DÖNEM: 24 CİLT: 35 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
32’nci Birleşim
30 Kasım 2012 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili
Hüseyin Tanrıverdi’nin, 29 Kasım Filistin Halkıyla Dayanışma Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Malatya Milletvekili
Mustafa Şahin’in, Büyükşehir Yasası ve Malatya’ya ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, ülkemize kurulacak olan Patriot füze sistemlerine ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in kızının
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanamadığı hâlde hangi yönetmelik ve
kurallara göre bu okula yatay geçiş yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin ili Cerattepe mevkisinde maden işletilmesiyle ilgili
olarak Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin verdiği karara ilişkin açıklaması
3.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Filistin’in Birleşmiş Milletlerde gözlemci üye olmasına ve ezilen
bütün mazlum halkların özgürlüklerine kavuşmasını dilediğine ilişkin açıklaması
4.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon ilinin Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy
beldesinde selden zarar gören belediye binasının Millî Eğitim Bakanlığına
devredilerek okul olarak kullanıldığına ve bu okuldaki öğrencilerin can
güvenliğinin olmadığına ilişkin açıklaması
5.- Çorum Milletvekili Tufan
Köse’nin, Şubat 2013’te atama bekleyen öğretmenlerin Başbakandan randevu alabilmek
için soğuk havada Abdi İpekçi Parkı’nda beklediklerine ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu olarak Filistin halkının özgürlük mücadelesini
desteklediklerine, Filistin halkına zulmeden İsrail devletini kınadıklarına,
engelliler için enerjide bir indirim düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek
istediğine ve atanamayan öğretmenlerin Abdi İpekçi Parkı’ndaki çilesine
Başbakanın duyarlı olmasını beklediğine ilişkin açıklaması
7.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, Adana’nın Kozan ilçesine bağlı bazı yerlerde halkın Hükûmetten on
yıldır yol yapmasını ve su getirmesini beklediklerine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Filistin’in Birleşmiş Milletler tarafından
uluslararası toplumda gözlemci devlet olarak tanınması kararına ilişkin
açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Çan’da üretimi durdurulan termik santralle ilgili Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın bilgi vermesini beklediğine ilişkin
açıklaması
10.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl’de Hacılar Köyü’nde bulunan termal suyun işletme
hakkının verildiği firmanın Bingöl’deki bütün termal suların işletme hakkına
sahip olduğuna ve bunun tekelleşmeye doğru giden bir süreç olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, son yıllarda izlenen yanlış ve kötü politikalar nedeniyle tarım
sektöründe ciddi sıkıntılar yaşandığına ve saman ithal edilip edilmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
12.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Patriot füzesiyle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinden izin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Tunceli’nin Hozat ilçesindeki fişlemelerle ilgili ne gibi
işlemler yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
14.- Trabzon Milletvekili
Aydın Bıyıklıoğlu’nun, Trabzon ilinin Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy
beldesinde 1998’de selden zarar görmüş olan okul binasının 2002 yılı itibarıyla
yapılıp eğitime açıldığına ilişkin açıklaması
15.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’dan kendi kurumunda
çalışan kaç elemanın yakınlarının HES projelerinde söz ve karar sahibi
olduklarını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.- Adıyaman Milletvekili
Salih Fırat’ın, Adıyamanlı çiftçilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrik
borçlarının faizlerinin indirimi ya da silinmesi konusunda bir çalışma
beklediklerine ilişkin açıklaması
17.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun
ifadelerine ilişkin açıklaması
18.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun
ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Ali
Halaman ve 23 milletvekilinin, narenciye üreticilerinin yaşadıkları sorunların
ve bu ürünlerin ihracat politikasında var olan eksikliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/435)
2.- Adana Milletvekili Ali
Halaman ve 24 milletvekilinin, ülkemizde pamuk tarımı ve pamuk üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/434)
3.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça ve 28 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/433)
VII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu ve 24 Milletvekilinin; devlet eliyle yapılması gereken bor
tuzlarının aranması ve işletilmesi işlerini ihale ile özel şirketlere
yaptırdığı ve bu ihalelere kamu ihalelerine katılması yasaklı kişilerin
katılmasına izin verdiği iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/25)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Ahmet
Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’in Aliağa ilçesinde yaşanan hava kirliliğine ve bu
kirliliğin sebep olduğu çevre ve sağlık sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11565)
2.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Bakanlık tarafından hazırlanan bir çevre düzeni planına Malatya’dan
yapılan itirazlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/11742)
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesinde TOKİ tarafından yapılan deprem konutları
ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/11744)
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesinde yapılan deprem konutları için ek ücretler
talep edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/11745)
5.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, taş ocaklarının çevreye verdiği zararlara ve taşocağı açılacak
yerler için belirlenen kriterlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11746)
6.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin, Marmara Denizi’ndeki kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11747)
7.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin
Sağlanması konulu Başbakanlık Genelgesi kapsamında yürütülen çalışmalara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/11748)
8.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, sahipsiz kedi ve köpeklerin toplanıp yasa dışı hayvan ticareti
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı’nın cevabı (7/11770)
9.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Malatya’nın yerel ihracat kapasitesinin yükseltilmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/11771)
10.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, İstanbul’da yürütülen Kentsel Dönüşüm Projesi’ne ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11925)
11.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı sınırları içindeki bir
adada kurulması planlanan rüzgâr enerjisi santrallerinin çevreye vereceği
zarara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/11926)
12.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi çalışmaları
kapsamında verilen yıkım kararlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11927)
13.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet S. Kesimoğlu’nun, Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı bir beldede
inşası planlanan termik ve nükleer santrallere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11929)
14.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan’ın, özelleştirilen İDO işletmesinin yasalara aykırı uygulamalar
yaptığı iddialarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı’nın cevabı (7/11955)
15.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi bankaya
yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili sözleşmeye ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/12282)
16.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Başbakanın TBMM’deki makam odasında yapılan tadilatın maliyetine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın
cevabı (7/12700)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metiner, yeni anayasada vatandaşlık tanımına,
Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça, öğretmenlerin sorunlarına,
Bingöl
Milletvekili İdris Baluken, Bingöl ilinin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, Millî Eğitim Bakanlığının bir genelgesiyle
norm fazlası öğretmenlerin rızaları dışında yer değişikliğine tabi
tutulduklarına,
İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Sağlık
Bakanlığında hizmet içi eğitim programı adıyla hangi beş yıldızlı otellerde
organizasyonlar yapıldığını ve Ahmet Pepe’nin sahibi olduğu şirketlere iş
verilip verilmediğini öğrenmek istediğine,
Adana
Milletvekili Ali Halaman, sanayide Amerikan pamuğu kullanıldığına ve Hükûmetin
hasat döneminde ithalatı durdurması gerektiğine,
Ankara
Milletvekili Levent Gök, ülkemizi ziyaret eden yabancı heyetlerin Ankara yerine
İstanbul’da ağırlandığına ve bu anlayışın altında Ankara’yı başkent olmaktan
çıkartacak bir düşüncenin mi yattığını öğrenmek istediğine,
İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, son dönemde eğitim camiasında yaşanan bazı
gelişmeleri getirilmek istenen sistemin bir parçası olarak gördüğüne ve bunun
tedirgin edici olduğuna,
İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan, 1416 sayılı Kanun kapsamında yüksek lisans ve
doktora çalışması için yurt dışına gönderilen öğrencilerin sorunlarına,
İzmir
Milletvekili Rıfat Sait, 28 Kasım 2012 Arnavutluk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun
100’üncü yıl dönümünü kutladığına,
Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş, Çanakkale’deki aşırı yağışlar nedeniyle çiftçilerin
uğradıkları zararların tespit edilip edilmediğini ve yardım eli uzatılıp
uzatılmadığını öğrenmek istediğine,
Isparta
Milletvekili Ali Haydar Öner, Isparta-Antalya bağlantısını sağlayan Dereboğazı
yolunu duble yol hâline getirme çalışmalarına 2013’te mutlaka başlanması
gerektiğine,
İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz, Şubat 2013’te yapılacak atamalar için Başbakandan
randevu almak isteyen öğretmenlerin dört gündür Abdi İpekçi Parkı’nda
beklediklerine,
Bursa
Milletvekili Necati Özensoy, Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla
bağlı olan herkesin Türk olduğuna ve Anayasa’dan “Türklük” tanımını çıkarmaya
Türk milletinin müsaade etmeyeceğine,
İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi, FİSKOBİRLİK çalışanlarına uygulanan baskıcı
tutumlara,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, Trabzon ilinin Of ilçesine bağlı
Gürpınar beldesi Kurtuluş Mahallesi’nde Taşan Lisesi yolunun çamur içerisinde
olduğuna ve bu yolun bir an önce iyileştirilmesi gerektiğine,
Çorum
Milletvekili Tufan Köse, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün tarımsal sulama
için açılan su kuyularına sayaç takılması zorunluluğu getiren uygulamasından
vazgeçmesi ya da revize etmesi gerektiğine,
Bingöl
Milletvekili İdris Baluken, Bingöl’de İnönü Mahallesi’nden başlayan kentsel
dönüşüm projesinin Afet Yasası kapsamında ele alınmadığına,
Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar, Diyarbakır Et ve Balık Kurumu Et Kombinesi
Müdürlüğünde yaşanan dolandırıcılık olayına,
Bingöl
Milletvekili Eşref Taş, Bingöl iline yapılan hizmetlere,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Ağrı Milletvekili
Halil Aksoy ve 21 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde kış
aylarında meydana gelen yoğun hava kirliliğinin nedenlerinin (10/430),
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 26 milletvekilinin, ülkemizdeki çiftçilerin
ürettikleri ürünleri pazarlama sorunlarının ve yapılması gereken yasal
düzenlemelerin (10/431),
Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu ve 28 milletvekilinin, Suriye’de yaşanan olaylar ve
ülkemizin Suriye ile ilişkilerinde meydana gelen değişiklikler neticesinde
bölge illerinde ortaya çıkan olumsuzlukların (10/432),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 251’inci sırasında yer alan Kars ilinde
hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/279),
MHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan narenciye üretimindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/308),
CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Karadeniz Ereğlisi tersaneler
bölgesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önemlerin belirlenmesi
(10/283),
Amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 29/11/2012
Perşembe günkü (bugün) birleşiminde görüşülmesine ilişkin önerileri yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın Cumhuriyet
Halk Partisine,
Adana
Milletvekili Ali Halaman, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın Milliyetçi Hareket
Partisine,
Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’ın
şahsına,
Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün
şahsına,
Sataşmaları
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı:
287),
3’üncü sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya
Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/650) (S. Sayısı: 339),
Görüşmeleri,
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında
yer alan, Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya
Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair
Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/625) (S. Sayısı: 342)
görüşmelerine başlanarak 8’inci maddesine kadar kabul edildi.
342 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler
Kişisel ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme’ye aykırı olduğu gerekçesiyle
görüşülüp görüşülemeyeceği konusunda usul görüşmesi yapıldı. Başkanlığın
tutumunda bir değişiklik olmadığı açıklandı.
Alınan karar
gereğince, 30 Kasım 2012 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere 00.29’da
birleşime son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Özlem YEMİŞÇİ Muhammet
Rıza YALÇINKAYA Tekirdağ Bartın
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram
ÖZÇELİK Tanju
ÖZCAN
Burdur Bolu
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
42
30 Kasım 2012 Cuma
Teklifler
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan'ın; 23 Kasım Gününün Atanamayan Öğretmenler Günü İlan
Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1002) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2012)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın; Bazı İl ve İlçelerin İsimlerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1003) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.11.2012)
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1004) (Plan ve Bütçe ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2012)
4.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1005)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1006) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
6.- Ankara
Milletvekili Sinan Aydın Aygün'ün; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1007) (Plan ve Bütçe
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2012)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça ve 28 Milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/433) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.01.2012)
2.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 24 Milletvekilinin, pamuk tarımı ve pamuk
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/434) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.01.2012)
3.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 23 Milletvekilinin, narenciye üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/435) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.01.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Siber Güvenlik Merkezi oluşturulacağı
iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8447)
2.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın, kamu kurumlarına ve şirketlere yapılan siber
saldırılara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8449)
3.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Şalpazarı ve Beşikdüzü’ndeki
adliyelerin kapatılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8943)
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 2002-2011 yılları arasında Bakanlık özel kalem
müdürlüğüne ve basın müşavirliğine atanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8944)
5.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, 2002-2012 yılları arasında cezaevlerinde
yaşamını yitirenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8945)
6.- Batman
Milletvekili Ayla Akat’ın, Batman M Tipi Cezaevindeki bir tutukluya hücre
cezası verilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8946)
7.- Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, Dalaman ve Ula adliyelerinin kapatılmasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8972)
8.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, suçluyu övme suçu kapsamında değerlendirilen
bazı ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9008)
9.- Elazığ
Milletvekili Enver Erdem’in, kapatılan adliyelere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9104)
10.- Bilecik
Milletvekili Bahattin Şeker’in, kapatılan adliyelere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9105)
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, cezaevlerinde bulunan ağır ve kronik hasta ile
engelli mahpus sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/9106)
12.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Kandıra F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan bir
öğrencinin mağduriyetine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9107)
13.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, kapatılan adliyelere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9108)
14.- Kastamonu
Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu’daki bazı adliyelerin kapatılmasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/9109)
15.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, taahhüdü ihlalden dolayı verilen hapis
cezasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/9110)
16.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 2002-2012 yılları arasında icra dairelerinin
ve icrada bulunan dosyaların sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9111)
17.- Mersin Milletvekili
Ali Öz’ün, Bozyazı ilçe adliyesinin kapatılmasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9112)
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kapatılan adliyelere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9113)
19.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Türkiye’deki cezaevlerinde bulunan mescitlere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/9114)
20.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören’in, 1992-2002 ve 2002-2012 yılları arasında AİHM’ye
başvuru ve Türkiye aleyhine verilen karar sayısına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9115)
21.- Elazığ
Milletvekili Enver Erdem’in, Elazığ’da yapılması planlanan deprem konutlarına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/9124)
22.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, 2002-2012 yılları arasında AK adıyla başlayan kaç
adet şirket ismi tescil edildiğine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10563)
23.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’daki Emniyet Müdürlüğü binası inşaatına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11058)
24.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Balâ ilçesi ve köylerinde depremden zarar gören
konutların yerine TOKİ tarafından yapılan konutlara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/11071)
30 Kasım 2012 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, 29 Kasım Filistin Halkıyla Dayanışma Günü münasebetiyle söz isteyen Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’ye aittir.
Buyurunuz Sayın
Tanrıverdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, 29 Kasım
Filistin Halkıyla Dayanışma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Birleşmiş Milletler Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunun 29 Kasım 1977 tarihinde yaptığı oturumda alınan
kararla 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü olarak ilan
edilmiştir. Tüm dünyadaki mazlum milletlerin sembolü olan Filistinli
kardeşlerimizin dayanışma gününün özgürlük ve egemenliklerine vesile olmasını
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, yakın coğrafyamızda birçok yakıcı
ve yıkıcı gelişmeler olmaktadır; bunların hepsini gayet dikkatle ve endişeyle
takip etmekteyiz. Birleşmiş Milletlerin mazlum Filistin halkına destek olunması
amacıyla 1977’de aldığı karar ne yazık ki kâğıt üzerinde kalmıştır. Dünya
barışı için açık bir tehdit olan bu durum hem Birleşmiş Milletlerin gücünü
zayıflatmış hem de bölge ülkelerinin ve halklarının güvenini sarsmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, Türkiye, 15 Kasım 1988’de resmen kurulduğu ilan
edilen Filistin devletini ilk tanıyan ülkeler arasında yer almıştır. Gönül
coğrafyamız içinde yer alan Filistin halkıyla da geçmişte olduğu gibi bugün de
tarihî ve kültürel bağlarımızın bize yüklediği sorumluluk duygusuyla millet
olarak topyekûn bir dayanışma içindeyiz.
TİKA tarafından
Filistin’de, sağlık, teknik yardım, kültürel mirasın korunması, su temini, okul
inşası ve eğitim bursu sağlanması başta olmak üzere farklı alanlarda çok sayıda
proje yürütülmektedir. 2010-2012 döneminde Batı Şeria ve Gazze’de tamamlanan
projelerin toplam değeri 13,2 milyon dolardır. Aynı dönem itibarıyla sürdürülen
projelere ise 11,9 milyon dolar kaynak aktarılmıştır.
Yapımı devam eden
Gazze Türk-Filistin Dostluk Hastanesi, ülkemizin Filistin’deki en büyük
projesidir. 150 yataklı olarak inşa edilmekte olan hastane faaliyete geçtiğinde
Gazze Şeridi’nin en önemli sağlık merkezlerinden biri olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Arap Liginin 12 Kasım 2012 tarihinde gerçekleştirdiği
toplantıda, Filistin’in 29 Kasımda -yani dün- Birleşmiş Milletlere “Üye olmayan
gözlemci devlet” statüsü için başvurması kararlaştırılmıştı. Bu başvuru,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda dün yapılan oturumda 138 ülkenin “evet”, 9
ülkenin “hayır” ve 41 ülkenin “çekimser” oyuyla kabul edilmiş ve Filistin,
Birleşmiş Milletlerde tam üyelik yolundaki en önemli adımlardan birini
atmıştır. Hayırlı olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Başbakanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan’ın uluslararası alanda Filistin konusunda farkındalığı
artırması ve Dışişleri Bakanlığımızın üstün gayretleri sonucunda “Üye olmayan
gözlemci devlet” statüsü kazanan Filistin, Birleşmiş Milletler sistemindeki
temsil imkânını bir adım ileriye taşıyarak İsrail’in işgalini, illegal
yerleşimleri ve saldırılarını Uluslararası Ceza Mahkemesine taşıma imkânına
kavuşmuştur. Bu kararla, Filistin otoritesi yerine artık Birleşmiş Milletlerde
özel statüye sahip Filistin devleti vardır.
Sözlerimi burada
tamamlarken Hükûmetimizce yürütülen çalışmalardan da güç alarak Filistin
halkıyla dayanışmamızı daha da kararlı biçimde sürdüreceğimizi ifade ediyor,
Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’nün sadece mazlum Filistin halkı
için değil, tüm ezilen ve sömürülen dünya insanlığı için dayanışmaya vesile
olmasını diliyor, hepinize tekrar selam ve saygılarımla teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Tanrıverdi.
Gündem dışı
ikinci söz, Büyükşehir Yasası ve Malatya hakkında söz isteyen Malatya
Milletvekili Mustafa Şahin’e aittir.
Buyurun Sayın
Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in, Büyükşehir
Yasası ve Malatya’ya ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ŞAHİN
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyükşehir Yasası ve
Malatya’yla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evliya Çelebi’nin
Seyahatname’sinde “Etrafı dağlık, ortası bağlık” diye ifade ettiği dünya kayısı
başkenti olan ilimiz Malatya’mız gerçekten iktidarıyla, muhalefetiyle bütün
katmanlarıyla mert ve yiğit, kardeşçe yaşayan bir ilimiz olmakta. Özellikle
Battal Gazi’nin cesareti, Niyazi Mısrî’nin hoşgörüsü, Turgut Özal’ın vizyonu ve
dik duruşu ile ilimizin büyükşehir olmasında özellikle bu kriterin yanı sıra
1’inci, 2’nci ve 3’üncü organize sanayisinin yeni teşvik yasasıyla ekonomide ve
Anadolu’da son on yılın en fazla yatırım yapılan ve Doğu Anadolu’da en fazla
patent alan, ticari hareketliliği olan bir şehrimizdir. Doğu ile batı arasında
âdeta stratejik bir köprü vazifesi gören ilimiz, doğudan batıya, kuzeyden
güneye bir geçiş ve kavşak noktası olma özelliği taşımaktadır. Sağlıkta 15’inci
sırada yer alan ilimiz sağlık alanında yapılan yatırımlar sonucunda gerek yurt
içinden ve gerek yurt dışından gelen hastalara ev sahipliği yapan, en fazla
karaciğer naklinin yapıldığı, sağlık turizminin hızla geliştiği bir ilimizdir.
Özellikle devlet muhasebe kayıtlarının tutulduğu ilk devlet olma özelliği taşıyan
Aslantepe, Battalgazi, Arapgir, Darende ve il merkezindeki tarihî eserlerimizin
büyük bir bölümü restore edilerek, Nemrut, Aslantepe ve Battalgazi üçgeninde
bütünsellik oluşturulup bölgedeki iç ve dış turizmin ciddi bir şekilde artması
için gerekli altyapı oluşturulmuştur.
Öğrenci sayısını
30 bine çıkaran üniversitesiyle…
Malatya’da
sulanabilir tarım arazilerinin artırılması çerçevesinde Çerkezyazısı ve Derme
ovalarında 161.400 dekar arazi suyla buluştu.
Ayrıca,
12/12/2012 tarihinde Sayın Başbakanımızın da yapacağı açılışla, Boztepe ve
Karakaya barajlarımızın açılmasıyla toplamda 157 bin dekar arazinin sulanması
ve Yoncalı Barajı’nın bitirilmesiyle bunun 2’ye katlanması…
Malatya ilimizde
ekonomide, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda, altyapıda, sosyal ve kültürel
alanlarda yapılan çalışmalara baktığımızda; Büyükşehir Yasası, AK PARTİ
iktidarları döneminde yapılan hizmetlerin taçlandırılmasına vesile olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, Büyükşehir Yasası Mecliste görüşülürken milletimiz hafızalarında
kalacak birçok şeye şahitlik etti. Bunlardan bazıları: 2005 yılında 5302 sayılı
Özel İdare Yasası’nın ihdası görüşülürken, muhalefet partileri, Türkiye’nin
üniter yapısına halel getireceğini söylediler; şimdi ise yine Özel İdare
Yasası’nın kalkmasıyla beraber aynı endişeleri taşıdıklarına şahit olduk.
Onların itirazları bu noktadaydı.
Bir diğeriyse,
yasa görüşülürken özellikle buna ciddi bir şekilde karşı çıkan arkadaşlarımızın
kendi illerinin de bu kapsama alınması için önerge verdiklerine, tutarsız bir
muhalefet anlayışında olduklarına şahitlik etmekteyiz. Bu düzenlemeyle
köylerden belediye vergi ve harçlarının beş yıl süreyle alınmaması; su
ücretinin beş yıl süreyle en düşük su tarifesinin dörtte 1’ini geçmemesi;
belediye, mahalleye dönüşen köylere on yıl süreyle gelirlerinin yüzde 10’u
kadar altyapı yatırımının yapılması; köylerdeki iş yerlerinin
ruhsatlandırılması; büyükşehir olan illerimizde kamu kurum ve kuruluşlarının
yatırım ve hizmetlerinin koordine edilmesi, izlenmesi, gerektiğinde de
sunulamayan hizmetlerin yerine getirilmesi; afet ve acil durum hizmetlerini
sunmak amacıyla yatırım izleme ve koordinasyon merkezinin kurulması ve
böylelikle, özel idarelerin kaldırılmasıyla boşluğun oluşturulmaması; il imar
bütünlüğünün tek elden yapılması ve yürütülmesi; kendi çalışanlarının dahi
maaşlarını ödeyemeyecek durumda olan belediyelerin kaldırılması… Özellikle bu
belediyelere yine ana muhalefet partisinin götürüp sandıkları koymasını,
insanlarımızı bu konuda biraz daha karşı bir atağa geçmesi noktasındaki
gayretlerini de yine vatandaşlarımız gerçekten esefle izlemekte.
Şehirdeki yaşam
kalitesinin en ücra köyde yaşayan Ahmet amca ve Ayşe teyzemizin de hakkının
olması, büyükşehir belediyesi yetkilerinin icraatta ve hizmette artırılması ve
bununla beraber, hizmetlerin daha etkin sunulması gibi sayacağımız birçok
yeniliklerin ülkenin yarınlarına, geleceğine ve gelecek nesillerine katkı
sağlayacağına inanmaktayız.
Bizim, zihinsel
devrim gerçekleştirip yönümüzü geleceğe, yeni ufuklara ve 2023 vizyonuna
çevirmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde, yönünüzü geçmişe döndürürseniz bu
yasaya karşı çıkmanız gayet doğaldır çünkü bu zihniyettekilerin üçüncü
yapılacak olan boğaz köprüsüne, duble yollara, sağlıkta dönüşüme ve altmış,
yetmiş yıldır devrim niteliğinde yapılan çalışmalara, bizden önce ve bizim
dönemimizdeki bütün yeniliklere karşı çıktıklarına şahit olmaktayız. Özellikle
muhalefetimizin yeminli mali müşavirler gibi yeminli…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ŞAHİN
(Devamla) – …müzmin muhalefet anlayışından vazgeçmesini ümit ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Şahin.
Gündem dışı
üçüncü söz, ülkemize kurulacak olan Patroit füze sistemleri hakkında söz
isteyen Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’a aittir.
Buyurunuz Sayın
Baydar. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, ülkemize
kurulacak olan Patriot füze sistemlerine ilişkin gündem dışı konuşması
METİN LÜTFİ
BAYDAR (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Orta Doğu’da ve
bölgemizde bir kriz gittikçe derinleşiyor ancak olay bir Suriye krizi olmaktan
çıkmıştır. Dışişleri Bakanının Suriyeli muhaliflerle bir yıldır sağlayamadığı
birlikteliği geçen hafta Doha’da toplanan Suriyeli muhalifler kendileri
sağlamışlar, temsilci seçmişler ve birçok devletçe de tanınmışlardır. Bizim
elimizde kalan ise binlerce mülteci, kaynağı belli olmayan milyonlarca liralık
harcama ve neden talep ettiğimizi bilemediğimiz, bedelini vatandaşlarımızın
ödeyeceği Patroit füze bataryaları. Aslında AKP Hükûmetinin dış politikada
zikzaklar çizmesinin nedeni, Dışişleri Bakanının sözlerine aşırı derecede
inanmalarıdır. Sayın Bakan, 24 Ağustos 2012 günü, Suriye rejiminin birkaç hafta
içerisinde yıkılacağını kamuoyuna açıklamıştı. Dışişleri Bakanının bu öngörüsü
o kadar güçlüydü ki, Başbakana bile 5 Eylül tarihinde, “İnşallah en kısa
zamanda Şam’a gidecek, Emevi Camii’nde namazımızı kılacağız.” şeklinde fetih
konuşması yaptırtmıştı. Bu birkaç hafta geçti ve kasım ayının sonuna gelindi.
Sonuç, Esad yerinde duruyor; biz ise NATO’dan Patriot sistemi istiyoruz ama
hâla neden istediğimizi bilmiyoruz. Başbakanın önce Patriotlara karşı çıkıp
sonra istemesinin nedenlerini bilmek istiyoruz. Ne değişti acaba? Ya da neyin
karşılığı bu Patriotlara evet denildi. Nedenlerini ve neyin karşılığı olduğunu
bilmek istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliği Bakanı ne demişti birkaç ay önce: “Bugün
Türkiye’nin askerî gücü Suriye’yi birkaç saat içerisinde yok edecek noktadadır
çok şükür.” Madem çok güçlü bir devletiz, o zaman 15 adet Patriot füze
sistemini neden istiyoruz? İsteme nedenimiz Cumhurbaşkanı Gül’ün iddia ettiği
gibi, kimyasal silah tehdidine karşı mı yoksa NATO İzmir Kara Kuvvetleri
Komutanı Korgeneral Frederick’in söylediği gibi, Türkiye’ye yapılması muhtemel
hava saldırılarını engellemek ve Türk halkını korumak için mi? Biz bir devleti
bir kaç saat içerisinde bitirebilecek güçteyiz fakat bize bir kimyasal saldırı
veya bir hava saldırısı olursa korunamayacağız diyoruz. Türkiye’ye bir hava
saldırısı ihtimali niçin var? Bunu bilmek istiyoruz. Bizim bilmediğimiz yeni
düşmanlar mı edindik? Olay nedir? Bunların açıklanmaya ihtiyacı vardır.
Değerli milletvekilleri,
Patriotların getirileceği açıklandıktan sonra bir sorun daha ortaya çıktı:
Füzelerin komutası kimde olacaktı? Başbakan “Elbette, bizde olacak.” derken
Rasmussen fazla dayanamadı ve açıkladı: “Patriotların komutası NATO’da olacak.”
Rasmussen tetiğin kimde olduğunu söylemesinin ardından bir şey daha ekledi:
“Sistemin maliyeti, Patriotları talep eden ülkeler tarafından karşılanır.”
Oysa, Başbakan şöyle açıklamıştı: “Şu anda para ödemek suretiyle Patriot alma
durumunda, düşüncesinde değiliz.” Hükûmet üyelerine soruyorum: Sizler füze
sistemine ne kadar ödeneceğini bilmekte misiniz? Bütçemize ne kadar maliyeti
olacak? Mültecilerin sayısının artmasını bile Birleşmiş Milletlere şikâyet
eden, yardım çağrılarında bulunan bir ülke miyiz yoksa Patriotlar için milyonlarca
dolar harcayabilecek bir ülke mi? Suriye’deki rejim bir haftalıksa, birkaç saat
içerisinde alınabilecekse 15 Patriot sisteminin kurulması ne anlama geliyor?
Rusya’nın Ankara Büyükelçisinin söylediği gibi, NATO Suriye’yi işgal mi
edecektir? Sakın, bir İsrail-İran savaşında İran’ın İsrail’i vuracağı olası
füzeleri engellemek için olmasın bu Patriotlar? Bu Patriotların, artık, Suriye
için gelmediği açıktır. Bölgemizde, uluslararası kamuoyunca da öngörülen bir
İsrail-İran savaşı kapıdadır. Bu çatışmanın kısa sürede çıkacağı ihtimali
ihtimal dâhilindedir. Bu Patriotlar Suriye için gelmediğine göre, Hükûmetin bu
kararı, olası bir İsrail-İran savaşında İsrail’i korumak için Türkiye’yi canlı
kalkan hâline getirecektir. Gazze’de hıçkırarak ağlayıp İsrail ile görüntüde
bir kavga yaratıp el altından İsrail’in jandarmalığına soyunmak halkı
aldatmaktır. Ne yazık ki Hükûmet kendi tabanına takiye yapmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, bölge ve dünya geleceği açısından, Hükûmetin, oynamış
olduğu bu tehlikeli oyundan bir an önce ayrılması dileklerimle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Baydar.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, sisteme girmiş milletvekillerimize kısa
söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın
Sarıbaş? Yok galiba.
Buyurunuz Sayın
Tanal.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in kızının Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesini kazanamadığı hâlde hangi yönetmelik ve kurallara göre bu okula
yatay geçiş yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, Hacettepe Tıp Fakültesi İngilizce Bölümü, bu
ülkenin önde gelen, Türkiye’de üniversite sınavlarında ilk 300 kişi arasına
girenlerden öğrenci alan tıp fakültesidir. Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in kızı
Hacettepe Tıp Fakültesini kazanamadığı hâlde hangi yönetmelik ve kurallara göre
yatay geçiş yapmıştır? Faruk Çelik’in kızının Hacettepe Tıp Fakültesine
geçişinde nasıl bir kolaylık sağlanmıştır? Aynı şekilde bu üniversiteye yatay
geçiş yapmak isteyen öğrencilere de aynı kolaylık sağlanacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın
Bayraktutan…
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili
Cerattepe mevkisinde maden işletilmesiyle ilgili olarak Trabzon Bölge İdare
Mahkemesinin verdiği karara ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği üzere, 17 Şubat 2012 tarihinde Artvin-Cerattepe’de yapılan ihaleye
ilişkin bütün itirazlarımıza rağmen, bu ihaleyi yaptınız. Bu ihalenin iptali
konusunda Rize İdare Mahkemesine Artvin’deki çevre örgütlerinin ve kişilerin
yaptığı başvuru üzerine yürütmeyi durdurma talebimiz reddedilmiş olmasına
rağmen, hemen arkasından Trabzon Bölge İdare Mahkemesine yapılan itiraz
sonucunda Trabzon Bölge İdaresi Mahkemesi aynen şöyle bir karar verdi: “Anayasa
Mahkemesinin yukarıda yer alan kararıyla maden arama faaliyetlerinin ÇED
kapsamı dışında tutulması Anayasa’ya aykırı bulunmuştur. Bu durumda, coğrafi konumu
ve yer aldığı bölgenin jeolojik durumu nedeniyle oldukça hassas bir bölgede
bulunduğu anlaşılan ve yukarıda bahsi geçen taraf olduğumuz uluslararası
sözleşmeler, anılan Anayasa Mahkemesi kararı, Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği
uyarınca ÇED incelemesine tabi tutulması gereken maden arama faaliyetine bu
husus göz ardı edilmek suretiyle başlandığı açık olup dava konusu işlemde
hukuka uygunluk bulunmadığı anlaşılmıştır.”
Sayın Bakan,
yargının bu kararından sonra herhangi bir rahatsızlık içerisine girdiniz mi,
merak ediyorum? Sizi birçok defa uyarmamıza rağmen, yapmış olduğunuz ihalenin
paket ihale olduğu, hukuka aykırı ihale olduğunu anlatmamıza rağmen yargının
vermiş olduğu bu karar sonucunda ne …
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Bayraktutan.
Sayın Kaplan…
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Filistin’in
Birleşmiş Milletlerde gözlemci üye olmasına ve ezilen bütün mazlum halkların
özgürlüklerine kavuşmasını dilediğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Filistin’in
Birleşmiş Milletlerde gözlemci üye olmasını önemsiyor ve hayırlı olmasını
diliyorum.
21’inci yüzyıl,
ezilen mazlum halkların kendi kaderini tayin hakkının yüzyılıdır.
Yine,
selfdeterminasyon hakkı çerçevesinde otonom, eyalet, federasyon, konfederasyon
ve bağımsızlık biçiminde farklı tezahürleri olan kendi kaderini tayin hakkının
en temel insan haklarından olduğunu ifade ediyoruz. Bütün ezilen mazlum
halkların da bir gün özgürlüğe kavuşmasını diliyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan.
Sayın Canalioğlu…
4.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun,
Trabzon ilinin Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy beldesinde selden zarar gören
belediye binasının Millî Eğitim Bakanlığına devredilerek okul olarak
kullanıldığına ve bu okuldaki öğrencilerin can güvenliğinin olmadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Trabzon ilimizin Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy beldesinde 7 Ağustos 1998
tarihinde yaşanan sel felaketinde 70 bina yıkılmış, 44 vatandaşımız da hayatını
kaybetmişti. Bu heyelanda zarar gören belediye binası 2008 yılında Millî Eğitim
Müdürlüğüne devredilmiştir. Millî Eğitim Müdürlüğü de bu riskli belediye
binasını “Adnan Kahveci İlköğretim Okulu” adıyla 2009 yılında eğitime açmıştır.
Bugün, 150 öğrenci bu okulda eğitim görmektedir. Öğrencilerimizin can güvenliği
yoktur. Teneffüste bile 30 metre yükseklikteki uçuruma bakan bahçeye çıkıyorlar
ve burada teneffüs yapıyorlar. Çocuklarımız her an heyelan, çığ ve sel
tehlikesinin gölgesinde eğitimine devam etmek zorunda bırakılmışlardır. HES
boruları da okulun 4-5 metre yakınından geçmektedir, aileler de bu durumdan
oldukça tedirgindirler. Çevre ve fiziki şartlar da dikkate alınarak bir an önce
öğrenci ve öğretmenlerimizin daha güvenli bir ortamda eğitimlerini tamamlaması
ve bir an önce de yeni bir okulun yapılması gereklidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Sayın Köse…
5.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Şubat 2013’te atama
bekleyen öğretmenlerin Başbakandan randevu alabilmek için soğuk havada Abdi
İpekçi Parkı’nda beklediklerine ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2013 Şubat ayında
atama bekleyen öğretmenler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan beş dakika randevu
alabilmek için hâlihazırda, bu soğuk havada, kış şartlarında Abdi İpekçi
Parkı’nın bir köşesinde soğuktan büzüşmüş vaziyette beklemektedirler. İleri
demokrasimizde insanların seslerini duyurabilmeleri için açlık grevi yapıp ölüm
sınırına gelmeleri mi gerekiyor? Ben bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın Şandır…
6.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu olarak
Filistin halkının özgürlük mücadelesini desteklediklerine, Filistin halkına
zulmeden İsrail devletini kınadıklarına, engelliler için enerjide bir indirim
düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ve atanamayan öğretmenlerin Abdi
İpekçi Parkı’ndaki çilesine Başbakanın duyarlı olmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de Filistin halkının devlet olma,
egemen olma, özgür olma mücadelesini yürekten destekliyoruz. Bu arada, Filistin
halkına zulmeden, gerçekten zulmeden İsrail devletini de nefretle kınıyoruz.
İsrail zulmüne isyan eden 138 ülkeyi tebrik ediyoruz, şükranlarımızı sunuyoruz.
Filistin halkına “Gözlemci devlet olma” statüsü hayırlı olsun. İnşallah yakın
zamanda da devlet olurlar diye temenni ediyorum.
Bu arada, bir
vatandaşımızın telefonda sorduğunu Sayın Enerji Bakanına buradan hatırlatmak
istiyorum. Sayın Bakan, engelli vatandaşımız diyor ki: “Engelliler için
enerjide bir indirim düşünüyor musunuz?” Ümit ederim ki bu konuda bir cevabınız
olur.
Ayrıca, atanamayan
öğretmenlerin Abdi İpekçi Parkı’ndaki çilesine Sayın Başbakanın duyarlı
olmasını sayın bakanların duyarlı olmasını bekliyorum.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Sayın Halaman,
buyurunuz.
7.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’nın Kozan
ilçesine bağlı bazı yerlerde halkın Hükûmetten on yıldır yol yapmasını ve su
getirmesini beklediklerine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi, bizim
Adana’nın bir tarafı deniz, bir tarafı ova, bir tarafı da dağlık, orman
köylerinin olduğu bir mücavir alan. Burada nüfus yoğunluğu fazla. Buralarda
doğru düzgün bir yol, su çalışması yok, muhtarlar söylüyor bunu. Bunlardan bir
tane misal vermek gerekirse, Adana’nın Kozan ilçesi var, bu ilçenin “grup
yolları” denilen bir de tali yolları var. Bunlardan misal verecek olursam,
Çamlıdere, Kabaktepe, Yanalerik, Çelenuşağı gibi alanlarda yaşayan insanlar,
yol olmadığı için, su olmadığı için on yıl iktidar olan partiden bu yolların,
suların gelmesini bekliyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Halaman.
Sayın Hamzaçebi…
8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Filistin’in Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası toplumda gözlemci
devlet olarak tanınması kararına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Filistin’in,
Filistin halkının uluslararası toplum nezdinde bir devlet olarak tanınma
yönündeki girişiminin Birleşmiş Milletler tarafından yapılan oylamasında,
Filistin’in uluslararası toplumda gözlemci devlet olarak tanınmasına karar
verilmiştir. Birleşmiş Milletleri bu kararı nedeniyle kutluyorum. Filistin
halkının bağımsız devlet olma yolundaki mücadelesini Cumhuriyet Halk Partisi
olarak desteklediğimizi ifade ediyorum ve “Gözlemci devlet” statüsünün, orta
vadede “Bağımsız devlet” statüsüne dönüşmesi yönündeki Cumhuriyet Halk Partisi
arzusunu da buradan ifade ediyorum. Filistin halkını kucaklıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Sayın Akar…
9.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Çan’da üretimi
durdurulan termik santralle ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın bilgi vermesini beklediğine ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, 22 Kasım Perşembe günü yapılan oturumda, size, Çan’da
üretimi durdurulan 160x2 yani 320 megavatlık termik santralin kireç taşı
ihalesindeki yolsuzluk nedeniyle durduğunu ifade etmiştim.
Devletin elindeki
tek akışkan yataklı termik santral olup diğer termik santrallere göre yüzde 30
daha verimli çalışan bu santralin buna rağmen üretimi durdurulmuş.
Bu santralle
ilgili size niçin durdurulduğunu sorduğumda da bana -ki bunu tutanaktan
okuyorum- şöyle bir cevap verdiniz: “Sayın Milletvekilim, bunda müsterih
olabilirsiniz, bütün detaylarını alacağım ve sizinle, özellikle şahsınızla ve
grubunuzla paylaşacağım.” diye bir ifade kullandınız. Ben, hâlen bekliyorum
Sayın Bakan benimle bu bilgiyi paylaşmanızı.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akar.
Sayın Baluken…
10.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl’de
Hacılar Köyü’nde bulunan termal suyun işletme hakkının verildiği firmanın
Bingöl’deki bütün termal suların işletme hakkına sahip olduğuna ve bunun
tekelleşmeye doğru giden bir süreç olduğuna ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Enerji
Bakanı buradayken kendisine sormak istiyorum: Bingöl’de Hacılar köyünde bulunan
bir termal su vardı. Bu termal suyun turizmde, ısıtmada ve seracılıkta
kullanılarak milyonlarca dolarlık gelir getireceği hem AKP’li siyasetçiler tarafından
hem Bingöl Valisi tarafından dile getirilmişti. Ancak, ne olduğu belirsiz bir
ihale süreciyle, bir firmaya 470 bin liraya verildi bu termal suyun işletme
hakkı. Bu firma, aynı zamanda Bingöl’deki bütün termal suların da işletme
hakkını elinde bulunduruyor. Tekelleşmeye doğru giden bir süreç. Bu nedenle,
Özelleştirme Kanunu’na da aykırılık teşkil ediyor. Bu konuda, mevcut AKP’li
Bingöl Belediye Başkanının ve AKP’li eski Bingöl milletvekillerinin de duymuş
oldukları rahatsızlıklar Bingöl basınına da yansıdı. Tüm Bingöl kamuoyu bu
konuda ciddi düzeyde bir infial içerisindedir. Sayın Bakana da bu konuyu
defalarca iletmemize rağmen herhangi bir gelişme sağlanmadı. Yapılan bu
yolsuzlukla ilgili Sayın Bakandan duyarlılık beklediğimizi tekrar belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Baluken.
Sayın Sarıbaş…
11.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, son yıllarda
izlenen yanlış ve kötü politikalar nedeniyle tarım sektöründe ciddi sıkıntılar
yaşandığına ve saman ithal edilip edilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verileri ve Türk Ziraatçılar Derneği
açıklamalarıyla ilgili, dünyada söz sahibi olduğumuz birçok üründe, son
yıllarda izlenen yanlış ve kötü tarım politikaları ve girdi fiyatlarında
meydana gelen aşırı artış nedeniyle gerilere düştüğümüz, hayvancılıktan pamuğa,
hububattan sebzeye kadar ülkemizi çok yakın bir gelecekte kara günler
beklerken, tarımda ciddi sıkıntıların yaşanacağının ilk işaretini vermeye başladı
bile. Bu durum, çiftçilerimizi, borç batağında işin içinden çıkmaz, çıkamaz
hâlde; elinde avucunda neyi varsa yoksa satmaya mecbur bırakmıştır. Bununla
ilgili olarak da bu yıl saman fiyatlarının yüzde 400 arttığı, 8 Ağustos 2012’de
yayınlanan sap, saman, ot ve yaprak ithalinin serbest bırakıldığı yönetmelikten
sonra, son dört ay içerisinde 1.342 ton saman ithal edildi ve ithal
edilmektedir. Bunlar doğru mudur? Bu doğru ise cumhuriyet tarihimizde ülkemizde
ilk kez saman ithalatıyla tarım…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Sarıbaş.
Sayın Acar…
12.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Patriot füzesiyle
ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinden izin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Patriotların konuşlanması için yer tespitinde “Türkiye
NATO toprağıdır.” demiştir. Bu nedenle de Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iznine gerek olmadığını belirtmiştir.
Buradan sormak
istiyorum Hükûmet temsilcisi olarak Sayın Bakana: Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı olarak ağır ekseriyete sahip olduğu hâlde, neden Patriotların ve
beraberindeki yabancı askerlerin konuşlanma iznini Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçirmemektedir? En azından bir nezaket olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tartışılması gerekmez mi? Türkiye toprakları ne zamandan beri
tümüyle NATO’ya tahsis edilmiştir? Buna ilişkin anlaşma hangisidir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Acar.
Sayın Gök…
13.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Tunceli’nin Hozat
ilçesindeki fişlemelerle ilgili ne gibi işlemler yapıldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) – Sayın Başkan, benim sorum kısa.
Tunceli’nin Hozat
ilçesindeki fişlemelerle ilgili, bugüne kadar iktidar partisi ve Hükûmet acaba
ne gibi bilgi ve belgeler toparladılar ve sorumlular hakkında ne gibi işlem
yaptılar?
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Gök.
Sayın
Bıyıklıoğlu…
14.- Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlu’nun, Trabzon
ilinin Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy beldesinde 1998’de selden zarar görmüş
olan okul binasının 2002 yılı itibarıyla yapılıp eğitime açıldığına ilişkin
açıklaması
AYDIN BIYIKLIOĞLU
(Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Az önce Meclise
sunulan bir bilgide, Trabzon’un Beşköy ilçesinde, 1998 yılında oluşan sel
nedeniyle boşaltılmış olan bir okulun, daha sonra belediyeyle Millî Eğitime
devredilmesi sonucu tehlike arz ettiği ifade edildi. Ben bir saat kadar evvel
ilgili belediye başkanıyla görüştüm. Burada, gazetecilik yapan şahıs gerçeğe
tamamen aykırı bir saptırma ile böyle bir haber yapmış ve Meclisin bilgisine de
okulda okuyan öğrencilerimizin tehlikede olduğu ifade edilmiş. Bunlar tamamen
yanlıştır. Bunun sebebi şudur: 1998 yılında Trabzon’un Beşköy beldesinde sel
olmuş, ancak bu okul 2002 yılı itibarıyla yapılmış ve eğitime açılmış.
Dolayısıyla burada bir gazetecilik işgüzarlığı yapılarak Meclise de bir …
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bıyıklıoğlu.
Sayın Sakık…
15.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’dan kendi kurumunda çalışan kaç elemanın
yakınlarının HES projelerinde söz ve karar sahibi olduklarını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün Parlamento
gençlerin epeyce uğrak alanı oldu; ben kendilerine hoş geldiniz diyorum, bizi
de izliyorlar.
Sayın Bakana bir
sorum olacaktı ama çıktı. HES projeleriyle ilgili kendi kurumunda çalışan kaç
tane elemanın yakınları HES projesinde söz ve karar sahibi oldular, bunu
öğrenmek istiyoruz çünkü kendi seçim bölgemden biliyorum, özellikle Bakanlıkta
çalışanların bu işi parsellediklerini çok net biliyorum. Diğer illerde de bu
duyumları alıyoruz. Kendi kurumundan kaç kişi bu konuda söz ve karar sahibi
oldular, hak sahibi oldular?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın Fırat…
16.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, Adıyamanlı
çiftçilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrik borçlarının faizlerinin
indirimi ya da silinmesi konusunda bir çalışma beklediklerine ilişkin
açıklaması
SALİH FIRAT
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Enerji Bakanımız
kalktı ama dünden beri Adıyamanlı çiftçilerimiz, yüzlerce çiftçi telefonla
arıyorlar. Tarımsal sulamada kullandıkları elektrik borçlarından dolayı
tarlalarına, traktörlerine haciz gelmektedir. Ana paranın en az 2 misli faiz
ilave edildiği, bu konuda sıkıntı çektikleri şikâyetleri var. Bakanımızın bu
konuda, özellikle bu borçlardan dolayı en azından faizlerin indirimi konusunda
ya da faizlerin silinmesi konusunda bir çalışma yapmasını bekliyorlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Fırat.
Gündeme geçiyoruz
sayın milletvekilleri.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin 3 önerge vardır.
Okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 23 milletvekilinin,
narenciye üreticilerinin yaşadıkları sorunların ve bu ürünlerin ihracat
politikasında var olan eksikliklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/435)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Narenciye
üreticilerimizin piyasada oluşan fiyat dalgalanmalarından korunması ve
narenciye ihracatında ülkemizin potansiyelinin değerlendirilmesi ile ilgili
sorunların tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Ali Halaman (Adana)
2) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
3) Enver Erdem (Elâzığ)
4) Atila Kaya (İstanbul)
5) Bülent Belen (Tekirdağ)
6) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
7) Sadir Durmaz (Yozgat)
8) Oktay Öztürk (Erzurum)
9) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) Mustafa Kalaycı (Konya)
12) Özcan Yeniçeri (Ankara)
13) Mehmet Günal (Antalya)
14) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
15) Koray Aydın (Trabzon)
16) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
17) Münir Kutluata (Sakarya)
18) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
19) Reşat Doğru (Tokat)
20) Celal Adan (İstanbul)
21) Meral Akşener (İstanbul)
22) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
23) Erkan Akçay (Manisa)
24) Oktay Vural (İzmir)
Gerekçe:
Türkiye yıllık
3,5 milyon ton civarında üretim ile dünya narenciye üretiminde ilk on ülke
arasında yer almaktadır. Bu üretim miktarının ancak üçte 1’i ihraç
edilebilmekte kalan kısmı iç piyasaya sunulmaktadır.
Ülkemizin
narenciye ihracatında diğer ülkelerle rekabet edebilirliğinin artırılması için
ton başına verilen teşviklerin üreticiler açısından yeterli bir noktaya
getirilmesi gerekmektedir. Öte yandan iç piyasada fiyat istikrarının
sağlanması, ürünün bahçe fiyatı ile market fiyatı arasındaki uçurumun kapanması,
narenciye ürünleri için tanıtım grupları oluşturulması son derece önemlidir.
İhracat yapılan
ülkelerin sayısının artırılması ve yapılan ihracat miktarının yükseltilmesi
gereği vardır. İhracatı olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelen zirai ilaç
kalıntısı konusunda üreticilerin eğitilmesi ve denetim mekanizmalarının
işletilmesi zorunludur. İhracatın artırılması için etkin ve iyi işleyen bir
pazarlama organizasyonuna ihtiyaç olduğu açıktır. Bunu gerçekleştirmek için
devlet kurumları öncü rol üstlenmelidir.
Özellikle
2010-2011 sezonunda narenciye ürünleri maliyetinin altında fiyata alıcı
bulduğundan dalında kalmıştır. Mazot, gübre, sulama ve işçilik maliyetlerinin
sürekli yükselmesine rağmen 2011-2012 yılı narenciye fiyatları önceki yılların
altına inmesi dolayısıyla, üretici bu sezonu da zararla kapatmak zorunda
kalacaktır. Narenciye üreticisi açısından bir sahipsizlik söz konusudur.
Üreticinin hak ettiği geliri elde edebilmesi bakımından girdi fiyatlarının
aşağı çekilmesi büyük rol oynayacaktır. Narenciye üretiminde bahçe oluşturma ve
bakım masrafları yüksektir. Öte yandan yeni dikilen narenciye ağaçlarının meyve
vermesi beş altı yıl almakta büyük ölçüde yatırım yapıldığından ürün profili
kısa dönemde değiştirilememektedir.
Üretilen
narenciyenin üçte 2’lik kısmının iç pazarda tüketildiği göz önüne alınarak iç
pazara yönelik stratejiler geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun için üretici
örgütlerinin temel beklentisi narenciyenin Hal Yasası kapsamı dışına
çıkarılmasıdır. Üreticiden tüketiciye kadarki süreçte aracıların yüksek kâr
elde ettiği bilinmektedir. Narenciye ürünleri Hal Yasası kapsamı dışına
çıkarılırsa pazar fiyatını aşağı çekmek ve talebi artırmak mümkün
olabilecektir.
Narenciye
sektöründe üreticiler lehine sürdürülebilirliğin sağlanması için temel girdiler
konusunda destek sağlanması gereği vardır. Bu önleme paralel olarak
kooperatifler ve üretici birlikleri devletçe desteklenmeli ve özendirilmelidir.
Yurt içi talebi artırmak için tanıtım ve reklam kampanyaları düzenlenmelidir.
İşleme sanayi yatırımları desteklenmelidir, Hastalık ve zararlılarla mücadelede
dış pazarların karantina uygulamaları ve üst kalıntı sınırları göz önünde
bulundurulmalıdır.
Yukarıda sayılan
gerekçelerle narenciye üreticilerinin yaşadıkları sorunların ve bu ürünlerin
ihracat politikasında var olan eksikliklerin saptanması ve alınacak tedbirlerin
Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde
olacağı kanısını taşımaktayız.
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 24 milletvekilinin,
ülkemizde pamuk tarımı ve pamuk üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/434)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde, pamuk
tarımı ve pamuk üreticilerinin sorunlarının araştırılarak pamuk üretiminin
artırılması, üreticilerinin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve
İç Tüzük’ün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Ali Halaman (Adana)
2) Enver Erdem (Elâzığ)
3) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
4) Bülent Belen (Tekirdağ)
5) Oktay Vural (İzmir)
6) Atila Kaya (İstanbul)
7) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
8) Sadir Durmaz (Yozgat)
9) Tunca Toskay (Antalya)
10) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
11) Erkan Akçay (Manisa)
12) Oktay Öztürk (Erzurum)
13) Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Özcan Yeniçeri (Ankara)
16) Meral Akşener (İstanbul)
17) Koray Aydın (Trabzon)
18) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
19) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
20) Mehmet Günal (Antalya)
21) Münir Kutluata (Sakarya)
22) Celal Adan (İstanbul)
23) Reşat Doğru (Tokat)
24) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
25) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
Gerekçe:
Pamuk, tekstilden
barut ve film malzemesi yapımına kadar 50 çeşit sanayi kolunun hammaddesini
oluşturan en önemli tarımsal ürünlerden birisidir. Bunun yanında ülkemiz
sanayisinin öncü sektörü tekstilin stratejik hammaddesi pamuktur. Bilindiği
gibi, pamuğun hammadde olarak kullanıldığı tekstil sanayi: sağladığı katma
değer, ihracat yoluyla ülke ekonomisine kazandırılan döviz ve emek yoğun işgücü
olmasından dolayı oluşturduğu istihdam hacmi ile vazgeçilmez bir sektördür.
Pamuk tekstil sanayimizde olduğu kadar harp sanayinin de önemli bir
hammaddesidir. Pamuk ayrıca bir yağ bitkisi olup tohumu, gıda sanayinde
bitkisel yağ üretiminde kullanılmaktadır. Arta kalan küspesi ise proteini
yüksek bir hayvan yemi olarak büyük önem taşımaktadır. Pamuk sahip olduğu özellikleri
nedeni ile stratejik bir ürün olup uluslararası ticarette yeri büyüktür.
Sentetik elyaf üretimi karşısında dahi öneminden bir şey kaybetmemiştir. Pamuk
tüm bu özellikleriyle de ülkemizde 6 milyon kişinin geçimini sağlamaktadır.
Tekstil
sektörümüzün gelişmesine rağmen dünyaca ünlü kalitesiyle Türk pamuğunun
üretiminin her yıl düşmesi düşündürücüdür. Tüketimdeki artışa rağmen üretimdeki
azalış, pamukta dışa bağımlılığımızı her geçen gün artırmaktadır. Özellikle
Akdeniz Bölgesinde pamuk üretimi artık yok denecek kadar azdır. Son yıllarda
Ege Bölgesinde pamuk ekim alanlarında belirgin düşüşler gözlenmektedir. Ege
Bölgesinde pamuk ekim alanları yerini hububata (mısır) ve meyve bahçelerine
bırakmaktadır. Pamukta ulusal bir politika oluşturulmazsa üretim her yıl daha
da azalacak ve pamuk ihtiyacının tamamı ithalatla karşılanmak zorunda
kalınacaktır.
İç talebimizi
karşılamak için üretimin artırılması gerekmektedir. Bu da üretim alanlarımızın
artırılması ile mümkündür. Ancak, pazarlamadaki en büyük engelimiz olan
fiyatlar üreticimizi tatmin etmemektedir. Ülkemizde hızla gelişen tekstil ve
konfeksiyon sektörüne paralel olarak tüketimin hızla artması, üretimin
artırılmasının zorunluluk olmasını ortaya koymuş ancak pamuk için belirlenen
prim miktarı yıldan yıla azalmıştır. Pamuğun üretimindeki girdi kalemlerinde
maliyetlerin çok yüksek oluşu üretimin her yıl daha da azalmasına sebep
olmaktadır. Mesela işçilik maliyeti pamukta önemli bir unsurdur. Ancak, kendi
yürür pamuk hasat makinesinin çok pahalı olması ve ithalatta alınan %18 KDV
oranı en büyük engellerdir, üreticiyi zorlamaktadır.
Genel tarımın
sorunları pamuk için de geçerlidir. Pamuk pazarlamasında ve piyasa oluşumunda
en önemli kurumlardan olan Tarım Satış Kooperatiflerinin, maddi destek
kaynakları kesilmiştir. Birlikler ürün fiyatlarını kendi imkânları ile
açıklamaktadırlar. Üretici ürününü %9-10 gibi fiyat artışı ile satarken, %30
faizle zirai kredi kullanılmaktadır. En azından ürün artışı oranında kredi
kullanma imkânı sağlanmalıdır. Verim artışı için bölgelere uygun çeşitlerin
seçimi ve bu çeşitlerin sertifikalı tohumluğunun sağlanması gerekmektedir.
Pamuğun gübrelenmesi ve sulanması konusunda bilinçsiz ve yanlış uygulamalar
sonucunda genellikle toprağın fiziksel ve kimyasal dengesi bozulmaktadır.
Bilinçsiz sulama
özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde tuzlanmaya ve toprak kaybına sebep
olmaktadır. Hastalık ve zararlılar için kullanılan zirai mücadele ilaçlarının
kullanımı sertifikaya bağlı değildir. Pamuğun en büyük pazarlama kanalı olan
Tarım Satış Kooperatifleri 4572 sayılı Yasa ile yeniden yapılandırma sürecine
girmiş ve bu yasaya göre de bu kooperatiflerin finans desteği kesilmiştir.
Pamuk üretimini desteklemenin bir yolu da kurulmuş olan bu Tarım Satış
Kooperatiflerini yaşatmaktır.
3.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 28
milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/433)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasa’nın 2.
maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti "sosyal bir hukuk devletidir".
Yine, Anayasa’nın 55. maddesi ücrette adaleti hükme bağlamış ve maddenin 1.
fıkrasında "Ücret emeğin karşılığıdır." denilmiştir ve beraberinde
Anayasa’nın 60. maddesinde de "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı
kurar." denilerek sosyal güvenlik hakkı anayasal güvence altına
alınmıştır.
Bu anayasal
düzenlemelere rağmen, sosyal devlet ilkesinden uzak uygulamalar sergileyen AKP
Hükûmeti, fakirliğe, açlığa muhtaç ettiği insanlara gıda ve kömür dağıtmayı,
sosyal yardım konusunu istismar ederek bir siyasi rant hesabına dönüştürmüştür.
Ekonominin büyüdüğü iddia edilen bir dönemde bireye düşen refah payından yoksun
olan emekli, dul ve yetimlerimiz Anayasa’mızda yer alan “Sosyal Devlet” ilkesi
gözetilmeden açlık sınırının altında borç içinde yaşamak zorunda
bırakılmaktadır.
AKP Hükûmeti
yetkililerinin ifadesiyle 2010 yılı sonu itibarıyla 9 milyon 498 bin olan
emekli sayısı ise yüzde 4,17 artışla, 2011 yılı Ekim sonu itibarıyla yüzde 4,5
artışla 9 milyon 923 bin kişiye ulaşmıştır. Yani yüzde 4'lük bir artış söz
konusudur. Bunun neticesinde, aktif-pasif oranına bakıldığında bu oran 2010'da
1,84'ten bugün 1,90'a ulaşmış bulunmaktadır.
Emeklilerimizin
sorunlarının ve çözüm yollarının derinlemesine araştırılması, eksikliklerinin
giderilmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal
düzenlemelerin yapılması amacıyla İç Tüzük’ün 104. ve 105. maddeleri gereğince
ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz.
1) Namık Havutça (Balıkesir)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Gürkut Acar (Antalya)
4) Atilla Kart (Konya)
5) Muharrem Işık (Erzincan)
6) Hülya Güven (İzmir)
7) İlhan Demiröz (Bursa)
8) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
9) İhsan Özkes (İstanbul)
10) Sena Kaleli (Bursa)
11) Mehmet Şeker (Gaziantep)
12) Celal Dinçer (İstanbul)
13) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
14) Erdal Aksünger (İzmir)
15) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
16 Ali Serindağ (Gaziantep)
17) Yıldıray Sapan (Antalya)
18) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
20) Mehmet Ali Susam (İzmir)
21) Fatma Nur Serter (İstanbul)
22) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
23) Tolga Çandar (Muğla)
24) Turgut Dibek (Kırklareli)
25) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
26) Mahmut Tanal (İstanbul)
27) Uğur Bayraktutan (Artvin)
28) Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
29) Ali Özgündüz (İstanbul)
Gerekçe:
Bugün ülkemizde
emekli, dul ve yetimlerin tamamına yakını açlık sınırının altında aylık
almaktadır. Ülkemizde SGK'nın bugünkü verilerine göre emekli yurttaş sayımız 10
milyona yaklaşmıştır. Aileleriyle birlikte bu sayı ülke nüfusunun yaklaşık üçte
birini oluşturmaktadır. Böylesine büyük ve önemli bir kesim sosyal güvenlik
hakkından, emeğinin karşılığını almaktan yoksun bırakılmakta sosyal devlet
ilkesinin gereklerinden yeteri kadar yararlanamamaktadır.
2010 yılı sonu
itibarıyla 9 milyon 498 bin olan emekli sayısı ise yüzde 4,17 artışla, 2011
yılı Ekim sonu itibarıyla yüzde 4,5 artışla 9 milyon 923 bin kişiye ulaşmıştır.
Hükûmet, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2011 yılı sonu itibarıyla gelirlerinin 124
milyar 726 milyon TL, giderlerinin 140 milyar 772 milyon TL, açık finansmanının
ise 16 milyar 46 milyon TL olacağı tahmin edileceğini bildirmiştir. Bu açığın
kapatılması için uygulanan politikalar ne yazık ki sosyal devlet ilkesinden
uzak uygulamalardır. Bunun en somut örneği ülkemizde sağlık harcamaları
katlanarak artarken çalışanlardan ve emekliden kesilen bu harcamalar sağlık
şirketlerine aktarılmakta, ilaç harcamaları sürekli artmakta ama buna önlem
olarak yeni fabrikalar açmak yerine ilaç fabrikalarını kapatıp ilaç tekellerine
mahkûm bırakılmaktadır. Bu, sağlığın özelleştirilmesi ve paralı hâle
getirilmesidir. Emekliler sağlık hizmetlerinde alınan katkı payından muaf
tutulmalıdır.
GSMH yıllara göre
belirgin bir artış göstermesine rağmen, emekliler bu refah payından hisselerine
düşeni alamamaktadır. Emeklilerin aylıklarının artışlarında bu husus göz önünde
bulundurulmalıdır. Bugün 6. basamak BAĞKUR'lu çiftçi 560 lira, BAĞKUR'lu esnaf
731 lira, SSK emeklisi ortalama 885 lira maaş almaktadır. Bugün itibariyle
açlık sınırı ise 927 liradır.
AKP Hükûmeti
emeklilere umut vermiştir. Ancak emeklilerin bu umutları hep sönmüştür.
Emekliler sürekli aldatılmış ve hayal kırıklığına uğratılmıştır. Emekliler
arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceğini vadeden AKP Hükûmeti buna karşın
iktidarı dönemince daha da adaletsiz hâle getirmiştir. Emeklilere banka
promosyonu verileceği söylenmiş ancak bu söz de boş çıkmıştır. Eski ve yeni
emekliler ile önceki sistemde Emekli Kurumları arasındaki farklı uygulamalar
sonunda, eski emekliler aleyhine oluşan fark, çıkarılacak intibak kanunları ile
düzeltilmelidir. İntibak yasasını çıkarma sözü verilmiş, ancak rafa
kaldırılmış, Haziran 2011 genel seçimleri sürecinde tekrar intibak düzenlemesinin
yapılacağı sözü verilmiş, son günlerde yine umut dağıtılmış ancak bunun da 2013
yılına ertelendiği açıklanmıştır. AKP bu konuda güvenirliğini yitirmiştir.
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer
alan, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve 24 Milletvekilinin; devlet eliyle
yapılması gereken bor tuzlarının aranması ve işletilmesi işlerini ihale ile
özel şirketlere yaptırdığı ve bu ihalelere kamu ihalelerine katılması yasaklı
kişilerin katılmasına izin verdiği iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/25) esas numaralı
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere
başlıyoruz.
VII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve 24
Milletvekilinin; devlet eliyle yapılması gereken bor tuzlarının aranması ve
işletilmesi işlerini ihale ile özel şirketlere yaptırdığı ve bu ihalelere kamu
ihalelerine katılması yasaklı kişilerin katılmasına izin verdiği iddiasıyla
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/25)
BAŞKAN - Hükûmet?
Burada.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel Kurulun 27/11/2012 tarihli 29’uncu Birleşiminde
okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre, bu görüşmede, önerge
sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve
Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri,
önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi söz alan
sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Önerge sahibi:
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça.
Gruplar adına:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun.
Hükûmet adına da
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız konuşacaktır.
Şimdi ilk sözü
önerge sahibi olarak Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’ya veriyorum.
Buyurunuz Sayın
Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Enerji
Bakanı aleyhine grubumuzun verdiği gensoru hakkında şahsım adına söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; devlet eliyle yapılması gereken bor tuzlarının
aranması ve işletilmesi işlerini ihaleyle özel şirketlere yaptırdığı ve
ihalelere, kamu ihalelerine katılması yasaklı kişilerin katılmasına izin
verdiği için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak verdiğimiz gensoru üzerinde
düşüncelerimizi aktarıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün, Sayın Başbakanın bile itiraf ettiği bir gerçekle karşı
karşıyayız. Başbakan diyor ki: “Türkiye bor ürünleri yatırımları kapsamında ham
bor satarak yıllarca sömürüldü. Bu da böyle biline.” Başbakanın tespiti son
derece doğru fakat bizim oralarda bir söz vardır: “Balık ağa girdikten sonra
aklı başına gelir.” Yani, değerli milletvekilleri, çoklukla düşünüp taşınmadan,
olacakları hesaplamadan işe kalkışan insan bu ihtiyatsızlığı sebebiyle bir
felakete düştükten sonra aklını başına toplar, kendine gelip uyanır ama
dövünmesi, çırpınması bir fayda vermez çünkü iş işten geçmiş olur.
İşte tam bu
noktada, Sayın Başbakanın… Geleceğimizin, ülkemizin serveti bor madenlerimiz
konusunda muhalefet görevimizi yerine getirerek olacakların hesaplanması için
buradan tarihî uyarı görevimizi yerine getiriyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bor madenlerimiz uluslararası sermayenin iştahını kabartıyor.
Onlar, bu zenginliğimizi sömürmek, ellerine geçirmek için her türlü yolu
deniyor. Biz de siz AKP Hükûmetine diyoruz ki: “Oltadaki balık, ağa takılan
balık olmayalım.” çünkü bor madeni ülkemiz için son derece önemli, dünya
konjonktürünü etkileyen stratejik bir madendir. Bor minerallerinin son derece özel
kimyasal yapıları nedeniyle ham madde, rafine ürün ve nihai ürün şeklinde
250’yi aşan kullanım alanı bulunmaktadır, yani sanayinin tuzu olarak
değerlendirilmektedir. Cam sanayisi, seramik sanayisi, temizleme, deterjan,
tarım, meteoroloji, nükleer uygulamalar, bor fiberleri, enerji, sağlık, çimento
gibi her türlü alanda kullanılma potansiyeli vardır. Özellikle de uzay sanayisi
ve havacılık sanayisindeki “geleceğin enerjisi” olarak bilinmektedir.
Değerli
milletvekilleri hidrojen diboran ve hidrojen pentaboran gibi, uçaklarda yüksek
performanslı potansiyel yakıt olarak kullanımı konusunda çalışmaların mevcut
olduğunu, yani borun gelecek vadettiğini artık bilmeyen kalmadı. İşte tam da bu
noktada -herkesin bildiği, bilip de bilmezden geldiği- siyaset ve devlet adamı
sorumluluğunu yerine getirmemiz gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız, borun bir potansiyel
olduğunu dile getirmiş bir siyaset ve devlet adamı. Ancak, Sayın Bakan, bu
ifadesinin ardından borun bir petrol, bir doğal gaz gibi cepteki nakit para
olmadığını birkaç kez farklı yerlerde ifade etti. Hatta Sayın Bakan “Dünyada 4
milyar ton bor rezervi var, bunun da yüzde 72’si bizde. Ancak dünyadaki bor
tüketimi yıllık 4 milyon ton yani bugünkü tüketimle dünyada bin yıl yetecek
rezerv var, Türkiye olmasa bile 300 yıl yetecek rezerv var. Dolayısıyla, yeni
kullanım alanları bulunmazsa borun bir anlamı yok.” diyor.
Bakın, Sayın
Bakanın bu ifadelerinden anlaşılıyor ki bor madeni için mevcut kullanım
alanlarından başka, yeni kullanım alanları bulunmazsa bor değersiz bir maden.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Siz Hükûmet değil misiniz, yeni kullanım
alanlarının yaratılması için politika ve proje üretmekten sorumlu siz değil
misiniz?
Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü yani BOREN’i, Türkiye’de ve dünyada bor ürün ve
teknolojilerinin geniş kullanımını, yeni bor ürünlerinin üretimini ve
geliştirilmesini teminen değişik alanlarda kullanıcıların araştırılması için
2003 yılında sizin Hükûmetiniz kurmadı mı? On yıldır BOREN ne yapıyor, niye kurdunuz
BOREN’i? Şimdi, BOREN’e de haksızlık etmeyelim. İnternet sitesine girip
baktığımızda toplam 114 tamamlanmış projeleri var. Balıkesir, Muğla,
Dumlupınar, Çukurova, Selçuk ve Anadolu’nun birçok üniversitesindeki değerli
profesörlerin, doçentlerin ve proje yürütücülerin emekleri olan araştırmalar
var, onlara da haksızlık etmeyelim. Sayın Bakan bunlardan habersiz olmalı ki
bor madenini küçümsüyor. Sayın Bakanın bor madenini önemsizleştirme
ifadelerinin ardında özelleştirme gerekçelerinin olmadığını ummak istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bor madeni bugün değersizmiş gibi gelebilir sizlere ya da
birtakım çıkarlar uğruna değersizmiş gibi gösterebilirsiniz ancak
vurgulamalıyım ki ham madene sahip olan ülkelerden ziyade bu madenle ilgili
teknolojiye sahip olan gelişmiş ülkelerin piyasaları kontrol ettiği de bir
gerçektir. Eğer, yeni politikalar üretemezseniz ülkenin geleceğini yok
edersiniz. Bugün petrol olan ülkelerin elindeki güç dünyayı nasıl
şekillendiriyorsa geleceğin madeni bor da yarınlarında Türkiye'nin en önemli
güçlerinden, birisi olacaktır.
Bakın, o nedenle,
ardındaki, bu önemsizleştirmenin ardındaki özelleştirme tuzaklarından uzak
durunuz. O nedenle, konuşmama başlarken, Başbakanın “Türkiye, bor ürünleri
yatırımları kapsamında ham bor satarak yıllarca sömürüldü, bu da böyle biline.”
sözünün samimiyetine inanmak istiyoruz.
Bor madenini ham
madde olarak satmayın çünkü petrolün yirmi beş, otuz yıl ömrünün kaldığı
biliniyor. Türkiye bin yıl süreyle geleceğin enerjisinin sahibidir. Borda
dünyanın en büyük rezervlerine sahibiz ancak boru ihraç ettiğimiz ülkeler boru
işleyerek elde ettikleri, değişik sektörlerde kullanılan ara madde ham
maddelerini bizim ihraç firmalarımızın 10-20 katı bedelle işleyip bize ve tüm
dünyaya satıyorlar. Türkiye, bor madeni dünya piyasasındaki rezervleriyle
orantılı bir üstünlüğe sahip olamamıştır ne yazık ki. Gelişmiş ülkeler
sanayilerinin pek çok alanında alternatifi olmayan ham maddede bugün büyük
oranda Türkiye’ye bağımlıyken Türkiye bu avantajını iyi değerlendirememektedir.
Sayın
milletvekilleri, her ülke, doğaldır ki kendi yer altı kaynaklarını stratejik
olarak kabul eder ve bu doğrultudaki gerekli önlemleri alır. Türkiye de genel
kurallar kapsamında kendi çıkarlarını koruyucu ve kollayıcı gereken yasal
önlemleri almış, bor madenini stratejik maden olarak kabul etmiştir. Türkiye,
merhum Ecevit döneminde 1978 yılında önemli bir çalışma yaparak bor madenlerini
devletleştirmiştir. Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ilgili yasalar
çerçevesinde ülkemizin minerallerinin üretilmesi, işletilmesi ve pazarlanması
görevini yerine getirmektedir ancak bugün, bununla ilgili bir yasa değişikliği
teklifi getirerek bor madenlerinin işletilmesine ucundan kenarından girmek gibi
bir teşebbüsün olduğunu Hükûmette görmekteyiz. Ancak bizim temas ettiğimiz KİT
Komisyonumuzun CHP’li üyeleri Bandırma’daki işletmelere geldiler. Orada
arkadaşlarımızla işletmeyi bir bütün olarak, madenin fabrikaya girişinden
torbaya girişine kadar inceledik.
Değerli
arkadaşlarım, zaten Hükûmetin şu anda getirdiği hizmetlerin bir bölümü hizmet
alımı yöntemiyle yapılmaktadır. Bor madenlerinin dünyadaki stratejik öneminin
altını buradan bir kez daha çizmem gerekiyor. Ham petrol bugün dünya
dengelerini nasıl etkiliyorsa ham borun da bizim elimizde bulunması gelecekte
dünya dengelerini önemli ölçüde etkileyecektir.
Anayasa’mızın
126’ncı maddesi, madenlerin devletin hüküm ve tasarrufunda olduğunu söylüyor.
Yani bu ülkenin madenlerinden çıkan rant Türk halkının geleceğinin, refahının
bir garantisidir. O nedenle, ucundan kenarından borun özelleştirilmesine
yönelik adımların atılmasını biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkenin
evlatlarının, geleceğinin, çocuklarımızın teminatı olan, refah teminatı olan bu
uygulamayı kesinlikle reddedeceğiz ve Türk halkına her yerde anlatacağız. O
nedenle biz diyoruz ki: Borlar Türkiye halkının geleceğidir, borlar vatandır,
vatan satılmaz. Bu düşünceyle bu önemli konuyu… Ben, KİT Komisyonu üyesi
arkadaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum. Bandırma’da, Balıkesir’in her
yerinde, bor işletmelerinde çalışan tüm işçi kardeşlerimiz bu taleplerini,
haklı taleplerimizi haykırıyor.
Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Havutça.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Erdoğdu.
CHP GRUBU ADINA
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Bakanı
Sayın Taner Yıldız hakkında Anayasa’nın 98 ve 99’uncu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü’nün 106’ncı maddeleri uyarınca verdiğimiz gensoru önergesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; madenler, bir yandan taşıdıkları ekonomik ve stratejik
değerler dolayısıyla, diğer yandan, tükenince yerlerine yenileri konulamayacak
olmaları sebebiyle birçok hukuk sistemi açısından özel mülkiyete ve hatta özel
işletmeye konu edilmemişlerdir. Bu durum cumhuriyet tarihi boyunca çıkan tüm
yasalarda ve anayasalarda korunmuştur. 1982 Anayasası’nın “Tabiî servetlerin ve
kaynakların aranması ve işletilmesi” başlıklı 168’inci maddesinde “Tabiî
servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların
aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belirli bir
süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın
arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya
doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine
bağlıdır.” denilmektedir.
2840 sayılı, Bor
Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin
İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen
Kanun’un 2’nci maddesine göre ise, bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin
aranması ve işletilmesinin devlet eliyle yapılması yasal bir zorunluluk olarak
gösterilmiştir.
Konuya ilişkin
olarak Danıştay 1. Dairesinin 26/5/1999 tarih, 1999/93 ve 1/5/2000 tarih,
2000/67 sayılı kararlarında, bor tuzlarının aranması ve işletilmesinin devlet
eliyle yapılması zorunluluğunun, bu maddenin zenginleştirilmesini,
rafinasyonunu ve pazarlamasını da kapsadığı açıkça ifade edilmiştir.
Hukuki durum bu
kadar açıkken, maden işletmesinin en temel aşamaları olan dekapaj, cevher
çıkarma, kırma, eleme, ayıklama ve yıkama gibi işlemler taşeron şirketler
tarafından yapılmaya başlanmıştır. Hatta Eskişehir’de bulunan Kırka
İşletmesinde susuz boraks üretimi, işletme içine kurulmuş, özel bir şirkete ait
fabrika tarafından yapılmaktadır. Yani Kırka İşletmesinde susuz boraks üretimi
fiilen özel sektör tarafından yapılmaktadır değerli arkadaşlar. Bu durum, 2840
sayılı Kanun’a açık bir aykırılık taşımaktadır.
Enerji Bakanı
Taner Yıldız, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın konuya ilişkin sorusuna 17
Nisan 2012 tarihinde verdiği cevapta bu durumu kabul etmiştir. Bor
madenlerinin, fiilen özel şirketler tarafından işletilmesine Hazine
Müsteşarlığı ve DPT Müsteşarlığı müdahale etmiş ve mevcut durumun 2840 sayılı
Kanun’a aykırı olduğu şüphesiyle Enerji Bakanlığının Danıştay 1. Dairesinden
ivedilikle görüş almasını talep etmiştir. Bu durum Sayıştay raporlarında
geçmektedir. Hazine ve DPT müsteşarlıklarının taleplerine rağmen Enerji
Bakanlığı, Danıştay 1. Dairesinden görüş alınmasına ihtiyaç duymaksızın, bor ve
boraks üretimini özel sektör eliyle yürütmeye devam etmiştir. Enerji
Bakanlığının, Hazine ve DPT’nin ısrarına rağmen Danıştaydan görüş almaması
tesadüf değildir arkadaşlar. Çünkü Danıştay, bor madenlerinin özel şirketler
aracılığıyla işletilmesinin 2840 sayılı Kanun’a aykırı olduğunu önceki yıllarda
aldığı kararlarla ortaya koymuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özetle, devlet tarafından işletilmesi gereken bor
madenlerini, Anayasa’nın 168’inci maddesine, 2840 sayılı Kanun’un 2’nci
maddesine ve Danıştay kararlarına aykırı olarak özel sektör kuruluşlarına
işlettiren Enerji Bakanı, Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesinde belirtilen
görevi ihmal suçunu işlemiştir.
Bu durumun ortaya
çıkması sonucunda suçüstü yakalanan Enerji Bakanı Taner Yıldız, apar topar,
2840 sayılı Yasa’nın 2’nci maddesini değiştiren yasa teklifini Meclis gündemine
getirmiştir. Bu Yasa, bor madenleriyle ilgili dekapaj, cevher çıkarma, kırma,
eleme, ayıklama, yıkama, paketleme, tahmil, tahliye gibi işlemlerin ihale
yoluyla üçüncü şahıslara gördürülmesini öngörmektedir.
Şimdi, Sayın
Bakana soruyorum: Bu işler hâlihazırda özel sektör tarafından yapılmıyor mu?
Evet, yapılıyor. Bu durum 2840 sayılı Yasa’ya aykırı olduğu için mi apar topar
bu yasa Meclis gündemine getirildi? Evet, bu yasa aklama yasasıdır, o yüzden
Meclis gündemine getirildi. Eğer yapılan işler yasaya uygunsa, yani bu yasal
değişikliğe ihtiyaç yoksa bu yasa neden Meclis gündemine geliyor?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Enerji Bakanı Taner Yıldız, bor madenlerinin
işletmesini Anayasa’nın 168’inci maddesine ve 2840 sayılı Yasa’nın 2’nci
maddesine aykırı biçimde hizmet ihalesi yoluyla özel şirketlere verdiği için ve
bu işlem Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesine göre suç olduğu için Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine bor kanununu getirmiştir; bunu, hepinizin böyle
bilmesini rica ediyorum.
Bu yasa, bir
yandan halkın madenlerine ve kamu işçisinin emeğine göz diken modern köleliği
yani taşeronluğu yaygınlaştıran, diğer yandan da yapılan yolsuzlukları aklayan
vahşi kapitalizmin acımasız yasalarından birisidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bor madenleriyle ilgili düzenlenen hizmet ihalelerinde
yapılan usulsüzlükler Maden Kanunu’na aykırılıklarla sınırlı değil, asıl büyük
usulsüzlükler Kamu İhale Kanunu’na aykırı olarak yapılan hizmet ihalelerinde
yaşanıyor.
Değerli
milletvekilleri, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında, Enerji Bakanlığında yapılan
yolsuzluklarla ilgili iki soruşturma yürütülüyor. Bu yolsuzluklarla ilgili
olarak düzenlenen iddianamelerde Enerji Bakanlığında var olan yolsuzluk ve
çürümenin ne boyutta olduğu ortaya çıkıyor. Bu iddianameyi ve mahkeme
kararlarını, isteyen bütün milletvekillerine gönderebilirim. Bu, 120 sayfalık,
Enerji Bakanlığındaki mahkemenin kararıdır değerli arkadaşlar. İçindeki
ibareler, içinde geçen olaylar, bu şirketlerin sahiplerinin bürokratlarla
konuşmaları, galiz küfürler; gerçekten bu Meclis kürsüsünü kirletmemek
açısından ben bunlara giremeyeceğim ama bu iddianamede yer alan tespitlerden
bahsedeceğim.
Bu iddianamede
yer alan tespitlere göre, devletin neyi ne zaman alacağının fail şirketler
tarafından belirlendiği, şirket sahiplerinin ihale öncesi hangi şirketin hangi
ihaleyi alacağını belirlediği, ihalelere katılan diğer anlaşmalı şirketlerin
ihale üzerinde bırakılan şirket tarafından çıkma parası ödendiği, ihalenin her
aşamasında Enerji Bakanlığının en üst düzey bürokratlarından başlamak üzere
rüşvet dağıtıldığı, kurulu rüşvet düzeni içerisinde uluslararası şirketlerin de
olduğu, telefon dinlemeleri, fotoğraflar ve ihale belgeleriyle tespit
edilmiştir.
Bu iddianamede
ismi geçen şirketlerden bir tanesi Fernas şirketidir. Şimdi, bu Fernas şirketi
üzerinden bu işlemlerin nasıl gerçekleştirildiğine biraz daha yakından bakalım:
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/134 esas, 2007/77 no.lu kararıyla Fernas
şirketi ortağı Muzaffer Nasıroğlu ve yöneticisi Yaşar Giregiz cürüm işlemek
için kurulan teşekküle üye olmak ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından hüküm
giymiş, rüşvet suçundan ise beraat etmiştir. Yargıtay, cürüm işlemek için
kurulan teşekküle üye olmak ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarını onamış ve
rüşvet suçu açısından verilen beraat kararını da yerinde bulmamış ve bozmuştur
değerli arkadaşlar.
Diğer taraftan, Fernas
şirketi yöneticisi Muzaffer Nasıroğlu hakkında 7/4/2006 Bozüyük, Seçköy,
Yumurtatepe, Enka İletim Hatlarının Kapasitesinin Artırılması İhalesinin işine
ilişkin olarak ihaleye fesat karıştırmaktan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde
2008/38 esas numarasıyla bir başka dava daha açılmıştır değerli arkadaşlar.
Yetimin hakkıyla
finanse edilen kamu ihalelerine yolsuzluk şüphesi altında olan şirketlerin
girmesini engellemek amacıyla 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 58’inci ve
59’uncu maddeleri çıkarılmıştır. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 59’uncu
maddesi hükmüne göre “Bu kanun kapsamında yapılan ihalelerden dolayı haklarında
birinci fıkra gereğince ceza kovuşturması yapılarak kamu davası açılmasına
karar verilenler ve 58’inci maddenin ikinci fıkrasında sayılanlar yargılama
sonuna kadar Kanun kapsamında yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine
katılamaz. Haklarında kamu davası açılmasına karar verilenler, Cumhuriyet
Savcılıklarınca sicillerine işlemek üzere Kamu İhale Kurumuna bildirilir.”
denilmektedir, yasa hükmü değerli arkadaşlar. Yani kanun maddesi ne diyor
değerli arkadaşlar: “Eğer bir şirket hakkında yolsuzluk iddiası varsa ve bu
iddialar cumhuriyet savcılığı tarafından ciddi bulunarak bir iddianame
düzenlenmişse -bu da yetmiyor- mahkeme de iddiaları ciddi bularak dava
açılmasına karar vermişse, artık bu şirkete ihale vererek veya ihaleye katarak
kamu kaynaklarını riske atmayın diye uygulayıcılara emrediyor değerli
arkadaşlar.
Şimdi, olayın
başına dönelim. Fernas şirketi Enerji Bakanlığında ihaleye fesat karıştırmaktan
yargılanıyor ve hüküm giyiyor. Doğru mu Sayın Bakan? Doğru. Bu durumda 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu neyi emrediyor? Enerji Bakanlığının yargılama başlar
başlamaz Fernas ve diğer şirketler hakkında yasaklama kararı alması ve bu şirketlerin
ihalelere katılmasına engel olunması gerekiyor. Bu karar alındı mı Sayın Bakan?
Hayır, alınmadı. Yani 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ihlal edilmeye başlandı.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 17, 58 ve 59’uncu maddelerine göre cürüm
işlemek için kurulan teşekküle üye olmak ve ihaleye fesat karıştırmak
suçlarından yargılanan ve hüküm giyen Fernas şirketi ve ortakları hakkında
ilgili bakanlık olarak Enerji Bakanlığı tarafından yasaklama kararı alınması
gerekirken bu karar Enerji Bakanlığı tarafından alınmıyor değerli arkadaşlar.
Usulsüzlükler burada bitiyor mu? Hayır bitmiyor. Bu defa Enerji Bakanlığına
bağlı Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü, Afşin Elbistan Linyitleri
Kışlaköy Açık İşletmesi dekapaj işi için ihale açıyor. Bu ihalede akıl almaz
bir olay oluyor değerli arkadaşlar. İhaleye Enerji Bakanlığı ihaleleriyle
ilgili olarak ihaleye fesat karıştırmaktan hüküm giymiş Fernas şirketi de
katılıyor. Enerji Bakanlığı, ihaleye katılmaması gereken Fernas şirketini
ihaleye katmakla yetinmiyor, üstüne üstlük 6/11/2007 tarihinde düzenlenen bu
ihaleyi 119 milyon lira bedelle Fernas şirketine veriyor. 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun “İhaleye fesat karıştırma” başlıklı 235’inci maddesinin ikinci
fıkrasının hükmü şudur: “İhaleye katılma yeterliliğine veya koşullarına sahip
olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak…” ihaleye fesat karıştırma suçu
olarak kanunda açık olarak tanımlanmış değerli arkadaşlar.
Şimdi, Fernas
şirketi ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanıp hüküm giymiş mi? Giymiş. İhaleye
katılmaması gereken bu şirket bu ihaleye katılmış mı? Katılmış. İhaleye katılma
yeterliliğine ve koşullarına sahip olmayan kişilerin ihalesine katılmasını
sağlayarak ihaleye fesat karıştırma suçu işlenmiş mi? (CHP sıralarından
“işlenmiş” sesleri) İşlenmiş. Sayın Bakan ne yapmış? Bütün bu süreci izlemekle
yetinmiş, hiçbir şey yapmamış. Sayın Bakan, yönettiğiniz Bakanlıktaki her türlü
işlemleri tetkik, tahkik ve teftişe tabi tutmakla görevli misiniz? (CHP
sıralarından “Evet” sesleri) Görevlisiniz. Emriniz altındakilerin faaliyet ve
işlemlerinden sorumlu olup Bakanlık merkez teşkilatıyla bağlı ve ilgili
kuruluşların faaliyetlerini, işlemlerini, hesaplarını denetlemekle görevli
misiniz? (CHP sıralarından “Evet” sesleri) Bununla da görevlisiniz. Bunca açık
suça rağmen Sayın Enerji Bakanı ne yapmış değerli arkadaşlarım? Enerji Bakanı
hiçbir şey yapmıyor, hiçbir adım atmıyor, yapması gereken hiçbir şeyde hiçbir
işlemi yok.
Peki, bunlar olup
biterken, bu süreç geçerken başka neler gerçekleşmiş? Bu aşamadan sonra bir
karanlık el devreye giriyor değerli arkadaşlar. İhaleye katılan diğer firmalar
ihale tarihi itibarıyla ihaleye fesat karıştırma suçundan hüküm giymiş Yaşar
Giregiz Fernas şirketinin Genel Müdürü oldu yani bir numarası oldu. Muzaffer
Nasıroğlu şirketi ise telsim ve ilzama münferiden yetkili olduğunu, dolayısıyla
ihaleye katılması yasak olanların ihaleye kabul edilmiş olması sebebiyle
ihalenin iptal edilmesi gerektiğini ileri sürerek 28/04/2008 tarihinde Sayın
Bakanın Bakanlığına başvuruyor yani şirketler benim burada size anlattığımı
yazılı olarak Enerji Bakanlığına bildiriyor. Enerji Bakanlığının ne yapması
lazım? İhaleyi feshetmesi lazım değil mi? Feshetmiş mi? Hayır, itirazı
reddetmiş.
Bu arada, Fernas
şirketinin durumuna uyan ve ihalelere katılmasının yasaklanmasını gerektiren
tebliğ hükmü 4734 sayılı Kanun hükümlerine ve ruhuna aykırı olarak -az evvel
okuduğum açık kanun hükmüne aykırı olarak- 15/05/2008 tarih ve 26877 sayılı
Resmî Gazete’de yayınlanan Kamu İhale Genel Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ ile yürürlükten kaldırılıyor değerli arkadaşlar. Yani Fernas ve
diğer şirketlerin durumunu açıklayan Kamu İhale Genel Tebliği’nin ilgili
hükümleri birdenbire ortadan kaldırılıyor değerli arkadaşlar.
Bilindiği üzere,
Kamu İhale Genel Tebliği kanun hükümlerine açıklık getirmek için çıkarılır.
Enerji Bakanlığının başvurularını reddetmesi üzerine şikâyetçi şirketler bu
sefer Kamu İhale Kurumuna başvuruda bulunuyor değerli arkadaşlar. Ancak Kamu
İhale Kurumu bu hükümlerin açık olmaması gerekçesiyle bu başvurudan yirmi gün
önce Kamu İhale Tebliği’ni değiştirerek şirketlerin başvurusunu reddediyor.
Yani Kamu İhale Kurumu başvuru öncesinde kanunu açıklayan tebliğ hükmünü iptal
edip daha sonra “Kanun açık değil.” diyerek bu başvuruyu da reddediyor değerli
arkadaşlar. Böylece Afşin-Elbistan Linyitleri Kışlaköy Açık İşletmesi dekapaj
işi 119 milyon lira bedelle Fernas şirketinin oluyor. İhaleye fesat
karıştırmaktan hükümlü Fernas şirketine verilen ihaleler bununla sınırlı
kalmıyor değerli arkadaşlar.
Bu defa,
05/08/2009 tarihinde, Enerji Bakanlığına bağlı Eti Maden İşletmeleri Genel
Müdürlüğü, yani bor madenlerini işleten Genel Müdürlük tarafından açılan 110
milyon ton dekapaj ihalesi, 05/08/2009 tarihinde 115 milyon lira bedelle yine
Fernas şirketine veriliyor değerli arkadaşlar.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Ne şirketmiş ya!
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) - Yani hepimizin gözbebeği
olan bor madenlerimizin işletilmesi işi, ihaleye fesat karıştırmaktan hükümlü
Fernas şirketine veriliyor değerli arkadaşlar. Bu durum, Cumhuriyet Halk
Partisi tarafından ortaya çıkarılıp, Meclis gündemine getirilince, Hükûmet,
apar topar Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören yasayı önümüze
getiriyor değerli arkadaşlar.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Bu şirket kimin adamı, kimin malı?
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) - Peki, 01/11/2012 tarihinde,
yani bundan bir ay önce iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla kabul
edilen bu yasa neyi amaçlıyor? İşte, bu yasa, bu şekilde ihaleye fesat
karıştırmış şirketlerin ihaleye katılması ve yetimin hakkını yemesinin önünü
açan bir yasadır değerli arkadaşlar. Ne yazık ki, iktidar milletvekilleri
-umuyorum ki, bilmiyordurlar ama anlattık, bildiklerini varsayıyorum- bu yasayı
çıkararak, işte, bu yetimin hakkının yenilmesinin ne yazık ki, değerli
arkadaşlar, önünü açmış oldular.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Sırat köprüsünden nasıl geçecekler?
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) - İncelediğimiz belgeler ve
raporlar bizi Enerji Bakanlığıyla ilgili korkunç bir gerçekle yüzleştirmiştir.
Şu an itibarıyla Enerji Bakanlığının yönetimi fiilen iki şirketin eline
geçmiştir. Bu iki şirketten birisi Fernas şirketidir. Bu şirket, dürüst ve
namuslu bütün bürokratların direnişine rağmen Enerji Bakanlığında her işi
yaptırabilmektedir. Yapılan işlemler hukuk katliamıdır. Yapılan bu işlemler
dolayısıyla başta Enerji Bakanı olmak üzere, onlarca kamu görevlisi ağır hukuki
sorumluluklar altındadır değerli arkadaşlar.
Cumhuriyet Halk
Partisi tarafından verilen bu gensoru, ülkemiz ekonomisinin belkemiğini
oluşturan Enerji Bakanlığını sarmış bu yolsuzluk çarkından kurtulmak için bir
fırsattır.
Bu gensoru
öncesinde Sayın Bakan bir basın açıklaması yapıyor. Benim aldığım bilgi, diyor
ki: “Gensorunun artık suyu çıkmıştır, ciddi konularda gensoru verilir.” Ben
bütün milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum, bütün bunlar belgelerle
sabittir. Bütün bunların şüphesi bile bir Bakan için gensoru vermeye yetmez mi
değerli arkadaşlar? (CHP sıralarında alkışlar) Bu, gensorunun sulandırılmış
hâli midir? Bizim görevimiz bunların üzerine gitmek.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özet olarak, Enerji Bakanı Taner Yıldız, devlet
tarafından işletilmesi gereken bor madenlerini Anayasa’nın 168’inci maddesine,
2840 sayılı Yasa’nın 2’nci maddesine ve Danıştay kararlarına aykırı bir biçimde
özel sektör kuruluşlarınca işletilmesine hatta Kırka Bor İşletmesinde işletme
sahası içinde susuz boraks üretimi için özel fabrika kurmasına göz yumarak Türk
Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesinde belirtilen görevi ihmal suçu işlediğinden,
ayrıca Enerji Bakanlığının kendi ihalelerine fesat karıştırma suçundan hükümlü
Fernas şirketine yargılama sürerken bir hüküm verdikten sonra toplam 234 milyon
liralık iki yeni ihale vererek Türk Ceza Kanunu’nun 235’inci maddesinin ikinci
fıkrasında ihaleye fesat karıştırma suçunun işlenmesine ve bu nedenle kamu
zararının oluşmasına göz yumması sebebiyle…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
tamamlayınız.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
–Peki Başkanım.
Göz yumması
sebebiyle Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesinde belirtilen görevi ihmal
suçunu işlediği ortaya çıkmıştır. Bu suçlar ve tespitler karşısında Enerji
Bakanının gensoruyla düşürülmesi gerekmektedir.
Ben konuşmama son
verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarında alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz, Sayın Erdoğdu.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz Sayın
Dora.
BDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız hakkında verilen gensoruyla ilgili olarak
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, biraz önce Muş Milletvekilimiz Sayın Sırrı Sakık, Sayın
Bakanımıza bir soru yöneltmişti, ben de aynı soruyu kendisine yöneltmek
istiyorum: “HES projelerinde, sizin kurumunuzda üst düzey görevlilerden kaç
kişinin kardeşi veya yakınları HES projelerini kapattılar ve sonradan satışa
sundular?”
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üzülerek ifade etmek gerekiyor ki Türkiye Cumhuriyeti
birçok alanda olduğu gibi enerji alanında da dışa bağımlı bir ülke olmaya devam
etmektedir. Uygulanan yanlış enerji politikaları ülkemizin dışa bağımlı ülke
olmasının başlıca nedenleri arasındadır. Son olarak elektriğe ve doğal gaza
yapılan zam ise uygulanan yanlış enerji ve savaş politikalarını bir kere daha
gündeme getirmiştir. Türkiye, şu anda dünyanın en pahalı petrolünü
kullanmaktadır; doğal gazda da aynı şekilde dışa bağımlı bir ülke konumunu
sürdürmektedir. Kısacası Türkiye, son yapılan istatistiklerde açık bir şekilde
ortaya konulduğu gibi, yüzde 74 oranında enerjisini dışarıdan ithal etmektedir.
Enerjide ithalat bağımlısı Türkiye’de 2009 sonu itibarıyla yaklaşık bir yıllık
petrol rezervi ve yaklaşık iki aylık doğal gaz rezervi bulunmaktadır. Sayın
Bakanın da açıklamasında belirttiği gibi, geçen kış aylık 400 lira doğal gaz
faturası ödeyen bir ailenin faturası bu kış 520 liraya çıkacak. Asgari ücret
alan bir vatandaşın bu faturayı ödedikten sonra nasıl geçineceğini hiç
düşünüyor musunuz?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; esasen bu son zamanlarda Hükûmetin art arda uygulamaya
koyduğu zamlar, son yıllarda bütün uyarılarımıza rağmen sert bir şekilde
sürdürülen güvenlik siyasetinin bir parçası olarak görülmektedir. Türkiye’de
binlerce gencimizin ölümüne ve sakat kalmasına neden olan bu çatışmalı ortam
âdeta bir canavar gibi ülkenin millî kaynaklarını yiyip bitirmektedir. Güvenlik
konsepti uyarınca çatışmalarda yapılan masraf, üstüne bir de uygulanan yanlış
enerji politikaları eklenince vatandaşlarımıza elektrik ve doğal gaz zammı
olarak geri dönmektedir.
Değerli
milletvekilleri, şu anda 1.600 civarında olan HES’lerin sayısı yapımı süren 200
HES daha eklendiğinde 1.800’lere çıkacaktır. HES yapımlarında yasa gereği
yapımcı şirketin ÇED raporu alabilmek için köylülerin onayını alması
gerekmektedir. Yaşama alanlarının ve doğanın tahrip edilmesini istemeyen
köylüler, HES şirketlerine doğal olarak itiraz etmekte ve yaşadıkları yerlerde
HES’leri istememektedirler. Ancak bu itirazlar dikkate alınmadığı gibi,
Bakanlar Kurulu usulsüz bir yetki devriyle acele kamulaştırma yetkisini de
EPDK’ya devretmiş, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ise bu yetkiyi başvuran her
firma için hemen kullanabilmiştir. Bir savaş kanunu olarak bilinen acele
kamulaştırma, doğayı tahrip ettiği bilirkişi raporlarınca açıkça ifade edilen
HES yapımları için pervasızca kullanılabilmektedir.
Bakanlığın bir
diğer yanlış enerji politikası nükleer enerji ile ilgili olarak uygulamaya
soktuğu politikalardır. Dünyanın pek çok yerinde nükleer enerji çevreye ve
insana verdiği zarardan dolayı terk edilirken, Türkiye’de birçok yerde nükleer
enerji santrali açmaya çalışmak anlaşılır bir tutum değildir. Çernobil
faciasının etkileri hâlen devam etmekte, Karadeniz’de pek çok insanımız
kanserden dolayı hayatını kaybetmektedir.
Sayın Bakanın
nükleer enerji ile ilgili basına yansıyan sözleri ise hakikaten de hayret
vericidir. Sayın Bakan, basına yansıyan sözlerinde "Sigara, ortalama insan
ömrünü 2,3 yıl, yoksulluk 700 gün, alkol 130 gün, kalp 2.100 gün öne çekiyor.
Uçak kazaları ise Amerika Birleşik Devletleri’nde ortalama insan ömrünü 1 gün
öne çekiyor. Nükleer santrallerin ortalama ömür kaybı ise sadece 0,03 gün
olarak tespit edilmiştir." şeklinde bir beyanatta bulunmuştur.
Nükleer
santraller yolu ile elektrik elde edilmesi, bütün diğer enerji elde etme
teknolojileri ve yatırımları gibi çeşitli riskler barındırmaktadır. Seçilecek
teknoloji ve yer seçiminden tutun da normal çalışma koşullarında ve hele hele
herhangi bir kaza hâlinde sağlık ve çevre etkisi ile son derece riskli bir
enerji elde etme yöntemidir. Nükleer enerji meselesi, beklenen fiyat
artışlarına rağmen süreklilik arz eden, tamamen dışa bağımlı yakıt gereksinimi;
savaş hâlinde koruma zorluğu, radyasyonlu atıklarının yok edilmesi, ömrü
bittiğinde santralin sökümü ve bütün bunların maliyet hesaplarına değin bilimin
bütün dallarını ve toplumun bütün çıkar gruplarını ilgilendiren teknik bir konudur.
Nükleer enerjinin pek çok riski olduğu unutulmamalıdır. Bu bağlamda insan ve
çevre sağlığının birincil derecede önemli olması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, nükleer santraller barındırdığı risklerin yanı sıra çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı olarak nükleer santral kazaları
ve radyoaktif atıkları, karşılaştığımız çevre sağlığı riskleri, bilimsel
tabloda en ağır risk grubu olan hem gözlenemez hem de denetlenemez riskler
arasındadır.
Nükleer santral
ve zararlı radyasyon konusunda Türkiye’nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve
cezası tanımlanmamıştır. Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi
önemli yatırım kararlarında danışma ve karar verme süreçlerine katılıma dair
birey hakları ülkemizde eksik ve engellerle doludur.
Enerji ve nükleer
enerji yalnızca sanayi sektörünün değil, tarım, orman, turizm, sağlık gibi tüm
sektörlerin içinde bir yerdedir.
Küresel ısınmanın
çözümü diye nükleer santral yatırımı yağmurdan kaçarken bataklığa saplanmaktır.
Ülkemizde ÇED
ticari bir iş olarak özel firmalara yaptırılmaktadır. Bu nedenle, işletme ÇED’e
değil, ÇED işletmeye uydurulmakta, bazı madencilik, petrol arama gibi sektörler
kapsam dışında tutularak ÇED anlamsızlaştırılmaktadır.
Ülkemizin
uygulanmayan mahkeme kararlarıyla dolu, bozuk çevre koruma sicili bizlerin ve
tüm yurttaşların nükleer santraller konusunda son derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.
Nükleer
santraller, hiçbir ülkede sigorta şirketlerince sigortalanmaz çünkü bir nükleer
kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar boyu sürecek, Çernobil felaketinde olduğu
gibi, birkaç ülkenin ekolojik felaket bölgesi ilan edilmesine neden olabilecek
insan ve çevre sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu tahmin edilemeyecek
ve karşılanamayacak ölçüde büyük olabilir.
Nükleer santraller
gerek yatırım ve işletme aşamasında gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüz yıl süren radyasyonla kirlenmiş santral parçaları nedeniyle kirli,
yatırımı ve ürettiği enerji maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz da Suriye’deki olaylara değinmek istiyorum.
Suriye’de yaşanan son durum hepimizi derin bir şekilde etkilemekte ve
endişelendirmektedir. Son günlerde daha da şiddetlenen çatışmalarla beraber
Suriye’de yaşanan olayların bütün Orta Doğu’yu etkileyecek boyuta geldiğini
görmekteyiz.
Suriye’de Mart
2011’den bu yana süren ve 50 bine yakın sivilin ölümüne yol açan çatışmalarla
ortaya çıkan Suriye krizi, bölgesel ittifakların Orta Doğu’nun bu havzasında ne
denli kırılgan olduğunu bir kez daha göstermiştir. Kriz sürecinde Türkiye’nin
izlediği aktif politikaların karşılaştığı direnç de, AK PARTİ İktidarında
kapasitesini bir hayli genişleten Türkiye dış politikasının sınırlarını görme
imkânı sağlamıştır. Orta Doğu’da büyük bir ivme yakalayan Türkiye, Suriye
krizinde bölgesel gücünün sınırlarını ve Orta Doğu’daki devrim taleplerini
yönlendirme kapasitesini test etme ve sonuçta bölgesel aktörlerle ilişkilerini
gözden geçirme ihtiyacı duymuştur. Türkiye’nin
“Orta Doğu’da oyun kurucu ülke” söylemiyle yürüttüğü ve kimi çevrelerde
“Yeni Osmanlıcı” diye nitelenen politikası Suriye’de güçlü dirençle
karşılaşmış, devrim arayışlarına verilen güçlü siyasi ve askerî desteğe rağmen
geçen şu zamana kadar hedefine ulaşamamıştır. “Komşularla sıfır sorun
politikası” ile yola çıkan Hükûmet, “sıfır komşu politikası”na doğru
evrilmektedir.
Suriye krizinin
bölgedeki en büyük etkisi Türkiye-İran ilişkilerinde olmuştur. Birleşmiş Milletlerin, Libya’da olduğu gibi
güç kullanımını içeren bir yaptırım kararı alamaması üzerine, Suriye’de devam eden devrim konusunda yalnız
kalan Türkiye, tüm komşularıyla ama özellikle İran’la ilişkilerinde büyük bir
kırılma yaşamıştır. Yakın zamana kadar perde gerisinde büyük bir rekabet yaşansa
da, iki tarafın da sık sık tekrar etmeyi sevdiği ifadeyle, Kasrı Şirin Anlaşması’ndan bu yana devam eden ve AK PARTİ İktidarında en üst düzeye çıkan
ilişkiler bir hayli gerilemiştir,
gerilmiş bir aşamaya gelmiştir. Gerilimin nedeni ise iki ülkenin Suriye’de
rejim değişikliğinin sonuçlarını farklı okumalarıdır.
Şurası bir gerçek
ki Türkiye, Esad rejiminin altı ay içinde yıkılacağını düşündü ve bütün dış
politikasını bu plan üzerinde yaptı ancak Türkiye uluslararası camiada yalnız
kaldı. Son olarak Katar’ın başkenti Doha’da yapılan toplantıda Suriye
muhalefeti “Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu” adı
altında yapısal bir değişikliğe gitmiş,
Türkiye’nin ilişkili bulunduğu muhalefet etkisini kaybetmiştir. Açıkça
görünüyor ki Obama yönetimi bu yapıyla daha fazla iş birliğine girmeyi tercih
etmiştir.
Suriye’de
çatışmalar hâlâ devam ediyor ve ölü
sayısı her geçen gün daha da artıyor. Türkiye ise silah ve para yardımı başta
olmak üzere Suriyeli muhaliflere destek vermekle suçlanmaya devam ediliyor. Bu
durum, Türkiye’nin dış politikasının ne kadar yanlış olduğunu bir kere daha
gözler önüne sermiştir. Üstelik Suriye krizinin başlarında yapılan anketlerde
Türkiye kamuoyu, Suriye politikası konusunda Hükûmete büyük oranda destek
veriyorken, içine girilen girdabın farkına varan kamuoyu son yapılan anketlerde
bu desteğini büyük oranda geri çekmiştir.
Halk Suriye’ye
yönelik bir müdahale istememektedir. Halkın yalnızca yüzde 18’i Suriye
muhalefetine destek konusunda Hükûmetle aynı görüştedir. Amerikan, Alman
Marshall Fonu tarafından yürütülen ve Türkiye kamuoyunun da görüşlerinin
alındığı “Transatlantik Eğilimler” adlı raporda çıkan bu oran, Hükûmetin Suriye
politikasına yönelik kamuoyu desteğinin düştüğünü göstermektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz, Suriye’de savaşın bir an önce bitmesini istiyoruz.
Suriye’de yaşayan etnik ve farklı inançtaki bütün halkların, Arapların,
Kürtlerin, Alevi Nusayrilerin, Ermenilerin, Asuri Süryanilerin ve Türkmenlerin
özgürlüğünü ve eşitliğini garanti altına alacak laik ve demokratik bir Suriye
istiyoruz. Bizim için önemli olan halkların iradesidir. Kendi halkını öldürmeye
devam eden Esad rejimine hiçbir zaman destek vermedik, veremeyiz de.
Suriye’de rejim
elbette değişmelidir. Ancak bu değişim dışarıdan gelen direktif ve
politikalarla değil, bir bütün olarak Suriye halklarının iradesiyle olmalıdır.
Suriye’de yaşayan halkların iradesi esas alınarak özgür, demokratik ve laik bir
Suriye yaratılmalı ve bu haklar anayasal olarak güvence altına alınmalıdır.
Türkiye'nin Suriye’ye yönelik dış politikası tam da bu temelde olmalıdır.
Türkiye dış
politikasını Kürt fobisi üzerinden yürütmektedir. Oysa böylesi bir dış
politikanın Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmayacağı son derece açıktır.
Türkiye’nin yapması gereken, Suriyeli Kürtler ve diğer halklarla iş birliğine
girerek onlara dostluk elini uzatmak olmalıdır. Bu bağlamda, Türkiye
Suriye’deki Kürtlerle olumlu ilişkiler geliştirdiğinde biz de Barış ve
Demokrasi Partisi olarak destek vermeye hazır olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Suriye’deki
çatışmalardan kaçarak Türkiye’ye sığınan mültecilere Türkiye’nin kucak açması
önemli ve insanidir. Ancak, üzülerek takip ediyoruz ki Türkiye farklı
politikaların peşinde koşmaktadır. Savaş temelli politikaların ötesinde,
dostluk temelli politikaların oluşturulması gerekirken, Suriye’de yaşayan etnik
ve dinî temelli halklarla diyalog içine girilmesi gerekirken tam tersi bir
tutum izlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bir ülkenin dış politikasını oluştururken kendi çıkarlarını
gözetmesi kadar doğal bir şey olamaz. Ancak politikalar oluşturulurken
demokrasi, insan hakları gibi evrensel birtakım değerlerin göz ardı edilmemesi
gerekir. Evrensel olarak bütün insanlığın kabul ettiği değerler üzerinden dış
politika oluşturmak varken, birtakım dinî referanslarla harekete geçmek ya da
siyasetini bunun üzerinden kurmak o ülkeye kaybettirecektir. Ülkemizin içinde
bulunduğu durumun bu olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda, halkları tahakküm
altına alan, onların iradelerini yok sayan, onlara yönelik düşmanca ilişkilerin
geliştirilmesine yönelik yaklaşımlara katılmadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Orta Doğu’nun iç
içe geçmiş birçok sorunu barındırdığı bir gerçektir. Ancak, ne Orta Doğu ne de
halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkûm edilmemelidir. Orta
Doğu ülkeleri, halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek
barışçıl bir kalkınma seferberliği başlatacak potansiyele sahiptirler. Bölge
halklarının bir arada yaşama iradesine, devletlerin egemenlik haklarına,
bireylerin temel hak ve hürriyetlerine saygı, gerek ülkeler arasında gerek
ulusal ölçekte kalıcı barışın ve huzurun temin edilmesinin ön şartıdır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti ve devlet yetkilileri Suriye Kürtleriyle ilgili
konuşurken kendi ülkelerinde milyonlarca Kürt’ün yaşadığını akıllarından
çıkarmamalıdırlar. Bu tutum, Irak, Suriye ve İran’da akrabaları olan insanlar
için son derece incitici ve dışlayıcı bir yaklaşımdır. Bu söylemler Türkiye’de
yaşayan milyonlarca Kürt insanının vicdanına indirilmiş bir darbe şeklinde
algılanacaktır. Suriye’ye yönelik herhangi bir müdahaleye karşıyız çünkü bu
tutum savaşın derinleşmesi, insanların hayatlarını kaybetmesi anlamına
gelecektir. Suriye Kürtlerinin kendi haklarına sahip çıkması ve kendilerini
yönetmek istemeleri Türkiye için bir müdahale nedeni olmamalıdır. Böyle bir tutum
uluslararası hukuk açısından da kabul edilemez. Suriye’nin geleceğine dış
güçler değil, Suriye halkının kendisi karar vermelidir. Suriye’de yaşayan
Kürtler ve diğer halklar kendileri için demokratik, özerk bir yapı arzu
ediyorlarsa bu karara ancak ve ancak saygı duymak gerekmektedir. Esad kalsa da,
gitse de Suriye’de yeni bir yapının oluşacağı muhakkaktır. Burada önemli olan,
yeni oluşacak Suriye’nin halkların iradesine saygılı, demokratik ve laik bir
hukuk devleti olması için çaba harcamaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Suriye’de iç savaş başladığı günlerde politika
üretemeyen Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti geç kalmışlığın aceleciliğini
ortaya koyarak Suriye politikası ve Orta Doğu politikasında daha fazla
itibarsızlaşmıştır. Bu politika Türkiye’nin Suriye’ye yönelik makro hedeflerini
değiştirmiş, Türkiye tüm Suriye politikasını Suriye’deki Kürtlerin
kazanımlarını engelleme ve aşındırma üzerine yoğunlaştırmıştır. Suriye’de devam
eden çatışmaları tüm kamuoyu yakından takip etmektedir. Son birkaç gündür
Ceylânpınar ilçemizin karşısında bulunan Serekaniye’de -Resulayn’da- yoğun
çatışmalar yaşanmaktadır. Önceki çatışmaların aksine bu çatışmalar, Özgür
Suriye Ordusu, El Nusra gibi silahlandırılmış çeteleriyle o bölgede yaşayan
Kürtler arasında gerçekleştirilmektedir. Türkiye’nin bu çatışmaların
yaşanmasını engelleyen bir rolü benimsemesi gerekirken, Türkiye bu çatışmaların
bitirilmesi konusunda herhangi bir çaba içine girmemekte, aksine bu gruplara
destek vermektedir. Özgür Suriye Ordusu bileşeni olup olmadığı bile belli
olmayan ve hiçbir meşruiyeti olmayan birtakım gruplarla Türkiye’nin iş birliği
yapıyor olması en başta bu ülkeye kaybettirecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Suriyeli Kürtler düşmanımız değildir, düşman hâline de
getirilmemelidir. Kürt fobisi üzerinden geliştirilen politikaların terk
edilmesi gerekmektedir. Türkiye'nin yapması gereken, başta PYD olmak üzere
oradaki Kürt Ulusal Konseyinden Kürt liderlerle diyalog içine girmek olmalıdır.
Üstelik sadece Kürtler değil, hangi etnik, inançsal, mezhepsel ve kültürel
aidiyete sahip olursa olsun Suriye’de yaşayan tüm halkların, farklı inançların
kendi iradeleriyle yönetilmeye hakları vardır ve demokratik bir Suriye ancak
böyle şekillenebilir.
Suriye’nin
geleceğini bir başka ülke değil ancak orada yaşayan halklar belirleme hakkına
sahiptir diyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Dora.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız hakkında verilen gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere devam edeceğiz.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi sıra
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy konuşacak.
Buyurun Sayın
Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında, Anayasa'nın
98 ve 99’uncu, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 106’ncı maddeleri
gereğince vermiş olduğu gensoru önergesiyle ilgili -grubum adına- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, gensoru
sahipleri ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan arkadaşım gerçekten
çok önemli belgelerle birtakım konuları izah etti. Bu gensorunun da ana konusu,
Enerji Bakanlığının, tabii, bor madeniyle alakalı, hem yapılan yolsuzluklar hem
de politikalarla alakalı.
Bor, elbette
Türkiye için stratejik bir maden, bunu herkes böyle kabul ediyor, herkes böyle
değerlendiriyor. Ancak bu stratejik madenle alakalı, devlet, diğer madenleri de
göz önünde bulundurarak 1983 yılında devletleştirdiği bu madenlerle alakalı
zaman zaman böyle birtakım “surda gedik açmak” adına bazı girişimlerde
bulunuyor. Biz, bu yapılan bazı, surda gedik açma çalışmalarının da bazen
sehven -yanlışlıkla- yapıldığı kanaatiyle birtakım şeyleri değerlendiriyoruz
ama bütün bunları üst üste bindirdiğimizde, üst üste koyduğumuzda maalesef
aklımıza bazı kötü senaryolar da gelmiyor değil.
Şimdi, bakın,
buna örnek olarak şunu söyleyeyim: 27 Haziran 2012’de bir torba yasa geldi
buraya. Bu torba yasada da yine bu konuyla alakalı, 2840 sayılı Yasa’da
birtakım değişiklikler yapılmasıyla alakalı bir geçici madde koydular. Bu
yasadaki uyarıyı biz yapmamış olsaydık, ilgili iktidar partisi yetkilileriyle
görüşmemiş olsaydık, bu yasa o geçici maddeyle olduğu gibi geçmiş olsaydı bugün
bor madenlerinin özelleştirilmesinin önünde hiçbir engel yoktu. Oraya bir
kelimeyi ilave ettirmek suretiyle… Yani orada ne diyor, geçici maddede? “2840
sayılı Kanun’a ekli listede linyit ruhsatları ile daha sonra bu sahalarla
birleştirilmek suretiyle 2840 sayılı Kanun kapsamına dâhil olan sahaları,
24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a
göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirilir.” Şimdi, bakın,
burada 2840 sayılı Yasa kapsamına bor da giriyor, biliyorsunuz. Bunu, “linyit”
kelimesini ilave ettirerek ancak düzeltmeyi sağlayabildik. Bizim söylediğimizin
doğru olduğunu iktidar partisi mensubu arkadaşlarımız da kabul ettiler, bir
önergeyle düzelttiler. Şimdi, biz bunu görmemiş olsaydık, bu yasa böyle geçmiş
olsaydı -ifade ettiğim gibi- bugün bor veya bu daha önce devletleştirilen diğer
madenler, çok rahat bir şekilde, bu torba yasada, bir tane madde ilavesiyle bu
sıkıntı devam edegelecekti.
Şimdi, yine bu
alt komisyonda görüşülen, daha Meclise gelmeyen bor madenleriyle alakalı üçüncü
şahıslara, işte dekapaj, cevher çıkarma, kırma, eleme, ayıklama ve yıkama,
paketleme, tahmil-tahliye gibi özel olarak kelimelerle yani konuları ifade
edilen yine bir geçici madde çalışması yapıldı. Bu çalışma alt komisyonda
yapılmadan önce daha muğlak bir ifadeydi ve hatta şimdi de aslında çok yeterli
bir ifade olmadığı kanaatindeyim ben çünkü bütün bunlarla belki maden
ruhsatları devletin elinde kalacak ama bor işletmeleriyle alakalı, bu
işletmelerin istendiği zaman veya birileri istediği zaman bu işletmeleri
devretmenin önünde hiçbir engel kalmayacak.
Dolayısıyla,
sadece “Biz iyi niyetle çıkartıyoruz, bunun maksadı şudur.” gibi kelimelerle bu
yasalar çıkmaz. Yani kötü niyetli olan, o yarınlarda olabilecek durumların da
önünü kesmek adına her şey açık seçik buraya yazılır diye ifade etmek
istiyorum. Bunu da herkesin böyle bilmesi lazım.
Şimdi, bor
gerçekten, ifade ettiğim gibi, stratejik bir maden, yarınlar adına çok stratejik
bir maden bor. İşte, borla ilgili birçok efsaneler var; işte enerjiyle ilgili,
efendim, birtakım şeylerin aslında bulunduğu, icat edildiği ancak işte, hayata
geçmediği gibi falan ama şimdi mevcut çalışmalarla, işte özellikle sodyum bor
hidrürle ilgili çalışmalarla, bugün mevcut enerjinin üzerinde bir maliyetle
çalıştığı aşikâr ancak buradan hareketle şunu söyleyebiliriz: Bugün belki borla
çalışan enerji motorları veya işte enerji araçları… Enerji üretmek bordan,
belki bugün 30 katına pahalıya mal olabilir ama yarınlarda, her teknolojide
olduğu gibi, bu teknolojinin bugün hidrokarbonlar seviyesine düşebilme
ihtimalinin de yüksek olduğunu düşünerek bu bor madenlerine hepimizin, bütün
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının göz bebeği gibi bakması ve böyle değerlendirmesi
lazım diye düşünüyorum.
Şimdi, burada
konu Eti Maden olduğu için yani özellikle Eti Maden ve oradaki yolsuzluklar
olduğu için, belki usulüne uygun yapılmış ancak Sayın Bakan vicdanına sığdırdı
mı sığdırmadı mı bunu burada belgesiyle birlikte soracağım. Sayın Bakanın
Başbakanlığa yazdığı bir izin belgesi var Eti Madenin mevcut şu andaki
kiraladığı yerle alakalı. Burada diyor ki bir paragrafında, 2007/3 sayılı
Başbakanlık Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin “Gayrimenkul edinilmesi ve
kiralanması” başlıklı maddesinde, “Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yurt
içinde ve yurt dışında hiçbir surette hizmet binası, lojman, her ne adla olursa
olsun memur evi, kamp, kreş, eğitim, dinlenme ve benzeri sosyal tesis ve
bunlarla ilgili arsa ve arazi satın alınamayacak, kamulaştırılamayacak,
kiralanmayacak vesaire hükmü yer almaktadır.” şeklinde bir ibareyi de
belirterek Başbakanlıktan bu yerin kiralanmasıyla ilgili izin istiyor. Peki, bu
yer ne kadara kiralandı değerli milletvekilleri, biliyor musunuz? Bilmediğinizi
düşünüyorum; aylık 280 bin liraya. Bu da, hadi binanın büyüklüğü, vesairesi
tartışılabilir ama üç yıllık kirası peşin ödenmek suretiyle kiralandı. Yani, 10
milyon 80 bin lira artı KDV ödenerek bu bina bugün Eti Madenin işte
“Kullanılamaz durumda.” diye tespit edilen Genel Müdürlüğünün birkaç biriminin
de bir araya getirildiği, aslında uygun arsasının olduğu, o arsaya TOKİ
tarafından da bina yapılacağı ve üç yıl içerisinde bitirileceği ifadesiyle
birlikte ama 3+2 modeliyle kiralandı. Eğer o üç yılda da bu bina bitmezse, iki
yılda da yaklaşık bir 8-9 milyon lira daha bir bedel ödenerek, çıkma
gerekçesini binaların da tadilat gerektirdiği ve 15 trilyon liraya mal olacağı
gerekçesiyle buradan Eti Maden şirketimiz ayrıldı. Şimdi, 15 milyon tadilat
masrafından kaçarak, eğer beşinci yıla da sarkarsa bu kiralama yaklaşık 21
milyon lira bir kira bedeli ödemiş olacak bu Eti Maden. Ben, şimdi, Sayın
Bakana, vicdanen bu konuda rahat olarak mı imza attı, atmadı, onu da sormak
istiyorum. Hukuka uygun tespitler yapılmış ve metrekare fiyatları vesaire
şunlar bunlar hepsi uygulanmış ancak ben şahsen, böyle bir kurumun, hem
tasarruf tedbirleri genelgesi var hem de peşin olarak 10 trilyon liralık kirayı
vermenin uygun olup olmadığını buradan Sayın Bakana sormak istiyorum?
Tabii, Enerji
Bakanlığı, buradan ifade edildiği gibi, geçmiş dönemler de belki dâhil olmak
üzere, en çok yolsuzlukların, en çok soruşturmaların, en çok tutuklamaların
olduğu bir kurum, bir bakanlık. Bu yakın dönemde de birçok bürokratın
soruşturulduğu, cezaevine girdiği, tutuklandığı, ceza aldığına da şahit olduk.
Tabii burada
Bakanlık elbette denetimden sorumlu, ancak bizler de muhalefet milletvekilleri
olarak vatandaşın bize verdiği denetim yetkisini kullanırken, Mecliste yine
komisyonlarda, bu kurumların denetimini yapan KİT Komisyonunda da maalesef bu
anlamda çok çaresiz kaldığımızı da ifade etmek istiyorum. Çünkü, KİT Komisyonu
denetimini yaparken, bir yıl boyunca Sayıştayın düzenlediği raporlarla
birlikte, Sayıştayın bize göndermediği veya gönderemediği birtakım bilgi,
belgeleri de dâhil ederek o komisyonlarda bu kurumları biz denetliyoruz ama
inanın KİT Komisyonunun hiçbir yaptırımı yok. Burada Sayın Bakan biraz sonra
çıkacak, işte şu, şu… Madem öyle, işte mahkemelere başvurun yolsuzluk varsa
vesaire gibi, ama ilgili bakanlığın ilgili teftiş kurulları, kurumların teftiş
kurulları, maalesef benim gördüğüm kadarıyla, bugün ne kadar, yirmi tane, otuz
tane dosyadan -ya bir tanedir, ya iki tanedir- aleni usulsüzlük, yolsuzluk
yapılmasına rağmen zaman aşımından dolayı… İşte verilen cezalar bakana
gelinceye kadar tamamen affedildiği birçok soruşturma dosyalarına maalesef hep
birlikte şahit olduk.
Şimdi, Sayın
Bakana, bu yine bütçe görüşmeleri sırasında komisyonda sorduğum ama zaman
kısıtlamasından dolayı pek detayına girmediğim bir şeyi de, yine BOTAŞ’la
ilgili, BOTAŞ International’la ilgili bir konuyu burada gündeme getirmek
istiyorum. BOTAŞ International Limited Şirketi vergi cenneti olan bir adada
kurulup, bu BTC hattını, boru hattının işletimini yapan bir kurum ancak bu
kurumun başına gelecek genel müdür ve yönetim kurulu üyelerinin atanmasıyla
ilgili de uzunca zamandır Sayıştay yaptığı denetimlerde “BOTAŞ’ın Genel
Kuruluyla ancak genel müdür ve yönetim kurulu üyelerini atayabilirsiniz.” diye
ısrarla raporlarında belirtmesine rağmen, Sayın Bakan, bu teftiş kurulunca, bu
Sayıştay raporlarınca maalesef bu uyarıları, o en son BİL’in Genel Müdürü
görevden ayrılana kadar maalesef yerine getirmedi. İşte, açıkça burada, yine bu
kurumla ilgili “Madde 40- İlgili bakanlık; teşebbüs, müessese ve bağlı ortaklık
faaliyetlerinin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak
yürütülmesini gözetmekle görevlidir.” demesine rağmen, yine “Birinci fıkrada
belirtilen amaçla ilgili bakanlık, gerekli hâllerde teşebbüslerin hesaplarını
ve işlemlerini teftiş ve tahkike tabi tutmaya, bunların iktisadi ve mali
durumlarını tespit ettirmeye yetkilidir.” vesaire gibi birtakım görevler
yüklenmesine rağmen maalesef bu uluslararası bir şirket olan yani Türkiye’nin
dışında kurulmuş bir şirket olan BİL’le alakalı gerekli hassasiyetleri
göstermediği kanaatindeyim.
Şimdi, bunların
atanmasıyla yani usulsüz atanmasıyla “Ne oldu, ne var?” denilebilir ancak size
şunu söyleyeyim: BOTAŞ International Limited uzunca yılardır zarar eden, BTC
hattını işletirken ve en son bu BOTAŞ International Limited bu zararından
dolayı tahkime başvurmuş yani yüz milyonlarca dolar civarında bugüne kadar ve
bundan sonrasıyla alakalı bir rakamı ilgilendiren bir durumla karşı karşıyaydı.
Şimdi, geçtiğimiz aylarda bu konuyla alakalı BOTAŞ International Limited
Şirketinin BTC hattıyla masaya oturup tekrar bir sözleşme imzaladığını
görüyoruz. Ancak, burada yine Sayıştay raporlarında diyor ki: “BIL Genel
Müdürüyle Yönetim Kurulu üyelerinin Genel Kurul kararı dışında atanmalarının
yapılmasına devam edilmesi hâlinde BIL ile üçüncü kişiler arasında çıkabilecek
hukuki anlaşmazlıklarda BIL Genel Müdürünün ve Yönetim Kurulu üyelerinin
atanmalarının hukuki olmadığına ve yaptıkları işlemlerin geçersiz olacağına
ilişkin bir itirazda bulunması hâlinde kamu zararı doğacaktır.” Hem de üstelik
bu işletme anlaşmasını yapan BIL Genel Müdürünün yetkisini de bu anlaşmayı
imzaladıktan bir ay sonra aldığına daha sonraki evraklarda şahit oluyoruz.
Dolayısıyla, BIL’le alakalı, BTC hattının işletimiyle alakalı yarınlarda
önümüze birtakım sıkıntılar gelirse bu, Sayın Bakanın bu konudaki gösterdiği
ihmalkârlık veya buna benzer birtakım tavırlarından dolayı olacaktır ki, bu
kayıtlarda, raporlarda açık ve net bir şekilde bellidir.
Bir de üstelik bu
anlaşmayı yaparken… Şimdi, Sayın Bakan diyecek ki: “Bu anlaşmadan dolayı işte
biz bugüne kadarki 100 milyon doları tazmin ettik, bundan sonrasıyla alakalı
zararlarımızı kapattık.” Bakın, zaten tahkime de biz bugüne kadar ettiğimiz
zararları tazmin etmek için gitmiştik, bu konuda Türkiye Cumhuriyeti devleti
cebinden 20 milyon dolara yakın da para harcamıştı. Ancak, ilerisiyle ilgili
edilen tazmin, işletme anlaşmasının şu maddesinde şöyle yer alıyor: “BOTAŞ
tarafından atanmış işletmecisine senede asgari miktar olarak 150 milyon
metreküp sağlayacağına dair teyit; işbu yakıt gazın 1.000 metreküp için BOTAŞ
atanmış işletmecisinden 57 dolardan fazla bedel istemeyeceğine veya istemeye
teşebbüste bulunmayacağına dair teyit…”
Şimdi, BOTAŞ
İnternational Limited BOTAŞ’ın bir yan kuruluşu. Bu 57 dolardan 150 milyon
metreküplük gaz, yine Azerbaycan’la yaptığımız anlaşmalardan doğan, bize
-hakkımız olan- neticede BOTAŞ’a verdiği bir gaz. Peki, bunu hangi hakla
-BOTAŞ’ın bilançosuna girmesi gereken veya BOTAŞ’ın, zarar eden ve çok ciddi
anlamda zarar eden BOTAŞ’ın, bilançolarında artı olarak gözükmesi gereken bu
durumu- niye BOTAŞ İnternational Limited şirketine aktarıyorlar? Bunu da
anlamak mümkün değil.
Yine, bu
anlaşmada, tali çalışanlarla alakalı, bu şirketin başına yabancıların da
müdahil olarak gelmesiyle ilgili burada maddeler söz konusu. Yani bu sözleşme,
dolayısıyla yine Sayıştay raporlarında var, BOTAŞ İnternational’ın yaptığı bu
sözleşme, BTC hattıyla yapılan bu konu, kesinlikle kamu yararına olan bir konu
değil tamamen kamu zararına olan bir konuyla alakalıdır diye buradan bunu da
ifade etmek istiyorum. Yarınlarda, yine söylediğim gibi, bu konu bizim
karşımıza çok farklı birtakım konularla gelir diye düşünüyorum.
Şimdi, Sayın
Bakanın, hem bütçede hem de geçtiğimiz günlerde de bu elektrik ve doğal gaz
fiyatlarının pahalılığıyla ilgili birtakım sözler söylendiğinde, hem bizimle
hem de vatandaşla âdeta biraz da dalga geçer gibi ifadelerinin yer aldığını
görüyorum. Orada, bütçede de, kendi ifadesiyle, geçmişteki rakamları
kıyaslarken 1/1/2002’den bahsetti, kaldı ki bu Hükûmet ancak 2003 yılının
başında işbaşına geçti.
2007’ye kadar,
hatırlarsanız, geçtiğimiz hükûmetler herhangi bir zam yapmadılar ve 2007
seçimlerinde billboardlarda, her yerde şu ifadeleri görebiliyordunuz: “İşte,
elektriğe zam yapmadık, tüp gaza zam yapmadık.” Ve bundan dolayı da vatandaş,
gerçekten “İşte, bu hükûmet vatandaşı düşünüyor, elektriğe zam yapmayan, tüp
gaza zam yapmayan bir Hükûmet. Bunlar temel girdileri vatandaşın.” diyerek
sizlere oy verdi ama 2007’den sonra maalesef, asıl baz almamız gereken yıl
odur... 2007’de vatandaş, maaşıyla kaç kilovatsaat elektrik alıyordu, bugün kaç
kilovatsaat alıyor? Onların karşılaştırmalarını da iyi yapmak lazım.
Dolayısıyla -süre
konusunda da sıkıntımız var- söyleyeceğimiz alan olarak baktığımızda, Enerji
Bakanlığının bütün kurumlarıyla alakalı, belki her bir kurumuyla alakalı
saatlerce söyleyeceğimiz sözler olabilir ancak zaman sıkıntısından dolayı şunu
ifade edebilirim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Tamamlayınız lütfen sözlerinizi.
NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – Enerji Bakanlığındaki yapılan işler önemli. Türkiye'nin stratejik
meseleleri ve aslında millî politikaları hâline gelmesi gereken konular ancak
bu yapılmıyor. Ve özellikle de Sayın Bakanın, son dönemde, bu yapılan
usulsüzlükler ve yolsuzluklarla alakalı, hem Sayıştay raporlarını hem bizlerin
ortaya koyduğu bilgi ve belgeleri çok fazla da dikkate almadığını görüyoruz.
Bunun için de bu gensorunun isabetli olduğunu ifade ederek hepinize saygılar
sunuyorum.
Sağ olun. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özensoy.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU
ADINA ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Taner Yıldız hakkında, CHP İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından verilmiş olan (11/25)
no.lu Gensoru Önergesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz enerji arz güvenliğinin sağlanmasına parti
politikalarımızda büyük önem verilmekte, artan enerji talebi dikkate alınarak enerji
arz güvenliğimize yönelik politikalar oluşturulmaktadır. Bu bağlamda, enerji
arz güvenliğinden kaynaklanan riskleri azaltmak için, serbest piyasa
unsurlarının işlevselliğinin artırılması, yatırım ve ticaret ortamının
iyileştirilmesi, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilerek
kaynak çeşitlendirilmesinin sağlanması, enerji sektörünün sürdürülebilirliğini
temin etmek amacıyla enerji kaynaklarının taşınma güzergâhlarının ve enerji
teknolojilerinin çeşitlendirilmesi, nükleer enerjinin sisteme entegrasyonu,
ülkemiz yer altı ve yer üstü kaynaklarının ülke ekonomisine yüksek katma değer
sağlayacak şekilde değerlendirilmesi, enerji arz ve talep zincirinin her
halkasında enerji verimliliğinin artırılması, enerji diplomasisi kapsamında
uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi yönünde çalışmalarımız devam
etmektedir.
Ülkemizdeki
enerji talep artışıyla birlikte dünya enerji talebi de her ülkede farklı
alanlarda küresel ölçekte sürekli artmaktadır. Bu talebi karşılamak için
küresel enerji yatırımları her yıl artış göstermektedir. Uluslararası Enerji
Ajansı verilerine göre, enerji sektöründe 2011 ve 2035 yılları arasında küresel
ölçekte yaklaşık 38 trilyon dolar yatırım yapılacağı tahmin edilmektedir.
Türkiye, dünya
ülkeleri arasında birincil enerji üretiminde 21’inci, petrol tüketiminde
26’ncı, doğal gaz tüketiminde 20’nci, kömür tüketiminde 14’üncü, elektrik
tüketiminde 20’nci, en fazla kömür rezervine sahip ülke olarak 17’nci, en fazla
kömür üreten ülke olarak 13’üncü, elektrik üretiminde 20’nci, jeotermal enerji
kapasitesinde 12’nci, güneş enerjisi kapasitesinde 27’nci ve rüzgâr enerjisi
kapasitesinde 16’ncı ülke konumundadır.
Türkiye, OECD
ülkeleri içerisinde, geçtiğimiz on yıllık dönemde enerji talep artışının en
hızla gerçekleştiği ülke durumundadır. Aynı şekilde, ülkemiz, 2002 yılından bu
yana, elektrik ve doğal gazda Çin’den sonra en fazla talep artış hızına sahip
2’nci büyük ekonomi olmuştur. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızca yapılan
projeksiyonlar bu eğilimin orta ve uzun vadede devam edeceğini göstermektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz enerji sektörünün son on yılda geldiği noktaya
ilişkin bazı temel göstergelere değinmek istiyorum.
Ülkemizde yüksek
büyüme oranlarının sonucu olarak uzun yıllardan beri yıllık elektrik enerjisi
tüketim artışı ortalama yüzde 7 ile 8 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2002 yılında
129 milyar kilovatsaat olan elektrik üretimimiz 2011 yılı sonunda 230 milyar
kilovatsaate çıkmıştır. Üretim kapasitesi projeksiyonlarına göre, bu artış önümüzdeki
on yıllık süre içerisinde de devam edecek olup yıllık ortalama talep artışının
yüksek talep senaryosuna göre yüzde 7,5, düşük talep senaryosuna göre yüzde 6,5
seviyesinde oluşması öngörülmektedir. 2002 yılında 31.846 megavat olan elektrik
enerjisi kurulu gücümüz, 2012 yılında Ekim ayı sonu itibarıyla yüzde 75 artışla
55.785 megavata ulaşmıştır. Ülkemizde 2002 yılında 300 olan elektrik üretim
santral sayısı, 2012 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 743’e yükselmiştir. Elektrik
dağıtım hattımız ise 2002 yılında 812.399 kilometre iken 2012 Ekim ayı
itibarıyla 1 milyon kilometreye ulaşmıştır.
Öte yandan, 2002
yılında 4.500 kilometre olan doğal gaz iletim boru hattı uzunluğu, devam eden
hatların tamamlanarak işletmeye alınmasıyla, bugün itibarıyla 12.215 kilometreye
ulaşmıştır. 2002 yılında sanayi ve konutta 5 şehrimize, sadece sanayide ise 9
şehrimize giden doğal gaz iletim hattı, bugün itibarıyla 71 şehrimize
ulaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki
payının artırılmasına yönelik olarak hem yasal altyapı çalışmalarını hem de
sektörü harekete geçirecek kapsamlı çalışmaları hayata geçirdik ve geçirmeye
devam ediyoruz. 2002 yılında 12.241 megavat olan hidrolik santral kurulu
gücümüz, yüzde 49 artışla 2012 yılı Ekim sonu itibarıyla 18.747 megavata
ulaşmıştır. Bugün itibarıyla, ekonomik kategorilerde olduğu belirtilen Türkiye,
yıllık 140 milyar kilovatsaat hidrolik enerji potansiyelinin yüzde 37’lik kısmı
işletmede, yüzde 21’lik kısmı da inşa hâlindedir.
2012 yılı Eylül
ayı sonu itibarıyla 8.953 megavat kurulu gücünde 302 adet yeni rüzgâr projesine
lisans verilmiştir. 2002 yılında sadece 19 megavat olan rüzgâr enerjisi kurulu
gücü, 2012 yılı Ekim ayı itibarıyla 2.106 megavata ulaşmıştır.
2002 yılında
12.277 megavat olan yenilenebilir enerji kaynakları kurulu gücümüz, yüzde 65
oranında artırılarak 2012 Ekim ayı sonu itibarıyla 21.114 megavata ulaşmıştır.
2002 yılında yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimimiz 34 milyon
kilovatsaat iken, 2011 yılında yüzde 71 artışla 58 milyar kilovatsaate
çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılan arz
planlamalarında, 2003’e kadar yerli linyit, taş kömürü, petrol, doğal gaz
potansiyelimizin tamamının ortaya çıkarılması hedeflenmiştir.
Bu kapsamda,
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü, Elektrik Üretim Anonim
Şirketi Genel Müdürlüğü uhdesinde bulunan kömür sahalarının santral yapma
koşuluyla özel sektöre devredilmesi ve ekonomiye kazandırılmasına yönelik
çalışmalar yapılmaktadır.
Ayrıca, ülkemizin
kömür potansiyelini daha doğru bir şekilde belirleyebilmek için ise, 2005
yılından itibaren, başta Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ve TKİ olmak
üzere, ilgili kuruluşlarımızın imkânları seferber edilerek kömür arama hamlesi
başlatılmıştır.
Elektrik
üretiminde kullanılan yerli kaynaklarımızdan olan linyitten elde edilebilecek
elektrik enerjisi üretim potansiyeli olarak, MTA tarafından yeni keşfedilen
sahalarla birlikte 17 bin megavat santral kurulabilecek güce sahip linyit rezervi
bulunmaktadır.
Türkiye Kömür
İşletmeleri Genel Müdürlüğü uhdesinde 2,8 milyar ton linyit rezervi bulunmakta
olup, bu rezervin elektrik üretim amaçlı kullanımı için özel sektöre redevans
usulüyle ihale edilmesi çalışmaları sürdürülmektedir.
Petrol ve doğal
gaz yurt içi arama yatırımlarımız ise 2002 yılına oranla yaklaşık 15 kat
arttırılmıştır. 2002 yılı sonu itibarıyla 42 milyon dolar olan yurt içi toplam
arama yatırırımız, 2012 yılında 610 milyon dolar olarak planlanmıştır. 2002
yılında 47 bin metre olan sondaj metrajı, 2012’de 247.550 metre olarak
öngörülmüş olup, 2012 Ekim ayı sonu itibarıyla 148.428 metre olarak gerçekleşme
sağlanmıştır.
TPAO her geçen
gün artan petrol ve doğal gaz ihtiyacımızı yurt içi ve yurt dışı kaynaklarından
karşılama yönündeki vizyonu, misyonu doğrultusunda son yıllarda geliştirdiği
yeni arama stratejisi ile faaliyetlerini ülkemizin yeterince aranmamış
bazenlerine, özellikle Karadeniz ve Akdeniz alanlarına yönlendirerek
yatırımlara büyük ivme kazandırmıştır. Ülkemiz ham petrol ve doğal gaz arzına
katkıda bulunmak amacıyla Azerbaycan, Irak, Libya, Kazakistan, Afganistan,
Kolombiya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki çalışmalarını sürdürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin karmaşık jeolojik ve tektonik yapısı çeşitli madenlerin
bulunmasına imkân sağlamıştır. Türkiye yer altı kaynakları yönünden dünya
madenciliğinde adı geçen 132 ülke arasında maden çeşitliliği itibarıyla 10’uncu
sırda yer almaktadır. Başta endüstriyel ham maddeler olmak üzere metalik ham
maddeler, enerji ham maddeleri ve jeotermal kaynaklar açısından ülkemiz
zengindir. Günümüzde dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77’sinin
varlığı ülkemizde saptanmıştır. 60 civarında olan türün üretimi yapılmaktadır.
3213 sayılı Maden
Kanunu’nda yapılan değişikliklerle sektöre hareketlilik getirilmiş, sektörün
ihracat ve millî gelir içindeki payında önemli artışlar sağlanmıştır. Bu
düzenlemeler kapsamında madencilik faaliyetlerinde kaynakların verimli bir
şekilde kullanılmasını sağlamak için yeni kriterler belirlenmiştir. Bu
bağlamda, ülkemizin maden kaynakları, “çantacı” olarak tabir edilen
oyunculardan kurtarılarak gerçek yatırımcıların önü açılmıştır.
2012 yılında ekim
ayı sonu itibarıyla 4.309 maden ruhsatı müracaatı yapılmış, bu dönemde 2.059
adet arama, 1.256 adet işletme ruhsatı olmak üzere 3.315 ruhsat düzenlenmiştir.
2003 yılından itibaren sondajlı aramalara verilen önemle birlikte, 2002 yılında
100 bin metre olan kamu-özel sektör maden arama sondaj miktarı bugün itibarıyla
1 milyon 500 bin metre düzeyine ulaşmıştır.
Metalik maden ve
endüstriyel ham madde aramalarına yönelik olarak sondajlı çalışmalara da
ağırlık verilmiş, bu çalışmalar kapsamında önemli gelişmeler sağlanarak yeni
maden sahalarının varlığına yönelik bulgular elde edilmiştir. Bu çalışmalar neticesinde
300 bin ton bakır, 60 ton altın, 4,5 milyar ton dolomit, 2,4 milyar ton kalsit,
40 milyon ton seramik ham maddesi, 919 milyon ton feldispat, 573 milyon ton
kuvarsit ve kuvars kumu, 406 milyon ton mermer-doğal taş, 1,7 milyar ton kaya
tuzu rezervi ile 646 milyon ton sodyum sülfat potansiyel rezervi tespit
edilmiştir.
2002 yılında
yaklaşık 700 milyon dolar olarak gerçekleşen maden ihracatımız, 2011 yılında 3
milyar 876 milyon dolar ve 2012 yılı ekim ayı sonu itibarıyla 3 milyar 355
milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Madencilik
sektörünün gayrisafi millî hasıla içindeki payı 2002 yılında 1 milyar 900
milyon dolar olarak gerçekleşirken, 2011 yılında 11 milyar 500 milyon dolara
ulaşmıştır ve 2012’nin ilk altı aylık diliminde de bu miktar 5 milyar dolara
yükselmiştir.
Değerli
milletvekilleri, gensoruya konu olan bor madeni hakkında da konuşmak istiyorum.
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün çalışmaları neticesinde, dünya
rezervinin yüzde 72’sine sahip olduğumuz bor madeninde, son on yılda, üretim, satış ve ihracat
rakamlarında önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Eti Maden İşletmeleri Genel
Müdürlüğü, son yıllarda izlediği yatırım politikaları ve etkin pazarlama
anlayışı ile pazar payını kademeli olarak artırarak miktar bazında 2010 yılında
yüzde 42 seviyelerine çıkarmış olup 2011 yılında ise bu oran yüzde 46 olarak
gerçekleşmiştir. Eti Maden 2005 yılından bu yana bor pazarında dünya lideridir.
2012 yılında ise bu oranın yüzde 50 olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir.
2002 yılında 436
bin ton olan bor kimyasalları ve eş değeri ürün üretimi 2011 yılında 1,8 milyon
tona çıkarılmıştır. 2012 yılında 2,1 milyon ton olan bor kimyasalları ve eş
değeri üretimi programlanmış olup ekim ayı sonu itibarıyla 1,5 milyon ton
üretim gerçekleştirilmiştir.
Bor ihracatında konsantre
ürünlerin payı azalırken bor kimyasalları ve eş değeri ürünlerin payı, katma
değerinin yüksek olması nedeniyle artırılmaktadır. 2002 yılında yüzde 65 bor
kimyasalları ve eş değeri ürün, yüzde 35 konsantre bor şeklinde satış
kompozisyonu ve şu anda da yüzde 92 bor kimyasalları ve eş değeri ürün, yüzde 8
konsantre bor şekline dönüşmüştür.
2011 yılında bor
ihracatı tutarı 2002 yılına göre yüzde 446 artarak 829 milyon dolara, toplam
bor satış hasılatı ise 850 milyon dolara yükselmiştir. 2012 yılında 790 milyon
doları ihracat olmak üzere toplam 815 milyon dolar bor satışı
gerçekleştirilmesi programlanmıştır. 2012 yılı Ekim sonu itibarıyla 462 milyon
dolar bor ihracatı gerçekleştirilmiştir.
2012 yılı brüt
kârının 797 milyon TL olması hedeflenmekte olup 2012 yılı Eylül ayı sonu
itibarıyla brüt kâr 559 milyon TL seviyesine ulaşmıştır. Eti Madenin 2011 yılı
toplam satış gelirlerinin yaklaşık yüzde 7’si yurt dışı satış gelirlerinden
oluşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Eti Madenin yaptırmış olduğu işlere de kısaca değinmek
istiyorum. 1996-1997 yılında ben de o kurumda genel müdür yardımcısı, genel
müdür vekili oldum. Orada Eti Madende alınan hizmetler tamamen hizmet alımına
yöneliktir ve çok uzun süredir yapılan bir işlemdir, kesinlikle bir redevans
işlemi değildir. Burada, hizmet alımıyla redevans karıştırılmaktadır. 2840
sayılı Kanun, Sayın Baykal zamanında çıkarılmış bir kanundur, onun sayesinde
devletleştirilmiştir. Türkiye ve Etibank bu kanundan azami derecede
faydalanmıştır. Ama şu an Etibank yöneticileri hakkında özelleştiriliyor
iddiasıyla açılan davaların hepsi tamamen düşmüştür. Burada bir daha
söylüyorum, arkadaşlarımızın, belki teknik nedenle, hizmet alımıyla redevans
konusunda bir ayrım yapmaları gerekir. Redevansta saha sizindir, ruhsat
sizindir; birine verirsiniz, dersiniz ki: “Ürettiğin madenin yüzde 50’si senin,
yüzde 50’si benim. Yüzde 50’sini kendin sat.”
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Yüzde 15’le veriyorsunuz, biliyoruz, biliyoruz!
ALİ RIZA ALABOYUN
(Devamla) – Ama burada 2840’a göre bunu yapamazsınız. Ruhsat Eti Madenindir,
saha Eti Madenindir; onu özel sektöre işlettirebilir, teknoloji alabilir,
taşıttırabilir, yıkattırabilir, torbalattırabilir. Sonuçta madenin tamamını
alır Eti Maden; pazarlamasını, satışını kendisi yapar. Hizmet alımıyla redevans
arasındaki fark budur.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Fabrikaya gidip hiç baktın mı hangi kısımlarda yapılmış?
ALİ RIZA ALABOYUN
(Devamla) – İddia edilen diğer bir konuyla ilgili, Eti Maden AŞ’nin Bigadiç Bor
İşletmesindeki dekapaj işiyle ilgili; gerek ihale tarihi gerekse sözleşme
tarihinde Kamu İhale Kanunu’nun 40’ıncı ve 42’nci maddesi gereğince yapılan
sorgulamada iş ortaklığını oluşturan firmaların hiçbirinin kamu kurum ve
kuruluşlarının yapacakları ihalelere katılmalarına ilişkin yasaklama olmadığı
bilgisi Kamu İhale Kurumu tarafından teyit edildikten sonra sözleşme
imzalanmıştır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Yasaklamayı Enerji Bakanlığı vermediği için!
ALİ RIZA ALABOYUN
(Devamla) – Bu nedenle, anılan ihalenin 4734 sayılı Kanun’a aykırı olarak ihale
edildiği iddiası tamamen asılsız ve mesnetsizdir diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Alaboyun.
Hükûmet adına
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız.
Buyurunuz Sayın
Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hakkımızda açılan gensoruyla alakalı Hükûmetimiz adına söz
almış bulunuyoruz. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; milletten aldıkları yetki ve güçle icra makamında
hizmet verenlerin yaptıkları iş ve işlemlerle ilgili olarak millete, onun
temsilcilerine, yer aldığı yüce Meclise bilgi vermeleri; soru ve sorgulamalara
muhatap olmaları, gerektiğinde sorgulanmaları, bu soru ve sorgulamalara
açıklama getirmeleri, cevap vermeleri, bir diğer ifadeyle hesap vermeleri
demokrasinin bir gereğidir.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı olarak göreve başladığım günden bu yana, bu anlayışa uygun
olarak milletimizin ve bu çatı altında siz sayın milletvekillerinin
Bakanlığımız iş ve işlemlerine dair her türlü bilgi taleplerine, sözlü ve
yazılı soru önergelerine büyük bir titizlikle ve şeffaflıkla cevap verdik.
Görev süresi içerisinde 900 civarında sözlü ve yazılı soru önergesini zamanında
cevaplayarak siz sayın milletvekillerine Bakanlığımız çalışmaları hakkında
bilgi verdik.
Gensoru
müessesesi, gensoruyu verenler tarafından çok özenle kullanılması, gensoruya muhatap
olanlar tarafından da son derece ciddi bir şekilde ele alınması gereken, yüce
Meclisimizin milletvekillerine vermiş olduğu bir denetleme mekanizmasıdır. Gensoruyu veren milletvekillerimizin bu
sorumluluğu taşıyacak şekilde ve bunu yapacak şekilde düşünmesini, “Acaba bir
yerde hata yaptık mı?” diye de bizlerin aynı şekilde bunu büyük bir ciddiyetle
ele alması gerekiyor. Ben arkadaşlarıma sordum “Acaba burada bizim atladığımız
bir yer var mı?” diye. Aslında biraz sonra sizlere aktaracağım konu, bu yirmi
dakika içerisinde çok rahat anlatılabilecek ve anlaşılabilecek kadar açık bir
konuda hiçbir araştırma yapmadan, ilgili kanun ve dokümanlarla alakalı
okumadan, okunmuşsa dahi bunu anlamadan, anlaşılmışsa bile bir başka niyetle bu
gensoruya konu edilmiş olduğunu, biraz sonra anlatacağım konularla hep beraber
göreceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iddialar okundu, anlatıldı. Ülkemiz bir hukuk
devletidir. Hukuk devletinde bir uygulamanın referansı ve keyfîliği olmaz,
hukuk kurallarına uyulmak zorundadır. Keyfî olarak bir kişiye hak veremezsiniz,
keyfî olarak da bir kişinin hakkını alamazsınız. Nasıl bir ihaleye katılması
yasaklı olan bir şirketi ihaleye katmanız suç ise, ihaleye katılması yasaklı
olmayan bir şirketi de ihaleden men etmek o kadar suçtur. Yaptığımız iş ve
işlemlerin hukuka uygun olması, milletimizin hak ve menfaatiyle paralellik arz
eder. Şimdi bakacağız, buradaki yapılan işlemler hukuka, kanuna uygun mu, değil
mi. İddiada “Hukuka ve kanuna aykırı.” deniyor.
Kamu İhale
Kanunu’nda ve ilgili mevzuatta ihaleye katılma şartları ve yeterlilik açık bir
şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, eğer bir sermaye şirketi iseler bu kişilerin
yarısından fazla payla hissedar oldukları sermaye şirketleri kamunun açtığı
ihalelere katılamazlar arkadaşlar. İhale sürecinde idarelerin bu konuda kendi
başlarına yapacakları değerlendirmeler tek başına yeterli değildir. Bu konuda,
ihale başlangıcından sözleşme imzalanana kadar olan süreç boyunca Kamu İhale
Kurumuyla da teyitleşmeler yapmak durumundadır kurumlar. Buraya kadar her şey
normal.
Gensoruya konu
edilen ihale, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünce 25 Haziran 2009
tarihinde açık ihale usulüyle yapılan Bigadiç Bor İşletme Müdürlüğüne dair 110
milyon tonluk dekapaj işidir. Bu ihale, ekonomik açıdan en avantajlı teklifi
veren anılan iş ortaklığı üzerinde kalmıştır. Bu ihale sürecinde, Kamu İhale
Kanunu hükümlerine paralel olarak ihale karar tarihi olan 1 Temmuz 2009
tarihinde ve daha sonra sözleşme tarihi olan 5 Haziran 2009 tarihinde 2 kez
Kamu İhale Kurumundan alınan iş ortaklığını oluşturan şirketlerin her biri için
ayrı kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları ihalelere katılmaya ilişkin
yasaklamanın olup olmadığı sorulmuştur.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Yasaklamayı kimin vermesi gerekiyor?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - “Bu şirketlerle alakalı yasaklama
kararı var mıdır, yok mudur?” diye.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Siz vermediğiniz için yok. Vermek zorunda olduğunuz kararı
vermediğiniz için yok.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Şimdi, arkadaşlar, siz bir konuda
iftira atarken, özellikle şahsa mahsus söylüyorum…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Düzgün konuş! İftira değil, bunlar belgeli.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ben sabırla dinlerken, nasıl oluyor
da ben anlatırken siz laf atıyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Ama yanıltıyorsunuz Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaş lütfen! Ben konuşurken
dinleyin, lütfen! Bak, ben sizi büyük bir sabırla dinledim.
Tüm bu titiz
yazışmalar sonucunda, ihale yasaklar listesinde, iş ortaklarının yüzde 51’den
daha fazla hissesine sahip ortaklarının hiçbirinin adına rastlanmamıştır. Tüm
bu titiz yazışmalar ve teyitler neticesinde söz konusu sözleşme imzalanmıştır
iş ortaklığıyla. Bu ihale sürecindeki tüm iş ve işlemler, bütün ihalelerde
olduğu gibi mevzuata ve kurallara riayet edilerek tamamlanmıştır. Hiç mesnedi
olmayan böyle bir iddianın bir araştırma yapma gereği dahi duymadan gensoru
gibi önemli bir mekanizmaya alet edilmiş olmasını gerçekten üzüntüyle
karşıladım.
Ülkemizde Enerji
Bakanlığı diye bir bakanlık yok, resmî yazışmalar açısından söylüyorum. Şimdi
gensoruda Türkiye Büyük Millet Meclisine bir evrak veriliyor ve deniyor ki:
“Bahse konu dekapaj işlerini Enerji Bakanlığı yapmıştır.” Enerji Bakanlığı
yapmaz, yapmadı, bundan sonra da yapmayacak bu tür bir ihaleyi. Bu ihaleleri
yapan, Bakanlığıma bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlardan Eti Maden İşletmeleri
Genel Müdürlüğüdür. Söz konusu anılan şirkete de değil, bu şirketin de
aralarında bulunduğu iş ortaklığına verilmiştir. Bu iş ortaklığı ve ortaklığı
oluşturan şirketler ihaleye girmekten yasaklanmış değildirler. Eti Maden
İşletmeleri tarafından yasaklı hiçbir firma şu ana kadar hiçbir ihaleye
alınmamıştır ve bunun tersi olan işlem de ihaleye girmelerine engel teşkil
etmemiştir.
Şimdi deniyor ki:
“Bu şirketle alakalı bazı yetkililer hakkında açılan kamu davası var mıdır ve
bunlarla alakalı mahkemelerin verdiği hükümler bulunmakta mıdır?” Evet, kamu
davası açılmıştır ve bununla alakalı hükümler de biraz sonra evraklarını, sözle
değil, tarafınıza fotokopiyle dağıtacağım şekilde hükme bağlanmıştır. Fakat
yeterince araştırılmadıysa, araştırılmış fakat dikkate alınmamışsa,
bilgisizlikten veya kasıttan dolayı kaynaklanan bir yanlışlık ve bir eğrilik
var burada arkadaşlar. Şu ana kadar olanlarda mutabıkız, bundan sonrasını
söylüyorum.
Haklarında kamu
davası açılan ve mahkemelerce hüküm verilen şirket yetkilileri şirketin ortağı
değildir. Dikkatinizi çekmek isterim: Yüzde 50’den daha fazla bir hisseye sahip
olanlar için bu geçerlidir ve bu şirketin ortakları arasında yüzde 51’den daha
fazla hissesi bulunmayan bir şirketin ihaleye katılmaktan yasaklı hâle
getirilmeye çalışılması hukuka aykırıdır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu konuyla alakalı bir mahkeme kararı daha var. EÜAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından, 31 Ocak 2008 tarihinde Afşin-Elbistan bölgesinde yine bir
dekapaj işi yapılıyor ve bu ilgili firma alıyor bunu da. İhaleye katılan
şirketlerden 2’nci gelen firma, arkadaşlar, bu ihaleyle alakalı şirket için
ihaleye fesat karıştırmak suçundan kamu davası açıldığını gerekçe göstererek,
yani şu anda burada konuştuğumuz gerekçeleri gerekçe göstererek itiraz ediyor
ve bunun ihale dışı bırakılması lazım geldiğini söylüyor. Kamu İhale Kurumundan
da bunu talep ediyor, yazılı müracaatta da bulunuyor, gayet kanuni bir hakkını
kullanıyor. Kamu İhale Kurumu bu talebi 24 Haziran 2008 tarihinde ilgili
kararla uygun görmüyor. Bunun üzerine davacı şirketi bu konuyla alakalı davaya
taşıyor. Hani dava da etmemiz lazım ya, o da davaya taşıyor. Dava, Ankara 4.
İdare Mahkemesince görülüyor. İddialar hemen hemen bu gensoruda dile
getirilenlerin aynısı çünkü bu gensoru gerekçeleri oradan alınmış ama cevapları
alınmamış. Ve Kamu İhale Kurumunun savunmasında şu ifadelere yer veriliyor:
“Haklarında kamu davası açılan şirket yetkililerinin anılan şirketle bir
ortaklığının bulunup bulunmadığını, ihale tarihi itibarıyla bu yetkililerin
birinin şirketin genel müdürü olarak, diğerlerinin de şirketi temsil ve ilzama
münferiden yetkili olduğuna; 4734 sayılı Kanun’un 58’inci maddesinde şirket
müdürü veya şirketi temsil ve ilzama yetkili şahıslardan birinin hakkında
ihalelere katılmaktan yasaklama kararı bulunması hâlinde -yani bu olay tarif
ediliyor- şirketin ihalelere katılmasını yasaklayan bir hükmün bulunup
bulunmadığı” soruluyor.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Bu adam şirketin genel müdürü.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Yani aynen burada sorulan şekliyle
soruluyor. Bu hükmün bulunmadığına, bu nedenle de davanın reddinin gerektiğine
mahkeme 2008’de 2278 sayılı kararıyla hükmediyor. Bu şirket, bununla alakalı
davanın da reddine karar veriyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gensoruda ikinci konuda özetle Eti Maden
İşletmelerinin bor tuzlarıyla alakalı işletmesine dair konu geçiyor, bunları
tekrar etmeyeceğim. Bu konunun iddialarını desteklemek üzere Danıştay 1.
Dairesi 1999 ve 2000 yıllarında 2 tane istişari görüş veriyor ve en son
Danıştayın ilgili dairesinin istişari görüşleri 26 Mayıs 2004 tarihinde de
değişmiş olarak 2840 sayılı Kanun’un ilgili maddesine ilişkin olarak
çıkartılıyor.
Teknik konulara
çok fazla girmeyeceğim. Hizmet alımlarıyla alakalı konularda olsun, işletme
işlettirmeyle alakalı konularda olsun, çalışma mekanizmalarıyla alakalı
konularda olsun bunlar açık açık söyleniyor.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Hangi hizmetler?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, biraz önceki
konuyla alakalı -sırf bununla bitmiyor- aynı zamanda o mahkeme kararının
üzerine bir tane de Danıştay kararı var. Şirket “Bununla alakalı bu mahkemenin
verdiği karar yeterli değil.” diyor ve bunu Danıştaya götürüyor. Ankara 4.
İdare Mahkemesinin 19/12/2008 tarih ve 2008/2278 numaralı Kararı ile bu kararın
da Danıştaydan temyizi üzerine, Danıştay 13. Dairesi 4/4/2012 tarihli de bu
kararı onaylıyor yani mahkemenin verdiği kararı onaylıyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Siz yasaklama kararını vermediğiniz için onaylıyor. 58’inci
maddeye göre yasaklama kararını vermesi gereken sizin Bakanlığınız.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, ben size ufak bir
detay söyleyeyim: Bu şirket şu anda hâlâ yasaklı değil biliyor musunuz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) - Sizin suçunuz!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Yasaklama kararını 58’inci maddeye göre Bakanlığın vermesi lazım.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – İhaleye fesat karıştırıyorsunuz. Aşk olsun ya!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, burada ben sizin yerinizde
olsam arkadaşlar, burada bu kadar mesnetsiz bir gensoru vermek yerine
cumhuriyet savcılığına giderdim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Bakın, 58’inci madde ile 17’nci maddeyi okuyun; yasaklama kararını
sizin Bakanlığınızın vermesi lazım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Yasaklamadığınız için gensoru veriyoruz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Cumhuriyet savcılığına derdim ki:
“Enerji Bakanlığı her ne kadar Kamu İhale Kurumuyla alakalı karar vermiş olsa
da, her ne kadar mahkeme, Ankara 4. İdare Mahkemesi Enerji Bakanlığı lehine
karar vermiş olsa da, Danıştay 13. Daire de her ne kadar onun lehine vermiş
olsa da ben tekrar cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunuyorum.” diye
yazı verirdim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – O kanunun emri, sizin keyfî yaptığınız bir işlem değil.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, hiç fazla uzun
konuşmayayım, ben sizi bir şeye davet ediyorum. Şu anda ihale, sözleşmesini
yaptı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Erdoğan Bayraktar gibi olmasın yalnız bu davet!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Çok açık bir şeye davet ediyorum. Şu
anda sözleşmesi yapılmış ve süreci devam eden konuda eğer bu firmanın yasaklı
olduğunu çok güvendiğiniz belgelerle tevsik edebiliyorsanız ben o ihaleyle
alakalı durdurmasını alacağım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Yasaklama kararını sizin vermeniz lazım. Bakanlık olarak siz
vermezseniz de başka bir kurum veremez.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, bunu, bırakın bir
milletvekilini bir vatandaşın dahi gidip cumhuriyet başsavcılığında suç
duyurusunda bulunma hakkı var. O yüzden, şimdi, bununla alakalı bakın
yakıştıramadığım nokta şu… Yine şahsa mahsus konuşuyorum, diğer milletvekili
arkadaşlarımı ayırt ediyorum. Çünkü ben biliyorum ki CHP’nin içerisinde bu
gensoru teklif edildiğinde imza atmayan arkadaşlarımız var. O yüzden diyorum
ki…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Kimmiş o? Açıkla, açıkla!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Yok, yok, size söylemem onu.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Kimmiş?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bana güvendiği için söyledi o.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Doğru söylemiyorsun. Açıkla kim?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bana güvendiği için söyledi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Açıkla, açıkla! Açıkla, kim?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Kim imza atmamış?
MEVLÜT DUDU
(Hatay) – Kim, kim?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Hayır, vermem.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ayıp, ayıp!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın, şimdi, Hazine Müsteşarlığı
gibi son derece saygın bir kurumda Hazine Başkontrolörlüğü yapmış bir arkadaşın
böyle fahiş bir hataya düşmesi kabul edilmez. Siz orta sahada birine omuz
atarsınız, seyirci der ki: “Acaba bu faul müydü, değil miydi?” Ama penaltılık
faul yaparsanız onu kimse affetmez.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
– Sayın Bakanım, yine geliyor, daha çok var!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – O yüzden siz böyle bir hataya düşmüş
durumdasınız. Ben evrakların fotokopisini kavasa… Bekleyen arkadaşlar oradan
alacaklar. Hepsinin mahkeme kararlarını, Danıştay temyiz kararlarını… Daha var
mı ötesi? Gideceğiniz başka yer var mı?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – 11/a’yı bunun için mi değiştirdiniz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sen diyorsun ki: “Benim subjektif
kararım böyle.” Kabul edilmez arkadaş.
MEVLÜT DUDU
(Hatay) – Sayın Bakan, esas konuya gelelim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, bakın, bütün bu KİK ve yargı
konularıyla alakalı…
Şimdi, bakın, CHP
olarak söylemeyin. Eğer siz Emet’e taşınmasından şikâyet ettiğiniz, “Niye
Bandırma’da yapılmıyor?” dediğiniz konuyla alakalı soruyorsanız… Sedat Pekel,
Belediye Başkanıdır bu. Sodyum sülfat üretimiyle alakalı kendisine yapılan
müracaatı aynen şöyle cevaplıyor: “Bor ve Asit Fabrikası İşletme Müdürlüğü
sahasında boraks çözeltisinden borik asit ve sodyum sülfat üretimi yapılmasına
yönelik projeye olumlu bakmamız mümkün değildir. Bunu Bandırma’ya yapamazsınız.
Bu yüzden bu konuya bakış açımız ve görüşümüz olumsuzdur.” diyor. Bu yetmiyor,
bitmiyor; Bandırma’ya olan yatırımlar… Aynı şekilde borik asit fabrikasıyla
alakalı tekrar bir yazı yazılıyor “Bandırma’ya biz böyle bir fabrika kurmak
istiyoruz.” diye.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – İddialarla bunun ne alakası var? Hakkınızdaki iddialarla bunun ne
alakası var?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şu anda bu
Bandırma’nın Belediye Başkanı, istihdamı düşünecek olan…
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – Ne alakası var iddialarla?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Hoşunuza gitmemiş olabilir.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – Siz ihaleye fesat karıştırmaya cevap verin. Ne alakası var? Ne
alakası var?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ben hoşuma gitmeyen şeyleri dinledim,
sen de dinleyeceksin kardeşim, yok. “Tüm bu nedenlerden dolayı hava kirliliğini
daha az seviyelere indirmek için çalışmalar yapıldığında Etibank borik asit
fabrikalarının alan genişletme ve kapasite artışına…”
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – Ne alakası var?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, bu ifadeyi tekrar
okuyorum. “Ancak bunun doğal sonucu olarak -bakın- Etibank borik asit
fabrikalarının alan genişletme ve kapasite artışına olumlu bakmamız mümkün
değildir.” diyor kapasite artışıyla alakalı.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – Ne alakası var iddialarla?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, niye yasaklama getirmediniz, onu anlatın ya.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – “O yüzden görüşümüz olumsuzdur.”
diyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Niye yasaklamadınız? Sayın Bakan, ihaleye fesat karıştıranları niye
yasaklamadınız?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, arkadaşlarımız isterse
fotokopilerini dağıtabilirsiniz.
Arkadaşlar,
kusura bakmayın, yani hoşunuza giden cümleler kullanmak isterdim ama gerçekten
kullanamıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gensoruyla
alakalı… Bakın, ihaleyi yapan kurumla -hangi kurum olduğunu ayırt etmediğimiz-
ve kuruluş tarafından yapılan iş ve işlemlerin tam olarak ayrıştırılmadığı,
hepsini bırakın, buna benzer özensizlikler manzumesinin olduğu bir gensoruyla
karşı karşıyayız. “Kasıt” desem bu yüce Meclisin hükmi şahsiyetiyle alakalı
mütenasip bir cümle kurmuş olmam ama “bilgisizlik” dersem Hazine
Müsteşarlığında başkontrolör olarak görev yapmış birine bu da yakışmıyor.
Şimdi,
arkadaşlar, hepimiz bütün işlemlerimizde yaptıklarımızın bedelini dünyada ve
ahirette ödeyeceğiz iyi konuda da, kötü konuda da.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Sırat köprüsünden geçerken!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – İyi bir işlem yaptıysak bunun da
karşılığını bulacağız, kötü bir iş yapmışsak bunun da karşılığını bulacağız.
AK PARTİ
hükûmetleri olarak yaptıklarımızı anlatmakta güçlük çektiğimiz bir ortamda,
yapmadıklarımızın savunma ihtiyacının bize hissettirilmiş olması bizim için
uygun bir şey değildir arkadaşlar.
Bu bir hafta
içerisinde belki yükseltmek istediğiniz rating parti içerisinde biraz yükselmiş
olabilir ama bu her iki tarafı sivri bir oktur arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
– Yahu, Sayın Bakan, ihaleye fesat karıştırmış bir şirkete 300 trilyon para
veriyorsun. Şu üslup sana yakışıyor mu ya!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Eğer o ok karşı tarafa saplanmıyorsa
gelip sizi bulur. O yüzden, bundan sonra partinizin içerisinde de sizin
saygınlığınızla alakalı herhangi bir azalma olursa benim bu konuda yapabilecek
bir şeyim yok arkadaşlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, hangi CHP’li imzalamadı onu da söyler misin lütfen!
Bak, gayet güzel bir üslupla soruyorum: Kim imzalamadı o önergeyi?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ayrıca, gensoruyu hazırlayanları eğer
gözünüzde küçültmek ve itibarla alakalı konuda bir çalışma yapmak istiyorsanız
bu konuda da AK PARTİ Grubunun yapacağı bir şey yoktur, bunu şahsınıza
söylüyorum. Öyle bedava iş yok, söylediğiniz bir konunun arkasında
durabileceksiniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Biz duruyoruz, duruyoruz; merak etme!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ben şimdi, bütün mahkeme
kararlarının, Danıştay kararlarının hepsinin size fotokopisini göndereceğim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Biz de size Ticaret Sicili gazeteleri ve mahkeme kararlarını
göndereceğiz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Kötü işler için insanları
cezalandırmak ne kadar önemliyse dürüst insanlara da iftira atmamak bir o kadar
önemlidir. “Ben böyle biliyordum, yanlış anlamışım.” falan yok, bu bir gensoru,
ciddi bir müesseseyi kullanıyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Çok ciddi, biz yanlış da anlamıyoruz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – O yüzden sizin özür dileme gibi bir
lüksünüz de yok, özür de dilemeyeceksiniz ama bu evrakları alıp sonuna kadar
okuyacaksınız.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Okuyacağız.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, burada çok sık bir alışkanlık
var. Ben birine desem ki: “Sizin hırsızlık yaptığınız veya banka soyduğunuzla
alakalı bir şey duydum, sokakta geçerken iki kişi söyledi.” Şimdi deniyor ki:
“Ben size bu soruyu öğrenmek için sordum.” Var mı böyle bir şey ya! Ben de size
“Öğrenmek için sordum.” diyemem. O yüzden, milletvekilliğinin saygınlığıyla
alakalı hepimizi dikkate davet ediyorum.
Hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yıldız.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşması sırasında iftira ettiğimden
başlayarak bir dolu hakarette bulunmuştur ve yanlış bilgi vermiştir. Müsaade
ederseniz kürsüden bunlara cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Yeni
sataşmalara mahal vermeden lütfen, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan, yeni sataşmaya mahal vermeyecek bir üslubum olduğunu
herkes bilir.
Sayın Başkan, iki
tane temel şeyi soruyorum. Sayın Bakan diyor ki: “Bu ihaledeki ortaklar şirketi
temsile ve ilzama yetkili değil, ortaklıkları yok.” Şimdi, Ticaret Sicili
Gazetesi’ni getirirsek ve bu Yaşar Giregiz adlı şahıs genel müdür, Muzaffer
Nasıroğlu da müdür çıkarsa ne diyeceksiniz?
İkinci mesele: 4.
İdare Mahkemesinin kararından ve diğer kararlardan bahsediliyor. İdare
Mahkemesinin kararlarına baktığınızda yasaklama kararı alınmadığı için bu
şirket yasaksız görünüyor. Yasaklama kararını alması gereken bakanlık kim?
Enerji Bakanlığı. Yasaklamayı almak için 58 ve 59’da zorunluluğunuz var mı?
Var. Burada bu kadar milletvekiline siz de belgeleri gönderin, ben de belgeleri
göndereyim. Ben çok net söylüyorum: Siz de belgeleri gönderin, ben de
belgelerimi göndereyim.
Değerli
arkadaşlar, hukukun temeli meşruiyettir. İhaleye fesat karıştırılmış bir
şirkete bile bile 230 trilyon ek ihale verilmiştir kendi Bakanlığı tarafından.
İkincisi, kanuna uygunluktur. Kanunun 58’inci ve 59’uncu maddeleri, ihaleye
fesat karıştırmış şirketlerin, sermaye şirketlerinde ortaklarının ve temsile ve
ilzama yetkili şahısların ihaleye fesat karıştırması hâlinde bu kararın verilmesini
zorunlu kılmıştır. Bu kararı vermesi gereken Enerji Bakanlığı bu kararı
vermediği için bu şirket yasaklı değildir. Aynı dönemde Kamu İhale Genel
Tebliği de iptal edildiği için, İdare Mahkemesinin karar vereceği tebliğ ve
yasaklama kararı ortada olmadığı için bu karar verilmiştir.
Şimdi ben Sayın
Bakana hiç kendi söylediği gibi, iftira, bilmem ne, hiçbir şey demiyorum.
Sizden tek beklediğim, belgeleri benimle birlikte bütün milletvekillerine
gönderin, ben de belgeleri bütün milletvekillerine göndereyim. Bütün
milletvekilleri karar versin.
Bir diğer husus
şu arkadaşlar: Gensorunun ciddiyetinden bahsediyorsunuz. Deminden beri Danıştay
kararlarıyla, belgelerle, tarihlerle ortaya koydum. Madem bu gensoru bu kadar
ciddiyetsizdi, madem bu gensoru duyumlara dayanıyordu -ben Danıştay kararını
kimden duyacaksam belgeyi görmeden- neden cuma gününe bu gensoruyu aldınız
arkadaşlar? Gelseydiniz, bunu salı günü alsaydık da bütün halk görseydi. Acaba
bu yolsuzluğun üzerine giden Cumhuriyet Halk Partisi mi; yanlış bilgilerle,
eksik bilgilerle, yanıltıcı bilgilerle bütün Meclisi ve halkı yanlış karara
sevk eden diyorum, Enerji Bakanı mı haklı?
Ben, Enerji
Bakanından, bütün belgeleri bekliyorum, iki iddiamıza da cevap gelmemiştir.
Bir, 2840 sayılı Yasa devlet eliyle bor madenlerinin işletilmesini gerektirirken
özel sektöre işletilmektedir. İkincisi, ihaleye fesat karıştırmış bir şirkete,
İhale Kanunu’na aykırı olarak ihale verilmiştir.
Bütün belgeleri
ben Sayın Bakandan bekliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz, Sayın Erdoğdu…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, kısa bir söz almak
istiyorum. Sayın Başkan, kamuoyuna yanlış bilgi verdiği için, açıklama yapmak
üzere çok kısa bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN – Yani o
kadar şey değil ama buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
O kadar yanıltıcı
bir şey görmedim. Beraber, ikiniz de söylediniz ama buyurunuz -şey de yok- siz
de açıklayınız.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun ifadelerine ilişkin açıklaması
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Kamu İhale
Kanunu’yla alakalı kitap –hani, evraklar belki fotokopi çekilmekte zorluk
çekilebilir- diyor ki: “Bu Kanun kapsamında yapılan ihalelerden -59’uncu madde-
dolayı haklarında birinci fıkra gereğince ceza kovuşturması yapılarak kamu
davası açılmasına karar verilenler ve 58’inci maddenin ikinci fıkrasında
sayılanlar yargılama sonuna kadar Kanun kapsamında yer alan kamu kurum ve
kuruluşlarının ihalesine katılamazlar.” Şimdi, Kamu İhale Kurumu tarafından bu
kadar açık bir dille söylenmiş bir şahıs için herhangi bir ihale yasaklama
kararının alınması gerekmiyor ki?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – 58’inci maddeyi de okur musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Zaten ihaleye girenler…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – 58’i de okur musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla)- Arkadaşlar, ihaleye giren, şahıs
değil. Şahıs değil; ihaleye giren, şahıs değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – 58’inci maddeyi de okur musunuz…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Danıştay kararını merak ettiniz, “O
nerededir?” diye. Danıştay kararı burada arkadaşlar. Temyize gönderilen
Danıştay kararı burada.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Bakan, 58’inci maddeyi okur musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ben bir şeyi daha tavsiye ediyorum:
Bu evrakları milletvekillerine gönderelim, yeterli değil ancak bir de siz
onları bir mahkemeye gönderin, oldu mu?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – 58’inci maddeyi bir okur musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bu dediğim mahkemelerin hepsine
beraber gönderin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, borla
alakalı kısaca bir şey söyleyeyim: Oturarak konuştuk, ayakta konuştuk, bor
özelleştirilmeyecek arkadaşlar. AK PARTİ hükûmetlerinin ne siyaset bildirisinde
ne hükûmetlerle alakalı faaliyet alanlarının hiçbir tanesinde geçtiğimiz on
yılda “Bor özelleştirilecektir.” diye bir kavram yoktur. Biz boru özelleştirmeyeceğiz
arkadaşlar. Yanlış anlamaya müsait olmayan bir cümle kullanıyorum.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Ya, siz termik santralleri satmayacağınızı da söylediniz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bor özelleştirilmeyecek, 2023 hedeflerinde
de bor özelleştirilmeyecek, o plan ve programda da yok ancak şu yapılacak:
Arkadaşlar, borun hizmet alımlarıyla alakalı dekapaj işinde olsun diğer işlerde
olsun… Şimdi, benim sürem yirmi dakika olduğu için onu kullanamadım, onun da
evraklarını size göndereceğim. Bir işlem düşünün, 109 milyon TL kamunun lehine,
hizmet almasıyla beraber bir alan oluşuyor. Biz niçin onu ülkemiz adına
kullanmayalım? Şimdi, bir hizmet alımıyla alakalı fabrika kurulacak.
Değerli
arkadaşlar, kamuoyunun önünde ve sizlerin huzurunda açıkça söylüyorum: Bir avuç
boru -ister tüvenan olsun isterse işlenmiş madde olsun- hiçbir işletme alıp
kullanamaz. Onu, biri girer 100 kilo, diğer taraftan ne kadar çıkıyorsa hepsini
kamu kontrol eder. Bu hizmetlerin alınmış olmasını yanlış anlamamak lazım.
Dekapaj işinin hizmet alım işi çok farklı ve önemli bir şey değil. O açıdan, kamu
109 milyon TL 2011 yılı içerisinde kâr etmiştir ve yaklaşık 1 milyar dolar
cirosu olup da 1 milyar TL kâr edebilen başka bir kuruluş bulunmamaktadır.
Ben bütün çalışma
arkadaşlarımı, dürüst arkadaşlarımı tebrik ediyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yıldız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Bakan konuşmasında Sayın Aykut Erdoğdu ve
milletvekili arkadaşlarımızın imzaladığı önergeye Cumhuriyet Halk Partisi
içerisinde imza atmayan, yani önerge metnini okuduğu hâlde içine sinmediği
için, doğru bulmadığı için imza atmayan milletvekilleri olduğunu söyleyerek
grubumuzu itham etmiştir, sataşmada bulunmuştur.
Gerçeğe aykırı bu
durum nedeniyle söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar).
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan
konuşmasında, Sayın Aykut Erdoğdu ve milletvekilli arkadaşlarımızın imzaladığı
önergeye bazı Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin, doğru bulmadığı
gerekçesiyle imza atmadığını ifade etmiştir. Bu tamamen gerçek dışı bir
iddiadır. Sayın Bakan eğer böyle bir tespitte bulunmuş ise o ismi açıklamaya
davet ediyorum. Böyle üstü kapalı konuşup, çamur atıp yerine oturmak yok.
Ben Sayın Bakana
bir soru sormak istiyorum: Bakanlar Kurulu üyelerinin önemli bir kısmı burada
değil. Bunu şöyle de yorumlayabiliriz: Bakanlar Kurulunun burada olmayan
üyeleri, sizin hakkınızdaki bu iddiayı doğru bulduğu için, sizi aklamak onların
içine sinmediği için Genel Kurul salonunda bulunmuyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Böylede yorumlayabiliriz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Başbakan da dâhil, Başbakan da dâhil.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sizinkiler neredeler? İnanmadıkları için onlar da
gelmemiş. 120 kişide 20 kişisiniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi, önerge sahibi arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımız iddialarını ortaya koydu. Sayın Bakan
da çıktı, burada kendisini savundu. Ama şu sorunun cevabını Sayın Bakan
vermedi, dikkatle takip ettim; iddiamız şu: 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun
58’inci maddesine göre “4734 sayılı Kanun’un 17’nci maddesindeki fiil ve
davranışta bulunanlar hakkında ihaleye katılmaktan men kararı verilir.” Bu
kararı verecek olan Enerji Bakanlığı, Sayın Bakan. 17’nci maddedeki fiil ve
davranışlar, ihaleye fesat karıştırmaktır, rüşvet ve benzeri birtakım suçlardan
mahkûm olmaktır. Bütün bunların hepsi bu olayda var. Sayın Bakan 58’inci
maddeye göre neden ihaleye yasaklama kararı vermediğini açıklamamıştır. Konu
ortada, konu birkaç cümleyle, birkaç dakika kullanmak suretiyle açıklanabilecek
bir durumdur.
Bilginize
sunuyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Hamzaçebi biraz önce, bu görüşmelere
katılmayan, katılamayan sayın bakanlarımızla ilgili gerçek dışı bir beyanda
bulundu, onu düzeltmem gerekiyor Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kiminle ilgili?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hayır ya, öyle bir şey söylemedi. “Söylerse doğru olur mu?” dedi.
BAŞKAN – Yani, ona Hükûmetin cevap vermesi lazım ama…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, Hükûmetle ilgili…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Efendim grup, Sayın Başkanım grup adına…
BAŞKAN – Grubunuz
olduğu için buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Hükûmet adına söz alamaz, özür dilerim Sayın Başkan, Hükûmetin
temsilcileri var zaten. Yani Hükûmet adına Sayın Grup Başkan Vekili söz alamaz.
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
şunu belirtelim, bakanlarımız da AK
PARTİ Grubunun birer üyesidir Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; o yüzden
rahat olun.
Şimdi, öncelikle
şunu belirtmemde fayda var: Bu görüşmelere katılamayan bakanlarımızın önemli
bir bölümü, hatta tamamına yakını vekâlet suretiyle oy kullanmak üzere
vekâletlerini göndermişlerdir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Bakana anlat, bize değil!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Ve biz de o vekâletleri Başkanlığa takdim
ettik, onu önce belirtelim.
İkincisi, değerli
arkadaşlar bakın, kaçırılan bir nokta var: 58’inci maddede belirtilen hususun
aktif olabilmesi için, devreye konulabilmesi için 58’inci maddenin ikinci
fıkrasının çok dikkatli bir şekilde okunması gerekiyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – 58’e gelmeden 17’yi okuyun, öyle 58’e gelin! Kademeli kademeli…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – İzin verin… İzin verin…
Bakın, lütfen
izin verin, teknik bir konuyu tartışıyoruz yani haklarında yasaklama kararı
verilen tüzel kişilerin şahıs şirketi olması hâlinde şirket ortaklarının tamamı
hakkında, sermaye şirketi olması hâlinde ise sermayesinin yarısından fazlasına
sahip olan gerçek veya tüzel kişi ortaklar hakkında birinci fıkra hükmüne göre
yasaklama kararı verilir.
Olay şudur, eğer…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Hangi eylemler?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – İzin verin…
Bakın, bir
şirketin çalışanları herhangi bir şekilde, herhangi bir unvan altında…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Ortağı aynı zamanda.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …çalışanlarının
ihaleye fesat karıştırmaktan dolayı haklarında kamu davası açılmış olması o
şirket hakkında yasaklamayı kesinlikle gerektirmiyor; bir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Canikli, ortakları aynı zamanda.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – İkincisi, bırakın yüzde 50 ya da altında
hisseye sahip olan sermaye şirketlerinde, yüzde 50 ve altında hisseye sahip
olan ortaklarının da herhangi bir şekilde haklarında ihaleye fesat
karıştırmaktan dolayı dava açılmış olması hâlinde dahi o şirket hakkında yasaklama
kararı verilemiyor. Yani şöyle bir örnek verelim: Şirketin 5 tane ortağı olsun,
her birinin yüzde 20’şer payı olsun, her biri de…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – 58’in devamını da okur musunuz?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Ben çok iyi biliyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– Devamı, cevabı işte.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Her biri de haklarında ihaleye fesat karıştırmaktan dolayı hüküm
giymiş ya da dava açılmış olsun. Bu şirket hakkında ihaleden yasaklama kararı
verilemiyor, hukuken verilemiyor. İşin “doğrudur, yanlıştır” kısmını
tartışmıyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Oraya bak, oraya. Onlara anlat, onlara; bize anlatma.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, “doğrudur, yanlıştır” kısmını
tartışmıyorum. İşin hukuki boyutunu tartışıyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – 58’in devamını da okur musunuz? Elindeki konuyu okumuyorsun.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Bunun olabilmesi için, yani söz konusu olan bu tartışmada genel
müdür ya da müdür ya da başka bir şirket çalışanı hakkında, ihaleye fesat
karıştırmaktan dolayı, o çalıştığı şirket hakkında yasaklama kararı verilemez.
Mahkeme kararları da bunu söylüyor değerli arkadaşlar.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Elindeki kâğıdı okur musun? 58’i oku yeter.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Olay çok nettir. Dolayısıyla bu gensoruyla ilgili olarak ortaya
konulmaya çalışılan bütün iddialar hukuk dışıdır, dayanaksızdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Canikli.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi, bir dakika lütfen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Canikli… (Gürültüler)
BAŞKAN – Bir
dakika, duyamıyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) –Sayın Canikli’ye açıklamaları için teşekkür ediyorum.
Tabii, benim
sorumun cevabını kendileri açıklayamadılar. Ancak Hükûmete yönelik olarak
yaptığım eleştiriyi kendileri üzerine aldılar. Umarım ilk hükûmet
değişikliğinde kendileri bakan olurlar.
Ancak şunu da
sormak istiyorum: On gün önce Kamu İhale Kanunu’nda yapılan bir değişiklik
oldu, arkadaşlarımız burada bunu dile getirdiler. Söz konusu şirketin,
gensoruya konu olan şirketin Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklikle
herhangi bir ilişkisi var mıdır? Teminatının Hazineye irat kaydedilecek olması
nedeniyle, çıkan bu yasa bu irat kaydını engellemiş midir? Bu konu da açıklığa
kavuşmamıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
Söz istiyorsunuz,
buyurunuz; açıklama yapacaksınız, buyurunuz.
Buyurunuz Sayın
Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben
sözlerimin bir kısmını tekrar edeyim.
Şu anda bu
şirket… İki ayrı şeyden bahsediliyor ama birini diğerinin yerine ikame etmeye
çalışırsanız yalnızca hukuku değil milletvekillerimizi de aldatmış olursunuz.
Tekrar
söylüyorum: Bir şirket var -Ticaret Sicil Gazetesi burada- şirketin ortakları,
Kamu İhale Kurumu diyor ki…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Tebliğ değiştirildikten sonra ama!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – “Yüzde 51’inden fazlaysa, hakkında
herhangi bir kamu davası açılmış olanlar yüzde 51’den fazlaysa bunun ihaleye
girmesi yasaktır.” diyor.
Bakıyoruz,
Ticaret Sicil Gazetesi’nde ne yapıyor? Ticaret Sicil Gazetesi’nde bu şirket
yetkilisi, şirket ortağı değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Kaç tarihinde o?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bir işin hukuki olmasıyla…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – İhale ne zaman?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bir işin hukuki olmasıyla etik
olmasının ayrı olduğunun da altını çizerek söylüyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – O tarihlere bakar mısınız?
Bakın, tarihlere
bakar mısınız, ihale hangi tarihte, ticaret sicili tarihi ne zaman, tebliğ
tarihi ne zaman?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, beni hukuki olmanın
dışında bir şeye zorlayamazsınız.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Tarihlere bakın! Tarihlerle aldatıyorsunuz milletvekillerimizi!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Tarihleriyle beraber söylüyorum:
13/05/2005 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’ndeki “Temsil ve ilzam yetkisi”
dediğimiz bu verilen işe bu arkadaş imza koymamış durumda.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Tebliğ ne zaman değişti?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Tebliği değiştirdiniz!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Yani ortağı değil, artı bir de verilen
teklife imza koymamış.
Şimdi, bu
şirketle alakalı bizim…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Ya koymazsa koymasın, yetkili değil mi?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, bu şirketle alakalı,
kurumlarımızın… Yani Çan Termik Santralindeki öğütülmüş kireç taşı ihalesine
giriyor ve alamıyor. Önceki dönemlerdeki yaptığı işlerden dolayı da 3 milyon TL
ceza kesiliyor. Afşin-Elbistan Kışlaköy dekapaj işini de bu firma alıyor ve
ihaleye giren bir başka firmanın itirazını KİK reddediyor; Emet’te ise normalde
bu eleniyor, bu firma ve bunun da aldığı cezalar var edinimlerini zamanında
yerine getirmedi diye. Şimdi bize söylenen şu: Niye bu şahsı siz
yasaklamadınız?
Arkadaşlar, bunu
Kamu İhale Kurumu yasaklıyor zaten, “Siz bunları ihaleye alamazsınız.” diyor ve
bu adam da ihaleye girmiş değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Kararı kim verecek Sayın Bakan?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bir, ihaleye girmiş değil yani
girmediği ihaleyle alakalı niçin bu adam…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – O girmese ne olur, şirketin Genel Müdürü…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, lütfen yanıltmayın.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Siz yanıltıyorsunuz!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şu anda, şirket, ben tekrar
söylüyorum, bu şirket şu anda da yasaklı değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Yasaklıyı siz vermediniz, bu kararı siz vereceksiniz, kararı
verecek olan Bakanlığınız!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Lütfen gidin cumhuriyet
başsavcılığına deyin ki: “Ya, bu yasaklanması geren şirket her ne kadar
hakkında Danıştay kararı varsa da, her ne kadar hakkında 4. Dairenin kararı
varsa da, her ne kadar Kamu İhale Kurumunun kararı varsa da ben tekrar bunun
yasaklanmasını istiyorum.” deyin. Ben sizi açıkça bir şeye davet ediyorum:
Burada bunu anlatacağınıza, yanlış bilgiler vereceğinize, gidin cumhuriyet
başsavcılığına…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, yanlış bilgiyi siz veriyorsunuz. Ayıp ya, gerçekten!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - …bu firmanın yasaklı olduğuna dair
itirazınızı yapın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Yasaklama kararını siz vermediniz.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
Hamzaçebi, duyamıyorum.
Lütfen, sayın
milletvekilleri…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …biraz önce ayağa kalkarak bir soru yönelttim, Sayın Bakan
bu soruma cevap vermedi. Sükût ikrardan gelir. Demek ki son çıkan İhale Kanunu
değişikliği doğrudan doğruya bu şirketi hedefliyormuş.
Teşekkür ederim.
VII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve 24
Milletvekilinin; devlet eliyle yapılması gereken bor tuzlarının aranması ve
işletilmesi işlerini ihale ile özel şirketlere yaptırdığı ve bu ihalelere kamu
ihalelerine katılması yasaklı kişilerin katılmasına izin verdiği iddiasıyla
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/25) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkındaki
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunuyorum: Gensoru
önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 4 Aralık 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.