel kurullara katılarak olumsuz oy veren veya genel kurula katılım
veya davet yönünden usulsüzlük yapıldığını ileri süren pay sahiplerine
paylarını belirli şartlar dâhilinde ve adil bir fiyat üzerinden şirkete satma
hakkı veren ortaklıktan ayrılma hakkına, halka açık ortaklıklarda gönüllü ya da
önemli nitelikteki işlemler nedeniyle pay alımları teklifine, ortaklıktan
çıkarma ve satma hakkına ilişkin önemli düzenlemeler getirilmiştir.
Yeni Sermaye
Piyasası Kanunu Tasarısı hazırlanırken her ne kadar farklı perspektiflere sahip
olsalar da 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile uyum içerisinde olunmasının önem
arz ettiği göz önünde bulundurulmuştur. Bu çerçevede, yeni Türk Ticaret Kanunu
ile ticaret hukukumuza getirilen köklü değişiklikler her iki kanunun
düzenledikleri alanların kendilerine has özelliklerinden kaynaklanan
farklılıklar saklı kalmak kaydıyla dikkate alınmıştır.
Sermaye Piyasası
Kanunu Tasarısı’nda halka açık şirketlerin ve sermaye piyasası kurumlarının
kendilerine has özelliklerinin gerektirdiği noktalarda yeni Türk Ticaret Kanunu
hükümlerini tamamlayıcı nitelikte hükümler getirilmiştir.
Yapılan
değişikliklere genel hatlarıyla bakıldığında, yapılan değişikliklerin temel
olarak; “yatırımcıların korunması, sermaye piyasası araçları ile ihraççılar,
finansal raporlama, bağımsız denetim, derecelendirme ve değerleme, sermaye
piyasası fiyatları, aracılar ve öz düzenleyici kuruluşlar, kurumsal
yatırımcılar, denetim ve piyasa suçları ile yaptırımları” başlıkları altında
sıralandığı söylenebilir.
Tasarıyla
yatırımcıların korunması konusunda, mevcut kanunda yer alan hassasiyet
geliştirilmiş, piyasanın işleyişi ve gereklilikleriyle yatırımcıların korunması
arasındaki denge gözetilerek özellikle imtiyazlı paylar ve yatırımcı tazmini
hususlarında bazı yeni düzenlemelere gidilmiştir.
Yine tasarı ile
sermaye piyasalarının temel aktörlerinden olan ihraççılar ile ihraç edilen
araçlar hususunda köklü değişikler gerçekleştirilmektedir. Sermaye piyasası
alanında meydana gelen ciddi gelişmeler ile sermaye piyasası araçlarında
yaşanan çeşitlilik tasarının yaklaşımına da yansımıştır. Sermaye piyasası
araçlarının tanımı, mevcut durumda muhtemel yetki karmaşasının önüne geçilmesi
amacıyla uluslararası düzenleme yaklaşımlarına da paralel olarak türev araçları
da içerecek şekilde genişletilmiştir.
İhraççılara
ilişkin en önemli değişikliklerden bir tanesi de kurul kaydına alınma
sisteminin kaldırılması, yerine izahnamenin kurulca onaylanması uygulamasına
geçilmesidir. İzahnamenin geçerlilik süresi kavramı da ilk kez ülkemiz
mevzuatına kazandırılarak ek ve değişikliklerin onaylanması ve ilanı koşuluyla
aynı izahnameye dayanarak on iki ay boyunca ihraç yapılabileceği hususu da
düzenlenmiştir.
Yatırım kararı
açısından son derece önemli bir doküman olan izahnamede yer alan yanlış,
yanıltıcı ve eksik bilgilerden kaynaklanan sorumluluk esası da belgenin önemi
çerçevesinde genişletilerek belirginleştirilmiştir. Bu amaca paralel olarak
kamuyu aydınlatma belgeleri ayrı bir kavram olarak mevzuatta ilk kez
düzenlenmiştir.
Bununla birlikte,
genel olarak yanlış, yanıltıcı ve eksik bilgilerin yer aldığı kamuyu aydınlatma
belgelerine dayanarak işlem yapan yatırımcıların tazminat hakları ile
sorumluların kurtuluş karineleri belirlenmiştir. Tüm bunlar yapılırken
yatırımcı güveninin oluşturulması ile bilgiden doğan sorumlulukların
belirlenmesi açısından dengeli bir yaklaşım benimsenmeye çalışılmıştır.
Diğer bir önemli
düzenleme de ortaklıklara, halka açık ortaklık statüsüne kavuştuktan sonra en
geç iki yıl içinde işlem görmek için borsaya başvurma zorunluluğu
getirilmesidir.
Yine tasarıyla
kamuya açıklama yapma yükümlülüğünün kapsamı genişletilmiş ve bu suretle
kamunun daha etkin bir şekilde aydınlatılması da amaçlanmıştır.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; finansal raporlama ve bağımsız denetime ilişkin mevcut
kanundaki hükümler, yeni Türk Ticaret Kanunu ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname’de yer alan hükümler çerçevesinde de yeniden düzenlenmiştir. Bu
kapsamda finansal tablo ve raporların Türkiye Muhasebe Standartları
çerçevesinde kurulca belirlenen standartlara uygun olarak hazırlanması ve
sunulması düzenlenmektedir. Yine bu tablo ve raporların gerçeğe uygunluğu ile
doğruluğundan ihraççı ile kusurları ve durumunun gereklerine göre yönetim
kurulu üyelerinin sorumlu olacağı ve finansal tablo ve raporların kabulüne ve
ilanına ilişkin prensipler kanunda açıkça düzenlenmiştir.
Sermaye piyasası
alanının önemli aktörleri olan aracılar açısından tasarıyla yapılan
değişiklikler, temel olarak mevcut kanunda yer alan kurum bazlı düzenleme
yerine faaliyet bazlı düzenlemeyi getirmektedir. Menkul kıymetlerin teminata
konu olması hususu da uluslararası özel hukuka ilişkin UNIDROIT düzenlemeleri
kapsamında tasarıda yer almakta olup yapılan düzenleme ile teminat verenin ve
teminat alanın hakları korunmuştur.
Merkezî takas
kurumlarının düzenleme, denetim ve gözetimine ilişkin hukuki altyapı
oluşturulmuş, merkezî takas uygulamasında olduğu üzere merkezî karşı taraf
hizmeti sunacak kuruluşların da öncelikle merkezî karşı taraf rolünü
üstlenecekleri sermaye piyasası araçlarının belirlenmesi, kuruluşları, faaliyet
esasları ve tabi olacakları kurallar düzenleme, gözetim ve denetim altına
alınmıştır.
Sermaye
piyasasında gerçekleşen işlemlere ilişkin bilgilerin depolanması amacıyla
mevzuatta ilk kez veri depolama kuruluşlarına yönelik olarak düzenleme
yapılmış, ayrıca yeni Türk Ticaret Kanunu ve piyasanın ihtiyaçları çerçevesinde
sermaye piyasasının bileşenlerinden biri hâline gelen Merkezi Kayıt Kuruluşu
AŞ’nin kaydileştirme faaliyetine ek olarak yapacağı faaliyetler de
düzenlenmiştir.
Merkezî takas,
merkezî karşı taraf, veri depoları ve merkezî kayıt gibi yeni ve iyileştirilen
kurumsal yapılarıyla sistematik risklerin daha yakından gözetilmesi, millî
ekonomi için tehlike oluşturmalarının engellenmesi hedeflenmektedir. Ayrıca
tasarıyla uluslararası uygulamalara paralel olarak ilk kez finansal piyasalarda
gerçekleştirilen işlemlerin takasının sonlandırılması garanti altına alınarak,
bu hususa ilişkin altyapı oluşturulmuştur. Bu kapsamda takasın
sonlandırılmasında özellikle takas kurumlarına bırakılan teminatların
kullanılacağı hususu da dikkate alındığında söz konusu teminatlar haciz, rehin
ve benzeri hukuki uygulamalara karşı koruma altına alınmıştır.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği üzere borsalar sermaye piyasasının
işleyişinde vazgeçilemez birer aktör konumundadırlar. Baştan başa yenilenen ve
gelişmekte olan bir ülkeyi gelişmiş piyasalar arasına taşıma amacını taşıyan bu
tasarıda ilk kez borsaların anonim şirket olarak kurulmalarına ilişkin altyapı
oluşturulmuştur. Bu düzenleme ülkemiz borsalarının bu rekabet ortamında daha
etkin şekilde çalışmalarını sağlayacaktır.
Diğer yandan
“piyasa işleticisi” kavramı tasarı kapsamında ilk kez düzenlenerek kimi yurt
dışı uygulamalarda görülen şekilde borsaların bir holding çatısı altında
faaliyet göstermeleri durumunda sadece borsaların değil aynı zamanda holdingin
de kamu tarafından yetkilendirilmesi amacıyla madde ihdas edilmiştir.
Bilindiği üzere,
ülkemizin ekonomik büyümesi için büyük önem arz eden tasarrufların teşvik
edilmesini sağlayacak önemli unsurlardan bir tanesi kurumsal yatırımcılardır.
Nitekim yurt dışı örneklerde de görüldüğü gibi etkin ve bağımsız çalışan
kurumsal yatırımcılar piyasada nitelikli ve farklı ürünlerin yer almasına
katkıda bulunmakta ve kısa vadeli yatırım anlayışını değiştirerek sermaye
piyasalarının fiyat istikrarına kavuşmasına yardım etmektedir.
Bireysel
emeklilik sisteminde son yaptığımız düzenlemelerde amaçladığımız gibi sermaye
piyasalarında kurumsal yatırımcılar aracılığıyla güven ortamının tesis edilmesi
ve yeni yatırımcıların sermaye piyasalarına katılımının sağlanması tasarruf
oranının artmasına pozitif yönde katkı sağlayacaktır.
Bu anlayışla
tasarıyla kurumsal yatırımcılar sektörünün daha rekabetçi bir yapıya kavuşması
ve ilişkili finansal kuruluşlardan bağımsız hareket etmesine yönelik
düzenlemeler getirilmektedir. Bu kapsamda yapılan en önemli değişiklik yatırım
fonlarının sadece portföy yönetim şirketleri tarafından kurulmasına yönelik
düzenlemedir. Bu değişiklikle fon yönetiminde uzmanlaşmış kurumlar bu sektörün
gelişmesine katkıda bulunacaklardır. Öte yandan sektör şartlarının
değerlendirilmesi neticesinde portföy yönetim şirketlerinin fon yönetimi
dışında bireysel ve tüzel kişilere yatırım yönetimi hizmeti vermesine devam
etmesi önünde de herhangi bir engel yoktur. Bu sayede uzmanlaşmış kurumların
piyasadaki etkinliğinin artacağı ve yatırım yönetiminde iyi ve kötünün ayırt
edilebileceği daha etkin bir portföy yönetimi sektörünün oluşacağı
kanaatindeyiz. Portföy yönetim şirketlerinin bir yandan fon kurucusu
olabilmeleri diğer taraftan ise yatırım fonu katılma paylarının alım satımına
aracılık edebilecek olmaları dağıtım kanallarına erişimi sınırlı fakat iyi
yönetilen fonların da pazarlanmasını sağlayacaktır. Bu suretle portföy
yöneticiliği sektöründe rekabet ortamının da önü açılmış olacaktır.
Yatırımcı
güvenini temin etmek amacıyla yatırım fon ve ortaklıklarının portföylerindeki
varlıkların muhafaza edilmesine yönelik tedbirler de alınmaktadır. Bu amaçla
tasarıda kurumsal yatırımcıların varlıkları için saklama hizmeti tanımlanmakta,
bunun yanında portföy saklama hizmetini yürütecek kuruluşların sorumlulukları
da detaylı bir şekilde belirlenmektedir. Türk hukuku için yeni olan bir şirket
türü olarak değişken sermayeli hisse yatırım ortaklığının düzenlenmesi yine
kurumsal yatırımcılara ilişkin mevzuatta yapılan önemli bir değişikliktir.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarıda piyasa denetimine ilişkin olarak da kapsamlı
düzenlemeler yapılmıştır. Denetimin kapsamı genişletilerek Kurumun denetim
yetkisini daha etkin olarak kullanması amaçlanmıştır. Ülkemiz bakımından önem
arz eden izinsiz halka arz yoluyla halktan toplanan paraların iade edilme
imkânı mevcut düzenlemelerde bulunmadığından sorumlular hakkında suç
duyurusunda bulunulsa da para veren vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi
mümkün olamamaktaydı. Tasarıda ilk kez kanuna aykırı ihraçlar ile toplanan
paraların iadesi için usul ve esaslar öngörülmüştür. Ayrıca örtülü kazanç
aktarımı yaptıkları tespit edilen şahısların aktardıkları tutarı şirkete iade
etmeleri gereği açık olarak düzenlenmiştir.
İzinsiz sermaye
piyasası faaliyetleriyle daha etkin mücadele etmek amacıyla da elektronik ortam
üzerinden gerçekleştirilen izinsiz faaliyetlere ilişkin düzenlemeler yapılması,
kanuna aykırı faaliyetlerle mücadele anlamında atılan önemli bir adım olarak
değerlendirilmelidir. Bu şekilde İnternet aracılığıyla işlenen suçlarla daha
etkin mücadele etmek ve yatırımcıların kötü, hüsnüniyetli şahıslarca istismar
edilmesinin önüne geçmek mümkün olacaktır.
Düzenlemelerin
etkinliği, etkili ve caydırıcı yaptırım düzeninin sağlanması amacıyla tasarıda
piyasa suçları ve yaptırımıyla ilgili değişiklikler yapılmıştır. “Manipülasyon”
olarak bilinen suç tipi “piyasa dolandırıcılığı”; “içeriden öğrenenlerin
ticareti” olarak bilinen suç tipi ise “bilgi suistimali” adı altında kapsamlı
olarak düzenlenmiştir. Tasarıyla, ayrıca “İşleme dayalı piyasa
dolandırıcılığında etkin pişmanlık” hükmü öngörülerek bu suçla elde edilen
menfaatin yeniden ekonomiye kazandırılması da temin edilmiştir.
Tasarıda örtülü
kazanç aktarımı, güveni kötüye kullanma suçu nitelikli hâl olarak belirlenmiş
ve cezasının üç yıldan az olamayacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca örtülü kazanç
aktarımı suçu bakımından aktif pişmanlık hükümlerine yer verilerek bu suçla
elde edilen menfaatin yeniden ekonomiye kazandırılması da temin edilmiştir.
Tasarıda piyasa
suçlarıyla ilgili olarak getirilen en önemli yeniliklerden biri Türk hukukunda
ilk defa “piyasa bozucu eylem” şeklinde bir tanımlamanın yapılması ve bu konuda
yeni bir maddenin de taslağa eklenmesidir.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; yeni kanun ile son ekonomik kriz sonrasında yaşanan
gelişmeler de dikkate alınarak, mevcut sorunların aşılması, sermaye
piyasalarına güvenin sağlanması ve piyasalarımızın uluslararası platformda hak
ettiği konuma ulaşması amacıyla, yukarıda kısaca özetlemiş olduğum köklü
değişiklikler yapılmıştır. Bu düzenlemeler, ülkemiz adına da önemli kazanımlar
sağlayacaktır. Öncelikle, finansal piyasaların mevzuat açısından altyapısı
artırılacak ve “İstanbul’un finans merkezi olması” yönündeki vizyona da önemli
katkılarda bulunacaktır. Bunun yanında, yeni Sermaye Piyasası Kanunu,
ülkemizin, başta yatırımcılar olmak üzere, tüm finansal aktörler açısından
güvenli bir liman hâline getirilmesine katkı verecektir. Kanuni düzenlemelerin
teknik altyapıyla desteklenmesiyle birlikte, ülkemizin bir çekim merkezi hâline
gelmesi de desteklenmiş olacaktır.
Sözlerime burada
son verirken, tasarının ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyor, beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Şahsı adına söz
isteyen Alaattin Yüksel, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zorbalık, sadece, aydınları,
gazetecileri, belediye başkanlarını, generalleri hapishanelere doldurmakla
yapılmaz. Zorbalık, parasız eğitim isteyen öğrencileri coplayarak, tekmeleyerek
ya da onlara sekiz yıl cezalar vererek de yapılmaz. Zorbalık, milletvekillerini
zindanlarda yatırarak da olmaz. Zorbalık, Ergenekon davalarıyla, Balyoz
davalarıyla, KCK davalarıyla da olmaz. Baskı ve zorbalık, “ileri demokrasi” adı
altında, çağdaş yöntemlerle de yapılabilir yani AKP yasalarıyla da yapılabilir.
Tüm bağımsız kurumları -Rekabet Kurumu, İMKB, BDDK, maliye, hepsi de çok güçlü silahlar bunlar- yürütmenin kontrolüne
alırsınız, sonra da istediğinizin üstüne salarsınız.
Hükûmet, baskıcı,
zorba anlayışını hayatın her alanına yaymaya çalışıyor. Meclis gündemine
getirdiği her yasa tasarısı öylesine esnek, nereye çeksen oraya giden, öylesine
ağır, antidemokratik, güçlü yetkilerle donatılmış ki tüm kanunlar -kentsel
dönüşüm gibi, 4+4+4 gibi, 2/B gibi, şimdi görüşmekte olduğumuz Sermaye Piyasası
Kanunu gibi- bu Hükûmet elinde tehlikeli bir silaha dönüşebiliyor. Hükûmet, hatta
tek tek bakanlıklar, toplumun değişik kesimlerini, taraf olmayanları bu
silahlarla, bu yasalarla bertaraf edebilir.
Hükûmete bağlı
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı en etkili kurumlardan birisidir.
Özelleştirmediği, özelleştirmeyi hedeflediği birimleri daha yüksek fiyatlarla
okutabilmek için akla mantığa sığmayan, züccaciye dükkânındaki fil misali
düzenlemeler yapabiliyor. Örneğin, İzmir’de, kentin göbeğinde Alsancak
Limanı’nı daha yüksek fiyatlardan özelleştirmek, yandaşlara yeni işler, yeni
rantlar yaratmak amacıyla kentin göbeğinde, 98 bin metrekare Türkiye’nin en
büyük alışveriş merkezini planlayabiliyor, 38 bin metrekare otel inşaatını
düşünebiliyor, dükkânlar düşünebiliyor. İzmir’in trafiği felç olmuş, kentin
trafiği felç olmuş, İstanbul’a dönüşmüş, umurunda değil Hükûmetin. İzmir’deki
400 bin esnafın işi zora girmiş, sıkıntıya girmiş, hiç umurunda değil.
Değerli milletvekilleri,
bu yasa tasarısı hazırlanırken de aynı anlayışla davranılmıştır. “İstanbul’u
finans merkezi yapacağız.” teraneleriyle tek başına para etmeyecek olan İMKB’yi
Altın Borsasıyla birleştirerek, İzmir’in gözbebeği VOB’a zorla el koyarak yeni
bir değer yaratma peşindeler. Bu değerin adı İstanbul Borsası Anonim Şirketi
olacak. Bu tasarı, özelleştirme amaçlı hazırlanmış bir tasarıdır.
Değerli
milletvekilleri, VOB, yani Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası İzmirlilerin
yarattığı, İzmir’e ait bir değerdir. İzmir Ticaret Borsasının 2005 yılında
yoğun çabaları sonucu kurulmuş, İzmir Ticaret Borsasının yüzde 17 ortaklığı,
TOBB’un yüzde 25 ortaklığı, İMKB’nin yüzde 18 ortaklığı ve 8 önemli bankamızın
küçük hisselerinden oluşmaktadır. Türkiye’nin ilk ve tek türev ürünler
borsasıdır.
VOB, kısa sürede
çok hızlı büyüyerek, bütün dünyada çok önemli bir kurum hâline gelmiş, önemli
prestij kazanmış, güvenilir bir kurum hâline gelmiş, İzmir’i ve Türkiye’yi
uluslararası sermaye piyasası alanında başarıyla temsil etmiştir.
VOB, ilk yıl 3
milyar TL olan işlem hacmini 2011 yılı sonunda 440 milyar TL’ye çıkarmış,
VOB’un kısa süredeki bu başarısı bazılarının iştahını kabartmış olacak ki,
Hükûmet, 2010 yılında İstanbul Finans Merkezi Projesi’yle İMKB, VOB ve İstanbul
Altın Borsasını tek çatı altında toplamak üzere bir plan yapmıştır. Önce,
İMKB’nin yönetimine egemen olmuştur Hükûmet, yönetim kurullarında daha fazla
sayıda üye atayarak bir ölçüde bu kurumları devletleştirmiştir. İMKB’yi de
devletleştirdikten sonra, başına da bir İzmirli getirmiştir ve İzmir’in
değerini, VOB’u bir İzmirli eliyle yok etme planını yapmıştır. Bu değerli İMKB
Başkanımız, İzmir Ticaret Borsasının 120’nci yıl dönümü kutlamalarında İzmir’de
beraber olduğumuzda, bu Hükûmetin aslında bu konuda ne kadar kararlı olduğunu
orada yaptığı açıklamalarla, bütün İzmir’in itirazlarına rağmen, bütün
İzmir’in karşı çıkmasına rağmen, bütün
odalarının, iş dünyasının ve sivil toplum dünyasının, entelektüel dünyanın,
hepsinin karşı çıkmasına rağmen, bu işin mutlaka olacağını söylemiş ve kendi
çocuklarından örnek vererek “Yetiştirdiğiniz kızınızı evinizde saklayamazsınız,
gelin bunu verin” demiştir. “Gönülsüz isek ne olacak?” dediğimizde de,
kullandığı ifadelerle, bu işin zorla yapılacağını daha o günden bütün İzmirlilere
hissettirmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarının sonuna -tasarıda aslında yokken, alt komisyonda
yokken- komisyondaki görüşmeler sırasında verilen bir önergeyle bir çağrı
maddesi eklenmiştir. 9’uncu maddede, geçici maddeyle çağrı maddesi eklenmiştir
ve VOB’a, Borsa İstanbul AŞ’ye yüzde 5 hisse karşılığında teslim olması
önerilmektedir. “Bu yüzde 5’i nereden buldunuz?” diye baktığımızda, İMKB
Başkanı, yaptığı açıklamalarda, 4 ayrı değerleme şirketine “VOB, Altın Borsası
ve İMKB’yi aynı çatı altında birleştirdiğimizde Borsa İstanbul’un değeri ne
kadar olur?” diye sormuş, karşılığında “4 milyar TL olur.” yanıtını almıştır,
İstinye’deki arazi hariç, yani yüzde 5’ini VOB’a verdiğiniz zaman 200 milyon TL
yapar.
Tüm İzmir karşı
çıkınca bu konuda zorlamalar başlamış. Baktılar ki gönüllü olmayacak,
Türkiye’nin ilk ve tek türev borsası VOB varken, vadeli işlemler ve opsiyonlar
SPK tarafından İMKB’ye verilmiştir, anlaşılır gibi değildir; bu, bir
zorlamadır, VOB’u teslim olmaya zorlamaktır. VOB’un değerini düşürerek ucuza
kapatma anlayışını İzmirliler olarak reddediyoruz. İMKB Başkanı, 21 Mayısta bir
televizyon programında “VOB ile İMBK birleşirse işlem hacminin 4 katı
artacağını belirtmiştir.” Yani, bu VOB eşittir 3 İMKB demenin bir itirafıdır
aynı zamanda. VOB yönetimiyle hiçbir şekilde görüşme yapılmamıştır. Bu bir zor
alımdır, bu bir gönülsüz teslim almadır, bu bir tecavüzdür değerli arkadaşlar.
Ve bizim, bu
geçici maddelere gelindiğinde grup olarak vereceğimiz 2 önerge olacaktır. Yani
teslim olmaktan başka çaresi yok çünkü VOB’un, İzmir’in, hiç olmazsa yüzde 5
yerine bu oranın yüzde 8’e çıkartılmasını ve VOB’da çalışan 76 değerli
personelin de bir şekilde yeni Borsa İstanbul AŞ’de değerlendirilmesini talep
edeceğiz.
Bu yaklaşımlar
girişim özgürlüğüne ağır bir darbedir, bu yaklaşımlar İzmir düşmanlığıdır.
Hükûmetin İzmir’e değer katma, İzmir’e hizmet etme palavralarını bir kenara
bırakmasını istiyoruz. İzmir’e engel olmayın yeter, bizim değerlerimize el
koymayın, gölge etmeyin yeter. Bu anlayışınızın yanıtını ilk seçimlerde
İzmirlilerden de tüm Türkiye’den de alacaksınız, tüm zorbalar gibi tarihin
çöplüğünde yerinizi alacaksınız diyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Şahsı adına söz
isteyen Recai Berber, Manisa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Berber, “Tecavüz var.” diyor. Tecavüzcüyü bul,
tecavüzcüyü! Sayın Berber, “Tecavüz var.” diyor, bak, bas bas bağırıyor,
sataşma var.
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, lütfen… Genel Kurula hiç yakışmıyor, lütfen sözlerinize dikkat edin,
lütfen…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Ama öyle söyledi efendim, Sayın Yüksel söyledi efendim.
RECAİ BERBER
(Manisa) – Bu konuda Sayın Bakanımız gereken şeyi verecektir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Recai Bey, buna cevap ver.
BAŞKAN – Söz
sahibine aittir efendim, söz sahibine aittir.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Sayın Başkan, genişletin lügatinizi. “Tecavüz” illa başka bir anlamda
kullanılmaz.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Berber.
RECAİ BERBER
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 337 sıra sayılı Sermaye
Piyasası Kanunu Tasarısı’nın geneli üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada
yaşanmakta olan ve 1929 büyük ekonomik buhranından beri yaşanan en büyük
finansal kriz olarak nitelenen bu yaşadığımız kriz süreci kısa zamanda reel
sektörü de dünyada etkisi altına almıştır. Ülkemiz finans kesimi 2008 krizinden
önemli ölçüde etkilenmeden çıkmıştır. Bunda da 2001 krizinden sonra o günkü
hükûmetler ve hükûmetlerimiz döneminde finans sektörüne yönelik
gerçekleştirilen reformlar sonucunda finans kuruluşlarımızın sağlıklı yapıda
olmaları ve sıkı denetim ve gözetim altında bulunmaları etkili olmuştur.
Ülkemiz,
gelişmekte olan ülkeler grubunda yer almakla birlikte, önümüzdeki dönemde
gelişmiş ülkeler düzeyini yakalayabilmek açısından ekonomik istikrarın uzun
yıllar devam ettirilmesi gerekecektir. Uzun vadede bu istikrarın devam
ettirilmesi de hukuki altyapının günün şartlarına göre yenilenmesiyle mümkün olacaktır.
Bu çerçevede, gerek 2008 krizi sonrasında dünya finans sistemindeki gelişmeler,
gerekse ülkemiz koşullarında meydana gelen değişimler de Sermaye Piyasası
Kanunu’nda kapsamlı bir değişiklik yapılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
Bu tasarı ile ülkemiz
yepyeni bir Sermaye Piyasası Kanunu’na kavuşmaktadır. Bu yasa ile hem ülkemizde
tasarrufların arttırılması hem de bu kaynakların ülke ekonomisi için en etkin
şekilde kullanılmasında sermaye piyasalarımızın daha aktif bir rol üstlenmesi
amaçlanmaktadır. Aynı zamanda sermaye piyasalarının gelişimi için ihtiyaç
duyulan güven ortamını sağlayacak ve artıracak kapsamlı bir yasa
oluşturulmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yeni Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı neler getiriyor?
Şimdi, getirilen yenilikler ve yapılan değişikliklerden bazılarına değinmek
istiyorum. Tasarı ile yatırımcı mağduriyetlerinin giderilmesi açısından sermaye
piyasası alanında oldukça önemli bir fonksiyon üstlenen Yatırımcıları Koruma
Fonu yerine bu fonksiyonu yürütmek üzere Yatırımcıları Tazmin Merkezi
oluşturulmuş ve bu merkezce yapılacak tazminin kapsamı mevcut duruma nazaran
genişletilmiştir. Öngörülen sistemde tedrici tasfiye öncesinde yatırımcıların
tazminine ilişkin olarak bir ön ödeme aşaması getirilmekte olup yatırım kuruluşlarının
mali yapılarının zayıfladığının tespiti hâlinde üç ay içerisinde kurul
tarafından alınacak karar ile tazmin sürecinin başlatılacağı düzenlenmektedir.
Yine, mevcut
kanunda 250 ortak olan halka arz olunmuş sayılma kriteri, tasarıyla 500’e çıkarılmış
ve ortaklıkların halka açık ortaklık statüsüne kavuştuktan sonra en geç iki yıl
içinde işlem görmek için borsaya başvurmak zorunda olduğu düzenlenmiştir. Diğer
bir deyişle, artık, halka açık şirketlere borsaya kote olma zorunluluğu
getirilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kurulun temettü oranı belirlemesi yerine halka açık
ortaklıkların genel kurulları tarafından belirlenecek kâr dağıtım politikaları
çerçevesinde kârlarını dağıtmaları uygulamasına geçilmiş ve böylelikle
şirketlere finansal yapıları ve yatırım planlarına uygun hareket edebilme
esnekliği sağlanmıştır. Söz konusu serbestinin kötüye kullanımını engellemek ve
piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda karar alınabilmesini sağlamak amacıyla
kurula sektör ve şirket bazında farklı esaslar belirleme yetkisi verilmiştir.
Halka açık
ortaklıkların bağış ve yardım yapabilmesi için ise esas sözleşmede hüküm
bulunması şartı getirilmiş olup, şirketlerin yatırımcıların bilgisi dâhilinde
bağış ve yardım politikalarını belirlemeleri amaçlanmıştır.
6102 sayılı Türk
Ticaret Kanunu’yla getirilen anonim ortakların kendi paylarını iktisabına
ilişkin düzenlemenin halka açık şirketler için uygulanmasında ortaya
çıkabilecek olası sorunları bertaraf amacıyla tüm halka açık ortaklar için
kurula pay geri alımlarına ilişkin düzenleme yapma yetkisi verilmiştir.
Halka açık
ortaklıklar için birleşme, bölünme, borsa kotundan çıkma, önemli varlık
devirleri gibi önemli nitelikteki işlemler sayılarak, bu işlemlerde uyulacak
usul ve esasları belirleme yetkisi kurula verilmiştir. Bu işlemler
gerçekleştirilirken kurulca belirlenen esaslara uyulmaması durumunda ise kurula
idari para cezasının yanı sıra, işlemin iptali ve telafi edici tedbirler alma
yetkileri verilmiştir.
Öte yandan,
önemli nitelikteki işlemlere ilişkin kararların alındığı genel kurullara
katılarak olumsuz oy veren veya genel kurula katılım veya davet yönünden
usulsüz yapıldığını ileri süren pay sahiplerine paylarını belirli şartlar
dâhilinde ve adil bir fiyat üzerinden şirkete satma hakkı veren “Ayrılma hakkı”
kavramı düzenlenmiştir.
Daha önce tebliğ
ile düzenlenen pay alım teklifine ilişkin esaslar kanuna taşınırken kurulun bu
zorunluluğa uyulmaması durumunda uygulayabileceği yaptırımlar
güçlendirilmiştir.
Yine, ilk kez,
pay alım teklifi sonrası belirli bir pay oranına ulaşan ortaklara kalan
azınlığı ortaklıktan çıkarma hakkı ile teklif sonrasında azınlık hâline gelen
pay sahiplerine paylarını ortaklığa satma hakları getirilmiştir.
Ayrıca, halka
açık şirketlerde yine üst üste beş yıl zarar eden ortaklıklarda yapılacak ilk
genel kurul toplantısında imtiyazlarının kaldırılacağı hükmü hüküm altına
alınmış, böylece imtiyaza sahip grupların diğer ortakların da menfaatine uygun
davranmasının ve verimsiz yönetimlerin değiştirilerek şirketi daha iyi
yönetecek kişilerin göreve gelmesinin sağlanması amaçlanmıştır.
Mevcut durumda
yalnızca idari para cezası şeklinde olan cezai müeyyideye ek olarak ihtiyati
tedbir niteliğinde olmak üzere oy haklarının dondurulması hükmü getirilmiştir.
Diğer taraftan,
imtiyazları iptal edilen veya faaliyet izni kaldırılan ortaklık hakları ile
yönetim ve denetimi TMSF’ye geçen halka açık ortaklıklarda oluşan yatırımcı
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla kurula düzenleme yapma yetkisi
verilmiştir.
Genel kurulun
toplantıya çağırılma usulleri, ilgili süreler ve toplantı nisaplarının
uygulanması esasları yeniden düzenlenmiş olup genel kurul toplantısına ilişkin
ilan süresi üç haftaya çıkarılmıştır. Böylelikle, yatırımcıların genel kurul
gündeminden daha önce haberdar olmaları ve genel kurula katılımlarının artması
amaçlanmıştır.
Genel kurullara
ilişkin yapılan en önemli değişiklik ise rüçhan haklarının kısıtlanması,
sermaye azaltımı ve bu kanunda sayılan önemli nitelikteki işlemlere ilişkin
genel kurul kararlarında aranacak karar nisabına ilişkin düzenlemelerdir. Ana
sözleşmede bu konulardaki karar nisabına ilişkin bir hüküm bulunmaması hâlinde
karar alınmasının nisabı ağırlaştırılmıştır.
Yönetim kurulu
üyelerinin sermaye piyasası mevzuatına aykırı işlemleri sebebiyle ortaklığın
katlanmak zorunda kaldığı idari para cezalarının ortaklığın sorumlu yönetim
kurulu üyelerine rücu edilmesinin zorunlu olduğu düzenlenerek ortaklığın ve
yatırımcıların mal varlıksal haklarının korunması ve kârın azaltılmasının
engellenmesi amaçlanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ayrıca, tasarı ile mevcut Türkiye Sermaye Piyasası
Aracı Kuruluşları Birliğinin yapısının revize edilmesi ve birliğin sadece aracı
kurumların değil birçok sermaye piyasası kurumlarının temsiline imkân sağlayan
bir yapıya dönüşümü bu alanda önem arz eden bir diğer yeniliktir.
Getirilen diğer
bir yenilik de kurumsal yatırımcıların farklı finansal ürünlere yatırımını
teşvik etmek ve hızlı değişen finansal piyasalarda esneklik sağlamak adına
yatırım fonu ve ortaklıkların portföylerinde yer alabilecek varlıkların
sınırlayıcı bir şekilde kanunda belirlenmesi uygulamasına son verilerek,
yatırım yapılacak varlıkları belirleme konusunda Sermaye Piyasası Kurulumuza
yetki verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıyla denetimin etkinliği de artırılmıştır ve bilgi ve
belgelere ilişkin gizlilik şartlarını taşımayan personele veya yetkililere
hapis cezası öngörülmüştür.
Tasarıyla, daha
önce tebliğle düzenlenen kira sertifikası ve varlık kiralama şirketleri
kavramlarıyla, bunlara ilişkin temel esaslar kanunda düzenlenmiştir.
Değerli
arkadaşlar, İMKB’yle ilgili konulara değinmek istemiyorum, çünkü çok polemik
konusu oldu. Türkiye'nin sermaye piyasalarının tek çatı altında toplanması,
buna ürün borsası da dâhil olmak üzere borsaların tek çatı altında toplanması
ve uluslararası çapta bir borsamızın olması kadar önemli bir konunun İzmir veya
İstanbul polemiğine kurban edilmesi yanlıştır diye düşünüyoruz, çünkü İzmir’in
de, Ankara’nın da, Türkiye'nin neresinde olursa olsun bütün değerlerin
Türkiye'ye ait olduğuna ve bunun daha önemli, daha büyük değerler yaratmada
katkı sağlayacağına biz de yürekten inanıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu kanunla birlikte, aynı zamanda yapılan düzenlemelerle, ülkemizin
sermaye piyasaları ve ekonomisini daha da güçlendirecek ve insanımızın daha
yüksek bir yaşam standardına kavuşmasına önemli katkı sağlayacağına ben
yürekten inanıyorum.
Yeni Sermaye
Piyasası Kanunu’muzun ülkemize ve insanımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Işık,
buyurun.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi izinsiz halka arz yöntemiyle birçok vatandaşımızın paraları bazı
şirketler tarafından çarçur edildi ve ciddi mağduriyetler yaşandı. Bu izinsiz
halka arz yöntemiyle vatandaşların paralarını toplayarak kaybolan ya da
haklarında soruşturma açılmış şirketlerle ilgili mücadele ne aşamada? Bu
mücadeleyle ilgili kaç vatandaşımıza parası iade edilebildi? Bu düzenlemede söz
konusu vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik herhangi bir
hüküm yer almakta mıdır veya alacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, bir icat çıktı, yüzde 49 kamu payı. Bu
şirketler halka açık, doğrudur. Bunların yönetim ve denetimini kamu atıyor.
Özelleştirme atıyor, kamu atıyor çoğunu yani yüzde yüzünün… Halka açık…
Kişilerin gelip yönetim seçmesine olanak yok, yüzde 49 blok oy ama bunları kamu
denetimden kaçırıyoruz. Sayın Bakan, kamu, atadığı insanların hesabını onurluca
vermeli. Eğer kamu, yönetim ve denetimini atıyorsa atadığı kişilerin yaptığını,
halka açık şirket dahi olsa, yaptığı işlemlerin hesabını kamu denetimiyle halka
vermeli. Sadece bir SPK denetimiyle, yetinmemeli. Bu nedenle, yüzde 49 da olsa,
yönetim ve denetimini kamu atıyorsa bunların hesabını verecek misiniz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Aksi hâlde, kamu onurluca hesaptan kaçıyor demek, onurlu
şekilde hesap vermiyor.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Kuşoğlu…
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
İMKB’deki yabancı yatırımcı sayısı ve tutar olarak yüzdesi nedir? Onu öğrenmek istemiştim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tasarı madde 58
“…fon adına taraf olunan benzer nitelikteki işlemlerde bulunmak haricinde
teminat gösterilemez ve rehnedilemez.” “…kamu alacaklarının tahsili amacı da
dâhil olmak üzere -yani özel şahıs alacakları da dâhil olmak üzere-
haczedilemez, ihtiyati tedbir konulamaz ve iflas masasına dâhil edilemez.”
şeklindedir.
Bu hükümler
karşısında, Türkiye’de “Devlet malı haczedilemez.” hükmü gereğince, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde “Bu bir hak ihlalidir.” şeklinde Türkiye tazminata
mahkûm oldu ve bu karar hâlâ yeni iken, Sayın Bakanlık bu kararı görmemezlikten
mi geldi, haberi yok mudur? Burada da aynı zamanda bir mülkiyet hakkı ihlali
yok mudur? Anayasa’nın eşitlik ilkesinin ihlali anlamına gelmez mi? Borsayı
neden böyle bir zırha bürüme ihtiyacı duyulmaktadır? Halka tanınmayan bu
imtiyaz borsaya neden tanınıyor?
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Köse…
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasında tahtası kapatılan halka açık kaç tane şirket var? Bunlarla
ilgili Bakanlığınızca yapılan herhangi bir çalışma var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
önümüzdeki yıllarda İran’la ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarmak isterken,
ABD’nin son baskısıyla İran’dan petrol alımını azaltıyorsunuz ve Rusya’yla 100
milyar dolarlık bir ticaret hacmi öngörüyorsunuz. Yine aynı zamanda Kuzey Irak
Kürt Yönetimiyle, Barzani’yle de sıkı iş birliği içindesiniz. Hükûmetinizin
yeni stratejisi Rusya ve Barzani eksenli midir? Patriot’ların gelmesiyle
birlikte İran’la ticaret hacmini artırmayı bırakın, sıfırlamayı mı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
kanun tasarısında özellikle bankacılık ve finans sektöründe çalışan emekçiler
için bir grev yasağı getirildiğini görüyoruz. Bunun ILO’ya ve Avrupa Sosyal
Şartı’na uygunluğu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bir de yabancı
sermayeye bu kadar kıyak geçilen bir yasa tasarısında, emekçiler aleyhine olan
böylesi bir düzenleme hakkındaki kişisel düşüncenizi merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Hükûmetin bir üyesi olarak soruyorum: Bu ilkokullardaki Kılık Kıyafet
Yönetmeliği’yle, Anayasa’nın bu zengin-fakir ayrımını ortadan kaldıran eşitlik
ilkesini ortadan kaldırdığınız gibi, laiklik ilkesini de ortadan kaldırdınız.
Yönetmelikle karşı devrim mi yaptınız? Anayasa’ya aykırılığı görmüyor musunuz?
Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Bayraktutan.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kamuoyunda 5084 sayılı yasa olarak bilinen Teşvik Yasası, 2004 yılında 36 ilde
uygulanırken, daha sonra yapılan çalışmalar ile 13 il de buna eklenerek Teşvik
Yasası’nda yer alan il sayısı 49’a ulaşmıştır.
Bugün, 5084 sayılı
Yasa’nın uygulandığı illerde yatırıma ve istihdama sağlanan teşviklere rağmen
işletmeler vergi, SSK ve diğer maliyet giderini karşılamakta zorlanmaktadırlar.
Teşvik Yasası’nın
süresi, bilindiği üzere, 31.12.2012 tarihinde sona ermektedir. Bu süreyi uzatmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, bir zamanlar krallardı, tahtaların en
önemli şirketleriydi, en yüksek değerli şirketleriydi, devlet el koydu. İnsanları
devlet kandırmaz. Örneğin, Çukurova, Kepez, bunun gibi çok sayabilirim. Bu
vatandaşlar ne yapsın? Eğer insanlara siz “Her gün prim yapıyor, her gün şöyle
yapıyor…” Bir şekilde insanlar devlete güvenmiş, borsaya girmiş, borsadan hisse
almış ama ertesi gün devlet el koyuyor, bu insanların kâğıtları -bunun gibi
birkaç şirket daha var- sadece kâğıt oluyor, hiçbir şey kalmıyor. Acaba bunlar
mağdur değil mi? Bu insanları devlet mağdur etmedi mi? Bu şirketlerin bir
değeri yok muydu? Değeri devlete kaldı. Kişilerin borcu kişilerdense alın ama
maalesef devlet insanları mağdur etti. Borsa mağdurlarına karşı mutlaka bir
önlem almamız lazım. O mağdur insanların mağduriyetini giderecek misiniz Sayın
Bakan?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Köse…
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, bu
borsa başkanının hükûmetçe atanması serbest piyasa ekonomisinin ruhuna ne kadar
uygundur? Hükûmete, sermayeye, serbest piyasada oluşan dengelere müdahale etme
hakkı verdiği için çok sakıncası olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda ne
diyeceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Sermaye Piyasası Kanun Tasarısı ile ilgili
şimdiye kadarki hazırlık aşamasında tüm gruplarımızın vermiş oldukları katkı
için özellikle teşekkür etmek istiyorum. Hem alt komisyon çalışmalarında hem
komisyon çalışmalarında gerçekten yoğun bir ilgi oldu ve pek çok komisyon
üyesinin de katkısıyla bu tasarı Genel Kurulun gündemine gelmiş oldu. Bu, bir
bakıma, 1980’lerden bu yana yürürlükte olan, bir kanun hükmünde kararname ile
yürüyen sermaye piyasamızı artık sağlam ve modern bir hukuki zemine kavuşturmuş
olacak.
Şimdi, burada,
öncelikle yönetim yapısı üzerinde durmak istiyorum. Yönetimde, biliyorsunuz,
biz yüzde 49’unun hazine tarafından ama yine önemli bir yüzdesinin İMKB’nin
kendisi tarafından hisselerinin sahibi olunması konusunda bir görüş oluşturduk
kendi aramızda ve eğer isterlerse VOBAŞ hissedarları yüzde 5 oranında İMKB’ye,
yeni adıyla Borsa İstanbul’a ortak olabilecekler. Aracı kuruluşlara ve Aracı
Kuruluşları Birliğine de yine toplam yüzde 5’lik bir hisse vermiş oluyoruz.
Altın borsası da yine yüzde 0,3 gibi küçük bir hissesiyle Borsa İstanbul
hissedarlık yapısı içerisine girmiş oluyor. Ama bunun yanında, yönetim
kurulunda hem özel sektör temsilcileri olacak hem kamu temsilcileri olacak. Biz
ilk başlangıçta -tam rakamları şimdi arkadaşlar hazırlıyor ama- 11 kişilik
yönetim kurulunun 6’sı kamu, 5’i özel gibi düşünüyoruz ama ileride bu Borsa
İstanbul’un özel sektör payı arttıkça, halka açılışı yapıldıkça, bu yönetimin
yapısı da kuşkusuz buna paralel olarak değişecek.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, ben borsadan bahsetmedim, başka şirketlerden
bahsettim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – İlk sorunuzda…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet, başka şirketlerden bahsettin, sadece borsa değil.
Örneğin Türk Hava Yolları.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Ben onu “Borsa İstanbul” diye söylediğinizi
düşünüyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır sadece… Hepsi.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Evet.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Ben “Borsa İstanbul” demedim. Örneğin Türk Hava Yolları,
hesap vermiyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
ALİ BABACAN (Ankara) – Şimdi, şöyle: Halka açık şirketlerin en önemli özelliği
ki Türk Hava Yolları örneğinden hareket edecek olursak…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, sadece Türk Hava Yolları değil.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – …aslında bunun alternatifi nedir? Yüzde
50’den fazlasının kamunun sahibi olmasıdır. Fakat, yüzde 51’inin halka açık
olduğu şirketlerde çok ciddi bir piyasa denetimi ve piyasa gözetimi başlıyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, siz atıyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Şimdi, yüzde 51’lik hisseye sahip olan belki
binlerce yatırımcı, bunların içerisinde yerliler var, uluslararası yatırımcılar
var. Bunlar, aslında çok önemli bir otodenetim, otokontrol mekanizmasını da içinde
barındıran bir sistem. Niye derseniz? E, milyarlarca dolar para bağlamışlar, bu
şirket rantabl yönetiliyor mu, bir israf var mı, doğru kararlar alıyor mu,
almıyor mu? Piyasa denetiminin çok güçlü bir denetim olduğuna inanıyoruz. Eğer
bu konularda bir sıkıntı, bir problem varsa, zaten bu hisse senedi fiyatına
anında yansıyor. Yani, ortaklar tarafından, özel sektör ortakları tarafından
yapılan bir denetimin, aslında kamunun payını korumak açısından da etkin bir
mekanizma olduğuna inanıyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, hisse sahiplerinin bir denetim yetkisi
yok.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Şimdi, aynı durum aslında Borsa İstanbul için
de geçerli.
Bir başka soru:
“Borsanın, İMKB’de işlem gören hisse senetlerinin ne kadarının yabancı
yatırımcılar tarafından alındığı” sorusuydu. Şu anda yüzde 65,46’sı
uluslararası yatırımcıların portföyünde görünüyor ama tabii bunun üzerinde
bizim herhangi bir sınırımız, herhangi bir limitimiz ya da bir yönlendirmemiz
söz konusu değil. Bu tamamen yine serbest piyasada alanlarla satanlar arasında
oluşan bir rakam. Bu, zaman zaman bakıyoruz yüzde 60’ın altına geriliyor, zaman
zaman daha yüksek rakamlara da gelebiliyor. Artık, işlemlerin ve alışverişin
sonunda ortaya çıkan bir rakam.
Yabancı yatırımcı
sayısına bakacak olursak da 7.300 kişi görüyoruz ve yabancı yatırımın piyasa
değerinin de 131 milyar TL olduğunu görüyoruz.
Bu Çukurova,
Kepez’le ilgili yine bir soru vardı. Değerli milletvekilleri, burada bizim
bakış açımız şu: Devlet bugün mevduata güvence vermiş durumda. Nasıl bir
güvence? Banka başı, kişi başı 50 bin liraya kadar tasarruf mevduatı devlet
güvencesi altında. Bununla ilgili de biz TMSF kanalıyla prim topluyoruz,
sigorta primi topluyoruz; ileride, hani, Allah korusun, olur da bir banka
sıkıntıya girerse o bankaya tasarruf mevduatı yatıran kişilerin mevduatının 50
bin liraya kadar korunması için ama borsa yatırımlarıyla ilgili devletin böyle
bir güvencesi yok. Yani borsada yatırım yapanlar için, şu olmaz, bu olmaz, en
az şu kadarı devletin garantisi altındadır, devlet borsaya yatırım yapanın
yatırdığı parayı korur, gibi böyle bir devlet güvencesi söz konusu değil;
bankalar için 50 bin liraya kadar söz konusu ama borsada böyle bir şey söz
konusu değil. Dolayısıyla, bir bakıma, hisse senedi alanlar yani o şirkete
ortak olanlar, artısıyla eksisiyle, riskleriyle geliriyle, her şeyiyle ortak
oluyorlar. Uzan grubunun sahip olduğu o kuruluşlara ortak olmak için girenler,
o kuruluşun hissesini alanlar da Uzanların, bir bakıma, her türlü iş yapma
riskini de üstlenmiş oluyorlar; aynı grup, İmar Bankasıyla ilgili yapmış
oldukları ortada. Dolayısıyla, borsaya yatırım yapanların en önemli dikkat
edeceği husus, kime ortak oluyorlar, hangi şirkete ortak oluyorlar, yatırım
yapıyorlar, buna dikkat etmek.
Tabii ki Sermaye
Piyasası Kurulumuzun yetkileri var, düzenleme yetkileri var, denetleme
yetkileri var, bu yetkileri de etkin bir şekilde kuşkusuz kullanmalı, özellikle
küçük yatırımcı açısından ama bu, küçük yatırımcıyı her türlü zarardan koruma anlamına
da gelmiyor. Halka açık şirket düzgün çalışıyor mu, kurallara uyuyor mu,
Sermaye Piyasası Kurulunun ilkelerine, prensiplerine, mevzuatına uygun hareket
ediyor mu, bu açıdan denetleniyor. Ama, Sermaye Piyasası Kurulunun
düzenlemelerine uygun hareket ettiği hâlde, tamamen ticari kaynaklı ya da
uygulama kaynaklı risklerin gerçekleşmesi durumunda da kuşkusuz, ortaklar, bunu
hisseleri oranında -bu riskleri- paylaşmış oluyorlar.
Ayrıca, yine bu
ÇEAŞ’la alakalı, yargı organlarımız ve AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) bu
konuda yapılan uygulamaların hukuka uygun olduğuna dair kararı da vermiş
durumda.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Daha kurulmadı ki bizde uygun olsun. Öyle bir şey yok, şu anki
düzenlemede böyle bir hüküm yok. Nasıl olur?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Ayrıca, bu tahtası kapanan şirket sayısıyla
ilgili eğer rakamlar hazırsa hemen söyleyelim, yoksa daha sonra yazılı olarak
cevap verelim.
Şu ana kadar
işlem sırası kapanmış 44 tane şirket var. Bunların bir kısmının faaliyetleri
iflasları sebebiyle imkânsız hâle gelmiş durumda. TMSF’nin el koyduğu bankalar
nedeniyle ortaklık hakları TMSF’ye geçen şirketlerin de işlem sırası kapanmış
durumda. Lisansları iptal edilen Aktaş, Çukurova ve Kepez ise faaliyetleri
durduğu için işlem sırası kapanmış durumda.
İzinsiz halka
arzla ilgili, şu ana kadar 66 şirketle ilgili suç duyurusu var. Mal varlıklarına
tedbir isteme ve bilgilendirme toplantıları yapılmış durumda ama para iadesine
ilişkin, kanunda öngörülen herhangi bir husus yok. Yani bu yine ticari bir
risk; izinsiz halka arzla parasını yatıranlar, artık, hem kârıyla hem de bir
bakıma zararıyla, her türlü, artısına eksisine, kârına zararına ortak olmuş
oluyorlar.
Yine, son
zamanda, biliyorsunuz, bu kuruluşlardan bazıları -sizler de takip ettiniz- 2
tane holding İMKB’de artık kote oldu. Bu hisselere de likidite kazandırıldı.
Mağdurların tazminat taleplerine ilişkin mahkeme süreçleri de devam ediyor.
Dolayısıyla, bir tazminat söz konusu olacaksa mahkemelerin kararı hâlinde bu
şirketlerin kendileri tarafından bunlar karşılanmış olacak.
Borsada işlem
yapan toplam şirket sayısı şu anda 404.
Mesela, bu
deminki yönetim kurulu yapısında, bizim tasarımız şöyle: Aracı kuruluşlardan 1,
Sermaye Piyasaları Birliğinden 1, Odalar Birliğinden 1 ve nihayetinde halka
açık paylardan da 6 yönetim kurulu üyesi olmuş olacak.
Enerjiyle ilgili
bir konu vardı.
Değerli
milletvekilleri, bizim enerji politikamız şu: Enerjide öncelikle arz güvenliği
son derece önemli çünkü, biliyorsunuz, en pahalı enerji olmayan enerji.
Dolayısıyla, biz, arz güvenliğini temin edebilmek için mümkün olduğunca
kaynakları çeşitlendirmek istiyoruz; bu hem petrol için geçerli hem doğal gaz
için geçerli. Doğal gazı şu anda biz Rusya’dan alıyoruz, İran’dan alıyoruz,
Cezayir’den “LNG” şeklinde alıyoruz. Ama, Kuzey Irak’ta da, biliyorsunuz, çok
zengin doğal gaz kaynaklarının olduğu tespit edilmiş durumda, hem petrol
konusunda hem de doğal gaz konusunda Kuzey Irak’la görüşmeler devam ediyor.
Grev yasağından
bahsedildi. Bu, dünyada da olan bir uygulama. Bazı çok kritik sektörlerde grev
yasağı, sadece bize özel değil, dünyada da, Avrupa Birliğinde de olan bir konu.
Yani, Türkiye olarak biz bunu Avrupa Birliği müktesebatının dışında yapmıyoruz.
Çünkü, eğer 1 tane borsanız varsa, düşünün ki bu borsanın grev sebebiyle
kapatıldığını, bunun toplam ekonomiye maliyeti çok çok yüksek olacaktır.
Dolayısıyla, borsada çalışmak isteyenlerin, bankalarda çalışmak isteyenlerin,
Türk Hava Yollarında çalışmak isteyenlerin, bir bakıma, baştan bu şirketlere
girerken burada bir grev uygulamasının olmadığını bilerek girmeleri lazım. Eğer
grev uygulaması konusuna çok önem veriyorlarsa, o zaman grev uygulamasının
olabildiği bir yerde çalışmayı da kuşkusuz tercih edebilirler.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Sayın Bakan, teşvikte süreyi uzatacak mısınız?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – 5084’e geliyorum ben şimdi. 5084,
biliyorsunuz, 2004 yılında uygulanmaya başlayan bir teşvik sistemi ve
yatırımdan öte, aslında bir işletme teşviki formatı var 5084’ün. 49 ilde
uyguluyoruz. Ancak, bu 49 ilin tespiti, biliyorsunuz, bizim ta 2003
sosyoekonomik gelişmişlik endeksine göre tespit edilmiş bir 49 il. Bugün biz
artık yepyeni bir teşvik sistemine geçmiş durumdayız. Sosyoekonomik gelişmişlik
endeksleri bütün illerin yeniden hesapladı, 6 bölgeye uygulandı. Şimdi, bizim
ta 2003’teki endekse göre kurgulanmış bir teşvik sistemini -49 ili- bugün aynen
devam ettirmemiz, yeni kurduğumuz teşvik sistemiyle ciddi bir çelişki
oluşturacak. Bunun devam edip etmemesi konusunda bir çalışma var şu anda. Ama,
burada, ben beklentileri fazla yükseltmek istemiyorum. 5084’ün belki kısmen,
belki şekil değiştirerek devamı söz konusu olabilir ya da tamamen, 5084, 31
Aralık 2012’de sona erdi de diyebiliriz. Bununla ilgili, şu anda, Ekonomi
Bakanlığımız başta olmak üzere, ilgili kurumlarımız çalışmakta.
Sanırım cevap
vermediğim soru kalmadı. Eğer atladığım bir şey varsa hatırlatabilirsiniz bana.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – İzinsiz halka arz…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Onu söyledim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bitti
soru-cevap işlemi, oturunuz yerinize.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, ben özür dilerim…
BAŞKAN – Sayın
Tanal, yok böyle bir usul ama söz vereceğim, buyurun. Lütfen yani!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Bakın, Sayın Bakan bilgiyi…
BAŞKAN –
Soru-cevap işlemi tamamlandı, süre tamam.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Soru-cevap anlamında değil.
BAŞKAN – Oturun
yerinize de vereyim, tamam, anladım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Bakan, bu
cümleyi size söylemek istemezdim ama herhâlde size verilen bilgi yanlış bir
bilgi. Siz o yanlış bilgi nedeniyle dediniz ki: “Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde, mülkiyet hakkının ihlaliyle ilgili bu şekildeki düzenlememiz ona
uygundur, başvurulmuştur, reddedilmiştir.” Türkiye’de, bakın, böyle bir yasal
düzenleme yok. Siz, ilk olarak böyle bir düzenlemeyle alacaklarına haciz
konulamayacağını… Ayrı bir muafiyet tanıyorsunuz; bu, mülkiyet hakkının
ihlalidir. Diyorum ki: “Devlet malı haczedilemez.” ibaresinden dolayı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gitti, 2011’de devlet buna tazminata mahkûm oldu. Bu
anlamda -daha bu yeni bir kanun ama- size yanlış bilgi verdiler. Lütfen, bunu
düzeltmenizi istirham ederim.
Saygılar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Şimdi, 1’inci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
1’inci bölüm 1
ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.
1’inci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Kalaycı,
Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 1’inci bölümü
üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Her ülke için
ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği finansal büyüme ve istikrarın
devamlılığını gerektirmekte, bu da finansal sistemin kurumsal yapısının
yeterince güçlü ve dinamik, sermaye piyasalarının ise yeterince derin ve likit
olmasıyla mümkün olabilmektedir. Bu sağlanamadığı takdirde, uluslararası
dalgalanmalar sonucu ortaya çıkan krizler karşısında sorunlar
yaşanabilmektedir. Dolayısıyla, finansal sistemin bankacılık ağırlıklı
işlemesinden kaynaklanan kırılganlık ve riskler, ancak sermaye piyasasının, gelişmesiyle
azaltılabilir. Bu açıdan, Türk sermaye piyasasının güçlü bir kurumsal
organizasyon yapısı içinde, piyasaların daha derin ve likit hâle geldiği,
yatırımcı sayısı ve kompozisyonu ile finansal araç çeşitliliğinin arttığı bir
noktaya ulaşarak gelişmiş ülke sermaye piyasaları içindeki yerini alması
ekonomimiz açısından büyük önem arz etmektedir.
Bugün, Türk
sermaye piyasasının bazı temel sorunları bulunmaktadır. Sermaye piyasamızın en
başta gelen yapısal sorunu, yatırımcı sayısı yetersizliğidir. Ülkemizde,
sermaye piyasasında en önemli yatırım aracı kuşkusuz hisse senetleridir.
Merkezi Kayıt Kuruluşu verilerine göre ülkemizde hisse senedi sahibi olan yerli
gerçek kişi sayısı sadece 1 milyon 86 bin kişidir. Bunun da 872.535’ini hisse
senedi portföyü 10 bin liranın altında olan ve toplam portföy değerinin ancak
yüzde 3’üne sahip olan yatırımcılar oluşturmaktadır. 10 bin lira ve daha
üzerinde portföy sahibi olan yatırımcı sayısı ise sadece 213.866 kişidir.
Yatırımcı sayısındaki yetersizliğin nedenlerinden biri yatırımcı haklarının
yetersizliği ve bunun zedelediği güven sorunudur. Geçmişte yaşanan sorunların
da etkisiyle hâlen, sermaye piyasasına olan güvensizlik konusu giderilebilmiş
değildir.
Sermaye
piyasamızın bir başka sorunu da finansal okuryazarlık oranımızın oldukça düşük
olmasıdır. Finansal okuryazar düşüklüğünün kamu ve özel sektör uzmanlarında,
hatta akademi dünyasında da mevcut olduğunu araştırmalar göstermektedir. O
sebeple, sermaye piyasalarını geliştirmek ve derinleştirmek sadece teknik
çalışmalarla, yasal düzenlemelerle başarılabilecek bir hedef olarak
görülmemeli, aynı zamanda, sermaye piyasasının halk ve piyasa aktörleri
arasında hak ettiği itibara ulaşabilmesi amacıyla mümkün olan tüm platformlarda
bir tanıtım ve imaj yenilemesi çalışması da yapılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Türk sermaye piyasasını olumsuz etkileyen asıl belirleyici
unsur ülkemizde yurt içi tasarrufların yetersizliği ve giderek daha da yetersiz
hâle gelmiş olmasıdır. On yıl önce Türkiye’de, yüzde 20’ler seviyesindeyken dahi
“yetersiz” dediğimiz yurt içi tasarruflar şimdi 13’lere kadar gerilemiş
durumdadır. Bu nedenle, AKP iktidarının uyguladığı ekonomi politikaları sonucu
tüketim toplumu hâline getirilmiş ülkemizde tasarrufları artırmak sadece
sermaye piyasasının meselesi değil, Türk ekonomisinin çözümlenmesi gereken en
önemli sorunu konumundadır. AKP iktidarının bugüne kadar uyguladığı ekonomi
politikasının üretim perspektifi olmamış, üretim yerine tüketim, tasarruf
yerine borçlanma teşvik edilmiştir. Tasarrufların düzeyi AKP iktidarı döneminde
sürekli olarak düşmüş olup 2011 yılında cumhuriyet tarihimizin en düşük
tasarruf oranı ile karşılaşılmıştır. Hane halkı tasarruf oranı da 2007 yılında
yüzde 12,2 iken 2011 yılı itibarıyla yüzde 7,5 düzeyine inmiştir ancak yüzde
20’lik gelir dilimlerine göre alt üç gelir grubunun yani hane halkının yüzde
60’ının tasarrufunun negatif konumlu olduğu, en yüksek gelire sahip iki
gruptaki, özellikle de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik gruptaki hane
halkının tasarruf edebildiği Merkez Bankası finansal istikrar raporlarından
görülmektedir.
Vatandaşın geliri
geçimini sağlamaya yetmiyorsa nasıl tasarruf edecek? AKP Hükûmeti vatandaşta
tasarruf edecek hâl bırakmamıştır. Devletin resmî rakamları ve raporlar da bu
durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunun 28
Eylül 2012 tarihinde açıklanan sürdürülebilir kalkınma göstergeleriyle ilgili
verilere göre, ülkemizde 2011 yılı itibarıyla yoksulluk ya da maddi yoksunluk
riski altındaki nüfusun oranı yüzde 62,5 olup bu durumda nüfusumuzun yaklaşık
olarak üçte 2’si yoksulluk riski altındadır. Çok daha vahimi, TÜİK tarafından
yapılan hesaplamaya göre şiddetli maddi yoksunluk içinde bulunan kişi sayısı 43
milyon 286 bin kişidir. Bu sayı nüfusumuzun yüzde 60,4’üne karşılık gelmekte
olup bugün her 5 kişiden 3 kişinin şiddetli maddi yoksunluk içinde bulunduğunu
göstermektedir. Aylık geliri yetmeyen vatandaşımız, geçimini borçla sağlamaya
çalışmaktadır. Vatandaşlarımız banka tüketici kredilerine veya kredi kartlarına
yüklenmiş ve toplam borçları 249 milyar lirayı aşmıştır. Tüketici kredisi ve
kredi kartı borçları toplamı 2002 yılına göre tam 39 kat artmıştır. Gelecek
yıllardaki gelirlerini şimdiden tüketen vatandaşlarımızın geleceği ipotek
altına alınmıştır.
Merkez Bankasının
finansal istikrar raporlarına göre, 2002 yılında 144 milyar lira olan hane
halkı harcanabilir geliri 2012 yılı Eylül ayı itibarıyla 591 milyar liraya
yükselmiştir. Buna karşılık, 2002 yılında 6,7 milyar olan hane halkı
yükümlülüğü 2012 yılı Eylül ayı itibarıyla 284,4 milyar liraya ulaşmıştır.
Dolayısıyla, AKP iktidarı boyunca hane halkı harcanabilir geliri 4,1 kat
artarken, hane halkı yükümlülüğü tam 42,5 kat artmıştır. Vatandaşın faiz
ödemeleri de 12 kat artmıştır. 2002 yılında yüzde 4,7 olan hane halkı yükümlülüğünün
hane halkı harcanabilir gelirine oranı 2012 Eylül ayı itibarıyla yüzde 48,1
oranına ulaşmıştır yani vatandaşın 100 liralık gelirinin yarıya yakını, 48 lira
10 kuruşu borca gider hâle gelmiştir. AKP’nin on yıllık icraatının özeti bu;
vatandaş gırtlağına kadar borçlu hâle getirilmiştir. Dolayısıyla, günlük gıda
tüketimlerini bile kredi kartıyla 8 taksitle alabilen vatandaş nasıl hisse
senedi alabilecek? Ekmek bulamıyorlarsa hisse senedi alsınlar mı diyorsunuz?
Yurt içi
tasarrufların bugünkü düzeyiyle, vatandaşımızın bugünkü borçluluk hâliyle
sermaye piyasamızda yatırımcı sayısını artırabilmek, sermaye piyasasına yeterli
derinlik kazandırabilmek mümkün değildir. Tasarrufu artıracak, bunun için de
öncelikle üretimi artıracak, vatandaşın gelirini artıracak önlemlerin alınması
gerekmektedir. AKP iktidarı döneminde büyüme hızı yıllık ortalama yüzde 5,3
olmasına rağmen, nüfusun eğitim düzeyi ve yaşam standartları çok düşük
durumdadır. Eğer bu ekonomik büyümeye rağmen, TÜİK verilerine göre hâlâ nüfusun
yüzde 65’inin lise düzeyinde bile eğitimi yoksa, yüzde 40’ının çatısı akıyor ve
ısınma sorunu varsa, yüzde 60’ı iyi beslenemiyorsa, yüzde 80’i eskiyen
mobilyalarını yenileyemiyorsa, bu durum, ekonomi politikalarının gözden
geçirilmesi gerektiğini, hatta geç bile kalındığını ifade etmektedir. Kişi
başına düşen millî gelirimiz 10 bin doların üzerinde olduğu hâlde neden
herkesin bu gelirden faydalanamadığı iyice analiz edilmeli ve gerekli tedbirler
mutlaka alınmalıdır. Herhâlde ekonomik büyümeyi sadece sıcak para sahipleri
para kazansın, borsaya yatırım yapanlar para kaybetmesinler diye
istemiyorsunuzdur.
Ben tasarının
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum, sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sıra sayısı 337
olan Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’yla ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, ekonomi çok karmaşık milyonlarca olaydan oluşuyor,
karmaşık bir süreçtir. Ekonomiyi tahlil etmek zordur, sıkıntılıdır. Ekonomi
içerisinde de sermaye piyasası, finans dünyası çok önemli bir yer tutar.
Sermaye sektörü âdeta ekonominin kanıdır, canıdır, ona hayatiyet kazandıran
sektördür. Böyle bir benzetme yapabiliriz. Bizde de tabii ki finans sektörü,
sermaye piyasaları çok önemli. Bizim ekonomimiz, biliyorsunuz, geri kalmış bir
ekonomi, sıkıntılı bir ekonomi. Bu çarpık ekonomi içerisinde, sermaye
piyasalarına, finans sektörüne çok önemli görevler düşüyor. Özellikle son 10
yıl içerisinde dünyada sermaye piyasalarında çok önemli gelişmeler oldu; finans
piyasalarında hem enstrüman yönünden, çeşitlilik yönünden hem miktar yönünden
çok büyük gelişmeler oldu. Bunun sonucu olarak ve bunun iyi düzenlenmemesi
sonucu olarak da 2008’de olduğu gibi, en yapısal, en derin ekonomik krizle
karşı karşıya kaldık.
2000 yılında
-bazı rakamlar vereceğim, bu rakamlar gerekçede de var- dünyada 4,7 trilyon
dolar olan yabancı sermaye akımları 2007’de 10,9; 11 trilyon dolara ulaşıyor.
Bu, dünya için oldukça büyük bir gelişme, çok hızlı bir gelişme. Yine, yabancı
yatırımcıların başka ülkelerdeki varlıkları toplamı 1990’da 9,6 trilyon
dolarken, 10 kat artarak bu 2007’de 96 trilyon dolara ulaşıyor. Müthiş bir
rakam, dünya tarihinde görülmemiş bir rakam. Türkiye bu nakit bolluğundan
maalesef yeterince yararlanamadı. Tabii ki bize de bunun çok olumlu etkileri
oldu, Türkiye de bu nakit bolluğundan yararlandı ama yeterince yararlanamadı ve
Türkiye bu nakit bolluğundan çok büyük maliyetler karşılığında ancak
yararlanabildi, çok büyük bedeller ödedi. Biliyorsunuz, bizde faizler de yüksek
olduğu için, bize son 10 yıl içerisinde çok büyük maliyetleri olan bir noktada
kaldı ve bizim sermaye piyasamız 2010 rakamları ile 197 milyon dolarlık borsa
kapitalizasyonuyla Malezya ve Endonezya gibi ülkelerin gerisinde kaldı. Yine,
faaliyet hacmi açısından da oldukça geride kalındı, çünkü Türkiye’nin maalesef
tasarrufları yetersizdi, sıkıntılıydı. Birçok açıdan yetersiz kaldı, geri
kaldı.
Biraz önce
söylediğim gibi, sermaye piyasalarımızın eksik kalmasının en önemli sebebi,
ekonomimizin durumu; ekonomimizin geri kalmış olması, çarpık yapısı ve gelişme
düzeyinin düşüklüğü. Bu böyle olmakla beraber, mevzuatımızda da sermaye ve
finans piyasası alanında önemli eksiklikler vardı. Dünyadaki yeni finansal
enstrümanları yeterince kavrayamayan bir finansal yapımız, sermaye piyasamız
vardı fakat dünyaya açık olan insan kaynaklarımızla, insan yapımızla mümkün
olduğunca da bunları kavramaya çalışıyorduk. Şimdi, Sermaye Piyasası Kanunu
Tasarısı’yla bütün bu eksiklikleri gidermeye çalışan bir hedefimiz var. Önemli
ölçüde ilgili bürokratlar, teknisyenler tarafından hazırlanan bu kanun
tasarısıyla, bu eksiklikler, mevzuattaki bu eksiklikler önemli ölçüde
giderilmiş olacak.
Komisyonda da biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda önemli ölçüde destek vermeye çalıştık,
mümkün olduğunca bu konuda gördüğümüz eksiklikleri gidermeye çalıştık. Güzel
bir çalışma olduğunu düşünüyorum, belli bir yere kadar. Fakat tüm bu
desteğimize rağmen bazı konularda yine de eksiklikler var, onları özellikle
sizlere belirtmek istiyorum. Mesela, şu konuyu çok önemli görüyorum, Komisyonda
da görüşmedik: Sermaye piyasalarında fon yönetimi çok önemli bir konudur
değerli arkadaşlarım, sermaye piyasalarında fon yönetimi çok önemli bir
konudur. Sermaye piyasaları konusunda da yeni bir döneme giriyoruz dünyada.
Biliyorsunuz, Bireysel Emeklilik Kanunu geçen dönem burada Meclisimizden geçti,
kabul edildi. Bireysel Emeklilik Kanunu’yla ilgili olarak da aşağı yukarı on
küsur yıllık bir uygulama döneminin sonunda ilk emeklileri önümüzdeki yıllarda
vermeye başlayacağız.
Bireysel
Emeklilik Kanunu da fon yönetimi gerektiren bir kanun. Bireysel emeklilik
fonlarının iyi bir şekilde değerlendirilmeleri gerekiyor. Bireysel emeklilik
fonları şimdiye kadar hazine kâğıtlarına ve İMKB’ye oldukça önemli tutarda
yatırımlar yaptılar ama bu dönemde, bireysel emeklilik fonlarının hazine
kâğıtlarına yaptığı yatırımlar, enflasyonu da hesaba katarsak, oldukça düşük
kaldı. İMKB yatırımları daha iyi idi bireysel emeklilik fonlarının. Onun için
bu dönemde özellikle bireysel emeklilik fonlarının İMKB’ye yönelmesi kaçınılmaz,
yani böyle bir durum söz konusu olabilir, dolayısıyla bireysel emeklilik
fonları hazine kâğıtlarından daha fazla olarak -bu bireysel emeklilik fonuna
yatırım yapan kişilerin de tercihine bağlı önemli ölçüde- İMKB’ye kayabilir,
sermaye piyasasına kayabilir. Biliyorsunuz, bizim İMKB’miz de önemli ölçüde
yabancıların elinde.
Demin sordum,
Sayın Bakan da herhâlde yazılı olarak cevap vereceğini söyledi.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – “Yüzde 62.” dedim ben.
BÜLENT KUŞOĞLU
(Devamla) – Yüzde 62 mi dediniz? Kaçırmışım, Sayın Bakan. Yüzde 62 oranında
yabancıların elinde.
Şimdi, bu dönemde
yabancılar ellerindeki fonları boşaltabilirler, buna dikkat etmemiz lazım, yani
ellerindeki portföyleri boşaltabilir, bizim bireysel emeklilikten bu tarafa geçmek
isteyen, hazine kâğıdından İMKB’ye geçmek isteyenlere satabilirler. Bu konunun
Türkiye için çok önemli bir konu olduğunu, hassas bir konu olduğunu
düşünüyorum. Bu konuyla ilgili olan tarafların bu konuda hassasiyet
göstermesini özellikle rica ediyorum, gerektiğini düşünüyorum.
Bir diğer konu da
Komisyonda tasarı olarak gelmediği hâlde daha sonradan bir ek maddeyle, geçici
madde 9’la getirilen Borsa İstanbul Anonim Şirketi. Şimdi, bu konu yeterince
tartışılmadı, Komisyonda yeterince bu konuyu tartışmadık. Borsa İstanbul’un
anonim şirket şeklinde kurulması bence tartışılması gereken bir konu. Anonim
şirket şeklinde kurulmasının ötesinde, bu anonim şirketin yüzde 51’inin özel
sektörde bulunması, bu özel sektör kuruluşlarının kimler olacağının, nasıl olacağının
belirlenmesi de ayrı bir tartışma konusu. Bunları yeterince tartışmadan Genel
Kurula getirdik, burada çok önemli bir eksiğimiz var. Bu konuları bence çok
daha fazla tartışmalıydık, alt komisyonda daha fazla değerlendirmeliydik, ondan
sonra buraya gelmeliydi. Bu konuların özellikle düzelmesi gerekiyor.
Yine, bu konuyla
ilgili, Komisyona sonradan gelen bu geçici 9’uncu madde aslında ayrı bir kanun
olarak düzenlenmesi gereken, başlı başına bir kanun olarak düzenlenmesi gereken
hükümler ihtiva ediyor. Detaylarının yeterince tartışılması lazım.
Mesela TOKİ’ye
1.600 dönüme yakın İstinye’de arazi devri söz konusu, İMKB’ye ait arazilerin
TOKİ’ye devri söz konusu. Bu konunun da yeterince tartışılmadığına inanıyorum,
bunun da düzeltilmesi gerekiyor.
Yine, geçici 9
içerisinde 8’inci fıkra “Borsa İstanbul Anonim Şirketi yönetim kurulu başkanı
en yüksek icra amiri sıfatıyla şirketi sevke, idareye ve tek başına temsile ve
ilzama yetkilidir.” diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Devamla) – Bu konunun da düzeltilmesi gerekenler arasında olduğuna inanıyorum.
Diğer konuları da
söz aldığımda dile getireceğim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Adil Kurt, Hakkâri
Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA
ADİL KURT (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tasarının 1’inci
bölümü üzerine partimiz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.
Tabii, bu
tasarının ayrıntılarına girmek, teferruatları üzerinde durmak, bizce çok
mantıklı değildir. Bir bütün olarak bu sistemin algısına karşı durduğumuz için,
içindeki düzenlemesinin yani “Şurası düzgün, şurası yanlış, şurası şöyle olmuş,
burası bu şekilde olsa.” demenin bir anlamı yok bizim açımızdan çünkü her
hâlükârda reel ekonominin önüne set koyan, insanların sermayesini üretime dönük
yatırıma teşvik yerine paranın parayla değişimini ve paranın parayla değişimi
sonucunda elde edilen kârı konuşmanın, bu piyasa düzenlemesi üzerinde fazla
değerlendirme yapmanın bu açıdan
bakıldığı zaman bizce bir anlamı yok.
Dolayısıyla da
ağırlıklı olarak benim üzerinde duracağım konu şu: Şimdi, bir devlet aygıtı
kumar oynatır mı oynatmaz mı, kumar oynamanın argümanlarını kanunla düzenler mi
düzenlemez mi, buna bakmak gerekiyor. Siz adına ne koyarsanız koyun, bu, kumar
sistemidir. Mevcutta getirdiğiniz bu düzenleme, bütün dünya açısından da bu
böyledir, kapitalist ekonominin bir hastalığıdır. Bu şekilde sermayeyi
üretimden uzaklaştırıp paranın parayla değişimi sonucunda elde edilen kâr. Masa
başında oynanan kumarla borsada bilgisayar başında oynanan bu kumar arasında
hiçbir fark göremezsiniz.
Şöyle bir havuz
düşünün, o havuzu bir yerden besleyeceksiniz ki bir aktarım yapabilesiniz.
Şimdi, özellikle halka açık arz şirketleri, vesaire pek çok argüman geliştiriliyor
ama tamamı, işin özcesi bir havuzu belirli musluklarla dolduruyorsunuz, belirli
aktarım borularıyla da boşaltıyorsunuz ama bu sistemin sürekli belli bir döngü
içerisinde kalabilmesi için, gelen suyla tahliye olan suyun eşit olması
gerekir. Sadece eşitlik burada: Az birikmişi olan dar gelirli grupları bir
şekilde bu kumara, bu havuza dâhil edip birilerini de bu sistem aracılığıyla
daha fazla zengin etmek. Sormak istiyorum: Hakikaten, bugüne kadar bu sistemde
zengin olan orta gelirli bir yatırımcı var mıdır? Türkiye’de yaklaşık otuz
yıldır uygulanan bu sistem kimi zengin edebilmiştir, hangi dar gelirli
vatandaşı bu halka açık arz şirketleri aracılığıyla zengin edebilmiştir,
sermayesini beş kuruş artırabilmiştir? Bir tek örnek gösteremezsiniz ama öbür tarafta
milyarder sayısı, dolar milyarderleri sayısı her gün biraz daha artıyor.
Bu düzenlemenin
bugün açısından, bu dönem açısından hemen gündeme getirilmiş olmasının bir
başka esprisi daha var: Şimdi, biliyorsunuz, dünyada esasında bu büyük kumarın
oynandığı 2-3 önemli merkez vardır. Bu merkezlerin bir tanesi Amerika, bir
tanesi İngiltere, bir tanesi Uzak Asya sermayesi. Sadece Amerika ve
İngiltere’de dönen bu sermaye, dünyada piyasada dönen sermayenin yüzde
50’sinden fazlasına tekabül ediyor ama biz bu yasa aracılığıyla, hedef
koyduğumuz dünyadaki bu sermaye piyasası içerisindeki sadece yüzde 3’lük
bölümüne hitap etme gayreti içerisindeyiz. Esasında da Rusya’ya, Rus borsasına,
Rus sermaye piyasasına rakip olabilir miyiz, olamaz mıyız gayreti var burada.
Sadece bu yıl içerisinde Rusya piyasasına giren sıcak para 74 milyar dolar
civarındadır. Pastanın bu diliminden biz biraz daha fazla pay alır mıyız
gayreti var burada. Bu gayreti geliştirirken de bazı temel riskleri göze
alıyoruz. Temel risklerden bir tanesi…
Şimdi, değerli
arkadaşlar, uluslararası sermaye piyasasında dolaşan ve büyük masada ağırlıklı
olarak kendine yer bulamayan spekülatör sermayeden söz ediyoruz,
spekülatörlerden söz ediyoruz. Büyük masada… Hangi masada koltuk boşalırsa
oraya oturan ve oradan ne koparırsa kaçan sermaye diliminden söz ediyoruz.
Rusya’nın bu şekilde tercih nedeni olması da anlaşılırdır. Şimdi, bu
spekülatörleri Türkiye’ye çekmeye çalışıyorsunuz. Bakın, Kafkaslarda kadife
devrimleri size anımsatmak isterim. Bu spekülatörlerin ülke yönetimlerine ne
şekilde müdahale edebildiklerini sizlere anımsatmak isterim. Önümüzdeki
tasarıda alabildiğine kapı açılıyor. Ayrıntılı incelediğinizde de… Şimdi,
başlangıçta kapıyı çok açtığınızı görüyorsunuz, farkındasınız; devamında da,
yavaş yavaş bu kapıları nasıl biraz daha kapatır duruma gelip, biraz daha
emniyet supapları oluşturma gayretini görürsünüz bu tasarının içerisinde ve
nihayetinde getirmişsiniz, bir tekel oluşturmuşsunuz. Doğrudan doğruya
hükûmetin tahakkümüne terk edilmiş bir tekel yani birçok alanda benzer
düzenlemeler yapılıyor ama burada biraz daha çıplak görünüyor. Hükûmet, demir
perde ülkelerindeki uygulama sistemini burada baz alıyor. Daha fazla yetkileri
kendinde toplama ve esasında, en büyük sermayedar olma gayreti içerisindedir.
Birçok açıdan değerlendirdiğiniz zaman, handikapları olan bir şeydir. Gerçekten
de ülke yönetimini riske sokuyorsunuz, bu spekülatörler yarın öbür gün başınızı
ağrıtır. İsim anımsatmak istemiyorum ama uluslararası spekülatörleri
düşündüğünüz zaman belli başlıları hemen akla geliyor. Yarın öbür gün, Türkiye
piyasasında da bu insanlar cirit atmaya başlayacaklar ve doğrudan doğruya
sizleri etkilemek durumunda kalacaklar. Gelip burada “Öyle bir şey mümkün
değil, hiç olmaz.” dersiniz, diyebilirsiniz de ama gerçekten, bu tehlikeyi
hissetmeniz gerekir ve bu sıkıntı önünde sonunda kapınızı çalacaktır. Kapınızı
çalmakla kalsa amenna, biz “Bize bir şey olmuyor.” deriz ama sonuçta, burada
hepimizin geleceğini ilgilendiren bir konudur bu. Uluslararası spekülatörlerin
yönlendirmesiyle bir ülke yönetimi olmasını arzu etmeyiz. Bu tasarı ona kapı aralıyor.
Dünyadaki bu küresel kriz genellikle değerlendirilir. Bakınız, dünyadaki
küresel krizin kaynağında bu var. Buraya, bu sakıncalı durumu kendi elinizle
getiriyorsunuz, kendiniz uygulamaya kalkışıyorsunuz. Uluslararası
spekülatörlerin ülkenin ekonomik gelişimine katkı sağlamaları mümkün değildir,
göremezsiniz. Bu piyasadan daha fazla pay alırlar, sizin sıcak paraya endeksli
bütçeleme zafiyetinizden yararlanırlar ama sonuçta, hepimiz, bu sistemden
kaynaklı olarak kaybederiz. Dolayısıyla, bizim bu tasarıyı hiçbir şekilde
onaylamamız mümkün değildir, temeline karşıyız, teferruata hiç girmeye gerek
yok.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun gerekli bir kanun ve gecikmiş bir tasarı, uzun yıllardır
bu konuda çok köklü bir değişiklik yapılamamıştı. Dünyada krizler yaşandı,
Türkiye’de birtakım değişiklikler, başka kanunlarda düzenlemeler yapıldı ama
sermaye piyasasında köklü bir düzenleme yapılamamıştı. Dolayısıyla, kanunun
genel gerekçesine biz de katılıyoruz, bazı düzenlemelerin yapılması
gerekiyordu, hatta da gecikmiş durumdaydı. Onun için de, alt komisyon
çalışmalarında da, Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmaları sırasında da birçok
maddeyi değiştirdik, ekledik, düzenledik
bazı çalışmaları arkadaşlarımızla beraber, bürokrat arkadaşlarımızla
beraber uzunca bir çalışma yaptık. Birtakım eleştirilerimizi dikkate aldılar,
bazıları kaldı ama genel olarak, bizim MHP olarak kanunun geneline bir karşı
görüşümüz yok ama birtakım spesifik düzenlemeler var, oralarda da, hem muhalefet
şerhimizde hem de alt komisyon ve komisyondaki görüşmelerimiz sırasında
kendilerine ilettik. Şimdi, bazı maddelerle ilgili de önerge hazırlıkları var.
Bazılarında yine uzlaşıyoruz, bazılarında “yetmez ama evet”çiyiz, bazılarının
da hâlen daha eksiklikleri maalesef, duruyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, burada, işin kanun yapma tekniğine aykırı bir kısım var. Ben,
baştan onu söylemek için söz aldım şahsım adına.
Şimdi, normal
şartlarda, önemli bir kanunun buradan çıkması gerekiyorsa teklif ya da tasarı
olarak hazırlanıp komisyonlara havale ediliyor. Komisyonlarda da teknik bir
şeyse alt komisyona havale ediliyor, güzel. Biz de alt komisyon kurduk,
üzerinde çalıştık. Şimdi, alt komisyonda olmayan, sonrasında üst komisyona
geldiğimizde de oturup konuşurken son anda gelen bir önerge. Tamam, küçük bir
değişiklik olur son anda eklenir, eksiklik fark edilir, bürokrasinin talebi
olur, hepsi olabilir. Ama şimdi, değerli arkadaşlar, bu önerge 5-6 sayfa
olursa, içinde 20’ye yakın ayrı ayrı hüküm olursa o zaman bizim yaptığımız alt
komisyon raporunun ne anlamı kalır?
Yani şimdi,
arkadaşlarımız iyi niyetli olabilir -genel gerekçe dedim ya- bunun genel
gerekçesi de haklı olabilir ama bir kanun yapma tekniği var ve sizin de içinde
olduğunuz hükûmetin çıkarmış olduğu mevzuat hazırlama yönetmeliği var. Burada
“Birtakım şeyler şu şu süreçlerden geçer.” diyor. Şimdi, içeriğine bakıyoruz,
hadi usulün şeyini geçtik, yani bir kere geçici maddeyle bu hükümler
düzenlenmez, bunlar temel hüküm kuran maddeler ve alt düzenlemeler de aynı
şekilde, belli konularda hüküm ihdas ediyoruz. Bunun normal madde olarak
düzenlenmiş olması lazım ama oraya kadar geldiğimiz için ancak son maddeye
ekleniyor. Ancak “İşte, şunu şuna devrettim, bunu aldım.” derseniz olur.
Şimdi, borsayı
özelleştirir gibi yeni bir şirket kuracaksınız, bunun payları belirlenecek,
bunun mülkleri devrolacak ve bunu geçici maddeyle düzenleyeceğiz. Şimdi burada,
Kanunlar Kararlar… Ben bazen anlamakta zorlanıyorum, daha önce Büyükşehir
Kanunu’nda da aynısını yaşadık, komisyonda da tartışma yaşadık. “Acele
çıkaralım.” demek başka bir şeydir ama bunun usulüne uygun çıkarılması başka
bir şeydir. Muhalefet buna itiraz ettiği zaman da fazla öyle kızıp alınmaya da
gerek yok, usulüne uygun getirmek gerekir. Yine biz muhalefetimizi yaparız,
düzeltirseniz düzeltirsiniz, düzeltmezseniz yine eleştirimizi yaparız, parmak
çoğunluğunuzla geçirirsiniz ama usulüne uygun yapmış oluruz. O eleştirileri hem
sizler görürsünüz, belki düzeltirsiniz, beğenmiyorsanız biz kamuoyuna söyleriz,
onlar görür, ilgililer görür. Buradaki sıkıntı bundan kaynaklanıyor arkadaşlar.
Yani burada,
şimdi yüzde 51’i gidiyor, yüzde 49’u devlete kalmış “Arkadaşlar bunun
içerisinde imtiyaz isteği yok mu?” diyoruz, “Ee, yönetmeliğe koyacağım.” Şimdi,
onu benim nasıl kabul etmemi bekliyorsunuz? Anayasa’da var; stratejik
kuruluşlarla ilgili altın hisse uygulaması Anayasa’da dahi var, kanunu bırakın.
Ee, şimdi biz kanuna koymuyoruz, yönetmelikle “imtiyazlı hisse” diyoruz. İşte,
bütün bunların tartışılarak, süzülerek gelmesi lazım. Sizin vicdanınıza
sığıyorsa bir şey demiyorum. Yani bunun niyeti doğrudur yanlıştır, o başka bir
şey ama özü itibarıyla, bunların bir süzgeçten geçmesi ve Meclisin önüne öyle
gelmesi lazım, sizin de onları inceleyebiliyor olmanız lazım. Onun için, bu
konuda baştayken bu işleri söyleyelim çünkü son bölümde arkadaşlarımız bazı
düzenlemeler getirmiş, inşallah bu uyarılarımızı dikkate alırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Diğer kesimlerde de önergelerimiz olacak. Onlarla beraber daha
düzgün bir şekilde eksikleri tamamlamış olur diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Vedat Demiröz, Bitlis Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Teşekkür ederim değerli Başkanım.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, son on yılda ülkemizde oluşan istikrar ve güven
ortamı, aynı zamanda sermaye piyasalarımızın gelişmesi açısından elverişli bir
ortam sunmuştur. Bu durum, sermaye piyasalarımızın dünyayla rekabet edebileceği
niteliğe kavuşması için hukuki altyapının değiştirilmesi ve geliştirilmesini
zorunlu kılmıştır.
Bu çerçevede,
küresel ekonomik krizlerin sermaye piyasaları üzerindeki sistemik ve yapısal
riskleri dikkate alınarak yeni bir hukuki ve teknik altyapının kurulması
amacıyla görüşülmekte olan Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı hazırlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının genelinde muhafaza edilmek istenen iki ana husus
bulunmaktadır: Bunlardan 1’incisi, tasarının bir çerçeve kanun olarak kalması
ve piyasalara gerekli olan esnekliğin sağlanmasını teminen ikincil düzenleme
yapma yetkisinin düzenleyici otoriteye verilmesidir.
2’ncisi ise
piyasa düzenleyici bir metin olarak piyasanın ihtiyaç ve gerçeklerinin daimî
surette göz önünde bulundurulması, diğer bir ifadeyle, piyasa odaklı bir
yaklaşımdır.
Tasarının
öncelikli hedeflerinden birisi yatırımcıların korunmasıdır. Bu çerçevede,
tasarıyla yatırımcıların korunması konusunda mevcut kanunda da yer alan
hassasiyetler geliştirilmiş, piyasanın işleyişi ve gereklilikleriyle
yatırımcıların korunması arasındaki denge gözetilerek bazı yeni düzenlemelere
yer verilmiştir. Tasarıda sermaye piyasası araçlarının ihraç veya halka arzı
için öngörülen kurul kaydına alınma sistemi kaldırılmaktadır, bunun yerine
izahnamenin kurulca onaylanması sistemine geçilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kanunun 4’üncü
maddesinin (6)’ncı bendinde “Bir teşebbüse finansal kaynak sağlamak üzere her
türlü vasıta ile genel bir çağrıda bulunarak yapılmak istenen yatırım
sözleşmesi ve bu yatırım sözleşmesi yoluyla para toplanması için hazırlanması
zorunlu izahnameye ilişkin usul ve esaslar ile bunlara ilişkin istisnalar
Kurulun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.” denilmiştir. Bu
maddeyle günümüzdeki, özellikle konut sektöründe şirketler tarafından
tasarlanan projelerin çeşitli vasıtalar kanalıyla halka tanıtımı ve “maketten
satış” olarak da nitelendirilen yatırım sözleşmesi yoluyla halktan para
toplanmasına denetim getirme amaçlanmaktadır. Bu maddeyle ilgili getirilmek
istenenin, daha ziyade Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bünyesine giren Türk
Ticaret Kanunu ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde
düzenlenmesi kanaatimizce daha uygun olacaktır. Ama burada birkaç söz etmem
gerekirse bu maddede, aynı yasalarla beraber görüşülürken, en azından kamu
sektörü, TOKİ ve iştirakleri, belediyeler ve iştirakleri, İller Bankası ve
iştirakleri gibi bir tarafı kamuya dayanan bu tür projelerde mutlaka istisna
uygulanması ve paraların bankada toplanarak monitör veya izleyici şirketler
aracılığıyla bu projelerin halk tarafından “maketten satış” olarak dediğimiz
konulara girilmesinin uygun olacağı görüşündeyim.
Ayrıca, Plan ve
Bütçe Komisyonunda daha ziyade 17’nci madde üzerinde çekinceler olmuş ki bu da:
Halka açık ortaklıkların ilişkili taraflarla kurulca belirlenen işlemleri
yaptıkları sırada yönetim kurulu kararı almaları öngörülmekte, yönetim kurulu
kararında bağımsız yönetim kurulu üyelerinin onayı aranmakta. Eğer bağımsız
yönetim kurulu üyelerinin onayı yoksa bu genel kurul onayına gidiliyor ve
ilişkili kişilerden oy kullanmamaları isteniyor. Genel kurul toplantısında
toplantı nisabı aranmayacak, basit çoğunlukla karar alınacak. Bu maddenin halka
açık bankalar hakkında uygulanmasına ilişkin usul ve esaslarda, BDDK’nın uygun
görüşü ayrıca alınacak. Şu andaki gayrimenkul alım satımlar, şirketlerde de,
eğer kendi yönetim kurulu üyelerinden bir gayrimenkul alımı veya satımı varsa
bunda da aynı konu, genel kurul kararına başvuruluyor ve genel kurulun
onayından sonra ancak bu işlem yapılabiliyordu, ona benzer bir düzenleme.
Ben kanunun bütün
milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Işık,
buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz daha 1’inci soruyu açarak tekrarlamak istiyorum.
Özellikle,
bilindiği gibi, yurt dışında tasarruf sahibi olmuş birçok vatandaşımıza, âdeta
inançları sömürülerek kamuoyunda “İslami holdingler” olarak bilinen holdingler
tarafından ciddi mağduriyetler yaşatıldı. Şimdi, bu holdinglerden bazıları
SPK’ya kayıtlıydı, bazıları da kayıtsızdı. En azından sekiz on yıllık bir
süreçte bu işin başındasınız. Şimdiye kadar bu mağduriyetlerin önlenmesi
konusunda hükûmetinizce nasıl bir işlem yaptınız? Kaç şirkete takip başlatıp
kaç vatandaşın mağduriyetini kurtarabildiniz? Acaba, bu düzenlemede bir yeni
önergeyle bu mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermeyi düşünüyor
musunuz? Bu konuda görüşünüzü alabilir miyim?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kurt…
KAZIM KURT
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
biraz önce bir arkadaşımız sordu ama yanıt alamadı, ben de tekraren sormak
istiyorum: Başkan ve kurul üyelerinin Bakanlar Kurulu tarafından atanması
gerçekten bağımsız kurul mantığıyla bağdaşıyor mu, yoksa ileri demokrasinin bir
unsuru olarak ısrarla bu iş üzerinde mi duruyorsunuz? Bunu merak ediyorum
efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kurt.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, kurul
başkan ve üyelerinin Bakanlar Kurulu tarafından atanması sadece SPK’ya ait bir
düzenleme değil. Şu anda BDDK, TMSF pek çok kurulda ve pek çok bağımsız yapıda
benzer düzenlemeler söz konusu. Dolayısıyla, aslında bu da BDDK, TMSF gibi
diğer kuruluşlarımıza paralel bir şekle gelmiş oluyor.
Burada önemli
olan, kurul üyelerinin seçimi ve atandıktan sonraki davranış biçimleri. Zaten
bağımsızlık, çok miktarda, yani önemli ölçüde kişilerle alakalı bir konu, o
kişilerin duruşuyla alakalı bir konu. Eğer doğru kişiler seçerseniz o kurul iyi
çalışıyor, yanlış kişiler olduğu zamanda da sıkıntıları maalesef bazen
görebiliyoruz.
Holdinglerle
ilgili soruya gelince: Bu yeni düzenlemede, yani bu tasarıyla beraber aslında
etkin bazı yeni önlemler geliyor. İdari tedbirler artırılıyor, bundan sonra
daha etkin tedbirler alınabilecek. Borsa şirketi olmaları zorunlu tutuldu. Aynı
zamanda, biliyorsunuz, yeni Türk Ticaret Kanunu’nda da halktan izinsiz para
toplamayla ilgili ciddi bir yasak ve yaptırım da beraberinde getirilmiş oldu.
Bundan önceki problemli konularla ilgili ne oluyor derseniz, bunların çoğu
mahkemeler tarafından ele alınıyor. Yani mahkemelerimiz bu mağduriyetleri
gidermek için nasıl karar alacaklarsa o şekilde kararlar alıyor, o şekilde
düzenliyor. Tabii, gönül isterdi ki bu iş olmadan önce, yani testi kırılmadan
önce tedbirler alınsın. Maalesef, özellikle 1990’lı yıllarda, bu holdingler çok
yaygın bir şekilde ülke genelinde faaliyet gösterdi, olmadık miktarda yüksek
kâr sözleri, taahhütleri verdiler ki biliyorsunuz, kâr ancak iş bittikten sonra
meydana çıkar, hâlbuki bunların bazıları baştan kâr taahhüdü verdiler; edeceği
kârın, dağıtacağı paranın çekini baştan verenler oldu. Böyle garip garip
uygulamalar oldu. Bu işler, testi kırılmadan önce, zamanında tedbir alınarak
aslında önceden önlenmesi gereken işler. Testi kırıldıktan sonra, iş işten
geçtikten sonra mağduriyetlerin giderilmesi gerçekten çok kolay olmuyor. İşte,
mahkemeler kendi erişebildikleri, ulaşabildikleri ve bilgi toplayabildikleri
ölçüde karar alarak vatandaşlarımızın bir bakıma uğradığı haksızlığı gidermeye
çalışıyorlar.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Başka soru yok.
1’inci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, 1’inci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci maddede
bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sermaye
piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen
gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı
konularda SPK'nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin
sınırlarının, suistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar
geniş olduğu görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen geçici 9’uncu madde ile de
çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmî
görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar
doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.
Tasarıda yer
almayan, alt komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak komisyon
toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen geçici 9. madde ile
de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan
resmî görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında bu madde
başlı başına ayrı bir kanun tasarısı olarak sunulması gereken bir içeriğe
sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği hâline gelen "son anda torba kanunlara
madde ekleme alışkanlığı" burada da kendini göstermiş ve bu kadar geniş
madde tartışılmadan metne eklenmiştir.
Bu maddeyle İMKB
"Borsa İstanbul Anonim Şirketi" adıyla şirketleştirilmektedir. Yani
özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu
konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının
görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak
tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve
ortaklık yapısı ile hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.
Maddede
imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak
"paylarının yüzde kırk dokuzunun hazine adına" kaydolunacağı belirtildiğinden
bu şirket hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada hazine payının
yüzde 51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel kişisi olması
ve kontrolün hazinede olmaması demektir. Bu durumda Borsanın yönetiminin
istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma kalmamaktadır. Bu
durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından sakıncalar taşımaktadır.
Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl amaç, sermayenin tabana
yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesinde
Borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal istikrarın sağlanmasında ve
tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli rol oynarlar. Bu nedenlerle
ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse
konusunun kanun metnine eklenmesi gereklidir.
Tasarıya eklenen
"Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde
temsilcilik" açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer
almayan bu talep makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurt
içinde yaşanan tartışmaların yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yurt dışına
da taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin
açılması kaynak israfına yol açacak hem de ekonomide zaten eksik olan
koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.
Yine tasarıya son
anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir
husus ise İMKB'nin gayrimenkulleridir. İMKB'ye ait arsalar Toplu Konut
İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına
kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan
amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte
suiistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir
alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele
hele, arsaların yüzölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim sorularımızdan
sonra yaklaşık 159.000 m2'lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu konudaki soru
işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.
Bu nedenlerden
dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci madde
üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasaları Kanun Tasarısının 2’nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sermaye
piyasasına ilişkin olarak, tasarı gerekçesinde de ayrıntılı olarak belirtilen
gelişmelere paralel olarak bazı düzenlemeler getirilmekle birlikte, bazı
konularda SPK'nın aşırı yetki talebinde bulunduğu ve istenen yetkilerin
sınırlarının suiistimal edilmesi durumunda sistemik krize yol açabilecek kadar
geniş olduğu görülmüştür. Ayrıca, son anda eklenen geçici 9’uncu madde ile de
çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer kurumlardan resmî
görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiş olup, içeriğinde sakıncalar
doğurabilecek tartışmalı hükümler yer almaktadır.
Tasarıda yer
almayan, Alt Komisyon toplantısında da gündeme gelmeyen ancak komisyon
toplantısında verilen bir önergeyle son anda metne eklenen geçici 9’uncu madde
ile de çok köklü düzenlemeler getirilmesine rağmen bu maddeler diğer
kurumlardan resmi görüş alınmadan ve aceleyle komisyona getirilmiştir. Aslında
bu madde başlı başına ayrı bir kanun tasarısı olarak sunulması gereken bir
içeriğe sahiptir. Ancak, bir AKP klasiği hâline gelen "son anda torba
kanunlara madde ekleme alışkanlığı" burada da kendini göstermiş ve bu
kadar geniş madde tartışılmadan metne eklenmiştir.
Bu maddeyle İMKB
"Borsa İstanbul Anonim Şirketi" adıyla şirketleştirilmektedir. Yani
özelleştirme işlemlerine tabi olmadan dolaylı özelleştirme yapılmaktadır. Bu
konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve ilgili Bakan olan Maliye Bakanının
görüşü alınmamıştır. Diğer ilgili kurumlarla toplantı yapıldığı şifahi olarak
tarafımıza iletilmiş ancak yazılı bir görüş alınmamıştır. Özellikle sermaye ve
ortaklık yapısı ile hazine hisselerine ilişkin hususlar kafa karıştırmaktadır.
Maddede
imtiyazların da esas sözleşmeyle belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak
"paylarının yüzde kırk dokuzunun hazine adına" kaydolunacağı
belirtildiğinden bu şirket Hazinenin bir iştiraki konumunda olacaktır. Burada
hazine payının yüzde 51 yerine yüzde 49 olması bu şirketin bir özel hukuk tüzel
kişisi olması ve kontrolün hazinede olmaması demektir. Bu durumda Borsanın
yönetiminin istenmeyen kişilere geçmesini engelleyecek bir mekanizma
kalmamaktadır. Bu durum finansal sistemin sağlıklı işlemesi açısından
sakıncalar taşımaktadır. Borsalar sadece kâr etmek amacıyla kurulmazlar. Asıl
amaç, sermayenin tabana yayılması ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarının
yatırıma yönlendirilmesinde Borsanın aracılık etmesidir. Borsalar finansal
istikrarın sağlanmasında ve tasarruf ve yatırımların artırılmasında da önemli
rol oynarlar. Bu nedenlerle ortaklık yapısının gözden geçirilmesi, bu
yapılmıyorsa mutlaka imtiyazlı hisse konusunun kanun metnine eklenmesi
gereklidir.
Tasarıya eklenen
"Sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde
temsilcilik" açma yetkisi tanınmıştır. Tasarının orijinal metninde yer
almayan bu talep makul gibi görünmekle birlikte, ekonomi yönetiminde yurt
içinde yaşanan tartışmaların yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yurt dışına
da taşınabileceğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
büyükelçiliklerinin olduğu ülkelerde, kurumlar bazında ayrı temsilciliklerin
açılması kaynak israfına yol açacak hem de ekonomide zaten eksik olan
koordinasyonu daha da azaltacak ve çok başlılığa neden olacaktır.
Yine tasarıya son
anda önergeyle eklenen ve tartışılmadan getirilen ve ilginç olan diğer bir
husus ise İMKB'nin gayrimenkulleridir. İMKB'ye ait arsalar Toplu Konut
İdaresine bedelsiz olarak devredilmektedir. Eğitim ve öğretim kurumlarına
kaynak yaratılacağı söylenerek mesele basite indirgenmektedir. Ancak, asıl olan
amaç değil, uygulamanın nasıl olacağıdır. Ulvi amaçlarla başlanan birçok işte
suiistimaller olmuştur. Bu arsaların bulunduğu alan rantı çok yüksek bir
alandır. Aceleyle bu maddenin eklenmesi soru işaretlerini artırmaktadır. Hele
hele, arsaların yüzölçümlerinin bile ek tabloda yer almaması ve bizim
sorularımızdan sonra yaklaşık 159.000 m²'lik bir alan olduğunu öğrenmemiz bu
konudaki soru işaretlerimizi ve endişelerimizi artırmıştır.
Bu nedenlerden
dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Madde kabul edilmiştir.
4’üncü madde
üzerinde 3 adet aynı mahiyette önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin 6’ncı
fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Ayşe Nur Bahçekapılı
Giresun Adıyaman İstanbul
Osman Aşkın Bak İdris Şahin Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Çankırı İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergelerin imza sahipleri:
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin
Haluk Ayhan Sümer
Oral
Denizli Manisa
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Alaattin Yüksel
İstanbul Ankara İzmir
Kazım Kurt Kamer Genç Gürkut Acar
Eskişehir Tunceli Antalya
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu önergeyi,
biz Komisyonda bu maddeyi geçirirken defalarca rica ettik; etmeyin, tutmayın...
Neydi biliyor musunuz bu maddenin 6’ncı fıkrası? Türkiye’de gayrimenkul
piyasası farklı bir piyasadır. Kat karşılığı bir bina yapıyorsun veya
gittin, bir yerde bir müteahhitsin, bina
yapıyorsun. Daha inşaat hâlindeyken satmak için gelip çoğu kişi alıyor. Gelip
SPK’dan izin alacaksın.
Ben bu maddenin
vahametini sizlere sunuyorum. Eğer böyle bir şey olsaydı Türkiye’de gayrimenkul
piyasası ölürdü. Her kat karşılığı daire satan veya müteahhitler… Yani bina
yapıp arsadan satan var, kabadan satan var, bittikten sonra satan var. “Ne
olursa olsun, bu, finansal kaynak temin ediyor, benden izin alacaksın.” diyor.
Bu madde buydu ve bu maddeyle de SPK, artı, bir de Bakanlar Kurulunun yetkisine
veriliyordu.
Değerli
arkadaşlarım, gayrimenkul piyasasının kendi değerleri vardır. Burada
gayrimenkul satın alan bir tüketicidir, bir yerde bir tüketicidir. Eğer bunu
bir şekilde zapturapt altına almak istiyorsa -burada değil- uzun uzun
izahnameyi yapacak, izahname hazırlayacak, getirecek SPK’ya, aylar geçecek.
Böyle bir piyasa yok Türkiye’de. Bir piyasa gerçeği vardı. Bu nedenle, bu
maddenin aslı budur. Bunu Komisyonda herhâlde biz izah edemedik. Sonradan
birileri gördü, “Herhâlde doğru. Bunun yeri Tüketici Kanunu’dur. Eğer bir
şekilde piyasayı düzenleyecek herhangi bir olgu varsa yeri Tüketici Kanunu’dur,
orada hazırlansın.” dediler.
Ama maalesef şuna
üzülüyoruz: Öneriyoruz, söylüyoruz, piyasa gerçeğini söylüyoruz, sonra burada
bir şekilde kabul etmesine de üzülüyoruz. Eğer bu önerge ortak önerge
olmasaydı, eğer bir şekilde iktidar partisinden gelmeseydi bu gerçek yine kabul
edilmezdi, buna üzülüyoruz. Piyasa gerçeği budur. Tamamen gayrimenkul
piyasasını SPK’nın denetimi altına alma maddesidir. Bunu herkes böyle bilsin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önerge üzerinde
diğer söz sahibi Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Aslanoğlu’nun da belirttiği gibi, bu uyardığımız bir maddeydi. Dolayısıyla, üç
grubun da aynı mahiyetteki önergelerinin kabul görmesi önemli bir aşama. Ben,
tabii, gerekçeleri de aynı ama kısaca orada bir cümle vardı, onu size söylemek
istedim.
Tabii, burada
“Bakanlar Kurulu tarafından belirlensin.” diye yukarıda uyarımızla biraz
yumuşamıştı ama yine de farklı bir düzenlemeyle bunun ele alınması gerekiyor.
Düzenleme ihtiyacına hepimiz katılıyoruz ama burada, SPK düzenlemesinde
olmaması gerekir demiştik. Bu sağduyulu yaklaşımı diğer tartışmalı maddelerde
de bekliyoruz.
Ben, bu
çerçevede, kanunun hayırlı olmasını ve uzlaşmazlık olan diğer maddelerde de bir
an önce uzlaşma sağlanarak çıkarılmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu fıkra ile
düzenlenen hususların Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yapılacak
çalışmalarda dikkate alınması ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
kapsamında düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.12
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
337 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasındaki
Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyon Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/581)
(S. Sayısı: 291)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, Kamu
Başdenetçisinin ant içmesi ile kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 5 Aralık 2012 Çarşamba günü saat
14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.