DÖNEM: 24
YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 4
14’üncü
Birleşim
31 Ekim 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metiner’in, cumhuriyete ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Ağrı ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
3.- Erzurum
Milletvekili Oktay Öztürk’ün, Erzurum’daki patates üreticilerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, son üç gündür Bursa’nın Yıldırım ilçesinde BDP’li ve MHP’li gruplar arasında çatışmalar yaşandığına ve
taraflar arası anlaşmazlıklara sağduyuyla yaklaşılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bursa Milletvekili
Aykan Erdemir’in Bursa’da yaşanan olaylarda Milliyetçi Hareket Partili gençleri
bir taraf olarak nitelemesinin doğru olmadığına ve partileri suçlamanın
talihsiz bir açıklama olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, Bursa’da yaşanan olayların içerisinde
Milliyetçi Hareket Partili ve ülkücü gençlerin olmadığına ve yetkili birimlerin
bu bölgedeki çatışmaların önüne geçmesini dilediklerine ilişkin açıklaması
4.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bursa’da yaşanan
olaylarda polisin yaklaşımının olayı tetiklediğine ve bu konuyla ilgili
yetkililere ulaşamadıklarına ilişkin açıklaması
5.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun ilinin Yağlıdere ilçesi
Akköy köyündeki yüksek gerilim hattına, Espiye ilçesi Avluca köyü Düdül-Karaovacık yayla yolunun yapımında hiçbir gelişme
olmadığına ve Espiye ilçesi Ericek grup yolunun bakım
ve onarım ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Trabzon’un Akçaabat
ilçesinde bir kömür deposundaki kontrol edilemeyen yangının çevreye büyük
zararlar verdiğine ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, teröristlerle kucaklaşan BDP’li
milletvekilleri için fezleke hazırlanıyorsa Habur’da karşılama yapanlar için de
fezleke hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında
yaşanan olayların sivil faşizm olduğuna ve Erdal İnönü’yü rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İktidarın halkın varlığına, hak ve
özgürlük arayışına tahammül edemediğine, Başbakanı açlık greviyle ilgili
ifadeleri nedeniyle kınadığına ilişkin açıklaması
10.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale Çan karayolunun bitirilemediğine ve
Gökçeada Havaalanı’na 2004 yılında başlanmasına rağmen Yeni Bademli köyüne ait
arazilerin istimlaklerinin gerçekleşmediğine ilişkin açıklaması
11.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli’nin Ovacık ilçesinde Taner Tokmak ve
Süleyman İşcan adlı vatandaşların yola döşenen bir
bombanın infilak ettirilmesi suretiyle öldürülmelerine, AKP İktidarının Tunceli
halkının korumasını kaldırdığına ve sokakları silahlı örgütlere bıraktığına
ilişkin açıklaması
12.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayanlara tazyikli
su ve gazla müdahale eden Hükûmetin, Güneydoğu’nun bazı illerinde eğitimi
engelleyen ve bu konuda çağrı yapan terör yandaşları hakkında sessiz kalmasını
kınadığına ilişkin açıklaması
13.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün Ağrı
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasında belirttiği gibi Ağrı ilinde
tarımla ilgili bir sıkıntı ve yurt sorunu olmadığına ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in
Bursa’da yaşanan olaylarla ilgili ifadelerinin bilgi verme amaçlı olduğuna,
Milliyetçi Hareket Partisini hedef almadığına ve Erdal İnönü’nün ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar ve 21 milletvekilinin, Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı
yurtların durumunun, üniversite öğrencilerinin barınma ve beslenme sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/385)
2.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 19 milletvekilinin, köy ve mahalle muhtarlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/387)
3.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 21 milletvekilinin, taşeron işçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/386)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
19/10/2012 tarihinde Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldan
tarafından cezaevlerinde 12 Eylül 2012 tarihinde başlayan ve iki siyasi talebi
içeren süresiz dönüşümsüz açlık grevlerinin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 31/10/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can’ın BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can’ın BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- EXPO 2016
Antalya Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı:
313)
IX.- OYLAMALAR
1.- EXPO 2016
Antalya Kanunu Tasarısı’nın oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Sinan Aydın Aygün’ün, hane halkı tüketim harcaması araştırması
sonuçlarına ve TÜİK’in yaptığı istatistiklerin
güvenilirliğine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
(7/10176)
2.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Karadeniz’deki kirlenmeye ve alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/10286)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.01’de açılarak üç oturum yaptı.
İzmir Milletvekili Rıfat Sait,
Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek,
Millî ve manevi bayramların birlikte kutlanmasına;
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Tekirdağ’da meydana gelen sel
felaketine ve Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında yaşanan olaylara,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle bir konuşma
yaptı.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşek’in konuşmasına,
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş, cumhuriyetimizin 89'uncu yıl
dönümünü ve Kurban Bayramı'nı kutladığına ve Başbakanlığın öğrencilere verdiği
burs ve kredilerin neden ödenmediğini öğrenmek istediğine,
Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Türkiye'nin güney ve
güneydoğusunda büyükbaş hayvanlarda görülen üçgün
hastalığına ve uyarılara rağmen Tarım Bakanlığının bu konuda hiçbir çalışma
yapmadığına,
Ankara Milletvekili Levent Gök, İktidarın Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarına katılımı önlemek için her türlü tedbiri aldığına, 29 Ekim günü
okullardaki törenleri yasaklayan genelgenin geri çekildiğinin geç duyurulduğuna
ve bu duyarsızlığı kınadığına,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Ankara’daki Cumhuriyet
Bayramı kutlamalarında yaşanan olaylara,
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, Avustralya Hükûmetinin 2025
yılında dünyayı yakalayabilen bir Avustralya için hedeflerini belirlediğine,
oysa AKP Hükûmetinin tutumuyla bizim Asya’yı da dünyayı da
yakalayamayacağımıza,
Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş, milletimizin Kurban
Bayramı'nı, cumhuriyetimizin 89'uncu yıl dönümünü kutladığına, hac ibadetini
yapanların ibadetlerinin kabul olmasını dilediğine ve Manisa’da yaşanan orman
yangınına,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, milletimizin Cumhuriyet
Bayramı’nı ve Kurban Bayramı’nı kutladığına ve bayram kutlamalarını ayrıştırma
aracı olarak kullanma zihniyetinin terk edilmesi gerektiğine,
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, milletimizin Kurban
Bayramı’nı ve Cumhuriyet Bayramı'nı kutladığına, Parlamentolar Birliği Genel
Sekreterliği Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreteri İrfan Neziroğlu’nu MHP Grubu olarak
kutladıklarına,
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarına, Kırklareli’de bayram öncesi yaşanan
sel felaketine ve selden zarar gören bölgenin afet bölgesi olarak ilan edilmesi
gerektiğine,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, milletimizin Kurban Bayramı'nı ve
Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığına, 30 Ekim Kars’ın düşman işgalinden
kurtuluşunun yıl dönümüne ve Kars’ın elinden alınan “gazilik” unvanının geri
verilmesi gerektiğine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Letonya Parlamentosu Dışişleri Komisyonu heyetinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak 10-14 Ekim 2012 tarihleri arasında
ülkemize resmî ziyarette bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 8 Ekim 2012
tarih ve 31 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Muğla Milletvekili Tolga Çandar ve 25 milletvekilinin, engelli
vatandaşların sorunlarının (10/382),
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 24
milletvekilinin, yargılama süreçlerini uzatan sorunların ve tutukluluk
sürelerinin uzamasının önlenmesi konusunun (10/383),
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 20 milletvekilinin, faili
meçhul cinayetlerin aydınlatılması konusunda görülen eksikliklerin ve faili
meçhul cinayetlerin arkasında yatan örgütlenmelerin (10/384),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
AK PARTİ Grubunun, çalışma gün ve saatlerinin düzenlenmesine;
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 70 ve 240 sıra sayılı kanun tasarılarının bu
kısmın 4 ve 7’nci sıralarına; bastırılarak dağıtılan 336 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ise kırk sekiz saat geçmeden bu kısmın 5’inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki (9/1) esas numaralı
Meclis Soruşturması Önergesi’nin gündemin "Özel
Gündemde Yer alacak İşler" kısmında yer almasına ve soruşturma açılıp
açılmaması konusundaki görüşmelerin Genel Kurulun 30/10/2012 Salı günkü (bugün)
birleşimde yapılmasına; 31 Ekim, 6, 7 Kasım 2012 Salı ve Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek, 13,
20 ve 27 Kasım 2012 Salı günkü birleşimlerde bir saat sözlü soruların
görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek, 30 Ekim 2012
Salı günkü (bugün) birleşimde sözlü soruların görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 14, 21 ve 28 Kasım 2012 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 239 ve 240 sıra sayılı kanun
tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Sinop Milletvekili Engin Altay’ın AK PARTİ Grubuna ve Grup Başkanına,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın Cumhuriyet Halk Partisine,
Sinop Milletvekili Engin Altay, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, (2/224) esas numaralı Sosyal
Devlet İkramiyesi Ödenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 111 milletvekilinin; bazı
milletvekillerinin yargılanmaları ve dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargıya talimat verdiği, yargıya müdahale ederek yürütme erkini
ölçüsüz ve hukuk tanımaz biçimde kullandığı, Anayasa’nın 2’nci, 9’uncu ve
138’inci maddeleriyle bağdaşmayan bu eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
257’nci maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma, 277’nci maddesinde
düzenlenen yargı görevi yapanı etkileme ve 288’inci maddesinde düzenlenen adil
yargıyı etkileme suçlarına uyduğu iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/1) ön
görüşmeleri tamamlandı; Meclis soruşturması açılması kabul edilmedi.
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Karabük Milletvekili
Mehmet Ali Şahin’in CHP eski ve şimdiki Grup Başkanına,
Sinop Milletvekili Engin Altay, Karabük Milletvekili Mehmet Ali
Şahin’in şahsına,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Adana Milletvekili
Ömer Çelik’in Cumhuriyet Halk Partisine,
Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batum, Adana Milletvekili Ömer
Çelik’in şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun (1/639) (S. Sayısı: 313),
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Moldova Cumhuriyeti Tarım ve Gıda Endüstrisi
Bakanlığı Arasında Tarım Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik Konularda
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu Raporlarının (1/314) (S. Sayısı: 70) görüşmeleri tamamlanarak yapılan
açık oylamadan sonra kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 31 Ekim 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 19.14’te birleşime son verildi.
Mehmet
SAĞLAM |
Başkan
Vekili |
|
Muhammet
Rıza YALÇINKAYA Fatih
ŞAHİN |
Bartın Ankara |
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 19
31 Ekim 2012 Çarşamba
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar ve 21 Milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/385)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2011)
2.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 21 Milletvekilinin, taşeron işçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/386) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2011)
3.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 19 Milletvekilinin, köy ve mahalle muhtarlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/387) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2011)
31 Ekim 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14'üncü Birleşimini
açıyorum.
Çoğunluğumuz vardır, toplantı yeter sayısı olduğuna göre
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, cumhuriyet konusunda söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metiner’e aittir.
Buyurun Sayın Metiner. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in, cumhuriyete ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cumhuriyetimizin 89’uncu yıl dönümünü kutlarken asıl cevap vermemiz gereken
soru “nasıl bir cumhuriyet istediğimiz” sorusudur çünkü cumhuriyet, ne tek
başına değerlidir ne de değersizdir, ne iyidir ne de kötüdür. Cumhuriyetin bizatihi
kendisine değer atfetmek doğru bir kalkış noktası değildir. Asıl değerli olan
şey demokrasinin kendisidir. Demokrasiden yoksun bir cumhuriyet ruhsuz bir
cesede benzer.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi yeryüzünde çeşitli
cumhuriyetler vardır. Koyu totaliter, despotik bir rejim olan Sovyetler Birliği
de cumhuriyetti, Saddam’ın Irak’ı da; Kaddafi’nin ülkesinde de cumhuriyet
vardı. Esed’in Suriye’sinin adı da “cumhuriyet”tir, İran’da totaliter, otoriter İslamcı rejimin
adı da “cumhuriyet”tir. O yüzden diyorum ki, tek
başına cumhuriyet iddiası demokrasi açısından kıymeti harbiyesi
olan bir iddia değildir. Her cumhuriyet demokrasi değildir ama her demokrasi,
doğası gereği cumhuriyeti içkindir.
Değerli arkadaşlar, “Demokrasinin dominantı nedir?” diye
sorduğunuzda, kestirmeden şu cevabı vermek mümkün: “Demokrasi, hür ve eşit
vatandaşları olan bir rejimin adıdır.”
Değerli milletvekilleri, bizim cumhuriyetimiz demokrasinin tam
neresine denk düşmektedir peki? Cumhuriyetimizin geçmişi, özellikle de tek
partili dönem, bütünüyle demokrasiden yoksundur. Doğrudur, ülkeden Osmanlı
hanedanı kovulmuştur, saltanata son verilmiştir ama bunun yerine, ne yazık ki
tek parti hanedanı ve saltanatı tesis edilmiştir. Tek parti devletinde
cumhuriyet cumhurun değil, imtiyazlı zümrelerin yönetim biçimi olarak
dayatılmıştır.
“Kulluktan vatandaşlığa geçildiği” iddiası da doğru değildir.
Kulluk, sadece biçim değiştirmiştir, mutlu bir azınlık için ayrıcalıklı bir
vatandaşlık rejimi ihdas edilmiştir.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Şimdiki gibi.
MEHMET METİNER (Devamla) - Millî Şef rejimi, sadece bir kulluk
rejimi değil, aynı zamanda dibine kadar faşist bir rejimin adıdır da.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – İstiklal Savaşı yapıldı o dönemde.
MEHMET METİNER (Devamla) – O dönemde millet iradesi şeklen
savunulmuş, “Milletin hâkimiyet yetkisini ancak ve sadece parti eliyle
kullanabileceği” hükmü esas alınmıştır.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Şimdiye gel, şimdiye.
MEHMET METİNER (Devamla) - Demokrasiden yoksun bu cumhuriyetçilik
anlayışı, ne yazık ki yakın zamanlara kadar sürdürülmüştür. Bu ülkede,
Başbakanlık makamında oturan Partimizin Genel Başkanının başörtülü eşiyle
Çankaya’ya çıkması bile yasaklanabilmiştir. Bu utanç verici yasak, yeni
kutladığımız Cumhuriyet Bayramı’yla ancak ortadan kaldırılabilmiştir.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Kim yasaklamış? Kendi kendine mi
yasaklamış?
MEHMET METİNER (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hâlâ
cumhuriyetçilik adına, farklı yaşam tarzlarına mensup vatandaşlarımızın temel
hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılabileceği anlayışında olanların var
olduğunu görmek demokrasi adına üzücüdür.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Ulus’ta olduğu gibi, Ulus’ta.
MEHMET METİNER (Devamla) - Seçme ve seçilme hakkını tanıdığımızı
gururla söylediğimiz kadınlarımızdan bazıları, söz gelimi başörtülü
vatandaşlarımız, ne yazık ki seçilme hakkından yoksun bulunmaktadırlar.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Biber gazı yemiyorlar hiç olmazsa.
MEHMET METİNER (Devamla) – “Kamusal alandan sürülen bu
vatandaşlarımız, kamusal haklardan tıpkı diğer vatandaşlarımız gibi
yararlansın.” denildiğinde ise birileri kalkıp cumhuriyet savunusu altında hâlâ
yasakçılığı savunabilmektedir. Demokrasi adına bu büyük bir utanç kaynağıdır.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetin sahibi de, koruyucusu da halktır.
Demokratik cumhuriyetlerde askerî ve bürokratik vesayet rejimine yer yoktur.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Polis devletine yer var mı?
MEHMET METİNER (Devamla) – Demokratik cumhuriyetlerde sivil
otoritenin emrine girdi diye askerler cumhuriyete sahip çıkmamakla
suçlanmazlar, tam tersine övülürler. Demokratik cumhuriyetin hür ve eşit
vatandaşları vardır. Demokratik cumhuriyetin führeri
olmaz. Demokratik cumhuriyetlerde vatandaşlara ideoloji, din, mezhep ve yaşam
tarzı dayatılmaz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Siz niye dayatıyorsunuz o zaman?
MEHMET METİNER (Devamla) – Demokratik cumhuriyetin kamusal alanı
herkese açıktır.
Görünen o ki değerli arkadaşlar, cumhuriyetimizin hâlâ demokrasi
adına eksiklikleri bulunmaktadır. Bu eksiklikleri hızla gidermeliyiz diyorum.
Türkiye’ye Baas tipi bir cumhuriyet yakışmaz, hâlâ
tek parti döneminin cumhuriyetçilik anlayışına özlem duyanlar, halkı seçmesini
bilmeyen bir güruh veya göbeğini kaşıyan adam diye aşağılayanlar lütfen
demokrasiden bahsetmesinler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET METİNER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türkiye’de Baas tipi cumhuriyet arzulayanlar bilsinler ki bu tip
cumhuriyetlerin dönemi kapandı, kapanıyor.
Cumhuriyetimizin demokrasiyle taçlandırılması dileğiyle hepinizin
Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Ağrı’nın sorunları hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz’e aittir.
Buyurun Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, Ağrı ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle sizlerin ve
halkımızın geçmiş Kurban Bayramı’nı kutluyorum ve bütün baskılara, zorlamalara,
tazyikli suya, biber gazına rağmen cumhuriyeti Ulus’ta kutlayan, özellikle
kadınlarımızı ve gençlerimizi de buradan tekrar saygıyla selamlıyorum, tüm
halkımızın Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, Ağrı ilimizin sorunlarıyla ilgili bugün
söz aldım. Ağrı ilimiz bildiğiniz gibi Doğu Anadolu’da gayet stratejik bir
noktada yer alan, Türkiye’nin Asya’ya açılan kapısı durumunda bir ilimizdir.
Ağrı ilimizin başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır ancak ne yazık ki
hayvan fiyatlarının düşüklüğü ve özellikle çiftçilere verilen mazot
fiyatlarının yüksekliği nedeniyle Ağrılı üreticiler ciddi sıkıntılar yaşamaktadır.
Hükûmet, lüks yatlara verdiği ucuz mazotu ne yazık ki çiftçilerimize çok
görmektedir. Şu anda Ağrılı çiftçilerimiz bu artan maliyet fiyatları altında
inim inim inlemekte, tabiri caizse Ağrı ağrımaktadır.
Bir başka sorunu bu ilimizin, Hükûmetinizin her ilde bir
üniversite kampanyası yer yer reklam aracı olarak kullanılmaktadır. Doğru,
Ağrı’da da bir üniversitemiz var ancak öğretim yılı 1 Ekimle başlamış olmasına
rağmen Ağrı’daki öğrencilerimiz şu anda yurtlarda kalamamaktadır. Tek bir
devlet yurdu tadilata başlamıştır, hâlen tadilat bitmemiştir. Kredi Yurtlar
Kurumu bünyesindeki öğrencilerimiz dışarıda kalmaktadır. Çoğu zaman 2 kişi bir
yatakta yatmaktadır. Bu yurdun tadilat ihalesini üstlenen yüklenici firma ne
yazık ki işi zamanında bitirmemiştir ve özellikle Ağrı dışından gelen
öğrenciler ciddi anlamda sıkıntılar yaşamaktadır.
Bir başka sorun, bu yaz ayı döneminde 2 kilometrelik, sadece 2
kilometrelik bir asfalt çalışması başlatıldı. Her taraf kazıldı, döküldü.
Ağrı’nın yolları çamur içinde ama hâlen bu asfalt bitirilememiştir. 2 kilometre
asfalt ne yazık ki bitirilememiştir.
Bir başka nokta değerli arkadaşlar, Ağrı’da özel bir hastane,
Hükûmete yakın bir gruba ait özel bir hastane yapıldı fakat bu hastane ruhsat
alamadı. Bu hastane ne tesadüftür ki Sağlık Bakanlığı tarafından 17 milyon
TL’ye satın alındı. Bu hastane hâlen açılmamıştır. Özellikle, kadın ve çocuk
hastalıklarına ilişkin hizmet vereceği söylendi ancak Sağlık Bakanlığı yeniden
hastanede tadilat girişimine başlamıştır.
Yine, bu hastaneyle ilgili bir iddia vardır. Bu hastane binasının
kolanlarının kesildiği, dolayısıyla Deprem Yönetmeliği’ne uygun olmadığı iddia
edilmektedir ve Sağlık Bakanlığı bu hastaneyi satın almıştır. İleride herhangi
bir deprem anında bu hastane, Allah korusun, yıkılır, orada bir insan ölürse,
bu ihaleyi yapan kişiler, o hastaneyi alan kişiler, Sağlık Bakanlığı
yetkilileri o ölümlerden sorumludurlar; şimdiden uyarıyorum. Sayın Sağlık
Bakanının haberi var mı durumdan bilmiyorum ama şu anda ben burada açıklıyorum,
bu konunun üzerine eğilsin. Bu hastanenin alınma gerekçesini ve koşullara
uygun, Devlet İhale Kanunu’na uygun olarak alınıp alınmadığı konusunu halkımıza
açıklasın.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle başka bir hususu gündeme getirmek
istiyorum. Bugün haber bültenlerine intikal etti. Diyarbakır’daki askerî hava
üssüne Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bir uçakla 20 ABD askeri gittiği ve
incelemelerde bulunduğu söylenmektedir. Ne yapmaya çalışıyor Hükûmet? Yani, bu
Meclisten bilgi saklanmasın. Ülkemizi felakete götürmeye doğru adımlar
atılırken ne olduğunu bu Meclis bilmeli ve bizler vasıtasıyla kamuoyu da
öğrenmelidir. ABD askerlerinin Diyarbakır’da ne işi var? Burada Millî Savunma
Bakanı, Dışişleri Bakanı bu konuyu açıklamalıdır; çok önemli bir olaydır.
Diyarbakır’a gizli bir faaliyetle mi o askerler oraya gitti, yoksa ülkemizin
yine başını belaya sokmaya dönük bir eylem içindeler mi? Bunu açıklamanız
gerekmektedir.
Az önce Metiner cumhuriyetten bahsetti. Hep “demokratik
cumhuriyet” dedi, doğru ama çok daha önemlisi vardır, laik cumhuriyettir. Laik
ve demokratik cumhuriyeti biz savunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Laiklik olmadan ne demokrasi olur ne
cumhuriyet olur diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özgündüz.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Ağrı Milletvekili Sayın Ali Özgündüz’ün
gündem dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim.
Öncelikle şunu belirteyim, Ağrı, evet bir serhat şehrimiz…
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Ağrı vekili değil Sayın Bakan.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakanım, ben İstanbul vekiliyim,
Ağrı’nın haklarını savunuyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ağrı’yla
ilgili… İstanbul Vekili, kusura bakmayın İstanbul Vekili, Ağrı’yla ilgili
olduğu için Sayın Vekilim, İstanbul Vekili –düzeltiyorum- Ali Özgündüz’ün
Ağrı’yla alakalı gündem dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz aldım.
Şimdi, Sayın Vekilim, özellikle tabii, Ağrılılar da bizi buradan
duyuyor. Yani Ağrı, Ağrı olalı Hükûmetimiz döneminde olduğu kadar hiçbir
yatırım görmemiştir. Şunu da itiraf edelim: Ağrı bizim Hükûmetimizden önce
unutulmuş bir şehirdi. Ben defalarca Ağrı’ya gittim hatta şu anda yatırımlar
dolu dizgin devam ediyor. Eksiklikler olabilir ama bu eksiklikleri tamamlamak
için çok hızlı şekilde çalışıyoruz.
Bakınız, sadece Ağrı’ya birkaç bakanlığımızın yatırımlarını ben
sayacağım. Bizim Bakanlığımız, Orman ve Su İşleri Bakanlığı geçen yıl sonuna
kadar -bu yılı ilave etmiyorum, yıl sonunda rakamlar çıkacak- 297 milyon TL’lik
yatırım yapmış. Sağlık Bakanlığı 153 milyon TL’lik, Millî Eğitim Bakanlığı 183
milyon TL’lik, Ulaştırma Bakanlığı 493 milyon TL’lik, TOKİ’nin 605 milyon
TL’lik yatırımı var. Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı 500 yüz milyon TL’lik
destek vermiş, KÖYDES kapsamında
177 milyon 652 bin TL’lik yatırım yapılmış, keza BELDES kapsamında yani
toplam, yaklaşık olarak Ağrı’ya geçen yıl sonuna kadar 2,5 milyar TL’lik
yatırım yapılmış. Bu gerçekten muhteşem bir şey. Geçmişteki rakamları ben
hatırlıyorum. Bakın ben Hükûmetimizin döneminde, 2003 yılında Devlet Su İşleri
Genel Müdürüydüm. Oraya bir Ağrı Yazıcı Barajı’nın temeli atılmış, tamamen
unutulmuş ve “iz bedel” diye o
zamanki parayla 1 milyon yani bir lira bedelle yürümeye çalışıyordu.
Şimdi, biz neler yaptık, bakın. Ağrı’nın âdeta GAP projesi
mesabesinde olan Ağrı Yazıcı Barajı’nı yıldırım hızıyla bitirdik. Şu anda o
barajdan hem taşkın koruma hem Ağrı’nın içme suyu ihtiyacı 2045 yılına kadar
hem de Ağrı Yazıcı Ovası’nın sulamasıyla ilgili çalışmalar yapılıyor. Hatta,
hatırlarsanız, Ağrı’nın içme suyu yoktu, Yazıcı Barajı’ndan su alarak çok
muhteşem bir arıtma tesisi yaptık. Siz bilirsiniz, İstanbul İkitelli’deki
arıtma tesisinin tıpkı aynısını, biraz daha küçüğünü Ağrı’ya yaptık. Bizzat ben
temel attım, açılışını Başbakanım yaptı. Daha sonra dev bir isale hattıyla
Ağrı’ya su verdik, hatta Ağrı’da sıkıntı olmasın diye bir lif şeklinde ana
dağıtım hatlarını dahi yaptık. Şu an 2045 yılına kadar suyu var.
Ağrı’da en büyük problemlerden birisi Sayın Vekilim, sel
baskınlarıydı. Hakikaten Ağrı’da ormanlık alan neredeyse yok denilecek kadar
az, meralar neredeyse bitmiş. Bu yüzden, maalesef yağan yağmur hızla derelere
intikal ediyor, sel baskınlarına sebep oluyordu. Şimdi, biz orada tam 18 tane
dereyi ıslah ettik. Bakın, böylece Ağrı il merkezi, 3 ilçemiz, 4 beldemiz, 9
köyümüz, ayrıca 8 tane mahalle olmak üzere 9.300 dekar tarım arazisini de
taşkınlardan koruduk.
Bakın, ben size yaptıklarımızdan birkaç tane örnek vereyim:
Diyadin ilçe merkezi dere ıslahı, Doğubeyazıt’ta Buyuretti Köyü taşkın koruma, dere ıslahı, gene Doğubeyazıt’ta Sağdıç Köyü taşkın koruma, Doğubeyazıt ilçesi yan dereleri taşkın koruma tesisleri,
dere ıslahları, Eleşkirt ilçe merkezi arazisi Alakış
Deresi taşkın koruma tesisi, Eleşkirt’te Yayladüzü
Beldesi dere ıslahı, Eleşkirt’te Kaşasor Deresi
taşkın koruma, Eleşkirt’te Dede Maksut Köyü taşkın koruma tesisi, Eleşkirt’te
Tahir Beldesi dere ıslahı, Hamur Aşağı Karabal ve Adımova Köyleri taşkın koruma, Hamur’da Karaseyitali
Köyü taşkın koruma, Hamur’da Seyithanbeyi Köyü taşkın
koruma, Ağrı merkez Fırat Mahallesi Karasu Deresi dere ıslahı, Ağrı merkezde Gümüşyazı Köyü Büyük Dere ve Yamaç sulaması taşkın koruma
tesisi, Patnos ilçesi Yürekveren ve Baltacık Köyleri yan dereleri taşkın koruma tesisleri,
Patnos’ta Erkeçli Köyü Kilise Dere taşkın koruma
tesisi, Patnos’ta Dedeli Beldesi dere ıslahı, Tutak’ta Aşağı Kargalık Köyü
Kılıçlar taşkın koruma tesisi… Yani bunlar yapılıyordu, bunları bir örnek
olarak verdim.
İnşaatı devam eden şu anda Yazıcı Barajı sulaması var ki Ağrı için
fevkalade önemli. Şu ana kadar da yüzde 67’sini tamamladık. Bu yılki ödeneği de
40 milyon TL. İnşallah önümüzdeki yıl tamamını bitireceğiz. 249.590 dekar gibi,
gerçekten Ağrı’daki en büyük sulama yapılmış olacak.
Şu anda devam eden 6 tane dere ıslahı var. Eleşkirt’te Aşağı Kopuz
köyünde, Hamur-Aşağı Karabağ, Adımova köyü arazileri,
Taşlıçay-Aşağı Dumanlı köy, Patnos’ta Hasandolu köyü
ve Doğu Beyazıt’ta Karabulak köyü ile Hamur-Yukarı Gözlüce köyüyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Ayrıca 2012
yılında ilave talep ettiler. Onu da ek programına koyduk, onun da müjdesini vereyim
buradan. Ağrı’da merkez Şeryan Çayı var, Hamur’da Soğanlıtepe Deresi, Patnos’ta Çakırbey
Deresi ikinci kısım, Patnos’ta Çaputlu ve Sarıdirek
köylerinden geçen dereler, Hamur ilçe merkezi Murdar Deresi olmak üzere bunları
da normalde 2012 Yılı Yatırım Programı’na aldık.
Bunun dışında şunu özetle belirteyim: Bakın, 4 Mayıs 2010
tarihinde Ağrı’da büyük bir feyezan, sel baskını oldu. Biz hemen, yıldırım
hızıyla burada müdahale ettik ve aşağı yukarı, orada… Tam 105 tane iş
makinesini -ekskavatör, bütün iş makineleri ve dozerler olmak üzere 105 tane-
bütün Türkiye’den, Ankara’dan, Samsun’dan, Erzurum’dan oraya sevk ettik. Ben de
bizzat sevk ve idare ettim. Yaklaşık 350 tane personelle, üç buçuk ay süreyle,
Ağrı’daki bütün taşkına maruz dereleri toplu iş makinesiyle tamamen tamamladık.
Hatta Ağrı’da bu sel vesilesiyle birtakım yollar, köprüler tamamen yıkılmıştı,
köprülerin tamamını inşa ettik ve hatta, o zaman Maliye Bakanlığımız
tarafından, Başbakanımızın talimatıyla, hatırladığım kadarıyla, tam rakamı bilemiyorum,
takriben 7,5 milyon TL de belediyeye ayrıca para gönderildi. Yani bunlar
gerçekten çok önemli.
Biz Ağrı’ya dört tane gölet ve sulamasını da yapacağız bin günde.
Bunlar: Derecek Göleti ve sulaması, Hisar Göleti sulaması, Yukarı Göçmez Göleti
sulaması, Yeşilhisar Göleti sulaması olmak üzere.
Tabii, Ağrı’da ağaçlandırma maalesef yok, Ağrı tamamen çıplak. Bu
yüzden sel baskınları oluyor. Şimdi, biz Ağrı’yı pilot il olarak seçtik. Neden?
Taşkınlardan korumak için dere ıslahlarını yaparken sadece derenin ıslah
edilmesi, dere üzerinde birtakım tersib bentleri
yapılması yeterli olmuyor. Burada, özellikle yamaçlarda teraslama çalışmaları,
ağaçlandırma çalışmaları yapılması şart.
Değerli vekillerim, bunu bütün Türkiye’de yapacağız ama Ağrı’yı
pilot bölge olarak seçtik. Neden? Orada hakikaten ormanlık alan neredeyse yok
mesabesinde yani ancak binde 5’i ormanlık alan ama çoğu da mera yazılmış,
meraların bir vasfı yok. Dolayısıyla, hem meraları… İki vazife verdik. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığıyla biz bir protokol imzaladık, dedik ki: “Ağrı
başta olmak üzere, Türkiye’deki bu meraları üçe ayıralım. Birincisi, bozuk
meralarsa bunu -hayvancılık maksadıyla kullanılacaksa- hem Orman Genel
Müdürlüğümüz hem de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız bu meraları ıslah
etsin.” Bir de, iyi meraysa onu zaten muhafaza edeceğiz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Hayvancılık bitti Sayın Bakanım. Ağrı angus dolu. Çiftçi mazot alamıyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Onlara,
sorularınıza cevap vereceğim.
Bunun dışında bir de hiç mera vasfı olmayan, son derece dik
yamaçları, erozyona ve sel baskınlarına sebep olan alanları mera vasfından
çıkarıp teraslama ve ağaçlandırma çalışmalarına başladık. Bakın, şu ana kadar
Ağrı vilayetinden 41.800 hektar mera arazisi verilebileceği kaydedildi. Bunları
biz hem teraslayacağız hem merayı ıslah edeceğiz hem de aynı zamanda
ağaçlandırma çalışması yapacağız. Bu müjdeyi de buradan vermenin mutluluğunu
yaşıyorum.
Mesela, bunun çok büyük faydasını gördük. Doğubeyazıt’ta
çok taşkın oluyordu. Bakın, Doğubeyazıt’ta iki sene
önce İshak Paşa Projesi adıyla 1.080 hektarlık alanda ağaçlandırma, erozyon
kontrolü ve teraslama çalışmasını yaptık. Mesela, daha şiddetli yağış olmasına,
kuvvetli yağış olmasına rağmen sel gelmedi. Bu sene Sağdıçlar Deresi’nde bin
hektarlık alanla ilgili çalışmaları yapalım dedik, bununla ilgili izinler
tamamlanınca inşallah 2013 yılında 2 bin hektar yani 21 bin dekarlık arazide bu
çalışmaları yapacağız. Bunun da müjdesini vereyim.
Bunun dışında Ağrı’ya bir tane şehir ormanı kurduk. Doğa koruma ve
millî parklarla ilgili çalışmalarımız var. Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzle bu
taşkınları kontrol etmek, erken uyarı sistemlerini, hemen gerekli denetimleri,
aynı zamanda birtakım tedbirleri almak maksadıyla otomatik meteoroloji ölçüm
istasyonlarını Ağrı’da kurduk, merkezde. Ağrı meydanda var, Doğubeyazıt’ta
var. İnşallah 2012 yılında da Patnos ve Eleşkirt’e de birer tane otomatik
meteoroloji ölçüm istasyonu kuracağız.
Şimdi, tabii bizim yapacağımız çok çalışmalar var ama ben
bunlardan bahsetmeyeceğim. Şimdi, Sayın İstanbul Vekilimiz Ali Bey’in
bahsettiği sağlıkla ilgili konuya temas etmek istiyorum.
Efendim, eskiden Ağrı’da hakikaten sağlıkla ilgili bir problem
vardı ama biliyorsunuz, sağlıkta muhteşem bir dönüşüm yapıldı, bunu herkes
kabul ediyor. Yani şu anda Ağrı’daki bir vatandaşımızın başına sağlık problemi
gelse helikopter ambulansı var, helikopter uçağı var, onu alıp tam teşekküllü
bir yerde mutlaka tedavi ettiriyor. Şu ana kadar Sağlık Bakanlığımız -geçen yıl
sonuna ait olan rakamı aldım- Ağrı’ya 153 milyon TL, eski parayla 153
trilyonluk yatırım yapmış. Bakın, 6 devlet hastanesi olmak üzere 19 adet sağlık
tesisi hizmete alındı.
Şimdi, bir de sizin bahsettiğiniz, özel sektörden 17 milyon TL’ye
satın alınanla ilgili konuyu hemen Sağlık Bakanımıza ileteceğim, onu
inceleyeceğiz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Bir yıldır hizmete açılmadı Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Siz kolonların
kesildiğinden bahsediyorsunuz, onu mutlaka inceleyeceğiz, bir yanlışlık
yapılmışsa gereği yapılacaktır, hiç tereddüt etmeyin. Onu ben not aldım, onunla
ilgili inceleme kesinlikle yapılacaktır.
Kaldı ki bir de millî eğitimden bahsedelim. Efendim, Ağrı’ya
bundan on yıl önce bir üniversite kurulacak denseydi hiç kimse inanmazdı.
Tunceli’ye…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – İnanırdık, niye inanmayalım, doğru bir
şey, Ağrı da bu ülkenin bir ili.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ama çok şükür
Ağrı’da artık İbrahim Çeçen Üniversitesi var. Hatta oranın ağaçlandırılması
için ne gerekiyorsa yapıldı, muazzam bir kampüs kuruluyor.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Geç kaldınız, geç.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Evet, yurt
ihtiyacı var ama yurt ihtiyacını karşılamak için bir tane özellikle yurt
inşaatı devam ediyor. Daha da ihtiyaç olabilir, onun da notunu aldık.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Tadilat bitmemiş, öğrenciler dışarıda
kalıyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Tamam onu…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yani yaz döneminde…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Efendim, her
yerde eksiklik var tabii yurtlarda çünkü birdenbire üniversite açıldı, muazzam
bir kampüs. Her tarafta yurt inşaatları yapıyoruz. Ağrı’ya da en mükemmel
şekilde yurt inşaatının yapılması için takibi, fahri bir hemşehriniz
olarak Ağrılıların ben takip edeceğim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – O zaman sözünüzü kabul ediyoruz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bir de
ulaştırmadan bahsettiniz. Efendim, şimdi, Sayın Vekilim, tabii size… Herhâlde
Ağrı’ya, İstanbul’dan Ağrı’ya gitmiyorsunuz tahmin ediyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Gidiyorum Sayın Bakan, gidiyorum ben
Ağrı’ya.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şimdi, bakın
ben Ağrı’yı tam yirmi, otuz yıldır… Hatta ben askerliğimi de o bölgede yaptım. Doğubeyazıt’a gitmişimdir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, yirmi, otuz değil esasen
ben Ağrı’daydım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın, Allah
aşkına eskiden, bundan on yıl önceki Ağrı’nın yollarını, Erzurum’dan Ağrı’ya ne
güçlüklerle gittiğimi ben biliyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ben Iğdırlıyım, iyi bilirim orayı.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şimdi, müsaade
et, bakın Ulaştırma Bakanlığımız Ağrı’ya yaklaşık 493 milyon 22 bin 960 TL yani
yaklaşık geçen yıl sonuna kadar 500 milyon TL’lik, 500 trilyonluk yatırım
yapmış ve ne yapmış biliyor musunuz? Geçmişte sadece 17 kilometrelik bölünmüş
yol varken şu anda 234 kilometrelik bölünmüş yol yaptı, bunun için teşekkür
etmek lazım. 2 kilometrelik asfaltın sözü mü olur? 234..
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ama yapmıyorsunuz ki…
ORMAN ve SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın, şimdi,
Erzurum’dan Ağrı’ya çok rahat bir şekilde, mükemmelen gelebiliyor muyuz? Bakın,
ben defalarca o yoldan geldim…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, o yol 80’li yıllarda
başladı.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ayrıca
Ağrı’ya, Iğdır’a ben defalarca o yoldan -ben hep kara yolu kullanıyorum-
gittim. Lütfen bir gidin, mükemmel yollar. Ağrı’ya havaalanı yapmadan önce biz,
buraya bu güzel yolları havaalanı sanmasınlar diye hatta şaka yollu “Ya, burası
havaalanı değildir. Burası bölünmüş yoldur.” diye tabela yazmayı bile düşündük
yani.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Horasan Ağrı yolu 80’li yıllarda
başladı.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın, TOKİ
diye bir kurum var mıydı daha önce? Ağrı ilinde, bakın Sayın Vekilim, TOKİ 605
milyon TL’lik yatırım yapmış, 2916 adet konut inşa ediliyor, 13 tane dev
projenin yüzde 90’ı da tamamlanmış. İşte böyle, biz yaparsak böyle yaparız.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ama bak vatandaşa parayla daha 2 katı, 3
katı fiyat istiyor…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Yok, yok, yok
öyle değil. Vatandaşlara sorun.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yani 30 bin liraya mal ettiğiniz şeyi
150 bin liraya satıyorsunuz…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Tamam, güzel
de vatandaş memnuniyeti ortada. Vatandaşın, onun için Ağrı’da, yüzde 70’i, sağ
olsun, AK PARTİ’ye destek veriyor, bu yüzden
Ağrılılara teşekkür ediyoruz. Biz de onların hizmetkârı olarak her daim onlara
hizmet etmenin gayretinde olacağız.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ağrı’nın yoksulluğunu kullanıyorsunuz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ağrı’yı artık
unutulmuş il olmaktan kurtardık.
Bakın, tarımdan bahsettiniz. Efendim, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına, gelirken -geçen yıl sonuna kadar, bu yılı alamadım- “Ne kadar
zirai destek verdiniz?” diye sordum, tam 500 milyon TL’lik zirai destek verilmiş.
Ayrıca, hayvancılıkla ilgili muazzam bir gelişme var.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Mazot fiyatları…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Sıfır faizli
kredi var yani el insaf! Şu anda…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, hayvan ithal ediyorsunuz,
Ağrı’da Angus dolmuş.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Peki, ben size
şunu sorayım: Ağrı’da daha önce köy yolları ne hâldeydi, onu biliyorsunuz
herhâlde.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Biliyorum…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ağrı’yı en çok
bilen bir kişi olarak söylüyorum, Ağrı’da köy yolları berbat bir vaziyetteydi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, geçen sene şehit cenazesine
gittim Hamur’un bir köyüne, önümüzden greyder yeni gidiyordu. Yapmayın Allah aşkına,
Binalı Yıldırım oradaydı!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Tamam efendim,
oldu, eksikler varsa… Ama şu ana kadar KÖYDES kapsamında… KÖYDES diye bir proje
yoktu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – KÖYDES’ten
vazgeçtiniz ama! Köyleri kapatıyorsunuz, KÖYDES bitti.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Başbakanımız
KÖYDES kapsamında Ağrı’ya, bakın, geçen yıl sonuna kadar 177 milyon 652 bin 413
TL, tam rakam veriyorum ben.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Köyler mahalle oldu Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunu, köylere
yol ve su için göndermiş. Eksik varsa onu da tamamlarız. Neresi eksikse onu
söyleyin, bunun takibini yapalım, hep birlikte yapalım diyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, lüks yatlara verdiğiniz
fiyattan mazotu köylüye niye vermiyorsunuz, onu açıklayın yani?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bir zahmet siz
de, Sayın Vekilim, Sayın Ali Bey Kardeşim, İstanbul’dan değil de oraya giderek…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Oraları adım adım biliyorum Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – …hangi
köylerde, hangi, ne eksik varsa bunları görerek tespit edersek çok daha
isabetli olur diyorum.
Sözlerimi tamamlarken bir de şunu ifade ediyorum: Ağrı, bizim
gerçekten çok sevdiğimiz bir ilimiz, serhat şehrimiz. Oradaki insanları çok
seviyoruz, dolayısıyla Ağrı’ya da Hükûmet olarak -şimdiye kadar yaptık- ne
gerekiyorsa yapmak bizim boynumuzun borcudur. Liste verin ne gerekiyorsa
yapalım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Doğru yaptıklarınıza teşekkür ediyorum
ama eksiklerinizi de size hatırlatıyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ben hepinize
bu vesileyle saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sayın Başkan, söz istemiştim.
BAŞKAN – Buyurun.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Ali Bey biraz önce Ağrı’dan söz etti ama o
İstanbul Milletvekili, ben de Ağrı Milletvekiliyim. Eğer müsaade edersiniz
cevap vermek istiyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ekrem Bey, Bakan cevap verdi yani.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Bakan yirmi dakika cevap verdi, o kadarı
yeter.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Ama efendim…
BAŞKAN - Başka zaman, tamam…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Aynı zamanda ben Türkiye’nin milletvekiliyim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O zaman Ağrı’dan her milletvekili cevap
versin. Bizim de dedelerimiz Ağrı’dan gelmiş, ben de cevap vermek istiyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yani Bakan Bey yirmi dakika konuştu,
müsaade edin. Benim beş dakika konuşmama müsaade etmiyorsunuz.
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Erzurum patates üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili, Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’e aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Erzurum Milletvekili Oktay
Öztürk’ün, Erzurum’daki patates üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Erzurum’daki patates üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gündem
dışı söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Erzurum ili ekolojik özellikleri yönünden
Türkiye’nin değil, aynı zamanda dünyanın da en önemli patates yetiştiriciliği
yapılan bölgelerinden biri konumundadır. Bu özelliğine rağmen, bölge patates
üreticileri ürettikleri patatesleri pazarlayamadıklarından dolayı zor durumda
bulunmaktadırlar. Şu anda yörede patates hasadı yapılmaktadır. Hasat edilen
patatesler ise alıcısı olmadığından çiftçilerin elinde kalmıştır. 1 kilogram
patatesin maliyeti patates yetiştiricisine 55 kuruşa mal olmakta, pazarda ise 1
kilogram patates 20-25 kuruşa dahi alıcı bulamamaktadır. Hatta bazı patates
üreticileri, patateslerinin hasadını yapmamakta ve dolayısıyla tarlada
bırakmaktadırlar. Eminim ki bu sıkıntılar özellikle Niğde, Nevşehir’de de aynen
geçerlidir ve oradaki üreticiler de bu durumdan muzdariptirler.
Bu üreticiler değil emeğinin karşılığını, girdilerinin karşılığını
bile alamamaktadırlar. Dolayısıyla, patates yetiştiricileri zor durumda
kalmıştır. Patates yetiştiricileri pazarlayamadığı patatesleri
depolayabilecekleri yeterli depo bulunmadığından tarlada olduğu gibi bırakmakta
veya hayvanlarına yem olarak vermeyi düşünmektedirler. Hatta tarlalarını satıp
batıdaki illere göç etmeyi bile düşünmektedirler ki son yıllarda önemli ölçüde
de göç vermektedir Erzurum. Bölgede tarımdaki bu olumsuzluk nedeniyle kırsaldan
hızlı bir göç söz konusu olmaktadır. Bu problemin giderilmesi için, bize göre
aşağıdaki önlemlerin ivedilikle alınması gerekmektedir.
1) Hasat edilen patateslerin bir an evvel yetiştiricinin elinden
çıkması gerekmektedir. Bu nedenle, patates yetiştirilmeyen veya az patates
yetiştirilen illerdeki ve o illerin ilçelerindeki Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonu gibi kuruluşlara ücret karşılığı verilmelidir.
2) Patates ihracatının yapılması için gerekli girişimlerin
başlatılması gerekmektedir. Daha önceden Orta Doğu bölgesine önemli ölçüde
patates ihraç edilmekte idi ancak buradaki karışıklıklardan dolayı bu imkân da
üreticinin elinden gitmiş vaziyettedir.
3) Fındık, çay ve tahıllarda olduğu gibi patates için de taban ve
tavan fiyatı politikalarının uygulanmasını istiyoruz. Belki garip gelecek ama
Rize’de çay Rizeli için ne ise, Ordu’da fındık Ordulu için ne ise, Erzurum’da
da patates oradaki üretici için aynı anlamı ifade etmektedir.
4) Çiftçi kayıt sistemine ve ayrıca patates üreticileri birliğine
üye olmayan çiftçilerin patates dikimine müsaade edilmemesi gerekmektedir.
5) Erzurum’un Pasinler ilçesinde 5 bin tonluk kapasiteli modern
patates depolama tesislerinin bir an önce yapılarak işletmeye açılmasını
temenni ediyoruz.
Patates üreticilerinin tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarının ertelenmesini teklif ediyoruz.
Bir diğer husus -keşke İçişleri Bakanımız burada olsaydı-
Milliyetçi Hareket Partisi belediyelerinde bir yolsuzluk iddiası olduğu vakit
alıcı kuş gibi üzerlerine çökülüyor ama Erzurum’da belediyede “Er Tansa” diye
bir şirketle ilgili bir sürü dedikodu dolaşıyor. Hatta, bizzat Belediye Başkanı
kendi ağzıyla ifade ediyor; kamulaştırmada yolsuzluklar olduğunu, 3 trilyon civarında
yolsuzluk ortaya çıkardığını ifade ediyor. Doğru mudur, yanlış mıdır bilmiyoruz
ama acaba, Hükûmeti diğer belediyelerin ilgilendirdiği gibi burası da
ilgilendirmiyor mu? En azından bu dedikoduların ortadan kalkması için işin
gerçeğini ortaya çıkarmak gerektiği inancındayız.
Bu duygularla hepinizi saygılarla selamlıyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri, sisteme giren arkadaşlarımıza söz talebi
sırasına göre birer dakika söz vereceğim. Birinci sırada Sayın Erdemir.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir’in, son üç gündür Bursa’nın Yıldırım ilçesinde BDP’li
ve MHP’li gruplar arasında çatışmalar yaşandığına ve taraflar arası
anlaşmazlıklara sağduyuyla yaklaşılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bursa’nın en büyük ilçelerinden Yıldırım’da son üç gündür BDP’li
ve MHP’li gruplar arasında endişe verici çatışmalar yaşanmaktadır. Hükûmetin
seyirci kalması sonucu Yavuz Selim, Ulus ve Mevlana mahallelerine yayılan
çatışmalarda çok sayıda vatandaşımız yaralanmış, bir vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Bursa’daki gelişmeleri kaygıyla
izliyoruz. Taraflar arası anlaşmazlıklara sağduyuyla yaklaşılmasını, iletişim
ve müzakere kanallarının açık tutulmasını diliyoruz. Kamu görevlilerini
yatıştırıcı ve uzlaştırıcı yaklaşımla toplumsal barışı yeniden sağlamaya davet
ediyoruz. Bursa’nın kanaat önderlerini ara buluculuk girişimlerini
yoğunlaştırmaya ve toplumsal birlikteliği güçlendirme yönünde çaba harcamaya
çağırıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ayıran, ayrıştıran, bölen siyaset
karşısında bir arada yaşamı savunmayı kararlılıkla sürdüreceğiz.
Teşekkür ederim.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in Bursa’da
yaşanan olaylarda Milliyetçi Hareket Partili gençleri bir taraf olarak
nitelemesinin doğru olmadığına ve partileri suçlamanın talihsiz bir açıklama
olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Hatibin yanlış,
tutanaklara yanlış geçen beyanını düzeltmek gerekir. Bursa’da çatışan insanlar
var ama bunların bir tarafı olarak Milliyetçi Hareket Partili gençler olarak
nitelemeyi -doğru değil, yanlış bir bilgi- maksatlı görmüyorum, öyle
değerlendirmiyorum ama talihsiz bir açıklama. Orada bir çatışma varsa,
vatandaşlar arasında bir çatışma vardır. Bu noktada, yani partileri suçlamak
çok talihsizlik olmuştur. Tabii ki o çatışmaların durmasını biz de istiyoruz.
Vatandaşlarımız arasında hiçbir sebeple bir çatışmayı tasvip etmemiz mümkün
değil ama bu çatışmayı “BDP’lilerle MHP”liler diye nitelemek bu çatışmanın amacına hizmet eden
bir değerlendirme olur. Bir talihsiz açıklama olmuştur. Ümit ederim ki
Cumhuriyet Halk Partisi grup yönetimi de bu açıklamayı düzeltmek, değiştirmek
gereğini duyarlar efendim. Bunun tutanaklara geçmesini istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim, zabıtlara geçti.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkanım, Bursa Milletvekili
olarak, Milliyetçi Hareket Partisinin bir milletvekili olarak da yine burada
bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum.
Buradaki olaylar başladığı saatten itibaren… (MHP sıralarından
“Kürsüye çıksın.” sesleri)
BAŞKAN – Efendim, müsaade ederseniz kendisi isterse söyler,
konuşuyor.
Buyursunlar.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bizler parti teşkilatları olarak…
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, biz de duymak istiyoruz,
önemli bir mesele.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Müsaade ederseniz oradan iki dakika
konuşayım Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani bu konuda…
LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Önemli olduğu için Sayın Başkan.
BAŞKAN – Oturduğunuz yerden, ben açayım mikrofonu, lütfen.
3.- Bursa Milletvekili Necati
Özensoy’un, Bursa’da yaşanan olayların içerisinde Milliyetçi Hareket Partili ve
ülkücü gençlerin olmadığına ve yetkili birimlerin bu bölgedeki çatışmaların
önüne geçmesini dilediklerine ilişkin açıklaması
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, ben de Milliyetçi Hareket
Partisinin listesinden seçilmiş Bursa Milletvekili olarak, bu olayları, Bursa’da
başlayan bu olayları başından sonuna kadar… Bugün de biraz önce iktidar partisi
milletvekili arkadaşlarla istişare ederken Sayın Milletvekilinin bu
açıklamalarını duydum. Biz, olaylar başlar başlamaz oradaki parti
teşkilatlarımıza ve ülkü ocaklı gençlere, parti teşkilatlarının ve ocak
teşkilatlarının kapatılması talimatını verdik. Dolayısıyla sokağa çıkılmaması
gerektiğinin, kimliği olan arkadaşların oralarda kesinlikle dolaşmamaları
gerektiğinin talimatını yetkili arkadaşlarımız, Bursa İl Başkanı Emniyet
Müdürüyle de görüşerek orada herhangi bir MHP’li veya ülkücü bir arkadaşın
bulunması hâlinde bilgi verilmesi ve gerekenin yapılacağı noktasında da her
türlü girişimlerde bulunduk. Bu olayların içerisinde kesinlikle Milliyetçi
Hareket Partisi ve ülkücü gençler yoktur, Milliyetçi Hareket Partisi ve ülkücü
gençler bu olayın tarafı değildir. Bu olay sonuçta güvenlik meselesidir. Biz,
Bursa’daki güvenlikle alakalı yetkili birimlerin, Sayın Valinin ve Emniyet
Müdürünün gereği gibi görevini yerine getirmesini, daha hassas davranmasını;
gerekiyorsa takviye alarak bu konuda, bu hassas bölgedeki bu çatışmaların önüne
geçilmesini, bir an önce vatandaşların da sakin bir şekilde evlerine gitmesini,
huzur içerisinde hayatlarına devam etmesini istiyoruz. Bu konuda kesinlikle,
kim diyorsa “Milliyetçi Hareket Partili veya ülkücü gençlerden herhangi biri bu
olayların içerisinde var.” yalan söylüyordur. Bunu kesinlikle ispata davet
ediyorum ve eğer böyle bir kimlikle de dolaşan olursa bunu da…
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Olsa ne olur ki?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Partiler arasında böyle bir çatışmayı
kabul etmemiz mümkün değil. “Olsa ne olur?” Milletin meselesi…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bu konuyla ilgili ben de
bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
4.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Bursa’da yaşanan olaylarda polisin yaklaşımının
olayı tetiklediğine ve bu konuyla ilgili yetkililere ulaşamadıklarına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, ben de saygılarımı
sunuyorum.
Şimdi, bu, Bursa’daki hadiseyle ilgili milletvekili arkadaşımızın
açıklaması gerçekten son derece talihsiz olmuştur. İki siyasi partiyi bu olayda
taraf olarak gösterip, olayın boyutunu bu siyasi partilerin üzerine bir fatura
olarak çıkarmak maksadıyla yapıldığını düşünüyoruz.
Bursa’da yaşanan hadise şudur: Cezaevindeki açlık grevleriyle
ilgili mevcut duyarsızlığa dikkat çekmek için, Hükûmetin duyarsızlığına dikkat
çekmek için partimizin AK PARTİ binası önüne yapmak istediği demokratik bir
yürüyüş söz konusudur. Bir siyah çelenk bırakma, demokratik tepkisini ortaya
koyma durumu söz konusudur ama bu demokratik hak talebine çok ciddi bir şekilde
polis müdahalesi vardır. Yetmiş yaşındaki anadan yedi yaşındaki çocuğa kadar
çok orantısız bir şekilde bir müdahalede bulunulmuştur ve insanların üzerine
gerçek mermilerle de ateş açılmıştır. Olayı tetikleyen ve bugüne getiren,
olayların bütün müsebbibi olan yaklaşım bu yaklaşımdır. Biz iki gündür
uyumuyoruz, olayların bu boyuta gelmemesi için İçişleri Bakanlığının ilgili müsteşarından
tutun da bakan yardımcısına kadar ulaşmaya çalışıyoruz; Bursa Valisine, Bursa
Emniyet Müdürüne ulaşmaya çalışıyoruz ama hiçbir şekilde telefonlarımıza cevap
verilmiyor. Meclisin iradesini yansıtan, halkın iradesini yansıtan
milletvekillerinin acil olarak belirtmiş olduğu hususlarda, zahmet edilip bu
konuyla ilgili bize bir bilgilendirme dahi yapılmıyor. Başından beri orada il
başkanımıza, parti teşkilatımıza bu olayların yatıştırılması için biz gereken
talimatları verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ancak dün gece itibarıyla da polisle
birlikte, polisin yönlendirmiş olduğu bazı sivil çeteler bilinçli bir şekilde
tekrar parti binamıza saldırıyorlar. Dolayısıyla, burada kamusal tarafsızlığı
olması gereken Bursa’daki bürokratların, Bursa’daki yetkililerin görevini
yapmaması, İçişleri Bakanlığının da bu çatışmanın üzerine, deyim yerindeyse
benzin dökmesiyle ilgili bir durum söz konusudur.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Sayın Karamehmetoğlu…
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – “Ahmetoğlu” efendim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Affedersiniz, burada düzeltiyoruz: “Karaahmetoğlu”.
Buyurun.
5.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun ilinin Yağlıdere ilçesi Akköy köyündeki yüksek
gerilim hattına, Espiye ilçesi Avluca köyü Düdül-Karaovacık
yayla yolunun yapımında hiçbir gelişme olmadığına ve Espiye ilçesi Ericek grup yolunun bakım ve onarım ihtiyacı olduğuna
ilişkin açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Giresun ili Yağlıdere ilçesi
Akköy köyünde yüksek gerilim hattı, insanlarımızın yoğun olarak yaşadığı bölge
üzerinden geçmektedir. Kanser vakalarının arttığını iddia eden köylülerimiz,
bedelsiz, yüksek gerilim hattı için arazi vereceklerini söylemektedirler.
Yine Giresun ili Espiye ilçesi Avluca köyü, Düdül-Karaovacık
yayla yolunun yapımında, genel seçimlerden önce vadedildiği
hâlde herhangi bir gelişme yoktur.
Yine Espiye ilçesi Ericek grup yolunun
bakım ve onarım ihtiyacını, yaptığımız ziyaretlerde vatandaşlarımız yüksek
sesle söylemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Eyidoğan…
6.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir kömür
deposundaki kontrol edilemeyen yangının çevreye büyük zararlar verdiğine
ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.
Trabzon’un Akçaabat ilçesinde özel şirkete ait büyük bir alanda
depolanan kömürler yaklaşık bir haftadır yanmaktadır. Patlamaların da meydana
geldiği kömür deposundaki yangın büyük bir çevre kirliliğine ve tahribatına
neden oluyor. Son on beş yıldır bölgede yer alan bu kömür deposundaki yangın,
ilgili şirket tarafından kontrol altına alınamıyor ve söndürülemiyor. Uzmanlar,
kömürün düşük kalitede olmasının bu tür yangınları oluşturduğunu ifade ediyorlar.
Düşük kalitede olduğu iddia edilen bu kömür ne maksatla kullanılıyor? Bu
kömürler yerli mi yoksa ithal midir? Yöre sakinleri yoğun duman yüzünden
evlerinden dışarı çıkamaz, pencerelerini açamaz hâle gelmiştir. Bu gidişle
çevre yerleşimlerindeki insanlarda ciddi sağlık sorunları oluşabilir. Bir
süredir yoğun duman altında yaşamak zorunda kalan çevre sakinleri yeterince
müdahale edilmemesinden yakınmakta ve yangının bir an önce söndürülmesini
istemektedirler. Yöre sakinleri şikâyetleri konusunda muhatap bulamadıklarını
söylüyorlar.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Eyidoğan.
Sayın Türkkan…
7.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, teröristlerle kucaklaşan BDP’li
milletvekilleri için fezleke hazırlanıyorsa Habur’da karşılama yapanlar için de
fezleke hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geçtiğimiz günlerde basında çıkan haberlerde BDP’li
milletvekilleri için fezleke hazırlayan savcı olduğunu öğreniyoruz. Bu,
Habur’da karşılama yapanlara, orada devleti teröristin emrine amade yapanlara
da fezleke hazırlanacaksa bu adalet tecelli olur. Aksi hâlde, “Tunceli’de
kucaklaştı.” diye fezleke hazırlatıp da Habur’da kucaklaşanlara sessiz kalıyor
ise bunun ismi “cumhuriyet” değil, “Hükûmetin savcısı” olur. Üstelik, eğer suç
isnat edilmek isteniyorsa, Anayasa’nın 14’üncü maddesi dokunulmazlığın istisnai
hâllerini açıkça beyan eder, buna göre savcı doğrudan dava açabilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkkan.
Sayın Öğüt…
8.- İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt’ün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında yaşanan olayların
sivil faşizm olduğuna ve Erdal İnönü’yü rahmetle andığına ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – 29 Ekimde yurdun dört bir yanında
milyonlarca yurttaşımızın coşkulu kutlamalarını görenler, anladığım kadarıyla
büyük telaşa kapılmış görünmektedir. O kadar kimyaları bozulmuştur ki
Cumhurbaşkanının hafif müdahaleleri bile sorun çıkarmaya başlamıştır.
Cumhuriyetin kurucularının tüm eksikliklerine rağmen demokratik cumhuriyet
hedeflerinden bir an bile sapmış olduğunu düşünmek en hafif deyimiyle
insafsızlıktır. Seksen dokuz yıl sonra, bu ülkeyi kuranların yani ezanın
susmasını, bayrağın inmesini engelleyenlerin en azından saygıyla yâd edilmesi
gerekir. Başkentin merkezinde, yediden yetmiş yediye tüm vatandaşlarımızın gözü
önünde gaz sıkmalarının ve onları yerlerde süründürmelerinin de sivil faşizm
olduğunu söylememe bilmem gerek var mıdır? “Polis devletine ve tek şeflik
sistemine hayır.” diyoruz, “Yaşasın demokratik cumhuriyet.” diyoruz.
Bu arada, rahmetli eski Genel Başkanım Erdal İnönü’yü de rahmetle
ve saygıyla anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Tüzel…
9.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel’in, İktidarın halkın varlığına, hak ve özgürlük arayışına tahammül
edemediğine, Başbakanı açlık greviyle ilgili ifadeleri nedeniyle kınadığına
ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, ülkemizin her
yerinde AKP halkın karşısında. Cumhuriyetin iktidarı, günümüzün iktidarı halkın
varlığına, hak ve özgürlük arayışına tahammül edemiyor. Ülkemiz bir gaz ve cop
cumhuriyetine dönüştürülmüştür. 89’uncu yılında ülkemizin bağımsız, demokratik
ve özgür bir ülke olması; halkların eşit ve birlik içinde, ortak vatan olması için
yurttaşlar alanlarda direniyor. Cumhuriyet bugün evlatlarını yiyip bitiriyor,
ölümlerini seyrediyor. “Kürt sorununda demokratik, siyasi, diyaloğa dayalı bir
çözüm olsun.” diyerek açlığı, ölümü seçenler 50’nci gününde. Onlar Başbakanın
söylediğinin tam aksine, zorla değil gönüllü olarak, “Artık bir sonuç olsun.”
diyerek bu yola başvuruyorlar. “Bu sesi Hükûmet duysun, adım atsın, milyonlarca
halkı dikkate alsın.” diyerek bugün alanlara çıkanlar her zamanki gibi devlet
şiddeti baskısıyla karşılaşıyor. Bu haklı, onurlu tutuma, ülkenin ve halkın
ortak yaşamına sahip çıkanlara karşı, Başbakanın söylediği “Onlar yerken siz
açsınız, sizi kandırıyorlar.” tarzındaki sözler nedeniyle kınıyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tüzel.
Sayın Sarıbaş…
10.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş’ın, Çanakkale Çan karayolunun bitirilemediğine ve Gökçeada Havaalanı’na
2004 yılında başlanmasına rağmen Yeni Bademli köyüne ait arazilerin
istimlaklerinin gerçekleşmediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Çanakkale-Çan karayolu 2006 yılında başlamasına rağmen hâlâ
inşaatı bitirilememiştir. Bu arada, bu kadar uzun yıldır, arazilerin fiyatları
belli olmasına rağmen, inşaat fiyatlarının belli olmasına rağmen hâlâ
insanların istimlak bedelleri ödenememiştir. Bunlar ne zaman ödenecektir? Bu
kadar bekletilmesinin nedeni nedir? Para mı yoktur ya da insanların bu
mağduriyeti ne zaman önlenecektir?
Yine, Çanakkale ili Gökçeada ilçesinin -özellikle adamızdaki-
Gökçeada Havaalanı’nın 2004 yılında başlanmasına rağmen hâlâ oradaki Yeni
Bademli köyüne ait arazilerin istimlakları
gerçekleşmemiş, insanlar orada bu arazileri işleyememekte, orada aç ve sefalet
içinde kalmaktadırlar. Bunların takas işlemleri söz verilmiş ama hâlâ daha
takas işlemleri gerçekleşmemiştir. Bu konuda gereği yapılacak mıdır?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sarıbaş.
Sayın Genç…
11.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Tunceli’nin Ovacık ilçesinde Taner Tokmak ve Süleyman İşcan adlı vatandaşların yola döşenen bir bombanın infilak
ettirilmesi suretiyle öldürülmelerine, AKP İktidarının Tunceli halkının
korumasını kaldırdığına ve sokakları silahlı örgütlere bıraktığına ilişkin
açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Tunceli’nin Ovacık ilçesinde esnaflık yapan
Taner Tokmak ve Süleyman İşcan adlı iki vatandaşımız Tornova Karakolu’na yiyecek getirip geri döndüklerinde
maalesef yola döşenen hain bir bombayla, infilak ettirilmek suretiyle, bu
kişiler paramparça edilmişlerdir. Ben bu kişilere Tanrı’dan rahmet diliyorum.
Ancak şunu da belirtmek istiyorum: AKP İktidarı, Tunceli halkının korumasını
kaldırmış, sokakları maalesef silahlı örgütlere bırakmış, Tunceli halkını yok
etmek için âdeta silahlı örgütlerle iş birliği içinde olan bir Hükûmet durumuna
gelmiştir. Birçok masum insan öldürülmüştür. Ben bu olayları yapanları şiddetle
kınıyorum. Bu masum insanların, artık, öldürülmesinin önünün alınmasını
istiyorum. Eğer devlet varsa devletliğini yapsın; yoksa, bu insanlar o zaman
kendi haklarını, kendilerini savunsunlar. Çok vahim olaylar olmuştur. Bu
arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın Halaçoğlu…
12.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu’nun, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayanlara tazyikli su ve gazla müdahale
eden Hükûmetin, Güneydoğu’nun bazı illerinde eğitimi engelleyen ve bu konuda
çağrı yapan terör yandaşları hakkında sessiz kalmasını kınadığına ilişkin
açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ellerinde bayrağımızla Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum gününü,
cumhuriyetimizin kuruluşunun 89’uncu yılını kutlayanlara tazyikli su, gaz ve
tekmeyle müdahale eden Hükûmetin, bugün Güneydoğu’nun bazı illerinde eğitimi
engelleyen ve hayatın durmasına sebep olan ve bu konuda çağrı yapan terör
yandaşları ile müsebbipleri hakkında sessiz kalmasını kınıyor; Hükûmetin bu
gibi kişiler hakkında görevini yapması ve vatandaşlarımızın teröristlerin
baskısından kurtarılarak normal hayatlarına dönmelerinin sağlanması çağrısında
bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Halaçoğlu.
Sayın Çelebi…
13.- Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebi’nin, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün Ağrı ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşmasında belirttiği gibi Ağrı ilinde tarımla ilgili bir
sıkıntı ve yurt sorunu olmadığına ilişkin açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sayın Başkanım, şimdi, CHP Milletvekilimiz
Sayın Ali Özgündüz’ün benim ilimle ilgili bir açıklamaları olmuştu ama Sayın
Bakanımız da cevap vermişlerdi; dolayısıyla ben kendilerine teşekkür ediyorum
buradan, Sayın Bakanımıza.
Tarımla ilgili, tabii, bir sıkıntı da olduğunu söylediler. Tarımla
ilgili şu anda bizim sıkıntımız yok. Özellikle Anguslarda…
Bizim Tarım Bakanımız geldi, biz yazın kendi ilimize davet ettik, orada
kendileri de açıklama yaptılar. Angusların ta Kurban
Bayramı’ndan evvel Ağrı ilimize herhangi bir girişleri yok. Bu anlamda
özellikle Kurban Bayramı’nda et fiyatları da bayağı normale döndü, herhangi bir
sıkıntımız yok.
Yurt sorunu olduğunu söylediler. Bizim özellikle şu anda Ağrı
merkezde, bu sene 11’inci ayın içerisinde daha üniversite açılmadan 800 kişilik
kız öğrenci yurdu… İbrahim Çeçen Üniversitesinin hemen yanı başında
-kızlarımıza ilişkin bir yurt sorunumuz var mıydı tam net olarak da belli değil
ama- yeni bir yurdumuz orada açıldı. Yine erkek yurdu olarak 1.500 kişilik bir
yurdumuz bu sene açıldı.
BAŞKAN – Teşekkürler.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Tadilatta, tadilatta Sayın Çelebi. Sayın
Çelebi, haberiniz yok herhâlde, o yurt tadilatta, öğrenciler dışarıda kalıyor,
haberiniz yok herhâlde.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, sisteme giren arkadaşlarımızın…
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – İlk kez Ağrı’da 22 kilometrelik asfalt
yapıldı…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, benim konuşmama cevap
veriyor, müsaade ederseniz ben izah edeyim. Ağrı Vekilimize…
BAŞKAN – Tamam efendim, tamam, peki.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yani yerinden söz vermiyorsanız…
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Şunu izah edeyim: İlk kez Sayın Başkanım Ağrı’da 22 kilometrelik yol
yapıldı. Şu anda belediyemiz şehir merkezinde 22 kilometre asfalt yaptı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Çelebi, 2 kilometre yol yapılmadı
ya! Gel yarın gidelim Ağrı’ya ya! Çamurdan geçilmiyor. O yoldan yürümemişsin, 2
kilometre yol…
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Ben daha pazar günü geldim Sayın Vekilim.
BAŞKAN – Sayın Çelebi teşekkür ediyorum, anlattılar.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Şifa Hastanesiyle ilgili olarak da şunu
söyleyeyim…
BAŞKAN – Efendim, sisteme giren arkadaşlarımızın süresi doldu.
Sayın Hamzaçebi söz istiyor.
Buyurun.
14.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in Bursa’da yaşanan
olaylarla ilgili ifadelerinin bilgi verme amaçlı olduğuna, Milliyetçi Hareket
Partisini hedef almadığına ve Erdal İnönü’nün ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Bursa’da cezaevlerindeki açlık grevini esas alarak ona destek
amacıyla yürüyüş yapan bir gruba tepki gösteren vatandaşlarımızın bu tepkisi
nedeniyle Bursa’daki havayı Parlamentoya yansıtmak amacıyla Bursa Milletvekilimiz
Aykan Erdemir biraz önce kısa bir konuşma yaptı. Konuşmasında Bursa
gazetelerinde yer alan haberlerden hareketle oradaki bilgileri Parlamentoya
vermeye çalıştı. Milliyetçi Hareket Partisini hedef alan, o olayın bir tarafı
olarak gösterme şeklinde Sayın Erdemir’in bir kişisel yargısı, kanaati yoktur,
tepki gösteren vatandaşlar içerisinde muhtelif siyasi partilere mensup kişiler
olabilir.
İkinci olarak da şunu söylemek istiyorum: Türkiye’nin yetiştirdiği
en önemli bilim insanlarından ve Türk siyasetinin, sosyal demokrat hareketin
önemli kişilerinden biri olan Sayın Erdal İnönü’nün bugün ölüm yıldönümü.
Kendisini rahmetle ve şükranla anıyorum. Onun demokrasi anlayışı, demokrasi
mücadelesi ve gerginlikten uzak, esprili üslubu hepimize örnek olsun diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar ve 21 milletvekilinin, Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtların
durumunun, üniversite öğrencilerinin barınma ve beslenme sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/385)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda ülkemizde yeni üniversitelerin açılması ve mevcut
üniversitelerde yapılan kontenjanların artırımları dolayısıyla öğrenim gören
öğrenci sayısı artmış ve bu durum yaşadıkları illerin dışında öğrenim gören
öğrencilerin barınma sorunlarının hat safhaya ulaşmasına yol açmıştır.
Yoksulluk, psikolojik sorunlar, ders yükü, aileye yük olmama isteği, sınav
stresi, mesleklerine ve hayata hazırlanan üniversite öğrencilerinin üzerinde
yoğun bir baskı oluştururken bir de devlet yurtlarında barınma olanağı
bulamayan öğrenciler ya yüksek maliyetli özel yurtlarda veya pansiyonlarda ya
da dernek ve vakıf yurdu adı altında faaliyet gösteren kimi cemaat yurtlarında
dinsel ya da etnik zorlamaya maruz kalarak yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar.
Gerekçe:
Ülkemizde 103'ü devlet, 62'si vakıf olmak üzere toplam 165
üniversite bulunmaktadır. Bu üniversitelerin öğrenci kapasiteleri ise 2
milyonun üzerindedir. Son yıllarda açılan üniversiteler ve mevcut
üniversitelerdeki kontenjan artışları beraberinde bir çok sorunu da
getirmiştir. Bu sorunların başında da ailelerinden farklı illerde
üniversitelere yerleştirilen öğrencilerin barınma sorunu gelmektedir. Öğrenci
sayısındaki bu artış, maalesef Kredi ve Yurtlar Kurumunca 81 ilde, 125 ilçede,
toplam 301 yurtta 265.307 yatak kapasitesiyle hizmet veren devlet yurtları
tarafından karşılanamamaktadır.
Örnek olarak, 2011 yılı itibariyle Kocaeli ilinde Kredi ve Yurtlar
Kurumuna bağlı yurtlarda yaklaşık 5000 öğrenci barınmaktadır. Kocaeli ilimizde
bulunan Kocaeli Üniversitesinin öğrenci sayısı 60.000'in üzerindedir. Yurt
kapasitesinin yetersiz kaldığı ortadadır.
Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarında yer bulamayan öğrenciler ya
yüksek maliyetli özel yurtlarda ya da ev kiralama ile sorunlarına çare
aramaktadırlar. Ancak yüksek ücretli özel yurtlar öğrenci ve ailesine ekonomik
sıkıntı getirmektedir. Aileler ödeme sıkıntısı yaşamaktadır. Bu sorunlarının
ortadan kaldırılması için gerek yurt sayılarının gerekse yurt kapasitelerinin
arttırılması gerekmektedir.
Binlerce konut inşa eden TOKİ, Kredi ve Yurtlar Kurumu ile
imzalamış olduğu protokol çerçevesinde 9 İlde yaklaşık 5.000 öğrencimizi
barındıracak yurt inşaatlarına başlayacağını açıklamış olsa da bu sayının
mağdur öğrenci sayıları göz önüne alındığında çok yetersiz olduğu
anlaşılmaktadır.
Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtların durumunun tespiti,
kapasite artırımının sağlanması, öğrencilerin yaşadıkları barınma ve beslenme
sorunlarının neler olduğunun tespit edilmesi, öğrencilerin daha sağlıklı
ortamda üniversite eğitim ve öğretimlerini tamamlayabilmeleri için alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci içtüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1) Haydar Akar (Kocaeli)
2) Ali Özgündüz (İstanbul)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
5) Celal Dinçer (İstanbul)
6) Aylin Nazlıaka (Ankara)
7) Gürkut Acar (Antalya)
8) Veli Ağbaba (Malatya)
9) İlhan Demiröz (Bursa)
10) Muharrem Işık (Erzincan)
11) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
12) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
13) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
14) Erdal Aksünger (İzmir)
15) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
16) Sedef Küçük (İstanbul)
17) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
18) Recep Gürkan (Edirne)
19) Candan Yüceer (Tekirdağ)
20) İhsan Özkes (İstanbul)
21) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
22) Ali Demirçalı (Adana)
2.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan ve 19 milletvekilinin, köy ve mahalle muhtarlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/387)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Mahalle ve köy muhtarlarımızın mevcut sorunlarının tespit
edilmesi, bu sorunların giderilmesi ve yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil
olmak üzere alınması gereken önlemlerin araştırılması için Anayasa'nın 98. ve
TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. Maddeleri uyarınca
meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Kentsel kesimin en alt yönetim birimi olan mahallelerimizdeki ve
kırsal kesimin temel yönetim birimi olan köylerimizdeki muhtarlarımızın
sayıları 55.000'i bulmaktadır.
Sorumlulukları ve yaptıklarıyla devlet memuru olarak addedilen ama
devlet memurunun sahip olduğu yetkilere sahip olmayan, muhtarlıklarını
yaptıkları bölgeleri hangi konularda temsil edeceği konusunda dahi hukuki bir
dayanakları olmayan muhtarlarımızın, statüleri yeniden değerlendirilerek gözden
geçirilmelidir. Ayrıca mahalle ve köy muhtarlarımızın kent konseylerinde ve
belediye meclislerinde de yer alamaması temsil noktasında sorunların
yaşanmasına sebep olmaktadır.
Mahalle ve köylerimizin yönetim biçimlerini düzenleyen yasaların
geçerliliğini ve işlevselliğini yitirdiği gözlemlemektedir.
Köy ve mahalle muhtarları; yaşadıkları ekonomik sıkıntılardan
dolayı, görevlerini fedakârlıklar yaparak yerine getirmeye çalışmaktadırlar.
Ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılardan en fazla etkilenen kesim olan ve geçim
sıkıntılarıyla boğuşan muhtarlarımızın maaşlarının yetersiz olduğu
malumumuzdur.
Muhtarlarımızın özlük haklarıyla ilgili acilen iyileştirmeler
yapılması da gerekmektedir.
Bu bağlamda;
Mahalle ve köy muhtarlarımızın mevcut sorunlarının tespit
edilmesi, bu sorunların giderilmesi ve yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil
olmak üzere alınması gereken önlemlerin araştırılması için yüce Meclisimize çok
büyük görevler düşmektedir.
Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için, Anayasa'nın 98.
ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. Maddesi uyarınca
meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1) Mehmet Erdoğan (Muğla)
2) Seyfettin Yılmaz (Adana)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Emin Çınar (Kastamonu)
5) Necati Özensoy (Bursa)
6) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
7) Zühal Topcu (Ankara)
8) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
9) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
10) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11) Celal Adan (İstanbul)
12) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
13) Muharrem Varlı (Adana)
14) Sümer Oral (Manisa)
15) Erkan Akçay (Manisa)
16) Bülent Belen (Tekirdağ)
17) Mehmet Günal (Antalya)
18) Mustafa Kalaycı (Konya)
19) Ali Halaman (Adana)
20) Özcan Yeniçeri (Ankara)
3.- Bartın Milletvekili Muhammet
Rıza Yalçınkaya ve 21 milletvekilinin, taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/386)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Türkiye’de, başta eğitim ve sağlık iş kolu olmak üzere,
belediyelerden KİT'lere kadar, pek çok alanda emekçiler en ağır şartlarda, iş
güvenliği olmadan taşeron işçi olarak çalıştırılmaktadır.
Türkiye’de taşeron istihdamı, gerek kamu, gerekse özel sektörde
hızla yaygınlaşmaktadır. Değişik iş kollarında yaklaşık 3 milyon taşeron işçi
çalıştığı tahmin edilmektedir.
Taşeronluk; asıl yapılacak olan işin bir bölümünde, asıl
işverenden iş alınarak bu işte taşeronun kendi işçilerinin çalıştırılması
olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye’de taşeron işçiler; izin hakları verilmeden, asgari ücretle,
kayıt dışı, sağlıksız ve güvencesiz bir ortamda sadece işveren maliyetlerinin
düşürülmesi ve işverenin daha fazla kazanç elde etmesi amacıyla
çalıştırılmaktadırlar. İşgücü maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle, taşeron
işçiler prim, ikramiye, sosyal haklar gibi yan ödemelerden mahrum bırakılmakta
ve sosyal hayat ayrıcalığına uğratılmaktadırlar.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinde tanımlandığı üzere, asıl
işveren alt işveren (taşeron) ilişkisinde, aslında taşeronluğun uzmanlık
gerektiren alanlarda yerine getirilmesi gerekirken, maalesef ülkemizde
taşeronluk maliyetlerin düşürülmesi amacıyla uygulanmaktadır.
Türkiye’de sigorta prim ücretlerinin ve vergilerin ağır olması
işçi maliyetlerini artırmakta, bunun sonucunda da taşeronluk; her alanda
özellikle de emeğin yoğun olduğu inşaat, güvenlik, sağlık, yemek, temizlik,
servis, bakım-onarım, sosyal tesis işletmeciliği gibi iş türlerinde sıklıkla
uygulanmaktadır.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun hazırlamış olduğu 2011
yılı "Taşeron ve Güvencesiz Çalışma Raporu"na
göre; güvenlik, bina ve çevre düzenleme gibi taşeron işçiliğin yoğun olduğu iş
kolunda 634 bin, gemi inşa sektöründe 25 bin, Sağlık Bakanlığına bağlı
hastanelerde yaklaşık 130 bin taşeron işçi çalışmaktadır. Emeğin iş güvencesini
ortadan kaldıran taşeronluk; iş güvencesi, kıdem tazminatı, yıllık izinler,
fazla mesai gibi, işçi sınıfının yıllarca mücadele ederek elde ettiği
kazanımlarını ortadan kaldıran bir sistem olarak ülkemize yerleşmiştir.
Türkiye de taşeronda çalışanların güvenilir bir geleceğe sahip
olması, işten çıkarılma korkusu yaşamamaları ve eşit işe eşit ücret kapsamında
gelir elde edebilmeleri için, taşeron işçiliğin tamamen ortadan kaldırılması ve
işgücü maliyetlerini düşürecek yeni bir sistemin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Bugün değişik iş kollarında çalışmakta olan taşeron işçiler,
genelde örgütsüz olmaları nedeniyle haklarını arayamamaktadır. Taşeronda
çalışan herkesin, insanlık onuruna yakışır bir yaşam ile adil ve elverişli bir
ücret alma ve çalışma hakkına sahip olması gerekmektedir.
Onların çalıştıkları iş kollarında saatlik giriş çıkış
yaptırılarak kıdem tazminatı almaları engellenen, fazla çalışmaya zorlandıkları
halde mesai ücretleri verilmeyen, görevleri dışında diğer işlerde çalışmaya
zorlanan, çalıştıkları kurumlarda ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören,
yönetici pozisyonundaki bürokratların tehditleri neticesinde onların özel
işlerinde çalıştırılan, zor şartlar altında, sağlıksız bir şekilde, iş
güvencesi olmadan çalıştırılan taşeron işçilerin güvenli gelecekleri, işten
çıkartılma korkusu yaşamamaları, ücrette adalet, demokratik yaşam ve sosyal
hayat ayrıcalığının ortadan kalkması gerekmektedir.
Bu nedenlerle; taşeron işçilerin sorunlarının tespit edilmesi ve
bu konuda gerekli önlemlerin alınması amacıyla, TBMM İç Tüzüğünün 104. ve 105.
maddeleri ile Anayasanın 98. maddesi gereğince "Meclis Araştırması"
açılmasını arz ederim. 29.11.2011
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Ayşe Nedret Akova
(Balıkesir)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Recep Gürkan (Edirne)
6) Ali Özgündüz (İstanbul)
7) Ahmet İhsan Kalkavan
(Samsun)
8) İhsan Özkes (İstanbul)
9) Aylin Nazlıaka (Ankara)
10) İlhan Demiröz (Bursa)
11) Gürkut Acar (Antalya)
12) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
13) Muharrem Işık (Erzincan)
14) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
15) Celal Dinçer (İstanbul)
16) Veli Ağbaba (Malatya)
17) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
18) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
19) Erdal Aksünger (İzmir)
20) Sedef Küçük (İstanbul)
21) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
22) Ali Demirçalı (Adana)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, araştırma önergeleri bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzüğün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, 19/10/2012
tarihinde Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldan tarafından
cezaevlerinde 12 Eylül 2012 tarihinde başlayan ve iki siyasi talebi içeren
süresiz dönüşümsüz açlık grevlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 31/10/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
31.10.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 31.10.2012 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken (Bingöl)
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
19/Ekim 2012 tarihinde, Iğdır Milletvekili Grup Başkanvekili
Pervin Buldan tarafından verilen (1674 sıra no.lu), "Cezaevlerinde 12
Eylül 2012 tarihinde başlayan ve iki siyasi talebi içeren süresiz dönüşümsüz
açlık grevlerinin" araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurul'un bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 31.10.2012 Çarşamba günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önergenin lehinde olmak üzere Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın Sakık, Muş Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaşamış olduğum olaydan dolayı acılarımızı paylaşan bütün herkese
çok teşekkür ediyorum. Cenabıallah kimseye böyle
acılar nasip etmesin ve ülkemizde acıların ve barışın ortaklaştığı bir ülke
diliyorum.
Sevgili arkadaşlar bugün açlık grevlerinin 50’nci gününü birlikte
yaşıyoruz. Yani dakikalar, saatler ve günler, ölümlere gebe bir süreci birlikte
yaşıyoruz. Bu konuda ne yazık ki Barış ve Demokrasi Partisinin dışında diğer
siyasi partilerden bu konuda çok ciddi bir tepki… Hatta bir büyük sessizlik var
ve geçmişten bugüne kadar ülkemizde sürekli açlık greviyle bedenlerini ölüme
yatıran insanların nasıl yaşamlarını yitirdiğine hepimiz de tanıklık ettik. Bu
sessizlik niye? Acaba ne oluyor yani insanlığımızı niye bu kadar yitirdik?
Bakın, cezaevinde olan arkadaşlarımızın tam bugün ellinci günü
oldu. 58 cezaevinde açlık grevi var, 663 tutuklu ve hükümlü artık açlık grevini
ölüm orucuna dönüştürdüler. Sağlık sorunları -idrarlarından kan akmaya başladı-
kilo kaybı var, uyuyamıyorlar, bunaltı var, kusma var, bulanık görme var,
unutkanlık var ve ne yazık ki bazı medya kuruluşları da bir psikolojik savaş
içerisinde olarak, özellikle iktidara yakın olan gazetelerin ve iktidarın
neredeyse yarı resmî gazeteleri olan gazetelerde sürekli asparagas haberler
üretiyorlar. Bir psikolojik savaş içerisindeyiz. Mahkûmlar, evet, bedenlerini
açlığa yatırmışlar, talepleri de ortada ama bu gazeteler asparagas haberler
yapıyorlar, 300 tutuklu ve hükümlünün açlık grevini bitirdiğine dair. Oysaki bu
haberlerin tamamı yalan. Bu “300 kişi” dedikleri arkadaşlarımız, dayanışma
adına, bir hafta içerisinde bu arkadaşlarımızı destekleme adına açlık grevine
katılmış ve çekilmişlerdir ama 663 kişi hâlâ elli gündür açlık grevindedirler.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, bu sorunun çözümü için Hükûmetin
politika üretmesi gerekirken sürekli dönüp BDP’yi
hedef alan, BDP’ye saldırmasını da anlamakta zorluk
çekiyoruz. Açlık grevine katılan arkadaşlarımızın üç talebi var. Bir, ana dilde
eğitim talebi var. İki “Ben Kürt olduğum için beni tutukluyorsunuz, ben ana
dilimde kendimi savunmak istiyorum.” diyor. Üçüncüsü ise sizin Oslo’da başlatıp
daha sonra dört yüz altmış bir gündür Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit
politikalarının kaldırılmasını istiyor ve bu insanlar bedenini ölüme yatırırken
“Benim cezaevindeki koşullarımı iyileştirin.” demiyor. Ne diyor? Bizim
yapamadığımızı, bu yürekliliği gösteremediğimizi içeridekiler -bu yürekliliği-
gösteriyor, diyor ki: “Görüşmeleri sürdürün, Türk ve Kürt çocukları ölmesin,
müzakereler devam etsin, onun için biz dört duvar arasındayız. Tek çare, eğer çare
yoksa, ölüm çareyse, açlık çareyse ben bedenimi ölüme ve açlığa terk ediyorum.”
diyor. Şimdi, bu kadar insani bir talep karşısında Türkiye toplumunun sessiz
kalmasını gerçekten anlamakta zorluk çekiyoruz. Aramızdaki köprüler yıkılıyor,
aramızdaki bu bağlar kopmaya başlıyor, yani Kürtler, bu noktada, Kürt çocukları
olduğu için Türkiye kamuoyunun vicdanı kanamıyorsa ortak paydalarımızın da her
gün zemin kaybına maruz kalacağını bilmelisiniz.
Şimdi, Sayın Başbakan çıkıp diyor ki grup toplantısında, bir gün
öncesinden sipariş üzerine haberler yapılıyor ve sonra çıkıp grup toplantısında
diyor ki: “Efendim, bunlar, şurada kuzu kebap çevirdiler.” Ayıptır, bunu
konuşmak abesle iştigaldir. Biz bir grup milletvekili ve yanımızda bir grup
gazeteciyle -17 Temmuzda, Mardin’de- zaman zaman rutin toplantılar yaparız.
Sizin gibi paralarımız yok, yani beş yıldızlı otellere gitmek, kaplıcalara
gitmek… Gideriz mütevazı yerlerde otururuz üç dört gün, ülkemizin sorunlarını
tartışırız. Bir akşam da arkadaşımız evinde bize yemek hazırlamış ve gitmişiz,
o sofrada oturmuşuz. Gazeteciliğin bir edebi, ahlakı vardır; siyasetin bir
edebi, ahlakı vardır. Siz, 17 Temmuzda olan bir yer sofrasındaki yemeği 30
Ekimde getirip grubunuzda konuşursanız ciddiyetiniz tartışılır. Siz, her gün bu
ülkeyi parselleyip, her gün sofralardasınız, kimsenin sesi çıkmıyor. Yiyin
beyler! Ama lütfen, bu mücadeleye, bedenini ölüme yatıranların anısına da,
mücadelesine de saygılı olun. Bu insanlar sizin ve bizim daha özgür bir ülkede
yaşayabilmemiz için bu emeği, bu bedeli sarf ediyor. Ve sevgili arkadaşlar
yine, Sayın Başbakan ne diyor, diyor ki “Bunlar gizli gizli yiyor.” diyor.
Şimdi, dün Grup Başkan Vekilimiz de getirdi ama zaman açısından da
çok yeterli olmadı.
Şimdi, biz bu dili de tanırız, bu geleneği de biliriz. Bu devletin
dilidir, bu dil Kenan Evren’in dilidir, bugün de Sayın Başbakana nasip olan bir
dildir. Bakın, Kenan Evren, döneminde ne diyor, 12 Eylül cuntasında 1984 “Gizli
gizli yiyorlar.” diyor, 4 tane devrimci yaşamını yitiriyor. Şevket Kazan,
döneminde, 1996’da “Kantinden yemek stok ettiler, yiyorlar.” diyor; hemen
arkasından 12 ölüm gerçekleşmiş. Yine, Sadettin Tantan,
2001’de “Gizli gizli yiyorlar, hepsi sapasağlam.” diyor; 122 devrimci yaşamını
yitirmiş. Yıl 2012, yine “Gizli gizli yiyorlar.” Sayın Başbakan Tayyip Bey
diyor ki “Gizli Gizli yiyorlar.”
Şimdi diliyorum, umuyorum, buraya soru işaretleri koydum, buradan
bir tek insan yaşamını yitirmez ama bir insan yaşamını yitirirse Sayın
Başbakan, nasıl Türkiye toplumunun yüzüne bakacak, nasıl bizim yüzümüze
bakacak, nasıl bu ülkede kardeşliği ve birliği savunacak? Şimdi, bu sorunları
çözmek için proje üretmeniz gerekirken Kenan Evren’in dilini, Şevket Kazan’ın
dilini, Sadettin Tantan’ın dilini bir türlü terk
etmiyorsunuz; işte devlet politikası budur. İktidarlar değişir ama devlet
politikası bu ülkede muhaliflere karşı değişmez, Kürtlere karşı değişmez,
Alevilere karşı değişmez; sosyalistlere karşı değişmez, bunu değiştireceksiniz,
Yoksa 89’uncu yılını kutladığımız bu cumhuriyet… Bu cumhuriyette 89 yıldır biz
muhalifler zulüm altındayız. Biz böyle büyük bir kutlama için köşke gitmedik
ama bir haksızlığa karşı bir duruş
sergiliyoruz. Gittik evet, türbana haksızlık yapılmıştı, bu grubumuz geçen
dönem Anayasa değişikliğinde “Evet” demişti, Çankaya’da türban olmalıdır.
Yüreğiniz varsa burada da olmalıdır. Biz demokraside çifte standardı
tartışmayız ama siz kendinize özgürlükleri savunurken diğerlerinin… Siz şu an
özgürsünüz. Şu anda Çankaya’dasınız. Sizin için özgürlük mücadelesi bitti. Onun
için, dönüyorsunuz özgürlük mücadelesi verenlere, hak talep edenlere bu kadar
hakaret ediyorsunuz. Buna da hakkınız yok ve şimdi, aslında bu talepleri dile
getiren arkadaşlarımızın durumu ortada. Bu arkadaşlarımız, hepsi Sayın
Başbakandan daha bilinçlidir. Bu tür polemiklerle, bu tür psikolojik savaşlarla
yani etkileneceklerini düşünenler yanılırlar. Hele hele bizim geleneğimiz bir
feda geleneğidir. Hiç kimsenin ölümden korkmadığı bir gelenekten geliyoruz.
Korkarsak ölenlerimize ihanet ederiz ama kimsenin de ölmemesi için Tanrı’ya dua
ederiz, emek sarf ederiz.
Sevgili arkadaşlar, Bursa’da olup bitenler… İki gece Grup Başkan
Vekilimle birlikte Bursa’daki olayların gece saat bir, ikiye kadar
takipçisiyiz. Sayın Başbakana ulaşmaya çalışıyoruz. Biz İçişleri Bakanını yok
hükmünde sayıyoruz; ona ulaşmıyoruz ama diğer birimlerle görüşüyoruz. Vicdan
sahibi olan bakanlarla da görüşüyoruz ama ne hikmetse, arkalarında polis
güçleriyle, arkalarındaki faşist odaklarla, çetelerle Kürtlere saldırı var, BDP’lilere saldırı var. Oradaki telaffuz yanlıştır; BDP’liler bir tek insana saldırmamıştır. Bütün BDP’lilerin evi saldırıya maruz kalmıştır. Evlerinin
içindeki eşyalar bile kırılmıştır. Ben yetkililerle yaptığım görüşmede de “Aman
biz engelleyemiyoruz.” O malum işaretlerle, ellerindeki döner bıçaklarıyla,
satırlarla Kürtlerin evinin içine kadar… Açıkça söylüyorum, öncülüğünü oradaki
polis güçleri yapıyor ve o faşist odakları biz tanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) – Kim olduklarını da biliyoruz. İşaretlerini
de biliyoruz ve bizi korkutmaya çalışmayın. Bizim acılarımıza saygı duyun.
Gelin, bu acılarımızı birlikte ortaklaştıralım. Bu acıları ortaklaştırabilirsek
ortak vatanda, ortak şiarla yaşayabiliriz. Türkiye’nin şu andaki tek ihtiyacı,
emin olun, acıları ve sevinçlerini ortaklaştırmaktır. Eğer bir cumhuriyet 89
yılda bu halkın sorunlarını çözememişse bu da cumhuriyetin ayıbıdır. Bu
sorunları çözmek size düşüyor çünkü iktidara çok halkın büyük bir desteği var.
Eğer bu desteği iyi kullanırsanız isminiz Sadettin Tantan’ın,
isminiz Kenan Evren’in yanında değil daha onurlu bir yerde olur.
Bu duygularla hepinize teşekkür ederim.(BDP sıralarında alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.
İkinci konuşmacı, aleyhte olmak üzere Sayın Ramazan Can Kırıkkale
Milletvekili.
Sayın Can buyurun.(AK PARTİ sıralarında alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum.
12 Eylül tarihinde başlayan açlık grevi 6 cezaevinde başlamış,
dönem dönem artarak 66 cezaevinde 975 tutuklu ve
hükümlüye ulaşmış; bazen de bu sayı azalmış, 300 kişi civarında açlık grevini
terk edenlerle 675 civarına kadar düşmüştür. Şimdi, burada tutuklu ve hükümlülerin
açlık grevine gitmelerindeki sebep, gösterdikleri sebebe bakacak olursak: “Teröristbaşı Abdullah Öcalan’a uygulanan sözde tecridin son
bulması, KCK operasyonlarının ve yargılamalarının son bulması, Kürt kimliği ve
Kürtçe ana dil eğitim hakkının tanınması iddiasıyla açlık grevini
başlatmışlar.” gerekçeler bu. Bu Gerekçeler, tamamen istismara yönelik
gerekçelerdir. Cezaevlerinde ana dilde görüş yasağı bizzat Başbakanımızın
yayınlamış olduğu genelge ile kaldırılmıştır. İnsani bir talebe, ihtiyaca cevap
verilmiştir. Diğer taraftan ana dilde savunmayla ilgili çalışmalar ise
Hükûmetimiz dönemlerinde devam etmektedir. Tutuklu ve hükümlü yakınlarının ağır
hastalığı veya ölümü hâlinde mazeret izni hakkı tanınması bizzat Hükûmetlerimiz
döneminde sağlanmıştır. Diğer yandan koşullu salıverme, bir yıl veya daha az
süre kalan hükümlülerin denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanması
neticesinde uygulamayla toplam 17.287 kişi cezaevinden tahliye edilmiştir.
İnancı gereği veya vejetaryen duygularla özel durumda olanlarla ilgili ise
düzenlemeler yapılarak bu tutuklu ve hükümlülerin de cezaevindeki imkânlardan
yararlanması sağlanmıştır.
Diğer yandan cezaevlerinde kötü muameleyi veya işkence gibi
insanlık suçunu önlemek maksadıyla düzenlemeler hükûmetlerimiz döneminde
tamamlanmıştır. Hükümlü ve tutukluların eşleriyle bir araya gelmelerine imkân
tanıyan, çocuk hükümlülerin anne ve babalarıyla ilişki kurmalarını sağlayacak
düzenlemeleri ise en kısa zamanda hayata geçireceğiz inşallah. Eşlerin bir
araya gelmesini sağlayacak düzenlemenin hazırlığı içerisindeyiz. Burada,
belirli bir süre yirmi dört saat veyahut da… Eşlerin bir araya gelmesini
sağlayacak düzenlemeler de çalışma yapmak üzere Bakanlar Kurulunda imzaya
açıldı, Meclise de sevk edilecek. Bunlar insani taleplere, ihtiyaçlara cevap
verecek düzenlemelerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör örgütü ve onun
güdümündeki kuruluşlar dışarıdan ölümleri, dışarıda yaptıkları zulümler
yetmezmiş gibi şimdi de cezaevlerine el atmış durumdalar. Terör örgütü bir kısım
örgütsel ve siyasi taleplerle cezaevlerindeki yandaşlarını ölüm orucuna
yönlendiriyorlar, âdeta onlara ölüm talimatı veriyorlar. Ölüm oruçlarına
gerekçe olarak ifade edilen konuların cezaevleriyle de uzaktan yakından ilgisi
olmadığını bütün kamuoyu bilmekte ve takip etmekte. Cezaevlerinde bulunan
tutuklu veya mahkûmların hangi suçtan yatarlarsa yatsınlar onların canı,
sağlığı, güvenliği devlete emanettir; asla KCK’ya,
asla bölücü terör örgütüne, asla BDP’ye emanet
değildir. Devlet bu konuda üzerine düşeni fazlasıyla yapmaktadır.
“Açlık grevi yapanların talepleri tamamen istismara yöneliktir.”
dedik. Teröristbaşına özgürlük istiyorlar. Nasıl
olacak bu Allah aşkına? 40 bin insanımızın kanına giren bu cani nasıl özgürlük
isteyecek? Bu özgürlük talebinin Meclise BDP tarafından taşınması ne kadar
demokratik, ne kadar siyasi bir tavırdır; ne kadar milletimizin gelenekleriyle,
görenekleriyle, gerçekleriyle, değerleriyle örtüşmektedir? Biz diyoruz ki,
artık, Barış ve Demokrasi Partisinin zincirlerinden kurtulması gerekiyor,
talimat alan değil bağımsız bir siyasi parti olması gerekiyor.
Kızıltepe Kasrı Kanca’da kuzu kebaplarıyla âlem yapanlar
cezaevlerindeki yandaşlarına ölüm diyorlar.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Şunu atacağım kafana! Ahlaksız!
SIRRI SAKIK (Muş) – Ayıp be ayıp, utan! Utan ya!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Bu, kamuoyuna mal olmuş bir gerçektir.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Utanmıyor musun?
RAMAZAN CAN (Devamla) – Siz orada zevküsefa
içerisindeyken yandaşlarınıza “ölüm” diyeceksiniz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Get lan! Ne zevküsefası! Ahlaksız!
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Ahlaksız adam! Terbiyesiz adam!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Aynen iade ediyorum o sözleri size.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Lütfen…
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Konuşma lan! Yeter lan, yeter!
RAMAZAN CAN (Devamla) – O sözleri size aynen iade ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu ne ahlaksızlık ya!
RAMAZAN CAN (Devamla) – O sözleri size aynen iade ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Size yakışıyor mu?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ahlaksızlık sizin yaptığınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne biçim konuşuyorsun!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müdahale edin.
BAŞKAN – Lütfen dinleyelim.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değerli…
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Ne demek bu ya!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu ne ahlaksızlık ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizin müdahale etmeniz
gerekiyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Ne demek ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sözünü geri alsın.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Lütfen oturun… Lütfen oturun… Dinleyin…
Dinleyin, sonra cevap verirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “ahlaksız” tabirini geri
alsın.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Onlar geri alsın, onlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “ahlaksız” tabirini geri
alsın.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Bu lafı söylemek ahlaksızlığın ta
kendisi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “ahlaksız” tabirini geri
alsın.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen beyler…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir milletvekiline, kürsüde konuşan
milletvekiline kimse “ahlaksız” diyemez.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ama bir milletvekili doğru konuşmalıdır.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Doğru konuşsun, doğru!
BAŞKAN – Sonra cevap verirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Buna sizin müdahale etmeniz gerekiyor.
Grup Başkan Vekili olarak siz müdahale edeceksiniz.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın Başkanım…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “ahlaksız” tabirini geri
alsın. Bir milletvekili orada konuşuyor. Eleştirisi varsa kürsüde konuşsun.
Yanlış söylüyorsa kürsüye çıkar, konuşur.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ayıptır!
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)- Üç buçuk ay önce bir yemek yemişiz,
utanmıyor musunuz!
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun… Lütfen yerinize oturun…
RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
kem söz sahibine aittir diyorum, konuşmama devam etmek istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani siz sanki hiç yemek yemiyor musunuz,
ziyafet çekmiyor musunuz? Üç ay önceki bir normal yemeği suistimal
eder mi insan?
BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen… Lütfen…
RAMAZAN CAN (Devamla) – Değerli Kürt vatandaşlarımızın bu
adaletsizliği görmesi lazım. Ölüm oruçlarına gerekçe olarak ifade edilen
konuları siyaset zemininde dile getirmesi gereken siyasi parti hâlâ Kandil’i,
İmralı’yı işaret ediyor. Bu eylemlerin talimatını veren terör baronlarına,
mahkûmları ölüme sürükleyen vicdansızlara laf söyleyemeyenler utanmadan
devletin, Hükûmetin vicdanını sorguluyorlar. Siz önce PKK’ya “terör örgütü”
deyin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Demiyoruz, ne olacak!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Ama buna yüreğiniz yetmez.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bravo.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Demin de söylediğim gibi sizin artık
zincirlerinizden kurtulma zamanınız fazlasıyla geldi, geçiyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sen yularından kurtul!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle Genel Kuruldan Kürt kardeşlerimize seslenmek istiyorum.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Hadi be!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Örgütün pençesine düşmüş çocuklarımızın,
gençlerimizin annelerine, babalarına sesleniyorum. Sizin evlatlarınızın hayatı
üzerinden statü edinenlere…
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – İkinci baskı, ikinci baskı!
RAMAZAN CAN (Devamla) – …kendilerine saltanat düzeni kuranlara
asla müsamaha göstermeyin. Onlar kendilerini bu ateşten daima uzak tutarlar,
tutmaya devam edecekler.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Senin zihniyetinle kardeş falan de
değiliz, onu söyleyeyim. Senin gibi faşist bir zihniyetle kardeş değiliz.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Eğer oralarda kalacak olurlarsa yanacak
olan sizin evlatlarınızdır. Evlatlarınızı bu ateşten çıkarın. Çocuklarınızı
ölüm makineleri yapan, ölüm kusturanlar bilesiniz ki bir elleri yağda, bir
elleri baldadır.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Onlar onurları için gidiyorlar.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Onların çocukları dağda değil, cezaevinde
değil; onların çocukları kolejde, zevküsefadadırlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oruç tutanların
gerekçelerinden biri de, istismara yönelik, KCK operasyonlarıyla ilgili. KCK
operasyonlarıyla ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum ben.
24/11/2011 tarihli Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinde
aynen şöyle diyor: “KCK operasyonlarının ne kadar süreceği, kimleri
kapsayacağı, tutukluluk süreleri kaygıyla izlenmektedir. Davanın hukuki değil
siyasi olduğunu gösterir. Bu Meclis KCK'yı
tartışmalıdır. Yasa dışı silahlı bir örgüt ise PKK silahlı yasa dışı bir
örgüttür. Peki, o zaman KCK niye kuruldu? KCK'yı kim
kurdu? Nedir? Ne amaçla kurulmuştur? Araştırılmalıdır." deniliyor. KCK
niçin kurulmuştur? Bunu biz değil, Barış ve Demokrasi Partisi daha iyi
bilmektedir. KCK operasyonları niçin başlatılmıştır? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti
devletine paralel bir yapılanma, bir devlet yapısı içerisindedir. Bu tespit
edilmiştir. Tabii ki devlet de meşru müdafaa ve hukuk kuralları içerisinde
kendisine atfedilen bu saldırıyı bertaraf edecektir.
Siyaset akademileri, bizzat teröristbaşının
talimatları çerçevesinde, “siyaset akademileri” adı altında örgütsel eğitim
merkezleri kurulmuştur. Talimatlar çerçevesinde kurulan siyaset akademisi KCK
yapılanması ile Bilim Aydınlanma Komitesine bağlı ve örgütün 14’üncü maddesine
ideolojik anlamda yetişmiş kadroları hazırlamak amacıdır. Siyaset
akademilerinde verilen derslerle kırsalda PKK örgütünün bütün eğitim
faaliyetleri örtüşmektedir.
Teröristbaşı diyor ki:
“Kürtler için yıllardır akademilerin açılması gerektiğini söylememe rağmen onu
bile yapamıyorlar…”
SIRRI SAKIK (Muş) – Kötü bir şey mi demiş? Akademi kötü bir şey mi
ya?
RAMAZAN CAN (Devamla) – “…BDP’nin
binlerce ve on binlerce kadro yetiştirmesi lazım. Neden yapamıyorlar? Çünkü
teorik kavrama düzeyleri buna müsait değildir.” diyor. Bu zılgıtı, bu azarı
işiten yapı, bu yapıyı kurmaya kalkmıştır. Tabii ki bu yapıyı kuranlara karşı
da Türkiye Cumhuriyeti devleti bir güçtür, bu gücünü de her zaman, her ortamda
gösterecektir.
“Siyaset akademisinden yetişen -sözüm ona- gerillalar bu savaşta
etkin bir biçimde yer alacaktır.” demektedir. Bu da PKK-KCK ilişkisinin bir
organik bağ içerisinde devam ettiğini göstermektedir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Bunun açlık greviyle ne alakası var?
RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi tamamen Meclis gündemini
değiştirmeye matuf ve istismara yöneliktir. Bu nedenle Genel Kurulca reddi
gerekmektedir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu, senin gündemin değil midir?
İnsanların ölmesi senin gündemin değil midir?
RAMAZAN CAN (Devamla) – Genel Kurulu bu duygular içerisinde tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bize sataşarak “Zincirlerini kırmalılar.” diyor.
Bütün konuşmada sürekli hakaret ederek BDP Grubuna… İki dakika açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakikayı geçmesin lütfen ve tekrar bir
polemiğe meydan vermeden.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; acaba, Allah
aşkına, insanların hayatı sizi hiç mi ilgilendirmiyor? Hiç mi size ait bir
düşünceniz olmaz ya? Başbakanın konuşmalarını kopya ederek çıkıp burada bunları
anlatıyorsunuz. Eğer zincir kırmaksa, ilk önce siz kırın; siz, hepiniz yok
hükmünde sayılıyorsunuz. Hanginizin iradesi var buraya çıkıp konuşmaya? Hangi
konuyla ilgili, Parlamentoyu, halkı bilgilendirmeye hangi gün çıktınız? Yok
hükmündesiniz. Tek adam dönemi yaşanıyor bu ülkede.
Bakın, bizi konuşturmayın. Bizim çocuklarımız onurlu bir mücadele
içerisindedirler ama dönün, kendinize bakın. Şimdi, ben de Türkiye halkına
sesleniyorum: Çorum’da, Yozgat’ta, Trabzon’da yoksul Anadolu çocukları, sizin
çocuklarınız, her gün ölüme gidiyor; bu AKP’lilerin çocukları bir bütün olarak,
Amerika’da, Avrupa’da eğitim görüyor, Türkiye'yi parsellemişler. Yediden
yetmişe, belediyesinden iktidarına bu ülkenin çıkarlarını ve nimetlerini siz
parsellediniz, siz yiyorsunuz. Dönüp bize bu noktada bir tek söz söyleme
hakkınız yok. Sizin çocuklarınız… Bana gösterin bir tane, AKP’nin belediye
başkanından milletvekiline kadar bölgede gidip bu kirli savaşta savaşan bir
tane çocuk gösterin. Bari, dinime söven Müslüman olsa.
Şimdi, bu kadar suçüstü yakalanmışsınız, bu kadar, çocuklarınıza
“Askerlikten muaftır.” çürük raporları alırsınız, Amerika’da okutursunuz,
onlara dünyayı güllük gülistanlık edersiniz, hepsi Avrupa’dan dönüp
geldiklerinde burada holdinglerde 20 bin dolar, 50 bin dolar maaşla iş bulur;
bizim çocuklarımız kimliklerinden dolayı iş yapamaz, intihar eder. İşte
aramızdaki fark da budur. Bize laf söyleyemezsiniz, siz ilk önce dönün aynada
kendinize bakın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bize laf söylemeye hakkınız yoktur. Biraz
vicdan sahibi olun. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sakık, teşekkürler.
FATİH HAN ÜNAL (Ordu) – Siz, teröre sığınmaya devam edin!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, Sayın Hatip “BDP,
zincirlerinden kurtulmalıdır.” demek suretiyle grubumuza sataşmıştır. O nedenle
grubumuz adına bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Ben, Sayın Sakık da grup adına
konuşuyor diye düşündüm Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, kendi konuşmasına sataşma vardı,
ben de grup adına birkaç açıklama yapmak istiyorum, yeni sataşmaya mahal
vermeyecek şekilde.
BAŞKAN – Ama bunun sonu yok, lütfen bir polemiğe mahal vermeden,
lütfen.
2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın BDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, büyük bir talihsizlik, Sayın Hatibin buradaki
konuşmalarında açlık grevinde ölümün eşiğine gelmiş insanlarla ilgili tek bir
duygu kırıntısına biz rastlamadık, tek bir kaygıya, tek bir vicdani muhasebeye
rastlayamadık. Burada “Nasıl siyasi rant elde edebilirim; milliyetçi cepheye,
milliyetçi tabana nasıl mesaj verebilirim.”in kaygısı
var.
Şimdi, cezaevi koşulları için, açlık grevi yapılmadığı için
cezaevlerini güllük gülistanlık gösteriyor. Sadece on yılda sizin iktidarınız
döneminde 900 kişi cezaevlerinde yaşamını yitirdi, sadece bu yılın ilk altı
ayında 22 kişi cezaevlerinde yaşamını yitirdi. Bütün bunlar olmasına rağmen kendi
koşulları için değil, toplumsal barış için eğer bir eylem ortaya konuyorsa
bunun mesajını anlamak artık bir vicdani görev olarak önünüzde durmalıdır.
Dolayısıyla burada yapmış olduğuz şey, baştan sona
kamuoyunu yanıltmaya yöneliktir.
Buraya gelmiş, BDP’den bedel istiyor.
Sen bütün BDP’li milletvekillerinin öz geçmişlerini
araştır, senin zihniyetinin bedel ödetmediği bir BDP’li
vekil yoktur; BDP’li vekillerin tamamı bu zihniyetin
uyguladığı ölüm politikalarıyla, katliam politikalarıyla canından bir parçayı,
en yakınını toprağa gömmüş insanlardır. BDP’li
vekiller böyle siyaseti ihaleler için, komisyonlar için, oğluna gemicikler
almak için, bir yılda 3,5 trilyonluk mal servetlerini artırmak için siyasete
atılmamışlardır. Burada dinlemeye bile tahammülü yok. Buraya gelip her türlü
hakareti yapan bir kişi dinlemeye bile tahammül edemiyor.
FATİH HAN ÜNAL (Ordu) – Sen kendi grubuna söyle onu!
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sizi 3,5 trilyonluk mal varlığınızı,
oğullarınızın gemiciğini, yaşamını yitiren askerin babasının yırtık
ayakkabısıyla kıyaslamaya davet ediyorum; başka da hiçbir söze gerek yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Üç ay önce, açlık grevleri gündemde
yokken, bir dost evinde yenmiş bir yemeği konu etmek de siyasi ahlaksızlığın ta
kendisidir. Bu konu özellikle gündeme getirilmeye çalışılıyor. Bu konu
hakikaten düzeyi düşürdüğü için bir an önce bu yaklaşımdan vazgeçmeniz, açlık
greviyle ilgili bir tutarlı muhasebe yapmanız gerekmektedir.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- BDP Grubunun, 19/10/2012
tarihinde Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldan tarafından
cezaevlerinde 12 Eylül 2012 tarihinde başlayan ve iki siyasi talebi içeren süresiz
dönüşümsüz açlık grevlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 31/10/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Lehinde olmak suretiyle, üçüncü konuşmacı Özgür Özel,
Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış
ve Demokrasi Partisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
uyarınca vermiş olduğu önergenin üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün Erdal İnönü’nün ölüm yıl dönümü. Bir bilim ve
siyaset adamıydı. Siyasete güler yüzü, espriyi, nezaketi, makamın kişiye değil,
kişinin makama değer katabileceğini gösteren ve hepimizin hafızalarında son
derece sıcak duygularla andığımız bu değerli insanı bir kez daha buradan
rahmetle anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Onun siyasete getirmiş olduğu
üslubun bugün çok ötesinde bir üslubun körüklendiği bu süreçte, bu Meclis
çatısı altında benzer bir üsluba kavuşmayı en kısa sürede temenni ettiğimizi
grup adına ifade etmeliyim.
BDP grup önerisi üzerinde konuşurken iki yanlıştan ikisini de
yapmamaya gayret edeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, öncelikle, en yüce
insan hakkı olan yaşam hakkının herkes tarafından savunulmasını, herkes
tarafından buna saygı gösterilmesini düşünüyoruz. Bu konuda devlete önemli
görevler düştüğü gibi siyasi partilere de önemli görevler düşüyor, kişilerin
kendilerine ve yakınlarına da. İnsan hayatı hiçbir siyasi talebin pazarlık
unsuru olamaz, yapılmamalıdır. Bunun üzerinden yürütülen bir siyasi propaganda,
o kişilerde, o kişilerin sağlığında ve toplumun hafızasında çok derin yaralar
bırakmaktadır. Grubumuzun bu konudaki hassasiyetinin öncelikle altını çizmek
isterim.
Buradan sonra ifade etmek istediğim bir diğer önemli konu da iki
gündür Cumhuriyet Halk Partisinin bütün gruplarla bir ismi anılarak cezaevlerindeki
yaşanan açlık grevlerine tepkisiz kaldığı, bir sessizlik içinde olduğu… Bu
genellemeye bizi de katıyorlar ama bu son derece yanlış. Bundan tam on beş gün
önce, Sayın Genel Başkanımızın bilgisi ve talimatıyla ilk incelemeyi Sincan
Cezaevinde biz yaptık. Daha sonra, hem de bugün, tam da bugün -BDP grup önerisi
bugün öğlen saatlerinde geldi ama- şu anda Veli Ağbaba,
Nurettin Demir, Melda Onur ve Aytuğ Atıcı’dan oluşan Cumhuriyet Halk Partisinin
inceleme heyeti, Bolu ve Kandıra cezaevlerinde bu konuda araştırma yapmaktadır.
Arkadaşlarımızın konuya ilişkin tespitleri, önümüzdeki günlerde partimizin
yetkili organlarına iletilecek ve bu konuda kamuoyuna gerekli açıklamalar
yapılacaktır.
Ben Cumhuriyet Halk Partisinin Cezaevi Komisyonunda yer alan bir
milletvekili olarak açıkça şunu ifade etmek istiyorum: Cezaevi koşulları, 1980
darbesinden sonraki dönemi aratır durumdadır. Yüce Meclisin Adalet
Komisyonundan oluşturulan alt komisyonda Cezaevleri İnceleme Komisyonu iktidar
partisi eliyle işlevsizleştirilmektedir. Bu yüzden ki muhalefet partileri bu
konuda ayrı ayrı heyetler oluşturarak, milletvekillerine tanınan haklar
doğrultusunda, Adalet Bakanlığından izin alıp cezaevlerinde incelemeler
yapmakta.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hiçbir bölge ayrımı yapmadan,
suçun türünü ayırmadan, suçlunun menşesine bakmadan, KCK’lı ve PKK’lı demeden, Hizbullah hükümlüsü demeden bütün
suç örgütlerinin hem tutuklularını hem hükümlülerini cezaevlerinde ziyaret
ediyoruz. Birinci önceliğimiz insan hakları çünkü cezaevi demek, suçlunun
cezasını, hürriyeti kısıtlanarak ama seyahat hürriyeti, özgürce yer değiştirme
hürriyeti kısıtlanarak ama bunun dışındaki tüm haklarını kullanabileceği bir
ortamda kullanmasıdır. Oysaki bugün Türkiye cezaevlerinde tüm tutuklulara,
özellikle de siyasi tutuklulara ağır bir tecrit uygulanmaktadır. Tecrit bir
insanlık suçudur, kamuoyuna yaptığımız her türlü açıklamada bunun altını
şiddetle çiziyoruz.
Çok açıkça ifade etmek lazım ki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Cübbeli Ahmet Hoca’yı da ziyaret ediyoruz, Yasin Demir’i de, Ogün Samast’la da görüşüyoruz, Milletvekili İbrahim Ayhan’la da.
Mustafa Balbay’ın da, Engin Alan’ın da, Haberal’ın da
ve diğer milletvekillerinin, örneğin Urfa’daki İbrahim Ayhan’ın da yanında olan
tek parti Cumhuriyet Halk Partisi ve orada Salih Mirzabeyoğlu
da derdini, tasasını, duyuramadığı sesini Cumhuriyet Halk Partisinin bu
komisyonu aracılığıyla duyuruyor.
Biz meseleye evrensel hukuk normları, insan hakları, yaşama saygı,
cezaevlerinde sağlık sorunları açısından yaklaşıyoruz. Konuştuğumuz her yerde,
her tutukluda inanılmaz hak ihlallerini görüyoruz. Örneğin bir tane karaciğer
hastasına soruyorum: “Ne ilaç kullanıyorsunuz?” Söylediği ilaç, karaciğer
tedavisinde altı ay kullanılması gereken, yedinci aydan sonra karaciğer kanserini
tetikleyen bir ilaç. Tam altı yıldır cezaevinde bu ilaç kullanılıyor
bilgisizlikten, eksiklikten.
Bir cezaevinde Cübbeli Ahmet Hoca’nın sakalı olağan sakalken
Osmaniye Cezaevinde ikinci gün tıraş olmamış mahkûm oradaki cezaevi müdürü
eliyle doktora, avukat görüşmesine, revire, saz kursuna gitmekten, kütüphaneye
çıkmaktan, havalandırmaya çıkmaktan menedilir duruma gelmiş.
Cezaevinde kitap yasağı diye bir şey olmaz. Dışarıdaki kitap
yasaksa içeride de yasaktır, dışarıdaki serbest kitaplar içeridedir. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak tespitimiz şudur ki, bazı cezaevlerinde kitapları okuyan,
inceleyen ve yasak listesi oluşturan komisyonlar oluşturulmuş. Evet, mevzuatta
yeri var, ama o şuna bakacak: Kitabın içine bir tane çakı gizlenmiş mi, kitabın
bir sayfası değiştirilerek bir tane firar talimatı var mı? Oysa, BDP Muş
Milletvekili Demir Çelik’in yazmış olduğu, bütün milletvekillerine hediye
ettiği kitap Osmaniye Cezaevinde yasak. Bunun insan haklarıyla, özgürlüklerle
bağdaşır tarafı yok.
Ama çok açıkça şunu söylemek gerekir ki, AKP Hükûmeti döneminde
hasta tutuklular açısından çok ciddi sıkıntılar var. İnanır mısınız -inanmayın-
açıkça genelgesi var, R tipi cezaevleri oluşturuldu. R tipi, “rehabilitasyon”
demek. Yürüyemeyecek, kendi tuvalet ihtiyacını göremeyecek, yatak yaralarından
dolayı kemikleri açılmış, derileri açılmış, kemikleri görülen hastaların, artık
bunların, bir daha, sağlığına kavuştuktan sonra cezasını çekmek üzere evlerine
yollanması, tedavi edilmesi ve hükmün infazına ara verilmesi gerekirken bunlar
için özel cezaevi yapılmış. Yatalak siyasi tutuklular var cezaevlerinde, R tipi
cezaevlerinde. Bunları görmeden, sanki cezaevlerinde her şey güllük
gülistanlıkmış da bu ifade edilen gerekçelerine ve bu siyasi talepler
doğrultusunda açlık grevi yapılmasını doğru bulmadığımız meseleye iktidar bunu
yöneltiyor ve sanki cezaevlerinde her şey yolundaymış gibi gösteriyor. Bir
kere, yolunda değil.
130 bini aştı tutuklu ve hükümlü sayısı yani orası pek çok kentten
daha fazla nüfusu olan bir büyük kent hâline geldi. Türkiye’yi bir açık
cezaevine çevirdiniz. Bu durum içinde baktığımızda, 3.800 tane öğrencinin
tutuklu olduğunu, 100’e yakın gazetecinin tutuklu olduğunu, 8 tane
milletvekilinin tutuklu olduğunu dünyaya anlatamıyorsunuz ve bununla ilgili de
kim ne söylerse ciddi şekilde sıkıntı duyuyorsunuz.
Ve her türlü özgürlüğün kısıtlandığı bir ortamda “Bu daha ileriye
nasıl gidebilir?” diye düşünürken, bu KESK bileşenlerinin 4+4+4’te yaptığı
eylemde insanların seyahat özgürlükleri kısıtlandığında, “Bundan sonra ne
yapacaksınız daha?” demiştik. Bundan sonrası sokağa çıkma yasağı mıdır?
Geçtiğimiz günlerde, Cumhuriyet Bayramı’nın kutlaması için, bu coşkuya
Ankara’da ortak olmak için yola çıkmış olanlara İçişleri Bakanlığı Emniyet
Genel Müdürlüğü emriyle yayımlanan bir gizli genelgeyle engel oldunuz. İlk kez
böyle bir şey yapılıyor. Şu yapılıyor: Diyor ki: “Bu insanlar buraya
gelecek...” İşte, genelge burada, üzerinde “gizli” ibaresi var. Genelgeyi
görmek istedim, daha doğrusu dedim ki: “’Gizli bir emir aldım.’ dediğinde bu
ülkeyi polis yönetir. Ey emniyet müdürü, bana bu genelgeyi göster bakalım.”
Genelgeyi gördük. Genelgede Cumhuriyet Bayramı’nın kutlamaları bir suç olarak
tarif ediliyor “Buraya gidecekler, suç işleyecek.” diyor ve suça engel olmayla
ilgili devletin haklarından bahisle, mahcup ifadelerle “Aman kardeşim bu
insanları sakın ha Ankara’ya yollamayın.” ama bir ricası var Emniyet Genel
Müdürlüğünün “Bunu gizli tutun, aramızda kalsın, biz bunun siyasi sorumluluğunu
paylaşamayız, utanırız bunu söylemekten.” diyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Ondan sonra ne oluyor? Ondan sonra “Ceset torban var mı, selektör
yap, uzunlar düzgün yanıyor mu?” deyip o arabalara orada engel olmaya
çalışıyorsunuz. Yok, bu, Hükûmet eliyle verilmiş bir emirdir, bunun siyasi
sorumluluğunu aslanlar gibi taşımak zorundasınız. Ondan sonra, İzmir’de geliyor
beş tane arabayı beş ayrı ilçeye götürüyor, polis biniyor, şoföre “Şuraya çek,
buraya çek.” ki insanlar arabalarına ulaşamasınlar, buraya gelemesinler.
Biz, çok Amerikan filmi izledik. Bu da bir Amerikan filmi ama
Amerikan filmlerinde olmayan bir şeyi 28’inde gösterdiniz. Amerikan filmlerinde
birileri, at hırsızları atları çalar, şerif gider onu yakalar. Sizin elinizde,
ilk kez bu filmde bir şerif, atı çalıp kaçmıştır arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.
Aleyhte olmak suretiyle dördüncü konuşmacı Sayın Tülay Kaynarca,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi aleyhinde söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuma geçmeden, düşüncelerimi ifade
etmeden önce bir önceki konuşmacımızın yaptığı konuşmada bir cümleye dikkat
çekmek istiyorum ve aynı cümlenin altına imza atmak istiyorum. O da, yaşam
hakkıyla ilgili. Evet, her insanın yaşam hakkı var ve yaşam hakkı üzerinden
pazarlık etmek, yaşam hakkı üzerinden siyaset üretmenin ne kadar anlamsız
olduğu ve acı sonuçlar doğurduğunun bu ülkede de ne yazık ki örnekleri var.
Dolayısıyla, aynı cümlelerin altına imza attığımı, Değerli Milletvekilimizin
sözlerini de tasdik ettiğimi ifade ederek, şunu ifade etmek istiyorum: Barış ve
Demokrasi Partisinin gündem önerisi cezaevlerindeki açlık grevleriyle ilgili.
Bu konudaki hassasiyete dikkat çektikten sonra Adalet Bakanımızın, adı geçen
tüm bölgelerdeki cezaevlerinde yaptığı incelemelere dikkat çekmek istiyorum ve
bizzat gittikten sonra hazırladığı raporları, bu konuda atılan adımların altını
çizmek istiyorum ve devamında da -nitekim olumlu sonuçlar da doğurdu ki- birçok
kişi açlık grevinden geri adım atmıştır. Sonucunun da inşallah bundan sonraki
süreçte de iyi olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, grup önerisinin içeriği ile ilgili Sayın
Ramazan Can az önce ayrıntılı bilgiler verdi. Tekrara girmemek adına bunlara
değinmeyeceğim ama şunu ifade etmek istiyorum: Bugün görüşmek istediğimiz,
işaret ettiğimiz EXPO 2016 Antalya gündemi var. Sadece Antalya için değil, Türkiye’miz
için de çok önemli bir konu başlığı.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – İnsanların ölmesi sizin gündeminiz değil
mi? Yüzlerce insanın ölmesi gündeminiz değil mi? Ayıptır ayıp, tüm Türkiye
izliyor sizi.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) - 313 sıra sayılı EXPO 2016 Antalya
Kanunu Tasarısı görüşülecek. Bu temel kanun iki bölüm hâlinde inşallah… Bugün
Türkiye’ye çok ciddi kazanımlar sağlayacak bir görüşmeye inşallah imza atmış
olacağız. Bu nedenle, özellikle gündemdeki bu konunun da aciliyetine
dikkat çekerek, Türkiye’miz açısından önemine de dikkat çekerek grup önerisi
aleyhine görüş bildirdiğimi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaynarca’ya teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, Sayın Hatib’in
dile getirmiş olduğu bir husus var, kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir husustur.
Yani atılan adımlarla açlık grevi eylemcilerinin bu grevi bıraktığı şeklinde
bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Bilgi doğru değildir, bu bilginin aslı şudur:
Şu anda cezaevlerinde süresiz, dönüşümsüz açlık grevinde bulunan tutuklu sayısı
683’tür. Bunun dışında bu süresiz, dönüşümsüz açlık grevine destek vermek için
bir haftalık ya da iki haftalık dayanışma açlık grevleri yapılmıştır.
Dolayısıyla, süresi biten bu dayanışma açlık grevleriyle ilgili bir bitme
durumu söz konusudur. Burada halkın duyarlılığını azaltacak şekilde, Türkiye
kamuoyunu yanıltacak şekilde bilgi vermek doğru değildir. Sayın Adalet Bakanı
bile böylesi bir gelişme olmuş olsa kalkıp açıklama yapar. Böylesi bir
bilgininin doğru olmadığını ifade ediyorum. Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sözleriniz zabıtlara geçti Sayın Baluken,
teşekkür ediyorum.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, sözlü soru ve önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- EXPO 2016 Antalya Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 313) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
17/10/2012 tarihli 11’inci Birleşimde İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının tümü üzerinde
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi, gruplar adına ikinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Arif Bulut, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ARİF BULUT (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 313 sıra sayılı EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı’nın tümü
üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası bir organizasyon olarak EXPO, tarih boyunca ticari
malların tanıtılması ve pazarlanması amacıyla doğmuş bir kavramdır. EXPO ya da
diğer adıyla dünya fuarları, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında sanayi devriminin
getirdiği ekonomik ve teknolojik gelişmelerin sergilenmesi amacıyla ortaya
çıkmıştır. Sonrasında ise EXPO tüm dünya ülkelerini bir araya getiren, kültür
ve üretimden kaynaklanan politik güçlerin sergilendiği bir etkinlik olmuştur. EXPO’lar sadece düzenlendikleri dönemi yansıtmakla kalmayıp
geleceğin dünyasını şekillendiren organizasyonlar olarak önem kazanmışlardır.
EXPO sergilerinin olimpiyatlardan bile daha önemli, daha büyük bir
organizasyon olarak değerlendirilmesinin nedeni ziyaretçi sayısıdır. Bu nedenle
EXPO’lar dünyada evrensel bir fuar olarak
değerlendirilmektedir. Kültür, tarih, eğitim olimpiyatları olarak
nitelendirilen EXPO’lar, ülkeleri uzmanlaşmış
oldukları konulardaki bilgi birikimlerini daha yaşanır bir dünya için paylaşmak
üzere bir araya toplamayı amaçlamaktadır.
Planlanan süreç hem Antalya hem de Akdeniz Bölgesi’ndeki
şehirlerimizi son derece olumlu şekilde etkileyecektir. Antalya ve bu
bölgelerde var olan doğa, ekoloji içerikli turizm büyük bir ivme kazanacaktır.
Antalya’nın doğal bitki müzesi olması ve bünyesinde milyonlarca endemik bitkiyi
barındırması nedeniyle de önemli bir tanıtım gerçekleştirecektir.
Botanik EXPO’ları dünyada olimpiyatlar
ve futbol organizasyonlarından sonraki en büyük düzenlemelerdir. Türkiye'nin
cumhuriyet tarihi boyunca almış olduğu en büyük uluslararası organizasyon bu
organizasyondur. Dünya Botanik EXPO’su 2016 yılında
“Çiçek ve Çocuk” temasıyla Antalya’da düzenlenecektir. Antalya’nın sivil toplum
örgütleri, özel sektörü, yerel yönetimleri ve başta il valisi olmak üzere
bürokrasisi el ele vererek güçlerini birleştirip dünyanın 20’nci Botanik EXPO’sunun 2016 yılında Antalya’da yapılacak olmasını
sağlamışlardır.
(x) 313 S. Sayılı Basmayazı 17/10/2012 tarihli 11’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Bu dev organizasyonun ülkemize kazandırılmasında çok büyük gayret
sarf etmişlerdir. Antalya’nın dinamikleri 2008 yılında bu çalışmaya başlamışlar
ve 2011 yılında EXPO 2016’yı ülkemize kazandırmışlardır.
Bu organizasyon kültür, tarih, eğitim, tarım, çevre bilincini de
içine alan çok büyük bir olimpiyat gibidir. EXPO’nun
nisan ayında başlayacak olması, temasının “Çiçek ve Çocuk” olması ve 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’yla bütünleşecek olmasının da ayrı bir önemi
ve güzelliği vardır. Bu organizasyonun dünyada tanıtılmasında yerel ve ulusal
ölçekte vatandaşlarımızın dikkati çekmesi açısından büyük önem arz etmektedir.
Dünya çocuklarını da bu organizasyonun bir parçası hâline getirecektir.
Bu organizasyon için Antalya’nın seçilmiş olması son derece
isabetlidir. Bu bölgenin doğal bitki müzesi olması, bir turizm kenti olması,
Antalya ilinin iklim yapısı gereği etkinliklerin on iki aya yayılabilecek
olması, Antalya’nın kendine özgü tarihî birikimi, kültürü, güneş ve denizi, geçmiş
birçok medeniyetin beşiği olması, ziyaretçi sayısını artıracak ve dünyada
Türkiye’yi daha iyi tanıtacaktır.
Antalya turizm bakımından da, tarım bakımından da, özellikle
tarımda çeşitlilik bakımından Türkiye'nin en önemli kentidir. Narenciyeden yaş
sebze meyveye, mantarcılıktan pamukçuluğa, kesme
çiçek ve bahçe bitkilerinden tahıl ve hububata her türlü tarımın yapıldığı,
aynı arazide yılda iki üç hasadın yapıldığı en önemli ilimizdir. Ayrıca
hayvancılıkta da önemli bir yere sahiptir.
Bu yılki turizm girdilerine, yatırımlarına ve yolcu sayılarına
baktığımızda ise 2012 yılı ilk dokuz aylık döneminde Antalya’mıza 9 milyon 85
bin 424’ü hava yolundan, 131.550’si deniz yolundan olmak üzere 9 milyon 216 bin
974 ziyaretçi gelmiştir. 2011 yılının verilerine göre ülkemizi 31 milyon 456
bin 76 yabancı turist ziyaret etmiş, bunun 11 milyona yakını Antalya’yı tercih
etmiştir. 2012 yılı Ocak-Ağustos ayları verilerine göre ülkemizi 21 milyon 765
bin 569 yabancı turist ziyaret etmiş, bunun 7 milyon 346 bin 273’ü yani yüzde
34’ü Antalya’yı tercih etmiştir.
Türkiye genelinde turizm gelirleri 2012 yılının ilk altı aylık
döneminde yaklaşık 8,5 milyar dolardır. Bunun üçte 1’i Antalya’dan elde
edilmiştir.
Antalya, deniz, kum, güneş turizminin yanı sıra yıl boyu süren
kültür turizmi, golf turizmi, spor turizmi, özellikle futbol turizmi, kongre
turizmi, yat turizmi, dağ turizmi, yayla turizmi ve sağlık turizmi alanlarında
büyük gelişmeler kaydetmiştir.
EXPO’yu 5 milyon yabancı
turistin ziyaret etmesi beklenmektedir. Bunun 2 milyonu sadece EXPO amacıyla
Türkiye'ye gelecektir. Ayrıca EXPO’ya 3 milyon yerli
turistin geleceği tahmin edilmektedir. Toplam 8 milyon turistin ziyareti
beklenmektedir.
EXPO dolayısıyla elde edilecek tahminî gelir 1 milyar eurodur. EXPO’ya katılacak ülkelerin
ve kuruluşların bahçelerini oluşturma maliyetleri ile EXPO sürecinde
yapacakları yatırım ve giderlerin ortalamasının 2 milyon euro
civarında olacağı tahmin edilmektedir. EXPO’ya yüz
ülkenin katılacağı beklendiğinden bu faaliyetlerin toplam getirisi 200 milyon euro olacaktır.
Altı aylık süreçte yaklaşık 20 bin sosyal ve kültürel etkinlik
yapılacak, böylece sosyal hayat hareketlenecektir. Bölge içerisinde kültür
turizminin gelişmesinde de önemli bir rol oynayacaktır. Yaşanacak bu süreç
çerçevesinde bölge özellikle sosyal ve ekolojik anlamda önemli değişimler
yaşayacaktır. Önemli bir istihdam oluşturacaktır ayrıca. EXPO sonrasında
Antalya ve ülkemiz önemli bir çekim ve ziyaret merkezi kazanmış olacağından,
etkisi yıllarca sürecektir.
Şimdi, bu süreci ciddi bir görev kabul edip Antalya ve ülkemize
kazandıran ekipten bahsetmek istiyorum:
Uluslararası botanik EXPO’larının
düzenlenmesi için dünyada iki yetkili kurum vardır. Bunlardan birisi
Uluslararası Sergiler Bürosu, diğeri
Uluslararası Bahçe Bitkileri Üreticileri Birliğidir. EXPO’nun
yapılacağı ülkenin bu kuruma üye olması şartı vardır. Türkiye’de Orta Anadolu
Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği bu kuruluşa üyedir, bu
kuruluşu ülkemizde temsil etmektedir. Bu süreçte Antalya Valiliği, Büyükşehir
Belediyesi, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Antalya Ticaret ve Sanayi
Odası, Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, Antalya Ticaret
Borsası çok ciddi çalışmışlar, sivil toplum kuruluşları ve kamu iş birliğinin
en güzel örneğini vermişlerdir ancak bu ekibin birlikteliği yasa tasarısında
korunamamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelelim yasa tasarısına.
EXPO 2016 Antalya sürecinin ilk gününden itibaren sürecin ana aktörü olarak yer
alan, projenin tüm aşamalarında emek koyan ve geçen yıllarda edinilen
tecrübeler sayesinde uluslararası EXPO’lar konusunda
büyük bir birikime sahip olan, botanik EXPO’larının
birincil onay mercisi olan, Uluslararası Bahçe
Bitkileri ve Üreticileri Birliği nezdinde Türkiye delegasyonu olarak yer alan
ve bu kuruluşun Yönetim Kuruluna seçilen Süs Bitkileri ve Mamulleri
İhracatçıları Birliği EXPO 2016 Antalya’da yönetime alınmamış, herhangi bir rol
verilmemiştir. Bu kuruluş 26 ülkede EXPO 2016 için sunum yapmıştır, 400 bin
kilometreden fazla yol gidip gelmiştir. Yani bu EXPO’da
olmazsa olmaz olan bir kuruluş dışlanmış durumdadır. Bu sektördeki 26 ihracatçı
sektör üyesinden biridir. EXPO 2016 Antalya organizasyonu için en çok çaba sarf
eden kuruluş bu kuruluştur. Peki, bu kuruluş yerine Yönetim Kuruluna kim
alınmıştır? Antalya Ziraat Odası Başkanlığı Yönetim Kuruluna alınmıştır.
Gerekçe olarak da üye sayısının fazla olduğu gösterilmiştir. Hâlbuki Süs
Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliğinin Türkiye çapında 600 bin aktif
üyesi mevcuttur. Antalya Ziraat Odasının bu organizasyonda herhangi bir katkısı
yoktur. Antalya EXPO 2016 organizasyonunun gelirleri arasında, Antalya’daki
sivil toplum kuruluşları, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası gibi, Süs Bitkileri
ve İhracatçıları Birliği gibi, Antalya Ticaret Borsası gibi sivil toplum
kuruluşları yıllık bütçelerinin binde 5’ini EXPO’ya
aktarırken Ziraat Odasının EXPO bütçesine herhangi bir katkısı da yoktur. Bunu
da bir haksızlık olarak görüyorum.
En büyük yanlışlardan biri de İcra Komitesinin tasarıdan çıkarılmış
olmasıdır. AK PARTİ Antalya milletvekilleri, verdikleri önergeyle, İcra
Komitesinin tasarıdan kaldırılarak yetki ve sorumlulukların Genel Sekretere,
dolayısıyla EXPO 2016 Genel Sekreterliğine verilmesine sebep olmuşlardır. Bu
yanlışlığı huzurlarınızda bir kere daha hatırlatmak isterim.
Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliğinin yerine, Ziraat
Odası Antalya Şube Başkanlığı Yönetim Kuruluna alınmıştır. Özellikle AKP
Antalya milletvekilleri Sayın Badak ve Sayın Türel,
tasarının bu noktasında olayı siyasileştirmiş, hatta kişiselleştirmiş, hatta
AKP Antalya Milletvekili Sayın Badak olayı öyle bir
boyuta getirmiştir ki emeği geçenlere teşekkür edeceğine “Bu projede Süs
Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği dört yıldır hizmet veriyor diye
onlara makam ve mevki vermek zorunda değiliz.” diyebilmiştir. Komisyon
çalışmaları esnasında, Sayın Türel attığı “tweet”lerle
“Muhalefetin engellemeleri ve sulandırma gayretlerine rağmen yasa tasarısını
Komisyondan geçirdik.” diye yazmıştır.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu “tweetkolik”
arkadaşımızın söylediği sulandırmaya bir bakalım, neymiş bu sulandırma? Eğer
İcra Komitesinin tasarıdan çıkarılmasına, kudretli bir Genel Sekreterlik makamı
oluşturmaya, kamu parasını sorumsuzca harcamaya, denetimden kaçırmaya karşı
koymayı, toplum yararını dikkate almayı sulandırmak olarak nitelendiriyor ise
evet, biz bunu yaptık, hâlen de yapmaya devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bizim hepimizin ülkemiz adına yapmış olduğumuz
bu yararlı hizmetlerdeki amacımız üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değildir. AKP
Milletvekili Sayın Badak’a bunu bir kez daha
huzurlarınızda hatırlatmak istiyorum.
EXPO 2016 Antalya, Antalya ve ülkemiz için önemli bir sınavdır,
başarısı Antalya ve ülkemiz için çok önemli kazançlar sağlayacaktır. Bu açıdan
özellikle yerel dinamiklerin görüş ve düşüncesi en önemli noktalardan birisi
olacaktır. Hepimizin iktidarı ve muhalefetiyle en büyük görevi ülkemizin her
alanda başarıyı yakalamasını sağlamaktır.
Özet olarak, EXPO’nun 9 kişilik Yönetim
Kurulunda Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği olmalıydı diyoruz.
Bunu en çok hak eden kuruluş bu kuruluştur.
Kanun tasarısının 6’ncı maddesinde yer alan İcra Komitesi Komisyon
çalışmalarında tasarıdan çıkarılmıştı -bunu daha önce de ifade etmiştim- yerine
Genel Sekreterlik konmuştu. İcra Komitesinin bütün görevleri Genel Sekretere
yüklenmiş, ayrıca EXPO Komiserliği görevi de Genel Sekretere verilmiş. Böylece
Genel Sekreterlik 19 ayrı görevi yüklenmiş. Tekrar ediyorum, İcra Komitesinin
tasarıdan çıkarılmış olmasını çok ciddi bir yanlışlık olarak görüyoruz.
Genel Sekretere yüklenen görevlere bakarsak, bunun içinde, 1.088
dönüm olan EXPO sahasının ve çevresinin alt ve üstyapısını yapmak, yaptırmak,
projeleri seçmek, bütün yapı ve tesisleri inşa ettirmek, hatta ilgili belediyelerin
-il ve ilçe belediyelerinin- ana caddelerinde çevre ve cephe düzenlemelerini
yapmak, yaptırmak, yıllık bütçelerini hazırlamak, yurt içi ve yurt dışı
faaliyetlerini tanıtım ve pazarlamaları yapmak, ulaşım ve haberleşme
altyapılarını yapmak, EXPO’ya dâhil olan tüm kurumlar
arasında koordinasyonu sağlamak, sponsorluk ve bağışları kabul etmek,
pazarlıkları yapmak, kamuoyunu bilgilendirmek, bakanlıklar ve kamu kuruluşları
ile her türlü işlemi yapmak ve koordine etmek, yönerge ve talimatları hazırlamak,
çalışma grupları ve komiteler oluşturmak, Uluslararası Sergiler Bürosu
kurallarına uygun tüm düzenlemeleri yapmak, ihtiyaç duyulan tüm mal ve
hizmetleri satın almak yani harcama yetkilerini ve satın alma yetkilerini
kullanmak, bütün bunları işletmek, işlettirmek, kiralamak, satmak, satın almak,
Yönetim Kurulu başka görev verirse onları da yapmak, ayrıca aynı zamanda EXPO
komiserinin görevini de yürütmek.
Değerli arkadaşlar, bu kadar büyük bir organizasyonun bütün
işlerini bir Genel Sekreterin yapabileceğini düşünmek çok büyük bir
yanlışlıktır. Uygulama esnasında ciddi aksaklıklar olacağını düşünüyoruz.
Gerekli düzenlemelerin şimdiden yapılması gerektiği kanaatindeyiz.
EXPO Komiserliğinin görevinin Genel Sekretere yüklenmiş olmasını
aynı derecede yanlış buluyoruz. EXPO Komiseri, esas olarak, Paris Anlaşması
madde 17’ye uygun olarak, çalışma alanındaki bütün sergi sahiplerinin ticari ve
değer etkinliklerinin, faaliyetlerinin Uluslararası Sergiler Bürosu kurallarına
uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlar. Katılımcı ülkeler ile EXPO 2016
Antalya arasındaki sözleşmeleri yapmaya Ajans adına yetkilidir. Hükûmetin EXPO
2016 Antalya’ya katılımlarına ilişkin tüm kararları, ulaştığı anda,
Uluslararası Sergiler Bürosuna ulaştırmakla yükümlüdür. Dolayısıyla, Genel
Sekretere yüklenen bu fazlalık görevleri daha etkin bir şekilde yapacağı
aşikârdır.
Kanun taslağının 13’üncü maddesinde “Ajans tarafından yapılacak
her türlü alım, satım, kiralama, ihale, yapım iş ve işlemlerinde 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri ve 3194 sayılı
İmar Kanunu’nun 11’inci, 15’inci ve 18’inci maddeleri ile arsa ve arazi
düzenlemesine yönelik diğer mevzuatlar uygulanmaz.” denilmektedir. Bunu da
anlamak mümkün değildir. AKP’nin kronik bir uygulaması hâline gelmiştir. Fatih
Projesi’ndeki uygulama burada da yerini almıştır. Bir taraftan ÖTV artışlarıyla
milletin kemik iliğini bile aspire edeceksin, diğer
taraftan kamu parasını harcarken denetimden kaçacaksın. Yani ülkeyi bir darülharp toprağı olarak gören ve uygulamaları bu mantık
üzerine oturtan Hükûmeti kınıyorum. Ayrıca bu ülkenin darülharp
değil, darülislam olduğunu da hatırlatmak isterim. Bu
tür organizasyonlarda hakkaniyet, eşitlik, adalet ve hukukun üstünlüğü ilkeleri
mutlaka uygulanmalıdır. Bu soygun düzenine mutlaka bir son verilmelidir. Tüm
bunları hoş karşılamadığımızı belirtmek isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında da
belirttiğim gibi, Antalya, turizm bakımından da, tarım bakımından da, özellikle
tarımda çeşitlilik bakımından Türkiye'nin en önemli kentidir. Şimdi sizlere
dünyada önemli bir turizm bölgesi olarak adlandırılan ama bunun yanında aynı
zamanda tarım ve hayvancılık ili olan güzel Antalya’mızın bazı sorunlarını
kısaca aktarmak istiyorum.
Antalya pamuğu kalite bakımından Türkiye’nin en iyi pamuğu olarak
bilinen Bergama pamuğu ile aynı kalitede olup lif uzunluğu bakımından
Türkiye’nin en uzun lifli pamuğudur. Antalya pamuğu kalite olarak uluslararası
piyasada iyi bilinen bir pamuk türüdür. Bir dönem Antalya’da marka olan pamuk,
alanı ve miktarı açısından, 1989 yılında Antalya ilinde 412 bin dekar arazide
pamuk ekimi yapılmış, 107 bin ton kütlü pamuk elde edilmiştir. 1989 yılından
sonra pamuk ekimi sürekli düşmüştür. 2008 yılında taban yaparak ekim sahası 20
bin dekara, kütlü pamuk üretimi de 8 bin tona kadar düşmüştür. 2009 yılından
itibaren Antbirlik’in teşvikiyle üretimi tekrar
yükselmeye başlamıştır. 2011 yılında 80 bin dekar arazide ekim yapılmış, 28 bin
ton kütlü pamuk üretimi elde edilmiştir. 2012 yılı ekim sezonunda 65 bin dekar
arazide ekim yapılmış, hasat hâlen devam etmektedir, tahmini 28 bin ton kütlü
pamuk elde edilecektir.
Pamuk üretimindeki azalmanın nedeni, pamuk üretim maliyetinin
diğer pamuk üreten ülkelere göre çok yüksek olmasıdır. AKP İktidarının çok ucuz
fiyatlarla ülkemize gümrüksüz ithal pamuk getirmesinden kaynaklanan sorunlar
vardır. Bu da demek oluyor ki siz kendi çiftçinize vermediğiniz desteği dolaylı
yoldan Amerikalı ve Yunanlı çiftçilere vermektesiniz. Ayrıca, mazot, gübre ve
ilaç girdilerinin yüksekliği de pamuğun bitmesine neden olmuştur.
İkinci olarak, toptancı halinden bahsetmek istiyorum. Antalya
Toptancı Hali 480 hektar alanda hizmet vermekte olup Avrupa’nın ve ülkemizin en
büyük toptancı halidir. Günlük ortalama işlem gören mal miktarı 3 bin ton,
yıllık ortalama 1 milyon tondur. Başta Avrupa Birliği olmak üzere yaklaşık otuz
ülkeye ihracat yapılmaktadır. Ülkemizden yapılan tüm ihracatın yüzde 18’i
Antalya’dan çıkmaktadır. Antalya ilinin tümünün yıllık üretimi ise 5,5 milyon
tondur. Bu miktarın ekonomik büyüklüğü Türkiye’de enflasyon rakamlarını
etkileyecek boyuttadır.
Ülkemizin en büyük üretim bölgesi toptancı hali olan halimiz, güz
sezonunun yaşandığı şu günlerde acınacak durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ARİF BULUT (Devamla) – Ancak toptancı halindeki slogan “Ne alırsan
kilosu 10 liraya.” olmuştur. Antalya’nın ticari olarak Türkiye’ye kazandırdığı
oranda Ankara’nın da Antalya’yı görmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bulut, teşekkür ediyorum.
Bir sonraki konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Sayın Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Kürkcü.
Süreniz yirmi dakika.
BDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; bu EXPO kanun tasarısının kendisine baktığımız zaman, büyük
belirsizliklerle dolu bir heves projesi olduğunu görmek mümkün.
Her şeyden önce, bu projenin Türkiye’nin geleceği bakımından tayin
edici bir rol oynayacağına dair Bakanlık görüşü olarak, Komisyon görüşü olarak
buraya yansıyan çerçeveyi paylaşmadığımızı söylemek isterim. Çünkü eninde
sonunda EXPO, mal ve sermaye dolaşımının hızının artırılması ve bundan en
yüksek kârın sağlanması bağlamında ortaya çıkan bir sergi, uluslararası sergi
çerçevesini bize sunuyor. 2016’ya kadar bununla ilgili olarak çalışılacak. 180
milyon TL ki ben ortada henüz sağlam, somut bir proje olmadığı için, uygulama
sırasında bu 180 milyon liralık yatırım hacminin çok çok aşılacağını tahmin
ediyorum. 2016’ya kadar bu sarf edilecek. 2016’dan sonra, bütün bu yatırımların
sonucu olarak yapılmış olan fuarın, serginin belli bir süre sürdükten sonra
boşalmasının ardından bütün bu altyapının, tesislerin, yapıların, yolların ne
için kullanılacağını dahi bilmeden bu projeyle ilgileniyoruz, buna kaynak
ayırıyoruz; bu bir hevestir o nedenle. Bu heves, aslında yaygın bir heves.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, küresel alanda yer tutmak gayesiyle,
kaygısıyla genel olarak ihtişamlı projeler peşinde koşup Türkiye’yi bir cazibe
merkezi hâline getirebileceğini ümit ediyor. Örneğin, Olimpiyat Oyunlarını
Türkiye’ye çekmek, Karadeniz’den Marmara’ya 2’nci bir boğaz açmak, kentlerin
kendilerini, bölgelerin kendilerini uluslararası piyasaya birer yatırım alanı
olarak sunmak bir yol olarak görünüyor. Ancak bütün bunların, geçmişte de bugün
de, yani ranta, spekülasyona, gerçek değerlerin değil spekülatif değerlerin
dolaşımına ayrılmış olan kaynakların hiçbir anlamda sağlam, gerçekçi,
paylaştırılabilir, sürdürülebilir bir gelişme sağlamadığı bilinen bir
gerçektir. Daha önemlisi, bu projenin Türkiye’de uygulanması için adım
atılırken yer seçiminin, hedeflerin, hedeflemenin neye göre yapıldığına dair
kanun tasarısında herhangi bir hükme rastlamıyoruz. Elbette, toplumun bir
yararı olacaksa Antalya kentinin de bu yarara ulaşma hakkı var. Ama niçin bu
tasarım yapılırken başka alanlar değil de burası seçildi, meçhuldür. Demokratik
bir tartışma sonucunda gelecekteki başka projelerle ilişkilendirilerek, bugün
Antalya, yarın Mersin, öbür gün Konya planlaması içerisinde gerçek bir plana
dayanılarak yer seçimi yapıldığı son derece kuşkulu.
İkincisi: Bu projenin gerçekleştirilmesi için Tarım Bakanlığının
tahsis ettiği araziler üzerinden Antalya kentine yapılacak olan müdahalenin
kentin doğuya doğru gelişmesini zorlayacağı, bunun için de son derece verimli
tarım alanlarını yani Anamur ve Manavgat doğrultusunda gelişmeye zorunlu olarak
kapı açacağını… Çünkü şaka değil, 180 milyon lira yatırdığınız zaman, bunun
yaratacağı fiziki, sosyal hareketliliğin kaçınılmaz olarak doğuya doğru bir
cazibe alanı yaratması ve tarım alanlarının başka maksatlarla tahsis edilmesi
olasılığı çok yüksektir, kaçınılmazdır hatta. O zaman, bir planlamadan yerel
bazlı da yoksun olduğunu bu projenin söyleyebiliriz. Bu riskler nasıl değerlendirilmiştir,
nasıl burada diğer almaşıklar arasından örneğin bu alan seçilmiştir de batıya
ya da kuzeye doğru bir alan tahsisi söz konusu olmamıştır, bunu bilmiyoruz.
Dahası, bu proje bir çiçek EXPO’su, hortikültürel yani insanın dolaysız temas alanında bulunan
bütün tarımsal faaliyetler ki bunun teması “Çiçek ve Çocuk.” Şimdi,
plansızlığın bir başka göstergesi, siz eğer Akkuyu’da
bir nükleer santral planlıyorsanız, o zaman Antalya’yı bir hortikültürel
alan olarak nasıl kuracaksınız? Çünkü bütün bilimsel göstergelerin gösterdiği
şey Akkuya’daki nükleer santralin genel olarak
Akdeniz’de, özel olarak da yakın bölgelerde hem deniz iklimselliğinde
hem bitki çeşitliliğinde hem tarımsal alanların değerlendirilmesinde önemli,
kritik değişikliklere yol açacağıdır. O zaman, bir taraftan çiçek tarımını ve
buna bağlı süreçleri teşvik ediyorsunuz, öbür taraftan, onun yanına bunları
tehdit eden bir başka yatırımı dikiyorsunuz. Plan bunun neresinde?
Üçüncü nokta: Bütün yerel halk örgütleri, toplumsal örgütler bu proje
gerçekleştirilirken kendilerinin ve taleplerinin projeye dâhil edilmesi
konusunda son derece sınırlayıcı bir tutumla karşı karşıya kaldıklarından
yakınıyorlar. Bu alanla doğrudan doğruya ilgili olan peyzaj mühendisleri, çevre
mühendisleri, diğer kuruluşlar, üst kuruluş TMMOB, sürece bir şekilde
temsilcilik vasıtasıyla dâhil edilmiş olmasına rağmen, sürecin inşasında,
kaynakların, projelerin gerçekleştirilmesinde, kentin yeniden planlanmasında
görüşlerine hiçbir şekilde kıymet verilmediğinden şikâyet ediyorlar. Yerel
basına bu yansıyor, yetkililerle yaptıkları konuşmalara bunu aktarıyorlar ve
daha önemlisi, 2016’da gerçekleşecek olan bu sergi için henüz ortada somut bir
proje yok. Sadece üç buçuk yıldan söz ediyoruz. Üç buçuk yıl içerisinde neler,
nasıl projelendirilecek, projeler hangi yarışma usullerine tabi olacak? Ben bu
kanun tasarısına baktığım zaman görüyorum ki yarışma burada kural dışıdır. Oysa
bütün EXPO’ların en önemli özelliklerinden bir
tanesi… Her ne kadar ben bunu bir kapitalist mal dolaşımı aleti olarak, ortamı
olarak görsem de sonuç olarak bir kapitalist uygarlıkta yaşadığımıza göre, bu
kapitalist uygarlığın içerisinde temayüz eden kimi kalıcı sonuçlar ile
sonuçlanıp sonuçlanmayacağını bilmiyoruz. Örneğin, bunların atası, evveline
gidip baktığımızda, Londra’daki fuarın geriye Kristal Saray’ı bıraktığını,
Paris’teki fuarın geriye Eyfel Kulesi’ni bıraktığını
biliyoruz. Ama bütün bunlar çok uzun hazırlıkların sonucundaydı ve bu yapılar
hâlâ asırlık yapılar olarak yaşıyor. Peki, Antalya’ya ne bırakacağız? Üç yıl
içinde bu nasıl tasarlanacak? Dünya tarihi çapında hatırlanacak bir eserin bir
yarışma olmadan, Türkiye'nin mimari kapasitesini topyekûn harekete geçirmeden
nasıl dikileceğini, inşa edileceğini, düzenleneceğini düşünebiliyoruz? Çünkü korkarım
ki Türkiye'nin her tarafında birbirine benzeyen, bir havalimanı binasından
ayırt etmemiz mümkün olmayan adalet sarayları zinciri gibi burada da hangi
plana, hangi yerel mimari özelliğe, hangi mimari mirasa atfen yapılacağı belli
olmayan çeşitli binaların hızla ihale edilerek sürecin tamamlanacağını
görebiliriz. Kentin planlanması, peyzajın planlanması, bunlar hangi projelere
göre yapılacak bilmiyoruz. O nedenle bu tasarım, sadece aslında mega projeler
peşinde koşma iddiasının bir ürünü olarak ortaya konuyor.
Şimdi, bu mega projenin gerçekleşmesi bakımından seçilen tema ise,
bir trajediyi görmeden bu tema hakkında nasıl konuşacağımız konusunda derin
şüpheler yaratıyor bende. “Çiçek ve Çocuk” mu temamız?
Şimdi, bu “Çiçek ve Çocuk” temalı projenin, EXPO’nun
gerçekleşeceği sırada, zamanda Türkiye’de olan bitene bakalım. Cezaevlerindeki
çocuk sayısı 1 Ağustos 2012 tarihi itibarıyla 2225. Çocuk gelinler… Sadece 2011
yılında 20.000 aile 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için
mahkemelerde dava açtı. Çocuk evlilikleri, çocuk yaşta evlilikler bakımından
Türkiye sadece Avrupa’da Gürcistan’ın arkasında, ondan sonra Türkiye, ondan
sonra Ukrayna geliyor.
Şimdi, öte yandan çocukların maruz kaldığı şiddet Akdeniz
Bölgesinde tahammül edilmez düzeyde. Size haber vermek isterim, geçen gün
gazetede bir haber olarak bunu okudum, hatta İçişleri Bakanlığına da bir soru
önergesi vereceğim.
İçişleri Bakanlığı, Çukurova’da, Mersin ve Adana’da bir çocuklara
ulaşma projesi yürütüyor. Bu projeye göre, polisler resmî kıyafetleriyle evlere
gidiyorlar, potansiyel terörist olarak gördükleri çocukları ailelerinin yanında
uyarıyorlar, onlara çeşitli biçimlerde, ev içlerinde hayatlarını nasıl tanzim
etmeleri gerektiğine dair uyarılarda bulunuyorlar. Çocuklar her gün yaşadıkları
pek çok korkuya ek olarak bu korkuyla da tanışıyorlar. Çeşitli olaylardan ötürü
gözaltına alınmış çocuklarla ilgili olarak görüşmek üzere Mersin’de gittiğim
terörle mücadele şubesindeki yetkiliye bunları niçin yaptıklarını sorduğumda,
kanunla kendilerine verilmiş böyle bir görev olup olmadığını sorduğumda bana
dediler ki: “Hayır, kanunla verilmiş böyle bir görevimiz yok ama biz
inisiyatifimizi kullanıyoruz.”
Şimdi, sevgili arkadaşlar, çocuk konusunun, çocuk şiddeti ve
çocuğun uğradığı şiddet meselesinin bir güvenlik yaklaşımıyla, emniyet
müdürlükleri vasıtasıyla ele alındığı bir yerde çocuk temalı bir EXPO
sürdürürken acaba bu çocuğu bu projenin neresine koyacaksınız? Bunlar mevcutlu
olarak mı getirilecekler bu sergiye? Bu serginin mademki teması çocuk; çocuk hakları
örgütleri, çocuk kuruluşları, çocuklarla yakından ilişkili, çocuk kültürüne
adanmış yapılar ve kuruluşlar bu projenin neresinde?
Ve temamız “çiçek” yani ticari bir ürün olarak “çiçek”. Buraya
baktığımızda da bölgenin sunabileceği endemik türler bakımından sürekli olarak
onları tehdit altına alan HES projeleriyle bir yandan yarılan bir bölgede
aslında bu hortikültürel projenin gerçekleştirilmesi
bakımından temanın çiçek olarak seçilmiş olması da bir bakıma trajik. Buna ”oksimoron” diyebiliriz yani “kuru su” gibi bir şey, birinci
kelime ikinci kelimenin anlamını ortadan kaldırıyor. Bir yandan HES
projeleriyle birlikte endemik çeşitliliği tehdit altına alacaksınız, öte yandan
Akkuyu Nükleer Santrali’yle hem denizin hem karadaki
bitkilerin varlığını tehdit altına alacaksınız ama hem de temanız çiçek olacak.
Bütün bunların bir arada sürdürülmesi, hem gaza hem frene aynı zamanda
basılıyor olması anlamına gelir.
Belki bu eleştirilerden hareketle, bu yönde bir yeniden tasarlama,
yeniden bir bölgesel planlama ihtiyacı doğabilir. Bence Türkiye’deki temel
problemlerden birisi, herhangi bir bölgesel planlama olmaksızın, herhangi bir
genel planlama olmaksızın, genel gidişe göre bazı kararlar verilmesi ama ondan
sonra, onu çelen diğer kararların onların yanı başına konulmasıdır ve burada da
benzer bir süreci görüyoruz.
O nedenle sevgili arkadaşlar, elbette Antalya halkının daha çok
imkâna kavuşmasını, Antalya toplumunun daha çok imkâna kavuşmasını isteriz ama
kendimizi kandırmayalım. Bu, nihayet, parası olanları ilgilendiren bir proje,
tarımsal alanda üretim ve ticaret yapanları, tarımsal alanda büyük ölçekli
işletmeleri işletenleri ve büyük ölçekli, uluslararası ticaret yapanları
ilgilendiren bir proje. Eninde sonunda, dünya çapındaki şirketler, markalar
buraya gelecekler, burada kendilerine yeni mecralar, yeni mahreçler
arayacaklar, bunun ticaretini yapacaklar. Sonuçta, Antalya halkı bunu
seyredecek. O zaman, buradan doğacak rantların Antalya’da yeniden
paylaştırılmasına dair herhangi bir ipucu görmek isteriz. Antalya halkının
yararına olacak olan yani çulsuz, üretici, o topraklarda çalışan, o çiçekleri
üreten, onları kesen, istifleyen, günde on sekiz saat çalışan kadınların,
çocukların bu süreçte sözlerini duymak isteriz. Bu projenin hiçbir yerinde bunu
göremiyoruz.
Eğer emekçilere, eğer gerçek üreticilere geri dönmeyecekse bütün
bunların sonuçları, o zaman o kadar çok gururlanmaya gerek yok. Her zaman
olduğu gibi, toplumun en üst katlarında yaşayanların, küresel toplumun en üst
katlarında yaşayanların hortikültür alanında faaliyet
gösterenlerini ilgilendiren bir projeyi, memleketin büyüklüğünün bir göstergesi
olarak, memleketin yoksul insanlarına takdim etmeye hiç gerek yok. Onlar bunun
böyle olmadığını zaten anlayacaklardır.
Sevgili arkadaşlarım, eleştirilerim, grubumuz adına böyle. Bir
şeye daha değinip bitirmek istiyorum. Bugün yapılan konuşmalar sırasında, Barış
ve Demokrasi Partisinin, sürmekte olan açlık grevleriyle ilgisi bakımından,
“hayat hakkı” konusuna yeterince eğilmediği ima edildi ya da bu yönde eleştirilerde
bulunuldu. Açlık grevlerinin nasıl ele alınacağına dair hekimlere yol gösteren
Dünya Tabipler Birliği açlık grevleri konusunda Malta Bildirgesi’ne baktığım
zaman ben şunu görüyorum; tanımı yapıyor, diyor ki: “Açlık grevcisi zihinsel
olarak ehliyetli, açlık grevine kendi iradesiyle karar vermiş, bu nedenle
belirli bir zaman için yiyecek ve/veya sıvı almayı reddeden kişidir.”
Şimdi, bize yol gösteren dünya hekimlerinin en üst örgütünün bu
yaklaşımını birinci dereceden dikkate almak zorundayız; biz de böyle alıyoruz.
Bu greve kalkışan arkadaşlar bize sormadılar “Açlık grevi yapalım mı,
yapmayalım mı?” diye, greve başladılar. Biz tıpkı onları gözetmekle görevli
hekimler gibi aynı etik ilkeye dayanarak onların bu kararlarına karışmıyoruz.
Akılları başlarında, ne yaptıklarını biliyorlar. Öyle olmasa, bunca yükü
yüklenip cezaevinin yolunu zaten tutmazlardı. O nedenle biz, onların ileri
sürdükleri talepleri daha çok ciddiye alıyoruz, tartışıyoruz. Elbette, onların
eriyen hayatları karşısında içimiz titriyor, bunun bir trajediye yol açmasından
çok korkuyoruz, o yüzden Hükûmete yükleniyoruz. Bunu bitirmek Hükûmetin elinde,
bizim elimizde değil. Bizden şöyle bir gayriahlaki tavır beklemeyin: Ne
yaptığını bilen insanlara, sanki ehil değillermiş, akılları yokmuş, kendi
hayatlarını bizim kadar düşünmez ve tartmazlarmış gibi onlara yaşam hakkından
söz etmek çok tuhaf bir şey. Bu, tereciye tere satmak gibi. Ne badirelerden ne
ölüm tehlikelerinden ne işkencelerden ne zulümlerden geçerek o cezaevlerine
geldiklerini biliyoruz. Türkiye'nin insan hakkı ihlalleri tablosunda hepsi
birer özne olan bu insanların verdikleri bu karardan onları vazgeçirecek olan
şey üzerinde gelin duralım. Taleplerine bakalım, nedir? Ana dilinde savunma.
Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlüğü konusunda Hükûmetin bir adım
atması, ona uygulanan tecridin son bulması. “Her hükümlünün, her tutuklunun
hakkı olan bir şeyi, Türkiye’de üzerinde en çok tartışılan siyasi tutuklu için,
siyasi hükümlü için istediler.” diye bu talep dikkate alınmaz bir talep midir?
Bunun için atılan adım manasız mıdır? Bunları serinkanlılıkla ve ciddiyetle ele
almalıyız çünkü hayatlar tehlike altında. Başbakan istediği kadar bizi muaheze
etsin, o gülünç işe yaramaz iftiralarla bizi suçlasın. Bundan ötürü o açlık
grevi bitmez. O açlık grevleri bundan ötürü “ridicule”
olmaz. O insanların aileleri bundan ötürü bize hınç besleyip Başbakanın
partisine yönelmezler.
Nerede yaşıyoruz, ne badirelerden geçmiş bir ülkede yaşıyoruz? 50
bin insanın hayatlarını gönüllü olarak verdikleri, çatışmalarda kaybettikleri
bir ülkeden söz ediyoruz. Bu ülkede sorunlara çözüm için daha ciddi, daha
tutarlı ve basit oy hesaplarıyla yaralanmamış davranışlara ihtiyaç var. O
nedenle sevgili arkadaşlar, bitkilerin hayatından söz ederken insanların hayatının
en önde geldiğini hepinizin aklınızda tutmanızda yarar var. Sizlerin de bu
sorumlulukla hareket etmenizi diliyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.
Gruplar adına son konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Sayın Günal buyurun.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Antalya’mız için önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz.
Tabii ki bu tasarının şimdiye kadar kanunlaşmış olması gerekiyordu. Biraz
Komisyondaki gündem yoğunluğu, sonrası Genel Kurulun çalışması… Tabii bunun
yanında da iktidar partisi grubu arkadaşlarımızın dayatması nedeniyle maalesef
ancak çıkarabiliyoruz.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tasarının öneminin
farkındayız çünkü uzun süre çalışmalar sonucunda ülkemizde yapılması sağlanmış
ve ilk baştan itibaren o sürecin içerisinde arkadaşlarımız. Antalya
Valiliğimizin başkanlığında oluşturulan İcra Kurulu tarafından ve bütün
Antalya’daki katılımcılar tarafından çalışılarak Antalya’ya kazandırılması
sağlanmış. Onun için, biz de bunun hem ülkemize hem de Antalya’ya katkısını
biliyoruz ve bir an önce çıkmasını, hatta daha önce çıkmış olması gerektiğini
sizlerle baştan paylaşıyoruz.
Tabii, burada bunu kazanırken kamu-özel sektör ve sivil toplum iş
birliğinin güzel örnekleri sergilenmişti değerli arkadaşlar. Bütün
arkadaşlarımız karınca kararınca kendi çapında katkıda bulunmuştu. Ancak buraya
geldiği zaman biraz daha farklı bir taslağın ötesinde önerilerle karşılaştık
çünkü baştan en son söyleyeceğimizi söyleyelim ki yanlış anlamaları önleyelim
yani tasarının elzem olması ve bir an önce çıkması gerektiği başka bir şeydir,
tasarının yanlışlarla ve eksiklerle çıkarılması
başka bir şeydir. Yanlış çıkan tasarı yarın telafisi imkânsız, eksik çıkan
tasarı da yine telafi edilemeyecek, yeniden kanun çıkarmayı gerektirecek bir
tasarı olur ve bunu düzeltmemiz mümkün olmaz çünkü zaten zamanımız azalmış ve
bir an önce birtakım altyapı çalışmalarının, düzenleme çalışmalarının, alt
düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada hakikaten birçok toplantı,
panel, seminer, ziyaretler, birtakım temaslar gerçekleştirilmiş ve
arkadaşlarımız bunlara katılmışlar. Buradaki temel şey, usul ve üslup
tartışmasından kaynaklanan ve ikincisi de içerikte yapılan değişiklikten
kaynaklanan bir tartışmadır.
Öncelikle bir iki bilgi size aktarmak istiyorum teknik olarak ki
ne konuştuğumuzu doğru bir şekilde anlatabilelim, yanlış anlamaları önleyelim
diye. Uluslararası Botanik EXPO’larının birincil
başvuru mercisi Uluslararası Bahçe Bitkileri
Üreticileri Birliği, AIPH dediğimiz, kısa adıyla AIPH Birliği. EXPO’nun yapılacağı ülkenin bu kuruma üye olması gerekir.
Dolayısıyla da Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın 30/12/2008 tarihli yazısıyla üyelik başvurusunda bulunmuş,
2009 yılı Eylül ayında da üyelerin oybirliğiyle bu kuruluşa üyeliği kabul
edilmiştir, yani Dış Ticaret Müsteşarlığının başvurusuyla bu kuruluşumuz,
İhracatçı Birliğimiz üye olmuş. Sonra da yer seçimini 27 tane yer içerisinden
karar vermişler.
Burada başından itibaren sürecin içerisinde yer alan Süs Bitkileri
ve Mamulleri İhracatçı Birliği Meclise sevk edilen tasarının içerisinde, İcra
Komitesi içerisinde yer almamış; tartışmamızın başlama noktası burasıdır,
sizlerin de bilgisine sunuyorum. Bakın, Dış Ticaret Müsteşarlığı müracaat
ediyor, bu EXPO’nun yapılabilmesi için Türkiye'nin
üye olması gerekir. Kim? Süs Mamulleri İhracatçıları Birliği. Tamam, olmuş,
Bakanlığımız yazmış. Sonra, efendim, şimdi, yine, burada, taslak üzerinde
arkadaşlarımız görüşmüşler, bakın, bir İcra Kurulu kurulmuş, Valilik yönerge
çıkarmış. Burada İcra Kurulunda 7 tane üye var ve bunlar çalışmaları devam
ettirmişler ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından bu çalışmalar
dâhilinde bir EXPO kanun tasarısı taslağı Antalya EXPO 2016 İcra Kurulu yani
Valinin Başkanlığındaki ve bu kuruluşların üyesi olduğu EXPO İcra Kurulu
08/02/2012 tarihli toplantısında görüşülmüş ve İcra Kurulu üyelerinin mutabık
kaldıkları bir görüşler tablosu oluşturulmuş ekinde; size dağıtabilirim. Bakın,
İcra Kurulu üyeleri Valinin Başkanlığında toplanıyor ve bir tablo
oluşturuyorlar “Şunlar şunlar şunlar
şöyle olsun.” diye.
Şimdi, aşağı yukarı her madde hakkında değerlendirmeler var “Şu
şöyle olsun, bu böyle olsun.” diye. Burada önemli olan iki tane şey var:
Yönetim Kurulu vardı, yedi üyeli olarak belirlenen bir Yönetim Kurulu var,
buraya biz “Ekonomi Bakanlığı İhracatçılar Meclisi ve Odalar ve Borsalar
Birliği temsilcisi eklensin, tamam…” Sonra baktık dâhil edildi ama Odalar ve
Borsalar Birliği, İhracatçılar Birliği yok tamam. İcra Komitesi var, buraya da
bir şeyler ekleyelim. Arkadaşlarımız ısrarla “Efendim, İcra Komitesinde Çiçek
İhracatçıları Birliğine gerek yok…” Nasıl olmaz, yani başından beri niye üye
yaptınız? Bu Botanik EXPO’yu nasıl aldık? Onların
üyeliğiyle aldık. Ya, nasıl oluyor da bunun içeride yer almasından rahatsız
olabiliyoruz? Enteresan bir şekilde arkadaşlarımız ısrar ettiler “O zaman bize
makul gerekçe söyleyin.” dedik. Yani neyse, bir gerekçesi varsa tamam çıkaralım
ama e, o zaman, Ekonomik Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı niye yazı yazıyor?
Bu kuruluşun üyesi kim? Şu anda onlar nerede?
Efendim, biz, tam tersine “Bunlar içerisinde yer alsın.” derken,
arkadaşlarımız “Olmaz.” dediler ve bunun üzerine tartışma yaşadık. Tartışmanın
esası buradan kaynaklanıyor. Israrla, “Efendim, o, işte, İhracatçı Birliğinin
Başkanı şöyle böyle…” Varsa bir şey soruşturulsun. İhracatçı birliklerinin yeri
burada, Sayın Toskay burada, dış ticaretten sorumlu Bakanlık yaptı yani Bakan
orada, soruşturma açarsınız varsa bir şey. Sonra çarşaf çarşaf
“Efendim, işte, o, şunu mu yaptı, bunu mu yaptı? Paraları açıklasın…” gibi
şeyler olur mu? O zaman, bir zafiyet var demektir. Açıkça söyleyeceğiz, neyse
istediğiniz şey söyleyeceksiniz. E, bunun üzerine de tartışma yaşandı
Komisyonda.
Arkadaşlarımız çözümü bulmuş, evvelallah:
“İcra Komitesini komple çıkaralım.” Şimdi, ya, bu nasıl bir çözümdür yani ben
anlamadım, komple çıkardık, mesele halloldu! Niye çıkarıyorsunuz? Yani İcra
Komitesi olmadan niye koydunuz? Nereden geldi şimdi bu çıkarma teklifi? Biz
“Daha iyileştirelim.” derken, tam tersine, iyice çözemedik, kapatalım.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada birçok şey var, fazla zamanınızı
almadan birkaç hususu söyleyeceğim: Burada AIPH’den
gelen yazılar var orijinal olarak, fotokopilerini aldık arkadaşlardan,
arkasında doldurulan anket formları var, Sayın Valiyle beraber dolduran
İhracatçı Birliği Başkanımız, İcra Komitesinde yer alan İhracatçı Birliği
Başkanımız. E, şimdi, olmasın, tamam, başkasını koyalım. Geldik,
arkadaşlarımız, o arada açıklamalar yaptılar, sağ olsunlar, birtakım şahsi
mülahazalarla. Arkasından, biz de açıklamamızı yaptık, basın toplantısı
düzenledik, kanaatimizi ve muhalefet şerhimizin özetini sizlerle ve kamuoyula paylaştık ana maddeler olarak. Şimdi, bir süre
sonra baktım, yani Sayın Badak Manavgat’a geçince
benim ilçem diye orada ayaküstü bir açıklama yapmış herhâlde. Yani içinde diyor
ki: ”Burada, Meclis kürsüsünden bizim sözümüzü dinlemeden bağırıp çağırarak EXPO’nun çıkmasını engelledi.” Bu nasıl bir laftır?
Daha Meclis kürsüsüne gelmemişti gerçi, komisyondaydı.
Şimdi, burada “Bağırıp çağırma yerine müzakere etseydi… Şimdi
Sayın Günal bunu açıklasın.” diyor.
SADIK BADAK (Antalya) – Sayın Günal, Komisyon görüşmelerinde…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi bir dakika Sayın Badak, açıklıyorum, bir şey söylüyorum size. Yanlışsa
söylersiniz, özür dilerim, ben basından aldığımı… Aynen size de gönderdim,
basına da gönderdim açıklamamı. Benim hiçbir şekilde böyle bir ne engellemem
olmuştur… Benim söylediğimi tekrar ediyorum, bu engellemeyse tekrar söylüyorum
size: İcra Komitesinin çıkarılması mantıksızdır, dayanağı yoktur.
Geldik, şimdi buraya, kendisine de açıklamamı yaptım, varsa bir
şey burada duruyor, basın açıklamamın metni burada, sizi tahkir eden bir şey
varsa… Ben sadece diyorum: Burada başka bir şey var.
Buradan geldik, gittik arkadaşlarımız açıkladılar, neyse ona da
söyledik. 3 arkadaşımız geldiler, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı,
Ticaret Borsası Başkanı ve İhracatçılar Birliği Başkanımız -görüştük bayramda
da- dediler ki: “Hocam biz orada bir şey yapacağız, bütün vekilleri
çağıracağız…” Bütün arkadaşlarımız oradaydı -2 kişi mazeretini bildirmiş- ve
orada oturduk konuştuk bütün partilerin temsilcileri olarak. “Yarın oturalım o
zaman bir şey arayalım.” dediler. Ben de dedim ki: “Bizim çekincemiz, burada
üç-dört ana husus var: İcra Komitesi, Genel Sekreterliğin EXPO Komiseriyle aynı
kişi olması ve İcra Komitesinin kaldırılmasından kaynaklanan bir ara birim
olmaması. Bunları düzeltelim, Yönetim Kurulunu da, şeyi de konuşuruz yani
içinde şu olacak bu olacak sorun değil.” dedik. Ertesi gün geldik, öğlen oldu,
akşam oldu, arkadaşlarımız dolaşıyor ara gezen gibi ama inisiyatif alması
gereken arkadaşlar yok.
Kimseyi kandırmayalım, sevgili arkadaşlar Plan ve Bütçe Komisyonu
üyesi arkadaşlarımız burada. Bizim bir uzlaşmayı, bir metin üzerinde uzlaşmayı
nasıl yaptığımızı hepiniz biliyorsunuz. Komisyon Başkanımız sayın bakanı veya
ilgili müsteşarı çağırır, bizi de çağırır grup sözcüleri olarak, otururuz,
anlaşabildiğimizde anlaşırız, anlaşamadığımızda deriz ki “Biz buna muhalefet
ediyoruz.” Bitti; yani işimiz bu çünkü. Eğer rahatsız edici bir şey varsa,
yanlış yapıldığını düşünüyorsak uyarmak görevimiz bundan niye rahatsız
oluyorsunuz? Siz de argümanınızı söylersiniz, bizi ikna edebilirseniz biz imza
atarız, biz sizi ikna edersek siz atarsınız. Uzlaşamıyorsak da gereğini kamuoyuna
söylemek zorundayız; bunda yadırganacak bir şey yok.
Ee o anda
arkadaşlarımız şimdi bunu bir sanki siyasi rant meselesi mi yapıyorlar
anlayamıyorum. Yani o anda hemen biz protesto ettik çünkü niye? Zaten tasarıda
olan İcra Komitesini bile içinden çıkarırken siz, bunu protesto etmeyelim mi
yani? Antalya’nın kurumlarına haksızlık yapılıyorsa protesto etmeyelim mi? Ee arkadaşlarımız bir taraftan “tweet”
atıyor; şu şuraya gitti, bu buraya geldi, oraya gitti diye başlıyorlar. Ee tekrar görüşülecek. Sayın Türel burada. “Tweet” atmış yine gazeteciler bana söyledi. “Efendim,
perşembe günü görüşeceğiz…” Yanına bir ekleme yapmış “…muhalefet engellemezse.”
Yapmasan ne güzel; görüşelim, çıkaralım Bismillah, daha Danışma Kurulu
toplanmamış, grup başkan vekilleri toplanmamış, gündem belirlenmemiş. Ha
söylersin, tabii ki, çıkarırız ama “Muhalefet engellemezse” niye ekliyorsun?
Yani şimdi ne var da onu ekliyorsun Sayın Türel?
MENDERES TÜREL (Antalya) – Engelleme değil, temenni bunlar!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hayır “İnşallah çıkarırız” diye temenni
negatif söylenmez ki, pozitif söylenir. “Arkadaşlarımız da destek olur,
elbirliğiyle çıkarırız.” de; ne güzel. Biz de teşekkür edelim.
Şimdi bu da geldi, arkadaşlarımız hakikaten söylediler. Akşamüstü
tekrar toplandık, baktık, saat altıda arkadaşlarımız arıyor. Dedim ki “Ya böyle
olmaz. Yani bu uzlaşmanın yolunu yapacak olan arkadaşlarımız belli; Komisyon
Başkanı veya üyeler gelir, otururuz metin üzerinde…” Akşamüstü ancak Sadık Bey
“Burada Sayın Bakana ilettik ama ‘İcra Komitesi şeyi olmaz, düzen bozulur.’
diyor.” dedi. Bakanlıktan yetkililerle görüşmüş.
Şimdi, yine bugünkü konuşmalardan sonra, arkadaşlarımız yine
“Efendim, tasarının insicamı bozulur.”
Değerli arkadaşlar, bu tasarıyı ben göndermedim. Bu tasarıyı
Bakanlık ve Bakanlar Kurulu gönderdi. Gönderdiğiniz orijinal tasarıda, bakın,
karşılaştırmalı metne bakın –Çıkarıp göstereyim mi hepinize?- Plan ve Bütçe
Komisyonuna gelen tasarı metninde var mı yok mu Sayın Bakan? Nasıl insicamı
bozuluyor? O zaman baştan niye koydunuz da Komisyonda bize bunu
değiştirtiyorsunuz da “Şimdi uzlaşalım” derken. Şunu da söyledik; dedik ki:
“Tamam, o kurumu istemiyor musunuz? İstemeyin, başka bir şey… Arada bir icra
komitesi olması lazım.” dedim arkadaşlara; uzlaşma bu. “Söylediğimiz şeyi yapalım
ama neyi istiyorsanız tartışalım, Sayın Bakan da gelsin bunu koyalım.” dedik.
Şimdi, biz bunları söylerken arkadaşlarımız akşamdan yine haberi
sipariş vermişler. Şimdi Menderes Bey bakıyor -Bana söyledi çünkü Arif Bey’le
yemekte otururken- sonra baktım, ben şaka yapıyor zannettim, ertesi gün haber
çıktı.
Şimdi, biz akşam görüşmedik mi? Değerli Bakanım, başkanlarım,
değerli milletvekilleri görüşmeye başlamadık mı? Bugün nereden başladık? Sayın Badak konuşmuştu, diğer partiler konuşuyor değil mi? Sabaha
kadar dursaydık da biz de konuşacaktık. Şimdi, bu ne demek? Böyle bir sipariş
haber, beklese bu gazetenin oradaki temsilcileri de sabahleyin, ertesi günü
beklese bu haber çıkar mı? Görüştük mü? Görüştük. Ha daha erken görüşmek… Ne
vardı ondan önce Toplu İş ilişkileri Kanunu yok muydu? Yani, Toplu İş
ilişkileri Kanunu bitince biz bunu görüştük mü? Görüştük. Peki kim engelledi? O
zaman Meclis Başkanı engelledi, bütün milletvekilleri engelledi. Yani, Toplu İş
ilişkileri Kanunu görüşmeseydik bunu çıkarabilirdik o gün. Kim yapıyor
tasarıyı? Buradaki Hükûmet yapıyor. Çalışma programını kim yapıyor? Gruplar,
uzlaşamazsak grup önerilerin oylanmasıyla yapıyoruz.
Şimdi, bunlar hiç hoş şey değil. Yani, biz doğruyu söylemekle
görevliyiz. Eğer bunun bir mantığı varsa anlatın şu anda da özür dilemeye
hazırım. Sayın Bakan burada, “Tasarının mantığı bozulur.” Peki, niye koydun
tasarıya? İşte, tasarıda bu var. Asıl tasarıda olan şeyi çıkarıyorsunuz. Tamam,
Ziraat Odasını koyun, Esnaf Odasını koyun, Şoförler Odasını koyun ne
koyuyorsanız koyun. Ama arada bir kurum olmazsa tamamıyla Bakanın ve Genel
Sekterin iki dudağının arasında bu işler olur mu? Sayın Bakanın işi gücü yok,
boyuna gidip orada Yönetim Kurulu toplantısı mı yapacak? Kararı alacak İcra
Komitesine yetkiyi verecek Sayın Valinin başkanlığında nasıl İcra Kurulu
yürüyorsa içinde yedi olur, dokuz olur, beş olur; A kurumu olur, B kurumu olur…
Bu işler böyle gidecek her seferinde Genel Sekreterimiz hem Genel Sekreter hem
Yürütme Kurulunun icracısı hem EXPO Komiseri, aynı anda denetleyen. Şimdi bunu
kabul etmemiz mümkün değil ki doğru değil, eksik, yanlış. Dolayısıyla, biz de
bir an önce çıksın istiyoruz.
Bakın söylüyorum, buradan tekrar ediyorum: Sayın Bakanım İcra
Komitesini koyarsanız, tekraren söylüyorum arkadaşlarıma da uzlaşma dediğiniz
şeyi söylemiştim, kamuoyu önünde de söylüyorum: Genel Sekreter ile EXPO
Komiserinin yetkilerini ayırt ederseniz İcra Komitesini düzgünce koyup Yönetim
Kurulunda da o temsilcileri dengeli bir şekilde koyarsak, ben diğer önergelere
imza atıp bütün her şeyi hemen anında ortak imzayla çıkarmaya hazırız. Ama
yanlış yapıyorsanız onu önermek zorundayız kamuoyuna karşı bir sorumluluğumuz var,
muhalefet ediyoruz, yasama denetimi… Bunu söylemek zorundayız ve burada
önergelerle düzeltilmesini talep etmek zorundayız ama bunlarda uzlaşma olursa
hemen bu önergelerimizi ortakça veririz, Antalya’nın beklediği kanun tasarısı
çıkar, her hâlükârda çıkar ama yanlışlarla çıkarsa yarın telafisi imkânsız
sonuçlar var; bittikten sonra devir işlemleri var, oradaki belirsizlikler var,
süreci var.
Yani bizim bunları söylemekteki amacımız, Antalya’ya yakışır bir
şekilde, sonrasında sorun çıkmadan, uygulamasında aksaklıklar olmadan gelmesi
gerekiyor. Bir an önce altyapı yatırımlarının başlaması lazım. Geçen hafta
yağışlarda, biliyorsunuz, bu yerin belirlendiği Aksu ilçesinde de yan
taraflarda da sürekli sel oluyor, altyapısı yapılacak, drenajı yapılacak, çok
uzun çalışma gerekiyor. Bütün bunları düşünerek düzgün işleyecek ve sık sık
revize etmek zorunda kalmayacağımız bir kanun yapalım hep beraber, Antalya’mıza
yakışan, Türkiye’ye yakışan, Antalya’nın ekonomisine, Türkiye'nin ekonomisine
katkıda bulunan, tanıtımımıza katkıda bulunan bir kanun çıkararak bir an önce
EXPO hazırlıklarını tamamlayalım diyorum.
İnşallah, burada, bu toplantıda bu önerilerimiz dikkate alınır, o
gün yapmış olduğumuz uzlaşma toplantısından sonra olmadı ama bugün, burada,
çıkarken arkadaşlarımız önerilerimizi Sayın Bakan da dikkate alırsa hızlı bir
şekilde önergeleri ortak imzayla çıkarırız, biz de bunun çıkmasını hızlandırmış
oluruz diyorum.
Ben bu duygu ve düşüncelerle tasarıyı esas itibarıyla
desteklediğimizi ve MHP olarak, Antalya milletvekilleri olarak -bütün
partilerdeki arkadaşlarımın aynı şekilde düşündüğünü biliyorum- ama
içeriğindeki eksiklikleri de, yanlışlıkları da düzelterek ve tamamlayarak
çıkartalım ne olursunuz. Biz MHP olarak her zaman yapıcı, yol gösterici ve
uzlaşmacı bir muhalefet anlayışından yanayız, “Önce ülkem ve milletim, sonra
partim, sonra ben” diyen bir anlayışa sahibiz. Onun için ülkemizin çıkarına
olan şeyleri hemen yaparız ama içinde eksikler varsa da bunlarla ilgili
düzeltmeleri, eleştirileri talep etmek de bizim en doğal hakkımızdır diye
düşünüyorum.
Tasarının Antalya’mıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.
Tasarı üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına Antalya Milletvekili Sayın Yıldıray Sapan.
Buyurun Sayın Sapan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; EXPO 2016 Antalya Kanun
Tasarısı üzerine şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
EXPO 2016 Antalya Dünya Botanik EXPO’sudur.
EXPO sergilerinin olimpiyatlardan bile daha önemli ve büyük bir organizasyon
olarak değerlendirilmesinin nedeni ziyaretçi sayısıdır. Osaka’da 1970’te
yapılan EXPO’yu tam 60 milyon kişi izlemiştir, Monreal’dekini 53 milyon kişi, Paris’tekini 65 milyon
ziyaretçinin gezdiği bilinmektedir.
EXPO’lar, yapıldığı
şehirlere ve ülkelere sınıf atlatmış, gelişme süreçlerini hızlandırmıştır.
Böyle bir organizasyonun Türkiye’de ilk kez yapılacak olması bizim için büyük
bir şanstır. Antalya’nın ülkemiz turizminin başkenti sayılması, burada EXPO’nun düzenlenmesini daha da önemli kılmaktadır.
Özellikle turizmin on iki aya yayılması ve çeşitlendirilmesi açısından katkısı
fazla olacaktır.
Bu dev organizasyonun ülkemize kazandırılması sürecinde büyük
gayret sarf edilmiştir. Kent dinamiklerinin tümünü içeren bir yapı
oluşturulmuştur. Kurumlarımız, bu yapıyı önce “Antalya ve Türkiye” sloganıyla
gerçekleştirmiştir. Bu yapı, kamu, özel sektör, sivil toplum güç birliğinin en
güzel örneğini sergileyerek EXPO 2016’yı ülkemize kazandırmayı başarmıştır. EXPO’nun kazanılma sürecindeki icra kurulu Antalya
Valiliği, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Gıda, Tarım, Hayvancılık İl Müdürlüğü,
İl Kültür, Turizm Müdürlüğü, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, Süs Bitkileri ve
İhracatçıları Birliği ve Antalya Ticaret Borsasıdır.
Değerli milletvekilleri, tasarının taslağı elimize ulaştığında,
Antalya’nın yerel dinamiklerinin ve sürecin önemli aktörlerinin ilgili
düzenlemede yer almadığı dikkatimizi çekti. AKP Hükûmetinin bu tasarı ile EXPO’yu Antalya’dan tamamen koparıp Ankara’ya taşımak
istediğini, ismi dışında Antalya ile ilişiğinin kesilmek istendiğini fark
ettik. Yine bununla birlikte, AKP’nin, Antalya 2016 EXPO’sunu
kente ve ülkeye değil sadece kendi yandaşlarına yeni bir rant alanı olarak
gördüğü anlaşılıyordu.
Tasarının ilk hâlinde Antalya Botanik EXPO’suna
emek veren, bu organizasyonun ülkemize kazandırılması için çaba harcayan Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğine bağlı Antalya Ticaret ve Sanayi Odası ve Antalya
Ticaret Borsası gibi kuruluşlar devre dışı bırakılmıştır. Orta Anadolu Süs
Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği dışlanmıştı. Ayrıca EXPO’nun proje hazırlama ve yapım sürecinde mutlaka yer
alması gereken Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ziraat
mühendisleri, mimarlar ve peyzaj mimarları gibi şubeler de yok sayılmaktaydı.
Kısaca, AKP Hükûmeti Türkiye ve Antalya için böylesine önemli bir projenin
yönetim ve icra kurullarında kendisine bağlı bürokrasiyi tercih ediyordu.
Bu noktada Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliğine ayrı
bir parantez açmamız gerekir. Bu birlik EXPO 2016 sürecinin ana aktörüdür,
projenin tüm aşamalarına büyük emek harcamış ve geçen yıllarda edinilen
tecrübeler sayesinde uluslararası EXPO’lar konusunda
büyük birikime sahiptir. Aynı zamanda da botanik EXPO’ların
en önemli mercisi olan Uluslararası Bahçe Bitkileri
Üreticileri Birliği nezdinde Türkiye delegasyonu olarak yer almış ve burada
Yönetim Kuruluna seçilmiştir. EXPO 2016 için bu kadar önem taşıyan bir kurumun
tasarı dışında bırakılması kabul edilebilir bir anlayış değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; EXPO 2016 Antalya Kanun
Tasarısı’nın Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak Antalya dinamiklerinin bu projede mutlaka yer alması,
EXPO 2016’nın Antalya’dan kaçırılmaması gerektiğine dikkat çektik. Verdiğimiz
değişiklik önergeleriyle bir nebze de olsa başarılı olduk. Bu önergelerle EXPO
2016 Yönetim Kuruluna, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve Antalya
Ziraat Odası Başkanını eklettik. Yine, Komisyondaki çabalarımızla ve
önergelerimizle eski adı “Danışma ve Yönlendirme Kurulu”, yeni adı “EXPO
Konseyi” olan birimin üyelerinin 33’ten
54’e çıkmasını sağladık. Buraya, Antalya’daki 19 ilçe belediyemizi, Antalya
Kent Konseyini, Akdeniz Üniversitesini eklettik, kent dinamiklerinin bu
konseyde temsil edilmesine önayak olduk.
Ancak burada, diğer arkadaşlar gibi, ben de bir noktaya değinmeden
geçemeyeceğim: Komisyon toplantısında AKP’nin 2 Antalya milletvekili söz Süs
Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliğine gelince anlam veremediğimiz,
aşırı bir tepki gösterdi. Âdeta bu kurum onların gözünde düşman olarak
algılanıyordu. Sonradan araştırdığımızda öğrendik ki Birliğin Başkanıyla
aralarında kişisel çekişmelerden kaynaklanan bir anlaşmazlık varmış. Bu yüzden,
aslında projenin tam da kalbinde yer alması gereken bu Birliğin yönetim
kurulunda yer almaması için ısrar ediyorlarmış. Aslında, bir ilin en yüksek
mülki amirini yetkisi olmadığı hâlde ayağına çağıran bir AKP anlayışından başka
da bir şey beklenmezdi. Dolayısıyla, bu davranış biçiminin de bu arkadaşa
yakışmadığını söyleyemeyeceğim.
Daha sonra AKP milletvekilleri yoğun ısrarlarımız üzerine eğer
istenirse bu Birliğin yönetim kuruluna ATSO veya Ziraat Odası kontenjanından
girebileceğini belirttiler. Ancak bu Birlik Ziraat Odasına üye olmadığı gibi ATSO’nun da yönetim kadrosunda yoktu. AKP her zaman olduğu
gibi yanlış bilgilendirme yapıp arkadan dolanmak suretiyle kamuoyunu yanıltmaya
çalışmıştır.
Değerli milletvekilleri, Komisyondaki ısrarlarımıza ve vermiş
olduğumuz değişiklik önergelerine rağmen AKP’nin ısrarla diretmesi sonucunda
kanunda bazı eksikliklerin olduğunu düşünüyoruz ve kamuoyuna buradan
duyuruyoruz.
Tasarıda, ajans birimlerinin çalışma usul ve esaslarını düzenleyen
yönetmeliğin çıkarılması için altı ay süre konulmuştur fakat en geç dört ayda
mutlaka hazırlanması gerekmektedir. Bu konuda zamanla yarıştığımız unutulmamalıdır.
Yalnız bilinmelidir ki bunu da yine AKP anlayışı engellemiştir.
EXPO 2016 Yönetim Kurulu Başkan Vekilinin mutlaka Antalya Valisi
olması gerekmektedir çünkü devlet geleneğinde vali bir ilin en yüksek mülki
amiridir. Ancak AKP, ısrarla, Başkan Vekilinin Bakanın atayacağı bir genel
müdür olmasının önünü açmıştır. Anlaşılıyor ki valiyi genel müdüre
ezdireceklerdir. Bu düzenleme devlet teamüllerine ters düşmüştür.
Yönetim Kurulunda Antalya Ticaret Borsasının da mutlaka olması
gerektiğini anlattık fakat bu önerimize de ısrarla karşı çıkıldı.
İlgili komisyonda biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
olarak kanunda belirtilen Genel Sekreterin her üç kurulda da oy hakkı olmaması
ve etkinliğinin azalması gerekliliğinden bahsettik. AKP, Genel Sekreterin çalışma
alanlarını genişleterek, kanunda yer alan “İcra Komitesi”ni
“Genel Sekreter” olarak değiştirip Genel Sekretere bağladı.
Ajansı temsil etmek ve yurt dışı ilişkilerde yetkili organ
görevini yapmak üzere Bakan tarafından bir EXPO komiserinin atanması gereklidir.
Uluslararası Sergiler Bürosuna göre de bir EXPO komiserimizin olması gereklidir
fakat AKP, EXPO komiserinden sadece “Tanımlar” bölümünde bahsedilmesini
istemiş, EXPO komiserini bir anlamda da pasifize
etmiştir.
Ayrıca, EXPO’nun bitmesiyle birlikte,
yaptırılan sergi alanının, bu amaç için Ajansa tahsis edilmiş binaların, tesis
ve müştemilatın Antalya’daki kuruluşlara tahsis edilmesi gereklidir. Oysa
ilgili taşınmazların Bakanlığa kalmasının AKP tarafından uygun olduğu
belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, EXPO 2016 Antalya Projesi ülkemiz ve Antalya’mız
için çok büyük önem taşımaktadır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sürecin
hep takipçisi olduk. Ayrıca, biz Antalya milletvekilleri olarak bu denli büyük
bir organizasyonun Antalya’da yapılacağından dolayı gururlandık. Plan ve Bütçe
Komisyonunda, tabiri yerindeyse, projenin Antalya’dan kavga dövüş kaçırılmaması
ve Antalya’nın yerel dinamiklerinin EXPO 2016 sürecinde olması için gayret
gösterdik. Bazı konularda AKP’nin inadını kıramadık çünkü Komisyona şartlanmış
bir şekilde gelmişlerdi. Umuyorum ki Genel Kurulda haklı taleplerimizi
görmezden gelmezler. Biz, tasarının tüm olumsuz taraflarının, olumlu
taraflarının bütün çıplaklığıyla kamuoyunun önüne çıkması için çalıştık,
Antalya için çalıştık. Bu düzenlemenin önünü tıkamayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRAY SAPAN (Devamla) – Gerekli katkıları koyduktan sonra
Meclisimizden geçirerek bir an önce yasalaşması için çaba göstereceğiz.
Sonuçta, aslolan Türkiye’dir, aslolan
Antalya’dır.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Sapan.
YILDIRAY SAPAN (Devamla) – Bitireyim Sayın Başkanım.
Ülkemizin bu düzenlemeye hak kazandığı en önemli uluslararası
organizasyon olan EXPO 2016 Antalya Projesi’nin küresel ölçekte başarıya
ulaşabilmesi için sivil toplum kuruluşlarının mutlaka EXPO 2016 kapsamına
alınması sağlanmalıdır yoksa, sadece AKP İktidarının sahiplenerek başarması
olası değildir. Gelin, bu işi kendimize saklamayalım, hep beraber yapalım.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyursunlar.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada, tasarısını görüşeceğimiz 2016 yılı Evrensel Botanik
EXPO’sunun Antalya’da gerçekleştirilmesi Uluslararası
Sergiler Bürosu tarafından 23 Kasım 2011 tarihinde onaylanmıştır. Her şeyden
önce ifade etmek isterim ki yüz altmış bir yıllık dünya EXPO tarihinde Türkiye
böylesine büyük bir organizasyona ilk defa ev sahipliği yapacaktır. EXPO’lar dünyada olimpiyatlardan ve futbol
şampiyonalarından sonra gelen en büyük uluslararası organizasyonlardır. 2016
yılında nisan ve ekim ayları arasında altı ay süreyle açık olması bu EXPO’nun önemini daha da artırmaktadır.
Söz konusu Botanik EXPO’nun ülkemiz
açısından ayrı bir önemi daha vardır. Türkiye, eşsiz iklim koşullarıyla birçok
açıdan olduğu gibi süs bitkilerinin nadide türleri ve çiçek soğanları
bakımından da dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir. Özellikle ihracatta
sadece sınır ötesi komşularımızla değil, Avrupa, Amerika ve Avustralya kıtaları
pazarlarında da payımızı artırmak, bugün gurur duyduğumuz zengin biyoçeşitliliği, elverişli coğrafi ve iklimsel koşullarıyla
Türkiye'nin küresel sorumluluğudur. EXPO 2016 Antalya, bu bağlamda sektörümüzü,
coğrafyamızı ve üreticilerimizi tüm dünyaya tanıtmak için ideal bir fırsat
olacaktır.
EXPO 2016, Antalya’nın Aksu’da bulunan, 110 hektar büyüklüğünde,
Bakanlığımızın Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü arazisinde
gerçekleştirilmesi öngörülmektedir.
EXPO 2016 Antalya için seçilmiş olan tema, ülkemizin coğrafi
özellikleri ile tarihî gelenekleri ve geleceğinin ortak bir yansıması olarak
“Çiçek ve Çocuk” teması olarak belirlenmiştir.
EXPO 2016 Antalya’ya 100 ülke ve 30 kuruluşun katılımı
öngörülmektedir, beklenmektedir.
EXPO alanı, ülke bahçeleri dışında, tarım müzesi, EXPO kulesi,
EXPO göleti, EXPO ormanı, EXPO tepesi, rekreasyon
alanları, amfi tiyatrolar, restoran, satış alanları, kongre merkezi ve çocuk
adası gibi yapılar içerecektir.
EXPO hazırlık ve organizasyonu süresince panel, seminer,
sempozyum, uluslararası kongreler, çocuk kongreleri, sergi, konser, gösteri,
festival ve yarışmalar gibi katılımı artırmaya yönelik pek çok etkinlik
düzenlenmesi öngörülmektedir. Antalya’nın turizm potansiyeli dikkate
alındığında EXPO alanını altı ay süreyle toplam 8 milyon turistin ziyaret
etmesi beklenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; EXPO 2016 Antalya
organizasyonunun koordinasyon görevi Başbakanlıkça Şubat 2011 tarihinde
Bakanlığımıza verilmiştir. Biz de bu görevin verilmesinden sonra çalışmalara
başladık ve üzerimize düşen görevi layıkıyla yerine getirmenin gayreti
içerisinde olduk.
Bu kapsamda gerçekleştirilen koordinasyon toplantıları ve 2011
Eylül ayında düzenlenen EXPO 2016 Antalya Çalıştayı
sonrasında ilgili kurum ve kuruluşların değerli katkılarıyla da ilk taslak
hazırlanmıştır, bugün huzurunuza getirilen tasarının ilk taslağı. Taslak 2
Şubat 2012 tarihinde 28 kamu kurum ve kuruluşu ile 47 sivil toplum örgütü ve
meslek kuruluşu olmak üzere toplam 75 kurum ve kuruluşun görüşüne açılmış ve
nihai şeklini almıştır. EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısı, 26-27 Haziran 2012
tarihlerinde Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldükten sonra huzurlarınıza
görüşülmek üzere getirilmiştir.
Tabii, bu arada şunu ifade etmek istiyorum, benden önce söz alan
değerli konuşmacılar buradaki birtakım tenkitleri dile getirirken tekrar bir
İcra Komitesinin varlığından, tekrar ihdas edilmesinden söz ettiler. Şimdi, biz
tabii tasarıyı Plan ve Bütçe Komisyonuna getirdiğimizde -bu adı üstünde bir
Hükûmet tasarısı, ki Komisyonda da arz ettim- Plan ve Bütçe Komisyonunda
verilen önergeler ve yapılan görüşmeler sonucunda oylanan, dolayısıyla Meclisin
iradesi olarak ortaya çıkan bir durum söz konusu, o da şu: Meclise sevk edilen
hâlden ayrı olarak Yönetim Kurulu üyelerinde bir değişiklik yapıldı. Örneğin
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği öngörülmüştü Yönetim Kurulu Üyeliği olarak,
bunun çıkarılması, bunun yerine Yönetim Kurulunda Antalya Ticaret Sanayi Odasının
yer alması önerildi ve oylandı, kabul edildi. Keza, daha önce tasarıda Yönetim
Kurulunda Genel Sekreterin de olması öngörülüyordu, onun da çıkarılması
suretiyle, onun yerine de Antalya Ziraat Odasının, bütün çiftçi kuruluşlarını
ve bütün üreticileri temsilen yer alması önerildi ve bu öneri bu şekilde kabul
edildi.
Tabii, Danışma ve Yönlendirme Kurulunda daha önceden 33 tane üye
öngörülmüştü fakat Plan Bütçe Komisyonunda, özellikle yerel dinamiklerin,
belediyelerin, Kent Konseyinin de katılması önerildi, biz de Hükûmet olarak
olumlu bir görüşle katıldık ve böylece 54’e çıktı -Kent Konseyi dâhil olmak
üzere- Danışma ve Yönlendirme Kuruluna yani EXPO Konseyine üye olacakların
sayısı; burada, sayıları artırıldı. Bu, özellikle çok önemli çünkü burada, özellikle
yerel dinamikler, buraya katkı sağlayacak yani EXPO’nun
gerek işleyişiyle ilgili gerek planlamasıyla ilgili gerek faaliyetleriyle ve
icraatlarıyla ilgili -ki, burada oluşturulacak olan alt komiteler var,
komiteler var, o komitelerde herkes olabildiğince katkı sağlayabilecek,
olabildiğince, eğer varsa eleştireceği hususlar bunları eleştirecek ve âdeta
bir meclis gibi, orası- bütün EXPO’yla ilgili
faaliyetleri, bütün değerlendirmelerini orada, o faaliyetlerin
değerlendirmesini yapmak suretiyle katkı ve katılım sağlayacaktır. Burada,
belediyeler, Kent Konseyi, Antalya merkez belediyelerinin tamamı, Akdeniz
Üniversitesi ve Antalya Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği de burada
zikredilmiştir, EXPO Konseyi üyesi olarak alınmıştır.
İcra komitesinin yerine Genel Sekreterliğin ihdas edilmesi, yine,
Plan Bütçe Komisyonunda verilen önergeyle kabul edilmiş. Amaç da burada,
tamamen, bu işleyişin daha etkin, daha seri, daha sade bir yapıyla olmasıdır.
Genel Sekreter ile Yönetim Kurulu birbirinden tamamen ayrı; birisi kararların
alındığı Yönetim Kurulu, Genel Sekreterlik de bütünüyle icradan sorumlu, seri,
süratli karar alabilecek ve Yönetim Kuruluna karşı sorumlu olacak bir yapı
oluşturulmuştur.
Şimdi, tabii, bu yapılar oluşturulurken biz, gerek Türkiye’deki
daha önce bu konuyla ilgili çıkarılan, yapılan düzenleme yani İzmir EXPO’suyla ilgili yapılan düzenleme gerekse dünyadaki
uygulamalar görüşüldü ve onlar da bir manada örnek alınmak suretiyle bu Ajans
yani Antalya Ajansı, EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı buna göre şekillendi.
Bizim amacımız, burada bütünüyle hızlı ve seri karar alabilecek
etkin bir mekanizma kurmak ama Yönetim Kurulunda da elbette ki, Antalya’nın
yerel dinamikleri olacak. Yönetim Kurulunda Antalya Valisi var, Antalya
Büyükşehir Belediye Başkanı var, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı var,
Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığının en az
genel müdür seviyesindeki temsilcileri ve bunun yanında Antalya Ticaret ve
Sanayi Odası ile Antalya Ziraat Odası olacak. Böylece, yerel dinamiklerin
ağırlıkta olduğu bölgede bir yapı öngörülmektedir. Bu şekilde de inşallah,
başarılı bir icraat ortaya koyar ve Türkiye, tarihinde ilk defa ev sahipliği
yapacağı bir EXPO’yu yüz akıyla gerçekleştirirken hem
Türkiye'nin tanıtımına vesile olacak hem Türkiye'nin ekonomisine, ihracatına
katkı sağlayacak ve bu sektörü de aynı zamanda geliştirecektir.
Bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Biz bütün bu kanuni
düzenlemeleri yaparken gerek Uluslararası Sergiler Bürosuyla gerekse
Uluslararası Bahçe Bitkileri Üreticileri Birliğiyle sürekli temas hâlinde
olduk. Neden? Çünkü onlar bütün bu tür EXPO’larda
evrensel manada -ki, sürekli bunlar dünyanın değişik ülkelerinde sergileniyor-
onlarla iş birliği hâlinde ve onlarla görüş alışverişi yapmak suretiyle bu
düzenlemeleri yaptık yani böyle bütünüyle oturup da dünyadan kopuk, dünyanın
gerçeklerinden kopuk bir şekilde bu tasarı hazırlanmadı. Bunu sizlere bu
şekilde ifade etmek istiyorum.
Gelirleriyle ilgili olarak: Projenin toplam maliyeti yaklaşık 180
milyon lira öngörülüyor, bekleniyor. Alt-üst yapı, tanıtım ve personel
istihdamı burada önemli maliyet unsurlarını oluşturuyor. Bakanlığımızın 100
küsur dönümlük bir arazisi var -Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü-
burası tahsis edildi bu alan için. Bir 30 dönüm kadar ilave bir yer var yine
Bakanlığımıza ait, burayı da biz EXPO alanı olarak katılmasını doğrusu arzu
ediyoruz yani burasını ileride Antalya’da daha geniş bir alanda ve daha sonra
da başka amaçlarla da yine Antalya’nın gelişmesi için kullanılabilecek bir alan
olarak düşünüyoruz.
Maliyetin yarısının devlet desteği, diğer yarısının ise diğer
kuruluşlar ve sponsorların vereceği katkılarla karşılanması öngörülüyor. Tabii,
ziyaretçi giriş bedeli, hediyelik eşya satışı gibi diğer promosyon ve organizasyon
sürecinde elde edilen gelirler de bu EXPO faaliyetleriyle ilgili gelirleri
oluşturacak. İthalat, Ajansın fikrî ve sınai mülkiyet hakları, Uluslararası
Sergiler Ofisi kurallarına uyma zorunluluğu ve yarışmalara ilişkin hükümlere
yer verildiği tasarıda Ajansın harçlardan, katılım paylarından, çeşitli
vergilerden muaf olması öngörülüyor. Yapılacak iş ve işlemler ile bu iş ve
işlemlerle ilgili harcamalarının Sayıştay tarafından ve Bakanlık Teftiş Kurulu
tarafından denetlenmesi öngörülüyor. EXPO sonrasında alanın turizm ve tanıtım
faaliyetleri için kullanılması planlanıyor. Böylece Antalya ili ve ülkemiz
adına turizm açısından önemli bir katkı sağlanmış olacak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; EXPO’lar
yalnızca sergi organizasyonları değil, gerçekleştirildiği bölgelerin cazibe
merkezi hâline gelmesine katkı sağlarlar; günümüz ve gelecek teknolojilerinin
paylaşıldığı, katılımcı ve ziyaretçilerin ortak ilgileri çerçevesinde buluşma
fırsatı yakalayabildikleri, ilgi, beceri ve kültürlerini paylaşabilme olanağı
yakalayabildikleri ortamlar yaratır. Dikkatinize yine sunmak isterim ki, EXPO
2016 Antalya, her ne kadar fiziki sınırları itibarıyla Antalya içerisinde olan
bir proje olsa da katkısı Antalya sınırlarının dışında Türkiye’ye olacaktır.
EXPO 2016 Antalya, ülkemiz tarafından gerçekleştirilecek en büyük uluslararası
organizasyondur ve Türkiye’nin projesidir. Dünyanın en önemli botanik sergisi
2016 yılında Antalya’da düzenlenecek ve tüm insanlık için umudu ifade eden
çocuk perspektifinden geleceğe bakarak yani geleceğe umutla bakarak Antalya’da
ışıldayacaktır.
Bu nedenle, EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısı’nın ivedilikle biz,
yüce heyetiniz tarafından kabul edilmesini temenni ediyoruz.
Ben, bu duygularla tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, dün burada soruşturma
önergesi için gizli oy kullandık. Bekir Bozdağ dün Almanya’daydı, burada oy
kullanmış. Tayyip Erdoğan Almanya’daydı burada oy kullanmış.
YUNUS KILIÇ (Kars) – Vekâleten…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Vekâleten yok, vekâleten olmaz. Bekir
Bozdağ’ın da vekâleten kullandığına dair bir işaret de yok. Tayyip Erdoğan,
Binali Yıldırım, Egemen Bağış ve Davutoğlu adına oy kullanılmış. Gizli oylamada
bir defa vekâleten oy olmaz. Yalnız, Bekir Bozdağ’la ilgili vekâleten kimin oy
kullandığı da belli değil. Gayriciddi bir oylama yaptınız. Ben size dedim “Açık
oylama yaptınız” diye. Böyle bir gizli oylama olmaz. Bu sahtekârlıktır! Bekir Bozdağ
Almanya’da, burada oy kullanıyor. Bu nasıl oluyor Sayın Başkan? Bakın, bende
Mecliste kullanılan oy şeyi var. Bekir Bozdağ, bizzat kendisi oy kullanmış,
başkası vekâleten de yok. Bu sahtekârlık bu Mecliste nasıl oluyor? Bu kadar
sahtekârlığa bu Meclis nasıl dayanır? Böyle olmaz!
BAŞKAN – Sayın Genç, sözleriniz zabıtlara geçti. Konuyu
araştıracağız.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama zapta geçmesi önemli değil ki, sizin
içinize geçmesi lazım.
BAŞKAN – Yalnız, benim yaptığım oylama, siz de biliyorsunuz ki, bu
Mecliste her zaman yapılan şekliyle yapıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, olmaz! Gizli oylamada vekâleten oy
olmaz.
BAŞKAN - Buradaki arkadaşların gözü önünde yapıldı. Bizim
yaptığımız bir şey yok.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yazılı bir vekâletname varsa görmek
isteriz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, gizli oylamada vekâlet onayı
olmaz. Tayyip Erdoğan Almanya’da, kendisi hakkında burada oy kullanıyor.
BAŞKAN – Efendim, inceletiriz, söylediğiniz doğruysa inceletiriz,
bunu saygıyla karşılıyorum ama “siz yaptınız” dediğiniz zaman…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır ama yaptırıyorsunuz işte. Dedik ki:
“Doğru dürüst, ciddi bir oylama yapın.”
BAŞKAN - Biz burada bordlar kurdurduk,
aynen, başka gizli oylamalarda olduğu gibi, aynen uyguladık.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim.
BAŞKAN - Bizim yaptığımız başka bir şey yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz, dün, bütün AKP’lileri buraya koydunuz,
açık oylama yaptınız. Üstelik de, Bekir Almanya’da, burada oy kullanıyor. Böyle
bir şey olmaz yani!
BAŞKAN – Bütün AKP’lileri koydum diye bir şey yok. Harf sırasına
göre…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, burada var işte. Oylama sonuçları
burada Beyefendi. Bakın, Bekir Bozdağ oy kullanmış.
BAŞKAN – Efendim, bakınız… Sayın Genç, bakınız, beni dinler
misiniz bir dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, dinleyeyim.
BAŞKAN – Bildiğiniz gibi, öteden beri o tip oylamalarda illerin
harf sırasına göre ikiye ayrılıyor ve ona göre oylama yapılıyor. Biz de aynı
şeyi yaptık.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Anladım da bunun kontrolü yok mu? Bekir
Bozdağ Almanya’da, burada oy kullanmış, işte.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Verdiği vekâletname varsa, onu görmek
isteriz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya vekâletle oy kullanılmaz, bir de vekâlet
yok burada.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Genç, vekâletleri olup olmadığını
incelettireceğim. Sözleriniz zabıtlara geçti, lütfen buyurun, devam edelim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Zapta geçmesi önemli değil. Bu
usulsüzlükleri her zaman yapıyor, AKP’lilerin huyu!
BAŞKAN – Şimdi rica ediyorum, bakınız…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hacdayken burada oy kullanıyorlar,
hacdayken burada sahte oy kullanıyorlar!
BAŞKAN – Böyle bir şey yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Almanya’dayken burada sahte oy
kullanıyorlar, bu Meclisin ciddiyeti nerede?
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen… Her iddia araştırılır ve söylediğiniz
doğruysa gereği yapılır. Lütfen yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama ne ceza vereceksiniz peki, ne olacak?
Bu oylamayı iptal edelim.
BAŞKAN – Efendim, bunun da yolları var. Öyle sizin bağırıp
çağırmanızla iptal edilmez.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne yolu var ya? Usulsüz oylama
yapıyorsunuz! Ne yaptıysanız yanınıza kâr kalıyor! Böyle bir şey olmaz ya!
BAŞKAN – Yolları var, itiraz edersiniz, gereği yapılır.
Bazı arkadaşlarımız soru-cevap için sisteme girmişler.
Şimdi Sayın Günal, buyurun efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tekrar soruyorum: Bu tasarıyı siz hazırladınız. İcra
Komitesi tasarının insicamını bozuyor mu? Az önce “Uluslararası kuruluşlara
danıştık.” dediniz. Bunu da onlara danışarak mı yaptınız? Yani “Önergeyle
değişti, Meclis iradesi.” diyorsunuz ama MHP’li üyeler orada yoktu, CHP’liler
de katılmadı. Siz açıkça “Biz bunu böyle değiştirdik.” deyin biz de itiraz
etmeyelim. Ama sanki Meclis iradesiymiş gibi yaparsanız o zaman bir ters anlama
olur Sayın Bakan. Açıkça bunu siz, kendi istediğinizi itiraf edin. Yani İcra
Kurulu raporunda da söyledim, size ulaştı mı, ulaşmadı mı? Valinin de içinde
olduğu 7 kişilik İcra Kurulunun karşılaştırmalı tablosu var bende, size de
sunmuşlar. Oradaki görüşleri dikkate aldınız mı, almadınız mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.
Sayın Karaahmetoğlu…
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gündem EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısı ise de, Sayın Bakan Genel
Kuruldayken, fındık üreticileri adına öğrenmek istiyorum: Doğrudan gelir
desteği önümüzdeki yıl da ödenmeye devam edecek mi?
Teşekkürler, saygılar.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın Eronat…
OYA ERONAT (Diyarbakır) –Sayın Başkan, dün Diyarbakır’dan çok
sayıda telefon aldım. BDP’li belediyeler otobüsleri
çalıştırmadığı için insanlar hastanelere gidememiş, taziyelerine ve
cenazelerine katılamamışlardır. BDP Eş Başkanı “Diyarbakır’da örgütlü gücümüzü
gösterdik.” diyor. Eğer yüreğin de, gücün de varsa PKK’nın arkasına saklanmadan
gücünü göster. Öldürme ve tehditle herkes güç gösterisinde bulunur. Çocukların
etekleri altına saklanarak güç gösterisinde bulunan bu güruhu şiddetle
kınıyorum.
Teşekkür ediyorum.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Güruh sensin, sen, hırsız milletvekili!
Çalarak geldin oturdun, utanmaz!
BAŞKAN – Lütfen…
Sayın Acar…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, terbiyeli olsunlar.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Güruh sensin. Terbiyeyi “güruh” diyene
söyle. Hırsız milletvekili, hırsız!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Seçilmiş insanları muhatap alırız, sen
seçilmiş insan değilsin.
BAŞKAN – Lütfen, lütfen efendim, lütfen.
Sayın Acar…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Atanmış milletvekilini muhatap almıyoruz
Sayın Başkan, seçilmiş milletvekilleri varsa...
BAŞKAN – Lütfen, lütfen efendim. Atanmış milletvekili yok.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Ne diyor, insan hakkı, hürriyet hakkı:
Adam yerde bulsa bakar kimin diye değil mi? Ahlaksız!
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, et ithalatıyla ilgili olarak vergilerin artırılacağı
ve bunun da tüketiciye intikal eden et fiyatlarını yüzde 20 artıracağı
öngörülmektedir. Bu haberler günlerdir basınımızda ve yayınımızda yer alıyor.
Sayın Bakan, hayvan üreticileri inim inim inliyorlar, kurbanlık
hayvanlarını satamadılar, büyük zararlar ettiler. Hayvan üreticileri
gönderdikleri hayvanlarının sadece üçte 1’ini üçte 2’sini geriye, tekrar
memleketlerine geri götürmek zorunda kaldılar, çok ucuz olduğu için, bu hayvan
üreticileri bu durumdayken nasıl oluyor da fiyatlar yüzde 20 artıyor? Bununla
ilgili bir tedbir alacak mısınız? Tüketiciyi koruyacak mısınız? Bunların
cevaplarını istiyoruz ve bu vergi artışı nedir, ne işe yarayacaktır, ne için
yapılmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Acar.
Sayın Türkoğlu…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, büyükşehir yasası İçişleri Komisyonunda görüşülürken
bir düzenlemeden dolayı memnuniyetimizi ifade ettik. Orada büyükşehir
belediyelerinin her türlü tarımsal faaliyette bulunmasına imkân getiriliyor
idi. Böylece, tarımı bir parça sizin elinizden kurtaracağımızı düşünerek
buradaki memnuniyetimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
Osmaniye’de üç gün hastalığından dolayı binlerce hayvan denilecek
seviyede kayıplarımız söz konusu. Bu hayvanlar sizin 8 bin liraya vatandaşa
satıp, vatandaşın 2.500 liraya piyasaya satamadığı hayvanlar. Şimdi de üç gün
hastalığından dolayı Osmaniye’deki hayvan üreticileri, besleyicileri büyük bir
sorunla karşı karşıya. Bu sorunu çözmek için bir projeniz var mı? Yoksa büyükşehir
belediyesi geçerse belediye başkanlarına mı bırakacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkoğlu.
Sayın Akar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, biraz evvel fındıktan
bahsettik. Kocaeli bölgesinde fındık üreticilerinin bir kısmı destekleme parası
alıyor, bir kısmı alamıyor yani Kandıra ilçesinde fındık üreticisi destekleme
alıyor ama İzmit ilçesindeki fındık üreticisi destekleme alamıyor.
Yine bir başka şey, Avluburun köyünde üç
tane ineği olan vatandaş köylünün ahıra bağlattığı su sayacından su parası
olarak 270 TL su parası ödediği tespit edildi. Şimdi, bu köylü için, yeni
çıkacak bütün şehir veya büyükşehir yasasını getirdiğinizde Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı olarak bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biliyorsunuz, cezaevlerinde süren açlık grevleriyle ilgili Meclis
herhangi bir çözüm üretmediği için halkımız dün Diyarbakır’dan Hakkâri’ye,
İstanbul’dan Çukurova’ya, her yerde alanlara çıkmıştır ve Meclisin duymayan
kulaklarının bu soruna müdahil olması ve duyarlı olması için çağrıda
bulunmuştur. Diyarbakır halkı da dün yüzde 100’e yakın bu çağrıya, halkımızın
bu çağrısına uymuştur.
Biz tabii, burada Yüksek Seçim Kurulu tarafından atanmış olan bir
kişiye cevap verme ihtiyacı içerisinde değiliz…
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Veriyorsunuz, veriyorsunuz!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …ancak halkımızın doğru bilinçlenmesi
açısından, dün halkımızın özgür iradesiyle gelişmiş olan bu tepkinin Mecliste
bir duyarlılık çağrısı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Baskıyla, baskıyla…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Baskıyla bütün Diyarbakır mı ayağa
kalktı?
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sizin yaptıklarınızı biz iyi biliyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Kendi milletvekilinize sorun, kepengi
niye kapalıymış bir sorun.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Milletvekilimiz de biliyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Milletvekiliniz de baskıyla kapatıyorsa
zaten bitmiş demektir. Sizi muhatap almıyoruz zaten.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Alıyorsunuz, alıyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Halkımızı bilinçlendiriyoruz, sizi
muhatap almıyoruz, asla almıyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Alıyorsunuz işte, alıyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Mazbata hırsızısınız siz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Vergi mükelleflerinin borçlarının ertelenmesiyle ilgili 6322
sayılı Yasa 30 Ekim itibarıyla son buldu fakat aradaki altı günlük bayram
tatilinde vatandaşların borçları ödemeleri yönünde talepler gelmektedir.
Hükûmet bu konuda, bu borçların -tarım arazilerinin alımındaki, 2/B’deki üç
aylık erteleme gibi- tahsili yönünde bir uzatma düşünüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Bakanım, buyurun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Günal’ın demin söylediği İcra Kuruluyla ilgili hususu ben
tekrar aslında Komisyonda da ifade etmiştim, biraz önce kürsüde yine arz ettim.
Sonuçta biz, bir tasarıyla Meclisin huzuruna geliyoruz, irade sahibi Meclistir;
bunu oylar, önerge verir, kabul eder, reddeder. Bizim ona diyeceğimiz bir şey
olamaz. Şimdi…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yapmayın Sayın Bakanım, önergeyi kim
verdi, kim oyladı? Allah rızası için yani…
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Şimdi bakın, biraz önce bir Değerli Muhalefet Milletvekilimiz dedi ki: “Biz de
şu kent konseyinin, şu üyelerin alınmasıyla ilgili katkı sağladık, önerge
verdik ve bu gerçekleşti.” Yani demek ki…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Çıkartma önergesini kim verdi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
…sadece iktidar vekilleriyle veya önerileriyle değil muhalefetle de
milletvekilleri kendi aralarında sonuçta Başkan oylama yapar, o arada salonda
bulunan Plan Bütçe Komisyonu üyeleri bunu oylar, kabul eder, reddeder. Biz,
Plan Bütçe Komisyonunun…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Şimdi de takdire bırakacak mısınız? Önergeler
geliyor o zaman takdire bırakacak mısınız?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Sayın Başkan…
Müsaade ederseniz tamamlayayım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hayır, takdire bırakacak mısınız dedim,
bir şey demedim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Tamamlayayım.
Şimdi, biz daha etkin bir denetim ve daha etkin bir yönetim
oluşması için EXPO ajansındaki organların teşekkülünü milletvekillerimizin
iradesiyle birlikte kararlaştırıldığı şekliyle Komisyondan buraya getirdik.
Biraz sonra burada bu tasarı tekrar huzurunuzda tartışılacak, konuşulacak,
oylanacak. Yüce Meclisin iradesi ne yönde olursa biz onu kabul ederiz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Aynı şeyi bekliyoruz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Sayın Karaahmetoğlu’nun fındıkla ilgili hususu. Biz daha önceden, tabii,
söyledik. 2009 yılından itibaren üç yıl süreyle fındıkta alan bazlı destekleme
ödemesi yaptık ve dekar başına 150 liralık bir ödeme gerçekleşti. 2012 yılında
en son ödemeyi yaptık. Bundan sonraki süreç içerisinde de bu uygulama devam
edecek, bununla ilgili karar hazırlanıyor yani destekleme fındıkta önümüzdeki
yıl için de olacak, bunu da sizinle paylaşmak istiyorum.
Et ithalatıyla ilgili Sayın Acar’ın söylediği husus şu. Önce şunu
söyleyeyim: Bu sene Türkiye’de gerek büyükbaş hayvanda gerek küçükbaş hayvanda,
alınan tedbirlerle, ciddi bir üretim artışı meydana geldi. Kurbanlık için
hazırlanan hayvan sayısında -büyükbaşta da, küçükbaşta da- ciddi bir sayısal artış
var. Bizim aldığımız… Dün yayınlanan tebliğ de şu: Yüzde 30 olan kasaplık canlı
hayvandaki vergi oranı yüzde 40’a çıkarıldı.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Kurbanlık eti Bulgaristan’dan getiriyorlar
Sayın Bakanım, ne vergisi ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Yüzde 40’a…
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Kurbanlık eti Bulgaristan’dan getiriyor
halk.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Kasaplık karkas etin vergisi de yüzde 75 iken yüzde 100’e çıkarıldı.
Buradaki amaç, elbette ki, Türkiye’de üreticilerin bu faaliyeti
daha iyi, biraz daha rekabet edebilecekleri bir hâlde tutmak, dünya
fiyatlarıyla Türkiye fiyatları arasında bir denge oluşmasını sağlamaktır.
Biz burada tüketicileri de asla mağdur etmeyecek, üreticilerimizin
de bu faaliyetlerini sürdürebilecekleri bir politika izledik.
Size şunu söyleyeyim: Büyükbaş hayvan varlığı… Türkiye’de
devraldığımız noktadan bugüne büyükbaş hayvan varlığında yüzde 26’lık bir artış
var, bu çok önemli bir artıştır.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)- Sizin mi, Hükûmetin mi? 2002’ye
göre mi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Küçükbaş hayvan varlığında da 2002 seviyesinin üzerine çıkıldı, 32,3 milyonun
üzerinde şu anda küçükbaş hayvan varlığı var. Alınan tedbirlerle, uygulanan
politikalarla bu oldu. 4.300 tane, Türkiye’de elli baş üstü büyükbaş hayvan
işletmesi varken şu anda bu 27 bin 800 civarında. Bu, şu demektir: Türkiye’de
bu süre zarfında yani son on yıl içerisinde 24 bine yakın yeni elli baş üstü
işletme kuruldu, büyükbaş işletme. 6 milyar liranın üzerinde faizsiz kredi
uygulandı. Şimdi üretim belirli bir düzeye geldi. O nedenle de ithalatın da
buna paralel, dünyadaki gelişmelere paralel olarak gözden geçirilmesi, ithalat
rejiminin, gerekiyordu. Biz de bunu sağladık, bunun üreticiler için yararlı bir
adım olduğunu düşünüyoruz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Yüzde 20 zam olacak mı Sayın Bakanım?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Üç gün hastalığıyla ilgili olarak da… Şimdi, bu üç gün hastalığı yeni bir
hastalık değil, 1980’den bu yana o coğrafyada görülüyor. Hastalıkla ilgili
aşılama çalışmaları yapılıyor, oradaki iklim faktörleri, kuraklık, sıcaklık
gibi faktörler ve o aradaki birtakım sinek vesaire gibi, onlardan bulaşan,
onlar aracılığıyla buluşması, bazı illerimizde, bir iki vilayetimizde bu sene
maalesef daha ağır seyretmiştir. Bir kan parazitinden kaynaklanıyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir tedbir var mı borçları ertelemek
gibi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
– Dolayısıyla, bununla tedbir şu:
Aşılama çalışmaları yapılıyor, eğitim çalışmaları yapılıyor. Ama şöyle,
üreticilere biz diyoruz ki, üreticileri eğitiyoruz, alabilecekleri birtakım
tedbirler var, o tedbirleri almalarını sağlıyoruz, o yönde eğitim veriyoruz,
artı aşılama çalışmaları yapıyoruz. E zaten sigorta, bunlarla ilgili sigorta
bedelinin yüzde 50’sini hibe olarak veriyoruz. Dolaysıyla, hayvanlarını sigorta
ettirdikleri takdirde bu sigortanın da yüzde 50 bedelini biz ödüyoruz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Aşıyla, eğitimle önüne geçilmiyor ki
hastalık öldürüyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
–Geçer geçer, geçiyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Nerede geçiyor efendim?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Dolayısıyla, Sayın Akar’ın fındıkla ilgili “Bazı ilçeler alıyor, bazı ilçeler
almıyor.” gibi bir uygulaması oldu. Tabii, fındıkta belirli kurallar vardır.
Buranın, o bölgenin bir fındık dikim alanı olduğu, belirli bir meyilde, belirli
bir yükseklikte olması şartı var. Komşu da olsa her ilin, her ilçenin
topografyası ayrı. Bunlar ta 1990’larda alınan kararlarla, o gün alınmış ve
fındık dikim alanı olarak kaydedilmiş alanlardır, onlar alıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bugüne kadar yanlış oldu, düzeltin diye
söylüyorum.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Vergi mükellefleriyle ilgili ve diğer hususlarla ilgili de tabii, yazılı olarak
onlarla ilgili bilgi vereceğim vergi mükelleflerinin durumuyla ilgili.
Maliyeyle görüşmem lazım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, süremiz var.
BAŞKAN – Efendim?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Beş dakika var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Soru sormak isteyen arkadaşlar
var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, hayvancılık yasası mı ya?
BAŞKAN – Sayın Özkan, biraz evvel görüştünüz. Tekrar mı?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, Sayın Bakanı ve Et ve
Balık Kurumu Genel Müdürümüzü burada bulmuşken, Kurban’da talep azlığından
dolayı üreticinin elinde hayvanlar kaldı, küçükbaş hayvanlar kaldı, koyun ve
keçiler kaldı. Bunların değerlendirilmesi yönünde –ben, Burdur’la ve diğer
illerle telefonda görüştüm- Et ve Balık Kurumuna bir kaynak aktarılıp bunların
bu süre içerisinde, bu bir aylık süre içerisinde –önümüz kış çünkü- Et ve Balık
Kurumu tarafından değerlendirilmesi talep edilmektedir. Bu konuda Hükûmetin bir
çalışması olacak mı? Bakanlığımız bu konuda ne düşünüyor?
Bu hayvanların değerlendirilmesi bir zaruret çünkü bu insanların
tarım krediye, Ziraat Bankasına borçları var, mazot borçları var, ilaç borçları
var, tohum borçları var. Bunun için bu hayvanların mutlaka Et ve Balık Kurumu
tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Oraya kaynak aktarılmasını bekliyoruz.
BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap verecek misiniz efendim?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, Et ve Balık Kurumuna, Kurban sonrasında 1.800 civarında müracaat
oldu. O müracaatlar değerlendiriliyor, değerlendirilmekte. Onlar belirli
kombinalarda hayvanlarını kestiren, kestirmek isteyen Et Balık Kurumuna, onlar
belirli bir düzen içerisinde kendilerine veriliyor büyükbaşla ilgili olarak.
Önceki yıllarda da yaptık, bu sene de yapıyoruz, üreticinin mağdur olmaması
için bu tedbirler alındı.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN : Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
14’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
313 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, tasarının birinci bölümünün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ile 12’nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde gruplar adına birinci söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Osman Kaptan, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlarım, EXPO demek dünya sergisi demektir,
uluslararası sergi anlamına gelmektedir. EXPO 2016 Antalya organizasyonu,
Antalya ve Türkiye’de bir ilktir. EXPO 2016 Antalya, Antalya’nın ve Türkiye'nin
tanıtımı ve reklamı demektir, turizm ve tarımda çekim merkezi demektir. EXPO
istihdam demektir, sadece Antalya’da değil Burdur’da, Isparta’da, Afyon’da ve
bölgede altı aylık hareketlilik, canlılık, ekonomik, sosyal ve kültürel yönden
20 bin etkinliğin yapıldığı, 8 milyon yerli ve yabancı insanın katıldığı dev
bir organizasyon demektir. Bunun için bu kanunu çok önemli görüyoruz.
Eleştirilerimiz ve önerilerimiz daha işlevsel, daha iyi bir kanun çıkması
içindir. Bu yasanın Antalya’mız için, Türkiye’miz için hayırlı olacağına,
yararlı olacağına inanıyor ve destekliyoruz, emeği geçen herkese de teşekkür
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, Antalya demek yılda 11 milyon turistin
geldiği, 7 milyar dolar turizm geliri getiren il demektir. Antalya; Paris,
Londra, New York’tan sonra dünyada en fazla turist çeken 4’üncü kent, Avrupa’da
ise 3’üncü kent demektir. Antalya, sebze ve meyve ihracatında Türkiye’de 1’inci
il demektir. Nüfusta 6’ıncı il, sosyoekonomik gelişmişlikte 5’inci ildir. Yaşanabilirlik sıralamasında 2’nci ildir. Antalya demek 81
ilden insanlarımızın gelip yerleştiği il demektir. Antalya, devletten
aldığından fazlasını devlete veren il demektir. Devletten aldığı 3 milyar 59
milyon TL, devlete verdiği ise 4 milyar 152 milyon TL’dir. 1,1 milyar TL
verdiği fazladır.
Öz olarak, Antalya, verdiğini alamayan bir ildir. Aslında
Antalya’ya yapılan yatırım Türkiye’ye yapılan yatırımdır. EXPO’yu
Antalya hak etmektedir. Bu hakkın verilmesiyle birlikte şu önerilerimizin de
yapılmasını, yerine getirilmesini talep ediyoruz:
1) 2016 yılına kadar Antalya’ya hızlı trenin getirilmesi
sağlanmalıdır. Zaten Sayın Ulaştırma Bakanı Paris’te söz vermişti, bu sözün
yerine getirilmesini bekliyoruz.
2) Antalya’ya da otoban yapılması ve Antalya’nın Türkiye otoban
ağına bağlanması sağlanmalıdır.
3) Çubuk Beli’ne tünel yapılmalıdır.
4) Antalya çevre yolları öncelikle yapılmalıdır.
5) Antalya merkeze yeni bir havaalanı yapılması ya da mevcut
havaalanının daha da genişletilmesi sağlanmalıdır.
6) Antalya’nın batı ilçelerinden birisine de havaalanı
yapılmalıdır.
7) Doğal gazın Antalya’nın tüm ilçelerine getirilmesi ve doğal
gazın otellerde ve seralarda da kullanılması sağlanmalıdır.
Sayın arkadaşlarım, Antalya’da EXPO 2016 yasasının çıkması için
heyecanla bir bekleyiş vardır. Bu bekleyişe karşın, büyükşehir yasa tasarısı
ile belde belediyelerinin ve köylerin kaldırılması ile birlikte 2/B Yasası’nın
uygulamaya yansıtılması da merakla ve tepkiyle beklenmektedir. Çünkü
Antalya’nın bir ucuyla diğer ucu arasındaki mesafe 640 kilometredir. Bu mesafe
Ankara’dan İzmir’e kadar olan mesafeden daha fazladır; buradan, Ankara’dan
Malatya kadardır, Ankara’dan Kahramanmaraş kadardır.
Almanlar daha çok Antalya’nın Alanya ve beldelerinde mülk alırken,
İngilizler daha çok Kaş, Kalkan’dan ev almaktadırlar. Kalkan’da 900’ü İngiliz
olmak üzere 1.200 yabancı mülk satın almıştır. Turistik bölgelerdeki belediye
başkanları ve çalışanları ile belde esnafının mesaisi, beldedeki çalışan
esnafların mesaisi yirmi dört saattir; gecesi gündüzü yoktur, çalışma esastır,
hizmette kalite esastır. Belde belediyelerinin kalkması turizmde bindiğimiz
dalın kesilmesi anlamına gelmektedir. Kırsalda köylerin kalkması ile de
köylünün üstüne vergiler yüzde 100 artarak binecektir, yoksulluk, fakirlik
artacaktır, ev yapmak sorun olacaktır. Esnaf tabela assa para, su para, katı
atık para, her şey para. Deli Dumrul örneği gibi, ilçe, büyükşehir, belediye
hizmetlerini alandan da almayandan da para alacaktır. Bir yerde yangın çıktı mı
ilçeden, ilden itfaiye gelinceye kadar yanmayan ev, kül olmayan dükkân
kalmayacaktır. Su baskını, sel, doğal afet ona kezadır.
Sayın arkadaşlarım, Antalya’nın büyükşehir kanalizasyon sorunu
yüzde 65 oranında çözülmüştür. Antalya Büyükşehir, kendi yüzde 35’lik
kanalizasyon sorunu varken beldelerin, köylerin kanalizasyonunu mu yapacaktır?
Yani Hükûmet “Köyleri büyükşehir yapacağız.” diye, “Sakın büyükşehri de ‘büyük
köy’ yapmasın.” diye endişe duyuyoruz. “Turizm bölgelerinde belde belediyeleri
kalkmasın, köyler kalkmasın.” diyoruz. Ama ille de “Kaldıracağız.” diyorsanız,
“Side, Belek, Kalkan gibi turistik beldeler ilçe yapılsın.” diyoruz.
2/B’ye gelince, değerli arkadaşlarım, Antalya’da toplam 300 milyon
metrekare 2/B arazisi vardır, bunun 260 milyon metrekaresinin çalışmaları
tamamlanmış, 40 milyon metrekaresinin de çalışmaları devam etmektedir. 2/B
konusunda Antalya’da üçte 2 oranında müracaat olmuş, yaklaşık 50 bin müracaat
yapılmıştır. Bu müracaatların yüzde 41’i belediye mücavir alanları içinde,
yüzde 59’u da mücavir alanın dışındadır. Mücavir alanın dışında olanlar bin
lira müracaat parası vereceklerdi mevcut duruma göre, 2/B’li
yerleri de dört yılda sekiz taksitle ödeyeceklerdi. Ama şimdi, bu kanun çıkarsa
belediye mücavir alanı içine girecek her yer, müracaatlar 2 milyar liraya
çıkarılacak, 2/B’lik yerlerin parasının ödenmesi dört
yıldan üç yıla, taksit de sekiz taksitten altı taksite indirilecekti. Bu
durumda, bir kanun bir başka kanunla kişilerin aleyhine çevriliyor. Vatandaşa
eziyet etmeyelim, bunu düzeltelim.
Sayın arkadaşlar, bir önemli konu da 2/B’de rayiç bedellerin
yüksek oluşudur. Rayiç bedeller yeniden düzenlenmelidir. 2/B’nin müracaat
paralarını veremeyen vatandaşlar anaparayı nereden vereceklerdir? Sonra,
müracaat parası da neyin nesidir? Vatandaş Hükûmete “Benim 2/B’lik yerimi ver.” diye dilekçe veriyor, dilekçenin
karşılığında bin lira, 2 bin lira para alıyorsunuz. Bu yanlıştır, yazıktır,
günahtır. Vatandaşın hükûmete dilekçe vermesini, selam vermesini paralı hâle
getiriyorsunuz. Seçimde oy almak için devletin parasıyla vatandaşa makarna,
kömür veriyorsunuz; vatandaşın devlete durumunu arz etmesini ise paralı hâle
getiriyorsunuz.
Sayın arkadaşlarım, sözlerimi bitirirken sizin ve yüce Türk
milletinin geçmiş Kurban ve Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum, bundan sonraki
nice bayramlarda insanlığın kurban edilmemesini, cumhuriyetin kurban
edilmemesini diliyor, hepinize saygılar sunuyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaptan.
İkinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu hükmi şahsiyeti adına bir irade
beyanında ve bir üzüntümü sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Yoksa bu konuyu,
Antalya milletvekillerimiz var, gerektiği şekilde zaten değerlendiriyorlar.
Öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Antalya
milletvekilleri olarak ve Milliyetçi Hareket Partisinin Antalya teşkilatları
olarak biz EXPO 2016 Antalya Projesine yürekten destek veriyoruz. Hiçbir
tereddüde yer vermeyecek şekilde bu projeyi başından bu yana destekliyoruz
çünkü bu proje gerçekten Antalya’ya yakışır, ülkemize yakışır, uluslararası
düzeyde bir prestij proje olarak ülkemize katkı verecektir, Antalya’ya katkı
verecektir, insanımıza katkı verecektir. Öznesi çiçek ve çocuk olan bu iki
güzel değer üzerinde uluslararası bir alana, bir platforma Antalya’yı bir vitrin
yaparak çıkmış olmamız gerçekten çok ciddi bir kazanımdır. Buna destek vermek,
her hâlükârda, öncelikle Milliyetçi Hareket Partisinin onur duyacağı, şeref
duyacağı bir husustur. Bunun herkes tarafından böyle bilinmesini, bu konuda
hiçbir tereddüdün olmadığını, bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi üzerinde
oluşturulacak tereddütlerin haksızlık ve yanlış olduğunu Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, partim adına, hükmi şahsiyetimiz adına buradan tüm
vatandaşlarımıza, ilgili kurumlara ifade ediyorum.
Üzüntüm de şudur: Değerli arkadaşlar, EXPO’nun
tarihini, önemini, Antalya için vereceği katkıları ifade etmek bana düşmez,
Antalya milletvekillerine saygısızlık olur. Gereken konuşmaları arkadaşlarımız
yapıyorlar. Tabii, bizim Sayın Milletvekilimiz Mehmet Günal Bey’in bu konudaki
itirazları, soruyla, konuşmasıyla, komisyondaki konuşmasıyla itirazları… Bu
konunun mükemmel çıkması lazım çünkü bu, Antalya’ya ait bir ortak payda yani
Antalya’nın birlikte başaracağı, sonuçlarını birlikte devşireceği bir ortak proje.
Bu proje eksik çıkmamalı, bu projenin üzerinde birtakım karanlık noktalar
olmamalı; endişemiz bu, hassasiyetimiz bu, halkımız adına hassasiyetimiz bu.
180 milyon TL’nin kaynak olarak kullanılacağı bu projede Sayın Genel
Sekreterin, atanacak Genel Sekreterin üzerinde -ben saydım- 19 tane yetki var,
19 başlıkta sıralanmış yetki var. Bu kadar ağır sorumluluğu bir kişiye
yüklemek, bu projenin sonuçları itibarıyla, bu projenin faydası itibarıyla
birtakım tereddütleri uyandırmaktadır. Ben bu konuda, bu Genel Sekreteri
atayacak olan Sayın Bakanın omzuna da birçok sorumluluklar yüklediği
kanaatindeyim. Bunun için bir İcra Kurulu oluşturulmasının yani Yönetim
Kurulunun kararlarının uygulanmasında bir kişinin sorumluluğunda değil, bir
heyetin sorumluluğunda bu işin götürülmesinin Antalya adına, proje adına daha
doğru olacağını Sayın Günal burada açık açık ifade ediyor. Bu bir muhalefet
değil, bu bir engelleme hiç değil. Daha iyi olsun, Antalya adına daha iyi olsun
gayretleridir, çırpınışlarıdır. Buna saygı gösterilmesi gerektiği
kanaatindeyim.
Sayın Bakanın gösterdiği gerekçe doğru değil, yani mantık olarak
doğru, “Parlamento ne derse biz onu uygularız.” diyor ama bu Parlamento iktidar
grubunun sayısal çoğunluğunun parmak demokrasisi dediğimiz, o ne diyorsa o
oluyor. Bu bir paylaşım değil, bu bir ortak akıl değil Sayın Bakanım. Siz
2011’in ikinci ayından bu yana bu görevi üzerinize almışsınız. Bu görev
doğrultusunda Antalya’nın sivil toplumunun da katılımıyla bir kanun tasarısı
hâline getirmişsiniz ve bu kanun tasarısında bürokrasiye de danışmışsınız,
demişsiniz ki: “Genel Sekreterle birlikte bir İcra Komitesinin olması
faydalıdır.” Ama gelmiş burada -hangi gerekçeyle, hangi ihtiyaç, neyse, onu
bilemiyorum, bir ilzam da etmek istemiyorum, bir niyet sorgulaması da yapmak
istemiyorum- bir önergeyle, iktidar grubunun bir önergesiyle değiştirilmiş,
İcra Kurulu kaldırılmış ve Genel Sekretere icra görevi verilmiş. Tek kişi,
değerli milletvekilleri, tek kişi. 180 milyon dolar gibi, 180 milyon TL gibi
bir kaynağı kullanacak, 8 milyon turistin ve onun getireceği sonuçları Antalya
adına devşirecek, planlayacak bir icranın başına bir kişinin sorumluluğu doğru
olmaz, yani yönetim bilimi açısından doğru olmaz, birtakım işte endişe,
ihtimaller açısından da doğru olmaz. Onun için diyoruz ki: “Bu İcra Kurulu
kurulsun, bir kişi değil, beş kişi olsun, üç kişi olsun, şu şahıs, bu kurum
olsun.” Öyle bir dediğimiz yok.
Bu sebeple, biz daha iyi olsun diye görüşlerimizi ifade ediyoruz
ama bu görüşlerimizi ifade ederken şimdi üzüntümü ifade etmek istiyorum:
Milliyetçi Hareket Partisinin bu projeyi engellediğine dair Akdeniz Hürriyet
gazetesinde çıkan bu haberi şiddetle kınıyorum. Buna engel olmayan veya buna
kaynak olan, kaynak olduğu iddia edilen siyaseti, siyasetçileri de kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, parti olarak, partiler olarak birbirimizle
yarışabiliriz, milletvekilleri olarak birbirimizle yarışabiliriz ama Antalya
için, ülkemiz için bu kadar değerli bir konuda, çocuk ve çiçeğin özne yapıldığı
bir güzellikte bu çirkinliğe yer yok.
Duyumlarıma göre bu haberin kaynağı bir Adalet ve Kalkınma Partili
milletvekili. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bundan dolayı özür
beklemekteyiz. Milliyetçi Hareket Partisi Antalya EXPO’yu
engellememektedir, bir krizin sebebi değildir. Bu haber çıktığından bu yana bu
konuda ne üzüntü beyan edilmiştir ne yalanlama ifade edilmiştir. Dolayısıyla,
Antalya milletvekilleri olarak, iktidar partisi grubuna veya bu haberin kaynağı
olan siyasete bu yakışmamıştır.
Buradan bu üzüntülerimi ifade ediyorum ve tekrar bir irade beyanı
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi adına buradan ifade ediyorum;
milletvekillerim adına, genel merkezim adına, Antalya teşkilatları adına ifade
ediyorum: Antalya’ya bir gram katkı verecek her faaliyetin arkasında, en önünde
Milliyetçi Hareket Partisi olur, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri
olur. Ama biz milletimiz adına, bu kanunun, bu ortak payda olacak olan bu
projenin hukukunun mükemmel çıkmasını istiyoruz. Üzerinde şaibe olmasın, bir
kişinin üzerine 180 milyonluk kaynağın kullanımının sorumluluğunun
yüklenilmesi… “8 milyon turist gelecek.” deniliyor, altı ay sürecek bir sergi,
bir sahne. Bunun sonuçlarının Antalya adına devşirilmesinin sorumluluğunun 1
kişiye yüklenilmesi, bu yükün 1 kişiye yüklenilmesinin hiçbir şekilde doğru,
ilmî, akli olmadığını ve bunun üzerinde birtakım itham ve şaibelerin
olabileceği ihtimaliyle Genel Sekreterlik makamını ve şahsiyetini de korumak
adına bu İcra Kurulunun bu kanuna dercedilmesi,
yeniden kazandırılması gerektiğine yürekten inanıyoruz.
Bu konuda önergelerimiz olacak, tekrar değerlendirirseniz ona da
teşekkür edeceğimizi şimdiden ifade ediyor, kanunun hayırlı olmasını,
Antalya’ya hayırlı olmasını, Türkiye’ye hayırlı olmasını, başarılı geçmesini de
temenni ediyor, yüce heyetinize saygıyla bu endişe ve üzüntülerimi ifade ederek
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Şandır.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Altan Tan.
Buyurun Sayın Tan.
BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Antalya’da “Çiçek ve Çocuk” temalı, öznesi “çiçek ve çocuk”
olan bir EXPO toplantısı planlanıyor. Çok güzel tabii ki. Bütün çocuklar bir
çiçek. Bunu dünyaya göstermek, bununla ilgili ciddi bir etkinlik yapmak ve bunun neticesinde de
-biraz evvel konuşmacıların da belirttiği gibi- 8 milyon turisti Antalya’ya
getirmek ve büyük bir “PR çalışması” yapmak tabii ki ülkemiz için çok faydalı
bir şey. Ancak, çocukları çiçeğe benzettiğimiz, “Çiçek ve Çocuk” temalı bir
toplantı düzenlediğimiz bir dönemde bugün yüzlerce, binlerce çocuğumuz
cezaevinde.
Taş atan çocuklardan bahsediyorum. Pozantı Cezaevinde tecavüzleri
belgelenen ama bugüne kadar hiçbir netice bu konuyla ilgili ortaya konulmayan,
haklarıyla ilgili, mağduriyetleriyle ilgili bir netice elde edilmeyen
çocuklardan bahsediyorum. Yine, aynı şekilde 100 binlerce çocuk işçi ve yine
bugün İzmir Cezaevinde açlık grevinde ölüm sınırında olan iki çocuk mahkûmdan
bahsediyorum.
Sevgili arkadaşlar, “Bu kadar güzellikler içerisinde niye
moralimizi bozuyorsunuz? Neden yine hiç hoşlanmadığımız, hoşumuza gitmeyen,
moral bozucu şeylerden bahsediyorsunuz.” diyebilirsiniz ama ülkemizin
gerçeklerine yüz çevirerek tamamen sanal bir âlemde bu görüşmeleri, bu
toplantıları ve bu konuşmaları devam ettirmenin de bir anlamı yok.
Daha yeni, birkaç ay evvel Ege Denizi’nde 60 Suriyeli mülteci
hayatını kaybetti ve bunların büyük bir kısmı çocuklardan oluşuyordu. “Ne
alakası var.” diyebilirsiniz ama Somali’den gelen, Kenya’dan gelen,
Afganistan’dan gelen mülteciler, sığınmacılar İstanbul’a geliyorlar, Aksaray’a
geliyorlar, insan kaçakçılarını bulabiliyorlar, ceplerindeki son kuruşları,
dolarları, sentleri bunlara verip hayatlarını tehlikeye atarak başka bir ülkeye
iltica etmeye çalışıyorlar ama bunların Aksaray’da bulabildikleri bu insan
kaçakçılarını ne hikmetse yıllardır bizim İçişleri Bakanlığımız, İstanbul
Emniyet Müdürlüğümüz ve Aksaray Karakolumuz bulamıyor. İşte bu çocuklardan
bahsediyorum.
Yine, aynı şekilde, bugün Türkiye’de 100 binlerce kaçak insan
yaşıyor ve bunlarla beraber çocukları da yaşıyor. Bu çocukların hiçbir eğitim
ve sağlık güvenceleri yok. Sırf aileleri kaçak durumda olduğundan dolayı, yasal
bir mültecilik statüleri de bulunmadığından dolayı bu çocuklar da yine aynı
şekilde eğitim ve sağlık haklarından mahrum.
Daha yeni, önceki hafta Anayasa Uzlaşma Komisyonunda “Her çocuk
kendi dilini kullanma ve kültürünü yaşama hakkına sahiptir.” ibaresine üç
siyasi partimiz de karşı çıktılar ve yine aynı şekilde “Çocukların okul öncesi
eğitimleri ana dilleriyle yapılır.” ibaresi de kabul görmedi.
İşte bizim böyle çocuklarla ilgili yalın bir gerçekliğimiz var.
Bunları tartışmadan, bunları konuşmadan dünyaya çok sevimli görüntüler vermek
kendi kendimizi kandırmaktan başka bir şeye yaramayacak diye düşünüyoruz.
Ve yeri gelmişken bir konu hakkında da içimi dökmek ve sizlerle bu
görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakanın son günlerde, son birkaç
gündür, dün ve bugün BDP Grubuyla ilgili bir kuzu muhabbeti var. Bakın, şimdi,
hiç kızmadan, darılmadan, öfkelenmeden -ben de buna dikkat edeceğim- bazı
sorular yönelteceğim Sayın Başbakana.
Sayın Başbakan, ne demek istiyorsunuz? Yani “İçeride açlık
grevleri olurken, Kürt gençleri bedenlerini ölüme yatırırken bu BDP
milletvekilleri dışarıda kuzular, kebaplar yiyorlar, çok lüks ve rahat bir
hayat yaşıyorlar, vur patlasın çal oynasın hayatlarına devam ediyorlar.” Bunu
mu demek istiyorsunuz? Eğer bunu demek istiyorsanız işte ben de size bir şeyler
söyleyeceğim.
Sayın Başbakan, şu gördüğünüz BDP Grubu buraya lunaparktan
gelmedi. Sayın Şerafettin Elçi üç yıl, Sayın Sırrı Sakık
beş buçuk yıl, Sayın Ahmet Türk altı yıl, Sayın Sırrı Süreyya Önder altı yıl,
Sayın Leyla Zana on yıl hapis yattılar. Daha ötesini
söyleyeyim: Yine aynı şekilde Sayın Ertuğrul Kürkcü
on dört yıl, Sayın Hüsamettin Zenderlioğlu on dört
yıl, Sayın Halil Akyol on yıl ve yine milletvekilliği gasbedilen,
78 bin oyu çöpe atılan ve çöpten de AK PARTİ’ye
hediye edilen Sayın Hatip Dicle on dört yıl hapis yattılar. Şu BDP Grubunun
toplam yattığı cezaevi yılı yüz on dört yıl ve hâlen de 6 arkadaşımız
cezaevinde yatıyor, milletvekili arkadaşımız. Dolayısıyla insan ağzından çıkana
dikkat eder, sırça köşkte oturuyorsa kimsenin camına taş atmaz.
Sayın Başbakan, siz de dört ay hapis yattınız. Nasıl yattığınızı
bütün Türkiye biliyor. Her gün, yattığınız cezaevinin kapısının önünde
otomobiller, minibüsler, otobüsler sıraya girdi ve tepsi tepsi
kebaplar, kuzular, meyveler, tatlılar…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yediğin kebapları anlat Altan Bey ya,
kebap yiyormuşsunuz, onları anlat!
ALTAN TAN (Devamla) – Bunların hepsi dört ay boyunca kapınızdan
eksik olmadı.
BDP Grubu üç buçuk ay evvel Sayın Ahmet Türk’ün evinde, Mardin’de
bir yemek yedi, bugün bu polemiklerle bir yere varmak istiyorsunuz. Sayın
Başbakan, yine BDP Grubundan size örnekler vereceğim: Altan Tan’ın babası
Diyarbakır Askerî Cezaevinde işkenceyle öldürülürken siz ne yapıyordunuz?
Kasımpaşa Spor Kulübünde futbol oynuyordunuz. Sayın Sırrı Sakık’ın
ağabeyinin beynine Antep ortasında kurşun sıktıkları vakit siz neredeydiniz?
Bakın, kızıp darılmayın, cevap verin. Sayın Ahmet Türk’ün 3 yeğeni öldürülürken
siz neyle meşguldünüz ve yine aynı şekilde bizim milletvekili arkadaşımız
Mehmet Sincar Batman çarşısının ortasında infaz
edilirken siz neler yaptınız; hangi konuşmayı, hangi beyanatı, hangi tavrı
sergilediniz? Onun için BDP’li milletvekilleriyle, BDP’li arkadaşlarla konuşurken lütfen dikkat ediniz.
Ve siz, aynen, bizim yemek yediğimiz Kızıltepe’de çok kuzular yediniz.
Sevgili Hemşehrimiz, Arkadaşımız Mahmude Kadu’nun -Mahmut Dündar’ın- evinde bütün bir ekibinizle
beraber ağırlandınız ve buradan söz veriyoruz, sesleniyoruz: Gelin Türkiye'nin
büyük barışını yapın, biz, Mardin Ovası’nda, Beriye’de
bütün aşiret çadırlarımızı kuralım, söz veriyoruz, 75 milyona kuzu yedirelim,
bütün…
İHSAN ŞENER (Ordu) – Bakar mısın…
ALTAN TAN (Devamla) – Onun
için, sevgili kardeşlerim, dönün bir BDP Grubuna bakın, verilen bedellere,
kimliklere, kiminle dans ettiğinize dikkat edin, yüz on dört yıl bu grup hapis
yattı, yüz on dört yıl.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Sayın Tan… Sayın Tan…
ALTAN TAN (Devamla) –
Hayır, cevap verin bunlara, bunlara cevap verin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hocam, yediğiniz kebapları anlat, Altan
Bey, kebapları!
İHSAN ŞENER (Ordu) – Çocukları ölüme sürüklemiyorlar.
ALTAN TAN (Devamla) – Çocukları ölüme sürüklememesi için Sayın
Başbakanın acilen barış yapması lazım, barışa gelmesi lazım, konuşması
lazım.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Sen neyi kiminle kıyaslıyorsun?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ölüme siz sürüklüyorsunuz, siz.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Yapmayın bunu, yapmayın bunu!
ALTAN TAN (Devamla) – Onun için, söylediklerinize dikkat edin. BDP
Grubu burada, işte meydan işte seyran!
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Açlık grevini Öcalan’ın kendisi yaparsa o
zaman inanırız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tan.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar adına, Sayın Gökcen Özdoğan Enç, Antalya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Antalya EXPO 2016 Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’de ilk kez Antalya’mız EXPO’ya
ev sahipliği yapacak. Bu anlamda, bir Antalya Milletvekili olarak tüm
engellemelere rağmen, çok mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
Buradan, küresel ölçekte önemi çok büyük olan ve tüm dünya
ülkelerinin ev sahibi olabilmek adına yarıştığı, ciddi anlamda Antalya’mıza da
katkı sağlayacak olan EXPO 2016 Yasa Tasarısı’nda katkı koyan, emek veren,
başta Sayın Bakanımız olmak üzere, herkese çok teşekkür etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, EXPO 2016 Antalya, Antalya’mız ve ülkemiz
için çok önemli bir sınavdır. Dünyada yapılan EXPO organizasyonlarına
baktığımızda düzenledikleri kentlerin kimliğine itibar kazandırdıklarını
görüyoruz. EXPO 2016 Antalya gerçekleştiğinde dünya kenti olma hedefimiz de
gerçekleşecek, Antalya’mız küresel turizmin, küresel ticaretin, küresel
ekonominin de merkezi olacaktır. Ayrıca, EXPO 2016 bütün bir coğrafyada farklı
kültürlerin buluşmasına da öncülük edecektir.
Bunun yanında, EXPO’lar gerçekleştiğinde
arka planda olan kentlere de fayda sağladığını görüyoruz. Bu organizasyonlar
ülkelerin ekonomilerine ciddi katkı sağlamakta, kentsel dönüşümün ve bölgesel
gelişimin en büyük öncülerinden olmaktadır. Bu nedenle, EXPO 2016 bölgemizin
büyük dönüşümü ve markalaşması için olağanüstü bir fırsattır.
EXPO’nun tarihine
baktığımızda bir kente bıraktığı mirasın nitelik ve niceliğinin ne kadar zengin
olduğunu görmek mümkündür. Örneğin, bunlardan en önemlisi ve en bilineni Eyfel Kulesi’dir. 1889 Paris EXPO’su
için geçici olarak inşa edilmiş ve yüz yirmi yılı aşkın süredir Paris’e hem maddi
getiri sağlamış ve hem de Fransa’nın çehresini değiştirmiştir.
Her EXPO’nun bir teması vardır.
Geleceğin ve masumiyetin temsilcisi çocukların tabiat ile ilişkilerinin
güçlenmesi açısından EXPO 2016 Antalya’yı nadide güzelliği içinde de barındıran
çiçek ve çocuk teması ile gerçekleştireceğiz. Organizasyonun temasına
baktığımızda, 2016 yılının Nisan ayında başlayacak olması ve 23 Nisan Çocuk
Bayramı ile bütünleşmesi organizasyonu daha anlamlı bir hâle getirecektir.
Bu anlamda, turizm ve tarım kenti olan Antalya’mıza 5 milyonun
üzerinde turist gelmesini hedeflemekteyiz. Bunun 2 milyonunun sadece EXPO
amacıyla gelmesini istiyoruz, inşallah. Ayrıca, bu anlamda Antalya sadece bira
festivalleriyle anılmayacak, eğer EXPO gerçekleşirse -gerçekleşecek inşallah- 20
bin tane sosyal, kültürel amaçlı etkinlik yapılacak. Antalya’mızın adı da
sadece bira festivaliyle anılan bir kent olmaktan çıkacak.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Yapma Enç, yapma
Enç!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) – EXPO sonrası için Antalya önemli
bir çekim ve ziyaret merkezi kazanmış olacağından katkısı yıllarca devam
edecek.
Değerli milletvekilleri, eşsiz doğası, kültürü ve sıcakkanlı
insanlarıyla ülkemizin en önemli turizm destinasyonlarından biri olan
Türkiye’nin incisi Antalya’mızın EXPO 2016’yı layıkıyla gerçekleştireceğine ve
Antalya’mızın, teslim almış olduğu EXPO bayrağını başarıyla taşıyacağına
inanıyorum.
Şahsınızda bu büyük organizasyonda emeği geçen herkesi tebrik
ediyorum, tüm Antalyalıları da sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Enç.
Şimdi, şahsı adına son konuşmacı Hüseyin Samani, Antalya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Samani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN SAMANİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
23 Kasım 2011’de devraldığımız EXPO bayrağını… Aslında EXPO Kanunu’nu bugüne
kadar çoktan bitirmiş olmamız gerekiyordu. Neden bitirmediğimiz de benden önce
söz alan konuşmacıların konuşmalarında yer almakta; hâlâ o tartışmalar devam
etmekte, bunu görüyoruz. Çünkü EXPO Kanunu haziran ayı içerisinde, Meclis
kapanmadan Meclis gündemine gelmiş ve o dönem içerisinde bitirilmesi
öngörülmüştü. Biraz önceki milletvekili arkadaşların tartışmalarında yer alan
yönetimde kimin olması gerektiği hususunun âdeta o dönemde bunun geçmesini ve
bitmesini bir anlamda engellemiş olduğunu hâlâ tartışmalardan büyük üzüntüyle
öğrenmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Antalya, EXPO 2016 Kanunu’nun bir an önce
çıkmasını istemekte. Biz milletvekillerinden de, Antalya milletvekillerinden de
özellikle istirhamı bu noktadadır. Çünkü Antalya için büyük bir şans yakaladık.
Ülkemiz için de aslında büyük bir şans yakaladık EXPO 2016’yla birlikte.
Botanik EXPO yapılacak Antalya’da 2016 tarihinde.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hüseyin Bey, biz
engellemiyoruz, sakın ola… O kelimeni geri al!
HÜSEYİN SAMANİ (Devamla) – Nisan ve ekim tarihleri arasında bir
botanik EXPO yapılacak Antalya’da.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hüseyin Bey, engelleyen yok.
HÜSEYİN SAMANİ (Devamla) – Engellemiyorsak hep beraber biraz sonra
da çıkaracağız, devam edeceğiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet, engelleyen yok.
Yapmayın! O kelimeni geri al. Yok ağabey, engellemiyoruz ya.
HÜSEYİN SAMANİ (Devamla) – Bir botanik EXPO yapacağız ve bunu
Antalya’da yapacağız. Aslında Antalya’nın seçilmiş olması son derece manidardır
çünkü Antalya’yı biz turizmin başkenti olarak algıladığımız gibi aynı zamanda
Antalya’yı biz tarımın başkenti olarak da tanımlıyoruz. Antalya’da iki önemli
sektör var ve bu botanik EXPO aslında bu iki önemli sektöre de çok önemli katkı
koyacak bir organizasyon, bir dünya sergisi olarak Antalya’ya kazandırmış
olacağız bu kanunu geçirdikten sonra inşallah hep birlikte. Çünkü Antalya’ya
baktığımız zaman, Antalya’nın tarımsal potansiyeline baktığımız zaman bunun ne
anlama geldiğini çok iyi algılayabiliriz.
Değerli milletvekilleri, bugün ülkemizde üretilen tarımsal gayri
safi millî hasılanın büyük bir çoğunluğu Antalya’dan gelmektedir. Ülkemizde var
olan örtü altı üretimin yüzde 37’si Antalya’dadır yani Antalya yüzde 37’sine
hitap etmektedir. Kesme çiçek ihracatının yüzde 80’ini Antalya ilimiz
karşılamaktadır. Yine, fide tesislerine tesis itibarıyla baktığımız zaman yüzde
57’si Antalya’dadır ve en önemli husus sebze tohumu üretimi konusunda,
Türkiye’deki sebze tohumu üreten firmaların yüzde 41’i Antalya’dadır. Bundan
önceki dönemlerde sık sık özellikle siyasilerin dile getirdiği sebze tohumu
üretiminde elde edilmesinde tamamen dışa bağımlı olma özelliğini Türkiye yavaş
yavaş aşmaktadır. Bugüne kadar özellikle Tarım Bakanlığımızın yürütmüş olduğu
politikalar buna çok önemli destek vermiş ve bugün Antalya’da dünyada birçok
ülkeye ihracat yapabilen devasa, büyük tohum üretim firmaları üretimlerine
devam etmektedir. İşte Antalya’da var olan potansiyel budur. Yine ülkemizde var
olan yaş sebze ve meyve ihracatının önemli bir kesimi yine Antalya’dadır. İşte
şimdi bu botanik EXPO’yla biz Antalyalıların
beklediği şey şudur: Antalya’da var olan bu tarımsal potansiyeli daha ileriye
nasıl çıkarabiliriz? Antalya’da üretilen bu ürünlerin dünya pazarlarına
tanıtımını nasıl yapabiliriz ve Antalya’da yapılan bir üretimi daha
sürdürülebilir hâlde, yeni teknolojik imkânlar kullanarak nasıl
geliştirebiliriz? İşte, EXPO’dan beklentiler aslında
budur. Aslında dünyadaki EXPO’lar da bu amaca dönük
birtakım kendilerine hedefler belirlemiştir. Bu yıl Hollanda’nın Venlo kentinde yapılan EXPO kendisine tam da bu amaçlara
hizmet edecek hedefler ortaya koymuştur. İşte, biz de Antalya’da kendimize
nasıl yeni hedefler belirleyebiliriz, tarımsal üretimi, tarımsal üretimle
birlikte Antalya’nın başkent olduğu diğer sektör olan turizmi nasıl dünyaya
tanıtabiliriz, hep beraber bunun gayreti içerisinde olmalıyız, Antalya
milletvekilleri olarak da hep birlikte bu konuda hareket etmeliyiz çünkü
Antalya bizden bunu bekliyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Samani.
Birinci bölüm üzerindeki gruplar ve şahıslar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, sisteme iki arkadaşımız girmiş, soru-cevap yapacağız.
Sayın Öğüt…
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, Kurban Bayramı nedeniyle Anadolu’dan çok sayıda
hayvan geldi, çok sayıda da satamadı insanlar, çok perişan bir durumda. Bu
hayvanları Et Balık Kurumuna karkas olarak kaçtan alacaklar? Şu andaki maliyet
14 lira civarında veya 16 lira civarında. 18 liraya karkasın kilosunu alma
şansınız var mı?
Onun dışında, dışarıdan ithalat vergisine zam yaptınız, doğru.
Peki, dışarıdan getirdiğiniz şu andaki hayvan ve ithal ete kaç milyar dolar
ödediniz? Bunun yüzde kaçını Türk köylüsüne kredi verdiniz? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Şanlıurfa, Mardin ve Diyarbakır’daki çiftçilerimize
2011 hububat destekleme primleri ödenmemiştir. Çiftçilerimizin 2011 hububat
destekleme primleri soruşturma bahane edilerek ödemeler yapılmadığı için
çiftçilerimiz mağdur durumdadır. İdari soruşturmaların bu kadar uzun sürmemesi
lazım. Sırf ödeme yapılmaması için mi soruşturmalar neticelenmemektedir? Bu
konuda ne zaman soruşturmalar bitirilecek? Bu halkımızın mağduriyeti ne zaman
giderilecek?
2- Şanlıurfa’da üretilen ürünleri dünyaya tanıtmayı düşünüyor
musunuz?
3- Şanlıurfa’yı turizme tanıtmayı düşünüyor musunuz?
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, biraz önce Sayın Bakana kasaplık et fiyatlarının
kasapta fiyatının yüzde 20 artacağına ilişkin haberleri sordum ama ciddi bir
yanıt alamadım.
Sayın Bakan, lütfen şunu açıklar mısınız açık ve kesin olarak: Ete
zam yapılacak mı? Kasapta satılan eti halkımız yüzde 20 daha pahalıya yiyecek
mi? Şu anda madem hayvancılıkta bu kadar güzel tedbirler aldınız niye
fiyatların artacağı, ısrarla yüzde 20 artacağı söyleniyor?
Bunun cevabını bekliyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Önemli bir yasayı konuşuyoruz EXPO 2016 Antalya kanunuyla ilgili.
Sadece Antalya’yı değil tüm Türkiye’yi ilgilendiren önemli bir yasa. 2016
yılında inşallah, çiçek ve çocuk üzerine Antalya’da önemli bir etkinlik
gerçekleştirilecek.
Bu süreçte yasanın hazırlanmasında Bakanlığımız ve komisyon
sürecinde siyasi parti gruplarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki üyelerinin çok
büyük katkıları olduğunu gördük. Nitekim burada yapılan eleştiriler, itirazlar
da yasanın daha hızlı bir şekilde işler hâle gelmesiyle ilgili arkadaşlarımız teknik
düzeyde ifadelerini kullandılar. Mesela, İcra Komitesinin olması Genel
Sekreterlikten daha uygun diye -ki, muhakkak ki, o da bir görüştür ama “Bizim
kanaatimizce Genel Sekreterliğin olması işin hızlanması açısından daha
uygundur.” diye ifade ediyoruz- eleştiri yaptılar.
Şunu da tekrar altını çizerek ifade ediyorum ki, bu yasanın bu
şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan çıkmasında hiçbir siyasi
partimizin engellemeye ilişkin bir hareketi olmamıştır, iyileşmesi, daha makul
bir hâle gelmesi Antalyalılara ve ülkemize daha…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – … iyi bir şekilde yasa yapılması adına
gayretleri vardır.
Bütün siyasi partilere teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Sayın Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Russia Today’in haberine göre, Peygamberimizin de mezarının
bulunduğu Mescidi Nebevi, Vahabi Suud
yönetimi tarafından bir cami yapılma projesi kapsamında yıkılacakmış.
Bildiğiniz gibi Vahabi anlayış 1926’da da, yine aynı
şekilde, Peygamberimizin mezarını yıkmak isterken, Atatürk’ün müdahalesi sonucu
bu yıkım engellenmiştir. Bu konudan Hükûmetinizin haberi var mıdır? Suud yönetimiyle, Vahabi
yönetimiyle başka konularda sıkı iş birliğiniz var, bu konuda tepki verecek
misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özgündüz.
Sayın Köprülü…
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biliyorsunuz ki Tekirdağ’ın özellikle en büyük
sıkıntılarından bir tanesi de 100 bin baş hayvanı bünyesinde barındıran bir Angus çiftliğidir. Bu Angus
çiftliğiyle ilgili hukuksuz olduğuna dair birçok tespit yapılmasına, bununla
ilgili cezalar kesilmesine rağmen hiçbir girişimde bulunulmadı.
Bunun da dışında, özellikle Kurban Bayramı öncesinde Türkiye'nin
doğu illerinden, Ardahan’dan, Kars’tan birçok hayvanını Trakya’ya getirmek
isteyen vatandaşımız İstanbul Boğazı girişinde engelleniyor ama ne hikmetse,
Trakya’ya, bu çiftliklere Uruguay’dan, Avustralya’dan hayvanlar çok rahat bir
şekilde girebiliyor. Siz bunu Anadolu’da yaşayan insanlara bir haksızlık
olarak, Anadolu hayvancısına yapılmış büyük bir saygısızlık olarak görüyor
musunuz?
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye, 1851 yılından bu yana gerçekleştirilen EXPO’larda katılımcı üye olarak yer almaktaydı. İlk defa
2016 yılında Antalya’da gerçekleştirilecek olan EXPO’da
Türkiye ev sahibi olacaktır. Bu, gerek Antalya için gerekse Türkiye için çok
büyük, olağanüstü güzel bir adımdır.
EXPO Antalya Tasarısı’nı Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmelerden itibaren Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekledik.
Tasarının bir kısım düzenlemelerinin daha iyi olması amacıyla katkı vermeye
çalıştık. Aynı anlayışı Genel Kurul görüşmelerinde de sürdürüyoruz ve bu akşam
bu tasarı inşallah yasalaşacak ve Antalya, Türkiye önemli bir organizasyona ev
sahipliği yapmak üzere yasal statüye kavuşacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu yasayı desteklediğimizi ifade ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın Soydan…
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, adı “gıda” ile başlayan Bakanlığınızda gıda kontrollerini
gıda mühendislerine mi yaptırmaktasınız? Bakanlık bünyesinde yeterli sayıda
gıda mühendisi var mı, gıda mühendisi almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Varlı…
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün de bu konuyu dile getirmiştim, daha önce de dile
getirmiştim. Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay ve Urfa bölgesinde “üç gün
hastalığı” diye bilinen, büyükbaş hayvanlarda görülen, üç günde büyükbaş
hayvanları öldüren çok ciddi bir rahatsızlık var ve binlerce hayvan telef oldu.
Tarım il müdürlükleri bununla ilgili bir çalışma yapıyor mu? Bu hayvanların
birçoğu Ziraat Bankası kredileriyle alınan hayvanlar. Dolayısıyla, üretici çok
büyük bir zarar içerisinde. Yarın kredinin geri dönüşünde çok büyük sıkıntı
yaşanacak. Bu konuda bir tespit yaptırmayı düşünüyor musunuz, bu
üreticilerimizin zarar ve ziyanını karşılamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özkan, çabuk, süreniz bitti ama alayım, son.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, devamlı karşılaştığımız bir sorun, TARGEL. TARGEL
kapsamında yaklaşık 10 bin kişinin 2012 yılı sonu itibarıyla tamamını istihdam
edeceğinizi söylemiştiniz. 7.499 alım olduğunu ifade ediyorsunuz. 2.500 kişi,
veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri, ziraat mühendisleri, ziraat
teknisyenleri, gıda mühendisleri, ziraat mühendislerinin belirli bölümündeki
tarla bitkilerini bitirmiş arkadaşlarımız, TARGEL kapsamında atama bekliyor. Bu
2.500 sözünü, 2012’de verdiğiniz sözü, bu yıl içerisinde yerine getirmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Bakan, buyurun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, arkadaşlarımızın soruları ile ilgili olarak; Et ve
Balık Kurumu, Kurban Bayramı ertesinde hayvanı elinde kalanların hayvanlarını
alacağına dair bir karar aldı. Şu anda da -demin de söyledim- 1.800 büyükbaş
hayvanla ilgili müracaat var. Onlar Et ve Balık Kurumunun kombinalarında
kestirilecek. Mağdur olmamaları yönünde, vatandaşların eğer elinde kalmışsa,
memleketlere geri göndermek yerine bunların alınması cihetine gidilecek.
Sayın Tanal’ın söylediği, bazı vilayetlerde 2011 hububat
primlerinin ödenmediğiyle ilgili iddia şu: Biz bir bahaneye falan sığınmıyoruz.
Biz bu sene 7,5 milyar lira Türk çiftçisine nakdî, karşılıksız, hibe destek
ödedik. Bunun buğdayla ilgili, buğday primiyle ilgili olanı da, hububatla
ilgili olanı da yine 100 milyonlarca lira, bugüne kadar ödedik. Burada şöyle
bir şey var: Savcılık ve Maliyenin yaptığı bir soruşturma var yani Bakanlığın
normal, kendi uygulamaları dışında buraya yapılan şikâyetler var. Dolayısıyla
savcılığa yapılmış bir şikâyet ve bu, bazı üreticilerin borsalardan fatura
alırken, müstahsil makbuzu alırken buralarla ilgili bazı problemler olduğuna
dair. Dolayısıyla bir soruşturma konusu ve bu bir savcılık yani adli
soruşturma, bir idari soruşturma değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çiftçilerle ilgili değil Sayın Bakan, şirketlerle
ilgili var ama.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Şimdi, siz müsaade edin, söylediniz, ben de cevap veriyorum izin verirseniz.
Burada bizim Bakanlığımızla ilgili değil. Çiftçi, sonuçta ödeme
kendisine yapılan kişidir. Ödeme, prim için başvuruyor “Ben şu kadar ürün
ürettim, şuraya götürdüm, sattım. Bana bunun primini verin.” diyor. Biz de
belgelerini inceliyoruz ve kendisine veriyoruz, bu ödemeyi yapıyoruz, primi.
Ancak şöyle bir şey var: Savcılığa yapılan şikâyetler var. Bu şikâyetlerin
incelenmesi lazım. Maliye, bazı müstahsil makbuzlarının sahte olduğu yönünde
birtakım incelemeler yapıyor, savcılık duruma el koyuyor ve burada adli süreç
var. Bakanlığın kararıyla, bir siyasi kararla, idari kararla yapılan bir şey
değil, hukukun gereği yapılıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama bu soruşturma ödemeyi engellemez ki
Sayın Bakanım.
GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Yok. Şimdi, biz ona, onu… Kanun’un söylediği orada hususlar vardır. Bu konuda
her şey yasaya, kanuna uygun olarak yapılıyor. Şirketlerle ilgili olarak Maliye
gerekli incelemeyi yapıyor, şirketlerle ilgili. Dolayısıyla savcılık da
bunlarla ilgili bu süreci adli olarak yönetiyor, mesele bu ve bu ödenen, prim
ödemesi yapılanlar içerisinde bu ödenmeyenlerin oranı son derece de düşüktür
yani yüzlerle ifade edebilecek, yani yüz binlerce hatta milyonlarca hububat
üreticisi prim aldı. Kendisine ödenmeyen yüzlerce insan var, doğrudur, birkaç
vilayette özellikle. Bu süreç tamamlandığında kendilerine de ödenecek. Biz, 7,5
milyarı ödedik. O, yani 15-20 milyon, neyse, 30 milyon -ne kadarsa- onu da
öderiz, o konuda da bir endişe, bir problem yok.
Şimdi, Sayın Acar’ın söylediği husus, işte “Ete zam olacak mı?”
Değerli arkadaşlar, etin fiyatı Türkiye’de serbest piyasa tarafından
belirleniyor. Biz, olabildiğince tüketicinin sağlıklı ve güvenilir gıdaya
ulaşması, bunun temin ve tedariki yönünde tedbir alıyoruz. Bu iki şekilde
oluyor: Bir, Türkiye’de üretim artıyor, desteklenmek suretiyle üretim sağlanıyor
ki biraz önce söyledim yani et üretimi de, süt üretimi de Türkiye’de çok ciddi
boyutlara ulaştı, hayvan sayısı da, hayvan varlığı da. Bir önceki bölümde
sorulara cevap verirken onları söyledim, tekrarlamak istemiyorum ama sonuç
itibarıyla 2010 yılında alınan bir ithalat kararı vardı, dünya piyasası takip
ediliyor, Türkiye piyasası takip ediliyor. Tüketicinin mağdur edilmemesi
yönünde birtakım tedbirler alındı ama bu arada, alınan tedbirlerle üretimde
ciddi bir artış oldu. Bu arada, Türkiye’nin üretim maliyetlerini de dikkate
aldık, dünya fiyatlarını da dikkate aldık ve vergi oranında bir düzenleme
yaptık. Bu da kasaplık canlı hayvanda yüzde 30’dan yüzde 40’a çıktı, karkas
ette de yüzde 75’ten yüzde 100’e çıktı. Yani fiyatı neyse, diyelim 4 avroysa kilogram
fiyatı uluslararası piyasada bir o kadar da vergi konulmak suretiyle, yani
yüzde 100 oranında vergi konulmak suretiyle bir düzenleme. Yani bu, sıfırdan
buraya getirilmiş bir şey değil, yüzde 75’ten yüzde 100’e çıkarıldı. Bunun
maliyeti 2 liranın altında kilogram başına yani vergiler nedeniyle getirdiği
ilave yük, arkadaşlarımızın hesaplaması, 2 liranın bile altında, 2 lirayı bile
bulmuyor.
Biz, bu arada, tabii, dünya piyasası fiyatlarını da zaten takip
ediyoruz ve bir düzenleme mekanizması bizim açımızdan, üretici de mağdur
olmasın. Üretici fiyatlarıyla, üretici maliyetiyle dünya fiyatları arasında
eğer büyük bir fark, büyük bir uçurum varsa Türkiye’deki üreticinin aleyhine
olur bu. Hâlbuki, Türkiye’de milyonlarca üretici bunu üretiyor ve onların da
mağdur edilmemesi lazım, üretimin sürdürülmesi lazım yani işin özü, esası bu.
Dolayısıyla işte “İlla yüzde 20 zam olacak veya yüzde şu zam olacak.” gibi bir
şey benim söylemem zaten doğru değil çünkü onun kararını kimse vermiyor. Ama
biz tüketicinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
-…makul fiyattan bu ürüne ulaşması için gereken tedbirleri alıyoruz.
Devam edeyim mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yazılı cevap versin Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Birinci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının birinci
maddesinin birinci fıkrasında geçen "düzenlenmesi ve yönetilmesi"
ibaresinin "düzenlenmesi, yönetilmesi ve denetlenmesi" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Levent
Tüzel Murat
Bozlak |
Bingöl İstanbul Mersin |
Ertuğrul Kürkcü Altan
Tan Hasip Kaplan |
Mersin Diyarbakır Şırnak |
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - İdris Baluken, Bingöl.
Buyurun efendim.
Beş dakikadır süreniz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, ülke ekonomisi açısından, turizm açısından, uluslararası
itibar açısından önemli olan bir organizasyonun yasa tasarı üzerinde
görüşüyoruz, önemsiyoruz biz de. Ancak, özellikle bu bahsetmiş olduğumuz
hususlardan çok bu organizasyonun
temasıyla ilgili son derece duyarlı olmak gerekiyor. Çiçek, çevre ve çocuk
temasının ön planda olduğu uluslararası bir organizasyonu yerine getirirken bu
temalara uygun bir şekilde ülke içerisinde kendi yanlışlarımızı düzelterek bu
organizasyona gitmeyi biz önemsiyoruz. Demokratik, ekolojik bir toplum
paradigmasına sahip bir parti olarak biz çevreyle ilgili olan, doğayla ilgili
olan, toplumla ilgili olan, kadınla ilgili olan, çocukla ilgili olan her
çalışmayı önemseriz ve her çalışmanın da mutlaka önemsenmesi gerektiğini
düşünürüz. Ancak biz bu organizasyonda çevre, çiçek ve çocuk üzerine dünyaya
mesajlar verirken kendi evimizin önünü temizlemezsek burada kendi yaşadığımız
sorunları, deyim yerindeyse çözmezsek, bu organizasyonda dünyaya vereceğimiz
mesajlar konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşayacağız.
Şimdi, çocuklarla ilgili, zaman zaman burada hep dile getiriyoruz,
ülkemizde, maalesef, çocuk işçiler kavramı, Avrupa’da birinci sırada, ilk
sıralarda yer alan bir durumdayız. Kayıt dışı çalışan çocukların, emek sömürüsü
üzerinden neoliberal politikalara kurban edilen çocuk
yaştaki işçilerin dramını hepimiz biliyoruz. Yine, çocuk yaşta evlendirilmek
zorunda bırakılan kız çocuklarının durumunu, çocuk gelinler sorununu hepimiz
biliyoruz. Gürcistan’dan sonra bugün Türkiye, çocuk gelin sorununun yaşandığı,
en fazla yaşandığı ikinci ülke konumunda maalesef.
Diğer taraftan, savaşın mağdur ettiği, savaşın yaratmış olduğu
travmalarla boğuşmak zorunda kalan çocukların dramı var. Bu ülkede, otuz yıldır
süren savaştan dolayı, çatışmalı süreçten dolayı yaşamını yitiren çocuklar var.
Çok derinlikli, detaylı bilgilere girmeyeceğim ama bütün kamuoyunun bildiği,
Ceylan Önkol’un, Halil İbrahim Oruç’un, Uğur Kaymaz’ın, Mazlum Akay’ın
katilleri hâlâ aramızdayken, hâlâ bu katillerle ilgili soruşturmayla ilgili
hiçbir gelişme kaydedilmezken, biz dünyaya çocuklarla ilgili mesajlar vermek
zorunda kalırsak burada bütün inandırıcılığımızı yitiririz.
Demin, konuşmacı arkadaşımız, Pozantı Cezaevindeki dramdan
bahsetti. Roboski’deki katledilen, savaş uçakları
tarafından paramparça edilen Kürt çocuklarının dramını hepimiz biliyoruz.
Bunlarla ilgili hiçbir gelişme sağlanmazken, hukuksal süreçlerle ilgili, idari
süreçlerle ilgili hiçbir gelişme sağlanmazken, bizim vereceğimiz, çocuk temasıyla
ilgili vereceğimiz mesajların hiçbir inandırıcılığı kalmaz.
Konuştuğumuz bu saat itibarıyla, İzmir Şakran
Cezaevinde bedenini açlığa yatırmış olan çocuk yaştaki iki tutuklunun belki de
ölüm haberleriyle biz bu organizasyona ev sahipliği yapacağız ve inanın ki
bütün dünyada bu tablo kendi topraklarımızda karşımıza bir eleştiri konusu
olarak çıkacak.
Diğer taraftan çevre ile ilgili yine bu savaşın yaratmış olduğu
travmaları hepimiz biliyoruz. Bu yazın seçim bölgem olan Bingöl’de, Dersim’de,
Bingöl dağlarının, Dersim dağlarının, bölgedeki, deyim yerindeyse bütün
dağların güvenlik gerekçesiyle ormanlarının nasıl yakıldığına en yakın, en
canlı tanıklık etmiş bir arkadaşınız olarak uyarıyorum. Bu orman yakmalarıyla
ilgili, biyoçeşitliliği ortadan kaldıran bu savaş
pratiğiyle ilgili bir yüzleşme yapmadan, bir çözüm arayışına girmeden bizim
vereceğimiz temaların tamamının ayakları havada kalır. Bölgede çevreyle ilgili HES’ler, güvenlik barajları… Hemen hemen her vadinin çevre
talanı yapılacak şekilde neoliberal politikalara
kurban edilmesi, maalesef bu organizasyon yapılmadan önce mutlaka çözmemiz
gereken sorunlar olarak karşımızda durduğunu belirtmek istiyorum.
Kısacası, botanik ve diğer doğal alanların korunması ve çocuk
haklarıyla ilgili, dünyaya önemli mesajlar vereceğimiz bir organizasyonla
ilgili önce kendi kapımızı temizlememiz, kendi evimizin önünü temizlememiz
gerekiyor.
BAŞKAN – Sayın Baluken teşekkür
ediyoruz, konuşmanızı tamamlayın.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu çalışmaları yaptığımız ölçüde bu organizasyonun
ülkemizin uluslararası itibarı açısından son derece önemli olduğunu
düşünüyoruz. Barış ve Demokrasi Partisi olarak, ilkesel olarak zaten bu yasa
tasarısına destek vereceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
2’nci madde kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının üçüncü
maddesinin ikinci fıkrasında geçen “ofisten” ibaresinin “ofislerden” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Levent
Tüzel Murat
Bozlak |
Bingöl İstanbul Adana |
Ertuğrul Kürkcü Altan
Tan Hasip Kaplan |
Mersin Diyarbakır Şırnak |
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Baluken, gerekçeyi mi
okutayım, konuşacak mısınız?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle amaçlanan ülkenin birçok yerinde konuyla ilgili
ofislerin oluşturulması ve tarım, botanik alanında bölgeler arasında
koordinasyon ve iletişimin sağlanması ve Expo 2016’ya taşınması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının dördüncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen "Yönetim Kurulu; Bakan başkanlığında,
Antalya Valisi, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı, Bakanlık, Dışişleri
Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığından en az genel müdür
seviyesinde birer temsilci, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ile Antalya
Ziraat Odası Başkanı olmak üzere dokuz üyeden oluşur." cümlesinin
"Yönetim Kurulu; Bakan başkanlığında, Antalya Valisi, Antalya Büyükşehir
Belediye Başkanı, Bakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kültür ve
Turizm Bakanlığından en az genel müdür seviyesinde birer temsilci, Antalya
Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ile Antalya Ziraat Odası Başkanı, sivil toplum
örgütü temsilcileri, yerel ve ulusal çevre ve eğitim örgütü temsilcilerinden
oluşur." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Levent
Tüzel Murat
Bozlak |
Bingöl İstanbul Adana |
Ertuğrul Kürkcü Altan
Tan Hasip Kaplan |
Mersin Diyarbakır Şırnak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısının 4.
maddesinin (1) bendinin ağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Tunca Toskay |
Antalya Mersin Antalya |
Mesut
Dedeoğlu Hasan Hüseyin
Türkoğlu |
Kahramanmaraş Osmaniye |
"Yönetim Kurulu
Madde 4- (1) Yönetim Kurulu; Bakan başkanlığında; Antalya Valisi,
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı, en az Genel Müdür seviyesinde Dışişleri Bakanlığı,
Ekonomi Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığından birer temsilci, Bakanın
görevlendireceği en az Genel Müdür seviyesinde bir Bakanlık temsilcisi, Türkiye
İhracatçılar Meclisi Temsilcisi ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Temsilcisi olmak üzere 9 üyeden oluşur."
BAŞKAN – Sayın Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Toskay konuşacak.
BAŞKAN – Antalya Milletvekili Sayın Tunca Toskay.
Buyursunlar Sayın Toskay.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
4’üncü maddeyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında konuşuyorum.
Yalnız, bazı noktalara bu EXPO 2016’yla ilgili olarak açıklık
getirmekte fayda var. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye'nin yararına,
Antalya’nın yararına olacak hiçbir şeye karşı olmaz, bizim siyaset anlayışımız
bu. Eğer bu siyaset anlayışımızı değiştiren şekilde birtakım siyaset yapılıyor
ise de onu da üzüntüyle karşılarız ve kınarız ve şunu da söyleyeyim, bu kadar
uzun süreli siyasi hayatımda yerel medyayla vesaire siyasi partileri
karalayarak ucuz siyaset yapmanın siyasetçilere orta ve uzun vadede hiçbir
getirisi de olmamıştır. Doğruları söylemek lazım, doğruları ifade etmek lazım,
doğruların peşinden gitmek lazım.
Şimdi, Sayın Bakan burada teknik olarak itirazlarımızdan bir
tanesine, İcra Kuruluyla ilgili itirazımıza şunu söylüyor, diyor ki:”Hem Komisyon hem Meclis tasarıya hakimdir, iradesini
ortaya koyar o şekilde geçirir.” Ancak, burada daha realist olalım, Bütçe Plan
Komisyonunun 25 tane üyesi AKP’li olacak, Genel Kurulda da 320 tane AKP’li üye
olacak ve burada da Meclis iradesi ortaya çıkacak. Biz muhalefet olarak bu İcra
Kurulunun olmasından yanayız. Sayın Bakan diyor ki: “Biz İcra Kurulunu ilk
tasarımızda sorduk ama Komisyonda bu benimsenmedi.” Ama ben de Komisyondaydım,
arkadaşlarım da Komisyondaydı, İcra Kurulunun bu tasarıdan çıkarılmasıyla
ilgili önerge geldiği zaman neden bunu uluslararası karşılaştırmaları yaparak
buraya koyduklarını ifade etmedi Bakanlık. Ondan sonra da oturup burada
Komisyonun iradesi, Meclisin iradesinden bahsetmek çok samimi olmuyor.
Bizim bu konuda, İcra Komitesi veya EXPO’yu
yönetecek olan organizasyonun daha etkili olması konusundaki temel yaklaşımımız
şu: Bu organizasyonun Antalya’ya kazandırılmasında çok büyük emeği geçmiş olan
ve de Antalya’nın hayatında, ekonomisinde, sosyal ve kültürel hayatında çok
önemli yer tutan dinamik sivil toplum örgütlerinin Antalya’nın dinamiklerini
daha iyi yansıtması bakımından, bu söylediğimiz organizasyonun içinde yeterli
şekilde yer almasının faydalı olduğunu düşündüğümüz için buna karşı çıkıyoruz.
Yoksa EXPO’ya karşı çıkmamız için mantıklı hiçbir
sebep yok. Antalya’da siyaset yapıyorum ben, Antalya’da yaşıyorum. Türkiye’ye
ve Antalya’ya faydası olacak herhangi bir şeye bizim karşı çıkmamız söz konusu
değil. Ama bunu bu şekilde takdim etmeye kalkarsanız, o zaman nezahet içinde
siyaset yapma şansını kaybederiz, bundan da üzüntü duyarız.
Söylemek istediğimiz noktalardan bir tanesi de şu: EXPO’yu yönetecek ve gerçekleştirecek olan organizasyonun
bazı siyasilerin subjektif tercihlerini yansıtır şekilde
ortaya çıkmaması gerekir. Bu organizasyonlar, amacı en etkin şekilde yerine
getirecek şekilde şekillendirilmeliler. O bakımdan diyoruz ki, Antalya’nın
sivil dinamiklerinin, ekonomik, sosyal, kültürel hayatını yansıtan dinamiklerin
bu organizasyon içinde yeterli ölçüde yer alması gerekir. Esasen EXPO 2016’nın
Antalya’ya kazandırılmasında da bu söylediğimiz sivil toplum örgütleri ve
Antalya’nın iç dinamikleri çok etkin olmuşlardır. Ben endişe ederim ki, kamunun
aşırı ağırlıklı olarak temsil edildiği bu organizasyon yapısı uygulamada
sıkıntılar çıkarabilir.
O bakımdan, endişelerimizi teknik olarak ortaya koyduk ve hiç
siyaset de yapmıyoruz. Bu EXPO 2016’yı düzenleyen kanuna Milliyetçi Hareket
Partisi bütün gönlüyle katılmaktadır, ancak teknik olarak tereddüdümüz ve
endişemiz olan noktalar var, onları beyan etmek istedim.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toskay.
Komisyon Başkanımızın yerinden bir ifadeleri olacak.
Buyursunlar Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, öncelikli olarak tüm siyasi parti gruplarına EXPO 2016 Kanun
Tasarısı’na destek sağladıkları için çok teşekkür ediyorum.
Şunu ifade etmem gerekiyor: Bu İcra Komitesine yönelik olarak
Komisyon çalışmaları esnasında, biliyorsunuz, ara verdik ve benim odamda yapmış
olduğumuz toplantıda hem Yönetim Kurulu hem Genel Sekreterlik hem İcra Komitesi
gibi üç farklı yapının oluşmasının prosedürü uzatacağı ve bunun daha pratik,
daha dinamik bir hâle getirilmesi gerektiği ifade edildi, böyle bir eleştiri
gündeme geldi. Bu eleştiriye istinaden ben de şöyle bir öneride bulundum: “İcra
Komitesinin görev ve yetkilerini Yönetim Kurulu ve Genel Sekreterliğe
dağıtalım.” şeklinde bir öneri getirdim ve bu çerçevede bir düzenleme yapıldı.
Tabii ki her hususta, her bir maddede tam bir uyum söz konusu değildi ama
özellikle Yönetim Kurulu yapısı ve diğer hususlarda da önemli ölçüde, tüm
siyasi partilerimiz arasında uyum sağlandı. Bu konuya bir açıklık getirmek
istedim.
Çok teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Başkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2’nci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının dördüncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen "Yönetim Kurulu; Bakan başkanlığında,
Antalya Valisi, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı, Bakanlık, Dışişleri
Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığından en az genel müdür
seviyesinde birer temsilci, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ile Antalya
Ziraat Odası Başkanı olmak üzere dokuz üyeden oluşur." cümlesinin
"Yönetim Kurulu; Bakan başkanlığında, Antalya Valisi, Antalya Büyükşehir
Belediye Başkanı, Bakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kültür ve
Turizm Bakanlığından en az genel müdür seviyesinde birer temsilci, Antalya
Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ile Antalya Ziraat Odası Başkanı, sivil toplum
örgütü temsilcileri, yerel ve ulusal çevre ve eğitim örgütü temsilcilerinden
oluşur." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçeyi lütfen.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile amaçlanan ve konusu çocuk ve çiçek olan EXPO'da karar verici mekanizmalarda eğitim ve çevre
alanından temsilcilerin olması halkın katılımı ve demokratik işleyiş açısından
önemine dikkat çekmektir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının beşinci
maddesinin birinci fıkrasında geçen "...ve Antalya Gazeteciler
Cemiyetinin" ibaresinden sonra gelmek üzere “çevre ve eğitim örgütlerinin,
muhtarlar derneğinin" ibarelerinin eklenmesini; üçüncü fıkranın sonunda
yer alan "izler" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve
denetler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Levent
Tüzel Murat
Bozlak |
Bingöl İstanbul Adana |
Ertuğrul Kürkcü Altan
Tan Hasip Kaplan |
Mersin Diyarbakır Şırnak |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Baluken?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçeyi lütfen…
Gerekçe:
Değişiklik ile EXPO 2012 Antalya'nın gerçekleşmesinde yerelde
bulunan tüm sivil toplum ve yerel temsilcilerin sürecin dışında bırakılmaması
amaçlanmıştır. Yönetim kurulu ile genel sekreterliğin çalışmalarının, EXPO 2016
Antalya'nın en geniş katılımlı bileşeni olan EXPO konseyinin denetlemesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının altıncı
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "bakan tarafından bir genel sekreter
atanır" ifadesinin, "EXPO Konseyi tarafından önerilen üç isimden biri
bakan tarafından genel sekreter olarak atanır" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Levent
Tüzel Murat
Bozlak |
Bingöl İstanbul Adana |
Ertuğrul Kürkcü Altan
Tan Hasip Kaplan |
Mersin Diyarbakır Şırnak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Tunca
Toskay |
Antalya Mersin Antalya |
Mesut
Dedeoğlu Hasan Hüseyin
Türkoğlu |
Kahramanmaraş Osmaniye |
İcra Komitesi
Madde 6- (1) İcra Komitesi; Antalya Valiliği, Antalya Büyükşehir
Belediyesi, Bakan tarafından görevlendirilen bir Bakanlık temsilcileri ile İl
Kültür Turizm Müdürü, Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları
Birliği Yönetim Kurulu Başkanı, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim
Kurulu Başkanı ve Antalya Ticaret Borsası (ATB) Yönetim Kurulu Başkanı, olmak
üzere toplam 7 üyeden oluşur.
BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum ve ardından Sayın Bakana soruyorum: Niye
katılamıyorsunuz Sayın Bakanım? Demin diyordunuz ki “Demokrasi var; Genel Kurula
gelir, arkadaşlarımız önerge verirler.” Niye takdire bırakmıyorsunuz, madem
yukarıda takdire bırakıyorsunuz da?
GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Biraz sonra oylanacak.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Mehmet Günal yokken, MHP’li üyeler yokken
sizin hazırladığınız önergeyi arkadaşlarımız imzalıyor. Bari takdire bırakın da
sözünüzün arkasında durmuş olun o zaman.
GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Biraz sonra oylanacak.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Siz takdire bıraksanız, arkadaşlar size
bakıyor, belki kabul ederler, Komisyon Başkanına da aynısını söylüyorum.
Şimdi, bu tartışmanın düğümlendiği yer İcra Komitesi, söyledim.
Arkadaşlar, Sayın Bakan tam cevap vermedi hakikaten ”Niye katılmıyorsunuz?” diye...
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Muhalefetten geldiği için!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Bakan takdire bıraktı.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Arada arkadaşlarım da söylediler.
Orijinalini gösterdim, burada yazıyor “İcra Komitesi” var. Bizim söylediğimiz
şuydu: Yani taslağın orijinalinde Sayın Bakanın, Bakanlığın İcra Kuruluna
gönderdiği değerlendirmenin içerisinde bu Süs Bitkileri ve Mamulleri
İhracatçıları Birliği var idi. Yani tekrar çıktığı için, biz de bunun olması
gerektiğini söyledik. Biz, Ticaret ve Sanayi Odası ile Borsanın da bunun içinde
yer alması gerektiğini söylemiştik. Şimdi hem onlar olmadığı gibi “Ticaret
Odasını yönetime koyduk” diyorsunuz, madem bu kadar danışıldı… Sayın Bakan dedi
ki: “Biz BIE’ye veya AIPH’e
yani uluslararası kuruluşlara danıştık.” Onlar size “İcra Komitesi koymayın.”
mı dedi? Eğer “Koymayın.” dediyse taslak çıkarken, tasarı çıkarken niye
koydunuz? Yani şimdi, bu kadar önemli bir şeyi… Şimdi de deniliyor ki:
“Efendim, hızlı karar alacakmış, efendim, etkin yönetim olacakmış.” Yani İcra
Komitesi olunca olmuyor mu? Yani şimdiye kadar kurulan şeyler…
Değerli arkadaşlar, bakın, bu söylediğimiz tam tersine, Sayın
Bakanın ve Yönetim Kurulunun yükünü hafifletecek bir öneridir. Yani “İcra
Komitesine kimi koyacağınıza yine karar verelim.” diye de söyledim, Sayın
Başkan da burada. O kurum olmaz da bu kurum olur ama Antalya’nın kurumları icra
kısmında gelsin. Şimdi, EXPO Konseyi Danışma Kurulu, onun bir yetkisi yok.
Senede 4 sefer toplanırsa toplanacak, zaten bu altı ayda bitecek bir şey. Yani
burada “icra” demek “uygulama birimi” demek. Bir yönetim kurulunun dışında bir
şirkette, bir kurumda arada icra birimi yok mu? Var. Her seferinde Sayın Bakan
şimdi toplantı mı yapacak? Bu İcra Komitesinin başında -zaten Sayın Bakan
görevlendirecek- vali var, ilgili birim müdürleri olacak, içerisinde,
koyduğumuz belediye başkanı da var. Bunlar zaten olacaktı. Dolayısıyla,
söylediğimiz, lütfen… Bunlar hiçbir şekilde engelleme falan değil, biz yapıcı
bir şekilde bunun daha etkin bir şekilde çıkmasını istiyoruz. Tekrar tekrar,
arkadaşlarımız, bakıyorum, arada sayın vekillerimiz de yine “Engellemelere
rağmen…” diyor. Yanlışa ortak mı olalım? Vebali var. Türk milleti bize
denetleme yetkisi vermiş muhalefet olarak. Yarın, yani mahşer gününde soracak:
“Sen bunu bile bile, buna inana inana niye sormadın?” dediği zaman ben onun
hesabını nasıl vereceğim? Siz öyle inanıyor olabilirsiniz ama bu engelleme
değil ki, ben bunun eksik olduğuna inanıyorum. Bu şekliyle çıkarsa Antalya için
de, Türkiye için de eksiklik taşıyacağına inanıyorum ve yatırımların daha da
gecikeceğine inanıyorum. Karar alma mekanizması aldıktan sonra uygulayıcı birim
olmazsa arada, sadece Genel Sekreterle Bakanın üstünde kalacak. Yarın
başlayacaksınız, yani şurada bir ön hazırlık çalışması için bile Sayın Badak’ın -demin okudum- açık, net soruları var, “Şu parayı
nereye harcadın?” diyor. Topu topu birkaç tane
seyahat yapılmış ve belli ön hazırlık yapılmış. Yarın -Sayın Bakan söylüyor-
“180 milyon doları nereye harcadın?” deyince arada birtakım kurumlar olsa,
“Şunlar karar aldı, bunlar getirdi, bunlar önerdi.” deseniz fena mı olur ve işi
de daha çabuk yapsak. Siz Yönetim Kurulu olarak kararınızı alın, ondan sonra da
İcra Komitesi otursun, sizin aldığınız kararlara ve verdiğiniz yetkiye
dayanarak bu işleri yapsın. Söylediğimizin özeti budur. Biz bu çerçevede
herhangi bir şahsı, herhangi bir kimseyi desteklemiyoruz; EXPO 2016’yı
destekliyoruz ama Antalya’nın Milletvekili olarak Antalya Ticaret ve Sanayi
Odasını da, Antalya Ticaret Borsasını da, İhracatçı Birliğini de Antalya’nın
kurumu olarak görüyoruz. Bu arkadaşlarımızın hiçbirisi 2016’da EXPO yapılırken
görevlerinin başında olmayabilir. Yarın genel kurulları var, belki değişirler
ama o kurumların temsil edilmesini istediğimiz için, daha katılımcı, demokratik
bir şekilde, sivil toplum katılımıyla bu çalışmaların yapılması, kentin
sahiplenilmesi için bunları önerdik.
Ben yine, tekrar soruyorum: Sayın Bakanım, demokratik bir şekilde
Genel Kurula vermiş olduğunuz önergeyi -lütfen- AKP Grubundaki arkadaşlara
baskı yapmadan takdire bıraksaydınız daha iyiydi. En azından bir işaret yapın,
siz “kabul” deyin, onlar da kabul etsinler diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.
Sayın Bakan yerinden bir açıklamada bulunacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, esasen üzerinde durulan, dile getirilen iki tane konu var.
Bir: Bu, İcra Kurulu, Genel Sekreterlik meselesi. Bununla ilgili çok kısa bir
bilgi arz edeceğim, bir açıklama yapacağım. Bir de Orta Anadolu İhracatçılar
Birliğinin yer aldığı, sanki çıkarıldığı gibi bir izlenim oluştu, ona açıklık
getireceğim.
Komisyon Başkanımız aslında demin o süreç içerisindeki görüşmede
Komisyon Başkanı olarak ve Komisyon üyeleriyle yapılan birtakım görüşmeleri
anlattı. Ona ilave olarak söyleyeceğim şey şu: Orta Anadolu Çiçek İhracatçıları
Birliği hiçbir zaman bizim tasarımızda ne Yönetim Kurulu üyeliğinde ne de İcra
Kurulunda teklif edilmedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Taslakta, taslakta, Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Bakın, elimde, tasarı burada.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Taslakta…
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Bakın, Komisyona gelen metin…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir usul yok. Kanaatini açıklamış,
ondan sonra Hükûmetin konuşma hakkı yok. Bu Meclisi doğru dürüst yönetin ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Ama bakın, tasarı…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – O zaman biz de cevap verelim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Şimdi…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Veremez ki cevap. Önergeye “kabul” veya
“ret” dediğin zaman cevap verirsin, şimdi veremezsin cevap.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Şimdi, 4’üncü madde Yönetim Kuruluyla ilgili…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu Meclisin çalışma usullerine riayet edin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
…6’ncı madde İcra Komitesiyle ilgili. İkisinin de ilk fıkrasında bu husus yer
almıyor. Şimdi olmaması da şundan dolayı gerekiyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, geçmişte sünnetçilik yaptığını
biliyoruz da yani bu iş sünnetçiliğe benzemiyor. Yahu biraz olsun çalışma
usullerine riayet edin ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
AIPH, Uluslararası Bahçe Bitkileri Üretici Birliğine Orta Anadolu İhracatçı
Birliği, Çiçek İhracatçıları Birliği burada üye. Dolayısıyla hem üye olup, yani
bu sergileri dünyada düzenleyen organizasyonun üyesi olup hem de bu serginin
düzenlendiği ülkenin İcra Komitesinde veya yönetiminde yer alması mümkün değil,
bir de işin böyle bir boyutu var.
Bir üçüncü madde daha arz edeceğim: Genel Sekreter değil, Genel
Sekreterlik kuruluyor ve bir tek kişi değil, Genel Sekreterlik bir kurum. Bunun
detayları, bunun organizasyonu, teşkilatı, zaten kanunda bunun ne şekilde
teşekkül edeceği yazıyor. Dolayısıyla, sanki bir tek kişiye bu yükleniyormuş
gibi bir algı oluşuyor, bu da doğru değil. Bir tek kişiye değil, bir kuruma
devrediliyor ve benzeri yapılar Türkiye’deki ajanslarda var, örneğin kalkınma
ajanslarında da var; Yönetim Kurulu var, Genel Sekreter var, Genel Sekreterlik
var. Bir, kararlar alınıyor, bir de bunun icrası sağlanıyor, yürütmesi
sağlanıyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.
BAŞKAN – Sayın Genç, 87’nci maddenin…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeye…
BAŞKAN – Bir saniye, beni bir saniye dinler misiniz lütfen. Ben
sizi dinledim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Oku, oku.
BAŞKAN – Bakın aynen okuyorum, 87’nci maddenin bir fıkrasını…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hükûmet, önergeye katılıp katılmamakta, o
dakikada yapar.
BAŞKAN – “Başkan, önergeye katılıp katılmadığını komisyona ve
Hükûmete sorar. Komisyon ve Hükûmet katılmama gerekçelerini kısaca
açıklayabilirler. Hükûmetin veya komisyonun katılmadığı önerge, sahibi
tarafından beş dakikayı geçmemek üzere açıklanabilir. Önerge sahibine,
gerekçesinin okunmasını istediği önerge hakkında da söz verilmez.”
KAMER GENÇ (Tunceli) – Arkadaşımız önergesinin üzerinde konuştu,
ondan sonra Hükûmetin konuşma hakkı yok.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, neden katılmadığının
gerekçesini “Katılmıyorum.” dediği zaman açıklamak durumunda.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ondan sonra söz veremez.
BAŞKAN – Şimdi, önce veya sonra…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yanlış yapıyorsun…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Konuşmacıdan sonra konuşursa Tüzük’e aykırı.
BAŞKAN – Efendim, sırf arkadaşlarımız sorduğu için, anlaştıkları
için verir dedim. Yoksa, böyle bir görüşme usulü olmaz yani.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Öyle şey olmaz, öyle şey olmaz!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, sen o zaman niye orada oturuyorsun?
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Başkan, o zaman söz vermeyeceksin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O zaman Maraşspor
gibi yönetmiş olursun.
BAŞKAN – Ama konuşan arkadaşımız Sayın Toskay “Lütfen cevap verir
misiniz?” dedi Bakana.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Söz vermeyeceksin! Ben konuştuktan sonra
Bakan bana cevap verirse söz vermeyeceksin.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Orada vermez.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Maraşspor’u
yönetir gibi yönetirsin Meclisi.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Doğru dürüst yönetin. Böyle şey mi olur?
BAŞKAN – Tamam efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının altıncı
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “bakan tarafından bir genel sekreter
atanır” ifadesinin, “EXPO Konseyi tarafından önerilen üç isimden biri bakan
tarafından genel sekreter olarak atanır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile atanacak genel sekreterin yerel dinamikler
tarafından önerilmesi ve siyasal bir ayrımcılığa zemin oluşturulmaması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul
edilmiştir.
Yeni bir madde ihdasına dair bir önerge var.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge gelmiştir.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi
bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu
nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
-21 üyesiyle- katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısına 7. madde
olarak aşağıdaki maddenin eklenmesini ve sonraki maddelerin buna göre
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Tunca
Toskay |
Antalya Mersin Antalya |
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mesut
Dedeoğlu |
Osmaniye Kahramanmaraş |
EXPO Komiseri:
Madde 7 – (1) Ajansı temsil etmek ve yurt dışı ilişkilerde yetkili
organ görevini yapmak üzere Bakan tarafından bir EXPO Komiseri atanır.
Sergide hükümeti tüm
konularda temsil etmekle, resmi katılımcılarla yapılan anlaşmalarla ve sergi
düzenlemelerine uyulmasını temin etmekle, özel maddeler kapsamında belirtilen
özel hususların gözetilip sonuçlandırılıp sorumludur.
Hükümetlerin EXPO 2016 Antalya'ya katılımlarına ilişkin tüm
kararları eline ulaştığı anda BlE'ye ulaştırmakla
yükümlüdür. BIE, hükümetlerin katılımlarına ilişkin bilgi içeren dokümanlarının
bir kopyasının ülke komiserlerinin görüşü ve talep edilen alanın yer ve
büyüklük bilgileri ile birlikte alacaktır.
Çağrı üzerine Ajans
bünyesinde gerçekleştirilecek tüm kurum toplantılara katılır, bilgi verir.
Kendi bölümünün organizasyonundan ve çalışmalarından sorumludur.
Paris Antlaşması md. 17'ye uygun olarak çalışma
alanındaki bütün sergi sahipleri, ticari ve diğer etkinliklerin, faaliyetlerin
BIE Sergi Kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlar.
Katılım sözleşmeleri katılımcının
EXPO Komiseri ve EXPO 2016 Antalya EXPO Komiseri tarafından ikili olarak
imzalanır.
EXPO Antalya 2016'nın
düzenlenmesi ile ilgili olarak katılımcı ülkeler ile gerekli sözleşmeleri
yapmaya Ajans adına Komiser yetkilidir.
EXPO Komiseri görevin gerektirdiği yasal ve fiili durumlar
haricinde Ajans adına hiçbir faaliyette bulunamaz veya görev ifa edemez.
EXPO Komiseri görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslar BIE
kurallarına uygun olarak çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, davet etmediniz
ki gelelim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hiç… Belki gelecek arkadaşlar, yine
aynısını yapıyor. Yani çok demokratik gidiyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
7’nci madde üzerinde bir önerge vardır okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7'nci
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; ikinci ve
üçüncü fıkralarında geçen "ofiste" ibarelerinin “ofislerde"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) Yönetim Kurulu ile EXPO Konseyinin çalışmalarının
yürütülmesi amacıyla Ankara'da bakanlık bünyesinde merkezî bir ofis kurulur,
ayrıca EXPO 2016 çalışmalarını ülkenin tümüne yaymak ve tanıtmak amacıyla her
bölgede Ankara'daki merkez ofise bağlı birer ofis kurulur."
İdris Baluken Ertuğrul
Kürkcü Hasip Kaplan |
Bingöl Mersin Şırnak |
Altan
Tan Murat
Bozlak Levent
Tüzel |
Diyarbakır Adana İstanbul |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Baluken?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi lütfen.
Gerekçe:
EXPO 2016 sadece Antalya'yı değil Türkiye'nin her bölgesini
etkileyen bir organizasyon olduğu için, değişiklik ile diğer bölgelerinde
süreci takip etmesi, bilgilendirilmesi ve katılımının kolaylaştırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
7’nci madde kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 sıra sayılı "EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı"nın 8’inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Hüseyin Samani Mevlüt
Çavuşoğlu |
Kayseri Antalya Antalya |
Menderes
Türel Sadık Badak Gökçen
Özdoğan Enç |
Antalya Antalya Antalya |
"(1) Antalya İli, Aksu İlçesi, Solak Köyü sınırları
içerisinde bulunan, mülkiyeti Hazineye ait olan, Bakanlığa tahsisli ve Antalya
Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünün kullanımında bulunan
haritası ekli 13203 ada, 65 parsel numaralı 1.088.329,21 m² yüzölçümlü taşınmaz
ve 13202 ada 166 parsel numaralı 32.894,00 m² yüzölçümlü taşınmaz ile
üzerlerinde bulunan muhdesat, EXPO 2016 Antalya
faaliyetlerinde kullanılmak amacıyla Ajansa tahsis edilmiş sayılır. Bu alan
içerisinde yer alan her türlü muhdesat başka bir
kişi, kurum, makam veya merciden herhangi bir ruhsat, izin, onay ve benzeri bir
işleme gerek kalmaksızın Yönetim Kurulu Kararı ile yıkılabilir, kaldırılabilir,
imha edilebilir, tamir edilebilir, restorasyon, tadilat ve benzeri işleme tabi
tutulabilir.”
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, bu nasıl önerge?
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Temmuz-Ağustos 2012 tarihleri arasında yürütülen ön arazi planlama
çalışmalarında ilave alana ihtiyaç olduğu tespit edilmiş olup teklif edilen
değişiklik ile bu ihtiyacın karşılanması amaçlanmaktadır.
Ayrıca, söz konusu alandaki bina ve diğer yapıların hızlı ve seri
bir biçimde amaca uygun hale getirilebilmesi amacıyla değişiklik yapılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 8’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının dokuzuncu
maddesinin birinci fıkrasının “ç” bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Ertuğrul
Kürkcü Hasip Kaplan |
Bingöl Mersin Şırnak |
Altan
Tan Murat
Bozlak Levent Tüzel |
Diyarbakır Adana İstanbul |
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kaynakları sınırlı olan ve hizmet önceliği farklı olan ilçe
belediyelerinin bütçelerine ek bir yük getirilmemesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Önergeyi okutup, Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla -21 üyesiyle- katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısına 9. maddeden
sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve sonraki maddelerin buna
göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mehmet Şandır |
Antalya Osmaniye Mersin |
Mesut
Dedeoğlu Tunca
Toskay |
Kahramanmaraş Antalya |
Alım, satım, ihale ve yapım işleri
Madde 10 - (1) Yönetim Kurulu; Yönetim Kurulu üyeleri arasından 3
ve İcra Komitesi üyeleri arasından 2 olmak üzere İhale Komisyonu üyelerini ve
seçilen bu üyeler arasından başkanını seçer.
İhale Komisyonu ihtiyaç duyulan her türlü mal ve hizmeti satın
almak ve satmak ile ilgili iş ve işlemleri yapmakla görevlidir. Bütçe
Komisyonunun görevleri aşağıda belirlenmiştir.
a)Yıllık bütçeyi hazırlamak.
b)Proje ile ilgili tüm harcamaları yapmak.
c)Gelir getirici faaliyetlerle ilgili kararları almak.
(2) İcra Komitesi her yıl 15 Aralık tarihine kadar çalışma
programını ve bütçesini ve izleyen yılın ilk ayı sonuna kadar bir önceki yıl
kesin hesabını Yönetim Kuruluna sunar. Yönetim Kurulu bütçeyi aynen veya
değiştirerek 30 Aralık tarihine kadar onaylar.
(3) Yönetim Kurulu Başkanı Ajansın harcama yetkilisidir.
(4) Yönetim Kurulu Başkanı limitini önceden belirlemek koşuluyla
harcamaya ilişkin yetkilerini İcra Komitesi Başkanına devredebilir.
(5) Yetki sınırları içerisinde İcra Komitesi tarafından yapılacak
ihale işlemlerini yürütmek üzere kendi, üyeleri arasından toplam 5 kişi olacak
şekilde ihale komisyonu üyelerini ve başkanını seçer.
(6) İcra Komitesi, EXPO
2016 Antalya'nın mali yönetimi ve özel hesapta yer alan mali kaynakların
kullanım ve harcama esaslarını Yönetim Kurulunun belirleyeceği kurallar
doğrultusunda ehliyet, rekabet, şeffaflık ve hesap verilebilirlik çerçevesinde
uygular.
BAŞKAN – Sayın Komisyon salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Salt
çoğunluğumuz yoktur Sayın Başkan, katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci madde üzerinde şu anda bir önerge geldi, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısının 11’nci
maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Fikri ve sınai mülkiyet hakları
Madde 11 - (1) EXPO 2016 Antalya hazırlık ve düzenleme sürecinde
oluşturulan her türlü eserin fikri ve sınai mülkiyet hakları Ajansa aittir.
(5) Fikri ve Sınai haklarının korunması ile ilgili ihlallerden
doğan anlaşmazlıklar ve sorumluluklar ile ilgili hususlar genel düzenlemeler
ile ilgili çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.
Mehmet
Günal Ali
Öz Mehmet
Şandır |
Antalya
Mersin
Mersin
|
Alim
Işık Tunca
Toskay |
Kütahya
Antalya
|
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bakan?
GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok kısa olarak sadece… Sayın Bakana ısrarla sordum,
ben “taslak” dedim, o “Tasarıda yok.” dedi.
Sayın Bakan, şimdi size fotokopisini gönderiyorum. Bu bütün
milletvekillerimize ve size. Üç kurum başkanımızın, Ticaret ve Sanayi Odası
Başkanı, Ticaret Borsası Başkanı ve İhracatçı Birliği Başkanının, üçünün
beraber EXPO taslağı hakkında, tasarısı değil taslağı…
GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Tasarıda yok.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bir saniye Sayın Bakanım.
Şimdi, ben de dedim ki size “Tasarı.” Taslağı kim hazırladı?
Kurumların görüşüne siz sunmadınız mı? Ben de onu söylüyorum, onun için çıktım,
önergeyi verme nedenim de buradadır. İçerisinde -aynen okuyorum- İcra Komitesi,
Madde 6’da aynen “Bakan tarafından görevlendirilen bir Bakanlık temsilcisi”
dedikten sonra “İcra Komitesi; Vali, Büyükşehir Belediye Başkanı, Bakan
tarafından görevlendirilen Bakanlık temsilcisi, Orta Anadolu Süs Bitkileri ve
Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Sekreter olmak
üzere 5 üyeden oluşur.”
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Tasarıda yok diyorum.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Taslak... Siz taslak gönderip görüş
istemediniz mi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Tasarı diyorum, tasarı.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben de “taslak” diyorum. Tamam, siz
“tasarı” diyorsunuz. “O taslağı kim gönderdi, kendiliğinden mi arkadaşlar görüş
hazırladılar?” diyorum. Orada olan Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği
çıkmış. Biz de orada yani “Buna ilave olarak şunları da koyun, üçünü beraber
koyalım.” demiştik. Ben hâlâ…
Taslak burada, size de sunabilirim. Eğer siz göndermediyseniz, fek
bir şey varsa o zaman özür dilerim, arkadaşlar bize yanlış bilgi göndermişler
diye ama size de gönderdiklerini söyledikleri için ben taslaktan bahsettim,
tasarıdan değil. O taslağı da galiba siz hazırlayıp göndermişsinizdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici 1 dâhil 13 ile 22’nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Gürkut Acar, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Acar. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 313 sıra sayılı EXPO 2016
Antalya Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, konuşmamın başında iktidar partisinden
konuşan arkadaşlara bir yanıt vermek istiyorum: Antalya, bir bira kenti değil,
bira festivaliyle anılan bir kent değildir. Önce, bir kentimizi tanıyalım.
Antalya, medeniyetlerden süzülerek gelen, aydınlık, çağdaş bir kenttir; turizm
kentidir, turizmin başkentidir. Burada Antalya’yı “Bira festivaliyle anılan
kent.” diye tanıtmak çok büyük haksızlıktır, ayıptır; bu ayıbı yapanları
Antalya halkının vicdanına bırakıyorum.
Hüseyin Samani arkadaşımız buradan “Tasarı haziranda çıkacaktı ama
engellendi.” diye konuştu. Tabii, siz Meclisi boyacı küpü gibi görürseniz,
sadece parmak kaldırma indirme yeri olarak görürseniz böyle açıklamalar
yaparsınız.
Bakın, bu tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine geliş tarihi 19
Hazirandır, Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkış tarihi 28 Hazirandır. Bu tasarıyı
18 Hazirana kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmeyen de Adalet ve
Kalkınma Partisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini yapan da
AKP’dir. Sonra “Üç gün içinde bu kanun niye çıkmadı?” diye sorabilen de AKP’li
arkadaşlarımız oluyor. Buna ne denir? Takdirlerinize bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım, EXPO 2016 Botanik Fuarı’nın Antalya’ya,
Türkiye’ye önemli katkıları olacağı kuşkusuzdur, Antalya’nın marka kent
kimliğine, Antalya’nın gelişimine önemli kazanımlar sağlayacağı açıktır. Bu
bilinçle de Antalya’nın tüm kesimleri elele vermiş,
önemli bir çalışma sonucunda da bunu Antalya’ya, Türkiye’ye kazandırmıştır.
Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Ama ne yazık ki EXPO’nun
Antalya’ya getirilişindeki birlik ve beraberlik kanun tasarısıyla
zedelenmiştir. Bizim bu tasarıyla ilgili çabalarımız, çalışmalarımız, bu
tasarının geciktirilmesi, engellenmesi için değil, tam tersine birlik ve
beraberliğin yeniden tesis edilmesine yöneliktir. Çünkü bu tasarı, sürece emek
veren, çaba sağlayan, katkı veren kesimlerin büyük bölümünü yok saymıştır;
onları üzmüştür, onları kırmıştır. Ben soruyorum: Antalya Ticaret Borsası niye
yok? Mühendis odaları niye yok? Süs Bitkileri Birliği neden yok yönetimde?
Başkalarının zihniyetinde yol arkadaşlarını, emek verenleri, çaba harcayanları
iş bitince dışlamak, yok saymak olabilir; ama biz, yol arkadaşlarımızı, emek
verenleri unutmayız; unutulmasına da, yok sayılmasına da izin vermeyiz; çabamız
bunun içindir.
Değerli arkadaşlar, bu tasarıyı getiren AKP’dir, Antalya’yı
dışlayan tasarı AKP’nin tasarısıdır, Hükûmetin tasarıdır. Bu tasarıda
Başbakanın ve AKP’li bakanların imzası vardır. Bu tasarının özü de, her şeyi
Bakanın yani AKP’nin emrine vermektir. Buna rağmen, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki görüşmeler sırasında iktidar partisinin Antalya Milletvekili
Arkadaşımız bizim bu tasarının düzeltilmesine ilişkin çabalarımızı,
önergelerimizi “ihanet” gibi kavramlarla çarpıtmaya çalıştı. Bu, en hafif
deyimiyle ayıptır, ben o zaman kendisine gerekli yanıtı verdim. Ancak bu
tutumun iyi sorgulanması gerekir çünkü bu, “EXPO” gibi uluslararası bir konuda,
Antalya için, ülkemiz için çok önemli katkıları olacak bir konuda bile AKP’nin
hangi küçük hesaplar içinde olduğunu göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, Antalya’ya ihanetten söz eden arkadaşlara
buradan birkaç noktayı hatırlatmak istiyorum.
Bu tasarının 15’inci maddesine göre “Ajans, serginin sona ereceği
tarihten sonra 30 Haziran 2017 tarihine kadar EXPO’yla
ilgili tasfiye işlemlerini tamamlayacak, serginin sonunda da burası cazibe
merkezi olarak devam edecek.” deniyor. Peki, kim devam ettirecek? Yine Bakanlık
yani Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Neden belediyelere bırakılmıyor,
neden Antalya’nın kendi birleşenlerine bırakılmıyor da Bakanlığa bırakılıyor?
Hani devlet ticaret yapmayacaktı, işletmecilik yapmayacaktı. Söz konusu Antalya
olunca nedense bu kaynak Antalya’ya bırakılamıyor, Bakanlık işletmeci olmakta
sakınca görmüyor. Bu, Antalya’ya haksızlık, Antalya’ya güvensizlik, Antalya’yı
yok saymak değilse nedir?
Değerli arkadaşlarım,
burada Antalya’ya bir haksızlık, bir çifte standart daha var.
İstanbul’da da bir uluslararası etkinlik yapıldı, İstanbul kültür başkenti
oldu. Bakınız, İstanbul Kültür Başkenti Kanunu’nda ne vardı? Etkinlik sonunda
kasada para kalırsa bu para kültürel faaliyetlerde kullanılmak üzere Büyükşehir
Belediyesi ile İstanbul İl Özel İdaresine bırakılıyor. Bir yandan etkinlik için
benzinden vergi toplayacaksınız, yani bütün halktan vergi toplayacaksınız,
sonra para artarsa yine belediyeye kalacak. Yani benzinden vergi alınıp
belediyeye kaynak aktarılıyor, İstanbul için durum buydu. Peki, Antalya EXPO’da durum ne? Antalya’nın belediyeleri ödeme yapacak,
Antalya’nın meslek örgütleri ödeme yapacak ama EXPO’nun
sonunda kasada para kalırsa Antalya’ya mı verecekler? Hayır, Antalya’ya
bırakılmayacak, genel bütçeye gelir kaydedilecek. Bu ne demek? İstanbul’a
gelince benzinden vergi alacaksın, Antalya’nın parasını ise bütçeye yama
yapacaksınız, bu doğru değildir. Bir yanda yük Antalya’nın sırtında olacak ama
söz hakkı olmayacak, eğer para artarsa da bütçeye gelir olacak. Bu, AKP’nin
Antalya’ya bakışının somut göstergesidir. Çayın taşı ile çayın kuşunu vuracaklar,
hem de kuşu pişirme parasını da yine Antalya’dan alacaklar. Bu konuyu Antalyalı
hemşehrilerimin bilgisine sunuyorum, Meclisin
bilgisine sunuyorum, bu çifte standardı kınıyorum, Antalya’ya ihanet asıl budur
diyorum.
Değerli arkadaşlar, bir de muafiyetler konusu var. EXPO 2016 için
yapılacak alımlar, kiralamalar ihale mevzuatının dışında olacak. Kamu İhale
Kanunu devre dışı olacak. Her şey Hükûmetin oluşturduğu Yönetim Kurulu ve yine
Hükûmetin atayacağı Genel Sekreterin yetkisinde olacak. İstediğini istediği
yerden alacak, istediğini istediği yerden kiralayacak, yandaşların başına EXPO
2016 kuşu konacak. AKP’nin şu anda bu tasarıyla getirdiği budur.
Ben daha önce de gündeme getirmiştim. EXPO 2016 için ne kadar para
harcama yapılacak? Bunun için kim, ne kadar para verecek? Yani belediyelere ve
meslek örgütlerine düşen pay ne, merkezî idarenin vereceği katkı ne? Bunları
öğrenmek herkesin hakkı; çünkü parayı Antalya verecek ama hiçbir kurala tabi
olmadan harcama yetkisi Hükûmette olacak, AKP’de olacak. Bu anlayış doğru
değildir. Bu muazzam kaynağın kullanımında da Antalya söz sahibi olmalıdır;
istenilen budur.
Değerli arkadaşlarım, AKP’nin Antalya’ya bakışı hep şaşı oldu.
Antalya’ya sürekli haksızlık yapıldı, yapılıyor. Bugün Antalya’nın her yanı taş
ocaklarıyla tarumar edilmektedir. Bugün Antalya’nın bütün suları küçük küçük
projelerle yok edilmektedir. Ama bugün Antalya’da bir yüzme havuzu yoktur.
Antalya’da sahilde Süleyman Erol Yüzme Havuzu vardı, benim çocuklarım yüzmeyi
burada öğrendi. Bu yüzme havuzu bakımsızlıktan çürüdü ve yıkıldı. Bunun yerine
şehir merkezinde, 100. Yıl Bulvarı’nda yeni bir yüzme havuzu yapılmaya
başlandı. Sonra, uzun zaman buna ödenek sağlanmadığı için karkas yapı çürüdü ve
o da yıkıldı. Yerine yenisi yapıldı. Yenisinin de çürümemesi için, çatısı ve
yağmurdan korunması için yalıtımı yapılarak kaba inşaatı tamamlandı, ne var
ki, bu da stadyum yapılıyor bahanesiyle
tekrar yıkıldı.
Değerli arkadaşlarım, şuradaki savurganlığa bakınız. Şimdi, koca
Antalya ilinde gençlerin eğitim göreceği, yüzme öğreneceği bir tek yüzme havuzu
yok.
Değerli arkadaşlarım, yine bir uluslararası organizasyon için,
Akdeniz Oyunları için, o dönem şehrin uzağında kalan 100. Yıl Alanı spor alanı
olarak tahsis edildi. Burada çeşitli spor tesisleri de yapıldı. AKP döneminde,
rant sağlamak için bir kısmına stadyum yapılacak bahanesiyle 65 katlı,
Antalya’nın denizden gelen meltem rüzgârını kesecek dehşet verici bir proje
gündeme geldi. Antalya bunu önledi, iyi ki de önledi. Hükûmet, birçok yerde
merkezî bütçeden karşılanmak üzere stadyum yaparken Antalya’ya yaptırmamıştır.
Yalnızca Antalya için çayın taşıyla çayın kuşunu vurma ilkesini benimsemiştir.
Kat karşılığı inşaat suretiyle, yani 100. Yıl’ın bir kısmını özel kişilere
peşkeş çekerek, diğer kısmını bunun karşılığında stadyum yaptırma yoluna
gitmiştir. Bunun için TOKİ ile Spor Bakanlığı bir protokol yaptı ama içeriği
belli değil. Bir yazı yazdım, “Protokolün bir örneğini bize verin ya da Antalya
halkına açıklayın.” dedim. TOKİ Başkanı yanıt gönderdi, ne diyor:
“İşin sahibi Spor Genel Müdürlüğüdür, biz vermeyiz, oradan
isteyin.” diyor. Gençlik ve Spor Bakanlığından ise hiçbir yanıt yok. Yazdık,
cevap gelmedi; böyle bir anlayışla yönetiliyoruz. Bunları neden anlatıyorum;
AKP’nin yönetim anlayışını, çalışma anlayışını dikkatlerinize sunmak için
anlatıyorum. EXPO 2016 Antalya’nın hazırlıklarının yalnızca AKP’nin tercihine
bırakılırsa başımıza ne işler gelebileceğini görebilmeniz için anlatıyorum.
EXPO 2016’nın yalnızca AKP’nin tercihlerine bırakılamayacak kadar önemli
olduğunu göstermek için anlatıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biz CHP olarak EXPO 2016’nın Antalya’ya ve
Türkiye’ye önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Bu nedenle süreci
destekledik. Antalya’nın tanıtımına dünya kenti olmasına yönelik her türlü
çabaya da destek olacağımızdan kimse şüphe etmesin. Ama bu tasarı ve AKP’nin
tutumunun Antalya EXPO’ya göre böyle gölge düşürdüğü
açıktır. Herkesin üzerinde birleşebileceği, çiçek ve çocuk konulu bir
etkinlikte bile AKP’nin dışlayıcı tutumu nedeniyle birlik ve beraberlik
sağlanamıyorsa bunu kamuoyunun ve Antalya halkının dikkatlerine sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜRKUT ACAR (Devamla) - Antalya’nın EXPO 2016’yı başarıyla
gerçekleştireceğine inancım tamdır. Bu sürece emeği geçen her kuruma, her
kişiye teşekkürlerimi sunuyorum. Antalya halkı bir kez daha tüm dünyaya
misafirperverliğini gösterecektir, bunda şüphe yoktur.
Bu düşüncelerle tasarının Antalya ve ülkemize olumlu sonuçlar
getirmesini diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Acar.
Gruplar adına başka konuşmacı yok.
Şahıslar adına Antalya Milletvekili Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün çok önemli bir yasayı, Antalya’mız adına, Türkiye’miz adına
bir yasayı sizlerle beraber görüşüyoruz; Antalya 2016 EXPO Yasası. Bugüne kadar
Türkiye’miz birçok alanda, son yıllarda özellikle, ilkleri başarmıştır. Bu EXPO’yla birlikte yine dünya çapında bir ilki hep birlikte
başarıyoruz. Bugüne kadar ülkemiz çok önemli zirvelere Türkiye’de ev sahipliği
yaptı. Başta Birleşmiş Milletler ve NATO olmak üzere çok önemli siyasi zirveler
yine Dünya Basketbol Şampiyonası, son günlerde Antalya’mızdaki Dünya Golf
Şampiyonası’nın finali, İstanbul’daki Dünya Tenis Şampiyonası’nın finali olduğu
gibi birçok spor aktivitelerine ev sahipliği yapmıştır. Biz burada şunu gördük:
Bu tür zirvelerin, aktivitelerin ülkemizin tanıtımına çok büyük faydası var.
Özellikle dış politikada çalışan bir arkadaşınız olarak bunun faydasını da her
alanda gördüm. 2016 EXPO da yine Antalya’mızın tanıtımı ve Türkiye’mizin
tanıtımı bakımından çok önemli bir aktivite olacaktır ve bu konuda özellikle
destek olan arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Biz 2016 EXPO’nun,
Antalya EXPO’sunun çok başarılı geçeceğine
inanıyoruz.
Bugün, burada, değişik partilerden farklı görüşler olabilir, biraz
da Bütçe Komisyonundaki gerginliğin yansımasını da görüyoruz ama tüm bu farklı
görüşlere rağmen tüm siyasi parti gruplarının 2016 EXPO’suna
destek verdiğini görüyoruz. Başta, AK PARTİ Grubuna olmak üzere Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ve BDP Grubuna da çok
teşekkür ediyoruz. Bu EXPO’nun ülkemiz ve Antalya’mız
için hayırlı olmasını diliyoruz.
Teşekkür ediyorum. Saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.
Şahsı adına ikinci konuşmacı, yine Antalya Milletvekili Sayın
Menderes Türel.
Buyurun Sayın Türel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MENDERES TÜREL (Antalya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, çok kıymetli milletvekilleri; öncelikle bugün
gerek Antalya gerekse Türkiye için oldukça önemli bir yasa tasarısını
görüşüyoruz. EXPO olimpiyat düzeyinde uluslararası anlamda çok ciddi bir proje
ve ilk günden itibaren bu projeyle ilgili bütün Antalya milletvekilleri olarak
yaklaşımımız bu projenin siyaset üstü bir proje olmasından yanaydı ve bu
anlamda da elbette ki muhalefetteki arkadaşlarımız yasanın içeriğiyle ilgili
kaygılarını, endişelerini gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda dile
getirdiler ancak bizim de bir sabırsızlığımız vardı. Zira, 2016 bu projenin
hayata geçmesi için oldukça uzak değil aslında çok yakın bir tarih ve yasanın
bir an önce geçmesi yönünde tabii ki bizlerin de sabırsızlığı zaman zaman gerek
Komisyonda gerekse Mecliste bazı tartışmalara vesile oldu ancak bugün
Meclisimizde bütün parti gruplarının milletvekilleri yine kaygılarını dile
getirmişlerdir ancak sonucu itibarıyla güzel bir birlik ve beraberlik sağlanmak
suretiyle bu yasanın yürürlüğe girmesi hususunda da önemli bir adım
atılmaktadır. Ben de Antalya Milletvekili olarak elbette ki Adalet ve Kalkınma
Partimizin bütün milletvekillerine, CHP’ye, MHP’ye ve BDP’ye
koymuş oldukları bütün katkılar nedeniyle teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türel.
Soru-cevap işlemiyle ilgili söz talebi yok.
Şimdi, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
İkinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
13’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 313 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 13’üncü
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(2) Bu Kanun kapsamında Ajans tarafından yapılacak her türlü
alım, satım, kiralama, ihale ve yapım iş ve işlemlerinde 8/9/1983 tarihli ve
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
kanunun hükümleri ve 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun ilgili
hükümleri esastır. "
İdris Baluken Ertuğrul
Kürkcü Hasip Kaplan |
Bingöl Mersin Şırnak |
Altan
Tan Murat
Bozlak Abdullah Levent
Tüzel |
Diyarbakır Adana İstanbul |
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet…
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN (Bitlis) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ajans tarafından yapılacak her türlü alım, satım, kiralama, ihale
ve yapım iş ve işlemlerin ilgili mevzuata uygun, adil bir şekilde yapılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye
göre, 15’inci maddeyle ilgili bir kısa söz talebim var efendim.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
15’inci maddeyle ilgili…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
EXPO 2016 Antalya Projesi’nin gerçekleştirilebilmesi amacıyla
mülkiyeti Hazineye ait bir büyük arazi Tarım Bakanlığına tahsisliyken tahsisi
değiştirilerek EXPO amacında kullanılmak üzere Ajansa tahsis ediliyor. Buna
ilişkin düzenlemeyi tasarının 8’inci maddesinde yaptık. 15’inci maddede yine
biraz önceki hükmün devamı mahiyetinde şunu görüyorum: EXPO 2016 Projesi’nin
gerçekleşmesinden sonra söz konusu tesislerin işletilmesine ihtiyaç duyulması
hâlinde bu tesislerin Bakanlık tarafından işletilmesi amacıyla anılan arazi
Bakanlığa tahsis ediliyor.
Bir kere, tahsis konusunda yapılan düzenleme teknik olarak biraz
eksik. Doğru olan şuydu: Bu arazinin
mülkiyeti Hazinede, bunda herhangi bir sorun yok, bunda bir değişiklik
öngörülmüyor. “EXPO 2016 Projesi’nde kullanılmak amacıyla Ajansın bedelsiz
kullanımına izin verilir.” şeklinde bir düzenleme daha doğruydu 8’inci maddede
çünkü 8’de diyoruz ki şimdi: “Ajansa tahsis edilmiş sayılır.” Sonra dönüyoruz,
15’inci maddede tekrar “Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır.” Teknik olarak doğru
durmuyor, güzel durmuyor.
İkinci olarak söyleyeceğim şu: Bu maddede, 15’inci maddenin 4
numaralı fıkrasıyla bir KİT yaratıyoruz şimdi, Tarım Bakanlığına bağlı,
Antalya’daki bu tesisleri işletecek bir iktisadi işletme yaratıyoruz. Bir
yandan, piyasa ekonomisinin gereği olarak özelleştirmeyi savunan bir Hükûmet
varken ve bütün piyasa ekonomilerinde özelleştirme bir dalga olarak bütün
hükûmetlerin, ekonomilerin önüne özelleştirme ihtiyacını ortaya koyarken,
burada Antalya Büyükşehir Belediyesine bunu vermemek amacıyla bu tesisleri
Tarım Bakanlığına vermeyi doğru bulmuyorum, bu son derece yanlış. Doğru olan,
bu tesislerin EXPO 2016 Projesi’nin sona ermesinden sonra Antalya Büyükşehir
Belediyesi tarafından işletilmesidir. Bakanlık bir iktisadi işletmeyi yönetmez,
işletmez. Ticari bir işletmeyi merkezî bir kurumun, bir bakanlığın işletmesi
gibi ekonominin kurallarına aykırı bir düzenleme olamaz.
Madde okundu, geçti ama bir tekriri müzakereyle buraya dönüp bunu
düzeltebiliriz diye düşünüyorum. Düzeltilmezse şunu anlıyorum: Biz bu
önümüzdeki seçimde de Antalya Büyükşehir Belediyesini alamayacağız endişesini
taşıyor Adalet ve Kalkınma Partisi. Ne olur ne olmaz biz bunu Tarım Bakanlığına
tahsis edelim düşüncesiyle böyle bir düzenlemeyi yaptıkları anlaşılıyor. Gelin,
bunu düzeltelim, bu yanlıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, bunu böyle
değiştirelim müsaade ederseniz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Madde oylandı, bitti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, tekriri müzakere
yapılabilir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Tekriri müzakere talebimiz
var.
BAŞKAN – 15’inci maddeyi oyladık. Tekriri müzakere olursa ayrı
konu.
16’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 sıra sayılı “EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı”nın 16’ncı maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Hüseyin
Samani Mevlüt Çavuşoğlu |
Kayseri Antalya Antalya |
Menderes
Türel Sadık Badak Gökçen
Özdoğan Enç |
Antalya
Antalya
Antalya |
Bayram
Özçelik |
Burdur |
(2) Alım-satım, ihale işlemleri, tasfiye ve yapılacak harcamalarda
uygulanacak usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Yönetim
Kurulunca hazırlanan ve Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Anayasa’nın 124’üncü maddesi gereğince Başbakanlık, bakanlıklar ve
kamu tüzel kişilikleri yönetmelik çıkarma yetkisine sahiptir. Ajansın,
yönetmelik çıkarma yetkisini ancak bu kanunun uygulanmasından sorumlu olan
Bakanlık aracılığıyla kullanılması mümkün bulunmaktadır. Bu nedenle, önergeyle
yönetmelik çıkarılmasına ilişkin sürecin uygun hâle getirilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
16’ncı maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasıyla ilgili bir ortak önerge vardır, bilginize
sunuyorum. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 21 üyesiyle, katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 20. maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet
Şandır İdris Baluken |
Giresun Mersin Bingöl |
Mustafa
Elitaş Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Kayseri İstanbul |
Madde 21 – 21.7.1983 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan
"tayin etmeye" ibaresinden sonra gelmek üzere "ayrıca 213 sayılı
Kanuna göre doğal afetler nedeniyle ilan edilen mücbir sebep hali kapsamındaki
amme borçlularının, mücbir sebep halinin sona erdiği tarihe kadar ödemeleri
gereken amme borçlan ile mücbir sebep nedeniyle ödeme süreleri ertelenen amme
borçlarını faiz alınmaksızın veya yürürlükteki faiz oranından daha düşük faiz
oranıyla tecil etmeye” ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılmış olduğundan
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6183 sayılı Kanun’un
48’inci maddesinde değişiklik yapan bir önergeyi görüşüyoruz. Önerge, mahiyeti
itibarıyla ihtiyaç duyulan bir önergedir. Doğal afetler nedeniyle mükelleflerin
vergi borçlarını zamanında ödeyememesi hâlinde Maliye Bakanlığı veya Bakanlar
Kurulu mücbir sebep hâlini ilan eder ve bu mücbir sebebin olduğu süre
içerisinde vergi borçları herhangi bir ödemeye konu olmaz ancak mücbir sebep
hâlinin sona ermesinden sonra vergi borcunu ödeyecek olan mükelleflerimiz, onu,
eğer mücbir sebep hâlinin sona ermesine rağmen ödemez ise bu takdirde gecikme
zammına tabi olarak ödeme zorunluluğuyla karşı karşıya kalırlar.
Bu düzenlemenin Van’da yaşadığımız deprem nedeniyle getirildiği
anlaşılıyor. Aslında Van’da ihtiyaç duyulan asıl düzenleme, özellikle Erciş’te,
Erciş merkezli olarak yaşanan bu deprem nedeniyle varlığını kaybeden
mükelleflerimizin vergi borçlarının terkin edilmesidir. Daha önce 1999 yılında
Düzce’de, Kocaeli’de, Sakarya’da yaşanan depremde
oradaki mükelleflerimiz varlıklarını kaybettikleri ölçüde, o oranlarda vergi
borçlarından kurtuldular, onların vergi borçları terkin edildi. Erciş’teki
vergi mükellefinin bütün varlığını kaybetmiş olması hâlinde yapılması gereken,
ona vergi borcunu ödemek için süre vermek değil, onun vergi borcunu terkin
etmektir. Şimdi, Hükûmet bu ihtiyacı görmüyor, görmezlikten geliyor. Erciş’teki
mükellefimiz varlığını kaybetmiştir. Şimdi yapılan, bir iyilik değildir, “Sana
vergi borcunu ödemek için süre vereceğim, verdiğim bu süre nedeniyle de senden
gecikme zammı veya tecil faizi istemeyeceğim.” diyor Hükûmet.
Evet, bunu yapalım ama asıl ihtiyaç duyulan, vergi borcunu terkin
etmektir. 1999 yılında, o zamanın koalisyon hükûmeti, o yaşadığımız ağır deprem
nedeniyle varlığını kaybetmiş mükelleflerimizin vergi borçlarını terkin etti;
Sakarya’da terkin etti, Yalova’da belli bir oran kullandı, Düzce’de bir oran
kullandı varlığını kaybetme ölçüsünü, oranını dikkate almak suretiyle. Şimdi,
Hükûmet depremden bu yana bu düzenlemeyi yapmaktan kaçınıyor. Buradan Hükûmeti
Vanlı vatandaşlarımıza, mükelleflerimize şikâyet ediyorum. Vanlılar haklarına
sahip çıksınlar.
Önergeyle ilgili görüşümüz olumludur, buna olumlu oy vereceğiz
çünkü daimî bir düzenlemedir, sadece Van’ı konu alan bir düzenleme değil, bütün
depremlerde, bütün doğal afetlerde kullanılmak üzere bir yetki maddesi
alınmaktadır. Alınsın, mahzuru yok, bu düzenleme kanunlarda yerini alsın ama
varlığını kaybetmişse bir insan, onun vergi borcunu terkin etmeyi de devlet
olarak bir görev sayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
MHP Grubu adına Sayın Şandır, buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Hamzaçebi’nin dikkate getirdiği hususa katıldığımı ifade
etmek için huzurlarınızda bulunuyorum.
Bu önergenin altında imzam da var. Gerçekten, doğal afetle
varlığını kaybetmiş insanlara devlet olarak, toplum olarak, bir sosyal maliyet
hesabı da yapmadan, bir borç olarak, bir borç ifası olarak, ödenmesi gereken
bir borç olarak, varlığını kaybetmiş insanların vergi yükünü terkin etmek
gerekiyor, ortadan kaldırmak gerekiyor. İnsanlar varlıklarıyla birlikte
canlarını da kaybediyorlar, evlatlarını, kardeşlerini, çocuklarını
kaybediyorlar. Dolayısıyla, bunlara devletimizin, toplumun bir insanlık borcu
olarak yani borçlarını ertelemenin, ertelemenin faizlerini silmenin çok da
fazla bir önemi yok, bu önergeyle bunu yapıyoruz. Hükûmetin, iktidar grubunun
bu teklifine biz de onay verdik, doğru bir önergedir diye komisyon üyelerimizi
de gönderdik. Ancak, bu önergeyle getirilen husus, eksik bir husus, arkadaşlar.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti devleti Türkiye Büyük Millet Meclisine, bana göre,
yakışmamış bir tavır. Yani elinizi tutan mı var? Faizi siliyorsunuz da
alacağınızı niye silmiyorsunuz, bunun neresinde ağalık var? Ağalık yapacaksanız
bunu akıllı uslu yapın.
Ben, tabii, televizyon yayınının olmadığı bir saatte bu konu
üzerinden siyaset yapmak, muhalefet yapmak, bir yerlere selam göndermek,
propaganda yapmak kastıyla söylemiyorum. Televizyon yayını yok ama bu türlü
konularda, Hükûmetin hemen her konuda gösterdiği bu tavrın doğru olmadığını
ifade ediyorum.
Yalnız deprem felaketiyle varlığını kaybeden insanlar değil,
Türkiye’miz doğal afetlerin çok sık yaşandığı, gerçekten acı örneklerin olduğu
bir ülke, bir coğrafyada yaşıyoruz. Dişiyle tırnağıyla, çoluk çocuğuyla
ürettiği ürününü kaybeden çiftçimizin uğradığı zararın karşılanmasında Türkiye
Büyük Millet Meclisinin koyduğu kriter, varlığının yüzde 40’ını kaybetmek
şartıdır. Değerli arkadaşlar, çiftçinin varlığının yüzde 40’ını kaybetmesi
hâlinde uğradığı afetin zararlarının karşılanmasını biz buradan kanun olarak
çıkarttık. Şöyle düşünecek olursanız, hiç doğru bir tavır değil bu, varlığının
yüzde 40’ını kaybetme şartı bu afet karşısında çiftçimizin devlet tarafından
sahipsiz bırakılması gibi bir sonucu getiriyor. Dişiyle tırnağıyla, çoluk
çocuğuyla ürettiği ürünü sel gelip alıp götürüyor, dolu alıp vurup gidiyor ve
hasat mevsiminde o ızdıraba düşüyor.
Şimdi, sizin o insana “Varlığının yüzde 40’ını kaybetmedin,
dolayısıyla sana yardım edemem.” deyişinizin hiçbir haklı, tutarlı tarafı yok.
Devlet, bizim inancımızda “devlet baba” olmak durumunda. Zor duruma, mağdur
duruma düşmüş insanının derdini, sorununu çözmek mecburiyetinde. E şimdi, aynı
tavrı bu önergeyle de ortaya koyduk. Van’da varlığını kaybetmiş, hayatını
kaybetmiş insanların borçlarının, vergi borçlarının faizini silmek ağalık
değil, devlet olmak değil, atıfet hiç değil. Yapacaksak bir iyilik, o vergi
borcunu bütünüyle terkin etmektir. Bunun örneği tarihimizde var. Mensubu
olmakla övündüğüm 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin Marmara depremi, Düzce depremi
sonrasındaki tavrı bu olmuştur, varlığını kaybeden vatandaşlarımızın devlete
olan tüm borçları silinmiştir.
Bugün yaptığımız, ortak, birlikte yaptığımız, iktidar grubunun
Sayın Grup Başkan Vekili Nurettin Canikli’nin öncülük ederek yaptığımız ve bu
EXPO Antalya kanununa ilave ettiğimiz bu düzenleme, maalesef eksik çıkmıştır
değerli milletvekilleri. Bunu ifade etmek durumundayım. Olana teşekkür ediyorum
ama bu, Van depremi mağdurlarına bir atıfet olmamıştır. Bunu da hatırlatmak
niyetindeyim.
Ümit ederim ki bir başka kanunda, Van depreminin mağdurlarının
vergi borçlarını ortadan kaldıracak bir düzenlemeyi yaparız temennisiyle
hepinize saygılar sunuyor, bu önergeye destek vereceğimizi ifade ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, ben de önerge üzerinde…
BAŞKAN – Sayın Baluken, Bingöl
Milletvekili, buyurun efendim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de tekrar heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önemli bir önerge ama daha önceki hatiplerin de dile
getirdiği gibi yetersiz olan kısımlarının tamamlanmasını aslında önemsemek
gerekiyor. Gerçekten gerek deprem olsun, gerek diğer doğal afetler olsun
tamamen o toplumun, o şehirde yaşayan bütün halkın yirmi yıllık, kırk yıllık
bir geleceğini ipotek altına alan, yirmi yıllık, kırk yıllık bir geleceğini
geriye doğru götüren doğal afetler olduğunu biz yaşayarak kendi yakın
tarihimizde ülkemizde gördük. Marmara depreminde, Sakarya’da, Bolu’da,
Düzce’de, yine yakın dönemde Simav’da, Bingöl’de, en son Van’da yaşamış
olduğumuz bu depremde sosyal devlet olma gereğinin maalesef yerine
getirilemediğini, o acı tabloların hâlâ gözümüzün önünde olduğunu belirtmek
gerekiyor. Doğal afete maruz kalmış bütün halkın devlet tarafından
kucaklanması, tekrar toplumsal hayata, sosyal hayata yeniden başlamasıyla
ilgili, kendi geleceklerini yeniden inşa etmeleriyle ilgili yasal
düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Bu önerge, özellikle borçların ertelenmesi ve faizlerin silinmesi
açısından olumludur. Ancak deminki arkadaşlarımızın, hatiplerin de belirttiği
gibi bütün alacakların silinmesi önemlidir. Hatta sadece vergiyle ilgili değil,
toplumsal hayatı canlandırmaya yönelik devlet olarak oraya götürmüş olduğunuz
bütün hizmetleri aslında karşılıksız olarak yapmanız gerekir. Bugün işte
Van’da, yakın dönemde diğer yerlerde yaşanan depremlerde maalesef bir konut
yapımında bile maliyetinin çok üstünde vatandaşlara fatura çıkarıldığı gibi bir
gerçeklikle karşı karşıyayız. Benim seçim bölgem olan Bingöl’de 29 bine, 30
bine mal olan konutların 40 bine, 50 bine vatandaşa fatura edildiğini; bu
faturaların halk tarafından, oradaki vatandaşlar tarafından, ödeme gücü
yetersiz olduğu için ödenemediğini, ödenemediği için de bankalar tarafından
yüksek faizlerle maalesef bir muhatabiyet
yaratıldığını büyük bir acı içerisinde belirtiyoruz. Yaşanan depremler,
ülkemizin içerisinde bulunduğu deprem kuşağı gereği önümüzdeki yıllarda da bu
şekilde faturalarla önümüze gelir.
Devlet olmanın erdemi, sosyal devlet olmanın gereği tam da bu
doğal afetler yaşandığı zaman ortaya çıkar. Dolayısıyla, konuttan vergi borcuna
kadar, sosyal hayatın canlandırılmasından devletin yapması gereken bütün
hizmetlere kadar oradaki halkı, oradaki vatandaşı bir ikinci acıya boğmayacak,
bir gelecek kaygısına koymayacak yasal düzenlemelerle ilgili hepimizin
hassasiyet göstermesi gerekiyor.
Ben, tekrar, bu önergenin olumlu ancak yetersiz olduğunu belirtmek
istiyorum. Umarım, bundan sonra, önümüzdeki olası doğal afetlerle ilgili hem
öncesinden tedbir alma, bununla ilgili gerekli projeleri hayata geçirme
noktasında hem de doğal afetler yaşandığı zaman bir an önce sosyal devletin rehabilite etme görevini yerine getirmesi noktasında
olumsuz sınavlar yaşamayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlayarak önergeye destek verdiğimizi belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Yeni 21’inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Soru-cevap kısmında Sayın Tanal sisteme girmişler.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Şanlıurfa’da yaşanan sel felaketi nedeniyle
vatandaşımızın oradaki olan borçlarının silinmesi veya ertelenmesiyle ilgili
bir çalışmanız var mı?
Soru iki: Şanlıurfa ve Trabzon, EXPO’ya
aday olan iki tane şehrimiz. Bu konuda Şanlıurfa ve Trabzon illerimiz için de
EXPO yapma hususunda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Bakanım, buyurun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, Şanlıurfa sel felaketiyle ilgili hasar tespit çalışmaları
sürüyor. Orada hasar tespit çalışmaları neticesinde onunla ilgili gerekli
çalışma yapılır, neticeyi bir alalım.
Tabii, diğer illerin EXPO’ya aday olması
hususu EXPO’ya müracaat edilir, hangi konuda tematik
EXPO mu, evrensel EXPO mu, botanik EXPO mu her neyse bir il müracaat eder ve
bunda Uluslararası Sergiler Bürosu yetkili; dolayısıyla, onlar bu işe karar
veriyor. Biz, Türkiye'nin herhangi bir ili, bu tür bir faaliyete, uluslararası
sergi faaliyetine aday olduğu zaman kuşkusuz bunu yürekten destekleriz. Bundan
sonra bu, Şanlıurfa için de, Trabzon için de, bütün vilayetlerimiz için de
geçerli.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Bakan.
Yeni 21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici 1’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısının Geçici
Madde 1’in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu |
Antalya Mersin Osmaniye |
Mesut
Dedeoğlu Tunca
Toskay |
Kahramanmaraş
Antalya |
Geçici madde 1- (1) Bu Kanun kapsamında gerçekleştirilecek EXPO
2016 Antalya'ya yönelik olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Bakanlık ve
Antalya Valiliği tarafından gerçekleştirilmiş ileriye yönelik taahhütler,
sözleşmeler ve yükümlülükler tazminatsız olarak sona erer ve Bakanlık ve
Antalya Valiliği tarafından gerçekleştirilen tüm işlemlerden doğan bütün haklar
başka bir işleme gerek kalmaksızın, kendiliğinden Ajansa devredilmiş sayılır.
Bu suretle, Antalya Valiliği tarafından kurulan EXPO Meclisi ve İcra Kurulu ile
Bakanlık tarafından kurulan Hazırlık Kurulunun yerini Ajans alır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim Sayın Günal bir teşekkür
konuşması yapacak.
BAŞKAN – Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, teşekkür etmek için söz aldım ama kapatırken
de size bir eksiklik ve komediden… Yani Sayın Bakana söylüyorum katılmıyor
diye.
Sayın Bakanım, bazı önergeleri geri çekmiştim, yanlışlıkla sizin
maddenin aynısını vermişim, katılmadığınız şey, aynen, şu anda geçen maddede,
arasında bir ibare vardı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teknik olarak böyle olduğunu gördükleri
için.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hayır, hayır. Yani katılmadıkları şey, şu
anda geçen madde arasında bir ibare vardı, onu uyarmış olayım. Belki şey
yetkisiyle Sayın Komisyon Başkanımız bakar. “Yapılmış olan sözleşmelerin
tazminatsız ve…” Gelecekte soruna yol açabilir. Zaten devam eden belki, ne var
bilmiyorum ama Ajansa devredileceği için, onu kastederek vermiştim. Aceleyle
önergeleri değiştirirken üzerinde… O maddenin değiştirilmemiş hâline
vermişsiniz. Tabii ki yarın sorun çıkabilir, Ajansa devrediliyor; onun için
önergeyi hazırlamıştık.
Eksiklerine rağmen Antalya’mıza, ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. Emeği geçen arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Tekraren söylüyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi her zaman “Önce ülkem ve milletim, sonra partim,
sonra ben.” der. Amacımız, burada yaptığımız kanunların daha düzgün ifade
olarak, içerik olarak, işleyiş olarak çıkması. Sonrasında yapılacak işlerin de
-özellikle İcra Komitesinde ısrarımız- daha kolay bir şekilde ve yerel
katılımın sağlanarak, Antalya’ya mal edilerek yapılmasıydı. Eksik de olsa
teşekkür ediyoruz. Eksiklerini yine söyledik. İnşallah o eksiklikleri tespit
eder, bir an önce yapılmasını sağlarsınız. Biz de o konuda elimizden geleni
yaparız.
Tekrar hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 21’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 22’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını yine üç dakika içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi
bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla
imzasını taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen üç dakika süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan oy sayısı : 272
Kabul :
272 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Bayram
Özçelik Muhammet
Rıza Yalçınkaya |
Burdur Bartın” |
Tasarı kanunlaşmıştır.
Bütün milletvekili arkadaşlarımıza, gruplara ittifakla çıkmış olan
bu kanun için teşekkür ediyoruz ve Antalya’ya ve milletimize hayırlı olmasını
diliyoruz.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 1 Kasım 2012
Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.26
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.