DÖNEM: 24 CİLT: 4 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
15’inci Birleşim
1 Kasım 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALARI
1.- Tekirdağ
Milletvekili Özlem Yemişçi’nin, Tekirdağ ilinde yaşanan sel felaketine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın Organ
Bağışı ve Nakli Haftası mesajına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, mesleki ve teknik eğitimin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, 18/9/2012 tarihinde Çanakkale’nin Biga ilçesindeki
sel felaketinde 3 vatandaşın yaşamını yitirdiğine ve zarar gören vatandaşların
mağduriyetlerinin hâlâ giderilmediğine ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında barikatların
kaldırılması olayıyla ilgili Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında kriz çıktığına
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, büyük şehirlerde hatalı park eden araçların
yediemin otoparklarına çekilmesi uygulamasının sıkıntılara neden olduğuna ve
buradan elde edilen gelirle ne yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
4.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, AKP’nin Atatürk’ten ve laik, demokratik,
çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nden korktuğuna ve Latin harflerinin kabulü ile
saltanatın kaldırılmasının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
5.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in
14’üncü Birleşimde yaptığı gündem dışı konuşmada cumhuriyetle ilgili
ifadelerine ve cumhuriyet rejimine ilişkin açıklaması
6.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, tarımsal kalkınmayı desteklemek adına köylerde
kurulan süt hayvancılığı kooperatifleri üyelerine borç tahakkuk ettirildiğine
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bu konuya çözüm getirmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Hükûmetin pamuk fiyatlarıyla ilgili düzenleme
yapması ve akaryakıt ile gübre fiyatları konusunda da çiftçinin sesini duyması
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, cezaevlerinde sürdürülen açlık grevlerinde
sağlık açısından kritik olan 50’nci günün aşıldığına ve yaşam hakkının
korunması adına herkesi daha duyarlı olmaya çağırdığına ilişkin açıklaması
9.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın, Erzincan’a ambulans ve helikopter gelmesinde
sıkıntı yaşandığına ve bu nedenle hayatını kaybedenler olduğuna ilişkin
açıklaması
10.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Marmara ilçesinde yoğun yağışlar
nedeniyle büyük zararların meydana geldiğine ve bu yaraların acilen sarılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın, Habur Gümrük Kapısı’ndaki uygulamalara
ilişkin açıklaması
12.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, kendisinin
ifade etmediği bir konuyu kendisine atfetmesine ilişkin açıklaması
13.- Plan ve
Bütçe Komisyonu Sözcüsü Ahmet Öksüzkaya’nın, 239 sıra sayılı Komisyon
Raporu’nun tekemmül edip etmediğiyle ilgili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın
ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, görüşmeler sırasında yapılan oylamada sahte
oy kullanıldığı ve Meclis Başkanlığının bu konuda herhangi bir işlem yapıp
yapmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 69’uncu maddesi ile 6253 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu’nun 37’nci
maddesinin 2’nci bendi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Sayıştay
Başkanlığının 2011 yılı harcamalarına ilişkin dış denetim raporlarının
Başkanlık Divanının 10/10/2012 tarihli toplantısında görüşüldüğüne ve inceleme
sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar verildiğine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1029)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki bir heyetin, Slovakya Ulusal
Meclisi Başkanı Pavol Paska’nın vaki davetine icabet etmek üzere 7 Kasım 2012
tarihinde Slovakya’ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1030)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, Gediz Nehri’ndeki kirliliğin
nedenlerinin ve havzaya yaptığı etkilerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/388)
2.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan ve 19 milletvekilinin, İstanbul esnaf ve
sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/389)
3.- BDP Grup
Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve BDP Grup Başkan Vekili Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Millî Eğitim Bakanlığının neoliberal ekonomik
dönüşüm temelinde belirlediği öğretmen yetiştirme politikalarının neler
olduğunun ve ataması yapılmayan öğretmenler sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/390)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
8/10/2012 tarihinde Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken’in
Türkiye cezaevlerindeki sorunlar çözülmediği ve siyasi talepler yerine
getirilmediği için başlayan süresiz dönüşümsüz açlık grevlerinin araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1/11/2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk’ün, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un Barış ve
Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul Milletvekili Oktay Saral’ın Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, İstanbul Milletvekili Oktay Saral’ın CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Oktay Saral’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
6.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul Milletvekili Oktay Saral’ın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Şanlıurfa
Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
9.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.- Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
12.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin
Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
14.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
15.- Isparta
Milletvekili Recep Özel’in, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
16.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Şanlıurfa
Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336)
4.- Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/601) (S. Sayısı: 239)
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 336 sıra
sayılı Komisyon Raporu’nun siyasi parti gruplarına aynı zamanda dağıtılmadığı
ve söz talepleri konusunda sıkıntı yaşandığı gerekçesiyle bu kanun teklifinin
görüşülmesinin İç Tüzük’e uygun olup olmadığı hakkında
2.- 336 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesine ilişkin oylamada karar yeter
sayısının aranması istenmiş olmasına rağmen karar yeter sayısının aranmadığı
gerekçesiyle Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın tutumu hakkında
3.- 239 sıra
sayılı Komisyon Raporu’nda tali komisyonların kararları yer almadığından bu
raporun tekemmül etmiş sayılıp üzerinde görüşme yapılmasının İç Tüzük’e uygun
olup olmadığı hakkında
4.- Karar yeter
sayısının aranması talebini gerçekleştirmediği gerekçesiyle Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın tutumu hakkında
5.- 239 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesine ilişkin olarak talep üzerine
yapılan açık oylama sonucuyla ilgili uygulamanın İç Tüzük’e uygun olup olmadığı
hakkında
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, hayvancılık sektörünün bazı sorunlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Eker’in cevabı (7/9758)
2.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Süleymaniye Camii’nde yapılan restorasyon
çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın
cevabı (7/9773)
3.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Bakanlık teşkilatında istihdam edilen jeofizik
mühendislerine ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat
Ergün’ün cevabı (7/9940)
4.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığına geçiş yapan personele ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/9942)
5.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir Ayvalık’ta denizde kaybolan bir
aileye ve yürütülen arama kurtarma çalışmalarına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/10111)
6.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, 29 yaşından büyük üniversite öğrencilerinin
askerlik işlemlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın
cevabı (7/10278)
7.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, taze meyve ve sebze ürünlerinin lojistik
ve teşhirinde kullanılan kasaların sağlığa etkilerine ilişkin sorusu ve Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/10564)
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Başbakan, Başbakan Yardımcıları ve müsteşarların
makam araçları ve yakıt masraflarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/10882)
9.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, şeker sanayinin geliştirilmesine ve şeker
enstitüsünün yeniden yapılandırılmasına,
Organik
hayvancılığın desteklenmesine,
- Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın, narenciye üreticilerine DFİF kredisi verilmesine,
- Adana
Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Adana’da 3 gün hastalığı sebebiyle telef olan
hayvanlara,
- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer’in, saman fiyatlarındaki artışa ve üreticinin
mağduriyetine,
- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ta kapatılan bir süt fabrikasına,
- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Sakarya-Sapanca’da bulunan bir taş
ocağının çevreye verdiği zararlara,
İlişkin soruları
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/10913),
(7/10914), (7/10915), (7/10916), (7/10917), (7/10918), (7/10919)
10.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Türk ekonomisi ile ilgili bir açıklamasına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/11072)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak iki oturum yaptı.
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, cumhuriyete,
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk, Erzurum’daki patates
üreticilerinin sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Ağrı ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşmasına Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu cevap
verdi.
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, son üç gündür Bursa’nın Yıldırım
ilçesinde BDP’li ve MHP’li gruplar arasında çatışmalar yaşandığına ve taraflar
arası anlaşmazlıklara sağduyuyla yaklaşılması gerektiğine,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir’in Bursa’da yaşanan olaylarda Milliyetçi Hareket Partili gençleri bir
taraf olarak nitelemesinin doğru olmadığına ve partileri suçlamanın talihsiz
bir açıklama olduğuna,
Bursa Milletvekili Necati Özensoy, Bursa’da yaşanan olayların
içerisinde Milliyetçi Hareket Partili ve ülkücü gençlerin olmadığına ve yetkili
birimlerin bu bölgedeki çatışmaların önüne geçmesini dilediklerine,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Bursa’da yaşanan olaylarda
polisin yaklaşımının olayı tetiklediğine ve bu konuyla ilgili yetkililere
ulaşamadıklarına,
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu, Giresun ilinin
Yağlıdere ilçesi Akköy köyündeki yüksek gerilim hattına, Espiye ilçesi Avluca
köyü Düdül-Karaovacık yayla yolunun yapımında hiçbir gelişme olmadığına ve
Espiye ilçesi Ericek grup yolunun bakım ve onarım ihtiyacı olduğuna,
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan, Trabzon’un Akçaabat ilçesinde
bir kömür deposundaki kontrol edilemeyen yangının çevreye büyük zararlar
verdiğine,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, teröristlerle kucaklaşan
BDP’li milletvekilleri için fezleke hazırlanıyorsa Habur’da karşılama yapanlar
için de fezleke hazırlanması gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı kutlamalarında yaşanan olayların sivil faşizm olduğuna ve Erdal
İnönü’yü rahmetle andığına,
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, İktidarın halkın
varlığına, hak ve özgürlük arayışına tahammül edemediğine, Başbakanı açlık
greviyle ilgili ifadeleri nedeniyle kınadığına,
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş, Çanakkale Çan kara yolunun
bitirilemediğine ve Gökçeada Havaalanı’na 2004 yılında başlanmasına rağmen
Yenibademli köyüne ait arazilerin istimlaklerinin gerçekleşmediğine,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Tunceli’nin Ovacık ilçesinde
Taner Tokmak ve Süleyman İşcan adlı vatandaşların yola döşenen bir bombanın
infilak ettirilmesi suretiyle öldürülmelerine, AKP İktidarının Tunceli halkının
korumasını kaldırdığına ve sokakları silahlı örgütlere bıraktığına,
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Cumhuriyet Bayramı’nı
kutlayanlara tazyikli su ve gazla müdahale eden Hükûmetin, Güneydoğu’nun bazı
illerinde eğitimi engelleyen ve bu konuda çağrı yapan terör yandaşları hakkında
sessiz kalmasını kınadığına,
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi, İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün Ağrı ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasında belirttiği
gibi Ağrı ilinde tarımla ilgili bir sıkıntı ve yurt sorunu olmadığına,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Bursa Milletvekili
Aykan Erdemir’in Bursa’da yaşanan olaylarla ilgili ifadelerinin bilgi verme
amaçlı olduğuna, Milliyetçi Hareket Partisini hedef almadığına ve Erdal
İnönü’nün ölüm yıl dönümüne,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 21 milletvekilinin, Kredi ve
Yurtlar Kurumuna bağlı yurtların durumunun, üniversite öğrencilerinin barınma
ve beslenme sorunlarının (10/385),
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 21
milletvekilinin, taşeron işçilerin sorunlarının (10/386),
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 19 milletvekilinin, köy ve
mahalle muhtarlarının sorunlarının (10/387),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, 19/10/2012 tarihinde Iğdır Milletvekili Grup Başkan
Vekili Pervin Buldan tarafından cezaevlerinde 12 Eylül 2012 tarihinde başlayan
ve iki siyasi talebi içeren süresiz dönüşümsüz açlık grevlerinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1674 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 31/10/2012 günkü (bugün)
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can’ın BDP Grubuna,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can’ın BDP Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, EXPO 2016
Antalya Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/639) (S.
Sayısı: 313) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra kabul
edildi.
Alınan karar gereğince, 1 Kasım 2012 Perşembe günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 20.26’da birleşime son verildi.
Mehmet SAĞLAM
Başkan
Vekili
Fatih
ŞAHİN Muhammet
Rıza YALÇINKAYA
Ankara Bartın
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
20
1 Kasım 2012 Perşembe
Tasarı
1.- Mücavir Atlantik Deniz
Bölgesi, Akdeniz ve Karadenizdeki Deniz Memelilerinin Korunmasına Dair
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/704) (Çevre ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2012)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve 21 Milletvekilinin, Gediz nehrindeki kirliliğin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/388) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/12/2011)
2.- İstanbul Milletvekili
Celal Adan ve 19 Milletvekilinin, İstanbul'daki esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/389) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/12/2011)
3.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, ataması yapılmayan öğretmen adaylarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/390) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2011)
Süresi İçinde
Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Başbakana ve bakanlara yönelik suikast girişimi iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9757)
2.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, TMSF ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9759)
3.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda değişiklik
yapılmasına yönelik çalışmaların tamamlanamamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9760)
4.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin onaylanmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9761)
5.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamu binalarına ve yeni yapılacak Başbakanlık
Binasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9762)
6.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu’nun, Hatay-Dörtyol İlçe Emniyet Müdürlüğünde yaşanan bir olaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9763)
7.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, TMSF’deki yurt içi ve yurtdışı görevlendirmelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9765)
8.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Aksu Çayının ıslahı çalışmalarına ve HES projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9766)
9.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, ABD Başkanı ile yaptığı telefon görüşmesine ve basına yansıyan
fotoğrafa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9767)
10.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Adalar ilçesinde bir cami imamı tarafından
söylendiği iddia edilen ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9768)
11.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9769)
12.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, kendilerini bir partinin teşkilatında görevli olarak tanıtan
kişilerin kamu görevlilerine baskı yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9770)
13.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, eski Genelkurmay Başkanının bir davada verdiği ifadelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9771)
14.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Genelkurmay Başkanlığının ve Milli Savunma Bakanlığının resmi
internet sitelerinde mevzuatlarının bulunmamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9772)
15.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, Suriyeli mültecilere yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9774)
16.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Türkiye’nin Suriyeli muhaliflerle ilişkileri hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9775)
17.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, bazı kamu kurumlarının basına yansıyan uygulamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9776)
18.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhan’ın, MİT tarafından muhalefete mensup milletvekillerinin
takip edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9778)
19.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, Şemdinli’de yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9779)
20.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Suriyeli muhaliflere yardım için Adana’da gizli bir üs kurulduğu
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9780)
21.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2007-2012 yılları arasında gözaltına alınan,
tutuklanan, görevden uzaklaştırılan öğretim üyelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9781)
22.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, Suriyeli muhalif grupların İncirlik Amerikan üssünde
eğitildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9782)
23.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, Suriye’de askeri varlığımız bulunup bulunmadığına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9783)
24.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, terörle mücadelede verilen kayıplara ve saldırıya uğrayan
karakol ve askeri birliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9784)
25.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, Suriyeli muhaliflerin Türkiye’de eğitim aldıkları iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9785)
26.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, basın mensuplarına yönelik bazı açıklamalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9786)
27.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Şemdinli’de yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9787)
28.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Yüksek Askeri Şurada alınan bazı kararların hukukiliğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9788)
29.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, eski Genelkurmay Başkanı ile ilgili bir açıklamasına ve tutuklu
milletvekilleri ve askerlerin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9789)
30.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Suriye’de yakalandığı iddia edilen bir Türk
generaline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9790)
31.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, Hakkari’de yaşanan olaylara ve terörle mücadeleye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9791)
32.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Türkiye’nin Suriyeli isyancılara silah yardımında bulunduğu
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9792)
33.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, terör olaylarının son bulması için alınacak önlemlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9793)
34.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, Bakanlar Kurulunca alınan acele kamulaştırma kararlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9794)
35.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, 1984’ten günümüze kadar PKK terör örgütünün
gerçekleştirdiği saldırılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9797)
36.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, 1992 yılından itibaren terör örgütü tarafından düzenlenen
saldırılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9798)
37.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Kocaeli’deki tatil beldelerinde görülen deniz kirliliğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9799)
38.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, İstanbul Çapa Tıp Fakültesinde bir vatandaşın etnik
ayrımcılığa maruz kaldığı ve şiddete uğradığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9800)
39.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan’ın, yüksek güvenlikli karakolların yapımında meydana gelen gecikmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9801)
40.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Myanmar’a yapılan yardımlara ve terörle mücadeleye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9803)
41.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’da yapılması planlanan teleferik projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9805)
42.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, Genelkurmay Başkanının madalyalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9806)
43.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün kaçırılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9807)
44.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, Ermeni tırlarına geçiş izni verildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9808)
45.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, İstanbul’da ilçelere göre imara açılan yeşil alan, park alanı ve yol
alanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9809)
46.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Eyüp ilçesindeki yeşil alanın eğlence alanına dönüştürülmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9810)
47.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, Foça’da şehit olan askerin cenaze törenine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9811)
48.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, Bolu ilinin LYS’deki durumu ve illerin başarı ortalamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9812)
49.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Akdeniz’de düşen savaş uçağına ve enkaz çıkarma çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9813)
50.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, PKK’nın milletvekili kaçırabileceğine dair
istihbarat alındığı iddialarına ve Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün
kaçırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9814)
51.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından
kaçırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9815)
52.- Samsun Milletvekili
Ahmet İhsan Kalkavan’ın, Samsun’da selden zarar görenlerin desteklenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9817)
53.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, gazetecilerle ilgili açıklamalarına ve işlerine son verilen
gazetecilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9818)
54.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, doğu ve güneydoğu kırsalında kamu hizmeti sunumunda
karşılaşılan sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9819)
55.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından tutulan döviz
rezervlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9820)
56.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, 2012 KPSS ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9821)
57.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, 2012 KPSS ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9822)
58.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Türkiye tarafından Suriyeli muhaliflere yardım
yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9823)
59.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, 2010-2012 yılları arasında Ankara’daki elektrik tüketimine
ve abonelerin yaşadıkları sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9824)
60.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Uludere’de 34 kişinin hayatını kaybettiği olaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9825)
61.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’da olası bir depremden korunmak için yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9826)
62.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından Başbakanlığa geçiş yapan
personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9827)
63.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın bayram öncesi ve sonrasında yaşanabilecek trafik
sorunlarının çözümüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9828)
64.- Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhan’ın, nüfus istatistiklerinin doğruluğu hakkındaki tereddütlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9829)
65.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, PKK terör örgütüne ve örgüte destek veren ülkelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9830)
66.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, terör örgütüyle görüşmeler yapıldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9831)
67.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, 2002-2012 yılları arasında TSK arazilerindeki
değişikliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9832)
68.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Devlet kurumlarına ait internet siteleri sayısına ve
Atatürk’ün resim ve sözlerinin kaldırıldığı internet sitelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9833)
69.- Gaziantep Milletvekili
Ali Serindağ’ın, Cemevinde düzenlenen şehit cenazesine askeri zevatın
katılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9834)
70.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, ABD büyükelçisinin terör örgütü ile ilişkilerle ilgili
açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9835)
71.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Kulu ilçesinde hastane inşaatı için bir parkın tahsis
edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9836)
72.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Atatürk’ün son manevi kızının cenazesinde Atatürk ve
silah arkadaşlarına Fatiha okunmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9837)
73.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, çocuklara dağıtılan oyuncakların bedelinin nereden
karşılandığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9838)
74.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, bir terör örgütünün Türkiye’den yardım aldığı iddialarına ve
Suriye’deki gelişmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9839)
75.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, 2002-2012 yılları arasında askeri araçların yaptığı kazalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9840)
76.- İzmir Milletvekili Erdal
Aksünger’in, ülkemizde kurulması düşünülen mülteci kabul ve barındırma
merkezlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9841)
77.- İzmir Milletvekili Aytun
Çıray’ın, üniversite harçlarının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9842)
78.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak’ın, terör olaylarına ve ülkemizin Suriye politikasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9843)
79.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, bazı milletvekillerinin imam hatip okulları ile ilgili
açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9844)
80.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, TOKİ tarafından Suriyeli mülteciler için kurulan
konteynır kente ve yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9845)
81.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, bazı milletvekillerinin resmi görevli olmadıkları halde resmi
programlara katıldıkları iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9847)
82.- Kocaeli Milletvekili
Hurşit Güneş’in, Suriyeli sığınmacıların kaldığı bir konaklama tesisi ile
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9848)
83.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, ülkemizdeki tutuklu ve hükümlü sayısı ile
Diyarbakır’da cezaevine dönüştürülmesi düşünülen bir binaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9849)
84.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, ülkemizdeki terör olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9850)
85.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Milli Eğitim Bakanlığının FATİH Projesine ve TÜBİTAK’ın
benzer nitelikli ARDEB projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9851)
86.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Türkiye-Suriye sınırında yaşanan olaylara ve
terör örgütünün eylemlerine karşı alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9852)
87.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, PTT Bank hizmetlerinde yaşanan sorunlara ve PTT’nin 1. Lige
sponsor olmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9853)
88.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, ABD’de düşünce kuruluşları tarafından gerçekleştirilen bir savaş
oyununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9854)
89.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, 2012 ÖMSS puan sıralamasını ve kamu kurumlarına yerleştirilen
adayları gösteren listeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9855)
90.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, Diyarbakır Cezaevindeki bir hükümlü tarafından bir gazeteye
gönderildiği iddia edilen mektuba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9856)
91.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, Yalova Üniversitesi yüksek lisans ve doktora başvuru
formunda sorulan bazı sorulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9857)
92.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Kuran-ı Kerim okumanın
yasaklandığı bir dönem olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9859)
93.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’daki OSB’lere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9860)
94.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, üniversite harçlarının ikinci öğretimde de kaldırılması talebine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9862)
95.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam’ın, üniversite harçlarının ikinci öğretimde de kaldırılması
talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9863)
96.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, 28 Ekim 2004 tarihli irticai faaliyetlere karşı yürütülecek
mücadele stratejisi ek eylem planına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9864)
97.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, ikinci öğretim öğrencilerinin de harç muafiyeti
kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9865)
98.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, üniversitelerde ikinci öğretimde harçların
kaldırılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9866)
99.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, üniversitelerde ikinci öğretimde harçların kaldırılmamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9867)
100.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Şemdinli’de yapılan operasyonlarda PKK’lıların üzerinden
çıkan şifreli dökümanların kamuoyu ile paylaşılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9868)
101.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara Kalkınma Ajansı tarafından Çubuk ilçesinde yapılan
çalıştayda saptanan sorunların çözümüne ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9869)
102.- Adana Milletvekili Ali
Demirçalı’nın, Suudi Arabistan Kralı ve körfez ülkeleri şeyhleri tarafından
verildiği iddia edilen hediyelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9870)
103.- Adana Milletvekili Ali
Demirçalı’nın, KPSS’deki kopya iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9871)
104.- Adana Milletvekili Ali
Demirçalı’nın, Bülent Arınç’a suikast iddialarının akıbetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9872)
105.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 1923-2012 yılları arasında Türkiye’de demiryolu
hatlarıyla ilgili verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9873)
106.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Türk-İş tarafından açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı
verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9874)
107.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, ABD Başkanları ile yapılan görüşmelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9876)
108.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, özgür Suriye ordusunun internet sayfasında yer alan bazı
bilgilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9877)
109.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Suriyeli sığınmacılara ve Türk vatandaşlığına geçen Suriye
vatandaşı sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9878)
110.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, ABD Dışişleri Bakanlığıyla yapılan toplantıya ve Suriye ile
ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9879)
111.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, okullarda süt dağıtımı projesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9880)
112.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz vakalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9881)
113.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Diyanet İşleri Başkanlığının bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9882)
114.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Ordu ili Gülyalı ilçesi belediye başkanının
açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9883)
115.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, okullarda süt dağıtım projesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9884)
116.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, Başbakan ile İsrail arasında gizli bir anlaşma olduğu
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9885)
117.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Kazdağlarındaki milli park alanının ve koruma
alanlarının genişletilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9886)
118.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, İstanbul’da tarihi bir caminin restorasyonunun ne zaman
tamamlanacağına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/9887)
119.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, TRT’de yaşanan bir soruşturma sürecine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/9888)
120.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, TRT’de Suriye Devlet Başkanının isminin telaffuzuna ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/9889)
121.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, bazı kamu kurum ve kuruluşlarınca kiralanan
araçlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/9890)
122.- İzmir Milletvekili
Erdal Aksünger’in, TRT’de yayınlanan bir filmde sansür uygulandığı iddiasına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/9891)
123.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’de yayınlanan Bu Toprağın Sesi programının yayından
kaldırılmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/9892)
124.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, ülkemizdeki döviz kurları ve faiz oranlarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9893)
125.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarının 10’uncu yılına özel
olarak bastırılan hatıra paralara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/9894)
126.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, bankaların tüketiciden aldığı hizmet bedellerine
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9895)
127.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, bireysel kredi ve kredi kartı borçlarındaki artışa
ve iç piyasalardaki nakit sıkıntısına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/9896)
128.- İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın’ın, İran’a yapılan altın ihracatındaki artışa ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9897)
129.- İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın’ın, bireysel kredi ve kredi kartı borçlarındaki artışa ve
tasarruf açığının kapatılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9898)
130.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, 2009 yılında İstanbul’da yapılan IMF ve Dünya Bankası
guvernör toplantısına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/9899)
131.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Gaziantep’te meydana gelen terör saldırısında istihbarat
bilgilerinin yeterliliğine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay)
yazılı soru önergesi (7/9900)
132.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Terörle Mücadele Koordinasyon Kuruluna ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/9901)
133.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, boşanma davası açtığı eşi tarafından öldürülen bir kadına ve
şiddete karşı alınan önlemlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9931)
134.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarına ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9932)
135.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, kadınlara karşı uygulanan bazı ayrımcı davranışlara ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9933)
136.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, eşi vefat eden kadınlara yönelik yardım miktarının
belirlenmesinde lehe olan kanun hükmünün uygulanmadığı iddiasına ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9934)
137.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına geçiş yapan personele ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9935)
138.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, Bakanlıkta yapılan bazı atamalara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9936)
139.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, engelli atamalarındaki kriterlere ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9937)
140.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, terör nedeniyle hayatını kaybeden sivillere ve yakınlarına
sağlanan haklara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9938)
141.- Ankara Milletvekili
Zuhal Topcu’nun, Ankara’daki metro inşaatında meydana gelen göçükte hayatını
kaybeden kişinin ailesine yardım yapılmasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9939)
142.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin mahkemelerce delil güvenirliğini belirlemek amacıyla
TUBİTAK’a gönderilen dava dosyalarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9941)
143.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Milli Eğitim Bakanlığına FATİH Projesine ve TÜBİTAK’ın
benzer nitelikli ARDEB projesine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9943)
144.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Medula provizyon sisteminde yaşanan sorunlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9944)
145.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, emekli maaşlarında yapılan iyileştirmenin beklenenin
altında olduğu iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9945)
146.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, toplu sözleşme görüşmelerinin yapılamamasının nedenlerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9946)
147.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, gelir testi uygulamasıyla ilgili verilere ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9947)
148.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda çalıştırılan taşeron
işçilerin seçimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9948)
149.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına geçiş yapan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9949)
150.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, bayram öncesi yapılan emekli maaşı ödemelerine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9950)
151.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, gazetecilerin yıpranma payından yararlanmalarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9951)
152.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, bayram öncesi yapılan emekli maaş ödemelerine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9952)
153.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, toplum yararına çalışma programlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9953)
154.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van’daki işsizlik sorununa ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9954)
155.- İstanbul Milletvekili
Sabahat Akkiray’ın, sinema ve dizi setlerindeki işçilerin çalışma şartlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/9955)
156.- Bursa Milletvekili
Kemal Ekinci’nin, çevre ile ilgili yasal düzenleme ihtiyacına ve Bakanlığın
denetim yetkisine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9961)
157.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, göreve geldikten sonra yaptığı yurtdışı gezilerine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9975)
158.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, 1 Ağustos 2012’de Barzani ile yaptığı görüşmeye ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9976)
159.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, Kerkük’e yapmış olduğu ziyarete ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9977)
160.- Diyarbakır Milletvekili
Altın Tan’ın, 1 Ağustos 2012 tarihinde Irak’a yapılan ziyaretteki katılımcılara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9978)
161.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Kerkük’ü ziyaret eden devlet adamlarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9979)
162.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, terör örgütünün ülkemizin güneydoğusundaki faaliyetlerine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9980)
163.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Yunan ders kitaplarındaki Türklerle ilgili düşmanca
anlatımlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9981)
164.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Halep’te bir Türk generalinin tutuklandığı iddiasına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9982)
165.- Amasya Milletvekili
Ramis Topal’ın, ülkemizdeki mültecilerle ilgili verilere ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9983)
166.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Türkiye’nin ve Libya’nın Suriyeli muhaliflere silah
yardımı yaptığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9984)
167.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Suriyeli sığınmacılar ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9985)
168.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Türkiye ve Libya’nın Suriyeli isyancılara yardım ettiği
iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9986)
169.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Myanmar’a gerçekleştirdiği ziyarete ve Arakanlı Müslümanlar
için toplanan yardım paralarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9987)
170.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Londra Olimpiyat Oyunlarında hazırlanan bir haritaya ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9988)
171.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Lübnan’da kaçırılan Türk vatandaşlarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9989)
172.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Türkiye’nin Ortadoğu politikasına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9990)
173.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Türkiye’nin Suriye politikasına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9991)
174.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Ürdün’ün Akabe Limanında alıkonulan bir Türk gemisine
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9992)
175.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriyeli yüz ailenin Türkiye’nin çeşitli illerine
dağıtılacağı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9993)
176.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Suriye’de tutuklanan bir gazeteciye ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9994)
177.- Hatay Milletvekili
Hasan Akgöl’ün, Türkiye-Suriye sınırındaki kamplarda Suriyeli muhalif
askerlerin barındırıldığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9995)
178.- İstanbul Milletvekili
Şafak Pavey’in, İstanbul’daki karma öğrenci yurtlarının kız ve erkek öğrenci
yurdu olarak ayrılmasına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10036)
179.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, 2002 Kasım ayından itibaren kullandırılan hayvancılık
kredilerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10037)
180.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer’in, tarım ve hayvancılık sektörlerine verilen desteğin
artırılmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10038)
181.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, bazı illerde tarım ve hayvancılık sektörlerinde yaşanan
sorunlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10039)
182.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, tarımsal desteklemede baz alınacak verilere ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10040)
183.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Manisa’daki organik tarım verilerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10041)
184.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, tarım ve hayvancılık sektöründeki yüksek girdi maliyetlerine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10042)
185.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, Denizli’nin Beyağaç ve Sarayköy ilçelerinde yaşanan dolu
felaketinden dolayı çiftçilerin mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10043)
186.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, saman fiyatındaki artış nedeni ile hayvancılık sektöründe yaşanan
sıkıntılara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10044)
187.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Yalova’da dolu nedeniyle zarar gören çiftçilerin mağduriyetinin
giderilmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10045)
188.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’da hayvancılık organize
sanayi bölgesi kurulmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10046)
189.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Et Balık Kurumu tarafından yapılan et
ithalatına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10047)
190.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’in bazı köylerindeki şap hastalığı sebebiyle
mağdur olan vatandaşlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10048)
191.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, GDO’lu ürünlerin yasaklanmamasına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10049)
192.- Amasya Milletvekili
Ramis Topal’ın, yem fiyatlarındaki artışın yol açtığı sorunlara ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10050)
193.- Ankara Milletvekili
Sinan Aydın Aygün’ün, Et ve Balık Kurumu hakkındaki bazı iddialara ve canlı
hayvan ithalatına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10051)
194.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Zafer Kalkınma Ajansının tarım yatırımlarını
destekleme faaliyetlerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10052)
195.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’daki hayvancılık işletmeleri
ve hayvan sayısına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10053)
196.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, ülkemizdeki gübre üretimi ve ithalatına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10054)
197.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, kontrolsüz zirai ilaç kullanımına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10055)
198.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’da 5 yılda mera vasfı
kaldırılan arazilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10056)
199.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, 2012 yılında çiftçilere yapılacak destekleme
ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10057)
200.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına geçiş yapan personele ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10058)
201.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, çiftçilerin elektrik borçları nedeniyle yaşadıkları
mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10059)
202.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer’in, Et ve Balık Kurumunun faaliyetleriyle ilgili bazı iddialara
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10060)
203.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Akyurt ve Çubuk ilçelerinde hayvancılığın sorunlarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10061)
204.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, çiftçinin tarlada bıraktığı patateslerin yurtdışına yardım
olarak yollanmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10062)
205.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Ödemiş ilçesindeki patates üreticisi çiftçilerin
mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10063)
206.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, 2012 yılında meydana gelen kuraklıktan etkilenen
çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10064)
207.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, aldıkları krediyi ödeyemeyen balıkçıların mağduriyetine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10065)
208.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, çekirdeksiz kuru üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10066)
209.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, Şarköy ilçesinde kuraklıktan mağdur olan üzüm üreticilerine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10067)
210.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, kuraklık sebebiyle çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10068)
211.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, Ankara’nın Çubuk ve Akyurt ilçelerindeki besi
işletmelerinin kapatılması kararına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10069)
212.- Samsun Milletvekili
Ahmet İhsan Kalkavan’ın, 2012 yılında meydana gelen kuraklıktan etkilenen
çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10070)
213.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapan’ın, Antalya ve Isparta’da yaşayan kızıl akbabaların neslinin
tükenmemesi için alınan önlemlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10071)
214.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Suriye sınır kapılarının kapanmasının yol açtığı
sorunlara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10072)
215.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ile yapılan ticarete
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10073)
216.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, gümrük kapılarında yaşanan kaçakçılık olaylarına ilişkin Gümrük
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10075)
217.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, gümrük müşavirlerinin bir meslek odalarının olmaması sebebiyle
yaşadıkları sorunlara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10076)
218.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, ülkemizdeki küçük esnaf olarak adlandırılan işyerlerine ve
AVM’lerdeki işletmelere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10077)
219.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, kaçakçılıkla mücadeleye ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10080)
220.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, 2012 yılında Bakanlık ve bağlı kuruluşlara alınan personele
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10081)
221.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerine ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10082)
222.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, MERSİS uygulamasına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10083)
223.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, ülkemizdeki petrol fiyatları ve petrol ithalatına ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10086)
224.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Emniyet Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatında işletilen
kantinlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10087)
225.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Hatay-Dörtyol İlçe Emniyet Müdürlüğünde yaşanan bir olaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10088)
226.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, Karabük Aşağı Kızılcaören’de yapılması planlanan katı
atık bertaraf tesisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10089)
227.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam’ın, Konya Yunak ilçesi Belediye Başkanının karıştığı iddia
edilen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10090)
228.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Hatay Dörtyol İlçe Emniyet Müdürlüğünde meydana gelen
bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10091)
229.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, Suriye sınırında görevli mülki idare amirlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10092)
230.- İzmir Milletvekili
Erdal Aksünger’in, bazı öğrenci grupları tarafından düzenlenen gençlik
kamplarına katılan öğrencilerin fişlendiği iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10093)
231.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’da bazı bulvarlardaki yüksek bordür uygulamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10094)
232.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10095)
233.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, HES inşaatı yapan özel bir şirket tarafından
hazırlanan yardım kolilerinin bir vali tarafından memurlara dağıtılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10096)
234.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’da polisler tarafından bir vatandaşın
darp edildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10097)
235.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, internet suçlarının önlenmesine ve internete TC
kimlik numarası ile girilmesi taleplerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10098)
236.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, bir haber ajansının programlarına alınmadığı ve korumalarının
gazetecilerin haber alma ve yayma özgürlüğünü engellediği iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10099)
237.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, Ovacık ilçesine bağlı Sarıtosun köyünde gerçekleşen bir olaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10100)
238.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Çaldıran’da güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu bir vatandaşın yaralandığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10101)
239.- Gaziantep Milletvekili
Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’te Suriyeli mültecilerin kaldığı kampta yaşanan
olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10102)
240.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Bakanlık teşkilatında istihdam edilen jeofizik
mühendislerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10103)
241.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, kırmızı bültenle aranan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısına
oturma izni verildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10104)
242.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, şehir şebeke suyunun güvenirliğine ve plastik damacanada
satılan suya karşı alınacak önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10105)
243.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, boşanma davası açtığı eşi tarafından öldürülen bir kadına ve
kadına şiddete karşı alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10106)
244.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, Çankırı’nın bazı köylerinin yol, su ve kanalizasyon
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10107)
245.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, Zonguldak Çatalağzı Belediye Başkanı hakkındaki bir
iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10108)
246.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, askeri casusluk operasyonu kapsamında yapılan bir
aramaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10109)
247.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Şemdinli’de PKK’ya karşı yapılan askeri operasyonlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10110)
248.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Ataşehir ilçesinin başta ulaşım olmak üzere bazı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10112)
249.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, Şemdinli’de yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10113)
250.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Adana’da bir gösteri sırasında kullanılan gaz bombasının bir
çocuğun ölümüne yol açtığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10114)
251.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Şemdinli’de yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10115)
252.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, halkevlerinin kamu yararına dernek statüsünden çıkarılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10116)
253.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Kocaeli ili Kartepe ilçesinde Balaban Deresinin suyunun
faturalandırılması nedeniyle yaşanan mağduriyete ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10117)
254.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, erişimi engellenen veya filtrelenen internet sitelerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10118)
255.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars Digor’da bir köyün içme suyu analizlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10119)
256.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin, Kars’ın şebeke suyunun sağlıklı olup olmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10120)
257.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Niğde Belediyesince yapılan asfaltlama çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10121)
258.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, ülkemizin, uyuşturucu trafiğinin yönlendirildiği ülkeler
arasında olmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10122)
259.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Diyarbakır’da bir mitingde polisin milletvekillerine karşı
tutumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10123)
260.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, askeri operasyonlar sonrası bölgede kalan patlayıcıların yol açtığı
sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10124)
261.- Batman Milletvekili
Ayla Akat’ın, İstanbul’da kolluk kuvvetlerince bir ailenin darp edildiği
iddialarına ve kolluk kuvvetlerine yönelik idari soruşturmalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10125)
262.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Çankaya ilçesindeki bir alanın yeşillendirilmesi ve park haline
getirilmesi talebine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10126)
263.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, AŞTİ’deki yürüyen merdivenlerin çalışmamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10127)
264.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’da bazı caddelerde devam eden alt yapı çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10128)
265.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, Polis Akademisi Başkanlığına yapılan son atamaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10129)
266.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Çankaya ilçesindeki bazı EGO seferlerinin iptal edilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10130)
267.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Polis Meslek Yüksekokullarına öğrenci alımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10131)
268.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, güvenlik görevlisi olabilme şartlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10132)
269.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’da mazot kaçakçılığı yaparken bir vatandaşın öldürüldüğü iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10133)
270.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Hoşdere Caddesindeki alt yapı çalışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10134)
271.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Kadıköy’ün bazı caddelerinde motosiklet sürücülerinin gürültü
kirliliği yaptığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10135)
272.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü’nün, Adana’da güvenlik güçlerince atılan bir gaz bombasının bir
çocuğun ölümüne neden olduğu iddiasına ve güvenlik güçlerinin toplumsal
olaylara müdahale biçimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10136)
273.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, Emniyet Teşkilatı mensuplarının özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10137)
274.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul İl Özel İdaresinde işyeri hekimi olmadığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10138)
275.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Hatay’da yaşayan Suriyeli sığınmacılara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10139)
276.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, kriminal polis laboratuvarında görev yapan personelin
tayinleriyle ilgili verilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10140)
277.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapan’ın, Alanya’da öldürülen hayvanlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10141)
278.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, güvenlik güçlerinin müdahaleleri neticesinde hayatını
kaybedenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10142)
279.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, PKK tarafından kaçırılan yurttaşlarımıza ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10143)
280.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, güvenlik güçlerinin silah kullanma yetkisinin sınırlarına ve
orantısız güç kullanımı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10144)
281.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy’un, Ağrı-Doğubeyazıt’ta kaçakçılık yapan bir grubun güvenlik güçlerince
vurulduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10145)
282.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Bahçelievler’de yaşandığı iddia edilen bir
olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10146)
283.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, bir gazetecinin koruma polislerince şiddete maruz kaldığı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10147)
284.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, İstanbul’da bir ailenin polis tarafından şiddet gördüğü
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10148)
285.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Türkiye ve Libya’nın Suriyeli muhaliflere silah
yardımı yaptığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10149)
286.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Suriyeli sığınmacılarla ilgili bazı iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10150)
287.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesince gazetelere verilen bir ilana
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10151)
288.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından İçişleri Bakanlığı ve
belediyelere geçiş yapan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10152)
289.- Adana Milletvekili Ümit
Özgümüş’ün, Adana ilinde belediyeye ait panolardaki reklam ve afişlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10153)
290.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, kolluk güçlerinin silah kullanma yetkisini kötüye kullandıkları
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10154)
291.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, hatalı kesilen trafik cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10155)
292.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’daki caddelerde devam eden yol yapım çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10156)
293.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, işkence ve kötü muamelenin yaşandığı iddia edilen karakollara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10157)
294.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Atatürk’ün Yalova’ya gelişinin resmi olarak kutlanmamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10158)
295.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı kantin, temizlik ve diğer
hizmetlerin kimler tarafından yürütüldüğüne ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10159)
296.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, insani yardım gerekçesiyle Libya’dan gelen bir geminin
Suriye’ye militan taşıdığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10160)
297.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Ankara’da bir vatandaşın ölümüne neden olan metro inşaatında
yaşanan göçüğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10161)
298.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Hatay ili Dörtyol İlçe Emniyet Müdürlüğünde yaşanan bir olaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10162)
299.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İZSU’nun su faturalarına yansıttığı gelir
kalemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10163)
300.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Suriyeli mültecilerin kaldığı Apaydın Kampına giriş izni
verilmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10164)
301.- Gaziantep Milletvekili
Ali Serindağ’ın, şehir giriş ve çıkışlarında kurulan plaka takip sistemine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10165)
302.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Çubuk ve Akyurt ilçelerinde besi hayvancılığı yapanların
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10166)
303.- Ankara Milletvekili
Sinan Aydın Aygün’ün, Ankara’daki plaka tahdidi uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10167)
304.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, 2011 yılında tahakkuk ettirilen trafik cezalarına ve bu cezaların
tahsiline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10168)
305.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Eser Danışoğlu’nun, terör örgütü tarafından kaçırılan vatandaşlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10169)
306.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, ulusal ve resmi bayramlarda çelenk koymak için izin alınmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10170)
307.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Büyük İstanbul Otogarının işletilmesinde yaşanan
sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10171)
308.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, toplumsal olaylarda biber gazı kullanılmasının sonuçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10172)
309.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın, Özgür Suriye Ordusunun internet sayfasında yer alan bazı
bilgilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10173)
310.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, İstanbul ve Haliç Kongre Merkezlerinin ihale sürecine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10174)
311.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Doğu Marmara Kalkınma Ajansının faaliyetlerine ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10175)
312.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından Kalkınma Bakanlığına geçiş
yapan personele ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10177)
313.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, artan terör olaylarına karşı alınacak ekonomik ve
sosyal tedbirlere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10178)
314.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, Devlet Resim ve Heykel Müzesinde kaybolduğu iddia edilen
eserlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10180)
315.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Türkiye’de konuşulan dillere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10182)
316.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Efes Antik Kentinde devam eden arkeolojik kazılara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10183)
317.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Efes Antik Kentinde ziyaretçilerin giriş işlemlerini yapan
firmaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10184)
318.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Suriye’de yaşanan olayların ekonomiye etkisine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10186)
319.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, vergi kayıp ve kaçaklarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10187)
320.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Kocaeli ili Gebze ilçesinde vatandaşların ecrimisil talebi
nedeniyle yaşadıkları mağduriyete ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10188)
321.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, petrol ürünlerinden yüksek miktarda dolaylı vergi alınmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10190)
322.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından Maliye Bakanlığına geçiş
yapan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10191)
323.- Bartın Milletvekili
Muhammed Rıza Yalçınkaya’nın, 6111 sayılı Kanunla getirilen düzenlemelerden
yararlananlarla ilgili verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10192)
324.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Van’da bir kilisedeki ayin için yapılacak mum satışlarından
elde edilen gelirin depremzedelere bağışlanmasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10193)
325.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülen
uyuşmazlıklara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10194)
326.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, öğretmenlerin özür durumuna bağlı yer değiştirmelerinde
yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10195)
327.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, lisansüstü eğitimin öğretmenler için yer değiştirme özrü
olmaktan çıkarılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10196)
328.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, jeofizik mühendisleriyle ilgili verilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10197)
329.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, 19 Mayıs Üniversitesi tarafından eylemci öğrenciler
hakkında soruşturma açıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10198)
330.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, 2012’de yapılan Anadolu ve Fen Liseleri Öğretmen Seçme
Sınavıyla ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10199)
331.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’da eğitim-öğretim hizmetlerindeki yetersizliklere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10200)
332.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Bakanlık tarafından yürütülen projeler için kullanılan
uluslararası kredilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10201)
333.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, 2011-2012 eğitim-öğretim yıllarına ait öğretmen ve okul
verilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10202)
334.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, eğitim kurumlarında sağlıklı yaşam bilincinin artırılmasına
yönelik bir ders verilmesi talebine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10203)
335.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 2012-2013 eğitim döneminde okulların fiziki yapılarına
yönelik düzenlemelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10204)
336.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, eğitimde sınıfsal ayrışmanın ve fırsat eşitsizliğinin
önlenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10205)
337.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, okullarda çocuk psikolojisi alanında çalışan uzman
eksikliğinin kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10206)
338.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ardahan’da kurulan üniversiteye ve
eksikliklerinin giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10207)
339.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Adıyaman’da kurulan üniversiteye ve
eksikliklerinin giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10208)
340.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Şırnak’ta kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10209)
341.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Muş’ta kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10210)
342.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Siirt’te kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10211)
343.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Mardin’de kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10212)
344.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kars’ta kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10213)
345.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hakkari’de kurulan üniversiteye ve
eksikliklerinin giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10214)
346.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Erzincan’da kurulan üniversiteye ve
eksikliklerinin giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10215)
347.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Elazığ’da kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10216)
348.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bitlis’te kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10217)
349.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bingöl’de kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10218)
350.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Batman’da kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10219)
351.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ağrı’da kurulan üniversiteye ve eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10220)
352.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, ÖSYM tarafından yapılan sınavlardaki
usulsüzlük iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10221)
353.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, norm kadro fazlası öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10222)
354.- Edirne Milletvekili
Recep Gürkan’ın, imam hatip ortaokuluna dönüştürülen okullara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10223)
355.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, öğretmenevlerine ve öğretmenevlerinin kapatılacağı iddialarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10224)
356.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından nakil yoluyla geçiş yapan ve
KPSS ile atanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve İmam Hatip Meslek dersleri
öğretmenlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10225)
357.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, öğretmenlerin yararlandığı sosyal tesislerin kapatılacağı
iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10226)
358.- Ankara Milletvekili
Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, uluslararası ilişkiler ders müfredatından İsmet İnönü
döneminin çıkarıldığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10227)
359.- Antalya Milletvekili
Arif Bulut’un, Fen, Sosyal Bilimler ve Anadolu Liselerine yapılan öğretmen
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10228)
360.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, asgari ücretin altında geliri olan ailelerin okul çağındaki
çocuklarının masraflarının karşılanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10229)
361.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, İstanbul’daki okul kapasitesinin yeni eğitim sisteminin
oluşturacağı talebi karşılamayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10230)
362.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, 2012 KPSS ile ilgili bazı iddialara ve öğretmen atamalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10231)
363.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Simav’da bir lise binasının ilkokul binası olarak tahsisine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10232)
364.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, öğretmenlerin il ve ilçe emrine atamalarının kaldırılmasının
doğurduğu sonuçlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10233)
365.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, lisansüstü öğrenim yapan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10234)
366.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, 2012 KPSS ile ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10235)
367.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, bir milletvekilinin yakınının Milli Eğitim Bakanlığında görev
yaptığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10236)
368.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, taşımalı eğitim sistemiyle ilgili verilere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10237)
369.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora yapamamalarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10238)
370.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Ankara’da ve ülke genelinde imam hatip ortaokuluna dönüştürülen
ilköğretim okullarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10239)
371.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, eğitim sisteminin sorunları ve eğitimle ilgili çeşitli
verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10240)
372.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer’in, 60-66 ay yaş grubundaki çocukların eğitiminde nasıl bir yol
izleneceğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10241)
373.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, bazı illerde sınıf öğretmenlerinin özür grubu
atamalarına dâhil edilmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10242)
374.- İzmir Milletvekili
Erdal Aksünger’in, çocukların okula başlama yaşından kaynaklanan sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10243)
375.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, eşlerinden ayrı olarak görevlerini yerine getiren
öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10244)
376.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, Bolu ilinde yeni eğitim sisteminden kaynaklanan sorunlara ve bazı
istatistiklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10245)
377.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, okulların fiziki yetersizliklerine ve yeni eğitim sisteminin bazı
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10246)
378.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, öğretmenlerin sınavlarda görevlendirilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10247)
379.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Bakanlığın FATİH Projesine ve TÜBİTAK’ın benzer nitelikli
ARDEB Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10248)
380.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, tablet bilgisayarların öğrenci sağlığı üzerindeki etkilerine
ve kanseri artıracağı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10249)
381.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, harç ücretini yatıramadığı için mağdur olan öğrencilere ve
ikinci öğretimde harçların devam etmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10250)
382.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, 2011 ve 2012 yılları LYS sonuçları arasındaki farkın
nedenlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10251)
383.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Van-Bahçesaray YİBO ile ilgili bazı iddialara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10252)
384.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, kapatılan veya kapatılması düşünülen yatılı ilköğretim bölge
okullarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10253)
385.- İstanbul Milletvekili
Osman Korutürk’ün, öğretmen atamalarında yaşanan aksaklıklara ve öğretmen
maaşlarının düşüklüğüne ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10254)
386.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından verilecek
sertifikalı kurslara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10255)
387.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, 2012-2013 eğitim döneminde başta özür grubu olmak üzere
öğretmenlerin tayin taleplerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10256)
388.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, öğretmenlerin eş durumu atamalarıyla ilgili yeni sisteme
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10257)
389.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, öğretmenlerin özür durumuna bağlı yer
değiştirmelerinde yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10258)
390.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Konya’da FATİH Projesi kapsamında dağıtılacak tablet
bilgisayarların çalındığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10259)
391.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, üniversitelerde ikinci öğretimde harçların kaldırılmamasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10260)
392.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, zihinsel engelli bir vatandaşın askere alınmasına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10261)
393.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, TSK bünyesinde devam eden bazı soruşturmalara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10262)
394.- Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu’nun, TSK’nın Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki operasyonlarına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10263)
395.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Van’da mazot kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle bir vatandaşın
öldürüldüğü iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10264)
396.- Van Milletvekili Aysel
Tuğluk’un, Van’da mazot kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle bir vatandaşın
öldürüldüğü iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10265)
397.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, şehitlerin kimliklerinin belirlenmesi için DNA testi
yapılmasına ve karakolların modernizasyonuna ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10266)
398.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, terörle mücadeleye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10267)
399.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van’da mazot kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle bir
vatandaşın öldürüldüğü iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10268)
400.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, terörle mücadeleye ve sınır ötesi operasyonlara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10269)
401.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında Ardahan ile komşu ülke
sınır bölgesinde ölen kişilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10270)
402.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında Van ile komşu ülke
sınır bölgesinde ölen kişilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10271)
403.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Çorlu’da askerlik yapan iki kişinin ölüm nedenlerine ve askerlik
yaparken intihar edenlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10272)
404.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Ergani-Siverek arasına bir askeri tesis yapılacağı iddialarına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10273)
405.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, terörle mücadelede yaralanan askerlerin evlerine ve hastaneye
nakillerine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10274)
406.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Türkiye’nin Suriyeli isyancılara silah sağladığı
iddialarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10275)
407.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, 2003-2012 yılları arasında YAŞ kararları ile TSK’dan ihraç
edilen personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10276)
408.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Suriyeli bir pilotun Türkiye’ye sığındığı iddialarına ve
düşürülen Türk savaş uçağına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10277)
409.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, 2011 yılından itibaren emekliye sevk edilen ve tutuklanan
subaylara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10279)
410.- Adana Milletvekili Ali
Demirçalı’nın, Suriye’de düşürülen Türk uçağına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10280)
411.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Şırnak’ta asker taşıyan özel bir aracın uçuruma yuvarlanmasına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10281)
412.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, denizlerimizin kontrolü amacıyla uygulamaya konulan
projelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10282)
413.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, insansız hava araçlarında kullanılan bir programa ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10283)
414.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, muvazzaf ve emekli astsubayların sosyal ve özlük haklarından
kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10284)
415.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Hasdal ve Hadımköy cezaevlerindeki bazı tutuklulara ait olduğu
iddia edilen ses kayıtlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10285)
416.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, İstanbul’da bir su parkındaki yunusların sağlık ve yaşam
koşullarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10287)
417.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, HES Projelerine açılan iptal davalarına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10289)
418.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Ordu’da yapılması planlanan HES’lere ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10290)
419.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, ülkemizdeki HES’lerin sayısı ile bunların denetimine ve çevreye
verdikleri zararlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10291)
420.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’da yapılmış ve yapımı devam eden baraj ve HES’lere ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10292)
421.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Belgrad Ormanının bir bölümünün tabiat parkına dönüştürülmesinin
sonuçlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10293)
422.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar Çay Barajı İnşaatı Projesine
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10294)
423.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar Merkez ve ilçelerinde yapılan
yeraltı sulama sistemlerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10295)
424.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’daki bir barajın su kaçırdığı
iddialarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10296)
425.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’da yürütülen Akarçay Islah
Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10297)
426.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Muş ilindeki bazı köylerin su ve altyapı sorunlarına ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10299)
427.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İZSU’nun su faturalarına yansıttığı gelir
kalemlerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10300)
428.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Bakanlık teşkilatında istihdam edilen jeofizik
mühendislerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10333)
429.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, bazı illerde satışa çıkarılan ve Türk Telekom’a ait
olduğu iddia edilen taşınmaz malların ihale yöntemine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10334)
430.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Kocaeli’de Elektronik Bilet ve Uydu Takip Sistemine geçilmesine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10336)
431.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, İzmir-Ankara otoyolunun güzergâhına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10337)
432.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, araç muayene sürelerinin kısaltılacağı iddiasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10338)
433.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’daki metro inşaatlarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10339)
434.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl’de yapımı devam eden şehirlerarası yollara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10340)
435.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, telefon abonelerinden alınan ÖİV ve KDV’ye ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10341)
436.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Emirdağ-Çay-Dinar karayolunda duble yol
yapımına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10342)
437.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Diyanet İşleri Başkanlığından Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığına geçen personele ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10343)
438.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayacak yol yapım çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10344)
439.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Muş ili Malazgirt ilçe Merkezindeki Kültür Caddesine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10345)
440.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, otobandan geçiş cezaları nedeniyle yaşanan mağduriyete
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10346)
441.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara-Balâ karayolunun yapım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10347)
442.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Dikili ilçesindeki sahil yolunun onarımına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10348)
443.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Ankara’da bir kişinin hayatını kaybettiği metro inşaatında
meydana gelen göçük olayına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10349)
444.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Ankara, İstanbul ve İzmir’de devam eden metro yapım
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10350)
445.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Çanakkale deniz ulaşım seferlerinin işletme ihalesine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/10351)
446.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Ankara, İstanbul ve İzmir’de devam eden metro yapım
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10352)
447.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bir imamın görevden alınmasına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/10353)
1 Kasım 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15'inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin süresi yirmi
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
Tekirdağ’da yaşanan sel felaketi hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili
Sayın Özlem Yemişçi’ye aittir.
Buyurun Sayın Yemişçi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tekirdağ Milletvekili Özlem Yemişçi’nin, Tekirdağ ilinde yaşanan
sel felaketine ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZLEM YEMİŞÇİ (Tekirdağ) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tekirdağ ilimizde 22-24 Ekim tarihleri
arasında meydana gelen aşırı sağanak yağışlar neticesinde yaşanan sel felaketi
hakkında gündem dışı, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yaşanan bu üzüntü verici
hadiseye geçmeden önce, Atatürk’ü çok iyi özümsediğini zanneden ama aslında
kendini bile anlamakta zorluk çeken sözde aydınlık kesime seslenmek istiyorum:
Cumhuriyet kurulalı seksen dokuz yıl oldu, siz hâlâ anlayamadınız. Neyi mi
anlayamadınız? Siyaha “beyaz”, beyaza “siyah” demekle olmuyor. Ulu Önder
Atatürk’ün arkasına sığınıp konuşmaktan vazgeçin artık.
Aslında biz ana muhalefete ve
muhalefet partilerimize değer veriyor, söylediklerini önemsiyoruz; yeter ki
onlar bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmasınlar.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) –
Sele gel, sele. Konumuz Tekirdağ’da seldi, yanlış mı anladık? Tekirdağ ilimizde
yaşanan seldi konumuz.
ÖZLEM YEMİŞÇİ (Devamla) –
Bilgileri veriyorum: Yağışın başlamasıyla birlikte ilimizde sel ve taşkınlar
meydana gelmiştir. Bunun üzerine İl Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi derhâl
toplanmış, koordinasyon ve faaliyetlerine başlamıştır. Saray ve Çorlu ilçe
kaymakamlıklarında kriz merkezleri oluşturulmuş, olaylara buradan müdahale ve
koordinasyon sağlanmıştır. Evlerini su bastığı için vatandaşlarımız öncelikle
kapalı spor salonlarına alınmış, daha sonra Valilik talimatıyla bölgedeki
otellere yerleştirilmiştir. Evlerindeki boya, badana gibi işlemler
tamamlanıncaya kadar bu otellerde on gün süreyle misafir edileceklerdir.
Başbakanlık AFAD bölgeye acil
yatırım ödeneği olarak toplam 750 bin lira göndermiştir. Gönderilen ödenekten
vatandaşlarımıza yardım dağıtımı yapılmış ve bu dağıtım devam etmektedir.
Bölgedeki köylerimizde meydana gelen altyapı hasarlarının tamir giderleri de
yine bu yardım ödeneğinden karşılanacaktır.
Kızılay bölgeye barınma ve
temel ihtiyaç malzemeleri göndermiştir.
Sağlık Müdürlüğümüzün
ambulans ve sağlık personeli ekibi görev alanında her zaman olmuştur. Pazartesi
gününden itibaren de bölgeye sosyal psikolojik destek vermek amacıyla psikolog
görevlendirilmiştir.
Kamu binalarımızda,
okullarımızda temizlik ve kurutma çalışmalarımız devam etmektedir.
İl Afet ve Acil Durum
Müdürlüğü, Çevre Şehircilik Müdürlüğünden oluşan yedi ekip ön hasar tespiti
çalışmalarına başlamış, dokuz yüz altmış noktada ön hasar tespiti yapılmıştır.
Mağdur olan vatandaşlarımızın evleri, iş yerleri, ahır, samanlık, depo ve
benzeri gibi binalardaki hasar -hafif, orta ve ağır- tespit çalışmaları,
analizleri iki gün içerisinde yapılmış ve bu çalışmalar da devam etmektedir. 9
Kasıma kadar vatandaşlarımızın başvuruları kabul edilecektir. Kısaca, bölgedeki
yaralarımız sarılmaktadır.
Olaya ilişkin bizlere destek
veren Sayın Başbakanımıza, Hükûmetimizin temsilcilerine ve olayın başladığı
andan itibaren halkımızın yanında saat mefhumu olmadan çalışmaları yöneten
Tekirdağ Valimize, tüm kamu kurum kuruluşlarına Tekirdağ halkı adına teşekkür
ediyorum.
Tekirdağ’da yaşanan sel
felaketinde mağdur olan tüm vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun dileklerimi
sunuyorum. Tekirdağ halkı yalnız değildir, hiçbir zaman da yalnız olmayacaktır.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bugün 1 Kasım, Trakya’nın en büyük ilçesi Çorlu’nun düşman
işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümü. Çorlu ve Saray ilçelerimizin düşman
işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümünü büyük bir gururla yaşamaktayız. Bu
topraklar kanla alındı; bedeli, etiketi olmaz. Bu şanlı kurtuluş günleri, Türk
kadınıyla, Türk erkeğiyle dünyaya meydan okuyarak alınmıştır. Bağımsızlığımızı
ve cumhuriyetimizi özümsemek, onu konuşmak değil, ona sahip çıkmaktan geçer;
sahip çıkmak, çalışmaktan geçer.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZLEM YEMİŞÇİ (Devamla) –
Çalışmaktan üşenenler de konuşmaktan vazgeçsinler. Cumhuriyetimiz sahipsiz
değildir.
Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yemişçi.
Gündem dışı ikinci söz,
Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın Organ Bağışı ve Nakli Haftası mesajı
münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’ya aittir.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Zonguldak Milletvekili Mehmet
Haberal’ın Organ Bağışı ve Nakli Haftası mesajına ilişkin gündem dışı konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri Cumhuriyet Halk Partisi Zonguldak
Milletvekilimiz Sayın Profesör Doktor Mehmet Haberal adına saygıyla
selamlıyorum.
Organ Bağışı ve Nakli
Haftası’nda bu konuşmayı yapmak elbette Sayın Mehmet Haberal’a yakışırdı. Ancak
kendisi Silivri toplama kampınızda olduğu için bu onurlu görevi yapmak bana
düştü. İşte o zulümhaneden sizlere şöyle sesleniyor Sayın Haberal:
“Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün sizlere ülkemizde böbrek ve karaciğer nakilleriyle
ilgili son durumu özet olarak sunacağım.
Öncelikle, Hacettepe
Üniversitesi hastanelerinde böbrek nakline başlamamızda çok önemli katkıları
olan, Hacettepe Üniversitesi ve Bilkent Üniversitelerini kuran çok Değerli
Hocam merhum Profesör Doktor İhsan Doğramacı’yı, keza, bu konuda katkısı olup
da aramızdan ayrılmış olan değerli hocalarımı rahmetle, yaşayanları da şükranla
anıyorum. Ayrıca bu konuyla ilgili yasaların çıkarılmasını sağlayan dönemin
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Senato üyelerini, yine dönemin Diyanet İşleri
başkan ve yardımcılarını, basını ve sivil toplum kuruluşlarını şükranla anmayı
bir borç biliyorum. Organ ve doku nakillerinin bugünlere gelişinde çok önemli
katkılar sağladılar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde akrabadan ilk böbrek nakli 1975 yılında Doktor
Mehmet Haberal ve arkadaşları tarafından yapılmıştır. Avrupa Transplantasyon
Merkezinden 1978 yılında getirdiğim böbrek ile ölüden ilk böbrek nakli yine
Mehmet Haberal ve arkadaşları olarak tarafımızdan gerçekleştirildi.
Yoğun çalışmalar sonucunda
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Senatodan 2238 sayılı Yasa çıktı. Yasanın
önemli maddeleri şunlardı:
Herhangi bir bedel veya çıkar
karşılığı doku ve organ alınması veya saklanması yasaktır.
18 yaşını bitiren ve mümeyyiz
olan kişiler 2 tanık önünde organlarını bağışlayabilirler.
Bu bağış için kişinin aile ve
yakınlarından izin alınması gerekir.
2238 sayılı Yasa’nın ilk
uygulaması da yine Doktor Mehmet Haberal ve arkadaşları tarafından 1979 yılında
ülkemizde ilk kez ölüden alınan böbrek nakli gerçekleştirildi.
Her hastadan rıza alınması
zaman kaybına neden oluyordu bazen. Bu nedenle yeni bir yasa hazırladık. Bu
yasaya göre Hekimler Kurulunun beyin ölümü teşhisi koyduğu kişinin yanında izin
alacak kimse yok ise izin alınmadan doku ve organları alınabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2594 sayılı Yasa’nın çıkmasıyla ülkemizde karaciğer ve kalp
transplantasyonlarının da önü açılmış oluyordu. 1988 yılında ülkemizde ölen bir
vatandaşımızdan alınan karaciğer Doktor Mehmet Haberal ve arkadaşları
tarafından ilk kez bir kronik karaciğer hastasına başarıyla nakledildi. 1990
yılında ülkemizde ve Avrupa’da çocuklarda ilk kısmi karaciğer nakli yine Doktor
Mehmet Haberal ve arkadaşları tarafından yapıldı. 1990 yılında dünyada erişkin
bir hastada ilk kısmi karaciğer nakli yine Doktor Mehmet Haberal ve arkadaşları
tarafından yapıldı. 1992 yılında yine dünyada ilk kez aynı organ vericiden hem
kısmi karaciğer hem de böbrek alınarak kronik böbrek hastasına nakledildi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1975 yılında tek bir böbrek nakli merkezinden bugün 59 böbrek,
36 karaciğer, 16 kalp, 3 akciğer nakil merkezi ve bu arada yapılan yüz ve kol
bacak nakillerinin yanı sıra, kornea ve kemik iliği nakil merkezlerimiz ile az
da olsa kök hücre merkezlerimiz ülkemizin organ doku nakilleri konusunda
gelişmişliğini ve gelmiş olduğu seviyeyi göstermektedir.
Organ bağışıyla ilgili
önerilerim şunlardır: Sağlık Bakanlığı bu konuda ilgili kuruluşlarla -Türkiye
Organ Nakli Derneği ve Türk Nefroloji Derneği gibi- yakın iş birliği
yapmalıdır. Sağlık Bakanlığı ve ilgili kuruluşlar doku ve organ nakli ile
ilgili yazılı ve görsel ve basını da kullanarak yoğun eğitim yapmalıdır. Doku
ve organ bağışı için organizasyonlar düzenlenmelidir. Hastanelerin acil servis
ve yoğun bakım elemanları bu konuda eğitilmelidir. Vatandaşlarımızın doktora ve
hastalara güveni sağlanmalıdır. Bu güven duygusu yerleşirse çok mesafe alırız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; inanıyorum ki ülkemiz bu konudaki yasaları ve mevcut imkânları
kullanarak birçok kronik organ hastasının yeniden yaşam kazanmasında çok fazla
etkili olacaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Mehmet
Haberal”
İşte böyle bir değeri, sadece
hukuk, adalet ve insan onurunu çiğnemekle kalmadınız, Türk halkımızı ve tıp
camiamızı böyle bir değerden mahrum bıraktınız değerli AKP milletvekilleri.
Keşke ben de sizi saygıyla anabilseydim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü
söz, mesleki ve teknik eğitimin sorunları hakkında söz isteyen Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık’a aittir.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, mesleki ve teknik eğitimin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, on yıllık AKP hükûmetleri
döneminde âdeta yazboz tahtasına dönüştürülen eğitim kurumlarının ve
öğretmenlerin sorunları yüce Meclisin en önemli gündem maddeleri içerisinde
yerini korumaya devam etmektedir. Özellikle son dönemde ataması yapılmayan lise
branş öğretmenleri ile mesleki ve teknik eğitimde görev alacak öğretmen
adaylarının sorunları, yaşanan haksızlıklar ve mağduriyetler nedeniyle daha da
artmıştır. Tarih, fizik, kimya, biyoloji, matematik ve benzeri gibi lise
branşlarında bu yıl yapılan 40 bin öğretmen atamasında sadece 3.900 civarında
kontenjan verilmesi bu grubu ciddi ölçüde mağdur etmiştir. Yeni uygulamaya
konan eğitim sistemiyle genel liselerin neredeyse tamamının Anadolu lisesine
dönüştürülmesi ve Anadolu liselerine yapılacak ilk atamaların Danıştay
kararıyla durdurulması nedeniyle lise branş öğretmenleri âdeta kaderleriyle baş
başa bırakılmıştır. Acilen Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacak bir
yönetmelik değişikliğiyle Anadolu liseleri ilk atamaya açılmalı ve bu
mağduriyet giderilmelidir.
Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından görevde bulunan öğretmenlere bu eğitim öğretim yılında tanınan alan
değişikliği hakkı, çok yüksek KPSS puanlarına rağmen, lise branş öğretmenlerini
açıkta bırakmıştır. 2013 yılı Şubat döneminde yapılacak ek öğretmen
atamalarıyla öncelikle bu grupların mağduriyetleri giderilmelidir.
On yıldır sürekli teknik ve
mesleki eğitimin öneminden bahseden AKP hükûmetlerinin on iki yıllık zorunlu
eğitim sistemi yasalaştıktan sonra sadece imam hatip okullarıyla sınırlı kalan
bir düzenleme yapması 28 Şubat sürecinde en fazla mağduriyeti yaşayan teknik ve
mesleki eğitime nasıl baktığının bir göstergesi olmuştur. Bugüne kadar yapılan KPSS’lerde
kendi alanlarında derece yaparak ilk 10’lara giren mesleki ve teknik öğretmen
adayları bile yıllardır atanamamışlardır. Sayıları 100 bine yaklaşan ve 2002
yılından bu yana sadece yüzde 3 dolayında atamaları gerçekleştirilen teknik
öğretmen kadrolarının yeni yapılacak öğretmen atamalarında mutlaka artırılması
gerekmektedir.
Talim Terbiye Kurulunun,
teknik eğitim fakültesi mezunlarının teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak
atanabilmesi için 2011 yılında yaptığı düzenleme yeterli olmadığı gibi, anılan
yılla sınırlı tutulmuş ve 2012 şubat öğretmen atamasında bu alanda 350’ye yakın
kadro boş kalmıştır. Mesleki ve teknik eğitim fakültesi mezunları Devlet
Memurları Kanunu’nda teknik hizmetler sınıfında yer almasına karşın ancak
kamuda genel idare hizmetleri sınıfında görev alabilmektedirler. Bu sınıfın
özel sektörde herhangi bir karşılığı bulunmamaktadır. Son dönemde alınan
kararlarla, daha önce teknik eğitim fakültesi mezunlarına tanınmış olan şantiye
şefliği ve iş güvenliği uzmanlığı yetkileri iptal edilmiş ve bu alanlarda
çalışan teknik öğretmenler zor durumda bırakılmıştır.
Teknik eğitim fakültesi
mezunlarına 3795 sayılı Kanun’la tanınan mühendislik tamamlama hakkı, 2002
yılından itibaren, yeterli başvuru olmasına rağmen, öğretim elemanı
yetersizliği ve benzeri gibi nedenlerle gerekli sınavın ve programın hiç
açılmamış olması sonucunda âdeta ellerinden alınmıştır.
Teknik eğitim fakültelerinin
2009 yılında kapatılarak yerine teknoloji fakültelerin açılmasına ve açılan
fakültelerin mezunlarının mühendis unvanı alacağı belirtilmesine karşın,
kapatılan teknik eğitim fakültelerinin eski mezunları hakkında henüz herhangi
bir düzenleme yapılmamıştır. Lisansüstü eğitim programlarında mesleki ve teknik
eğitim fakültelerine yönelik programların yer almaması teknik öğretmenlerin
kendi alanlarında akademik ilerlemelerinin önünü tıkamıştır. Aldıkları dört
yıllık lisans eğitimine karşın teknik öğretmenler, teknisyen veya tekniker
unvanlarına sahip çalışanlarla eş tutularak çalışmak zorunda bırakılmışlardır.
Dolayısıyla bunların özel hizmet tazminatı ve ek ödemelerdeki mağduriyetleri
mutlaka giderilmelidir.
Değerli milletvekilleri, özel
eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde de eğitim personeli temininde büyük
zorluklar yaşanmaktadır. Özel eğitim okullarında sınıf öğretmenlerini
görevlendiren Bakanlığın, aynı uygulamayla özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezlerindeki öğretmen açığını da gidermesi kaçınılmazdır, özellikle bu konu
çok büyük bir aciliyet arz etmektedir.
Hükûmeti bu tür sorunların
çözümünde duyarlı davranmaya davet ediyor, tekrar bu vesileyle tüm teknik
öğretmenlerin sorunlarının çözümünde yüce Meclisi duyarlı davranmaya davet
ederek saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Işık.
Sayın milletvekilleri,
sisteme giren arkadaşlarımıza birer dakika söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Sarıbaş
var.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, 18/9/2012 tarihinde
Çanakkale’nin Biga ilçesindeki sel felaketinde 3 vatandaşın yaşamını
yitirdiğine ve zarar gören vatandaşların mağduriyetlerinin hâlâ giderilmediğine
ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Sayın Başkan, 18/9/2012 tarihinde, Çanakkale’nin Biga ilçemiz ve köyünde 3
vatandaşımız canlarını sel felaketi dolayısıyla yitirmişlerdir. Yaklaşık bir
buçuk ay gibi bir süre geçmesine rağmen, ilçemizde zarar gören bu
vatandaşlarımızın zarar ziyan tespitleri yapılmasına rağmen, arazileri hakkında işlemlerin sonucunda para
ödenmedi. Hâlâ mağdur oldukları ve yine bununla ilgili dere ıslahları ve diğer
altyapı çalışmalarının yapılmadığı… Her an yine sel basacağı endişesini
yaşamaktadırlar. Bunların zarar ve tespitlerinin ve yardımlarının ne zaman
yapılacağı ve ne kadar süre içerisinde de bunların verileceği vatandaşlarımız
tarafından beklenmektedir.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim
Sayın Sarıbaş.
Sayın Türkkan…
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında barikatların kaldırılması olayıyla ilgili Cumhurbaşkanı ile
Başbakan arasında kriz çıktığına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Başkan, Türkiye, pazar gününden sonra bir barikat meselesine takıldı
gitti. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık krizi çıktı barikat yüzünden.
Bu barikat bu kadar önemli midir? Türkiye’de birileri “Bayramı kutlayacağım.”,
birileri de “Kutlatmayacağım.” diye inatlaşırken, Türkiye’de bir
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık krizi çıkmasına sebep olabilecek kadar önemli bir
konu mudur bu barikat? Ne Cumhurbaşkanı Başbakanı suçlasın ne de Başbakan
Cumhurbaşkanını suçlasın; hükûmet krizi çıkmasın, devlet krizi çıkmasın.
Barikatı Çankaya Zabıta Müdürü Bülent Bey kaldırmış. Orada bulunan arkadaşlar
söyledi. Boşuna Cumhurbaşkanına yüklenmesin Başbakan, Cumhurbaşkanı da
Başbakana kem söz etmesin. Aralarındaki meseleyi bitirsinler, faturayı Bülent
Bey’e kessinler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Türkkan.
Sayın Öğüt…
3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, büyük şehirlerde hatalı
park eden araçların yediemin otoparklarına çekilmesi uygulamasının sıkıntılara
neden olduğuna ve buradan elde edilen gelirle ne yapıldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Büyükşehirlerde her gün
yüzlerce araç Trafik Vakfı tarafından hatalı park ettiği gerekçesiyle yediemin
otoparklarına çekiliyor. Özellikle İstanbul ve Ankara gibi kentlerde yaşayanlar
konuyla ilgili büyük sıkıntı yaşıyor çünkü trafiği rahatlatmak için yapılan
uygulama mevcut trafiği daha da altüst ediyor. Ayrıca, araçların çekilmesi sırasında
zarar görmesi ve bu zararın çekici tarafından verildiğinin ispatlanamaması da
en çok dile getirilen sıkıntılar arasında. Park ihlalini yapan araçlar içinde
hangi aracın neye göre ve nereye çekildiği de bilinmiyor. Ödenen ücret 142
lirayı buluyor, otoparklarda sadece nakit ödeme kabul ediliyor. Vatandaş çekme
işlemini yapan trafik vakıflarının elde edilen gelirle ne yaptığını ve çekme
işleminin yasal dayanağının ne olduğunu merak ediyor.
Arabası çekilmiş bir vatandaş
olarak ben de bu soruları merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Öğüt.
Sayın Yılmaz…
4.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, AKP’nin Atatürk’ten ve
laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nden korktuğuna ve Latin
harflerinin kabulü ile saltanatın kaldırılmasının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, biraz önce
konuşan Tekirdağ AKP Milletvekili Özlem Yemişçi aynen şunu söyledi: Atatürk’ün
arkasına sığındığımızı, Atatürk’ü anlamadığımızı iddia etti. Oysaki asıl olarak
AKP Atatürk’ü unutturmaya çalışmakta, ulusal bayramlarda dahi anıtlara çelenk
konulmasını yasaklamaktadır.
AKP korkuyor Atatürk’ten ve
89 yıl önce kurulan laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nden ve bu
ilkelerden. Korkmaya da devam etsinler çünkü bu ülkede laik, demokratik, çağdaş
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkelerini hiç kimse yok edemeyecek, insanların
yüreklerinden silemeyecektir. Cumhuriyet Bayramı buluşması ve coşkusu bunu
göstermektedir.
Ayrıca, bugün Latin
harflerinin ve saltanatın kaldırılışının yıl dönümüdür. Ben, bütün bu
devrimleri yapanları saygıyla anıyorum, Atatürk ve arkadaşlarını, Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucularını da bu nedenle saygıyla anıyorum. Bugün biz böylesi
bir Mecliste oturmazdık eğer onlar üzerlerine düşen görevi yapmamış olsalardı.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Yılmaz.
Sayın Yeniçeri…
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metiner’in 14’üncü Birleşimde yaptığı gündem dışı konuşmada cumhuriyetle
ilgili ifadelerine ve cumhuriyet rejimine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün, burada, Cumhuriyeti
küçümsemek anlamına gelecek ifadeler kullanılmıştır. Bir arkadaşımız
“Cumhuriyet ne iyidir ne kötüdür, cumhuriyetin ilanının bir yararı da
olmamıştır.” anlamına gelen sözler etmiştir. Cumhuriyet, millet tarafından
seçilen, parlamentoya dayanan ve başında cumhurbaşkanı olan siyasi bir rejim
şeklidir. Hemen bütün ülkelerde tek ortak yanı devlet başkanlığı makamının
babadan oğula veya aile yakınlarına miras kalmamasıdır. Sömürge kafalı
olmayanlar için bunun anlamı çok büyüktür. “Cumhuriyet ne iyidir ne de
kötüdür.” diyerek söze başlayıp “Önemli olan demokratik cumhuriyettir.”
diyenler hem demokrasiden hem de cumhuriyetten nasibini almamış olanlardır.
Demokrasiyi övmek için cumhuriyeti yermek ihtiyacı duymak vahim bir yaklaşım
tarzıdır. Türkiye’de tek parti uygulamalarını gerekçe göstererek cumhuriyet
eleştirisi yapmak, gerçekleri fena hâlde saptırmaktır. Cumhuriyet, en azından,
tek partili hayattan çok partili hayata geçmeyi ve buradan konuşan arkadaşa da
özgürce görüşünü belirtme imkânını vermiştir. Cumhuriyet fazilettir,
demokrasinin de sigortasıdır. İnsanların onuruna sahip çıktığı gibi, hem
demokrasiye hem de cumhuriyete sahip çıkmaları gereklidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) -
Farkında olan için cumhuriyet hem adam yerine konmayı hem de adam olmayı
sağlamıştır. Yetmiyor mu?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yeniçeri.
Sayın Köse…
6.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, tarımsal kalkınmayı desteklemek
adına köylerde kurulan süt hayvancılığı kooperatifleri üyelerine borç tahakkuk
ettirildiğine ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bu konuya çözüm
getirmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tarımsal kalkınmayı
desteklemek adına köylerde kurulan süt hayvancılığı kooperatifleri üyelerine
geçmiş dönemde ikişer adet süt ineği dağıtımı yapılmış idi. Ancak iki süt
ineğiyle evi geçindirmek mümkün olmadığından, özellikle genç vatandaşlarımız, genç
çiftçilerimiz hayvanlarını köyde bulunan aile bireylerine bırakarak kent
merkezlerinde iş aramaya gitmişlerdir. Son dönemde, Tarım Bakanlığının
uygulamasıyla, köylerinden ayrılan bu genç yurttaşlarımızın, genç
köylülerimizin adlarına 20’şer bin lira civarında bir borç tahakkuk
ettirildiğini ve bunlardan talep edildiğini ben kendi memleketim olan Çorum’da
izliyorum. Tarım ve Hayvancılık Bakanından bu konuya acil çözüm üretmesini
talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Köse.
Sayın Varlı…
7.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Hükûmetin pamuk fiyatlarıyla
ilgili düzenleme yapması ve akaryakıt ile gübre fiyatları konusunda da
çiftçinin sesini duyması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla Hükûmeti uyarmak istiyorum.
Çukurova bölgesinde pamuk
hasadı tamamlandı ama pamuğun fiyatı hâlâ 1 milyon, 1 milyon 100 bin lira. Biz
cayır cayır Yunanistan’dan, Rusya’dan, Hindistan’dan pamuk ithal ediyoruz. Niye
bizim çiftçimiz kendi ürettiği pamukla para kazanamıyor da biz başkasının
çiftçisine, başkasının insanına topladığımız vergilerle para kazandırıyoruz?
Lütfen pamuk fiyatlarıyla alakalı Hükûmet bir girişimde bulunsun. Çiftçinin
artık bundan sonra dayanacak gücü kalmamıştır. Bu akaryakıt fiyatlarıyla, gübre
fiyatlarıyla zaten alın terini toprağa dökerek, gözyaşını toprağa dökerek her
gün yeni ümitlerle, acaba para kazanabilecek miyim ümidiyle gayret gösteren,
ekip diken çiftçimiz artık canından bezmiştir, canından bıkmıştır. Hükûmet, lütfen,
bu konuda, akaryakıt fiyatları ve gübre fiyatları konusunda çiftçinin bu sesini
duysun ve yardımcı olsun ve dışarıdan gelen pamuğun önüne de engel koysun,
kendi çiftçimizin pamuğu kendi ülkemizde değerlendirilsin ve kendi çiftçimiz
kazansın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM VARLI (Adana) –
Mısır hasadı da bitmiştir.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Varlı.
Sayın Kaplan…
8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, cezaevlerinde
sürdürülen açlık grevlerinde sağlık açısından kritik olan 50’nci günün
aşıldığına ve yaşam hakkının korunması adına herkesi daha duyarlı olmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cezaevlerinde tutuklu ve
hükümlü bulunan yaklaşık 680 kişi açlık grevlerinin insan sağlığı açısından
kritik olan 50’nci günlerini aşmış bulunmaktadır. Geçmiş dönemlerde açlık grevi
ve ölüm orucu sonucu yaşamlarını yitirenleri, korsakoff sendromu sonrası sakat
kalanları biliyoruz. Siyasi düşünceleri ne olursa olsun, bir hekim olarak,
insani açıdan yaşam hakkının korunması adına herkesi daha sorumlu, daha duyarlı
olmaya çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Kaplan.
Sayın Işık…
9.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, Erzincan’a ambulans ve
helikopter gelmesinde sıkıntı yaşandığına ve bu nedenle hayatını kaybedenler
olduğuna ilişkin açıklaması
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, dün, Ağrı’nın
sorunlarını burada tartışırken Sayın Bakanımız sağlık konusunda her türlü
sorunun çözüldüğünü, özellikle helikopterlerin ve uçakların çok iyi gittiğini
söyledi sağlık yönünden. Erzincan’da üç ay önce yirmi yedi yaşında bir gencimiz
sırf helikopter veya ambulans gelmediği için öldü. Bayramdan bir hafta önce de
yeni doğan ikiz bebekler, ambulans da gelmedi, helikopter de gelmediği için
çocukların 2’si de öldüler. Askeriye ambulansı verdi, Malatya’ya en sonunda
askeri helikopterle götürdük. Erzurum’daki arkadaşların bildirdiği şey “Hava
kapalı olduğu için gidemiyor.” Askerî helikopter gidiyor da sağlık ambulansı
nasıl gidemiyor, onu düşünmek lazım ya da o zaman şöyle bir şey diyelim: Seksen
ile gidiyor da Erzincan’a özel bir gıcıkları mı var, Erzincan’a bu ambulans
konusunda böyle tutucu davranıyorlar?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Işık.
Sayın Havutça…
10.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Marmara
ilçesinde yoğun yağışlar nedeniyle büyük zararların meydana geldiğine ve bu
yaraların acilen sarılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesir Marmara ilçesinde
23 Ekim’de Marmara’da, Avşa’da, Saraylar beldesinde aşırı yağışlar nedeniyle
yüz yılda bir görülen, görülmemiş bir yağış olmuş ve Marmara merkez ilçemiz
altyapısı, caddeler, yollar altüst olmuş, içme suyu da kullanılamaz hâle
gelmiştir. Yaklaşık 1-1,5 milyon TL belediye altyapısı, yol tamiri için kaynağa
ihtiyaç vardır ve vatandaşlarımız da büyük zarar görmüştür. Belediye Başkanımız
ve Kaymakamlık verilerine göre merkezde 60 ev, Avşa beldesinde 110 ev, Çınarlı
Mahallesi’nde 87 ev, Gündoğdu köyünde 21 ev, Topağaç köyünde 3 ev, Asmalı’da 3
ev ayrıca 140 iş yeri ve 34 araç, 14 depo hasar görmüştür. Vatandaşlarımızın
zararlarına ve evlerine girilemez durumda olan yurttaşlarımıza acilen kaynak
ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçların giderilmesi noktasında Hükûmetimizin,
Valiliğimizin çalışmaları her ne kadar varsa da yetersizdir. Onların verilerine
göre 600 milyon civarında bir zarar olduğu tespit edilmiştir, oysa oradaki
zararın boyutunun 1,5-2 trilyon civarında olduğu belirtilmektedir. O yaraların
acilen sarılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Havutça.
Bazı arkadaşlarımız da
sistemde ama özür diliyoruz, uygulamamız 10 kişi için biliyorsunuz.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Sayıştayın 2011 yılına ait dış denetim raporlarının inceleme
sonuçlarına ilişkin tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 69’uncu
maddesi ile 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı
Kanunu’nun 37’nci maddesinin 2’nci bendi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi
ile Sayıştay Başkanlığının 2011 yılı harcamalarına ilişkin dış denetim
raporlarının Başkanlık Divanının 10/10/2012 tarihli toplantısında görüşüldüğüne
ve inceleme sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar verildiğine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1029)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununun 69’uncu maddesi ile 6253 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununun 37’inci maddesinin 2’nci
bendi uyarınca; Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Sayıştay Başkanlığının 2011 yılı
harcamalarına ilişkin Dış Denetim Raporları, Başkanlık Divanının 10.10.2012
tarihli toplantısında Üst Yöneticilerin cevapları da dikkate alınarak
görüşülmüş ve ekteki inceleme sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına
karar verilmiştir.
Bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Ve Sayıştayın 2011 Yılı Dış Denetim
Raporları İnceleme Sonuçları
1- Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2011 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere
görevlendirilen Sayıştay Uzman Denetçileri tarafından düzenlenen 21.09.2012
tarihli Dış Denetim Raporunda; 2011 yılı Bütçe Kanunuyla tahsis edilen
ödeneklerin; harcama birimleri tarafından kullanımı sırasında düzenlenen
harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup
olmadığı, hazırlanan mali tabloların doğruluğu, denkliği ve güvenilirliği
incelenmiştir.
Yapılan inceleme sırasında;
2011 yılına ait cetvel ve tablolarda gösterilen gider rakamlarının; doğru ve
denk olarak kaydedilip kaydedilmediği, toplamlarının doğru, denk ve tutarlı
olup olmadıkları ve hesapların birbirleriyle mutabık bulunup bulunmadıklarına
bakılmıştır. Bütçede tahmini olarak yer alan kullanılabilir ödenek rakamlarıyla
kesin hesap sonuç rakamları karşılaştırılmak suretiyle gerçekleşme oranları ve
uygunluk durumları, programa alınan yatırımların gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediği araştırılmış, cetvellerdeki rakamların dayandıkları sarf
belgelerinin ilgili mevzuatına uygunluğu örnekleme yoluyla denetlenmiştir.
Raporda özetle:
TBMM Başkanlığı 2011 yılı
başlangıç ödeneği 512.935.000 TL olup yıl içinde yapılan aktarmalar ve
eklemelerle birlikte 522.084.501,32 TL'ye ulaşmıştır. 31.12.2011 tarihi
itibariyle bu ödeneğin 470.697.701,70 TL'si harcanmış, kalan ödeneğin
37.070.372,41 TL'si iptal edilmiş, 14.811.168,88 TL de ertesi yıla
devretmiştir. 2011 yılında tahsis edilen ödeneğin % 90,2'sinin, 2010 yılında %
89'unun, 2009 yılında ise % 88'inin harcandığı, ödenek üstü harcama yapılmadığı
ve dengeli bütçe politikasının gözetildiği belirtilmiştir.
Ayrıca;
- TBMM Başkanlığı ödeme emri
belgeleri ve muhasebe işlem fişleri ile banka hesap özetlerinin mutabık olduğu,
- Kesin hesap cetvellerinde
gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü harcama
yapılmadığı,
- Üst yöneticinin, 5018
sayılı Kanunda öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin
gözetilmesinde ve bütçe ile verilen kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli bir şekilde kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin alınmasında
gayret gösterdiği,
- Harcamalarda genel olarak
ihalede açıklık ilkesine uyulduğu ve rekabetin sağlandığı,
- Bütçe ödeneğinin verimli ve
ekonomik şekilde kullanıldığı,
- Tüm mali süreçlerde yer
alanların, ilgili mevzuatta öngörülen kurallara uygun şekilde çalıştıkları,
ifade edilmiştir.
Harcama belgelerinin
incelenmesinde ise;
- Ödeme emri ve eki
belgelerin, Elektronik Doküman Yönetim Sistemine kaydı yapıldıktan sonra,
anılan belgelerin sıralı ve düzgün şekilde yeniden dosyalanmasına özen
gösterilmesinin gerektiği,
- Protokole bağlı ödenek
aktarmalarında, protokol hükümlerine uygun şekilde ödenek gönderilmesine özen
gösterilmesinin gerektiği,
- Hizmet alımlarında
görevlendirilecek yetkili kontrol elemanlarıyla muayene ve kabul komisyonu
üyelerinin farklı kişilerden kurulmasına özen gösterilmesinin gerektiği,
- Mal alım işinde sözleşme
eki idari ve teknik şartnamede yazılı nitelikteki mal ve malzemenin alınmasına
ve fiyat farkının bu çerçevede hesaplanmasına özen gösterilmesinin gerektiği,
- Sosyal tesislerin
işletilmesinde kullanılan elektrik, su ve doğalgaz tüketim bedellerinin sosyal
tesis gelirlerinden karşılanmasına özen gösterilmesinin gerektiği,
- Hizmet alım sözleşmesinin
uygulanması sırasında, idari şartnameyle istenilen şartların yüklenici
tarafından eksiksiz olarak yerine getirilmesinin sağlanmasına özen
gösterilmesinin gerektiği,
- Yapım işlerine ait ihale
işlemlerinin uygulanmasında sözleşme eki mahal listesinde yer verilen
imalatların yine sözleşme eki dokümanda belirlenen nitelikte yaptırılmasına
özen gösterilmesinin gerektiği,
yönünde değerlendirme ve
tavsiyelerde bulunulmuştur.
Bu çerçevede, dış
denetçilerin denetim bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen Üst
Yönetici Cevabında:
- Harcama belgelerinin,
Elektronik Doküman Yönetim Sistemine kaydı yapıldıktan sonra, anılan belgelerin
sıralı ve düzgün şekilde yeniden dosyalanmasına özen gösterileceği,
-Protokole bağlı ödenek
aktarmalarında, protokol hükümlerine uygun şekilde ödenek gönderilmesine özen
gösterileceği,
- Hizmet alımlarında
görevlendirilecek, yetkili kontrol elemanlarıyla muayene ve kabul komisyonu üyelerinin
farklı kişilerden kurulmasına özen gösterileceği,
- Sözleşmenin uygulanması
sırasında İdareden kaynaklanmayan ve önceden öngörülmeyen durumun ortaya
çıkması sebebiyle hizmetin aksamaması için ihtiyaç duyulan mal alımının
yapılarak ödemenin de buna göre gerçekleştirildiği, ancak daha sonraki
uygulamalarda bu duruma riayet edileceği,
- Sosyal tesislerin
işletilmesinde kullanılan elektrik, su ve doğalgaz tüketim bedellerinin sosyal
tesislerin gelirlerinden karşılanmasına özen gösterileceği,
- Söz konusu hizmet alımına
ilişkin sigorta poliçesi yaptırılmasına karşın, ödeme emri belgesinin ekine
sehven eklenmediği, bundan sonraki uygulamalarda bu hususta daha dikkatli
olunacağı,
- Söz konusu yapım işinde
ortaya çıkan teknik gerekçeler sebebiyle yapılması zorunlu imalat
değişiklikleri sözleşmenin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesinin hükümleri
doğrultusunda yapıldığı, imalat değişikliklerine ilişkin herhangi bir ödemenin
yapılmadığı,
ifade edilmiş ve Dış Denetim
Raporunda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı
belirtilmiştir.
2- Sayıştay Başkanlığının
2011 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanınca görevlendirilen İç İşleri Bakanlığı Mülkiye
Başmüfettişleri tarafından düzenlenen 08.06.2012 tarihli Dış Denetim Raporunda;
2011 Yılı Bütçe Kanunuyla tahsis edilen ödenekler kapsamında yapılan harcamalar
ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, bu ödeneklerin kullanımı sırasında
düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun
olup olmadığı, kamu kaynaklarının ekonomik, etkili ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığı, yapılan harcamaları gösteren mali tablolarının güvenilirliği ve
doğruluğu incelenmiştir.
Raporda özetle:
Sayıştay Başkanlığına 2011
yılı bütçesinde 142.218.928,37 TL ödenek tahsis edildiği, bu ödeneğin
120.950.823,20 TL'lik kısmının harcandığı, söz konusu bütçe ödenekleri ve
harcama rakamları oransal olarak karşılaştırıldığında ise; 2009 yılında tahsis
edilen bütçe ödeneğinin % 86,36'sının, 2010 yılında % 75'inin, 2011 yılında da
% 85,21'inin harcandığı belirtilmiştir.
Ayrıca;
- Kurumun ödeme emri
belgeleri ve muhasebe işlem fişlerine dayalı olarak tahakkuk ettirdiği
ödemeleri ile banka hesap özetlerinin mutabık olduğu,
- Kesin hesap cetvellerinde
gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü harcama
yapılmadığı,
- Sayıştay Başkanının üst
yönetici olarak, bütçe ile verilen kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli bir şekilde kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin alınmasında,
5018 sayılı Kanunda öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin
gözetilmesinde, görev ve sorumluluklarının yerine getirilmesinde üstün gayret
gösterdiği,
- Harcama yetkilisi,
gerçekleştirme görevlisi, mali hizmetler birim yöneticisi ve muhasebe
yetkilisinin, mali mevzuatın uygulanmasında ve gerekli tedbirlerin alınmasında
azami çaba sarf ettikleri,
- İdarenin mali faaliyet,
karar ve işlemlerinin Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu ve ilgili diğer
mevzuat çerçevesinde yürütüldüğü,
ifade edilmiştir.
Harcama belgelerinin
incelenmesinde ise;
- İhale dosyalarında bulunan
teknik şartnamelerin hazırlanması esnasında çoğu kez resmi bir görevlendirme
yapıldığına ilişkin bir belgeye ya da hazırlanan teknik şartnamelerin kimler
tarafından hazırlandığını gösterir bir isim ya da imzaya rastlanılmadığı belirtilerek
İdare tarafından, idari ve teknik şartnameleri hazırlamak için ihale konusu iş
alanında uzman kişilerin resmi olarak görevlendirilmelerinin yapılması ve
hazırlanan şartnamelerin imza altına alınarak yasal belge statüsüne
kazandırılması, böylece görev ve sorumlulukların açık hâle getirilmesine özen
gösterilmesinin gerektiği,
- İhale dosyalarında bulunan
bazı yaklaşık maliyet cetvellerinde imzalarının bulunmadığı belirtilerek idare
tarafından ihalesi yapılacak işin yaklaşık maliyetinin hazırlanması için
gerekli yeterliğe sahip kişi ya da kişilerin yazılı olarak görevlendirilmesi,
bu kişiler tarafından hazırlanan yaklaşık maliyetlerin imza altına alınmak
suretiyle yasal belge statüsü kazandırılmasına özen gösterilmesinin gerektiği,
- İhale dosyalarında bulunan
bazı yaklaşık maliyet hesaplamalarında gerekli özenin gösterilmediği
belirtilerek, idare tarafından ihalesi yapılacak işin yaklaşık maliyeti
hazırlanırken, günün piyasa şartlarının göz önünde bulundurulmasına özen
gösterilmesinin gerektiği,
- İhale dosyalarında bulunan
belgelerden, ihale onay belgesinde doküman satış bedeli belirlenmesine rağmen,
sonradan idari görevliler tarafından tekrar bir doküman satış bedelinin
belirlendiği belirtilerek doküman satış bedelinin ya ayrı bir onayla ya da uygulamada
olduğu gibi ihale onay belgesinde harcama yetkilisi tarafından belirlenmesine
özen gösterilmesinin gerektiği,
- Bazı ihale dosyalarında,
ihale komisyonu üyeleri görevlendirilmesi yapılırken, ihale komisyon başkanının
belirlenmediği ifade edilerek idare tarafından ihale komisyonu
görevlendirilirken kimin başkan olduğunun belirtilmesine özen gösterilmesinin
gerektiği,
- Yurt Dışı Geçici Görev
Yolluğu ödemelerinin eksik gerçekleştirildiği belirtilerek 6245 sayılı Harcırah
Kanunu hükümleri uyarınca ilgili tarafından hak edilmiş bedelin eksiksiz olarak
ödenmesine özen gösterilmesinin gerektiği,
yönünde değerlendirme ve
tavsiyelerde bulunulmuştur.
Bu çerçevede, dış
denetçilerin denetim bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen Üst
Yönetici Cevabında:
- İhalelerde, idari ve teknik
şartnamelerin hazırlanması için gerekli görevlendirmelerin yapılması ve teknik
şartnamelerin imzalı olarak hazırlanması konusunda gerekli özenin
gösterileceği,
- Yaklaşık maliyetin
hazırlanması için resmî görevlendirmelerin yapılması ve imzalı olarak
hazırlanmış bulunan yaklaşık maliyet icmal cetveli ekindeki diğer detay hesap
tablolarının da, ilgililerce imzalanması konusunda gerekli özenin
gösterileceği,
- İhalelerin yaklaşık
maliyeti, Mal Alımları ihalesi Uygulama Yönetmeliği’nin 8’inci maddesinin
3’üncü fıkrasının (ç) bendine uygun olarak hazırlanmaktadır. Ancak, bundan
sonraki ihalelerde yaklaşık maliyetin hazırlanması sırasında rapordaki tavsiye
doğrultusunda piyasa koşullarının da mümkün olduğu kadar dikkate alınacağı,
- İhalelerde, ihale doküman
satış bedelinin tespitine ilişkin tutanakların üzerindeki tarih hatasından
kaynaklanan hatalı işlemin tekrarlanmaması için azami dikkatin gösterileceği,
- Bir ihalede ihale komisyon
başkanı sehven "üye" olarak gösterilmiş olup, bundan böyle bu tür
hataların tekrarlanmaması için gerekli özenin gösterileceği,
- Bir yurt dışı geçici görev
yolluğunun personele ödenmesi sırasında, idaremiz dışında ödemeyi yapan banka
tarafından yapılan rapor konusu hatalı (eksik) ödemenin, yine aynı banka
tarafından 3 (gün) sonra ilgiliye ek ödeme yapılmak suretiyle düzeltilmiş
bulunduğu,
ifade edilmiş ve Dış Denetim
Raporunda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı
belirtilmiştir.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki
bir heyetin, Slovakya Ulusal Meclisi Başkanı Pavol Paska’nın vaki davetine
icabet etmek üzere 7 Kasım 2012 tarihinde Slovakya’ya resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1030)
01/11/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki heyetin; Slovakya Ulusal Meclisi Başkanı
Pavol Paska’nın vaki davetine icabet etmek üzere 7 Kasım 2012 tarihinde
Slovakya’ya resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’un 6. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, Gediz
Nehri’ndeki kirliliğin nedenlerinin ve havzaya yaptığı etkilerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/388)
15/12/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gediz Nehri'nin kirlenme
sebeplerinin araştırılarak, Gediz Nehri'nin kirlilikten kurtarılması ve Gediz
Nehrinin kirliliğinin havzaya yaptığı etkilerin araştırılarak çözüm yolarının
tespiti amacıyla Anayasa'nın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 15.12.2011
1) Erkan
Akçay (Manisa)
2) Mehmet
Günal (Antalya)
3) S.
Nevzat Korkmaz (Isparta)
4) Alim
Işık (Kütahya)
5) Oktay
Vural (İzmir)
6) Oktay
Öztürk (Erzurum)
7) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
8)
Mustafa Kalaycı (Konya)
9) Celal
Adan (İstanbul)
10) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
11) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
12) İsmet
Büyükataman (Bursa)
13) D.
Ali Torlak (İstanbul)
14)
Mustafa Erdem (Ankara)
15)
Necati Özensoy (Bursa)
16) Ali
Uzunırmak (Aydın)
17) Ali
Halaman (Adana)
18)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
19)
Muharrem Varlı (Adana)
20) Atila
Kaya (İstanbul)
21)
Bülent Belen (Tekirdağ)
22) Sadir
Durmaz (Yozgat)
Gerekçe: Çevreyi oluşturan
öğeler üzerinde yapısal zararlar meydana getiren ve niteliklerini bozan yabancı
maddelerin; hava, su ve toprağa karışarak ve zaman içinde yüksek oranda
birikmesi sonucu çevre kirliliği meydana gelmektedir.
Yapılan araştırmalar, dünyadaki
çevre kirliliğinin yüzde 50'sinin son 35 yılda meydana geldiğini ortaya
koymaktadır. 1970'li yıllardan itibaren hızla artan dünya nüfusu, plansız
sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım
ilaçları, yapay gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımının giderek
yaygınlaşması çevre kirliliğine, dolayısıyla çevre sorunlarına neden
olmaktadır. Çevre kirliliği ekosistemde doğal dengeyi bozmakta ve bütün
canlıların sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır. Bu nedenle, çevre
kirliliği ile ilgili uluslararası çeşitli toplantı ve sözleşmeler yapılmıştır.
Çevrenin canlılar tarafından taşıdığı önem nedeniyle Birleşmiş Milletler
tarafından 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir.
Kentsel ve endüstriyel
kaynaklı atıkların arıtılmadan su ortamlarına bırakılması, sanayi kaynaklı
arıtılmayan suyun önemli kısmının tarımda kullanılması, kimyevi gübre
kullanımı, tarımsal mücadele ile yapılan ilaçlamalarda; havadaki ilaç
zerrelerinin rüzgarla sulara taşınması veya pestisit üretimi yapan fabrika
atıklarının durgun veya akarsulara boşaltılması sonucunda da su kaynaklarımız
kirlenmektedir.
Kütahya ili Murat Dağı
eteklerinden doğup Uşak, Manisa ve İzmir illerinden geçerek İzmir'in Menemen ve
Foça ilçeleri arasında denize dökülen 401 km uzunluğundaki Gediz Nehri, Ege
Bölgesi için hayati önem taşımaktadır.
Gediz Nehri’nin hayat verdiği
521 bin hektarlık tarıma elverişli alana sahip olan Gediz havzası ülkemiz
tarımsal ürün potansiyeli, verimli, geniş, sulanabilir ovaları ve doğal zenginlikleri
bakımından Türkiye'nin önde gelen havzalarından biri olup Türkiye'deki toplam
tarımsal üretimin yüzde 10'unu üretmektedir.
Bugün için Gediz havzasının
en önemli sorunu ekolojik kirliliktir. Gediz Nehri, geçmekte olduğu yerleşim
birimlerinde bulunan organize sanayi bölgelerinin ve sanayi tesislerinin
endüstriyel zehirli atıkları ve akarsu boyunda bulunan yerleşim birimlerinin
kanalizasyon atıklarının arıtılmadan nehre deşarj edilmesi, bilinçsiz tarım
ilaçları ve kimyevi gübre kullanımı ile âdeta yok edilmektedir.
Gediz Nehri memba kısmında I.
kalite su değerlerine sahip iken Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği Su Kalite
Kriterlerine göre Aşağı Gediz havzası için Gediz Nehri evsel artık, sanayi
atıkları ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan azot, organik madde ve ağır
metaller yönleriyle IV. sınıf su (çok kirli) kalitesine sahiptir. Uluslararası
su indeksi kriterlerine göre ise, Gediz Nehri suyu tarım alanı sulama suyu
kriterlerinin çok altındadır. Kirlilik derecesi gıda sağlığı açısından da
tehlike arz etmektedir. Ayrıca ötrofikasyon nedeniyle nehir tabanında organik
maddelerin birikerek metal derişimlerini arttırdığı görülmüştür.
Tarihin en önemli yerleşim
havzalarından olan Gediz Nehri bugün için kilometrelerce uzunlukta bir açık
kanalizasyon isale hattına dönüşmektedir. Kirliliğin en önemli göstergesi
özellikle Nehrin faunasında meydana gelen daralmadır. Nehir flora ve faunasıyla
can çekişmekte ve kendisiyle birlikte içinden geçtiği ovayı da ölüme
götürmektedir. Kirlenme dolayısıyla Gediz Nehri’nden sulanan binlerce dekar
arazi çoraklaşma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Gediz havzasını kirlilikten
kurtarmak için 2000 yılında kurulan "Gediz Havzası Çevre İlleri Hizmet
Koruma Birliği" ve Gediz havzasında yaşanan çevre kirliliği problemine
karşı çözüm önerileri getirmek ve etkin bir mücadele yürütmek üzere Çevre ve
Orman Bakanlığı koordinasyonunda hazırlanan ve Mayıs 2008'de yürürlüğe giren
" Gediz Havzası Koruma Eylem Planı" ödenek yetersizliği yüzünden
maalesef bugüne kadar gerekli çalışmayı yapamamıştır. Açıklanan bu nedenlerle
konunun aydınlığa savuşturularak gereken önlemlerin alınması amacıyla bir
Meclis araştırması açılması gerekmektedir.
2.- İstanbul Milletvekili Celal Adan ve 19 milletvekilinin, İstanbul
esnaf ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/389)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul Esnaf ve
Sanatkârlarının mevcut sorunlarının tespit edilmesi, bu sorunların giderilmesi
ve yapılacak yasal düzenlemelerde dâhil olmak üzere alınması gereken önlemlerin
araştırılması için Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. Maddesi
uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ve talep ederiz.
1) Celal
Adan (İstanbul)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Ali
Halaman (Adana)
4) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
5) D. Ali
Torlak (İstanbul)
6) Bülent
Belen (Tekirdağ)
7) S.
Nevzat Korkmaz (Isparta)
8) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
9) Mehmet
Günal (Antalya)
10)
Muharrem Varlı (Adana)
11)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
12) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
13) Sadir
Durmaz (Yozgat)
14)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
15)
Mustafa Kalaycı (Konya)
16) Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir)
17) Erkan
Akçay (Manisa)
18) Sümer
Oral (Manisa)
19) Sinan
Oğan (Iğdır)
20) Ali
Öz (Mersin)
Gerekçe:
Esnaf ve sanatkârlar; genelde
ülkemizin, özelde de Türk ekonomisinin bel kemiğini teşkil eden İstanbul'un,
ekonomik ve toplumsal hayatının sürdürülmesinde en önemli sosyal ve ekonomik
bir katmandır.
Dolayısıyla esnaf ve
sanatkârlarımızın İstanbul'da; ekonomik ve sosyal kalkınmanın dengeli biçimde
sağlanmasına, bunun ahenkli bir biçimde dağıtılmasına ve sürdürülmesine
yaptıkları katkı asla göz ardı edilemez. Şüphesiz ki tüm bunların yanı sıra,
işsizliğin azaltılması ve yeni istihdam alanlarının yaratılmasındaki
katkılarıyla her zaman umut kapısı olmuşlardır.
Bu anlamda açtıkları veya
açacakları yeni işletmelerle ekonomiyi canlandırdıkları gibi, istihdam
yaratılmasına, işsizliğin azaltılmasına da yardımcı olurlar. Diğer taraftan da,
işyerlerinde yetiştirdikleri nitelikli işgücüyle de; ülkenin nitelikli insan
kaynağı ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olurlar. Fakat kendilerine gerekli
yardım ve desteklerin verilmemesiyle beraber, kendi kaderlerine terk
edilmişlerdir.
İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar
Odaları Birliği'nin (İSTESOB) Sicil Müdürlüklerine 2010 yılı boyunca yapılan
başvurulardan 40 bine yakın esnafın işyerini kapattığı ortaya çıktı.
İflasların sebebini üç
maddede topladığımızda: 1- AVM'lerle rekabet edememe, 2- Kayıt dışı
çalışanlarla rekabet edememe, 3- Yüksek kiralar. Sicil Müdürlüğünde iflas
edenlere yöneltilen sorulara verilen cevaplar da çarpıcı; Yüzde 54'ü AVM'ler ve
dev marketlerle rekabet edemediği için dükkânını kapatmış. Yüzde 27'si yüksek
dükkân kiraları ve benzeri giderler yüzünden işini terk etmiş. Birde kayıt dışı
çalışanlarla rekabet edemediği için işini bırakanlar var ki, bunlarda yüzde
19'unu teşkil ediyor.
- Vergi Usul Kanununun 176
ncı maddesindeki birinci sınıf tüccar, ikinci sınıf tüccar ayırımına, esnaf ve
sanatkâr diye bir derecelendirme daha eklenmelidir. Çünkü mevcut haliyle esnaf
ve sanatkârlar vergisel ve diğer mali yükümlülüklerde ikinci sınıf tüccar
olarak değerlendirilmektedir.
- Esnaf ve sanatkârların
işyerini açma tarihinden başlayarak 5 yıl süreyle ticari kazancına sıfır vergi
oranı uygulanmalıdır. 5 yıldan sonra ise kademeli oranla vergi uygulanmalıdır.
(%5 ile %10)
- Esnaf ve sanatkârların
istihdam ettiği işçilerin asgari ücrete tekabül eden kısmından vergi
alınmamalıdır.
- Esnaf ve sanatkârların
işyerinde kullanılan elektrik, su, doğalgaz giderleri % 50 indirimli olmalıdır.
- Esnaf ve sanatkârlardan
alınan sigorta primi azaltılmalı, emekliye ayrılanlardan destek primi
kaldırılmalıdır.
- İntibak Kanunu bir an önce
çıkarılmalıdır.
- Esnaf ve sanatkârların
kredi talepleri karşılanmalı, faiz oranı düşürülmelidir.
Bu bağlamda, İstanbul Esnaf
ve Sanatkârlarının mevcut sorunlarının tespit edilmesi, bu sorunların
giderilmesi ve yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması
gereken önlemlerin araştırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisine büyük
görev düşmektedir.
Yüce Meclisimizin bu görevi
yerine getirmesi için Anayasa'nın 98. Ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. Maddesi
uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekmektedir.
3.- BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve BDP Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Millî Eğitim Bakanlığının
neoliberal ekonomik dönüşüm temelinde belirlediği öğretmen yetiştirme
politikalarının neler olduğunun ve ataması yapılmayan öğretmenler sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Ataması yapılmayan
öğretmenler sorununun oluşmasında, Milli Eğitim Bakanlığının neoliberal ekonomik
dönüşüm temelinde belirlediği "Öğretmen Yetiştirme Politikalarının"
neler olduğunun anlaşılması ve "Ataması Yapılmayan Öğretmenler"
sorununa çözüm önerilerinin geliştirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç
Tüzüğün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması
için gereğini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip
Kaplan
Grup Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Yükseköğretim Kurulu
tarafından 1997 yılında "Eğitim Fakültelerinde Yeniden Yapılanma"
adlı bir çalışma başlatılmıştır. Bu çalışma ile öğretmen yetiştirme, bazı
istisnaları dışında tamamen eğitim fakültelerine verilmiştir. Ayrıca aynı yıl "Öğretmen
Yetiştirme Türk Milli Komitesi" Yükseköğretim genel kurulunun 19.09.1997
tarihli ve 97.8.144 sayılı kararı ile oluşturulmuştur. Bu komisyonun görevleri
arasında; "ülkenin önceliklerinin ve öğretmen açığı olan bölgelerin
saptanması, her branş için gerekli olan öğrenci sayısının dağılımının yapılması
ve öğretmenlerin temini ve istihdamı ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı
ile işbirliği ve koordinasyon içerisinde çalışmak, yer almaktadır. Milli Eğitim
Temel Kanununun 43'üncü maddesinde belirtildiği üzere "Öğretmenlik,
Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan
özel bir ihtisas mesleğidir" şeklinde tanımlanmıştır. Tüm bu açıklamalarda
anlaşıldığı üzere, devlet, bir kamu hizmeti olan eğitim, öğretim ve bununla
ilgili yönetim görevlerini yerine getirmek için eğitim fakültelerinde ihtiyaca
göre "öğretmen" yetiştirmekle görevlidir. Yetiştirilecek öğretmen
sayısı ve bunların istihdamı 1997 yılında oluşturulan "Öğretmen Yetiştirme
Türk Milli Komitesi" aracılığıyla YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığının
koordineli çalışması ile belirlenecektir. Fakat bu koordinasyonun hiçbir zaman
yapılmadığı, bugün sayıları 350 bini geçen ataması yapılmayan öğretmen
gerçekliği ile anlaşılmaktadır. Sayın Bakanın yaptığı açıklamalarda
"Türkiye olarak biz, öğretmen kaynaklarımızın planlanması ile ilgili bir
çalışma yapmış olsaydık, hangi yıl, ne kadar öğretmene ihtiyacımız var, diye
düşünseydik belki bu sorunu yaşamayacaktık'' ifadeleri ve "Herkes kendi
kabiliyeti ve mesleğine uygun bir şekilde başka işlere de yönelsin, ihtiyacımız
şu anda piyasada atama bekleyen insan kadar değildir" sözleri ile komiteyi
görmezlikten gelmekte, bakanlık olarak görevinden ve sorumluluğundan
kaçmaktadır. Sayın Ömer Dinçer bakanlık görevine ilk atandığında basına yaptığı
ilk açıklamasında "Ben bu yıl önceki bakanımızın '55 bin öğretmen
alacağız' sözünü yerine getiremediğimiz için tüm öğretmen adaylarından özür
diliyorum" açıklamasında bulunarak da kendinden önceki bakanı
hiçleştirerek kurumsal sorumluluğunu hiçe saymıştır.
Bugün yüz binlerce öğretmenin
atamasının yapılmamasının nedeni Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in açıkladığı
gibi "Kamu yönetiminin geleneksel zafiyetiyle alakalı bir husus"
değildir. Doğrudan eğitimin piyasalaştırılması ve ticarileştirilmesi ile
ilgili, bilinçli ve planlı bir öğretmen yetiştirme politikasının sonucudur.
Bugün Milli Eğitim Bakanlığı hiçbir iş güvencesi olmayan, çalışmadığı zaman
ücret alamayan, çalıştığında ise ayda 300 TL'ye kadar ucuz iş gücü olarak 60
bin ücretli öğretmeni istihdam edebiliyorsa; bunu, bilinçli bir şekilde,
neoliberal ekonomik dönüşümün esnek istihdam politikaları doğrultusunda
belirlediği öğretmen yetiştirme stratejileri sonucu yaratmıştır. Milli Eğitim
Bakanlığı öğretmenleri atamamasını, zorunlu hale getirdiği KPSS sınavı ile
öğretmen adayının kendi "başarısızlığı!" ve "yetersizliği!"
adı altında da meşrulaştırmaktadır.
Başbakan iktidara gelmeden
önce 2002 yılında İstanbul mitinginde: "Birçok gencimiz özellikle öğretmen
adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış,
merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken sen sınavla öğretmen
seçmeye kalkıyorsun. Bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O kadar
sene beklet sonra al, o adamda artık heves kalır mı, öğretmenlik yapabilir mi?
Ama inşallah biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını
yapacak ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek hiç merak etmeyin."
ifadelerini kullanmıştı. Bugün gelinen noktada ise 350 binden fazla öğretmen
atama bekliyor.
Bugün ataması yapılmayan
yüzbinlerce öğretmenin tek istediği eğitim aldıkları alanlarda kadrolu olarak
atanmaktır. Fakat Milli Eğitim Bakanı öğretmenlere başka iş bulmalarını
önererek kibarca "kapıyı kapatmaktadır". Bakan açıklamaları ile;
ataması yapılmayan öğretmenleri yoksulluğa ve işsizliğe mahkûm etmekte, daha
fazla kâr elde etme adına güvencesiz ve taşeron çalıştırmayı yaygınlaştırmakta,
eğitimi kâr-zarar ilişkisiyle ve tamamen rekabet piyasasına indirgeyerek
değerlendirdiğini göstermektedir. Ataması yapılmayan öğretmenler sorununun oluşmasında,
Milli Eğitim Bakanlığının neoliberal ekonomik dönüşüm temelinde belirlediği
"Öğretmen Yetiştirme Politikalarının" neler olduğunun anlaşılması ve
"Ataması Yapılmayan Öğretmenler" sorununa çözüm önerilerinin
geliştirilmesi amacıyla bir meclis araştırma komisyonu kurulması önem arz
etmektedir.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeler bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, 8/10/2012 tarihinde Bingöl Milletvekili Grup Başkan
Vekili İdris Baluken’in Türkiye cezaevlerindeki sorunlar çözülmediği ve siyasi
talepler yerine getirilmediği için başlayan süresiz dönüşümsüz açlık
grevlerinin araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 1/11/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 01.11.2012
Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, Toplanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
08 Ekim 2012 tarihinde,
Bingöl Milletvekili Grup Başkanvekili İdris Baluken tarafından verilen (1568
sıra nolu), "Türkiye Cezaevlerindeki sorunlar çözülmediği ve siyasi
talepler yerine getirilmediği için başlayan süresiz dönüşümsüz açlık
grevlerinin" araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurul'un bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 01/11/2012 Perşembe günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerge üzerinde,
lehinde olmak üzere gruplar adına konuşmalar; birinci konuşmacı, Sayın Hasip
Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerinin sorunları, 12 Eylül askerî
darbesinin meşhur 5 no.lu Askerî Cezaevinden Mamak’a, Mamak’tan Ulucanlar’a ve
şimdi de Şakran’a ve bütün F tipi cezaevlerine, Kandıra’ya, Tekirdağ’a, her
tarafa, bugün aynen, aynı baskı ortamı, aynı sorunlar devam ediyor. Bugün,
Şakran Cezaevinde, bir adli hükümlü, daha önce cezaevi baskılarını protesto
etmek amacıyla bedenini ateşe vermişti ve bugün öldüğü haberi geldi. Adli bir
hükümlü bu.
Yine, açlık grevleri bugün
51’inci gününde. İnsanlık, vicdan, adalet, sağduyu, bütün bunların sınavda
olduğu saniyeler yaşıyoruz. Bu açlık grevlerinin cezaevi sorunlarıyla ilgisi,
siyasi konjonktürle de ilgisi aynı zamanda vardır. Tecridin kaldırılması, yine,
ana dilde eğitim gibi hem hukuki hem insani hem siyasi taleplerin, olabilirliği
olan taleplerin konuşulması karşısında iktidarın suskunluğundan öte saldırgan
bir tutum içine girmesi kabul edilemez.
Mecliste Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Faysal Sarıyıldız, 15 Ekimde açlık grevine dayanışma
amacıyla başlamıştı. Bugün, basın açıklamalarında Mardin Milletvekilimiz Gülser
Yıldırım’ın da açlık grevlerindeki tutsakların sağlık durumlarına dikkat çekmek
için açlık grevine başladığı açıklaması geldi. Ne diyor? Elli bir gündür açlık
grevinde olan tutsakların sağlık durumlarının her geçen gün daha da tehlikeli
bir hâl aldığını belirten Yıldırım, bir tutsağın ölümünün tüm insanlığın,
vicdanların, adaletin de ölümü olacağını kaydediyor. Yine, Siirt Cezaevinde
seçilmiş Belediye Başkanı Çağlar Demirel de açlık grevine başladı. Yani bu
açlık grevleri… Sayın Başbakan her ne kadar “1 kişi” diyorsa da Sayın
Başbakanın söylediği sözleri aynı dakikalarda Sayın Adalet Bakanı yalanlıyor ve
toplam 66 cezaevinde 683 kişinin açlık grevinde olduğunu ifade ediyor.
Bunun dışında, CHP heyetleri
dört tane cezaevine gittiler ve Sayın Başbakanın bütün iddialarını
yalanladılar, “Orada yiyorlar.” gibi yapılan açıklamaların da gerçeği
yansıtmadığını... Bugün Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Bolu
Cezaevinde. Bolu Cezaevine de aynı heyet gitmişti, basın açıklamasıyla
raporlarını açıkladılar. Sadece onlar değil herkes ayakta, herkes bu kritik
anlar karşısında bir çözüm için bir çaba içinde. Bakın, dünyaca tanınmış
aydınlar, Noam Chomsky’den Michael Taussig’e, Judith Butler’e kadar, Sayın
Büşra Ersanlı’ya kadar herkes yapıcı bir diyalog çağrısında bulunuyor, yapıcı
bir diyalog ve Hükûmete uyarıda bulunuyorlar, “Bu insanlık trajedisinde
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanı da şahsen sorumludur, bütün siyasi
Hükûmet ve iktidar bu konuda yapıcı diyalog çabası içinde olması gerekir.”
diyor. Zorla müdahalenin risklerine dikkat çekiyorlar, 2000’li yıllarda zorla
müdahale sonucu 122 kişinin açlık grevlerinde öldüğüne dikkat çekiyorlar. Yine,
bu diyalog konusunda çok net görüşler ileri sürülüyor. Türkiye devletine
Taussing diyor ki: “Lütfen, bu cesur tutukluların sağlık ve refahı için derhâl
harekete geçiniz.” Yine, Butler’in destek mesajında “Türkiye Hükûmeti,
yaşadıkları adaletsizliği hayatlarını tehlikeye atarak teşhir eden bu
tutuklularla ciddi diyaloğa girmelidir.” diyor.
Burada, aydınlardan
sanatçılara, bütün kamuoyunda çok ciddi tepkiler ve çağrılar var. Ben,
edebiyatçı Vedat Türkali’nin ve sanatçıların çağrısındaki şu sözlerle Meclisin
vicdanına seslenmek istiyorum: “Açlık grevlerini yok sayabilirsiniz, yok
saydığınızda burun buruna gelmenize parmak kaldı. Bilinebilen zamanlardaki en
masum taleplere sınır tanımaz kibrinizle karşı koyuyorsunuz. Siz, bu
yeteneğinizi marifet sayıyorsunuz. İnsan ölümleri kibrinizi okşayan bir sevince
dönüşmesin. İnandığınız her ne varsa yaşama hakkı adına orada durun. Yıllar
boyu yürütülen inkâr politikalarının aleti olmaya bir son verin. Hiçbir zaman,
hiçbir iktidar bu kadar az ve bu denli somut taleple karşılaşmadı, bu talebi
karşılayın. Kendinizi bu kadar çok sevmeyin, biraz da insanı sevin. Artık
anlayın, insanın direnme gücü karşısında ayakta kalabilen hiçbir iktidar yok.
İnsan olmanın korkutucu bir tarafı da yok. İktidarın geçici yürütücüleri,
lütfen, insan olun. Tutsaklara kulak verin, kibrinizin tutsağı olmayın.
Vücudunu açlığa yatırmış her insan insanlığın direnci ya da ölümüdür.
Gecikmeyin. Biz altında imzası olanlar en son ana kadar hak için, adalet için,
barış için, özgürlük için konuşmaya devam edeceğiz. Bizden bu kadar uzak
kalmayın. Üzmeyin, üzülmeyin. Öldürerek öldürmeyin.”
Evet, Vedat Türkali’nin de
içinde olduğu sanatçılar bu çağrıyı yapıyordu.
Hukukçu kuruluşlar da
açıklamalarda bulundular. Geçmişte, 12 Eylül askerî darbesi döneminde yapılan
hatalara dikkat çektiler, o zaman da “Bunlar gizli gizli yiyorlar.” denilmişti.
Diyarbakır 5 no.lu Cezaevinde
açlık grevlerinde ilk ölümler başladı. Sonra Şevket Kazan’ın Adalet Bakanlığı
döneminde başladı, Tantan’ın döneminde 2000’li yıllarda başladı ve bu tehdit
anlayışı hiçbir zaman çözüm getirmemiştir.
Bakın, kadın aydınlar diğer
taraftan ses verirken ne diyorlar? Sayın Yaşar Kemal’in ifadelerine dikkat
çekiyorlar “Bizler, bugün, insanların ölüm pahasına talep ettikleri
demokrasiler de insan haklarının içindedir. Bir kişinin açlık grevinde ölmesini
izlemek acıların en büyüğüdür. Bu, insanlığa yakışmaz. Ölümler engellenemezse
vebali hepimizin olacaktır.” açıklamasında bulunuyorlar.
Bütün arkadaşlarımız,
milletvekilleri, partililerimiz, kamuoyu bugün ayaktadır. Yine bu taleplerin
çerçevesinde 700 olan açlık grevi eylemlerinin bu talepler karşılanmadığı
takdirlerde, binlerle, hem içeride hem dışarıda çok daha etkili eylemlerle
kamuoyunu sarsacağının, bir gerçeğinin de altını çizmek istiyoruz.
30 Ekimde halk hayatı durdurabilmiştir,
durdurabilmiştir. Halkın hayatı durdurduğu eylem tarzı hiçbir demokraside bu
kadar da başarılı olmamıştır.
Değerli milletvekilleri,
cezaevlerindeki durum için heyetlerin, milletvekillerinin, insan hakları
savunucularının, Türk Tabipleri Birliğinin ve bütün duyarlı insanların çağrısı
hepimizin çağrısıdır. Biz, bunu görerek, bilerek bu araştırma önergesini daha 8
Ekim tarihinde Meclise vermiştik. Meclis böylesine önemli konularda araştırma
yapamayacaksa Şanlıurfa’da cayır cayır yanan mahkûmların manzaraları da
Türkiye’den eksik olmayacaktır.
Size şunu ifade etmek
istiyorum ki: Bugün Meclis İnsan Hakları Komisyonunun Bolu’ya gitmesi, 51’inci
gününde açlık grevinin, çok geç kalmış bir davranıştır. İnsan hakları konusunda
böyle kritik bir aşamaya sarkıtılması bunun kabul edilemezdir.
Bu duygularla, bu talebimize
Meclisin duyarlılık göstereceğini düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
İkinci konuşmacı, aleyhinde
olmak üzere, Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen.
Sayın Gülşen, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN
(Kastamonu) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; BDP grup önerisi
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, BDP
Grubu dün de benzer bir öneriyi Meclis gündemimize getirmiş ve Meclisimiz Genel
Kurulda bunu kabul etmemişti.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Her
gün getireceğiz, haberiniz olsun!
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN
(Devamla) – Biz de her gün reddederiz.
Grubumuz adına ve şahsı adına
konuşma yapan hatiplerimiz kabul etmeme gerekçelerimizi dün ifade etmişti. Aynı
gerekçelerle grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu bildiriyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Gülşen.
Üçüncü konuşmacı, Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup
önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi,
cezaevindeki açlık grevlerinin getireceği can kayıplarının önüne geçmek ve
tutsakların siyasi taleplerindeki çözümsüzlüğün derinleşmesini önlemek amacı
ile Meclis araştırma komisyonu kurulmasını talep etmektedir. Biz de, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak daha önce, cezaevlerindeki yaşanan sorunların, hasta
tutuklu ve hükümlülerin içinde bulunduğu koşulların ve sağlık sorunlarının ve
bu sorunların nedenlerinin araştırılması, cezaevlerinde yaşamını kaybeden
kişilerin olup olmadığının saptanması amacı ile Meclis araştırması komisyonu
kurulması talebiyle bir önerge vermiştik.
Değerli arkadaşlarım,
cezaevindeki sorunlar, aslında ülkenin içinde bulunduğu sorunlardan ayrı
değildir. Cezaevleri bir ülkedeki demokrasi ve özgürlüklerin aynasıdır.
Ülkedeki demokrasi ve özgürlüklerin seviyesinin ne olduğunu anlamak için
cezaevindeki olayları -bence- anlamak lazım. Bugün Türkiye’nin içinde
bulunduğu, demokrasi ve özgürlükler bakımından, bireylerin temel hak ve
özgürlükleri bakımından içinde bulunduğu durum, aslında dün Adalet Komisyonunda
görüşülen bir kanun tasarısında kendisini hissettirdi. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokoller kapsamında korunan
haklara ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik içtihatları
doğrultusunda ülkemiz aleyhine verilen ihlal kararlarının yoğunluğu dikkate
alınarak bir kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine getirildi. Altını
kırmızı kalemle çizmek istiyorum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye
aleyhine verdiği ihlal kararlarının yoğunluğu nedeniyle, Hükûmet Türkiye Büyük
Millet Meclisine bir kanun tasarısı getiriyor arkadaşlar. İşte, bu, Türkiye’de
insan hak ve özgürlükleri bakımından “İlerleme kaydettik.” diyen Hükûmetin
ilerlemelerinin ne olduğunu gösteriyor. Yine, Türkiye’deki temel hak ve
özgürlükler Avrupa Komisyonu 2012 Türkiye İlerleme Raporu’nda çok açıkça
belirlenmiş. Her ne kadar Anayasa Komisyonu Başkanı bunu yırtıp çöpe attıysa da
onun çöpe atmasıyla atılmıyor. Önemli olan, Türkiye’de insan hak ve
ihlallerinin oluşmasına neden olan olayları ortadan kaldırmaktır.
Değerli arkadaşlarım, dün,
Komisyonda Sayın Adalet Bakanının verdiği bilgiler üzerinden konuşuyorum. 30
Eylül 2012 itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine temel hakların ihlal
edilmesi nedeniyle yapılan başvuru sayısı 16.850; bu, AİHM’e yapılan başvurunun
yüzde 12’si. Başvuru sayısı bakımından, Türkiye, Rusya’dan sonra 2’nci sırada.
Bunları ben söylemiyorum, Adalet Bakanı Sadullah Ergin söyledi. Rusya’daki
toplam başvuru yüzde 22. İtalya 3’üncü sırada. Yapılan başvurular sonucunda
verilen ihlal kararları bakımından, Türkiye 1’inci sırada, İtalya 2’nci sırada,
Rusya 3’üncü sırada değerli arkadaşlarım. Yine, icra edilmeyi bekleyen karar
sayısı bakımından, Türkiye 2’nci sırada, İtalya 1’inci sırada; ödenen
tazminatlar bakımından Türkiye 1’inci sırada. Freedom House’un 2012 Basın
Özgürlükleri Raporu bakımından, Türkiye kısmen özgür ülkeler arasında yani
Tanzanya, Zambiya ve Filipinlerle aynı kategoride olan ülkeler arasında. Bu
ülkelerde siyasi haklara ve özgürlüklere fazla saygı gösterilmediği çok
açıktır. Bu ülkelerde tek parti diğer siyasi aktörleri bastırarak siyaseti
domine etmektedir. Aynı rapora göre, Türkiye’de bireysel özgürlükler ve siyasi
haklar yönünden 2005 yılına göre hiçbir değişiklik olmamıştır değerli
arkadaşlarım. Yine, Associated Press ajansının 2011 Araştırma Raporu’na göre,
Türkiye, terörle mücadele yasaları kullanılarak terör suçlamalarıyla mahkûmiyet
kararı veren ülkelerin en başında yer almaktadır. 66 ülkede 35.117 mahkûmiyet
var; bunun 12.897 tanesi Türkiye’ye ait değerli arkadaşlarım. “Sınır Tanımayan
Gazeteciler Örgütü”nün 2011-2012 basın özgürlüğü endeksi baz alındığında en
kötü ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye, önceki rapora göre 10 sıra
birden gerileyerek 179 ülke arasında, 148’inci sıraya girmiş. Hangi ülkelerle
aynı kategoride? Fas, Uganda, Gambiya’nın da gerisinde değerli arkadaşlarım.
İşte, 2012 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin ilerlemiş demokrasisinin
ilerlemiş hâli burada görülmektedir. Bu kadar bir ülkede temel hak ve
özgürlükler ihlal edilmişse, temel hak ve özgürlüklerin ihlali bir kural hâline
getirilmişse, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Türkiye ihlal kararlarına
rağmen bunların gereği yerine getirilmiyor ise elbette ki hapishanede yaşayan
insanların da yaşam hakları hiçe sayılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, yaşam
hakkı insan haklarının en temeli ve insan haklarının en başında gelenidir.
Kişilerin vücut dokunulmazlığı, sağlıklı yaşama hakkı, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi ve uluslararası diğer sözleşmelerle güvenceler altına alınmıştır.
İnsanlar özgür olarak yaşamaktayken herhangi bir suçun şüphelisi olarak
tutuklanıp, cezaevine girip, tutuklu ya da hükümlü olduklarında sadece hak ve
özgürlüklerini kullanma yönünden özgür insana göre eşitsiz duruma düştükleri,
insan olma özelliklerinden ise hiçbir şey kaybetmedikleri bir gerçektir.
Devlet, koruması altındaki tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunları başta olmak
üzere her türlü sorunuyla ilgilenmek zorundadır. Yaşam hakkı, insan haklarının
en başında gelenidir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak aslında yaşam hakkını,
bir insan hakkı olarak görmekteyiz. Dolayısıyla herkesin siyasi düşüncesi,
etnik kökeni, mezhebi, inancı ne olursa olsun herkesin yaşam hakkına saygı
duyması gerektiğini düşünmekteyiz. Ama öbür taraftan da bu en temel insan hakkı
olan yaşam hakkının birtakım taleplerin gerçekleşmesi konusunda pazarlık unsuru
olarak kullanılması ve birtakım taleplerin gerçekleştirilmesinin yöntemi olarak
ele alınmasının da doğru olmadığını düşünüyoruz.
Siyaset sorunları çözmek için
vardır. Dolayısıyla, bugün halkın sorunları çözmek için gerekli olan kamu
gücünü kullanma yetkisini verdiği Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, ülkedeki
sorunlarda “Bu sorun benimdir, bu sorun muhalefetin sorunudur.” diye ayrım
yapmaksızın halkın kendisinin verdiği -sorunları çözmek için gerekli olan-
devlet gücünü kullanarak sorunları barış içerisinde çözmek zorundadır. Sorun ne
olursa olsun, sorun çözmüş olmak için sorun çözülmez. İnsanların -demin de
söyledim- temel yaşam hakkına saygı göstererek sorunları çözmek durumundadır.
Cezaevlerinde de bugün siyasi
taleplerin karşılanması amacıyla da olsa, başka amaçlarla da olsa yaşanan bir
acı gerçek vardır. Mahkûmlar açlık grevi yapmaktadırlar. Dolayısıyla, siyasi
iktidarın bu sorunu çözme görevi vardır. Bu sorunu görmezlikten, duymazlıktan
gelemez. Refleksini kaybetmiş her varlık izmihlale mahkûmdur değerli
arkadaşlar. İnsan yaşamının sona ermesini canlı şekilde seyreden bir sistemin
soruna çare arayışına girmemesi bir refleks yoksunluğudur. Eğer “Refleksimiz
var.” diyorsanız, soruna çareyi bulmak mecburiyetindesiniz, hatta mahkûmsunuz.
Aksi hâlde, izmihlal sizin için de, AKP için de kaçınılmaz bir kader olacaktır.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Öztürk.
Aleyhte olmak üzere son
konuşmacı Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
BDP aynı konuda dün de grup
önerisi vermişti ve Genel Kurulun oylarıyla o grup önerisi reddedildi,
reddedilen bu öneri bugün de yine Meclis Genel Kurulunun gündemine getirildi.
Grup önerisiyle,
cezaevlerindeki sorunların çözülmediği ve siyasi taleplerin yerine
getirilmediği gerekçesiyle açlık grevleriyle ve toplu isyan yoluyla bu
talepleri görünür kılmak, cezaevi koşullarına yönelik farkındalık yaratmak
amaçlandığı belirtilmekte. Bugün itibarıyla, 34 cezaevinde 300’ü aşkın hükümlü
ve tutuklunun katılımı ile süresiz, dönüşümsüz açlık grevi eyleminin devam
ettiği açıklanmaktadır. Söz konusu eylemlerin sona erdirilebilmesi ve can
kayıplarının önlenebilmesi amacıyla konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirilerek Meclis araştırması açılması talep edilmektedir. Öneride
bahsedilen olaylar ve rakamların doğru olmadığını öncelikle belirtmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, grup
önerisinde bahsedilen cezaevi şartlarıyla ilgili olarak “Geçmişte ne idi? AK
PARTİ hükûmetleri döneminde nereye gelindi?” öncelikle bunu bir ortaya koymakta
fayda var.
2002 yılında, ülkemizde
toplam 528 ceza infaz kurumu bulunmaktaydı. Ceza infaz kurumları, kalabalık
koğuş sistemine göre inşa edilmişti. Bu yapı ise isyan ve firar girişimleri,
haraç alma, kurum içinde sorgulama ve cezalandırma, diğer hükümlü ve
tutukluları ölüm orucu veya açlık grevine zorlama, personele saldırı, pankart
ve afiş asma, terör eğitimi yapma, duruşmaya göndermeme gibi olaylara zemin
hazırlamaktaydı.
Bugün itibarıyla, ülkemizde
toplam 377 ceza infaz kurumu bulunmaktadır. On yıllık AK PARTİ İktidarında, her
alanda olduğu gibi ceza infaz sisteminde de önemli yenilikler, iyileşmeler
gerçekleştirilmiştir. Öncelikle, ceza infaz kurumlarında yaşanan sorunları
çözmek için mevzuat, fiziki yapı, insan kaynakları konularında ihtiyaç duyulan
çalışmalar yapılmıştır. İnfaz mevzuatındaki değişikliklerle, hapis cezasına
seçenek yaptırımlar ile erteleme imkânı, ceza infaz kurumlarının, bağımsız
kurullar aracılığıyla denetimi, ceza infaz kurumlarında gerçekleştirilen her
türlü işleme karşı yargı denetimi, ceza infaz kurumlarında görev yapan
personelin eğitimi konularında düzenlemeler yapılmıştır. Denetimli serbestlik
tedbiri uygulanarak cezaların infazıyla hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak,
aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla
hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli
serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilme imkânı getirilmiştir. Ceza
infaz kurumunda bulunup da koşullu salıverilmesine bir yıl ve daha az süresi
kalan hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri altında yeniden topluma
kazandırılması amaçlanmış ve yasa değişikliğinden yaklaşık 20 bin kişi
yararlanmıştır.
Hükümlülerin Açık Ceza İnfaz
Kurumlarına Ayrılmaları Hakkındaki Yönetmelik’te değişiklik yapılarak iyi hâlli
hükümlülerin topluma kazandırılmalarının sağlanması için kapalı ceza infaz
kurumlarından açık ceza infaz kurumlarına geçişleri kolaylaştırılmıştır.
Üçüncü yargı paketiyle adli
kontrolün kapsamı genişletilerek, adli kontrol tedbirinin uygulanabilmesi için
öngörülen üç yıllık üst sınır kaldırılmış, tüm suçlar yönünden adli kontrol
uygulama imkânı getirilmiştir. Bazı tedbirler yönünden hükümlü ve şüphelilerin
elektronik izleme sistemiyle tutuksuz olarak takibine imkân sağlanmıştır.
2002’den bugüne kadar Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi standartlarını
karşılamayan 208 ceza infaz kurumu kapatılmıştır. Bu kapsamda 2017 yılına kadar
da 197 ceza infaz kurumunun kapatılması planlanmaktadır. 2002-2012 yılları
arasında 50.737 kişi kapasiteli 68 cezaevi açılmıştır. 2002’den bu yana toplam
73 adet ceza infaz kurumu tamamen oda sistemine dönüştürülmüştür. Ayrıca bu
ceza infaz kurumlarında büyük onarımlar yapılarak fiziki zafiyetleri
giderilmiş, banyo, tuvalet, mutfak ve yemekhaneleri yenilenmiştir.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – 10
bin Kürt niye cezaevinde, niye? Onu anlat, boş ver bunları. 10 bin Kürt niye
tutsak?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Oraya
da geleceğim Sayın Milletvekilim, dinlerseniz. Cezaevindeki şartlar neydi, ne
değildi, bunu bir ortaya koyalım ve sizin önerinize de geleceğiz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bine
yakın kişi ölüm sınırında, sizin konuştuğunuza bak! Ayıptır ayıp. (BDP
sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – 20
adet ceza infaz kurumuna iş atölyesi, kapalı-açık spor alanları, kültürel
faaliyet sahaları olan ek üniteler inşa edilerek faaliyete geçirilmiştir. 2009
yılında Sağlık Bakanlığıyla yapılan protokol çerçevesinde ceza infaz
kurumlarındaki sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığı tarafından yerine getirilmeye
başlanmış, yeni sağlık üniteleri açılmış, kişisel bakımlarını karşılayamayan
hükümlüler için rehabilitasyon merkezi açılmış, kampüs şeklindeki ceza infaz
kurumlarına elli yüz yatak kapasiteli devlet hastanesi projelerinin
uygulanmasına başlanmıştır.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Öyle
bir anlatıyorsunuz ki, siz de gidin yatın o kadar lüksse!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Çocuk
cezaevleri, içinde banyo ve tuvaleti bulunan, yirmi dört saat esasına göre
iyileştirme memurunun görev yaptığı, zaman zaman aileleriyle de kalabilecekleri
misafirhanelerin bulunduğu tek kişilik oda sistemine sahip cezaevleri
oluşturulmaya başlanmıştır. Cezaevlerinde görüşmelerin ana dilde yapılabilmesi
için gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılmıştır.
Cezaevlerindeki yenilikler
hükümlü ve tutuklular lehine yapılan iyileştirmeler bu derece net iken terör
örgütlerinin talimatlarıyla cezaevlerinde açlık grevlerinin başlatılmasının
cezaevlerindeki koşullarla uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır. Terör
örgütünün talimatı çerçevesinde başlatılan bu eylemlere destek verenler aslında
terör örgütlerinin maşalığını, sözcülüğünü yapmakta olup halkın iradesi yerine
silahlı terör gruplarına dayanmaktadırlar.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ne
yapsınlar, ölsünler mi, onu mu demek istiyorsunuz? Açıkça söyleyin, sahtekârlık
yapmayın.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) –
Demokrasi adını parti adına ekleyenlerin terörle iç içe, omuz omuza, kucak
kucağa olduğu görüntüler hâlâ hafızalarımızdadır. Şimdi de aynı kişiler teröristbaşlarının
verdiği talimatlar gereği sokakları hareketlendirmeye çalışmaktadırlar. PKK,
KCK’nın yayın organlarında yer alan bildirilerin tamamı BDP sözcülerince
dillendirilmektedir. Kandil’den ne söyleniyorsa BDP sözcüleri de aynı şeyi
söylemektedirler. Halkın iradesini esas alıyorsanız terör örgütlerinin değil
halkın sesine kulak vermemiz gerekir.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Halk
bize oy verdi, bizi dinleyin o zaman.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Halka
ölüm emri vermek bir siyasi partiye yakışmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ölüm
emrini BDP vermemiştir, konuyu saptırmayın. Bir şey yapmıyorsunuz, oradaki
insanların iradesine saygı gösterin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Sayın
Başbakanımızın ifadesiyle halka “Açlıktan ölün.” talimatı verirken
Kızıltepe’deki kuzu kebabının da açıklamasını yapmak zorundasınız. (BDP
sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Ayıp
yani.
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
Utanın, utanın!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Maalesef, üzülerek söylüyoruz ki: “Terörle sarmaş dolaş hâle gelen BDP artık
ölüm emirleri veren bir siyasi harekete dönüşmüş durumdadır. Son zamanlarda gerçekleştirmeye
çalıştığı eylemlerde, attığı adımlarda, uygulamaya koymaya çalıştığı
stratejilerde başarılı olamayan terör örgütünün suç mekanizması olarak
kullandığı insanları şimdi de ölüm orucu ve açlık grevi yaptırarak imha etmek
istemesini özellikle Kürt kökenli vatandaşlarımızın dikkatine sunmak istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sen
ne yapıyorsun sen, onu söyle bakayım. Vicdanın körleşmiş.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bölge
çocuklarını dağa kaldırarak onları ailelerinden koparan, bölgeye yapılan
yatırımları engellemeye çalışan, öğretmenleri, sağlık görevlilerini kaçıran,
hastane inşaatında, havaalanı inşaatında, yol, baraj inşaatlarında çalışan iş
makinelerini ateşe veren, okulları yakan terör örgütünün bölge halkına
zulmettiğini…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen
devletsin, engelle o zaman.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) –
…bütün dünya artık görmektedir, Kürt kökenli vatandaşlarımıza zulmeden bu terör
örgütüne iktidarıyla muhalefetiyle hep birlikte karşı durmalıyız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sen
3 Kasım da Diyarbakır’a gel, Diyarbakır’da söyle bunları. Biz 3 Kasımda
Diyarbakır’dayız, oraya gel.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – AK
PARTİ’nin on yılda gerçekleştirdiği demokratikleşme adımları ortadadır.
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
Nerede, nerede?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Bölgeye gel bakayım, bölgeye!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) –
Bölgenin ekonomik kalkınması için yapılan devasa yatırımlar ortadadır. Terör
örgütünün ve onun siyasi uzantılarının da ne yapmak istediği açıktır. Onların
derdi bölge insanının huzura kavuşması değildir. Onların derdi kardeşlik
değildir. Onların derdi millî birlik ve kardeşlik içerisinde bölgenin daha
fazla imarı, daha fazla kalkınması değildir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – 3
Kasımda Diyarbakır’a gel. Biz Diyarbakır’dayız. Orada söyle. Bölgeye gel,
bölgenin gerçeğini gör.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sen
kaç defa gittin o bölgeye, hayatında gittin mi?
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Cesaretin varsa git orada konuş!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) –
Onların derdi barış değildir, onların derdi demokrasi hiç değildir. Yanlış
yoldan dönmeleri hepimizin dileğidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Grup önerisi, terör örgütü
elebaşılarının talimatlarının Meclis gündemine taşınması çabasından başka bir
şey değildir. Bu nedenle BDP grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET TÜRK (Mardin) – Sayın
Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Türk,
buyurun efendim.
İki dakika…
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç’un Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET TÜRK (Mardin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç günden beri Sayın Başbakanın
gündeminden düşmeyen bir “kuzu kebap” olayı var. 17 Temmuz tarihinde Grubumuz
Mardin’de bir toplantı kararı almıştı. O toplantıdan sonra, bir Mardin
Milletvekili olarak, bir akşam da arkadaşlarımı köye davet ettim, yemek yedik.
O dönemde açlık grevi yok, bir şey yok. Doğal olarak misafirlerim var,
arkadaşlarım, ben Mardin Milletvekiliyim ve köyümde yemek veriyorum. Şimdi, bu kadar basit bir olayı Türkiye
gündemine taşımak gerçekten Başbakana yakışmıyor.
Şimdi, Sayın Başbakan
tutarsızlık içinde. Bir tarafta ölüm oruçlarının müsebbibi olarak bizleri
gösteriyor, diğer tarafta bunların, işte yiyip içtiklerini böyle bir
durumlarının olmadığını, açlık grevinin de olmadığını söylüyor. Şimdi burada
şüpheye düşüyorum, Sayın Başbakanın acaba ruh hâli nedir?
Bilirsiniz, lll.George,
İngiltere’de, delirdiği zaman, yine bürokrasiye, bakanlarına talimatlar
veriyordu. Hyde Park’ta bir ağaca Prusya Başkanı olarak sarıldığı zaman, o
zaman da bunun ruh hâlinin bozuk olduğunu ve görevden alındı.
Şimdi, Sayın Başbakan zalim
bir insan değil, dindar bir insan. Bu nedenle, onun bir zalim olduğuna
inanmıyorum ama ruh hâli bozuk.
Adamın biri kaza geçirmiş,
patronu soruyor “Durumun nedir?”, “Çok iyi” diyor. Diyor ki: “Yalnız birkaç
malzeme…”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Başkan, bir iki daha verirseniz…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Toparlasın…
AHMET TÜRK (Devamla) – Diyor
ki: “İyi durum. Bir şase gönderin, bir karbüratör gönderin, bir motor gönderin
ve bir kaporta gönderin.”
Sayın Başbakanın şasesi
eğrilmiş, kaporta paramparça, motor çalışmıyor, elinde tek o direksiyonun
simidi kalmış. Aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisi de Sayın Başbakanın bu ruh
hâlini çok iyi görmek gibi bir sorumluluk taşımaktadır. Bence bugün
yargılanması gereken, sorunlara yanıt vermesi gereken Sayın Başbakanın
kendisidir. Âdeta ölümleri teşvik eden ve bugün bu durumun bu noktaya gelmesine
neden olan Sayın Başbakanın bu tavrıdır. Ben Sayın Başbakanın bu tavrını
kınıyorum.
Saygılar sunuyorum (BDP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, konuşmacı sataşmadan dolayı söz aldı ama Sayın Başbakana edep
dışı hakaretlerde bulundu, izin verirseniz cevap vereyim.
AHMET TÜRK (Mardin) – Ben
kimseye edep dışı hakarette bulunmam, hiç kimseye öyle bir şey yapmam.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Başbakana,
kendi evinde yemek yenilen bir milletvekili olduğu için cevap verdi Sayın
Elitaş.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Elitaş.
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mardin Milletvekili Ahmet
Türk’ün AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani konuşurken, başkalarını
eleştirirken sütten çıkmış ak kaşık gibi buraya gelip, kendisini melek gibi
ortaya çıkarıp göstermeye çalışan, bütün ölümlerden, şehitlerden…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz
insanız insanız, melek değiliz, melek iddiamız yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…sorumluluğu Başbakanın üzerine atma vicdansızlığını gösteren bir süreçle,
tutumla karşı karşıyayız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
İhalelerden başka ne yapıyorsun! İhalelerden başka bir şeyle uğraşmıyorsunuz.
On yıldır iktidardasınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Siz hapishanedeki gençleri zorla, tehditle, farklı farklı yöntemlerle ölüm
orucuna veya grev orucuna zorlayarak, onları o şartlar hâlinde ölüme mahkûm
ederken, onları teşvik ederken, onları ölüm orucuna tahrik ederken…
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Tek
bir tutuklu, BDP’nin talimat verdiğini söylesin, milletvekilliğinden istifa
ederiz. Ayıp ayıp! Tek bir kişi söylesin!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Kaç
cezaevine gittin? Tek bir tutukluyla görüştünüz mü?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Şurada söyleseniz, deseniz ki: “Ey mahkûm kardeşler, ölüm orucuna gerek yok,
biz siyaset yaparak, konuşarak bunları çözmek için gayret gösteriyoruz.”
deseniz bu iş bitecek ama dağdakileri ölüme sevk ediyorsunuz,
hapishanelerdekileri ölüme tahrik ediyorsunuz, teşvik ediyorsunuz. Buradan da
kalkıp insanlıktan söz ediyorsunuz. İnsanları ölüme tahrik ederek, insanları
ölüme teşvik ederek ve zorlayarak, tehdit ederek, ölmesi imkânını vererek
insanlıkla alakalı bir durum değildir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kaç
tutukluyla görüştünüz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Şunu açıkça söylüyorum…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ayıp
ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Kürt soylu vatandaşlarımıza söylüyorum: Bunlar sizin temsilciniz değil.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hadi
oradan!..
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bunlar kendi saltanatlarının temsilcisidir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hadi
oradan!.. Sen nereden oy aldın, ben de oradan oy aldım. Hadi oradan!.. Hadi
bakayım!..
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kendi menfaatlerinizi yerine getirebilmek
için, kendi saltanatını sürdürebilmek için o Kürt gençlerinni delikanlılarını
ölüme sürüklüyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Senden mi aldık tezkereyi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bırakın artık, vazgeçin! Mübarek günleri geçtik. O süreç içerisinde o
yavruların ölmesine müsaade etmeyin.
Okulları yakıyorsunuz,
öğrencilerin okula gitmelerini engelliyorsunuz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ya,
onları niye hapse koydun, niye?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Yapılan yatırımları durdurmaya çalışıyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ne
alakası var? Sapla samanı karıştırıyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Sadece zevküsefanızı sürebilmek için o gençleri ölüme terk ediyorsunuz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Ayıp
ya! Ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
– Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, 8/10/2012 tarihinde Bingöl Milletvekili Grup Başkan
Vekili İdris Baluken’in Türkiye cezaevlerindeki sorunlar çözülmediği ve siyasi
talepler yerine getirilmediği için başlayan süresiz dönüşümsüz açlık
grevlerinin araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 1/11/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN – Teşekkürler.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Karar
yeter sayısı da istiyoruz aynı zamanda.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık var; elektronik cihazla oylama yapacağız.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Gündemin kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işler kısmına geçiyoruz.
1’inci sıradan yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan,
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 336 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, bu teklifle ilgili görüşmeye geçmeden bir konuyu
Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum.
336 sıra sayılı Teklif salı
günü saat 14.40’ta Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna intikal etmiştir. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna teklif intikal eder etmez kişisel konuşmalarda talepte
bulunmak amacıyla Kanunlar Kararlar Müdürlüğüne başvurduk ancak oradan
aldığımız yanıtta saat 14.00’te Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu başvurularını
yapmak suretiyle konuşmaları kapatmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
sıra sayısının erkenden gönderilip Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna -belki diğer
siyasi parti gruplarına da, bilemiyorum- geç gönderilmiş olması gibi bir tablo
ortaya çıkmaktadır. Sıra sayısı bütün siyasi parti gruplarına aynı anda
dağıtılmalı ve aynı anda siyasi parti grupları talepte bulunabilmelidir. Bunun
aksine bir uygulama doğru değildir. Bu nedenle bu teklifin bugün görüşülme
imkânı yoktur. İç Tüzük’ün 42’nci maddesine açık bir aykırılık söz konusudur.
BAŞKAN – Sayın Başkanım, bana
verilen bilgilere göre, söz talepleri sıra sayısı dağıtımı için talimat
verildiği andan itibaren alınıyormuş. 336 sıra sayılı Teklif salı günü saat
14.00’te dağıtılmış, aynı saatte verilen söz talepleri kabul edilmiş.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, ben de grubumuzdaki çizelgeden bunu takip ediyorum.
Grubumuza gelen bütün sıra sayıları hangi gün, hangi tarihte, hangi saatte
geldiyse not edilir, titiz bir şekilde biz bunu takip ederiz. Bizim grubumuza
bunun intikal saati, saat 14.40’tır. Şimdi siz genel bir kuralı söylüyorsunuz,
genel kurala göre bir uygulamadan söz ediyorsunuz. Bunun bize intikal ettiği
saat 14.40’tır.
BAŞKAN – Burada da saat
“14.00” deniyor zaten.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, bize 14.40’ta geldi. Ben de öyle ifade ediyorum, olmayan
bir şeyi benim gündeme getirme imkânım yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bütün
gruplara aynı saatte mi gitmiş efendim?
BAŞKAN – Aynı saatte gitmiş,
saat 14.00’te.
OKTAY VURAL (İzmir) – Meclis
Başkanlığının bu konuda yazılı bir tespiti var mı acaba?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yani “Bir yazılı tutanak var mı? Kime teslim edildi, hangi saatte
teslim edildi?” şeklinde bir tespiti var mı acaba Kanunlar Kararlar
Müdürlüğünün?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yoksa
trafikten dolayı mı gecikme var?
(x) 336 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Genel Evrak
dağıtıyormuş, “Oradan getirtip bakabiliriz.” diyorlar efendim. Zimmetle
dağıtılıyormuş.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – O zaman ara verelim, bakalım efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bugüne kadarki yapılan bütün uygulamalar bu usulde devam etmiştir. Bastırılıp
dağıtıldığı andan itibaren grup teşkilatı, grup müdürleri bu konuyu takip
ederler, müracaat ederler ve söz haklarının taleplerinde bulunurlar. Bu aynı
şekilde devam etmiştir, bundan önceki süreçte de olduğu gibi bu da yapılmıştır.
Yapılan işlemde herhangi bir usule aykırı durum söz konusu değildir. Nitekim
42’nci maddede zaten bu konuyla ilgili herhangi bir düzenleme yoktur,
bastırılıp dağıtılacağıyla ilgili konuyu düzenlemiştir. Kimin sözü ne zaman
alacağıyla ilgili, hangi saatte gideceğiyle ilgili İç Tüzük’te mevcut değildir.
BAŞKAN – Sayın Vural, bir şey
söyleyecek misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, tabii, yani bilemiyorum saat 14.00’te dağıtılmış, 14.00’te de söz
talebi gelmiş mi? Çok…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yani saat 14.00’te bu dağıtılıyor, aynı anda 14.00’te eğer söz
talebinde bulunuyor ise burada bir terslik var herhâlde.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir şey
var orada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yani Kanunlar Kararlardan 14.00’te çıktı, o anda Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna mı verildi acaba oradan anında?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, belki bilmiyorum, trafik sıkışmış olabilir, gecikme ondan
kaynaklanabilir belki.
BAŞKAN – Şimdi bana verilen
bilgi, “Bazı görevliler orada bekliyor.” diyor. O anda alabiliyor, diğerlerine
gönderiliyor zimmet kanalıyla.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – O zaman gruplara aynı anda bir teslim söz konusu değil. Burada bir
eşitlik yok, eğer birisine kapıda teslim ediliyor, diğerine de 500 metre
ötedeki ofise gidilerek teslim ediliyor ise dağıtım aynı anda başlamıyor
demektir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ya da
hep o kapıda yatalım isterseniz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bence
trafikten dolayıdır efendim, orada…
BAŞKAN – Efendim, “Rutin
uygulama böyle.” diyorlar ama grup başkan vekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Orada, komisyonda bastırılıp dağıtıldıktan sonra elden teslim alma imkânları
mevcut. Bizim arkadaşlarımız elden teslim alırken müracaatlarını yapmışlar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, Kanunlar Kararlar Müdürlüğü, Meclis Başkanlığı bütün
siyasi parti gruplarına aynı anda teslim etmekle yükümlüdür. Hiçbir siyasi
parti grubuna avantaj sağlayamaz, bu mümkün değil.
BAŞKAN – Doğrudur.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, görüşülmesi mümkün değil, İç Tüzük’e aykırı bir tablo
var.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, biz de bir bakalım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bir ara verip…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, usulle alakalı herhangi bir durum söz konusu değil. Söz alıp
sırasını… Milletvekilleri oraya müracaat edip sıralarıyla ilgili, bir kanun
tasarısının görüşmesini engelleyecek durum söz konusu değil. Gruplar adına
konuşma imkânları mevcut.
BAŞKAN – Sıra konusunda
önemli bir şey oluyor mu Sayın Başkanım? Yani burada zaten gruplar söz
haklarını sıraya yazmışlar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
– Efendim, kişisel konuşmalar. Konu olan o.
BAŞKAN – Ha, kişisel
konuşmalardan söz ediyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Evet, tabii.
BAŞKAN – Şimdi, isterseniz
şöyle yapalım, müsaade ederseniz: Biz konuşmalara devam edelim, kişisel
konuşmaların nasıl yapıldığına dair de sözünü ettikleri şeyi getirtip bakalım,
böyle bir şey yapılmış mı yapılmamış mı, ona göre hareket ederiz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tespiti
yapın, ondan sonra usul…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bir ara verin, bir tespite bakalım efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, genel üzeri konuşmalarda zaten gruplar adına konuşulacak. Kişisel
konuşmalarla ilgili durumda eğer bir yanlışlık varsa onu değerlendiririz. Kanun
görüşmelerini engelleyecek bir durum söz konusu değil.
BAŞKAN – Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, kişisel konuşmaların bu şekilde dağıtılması mümkün değil.
Sayın Başkanlığınızın bunu normal bir uygulama gibi Genel Kurula anlatmasını
ben üzüntüyle karşılıyorum. Bütün siyasi parti gruplarına bu dağıtım aynı anda
yapılmak zorundadır.
BAŞKAN – Hayır efendim. Şöyle
diyorum, şimdi, bakınız, Sayın Başkan, Sayın Hamzaçebi benim söylediğim şu:
Gruplar adına konuşmalar var, şahıslar adına varsa, nasıl dağıtıldığını izah
ettiler, gerekirse bu konuşmalar devam ederken de buna bakabiliriz. Müsaade
ederseniz devam edelim. Gruplar adına konuşmalar devam ederken getirelim, o
zaman ara verip hep beraber bakabiliriz, nasıl yapılmış ona göre hareket
ederiz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, o zaman “Devam edelim.” derseniz usul tartışması
talebinde bulunacağım.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
Buyurun, usul tartışması açıyorum.
Lehte, aleyhte...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Ben aleyhte...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Lehte.
BAŞKAN – Lehte Sayın Elitaş,
aleyhte Sayın Hamzaçebi. Öyle mi efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Evet.
Sayın Haydar Akar aleyhte.
BAŞKAN – Lehte olmak üzere
Sayın Mustafa Elitaş, buyurun efendim.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 336 sıra sayılı Komisyon Raporu’nun siyasi parti gruplarına aynı
zamanda dağıtılmadığı ve söz talepleri konusunda sıkıntı yaşandığı gerekçesiyle
bu kanun teklifinin görüşülmesinin İç Tüzük’e uygun olup olmadığı hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadarki yapılan bütün işlemlerin
bugün maalesef farklı bir şekilde algılandığını görüyoruz yani on yıldır
milletvekiliyim, altı yıla yakın bir süredir grup başkanvekilliği yapıyorum,
nasıl bir süreç işliyorsa o sürecin aynı şekilde devam ettiğini ve ilk defa söz
sırası isteme konusunda bir usul tartışmasıyla karşı karşıya kaldığımızı
üzülerek görüyorum.
Kanun tasarı ve
tekliflerinin, komisyondan, işi bittikten sonra bastırılıp dağıtılmasının, bu
elden de teslim alınabilir veya grupların makamına da gönderilebilir ki bundan
önceki süreçte, Milliyetçi Hareket Partisi, BDP, Cumhuriyet Halk Partisi grup
yönetiminden arkadaşlarımız, bastırılıp dağıtılma işlemini kim, hangi yasa
üzerinde ilgiyle izliyorsa, konuşmasını arzu ediyorsa, gidip oradan alırlar ve
genellikle de bunlar aynı zamanda müracaat ettiklerinden dolayı, grup
başkanvekilleri bir araya gelir, “Kura mı çekelim, aksi hâlde bunu paylaşalım
mı?” derler.
Şimdi, biz dün bu konuyu da
konuştuk ama Sayın Grup Başkanvekiline herhâlde bu konu intikal ettirilmemiş.
Eğer öyle bir şey varsa, biz arkadaşlarımızın bir tanesini çekeriz, size
veririz. “İki parti bunda müracaatını yapmış, biz önce gitmişiz.” diye söyledik.
Yani bunu bir usul tartışması yapmanın bir manası olduğunu da düşünmüyorum.
Nasıl ki elden alma imkânı varsa bizim arkadaşlarımız elden almış, milletvekili
arkadaşlarımızın orada müracaatlarını vermişler ve usulüne uygun bir şekilde bu
iş yapılmış. Cumhuriyet Halk Partisi arkadaşlarımız, dün grup adına konuştuğunu
tahmin ettiğim bir arkadaşım “Böyle böyle o konuşmalarla ilgili sizin
arkadaşlarınız müracaat etmiş, mümkünse bunu yapar mıyız?” deyince biz de
“Yarın görüşelim.” dedik. Ama şu anda o arkadaşımızın burada olmadığını
görüyorum.
Usule aykırı herhangi bir
hareket yoktur, görüşmelerini engelleyecek bir durum da söz konusu değildir
çünkü siyasi parti gruplarının gruplarıyla ilgili konuşma haklarını hiç kimse
engelleyemez, İç Tüzük bunu net bir şekilde ifade etmiştir. Her siyasi parti
yirmişer dakika konuşma hakkına sahiptir. Sayın Başkanın uygulamasının doğru
olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Aleyhte olmak üzere Sayın
Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kanunu’nda
değişiklik öngören teklif salı günü sıra sayısına dönüştürülerek gruplara ve
milletvekillerine dağıtıldı. Kural olarak bu dağıtımın bütün siyasi parti
gruplarına aynı anda yapılması gerekir çünkü kişisel söz talepleri dağıtıldığı
andan, o dağıtımın gruplara intikal ettiği andan itibaren yapılabiliyor.
Dolayısıyla, Meclis Başkanlığının “Biz bunu 14.00’te dağıtıma çıkardık, isteyen
gelip kapıdan alır, isteyenin grubuna götürürüz, teslim ederiz.” şeklindeki
açıklaması doğru değil, gerçekçi değil daha doğrusu. Elbette isteyen gelip
alabilir ama öbür siyasi parti grubuna siz bunu yirmi dakika, kırk dakika sonra
teslim ettiyseniz o teslim saatini esas alarak kişisel konuşmaları dağıtmanız
veya ona ilişkin başvuruları almanız gerekir.
Şimdi teklifi görüşeceğiz.
Teklif bugüne kadar Kamu İhale Kanunu’nda yapılmış olan değişikliğin 26’ncısını
oluşturuyor. Kamu İhale Kanunu Ocak 2002 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe
girdi, o tarihten bu yana 25 değişiklik yapıldı. Bu 25 değişikliğin sadece 1
tanesi Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinden önceki Hükûmet tarafından
yapıldı, kalan 24 değişiklik Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından yapıldı. Bu,
AKP’nin yaptığı, yapacağı 25’inci değişiklik.
AKP’nin, nedense Kamu İhale
Kanunu’na bir merakı var ve yapılan değişiklikler sürekli, istisna ve
muafiyetleri genişletme yönünde, birtakım ihalelerin ihalesiz, rekabete açık
olmayan bir şekilde yapılması yönünde. Teklif biraz daha farklı bir hususu
düzenliyor ama o da aynı kapsamda değerlendirilebilecek bir olaydır. Ona
ilişkin görüşlerimizi de…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - …ifade edecektim.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Lehte olmak üzere Sayın Ahmet
Aydın, Adıyaman.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başkanlık Divanının tutumunun lehinde söz almış bulunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
tabii, burada Meclisin çalışma programı, takvimi, trafiği elimizdeki İç Tüzük
ve Meclis teamüllerine göre yürür. Mecliste de bugüne kadar hem İç Tüzük gereği
hem Meclis teamülleri gereği, bugünkü gündeme gelecek konu, daha önceki
dönemlerde de olduğu gibi, aynı şekilde gündeme gelmiş bulunuyor. Aslında bir
aksilik, bir noksanlık yok.
Salı günü bu konuyla ilgili
dağıtım saat 14.00’te yapılıyor ve her zaman olduğu gibi, saat 14.00’te
dağıtımdan itibaren şahsi söz talepleri veriliyor. Burada bizim
arkadaşlarımızın bir eksiği, bir gediği yok, vaktinde söz taleplerinde
bulunmuşlar. CHP de galiba biraz bir eksiklik olmuş, saat 14.40 gibi gecikmeli
olarak söz taleplerinde bulunmuşlar. Dolayısıyla, AK PARTİ Grubu şahsi söz
taleplerini almış bulunuyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Her
zaman olduğu gibi.
AHMET AYDIN (Devamla) - Her
zaman burada da böyle yapılıyor değerli arkadaşlar.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Her
zaman öyle oluyor Başkan. Hep size mi denk geliyor?
AHMET AYDIN (Devamla) -
Buradaki söz taleplerinde de Meclis Genel Kurulundaki ani söz taleplerinde de
önce davranan söz talebini alıyor. İşin doğasında da bu, İç Tüzük de bunu bize
emrediyor, Meclisin teamülleri de bunu gerektiriyor.
Dolayısıyla, Başkanlık
Divanının tutumunda hiçbir anormallik yok, hiçbir problem yok. Vaktinde,
saatinde dağıtım yapılmış salı günü saat 14.00’te. Dağıtım yapılır yapılmaz da
söz taleplerinde bulunulmuş.
Dolayısıyla, Başkanlık tutumu
lehinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Aydın.
Aleyhte olmak üzere Sayın
Haydar Akar, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, aleyhte söz almış bulunuyorum. Niye
aleyhte söz aldım? İlk defa yaptığınız bir olay değil, sürekli bu olayı gündeme
getiriyorsunuz ve sözleri alıyorsunuz. Aslında, söz alıyorsunuz da bir şey de
yaptığınız yok. Hani şurada vatandaşın gözünün içine bakarak söz aldığınız
kanun tekliflerini, söz aldığınız maddeleri bir anlatabilseniz, böyle bir
beceriniz olsa, ona da içim yanmayacak. Sözleri gidiyorsunuz kapatıyorsunuz ve
sonra da “Söz aldık.” diyorsunuz, muhalefet partisi milletvekillerinin
konuşmasına engel oluyorsunuz. Bu hep böyle gerçekleşti. 24’üncü Dönem
Milletvekiliyim ben, başka da bir usul görmedim. Geliyor arkadaşlar “Bir
sonraki madde çok önemli olduğu için şimdi ben bunu kısa kesiyorum, bir sonraki
maddeyi görüşelim, bir sonraki kanunu görüşelim.” diyor. Alkışlıyorsunuz hep
beraber ve Türk kamuoyuna mesajlarınızı vermiş oluyorsunuz. Bir şey verdiğiniz
falan yok aslında da işte böyle geçiyor.
Şimdi, Sayın Elitaş “Hangi
yasayla ilgiliyse diyor gidip izler ve bu sözleri alırlar.” diyor. Bu yasaya
niçin bu kadar önem verdiğinizi ben anlayamadım. Aslında ben bu Komisyonun
üyesi de değilim; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun üyesi de
değilim ama bu yasa teklifi görüşülürken -tek maddelik- oraya gittim, merak
ettim. KİT Komisyonu üyesiyim, merak ettim. Oraya gitmemesi de gerekiyordu, bunun
aslında Adalet Komisyonunda görüşülmesi gerekiyordu ama gitmiş oraya. Niye
gitmiş, onu da anlamak mümkün değil. Orada da aynı problem var. Bakın, yirmi
dört, kırk sekiz saat hesabı var bildiğim kadarıyla İç Tüzük’te. Bir dakika
sonra kırk sekiz saat doluyor ve öyle başlıyor Komisyon. O kadar acele
ediyorsunuz ki kimler için acele ettiğinizi bu Türk milletine açıklamak
zorundasınız; niye önemli olduğunu bu yasanın, tek maddelik bir yasanın, Türk
milletine açıklamak zorundasınız.
Biraz sonra arkadaşlarımız bu
yasanın ne kadar önemli olduğunu veya bu teklifin ne kadar önemli olduğunu
anlatacaklar bu Türk milletine ve sizlere de anlatacaklar, siz de burada hiç
yasayı okumadan mutlaka kabul edeceksiniz, bunu da biliyorum ama yasayı
okumanızı ve nelere mal olacağını düşünmeniz gerektiğini bir kez daha
söylüyorum.
CHP Grubuna ne zaman teslim
edilmiş? 14.40’ta.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
14.00’te teslim edildi.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Kırk
dakika sonra teslim edilmiş, kırk dakikada kapatmışsınız konuşmaları Şimdi, bu
konuşmaları burada dinleyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı.)
HAYDAR AKAR (Devamla) – Bu
arkadaşlar gelecekler, kafasına göre anlatacaklar, hep beraber dinleyeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bütün siyasi parti gruplarına saat 14.00’te bastırılıp dağıtılmış ve teslim
edilmiştir. Grup Müdürlüğümüzden aldığımız bilgi, bütün siyasi parti gruplarına
aynı saatte verilmiştir ama gruplar, gecikme olduğundan dolayı, AK PARTİ Grubu
önceden gidip söz sıralarını almıştır biraz önce ifade ettiğim gibi. Dün bir
arkadaşımızla görüştük ama şu anda o arkadaşı göremiyorum. O arkadaş olsaydı
zaten böyle bir problem de yoktu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Bir şey
sormak istiyorum Sayın Başkanım. O sıra
sayıları dağıtmak AKP grup başkan vekillerinin uhdesinde midir, deruhtesinde
midir; yoksa Meclis bürokrasisinin, Kanunların uhdesinde mi, deruhtesinde
midir? Bunu şimdi sizden duymak istiyorum. Eğer sizin uhdenizdeyse, Grup Başkan
Vekili kendi görev alanını, görev sınırını aşan bir konuşma yapmıştır. Böyle
bir haddi yoktur. Sizin de bunu Oturum Başkanı olarak derhâl… Müsaade edin.
“14.00’te dağıtılmıştır.” dedi. 14.00’te dağıtılmış ise bunu söyleyecek olan
sizsiniz, Grup Başkan Vekili değildir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Başkan söyledi zaten, 14.00 dedi.
ENGİN ALTAY (Sinop) – O zaman
bir daha diyecek.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, tartışmalar başlamadan Sayın Altay, ben zaten 14.00’te
dağıtıldığını söyledim bana verilen bilgiye göre.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yanlış
söylüyorsunuz!
BAŞKAN – Bir saniye efendim.
Şimdi yaptığımız uygulama da
şimdiye kadar yapılanların aynısıdır ama eğer gruplar herhangi bir şekilde
konuyla ilgili bir sorun olduğu kanaatindeyseler bunu grupların birlikte
çözmesi gerekir. Ben daha evvelki uygulamalara uyarak bu uygulamamın doğru
olduğu ve İç Tüzük’e uygun olduğu kanaatindeyim çünkü böyle uygulanagelmiş.
Dolayısıyla, şimdi kanunun geneli üzerinde gruplar adına söz isteyen
arkadaşlarımıza söz vereceğim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan söz istemiş.
Sayın Tan…
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, yer değişikliği yapılsa, diğer gruplara söz verilse.
Altan Bey geldiğinde söz alsın.
BAŞKAN – Hayhay.
O zaman, ikinci sırada
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili.
Sayın Erdoğdu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 336 sıra sayılı Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, kamu
ihaleleri, ne yazık ki yolsuzluklara, suistimallere ve yetimin hakkının
yenilmesine en açık alanlardır. Kamu ihalesi, özü itibarıyla, devletin alım ve
satımlarının, ihtiyacın tespitinden başlamak ve paranın ödenmesi kısmına kadar
giden bir süreci ifade etmektedir ve bu safhaların hemen hemen tamamında da
çeşitli yolsuzluk biçimleri geliştirilmiştir. İhtiyacın tespitinde, örneğin,
bir hastanenin hiç ihtiyacı yokken çok pahalı bir mikroskobu alması ve bu
mikroskobu alırken de şartnamede sadece o firmada olan mikroskobun
tanımlanmasıyla başlayan yolsuzluk sadece ihtiyacın tespitiyle başlar. Bu
şartnamelerin hazırlanması, yarışma aşaması, firmaların elenmesi, ödenmesi
aşamasına kadar giden çok çeşitli yolsuzluklar vardır. Yolsuzluk, özü
itibarıyla, emanet edilmiş bir yetkinin -bu bir daire başkanı olabilir, genel
müdür olabilir, belediye başkanı olabilir, bakan veya başbakan olabilir- özel
bir çıkar için kötüye kullanılması demektir. Peki, neden bütün ülkeler ve
bizler yolsuzlukla mücadele etmek zorundayız? Çünkü bu yolsuzluklar kamu
varlıkları üzerinden yapılmaktadır değerli arkadaşlar. Kamu varlıkları bu halkın
ortak değerleridir. Bu kamu varlıklarının önemli bir kısmı vergilerdir ve
vergiler herkesten alınır. Bunu duygusal bir örnekle anlatmak istiyorum ki
hepimiz konunun önemine varalım diye: İki buçuk aylıkken Samsun’un Tekkeköy’ü
ilçesinde açlıktan ölen Kübra bebek bir süt alırken, bir bardak süt içmesi için
vergi vermektedir değerli arkadaşlar ve annesi şunu söylemiş bebeğini
kaybettikten sonra: “Sütüm yok. Çayla insanın sütü mü olur? İki günden beri
tenceremde yemek yok. Komşularım bir tabak yemek getirecek de çocuklarım
yiyecek.” Bunu şunun için anlatıyorum, bunu dikkatleri çekmek için anlatıyorum.
Yoksa Kübra bebeğin veya 2008 yılında TÜİK rakamlarına göre açlıktan ölen 59
insanımızın bu acılarını sömürmek için anlatmıyorum. Bunu, bu konuya dikkat çekmek
için anlatıyorum değerli arkadaşlar.
Kamu ihaleleri bu ülkenin her
zaman büyük problemiydi, sadece bu iktidar dönemindeki bir problem değildi, her
iktidar döneminde devam eden bir problemdi. Bu yolsuzluk ve bu ayrımcılık
düzeni de sürekli ekonomik ve sosyal krizler yaratıyordu. En son yaşanılan 2001
krizi sonrasında da bütün ülkelerin kabul ettiği, bütün ülkelerin üzerinde
anlaşmaya vardığı, kamu ihalelerinde etkinlik, verimlilik, şeffaflık, rekabet
gibi ilkeleri ortaya koyan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kabul edildi değerli
arkadaşlar. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, rekabeti ve şeffaflığı özendiren,
yolsuzlukları engelleyen; ekonomiklik, etkinlik, verimlilik gibi uluslararası
ilkeleri maddelerine sindirmiş bir yasaydı ve ne yazık ki bu yasayla ilk
problemi olan da partinizin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek
oldu. Ve ne yaptı Sayın Melih Gökçek? Yasa 1/1/2003 tarihinde yürürlüğe
girmeden önce önümüzdeki iki yıl boyunca yapacağı bütün ihaleleri 2003 yılından
önce ilan etti. Çünkü bu yasa, herhangi bir şekilde kamu kaynaklarının zeval
olmasına engel olan bir yasaydı arkadaşlar. Bundan sonra da sizin bu yasayla
kan uyuşmazlığınız başladı.
Bu yasa, bizim saydığımız
kadarıyla, 25 kere kendi metninde olmak üzere, 30 kere de kendi metni dışında
yani toplam 55 defa değiştirilmiştir değerli arkadaşlar. Ve bu yasanın
içerisinde bir madde der ki: “Bu yasayla ilgili yapılacak bütün değişiklikler
-66’ncı maddesi böyle der- bu yasada yapılacak değişikliklerle yapılmak
zorundadır.” Siz bu yasaya uymayarak… Mesela, EXPO’yla alakalı bir yasa geliyor,
Kamu İhale Kurumundan istisna; millî eğitim yasası geliyor, Kamu İhale
Kurumundan istisna.
Şimdi, bu 55 değişikliğe
biraz derinden bakarsak kamu ihaleleriyle iktidar arasındaki ilişkiyi daha
netleştirmiş olacağız değerli arkadaşlar. Kamu İhale Yasası’nın en çok
değiştirilen maddesi 3’üncü madde.
3’üncü madde kamu ihalelerinden istisnaları anlatıyor. Biraz önce
anlattım ya, bu yasa ekonomiklik, etkinlik, verimliliği sağlayan, yolsuzluklara
engel olan yasaydı. Bu yasadan kurtulmanın en kolay yolu 3’üncü maddeye bir
tane fıkra eklemek ve belirli harcamaları bu Kamu İhale Kanunu’nun dışına
çıkarmak. Orijinalinde 5 maddesi vardı, şu an itibarıyla 23 tane maddesi var
bunun, (t) bendine kadar geldik bu istisnalarda. Hatta bu düzenlemelerde o
kadar iktidarın da kafası karıştı ki 2 tane (k) maddesi koymuşlar, “İstisnalar”
maddesine 2 tane (k) maddesi koyulmuş.
Sadece bir istisna örneği
üzerinden anlatayım ki bu değişikliklerin ne anlama geldiğini hep beraber
anlamış olalım değerli arkadaşlar.
Biliyorsunuz, Hükûmetiniz
iktidara geldiğinde fakir ailelere kömür dağıtma kararı aldı. Biz fakire giden
her kuruşun lehinde olan bir partiyiz, sadece daha etkin, daha verimli gitmesi
üzerine tartışmalar açarız. Ancak bu fakir ailelere giden kömürlerin devletin
elinden, ihaleye fesat karıştırmak veya hiç ihalesiz olarak teslim olunmuş
madenler üzerinden yapıldığı, bu madenlerden ihalesiz, fahiş fiyatlarla
kömürler alındığı ve birkaç firmaya milyarlarca dolar haksız para ödendiği,
ihaleye fesat karıştırmak suçunun işlendiği benim de arasında olduğum kamu
denetçileri -sadece benim değil, 7-8 farklı kamu denetçisi- tarafından tespit
edildi. Bu durum suç duyurusu raporuyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
iletildi. Bu, Cumhuriyet Başsavcılığına iletilen Fakir Ailelere Kömür Dağıtımı
Yolsuzluğu Dosyası üç yıldır burada bekliyor. Hâlâ iddianame hazırlanmış ve
dava açılmış değil değerli arkadaşlar. Bu, Cumhuriyet Başsavcılığında. Bu, açık
suç. Bu, Cumhuriyet Başsavcılığında beklerken Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü
maddesine bir bent eklendi arkadaşlar, (r) bendi. Bu bent der ki: Fakir
ailelere dağıtılan kömür Kamu İhale Kanunu’ndan istisnadır. Özetle budur. Siz
diyeceksiniz ki: Bunda ne var? İşte, zaten niyet de burada ortaya çıkıyor. Bu
maddeyi koyduğunuz zaman, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında bekleyen ihaleye
fesat karıştırma suçunu affetme sonucu ortaya çıkıyor, affetme çabası ortaya
çıkıyor. Bugün, fakir ailelere dağıtılan kömürler ihalesiz olarak ve fahiş
fiyatlarla bu şirketlerden alınmaya devam etmektedir. Bunun fahiş fiyatlarla
alındığını ben söylemiyorum, bunun fahiş fiyatlarla alındığını Sayıştay
söylüyor, Sayıştay raporlarında söylüyor. İşte, Sayıştay bunları söylediği için
zaten Sayıştay Kanunu’nda değişiklik yaptınız ve Sayıştayın elini kolunu
bağladınız değerli arkadaşlar.
Ve ne yazık ki istisnalar
sadece bu 3’üncü madde üzerinden yapılmıyor, Toplu Konut İdaresi var. Sürekli
konut sayılarını sayarak, sürekli siyasi olarak kullandığınız Toplu Konut
İdaresi üzerine konuşalım, istisna üzerine.
Toplu Konut İdaresinin iki
tane ihale biçimi var. Biri bu kanun kapsamında -az sonra anlatacağım bu kanun
kapsamında olup da nasıl kanun içinde olmadığını- biri de bu kanunun içine hiç
sokulmayan, yasaya aykırı bir şekilde kanunun dışına çıkarılan hasılat
paylaşımı modeli var.
Hasılat paylaşımı modeli,
özetle: Devlete ait bir arsa var, devlet bu arsasını müteahhide kat karşılığı,
daire karşılığı veriyor, müteahhit de bunun üzerine binalar yapıyor, sonra
arsanın değerine ve binaların maliyetine göre müteahhit ile devlet arasında
belirli oranda bölüşülüyor, buna “hasılat paylaşımı modeli” deniliyor.
Peki, burada kanun olmadığı
için nasıl bu projeler gerçekleştiriliyor? TOKİ Başkanının iki dudağı arasında
düzenlenmiş bir yönetmelikle belirleniyor değerli arkadaşlar. TOKİ Başkanı hem
ihaleyi yapıyor hem şikâyetleri inceliyor hem de mevzuatı yazıyor. Tek başına
devlet.
Peki, bunu yaparken ne
oluyor? Yine söylediklerim Sayıştay raporları üzerinden. 7 tane proje
incelenmiş Sayıştay tarafından. Bu 7 projenin incelenmesi sonucunda, devlete
ait arsanın bedeli düşük gösterilerek, müteahhide ait maliyetler de
şişirilerek, 7 projede 770 trilyon devletin zarar ettirildiği Sayıştay
tarafından, eski Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından tespit edilmiş.
Peki, bu tespit sonrasında ne
yapılmış? Sayın Bakan biraz önce buradaydı, şimdi çıkmış. “Hıı, çok ayıp!”
demişler bunu yapanlara, “Size uyarı cezası veriyoruz.” demişler. 770 trilyon
devleti zarara uğratmanın karşılığında “Çok ayıp!” demiş bu devlet. Ben bu
cezayı çok takdir ediyorum.
Değerli kardeşlerim, değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; peki, TOKİ’nin Kamu İhale Kanunu kapsamı
içerisindeki ihaleleri kanunun içinde mi? Hayır, değil, başka bir istisna
getirilmiş. Bu istisna 68’inci maddenin (c) bendinde tanımlanmış. Burada diyor
ki: TOKİ, uygulama projesi olmadan, ÇED raporu olmadan, kamulaştırma yapmadan,
mülkiyet sorununu çözmeden, imar iznini almadan, hiçbir şey yapmadan kafadan
ihale yapabilir. “Tabii, TOKİ hızlı konutlar yapacak, bunları yapmamız lazım.”
diyecek iktidar milletvekilleri. Madem bu iş bu kadar iyi niye sadece TOKİ
yapıyor? Madem kötü, diğerleri niye bundan yapsın? Onun için bir tutarlılık
olmak zorunda, çünkü bu doğru değil. Bu, bütün dünyanın uyguladığı mevzuatın
içerisine bir istisna koymak. Bunu yaptığınızda ne oluyor? Samsun’un dere
yatağına konut yapıyorsunuz. 11 tane can, en alt kattaki, toplumsal gelir olarak
en altta bulunan kardeşlerimiz can veriyor. Eğer bu yasa değişikliği olmasa o
dere kenarlarına o konutlar yapılmayacak değerli arkadaşlar. TOKİ konut
yapıyor, ondan sonra birisi çıkıyor diyor ki: “Bu arsa benim.” Niye? Çünkü
mülkiyeti çözmeden konut yapmış. TOKİ konut yapıyor, ana su isale hattının
üzerine çıkmış. TOKİ Sakarya’da konut yapıyor, ihalesini fore kazık üzerinden
yapıyor, çok daha ucuz radye temeline bina yapılıyor değerli arkadaşlar.
Bunların hiçbirini ben söylemiyorum, çünkü ben söylesem “taraflı” diyeceksiniz.
Bunların hepsini Sayıştay raporları söylüyor, bunların özetlerini anlatıyorum
değerli arkadaşlar.
Peki, istisnalar bununla
kalıyor mu değerli arkadaşlar? Hayır. 6287 sayılı Yasa var, kanunlaştırma
süreci Anayasa’ya aykırı, laiklik ilkesine aykırı 4+4+4 yasası. Bu yasanın
24’üncü maddesi var. Ama bu yasa topluma nasıl sunuluyor? Hazreti
Peygamber’imizin hayatı olarak sunuluyor, Kur’an-ı Kerim dersleri olarak
sunuluyor. Allah aşkına, Hazreti Peygamber’imizin hayatıyla, Kur'an-ı Kerim’in
okunmasıyla tablet ihalelerinin İhale Kanunu’nun dışına çıkarılmasına nasıl
vicdanınız el verdi? Bari ayrı kanunlarda getirseydiniz. Üç tane büyük şirket
için bunun yapıldığını bilmiyor muyuz biz? (CHP sıralarından alkışlar)
İstisnalar bununla bitmiyor
değerli arkadaşlar. “Türkiye’yi yıkıp yeniden yapacağız.” diye ortaya çıktınız;
afet alanlarındaki konutların yeniden dönüştürülmesi işi. Ta yasa çıkmadan önce
bu kürsüden bunun bir rant yasası olduğunu söylemiştim, rant yasası olduğu da
doğru çıktı, çünkü getirdiniz, oraya koydunuz, bütün ihaleler pazarlık usulü
ihaleyle yapılacak.
Şimdi, ben size “pazarlık
usulü ihale” ne demek ondan bir bahsedeyim. Arkadaşlar, ihale açık ihale
usulüyle yapılır. Bütün yeterli firmaların haberdar olup ihaleye katılabildiği,
devletin de bu sayede en kaliteli malı en ucuza alabildiği ihale yöntemine
“açık ihale” denir. Zaten bu açık ihaleyi kapalı hâle getirmeye de “ihaleye
fesat karıştırma suçu” denir. Ama devlet şunu demiş: “Deprem olur, yangın olur,
sel olur, göremediğim bir şey olur, üç beş günde ihale yapmak zorundasındır.
Gel kardeşim, o zaman 3 kişiye davetiye gönder, o 3 kişiden teklif al, sen bu
şekilde ihale yap.”
Kentsel Dönüşüm Yasası’nda,
yüz milyarlarca doların konuştuğu yasada ihale usulünü pazarlık usulü olarak
belirlediniz. Ben çıktım, Sayın Bakana dedim ki: “Pazarlık usulü ihale olmaz,
açık ihale olmak zorunda.” Sayın Bakan bana dedi ki: “Aykut Bey, merak etmeyin,
zaten şirketler buna gelecekler, her gelen şirkete biz şartnameyi vereceğiz.”
“Sayın Bakan, bu dediğiniz beni tatmin etmiyor. Açık ihale olacak, kanunda
yazılı olacak.” dedim, Bakan bunu bana söyledi.
Bir gece burada torba kanun
görüşülüyor. Gece yarısı bir madde geldi, Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik… Ne
diyor biliyor musunuz? “Davetiye almayan firmalara şartname verilmez.” Hani,
Bakan sen bunu demiştin bana? Bu ne demek biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
“Biz bu ihaleleri kime vereceğimizi belirledik. Biz sadece bunlara davetiye
göndereceğiz. Ha, duyar da gelirse bir firma, kusura bakmayın, yasaya da metni
koyduk, bu paralar bunlara gidecek.” demek. Siz bununla mı Türkiye’yi yıkıp
yapacaksınız? Türkiye’nin mali yönetimini yıktınız, bin yıllık kültürünü
yıktınız. Kamunun malı, yetimin malı bu firmalara gidecek. Ondan sonra, at
sırtına çıkıyor, İstanbul’un trafiğinin ırzına geçecek bir projeyle millete
anlatıyor. Kimin bu arsa? Devletin bu arsa. Kimin bu ayıp? Sizin bu ayıp
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Peki, sizin kamu ihaleleriyle
ilgili problemleriniz bitiyor mu? Hayır. Bu süre yetmeyecek anlatmaya. Ama bir
Kamu İhale Kurumu kurulmuş 2002 yılında. Diyor ki: “Ey Kamu İhale Kurumu, ben
seni kurdum, bağımsız bir örgütsün, uzmanlarını al, çalıştır. Kamu ihalelerinde
eğer bir sorun olursa, bir yolsuzluk olursa, haksızlık olursa sen buna bağımsız
bir kurul olarak bak.” İlk ne yaptınız? Kamu İhale Kurumunun resen inceleme
yetkisini ortadan kaldırdınız. Mesela, Kamu İhale Kurumu Başkanı sabah kalktı,
büyük bir gazetede, Zaman gazetesinde manşet: “Şu ihalede bu kadar rüşvet
yendi.” Kamu İhale Kurumunun Başkanının eli kolu kelepçeli. Niye? Çünkü resen
incelemeye başlayamıyor.
Bununla kaldı mı? Hayır.
Girdi bir adam ihaleye veya ihaleye, bir olaya tanık oldu. Kamu İhale Kurumuna
şikayet edecek, diyor ki: “Belgelerim bunlar, bu kadar rüşvet yenmiştir, bu
kadar haksızlık olmuştur, devlet bu kadar zarar etmiştir.” “Senin 4 bin liran
var mı?” diyor. “Benim 4 bin liram yok…” “Kusura bakma, 4 bin liran yoksa
yolsuzluk da yok.” diyor. Yani 4 bin lira parayı vermeden yolsuzluğu ihbar
edemiyorsunuz değerli arkadaşlar.
Bir de “dokümanın
kesinleşmesi” diye bir şey icat ettiniz, yasaya koydunuz. Bu ne demek? İhale
tarihinden üç gün öncesine kadar şartnameye itiraz ettiniz ettiniz; etmediniz,
Katolik nikâhı. Ya şimdiye kadar konuş, bildiğin bir şey varsa konuş ya da
bundan sonra ebediyen sus. E, peki, ihaleden sonra ortaya çıktı…
Biz gördük ki yurt dışında
bir firmanın malı tarif edilmiş ve başka firma giremiyor. “Hayır, kardeşim,
gıkını çıkaramazsın.” diyor. Ondan sonra o firmanın yetkilisi çıkıp diyor ki:
“Biz Türkiye ve Suudi Arabistan’a 13 milyar avro satış karşılığında 57 milyon
avro rüşvet verdik.” Dönüp soruyoruz, “Kardeşim, bu adamlar bu yüzden hüküm
giyiyorlar, bu yüzden ceza ödüyorlar. Bu 57 milyon avro rüşvet kime gitmiş?”
diye. Kimseden gık yok, hiç kimse hiçbir şey bilmiyor. Sanki Patagonya
cumhuriyetinde bu iş olmuş. Sonradan Sayıştay raporlarını okuyoruz ki of, of,
of, bu firmanın ürünlerini almak için neler yapılmış. Yahu, bunu muhalefet
partisi milletvekili, her şeyi okumak zorunda olan muhalefet milletvekili
biliyor da bir tane iktidar milletvekili bilmiyor mu, “Sayın Başbakanım, böyle
ciddi bir iddia var, bunun üzerine gidelim.” desin? 13 milyar avro karşılığı
satış yapılmış, 57 milyon avro rüşvet verilmiş değerli arkadaşlar. Bu, sadece
bizim sorunumuz değil, bu milleti temsil ediyorsak hepimizin sorunu. Hepimiz
bakanlara, başbakanlara bunu sormalıyız. Bu, sadece CHP’nin, MHP’nin veya
BDP’nin görevi değil değerli arkadaşlar.
İhaledeki bu oyunlar o kadar
rezil bir hâl aldı ki artık Avrupa Birliği ilerleme raporlarının ağırlıklı bir
bölümü kamu ihale mevzuatı üzerine yazılıyor. Açın, Avrupa Birliği ilerleme
raporunu okuyun. Dünyaya rezil olduk arkadaşlar, dünyaya rezil olduk ve ne
yazık ki bu rezaletlerimiz, görüldüğü kadarıyla, devam edecek çünkü yeni gelen
yasa başka bir rezaleti getiriyor.
Arkadaşlar, çok özür dilerim,
yediğim gazdan dolayı, sıkılan sudan dolayı ciğerlerim gitti ve ne yazık ki şu
an konuşurken çok zorlanıyorum.
Değerli arkadaşlar, normalde
kamu ihalelerinde bir soruşturma başlarsa, bu soruşturmada savcı emareleri
ciddi görür iddianame hazırlarsa -gene yetmiyor- iddianame mahkeme tarafından
kabul edilirse ve dava açılırsa o firmaya yetimin hakkı emanet edilmez diye
dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’deki kamu ihale mevzuatı diyor ki:
“Bunları kamu ihalelerine sokmayın.” Mevcut Kamu İhale Kanunu’nun mantığı bunun
üzerine konuluyor ve bunun için hiçbir işlem yapmaya gerek yok değerli
arkadaşlar, kanun otomatik olarak bunu yasaklıyor ve idareler de bu şirketleri
kamu ihalelerine sokmuyorlar değerli arkadaşlarım.
Şimdi getirilen önergeyle,
idare karar almadığı sürece, kamu ihalelerine girmesi yasaklı olan ve suç
şüphesi altındaki bu şirketler kamu ihalelerine girecekler. “Eğer idare karar
vermezse...” Şart koyuyorlar orada. Peki, bunun örneği… Tamam, şunu yapalım o
zaman, ben fiilî bir örnek üzerinden anlatayım: Enerji Bakanlığında, şu görmüş
olduğunuz iddianamede -fotoğraflanmış, resimlenmiş- aralarında anlaştıkları,
fiyatı yükselttikleri, birbirlerine 1’er milyon dolar “ihale karşılığı çıkma
bedeli” verdikleri, alınan ihalenin bürokratlar arasında bölüştürüldüğü,
bürokratların payının ödendiği resim, fotoğraf, dinleme tutanağı… Öyle Balyoz
şeyleri gibi sahte deliller değil, hepsi şurada var, hepsi burada var. Ve bu
firmaya, bu işi yapan firmaya, bu işlerden tutukluyken sahibi, aynı Bakanlık
iki farklı ihaleyle 300 milyonluk ihaleyi nasıl verir arkadaşlar ya? 300
milyonluk ihale bu firmaya nasıl verilir değerli arkadaşlar? İşte, bu iddianame
ve hüküm giydi buradan. Bu firma buradan hüküm giydi ve verilen ihalenin biri
neyle alakalı biliyor musunuz? Göz bebeğimiz, çocuklarımızın geleceği bor
madenleriyle alakalı. Bor madenleri bu firmaya emanet edilmiş arkadaşlar. Bu,
size emanet edilmiş bir yetkidir. Bu yasa, bize getirmiş olduğunuz bu yasa,
işte bu tip olayları aklamaya çalışan yasa. Bunlar kim biliyor musunuz? Bunlar
Ahmed Arif’in deyimiyle:
“Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır.”
Biz bunları tanıyoruz, biz bu
yasaya sonuna kadar “Hayır.” diyeceğiz.
Ben, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Erdoğdu.
İkinci konuşmacı, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.
Buyurun Sayın Tan. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; benden önceki konuşmacılar
da dile getirdiler, mevcut İhale Kanunu 2002 yılının Ocak ayında Meclisten
geçmiş ve defalarca değişikliğe uğramış, şu an önümüzdeki değişiklik maddesi de
26’ncı değişiklik maddesi, 26’ncı sefer.
Değerli arkadaşlar, bu 26
değişikliğin 1 tanesini Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinden önceki
hükûmetler yapmış, tek 1 tanesini; 25 tanesini ise Adalet ve Kalkınma Partisi
yapmış.
Tabii, birinci soru şu:
Sevgili arkadaşlar, siz on yıldır iktidardasınız. Bir sonuç çıkıyor ortaya; ya
doğru düzgün bu işi bilmiyorsunuz, nasıl ihale yapılır, nasıl ihale kanunu
hazırlanır, bundan bihabersiniz veya canınızın istediği şekilde, hesabınıza
nasıl geliyorsa, o gün ortam neyi gerektiriyorsa bu şekilde, keyfinize göre bir
değişiklik yapıyorsunuz. Hangisi? Buna, tabii, sayın bakanlar cevap verecek,
kim cevap verirse… Ve Sayın Bakan milletvekili olmadan önce de yaptığı görevlerde
bu işi iyi bildiğini kanıtlayan bir bakanımız. Sayın Erdoğan Bayraktar’dan
bahsediyorum. Bir mesleki geçmişi var, hizmeti var, çalışmaları var,
eleştirdiğimiz yanları var, eleştirmediğimiz yanları var ama hiç kimse “Sayın
Erdoğan Bayraktar inşaat işini bilmiyor, ihale mevzuatını bilmiyor.” diyemez.
Ben de inşaat mühendisiyim, otuz iki yıllık inşaat mühendisiyim.
Peki, Sayın Bakan, neden bir
sefer de doğru düzgün, Avrupa Birliği kriterlerine uygun, bütün dünyanın kabul ettiği şeffaflık kriterlerine uygun bir
ihale kanununu bu Meclisin önüne getirmiyorsunuz? Bunu getirmiyorsunuz da neden
sizin de kariyerinizi yıpratacak, zedeleyecek şekilde, kırık kırpık ve şaibeye
açık, tartışmaya açık, sizi eleştirmeye açık bir şekilde, böyle birer, ikişer,
üçer maddeler hâlinde değişiklikler getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu son
madde de çok açık, tek maddelik; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlardan ve bunlarla ilgili duruma düşen şahıs ve kişilerle ilgili
olarak bir düzenleme ve burada, bu yasak kapsamı anlatılırken, yine bentler
hâlinde, fıkralar hâlinde anlatılırken, bir ilave daha var ve bu ilavede
“Mahkemece veya idarelerce yasaklanmış…” ibaresi de var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu nedir? Allah’ınızı severseniz hiç okudunuz
mu veya okuduysanız bunun kapsamına neler giriyor bir baktınız mı? İşte,
bunlardan yani bu kapsama girenlerden birisi de benim. 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu’ndan defalarca yargılandım, beraat ettiğim mahkemeler oldu,
hüküm yediklerim oldu. Hüküm yediklerimden birisi, 1994 senesi, Aktüel
dergisine verdiğim bir röportaj, bugün de altına imza atacağım bir röportaj.
Şimdi yargılanmakta olduklarım: PKK’li gerillanın cenazesine gitmek ve orada
Fatiha okumak. Peki, acaba bugün bölgede, en ufak bir Kürt hassasiyeti olan bir
Kürt vatandaşımız -en ufak- sizin “suç” diye tanımladığınız veya savcıların
yetkilerini aşarak, hâkimlerin yetkilerini aşarak yorumladıkları, tırnak
içinde, bu suç kapsamının içine girmeyen bir tek Kürt var mı? Peki, o zaman ne
yapmak istiyorsunuz? O zaman bir kanun maddesi çıkarın, deyin ki: “Kürt
meselesine duyarlı hiçbir vatandaş –bakın, Kürt de demiyorum- bu ihalelere
giremez.” diye bir kanun çıkarın, siz de kurtulun, biz de kurtulalım.
Değerli arkadaşlar, bugün,
Sayın Başbakanın en fazla dile getirdiği konulardan birisi “Biz bölgesel
milliyetçiliğe karşıyız.” ifadesi. Biz de karşıyız. Milliyetçilik
“nasyonalistlik” anlamıyla, “nasyonalizm” anlamıyla tarihin çöplüğüne atılmış
bir düşünce. Şimdi soruyorum, ben soru önergesi de verdim: Van depreminde iş
alan firmaların kurucularının doğum yerleri ve nüfus kayıtlarına göre tespiti;
Türkiye’deki bütün büyük ihalelere giren ve bu büyük ihaleleri alan firmaların
kurucularının, mesul müdürlerinin, ortaklarının yine aynı şekilde doğum yerleri
ve nüfus kayıtlarına göre tespitleri.
Değerli arkadaşlar, öyle bir
durumla karşı karşıyayız ki bugün, inan ediniz, bütün bu büyük ihalelerin ve
işlerin meblağ olarak total bir rakamını çıkarın, bunların çok büyük bir kısmı
belli bir bölgedeki müteahhitlere gidiyor. Ben isim de vermeyeceğim, polemiğe
girmek istemiyorum. Ama size öyle şeyler anlatayım ki bugün, Diyarbakır-Bingöl
yolunu bile, bölgedeki sulama kanallarının büyük bir kısmını bile, bölgeden
onlarca AK PARTİ’li müteahhit de olmasına rağmen, yine belli bir bölgeden
müteahhitler alıyor. Bunların rakamları üzerinden tartışabiliriz. Eksik
söylüyorsam, yanlış söylüyorsam bunların rakamları çıkar, meblağları çıkar.
Bugün Karadeniz Otoyolu’nu da -5 milyar dolardır sevgili arkadaşlar- Ilısu
Barajı’nı da -1 milyar 100 milyon eurodur- yine belli bir bölgede Sayın
Başbakanın seçim bölgesinin spor kulübünün eski başkanı almıştır ve bu mesele
öyle bir noktaya gelmiştir ki artık ülke sınırlarını aşmıştır. Barzani’yle olan
pazarlıklarda, diyaloglarda, ilişkilerde yine aynı şahsın ortak olduğu şirket
Erbil Havaalanı’nı da almıştır, Duhok Havaalanı’nı da almıştır, Erbil-Kerkük
duble yolunu da almıştır. Bu nasıl bir tesadüfse, bunlar olmaktadır.
Şimdi “Bunların hiçbiri yok.”
diyorsanız, çıkıp bunun belgelerini, evraklarını, durumlarını ortaya
koyarsınız. Eğer “Bu doğal bir meseledir, doğal bir yoldur.” diyorsanız, işte
biz de çok açık bir çağrıda bulunuyoruz, diyoruz ki: Sevgili arkadaşlar, o
zaman bir madde çıkarın ve deyin ki: “Kürt meselesine duyarlı hiçbir şahsa kamu
ihaleleri verilmez, verilemez.” diye noktalayın, bitirin.
Değerli arkadaşlar, bu
ihalelerden bahis açılmışken en önemli mesele sürekli yolsuzluk meselesi. Zaten
eğer bir kanun on yıldır iktidarda olan bir iktidar tarafından 25 sefer
değiştiriliyorsa bunun başka bir izahı yok. Bakın, şu an, 27 Eylülde müracaatı
biten Diyarbakır Havaalanı’nın terminal binası ihalesi var. Bu kürsüden bir
daha dile getirdim, basın toplantısı yaptım, soru önergeleri verdim. Bu kadar
senelik mühendisim, ben böyle bir tiyatro görmedim. Mümkün olduğu kadar ağır
şartlar konulmuş; tamam, konsun. 170 trilyon, yani bugünkü parayla, yeni
parayla 170 milyon iş bitirme istenmiş; istensin. 50 milyon, yani 50 trilyon
kredi, referans; 30 milyon, 30 trilyon şu kadar… Bunlar tamam, hepsi tamam.
Peki, itirazım neye? Bütün bunları koyduktan sonra diyor ki: “Önce bir ön eleme
yapılır, yeterli olan firmalar tespit edilir.” Tamam, bu da güzel yani bunu
gördük geçmişte, nasıl tespit ediyorsan bildiğin gibi ediyorsun; ettin. Ama
ondan sonra diyor ki: “Bu tespit edilen firmaların içerisinden 5 firma
belirlenir.” Ben, biraz evvel Devlet Hava Meydanlarının ilgilileriyle tekrar
görüştüm, dedim ki: Peki, kardeşim, bu 5 firmayı neye göre tespit edeceksin?
Sen bir yeterlilik koydun, çok ağır bir şartname koydun, bu şartnameyi 15 tane
firma geçti. Peki, bu geçenlerin içinden niye 5 tanesini daha belirliyorsun?
Dedi ki: “Efendim, biz puanlama yapacağız; 1, 2, 3, 4, 5 firmayı çağıracağız.”
Ee, peki, o zaman bu yeterlilikleri niye koyuyorsun? İki: Yeterlilik
koyuyorsun, puanlama yapıyorsun o zaman en yüksek puanı olan firmayı çağır, de
ki: “İhaleyi sana verdim. Hiç tenzilat da yapma, kırım yapma.”
Sevgili arkadaşlar, böyle bir
oyun olmaz, böyle bir rezalet olmaz. Bu işi yapan ve bilen herkes bunu bilir.
Bir yeterlilik koymuşsanız, artık o yeterlidir. Neyse o koyduğunuz yeterlilik,
onu da siz koyuyorsunuz. Ondan sonra buna uygun olanlar gelir, teklifini verir.
Ondan sonra değerlendirirsiniz.
Sevgili arkadaşlar,
dolayısıyla bu Diyarbakır Havaalanı terminal binasının da sonuna kadar
takipçisi olacağız. 86 bin metrekare kapalı alanı var, altı tane körüğü var. Bu
kaça mal olur? Ne olur? Dünyadaki, Türkiye’deki bütün benzer işler var,
örnekleri var; bakalım kaça gidecek, nasıl olacak? Hep beraber bunu da
göreceğiz, ben de bu işin başında bekliyorum.
Gelelim oradan sevgili
arkadaşlar, bugün, Ilısu Barajı yurt dışından kredi temin edilmek üzere
ihalesiz verildi ve yaklaşık dört yıl bu ihaleyi alan firmalar, yine
bahsettiğim bölgeden malum zatlar bu konsorsiyum krediyi bulamadı. “Şöyle
yapacağım, böyle yapacağım, Çin’den getireceğim, Amerika’dan getireceğim.”
diyerek dört yıl bu iş savsaklandı ve en nihayet öyle bir oldubittiye getirildi
ki bu kredilerin nereden bulunduğu, bulundu mu, bulunmadı mı… Çünkü eğer kredi
bulup getiremezse normal açık ihale olması lazım ve bugün Devlet Su İşlerinin
bütün işleri yüzde 50 kırımla gidiyor. 1 milyar 100 milyon avroluk iş, bugün
500 milyon avroluk bir iş. Bununla ilgili verdiğimiz bütün soru önergeleri,
bütün araştırma önergeleri maalesef hiçbir ciddi neticeye ulaşmadı.
Değerli arkadaşlar,
Diyarbakır ve Batman’dan geçmesi planlanan Urfa-Habur otobanı var. Defalarca
görüştük sayın bakanlarla ve yetkililerle. Bir Karayolları Genel Müdürü var,
Nuh diyor, peygamber demiyor; “Ben, bunu Urfa-Habur arasındaki mevcut ‘İpek
Yolu’ diye tabir ettiğimiz Kızıltepe, Viranşehir’den geçen, Cizre’den geçen
yola paralel bir otoban yapacağım.” diyor. Feryat ediyoruz, figan ediyoruz,
Sayın Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, Sayın Mehmet Mehdi Eker, Sayın Cevdet
Yılmaz, hepsi devreye giriyor, bir Karayolları Genel Müdürünü aşamıyoruz birkaç
yüz milyon dolarlık bir maliyet farkından dolayı. “Bütün bunların
fizibilitesini koy.” diyoruz önümüze. Bakın, Diyarbakır’dan geçecek bu,
alternatif etütler, projeler hazır; Batman’dan geçecek, faydalanacak.
Kümülatifte, toplamda, ciddi hiçbir farklılık yok, hatta avantajları var; iddia
ediyoruz “Koy bunları, tartışalım.” diyoruz. Bir etüt ve alternatif bile
önümüze koymuyor. Bunun da sonuna kadar takipçisi olacağız.
Habur Kapısı: Sayın Bakan
burada, defalarca rica ettik Sayın Bakan. Bu, Habur’daki rezalete bir son
verin. Bakın, bayram tatillerinde, akrabalarımız, yeğenlerimiz var, kara hudut
kapısından gitmekten ikrah ediyoruz. Buradan giderken bir saatte geçiyoruz,
gelirken yirmi saat bekliyoruz. Defalarca söyledik, Sayın Şırnak Valisine
bunları ilettik, Sayın Bakana burada defalarca söyledik. Sürekli bize bir
şeyler anlatılıyor, sürekli; işte, yeni bir köprü yapılacak, yeni kapılar
açılacak, şöyle olacak, cek cak… 32 tane banko var orada sadece 1 tanesi
çalışıyor ve öğleyin, akşamleyin yemek molasına gidiyor bunlar. Kürdistan
tarafından gelirken saatte beş arabanın geçmesine izin veriliyor; yaya, taksi
geçişinden bahsediyorum, zaten diğer tırların falan durumu çok daha kötü
durumda.
Defalarca rica ediyoruz.
“Bunların ihaleleri ne zaman yapılacak? Yeni gümrük kapıları ne zaman
açılacak?” “Ya biz sizin gidip gelmenizi istemiyoruz, entegrasyonu istemiyoruz,
diyaloğu istemiyoruz.” diyorsanız, bunu da açıkça, gelin, ifade edin; siz de kurtulun,
biz de kurtulalım.
Sayın Meclis Başkanımızla
beraber, Odalar ve Borsalar Birliği Başkanıyla beraber Edirne Kapıkule
gümrüğünü gezdik ve hayran kaldık. Bir aracın o gümrükten geçmesi ortalama, yıl
ortalaması bir saat dört dakika. Resmî, benim soru önergeme Sayın Bakanın
verdiği cevap bu bir saat dört dakika. Bir de gelin, Habur’un durumunu görün.
Yine aynı şekilde bu,
Diyarbakır’a, yeni bir uluslararası havaalanı yapalım dediğimiz vakit, yine bir
sürü gerekçeyle geldi arkadaşlar önümüze ve bizi öyle bir duruma soktular ki
sanki biz köyden dün gelmiş adamlar gibiyiz, dediler ki: “Efendim, aynı ilin
hava sahası içerisinde 60 kilometre mesafede ikinci bir havaalanı olmaz.”
Doğru, yanlış; araştırdık. Bugün, arkadaşlar, işte Yeşilköy’ün, yani eski
Yeşilköy’ün, yeni Atatürk Havaalanı’nın hemen yanı başı diyebileceğimiz bir
yerde üçüncü havaalanı yapılıyor. Sabiha Gökçen Havaalanı yine var. Berlin’in
içinde üç tane havaalanı var, Paris’te Charles De Gaulle Havaalanı var, Orly
var ve aynı şekilde, yine dünyanın birçok memleketinde aynı şehrin etrafında üç
tane, dört tane havaalanı var. Urfa’ya günde 3 uçak iniyor, Diyarbakır’a 17
uçak iniyor. Uluslararası havaalanı, geçmiş hükûmetler döneminde götürüldü
Urfa’ya yapıldı, bugün elektrik, su, personel giderini karşılamıyor,
karşılayamıyor. Yani bu Diyarbakır’ın cezası nedir?
Üniversite… Konya Selçuk
Üniversitesinin 90 bin öğrencisi var, Diyarbakır üç sene önceye kadar
12.700’dü; kavga, gürültü, her televizyon programında dile getirerek daha bu
sene ancak 26 bin rakamını bulabildik. 26 bin dönüm arazisi var bu
üniversitenin, Türkiye'nin en büyük üniversitelerinden biri ODTÜ’yle beraber,
birinci ve ikinci. Bugün, tekrar söylüyorum, Konya’da 90 bin, Eskişehir’de 100
bin öğrenci varken Diyarbakır’daki öğrenci sayısı sadece 26 bin.
Diyarbakır’a 200 milyonluk,
eski parayla 200 trilyonluk yeni cezaevi yapılıyor. İşte, biraz evvel arkadaş
anlattı ya, “Mahkûmlara o kadar güzel bakıyoruz ki…” Yani insanın gidip içeride
yatası geliyor! 200 trilyon… Bir yandan da Diyarbakır Dicle Vadisi var, gerçi
Sayın Bakanın sözü var, inşallah devam edecek o, bugüne kadar başlayamadı
Hükûmet programında olmasına rağmen, 200 trilyon cezaevine verilirken bunun
yarısıyla Diyarbakır’a bir İstanbul Boğazı kazandıracak Dicle Vadisi Projesi
orada bekliyor.
Sevgili arkadaşlar, bu
yatırımların da bir önceliği olmalı. Siz, her önünüze çıkanı alıp cezaevine
tıkarsanız, inan edin bu mevcut cezaevlerinin yerine 1 misli kadar daha ilave
inşaat yapsanız, yine bir yere varamazsınız. Bu Dicle Vadisi Projesi’nin de bir
an evvel faaliyete geçmesini, hayata geçirilmesini istiyoruz çünkü Sayın
Başbakanın vaadi var Diyarbakır’a ve Hükûmet programının içerisinde. Bunun için
-tabii ki, bir günde bitmez bunlar- Devlet Su İşlerinin, Dicle Üniversitesinin,
Diyarbakır Valisinin, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığının bir
koordinasyon içinde çalışma mecburiyeti var. Tekrar ediyorum, Sayın Bakanın bu
konuda talimatı var yani inşallah bu devam edecek ama bu talimatın bir an önce
yerine gelmesini istirham ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, Urfa’nın
30 bin kişilik stadyumu üç yıl evvel bitti, Diyarbakır’ın daha ihalesi bile
yapılmadı. “Bugün olacak, proje olacak, yer teslimi olacak.” sorun çözülmedi,
yine “cek, cak”larla tabii, yani… Maalesef kara mizah, Diyarbakırspor da üç küme
birden düştü. Diyarbakırlı Sayın Bakanımız amcazadesini Diyarbakırspor’un
başkanı yaptı, çok başarılı bir dönem geçti, üç küme birden düştü; bugün zaten
Diyarbakırspor’un hâli de ortada.
Erzincan-Diyarbakır-Mardin
demir yolunun etütleri yapılıyor. Son anda bir facia engellendi arkadaşlar,
etütler yapılmış, Diyarbakır’da şehrin ortasından, imarlı alanın ortasından hat
geçiriliyor, imar planından haberi yok. Belediyeyi, daire başkanlarını, hepsini
seferber ettik, son anda yine bu koordinasyon eksikliğini giderdik.
Değerli arkadaşlar, dert çok,
anlatabileceğimiz kadar, saatler sürse anlatacağımız mevzu var. Ancak şunu
istirham ediyoruz Hükûmetten ve bu işleri bildiğine inandığımız Sayın Bakandan:
Sayın Bakan, lütfen, doğru düzgün bir ihale kanunu hazırlayınız, doğru düzgün;
25 sefer değiştirmeye mecbur kalmayacağınız, Türkiye’deki bütün bu
yolsuzlukları, hırsızlıkları, yanlışlıkları, iltimasları ortadan kaldıracak,
sizi de töhmet altında bırakmayacak, bizleri de rahatlatacak doğru düzgün bir
ihale kanunu. Bunu biz uzaydan getirmeyeceğiz, dünyada bu işi yapan, doğru
düzgün yapan kimler varsa bakacağız, kendi şartlarımıza bakacağız ve doğru
düzgün bir ihale kanunu yapacağız veya bir kanun çıkaracaksınız “Biz ihaleyi
istediğimize veririz.” diyeceksiniz.
Saygılarımı sunarım, çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Tan.
İç Tüzük 61’e göre Sayın
Bakanın iki dakikalık bir söz talebi var yerinden.
Buyurun Sayın Bakanım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın, Habur Gümrük
Kapısı’ndaki uygulamalara ilişkin açıklaması
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Altan Tan’ın Habur
Gümrük Kapısı’yla ilgili uygulamalar hakkında ifade ettikleri üzerinde şunları
sizinle paylaşmak isterim: Bu konuya ilişkin defalarca soru yöneltiliyor hem
sözlü hem yazılı. Habur, tabii çok önemli kapılarımızdan bir tanesi. Giriş ve
çıkış, komşu ülkenin gümrük idaresiyle Türkiye Gümrük İdaresinin anlaştığı
çerçevede gerçekleşir yani kapasite dikkate alınmak suretiyle gerçekleşir. Çoğu
kez kuyruklar olduğu, bu kuyrukların 10-20 kilometre uzadığı ifade edilir,
bunlar doğru ama günlük kapasite 2 bin araç giriş, 2 bin araç çıkıştır. Yani
kapıdan 2 bin aracın girişi sağlanamamışsa, çıkışı sağlanamamışsa o gün o
gümrük kapısı yeterli kapasiteyle çalışmamış demektir; biz buna bakarız. Bu
kapasiteyi artırmak için elbette ki ilave ünitelerin devreye sokulması komşu
ülkenin yaklaşımıyla mümkün. Yani komşu ülkeyle o yaklaşımı siz
gerçekleştirememişsiniz; devamlı tekrarlıyoruz, ilave köprü ayağını onlara
rağmen yapacak durumda değilsiniz ama ısrarlı bir biçimde bu kararlılığımız
sürüyor. Eminim ki önümüzdeki günlerde Habur’daki sıkıntıları daha da azaltmış
olacağız.
Teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bakan.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Sayın Günal, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şükürler
olsun ki sonunda Kamu İhale Kanunu’yla ilgili bir kanun görüşüyorsunuz sonunda,
diğer kanunlara ekleme değil ama bu da yine onun üzerinde başka bir istisna
getiren kanun. Biz de diyoruz ki: “Kamu İhale Kanunu’yla ilgili teklif gelmiş
herhâlde düzenleme yapacağız, bir şey olacak.” Bu sefer kanunun kendisinde
başka bir düzeltme yoluna gidiyorsunuz. Bundan önce yapılan bütün çalışmalarda,
kanun tasarılarında, tekliflerinde hepsinin sonuna “Kamu İhale Kanunu’ndan,
Devlet İhale Kanunu’ndan muaftır, istisnadır, şu maddesine uymaz, uydurulmaz.”
denir.
Şimdi, şakayla karışık bizde
dedik ki: “Kaldırın bari, bu Kamu İhale Kanunu’nu ortadan kaldırın, Kamu İhale
Kurumunu kapatın, zaten bahane de var birtakım yolsuzluklar da olmuş.”
Neredeyse ciddiye alacaksınız diye de korkmaya başladık çünkü birtakım gelişmeler
oraya doğru gidiyor.
Bu gelen kanunun şimdi genel
gerekçesine bakıyorum, arkadaşımız yazmış, güzel. Şimdi, bu gibi şeyler tabii,
arkadaşlarımız bazen sıkıntıya da düşüyor, bakanlıklar getiriyor bir şeyi hızlı
geçsin diye, küçük de olunca teklif hâlinde veriyorlar, sonrasında da birtakım
sorunlar yaşanınca kendileri de töhmet altında kalıyor.
Genel gerekçeye bakıyorum,
diyor ki burada: “Anılan hüküm gereğince -59’uncu maddeyi ifade ettikten sonra-
kamu davası açılmasına karar verilenler, yargılama sonuna kadar 4734 sayılı
Kanun kapsamında yer alan kurum ve kuruluşların ihalelerine katılamamakta,
ayrıca madde ile Kanunun 58 inci maddesinin ikinci fıkrasına yapılan atıf
nedeniyle -falan filan- ihalelere diğer ortakları da katılamamakta…” diye devam
ediyor ve amaç şuymuş: Haklarında kamu davası açılanlar, 17’nci maddeye göre
ihale yasaklarına ilişkin, bu yasakları, suçları işleyenlerle ilgili kamu
davası açılanların mahkemesi devam ederken o ihalelere katılabilmesini ve
teminatlarının yanmamasını sağlıyor kanun. Doğru mudur? Genel gerekçe öyle
yazıyor, sonra Komisyonda da arkadaşımız bunu söylemiş.
Şimdi, el insaf! Sabah
oturup, akşam kalkıp tartışıyoruz. Şimdi Komisyonda, Meclis Başkanımız
buradaydı, tutuklu milletvekillerini konuştuk, diğer hususları konuştuk.
Bunların davaları devam etmiyor mu? Verilmiş hüküm var mı? Hepiniz kalkıp
bunları suçlamıyor musunuz? Peki, o zaman, davası devam eden ve Kamu İhale
Kanunu’na o maddeler neden yazıldı arkadaşlar? Allah rızası için dönün, bakın.
Ben size okuyayım: “Madde 17. - Yasak fiil ve davranışlar” Neleri söylüyor,
bakın: “Hile, vaat, tehdit, nüfuz kullanma, çıkar sağlama, anlaşma, irtikap,
rüşvet suretiyle veya başka yollarla ihaleye ilişkin işlemlere fesat
karıştırmak veya buna teşebbüs etmek.” Güzel. Başka: “İsteklileri tereddüde
düşürmek, katılımı engellemek, isteklilere anlaşma teklifinde bulunmak veya
teşvik etmek, rekabeti veya ihale kararını etkileyecek davranışlarda bulunmak.”
Başka: “Sahte belge veya sahte teminat düzenlemek, kullanmak veya bunlara teşebbüs
etmek.” Başka: (D) bendini okuyayım, “Alternatif teklif verebilme halleri
dışında, ihalelerde bir istekli tarafından kendisi veya başkaları adına
doğrudan veya dolaylı olarak, asaleten ya da vekaleten birden fazla teklif
vermek. 11 inci maddeye göre ihaleye katılamayacağı belirtildiği halde ihaleye
katılmak.” Şimdi, neden açılıyormuş? Bu suçlardan dolayı dava açılıyormuş. Neyi
kaldırıyoruz? Bu suçlardan dolayı dava açılan müteahhitlerin, firmaların tekrar
ihaleye katılabilmesinin yolunu açıyoruz. Ne ekleyerek? “Dava, mahkeme
kararıyla” diyerek.
Arkadaşlar, bu nasıl bir
şeydir? Yani masum bir şekilde size getirmiş olabilirler ama… Peki, bu
maddeleri tek tek niye yazdık biz o kanuna? Yani yasaklanan hâlleri söylemiş,
bunun tamamını… E, şimdi ne yapacaksınız? Zaten birtakım şaibelerle anılır
olmuş hâle gelen, davaları devam eden
–onun için ağır konuşmuyorum ama- kurumun yıpratıldığı bir süreçte açıp…
O zaman sorumlu bakan, idarenin kararına bırakıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, “tespit
edilen” diyor, kanun maddesinde aynen “tespit edilen” diyor. Kim tespit ediyor?
İdare tespit edecek. “Mahkeme kararı yok.” diye verdiğiniz zaman ne olacak?
Şimdi, diyelim ki hakkında kamu davası açılan kişi devam edecek, bir suçtan
kamu davası açılmış, siz ihaleye soktunuz, teminatını yakmadınız, sonra suçlu
çıktı; ne olacak? Mahkeme sonunda suçlu çıkınca ne yapacaksınız?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) –
Gece rahat uyuyacaklar.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın burada bir haksızlık ediyorsunuz. Henüz daha,
Sayın Bakanım, henüz daha imzasız dilekçe, şikâyet dilekçesi üzerine içeriye
alınan belediye başkanının sorgusu bitmeden, daha emniyetten savcılığa geçmeden
siz hemen görevden alma yazısını yazıyorsunuz; tabii, muhalefet partisinden
olursa. Yani, iktidardakiler beş buçuk yıl ceza yiyor, Yargıtaya gidiyor,
Yargıtaydan kesinleşirken -ayıp oluyor millet de duydu diye- Sayın Başbakan 2-3
tanesini geçtiğimiz aylarda görevden aldı numunelik olarak ama
kesinleştikten sonra alıyorsunuz.
Şimdi, bu dava var mı? Yok.
Dava olmadan, içerideyken, bunu Sayın Bakan alıyor mu? Alıyor. Tekrar uzatıyor
mu? Uzatıyor. Neye göre uzatıyor? Henüz adam hüküm giymemiş, tahliye de
edilmiş, dışarıda duruyor belediye başkanı, davası devam ediyor. Hatta ve hatta
hepsinden beraat etmiş Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız var, adamın elinden
resmen gasbedildi, Belediye Başkanlığı alındı. Bunun başka bir izahı var mı,
hâlâ bir gerekçesi kaldı mı? Bütün davalardan beraat etmiş, niye iade
etmiyorsunuz? Bu taraftan “Efendim, bunların valla davası devam ediyor, bunlar
iyi çocuklar.” ”Kaç kişi?” diye sormuş arkadaşlarımız. Yani, belki daha da
çoktur ama burada 5.412 kişiden bahsediyor, Kamu İhale Kurumu yetkilileri
Komisyona bilgi vermişler.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada
bir insaf var mı? Yani, bakın bunun gerçekten… Yani, vicdanınıza gerçekten
sığıyor mu Sayın Gök? Sevgili Komisyon arkadaşım, bunu verirken hakikaten siz
masum bir şekilde “İnsanları, hani bir şekilde sürece sokalım.” demişsiniz ama
şimdi, masum… Eğer öyle olsa zaten bu maddeye yazılmazdı ki bunlar hani böyle
bir basit usul hatası değil arkadaşlar, kamu davası diyoruz. Kamu davası hangi
suçlarda açılıyor? Burada yazmışız. 17’nci maddeye suçları yazmışız, gidip 58,
59’da buraya atıfta bulunmuşuz “Biz bunları kaldıralım…” Ya, basit bir iş olsa,
bir haksızlık olsa kaldıralım. Yani, sayı isterse 50 bin kişi olsun, 5 bin kişi
değil 100 bin kişi olabilir, yani o zaman cezaevlerinde insanlar var, onları da
kaldıralım, davası devam ediyor yani hüküm giymemiş tutuklular var, hepsini
salmanız lazım. Eğer Anayasa’da aykırılık… “İnsanlar suçu ispat edilinceye
kadar masumdur.” karinesine dayanarak bunu yapıyorsak ki öyle deniyor, o zaman
hepsini ortadan kaldırmamız lazım arkadaşlar. O zaman bütün Ergenekon davası dediğiniz
Ümraniye soruşturmasında da, Balyoz davasında da suçlu olmayan herkesi bırakmak
lazım, ayıptır, günahtır. Anayasa’da o zaman masuniyetleri var, hepimiz her gün
idam ediyoruz adamları. Gazetelerde, televizyonlarda, hatta Meclis kürsüsünde
konuşulmuyor mu? Karine sadece müteahhitler için mi geçerli olacak?
Ben anlamıyorum yani eğer
bizim bilmediğimiz bir şey varsa Sayın Bakan burada, teklif sahipleri burada,
Kamu İhale Kurumunun temsilcileri buradadır inşallah, bunlara bize açıklık
getirmek zorundasınız. Yani bu arada çıkan bir maddelik şeyle gerçekten bizim
bilmediğimiz bir şey varsa ki… Ama çok net görülüyor ve komisyon tutanaklarına
da baktım, ilgili gerekçeleri de okudum. Maalesef öyle bir hâle geliyor ki
hakikaten Kamu İhale Kanunu’nun kendisi istisna durumuna geldi arkadaşlar. Yani
50-55 tane düzenleme –arkadaşlar saymış, demin sayıyı söylüyordu yani 50’yi
geçti ama 55’i bulmuş- yani şimdi böyle bir düzenleme olamaz. Sürekli olarak
etrafından dolanılan bir hukuk sistemi, sürekli olarak birilerinin “Şöyle
yapalım.” diye yama yaparak artık ana metnin kaybolduğu ve yamaların daha hâkim
olduğu bir hâle gelmişiz, ararken bulamıyoruz.
Bunları sizlerin vicdanınıza
havale ediyorum. Yani buradaki şey devam ediyor, efendim, kamu davası devam
ediyor ama masum olabilirler gerekçesi bize hiç de masum gelmiyor. Çünkü az
önce söyledim, o suçlardan hüküm giyen arkadaşlarımız, eğer kesinleşirse ve o
işi de bitiremezse, bakın, çok… Yani bütün netliğiyle burada saymış; ihaleye
fesat karıştırmak, evrakta sahtecilik, rüşvet, irtikap, zorlama, tehdit hepsi
var. Şimdi, bunlar bir… Ne diyor ama bakın: “Aşağıda bunların tespiti hâlinde…”
idare zaten tespit ediyor ama yanına bir de dava, mahkeme diye eklemişsiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
“Veya” diyor, “Veya…”
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Tamam.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ya o,
ya o.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Şimdi, mahkeme kararı olmadan idareye baskı yaptığınız zaman…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İdare
kim? İdare kim?
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Tespit etmeden kamu davası açılmaz Sayın Kacır. Yani dava açarken elinizde
somut delil olmadan, dava konusu olaya idare durup dururken bir soruşturma
açtırmadan, bir inceleme yaptırmadan… Kamu davasını kim açar? Yani savcı
açarken, eline bir delil gitmeden, burada eğer bir darp yoksa, tehdit yoksa,
adamın bürosunu basıp “İhaleye girme.” demediysen veya verdiğin evraklarda bir
sahtekârlık yoksa adam durup dururken bunu nasıl tespit edecek de nasıl dava
açacak arkadaşlar? Çünkü “tespiti hâlinde” diyor, tespit etmeden zaten kamu
davası açılmaz ki. Yani herhangi bir şey olsa idarenin yetkisi… Tam tersine, o
zaman bu, şu demektir: Mahkeme devam etsin, idare de ellemesin. İdarenin elini
kolunu bağlarsınız bu kanun tasarısıyla. Dersiniz ki: “Kardeşim bırak, mahkeme
bitinceye kadar karar falan alma.” Ne yapacak o zaman Kamu İhale Kurumu? Zaten
sıkıntı altında -konuşuluyor- baskı altında. Ne yapacak, yani idare neresi, kim
alacak, hangi idare alacak, Bayındırlık Bakanlığı mı eski adıyla, Çevre ve
Şehircilik Bakanımız mı alacak? Onlar bir taraftan başka bir kanunun peşine,
İstinye arazilerini nasıl iç eder de falanca yere veririz diye onun
derdindeler. Yani onların artık bu saatten sonra ben bu konuda inisiyatif
alacağı kanaatinde değilim. Son saniyede eklenen bir şeyle önünüze gelecek
önümüzdeki günlerde. Komisyondan geçti, dağıtılır. Anında gelen bir şeyle
oradaki 160 dönüme yakın arazide TOKİ de ne yaparız, nereye alışveriş merkezi
yaparız diye onun derdinde. Ben şimdi o saatten sonra o idarenin bunu tespit
yapıp da hele hele mahkemeye havale ettiyseniz kanunla, buraya da yazdıysanız
idarede hiçbir kimsenin kalkıp da “Ben bu tespiti yaptım, idare olarak ceza
verdim.” deme hakkı kalmayacak. Zaten şu anda da korkuyorlar. Sürekli baskı
var. Onun için, eğer buradaki karine masum bir şeyse, yani “İnsanların
suçluluğu ispat edilinceye kadar suçsuzlardır.” tek gerekçemiz buysa o zaman
bizim burada hiç durmadan bir sürü kanun çıkarmamız lazım. Şu anda kanunu
çıkarmadan, hatta mahkemenin inisiyatifiyle “Delilleri karartabilirler. Aman,
ne olur ne olmaz, yurt dışına kaçabilirler.” diye tuttukları arkadaşlarımızın
da bir an önce dışarıya çıkarılması lazım. Önce de eğer bir eksik varsa o
düzenlemeyi yapmamız lazım. Bugün Sayın Meclis Başkanımız “Siz yapın, dört grup
anlaşınca biz her şeye uyarız.” diyordu. Yani onun için, gelin, samimiyetle bu
teklifi değerli arkadaşımız geri çekerse, sağlıklı bir şekilde… Eğer başka bir
şey varsa, söylendiği gibi sadece teminatla ilgiliyse böyle olmaz. Demişler ki
gerekçe olarak: “Teminat yanmasın.” Ama bunu koyduğunuz zaman teminat değil,
tamamıyla oradaki şeyi koyarsanız, “mahkeme kararı” dediğiniz anda, o iş bu
saatten sonra artık bir şekilde geri dönüşü olmayan yola girer, idareler baskı
altında kalır, ihalelere fesat karıştırılır. Burada en önemli şey, piyasanın
dönmesi açısından bu firmaların ayıklanması lazım. Yani dediğim gibi, kaç bin
kişi oldu, kaç yüz kişi oldu, kim olduğunu tartışmıyorum, ben esas olarak bu
işin hukuka aykırı olduğunu, eşit bir şekilde uygulanmayacağını, dolayısıyla…
En küçük ihalelerde bile sorun çıktığını biliyoruz; temizlik ihalelerinde bile
sorun çıktığını biliyoruz. Bu suçların hepsinin tek tek tanımlanmasının nedeni
o. Yani düzgün olan bir Kanun’u da böylece istisnalara ilave olarak burada
bozmuş olacağız.
Ben, arkadaşlarımın bu
uyarıları dikkate almasını istiyorum ve hakikaten burada bir şey yapalım derken
başka tarafta, başka mağduriyetlere ve kamunun kaynaklarının çarçur edilmesine,
bütçeden verilen ödeneklerin farklı yerlere gitmesine ve usulsüzlüklere yer
vermeyelim. İnşallah bu dileklerimizi kabul eder arkadaşlarımız. Sayın Başkan
ara verirse, maddeyi görüşmeye geçmeden önce bir değerlendirebilirler diye
düşünüyorum, aksi takdirde çok ağır şaibeler altında kalınır. Yani daha önce
dava açılmış kişilerle -sürekli bunu alışkanlık hâline getirdik- ilgili bir
karar alıyoruz “Efendim devam eden mahkemeler de geçersiz hâle gelir.” diye.
Şimdi var önümüzde, başka kanun tasarıları da var, hepsinin içerisine bir tane
bir şey ekliyoruz, kendimizi mahkeme yerine koyuyoruz. Değerli arkadaşlar,
burası yasama. Zaten mahkemeyi, yargıyı bir şekilde yandaşlaştırdınız. Hâlâ o
da yetmiyor, onları da rahatlatalım diye bu sefer kanunun içine hüküm
koyuyoruz. Yani gerçekten yasama birimiyle yargı, yürütme… Kuvvetler ayrılığı
diye bir şeyden bahsediyorduk. Zaten yasamayla yürütme iç içe girdi, Allah
rahmet eylesin o öldü, yargı da bir süre sonra yandaşlaştı, o da öldü ama ona
rağmen hâlen daha içine bir şeyler sokuşturalım… Biz kendimiz yargı yapıyoruz;
yasama olarak yargının yerine koymaya başladık. Buradan yargı kanunu çıkmaz,
biz sadece sistemi düzenleriz, o kanunları çıkarırız, mahkeme bunu uygular. Biz
gidiyoruz, onun uyguladığı hoşumuza gitmiyor, Danıştay şurayı reddetti, bir
kanun çıkaralım, Yargıtaydan bir tane bir şey çıkmış, onu beğenmedik bir kanun
daha çıkaralım veya işte idare mahkemelerinde devam edenlere bu uygulanmaz
diyelim, geçelim. Onun için, gelin, biz yasama işimizi yapalım, çıkan
düzenlemelere uymalarını sağlayalım, tam tersine o kurumların uyup uymadığını
denetleyelim, Meclis adına denetim yapan Sayıştayın etkin bir denetim
yapmasını sağlayalım. Bugün bütçesi
yukarıda görüşüldü arkadaşlarımızın hâlen daha yeniden yapılandırılmayla
uğraşıyorlar.
Böylece, bütün güçler kendi
fonksiyonlarını, bütün erkler kendi fonksiyonlarını yerine getirsinler diyor,
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Günal.
Şimdi, AK PARTİ adına
Abdulkerim Gök Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurun Sayın Gök. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu’nun 11’inci maddesinin (a) bendindeki değişiklikle ilgili AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce milletimizi ve aziz
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ben
sözlerimin başında polemik olmasın diye özellikle kavramlardan bugüne kadar
kaçındım. Bu konuşmamda da herhangi bir polemiğe yol açacak bir konuşma yapacak
değilim ancak şunu ifade etmekte fayda var: Benden önceki çok kıymetli
konuşmacı arkadaşlarım, burada -bir konuşmacı arkadaşım hariç diğer ikisi-
sadece son bir dakikalarında konuya değinmişlerdir. Buradan şu sonuca
gidiyorum: Sanki kanun metninin, bu kanun teklifinin anlaşılmadığını
hissediyorum. Ben, bu kanun düzenlemesiyle -sizlerin de desteğiyle geçtiği
takdirde- hangi alandaki aksaklıkları gidereceğimizi açıklamaya çalışacağım.
Ancak, çok değerli 2 konuşmacı arkadaşım şunu ifade ettiler: “Bu kanun
değişikliğiyle Kamu İhale Kanunu 25-26’ncı defa değişti.” dediler.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
30.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) -
Rakam önemli değil, fakat şunu çok iyi biliyoruz ki, hayat durmadan devam
ediyor ve dinamik bir hayat. Küreselleşen dünyanın bir getirisi olsa gerek ki
bir de bizim geçmişteki Türk siyasi hayatında çok yoğun olarak ifade ettiğimiz
bir kavramla karşılaştık, “statüko” diye bir kavram var.
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
Almanya’da, Fransa’da bu kadar değişiklik var mı? İngiltere’de, İsviçre’de…
ABDULKERİM GÖK (Devamla) -
Eğer ki biz toplumun çok gerisinde devam eden yasalarla idare edildiysek, işte
bundan on yıl önceki içinden çıkılmaz hâl alan ekonomik, politik, sosyal ve
siyasal süreçteki aksaklıklarla devam ederiz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
Çin’de bile yok bu kadar değişiklik, Çin’de.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) –
Biz diyoruz ki: Toplumu yakından ilgilendiren ve toplumun en azından bir adım
önünde yer alan yasaları gündeme getiriyoruz. 25 değil, 35 değil gerekirse 50
defa dahi değiştirilecekse… Bununla şunu ifade etmek istiyorum…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Kanunu değiştirin daha iyi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz
da emeklinin durumuyla ilgilenseniz, hep ihale işleri ya! Hep ihale, hep bilmem
ne.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) –
Bugün bu alanda bir aksaklık varsa, Parlamentonun da görevi şudur ki: Bu
Parlamento 5.424 kişinin bu alandaki sıkıntısını ve bundan sonra ortaya çıkacak
olan sıkıntıları ortadan kaldırmak için vardır. Yasal düzenlemeleri bunun için
yapıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Atanamayan öğretmenlerle ilgilenin. İktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarıyla
ilgili kanun teklifi verin.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) –
Bir diğer konuşmacı arkadaşım, Türk ceza hukukunu yakından ilgilendiren bir
atıfla şu anda tutuklu vekillerin durumuyla Kamu İhale Kanunu’nu
karşılaştırarak örnekler verdi. Her iki hukukun düzenlemesinin de kendi
alanında farklı olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Şimdi ben, bu kanunla neyi
getirmeye çalışıyoruz, bu kanunla hangi alanda düzenleme yapmaya çalışıyoruz…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Memleketin hangi sorununu çözüyorsunuz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
AKP’cilere ihale veriyorsunuz.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) –
…müsaadelerinizle onu açıklamaya çalışayım.
4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu, Kanun kapsamındaki idarelerce gerçekleştirilen ihalelerin hangi
kurallara göre tamamlanacağını düzenlemekle birlikte, bu ihalelerin
gerçekleştirilmesi bağlamında ortaya çıkan ve ihale sürecinin sağlıklı
yürütülmesine engel olan hâllerde ne türden yaptırımlar uygulanacağını da
düzenlemektedir. Yani burada, şu anda Kamu İhale Kanunu’nun 59’uncu maddesi,
11’inci maddesi ve 17’nci maddesi, aslında getirmiş olduğumuz, karine diye
ifade ettiğimiz… Hukukta temel karine, suç mahkemelerce kesinleşmediği müddetçe
kişiler suçsuzdur karinesinin içerisinde 59, 17 ve 11’nci maddeler buraya tam
uygunluk ifade etmektedir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Kamu İhale Kurumunu niye kurdunuz o zaman?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Bu
yaptırımlar, anılan Kanun’un çeşitli maddelerinde ele alınmıştır. Söz konusu
yaptırımlar arasında, teklifin değerlendirme dışı bırakılması…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Kamu İhale Kurumunu niye kurdunuz? Kaldırın lağvedin.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) –
…istekliler hakkında, idare kararıyla veya mahkeme kararıyla yasaklama kararı
verilmesi, isteklilerin geçici teminatının gelir kaydedilmesi bulunmaktadır.
Örneğin, Kanun’un 17’nci
maddesinde ihale sürecinde yapılması yasak olan fiil veya davranışlar tek tek
sayılmış, bu yasak fiil veya davranışlarda bulunanlar hakkında ilgili bakanlık
tarafından ihalelere katılma yasağı verilmesine ve bu davranışta bulunanların ceza
sorumluluğuna ilişkin hükümler dördüncü kısımda belirlenmiştir.
Bununla birlikte, ihalelere
katılma yasakları sadece yasak fiil veya davranışlarda bulunmaktan
kaynaklanmamaktadır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Hangi firmalar kayırılacak bundan, açıklayın.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) –
Kanun’un 59’uncu maddesi gereğince, hakkında kamu davası açılmasına karar
verilenler de yargılama sonuna kadar 4734 sayılı Kanun kapsamında yer alan
kurum ve kuruluşların ihalelerine katılamamaktadırlar.
Ayrıca, aynı madde ile Kanun’un
58’inci maddesinin 2’inci fıkrasına yapılan atıf nedeniyle, hakkında kamu
davası açılan hakkında kamu davası açılan tüzel kişilerin şahıs şirketi olması
hâlinde şirket ortaklarının tamamı, sermaye şirketi olması hâlinde sermayesinin
yarısından fazlasına sahip olan gerçek ve tüzel kişi ortaklar, kamu davası
açılanın ayrıca bir şahıs şirketinde ortak olmaları hâlinde bu şahıs şirketi,
sermaye şirketine ortak olmaları hâlinde ise sermayesinin yarısından fazlasına
sahip olmaları kaydıyla bu sermaye şirketi de ihalelere katılamamaktadır.
Kanun değişikliği teklifiyle,
değiştirilmesi önerilen anılan Kanun’un 11’inci maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendindeki “Bu Kanun ve diğer kanunlardaki hükümler gereğince geçici veya
sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış olanlar” ibaresinden
dolayı uygulamada 59’uncu madde hükmü gereğince hakkında kamu davası
açılanların Kanun kapsamında gerçekleştirilen bir ihaleye katılmaları hâlinde
bu durum 11’inci madde kapsamında değerlendirilerek, bunların geçici
teminatlarının gelir kaydedilmesi ve haklarında kamu ihalelerine katılmaktan
yasaklama kararı verilmektedir.
Söz konusu maddenin mevcut
hâli, isteklilerin gerek idarece alınan yasaklama kararı gerek mahkemelerce
verilen hükümler gerek istekli hakkında kamu davası açılmış olması gerekse de
özel yasal düzenlemelerden doğan ihaleye katılma yasağı olsun her türden
yasaklılık hâllerini taşıyan kişilerin ihaleye katılması hâlinde sundukları
geçici teminatın tamamının irat kaydedilmesine yol açmaktadır.
Dolayısıyla mevcut Yasa
metni, ihaleye katılma yasağının niteliğine bakmaksızın ağır yaptırımlar
içermektedir. Bu durum, örneğin, ortak girişim olarak ihaleye katılan
istekliler için bir ortağın diğer -ortağın bir şekilde muhatabı olduğu- ihaleye
katılma yasağından haberdar olmaması hâlinde büyük zararlara uğramasına da
neden olabilmektedir. İdari bir işlemle ilgili istekli hakkında yasaklama
kararı verilmesi durumunda bu karar Resmî Gazete’de yayımlanarak aleniyeti
sağlanarak, objektif olarak ilgili herkesin bu karara muttali olması
sağlanmaktadır. Yine mahkeme kararıyla ilgili, hakkında kamu ihalelerine
katılmaktan yasaklama kararı verilmesi hâlinde, bu durumda olanlar Kamu İhale
Kurumu tarafından tutulan yasaklılar listesine işlenmekte ve tüm idarelerin hakkında
yasaklama kararı verilenleri takip etmesine imkân tanınmaktadır. Buna karşılık,
özel kanunlarda yer verilen düzenlemeler nedeniyle ihalelere katılamayacak
durumda olanlara ilişkin, herhangi bir listeleme yapılmadığından, bu durumun
takibi hem istekliler hem de idareler açısından sorunlara yol açmaktadır.
Uygulamada mevcut olan ve mevcut yasa metni korunduğu sürece mevcudiyetine
devam edecek bu sorunlarla birlikte, konuyu bir de temel hukuk ilkeleri
yönünden irdelemekte fayda vardır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Yasaklıların hepsinin listesi belli, hangi firmaların devlet kurumları
tarafından yasaklandığı da belli, toplam olarak 8.190 kişi, hepsi belli.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) –
Hukuk devletinde esas olan, hiç kimsenin aleyhinde yargı kararı bulunmadan
suçlu muamelesi görmemesi, böyle bir muameleye tabi tutulmaması gereğidir.
Dolayısıyla, söz konusu kişilerin yargılama sonunda beraat etme olasılığı
dikkate alındığında bunların ihaleye katılmaları hâlinin Kanun’un 11’inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek ve geçici teminatları gelir kaydedilerek
bir anlamda ayrıca cezalandırılması hakkaniyet ve adalete aykırı sonuçların
doğmasına neden olmaktadır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Artık İnternet’te her şey belli.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) –
Belirtilen nedenlerle Kanun’un 59’uncu maddesinde yer verilen özel düzenleme
veya özel kanunlarda yer verilen düzenlemeler nedeniyle, ihalelere katılmayacak
durumda olanların ihalelere katılması hâlinde, bu kişilerin sadece
tekliflerinin değerlendirilme dışı bırakılması ancak bu durumda olanlar
hakkında 4734 sayılı Kanun’un 11’inci ve 58’inci maddelerinde yer alan geçici
teminatı gelir kaydetme veya haklarında yeni yasaklama kararlarının tesis
edilmesi müeyyidelerine başvurulmaması gerekmektedir. Ayrıca, değiştirilmesi teklif
edilen metindeki “yasaklanmış olanlar” ifadesinin de kapsam olarak belirsizliğe
yol açtığı değerlendirilmektedir. Bu ifadenin idari kararlarla veya mahkeme
kararıyla yasaklananları mı işaret ettiği yoksa haklarında kamu davası
açılanları veya özel düzenlemeler ile ihaleye katılması engellenenleri de mi
kapsadığı kimi zeminlerde tartışma konusu edilmektedir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Yok, burada yazıyor; cumhuriyet savcılığı 2.783, ağır ceza mahkemesi 1.748.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Bu
bağlamda, uygulamada karşılaşılan belirsizliğin ortadan kaldırılması ve gerek
hakkında kamu davası açılanların gerekse özel düzenlemeler nedeniyle ihalelere
katılamayacak durumda olanların ihaleye katılmaları hâlinde sundukları geçici
teminatlarının gelir kaydedilmemesi öngörülmektedir.
Şu hususu öncelikle belirtmek
isterim ki, görüşülmekte olan kanun teklifinin kabul edilerek yürürlüğe girmesi
hâlinde, geçmişte hakkında kamu davası açıldığı hâlde ihaleye katılması
sebebiyle teminatları gelir kaydedilen ve ihalelere katılmaktan yasaklanan
kişilerin durumlarında herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Burada benden
önceki konuşmacılar tam tersini ifade ettiler. Kanun teklifi, bu kişilerin
teminatlarının iade edilmesi veya yasaklılık kararlarının kaldırılması gibi bir
uygulamaya meydan verecek bir düzenlemeyi içermemektedir. Gerçek şudur ki:
Kanun değişikliği teklifi ancak yürürlüğe girdikten sonra tesis edilecek
işlemleri kapsayacaktır.
Ayrıca, kanun teklifiyle
hakkında kamu davası açılanların ihalelere katılmalarının önünün açılması da
asla söz konusu değildir. Hakkında kamu davası açılanların ihaleye
katılmalarını engelleyen 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 59’uncu maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan hüküm yürürlüktedir. Anılan hüküm yürürlükte
bulunduğu sürece hakkında kamu davası açılanların ihalelere katılmalarına
hukuken asla ve asla imkân bulunmamaktadır.
Görüşülmekte olan kanun
teklifiyle getirmek istediğimiz düzenleme, hakkında kamu davası açılanların
ihalelere katılmaları hâlinde uygulanmakta olan geçici teminatlarının gelir
kaydedilmesi yaptırımının kaldırılmasına yönelik olup hakkında kamu davası
açılanların ihalelere katılmalarını sağlamayı amaçlamamakta ve bu yönde bir
düzenlemeyi de asla içermemektedir. Nitekim kanun teklifinin gerekçesinde de bu
husus açıkça vurgulanmıştır. Esasen, böyle bir kanun teklifine niçin ihtiyaç
duyulduğunun çok basit ve her kesim tarafından anlaşılabilir açıklaması şudur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Milletvekilleri için yazdığın gerekçeyi söyle.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) –
Bildiğiniz üzere, ihalelere katılan gerçek ve tüzel kişiler hakkında çeşitli
sebeplerle kamu davası açılabilmektedir. İhalelere katılan bu kişilerin
hakkında kamu davası açıldığından veya kamu davası açılmasının ihaleye katılma
yasağı anlamına geldiğinden her zaman haberdar olma olasılıkları
bulunmamaktadır. Her ne kadar kanunu bilmemek mazeret sayılmasa da sosyal
devletin yaptırımlara ilişkin düzenlemelerinde yasanın muhatabı kişilerin her
mevzuatı iyi bildiği kabulünden veya uzmanı olmadığı yasal düzenlemelerden mali
olarak sorumlu tutulabileceği anlayışından yola çıkılmamasının daha uygun
olacağı düşünülmektedir. Bu sebeple, ihaleye katılan isteklilerin veya ortak
girişim olarak ihalelere katılan ortakların diğer ortakların haklarında kamu
davası açıldığından haberdar olmamaları uygulamalarda çokça, sıkça da rastlanan
bir durum hâline gelmiştir. Bu şekilde, hakkında kamu davası açıldığından
haberi olmadığı için ihalelere katılan istekli hakkında ise geçici teminatının
gelir kaydedilmesi yaptırımı uygulanmakta, dolayısıyla ihalelere katılan
müteşebbisler ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.
İşte, görüşülmekte olan bu
kanun teklifiyle, uygulamada ortaya çıkan bu haksızlığın ve mağduriyetin
önlenmesinden başka bir husus asla düşünülmemiş ve amaçlanmamıştır.
Öte yandan, kanun yürürlüğe
girdikten sonra tesis edilecek işlemler için hüküm doğuracağı dikkate
alındığında bu kanun teklifiyle getirilen değişiklikten kaç kişinin
yararlanacağının şimdiden belirlenebilme imkânı da yoktur çünkü hakkında kamu
davası açılanlar listesi her gün, her saat değişebilmektedir. Üstelik, söz
konusu değişikliğin etki alanı sadece hakkında kamu davası açılanlar ile
sınırlı olmayıp ifa ettikleri görevler veya taşıdıkları resmî unvanlar
nedeniyle özel yasal düzenlemelerden dolayı ihalelere katılması mümkün
olmayanlar da bu değişikliklerin etki alanı içinde bulunmaktadır.
Son sözlerim olarak şunu
ifade etmek isterim ki, yapılması önerilen kanun değişikliği hukuk devleti
ilkesine uygun olan ve kanunun muhatapları için de kanun metninin belirgin hâle
getirilmesini sağlamak suretiyle hukuki güvenlik ilkesini de sağlamayı amaçlamakta
olan bir düzenleme, bir tekliftir. Dilerim ve umut ederim ki, sonrasında
sizlerin de katkılarıyla bu teklif yasalaşmış olur.
Bu düzenleme ile, inşallah,
daha adil bir uygulamaya hayatiyet kazandıracağımız düşüncesiyle yüce
Parlamentoyu ve aziz milletimizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Gök.
OKTAY VURAL (İzmir) – Pek
milleti ilgilendirmiyor bu Sayın Gök. Bu milletle ilgili değil ya, sermayeyle
ilgili bir konu.
BAŞKAN – Şimdi şahısları
adına İstanbul Milletvekili Sayın Osman Boyraz.
Sayın Boyraz, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi ve yüce Parlamentomuzu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu, kamu hukukuna tabi olan ve kamunun denetimi altında
bulunan veyahut kamu kaynağı kullanılan kamu kurum ve kuruluşlarının
yapacakları ihalelerde uygulanacak esas ve usulleri belirlemektedir. Kamu İhale
Kanunu’nun “İsteklilerin ceza sorumluluğu” başlıklı 59’uncu maddesinde;
taahhüdün tamamlanması ve kabul işlemi yapılmasından sonra tespit edilmiş olsa
dahi, 17‘nci maddede belirtilen; hile, vaat, tehdit, nüfuz kullanma, çıkar
sağlama, anlaşma, irtikap, rüşvet suretiyle veya başka yollarla ihaleye ilişkin
işlemlere fesat karıştırmak veya buna teşebbüs etmek; isteklileri tereddüde
düşürmek, katılımı engellemek, isteklilere anlaşma teklifinde bulunmak veya
teşvik etmek, rekabeti veya ihale kararını etkileyecek davranışlarda bulunmak;
sahte belge veya sahte teminat düzenlemek, kullanmak veya bunlara teşebbüs
etmek; alternatif teklif verebilme hâlleri dışında, ihalelerde bir istekli
tarafından kendisi veya başkaları adına doğrudan veya dolaylı olarak, asaleten
ya da vekâleten birden fazla teklif vermek ve benzeri gibi fiil ve davranışlarından
Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil eden fiil veya davranışlarda bulunan gerçek
veya tüzel kişiler ile o işteki ortak veya vekilleri hakkında ceza kovuşturması
yapılmak üzere yetkili cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulacağı; hüküm
olunacak cezanın yanı sıra idarece Kanun’un 58’inci maddesinin ikinci
fıkrasında sayılanlarla birlikte aynı madde hükmüne göre verilen yasaklama
kararının bitiş tarihini izleyen günden itibaren uygulanmak şartıyla, bir
yıldan az olmamak üzere, üç yıla kadar kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine
katılmaktan mahkeme kararıyla yasaklanacağı; bu Kanun kapsamında yapılan
ihalelerden dolayı 58’inci maddenin birinci fıkrası gereğince ceza kovuşturması
yapılarak kamu davası açılmasına karar verilenler ve ikinci fıkrasında
sayılanların yargılama sonuna kadar Kanun kapsamında yer alan kamu kurum ve
kuruluşlarının ihalelerine katılamayacakları; haklarında kamu davası açılmasına
karar verilenlerin cumhuriyet savcılıklarınca sicillerine işlenmek üzere Kamu
İhale Kurumuna bildirileceği hüküm altına alınmıştır.
Anılan hüküm gereğince,
hakkında kamu davası açılmasına karar verilenler kamu kurum ve kuruluşlarının
ihalelerine katılamamakta, ayrıca madde ile Kanun’un 58’inci maddesinin ikinci
fıkrasına yapılan atıf nedeniyle, hakkında kamu davası açılan tüzel kişilerin
şahıs şirketi olması hâlinde şirket ortaklarının tamamı, sermaye şirketi olması
hâlinde sermayesinin yarısından fazlasına sahip olan gerçek ve tüzel kişi
ortaklar, kamu davası açılanın ayrıca bir şahıs şirketinde ortak olmaları
hâlinde bu şahıs şirketi, sermaye şirketine ortak olmaları hâlinde ise
sermayesinin yarısından fazlasına sahip olmaları kaydıyla bu sermaye şirketi de
ihalelere katılamamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu İhale Kanunu’nun 11’inci maddesinde, geçici veya sürekli
olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanılmış olanların, doğrudan veya
dolaylı veya alt yüklenici olarak kendileri veya başkaları adına hiçbir şekilde
ihalelere katılamayacağı, ihalelere katılmaları hâlinde ihale dışı bırakılacağı
ve geçici teminatlarının gelir kaydedileceği hükme bağlanmıştır. Kanun’un
11’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde “Bu Kanun ve diğer
kanunlardaki hükümler gereğince geçici veya sürekli olarak kamu ihalelerine
katılmaktan yasaklanmış olanlar” ibaresinden dolayı uygulamada 59’uncu madde
hükmü gereğince hakkında kamu davası açılanların Kanun kapsamında
gerçekleştirilen bir ihaleye katılmaları hâlinde bu durum 11’inci madde
kapsamında değerlendirilerek bunların geçici teminatlarının gelir kaydedilmesi
ve haklarında kamu ihalelerine katılmaktan yasaklama kararı verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, kamu
ihalelerine katılmaktan yasaklanma kararı verilmiş olanlar Kamu İhale Kurumu
tarafından tutulan yasaklılar listesine işlenmekte, tüm idarelerce, yasaklanma
kararı verilenlerin takip edilmesine imkân tanınmaktadır. Ancak özel kanunlarda
yer verilen düzenlemeler nedeniyle, ihalelere katılamayacak durumda olanlara
ilişkin herhangi bir listeleme yapılmadığından bu durumda olanların takibi hem
istekliler hem de idareler açısından sorunlara yol açmaktadır.
Ayrıca, 4734 sayılı Kanun’un
59’uncu maddesi uyarınca hakkında kamu davası açılmış olanlar Kamu İhale Kurumu
tarafından tutulan sicile işlenmekte, bu kişilerin yargılama sürecinde kamu
ihalelerine katılamayacakları, yargılama sonunda beraat etme olasılığı da
dikkate alındığında, bu durumda olanların 11’inci madde kapsamında
değerlendirilmesinin hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağı aşikârdır.
Dolayısıyla Kanun’un 59’uncu maddesinde özel düzenleme veya özel kanunlarda yer
verilen düzenlemeler nedeniyle ihalelere katılamayacak durumda olanların
ihalelere katılması hâlinde bu kişilerin sadece tekliflerinin değerlendirilme
dışı bırakılması ve bu durumda olanlar hakkında 4734 sayılı Kanun’un 11’inci ve
58’inci maddelerinde yer alan müeyyidelerin uygulanmaması gerekmekte, bu
müeyyidelerin uygulanması için idari bir işlem veya mahkeme kararının bulunması
koşuluna bağlanması uygun olacaktır.
Söz konusu kanun teklifinin
kabulüyle kanunlaşmasının ülkemiz adına hayırlı olmasını diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Boyraz.
Şimdi, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar…
Buyurun Sayın Bayraktar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapılması hakkında verilen kanun
teklifi üzerine yüce Meclise bilgi sunmaya çalışacağım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle ifade etmek
istiyorum ve arz etmek istiyorum, bu yasa teklifi, Kamu İhale Kanunu’nun
11’inci maddesine getirilmek istenilen düzenleme esasa müteallik bir düzenleme
değildir ve geriye dönük bir özelliği yoktur, ileriye dönük bir özelliği
vardır. Yani bu süre içerisinde çok değerli konuşmacı milletvekili
arkadaşlarımız burada çok güzel fikirler beyan ettiler, bu Yasa 2001 yılı
başında yürürlüğe girdi ve bugüne kadar birçok değişikliğe uğradı, bu
eleştiriler son derece haklıdır fakat şunu ifade etmek istiyorum: Çok değerli
arkadaşlar, 2001 yılında Türkiye Cumhuriyeti devleti IMF’yle sıkıntılı bir
durumdaydı, ciddi bir borcumuz vardı, yapılan yasa Türkiye'nin esvabına,
Türkiye'nin bedenine, Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısına uygun değildi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Saptırmayın Sayın Bakan. Ne alakası var şimdi? Ne alakası var şimdi IMF’yle?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Müsaade edin arz edeyim.
Biz bu süre içerisinde çok
hızlı bir kalkınma ve gelişme hamlesi içerisindeyiz ve sadece…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teknik açıklama yapacaksınız zannettik yani.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – TOKİ’de 35 bin ihale yaptık çok değerli
arkadaşlar ve bir ülkenin kalkınması ve gelişmesi için ihale kurumu da şarttır
veya ihale kurumuna benzer bir kurum şarttır, ihale kanunu da şarttır. Ve İhale
Kanunu’nda bizim üzerinde durduğumuz ve kolladığımız, koruduğumuz, esas
itibarıyla, bir ihalede, satın alırken en yüksek fiyatı verene ihale etmek, işi
yaparken de en düşük fiyatı verene işi ihale etmek esasına ve bu doğrultuda,
ihale eden idarelere, ihaleyi yapan komisyonlara, inisiyatif vermeme özelliğine
bugüne kadar dikkat ettik ve ihalenin bu husustaki ruhuna, lafzına, mesajına
dokunmadık, bundan sonra da dokunma niyetimiz yok.
Buradaki işin özü, bu
maddeyle getirilmek istenilen işin özü şudur: Efendim, savcılar tarafından
yapılan soruşturmalarda vatandaş bakımından gizlilik esastır. Niye esastır? Bir
tanesi, vatandaşın hukukunu korumak bakımından esastır, vatandaşı rencide
etmemek bakımından esastır, hele hele bu bir tüccarsa piyasadaki kredisini
sarsmamak bakımından, bankalardaki kredibilitesini sarsmamak bakımından,
teminat mektubu alması bakımından bu gizlilik esastır bu süreçte. Siz de şahit
olmuşsunuz değerli milletvekilleri, birçok gizli soruşturmalar yapılmaktadır
ve…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Milletvekilinin de önerge vermesi için tutuksuz yargılanması gerekiyor, ona
niye bu hakkı tanımıyorsun?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –…bu soruşturmadan müteahhitler, vatandaş, şahsi
firmalar, adi ortaklıklar, kolektif, komandit ortaklıkların ortakları veya
sermaye şirketlerinin -yani anonim şirketler veya limitet şirketlerin yüzde
51’den fazla ortaklarının- haberi olamamaktadır, çoğu zaman haberi
olamamaktadır, haberi olmadığı zaman da doğal olarak ihaleye girebilmektedir,
girdiği zaman bu ihalelerde teminatı da yanmakta, yasaklama gelmekte ve ihale
dışı bırakılmaktadır.
Bu düzenlemeyle yapılmak
istenilen şu: Hakkında kovuşturma açılan, haklı olsun haksız olsun, yine ihale
dışında bırakılmakta. Çok net bir şekilde bu Yasa’da belli; 11’inci maddede
var, 17’nci maddede var, 59’uncu maddede var, Yasa’nın tamamında bu var.
Sadece, haberi olmadan toplu bir soruşturma yapılıyor, insanın haberi yok.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Haber verin.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Ortaktır fakat ilgisini kesmiştir. Adi
ortaklıktır, kolektif ortaklıktır veya haberi olmayabiliyor. Bu durumda bir
haksızlık oluyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Haber verin, e-mail gönderin.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Haberi
olmasa da -arz edeyim- ihaleye girdi…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – 118’e sorsun, orada var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Zaten,
efendim, bir ihalede, ihaleye giren kişi ihaleye fesat karıştırma, yolsuzluk,
usulsüzlük veya herhangi bir şekilde ihale dışında bırakılmasını gerektirecek
bir eylemde, fiilde bulunmuşsa idare onu ihale dışında bırakmak durumundadır ve
yasaklama getirmek mecburiyetindedir. Ondan sonra da savcılığa suç duyurusunda
bulunmak ve savcının da kamu davası açma sorumluluğu vardır savcının yaptığı
incelemeden sonra. Bu durumda zaten yasaklama geliyor ve teminatı yakılıyor
ancak idarenin haberi olmadan savcılıkların yaptığı soruşturmalar sebebiyle
açılan davalardan çoğu kere vatandaşın haberi yok değerli arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Savcılıkta adam ihaleye fesattan soruşturuluyor, haberi yok. Yapmayın Allah
aşkına!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Burada, aslında, ihalelerde şeffaflığı getirmek,
ihalelerde katılımı artırmak, ihalelerde daha düzgün bir ihale yapmak için bu
şart getirilmektedir yani daha çok kişi ihaleye girsin ve şeffaflık artsın,
katılım artsın ve ihalelerde iş yaparken kırımlar artsın, mal satarken de daha
çok devletin malı daha pahalıya satılsın diye, işin özü budur. Bunu, özellikle
burada ifade etmek istiyorum.
Yine, değerli
arkadaşlarımızın eleştirilerine de kısaca bir iki cevap sunmak istiyorum.
Toplu Konut İdaresi: Gerek
benim çalıştığım dönemdeki sekiz buçuk yılda ve gerekse benden sonraki
arkadaşlarımın döneminde Toplu Konut İdaresi hakkında açılmış bir dava yoktur,
bir soruşturma yoktur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne
güzel!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Çok değerli arkadaşlar, bizim en kıymetli
arkadaşlarımız eğer yanlışlık yapmışsa hapistedir. Beş sene…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
“Dava yok.” mu diyorsunuz Sayın Bakan? KCK davası yargılanmıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – TOKİ hakkında, ihaleden dolayı -bırakın davayı-
bir araştırma, bir soruşturma yoktur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Yapmayın Sayın Bakan!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Aykut Bey, lütfen… Yoktur.
Bir de hasılat paylaşımı
ihaleleri iyi anlamak lazım. Hasılat paylaşımı ihalelerle Türkiye’de devletin
malları en üst düzeyde değerlendirilmiştir. Bu çok açıktır. Burada…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayıştay “770 trilyon zarar var.” dedi.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Efendim, nerede var?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayıştayda var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bir tanesi, aklı kaçık -çok affedersiniz- bir şey
yazmış, sonradan hakkında soruşturma açılmış. Bunun incelemesi 100 sefer
yapıldı, 100 sefer.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Size
de dava açarlarsa oraya giremezsiniz yani.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yazdığı
için mi soruşturma açıldı, Allah Allah!
ALİM IŞIK (Kütahya) – Yazdığı
için ha! Doğruyu yazdığı için!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Efendim, bununla ilgili 100 sefer yapıldı ve
hepsinden takdirname aldık. Bugün dünya…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yazdığı
için soruşturma açtırdınız!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Arkadaşlar, bu ülkeyi biz geliştireceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Biz de
aleyhte konuşuyoruz, bizim hakkımızda da açacak mısınız?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bakın, siz de yardımcı olun, buna katkı sağlayın,
bu ülke gelişiyor, kalkınıyor. Çok şerefli bir biçimde gelişiyor, kalkınıyor.
Buna sizin de katkınızı bekliyoruz ve hakikaten hasılat paylaşımı işlerde, bir
defa, SPK’ya bağlı firmalar tarafından o kamunun arazinin değeri belirleniyor.
İhaleye çıkarken diyoruz ki: “Ey ihaleye katılan, bu arsamızın değerini, bir
defa, sen bedel olarak ödeyeceksin.” Kaç lira bedeli? (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Bir müsaade edin.
Bunu öğrenmek lazım, ben bunu
öğrenmek için çok çalıştım.
Şimdi, şunu arz edeyim:
Bedeli ne kadar? 50 bin lira. Arsamıza kaç lira veriyorsun? 80 lira, 100 lira,
150 lira. En çok veren ayrıca hasılattan daha fazla gelir temin ederse bize
yüzdelik, yüzde 5, yüzde 10, yüzde 40, yüzde 50, ne ise ilave para verecek.
Buradaki ihalenin ismi arsa satışıdır. Arsa satışı karşılığı hasılat
paylaşımıdır. Burada, dünyanın en ileri teknolojilerini Türkiye’ye taşıdık,
dünyanın en ileri konseptlerini Türkiye’de getirdik, yaptık, bundan sonra da
bunları yapmaya devam edeceğiz. Ataşehir, Ataköy, Bahçeşehir, Eryaman,
İstanbul’un, İzmir’in, Antalya’nın, Ankara’nın en güzel yerlerinde ve çok… 100
liralık malı 300 lira para getirdik. Bunları inceleyin ve bizi takdir edin, biz
bundan takdir bekleriz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Aynı şeyi yüzde 30’la verdiniz, özel müteahhitlere yüzde 50’yle verdiniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bakınız çok değerli arkadaşlar…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Ataşehir babanızın malı olsa ona verir miydiniz? Yüzde 30’la müteahhide peşkeş
çektiniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Biz babamızın malından bin kat daha çok dikkat
ederek veririz devletin malını. Devletin malı namustur, bunu namusu gibi
korumayanlara yazıklar olsun. (AK PARTİ sıralarından “Âmin.” sesi, alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) –
Yazıklar olsun! Âmin! Âmin! Niye alkışlamıyorsunuz “Âmin”i?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Çok değerli arkadaşlar, bakınız, arz edeyim: Şimdi,
biz hasılat paylaşımı ihalelerde nerede davetli ihale yaptık?
OKTAY VURAL (İzmir) – “Âmin.”
diyoruz, niye alkışlamıyorsunuz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Bir tane getirin, her türlü cezaya razıyım.
Hasılat paylaşımı ihalelerde nerede davetli iş yaptık? TOKİ hangi ihalesini
davetli yaptı Allah aşkına? Yani eleştiri yaparken… (CHP sıralarından
gürültüler) Eleştirilere saygımız var, başımızın gözümüzün üstüne; eleştirilere
sonuna kadar saygımız var arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Kalbini kırmak istemiyorum Sayın Bakanın ama söylediğiniz çoğu şey doğru değil
Sayın Bakan ve bilerek, doğru olmadığını biliyorsunuz yani.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Biz doğru konuşuruz, yaptığımız işi de doğru
yaparız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Yapmayın Sayın Bakan, üzülüyorum.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -Bizim aldığımız terbiye budur, bizim aldığımız
eğitim budur.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
siz -yani ben muhalefete seslenmiyorum, genel sesleniyorum- milletle kavga
yapmayın. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Kimseyle kavga yaptığımız yok, nereden çıktı ya?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sizlerle kavga ediyoruz…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Biz milletin dediğini yapıyoruz, biz vatandaşın
dediğini… Birilerinin, bir kutsal değerlerin arkasına saklanıp taş atmak olmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz de
milletten çalıyor, sermayeyi abat ediyorsunuz, daha ne olsun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -Kutsal değerlerin arkasına saklanarak taş atanlar…
Çocuklar bunu yapar. Biz iş yapıyoruz, çok iş yaptık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Doğru; iş yapıyorsunuz! Kefenin cebi yokmuş maalesef.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -Türkiye’de 200 milyar dolar yatırım yapıldı. Bu
yatırımları yaptık, yapmaya devam edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Cebinizden mi yapıyorsunuz yani?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -Biz vatanımızı seviyoruz, biz 780 bin kilometrekare
toprağımızı seviyoruz, 75 milyon insanımızı seviyoruz, insanımız da bizi
seviyor.
Çok değerli arkadaşlar,
bakınız, yeni getirdiğimiz düzenlemeyle Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Yasası. Burada buna değinildi, buna da bir ufak cevap vermek
istiyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bu
da açık ihale değil.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -Çok değerli arkadaşlar, bizim bu işle ilgili
harcayacak paramız yok. Parayı bulduğumuz zaman vatandaşa kira yardımı
yapacağız, para bulduğumuzda vatandaşa taşınma yardımı yapacağız, para
bulduğumuz zaman vatandaşın afet kapsamında dairesini değiştirirken aldığı
krediye destek vereceğiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz
nasıl büyük ekonomisiniz? Sayın Bakan, Başbakan duymasın konuştuklarınızı.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -Biz özel sektörü destekliyoruz, vatandaş kendi
evini yapsın istiyoruz, kendi evini değiştirsin istiyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ya, vatandaş yapmıyor ki şirket yapıyor!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Biz yapmıyoruz, vatandaş yapacak arkadaşlar. İşin
özü budur, işin doğrusu budur. Ben nereden yapacağım? Çevre ve Şehircilik
Bakanlığındaki para kiracı yardımıdır, kredi yardımıdır, ev taşınma yardımıdır.
Bendeki para belli.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kömür
yardımı da var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – 500 milyar dolar bir konfirmasyondur, ekonominin
ayağa kaldırılmasıdır. Bunu vatandaş yaparsa Türkiye’de inşaat sektörü ayağa
kalkar. Biz Türkiye’yi 3 kat büyüttük, önümüzdeki süreçte bir 5 kat daha
büyüteceğiz, bu sayede büyüteceğiz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Bakan, şirketlere eşit dağıtın, açık ihale yapın.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -Bakın, Türk müteahhitleri dünyada şu anda 2’nci
sırada. Ekonomik olarak dünyada 16’ncı sıradayız, 10’uncu sıraya geleceğiz; hep
beraber geleceğiz, sizin eleştirinizle, sizin katkınızla geleceğiz. Bu
bakımdan, bu İhale Kanunu’ndaki bu düzenleme…
OKTAY VURAL (İzmir) – Obez
oldunuz obez!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Bakan, eleştirdiğimiz açık ihale.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Arkadaşlar, bakınız, biz yaptık geliyoruz,
yaptık…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Hormonlu! Hormonlu! GDO’lu büyüme!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) - Damdan düşenler, iş yapanlarla konuşalım, hayatında evine
bir file götürmeyen, sadece bakarak eleştiri yapanlarla konuşmak zordur.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Bakan, 28 Nisan 2010 yılındaki Anayasa Mahkemesi kararına aykırı bu
getirdiğiniz hüküm.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Neden açık ihale yapmıyorsunuz, onu söyleyin.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –İş yapan, üreten, ev yapan, her türlü sanayi
malını üretenler gelsin de biz onun alnından öpelim, gelsin de onun elini
öpelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya,
onun alnından öpüyor, midesinden vuruyorsun yani.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Gerçekten bu memlekete, bu millete kalkınma için,
gelişme için, İhale Kanunu da bize uymadığı için biz şimdi çalışma yapıyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Sayın Bakan, 28 Nisan 2010 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi
hükmüne aykırı sizin yaptığınız bu işlem.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Gelişen Türkiye’nin, kalkınan Türkiye’nin, büyüyen
Türkiye’nin şartlarına uygun, medeni, modern, denetleyen, hem vatandaşı koruyan
hem kamuyu koruyan yeni bir ihale yasasını da yapacağız, beraber yapacağız, bu
Meclisten geçecek, onun için de hazırlıklarımızı tamamladık, inşallah hep
birlikte…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakan, millet büyümüyor, ihaleciler büyüyor, dolar milyarderleri artıyor, bu
bir lütuftur.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Çok değerli arkadaşlar, bakınız, bu Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Yasası Türkiye için elzemdir. Bunu hep
beraber desteklememiz lazım. Burada yapılacak olan işleri özel sektör yapacak.
Vatandaş kendi evini isterse… Biz diyoruz ki: “Sakat evde oturma.” Deprem riski
taşıyan, yangın riski taşıyan, afet riski taşıyan, sel riski taşıyan evde
vatandaşımız oturmasın. Bugün, modern ülkelerin yaptığı gibi biz de evlerimizi,
konutlarımızı, yerleşim birimlerimizi modern hâle getirelim; Japonya’da olduğu
gibi, nasıl deprem olduğu zaman insanlar depremle dalga geçiyor, biz de deprem
olduğu zaman güvenli olalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya,
Sayın Bakan, millete Van’da “Evlerinize girin.” dediniz; deprem oldu, başına
yıkıldı ya! Allah’ını seversen ya.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Bunun için…
Van’da biz dünya çapında bir
örnek verdik: On ayda 17 bin konut yaptık; 15 binini teslim ettik, 2 bini de
teslim edilecek.
OKTAY VURAL (İzmir) – 13
Kasım’da davası var, biliyor musun? O ölenlerden 2 kişinin çocukları geldi,
biliyor musun? Ya, onları bir dinleseniz, ihaleyi yapanları değil de o ölenleri
bir dinleseniz keşke.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Dünyada örneği var mı, Amerika’da var mı,
Japonya’da var mı, Rusya’da var mı, Güney Afrika’da var mı? Dünyada birincidir
bu yapılan iş. Bunu takdir etmek fazilettir. Nerede yapılmış on ayda?
Okullarıyla, sağlık ocaklarıyla, camileriyle, sosyal tesisleriyle, yeşil
alanlarıyla, suyuyla, elektriğiyle bunları bitirdik ve teslim ettik.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Van’daki birim fiyatları 3 katı diyorlar, doğru mu Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Bakınız, Haiti’de, Japonya’da, Amerika’da
afetlerde bir senede geçici konutları yapamıyorlar, bugün gelişmiş ülkelerde
bir yılda geçici konutları veremiyorlar, biz on ayda kalıcı konutları…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakan, sizin bu Sandy kasırgasını şeye de göndersek olur.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Bunu, bakın, inceleyin arkadaşlar. İncelerseniz
bunları görürsünüz. Van’da yapılan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakan, sizi Obama çağırıyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Bunu kim yapar? Vatandaşın desteğini alan bunu
yapar, halkla bütünleşen bunu yapar, halkın duasını alan bunu yapar, halkın
desteğini alan bunu yapar. Halkın desteğini almayan Van’da on ayda 17 bin konut
yapamaz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, sen
kendi konuna dönsene. Bilgi vermeye çağırıyoruz, hamaset yapıyor!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Böyle bir şey tarihte de yok, dünyada da yok.
Bunları yaptık, her türlü bilgiyi de veririz, bilgiye de açığız.
MUHARREM VARLI (Adana) -
Obama’nın sana ihtiyacı var Sayın Bakan, Obama’nın!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Bunun için, bundan sonra yapacağımız Afet Riskli
Altındaki Alanların Dönüşümü Kanunu’nda da aynı şekilde siyaset üstü, siyaset
dışı, Türkiye çapında, Türkiye’yi kalkındırmak için, şehirlerimizi
güzelleştirmek için…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neden
açık ihale yapmadın? Sorulan sorulara cevap ver!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - …insanlarımızın mutluluğunu ve refahını artırmak
için, Türkiye’de inşaat malzemesi kalitesini ve sayısını artırmak için…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Bakan, neden açık ihale yok? Çok net bir soru.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –…Türk müteahhitlerinin dünyada daha çok iş
yapabilmesi için, Türk müteahhit, müşavir firmalarının gelişmesi için ve…
MUHARREM VARLI (Adana) - Ne
alakası var bununla ya Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –…bütün dünyada artık sadece iş yapan değil, oyun
kurucu olan, oradaki mahal listelerini, şartnamelerini yapan müşavir firmalar…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Samsun’da gördük Sayın Bakan, Samsun’da gördük. Samsun’u bir anlat bakalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tam
bir oyuncusunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Çok değerli arkadaşlarım, bakın, bugün dünyada
Türk müteahhitleri sayısal olarak ikinci sırada ama istediğimiz kadar para
kazanamıyoruz. Niye? İhaleleri, Japon firmaları, Alman firmaları ihale
şartnamelerini hazırlıyor. Eğer biz bu afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesiyle Türk müteahhitlik sektörünü, Türk mühendislik, müşavirlik,
teknik sektörünü geliştirirsek dünyada artık oyun kurucu olacağız. Bu
kaçınılmazdır, bunu yapacağız, çok yakında bunu yapacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İnşaat malzemelerinde zaten
dünyada şampiyonuz; çok daha ciddi bir şekilde inşaat malzemesi ihraç edeceğiz.
Bakınız, arkadaşlar, bunlar
sizi memnun etsin. Biz yapıyoruz diye buna üzülmeyin. Siz yapsanız biz takdir
ederiz.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Bakan, burası miting meydanı değil, burası Meclis. Miting meydanında konuşur
gibi konuşuyorsunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Siz yapamıyorsunuz. Eleştiriyle millet sizi
iktidara getirmez. Bakın, bizi takdir edin, oylarınız artar çünkü millet bizi
seviyor, millet bize oy veriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir
tane soruya cevap ver gözünü seveyim ya!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Bunu kıskanmayın, çalışın sizin de olsun, çalışın,
iktidara gelin siz de. Ya, şimdi biz sizin dediğinizi mi yapacağız, milletin
dediğini mi yapacağız? Millet bize demez mi ki “Biz size oy verdik, yüzde 50 oy
verdik, iktidara getirdik, gittiniz muhalefetin dediğini yapıyorsunuz.” Sizi
dinleyeceğiz, sizin eleştirinize kıymet vereceğiz, size kıymet vereceğiz ama…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya,
Sayın Bakan, şu karakolları yap bari de hiç olmazsa bir şey görürüz. Millet
arıyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – …sizin dediğiniz olmayacak, bizim dediğimiz
olacak, bizim grubun dediği olacak çünkü millet bize vekâlet verdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Yanlıştan döndürmeye çalışıyoruz biz sizi, öbür dünyada hesap vereceksiniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bizim zihniyetimizle millet bize hep verecek. On
senedir iktidardayız, oylarımız artıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Başarı
ekip işidir!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bir on sene daha iktidarda olacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Oylarımız da artacak, gelir seviyemiz de artacak,
mutluluğumuz da artacak, refahımız da artacak, büyümemiz de artacak. Dünyada
önemli bir aktör olacağız, çok daha önemli bir aktör olacağız.
MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın
Bakan, Obama’nın size ihtiyacı var. Sandy kasırgasından sonra sizi bekliyormuş
Obama. Amerika’ya gidiver, biraz da orayı güzelleştir bari!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bakınız…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yüce
Divanlık olacaksınız, biz hem bu dünyada hem de öbür dünyada sizi kurtarmaya
çalışıyoruz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Şimdi, çok değerli arkadaşlar, bakınız, bu millet
her şeyi biliyor. Bu millet, millî geliri 2002 yılı sonunda 230 milyar dolardan
800 milyar dolara çıkaran Hükûmeti destekler, hiç merak etmeyin.
OKTAY VURAL (İzmir) – Başarı
ekip işidir, bak! Sizi kutluyoruz gerçekten!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Dünyada 26’ncı ekonomiden 16’ncı ekonomiye gelen
iktidarı destekler.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne
zaman? Yok öyle bir şey!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Peki…(CHP sıralarından gürültüler) Peki, yok, o
yok da… Peki, tamam o yok da bizim… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) –
Matematik de bilmiyor Sayın Bakan ya!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Peki, peki, söylüyorum… Yok, tamam, maddi bir şey
söylüyorum size. IMF’ye borcumuz ne kadardı onu biliyor musunuz?
ALİM IŞIK (Kütahya) – Toplam
borcun neydi nereye geldi, 20 milyarın hesabını yapıyorsun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Ne kadardı borcumuz biliyor musun? 23,5 milyar
dolardı. Şimdi borcumuz bitti mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Ekonomiye girmesen iyi yaparsın. Ekonomiye girersen çuvallarsın.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Girme
sen o konulara, girme. Bilmezsin onları.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Hadi diyelim öbürlerini kabul etmiyorsunuz, bunu
bir IMF’ye sorun. IMF’yle sizin aranız iyiydi, bizim aramız iyi değil. Biz
şimdi IMF’ye borç para vereceğiz de aramız düzelecek. IMF’ye para vereceğiz.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Ekonomiye hiç girme.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, Sayın Bakanı duyamıyoruz, susturun şunları.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Yani, yaptığımız, sağlıkta, eğitimde,
okullaşmada, adalette, ulaşımda, toplu konutta, kentsel dönüşümde
yaptıklarımızı bir araştırın da bizi takdir edin. Bizi takdir edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan “Susturun şunları” diyor, rahatsız olmuyor musunuz?
BAŞKAN – Efendim…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Tekrar söylüyorum, çok değerli arkadaşlar,
saygıdeğer milletvekilleri; bu yasayla sadece, bakın, idareler tarafından
getirilen yasaklarda…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
“Susturun şunları.” diyor sizin makamınıza, Sayın Grup Başkan Vekilinin böyle
bir yetkisi var mı?
BAŞKAN – Sizin ne kadar
bağırmaya yetkiniz varsa onun da o kadar var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – …hem ihaleye girme yasağı getiriliyor hem de
teminatlar irat kaydediliyor. Sadece yapılan kovuşturma sebebiyle haberi
olmadan ihaleye girenlere haksızlık olmasın diye getirilen bir düzenlemedir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Varsa
biz de yapalım o zaman.
BAŞKAN – Lütfen dinleyin,
lütfen dinleyin. Sabahtan beri dinlemiyorsunuz, lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, dinleyemiyoruz Hatibi. Ya siz konuşun ya Hatip konuşsun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bu bakımdan, değerli arkadaşlar, ihalenin ruhuna,
özüne dokunulmamaktadır. Yani, ezcümle olarak tekrar ifade etmek istiyorum…
ALİM IŞIK (Kütahya) – O zaman
niye değiştiriyorsunuz Sayın Bakan, niye bunu savunuyorsunuz? Savunma
toplantısı mı bu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, savcılık tarafından
yapılan soruşturmalarda vatandaşı korumak için kamuya açık fakat vatandaşa
kapalı soruşturmalar yapılabiliyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Bakan, tek bir soru var, bu işlerde götürme var mı yok mu? Diğerleri
hikâye yahu.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bu zaman müteahhitlerin, yüklenicilerin haberi
olmayabiliyor ve ihaleye girebiliyor, adamın hiç suçu olmayabiliyor. Bu durumda
gene ihaleye girdiği zaman, duyulduğu zaman gene yasaklama geliyor yani ihalesi
kabul edilmiyor, sadece haksız yere teminatı yanmasın diye bu düzenleme
geliyor, işin özü budur, yoksa dokunulmamaktadır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Niye yanmasın? Elbette teminatı yanacak.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Eğer, hakkında bir kovuşturma varsa, savcılık
tarafından bir takip varsa ihale dışı gene bırakılıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Bakan, burada daha iyi Bakanlık yapacak adamlar var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – İdare tarafından bir yasaklama varsa ihale dışı
bırakılıyor ve teminatı irat kaydediliyor. Bir mahkeme kararı varsa ihale dışı
bırakılıyor, teminat kaydediliyor. Sadece haberi olmadan yapılan kovuşturmalarda,
haberi olmayabiliyor, o ihaleye girenlerin teminatları yanmasın diye, ihale
dışı gene bırakılıyor, teminatları yanmasın diye…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Yahu ihaleye fesat katmış, niye giriyor ihaleye? Elbette teminatları yanacak.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – …yapılan, çok tartışmalara yol açan, belirsiz
olan, mahkemelere...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – …çok çok kişiyi mahkemelere götüren, 5 bin kişi
mahkemelere gitti ama geriye dönük bir açıklık, netlik, berraklık getirmesi
için yapılan çok küçük bir düzenlemedir.
ALİM IŞIK (Kütahya) – O zaman
niye değiştiriyorsunuz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sorulara geçeceğiz, sorulara. Şimdi soracağımız sorulara cevap ver.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Kanunun
hayırlara vesile olmasını diliyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan teşekkür
ediyorum efendim.
Şimdi, son olarak Oktay
Saral, İstanbul Milletvekili.
Sayın Saral, buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 336 sıra sayılı Kamu
İhale Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde,
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle bizleri ekranları
başında izleyen tüm vatandaşlarımızı ve siz saygıdeğer vekillerimizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben öncelikle sözlerime
başlarken Beşiktaş’ı tebrik etmek istiyorum çünkü dünya devi Ofspor’u dün
İstanbul’da büyük bir sürprizle yenmek suretiyle bir üst tura çıktı. Ben
Beşiktaş’a bundan sonraki maçlarında başarılar diliyorum, Ofspor’u da canı
gönülden tebrik ediyorum, tüm camiasını, hocasını, teknik heyetini, tüm futbolcularını.
Evet, değerli arkadaşlar,
tabii, maalesef, burası dandini dandini dastana, danalar girmiş bostana
noktasına döndü. Maalesef, bakınız…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne
demek bu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, ne demek? Bunu nasıl diyor?
OKTAY SARAL (Devamla) –
Bakın, değerli arkadaşlar…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, ne demek danalar girmiş bostana?
OKTAY SARAL (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bakın, biz burada, sizler konuşurken…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne
demek ya?
OKTAY SARAL (Devamla) – Bak,
sayın vekiller, sizler konuşurken, el insaf, adam gibi konuşuyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne
demek Sayın Başkan, ne demek?
OKTAY SARAL (Devamla) –
Edebimizle, adabımızla konuşuyoruz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
OKTAY SARAL (Devamla) – Sizin
her biriniz çıkıyor buraya, saygı duyuyoruz, görüşlerinizi aktarıyorsunuz,
düşüncelerinizi aktarıyorsunuz…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne
demek bu, ne demek?
OKTAY SARAL (Devamla) –
İktidara, bu konuda doğruları gösterme adına, birtakım fikirler sunuyorsunuz.
Bizler de onlardan, süzgecimizden geçirerek…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne
demek?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Çok ayıp ya!
BAŞKAN – Lütfen susar
mısınız, lütfen dinleyin.
OKTAY SARAL (Devamla) –
…milletimize, ülkemize uygun olan ne varsa bunları yapmaya çalışıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, ne demek?
BAŞKAN – Dinleyin lütfen,
lütfen dinleyin.
OKTAY SARAL (Devamla) – Şu
haletiruhiyenizin ne olduğunu bu millet görüyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Danası
mı girmiş? Böyle dedi.
OKTAY SARAL (Devamla) – Bir
kere, kendi içinizde bir tutarsızlığınız, kendi içinizde, gerçekten, milletin
iradesine yakışır bir görüntü sergilemiyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bostana kendi danası mı girmiş, ne olmuş, anlamadık meseleyi!
OKTAY SARAL (Devamla) –
Kusura bakmayın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bostana giren kendi danası mı anlayamadık.
BAŞKAN – O bir tabir Sayın
Başkan.
OKTAY SARAL (Devamla) - Yani,
bunu, bir arkadaşınız, bir dostunuz olarak size söylüyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Nasıl
söylüyorsun bunu?
OKTAY SARAL (Devamla) –
Burada, Değerli Arkadaşım Sayın Abdulkerim Gök, Kamu İhale Kanunu’yla alakalı
çalışmalarını yaptılar. Neticede, Bakanlığa, Komisyona ve oradan da Genel
Kurula havale edildi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Herkes
de inandı yani!
OKTAY SARAL (Devamla) – Hep
birlikte, birer medeni insan, Türkiye'nin seçilmiş 550 milletvekilinden biri
olarak edebimizle, ahlakımızla, gelip onlara örnek olacak bir siyaset tavrı
içerisinde hareket etmek durumundayız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Helal
olsun size!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
“Danalar girmiş bostana…” Nasıl söylüyor bunu?
OKTAY SARAL (Devamla) –
Bakın, sizleri dinledik. Allah aşkına, çıtımız çıktı mı ya? Allah aşkına ya!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Zaten sizin istediğiniz o!
OKTAY SARAL (Devamla) – Allah
aşkına ya! Bir eğri oturup doğru konuşalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya,
biraz da ihalecilerin menfaati için çalışmayın!
OKTAY SARAL (Devamla) – Ama,
değerli arkadaşlar…
OKTAY VURAL (İzmir) - Millet
için çalış be!
OKTAY SARAL (Devamla) – Bak,
Sayın Vural, Sayın Vural, bak, ben on iki yıl Of’ta Belediye Başkanlığı yaptım.
Anasol-M Hükûmeti döneminde hangi ihalelerin nasıl yapıldığını, nasıl
verildiğini, MHP Grubunun hepsine de veririm. İller Bankasında nelerin
döndüğünü…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Vermiyorsan, vermiyorsan, vermiyorsan...
OKTAY SARAL (Devamla) – Otur,
otur…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Vermiyorsan…
OKTAY SARAL (Devamla) –
Yavaş, yavaş, bağırma, dinle ya!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sen
vermiyorsan şeref ve haysiyet yoksunusun!
OKTAY SARAL (Devamla) – Ben
sana… Haysiyet bende var, elhamdülillah.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sen
hangi ihaleyi aldın bakalım?
OKTAY SARAL (Devamla) – Bende
haysiyetin en büyüğü var.
OKTAY VURAL (İzmir) –
İhalenin alan tarafında mıydın veren tarafında mıydın?
OKTAY SARAL (Devamla) – Siz
kendi haysiyetinizi bir ölçün. Kendi haysiyetinizi ölçün.
Bir Çankaya Ülkü Ocakları
Başkanı…
OKTAY VURAL (İzmir) – El kol
hareketi yapma öyle!
OKTAY SARAL (Devamla) - …içme
suyu ihalesi var Of’ta.
OKTAY VURAL (İzmir) – El kol
hareketi yapma!
OKTAY SARAL (Devamla) -
Hiçbir şekilde ihale yapılmamış, Ankara’dan ihale verilmiş, arkadaş Of’a
geliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) –
İhalecilerin peşinde dolaşıyorsunuz, işiniz gücünüz sermaye…
OKTAY SARAL (Devamla) -
Adamın iş makinesi yok, kazması yok, küreği yok, hiçbir şeyi yok, pişkin pişkin
bir de bana diyor ki: “Sayın Başkanım, efendim, biz bu ihaleyi aldık.” “Nasıl
aldın?” Allah’a havale… Nasıl aldı aldı, onu biz biliyoruz tabii.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Tüyü bitmemiş yetimin hakkı boğazlarınızdan giriyor, ödeyeceksiniz
bunun bedelini.
OKTAY SARAL (Devamla) - O
yüzde 10’ların havalara nasıl uçuştuğunu, o dönen dolapların neler olduğunu,
Anasol-M Hükûmetinde bu milleti inim inim nasıl inlettiğinizi ve nasıl bu
millet tarafından okkalı bir şamarla, tokatla gönderildiğinizi çok iyi
biliyoruz biz. Anladınız mı? Beyhude konuşmalar, beyhude.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bunu
ispat etmeyen şerefsizdir! Sana söylüyorum, bunu ispat etmeyen şerefsizdir! Bu
konuda Meclis soruşturması getirmeyen şerefsizdir.
OKTAY SARAL (Devamla) - Evet,
şimdi ben size burada şerefi şerefsizliği öğretirim. Şimdi onu konuşma.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Öğrettiniz zaten, “PKK’yla görüşen şerefsizdir.” dediniz, sonra öğrettik size
kim şerefli kim şerefsiz! Şeref ve haysiyeti kürsüde bıraktınız.
OKTAY SARAL (Devamla) -
Edebinle takın, edebinle konuş Sayın Vural, Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – El kol
hareketi yapma. Bir daha buraya bakma!
OKTAY SARAL (Devamla) - Neyse
biz konuşmamıza devam edelim. Sana bakmama gerek yok, sen kendi kendine konuş
oraya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, değerli milletvekili
arkadaşlarım, maalesef bakın gerçekten burada ayet yok, Allah’ın ayetleri yok.
Hepimiz insanız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir
daha buraya bakma! (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY SARAL (Devamla) -
İnsan, zafiyetleriyle insandır ve dolayısıyla çağımız gelişiyor, dünya
gelişiyor, insanlarımızın hizmet aşkı gelişiyor, beklentisi çok fazla.
Dolayısıyla, her gün, her zaman, her zeminde farklı bir takım çalışmalar
olacak.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sizi
ihaleciler sizi, işiniz gücünüz para peşinde...
OKTAY SARAL (Devamla) -
Arkadaşımız söyledi ki yirmi altı kez değişti. Değişsin kardeşim ya, otuz altı
kez daha değişir ya. Zaman değişiyor, şartlar değişiyor, insanımızın, isteklilerin,
bu konuda kamu kurumundaki çalışmaların şartları her şeyi değişiyor. Ve burada
biz istiyoruz ki devletimiz de, milletimiz de etle tırnak olsun, kazan kazan
ilişkisi içerisinde, herkes bu iş içerisinde kazansın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sen de
malı götürüyorsun.
OKTAY SARAL (Devamla) - Sizin
neler götürdüğünüzü biz çok iyi biliyoruz. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, kazan-kazan?
OKTAY SARAL (Devamla) - Siz,
milletin vicdanında, kalbinde beton dökülerek gömülmüş bir muhalefetsiniz.
Onun için, bu yasamızın, bu
kanun teklifimizin muhakkak ki ülkemize, müteahhitlerimize, bütün herkese ama
gerçekten faydası olacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle
mi? ihaleciler adına mı konuşuyorsun? Millet adına konuş.
OKTAY SARAL (Devamla) – Ha,
yarın öbür gün yeniden farklı birtakım değişimler, gelişmeler olacak, elbette
insan gibi gelip burada oturacağız, konuşacağız ama lütfen Allah aşkına ya, şu
tablo size yakışmıyor ya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Seni
ilgilendiriyor bu değişiklik.
OKTAY SARAL (Devamla) - Her
birimiz… Torun sahibi adam da var burada ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Gerekçeyi oku.
OKTAY SARAL (Devamla) - Yani
yakışmıyor, yakışmıyor.
MUHARREM VARLI (Adana) – Ne
alakası var!
OKTAY SARAL (Devamla) - Ben
çok iyi şeyler anlatıyorum, en iyi şeyleri anlatıyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) – Ne
alakası var!
OKTAY VURAL (İzmir) – Dön o
tarafa söyle. Dön o tarafa!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Öyle
elini kolunu sallama!
OKTAY SARAL (Devamla) - Bağırma, bağırma!
MUHARREM VARLI (Adana) –
Kendi grubuna söyle.
OKTAY SARAL (Devamla) - El sallama! El sallama!
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
İndir elini! Terbiyesiz herif! İndir elini!
OKTAY SARAL (Devamla) - Otur aşağıya!
OKTAY VURAL (İzmir) – Dön, o
tarafa konuş! İndir elini!
BAŞKAN – Lütfen dinleyelim.
(MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – İki
saattir orada terbiyesizlik yapıyor.
OKTAY SARAL (Devamla) - Gel
bakalım, gel, gel! (MHP milletvekillerinin kürsüye yürümeleri, Hatip Oktay
Saral’ın MHP sıralarına doğru yürümesi ve gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, oturuma beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15'inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
336 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, Sayın Saral, üç dakika
daha hakkınız vardı.
Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben öncelikle, sadece
milletimizden özür diliyorum çünkü onlara, hak etmediği bir tablo, fotoğraf
burada yaşattık, ama bu Millet Meclisi milletimizin asil duruşuna uygun bir
Meclis, bir tablo, bir fotoğraf oluşturacaktır inşallah, ben bunu yürekten
temenni ediyorum.
Burada, bizim yaptığımız,
gece gündüz, cumartesi pazar demeden, sadece geleceğin Türkiye’sini
milletimizle hep birlikte, bu güzellikleri paylaşmak, bu güzellikleri yapmak ve
yaşamaktır. Onun için her türlü şeyimizden fedakârlık yapıyoruz. Biz
muhalefetimizden de bize yapıcı bir noktada eleştiri yapmasını istiyoruz. Onlar
da elbette ki yarının iktidar adaylarıdır, ama olması gereken şekliyle ve
yapılması gereken şekliyle muhalefetlerini yaparlarsa, ileriye yönelik, tabii,
kendileri için de belki özledikleri o tablo oluşacaktır.
Ben, bu vesileyle, Kamu İhale
Kanunu’nun 11’inci madde birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan değişikliğin
ülkemize, milletimize, tüm ilgililere hayırlı olmasını diliyor, tekrar yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, hatip mesnetsiz, delilsiz, haksız bir şekilde kendisinden önce görev
yapan hükûmete isnatlarda bulunmuştur. Bu sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
Sayın Vural, iki dakika
içinde ve de tekrar bir şeye meydan vermezseniz memnun olurum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul Milletvekili Oktay
Saral’ın Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Maalesef, bugün, Türkiye'nin derdiyle ilgili değil, ihalecilerin derdiyle
ilgilenen bir kanun teklifiyle meşgul ediliyoruz. Burada milletin olmadığı,
sadece sermaye sahibi ihalecilerin sorunlarını çözmek için bir kanun teklifi
görüşülüyor.
Şimdi, on yıldan bu yana
iktidardasınız. Eğer sizden önceki hükûmetler döneminde kanuna aykırı bir
şekilde hareket edenler var idiyse, bunlarla ilgili elinizdeki Meclis
çoğunluğuyla siz gerekli adımı atmıyorsanız, biliniz ki asıl ihale peşinde
koşanlar ve kollayanlar sizlersiniz. Bunu yapmak sizin namus borcunuzdur.
Kalkıp buradan… Anasol-M Hükûmetinden ne biliyorsan getir. Sende yürek varsa
getirirsin Meclis soruşturmasını, bunu yaparsın.
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Yüreğin büyüğü var bende Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) – Biz
bu kürsülere Cenabıhakk’a şükrederek, nimetlerine şükrederek geldik, “Recep
Tayyip Erdoğan’a şükür namazı kılın.” diyenlerden olmadık burada, tamam mı!
(MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, sataşmaya karşılık verilen cevap hiç yakışmayan bir hareket tarzı
oldu. Bakın, bir siyasi partinin grup başkan vekili Cenabıhakk’a şükrederek
gelip burada birilerinin “başka şekilde şükür” ifadesinin tamamen anlamını
aşmış olduğunu ifade ediyorum, böyle düşünmek istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Kendi ifadesi değil ama, kendi ifadesi değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kimin kime şükrettiğini, ne olduğunu kimse bilmez. Biz, herkes, biliyoruz ki bu
memleketin yüzde 99’u Müslümandır, herkes Allah’ına şükrediyordur, ona ibadet
ediyordur ve ona inanıyordur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Amenna,
hiç diyeceğim yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kalkıp da burada “Siz ona şükrediyorsunuz.” demek bir grup başkan vekiline
yakışmayacak bir harekettir. Ben takdiri size bırakıyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim,
zapta geçti.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bu ifade bana ait değildir. Eğer bu ifadeden dolayı Grup Başkan Vekili
kendi milletvekilleriyle ilgili .bir şeyi düşünmüşse doğru değil. Bu ifadeyi
kullananın müellifi burada zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, lütfen devam edin.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Müellifi o.
BAŞKAN – Tamam efendim.
Sayın Vural, teşekkürler.
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Saral, rica
edeyim…Sayın Hamzaçebi’ye söz vereyim. Bir dakika, size de söz vereceğim. Bir
saniye.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Her
gün iki rekat şükür namazı kılınması gerekir.” diyen o.
BAŞKAN - Tamam efendim,
lütfen sakin olalım.
Sayın Hamzaçebi, buyurun
efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı konuşmasında tüm muhalefet
partilerini hedef alarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna da sataşmada
bulunmuştur. Grubumuz adına Sayın Haydar Akar’a söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Grubunuz adına siz
konuşmuyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne
demiş de sataşmış?
BAŞKAN - Sataşma…Peki
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, tutanaklara bakın, varsa öyle bir şey… Sayın Başkan, var mı
sataşma efendim? Ne demiş de sataşmış?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce Sayın Oktay Vural söz talebinde bulundu,
“Anasol-D Hükümetine sataşmada bulunuldu.” dedi, siz söz verdiniz. Şimdi size
soruyorum: Anasol-D Hükûmetinin konumuzla ilgisi nedir, neden söz verdiniz? Söz
vermenize karşı değilim, doğru bir şey yaptınız, demokratik bir tavır
gösterdiniz. Şimdi ben söz talebinde bulunuyorum. İktidar partisinin Grup
Başkan Vekili bir şey söylüyor, siz ona kulak veriyorsunuz, yadırgıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Siz
ondan talimat alıyorsunuz, olur mu Başkanım ya.
BAŞKAN – Efendim, henüz bir
şey söylemedim Sayın Hamzaçebi, size de iki dakika söz vereceğim, bir şey
söylemedim henüz, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, gerekçelendireyim o zaman.
BAŞKAN – Tamam, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Ben Meclise yakışmayan bir cümleyi tekrar etmemek için ayrıntıya
girmek istemedim. “Dandini dandini dastana, danalar girdi bostana.” diyerek
Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmayan bir ifadede bulunmuştur. Bu nedenle
grubumuz adına söz istiyorum efendim. Sayın Haydar Akar…
BAŞKAN – Tamam.
Sayın Akar, iki dakikada,
tekrar bir sataşmaya meydan vermeden lütfen, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Tamam, size de
vereceğim.
4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, İstanbul Milletvekili Oktay
Saral’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yıllarca belediye başkanlığı yapmış bir
arkadaşımız, halkla bütünleşmiş bir arkadaşımız -on yıl belediye başkanlığı
yaptığını söylüyor- halkla iç içe olmuş bir belediye başkanı arkadaşımız Meclis
kürsüsünden bizim de, sizlerin de içerisinde bulunduğu bu ulu Meclisin kürsüsünden
hepimize hakarette bulunmuştur.
Şimdi, “Dandini dandini
dastana, danalar girer bostana.” lafını kendisine iade etmek istemiyorum ama…
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Niye sen cevap veriyorsun?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Bu
kürsüye çıktığında aslında bu Meclisten özür dilemeliydi. Yine özür dileme
gayretinde bulunmadı.
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Neden sen cevap veriyorsun?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet,
doğru, ben cevap veriyorum. Ben mantıklı düşünen, danalar gibi hareket etmeyen,
biat kültürüne bağlı olmayan, kendi refleksleriyle, kendi özgür iradesiyle
hareket eden bir milletvekiliyim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Şu
anda saygısızlık yapıyorsun, dediklerini sana yediririm!
HAYDAR AKAR (Devamla) – Benim
milletvekilliğimi hiç kimsenin tayin etme şansı yoktur. Onun için de, Bülent,
laf atarken dikkatli laf at.
Aslında, Sevgili Kardeşim,
buradan özür dilemen gerekiyordu. Biat kültürüne alışmış ve… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) –
Ayıp oluyor ama çok saygısız konuşuyorsun, düzgün konuş, düzgün!
HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet,
ben daha fazla uzatmak istemiyorum, buradan Bakana da bir iki şey söylemek
istiyorum.
Sayın Bakan, size çok masum
iki tane soru soruldu, bu kürsüden cevap vermediniz. Birinci soruda
“Ataşehir’de yüzde 30’la verdiğiniz ihaleleri babanızın toprağı olsaydı verir
miydiniz?” diye sordular. İkincisi de “Niçin açık ihale yapmıyorsunuz?” diye
sordular. Gücünüz, yüreğiniz varsa Bakana bu soruları siz de sorun.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ben
onu bir yıl önce sordum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Neresi sataşma bunların Akar?
HAYDAR AKAR (Devamla) –
“Babanızın malı mıydı ki yüzde 30’la verdiniz yüzde 70’lik yerleri, niçin açık
ihale yapmıyorsunuz?” diye siz de sorun, o lafın karşılığından kurtulun.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Akar.
Sayın Saral, buyurun.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen, tekrar bir sataşmaya
meydan vermeden... Lütfen.
İki dakika…
5.- İstanbul Milletvekili Oktay Saral’ın, İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Evet.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Sayın Vural burada benim belediye başkanlığım dönemimde
gençlik teşkilatında yapmış olduğum bir konuşmayı -o zaman tabii onlar aldılar-
işin aslına dönmeden, işi esasından öğrenmeden speküle ettiler. Ben o zaman
belediye başkanıyken gençlik teşkilatımı topladım, konuştum. Geçmiş yılları,
kaybedilen on yılları, Anasol-M Hükûmeti döneminde özellikle ülkemizin içinden
çıkmaz durumlara nasıl düştüğünü ve global krizin yaşanmış olduğu şu dünyadaki
bu sıkıntıları o çocuklara anlattım ve “Allah’a hamdolsun ki böyle bir Başbakan
bize nasip etti. Allah, bağrımızdan böyle bir lider, böyle bir insan çıkardı ve
bize onu lütfetti. Ne mutlu bizlere ki her gün Allah’a şükretsek azdır.” dedim.
Bunun şükür namazı kişiye endeksli…
Ben Ofluyum Sayın Vural, bana
dinimi öğretme tamam mı! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler) Ofluya din öğretilmez, Oflu din öğretir. Ben, şükür namazı kime
kılınır, nasıl kılınır gel sana öğreteyim onu. Nasıl, kaç rekattır, ne okunur…
SİNAN OĞAN (Iğdır) - Doğru
düzgün konuş.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Ya geç Allah aşkına!
OKTAY SARAL (Devamla) –
…ritüelleri nelerdir öğreteyim onu sana tamam mı?
BAŞKAN – Sayın Saral…
OKTAY SARAL (Devamla) – Evet,
teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler))
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Hadi git oradan! Git oraya, git orada imamlık yap! Git Of’ta imamlık yap o
zaman! Burada ne işin var o zaman Oktay, git Of’ta imamlık yap!
OKTAY VURAL (İzmir) –
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen,
bu defa son... Buyurun ama bu işi burada bırakalım artık, lütfen.
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın
Başkan, bunları dinlemek zorunda mıyız? Biz bir şey istemiyoruz ama ciddiyet
istiyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Meclisin seviyesini düşürtüyorsunuz Sayın Başkan, biraz daha Meclisin
seviyesine katkıda bulunun. Seviyenin düşmesine katkıda bulunuyorsunuz. Böyle
bir şey olur mu! Oflu imam gibi hutbe veriyorlar, burası hutbe yeri mi?
BAŞKAN – Ben mi katkıda
bulunuyorum arkadaşın konuşmasından dolayı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Siz
katkıda bulunuyorsunuz, müsaade ediyorsunuz bunlara. Bunlara müsamaha
ediyorsunuz.
BAŞKAN – Ne yapabilirim ki?
Her milletvekili kendi söylediği sözden sorumludur.
Buyurun Sayın Vural.
6.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul Milletvekili Oktay
Saral’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada, tabii… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Hatibi dinleyelim
arkadaşlar. Hatibi dinleyelim lütfen.
Sayın Vural, tekrar
başlatıyorum zamanınızı, buyurun. (Gürültüler) Arkadaşlar dinleyelim lütfen.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Cenabıhak mesajlar için sadece Peygamber Efendimizi göndermiştir dolayısıyla bu
konuda kişiler için “şükür namazı”, “bu geldiği için iki rekât şükür namazı”,
“şükretmeleri” ifadelerine karşı bakın Müftü ne diyor orada. Trabzon Müftü
Yardımcısı diyor ki: “Yahu, böyle bir şükür namazı kılınması çağrısında
bulunan…”
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Zekeriya Beyaz’a sor!
OKTAY VURAL (Devamla) –
“Böyle, dinimizde bir yer yok.”
Bizim abdestimizden şüphemiz
yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Senin gibi abdesti şüpheli olanların namazı
kabul olmaz bir kere. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN – Arkadaşlar,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, yirmi dakika
soru-cevap işlemine geçiyoruz ve sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla
söz vereceğim.
Sayın Yüksel? Yok.
Sayın Alim Işık? Buyurun
efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen, Kamu
İhale Kanunu hükümleri nedeniyle dava açılmış kaç müteahhit söz konusudur?
Bunlardan ne kadarı bu teklif yasalaşırsa yine kamu kurum ve kuruluşlarından
ihale alabilecek düzeye gelebileceklerdir? Buna vicdanınız sızlamıyor mu?
TOKİ’nin Simav depremi
nedeniyle depremzedelere yaptıkları konutlardan bazılarına sonradan TOKİ
aracılığıyla ilave ücret istenmiştir. Bu ilave ücret istenen şirket kimdir?
Hangi gerekçelerle, sözleşmede olmadığı hâlde, konutlar teslim edildikten sonra
depremzedelerden para istenmiştir? Bu rezalete ve skandala “dur” demeyi
düşünüyor musunuz, yoksa bu firma hâlen TOKİ’den ihale almaya devam edecek
midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Işık.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2.12.2004
tarihinde Başbakanla Yüksek Denetleme Kurulunun hazırladığı bir rapor vardı.
Bunlarla ilgili de -Emlak Gayrimenkul Ortaklığından bahsediyorum- soruşturma
istenmiş ancak sonra açılan bir göstermelik soruşturma ile kapatılmış. Bu
konuda sonradan yapılan bir soruşturma var mı? SPK Kanunu’nun 15’nci maddesi
kapsamında mal varlığında azalmaya yol açıldığı söyleniyordu. Emlak Gayrimenkul
Yatırım Ortaklılığıyla ilgili soruyorum. Onun kapatıldığını söylüyorlar. Bu
konudaki soruşturma raporunu kamuoyuna açıklar mısınız? Bir:
İkincisi, bu TOKİ
konutlarında renk seçimini kim yapıyor? Havaalanından gelirken bakıyorum bir
yerlerde kırmızı, mavi, yeşil… Özel bir çalışma mıdır? Yoksa, çocuk bahçesi
yapar gibi nasıl yapıyorsunuz?
Üçüncüsü, İstinye’deki İMKB
arazilerini alınca oraya ne yapacaksınız, ihalesiz olarak kime vermeyi
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Günal.
Sayın Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, bu 11’inci madde,
doğrudan doğruya ihaleye katılamama maddesi, kimlerin katılamayacaklarını
belirliyor. Fakat bu maddeye “İdarece veya mahkemeler tarafından karar
verilmedikten sonra” diye ifade konmuş. Şimdi, bu, Anayasa’nın, Anayasa
Mahkemesinin 28 Nisan 2010 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan kararına aykırı.
Çünkü aynı şekilde orada ihaleye girmiş, ihaleyi Trabzon’da kazanmış bir
firmanın sözleşme yapıldıktan sonra bir ihaleye fesat karıştırmaktan davası
olduğu tespit edilince ihalesi feshedilmiş ve teminatına el konmuş. Bunun üzerine
mahkeme kararına karşılık 58, 59 ve 21’nci sözleşme hükümlerinin Anayasa’ya…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
–…aykırı olduğuna dair dava açmış ve bu dava reddedilmiş. Dolayısıyla bu hüküm
de buna aykırıdır, Anayasa’ya aykırıdır.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Halaçoğlu.
Sayın Türkoğlu…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu soruyu
Hükûmet ve Başbakan adına cevaplamanızı istiyorum. Madem ki kurduğunuz
iktidarlardan, hükûmetlerden önceki döneme dair yolsuzluk iddiaları var ve
bunları biliyorsunuz, o hâlde, bunları niye araştırmıyorsunuz, sorumlularını
bulup niye cezalandırmıyor musunuz? Eğer bunu yapmıyorsanız görevi ihmal
ediyorsunuzdur. Eğer bunu yapmıyorsanız sizin, ihale yolsuzluklarınızın açığa
çıkmasından dolayı bir endişeniz vardır, o sebeple yapmıyorsunuz diye
yorumlamak mümkün.
Devri iktidarınızda Kamu
İhale Kanunu en çok değiştirilen kanunlar sıralamasında birinci sıradadır.
Artık, İhale Kanunu’na tabi alım neredeyse kalmamıştır. Kamu ihale kanunları ve
hükümleri, Kamu İhale Kurumu, ihale vermek istemediğiniz kişilere karşı kullandığınız
bir silah hâline dönmüştür. Kamu İhale Kanunu ve Kurumu ile artık açıkça
talimat verdiğiniz yargı, sadece yandaş olmayan müteahhitlere zulmetmek için
mevcut hâle gelmiştir.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Türkoğlu.
Sayın Oğan…
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İhale ve ön yeterlilik
dokümanı verilmesi hakkında, Kamu İhale Kanunu’nun 28’inci maddesinde diyor ki:
“İlan yapılmayan hâllerde ihale dokümanı sadece idare tarafından davet
edilenlere verilir.” Oysa Kamu İhale sitesinde pazarlık ihalelerinde şu ibare
vardır: “İlansız katılıma açık.” Dolayısıyla, hem “katılıma açık” deyip hem
davet edilenlere verilmesi bir çelişkidir. Bu çelişkiden acaba yandaşlarınız mı
faydalanıyor?
Bir önemli husus daha var:
Yine “Doğrudan temin ihalelerinde ilan süresi bir gün.” deniyor. Ve genelde
takip edildiğinde görülecektir, gece 23.59’da siteye konuyor yani bir dakika
sitede kalıyor ve cuma günleri genelde konuyor, pazartesi sabah dokuzda da
ihaleye davet yapılıyor. Acaba burada amaç nedir? Bunu daha net hâle getirip
yandaşları kayırmadan herkese açamaz mısınız bunu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Oğan.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu’nu iktidarınız döneminde 28 kez değiştirdiniz, bu 28’incisi. Artık
kamuoyu güvenini yitirmiştir. Haklarında Kamu İhale Kanunu’nun 17’nci maddesi
hükümlerine aykırı davrandıkları gerekçesiyle kamu davası açılan kişiler idari
yasaklamaları bittikten sonra elini kolunu sallayarak ihalelere girecektir. Bu
durum yasanın 5’inci maddesindeki güvenilirlik ve şeffaflık ilkelerine aykırı
değil midir Sayın Bakan? Her çeşit hileyi ve sahteciliği, rüşveti vererek
ihaleyi almaya çalışan ve bu nedenle haklarında dava açılanlar geçici teminatı
alıp giderse, bu, hırsızlık ve yolsuzluktan caydırıcı olan kuralı feda etmek
değil midir? Kamu ihalelerinin adı “ihaleye fesat” gibi konulara karışmış
şaibeli kişilerden arındırılması gerekirken, bu anlamda bu kanun teklifi
sahteciliğe teşvik ve prim verme yasaları hâline getirilmiş değil midir? Bu
teklif mafya babalarını işbaşına davet etmek değil midir?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Acar.
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, biraz önce çok
net bir cevap aradık. Ataşehir’deki arsalar babanızdan miras kalmış olsa bunu
bir müteahhide yüzde 30’la verir miydiniz? Bu soruya net bir cevap istiyoruz.
İkincisi: Milletvekilleri
görevi bıraktıktan sonra üç yıl süreyle ihalelere giremiyorlardı. Şimdi onu
kaldırıyorsunuz. Bu konudaki talep size hangi eski milletvekillerinden geldi?
Niçin makul karşıladınız?
Üçüncüsü: Tutuklu
milletvekilleri masumiyet karinesinden yararlanamaz, buradaki yasama
faaliyetlerine katılamazken; devleti dolandıran, ihale yolsuzluğu yaptığı
konusunda suçu sabit olmuş olan müteahhitlere bu hakkı niye tanıyorsunuz? Bunda
vicdanınız rahat mı?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Özel.
Sayın Kaleli…
SENA KALELİ (Bursa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İhalelere fazla firmanın
katılması şeffaflığı mı yoksa katılanlar arasında çekilme pazarlıklarını mı
artırıyor? Bugün Bursa Keles ilçesi Kozağacı Vadisi termik santral ihalesi için
yirmi iki firma dosya almış, beşi ihaleye katıldı. İhale profesyoneli bir
tanesi imza sirküleri gibi sudan bir nedenle, eksiği nedeniyle ihale dışı
kaldı. Termik santrale karşı çıkan üretken köylü vatandaşın niyeti sorgulandı,
ihale niye sorgulanmadı?
Türkiye’de büyüme anlayışı
önünün sonuna kadar açılmasını isteyen, farklı olana tıkayıcı gözle bakan,
görgü ve estetik yoksunu bir anlayışa dönüştü. Aynı anlayış ne yazık ki
doğasını tahrip eden Tayland’da da var ama medeniyet ne yazık ki yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Kaleli.
Sayın Işık.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Rekabet Kurulu
10.10.2012’de Erzincan ilinde faaliyet gösteren hazır beton üreticilerinin
aralarında anlaşmak suretiyle kurdukları ortak şirket vasıtasıyla satışlarını
gerçekleştirdikleri, beton fiyatlarına maliyet artışlarıyla açıklanmayacak
oranda zam yaptıkları, fiyat artışlarına karşılık beton kalitesinde düşüş
yaşandığı iddiası üzerine soruşturma açtı ve bunu incelemeye karar verdi. Erzincan,
biliyorsunuz, kentsel dönüşüm projesi içinde yoktur. Bu konuda bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz, Erzincan’da bu konuda araştırma yapmayı düşünüyor
musunuz?
İkincisi de Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu, Kars’ta, bir yıl yasaklanan bir firmaya 5’inci
çağrıya ek olarak yalnızca bu firma için 5+1 çağrısı yaparak ihale verdi. Neden
6’ncı çağrı beklenmedi? Bu 5+1 çağrısına bizim bilmediğimiz başka giren firma
var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Işık.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana sormak
istiyorum: Bursa Nilüfer ilçesi İnegazi köyünde çimento fabrikasının kurulması
için ilgili firmanın istediği plan değişikliği Bursa Büyükşehir Belediyesince
değil, Bakanlığınızca yapılmıştır. Neden Bursa Büyükşehir Belediyesi plan
değişikliğini yapmamıştır? Bursa Büyükşehir Belediyesi sizin bir şubeniz midir
veya bu, Ankara’dan, tam Nilüfer’in ortasında çimento fabrikasının kurulma yeri
incelenmiş midir?
Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Milletvekilimiz Sayın Alim Işık Bey’in “Kamu İhale Kanunu sebebiyle bugüne
kadar kaç kişiye dava açılmıştır ve bu düzenlemeden sonra kimler istifade
edecektir? Simav’da ihalede ihale yapıldıktan sonra para istenmiştir.” sorusu
var. Şimdi, bu durumla ilgili 5 bin kişiden bahsediliyor ama tam yasanın
düzenlemesiyle örtüşen kaç kişi olduğunu bilmiyorum, bir araştırma yapıp bunu
size takdim edebilirim. Ancak, yine ben arz etmek istiyorum: Yasa yürürlük
tarihinden sonra meriyet kazanacak. Bundan sonra kimlerin istifade edeceği,
kimlerin istifade etmeyeceği şeklinde bir durum değil; bir tereddüt olan
11’inci maddedeki tereddüdün ortadan kaldırılması ve yine yapılan
soruşturmalarda soruşturmalardan ve hakkında dava açıldığından haberi
olmayanların ihaleye girdiği ve daha sonradan bir şirketin ortağı olması veya
diğer sebeplerden dolayı uğrayacağı haksızlığı engellemek için yapılmaktadır,
herhangi bir kişiye, zümreye yönelik bir düzenleme değildir.
Simav’la ilgili olarak
gerekli çalışmayı yapacağım ve sizlere takdim edeceğim.
Arz ederim.
Yine, Sayın Milletvekilimiz
Gürkut Bey, Emlak Konutla ilgili soruşturma yapıldığı ve kapatıldığı şeklinde
bir soru sordu. Ben böyle bir şey bilmiyorum. Yani böyle çok net bir şekilde
bunu tekrar sorarsa Sayın Gürkut Bey bunu cevaplayabilirim. Çünkü Emlak Konutun
yıllarca ben Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptım, kendisine cevap verebilirim.
Yine, havaalanından gelirken
yapılan binaların renkleriyle ilgili Arkadaşımız bir soru yöneltti.
Değerli arkadaşlar, daha çok
şehir plancıları ve mimarlar tarafından bir renk çalışması yapılıyor ve onların
verdiği bilgi doğrultusunda bu renkler düzenleniyor. Renk işi tartışılabilir.
Renkler herkes tarafından… Kimisi beyazı sever, kimisi yeşili, kimisi
kırmızıyı. Renkler konusunda ben çok net bir şey söyleyemeyeceğim ama şehir
plancıları, çevre düzenlemecileri ve mimarlar tarafından yapılan çalışma
doğrultusunda biz oradaki renkleri düzenledik.
Arz edeyim.
İstinye’deki arsadan,
araziden bahsedildi. Zannediyorum oradaki vakıflara tahsis edilen iki tane
büyük arazi var, onları mı söylüyorsunuz?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Değil, değil. Şu anda size geliyor haftaya, ona da el koymuşsunuz. SPK
Kanunu’nda var, İMKB’nin…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Kime? Bize gelmez, arazi gelmez.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Gelecek, gelecek, geliyor yani.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Efendim, bakanlıkların….
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz
önceden onları biliyorsunuzdur, İstanbul’u iyi bilirsiniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bakanlıkların tapu almak konusunda bir
inisiyatifi, bir iradesi yok. Bakanlıkların bütün malları hazinenindir. Bizim
alacağımız mallar hazine adına ancak tescil edilebilir. Bizim böyle bir
tasarruf yetkimiz yok, ancak bize tahsis edilebilir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Ticari amaçla değerlendirin diye size veriyorlar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Efendim, bize tahsis edilebilir, hazine adına biz
orada düzenleme yapabiliriz, ihale yapamayız. Yani biz, hazine adındaki malları
ya özelleştirmeye verirler özelleştirme yapar veyahut da herhangi bir kuruma
tahsis eder, tahsis edilen yeri kullanır, tahsis edilen kişi o yeri satamaz,
böyle bir durum var. Benim Bakanlığımla ilgili böyle bir çalışma olduğunu ben
bilmiyorum ama siz çok daha net sorarsanız onu da cevaplandırmaya çalışacağım.
Yine, Sayın Halaçoğlu
milletvekilimizin sorduğu soru: “11’inci madde de yapılan düzenlemeyle Anayasa
ihlal edilmektedir.” Yine, burada Anayasa’nın kararı var. Yani, Trabzon’da
yapılan bir ihaleden sonra yasaklama getirilen kişi kendisinin teminatının irat
kaydedilmesi, sözleşmesinin feshedilmesi ve ihale dışı bırakılmasını mahkemeye
götürmüş, mahkeme idarenin yaptığı, aldığı kararı doğru bulmuş, mahkeme tekrar
Anayasa’ya gitmiş, Anayasa da mahkemenin verdiği kararı doğru bulmuş. Bu
doğrultuda, siz “Yasaklılar cümlesi olan 11’inci maddedeki düzenlemeyi
yapmakla, bu tip kişilerin ihaleye katılmasına imkân sağlıyorsunuz.” şeklinde
ve “Anayasa’ya aykırı” olduğunu söylüyorsunuz. Eğer Sayın Halaçoğlu’nun ifade
ettiği cümle söylediği şekilde ise doğru bu, ben de katılıyorum ama 11’inci
maddede alt fıkralarda “yasaklama ve teminatların gelir kaydedilmesi” maddesine
baktığımız zaman, yine 59’uncu maddenin birinci ve ikinci fıkrasına baktığımız
zaman hakkında kovuşturma açılanlar, dava açılanlar zaten ihaleye girse bile bu
öğrenildiği zaman ihale dışı bırakılıyorlar. Sözleşme yapılmış olsa bile yine
ihale dışı bırakılıyorlar, ihaleleri feshediliyor. 59’uncu maddenin meriyeti
devam ediyor. 11’inci maddeyle 59’uncu maddenin meriyetini ortadan
kaldırmıyoruz. Yine, 11’inci maddenin ilerleyen fıkralarında da bu duruma
açıklık getirilmektedir. Ancak burada ne var? Bunu söylemekle, basit bir
düzenlemeyle teminatların irat kaydedilmesinin önüne geçiyoruz.
Yine, bu süre içerisinde
herhangi bir mahkeme kararı irat edilirse veya idare tarafından bir yasaklama
kararı verilirse zaten yüzde 90-95 mesabesinde idarelere ihaleye giren kişiler,
ihale kanununda sayılan eylemlerden dolayı bir yasaklama alırlarsa idare
yasaklama kararı vermek zorunda ve savcılığa ihbarda bulunmak zorundadır.
Yasanın amir hükmüdür bu. Bu durumda, zaten ihalelere katılmaktan yasaklanır ve
teminatları da irat kaydedilir. Bu sadece özel takip, genel takip, kamu düzeni
bakımından savcılıkların yapmış oldukları takibatlar sebebiyle yapılan
kovuşturmalar ve açılan davalardaki haksızlığı gidermek için yapılan bir
düzenlemedir. 59’uncu madde meriyeti devam etmektedir. 11’inci maddenin de yine
(a) fıkrasının dışındaki diğer fıkralarındaki meriye yine aynen devam
etmektedir.
Arz ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Orada yalnız bilere, mahkeme açıldığını bilerek de ihaleye girmiş olabilir bu
kişi.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Efendim, zaten, şöyle arz edeyim: Mahkeme
açtığını zaten mahkemeler eğer aleniyet kazanma mecburiyeti varsa, savcılar
Kamu İhale Kurumuna ve denetim açısından –yine başka bir maddede var bu-
ihaleyi yapan kuruma da bunu bildirmek zorundadır. Bildirdiği zaman zaten idare
de bunu inceleyip yasaklama kararı vermek mecburiyetindedir. Eğer yasak fiil
gerektiren bir durum varsa…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Teminat meselesini diyorum. Onun için.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Hayır, o zaman teminatı irat kaydedilmeyecek.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Ama bilerek girdiyse teminatına da o zaman el konması gerekmiyor mu? Yani sizi
aldatmaya çalışıyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Eğer suçu varsa, idare zaten yasaklama verirse,
teminatı da idare değilse o arada teminatını yine kaydeder. Yani diyelim ki
idarede teminatı var, savcılık bunu idareye bildirdi, idare hemen bir günde
karar verip de teminatını irat kaydeder, o devam ediyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
İdareyle kimi kastediyorsunuz idareyle?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – İdareden kamu kurum…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kara
Yolları Genel Müdürlüğünü mü?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Hepsi. İdare derken, resmi kurumların tamamı,
belediyeler, kamu kurumları, müdürlükler, şube müdürlükleri, hastaneler, sağlık
ocakları, Adalet Bakanlığı yani 2734 sayılı Kanun’a tabi veya 2886 Kanunu’na
tabi veyahut da bu kanunların dışında olup da kamu tarafından yapılan
ihalelerle yapılan işlerin hepsi bunun içerisindedir. Sadece 2734 sayılı Kanun
değil, 2886 sayılı Kanun, açık yapılan ihalelerle yapılan kanunlar, bu
kanunların dışında, yönetmeliklerle yapılan kanunlar, pazarlıkla yapılan
ihaleler, 21/b’ye göre yapılan ihalelerin hepsi buna dahildir, burada bir
değişiklik yapılmıyor.
Arz ederim.
Sayın Türkoğlu’nun ifade ettiği buradaki husus
Hükûmetimizin bir ifadesi değil. Orada bir arkadaşımızın kendi mahallinde şahit
olduğu bir olaydır, onu burada açıkladı. Kendisi belediye başkanlığı yaparken
kendisinin bire bir şahit olduğu bir olayı burada size ifade etti.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – O sizin köyde değil miydi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bunu siz de araştırırsanız doğruluğunu
görürsünüz veya görmezsiniz. O bakımdan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz
araştırdınız mı Sayın Bakan? Var mı öyle bir şey, araştırdınız mı?
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Efendim,
benim sorumu cevaplamadınız Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Ben de…
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz
Trabzon Milletvekilisiniz değil mi efendim?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bana da ihbar yapılmış oldu, benim de bundan
sonra araştırmak mecburiyetim doğdu.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok
yani, o konuda bir bilgi sahibi değilsiniz değil mi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Teşekkür ederim.
Sayın Sinan Oğan’ın…
“İhale dokümanı sadece davet edilenlere
verilir.” deniliyor bir tarafta, diğer tarafta da “İhale kamuya açıktır.”
deniliyor ve “Sitelerde bir dakika bulunuyor.” deniyor. Ben bunu bilmiyorum, böyle bir şey varsa bu
suçtur, bunu ihbar etmek lazım.
SİNAN OĞAN (Iğdır) –
Sayın Bakanım, öyle bir şey var, emin
olun öyle bir şey var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Varsa ihbar etmek lazım. İhbar etmek lazım,
bu suç…
SİNAN OĞAN (Iğdır) –
23.59’da, 23.59’da siteye konuluyor, bir dakika…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Suçtur bu, bunu ihbar etmek lazım, biz de
gereğini yaparız böyle bir şey varsa.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın
Bakan, size ihbar ediyorum, buradan size ihbar ediyorum.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Ama yer, zaman, mekân, mahal, tarih, sayı ver
ki… Ben nereden bulayım?
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Hepsini
veririz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Ver, bakacağım ve size de bilgi takdim
edeceğim. Siz bana verin, takdim edeceğim.
Çok teşekkür ederim.
Sayın Acar’ın sorusuna cevap
vermeye çalışacağım: İhale Kanunu ile sahtecilik yapan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakanım,
süreniz tamam, gerisini…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Bakana süre verin efendim.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Ek süre
veriniz efendim genel istek üzerine.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Ek süre verin lütfen Bakana.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Ek süre verin,
soruları yanıtlasın Sayın Bakan.
BAŞKAN – Ek süre verdiğimiz zaman da dün itiraz
ediyordunuz, ben de bilmiyorum ne yapacağımı. Normal süresi doldu. “Arkadaşlara
cevap versin.” diye süre verdim dün, burada itiraz edildi, arkadaşlarımız da
vardı.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Başkan haklı.
BAŞKAN – Dolayısıyla, Sayın Bakanım, öbürlerini yazılı
cevap şeklinde dönüştürüyoruz.
Teklif üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklifin
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzüğün ilgili
maddesi gereğince 1’inci maddeyi okutuyorum:
KAMU İHALE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 4/1/2002 tarihli ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan “olarak” ibaresinden sonra gelmek üzere “idarelerce veya
mahkeme kararıyla” ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN – 1’inci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.
Sayın Akar buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kanunu’nda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi için söz almış bulunmaktayım. Kamu İhale Kanunu’nu,
anlaşılıyor ki bu kanun teklifi bir ihtiyaçtan doğmuş, öyle bir ihtiyaçtan doğmuş
ki çok hızlı şekilde hem komisyona geldi, komisyonda çok fazla irdelenmeden,
aynı hızla da Meclise indirildi. Şimdi bu kanun teklifine baktığımızda tek
maddelik bir düzenlemenin yapıldığını görüyoruz. Bunun anlamı çok net ve çok
açık. Adrese dayalı bir teklif, adrese dayalı bir değişiklik ve adrese teslim
ihale yapmak istiyorsunuz, anlaşılmaktadır, bu kanunda. Bu, ilk kez yapılmıyor,
4734 sayılı Kanun, Kamu İhale Kanunu yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
-birçok arkadaşım da benden önce söyledi- tam 25 kez değiştirilmiş ve bugün de
26’ncı kez değiştirilmek istenmektedir. Buradan bir sonuç çıkaracak olursak,
Avrupa Birliğiyle uyum yasaları çerçevesinde çıkarılmış bu yasa anlaşılıyor ki
sizleri rahatsız etmiş. Devletin, milletin parasının hortumlanması üzerine
engel teşkil ettiği için de sürekli değiştirmek zorunda kalmışsınız.
Yine, bir arkadaşım kürsüden
“Bunu millet için yapıyoruz.” dedi ama bunun içinde halk ve millet yok, sadece
bugünkü sisteme destek veren müteahhitler bulunmaktadır. O kadar ileri gittiniz
ki mevcut yasalara göre suç işlenirken, sonra suçu ortadan kaldırabilmek için
sürekli değişiklikler yapmaktasınız ki bunada Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü
maddesini örnek verebiliriz. Yine biraz evvel söylediler, iki defa (k) bendi
eklenerek (t) bendine kadar geldiniz istisnai maddelerde.
Neler yaptığınızı sırası
geldiğinde tek tek açıklayacağız ve bu ülkede yetim hakkı yiyenlerden ve
yedirenlerden bir gün hesap soracağımızı hiç aklınızdan çıkartmayın. Bugün
güçlü olabilirsiniz, bu kürsüde sürekli yüzde 50’lerden bahsedebilirsiniz ama
sırası geldiğinde, yeri geldiğinde bu hesap sorulacaktır.
Kanun ne diyor? Bu kanun ve
diğer kanunlardaki hükümler gereğince geçici veya sürekli olarak kamu
ihalelerine girmekten yasaklanmış olanlar, bu ihalelere katılmadığı,
katılmışlarsa da yani devleti aldatmak, dolandırmak gibi davranışlara
yeltenmişlerse tespit edildiğinde kendileri ihale dışı bırakılarak teminatları
gelir kaydedilmekteydi.
Şimdi, bakın, teklif ile
getirilen ve sadece iki kelimeden ibaret olan değişiklik ile üzerinde şaibe
olan şirketlerin ihalelere girmeleri sağlanarak yetim hakkının nasıl
paylaşılacağını anlatmak istiyorum.
Yürürlükteki Kamu İhale
Kanunu’nun değiştirilmek istenen 11 ve 59’uncu maddesi birlikte
değerlendirildiğinde bu Kanun kapsamında yapılan ihalelerden dolayı haklarında
ceza kovuşturması yapılarak…
OKTAY VURAL (İzmir) – Pardon…
Sayın Başkanım, maddelerine
geçilmesiyle ilgili karar yeter sayısı istemiştim.
HAYDAR AKAR (Devamla) –
Süremi…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Dolayısıyla usule aykırı işlem yaptınız. Bu bakımdan ara verin, nasıl
düzelteceğinizi kararlaştırın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, böyle bir usul var mı? Hatip konuşma yaparken…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama
yanlış bir işlem yapılıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, hatip konuşma yaparken… Hatibin konuşması bittikten sonra böyle
bir talepte bulunabilir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, maddelere geçilmemesi gerektiği için konuşma yapamaz. Konuşma
yaptıktan sonra zaten maddelere geçilmiş olur. Dolayısıyla…
BAŞKAN – Efendim, biz bir
oylama yaptık ve karar yeter sayısı vardır diye karar alındı dedik.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Karar
yeter sayısı arandı mı?” diye sordum, “Hayır.” dendi.
BAŞKAN – Hayır…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Tutanaklarda yok öyle bir şey.
BAŞKAN – “Oylama yapıldı,
kabul edildi.” dendi.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Aranmadı efendim, hayır, hayır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Aranmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Aranmadı efendim, Allah’ınızı severseniz ya!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Aranmadı Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) –
“Aradık.” diyorsunuz bir de ya!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Karar yeter sayısının aranmadığı tutanaklarda belli.
BAŞKAN – Bir dakika efendim,
bir dakika… Bir dakika…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, “Karar yeter sayısı var.” dediğiniz anda bitmiştir zaten işlem.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Hayır, aranmadı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Aranmadı, aranmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yahu,
nerede dedi? Yapmadı ki oylama.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Aranmadı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, işlem devam etmiştir. Eğer milletvekili arkadaşlarımızın böyle
bir itirazları varsa bu konuyu Anayasa Mahkemesine götürürler, Anayasa
Mahkemesi değerlendirir, bakar bu işe veya Meclis Başkanlığına müracaat
ederler, Meclis Başkanlığı değerlendirmesini yapar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama
Sayın Başkanım, İç Tüzük’e aykırı…
BAŞKAN – Şimdi, bir saniye…
Oktay Bey bana söyledi “Karar yeter sayısı istiyoruz” diye.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Aradanız mı?
BAŞKAN - Ben, tam oylayacağım
sırada telefonla konuşuyordu, ben baktım, karar yeter sayısı var tahmin
ettim…(MHP sıralarından gürültüler) Bir saniye efendim… Oyladım ve karar yeter
sayısı vardır dedim.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Oyladınız. Oylamayla ilgili tutanak varsa…
BAŞKAN - Bir saniye… Ama,
karar yeter sayısı arayacağım demedim, doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Arayacağım demedin, ben size karar yeter sayısı talebimi ilettim, siz de ifade
ediyorsunuz.
BAŞKAN - Şimdi, Sayın
Başkanım, karar yeter sayısı arayacağım diyebilirsiniz, karar yeter sayısı
çıkmayabilir, çıkabilir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet,
başka ihtimal yok ki zaten.
BAŞKAN - Ama oylama sırasında
size baktım, telefonla görüşüyordunuz. Karar yeter sayısı var tahmin ederek
oylama yaptım, arkasından da karar yeter sayısı vardır dedim ve maddelere
geçildi, yapılacak bir şey yok. Onu söyleme mecburiyeti de yok İç Tüzük’te ama
ben söyledim, karar yeter sayısı vardır dedim.
OKTAY VURAL (İzmir) –Sayın
Başkan, tutanağı getirin, karar yeter sayısı aramışsanız, oylama yapmışsanız…
BAŞKAN - Aramadım, vardır
dedim oylamadan sonra.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Aramadan nasıl vardır diyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, oylama yapılmadan “var” diyemezsiniz ki ya!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yaptınız
mı oylama?
BAŞKAN - Sayın Başkan, karar
yeter sayısı arayacağım demek, aslında, biraz da iktidarı uyarmaktır, buna
rağmen oylanmışsa sizin muhalefet olarak burada bir şeyiniz yok yani.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Böyle bir şey var mı ya? Böyle bir uyarı olur mu?
BAŞKAN - Hayır, yani, ne
demektir peki? Size ne oluyor?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben
sütçü müyüm burada?
BAŞKAN - Bir dakika. Şimdi,
Grup Başkan Vekili konuşuyor. Grup Başkan Vekiliyle konuşmamızı bitirelim, söz
isteyin, siz de konuşun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne
alakası var “size ne oluyor” demenin?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, ben size karar yeter sayısı talebimi ilettim, siz de biraz önce
söylediniz.
BAŞKAN - Doğru. Doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi
sizden istirhamım, karar yeter sayısı talebi doğrultusunda bir karar oluşturmak
amacıyla oylama yaptınız mı, yapmadınız mı?
BAŞKAN – Yaptım.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Yaptınız. Ben, tutanaklardan bunu gösterin diyorum, bu konudaki itirazımı geri
alacağım diyorum.
BAŞKAN - Hayır, benim
söylediğim şu efendim: Yani, karar yeter sayısı arayacağım demedim, onu demek
istiyorum ama oylamadan sonra karar yeter sayısı vardır dedim, onu diyorum.
Tutanaklara da bakabiliriz.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Oylama
yapmadım” diyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
–“Yaptım” diyor.
BAŞKAN - Efendim…
OKTAY VURAL (İzmir) – “Oylama
yapmadım” diyorsunuz. Sayın Başkan, bu kadar konuşmaya gerek yok. Tek
istirhamım, tutanakta varsa bir şey diyeceğim yok, tutanakta varsa diyeceğim
yok. Tutanağa bakalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, izin verir misiniz…
OKTAY VURAL (İzmir) -
Tutanağa bakalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, tartışmanın bir manası yok. İç Tüzük 13’üncü madde açık.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yok,
yok öyle bir şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
“İç Tüzük 13’üncü madde şöyle diyor: Genel Kuruldaki oylamalarda ve seçimlerde
önemli bir yanlışlık olduğu iddia edilirse, Başkan usul görüşmesi açabilir ve
gerekirse oya başvurarak düzeltme yapar. Yanlışlık birleşimden sonra
anlaşılırsa Meclis Başkanı, Divanı toplayarak takip edilecek yolu
kararlaştırır.”
Şu anda Meclis Başkanlığı,
kapatmadan, bununla ilgili grup başkan vekillerinin bir iddiası var, eğer öyle
bir iddiayı dikkate alıyorsanız siz tekrar oylama yapıp karar yeter sayısı olup olmadığını arayabilirsiniz. Ama
benim üzüntüm: Şu anda kürsüde konuşan Hatibe karşı bir saygısızlık yapılıyor.
Hatibin konuşması bittikten sonra yorum yapabilirdi.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Bir
sıkıntı yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, İç Tüzük 13’üncü maddeyi uygulayabilirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın
Başkan, bu, bir madde görüşmesidir. Bu, hatibin konuşmasını kesip kesmemekle
ilgili değildir. Zannederim Sayın Hatip de kendinden önce başlamış işlemin
bitmesini ister, usulen bunu gerektirir.
BAŞKAN – Gayet tabii.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) - Şimdi
sizden istirhamım: Bu tutanakta karar yeter sayısı arayıp oylama yaptıysanız,
bakalım, problem yok, yoksa, biraz önce ifade edildiği gibi bu bir
yanlışlıktır, bu yanlışlığı düzeltmek için ara verin, ona göre uygulama yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bakın şu anda 13’üncü maddeyi uygulayabilirsiniz, artı, 13’üncü
maddeyi uyguladıktan sonra karar yeter sayısı olup olmadığını arayabilirsiniz
ama tutanaklarda karar yeter sayısı olup olmadığıyla ilgili lütfen tutanakları
gözden geçirmenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN – Evet… Karar yeter
sayısı istemedik.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Sayın Başkan, tutanaklarda karar yeter sayısı arayıp aramadığınıza dair bir
kayıt varsa tamam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Karar yeter sayısı talebi var mı ona bakmanız gerekiyor. Tutanaklardaki ifadeye
bakacaksınız. Tutanaklarda karar yeter
sayısı istenmiş mi istenmemiş mi, bakınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Sayın Başkanın ifadesi var, “Karar yeter sayısı talebi var” diye.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Tutanaklardaki ifadeye bakacaksınız. Tutanaklarda karar yeter sayısı istenmiş
mi istenmemiş mi, bakınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Sayın Başkanın beyanı var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Şandır, bakın yanlış yapıyoruz. (Gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, şimdi
müsaade ederseniz beş dakika ara verelim
ve konuşalım. Grup başkan vekilleri, lütfen…
Kapanma Saati: 18.50
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15'inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
336 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, 1’inci madde
üzerindeki konuşmalara devam edeceğiz.
Sayın Haydar Akar’a söz
veriyorum.
Buyurun efendim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Başkan, süreyi sıfırlayın, konuşmanın bütünlüğü bozuldu çünkü.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Süreyi yeniden başlatın efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; böyle bir tarz, böyle bir usulün olmadığını
ben de öğrenmiş bulunuyorum ama maalesef, hem sözüm kesildi hem de sizin
tarafınızdan müdahale edilmediği için televizyon saatine denk gelen konuşmam…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Süreyi başlatın Başkanım.
BAŞKAN – Ekledik süreyi
efendim.
Haydar Bey, süreyi ekledik,
ona göre konuşun.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) –
Bastıran söz alıyor, bu ne!
HAYDAR AKAR (Devamla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tekrarlıyorum sözümü, böyle bir usul
olmadığını söylüyorum. Bu usul yanlış, müdahale edilmesi yanlış; artı, sizin
burada müdahale etmeyişiniz yanlış. Benim birden fazla hakkım gasbedilmiş durumda.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kimin tarafından?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Bunu
doğru bulmuyorum. Demek ki Meclisi -bir kez daha söylemek zorunda kalıyorum
ama- doğru yönetemiyorsunuz, çok özür diliyorum ama bunu söylemek zorundayım.
Evet arkadaşlar, yürürlükteki
Kamu İhale Kanunu’nun değiştirilmek istenen 11 ve 59’uncu maddesi birlikte
değerlendirildiğinde, bu Kanun kapsamında yapılan ihalelerden dolayı haklarında
ceza kovuşturması yapılarak kamu davası açılmasına karar verilenler –bakın,
kamu davası açılmasına karar verilenler- bu genel düzenleme gereğince ayrıca
herhangi bir işleme gerek kalmaksızın ihalelerden yasaklanmaktaydı. Ancak, bu
sihirli iki kelime ile bakın bu genel düzenleme ne hâle getiriliyor ama önce,
bu sihirli iki kelimeyi bulan kişiden, yani teklifi hazırlayan kişiden
bahsetmek istiyorum.
Dedik ya, Kanun teklifinde
yapılması istenen değişiklik iki masum kelime. “İdarece” ve “mahkeme kararı”
diye geçiyor bu iki kelime ama bu teklifi
veren Milletvekilinin siciline, geçmişine baktığımızda, insanın aklına
ister istemez… “Burada nasıl bir numara var?” diye düşünmeden edemiyoruz. Bu
teklifi veren kişi kim? Kim o? O da Millî Eğitim Bakanı gibi bir intihalci. Ne
demek intihal? Türkçe karşılığı aşırma. Yani bu kişi başkasının emeğini aşırmış
ve bu emekle yol yürümeye çalışırken yakalanmış ve Etik Kurulu tarafından suçlu
bulunmuş. Burayı anladınız herhâlde, duydunuz, bu teklifi hazırlayan bir
arkadaşımız Etik Kurulu tarafından suçlu bulunmuş. Bunu ben söylemiyorum, bu
benim tespitim değil ama herhâlde YÖK’le ilişkileri çok iyi değil ki, Millî
Eğitim Bakanı gibi tekrar değerlendirilip profesörlük unvanı geri verilmiyor bu
arkadaşımızın yardımcı doçentlik unvanı. Evet, Urfa Üniversitesindeki yardımcı
doçentlik sınavına bir başka öğretim üyesinin sunumunu, tezini alarak vermiş,
yakalanmış ve Etik Kurul değerlendirme yapmış, üç yıl ceza almış.
Şimdi, böyle bir arkadaşın
hazırlamış olduğu, özellikle Kamu İhale Kanunu hakkındaki bir teklifini bu
kürsüden konuşmak bile ayıp. Konuşmak bile ayıp böyle bir arkadaşın hazırlamış
olduğu… Evet, böyle bir kişi düşünmüş taşınmış ve devlete bir iyilik yapmaya
karar vererek bu sihirli iki kelimeyi bulmuş.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önce, idareyi konuşalım. Kanunun yukarıda belirttiğim 59’uncu
maddesindeki genel düzenleme gereğince, ihalelere katılmaktan men edilenler
hangi idare, hangi gerekçeye göre ve hangi cesaretle idari bir karara
bağlayarak bu kimse ya da şirketlerin ihalelere katılmaları sağlanacak? Yani
örneğin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının yaptığı bir ihalede, hakkında
ihaleye fesat karıştırmaktan kamu davası açılmış bir şirkete, yargılama devam
ederken yasa dışı surette verilen ihaleyi -ki, bu teklif aynı zamanda sizin iyi
bildiğiniz, size yabancı olmayan bir şirketi de kurtarmak için; söylemeyeceğim
şirket ismini, siz biliyorsunuz; verilmiştir- ilgili idarenin karara bağlaması
hâlinde sözüm ona meşru hâle getireceksiniz.
Peki, bunu yapmakla
meşruiyeti sağlayabilecek misiniz? Bakın, Anayasa Mahkemesinin 2007/68 esas,
2010/2 sayılı Kararı’nın bir bölümünü sizinle paylaşmak istiyorum: “Olay: Bir
yapım işi ihalesine katılan ve ihalenin üzerine kalması sonucu yüklenici olarak
idareyle sözleşme imzalayan davacının ihaleye katıldığı tarihte hakkında
ihaleye fesat karıştırmak suçundan açılan bir davanın bulunduğu tespiti üzerine
sözleşmenin feshedilerek teminatın irat kaydedilmesi, işlemlerinin iptali
istemiyle açılan davada itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu
kanısına varan mahkeme, iptal için başvurmuştur.” Bu mahkeme de Trabzon Asliye Ticaret
Mahkemesi Sayın Bakan, biliyorsunuzdur herhâlde. “Bu nedenle yüklenicinin ihale
sürecinde Kamu İhale Kanunu’nda yasaklanan fiil ve davranışlarda bulunduğunun
sözleşme yapıldıktan sonra tespit edilmesi durumunda…” Hani arkadaşlar diyor ya
“Ya adam suçsuzsa…” İşte burada suçsuzluğu ispatlanıyor. “…söz konusu
sözleşmenin feshedilmesinin öngörülmesinde Anayasa’ya aykırı bir yön
bulunmamaktadır. Öte yandan sözleşmenin feshi ile birlikte teminatın gelir
kaydedilmesi ve hesabın genel hükümlere göre tasfiye edilmesi de
öngörülmektedir. Sözleşme düzenlemesi aşamasında, idarece yükleniciden kesin
teminat alınması, yüklenicinin yükümlülüğü sözleşme hükümlerine uygun olarak
yerine getirilmesini sağlamak amacını gütmektedir.
Kamu İhale Kanunu uyarınca
yasak fiil ve davranışlarda bulunulması nedeniyle, sözleşmesi feshedilen
yüklenicinin kusurlu davranışlara dayalı olarak sözleşmenin feshi nedeniyle,
idarenin uğradığı veya uğrayacağı zararı karşılamak üzere kesin teminatın gelir
kaydedilmesi ve hesabın genel hükümlere göre tasfiye edilmesi tabiidir.” Yani
sizin gözden kaçırdığınız, idarenin zarara uğratılması olayı yok sizin bu
teklifinizde. Ne diyorsunuz? “Adam masum” yani yargılanacak, 5 sene yargılama
kararı verecek Kamu İhale Kanunu, mahkemeler 7 sene yargılayacak, olaydan
düşecek, yasaktan düşecek ama hileli ihale alacak, bunun hileli ihale aldığına
bakmaksızın gelirini irat kaydetmeyeceksiniz bu Kanunla.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Sayfaları karıştırdınız.
HAYDAR AKAR (Devamla) –
Karıştırmam siz merak etmeyin, siz hiç meraklanmayın.
Mevcut yasal ve anayasal
durum bu olduğuna göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları yani
milletvekillerinin de bir şekilde ikna edilmesi ve bu teklifin yasa olarak
buradan çıkması lazım arkadaşlar. Bakın, sizi nasıl ikna ediyorlar: “Mademki
şaibeli şirket ve kimselerin bu Yasa değişikliğiyle sebeplenmesi gerekiyor,
neden milletvekilleri bunun dışında kalsın?” diyorsunuz. Onu da teklifin
gerekçesinde şöyle çözüme bağlamışsınız: “3069 Sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Üyeliğiyle Bağdaşmayan İşler Hakkında Kanun hükümleri gereğince kamu
ihalelerine giremeyen milletvekillerinin önü bu teklifin yasalaşmasıyla
açılmaktadır.” Hadi hepinizin gözü aydın. Hepinizin yeni iş kapısı hayırlı
olsun. Bu yasayla, bu işlere ilgisi olmayan milletvekilleri de töhmet altında
kalacak ve her gittikleri yerde bu sorgulanacaktır. Bazı milletvekilleri bu
yasa kapsamında küplerini doldururken ve tek amacı halkın sorunlarını çözmek
için burada bulunan milletvekilleri büyük sıkıntılar yaşayacaklar ve haksız ithamlarla
karşılaşacaklardır. Sadece milletvekilleri mi? Bu yasayla birlikte 3069 sayılı
Yasa ile aynı mahiyetteki 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların
Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun ve 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun
ilgili maddelerine göre bir kısım kamu görevlilerinin de önü açılmakta ve
idarece bu yönde bir karar alındığı sürece kamu ihalelerine girmeleri yönünde
bir sakınca kalmayacaktır.
Sayın Başkan, burada 550
milletvekili bulunmaktadır. Bu teklifin yasalaşması ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının alacağı idari bir karar ile artık kamuda iş yaptıracak
müteahhit aramayacaksınız. Özellikle iktidar milletvekillerinin yarısından çoğu
bu işe talip olacaktır. Bir arkadaşım bu kürsüden söylemişti, yaptığınız en iyi
şeyin Ağaoğlu olduğunu söylemişti. Anlaşılıyor ki bir Ağaoğlu yetmemiş.
Yetmemiş ki Ağaoğulları yaratmak için yarışıyorsunuz.
Bu yapacağınız değişiklikle,
fakirin fukaranın parasını ihalelere fesat karıştırarak, devleti dolandırarak
ihale alanları ödüllendireceğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
ve kamu görevi yapan insanların da şaibe altında kalmasına neden olacaksınız.
Vicdanınızın sesini
dinleyerek bizimle birlikte bu değişikliğe ret oyu vereceğinizi düşünüyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akar.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı, ben içeride olmadığım sırada benimle ilgili
yakışıksız ve mesnetsiz birtakım iddialarda bulunmuştur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben
bulunmadım, Melih Aşık gazetede yazdı.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Bu konuda bir açıklama dile getirmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Lütfen iki dakikada bir açıklama yapın. Bir de sataşmaya meydan vermeden.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce görüşmeye ara verdik. Ara vermemizin bir
nedeni vardı.
BAŞKAN – Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bu konuda herhangi bir açıklama yapmadınız. Ben zannettim, bir
Sayın Haydar Akar kalan konuşmasını tamamlayacak, siz ondan sonra bir açıklama
yapacaksınız.
BAŞKAN – Arkadaşımız da
açıklamasını yapsın, sonra açıklama yapalım efendim, müsaade ederseniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sanıyorum bu hususla ilgili Genel Kurula bir açıklama yapma
zorunluluğu var.
BAŞKAN – Tamam.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben özellikle bir akademik kimlik
taşıyarak ona hep dikkat ettim ve etmeye devam edeceğim. Söyleyecek sözleri
olmayanların “çamur at, tutmazsa izi kalsın” felsefesiyle hareket edenlerin,
tokadı vatandaştan, ülkenin insanından, milletinden nasıl yediklerinin en güzel
örneğini zaten halkımız veriyor. Öncelikle bunu belirteyim.
İkincisi, burada insanları
karalayarak, birtakım kavramları şahısları karalayarak dile getirmenin doğru
olmadığını bir kanun teklifinin içerisinde verilen kanunla ilgili varsa bir
sözünüz söylersiniz.
Üçüncüsü, ben yardımcı doçent
doktorum. Burada bu arkadaşımızın ne kadar bilgisiz ve ne kadar da karalama
mantığıyla hareket ettiğini çok rahatlıkla görebiliyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Allah
Allah…
ABDÜLKERİM GÖK (Devamla) -
Ben şunu rahatlıkla söyleyeyim: Ben yine terbiyemi hiçbir zaman bozmadım,
bozmayacağım ve hiçbir zaman da, hiçbir şekilde, hiçbir arkadaşıma da sataşmada
bulunmadım ancak burada eğer siz bir şeyi iddia ediyorsanız ortaya çıkarsınız.
28 Şubat sürecinin ürünleri
olarak bir dönemde her türlü iddialarla üniversitelerde karşı karşıya kalmış
olabiliriz. Birçok arkadaşım kaldı, ben de kaldım. Mahkeme sonuçları ortadadır,
o doğrultuda zaten mahkemeler gerekli cevabı vermiştir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Gök.
Buyurun Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
“Söyleyecek sözleri olmayanlar…” Benim itham ettiğimi düşünüyor. Ben kendisini
itham etmedim, bunu açıklamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Öyle bir şey yok.
BAŞKAN - Sayın Gök, bir
saniye…
Sayın Akar, siz itham
ettiniz, dediniz ki…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Efendim, bu benim…
BAŞKAN – Zabıtlara geçti, bir
saniye, zabıtlara geçti.
Siz dediniz ki: ”İşte,
yardımcı doçentliğe girdi, tahrifat yaptı, ceza aldı.” O da “Böyle bir şey
yok.” diyor. Şimdi size bunu… Savunmasında ne dedi sizin için?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
“Bilgisiz” dedi, “bilmeden” dedi, “Ben onu karalamayacağım.” dedi. Ben bilgili
olduğumu söylemeye çalışacağım.
BAŞKAN – Tamam, bir dakika
içinde de siz lütfen…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bir
dakika efendim… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Bir saniye… Siz
lütfen müdahale etmeyin.
8.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkerim Gök’ün şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet,
konu anlaşılmıştır arkadaşlar. Ben söyledim bunun Melih Aşık tarafından
yazıldığını ve iddia edildiğini. İsterseniz okuyayım ve bu konuda üç yıl bir
yasaklama alıp almadığınızı bu kürsüden söyleyin, ben bilgisizlik olarak
addedeceğim bu işi. Söyleyin, yasaklama aldınız mı, almadınız mı? Tek bir şey
söyleyin.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Mahkemeler gerekli cevabı vermiştir.
BAŞKAN – Sayın Akar, lütfen,
şahsınıza söylenene…
HAYDAR AKAR (Devamla) – Bakın
arkadaşım, sevgili arkadaşım, bu konuda yasaklama aldınız mı, almadınız mı?
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Mahkemeler gerekli cevabı vermiştir. Eğer siz hâkim veya savcıysanız onu
bilemem.
HAYDAR AKAR (Devamla) –
Hayır, hâkim, savcı değilim. Bir iddia var hakkınızda.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Terbiyenizi takınacaksınız, insanları karalamayacaksınız!
HAYDAR AKAR (Devamla) –
Karalamıyorum.
BAŞKAN – Sayın Gök…Sayın Gök,
lütfen… Lütfen dinleyelim.
HAYDAR AKAR (Devamla) –
Hakkınızda bir iddia var.
Arkadaşlar, gayet basit
soruyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bırak, iftira atıyorsun.
BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Çok
rica ediyorum. Gayet basit soruyorum: Bu iddiadan üç yıl ceza aldınız mı,
almadınız mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İftira ediyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Etik
Kurulu tarafından yasaklandınız mı, yasaklanmadınız mı? Bunu söyleyin ya! Bu
kadar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Akar.
Değerli arkadaşlar, biraz
önceki ara vermede zabıtları getireceğimizi söylemiştik. Şöyle bir şey oldu:
Sayın Vural, MHP Grup Başkan Vekili, arkadaşlarımızın konuşması bitmeden bana
geldi “Karar yeter sayısı isteyeceğim.” dedi. Ben de “Tamam.” dedim, gitti.
Arkasından, karar yeter sayısının istenmesi gereken zaman konuşmaların bitmesi
sırasındadır ve açıkça “İsteyeceğim.” diyebilir. Kalkıp tekrar karar yeter
sayısı istemedi. Baktım da ben, telefonla konuşuyordu. Ama konuşmalar bitince
ben konuşmaların bittiğini ve oylamaya geçeceğimi ilan ettim. Burada da var.
Oyladık. Çoğunluk burada oy kullandı, olumlu oy kullandı ve “Teklifin
maddelerini geçilmesini oylarınıza sunuyorum.” dedikten sonra “Kabul edenler…
Etmeyenler… Teklifin maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.” dedim. Şimdi, İç
Tüzük’ün ilgili maddesi gereğince “1’inci maddeyi okutuyorum.” diye başlıyorum.
Benim yaptığım işlem bu, işlemin de doğru olduğu kanaatindeyim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Şimdi, efendim, birincisi: Bir hatip kürsüde konuşurken,
konuşmasının dördüncü, beşinci dakikasına gelmişken bir milletvekilinin kalkıp
bir konuyu iddia ederek Hatibin sözünü kesmesini son derece yanlış bulduğumu
ifade edeyim. Bu doğru değil.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
– Hep yapıyorsunuz.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) –
Siz hep yapıyorsunuz bunu.
BAŞKAN – Onu demiyor efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkan
anladı.
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir
saniye.
Daha önceki konuşmadan söz
ediyor, lütfen.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Başkan anladı, Başkana kulak verirseniz anlayacaksınız. Siz
dinlemediğiniz için…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Şimdi, bunu doğru bulmuyorum. Ben size şunu söyleyeyim bana laf
atan arkadaşlara cevap olarak: Orada konuşan bir arkadaşın sözünü, ayağa
kalkarak ben ne zaman kestim, hangi arkadaşımız ne zaman kesti, örnek verir
misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın
Vural’a katıldığınızı söyledi. Sayın Vural’ı desteklediniz.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
Lütfen dinleyelim.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Birincisi bu.
İkincisi, Sayın Başkan, siz
dediniz ki: “Ben karar yeter sayısı aradım.” dediniz Sayın Vural’ın itirazına
yönelik olarak.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Demedi…
BAŞKAN – Hayır, “Aradım.”
demedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
“Vardır.” dediniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, bir saniye… Bitireyim efendim.
BAŞKAN - Tam tersine Sayın
Başkan “Karar yeter sayısı arayacağımı söylemedim.” dedim, tam tersine
“Söylemedim.” dedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – İzin verir misiniz… Oturuma ara vermeden önceki açıklamanızda…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, usul tartışması açın, konuşalım efendim. Böyle şey mi olur?
BAŞKAN – Bir saniye…
Evet, buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir saygısızlık kabul edilebilir değildir. Bir
grup başkan vekili çıkar, görüşünü…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, grup başkan vekili istediği zaman konuşamaz; 63’üncü maddeye göre
isterse usul tartışması açar, konuşur.
BAŞKAN – Şimdi belki onu
teklif edecek Sayın Elitaş, lütfen…
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında usul tartışması açıyorum efendim.
BAŞKAN – Usul tartışması
açıyorsunuz. Tamam.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Aleyhinde…
BAŞKAN – Aleyhinde Sayın
Hamzaçebi…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehinde…
BAŞKAN – Lehte Sayın Elitaş…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Aleyhinde Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aleyhte Sayın
Kaplan…
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Lehinde…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- 336 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesine ilişkin
oylamada karar yeter sayısının aranması istenmiş olmasına rağmen karar yeter
sayısının aranmadığı gerekçesiyle Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Sağlam’ın tutumu hakkında
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu oturduğum yerden,
ayakta, kalkmış durumdayken söyleyeceğim bir dakikalık bir cümleye bile
tahammül edemeyen iktidar partisi mensuplarını görmekten üzülüyorum. Grup
başkan vekilleri her zaman için ayağa kalkarlar, kürsüye gelirler, söz
isterler, ben buna inanırım. İç Tüzük’te bunun yeri var mıydı, yok muydu, bu
benim için hiç önemli değildir. Kaldı ki grup başkan vekilleri ayağa kalkarak,
her zaman için açıklama yaparlar. Bu, Meclisin teamülünde vardır,
geleneklerinde vardır, her zaman vardır. İktidar partisi grup başkan
vekillerinin söz taleplerine ben Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
olarak bugüne kadar hiç itiraz etmedim. İç Tüzük’te dayanağı var, yok; hiç
önemli değil, grup başkan vekili bir şeyi konuşma ihtiyacı duyuyor ise konuşur.
Görüyorum ki benim bir dakikalık bir konuşmama dahi tahammül edemeyen bir
anlayış var, üzüldüm.
Değerli arkadaşlar, konu
şudur: Sayın Başkan oturuma ara vermeden önce eğer demiş olsaydı ki: “Benden
siz karar yeter sayısı istemediniz, ben de aramadım.” Sorun yok. Ama Sayın
Başkan dedi ki: “Evet, karar yeter sayısı talebinde bulundunuz siz,
bulundunuz.” “Ben şöyle baktım, dememiş olabilirim ‘Karar yeter sayısı vardır.’
diye ama vardı gibi.” anlamında bir değerlendirme yaptınız. Şimdi farklı bir
şey söylüyorsunuz Sayın Başkan. Biz Meclis Başkanlık Divanının, orada oturan
Sayın Başkanın inanılır, güvenilir bir kişi olmasını arzu ederiz. Mademki bunu
söylediniz, o sözünüzün gereğini yapın ya da şimdi şunu söyleyin bize: “Ben
biraz önce bir açıklama yapmıştım ama bu açıklamam yanlıştı, özür diliyorum;
durum budur.” diye bunu söyleyin. Yani hangisi doğru? Biz hangisine inanacağız
Sayın Başkan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Hatip burada
konuşma yaparken Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Arkadaşımız
biraz önce ifade edilen çerçevede araya girdi, Hatibin konuşmasının tahmin ediyorum
altıncı dakikası veya dört buçuğuncu dakikası sırasında. Ben itiraz ettim,
“Sayın Başkanım, öncelikle Hatibe nezaket gösterilmeli. Niye nezaket
gösterilmeli? Kürsüde konuşmaya başlamış. Kürsüde konuşmaya başlayan bir
hatibin sözü, kim olursa olsun, kesilmez.” dedim ve üzülerek ifade ediyorum:
Hatibe soru soruldu, Hatip de “Doğru.” dedi ve şimdi Grup Başkan Vekili
“Çözülmesini yanlış buluyorum.” diyor. Ben AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin, bu Cumhuriyet Halk Partisi
Sözcüsünün, İç Tüzük’e ve teamüllere aykırı olarak “Grup Başkan Vekili” olma
sıfatıyla sanki her şeyi kendisi yapacakmış gibi veya… İç Tüzük’e uymak
mecburiyeti olmayan kişi değiliz; Meclis Başkanlığından İç Tüzük’e uyma
mecburiyetini istiyorsak grup başkan vekilleri de İç Tüzük’e uymak
mecburiyetindedir. Grup Başkan Vekili eğer böyle bir anlayış içerisinde olursa
buradaki her konuşmacının konuşmasını kesme hakkını ortaya koymuş olur. Bu da
milletvekili arkadaşlarımıza saygısızlık olur. Nitekim Cumhuriyet Halk Partili
Konuşmacı burada konuşurken Sayın Grup Başkan Vekilinin kalkıp sözünü kesmesine
ilk itiraz eden ben oldum. “Sonraki süreçte devam etsin, bitsin,
tartışmalarımızı yapalım.” dedik ama benim haklı bir konuyu savunmam maalesef
şu anda farklı bir noktaya geldi.
İki: Eğer karar yeter sayısı
istemiyle ilgili bir durum varsa… Sayın Başkanın kulağına gitmiş. “Ben karar
yeter sayısı isteyeceğim.” demiş ama istememiş ve o anda oylamaya geçilirken
telefonla konuşuyor Sayın Başkanın ifadesine göre ve Başkan da bakmış, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yeterli çoğunluk var olduğundan dolayı “Kabul
edilmiştir.” demiş. Bunun uzatılmasının bir manası olmadığını ifade ediyorum.
Sayın Başkanın uygulamasının
doğru olduğunu söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Sayın Kaplan, aleyhte…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü hiçbirinizin değil, milletin
kürsüsüdür ve buradaki bir hatibi konuşurken konuşmasının yarısında kesmek
millete hakarettir, milletin iradesine hakarettir. Buna dikkat edecek grup
başkan vekilleri, kim olursa olsun, Sayın Başkan da dikkat edecek. Sayın
Başkanın da buna izin vermemesi gerekirdi. Böyle bir yaklaşım olabilir mi?
Kürsüdeki hatibi indiriyorsunuz, sonra arkaya gidiyorsunuz, geliyorsunuz, bir
şey olmamış gibi davranıyorsunuz. Bu yanlış bir yaklaşımdır. Bu bir.
İkincisi: Canlı yayın. Bu
iktidar partisi niye korkuyor canlı yayından? Bak, saat 7’deydi, canlı yayın
bitti, buradaki hatip konuşmasını yarım bıraktı ve kapalı yayına geçti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İktidar partisi engellemedi, lafına dikkat et, yanlış yoldasın. İktidar partisi
hatibi engellemedi, muhalefet muhalefetin sözünü kesti, farkında değilsin sen.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu
da muhalefetten korkunuzun sonucudur. Bunu da 7’den 24’e çekerseniz, biraz
cesaretlenirseniz iyi olur.
Diğer bir konu, bir şey daha
söyleyeceğim, bakın, şunu bir kere kafanıza iyicene yerleştirin: Bu yasayı niye
çıkardığınızı siz de bilmiyorsunuz. Akkuyu’daki enerji santrallerini siz
verdiğiniz zaman ihaleye o yabancı şirketlerin hangi davadan yargılandığını
araştırıyor musunuz? Yabancı şirketlerin hangisini araştırıyorsunuz? Devletin
malı deniz, gider tabii.
Bakın, size bir şey
söyleyeyim:
“Verir zavallı memleket,
verir ne varsa; mâlini,
Vücudunu, hayatını, ümidini,
hayalini,
Bütün ferâğ-ı hâlini, olanca
şevk-i balini,
Hemen yutun, düşünmeyin
haramını, helalini.” demiş Tevfik Fikret ve…
İHSAN ŞENER (Ordu) – Size
demiş!
HASİP KAPLAN (Devamla) - …biz
51’inci açlık gününde, grevde insanlar ölüme giderken böyle sorumsuzca bir
davranış içinde olan bu akşamki durumu protesto ediyoruz, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu olarak da sizi baş başa bırakıyoruz. İhale kanunlarınızla da
buyurun baş başa ne yaparsanız yapın.
BAŞKAN- Teşekkürler Sayın
Kaplan.
Lehte olmak üzere Sayın Recep
Özel.
Buyurun Sayın Özel.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Tabii,
canlı yayın yok ya gidersin! Şov yapıyorsun!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Kapalı yayında da yaparım, canlı yayında da yaparım, basın açıklamasında da
yaparım, her zaman yaparım, her zaman da medyada istediğim yeri alırım, senin
Başbakanından daha da iyi alırım merak etme.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kürsüde hatip var.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, sakin olalım lütfen.
Sayın Özel, buyurun.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; biraz önceki uygulamada Başkanın tutumunun
lehinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Biraz önceki olayda MHP Grup
Başkan Vekili konuşmalar devam ederken kürsüye, Başkana gidiyor, kulağına
“Biraz sonra karar yeter sayısı isteyeceğim.” diyor, “İstiyorum.” demiyor,
“İsteyeceğim.” diyor. Konuşmalar bittikten sonra da Sayın Başkan bakıyor, o
sırada Grup Başkan Vekili telefonla konuşuyor, üç dakika sonra, bitimine kadar
konuşması devam ediyor. Hatip burada üç dakika geçtikten sonra söz alıyor ve
karar yeter sayısı istemiştim, bunu niye dikkate almadınız da bilmem… Haydar
Bey’e sordum, “Bak senin sözünü kesiyor.” diye, Haydar Bey “Ben kabulüm, kessin
varsın.” dedi burada.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Öyle
bir şey demedim ya! Kürsüde yalan söyleme ya! Bırak! Öyle bir şey demedim,
getirelim tutanakları.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Dedin
burada, tutanaklar orada. Burada bakın 2 kâtip üye, 1 başkan var, usulüne uygun
bir karar yeter sayısı talebi yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Başkan idare edemiyor ben mi idare edeceğim?
RECEP ÖZEL (Devamla) –
Kâtipler bile duymamış. Başkanın kulağına gidip söylüyor. Böyle bir usul var
mı? Yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sevgili kardeşim, Başkan idare edemiyor ben mi edeceğim?
RECEP ÖZEL (Devamla) –
Konuşma bittikten sonra karar yeter sayısı kim talep ederse… Oylamada da
Başkanımız baktı, gerekli çoğunluğu gördü. Ve “Karar yeter sayısı vardır.”
denmiş veya denmemiş, kabul edilmişin içerisinde karar yeter sayısı olduğu
kabul edilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
“Dedim.” dedi tutanaktan çıkmadı, “Dedim.” dediniz çıkmadı, onu söyleseniz
bitecek.
RECEP ÖZEL (Devamla) –
Tutanakların hiçbir yerinde karar yeter sayısı talebi de yoktur, “Karar yeter
sayısı istiyoruz.” diyen herhangi bir kimse de yoktur. Oylanmıştır, kabul
edilmiştir ve karar yeter sayısı içerisinde var olduğu kabul edilir. Bu nedenle
Başkanın tutumu doğrudur, lehinde olduğumuzu beyan ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, burada
zabıtları da inceledik. Konuşmaların bitiminde bir karar yeter sayısı istemi
dile getirilmiş değil. Daha evvel karar yeter sayısı isteyeceğini bana söyledi
Sayın Grup Başkan Vekili, bu doğru ama o sırada konuşmalar devam ediyordu. Konuşmalar
bittikten sonra, usulümüz, bildiğiniz gibi, “Konuşmalar tamamlanmıştır.”
dedikten sonra yani oylamaya geçmeden önce grup başkan vekilleri veya herhangi
bir milletvekili karar yeter sayısı isteyebilir. Böyle bir talep yok,
zabıtlarda da yok. Dolayısıyla tutumumuzun ben doğru olduğu kanaatindeyim ve
1’inci maddenin görüşmesine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN - 1’inci maddede
ikinci konuşmacı Hasip Kaplan… Yok.
Şahısları adına Oya Eronat,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Eronat. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 336 sıra sayılı Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, ben, konuşma kâğıtları
falan hazırladım ama burada kürsüye çıkan arkadaşların birtakım
eleştirilerinden, bizim konuyu iyi anlatamadığımız veya iyi anlaşılamadığı
fikrine katıldığım için örneklerle bu konuyu açıklamak istiyorum.
Şimdi, çıkan arkadaşlardan
bazıları 59’uncu maddenin değişeceğini öne sürdüler ve “Kamu davasıyla
yargılananlar ihalelere girecekler, işte ihale alacaklar, teklifler değerlendirilecek.”
gibi yorumlarda bulundular.
Şimdi, 59’uncu maddede bir
kere kesinlikle hiçbir değişiklik yapılmayacak. Bizim burada yapmak istediğimiz
değişiklik, sadece askıda kalan, daha doğrusu, net olarak anlaşılmayan 11’inci
maddenin yani 4734 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendindeki “Bu Kanun ve diğer kanunlardaki hükümler gereğince geçici veya
sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış olanlar.” ibaresini
netleştirmek. Biz, burada, sadece şu ibareye “İdare veya mahkeme kararına bağlı
kalmak.” şartını getiriyoruz. Şimdi, bunu niye yapıyoruz? Şimdi, mevcut hükümde
yasaklamayla şu kastediliyordu: Bir idarelerce yasaklanma, bir de mahkemelerce
yasaklanma. Şimdi, her ikisi de tamam… Burada ne yapılıyordu? Teklifler
değerlendirme dışı bırakılıyor, geçici teminatlar gelir kaydediliyor;
idarelerce bir yıldan az, iki yıldan fazla olmamak üzere ihalelerden yasaklanma
katılımcılara getiriliyordu. Fakat burada bir karışıklık şurada yaşanıyordu:
59’uncu madde “Kamu davası açılanlar ihalelere giremezler.” diyor. Fakat bu
59’uncu maddenin sonucunda bir mahkeme neticesi yok yani bunlar
yargılanıyorlar, ceza da alabilirler, ihalelere girmeme cezası da alabilirler
veya beraat da edebilirler. Fakat 59’uncu maddedeki karar şöyle: Kamu
ihalelerine giremeyecekler. Zaten giremiyorlar fakat yasaklı kabul edildikleri
için teklifleri değerlendirme dışı bırakılıyor. Bu zaten 59’uncu maddenin
içinde var yani yasaklı olmasa da ihaleye giremeyecek. Yalnız, geçici
teminatlarının gelir kaydedilmesinde bir adaletsizlik bulunuyordu. Ben şöyle
bir örnek vereyim: Şimdi, 59’uncu maddede kamu davası açılmasından önce uzun
bir ön soruşturma geçiriliyor. Bu ön soruşturma gizlilik içinde yapıldığı için
katılımcının da, ihale makamının da haberi olmuyor. Fakat diyelim ki siz 10
milyonluk bir ihaleye gireceksiniz. İhaleye girmek de çok ucuz bir olay değil,
bayağı masraflı. Bu masrafı yapıyorsunuz ve 10 milyonun teminatı olan 300 bin
lirayı teminat olarak da, geçici teminat olarak yatırıyorsunuz. Hakkınızda da
bir gizli soruşturma var, bundan da haberiniz yok. Daha sonra ihale makamına
dosyanızı veriyorsunuz ve aradan iki üç gün sonra ihale yapılacak diyelim.
İhale sabahı, 59’uncu madde üzerine, bir kamu davası açılmış olduğu elektronik
ortama düşüyor. Şimdi, 59’uncu madde üzerine, kamu davası açıldığı görülünce
kanunen teklif artık ihale dışı bırakılıyor. Biz burada bu kanunu asla
değiştirmedik, teklif gene ihale dışında bırakılacak. Fakat düşünün, siz
ihaleye girmişsiniz, 300 bin liranızı yatırmışsınız, ihaleye de girmemişsiniz,
daha o aradaki süreç var ve ihale sabahı hakkınızda kamu davası açıldığını
öğreniyorsunuz ve sizin ihale dışında kalmanız tamam fakat 300 bin liranız
gelir olarak kaydediliyor yani bunu hiçbir vicdanın kabul etmemesi gerekiyor.
Bizim burada yaptığımız değişiklik sadece bu adaletsizliği gidermek. Yoksa
59’uncu maddeden yargılananlar kesinlikle gene ihalelere giremeyecekler,
teklifleri ihale dışında kalacaktır. Sadece, sonradan öğrenilen kamu davası
açılması durumundan dolayı maddi kayba uğramamaları konusunda yapılan bir
çalışmadır.
Teşekkür ederim.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) –
Kaç kişi bunlar?
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hiç
kimse faydalanmayacak.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Eronat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) –
Çok mu var? Yüzde 1 mi?
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hiç
kimse faydalanmayacak, gerçekten öyle.
BAŞKAN – Şimdi, şahısları
adına ikinci konuşmacı Fatih Han Ünal, Ordu Milletvekili.
Sayın Ünal, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FATİH HAN ÜNAL (Ordu) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, evet, konuşmaya çalıştığımız, zaman
zaman sıkıntılar yaşadığımız madde, Kamu İhale Kanunu’nun bir maddesindeki, bir
bendindeki iki kelimelik değişiklik üzerine.
Bu yasa, arkadaşlar, 2002
yılında çıkmış; 2002 yılının Ocak ayında bu yasa çıkarılmış ancak dinamik bir
süreç yaşayan Türkiye'de zaman içerisinde ihtiyaçtan dolayı ilgili maddelerde
değişikliklere ihtiyaç duyulmuş. Bu ihtiyaçları da tabii ki iktidar partisi
olarak, bu ülkeyi yönetenler olarak, milletin iktidara getirdiği bir temsil
hakkı almış bir parti olarak biz değişikliği yapacağız ama “Bu değişiklikler
çok oldu, az oldu…” Şimdi, güzel şeyler de söyleniyor zaman zaman: “Efendim,
madem öyle, daha kapsamlı bir yasa hazırlığı yapılsın, gelinsin.” Güzel. Ama
şurada iki kelimeyi değiştireceğiz diye yaşadığımız olaylara bakar mısınız?
Şahsileştirmediğimiz mi kaldı… Hakaretin bini bir para yani.
Şimdi biz, arkadaşlar,
saygımızı… Aslında bize verilen tavsiyelerde -biz bu dönem yeni
milletvekiliyiz- bu tavsiyelerde sabrımızı sonuna kadar korumaya çalışıyoruz
ama bunun da bir limitleri var. Şahsileştirdiğiniz zaman, buradaki hatibin
konuşma hakkını elinden aldığınız zaman… Çünkü duyulmuyor; siz oradan
bağırdığınız zaman ben de buradan duyamıyorum, şurada Sayın Bakanın
konuşmalarını duyamadık ama sizden bir konuşmacıya iki kelime şurada söylense
“Efendim, bak iktidar tuttu konuşmaya engel oluyor.” gibi atıflarda
bulunuyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
muhalefetin –biz burada diğer grupları da dinledik ama- gördüğünüz gibi,
dinlemeye tahammülü yok iktidar partisini. Ya, bırakın, biz de bir şeyler
yapmak istiyoruz. Bu çalışmamıza sizler de olumlu katkı yapın, memnuniyetle
başüzerine alırız. Bakın, arkadaşımız gayet güzel… 1’inci madde zaten ilgili
maddeydi. 11’inci maddenin (a) bendindeki değişiklik konusu; bu konuda 11’inci,
17’nci madde, 58’inci ve 59’uncu maddelerle ilgili şöyle bir göz attığımızda
11’inci madde, işte bu bizim değişiklik önerdiğimiz, bir kelime eklemek
istediğimiz yasaklılar kapsamıyla alakalı bir maddedir, Kamu İhale Kanunu’nun
ilgili maddesidir. 17’nci madde de ihale esnasında yasak fiil ve davranışları
açıklar. 58’inci maddeye geldiğinizde, ihale yapan idarenin o istekli üzerinde
17’nci maddeden dolayı gerekli cezai işlemini tarif eder ve bu bir yıldan iki
yıla kadar ihaleden men kararına kadar bir takdir uygulayabilir. 59’uncu
maddeye geldiğimiz zaman, burada kamu davası açılması söz konusu ve bu davadan
dolayı da o önceki 58’inci maddede verilen idari cezaya ekstra, ilaveten bir
yıldan üç yıla kadar o da yaptırım uygulayabiliyor yani ihale yasaklısı
yapabiliyor. Aslında, baktığınız zaman, müteahhitlerle yani isteklilerle ilgili
çok ciddi yaptırımlar var, daha detayları var çünkü bu yasaklılar aynı zamanda
iştirakleriyle beraber yine giremiyorlar hiçbir şekilde ihaleye. Bakın, bizim
getireceğimiz düzenleme onlara bir imkân vermiyor, herhangi bir imtiyaz
sağlamıyor, sadece diyoruz ki: İki tane unsur var -sürem kısa olduğu için hemen
oraya geçiyorum- birincisi, listede görünmeyen, görünme ihtimali olmayan 58 ve
59’uncu maddede kesinleşmiş olan ve listede görünmeyen özel kanunlarda yer
verilen düzenlemeler nedeniyle ihaleye katılamayanlar bu durumdan dolayı
ihaleye girdiğinde hem isteklinin hem de ihale yapan kurumun bu listeyi
göremediği için cezai işlem yapmakta sıkıntısı olabiliyor. İkincisi de -az
evvel ifade edildi, açıklandı- 59’uncu maddede dava açılıyor, bu dava devam
ettiği süre zarfında şahıs, istekli, yine yasaklı fakat bu yasağından dolayı
geçici teminatı beraat etme ihtimaline karşılık diyoruz ki “Bu haksızlığa biz
dur diyelim.” Yani burada isteklilerin derisini yüzmek bu devlete iyilik yapmak
anlamına gelmez. Biz burada herkesin hakkını hukukunu korumak için buradayız.
Dolayısıyla, bir haksızlık vardı, biz bunun düzeltilmesi konusunda talebimizi
ilettik.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ünal.
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) –
Ben de teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap yapacağız.
Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Şimşek…
Yok mu efendim?
Sayın Gök…
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın
Başkan, Ankara’mızın Bala ilçesi Ankara’ya 64 kilometre uzaklıkta. Bundan tam
dört yıl önce bir deprem oldu Afşar beldesinde, yaklaşık 750 konut hâla teslim
edilemedi. Geçtiğimiz günlerde Afşar beldesinde oturanlara bir kısım evler
teslim edildi ama belediyeden iskân alamadıkları için elektrikle su bağlanmadı.
Çok ciddi bir kısır döngü yaşanıyor. Çöken evlere girenler şu anda evlerin de
yıkılması nedeniyle tehdit altında. Tam dört yıldır Ankara’nın burnunun dibinde
çözülemeyen bir deprem sorunu var. Sayın Bakan, özellikle bu konuyla
ilgilenmenizi ve bu konunun bir an önce çözülmesini, Afşar beldesinin bu
sorununun bir an önce gündemden kalkmasını sizden özellikle talep ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Gök.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanın biraz önceki
konuşmasında bütçenin 900 milyar dolarlara ulaştığını belirtti kürsüde. Bu para
varsa, dul ve yetimlere ödenecek –bayram öncesi- 250+250 yardımın trafik cezalarından
ödenmesinin… Yetkililer söyledi bunu biliyorsunuz. Niçin trafik cezalarından bu
paraları ödemeyi düşünüyorsunuz? Mevcut bütçemiz çok iyi diyorsunuz. Bizde bir
laf vardır “Ağlayanın malı gülene hayıretmez.” Trafik cezalarıyla ülke
yönetmeyi kimden öğrendiniz bilemiyorum ancak ceza ödeyenler beddua ediyorlar.
Gittiğim büyük illerde ve küçük ilçelerde ve şehir içlerinde hız kesen yapma
yerine radar uygulamalarına geçiliyor, buna anlam verebilmiş değiliz. Hükûmet
olarak tuzak radar uygulamalarından vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Özkan.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kamu ihale
alanının, adı ihaleye fesat gibi konulara karışmış şaibeli kişilerden
arındırılması gerekmektedir. Bu anlamda bu kanun teklifi sahteciliğe teşvik ve
prim verme yasa tasarısı hâline gelmiştir bizce. Bu teklif, mafya babalarını
işbaşına davet etmek değil midir? Bu yasadan kaç firma yararlanacaktır? Bugün
teminatı Hazineye gelir kaydedilen kaç firma vardır? Hazinenin bu konunun
kabulü üzerine geri vereceği geçici teminatların toplam bedeli ne kadardır?
Borla ilgili hizmet alımı yapılmakta olan Fernas şirketinin ihaleye fesat
karıştırmaktan dolayı irat kaydedilecek geçici teminatı var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Acar.
Sayın Işık…
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, biraz önce iki
soru sormuştum, süre yetersizdi, cevap verememiştiniz, birine cevap istiyorum.
Erzincan’daki beton
firmalarına soruşturma açılması için verilen şeyden sonra Erzincan kentsel
dönüşüm projesine girmedi. Şimdi bununla ilgili ciddi bir araştırma yapacak
mısınız? Çünkü, hem kalitenin düşük olduğu söyleniyor hem de fahiş fiyatla
verildiği söyleniyor. Fiyatı geçelim, özellikle alınan numunelerin düşük olduğu
ve sahte verildiği yönünde duyumlar var. Bu konuda çalışmanız olacak mı?
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Başka söz talebi yok.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Bala
ilçesi Afşar beldesindeki deprem konutlarıyla ilgili teslim konusunda bilgi
sordu Değerli Milletvekili Arkadaşımız,” Burada bir kısır döngü yaşanıyor.”
dedi. Ben konuyu yakından bilmiyorum, araştırıp kendilerine bilgi takdim
edeceğim. Arz ederim.
Sayın Özkan’ın ifade ettiği,
bu trafik cezalarından kesilen parayla maaş ödüyorsunuz, yardım parası
ödüyorsunuz ve birtakım radarla tuzak kuruluyor gibi durumlar… Yine, böyle bir
durum devlette, hukukta olmaz ama yine bu konuyu da araştırıp bilgi takdim
edeceğim. Arz ederim.
Yine Sayın Acar’ın Kamu İhale
Kanunu’na göre…
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Duyamıyoruz Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Peki.
Efendim, Sayın Özkan,
milletvekili Özkan arkadaşımızın “Trafik cezalarından topladığınız paralarla
yardım parası veya maaş ödüyorsunuz ve burada haksız yere tuzaklarla
topladığınız paralardan ceza görenler beddua ediyor.” deniyor. Devlette böyle
bir şey olmaz, böyle haksız bir uygulama olmaz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Sayın Başbakan açıkladı Sayın Bakan, Sayın Başbakanımız söyledi.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Vallahi ben konuyu tekrar araştırıp yine bu
konuda da Sayın Özkan Bey’e bilgi takdim edeceğim.
Sayın Acar milletvekili
arkadaşımızın, “Kamu İhale Kanunu’na göre, ihaleye fesat karıştıranlar artacak
ve bu yeni yaptığınız düzenlemeden kaç kişi yararlanacak?” Yine Fernas
firmasıyla ilgili bir soru sordu. Şimdi, şöyle bir şey değerli arkadaşlar, bu
düzenleme ileriye yönelik bir düzenlemedir. Özellikle ifade etmek istiyorum
yani yasada da belli, yürütme ve yürürlük maddelerinde çok açıkça ifade
edilmektedir. Bundan sonra yapılan düzenleme ile kimlerin yararlanacağı çok
mücerret bir konudur. Tespit edilmesi imkânı yok bunun ama yine ben
-arkadaşlarımız da çok güzel ifade ettiler, milletvekili arkadaşlarımız- şöyle
arz edeyim çok değerli arkadaşlar: Zaten idareler tarafından yapılan
ihalelerde, İhale Kanunu’nun 17’nci maddesinde belirtilen “hile, vaat, tehdit,
nüfuz kullanma, çıkar sağlama, anlaşma, irtikap, rüşvet veya başka yollarla
ihaleye ilişkin işlemlere fesat karıştırmak veya bunlara teşebbüs etmek” veya
“isteklileri tereddüde düşürmek, katılımı engellemek, isteklilere anlaşma
teklifinde bulunmak veya teşvik etmek, rekabeti veya ihale kararlarını
etkileyecek davranışlarda bulunmak” ihaleye, bu bulunanlar hakkında
yasaklanmayı gerektirir, yasaklama sebebidir ve savcılığa suç duyurusunda
bulunmayı gerektirir. Bu minval üzerinde savcılıklar tarafından cezai kovuşturma
yapılması ve ceza davası açılması zaten 59’uncu maddeye göre imkân dâhilinde
değildir.
Yine, değerli arkadaşlarımız,
burada, gerek CHP’den çok değerli arkadaşlarımız, MHP’den arkadaşlarımız
Anayasa Mahkemesinin kararından bahsettiler, haklı olarak, çok haklı olarak.
Anayasa Mahkemesinin bu kararı, Kamu İhale Kanunu’nun 59’uncu maddesinin
haklılığını tevsik ediyor, tespit ediyor. Artık, Anayasa Mahkemesinin kararı
ortadayken, bu kadar şikârken, bu kadar aşikârken, bu Kanun’a mugayir, bu
kanuna aykırı başka bir iş de yapma imkânı yoktur. Bunu kimse yapamaz yani
hukuk devletinde de yapamaz, başka bir ülkede de bunu yapamaz. Bu bakımdan,
59’uncu maddenin meriyeti çok açıktır. Bunun için, bu yasayla yapılmak istenen…
Yani, hakkında yasaklama olan, yasaklama olacağı belli olan, hakkında savcılık
tarafından dava açılan, zaten, ihaleye girdiği zaman ihaleyi alamayacağını
biliyor. Bu süreç, ihaleyi alma süreci değil, kamunun bir zarara uğradığı bir
süreç değil; daha ihale neticelenmemiştir. İhale neticelense, ihale bu hakkında
kovuşturma olan kişide kalsa, sonra bu tespit edilse ihale dışında kalacak
gene; bu yaptığı masrafları cereme çekecek. Sadece, burada olan haksızlıkları
engellemek için teminatları irat kaydedilmiyor, olay bundan ibarettir. Yoksa
gerek 11’inci maddeye göre gerekse 17’nci maddeye göre gerekse 58 ve 59’uncu
maddeye göre, yasak fiillerde bulunanlar ihaleye katılamıyor ve idare
tarafından veya mahkeme tarafından haklarında yasak verilenlerin de teminatları
gelir kaydediliyor, irat kaydediliyor. Bu çok açıktır. Bunu bir defa daha
açıklamış oldum.
Yine, Erzincan Milletvekili
arkadaşımızın ifade ettiği… Erzincan’da biz kentsel dönüşüm yapacağız,
çalışmalarımız devam ediyor. Yalnız, burada daha önce yapılan -kalite düşüklüğü
gibi- konuları yine araştıracağım, bu konuyu bilmiyorum. Sayın Işık Bey’e cevap
vereceğim.
Kentsel dönüşüm, biz
Türkiye’de… Zaten, kentsel dönüşümü, çok değerli arkadaşlar, yüce Meclise arz
etmek istiyorum. Öncelikle, hazırlıklı olan belediyelerden… Hiçbir siyasi
farklılık gözetmeden, bunu gösteriyoruz. Biz bugüne kadar yaptığımız
uygulamalarda hiçbir siyasi parti… Burada grubu bulunan tüm partilerin hangi
belediyesi olursa olsun bize bir adım geldiği zaman biz üç adım gidiyoruz.
Bundan sonra böyle yapacağız, hazırlıklı belediyelerden ve rızai olan
vatandaşlarla gönüllülük esasına dayalı olarak devam edeceğiz. Ama yok,
Erzincan’da diyelim ki yüzde 21 aleyhte
bir durum var, onu sonraya bırakacağız. Ama bir can kaybı söz konusuysa, -ki
bizim bundan sonraki ana eksenimiz, yasanın ruhu, lafzı can güvenliğini
sağlamaya yöneliktir- insanlarımızın yaşama hakkını, hayat hakkını korumaya
yöneliktir- eğer ayakta duramayan bir bina varsa, zaten mevcut yasalara göre
maili inhidam kararı almak suretiyle o binanın mühürlenmesi, elektriğinin, suyunun
kesilmesi 6785 sayılı Kanun çıkmadan önce de zaten mecburidir, fakat bu
yürüyemiyordu, yürümedi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Başkanım, bir dakika süre verir misiniz.
BAŞKAN – Buyurun efendim,
toparlayın lütfen.
Çok değerli arkadaşlar, bu,
Türkiye'nin seksen dokuz yıllık meselesidir. Bu, Türkiye'nin cumhuriyet
öncesinden gelen meselesidir. Buna şimdi hep beraber el attık, beraberce bunu
inşallah yürüteceğiz.
Yine, müphem kalan bir konuyu
arz etmek istiyorum. Bir tanesi, Kütahya’da…
Kütahyalı Arkadaşımız burada mı? Değil. Onu cevaplandırmayayım.
Ancak, Ataşehir’le ilgili çok
önemli bir konuyu arz etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, bakınız,
Ataşehir’deki arsalar biz iktidara geldiğimiz dönemde, gelmeden önce 50 Milyon
dolara satılmıştı. 5 milyon metrekare arsa 50 Milyon dolara satılmıştı. Biz,
âcizane olarak, fakirhane olarak gittik, savcılıklara şikâyet ettik, o davayla
beraber karşı tarafa suç duyurusunda bulunduk ve yapılan ihaleyi durdurduk,
devlet oradan 4 katrilyon, eski rakamla söylüyorum, yeni rakamla 4 milyar TL
para kazandı. Bizim orada yaptığımız arsa satışı karşılığı ihalelerdeki kıstas
şudur, özellikle arz etmek istiyorum, yüce Meclis, yüce milletvekili
arkadaşlarım bunu tekrar bilsinler diye: Biz burada ihaleye çıkacağımız arsanın
bedelini, değerini SPK’ya bağlı kuruluşlar tarafından tespit ettiriyoruz ve
arsayı satışa çıkarıyoruz. Açık ihaleyle, diyoruz ki: “Bu arsanın değeri en az
100 bin liradır. Bize bu arsaya karşılık kaç lira verirsiniz?” O da diyor ki:
“Ben 100 lira, 150 lira, 200 lira veririm.” 200 lira verene diyoruz ki: “Bize
200 lirayı verirken sen buranın satışından kaç lira toplayacaksın?” Diyor ki:
“400 lira toplayacağım.” Diyoruz ki ondan sonra: “400 liranın üzerinde hasılat
toplarsan ekstra bize ne vereceksin?” Diyor ki: “Yüzde 10 vereceğim, yüzde 20
vereceğim, yüzde 30 vereceğim.” Burada bizim için oran önemli değil, arsanın
bedeline karşı vereceği esas bedel önemlidir. Sonradan da daireleri satarken,
sattığı dairelerin bedelleri kamunun hesabına giriyor. İnşaatı yaptıkça biz
serbest bırakıp ona para veriyoruz. Yani, bu sistemi, değerli arkadaşlar,
hepimizin beraberce kullanmamız lazım ve iyi anlamamız lazım, işin özü budur.
Yoksa biz…
Benim babamın arsası olsa
yüzde 30’a verir miydim? Eğer benim arsam 50 liralıksa, benim arsama, devletin
arsasına, 50 liralık arsaya kim en çok bedeli veriyorsa ben ihaleyi ona
veriyorum. Ondan sonra verdiği oran o kadar çok önemli değil. Bunu özellikle
ifade etmek istiyorum, arz etmek istiyorum. İhaleler tamamen açık ihaledir.
Yine bir müteahhit arkadaştan
burada bahsettiler. O müteahhit arkadaşın hangi siyasi partiyi, hangi siyasi
partideki milletvekillerine destek verdiğini, her akşam hangi
milletvekilleriyle beraber oturduğunu ve bizim aleyhimize çalıştığını bir
araştırsınlar o vatandaşın, o müteahhidin. Onun için değerli arkadaşlar…
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakanım, teşekkürler.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde üç önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve
birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 1’inci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali Sarıbaş Haluk
Eyidoğan
Çanakkale İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
336 sıra sayılı kanun
teklifinin 1. Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan Erol Dora
İstanbul Şırnak Mardin
İdris
Baluken Pervin
Buldan
Bingöl Iğdır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
336 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddesinin Teklif Metninden çıkartılmasını arz
ederiz.
Ali Uzunırmak Lütfü Türkkan Alim Işık
Aydın Kocaeli Kütahya
Mehmet
Günal Muharrem Varlı
Antalya Adana
BAŞKAN – Sayın Komisyon, son
okunan önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutalım,
soru sahipleri burada yok, önerge sahipleri burada yok.
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile kişiye özel
bir yasa yapılmasının ve Anayasa’ya aykırılığın giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Devam ediyoruz
efendim.
Diğer önergenin gerekçesini
okuyun.
Gerekçe:
Değişiklik ile kamu
ihalelerinin iktidarın kendi yandaşları tarafından pay edilmesi ve her türlü
muhalifin ihalelerden menedilebilme durumunun ortadan kaldırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi,
konuşacak mısınız yoksa gerekçe mi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Hayır, yoklama istiyoruz efendim. O da okunsun.
BAŞKAN – Gerekçe mi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Gerekçe okunsun.
Gerekçe:
Haklarında kamu davası açılan
kişilerin resmi gazete ve Kurum internet sitesinden duyurulmaması nedeniyle
kişisel durumlarını bilmemeleri veya ihale yapan idarelerin durumu
öğrenememelerinden kaynaklı sorun;
(a) Kurum internet sitesinin
işleyişinin yapılandırılması ile aşılabileceği,
(b) Bu durumun da idarenin
alacağı tedbirlerle çözüleceği,
(c) Kanun değişikliği yoluyla
yapılacak değişikliğin ise, zaman, kaynak, devlet güveni gibi telafisi mümkün
olmayan alanlarda kayba neden olacağı,
(d) İhale gibi önemli ve
devletin her yıl ortalama 60-70 milyar lirasının harcandığı alanın kısa, öz ve
az değiştirilen mevzuatlarla desteklenmesi,
(e) Mümkün olduğunca bu
alanın, adı ihaleye fesat gibi konulara karışmış şaibeli kişilerden
arındırılması gerektiği,
değerlendirilmelidir.
Bu anlamda verilen kanun
teklifi iyi niyetli değildir. Uygulamada birçok sorunu beraberinde
getirecektir. Yolsuzluk, hile, ihaleye fesat karıştırma ve tehdit suçlarının
artmasına sebebiyet verecektir.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama istediler,
isimleri tespit edelim lütfen.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Akar,
Sayın Tezcan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Eyidoğan, Sayın Sarıbaş, Sayın Gök, Sayın
Dinçer, Sayın Acar, Sayın Güven, Sayın Özkan, Sayın Işık, Sayın Değirmendereli,
Sayın Özel, Sayın Gümüş, Sayın Havutça, Sayın Kaplan, Sayın Öz, Sayın Aksünger,
Sayın Tanrıkulu, Sayın Loğoğlu.
Şimdi, elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki üç
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sakine Öz, Manisa Milletvekili.
Sayın Öz buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 336 sıra sayılı Kamu
İhaleleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son 10 yılda sayısının 25 ile
55 arasında -kararsızlık hâline gelmiş olan- değişikliğe uğrayan bu yasanın
özeti de, geçen yasama yılında çıkan afet riski altındaki alanlar, yabancılara
mülk satışı gibi rant odaklı. Onun için de AKP açısından çok önem arz ettiği
belli. Amacı “Biz nasıl yürütürüz?” mantığına hizmet eden bu teklif, kişiye
özel bütün yasalar gibi komisyondan öyle bir hızlı şekilde geçti ki teklifi
veren milletvekili, komisyonda belki de kendisinin bile aklına yatmayan bu
teklifin gerekçesini okuduktan sonra “Mazeretim var.” diyerek hiçbir savunma
gereği duymadan salondan ayrıldı. “Nasıl olsa parmak hesabımız var, sayısal
çoğunluğumuz var.” diye düşündü ve düşündüğü gibi oldu. Komisyonda kalkan
parmaklarla, hızla, hem de Meclis İçtüzük kurallarını çiğneyerek geliş
süresinin 48 saati geçmesine bile gerek duyulmadan, apar topar, hatta
komisyonların görüşmesi aşamasında bulunması gereken bakanlık görevlileri bile
olmadan, istendi ki doğrudan el kaldırılsın, geçsin ve tabii ki geçti.
Teklifin 2’nci maddesi
yürürlük, 3’üncü maddesi de yürütme olan bu yasanın ilk maddesi AKP için
gerçekten çok önemli, 3’üncü maddesinin anlamı gibi tam da yürütme mantığında.
Değerli milletvekilleri, bu
teklifin altında acaba kimlere “Yürü ya kulum!” denmek isteniyor, “Kimleri
kurtarmak istiyorum?” demek var, “Kimlere yeni ihaleler vermek istiyorum?” var?
şimdilik bunları bilmiyoruz ve hatta bununla kaç kişinin ihale alabilmesinin
yolu açılıyor? Bunları bizler muhalefet
olarak öğrenmek istiyoruz.
Daha dün gazetelerde
yazıyordu “Van depreminde 30 kişiye mezar olan Sevgi Apartmanı’nın müteahhidi
de bu yasayla yeni işler alır duruma gelecek.” diye. Bilirkişilerin raporlarına
göre, Sevgi Apartmanı’nı yapan müteahhit için “Eksik malzeme kullanmış,
kalitesiz malzeme kullanmış, plan ve projesiyle ilgili belirsizlikler var.”
denilmektedir. Bugün ise bu aynı kişi, okulların taşımalı sisteminden dolayı öğrencilere
olan öğle yemeğinin ihalesine girmiş ve hatta en düşük bedeli, Kamu İhale
Kanunu’na göre hesaplanan bedelin altında bir bedeli vermiş. Onun için de “Bu
bedeli nasıl vereceksin, hesabını yaptın mı?” diye sorgulanmasına gerek
duyulmuş.
Değerli milletvekilleri,
tabii, bu kişi şöyle demeyecek: “Ben, inşaat yaparkenki gibi malzemeden
kısacağım, yemeğin içine kalitesiz malzeme koyacağım.” diye. Yapacak
açıklamasını, alacak ihaleyi. İşte bu ve buna benzer aklanmamış kaç kişi böyle
yeni ihaleler alacak? Kanundaki bu değişiklik, AKP için o kadar önemli ki
komisyon teamüllerini bile altüst etti. Teklifin Komisyon üyelerinin eline
geçmesinden bir gün sonra neredeyse teklif yapan milletvekilinin bile “ne
teklif ettiğini anlamadan ve sadece gerekçeyi okumaktan başka, hatta üzerine
hiçbir konuşma yapmadan geçsin” isteği vardı.
Değerli milletvekilleri, yasa
teklifinin içeriğinde başka tutarsızlıklar da var. Komisyonda teklifi veren
milletvekili ile muhalefet milletvekili olarak bizlerin Meclis İçtüzüğü’nün
yerine getirilmesi ısrarı üzerine alelacele yetkilendirilen Bakanlık
görevlilerinin arasında bile ortak bir karar çıkmamıştır. Teklifi veren
milletvekili, “Davaları süren kişilerin ihaleye girebilme yolu açılsın demek
istedim.” derken, Bakanlık yetkilileri ise “Hayır, öyle değil, sadece dava
açılmış kişi ve tüzel kişiler, bilmeden ihaleye girmişse yatırmış oldukları
teminatları yanmasın, ihaleyi almazsa da geri alsın demek istiyor.” dedi.
İşte, yasa teklifini veren ve
uygulayan iki kesim ortak noktada bile buluşamadı. Böyleyken, acele edilen bu
yasa ile ne yapılmak isteniyor, nedir sizleri bu kadar telaşa sürükleyen, kim
sizlerin böyle iki ayağınızı bir pabuca sığdırmaya çalışan, kim acele ettiren?
Soruyorum siz değerli milletvekillerine: Siz, bizim yerimizde olsanız bunda bir
art niyet aramaz mısınız?
Değerli milletvekilleri,
bence bu yasadaki değişiklik, ihaleyi “illa da kendi adamıma vereceğim”
değişikliğidir, bu değişiklik “nasıl yürütürüm”ün düzenlemesidir, “devletin
kurum ve kuruluşlarının kaynaklarını yandaşlarıma nasıl aktarırım”
düzenlemesidir.
Bu yasada aslında bunlardan
başka eksiklikler de var. Bir, ihalenin kime verileceği ihale başlamadan belli
olsun. İki, ihaleyi alan firma veya şahsın tarifi belli olsun. Üç, ihalenin
AKP’ye ne vereceği belli olsun. Gelin, bunları da yazalım, asıl sizin olmasını
istediğiniz şekli de olsun. Yazalım ki ilerideki günlerde bir daha bu yasayı
değiştirmeye gerek duyulmasın. Yazalım ki sizin gerçek yüzünüz ortaya çıksın.
Değerli milletvekilleri,
insanların, yurttaşların güvenliğiyle, sağlığıyla ilgili konularda ihaleler
yapılıyor. Çocuklarımızı, kamu çalışanlarımızı ilgilendiren ihaleler yapılıyor.
Bununla ilgili yasalarda gerekli önlemlerin alınmaması, insanların hayatlarıyla
oynayanların yeniden ihaleye girmesini sağlıyor. Bu da hiçbir kamu yararı
oluşturmamaktadır. Kişiye göre yasanın yapımının toplum karşısında hiçbir
karşılığı yoktur. Sevgi Apartmanı’nın müteahhidi belki de suçsuzdur, dava
sonucunda belki de aklanacaktır ama ortada bir gerçek var ki Sevgi
Apartmanı’nda geçen yıl 30 yurttaşımız hayatını
kaybetmiştir. Peki, bu kişilerin yeni alacağı ihaleler sonucunda yine
hile yapılırsa, bunların sonucunda zarar görenler olursa, dağıttığı yemeklerden
yiyen çocuklarımızın bir tanesinin hastalanmasına neden olunursa bunun hesabını
kim verecektir?
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Öz.
Şahısları adına, Sayın Zülfü
Demirbağ Elazığ Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirbağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4/1/2002 tarih ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’yle ilgili konuşma yapmak
üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, saygıyla selamlarken
de beş saate yakın süredir bu İhale Kanunu’nun bir maddesindeki iki kelime için
tartışmalar sürdü, geldi bu saate kadar, beş saat oldu. Bu tartışmaların
ardından da ilave bir şeyler konuşmanın hem sizleri sıkacağı, saygısızlık olacağı
düşüncesiyle hem de daha önce konuşan gerek Bakanımız gerekse konuşmacı
arkadaşlarımız yeterli ölçüde bu kanun değişiklik teklifiyle ilgili sizleri
bilgilendirdiği için fazla bir şey konuşmanın doğru olmayacağı kanaatiyle, bu
kanun teklifinin hayırlı olması dileğiyle hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Demirbağ.
İkinci konuşmacı, şahsı adına
Sayın İlyas Şeker, Kocaeli Milletvekili.
Sayın Şeker, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin 2’nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Bildiğiniz gibi, kanunun son
iki maddesi, birisi yürürlük maddesi, birisi de yürütme maddesidir. Benimki de
yürürlük maddesi olduğu için bunun üzerinde çok fazla bir söz söylemeyi
gerektirecek herhangi bir durum söz konusu değil. Yalnız, ben, muhalefet
şerhine baktım, orada bir şey dikkatimi çekti, onu özellikle belirtmek
istiyorum, oradaki muhalefet şerhinde “Bu yapılan düzenleme, terör suçlularının
ihaleye girmesi konusunda ön açıcı bir çalışmadır.” diye bir ifade var, buna
katılmak mümkün değil, 11’inci maddede zaten açık ve net bir şekilde terörle
ilgili olanların katılamayacağı yazıyor.
Diğer bir konu da her maddede
olduğu gibi, her kanunda olduğu gibi burada da bir ranttan bahsediliyor. Ben
çok iyi hatırlıyorum, burada Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşüm Yasası
konuşulurken de ranttan bahsedilmişti. O zaman gerçekten çok üzülmüştüm. Bir
deprem ülkesinde yaşıyoruz ve Kocaeli bölgesinin milletvekiliyim, 99 depreminde
Kocaeli’de depremde 20 bin insanın öldüğü söyleniliyor ama bilim adamları buna
itiraz ediyor “Sadece bir kişi öldü -17 bin kişi resmî rakamda- geriye kalan 16
bin 999’u tamamıyla binaların sağlıklı ve güvenli olmaması nedeniyle yıkıldığı
için bu can kaybı oldu.” diyor. Bence, bu tür konularda, her konuda rantı
dikkate almamak lazım. Özellikle bu kentsel dönüşüm yasası, kamuoyundaki ismiyle,
genel ismiyle Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşüm Yasası’nda mutlaka ve
mutlaka bütün milletvekilleri olarak bölgemizde bu konuda hiçbir siyasi ayrım
yapmadan Hükûmete destek olmamız lazım, Bakanlığa destek olmamız lazım. Allah
korusun, olası bir depremde binlerce, on binlerce insanımızın hayatı yine
sönecektir.
Aynı deprem Japonya’da oluyor
100 kişi civarında insan ölüyor, bizde olunca da 10 bin, 20 bin, 30 bin insan
ölüyor ve bu, tamamıyla binalardan kaynaklanan bir sıkıntı. Bu anlamda, ben
Bakanlığımızı tebrik ediyorum, çok güzel çalışmaları var ama bizlerin destek
olması lazım diyorum.
Bu yasanın hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şeker.
Şimdi, madde üzerinde 10
dakika soru-cevap işlemi yapacağız.
2 arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın Köprülü…
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Bakan, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde kurulması planlanan bir katı atık
bertaraf tesisi var. Bu katı atık bertaraf tesisiyle ilgili olarak, bölgede
yaşayan insanlar, sivil toplum kuruluşları hepsi bu tesise ve bu tesisin
açılmasına karşı; Çorlu Belediyesi de bununla ilgili imar değişikliği talebini
reddetti. Ancak, Bakanlığınızın, KHK ile üzerine aldığı yetkiye dayanarak imar
planlarını yerel yönetimlerin yerine geçerek değiştirme yetkisi var ve
Bakanlığınız, bu tesisle ilgili olarak imar planlarını değiştirdi. Çorlu
halkının, Tekirdağ halkının, yerel yönetimlerin iradesi bu olmamasına rağmen,
Bakanlığınızın, tüm yetkiyi üzerine alarak kimseyi dinlemeden bu değişikliği
yapmasını doğru görüyor musunuz? Bunu Trakya ve Tekirdağ halkına bir haksızlık
olarak nitelendirebiliyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Köprülü.
Sayın Gök…
LEVENT GÖK (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bayramdan önce
Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili verdiğimiz bir araştırma önergesi ne yazık ki
reddedildi. Atatürk’ün hibe ettiği Atatürk Orman Çiftliğinin korunmasına
yönelik verdiğimiz araştırma önergesinde ciddi kaygılarımızın olduğunu belirtmiştik.
Dün, Ankara Büyükşehir Belediyesi, hayvanat bahçesi yapmak istediği alanın
büyüklüğünü 30 hektardan 213 hektara yükselten bir karar aldı, daha doğrusu, bu
kararda bu alanın birinci derece sit alanından üçüncü derece sit alanına
düşürülmesine dönük bir karar alındı ve plan notlarında da yapılaşma için 0.10
emsal belirlendi. Bu, 213 bin metrekare kapalı alan demektir Sayın Bakanım. Bu
konudaki hassasiyetimizi lütfen dikkatle not ediniz. Atatürk Orman Çiftliği,
Melih Gökçek’in babasının malı değildir, çiftliği değildir. Burası, tarım için
Atatürk tarafından hibe edilmiştir, amacına ancak bu şekilde uygun
kullanılabilir. Böyle, belediyede yapılan bu tasarrufların önlenmesini sizden
talep ediyoruz. Gerekli davaları zaten açacağız.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Gök.
Sayın Işık…
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Sayın Bakanım, Erzincan’da Merkez Çarşısı’nda kentsel dönüşüm yapılacak, onu
biliyoruz. Benim asıl sormak istediğim, son iki üç senedir yapılan binalarda,
betonun numunesinin ölçümlerinin düşük çıktığı bu yeni binalar hakkında herhangi bir inceleme yapacak mısınız? Onu
ben öğrenmek istiyorum, çünkü, şu anda Erzincan’da özellikle iki gündür Rekabet
Kurulunun verdiği bu karardan sonra insanlar tedirgin olmaya başladı. Biraz önce
sayın konuşmacı söylerken “Japonya’da 100 kişinin öldüğünü, Türkiye’de binlerce
kişinin öldüğünü söylüyor.” İşte bizim korkumuz da bu. Erzincan’daki yeni
yapılan binalarda betonlarla ilgili bir araştırma yapılacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Işık.
Sayın Erdoğdu…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Bakan, biraz önceki konuşmalarınızda birtakım bilgiler verdiniz. Diğer
bakanlar da bilgiler veriyor. Sizler Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanısınız. Bazı
bilgiler, iktidar olarak veya kişisel olarak sizin işinize gelmeyebilir ama sizden
ricam şudur ki lütfen, kürsüye çıktığınızda ya araştırarak, bilmiyorsanız
araştırarak, biliyorsanız da doğruları söyleyerek cevap verin. Demin diyorsunuz
ki “Hiç hakkımızda dava açılmadı.” Benim soru önergeme, imzanızla cevabınız
var, bir sürü dava açılmış. Yani bu tip şeylerde biraz daha özenli olursanız…
İsterseniz söyleyeyim, KC Grup’un Denizbank’a gitmesi meselesindeki kuruma
açılan davalardan tutun onlarca dava var, ben bunun listesini verebilirim.
Bir diğer husus, sizler, size
emanet edilen yetkilerin ve belgelerin emanetçisisiniz, bu, halkın belgesi.
Size bağlı olan TOKİ kurumundan birçok belge istiyorum, bu belgelerin birçoğu
gelmiyor. Burada Meclis huzurunda tekrar söylüyorum, Ankara’da bulunan Next
İnşaat’a ait belgelerin, ihale şartnamesinin ve sözleşmesinin bana
gönderilmesini sağlayın. Burada…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Bakan, televizyon, yayın saati dışına çıktığı için üçüncü kez sorduğum da bu
soruyu cevaplayacağınızı ümit ediyorum.
Ataşehir’de TOKİ yapılan
arsalar sizin şahsi malınız olsaydı, yüzde 30’la, 35’le müteahhide verir
miydiniz?
İkincisi; milletvekilleri
eskiden, görevleri sona erdikten sonra üç yıl bu ihalelere giremiyorlardı,
şimdi bunu kaldırıyorsunuz. Bunu, hangi milletvekillerinin talebi üzerine
aklınıza geldi, böyle bir ihtiyaç ortaya çıktı da kaldırıyorsunuz? Mevcut
milletvekillerinin de böyle bir şeyden yararlanmasıyla ilgili bir hazırlığınız
var mı?
Bunun dışında, henüz tutuklu
olan milletvekilleri masumiyet karinesinden yararlanamazken, devleti
dolandırmakla suçlanan müteahhitler niçin masumiyet karinesinden
yararlanıyorlar? Bu konuda cevap verebilir misiniz?
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özel.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Tekirdağ Çorlu ilçesinde yapılacak katı atıkla ilgili imar planı talebi
tarafımızdan değerlendirilmiştir. Ancak katı atık tesisi sadece imar planına
dayalı olarak değil, aynı zamanda ÇED raporuna göre de düzenlenmektedir. ÇED
raporu da mahallindeki mahalli yöneticiler, muhtar, belediye başkanları, sivil
toplum kuruluşları, kamunun ilgili kuruluşlarının temsilcileriyle yapılan
toplantı neticesinde verilecek karara göre değerlendirilmektedir. Buradaki
halkın, orada yaşayan halkın, Tekirdağ Çorlu ilçesinde yaşayan halkın ne
kadarının, yüzde kaçının bu işi istediği istemediği de orada belli
olabilmektedir veya oylama yapıldıktan sonra belli olabilir. Onun için biz,
kamu adına gereği neyse, doğrusu neyse onu yapmaya çalışıyoruz.
Saygıyla arz ederim.
Sayın Gök milletvekilimizin
Atatürk Orman Çiftliği ile ilgili sorduğu soru; bizim yapmış olduğumuz yasal
düzenlemede Atatürk Orman Çiftliğinin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce
Atatürk’ün vasiyetine ve o günkü yasanın ruhuna uygun bir şekilde koruma ve
kullanma dengesi içinde ve değerlendirme dengesi içerisinde geliştirilmesi için
ve değerlendirilmesi için düzenleme yapılmıştır ve Ankara Büyükşehir Belediyesi
de, Ankara halkının oylarıyla seçilen bir kurumdur Ankara’ya hizmet etmesi
gereken, Başkente hizmet etmesi gereken; dolayısıyla tüm Türkiye’ye de mesaj
vermesi, hizmet etmesi gereken bir kurum ve kuruluştur. Bu bakımdan 30 hektar
alanda gerekli, yapılması gereken o hizmetin yeterli olmaması hasebiyle bu alan
artırılmıştır ve burada da imar durumu verilmemiştir. Verilen yüzde 10
rekreasyon imar hakkıdır. Buranın yeşilinin, doğasının, tabiatının, faunasının,
florasının, endemik hayatının korunması için yapılan bir düzenlemedir. Böyle
bir düzenleme tüm dünyadaki bilimsel kurallara uygun bir şekilde araştırılarak
verilmiştir. Saygıyla arz ederim.
Sayın Işık Bey’in soruduğu
soru çok haklı bir sorudur. Biz Erzincan’da dünyadan ödül alan kentsel dönüşüm
yaptık Çarşı Mahallesi’nde. Hakikaten, eskiyle yeniyi Erzincanlılar biliyorlar.
Erzincan milletvekillerimiz de, siz de takdir ettiğiniz için ben teşekkür
ediyorum. Fakat son iki üç yılda yapılan binalarla ilgili “Beton deney yapacak
mısınız?” sorusu gerçekten takdire değer bir sorudur.
Çok değerli milletvekilleri,
şimdi, biz diyoruz ki: Depremlerde, afetlerde insanlarımız can kaybetmesin.
Bunu beraber yapmamız lazım. Eğer biz bu yasayı… Hayatı korumaya, insanların
canını korumaya, insanların yaşama hakkını korumaya yönelik yasa… Bir taraftan
aynı partinin milletvekilleri diyor ki: “Bu yasaya karşıyız, bu yasa rant
yasasıdır.” Ben de ifade etmeye, arz etmeye çalışıyorum, diyorum ki: Benim
ihale yapacak param yok, ihale yapmayacağım. Bizim elimizdeki parayla kira
yardımı yapacağız, taşınma yardımı vereceğiz. Vatandaşlarımıza afet kapsamında,
“Ben bu evde duramıyorum, ben bu evden çıkacağım, ev alacağım, param yok, bana
kredi desteği verin.” diyenlere yardım edeceğiz. Bizim yasamızdaki durum bu.
Öbürünü, esas itibarıyla, vatandaşımızı bilinçlendirmek, hep beraber
bilinçlendirmek… Vatandaşımız kendi evinden şüpheleniyorsa, vatandaşımızın da
sorumlu olması gerekir. Evine gidip karotla veya başka bir şekilde, yapı
denetim kuruluşlarına, belediyelere, Bakanlığın kuruluşlarına, üniversitelere
kendilerinin deney yaptırması ve evlerinin depreme dayanıklı olup olmadığını,
binalarında kullanılan betonun, demirin, donatının, betonarmenin sağlıklı olup
olmadığını tespit etmeleri sorumluluğu vardır. Ama biz bir tehlike görürsek
resen de yapabiliriz. Yapmak sorumluluğu vatandaşımızındır, arkasından
belediyelerindir, arkasından devletindir ama biz devlet olarak tamamından
sorumluyuz. Eğer tehlikeli bir yer görürsek, gideriz, onun denetimini yaparız;
Erzincan’da da yaparız, Hakkâri’de de yaparız, Tekirdağ’da da yaparız,
İstanbul’da da, Kocaeli’de de yaparız, yapmak zorundayız ama esas itibarıyla
görevimiz vatandaşa yardımcı olmaktır, kentsel dönüşüm yapmak isteyenlere,
evini yapmak isteyenlere yardımcı olmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Özellikle arz ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ona yazılı cevap verin Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Özel burada değildi, cevabı verdim. Eğer
müsaade ederseniz -Sayın Özel burada- bir dakikada…
BAŞKAN – Buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Efendim, Sayın Özel “Ataşehir’deki araziler sizin
babanızın olsa siz bunları yüzde 30’la verir misiniz?” dedi. Bunu açıkladım.
Tekrar arz ediyorum, yüce Meclise arz ediyorum.
Çok değerli milletvekilleri,
bakınız, Ataşehir’deki arsalar, bizim iktidara geldiğimizden kısa bir süre önce
50 milyon dolara satılmıştı. Ben de TOKİ Başkanı olarak savcılığa şikâyet
ettim, bununla şahsen uğraştım, aldığım en ağır tehditlere karşı durdum ve
gittim, onu devlete mal ettim.
Oradaki arsaları biz nasıl
ihale ediyoruz? Açık ihaleyle. SPK’ya bağlı ekspertiz firmalarından tespit
edilen değere göre arsanın değeri kaç lira? 100 lira. Arsayı bir nevi satışa
çıkıyoruz, diyoruz ki müteahhide: “Siz bu arsamıza kaç lira verirsiniz? “En yüksek
verene -diyelim ki 100 liralık arsaya 200 lira verdiler- artı diyoruz ki: “Bana
200 lira vereceksin fakat biz devlet olarak bu işin içerisindeyiz; güvenlik
bakımından içerisindeyiz, ruhsat olarak içerisindeyiz, denetim olarak
içerisindeyiz; O bakımdan, bize sen 200 lira verirken kaç lira hasılat
toplayacaksın, örneğin 400 lira. 400 liradan daha çok hasılat toplarsan bize
artı pay vermen lazım.” O zaman verdiği arsanın fiyatını esas almak suretiyle
yüzde 10, yüzde 5, yüzde 1, yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50 bize pay verecek. Esas
olan verdiği oran değil, esas olan verdiği arsanın değeridir. Ondan sonra da
bize arsanın bedelini öderken sattığı konutların parası bizim kasamıza giriyor,
biz onları alıyoruz, inşaatı yaptıkça hak edişe göre müteahhide serbest bırakıyoruz.
Bu, böyle bir sistemdir çok değerli arkadaşlar. Yani bunu soruyu soran
arkadaşıma özellikle ifade etmek istiyorum. Bunu çok daha detaylı bir şekilde
sunabilirim, anlatabilirim.
Bu sistem güzel bir
sistemdir, dünya tarafından takdir edilen bir sistemdir. Samimiyetle arz
ediyorum, Amerika, Brezilya, dünyanın birçok ülkesi “Bu sistemi bize de
öğretin, biz de bunu yapalım, devletin arazilerini, 50 liralık arsasını 200
liraya satalım…” 50 milyon dolara satılan Ataşehir’in arsasından devletin
kasasına eski rakamla 3,5 katrilyondan fazla -4 katrilyon diyemiyorum ama 3,5
katrilyondan fazla- para koyduk çok değerli arkadaşlar.
İstirham ediyorum, rica
ediyorum yani lütfen bunu araştırın, bunu konuşalım, tartışalım, paylaşalım,
beraberce bir fikir etrafında buluşalım. Hatamız varsa cezamıza razıyız biz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Beraber bir televizyon programında konuşalım Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Etmeyin, eylemeyin…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Beraber bir televizyonda konuşalım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Değerli arkadaşlar, istirham ediyorum…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O SPK
uzmanlarının belgeleri iptal edildi, biliyorsunuz değil mi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bakınız, bunlar ülkeye zarar verir, bunlar vatana
zarar verir, bunları yapmayın.
Şunu da söyleyeyim, müsaade
edin: Bakınız, oradan, bir firma ihalelerden sadece müşavirlik yaptı diye yüzde
8 pay alıyordu. Ben mahkemelere gittim, uğraştım. Burada CHP’li arkadaşlarımız
karşı çıktı, çok sert karşı çıktı. Devletten 1 katrilyon para alacaklardı,
kendim burada gece gündüz gittim milletvekillerine yalvardım yakardım, dedim
ki: “Bu parayı bizden alıyorlar. Aman, bir kanun yapalım, bundan kurtaralım;
1,5 katrilyon devletten para alacaklar.” CHP’li milletvekilleri buna çok
sert bir şekilde karşı çıktı, Anayasa
Mahkemesine gittiler. Anayasa Mahkemesinden ben kendim sözlü müdafaa istedim,
gittik, Anayasa Mahkemesinden davayı kazandık, devleti yine bu Ataşehir’deki
davalardan dolayı 1,5 katrilyon koruduk. Yani bunları biz hep çok tartışırız
ama, bunu defaten anlıyoruz ama sizi anlayamıyoruz.
Tekrar sevgiyle, saygıyla arz
ederim.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Bakan, bu arsaları değerlendiren SPK uzmanlarının belgeleri sırf arsaları
düşük değerlendirdiler ve devleti zarara soktular diye iptal edildi mi,
edilmedi mi? Bunu Sayıştay raporu söylüyor, ben söylemiyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN –Teşekkürler Sayın
Erdoğdu, zabıtlara geçti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben
başka bir şey söylüyorum: Arsa şahsi malınız olsa bu şekilde verir misiniz?
BAŞKAN – Bir dakika efendim,
bir dakika…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan,
bir dakika süre veriyorum.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Arkadaşlar, benim hakkımda bir dava açılmışsa
-yaptığım 35 bin ihaleden mutlaka dava açılabilirdi- soruşturma açılmışsa, ben,
burada, yüce Meclisin huzurunda söz veriyorum, bu dakika istifa edeceğim; milletvekilliğinden
de Bakanlıktan da istifa edeceğim! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer siz
bunu doğru demiyorsanız kendinize ne dersiniz? Ben istifa ediyorum. Eğer benim
hakkımda TOKİ’deki 35 bin ihaleden bir soruşturma, bir dava varsa istifa etmeye
hazırım. Bugün istifa ediyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) -
Onlar istifa etsinler.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Siz karşılığında kendiniz için ne diyorsunuz?
Varsa getir. Elinde ilam var mı? Elinde ilam var mı açıldığına dair? Getir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Başkan…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Getir, istifa edeceğim. İstifa etmezsem
şerefsizim. Siz kendinize ne diyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – İstifa etmezsem şerefsizim. Getir, var mı? Hoca
hakkında açılan geç teslimden dolayı davaları mı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Başkan, müsaade ederseniz kürsüde… Önemli bir iddia var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Yazıklar olsun!
BAŞKAN – Bir saniye.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Hakaret de var. İki dakika söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika
da siz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın
Başkan, böyle usul var mı ya?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Neye
istinaden veriyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Lütfen, bir dakika.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Birincisi: Ben “Sizin hakkınızda dava var.” demedim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –Öyle dediniz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Siz
“Kurum hakkında dava yok.” dediniz, ben de kurumlar hakkında olan, açılmış
yolsuzluk davalarından bahsettim. Hiç bunu…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Kurum hakkında açılan bir yolsuzluk davası varsa…
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) –
Bakın, ben şunu söylüyorum, hiç boşuna şey yapmayın…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – …onu ben kendi üzerime kabul ediyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, İç Tüzük…
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – 550
kişi gelseniz, kellemi kesseniz, yolsuzlukla mücadele konusunda kararlılığımdan
dönmem. Beni dinleyin.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Hayır, olmadı.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – İki:
Benim iddialarım ortada. Benim bu kürsüde ettiğim iddialar ortada.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) –
İşiniz gücünüz şov yapmak.
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir
dakika. Sükûnetle dinleyelim.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) –
Çıkalım konuşalım. Eğer iddialarımı belgelendiremezsem…
MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Niye belgeyle çıkmıyorsun? Buraya belgeyle çık.
BAŞKAN – Beyler, bir dakika.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) –
Bakın, ben söylüyorum: Eğer iddialarımı belgelendiremezsem milletvekilliği
görevinden istifa edeceğim, bir daha Meclisin önünden geçmeyeceğim ama
iddialarımı belgelendirirsem Sayın Bakan da istifa edecek.
MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Ağabeyciğim, belgeyle çık!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) –
Hodri meydan!
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Erdoğdu.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –Beş dakika söz istiyorum, sataşma yapıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Buyurun, hodri meydan! İstediğiniz televizyon kanalı, istediğiniz şey… Her
kanal olabilir.
BAŞKAN - Sayın Erdoğdu,
lütfen oturalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Aykut, ben de seninle beraber istifa edeceğim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Hadi bakalım Sayın Bakan.
BAŞKAN – Sakin olalım
arkadaşlar, tamam.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Teklifin 2
nci maddesindeki “yayımı” ibaresinin (1.1.2050) olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Haydar Akar Gürkut
Acar
İstanbul Kocaeli Antalya
Aykut Erdoğdu Muharrem Işık Ali
Sarıbaş
İstanbul Erzincan Çanakkale
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kim konuşacak Sayın
Hamzaçebi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Ali Sarıbaş.
BAŞKAN – Sayın Sarıbaş,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VURAL KAVUNCU (Kütahya) –
2050 erken olmuş, 2100 olsun.
ALİ SARIBAŞ (Gaziantep) –
Dokuz ay beklersen sen de erken olmazsın.
BAŞKAN – Lütfen, lütfen…
Sakin olun arkadaşlar.
ALİ SARIBAŞ (Gaziantep) –
Değerli Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, Sayın
Bakanımız konuşmasında, kanunla ilgili konuşmasında şunları söyledi: “35 bin
ihale yaptık ve IMF’ye, 2001 yılında, bu yasa çıktığında, Uluslararası Para
Fonu’na borcumuz vardı.” dedi. Burada şunu mu demek istedi acaba? “Bu yasalar o
zaman çok doğruydu, paramız vardı, o günkü ihale şartları ve o günkü ihaledeki
kanunlarımız, eşit fırsat ve yedirmeyen, içirmeyen, yandaşımızı doyurmayan bir
ihale kanunu üzerinde değişiklikte ısrar ettik ve kalıcı mıydı?” anlamını
taşıyor. Ben böyle anlıyorum. O zaman
-borçlarımız bitti, para çoğaldı-
yedirelim, içirelim anlamı çıkar. Şimdi, “İdareye inisiyatif verilmedi
ve ihaleye giren şahısların da haberi olmadan, haberi olmadığı için de burada
irat kaydediyoruz.” diyor.
Sayın Bakanım, sayın
konuşmacılar; kendi kurduğunuz UYAP var, UYAP. Artık girersiniz İnternet’inize,
oradan soruşturma açıp açmadığını şirket bilir. Gene, KİK’in İnternet
sayfasında devamlı yazılır.
Yine, ben ihaleye giren ve
gerçekten, bir mimar olarak girdiğimde ben saf mıyım benim hakkımda soruşturma
açılıp açılmadığını bilemeyecek, takip edemeyecek kadar? O zaman, o ihaleye
girecek firmanın sahibi ya da tüzel kişisi ya da yöneticisi bu kadar safsa
ondan da zaten ihaleyi bitirme şansı beklenmez. Böyle bir yutturmaca,
kandırmaca yapmayın halkımıza, lütfen. Bunun adı başka bir şey. Bunun adı şu:
Bayramdan önce getirilen bu hızlandırılmış, bu maddenin, 4734 sayılı İhale
Kanunu’nun 11’inci maddesinin 27 kez değiştirilmesi, 2001’den beri 45 kez
değiştirdiğiniz bu İhale Kanunu’nun, gece yarısı bu saatte görüştüğümüz… Niye
bu kadar hızlı ve heyecanlısınız? Burada doğru bir şey var. Doğru tespit şu:
Bundan sonra ihaleye girecek üç yıllık milletvekilleri, belediye başkanı
seçilemeyenler, TOKİ’deki yeni çıkacak büyük ihale ve rantlar; bu arada affedilmiş
ya da suçlu olmuş ya da soruşturma açılmış insanlar, bu kadar hızlı bir şekilde
bu gece yarısı alınan bu maddeden sonra geçirilmeye mi kalkışılacaktır? (CHP
sıralarından alkışlar) O, az önce arkadaşım “Erken mi doğdu?” diyene bunları
dinletmek istiyorum. Bu erken doğum, bu yasanın doğmasıdır.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Çan
termal ne oldu?
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Çan’a gel, Çan’a.
ALİ SARIBAŞ (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, bu kadar basit değil. Bir ihalede üç ayak vardır: Bir
tanesi kamu çalışanı, bir tanesi müteahhit, yüklenici, bir de siyasi ayağı
vardır.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – O, sizin kafanıza göre öyle.
ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Bu
dönem içerisinde, siyasi yüklenicilerle birlikte, yükleniciyle birlikte acaba
bu ranttan hızlı bir şekilde seçimlere hazırlanmak mı geçiyor?
Değerli arkadaşlarım, onun
için… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Lütfen dinler misiniz.
O zaman, ihalenin irat
kaydedilmesine -bugünkü çıkardığınız, herkesin olacağı ihaleye giren A
şahsının- soruşturmayı savcının gizli yapmasına rağmen, onun hakkında
soruşturma yapıp onunla ilgili soru ve soruşturmasını yapmayacak mıdır? Burada
bir sürü hukukçu arkadaşımız var. O insanın ihaleden haberi olmama şansı var
mıdır? Akşamdan beri dinliyorum, lütfen, uyutmayın halkımızı. Yok böyle bir
anlayış. Onun için de kandırmayın bu “irat kaydedilen” kelimesi arkasında.
Halkımız, artık, bir ihalenin ülkede menfaatleri doğrultusunda şeffaf, rekabet
ortamı içerisinde, gerçekten, kişiye, şahsa davetiye, şirkete davetiye çıkarır
gibi değil, burada tekel, eskiden olduğu gibi, tekrar kendi yandaşlarımız
içerisinde çantacı müteahhitler yaratmayalım. Bunlara af yetkisi vermeyin çünkü
burada vicdanınız sızlar. Bu hepimizin parası. Bugün Sayın Bakan “TOKİ’de param
yok.” diyor ama ihalelerinizde... 35 bin değil, inşallah 70 bin ihale yapın ama
ihale, rekabet ortamı içerisinde, doğru yapıldığı sürece… Nasıl? Projenin bir
bütünlüğü içerisinde, parça parça değil. Karayollarında bile, hepsi bütünken, 5
kilometre, 5 kilometre verdiniz. Bunlarla oynamayın.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Sarıbaş.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısını
da arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
2’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Haluk Eyidoğan, İstanbul
Milletvekili.
Sayın Eyidoğan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ sıralarından
buraya gelip konuşma yapan bir milletvekiliniz sabırdan bahsetti. Biz de çok
sabırlıyız. Bu kanun teklifinin gelişinden şu ana kadar gerçekten biz de çok
sabırlıyız çünkü daha başlangıçta kanun teklifi Komisyon üyelerinin görüşüne
geldiğinde 48 saat kuralını bile uygulamadınız. 18 Ekimde Komisyondan çıktı bu
kanun teklifi, görüşüldü ve 1 Kasımda da buraya geldi. Bu ne acele, neyin
acelesi bu? Usul hakkında birçok tartışma yapıyoruz burada yani usulsüzlüklerle
ilgili tartışma yapıyoruz. Bakın, İç Tüzük’ün 20’nci maddesinin gerekçesine
göre, bayındırlık, imar, iskân, ulaştırma ve turizm işleri ile ilgili kanun
tasarı ve teklifleri, kanun hükmünde kararnameler ve uluslararası anlaşmalar
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna havale ediliyor, değil mi?
Siz ne yaptınız? Kamu İhale Kanunu değişiklik teklifini bu Komisyona
getirdiniz. Saatlerdir tartışıyoruz, hukuki tartışmalar yapıyoruz. Peki, bu
kadar hukuki ağırlıklı tartışmalar yapıyoruz, niye bu Kamu İhale Kanunu’ndaki
değişikliği Adalet Komisyonuna sunmadınız? Biz bu konuda ısrarcı olduk
Komisyonda, defalarca söyledik, orada kayıtlara geçti. “Bu kanun teklifinin,
değişiklik teklifinin Adalet Komisyonuna girmesi gerekir.” dedik, sokmadınız
acelenizden. Dolayısıyla, bu kanun teklifinin yeri önce Adalet Komisyonuydu,
burada da usulsüzlük yaptınız. 48 saat konusunu söyledim. İç Tüzük’ün 36’ncı
maddesine göre, komisyona havale edilen teklifin 48 saat bekleme süresi
geçmeden komisyon gündemine alınmaması lazım. Telefon ettim Sayın Komisyon
Başkanına, dedim ki: “48 saat kuralını uygulamıyorsunuz.” Onunla da anlaşamadık
ve Komisyonu 18 Ekimde topladık. Komisyonda Sayın Bakan yoktu, Sayın Bakanın
yerine bırakacağı temsilen kimse yoktu, bir saat onu bekledik. Buyurun, bir
usulsüzlük daha. Şimdi, bu kadar usulsüzlükle geldik bugüne, burada da hâlâ
usul tartışmaları yapıyoruz, ondan sonra sabır istiyorsunuz. Biz mi
sabredeceğiz, siz mi sabredeceksiniz bu kadar usulsüzlükte?
Ayrıca, diğer bir usul
uygunsuzluğu yine Kamu İhale Kanunu’nun 53’üncü maddesinin (b) bendinin son
paragrafındaki kurala uymamanızdır. Buna göre “Kamu İhale Kurumu, Kurul
kararıyla bu Kanun’un ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun uygulanmasına
ilişkin standart ihale dokümanı, tip sözleşme, yönetmelik ve tebliğler
çıkarmaya yetkilidir.” yazıyor. Kanun’da yapılan düzenlemeye göre, Kamu İhale
Kurumu mevzuat düzenleme yetkisine sahiptir. Bu bağlamda, Bayındırlık Komisyonu
Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un görüşmeleri
sırasında Kamu İhale Kurumundan görüş almalıydı. Bunun yanı sıra, Komisyon,
Sayıştay ve üniversitelerden de görüş almalıydı ama maalesef Komisyon, bu
görüşleri yeterince alamadan görüşmeye girmiştir. Birçok usul hatası manzumesi
içerisinde aceleci bir davranış sergilenmiştir. Şimdi, bu acelecilik nedeniyle
bizim kafamızda bir sürü şüphe uyanıyor ve bunları tartışmak istiyoruz. Benden
önce konuşan tüm milletvekillerimiz, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
sizin yarattığınız bu şüphelerden dolayı üzerine basa basa konuşuyorlar, “Acaba
yangından mal mı kaçırıyorsunuz?” diyorlar, yoksa adaletin terazisinden bazı
ihalecileri mi kaçırıyorsunuz? Bunu çok yakın bir zaman içerisinde hepimiz
göreceğiz.
Şimdi, bakın, Türkiye Müteahhitler
Birliğinin bir anketi var, Türkiye Müteahhitler Birliğinin anketi birçok
kesimle yapılmış. Diyor ki: Müteahhit ile ilgili toplumdaki temel görüş
depremde sorumluluk, iş ahlakı ve dış ilişkilerde ülkenin itibarı olarak
sıralanmış. Araştırmada, vatandaşların özel sektöre güvenmemesi de önemli bir
sonuç olarak ortaya çıkmış. Siz de diyorsunuz ki Cumhuriyet Halk Partisi
vekillerine “Güvenin.” Bu anketler bile göstermiyor. Özel sektöre güven
düzeyinde ankete cevap verenlerin yüzde 23,2’si hiç güvenmezken, yüzde 21,3’ü
çok az ve yüzde 35,37’si de biraz güveniyor ve siz, Kamu İhale Kanunu’nda
ayrıcalık getiriyorsunuz halkın güvenmediği bu müteahhitlere. Ve çok güvenenler
de ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 4,4. Fikir belirtemeyenler ise yüzde 2,3.
Şimdi, bakın, gazetelerde çok
yeni bir haber var: “Davalı müteahhide ihale.” Van depreminde yaptığı konutlar
yıkılan ve Erciş’te müteahhitlik yapan bir kişinin, taksirle 1’den fazla
kişinin ölümüne sebep olmak suçundan hakkında işlem başlatılmış. Bu şahıs için
Erciş Cumhuriyet Savcılığı tutuklanma talep etmiş ancak Ağır Ceza Mahkemesi bu
talebi reddederek tutuksuz yargılanmasına karar vermiş. Tutuksuz yargılanan bu
şahıs deprem sonrasında ne yapmış biliyor musunuz? İki kamu ihalesine daha
girmiş. Bu kişinin Erciş Asliye Ceza Mahkemesinde taksirle 1’den fazla kişinin
ölümüne neden olması suçlanmasıyla yargılanmasına bilirkişi raporu neden olmuş.
Ne demiş Karadeniz Teknik Üniversitesinin bilirkişi raporu: “Statik proje ve
statik projede hesap raporu bulunmuyor. Yapıp da yıkıldığı binalar, kolon,
kesi, donatı alanı, döşeme, kesit gibi projeler de yok. Yaptığı apartmanın ne
zaman yapıldığı belli değil, malzemelerin sınıfı da belli değil.” Böyle
gidiyor. Dolayısıyla, bu şahıs, iki kamu ihalesine girmiş.
Şimdi, bakın, geçenlerde
şöyle bir yazı çıktı gazetelerde: TOKİ’ye 21.127 tazminat davası açılmış.
Neden? Çünkü TOKİ’nin iş yaptırdığı müteahhitlerin yaptığı birçok hatalardan
dolayı. Sayıştayın TOKİ eleştirisini okuyorum. Lütfen, dikkatinizi çekiyorum.
Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına bir eleştiri de Sayıştaydan geldi. Konutların zamanında teslim
edilememesi ve yüklenici firmaların hizmet kusurları yüzünden, 2009 yılında
3.031 olan dava sayısı 2011’de 25.215’e çıkmış. Raporda, aynı dönemde ödenen
tazminat tutarı 300 bin liradan 36,5 milyon liraya ulaşmış. Kim bu işleri
yapanlar? TOKİ müteahhitleri. Bunlar şimdi davalı. Bunlar ne yapacak? Sizin bu
çıkarmaya çalıştığınız kanun teklifi değişikliğiyle hepsi ihalelere girecekler.
Yaptıkları incelemeyle TOKİ’nin âdeta röntgenini çeken denetçiler -Sayıştay-
kurumun ödediği tazminat tutarının son üç yılda 7 kat arttığına dikkat çekerek,
yönetime “Daha düzgün müteahhitlerle çalışın.” diyor raporunda.
Daha düzgün müteahhitlerle
çalışın Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Çok doğru bir şey.
HALUK EYİDOĞAN (Devamla) –
Evet.
Vaktim az kaldı.
Bakın, okullar depremde
yıkılıyor. Millî Eğitim Bakanlığı… Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2010’da bir
Deprem Araştırma Komisyonu var, onlar bir araştırma yapıyorlar. Okulların yüzde
12’sinin güçlendirilmesine imkân olmadığı, yüzde 64’ünün öncelikli olarak
güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Okullar içinde sadece yüzde 9-10’luk
bir oranın sağlam olduğu söyleniyor. Kim yaptı bu kamu yapılarını, kamu
binalarını? Kamu ihalelerini alan müteahhitler yaptı. Bu süreç böyle devam
edemez. Bu manzaralar ortadayken, şimdi, siz, okullarımızı, kamu binalarımızı
bu hâle getiren müteahhitlerin davaları sürerken “İhale alabilirsiniz.”
diyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Eyidoğan.
Şahısları adına Hacı Bayram
Türkoğlu, Hatay Milletvekili.
Sayın Türkoğlu, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay)
– Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 336 sıra sayılı Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu kanun teklifi
üzerinde katkı sunan değerli konuşmacılara, milletvekillerimize en kalbî
şükranlarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.
Kamu İhale Kanunu’nun ceza
hükümlerinde isteklilerle ilgili bir taraftan ihaleye katılma yasağı verilirken
diğer taraftan da geçici teminatlarının bir şekilde irat kaydedilmesi hem
hukuki, hem insani hak ve hem de anayasal bakımdan bir aykırılık teşkil etmektedir.
Bize bu yasa teklifi, bu ikilemi ortadan kaldıracak, dolayısıyla mağdurların da
mağduriyetini ortadan kaldırmaya fırsat tanıyacak bir yasa teklifi
niteliğindedir.
Bu 3’üncü madde yürütme
maddesidir. Yasalaştığı takdirde ben bu maddenin, bu teklifin hayırlı olmasını
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Türkoğlu.
İkinci konuşmacı Sayın
Mustafa Şahin, Malatya Milletvekili.
Sayın Şahin, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 336 sıra sayılı Kamu İhale Kanunu
hakkındaki değişikliğin 3’üncü maddesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten bu kanun değişikliğiyle
alakalı mağduriyeti olan arkadaşlarımızın, şirketlerin, şirket ortaklarının ve
tüzel kişilerin haksızlıklarının giderilmesi noktasında yapılan güzel bir
çalışma. Emeği geçen bütün arkadaşlara ben teşekkür ediyorum. Bu kanunla ilgili
yapılan düzenlemelerle beraber, oluşan haksızlıkların giderileceği
kanaatindeyiz.
Yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum, hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
Şimdi, madde üzerinde on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. 3 arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kamu İhale Kurumunun resmî
web sitesinde yasaklılarla ilgili bölüm bulunmakta ve dileyen herkes, yasaklı
olup olmadığını veya ihaleye katılanların yasaklanıp yasaklanmadığını
öğrenebilmektedir ancak hakkında kamu davası olan kişiler için herhangi bir
bilgi sekmesi bulunmamaktadır.
Sayın Bakan, 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu’nun 53’üncü maddesi Kurumun yetkilerini belirlemiş, 59’uncu
maddesinde ise, “Haklarında kamu davası açılmasına karar verilenler, Cumhuriyet
Savcılıklarınca sicillerine işlenmek üzere Kamu İhale Kurumuna bildirilir.”
hükmüyle yetki verilmiştir. Yani hakkında kamu davası açılan kişilerle ilgili
bilgilerin Kurum tarafından derlenerek resmî web sayfasında yayınlanması
gerekmektedir ancak bu işlem yapılmamaktadır. Neden bu işlem yapılmamaktadır,
böyle bir değişikliğe ihtiyaç duydunuz bugün?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Acar.
Sayın Gök…
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın
Başkan, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi’ne 2005 yılının Nisan ayında, hak
sahiplerine maketler ve tanıtım filmleri gösterilerek başlanıldı ve onlara,
otobandan olan evlerin verileceği ifade edildi. Ancak 2012 Ocak ayında
Başbakanın da katıldığı kura çekilişinde çok ciddi haksızlıklara uğrayan hak
sahipleri çok ciddi eylemler yaparak seslerini duyurmaya çalıştılar çünkü
kendilerine vadedilen bölgelerin ve özellikle zemin altı dairelerin çıkması
üzerine ciddi haksızlıklara uğradıklarını ifade ettiler çünkü hak sahiplerinin
verdikleri arsalar üzerinde villalar yapıldı ama kendilerine, zeminin çok
altında, bodrum katlardan daireler düştü ve daha sonra Başbakan ve Büyükşehir
Belediye Başkanı bu haksızlıkları gidereceklerini kendilerine ifade etti ancak
şu ana kadar herhangi bir somut adım atılmadı.
Kuzey Ankara kentsel dönüşüm
mağdurları için şu ana kadar ne yapılmıştır, onu merak ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Gök.
Sayın Erdoğdu…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Değerli milletvekilleri, biraz önce ben kürsüde konuştuğum sırada hepiniz tepki
gösterdiniz. Ben şimdi tutanaktan okuyorum, Sayın Bakanın sözü: “Gerek benim
çalıştığım dönemdeki sekiz buçuk yılda ve gerekse benden sonraki arkadaşlarımın
döneminde Toplu Konut İdaresi hakkında açılmış bir dava yoktur, bir soruşturma
yoktur.” demiş Sayın Bakanımız.
Şimdi Sayın Bakana soruyorum
–onlarcası var, bir tanesini söyleyeceğim- KC Grup isimli firmanın banka
kredilerine teminat verildiği için Toplu Konut İdaresi hakkında 30 trilyon
devleti zarara soktuğuna yönelik bir dava var mıdır, yok mudur? Onlarca dava
var Toplu Konut İdaresi hakkında. Ben her söylediğimi belgeye dayanarak
söylüyorum. Beşer şaşar, eğer yanlış söylersem özür dilerim ama bunu doğru
söylüyorum. Bütün söylediklerim şimdiye kadar doğru, işte tutanak. İsterseniz
bütün iddialarımla ilgili, sadece bu değil, Sayın Bakanın istediği platformda
tartışmaya hazırım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Demin kendisi çok ağır laflar kullandı, ben bir cumhuriyet bakanına bunu iade
etmiyorum ama istediği yerde bunları ispatlamaya hazırım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Akar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Bakan, TOKİ’de yaptığınız ihalelerde şartnamede yer olmamasına rağmen
bankalardan TOKİ’yi kefil yaparak kredi kullandırtıyorsunuz ihaleyi kazanan
firmalara. Bu, diğer ihaleye katılanlar için haksızlık olmuyor mu? Bunu neye
dayanarak yapıyorsunuz ya da bu finans desteğini sağlayarak ihaleyi alan
firmaya avantaj sağlamıyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Akar.
Sayın Bakanım buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale
Kurumu sitesinde yasa gereği “yasaklılar” yazılmaktadır, belirtilmektedir fakat
Yasa gereği hakkında dava açılanlar bildirilecek, diye şöyle bir şey var: “Dava
açan savcılık açtığı yasayı kuruma bildirir. Yine yasaklama için soruşturma
yapılanlar Kamu İhale Kurumuna bildirilir.” Orada “Bir sitede yayınlanır.” diye
bir şey yok, “Bildirme mecburiyeti” var, bu bildiriliyor.
Şimdi, dava açılan
müteahhitler zaten ihalelere katılsalar bile, dava gereği, mevcut İhale
Kanunu’na göre, ihalelere katılsalar bile, ihaleyi kazansalar sözleşmeyi
yapamazlar. Bilinsin, bilinmesin; yapamaz. Bu çok açık bir şekilde… Anayasa
Mahkemesinin kararı var, 4734 sayılı Kanun’daki 11’inci maddenin alt
fıkralarında bu var, 17’nci maddede var, 58’inci maddede var, 59’uncu maddede
bu çok açık bir şekilde var. Şimdi, bunu tekrar tekrar anlatıyoruz ama bir
türlü anlatamıyoruz. Anayasa Mahkemesinin kararı çok açık çok değerli
arkadaşlar, buna bir şey yapamayız biz. Yaptığımız bu.
Şimdi, yine aynı şekilde,
Kuzey Ankara kura sistemini Sayın Gök söyledi, yerden göğe kadar haklı. Haklıya
“Haklı.” diyeceğiz biz, teşekkür ediyorum. Orada büyük bir yanlışlık
yapılmıştır. Biz de ona karşıyız, Sayın Başbakanımız da ona karşı. Başbakanımız
olaya el koymuştur ve orada haksızlığın giderilmesi için çalışma yapıyoruz.
Hakikaten, kuzeyden, zemin kattan daire almış, aynı bedel; üçüncü kattan,
güneydoğu cephesinden almış aynı bedel. Bu yanlıştır, yanlışlığı bizim
arkadaşımız da yapsa biz ona karşıyız. Biz bunu düzelteceğiz, zaten onun için
gecikme vardır. Siz de burada uyardınız; Meclisi uyardınız, beni uyardınız, ben
size yürekten teşekkür ediyorum.
Efendim, Sayın
Milletvekilimiz “TOKİ hakkında dava açıldı.” dedi. Bir kurum hakkında yolsuzluk
davası açılmaz, şahıslar hakkında açılır yolsuzluk davası.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya
yolsuzluk konu değil, siz dava açılmamış, diyorsunuz Sayın Bakan. KC Grubu
davası yolsuzluk davası değil mi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bakınız, TOKİ hakkında belki 150-200 tane dava
vardır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, öyle
demediniz demin.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Öyle demiyorsunuz, sonra “şerefsiz” diyorsunuz. Yakışıyor mu size?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bakınız, şahsım hakkında ben konuştum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır
“TOKİ” diyor tutanakta açıkça.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Ben
yolsuzlukla ilgili söyledim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ben onu söylemiyorum, demin söylediğinizi söylüyorum. Siz onun için “Şerefsiz”
diyemezsiniz çünkü ben doğruyu söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi
hemen, derhâl özür dileyin, derhâl özür dileyin.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Ben size “Şerefsiz” demedim.
Bakınız arkadaşlar,
yolsuzluktan bahsettiniz, yolsuzluk davası şahıslara açılır. “Benim hakkımda,
benden sonra da arkadaşlar hakkında bir dava yok.” dedim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Siz “Toplu Konut İdaresi” diyorsunuz Başkan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – “Toplu Konut İdaresinden dolayı” diyorum,
düzeltiyorum eğer yanlışsa. Arkadaşlar, yolsuzluk davası şahıslar hakkında
açılır. Benim hakkımda varsa… Aynı sözü söylüyorum, TOKİ hakkında geç
teslimlerden dolayı davalar vardır, bundan dolayı TOKİ tazminat ödemektedir,
ödediğimiz tazminatları da müteahhitlerden almaktayız, alıyoruz. Değerli
arkadaşlar, bundan müteahhitlerde gecikme oluyor, tüm Türkiye’de bunlar oluyor
fakat benim şahsım hakkında bir dava varsa, yine dediğim sözleri tekrarlıyorum
veya benim oradaki arkadaşlarım hakkında varsa söylüyorum. Orada KC’nin
yaptığı… Ben şimdi, yani çok ağır laf konuşmak lazım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Konunun çok detayına girmeye gerek yok, böyle bir dava var, siz de biliyorsunuz
ben de biliyorum.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Var, var tabii.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ama sonra “Yok.” diyorsunuz Sayın Bakan, ben zor durumda kalıyorum. İtibarım
sarsılıyor arkadaşların karşısında.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanak
açık.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Arkadaşlar, bakınız, TOKİ’nin açtığı yüzlerce
dava var, TOKİ’nin hakkında açılan dava da var. Açılan dava nedir? TOKİ’yi
dolandırmış birisi, TOKİ dava açmış, dolandırıcı…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Tutanak ortada, daha neyi iddia ediyorsun?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Arkadaşlar, lütfen çarpıtmayalım, TOKİ’nin
hakkında açılan dava var, TOKİ’yi dolandıranlar hakkında açılan davalar da var,
TOKİ hakkında geç teslimden dolayı veya kusurlu işlerden dolayı açılan davalar
da var. Biz bunları müteahhitlerden tazmin ediyoruz.
Çok değerli arkadaşlar,
bakınız, burada siz bizi yolsuzlukla itham ettiniz, biz de onun üzerine bunları
söyledik usulsüzlükle itham ettiniz. İhalelerle ilgili bizim hakkımızda bir
dava var mı? Var mı benim hakkımda ihalelerle ilgili bir dava?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Bakan, siz diyorsunuz ki: “Toplu Konut İdaresi hakkında yok.” Ben buna
itiraz ediyorum.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Ama, yolsuzlukla ilgili, ihaleyle ilgili… (AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Arkadaşlar…
BAŞKAN – Lütfen, lütfen…
Sakin olalım.
Evet, Sayın Bakan…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Akar “TOKİ müteahhitlere kredi
kullandırıyor.” diyor. Biz müteahhitlere kredi kullandırmıyoruz. Müteahhitlere
kredi kullandırmıyoruz biz, kendileri kredi kullanıyorlar. Biz ne kredi
veriyoruz ne kredi kullandırıyoruz.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bakan.
Değerli arkadaşlarım, madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Bakan, bir özür dileyeceksiniz herhâlde.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Bize çok haksızlık ettiniz Sayın Bakan, çok ayıp ettiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanak
açık.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bu
kadar yüreğim yanıyor bu konuda, çok nazik konuşuyorum, siz neler
söylüyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir
özür dileyeceksiniz herhâlde. Hani “Özür dilerim.” diyordunuz, hadi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanın beyanı tutanakta yer alıyor. Ben
burada duydum, yetinmedim tutanağa bakıyorum. Sayın Bakan diyor ki: “Gerek benim
çalıştığım dönemdeki sekiz buçuk yılda ve gerekse benden sonraki arkadaşlarımın
döneminde, Toplu Konut İdaresi hakkında açılmış bir dava yoktur, bir soruşturma
yoktur.” Şimdi çok iddialı bir cümle söylüyorsunuz Sayın Bakan ve devamında
yine başka şeyler söylüyorsunuz. “Şahsım değil TOKİ hakkında açılmış olan
davaları da kabul ediyorum.” dediniz. Sayın Aykut Erdoğdu’da bunun doğru
olmadığını ispat etti. Şimdi, size düşen Sayın Bakan…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İstifa
etmek!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - …bu beyanınız nedeniyle Sayın Aykut Erdoğdu’dan özür dilemek.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Hamzaçebi.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Çok değerli arkadaşlar, şimdi bazıları uyur
onları uyandırırsınız ama bazıları da uyku numarası yapar ona ne yapsanız
uyanmaz, uyanmak istemez, uyuyorum numarasına devam eder. Ben orada TOKİ
kelimesini kullanmış olabilirim buradan maksat şahıslardır. “Siz TOKİ’yi,
devleti zarara uğrattınız, ihalelerden yanlışlık yaptınız.” derken şahıslar
hakkında böyle bir dava açılır. TOKİ hakkında dava, diyorum, şu anda, elli
tane, yüz tane, iki yüz tane, beş yüz tane dava vardır, TOKİ’nin açtığı davalar
da vardır, TOKİ’yi dolandıranlara açılan davalar vardır, TOKİ’nin yaptığı
kusurlu işlerden dolayı vatandaşların açtığı davalar vardı,r bunları biz tazmin
ediyoruz, müteahhitlerden de bunu alıyoruz çok değerli arkadaşlar. Biz orada…
“Siz” derken çok dikkat etmek lazım. Buradaki Meclis, yüce Meclis ne anladı?
Siz benim şahsımı suçladınız…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ben şahıs suçlamadım, hayır.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – …ben de şahsım hakkında bir dava olup olmadığını
ifade ettim yanlış bir dil sürçmesi olabilir şimdi düzeltiyorum. Maksatlı olmak
günahtır, yazıktır. Ben bunu size demiyorum, ben arkadaşlarıma söylüyorum,
kendime söylüyorum, size katiyen söylemiyorum.
Şimdi, ben diyorum ki: Ey
arkadaşlar, yüce Meclis; ben yel değirmeni kuruyorum, yel değirmeni. Siz bana
diyorsunuz ki: “Suyu nereden getireceksin?” Yahu diyorum ki: Rüzgârla dönecek
bu. “Ya ben anlamam, suyu nereden getireceksin? Ya bu değirmen ama bu değirmen
yel değirmeni, yel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen arkadaşlar, bu kadar
izansızlık olmaz. Siz beni suçluyorsunuz, siz bana hakaret ediyorsunuz, ben
konuşmayacağım... Biz hakarete hakaretle cevap vermeyiz. Hakarete, kendi
yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı söyleyerek cevap veririz. Siz beni
suçlarken… Ben, sekiz buçuk yıl yaptığım TOKİ Başkanlığında, 35 bin, irili
ufaklı ihale yaptım. Orada, siz teşekkür edecekken… Ya, be kardeşim, bizim
dönemimizde belediye başkanları da hapse atıldı, üst düzey bürokratlar da hapse
atıldı, hâlen hapiste yatan adamlar var, bize yakın olan adamlardan hapiste
olanlar var. Benim gözümün yaşına da ne siz bakarsınız ne Türkiye
Cumhuriyeti’nin Başbakanı bakar ne Türkiye Cumhuriyeti’nin savcısı bakar, ben
de şimdi hapiste olurdum. Diyorum ki: Sekiz buçuk yıllık TOKİ döneminde, daha
önceden de İstanbul’da yaptığım -dört buçuk sene- KİPTAŞ Genel Müdürlüğü
döneminde, yine Ankara Belediyesinde yaptığım -bir yıl- Metropol Genel
Müdürlüğü döneminde hakkımda açılan bir dava varsa, bırakın davayı, bir
soruşturma varsa, dediklerimizi tekrar ediyorum. Bir şeyi saptırmayın. Lütfen,
çok değerli arkadaşlarım, görüyorsunuz yani iş yapacaksın… Peki, biz yanlış
konuşuyoruz, diyoruz ki Türkiye dünyada 16’ncı ekonomi değil. Peki, 2002 yılında
yüzde kaç faiz veriyordunuz bankadan para aldığınız zaman, yüzde kaç?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın
Bakan ne yapıyor?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Bakan, biz de bir cevap verebilir miyiz lütfen.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –Yüzde 30. Şimdi ne kadar veriyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu kaç
dakika konuştu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Şimdi kaç? Yüzde 5, yüzde 7. Enflasyon kaçtı,
gecelik enflasyon? Yüzde 400. Şimdi kaç? Yüzde 5.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı
miktarda süre vereceksiniz!
BAŞKAN – Size de vereceğim.
Merak etmeyin, sakin olun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –Siz güneşi balçıkla sıvamaya kalkmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yedi
dakikadır konuşuyor.
BAŞKAN – Soru soruyorsunuz,
cevap veriyor. Sakin olun, vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Soruya
cevap vermiyor, başka bir şey yapıyor şu anda.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Çarpıtmaya kalkmayın.
Bakınız, ben size şunu da
söyleyeyim: Şimdi, ezkaza… Müsaade edin, çok hakaret ettiniz, ben hakaret
etmiyorum, biz yaptıklarımızı söylüyoruz. Katiyen, ne kavga yapmak niyetim var
ne de hakaret etmek niyetim var. Ben suç yaparsam özür de dilerim, el de
öperim, hiç yapmam, alnından da öperim ama şunu söyleyeyim, çok değerli
arkadaşlar, şunu ifade ediyorum çok değerli milletvekilleri: Bizim, 2002
yılının sonunda…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya,
bunun konuyla ne alakası var Allah aşkına!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Müsaade edin arkadaşlar. …Türkiye Cumhuriyeti’nin
hazinesinde 25-27 milyar dolar para vardı.
Şimdi, 115 milyar dolar para
var. Bu da mı yanlış? Ha, şu geliyor aklıma: Şimdi, siz bize “Gidin.”
diyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, soru-cevap bitti.
BAŞKAN - Bir dakika… Bir
dakika efendim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bizim iktidardan gitmeye hiç niyetimiz yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sakın
iki dakika vermeyin.
BAŞKAN – Siz sakin olun
lütfen, vereceğim ona da.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Ama, ezkaza biz iktidardan gitsek sizin duracağınız altı
ay. Altı ayda…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Niye susmuyorsun
kardeşim?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ne
demek niye susmuyorsun ya!
BAŞKAN – Soru sordunuz, bir
dakika…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
İki saattir…
BAŞKAN - Vereceğim size de
efendim, susun, dinleyin.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ama Sayın Başkan, bu kadar olmaz ki!
BAŞKAN – Size de söz
vereceğim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sizin foyanız çıkacak, yolsuzluğa batacaksınız,
hazinedeki parayı da bitiremeyeceksiniz, 5-10 milyar lira yiyeceksiniz,
gideceksiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Gerçekten, bu ayıp değil mi?
BAŞKAN – Rica ediyorum yani
ya…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Öyle oldu, İstanbul’da İSKİ’de öyle oldu,
Ankara’da öyle oldu, devlete geldiniz öyle oldu. En fazla duracağınız altı ay.
110 milyar paraya göz dikmeyin, o parayı bitiremezsiniz, öyle kolay bitmez.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya
ne alakası var bunun bu konuyla ya?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sizin derdiniz, biz hazineyi doldurduk, IMF’ye
borcu kestik, ekonomiyi büyüttük, işler tıkır tıkır yürüyor, “Acaba biz nasıl
geliriz de çarparız.” onun peşindesiniz. Bundan o anlaşılıyor; o, şimdi
derdiniz o. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak
“nasıl çarparız, onun peşindesiniz…”
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Aykut Bey, lütfen…
BAŞKAN – Teşekkürler…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – …senden özür dileyecekmişim, öyle mi?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Nasıl çarparız onun peşindesin...
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Öyle mi? Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun!
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan, sağ
olun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Doğru konuş, doğru konuş sen! Ne diyorsun sen?
BAŞKAN – Sayın Erdoğdu,
lütfen…
Sayın Hamzaçebi, cevap vermek
üzere Sayın Erdoğdu mu, kim konuşacak efendim?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Erdoğdu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Niye konuşuyor Sayın Başkan?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Niye konuşuyor?
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Hangi maddeye göre söz verdiniz? Niye söz verdiniz?
BAŞKAN - Efendim, müsaade
edin, tamam.
Lütfen, tekrar bir şeye
meydan vermemek üzere, Sayın Erdoğdu, daha sakin lütfen...
11.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Başkan, benim de en az o ağır hakaretler kadar ağır hakaretler edebilecek
potansiyelim var şu an ama bu Meclise olan saygımdan hiçbir hakarette
bulunmayacağım, sadece şunu söyleyeceğim: Konuşma boyunca iki şeyi söylemişim:
Bir: Neden açık ihale
yapmadınız?
İki: 770 trilyon TOKİ zarar
ettirildi mi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bütün ihalelerimiz açık, bütün ihalelerimiz açık.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – İki
tane şey söylemişim ve siz bunun karşısında demişsiniz ki: “Gerek benim
çalıştığım dönemde –sekiz buçuk yılda- ve gerekse benden sonraki arkadaşlarımın
döneminde Toplu Konut İdaresi hakkında açılmış bir dava yoktur, bir soruşturma
yoktur.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Soruşturma yok, doğru. Evet, var mı? Soruşturma
var mı, soruşturma?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) –
Tutanak burada. Hiç boşuna parçalanmayın.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Getir bakalım.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
–Tutanak burada.
Ben de demişim ki: “Sayın
Bakan, Toplu Konut hakkında açılmış çok dava var.”
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Sonuç ne, sonuç? Olsa ne olur?
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen
dinleyelim.
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Sonuç yok, sonuç…
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ya,
arkadaşım sen niye bağırıyorsun?
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Sonuç var mı, sonuç?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Sen
niye bağırıyorsun? Konuşmamı bozamazsın benim. Benim mücadelem var. (AK PARTİ
ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
Bunun karşısında…
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) –
Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN – Söylüyorum.
Buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Saptırma!
BAŞKAN – Sayın Bakanım,
lütfen bitirsin.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) –
Şimdi Sayın Başkan, konuşmama hiç engel olamayacaklar. Benim söylediğim net,
tutanaklar net ve ben bunun karşısında diyorum ki “Dava yok.” demiş. Ben bir
tane örnek davayı verdim, üstelik bir tane örnek verdiğim davada tutmuş…
OKTAY SARAL (İstanbul) –
Sonuç neyse onu söyle, sonuç ne? (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen, lütfen…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bütün ihalelerimiz açık.
BAŞKAN – Sayın Bakanım
lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Böyle şey mi olur ya, susun be, susun. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu
lütfen. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayret
bir şey ya, 9 dakika sizi dinledik, 9 dakika. (AK PARTİ sıralarından “Ne
bağırıyorsun?” sesleri, gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Siz
bizi nasıl susturacağınızı sanıyorsunuz ya, biz milletin vekiliyiz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Yalan söylüyorsun. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar sakin
olalım, lütfen.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Siz
bizi susturamazsınız, susmayacağız, hele yetimin hakkı için sonsuza kadar konuşacağız.
(AK PARTİ sıralarından “haysiyet celladı” sesi, gürültüler)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Yalan konuşuyorsunuz!
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen
sakin olalım.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ne
haysiyet celladı?
Susmayacağız… Neyi yanlış
söylüyorum, hangisini yanlış söylüyorum, hangisi belgesiz, hangisinde yetimin
hakkı yok.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Yalan söylüyorsun.
BAŞKAN – Sayın Bakanım… Sayın
Bakanım sakin olun lütfen.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Çıkacağız
televizyona seninle, yalan konuşuyorsam ben istifa edeceğim, doğru söylüyorsam
sen istifa edeceksin. Var mısın? Demedin mi bunu? (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Yazıklar olsun, yazıklar olsun!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) –
Bunu dedin ve yalan söyledin, şimdi suçlulukla hareket ediyorsun. (Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar 5 dakika
ara veriyorum oturuma.
Kapanma Saati: 21.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15'inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
336 sıra sayılı Kanun
teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
3’üncü madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, bir saniye efendim.
Sayın Erkut Erdoğdu’nun
kürsüdeki konuşması yarım kaldı, konuşmasını tamamlayamadı. Kendisine,
konuşmasını tamamlaması için süre vermenizi rica ediyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi,
müsaade ederseniz Meclisin bu havasında devam edelim. Arkadaşlar karşılıklı
olarak birbirlerine söyleyeceklerini söylediler. Zannediyorum mesele de
tavazzuh etti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Hayır, efendim.
BAŞKAN - Ayrıca görüşülecekse
kendileri oturur, görüşür.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Şimdi, bunu daha
fazla uzatmanın bir anlamı yok, müsaade ederseniz burada bırakalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Tebrik ediyorum sizi!
Efendim bakın, Sayın Başkan,
şimdi tablo şudur: Sayın Bakana konuşması için dokuz dakika süre verdiniz, İç
Tüzük’te bunun yeri yok.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Var
var, onun yeri var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Ama konuşsun tabii ki. Sayın Bakan konuşma ihtiyacı duyuyorsa
dokuz değil, on beş dakika, on dokuz dakika konuşsun, hiçbir itirazım yok, ona
takılmıyorum. Sayın Aykut Erdoğdu da bu çerçevede sizden söz talebinde
bulundu, kürsüye çıktı.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Kaç
sefer konuşacak? Konuştu ya!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Çoğunluğun baskısı nedeniyle Sayın Erdoğdu konuşmasını
tamamlayamadı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz diyorsunuz ki:
“Çoğunluğun baskısını dikkate alalım, Aykut Bey kürsüye çıkmasın.” Sayın
Başkan, bunu kabul etmiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Aykut Bey’e sataşmadan dolayı söz verdiniz.
MUHAMMET BİLAL MACİT
(İstanbul) – 2 defa.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Tüm uygulamalarınız sataşmadan dolayı sözlere iki dakikadır. Şu anda Sayın
Erdoğdu’nun konuşma süresi iki dakika yirmi altı saniye olmuştur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ama bir buçuk dakika konuşamadım Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ama, Bakanı da konuşturmadınız zaten.
Orada iki dakikalık süreyi
arkadaşlarımız herhâlde, muhakkak konu yapmamıştır çünkü gelenek uygulamanız bu
şekildedir. Süre tamamlanmıştır.
Arz ediyorum efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Bakanın dokuz dakika konuşması İç Tüzük’ün hangi hükmüne
dayanıyor Sayın Başkan?
BAŞKAN – Şimdi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Evet, açıklama istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, müsaade eder misiniz? Bakın…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yani, burada yirmi altı saniyenin hesabını yapan bir İktidar
Partisi Grup Başkan Vekili var ise, dokuz dakikanın ben de hesabını sormak
zorundayım.
BAŞKAN – Haklısınız…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sordunuz efendim.
BAŞKAN – Ama inanınız ki,
arkadaşlarımız -kendileri burada oturuyor- “Bırakınız izah etsin.” dediler,
onun için Sayın Bakanın konuşmasını uzattık. Biraz önce arkadaşlar istediler.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ben de izah edeyim Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Ayrıca, İktidar Partisi Grup Başkan Vekili, sizin…
BAŞKAN – Yani “İzah etsin.” dediler, kendileri de
burada. Başka bir İç Tüzük maddesi veya başka bir kasıt yok Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – İktidar Partisi Grup Başkan Vekili, sizin, Aykut Erdoğdu’ya
verdiğiniz sözdeki takdir hakkına hangi yetkiyle karışıyor? Arkasındaki grubun
çoğunluğuna dayanarak mı?
BAŞKAN – Hayır, öyle değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Siz buna mı kulak veriyorsunuz efendim?
BAŞKAN – Tamam... Hayır efendim, haklısınız...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Erdoğdu’ya söz vermenizi rica ediyorum.
BAŞKAN – …haklısınız, o da o
zaman…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Bakan kadar, dokuz dakika söz talep ediyoruz efendim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
El insaf ya!
BAŞKAN – Müsaade ederseniz
oturduğu yerden arkadaşımız… (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Ama Sayın Bakan
oturduğu yerden konuştu. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan mümkün değil,
hayır, hayır efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Lütfen adil olun, Sayın Başkan lütfen adil olun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bunu, bunu kabul etmemiz mümkün değil.
BAŞKAN – Peki, efendim, pekâlâ.
Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kaç dakika veriyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen, daha fazla uzatmadan
bitirelim ve başka bir çatışmaya da meydan vermeden Sayın Erdoğdu, rica
ediyorum.
12.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim amacımız burada bir gerginlik
yaratmak değil. Bize bu milletin… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın ama konuşturmuyorsunuz
bile. Bir dinleyin ne olur, bunlar sizi de ilgilendiren konular. Bir milletin
malıyla, mülküyle alakalı şeyler konuşuyoruz. Biz çıkacağız, diyeceğiz ki: “Bu,
bu iddialar var.” Biz belgelerimizle ortaya çıkacağız, koyacağız. Sayın Bakan
da çıkıp diyecek ki: “Hayır kardeşim bu iddialar doğru değil.” Bizim
söylediğimiz şeyler belli, bu tartışmaların ötesinde şeyler söylüyorum.
Şimdi, Sayın Bakan çıkıp
diyor ki: “Yalancı, yalancı, yalancı…” Değerli arkadaşlar, bu çok ağır bir laf
olduğu için buraya çıktım. Ben hepinizin huzurunda söylüyorum: Sayın Bakan,
gelin istediğiniz platformda çıkalım, ben iddialarımı ortaya koyayım, siz de
savunmanızı ortaya koyun. Eğer benim iddialarım yalansa, herhangi bir belgeye
dayanmıyorsa ne gerekiyorsa yapacağım ama benim iddialarım belgeye dayanıyorsa,
devlet belgelerine dayanıyorsa… Siz o mallara emanetçisiniz, o mallara
emanetçi… Onlar milletin malları. Bir haksızlık, hukuksuzluk yapılmışsa sizin
gereğini yapmanız lazım ve bütün milletvekillerinin, sadece benim grubumun
değil, sizin bunu özendiriyor olmanız lazım. Yoksa şu intiba oluşuyor… Vardır
yoktur diye şimdiden bir şey söylemiyorum, az sonra olayları anlatacağım. Siz
olmuş şeyleri kapatıyormuş gibi görünürsünüz ve şu an yaptığınız ne yazık ki
odur. Çünkü beni konuşturmuyorsunuz. Ben milletin vekili olarak, bir tane
milletvekili olarak milletin malıyla alakalı çok önemli şeyler söylüyorum. Niye
susturursunuz, niye bağırıyorsunuz, yakışıyor mu bu size? Bu milletin malı.
Ben hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Erdoğdu, anlayışınız için de çok teşekkürler.
OKTAY SARAL (İstanbul) – Biz
konuşurken siz bağırıyordunuz, ruh üçüzleri olarak koro hâlinde bağırıyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen, lütfen.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, madde
üzerindeki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının
3’üncü maddesinde yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Çevre ve Şehircilik
Bakanı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Haluk Eyidoğan Ali
Sarıbaş
İstanbul İstanbul Çanakkale
Levent
Gök Emre
Köprülü
Ankara Tekirdağ
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekte huzurunuza çıkmayı
düşünmüyordum ancak yaşanan bu gerginlikten, bu tartışmalar ve konuşmalardan
sonra bir konuşma yapma ihtiyacını duyuyorum.
Bugüne kadar din, iman,
İslam, dindar, muhafazakârlık, manevi değerler gibi kavramları AKP Hükûmeti
kadar kendisiyle özdeşleştirmeye çalışan, onları kendine ait kavramlarmış gibi
sahiplenmeye çalışan hiçbir iktidara rastlamadık ancak şunu söylemeliyim ki
ortada dinî bir iktidar yoktur, zannedildiği gibi, birçoklarının söylediği gibi
dinî değerleri referans alan bir iktidar da yoktur. Ortada, Türkiye’de dünyevi
bir iktidar vardır. İktidar için din vardır, dini iktidarı için kullanan bir
Hükûmet vardır. Böylesi bir Hükûmet anlayışıyla onun getirdiği yasayı şu an
görüşüyoruz. Bundan yedi yüz sene önce büyük düşünür İbni Haldun “Mal iktidara,
iktidar mala götürür.” demişti. İbni Haldun’un cümlesinin bu yasa tasarısıyla
ne kadar gerçeğe uygun olduğunu görüyoruz. İktidar sizi mala taşıyor. O sizi
mala taşıyacak yasalardan bir tanesini görüşüyoruz şimdi.
Şimdi bütün bu manevi
değerler, din, İslam, onların hiçbirisi yok, şimdi rant coşkusu var; minarelerin,
kubbelerin, o olağanüstü İstanbul silüetinin ortasına gökdelen diken bir
anlayış var. Dinsel mimarinin, Osmanlı mimarisinin, büyük Mimar Sinan ekolünün,
o Allah’a yükselmenin, Allah’a yönelmenin… (AK PARTİ sıralarından “Vay, vay,
vay!” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - …Allah’ı yüceltmenin bir aracı olarak gözüken, onun sembolü olan
minareler yerine bugün gökyüzüne gökdelenlerle ranta doğru yükselen bir anlayış
var. Böyle bir iktidar var şimdi Türkiye’de. Şimdikiler ecdadımıza, kültürümüze
saygısız bir şekilde Süleymaniye Camii’nin o olağanüstü silüetinin ortasına
rant uğruna gökdelen dikmekten çekinmiyorlar, çekinmiyorlar, kılınız
kıpırdamıyor. Hiçbir cumhuriyet hükûmetinin, hiçbir İstanbul belediye
başkanının aklına, hiçbir başbakanın aklına o Süleymaniye, Ayasofya,
Sultanahmet, Topkapı Sarayı’nın kuleleri bu olağanüstü silüetin ortasından
yükselen bir gökdeleni yaratmak gelmemişti. Bu, sizin aklınıza geldi. Bunu size
yaptıran rant coşkusudur. Yağma ve çapul günlerini yaşıyoruz. Tabakta kalan son
kırıntılar da şimdi süpürülüyor iktidarınız tarafından. Bunlar bitince kaçış
günleri başlayacak, sizleri o zaman göreceğim. Şimdi bu çoğunluğunuza dayanarak
burada terör yaratan bu anlayışı o günlerde göreceğiz, nerelere gittiğinizi göreceğiz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Hiç yakışmıyor, hiç yakıştıramadım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Sayın Metiner, size hiç yakıştıramıyorum. Siz -bir kez daha
söylemiştim- ya yazdığınız kitaplardaki gibi burada davranın ya da “O kitaplar
benim değil.” deyin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Siz, o kitapları doğru dürüst okumamışsınız besbelli.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu, rant coşkusuna kapılmış, o coşkudan kendini
kurtaramayan bir iktidarın yasasıdır.
Hepinize hayırlı olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Hamzaçebi.
Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili verdikleri önerge üzerinde konuşurken
bizi inandırıyor gibi gösterip ama inanmadığı, rant iktidarı hâline getiriyor
şeklinde AK PARTİ Grubunu, hükûmetleri töhmet altında bırakan bir konuşma
yaptı. Müsaade ederseniz konuşma yapmak istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, ben Hükûmete yönelik eleştiride bulundum…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ama iktidarımıza yönelik…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Sayın Bakan burada. Hükûmete sataşma nedeniyle Sayın Bakan
konuşabilir. AK PARTİ Grubunun sataşma nedeniyle söz isteme hakkı yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, takdir edersiniz ki biz AK PARTİ’ye, iktidar grubuna
sataşılmıştır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) –Hayır, yoktur efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İktidar partisi Grup Başkan Vekilinin konuşmasından Ana Muhalefet Partisi Grup
Başkan Vekili niye çekince duyar?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
- Aa çok güzel. Bakın ben, sizin bu konuşmanıza kadar…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, herhalde zatıaliniz konuşmama karar vermeyeceksiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Sayın Başkan, bir saniye ben konuşmamı bitireyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, konuşmama izin veriyor
musunuz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir saniye.
Şimdi, Sayın Hamzaçebi siz
konuştunuz efendim.
Şimdi, Grup Başkan Vekili de
sataşmadan söz ediyor. Müsaade ederseniz iki dakika söz verelim, sonra söz
istiyorsanız size vereyim. Benim verdiğim sözden sonra itirazınız, olmuyor.
Buyurun, size de vereceğim,
oturun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Hayır, bir saniye, ben cümlemi bitirmedim. Ben Hükûmete yönelik
bir sataşmada bulundum. Şu ana kadar… Bakın, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Söz vereceğim Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Peki, saygım gereği oturuyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakınız, bu kürsüden bir kere
daha söyledim, 2008 yılının 14 Mart tarihinde AK PARTİ’yle ilgili bir kapatma
davası açıldı. O kapatma davası açılırken zamanın Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı dedi ki: “Şeriatın kestiği parmak acımaz.” Oradaki suçlamaların başında
gelen, bazı aday arkadaşlarımızın başörtüsüyle ilgili yaptıkları konuşmalar,
bazı milletvekili adaylarımızın farklı şekildeki yaptıkları konuşmalar, bir
milletvekili adayının bir yerde teravih namazı kıldırmasıyla ilgili iddialar,
iddianameler yer alıyordu. Biz Türkiye’deki yaşayan herkesin AK PARTİ Grubunun,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
“Müslüman’ım” diyen, “inandım” diyen herkesin inancının var olduğunu kabul eden
bir anlayıştan, inançtan geliyoruz. Eğer ki birisi “Ben Müslüman’ım” diyorsa “inandım”
diyorsa bizim onu yargılama hakkımız yoktur. Aksi hâlde müşrikler konumuna
girmiş oluruz. Bırakalım onu Cenabıhak ne yapıyorsa, Allahutaala kiminle ilgili
hesabını nasıl görecekse zaten inandığımız ahiret gününde bunun cevabını
verecektir. Ben şurada tekrar şükrediyorum, hamdolsun diyorum, dört sene önce
bu partinin Allah lafzı celalini ağzına aldığında kapatma davası açılırken ve
bunları “irticacılık” diye suçlayan bir siyasi partinin grup başkan vekilinin
burada ifade etmesinin çok önemli bir gelişme olduğunu ifade ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Hamdolsun Rabb’ime ki bugünleri gösterdi.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Hamzaçebi, bir şey
söyleyecek misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Pardon, bir dakika,
arkadaşlar, lütfen...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, herhangi bir söz talebim yok, sadece Sayın Grup
Başkan Vekilinin İç Tüzük’e göre söz talep etme hakkı yoktu. Buna bugüne kadar
takılmıyordum ama benim her söz talebime bir engel yaratan konuşmalar yaptığı
için bu çelişkiyi ortaya koymak amacıyla demin söz aldım. Yoksa benim
anlayışımda grup başkan vekilleri her zaman kürsüye çıkarlar konuşurlar.
Herhangi bir söz talebim yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ama sataşmadan istedim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi...
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, söz istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Siz neden
istiyorsunuz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –Hükûmete sataşma var, bir iki dakika lütfen.
BAŞKAN – Yahu, şunu oylayalım
be kardeşim, şunu oylayalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Teşekkür konuşması yaparsınız.
BAŞKAN – Teşekkür
konuşmasında olsun, tamam.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/901) (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Kabul edenler…
Karar yeter sayısı
istiyorsunuz, tamam efendim.
Önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Bu şekilde kanunun tümünü
oylamadan önce madde 86’ya göre oyunun rengini belirtmek üzere Yusuf Başer,
Yozgat Milletvekili söz istemiştir.
Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 336 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin lehinde,
oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifi tek maddeden
oluşmaktadır, madde üzerinde yeteri kadar müzakere yapılmıştır. Kanun
teklifleri, biliyorsunuz, ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır, ihtiyaçları
karşılamak üzere de bu kanun teklifi verilmiştir, müzakereler yapılmıştır.
Benim oyum kanun teklifinin lehine olacaktır, oyum “Evet” olacaktır.
Kanun teklifinin
yasalaşacağını umuyor, hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Başer,
teşekkür ederim.
Sayın Kamer Genç, oyunun
rengini belirtmek üzere aleyhte söz istemiştir... Yok.
Kanunun tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Hayırlı, uğurlu olsun.
Sayın Bakan, teşekkür
konuşması yapmak ister misiniz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Yerimden…
BAŞKAN – Tamam, yerinizden,
buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce
Meclise teşekkür ediyorum.
Bu yasayla, bir belirsizlik
ortadan kaldırılmıştır. Çok basit bir düzenlemedir.
Sayın CHP Grup Başkan
Vekiline de yaptığı konuşma için teşekkür ediyorum. Aslında Hükûmetimize
sataşmamıştır. Kendisi, muhtemelen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı aday
adayıdır. Ben, hemşehrim olarak kendisini tebrik ediyorum. İnşallah aday olur
ve Sayın Kılıçdaroğlu gibi bir oy alır da CHP’nin başına geçer, ben de hemşehri
olarak kendisini desteklerim ve tebrik ederim. O İstanbul’dan bahsetmesi, bir
İstanbul aşkıdır, İstanbul sevdasıdır. Ben, hemşehrim olarak kendisine teşekkür
ediyorum ve kendisine başarılar diliyorum.
Yüce Meclise de saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, yani bu hoş bir konuşma değil, şimdi…
BAŞKAN – Yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
4’üncü sırada yer alan,
Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/601) (S. Sayısı: 239) (x)
BAŞKAN - Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 239 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun
olarak görüşülecektir.
Bu nedenle, tasarı, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp, maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Gruplar adına tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; aslında böyle
bir gecede bugün de bu konunun hepimizin ortak bir konusu olmasına rağmen ama
yaşanan olaylarla da insanın insicamı bozuluyor; üzülüyorum, konuşma azmimi
kaybediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye’de leasing yani finansal kiralama ve faktoring dediğimiz iki enstrüman
gereklidir. Bu yasa daha önce, yıllar önce çıkmalıydı. Geç kalmış bir yasadır.
Geçen dönem gelmesine rağmen geçen dönem görüşülmeyip bu döneme kaldı. Bu
konuda tüm gruplar ortak destek verdik; bu yasa çıkmalıydı. Gerek alt
komisyonda gerek üst komisyonda tüm grupların yüzde yüz mutabakatı olmasa da
önemli bir mutabakat sağladığı bir yasa oldu. Çünkü bu yasa özellikle finansal
kiralama ve faktoring kuruluşlarının ihtiyacı olan bir yasaydı, devletin
ihtiyacı olan bir yasaydı çünkü bu sektörde belli disiplinleri getiriyordu. Bu
açıdan bu yasayı geçen yıl, Meclis tatile girmeden Komisyonda görüştük ve
destek verdik. Yüzde yüz mutabakatımız yok, bazı maddelerde bizim dediklerimiz
olmamasına karşın bu yasa çıkmalıydı.
Ben size leasing nedir,
faktoring nedir, biraz anlatmak istiyorum ve niçin çok önemli?
(x) 239 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli milletvekilleri,
finansal kiralama şirketleri yani leasing Türkiye’de uygulaması ilk 85 yılında
uygulamaya girmiş. Nedir? Makine, ekipman yatırım malı alacak yatırımcıların
sığındığı en önemli liman hatta bankalardan kredi temin edemeyen, makine almak
isteyen özellikle küçük yatırımcının, orta ölçekli kurumların sığındığı çok
önemli bir liman. Bu, Türkiye’de önemli bir işlevi yerine getiriyor, Türkiye’de
orta ölçekli kurumların yaşamsal bir sıvısı bu. Yatırım yapmak isteyen, makine
parkını geliştirmek isteyen yatırımcılara, küçük işletmelere en önemli
sığınılacak bir liman.
Değerli arkadaşlarım, size
birkaç rakam vermek istiyorum. Türkiye’de 1 ila 99 kişi çalıştıran kurumlar
özellikle ülkemizdeki toplam istihdamın yüzde 68’ini karşılıyor. 1 kişi ile 99
kişi çalıştıran kurumlar Türkiye istihdamının yüzde 98’ini karşılıyor
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, aynı
zamanda bu kurumlar, küçük ve orta vadeli işletmeler dediğimiz kurumlar, yine
Türkiye’nin ürettiği katma değerin yüzde 42’sini karşılıyor. Bu açıdan,
özellikle 1 kişi ile 99 kişi arasındaki küçük ve orta boy işletmelerine
finansman sağlamada, yatırım yapmada, makine ekipmanlarını yenilemekte çok
önemli bir kurumdur leasing şirketleri. Ancak Türkiye’de 1985 yılında yürürlüğe
girmesine rağmen, leasing uygulamalarının dönem içerisinde yeterli bir yasaları
olmamasından, sektörün tümünü disipline edecek ve sektöre yön verecek yeterli
bir yasa olmamasından dolayı, önemli belli süreçlerde belli sorunlar yaşadı bu
sektör. Size birkaç rakam vermek istiyorum yine. Yıllar itibarıyla leasing
ülkemizde, 2006 yılında 5 milyar dolar, 2007 yılında 8 milyar dolar, 2008
yılında 5 milyar dolar bir işlem hacmi yaratmış. Bunların da sözleşme adedine
baktığımız zaman 50 bin tane, 48 bin tane işletmeyle sözleşme yapılmış ve
ortalama büyüklüğü ise 122 bin dolar, 125 bin dolar sözleşmelerin ama 2009
kriziyle beraber bu 5 milyar dolarlık rakamlar 2 milyar dolara kadar düşmüş
arkadaşlar ve krizden sonra tekrar yükselmeye başlamış, bu sefer de devletin
katma değer vergisi duvarına çarpmış. Burada devlet de hata yapmış. Bir tarafta
50 bin kişinin sığındığı liman, yılda 5 milyar dolar yatırım yapmak isteyen
insanlar, sen birdenbire çıkıyorsun, diyorsun ki:”Ben senin KDV’ni yüzde 18
yaptım.” Devlet diyor bunu. Bir dakika ya, bunlar hepsi küçük işletmeler.
Bunların sahibi yok. Bunların sahibi devlet olmalı. Dışarıdan kredi alamıyor,
bankalar kredi vermiyor ve duvara çarptırılıyor. Ama burada leasing şirketleri
de hata yaptılar çünkü disipline edecek yeterince bir yasaları olmadığı için
yasanın açıklarından yararlanarak onlar da eksiklikler, onlar da hata yaptılar.
Evine boya yapacak, leasing yapmaya kalktı. Hâlbuki leasing yatırım malları
için çok önemliydi.
Daha sonra 2010 ve 2011’de
-Sayın Bakan burada- bu konuda çok önemli eleştiriler getirdik, “Kolumuzu
kestiniz, bu insanların kollarını kestiniz.” diye. Daha sonra bir düzenlemeyle,
bu uygulamada, yatırım malları olmak kaydıyla tekrar KDV oranları düşürüldü.
Sayın Bakan, çok önemliydi. Daha eksiği var çünkü niye? Bir yatırım malını,
bankadan kredi alan bir şirket teşvik belgesi alıyor, sıfır KDV ile getiriyor.
KDV oranı sıfır ama o süreçte siz bir küçük işletmenin yatırım malına yüzde 18
KDV uyguladınız. Bu doğru bir yol değildi. Özellikle küçük yatırımcının
üretimini, küçük yatırımcının yatırımını kesti. Tekrar yatırım malına KDV
istisnası getirerek leasing’lerde önemli bir adım daha atmış olduk ve bu açıdan
baktığımız zaman rakamlar, 2012 yılının örneğin ilk dokuz ayında 4 milyar dolar
civarına çıktı. Yani 4 milyar dolarlık bir yatırım malı leasing’i yapılmış.
Arkadaşlar, burada en önemli
olaylardan biri; leasing’lerde süreç beş yıllık bir yatırım. Yani bir küçük
yatırımcı beş yıl vade alabiliyor. Küçük yatırımcı aylık belli ödemelerle veya
belli leasing’le yapacağı ödemeyle veya mevsimlik ödemeyle karşılıklı tayin
edebiliyorlar. Bu açıdan, Türk yatırımcısı açısından, küçük ve orta vadeli
yatırımcısı açısından en önemli bir finansman kapısıdır. Mutlaka bunun daha
artarak devam etmesi Türk üreticisini hepimiz açısından sevindirir ve bizler de
bunun hazzını yaşarız. Bu açıdan… Önemli olan yasanın tüm boyutunun dürüstçe,
mertçe bir işlem hacmi yaratmasıdır. Yani diliyorum ki leasing şirketleri de o
günkü yasanın boşluğundan yararlanıp yine aynı hataya düşmezler. Hatta hatta şu
uygulamalar oldu: Tabii, tüm yasal boşluklardan… Örneğin bir Mercedes arabayı
lease yapıyorlardı, KDV’si olmadığı için lease ediyorlardı, götürüp bir
başkasına noter senediyle satıyorlardı. Örneğin yüzde 18 KDV olmadığı için…
Leasing şirketlerinden bahsetmiyorum, sırf bu şekilde kurulan otomobil lease
şirketleri vardı. Yatırım malı finans eden şirketlerden bahsetmiyorum; yasal
boşluk var, kurmuş. Örneğin, yüzde 10 eksiğine verdiğin zaman piyasada çok
büyük alıcı buluyordu ve o süreçte o kadar büyük bir otomobil satışı oldu ki bu
şekilde çok önemli rakamlara geldi.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle küçük yatırımcı açısından çok önemli olan bu yasanın sektörü
disipline edeceği, sektörün çok uygun koşullarda çalışacağı… Bu açıdan,
hepimizin destek vermesi gerekiyor ve sonuna kadar desteğimiz sürecektir.
Yalnız, Sayın Bakan, burada,
geçen kanunda olup da, bir önceki kanunda olup da burada olmayan yabancı para,
Türk parası yönünden küçük bir eksiklik var. Siz “Bunu kararnameyle
düzelteceğiz.” dediniz. Diliyorum ki yani yasa çıktıktan sonra da o konuda bir
eksiklik kalmaz, bir an önce Hazine Müsteşarlığımız da bunu bir şekilde
düzenler. O Türk parası, yabancı para, eski yasada olup bu yasada olmayan
konunun da bir an önce yönetmeliği öncelikle çıkar. O zaman sektör açısından en
küçük bir eksiklik kalmaz.
Değerli arkadaşlarım, leasing konusu böyle. Gelelim faktoring
nedir? Faktoring de yine Türkiye’de, esasında, özünde bir mal alımının finanse
edilmesidir; amacı budur, gerçek amacı budur ama fatura üzerinden alınan bir
malın, alıcı ile satıcı arasında fatura edilen malın finanse edilmesidir. Bu
konuda size birkaç rakam vermek istiyorum.
Dünyada faktoring sektörünün
cirosu yaklaşık 350 milyar dolar. Türkiye dünyada 14’üncü sırada. Türkiye’de
yaklaşık 50 milyar dolarlık bir işlem hacmi var. Bu açıdan, Türkiye’de
faktoring son yıllarda oldukça önemli rakamsal büyüklüklere geliyor. Bunun da
yasası yoktu. Sayın Bakanım, tabii, leasing kanunundaki hemen hemen yüzde 99
mutabakatımızı; Türk parası, yabancı parası dışındaki mutabakat… O umut
ediyorum ki yönetmelikle düzenlenecektir en kısa sürede. Ama faktoring’de ise
aynı şekilde yüzde 99 bir mutabakat olduğunu söyleyemiyorum.
Bunların da sorunları var.
Bunların sorunları şudur: Faktoring fatura finansmanı yapıyor. Faktoring fatura
finansmanı yaptığı için bir nevi para satıyor. Para sattığı için, tabii, bir
risk taşıyor, müşteri riski taşıyor. Burada, tabii, diğer finansal kurumlar bir
karşılık kararnamesinden yararlanıyor ama her ne hikmetse faktoring’leri bundan
yararlandıramıyoruz. Sayın Bakanım, Türkiye’deki faktoring yani bankacılık dışı
finans kurumlarının yüzde 8’i tüketici finansmanını, yüzde 1’i varlık
yönetimini, yüzde 10’u finansal kiralama, yüzde 81’ini ise faktoring ciroları
yaratıyor. Bu açıdan, sektöre önemli bir destek veriyor. Özellikle, yine,
bankalardan kredi alamayan, bilançolarında eksik olan ama mal varlığı olup
bilanço rakamlarına yansımayan şirketlere daha kolay bir finansman yaratma
modeli faktoring ve burada sektörün cirosu yaklaşık 71 milyar Türk lirasını
aşmaktadır.
Buradaki en önemli olay,
ihracat faktoring’i. Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; Türk ihracatçı
açısından çok önemli. Yani Türkiye'deki bir ihracatçı, yurt dışında, buradan
mal alan firmanın yurt dışındaki finansman şirketiyle anlaşıp bu faturaları
kısa sürede nakde çevirebiliyor. Çok önemli bir, ihracatın finansman modeli;
özellikle ihracat faktoring’i Türk ihracatı için çok önemli. Bu açıdan hem
Türkiye'deki hem de yurt dışındaki faktoring şirketleri bu konuda çok önemli
bir boyuta gelmektedir.
Değerli milletvekilleri,
sektör açısından çok önemli bir yasa. Bu yasa mutlak olmalıdır ama gine
söylüyorum: Olmazsa olmazımız bir iki eksikliği önergeyle sunacağız. Bir iki
eksikliğin giderilmesiyle tam, dört dörtlük bir yasa olmalıydı. Burada tüm
gruplar destek verdiler, ortak iradeyle, bir şekilde tüm gruplardan destek
aldık. Nedir? Sektörün ihtiyacı giderilmeliydi. Eksiği var mıdır? Vardır. Bu
açıdan -diliyorum ki- leasing’de olan bir maddenin eğer Sayın Bakan bize bu
konuda bir şekilde yönetmelikle öncelikle çıkarılacağını söylerse hiçbir
eksiğimiz kalmıyor ama faktoring’de özellikle vergi açısından, takibe geçen
alacaklar konusunda şirketlerin bir iki sorunu var. Maliyeyle görüştük,
zannediyorum ki maliye şu anda buna destek vermiyor ama sonuna kadar biz doğru
olanı savunacağız, doğru olan her şeyin sonuna kadar yanında olacağız. Amaç,
sektörün ve özellikle Türkiye'deki küçük ölçekli firmaların tek limanı olan bu
kurumların öncelikli yasal bir mevzuata kavuşması. Bunu sağlamaya çalışıyoruz
ama diliyorum ki, bizi de dinlersiniz. Diliyorum ki, bizim de “eksik”
dediklerimizi bir şekilde kabullenirsiniz. Benim, inanın, bugün burada olan
olaylardan sonra konuşacak ne moralim ne mecalim vardı. Bir eksiğim olduysa
özür diliyorum. Size doğruları anlatmaya çalıştım, sektörü anlatmaya çalıştım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Gruplar adına başka söz
talebi…
OKTAY VURAL (İzmir) – Var
Sayın Başkanım. Grup konuşmacımızın gelmesi için lütfen bir ara verirseniz.
Geliyor şu anda.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Olmaz
olmaz, devam edelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet,
grup adına konuşmacımız var. Lütfen ara veriniz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Şahsı adına geçelim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Amma
çok biliyorsunuz ya, amma çok biliyorsunuz be!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ya
beklenir mi, böyle bir şey olur mu?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Amma
çok biliyorsunuz be!
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne
biliyorsun be! Ne konuşuyorsun! Allah Allah!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) –
Efelik yapma, sakin ol!
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne
“Sakin ol”u be!
BAŞKAN – Grup adına…
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) –
Bizimkiler konuşsun, ondan sonra konuşun. Bekleme diye bir şey olur mu?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Bekleme olmaz, 20 kişiyle oturuyorsun burada, bekleme olmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – AK
PARTİ Grubu adına Vedat Demiröz…
BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına
Vedat Demiröz, Bitlis…
Buyurun Vedat Bey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) –
Beklesen ne olacak yani beş dakika?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) –
“…”(x) Allah sabredenlerle beraberdir!
OKTAY VURAL (İzmir) – Allah
sabredenlerle beraberdir tabii. Sizin gibi acele edenlerle beraber değildir
akçeli işlerde! İşiniz gücünüz akçe!
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Demiröz.
AK PARTİ GRUBU ADINA VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 239 sıra sayılı Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanun Tasarısı hakkında AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya ne
sözü canım sen de!
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) –
Size de saygılarımı sunuyorum kızsanız bile.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Saygısızlık yaptınız Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna.
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) –
Bakanlar Kurulunca 23 Mart 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan 1/601 esas numaralı Finansal Kiralama, Faktoring ve
Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunun 3 Mayıs 2012
tarihinde ilgili bakan, BDDK, Kalkınma, Maliye, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası, TMSF, Türkiye Katılım Bankaları Birliği, TOBB,
Faktoring Derneği, Finansal Kiralama Derneği ve Finansman Şirketleri Derneği
temsilcilerinin katılımıyla yapılan toplantıda tasarının Komisyonda görüşmeleri
tamamlanmış ve Genel Kurulda görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuştur.
Plan ve Bütçe Komisyonunda
yapılan toplantılarda muhalefet partilerinin katkılarından dolayı kendilerine
huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Finansal sektörde görülen
değişiklikler ve uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçlar neticesinde bu
düzenlemelerin söz konusu şirketlerin güvenilir ve etkin bir şekilde
faaliyetlerini yerine getirebilmeleri yönünden yeterli olmadığı görülmektedir.
Bahse konu şirketlerin günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilen yasal düzenlemeler
çerçevesinde faaliyet göstermeleri ile ilgili
şirketlerin kuruluş ve faaliyetlerinin tek bir kanun çatısı altında
düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
Bu çerçevede, finansal
kiralama şirketlerinin sahip olmaları gereken asgari ödenmiş sermaye tutarlarının
günün şartlarına uygun hâle getirilmesi; şirketlerin etkin gözetim ve
denetimleri için gerekli yasal altyapının tesis edilmesi; şirketlerin
işlemlerinden kaynaklanan alacaklarından doğmuş veya doğması beklenen
zararlarını karşılamak amacıyla şirketlere karşılık ayırma zorunluluğu
getirilmesi; şirketlerin faaliyet izni alabilmeleri için Kanun’da öngörülen
asgari sermayelerinin yüzde 5’i tutarında sisteme giriş payı ödemelerinin hüküm
altına alınması; “finansal kiralama
işlemi” tanımının uluslararası standartlarla uyumlu hâle getirilmesi; finansal
kiralama sözleşmelerinin hukuki niteliği, sona ermesi, tarafların hak ve
borçları gibi hükümler, uygulamada karşılaşılan sorunları bertaraf edici bazı
değişiklikler yapılmak suretiyle hâlen yürürlükte bulunan Finansal Kiralama
Kanunu’nda yer aldığı şekliyle korunması; operasyonel kiralama, alt kiralama,
bilgisayar yazılımlarının kiralanması, sat-geri kirala, yurtdışından yapılacak
finansal kiralama işlemleri gibi konularda uygulamada sektörün önünü açacak yeni
yükümlerin ihdas edilmesi amaçlanmaktadır.
(x) Bu bölümde
Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
Finansal Kiralama, Faktoring
ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı yedi kısımdan oluşmaktadır. 54 madde
içermekte, 5 de geçici maddemiz bulunmaktadır.
Ben, kısaca kanunun amacını
ve kapsamını açıklamak istiyorum.
Kanunun amacı: Finansal
kuruluş olarak faaliyet gösteren, finansal kiralama, faktoring ve finansman
şirketlerinin kuruluş ve çalışma esasları ile finansal kiralama, faktoring ve
finansman sözleşmelerine ilişkin usul ve esasların düzenlenerek faaliyetlerin
daha etkili yerine getirilmesi amaçlanmaktadır.
Kanunun kapsamı: Finansal
kiralama, faktoring ve finansman şirketleri, bankalarca yapılan faktoring
işlemleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarınca yapılan
finansal kiralama işlemleri, bu kanun hükümlerine tabiidir.
3’üncü maddede tanımlar yer
almıştır. Birlik, faaliyet kiralaması, fatura, kiracı, kiralayan, kurul, kurum,
öz kaynak, şirket, finansal kiralama, kontrol ve şube tanımları yapılmıştır.
Aynı zamanda, kanunda öngörülen terimlerde birlik sağlanması ve yapıların
açıklanması amaçlanmaktadır. Finansal kiralama işlemi tanımı uluslararası
standartlara uyumlu hâle getirilmektedir.
İkinci kısımda, izne tabi
işlemler söz konusudur. Türkiye’deki şirketlerin kuruluş izinlerinin BDDK’nın
en az 5 üyesinin aynı doğrultuda aldıkları kararlarla verilmesi mümkün
kılınmaktadır. Böylece şirketlerin, etkin gözetim ve denetimleri için gerekli
yasal altyapının sağlanması ve finansal piyasalarda güven ve istikrara dayalı
bir sistemin geçerli olması amaçlanmaktadır. Türkiye’de bir şirket kurabilmenin
şartları, düzenlenmekte olan 5’inci maddede, kuruluş aşamasına ilişkin
faaliyetleri gerçekleştirmede yeterli kapasiteye sahip olmayan şirketlerin bu
sektöre zarar verme ihtimallerinin önüne geçilmesi amacıyla sektöre girişleri
engellenmektedir. Söz konusu şirketlerin sahip olmaları gereken asgari ödenmiş
sermayeleri günün şartlarına uygun hâle getirilmekte, en az ödenmiş sermaye
miktarı kanun tasarısı ile 20 milyon Türk lirasına çıkarılmaktadır. Ayrıca, bu
tutarı, TÜİK tarafından açıklanan ÜFE oranına göre artırmak üzere BDDK’ya yetki
verilmektedir. Bununla birlikte, madde ile şirketlerin etkin denetim
mekanizmasını engellemeyecek şeffaf bir ortaklık yapısına kavuşturulması
amaçlanmaktadır.
Kurucularda aranan şartlar,
şirketin gerçek kişi kurucularının sağlaması gereken şartlar; yönetimde etkin
role sahip kurucuların bu şartları sağlaması hâlinde, işin gerektirdiği
nitelikleri haiz olduğu varsayılmaktadır. Ayrıca, bu şartların, şirketin tüzel
kişi kurucu ortaklarının sermayesinde yüzde 10 ve daha fazla paya sahip olan
ortaklarının veya kontrolü elinde bulunduran gerçek veya tüzel kişiler için de
geçerli olduğu belirtilmektedir.
Faaliyet izni 7’nci maddede
dile getirilmiştir. Kuruluş iznini alan şirketlerin faaliyetine başlaması için
BDDK’dan izin almaları öngörülmektedir. Zira, kuruluş iznini takiben altı ay
içinde faaliyet izni için başvurmayan şirketlerin kuruluş izinleri de geçersiz
kılınmaktadır.
8’inci maddede şubeler dile
getirilmiştir. Söz konusu şirketlerin şube dışında teşkilatlanmaya gitmeleri,
acentelik açmaları yasaklanmakta ve böylece etkin bir denetim alanı sağlaması
amaçlanmaktadır, şube dışında teşkilatlanmaya gitmeleri amaçlanmaktadır.
Şirketin yapamayacağı iş ve
işlemler 9’uncu maddede yer almaktadır. Söz konusu şirketlerin yapmasının yasak
olduğu faaliyetler sayılmakta, yalnızca kendi alanlarıyla ilgili olarak ve öz
kaynak miktarı oranında faaliyet göstermelerine izin verilmektedir.
Faktoring şirketlerinin kendi
alanı haricinde garanti, kefalet, teminat mektubu vermeleri ve 2499 sayılı
Kanun’da sayılan fon sağlama haricinde mevduat karşılığı para toplamaları
yasaklanmaktadır. Aynı zamanda, faktoring şirketlerin alacakları üstlenebilmesi
için bu alacakların belgelendirilmesinin gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Bunun yanı sıra, finansal kiralama ve finansman şirketlerinin kendi faaliyet
alanındaki varlık ve kişilere yönelik sigorta yapılmasına aracılık etmek
dışında sigortacılık faaliyetlerini yürütemeyecekleri öngörülmüştür. Ana
sözleşme değişiklikleri, pay edinme ve devirleri maddelerde düzenlenmiş.
Üçüncü kısımda ise
yöneticiler konusu işlenmiştir. Şirketlerin yönetim kurullarının -genel müdür
dâhil- 3 kişiden az olamayacağı, genel müdürün bulunmadığı zaman vekilin doğal
üye olacağı öngörülmektedir. Ayrıca ilk defa şirket üst düzey yöneticileri için
mesleki tecrübe ve lisans düzeyinde eğitim almış olma şartı getirilmektedir.
Madde 16’da “karşılıklar”
hükmü vardır. Şirketlerin işlemlerinden kaynaklanan, alacaklarından doğmuş veya
doğması beklenen zararlarını karşılamak amacıyla şirketlere karşılık ayırmak
zorunluluğu getirilmektedir.
Dördüncü kısımda,
sözleşmelere ilişkin hükümler mevcuttur. Finansal kiralama sözleşmesinin tanımı
yapılmakta madde 18’de: “Kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü
bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği
veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü
faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören
sözleşme.” şeklinde yapılmaktadır. Söz konusu tanım mevcut 3226 sayılı
Kanun’daki tanımla aynıdır.
Finansal kiralama
sözleşmesinin konusu taşınır ve taşınmaz mallar kiralama konusu olabilmektedir.
Fikrî ve sınai haklar ise kapsam dışında bırakılmaktadır. Mevcut Kanun’da da
kiralama konuları aynıdır ancak farklı olarak finansal kiralamaya konu taşınır
ya da taşınmaz ile birlikte yatırımın bütünleyici parçası veya eklentisi hâline
gelen malların ilgili finansal kiralama sözleşmesinin konusu olabilmesine
yönelik düzenleme yapılmaktadır.
20’nci maddede finansal
kiralama bedeli belirtilmiştir.
Ben bütün maddeleri
okumuyorum.
Teşvik konusu 35’inci maddede
ele alınmıştır. Finansal kiralama yoluyla yapılacak yatırımlarda, kiralayanın
kiralamaya konu mala ilişkin olarak uygulanan teşviklerden yararlanabilmesine
imkân tanınmaktadır.
38’inci maddede faktoring
sözleşmesi dile getirilmiştir. Maddeyle, faktoring sözleşmesinin tanımı
yapılmış ve aşağıdaki kısıtlamalar getirilmiştir:
Faktoring sözleşmesinin mal
veya hizmet satışından doğmuş faturayla tevsik edilen alacaklar olması ve
yazılı olarak düzenlenmesi zorunluluğu getirilmiştir.
39’uncu maddede finansman
sözleşmesi söz konusu. Finansman sözleşmesinin tanımı yapılmış ve aşağıdaki
kısıtlamalar getirilmiştir. Finansman şirketlerinin, kredilendirilecekleri mal
veya hizmetleri temin eden satıcılarla yazılı şekilde genel bir sözleşme yapmaları
ve finansman sözleşmesinin yazılı şekilde düzenlenmesi zorunludur.
Beşinci kısımda Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Birliği toparlanmıştır.
Maddeyle, finansal kiralama,
faktoring ve finansman şirketlerinin kendi aralarındaki müşterek ihtiyaçlarının
karşılanması, birbirleriyle ve müşterileriyle olan ilişkilerinde dürüstlüğün ve
güvenin hâkim kılınması, mesleki disiplin ve ahlakın korunması gibi amaçlarla,
üyeliğin zorunlu olduğu tüzel kişiliği haiz kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
olan finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri birliği kurulması
öngörülmektedir. Söz konusu şirketler faaliyet izni aldıkları tarihten itibaren
bir ay içinde birliğe üye olmak zorundadırlar.
41’inci madde birliğin görev
ve yetkilerini dile getirmiştir.
42’nci maddede organlar ve
statüleri belirtilmiştir.
43’üncü maddede merkezî
fatura kaydı söz konusu. Bu da faktoring şirketleriyle bankaların, fatura
bilgileri de dâhil olmak üzere devraldıkları alacaklarla ilgili bilgileri risk
merkezi nezdinde veya birliğin uygun göreceği bir şekilde toplulaştırılması
öngörülmüştür.
Altıncı kısımda idari para
cezaları dile getirilmiş.
Yedinci kısımda ve son
kısımda da değiştirilen hükümler ile yürürlükten kaldırılan hükümler ele
alınmış. Geçici beş maddemiz vardır. Bunlardan mevcut düzenlemelerin
uygulanması geçici 1’inci maddede: Bu Kanun’a göre çıkarılacak düzenlemeler
yürürlüğe girinceye kadar, kaldırılan hükümlere dayanılarak çıkarılan
düzenlemelerin, bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı ve bu
kanunda öngörülen düzenlemelerin bir yıl içerisinde yürürlüğe konacağı
belirtilmiştir. 2’nci geçici maddede intibak süresi söz konusu. Şirketlerin
durumlarını üç yıl içerisinde bu kanun hükümlerine intibak ettirmek zorunda
olduğu, mücbir sebeplerin bulunması ve kurulca uygun görülmesi hâlinde bu
sürenin bir yılı geçmemek üzere uzatılabileceği belirtilmiştir. Geçici 3’üncü
maddede kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce faaliyette bulunan şirketlerin
birliğin faaliyete geçtiği tarihi izleyen bir ay içerisinde birliğe üye olması
zorunluluğu getirilmiştir. Geçici 4’üncü maddede kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce düzenlenen finansal kiralama sözleşmeleri için mülga 3226 sayılı
Finansal Kiralama Kanunu’nun süreye ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam
olunacağı hükme bağlanmıştır. Geçici 5’inci maddede ikrazatçılarla ilgili
hükümler düzenlenmiştir. İkrazatçılık faaliyetinde bulunanların bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren eğer faaliyetlerine devam etmek
istiyorlarsa altı ay içerisinde BDDK’ya başvurmaları öngörülmüştür.
Ben son olarak, bugün
itibarıyla, şu anda faaliyette olan finansman şirketlerini… Finansal kiralama
olarak 31 şirket faaliyette olup ciroları 19 milyar lira civarındadır.
Faktoring şirketleri sayısı 76 ve ciroları, yaptıkları iş hacmi 16 milyar lira.
Finansman şirketleri ise 13 adettir ve şu anda 10 milyar lira civarında işlem
hacimleri bulunmaktadır.
Kanunun ülkemiz için yararlı
ve faydalı olacağına inanıyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Demiröz.
Gruplar adına Sayın Mehmet
Günal, Antalya Milletvekili.
Sayın Günal, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Buyuramadım, zor buyurdum çünkü
daha evraklarımı toplamaya çalışıyorum henüz yeni intikal ettiğim için.
Az önce şaşırdım, arkadaşlar
laf atıyor, şöyle bakıyorum… Değerli grup başkan vekilleri, madem bu kadar
önemli, kaç kişiyle bunu izliyorsunuz? Yani gecenin bu saatinde çıkarılacak bir
kanun tasarısını… Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun toplantısı olmasına
rağmen inat mı ediyorsunuz? İnatlaşmak mı istiyorsunuz sayın Elitaş? Çıkarken
söylediğinizi duyduk. Bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir demokrasi
anlayışıdır, nasıl saygısızlıktır, ben anlamadım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sen saygı meselesine dikkat et ama.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Saygısızlıktır. Hakaret etmiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Sataşmasın efendim, söyler misiniz? Müdahale etmesinler.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Burada çıkarken “Uzatmak mı istiyorsunuz?” diye söylediğinizi duyduk. Uzatırız,
sabaha kadar da, yarın sabaha, öbürsü gün sabaha kadar da uzatırız. Bizim bir
çekincemiz yok ama her seferinde burada çoğunluğu bulmak zorundasın. “En önemli
kanun” dediğiniz şeyi 15-20 kişiyle burada dinlersen burada kanun olmaz.
Vatandaşlar yok diye, televizyon yok diye bakma, bunların hepsi tutanağa
giriyor. Bunları yarın okuyacak insanlar, insanlar okuyacak bunu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kanunla ilgili konuş da herkes dinlesin seni. Bak Aslanoğlu konuştu herkes
dinledi.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben
konuşurum. Burada kanun falan kalmamış.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN – Lütfen, beyler
lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Kesmesin sözünü!
Müdahale edin, müdahale edin.
BAŞKAN – Müdahale ediyorum
efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Edin.
İkaz edin.
BAŞKAN - Başka yapacağım bir
şey yok. “Susun” demekten başka yapacağım bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – İkaz
edin, ikaz edin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Kanun falan kalmamış burada. Burada derebeylik var, burada tek parti iktidarı
var. Burası bitmiş, burada demokrasi bitmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bar bar bağırıyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, müdahale etsenize.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Burada sadece tahakküm var. Burada falan kalmamış, burası demokrasi falan
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bar bar bağırıyorsun. “Tek parti iktidarı var burada, derebeylik var.”
diyorsun.
BAŞKAN – Sayın Günal, siz de
lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Burada orta oyunu oynanıyor, bu milletvekilleri filan…
BAŞKAN – Meclise hitap edin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
İrade yok, parmak kaldırma iradesi var. Orta oyununa dönmüş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Efendim, karşılıklı
konuşmadan Meclise hitap etmelerini rica ediyorum, başka yapacağım bir şey yok.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben
hiç kimseye hakaret etmiyorum, söylüyorum. Saygısızlıktır, saygısızlık diye
görüyorum ben bunu.
BAŞKAN – Lütfen siz de
Meclise hitap edin.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir
dakika… Bir dakika…
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – AKP
Grup Başkan Vekili Hatibe hakaret etmiştir. “Bar bar bağırıp duruyor.” diye,
söz kullanan Hatibe hakaret etmiştir, sözünü geri alsın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Almıyorum!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sözünü
geri alsın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bar bar bağırıp duruyor. Benim grubumla ilgili bana “Saygısızlık yapıyor.”
diyemez.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Saygısızlık, evet…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sözünü
geri alacaksın!
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Saygısızlıktır.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Saygısızlık yapıyorsunuz, saygısızlık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne
alakası var!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sen
oradan bar bar bağırıyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İnsanın laf ağzından çıkar.
OKTAY VURAL (İzmir) – El kol
hareketi de yapma.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu
saygısızlıktır. En hafifini kullanıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İnsan dilinden bağlanır!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – En
hafifini kullanıyorum, bu saygısızlıktır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Laf ağızdan çıkar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu
saygısızlıktır, bu dayatmadır. Bu kanun çıkarma falan değildir, bu dayatmadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sen Grup Başkan Vekiline sor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Dayatmanın sonucunu görürsünüz. Bu dayatmadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İnsan buradan bağlanır!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu
kanun çıkarma falan değildir.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, uyarır mısınız!
BAŞKAN – Sayın Günal, sakin
olalım, sakin olalım, lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) – Uyarır
mısınız!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu
bir dayatmadır bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İnsan diliyle bağlanır, insan burayla bağlanır.
Seni grubun dinliyor! Sen
konuş, sen!
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Konuşuyorum. Herkes ne konuşuyor, siz çıktığınızda ne konuşuyorsunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, böyle bir yöntem var mı?
OKTAY VURAL (İzmir) – Hatibe
müdahale ediyor, uyarsanıza.
BAŞKAN – Uyarıyorum efendim.
Başka ne diyebilirim Sayın Vural?
Rica ediyorum, uyarıyorum, başka
ne diyebilirim Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) – Neyi
uyarıyorsunuz? “Uyarıyorum” demek uyarmak demek değildir. Hatibin sesini
kesersiniz, uyarınızı yaparsınız.
BAŞKAN – Oturuma ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.56
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Buyurun Sayın Günal.(MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, ben söylediğim
sözün arkasındayım, kimseye hakaret etmedim, sadece “saygısızlıktır” dedim. Bu
da öyle çok kaba bir tabir değil. Saygısızlık yapılıyor, bir tespitte bulundum
ama Sayın Grup Başkan Vekilinin böyle “Bar bar bağırıyor.” diye bizi tehdit
etmesi gerçekten üslup olarak hoş değil. Siz burada öyle her istediğinizi
dayatamazsınız. Yani iktidar olmak demek “Biz getirdik istediğimizi çıkarırız,
istediğimiz saatte çalıştırırız, istediğimiz gibi yaparız.” demek değildir.
Gerekliyse getirirsiniz. Kanunlar komisyona geldiği zaman da bunları
tartışıyoruz. Alt komisyon zaman zaman kurduruyorsunuz, zaman zaman
kurdurmuyorsunuz, zaman zaman biz yokken komisyon toplantıları yapıyorsunuz,
sonra arkamızdan tweet’ler atıyorsunuz “Çıktılar.” diye. Bunların hepsini
yapıyorsunuz ama buradan tek başınıza kanun çıkarma şansınız yok. Yani, burayı
çalıştırmak bize değil sadece, size ait. Onun için de en azından asgari
nezakete dikkat ederek bu kanunları çıkarmamız lazım. Bizim muhalefet olarak
görevimiz, her zaman eksiğini söylemektir, yanlış varsa uyarmaktır, önerge
vermektir. Kabul edersiniz, etmezsiniz, etmenizi temenni ederiz ama
etmiyorsanız da bizim bu yanlışları kamuoyuyla paylaşmamızdan -dün de
belirttim, bugün de yine konuştuk, dün EXPO’yla ilgili de konuştuk- bizim
bunları paylaşmamızdan daha doğal bir şey olamaz. Bunlara öyle çok sabırsız bir
şekilde tepki göstermeye gerek yok. Biliyorum, bu saatte yoruldunuz ama siz
istediniz, “Devam edelim.” dediniz, o zaman, dayanacağız. Biz buradayız,
okuyacağız, konuşacağız, çalışacağız. -Madem öyle- önergelerimizi vereceğiz,
devam edeceğiz.
Şimdi, bu kanun tasarısı
23’üncü Dönemden kadük olmuş bir tasarı ve -Komisyona geldiği zaman da
söyledim- yeniden sürece sokulmadan, olduğu gibi aynı hâliyle apar topar
getirdik. Üstünde, dünyada finansal krizler yaşanıyor… Aynen SPK tasarısında
olduğu gibi. Hazırlanmış, tamam, güzel, emek var ama bir oturun. Ne olur?
“Zaman kaybederiz...” E kurumlara bir daha gönderin, var mı eksik, gedik, bir
şey var mı bir bakalım. “Yok, acelemiz var.” Şimdi, bu kadar önemli, bütün
sektörü ilgilendiren kanunları görüşüyoruz ama nedense, böyle her şey boyacı
küpü gibi bir batır çıkar felsefesiyle geliyor, kanun yapıyoruz arkadaşlar.
Görüşleri almaktan en fazla bir gün, bilemediniz iki gün kaybedersiniz; eğer
oturup tartışırsak bir gün daha kaybedersiniz ama sağlıklı çıkar.
E görüyorsunuz, burada yetki
aldınız, KHK’lar çıktı, üç gün geçmeden… Sordum bugün Meclis Başkanımıza, çünkü
Meclisin yetkisini, yasamanın yetkisini de savunması gereken kişi Meclis
Başkanı. “Sayın Genel Sekretere görev verin.” dedim. “Bu yetki çerçevesinde
çıkarılan KHK’larda o günden bugüne kaç tane düzeltme bize kanunlarla
yaptırdınız? Bir hesaplayın bakalım.” Buradan çıksaydı öyle mi olurdu? Yani
bunu tartışmaktan, zamana yaymaktan niye çekiniyorsunuz? Böyle bir şey olabilir
mi? Şimdi, bütün sektörü ilgilendiren bir şey gelmiş yani hükümsüz kalan bir
şeyi aynen yenilemişiz. Şimdi, peki nasıl olacak? Yani içerisinde birtakım
şeyleri eğer orada oturup düzeltmeseydik, Komisyondan eğer alelacele geçseydi
geldiği hâliyle birçok eksiklikler içeriyordu. Hâlâ içinde içimize sinmeyen şey
var ama esas itibarıyla gerekli olan bir tasarı. Özünde de esasına muhalefet
etmiyoruz ama içindeki bazı hükümlerin iyileştirilmesini söyledik, bir kısmı da
iyileştirildi verilen önergelerle, ama ortak, ama bireysel, arkadaşlarımız
bunun üzerinde çalıştılar. Ama şimdi bakıyoruz, hâlen daha burada, bütün
kanunlarda olduğu gibi bir sürü ceza var, idari para cezası var, birtakım
şeyler var. Bakıyoruz, birbirine benzeyen bir sürü suç var, benzer kuruluşlar
ve araçlar var. Soruyoruz orada “Arkadaşlar, Adalet Bakanlığından görüş aldınız
mı?” diye. “Hayır, bizden görüş alınmadı.” diyor Komisyonda arkadaşımız. Şimdi,
bu nasıl kanun yapma tekniğidir? Para cezalarını alıyoruz… Her kanunda
söylüyoruz, diyoruz ki: “Bakın, adaletsizlik olmasın. Benzer suçlar
koyuyorsunuz, benzer cezalar koyuyoruz. Eğer burada bir şey konulacaksa Adalet
Bakanlığı bu konuda daha uzman veya o komisyona gönderelim, onlar bir baksın,
tekrar gelsin.” Ama alelacele gidiyor. Şimdi, tasarının, 42, 44, 46’ncı
maddelerinde hapis ve idari para cezaları var. Bu kanunun kendi maddeleri var
ve diğer mevzuat var. “Bu konulardaki cezaları düzenleyen bir yeknesaklık
bulunmuyor. Bakalım, konuşuruz, tartışırız.” diye o anda komisyonda… Şimdi
bununla ilgili önerge var mı, yok mu bilmiyorum. Yani böyle alelacele “Biz
yaptık oldu.” mantığıyla çıkardıkça sürekli düzeltme geliyor, ki bu düzeltilmiş
hâli, önerilmiş hâli.
Değerli arkadaşlar,
demokrasilerde sadece iktidar değil, parlamentonun çalışması yani muhalefetin
de katkıda bulunması gerekir. Adalet ve Kalkınma Partisi maalesef 3’üncü
dönemde iktidar olmanın herhâlde getirdiği sarhoşlukla biraz “Bizim yaptığımız
şeye kim itiraz edebilir ki?” havasında. Bürokratları bile, arkadaşlarımız “Siz
ne karışıyorsunuz, nereden biliyorsunuz?” diye hemen Komisyonda azarlamaya
başlıyorlar veya önünü kesiyorlar. Zaten sormamışsınız, görüş almamışsınız en
azından orada diyoruz ki: “Falanca kurumdan kimse varsa bize bunu bir
anlatsın.” Ondan sonra bir bakıyoruz, arkadaşlarımız doğrudan veya dolaylı olarak
hemen bu arkadaşımızın üzerine çullanıyor, karşılıklı kaş, göz veya dolaylı
olarak “Konuşma.” telkinlerinde bulunuyorlar.
Şimdi, öbür taraftan, gelmiş
bir şey, içinde bir sürü vergi düzenlemesi var. Bakıyoruz, istisnalar ve vergi
tespitine ilişkin 37’inci madde var, tartışıyoruz, Maliye Bakanlığı diyor ki:
“Biz buna razı değiliz.” veya “Sonra konuşacağız.” sonra, “Bakanımız yok.” ya
da “Uzlaşamayız.” Bu nasıl bir anlayıştır ben anlamıyorum arkadaşlar. Bu
tasarı, teklif değil, teklifleri hadi anlıyorum, arkadaşlarımız veriyor ama
tasarı Bakanlar Kurulundan geçiyor, bütün bakanların da imzası var. Yani oraya
gelmeden konuşulmuyor olması başka bir şey ya da o zaman imzalanırken de mi
anlaşamıyorlar, ben bunu pek anlayamıyorum. Bir koordinasyonsuzluk var, bir
arkadaşımız başka bir şey diyor, öbürü başka bir şey diyor. Yani bu aranızdaki
tartışmayı anlayabiliyorum ama burada geldiği zaman bir uzlaşma sağlanması
lazım. Örnek, yine meslek birlikleriyle ilgili, geldi arkadaşlarımız, Odalar ve
Borsalar Birliğinin temsilcileri geldi, sigortacılarla ilgili birtakım şeyler
söylediler, “Sektör kurulu var.” dediler, “Bizim altımızda da arkadaşlarımız
çalışabilir, birçok oda olmasın.” dediler. Ne olduysa, o arada yine başka
uzlaşmalar çıktı. Yani biz, sonuç olarak, zaten Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu kadar farklı kurullar, üst birlikler kurulmasını tasvip etmiyoruz.
Yani her konuda ayrı ayrı üst kurulların birleştirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz ama bu yapılacak çalışmanın da SPK Kanunu’yla beraber düşünülmesi
gerektiğini söylemiştim. Orada da şimdi bir Sermaye Piyasaları Birliğimiz var
ama bu finansal kuruluşlar ayrı, sermaye piyasaları ayrı, Bankalar Birliği ayrı
birçok birlik oluşturmuş oluyoruz. Peki, bunu oluşturuyoruz ama, bu,
koordinasyonsuzluğumuzu daha da artırıyor. Bir taraftan, yine ikrazatçılarla
ilgili bir madde var. Doğrudan bunlara yetki veriyoruz geçiş kurmuş gibi,
“Efendim, orada işte hüküm yok, burada var.” dedi arkadaşlarımız. Şimdi,
bunların adaletli bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor ve bu kanunlar
çıkarılırken de kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması gerekiyor ama
bakıyoruz, ekonomi yönetimi içerisinde o koordinasyon sağlanamıyor -Sayın
Başbakan Yardımcısı, kendisi burada- ama bir de bakıyoruz, bir gazete haberi
aynen şöyle diyor: “Yanlış yönet, halka ödet.” Acaba muhalif bir gazete mi diye
bakıyorum, Sayın Başbakana en yakın olan gazete patronlarının ve
yöneticilerinin yaptığı bir haber ve de kişisel olarak hedefe 2 bakan ve Merkez
Bankası Başkanı konulmuş ve bizim çok kibar söylediğimiz şeyleri onlar daha
ağır söylemiş. “Efendim, işte bu şekliyle Merkez Bankası faizi yüksek tutuyor,
böylece rantçıların önünü açıyor.” falan diye afişe ediyor. Şimdi, peki, bu
anlayışla, bir tarafta fren, bir tarafta gaz tartışması nasıl olacak? Yani
direksiyonda boşluk varsa, direksiyondaki şoförün otomobil ehliyeti var ama siz
ona tır veriyorsanız ne olacak? Yani bu koordinasyonu biz kurumlar arasında
bile sağlayamıyorsak… Oturduk, görüştük; arkadaşlarımızın birisi başka bir şey
diyor, öbürü… Ben buna itiraz etmiyorum, bu doğaldır ama bunlar “Önceden
toplandık.” diyorlar, bakıyoruz, ama resmî bir yazışma olmamış, bir görüş
çıkmamış. Ben gerçekten şaşırıyorum, bir kanun olabilecek şey. Örnek, daha
geçen hafta SPK Kanunu’nda yaşadık. Sayın Bakanım burada. Son anda geldi. Bize,
bir kanun olabilecek İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının şirketleştirilmesi
geliyor. Tamam, lazımdır; evet, olabilir, felsefesini tartışırız ama -bununla
ilgili- bu kendisi başlı başına tasarı olabilecek bir madde üç beş sayfalık.
Son anda içine bir bakıyoruz… Gündüz, TOKİ’yle ilgili Bakanımız buradayken
sordum. Burada olmayan arkadaşlarımız vardır ama bu tip yap-sat işlerini TOKİ
fazla yapıyor, birtakım iş merkezleri de yapıyor, devir işlemleri de yapıyor ve
son anda fark ettik ki İstinye’deki birtakım araziler bedelsiz olarak TOKİ’ye
devredildi. Şimdi, bunun bir süzgeçten geçmesi gerekmiyor mu? Alt komisyonda
gelmemiş, üst komisyonda son saniyede geliyor, aşağıda zaten bir görüşme var,
öbür tarafta başka bir görüşme var, o arada gelip giderken önümüze bir teklif.
Bu, bir doğru kanun yapma tekniği değil, onu anlatmaya çalışıyorum. Bu, bir
dayatma, bu son saniyede yangından mal kaçırır gibi getirme oluyor o zaman.
Soruyoruz, şimdi, böyle bir
şey olabilir mi arkadaşlar? Adasını, parselini yazmış, metrekaresini yazmıyor,
o zaman ben şüpheleniyorum. Niye yazmıyorsun? Gayrimenkul bilgisi,
devrediyorsan metrekaresini insan yazmaz mı? Bir işlem yaparsanız,
gayrimenkulle ilgili işlem yaparken adasını, parselini yazıp metrekaresi
yazılmaz mı? Soruyoruz, neredeyse 160 dönümlük toplam altı yedi parça arazi.
Yani bunun bir süzgeçten geçmesi lazım, yani son anda getirilen önergenin
teklifle veya tasarıyla alakası yok. Onun normal şartlarda ilgili kurumlara
-hangi kurumlar o konuyla ilgiliyse- yazılıp bu konudaki görüşlerinin alınması,
ondan sonra da tasarının içerisine zerk edilecekse eğer, Bakanlar Kuruluna
geçerken onun da olması lazım.
Bütün söylediğimiz budur. Bu
dayatmayla “Biz yaptık, oldu. Son anda getirdik onu ekledik, bunu taktık.” E,
“Biz çıkaracağız.” eksik gidiyor, sıkıntımız orada.
Bakın, burada daha önce
birçok şeyi tartıştık. Eleştirilerimiz de oldu, ağır tartışmalarımız da olur
yerine göre çünkü aşırı baskı ve çalışma şartlarının böyle sağlıksız olması,
birçok arkadaşımızın bu şartlarda tepkisinin artması normal. Sabah 10.00’da
başladık biz Bütçeye Sayın Elitaş, hâlâ devam ediyordu, iki defa buraya indim,
iki tane konuşma yaptım. Şimdi, uyarmak zorundayız sizi ama yukarıda da
konuşmak zorundayız. Aradaki toplantımızı söylemiyorum, tekrar gelip, zaten
Plan Bütçe Komisyonunda devam eden görüşmemiz vardı. Diğer arkadaşlarımız ayrı,
o milletvekilleri programları bitince ayrılabilirler. Şimdi bu şartlarda… Yarın
tekrar saat 10.00’da biz Bütçe Komisyonunda çalışacağız. Sizler gidip, sabah
namazına kadar da olsa, sonra yatacaksınız. El insaf, el vicdan! Yani sadece
size göre mi ayarlanacak? Bu arkadaşlarımız yarın da çalışacak. Sabah ondan
beri, Adalet ve Kalkınma Partili, CHP’li, MHP’li fark etmiyor, hepimiz
çalışıyoruz. Arada, affedersiniz, lavaboya çıkmaya vakit bulamadığımız anlar
var. E, peki, yani şimdi bu şartlarda bizden ne bekliyorsunuz? Yani verdiğiniz
ortam ne, sağladığınız imkân ne, duyduğunuz saygı ne?
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) – On dakikadır aynı şeyi konuşuyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Hayır, ama işte şurada konuşmamız lazım, aynı şey değil. Meselenin özünü
söylüyorum size.
O zaman, tabii, siz de
kızdığınız zaman hop, siz de bize karşı tepki gösteriyorsunuz.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) – Şu söylediklerini iki dakikada söylerdin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Beceremiyorum, siz çıkın, iki dakikada siz söyleyin. Ben biraz daha fazla
yumuşak konuşayım diye öyle yapıyorum
-yoksa biraz daha, bu saatten sonra kan şekerimiz düştüğü için-
özellikle yoksa hızlanırsam daha sert konuşmaya başlıyorum, onun için yavaş
konuşuyorum.
Değerli arkadaşlar, böyle
“Ben yaptım, oldu.” mantığıyla olmaz, inatlaşmayla olmaz, daha çok kanunlar
çıkaracağız. Yukarıda bütçe… Bir kere zaten, bu külliyen yanlış bir şey. Plan
ve Bütçe Komisyonu orada bütçe görüşürken siz buraya ne kadar Plan Bütçeden
çıkan kanun varsa hepsini getirip koyuyorsunuz, hadi başka komisyon olsa neyse.
Önümüze Sermaye Piyasası Kanunu’nu da koydunuz, “Onu da görüşeceğiz.”
diyorsunuz, 148+10, 158 madde. Valla, biz zaten buradayız. Eğer oturursanız, o
zaman sırayla, İç Tüzük’ün verdiği imkânlar çerçevesinde çalışırız, otururuz,
konuşuruz, biz zaten nöbetteyiz.
Ama şimdi “saygısızlık”
derken ben onu söylüyorum Sayın Elitaş’a, sadece bu değil. Burada bir çalışma
adabı olması lazım. Biz, insanların onurunu, haysiyetini, çalışma şartlarını
düzenleyen kanunlar yapıyoruz ama milletvekili olarak kendimiz insanca bir
çalışma ortamı düzenlemiyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Yani bunu söylememden
daha doğal ne olabilir? Yok, bu şartlarda çalışırsanız kavga da çıkar, dövüş de
çıkar. İnsanların, herkesin tansiyonu, evde sorunu vardır, gelmiştir, canı
sıkılmıştır, yorulmuştur. Dolayısıyla, gelin bunu aklıselimle oturun, güzel bir
çalışma takvimiyle… “Bitime kadar, bitime kadar” dayatmalarıyla bunu yapmayalım.
Çıkarırız, finansal
kurumların burada birkaç tane önemli maddeleri var, onlarda da arkadaşlarımız
dinler, dinlemez… Dün dayattınız EXPO’yu, eksik çıktı. Ne yapalım? Bizim
milletimize şikâyet etmekten başka çaremiz yok. Eğer siz “Parmak sayısıyla biz
bunu yaparız.” diyorsanız… Ama o şikâyetimize bari engel olmayın canım. Müsaade
edin de sesimizi çıkaralım yani, bağırmamıza niye isyan ediyorsunuz, başka bir
hakkımız mı kaldı elimizde? Şurada konuşuyoruz, televizyon yok, bir şey yok bu
saatten sonra. Yani kendi kendimize konuşuyoruz, ona bari tahammül edin, bir
şey yok. Yani, ümüğümüzü sıktınız zaten, onun için değerli arkadaşlar, bu
şartlarda kanun yapmak doğru değil. Öncelikle biz herkesin hakkını korumaya ve
Anayasa’ya bağlılığa yemin ettik. Anayasa’nın en temel şeyleri -işte uzlaşma
kurulu çalışıyor- temel hak ve ödevler, insan hakları, çalışma şartları bilmem
ne diye herkese masal anlatıyoruz. Dolayısıyla, önce kendi hakkımızı koruyalım,
aksi takdirde buradan sağlıklı çalışma yapamayız.
İktidar ve muhalefetin bir
bütün olduğunu ve demokrasinin unsurları olduğunu tekrar sizlere hatırlatıyor,
hepinize saygılar sunuyorum.(MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, biz şimdi Plan ve Bütçe Komisyonunun raporunu görüşüyoruz. Bilindiği
gibi kanun tasarı ve teklifleri Başkanlıkça komisyonlara havale edilir ve
komisyonlar bu kanun tasarı ve teklifleri hakkında raporlar düzenler.
Dolayısıyla, bu rapora bağlanması gereken komisyonlar olarak esas komisyon Plan
ve Bütçe Komisyonu, tali Komisyon Adalet Komisyonu; Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu olarak ifade edilmiş. Bilindiği
gibi bu komisyonlarla ilgili yapılan bu çağrı üzerine bu tali komisyonların ne
karar aldığı konusunda raporda herhangi bir hüküm yok, dolayısıyla bu rapor
tekemmül etmiş bir rapor değildir. Yani ne oldu? Havale etti de komisyon
görüştü mü, görüşmedi mi, görüşmeyeceğini mi söyledi? Dolayısıyla ne görüştü?
Bu konuda raporda herhangi bir bilgi yoktur, dolayısıyla bu rapor tekemmül
etmiş bir rapor değildir. O bakımdan, tekemmül etmemiş bir raporun bu şekilde
Başkanlıkça havale edilmiş komisyonların iradeleri belirlenmeyen bir raporu bu
safhada görüşmek, bir rapor görüşüldüğüne göre mümkün değildir. O bakımdan, bu
tali komisyonların bu konudaki tavırlarının bu rapora dercedilmesini teminen
raporun tekemmül ettirilmesi gerekiyor. Ben raporu görüşüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç
Tüzük’ün 23’üncü maddesine baktığımız takdirde bu konu düzenlenmiştir. Esas
komisyonlar ve tali komisyonlara gönderilmiştir.
İç Tüzük’ün 23’üncü
maddesinde, eğer tali komisyonlar kendileriyle ilgili kısımda görüş
bildirirlerse, süresi içinde esas komisyonlar dikkate alıp almamakta serbesttir
ama rapora dercedilir. Ama İç Tüzük’ün 23’üncü maddesinin son hükmü gereğince,
komisyonlar süresi içerisinde konuyla ilgili bilgileri esas komisyonlara
bildirmedikleri takdirde, esas komisyonun görüşmelerine engel teşkil
etmediğinden dolayı demek ki komisyonlar, süresi içerisinde esas komisyona yani
Plan Bütçe Komisyonuna, Adalet, Sanayi ve diğer komisyonlar bilgi
göndermediğinden dolayı komisyon raporunu hazırlamış ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunun bilgisine sunmuştur.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, bunlarla ilgili bilgiler raporda yok tabii. Görüş bildirilmemişse
“Görüş bildirilmemiştir.” denir, raporda yer alır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç
Tüzük 23’üncü madde çok açık ve nettir Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Dolayısıyla görüş bildirilip bildirilmediği hususunu biz AKP Grup Başkan
Vekilinden değil, komisyon raporunu hazırlayan komisyondan bekleriz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
AKP Grup Başkan Vekilinin bildirmesi değil, İç Tüzük 23 açık ve net.
OKTAY VURAL (İzmir) – Raporda
bildirdi mi, bildirmedi mi? Zamanında bildirmedi komisyon olarak, on gün
beklemedik, beşinci günde aldık. Bu konuda raporda sarih bir açıklama yok.
BAŞKAN – Şimdi, efendim,
benim bildiğim kadarıyla, bana verilen bilgiye göre de, tali komisyonlar on gün
içerisinde görüşüp bir görüş bildirmedikçe esas komisyonun rapor hazırlayıp
Genel Kurula göndermesi mümkün. Burada da aynı şey olduğu söyleniyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Yani
hangi tarihte tali komisyonlara gönderilmiş, tali komisyonlarla ilgili esas
komisyon hangi tarihte toplanıp yapılmış, bu konularla ilgili raporda bilgi
olması lazım. Ben bunları…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Raporda bilgi var Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ben
bunları rapor… Biz raporu görüşüyoruz efendim, rapor görüşüyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Raporda bilgi var Sayın Başkan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Biz bunu nereden bileceğiz Sayın Başkan?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Rapora bakarsak görürüz orada.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Biz bunu nereden bileceğiz? On günlük süre beklendi mi? Ondan sonra ne görüş
bildirildi? Nereden bileceğiz biz bunu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi
tarihlerde?
BAŞKAN – Efendim, 30 Mart
2012’de komisyonlara gönderilmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet.
BAŞKAN – 9 Nisan 2012’de…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– Alt komisyona gönderilmiş.
BAŞKAN – …alt komisyona
gönderilmiş, en son süresi içinde de Komisyon görüşerek oradan gelen raporu
buraya göndermişler.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Anlıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Ne görüş bildirmişler peki?
OKTAY VURAL (İzmir) – O
zaman, Sayın Başkan, ben usul tartışması açmak istiyorum çünkü komisyon
raporlarının sarih olması lazım.
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Lehinde…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Komisyon raporu dağıtıldığı için okunmuyor, dolayısıyla tutumunuzun aleyhinde
söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Tutumunuzun lehinde Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, aleyhte.
BAŞKAN – Lehte Recep Özel, Mustafa Elitaş; aleyhte Sayın
Vural, Sayın Aslanoğlu.
Aleyhte olmak suretiyle ilk
konuşmacı Sayın Vural.
Buyurun Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
3.- 239 sıra sayılı Komisyon Raporu’nda tali komisyonların kararları
yer almadığından bu raporun tekemmül etmiş sayılıp üzerinde görüşme
yapılmasının İç Tüzük’e uygun olup olmadığı hakkında
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, şimdi bu uygulamanız da usule
uygun değil.
BAŞKAN – Hangi…
OKTAY VURAL (İzmir) – Çünkü
söz sırasının lehte ve aleyhte olarak tecelli etmesi gerekir. Bu bakımdan söz
sırasını vermekte de siz usule aykırı davrandınız. Öncelikli olarak, bu söz
verme sırasıyla ilgili usul tartışmasını bitirdikten sonra konuyla ilgili usul
tartışması açabilirsiniz.
BAŞKAN – Tamam efendim.
Lehte Sayın Recep Özel,
Isparta.
OKTAY VURAL (İzmir) – Konuşma
söz sırası… Hayır efendim…
BAŞKAN – “Lehte” dediniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Siz, sırayı düzgün yapmadınız. “Sıra önce lehte konuşanın” diyor.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, ben, söz verme sırasıyla ilgili uygulamanızı doğru bulmadığımı ifade
ettim. Tutumunuzla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN – Hayır, ben de
düzeltiyorum ve lehte söz veriyorum, onu istediniz. Başka yapılacak bir şey
yok. Yani aleyhte değil, lehte olmasını eleştirdiniz. Ben de lehte olmak
suretiyle söz veriyorum. Mesele kaldı mı efendim?
Sayın Recep Özel, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının usulüne uygun bir rapor olarak Genel Kurul
gündemine gelmediği iddiasını, Başkanlığın yasal ve bütün şartlarını haiz olarak
komisyon raporu hazırlanıp gündeme geldiğini ve görüşüldüğü noktasındaki
tutumunun lehinde söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, kanun tasarı ve
tekliflerinin nasıl görüşüleceği İç Tüzük’te yazılı. Meclis Başkanlığı gelen
tasarı ve teklifleri komisyonlara havale eder, bazen esas komisyonlara, bazen
tali komisyonlara. Uygulamada genellikle tali komisyonlar raporunu
hazırlamamakta. Tali komisyonların bu raporlarını hazırlamaması esas komisyonun
işine, rapor hazırlamasına, görüşmesine engel teşkil etmemektedir. İç Tüzük’ün
23’üncü maddesinin son iki fıkrası: “Tali komisyonların hangi yönden veya hangi
maddeler hakkında görüş bildirecekleri havale sırasında belirtilmemiş ise, bu
komisyonlar görüşlerini kendileriyle ilgili gördükleri hususlar üzerinde
bildirirler.” Son fıkrası ise “Tali komisyonlarca süresi içinde görüş
bildirilmemesi; esas komisyonun raporunu hazırlamasına engel değildir.” Bu
kadar açık, bu kadar sarih bir İç Tüzük hükmü karşısında raporun geçersiz bir
şekilde olduğunu iddia etmek, valla, herhâlde Milliyetçi Hareket Partisinin
içinde bulunduğu şu kongre dönemindeki durumla izah edilebilir diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Ne alakası var? Oraya hukukçu olarak çıktın, hukuk adına bir şeyler söyle ya.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Herhâlde sen hamama gideceksin de terlemek için konuşuyorsun he!
ERKAN AKÇAY (Manisa) –
Yılışık adam, utanmıyorsun da.
BAŞKAN – Sayın Özel
teşekkürler.
Aleyhte olmak üzere Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun efendim.
Üç dakika içinde lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, sizin aleyhinizde değilim bir kere ama aleyhte
olduğum şeyler var.
Değerli arkadaşlar, ben açık
bir insanım. Çok üzüntülüyüm, olayların bu şekilde olmasından son derece üzüntü
duyuyorum, vicdanımda son derece rahatsızım. Biz, salı günü Sayın Şandır, ben
ve Sayın Elitaş Danışma Kuruluna gittik. Salı, çarşamba ve perşembe günleri
neler konuşulacağını, AKP Grubunun getirdiği Danışma Kurulunu rica ettim,
kendisinden aldım. “Hangi kanunlar görüşülecek?” diye sorduğumda “EXPO, Kamu
İhale ve Finansal Kiralama.” dedi. Hatta benim âcizane bir önerim oldu, dedim
ki: “Ben sizin yerinizde olsam üçünü de bitine kadar yaparım, salı, çarşamba,
perşembe.” Ki yani biri erken biterse… Örneğin dün, salı günü erken bitti ama o
karar alınmadığı için devam edilemedi. Sayın Şandır dedi ki: “Yalnız, bizim
perşembe günü akşam yemeğimiz var.”
OKTAY VURAL (İzmir) – Grup
toplantımız…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Evet, yani “Toplantımız var.” dedi.
Sayın Elitaş aynen “Ne demek,
sonuna kadar bu konuda saygı gösteririz.” dedi. O günkü olaylar bu şekilde.
Sonra, salı günü akşam, pardon… Dün akşam EXPO ile devamı yazılmadığı için
Danışma Kurulu kararına nitekim diğer kanunlar gelmedi, EXPO da bitti.
Ben, tabii, bugün en az on
kere indim çıktım. Bütçedeyiz arkadaşlar. Bütçedeyken, bir kere orada biz bütçe
görüşmeleri yaparken burada Bütçe Komisyonuyla ilgili bir kanun görüşüldüğü
zaman biz elli parça oluyoruz. Bize de acıyın biraz ya, biraz da bize acıyın
ya! Oraya git, buraya gel, oraya git… Bir de sorumluluğumuz var.
Şimdi, ben, hatta,
sorumluluğum gereği, geldim, saat üç civarıydı, üçtü, dedim ki: Sayın Elitaş,
yukarıda arkadaşlarımı, kendimi ayarlayacağım, konuşmacılarımı toplayacağım
hepsini. “Yediye çeyrek kala Oktay Bey çıkacağız.” dedi. Sizin de Elitaş’a bir
sözünüz var, tamam mı? EXPO şeyini bitirelim. O saati hesapladım hatta. “BDP’nin
danışma kurulu var.” dedim, o şimdi üç buçukta biter. Yani normal
hesapladığımda altı buçuk gibi o yasa bitiyordu. Normal hesapladı mı, işte
tümü, şahıslar, şey, bilmem ne… Hatta bana dedi ki: “Soru sormasın.” Dedim ki:
“Ben, bunu engelleyemem.”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
“Daha erken bitsin.” dedim
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ha, daha erken… Dedim ki: “Engelleyemem ben kimseyi, ne soru
sormayı…”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Onun için bir kere olay budur, olayın gerçeği budur ama daha sonra
ben burada yokken, beni şahit gösterdiğiniz için -ben burada yokken ne gelişti
onu bilmiyorum- benimle konuşulan bunlardır. “MHP’nin yemeği var diye son
derece saygı gösteriyorum.” dedin ama ondan sonra ne gelişti bilmiyorum.
Hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Şimdi, lehte olmak suretiyle
Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, öncelikle Sayın Aslanoğlu’na teşekkür ediyorum. Yaptığımız
görüşmeyi Sayın Şandır, Sayın Aslanoğlu, Sayın Meclis Başkanımızın huzurunda
dörtlü görüşmeyi harfiyen ifade etti. Çıkarken aynı şekilde dedi ki: “Grup önerisini
değiştirin, bu grup önerinizi Finansal Kiralama Kanunu’nun bitimine kadar alın.
Salı günü bitirebildiğimiz kadar gidelim, çarşamba günü bitirebildiğimiz kadar
gidelim.” Hatta dün dedi ki: “Niye çarşamba günü öyle almadınız, alsaydınız
Kamu İhale Kanunu’nu bitirirdik, olmadı.” Dedik ki: “Yarın olur. Nasıl olsa biz
bunun şeyini yaparız yarın: Ki, Sayın Aslanoğlu’nun bir madde üzerinde
çekincesi vardı, Sayın Bakana üç-dört maddelik önergeler verildi ve
değerlendirildi. Sayın Aslanoğlu, daha sonra o bir maddelik çekincesinden de
vazgeçtiğini, yapılan işi takdire bırakıyorum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) - Sayın Bakan şey de yapacağını söyledi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
İnceleyeceğini ve bugün de ifade etti.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) - Hayır, hayır sonra…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Takdire bıraktığını ifade etti, aynı şekilde gelişti. Dün ve bugün, biz Sayın
Şandır’la yaptığımız görüşmede dedik ki: “Sayın Şandır, bu yasayı, Kamu İhale
Kanunu’nu çıkaracağız bu çerçevede arkasından öbür maddeye geçelim.” Aslanoğlu
dedi ki: “Arkadaşlarımı gönderiyorum.” “Tamam” dedim. Mevlüt Bey, o zaman
soru-cevap kısmını da geçelim, saat 5’te bitirelim, 6’da bitirelim. “Ama söz
veremem” dedi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Veremem.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Haklısınız dedim. Sayın Şandır, hem dün hem bugün, dedim ki: Sayın Şandır,
Grubunuzun bir toplantısı varmış, nezaketen bizim devam etmemiz şık olmaz. Onun
için biz bu işe devam etmeyelim. “Bizim zaten bu yasayla ilgili çekincemiz yok,
siz devam edin.” dedi çıkarken.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Onu bilmiyorum, ondan sonra ben yoktum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Meclis Başkanının yanından çıkarken. Dedim ki: Sayın Şandır, biz yarın
görüşelim, nezaketen bu işin olmasını uygun bulmuyoruz. Ve bugün biz saat
altıda altı buçukta Kamu İhale Kanunu’nun biteceğini düşündük ama saat on oldu,
Kamu İhale Kanunu bitmiyor, usul tartışmaları açılıyor vesaireler oluyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, söylemek istediğim şu, Değerli Günal, değerli arkadaşlar, biz…
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Neden oldu o tartışmalar?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bilemiyorum neden olduğunu.
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Nasıl bilemiyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Olabilir, olabilir arkadaşlar. Bakın, soru-cevap kısmı yok, olabilir bu usulle
ilgili meseleler.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Bakın Mustafa Bey, sorulardan bir kısmı çekildi, bitmedi kardeşim buna rağmen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Arkadaşlarımız… Bakın, gergin ortamlar oldu. Biz grup başkan vekilli olarak
arkadaşlarımızı yatıştırmak için gayret gösterdik. Nitekim diğer arkadaşlarımız
da aynı gayreti gösterdiler, hoş olmayan hadiselerin çıkmasına engel olarak,
bizler grup başkan vekili olarak bunları engelledik ama Sayın Şandır’ın bize
ifadesi… Burada da Sayın Şandır’a söyledim usul tartışmasında. Biraz önceki o
beş-altı dakikalık, bir milletvekili arkadaşımızın burada konuşması kesildiği
sırada, Sayın Şandır, biz nasıl anlaştık, ne yapıyoruz, engellemeye mi
çalışıyorsunuz bu işi dedim. “Bir dakika, şu işi bitirelim de hallederiz” dedi.
Ama Sayın Şandır şu anda yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Mustafa Bey, bazı sorular çekildi, çekildi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bakın değerli milletvekilleri, biz ne söylediysek onun arkasındayız. Sayın
Şandır: “Bizim bu yasayla ilgili herhangi bir şeyimiz yok, devam
edebilirsiniz.” dedi. Sayın Aslanoğlu aynı şekilde ifade etti dedim,
nezaketsizlik olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) - Orasında ben yokum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Hayır, hayır şu konu. Doğru, orada yoksunuz. Şu konu, nezaketsizlik olur, bizim
bu işe devam etmemiz nezaketsizlik olur dedim. Israrla söyledim ama bugün
söylediğim şu: Kamu İhale Kanunu’nu ne zaman çıkaralım? Dediği gibi, saat
dörtte BDP Grup Önerisi var. “Ya, devam etmeyelim.” dedi, sözleri de girmez.
Sayın Bakan da “Benim uçağım var hazırlıyorum, durdurayım mı?” dedi. Tamam
Sayın Bakanım, siz uçağınızı ayarlayın, gidin dedik. Ama ne oldu, ne bitti,
nasıl oldu anlayamadım…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Niye bunu getirdin o zaman? Finansal kiralamayı niye getirdin?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakın, değerli milletvekilleri, burada bir gerilim ortaya çıkıyorsa, bu
gerilimle ilgili bizim milletvekili arkadaşlarımızı, bütün, töhmet altında
bırakıyorsanız ve her sözü, her yaptığımız sözün arkasında bizim durmamızı
bekliyorsanız yanlış yaparsınız. Ben, Sayın Şandır’ın sözüne izafeten bunu
söylüyorum. Biz öyle konuştuk geldik ama konuşmamızın hiçbiri gerçekleşmedi.
Ben isterdim, arzu ederdim ki Sayın Şandır da burada olsun. Saat altıda, beş
buçukta Sayın Şandır’a sordum: Ne yapıyoruz, bozuyor muyuz anlaşmayı dedim.
“Tamam, şunu bitirelim ondan sonra…” dedi ama Sayın Şandır gitmiş.
Gelelim usul tartışmasına.
Bakın, değerli
milletvekilleri, nerede, ne olduğuyla ilgili…
Eğer Sayın Şandır’sa
telefondaki, biz beş gece altı gün Sayın Şandır’la günde yirmi saat beraberdik,
yirmi saat beraber gezdik, eğer Sayın Şandır telefonda bunu, size orada,
telefonda “Yalan söylüyor.” diyorsa hiçbir hakkımı helal etmiyorum. Bakın, beş
gece altı gün, en az on beş saat beraberdik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Nerede? Nerede, Sayın Elitaş; nerede, nerede?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Sayın Şandır bilir, herkes bilir nerede olduğumuzu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Hacda mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Evet, hacdaydık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Onu söylesene.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Beş gece altı gün, en az on beş saat beraberdik.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yalan
konuşma diyor, yalan konuşuyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
– Eğer Sayın Şandır, işte burada teyidi
ama sadece bizimle burada… Hatta arkadaşlar da duydu. Ben bugün grup
toplantısında anlattım, grup yönetiminde anlattım, dedim ki, arkadaşlar, bir
centilmenlik anlaşması yaptık, Kamu İhale Kanunu bittikten sonra bu işi
kapatacağız. Ne zaman biter? Beşte biter, altıda biter. Son anda BDP grup
önerisi geldi. Beşte bitmez, altıda biter bu dedik. Tüm milletvekili
arkadaşlarımıza bunu söyledik.
Değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlar, buraya çıkarken hiddetle, şiddetle kalkıp da bizi, yani
insafsızlıkla veya -ne söyledim bilmiyorum, hatırlamıyorum Sayın Günal ama-
saygısızlıkla suçlamak gerçekten ağır oldu. Çünkü yapılan bir şey, atılan…
Yapmadığım bir saygısızlığı bana itham ettiğiniz anda inanın bir refleks
gösterdim. Olmaması gerekendi. Ben, Sayın Günal’dan bunu, şiddetli bir şekilde
“Saygısızlık yaptın.” demesini yadırgadım, gerçekten yadırgadım. Çünkü olayları
bilmediğinden dolayı böyle diyor olduğunu ifade ettim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ama
ben duydum çıkarken, kapandıktan sonra “Uzatmak mı istiyorsunuz?” dediğini
duydum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Ne, uzatmak mı…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
“Uzatalım o zaman.” diye çıkarken duydum, kavgadan sonra.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Hayır, ne zaman?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Aradan sonra…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Hayır, onu söyledim, hayır, doğru…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Uzatıyorsun, ben de onu…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Uzatmak mı istiyorsunuz dedim, onu söyledim, aynen onu söyledim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben
de onu diyorum işte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Uzatmak mı istiyorsun, onu söyledim zaten…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Uzat
o zaman, tamam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Sordum zaten; Sayın Şandır, uzatmak mı istiyorsunuz dedim. Doğru, teyit
ediyorsun beni. O da “Hayır.” dedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir
dakika şimdi…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
“Hayır.” dedi. Ama saat onda bitti Sayın Günal, o yasa saat beşte bitecekti,
saat onda bitti.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sen
de inat ediyorsun “Al o zaman, işte buyur çalışalım o zaman.” diyorsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Arkadaş, yedide biz çıktık…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Şimdi, bakın, değerli milletvekilleri, gelelim İç Tüzük meselesine, şu andaki
usul tartışmasına. İç Tüzük’ün 23’üncü maddesi açık ve net. İç Tüzük’ün 23’üncü
maddesini okuduğunuz takdirde ne Başkandan bilgi almaya ne de başkalarına bu
konuda yardımcı olmaya ihtiyaç yok. 23’ücü madde burada. Plan ve Bütçe
Komisyonunda ben de dört sene çalıştım. Gittik Plan ve Bütçe Komisyonunda
sabahlara kadar çalıştık; Sayın Günal, Sayın Aslanoğlu, sabahlara kadar
çalıştık Plan ve Bütçe Komisyonunda, geldik, burada da çalıştık. Plan ve Bütçe
Komisyonunun ne kadar zor şartlar altında çalıştığını bilirim. Teşekkür
ediyoruz, katkılar sağlıyorsunuz. Bu yasaya da katkılarınız var, onlara da
teşekkür ediyoruz. Ama değerli milletvekilleri, kavgamız olabilir, gürültümüz
olabilir, anlaşamadığımız, laf atışmalarımız karşı karşıya gelebilir ama ben
şunu arz ediyorum: Ne olursa olsun, verdiğimiz sözün arkasında durmalıyız. Her
türlü kavgayı yapabiliriz, her türlü tepkiler ortaya çıkabilir ama sonuç ne
olursa olsun, verdiğimiz sözün arkasında durmamız gerekir. Bizim aldığımız
terbiye “Hangi şartlar altında olursa olsun, nereye gelirse gelsin, sözünün
arkasında durmak gerekir.” diye büyüklerimizden, ecdadımızdan aldığımız
terbiye, söz budur. O sözün uygulamaya geçmesini hem biz yaparız hem de
başkalarından isteriz.
Sayın Başkan, bu açıklamayı
yapmama fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, harfiyen
anlattınız, size de yaptığımız görüşmeleri harfiyen anlattığınız için teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Saat üçten sonraki gelişmeleri bilmiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
“Siz, bizim aramızdaki görüşmeleri harfiyen anlattınız.” diyorum, bizim
aramızdaki görüşmeleri harfiyen anlattınız.
BAŞKAN – Sayın Elitaş,
teşekkür ediyorum.
Sayın Vural, buyurun efendim.
Beş dakika veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, usul tartışmasında önce üç dakika verdiniz, sonra beş dakika daha verdin.
Bak biz konuşurken bize söz vermiyorsun, ona beş dakika fazla veriyorsun.
BAŞKAN – Efendim, isteyen
arkadaşlara veriyorum Sayın Genç, lütfen sakin olun ve oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen
keyfine göre hareket ediyorsun, yani AKP Grubu olduğu zaman beş dakika fazla
veriyorsun.
BAŞKAN – Bir gergin hava
oluştu, bunu yumuşatmaya çalışıyorum. Lütfen germeyin, oturun, arkadaşımıza da
vereceğim, merak etmeyin.
Buyurun Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Bundan
önce lehte ve aleyhte kullananlara ne kadar verdiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Üçer dakika verdiniz.
BAŞKAN – Üçer dakika...
OKTAY VURAL (Devamla) – Bu
yaptığınız uygulama İç Tüzük’e aykırı efendim.
BAŞKAN – Sayın Vural, şu
havayı yumuşatmaya çalışıyorum.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Yumuşatmaya gerek yok.
BAŞKAN – Ben de
biliyorum… Gerek yok değil, şimdi siz de
buyurun, siz de izah edin…
OKTAY VURAL (Devamla) –
Yumuşatmaya gerek yok. Siz Persilmatik kullanın yumuşatmak için.
BAŞKAN – Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun sözünü de kesmedim ne kadar konuştuysa. Sizin de kesmiyorum,
buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın
Başkan, beni ilgilendirmiyor. Ben diyorum ki: Şu anda yaptığınız uygulama,
sözlerle ilgili, sürelerle ilgili yaptığınız uygulama usule aykırıdır.
Dolayısıyla, bu tutumunuz, sürelerle ilgili tutumunuz hakkında öncelikli olarak
usul tartışması açılsın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi net.
BAŞKAN – Peki efendim.
OKTAY VURAL (Devamla) – Burası
yol geçen hanı değil, keyfinize göre yönetemezsiniz. Üçer dakika diyorsa üçer
dakika vereceksiniz. Buna beş dakika, buna sekiz dakika… Böyle şey olmaz.
BAŞKAN – Hayır.
Şimdi Sayın Vural, beni
dinler misiniz bir dakika?
Hiçbirisinin sözünü kesmedim,
sizin de kesmeyeceğim.
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Efendim, kesip kesmemeniz önemli değil, ben diyorum ki: Bundan öncekilere kaç
dakika verdiniz dedim, “Üç dakika verdim.” dediniz. Doğru mu?
BAŞKAN – Doğru.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Doğruysa, hangi yetkiye binaen veriyorsunuz bana?
BAŞKAN – Efendim, Sayın
Elitaş yedi dakika konuştuğu için siz de isterseniz konuşun diyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ben de istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bakın, burada diyor
ki: “Onar dakikayı geçmemek üzere Başkanın takdirindedir.” diyor. Arkadaşların
sözünü kesmemek için ne kadar istiyorlarsa konuşturdum. Mesele bundan ibaret,
başka bir şey yok.
OKTAY VURAL (Devamla) – Olmaz
öyle şey.
BAŞKAN – Olur efendim, burada
var. “Onar dakikaya kadar Başkanın takdirindedir.” diyor. Adam konuşmuyorsa zorla,
“Konuş” diyemem. Üç dakikada bitirdi Aslanoğlu, yedi dakikada bitirdi o. Size
de şimdi dedim ki: “Ne zamana kadar bitiriyorsa, konuşsun” dedim. Ona kadar…
OKTAY VURAL (Devamla) –
Pazarlık mı yapıyoruz? Pazarlığa girdiniz. İhale işleri gibi yapıyorsunuz yani!
BAŞKAN - Pazarlık değil “On
dakikaya kadar yetkisinde.” diyor burada; madde açık.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Olmaz,
olmaz! Burayı böyle yönetemezsiniz.
OKTAY VURAL (Devamla) -
Başkan, kaç dakika verdiniz?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Başkan, çok haksızlık yapıyorsunuz!
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sayın Başkan, partiler arasında eşitsizlik yapıyorsunuz!
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) – Hayır
Sayın Başkan, burada madde açık değil. Diyor ki: “Usul tartışmasında onar
dakikaya kadar süre verebilir.”
BAŞKAN – Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Yani ona da verin!
OKTAY VURAL (Devamla) –
Dolayısıyla burada verdiğiniz süreyi lehte ve aleyhteler için
belirleyeceksiniz. Ben Mevlüt Aslanoğlu’nu beğenmedim, buna üç dakika; ona bir
şey söyleyemiyorum, buna yedi dakika, on dakika…
BAŞKAN – Böyle bir şey yok.
Bakınız, söylediklerimi saptırmayın. Söylediğim şu: “Arkadaşlar, bir gergin
hava var; konuşsunlar, kesmeyin sözlerini.” dedim. Konuşmayan adama üç
dakikadan sonra… Sayın Aslanoğlu’nun sözünü de kesmedim, illa konuş mu diyeyim
yani?
OKTAY VURAL (Devamla) – Ona
niye vermediniz?
BAŞKAN – Şimdi, konuşana
seslenmedim. Öbürüne de, size de aynı şeyi söylüyorum; mesele bundan ibaret.
OKTAY VURAL (Devamla) – On
dakika mı verdiniz?
BAŞKAN – Yedi dakikaydı
efendim, yedi dakikaydı konuşması.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Konuşursam...
BAŞKAN – Efendim, üç dakika
verdim ve kesmedim hiç birisini.
Siz de buyurun, siz de
buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Konuşursa kesmeyeceğim diyor. Ona kadar konuş, on beş dakika da konuş.
BAŞKAN – Üçer dakika verdim
ve kesmedim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Konuşursak on dakikaya kadar serbest.
KAMER GENÇ (Tunceli) – On
dakika, on dakika… Usul tartışması on dakika.
BAŞKAN - Şimdi, siz de Sayın
Elitaş kadar, ne kadar konuşmak istiyorsanız, on dakika içerisinde buyurun
konuşun; sizin de kesmeyeceğim sözünüzü.
Buyurun konuşun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya
Başkan, keseden vermiyorsun ya! Ver on beş dakika gitsin ya!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, kalan süre itibarıyla başlatır mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, süreyi başlattınız mı? On dakikaya getirin.
OKTAY VURAL (Devamla) - Kalan
süre itibarıyla başlatın efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Başladı
ya!
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın
Başkan, süre başladı mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler, alkışlar[!])
Yazıyor musunuz “AKP
Grubundan alkışlar” diye?
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Yazıyor, yazıyor!
OKTAY VURAL (Devamla) - Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, bu uygulamayı devam ettireceksiniz, usul tartışmasında on dakikayı
devam ettireceksiniz. Bundan sonra yapamazsınız!
OKTAY VURAL (Devamla) –
Tabii, ilkesiz siyasetin geleceği nokta budur. Dolayısıyla, bir söz verip de
sözünün arkasında durmayanlara ne denildiğini herhâlde değerli milletvekilleri
sizler gayet iyi bilirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Aynen öyle “yalancı” denir.
OKTAY VURAL (Devamla) – Şu
anda bu sözün arkasında durmayan da biliyorum ki, içinizden gayet iyi, net
biliyorsunuz. Bu gerçek teslim edildi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Aynen öyle, yalancı denir sözünün arkasında durmayana.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Bundan önce de müfterinin kim olduğunu tespit etmiştik zaten tescilli çünkü,
tescilli. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili ben… Usul tartışmasını açtığım konu
budur. Efendim, şöyleymiş böyleymiş… Partiler arasında belli bazı konular
olduğu zaman elbette görüşülür, anlatılır ve karşılıklı anlayış içerisinde
meseleye bakılır. Meclisi ancak böyle çalıştırabiliriz. Ben şu anda bu raporu
görüştüğüme göre, usul tartışmasının bu kısmıyla ilgili değerlendireceğim daha
sonra da Sayın Elitaş’ın sataşmalarıyla ilgili söz talebim olacak, kayda
geçirin de… Çünkü siz orada bir şey söylüyorsunuz sonra vazgeçiyorsunuz; buradan
kayda geçireyim, sataşmadan dolayı söz talebim olduğunu unutmayın yalnız, oldu
mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Peşin peşin olmaz bu işler.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Şimdi, bu raporda diyor ki: “Adalet Komisyonuyla, Sanayi, Ticaret Komisyonuna
havale edilmiştir.”diyor. Şimdi, bu raporda bu Komisyonların ne yaptığına
ilişkin herhangi bir bilgi var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Yok. Öbür Komisyonda da yoktu.
OKTAY VURAL (Devamla) – Var
mı Sayın Başkan? Yok. Yani bu Komisyonlarda zamanında görüşülmediği için ya da
görüş bildirmeyeceğini belirttikleri için Komisyonumuz değerlendirme yapmıştır.
Benim aradığım bu. Bununla ilgili İç Tüzük’ün 23’üncü maddesindeki, efendim, on
gün süre komisyonlar alabilir, şunları yapabilir… Bunlar elbette İç Tüzük’ün
hükümleri. Ben raporu görüşüyorum. Raporda okuyacağım; bu alt komisyonlar, bu
komisyonlar ne yaptı, ne oldu, niye görüş bildirmedi? Süresi geçtiği için mi?
Ben görüş bildirmeyeceğim dediği için mi? Dolayısıyla, bu raporda bunlar yok.
Bu raporda bunlar yokken sizin burada kalkıp, bir rapor görüşülürken bununla
ilgili olarak İç Tüzük’ün şu maddesine göre böyledir, böyledir, böyledir
demenin bir anlamı yok ki. Ben rapora bakıyorum, raporda yok. Sayın Başkan,
raporda var mı? Var mı? Yok. Dolayısıyla benim dediğim husus, bunu daha önce de
tartışmıştık -hatırlayınız- ve komisyonda olan arkadaşlar bu tali komisyonların
akıbetinin ne olduğunu komisyon raporuna dercetsin dedik. Defalarca söyledik.
Kanunlar ve Kararlar burada, tutanaklar burada. Bir havalenin mukadderatının İç
Tüzük’ün hangi maddesine göre, nasıl tecelli ettiğini ben raporda okuyacağım.
Bu bakımdan, benim aradığım… Neden bunu arıyorum? Çünkü benim, Adalet
Komisyonunda da Sanayi, Ticaret, Bilgi, Teknoloji Komisyonunda da
milletvekillerim var. Ben bu milletvekillerinin de görüşeceği bir tasarının
neden görüşülmediğini öğrenmek durumundayım. Raporun amacı budur. O bakımdan
“Rapor tekemmül etmemiştir.” diyoruz. Bu rapor, bütün safahatıyla, havaleler,
havalelerle ilgili yapılan işlemleri içermesi ve ona göre Genel Kurulda
konuşulması gerekir. Bu bakımdan, bu raporda bunlar olmadığı için ben akıbetini
soruyorum. Yoksa, işte şu tarihte oldu, bu tarihte oldu, olmayana ergi
metoduyla raporda olmayan hususlarla ilgili hüküm yürütmek kolay ama ben raporu
görüşüyorum ve milletvekillerim de rapora bakıyor, diyor ki: “Adalet
Komisyonuna havale ettirilmiş ama bize bir haber gelmedi.” Sanayi, Ticaret
Komisyonundaki milletvekillerine soruyorum, milletvekillerimiz “Bizim bu
konudan haberimiz yok.” diyor. Şimdi, bu durumda tali komisyonların ne
yaptığının bu komisyon raporunda yer alması gerekiyor çünkü Sayın Komisyon da
Sayın Başkanın havalesi üzerine görüşme yapıyor zaten. Tali komisyonlarda da
Başkanlığın havalesi üzerine görüşlerini bildiriyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sanayi
Komisyonunda görüşülmeye başlandı, yarım kaldı bu.
OKTAY VURAL (Devamla) – Öyle
mi?
ALİM IŞIK (Kütahya) – Evet.
OKTAY VURAL (Devamla) – Bu da
enteresan.
ALİM IŞIK (Kütahya) – İlk
toplantısı yapıldı, sonra Bütçe Komisyonunun alt komisyonuna bunu sevk etti.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Şimdi, Sayın Başkan, bakın, Sanayi Komisyonunda görüşülmeye başlanıyor ve yarım
kalıyor. Şimdi nasıl? Ne oldu peki? Yani o komisyon ne görüş bildirdi? Bakın,
eğer öyle bir şey varsa, gerçekten, bu raporun bu yönüyle, bunu gündemine alan
komisyonun toplanmasına rağmen bu konuda görüş bildirmemişse –zannederim-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının komisyonları, denetim görevi
çerçevesinde başlanmış olan bir işle ilgili hangi görüşü ifade etmiştir? Bu
durumda Başkanlığınızın bununla ilgili bir irade beyanı olması lazım. Benim
bunu görmem lazım. O bakımdan, bu rapor tekemmül etmemiştir diyoruz.
Şimdi, böyle bir rapor mesela
şöyle bir şey gelse, eğer bir tali komisyon bununla ilgili bir toplantı yapmış,
raporunu göndermiş de esas komisyon bu raporu dikkate almamışsa bu da çok ciddi
bir sıkıntı meydana getirir. O bakımdan hep diyoruz ki, komisyon raporları
sarih olmalı; açık olmalı, hangi komisyonun ne yaptığını biz görmeliyiz,
bilmeliyiz. Çünkü değerli arkadaşlarım, komisyon toplantısına çağrı yapılmadan
benim milletvekilimin haberi olmuyor. Şimdi, Sanayi Ticaret Komisyonuna havale
edilmişse, milletvekiline çağrı yapılmadan bunun ne zaman görüşüleceğini
bilmiyoruz. O bakımdan bu konuda, bu esas komisyonunun raporunda bunların açık
bir şekilde ortaya konması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, öyle
evirip çevirmeye gerek yok. Evet, bizim Allah’a şükür, şerefle, ihtilal
döneminde kapatılmış partimizin bugün 10’uncu Genel Kurultayı’yla ilgili grup
toplantımızı akşam yaptık çünkü salı günü yapmadık ve bu konuda böyle bir grup toplantımızın
olacağını ve Meclis gündeminde görüş ve düşüncelerimizi ifade edemeyeceğimiz
için Meclis çalışmalarıyla ilgili böyle bir iradenin kullanılmasını istedik,
arzumuz buydu.
Efendim, şu biter bitmez… Ona
kadar bitmedi biz zaten yediye beş kaladan itibaren buradan gittik. Dolayısıyla
ne olur yani? Ayşenur Hanım, ne olur velev ki öyle olsa, ne olur? Yani bir
parti grubunun hakkına, hukukuna sahip çıkması konusunda bir arzusunu yok
saymanız doğru mu?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Hayır, yok saymadık, tahrif etmeyin.
OKTAY VURAL (Devamla) – Ne
oldu peki? Şimdi biz neyi görüşüyoruz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Lütfen, tahrif etmeyin.
OKTAY VURAL (Devamla) – Neyi
görüşüyoruz şu anda biz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Danışma Kurulunu.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Danışmaya uymadınız. Anlaşmamıza uymadınız, uymamanın sonuçlarını
yaşıyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ha,
itiraf edin bunu kayıtlara girsin.
OKTAY VURAL (Devamla) – Peki,
peki. Ama size bir şey söyleyeyim mi: Böyle bir anlaşmanın olduğuna… “Biz
buradan gidiyoruz, siz istediğiniz gibi çıkartın.” diyenin yalan söylediğini
telefonla ben teyit ettirdim.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) -
Kendisi gelsin konuşsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Şandır’la beş gece altı gün, en az on beş saat beraberdim.
OKTAY VURAL (Devamla) – Ve
bununla ilgili olarak da şu anda şunu ifade… “Şu saate kadar, beşe kadar
biterse.” Yok, “Şuna kadar biterse.” Ya, irademizi size mi teslim edeceğiz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Şandır’a telefon aç, beş gece altı gün beraberdim.
OKTAY VURAL (Devamla) – Biz
diyoruz ki, “Yedide gideceğiz, yediye kadar çalışırız, biterse biter.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Şandır’ın yalan söylediğine ihtimal vermiyorum.
OKTAY VURAL (Devamla) – Ha,
ne olacak canım. Hiç önemli değil ya. Ne olacak ya. Buna muhalefet edecek bir
grup değiliz ki; hakkımızı, hukukumuzu korumasını biliriz. Geliriz, sabaha
kadar da çalışırız. Ama değerli milletvekilleri, bilin diye söylüyorum size,
bilin diye. Değmez... Benim bu görüşmemi “Kurultayla ilgili.” diyerek… Bir özel
milletvekili var. Herhâlde, zannediyorum kendisine verilen görevi bir an önce
bitirip hamama gidip, terleyip kese atmak istiyor. Onun için bunları çıkartıp
Kızılcahamam’daki hamam sefasına katılacak herhâlde. Onun acelesi içerisinde
herhâlde. Olsa olsa acelenin amacı budur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bazı kirleri sular seller temizleyemez Oktay Bey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Çok suyun içindesin ama temizlenmiyorsun…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Kime? Niye cevap veriyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sen niye alınıyorsun? Öyle çok kirleri var ki suyun içinde temizlenmiyor bile.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Ya, evet onu söyledim ben de işte.
OKTAY VURAL (Devamla) –
“İstediğiniz kadar” demiştiniz.
BAŞKAN – On dakika oldu, daha
istiyor musunuz?
OKTAY VURAL (Devamla) –
Hayır, “istediğiniz kadar” demiştiniz de o bakımdan. Siz öyle demiştiniz.
BAŞKAN – Hayır, “istediğiniz
kadar” demedim. On dakikaya kadar İç Tüzük’e göre. Dolayısıyla onun azamisini
burada verdik, on dakikaya kadar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir
de sataşma vardı Başkanım.
BAŞKAN – Hayır, hayır.
Öbürleri konuşmadığı için söyledim.
OKTAY VURAL (Devamla) – Durum
bundan ibarettir. Dolayısıyla bugün geldiğimiz bu noktada kanunu
çıkartabilirsiniz, biz buradayız. Mücadelemizi sürdüreceğiz ama gerçekten saat
yediden itibaren olmayacağınızı ifade ettiğiniz bir toplantıyı biz yokken devam
ettirip kanunlara parmak kaldırmak, ondan sonra kanunu gündeme alıp görüşmek…
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Öyle değil, öyle değil…
OKTAY VURAL (Devamla) -
Vicdanlarınıza havale ediyorum. Yarın mübarek cuma, bugün cuma akşamı.
Bunu vicdanlarınıza havale
ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, saygıdeğer konuşmacı benim söylemediğim bir şeyi, bir telefonla
konuşmayla ilgili, bana izafeten bir konu ifade etmiştir. Müsaadenizle
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN – İki dakika
içerisinde lütfen…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, kendisinin ifade etmediği bir konuyu kendisine atfetmesine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Değerli arkadaşlar, konuşmamızda şu var: Önerge yok, konuşmalar belirli sayıda,
o çerçevede bunlar hızlı bir şekilde bitecek ama burada gelip pimi çekersen,
bombayı patlatmaya çalışırsan “Yahu, ne yapalım, saat yediye kadar bitmedi ama
biz size ‘yediye kadar’ diye söylemiştik.” demek haksızlık olur, yakışık almaz.
Ne konuştuk, o konuşma yerine gelecek; kavga olur, gürültü olur, biter. Gelip
de hiç ortada fol yok, yumurta yokken bir anda gelip pimi çekersen, patlatırsan
bombayı, yapılan iş yanlış olur. Ben bunu ifade etmeye çalışıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Elitaş, bitirseydin, biz yoktuk.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Tekrar söylüyorum. O telefondaki şahıs Sayın Şandır’sa, şurada ben masamda
otururken Sayın Şandır gelip “Yarın ne yapıyoruz?” dediği konuyla ilgili kalkıp
da “Siz devam edin isterseniz.” deyince “Sayın Şandır, yakışıksız olur, yarın
görüşelim.” dediğimi “Yalan söylüyor.” diye ifade ediyorsa hakkımı helal
etmiyorum, bir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu
insanların hakkı ne olacak?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Onlar da helal etmiyor, ne olacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
İkincisi, geçenlerde yine bir fezleke konusu vardı. Sayın Başkan ara verdi,
verdiği arada dedi ki: “Fezlekeyi konuşmayalım, grup önerilerini konuşalım
çünkü bizim Sayın Genel Başkanımız fezlekede burada bulunacak.” Biz nezaketen,
bir siyasi partinin genel başkanına nezaketen, başlamış bir işi, İç Tüzük’e
aykırı olmasına rağmen çektik, grup önerisini konuştuk, “Saat beşte Sayın Genel
Başkan gelene kadar biz o işi erteleyelim.” dedik ama Sayın Genel Başkan
gelmemiş, gelmeyecekmiş, yanlış ifade edilmiş. Gelmeyeceği ama “gelebilir”
şeklindeki bir ifadenin farklı noktaya geldiğini ifade etmiş.
Bakın, biz verdiğimiz sözün
arkasında sonuna kadar duruyoruz. Nerede var? Hangi şartlar altında olursa
olsun sözümün sonuna kadar arkasında duruyoruz. “Şöyle olursa, böyle olursa…”
deyip de, “Ne yapalım, yediye kadardı.” deyip de bu işlerin altından kalkmak
insanı altında bırakır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Elitaş.
Değerli arkadaşlarım, sayın
Komisyonun bir açıklaması olacak.
Buyurun sayın Komisyon.
13.- Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü Ahmet Öksüzkaya’nın, 239 sıra
sayılı Komisyon Raporu’nun tekemmül edip etmediğiyle ilgili İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın ifadelerine ilişkin açıklaması
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Vural’ın bahsettiği,
buradaki hususla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum izniniz olursa.
Bu kanun 30/3/2012 tarihinde
Meclis Başkanlığınca komisyonlara havale edilmiş. Esas komisyon olarak Plan
Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Adalet Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna havale
edilmiş. Biz bu kanunu 10 Nisan 2012 tarihinde görüşmeye başlamışız.
Dolayısıyla, arada on günlük bir süre var. O on günlük süre içerisinde tali
komisyonlar eğer raporlarını vermezlerse esas komisyon bunların süresi
geçtikten sonra, verip vermeyeceğine bakmaksızın görüşmelerine başlar ve
raporunu tutar. Usul böyledir, teamül böyledir. Biz bu çerçevede bu raporumuzu
hazırladık ve Meclis Başkanlığına sunduk, basımı tamamlandı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, Sayın Başkanın ifade ettiği bu konu raporda yok işte. Yani rapora
bunu yazmamışsınız, onu ifade ediyorum.
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bütün raporları inceleyin, hiçbirinde yok.
BAŞKAN – Müsaade eder
misiniz.
Komisyon raporunun 42’nci
sayfasında belirtildiği üzere, tasarı 30/3/2012 tarihinde tali ve esas
komisyonlara havale edilmiştir. Esas komisyon olan Plan Bütçe Komisyonu,
10/4/2012’de yaptığı toplantıda tasarıyı görüşmüştür. On günlük süre geçtiği
için de öbürlerini nazara almadan raporunu hazırlayıp göndermiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet,
Sayın Başkan, ben de diyorum ki: Raporda
bunun yazılması lazım. Siz, Meclis komisyonlarını denetlemekle görevli bir
makamsınız. Dolayısıyla diyoruz ki: On günlük süreyle ilgili; görüşüldü de
raporu gönderdi, dikkate almadı mı; görüşmedi mi; bunlarla ilgili bilginin
olması lazım, raporda yer alması lazım. Bizim söylediğimiz bu.
BAŞKAN – Sayın Başkan,
bildiğim kadarıyla böyle bir mecburiyet yok. Ben tutumumun doğru olduğu
kanaatindeyim. Dolayısıyla görüşmelere devam edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bundan önce bir kanunla ilgili… İç Tüzük gereğince kanunlarda talep
hâlinde karar yeter sayısının aranması zorunludur. Dolayısıyla bu karar yeter
sayısı aramakla ilgili benim bir irade beyanım size olmuştu.
BAŞKAN – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu
irade beyanından sonra bununla ilgili bir usul tartışması açtınız ve bu usul
tartışmasında yine maalesef, karar yeter sayısı istemiş olmama rağmen bu karar
yeter sayısı talebini iletmediğime ilişkin yanlış bir beyanla uygulama
yaptınız. Dolayısıyla tutumunuz hakkında söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, lehinde…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Öncelikli olarak İç Tüzük 13’üncü maddeye göre bunlarla ilgili hususlarda…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Aleyhinde…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, kaç kere usul tartışması… Aynı konuyu konuştuk.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, aleyhinde…
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Lehinde efendim…
BAŞKAN – Aleyhinde: Sayın
Vural.
Lehinde: Sayın Recep Özel,
Mustafa Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, başka şeyler varsa toptan konuşalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Daha
çok konuşacak şeyimiz var çünkü usulsüzlük yapanın herhâlde, her zaman
usulsüzlüklerini yüzüne vurmaya…
BAŞKAN – Aleyhte mi Sayın
Hamzaçebi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Mahmut Tanal…
BAŞKAN – Aleyhte mi Sayın
Mahmut Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Aleyhte…
BAŞKAN – Tamam.
Lehte olmak suretiyle Sayın
Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Sayın Elitaş, lehte olmak
suretiyle buyurun.
Üç dakika süre veriyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Lütfen sürelere uyalım Sayın Başkan.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
4.- Karar yeter sayısının aranması talebini gerçekleştirmediği
gerekçesiyle Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın tutumu hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sizin ifadelerinizden
bakıyorum, tutanakları aradık. Sayın Şandır size ifade ederken Sayın Vural’la
birlikte “Tutanaklara bakın.” dedi. Tutanaklara baktık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Sayın Şandır yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
“Sayın Vural’la birlikte” diyorum. Tutanaklara baktık.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır,
tutanaklara birlikte bakmadık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Karar yeter sayısı var mı, yok mu, istemi var mı diye baktık. Karar yeter
sayısının isteminin olmadığını gördük. Sayın Başkan dedi ki içeride: “Sayın
Vural bana geldi kürsüye, kulağıma söyledi, ‘Ben karar yeter sayısı
isteyeceğim.’ dedi ama baktım Sayın Vural telefonla görüşüyordu. Telefonla
görüşmesi bittikten sonra, üç buçuk dakika sonra Sayın Vural karar yeter sayısı
istediğini, istemediğini sordu.” Bir kere olması gereken nokta şu: Bir irade
beyan ediyorsunuz, bir grubu temsil ediyorsunuz, bir grubun tüzel kişiliğiyle
birlikte hareket ediyorsunuz. Karar yeter sayısı isteyeceksiniz ama telefonunuz
o kadar çok önemli ki hiç ciddiye almıyorsunuz, Meclis Başkanlığını ciddiye
almıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi grubunu ciddiye almıyorsunuz,
Milliyetçi Hareket Partisinin haklarını ve onların taleplerini ciddiye
almıyorsunuz; üç buçuk dakika sonra, dört dakika sonra diyorsunuz ki: “Ben
karar yeter sayısı istemiştim.”
Değerli milletvekilleri,
karar yeter sayısının nasıl isteneceği bellidir. Karar yeter sayısı İç Tüzük’ün
-146’ncı madde olması lazım- 146’ncı maddesinde oylamaya geçmeden önce teamül
gereği, İç Tüzük’te olmayan ama teamül gereği oradan herhangi bir milletvekili
“Karar yeter sayısı istiyorum.” derse Başkan karar yeter sayısını arar ama
kâtip üyeler… Sorar Sayın Başkan, sağındakine sorar: “Var mı karar yeter
sayısı?”, örnek “Var.” dedi. Solundakine sorar: “Var mı?”, “Yok.”
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sağındaki “Yok.” diyor, solundaki “Var.” diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Peki, sağındakine sordu: “Yok.” dedi, solundakine sordu: “Var.” dedi. O zaman Başkan
der ki: “Kâtip üyeler arasında uyuşmazlık olduğundan dolayı elektronik olarak
karar yeter sayısını arayacağım.” der. Bu işi yapar.
Değerli milletvekilleri,
istenmiş, “Karar yeter sayısı isteyeceğim.” denmiş ama telefon konuşması
olduğundan dolayı isteme imkânı olmamış, unutulmuş. Başkan, burada karar yeter
sayısı isteme talebini değerlendirmiş, bakmış burada bir çoğunluk var, o
çoğunluk çerçevesinde istenmemesine rağmen “Kabul edilmiştir.” demiş ve diğer
maddeye geçmiştir.
O anlamda, değerli milletvekilleri…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan da Haydar konuşurken Haydar’ı kesmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Haydar’ı kesmedi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Kesti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Sayın Başkan kesmedi. Bir milletvekilinin kürsüde konuşma yaparken kim olursa
olsun, hangi partiden olursa olsun sözünün kesilmesi o partiye, milletvekiline
ve gruba saygısızlıktır.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Demin ben dedim, benimkini kesti, “saygısızlık” demedin, bizimki de yarım
kaldı, aynı şey oldu.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Sayın Tanal, buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, ne kadar süre veriyorsunuz?
BAŞKAN – Üç dakika verdik
efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Olmaz zaten Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Takdir yetkisi Sayın Başkana ait.
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Biraz önce ne yaptık? Tutumunuzla ilgili ben söz aldım ama Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri, bu ayrı bir tartışma şimdi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
Sayın Tanal, bir saniye
efendim.
BAŞKAN – Bir saniye, bir
saniye.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, siz biraz önce usul tartışmasında iktidar partisi
grup başkan vekiline yedi dakika verdiniz, Milliyetçi Hareket Partisi grup
başkan vekiline on dakika verdiniz. Aynı uygulamayı Sayın Tanal’a yapmanızı
rica ediyorum efendim.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Başkan,
o zaman da izah ettim, bir gerilim ortamında herkese üç dakika dememe rağmen üç
dakikayı geçirenlerin sözlerini kesmedim, mesele bundan ibaret. Onu tartıştık
biraz evvel Sayın Vural’la da yani üç dakika diye verdim, konuştularsa
sözlerini kesmedim, dört dakika konuşan oldu, altı-yedi dakika konuşan oldu, on
dakika konuşan oldu, olay bu. Yoksa bildiğiniz gibi, usul tartışmasında iki
veya üç dakika konuşuyoruz. Sayın Başkan…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Partiler arasında eşitsizlik yapıyorsunuz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yani buradan şunu mu anlayayım efendim: Yani üç dakikada Sayın
Tanal bitiremezse konuşmayı uzatacaksınız diye mi anlayayım efendim?
BAŞKAN – Uzatmazsa memnun
olurum, uzatmadı başkası, dolayısıyla ben üç dakika veriyorum, mümkün olursa,
uyarsa sevinirim.
Buyurun Sayın Tanal.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Peki, devam et sen.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Uzatacakmış.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, usul tartışmasıyla ilgili,
Sayın Başkanın tutumuyla ilgili söz almış bulunmaktayız ama Sayın Başkan,
gruplar arasında hak ve nasafet, eşitlik ilkeleri uyarınca hareket etmiyor.
Sayın Başkanın öncelikle hak ve nasafet doğrultusunda tüm gruplar arasında
eşit, adil bir vaziyette söz vermesi gerekir.
Biraz önce tabii ne yaptı?
Sayın Mevlüt Aslanoğlu konuştuğunda 3 dakika verdi, Sayın Elitaş konuştuğunda 7
dakika verdi, Sayın Oktay Vural konuştuğunda 10 dakika verdi. Yani bu açık ve
net bir vaziyette, Sayın Başkanın gruplar arasında keyfî bir işlem yaptığının
bir göstergesi. Tabii Sayın Başkanın, İç Tüzük’ün 14’üncü maddesi uyarınca
komisyonlarla ilgili, komisyonlarda yapılan adaletsizlik ve düzensizliklerle
ilgili yetkileri olduğu hâlde, bugüne kadar hem Meclis Başkanı hem Meclis
başkan vekilleri, komisyonlarla ilgili görevlerini bugüne kadar yapmadılar.
Ben, bir parlamenter olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisine komisyonlarda yapılan bu adaletsizliğin,
eşitsizliğin, eş güdümlü çalışmama nedeniyle Meclis Başkanına yazılı bir
dilekçe verdim. Yazılı dilekçe verdiğim hâlde, bugüne kadar açık, net bir
vaziyette bu usulsüzlük hâlen devam ediyor. Bugün, biz Bolu’da açlık greviyle
ilgili görev için gittiğimizde Mecliste görüşülen Kamu İhale Kanunuyla ilgili
aynı şekilde Bayındırlık Komisyonuna gönderildiği zaman o kanun, o Komisyonda
kırk sekiz saat geçmeden Komisyona gelmişti o tasarı. Onunla paralel olarak,
konuştuğumuz bu konuyla ilgili aynı vaziyette bir kanun teklifi de ben
vermiştim. Komisyonlarda gayet açık ve net iki kanun teklifi arasında iş
birliği olduğu için bunların birleştirilmesi gerekir denildi. Aynı şekilde,
Kamu İhale Kanunu’nun Bayındırlık Komisyonuyla bir ilgisinin olmadığını, bunun
Adalet Komisyonuyla ilgisi olduğunu… Yoğun bir tartışma yapıldığı hâlde, maalesef
komisyonlarda parmak sayısının çoğunluğu nedeniyle taleplerimizin hiçbirisi
nazara alınmadı ve o tek geçici olan madde bugün Genel Kurula acilen getirildi.
Peki yani biz, burada
parlamenter olarak, komisyonlarda yapılan bu usulsüzlükleri, bunu biz nereye şikâyet
edeceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) – Özür
dilerim Sayın Başkan.
Biz, bu usulsüzlükleri kime
şikâyet edeceğiz? Bizim muhatabımız kim? İç Tüzük’ün 14’üncü maddesi uyarınca
bizim muhatabımız Meclis Başkanı ve Meclis başkan vekilleri.
Peki, bununla ilgili biz
dilekçeleri veriyoruz. Sayın Oktay Vural Bey’in biraz önce bahsettiği konuyla
alakalı olarak bahsediliyor ve dile getiriliyor. Sayınızın çok olması nedeniyle
sözlerimiz komisyonlarda dinlenilmiyor, sayınızın çok olması nedeniyle
sözlerimiz Genel Kurulda dinlenilmiyor ve siz de bu sayı çokluğu nedeniyle -ne
olur- yani orada gerek Anayasa'mız uyarınca gerek İç Tüzük nedeniyle bağımsız
olarak karar vermeniz gerekirken, o parti disiplininden sıyrılarak bağımsız bir
şekilde karar vermekte sıkıntı yaşanılıyor.
Tabii, bu hak ve hukuk,
sadece biz milletvekillerinin hak ve hukuku ihlal edilmiyor bununla ilgili; bu
hak ve hukuk, milletin de hak ve hukuku ihlal ediliyor.
Şimdi diyeceksiniz ki: “Ya,
siz komisyonlarda ne diyorsunuz?” Sayın
Başkanım, bunlar aynı zamanda sizin görevinizin alanına giriyor. Mesela,
yapılan adaletsizlikleri, hukuksuzlukları ne yapıyoruz biz? Bu saate kadar
kanun koyucu boş işlerle uğraşır mı? Boş işlerle uğraşmamamız lazım. Herkes
belli bir meslek sahibi, belli bir eğitim seviyesinden gelmiş. Hemen hepimizin
hafızalarında yeri var. Türk Ticaret Kanunu yeni değişmedi mi arkadaşlar?
Değişti değil mi? Türk Borçlar Kanunu da değişti ve -siz, tabii bu işten
anlamadığınız için anca bu boş şeylerle uğraşırsınız- yani netice itibariyle…
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Tutumla alakalı konuş.
MAHMUT TANAL (Devamla) –
…22’nci maddede, efendim, eski 6762 sayılı Ticaret Kanunu’na atıf yapmışsınız.
Ne olur komisyonun, ne olur alt komisyonların lafını dinleseniz, zamanını
verseniz? Yani burada biz boş işlerle uğraşmasak olmaz mı? Aynı şekilde yine
Borçlar Kanunu’yla ilgili atıf var. Tabii kaliteli kanun çıkarsa Parlamento
kaliteli olur, kalitesiz kanun çıkarsa ve bu kalitesiz kanun nedeniyle tüm
Parlamentodaki parlamenter üyeler zan altında kalır yani kanunun kaliteliği ve
kalitesizliği Parlamentonun verimli çalışıp çalışmamasıyla ölçülür. Peki, biz
110 tane hukukçu arkadaş buradayız ve diğer meslek gruplarındaki arkadaşlar da
ayrı bir sorun. Peki, biz bunu aldığımız zaman, yazboz tahtası gibi, Türk
Ticaret Kanunu yürürlüğe girdi -Sayın Bakan da burada- ve yürürlüğe girmeden
iki gün öncesi 55 maddeye yakın bir madde tekrar değiştirildi. Yani şimdi, biz
bunu yaparken ve yarın birkaç gün geçtikten sonra tekrar Borçlar Kanunu’ndaki o
atıf hükümle, Ticaret Kanunu’ndaki atıf hükümle, bunlarla yine ne diye
uğraşalım?
Kanunun adı var, adıyla
birlikte tanımlar kısmına geçiyorsunuz, tanımlar kısmında eksiklikler var.
Bunların hepsinin telafisi var değerli arkadaşlar. Telafisinin yol ve yöntemi,
-Sayın Başkanlıktan istirham ediyoruz mümkün oluncaya kadar- bunları
komisyonlardan yeteri kadar tartışılmadan, sadece parmak oyuyla, eğer biz bunu
gerçekten, komisyonlardan bu şekilde kanunlar Genel Kurula gelirse sıkıntı
yaşarız ve bunun sıkıntısı da aynı şekilde…
Hak etmediniz belki bazı
cümleleri ama ister istemez bu yanlış tutumlar nedeniyle bunları da sarf etmek
zorunda kalıyoruz, onun için kusura bakmayın, özür diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Tanal.
Lehte olmak suretiyle Sayın
Recep Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; biraz önce görüşmüş olduğumuz usul hakkındaki,
tutumunuz hakkındaki ve karara bağladığınız bu konuda tekrar bir talep üzerine
usul tartışması açtınız. Bunun hakkında daha önce bir karar verilmişti, siz de
bu kararınızı Genel Kurulla paylaşmıştınız. Şimdi Oktay Vural’ın tekrar talebi
üzerine Başkanlığın tutumu…
Herhâlde İç Tüzük’te şöyle
bir daha hüküm olması gerekiyor: Başkanın olumlu-olumsuz tavırlarından dolayı
bir genel görüşme açıyoruz, grupların tutumları hakkında da herhâlde bir
görüşme ihtiyacı hasıl oluyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir ona
müdahale etmiyorsunuz, ona da edin; bir onu kontrol etmiyorsunuz, onu da edin.
RECEP ÖZEL (Devamla) - Gerçi
bunu burada yapmaya gerek yok; millet bütün seçimlerde bu grupların tutumlarına
bakıyor, AK PARTİ’nin her seçimde oyunu yükseltiyor, sizlerin de oyunu
azaltıyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Çok tarihî bir laf ettin!
RECEP ÖZEL (Devamla) - Onun
için, siz bu tür davranışlarla Meclisi kilitleme yönünde çalışmalarınıza devam
edebilirsiniz. Sizi bu konuda daha çok biz teşvik edebiliriz ama bilin ki
millet sizin tutumunuzu Başkanın tutumundan daha çok imtihana tabi tutuyor.
Önümüzde yerel seçimler var, Cumhurbaşkanlığı seçimi; o zamana kadar bu
tutumunuzu devam ettirin.
Biraz önce konuşmamda,
herhâlde MHP bu Meclisi kilitlemeyi kongrenin bir çalışması olarak, kongreden
dolayı yaptığı yönünde… Bize, hafta sonundaki toplantınıza bir an önce gidip
orada birtakım faaliyetlerde bulunma noktasında… Biz oraya çalışma toplantısına
gidiyoruz, sizin gibi keyif yapmaya gitmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bizim AK PARTİ olarak on
yıldan beri bu Meclisi nasıl çalıştırdığımızı bütün kamuoyu biliyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Düzelteceğim derken gene bozuyorsun Sayın Özel.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Özrü kabahatinden büyük. Sen konuşmasan daha iyi Recep Bey ya. Hakikaten,
şurada dursa daha iyi değil mi arkadaş ya?
RECEP ÖZEL (Devamla) - Biraz
önce Başkanın tutumunda sizler, “yediye beş kala” burada sizlerle anlaşmış
olmamıza rağmen “Karar yeter sayısı…” deyip, bir usul tartışması açıp usul
tartışmasını konuşmadan da gittiniz.
Verilmiş olan bir karar
vardır.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sen
Başkanın lehinde misin, aleyhinde misin?
RECEP ÖZEL (Devamla) - Sayın
Başkanım, bu ikinci kez aynı konuda usul tartışması açmanız İç Tüzük’e
aykırıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – O
zaman aleyhinde alsaydın.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özel.
Şimdi, aleyhte olmak
suretiyle Sayın Vural.
Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bunlar tutanaklar… Şimdi, bu tutanaklarla ilgili biraz önce
konuşma yapan Hatip usul tartışması açtığımı söyledi. Hayır, ben usul
tartışması açmadım yediye beş kala. Ben sadece Sayın Başkana “Karar yeter
sayısı aradınız mı, tutanaklara bakın ondan sonra aramışsanız bir diyeceğim
yoktur.” dedim. Dolayısıyla, önce ne konuştuğunu bileceksin. Laf ola beri gele
burada konuşmak yani en aşağısından temsil ettiğiniz Ispartalılara yakışmıyor
yani. Onun için buraya konuştuğunuz zaman biraz bilerek konuşacaksın, bilmeden
konuşmak doğru olmuyor.
Bakın, Sayın Başkan, sizin
tutumunuzla ilgili… Doğru, düzgün yönetmek zorundasınız.
BAŞKAN – Doğru.
OKTAY VURAL (Devamla) – Ve
siz ne konuştuğunuzu biliyor musunuz?
BAŞKAN – Çok iyi biliyorum.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Biliyorsunuz…
BAŞKAN – Evet.
OKTAY VURAL (Devamla) - Peki.
Bakın, tutanaklardan okuyorum:
“Oktay Vural (İzmir) - Ama
Sayın Başkanım, İç Tüzük'e aykırı…
Başkan - Şimdi, bir saniye…
Oktay Bey bana söyledi ‘Karar yeter sayısı istiyoruz.’ diye.
Oktay Vural (İzmir) - Evet.
Mehmet Şandır (Mersin) -
Aradınız mı?
Başkan - Ben, tam oylayacağım
sırada telefonla konuşuyordu, ben baktım, karar yeter sayısı var tahmin ettim…
Bir saniye efendim… Oyladım ve karar yeter sayısı vardır dedim.“ diyor.
“’Vardır.’ dedim.” diyor ya.
Bakın, “’Vardır.’ dedim” diyor ya. Tutanakta yazıyor. Bakın, “Vardır.” dediğim
oylamada Sayın Başkan ne demiş biliyor musunuz? “Teklifin maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklifin
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.” diyor.
BAŞKAN – Doğru.
OKTAY VURAL (İzmir)- Tabii,
“’Karar yeter sayısı vardır.’ dedim.” dediniz ya!
BAŞKAN – Olabilir efendim,
ağzımdan çıkmış ama “Kabul edilmiştir.” diyorum. Bakıyorum, kabul edilmiştir.
Bitiyor, bir arkadaş konuşmaya başlıyor, üç dört dakika sonra diyorsunuz ki:
“Benim karar yeter sayısı istemem ne oldu?” Bakıyorum o sırada, her zaman siz
çok iyi bilirsiniz ki, grup başkan vekilleri karar yeter sayısı istediği zaman
orada konuşmalar biter, “Karar yeter sayısı istiyorum.” der. Eğer dalgınlıkla başkan
vekili oylamaya kalkarsa “Karar yeter sayısı istedik.” diye de ikaz eder.
Zatıaliniz telefonla konuşuyordunuz, ben de oradaki konuşmamıza göre,
konuşmalar bittikten sonra isteyecek diye bekledim, telefonla konuştuğunuzu
görünce…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ya,
karar yeter sayısını Oktay Bey mi isteyecek, sen mi isteyeceksin? Allah Allah!
BAŞKAN – Arkadaşlarla da
baktık çoğunluk var, oyladım ve “Geçti.” dedim. Bu, bu kadar basit.
OKTAY VURAL (Devamla) – Yine
doğruyu söylemiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır doğruyu
söylüyorum efendim.
OKTAY VURAL (Devamla) – Yine
doğruyu söylemiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır doğruyu
söylüyorum efendim, zabıtlarda da var, doğruyu söylüyorum.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Bakın, yine tutanaklardan, bakın tutanaklardan okuyorum: “Oktay Bey bana
söyledi, karar yeter sayısı istiyoruz.”
BAŞKAN – Tamam, doğru.
OKTAY VURAL (Devamla) – Benim
talebimi, karar yeter sayısı talebimi aradınız mı?
BAŞKAN – Aramadım çünkü siz
sonra karar yeter sayısını istediğinizi tekrar etmek durumundasınız.
OKTAY VURAL (Devamla) – Allah
Allah!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Allah Allah! Var mı öyle bir şey ya! Nereden çıkarıyorsun, var mı öyle bir şey!
BAŞKAN – Buradaki uygulamayı
benden iyi biliyorsunuz. Konuşmalar bittikten sonra karar yeter sayısı istenir.
Eğer yapmazsa, Meclis Başkanı yapmazsa hemen itiraz edersiniz.
OKTAY VURAL (Devamla) – O
zaman size hiç güven olmaz ya! Siz Meclisi yönetmiyorsunuz ki! Size güven olmaz
o zaman.
BAŞKAN – Hayır efendim şöyle,
bakınız…
OKTAY VURAL (Devamla) – Ya
insaf ya! Diyor ki: “Bana güvenme.” diyor ya!
BAŞKAN – Nasıl “Bana
güvenme…” Alakası yok.
OKTAY VURAL (Devamla) –
“Güvenme” diyorsun ya, böyle şey olur mu, böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN – Peki efendim, peki
tamam.
OKTAY VURAL (Devamla) – Ben
karar yeter sayısını istiyorum. Beyan ediyor, “’Karar yeter sayısı istiyorum.’
dedi.” diyor. Şimdi diyor ki: “Ya, bana söyledi ama salladım işte canım.”
diyor.
BAŞKAN – Tamam efendim,
tamam!
OKTAY VURAL (Devamla) – Böyle
bir şey olur mu ya, böyle bir şey olur mu ya? Bu nasıl aymazlıktır?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Başkan, daha çok batma be, konuştukça batıyorsun be!
OKTAY VURAL (Devamla) – Yani
batıyorsunuz, batıyorsunuz. Size talebim iletilmişse gereğini yapmak
zorundasınız, bu kadar açık. Karar yeter sayısı aramadınız.
Bakın, bir de değerli
milletvekilleri, tutanakta, bir de tutanakta, bakın…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Akşamdan beri tiyatro yapıyorsun. Dalga mı geçiyorsun bu milletle?
OKTAY VURAL (Devamla) – Ne
dalgası be!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Dalga
mı geçiyorsun bu milletle?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ne
diyorsun sen, hooop! Ne bağırıyorsun be!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Kes, kes, kes! Sen Grup Başkan Vekiliyle öyle konuşamazsın, kes!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sen
kimsin lan, sen kimsin?
(AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Onlar da bağırıyor.
Niye onlara söylemiyorsunuz? Herkes bağırıyor, anlamadım ki. Lütfen, siz de
bağırıyorsunuz, daha sakin konuşalım, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sen kimsin aslanım, sen kimsin? Bak biraz sonra gösteririm, biraz sonra
açıklayacağım.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın
Başkan, müdahale edin.
BAŞKAN – Burada bir kamu
görevi yapıyoruz. Kişiselleştirmeden, sakin konuşalım.
Buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Parlamentoda konuşuyorsun, ebedinle konuş!
OKTAY VURAL (Devamla) –
Parlamento edebinle konuş o zaman.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yeter
be!
OKTAY VURAL (Devamla) – Senin
haksızlıklarına, usulsüzlüklerine karşı susan dilsiz şeytan mı olacağız lan?
Senin gibi şeytan mı olacağım ben?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen
edebinle konuş, yeter be!
OKTAY VURAL (Devamla) –
Terbiyesiz!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sensin
terbiyesiz!
OKTAY VURAL (Devamla) – Nasıl
müdahale ediyorsun böyle? Şuna bak!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Otur
yerine!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Yılmaz, Bülent Arınç geliyor Yılmaz… Yılmaz, Bülent Arınç geliyor, yüzünü
astarına çevirdiğini ne çabuk unuttun!
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
Lütfen, yerlerimize oturalım.
OKTAY VURAL (Devamla) – Şuna
bak be!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen mi
öğreteceksin!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Ne çabuk unuttun astarını yüzüne çevirdiğini!
BAŞKAN – Sakin konuşalım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yeter
be!
OKTAY VURAL (Devamla) –
Senden mi izin isteyeceğim burada konuşmak için?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp,
ayıp!
OKTAY VURAL (Devamla) – Ulan,
hakkımı, hukukumu sana mı bırakacağım?
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
OKTAY VURAL (Devamla) – Yani,
senin parmağın vicdansızsa ne yapayım!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yeter
be! Akşamdan beri dalga geçiyorsun.
OKTAY VURAL (Devamla) – Yeter
be! Yeter be!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Yılmaz, Bülent Arınç geliyor Yılmaz!
OKTAY VURAL (Devamla) – Yeter
olacak, daha “yeter” diyeceksiniz tabii. Daha “yeter” diyeceksiniz! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Haksızlıkla, usulsüzlükle payidar olamayacaksınız,
bunu göreceksiniz.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen,
lütfen oturalım.
OKTAY VURAL (Devamla) – Daha
çok “yeter” dedirteceğim sana, meleteceğim seni.
BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen…
OKTAY VURAL (Devamla) –
Uyarır mısınız?
BAŞKAN – Uyarıyorum efendim.
OKTAY VURAL (Devamla) – Kimi?
BAŞKAN – Herkesi, yani
gürültüyle konuşan, sesi olan herkesi uyarmaya çalışıyorum.
Buyurun.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Hatip hakaret etmiyor, Hatibe hakaret ediyorlar burada.
BAŞKAN – Lütfen yerlerinize
oturun Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın
Başkan, onları susturun, biz otururuz.
BAŞKAN – Onlar da otursun,
tamam.
Lütfen, lütfen rica ediyorum,
rica ediyorum. Tamam arkadaşlar, tamam. Lütfen, rica ediyorum yerinize oturun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Yediğin azarı ne çabuk unuttun Yılmaz! Ne çabuk unuttun astarın yüzüne
çevrilmişti, insan içine çıkacak hâlin kalmamıştı ha! Koca koca konuşuyorsun
şimdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Nevzat sen yediğin azarı unutma!
BAŞKAN – Sayın Korkmaz…
Sayın Vural, devam edin
lütfen.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Sayın Başkan, bir şey sorabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Sayın Konuşmacından izin alarak bir şey rica ediyorum. Sayın
Konuşmacıya sorar mısınız, kendisi karar yeter sayısını sizden talep ettiğini
söylüyor, karar yeter sayısını ne zaman ve nerede istemiştir, lütfen
açıklamasını ister misiniz?
OKTAY VURAL (Devamla) – Evet…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Kendisi söylüyor işte ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Telefonda mı söyledi?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Tutanaklarda var istedi diye. Söylüyor işte, daha nerede olacak?
BAŞKAN – Tutanaklarda yok.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Ne zaman ve nerede istedi?
OKTAY VURAL (Devamla) –
Tutanaklardan okuyorum…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bak bak, dinle…
OKTAY VURAL (Devamla) –
“Oktay Bey bana söyledi ‘Karar yeter sayısı istiyoruz.’” (AK PARTİ sıralarından
gürültüler, “Nerede söyledi?” sesleri)
BAŞKAN – Ama o anda karar
yeter sayısı istemem mümkün değil benim, konuşmalar bitmedi Sayın Vural. Ben de
onu söylemeye çalışıyorum. Konuşmalar bitmedi.
OKTAY VURAL (Devamla) – Zaten
bittiği zaman isteyeceksiniz.
BAŞKAN – Tamam ama bittiği
zaman istemediğimizde, siz de biliyorsunuz ki, her zaman ikaz edersiniz “Karar
yeter sayısı istedik” diye. Biz de keser, tekrar karar yeter sayısı isteriz, bu
kadar basit.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Ne zaman bitecek, ne zaman?
OKTAY VURAL (Devamla) –
Şimdi, bakın, burada diyorsunuz ki: “MHP Grup Başkan Vekili konuşması bitmeden
bana geldi, ‘Karar yeter sayısı isteyeceğim.’ dedi.”
BAŞKAN – Doğru, doğru.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Bakın, ben “İstiyorum.” dedim.
BAŞKAN – Efendim bunları
hatırlamıyorum. Yani rica ediyorum…
OKTAY VURAL (Devamla) –
Bakın, sizin tutumunuz “İsteyeceğim.” demek suretiyle sanki ben istememişim
gibi ortaya koyuyorsunuz, onu diyorum. Ben istedim.
BAŞKAN – Ama o anda
isteyemezsiniz, zaten ben de onu izaha çalışıyorum çünkü konuşmalar bitmemişti
Sayın Vural.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) -
Bittikten sonra istemiştir, nereden biliyorsun, bak tutanaklara.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, “Ben bittiği zaman karar yeter sayısı istiyorum.” kaydı size geldiğine
göre, işlemi yaptığınız zaman bunu istemeniz gerekiyor.
BAŞKAN – Çok doğru. Ben
yanılmış olabilirim, siz ikaz ederdiniz, her zaman oluyor bu.
OKTAY VURAL (Devamla) –
Şimdi, Sayın Başkan, bakın, ikaz edip etmememe gerek yok. Biraz önce Sayın
Elitaş söyledi, İç Tüzük’ün 13’üncü maddesine göre, karar yeter sayısı istenmiş
olduğunu ifade ediyorsanız ve bu oylamayı yapmamışsanız usul tartışması açmak
suretiyle bunun düzeltmesini yapmayı mümkün kılabilirsiniz, onu diyorum. Niye
yapmadınız?
BAŞKAN – Sayın Vural, biz,
sonra, siz yoktunuz usul tartışmasını da açtık, orada da bir karar verildi. Siz
aynı konuda şimdi tekrar usul tartışması istediniz, tekrar açtık.
OKTAY VURAL (Devamla) – Siz
de açtınız tabii.
BAŞKAN – E, ne yapabilirim
başka?
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Açmamanız lazım Sayın Başkan, kaç dakika sürecek bu konuşma Başkan?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bir
saat, bir saat!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kürsüye çıkın bari kürsüye. Sayın Kacır, çık
sen yönet bari, başkan vekili ol.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Bilelim canım, sınırını bilelim de ona göre oturalım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Başkan ne kadar isterse o kadar!
OKTAY VURAL (Devamla) –
Şimdi, Sayın Başkan, sizden istirham ediyorum, ben “Sizden karar yeter sayısı
istiyorum.” dedim mi?
BAŞKAN – Doğru, dediniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Nerede, ne zaman, nerede istedi?
OKTAY VURAL (Devamla) – Bunun
gereğini… Oylamadan önce.
BAŞKAN – Bir saniye…
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın
Başkan, ne zaman istedim?
BAŞKAN – Konuşmalar devam
ederken istediniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Kabul ediyor, kabul ediyor yahu! Ayşe Hanım, kabul ediyor Başkan.
OKTAY VURAL (Devamla) – Evet.
[MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN – Tamam. Biliyorsunuz
ki, karar yeter sayısı konuşmalar bittikten sonra istenir, genel usul bu. Ben atlamışsam,
tekrar isteseydiniz karar yeter sayısı arardım Sayın Vural, bunu biliyorsunuz.
Niye aramayayım yani, insanız hepimiz. Ciddi söylüyorum yani, öyle kafanızı
sallamanıza gerek yok, gerçekten söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Yazıklar olsun Başkanım, yazıklar olsun!
BAŞKAN – Yazıklar olacak bir
şey yok.
Sayın milletvekilleri,
teklifin maddelerine geçilmesi sırasında, tutanağa geçecek şekilde, usulüne
uygun yapılmış bir karar yeter sayısı talebi olmadığı zabıtlarda da var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar
yeter sayısı…
BAŞKAN - Olmadığı zabıtlarda
da var. Yapılan oylama ve maddelere geçilmesinde bir usulsüzlük
bulunmamaktadır. Kararımız budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) –
Yazıklar olsun ya!
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/601) (S. Sayısı: 239) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi şahısları
adına Sayın Ali Uzunırmak…
OKTAY VURAL (İzmir) -
Tutanaklarda “Karar yeter sayısı istedi.” diyorsunuz. Yazıklar olsun size!
BAŞKAN – Yazıklar sana olsun!
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) –
Yazıklar olsun!
BAŞKAN - Bu kadarı fazla!
(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Bin
kere sana olsun!
BAŞKAN - Bu kadarı fazla!
OKTAY VURAL (İzmir) -
Yazıklar olsun! Tutanaklarda “İstedi.” diyorsunuz.
BAŞKAN - Haddini
aşmayacaksın!
OKTAY VURAL (İzmir) -
Tutanaklarda “İstedi.” diyorsun. Tutanaklarda “İstedi.” diyorsun be!
BAŞKAN – Sayın Ali Uzunırmak,
buyurun efendim, buyurun efendim.
Yok mu efendim Sayın Ali
Uzunırmak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, şahsım adına söz talep ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Bir dakika… Bir dakika…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Şahsı adına söz talebi yoksa şahsım adına söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
Bir dakika…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – O
nereye söz istiyor?
BAŞKAN – Gruba sataşmaktan
söz talep ettiler, verdim efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ne
zaman söz istedi? Tutanağa bir bak bakayım! Adam “şahıs adına” diyor. Sayın
Başkan, iyice tadını kaçırdın bak!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Uzunırmak yoksa ben istiyorum diyorum.
BAŞKAN – Efendim?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Başkan, bir istirahat edin gelin siz ya!
OKTAY VURAL (İzmir) – Şahıs
adına söz istiyor, gruba sataşmadan söz…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Başkan, bir istirahat edin.
BAŞKAN – Bir saniye, şahsı
adına diğer arkadaşa söz verelim, gelmezse size vereyim, lütfen.
Nevzat Korkmaz, buyurun…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Pazarlıkla! Evet, evet…
BAŞKAN – Nevzat Korkmaz,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, Nevzat Korkmaz’ın adı var mı?
OKTAY VURAL (İzmir) – Var
tabii, var; devretti…
MEHMET GÜNAL (Antalya ) –
Devir yazısı var, merak etme, o kadarlık İç Tüzük’ü okuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Korkmaz,
buyurun, tamam.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
komisyon ve Genel Kurulu çalıştırmak Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
aslına uygun olarak uygulanmasını sağlamak, hatta muhalefetin haklarını müdafaa
etmek ve bu ortamı muhalefete sağlamak, hepinizin bildiği gibi, Meclis
çoğunluğunun görevi. Ama maalesef öyle bir görüntü sergiliyorsunuz ki bu sorumluluktan
son derece uzak bir görüntü. İç Tüzük’ü kendisine göre yorumlayan, komisyonları
kendi keyfine göre görevlendiren ve ne kadar isterse o kadar çalıştıran,
muhalefeti tuzağa düşürüp Genel Kurulda fırsatçı bir ortam yaratmaya çalışan
bir görüntü. Bakın, muhalefet kendisine kurulan bu tuzaklardan, kendisine
yaratılan bu ortamlardan rahatsız, sürekli şikâyet ediyor. Neden şikâyet
ediyorlar? Bu şikâyetler haklı mı, haksız mı? Bunu sorguluyor musunuz? Hayır. O
zaman, değerli milletvekilleri, bu tutumunuzu ne ile adlandıracağız, nasıl
adlandıracağız? En sade hâliyle, muhalefete yapılan, nezaketsizlik. İster
rahatsız olun ister olmayın, muhalefete saygı göstermeyen çoğunluğa başka ne
denir?
Değerli milletvekilleri, aynı
tavır ile siz karşı karşıya kalsanız nasıl tepki gösterirdiniz? Bu Mecliste
partinizin MYK toplantısı var diye Meclis Genel Kurul toplantısı ertelenmedi
mi? Tüm Meclis grupları bunu içlerinden onaylamasalar bile karşılıklı saygı
gereği sessiz kalmadılar mı? Evet, bu gerçeği hepiniz biliyorsunuz, hepiniz
yaşadınız. Peki, şimdi ne yapıyorsunuz? Fırsatçılık. “Milliyetçi Hareket
Partisi madem Mecliste yok, o hâlde elinizi çabuk tutun. Âdeta yağma Hasan’ın
böreği, ne çıkarırsak kâr.” Hiç yakışıyor mu?
Sayın Elitaş geldi kürsüye,
bu yapılanı meşrulaştırmaya çalıştı, anlattı: “Efendim, biz Sayın Şandır’la
şöyle anlaşmaya vardık, bu çalışma bitecekti, bitmedi. Madem bitmedi, o hâlde
biz de bir sonraki kanunu dayadık Genel Kurulun önüne.”
Kıymetli arkadaşlar, hiçbir
AKP milletvekilinin bu olan bitene karşı sesi çıkmadı. Beklerdim ki…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok
beklersin!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
…aklı başında birkaç ağabeyinizin, Genel Kurulun bundan sonraki çalışmalarının
selameti açısından, şu yapılan nezaketsizliğin ortadan kalkmasına aracı
olmasıydı. Ne onların ne de sizlerin, hiçbirinizin sesi çıkmadı. İsmi “Adalet”,
özü zulmet, özü millî iradeye ihanet.
Gelelim, bir sayın
milletvekilinin buraya gelip Milliyetçi Hareket Partisinin 4 Kasımda yapacağı
Genel Kurul için sarf ettiği sözlere. Kendisi hukukçu, hukuk adına geldi
buraya, bu kürsüde hiçbir şey söylemedi. İç Tüzük’ü okudu, yorumlamadı bile
arkadaşlar -belki de, kendisinden çok şey mi bekliyoruz, doğrusu bunu da benim
bir sorgulamam lazım- bağlayacak da bir söz bulamadı. Hepinizin gözü önünde, İç
Tüzük bu kadar açık iken, Milliyetçi Hareket Partisinin bu itirazını “Herhâlde,
Genel Kurul öncesi ruh hâline bağlıyorum.” gibi hakikaten siyasi edebe,
hakikaten siyasi nezakete uymayan ve boyunu aşan bir söz sarf etti, kocaman bir
laf etti bu değerli milletvekili. Hani İç Tüzük’ün sarahatinden bahsedip bu
aleniyete saygı isteyen bu değerli arkadaşımız…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Nere milletvekili?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
…hani seçimlerin 27 Ekime alınması hususunda Mecliste görüşüldükten sonra
oylanan Anayasa değişikliği, hatırladınız mı? Bu kıymetli arkadaşımız, İç
Tüzük’e saygı isteyen bu kıymetli arkadaşımız, Milliyetçi Hareket Partisinin
arka sıralarına geldi, “Oy kullanmayan arkadaşlar var, listeye baktım, onlar
adına oy kullanalım.” teklifini yaptı Milliyetçi Hareket Partisine. (MHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bak,
şimdi, yakaladık. 6 kişi, 6 kişi! Bravo! 6 kişi, 6!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Evet, evet. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar)
Geldi ve sonra ne cevabı aldı
biliyor musunuz Sayın Elitaş?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) -
Eyvah, eyvah!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
Milliyetçi Hareket Partisinin millî iradeye saygısından dolayı o sıralardan
kovalandı. Bu söze herhâlde artık, söyleyeceğiniz, ekleyeceğiniz bir şey olmasa
gerek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir de
biz “Orada hile yapıyorsunuz.” deyince, “Özür dile, biz yapmadık, falan filan…”
diyorlardı. Suçüstü yakaladım onları orada, suçüstü! Bak, şimdi, iş birliği
teklif etmişsiniz! Haydi bakalım!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Evet, kıymetli arkadaşlar, senin, değerli milletvekili, Milliyetçi Hareket
Partisini saygıya davet hususunda -kusura bakma- bir dam dolusu ekmek yemen
lazım.
Değerli milletvekilleri,
devleti yönetmek için elbette birçok haslete ihtiyaç var ama galiba en
önemlisi, devlet umuruna sahip olunmasıdır. AKP’nin bugüne kadar yaptığı birçok
yanlış var elbette bazı doğrularının yanında ama en büyük yanlışı nedir biliyor
musunuz arkadaşlar? Devlet yönetiminde kendisini milat kabul etmesi, bu devlet
sanki bir kabile devletiymiş gibi, sanki yüzlerce yıllık devlet gelenekleri
yokmuş gibi kendisine kadar yapılan her şeyi yanlış kabul etmesi ve her bir
yapılanı, içinde hiçbir doğru yokmuş gibi inkâr etmesidir.
Değerli arkadaşlar, bu büyük
devlet hayatında, bu okyanuslar kadar geniş ve derin deryalarda olsa olsa AKP
bir katre, Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir damla olur. Kimler geldi, kimler
geçti kıymetli arkadaşlar. Bu gerçeğin farkına vardığınızda her şeyin gerilerde
kaldığını görecek ve rüzgârın önünde savrulan yapraklar misali savrulup,
kaybolup gideceksiniz.
Değerli milletvekilleri, kurumsallık
adına, devlet gelenekleri adına ne varsa döneminizde hırpalandı, döneminizde
yok sayıldı. Birkaç saat önce burada, Genel Kurulda görüşülen Kamu İhale Kanunu
da biraz önce sarf ettiğim bu tanıma bire bir uyuyor. “Anlaştık.” diyor Sayın
Elitaş. Diyor ki: “Saat 19.00’a kadar bitecekti.” Öyle mi Sayın Elitaş? “Sayın
Şandır’la anlaştık, 19.00’a kadar bitecekti.” diyorsunuz. Ben şuna şahidim,
gitmeden önce Sayın Mehmet Şandır Bey bazıların sorulmasını engelledi, geri
çekti. Bitmedi, bitmedi saat bizim 19.00’da çıkmamız gerekiyor en fazla, en
geç. Bitirseydin, elini kolunu tutan mı vardı? Seni kim engelledi burada? Yani
Milliyetçi Hareket Partisi burada yok ki seni engelleyebilsin ama ne yaptınız?
Madem MHP yok, o zaman ekleyin Kamu İhale Kanunu vagonunun arkasına finansal
faktöring vagonunu.
Bu Kamu İhale Kanunu,
kıymetli arkadaşlar AKP ile özdeşleşmiş durumda, on yıllık iktidarınızda hiç
yoksa her yıl üç dört kez bu Kamu İhale Kanunu’nu Meclise getirmişsiniz. Bu
Meclisin de sanki başka işi gücü yokmuş gibi Kamu İhale Kanunu’nu görüşüyoruz.
Bu kurumlar hâlbuki ne için çıkarılmıştı değerli arkadaşlar? Bu kurumlar,
57’nci Hükûmet zamanında çıkarıldı. Ne için çıkarılmıştı? Siyasetin, negatif
etkilerinden kurtarılması ve İhale Kurumunun objektif bir biçimde çalışmasını
temin etmek. Siz neler yaptınız arkadaşlar? Bu güzide amaçla kurulan bu kurumun
üzerine ne ilave ettiniz? Bırakın ilave etmeyi, getirdiğiniz değişikliklerle
Kamu İhale Kanunu’nun, Kamu İhale Kurumunun yanlış yöntemlerle altını
boşalttınız, içini boşalttınız, kusura bakmayın, kendi çiftliğiniz hâline
getirdiniz.
Haklıyı haksız yaptınız,
aslanı kediye boğdurdunuz. Neden, kıymetli arkadaşlar? Çünkü denetimden
korkuyorsunuz, bakın, on yıllık AKP iktidarı döneminde çok genel bir ifadeyle,
bir yıllık bütçe geliri yaklaşık 150 milyar dolar, 10’la çarptığınız zaman 1,5 trilyon
dolar yapar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Sözlerimi tamamlamak için ek süre istiyorum.
Bu 1,5 trilyon…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın
Başkan, bize iftira atıyor.
Ek süre yok efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Korkma, ben söyleyeceğimi söyledim, sen gelir, buraya şey yaparsın.
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Cevabını alacaksın şimdi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Bak, oradaki bütün arkadaşlar şahit bu işe.
Kıymetli arkadaşlar, bütün
olan biten, akşamdan beri yaşanan maalesef millî iradeye karşı büyük bir
nezaketsizliktir. Bu nezaketsizliğin bir an önce son bulması lazım çünkü daha
bundan sonra da Genel Kurulun huzur içerisinde, sükûnet içerisinde çalışması
lazım.
Ben bu duygularla, inşallah, bu
yanlışın bir şekilde önleneceğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Korkmaz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Recep Bey’e sataşma var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Açıklama yaptı, burada duydu bütün arkadaşlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Hayır, efendim, isim vermedi, isim yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Uzunırmak’ı çağırdınız biraz önce, olmayınca “Ben şahsım adına söz istiyorum.”
dedim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Devir
vardı Sayın Başkan, devri göremediniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Açıklama yapsaydın Recep bey. Ne söyleyeceksin merak ediyorum. Burada bütün
arkadaşlar gördü.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Korkmaz’ı çağırdınız… Kura mı çektiniz?
BAŞKAN – Efendim, ikisi de
MHP’ye çıktığı için orada kendi aralarında devretmişler Alim Işık’a, burada
konuşuldu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kâtip
üyemiz de şahit efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kura mı çektiniz Sayın Başkan?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Daha
önce kura çekilmişti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Yeni kura mı çektiniz? Sayın Uzunırmak’ın burada olmadığını biliyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Niye, rahatsız mı oldun Sayın Elitaş?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, ilk
şeyde kura çekildi, ikisi de MHP’ye çıktı ve biri Alim Işık’tı.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Daha
önce çekilmişti zaten Sayın Elitaş.
BAŞKAN - Dolayısıyla, şimdi
onun konuşması gerekiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, şunu söylüyorum efendim: Az önce çektiğiniz kurada, saat on
buçukta-onu çeyrek geçe çektiğiniz kurada Milliyetçi Hareket Partili iki
milletvekiline söz hakkı çıktı şahsı adına.
BAŞKAN – Evet efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
“Biri Sayın Uzunırmak” dediniz, “Biri Sayın Korkmaz” dediniz. Korkmaz, değiştirmiş.
BAŞKAN – İlk çıkanlar…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, Ali Uzunırmak Bey şu anda burada olmadığına göre ve saat on
buçuktan bu tarafa da gelmediğine göre MHP’li iki milletvekiline söz hakkı…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Devretti, devretti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, şu anda burada olmadığına göre ve saat on buçukta gelmediğine
göre yani vekâleti neyle gönderdi, ışınla mı?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Hayır, az önce buradaydı, sen görmedin. Sayın Elitaş, sen gezerken buradaydı
herkes.
Sayın Elitaş, kamera
kayıtlarına bakarsan görürsün.
BAŞKAN – Sayın Başkanım,
şöyle: İlk kura çekildiği zaman Emin Çınar, MHP; Alim Işık, MHP çıktı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Tamam efendim.
BAŞKAN – Dolayısıyla, Ali
Uzunırmak’la Emin Çınar’ı değiştirdiler. Ali Uzunırmak “olmaz” dedi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Emin
Çınar, Ali Uzunırmak’a, Ali Uzunırmak da Nevzat Kormaz’a devretti.
BAŞKAN - Bu ikisinin yerine…
Alim Işık zaten orijinal kuradan çıkan isimlerden biriydi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kim değiştirdi efendim?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Emin
Çınar’ın yerine.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Emin Çınar burada mı?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Evet, Emin Çınar o da burada, Emin Çınar devretmişti zaten...
OKTAY VURAL (İzmir) – Ali
Uzunırmak Bey, Korkmaz’a devretmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, Ali Uzunırmak Bey kime devretmiş?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Nevzat Korkmaz’a.
BAŞKAN – Nevzat Korkmaz’a
devretmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ali Uzunırmak burada yoktu ki kura çekildiğinde.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Hayır, buradaydı biraz evvel.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Elitaş, anlamıyorsun bak, bir dinle, Başkanı dinle. Kura Emin Çınar’a
çıktı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, burada milletvekilinin, Anayasa oylaması sırasında “Geldin bana
böyle böyle söyledin.” diyen şahıs…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bana demedim, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna dedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
…Anayasa oylaması sırasında benim milletvekilimi itham eden, töhmet altında
bırakan şahıs… Sayın Ali Uzunırmak’ın burada olmadığını biliyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Nereden biliyorsun, buradaydı az önce, yahu daha öz önce buradaydı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kuraların çekiliş saati belli. Hangi saatte Sayın Ali Uzunırmak’ın burada olup
olmadığıyla ilgili zaten kamera kayıtları da belli. (MHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bak
o zaman, az önce buradaydı adam ya. Kamera kayıtlarına bak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Benim milletvekilimi burada itham eden birisinin devam etmesine Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı nasıl müsaade eder onu anlayamıyorum, bir. İkincisi,
burada… (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Olur
mu ya, daha az önce buradaydı, gruptan geldi. “Konuş” dedik, “Ben devredeceğim,
konuşmayacağım.” dedi yahu, hayret bir şeysiniz ya. Bu kadar da hacıya
yakışmıyor valla.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bir
ara verelim, sonra kamera kayıtlarına bakarız Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İkincisi, burada sahte bir imzayla konuşmaya başlayan birisi, başkalarının
adına biz böyle böyle konuşmasını açıkçası kınıyorum. Milletvekilimize iftira
edilmiştir. Bunun da tutanaklara geçmesini… (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Elitaş, o zaman bir daha konuşsun. Emin Çınar burada, kuranın orijinal
sahibi burada, gel bak burada.
BAŞKAN – Efendim, şimdi…
Lütfen, lütfen sükûneti sağlayalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, sizin yaptığınız doğru, çünkü Ali Uzunırmak Bey, Nevzat Korkmaz’a
devretti; Alim Işık’a çıkmış, Alim Işık Bey konuşacak.
BAŞKAN – Tamam efendim, peki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Başkan…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Emin
Çınar da burada. Sayın Elitaş, iki arkadaşımız da burada.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkanı zor durumda bırakıyorsunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, efendim, sataşmadan dolayı söz istiyorum. İsmimi zikrederek…
BAŞKAN – İsminizi zikrederek,
evet. İki dakika buyurun. Yeni bir sataşma…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Alim Bey, siz değil,
sataşmadan dolayı söz istiyor, size sonra söz vereceğim, iki dakika sataşma…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Neye
ilişkin verdiniz? Şahsı adına olmayınca sataşma, olur mu?
BAŞKAN – İsim vererek, bir
saniye…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bir dakika efendim, ben Sayın Elitaş ismini kullandım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, kürsüye gelen bir hatibin sözünü kesme…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Müsaade buyurun efendim, bir dakika efendim, gerekçemi açıklayacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Ben Sayın Elitaş’ın ismini kullandım ama sataşma olarak ne sarf ettim, lütfen
onu söylesin? Nerede var sataşma?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Onu
sormanız lazım zaten Başkanım. Sorun bakalım, peşin peşin söz veriyor…
BAŞKAN – Evet, söylesin
efendim, bir dakika, bir dakika söylesin, sakin olun efendim, oturun yerinize,
söylesin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Hayır efendim, sataşma yok
BAŞKAN – Söyledi, ismimi
zikrederek bana sataştı diyor. İsim zikredildiği anda o tartışılmıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ne demiş
bir söylesin bakalım. Sayın Başkan, Sayın Başkan, ne söylediğini demeniz lazım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Ben ismini zikrettim ama sataşmadım. Bunu siz takdir edeceksiniz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Soralım bakalım, ne demiş.
BAŞKAN – Efendim, rica
ediyorum yani rica ediyorum ya, biriniz konuşun, hepinizi nasıl dinlerim ben.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bir sorun, evet ne sataştım?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ne
dedi, ne dedi?
BAŞKAN – Mustafa Bey, ne dedi
efendim? Soruyorum size. (MHP sıralarından gürültüler)
Bir saniye…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan “Sayın Elitaş size soruyorum: Bu milletvekili arkadaşımızın
yaptığı iş uyar mı, ahlaka sığar mı?” diye söyledi. Tutanaklara bakarak
söylüyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Hayır, ben Mehmet Şandır Bey’le ilgili konuşmanızı söyledim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Evet, Mehmet Şandır, doğru Mehmet Şandır, hatırlattınız, o da vardı. O konu da
vardı. Sayın Şandır’la konuştuk, doğru, teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Hayır, orada sataşma yok ki, sizin konuşmanızı aktardım ben.
Sataşma yok ki Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
sataşma olup olmadığının takdiri bana ait, söyledi. Lütfen yerinize oturun, iki
dakika bekler misiniz, lütfen, rica ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, lütfen izah eder misiniz hangi konuda sataşmışım?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Tutanağı getirelim, bakalım Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, iktidar partisi grup başkan vekilinin…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, nasıl takdir ettiğinizi açıklar mısınız? Nasıl sataştım ben?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Tutanağa bakalım tutanağa.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, bir ara verip istirahat edin, bir beş dakika.
BAŞKAN – Efendim, söyledi,
isim vererek diye söyledi. Rica ediyorum oturun yerinize.
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, süreyi yeniden başlatır mısınız?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, nasıl sataştığımı anlatır mısınız lütfen.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, rica
ediyorum. Lütfen oturun, söyleyecek şimdi nasıl… Rica ediyorum, iki dakika
dinle ne olur yani, lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun efendim,
buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakın, tutanakları okudum, az önce Genel Kurul kapanmazdan önce, saat 6
civarında, 18.00 civarında geçen tutanakları okudum. Sayın Bahçekapılı izin
alarak dedi ki: “Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili sizden nerede ve ne
zaman karar yeter sayısı istedi?” dedi. Tutanaklara baktım, hiç yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bunu
Nevzat Korkmaz söylemedi mi? Bir dakika, bunun ne alakası var sataşmayla? Ne
alakası var Sayın Başkanım?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Herhâlde anladığım kadarıyla sizin gelip kulağınıza söylemiş. Usulen yapmanız
gereken iş, Sayın Oktay Vural’ı, karar yeter sayısı olduğuyla ilgili, yanınıza
çağırıp kulağına söylemeniz gerekir. Çünkü o, sizin kulağınıza söylemiş,
tutanaklarda olmayan bir şeyi yapmak mümkün değil.
Bakın, değerli
milletvekilleri, bir yasayı çıkarmaya çalışıyoruz, grupların da mutabık olduğu
bir yasayı çıkarmaya çalışıyoruz. Biz Sayın Grup Başkan Vekiliyle yaptığımız
görüşmeyi ifade etmeye çalışıyoruz.
Sayın Aslanoğlu’na tekrar
teşekkür ediyorum, harfiyen, Meclis Başkanımızın başkanlığındaki yaptığı
konuşmayı burada tekrar etti. Eğer biz grup önerisini, konuştuğumuz usulde
yazmış olsaydık, burada dün itibarıyla bu yasaların tamamını çıkarmış
olacaktık. Olmazsa, Finansal Kiralama Yasası beş veya altı civarında çıkacak,
bitirecektik. Biz aynen söyledik “Milliyetçi Hareket Partisinin kongresi
varken, onların Sayın Genel Başkanlarının milletvekilleriyle veya diğer
arkadaşlarıyla verecekleri yemek konusunda bizim müsaade etmememiz, AK PARTİ
Grubu olarak çalışmalara devam etmemiz, yanlış olur, ahlaki olmaz.” dedik,
aynen bunu ifade ettik, söyledik ama -dediğim gibi- buraya gelip grup başkan
vekilleri kendi aralarında konuşmayıp da pim çekilirse sonuç yanlış noktalara
doğru gider değerli arkadaşlar. Daha iki buçuk yılımız var, birlikte
çalışacağız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Evet, iyi ki hatırladınız Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
– Birlikte çalışacağız ama şu kürsüyü
kullanırken ne olur yalanlarla, farklı şeylerle bizi itham etmeye kalkmayın.
Neyse onu birlikte….
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
– Hepinize saygılar sunuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, “yalanlarla” kimi kastetti onu bize söyler misiniz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, benim hangi sataşmama cevap verdi? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Neye
cevap verdi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Hangi cevap Sayın Başkan?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O
niye çıktı peki?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir
de konu açıklaması var, o niye çıktı?
BAŞKAN – İsmi zikredilerek
kendisi hakkında sataşılmış. (MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
İsim vermedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
İsim vermedi, sen niye alınıyorsun yahu?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, tutanağa bakın tutanağa, isim vermedi.
BAŞKAN – Recep Bey, ne için
size?..
15.- Isparta Milletvekili Recep Özel’in, Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmaz’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
RECEP ÖZEL (Isparta) – Çok
Değerli Başkanım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, Isparta
Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz benim hakkımda bir iddiada bulundu…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
İsim vermedim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ortaya
çıktı kimin dediği.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Birlikte vermiş olduğumuz, MHP ve AK PARTİ
gruplarının birlikte vermiş olduğu Anayasa değişikliği oylamasında benim orada
bir tane, yanlış oy kullandırtmam yönünde çeşitli temaslarımın olduğunu…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Evet…
RECEP ÖZEL (Devamla) – Kimseye yanlış oy kullandırtma yönünde bir
temasım olmamıştır; bir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun arkasından kovalandın Recep Bey.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Biz,
bu Anayasa oylamasını AK PARTİ ve MHP grubu olarak verdik, ikimiz birlikte
verdik arkadaşlar. Demek ki, kimin kimi sattığı, niye 360 oy çıktığı sizin bu
şeyinizden belli.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – İsim
söylememiş, sen niye alınıyorsun o zaman?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen
niye alındın peki?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sen
niye alındın? Sen niye alındın? İtiraf ediyorsun.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Şimdi, bu Nevzat Korkmaz denilen arkadaş,
Isparta Milletvekilinin bu kini, nefreti niye biliyor musunuz arkadaşlar? AK
PARTİ Hükûmeti kendisini daire başkanı yaptı İçişleri Bakanlığında.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Suçüstü yakalandı valla!
RECEP ÖZEL (Devamla) – Ve 2004 yılında Yalvaç Belediye Başkanı
olmak için bana müracaat etti, benim odama geldi “Ben Yalvaç’a Belediye Başkanı
olmak istiyorum AK PARTİ’den.” dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Ayıp, ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayıp,
ayıp ya! Ayıp ayıp!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sen
herkesin gözü önünde yaptın o sahtekârlığı!
RECEP ÖZEL (Devamla) – Biz kendisini AK PARTİ’den aday yapmadık, AK
PARTİ’ye kini ve nefreti oradan gelmektedir. Kendisine “Erkan Mumcu’ya git,
Yalvaçlıdır o da.” dedim, “Erkan Mumcu seni aday yaparsa olabilir.” dedim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Recep, sahte oy nasıl kullandıracaksın, onu anlat.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Erkan
Bey kendisinin kalitesini, kalibresini biliyormuş ki partiden aday yapmadı. AK
PARTİ, böyle kalibresiz kişileri aday yapmadığından dolayı ne kadar büyük
olduğunu sizlere bir kez daha…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen
öyle bir şey söylemediğine dair yemin eder misin?
RECEP ÖZEL (Devamla) – Bana
bu imkânı tanıdığı için de Nevzat Korkmaz’a teşekkür eder, hepinize saygılar
sunarım efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZ (Mersin) – Devlet
senin babanın çiftliğimi?
BAŞKAN – Sayın Özel, teşekkür
ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Sen herkesin gözü önünde ne yaptın? O saatte geldin, sen burada hepimizin
önünde getirdin buraya.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
“Şerefsizim yaptıysam.” diye söyle
BAŞKAN – Lütfen, siz de iki
dakika… Ama lütfen keselim artık.
Buyurun. (MHP sıralarından
gürültüler)
Tamam, arkadaşınızı dinleyin.
Lütfen, lütfen.
Buyurun Sayın Korkmaz.
16.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili
Recep Özel’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Evet, Sayın Başkan…
Sayın Başkan biraz önce ben
burada konuşma yaparken Recep Özel ismini zikretmiş miydim arkadaşlar? (MHP
sıralarından “Hayır” sesleri) Peki o, bu kürsüye niye geldi?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Suçunu itiraf etmeye…
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Demek ki arka sıralarda dolaşan zatı muhterem kendisiydi. (MHP sıralarından
“Evet!” sesleri)
OKTAY VURAL (İzmir) – Hamamda
daha fazla kese lazım buna kirlerinin çıkması için.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Evet, şimdi, bakın kıymetli arkadaşlar, benim Adalet ve Kalkınma Partisinden
belediye başkan adayı olmam için kendisine geldiğim gibi bir iftirada bulundu.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Odama
geldin.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Odana gelmiştir de ne dedi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Bak, şimdi, namusun, şerefin, Allah’ın, kitabın, dinin üzerine yemin eder
misin?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ederim
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Yazıklar olsun! Başka bir şey demiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Tüh
yazıklar olsun, yalancı Recep seni ya, yalancı Recep!
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya
sahte oy kullandınız, utanmadan konuşuyor be! Utanmadan çıkıyorsun, itiraf
ediyorsun orada.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Recep sahtecisin sen, cebindeki para bile sahtedir be! Sen kurbanı bile sahte
parayla kesmişsindir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Yazıklar olsun, başka bir şey demiyorum. Bak, yazıklar olsun.
BAŞKAN – Tamam, Sayın
Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Bakın, söylüyorum arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin sadece belediye
başkanlığına değil, herhangi bir seçilmişlik görevinde görev almak için ne
Sayın Özel’e ne de başka birine gittiysem arkadaşlar namerdim.
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Geldin, odama geldin.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bak
“Odama geldin.” Başka bir şey…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sahte
oy kullanan bir adamsın, senin artık yemin etmen neye yarar?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Bak, bana kardeşim orada suçüstü yakalanmış olmaktan dolayı başka bir iftirada
bulunuyorsun. Ha, bir de başka bir şey söyleyeyim. Kıymetli arkadaşlar, ben
İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Dairesi Başkanlığına 57’nci Hükûmet zamanında
atandım, yanlış bilgilerle Genel Kurulu yanıltıyorsun, benim ne dün ne bugün ne
de yarın AKP’yle işim olmaz. Ben Allah’a bin şükür Türk-İslam ülküsüne gönül
vermiş, alnı açık, başı dik yürüyenlerdenim. (MHP sıralarından alkışlar)
Kalibre konusuna gelince,
senin gramın benim kalibremi ölçmeye yetmez.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Alim Işık…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bakın, önemli bir konu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Nasıl bir iftira atıyorsun ya? Yazıklar olsun!
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu
konuda, sahte oy kullanılması konusunda bir beyan yapılırken bir
milletvekilinin çıkıp bunu düzeltmesi, o beyanı yaptığını ortaya koyuyor. (MHP
ve CHP sıralarından “Doğru!” sesleri) Çok üzüntü verici… Çok üzüntü verici.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, bir saniye…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani
neden diğer sayın milletvekilleri itiraz etmediler, niye etmediler? Niye Osman
Bey, niye Çağatay Bey etmedi de Recep Bey söyledi? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, Hatip buradaki iftirasının utancı altında “Recep Özel’in ismini
zikretmedim.” dedi… Bakın, konuşmasında görüntülere bakın…
OKTAY VURAL (İzmir) – Demek
ki söylemiş, demek ki oradaymış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Recep Özel’in ismini zikretmedi ama işaret etti. Buradaki iftiranın utancı
altında…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Bundan sonra ismin “Sahteci Recep” kaldı Recep, haberin olsun! “Sahteci Recep”
oldun…
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Alim Işık, buyurun
efendim…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başbakan da “Recep” isminden vazgeçecek bunu görünce!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Erbakan’a da ihanet…
BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Elitaş, bak, başınıza iş açacak, onu zapturapt altına alın, başınıza iş
açacak.
BAŞKAN – Dinleyelim lütfen.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
– Yemin etmedi Recep bey, yemin etmedi, “Namerdim.” dedi.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Edemez
ki!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O
etse ne olur? “Yaptıysam şerefsizim”
desin bakalım, o çıksın “Yapmadım.” desin, çıksın desin. Hadi çık de ki
“Yapmadım…” (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Derim…
BAŞKAN – Yahu oturun yerinize
lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Hadi çık Recep “Şerefsizim yaptıysam.” de hadi!
OKTAY VURAL (İzmir) –
Söyleyemez.
BAŞKAN – Sayın Türkkan,
arkadaşınızı dinleyin.
Sayın Işık, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Olmayan bir şeyi olmuş gibi gösteriyorsun, çok yazık!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Ayıp olmuş, o iş çok ayıp olmuş, ben yeni öğrendim ama ayıp olmuş.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bak, ne kadar çaresiz olduğunu gösteriyor…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Çocuklarına “Sahteci Recep” diye miras bırakacaksın. Kötü oldu, üzüldüm.
BAŞKAN - Sayın Işık, buyurun.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/601) (S. Sayısı: 239) (Devam)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle gecenin bu saatinde bu nahoş
tartışmalar nedeniyle vaktin uzamış olması inanıyorum ki hepimizin sinirlerini
gerdi. Ben, her şeye rağmen bu vesileyle öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu anda 239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nı görüşüyoruz. Bu tasarının maalesef komisyonlara gelişi, diğer tali
komisyonların görüşünün alınmaması konusunda benden önceki değerli
konuşmacılarımız görüşlerini ifade ettiler.
Ben, Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyesi olarak ve burada
Komisyonumuzun değerli üyeleriyle beraber tali komisyon toplantısıyla bu
kanunun ilk görüşmelerine, genel görüşmelerine katılmış birisiyim. Hatta o
toplantıda sektör temsilcilerine aynen şunu söyledim, dedim ki: “Burada sadece
parayı veren taraflar var. Bir de bu parayı veren tarafların yıktığı yuvaların
olduğu tarafları dinleyelim. Dolayısıyla bu görüşmeler için bize önce bir
brifing versinler. Şu anda faktoring şirketlerinin Türk ekonomisi içerisindeki
yeri nedir? On yıllık AKP iktidarı döneminde kötü giden ekonomiden dolayı kaç
yuva yıkılmıştır? Bu verileri almadan görüşemeyiz.” diye ilk toplantıdan sonra
ara verildi. Bir hafta sonra tekrar bu bilgileri almak üzere toplantının
yenilenmesi konusu da Komisyonumuzda kararlaştırıldı.
Ancak, o arada Plan ve Bütçe
Komisyonunun, bunu alt komisyona havale ettiği haberi geldi, biz alt komisyonun
görüşmelerinin tamamlanmasını beklerken ondan sonra Komisyon bir daha
toplanmadı. Dolayısıyla Sanayi, Ticaret Komisyonunda görüşmeleri başlamış,
yarım kalmış, Komisyon raporunun ana komisyona gönderilmediği bir kanun
tasarısıyla karşı karşıyayız. Bir defa bu tespiti yapmak istiyorum.
Şimdi, Sayın Bakana bu
vesileyle tekrar bu kanun görüşmeleri sırasında bir kez daha soruyorum: Bu
faktoring şirketleri Türkiye’de kaç tanedir? Özellikle, çok büyük bir bölümünün
ecnebi ortaklarla Türkiye’de yuvalar yıktığı iddiaları doğru mudur? Son on
yılda Türkiye’ye kaç kişiye ne kadar miktarda para verilmiş? Ödeyemediği
takdirde 2 katına, 3 katına yeniden imzalar alınarak kaç yuva yıkılmış? Şimdi,
bu düzenlemelerde şirketleri korurken, bu şirketlere mecburen gidip ekonomik
sıkıntılardan dolayı tuzağa düşen insanları koruyacak hiçbir tedbir yok.
Dolayısıyla bu kanun tasarısı yeni yuvaları yıkacak ama ecnebi kökenli birçok
firmayı Türkiye’de banka şekline dönüştürecek bir tasarıdır. Bu tasarının geri
çekilmesi her hâlde bu ülkenin çok yararına olur. O nedenle, özellikle bu
tasarıda eksik görüşmeler olabilir ama bu yüce Meclis, Türk milletinin değerli
ailelerini dağıtan bir sektöre prim veremez. Bu tasarı bununla ilgili bir
tasarı. Bu tasarıyı yeniden iyi değerlendirmemiz lazım. Buradaki muhalefet
şerhleri dikkatle okunmalı ve Hükûmet, bu uyarıları dikkate alarak bu tasarıyı
geri çekmelidir. Bu Meclisten böyle bir tasarının çıkması bu Meclisin ayıbı
olur. Bu şahsi görüşümdür. Bu, gerçekten, birçok yuvayı yıkmış, birçok insanın
cezaevinde çürümesine yol açmış bir sektörün yeniden Meclis eliyle ayağa
dikilmesi tasarısıdır. Buna müsaade etmemiz mümkün değildir.
Bu bilgileri mutlaka bize
vermeniz lazım. Son beş yılda özellikle kaç tane yuva bunlardan dolayı yıkıldı,
bu Meclisi aydınlatmanız lazım. Onun için burada bu bilgileri bilen, değerli,
ekonomiden sorumlu bakanların olmasında büyük yarar var. Bu bilgileri almamız
lazım. Ben kendi seçim bölgemde bu şirketlerin tuzağına düşerek hapislerde
çürümüş, yuvaları yıkılmış çok insan tanıyorum. Bu şirketlere burada prim
verecek bir yasayı bu millet bize onaylattırmaz. Bu uyarıyı yapmak zorundayım.
Parayı ödemeyince tekrar imza alıp yıllarca hapislerde çürüyen insanların
vebalinin olduğu bir tasarı üzerinde görüşüyoruz. Bu tasarıyla ilgili ciddi
tartışmalar yapmamız lazım.
Diğer taraftan bugün, ta 2009
yılında yüce Meclise gelmiş bir tasarıyı, gece yarısı, çok özel bir durumu
fırsat bilerek, yeniden, diğer kanun bittikten sonra, Kamu İhale Kanunu’ndaki
değişiklikle ilgili görüşmeler tamamlandıktan sonra Adalet ve Kalkınma
Partisinin bir dayatmacı anlayışla buraya getirip sabahlara kadar bizi
çalıştırma çabasını da yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. 2009’dan beri
bekliyor, aklınız neredeydi de bu geceye mi kaldı bu kanun? Ne olur yani
haftaya olsa ya da bir hafta daha geç gelse? İlla bu dayatma anlayışıyla siz,
tamam, kendi partililerinizi belki susturabilirsiniz ama muhalefet partilerini
de susturma anlayışıyla eğer bu görüşmeleri yürütürsek birbirimizi kırmaya
devam ederiz.
Değerli milletvekilleri,
önceki kanun görüşmeleri sırasında aslında konuşmam vardı fakat ayrılmak
zorunda kaldığımız için o bilgileri sizlerle paylaşamadım. Değerli
milletvekillerinin bazıları geldiler, dediler ki: “25 kez, Kamu İhale
Kanunu’nda, 2003 yılından bu yana, bu Hükûmet döneminde değişiklik yapıldı.”
Doğrudur, 25 kanun çıkartıldı ama 70 maddelik kanunun toplam 47 maddesinde,
toplam 152 fıkra veya bentte değişiklik yapıldı. Bu parti, en fazla değişikliği
Kamu İhale Kanunu’nda yaptı. 152, lütfen bakınız, tek tek çıkardım, 152 kez. On
yılda bir kanunun değişik maddeleri, -bazıları birkaç kez değişiyorsa bir
oturup düşünmemiz lazım. Evet, 25 değil 35 de değişebilir, amenna, ama en son
değişikliği hatırlayınız, “Davet usulüyle çağırılan müteahhitlere sözleşme
verilecek, başkası parasıyla sözleşmeyi alamayacak.” şeklinde madde çıkardık
buradan biz. Bugün de davaları devam ederken kamu ihalelerine girme hakkı
elinden alınmış kişilere dava sonuçlanmadığı hâlde ihale alma hakkı verdiniz.
Vicdanlarınız sızlayacaktır.
Bu dayatmalarla, kısa sürede
bir iki maddelik kanunlarla bu aksları yaparsak bu millet bizlerin yakasına
yapışır.
Ben, arkadaşımı kutluyorum.
Beş yıldır, bu yüce Mecliste, kanun teklifi en hızlı yasalaşan arkadaş oldu,
Şanlıurfa Milletvekili, ismini hatırlayamıyorum şimdi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Gök.
ALİM IŞIK (Devamla) – Kanun
teklifini veriyor, kırk sekiz saat geçmeden Komisyona geliyor. Komisyonda
Hükûmet temsilcisi yok. Hasbelkader, ben, kendi grubum adına sözcü olarak
katıldım oraya. Hükûmet sözcüsünün olmadığı bir komisyon toplantısına başlandı.
“Usulen yapamazsınız.” dedik, bir saat ara verildi, Hükûmet temsilcisi geldi,
kırk sekiz saat geçmeden, kaldır-indir ile yukarıda, bu, Komisyondan geçti.
Buraya bakıyoruz, 30’unda Genel Kurula gelmiş, yine kırk sekiz saat geçmeden
buradan kanunlaştı. Arkadaşımı kutluyorum; 550 milletvekillik Mecliste “teklifi
en hızlı yasalaşan milletvekili” unvanı aldı, tebrik ediyorum. “Nedir bunun
acaba esbabı mucizesi?” diye herhâlde sizlerin de sorması, düşünmesi lazım
geldiğini bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
kanunu -tekrar tekrar söylüyorum- iyi okuyunuz, kaç yuva yıkarsak hepsinin
vebali hepimizin boynunda olacaktır. Belki bu dünyada birileri bize
ulaşamayabilir, dokunulmazlığımız var,
ha bunların hesabını soramayabilir ama öbür dünyada, inanıyorum, oy
kaldıran her parmağa bunun vebali sorulacaktır.
Hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
“Esbabı mucizesi” değil, “esbabımucibesi.” Yanlış söylüyorsunuz, onu düzeltin,
tutanaklara yanlış girmesin.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük 72’ye göre madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kanunun tümünün görüşmelerine
İç Tüzük 72’ye göre devam etmesini arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
Gerekçe:
Kanunun daha iyi
anlaşılabilmesini temin etmek için görüşmelerin devam etmesi gerekmektedir.
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
mı? Yoklama istediniz anladığım kadarıyla.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı istiyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bu saate yoklama olmaz da toplantı yeter sayısı isteyebilir.
BAŞKAN - Evet, isimleri alın
lütfen.
Sayın Vural, Sayın Günal,
Sayın Halaman, Sayın Türkkan, Sayın Halaçoğlu, Sayın Adan, Sayın Şimşek, Sayın
Torlak, Sayın Özensoy, Sayın Dedeoğlu, Sayın Işık, Sayın Öz, Sayın Yılmaz,
Sayın Korkmaz, Sayın Çınar, Sayın Oğan, Sayın Varlı, Sayın Erdem, Sayın
Türkoğlu, Sayın Belen.
Sayın milletvekilleri,
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Başkan, ben bir tane fazla yanlışlıkla yoklama girdim, iki kez oldu. Soru
gireceğime yoklamaya girmişim. Onun için, bizimkileri düşün.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN – Ali Aşlık, İzmir?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok.
BAŞKAN – Yok.
Mustafa Kabakcı, Konya? (MHP
sıralarından “Ayıptır!” sesleri, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok,
yok…
BAŞKAN – Yok.
Sermin Balık, Elâzığ? Yok.
Salim Uslu, Çorum? Burada.
Mehmet Öntürk, Hatay?
OKTAY VURAL (İzmir) – Hani nerede? Yok.
BAŞKAN – Yok.
Nihat Zeybekci, Denizli? [MHP
sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar(!)]
BAŞKAN - Yok.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Hepinize bravo! Hepinize bravo!
Vay be! Vay be!
BAŞKAN - Canan Candemir
Çelik, Bursa? Yok.
Gürsoy Erol, İstanbul?
Burada.
Gülay Dalyan, İstanbul?
Burada.
Mehmet Geldi, Giresun?
Burada.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Sahtekârlığa bakın!
VELİ AĞBABA (Malatya) –
Sahtekârlığa bak, sahtekârlığa!
ALİM IŞIK (Kütahya) – Bu
olmayanlara ne işlem yapılacak şimdi?
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere devam ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Vural,
buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Kaç
kişiyle toplantı yeter sayısı oldu, onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – 185 efendim bana
verilen rakam.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın
Başkanım, Sayın Alim Işık sorulara giriyorum diye -burada tutanaklarda da var-
yoklamaya sehven girdiğini ifade etmiştir. Tutanaklarda da vardır.
BAŞKAN – Onu çıkardık
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, burada var olan yok sayılmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Dolayısıyla 184’ü, onu çıkardıktan sonra…
BAŞKAN – Onu çıkardık,
yeterli oluyor.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/601) (S. Sayısı: 239) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, İç Tüzük’ün
72’nci maddesine göre verilmiş önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ne
önergesi Sayın Başkan, neyi oyladın? Anlamadık ki neyi okuyorsun?
BAŞKAN – İç Tüzük 72’ye göre…
(MHP sıralarından “Olmayan
adamı var gösteriyorsunuz ya!” sesi)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) –
Burada olup da yok yazılanlar sahtekâr.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) –
Anlamadım ya! Ya sen ne diyorsun!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ya
sen ne diyorsun hemşehrim! Sahtekâr sensin!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) –
Burada olup da yok yazılanlar sahtekâr! (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) –
Olmadan “Varım.” diyen ne oluyor!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Sahtekâr sensin! Otur yerine be!
BAŞKAN – Sayın Vural… Lütfen,
lütfen arkadaşlar…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Meclisin nasıl çalıştığını bilmiyorsun kardeşim! Her şeye maydanoz oluyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Onun
işi bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir
dakika Başkanım… Bir saniye…
BAŞKAN – Bir şey yok efendim,
oturun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir
saniye…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Özür dilesin Sayın Başkanım.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Terbiyesiz adam!
BAŞKAN – Sayın Vural,
okuyayım müsaade ederseniz.
İç Tüzük’ün 72’nci maddesine
göre verilmiş önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Başkan, burada olmayanları, sahte oy kullananları bir daha söyler misiniz.
Onları kutlayalım Sayın Başkan!
BAŞKAN – Şimdi, soru-cevap
kısmına geçmeden önce birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.16
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Özür dilerim, disiplinle ilgili bir dilekçem vardı Sayın Başkanım.
BAŞKAN – İşleme alınacaktır
Sayın Tanal. Lütfen, oturun yerinize.
Şimdi, soru-cevap işlemi
yapacağız yirmi dakika için. Sırasıyla, sisteme giren arkadaşlarımıza söz
vereceğim.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sistemi
kapattınız nasıl olacak?
BAŞKAN – Ben beş dakika ara
verdim efendim, kapatmadım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sıra
vardı orada, sırayla verin.
BAŞKAN – Tabii, sistem
kapandı ama çıkardığımız liste duruyor, daha evvel söz alan arkadaşlarımızın
sözleri baki.
OKTAY VURAL (İzmir) – Onların
isimlerini okursanız, sisteme girsinler efendim.
BAŞKAN - Şimdi isterseniz
okuyayım bir yanlışlık olmasın.
Sayın Özkan, birinci sırada.
Sayın Günal, Sayın Özensoy, Sayın Işık, Sayın Özel, Sayın Tanal, Sayın Ağbaba,
Sayın Akar, Sayın Kurt, Sayın Acar.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın
Başkan, Sayın Özel çıkmış efendim, burada yazıyor.
BAŞKAN - Bir yanlışlık oldu,
tekrar geldi. Çıkışı başka yerden düzelttiler.
Sayın Özkan, buyurun efendim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Sayın Başkan, teşekkür ederim.
İlgili Bakan gitti ama ben
yine de Sayın Bakana sormak istiyorum: Vergi mükelleflerinin borçlarının
ertelenmesiyle ilgili 6322 sayılı Yasa 30 Ekim 2012 günü itibarıyla son buldu.
Gerek ekonomik darboğazdan gerek iklimsel nedenlerden gerekse üreticinin
depolara konan mallarının önümüzdeki günlerde değerlendirileceğinden, ayrıca
uzun bayram tatilinden dolayı borçlar ödenemedi, cezalı konuma düşüldü.
Borçların cezasız tahsili için 2/B arazilerinin satışında olduğu gibi Maliyenin
alacaklarını üç ay uzatmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum, Sayın Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı buradayken: TAR-GEL kapsamında 2011 sonunda
atanacak olan veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni, ziraat mühendisi,
ziraat teknisyeni, gıda mühendisleri atamalarını ne zaman yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Özkan.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sizi burada
bulmuşken ben de size soru sorayım, zorlamayayım.
2010 yılı Ekim ayından bu
yana ne kadar canlı hayvan, karkas ve yarı karkas et ithalatı yapılmıştır? Bu
ithalattan gümrük vergisinin kaldırılmasından dolayı devletimiz ne kadar zarara
uğramıştır? Bunun yeni yapılan zamlarla alakası vergi artışlarıyla var mıdır?
İkincisi de: Bakanlığınızda
il müdürlüğünden en üst düzeye kadar birçok görevin vekâletle yürütüldüğü
bilgisi geldi. Doğru mudur? Doğruysa neden atama yapılamıyor? Ne zaman
yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Günal.
Sayın Özensoy…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ziraat Bankası
çiftçiyi desteklemek için kurulan bir banka. Bu Bankanın çiftçi kredileri
içerisindeki bu pastadaki payı giderek azalıyor, KİT Komisyonundaki denetimlerimizde
bunu görüyoruz. Daha da üzücü bir şey: Sayın Genel Müdür en son denetimde
Ziraat Bankasının isminin değiştirileceğini ve logosunun da değiştirileceğini,
dolayısıyla Ziraat Bankasının çiftçinin bankası olmaktan tamamen çıkacağını
ifade etti. Bundan haberiniz var mı?
Şimdi, bu kadar, bu finans
piyasalarıyla ilgili, faktoring’lerle ilgili aceleniz ne? Bir an önce
çiftçileri de bu faktoring’lere mi sevk edeceksiniz? Bunu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Özensoy.
Sayın Alim Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özellikle
kayıtlara girmesi için söylüyorum. Hâlen Türkiye’de faal durumda kaç finansal
kiralama, kaç faktoring ve kaç finansman şirketi bulunmaktadır? Bunların kaçı
yabancı ortaklıdır? Bu yabancı ortakların orijini nedir? Türkiye’de kaç yuva
bunlar yüzünden yıkılmıştır? Özellikle bunun dökümünü bu kanun görüşmelerinin
sonuna kadar bu yüce Meclise açıklamanızı talep ediyorum.
İkincisi de, bilindiği gibi,
kurbanlık satışları birçok insanımızı bu kurban döneminde mağdur etmiştir. Bir
yıl emek vererek Kurban Bayramı’nı bekleyen hayvan üreticileri kurbanlıklarını
satamadıkları için perişan olmuşlardır. Bu konuya nasıl bir çözüm bulmayı
düşünüyorsunuz? Kurban kesemeyenleri ayrıca sormak istemiyorum ama kurbanlığı
elinde kalan insanlarımızı nasıl rahatlatacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Işık.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan değişti. Tarım
Bakanımız buradayken kendisinin konusuyla ilgili bir soru sormak isterim.
İlaç olmadığı hâlde ve Sağlık
Bakanlığından ruhsat alamayacak durumda olduğu durumda Tarım Bakanlığına
başvurarak “beslenme yardımcı maddesi” adı altında, sadece beyanları doğru
kabul edilerek ruhsatlandırılan, zaman zaman ülkenin siyasi liderlerinin de
promosyonuna katkı yaptığı altın çilek, acı biber hapı gibi maddelerden,
ilaçlardan dolayı ölümler yaşanmaya devam ediyor. Bu konuda bir çalışma yapmayı
ve Sağlık Bakanlığına bunların ruhsatlarını devretmeyi, dolayısıyla da içindeki
sağlığa zararlı tagşîşât veya farklı kimyasal maddeleri bulunduranları tespit
etmeyi mümkün kılmayı düşünüyordunuz, bunu ifade etmiştiniz. Bu konudaki
çalışmalar ne durumda?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Özel.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gecenin bu saatinde AKP’nin
arka sıralarında uyuyan milletvekillerini ya uyandırın Sayın Başkanım veyahut
da bu tür koşullarda hakikaten çalışmak bir angarya.
RECEP ÖZEL (Isparta) – İdare
amiri misin sen?
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Arkaya bakar mısınız kardeşim, bakar mısınız? Bakın, işte…
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Olabilir. İdare amiri misin sen?
BAŞKAN – Sayın Tanal,
sorunuzu sorun, evet.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Yani bu anlamda, lütfen, bunu bir düzgün hâle getirin.
İkinci soru: Bir
milletvekili, biraz önce kürsüde, bir başka milletvekilinin Anayasa oylamasında
gelmeyenlerin yerine oy kullanmasıyla ilgili bir teklifte bulunduğunu söyledi.
Bunlar kayıtlara geçti. Bunlar hakkında Meclis Başkan Vekili olarak ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Bakan, geçtiğimiz günlerde seçim bölgemde köyleri, yaylaları gezdim. Bu
yaylalarda, bildiğiniz gibi, hayvancılık yapılıyor; orada yoğurt üretiliyor,
yağ üretiliyor. Bu yaylaların yolları yok, elektrikleri yok, suları yok ama
ciddi bir şekilde üretim yapılıyor. Ayrıca, oradaki çiftçiler “Sayın Bakana
sor.” dediler, ben de size soruyorum: “Geçen yıl kuzunun çifti 800 liraydı,
şimdi 300 lira; samanın kilosu geçen yıl 150 liraydı, şimdi 700 lira.”
diyorlar. Porga’nın, Göldağ’ın yaylalarında insanlar size soruyorlar, diyorlar
ki: “Sayın Bakan bu konuda tedbir almayı düşünüyor mu? Bizi mi düşünüyor;
Uruguay’daki, Arjantin’deki hayvancılık üretimi yapan çiftçilerimi düşünüyor?”
Ayrıca geçen yıl 7 bin liraya, 6 bin liraya almış oldukları inekleri bu yıl 2
bin liraya satmışlar. “Sayın Bakan yatağında rahat uyuyabiliyor mu?” diyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Ağbaba.
Sayın Akar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Bakan, -soruyu Babacan’a hazırlamıştım ama- Hazine 2013 yılında 139,6 milyar TL
anapara ve 49 milyar TL de faiz olmak üzere 188,6 milyar TL borç ödemeyi
planlıyor. Buna karşılık da 150,6 milyar TL iç borçlanma; 13,7 de dış borçlanma
planladığını ifade ediyor. Bunun geri kalan 24 milyarını 2/B, fon ve
özelleştirmeden de karşılamayı planlıyor. Görüldüğü gibi her yıl devlet hem iç
borç hem de dış borç almaktadır yani iç ve dış borç yükü de artmaktadır
faizlerden anlaşılacağı üzere. Ancak,
Başbakan ve Hükûmetiniz, sizler de dâhil olmak üzere, “dış borç” deyince sadece
IMF’ye olan borcu konuşuyorsunuz, bunun da ödeneceğini ifade ediyorsunuz birkaç
yıl içerisinde veya bitmek üzere olduğunu ifade ediyorsunuz. Vatandaşa, lütfen,
Türkiye Cumhuriyeti’nin iç ve dış borçlarının toplamını söyler misiniz? Bunun
ne kadarı devletin borcu, ne kadarı özel sektörün borcu? Bunu açık bir şekilde
söylemenizi rica ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kurt…
KAZIM KURT (Eskişehir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sizi bulmuşken,
Eskişehir Mihalgazi ilçesi Alpagut beldesinde Ramazan Bayramı öncesi bir hortum
oldu ve bütün tarım ürünleri telef oldu ancak hiçbir yardım yapılmadı bu tarım
ürünleriyle ilgili. Çalışmalar ne aşamadadır, ne zaman bu zararlar karşılanacaktır;
onu öğrenmek isterim.
İkinci sorum da Sayın Başkan
Vekilim size: Biraz önce burada olmayan milletvekilleriyle ilgili oy kullanan
arkadaşları nasıl saptayacaksınız ve onlarla ilgili ne işlem yapacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Anayasa’nın
73’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı
belirtilmiş, dördüncü fıkrasında ise “Vergi, resim, harç ve benzeri malî
yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin
hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik
yapma yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bakanlar
Kuruluna bile böylesine bir çerçevede sınırlı yetki verilirken şu an BDDK bir
idari tasarrufla vergileme alanında düzenleme ihdas edebilmektedir. Zira, BDDK
kurumlar vergisi matrahından indirilebilen özel karşılıkları herhangi bir tutar
ve oran sınırı olmaksızın tespit etmekte, böylelikle vergi uygulamalarını,
gelirlerini belirleyebilmektedir. Açıktır ki, bu durum vergilemede kanunilik
ilkesini hiçe saydığı gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkisini Bakanlar
Kuruluna bile değil, BDDK’ya devretmektedir. Bu durum Anayasa’ya aykırı değil
midir?
BAŞKAN – Sayın Dudu…
MEVLÜT DUDU (Hatay) – Sayın
Bakan deprem vergileriyle ilgili oluşturulan fonun 2007 yılından bu yana
-Cumhuriyet Halk Partisi ve milletvekillerinin tüm sorularına rağmen- nereye harcandığını
açıklanmaması üzerine bir süre önce Sayın Maliye Bakanı bu kaynağın duble
yollar için harcandığını ifade etmişti. Şimdi, bir iddiaya göre, yeni ortaya
atılan bir iddiaya göre de İşsizlik Sigortası Fonu’nda toplanan yaklaşık 11
milyar liranın yatırım teşvikleri için iş adamlarına, yatırımcılara aktarıldığı
iddia ediliyor. Bu tutumu devlet ciddiyetiyle nasıl bağdaştırıyorsunuz, onu
öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
buyurun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
Sayın Özkan’ın vergi
mükelleflerinin borçlarının ertelenmesiyle ilgili bir… Tabii, bu bir kanunî
düzenleme gerektiriyor. Şu anda da bu gündemde bununla ilgili bir kanun teklifi
çalışması yok.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının ne zaman, ne kadar eleman aldığı, alacağıyla ilgili yine bir
sorusu var Sayın Özkan’ın. Bakanlığımız bizim Hükûmetimiz döneminde 14 binin
üzerinde teknik eleman istihdam etti, bunun 7.500’ü “TAR-GEL personeli” diye
tabir ettiğimiz, köylerde çiftçinin yanında, çiftçiyle birlikte yaşayan, onlara
danışmanlık yapanlardan oluşmakta. Bizim Hükûmet programımızda 2012 sonu
itibarıyla bu TAR-GEL personelinin 10 bine çıkarılması yönünde bir hüküm vardı
ve biz de bu Hükûmet programına uygun olarak, şu anda bu son 2.500’ün alınmasıyla
ilgili olarak da süreci başlatmış durumdayız. Şu anda bununla ilgili prosedür
devam ediyor; vaktinde, zamanında inşallah bu program hedefine ulaşılmış
olacaktır. Böylece, Hükûmetimiz döneminde yaklaşık 17.500 kişi alınmış olacak.
Tarım Bakanlığında en son toplu personel alımı 250 kişiyle 1989 yılında
yapılmıştı, 1989 yılından 2002 yılına kadar Tarım Bakanlığına toplu teknik
eleman alımı yapılmamıştı. Bizim Hükûmetimiz döneminde şimdiye kadar 15 bin
kişi alındı, bundan sonraki süreçte de şu anda 2.500 daha planlanıyor ve bu da
önümüzdeki haftalar içerisinde kamuoyuyla zaten paylaşılacak.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Bunlar taşeron...
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bunlar teknik elemanlar, veteriner
hekim, ziraat mühendisi, gıda mühendisi, vesaire.
Bakın, mesela, biz
geldiğimizde Tarım Bakanlığında toplam 181 tane gıda mühendisi vardı, 922 tane
gıda mühendisi aldık, şu anda sayıları 1.103’ü buldu, sadece gıda mühendisi,
diğer branşlar ayrı, mühendisler, veteriner hekimler, vesaire ayrı.
Et ve hayvan ithalatıyla
ilgili olarak şunu söyleyeyim: 26 Nisan 2010 tarihinde piyasayı düzenlemek
maksadıyla kasaplık canlı hayvan ve karkas et ithalatıyla ilgili Et ve Balık
Kurumuna yetki verildi. Bunlarla ilgili yine bugünlerde bir gümrük düzenlemesi
yapıldı. Örneğin, 2012 yılının ilk on ayında Türkiye'nin toplam üretiminin
bütün canlı hayvanları, bütün karkas eti, tamamını dâhil etsek bile ithal
edilen yüzde 3-3,5 arasında bir orana tekabül ediyor yani toplam üretimin
sadece yüzde 3,5’u oranında bir ithalat söz konusu. Dolayısıyla, bu da
Türkiye’nin toplam üretimi 1 milyon 100 bin ton civarında bir üretim olduğu
düşünüldüğünde bunun içerisinde oldukça cüzi bir yer kapsamaktadır.
Yöneticilerin bir kısmı
vekâletle, doğru, bir kısmı vekâletle yönetiliyor, daha çok ilçe müdürlerinde,
şube müdürlerinde. Çünkü sınavla, merkezî sistemle alınıyor. Dolayısıyla, her
yere her zaman asil atanmayla ilgili talep ve şartlar oluşmuyor, talep ve
şartlar oluşmadığından ötürü de bazı görevlerde vekâleten atanma oluyor veya
şartlar eğer taşımıyorsa yönetmelik gereği, o takdirde de yine vekâleten bazı
il müdürlerinde de oluyor. Ama bir de Bakanlığımızın 2011 yılında, 61’inci
Hükûmet döneminde, bir yeniden yapılanması söz konusu oldu ve orada il müdürleri
dâhil olmak üzere daire başkanı ve üzerindeki görevlilerin özlük haklarının
kaybolmaması için bunlar Bakanlık Müşavirliğine atandı. Dolayısıyla,
çalışanlarımızın bu manada herhangi bir özlük hakkı veya bir maaş kaybı söz
konusu bulunmamakta. Mevcut mevzuat ve yasalar çerçevesinde bunlar görevlerini
sürdürmektedirler.
Sayın Özensoy’un, Ziraat
Bankasının payı azaldı, çiftçinin bankası olmaktan çıktı, çıkacak gibi
değerlendirmesi gerçekleri yansıtmıyor. Şu şekilde söyleyeyim…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ya
Genel Müdür söyledi KİT Komisyonunda, nasıl gerçekleri yansıtmıyor ya?
GIDA,TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, ben size söylüyorum, Hükûmet adına
ben söylüyorum. Bana soru sordunuz ben cevap veriyorum. Böyle bir usul yok
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Anladım da gerçekleri yansıtmıyor…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani
Ziraat Bankası Genel Müdürünün söyledikleri gerçekleri yansıtmıyor, diyor.
GIDA,TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
O sorulara cevapları
veriyorsa o zaman soru sormasına gerek yok, bana soru soruldu, ben Hükûmet
üyesi olarak cevap veriyorum. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ayrı, o sizin
bileceğiniz iş, ben size bilgileri söylüyorum.
Bakın, biz Hükûmete
geldiğimiz zaman Ziraat Bankası Türk çiftçisine 226-227 milyon lira kredi
veriyordu.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Reklam yapma, sorulara cevap ver Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yok, yok, senin soruna cevap budur
zaten. Reklam değil, bak, 227 milyon; bu size niye dokunuyor? Yüzde 59 faizle
Türk çiftçisine 227 milyon lira kredi veriliyordu.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Enflasyon kaçtı o zaman?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi… Enflasyon yüzde 35’ti.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yok
ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet, evet… “Yok ya…” Yok öyle şey.
Bu sene Ziraat Bankası ve
tarım kredi aracılığıyla Türk çiftçisine kullandırılan kredi 2011’de 22,3
milyar lira yani eski parayla 22,3 katrilyon. Faiz oranı da yüzde 59 değil, 0
ila yüzde 5 arasında, bazıları 0 ila yüzde 7,5 arasındaki faiz oranıyla 22,3 milyar
lira.
Şimdi ben size soruyorum
değerli milletvekillerim: Ziraat Bankasının Türk çiftçisine sağladığı
kredilerde artış mı var, azalış mı var? Etkisi azalmış mı, artmış mı?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Banka satılıyor mu, satılmıyor mu; onu söyle.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yani toplam 529 milyon lira kredi
verilirken yüzde 59 faizle, bu eğer 22,3 milyar liraya çıkmışsa, yaklaşık 40
kattan daha fazla bir artış meydana gelmişse bu bir azalma mı, eksilme mi?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Bankanın logosu, ismi değişiyor mu, değişmiyor mu; onu söyle.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Faiz yüzde 59’dan yüzde 0 ila yüzde 7,5
arasına düşmüşse bu çiftçinin lehine bir düzenleme mi, aleyhine bir düzenleme
mi? Bunu zaten milletimiz de takdir ediyor.
Bir şey daha bu konuyla
ilgili söylemem lazım değerli milletvekilleri, bu da çok önemli; bakın, burayı
da çok dikkatle dinleyin: Ziraat Bankasının 2002 yılında verdiği 529 milyon
lira -tarım kredi dâhil olmak üzere- kredinin geriye dönüş oranı yüzde 38 idi
yani Ziraat Bankası çiftçiye verdiği paranın ancak 100 lirasının 38 lirasını
geri alabiliyordu. Devletin kayıtlarında var. Bugün ise bu yüzde 98-99
düzeylerine çıkmış yani 22,3 milyar lira kredi kullanıyor çiftçi, yüzde 99’unu
da geri veriyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
İcrayla alıyor, vatandaşın evini alıyor, tarlasını alıyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, burada, kim kimin için ne kadar
çalışmış? Kim kime ne kadar kredi vermiş? Hangi faiz ne kadardı? Bunlar hep
kayıtlarda var, hepsi kayıtlarda var.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Banka satılıyor Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – İşinize gelmeyince gürültü
yapıyorsunuz; bu doğru değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 2 bin
liralık hayvanı 6 bin liraya verdin, şimdi icrayla alıyor icrayla, Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Dolayısıyla, değerli milletvekilleri,
bunu da bilgilerinize sunmuş olayım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Banka satılıyor, haberin yok, haberin!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Diğer soruları süre bittiği için yazılı
olarak cevaplayacağız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, görüşmeler sırasında
yapılan oylamada sahte oy kullanıldığı ve Meclis Başkanlığının bu konuda
herhangi bir işlem yapıp yapmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Başkan, bir şey arz etmek istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gibi güzide bir kuruluşun çatısı altındayız. Demin bir sahtekârlık yapıldı; bir
karar yeter sayısı istendi ve 6 sahte oy kullanıldı. Bu sahte oy kullanılma
karşısında, bu sahtekârlığı yapanlarla ilgili, Meclis Başkanlığı olarak bir şey
yapmayı düşünüyor musunuz? Meclisin adını temize çıkaracak mısınız?
BAŞKAN – Bir dilekçe var
Sayın Halaçoğlu, biraz sonra söyleyeceğim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
İsmi var ama pusulalar saklı duruyor mu? Kullanılan pusulalar ne durumda?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Başkanım, AKP’lilere kimlik soralım bundan sonra.
BAŞKAN – Efendim, bir saniye…
Tutanaklara geçti zaten isimler de.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Tutanakta olması önemli değil. Kimin kullandığına dair bir araştırma yapmak
düşüncesinde misiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Şimdi, Sayın
Halaçoğlu, bir dilekçe var, zamanı gelince söyleyeceğim. Zabıtlara geçti, var,
isimler var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Yazılardan kimlerin olduğu belli olur. Bunları muhafaza ediyor musunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Tutanaklara geçti
isimler Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
İsimler geçti ama o isimleri yapanlar adına kim kullandı bunu? Bununla ilgili
oy pusulaları ne oldu?
BAŞKAN – Onun tespiti mümkün
değil, biliyorsunuz. (MHP sıralarından gürültüler) Bir saniyenizi alayım
efendim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Yoklama pusulasında imza var ve isim var.
BAŞKAN – Efendim…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Yoklama pusulasında imzalı isim var.
BAŞKAN – Kavaslar topluyor,
getiriyor; onun tespiti mümkün değil.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Ama yazıdan tespit edilir Sayın Başkan; bununla ilgili bir araştırma yapın.
BAŞKAN – Ama atmışlar onları.
Zabıtlara geçti diye yok burada.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yoklama
kâğıtları sonra şey yapılıyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Yoklama kâğıtlarını muhafaza ediyor musunuz?
BAŞKAN – Sonra bakarız,
tamam.
OKTAY VURAL (İzmir) – Varsa
bakarlar.
BAŞKAN – Bir de dilekçe var
zaten onunla ilgili.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Sayın Başkan, biraz önce Sayın Bakan cevap verirken “Sayın Özensoy’un
söyledikleri gerçekleri yansıtmıyor.” dedi. Benim sorduğum soruların içerisinde
Ziraat Bankasının ismi ve logosunun değiştirileceğine dair KİT Komisyonunun
tutanaklarında Genel Müdürün ifadeleri var ve bu da Ziraat Bankasının satışa
hazırlandığıyla alakalı bir gelişmedir; bunu sordum, Sayın Bakan bunun da
cevabını vermedi. Ben bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Zabıtlara geçti
Sayın Özensoy.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Başkan, benim söylediklerim zabıtlara geçsin ve…
BAŞKAN – Hayhay. Zabıtlara
geçti.
Bir de dilekçe var zaten,
şimdi okuyacağım efendim; merak etmeyin, tamam.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Yoklama pusulaları da muhafaza edilsin lütfen.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Kaybolmasın Sayın Başkan, pusulalar…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/601) (S. Sayısı: 239) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi oylamasının açık oylamayla
yapılması şeklinde bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini
arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın maddelere geçilmesi sırasında açık oylama yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Alim Işık, Kütahya
Milletvekili? Burada.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Buradayım efendim, isterseniz kimlik de gösterebilirim.
BAŞKAN - Enver Erdem, Elâzığ
Milletvekili? Burada.
Emin Çınar, Kastamonu
Milletvekili? Burada.
Ali Halaman, Adana
Milletvekili? Burada.
Oktay Vural, İzmir
Milletvekili? Burada.
Kemalettin Yılmaz,
Afyonkarahisar Milletvekili? Burada.
Muharrem Varlı, Adana
Milletvekili? Burada.
Ali Öz, Mersin Milletvekili?
Burada.
Seyfettin Yılmaz, Adana
Milletvekili? Burada.
Necati Özensoy, Bursa
Milletvekili? Burada.
Hasan Hüseyin Türkoğlu,
Osmaniye Milletvekili? Burada.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – İsterseniz kimlik de gösterebilirim.
BAŞKAN - Sinan Oğan, Iğdır
Milletvekili? Burada.
Bülent Belen, Tekirdağ
Milletvekili? Burada.
Yusuf Halaçoğlu, Kayseri
Milletvekili? Burada.
Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili?
CELAL ADAN (İstanbul) –
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Celal Adan…
Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili? Burada.
Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili? Burada.
Mehmet Erdoğan, Muğla
Milletvekili? Burada.
Cemalettin Şimşek, Samsun
Milletvekili? Burada.
Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili? Burada.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Kameralar da aldı efendim, buradalar yani.
BAŞKAN - Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla açık
oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet,
bitti Sayın Başkan, süre doldu. (CHP ve MHP sıralarından “Süre doldu.” sesleri)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük madde 143 “Oylamaya ilk olarak açık oylama isteminde
bulunan üyelerden başlanır. Önerge sahiplerinden en az onbeşi Genel Kurul
salonunda bulunmaz veya noksan imza herhangi bir milletvekili tarafından kabul
edilmez veya oylamaya katılmazlarsa, açık oylama istemi düşer.” diyor.
Dolayısıyla 160 oy almış, işari oyla yapıldığı takdirde açık oylama sistemi
düşmüştür. 160 oyla, işari oylamayla tasarının maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bir dakika, bir dakika… Sayın Başkan, bir dakika… Hop hop!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Niye oylamaya gittiniz o zaman Sayın Başkan?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, açık oylama talebinde bulunan milletvekillerinin burada olduğu tespit
edildi mi?
BAŞKAN – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul
edildi mi?
BAŞKAN – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – 20
milletvekili var mı? Var.
BAŞKAN – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – 160
artı 20…
BAŞKAN – Oylamaya
katılmamışlar ama...
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, var kabul ediliyor zaten. Ya böyle bir şey olur mu! Zaten onu ekliyor
ya. Böyle bir şey olur mu ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle
bir şey olur mu ya! Zaten onu ekliyorsun sen ya! Ya böyle bir şey olur mu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Sayın Başkan, yoklama talebi yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yahu
böyle bir şey olur mu? Oylamada var kabul ediliyor zaten. Böyle bir şey olur mu
yahu!
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) –
Yoklama talebi yok zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Yoklama talebi yok Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Var,
var, var. Elitaş, var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Bizim buradaki mevcudiyetimizi tespit ettiniz ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, talep oylama mı yoklama mı?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
“Açık oylama talebinde bulunanlardan başlanır.” diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, İç Tüzük açık ve net.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Elinizi vicdanınıza koyun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Mümkün
değil ya! Yok öyle bir şey.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Elitaş yönetsin, Elitaş! Siz oradan inin, Elitaş otursun oraya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bugüne kadar bunun olmaması İç Tüzük hükmünü yok saymaz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bunu
kabul etmemiz mümkün değil.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ya
açık oylamaya “isteyenlerden başlanır” demiyor mu orada? Yani bizden
başlıyorlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu
akşam bir sahte oy çıktı, sahte zarf çıktı, sahte tüzük çıktı…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, eğer bir siyasi parti mensubu milletvekillerinin yoklama talep
etmeleri durumu farklı, açık oylama istedikleri anda durum farklı olur.
Nitekim, İç Tüzük 143’üncü madde hükmü net.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Oku,
oku, iyi oku.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bakın…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 15
milletvekili açık oylama için dilekçe verirlerse bu önce onlardan başlamak
kaydıyla oylamaya girerler.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Zaten başladığında saydı tek tek.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Girmedikleri takdirde açık oylama istemi düşer. Bugüne kadar bu uygulamanın
olmaması İç Tüzük hükmünün olmaması demek değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya
Sayın Başkan, bakın, size… Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin uygulamaları vardır. Bugüne kadar böyle bir uygulama olmamış.
Bakın, burada diyor ki…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – “Oylamaya başlanır.” diyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bakın
“Oylamaya ilk olarak açık oy isteminde bulunan üyelerden başlanır.”
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Önerge
sahiplerinden en az 15’i Genel Kurul salonunda bulunmaz…” Var burada… Bunu
arayacaksın, burada var! Ya nasıl olur böyle bir şey ya? Burada varlar…
İHSAN ŞENER (Ordu) – Maddeyi
okumaya devam et!
BAŞKAN – Ama, devam ediniz,
bakın… Tamam, haklısın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Var
burada, sordun ya, “Burada.” dedik.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bakın,
“…veya noksan imza herhangi bir milletvekili tarafından kabul edilmez veya
oylamalara katılmazlarsa…”
BAŞKAN – Katılmazlarsa…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Dolayısıyla…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Katılmamış.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN – Efendim, okuyoruz.
Zatıaliniz… Ben bir şey söylemiyorum. Bana verilen bilgi de bu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ama, saydınız, tek tek “evet” dedik, zaten
burada olduğumuzu gösterdik.
BAŞKAN – Yahu, ben
zorlamıyorum kardeşim. Ne yapacağımıza, buyurun, karar verin ya.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Veya”
dediği zaman oylama… Bak beni burada tespit etmişsin zen zaten. Ama açık
oylama…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
“Açık oylama” diye söylüyor, daha ne?.
BAŞKAN – Hayır, yoklama
olarak doğrusun…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Açık
oylama düşer miymiş? Düştü mü açık oylama? Yapıldı açık oylama.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Yazıklar olsun size! Değmez ya, vallahi değmez!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Niye
yaptırdın o zaman açık oylamayı, düştüyse? Niye yaptırdın açık oylamayı? Demek
ki düşmemiş. Demek ki düşmemiş. Niye oylama yaptın? Yani gerçekten cılkını
çıkardınız Sayın Elitaş.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Başkan, bir on dakika ara ver.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz
Grup Başkan Vekili talimatıyla mı hareket ediyorsunuz? Şu işe bak ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Sayın Başkan, Elitaş otursun, siz kalkın oradan! Yoksa bunu çözemeyecek!
Oylamayı yaptırdın ya,
düşmedi işte! Düşse yaptırmazdın! ”Düştü.” diyor bir de! Oylamayı niye
yaptırıyor o zaman?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, yok, yok…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Tarih yazıyorsunuz bugün, tarih!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, yok böyle bir şey. Şimdi burada size hodri meydan diyorum. Bir tane
örnek gösterin, bir tane örnek gösterin, bir tane…
İHSAN ŞENER (Ordu) – İki
örnek bulunur yani ne olacak?
OKTAY VURAL (İzmir) - Yok,
yok. Yok böyle bir şey. Böyle de bir şey olmaz. Yok böyle bir şey.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Yani bu sahtekârlık değil mi? Her yerleri sahtekâr ya.
(Başkanlık kürsüsü önünde
toplanmalar)
BAŞKAN – Ya, bir şey yapmaya
çalışmıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle
bir şey olur mu ya?
BAŞKAN - Ya, bunlarla bir
yere varamayız ki arkadaşlar. Bana değerlendirip verdikleri bu.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.11
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15'inci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, tümü üzerinde görüşmeler bitti, kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Tümü üzerindeki görüşmeler bitti.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Talimat mı veriyorsunuz yani!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Tümü üzerindeki görüşmeler bitti, görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
BAŞKAN – Evet.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Daha
onu oyluyorduk. Bitmedi, bitmedi daha. Geçilmesine geçeceğiz, geçilmesini
oylayacağız, tartışma o.
BAŞKAN – Maddelerine
geçilmesini oyladık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Orada tartışma, henüz geçilmedi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Hayır, oylamadık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Henüz oylayamadık.
BAŞKAN – Bana verilen bilgide
184 oy, yoklamaya katılan arkadaşları da saydığımız takdirde oluyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sahteleri
de sayıyor musunuz, sahteleri, Sayın Başkan?
BAŞKAN – Onların oy vermediği
düşünüldüğü takdirde 164 oy oluyor, 4 tanesinin de isimlerini okuyun,
buradaydılar zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Siz dâhil misiniz Sayın Başkan ona?
BAŞKAN – Hayır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Oy
kullanamaz o.
BAŞKAN – Sayın Bakan Zafer
Çağlayan’a vekâleten Bakan Mehdi Eker kullanmış.
Mehmet Geldi, Giresun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Burada, burada.
BAŞKAN – Muhyettin Aksak,
Erzurum?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Nerede? Yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok.
Düşmüştür Sayın Başkan. Düştü, düştü… 183 efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – 1
oyla düşmüştür. Düştü, düştü, hadi hayırlı olsun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Hadi Başkan, hayırlı olsun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır,
hayır. Daha ara verecek, yeniden oylama yapacak.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Öbürünü de oku bakalım, belki bir daha düşürürsün.
BAŞKAN – Gürsoy Erol,
İstanbul…
Muhyettin Aksak, Erzurum…
Mehmet Geldi, Giresun…
Zafer Çağlayan’ın yerine de
Sayın Bakanımız Mehdi Eker kullandı.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Tamam, Muhyettin yok, 183 oldu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 183
oldu, 183.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, Rıza Bey var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
183, o sayılmıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Zorla mı kullandıracak?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, 183…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Sayın Başkan, zorlamayın. Yeniden oylama yapıyoruz.
BAŞKAN – Benimle 184
oluyormuş, evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – 183,
tamam.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, çoğunluk yok…
BAŞKAN – Pardon, bir saniye…
Evet…
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet.
Efendim, oylama sonucunu açıklar mısınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN – Bir dakika… Dinleyin
de açıklayacağım.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
Meclis Başkanı olarak açıklayın.
BAŞKAN - Efendim, bir saniye…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Yoklamada var görünürsün ama oy kullanamazsın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Biraz önceki oturumda siz İç Tüzük 143/3’e göre, oylamanın açık oylama
isteminden düştüğünü ve maddelerine geçilmesinin kabul edildiğini ifade
ettiniz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Öyle
bir şey denmedi, öyle bir şey edilmedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Biz şu anda bütünü üzerindeki görüşmeleri tamamladık, maddelerine geçilmesini…
(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır,
yok öyle bir şey!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yok
öyle bir şey Sayın Elitaş! Sen yönetmiyorsun Meclisi! Meclisi sen
yönetmiyorsun! Sayıldı, 183 çıktı işte!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, iyi niyetinizi zorlamasınlar.
MUHARREM VARLI (Adana) – Bu
Meclisi grup başkan vekili mi yönetiyor Sayın Başkan ya!
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz
Meclis geleneğine uygun hareket ettiniz. 183 çıkmıştır 20 milletvekiliyle.
Toplantı yeter sayısı olmadığı için, yeni bir oylama için ara vermeniz
gerekmektedir. Bu kadar açık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Yeniden oylama yapacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, ben size sordum: “Burada açık oylama istemi mi var, yoklama
talebi mi var?” diye. Israrla sordum. Siz “açık oylama talebi” dediniz.
BAŞKAN – Evet, yazılı olarak
öyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Açık oylama talebi yazılı olarak verildi, “açık oylama” diye talep ettiler. Ben
buradan ısrarla sordum “Yoklama mı, açık oylama mı?” diye. Siz “açık oylama”
dediniz. Açık oylamaysa İç Tüzük 143 zaten açık ve net. Daha bunun neyini tartışıyoruz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
1 tane sahte oy var, onu söylüyoruz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sahte oy yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
İşte var!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım… Sayın Başkanım..
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Bir saniye…
Vural Bey, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, bugüne kadar Mecliste yaptığımız bütün açık oylamalarda açık oylama
talebinde bulunanları var kabul ettiniz ve ona göre de yaptınız. “Usulüne uygun
bir şekilde 4 de pusula var.” dediniz, 184 oluyordu. 184 olsaydı toplantı yeter
sayısı olacaktı…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Allah’ınızı severseniz bu saatten sonra bırakın Sayın Elitaş ya!
Kanuna geçelim!
OKTAY VURAL (İzmir) – …ama
okudunuz, 1 arkadaşımız olmadığı için 183 olmuştur, oylamayı yenilemeniz
gerekmektedir. Bu kadar açık. Bunu tartışmanın bir anlamı yok ki ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Başka bir şey yok. Hepsi bu kadar basit.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bu
kadar açık.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Efendim, usul tartışması açın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok,
yok!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Niye
usul tartışması açsın!
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, bu bir…
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi’yi
dinleyelim.
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, zorlamasınlar lütfen.
BAŞKAN – Bir saniye…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce siz açıkladınız, bulunan sayı 183. Açık
oylamanın gerektirmiş olduğu 184 sayısından 1 eksik sayı olduğunu ifade ettiniz.
Artık usul tartışması yapacak bir konu yoktur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir
şey yok, yeniden oylama yapacağız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Dolayısıyla, oylamayı yenilemeniz gerekmektedir. Usul tartışılması
yapılacak bir konu yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu
kadar açık Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Usul tartışması açın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Usulle
ilgili bir şey yok efendim, oylama kesindir, bu sizin uygulamanız değildir,
verilen oylarla ilgilidir. Böyle bir şey olur mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, sizin verdiğiniz karar kesindir. Türkiye Büyük Millet Meclisini
kapatırken tasarının tümü kabul edilmiştir… Tasarının maddelerine geçilmesini
kabul etmişsiniz, kapatmışsınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Kapanmadı Sayın Başkan, yeniden oylama yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kapatmışsınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
(İzmir) – Yok öyle bir şey, yok.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, Türkiye Büyük Millet Meclisini kapatmışsanız o zaman şu anda
toplanmamıza gerek yok zaten. Kapatmış olur mu yani? Oturumu kapattı Sayın
Başkan, Meclis kapanmamıştır, çalışıyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, saat 19.00 civarında Sayın Oktay Vural’ın karar
yeter sayısı talebini siz karşıladığınızı söylediniz. “Evet, karar yeter sayısı
istedi.” dediniz. Ona göre açıklamalar yaptınız.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Açık
oylama istedi Başkanım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir
durun bir ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O
ondan önceki, bu ondan önceki.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Beni dinlerseniz, atladınız herhâlde.
Daha sonra oturuma ara
verildi, tekrar açtınız. Tutanaklarda yer aldığı hâlde, işin gerçeği o olmadığı
gerekçesiyle o açıklamanızdan vazgeçtiniz. Sayın Elitaş da sizin o
vazgeçtiğiniz açıklamaya destek verdi, tutanakta yer alan açıklamaya değil.
Şimdi tam tersi bir tutumla, siz toplantı yeter sayısı olmadığını beyan
ettiğiniz hâlde sizin, tutanaklarda yer alan o yanlış açıklamanıza itibar etmek
istiyor. Bunun kabulü mümkün değil. Usul tartışması açılacak herhangi bir konu
yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir) – O bir
karar değildi zaten.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Yeniden oylayalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bakın, tutanaktan okuyorum:
“Başkan - 160 oyla, işari
oylamayla tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Oktay Vural - Sayın Başkan,
bir dakika, bir dakika… Sayın Başkan, bir dakika… Hop hop!
Niye oylamaya girdiniz o
zaman Sayın Başkanım?
Oktay Vural - Sayın Başkan,
açık oylama talebinde bulunan milletvekillerinin burada olduğu tespit edildi
mi?
Başkan - Evet.
Oktay Vural - Kabul edildi
mi?
Başkan – Evet.
Oktay Vural – 20 milletvekili
var mı? Var.
Başkan - Evet.
Oktay Vural – 160+20
Başkan – Oylamaya
katılmamışlar ama…
Efendim, var kabul ediliyor
zaten.”
O ara, ara verdiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam,
var kabul ediliyor zaten.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Nasıl kapatmış? Ne zaman kapatmış? Baksana, devam ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam,
doğru, Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Siz işleme devam ettiniz “Kaldığımız yerden devam ediyoruz.” diye. Eğer bu
konuya bir itiraz varsa usul tartışması açalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır,
Sayın Başkan, yaptığınız işlem doğru, diyorsunuz ki: “Var kabul ediliyor.”
160+20, 180. 4 de pusula var, okuttunuz, işlemi tamamladınız. 1 tanesi eksik,
tamam. Başka tartışılacak neyi var ya? Buna itiraz yok ki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, açık ve net sordum, uyardım, dedim ki: “Açık oylama mı, yoklama
mı?”
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, bağıracağına gitsin adam toplasın. İki saattir ne konuşuyor? Git,
adam topla gel.
BAŞKAN – Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Başkan, bakın, eksik oyla sahte oy farklı şeylerdir. Bu sahte oy.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkanım, yeniden oylama yapacaksınız, o arada arkadaşlardan varsa
çağırsın, gelsin, bekleyeceğine.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, adam olmadığı hâlde “var” diye pusula veriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, ısrarla usul tartışması istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, sizden istirhamım, işlemi başlattınız, oylama yapılmıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, 63’e göre usul tartışması istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne
alakası var ya?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Böyle bir şey yok Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, 63’e göre usul tartışması istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Oylamayla ilgili kararı bildirin.
BAŞKAN – Bir talep var, usul
tartışması açalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne
alakası var ya! Oylamanın usulü mü olur?
BAŞKAN - Buyurun.
Her zaman oluyor
biliyorsunuz, belli.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Oylamanın sonucunun usulü mü olur, yapmayın ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teslim olmayın, lütfen teslim olmayın, kararınızın arkasında durun.
BAŞKAN – Ya, teslim filan
olduğumuz yok.
Herhangi bir grup başkan
vekili usul tartışması isterse açmak âdetten.
Açıyorum, buyurun.
Lehte, aleyhte verin,
konuşalım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Usulle ilgili ne var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, lehte.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben
de lehte istiyorum, lehte.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
– Aleyhte.
BAŞKAN – Aleyhte Sayın
Hamzaçebi.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Tutumunuzun şu andaki lehinde.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben
söyledim Sayın Başkanım, “aleyhte” diye söyledim.
BAŞKAN – Aleyhte Sayın Günal.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Lehte.
BAŞKAN – Lehte Sayın Özel ve
Sayın Elitaş.
Sayın Elitaş Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, Allah aşkına şu kanunu görüşelim de gideceksek
gidelim, gitmeyeceksek gitmeyelim ya, Allah aşkına ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Oylama yaptınız, yokları, pusulayı okutturdunuz. Oylama yaptın, 4 pusulayı
okuttun, 1 tane adam yok, kapatman lazım, ara vermen lazım.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
5.- 239 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesine ilişkin
olarak talep üzerine yapılan açık oylama sonucuyla ilgili uygulamanın İç
Tüzük’e uygun olup olmadığı hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Kanunu görüşelim ya, kanunu görüşelim ya! Saat üç oldu ya!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu
kadar sahtekârlık olur mu?
BAŞKAN – Lütfen, susarsanız,
dinleyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Sayın Başkan, lütfen, konuşmama izin verirler mi arkadaşlar? Bir uyarır
mısınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ya, Sayın Elitaş, kanunu görüşelim kanunu. Mademki gece üçe kadar
kaldık, kanunu görüşelim ya! Ayıptır ya! Ayıptır ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Doğru söylüyorsun, aynen katılıyorum, aynen katılıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
– Sekiz saattir ya…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Oylattırsana o zaman. Burada konuşacağına adam bul.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Beş saattir kanun görüşmüyoruz, doğru söylüyorsun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Birilerini gönder de uyandırıp gelsinler buraya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Değerli milletvekilleri, bakınız, Sayın Başkan biraz önce oturumu kapatırken,
aynen okuduğum gibi “Kabul edilmiştir.” dedi, kapattı. İç Tüzük’ün 143’üncü
maddesini okuyorum, ilgili fıkrasını.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – O bizim İç Tüzük…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Ben oradan bağırıyorum, diyorum ki: “Sayın Başkan, açık oylama mı istiyorlar,
yoklama mı istiyorlar?” Açık oylamada 15 imzaya ihtiyaç var, 20 olunca orada,
oradan tekrar uyarıyorum “Açık oylama mı, yoklama mı?” diye. Sayın Başkan da
“Açık oylama” diye ifade ediyor. 143 açık ve net, bunu tartışmanın bir manası
yok, diyor ki: “Önerge sahiplerinden en az onbeşi Genel Kurul salonunda
bulunmaz veya noksan imza herhangi bir milletvekili tarafından kabul edilmez veya
oylamalara katılmazlarsa, açık oylama istemi düşer.” Ondan öncekinde “Önce
önerge sahiplerinden başlanır.” diyor. Haydar Bey öyle söylüyor. Önerge
sahiplerinden nasıl başlanır?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tarif
etmiş, anlamayanlar için tarif olmuş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Başkan üç dakika süre vermiş, üç dakika süre içerisinde onlar acele edip
girmeleri gerekir. Yani, şimdi, kusura bakmayın değerli arkadaşlar, burada
sanal olarak oturacaksınız, açık oylama talebinde bulunacaksınız, oylamaya
girmeyeceksiniz, arkasından Sayın Başkana “Bu yanlış” diyeceksiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Kutuya da atmadınız oylarınızı, o da sayılabilir. “Kutuya atılır.” diyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Buna
kendin inanıyor musun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
İki: Bakın, bugüne kadar teamüller şudur: Eğer, Sayın Başkan, pusula veren
milletvekili varsa, oylama anında, sürerken, önce “Pusula veren milletvekilleri
Genel Kuruldan ayrılmasın.” der ama ne önceki oylamada ne şimdiki oylamada
“Pusula veren milletvekilleri Genel Kuruldan ayrılmasın.” diye bir uyarı
yapmadı. Bir milletvekili arkadaşımızın ihtiyacı olmuş olabilir. Milletvekili
arkadaşımız burada oyunu verip başka tarafa gitmiş, kapanıyor diye düşünebilir.
O anlamda baktığımızda, Sayın Başkanın bu uyarıyı yapması gerekir. Sayın Başkan
zaten bu uyarıyı yapmadığından dolayı pusulaları burada var kabul etmesi
gerekir. O anlamda, değerli milletvekilleri, “İç Tüzük 143’üncü maddesi bugüne
kadar uygulandı mı?” diye soruyorlar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz
ne iş yapıyorsunuz grup başkan vekilleri? Çok komik duruma düştün.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Yani bugüne kadar uygulanmaması, sizin bu İç Tüzük’ün ilgili maddesini
okumamanız İç Tüzük’ün uygulanmayacağı anlamına gelmez. İç Tüzük’te çok çeşitli
hükümler var. Bu hükümleri eğer okursanız, açıkçası, neyin ne olduğunu görmüş
olursunuz. Başkanlığın oturumu kapatmadan önceki aldığı karar doğru bir
karardır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu
Mecliste, bu İç Tüzük’ü bir tek sen bilmiyorsun Sayın Mustafa Elitaş, herkes
biliyor, bir tek sen bilmiyorsun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – O
biliyor da, o da bildiği gibi hepsi aynı biliyor onların.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
İlk 15 adama nasıl oy kullandırılacak Mustafa Bey?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Önceden nasıl oy kullanacağız Mustafa Bey?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Böyle bir şey var mı yahu?
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
buyurun efendim, aleyhte olmak üzere.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat 23.15’te söz konusu
tasarının görüşmesine başladık. Şimdi saat üçe çeyrek var. Daha birinci bölümün
görüşmelerine başlayamadık. Gergin bir ortamda görüşmeler devam ediyor. Bu
gergin ve nezih ortamı bize sağladığı için iktidar partisi grup başkan
vekillerine çok teşekkür ediyorum!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Rica ederiz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Böylesine önemli bir kanunu burada uzlaşmayla geçirmek varken, bunu
gerginlik ve tartışma konusu yaparak uzatmanın başarısı hiç şüphesiz iktidar
partisine aittir. Hiçbir maddede önergemiz yok iken 54 maddenin 54’ünde şu an
önergemiz vardır. Bu, süre uzatımı nedeniyle daha çok beraber olacağımız için
yine iktidar partisi grup başkan vekiline çok teşekkür ediyorum.
Önümüzdeki hafta mesaimizi de
etkileyecektir. Sermaye Piyasası Kanun’unda belki hiç önergemiz olmayacaktı,
şimdi 150 küsür önergemiz olacaktır. Bu, daha çok beraberlik için iktidar
partisi grup başkan vekiline teşekkür ediyorum, başarılar diliyorum. Bu nezih
çalışma ortamı nedeniyle sağ olsunlar, var olsunlar.
Şimdi, insan samimi olur.
Diyor ki Sayın Meclis Başkanına iktidar partisi grup başkan vekili: “Siz,
tutanaktaki ifadenize göre açıkladınız ‘160 var.’ dediniz, önergenin, açık
oylama talebinin düştüğünü söylediniz.” Peki, biraz önce oturduğum yerden
-ayakta daha doğrusu orada- ifade ettim: Saat 19.00 civarında Sayın Oktay
Vural’ın açık oylama talebi…
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar
yeter sayısı…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Daha doğrusu karar yeter sayısı talebi nedeniyle Sayın Başkan
“Evet, karar yeter sayısı istedi Oktay Vural.” dediği hâlde, tutanaklarda bu
yer aldığı hâlde bunu kabul etmediniz. Tutanaklarda yer alıyordu, eğer her şey,
tutanak esassa orada niye kabul etmediniz? İnsan tutarlı olur, bir kere.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
– Erciyes’ten öyle görünüyordu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Ayrıca, 143’üncü maddede, eğer onun dördüncü fıkrasını esas alacak
iseniz yani “Elektronik oylamaya açık oylama talebinde bulunan kişiler de
girmek zorundaydı.” derseniz, o zaman üçüncü fıkraya göre oylamaya ilk olarak
açık oy isteminde bulunan kişilerden başlanması gerekir. Yani, Sayın Başkanın,
açık oylama talebinde bulunan kişilere, oylama başlamadan önce çağrıda bulunup
elektronik sisteme girmeye onları davet etmesi gerekir. Bu yapılmadan, son
fıkraya, daha doğrusu dördüncü fıkraya giderek sonuca ulaşmak mümkün değildir,
doğru değildir.
Sayın Başkan en son doğru bir
açıklama yapmıştır. 183 kişide kalmıştır, bu iş burada bitmiştir.
Oylamanın yenilenmesi
gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Ama tabii bu görüşmeleri uzatma yönünde kararlı bir irade
sergilediği için iktidar partisi grup başkan vekili, daha çok usul tartışmaları
burada yapabiliriz. Biliyorsunuz, usul tartışmasının sınırı yok, bir önerge
görüşmesi sırasında dâhi…
Sayın Başkan bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Herhangi bir önergenin görüşülmesi sırasında dahi usul tartışması açabilir milletvekilleri ve
usul tartışması talebini Sayın Meclis Başkanının geri çevirme imkânı da yoktur.
Bu imkânı biz sürekli olarak kullanabiliriz, mümkündür. Yani, şimdi, buradan
bir çıkış arıyor iktidar partisi grup başkan vekili usul tartışması açmak
suretiyle ama bu, bumerang gibi dönüp yine sizi vuracak. Biz de usul
tartışmasını sabaha kadar, her önergede devam ettirebiliriz. Her önergede karar
yeter sayısını isteyebiliriz. Bütün
bunlar mümkündür.
Hayırlı olsun bu görüşmeler.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Lehte olmak suretiyle Sayın Özel…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, ben istedim lehte. Ben istedim burada.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkanım, aleyhte olan benimki.
OKTAY VURAL (İzmir) – Lehte
ben istedim, tutanaklarda var.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Özel’in yok, Sayın Özel sonra çıktı, tutanaklara baksın arkadaşlar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yine
nereden çıktı bu Sayın Özel? Ben anlamadım, ben en önce kalktım ya, her yerden
çıkıyor ya!
BAŞKAN – Lehte deyince…Lehte
siz istediniz öyle mi? Tamam, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, ben herkesten önce el kaldırmıştım, kusura bakmasın yani.
BAŞKAN – Şimdi, bir saniye….
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Tutanakçılar burada.
BAŞKAN – Doğru da, Sayın
Hamzaçebi aleyhte konuşunca, lehte, sonra aleyhte size verecektim, onun için.
Buyurun Sayın Vural.
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Aleyhte mi oldu bizimki efendim?
BAŞKAN – Tamam…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yok,
biz önceden aldık orayı.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan, tabii aslında bu bir usul değil, bir uygulama
çünkü siz toplantı yeter sayısını aradınız. Bir açık oylama yapıldığı zaman 184
oyu aramanız gerekiyordu. Dolayısıyla, siz “160 + 20” dediniz, 4 de orada
pusula var kabul ettiniz ama pusulaları okuduğunuz zaman 1 arkadaşın burada olmadığı
gözüktü, 183 çıktı. Dolayısıyla, toplantı yeter sayısı olmadığı için bir başka
oylama yapmanız gerekirdi. Sizin bu konuda yaptığınız uygulama son derece
doğrudur.
Kaldı ki zaten bugüne kadar
uygulamalar hep böyle olmuştur. Burada, İç Tüzük’te “kutuya atılır” diyor.
Kutuya mı atıyoruz? Yok. “15 milletvekili” diyor, 15 milletvekiliyle bir açık
oylama talebi getirsem kabul edecek misiniz? Hayır. Dolayısıyla, burada
uygulama varken, bu uygulama herhangi bir tartışma getirmemişken bunun
üzerinden bir tartışmayı ortaya koyup… Yani olabilir. Hatta 184 imza
çıkabilirdi, 184 çıksaydı itiraz mı edecektik? Hayır. “Tamam, kabul
edilmiştir.” diyecektik. Çıksaydı. Ama çıkmadığına göre bu yaptığınız uygulama
doğrudur. Bugüne kadar bu açık oylamayla ilgili yapılan bu tartışma gereksiz
bir tartışmadır. Dolayısıyla, açık oylama talebinde bulunan irade kendisinin
burada olduğunu ifade etmiştir. Siz de onu artı olarak koydunuz. 184 bulunmadı,
bulunmayınca bir başka oylama yapacaksınız. Şimdi 183 çıktığına göre, bundan sonrakinde
de 184 sayın milletvekili burada olduğu zaman devam edeceğiz. Bu bakımdan,
sizin bu tutumunuz, bugüne kadar bu 143’üncü maddenin uygulamasıyla ilgili
Mecliste yapılan uygulamayla kazanılmış olan bu gelenek sizin tarafınızdan da
uygulandığı için bence doğru yaptınız. Zaten karar da oluşmuştur çünkü siz 183
dediğiniz için artık bir usul tartışmasıyla bu 183’ü 184 yapamazsınız.
Dolayısıyla, yapamayacağınıza göre bu usul tartışmasının sadece bir vakit
kaybından ibaret olduğunu ifade etmek istiyorum.
Gerçekten bizim de üç dört
maddede önergemiz vardı, şimdi her maddede önergemiz var. Her maddede de açık
oylama isteyeceğiz, her önergede de isteyeceğiz açıkçası. Dolayısıyla, bu
Meclisin mehabetine uygun bir şekilde yönetme konusunda grup başkan vekillerine
düşen bir görev varsa Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu her zaman yerine
getirmeye hazır olduğumuzu ve yerine getirdiğimizi ifade etmek istiyorum ama
maalesef bu tip dayatmalarla, bunlarla sonuç alınmaz, faydası yok, gereksiz.
Beş dakika sonra bir oylama yapsanız ne olacak? Beş dakika sonra tekrar 184’ü
bulsanız ne olacak? Onun için, son derece gereksiz bir tartışmayı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) - Bugün
Meclis Başkan Vekili de epey yoruldu tabii, bu konuda hep usul, usul, usul…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) –
Vallahi geldiğinizden beri hep gereksiz tartışma yapıyorsunuz.
OKTAY VURAL (Devamla) - Ama
haklı olduğumuza inanıyorum Sayın Başkan. Dolayısıyla, Meclisin geleneklerine
uygun uygulamanız. Yeniden bir toplantı yeter sayısı talebini Genel Kurula
iletmeniz gerektiğini düşünüyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın Günal,
buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada ben katılmıyorum Sayın
Vural’ın söylediklerine. Madem burada yazıyor, 183 değil, 5 tane düşeceksiniz,
“15” yazıyor.
Niye 20 diye uyguluyorsunuz
Sayın Başkanım? Madem İç Tüzük’ü bu kadar…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz 20
kişi imzalamışsınız.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Sayın Elitaş istiyorsa 20 dilekçe verebilir. “Oylamaya en az onbeşini
çağıracak.” diyor.
Bakın, iyi oku, deminki
okuduğun yeri bir daha oku, bir daha oku orada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 20
kişi dilekçe veriyorsunuz. 30 kişi olsa 30 kişi okur orada. Sen onu bileceksin,
15 vereceksin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Oylamaya çağıracak. Mademki oylama yapılmadıysa, 20 kişiyi orada kabul
etmiyorsanız…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 50
versen 50 okur.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Bakın, okuyayım buradan istiyorsan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 50
versen 50 okur.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – 50
kişi de yapabilir. “Oylamaya en az onbeşi katılmamışsa…” diye yazıyor burada
bak, “…en az onbeşi…” diyor, 15’ini sayacaksınız Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Hayır, kaç kişi varsa… Yok sayamaz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Siz
20 sayıyorsunuz, bundan sonraki oylamada 15’i sayacaksınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 30
kişi yazsanız 30’unu da sayacak.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Dolayısıyla, siz bir 5 kişi daha bulacaksınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aç
İç Tüzük’ü öğren.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Uyandıracaksınız
Sayın Başkan. Aksi takdirde yeniden usul tartışması isteyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Şimdi İç Tüzük’ü öğrendin Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Teşekkür ediyorum, aleyhindeyim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Efendim, şimdi, usul
tartışması da bitti.
Değerli arkadaşlarım, beni
müşkül durumda bırakmayın. Burada bir hüküm var. Hepimiz de aklı başında
insanlarız. Bir araya gelip bir uzlaşmaya varalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) -
Herkes için söyleme aynı şeyi Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir saniye, bir
saniye… Lütfen… Ben grup başkan vekillerine söylüyorum.
Bir araya gelip bir uzlaşma
sağlamak üzere görüşelim arkaya gelin de, lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, oylama ne oldu, oylama sonucu ne oldu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Ufak
bir ara mı veriyorsunuz?
BAŞKAN - Grup başkan vekillerini rica ediyorum. Grup
başkan vekillerini de arkaya çağırıyorum. Lütfen gelin de bakalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Oylama sonucu ne oldu?
BAŞKAN - Oylama sonucunu şu
anda söylemiyorum. Oturup görüşürüz.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.56
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 03.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum.
239 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/601) (S. Sayısı: 239) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan, oylama sonucu ne oldu?
BAŞKAN - …diğer işleri
görüşmek üzere, 6 Kasım 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.