DÖNEM: 24 CİLT: 6 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
25’inci Birleşim
15 Kasım 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- KAPALI OTURUMLAR
İKİNCİ OTURUM
(Kapalıdır)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili
İbrahim Yiğit’in, muharrem ayına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın Dünya Tıp, Tıbbi Araştırma
Teknik ve Etik Bilimler Akademisi hakkındaki mesajına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Malatya Milletvekili Ömer
Faruk Öz’ün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 29’uncu kuruluş yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, İslam âleminin muharrem ayı ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü tebrik ettiğine ve Başbakanın idam
cezasını yeniden getirme çağrısı bir istismar değilse Milliyetçi Hareket Partisi
olarak destek vereceklerine ilişkin açıklaması
2.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, muharrem ayı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 29’uncu
kuruluş yıl dönümünü kutladığına ve Batum-Ankara uçak seferlerinin iptal
edilmesi nedeniyle Artvin halkının mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir’in, Türkiye’de dijital yatırım ikliminin ve yenileşimci ekonominin
geliştirilebilmesi için kullanıcı hak ve özgürlüklerini güçlendirecek
düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
4.- Adıyaman Milletvekili
Muhammed Murtaza Yetiş’in, 15 Kasım Dünya Filistin Günü’ne ilişkin açıklaması
5.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, muharrem ayının ülkemize huzur ve barış getirmesini temenni
ettiğine ve Alevilere karşı bakış açısına ilişkin açıklaması
6.- Amasya Milletvekili Ramis
Topal’ın, Amasya’da damızlık süt sığırcılığını geliştirmek için damızlık
simental diye verilen ineklerin aslında angus olduğunun anlaşıldığına ve köylülerin
yaşadığı mağduriyetin nasıl giderileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Görele ilçesi Çavuşlu beldesinde içme
suyunun sağlandığı alana katı atık bertaraf tesisi kurulma çalışmaları
olduğuna, bu konuda halkın taleplerine saygı gösterilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, muharrem ayının sağlık ve barış getirmesini
dilediğine, 65’inci gününde olan açlık grevlerine seyirci kalınmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, İslam âleminin muharrem ayı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
29’uncu kuruluş yıl dönümünü kutladığına ve Türkiye'nin dış ilişkilerini mevcut
konjonktüre göre yeniden gözden geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, muharrem ayı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 29’uncu
kuruluş yıl dönümünü kutladığına ve Muğla ilinde eğitim konusunda yaşanan
sıkıntılara ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Muharrem
ayını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
12.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Muharrem ayını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29’uncu kuruluş
yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
13.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın, Muharrem ayını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29’uncu
kuruluş yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
14.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in faili meçhul cinayetlerle
ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
15.- Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçten’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın ifadelerine ilişkin açıklaması
16.- Malatya Milletvekili M.
Mücahit Fındıklı’nın, Hamit Fendoğlu cinayetine, bazı illerimizde Alevi-Sünni
kavgası üzerinden oyun oynandığına ve bu konuda konuşurken dikkatli olunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş’ın açıkladığı,
Refet Küçüktiryaki’ye ait olduğu ileri sürülen bir belgeye ilişkin açıklaması
18.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, CHP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin önemli
olduğuna ve bu önergeyi kabul etmek için Meclisi göreve çağırdığına ilişkin
açıklaması
19.- Malatya Milletvekili
Öznur Çalık’ın, Hamit Fendoğlu cinayetine ve sonrasında Malatya’da yaşanan
olaylara ilişkin açıklaması
20.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Hamit Fendoğlu cinayetine ve bu konunun araştırılması için bir
komisyonun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- Çankırı Milletvekili
İdris Şahin’in, gazetelerde Refet Küçüktiryaki’ye ait olduğu söylenen belgenin,
muhatabı ve kimden geldiği belli olmayan, altında imzası bulunmayan bir yazı
olduğuna ve Komisyon olarak böyle bir belgenin kamuoyuna açıklanmasının söz
konusu olmadığına ilişkin açıklaması
22.- Denizli Milletvekili
Nihat Zeybekci’nin, Hamit Fendoğlu’nun kimliğinde tüm demokrasi şehitlerini
rahmetle andığına ve 12 Haziran 2011 seçimleriyle ilgili yaşadığı bir olaya
ilişkin açıklaması
23.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın, AK PARTİ Grubu olarak Hamit Fendoğlu cinayeti dâhil tüm
olayların araştırılması arzusunda olduklarına ve AK PARTİ Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronat’a yapılan ithamların haksız olduğuna ilişkin açıklaması
24.- Manisa Milletvekili
Muzaffer Yurttaş’ın, muharrem ayının İslam dünyasına ve bütün insanlığa
hayırlar ve bereketler getirmesini dilediğine ilişkin açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, bir Malatyalı olarak Hamit Fendoğlu’na rahmet
dilediğine ve bir komisyon kurularak bu konunun araştırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
26.- Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçten’in, Diyarbakır’a huzur, refah, barış ve mutluluk götürdüklerine
ilişkin açıklaması
27.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, Darbeleri Araştırma Komisyonuna Cumhurbaşkanlığından
gelen ve altında Refet Küçüktiryaki’nin adı olan belgeye ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, CHP Grubunun verdiği önergenin kabul edilerek bir araştırma
komisyonu kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
29.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in bazı köylerinde 2010 ve 2011 yılı tarımsal ürün
desteklemelerinin hâlâ ödenmediğine ilişkin açıklaması
30.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci’nin ifade ettiği 12 Haziran 2011
seçimlerindeki tehditle oy kullandırma olaylarının kendi seçim bölgesi için söz
konusu olmadığına ilişkin açıklaması
31.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, muharrem ayı nedeniyle Alevi-Bektaşi inancındaki Müslümanların
oruçlarının Allah katında kabul olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
32.- Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyraz’ın, insanların yaşam hakkını kutsal bir hak olarak kabul edip
savunmayanların sadece seçilme hakkına takılmış kalmalarını bir çelişki olarak
gördüğüne ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/74)
2.- Edirne Milletvekili Kemal
Değirmendereli’nin, Çevre Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/75)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin, su kaynakları ve su hizmetlerinin
özelleştirilmesinin neden olduğu olumsuz durumun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/412)
2.- Bursa Milletvekili Turhan
Tayan ve 23 milletvekilinin, jeotermal su kaynaklarının kullanımında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/413)
3.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve 20 milletvekilinin, ülkemizde tarımsal sulama sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/414)
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki bir heyetin, Azerbaycan Ulusal
Meclisi Başkanı Oktay Asadov'un vaki davetine icabetle 26-28 Kasım 2012
tarihlerinde düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamento
Asamblesi (KEİPA) 40’ıncı Genel Kurul toplantısına katılmak üzere Azerbaycan’a
resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/1047)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in ana dilde eğitim ve kimlik
politikalarının araştırılması amacıyla 2/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
15 Kasım 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, kanuni
takibe düşen krediler sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
(10/312) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Kasım
2012 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 29 milletvekili tarafından Malatya olaylarının
araştırılması amacıyla 15/2/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15
Kasım 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Bingöl Milletvekili İdris
Baluken’in, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın Barış ve Demokrasi Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Diyarbakır Milletvekili
Oya Eronat’ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın Barış ve Demokrasi Partisine
ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Çevre Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
2.- Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Finansal Kiralama,
Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/601) (S. Sayısı: 239)
XII.- OYLAMALAR
1.- Finansal Kiralama,
Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı’nın maddelerine geçilmesine
ilişkin oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Ayasofya Müzesi’nin giriş bileti, onarımı ve ziyaretçi sayısı ile
ilgili verilere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/11124)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı birimlerinde
yapılan protokol harcamalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11266)
3.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, inşaat firmaları ve müteahhitler tarafından mağdur edilen
vatandaşlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/11269)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı birimlerinde
yapılan protokol harcamalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/11322)
5.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, orman köylüsü olmayan kişilere usulsüz kredi verildiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/11362)
6.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türeli’nin, İzmir’de yapılacak kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11442)
7.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/11443)
8.- Van Milletvekili Aysel
Tuğluk’un, kentsel dönüşüm projeleri kapsamında gerçekleştirilen yıkım
işlemlerine ve bunların çevresel etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11444)
9.- Samsun Milletvekili Haluk
Koç’un, yabancılara yapılan taşınmaz satışlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/11446)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine yönelik
yolsuzluk iddialarına,
Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan, Iğdır’ın kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne,
İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan, belediyelerin kurumlar vergisi kapsamındaki durumuna,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir, bu topraklarda yaşayan tüm insanları eşit haklara
kavuşturacak özgürlükçü bir yasal düzenlemeyi tüm partilerin oy birliğiyle
gerçekleştirmesini dilediğine,
Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu, kaçakçılığı ortaya çıkaran gümrük
başmüfettişlerinin hakkında soruşturma başlatılıp başlatılmadığını öğrenmek
istediğine ve Başbakanın ölüm orucu tutan insanlara karşı takındığı alaycı
tavrını kınadığına,
Adana
Milletvekili Muharrem Varlı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Eker’in çizdiği pembe tabloya karşı çiftçilerin kendisine ilettikleri
ifadelere,
Manisa
Milletvekili Muzaffer Yurttaş,
İstanbul
Milletvekili Türkan Dağoğlu,
14 Kasım Dünya
Diyabet Günü’ne,
Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan, Sarp Sınır Kapısı’nda çok ciddi yığılmalar
meydana geldiğine, bu konuda gerekli tedbir ve önlemlerin alınmasını rica
ettiğine,
Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in tarım alanında
yaşanan sorunları halkın gözünden kaçırmaya çalıştığına,
Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker, Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın gündem
dışı konuşmasına,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş’ta yanan orman bölgelerine şu ana
kadar bir şey yapılmadığına ve önümüzdeki dönemde planlamaya alınıp eski hâline
getirilmesi noktasında çalışmaların yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine,
İzmir Milletvekili
Oktay Vural, Suriye’de meydana gelen karışıklıkların Şanlıurfa ilinin
Ceylânpınar ilçesine sıçramış olması nedeniyle halkın sıkıntılı ve endişeli
olduğuna ve Hükûmetin Ceylânpınar’daki vatandaşların sorunlarıyla ilgilenmesini
rica ettiğine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
MHP Grup Başkan
Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat Ergün ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında
verdikleri (11/18, 11/21, 11/22) esas numaralı gensoru önergelerini, Genel
Kurul çalışmalarının TRT üzerinden yayınlanmasını sağlamak amacıyla ve daha
sonra yenilemek kaydıyla geri çektiklerine ilişkin önergeleri okundu; gensoru
önergelerinin gündemden çıkarıldığı bildirildi.
Bingöl
Milletvekili İdris Baluken ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de iş kazaları ve
meslek hastalıklarının nedenlerinin (10/409),
İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 26 milletvekilinin, muhtarların sorunlarının
(10/410),
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 32 milletvekilinin, tarımsal üretimde
kullanılan elektrikle ilgili üreticilerin sorunlarının (10/411),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Adana
Milletvekili Ali Halaman, Adana’nın Kozan ilçesinde tarımsal amaçlı sulama için
kullanılan barajın önüne HES kurulmasının nedenini öğrenmek istediğine ilişkin
bir açıklamada bulundu.
Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 21 milletvekilinin; uygulamalarında siyasi
nüfuzunu kullanarak Gazi Yerleşkesini, Orman Genel Müdürlüğü arazisini ve
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğündeki hafriyat alanlarını devrederek kamuyu
zarara uğrattığı ve görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin
(11/15),
Ankara
Milletvekili Zühal Topcu ve 21 milletvekilinin; Bakanlığı yönetemediği, yeni
oluşturulan sistemlerin ve projelerin yürütülmesinde sorunlar yaşandığı ve
öğretmenlik mesleğinin itibarını düşürdüğü iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçer hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/20),
Gündeme alınıp
alınmamasına ilişkin ön görüşmeleri tamamlandı; yapılan oylama sonucunda
önergelerin gündeme alınması kabul edilmedi.
Manisa
Milletvekili Muzaffer Yurttaş, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in şahsına,
Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın şahsına,
Mersin
Milletvekili Ali Öz, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın şahsına,
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın MHP Grubuna,
Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın BDP Grubuna,
Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın şahsına,
İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın şahsına,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın CHP Grup
Başkan Vekiline,
Ankara
Milletvekili Zühal Topcu, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın MHP Grubuna,
Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin
şahsına,
İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi, Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in şahsına,
Ankara
Milletvekili Zühal Topcu, Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in şahsına,
Millî Eğitim
Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin şahsına,
Sataşmaları
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Alınan karar gereğince,
15 Kasım 2012 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.39’da birleşime
son verildi.
Mehmet SAĞLAM
Başkan
Vekili
Mustafa HAMARAT Muhammet
Bilal MACİT
Ordu İstanbul
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
31
15 Kasım 2012 Perşembe
Teklifler
1.- İzmir Milletvekili Musa
Çam'ın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/975) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.11.2012)
2.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar ve Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın; Orman Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/976) (Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.11.2012)
3.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/977) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.11.2012)
4.- Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/978) (Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.11.2012)
5.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel'in; 4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/979) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)(Başkanlığa
geliş tarihi: 09.11.2012)
6.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/980) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.11.2012)
7.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven ve 43 Milletvekilinin; Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/981) (İçişleri; Milli Savunma ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:12.11.2012)
Raporlar
1.- Yargılama Sürelerinin
Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra
Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı: 342) (Dağıtma tarihi: 15.11.2012)
(GÜNDEME)
2.- Türkiye-Tunus Ortaklık
Konseyinin Tarım Ürünlerinde Taviz Değişimi Hakkındaki Protokol II'nin A ve B
Tablolarının Değiştirilmesine İlişkin 2/2012 Sayılı Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/635)
(S. Sayısı: 343) (Dağıtma tarihi: 15.11.2012) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/657) (S. Sayısı: 344) (Dağıtma
tarihi: 15.11.2012) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti ve
Bulgaristan Cumhuriyeti Arasındaki Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/658) (S. Sayısı: 345) (Dağıtma tarihi: 15.11.2012) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/659) (S. Sayısı: 346) (Dağıtma tarihi: 15.11.2012)
(GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Bilimsel ve
Teknolojik İşbirliği Anlaşması ile Anlaşmaya İlişkin Mektupların ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 348) (Dağıtma
tarihi: 15.11.2012) (GÜNDEME)
7.- Mücavir Atlantik Deniz
Bölgesi, Akdeniz ve Karadenizdeki Deniz Memelilerinin Korunmasına Dair
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu
ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/704) (S. Sayısı: 351) (Dağıtma tarihi: 15.11.2012)
(GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve 21 Milletvekilinin, su kaynakları ve su hizmetlerinin
özelleştirilmesinin neden olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/412) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2011)
2.- Bursa Milletvekili Turhan
Tayan ve 23 Milletvekilinin, jeotermal su kaynaklarının kullanımında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/413) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.12.2011)
3.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve 20 Milletvekilinin, tarımsal sulamada yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/414) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.12.2011)
Süresi İçinde
Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Malatya’da içme suyunda hastalık yapan bakteriler tespit edilmesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8401)
2.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türeli’nin, MPS hastalarına ve SGK’nın ilaç bedeli ödemesine yönelik bir
uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8402)
3.- Samsun Milletvekili Haluk
Koç’un, Vezirköprü’de yapılacak olan Devlet Hastanesinin yeriyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8403)
4.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, kene ısırması vakalarına karşı alınan tedbirlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8521)
5.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon’daki tüm kamu hastanelerinin
birleştirileceği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8522)
6.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8523)
7.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’deki kene ısırması vakalarına ve alınan tedbirlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8524)
8.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa Merkeze bağlı bir köyün sağlık ocağının personel
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8525)
9.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, baz istasyonlarının insan sağlığına etkilerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8526)
10.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, gıda ürünlerinde kullanılan katkı maddelerinin zararlarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8527)
11.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, Ceza İnfaz Kurumlarında açılan semt polikliniklerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8528)
12.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Eskişehir’deki özel hastanelere ve polikliniklere SGK’ya bağlı
olarak baktıkları hastalar için ödenen meblağa ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9606)
13.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, Samsun’un 19 Mayıs ilçesindeki 2B arazilerinin satışına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9959)
14.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, İstanbul Avcılar’daki orta hasarlı ikametgah ve iş
yerlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi
(7/9970)
15.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, Silvan baraj projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9971)
16.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, 3. Köprü inşaatının bölgedeki ağaçlara vereceği zarara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10581)
17.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, 2002-2012 yılları arasında Avrupa Birliğinden alınan hibelere
ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/10865)
18.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, İşsizlik Sigortası Fonundan aktarılan kaynaklar ile
gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10988)
19.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, ÖSYM tarafından yapılan sınavlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10989)
20.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Adalet ve Kalkınma Partisi Kongresine davet edilen bazı
kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10990)
21.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Adalet ve Kalkınma Partisi Kongresinde bazı basın kuruluşlarına
uygulanan akreditasyon yasağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10991)
22.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, kamu hizmetlerinde ikinci dille hizmet verilmesi taahhüdüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10992)
23.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin Çoruh Üniversitesi bünyesinde Borçka Meslek Yüksekokulu
açılıp açılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10993)
24.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesinde meslek yüksekokulu açılıp
açılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10994)
25.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in Hopa ilçesinde yaşanan sel felaketine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10995)
26.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesinde sel felaketi nedeniyle oluşan
mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10996)
27.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Adalet ve Kalkınma Partisinin 4’üncü Olağan Kongresindeki bazı
uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10997)
28.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, ülkemizdeki Suriyeli mültecilerle ilgili verilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10998)
29.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Başbakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10999)
30.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, İstanbul’daki kentsel dönüşüm projelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11000)
31.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, mevzuatta Türk Dil Kurumunun yayımladığı yazım kurallarına uyulmadığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11001)
32.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, 2012 Londra Olimpiyatlarındaki sonuçların sebeplerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11002)
33.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, TÜBİTAK bünyesindeki yapılanmada siyasi kadrolaşma iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11003)
34.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Mersin’in Gülnar ilçesindeki bazı köylerde orman yangınından kaynaklanan
mağduriyetin giderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11004)
35.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, 2010 sonbahar dönemi TUS’un iptal edilmesinin sonuçlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11005)
36.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, yabancı bir firmanın Türkiye’de kamu ihalesi almak için rüşvet
verdiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11006)
37.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, İstanbul’da bir ilköğretim okulunda okutulan dua ile ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11007)
38.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, bir milletvekilinin bazı iddiaları ile ilgili görüşlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11008)
39.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’da otomobil galericilerinin yerleşim alanlarının
dışına taşınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11009)
40.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Haymana doğal gaz projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11010)
41.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Haymana’ya gelen mevsimlik işçilerin yaşadıkları sorunlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11011)
42.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Başbakanlığa alındığı iddia edilen uçağa ve yeni vergilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11012)
43.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, yabancı bir firmanın Türkiye’de ihale almak için rüşvet
verdiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11013)
44.- İzmir Milletvekili Aytun
Çıray’ın, bir köşe yazarının askeri vesayetle ilgili ifadelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11014)
45.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldız’ın, kamu spotlarının siyasi propaganda amacıyla kullanıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11015)
46.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, seçmeli olarak okutulan bir dersin kitabının olmadığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11016)
47.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Samsun’un Canik ilçesinde yaşanan sel felaketine ve hayatını
kaybeden vatandaşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11017)
48.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Adalet ve Kalkınma Partisi Kongresinde asılan bir afişe ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11018)
49.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, kamuda çalışan engelli personel sayısına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11019)
50.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, afete dayanıksız olduğu belirlenen camilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11020)
51.- Ankara Milletvekili
Gökhan Günaydın’ın, Afyonkarahisar Valisinin daha önce Diyanet İşleri
Başkanlığında çalışıp çalışmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11021)
52.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, toplumsal olaylarda biber gazı ve göz yaşartıcı gaz kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11022)
53.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’da hastane önlerindeki üst geçitlere yürüyen merdiven
yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11023)
54.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, bütçe açığını kapatmak amacıyla gerçekleştirilen zamlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11025)
55.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, 2012-2013 eğitim öğretim yılına mahsus olmak üzere Suriyeli
mültecilere ve Suriye’de okuyan Türk öğrencilere özel öğrencilik statüsünün
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11026)
56.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, terörle mücadeleyle ilgili bir konuşmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11027)
57.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Türkiye Taşkömürü Kurumuna işçi alımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11028)
58.- İzmir Milletvekili Erdal
Aksünger’in, Suriyeli sığınmacılara 2012-2013 eğitim öğretim yılına mahsus
olmak üzere bazı üniversitelerde özel öğrenci statüsü verilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11029)
59.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya’da 2010-2012 yılları arasında SODES kapsamında kabul
edilen projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11030)
60.- Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldan’ın, 2010 yılı KPSS sorularını çalan çete ile ilgili soruşturmaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11031)
61.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, 2-B arazilerinde hak sahibi sayılan kişilere ve hak sahipleri
ile yapılan satış işlemlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11033)
62.- Bursa Milletvekili Kemal
Ekinci’nin, Merkez Bankasında yabancı kaynaklı altın rezervi olup olmadığına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/11034)
63.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında kiralama yoluyla hizmet veren
binalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/11035)
64.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında kiralama yoluyla hizmet veren
binalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/11036)
65.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’da yapılan deprem konutlarının hak sahiplerine ne
zaman teslim edileceğine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı
soru önergesi (7/11037)
66.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında kiralama yoluyla hizmet veren
binalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi
(7/11038)
67.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında kiralama yoluyla hizmet veren
binalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/11039)
68.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunda biriken para
miktarına ve bankalardan sağlanan promosyon gelirlerine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11047)
69.- Batman Milletvekili Ayla
Akat’ın, cinsel istismar mağduru kadın ve çocuklara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11048)
70.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11049)
71.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Alo 183 kadına yönelik şiddet hattı ile Alo 144 sosyal
yardımlaşma hattının Ankara’daki bürolarının Gaziantepe taşınacağı iddialarına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11050)
72.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, elektronik kart uygulamasının şehit ve gazilerin
ücretsiz toplu taşıma araçlarından yararlanmasını engellemesine ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11051)
73.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin okullarda yaş sınırı
dolayısıyla yaşadıkları mağduriyete ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11052)
74.- Van Milletvekili Aysel
Tuğluk’un, AB ilerleme raporu ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Avrupa
Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/11053)
75.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11054)
76.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhan’ın, yakını olan bir öğrencinin koşullarını taşımadığı halde
Hacettepe Üniversitesine yatay geçiş yaptığı iddialarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11055)
77.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Çaykur çalışanlarının çalışma saatleri ile özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11056)
78.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11057)
79.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, belediyelerin SGK’ya olan borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11059)
80.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, yardımcı doçentlerin kadro mağduriyetine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11060)
81.- Ankara Milletvekili
Gökhan Günaydın’ın, Afyonkarahisar Valisinin 1983-1984 yıllarındaki görevine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11061)
82.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, bazı emeklilere eksik maaş ödenmesinin nedenlerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11062)
83.- Balıkesir Milletvekili
Haluk Ahmet Gümüş’ün, basında yer alan bir beyanına ve ülkemizdeki işsizlik
sorununa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11063)
84.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Spor Toto, Süper Lig ve PTT 1. Lig’te yer alan futbol
kulüplerinin SGK’ya olan borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11064)
85.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, ikamet ettikleri ilden başka illere tedaviye
giden hastalara ve refakatçilerine ödenen yolluk ve gündelik tarifelerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11065)
86.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, 2012 yılında belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11069)
87.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Bakanlık ilçe ve şube müdürlerinin ziraat mühendisi veya
veteriner hekim olması gerekliliğine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11087)
88.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, kelebeğe benzeyen canlıların Doğu Karadeniz Bölgesinde verdiği
zararlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11088)
89.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, deniz alabalığının neslinin tükenmekte olduğu iddiasına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11089)
90.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesinin hayvancılıkla ilgili sorunlarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11090)
91.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesinde afetten zarar gören köylülerin mağduriyetine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11091)
92.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesinde afetten zarar gören çiftçilerin
zararlarının karşılanmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11092)
93.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11093)
94.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11094)
95.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki topraksız çiftçinin desteklenmesi için Hazine arazilerinin
dağıtılmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11095)
96.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, ülkemizdeki kişi başına düşen et ve süt tüketim miktarının
arttırılmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11096)
97.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, hayvancılığın sorunlarına ve son yıllara ait bazı verilere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11097)
98.- Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrak’ın, ortalama ürün veriminde Bakanlık verileri ile TÜİK verileri
arasındaki çelişkiye ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11098)
99.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, olası bir kuraklığın hayvancılık ve tarım üzerindeki
olumsuz etkilerinin önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11099)
100.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Sarp Sınır Kapısında yaşanan sorunlara ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/11101)
101.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11103)
102.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, belediyelerin su hizmeti karşılığında aldıkları ücretlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11104)
103.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünce 2008-2011 yılları arasında üniversite
öğrencileri ve öğretim görevlilerinin fişlendiği iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11105)
104.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, BDP Bingöl il binasına yönelik saldırıya ve Diyarbakır-Bingöl
yolundan geçen araçlara kesilen ceza miktarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11106)
105.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11107)
106.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, ülkemizdeki hint keneviri üretimine ve uyuşturucu
kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11108)
107.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars’a Gazilik unvanı verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11109)
108.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesindeki yol, su ve elektrik sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11110)
109.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kilis’in ilçe ve köylerinin yol, su ve aydınlatma sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11111)
110.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, şehit ve gazi yakınlarına tanınan istihdam hakkı ve yapılan
yardımlarla ilgili verilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11112)
111.- Ankara Milletvekili
Gökhan Günaydın’ın, İl Özel İdaresi Kanununun Geçici 4’üncü Maddesi uyarınca
çıkarılmasından ve tahsilinden vazgeçilen borçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11113)
112.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Polatlı ilçesindeki bazı altyapı eksikliklerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11114)
113.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Dikmen-Öveçler geçidine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11115)
114.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, bazı ülkelerden Hatay’a gelen kişilerin ikamet bilgilerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11116)
115.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Hatay’a yasal olmayan yollardan giriş yapanlara ve
göçmen kaçakçılığının arttığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11117)
116.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Hopa Belediyesinin bir projesine tanıtma fonundan destek
verilmemesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11119)
117.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, vakıf ve derneklere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11127)
118.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, termik santraller ve linyit işletmelerinin özelleştirilmesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11128)
119.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gaziantep’te bir okulda öğrencilerin gelir
durumlarına göre farklı sınıflarda okutulduğu iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11129)
120.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2012-2013 döneminde eğitim-öğretimdeki
eksiklikler ve yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11130)
121.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, ÖSYM’ye duyulan güvensizliğe ve alınacak önlemlere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11131)
122.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yıllarında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla
hizmet veren binalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11132)
123.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, yeni eğitim sisteminde okullarda öğretmen açığına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11133)
124.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, okullardaki öğretmen ve idareci atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11134)
125.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, ÖSYM ile ilgili bazı iddialara ve ÖSYM Başkanının tutumuna ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11135)
126.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, genç yeteneklerin tespiti ve yönlendirilmelerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11136)
127.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, FATİH Projesinde kullanılan elektronik kitaplara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11137)
128.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Başbakanın dershanelerin 2014 yılında kapatılacağı yönündeki beyanına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11138)
129.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, yeni eğitim sistemi ile 66 aylık çocukların okula başlamasının neden
olduğu sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11139)
130.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da bir ilkokulun adının değiştirilmesine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11140)
131.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve TOKİ ile okul ve derslik yapımı
için herhangi bir protokol imzalanıp imzalanmadığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11141)
132.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, taşımalı eğitim sistemi ile ilgili bazı sorunlara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11142)
133.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan’ın, Bursa’da olası bir depremde hasar görecek okul binalarına
yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11143)
134.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Gaziantep’teki bir ilköğretim okulunda ayrımcılık iddialarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11144)
135.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, okullarda maaşı okul aile birliklerince ödendiği iddia edilen
personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11145)
136.- Edirne Milletvekili
Recep Gürkan’ın, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında müfredata giren seçmeli
derslere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11146)
137.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, kapatılması düşünülen öğretmenevlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11147)
138.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da bazı ilköğretim okullarının okul aile
birliklerinden doğal gaz ücreti talep ettiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11148)
139.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesindeki bazı köylerde yaşanan su
sıkıntısına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11154)
140.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesindeki bazı köylerde yaşanan su
sıkıntısına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11156)
141.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki Karagöl’ün doğal güzelliklerinin korunmasına
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11158)
142.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki HES projelerine ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11160)
143.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesindeki bir köyün içme suyu
sorununa ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11161)
144.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesindeki bir köydeki dere ıslah
çalışmalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11162)
145.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesindeki bir köyün içme suyu
sorununa ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11163)
146.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, orman vasfını yitirmiş arazilerin satışındaki bazı sıkıntılara ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11166)
147.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı bazı köy yollarının
tamamlanmamasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11178)
148.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de karayollarındaki eğim hatalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11179)
149.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki tünellerin ışıklandırma sorununa ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11180)
150.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ve ilçelerinde hatalı inşa edilen tünellere ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11181)
151.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin-Yusufeli karayolu güzergahında yapılan çalışmaların
denetimine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11182)
152.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin-Yusufeli karayolunda meydana gelen yol çökmelerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11183)
153.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin-Borçka-Camili il yolu yapım çalışmalarının ne zaman
bitirileceğine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11184)
154.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi
ilçesindeki bazı köylerde ev ve cep telefonlarının çalışmamasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11185)
155.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesindeki bazı köylerde ev ve cep
telefonlarının çalışmamasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11186)
156.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesindeki balıkçı barınağında yaşanan
sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11187)
157.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesindeki köprü ihtiyacına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11188)
158.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesindeki yolların bakım onarım
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11189)
159.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Ardanuç-Tepedüzü köy yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11190)
160.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Murgul-Damar karayolunun asfaltlandırılması ve
ışıklandırılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11191)
161.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11192)
162.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesinin bir köyünün yol sorununa
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11193)
163.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’deki tarihi asma ve taş köprülere ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11194)
164.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Çüngüş-Çermik-Siverek yolunun yapım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11195)
165.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11196)
166.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, yol kusurlu kazaların azaltılması için yapılacak çalışmalara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11197)
167.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, Denizli-Aydın bölünmüş karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11198)
168.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale Havaalanı sahasının genişletilmesi nedeniyle bazı
vatandaşların ev ve arazilerinin istimlak edildiği iddialarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11199)
169.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Avrupa’da yasaklı olduğu halde ülkemizde iş yaptığı iddia edilen
bir firmaya ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11200)
170.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Şereflikoçhisar’daki Fadıllı köyü ile Yeşilyurt arasındaki yolun
yapımına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11201)
171.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11203)
172.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11205)
173.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı personeli ile ilgili verilere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11206)
15 Kasım 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
görüşmelere başlamadan önce, 7 Kasım 2012 tarihli 17’nci, 8 Kasım 2012 tarihli
18’inci, 9 Kasım 2012 tarihli 19’uncu ve 11 Kasım 2012 tarihli 21’inci
birleşimlerde yapılan kapalı oturumlara ait tutanak özetlerinin İç Tüzük’ün
71’inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir.
Bu nedenle, sayın
milletvekilleriyle, Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve
yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica ediyorum.
Tutanak özetleri okunduktan
sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir. Sayın İdare
Amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını, salon boşaltıldıktan sonra
Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.
Kapanma Saati: 14.03
IV.- KAPALI OTURUMLAR
İKİNCİ OTURUM
(Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin kapalı
oturumdan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir, Hükûmetin cevap süresi yirmi
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, muharrem
ayı nedeniyle söz isteyen Sayın İbrahim Yiğit’e aittir.
Buyurun Sayın Yiğit. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit’in, muharrem ayına ilişkin
gündem dışı konuşması
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kutsal aylarımızdan biri olan muharrem
ayı münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
muharrem ayı kutsal aylarımızdan birisi olmanın yanı sıra, Kerbela’da yaşanan
ve tarihe kara bir leke olarak düşen insanlık dışı olayların yıl dönümü olması
açısından da önemlidir. İmam Hüseyin ve çoğunluğu kadınlardan oluşan 73 canın
katledilişi nedeniyle muharrem ayı Müslüman toplumlarımızda bir yas ve matem
ayı olarak kabul edilmektedir. Bu matem, toplumsal olarak bizi birleştiren, farklı
mezheplerden vatandaşları yan yana getiren ve insanlarımızın tek bir duygu
ekseninde ortak gözyaşı döktüğü bir platformdur.
Ehlibeyit, özünü insan
sevgisinden bulur ve bütün düşünceleri bir insan hakkı olarak kabul eder; hiç
kimseyi inancından dolayı hor görmez. Aslı, bilgi, candan dostluk, merhamet,
eşitlik ve erdemli insan ortaya çıkarmaktır. Hacıbektaş Veli’nin dediği gibi
“Okunacak en büyük kitap insandır. Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi
üzerine kurulmuştur.” Bu sözler, ehlibeytin inanç ve felsefesini çok güzel bir
şekilde özetlemektedir.
Kerbela’da yaşanan olaylar
ise bütün bu değerlere karşı işlenmiş, güç ve iktidar hırsının kör gözünü bize
göstermiştir. Bu hırs ki, onlarca masum insanın hayatlarını kaybetmesine neden
olmuştur.
Tarihte ehlibeyte karşı
yapılan savaşlarda da binlerce insan hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu nedenle,
muharrem ayı bu tarihsel gerçekleri hatırlamamız ve bu gibi olayların bir daha
yaşanmaması için toplumsal birlikteliğimize daha sıkı sarılmamız açısından
önemlidir.
Değerli milletvekilleri, İmam Hüseyin, insanın insana kulluğuna da
karşı çıkmış ve canı pahasına bu düşüncelerini savunmuştur. Bugün burada onu
hâlâ hatırlıyor ve anıyorsak bunun nedeni onun haklı davası uğruna Kerbela’da
verdiği onurlu ve yiğit mücadelesidir.
Daha önceleri de dile
getirdiğim gibi, inanç toplumlar için çok hassas bir konudur. Toplumun hiçbir
ferdi inancına müdahale edilmesini istemez. Bugün gelinen noktada, ülkemiz
içerisinde bütün inanç ve mezhep gruplarının kendi inanış ve felsefelerini daha
özgürce yaşaması hususunda ciddi adımlar atılmaktadır.
Yıllarca devletin baskısına
maruz kalan ve görmezden gelinen Alevi toplumu, son yıllarda kendilerini ifade
edebilir ve birçok sorununu ve talebini devletle tartışabilir hâle gelmiştir.
Önceleri gündeme bile getirilememiş birçok sorundan bazıları çözüme kavuşmuş,
bazıları ise zaman içerisinde çözülmeye çalışılmaktadır; önemli olan, çözüm
konusundaki samimi ve içten yaklaşımlardır.
Ortak akıl ile hareket etmek
sorunların çözümünü daha da kolaylaştıracaktır. Aksi takdirde, ortaya çıkacak
istenmeyen çatışma ve gerilimlerin kimseye bir fayda sağlamayacağı açıktır.
Hazreti Ali’nin dediği gibi “Fikir çatışmasından hakikatler çıkar.” Değerli
Halk Ozanımız Âşık Veysel de bir beytinde “Nedir bu Alevi Sünni ayrımı, insan
olmadıktan sonra Alevi olmuşsun Sünni olmuşsun, ne çıkar?” diyerek önemli
olanın insan odağında buluşarak farklı dil, din, inanç ve etnik kökenlerin bir
arada, barış içerisinde yaşayabilmesinin önemine değinmiştir.
Değerli milletvekilleri,
muharrem ayında tutulan matem orucu, günlerce susuz bırakılmış ve Kerbela’da
İmam Hüseyin’le birlikte hunharca katledilmiş 73 can içindir.
Tarih bu insanlık dramını
sayfalarından hiçbir zaman silmeyeceği gibi, zalimleri de affetmeyecektir. İmam
Hüseyin ve efradı ise insana zulmedenlere karşı onurlu direnmenin sembolü
olarak tarihteki yerlerini bugünkü gibi korumaya devam edeceklerdir. İmam
Hüseyin’in “Zalimin zulmüne karşı çıkmamak mazluma yapılacak en büyük
kötülüktür. Ben zalimlerle birlikte varlık içinde yaşamayı kendime alçaklık
sayarım, zalime karşı gelerek bulacağım ölümü ise yücelik sayarım.” diyerek en
güzel şekilde o günkü direnişin özünü anlatmış ve bizlere örnek olmuştur.
Bu vesileyle, sözlerime son
verirken İslam âleminin bu acılarını bir kez daha paylaşıyor, ülkemizdeki
toplumsal barış ve huzur ortamının bozulmaması, insanların kardeşçe ve barış
içerisinde yaşaması dileklerimle hepinize saygılarımı sunuyorum. Yüreğinizden
hoşgörü ve insan sevgisi eksik olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yiğit’e
teşekkür ediyorum.
Biz de İslam âleminin
muharrem ayını kutluyoruz.
Gündem dışı ikinci söz,
Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın Dünya Tıp, Tıbbi Araştırma Teknik ve
Etik Bilimler Akademisi hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Hülya
Güven’e aittir.
Buyurun Sayın Güven.
2.- İzmir Milletvekili Hülya Güven’in, Zonguldak Milletvekili Mehmet
Haberal’ın Dünya Tıp, Tıbbi Araştırma Teknik ve Etik Bilimler Akademisi
hakkındaki mesajına ilişkin gündem dışı konuşması
HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Zonguldak
Milletvekilimiz ve Silivri Cezaevinde tutsaklığının 42’nci ayını yani
1.308’inci gününü geride bırakan Sayın Profesör Doktor Mehmet Haberal’ın
mesajını sizlere iletmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum.
“Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün sizlere Dünya Tıp Akademisi ile ilgili özet bilgi
sunacağım.
Birçok konuda olduğu gibi,
tıp ve sağlık bilimleri alanlarında da uluslararası ilişkilerin çok önemli
olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bugün ulaşmış olduğumuz düzeyde
şüphesiz, bu ilişkilerimizin büyük etkisi olmuştur ve olmaya da devam
edecektir. Elbette bu sadece ülkemiz bakımından değil bulunduğumuz bölge
bakımından da çok önemlidir.
Bu bağlamda, tıp ve sağlık
bilimleri alanlarında, uluslararası tanınmış ve saygın bilim insanı
arkadaşlarımın talepleri doğrultusunda uzun süredir, sınırlı olanaklar
içerisinde yürüttüğüm bir proje olan Dünya Tıp, Tıbbi Araştırma Teknik ve Etik
Bilimler Akademisini kurmuş bulunmaktayız.
Yönetim Kurulu Başkanı olarak
görev yaptığım bu Bilim Akademisinin, dünyanın 27 ülkesine mensup saygın bilim
insanı ve akademisyenden oluşan 66 üyesi bulunmaktadır. Merkezi Ankara'da
bulunan ve Türkiye’de tescil edildikten sonra İsviçre’de de tescil edilerek
uluslararası bir organizasyon hâline gelen bu akademinin üyeleri arasında başta
Kuzey Amerika ve Güney Amerika olmak üzere; Avrupa, Orta Doğu, Uzak Doğu,
Avrasya ve Afrika ülkelerine mensup pek çok saygın bilim insanının yer alması,
ülkemizin, doğu ve batı arasında âdeta bir köprü oluşturmasına ciddi katkı
sağlayacak ve uluslararası alanda bir bilim merkezi olarak da tanıtımına destek
verecek önemli bir gelişmedir.
Başta Türkiye olmak üzere,
Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Arjantin, Avustralya, Azerbaycan,
Brezilya, Ekvator, Fransa, Hollanda, İngiltere, İran, İspanya, İsviçre,
Japonya, Kanada, Kuveyt, Lübnan, Mısır, Pakistan, Singapur, Suriye, Suudi
Arabistan, Şili, Umman ve Ürdün vatandaşlarından değerli bilim insanı üyeleri
bulunan akademinin temel amaçları arasında, tıbbın farklı uzmanlık alanlarında
toplanan bilgilerin uluslararası akademik düzeyde paylaşılmasına ve etkin bir
biçimde uygulanmasına katkı sağlamak, tıbbi araştırmalar ve klinik
çalışmalarını uluslararası düzeyde desteklemek; tıpta etik standartları ve tıp
eğitiminde kalite yükseltici çalışmalar yapmak olan ‘Dünya Tıp, Tıbbi Araştırma
Teknik ve Etik Bilimler Akademisi’ bu amaçlarının gerçekleştirilmesi
doğrultusunda uluslararası toplantılar, kurslar, konferanslar düzenlemeyi,
bilimsel yayınlar yapmayı ve teşvik ödülleri vermeyi de hedeflemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu akademi, üye ülkelerde olduğu kadar dünya tıp eğitimi ile
sağlık alanlarındaki çalışma ve araştırmalarda da etik ve kalite kurallarının
uygulanmasına önemli katkı sağlayacak ve ülkemizin tanıtımında etkili
olacaktır.
Bu nedenle, uluslararası bir
bilim akademisi olan bu kuruluşun çalışmalarında, önerilerinizle değerli
desteklerinizi beklediğimi bilgilerinize saygıyla sunuyorum.
Prof.
Dr. Mehmet Haberal
CHP
24’üncü Dönem Zonguldak Milletvekili.”
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
yaptığı organ nakilleri ile birçok insanın hayatına ikinci hayat kazandıran
Sayın Haberal’ın sizler kıymetini bilmiyorsunuz ama aldığı birçok ödülün
yanında yine kendisi Dünya Organ Nakli Derneği tarafından ödüllendirilen ilk
Türk ve Müslüman bir bilim adamıdır. Aynı zamanda, Amerikan Cerrahlar Kolejinin
doksan yedi yıllık tarihinde ödüllendirilen ilk Türk cerrahıdır. Bugün, 1308
gündür ve aynı zamanda hastalığında da yeterli tedavisini alamayan bir
tutukludur. Bugüne kadar ülkesine hizmet etmekten başka amacı olmayan bir bilim
insanı ve milletvekili olan Sayın Haberal, bu haksızlığa, zulme ve
adaletsizliğe niçin maruz kaldığını öğrenmek istemektedir.
Başta yüce milletimiz olmak
üzere sayın milletvekillerimizin takdirine saygılarımla sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Güven.
Şimdi, üçüncü gündem dışı
söz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü münasebetiyle söz isteyen
Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz’e aittir.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin 29’uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
kuruluşunun 29’uncu yıl dönümü nedeniyle dostluk grubu başkanı olarak gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıbrıs Türk Federe Meclisi 15
Kasım 1983 tarihinde gerçekleştirdiği olağanüstü oturumunda Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin kuruluş ve bağımsızlık bildirisini oy birliğiyle kabul
etmiştir. Federe Meclis tarafından onaylanan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
kurulması ile ilgili karar, Kıbrıs Türk halkının özgür iradesini temsil eden,
doğuştan hür ve eşit olan bütün insanların bir ve eşit yaşamalarına inanan bir
anlayışla alındı. Bu inanç içerisinde, Kıbrıs Türk halkının bu kararını dünyaya
ilan etmiş olan, ırk, millî menşe, dil ve din gibi farklara dayalı olarak
insanlar arasında ayrım gözetilmesini, her türlü sömürgeciliği, ırkçılığı,
baskı ve tahakkümü reddeden… “Kıbrıs’ta barışın kalıcı hâle gelmesi için her
türlü çaba gösterilecektir.” denilmekte idi.
Barışın ve huzur içinde
birlikte yaşamanın ne kadar değerli bir şey olduğunu anlamak için çevremizde
olan bitenlere bakmamız yeterlidir. Doğu Akdeniz’de, Orta Doğu’da ve dünyada
tam bir barış ve istikrarın, özgürlüğün, insan haklarının egemen olmasını isteyen
bir anlayışın temsilcileriyiz.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
toprakları, şehit ve gazilerimizin kanlarıyla yoğrulmuş topraklardır.
Dolayısıyla, böyle mukaddes topraklarda kimsenin, Türk kardeşlerimizin
geleceğini karartmasına asla müsaade etmedik ve etmeyeceğiz. Kıbrıs meselesine,
Kıbrıs’taki kardeşlerimizin haklı mücadelesine her zaman önem verdik ve öncelik
tanıdık. Türkiye, AK PARTİ hükûmetleri zamanında, Kıbrıs konusunda,
uluslararası arenada uzlaşıdan kaçan bir tavır izlemedi ama bu uzlaşı tavrımız
kesinlikle teslimiyetçi bir sonuç çıkarmadı. Kıbrıs konusunda sadece hamasi
sözler üretmedik, iş yaptık, yatırım yaptık.
Bugün Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, ana vatanın gönderdiği imkânlarla duble yollara kavuştu. Şu an
itibarıyla yaklaşık 1.600 kilometreden fazla duble yol, kavşaklar ve üst
geçitler tamamlanmıştır. Yine Türkiye'nin göndermiş olduğu teşvik imkânlarıyla
birçok turizm tesisi hizmete açılmıştır. Kuzey Kıbrıs’ın en büyük
problemlerinden birisi olan içme suyu meselesinde, Hükûmetimiz tarafından,
Anamur’dan, deniz altından boru vasıtasıyla, çalışmalar başlatılmış ve aynı
şekilde gölet çalışmaları da hızlı bir şekilde devam etmektedir. 2014’ün
başlarında, inşallah, Kuzey Kıbrıs içme suyuna kavuşacak, hatta artan sudan
sulama suyu olarak bile kullanılması imkânını bulacaktır.
Yine aynı şekilde, aynı
metotla, elektrik iletmeyle ilgili de çalışmalarımız -son aşamada- devam
etmektedir.
AK PARTİ Hükûmeti olarak,
Kuzey Kıbrıs’a Türk halkımızın yaşadığı “yeşil ada”, “cennet ada” ve “yavru
vatan” olarak sahip çıktığımızı, Kıbrıs’ımızın ve Kıbrıs halkımızın her zaman
yanında olduğumuzu tekraren ifade etmek istiyorum.
Kıbrıs bölgedeki önemli
turistik bölgelerden biri olarak, Girne’de Girne Kalesi, Gazimağusa Surları,
birçok tarihî yapısı, Selimiye Camisi, Lala Mustafa Paşa Camisi, Sinan Paşa
Camisi, Arap Ahmed Paşa Camisi, Mevlevi Tekke Müzesi, Canbulat Türbesi müzesi
ve Büyük Han, ecdadımızın yadigârı olarak oraya gidenleri karşılamaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin bağımsız bir devlet olarak kurulduğunu, yirmi dokuz yıl önce dünya
ve tarih önünde ilan ettiği bugün de Kıbrıslı soydaşlarımızın bağımsızlık
gününü kutlayarak Türkiye Cumhuriyeti devleti, Hükûmeti ve tüm Türk halkı
olarak her zaman bu devletimizin ve kahraman Kıbrıs Türk halkının yanında
olduğumuzu, haklı davalarında sonuna kadar yanlarında olacağımızı belirtir, bu
vesileyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü tebrik
eder, yüce heyetinizi tekraren saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
Kıbrıs, kumarhane ve fuhuş merkezi oldu, sahtekârlık yapan bütün bankaların
merkezi oldu, onu da belirtmek lazım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Biz de Başkanlık olarak,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü hepiniz adına
kutluyoruz ve bunu ifade etmekten de memnuniyet duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Korkmaz,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, İslam âleminin muharrem
ayı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü tebrik
ettiğine ve Başbakanın idam cezasını yeniden getirme çağrısı bir istismar
değilse Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vereceklerine ilişkin
açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de sözlerimin başında,
İslam aleminin mübarek muharrem ayını tebrik ediyorum, hayırlara vesile
olmasını Cenabıallah’tan niyaz ediyorum. Bu ay dolayısıyla, ibadetini yapan
bütün kardeşlerimin de ibadetinin kabul olmasını temenni ediyorum, dua
ediyorum.
Yirmi dokuz yıl önce,
Kıbrıs’ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Türkler özgür bir devlet
içinde yaşamak istediklerini beyan ettiler. Bu kararları dolayısıyla
kendilerini bir kez daha tebrik ediyoruz. Az değil, otuz sene ayakta olan bir
devlet. Bütün dünyanın da artık bu devleti görmesini temenni ediyoruz.
Sayın Başbakana bir çağrım
olacak son bahsetmek istediğim husus olarak. İdam cezasını yeniden getirmek
için bir çağrı yaptınız, idam cezasının kaldırılmasına muhalefet eden tek parti
olarak Milliyetçi Hareket Partisi diyor ki: Şayet yaptığınız yeni bir istismar
değilse getirin teklifinizi Meclise, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
burada hazırız. Aksi takdirde, Sayın Başbakan, size söylemek istediğim söz
şudur: Ya sarf ettiğiniz sözün arkasında duracaksınız ya da arkasında
duramayacağınız sözler sarf etmeyeceksiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Korkmaz.
Sayın Bayraktutan…
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, muharrem ayı ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü kutladığına ve
Batum-Ankara uçak seferlerinin iptal edilmesi nedeniyle Artvin halkının
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tüm kardeşlerimizin muharrem
ayını kutluyorum. Ayrıca, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de nice yıllarda
özgür ve bağımsız yaşamasını diliyorum.
Burada belirtmek istediğim
bir sorun var: Artvin ilimiz Batum’a bağlandı, Gürcistan Hükûmetiyle yapılan
anlaşma neticesinde havaalanı ortak kullanılıyor. Dünyada iki tane böyle bir
yer var, bir İsviçre’de bir de Batum’da ama Batum Havaalanının Ankara seferleri
ne yazık ki iptal edildi. Hafta içerisinde her gün İstanbul’a seferler
bulunmasına rağmen Ankara seferleri haftada 2 kereydi, alınan karar
doğrultusunda Ankara seferleri ne yazık ki iptal edilmiştir. Bundan dolayı özellikle
Artvin’de yaşayan yurttaşlarımızın, hemşehrilerimizin ağır bir mağduriyeti söz
konusudur. Bu konuda Türk Hava Yolları yönetimine, Genel Müdüre yapmış
olduğumuz bütün başvurular sonuçsuz kalmıştır.
Bu mağduriyetin giderilmesi
açısından Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanlığının ve Genel Müdürlüğün bu
kararı bir kere daha gözden geçirmesi ve Ankara-Batum seferlerinin bir an evvel
işleme konulması ve bu seferlerin bir an önce başlatılması için Türk Hava
Yolları yönetiminin dikkatini çekiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bayraktutan.
Sayır Erdemir…
3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Türkiye’de dijital yatırım
ikliminin ve yenileşimci ekonominin geliştirilebilmesi için kullanıcı hak ve
özgürlüklerini güçlendirecek düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliğinde faaliyetlerine çeşitli kez
yasaklamalar getirilen Phorm firmasının ülkemizde TTNET ile birlikte “gezinti”
adlı servisi başlatması kamuoyunda derin kaygılar uyandırmıştır.
Alternatif Bilişim Derneği,
TTNET tarafından, kullanıcıların rızası ve bilgisi olmadan getirilen bu
sistemle kişilerin İnternet’teki verilerinin izinsiz olarak ele geçirildiğini
ve ticari amaçla haksız kullanıldığını belirterek suç duyurusunda bulunmuştur.
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk bir soru önergesiyle, CHP İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger ise bir basın toplantısıyla bu kaygıları
yinelemiştir.
Kişisel verilerimizin ve
iletişimimizin gizliliğini ihlal eden, İnternet’in dağıtık, demokratik,
tarafsız yapısını bozan, merkezî, denetlenemeyen ve şeffaflıktan uzak
teknolojiler İnternet’in geleceğini tehdit etmektedir. Türkiye’de dijital
yatırım ikliminin ve yenileşimci ekonominin geliştirilebilmesi için, kullanıcı
hak ve özgürlüklerini güçlendirecek düzenlemelerin bir an önce hayata
geçirilmesi talebimizi yineliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim
Sayın Erdemir.
Sayın Yetiş…
4.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in, 15 Kasım Dünya
Filistin Günü’ne ilişkin açıklaması
MUHAMMED MURTAZA YETİŞ
(Adıyaman) – Sayın Başkan, bugün 15 Kasım Dünya Filistin Günü. 1948 yılından bu
yana binlerce Filistinli Müslüman’ı katleden İsrail rejimini kınıyoruz.
Bugün dünyada 5 milyondan
fazla Filistinli, mülteci olarak, zor şartlarda yaşamını devam ettiriyor. Bu
rakam, toplam Filistinli nüfusunun yüzde 70’ine denk geliyor. Filistinlilerin
yaşam alanlarını, uyguladığı zalimce ve insanlık dışı uygulamalarla açık
cezaevine çevirmiş olan İsrail rejiminin politikası, Filistinlilerin yok olması
üzerine kurgulanmıştır.
15 Kasım 1988’de bağımsız
Filistin devletinin kuruluşunun ilanından bu yana da yine Filistinli
Müslümanlara uygulanan zulümler devam etmektedir. Bugün gelinen süreçte
Türkiye’den de güçlü destek alan Filistin’in Birleşmiş Milletlerde gözlemci
devlet statüsünde tanınmasına yönelik bir çalışma başlamıştır ancak bu çalışma
arifesinde bile İsrail iki günden beri havadan, karadan ve denizden Gazze
üzerine bomba yağdırıyor ve onlarca insanımızı yine katlediyor.
Siyonist rejimi şiddetle kınıyoruz,
şehitlerimize…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yetiş.
Sayın Işık…
5.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, muharrem ayının ülkemize
huzur ve barış getirmesini temenni ettiğine ve Alevilere karşı bakış açısına
ilişkin açıklaması
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, içinde
bulunduğumuz muharrem ayının bolluk, ikram ve insanların eşitçe paylaştığı,
ayrım yapılmayan bir ay olmasını ve ülkemize huzur ve barış getirmesini temenni
ediyorum.
Bu ayda yaşanan acılar,
inanın, herkesin hafızasında iken eski bir emniyet müdürünün ortaya çıkan
mektubu olduğu söylenen yazıdaki içerik Alevilere karşı bakış açısını ortaya
koymaktadır. Bu kafanın, son zamanlarda yapılan kapı işaretlemeleriyle devam
ettiği izlenimi vardır.
Savcıların harekete geçmesini
ve yüce Meclisin de daha duyarlı olmasını talep ediyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Işık.
Sayın Topal…
6.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, Amasya’da damızlık süt
sığırcılığını geliştirmek için damızlık simental diye verilen ineklerin aslında
angus olduğunun anlaşıldığına ve köylülerin yaşadığı mağduriyetin nasıl
giderileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
RAMİS TOPAL (Amasya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Amasya’da, Orman Su İşleri
Bakanlığı, ORKÖY aracılığıyla damızlık süt sığırcılığını geliştirmek ve
köylülerimize destek olsun diye, 18.500 TL’den ikişer adet, simental inek
verildi. Bu ineklerin, sonra damızlık simental ineği değil, angus olduğu
anlaşıldı. Tarım, Orman İşleri il müdürlükleri, “Bu ineklerin yüz yirmi gün
içinde kesilmesi gerekli” diye rapor verdi. Gümrükten bu inekler girerken,
iddiaya göre, normal damızlık tosun olarak girdiği ama Türkiye’de damızlık inek
olduğu anlaşıldı.
Bakanlığımız, bu köylülerin
mağduriyetini nasıl geçirecek, bunlara destek olacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın
Topal.
Sayın Karaahmetoğlu…
7.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un
Görele ilçesi Çavuşlu beldesinde içme suyunun sağlandığı alana katı atık
bertaraf tesisi kurulma çalışmaları olduğuna, bu konuda halkın taleplerine
saygı gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) – Sayın Başkan, Giresun’un Görele ilçesi Çavuşlu beldesinde, beldenin
içme suyunun sağlandığı alana katı atık bertaraf tesisi kurulma çalışmaları
vardır. Hazırlanan ÇED raporunun olumsuz olduğu, Ordu İdare Mahkemesine açılan
dava sonucu çalışmaları durdurma kararı çıkmasına rağmen, altyapı çalışmaları
hukuk göz ardı edilerek devam etmektedir. Masumane bir şekilde demokratik
taleplerini ifade etmek isteyen Çavuşlu halkı, güvenlik güçleriyle karşı
karşıya getirilmiştir. İnsan sağlığını ve çevreyi ilgilendiren bu hususta
halkın haklı taleplerine demokratik bir ülkede saygı gösterilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Karaahmetoğlu.
Sayın Tüzel…
8.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, muharrem ayının
sağlık ve barış getirmesini dilediğine, 65’inci gününde olan açlık grevlerine
seyirci kalınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul)- Teşekkürler Sayın Başkan.
Muharrem orucuna inanlara,
halkımıza sağlık ve barış getirmesini diliyorum.
Bugün açlık grevlerinin
65’inci günü, cezaevleri Kerbela’ya dönüşmüş durumda. Dün Kandıra Cezaevinde,
Suphi Yalçınkaya ve Emrah Kaplan’la görüştüm, 64’üncü günündeler; hâlsiz, iki
büklüm, soğuk vücutlar, zor konuşma ve artık içecek istemez hâle gelmişler ve
açlık grevini bırakma niyetleri de çözüm olmadıkça yok. Ne istediklerinin doğru
anlaşılması ve kamuoyunun yanıltılmaması
önemli. Öncelikle sağlıkları kötü. Ölümleri önlemek için müzakere koşulları
oluşsun, yoksa “Öcalan özgür olsun” diye açlık grevi yapmıyorlar. Başbakan
müdahaleyi değil, çözümü konuşmalıdır.
Ölümlerin olması, toplumsal
barışı ve ortak geleceğimizi dinamitleyecektir. O nedenle “İnsanlar yaşasın,
barış kazansın.” diye hepimiz çalışalım ve açlık grevlerine seyirci kalmayalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Tüzel.
Sayın Yeniçeri…
9.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, İslam âleminin muharrem ayı
ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü kutladığına
ve Türkiye'nin dış ilişkilerini mevcut konjonktüre göre yeniden gözden
geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü kutluyorum, ebet müddet olmasını
diliyorum.
Milletimizin muharrem ayını
tebrik ediyor, Türk İslam âlemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile
olmasını da diliyorum.
Son zamanlarda, İsrail,
Suriye’nin içinde bulunduğu kargaşadan yararlanarak Golan tepelerinde askerî
hareketlerine hız vermiştir. Dün de İsrail, Gazze’de devlet terörü uygulayarak
onlarca insanı katletmiştir. İsrail, Amerika’da Obama’nın seçimi kazanmasıyla
iyice hırçınlaşmıştır. Türkiye, dış ilişkilerini mevcut konjonktüre göre
yeniden gözden geçirmelidir. AKP Hükûmeti, Suriye’yi zayıflatarak İsrail’i
güçlendirdiğini umarım anlamıştır. Hükûmet hem Suriye hem de İsrail’i bu saatten
sonra daha dikkatli izlemelidir. İsrail her an bölgede yeni emrivakiler
yaratacak davranış içine girebilir. Bu arada, Türkiye’yi Anadolu’da bloke etmek
için terörist faaliyetler yoğunlaştırılabilir. Su uyur, terör uyumaz. Dikkatli
olalım.
Saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yeniçeri.
Sayın Demir…
10.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, muharrem ayı ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü kutladığına ve Muğla
ilinde eğitim konusunda yaşanan sıkıntılara ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Ayrıca, muharrem ayını da
kutluyorum.
Sayın Başkan, Muğla’da
özellikle eğitimde sıkıntılar devam ediyor. Milas’ın Fesliğen köyünde, yaklaşık
30 öğrenci, iki aydır taşıma sistemi ihalesi yapılamadığı için okula
gidemediğinden sınıfta kaldılar. Bu konuda özellikle bunun altını çizmek
istiyorum çünkü aileler, veliler ve öğrenciler mağdur durumda.
Ayrıca, Kavaklıdere Çamlıbel
beldesinde, Sadık Göçen Lisesinde, ihaleye aykırı olarak servis araçları…
Mütalaaya zorlandığı için, akşamüstü çocukların okulda kalmasına zorlandığı
için, ihalelerinde farklı bir uygulama yapıldığı için, öğrenciler köylerine
-evlerine gidemediklerinden- geç gidiyorlar, saat altıyı, yediyi buluyor.
Dolayısıyla, karanlığa kalıyorlar ve aileler ve öğrenciler mağdur durumda. Bu
konunun düzeltilip…
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Demir.
Sisteme giren başka
arkadaşlarımızdan özür diliyorum, on arkadaşımıza söz veriyoruz.
Şimdi, gündeme geçiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, söz talebim var efendim 60’ıncı maddeye göre.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Muharrem ayını ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, muharrem ayına girmiş
bulunuyoruz. Muharrem ayı vesilesiyle matem orucu tutan tüm yurttaşlarımızın
matemini paylaşıyor, onların tuttukları orucun ve yaptıkları ibadetin Hak
katında kabulünü diliyorum. Aynı zamanda bir daha Kerbela benzeri olayların
insanlık tarihinde yaşanmaması yönündeki arzumuzu da ifade ediyorum.
Bugün ayrıca Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 29’uncu yıl dönümü. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ni, onun özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veren Türk halkını,
buradan sevgiyle kucaklıyorum ve kendilerinin Avrupa Birliğine tam üye olma
yönündeki mücadelesini desteklediğimizi bildiriyorum.
Sevgiler, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Hamzaçebi.
Sayın Vural, buyurun.
12.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Muharrem ayını ve Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak, tüm İslam leminin muharrem ayının ve hicri yılının
barışa, kardeşliğe, birliğe, dirliğe vesile olmasını diliyoruz.
Bugün aynı zamanda, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümü, kuruluşunu kutluyorum.
Kıbrıs’ta KKTC Bayrağı, devleti ve Türk Bayrağı ve toprağı ilelebet var
olacaktır.
KKTC’nin kurucusu, kurucu
Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’ı ve Kıbrıs’ta Türk varlığını korumak için
canını veren şehitlerimizi, Kıbrıs harekât kararını veren merhum Ecevit’i ve
merhum Erbakan’ı rahmetle anıyor, bütün şehit ve gazilerimize minnetlerimizi
sunuyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Vural.
Sayın Aydın…
13.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Muharrem ayını ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29’uncu kuruluş yıl dönümünü kutladığına ilişkin
açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biz de AK PARTİ Grubu olarak,
tüm İslam âleminin muharrem ayını ve aynı zamanda hicri yılbaşını, yılını
kutluyoruz. Tüm İslam âlemine, tüm dünyaya barış, huzur ve kardeşlik
getirmesini, dirlik getirmesini temenni ediyorum.
Bu vesileyle, muharrem
orucunu tutanlardan da Allah katında kabul görmesini temenni ediyor, diliyoruz,
Allah’tan niyaz ediyoruz.
Yine, aynı şekilde, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz. Her platformda her
daim her uluslararası arenadaki toplantılarda Kıbrıs davasının takipçisi
olduğumuzu ifade ediyorum. Kıbrıs davasında şehit olanlara Allah’tan rahmet,
gazilerimize de Allah selamet versin diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Aydın.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın
Başkan, “Bugün mahı muharremdir, muhibbi hanedan ağlar./ Bu topraklarda bir tek
AKP var ki mahı muharremi kutlar.” (AK PARTİ sıralarından “Ne alakası var?”
sesleri)
BAŞKAN – Zabıtlara geçti
efendim.
Söz talebiniz var mı?
SIRRI SAKIK (Muş) – Yok.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Komisyondan bir istifa
tezkeresi vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/74)
14
Kasım 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
Üyesi olduğum TBMM Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'ndan başka bir
ihtisas komisyonunda görev almak üzere istifa ediyorum. Gereğini arz ederim.
Veli
Ağbaba
Malatya
BAŞKAN –
Bir istifa tezkeresi daha vardır, okutuyorum:
2.- Edirne Milletvekili Kemal
Değirmendereli’nin, Çevre Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/75)
14
Kasım 2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Üyesi
olduğum TBMM Çevre Komisyonu'ndan başka bir ihtisas komisyonunda görev almak
üzere istifa ediyorum. Gereğini arz ederim.
Kemal
Değirmendereli
Edirne
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve
21 milletvekilinin, su kaynakları ve su hizmetlerinin özelleştirilmesinin neden
olduğu olumsuz durumun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/412)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Su
kaynakları ve su hizmetlerinin özelleştirilmesinin neden olduğu olumsuz durumun
incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın
98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu
kurularak sorunun araştırılmasını arz ve talep ederiz.
1)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2) Pervin
Buldan (Iğdır)
3) Hasip
Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat
Bozlak (Adana)
6) Halil
Aksoy (Ağrı)
7) Ayla
Akat (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9)
Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine
Ayna (Diyarbakır)
11)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan
Tan (Diyarbakır)
13) Adil
Kurt (Hakkâri)
14) Esat
Canan (Hakkâri)
15) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
16)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
17)
Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol
Dora (Mardin)
19)
Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
20) Demir
Çelik (Muş)
21) Nazmi
Gür (Van)
22) Özdal
Üçer (Van)
Gerekçe:
İnsanın,
yaşam döngüsü içinde suyun önemini bilince çıkarması için ne yazık ki
"Küresel Isınma" kavramı ile tanışması gerekmiştir. Su, canlı yaşamı
için en önemli bileşenlerin başında yer alarak, yaşamın sürdürülmesinin yegâne
kaynağıdır. Bu nedenledir ki su, piyasa değeri olan bir meta değil, insanlığın
ve doğanın ortak varlığı ve tüm canlıların en temel hakkıdır.
Dünyadaki
tatlı su miktarı, toplam su hacminin yalnızca yüzde 3'lük kısmını
oluşturmaktadır. Tatlı su kaynaklarının büyük bölümü ise buzullar, atmosfer,
yer altı suları gibi temin edilmesi zor yerlerde bulunmaktadır. Bu adaletsiz
dağılım kapalı bir sistem olarak işleyen ve dünya tatlı su varlığına kaynaklık
eden su döngüsünde de devam etmektedir. Değişen yağış miktarı ve iklim
koşulları bazı ülkeleri su zengini yaparken, bazı ülkeleri ise adeta çöl
koşullarına mahkûm etmektedir. UNESCO'nun hazırladığı Dünya Su Gelişme
Raporu'na göre; tatlı su kaynakları, temizliği, atık suyun işlenmesi gibi
göstergeler açısından 148 ülke içinde 45. sırada yer alan Türkiye, su fakiri
olma eğilimi taşımaktadır.
Türkiye,
kişi başına düşen 1500 metreküp kullanılabilir su miktarı ile su azlığı yaşayan
bir ülke konumundadır. Sahip olduğumuz tatlı su kaynaklarını gerektiği gibi
korumamız ve kamusal bir yaklaşımla yönetmemiz halinde bile nüfus artışı
nedeniyle gelecek on yılda su fakiri bir ülke olacağımız hesaplanmaktadır.
Yıllık 112 milyar metreküp olan kullanılabilir su varlığımız, insan kaynaklı
kirlenme, aşırı tüketim, arıtmasız çalışan sanayi, su havzalarının tahribatı,
tarımsal gübre ve ilacın bilinçsiz kullanımı, en önemlisi de özelleştirme
çabaları nedeniyle tehlike sinyalleri vermektedir. Mevcut iktidarın suyu
piyasada alınıp satılabilen bir meta olarak görme anlayışı, bu tehlikeyi
tetiklemekte ve gelecekte bizleri bekleyen karanlık tabloya davetiye
çıkarmaktadır. Oysa sularımız, coğrafyamızdaki tüm insanlar ve canlılar için en
temel ve yaşamsal haktır.
AKP
Hükümetinin uyguladığı neoliberal politikalar sonucunda, halkın malı olan
kullanılabilir ve içme sularımız, yerli yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi
hızlanarak devam etmektedir. Bir yandan mevcut hükümet politikalarının merkezi
düzeydeki uygulayıcısı DSİ, akarsularımızı "su kullanım hakkı" adıyla
49 yıllığına HES projelerine kurban ederken, diğer yandan yerel düzeydeki
uygulayıcısı kimi Belediyeler ve İl Özel İdareleri tarafından, kamusal bir
hizmet olarak ele alınması gereken su hizmeti, özelleştirme ve
taşeronlaştırmaya teslim edilerek ticarileştirilmektedir.
Özel
işletme mantığıyla hareket eden yerel yönetimler, şebeke suyunun kalitesini
düşürerek ve kontörlü su sayaçlarını yaygınlaştırarak halkın suya erişim
hakkını engellemektedir. İstanbul ve Ankara gibi birçok büyük kentlerimizde
halk, musluklardan akan suyu içemediği için şişelenmiş suyu satın almaya zorlanarak,
su şirketlerinin kasalarını doldurmaya mahkûm edilmiştir. Yerli ve yabancı
sermayenin kol kola girerek delik deşik ettiği Uludağ Millî Parkında, su dolumu
yapan şirketlerin sayısı şimdiden 20'yi aşmış durumdadır.
Tüccar
mantıklı belediyelerin çoğunda, sayaç okuma ve istasyon bakımı gibi parçalı
işlerde özelleştirmeler tamamlanmıştır. Ortaya konulan senaryonun birinci
perdesi bu şekilde oynanırken, ikinci perdede şebeke sularının topyekûn özel
şirketlere bırakılmasının altyapısı hazırlanmaya çalışılmaktadır.
Özelleştirmelerin uluslararası boyutunu ise IMF, Dünya Bankası ve uluslararası
Finans Birliği gibi kuruluşlar oluşturmaktadır. Bu kuruluşlar şartların
olgunlaşmasıyla birlikte arkalarına gizledikleri uluslararası dev su
firmalarını; verimlilik, suyun ve su hizmetlerinin kalitesini arttırma gibi
toplumsal fayda yaftaları ile yaldızlayıp sahneye sürmeyi beklemektedirler.
Kentlerimizde
özelleştirme ve ticarileştirilmeye teslim edilen su hizmetlerinin, hem kent
halkının, hem yerel yönetimlerin, hem de hazinenin başına nasıl belalar açtığı
Antalya ve Kocaeli örnekleri ile görülmüştür. Bu nedenle, su hizmetleri ve su
kaynaklarımız üzerindeki özelleştirme politikalarının neden olduğu sorunların
araştırılması ve tespit edilmesi yerinde olacaktır.
2.- Bursa Milletvekili Turhan Tayan ve 23
milletvekilinin, jeotermal su kaynaklarının kullanımında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/413)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bursa
ilimiz, özellikle Osmangazi ilçesi önemli bir termal şehridir. Çok eski bir
tarihe sahip Bursa Çekirge Kaplıcaları ilimizin sağlık turizmine imkân
vermiştir. Yüzyıllar boyu insanlığa hizmet etmiş olan jeotermal sularımız ciddi
turistik tesisler kurulmasına sebep olmuş ve ekonomik hareketliliği
getirmiştir. Ekonomik ilerleme ve büyüme ölçüsünde insanlar termal sularımızdan
yararlanmaya yönelmişlerdir. Tıptaki gelişmeler termal tedavinin önemini
belirgin hâle getirmiştir. Avrupa'nın bile sahip olmadığı jeotermal potansiyele
sahip Türkiye'nin gözbebeği Bursa Çekirge Kaplıcaları gelişmeye muhtaçtır.
Devletin bu yöreye, kaplıcalara el atması, sahip çıkması, desteklemesi, teşvik
etmesi gerekmektedir.
Bu doğa
harikası termal imkânından insanlığın yararlanması şarttır. Bu ise ancak
jeotermal kaynaklarının korunmasına bağlıdır. Bu kaynaklar kesinlikle korunmalı
ve rasyonel kullanılmalıdır. Termal tesisler dışa açılmalı sağlık turizmi ile
gelirlerimiz arttırılmalıdır.
Ancak son
zamanlarda Çekirge Bölgesi jeotermal kaynaklarımız tartışmalı sondajlarla
gündeme gelmektedir. Termal su kaynakları kamu kurumları arasında, kamu
kurumları ile özel şahıslar arasında vuku bulan anlaşmazlıklar, yanlış
sondajlar sebebi ile ortaya çıkan su kayıpları ciddi sorunlar ortaya koymuştur.
Tarihî ve
turistik yönü ile önemli bir ekonomik potansiyel olan termal kaynakların
bilimsel yönden tespiti kaçınılmaz hâle gelmiştir. Mülkiyet tartışmaları,
rezervin bilimsel araştırılması, belirsizliklerin giderilmesi, zaman zaman kamu
eliyle yapılan sondajların sebep olduğu su kaybının yarattığı durumların
yerinde incelenmesi ve araştırılması gerekmektedir. Termal kaynakların bilimsel
metotlardan uzak usullerle müdahaleye olumsuz cevap verdiği gerçektir. Bu sular
millî servettir. İnsanların hizmetine verilmiş doğa harikasıdır. Bu zenginliğe
Anayasal hukuk içinde sahip çıkmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.
Sorun millîdir, hukukidir, tıbbidir, bilimseldir, ekonomiktir.
Bu
sebeple sorunun yerinde ilgililerle görüşülerek tespiti, çözümlerin
belirlenmesi için Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104-105'inci maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Turhan
Tayan (Bursa)
2) Aykan
Erdemir (Bursa)
3) Ali
Serindağ (Gaziantep)
4) Kemal
Ekinci (Bursa)
5) Ali
Demirçalı (Adana)
6) Sena
Kaleli (Bursa)
7) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
8) Aytun
Çıray (İzmir)
9) Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
10) İlhan
Demiröz (Bursa)
11) Aydın
Ağan Ayaydın (İstanbul)
12)
Necati Özensoy (Bursa)
13)
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
14) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
15)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
16) Aykut
Erdoğdu (İstanbul)
17) Ramis
Topal (Amasya)
18) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
19) Sinan
Aydın Aygün (Ankara)
20)
Sakine Öz (Manisa)
21)
Bülent Tezcan (Aydın)
22)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23) Veli
Ağbaba (Malatya)
24) Faik
Tunay (İstanbul)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 20
milletvekilinin, ülkemizde tarımsal sulama sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/414)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki
tarımsal sulama sorunlarının araştırılarak tespiti yapılacak yasal düzenlemeler
de dahil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti için Anayasa'nın 98, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereği Meclis
Araştırması açılmasını arz ederim. 20.12.2011
1) Erkan
Akçay (Manisa)
2) Emin
Çınar (Kastamonu)
3) Oktay
Vural (İzmir)
4) Oktay
Öztürk (Erzurum)
5) Faruk
Bal (Konya)
6) Mehmet
Şandır (Mersin)
7) Reşat
Doğru (Tokat)
8)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
9)
Muharrem Varlı (Adana)
10) D.
Ali Torlak (İstanbul)
11) Ali
Halaman (Adana)
12)
Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Ali
Öz (Mersin)
14) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
15)
Necati Özensoy (Bursa)
16)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
17)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
18)
Mustafa Kalaycı (Konya)
19) Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir)
20) Celal
Adan (İstanbul)
21) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
Gerekçe:
Yüksek
verim ve kaliteli ürün için sulama en önemli etken olup doğru ve yeterli
sulamayla verimin 2,5 kat artırılması mümkündür. Özellikle son yıllarda
kuraklığın artması nedeniyle tarımsal sulama son derece önem kazanmıştır.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda ve Dünya genelinde tarımsal arazi alanı artırmak
yerine, birim alanda daha fazla ürün alma düşüncesi gittikçe yerleşmeye
başlamıştır. Birim alanda daha fazla ürün elde etmek için tarımsal sulamayı
yaygınlaştırmak ve bu amaçla su kaynaklarının geliştirilmesi ve rasyonel
kullanımı büyük önem arz etmektedir. Su kaynaklarımızın limitleri dışında
kullanımı ve iklim değişikliklerinin etkileri sonucu, su kaynaklarımız
azalmakta, tarımsal su gereksinimimiz artmaktadır.
Türkiye'de
işlenen tarım arazileri 21,4 milyon hektar olup her yıl 5 milyon hektarı su
kıtlığından dolayı nadasa bırakılmaktadır. Ekili ve dikili alanların 8,5 milyon
hektarı sulanabilir özellikte olup ancak 5,4 milyon hektarı sulamaya
açılmıştır. Başka bir deyişle Türkiye'deki toplam ekili ve dikili alanların
yüzde 25'inde sulu tarım yapılmaktadır.
Ülkemizdeki
sulanan 5,4 milyon hektarlık tarım arazisinin 4 milyon hektarı su verimliliği
yüzde 25-35 olan salma sulamayla, 900 bin hektarı su verimliliği yüzde 75-85
olan yağmurlama sulama yöntemi ile, 424 bin hektarı da su verimliliği yüzde
90-98 olan damlama sulama yöntemi ile sulanmaktadır. Damlama sulama yönteminin
kullanılması sulamada tasarrufu sağlayacaktır.
DSİ Genel
Müdürlüğü'nün yatırım bütçesinin Bakanlık bütçesine ve GSYH'a oranları
yıllardır artmadığı için sulama yatırımları bir türlü bitirilememektedir.
Toplam sulamaya açılacak alanların yüzde 52'sini içeren GAP'daki sulama
yatırımları ödenek yetersizliği yüzünden çok yavaş ilerlemektedir. Ülkemizin en
büyük ikinci sulama projesi olan Konya Ovası Sulama Projesinde durum aynıdır.
Suyun rasyonel ve etkili kullanımını sağlamak için Su Yasasına ihtiyaç vardır.
DSİ
sulamalarında uzun yıllar ortalaması olarak sulama oranı yüzde 65'dir. Teknik
açıdan yüzde 50-60 olması gereken sulama randımanı yüzde 45 düzeyindedir. Bu
durum sulamaya açılan alanların yaklaşık yarısı su olduğu halde sudan istifade
edemiyor anlamına gelmektedir. Türkiye genelinde toplam sulama oranının
değişimine baktığımızda son 10 yılda sulama oranlarının geliştirilemediği ve
sulama randımanının çok sınırlı bir şekilde arttığı görülmektedir.
Sulama
yatırımlarının atıl kalmasındaki en büyük sebeplerden biri de, sulama
alanlarının ve sulamaya açılacak alanlarda arazinin parçalı olmasıdır.
Ülkemizde toplulaştırma yapılabilecek arazi miktarı 14 milyon hektar iken 1960
yılından beri toplulaştırması yapılan arazi miktarı 1,5 milyon hektardır.
Sulamaya açılan alanlarda, bilinçsizce yapılan sulamalardan dolayı taban su
seviyesi artmış, dolayısıyla çoraklaşma en büyük sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nüfus
artışı ile beraber artan gıda talebi, küresel ısınma gibi tehditlerle
birleşince ülke nüfusunun gıda güvencesinin sağlanması için tarımsal
faaliyetlerde verimliliği artırarak, ekonomik kalkınmayı sağlamak ve devam
ettirmek toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine bağlıdır. Bu
kaynakların yönetiminde sürdürülebilirliği sağlamak için; etkin sulama
yatırımlarının artırılması, sulamaya açılan arazilerde ve yeni açılacak
alanlarda etkin sulama sistemlerinin kurulması, yüzey ve yeraltı sularının en
uygun şekilde depolanması, toprak ve su kaynaklarının israfının önlenmesi ve
üreticiler ile kamuoyunun bu konulardaki farkındalığının artırılması, tarım
arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemesi, erozyonun ve çoraklaşmanın
önüne geçecek önlemlerin alınması gerekmektedir.
Sahip
olduğumuz arazilerin ve su kaynaklarının özelliklerine ve seçilecek bitki
desenine uygun modern sulama sistem ve yönetiminin seçilmesi, projelenmesi ve
tekniğine uygun olarak kullanılması; doğal kaynaklarımızın en iyi şeklide bir
sonraki nesillere aktarılmasını ve sürdürülebilir bir tarımsal üretimin
yapılmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeler bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil
Çiçek başkanlığındaki bir heyetin, Azerbaycan Ulusal Meclisi Başkanı Oktay
Asadov'un vaki davetine icabetle 26-28 Kasım 2012 tarihlerinde düzenlenecek
olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamento Asamblesi (KEİPA) 40’ıncı Genel
Kurul toplantısına katılmak üzere Azerbaycan’a resmî bir ziyarette bulunmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1047)
14.11.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki heyetin; Azerbaycan
Ulusal Meclisi Başkanı Oktay Asadov'un vaki davetine icabetle 26-28 Kasım 2012
tarihlerinde düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamento
Asamblesi (KEİPA) 40. Genel Kurul toplantısına katılmak üzere Azerbaycan'a
resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6.
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Yoklama istiyorsunuz.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Özkes, Sayın Ekşi, Sayın Çıray, Sayın Canalioğlu, Sayın Işık,
Sayın Özgündüz, Sayın Genç, Sayın Güven, Sayın Yalçınkaya, Sayın Öz, Sayın
Toptaş, Sayın Erdemir, Sayın Kaplan, Sayın Serter, Sayın Yüksel, Sayın Moroğlu,
Sayın Akova, Sayın Yıldız.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasından önce yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Tezkereler (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil
Çiçek başkanlığındaki bir heyetin, Azerbaycan Ulusal Meclisi Başkanı Oktay
Asadov'un vaki davetine icabetle 26-28 Kasım 2012 tarihlerinde düzenlenecek
olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamento Asamblesi (KEİPA) 40’ıncı Genel
Kurul toplantısına katılmak üzere Azerbaycan’a resmî bir ziyarette bulunmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1047) (Devam)
BAŞKAN –
Başkanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Başkanlık tezkeresi kabul edilmiştir.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in ana dilde eğitim ve kimlik politikalarının
araştırılması amacıyla 2/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15
Kasım 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 15.11.2012 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini,
İçtüzüğün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkanvekili
Öneri:
02 Kasım
2012 tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup Başkanvekili İdris Baluken tarafından
verilen (1735 sıra nolu), "Anadilde eğitim ve kimlik politikalarının"
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 15.11.2012 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
efendim.
Süreniz
on dakika.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, ana dilde eğitim ve dünyada kimlik
politikalarının gündemi 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, İkinci
Dünya Savaşı sonrası insan haklarının gelişimiyle 21’inci yüzyılda çok daha
farklı bir noktaya gelmiş ve Türkiye’de de buna paralel olarak birtakım
değişimlerin yaşandığını biliyoruz.
Bu
araştırma önergemiz, Türkiye’de özellikle otuz yıldır yaşanan çatışma süreci
açısından Meclisin ciddi bir araştırma yaparak ana dilde eğitim, kimlik
problemleri konusunda çok kültürlü, çok dilli, ülkemizde cumhuriyetin kuruluş
felsefesi sonrası birlikte yaşamanın hukukunu, eşitlik, özgürlük ve adalet
temelinde bir netliğe kavuşturmak için böyle bir araştırmanın yararlı olduğuna
inanıyoruz.
Şunu
ifade etmek istiyorum, bugün açlık grevlerinin altmış beşinci günü. Taleplerden
birisi de, ana dilde eğitim ve ana dilde savunma hakkı. Bu hak uğruna yapılan
mücadeleler yakın tarihimizde 12 Eylül darbesinin askerî yönetimlerinin, askerî
mahkemelerinin, sıkıyönetimlerin, askerî cezaevlerinin o günün koşullarında
Anayasa ve yasalarla yasaklanan dilin -2932 sayılı Yasa’yla- ve o
koşullarda, o zorba dönemlerde dahi
yiğit insanların cezaevlerinde, sıkıyönetim mahkemelerinde Kürtçe savunma yaparak
-Sayın Maraşlı’nın, Sayın Zana’nın, Sayın Aydın’ın, yakın tarihimizde birçok
kişinin- mücadele ettiğini biliyoruz. Tabii ki bu yasaklar kalktı, 87’de bu dil
yasağı kalktı, 91 Yasası’yla bu konuda bir adım atıldı ama özellikle 2000’li
yıllarda ana dil yasağının Anayasa’dan çıkarılması önemli bir aşamadır. AK
PARTİ öncesi, koalisyonlar döneminde dil yasaklarının kaldırıldığı bu madde
biraz Avrupa Birliği sürecinin ruhuyla beraber çok anlamlı bir gelişmeyle
günümüze doğru merhale merhale geliyor.
Burada
şunu ifade etmek istiyoruz: Kolay değil. Bu konudaki mücadelelerde, 2001
yıllarında binlerce üniversite öğrencisi ana dilde eğitim hakkı için dilekçe
verdiği için YÖK’e, rektörlüklere okuldan atıldılar, Terörle Mücadele Kanunu
uyarınca yargılandılar, bedel ödediler, sonunda bütün bunlar haklı çıktılar ve
bu yapılan soruşturmaların çağ dışı olduğu özellikle Avrupa Birliği uyum
paketleriyle değiştirilerek…
Ve
sonrası: RTÜK Yasası’nda değişiklik yapılarak 15 dakikalık ana dilde eğitim
yayınları, daha sonrası -diğer diller de dâhil tabii buna- Kürtçenin farklı
lehçelerinden Çerkezceye kadar, Boşnakçaya kadar, onun arkasından TRT 6’da
yapılan yayınlar günümüzde üniversitelerde -kürdoloji olmamakla beraber Kürtçe
eğitim- “konuşan diller” adı altında kurulan kürsüler de olsa atılan adımlar;
yine, bugün gündemimize, eğitim sistemine seçmeli ders olarak Kürtçe dersi
gelmesi gibi, bütün bu gelişmeler dikkate alındığında ülkemizin en ciddi
sorunlarından birisinin ana dilde eğitim konusu, kimlik konuları, çok dillilik,
çok kültürlülük… Yeni bir anayasa sürecinde bunların son derece önemli olduğu
ortaya çıkıyor.
65’inci
gününde açlık grevlerinin bu haklı taleplerden birisi olan savunma hakkının ana
dilde yapılmasıyla ilgili bugün sabah İnsan Hakları Komisyonundaydık, orada
görüşmeler başladı. İnsan Hakları Komisyonuna sunulan Hükûmet tasarısında
savunma hakkının sadece iddianameden sonra mahkeme aşamasında yani son
soruşturmada ve sınırlı olarak, üstelik de tercüman ücreti ödenerek getirilen
taslağın ayrımcı olduğunu, dışlayıcı olduğunu, eşitliğe aykırı olduğunu
söylüyoruz ve Meclisin duyarlı olması gerektiğini söylüyoruz çünkü bir kişi
yakalandığı anda, polisin karşısına çıktığı anda ana dilinde savunmasını
yapabilmeli. Ha bu Kürtçe olabilir, Arapça olabilir, Çerkezce olabilir,
Alman’dır Almanca olabilir, Afrikalıdır kendi dilinde olabilir ama bu hak
Anayasa’nın 90’ıncı maddesi, uluslararası sözleşmeler, bizim imzaladığımız,
onayladığımız Birleşmiş Milletlerin iki sözleşmesi, Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, bütün bunların içinde adil
yargılanmanın vazgeçilmez bir parçasıdır. Siz birisine, eğer kendi
vatandaşınıza “Git, bilirkişi, tercüman tut, ücretini öde, kendini savun.”
derseniz bu en aşağılayıcı, en onur kırıcı, en haysiyet kırıcı bir yaklaşımdır,
bu kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Bu ülkede Türk olup da Türkçeyi
doğru dürüst konuşamayan üçüncü nesil jenerasyon Almanya’dan gelip burada bir
suçla yakalandığı zaman, Türkçeyi konuşamadığı zaman, Almanca tercüman
gerektiğinde ona “Git paranı öde, Almanca tercümanını tut, kendi savunmanı
yap.” diyecek misiniz? Diyemiyorsanız bu ülkenin milyonlarca Kürt vatandaşına
bunu söylemek sizce adil midir, doğru mudur, vicdani midir, eşitlikçi midir?
Bunlar yanlış şeyler. Biz burada şunu söylüyoruz: Bir şey yapıyorsanız doğru
dürüst yapın. Nasıl yapın? Soruşturmanın her aşamasında poliste, delilde,
bilirkişide, iddianamede ve mahkemede “Savunma hakkı kutsaldır, savunma hakkı
bölünemez.”, bunu koyun. KCK’nin üç yıldır yargılamalarının kapatılmasının
nedeni bu özel yetkili mahkemelerdir. Bu özel yetkili mahkemeler de siyasal
karardır, ön yargıdır, ırkçılıktır, tekçiliktir, dışlayıcılıktır, burada adalet
yoktur. Zaten hiçbir olağanüstü mahkemede adalet yoktur. Bakın 12 Eylülden
öncesi darbe yargılamalarından, DGM’lerden bugüne gelin, bunların hiçbirisinde
adalet bulamazsınız. O zaman olağanüstü yargıların tümden kaldırılması
gerekiyor zaten. Normal bir yargılama sürecine girmemiz gerekiyor.
Şimdi,
buradan bir nokta daha... Evet, bu ülkede sorunları Meclis çözemiyorsa, siyaset
kurumu; biz konuşamıyorsak ve sorunlar kangrenleşiyorsa, gerilime dönüşüyorsa,
eyleme dönüşüyorsa, demokratik tepkiye, demokratik tepkiler karşısında durmadan
gaz atan bir Hükûmet ozon tabakasını deliyorsa ne olacak bu ülkenin hâli?
Soruyoruz yani hakikaten ne olacak? Bakın asırlar öncesi, milattan önce
Konfüçyüs’e sormuşlar, demişler ki: “Bir ülkeyi yönetmeye kalkarsanız,
çağrılırsanız yapacağınız ilk iş nedir?” Konfüçyüs demiş ki: “Hiç kuşkusuz,
dili gözden geçirmekle işe başlarım.” diyor. Çünkü kendini anlatma aracıdır,
düşünceyi ifade aracıdır, toplumu yönetme aracıdır. Siz… Dil düşüncenin ta
kendisidir, edebiyattır, sanattır, şiirdir, hikâyedir, divandır. Bunların
hepsidir, sinemadır, sanattır. Siz… Bu dilleri, ülkemizin zenginliklerini hiç
kimse “Tek dil” diyerek yok sayamaz, bunları öldürmeye kalkamaz.
Bir
ulusun dili onun ruhudur. Dil kültürün aynasıdır. Eğer dil geliştirilmemiş
olsa, insan, insan olarak yaşayamazdı, dillerin sınırları dünyalarıdır. Bu
kadar açık, kendi diline hayran, kendi diline kurban olanlar başkalarının
diline de hayran ve kurban olmak zorundadır. İnsan olmanın gereği budur. Hiç
kimse kendiliğinden bir dili suni olarak yaratmıyor, tarihin ışığından,
binlerce yıldan, kültürden dönüşerek geliyor, dil öyle oluşuyor, dil öyle
siparişle olmuyor, naylon bir siparişle olacak bir iş değil kültürler. On bin
yılların süzgecinden geliyor, Mem ü Zin’i, Ahmedi Hani’yi, siz Fakiye Teyran’ı
o dönemlere… Asırlar öncesini, onların yazdıkları divanları, medreseleri,
gördükleri üniversite eğitimlerini siz hangi dönemlerde yaşandığını görmüyor
musunuz? Görüyoruz. Görüyorsak o zaman bu ülke çok zengin bir ülkedir.
Kültürümüze, renklerimize, seslerimize sahip çıkacağız. Bu araştırma önergesi
bize bu fırsatı tanır, bunda kaybetmeyiz diyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde olmak suretiyle, Sayın Yusuf
Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.
Sayın
Halaçoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, ekonomik ve siyasi güç, o devletin konuştuğu dilin de
uluslararası konuma gelmesine sebep olur. Dilin, insanların birbiriyle
anlaşmalarında en önemli unsur olduğu malumdur. Dilin “dil” olarak
tanımlanabilmesi için muhakkak ki bazı özellikleri olması gerekir. Mesela fiil,
sıfat, zamir, ekler gibi hususlar o dilin zenginliğini ortaya koyar. Bir dilde
bir eşyanın, bir rengin, bir mefhumun tanımlanmasıyla ilgili olarak ne kadar çok
kelime varsa, o dil o kadar zengin bir dildir.
Bu tanıma
göre dili üç ana bölüme ayırabiliriz: Bunlardan birincisi ilim dilidir. Ana
diliniz ilim yapacak ve ilmî araştırma sonuçlarını yazıya döküp uluslararası
kamuoyuna sunacak hâlde değilse, başka bir dil sizin ilim diliniz olarak kabul
edilecektir. Bu tür diller uluslararası camianın da ortak dili hâline gelir.
Bugün İngilizce bu konumdadır.
İkincisi,
resmî dildir. Resmî dil, bir ülkede farklı etnik gruplar ve dillerin yer aldığı
ülkelerde birlik ve beraberliğin temininde önemli bir hüviyet taşır. Devletin
her türlü kurumunda resmî dille yazışma yapılır ve konuşulur. Aksi durumlarda,
ülke içinde, o ülke vatandaşları arasında uyum ve dayanışma gerçekleştirilmesi
mümkün değildir. Bu konudaki belirsizlik ayrışmaya yol açar. Mesela, Osmanlı
Devleti’nde onlarca farklı millet ve dil olmasına rağmen, resmî dil olarak
kurucu irade sebebiyle Türkçe resmî dil olmuş, bütün yazışmalar Türkçe
yapılmıştır.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Ama Hocam, diğer dillere de hayat hakkı tanımıştır Osmanlı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Üçüncüsü, ana dildir. Ana dil meselesi çoğu zaman hep
tartışmalara sebep olmuştur.
Osmanlı
Devleti’ndeki Osmanlıca dediğimiz dil Türkçe temellidir gramer yapısı
itibarıyla, her şeyiyle. Arapçadan, Farsçadan kelimeler vardır ama Türkçe
özelliğini ayırmaz. Ne Arap gramerine benzer ne Fars gramerine benzer. Mesela
“kütüphane” kelimesi Arapça ve Farsçadan birleştirilerek yapılmış,
Türkçeleştirilmiş bir kelimedir. Bu şekilde düşünün.
Arap
harflerinin kullanılmış olması da Osmanlıcayı Arapça yapmaz. Çünkü Arap
harfleriyle yazılmış olmasına rağmen Türkçedir. Yine biz, şimdi Latin
alfabesiyle yazıyoruz. Latin alfabesiyle yazdığımız dilin Türkçe olmadığını
iddia edemezsiniz, Latince diyemezsiniz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Hayır, diğer dillerle ilgili eğitime engel yoktu, onu
diyoruz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Ana dil meselesi çoğu zaman hep tartışmalara sebep
olmuştur. Ana dil, anneden öğrenilen dil midir, yoksa bir toplumun kültürel
anlamda anlaştığı dil midir? Çoğu zaman ana dil, toplumun bulunduğu coğrafyaya
bağlı olarak tanımlanır. Herkesin, ana dilini öğrenmesi tabiidir. Mesela,
Fransa’da yaşayan bir Cezayirli ailenin bildiği tek dil Fransızca iken ve
ailenin bütün fertleri Fransızca konuşurken ana dil nasıl tanımlanacaktır?
Fransa’da yaşayan bu aile ana dilinde eğitimi hangi ölçüde yerine
getirebilecektir?
Değerli
milletvekilleri, bugün Barış ve Demokrasi Partisinin ana dilde eğitim konusunda
verdiği önerge uygulanma imkânı olmayan bir nitelik de taşımaktadır. İlk
olarak; Kürtçe, eğitim dili olarak, birbirini anlamayan hangi lehçe veya
lehçelerde yapılacaktır?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Kazakça ve Kırgızca yapılacak!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Diyarbakır’dakinin Van’ı anlamadığı, Tunceli’yi
anlamadığı göz önüne alınacak olursa, nasıl bir uygulama yapılabilir?
Bir
ülkede kendi içinde bile birbirini yüzde 5 anlamayan, farklı lehçelerde eğitim
dili olabilir mi?
SIRRI
SAKIK (Muş) – Kuzey Irak’ta, Irak Kürdistan’ın da var.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Irak Kürdistan’ı bizi ilgilendirmiyor, biz Türkiye’den
bahsediyoruz. Irak Kürdistan’ında hangi lehçe konuşuluyor? Irak Kürdistan’ında
konuşulan lehçeyi anlayabiliyor musunuz veya Van’daki bir kişi anlayabiliyor
mu?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Siz konuşmanızı yapınız. Hocam, muhatap olmayın!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – İkinci olarak, Türkiye’nin genelinde kullanılan resmî dil
çerçevesinde anlaşma imkânı varken sırf
ideolojik ve siyasi sebeplerle toplumun ayrışmasına sebep olacak bir uygulamayı
kabul etmek mümkün müdür?
İsteyen
Kürtçe öğrenebilir ve bu hususta yasalarda bir sıkıntı yoktur. Bununla beraber,
açılan kursların kapandığını da hepimiz biliyoruz. Gerçekte ana dilde eğitimi,
terör örgütü ve bağlantılı grupları talep etmektedir. Bu talebin de amacının ne
olduğu herkes tarafında açıkça bilinmekte ve görülmektedir. Nitekim ana dilde
savunma hakkı, ana dilde eğitim hakkı, anayasal vatandaşlık, ortak vatan,
demokratik özerklik, Kürtlere statü verilmesi, yer adlarının Kürtçe olması,
mahallî idarelerde Kürtçe kullanılması gibi istekler bölücü anlayışın bir
tezahürüdür. Bunun ardında ülke topraklarının bir bölümünün koparılması ve
uluslararası bir iradenin büyük Kürdistan” oluşturma planlarının bir
parçasıdır. Yani ana dilde eğitim talebi bir egemenlik talebi meselesidir.
Dolayısıyla,
bu isteğin masum bir istek olarak görülmesi mümkün değildir. Zira Anayasa’ya
aykırılığı bir yana, bu istek öne sürülerek terör örgütünce insan hayatını
bölücü amaçlar için vahşice hiçe sayan ve istismar eden bir baskı ve katliam
olayı vardır.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Said Nursi terörist miydi, ana dilde eğitim istedi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Canlı bomba olarak veya açlık grevleri de bu
çerçevededir. İnsan hayatı, bölücü taleplerin aracı hâline getirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu nedenle önergeye karşı olduğumuzu belirtiyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Şimdi,
lehinde olmak üzere Sayın Sırrı Sakık Muş Milletvekili.
Buyurun
efendim, süreniz on dakika.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de bu önergemizle ilgili
grubum adına buradayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında
bu konuya girmeden önce, hepimizin grup olarak hassasiyetimiz bilinir bu açlık
grevleriyle ilgili. Bugün 65’inci günündeyiz ve her gün, her saat ölüme
yaklaşan anları birlikte yaşıyoruz. Bir grup milletvekili arkadaşımız da
Diyarbakır’da, bu açlık grevinin taleplerinin hayata geçmesi için onlar da
bedenlerini ölüme yatırdılar.
Asıl
sorun, burada, eğer gerçekten ana dilde eğitim hakkı olmuş olsaydı bugün ne
dağlarda kavga olmuş olacaktı ne de zindanlarda açlık grevi olacaktı ne de bu
ülkenin çocukları her gün ölmeyecekti. Yani biraz önce buradaki Hatibi
dinledik. Kürtlerin resmî dile karşı bir tepkisi falan yoktur ama kendilerinin
yok hükmünde sayılmasına karşı ciddi tepkileri vardır ve siz, cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar -biraz önce yapmış olduğunuz konuşmalardan dolayı-
atalarınız aynı zalimane politikalar içerisinde oldular ki yıllardır Kürtler
buna karşı direniyor, buna karşı mücadele ediyor; çare yoksa yol çaredir, dağ
çaredir, zindan çaredir, ölüm çaredir diye bedenlerini ölüme yatırıyorlar ve
siz, her sabah, okullarda ret ve inkâr
politikalarının her gün hayata geçtiğini görmüyor musunuz? Sayın Başbakan da
zaman zaman çıkıp çıkıp söylüyor: “Ret ve inkâr politikaları bitti.” Her sabah
bizim çocuklarımız, okul bahçelerinde “Türk’üm”le başlayan “Çalışkanım”la
başlayan “Varlığım Türk varlığına armağan olsun…” O asimilasyoncu, o ırkçı
antlarla çocuklar okula gitmiyor mu? Buna ne hakkınız var? Çocuklarımızı bu
şekilde eğitmeye kimin ne hakkı var? Hangi anayasanın, hangi yasanın buna hakkı
var? Hiçbir anayasa, hiçbir yasa, benim dilime, kimliğime gem vuramaz, beni
asimile edemez. İşte bugünkü mücadelenin asıl nedeni de budur.
Şimdi,
uluslararası platformlarda, Başbakan ve bakanlar gittiklerinde, hepsi “Aman,
aman, asimile olmayın.” Almanya’da bunu söylüyorlar ama kendi topraklarında
asimilasyonu, ret ve inkârı her gün sürdürüyorlar.
Bakın,
son dönemlerde hiç gereği yokken idamı tartışmaya başladılar. Kim tartışmaya
açtı bu idamı? Türkiye’de bilinmeyen edilmeyen bir siyasi parti, binde bilmem
ne kadar oy almış bir parti, buradan nemalanan, buradan… Asıl, geçmişte yani o
kadar çok cinayetlere bulaşmışlar ki… Ve bugün idamı tetikleyerek siyaseten bir
rant elde etmeye çalışıyor ve Sayın Başbakan da çıkıp bununla uzun süre
müzakere yapıyor.
Ya,
sorunu Kürtlerin diline, kimliğine, kültürüne gem vurarak, Kürtleri idam ederek
çözemezsiniz. Sorun mücadeleden müzakereye… Yani masaya oturup birlikte bu
sorunu konuşabilmelisiniz. Ama dönüp bakıyorsunuz, cezaevlerinde diyorlar ki:
“Efendim, şov yapılıyor.” Ve arkasından “Ölüm sınırında olan yok.” diyor. E,
siyaset dünyasında nasıl bu ülkenin belli kurumları, üniversitelerde devlet
adına yani eğitim aldıklarında ilk önce bir yalan eğitim de alırlar, devletin
bütün günahlarını örtbas etmek için. Şimdi, siyaset dünyası da bu gök kubbe
altında Kürtlerle ilgili söylemedikleri yalan kalmadı.
Şimdi,
bakın, bir dönem Adalet Bakanlığı yapmış, sonra Meclis Başkanlığı yapmış,
Başbakan Yardımcılığı yapmış, bugün de AKP’de Genel Başkan Yardımcısı. Ne
diyor? “PKK, cezaevlerinde kritik noktada olan birilerini öldürebilir.” Demek
ki kritik noktada olanlar var, orada ölümler çıkınca şimdiden hemen kılıf
aramaya çalıştınız. “PKK içeride infaz yapabilir.” El vicdan! Bu kadar yalan
söylemeye, bu gök kubbe altında bu dillere, bu kimliklere, bu kültürlere hayat
hakkı tanımanız gerekirken çıkıp yalan söylemekten utanmıyor musunuz?
Osmanlıdan bahsediyorsunuz…
Şimdi,
ben biraz önceki Hatibi dinledim, biraz önce de komisyonda dinledim. Bütün
politikası klişe sözcüklerden oluşmuş, bütün herkesi, özellikle bütün Kürtleri
araştırıyor “Bunlar Türk soyundan…” Kardeşim, biz soy avcılığında değiliz.
Bir medeni
dil midir, değil midir? Siz dili yıllarca yasaklarsanız… Biri çıkıyor “Medeni
dil değil.” diyor, biri diyor ki “Bilim dili değil.” Siz, Türkçeyi yüz yıl
yasaklayın bakayım, bilim dili olur mu, medeni bir dil olur mu? Ama buna rağmen
Kürtçe, dönün bakın, ne romanlar, ne edebiyatlar, ne edebiyatçıların nasıl
yetiştiğini de bilirsiniz bütün baskılara rağmen. Yanı başınızdaki coğrafyada
Kürtçe eğitimin ilkokuldan üniversiteye kadar nasıl devam ettiğini de
görürsünüz. Hele hele Osmanlıdan bahsediyorsunuz. Osmanlı döneminde, bakın
Osmanlıda… Osmanlı bütün kimliklere nötrdü, bütün inançlara nötrdü. Kürtler
Urfa’da, Diyarbakır’da, İstanbul’da ve Van’da kendi diliyle, üniversite mi
dersiniz oraya, yoksa dönüp medrese mi dersiniz, orada Kürtçe edebiyatı ve dili
vardı ve orada Kürtçe eğitim yapılıyordu. Şimdi dönüp dillere haksızlık
etmeyin.
Sevgili
arkadaşlar, savunma, ana dilde savunma da zaten bugün işte komisyonlarda
konuşuluyor. Eğer Kürtçe eğitim yapılmış olsaydı, bugün biz gerçekten bunların
hiçbiriyle ilgilenmeyecektik, bu kavgadan bahsetmeyecektik, daha büyük bir
Türkiye için mücadele edecektik, yeni cezaevleri açmayacaktık, yeni yeni… Yani
kulağı tersten göstermeyecektik. Ana dilde eğitim olmuş olsaydı, bu
komisyonlarda bugün farklı şeyler, ülkenin geleceğiyle ilgili, çocuklarımızın
geleceğiyle ilgili önemli şeyler yapmış olacaktık.
Şimdi,
bakın, peki, soruyorum sizlere: “Kim varsa bu topraklar üzerinde kendi
kimliğini rahatlıkla söyleyecektir. O kimliğe saygı duyacağız. O kimliğin bütün
kültürel haklarını, anayasal haklarını vereceğiz, tanıyacağız. Diline saygı
duyacağız.” Şimdi buna bir itirazınız var mı? Bunu söyleyen, Sayın Arınç.
Burada söyledi. Demek ki burada bir dil var, bir kültür var, bir halk var,
gereğini yapacağız.
“Ben
Kürt’üm diyen bir insanın bu ülkede hepimiz kadar, en az hepimiz kadar hayat
hakkı, bilgi hakkı, eğitim hakkı, dil hakkı, kültür hakkı, kimlik hakkı, ne
varsa, bu bizim cebimizden verdiğimiz bir şey değil, bir lütuf da değil.” İşte,
bizim de istediğimiz bu. Burada çıkıp söyleyen Sayın Arınç’ın bu sözlerinin
altına biz de imzamızı koyuyoruz. Eğer bunları söylüyorsanız, yani bu
Parlamentoda sadece belli alanlarda duyguları okşamak adına söylenen sözcükler
değilse, tespitler değilse… Havacılıkta da bir kural vardır genellikle yolcular
ve hostesler arasında telefon alıp vermelerde, söz vermelerde, sonra
birbirlerini aramazlar. Dönerler, havada verilen söz havada kalır. Siyaset
dünyası da çıkıp burada sadece topluma sözler vadederek bazı şeyleri havada
bırakmamalıdır, bunun gereğini yapmalıdır.
Sonra bir
komisyon, Anayasa Komisyonu Başkanı
-sözüm ona yeni bir anayasa yapacağız hep birlikte- hayretle izliyoruz “Ana
dilde eğitim istemek şeytana uymaktır.” diyor. E, bu şeytani fikri nereden
buluyorsunuz? Evet, biz Kürtler ana dilde eğitim istiyoruz, şeytani ise şeytana
da uyuyoruz. Var mı buna hakkınız ya? Bu kadar ırkçı olmaya, bu kadar
milliyetçi olmaya ne hakkınız var sizin? Şimdi, böyle bir Anayasa Komisyonu
Başkanından nasıl toplumsal bir uzlaşı, nasıl yeni bir anayasa çıkar?
Vallaha,
kusura bakmayın, ben bazen sizi gördüğümde… Geçmişte milliyetçi cephelerin
farklı bir versiyonu olarak sizleri görüyorum. O dönemde de Türkeş diyordu,
cezaevindeydi: “Biz cezaevindeyiz, bizim düşüncemiz iktidar.” Aslında bugün
Milliyetçi Hareket Partisinin itiraz etmesine gerek yok. Onlar muhalefette ama
düşünceleri iktidarda. Şimdi idamdan bahsedenler, burada 3’üncü Yargı
Paketi’yle 7 TİP’li öğrenciyi öldürenleri bir saatte affedenler ve sonra tekrar
idamı gündeme getirenler, size soruyorum: Kimden o hakkı aldınız? 7 kez idama
mahkûm olanları affettiniz, kimden o hakkı aldınız? Bugün yeniden idam
sehpalarını kuruyorsunuz muhaliflerinize karşı.
Bütün
sorun, ana dilde eğitimdir. Dağdaki kavga da odur, cezaevindeki kavga da odur.
Otuz yıldır direnenlerin, hepsinin ödediği bedel ana dilde eğitim talebidir,
birlikte yaşamaktır. Böyle ütopyalar çizip halkın kafasını karıştırmaya gerek
yok. Kürtler kaderini bu coğrafyadaki halklarla birleştirdi, bütünleştirdi ama
eşit yaşamak istiyor; evet, statü sahibi olmak istiyor, demokratik bir
cumhuriyet istiyor, demokratik özerklik istiyor, ana dilini hayatın her
alanında özgürce ifade etmek istiyor ve bu bir lütuf değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Bu taleplere makul yaklaşmanız insanidir.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sakık.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
İki
dakikada lütfen…
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın milletvekilleri, “Atalarınız zalimdi.” dedi,
ardından da “Osmanlı Devleti nötrdü.” dedi. Hangisine inanacağımızı bilmiyorum.
SIRRI
SAKIK (Muş) - Ben cumhuriyet dönemini söylüyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Eğer zalimse ve asimile etmeye çalışmış olsaydı, aslında
ne kadar Kürt varsa hepsinin Türkçe konuşuyor olması gerekirdi veya Türk olması
gerekirdi.
Şimdi,
bakın, aksine ırkçılık yaptığımızı söylüyorlar. Gerçek ırkçılığı kimin yaptığı
kendi sözleriyle burada ortaya çıkıyor, benim başka bir şey söylememe bile
gerek kalmıyor.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Ben ırkçı değilim vallahi, insanım, o kadar.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – İkincisi, benim Osmanlı Devleti’yle ilgili konuşmalarımı veya biraz
önce yukarıda İnsan Haklarındaki konuşmalarımı “klişeleşmiş kelimeler” veya
“sözler” olarak nitelendiriyor. Yukarıda söylediğim şey şuydu: “Herkesin
savunma hakkı tanınmak zorundadır ve savunmasına imkân verilmelidir.” dedim.
Klişeleşmiş bir sözdür; evet, doğrudur ve bütün dünya bunu söyler. İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 11’inci maddesinde de vardır. Bazı kelimeler
tabii ki klişeleşecektir ama şunu hiçbir zaman unutmayın: “Klişeleşmiş”
dediğiniz sözler evrenseldir. Evrensel sözleri değiştirmek isteyenler bizler
değiliz, sizlersiniz.
İkincisi,
masumane istekleriniz olarak nitelendirdiklerinizin yanına bayrak istiyorsunuz,
masumane olarak istediklerinizin yanına özerk bölge istiyorsunuz. Birlikte
yaşamaktan bahsediyorsunuz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Özerk bölge bölünme değildir ki! Hocam, siz demeyin böyle
ya!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Hayır, kendiniz söylüyorsunuz. Burada tutanaklar da var.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Osmanlıda medreselerde eğitim var mıydı, yok muydu? Kürtçe
eğitim var mıydı, yok muydu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – “Medreselerde
eğitim.” diyorsunuz. Medreselerde Kürtçe eğitim diye bir şey yok, hatta Türkçe
eğitim de kısıtlıdır, genelde Arapçadır. İlmî dil Arapça olarak Osmanlılarda
kullanılmıştır, edebî dil de Farsça olarak kullanılmıştır. Şimdi, siz tutup
burada Kürtçeden bahsediyorsunuz. Bana o tarihte yazılmış Kürtçe kitap
söyleyin. “Şerefname” Farsça mı yazılmıştır, Kürtçe mi yazılmıştır?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – “Mem u Zin” yazılmıştır.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Bir “Mem u Zin”den
bahsediyorsunuz değil mi? Mem u Zin. Başka?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Fakiye Teyran…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Mem u Zin’den başka bir şey söyleyin. Yok…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Fakiye Teyran…
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Melaye Ciziri, Ahmedi Hani, Fakiye Teyran, Ali Hariri…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Yani bu kadar geniş, bu kadar büyük bir uygarlığın…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Size uzun bir Kürt edebiyatı semineri verelim Hocam.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Yahu, Mecliste dağıttılar o kitapların hepsini.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
önergenin aleyhinde olmak suretiyle…
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) – Bir önceki Hatibin kürsüde söylediği “Kendileri cezaevinde
fikirleri iktidarda olan” sözü rahmetli Türkeş Bey’e ait değil, Agâh Oktay
Güner Bey’e aittir.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Biz öyle biliyoruz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) – Yanlış biliniyor, Agâh Oktay Güner Bey’e aittir.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Medyada hep o yazılır.
BAŞKAN –
Tamam, söyledikleriniz zapta geçti.
Teşekkür
ederim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) – Doğrusu odur.
BAŞKAN –
Doğrudur.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in ana dilde eğitim ve kimlik politikalarının
araştırılması amacıyla 2/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15
Kasım 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Şimdi, aleyhinde olmak üzere, Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten… (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP Gurubu önerisi
aleyhine AK PARTİ adına söz almış bulunmaktayım.
AK PARTİ
2001 yılında kuruldu ve 2002, 3 Kasım seçimleriyle iktidar oldu. Kurulduğu
günden ve iktidar olduğu günden bu yana ülke tarihinde yüzyıllara damgasını
vuran, devrim niteliğinde reformlar yapıyor ve yeni bir medeniyeti ortaya
çıkarıyoruz.
2002
yılından önce bu ülkede birileri din, dil, ırk, mezhep ayrımları yapmıştır.
Ülkede hiçbir zaman huzur, refah, mutluluk olmadığı gibi, solcusundan sağcısına
herkes rahatsız edilmiş, gereksiz ve anlamsız bir şekilde gencecik fidanlar
hapse atılmış, kocaman yürekler de darağacına asılmıştır. Faili meçhul
cinayetler, işkenceler, köy yakmalar olmuş; insanlar yerinden yurdundan, evinden,
işinden edilmiş ve göçe zorlanarak asimile edilmiştir. Ana dilde konuşmak suç
olarak görülmüş, cezaevinde yatanların anneleri ile ana dilde konuşmaları
yasaklanmıştı. İnsanların kendi dillerinde müzik dinlemeleri, gazete okumaları,
iletişim kurmaları işkence görmeleri için yeterli görülmüştür.
2001
yılına kadar, Kürt olmak; kendini Kürtçe ifade etmek, yazmak, çizmek; Kürtçe
televizyon ve radyo kanalı kurmak, bunları dinlemek imkânsızdı. Dün bunların
hiçbiri yoktu. Bunları ifade edenler hep hapishanelere atılıyor, faili meçhul
cinayetlere kurban gidiyordu. Bugün hâlâ siyaset yapanlar Doğu ve Güneydoğu’da
OHAL’in kaldırılmasını talep ediyorlardı. Bunun ilerisini söylemekten,
konuşmaktan bile çekiniliyordu. Demokratik haklar ayaklar altındaydı ve
özgürlükler engelleniyordu. Yeni bir devir açıldı ve millet “Artık söz
milletindir.” dedi, AK PARTİ çok güçlü bir şekilde iktidar oldu.
AK PARTİ
İktidarında özgürlükler ve demokratikleşme önünde tüm engelleri kaldırmak için
ciddi adımlar attık ve bugün de bu adımları atmaya devam ediyoruz. Milletimizin
bize verdiği desteği ve güveni boşa çıkarmadık, on bir yıldır özgürlük
mücadelesi veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz. On yıldır, üç genel seçimde
iktidardayken oylarını artıran tek parti olduk, Türkiye’nin tüm bölgelerinde
birinci parti olduk. Kürtlerden de Türklerden de ezici çoğunlukla bölge ve ülke
genelinde oy alan tek parti AK PARTİ oldu.
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) - İngilizler verdi mi oy?
CUMA
İÇTEN (Devamla) - AK PARTİ Malatya, Elâzığ, Urfa, Adıyaman, Bingöl, Gaziantep
gibi illerde ezici çoğunlukta, ülke genelinde ise birçok ilde her 2 kişiden
1’inin oyunu aldı. Peki, biz bu teveccühü almak için ne yaptık? Kimsenin,
hiçbir iktidarın cesaret gösteremediğini, yüreğini ortaya koymadığı,
yapamayacakları işleri yaptık. Tüm bunları yaparken maalesef vesayetçi kurumlar
ile mücadele ettik. Biz halka hizmet ederken birileri bu ülkenin gelişmesini ve
büyümesini ısrarla istememektedir. Biz dünya ülkesi olduk, Orta Doğu’daki tüm
Müslüman ülkelere model olduk. Birileri bunu çekemiyor ve bunun sancısını
yaşıyorlar. Bizler her türlü engellemelere rağmen dün yaptıklarımızı gerekçe
gösterip, terör örgütü faaliyetlerini destekleyenlere rağmen, “ülkeyi
böleceksiniz” diyenlere rağmen tehditlere pabuç bırakmadan bu ülke sevdası için
adımlar attık.
Bakın,
özgürlükler adına neler yaptık? Önce OHAL’i kaldırdık. Köy yakmalarına,
boşaltmalarına izin vermedik; aksine, köye dönüşleri sağladık, mağdur olanlara
tazminatlar ödedik.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Ben bir mağdurum on dokuz yıldır, Allah için alamadım.
CUMA
İÇTEN (Devamla) – Seyahat özgürlüğü getirdik ve yol aramalarını tarihe gömdük.
2000’li
yıllarda işkence mağduru olmuş biri olarak işkencenin ne olduğunu bilen biriyim
ve bizler işkenceleri tarihe gömdük. 17.500 faili meçhul cinayetin 14.500
tanesinin dosyasını kapattık.
Kürtlerin
ağırlıkta yaşadığı bölgeleri kan gölüne çeviren, adam kaçıran, devlet adına
adam öldüren çetelere hesap sorduk. Bu ülkede görevi ne olursa olsun, devlet
adına veya suç çeteleri, örgütleri adına suç işleyen herkesin mahkemelerde
hesap vermesini sağladık.
Dini,
dili ve ırkı ne olursa olsun, herkesin kendini ifade edebileceği ortamlar
oluşturduk. Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı ile ilgili fakülteler ve
enstitüler açtık. TRT Şeş’i açtık. Şu anda otuza yakın ve bunun 2 katı kadar da
radyo yayını yapan radyoların açılmasını sağladık. Hepsi yirmi dört saat yayın,
Kürtçe yayın yapabiliyorlar. Cezaevindeki tutukluların, analarıyla,
yakınlarıyla Kürtçe konuşarak görüşmelerini sağladık. Kültür Bakanlığımız Kürtçe
yazılmış eserlerin aslının aynısı gibi bandrollü şekilde yayımını ve basımını
yapmıştır. Dili ne olursa olsun, isteyenin istediği dili öğrenmesi için
öncesinde kurslarda, sonrasında da seçmeli olarak millî eğitime bağlı okullarda
ana dilini öğrenmesi için çalışmalar yaptık ve sonuç aldık. Şimdi de Meclis
gündemine ana dilde savunma hakkını getirerek herkesin kendi ana dilinde
kendisini savunmasının zeminini oluşturduk.
Özelikle
Güneydoğu ve Doğu Anadolu’yu şantiye alanına çevirdik ve seksen yıldır yapılmayan
yatırımları on yıla sığdırmaya çalıştık. GAP, GOP eylem planları ile bölgede
barajlar, elektrik santralleri, fabrikalar açtık. Yetti mi? Hayır, açmaya da
devam ediyoruz. Hakkâri dâhil her ilde uluslararası uçuş yapacak havaalanları
yapıyoruz. Tüm illeri de duble yollar ile birbirine bağladık, bağlıyoruz. Tüm
köylere içme suyu, yol, elektrik götürdük. KÖYDES ve BELDES projeleri ile de
tarih yazmaya devam ediyoruz. İnsanlarımızın yaşama alanlarını yaşanabilir
insanca yaşamı alanı olarak oluşturduk.
İşsizlik
rakamlarını yüzde 11 den yüzde 8,5 rakamlarına çektik.
Bölgede
2016 yılına bitecek barajlar 1,5 milyon hektar alanın sulamasını
gerçekleştirecek ve bu 1,5 milyon alanda 1,5 milyon Kürt genci iş bulacak ve
çalışacak. Sadece Diyarbakır’ımızda 500 bin insan, barajlardan dolayı iş bulmuş
olacak. Tüm bunlar AK PARTİ iktidarıyla oluyor ve olmaya da devam edecek.
Biz
demokrasi ve özgürlük mücadelesi verirken her zamanki gibi birileri bunları
engellemeye devam ediyor. Biz bu hakları, birilerinin bağırması çağırmasıyla
değil, terör faaliyetlerinden dolayı değil, hak ve özgürlükler adına baktığımız
için yapıyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Ana dilde eğitimi destekliyor musunuz, desteklemiyor
musunuz? Araştırma önergesine onay verin.
CUMA
İÇTEN (Devamla) - Hâlâ eksiklerimiz var, vardır. Hâlâ yapılması gerekenler var
mı? Evet vardır. Özgürlük mücadelemiz bitmiş midir? Hayır bitmemiştir. Seksen
küsur yıldır akan kanın durması için…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Önergeye destek verin.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Ana dile ne diyorsun, ana dile? Evet mi hayır mı?
CUMA
İÇTEN (Devamla) - …kimse bizden üç-beş yıl içerisinde bunların bitirilmesini
beklemesin. Yirmi sekiz yıldır PKK, sözde özgürlük diyen Kürtleri ve Türkleri
katlediyor.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Ana dile ne diyorsun? Evet mi, hayır mı?
CUMA
İÇTEN (Devamla) - Peki istediği nedir? İstediği, çözümsüzlük, ölüm, kan, açlık
ve cezaevidir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Cuma Bey, ana dilde eğitime evet mi, hayır mı? Onu söyleyin.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Cuma, ana dile evet mi, hayır mı?
CUMA
İÇTEN (Devamla) - Ana dilin öğrenilmesi ve savunma hakkını sağlamışken, bunun
dışında başka başka taleplerle gelenler kimlerdir? Bunu da sormak lazım. PKK
Kürtlerin özgürlüklerinin önündeki…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Ya PKK değil konumuz. Ana dilde eğitime evet mi, hayır mı?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Cuma, ana dile evet mi diyorsun, hayır mı diyorsun? Cuma, ne
diyorsun, evet mi, hayır mı?
CUMA
İÇTEN (Devamla) - ...en büyük engeldir arkadaşlar, Kürt sorunu değil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
PKK
terörü ve kin sorunu vardır. Biz, tüm bu özgürlükleri gerçekleştirirken güya bu
hakkı savunanlar bizlere saldırıyorlar.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Cuma, ne diyorsun, evet mi, hayır mı?
CUMA
İÇTEN (Devamla) - Şu an devleti ve AK PARTİ’yi düşman görenler bilsinler ki
halk artık onların baskılarına boyun eğmeyecektir.
Biz
ölümlerden yana değiliz, yaşamdan yanayız ve insan canının kıymetli olduğuna
inanıyoruz. Bir insanı öldürenin de tüm insanları öldürdüğüne inanan bir
gelenekten geliyoruz.
Dün
cezaevlerinde Kürtçe konuşamayanların buna seyirci kalırken bugün tüm
özgürlükleri getirmemize rağmen sesini yükseltenlere en güzel cevabı halk
sandıkta verdi, vermeye de devam edecek inşallah. Hiç kimsenin kendisini hukuk
çerçevesinde ifade etmesine engel bir durum kalmamıştır. Bir kez daha
hatırlatıyorum; Kürtler, 5 bin yıldır, vatanları olan bu topraklarda, şimdi
böyle bir durumda yaşıyorlardı. Ana dillerini konuşmaları yasaklandı,
varlıkları yasalarda tanınmıyor, hiçbir demokratik hakkı yoktu. Buna dur
demenin zamanının geldiğini kim söyledi? Kimler bunlar için adım attı? Laf
yerine hizmet üreten parti AK PARTİ söyledi de bunlar oldu diyoruz.
Her türlü
haksızlığa dur dedik ve demeye de devam edeceğiz. Bölgeyi tarım, eğitim ve
sağlık üssü hâline getirdik, getirmeye de devam edeceğiz.
AK PARTİ
iktidarıyla demokratikleşme, şeffaflaşma ve yolsuzlukların engellenmesi yolunda
büyük mesafeler katedildi.
AK PARTİ
on yıldır, Kürtlerin Türkçenin resmî dil olmasından, ülke topraklarının
bütünlüğünden ve tek bayrak ile hiçbir sorunu olmadığını söylerken, bunu
Meclisin içinde siyaset yapanlar da söylerken, bazı milletvekilleri AK
PARTİ’nin ve Başbakanın tüm bu sorunları çözeceğini ifade ederken ne oldu da bu
arkadaşlar bir anda sustu.
Beni
saygıyla dinleyen herkese teşekkür ediyorum, sürem doldu çünkü. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Önergeyi destekliyor musun?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Evet mi hayır mı ana dile demedin gitti!
BAŞKAN –
Sayın İçten, teşekkür ediyorum.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Demin demokratik özerklikten bahsederken, ayrışma politikası
değil, bir bütünleştirme politikası olduğunu; faili meçhullerle ilgili Cuma
Bey’in açıklamasına bir açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun lütfen, iki dakika içinde.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Yani biz, ana dilde eğitime evet mi dedi, hayır mı dedi
öğrenemedik Sırrı Bey?
SIRRI
SAKIK (Muş) – Ben de onu soracağım.
BAŞKAN –
Müsaade edin de arkadaşınız konuşsun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in faili meçhul cinayetlerle ilgili
ifadelerine ilişkin açıklaması
SIRRI
SAKIK (Muş)- Tekrar merhaba arkadaşlar.
Şimdi,
biraz önce burada ben “demokratik özerklik” dedim, bu bir ayrışma projesi
değil, bir bütünleştirme projesidir. Bizim sadece Kürt coğrafyası için,
Kürdistan için istediğimiz bir talep değil. Dünyanın yüzlerce yerinde bu tür
uygulamalar var ve hiçbir ülke de bölünmüyor ve kimse burada çıkıp, bize
bayrak… Böyle bir talebimiz de olmadı. Zaten sizin zayıf noktanız da bu. Ülke
bölünüyor, bayrak, ezan, bilmem ne, hamasi nutuklarla insanları ayakta tutmaya
çalışıyorsunuz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Belediye başkanınız söylemedi mi?
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Şimdi bakın, ben, Cuma Bey, ana dilde eğitim bir hak mıdır,
değil midir; vicdanen bunu soruyorum size. Bana şiddetten, silahtan, PKK’den
bahsetmeyin. Ben düşmanlık kültüründen bahsetmedim. Ana dilde eğitim hak mıdır,
değil midir bunu bana söyleyin.
İkincisi,
faili meçhulleri buldunuz! Ben de ailemden onlarca faili meçhullerden gelen
biriyim, her arkadaşımızın evinde bir faili meçhul vardır. Ağabeyim
Gaziantep’te demokratik zeminde siyaset yapıyordu, il başkanıydı ve orada
katledildi, faili yok ortada. Kendimden örnek veriyorum, bütün kamuoyundan da
özür diliyorum. Köyü yakılmış, evi yakılmış, oteli kapatılmış ve yıllarca
mağdur olmuş biriyim. Bingöl Milletvekilimiz İdris Bey’in de bölgesinde, benim
de seçim bölgemde ve Kürt coğrafyasında size yüzlerce köy sayabilirim. Devlet
gitmiştir, yakmıştır tankıyla, topuyla, apoletiyle; gitmiştir ama aradan on
dokuz yıl geçmiş, hâlâ zararlar ödenmemiştir. Siz dönüyorsunuz, güllük
gülistanlık bir tablo sunuyorsunuz. Faili meçhullerin katilleri bulunmamış.
Bakın, Ergenekon yargılanıyor, Ergenekon’dan birçoğu Kürt coğrafyasında eli
kana bulaşmış ama Kürt coğrafyasında işlediği cinayetten dolayı yargılanmıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Ondan dolayı, öyle
yaptınız ki Ergenekon’u gerçekten o failleri masumlaştırmaya çalıştınız.
Teşekkürler.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sakık.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, cevap vermek istiyorum.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Ben sordum; ana dilde eğitim hak mıdır, değil midir?
BAŞKAN – Sayın
Sakık, lütfen, sordunuz.
Bir
dakika içinde siz de buyurun.
15.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın ifadelerine ilişkin açıklaması
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Ben Zazayım, benim köyüm beş defa devlet tarafından
yakıldı. Burada ifade ettim, 17 bin 500 faili meçhul cinayetin 14 bin 500
tanesinin failini bulan AK PARTİ iktidarıdır. Hâla bulmadıklarımız var mıdır?
Vardır. Silivri’de, KCK operasyonlarında, işte, hepsi yargılanıyor. Bu fırsatı
bana verdiniz, ben devam etmek istiyorum.
AK PARTİ
on yıldır Kürtlerin Türkçenin resmî dil olmasından, ülke topraklarının
bütünlüğünden ve tek bayrakla hiçbir sorunu olmadığını söylerken, bunu Meclisin
içinde siyaset yapanlar da söylerken bazı milletvekilleri AK PARTİ’nin ve
Başbakanın tüm bu sorunları çözeceğini itiraf etti ve o arkadaşlar şu an
susuyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – O arkadaşlar açlık grevinde Cuma Bey.
CUMA
İÇTEN (Devamla) – Birileri artık dağda elinde silah bulunanların siyasi
temsilciliğini yapmaktan vazgeçsin. Kusura bakmasınlar, ak kadrolar onlara
benzemez.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Yani ne diyorsun? Ana dilde eğitim hak mıdır, değil midir, onu
soruyoruz sana.
CUMA
İÇTEN (Devamla) – Şunu herkes bilsin: AK PARTİ’nin bölgede ve Türkiye’de
yaptığı hizmetler diğer siyasi partiler tarafından asla yapılamaz. Bazı
eksikliklerin de yine Anayasa’yla çözümleneceğine inanıyorum. Meclis iradesinin
her türlü problemi de çözeceğine inancım tamdır.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in ana dilde eğitim ve kimlik politikalarının
araştırılması amacıyla 2/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15
Kasım 2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Barış ve Demokrasi Partisi önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- MHP Grubunun, kanuni takibe düşen krediler
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu (10/312) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 15 Kasım 2012 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
Tarih:
15.11.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 15.11.2012 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İç
Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/312 esas numaralı,
"Kanuni takibe düşen krediler sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla" verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin
15.11.2012 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak suretiyle,
birinci konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu.
Buyurun
Sayın Dedeoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanuni takibe
düşen KOBİ kredileri konusunda vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet tarafından uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar
toplumumuzun bütün kesimlerini olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. İşçi,
memur, emekli ve dar gelirli vatandaşlarımız yapılan yüksek oranlı doğal gaz, elektrik
ve akaryakıt gibi zamların karşısında büyük sıkıntı içerisine düşmüştür.
Vatandaşlarımız, kendi maaşlarına Hükûmet tarafından yapılan küçük zamlar
karşısında, yine Hükûmet tarafından piyasada iğneden ipliğe yapılan büyük
zamlar karşısında nefes alamaz hâle gelmişlerdir.
Çiftçilerimizle
birlikte esnaflarımızın durumu da işçi, memur, emekli ve dar gelirli
vatandaşlarımızdan farklı değildir. Bu iki kesim de maalesef bugün emeğinin karşılığını alamaz hâle
gelmişlerdir. Vatandaşlarımız ve geçmişte “Anadolu Aslanları” olarak tabir
ettiğimiz KOBİ’ler, bugün yanlış ekonomi politikaları sayesinde büyük sıkıntı
içine düşmüşlerdir. Bankaların faiz denizinde boğulmaktadırlar.
Ülkemizde
her alanda sıkıntı devam etmektedir. Çiftçilerimiz bugün her şeyden önce
köylerini kaybetmişlerdir. Doğdukları, büyüdükleri köyleri mahalle olmuştur.
Hükûmet tarafından hiç kendilerine sorulmadan mahalleye dönüştürülmüştür.
Hükûmet tarafından tüm uyarılarımıza rağmen çıkarılan Büyükşehir Yasası,
Kahramanmaraş ilimizde de ve diğer illerimizde de köylerde, tarım ve
hayvancılık alanındaki üretimi önemli ölçüde etkileyecektir. On üç ilde, göz
bebeği köylerimiz, beldelerimiz yok edilmiştir. Mazotun, gübrenin ve ilacın
yanından geçemeyen ve tarlasına atamayan çiftçilerimiz, yüksek fiyatlarımız
nedeniyle hayvanlara yem alacak para bulamamaktadır. Türkiye’de tarım ve
hayvancılık bitme noktasına gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkenin topyekûn kalkınmasını istiyorsak bu
kalkınmayı öncelikle köylerimizden ve köylülerimizle beraber yapmak mecburiyetindeyiz.
Bu kalkınmaya küçük esnafımızı ve KOBİ’lerimizi dâhil etmek zorundayız.
İstihdama, ekonomiye ve kalkınmaya çok önemli katkılar sağlayan bu iş yerlerini
yok sayamazsınız. Gelin bu iş yerlerini, yerli sermayeyi, ithal ürünler
karşısında rekabet edemez duruma düşürerek yok etmeyiniz. Ülkemiz şu anda
ithalat mezarlığı hâlindedir. Gelin, Hükûmet olarak, yerli sermayeye gerekli
önemi verelim ve ülke kalkınmasının önünü açalım.
KOBİ’lerden
ekmek yiyen çok sayıda vatandaşımız var. KOBİ’lerin sorunları mutlaka ele
alınmalı ve çözülmelidir. KOBİ’ler hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük sıkıntı
içine düşmüşlerdir. KOBİ’lerin takibe düşen kredi borçları da sürekli olarak
artmaktadır. Ülkemizde hemen hemen her alanda ekonomik kriz de sürmektedir.
Kriz, en küçük esnafı bile etkilemiştir. Artık esnaf, kira, vergi ve sigorta
borcunu ödeyemiyor. Birçok alanda göz göre göre üretim düşmekte ve istihdam
sağlanamamaktadır.
Tarım ve
hayvancılık alanında yaşanan sıkıntılar sanayi kesimini de, KOBİ'leri de
olumsuz yönde etkilemektedir. Sanayi ham maddeyi sürekli olarak dışarıdan
almaktadır ve ham madde konusunda dışa bağımlı hâle gelmiştir. Hayvan yemi
üretiminde bile, ham madde konusunda bile bugün, Türkiye, neredeyse dışarıya
bağımlı hâle gelmiştir, maalesef saman ithalatı da buna dâhildir.
İşsizlik
hâlen ülkemizde en önemli sorunlar içerisinde yer almaktadır. Her gün kapanan
iş yerleri nedeniyle yüzlerce kişi işsiz kalmakta ve işsizlik sigortasına
müracaat etmektedir. Ödenemeyen kredi ve kredi kartı borçları da artarak devam
etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonominin belkemiği binlerce küçük ve orta
boy işletme kredileri, uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu takibe
düşmüştür. KOBİ'ler yüksek vergi yanı sıra, sürekli olarak yapılan doğal gaz ve
elektrik zamları karşısında rekabet edemez hâle düşmüştür. KOBİ'ler üretimi
azaltmış, takibe düşen kredilerini kapatma peşine düşmüşlerdir.
Kriz,
toplumsal alanda en büyük etkiyi, yine, işsizlik konusunda göstermeye devam
etmektedir. Binlerce vatandaşımız hâlen işini ve aşını kaybetmeye devam
etmektedir. İşsiz vatandaşlarımıza her geçen gün yeni işsizler eklenmektedir.
Kapanan şirket sayısı sürekli olarak artmaktadır. Kapanan şirket sayısı yüzde
17,03 oranında artarken küçük esnaf kesiminde de gelir vergisi faal mükellef
sayısı son bir yıl içerisinde 13.147 azalmıştır. Kapanan şirket sayısı ve küçük
esnaf kesiminde yaşanan sıkıntı, üretimi ve istihdamı olumsuz yönde etkilemeye
devam etmektedir.
İşçi,
memur, emekli ve çalışanların düşen alım gücü evde mutfakları, çarşı ve pazarda
da ticareti olumsuz yönde etkilemektedir. Çarşı ve pazar esnafındaki durgunluk,
senetlerin protesto ve çeklerin de karşılıksız çıkmasına sebep olmaktadır. 2011
yılında, yaklaşık 3 milyar 463 milyon tutarındaki senet, vadesinde ödenemediği
için protesto olmuştur. Aynı yıl içerisinde, protesto olan senet sayısı 671 bin
789'a çıkmıştır. Nisan ayı içerisinde karşılıksız çıkan çek sayısı da 181 bin
963 olarak tespit edilmiştir.
Bu yıl
binlerce ekonominin belkemiği durumundaki küçük ve orta boy işletme kredi
borcunu ödeyememiş ve takibe düşmüştür. KOBİ'lerin kullandığı nakdî krediler
2012 yılı Temmuz ayı itibarıyla 2011 sonuna kadar yüzde 4,9 oranında artışla
170 milyar 793 milyon TL'ye yükselmiştir. KOBİ'lerin, bankaların takibine düşen
kredileri ise bu dönemde yüzde 5,3 oranında artışla 5 milyar 487 milyon TL
olmuştur. KOBİ'lerin kullandığı nakdî krediler 2012 yılı Temmuz ayı itibarıyla
2011 sonuna göre yüzde 4,9 oranında artışla 170 milyar 793 milyon TL'ye
ulaşmıştır.
KOBİ'lerin
takibine düşen kredileri bu dönemde yüzde 5,3 oranında artışla 5 milyar 487
milyon TL olmuştur. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun açıkladığı
verilere göre Temmuz 2012 itibarıyla krediler, 2011 yılı sonuna göre yüzde 8,8
oranında, 5 milyar 903 milyon TL tutar artışla gerçekleşmiştir. Kredilerin
yıllık artış oranı ise yüzde 18,3 olarak gerçekleşmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
KOBİ’ler âdeta ödeyemedikleri kredi borçlarını yeni krediler ile
kapatmaya çalışmaktadırlar. Yıllık bazda takibe düşen KOBİ kredileri yüzde 6,5
oranında artış göstermiştir. Bu dönemde kredisi takibe düşen KOBİ sayısı yüzde
4,1 azalışla 160 bin 545 olarak tespit edilmiştir.
Büyük
umutlarla bankalardan çekilen taşıt, konut ve ihtiyaç kredileri de takibe
düşmüştür. Binlerce vatandaşımızın kira öder gibi konut sahibi olma hayali iyi
yönetilemeyen ekonomi sayesinde maalesef kurban edilmiştir. Türkiye Bankalar
Birliğinin verilerine göre, bugün takibe alınan kredilerin yüzde 41'i konut,
yüzde 31’i ihtiyaç, yüzde 14'ü de taşıt kredilerinden oluşmaktadır.
Ülke
ekonomisinin refaha çıkması adına KOBİ’lerimize, tarımımıza, hayvancılığımıza
sahip çıkmamız gerekmektedir.
Bu
vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.
İkinci
konuşmacı, aleyhinde olmak üzere, Siirt Milletvekili Sayın Osman Ören.
Sayın
Ören, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
OSMAN
ÖREN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırma önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamu
maliyesinde sürdürülen disiplinli yaklaşım, bankacılık sektörümüzün güçlü
yapısı, hayata geçirilen yapısal reformlar ve sonuç olarak büyüme ve istihdam
alanlarında yakalanan yüksek performans, AK PARTİ iktidarının ve ekonomimizin
başarısıdır.
Özellikle
küresel krizin tüm dünyada güçlü şekilde hissedildiği 2009 yılı ve sonrasında
kamu maliyesinde güçlü duruşunu tavizsiz bir şekilde sürdürmesi, programlarda
öngörülen makroekonomik ve mali hedeflere ulaşmak için gerektiğinde ölçülü ve
zamanlı tedbirleri alabilmesi, büyüme ve istihdamı destekleyecek kritik yapısal
reformları hayata geçirmeye devam etmesi, birçok gelişmiş ülkenin kredi
notlarının ardı ardına düşürüldüğü bu dönemde Türkiye'nin kredi notunun
yükselmesini sağlamıştır.
Türkiye,
2010 ve 2011 yıllarında elde ettiği yüksek büyüme performansıyla beraber maliye
ve para politikası araçlarını etkin bir biçimde kullanarak ve gerektiğinde
makro ihtiyati adımları zamanında atarak, iç talep bazlı büyümeden dış talep
bazlı büyümeye etkin bir geçiş sağlamıştır. Ekonominin dayanıklılığının
artmasını temin eden bu başarılı geçişte alınan kararlar da etkili olmuştur.
Takipte
izlenen bireysel kredilere ilişkin en güncel bilgiler 2 Kasım 2012 tarihine
aittir. KOBİ ve ticari/kurumsal krediler ayrımlı en güzel veri ise Eylül 2012
dönemine aittir. 2 Kasım 2012 itibarıyla takipteki bireysel krediler toplamı
8,147 milyon Türk lirası olup yıl sonuna kıyasla yüzde 22,5 oranında artış
görülmüştür. Takipteki bireysel krediler içerisinde kredi kartları yüzde 49,4
oranıyla birinci sırada yer almaktadır. Aynı şekilde takibe dönüşüm oranı
bireysel krediler içinde yüzde 5,5 oranıyla en yüksek, kredi kartlarındadır.
Diğer
taraftan, Eylül 2012 itibarıyla takipteki KOBİ kredileri 6 milyar Türk lirası
olup, yıl sonuna göre yüzde 16 oranında artış göstermiştir. KOBİ kredilerinin
takibe dönüşüm oranı yüzde 3,4 düzeyindedir. Bu oranda yıl sonuna göre 0,3 puan
artış oluşmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bankacılık sektörü, 2012 yılında da temel
olarak krediler ve zorunlu karşılıklardan kaynaklanan aktif büyümesini,
mevduat, ihraç edilen menkul kıymetler ve bankalara borçlardaki artış ile
fonlamıştır. 2012 yılında menkul kıymet ihracı yoluyla yaratılan kaynak miktarı
15 milyar lira artış göstermiş ve 42,5 milyar liralık mevduat artışından sonra
yıl içinde başvurulan ikinci önemli yabancı kaynak olmuştur.
Ekim
2009'da yüzde 5,4'e kadar yükselen takibe dönüşüm oranında özellikle 2010 ve
2011 sorunlu kredi tahsilatları ve takipteki alacak oluşumunun yavaşlaması ile
azalma görülmüştür. 2011 yılının son çeyreğinden itibaren ise takibe dönüşüm
oranı yatay bir seyir izlemeye başlamış, 2012 yılının üçüncü çeyreğinde trend
yukarıya doğru dönmüş ve Eylül 2012 itibarıyla yüzde 2,9 seviyesinde
gerçekleşmiştir.
Eylül
2012 itibarıyla mevduatın krediye dönüşüm oranı yüzde 105,5 olarak gerçekleşmiş
olup, bu seviyenin cari durumda bankacılığımızın etkinliğini gösteren oldukça
önemli bir gösterge olduğunu düşünmekteyim, ancak bu oran bir taraftan da
tasarrufların arttırılmasına duyulan ihtiyaca işaret etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde ekonomik gelişmeye paralel olarak
tüketici kredileri de hızlı bir artış gerçekleştirmiştir. Hane halkı
yükümlülüklerinin varlıklarına oranla hızlı artış eğilimi, BDDK tarafından 20
Haziran 2011 tarihinde alınan ve taşıt ve konut dışı tüketici kredilerine
ilişkin karşılık ve risk ağırlıklarının arttırılmasına dönük kararlar neticesinde
önemli ölçüde yavaşlamıştır.
Bu
tedbirler neticesinde, Haziran 2011 itibarıyla yüzde 50 seviyesine yaklaşan
ihtiyaç ve diğer tüketici kredilerinin yıllık büyüme hızı Eylül 2012 itibarıyla
yüzde 15'e gerilemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; anlatmaya çalıştığım gibi, geçmişe oranla,
hele hele AK PARTİ iktidara gelmeden önce yaşanan tablolarla kıyaslanamayacak
ölçüde iyileşme kaydedilmiş, toplumumuzun kredi kullanma ve kredi kartı
kullanma bilinci her geçen gün gelişmiş, bu bilince binaen halkımız borçlanma
yoluna gitmiştir. İhtiyacına göre borçlanma, geri ödeyebileceği krediyi talep
etme ve bu kararı piyasa şartlarına göre verebilmesi için, son dönemde bizzat
bankalarca da bilgilendirme çalışmaları yapılmaktadır.
Son
olarak, iki rakam vererek sözlerimi sonlandırmak istiyorum.
Birincisi,
Türkiye'nin bankacılık sektöründe kredilerin toplam varlıklarına oranı 2002
yılında yüzde 23 iken, 2012 yılının Ekim ayında bu rakam yüzde 57,7 olarak
gerçekleşmiştir. Bu ne demek? Bir banka toplam varlığının yarısından fazlasını
krediye dönüştürebilmiştir, yani kredi talep edenlere banka güvenmiştir.
İkincisi
ise, Türkiye'nin bankacılık sektöründe takipteki alacakların toplam kredilere
oranı 2002 yılında brüt yüzde 21,2 idi. Bu oran 2012 yılının Ekim ayında sadece
brüt yüzde 3 olarak gerçekleşmiştir. Sadece bu gerçekleşme rakamları bile,
verilen önergenin şu an için gündeme alınmasının zaruri olmadığını
göstermektedir.
AK PARTİ
iktidarı olarak, milletimizin sıkıntısı bizim sıkıntımızdır, bundan kimsenin
şüphesi olmasın. Ekonomi yönetimimizin başarısını mevcut tabloya baktığımızda
görüyoruz. Gereken bir tedbir varsa, daha önce olduğu gibi zamanında ve hızlı
bir şekilde alan ekonomi yönetimimizi de bu vesileyle bir kez daha tebrik
ediyorum ve takdir ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş
olduğu araştırma önergesinin gündeme gelmesine ilişkin teklifin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündeminin yoğunluğu sebebiyle uygun olmadığını belirtir,
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ören.
Şimdi,
lehinde olmak üzere İzmir Milletvekili Sayın Erdal Aksünger…
Sayın
Aksünger buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL
AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubunun KOBİ
sorunlarıyla ilgili verdiği meclis araştırma önergesi hakkında CHP Grubu adına
söz almış durumdayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
KOBİ’lerin
Meclis gündemini oyalamasıyla ilgili AKP milletvekili arkadaşımızın söylediği
gerçekten büyük bir talihsizlik oldu bence.
Şimdi,
konu Türkiye’de neden buraya geldi? Biraz onu, sürecin küreselleşme süreciyle
birlikte açmaya çalışacağım size: İlkel toplum, tarım toplumu, sanayi toplumu,
arkasından da bilgi toplumu. Peki, sanayi toplumunun bitiş süreci başladığında
uluslararası sermaye neyi diretmeye çalışıyor? Küreselleşmeyi diretmeye
çalışıyor. Küreselleşmeyi dile getirip de uluslararası arenada küresel
sermayenin gittiği yerlere değer katacağını iddia eden söylem neydi? Gideceği
yere üretimde, sanayide, istihdamda değer katacağını söylüyordu. Peki, bugün
gelinen nokta bu mudur? Aslında tam tersi bir konuya doğru gidiyor. 1990’larda,
özellikle sanayi toplumunun bitişini simgeleyen bilgi toplumunun başlangıcı,
aslında küreselleşmeyi ve küresel sermayenin, dünya üzerindeki söylemlerini
siyasal baskılarla ülkelere kabul ettirmeye çalıştığı dönemdir. Neden böyle? Ne
diyordu 1970’lerde? “Gideceğiz, ülkelere istihdam açısından, reformlar
açısından ciddi değerler katacağız ve sınırları yıkacağız.” diyorlardı. Artık
bundan sonra bu politikalar bitti, bilgi toplumunun aslında devreye girmesiyle
birlikte, küresel sermaye sanal olarak dolaşmaya başladı. Niye bunu
anlatıyorum? Çünkü, KOBİ’ler bizim gibi ülkelerde üretimin yüzde 90’ını
gerçekleştiren bir grup. Yani sanayisiyle ve ticaretiyle ülkeye kattığı değer,
toplam ekonominin yüzde 90’ını, istihdamın da yüzde 90’ını gerçekleştiriyor.
Peki, süreç buraya geldiğinde ne olacak bundan sonra? Çok önemli bir örnek
vereceğim. Neden küreselleşme buraya getirdi konuyu? Hepinizin de yakından
bildiği -ki devamlı dile getirmeye de çalışıyoruz, süreçte aslında mevcut
iktidarı da bu konuyla ilgili uyarıyoruz- “Google” diye bir şirket var mesela.
Örnek vereceğim yani. 2000’li yılların başında kurulmuş bir şirket. On iki yıl
olmuş. Geldiği noktadaki değeri ne kadar? Türkiye'nin bütün sanayisini ve
ticaret hacmini topladığınızda, sanayi kuruluşlarını topladığınızda üçte 2’si
etmiyor. Bakın, tek bir şirket. Peki, bu nerenin eseri? Artık “Gittiğim yerlere
değer katacağım.” diyen küresel sermaye, Google gibi, Facebook gibi veya bunun
benzeri bir sürü teşekkülle birlikte, gittiği bu gelişmekte olan ülkeleri
sömürmeye başladı. Peki, ne istihdam yaratıyor burasından baktığınızda? Nasıl
bir istihdam yaratıyor? Hiçbir istihdam yaratmadığı gibi, o ülkeye de vergi de
ödemiyor zaten. Bununla uğraşıyor musunuz? Hayır, uğraşmıyorsunuz. Peki, dünya
aslında bu gaflet içinde mi? Evet, dünya bu gaflet içinde şu anda. Önümüzdeki
süreçteki gelişmeler de istihdamı daha da kötü yerlere götürecektir. KOBİ’ler,
özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki… Türkiye de bu örneğe sahip bir ülke.
Eğer yüzde 90’ını, buradan ekonominin istihdamını gerçekleştiriyorsanız, o
zaman sizin burada mutlaka yeni bir eylem planı içerisinde olmanız gerektiği
yüzde 100. Öyle bir eylem planı var mı? Hayır, yok.
Dışarıdan
gelen sıcak parayla içeride ekonomiyi ayakta tutmaya çalıştığınız yüzde 100.
Peki, neler oluyor dışarıdan gelen parayla, nereye geliyor dışarıdan gelen
para? Yüzde 70’i borsaya gelen bir para; bankaları satın alıyor, marketleri
satın alıyor, sigorta şirketlerini satın alıyor. Peki, “Doğrudan yatırım olarak
ne yapıyor?” diye bir örnek verirseniz, mevcudiyette, belki çok az bir
miktarıyla da, kâr elde eden şirketlerinizi satın alıyor. Peki, bu nereye baskı
yapıyor tamamen? Tabii ki orada üretim yapan KOBİ’lerle ticaret yapan
KOBİ’lerin üzerine ciddi bir baskı yapıyor. Bu marketlerin kapılarında kim
sürüm sürüm sürünüyor, bunlara mal satmak için veya hizmet satmak için kim
sürünüyor? Mevcutta, bugün aslında, konuştuğumuz KOBİ’ler sürünüyor. Altı ay
kapılarda, pencerelerde marketlerden para almayı bekleyen yüzlerce firma var
aslında, ticaret yapan da öyle, üretim yapan da öyle.
Şimdi,
tabii, bir taraftan borsaya geliyor. Şimdi, borsa değerlerine baktığımızda dünya
nasıl değişiyor diye… Borsanın aslında açıklaması nedir? Dünyanın gelişiminden
bu yana, sanayi devriminin başlangıcından bu yana borsanın açıklaması şu, borsa
diyor ki: “Millî değerlerin tabana yayılması yani millî sermayenin tabana
yayılması.” Bugün Türkiye de dâhil bir sürü ülkede borsa bu şekilde mi duruyor?
Hayır, durmuyor. Yabancılar gelip borsanın yüzde 70’ine el koymuş durumda.
Demek ki sermaye tabana yayılmıyor. Peki, bu nereden kaynaklanıyor? İşte,
küresel geyiğin getirdiği bir konu bu ve bunu görmediğiniz sürece önümüzdeki
süreç de böyle gelişecek çünkü.
Bugün
bakın finansal değerlere ve reel sektör değerlerine, reel sektörün kârı
azaldıkça… Ki geçen sene yüzde 28 azalmış reel sektörün kârı, finans sektörünün
kârı yüzde 19 artmış yani şu demek: Finans sektörü büyüyor ama reel sektör
aşağı doğru iniyor çünkü kârlılık değerleri aşağı indikçe –yakında, merak
etmeyin- ciddi istihdam sorunlarıyla karşı karşıya geleceğimiz aşikârdır, bunu
görmeyip tedbir alamazsak çok sıkıntı yaşarız. Ha, bu Türkiye’nin tek başına
sorunu mu? Hayır, değil. Dünyada gelişen aslında bu küresel geyiğin sorunu bu
bir tarafından.
Birkaç
konuya değinmeden geçemeyeceğim, özellikle bu Suriye konusunda aklıma takılan
bir konu var, tabii, bunu daha da açarız ama sordukları zaman “Ya, bu Esad’ın
yanında mısın, öbürünün yanında mısın, bunun yanında mısın?” Hayır kardeşim,
biz ne kadar emperyalist adam varsa onun karşısındayız. Bugün Suriye’de yaşanan
konu, bence, istilacı bir konudur. Çok basit bir örnekle vereceğim: 1978’de,
Mısır’da -özellikle tabii bu Cemal Nasır’ın gitmesinden sonra, Cemal Nasır
gidip Enver Sedat başa gelince- “Camp David” anlaşması diye bir anlaşma
yapıldı, aslında Amerika’nın önderliğinde bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmada
diyordu ki: “Bundan sonra sen İsrail’le uğraşmayacaksın kardeşim.”
Peki, o
güne kadar Arap Birliğinin genel söylemi neydi? Aslında bütün odak noktası,
bütün antisiyonistlerin, bütün antiemperyalistlerin odak noktası Mısır’dı.
1978’den sonra artık orası olmaktan çıktı, Şam’a taşındı konu ve -ne kadar
bildiğiniz- buna Filistin Kurtuluş Örgütü de dâhildir, belki bu ülkedeki
solcuları da kovaladıklarında gittiği yer Şam oldu veya diğer bütün Hamas’ın
da, Hizbullah’ın da aslında varlığının yeşerdiği yer Şam’dır. Şimdi ne oluyor?
Şu anda Şam istila ediliyor. Bunun Esad’la bir alakası yok, onunla, bununla bir
alakası yok. Aslında bunun istilacı, emperyalist bir sistemin nereye girmek
istediğiyle alakası var. Konu budur aslında baktığınızda. Peki, bunu
destekleyen ne var? Evet, bugün KOBİ’leri konuşurken niye bunu konuştuk?
Önümüzdeki süreçteki finansal dürtüler bunu destekliyor çünkü, dünyayı elinde
bulunduran finans sektörü, dünyadaki bu tür hareketlerin hepsini bire bir
destekliyor.
İşte,
Amerika’nın geçmişine bakın, 1907’lerdeki FED’in kuruluş tarihinde, ilk
geldiğinde ne yapmış? 14 bin tane bankayı batırmış. Neden batırmış? Bütün
finans sektörünü ele geçirmek isteyen tek bir güç var ortada, o güç de
Amerika’daki finans kapital gücü. 14 bin bankayı batırdıktan sonra Birinci
Dünya Harbi’ne neden oluyor arkasından.
Aynı şey
bugün bizim coğrafyamızda yaşanıyor. Bunu görmekten niye imtina ediyoruz, bunu
anlayamıyorum. Yani buradaki temel sorun şu: İkinci Dünya Harbi de böyle
başlamış, ekonomik veriler üzerinden çıkmış bütün hepsi. Bugün “KOBİ’ler…”
diyoruz, doğuya gidin, üretimden düşmüş
hepsi. Aslında her tarafta üretimden düşmüş bir KOBİ kitlesi var.
Ben kendi
sektörümden biliyorum, yabancı bütün kurumlar Türkiye’ye geldi, ne kadar
market, kurum varsa hepsini satın aldılar, herkesi kendilerine mahkûm ettiler
şu anda. Bundan sonraki süreç de böyle gelişecek. Eğer, bununla ilgili bir
eylem planı geliştirmezseniz bu böyle devam edecektir yani.
Bakıyoruz
şimdi, finans sektöründe ciddi büyüme var, dünya devleri geliyorlar, bankaları
satın alıyorlar. Dünyanın her yerine artık sanal gidiyor adam yani bire bir,
fiilî, fiziki olarak gitmiyor artık, sanal olarak gidiyor, borsa değerleri veya
onun türevleri üzerinden gidiyor yani, o türevler üzerinden para kazanıyor
artık. İstihdam da yaratmıyor, baskı kurmaya başladığı her ülkede,
yerleştiğinde, finans sektörünü ele geçiriyor. Bugün buna eğer biz “Türkiye'nin
sorunu değil, dünyanın sorunu.” diyerek kendimizi aldatırsak eğer, bunun
tedbirlerini almazsak önümüzdeki süreçlerde tarımda olsun, üretimde olsun,
ticarette olsun, bunun önlemlerini almazsak iş başka bir yere gidecek gibi
gözüküyor zaten.
Bunları
bahane ederek “Efendim, adamlar para getiriyorlar.” Getiriyorlar, ne yapıyorlar
parayı getiriyorlar da? “Borsayı ayakta tutuyorlar, bankaları ayakta
tutuyorlar…” “Güçlü banka sistemimiz var…” Yok öyle bir sisteminiz. Güçlü banka
sisteminiz nedir sizin? Dış borcu ne kadar Türkiye'nin? Bir sürü özel sektörün…
Bunun ne kadarı bankaların? Yüzde 70’e yakını bankaların. Kim buna kefil olmuş?
Devlet kefil olmuş buna? Kim kefil olmuş? Vatandaş kefil olmuş buna demek ki.
Demek ki çok da güçlü değil sizin hikâyeniz yani. Dünyada bir yerde battığı
zaman burada da batıyor demektir yani. Türkiye’dekinin sadece tek başına
batması yetmiyor bu konuyla ilgili. Dünyanın bir yerinde batıyorsa burada da
batmış demektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
İzmir Milletvekili Sayın Erdal Aksünger’e teşekkür ediyorum.
Şimdi,
muharrem iftarı vesilesiyle kırk beş dakika ara veriyorum. İbadet eden
arkadaşlarımızın da ibadetlerinin kabul edilmesini diliyorum.
Kapanma Saati: 16.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisi üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Şimdi söz
sırası, önerinin aleyhinde, Batman Milletvekili Sayın Ziver Özdemir’de.
Sayın
Özdemir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
ZİVER
ÖZDEMİR (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu kanuni takibe düşen kredilerin araştırılarak, takibe
düşen KOBİ ve vatandaşlara yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ
İktidarı, her zaman vatandaşların dertleriyle, sorunlarıyla dertlenen, bu
sıkıntıların giderilmesi için elini taşın altına koyan bir parti. Bunu
özellikle burada belirtiyorum ki sanki AK PARTİ’nin böyle bir gündemi yokmuş
gibi algılanmaması için söylüyorum.
AK PARTİ
İktidarı, oldukça başarılı ekonomi yönetimiyle, özellikle son on yılda önemli
şeyler başarmış, ekonomide de hayal olan birçok başarıyı yakalamıştır, ülkeyi
önemli noktalara taşımıştır.
Şimdi, bu
gerçekler ortada dururken ve Meclis gündeminin bu kadar yoğunluğu içinde, ne
rakamların ne somut gerçeklerin desteklemediği bir gerekçeyle bir araştırma
önergesi verilmesini de çok uygun görmüyorum şahsen çünkü AK PARTİ’den önce
özellikle bankacılık alanında yaşananlarla kıyaslanınca, AK PARTİ döneminin ne
denli başarılı olduğu net olarak ortadadır. Bakınız, özellikle 2009 yılında ve
ardından devam eden, tüm dünyada birçok ülkeyi iflasın eşiğine kadar getiren
ekonomik krize rağmen, Türkiye ekonomisi, hem Avrupa’da hem dünyada güçlü
yapısıyla dikkat çekmiş, gıptayla bakılan bir ülke hâline gelmiştir. Bu
başarılı performansın sonucunda, işte geçtiğimiz günlerde, kredi derecelendirme
şirketleri tarafından kredi notu yükseltilmiştir. Bunun dışında, bankacılık
sektöründe kredilerin toplam varlıklara oranı, 2002’de yüzde 23 iken bu yılın
ekim ayı itibarıyla yüzde 57,7’ye çıkmıştır. Bu da demek oluyor ki bankalar
varlıklarının büyük bir oranını krediye dönüştürmüş yani talep artışına bağlı
olarak kredi verme rakamlarında da artış görülmüştür.
Konuyla
ilgili, son olarak, son derece önemli olan şu rakamı da sizlere aktarmak
istiyorum: Bankacılık sektöründe takipteki alacakların toplam kredilere oranı,
2002 yılında yüzde 21,2; bu yıl ekim ayı itibarıyla brüt yüzde 3 olarak
gerçekleşmiştir. Oysaki önergenin gerekçesinde “Büyük umutlarla bankalardan
çekilen taşıt, konut ve ihtiyaç kredilerinin takibe düştüğü” ifadesi
geçmektedir. Şimdi, bunun inandırıcılığını vatandaşa sormak istiyorum.
Bir
önceki hatip, özellikle KOBİ’lerle ilgili, üretimde düşüş olduğunu beyan
etmişti. Hâlbuki, tam tersine, AK PARTİ döneminde KOBİ’lerdeki artış göz önünde
ve bu, Anadolu’daki vatandaşın hepsine de yansıyor. Özellikle son teşvik
yasasıyla beraber, ülkede -milletvekili olduğum ilim için örnek göstermek
istiyorum- özellikle tekstil konusunda, 4 bin civarında şu anda çalışan var.
Yani yeni üretime katılan, yeni istihdam alanı oluşturulan bir sektör.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Beş aydır paraların ödenmediğinden haberiniz var mı, KOSGEB
kredilerinin?
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) - KOSGEB’le ilgili de haberimiz var Sayın Vekilim.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Onu da söyleyin de…
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) – Özellikle, daha önceki, 2002, AK PARTİ öncesi şirketlerin durumunu,
piyasanın durumunu da net olarak biliyorum. O üretim sektöründen gelen, sanayi
iş kolundan gelen bir arkadaşınızım ve o dönemlerde bankalarla iş adamlarının,
üreticinin, ne pozisyonda, ne şekilde hareket edildiğini de yaşayan bir
kardeşinizim. Onun için, şu anda, AK PARTİ döneminde, özellikle ekonomik
kalkınmayla ilgili ve bunun da yansıması olarak bütün sosyal devlet ilkesini de
vatandaşla buluşturup tanıştırdığımız bir iktidarız. Özellikle üretime yönelik
herkes böyle; bunun tarımı da… Ve bu işlemler de yapılırken bunun bire bir
vatandaşa yansımasını da yaşıyoruz. Vatandaş da, sosyal devlet ilkesiyle, fakir
fukarasından tutunuz, bunun ulaşımına, sağlığına, eğitimine, bütün alanlarda o
hizmetleri de vatandaş hissediyor, vatandaş da bunu görüyor bire bir
yansımasıyla. Sadece, geçmişte yapıldığı gibi, belli, bir avuç azınlık bu
ülkenin bütün kaynaklarını, yüzde 90’ını, geri kalan yüzde 10 kaynağını, bütün,
75 milyon insana adaletsiz bir paylaşımla da… Şu anda, AK PARTİ döneminde onu
kaldırdı ortadan, elhamdülillah. Bire bir vatandaşa yansıyan, bire bir
vatandaşın cebine sirayet eden, bire bir vatandaşın refahına, huzuruna ve
ekonomik kalkınmasına sirayet eden bir ekonomi takip ediyoruz, programı takip
ediyoruz ve...
ALİM IŞIK
(Kütahya) – O zaman iş yerleri niye kapanıyor Sayın Vekilim? Neden kapatıyorlar
iş yerlerini?
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) – …onun için insanların hayır duasına da mazhar oluyoruz ve
bu da 2002’den bugüne kadar…
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ülkede ekonomi bütün her şeyin kaynağı, sosyal adaletin de,
sosyal barışın da, insanların refah ve huzurunun da ana nüvelerinden biri. Eğer
ekonomide on yıllık AK PARTİ İktidarı başarılı olmamış olsaydı, vatandaşımız,
75 milyon insan elbette ki sandıklarda bunun karşılığını görecekti. Onun için
de muhalefet partileri merak etmesin, bundan sonraki süreçte de inşallah, 2023
vizyonuyla ülkemize hizmet etmeye gene devam edeceğiz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Seçimlerden önce böyle konuşmuyordunuz, “Vatanı satacağız,
fabrikaları kapatacağız.” demediniz ama.
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) – Değerli Vekilim, biz fabrikaları kapatmıyoruz, kusura
bakmayınız. Siz Anadolu’dan, memleketten o zaman bihabersiniz. Eğer Anadolu’yu
gidip gezseniz, eğer Anadolu’nun vilayetlerini dolaşsanız…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Siz Anadolu’yu benim onda birim kadar gezmiyorsunuz.
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) – Bu koltuklarda nutuk atmaya benzemiyor, bu kürsülerde
sadece nutuk atmaya benzemiyor.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Nutuk atmıyoruz.
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) – Siz Anadolu’ya ineceksiniz, il il dolaşacaksınız, siz bu
insanların gerçek rakamlarda ekonomisini göreceksiniz. Siz Diyarbakır’a da
gideceksiniz, Batman’a da gideceksiniz, Siirt’te de gideceksiniz. Sadece burada
nutuk atmakla bu ekonomi düzelmez, buradaki sosyal barış da gelmez, sosyal
adalet de gelmez. Bizim AK PARTİ olarak yaptıklarımızın -on yılda- altına
vatandaşımız damgasını vurmuştur ve her seçimde sandıklara giderek bu başarıyı
taçlandırmaktadırlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Göreceği, göreceğiz…
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) – Biz de bildiğimiz bu yolda, halkımızın desteğiyle bu
şekilde devam edeceğiz. Elbette ki muhalefetin de görevi… Siz de kendi
görevinizi yaparsanız, “Vatandaşa daha fazla ne şekilde hizmet ederiz?” diye
eğer bize destek verirseniz, bize eksiklerimizi söylerseniz bu noktada daha iyi
olur; sadece laf atmakla olmaz bu işler.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun…
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı istiyorsunuz, tamam.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Öneriyi
kabul edenler… Kabul etmeyenler… (MHP sıralarından “Yok, yok…” sesleri)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın efendim, sayın.
BAŞKAN –
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet
Halk Partisinin…
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Karar yeter sayısı var mı Sayın Başkan? Var mı burada karar yeter
sayısı?
ALİ ÖZ
(Mersin) – Başkan, var mı?
BAŞKAN –
Var diyorlar, vardır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Şimdi sayın bakayım, var mı yeterli kişi?
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Değerli kâtip üyeler, kâtip üyeler, sayın bakalım, var mı burada?
Başkan,
yakışmıyor bu! Burada karar yeter sayısı yok!
Sayın
Başkan, burada karar yeter sayısı yok!
ALİ ÖZ
(Mersin) - Beş numara gözlük takın, beş! Ayıp diye bir şey var ya! Var mı Allah
aşkına, var mı!
BAŞKAN –
Efendim, “Karar yeter sayısı vardır.” dedim, arkadaşlarım da benimle hemfikir.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, kâtip üyeler güvenilirliğini yitirdi. Burada karar
yeter sayısı yok!
OKTAY
VURAL (İzmir) - Sayın efendim, sayın.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın, yok burada karar yeter sayısı. İddia ediyorum, yok. Buyurun,
sayın.
BAŞKAN –
Pekâlâ.
Efendim,
şöyle…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Var mı burada karar yeter sayısı?
BAŞKAN -
Müsaade buyurun… Tamam, tamam, oturun.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Kapıları kapattırın. Kapıları kapattırın ve sayın Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Müsaade buyurun, müsaade buyurun efendim.
Mademki
itiraz var, karar yeter sayısı konusunda tereddüt olduğuna göre, cihazla oylama
yapacağım.
KERİM
ÖZKUL (Konya) – Sayın Başkan, öyle bir şey olur mu!
BAŞKAN -
Oturur musunuz lütfen.
KERİM
ÖZKUL (Konya) – Sayın Başkanım, öyle olmaz ki!
BAŞKAN –
Cihazla oylama yapacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Buyurun
efendim, üç dakika süre veriyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Kimse girmesin içeriye. Girenleri engelleyin, engelleyin
girenleri. Bakın, giriyorlar.
Aslında,
yarım dakika verseydiniz de var mıydı, yok muydu görürdük.
ALİ ÖZ
(Mersin) – Beş dakika daha verin Sayın Başkan, bu taraftan gelecek olanlar var!
Başkan,
var dediğinde bu kadar adam var mıydı?
MUHAMMET
RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Bayram varken çıkar, Bayram varsa çıkar, kesin.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Divanı kutluyoruz! Divanı kutluyoruz gerçekten!
Olmayan bir karar yeter sayısını sağladığı için Divan gerçekten hak ediyor
yani!
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Başkan, biraz daha uzatalım oylamayı, evde olanlar var!
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) - Pusulaları okuyabilir misiniz Sayın Başkan?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Herhâlde okuyacaktır.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) - Pusulaları bir okuyun bakalım.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir. [AK
PARTİ sıralarından alkışlar; MHP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, ve
alkışlar(!)]
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bravo Sayın Başkan, tebrik ediyoruz!
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Kaç kişi çıktı?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bir görev neyle tamamlandı onu bilmiyorum tabii.
BAŞKAN –
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 29 milletvekili tarafından Malatya olaylarının araştırılması amacıyla
15/2/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2012 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Sayı: 403 15.11.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunda 15.11.2012 Perşembe gün (Bugün) oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 29 Milletvekili tarafından, 15.02.2012 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Malatya olaylarının araştırılması”
amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (246 sıra nolu), Genel
Kurul’un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
15.11.2012 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere
Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.
Sayın
Ağbaba, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
bütün Alevilerin “Muharrem Yassı Matemi”ni yürekten paylaşıyorum.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, dün Gazze’de,
masum halka yönelik, yıllardır süren saldırılarını bir kez daha tekrarlayan
İsrail Hükûmetini kınadığımı belirtmek istiyorum. Ayrıca, İsrail’i korumak
amacıyla Kürecik’te füze kalkanı kurarak Malatya’yı ve bölge halkını hedef
gösteren zihniyeti de buradan şiddetle kınıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Meclisimiz çatısı altında kurulan Darbeleri ve Muhtıraları
Araştırma Komisyonu 20 Ekimde hiçbir şeyini hatırlamayan, duymayan ve bilmeyen
bir zatı dinledi. Bu kişinin önüne nefret ve insanlık suçunu işlediğinin imzalı
bir belgesi konuldu. Kendisini Yavuz Sultan Selim’den sonra en büyük Alevi
Kızılbaş düşmanı ilan eden Malatya il merkezindeki 40 bin Alevi’ye kan
kusturmakla, Alevi Kızılbaş kasabı olmakla övünen Malatya eski Valisi, 12
Eylüle giden sürecin Emniyet Genel Müdürü Refet Küçüktiryaki’den bahsediyorum.
Eski Emniyet Genel Müdürü Küçüktiryaki’nin yazdığı iddia edilen mektup 12 Eylül
karanlık faşizan zihninin bir ifşasıdır. Bu mektup, bu ülkede yaşanan
katliamların tümünün emperyalist odaklarca desteklenen birer devlet
organizasyonu olduğunu ortaya çıkarması açısından da önemlidir. Maraş katliamı,
Çorum katliamı, Sivas katliamı ve Malatya olaylarının asıl amacının ülkeyi adım
adım darbeye götürmek olduğu bilinen bir gerçektir.
Değerli
arkadaşlar, basında yer alan bu mektubun doğru olup olmadığı tartışılabilir
ancak bu ülkede yaşayan Aleviler ve duyarlı her yurttaş, emin olun ki mektupta
yer alan olayların tamamının gerçek olduğuna inanmaktadır, darbeye zemin
hazırlayan karanlık güçler tarafından tertiplendiğini bilmektedir. Ülkeyi
faşist bir darbeye sürüklemek isteyenler, 12 Eylül sürecinde, içinde Malatya’nın
da olduğu bazı kentler üzerinde özel bir çalışma yürütmüşlerdir. 12 Eylül
öncesinde büyük katliamların olduğu şehirlere baktığımızda, yine hepsinin Alevi
ve Sünni kardeşlerimizin birlikte yaşadığı, çok kültürlü şehirler olduğunu
görüyoruz. Nitekim, Malatya’da yaşanan gerek Şubat 75 olayları gerekse 78
Hamido olayları bu büyük tezgâhın sahnelendiği zamanlardı. Otuz iki yıl sonra
ortaya çıkan bu mektup vesilesiyle, 1980 öncesinde Malatya’da neler
yaşanmıştır, kısaca sizlere hatırlatmak isterim.
Mektubun
sahibi olduğu iddia edilen Refet Küçüktiryaki 1976 yılında vali olduktan sonra,
1980 yılına kadar Malatya’da 100’ün üzerinde siyasi cinayet işlenmiştir. Birçok
masum insan baskı ve işkenceye maruz kalmıştır. Bu siyasi cinayetlerin ilk
halkası, 1976 yılında -Malatyalıların hafızasında hâlâ tazeliğini koruyan-
Beylerderesi mevkisinde 3 devrimci gencin üzerlerine helikopterle ateş açılarak
yargısız infaz edilmesidir. Bu süreçte Malatya’da siyasi cinayetler ve olaylar
artarak devam etmiş, 1978 yılına gelindiğinde Malatya Belediye Başkanı Hamit
Fendoğlu suikastı gerçekleşmiştir. 12 Eylülün en karanlık noktası Hamido
olaylarıdır. Hamido olaylarını çözmeden 12 Eylül darbesini çözemezsiniz,
arkasındaki karanlık güçleri bulamazsınız. Merhum Hamit Fendoğlu ile birlikte
gelini ve 2 torunu evlerine gönderilen bombalı paketin patlaması sonucu
hunharca katledilmişlerdir. Bu olaydan hemen sonra, henüz yirmisine gelmemiş 3
lise öğrencisi kaçırılıp, işkenceden geçirilip kurşunlandıktan sonra
Beylerderesi mevkisinde tren raylarına atılarak bedenleri paramparça
edilmiştir. Bu olaylar nedeniyle provoke edilen kitleler sokağa dökülmüştür.
Malatya olaylarında hiç kimse yargılanmamış, failler bulunamamış, sadece bir
kişi, av malzemesi çalmakla suçlanıp tutuklanmıştır. O da ilk celsede serbest
bırakılmıştır. Hamit Fendoğlu ve ailesinin katilleri hâlâ bulunamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, özellikle merhum Hamit Fendoğlu’nun katledildiği
bombalı saldırı ve akabinde gelişen olaylar Malatya’mıza çok şey
kaybettirmiştir. Bu olayı tetikleyenlerin asıl amacı, Malatya’nın ekonomik,
siyasi ve kültürel yapısını geri götürmektir. Bunda da başarılı olmuşlardır.
Önemli iş adamları ve aydınlar Malatya’dan göç etmiştir. Bu olaylar sonucunda
yüzlerce ev ve iş yeri tahrip edilmiştir. Yapılan saldırılarla şehir âdeta bir
iç savaşa sürüklenmek istenmiş ama Malatya’daki devrimciler, demokratlar,
Alevisiyle, Sünnisiyle tüm sağduyulu yurttaşlar Malatya’nın o dönemde Maraş
olmasına engel olmuşlardır.
Değerli
arkadaşlar, ortaya çıkan bu belge ve ülkenin karanlık tarihi araştırıldıkça
bulunacak olan bunun gibi çok belge, AKP Hükûmetinin esas niyetini anlamak
açısından bir turnusol işlevini görecektir çünkü darbelerle hesaplaşıldığı
söylenen bir dönemde, kuşkusuz, bu tür olayların üzerine ciddiyetle gidebilmek
son derece önem arz etmektedir. Gizli tanıklarla, imzasız ihbar mektuplarıyla,
insanların iddianame bile olmadan yıllarca tutuklu kaldığı bir dönemde Kenan
Evren’in arşivinde yer aldığı iddia edilen bu mektuptaki yaşanmış olayları
soruşturmayı ve yargılamayı çok fazla hak ettiğini söylemek mümkündür. Bu
mektuptaki iddiaları AKP Genel Başkan Yardımcısı olan eski bir bakan deli
saçması olarak nitelendirmiş ve bu konunun üzerini kapatmaya çalışmıştır ancak
yapılması gereken, bunun tam aksine, kimsenin kafasında kuşku kalmayacak
şekilde bu belgenin ve iddiaların doğruluğunun araştırılmasıdır. Şunu
bilmeliyiz ki işimize gelen belgelere dört elle sarılıp işimize gelmeyenleri
deli saçması olarak nitelendirmek sorunları çözmez; tam tersine, yeni sorunları
ortaya çıkarır. Gerçeğe gözünü kapatarak “Kendi adamımı harcamam.” zihniyeti,
“Asmayalım da besleyelim mi?” ya da “Bu ülke için kurşun atan da, yiyen de
şereflidir.” diyen zihniyetler birbirlerine çok benzerler. Bu zihniyet yeni
katiller ve yeni caniler yetiştirmekten başka bir işe yaramaz.
Darbelerle
ve darbecilerle gerçekten mücadele etmek ve o kara günleri ülkemize bir kez
daha yaşatmak istemiyorsak, Sivas katliamı, Maraş katliamı ve Malatya olayları
olmak üzere yakın geçmişimizle yüzleşmek zorundayız. Darbecileri yargılarken,
bu darbecilerin başa gelmeleri için kan döken, dökmesine yardımcı olan başta
devlet görevlileri ve bürokratlar mutlaka yargılanmalıdır; aksi takdirde, bu
yargılamalar toplumda zaten var olan “Darbeler aklanmaya çalışılıyor.” düşüncesini
kanıtlamaktan başka bir işe yaramaz. Bu şekilde ne darbeleri bitirebilirsiniz
ne de katliamların önünde durabilirsiniz.
Değerli
arkadaşlar, darbelerle hesaplaşmak, darbeye karşı çıkmak doksan iki yaşındaki
darbe liderini mahkemeye bile çıkaramamakla olmaz. Darbelerle, derin devletle
hesaplaşmak, faili meçhullerin, köy boşaltmaların en yakın tanığı olan sarışın,
güzel kadını masumlaştırıp aklamayla da olmaz. Darbeyle hesaplaşmak, “derin
devlet” deyince akla gelen eski polis şefi ve politikacıyı VIP cezaevlerinde
ağırlamakla da olmaz. Darbeyle hesaplaşmak, derin devletin sırlarının kitabını
yazmış, karanlıkları ortaya çıkarmış Soner Yalçın ve arkadaşlarını cezaevine
tıkmakla da olmaz. Darbeyle hesaplaşmak, 12 Eylülün vali, kaymakam, emniyet
müdürleri ve bürokratlarını milletvekili yapmakla hiç olmaz. Darbeyle
hesaplaşmak, 12 Eylülde idam edilen gençlere ağlayıp onların analarını
cezaevine tıkmakla hiç olmaz. Darbeyle hesaplaşanlar “Yargıya, gereken talimatı
verdim.” diyemezler. Darbeyle hesaplaşanlar, utanç verici Sivas davası kararı
için “Ülkemize, milletimize hayırlı olsun.” demezler. Darbeyle hesaplaşmak,
Maraş’ta, Çorum’da, Malatya’da katledilen yüzlerce insanın failini bulmakla ve
yargı önüne çıkarmakla olur.
Özetle,
bu ve benzeri olayları önlemenin tek yolu, zalimden yana olmak değil, gerçek
anlamda mazlumdan yana olmaktır. Hiçbir inancın, hiçbir bireyin
ötekileştirilmediği, katliamların olmadığı bir ülke hepimizin ortak hedefi
olmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, devletin resmî arşivlerinde yer alan, Meclis Darbeleri Araştırma
Komisyonu Başkanı tarafından okunan bu resmî belge hakkında mutlaka cumhuriyet
savcıları harekete geçmelidir. Bizler, bir grup Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekili olarak bu konu hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı bilmenizi
isterim. Bu mektupta yazılanlar, insanlık ve nefret suçudur. Evrensel hukuk
normlarında, insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz. Bu konuda
savcılar harekete geçmelidir, geçmezse, Türkiye’deki hukuk yolları tükenmiş
olacağından, meseleyi AİHM’e taşımaya niyetliyiz.
Bu
önergeye destek vereceğinize inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
Önerinin
aleyhinde olmak üzere, Çankırı Milletvekili Sayın İdris Şahin.
Sayın
Şahin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun, Hamit Fendoğlu’nun katledilmesi ve ardından başlayan Malatya
olayları için, tüm yönleriyle ele alınarak gerekçelerinin ortaya çıkarılması
adına vermiş olduğu Meclis araştırması talebi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, olayın nasıl cereyan ettiğini, ne şekilde
geliştiğini kısaca sizlere aktararak sözlerime başlamak istiyorum.
Hamit
Fendoğlu 1965 yılında Malatya’dan senatör olmuş ancak 80 öncesinde yerel
seçimlerde bağımsız aday olmak suretiyle, bir dönem birlikte iktidar olmuş olan
Milliyetçi Cephe hükûmetlerinin tamamının temsilcileri tarafından Malatya’da
desteklenerek bağımsızdan Belediye Başkanı olmuş bir şahıstır.
Olayın
meydana geldiği tarih 17/4/1978’dir. 1978 yılının Nisan ayında, üç aylarda, gün
itibarıyla da kendisinin oruçlu olduğu bir günde bu menfur saldırı nedeniyle
hayatını kaybetmiştir. Buradan kendisini rahmetle bir sefer daha andığımı ifade
etmek isterim.
Ancak,
hadisenin oluş şekline baktığımız zaman, kendisine gönderilen patlayıcı
maddenin, 8/4/1978 tarihinde buradan, Ankara’dan, Emek Postanesinden postaya
verildiği anlaşılmaktadır. Kendisinin postanın kendine ulaştığı tarih
itibarıyla Ankara’da olması sebebiyle Belediyede makamında açamamış, kendisinin
de niyetli olduğu bir günde, daha önceden de birbirleriyle özellikle
hediyeleştikleri bir senatör arkadaşının üzerinde ismi bulunması sebebiyle
evine götürdüğü bu paketi evinde açmak suretiyle bu hadise meydana gelmiştir.
Şimdi,
aynı nitelikte bir kolinin de, burada, özellikle CHP’nin grup önerisinde ismi
ifade edilmemiş olmakla birlikte, o dönem itibarıyla Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidarında Malatya eski Emniyet Müdürü olan ve o dönem itibarıyla altı ay gibi
bir süre geçici olarak Maraş Valiliği görevinde bulunan, CHP’nin iktidara
geldiği andan itibaren de Adıyaman’da Emniyet Müdürlüğü kadrosu bulunan bir
Muhterem Milletvekilimiz Abdülkadir Aksu Bey’in, Emniyet Müdürlüğünde bir şube
müdür muavinliği görevine atanmasından dolayı Malatya’da olmaması sebebiyle,
adresine gönderilen bu postanın kabul edilmemesi sonrasında Ankara’ya
geldiğinde tespit edilmiş ve yine, bir koli de o dönem Kahramanmaraş’ın
Pazarcık ilçesinin eski Belediye Başkanına gönderilmek suretiyle, postanede
posta yetkilileri tarafından açılması suretiyle 2 tane vatandaşımızın şehit
olduğu bir hadise. Bombaların özelliğine baktığımız zaman, gönderildiği yer ve
mevkiye baktığımız zaman, hepsinin aynı noktadan çıktığını görüyorsunuz ve
özellikle Malatya’nın tercih edilmiş olması Pazarcık’ın tercih edilmiş olması,
80 olayları öncesinde nasıl bir ortamda bulunduğumuzu ve kimlerin bu hadiseleri
kaşıdığını çok netliğiyle görebilirsiniz.
Elbette
ki buradaki Değerli Hatip, özellikle, üyesi bulunduğum bir Komisyonla alakalı
da burada bir kısım beyanlarda bulundu. İşte, Meclisin ortak iradesi ve
ürünüyle ortaya çıkmış Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonunda, AK PARTİ
İktidarının ne kadar arkasında desteği varsa, biz şunu bilmekteyiz ki
Cumhuriyet Halk Partisinin de bir o kadar, Milliyetçi Hareket Partisinin de,
Barış ve Demokrasi Partisinin de bir o kadar desteği var. Çünkü darbelerle
mücadele, bir siyasi partinin konusu olamayacak kadar önemlidir, aynen terörle
mücadelede olduğu gibi. Çünkü bu hadise hepimizin ortak bir yarasıdır ve bugün
itibarıyla buralarda bulunmamızın yegâne sebebi de demokrasinin iyi işlemesi ve
istikrarlı bir şekilde sürmesidir. Ne zaman ki demokrasi askıya alındı, en
büyük zararı 75 milyon vatan evladı ve Türk milleti görmektedir.
Bunu bu
kürsüden bir sefer daha ifade ederek Değerli Hatibin ifade ettiği bir kısım
şeyleri de burada zikretmek istiyorum. Özellikle hadisenin vuku bulduğu andan
itibaren, Malatya merkez ve çevresinde halkın galeyana geldiği ve karşılıklı
olarak, sanki, sağ sol çatışmalarının revaçta olduğu dönemde, vatandaşlarımızın
birbirine kırdırılacağı bir dönemi yaşadık. Sonrasında, bakıyoruz ki soruşturma
evresinde, 4 kişi hayatını kaybetmiş, 79’a yakın kişi yaralanmış ve bunlarla
alakalı soruşturma da o dönem sıkı yönetim mahkemesi Elâzığ’da olduğu için
Elâzığ’a nakledilmiş ve bunların içerisinde, de bahsettiği gibi, faili
meçhuller dosyasına dosya tevdi edilmek suretiyle uzunca süre de bu dosyalar
işlemden kaldırılmış. Ama enteresan olan bir şey var: Olayın meydana geldiği
gün 4 vatandaşımız hayatını kaybediyor. Bunlardan 3 tanesi Gazi Lisesi
öğrencileri. Hemen altı ay sonra yapılan bir tespitle bu çocukların
öldürülmesine vesile teşkil edecek eylemleri gerçekleştirenlerin TİKKO mensubu
kişiler olduğu sübut buluyor.
İşte,
görüldüğü üzere, nerede bir kargaşa olsa, nerede bir sıkıntı olsa kardeşin
kardeşe katledildiği bir ortamı yaşıyoruz ancak Malatya’nın özellikle orada
seçilmiş olması gelişigüzel bir tespit ve yer olarak değerlendirilmemeli.
Zira,
baktığımız zaman, işte Darbeleri Araştırma Komisyonunun yapmış olduğu
incelemelerden çıkarttığımız sonuçlarda şunu da görüyoruz ki Malatya, sadece 80
öncesinde değil, 28 Şubat sonrasında da karıştırılmaya çalışılan illerimizden
bir tanesi. Özellikle başörtüsü eylemleri noktasında yapılan bir kısım
gösterilerde İnönü Üniversitesinin önünde bir günde 200 tane gazetecinin
buluşabildiği, sağdan soldan provokatif eylem yapabilecek pek çok insanın
konuşlanabildiği bir alan hâline getirilmiş Malatya.
Önemli
olan, darbelerle ve demokrasiyi askıya alacak her türlü girişimle alakalı hep
birlikte yüreğimizi ortaya koyarak mücadele etmeliyiz. Elbette ki tarihin
karanlıklarında kalmış, gizli kalmış hadiseleri ortaya çıkartmak demokratik
tavır sergileyen her siyasi partinin görevidir. Olayı sadece Malatya, Maraş
veyahut da Çorum olayları olarak değerlendirmemeli, bu ülkede var olan hukuk
ihlalleri ve hukuka dair, somut olarak hukukun ortadan kaldırıldığı her türlü
eylemin üzerine hep birlikte gitmeliyiz. Bu yüzden Malatya’daki Hamit Fendoğlu’nun
yaşadığı hadiseleri bu ülkede kimsenin yaşamasını hiçbir zaman için arzu
etmeyiz. Ancak burada şunun da özellikle bilinmesinde fayda var ki uzunca süre
yerel yönetimde iktidarda Malatya’da Cumhuriyet Halk Partisi görev yapmış ancak
bu 78’deki hadiseden önceki yerel seçimde üç partinin birleşmesi sonrasında ilk
defa bağımsız bir belediye başkanı Malatya’da görev yapmaya başlamıştır. Burada
oluşan toplumsal barış ve kardeşlik iklimini sonlandırmak isteyenler, aynı
hareketi, sadece Hamit Fendoğlu’na değil, şu anda içimizde milletvekili olarak
bulunan bir değerli büyüğümüz Abdülkadir Aksu Bey’e de yapmak istemişlerdir.
Bunların tek merkezden olduğu bugün itibarıyla ortaya çıkmıştır. İşte, bunların
hepsi, AK PARTİ İktidarının oluşturmuş olduğu demokratik iklimde gerçekleşen
hadiselerdir. Bugün bütün yürekliliğimizle darbelerin üzerine gidebiliyorsak,
dün bizleri hizaya çekmeye çalışanlara bugün demokrasi dersi verip uygun bir
üslupla bir daha bu ülkede darbelerin olmaması noktasında ne tür adımlar
atılabileceğini gösterebiliyorsak bu, bu Parlamentonun birlikte almış olduğu
bir kararın göstergesidir. İşte, bu iradenin her konuda mutlak suretle
arkasında durmakla yükümlüyüz ve bundan sonraki süreç içerisinde de
demokrasinin eksiksiz olarak gelişebilmesi için, hak ve özgürlüklerin bu ülkede
tavan yapabilmesi için, millî birlik ve mutabakata ihtiyaç duyduğumuzu
özellikle ifade etmek isterim.
Dolayısıyla,
ben, değerli arkadaşımızın, hatibimizin buradan beyan ettiği bir kısım
hususlara kesinlikle katılıyorum. Ancak Rafet Küçüktiryaki ismindeki o dönemin
Emniyet Genel Müdürünün yazdığı ifade edilen mektubu, ciddiye almasını da bir
vekil olarak gerçekten algılayamadığımı ifade etmek istiyorum. Zira, altında ne
imzası var ne de kime yazdığına dair bir muhatabı söz konusu. Dolayısıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi son derece önemli bir kurumu böyle,
gayriciddi mektuplarla eğer bunları bir soruşturma konusu hâline
getirebileceğimiz noktasında bir inancınız varsa, bu tamamen sizlerin eksik
irdeleme ve araştırması sonucunda vardığı bir kanaattir. Lütfen, o mektubun
içeriğine düzgünce bir bakalım ve ona göre de bir yol haritası çizelim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Baktık da, bunu gündeme getiren Nimet Baş.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) – Dolayısıyla, gündeme getirdiğiniz konu, soruşturma önergesine
atfettiğiniz, keşke dayanak konusu bu mektup olmasaydı da sizlerle birlikte
Malatya’da, Malatya halkının üzerine örtülen bu sis perdesini hep birlikte
kaldırsaydık diyorum. Bu duygu ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) – …düşüncelerle önergenizin aleyhinde olduğumuzu ifade ederek
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Sayın Şahin, teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Nasıl kaldıracaksınız bakalım! Nimet Baş söylüyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Gündeme getiren Nimet Baş!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Nimet Baş soruyor adama!
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Dayanağınız yok. Öyle bir belge yok.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Nimet Baş “Böyle bir şey var mı, yok mu?” diye sormadı mı?
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Altında imza…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Nimet Baş sordu mu, sormadı mı?
BAŞKAN -
Şimdi, önergenin lehinde olmak suretiyle üçüncü konuşmacı İbrahim Binici,
Şanlıurfa Milletvekili.
Lütfen,
buyurun.
Süreniz
on dakika.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin önergesi üzerine söz almış bulunuyorum, Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün tam altmış beş gün oldu ve vicdanlar hâlen suskun. Belki, hepimizin
seçim bölgesinde seçilmiş insanlarımız aileleriyle beraber açlık grevindeler.
Ama nedense bugüne kadar, gerek AKP Hükûmetinden gerek Başbakandan gerekse
Sayın Adalet Bakanından gerçekten, iç açıcı, ölümleri durdurabilecek,
vicdanlarımızı rahatlatabilecek bir açıklamayla karşılaşmadık. Umuyorum ve
diliyorum… Elimizi vicdanımıza atalım, 64 kişi altmış beş gündür ölüm döşeğinde
bekliyor. Bunun akabinde, 713 kişi de arkasında devam ediyor. Bunun akabinde,
Türkiye cezaevlerinde on binlerle ifade edilebilecek tutuklu yine bedenlerini
açlık grevine yatırmışlardır.
Biliyorsunuz,
vicdanen rahatsızız, vicdanımız sızlıyor. BDP Grubundan Sayın Eş Başkanlarımız,
DTK Eş Başkanı, 10 milletvekilimiz Diyarbakır’da yine bedenlerini açlık grevine
yatırdılar. Sayın Leyla Zana da bugün, vicdanlara seslenmek için, aynı
yöntemle, Meclisteki odasında açlık grevine yatmış durumda. Biz, sadece
insanlık istiyoruz. Biz, sadece vicdanların körelmemesi için, vicdanlara
seslenmek istiyoruz. Bugün, 65’inci gününde, insanlar bedenini ölüme
yatırmışken vicdanen nasıl evimize gidip yemek yiyebiliyoruz her gece?
Türkiye'nin, Edirne’den Kars’a kadar, her köşesindeki insanların vicdanlarına
seslenmek istiyorum: Yeter artık diyorum, ölümleri görmek istemiyoruz. Şayet,
yarın öbür gün, o cezaevlerinden insanlarımız tabutla çıkarsa bunun cevabı
olabilecek misiniz? Bunu vicdanlarınızda kabul edebilecek misiniz? Eminim ki
hiçbir insanımız bunu kabul etmez. Onun için, duyarlı kamuoyuna, vicdanlara
tekrar sesleniyorum.
Değerli
arkadaşlar, 12 Kasım günü Ceylanpınar ilçemize gittim. Ceylanpınar ilçemizde,
gerçekten… Türkiye kamuoyuna buradan seslenmek istiyorum: Memurlar rapor alarak
bölgeyi terk ettiler. Bunu, Hükûmet kanadındaki bakanlıklar çok rahat tespit
eder. Esnaflar dükkânlarını kapatmış, evinde. Hâli vakti iyi olan, ekonomik
durumu iyi olanlar şehri terk etmişler ama nedense bu durumda bile Türkiye
kamuoyu sessiz bekliyor.
Hani
derler ya “Kurt puslu havayı sever.” İşte, orada tam bir puslu hava mevcut. Her
türlü faili meçhul cinayetlere açık bir yerdir. Sınır hattına gittiğimizde,
kimin gittiği kimin geldiği belli olmuyor. Elini kolunu sallayarak, sözüm ona
“Özgür Suriye Ordusu” mensupları gerek oradan gerek buradan gidiyorlar. Sözüm
ona, bitişik ilçede yaşayan insanlar sabahtan geliyor Ceylanpınar’a, akşam
dönüyor. Neden bu sorumsuzluk? Soruyoruz: Yarın öbür gün, faili meçhul
cinayetler gelişirse ne yapabileceksiniz? Vicdanlara sesleniyorum: Ceylanpınar
insanı, yedi gündür evinde hapsedilmiş, çarşıya çıkamıyor, gezemiyor. Biz, bir
günde, sadece bir günde üç tane kazan bombası atan uçakları bizzat, net,
gözlerimizle seyrettik. Sınırın sıfır kilometresinde, Suriye’ye ait bir
yerleşkede ve orada da çoğunluğu Kürt nüfusu olan insanlarımızın başlarına
bomba yağdırılıyor. Bir küçük çocuk geldi, o çocuğun üstünde kan izi vardı.
Sınırdan kaçmış gelmişti. Yaşı henüz yediydi. Sorduk: “Ne oldu?”, “Annemi,
babamı ve ağabeyimi uçak öldürdü.” Üstünde hâlen ıslak kan mevcuttu. Buna -dur
demek için- yine, mevcut koşullarda, AKP Hükûmetinin dış politikasındaki yanlışlığı
sebebiyet vermiştir. Hani ya, sıfır sorunlu, yani komşularla sıfır sorunlu bir
ülkeydik! Sıfır sorun nerede kaldı? Suriye’yle düşman olduk. Irak’la düşman
olduk. İran’la düşman olduk. Yunanistan’la düşman olduk. Bulgaristan’la düşman
olduk. Böyle bir dış politikayla bu ülke yönetilemez.
Tekrar
vicdanlara seslenmek istiyorum. Bir an önce, Ceylanpınar’daki duruma… O vahim
duruma şahit olduğum için, gerçekten, şu anda bile kemiklerim sızlıyor. Kapıyı
kapatıp, sabahtan akşama ekmek almaya gidemeyen o insanlarımız gerçekten bir
dram yaşıyorlar. İşte bu, AKP’nin dış siyasetinin sorunudur.
Değerli
arkadaşlar, faili meçhul cinayetlerle, yani geçmişimizle yüzleşmemiz şart.
Bizim, bu konuda da grup olarak önerilerimiz var, önergelerimiz var ama
maalesef, altı senedir Parlamentodayım ve altı senedir bir tek önerimiz,
önergemiz dikkate alınmadı mevcut AKP’nin çoğunluğu sayesinde.
Kürt
sorunu vardır bu ülkede. Kürt sorunu, kimliğiyle vardır, diliyle vardır. Kürt
sorununu inkâr edemezsiniz. Otuz yıldır inkâr ettiniz, nereye vardınız? Kürt
sorununu kabul edeceksiniz. Biz de özgür, birlikte, eşit yaşamayı esas alan
Demokratik Özerklik Projesi’ni esas alan Demokratik Özerklik Projesi’ni esas
almışız, bundan vazgeçen de namerttir, bunu böyle bilin. Biz ilkelerimizle
varız.
Doğrusu,
Türkiye halklarının kardeşçe yaşaması için önerilerimizin dikkate alınmasını
saygıyla arz ediyorum. Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarında alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Binici, teşekkür ederim.
Şimdi,
aleyhinde olmak üzere Diyarbakır Milletvekili Sayın Oya Eronat.
Sayın
Eronat, buyurun. (AK PARTİ sıralarında alkışlar)
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin Meclis
araştırması önergesi aleyhine söz almış bulunuyorum. Hepinizi, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, 1980
ihtilali öncesi, lisede okuyan bir genç kızdım. Benim o yıllarım, hep sağ-sol
çatışmalarını dinlemekle, sözde diyorum, sözde “sağdan bu kadar kişi, sağdan
beş kişi” öldü haberlerini dinlemekle geçti. 1980 yılında üniversiteye girdim.
O yıllarım da darbenin yaptığı zulümleri dinlemekle geçti. Ardından gelen
yıllar, fail meçhul cinayetler ve PKK’nın katliamlarını dinlemekle geçti ve
maalesef, son yıllar da, bugüne kadar da PKK’nın katliamlarını seyrederek
geçti.
Hep
bunları gördük, bu acıları yaşadık. Sonra düşünüyorum, biz niye birbirimizi
öldürüyoruz? Biz, menfaat ve çıkar çetelerine, menfaati ve çıkarı olanlara
hizmet etmek için birbirimizi öldürüyoruz.
Efendim,
biz “Kürt halkının haklarını koruyoruz.” Kusura bakmayın, Diyarbakır’da Kürt
halkı var mı ki siz haklarını koruyorsunuz! Ben Diyarbakırlıyım. Eğer
Diyarbakırlıysanız Kürt olma hakkınız yoktur. Bir zamanlar size zorla
“Türksünüz” diyorlardı, şimdi de size Kürt olma hakkı tanınmıyor. Eğer
Kürtseniz PKK’lı olmak zorundasınız. Bunun adı da demokrasidir. Ya PKK’lısınız
ya onun uzantısı partiyi destekleyeceksiniz veya yaşam hakkınız yoktur.
Diyarbakır’daysanız, Diyarbakır’da yaşıyorsanız eğer, Türk’seniz veya farklı
bir etnisiteden insansanız, mesela Laz’sanız çok daha rahat yaşayabilirsiniz
ama Kürt’seniz işte o zaman sizde sıkıntı var, size bu hakkı tanımıyorlar. Şu
anda, Diyarbakır’da akşamları eylemler yapılıyor, insanları fişlemenin yolları
aranıyor. “Işıklar yakılıp söndürülecek.” diyor, yakılmayan evler fişlenmeye
çalışılıyor. Şu masum gösterilen KCK tutukluları var ya, işte, o KCK’nın
uzantısı gençler tarafından caddeler gezilerek, sokaklar dolaşılarak insanlar
fişlenmeye çalışılıyor.
Şu an
“Kürtlerin hakkını koruyoruz.” diyenlerin Kürtlere yaptığı zulümleri yakın
tarihten anlatacağım. En son 30 Ekimde, Diyarbakır’da eylemler yapıldı,
dükkânlar kapatıldı, esnafa kepenk kapattırıldı. Ben buradan eleştirdiğim
zaman, bana dönüp de “Sen ne diyorsun? Yüzde 100 uyum sağlandı.” dendi. Yahu,
Saddam’ın Baas rejiminde bile insanlar sandığa gittiği zaman yüzde 99 oy
çıkıyordu, Saddam bile utanıyordu, yüzde 1’ini başka partiye attırıyordu. Bir
halkın yüzde 100’ü aynı fikirdeyse siz o şehirde demokrasiden söz edebilir
misiniz? O şehrin insanları nasıl aynı fikirde oluyor? Ben bunları soruyorum,
utanmaları gerek diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 30 Ekimde belediye
otobüsleri çalıştırılmadı. İnsanlar hastanelere hastalarını götüremediler,
refakatçiler hastanelere gidemedi, taziyelere gidilemedi, cenazelere
gidilemedi.
Demokrasiden
söz ediyoruz. “Efendim, seçilmişler içeride.” deniyor. Peki, ben size bir şey
söyleyeyim arkadaşlar. Şu anda, bir büyükşehir belediye başkanı, bir tane de
belediye başkanı PKK tarafından atanmış ve odasında oturuyor. Hani demokrasi?
Hani seçilmişlerin hakları? Peki, bu belediye başkanlığına atanmış kadını nasıl
kabul ediyorsunuz? Sizin demokrasi anlayışınız bu mu?
Yine, bir
büyükşehir belediye başkanı 2009 yılında odasında sorgulandı, yanındaki
temizlik işçisi tarafından sorgulandı. Hani “Seçilmişlerin hakları var, seçilmişler
için biz demokrasiyi çalıştırmalıyız. Efendim, bizler demokrat değiliz. Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti demokrat değil, AK PARTİ Hükûmeti demokrat değil.” Yahu
seçilmiş adamı kabul etmiyorsunuz, seçilmiş adama atanmış adam atıyorsunuz,
ondan sonra da demokrasiden bahsediyorsunuz! Ben buna “pes” diyorum.
Açlık
grevlerinden bahsediyorlar. Ben, burada, iki aydır, her gün, kürsüde açlık
grevleriyle ilgili insanların serzenişlerini dinliyorum. Hiç kimse ölmesin,
herkesin ölmesine karşıyız. Hiçbir ölümü kabul etmemiz mümkün değildir ama
acaba düşünüyor musunuz, bu açlık grevlerine teşvik edenler kim? PKK’ya ve ona
yakın, onun uzantısı partiye yakın yazarlar geçen gün şöyle yazıyorlar:
“Efendim, Kandil grevleri bitirme sinyali vermiş.” diyorlar. Hani kendi iradeleriyle
grev yapıyorlardı! Daha üç gün önce, Diyarbakır’da polislere saldıran bir
milletvekili, beş gündür açlık grevinde, adamın yanağından kan damlıyor. Ben
iki gün rejim yapsam tansiyonum düşüyor, başım dönüyor. Bu ne biçim açlık
grevi? Ben bunların açlık grevini de size biraz anlatayım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İçerideki tutuklular için bir şey söylemiyorum, onlar şu
an zulüm altındadır. Hem tutuklu olarak içeride oldukları için zaten
sıkıntıdalar, bir de “ya öleceksin, ya öleceksin” dayatması altındadırlar.
Ben
dışarıdaki vekillerden bahsedeyim. Bundan önce de Diyarbakır’da Koşuyolu
Parkı’nda çadırlar kurulur ve açlık grevi seremonileri yapılırdı. Şimdi, birkaç
tane vekil içeride, etrafı da panayır yeri gibi, günde 20 tane çay; 3 tane şekerden
eder 60 şeker, 25 kalori ile çarparsanız zaten günlük kalori miktarlarını da
alıyorlar. Şimdi, bu kadar kanlı canlı nasıl açlık grevi yapılıyor, bunu da
anlamakta zorluk çekiyorum ve gülesim geliyor. Ben, içerideki tutukluların
yaşadığı zulmü biliyorum. Onlara zulüm yapıyorsunuz. Eğer gerçekten açlık
grevlerinin bitmesini istiyorsanız elinizi taşın altına koyarsınız. Burada
kürsü var, sorunları dile getiriyoruz, komisyonlarda tartışıyoruz, “Kimsenin
ölmesine gerek yok.” diyorsunuz. Ama ben şuna inanıyorum ki kişisel fikrimi
söyleyeyim: İçeriden bir tane cenaze çıksa çok mutlu olacaksınız. Buna da
inanıyorum.
Şimdi,
arkadaşlar, hep bahsettim “menfaat” diye. Geçen yıl Almanya’da bir kitap
yayınlandı, adı “The PKK” İngilizce bir kitap. PKK’nın uyuşturucuyu nasıl
Sicilya mafyası gibi yönettiğini anlatıyordu. Mesela, normal uyuşturucularda
arada bir baron oluyor, satıcı oluyor falan ama PKK öyle çalışmıyor;
uyuşturucuyu tarladan alıp Avrupa’daki sokak satıcısına kadar kendisi
yönetiyor. Tıpkı bir Sicilya mafyası gibi çalışıyormuş. Bu akademik bir kitap
ve akademik çevrelerde de bestseller satıyor.
Bu
kitapta şöyle bir cümle var: “PKK’nın yıllık geliri –ben eski parayla
söylüyorum- 2 katrilyonla 8 katrilyon arasında” diye. Bu ispatlandı, haziran ve
temmuz aylarında Diyarbakır’ın Lice kırsalında operasyonlar yapıldı ve 1,8
katrilyonluk kök bitki imha edildi. Bu kitabın da söyledikleri böylece
ispatlanmış oldu.
Hep çocuk
ölümlerinden bahsediyoruz. İşte “Çocuklar zulüm görüyor, Kürtler zulüm
görüyor.” Kürtlere asıl zulmü yapan sizsiniz. Bundan bir hafta önce,
Şemdinli’de Faris öldürüldü bir PKK bombasıyla. Belki bir tek Faris’in ölmesi
diğer insanlar için bir şanstı ama bu bombada kaç kişinin ölebileceğini acaba
hesapladılar mı? Şiddeti çok yüksek bir bombaydı.
Şimdi,
bir de bir özellikleri var. 2006’da Diyarbakır’da Koşuyolu’nda bir bomba
patlatıldı, 7’si çocuk 10 kişi hayatını kaybetti. Ardından, gittiler, oraya bir
Yaşam Anıtı diktiler ve 2009 Martında, Burhan Güneş isimli katil yakalandı ve
PKK’lı çıktı.
Şimdi,
her sene gidiyorlar, o Yaşam Anıtı’nın önünde, iki parmakları havada, anma günü
düzenliyorlar. Bizim Güneydoğu’da bir söz vardır: “Kurtla beraber kuzuyu avlar,
ondan sonra da koyunla beraber oturur ağlar.”
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; söyleyecek çok şey var. Beni sabırla
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Eronat.
2
arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın
Fındıklı, buyurun efendim, yerinizden.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Malatya Milletvekili M. Mücahit
Fındıklı’nın, Hamit Fendoğlu cinayetine, bazı illerimizde Alevi-Sünni kavgası
üzerinden oyun oynandığına ve bu konuda konuşurken dikkatli olunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Efendim, öncelikle rahmetli Hamit Fendoğlu
-“Hamido” bir diğer ismi- hakkında verilmiş önerge üzerine konuşmak istiyorum.
Çünkü o dönemde, siyasetin içerisinde bir genç olarak bulunuyorduk.
Malatya’da
Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet Partisi ve Millî Selamet Partisinin gençleri
olarak, rahmetli Hamit Fendoğlu’nu bağımsız aday gösterdik, büyüklerimizi de
ikna ettik ve ilk defa, Cumhuriyet Halk Partisinin elinden Malatya Belediyesini
aldık. Toplumun tüm sağ kesiminin ve sağduyulu insanların ortak büyüğüydü, onu
yaptık.
Elim bir
faili meçhule kurban gitti. Üç aylarda, oruçluyken, torunu ve geliniyle
birlikte iftar sofrasında, feci bir suikastla kendisini kaybettik. Allah’tan
rahmet diliyoruz.
Çok
sevilen biri olduğu için kargaşa oldu. İlk gün -yani hemen ilk gün, üniversitedeyken
Malatya’ya döndüğümde- Malatya’nın sokaklarında bir tane polis, bir tane asker
yoktu, ta ikinci günün sonuna kadar. Dolayısıyla bir provokasyon olduğu çok
açıktı. Yine aynı gün öğrendik ki Abdülkadir Aksu Adıyaman’da, hemen komşu
ilimizde, aynı paket ona gidiyor. Yine o günlerde, Pazarcık’ta, Cumhuriyet Halk
Partili ve Alevi olan bir belediye başkanına aynı paketten gidiyor. Tesadüf
açılınca 2 tane vatandaşımız orada şehit oluyor.
Görülüyor
ki -çok açık ve net- özellikle Orta Anadolu’da Malatya, Sivas, Çorum ve
Kahramanmaraş, en çok Alevi ve Sünni kavgası üzerinden oyun oynanan illerdir.
Dolayısıyla bu bölgede olan hadiseleri, 80 öncesinde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Fındıklı, teşekkür ediyorum efendim.
M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Burayı bağlamam lazım efendim.
BAŞKAN –
Lütfen, bir cümleyle bağlayın o zaman.
M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Peki.
Dolayısıyla,
bu illerimizde çok dikkat edilmesi gereken konu: Alevi-Sünni meselesi üzerinde
konuşurken çok dikkatli konuşmamız gerektiğine inanıyorum. Bütün
arkadaşlarımızı bu titizlikle konuşmaya davet ediyorum. Bölgemizdeki hem Alevi
akil adamları hem de Sünni akil adamları, bu birlikteliği ve bu kaynaşmayı
sağlamış durumdayız. Buradan onlara da teşekkür ediyorum.
Tekrar,
şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın
Genç, sisteme girmişsiniz.
17.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş’ın açıkladığı, Refet
Küçüktiryaki’ye ait olduğu ileri sürülen bir belgeye ilişkin açıklaması
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş bir belge açıkladı. Burada,
diyor ki emniyet genel müdürlüğü yapmış kişi: “40 bin tane Alevinin canına
okudum. Bu işte Abdülkadir Aksu da vardı.” Şimdi, ben Hükûmetten şunu öğrenmek
istiyorum: Bu belgenin aslı var mıdır, yok mudur? Bu belgenin aslı
araştırılmadan Nimet Baş bunu niye açıkladı? Bu bir hedefe yöneliktir.
Hakikaten, yani çok ciddi bir olay arkadaşlar. Bir belge Kenan Evren’in
belgeleri arasından alınıyor, kamuoyuna açıklanıyor. Demek ki eğer bu belgenin
aslı yoksa bu belgeyi açıklayan güçlerin bir amaçları var yani Türkiye’de Alevi
ve Sünni vatandaşları kışkırtmak, birbirine vurdurmak. Ben arkadaşımın
düşüncesine katılıyorum. Hepimiz bu memlekette kardeş gibi yaşamak zorundayız.
Emperyalist güçlerin oyunlarına gelmemek zorundayız. Ama durup dururken Nimet
Baş niye bu belgeyi açıkladı? Açıkladıysa bu belge doğru mudur, değil midir?
Hangi Alevilere, nerede, ne işlemler yapılmışsa bunu açıklasın. Hükûmet
kulaklarını tıkayamaz. Bu arkadaş, eğer, hakikaten böyle bir belge yoksa,
açıklamışsa büyük bir suç işlemiştir ve bir amaca yönelik olarak birilerine
hizmet etmek için bu belgeyi açıklamıştır. Eğer bu belgenin aslı da doğruysa
bunun ilgilileri hakkında soruşturma açılmasını diliyorum ve Hükûmetin de
susmamasını istiyorum efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Baluken…
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in,
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, demin burada, Yüksek Seçim Kurulunun atamış olduğu bir kişi kürsüye
çıkarak partimiz hakkında asılsız iddialarda bulunmuştur. Kendisini parti
olarak hiçbir zaman muhatap almadık, bundan sonra da almayacağız. Diyarbakır
halkı da kendisini muhatap almıyor. Burada dile getirdiği iddiaların tamamı
yalandır ve cehalet dolu, sahte JİTEM ve Emniyet istihbaratlarıdır.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Yalan sensin!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Keşke Yüksek Seçim Kurulu JİTEM’den ya da Emniyetten
birisini atasaydı da halkımız gerçekten o iddiaların sahibinden bunları
dinlemiş olsaydı. Bugün Diyarbakır halkının arasına çıkamayanlar, burada
Diyarbakır halkını temsil edecek şekilde sunulamazlar. Bu da, Meclisin bir
ayıbıdır.
Sayın
Hatip Dicle Diyarbakır’da en yüksek oyu alarak milletvekili seçilmiştir ve şu
anda da Diyarbakır D tipi cezaevinde halkının mücadelesini temsil etmektedir;
siyasi çalışmalarını, halkına ve tarihe karşı olan görevini hâlen yerine getirmektedir.
Meclisin tekrar, bu ayıbından bir an önce kurtulması gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sataşma var, söz istiyorum.
BAŞKAN –
Sayın Oya Eronat, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, biz de söz
istemiştik.
BAŞKAN –
Vereceğim.
3.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Şimdi, bizde bir hikâye vardır. Adamın biri kahveye
girer, her gün bir nara atar “Var mı bana yan bakan?” diye. Bir, iki, üç…
Sonunda, birisi şöyle ceketi omzundan atar “Bana bak, ben seni geçen gün surun
dibinde dövmedim mi?” der. “He, bir o.” der. “Bir de On Gözlü Köprü’nün altında
benden bir dayak yemiştin.” “E, bir de o…” E, şimdi adam dönüp der ki: “Ben
durup dinlenmeden seni mi döveceğim?” Ben de burada durup dinlenmeden sizi
mahcup mu edeceğim? Bunu mu istiyorsunuz yani? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
“Hatip
Dicle.” diyorsunuz. Hatip Dicle’yi hileyle ya siz getirdiniz ya Hatip Dicle
sizi hileyle kandırdı. Ama bildiğim bir şey var: Her ikiniz de, hem parti
olarak hem Hatip Dicle olarak hep beraber halkı kandırdınız, halkın 77 bin
oyunun çöpe gitmesine sebep oldunuz.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Bak, nasıl itiraf ediyor!
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – İtiraf ettin! Çöpe değil, sana gitti. Sen de çöplükteydin o
zaman!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Mazbata hırsızısın! Hırsızsın, hırsız!
OYA
ERONAT (Devamla) - Hatip Dicle’nin seçilemeyeceğini bal gibi biliyordunuz. Hiç
boşuna kendinizi yormayın. Benden niye bu kadar nefret ediyorsunuz biliyor
musunuz?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Çünkü hırsızsın, o yüzden nefret ediyoruz.
OYA
ERONAT (Devamla) - Ben size PKK’nın öldürdüğü çocukları hatırlatıyorum. Bunun
için benden bu kadar nefret ediyorsunuz.
Teşekkür
ediyorum. Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Bir saniye efendim, bir saniye. Lütfen oturun.
Sisteme
giren arkadaşlarımız var, her elini kaldırana vermemiz mümkün değil. Sisteme
girenler var sizden önce.
Sayın
Sakık, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, CHP
Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin önemli olduğuna ve bu
önergeyi kabul etmek için Meclisi göreve çağırdığına ilişkin açıklaması
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aslında
ben bu konuyla ilgili bir şey söylemeyecektim ama hak ediyor.
Allah
adına, atamayla gelmeseydin sen mahallede dedikodu yapardın. Başka bir vasfın
da yok senin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bırak.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Geç geç!
SIRRI
SAKIK (Muş) – Şimdi, ben çok fazla sizi muhatap almıyorum ama ben bir şeyi
önemsiyorum.
M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Kim muhatap alıyor seni?
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, biraz önce Malatya Milletvekili Mücahit Bey önemli
şeyler söyledi yani Malatya’da başlayan, Çorum’dan Sivas’a, Gazi olaylarına
kadar bu ülkenin yüzleşmesi gereken olaylardır. Bu olaylarla yüzleşmeden bu
ülkede demokrasiyi inşa edemeyiz. Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu bu Meclis araştırma önergesi önemlidir, yani biraz önce Mücahit Bey’in
de işaret ettiği gibi, eğer araştırabilirsek sonuca varabiliriz. O zaman, ben
hepinizi göreve davet ediyorum. Gelin birlikte bir araştırma önergesini kabul
edelim, geçmişimizle yüzleşelim yani hamasi nutuklara, böyle el sallamalara,
bilmem sokaklardaki hareketlere Türkiye’nin karnı toktur. Göreve davet ediyorum
Meclisi.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Sakık, teşekkür ederim.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Çalık, bir saniye efendim, sisteme giriniz. İlk önce sisteme giriniz, lütfen.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, Sayın Hatip Dicle, Diyarbakır’ın yasal, meşru
milletvekilidir. Burada olmamasına rağmen hakarete uğramıştır, bizim de halkı
kandırdığımızı söylemiştir. Diyarbakır Milletvekili olarak şahsım ve Hatip
Dicle adına söz istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Oturun yerinize, sıranız gelince vereceğim.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Tamam.
BAŞKAN -
Sayın Çalık…
19.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın,
Hamit Fendoğlu cinayetine ve sonrasında Malatya’da yaşanan olaylara ilişkin
açıklaması
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, ben de çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, biraz evvel demokrasi şehidimiz Sayın Hamit Fendoğlu’ndan bahsedildi
ben de bu vesileyle söz almış bulunuyorum. Bir kez daha Hamit Fendoğlu’na ve
evlatlarına, torunlarına Allah’tan rahmet diliyorum ve Malatya’mızın ve
Türkiye’mizin bir kez daha başı sağ olsun diyorum.
Hamit
Fendoğlu’nun öldürülmesinin hemen akabinde -yaşadığım yaş- ortaokula yeni
başlıyordum ve Malatya’da bulunan Cezmi Kartay Caddesi’nde yaşanan, maalesef,
yağmaların şahidiyim ve o çocuk yaşta gördüğüm, sadece ve sadece yapılan
işlemlerin iğrençliğiydi.
Hamit
Fendoğlu’nun öldürülmesi ve akabinde yaşanan, Malatya’ya yaşatılan olayların
mutlaka hesabı sorulmalıydı. Sonrasında Malatya’da 28 Şubat sürecinde yaşanan
olaylar, cuma vakaları dâhil olmak üzere, Malatya’da oynanan oyunların en güzel
göstergesiydi.
Ve AK
PARTİ İktidarı olarak da biz, bunlarla yüzleşmek adına, darbelerden hesap
sormak adına çok önemli icraatlar yaptık ve Darbeleri Araştırma Komisyonunu
kurduk, Anayasa’yı değiştirdik ve “Hesap sorulmaz.” denilenlerden hesap
soruyoruz.
Ve bu
vesileyle ben bir kez daha demokrasi şehitlerimizi rahmetle anıyorum ve
şükranlarımı iletiyorum.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalık.
Sayın
Ağbaba…
20.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
Hamit Fendoğlu cinayetine ve bu konunun araştırılması için bir komisyonun
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Malatya’da
çok önemli bir olay yaşanmıştır, Sayın Hamit Fendoğlu’nun katledilmesi. Bir kez
daha buradan kınıyorum. Hem AKP Sözcüsü hem de Malatya’nın AKP milletvekilleri
bu konuların ortaya çıkarılması gerektiği konusunda görüş bildirdiler. Ben
kendilerine teşekkür etmek istiyorum. Eğer 12 Eylülle hesaplaşılacaksa, 12
Eylülün arkasındaki gerçek güçler ortaya çıkarılacaksa, en başta Hamido
olayları araştırılmalıdır.
Bu konuda
eğer AKP milletvekilleri, Hatibi ve Grubu samimiyseler söylediklerinde, bu
konuda olumlu oy kullanmaları gerekir diye düşünüyorum. Bir araştırma
komisyonunun kurulması, bu olayların araştırılması, Malatya’da geçmişte
yaşanan, katledilen insanların da hesabının sorulması anlamında çok olumlu olur
diye düşünüyorum. Bu konuda tekrar Meclisi, bu oylamada destek vermeye
çağırıyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın
Şahin…
21.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in,
gazetelerde Refet Küçüktiryaki’ye ait olduğu söylenen belgenin, muhatabı ve
kimden geldiği belli olmayan, altında imzası bulunmayan bir yazı olduğuna ve
Komisyon olarak böyle bir belgenin kamuoyuna açıklanmasının söz konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle
gazetelerde Refet Küçüktiryaki’ye ait olduğu söylenen yazı ve belgenin
içeriğinde, muhatabı belli olmayan, kimden geldiği ve içeriğinde ne anlatmak
istediği ifade edilemeyen, altında imzası bulunmayan bir yazıyı içermektedir bu
belge. Komisyonumuz olarak böyle bir belgenin kamuoyuna açıklanması da söz
konusu değildir, bize gelen evraklar içerisinde var olan belgelerden birisidir,
ancak imza sahibi de belli değildir.
Ancak
burada özellikle bir hususu ifade etmek isterim. Burada, kürsüde de ifade
ettiğim gibi hadise son derece nettir ve hem Hamit Fendoğlu’na hem de Sayın
Bakan Abdülkadir Aksu Bey’e ve yine Pazarcık’a gönderilen bombanın menşei
itibarıyla yapılan araştırmalarda askerî amaçlar için imal edilen, C-4 diye
adlandırılan bir madde olduğu açık ve net bir şekilde bellidir ve o günün
şartlarında bu eylemlerin bir elden yürütüldüğü, daha sonrasında da,
demokratikleşme adımları atıldıktan sonra da bunların merkezinde kimlerin
olduğu da şu an itibarıyla ortaya çıkartılmıştır, yargılamaları da devam
etmektedir bir kısım bu düşünce sahiplerinin. Bu yüzden, görülmekte olan
davalar olması nedeniyle de daha fazla teferruata giremediğimizi bildirir,
kamuoyunu ve heyetinizi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlarım, bu tartışma biraz uzuyor. Geride 5-6 tane arkadaşımız daha söz
istedi. Ben, yerlerinden ve lütfen bir dakika içinde toparlamalarını rica
edeceğim.
Sayın
Zeybekci…
22.- Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci’nin,
Hamit Fendoğlu’nun kimliğinde tüm demokrasi şehitlerini rahmetle andığına ve 12
Haziran 2011 seçimleriyle ilgili yaşadığı bir olaya ilişkin açıklaması
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Hamit
Fendoğlu’nun kimliğinde tüm demokrasi şehitlerini ve tüm kirli ellerin
katlettiği masum insanları burada rahmetle anıyorum.
12
Haziran seçimlerinden önce yaşadığım bir olayı… Biraz önceki tartışmalarda,
hepimizin tabi olduğu Anayasa ve seçim kanunlarıyla buraya geldiysek, buradaki
bütün milletvekilleri seçilmiş olan milletvekilleridir ve herkesin birbirine
saygı göstermesi gerekir. 12 Haziran seçimlerinden önce bölgedeki illerden birinde
2 tane Denizlili öğretmen aile beni aradılar. Kendilerine bağımsız bir
milletvekilinin pusulasını getirmişler kapıya ve demişler ki “Yarın akşam –yani
cumartesi günü oluyor– senden o Yüksek Seçim Kurulunun oy pusulasını alacağız,
bunu da sandığa atacaksın.” diye tehditle oy kullandırmışlar. Eğer köylerde,
eğer kasabalarda, bazı yerlerde full oy çıktıysa ve tehditle insanlara oy
verdirildiyse bunu, bugün burada şehit edilen bir çocuğun yani katledilen bir
çocuğun annesinin feryadına böyle…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) –…yakışıksız bir dille hitap etmesini kınıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Zeybekci.
Sayın
Aydın…
23.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, AK
PARTİ Grubu olarak Hamit Fendoğlu cinayeti dâhil tüm olayların araştırılması
arzusunda olduklarına ve AK PARTİ Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’a yapılan
ithamların haksız olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Hamit
Fendoğlu dâhil, tüm demokrasi şehitlerimizi ben de rahmetle anıyorum.
Yine AK
PARTİ Grubu olarak, Hamit Fendoğlu’nun katledilmesi dâhil, tüm olayların
araştırılması arzusundayız. Bunun için ilk defa bu Mecliste, bu Parlamentoda
Darbeleri Araştırma Komisyonu kuruldu. Bugüne kadar yapılan tüm darbeler ve
bunun sebepleri en ince ayrıntısına kadar araştırılacaktır diye düşünüyoruz ve
bunun için gayretini sürdürüyor Darbeleri Araştırma Komisyonu.
Bir
ikinci husus: Tabii, AK PARTİ’mizin Diyarbakır Milletvekili Sayın Oya Eronat’la
ilgili çok haksız ithamlar duyduk.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Neresi haksızlık Ahmet Bey? Yüksek Seçim Kurulunun
atamasıyla olmuştur, neresi haksızlık?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Kim seçilmiş, kim? Allah rızası için kim seçilmiş?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Hem bir bayan olması hem seçilmiş bir milletvekili
olmasından dolayı, halkın iradesinden söz edenlerin, milletin iradesinden söz
edenlerin bir defa saygılı olması gerekiyor diye düşünüyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Seçilmiş milletvekili cezaevindedir.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Hatip Dicle’nin seçilemeyeceği olayı seçimden önce Yüksek
Seçim Kurulu tarafından bildirilmişti avukatlarına da, kendilerine de.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Nerede bildirilmişti? Seçime girdi ya! Siz seçimi
izlemediniz mi? Seçime girdi.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Ne zaman bildirilmişti? Mazbata bile aldı. Yazıyorsunuz,
yazıyorsunuz, mazbata aldı, mazbata!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Ve bile bile “lades” dediler. Seçilemeyeceklerini bildikleri
hâlde onu aday gösterdiler, seçilme yeterliliğine sahip olmadığı için.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Mazbata aldı, haberiniz yok!
AHMET
AYDIN (Diyarbakır) – Arkasından, bu getirdiğimiz kanun da değil, Yüksek Seçim
Kurulu, daha önceki…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Aydın.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yüksek Seçim Kurulu Hatip Dicle’nin adaylığını kabul etti.
Yalan söylüyorsunuz!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Ya, seçime girdi seçime. Pusulada şey vardı ya! Yalan
söylemeyin ya! Ayıptır ya!
BAŞKAN –
Sayın Yurttaş…
24.- Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın,
muharrem ayının İslam dünyasına ve bütün insanlığa hayırlar ve bereketler
getirmesini dilediğine ilişkin açıklaması
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) – Sayın Başkan, bugün hicri yılbaşı, muharrem ayının
başlangıcı, aşure ayı.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Pusulada niye o zaman Yüksek Seçim Kurulu ismi kabul ediyor?
Ayıptır ya!
BAŞKAN –
Evet, evet… Lütfen…
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) – Ben bu ayın İslam dünyasına ve bütün insanlığa hayırlar ve
bereketler getirmesini diliyorum. Muharrem ayı aynı zamanda, Hazreti
Peygamber’in torunu Hazreti Hüseyin’in ve çoğu ehlibeyit mensubu 70’ten fazla
insanın siyasi ihtiraslar uğruna Kerbela’da şehit edilmesi nedeniyle,
Müslümanların ortak hafızasında büyük bir acının tarihidir.
Günümüzde
bizlere düşen önemli görevlerden biri, bu tür müessif olaylardan ibret almak,
dersler çıkarmak, birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek her türlü olumsuz tutum
ve davranışlardan kaçınmaktır.
Aşure,
ortak tada katkıda bulunmak için farklı tatların bir arada yaşamasıdır. Bunun
gibi ulusumuz da birlikte yaşamanın gereği olarak, sevinç ve tasayı, muhabbet
ve sıkıntıları paylaşmaya devam edecektir. Hiç kimse milletimizi bu bayrak
altında birlikte yaşamaktan alıkoyamayacaktır.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın
Aslanoğlu…
25.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, bir Malatyalı olarak Hamit Fendoğlu’na rahmet dilediğine ve bir
komisyon kurularak bu konunun araştırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de bir Malatyalı olarak
rahmetli Hamido’ya rahmetler diliyorum. O günleri yaşayan bir insan olarak
-planlanan, programlanan- Malatya’yı karıştırmak isteyen tüm elleri kınıyorum.
Ama Malatyalı bundan böyle bunlara asla alet olmayacaktır. Bu nedenle dili,
dini, ırkı… İnsanları diliyle, diniyle, -bir şekilde- ayıran zihniyeti şiddetle
kınıyorum ve onun için bir araştırma heyeti kurularak bunun araştırılması
mutlaka sağlanmalıdır.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlarım, zannederim…
Buyurun
Sayın Başkan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama talebimiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Yoklama talebiniz var, tamam.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN –
Bir saniye.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, Milletvekilimiz söz istemişti, Diyarbakır
Milletvekilimiz…
BAŞKAN –
Efendim, sizinle beraber 6-7 tane daha milletvekili var.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Hayır, efendim, benimle beraber değil, ben kürsüden cevap vermek
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Bir saniye, bir saniye. Burada sıralar belli.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) - Diyarbakır Milletvekilimize, partime ve şahsıma hakaret edildi.
BAŞKAN –
Efendim, bir saniye… Sıralar belli burada, tamam.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – YSK memurunu çıkardınız, Diyarbakır halkını kandırdığımızı
söyledi.
BAŞKAN –
Şimdi, yalnız, Sayın Başkan, bir taneniz, kim konuşacaksa bitirelim diye
düşünüyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Arkadaşımız cevap verecek.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Tan, tamam.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkanım, söz istedik. Kaç kişiye göre söz verdiniz?.
BAŞKAN –
Sisteme girdiniz mi Hanımefendi?
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın,
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın Barış ve Demokrasi Partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kerbela şehitlerini rahmetle
anıyorum, Yezid’e lanet ediyorum, Yezid’in zihniyetinde olanlara da lanet
ediyorum. Rahmetli Hamido ve torunlarına da Cenab-ı Allah’tan mağfiret talep
ediyorum. Rahmetli Hamido’nun cenaze töreninde de bizzat bulundum, o gün
Malatya’da yaşanan bütün olayları gözlerimle gördüm, otuz dört sene evvel,
cenaze namazını kalabalıkla beraber kıldım, toprağa beraber defnettim.
Alevi
vatandaşların Türkiye’nin orta kesimlerinden ve bölgeden bilinçli bir şekilde
sahillere ve kıyılara sürüldüğü bir devlet operasyonu olduğu kanaatindeyim.
Buna niye “hayır” oyu verdiniz, onu da anlayabilmiş değilim.
Noktayı
buraya koyduktan sonra, Sayın Hatip Dicle meselesine gelelim. Sayın Hatip
Dicle, İstanbul Teknik Üniversitesinden dereceyle mezun olan bir inşaat
mühendisi, pırıl pırıl bir insan. Hayatı boyunca demokrasi mücadelesi vermiş,
on yıl hapis yatmış, son olarak da dört yıl cezaevinde ve son seçimde birleşik
oy pusulasında, seçim günü de dâhil, ismi var, 78 bin oy aldı arkadaşlar, 78
bin oy!
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Hile var, hile!
ALTAN TAN
(Devamla) – Sayın Başkan…
Sizden de
daha fazla.
Ondan
sonra Diyarbakır İl Seçim Kurulu mazbatasını verdi, mazbatası elinde
milletvekili iken buradaki, Ankara mahfillerindeki oyunlarla milletvekilliği
iptal edildi. Yani bunu önce böyle bilin bir ne olduğunu.
Sayın
Grup Başkan Vekili diyor ki: “Seçimden evvel iptal edildi.” 78 bin oy… Mazbata
verildi kendisine…
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Seçimden önce bildirilmişti, avukatına bildirmişti.
ALTAN TAN
(Devamla) – …ve ondan sonra, milletvekilliği iptal edildikten sonra bir başka
kişi yerine getirildi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Seçilme yeterliliğinin olmadığı bildirilmişti.
ALTAN TAN
(Devamla) – İnsan yerde bir para bulsa sahibi kim diye sorar. Hırsızsınız,
hırsızsınız, hırsızsınız! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Hadi be!
ALİ TURAN
(Sivas) – Ayıp, ayıp!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Kes lan sesini!
BAŞKAN –
Lütfen beyler…
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Yavuz hırsız ev sahibini bastıracak! 78 bin oyun hesabını verin!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Şerefsizlik yapmayın!
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Tamamınız kalkın, tamamınız! Tamamınız kalkın ayağa! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Beyler, lütfen, lütfen…
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Hiç olmazsa saygılı olun, susun! Çaldınız, oturun üzerine!
BAŞKAN –
Lütfen oturunuz Sayın Tan, lütfen.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Varsa bir sözleri kalkar söylerler ama öyle hakaret
edemezler.
BAŞKAN –
Lütfen oturunuz, şöyle oturunuz.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Kalkın, izah edin, cevap verin mazbatayı nasıl iptal ettiniz?
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Havutça, lütfen…
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bir defa hiç kimse hırsız değildir. Sayın
Hatip Dicle’nin seçilemeyeceği daha önce de Yüksek Seçim Kurulu…
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Ne zaman, ne zaman? Yalan!
SIRRI
SAKIK (Muş) – Mazbatasını aldı!
BAŞKAN –
Tamam, zabıtlara geçti. Lütfen…
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Seçilemeyeceği daha önce avukatına bildirilmiştir.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Yalan, yalan!
SIRRI
SAKIK (Muş) – Mazbatasını alan milletvekili milletvekilidir.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Mazbatası var, mazbata! Elinde mazbata var!
BAŞKAN –
Sayın Tan, lütfen.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Seçim pusulasında niye ismi var? Ayıptır.
BAŞKAN –
Değerli arkadaşlar, arkadaşlar, lütfen…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Şu söylediğin tarihe geçer.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – “Yalan” diyor ama ayıp ya!
BAŞKAN –
Beyler, lütfen,lütfen…
SIRRI
SAKIK (Muş) - Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Bir saniye efendim artık.
7
arkadaşınız daha söz istemiş. Birer dakikayla bu işi bitirelim.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) – Sürekli sisteme girenlere verecek misiniz? Biz de girelim o
zaman.
BAŞKAN –
Bir saniye efendim, bir saniye lütfen.
Sayın
İçten…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in,
Diyarbakır’a huzur, refah, barış ve mutluluk götürdüklerine ilişkin açıklaması
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
Diyarbakır Milletvekili olarak haftanın dört günü Diyarbakır’dayım.
Diyarbakır’ı 25 bin kilometre katettik, her gün de dolaşıyoruz, kimseden de
korkmuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Birileri Diyarbakır’a gittiğinde
elini vurduğu herkesi cezaevine yolluyor, birileri Diyarbakır’a gittiğinde
çocuklarımızın eline molotof veriyor, sprey veriyor, gaz bombası attırtıyor bir
şekilde ama bizler gittiğimizde Diyarbakır’a huzur, refah, barış, mutluluk
götürüyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Sen de baraj milletvekilisin Cuma Bey, sen de yüzde 10 baraj
sayesinde oradasın.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Kandil bombalanırken birileri sevgilileriyle ramazan
ayında eğlenirken…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Sen de yüzde 10 baraj sayesinde oradasın. Senin de durumun
çok farklı değil zaten.
BAŞKAN –
Lütfen…
CUMA
İÇTEN (Devamla) - …biz Diyarbakır sokaklarında halkımızla beraber iç içeydik.
Kimse kusura bakmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın
Bostancı…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Senin de konumun çok farklı değil, baraj milletvekilisin sen
de!
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Sen de barajdan geldin, barajdan! Baraj milletvekilisin sen!
BAŞKAN –
Lütfen…
Sayın
Bostancı…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Yüzde 10 baraj olduğu için buradasın, yoksa sen de burada
olmazdın, biliyorsun değil mi onu! Seninki de aynı şey!
BAŞKAN –
Sayın Baluken, lütfen, lütfen…
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Ben bütün köyleri dolaşıyorum, Bingöl’e gidebiliyor musun
sen?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Ya, her gün Bingöl’de. Ben Bingöl’deyim, ben her gün
Bingöl’deyim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Her gün Bingöl’deyiz biz. Gel, 17 Kasımda gel bakalım
Diyarbakır’a, dolaş, görelim.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Boş kabadayılık yapmayın!
BAŞKAN –
Lütfen, beyler, lütfen… Arkadaşımız konuşuyor.
Buyurun
Sayın Bostancı.
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, Darbeleri Araştırma Komisyonuna Cumhurbaşkanlığından gelen ve
altında Refet Küçüktiryaki’nin adı olan belgeye ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Veli Ağbaba’nın belirttiği mektup, darbe komisyonuna Cumhurbaşkanlığından gelen
belgeler arasında intikal etmiştir. Biz belgeyi gördükten sonra bunu…
Tabiatıyla böyle bir belgeyi sormak gerekiyordu muhatabına. Altında Refet
Küçüktiryaki’nin ismi vardı. O çerçevede, Nimet Hanım da bunu kendisine sormuştur.
Ancak bu belgenin altında Refet Küçüktiryaki’nin imzası olmadığı gibi, kime
yazıldığı da belli değildir ve metni okuduğunuzda tutarlı, mantıki bir metin
olarak da karşımıza çıkmamaktadır. Aynı şekilde bir metni yazıp bir başkasının
ismini de, benim ismimi, Veli Bey’in ismini yazmak da mümkündür altına. Aynı
şekilde bir belge elde edersiniz. Bunu tabiatıyla sormak zorundaydı; bu bir.
İkincisi:
Sayın Rahmetli Hamit Fendoğlu’yla ilgili araştırma önergesini anlıyorum ama
geçmişe ilişkin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bostancı.
Sayın
Özel, buyurun.
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, CHP
Grubunun verdiği önergenin kabul edilerek bir araştırma komisyonu kurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kenan
Evren’in arşivinden bir belge çıkıyor. Komisyon Başkanı, AKP Grubunun
önerisiyle seçilen Nimet Baş bunu ciddiye alıyor ve soruyor. Sonra, bununla
ilgili, konudan doğrudan etkilenen bir ilin bir milletvekili, bir araştırma
komisyonu kurulmasını söylüyor. Bir önceki araştırma komisyonunun kurulması ne
kadar meşruysa bu da o kadar meşru. Sonra, bir başka milletvekili çıkıyor ve
şunu söylüyor: “Bugün imzasız, hitapsız mektubu ciddiye alamayız.” Böyle bir
yaklaşım olabilir mi? Ve sözlerine devam ediyor yerinden konuşurken, elektronik
olarak virüs programlarıyla yerleştirilmiş, sanal delillerle yürüyen birtakım
davalardaki iddianamelere itibar edip diyor ki: “Zaten bunlar bugünlerde
soruşturuluyor.” Şimdi, eğer şu kadarcık samimiyet ve şu kadarcık vicdan varsa
AKP Grubu döner, bu araştırma komisyonunun kurulmasından kaçmaz. Der ki: “Hep
beraber araştıralım arkadaşlar.” Şimdi, birazdan göreceğiz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Komisyon araştırıyor zaten.
BAŞKAN –
Sayın Özel, teşekkürler.
Sayın
Havutça…
AHMET
AYDIN (Adıyaman) - Komisyon araştırıyor
zaten.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Neyi araştırıyorsun?
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) – Ya, onu biz araştırmazsak belgeyi siz nereden göreceksiniz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Diyoruz ki: Gidelim bu belgenin üstüne.
BAŞKAN –
Lütfen, lütfen… Sayın Özel oturun lütfen.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Belgeye sahip çıkın. Belgeyi açıklıyorsunuz, mahiyetini…
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Belgenin ne amaçla açıklandığı da meçhul.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Havutça, yerinizden…
29.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın,
Balıkesir’in bazı köylerinde 2010 ve 2011 yılı tarımsal ürün desteklemelerinin
hâlâ ödenmediğine ilişkin açıklaması
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim, Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Hükûmetinize sormak istiyorum: Balıkesir merkez, Bandırma, Erdek,
Manyas, Susurluk, Marmara, Sarıköy, Edincik ve Aksakal köylülerimiz 2010 ve
2011 tarımsal ürün desteklemelerini hâlâ alamadıklarını ifade ediyorlar.
Şimdi,
Türkiye’nin en pahalı mazotunu, en pahalı gübresini, en pahalı ilacını kullanan
bu çiftçilerimiz zaten zorda, darda ve tarlalarını satıyor. Şimdi, 2010’daki,
2011’deki desteklemelerini alamadığı zaman ürününü nasıl ekecek Sayın Bakan?
Hükûmetiniz bunları duymuyor mu, görmüyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Havutça.
Sayın
Sakık…
30.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Denizli
Milletvekili Nihat Zeybekci’nin ifade ettiği 12 Haziran 2011 seçimlerindeki tehditle
oy kullandırma olaylarının kendi seçim bölgesi için söz konusu olmadığına
ilişkin açıklaması
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ayakta
konuşacağım ama Sayın Zeybek beni bir dinlesin ve görsün.
Şimdi,
tehditten ve şantajdan bahsettiler. Ben size bir şey söylüyorum: Siz, 2
milletvekilinize, Muş milletvekillerine, özellikle Faruk Işık’a sorun. Muş
bölgesinde bir tek insan tehdit edildi mi? Seçim sabahı birlikte kendi seçim
bölgelerine gitmişiz. Buyurun, hodri meydan, bizim buradan bir tek oy talebimiz
yok, açık oylamayla arkadaşlarımıza destek sunabilirsiniz. Bunu eğer teyit etmezlerse vekillikten istifa ederim. Tehdit yok, orada
halkın gücü var; tehdit varsa devletin tehdidi var, orada korucuların tehdidi
var; orada KÖYDES var, BELDES var, polis var, asker var.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Sırrı, PKK yok mu?
SIRRI
SAKIK (Muş) – Hiçbir yerde seçim bölgemizde tehdit olmamıştır. (AK PARTİ
sıralarından “Var, var” sesleri) Tanık olarak da sizin milletvekillerinizi
gösteriyorum. Varsa bir şey…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Tehdit olsa zaten görürdünüz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Tehdit etse gelemezsiniz zaten, merak etmeyin.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın Öz…
31.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün,
muharrem ayı nedeniyle Alevi-Bektaşi inancındaki Müslümanların oruçlarının
Allah katında kabul olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, sükûneti sağlayın ve konuşmama başlayacağım.
BAŞKAN –
Buyurun efendim. Herkes konuşuyor siz de konuşabilirsiniz.
SAKİNE ÖZ
(Devamla) – Sayın Başkan, biraz önceki tutumunuzu eleştiriyorum. Çünkü ne
şekilde verdiğiniz, ne şekilde başladığınız, konuşmayı ne şekilde bitirdiğinize
anlam vermiş durumda değilim.
Bugün,
muharrem ayının ilk günü. Alevi Bektaşi inancındaki yurttaşlarımız ile
ehlibeytimizin uğradığı zulmü hisseden Müslümanlar bugün oruç tutmaya
başladılar. Oruçlarının Allah katında kabul olmasını diliyorum. Siyasal hırs ve
iktidar uğruna Müslüman kardeşlerini, Peygamberimiz’in ehlibeytini çekinmeden
katleden zihniyet, maalesef bugün de aynı hırsla kendisi gibi düşünmeyenlere
zulüm etmektedir. Hazreti Ali’nin, zalime boyun eğenin, eğer zalime boyun
eğerse yalnız haklarından mahrum olmakla kalmaksızın haysiyetinden…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın
Poyraz…
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, 7 bitti.
BAŞKAN –
Bitireceğim.
32.- Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın,
insanların yaşam hakkını kutsal bir hak olarak kabul edip savunmayanların
sadece seçilme hakkına takılmış kalmalarını bir çelişki olarak gördüğüne
ilişkin açıklaması
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben
de Malatya eski Belediye Başkanımızı rahmetle anıyorum.
Az önce
konuşan arkadaşımız, seçilme hakkını savunduğu kadar, geçtiğimiz haftalarda on
bir yaşında hayatını kaybeden Faris Demircan’la on yedi yaşında hayatını
kaybeden İbrahim Demir’in hakkını, yaşam hakkını da savunsa, bomba koyup da
onları öldüren katilleri de lanetlese, onlara karşı bir tavır sergilese
herhâlde daha tutarlı bir iş yapardı diye düşünüyorum. Burada çıkıp da
kürsülerde terörü lanetleyemeyenlerin, insanların yaşam hakkını kutsal hakkı
olarak kabul edip savunmayanların, sadece seçilme hakkına takılmış kalmalarını
bir çelişki olarak gördüğümü ifade ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, demin konuşan Hatip, Şemdinli’de yaşamını
yitiren çocukla ilgili partimizin kayıtsız kaldığını belirtmiştir. Bu iddia
tamamen yalandır. Bugüne kadar asker, polis, gerilla, sivil, bütün yaşamlar
konusunda Barış ve Demokrasi Partisinin ilkesel duruşu vardır, ölümler arasında
ayrım yapılmaması gerektiğini defalarca dile getirmiştir. Şemdinli’de,
Hakkâri’de, İstanbul’da, nerede olursa olsun, herhangi bir şiddet olayında,
herhangi bir çatışmada yaşamını yitiren her vatandaşın acısı BDP’nin acısıdır.
Bunun sahibi, bu çatışmalı sürecin devamını sağlayanlardır. Sayın Hatip önce
keşke Roboski’nin cevabını verseydi.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Değerli
arkadaşlarım sisteme giren diğerlerinden özür diliyorum.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkanım bu işin cılkı çıktı ya! Böyle bir şey olur mu
ya?
BAŞKAN -
Şimdi, haklısınız tamam efendim, tamam. Müsaade ederseniz…
MEHMET
GÜNAL (Antalya) – Ya böyle bir şey olur mu? Biz istediğimizde söz vermiyorsun,
herkes birbirine laf atıyor. Sabaha kadar girelim o zaman ya!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bir taraftan Oslo’da görüşüyorlar, kanunları getiriyorlar
burada bir taraftan… Yani Allah’ını seversen...
MEHMET
GÜNAL (Antalya) – E, ne zaman kanun görüşeceğiz Başkanım ya? 7 tane verin, 10
tane… Herkes sisteme girsin o zaman.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yok ana dilde savunma, yok şu, yok bu… Her taleplerini
getiriyorlar.
BAŞKAN –
Bir saniye, sakin olun. Efendim sakin olun, sisteme giren arkadaşlara söz
verdim.
Şimdi…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Toplantı yeter sayısı.
BAŞKAN -
Yoklama istiyor, buyurun efendim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Özel, Sayın Ağbaba, Sayın Serindağ, Sayın Kurt, Sayın Kuşoğlu,
Sayın Genç, Sayın Acar, Sayın Canalioğlu, Sayın Güler, Sayın Acar, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Özkan, Sayın Öz, Sayın Özkoç, Sayın Tanal, Sayın Köktürk,
Sayın Işık, Sayın Havutça, Sayın Aygün, Sayın Toprak.
Değerli
arkadaşlar, şimdi yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 29 milletvekili tarafından Malatya olaylarının araştırılması amacıyla
15/2/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2012 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
CHP grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Grup
önerisi kabul edilmemiştir.
Şimdi
gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Çevre Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
BAŞKAN –
Çevre Komisyonunda boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Malatya Milletvekili Veli Ağbaba aday olmuştur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN –
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundan
boşalan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Edirne
Milletvekili Kemal Değirmendereli aday olmuştur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü
sırada yer alan, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/601) (S.
Sayısı: 239) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
02/11/2012
tarihli 15’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Tasarının
maddelerine geçilmesine ilişkin açık oylamanın sonucuna ilişkin tereddüt
oluşmuş ve bir usul tartışması açılmıştı. Başkanlığımızca bu tereddüdün
giderilmesi amacıyla açık oylamanın tekrar edilmesinin uygun olacağı
değerlendirilmiştir.
(x) 239 S. Sayılı Basmayazı 01/11/2012 tarihli
15’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Bu
nedenle, şimdi tasarının maddelerine geçilmesini tekrar açık oylamaya
sunacağım. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi
oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 239 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine
geçilmesine ilişkin açık oylama sonucunu arz ediyorum.
“Kullanılan
oy sayısı : 195
Kabul : 195 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muhammet Bilal Macit Mustafa Hamarat
İstanbul Ordu”
Böylece,
-tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir- maddelerine geçilmesine
başlayabilecek duruma geldik.
Birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm 1 ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
bölüm üzerinde söz isteyen arkadaşlarımızın isimlerini okuyorum. Gruplar adına;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Sayın
Günal, buyurun.
MHP GRUBU
ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi bu kanunun görüşmeleri yarım
kalmıştı. Şimdi de bölümlerine geçtik.
Sayın
Başkan, arkadaşlar yoklama için bekliyor galiba. Henüz -on dakika- yoklama
olmaz, rahat olsunlar. Ben burada üzülüyorum. Kanunun içeriğine geçmeden önce…
Değerli
arkadaşlar, değerli grup başkan vekilleri, değerli iktidar partisi yetkilileri;
şu anda saat 19.00’u geçti ve görüyorsunuz, tahterevallinin öbür tarafı “Yetmez
ama evet”çi olan, sizinle iş birliği yapan arkadaşlarımız gittiler. Burada
gerilimi yarattılar, siz de oraya çanak tuttunuz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Kendilerine de söyle.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Ben size de söylüyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Kendilerine söyle.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Şimdi, burada bir kanun tasarısı görüşüyoruz. Kusura
bakmayın, biz bizeyiz, gitti, televizyon kapandı. Şimdi, iyi dinleyin. Şimdi,
gittiler, siz de karşılıklı atıştınız. Sayın Başkana da buradan teessüflerimi
sunuyorum çünkü biz bir tane söz isteyince “Efendim, 5 kişi.” diyor, biri
giriyor, öteki de giriyor, 20 kişi 30 kişi… Bu nasıl bir yasama anlayışıdır ben
anlamıyorum. Bir tiyatro mu oynuyoruz, ne yapıyoruz? Yani 19.00’dan sonra
televizyon kapandı sayın bakanlar. Şimdi, bir kanun çıkaracağız, zaten 20.00’de
doluyor. Geçen sefer de aynısı oldu, geldik, burada o oldu, bu oldu, vallahi
sizin tiyatronuza…
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Grup önerisi getirmeyin.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Grup önerisi gelir, o başka bir şey. Tam bir saattir burada
“O ona sataştı, bu buna dedi, o onu dedi…” yapıyoruz.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Geçen hafta öyle demiyordun ama.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Saat daha altıya on vardı. Bakın, saat daha altıya on vardı,
“Yetmez ama evet”çilerle yaptığınız örtülü anlaşmaları görüyoruz. Böyle,
milletin önünde, televizyon açıkken kavga etmenize de hiç kimse kanmıyor,
kusura bakmayın.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bakın, kaç gündür tartışıyoruz. Yukarıda Plan ve Bütçe
Komisyonundayız, bakanlarımız geldi. Önceki gün Adalet Bakanına da sorduk,
yetkililer sizin bakanlarınıza da soruyor. Bir taraftan, burada bütün
şikayetlerimiz dile getiriyoruz. Cezaevinde tutuklu olan milletvekilleri var,
oraya gelince “Efendim, yargıdır, biz karışamayız.” Öbür taraftan, efendim,
açlık grevi varmış, Sayın Arınç diyor ki: “Sayın Başbakan talimat verdi Sayın Ergin’e,
hazırlık yapıyoruz.” Peki, ne oldu bu? Nasıl? Hani bağımsız yargı? Biz burada
yargının yerine her seferinde kendimizi koyup bir taraftaki, muhalefetteki
arkadaşımıza hafif cezayı onaylarken bu taraftaki kendi arkadaşınıza grup
başkan vekili olarak buradan işaret ediyorsunuz, Meclis Başkan Vekili ceza
öneriyor, her birimiz aklıyoruz. Bu nasıl adalet! Yani ondan sonra da burada
sanki aranızda bir kavga varmış gibi karşılıklı bir şey oluyor ve burası bloke
oluyor. Peki, nasıl olacak? Öbür taraftan, şimdi, Sayın Başbakan “Efendim, idam
cezası tartışılsın.” diyor, bakanların hepsi “Yok öyle bir çalışmamız.” diyor.
Biz bu örtülü kavgaya inanmıyoruz.
Arkadaşlar,
bu kanunla ilgili daha önce söyledik -arada tartışıldığı için genel
çerçevesinin dışına da çıkılamadı biliyorsunuz- bu kanun daha önceki dönemde
kadük olmuş bir tasarıydı ve Sayın Bakan tekrar getirdi. Evet, görüşülmesi
lazım. İhtiyaç var mı? Var. Ama bütün kurumlara yeniden gönderilip bir tasarı
şeklinde süreçten geçirilmediği için birtakım eksikliklerini Plan ve Bütçe
Komisyonunda, alt komisyonda görüşülürken tamamladık, bir kısmını yine
yapabildiğimiz kadarıyla arkadaşlarımıza söyledik. Hâlen daha burada kanunun
içeriğiyle ilgili sıkıntılar var, bazı maddelerde tartışmalı olan hususlar var
ama bundan da önemlisi, söylemeye çalıştığım şey, bu hususlar tasarı
olgunlaşmadan önce ilgili kurumlarla, ilgili özel sektörle, ilgili
bakanlıklarla görüşülerek -şifahi yapılan görüşmenin dışında- resmî süreçten
geçmemiş. Komisyona geliyoruz, soruyoruz, diyoruz ki cezalar var üç tane, dört
tane maddede; 42, 44, 46’da. O anda bakıyoruz, birinde verdiğimiz ceza altı
aydan başlıyor, öbüründe bir yıldan başlıyor, diğerinde üçe kadar, bir yerinde
beşe kadar. Dolayısıyla bir aceleyle kanun yapma telaşemiz var. Eğer bunlar
normal süreçlerden geçmiş olsa, ilgili kurumların, kuruluşların ve özel sektör
temsilcilerinin görüşleri alınmış olsa ne burada bu kadar uğraşacağız ne
yukarıda, komisyonda o kadar uğraşacağız, alt komisyonda en son hâlini
verdikten sonra da hızlıca çıkaracağız. Hele hele finansal krizin arkasından,
dünyada yaşanan finansal piyasalardaki gelişmelerden sonra yeniden ele alınması
gerekirdi diyoruz. Çıkarılması gerekliliği başka bir şey, içeriğindeki
eksiklikler başka bir şeydir. Örnek: Arkadaşlarımız gelmiş, birtakım taleplerde
bulunmuşlar. Hava ve deniz taşıma araçlarında kiracılar malik gibi
değerlendiriliyor ama çok daha fazla olan kara araçlarında bunu sağlamıyoruz.
Orada da söyledim, “Artık Genel Kurulda düzeltiriz.” diye buraya kadar geldi.
Bu yapılırken kara araçlarıyla ilgili de dernekler var, nakliyeciler var,
Şoförler Federasyonu var, var oğlu var. Bunlardan her türlü belgeyi istiyoruz,
bulmadığımız zaman hemen trafik polisleri, belediye sınırları içerisinde hal
zabıtaları, hepsi yazıyor mu? Yazıyor. Dolayısıyla, bunların, baştan
anlaşılarak, konuşularak, eksiği varsa tartışılarak muhalefetin görüşleri de
alınarak gelmesi lazım; aksi takdirde bir yasama anlayışı olmuyor. “Biz yaptık,
oldu.” mantığı içerisinde getiriyoruz ve maalesef eksik çıkıyor. Aradan bir ay
geçmeden yeni bir şey geliyor. İşte, birçok kanun hükmünde kararnamede olduğu
gibi geliyor. Ne oldu diyoruz. Şunu ekleyelim yukarıda. Niye? Ya bu orada
unutulmuş. Bizim söylediğimiz de bu, eksiği varsa burada enaniyet yapmadan,
dinleyerek ama dinlemediğimiz zaman, görüş almadığımız zaman, zaten eksiğimizi
tespit etme şansımız yok. Siz iktidar olarak görüşünüzü söyleyeceksiniz, sektör
temsilcileri söyleyecek, biz de gördüğümüz eksiklikleri söyleyeceğiz, sonra
makul olan neyse onlarda uzlaşacağız.
Tabii ki,
bu arada her bakanlığın kendine göre bakış açısı var. Doğal olarak şimdi,
baktık, 37’nci maddede istisnalar ve vergi nispetine ilişkin hükümler var.
Komisyonda dahi Maliye Bakanlığı yetkilileriyle diğer bakanlık tam uzlaşamıyor.
Doğal olarak Maliyenin önceliği bütçe. Ne yapacak? Bütçede açık verdiği zaman
ne oluyor? İşte, geçtiğimiz aylarda olduğu gibi, bu sefer hadi bakalım
harçlara, vergilere, olmadı, kamu mallarına zam yapalım ki bütçe açığını
kapatalım. Yani burada alacağımız bir yanlış karar, yarın dar gelirli
vatandaşlarımıza, zaten gelir adalesizliğinden dolayı muzdarip olan
vatandaşlarımıza, vergi adaletsizliği olarak da üzerine çıkıyor. Ya, dolaylı
olarak aldığımız vergilere yüklenirsek, doğrudan vergi alamazsak işte burada
yaptığımız yanlış uygulamaların sonucu maalesef az gelirli olan veya orta
gelirin altındaki vatandaşlarımızdan çıkıyor. Onun için, burada, bu
eksiklikleri gidererek çıkarmamız lazım.
Sayın
Bakanla görüştüğümüzde, onlara, Genel Kurula kadar bazı eksikliklerimiz vardı,
kurum temsilcileriyle görüşerek bazı düzenlemeler yapacaklarını söylediler. O
konularda bizim de önergelerimiz var. İnşallah o eksiklikler de giderilir.
Bir de,
bu tasarı görüşülürken söylemiştim, arkadaşlarımız hem finansal sözleşmeyle
ilgili, öbür taraftan finansman şirketleri ve faktoring şirketleri ayrı ayrı
birlik istiyorlardı. Bizlerin teklifi üzerine, sonra üçünü bir araya getiren
bir meslek birliği kurduk. O görüşülürken demiştim ki: SPK kanunu geliyor,
bakın bir sermaye piyasası kuruluşları birliği yapalım veya finansal kuruluşlar
birliği yapalım, kısmen yaptık ama orada da sermaye piyasaları birliği gelecek.
Şimdi,
biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak birçok birlik, üst kurul, kuruluş,
bağımsız kurul enflasyonuna karşıyız değerli arkadaşlar, seçim beyannamemizde
de var. Geçmişten bugüne savunduğumuz şey, nasıl ki Ekonomi Bakanlığının tek
elden yürütülmesini, koordinasyon eksikliğinin kaldırılmasını, ekonomiden
sorumlu üç dört tane değil bir bakanlık olmasını istiyorsak mali piyasalarda da
bir tane üst kurul, bunun altında da daire şeklinde örgütlenmeler istiyoruz.
Aslında, ideal olan, aynı şekilde, finansal kuruluşlarla ilgili olarak da
katılım bankaları beraber, diğer bankalar tek, diğerlerini de banka dışı
finansal kuruluşlar gibi değerlendirmek aslında daha makul olacak çünkü hem
kaynak israfı oluyor hem üyelikler anlamında yetersiz olan kuruluşlarımız
oluyor hem de etki gücü olarak da daha çok üyesi olan kuruluşlar daha baskın
çıkabiliyorlar. Biz, onun için hem mali kuruluşlarla ilgili hem mali
koordinasyon yüksek kurullarıyla ilgili de bir tane mali piyasalarla ilgili tek
kurum… Bir sürü, Para Kurulu var, Özelleştirme Kurulu var, Koordinasyon Kurulu
var, bir tane, mali piyasalar, mali işler yüksek kurulu kurulur, ilgili
bakanlar gelir, orada görüşülür diye düşünüyoruz çünkü aksi takdirde ne oluyor?
Koordinasyon eksikliği olursa bir kısmımız frenci oluyor, bir kısmımız gazcı
oluyor, o arada direksiyondaki boşluğu da, direksiyondaki şoförün ehliyetini de
unutuyoruz ve sonunda olan içerisinde olan vatandaşlarımıza oluyor. Tamam,
diyebilirsiniz “Sorun değil.” ama o otobüsün içerisinde maalesef, hiç onunla
alakası olmayan, frenle, gazla alakası olmayan, şoförlükle alakası olmayan
vatandaşlarımız var. Hep beraber zarar göreceğimiz için gelin, bunları hep
birlikte, iktidar, muhalefet anlayışı içerisinde yapalım, yasamaya tahakküm
etmeden demokrasiyi işletelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Günal
İkinci
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent
Kuşoğlu.
Sayın
Kuşoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra
sayısı 239 olan Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Finansal
kiralama, faktoring ve finansman şirketleri, uygulamada şu anda, bunları
düzenleme konusunda, bunlarla ilgili denetim yapma konusunda Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumuna yetki verilmiş vaziyettedir biliyorsunuz ve bu
kurumlarla ilgili olarak yani faktoring, finansal kiralama ve finansman
şirketleriyle ilgili olarak şu anda da mevcut bir düzenleme vardır. Bu
düzenleme, finansal kiralama şirketleriyle ilgili olarak 3226 sayılı ve 1985
yılında çıkan bir Kanun. Faktoring ve finansman şirketlerinin kuruluş ve
faaliyetleriyle ilgili ise 1983 yılında çıkmış bir Kanun Hükmünde Kararname, 90
sayılı Ödünç Para Verme İşleriyle İlgili Kanun Hükmünde Kararname. Yani oldukça
eskimiş. Aslında, düzenleme şu anda da var ama uygulamada ortaya çıkan sorunlar
nedeniyle, uygulamada ortaya çıkan olumlu veya olumsuz konular nedeniyle bu
Kanun’un değişmesine gerek vardı, bununla ilgili olarak bir çalışma yapıldı.
Zaman içerisinde, tabii ki kanunların değişmesi gerekiyor. Hızlı değişim,
teknolojideki değişim bunu gerektiriyor.
Plan ve
Bütçe Komisyonunda konuyla ilgili olarak iyi bir çalışma yapıldı, altyapısı da
var konunun. Konuyla ilgili olarak meslek kuruluşlarının görüşleri alındı,
onlarla birlikte bir çalışma yaptık ve önemli değişiklikler de yaptık. Mesela,
ödenmiş sermayeleriyle ilgili olarak bu şirketlerin, önemli bir artırım yaptık.
En az olması gereken ödenmiş sermaye tutarını günün koşullarına uygun hâle
getirdik. Bu şirketlerin gözetim ve denetimleriyle ilgili olarak yeni bir yapı
oluşturduk, daha sağlam bir yapı oluşturduk. Şirketlere, muhtemel zararlarına
karşılık olarak, karşılık ayırmaları amacıyla bir zorunluluk getirdik.
Yine,
“uygulama”, “operasyon” ve “kavramlar” gibi başlıklar uluslararası literatüre
uygun hâle getirildi bu konuyla ilgili olarak.
Yine,
Finansal Kiralama Şirketleri Birliği, Faktoring Şirketleri Birliği ve Finansman
Şirketleri Birliği kurulmakta ve bu kurumlara üye olma zorunluluğu da
getirilmektedir bu yeni düzenlemeyle.
Yine,
sektörde idari ve adli cezalar da günün koşullarına uygun hâle getirilmiştir
diye düşünüyoruz.
Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, mesleki örgütlerin görüşleri doğrultusunda
tasarıyı destekledik. Çünkü, meslek kuruluşları, bununla ilgili olan dernekler
de görüşlerini bildirdiler, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekledik
tasarıyı ve günün koşullarına, uluslararası terminolojiye uygun hâle
getirilmesine, uluslararası bir seviyeye, çağdaş bir seviye çıkarılmasına
destek olduk.
Yalnız
bir konu var özellikle, Komisyonda açıklamaya çalıştığımız hâlde, anlatmaya
çalıştığımız hâlde pek herhâlde yeterince derdimizi anlatamadık, muhalefet
şerhimiz de var; bunu, yine Genel Kurulumuzun takdirine sunuyoruz. Bu konuyla
ilgili olarak özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Konu şöyle, bizim
Cumhuriyet Halk Partisi olarak itiraz ettiğimiz bir konu, Anayasa sorunu var
düzenleme sırasında. Biliyorsunuz, Anayasa’mıza göre vergiler kanunla konulur,
kanunla kaldırılır. Anayasa’mıza göre
bir vergi kanunla konulur, kanunla kaldırılır ve yine de vergi muafiyet
ve istisnaları konusunda, indirimler konusunda da Bakanlar Kuruluna oranların
düzenlenmesi konusunda yetki tanımıştır bizim mevzuatımız. Sadece, Bakanlar
Kuruluna oranların tespiti konusunda bir yetki vermiştir.
Burada
şöyle bir durum söz konusu: Mevcut mevzuat uyarınca bankalar ve sigorta
şirketleri ayırdıkları karşılıkları vergi matrahından indirim konusu
yapabiliyorlar. Sigorta şirketleri Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, genel
hükümlere göre indirim konusu yapabiliyor. Yalnız, bankalar ve tabii bu
düzenlemeye göre bankaların hukukuna tabi olan bu şirketler de özel karşılık
ayırmada Bankacılık Kanunu’na tabi olacaklar. Bankacılık Kanunu’na göre de
oranların tespiti yetkisi BDDK’ya ait. Sadece Bakanlar Kuruluna verilmiş olan
yetki maalesef burada BDDK’ya veriliyor. Bu, Anayasa’ya açıkça aykırı bir
durum. Biz, Komisyonda bunu çok ayrıntılı olarak anlatmaya çalıştık ama Plan ve
Bütçe Komisyonu biliyorsunuz anayasal bir komisyon, 40 kişiden oluşuyor, 25
iktidar mensubu var, maalesef bu konuyla ilgili olarak yeterince söz
dinletemedik.
Değerli
arkadaşlarım, konuyla ilgili olarak söylemem gereken bir husus da şu olabilir:
Biliyorsunuz, 2012 Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda çıkan birçok yasa
eleştiriliyor. Deniliyor ki: “Çıkarılan yasalar genellikle Avrupa Birliği
seviyesinde değildir, çıkarılması gereken yasalar Avrupa Birliği seviyesinde
değildir ve çıkarılan yasalar konusunda öncesinde gereken istişare ve hazırlık
yeterince yapılamıyor.” 2012 Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda böyle bir
eleştiri var. Bununla ilgili olarak böyle bir eleştirinin olmayacağını
düşünüyorum bu sefer. Bu konuda sizlere müjdemi verebilirim.
Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun kabulü hâlinde ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
Gruplar
adına başka söz istemi? Yok.
Şahıslar
adına Sayın Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili.
Sayın
Kurt, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM
KURT (Eskişehir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 239 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın görüşülmesi sırasında kişisel olarak söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
bu yasanın 28/4/2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğunu ve
kadük kaldıktan sonra 23/3/2012 tarihinde yeniden, yenilenerek sunulduğunu
belirtmekte yarar görüyorum. Bu geçmişini dikkate aldığımızda, aceleyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde doğru düzgün bir tartışma yapmadan yasayı
geçirmeye çalışmamızın çok yerinde olmadığını düşünüyorum. Çünkü gerçekten buna
acele ihtiyacımız varsa alt komisyon 24/4/2012’de raporunu vermiş, esas Plan
Bütçe Komisyonu 9/5/2012’de raporunu vermiş ama ancak şimdi Türkiye Büyük
Millet Meclisinde tartışma şansı buluyoruz.
Elbette,
toplumsal gelişme hukuki mevzuatı aşıyor ve özellikle ticaret alanındaki ciddi
gelişmeler bir an önce hukuki düzenlemelerin yapılmasını gerektiriyor. Biz, bu
nedenle, 1980’den bu yana işlenmeyen, değişmeyen bu alanda Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bir yenilik getirilmesi konusunda katkı vermek istedik, sunmak
istedik ama maalesef hem alt komisyonda hem Plan Bütçe Komisyonunda bazı
önerilerimiz dikkate alınmadı. Bu öneriler dikkate alınarak ciddi bir yasa
yapılsaydı 2012 yılının sonunda finansal kiralama, faktoring nasıl uygulanması
gerekiyorsa o hâliyle bir biçime dönüşecekti.
Şimdi,
yeni getirilen yasayla elbette bu finansal kiralama işlemi ve faktoring
müessesesi günün koşullarına uyarlanmak durumunda. Nasıl uyarlanacak? Bir yıl
önce Türk Ticaret Yasası’nı değiştirmiştiniz. Türk Ticaret Yasası’nda
getirdiğiniz pek çok uygulama pratikte finansal kiralama ve faktoring kurumunu
karşılamıyor, onun ihtiyaçlarını gidermiyor ve özellikle anonim şirketlerin
kuruluşu, sermayesi ve işleyişiyle ilgili getirmiş olduğunuz sistem bugün
karşımızda yetersiz kalıyor. O zaman, bu yetersizliği ortadan kaldırmanın yolu
bu özel yasa. Şimdi yapacağımız yasayla elbette diğer anonim şirketlerden bir fark,
diğer anonim şirketlere göre ayrı bir güvence getirmemiz gerekiyor. Bunun yolu
nedir? Finansal kiralama ve faktoring işi doğrudan finansla, parayla ve
sermayeyle bağlantılı olduğu için bir kere sermaye miktarının normal anonim
şirketlere göre çok farklı bir hâle getirilmesi gerekiyor.
Yine, bu
anonim şirketlerin denetimi, işleyişi çok özel koşullarla düzenlenmeli ve bu
özel koşullara göre de denetlenecek bir mekanizma yaratılmalıdır. Türkiye,
maalesef bu denetleme mekanizmalarını yaratma konusunda eksik ve boş vermiş bir
pratik uygulama içerisinde işleri yürütmekte. Özellikle geçmiş dönemlerde
noterden yapılan sözleşmelerin, noterden yapılan teslim, tesellümlerin
sıkıntılarını yaşadık. Şimdi bu tescil ve teslim işlemleri birlik sicili
içerisinde, birliğin denetiminde gerçekleştirileceği zaman biraz daha dikkatli
olmakta yarar görüyoruz. Bu konunun günün koşullarına daha uygun hâle
getirilerek yasaya konulmasında yarar vardı ama maalesef eksik kaldı.
Önümüzdeki süreçte bu işlemlerin teslimi, yürütülmesi ve sözleşmelerin bitimi
konusunda ciddi sorunlar, ciddi sıkıntılar doğacaktır. Bu sıkıntılardan
kaynaklanan davalar ticaret mahkemelerini iştigal edecek ve yurttaşlarımızın
ciddi sorunlar yaşamasına neden olacaktır.
Biz bu
duygularla yasaya…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAZIM
KURT (Devamla) – Evet… Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Bitlis Milletvekili Sayın Vedat Demiröz.
Buyurun
Sayın Demiröz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı öncelikle Plan ve
Bütçe Komisyonunda geniş bir katılımla, muhalefet partilerinin destekleriyle ve
birlikte -hem alt Komisyonda- gerçekten örnek bir çalışmayla geçti. Üst
Komisyonda da bu mutabakat devam etti ve şu anda sektörün önünü açacak bir
şekilde yeni düzenlemelerle Genel Kurulun gündemine gelmiş bulunmaktadır.
Finansal
sektörde görülen değişiklikler ve uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçlar
neticesinde bu düzenlemelerin söz konusu şirketlerin güvenilir ve etkin bir
şekilde faaliyetlerini yerine getirebilmeleri yönünden yeterli olmadığı
görülmektedir. Bahse konu şirketlerin günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilen
yasal düzenlemeler çerçevesinde faaliyet göstermeleri ve ilgili şirketlerin
kuruluş ve faaliyetlerinin tek bir kanun çatısı altında düzenlenmesi
amaçlanmıştır. Bu çerçevede, finansal kiralama şirketlerinin sahip olmaları
gereken asgari ödenmiş sermaye tutarları günün şartlarına uygun hâle
getirilmiştir.
Şirketlerin
etkin gözetim ve denetimleri için gerekli yasal altyapı tesis etmeleri,
şirketlerin işlemlerinden kaynaklanan alacaklarından doğmuş veya doğması
beklenen zararlarını karşılamak amacıyla şirketlere karşılık ayırma zorunluluğu
getirilmekte ve finansal kiralama işleminin tanımı uluslararası standartlara
uyumlu hâle getirilmeye çalışılmaktadır, getirilen kanunla.
“Operasyonel
kiralama, alt kiralama, bilgisayar yazılımlarının kiralanması, sat-geri kirala,
yurt dışından yapılacak finansal kiralama işlemleri” gibi konularda uygulamada
sektörün önünü açacak yeni hükümler ihdas edilmektedir.
Bu
kanunun finansman çevresindeki sektörün önünü açacağını ve bu konuda ticari
çalışmalarda çok daha verimli ve günün şartlarına uygun olacağını düşünüyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Demiröz.
Şimdi,
birinci bölüm üzerinde, on beş dakika süreyle, soru-cevap işlemi yapacağız.
İki
arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın
Günal…
MEHMET
GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, konuşmamda da belirttim ama, somut olarak bu vergiyle ilgili
uzlaşmazlıklar vardı. Maliyeyle bir şey yapıldı mı?
Bir de,
yine, gözümüzden kaçan 37’nci maddedeki vergi nispetlerini soruyorum Sayın
Bakanım.
Bir de,
diğer maddede -9’uncu maddede- yine, çeklerin dışında diğer evraklarla ilgili
de bir hüküm var. Orada, sahte evraklarla da bazı şey yapılması mümkün
olabilecek. O konuda da bir düzenleme yapıldı mı? Şu anda önergemiz var mı?
Arkadaşlar henüz dağıtmadığı için bilemiyorum. O konuların, tekrar, yukarıda
tartıştığımız şekilde düzenlemesi gerekiyor. O hususları tekrar hatırlatmak
istedim.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Günal.
Sayın
Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, özellikle faktoring ve finansal kiralama şirketlerinin son beş yılda çok
ciddi büyüme kaydettiği bilinmektedir. Özellikle 2003 ve 2012 tarihlerinde
finansal kiralama ve faktoring şirketlerinin sayısı, yıllık ciroları ve
bunlardan yararlanan kişi ya da tüzel şirket sayıları nasıl değişmiştir?
Ekonomideki bu yeri, bu şirketlerin, nedir? Şu anda yürüyen sistemde bu
şirketlerin uygulamalarından dolayı mağdur olan insanlarımızın,
vatandaşlarımızın büyüklüğü nedir, sayısı nedir? Bununla ilgili bir tedbir
alındı mı? Evet, ekonomide önemli bir yerde bulunmaktadırlar, buna inanıyorum,
fakat mağdur olan insanlar açısından, bu düzenlemeler içerisinde herhangi bir
tedbir alınmamıştır. Bununla ilgili bir düzenlemeyi düşünüyor musunuz? İki
taraflı bir dengelemeyi nasıl sağlayacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
Kurt…
KAZIM
KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, geçen yasa döneminde ya da bu uygulama döneminde, faktoring
şirketlerinin çeşitli firmalarla iş birliği içerisinde çalıştığını biliyoruz.
Bu çalışmalar sırasında, pek çok konuda farklı evraklar düzenlemek suretiyle
tek bir işleme iki, üç borç doğuran olaylar yaşadık. Hatta pek çok olayda
zorunluluktan kaynaklanan, teslim almadığı malı teslim almış gibi noter belgesi
imzalayan yurttaşlar da oldu. Bu uygulamalarla, karşılaşmış olduğunuz
sahtecilik olayları sonucunda vatandaşların uğradığı zararlarla ilgili bir tespit
var mıdır, miktar olarak ya da somut olarak?
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Sayın
Şandır…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakan, bu firmaların, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin
yüzde kaçı yabancı sermayelidir? Bunların kâr transferiyle ilgili bir
tespitiniz elinizde bulunmakta mıdır?
Piyasada
şöyle bir iddia vardır “Bu firmaların bazıları tefecilik yapmaktadır, zor
durumdaki sanayi şirketlerini, yatırımcı şirketleri boğmaktadırlar.” diye. Yani
meselenin biraz da siyasi yönü olduğu söylenmektedir. Bu dedikodu olabilir,
gerçek olabilir, bu konuyla ilgili bilgili verirseniz sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın
Halaman…
ALİ
HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ediyorum ben.
Sayın
Bakanımız, burada, 2011 yılından bu tarafa narenciyede yapılan ihracatın -yani
“DFİF kredisi” deniliyor, diğer bir ismiyle “teşvik” deniliyor- teşvik primleri
ödenmedi, “Ödenek yok.” deniliyor. Buna yardımcı olabilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Halaman.
Başka
soru soran arkadaşımız yok, sisteme girmiş.
Sayın
Bakanım, buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Öncelikle
bu yasa tasarımız, yani finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri
hakkındaki tasarı, bir bakıma bankacılık dışındaki finans sektörünü kapsayan ve
tüm mevzuatımızı bir bakıma sıfırdan yeniden ele alan bir tasarı.
Burada,
öncelikle her üç grup şirketin de, yani faktoring, tüketici finansman
şirketleri ve finansal kiralama şirketlerinin yasal altyapısı hem Avrupa
Birliği standartlarına hem Türkiye’nin bugünkü ihtiyaçlarına uygun hâle
getirilmekte ve BDDK’nın düzenleme ve denetim konusunda da tüm bu kuruluşlar
üzerindeki yetkisi bir bakıma açık bir şekilde tanımlanmakta.
Bu
kuruluşlar, aslında ağırlıklı olarak KOBİ’lere hizmet veren kuruluşlar ve
özellikle KOBİ’lerin finansmanı açısından da bu kuruluşların mümkün olduğunca
sıhhatli bir şekilde çalışmasını biz önemsiyoruz. Yani bankacılık sistemine
ulaşamayan, şu ya da bu sebeple bankalardan istifade edemeyen kuruluşlarımızın
bir alternatif finansman kaynağı olarak bu kuruluşlara başvurmaları ve bu
kuruluşlarla beraber çalışmaları önemli.
Kuşkusuz
burada her türlü mağduriyeti önleyecek düzenleme ve denetleme yapmakta BDDK’ya
önümüzdeki dönemde çok çok önemli bir görev düşecek, yani BDDK’nın bu
kuruluşlarımızı çok yakından izlemesi lazım. Hem mali bünyelerini sağlam
tutmamız gerekiyor bu kuruluşların hem de müşterileriyle, kredi müşterileriyle
olan ilişkilerinde de herhangi bir haksızlığa, hukuk dışı bir muameleye izin
verilmemesi gerekiyor.
Bu açıdan
baktığımızda, şimdi, yine soruların biraz detayına girecek olursak, şu anda 78
tane faktoring şirketi var, bunların aktiflerinin toplamı da yaklaşık 16,3
milyar TL civarında; yabancı ortaklı faktoring şirket sayısı da 4 tane.
Ayrıca,
bu kuruluşların işlem hacmi, tek tek ne kadarlık işlem yaptıkları, bunların
hepsi, BDDK’da, veriler var; biz, bunları daha sonra size yazılı olarak da
iletebiliriz.
Bu ister
finansal kiralama şirketleri olsun ister faktoring şirketleri olsun özellikle
uygulamalarında mutlaka piyasa teamüllerine uygun hareket etmeleri gerekiyor.
Özellikle faktoring firmalarıyla alakalı, faktoring şirketleriyle ilgili dönem
dönem bazı ciddi şikâyetler bizlere de ulaştı ve bir dönem, 2008 yılında tüm
faktoring şirketlerinde bir yeniden lisanslanma süreci başlatıldı ve yaklaşık
30 kadar şirketin lisansı tamamen o dönemde iptal edildi. Ayrıca sektör de
kendisine çekidüzen vermek amacıyla biraz da, bir etik kurallar silsilesi
hazırladı dernek tarafından ve o etik kurallar silsilesini kabul edenlerin o
derneğe üye olarak da kendi içlerinde de gönüllü bir çekidüzen söz konusu oldu.
Ayrıca,
bu yasayla getirdiğimiz bir husus da bu ikrazatçılar var, onlara da bir süre
veriyoruz, “Bu süre içerisinde ya faktoring şirketi ol ya da kapan.” diyoruz. O
sektörü de artık tamamen devreden çıkarıyoruz çünkü çok farklı farklı olduğu
zaman da bunların denetimi, gözetimi konusunda da sıkıntılar meydana geliyor.
Bu
yabancı ortaklığı olan ister bankalar olsun, ister finansman şirketleri olsun,
ister leasing şirketleri olsun ya da faktoring şirketler olsun bunlarla ilgili
kârlarının ne kadarını dağıtabilecekleri, ne kadarını transfer edebilecekleri,
bunların hepsi BDDK’nın düzenlemelerine tabi zaten. Mesela, bankalarda dâhi şu
anda, özellikle sermayelerini zaten güçlü tutmak istediğiniz için Türk
bankalarının ya da Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların, kâr dağıtımına çok
çok sınırlı izin veriliyor. Hele hele dışarıya kâr transferine de şimdiye
kadar, benim bildiğim kadarıyla, hemen hemen hiç verilmedi. Yani “Madem
Türkiye’de işiniz iyi, madem burada kredi hacmi hızlı büyüyor, sizin de güçlü
sermayeye ihtiyacınız var, kârınızı sermayenize ekleyin.” deniyor, genelde o
şekilde davranılıyor. Tabii ki istisnalar olabilir özellikle kâr dağıtım
konusunda. Fakat hele hele 2008-2009 krizi döneminde buna çok çok dikkat
ediliyor. Kredi hacmimiz büyüyor, bankacılık sistemimiz büyüyor ama buna
paralel bir şekilde sermayelerinin de büyümesi gerekiyor. Bu sermayeye ya
dışarıdan sermaye getirip koyacak ya da kârını içeride bırakacak, bu dönemde
sermaye artırmak da finans sektörü için çok kolay olmadığı için genelde kârın
önemli bir kısmını içeride bırakarak ve sermayeye ekleyerek sermayelerini bu
kuruluşlarımız güçlendirmiş oluyor.
İlk
birkaç soru vardı, onların cevabını vereyim. Evet, 37’nci maddeyle ilgili
istisna zaten şu anda mevcut tasarıda ve 9/3’le ilgili öneriler, o
değerlendirilebilir yani onu bir çalışalım, nasıl olsa bugün saat sekizde
kapanacağı için, onunla ilgili bir sonraki oturumda inşallah belki bir-iki
önergeyle bazı şeyler getirebiliriz diye düşünüyoruz.
Başka
açıkta kalan soru oldu mu? Çünkü hepsini ben not alamadım, biraz arka arkaya
hızlı geldi. Ha, DFİF’le ilgili bir soru vardı en son, gerçi bu yasayla alakalı
değil ama. Narenciyle ilgili DFİF kararımız çıkmak üzere. Biz bunun bakan
arkadaşlarımızla beraber kararını gerçi aldık. Kalkınma Bakanlığı,
biliyorsunuz, o Kurulun kararının zeminini oluşturacak bir düzenleme yapıyor.
Ondan sonra ilgili bakanlarımız var, Para-Kredi Kurulu diye bir kurulumuz var,
o Kuruldaki bakanlarımızın imzasını tamamlamasını müteakip de o ödemeleri yapıyoruz.
Evet, bu
sahtecilikle ilgili, tabii, vatandaşlarımızın uğradığı zararlar eğer bir rapora
bağlanabiliyorsa kuşkusuz bununla ilgili BDDK yine, gerekli adımları her zaman
atabilecek. Tefecilik yaptığı tespit edilenler hakkında da suç duyurusunda
bulunuluyor ve yasa, ta yetki iptaline kadar yani verilen lisansın iptaline
kadar yaptırım, ceza uygulama konusunda yine BDDK’ya yetki vermiş durumda. Bir
yandan tabii, bu kuruluşlarımızı destekleyeceğiz, bu kuruluşlarımızın daha çok
iş yapmasını, daha çok sayıda KOBİ’mize finansman hizmeti vermesini sağlamak
için çalışacağız ama öte yandan da kötü niyetli yaklaşımları, mağduriyetleri
önleyici bir şekilde de çok yakından gözlenmesi gerekiyor. Bu finans sektörü
böyle bir sektör yani bazen kızıyoruz, bazen seviyoruz, belki farklı
yaklaşımlar oluyor ama sonuçta işlerini iyi yapmaları ve çok iş yapmaları
konusunda destek vermemiz gerekiyor ama çok yakın bir şekilde izleme, yakın bir
düzenleme ve denetlemeyle de yürütmemiz gerekiyor.
Bizim
bugüne kadar finans sektörüyle ilgili şöyle bir yaklaşımımız oldu: Genelde
işlerin iyi olduğu dönemlerde sınırlayıcı tedbirler aldık ama ekonominin yavaş
olduğu dönemlerde de düzenlemelerimizi daha gevşetme yönünde uyguladık yani bir
bakıma ters döngüsel bir çalışma yaptık. 2004, 2005, 2006’daki bütün o yasal
düzenlemeler yani Türkiye’nin çok hızlı büyüdüğü dönemde, bir bakıma daha
sınırlayıcı, daha kontrolü arttırıcı tedbirlerimizi getirdik. Yine, 2010
sonunda biliyorsunuz kredi hacminin artmasının önüne geçecek, kredi hacminin artmasını
bir bakıma sınırlayacak tedbirleri yaptık ama yine Türkiye’nin yüzde 9,2
büyüdüğü bir dönemde o tedbirleri getirdik. Bugün, örneğin, Avrupa Birliğine
baktığınızda maalesef tam tersine işler yapılabiliyor. Zaten ekonominin
daraldığı ve sıkıntıya düşüldüğü dönemde, bankacılık sistemiyle ilgili
regülasyonu daha sıkı hâle getiriyorlar, bu da Avrupa’da krizin derinleşmesini
beraberinde getiriyor. Dolayısıyla, zamanlama çok çok önemli, bu düzenlemelerin
zamanlaması önemli, dozajı son derece önemli ve makroekonomik politika
çerçevesinde de uygun bir düzenleme zamanlamasını mutlaka seçmek gerekiyor.
Bizim kanaatimiz, bu yasa tasarısı inşallah burada Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından detaylı bir şekilde değerlendirildikten sonra yürürlüğe girdiğinde…
Bankacılık sektörümüzü zaten önemli ölçüde yeni bir yasal çerçeveye
kavuşturmuştuk. İyi bir çerçeve şu anda mevcut, bankalarımızla ilgili. Bankalar
dışındaki bu finans kuruluşlarını da yine daha sağlam, daha güncel, modern bir
düzenleme çerçevesine inşallah ulaştırmış olacağız.
Tabii ki
maddelerle ilgili spesifik konular olabilir. Bu konuları maddeler görüşülürken
de ele alabiliriz ya da önerileriniz varsa biz bugün o önerileri alıp bir
sonraki oturuma kadar çalışa da biliriz, buna da açığız.
Bu arada,
yine Sayın Günal’ın bir önceki oturumda bahsettiği bu dövizle ilgili işlemler
vardı “Bu yasaya koyalım mı, koymayalım mı?” diye. Biz, bununla ilgili 32
sayılı Kararname’deki değişiklik tasarımızı Bakanlar Kurulunda imzaya açtık, şu
anda imzada dolaşıyor. O değişiklik yürürlüğe girdiği zaman zaten yasa da
herhangi bir düzenleme yapmamıza gerek kalmayacak. Zaten Bakanlar Kurulunun
yetkisi var ve imzaya da açılmış durumda. Tam o bahsettiğiniz döviz
işlemleriyle ilgili düzenlemeyi Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleştiriyoruz.
Dolayısıyla burada bir yasayla yapmaya gerek görmedik zaten Bakanlar Kurulunun
yetkisi olduğu için.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.45
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
239 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Çalışma
süremizin tamamlanmasına kısa bir süre kaldığından, alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere, 20 Kasım 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.50