DÖNEM: 24 CİLT: 5
YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
20’nci
Birleşim
10 Kasım 2012 Cumartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Ulu Önder
Atatürk’ün ölümünün 74’üncü yıl dönümü nedeniyle saygı duruşu
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın, askerî helikopterin düşmesi sonucu
17 askerimizin şehit olması nedeniyle yüce milletimize, silahlı kuvvetlerimize
ve kederli ailelerine başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- MHP Grubu
adına Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
ölümünün 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- AK PARTİ
Grubu adına Ankara Milletvekili Nurdan Şanlı’nın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
ölümünün 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- CHP Grubu
adına Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün ölümünün 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Hükûmet adına
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün
74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
Birinci,
İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Oturumlar
TBMM Genel Kurulu
saat 14.01’de açılarak on dört oturum yaptı.
Mardin
Milletvekili Erol Dora, ana dilde eğitim konusuna,
Manisa
Milletvekili Özgür Özel, Manisa işçisinin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 23 milletvekilinin, 2000 yılında gerçekleştirilen
Hayata Dönüş Operasyonu’nun (10/400),
Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu ve 26 milletvekilinin, Van ilinin yeniden
yapılandırılarak insanların sosyal ve ekonomik hayatlarının iyileştirilmesi
için nelerin yapılıp yapılmadığı ile ilgili konuların (10/401),
Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 22 milletvekilinin, Elektrik İşleri Etüt
İdaresi Genel Müdürlüğünde hukuki olmayan ve usulsüz yapılan işlemlerin
(10/402),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
MHP Grup Başkan
Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, vatandaşları ve üreticileri son aylarda doğal gaz ve elektrikte
yüksek oranlı zamlarla karşı karşıya getirdiği, sağlıklı bir enerji politikası
oluşturamadığı, enerji arz güvenliği için gerekli tedbirleri sağlayamadığı ve
enerji KİT'lerinin şeffaf, verimli ve etkin işletilmesini temin edemediği
iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergeleri (11/22) Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergenin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününün Danışma
Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.
MHP Grubunun,
10/10/2012 tarih ve 6285 sayı ile uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin,
CHP Grubunun,
3/2/2012 tarihinde Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 23 milletvekilinin,
istihdam ve sosyal alanlarda cinsiyet ayrımcılığının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin (232 sıra no.lu),
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak,
9 Kasım 2012 Cuma
günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel, Hükûmetin taşeronluğu kaldırması gerekirken
kendine yakın şirketler aracılığıyla taşeronluğun kaldırıldığı İzmir Büyükşehir
Belediyesine de taşeronluğu geri getirmeye çalıştığına ilişkin bir açıklamada
bulundu.
Antalya
Milletvekili Gürkut Acar, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın şahsına
sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı:
287),
3’üncü sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Finansal Kiralama, Faktoring ve
Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
(1/601) (S. Sayısı: 239),
Görüşmeleri,
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20
Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 Milletvekilinin;
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak'ın; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen'in; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal; Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 14 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/690, 2/128,
2/234, 2/289, 2/508, 2/681, 2/786, 2/820, 2/823, 2/892) (S. Sayısı: 338)
görüşmelerine devam edilerek 19’uncu maddesine kadar kabul edildi.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Mersin
Milletvekili Nebi Bozkurt,
Mersin
Milletvekili Ali Öz,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk,
Mersin
Milletvekili Ahmet Tevfik Uzun,
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer,
İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin,
Mersin’in Erdemli
ilçesinde yaşanan sel felaketine;
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Afet Kanunu’nun acilen değiştirilmesi gerektiğine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Başkanlık
Divanında bulunan 2 kâtip üyenin de aynı siyasi partiden olması nedeniyle Genel
Kurul çalışmalarına bu şekilde devam edilmesinin İç Tüzük’e aykırı olup
olmadığı konusunda usul görüşmesi yapıldı. Başkanlığın tutumunun İç Tüzük’e
uygun olduğu açıklandı.
Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un kapalı oturum önergesi verildiğini Genel
Kurula ifade ettikten sonra Genel Kurul salonunda bulunabilecek şahıslar
dışındaki herkesi çıkartması gerekirken salonu boşaltmadığı için tutumunun İç
Tüzük’e aykırı olup olmadığı konusunda usul görüşmesi yapıldı.
338 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinde MHP Grubu milletvekillerince verilen
önergenin işlemlerinin kapalı oturumda yapılmasına dair İç Tüzük’ün 70’inci
maddesine göre verilmiş bir önerge bulunduğu açıklandı.
Oturuma saat
20.54’te son verildi.
Sekizinci
Oturum
(Kapalıdır)
Dokuzuncu,
Onuncu, On Birinci, On İkinci, On Üçüncü ve On Dördüncü Oturumlar
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
4’üncü sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20
Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 Milletvekilinin;
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak'ın; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen'in; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal; Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 14 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/690, 2/128, 2/234,
2/289, 2/508, 2/681, 2/786, 2/820, 2/823, 2/892) (S. Sayısı: 338) görüşmelerine
devam edilerek 20’nci maddesine kadar kabul edildi.
5’inci sırasında
yer alan, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporlarının (1/488) (S. Sayısı: 240),
6’ncı sırasında
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Lübnan Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/562) (S. Sayısı 196),
Görüşmeleri,
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan, hiç kimsenin şahsıyla alakalı ve hakaret amacı olan
bir söylemi olmadığına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’a, sarf ettiği kaba ve yaralayıcı sözlerden dolayı
İç Tüzük’ün 160 ve 163’üncü maddeleri uyarınca kınama cezası verildi.
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Manisa
Milletvekili Muzaffer Yurttaş, sarf ettiği bir ifadesinden dolayı özür
dilediğine;
Ankara Milletvekili
Fatih Şahin,
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Sarf ettikleri
bazı ifadelerle ilgili olarak sözlerinin arkasında olduklarına ve özür
dilemeleri gerekmediğine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Ankara
Milletvekili Fatih Şahin’e Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi,
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya kınama cezası verilmesi,
Kabul edilmedi.
Alınan karar
gereğince, 10 Kasım 2012 Cumartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere 23.33’de
birleşime son verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Tanju ÖZCAN Mine
LÖK BEYAZ
Bolu Diyarbakır
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram ÖZÇELİK Muhammet Rıza
YALÇINKAYA
Burdur Bartın
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No:
27
II.- GELEN KÂĞITLAR
10 Kasım 2012 Cumartesi
Süresi İçinde
Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’de inşaatı devam eden cezaevine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8129)
2.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, bazı ilçelerdeki adliye teşkilatlarının kaldırılacağı
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8130)
3.- Batman Milletvekili Ayla
Akat’ın, son yıllardaki gözaltı ve tutuklama oranlarına, bu oranların yaşa ve
cinsiyete göre dağılımına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8131)
4.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8174)
5.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün’ün, özel yetkili mahkemelerin yetkilerinin kısıtlanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8185)
6.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Hasdal Cezaevindeki tutuklulara ait olduğu iddia edilen ses
kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8189)
7.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, bir sanatçı hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8191)
8.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, yazı işleri müdürlüğü için yapılan görevde yükselme sınavını
kazanmasına rağmen atanamayan personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8192)
9.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu’nun, Erzin’in hakim, savcı ve personel eksikliğine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8193)
10.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, ceza infaz koruma memurlarının çalışma sürelerine ve özlük
haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8194)
11.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, ülkemizdeki Türkçe bilmeyen vatandaşların sağlık hizmeti alırken
yaşadıkları sıkıntılara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8256)
12.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kartepe’deki bir polikliniğin kapatılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8257)
10 Kasım 2012 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20'nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Ulu Önder Atatürk’ün ölümünün 74’üncü yıl dönümü nedeniyle saygı duruşu
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bugün, bilindiği üzere, Ulu Önder Atatürk'ün ölümünün 74'üncü
yıl dönümüdür. Genel Kurulumuzu Yüce Atatürk'ün aziz hatırası önünde iki
dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
(Saygı duruşunda bulunuldu)
BAŞKAN – Ruhları şad olsun.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın, askerî
helikopterin düşmesi sonucu 17 askerimizin şehit olması nedeniyle yüce
milletimize, silahlı kuvvetlerimize ve kederli ailelerine başsağlığı
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, ayrıca bugün maalesef, elim bir, askerî helikopterimizin
düşmesi olayıyla ilgili şehit olan 17 askerimiz için yüce milletimizin, silahlı
kuvvetlerimizin ve kederli ailelerinin başsağlığı dileklerimizi kabul
etmelerini arzu ediyoruz.
Şimdi yine büyük Atatürk’ün
ebediyete intikalinin yıl dönümü olan bugünün anlamına binaen her siyasi parti
grubuna söz vereceğiz.
Sırasıyla -Barış ve Demokrasi
Partisi Grubundan kimse yok- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Yusuf
Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, Meclis Başkanı nerede? Bugün gelmiyor da hangi gün gelecek bu Meclise?
(AK PARTİ sıralarından “Burada.” sesleri)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- MHP Grubu adına Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MHP GRUBU ADINA YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Değerli Başkan, Türk milletinin değerli milletvekilleri;
öncelikle helikopter kazasında hayatını kaybeden, şehit düşen 17 askerimize
Allah’tan rahmet, Türk milletine ve ailelerine sabırlar niyaz ediyorum.
Aramızdan ayrılışının 74’üncü
yılında cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü
rahmetle anıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında, O’nun en
büyük eserinin çatısı altında 10 Kasımı, üzüntü ve keder yerine, bıraktığı
eserlerin izinde ülkeyi daha da ileri götürebilmek adına neler
yapılabileceğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak görmeliyiz. Bu
şekilde, ona ve silah arkadaşlarına olan minnet borcumuzu yerine getirebiliriz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
bir kurtuluş destanının en büyük kahramanı olarak sadece tarih sayfalarının
derinliklerinde değil, yüce Türk milletinin gönlünde ve kalbinin tam ortasında
sevgi yumağı hâlinde bulunmaktadır. Atatürk’e olan sevgi ve saygımız dünya var
oldukça devam edecektir. O’nun vatanı adına yapmış olduğu hizmetleri
gençlerimize en iyi şekilde anlatmalı ve öğretmeliyiz. Anlatmalıyız ki çok
büyük zorluklar içerisinde kazanılan Kurtuluş Savaşı’nın ve kurulan
cumhuriyetin değeri daha iyi anlaşılsın.
O’nun hayatına baktığımızda
ömrünün önemli bir döneminin hep savaşlarla, ülke savunmasıyla geçtiğini
görürüz. 1911-1912’de Trablusgarp Savaşı’nda, 1912-13’te Balkan Savaşı’nda,
1915-16’da Çanakkale Savaşı’nda, 1916-17’de Kafkasya cephesinde, 1917-18’de
Sina ve Filistin cephesinde ve nihayet, 1919-23’te Millî Mücadele Dönemiyle
Kurtuluş Savaşı’nda çeşitli cephelerde vatan müdafaasında bulunmuştur. Hayatının
hemen her dönemini cephelerde geçiren Atatürk hiçbir zaman şahsi menfaatini
düşünmemiş, kendisini Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine adayarak sadece
milletin menfaatleri doğrultusunda hareket etmeyi yegâne bir yol olarak
görmüştür.
Atatürk Samsun’a çıktığı
andan itibaren Türk milletinin gerçek önderi olmuştur. Bundan sonra artık
dilediği gibi çalışma ve Türklüğün kurtuluşu işini özgür bir kumandan olarak
ele alma imkânına kavuşmuştur. Her türlü zorluğa ve işgal güçlerinin görevden
alınması için yaptıkları baskılara ve çocuk yaşlarından itibaren sırtında
şerefle taşıdığı üniformasını bile çıkarmak durumunda kalmasına rağmen,
mücadele ruhunu kaybetmeyerek, uğruna büyük fedakârlıklar gösterdiği halkıyla
bütünleşip yüksek bir irade sergilemiştir. Amerikan mandası altına girmeyi
savunan ve Millî Mücadeleyi macera olarak niteleyenlere karşı, O’nun ülkenin
kurtuluşu konusundaki sarsılmaz imanı Türk milletini emperyalist güçlerin
pençesinden kurtarmıştır. Sevr’i imzalayarak Türk ordusunun silahtan tecrit edilerek
terhis edilmesine onay verenlerin kabul edilmez ihanetlerine ve buna karşılık
âdeta yoktan var edilen millî kuvvetlerle, her türlü imkânsızlığa rağmen,
milletin azim ve kararı ile direnç gösterilme başarısı elde edilmiştir. O’nun
ortaya koyduğu iradeye göre, millî gaye için hizmette bulunanlar inanç ve
sağlamlığına sahip olmalı, çıkabilecek her tehlikeye göğüs germeye hazır bir
tavır ve vaziyet almalıdırlar. Başarıya ulaşmak için millî hareketin öncelikle
zihinlerde, yüreklerde başlatılması; insanların mutlaka buna bir inançla
bağlanması ve ancak o duruma gelince millî harekâttaki yerini alması, görevin
ve hizmetin en üstün şekilde başarılması için şart olarak görülmüştür. Bu
anlayış ile düşman, ülkeden atılmıştır.
29 Ekim 1923’te, cumhuriyetin
ilanını izleyen dönem, coşkulu bir etkinlik ve yeniden doğuş dönemidir.
Atatürk’ün burada çizilen manevi portresi göz önünde tutulacak olursa büyük
değişimin meydana geldiği, özellikle öğretimde çağdaş bilimlere ağırlık
verildiği, ülke kapılarının Batı tekniğine açıldığı, İsviçre medeni hukuku ile
İtalyan ceza hukukunun ve Latin harflerinin kabul edildiği, Avrupa örneklerine
uygun birçok toplumsal ve kültürel kurumlarla birçok eğitim ve sanat
kurumlarının kurulduğu, giyim kuşamda değişiklik gibi büyük atılımların gerçekleştirildiği
bir tablo karşımıza çıkar. Birbirini süratle izleyen bu aşamaların son amacı,
ülkeyi özenle hazırlanan bir plan gereğince muasır medeniyetlerin üzerine
çıkarma ülküsüdür. Bunu büyük Nutuk’unda şu şekilde ifade eder: “Efendiler, bu
beyanatımla millî hayatı hitam bulmuş farz edilen büyük bir milletin,
istiklalini nasıl kazandığını ve ilim ve fennîn en son esaslarına müstenit
millî ve asri bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım.”
Atatürk’ü anlamak onun
fikirlerini çok iyi bilerek tatbik etmekten geçer. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kurulması bir devrin yeniden yazılmasıdır âdeta. Yurdun dört bir
yanı işgal altında inlerken, bağımsızlık ateşi hiçbir zaman sönmeyen Türk
milletine önderlik yapan Atatürk, milletimizin esaret altında yaşamasını asla
kabul etmeyerek tarih sayfalarındaki inancın zafere dönüştüğü en büyük
bağımsızlık savaşının mimarı olmayı hak etmiştir. Atatürk’ü anlamak, O’nun ilke
ve inkılaplarını çok iyi bilmek ve uygulamak demektir. Atatürk’ün, halkını ülke
yönetiminin tek sahibi yapması, ülkenin öz kaynaklarını da milletin hizmetine
vermesi onu son derece vatan ve millet sevdalısı bir lider olarak tarihe
nakşetmiştir.
10 Kasım, koskoca bir
milletin aynı anda ağladığı, aynı anda üzüldüğü, aynı anda bir kişiyi
hatırladığı bir tarih olarak akıllara kazınmıştır. Yüce Türk milletini içine
düştüğü durumdan kurtarmak için canla başla ve canını hiçe sayarak çarpışan,
şanlı tarihimize birbirinden güzel notlar ve zaferler kazandıran Mustafa Kemal
Atatürk, bu tarihte ebediyete göç etmiştir.
Bir milletin onu bu kadar
tutkulu sevmesinin altında, işte yukarıda bahsettiğimiz bu fedakârlığı ve bütün
karşı çıkışlara rağmen, azim ve kararlılıkla düşmanın yurdumuzdan atılmasındaki
başarısı yatmaktadır. Ve her şey bittiğinde, laik, demokratik ve bağımsız bir
ülkenin temellerini atmıştı. Gözlerini dünyaya kapatırken Mustafa Kemal Atatürk
bu ülkeyi gençlere emanet etmişti. Bu yüzden gözleri açık gitmedi çünkü her
Türk genci ondan devraldığı bu kutsal emaneti nasıl daha ileriye taşıyacağını
çok ama çok iyi biliyordu çünkü her türlü ahval ve şartta ihtiyaç duyacağı en
büyük gücün damarlarındaki asil kanda mevcut olduğuna inanmıştı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; unutulmasın ki, Mustafa Kemal Atatürk gibi tarihî şahsiyetler
gönüllerde yer tutmak için değil, özverili çalışmaları ve hizmetleri ile geniş
toplum kitlelerinin gönüllerini kazanmışlardır. Tarih geçmişin bir aynasıdır.
Muhakkak ki, iyi veya kötü herkesin görüntüsü mutlaka bir gün gözler önüne
serilecektir. Ne mutlu Mustafa Kemal Atatürk gibi milyonların gönlünde taht
kuranlara!
Bu vesileyle, 74’üncü ölüm
yıl dönümünde, dünyada ezilen halklara da örnek olan Mustafa Kemal Atatürk’ü
MHP Grubu adına rahmet ve minnetle anarken Cenab-ı Allah’tan nur içinde
yatmasını niyaz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Halaçoğlu.
İkinci konuşmacı, AK PARTİ
Grubu adına Ankara Milletvekili Nurdan Şanlı.
Buyurun Sayın Şanlı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- AK PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Nurdan Şanlı’nın, Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
AK PARTİ GRUBU ADINA NURDAN
ŞANLI (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Atatürk’ün ölümünün
74’üncü yılı nedeniyle söz almış bulunuyorum ve bu vesileyle saygıdeğer Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, Siirt Pervari’de
düşen helikopter kazasında şehit olan 17 şehidimize ben de Allah’tan rahmet
diliyorum, ailesine ve yüce Türk milletine başsağlığı ve sabırlar dileyerek
sözlerime başlıyorum.
İnsanlık tarihinin
yetiştirdiği en büyük asker ve devlet adamlarından, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa
Kemal Atatürk’ü ebediyete uğurlayışımızın üzerinden tam yetmiş dört yıl geçti.
Büyük önderi rahmetle, şükranla, saygıyla anıyoruz.
Atatürk’ü anlatmak için değil
dakikalar, saatler, günler bile yetersiz kalır. Yokluk, yoksulluk ve
yoksunluklar içindeki bir milletle el ele vererek dünyanın hayranlığını
kazanan, eşsiz bir Kurtuluş Savaşı’yla bu büyük milleti yeniden dirilten
Atatürk’e ne kadar minnet duysak azdır.
Hepimizin bildiği üzere,
liderliği ve farklılığı küçük bir öğrenciyken matematik öğretmeni tarafından
fark edilmiş ve adına “Kemal” eklenerek “Mustafa Kemal” olmuştur. Daha ilk
gençlik dönemlerinden itibaren, kölelik ve tutsaklığa baş kaldırmış, özgürlük
ve bağımsızlık O’nun ilkesi, rehberi hatta karakteri olmuştur.
Dünya tarihine damgasını vurmuş
liderlerin hepsi, insanlığın hayrına çalışmamışlardır. Örneğin; Hitler,
Mussolini, Stalin gibi nazi, faşist ve komünist liderlerin ve tüm diktatörlerin
tarihe hangi özellikleriyle geçtikleri malumlarınızdır. Oysaki Atatürk “Yurtta
barış, dünyada barış.” diyerek farkını ortaya koymuş, insan onuru, insan
sevgisi, insanın özgürlüğü en temel ilkesi olmuştur.
Milletimizin yazgısını
değiştiren, ona yeni ve ileri bir yön veren eşsiz inkılapçı Atatürk, her yıl
biraz daha anlaşılan, her yıl biraz daha büyüyen bir liderdir. Her yıl 10 Kasım
gününde, Ata’ya olan sevgi ve saygımızı sunarken O’nun düşüncelerini ve
değerini anlamaya ve kavramaya çalışmak görevimiz olmalıdır. Pragmatik bir
lider olan Atatürk, bu özelliğini siyaset ve askerî alanda çok iyi kullanmıştır.
Liderleri farklı kılan
elbette ki olağanüstü özellikleridir. İşte Atatürk, ileri görüşlülüğü,
bağımsızlıktan ödün vermeyen kararlı tutumu ve milletine olan inancı ve
güveniyle tarihteki tüm liderlerden daha farklı olan yapısını ortaya koymuş ve
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı vermiştir. Öyle ki bu savaş 20’nci yüzyılın ilk
ulusal kurtuluş mücadelesi olmuş ve diğer mazlum milletlere de örnek teşkil
etmiştir.
Atatürk, milletine olan
inancını her zaman dile getirmiş ve 1920 yılında şöyle demiştir: “Ben, Batı milletlerini,
bütün dünyanın milletlerini tanırım, Fransızları tanırım, Almanları, Rusları ve
bütün dünyanın milletlerini şahsen tanırım ve bu tanımam da harp sahalarında
olmuştur, ateş altında olmuştur, ölüm karşısında olmuştur. Yemin ederek sizi
temin ederim ki bizim milletimizin manevi kuvveti bütün milletlerin manevi
kuvvetinin üstündedir.”
Atatürk, Trablusgarp ve
Balkan savaşları ile Birinci Dünya Savaşı’nda tecrübeler kazanmış, dehasıyla
çok önemli başarılara imza atarak öne çıkmış, kendisini kanıtlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilerek çıkması ve Mondros Ateşkes Anlaşması’nın
imzalanmasını müteakip, Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Millî
Mücadele’yi başlatmak üzere Samsun’a çıkmıştır. Atatürk, burada, bir yandan ülkenin
ileri gelenleriyle görüşmeler yapmış, diğer yandan da çeşitli birliklerin
durumu hakkında bilgi almıştır.
21-22 Haziran 1919 gecesi
Amasya’da hazırlanan Amasya Genelgesi’nde vatanın bütünlüğü ve milletin
bağımsızlığının tehlikede olduğu, milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve
kararlılığının kurtaracağı vurgulanmıştır. Daha sonra Mustafa Kemal’in
Başkanlığında Erzurum ve Sivas kongreleri toplanmış ve çok önemli tarihî
kararlar alınmıştır. Kongreler sonucunda “Heyeti Temsiliye” adıyla teşekkül ettirilen
yürütme organıyla İstanbul Hükûmeti arasında 20-22 Ekim 1919’da anayasa
görüşmeleri yapılmış ve bu görüşmeler sonucunda, Heyeti Temsiliye Osmanlı
Hükûmeti tarafından resmen tanınmıştır. Daha sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya
gelmiş ve Ankara’yı millî kurtuluş mücadelesinin merkezi hâline getirmiştir.
Atatürk, bundan sonra büyük bir mücadele içine girmiş, bir yandan sınırlarımızı
kuşatan düşmanla çarpışmış, diğer yandan da İstanbul Hükûmeti ve bunların
Anadolu’da ayaklandırmış olduğu asilerle uğraşmak zorunda kalmıştır.
Atatürk, Büyük Millet
Meclisinin 19 Mayıs 1920’deki toplantısında, 10 Ağustos 1920’de Sevr
Anlaşması’nı imzalayan Osmanlı Hükûmetini tanımadığını açıklamıştır.
Atatürk’ün sarsılmaz inancı
ve olayları yönlendirme kabiliyeti, erinden generaline kadar tüm askerleri ve
Anadolu insanını derinden etkiliyor, onların bağımsızlık isteklerini
ateşleyerek zaferi kazanacaklarına inandırıyordu. Savaşın kazanılacağına dair
oluşan bu kuvvetli inanç ve azim, galibiyetin ilk adımıydı. Nitekim, İnönü
zaferleri, Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Savaşı galibiyetleriyle düşman
yenilmiş, büyük bir zafer elde edilmişti. Bu başarıyı takiben itilaf devletleri
mütareke önerisinde bulundular ve 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi
imzalanarak 15 Ekim 1922’de yürürlüğe girdi. Daha sonra, 1 Kasım 1922’de
Meclisten çıkan bir yasa ile saltanata son verildi.
Lozan Anlaşması’nın 24 Temmuz
1923 tarihinde imzalanmasıyla birlikte, askerî alanda kazanılan zafer siyasi
zaferle taçlandırıldı. Misakımillî sınırları içinde bağımsız bir Türkiye de
kurulmuş oldu. 29 Ekim 1923 tarihinde de cumhuriyet ilan edilerek Atatürk
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhuriyetin ilanından sonra
gerçekleştirmiş olduğu inkılaplar ve başlattığı ekonomik, toplumsal ve kültürel
hamleler, genç Türkiye Cumhuriyeti’ni daha da güçlendirmiş, bölgesinde ve
dünyada güçlü ve saygın bir konuma getirmiştir.
10 Kasım 1938 günü saat
dokuzu beş geçe hayatını kaybeden Büyük Önder, eşsiz kahraman Atatürk’e ne
kadar teşekkür etsek azdır. Atatürk’ün milletine söylediği şu dikkate şayan
veciz sözü fevkalade manidardır: “Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki
sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki,
vicdanındaki cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat
etmesin.” demiştir.
Büyük Önder’in ölümünün
ardından yabancı devlet adamları ve dünya basını da çok güzel sözler
söylemiştir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Roosevelt: “Benim üzüntüm iki
türlüdür: Önce, böyle büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi
üzgünüm. İkinci üzüntüm ise O’nunla tanışmayı çok istediğim hâlde artık bu
isteğimi yerine getirmeye imkân kalmamış olmasıdır.” İngiltere Başbakanı
Churchill ise: “Savaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk milletini
yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük
kayıptır.” demişlerdir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Atatürk’ü ölümünün 74’üncü yılında bir kez daha, hep birlikte,
rahmetle, minnetle anıyoruz ve ben Genel Kurula bir kez daha saygılarımı
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şanlı.
Şimdi de Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, buyurun
efendim. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)
3.- CHP Grubu adına Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu’nun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 74’üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL
BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; barışın egemen olduğu bir Türkiye’yi hepimiz
istiyoruz, huzurun egemen olduğu bir Türkiye’yi hepimiz istiyoruz. Babalarımız
ve dedelerimiz mücadeleyi bu amaç için yaptılar. Siirt’in Pervari ilçesinde 17
askerimiz şehit düştü. Onlara, Türk milletine, yakınlarına Allah’tan rahmet
diliyorum, başsağlığı diliyorum.
Gönlümüzde yatan, acıların
yaşanmadığı bir Türkiye’dir. Biz ulusal bağımsızlık savaşını kolay elde
etmedik, hiç kimse de bize altın tabak içinde bunu sunmadı. Ağır bedeller
ödedik, büyük mücadeleler yaptık. Ayrılık gayrılık olmadı, hep beraber koştuk
cephelere hep beraber mücadeleyi verdik. O mücadelenin sonunda bugünkü genç
Türkiye Cumhuriyeti’ni el birliği ile kurduk.
Savaş meydanlarında
babalarımız, dedelerimiz şehit düşmüştü ama geride binlerce, yüzlerce çocuk
vardı yetim. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ilk yaptıkları iş, 1921 yılında
Çocuk Esirgeme Kurumunu kurmaktır. O çocuklara devletin sıcak eli mutlaka
değmeliydi. 1922’de 10 olan çocuk yuvasının sayısı 1937’de 585’e çıkmıştır. Bu
çok önemli bir gelişmedir. Daha yaraları sararken çocuklarımızdan başlıyoruz
yaraları sarmaya.
Ve Mustafa Kemal şunun
farkındadır: Siyasi zaferi kazandık, savaş meydanlarında başarıyı elde ettik
ama ekonomik başarılarla taçlandırılmayan bir savaş zaferinin kalıcı olmadığını
çok iyi biliyorlardı. Hiçbirisi ekonomi eğitimi görmemişti. “Enflasyon” nedir,
“deflasyon” nedir bunu dahi bilmiyorlardı ama bunlar hayatı biliyor ve hayata
dokunuyorlardı. 17 Şubat 1923’te İzmir’de İktisat Kongresi’ni topladılar. Biz
nasıl büyürüz, nasıl kalkınırız, nasıl varlığımızı hissettirebiliriz, kimseye
el avuç açmadan nasıl başarılı bir grafik çizeriz, bunun mücadelesini yaptılar.
17 Şubat 1925’te köylüyü ezen
ve köylünün yıllardır şikâyet ettiği aşar vergisini kaldırdılar. Köylüye huzuru
getirdiler, üretimi getirdiler, üretimi öncelediler; çünkü sanayi yoktu, bütün
ekonomi dünyası tarım üzerine kuruluydu.
22 Nisan 1925’de ticaret ve
sanayi odalarını kurdular, böylece tüccarın, sanayicinin örgütlenmesine imkân
verdiler. Ve çok önemli bir şey yaptılar: “Biz neden uçağımızı yapmıyoruz,
neden gemimizi biz yapmıyoruz, neden birilerine gidip yalvaracağız?” dediler,
15 Ağustos 1925’te Kayseri’de motor ve uçak fabrikasının temelini attılar.
Onlar biliyorlardı ki, katma değeri yüksek olan mal demek, Türkiye’nin ileride
sözü güçlü olan bir devlet olduğunu kabul ettirmek demektir. Ve 28 Mayıs
1927’de Teşviki Sanayi Kanunu’nu çıkardılar, sanayiyi, sanayiciyi nasıl teşvik
ederiz diye, nasıl tarım toplumundan sanayi toplumuna geçeriz diye.
Ve 17 Şubat 1926’da Medeni
Kanun’u kabul ettiler, yüce Parlamento kabul etti. Artık Türkiye çağdaş bir
ülkedir, kadın-erkek eşitliğinin olması gereken bir ülkedir. Pek çok yerin
görmezlikten geldiği, görmediği kadın-erkek eşitliğini Mustafa Kemal ve
arkadaşları gördüler.
8 Haziran 1929, topraksız
köylünün topraklandırılması için Parlamentodan bir yasa geçirdiler, çünkü
köylümüz vardı ama toprağı yoktu, onları toprak sahibi yapmak Parlamentonun ve
o Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı veren yiğit insanların göreviydi.
Bir şeyi düşünün değerli
milletvekilleri, her şeyiniz var diyelim ama paranız yok, paranızı basacak
bankanız yok. 1 Haziran 1930, Merkez Bankasını kurdular. Artık bizim
vatandaşlarımız, bizim bankamızda basılan kendi paramızı tutmaya başladı; ki,
para basmanın egemenlik için ne kadar önemli bir aktör olduğunu yüce
milletvekillerimiz herhâlde çok daha iyi bilirler. 10 Haziran 1933, Beş Yıllık
Sanayi Planı kabul edildi arkadaşlar. Planlı ekonomiye geçiyorlar. Ekonomiyi
hiç bilmeyen bir kadro, ekonomi eğitimi görmemiş bir kadro dünyayı görüyor,
Türkiye’yi görüyor, “Çağdaş uygarlığa taşıyacağız. Tarım toplumundan sanayiye
nasıl geçireceğiz?” diye bunun mücadelesini veriyor.
3 Mayıs 1934, bu tarih çok
önemli arkadaşlar. Hatırlarsanız, 15 Ağustos 1925’te Kayseri’de uçak fabrikası
kurulduğunu söylemiştim. 3 Mayıs 1934, Kayseri’den kalkan ilk uçağımız
Ankara’ya iniyor. Düşünün, kendi uçağını yapan bir devlet. Ne kadar övünsek
azdır. O zor koşullarda yaptılar bunu.
Değerli arkadaşlarım, 5
Aralık 1934 kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği tarihtir. Kadın erkek
eşitliği… Sorarlar zaman zaman “Kadınlar neden Mustafa Kemal’i unutmaz?” diye.
Niye unutsun ki, onlara erkeklerle beraber eşit haklar sağlayan, seçilme, seçme
hakkını sağlayan o liderdir. O nedenle O’na hepimizin ama hepimizin şükran
borcu vardır.
Değerli arkadaşlarım,
uçağımızı yaptık ama o kadro şunu da söylüyordu: “Neden kendi denizaltımızı
yapamıyoruz?” 11 Ağustos 1937, Haliç’te ilk Türk denizaltısının omurgasını
yerleştirme töreni yapıldı. Bunlar çok önemli. O günkü koşullarda yapıldığı
için bunlar çok önemlidir. Nasıl yaptılar bunu? Çünkü o kadro kul hakkı yemedi.
Toplanan her beş kuruşa saygı duydu, onu harcarken halkına hesap verdi. O kadro
yolsuzluk yapanlara asla göz açtırmadı.
Dört örnek vereceğim size
değerli milletvekilleri: 18 Aralık 1927, Yavuz Zırhlısı’nın onarımında dönemin
Bahriye Bakanı -Denizcilik Bakanı- yolsuzluk yaptı diye Yüce Divana sevk
edildi, yargılandı ve mahkûm oldu.
18 Nisan 1928, Ticaret
Bakanının dokunulmazlığı kaldırıldı, Yüce Divana gönderildi, 170 bin lira
ödemekle mahkûm edildi.
8 Mayıs 1928, “Meclis
veznesinde yolsuzluk var.” diye bir milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırıldı,
Yüce Divana gönderildi ve iki buçuk yıla mahkûm oldu.
16 Şubat 1929, yine dönemin
Bahriye Bakanı ve Maliye Bakanı Yüce Divana gönderildi, dönemin Bahriye Bakanı
22 bin altını yüzde 5 iskontoyla ödeme konusunda mahkûm edildi.
Değerli arkadaşlar, bu halk
bunun için Mustafa Kemal Atatürk’ü ve kadrolarını unutmaz. Bütün mal varlığını
halkına armağan eden bir liderdir o. Onun için bütün dünyada saygıyla
karşılanır, bütün dünya saygıyla anar.
Değerli arkadaşlarım, onun
gösterdiği bir hedef vardı: Çağdaş uygarlık. Çağdaş uygarlık hedefi için
mücadele ediyordu ve şunu da söylüyordu: Çağdaş uygarlığa nasıl ulaşacağız?
Üreterek ulaşacağız, bilimi ve aklı önceleyerek ulaşacağız. “Benim manevi
mirasım bilim ve akıldır.” derken bunu söylemek istiyor ve şunu söylüyor
Mustafa Kemal Atatürk: “Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın
yollarını alışkanlık hâline getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra
hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.”
Onlar bu sürecin içinden
bağımsız bir Türkiye’yi çıkardılar. “Üreterek biz çıkacağız buradan.” dediler.
Bilimi, sanatı asla inkâr etmediler; sanata yakın durdular, bilimi öncelediler,
hayatın her alanına dokundular. Hiçbir zaman hayatın dokunulmayan alanı kalmadı
“Biz kendi ülkemizi çağdaş uygarlığa nasıl taşırız?” diye.
O’nun en büyük ideallerinden
birisi de demokrasiydi, hayattayken bazı partiler kuruldu ama gerçekleşemedi.
Demokrasi bir kültür işidir elbette ki, demokrasi bir birikim işidir elbette
ki. Biz, demokrasimizi geliştirmeye çalışıyoruz, el birliğiyle yapıyoruz bunu.
Yüce Parlamento demokrasimizin Kâbe’si olarak algılanıyorsa, bunda hepimizin katkısı, hepimizin çabası
var. Beraber demokrasimizi güçlendireceğiz, beraber mücadele edeceğiz. Eğer, bunu
yaptığımız takdirde Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine taşımak ve onun ötesine
götürmek bizim görevlerimizin başında olacaktır.
Biz onu yetmiş dört yıl önce
sonsuzluğa uğurladık, yetmiş dört yıl önce Mustafa Kemal Atatürk, Hakk’a
yürüdü. O’nu sevgiyle, saygıyla anıyoruz, nur içinde yatsın diyoruz.
Yüce Parlamentoya saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar, AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu,
çok teşekkür ediyorum.
Hükûmet adına son konuşmacı
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç.
Buyurun Sayın Arınç. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
4.- Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün ölümünün 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT
ARINÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Büyük Atatürk’ün vefatının
74’üncü yıl dönümü dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisimizin bugünkü
birleşiminde özel gündemli bir toplantı yapıyoruz. Biraz önce Büyük Atatürk’ün
vefatı münasebetiyle üç siyasi partimizin grupları adına konuşmalar yapıldı.
Başta Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu olmak üzere, Sayın Halaçoğlu ve Sayın
Şanlı arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum, fevkalade güzel, anlamlı ve Büyük
Atatürk’ü farklı açılardan ele alan konuşmalarını yaptılar.
Değerli arkadaşlarım,
grupları adına konuşan arkadaşlarımız da temas ettiler, bir bilgi vermek
açısından, sabah yaşadığımız acı olayı bir cümleyle sizlere takdim etmek
istiyorum. Siirt Pervari kırsalında askerî bir helikopterimiz birkaç gündür
yağan şiddetli yağmurların arkasından yoğun, kesif bir sisin içerisinde
maalesef dağa çarptı. Saat 07.15 sıralarında, bu acı olayda 3 subayımız, 4
astsubayımız, 1 uzman çavuşumuz, 9 uzman erbaşımız şehit oldu. Tamamen teknik
ve hava şartlarından ortaya çıkan bir olay. Fevkalade üzgünüz. Sabah Büyük
Atatürk’ün huzurundayken kısmen haber aldığımız bu konu artık netleşmiş
bulunuyor. Şehitlerimize ve onların şahsında tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet
diliyoruz, aziz milletimize ve en yakınlarına, bu acıyı yüreklerinde hisseden
herkese sabır diliyoruz, başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bugün Anıtkabir’deydik, pek çok arkadaşımız da orada bulundular, resmî törenler
yapıldı. Resmî törenlerin arkasından da Millî Kütüphane salonunda, her yıl
yaptığımız gibi, bana bağlı bir kurum olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumunun organizasyonunda bir resmî anma toplantısı yaptık. Bu toplantıda,
Kurum Başkanı, bendeniz ve Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmalar yaptılar. Bugün de
Meclisimizde, Sayın Başkanımızın riyasetinde bu toplantıyı yapıyoruz. Büyük
Atatürk’ü, vefatının 74’üncü yıl dönümünde minnet ve şükran duygularımızla
anıyoruz.
Ülkemizin bağımsızlık
savaşında Atatürk’le birlikte mücadele vererek toprağa düşen tüm şehitlerimize
rahmet diliyor, onların aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Gazilerimize ve hayatta kalanlara şükranlarımızı sunuyor, onlara Allah’tan
sağlık ve afiyetler diliyorum.
Atatürk, kararlılığı, sahip
olduğu sağlam irade gücü ve yenilikçi kişiliğiyle Türk ve dünya tarihinde yer
alan müstesna bir liderdir. Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşlarında gösterdiği
askerî yetenekleriyle büyük bir komutan, Birinci Dünya Savaşı sonrasında
dağılmanın eşiğindeki bir milleti tam bağımsızlık ve kardeşlik duygularıyla
yeniden bir araya getirmeyi başaran, siyasi dehaya sahip bir devlet adamıdır.
Kurtuluş Savaşı’nın sıkıntılı günlerinde, savaşların yorgun düşürdüğü bir
milleti, her taraftan işgal edilmiş bir vatanı, dağıtılan bir orduyu toplamış,
bağımsızlık mücadelesini Anadolu’da başlatmıştır.
Atatürk’ün başarılarında
taşıdığı bu müstesna özellikleri yanında, Türk milletine olan güven ve inancı
da büyük rol oynamıştır. Onun milletine güveni tamdır. 19 Mayıs 1919 tarihinde
Samsun’a ayak bastığında elinde hiçbir maddi kuvvet bulunmuyordu. Kendi
ifadeleriyle, yalnız yüksek ve manevi bir kuvvet vardı, o kuvvet milletin ta
kendisiydi.
Gazi Mustafa Kemal,
bağımsızlık aşkıyla, dağılan cihanşümul bir devletin yerine, kuvvetini
milletinden alan yeni bir devlet kurdu. Bu yıl 89’uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığımız cumhuriyetimiz, elbette Onun milletimize armağan ettiği en büyük
eseridir. Her fâni gibi O da ebedî âleme intikal etmiştir.
Atatürk, cumhuriyet, fikir
serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla “Her fikre saygı
duyarız.” sözüyle bizlere millet olarak en büyük eseri cumhuriyete sahip
çıkmamız gerektiğini gösteriyor.
Yine, Atatürk’ün en belirgin
özelliklerinden birisi de fikir adamı olma niteliğidir. O’nun fikirlerinin
özünü oluşturan temel felsefe, her türlü dogmatik unsurdan arınmış, akılcı
dünya görüşüdür. Atatürk, bilim ve akla verdiği önemi sıklıkla belirtmiş,
problemler karşısında ilmin ışığında
çözüm yolları aramayı tavsiye etmiştir. Ülke gerçeklerinden kaynaklanan
sorunlar karşısında aklın ve ilmin rehberliğini kabul eden bu çağdaş görüş,
milletimizi daima iyiye, doğruya ve yararlıya yöneltmiştir.
Millî sınırlarımız içinde
millet egemenliğine dayalı bağımsız bir devlet olarak varlığımızı
sürdürebilmemiz, ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğü sağlanarak birlik ve
beraberlik içinde çalışmakla mümkündür. Atatürk’ün ilke ve düşünce yapısının
temeli millet iradesinin egemen olmasına dayanır. Sözde değil, özde demokrasiyi
yerleştirmek ve yaşatmak, cumhuriyetin temel hedefidir.
Demokrasi devlet hayatına
egemen olmadıkça hukukun üstünlüğünden bahsetmek de mümkün değildir.
Bağımsızlık, devletin dünya milletleri arasında hak ettiği yeri almasını
sağlar. Kendi ayakları üzerinde durmasını başarabilen milletler ancak
bağımsızlıklarını sürdürebilirler. Bu da elbette üreten, insanlığa emeğiyle
katkı sağlayan insanların yetişmesiyle mümkün olacaktır.
Bilgi “güç”tür. Bir millet
ürettiği bilgi oranında güç sahibidir. Bir ülkenin uluslararası arenada sözünün
dinlenir ve dünya siyasetine yön verebilir olması bu güce bağlıdır. Aynı
zamanda, bu güç, sosyal barışın ve iç istikrarın da sigortasıdır. Tarih, bilgi
üreten, ürettiği bilgiyi hayata aktaran milletlerin büyük medeniyetler
kurduğuna tanıklık eder.
Atatürk, Osmanlı Devleti’nin
yıkılışına tanıklık eden bir lider olarak yeni Türkiye devletinin temellerini
atmıştır. İlerlemek için toplumun her kesiminin aynı hedefe yönelmesi
gerektiğini görmüştür.
Gazi Mustafa Kemal’in düşünce
sistemi, idealleri ve ortaya koyduğu ilkeler ayrıştırıcı, bağnaz bir ideolojik
çerçeve içerisine hapsedilmediği sürece, bugün de ülkemizin ve milletimizin
karşı karşıya kaldığı sorunların halledilmesinde bizlere ciddi anlamda yol
gösterici olacaktır.
İlkelerinin belirlediği
reçeteye bakarsak Gazi Mustafa Kemal’in asıl hareket noktasının birey olduğunu
görürüz. İnsana yapılan yatırım geleceği garanti eder. Dünyayı takip edebilen,
olayları doğru okuyan, çağın modern teknikleriyle yetişen, millî ve manevi
değerlerimize bağlı nesiller ancak geleceğimizin teminatı olabilir.
Bütün gayret ve amacımız
Atatürk’ün eserlerine ve aziz hatırasına sahip çıkmaktır. Bizler, Türkiye
Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalmasının azmi ve gayreti içindeyiz.
Cumhuriyetimizin değerleri aynı zamanda milletimizin değerleridir. Elde
ettiğimiz kazanımlarla devlet ve millet olarak parlak bir geleceğe umutla
bakıyoruz. Ülkemizin milletler topluluğu içinde kazanmış olduğu itibar ve
onurlu yer bu kazanımların açık göstergesidir.
Bilimde, sanatta, siyasette,
kültür ve ekonomide ülkemizin elde ettiği başarılar ve edecekleriyle Atatürk’ün
hayal ettiği hedeflere ulaşacağız. Kurumlarımız ve bir bütün hâlinde
devletimiz, yürütmekte oldukları hizmet ve faaliyetleri bu doğrultuda artırıp
geliştirerek sürdürmektedir ve bundan
sonra da sürdürecektir.
Bu düşüncelerle sözlerime son
verirken Hükûmet adına da vefatının 74’üncü yıl dönümü nedeniyle Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ü saygıyla, şükranla anıyor; millî mücadelemizin bütün
kahramanlarına, şehitlerimize ve gazilerimize rahmet diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Arınç.
Bir arkadaşımız sisteme
girmek suretiyle, diğeri de yazılı olarak söz talebinde bulundular. Gruplarla
anlaşmaya varıldığı gibi ve bütün 10 Kasımlarda olduğu gibi sadece gruplar
adına daha önce kararlaştırılanlara söz verdiğimiz için her iki arkadaşımızdan
da özür diliyorum, dolayısıyla söz veremeyeceğim.
Şimdi, alınan karar gereğince
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”i sırasıyla
görüşmek üzere 11 Kasım 2012 Pazar günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.