DÖNEM: 24 CİLT: 31 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
10’uncu
Birleşim
17 Ekim 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Dünya Yoksullukla Mücadele Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Dünya Yoksullukla Mücadele Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’in büyükşehir belediyesi olmasına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul ili Üsküdar ilçesi Yavuztürk
Mahallesi’nin imar ve mülkiyet sorununa ve İstanbul’un birçok ilçesindeki
okullarda temizlik ve güvenlik görevlilerinin eksik olduğuna ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, özel hastanelerin kadrolu doktor sıkıntısı
çektiklerine ve doktor kadrosu pazarı oluştuğuna ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, İzmir ilinin Alaçatı, Mordoğan, Zeytinova,
Gökçen ve Belevi beldelerinde yapılan referandumda halkın yüzde 98’inin
belediyelerinin kapatılmasına karşı olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Manisa
Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın, Gaziantep’te öldürülen Doktor Ersin Aslan’a
karşı yapılan şiddeti kınadığına ve ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
5.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, yeni çıkacak olan belediyelerle ilgili
yasayla Uşak’ta on iki belde belediyesinin kapatılacak olmasına halkın karşı
çıktığına ve yasanın yürürlük tarihinin değişmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Gaziantep’te öldürülen Doktor Ersin Aslan’ın ailesine
başsağlığı dilediğine ve Mersin ilinin Gülnar ilçesi Köseçobanlı beldesinde
TOKİ tarafından yapılacak olan sağlıkevinin bir an önce yapılmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
7.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Hakkâri Çukurca’da 3 askerin şehit olmasına, 17
Ekim Dünya Astsubaylar Günü’ne ve TEMAD’ın kuruluşunun 28’inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
8.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, hatalı tarım politikalarıyla bir süre sonra
ülkemizde açlığın kaçınılmaz bir son olacağına ilişkin açıklaması
9.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun ilinin Çamoluk ilçesinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İçişleri Komisyonunda görüşülmekte olan
belediyelerle ilgili yasa tasarısına ilişkin açıklaması
11.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Doktor Ersin Aslan’ın öldürülmesi olayından
sonra Mecliste sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik bir komisyon kurulmasına ve
siyasi liderlerin sağlık çalışanlarını hedef gösterecek beyanatlardan uzak
durmaları gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Hakkâri Çukurca’da 3 askerin şehit olmasına,
Iğdır’da iki okulun bayraklarına yapılan saldırıyı kınadığına ve Hükûmetin
hâlen çadırlarda kalan Van depremzedeleri için Suriyeli mülteciler kadar hassas
olup olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
13.- İzmir
Milletvekili Musa Çam’ın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın kendi
konuşmasını yanlış anladığına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Yayımlanması
uygun görülmeyen 6355 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’un Anayasa’nın 104 ve 175’inci maddeleri uyarınca
Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1027)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve 21 milletvekilinin,
Afyonkarahisar ilinde haşhaş ekimi, haşhaş üretimi ve işlenmesinde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/376)
2.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdem ve 19 milletvekilinin, Elâzığ'da su ürünleri
sektörünün gelişmesi konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/377)
3.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdem ve 20 milletvekilinin, Elâzığ ilinde yaşanan göçün
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/378)
VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Cumhurbaşkanlığınca 6355 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa-sında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’un Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilmesine
ilişkin tezkerenin gündemin “Sunuşlar” kısmında yer almadığı hâlde Genel
Kurulun bilgisine sunulduğu, Başkanlığın gündeme riayet etmediği gerekçesiyle
Başkanlığın tutumu hakkında
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun,
5/4/2012 tarihinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve arkadaşlarının ÖSYM
tarafından geçmiş bazı sınavlarda yapıldığı iddia edilen usulsüzlüklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17/10/2012 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık’ın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/567) (S. Sayısı: 197)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili Sena Kaleli’nin, Bursa’ya yapılacak yeni stadyuma ve bazı
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın
cevabı (7/8422)
2.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Aralık’a kapalı spor salonu yapılmasına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/8539)
3.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, uyuşturucu operasyonları sonucu elde edilen vergi
miktarına ve yapılan kamulaştırmalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/9616)
4.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TBMM Başkanının makam odasının yenilenmesine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın
cevabı (7/9753)
5.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, TBMM ana binada yapılan tadilatlara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın
cevabı (7/9754)
6.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, çocuklara dağıttığı oyuncakların bedeline
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/10189)
7.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, yapımı süren ek binaya ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/10986)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz, Dünya Gıda Günü’ne,
Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan, orta vadeli programların yapım sürecine,
Ankara Milletvekili Levent
Gök, Ankara’nın başkent oluşunun 89’uncu yıl dönümüne,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal, Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde İŞKUR için belirlenen işçi alım
listesine dair basında çıkan haberlere ve iş başvurularının kabulü için AKP’ye
üye mi olmak gerektiğini, hububat destekleme primlerinin ne zaman ödeneceğini,
AKP hükûmetleri dışında saman ithalatı yapılıp yapılmadığını öğrenmek
istediğine,
Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğlu, Lider Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Mevlüt Bulut’un Krasnodar’da
tutuklanmasına ve Hükûmetin bu konuda ne gibi bir işlem yaptığını öğrenmek
istediğine,
Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir, Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı Kurşunlu beldesinde yapılan
referandumda seçmenlerin yüzde 98’inin belediyenin kapatılmasına karşı
olduklarına, belediyeyi kapatmadan önce halka da sorulması gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel, halkın temiz, ucuz, sağlıklı su ve gıda kaynaklarına ulaşmasını
sağlamanın Hükûmetin görevi olduğuna ve tutuklu Kürt siyasetçilerin başlattığı
açlık grevine,
İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt’ün İstanbul’un tarihî silüetini bozan, Onaltı Dokuz diye bilinen
gökdelenlere,
Muğla Milletvekili Nurettin
Demir, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde İŞKUR için belirlenen işçi alım listesini
protesto eden 2 bin kişinin Kaymakamlığa yürümesi olayına ve bu listenin nasıl
belirlendiğini öğrenmek istediğine,
Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu, fındık üreticilerinin zor durumda olduğuna ve
önümüzdeki yıl doğrudan gelir desteği ödemelerine devam edilip edilmeyeceğini
öğrenmek istediğine,
Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt, Eskişehir’in Seyitgazi ilçesine bağlı Doğançayır beldesinde sadece 2
kişinin belediyenin kapatılmasını istediğine ve görüşmeleri devam eden
belediyelerle ilgili yasada direnmenin yerel demokrasiyi hiçe saymak olduğuna,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, tiyatro sanatçısı Erol Günaydın’ın vefatına ve Ahıska Türklerinin
vatandaşlık ve emeklilikle ilgili sorunlarına,
İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı, tiyatro sanatçısı Erol Günaydın’ın vefatına,
Antalya Milletvekili Gürkut
Acar, Fatih Hilmioğlu’nun oğlunun vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde
bulunduğuna, cenazelerde bulunma konusunda tutuklu ve hükümlülere kolaylık
gösterilmesi gerektiğine, tiyatro sanatçısı Erol Günaydın’ın vefatına ve hayvan
pazarlarının durumuna,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Kasım Gülpınar’ın, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu,
İstanbul Milletvekili Mustafa
Şentop’un, Anayasa Komisyonu,
Çorum Milletvekili Cahit
Bağcı’nın, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu,
Üyeliğinden istifa
ettiklerine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, üniversitelerdeki araştırma görevlilerinin
sorunlarının (10/373),
Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker ve 22 milletvekilinin, Suriye ile ticari ilişkilerimizde yaşanan
sorunların bölgenin ekonomik ve sosyal hayatına etkisinin (10/374),
Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile 25 milletvekilinin, serbest eczacılık alanında yaşanan sorunların
(10/375),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları
ile çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine
getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/14) 500 kelimeden fazla
olması nedeniyle özeti Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bugün yapılmasını kapsayan AK
PARTİ grup önerisinin Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.
(10/236, 237, 238 ve 239)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, görev süresinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
Komisyona 28/10/2012 tarihinden itibaren bir aylık ek süre verildiği
bildirildi.
AK PARTİ Grubunun, gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında
sıralamanın ve Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 16 ve
17 Ekim 2012 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 17 Ekim 2012 Çarşamba günkü birleşiminde gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine; 16/10/2012 tarihinde dağıtılan ve aynı gün okunan
(11/14) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin 16 Ekim 2012 Salı günkü (bugün)
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması ve
Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerin bugünkü birleşiminde yapılmasına; 313 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, (2/408) esas numaralı Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması,
Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar
Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları
ile çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine
getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/14) gündeme alınıp
alınmamasına ilişkin ön görüşmeler tamamlandı; yapılan oylama sonucunda
önergenin gündeme alınması kabul edilmedi.
Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydın, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın CHP Grubuna,
Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın şahsına,
Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın CHP Grubuna,
Kars Milletvekili Yunus
Kılıç, Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın, Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkin ve Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün şahsına,
Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in CHP
Grubuna,
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in MHP Grubuna,
Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, hakkında verilen
gensoru önergesiyle ilgili açıklamasını yaparken dile getirmesini istediği bazı
konulara ilişkin bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 17
Ekim 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 18.58’de birleşime son
verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Fatih
ŞAHİN Mine LÖK BEYAZ Muhammet Bilal MACİT
Ankara Diyarbakır İstanbul
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 13
17 Ekim 2012
Çarşamba
Cumhurbaşkanınca
Geri Gönderilen Kanun
1.- 12.10.2012 Tarihli ve
6355 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Anayasanın 89 uncu, 104 üncü ve 175 inci Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/697)
(Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.10.2012)
Tasarı
1.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı (1/698) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.10.2012)
Teklifler
1.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel'in; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda ve 3797 Sayılı Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/902) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.10.2012)
2.- Ordu Milletvekili Mustafa
Hamarat'ın; 5904 Sayılı Avukatlık Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
Dair Kanun Teklifi (2/903) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
09.10.2012)
3.- Barış ve Demokrasi
Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; 2004 Sayılı İcra
ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/904) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.10.2012)
4.- Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır'ın; Denizli İlinde Kızılcabölük Adıyla İlçe Kurulması Hakkında
Kanun Teklifi (2/905) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.10.2012)
5.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/906) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2012)
6.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz'ün; Iğdır İl Sınırları İçerisinde Halfeli Adında Bir İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifi (2/907) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2012)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, İstanbul-Tuzla’daki İDO iskelesinin kafeterya ve çay bahçesine
dönüştürülmesi çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2167) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
2.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, boğaz köprülerinin gişelerindeki kart dolum istasyonlarına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2168) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Erzurum’da meydana gelen internet sorunlarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/2169) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, THY’nin Bosna Havayollarındaki ortaklığını sonlandırmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2170) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
5.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, bütçe açığını kapatmak amacıyla yapılan zamlara ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2171) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
6.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, Adana’da meydana gelen hayvan ölümlerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2172) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
7.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, üniversitelerde ikinci öğretim ücretlerinin kaldırılmamasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2173) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
8.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Ankara’da tamamlanamayan bir alt geçit projesine ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2174) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
9.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Mersin ilindeki Adli Tıp Kurumu yapılanmasının yetersizliğine ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/2175) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
10.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da bir KOSGEB şubesi
ihtiyacına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi
(6/2176) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki hayvan
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü
soru önergesi (6/2177) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki
mevcut bankaların ATM eksikliğine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
sözlü soru önergesi (6/2178) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu Bölgesinde
hayvancılığı geliştirecek yeni bir teşvik sistemine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/2179) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.10.2012)
14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da
tapu ve kadastro çalışmalarının tamamlanamamasından kaynaklanan mağduriyete
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2180) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.10.2012)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 2002-2011 yılları arasında
Yargıtay’da zamanaşımına uğrayan dosyalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2181) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türkiye’de belediye
arşivlerinin korunması için çalışma olup olmadığına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/2182) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.10.2012)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesindeki
bazı köy okullarının ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2183) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesindeki bir
köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2184) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kilis’teki okulların
ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2185)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kilis Üniversitesinin
akademisyen ve yurt ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2186) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kilis’teki okullarda ilkyardım
seti ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2187)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki doktor ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2188) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.10.2012)
23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesine bağlı
bazı köylerdeki sağlık hizmeti ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2189) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesine bağlı
bir köyde sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2190) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Devlet Hastanesine
uzman doktor atamasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2191)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki
sağlık hizmetlerine ve ölüm oranlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2192) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, mevsimlik işçilerin barınma
sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2193) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.10.2012)
28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Devlet Hastanesindeki
uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2194)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, mevsimlik işçilerin sorunlarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2195) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.10.2012)
30.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesindeki bir
köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2196)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesindeki bir
köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2197)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesindeki
bazı köylerin yol ve aydınlatma sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2198) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
33.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesindeki
bazı köylerin alt yapı sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2199) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
34.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesindeki bir
köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2200)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
35.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Arpaçay ilçesindeki bir
köyün yol sorununa ve konak ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2201) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
36.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki
illerde hava kirliliğine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2202)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
37.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kilis Merkez ve ilçeleri için
modern bir hal binası ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2203) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
38.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı’nın bazı ilçelerindeki
yol, su ve elektrik sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2204) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
39.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı’daki ilçe ve köylerde yaşanan
sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2205) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.10.2012)
40.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’a gazilik unvanı
verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2206)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
41.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya’da hayvancılık borsası
kurulmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2207) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
42.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Adana ve Osmaniye’de görülen
bir hayvan hastalığına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2208) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
43.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde
bulunan araçlara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (7/2209)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.08.2012)
44.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı resmi
konutunun bakım onarım ve yenileme çalışmalarına ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (7/2210) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.08.2012)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, yapımı süren ek binaya
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/10986)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
2.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in, yazılı soru
önergelerinin süresi içinde cevaplandırılmamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/10987) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, İşsizlik Sigortası Fonundan
aktarılan kaynaklar ile gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10988) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
4.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, ÖSYM tarafından yapılan
sınavlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10989) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.10.2012)
5.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Adalet ve Kalkınma
Partisi Kongresine davet edilen bazı kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10990) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
6.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Adalet ve Kalkınma
Partisi Kongresinde bazı basın kuruluşlarına uygulanan akreditasyon yasağına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10991) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
7.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, kamu hizmetlerinde ikinci
dille hizmet verilmesi taahhüdüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10992) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin Çoruh
Üniversitesi bünyesinde Borçka Meslek Yüksekokulu açılıp açılmayacağına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10993) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
9.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç
ilçesinde meslek yüksekokulu açılıp açılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10994) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
10.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Hopa ilçesinde
yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10995)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
11.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesinde
sel felaketi nedeniyle oluşan mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10996) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
12.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Adalet ve Kalkınma Partisinin
4’üncü Olağan Kongresindeki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10997) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
13.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, ülkemizdeki Suriyeli
mültecilerle ilgili verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10998)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
14.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
Başbakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10999) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
15.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul’daki kentsel
dönüşüm projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11000)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
16.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, mevzuatta Türk Dil Kurumunun
yayımladığı yazım kurallarına uyulmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11001) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
17.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2012 Londra Olimpiyatlarındaki
sonuçların sebeplerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
18.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, TÜBİTAK bünyesindeki yapılanmada
siyasi kadrolaşma iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11003) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
19.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’in Gülnar ilçesindeki bazı
köylerde orman yangınından kaynaklanan mağduriyetin giderilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11004) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
20.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2010 sonbahar dönemi TUS’un iptal
edilmesinin sonuçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11005)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
21.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, yabancı bir firmanın Türkiye’de
kamu ihalesi almak için rüşvet verdiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11006) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
22.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, İstanbul’da bir ilköğretim
okulunda okutulan dua ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11007) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
23.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, bir milletvekilinin bazı
iddiaları ile ilgili görüşlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11008) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
24.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’da otomobil
galericilerinin yerleşim alanlarının dışına taşınmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11009) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
25.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Haymana doğal gaz projesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11010) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
26.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Haymana’ya gelen mevsimlik
işçilerin yaşadıkları sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11011) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Başbakanlığa alındığı iddia
edilen uçağa ve yeni vergilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11012) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
28.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, yabancı bir firmanın
Türkiye’de ihale almak için rüşvet verdiği iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11013) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
29.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, bir köşe yazarının askeri
vesayetle ilgili ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11014)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
30.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın, kamu spotlarının siyasi
propaganda amacıyla kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11015) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
31.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, seçmeli olarak okutulan bir
dersin kitabının olmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11016) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
32.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Samsun’un Canik ilçesinde
yaşanan sel felaketine ve hayatını kaybeden vatandaşlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11017) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
33.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Adalet ve Kalkınma Partisi
Kongresinde asılan bir afişe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11018)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
34.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, kamuda çalışan engelli
personel sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11019)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
35.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, afete dayanıksız olduğu
belirlenen camilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11020)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
36.- Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Afyonkarahisar Valisinin
daha önce Diyanet İşleri Başkanlığında çalışıp çalışmadığına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11021) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
37.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, toplumsal olaylarda biber gazı
ve göz yaşartıcı gaz kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11022) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
38.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’da hastane önlerindeki
üst geçitlere yürüyen merdiven yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11023) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
39.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Gölbaşı’ndaki andezit taş
ocaklarının çevreye verdiği zarara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11024) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
40.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, bütçe açığını kapatmak
amacıyla gerçekleştirilen zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11025) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
41.- İzmir Milletvekili Hülya Güven’in, 2012-2013 eğitim öğretim yılına
mahsus olmak üzere Suriyeli mültecilere ve Suriye’de okuyan Türk öğrencilere
özel öğrencilik statüsünün verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11026) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
42.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, terörle mücadeleyle ilgili bir
konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11027) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.10.2012)
43.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Türkiye Taşkömürü
Kurumuna işçi alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11028)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
44.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, Suriyeli sığınmacılara 2012-2013
eğitim öğretim yılına mahsus olmak üzere bazı üniversitelerde özel öğrenci
statüsü verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11029)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
45.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’da 2010-2012 yılları
arasında SODES kapsamında kabul edilen projelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11030) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
46.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, 2010 yılı KPSS sorularını
çalan çete ile ilgili soruşturmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11031) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
47.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Adalet ve Kalkınma
Partisinin 4’üncü Büyük Kongresine bazı gazetelerin muhabir ve yazarlarının
alınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11032) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.10.2012)
48.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, 2-B arazilerinde hak sahibi
sayılan kişilere ve hak sahipleri ile yapılan satış işlemlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11033) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
49.- Bursa Milletvekili Kemal Ekinci’nin, Merkez Bankasında yabancı
kaynaklı altın rezervi olup olmadığına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/11034) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
50.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/11035) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
51.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/11036) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
52.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da yapılan deprem
konutlarının hak sahiplerine ne zaman teslim edileceğine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/11037) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
53.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir
Atalay) yazılı soru önergesi (7/11038) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
54.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/11039) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
55.- Batman Milletvekili Ayla Akat’ın, cinsel istismar mağduru çocuklara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11040) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
56.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, görme engelli ve kanser
hastası bir mahkûmun sağlık koşullarına rağmen tahliye edilmemesine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11041) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
57.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İstanbul Silivri’de bir
duruşma esnasında savunma avukatlarına polis tarafından müdahalede bulunulduğu
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11042)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
58.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Anadolu Adliye
Sarayı ismi ile adliye sarayının hizmete açılacağı iddialarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11043) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
59.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2007-2012 yılları arasında
cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayılarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11044) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
60.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11045) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
61.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Adli Tıp Kurumunun sorunlarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11046) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.10.2012)
62.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonunda biriken para miktarına ve bankalardan sağlanan promosyon
gelirlerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11047) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
63.- Batman Milletvekili Ayla Akat’ın, cinsel istismar mağduru kadın ve
çocuklara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11048) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
64.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11049) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
65.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, Alo 183 kadına yönelik
şiddet hattı ile Alo 144 sosyal yardımlaşma hattının Ankara’daki bürolarının
Gaziantepe taşınacağı iddialarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11050) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
66.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, elektronik kart
uygulamasının şehit ve gazilerin ücretsiz toplu taşıma araçlarından
yararlanmasını engellemesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11051) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
67.- İzmir Milletvekili Hülya Güven’in, özel eğitime ihtiyaç duyan
bireylerin okullarda yaş sınırı dolayısıyla yaşadıkları mağduriyete ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11052)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
68.- Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un, AB ilerleme raporu ile ilgili bir
açıklamasına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/11053)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
69.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Avrupa
Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/11054) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
70.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, yakını olan bir
öğrencinin koşullarını taşımadığı halde Hacettepe Üniversitesine yatay geçiş
yaptığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11055) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
71.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Çaykur çalışanlarının
çalışma saatleri ile özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11056) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
72.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11057) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
73.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’daki Emniyet
Müdürlüğü binası inşaatına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11058) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
74.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, belediyelerin SGK’ya olan
borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11059) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
75.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, yardımcı doçentlerin kadro
mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11060) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
76.- Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Afyonkarahisar Valisinin
1983-1984 yıllarındaki görevine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11061) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
77.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, bazı emeklilere eksik
maaş ödenmesinin nedenlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11062) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
78.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, basında yer alan bir
beyanına ve ülkemizdeki işsizlik sorununa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11063) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
79.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Spor Toto, Süper Lig ve
PTT 1. Lig’te yer alan futbol kulüplerinin SGK’ya olan borçlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11064)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
80.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, ikamet ettikleri
ilden başka illere tedaviye giden hastalara ve refakatçilerine ödenen yolluk ve
gündelik tarifelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11065) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
81.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11066) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
82.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ankara’daki taş ve maden
ocağı işletmeleri için yapılan başvurulara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11067) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
83.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2007-2012 yılları arasında
TOKİ’ye devredilen arazilere ve TOKİ tarafından yapılan projelere ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11068) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
84.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, 2012 yılında belediyelere
yapılan yardımlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11069) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
85.- Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Afyonkarahisar Valisinin
1983-1984 yıllarında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde çalışıp çalışmadığına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11070)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
86.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Balâ ilçesi ve köylerinde
depremden zarar gören konutların yerine TOKİ tarafından yapılan konutlara
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11071)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
87.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Türk ekonomisi ile ilgili
bir açıklamasına ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/11072)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
88.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Ekonomi
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11073) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
89.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin Borçka Barajının
tam kapasite ile çalışmadığı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11074) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
90.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi
ilçesindeki HES projelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11075) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
91.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11076) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
92.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Termik Santraller ve Linyit
İşletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11077) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
93.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın, son bir yılda doğalgaza yapılan
zamlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11078) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
94.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, Güney Ege Linyit İşletmesi
ve Yeniköy Linyit İşletmesine işçi alımıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11079) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.10.2012)
95.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin Çoruh Üniversitesi
öğrencilerinin barınma sorununa ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11080) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
96.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında
Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Gençlik ve
Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/11081) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
97.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Gençlik ve Spor İl Müdürlüklerinin
yetki ve bütçelerini artırmaya yönelik çalışmalara ve Mersin’deki jimnastik
aletlerine desteğe ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11082) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
98.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2012 Londra Olimpiyatlarının
sonucuna ve yetenekli sporculara Devlet desteğinin arttırılmasına ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/11083) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.10.2012)
99.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Londra Olimpiyat Oyunlarına ve
İstanbul’un 2020 Yaz Olimpiyat Oyunları adaylığına ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11084) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
100.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın,
lise düzeyindeki genç sporcuların sorunlarına ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11085) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
101.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Ankara’da
Cebeci İnönü Stadının yıkılacağı iddialarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11086) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
102.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Bakanlık
ilçe ve şube müdürlerinin ziraat mühendisi veya veteriner hekim olması
gerekliliğine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11087) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
103.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, kelebeğe
benzeyen canlıların Doğu Karadeniz Bölgesinde verdiği zararlara ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11088) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
104.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, deniz
alabalığının neslinin tükenmekte olduğu iddiasına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11089) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
105.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Şavşat ilçesinin hayvancılıkla ilgili sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11090) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
106.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Yusufeli ilçesinde afetten zarar gören köylülerin mağduriyetine ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11091) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
107.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Yusufeli ilçesinde afetten zarar gören çiftçilerin zararlarının karşılanmasına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11092)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
108.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11093)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
109.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11094) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
110.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki
topraksız çiftçinin desteklenmesi için Hazine arazilerinin dağıtılmasına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11095)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
111.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ülkemizdeki kişi
başına düşen et ve süt tüketim miktarının arttırılmasına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11096) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
112.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, hayvancılığın sorunlarına ve son yıllara ait bazı verilere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11097)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
113.- Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrak’ın, ortalama ürün veriminde Bakanlık verileri ile TÜİK verileri
arasındaki çelişkiye ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11098) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
114.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, olası bir
kuraklığın hayvancılık ve tarım üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11099) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
115.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Borçka ilçesine sınır kapısı açılmasına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11100) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
116.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Sarp Sınır
Kapısında yaşanan sorunlara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11101) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
117.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Gürcistan
sınırında yeni bir sınır kapısı ihtiyacına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11102) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
118.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/11103) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
119.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, belediyelerin
su hizmeti karşılığında aldıkları ücretlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11104) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
120.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır
Emniyet Müdürlüğünce 2008-2011 yılları arasında üniversite öğrencileri ve
öğretim görevlilerinin fişlendiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11105) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
121.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, BDP Bingöl il
binasına yönelik saldırıya ve Diyarbakır-Bingöl yolundan geçen araçlara kesilen
ceza miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11106)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
122.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11107) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
123.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, ülkemizdeki
hint keneviri üretimine ve uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11108) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
124.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’a Gazilik
unvanı verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11109)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
125.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı’nın
Doğubeyazıt ilçesindeki yol, su ve elektrik sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11110) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
126.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kilis’in ilçe ve
köylerinin yol, su ve aydınlatma sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11111) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
127.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, şehit ve gazi
yakınlarına tanınan istihdam hakkı ve yapılan yardımlarla ilgili verilere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11112) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.10.2012)
128.- Ankara Milletvekili
Gökhan Günaydın’ın, İl Özel İdaresi Kanununun Geçici 4’üncü Maddesi uyarınca
çıkarılmasından ve tahsilinden vazgeçilen borçlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11113) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
129.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Polatlı ilçesindeki bazı altyapı eksikliklerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11114) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
130.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Dikmen-Öveçler
geçidine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11115) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.10.2012)
131.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, bazı
ülkelerden Hatay’a gelen kişilerin ikamet bilgilerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11116) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
132.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Hatay’a
yasal olmayan yollardan giriş yapanlara ve göçmen kaçakçılığının arttığı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11117)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
133.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’un bir
turizm merkezi olarak yurtiçinde ve yurtdışında tanıtılmasına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11118) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
134.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Hopa
Belediyesinin bir projesine tanıtma fonundan destek verilmemesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11119) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
135.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki
Karagöl’ün turizme kazandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11120) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
136.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesindeki bir köyde turizmin
geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11121) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
137.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama
yoluyla hizmet veren binalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11122) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
138.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Muratlı
Atatürk evinin önüne TCDD’nin çektiği tel örgülere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11123) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
139.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Ayasofya Müzesinin giriş bileti, onarımı ve ziyaretçi sayısı ile
ilgili verilere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11124) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
140.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bakanlık
tarafından mükelleflere gönderilen mektupta yer alan bazı ifadelere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11125) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
141.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11126) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
142.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, vakıf ve derneklere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11127) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
143.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, termik santraller
ve linyit işletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11128) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
144.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
Gaziantep’te bir okulda öğrencilerin gelir durumlarına göre farklı sınıflarda
okutulduğu iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11129) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
145.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
2012-2013 döneminde eğitim-öğretimdeki eksiklikler ve yaşanan sorunlara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11130) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
146.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, ÖSYM’ye
duyulan güvensizliğe ve alınacak önlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11131) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
147.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yıllarında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11132) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
148.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, yeni eğitim sisteminde okullarda öğretmen açığına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11133) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
149.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, okullardaki öğretmen
ve idareci atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11134) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
150.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, ÖSYM ile ilgili bazı
iddialara ve ÖSYM Başkanının tutumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11135) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
151.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, genç yeteneklerin
tespiti ve yönlendirilmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11136) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
152.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, FATİH
Projesinde kullanılan elektronik kitaplara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11137) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
153.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Başbakanın
dershanelerin 2014 yılında kapatılacağı yönündeki beyanına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11138) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
154.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, yeni eğitim sistemi ile 66 aylık çocukların okula başlamasının neden
olduğu sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11139)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
155.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da bir ilkokulun adının değiştirilmesine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11140) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.10.2012)
156.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi ve TOKİ ile okul ve derslik yapımı için herhangi bir
protokol imzalanıp imzalanmadığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11141) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
157.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, taşımalı
eğitim sistemi ile ilgili bazı sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11142) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
158.- Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Bursa’da olası
bir depremde hasar görecek okul binalarına yönelik çalışmalara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11143) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
159.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Gaziantep’teki bir ilköğretim okulunda ayrımcılık iddialarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11144) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.10.2012)
160.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, okullarda
maaşı okul aile birliklerince ödendiği iddia edilen personele ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11145) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
161.- Edirne Milletvekili Recep Gürkan’ın, 2012-2013
eğitim-öğretim yılında müfredata giren seçmeli derslere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11146) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
162.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, kapatılması
düşünülen öğretmenevlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11147) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
163.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın,
Burdur’da bazı ilköğretim okullarının okul aile birliklerinden doğal gaz ücreti
talep ettiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11148) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
164.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın, Kirpi adı verilen
mayına dayanıklı zırhlı araçların teslimatının gecikmesine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11149) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
165.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2007-2012
yılları arasında askerlik hizmeti sırasında meydana gelen ölümlere ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11150) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
166.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11151) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
167.- Balıkesir Milletvekili
Haluk Ahmet Gümüş’ün, Afyonkarahisar’da bir cephanelikte meydana gelen
patlamaya ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11152)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
168.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, TSK pilotlarına
blast etkisinden korunma eğitimi verilip verilmediğine ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11153) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
169.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesindeki bazı köylerde yaşanan su sıkıntısına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11154) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
170.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesinde meydana gelen orman kesimlerine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11155) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
171.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Arhavi ilçesindeki bazı köylerde yaşanan su sıkıntısına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11156) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
172.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Arhavi ilçesinde meydana gelen ağaç ölümlerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11157) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
173.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki Karagöl’ün doğal güzelliklerinin korunmasına
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11158) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
174.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Yusufeli ilçesindeki bazı köylerde ağaçların odun ihtiyacını karşılamak
amacıyla kesimine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11159) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
175.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki HES projelerine ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11160) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
176.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Yusufeli ilçesindeki bir köyün içme suyu sorununa ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11161) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
177.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Yusufeli ilçesindeki bir köydeki dere ıslah çalışmalarına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11162) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
178.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Yusufeli ilçesindeki bir köyün içme suyu sorununa ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11163) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
179.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Orman Muhafaza Memuru alımında cinsiyet ayrımcılığı
yapıldığı iddialarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11164) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
180.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yıllarında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11165) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
181.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, orman vasfını
yitirmiş arazilerin satışındaki bazı sıkıntılara ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11166) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
182.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Arhavi ilçesine bağlı bazı köylerde kapalı durumda olan sağlık ocaklarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11167) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
183.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Arhavi ilçesine bağlı bazı köylerde kapalı durumda olan sağlık ocaklarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11168) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
184.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesindeki hastane ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11169) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
185.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Ardanuç ilçesindeki diyaliz merkezi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11170) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
186.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesindeki Devlet Hastanesinin doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11171) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
187.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki
ambulans ve acil serviste çalışan personel yetersizliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11172) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
188.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, diş tedavisinde kullanılan dolgunun insan sağlığına etkisine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11173) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
189.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11174) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
190.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, SGK ile
anlaşan özel hastanelerin denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11175) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
191.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan’ın, Bursa’da deprem riski taşıyan on hastaneye ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11176) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
192.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, ülkemizdeki sıtma vakalarına ve hastalığın gizlendiği
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11177) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.10.2012)
193.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Borçka ilçesine bağlı bazı köy yollarının tamamlanmamasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11178) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
194.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de karayollarındaki eğim hatalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11179)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
195.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki tünellerin ışıklandırma sorununa ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11180)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
196.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ve
ilçelerinde hatalı inşa edilen tünellere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11181) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
197.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin-Yusufeli karayolu güzergahında yapılan çalışmaların denetimine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11182)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
198.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin-Yusufeli karayolunda meydana gelen yol çökmelerine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11183) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
199.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin-Borçka-Camili il yolu yapım çalışmalarının ne zaman bitirileceğine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11184) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
200.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin’in Arhavi ilçesindeki bazı
köylerde ev ve cep telefonlarının çalışmamasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11185) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
201.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Arhavi ilçesindeki bazı köylerde ev ve cep telefonlarının çalışmamasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11186)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
202.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Arhavi ilçesindeki balıkçı barınağında yaşanan sorunlara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11187) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
203.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesindeki köprü ihtiyacına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11188)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
204.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Borçka ilçesindeki yolların bakım onarım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11189) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.10.2012)
205.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Ardanuç-Tepedüzü köy yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11190) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
206.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Murgul-Damar karayolunun asfaltlandırılması ve
ışıklandırılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11191) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
207.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Şavşat ilçesindeki bir köyün yol sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11192) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
208.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
Yusufeli ilçesinin bir köyünün yol sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11193) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.10.2012)
209.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki tarihi asma ve taş köprülere ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11194)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
210.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın,
Çüngüş-Çermik-Siverek yolunun yapım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11195) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
211.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11196) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
212.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, yol kusurlu kazaların
azaltılması için yapılacak çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11197) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
213.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Denizli-Aydın
bölünmüş karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11198) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
214.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale
Havaalanı sahasının genişletilmesi nedeniyle bazı vatandaşların ev ve
arazilerinin istimlak edildiği iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11199) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
215.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Avrupa’da yasaklı olduğu halde ülkemizde iş yaptığı iddia edilen
bir firmaya ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11200) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
216.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Şereflikoçhisar’daki Fadıllı köyü ile Yeşilyurt arasındaki yolun
yapımına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11201) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.10.2012)
217.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, bazı ülkelerden
Hatay’a gelen yolcuların isim listesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/11202) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.10.2012)
218.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/11203)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.10.2012)
219.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11204) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
220.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla hizmet veren binalara
ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11205) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.10.2012)
221.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
Cumhurbaşkanlığı personeli ile ilgili verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11206) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.08.2012)
222.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Cumhurbaşkanının yurtdışı gezilerinin maliyetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11207) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.08.2012)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve 21 Milletvekilinin, Afyonkarahisar'daki
haşhaş üretiminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/376)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2011)
2.- Elazığ Milletvekili Enver
Erdem ve 19 Milletvekilinin, Elazığ'daki su ürünleri üreticiliğinin
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/377) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/12/2011)
3.- Elazığ Milletvekili Enver
Erdem ve 20 Milletvekilinin, Elazığ ilinden diğer yerlere yapılan göçün
nedenleri ve bunu engellemek için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/378)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2011)
17 Ekim 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya
Yoksullukla Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’a aittir.
Buyurunuz Sayın Muş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Dünya Yoksullukla Mücadele
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 17 Ekim Dünya Yoksullukla Mücadele Günü
sebebiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yoksulluk, insanlığın var
olduğu günden beri kendini farklı seviye ve formlarda göstermiş temel
gerçeklerden biridir. Günümüzde ise mevcut ekonomik düzenin bir sonucu olarak
derinleşmiş, kronik hâle gelmiş ve küresel bir boyut kazanmıştır.
Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütünün 2010 açlık verilerine göre, dünyada 925 milyon insan kronik
açlık sınırında yaşamaktadır. Yine, UNICEF verilerine göre ise 1,1 milyar insan
en temel ihtiyaçlarından biri olan temiz su bulamamakta ve her gün yoksulluk ve
açlıktan dolayı 30 bin çocuk hayatını kaybetmektedir.
Yoksullukla mücadelenin salt
ekonomik büyümeye indirgenen bir ekonomik olgu olarak görülmesinden
vazgeçilmeli, onun siyasal ve sosyal bir problem olduğu kabul edilmelidir.
Çözüm, ekonomik tedbirlerle değil, ancak ve ancak toplumsal dayanışma ve
siyasal tedbirlerle mümkündür.
2011 yılında dünyada
gerçekleştirilen toplam üretim, 1980 yılında dünyada gerçekleştirilen toplam
üretimin tam olarak 2,7 katıdır.
Nüfusa bakıldığında ise rakam
4,4 milyar iken 2011 yılında 7 milyara çıkmıştır. Yani dünya nüfusunda yaklaşık
olarak yüzde 60’lık bir artış meydana gelmiştir. Bu rakamlara dikkatinizi
çekmek istiyorum değerli milletvekilleri. Nüfusta gerçekleşen yüzde 1’lik
artışa karşılık üretimde yüzde 3’lük bir artış sağlanmasına rağmen, yoksulluğun
daha makul seviyelere çekilmesinde ciddi bir mesafe maalesef kat edilememiştir.
Bu rakamlar da açık bir şekilde göstermektedir ki yoksulluğun nedeni,
kaynakların kısıtlı olması değil, kaynakların dağılımındaki aşırı
adaletsizliktir. Bu da yoksulluk krizini istatistiksel sorun olmaktan
çıkarıyor, ahlaktan yoksun bir zenginliğin yalnızca varlıklı insanların insaf
ve merhamet duygularına bırakıldığı bir zihniyet sorunu hâline getiriyor. Eğer
ekonomik büyüme yoksulluğun panzehiriyse, onca büyümeye, onca zenginleşmeye
rağmen neden yoksulluk ve sefalet çığ gibi büyüyor? Devasa zenginlik artışına
neden akıl almaz bir yoksulluk ve sefalet eşlik ediyor?
Değerli milletvekilleri, 2008
küresel finans krizi sonrası dünya ekonomik büyümesinin sekteye uğraması ile
kapitalizmin ekonomik bir üretim sistemi olarak krize girdiği tartışmaları
yaşanıyordu. Kapitalizmin asıl krizi, sürdürülebilir ekonomik büyüme sorunsalı
değil, gelir dağılımındaki derin uçurumların ortaya çıkardığı küresel yoksulluk
krizidir. Bu kriz, ekonomik boyutunun ötesinde, yarattığı sosyal ve siyasal
riskler ile kendine yeni kriz alanları doğurmuştur. Fransa ve İngiltere
banliyölerinde yaşanan ayaklanmalar, Wall Street isyanı ve en önemlisi Arap
Baharı süreci, var olan yoksulluk krizinin en somut sosyal ve siyasal
sonuçlarıdır.
Yüzyıllar boyu, bugün
yoksulluk ve açlık çeken bölgelerin kaynaklarını sömürerek, talan ederek kendi
medeniyetlerini ve metropollerini inşa eden Batı medeniyetinden çözüm beklemek
ise abesle iştigaldir. Nitekim, üzülerek söylemem gerekir ki küresel barışı,
güvenliği ve nizamı tesis etmek amacıyla kurulmuş olan, başta Birleşmiş
Milletler olmak üzere bütün uluslararası kuruluşlar hem geçtiğimiz sene
Somali’de hem de bu sene Myanmar’da yaşanan insanlık krizinde gösterdikleri
duyarsızlık ve acziyet ile insanlığın vicdanında büyük bir hayal kırıklığı
yaşatmışlar, kötü birer sınav çıkartmışlar.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre yoksulluk sınırı altındaki fert
yoksulluk oranı yüzde 27 seviyesinde iken, geçen ay yayınlanan araştırmaya göre
günümüzde yüzde 16,1 seviyesine inmiştir. Ülkemiz, son on senede kendi içinde
yoksulluğa karşı mücadelesinde başarı sağlarken, Somali, Pakistan, Myanmar
örneklerinde olduğu gibi küresel yoksulluğa da çare aramıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle
konuşmama son verirken, sizleri bir kere daha selamlıyor, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Muş.
Gündem dışı ikinci söz, yine
aynı konuda söz isteyen İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’e aittir.
Buyurunuz efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Dünya Yoksullukla
Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Yoksullukla Mücadele
Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum.
Sözlerime, Karacaoğlan’ın
dizeleriyle başlamak istiyorum:
“Vara vara vardım ol kara
taşa,
Hasret ettin beni kavim
kardaşa,
Sebep ne, gözden akan kanlı
yaşa,
Bir ayrılık, bir yoksulluk,
bir ölüm.”
Bu dizeleri çığıran, yakın
zamanda kaybettiğimiz, yoksulların ozanı Neşet Ertaş’ı da saygıyla anıyorum.
“Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm.” Milyonlarcamıza reva görülen, işte bu
Karacaoğlan dizelerindeki insanlık hâlidir. Şüphesiz, bunun sorumlusu dünyadaki
kapitalist sistem ve ülkemizdeki iktidarı AKP Hükûmetidir. Yoksulluğu yaratan
bu güçler, yoksullar üzerinde konuşmayı en çok kendilerinde hak görürler.
Tedbirlerden, sosyal devletten, yardımlardan, sürdürülebilirlikten söz eder,
rakamlar verirler. Oysaki rakamlar yalan söyler, aldatıcıdır. Davos gibi
yerlerde zirveler yaparlar, Keynesyen tedbirleri konuşurlar ama nafiledir.
Kapitalizm, bünyesel hastalıklarıyla öldürmeyi, yoksullaşmayı sürdürür.
Dünyanın yarısı yoksuldur, 2
milyar çocuğun yarısı yoksuldur, hayata borçla başlayan insanların ülkesi bizde
de aslında durum farksızdır. OECD birinciliklerimizi hatırlayalım: En çok
yoksul, en çok bebek ölümü bizim ülkemizdedir. “Yoksullukla mücadele”
derler, Dünya Bankası uzmanı Kemal
Derviş gibi birisi gelir, 15 günde 15 yasa çıkartır, kemer sıktırır, fabrika
kapattırır, ürünleri yasaklar, piyasayı el üstünde tutar, milyonları aç
bırakır. Sonra gelir Fatma Şahin gibi yeni yüzler, “2023’te günde 4 doların
altında geliri olmayan kimse kalmayacak.” diye müjde verir, günde 4 dolar matah
bir gelirmiş gibi. İşte vizyonları ve vaatleri bu kadardır.
Başbakan halktan oy isterken,
“Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklarla mücadele” dememiş miydi? İşte, ne yaptıkları
ortada; yolsuzluk, yasaklar ayyuka çıktığı gibi, üç çocuğu her aileye şart
koşup, genç, dinamik ve de ucuz, yoksul bir nüfus yaratılıyor.
Bugün görüşülecek olan
sendikalar yasası dâhil çıkartılan her yasa halkı ve emekçileri daha da
yoksullaştırıyor. Yoksulluk insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama
durumudur; açlık, eğitimsizlik, evsizlik, işsizlik, tedavi olamamak,
eşitsizlik, güvencesizlik, özgür olamamak, gelecekten endişe duymak demektir;
güç ve servet dağılımındaki eşitsizlik, adaletsizliktir; yoksulluk şiddettir,
reklamları izleyen çocuğuna dilediğini alamayan, kirasını, faturasını
ödeyemeyen, yakacağını nasıl alacağını düşünen emekçinin travmasıdır; sürekli
işsizlik tehdidi altında yaşayan, geleceğini planlayamayan emekçi için bir
zulümdür. Bu zulmün yürütücüleri yoksulluğu fırsata dönüştüren, halkı siyaseten
kendine bağlamanın mekanizması Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Teşvik Fonu gibi kurumlarla
yürüten, hayırseverlik ve ianecilikle sosyal devlet yükümlülüklerini sırtından
atan günümüz siyasetçileridir. Onlardan bir bakan, atanmayan öğretmenleri yeni
cami önünde yem atılmasını bekleyen güvercinlere benzeterek kendi
izansızlıklarını emekçilere yükleme fütursuzluğunu gösterebilmektedir.
Değerli milletvekilleri, laf
cambazlığına, laf dolandırmaya gerek yok. Yoksulluğun resmi ücretlerde,
vergilerde, bordrolarda ortadadır. Bu bordrolar bunlardır. Ücretlerin 1/3’ü
kesintilere gitmektedir. Toplanan vergilerin yüzde 70’i halkın yediği
içtiğinden alınan vergilerdir.
Kârından fedakârlık yapmadan
halkı borçlandıran rantçı kapitalistlere katkı ve teşviklere son verin.
Servetlerini rantla, sömürüyle büyütenlere servet vergisi getirin. Tüm
işsizlere, tüm yoksullara uygulanacak şekilde vergileri kaldırın, destek ve
sosyal güvence sağlayın. İşsizlik Fonu’nu yağmalayacağınıza, gerçekten işsiz ve
yoksul tüm yurttaşlara kayıtsız verilmesini sağlayın.
Başta kadınlar, çocuklar,
engelliler, emekliler, işsizler ve elbette emekçiler ve işçiler, sözüm sizlere:
Yoksulluğu da, yoksulluğu büyüten savaşları da sizin birleşen elleriniz yok
edecektir ve emekçilerin birliği bu sermaye düzenini yenecektir.
Teşekkür ediyorum. (BDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Tüzel.
Gündem dışı üçüncü söz,
Balıkesir’in büyükşehir belediyesi olması hakkında söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın.
Buyurunuz Sayın Akova. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’in
büyükşehir belediyesi olmasına ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir ilinin mülki hudutları esas
alınmak suretiyle bütünşehir belediyesi yapılması hususundaki görüşlerimi
sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Balıkesir, Marmara ilçesinin
merkeze uzaklığı 160 kilometre, Altınova ilçemizin merkeze uzaklığı, Balıkesir
merkezine uzaklığı 138-140 kilometre olan, bir ucu Ege’ye açılan, bir ucu da
Marmara’ya açılan bir ilimizdir. Bütünşehir olması durumunda mutlaka
hizmetlerde ciddi aksamalar olacaktır. Biz, kesinlikle köylerin kapatılmasını,
beldelerin kapatılmasını kabul etmiyoruz. Bu konuda 14 Ekimde beldelerimizde
bir referandum yaptık. Bu referandum sonucunda, değerli milletvekilleri, ben,
ne genel seçimlerde ne yerel seçimlerde bu kadar coşkuyla sandığa gidildiğini
gördüm. O belde halkı, beldesi kapatılmasın diye büyük bir coşkuyla, siyaset
gözetilmeksizin bütün siyasi parti görüşüne sahip olan vatandaşlarımız,
halkımız sandığa gittiler ve beldelerinin kapatılmaması için oylarını
kullandılar. Biz diyoruz ki, evvelemirde, kapatılacak beldelerde mutlaka
referandum yapılması gerekmektedir.
Balıkesir’de 34 belde ve 892
köy kapatılacaktır. Biz diyoruz ki bu tasarı geri çekilmelidir. Büyükşehir,
yönetimi öngörülen illerde kurulabilir ancak büyükşehirlerin tüm illerde ilin
mülki sınırlarıyla çakıştırılması kabul edilemez, yerel yönetimlerin
zayıflatılması kabul edilemez, belde belediyelerin toptan yok edilerek mahalleye
dönüştürülmesi kabul edilemez, köylerin mahalleye dönüştürülmesi kabul
edilemez.
Kanun taslağının beraberinde
getirdiği başlıca sorunlar vardır. Vatandaşlarımız bu sorunların farkında
değillerdir, mutlaka, bu sorunları, vatandaşları aydınlatarak anlatmamız
gerekmektedir. Bu kanun taslağıyla yerelleşme iddiasıyla genelleşme
yapılmaktadır. Her ilin mevcut coğrafi ve fiziki yapısına uymayan bütünşehir
modeliyle hizmet akışı tamamen aksayacak, bütün ilçelere ve mahalle hâline
getirilmiş köylere gerektiği gibi hizmet götürülemeyecektir. Vatandaş en temel
hizmetler için bile bürokrasiyle mücadele içinde para, zaman ve enerji
kaybedecektir.
Bu kanun taslağı demokrasiye
de uygun değildir. Bununla, katılımcı demokrasinin uygulandığı yerel birimler
kaldırılacaktır. Halk bire bir, kolaylıkla ulaşabildiği muhtar, belde belediye
başkanını bulamayacak, kişilerle muhatap olamayacaktır. 160 kilometre ötedeki
bütünşehir belediye başkanına ulaşması da ne köydeki vatandaşın ne beldedeki
vatandaşın mümkün olmayacaktır. Taleplerini rahatlıkla dile getiremeyecek,
yöneticiyle yakınlığı ortadan kalkacaktır.
Köylerin kapatılması tarımsal
ve hayvansal üretime büyük bir darbe vuracaktır. Gıda tüm dünyada stratejik
ürün olurken, ülkemizde tarımsal üretimi geliştireceğine, sekteye uğratacak
uygulamaların yapılması sektörün tamamen çökmesine neden olacaktır.
Kıymetli milletvekilleri,
çiftçi zaten tarladan üretimini kaldırmakta zorlanırken şimdi tamamen tarımdan
eteğini çekecektir. Tarım alanları yapılaşma baskısı altına girecektir. Belediye
yönetimlerinin tarla arazisi yerine her zaman iskân arazisini tercih etmeleri
de köylünün sorunlarının görmezden gelinmesine yol açacak, çiftçiyi tarımdan
uzaklaştıracaktır, hayvancılık da keza geriye gidecektir.
Bu kanun taslağı ihtiyaçların
en yakın yönetim birimlerince karşılanması hizmet ilkesine de aykırıdır.
Bütünşehir modeliyle belediyenin tüzel kişiliği kadar önemli ve demokratik
olan, yüzyılların birikimiyle meydana gelen köy tüzel kişiliği de ortadan
kalkacaktır. Mülki idarenin zayıflatılması üniter devlet yapımızı tahrip edecek
ve böylelikle merkezî idarenin nüfuzu da etkisiz hâle gelecektir. Bu sorunlar
doğrultusunda mahalli idarelerin denetimi güçleşecek ve yolsuzluklar da
maalesef artacaktır.
Köylerin yönetimine ilişkin
düzenleme 24 tarihli Köy Kanunu… Şimdi görüşülmekte olan kanun taslağına göre…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Akova.
Şimdi, gündeme geçmeden önce,
sisteme girmiş milletvekillerimize İç Tüzük 60 gereği bir dakika söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Tanal.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul ili Üsküdar ilçesi
Yavuztürk Mahallesi’nin imar ve mülkiyet sorununa ve İstanbul’un birçok
ilçesindeki okullarda temizlik ve güvenlik görevlilerinin eksik olduğuna
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
İstanbul ili Üsküdar ilçesi Yavuztürk mahallesinin imar ve mülkiyet sorunu ne
zaman halledilecek? Bu konuda Sayın Bakanlıktan acilen bilgi almak istiyoruz.
İki: Üsküdar Yavuztürk
mahallesinde cadde ve sokaklar yeteri kadar aydınlatılmamaktadır. İstanbul ili,
Kadıköy, Üsküdar, Maltepe, Tuzla, Pendik, Kartal, Ümraniye, Sultanbeyli,
Sancaktepe, Beykoz, Şile ilçeleri sınırları içerisinde kalan tüm okullarda
temizlik yapılmak üzere hizmetli personel yoktur.
Ayrıca gece ve gündüz,
okulların ve gündüzlü öğrencilerimizin güvenliğini sağlayacak güvenlik
görevlisi yoktur. Bu bir kamu hizmeti eksikliğidir. Yetkili ve ilgililerin bu
konuya ne zaman duyarlılık gösterecekleri, bu hizmet kusurunu ne zaman
giderecekleri…
Ayrıca okul aile birlikleri
tarafından tutulan görevliler açısından da kıdem tazminatı, ihbar tazminatı
gündeme gelmektedir, toplum içerisinde bir kargaşa ve bir sorun çıkmaktadır.
Lütfen, bu sorunun acilen
giderilmesini talep eder, saygılarımı sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Sayın Öğüt…
2.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, özel hastanelerin
kadrolu doktor sıkıntısı çektiklerine ve doktor kadrosu pazarı oluştuğuna
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bazı basın yayın
kuruluşlarında Türkiye’de özel hastanelerin kadrolu doktor sıkıntısı çektiği
haberleri yansımıştır. Sağlık Bakanlığının kamudan özel hastanelere geçişi
azaltmak amacıyla Şubat 2008’de çıkardığı yönetmeliğin bunda en büyük etken
olduğu, kadro eksiğini kapatamayan hastanelerin, fazlası olan hastanelerden
kadro satın aldığı belirtilmektedir. Öyle ki özel hastanelerin üye olduğu
sitelerde satılık kadro ilanlarının yoğunlaştığı, doktor kadrosu pazarı
oluştuğu ve 100 binlerden 400 binlere varan rakamlar arasında doktor kadrosu
satıldığı biliniyor. Bu, sağlık gibi hayati bir sektörde ticarileşme anlamına
gelmektedir. Sayın Akdağ’ın bu konudaki görüşü nedir? Özel hastanelere ek kadro
talepleriyle ilgili ne yapılmıştır ve son durum ile ilgili değerlendirmelerini
sormak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Sayın Yüksel…
3.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, İzmir ilinin Alaçatı,
Mordoğan, Zeytinova, Gökçen ve Belevi beldelerinde yapılan referandumda halkın
yüzde 98’inin belediyelerinin kapatılmasına karşı olduğuna ilişkin açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pazar günü İzmir ilimizde
Alaçatı, Mordoğan, Zeytinova, Gökçen ve Belevi beldelerinde yaşayan
yurttaşlarımız -her siyasi görüşten yurttaşımız- beldelerinin kapatılmasına
karşı çıkmak üzerine, endişe ve öfkeyle sandık başlarına koşmuşlardır ve yüzde
98 oranında bu beldelerde yaşayan yurttaşlarımız, belediyelerinin kapatılmasına
karşı oy kullanmışlardır. Yüz otuz dokuz yıllık Alaçatı Belediyesinin -kış
nüfusu 10 bin, yaz nüfusu 150 bin olan bir belediyemiz, turizm gelişme bölgesi
ilan edilmiş bir belediyemiz- kapatılma isteğinin doğrusu hangi anlayışa
sığdığını anlayamadığımı belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yüksel.
Sayın Yurttaş…
4.- Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın, Gaziantep’te öldürülen
Doktor Ersin Aslan’a karşı yapılan şiddeti kınadığına ve ailesine başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep’te hunharca öldürülen
meslektaşımız Ersin Arslan’ın öldürülüşünden sonraki ilk duruşması bugün
yapılıyor. Kendisini mesleğine ve insanlığa adayan meslektaşlarımıza karşı
yapılan şiddeti nefretle kınıyorum, kederli ailesine tekrar başsağlığı
diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Yurttaş.
Sayın Yılmaz…
5.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, yeni çıkacak olan
belediyelerle ilgili yasayla Uşak’ta on iki belde belediyesinin kapatılacak
olmasına halkın karşı çıktığına ve yasanın yürürlük tarihinin değişmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında, burada Hükûmet
yetkilileri olmalı ve bizim söylediklerimizi de duymalıydılar diye düşünüyorum
ama hiçbir kimseyi göremiyorum.
Şimdi, Uşak’ta, yeni gelen
büyükşehir yasa tasarısı çerçevesinde 18 beldemizin 12’sinin nüfusunun 2 binin
altına düşmesi nedeniyle kapatılması söz konusu.
Ben geçen hafta sonu
gittiğimde, bu belde halkıyla, tüm belde halkıyla konuştuğumuzda, hepsi de,
kazanılmış haklarının korunması gerektiğini söylüyorlar. Ve bir de orada ayrık
hüküm var: Kanun yayımı tarihine kadar eğer 2 binin üzerine çıkarsa belediyenin
tüzel kişiliğinin korunacağı söyleniyor. Çocuk oyuncağı mı bu, yani bu kadar
kısa bir sürede nasıl 2 binin üzerine çıkabilsin? En azından, 31/12/2012
tarihine kadar bunların nüfuslarının 2 binin üzerine çıkması beklenmeli,
böylesi bir geçici hüküm konulmalıdır diye düşünüyorum. Bu konuda, bütün
yetkililerin bu dileğimizi göz önünde tutmasını diliyorum.
Bir de bunun yanında, dün
belediyelerden çok sayıda teknik eleman geldi; mimar, mühendis, veteriner gibi.
Bu arkadaşlarımız on beş yıldır vizeli işçi olarak çalıştıklarını…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Sayın Öz…
6.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Gaziantep’te öldürülen Doktor Ersin
Aslan’ın ailesine başsağlığı dilediğine ve Mersin ilinin Gülnar ilçesi
Köseçobanlı beldesinde TOKİ tarafından yapılacak olan sağlıkevinin bir an önce
yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
18 Nisan 2012 tarihinde
Gaziantep’te menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Doktor Ersin Aslan’a
yeniden Allah’tan rahmet ve kederli ailesine başsağlığı diliyorum.
Bugün katilin duruşmasının
yapılacağı ilk gün; dolayısıyla tüm herkesi, özellikle siyasileri, sivil toplum
örgütlerini, sağlık çalışanları üzerine uygulanan bu şiddetin önlenmesi
noktasında gayretli ve samimi olmaya davet ediyorum.
Ayrıca, Mersin’in Gülnar
ilçesi ve Köseçobanlı beldesinde, kış ayı başlamadan önce TOKİ tarafından
tekrardan yapılacağı iddia edilen sağlık evinin de bir an önce yapılmasını
talep ediyorum. Çünkü, oradaki insanlar kış dönemi ciddi mağduriyet
yaşayacaklardır. Hiçbir gerekçeyle “TOKİ paramızı vermiyor.” diye müteahhidin
ihaleyi durdurmasını mantıklı bulmuyorum. İlgilileri, özellikle de Bakanlığı bu
konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Sayın Vural…
7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Hakkâri Çukurca’da 3 askerin
şehit olmasına, 17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü’ne ve TEMAD’ın kuruluşunun 28’inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün maalesef yine Hakkâri
Çukurca’da, milletimizin kardeşliği, birliği ve bütünlüğü uğruna 3 askerimiz
şehit olmuştur. Cenabıhak’tan rahmet diliyorum. Tabii “Şehitler ölmez ve vatan
bölünmez” şiarı ve ruhuyla terörle mücadeleye milletimizle birlikte devam
edileceği konusunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak irademizi ifade
etmek istiyorum.
Öte yandan, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin önemli bir omurgası, fedekâr, önemli bir vazife şuuruyla
görevlerini yapan astsubaylarımızın 17 Ekim bugün, günü Ayrıca,
astsubaylarımızı temsil eden TEMAD’ın da kuruluşunun 28’inci yıl dönümü. Bu gün
münasebetiyle bütün astsubayların bu gününü kutluyorum.
Ayrıca, sorunlarının çözümü konusunda
da Türkiye Büyük Millet Meclisinin yine hep beraber, birlikte adım atması
gerektiğini bu gün vesilesiyle belirtmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
Sayın Köse.
8.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, hatalı tarım politikalarıyla bir
süre sonra ülkemizde açlığın kaçınılmaz bir son olacağına ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde Dünya
Gıda Günü’nü kutladık. Dünyada her beş dakikada 1 çocuğun açlıktan öldüğü
bilinen bir gerçek. 1 milyara yakın insan da açlıkla mücadele ediyor. Hâl böyle
iken bizim çiftçimiz de mazot, gübre, tohum gibi girdilerin yüksek maliyeti
nedeniyle ürünlerini zararına satmak zorunda kalıyorlar ve üretimden
vazgeçiyorlar.
Örnek olarak, Çorum’da
üretimi yapılan, İskilip, Osmancık ve Kargı’da çeltik üreticileri, dört yıl
öncesi fiyatlarından çok daha ucuza, yarı fiyatına bugün çeltiklerini satmak
zorunda kalmaktadırlar. Bu ürünlerini de satın alacak Toprak Mahsulleri Ofisi
henüz bir ofis açmamıştır Kargı’da.
Hatalı tarım politikalarıyla
bir süre sonra ülkemizde de açlık kaçınılmaz bir son olacaktır diye
düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Köse.
Sayın Karaahmetoğlu.
9.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun ilinin Çamoluk
ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Giresun ili Çamoluk ilçesinde
bir dizi ziyaretlerde bulundum. İlçede hastane, banka yok. İlçenin sadece bir
tarafından ilçeye girebiliyorsunuz, diğer tarafından başka bir yerleşim yeriyle
bağlantısı yok.
İlçenin üç köyüne ziyarette
bulundum. Kaynar köyünde su sorunu var. Tarımda kullanılacak su için 1,5
kilometrelik bir su kanalı ihtiyacı var. Aynı köyde yine mezarlıklar heyelan
tehdidiyle karşı karşıya. Yine Çamoluk’un Kayacık köyünde ciddi anlamda su ve
yol sorunu var. Yine aynı ilçenin Hacıören köyü Alısız mahallesinde yol ve su
sorunu bulunmakta. 21’inci yüzyıl Türkiyesi’ne yakışmadığını düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın Eyidoğan…
10.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İçişleri Komisyonunda
görüşülmekte olan belediyelerle ilgili yasa tasarısına ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) –
Teşekkür ederim Başkan.
İçişleri Komisyonunda
görüşülmekte olan Büyükşehir Yasası TBMM’den geçip Cumhurbaşkanı tarafından
onaylandıktan sonra şöyle diyeceğiz: “Bir mahalle var uzakta, gitmesek de
görmesek de o mahalle bizim mahallemizdir.”
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Eyidoğan.
Sayın Baluken…
11.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Doktor Ersin Aslan’ın
öldürülmesi olayından sonra Mecliste sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik bir
komisyon kurulmasına ve siyasi liderlerin sağlık çalışanlarını hedef gösterecek
beyanatlardan uzak durmaları gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir yıl önce haksız ve
hunharca bir saldırıyla katledilen meslektaşımız Sayın Ersin Aslan’ın acısını
hâlâ yüreğimizde taşıdığımızı belirtmek istiyorum. Özellikle Meclisin bu acı
kayıptan sonra olaya müdahil olması, sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik bir
komisyon kurması son derece anlamlı olmuştur. Bu konuyla ilgili bütün siyasi
parti liderlerine, sağlık çalışanlarını ya da hekimleri hedef gösterecek beyanatlardan
uzak durması ve halka, topluma örnek olması sorumluluğunu hatırlatmak
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Baluken.
Sayın Özgündüz…
12.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Hakkâri Çukurca’da 3
askerin şehit olmasına, Iğdır’da iki okulun bayraklarına yapılan saldırıyı
kınadığına ve Hükûmetin hâlen çadırlarda kalan Van depremzedeleri için Suriyeli
mülteciler kadar hassas olup olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, yine teröristler
tarafından Çukurca Işıklı Jandarma Karakolu’na ve Gazitepe Üs Bölgesi’ne
yapılan saldırıda 3 askerimiz şehit oldu. Şehit askerlerimize Allah’tan rahmet,
ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Aynı zamanda Iğdır ilimizde bir
okulun bayraklarına çirkin bir saldırı yapıldı, onu da kınıyorum.
Bu vesileyle, Suriye’den
ülkemize iltica eden Suriye yurttaşları için Hükûmet 400 milyon TL, 400 trilyon
para harcadı. Geçen sene Van’da meydana gelen deprem sonucu evleri yıkılan
vatandaşlarımız hâlen çadırda kalıyor. Yine sonbahar geldi, kışa yaklaşıyoruz.
Acaba bu yurttaşlar için Hükûmet, Suriyeli mülteciler kadar hassas olacak mı?
Kendi ülkesinin yurttaşlarına, yabancı ülkenin yurttaşları kadar ilgi
gösterecek mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özgündüz.
Gündeme geçiyoruz sayın
milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Yayımlanması uygun görülmeyen 6355 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Anayasa’nın 104 ve 175’inci
maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi
için geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1027)
16/10/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunca 12/10/2012 tarihinde kabul edilen 6355 sayılı "Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"
incelenmiştir.
İncelenen Kanun ile, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına geçici bir madde eklenerek, Anayasanın 127 nci maddesi
ile 18/1/1984 tarihli ve 2972 sayılı Kanunun 8 inci maddesi gereğince 2014
yılının Mart ayında yapılması gereken mahalli idareler genel seçiminin 2013
yılının Ekim ayının son Pazar günü yapılması öngörülmektedir.
Kanunun gerekçesinde, mahalli
idareler seçimlerinin yapılacağı dönemin zorlu kış şartlarına denk gelmesi
sebebiyle seçim çalışmalarında ve vatandaşlarımızın seçimlere katılımında
zorluklar yaşandığı belirtilerek, bu olumsuzlukları asgari seviyeye
indirebilecek bir tarihte seçimleri yapmak gerektiği ifade edilmektedir.
Kanunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda tümünün gizli oylaması sonucu 360 milletvekilinin oyu
ile kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Anayasanın 175 inci
maddesinin dördüncü fıkrası, "Meclisçe üye tamsayısının beşte üçü ile veya
üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun,
Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak
üzere Resmî Gazetede yayımlanır"; 23/5/1987 tarihli ve 3376 sayılı Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesi ise,
"Anayasa değişikliğinin halkoylaması, ilgili Anayasa değişikliği Kanununun
Resmi Gazetede yayımını takip eden altmışıncı günden sonraki ilk pazar günü
yapılır" hükmünü içermektedir.
İncelenen Kanunun
yayımlanması halinde, değişiklik gerekçesinde belirtilen amacın aksine, söz
konusu hükümler doğrultusunda, bu defa da kış aylarında halkoylaması yapılması
zorunlu hale gelecektir. Bu durumda ise, karşılaşılması muhtemel mevsim
şartlarının halkoylaması çalışmalarını ve vatandaşlarımızın halkoylamasına
katılımını olumsuz yönde etkileyebileceği ve ortaya çıkan bu sonucun değişiklik
gerekçesiyle de çelişeceği görülmektedir.
Diğer taraftan, temel
konularda yapılan halkoylamalarının halkın katılımını sağladığı ölçüde
demokrasiyi güçlendireceği açık olmakla birlikte, başkaca bir içeriği ve amacı
olmaksızın sadece mahalli idareler genel seçiminin beş ay erkene alınması
amacıyla yapılan mezkûr Anayasa değişikliği için Anayasanın 175 inci maddesinin
dördüncü fıkrasının gereği olarak halkoylamasına gidilmesinin, başta bütçe
olmak üzere Devlete ve vatandaşlarımıza getireceği külfet ve ekonomik istikrara
yönelik zarar riski de gözardı edilemez.
Bu sebeplerle, incelenen
Kanunun belirtilen hususlar dikkate alınarak yeniden değerlendirilme-sinde
yarar görülmektedir.
Yayımlanması yukarıda
açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 6355 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" Türkiye Büyük Millet
Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın 104 ve 175 inci maddeleri
uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Abdullah
Gül
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve 21
milletvekilinin, Afyonkarahisar ilinde haşhaş ekimi, haşhaş üretimi ve
işlenmesinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/376)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Afyonkarahisar ilinde haşhaş
ekimi, haşhaş üretimi ve işlenmesinde yaşanan sorunların ve çözüm yollarının
belirlenmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal
düzenlemelerin yapılması amacıyla Anayasa'mızın 98'inci, İçtüzüğün 104. ve 105.
maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis Araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
2) Oktay
Vural (İzmir)
3) Mehmet
Şandır (Mersin)
4) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
5) Erkan
Akçay (Manisa)
6) Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir)
7) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
8) Enver
Erdem (Elazığ)
9) Emin
Çınar (Kastamonu)
10)
Mehmet Günal (Antalya)
11)
Necati Özensoy (Bursa)
12) Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
13) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
14)
Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Sinan
Oğan (Iğdır)
16) Alim
Işık (Kütahya)
17)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
18) Koray
Aydın (Trabzon)
19)
Bahattin Şeker (Bilecik)
20) Münir
Kutluata (Sakarya)
21)
Muharrem Varlı (Adana)
22) Zühal
Topcu (Ankara)
Gerekçe:
Haşhaş bitkisinin ülkemizde
(% 50’den fazlası Afyonkarahisar) çağlar boyu yetiştirildiği bilinmektedir.
Milattan önce 3000 yıllarında Sümerlerin kullandıkları dilde afyona ait bazı
kelimelere ve Asurlara ait bazı kabartmalarda haşhaş resimlerine rastlanıldığı
belirtilmektedir. Bir çok kültür bitkisinin gen kaynağı olan Türkiye'de
haşhaşın da özel bir yeri vardır. Anadolu da Hititler döneminden beri, haşhaş
ekildiği birçok yazar tarafından belirtilmektedir. Türkiye'de 1933 yılına kadar
haşhaş ekimi, afyon üretimi ve ticareti serbest olarak yapılırken, 1933 yılında
2253 sayılı kanunla Uyuşturucu Maddeler İnhisar İdaresi kurularak haşhaş ekim
alanları 17 ilde sınırlandırılmış ve kontrol altına alınmıştır. 1938 yılında
TMO kurularak, uyuşturucu maddelerin tekeli TMO'ne verilmiştir. 1959 da haşhaş
ekiminin kontrolüne dair 7368 sayılı kanun çıkarılarak bu kapsamda üretilen
afyonun tamamının ihraç edilmesi ve yasal taleplerin karşılanamaması üzerine
1960 yılında haşhaş ekimi izni 42 ile çıkarılmış ve daha sonra tedricen
azaltılarak 1970 yılında 7 ile düşürülmüştür. Türkiye'de 1971 yılına kadar
haşhaştan afyon üretimi yapılırken Türkiye'nin, yasadışı uyuşturucunun
kaynaklarından biri olarak suçlanması nedeni ile Türk Hükümeti bu suçlamaların
doğru olmadığını kanıtlamak amacıyla ülkede haşhaş ekimine 26/06/1971 tarihli
Bakanlar Kurulu kararı ile tam bir yasak getirdi. 1974'e kadar süren bu yasak
sırasında, Avrupa ve Amerika'ya yasadışı uyuşturucu girişi devam etmiş, üstelik
diğer afyon üreten ülkelerin üretimlerinde artış gözlenmiş ve yeni haşhaş
üreticisi ülkelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Diğer taraftan bu yasak,
önemli bu gelir kaynağından mahrum olan üreticilerimiz üzerinde sosyal ve
ekonomik olumsuzluklara yol açmıştır. 1,5 milyon insan bu yasaktan olumsuz
etkilenmiştir. 01/07/1974 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile ilaç hammaddesi
ihtiyacının sağlanması ve geçimi büyük ölçüde haşhaş üretimine bağlı olan
çiftçilerin yaşam koşullarının düzeltilmesi amacıyla haşhaş ekimi ve ham afyon
üretimi 7 ilde (Afyon, Burdur, Isparta, Denizli, Kütahya, Uşak ve Konya)
serbest bırakılmıştır. 06/12/1974 tarihli kararname ile kaçağa kayma riski
yüksek olan ve haşhaş kapsülünün çizilmesi ile elde edilen afyon üretimi
yasaklanarak, daha güvenli bir yöntem olan çizilmemiş haşhaş kapsülü üretimine
geçilmiştir. Haşhaş ekiminin kontrolü, haşhaş kapsülü, ham afyon ve tıbbi afyon
üretimi, satın alınması, bunlardan uyuşturucu madde imalatı, yurt içinde satışı
ve ihracı konularında TMO Genel Müdürlüğü görevlendirilmiştir.
Haşhaşın bir çok alanda
kullanılması ve ekonomik değeri tartışılmazdır. Kapsülünde bulunan morfin ve
diğer alkaloitler ciddi öneme haizdir. Ayrıca tohumundan elde edilen bitkisel
yağ da % 45-54 arasında yağ; % 20-30 protein içermektedir.
Türkiye haşhaş ekim alanı
bakımından dünyada % 48'lik bir paya sahip olmasına rağmen, morfin üretimi
bakımından % 18'lik paya sahiptir. Bu durum ülkemizde üretilen haşhaş
kapsülünün dekar başına üretim veriminin ve morfin içeriğinin diğer ülkelere
nazaran düşük olmasından kaynaklandığı şeklinde açıklanmaktadır. Ancak morfin
değerlerinin artırılması ile ilgili ciddi bir çalışma yapılamamıştır. Türkiye
de 2003 yılında 1.497.113 da olan ekim alanı 2009 yılında 603.286'ya kadar
gerilemiştir. Afyonkarahisar'da da bu oranlarda ekim alanı düşüşü
gerçekleşmiştir. Haşhaş içeriğinde bulunan morfin oranının % 0,04 ten % 1'in
üzerine çıkartılması için, ülkemizin tek Alkaloit Fabrikasının modernizasyonu
ve dünyada uygulanan yeni tekniklerin uygulanabilmesi ve iklim-toprak yapısı
ile en uygun haşhaş ekim ili olan Afyonkarahisardaki haşhaş ekimindeki
sorunların ve çözüm yollarının tespiti için gerekli altyapılar ve bununla
ilgili yasal düzenlemelerin yapılması, fizibilite ve araştırma raporlarının
oluşturulabilmesi sorunların ve alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
2.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 19 milletvekilinin, Elâzığ'da su
ürünleri sektörünün gelişmesi konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/377)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz,
sınırları içerisinde baraj gölleri, doğal göller ve akarsularla ülkemizin en
zengin su potansiyeline sahip olan Elazığ ilimiz de su ürünleri üretimi için
önemli bir potansiyel mevcuttur. Elazığ ilimizin su ürünleri yetiştiriciliğine
uygun mevcut potansiyeli yeterince değerlendirilememektedir. Yetiştiricilik
tesisi sayısı, olması gereken düzeyin çok altındadır. Çok sayıda su ürünleri
türlerinin yetiştiriciliği için uygun ekolojik şartlara sahip olan ilimizde,
yalnızca birkaç türle sınırlı olan yetiştiriciliğin diğer uygun türlerle
çeşitlendirilerek yaygınlaştırılması ve geliştirilmesinin araştırılması ve
bunun için yapılacak yasal düzenlemelerin ve çalışmaların tespiti için
Anayasanın 98'inci içtüzüğün 104-105'nci maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
1) Enver
Erdem (Elâzığ)
2) Mehmet
Günal (Antalya)
3) Mehmet
Şandır (Mersin)
4) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
5) İsmet
Büyükataman (Bursa)
6)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
7) Ali Öz
(Mersin)
8) Ali
Uzunırmak (Aydın)
9) Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
10)
Muharrem Varlı (Adana)
11) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
12)
Mustafa Kalaycı (Konya)
13) Alim
Işık (Kütahya)
14) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
15) Koray
Aydın (Trabzon)
16)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
17)
Bahattin Şeker (Bilecik)
18) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
19)
Ruhsar Demirel (Eskişehir)
20) Emin
Çınar (Kastamonu)
Genel Gerekçe:
Elazığ ilimiz, üç tarafı
sularla çevrili olup, iç su kaynakları açısından oldukça zengin bir potansiyele
sahiptir. İlimiz; Hazar (doğal göl), Keban, Karakaya, Kıralkızı, Kalecik,
Özlüce ve Cip Baraj gölüyle bu göllere akan irili ufaklı pek çok akarsudan
meydana gelmektedir. Yetiştiricilik için 22.989 hektar ve avcılık için toplam
105.616 hektarlık yüzey suyu, (50.414 hektar Elazığ sınırları içerisinde) su
ürünleri üretimi için önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Özellikle baraj
göllerinin çok oluşu kafes balıkçılığının yaygınlaştırılması bakımından, sulak
alanlarında bulunan çeşitli türde ve coğrafik özellikleri ile balıkçılık
açısından Elazığ'ı daha avantajlı konuma getirmektedir.
Elazığ'da avcılık yolu ile
elde edilen balık miktarı, son on yıl da ortalama olarak 300-350 ton/yıl olarak
gerçekleşmiştir. Buna karşılık olarak, yetiştiricilik yolu ile elde edilen
balık miktarı, 2010 ila 2011 yılları arasında yaklaşık 25000 ton/yıl üretim
kapasitesine ulaşmıştır.
Özellikle, Karakaya Baraj
Gölünün 10. Avlak Sahası, Keban Baraj Gölünün dip kısmından gelen ve sıcaklığı
tüm mevsimlerde sabit olan soğuk suyun etkisinde kaldığından, yıl boyu ağ
kafeslerde alabalık yetiştiriciliğine uygundur.
Ancak, mevcut potansiyelin
ilimizde halen yeterince değerlendirilemediği de bir gerçektir. Yetiştiricilik
tesisi sayısı olması gereken düzeyin çok altındadır.
Alabalık üretimine ek olarak,
ilimizde ki göllerde yaşayan ve ekonomik değeri yüksek olan Tor, Turna, Şabut,
Yayın Balığı, Ot Balığı ve Şiraz gibi türlerin kültür ortamında yetiştiricilik
performansları araştırılarak, uygun olması durumunda yöredeki yetiştiricilere
sunulmalıdır. Ayrıca, Tıbbi Sülük, Kurbağa, Salyangoz ve Tatlı Su Kaplumbağası
gibi alternatif türlerin üretimine yönelik faaliyetler de geliştirilmelidir.
Süs Balığı için uygun ortamlar araştırılmalı ve bu türün yetiştiriciliğine
başlanılmalıdır.
Su ürünleri sektörünün
gereksinim duyduğu balık ağı ve balık yemi imalatının Elazığ da yapılabilmesi
için projeler geliştirilmelidir. Türkiye su ürünleri sektöründe bulunan ana
oyuncular bölgeye çekilmeli su ürünleri kümelenmesinin rekabet gücü bu yönde
artırılmalıdır. Su ürünleri faaliyetlerinin bölgesel standartları belirlenmeli
ve pazarlama faaliyetlerini yürütecek kapsamlı bir sistem kurulmalıdır.
Sektörsel sivil toplum
kuruluşlarının etkinliğinin arttırılması desteklenmeli ve sektörün, bilgi
üreten kurumlarla bütünleşmesi sağlanmalıdır. Sektör oyuncuları, bölgenin markalaşması
ve bilgi işlem kullanımı konusun da bilinçlendirilmelidir. Sektöre yönelik
finansal enstrümanlar çeşitlendirilmeli, sertifika kuruluşları bölgeye
çekilmeli ve bölgedeki faaliyet alanları genişletilmelidir.
Çevre bilincini artırıcı
çalışmalar yapılmalı, küçük ve orta boy işletmeler desteklenmelidir. İlimiz de
su ürünlerini muhafaza ve işletme tesislerinin kurulması yönünde çalışmalar
başlatılmalı ve bölgenin diğer illerin de üretilen tüm ürünlerin (balık,
kurbağa, karides, sülük, vs.) tasarımı, işlenmesi ve pazarlanması için altyapı
hazırlanmalı ve Elazığ su ürünleri merkezi haline gelmelidir. Özel sektörün
enerji ve yol gibi problemlerinde kolaylık sağlanmalıdır.
Saha araştırmasından elde
edilen bulgulara göre; adı geçen bölgenin dünya standartlarında planının
yapılması durumunda, Elazığ ve ülke ekonomisine 4 milyar USD civarında bir
katkı sağlayacağı ve en az 15 bin kişinin de istihdam edilmesi imkânı
mevcuttur.
Bu nedenle:
Elazığ ilimiz de su ürünleri
sektöründe son yıllarda görülen büyük gelişmeler, üretilen su ürünlerinin talep
görmesi, bölge insanının yerel kaynakları değerlendirmedeki girişimciliği göz
önüne alındığında, Elazığ su ürünleri sektörünün ciddi bir gelişme potansiyeli
olduğu görülmektedir. Olası bir gelişmenin sağlanması ve bu gelişmenin bölge
insanının refah seviyesinin arttırılmasını en etkin şekilde
gerçekleştirilebilmesi için gerekli planlamaların yapılması amacı ile bir
Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
3.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 20 milletvekilinin, Elâzığ
ilinde yaşanan göçün nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/378)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz,
özellikle Elâzığ ilimizde yaşanan göçün bununla birlikte nüfus artış hızının
düşüklüğünün çeşitli Sosyo-Ekonomik nedenlere dayandığı bilinmektedir.
Bu nedenlerin araştırılması
ve yaşanan bu sorunlara çözüm yolları bulunabilmesi amacıyla Anayasanın 98'inci
içtüzüğünün 104-105'inci maddeleri gereğince Meclis Arattırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 12.12.2011
1) Enver
Erdem (Elâzığ)
2) Ali
Halaman (Adana)
3) Ali
Uzunırmak (Aydın)
4) Emin
Çınar (Kastamonu)
5) Mehmet
Şandır (Mersin)
6) İsmet
Büyükataman (Bursa)
7) Mehmet
Günal (Antalya)
8) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
9)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Ali
Öz (Mersin)
11) Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
12)
Muharrem Varlı (Adana)
13) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
14)
Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Alim
Işık (Kütahya)
16) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
17)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
18) Koray
Aydın (Trabzon)
19)
Bahattin Şeker (Bilecik)
20)
Ruhsar Demirel (Eskişehir)
21) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Elâzığ ilimizin nüfusu 1927
yılında 213.531, 1970 yılında 376.915, 2000 yılında ise 596.616 kişidir.
Elâzığ ilinin nüfusu hep
artmıştır. Ancak son on yılda, ilimizin nüfusunda bir azalma görülmüştür. 1995
yılı DPT tahminlerine göre ilimizin nüfusu, 2010 yılında 750.000 olması
gerekirken maalesef 552.000 de kalmıştır.
Elâzığ ili çevre illerden çok
ciddi göç alırken, doğum oranı yüksek illerden birisi olduğu halde nüfusu hızla
azalmaktadır. Bunun nedeni; işsizlik, yoksulluk ayrıca ağır bir deprem
kuşağında bulunmasıdır. İlimizde bu sorunlara yönelik ciddi çözümler
üretilememesi başka illere göçü hızlandırmıştır.
Elâzığ; 2008-2009 yıllarında
aldığı göç 15.900, 2009-2010 yılında aldığı göç 15.551 kişi yani iki yılda
aldığı göç miktarı 31.451 kişi olmuştur. Malatya, Tunceli, Bingöl ve Diyarbakır
illerinden yoğun olarak alınan göç karşılığında bu iki yılda toplam 37.876 kişi
göç vermiştir.
Elâzığ ili; niteliksiz göç
alırken nitelikli göç vermektedir. İlimizde mevcut fabrikalar kaplatılarak ve
mevcut bölgesel kuruluşlar kapatılarak yenilerini açmama şartıyla Elâzığ'ın
yerli insanlarının göç etmesinin önü açılmıştır.
Elâzığ'daki demografik yapı
hızla değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bu uygulamalar sonucunda ciddi bir başarı
sağlandığı da görülmektedir.
Benzer biçimde tarım ve
hayvancılık üretimi için önemli potansiyele sahip olan Elâzığ'da önemli ölçüde
azalma yaşanmaktadır.
Son yıllarda Elâzığ
ilimizdeki terör baskısı ve terör olayları da başka şehirlere göçün önemli
faktörlerinden birisi olduğu bilinmektedir.
Hayvan ürünleri Organize
Sanayi Bölgesine sahip olan Elâzığ hayvancılık açısından bölgenin son 20-25
yılına damgasını vuran olumsuzluklardan büyük zararlar görmüş ve özellikle mera
hayvancılığı ile besicilik önemli oranda azalmıştır.
TÜİK verilerine göre 2008'de
büyükbaş hayvan varlığı, 2006 yılına göre %27,9, 2007 yılına göre %15 oranında
azalmıştır. Diğer taraftan küçükbaş hayvan varlığı yıllara göre %29 oranında
azalma göstermiştir.
Türkiye'de genelde tarımda
çalışanların geliri diğer sektörlere göre azdır. Elâzığ ilinin geniş tarım
arazilerine sahip olmasına rağmen üretim miktarı düşüktür.
Bunun sebebi:
a- Kuzova sulama projesi
hayata geçirilmemiş
b- Uluova sulama Projesinin
enerji borcu nedeni ile devre dışı bırakılmış
c- Bağcılık sorunları
çözülmemiş
d- Şeker Fabrikası
özelleştirilmek suretiyle kapatılma yoluna gidilmiştir.
Elâzığ, ayrıca ağır deprem
kuşağındadır. Gerekli tedbirler yerel yönetimlerce alınmalı, yapı stoku
belirlenmeli, depreme mukavim olamayan yapılar yıkılmalıdır. Deprem odaklı
kentsel dönüşüm projesi hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Elâzığ; acilen Kentsel
Dönüşüm Projesi kapsamında öncelikli iller arasına alınmalıdır.
Ancak Elâzığ ili, AKP
iktidarının her üç döneminde de bu siyasi partiyi destekleyerek oy vermiş ve
ona güvenmiştir. Bundan dolaylı da ilimizle ilgili sorunların acil çözülmesi ve
göçün bitirilmesi istenmektedir.
Özellikle; işsizlik,
hayvancılık ve tarımın sona ermesi, terör ve deprem tehlikesi, Elâzığ ilimizde
yaşayan insanların göç etmesini hızlandırmıştır.
İlimizdeki bu sorunların bir
an evvel çözülmesi, hükûmetin yatırım, istihdam ve ödenek huşularında Elâzığ
iline daha cömert davranması ve bu hususların ortaya çıkartılması için; bir
Meclis araştırması açılmasını önemle arz ve talep ederim.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, şimdi, biraz önce “sunuşlar” bölümünde Cumhurbaşkanınca Anayasa
değişikliğinin veto edildiğine dair sunuşu yaptınız. Gündeme baktığımız zaman,
bu gündemde bu sunuşun yapılacağına dair bir sunuş yok. Yani şimdi, bir kanun
teklifi veya tasarısının Cumhurbaşkanı tarafından reddedilmesi çok önemli bir
olaydır ve bunu siz buraya getirip “sunuşlar” bölümünde sunduğunuz zaman
Parlamentonun bundan haberdar olabilmesi için -bu önemli bir duyurudur-
“Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” bölümünde yer alması lazım. Almadığı için,
eğer uygun görürseniz 63’üncü maddeye göre, Meclisin Başkanlık Divanı hakkında,
gündeme riayet etmediğinden dolayı usul tartışması açmak istiyorum çünkü bu çok
önemli bir şey. Abdullah Gül maalesef Çankaya Köşkü’nde Tayyip Erdoğan’ın
emriyle hareket ediyor. O makam artık boş durumda. Giden bir kanun tasarısı
eğer Tayyip Erdoğan’ın menfaatinin aleyhineyse hemen ertesi gün…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne
alakası var ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın,
dün akşam bu veto edilmiş, bizim aldığımız bilgiye göre bugün Meclise geliyor
ve Meclis bunu sunuşlarda şey ediyor. Eğer ısrarlıysanız, ben 63’üncü maddeye
göre usul tartışması istiyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, bu
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşlarının altında açıklama bulunmuyor bunların
içinde.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Oluyor
bazen efendim, geçmişe, uygulamalara bakarsanız… Bu çok önemli.
BAŞKAN – Yani oluyor ama her
zaman olması gerekli diye bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, siz sundunuz değil mi Meclise?
BAŞKAN – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – Maksat
hasıl olmuştur efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır,
bana göre gündemde “sunuşlar” bölümünde yer alması lazım.
BAŞKAN – Çünkü kesin olarak
bunun içinde yer alacağı… Gündemin içinde sunuşların nitelikleri ve sıralaması
her zaman yer almıyor, yüzde 99 yer almıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, ben bu konunun çok önemli olduğunu… Uygun görürseniz bir usul
tartışması açalım çünkü önemli bir konu. Yani bir Anayasa kanunu…
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Genç, usul
tartışması açmak isterseniz buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet,
yani Meclis Başkanlık Divanının tutumunun aleyhinde…
BAŞKAN – Siz aleyhte.
Lehte konuşmak isteyen…
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkanım, yalnız, zaten siz sunuşu yaptınız. Böyle bir usul tartışmasını…
BAŞKAN – Biliyorsunuz Sayın
Aydın, usul tartışması açmak istiyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Lehinde…
BAŞKAN – Lehte siz
konuşacaksınız.
Buyurunuz efendim.
VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Cumhurbaşkanlığınca 6355 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
gönderilmesine ilişkin tezkerenin gündemin “Sunuşlar” kısmında yer almadığı
hâlde Genel Kurulun bilgisine sunulduğu, Başkanlığın gündeme riayet etmediği
gerekçesiyle Başkanlığın tutumu hakkında
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İki dakika da vermeyin, bu
usul tartışması on dakika Sayın Başkan. Hayır, on dakika bu yani siz
kısıyorsunuz, kısıyorsunuz ama hiç olmazsa yarısını kısın.
BAŞKAN – Usul tartışmaları
takdire bağlı efendim.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Takdire bağlı ama “on dakika” diyor, on dakikaya kadar, siz iki dakika
veriyorsunuz; olmaz ki.
BAŞKAN – Şimdi böyle
söyleyene kadar konuşunuz efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani
böyle bir şey olmaz. Yani milletvekilinin konuşma hakkını tamamen kısıyorsunuz.
Hele siz muhalefet partisi Meclis Başkan Vekili olduğunuza göre muhalefet
milletvekillerinin daha fazla konuşmasına imkân vermeniz lazım.
BAŞKAN – Buyurunuz, süreniz
geçmesin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
değerli milletvekilleri bakın, Anayasa’nın veto… Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 360 oyla kabul edilen bir Anayasa teklifinin, Çankaya tarafından
sudan sebeplerle geri çevrilmesi bir defa Meclise karşı bir saygısızlıktır.
Abdullah Gül Çankaya Köşkü’nde artık yok bana göre. O makamı da bir önce terk
etmesi lazım. Daha gider gitmez, kanun teklifi yoldayken hemen orada topluyor
bir günde efendim, ret gerekçesini Tayyip Erdoğan kendisine talimat veriyor, o
da hemen bu kanunu veto ediyor. Böyle bir… Olmaz. O Çankaya Köşkü’ndeki
Abdullah Gül’e tavsiyem… Hemen oradan ayrılması lazım. Tayyip Bey’in yanına
gelsin, bürosunda bir zabıt kâtibi mi olacak, ne olacaksa öyle bir göreve
otursun. Böyle bir şey olmaz. Bu veto kanunu akşam Çankaya’da yapıldı, ilan
edildi. Bugün daha Meclise gelmeden burada okunuyor. Bu tamamen Anayasa’ya da aykırı,
İç Tüzük’e de aykırı. Kaldı ki, bir kanunun veto gerekçesinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgisine sunulacağının “sunuşlar” bölümünde yer alması
lazım. Ama hem Meclis Başkanlık Divanı hem Çankaya, ötekiler, hepsi Tayyip’in
emrine girmiş. Böyle bir şey olmaz ya. Böyle, bir Meclis çalışmaz, böyle bir
yasama görevi olmaz. Niye? Sunuşlarda şey etsinler de bizim de bilgimiz olsun.
Onun için yani milletvekilinin… Bakın, bu sunuşun yapıldığını hiç kimse
bilmiyor. Niye veto etti onu kimse bilmiyor. Burada, bunların herkes tarafından
bilinmesi lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Genç.
Meramınızı anlattınız Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Meramımı tam anlatamadım ki yani.
BAŞKAN – Gayet net anlaşıldı
efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Biz
anladık meramını. Kamer Bey’in meramını anladık.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii gene yersiz ve usulsüz bir usul tartışması açıldı âdeta.
Öncelikle tabii, bu sunuş zaten Meclis Başkanlık Divanı tarafından yapıldı,
bunun geriye alınması söz konusu değil.
İkincisi: Biz İç Tüzük ve
buradaki gündemle hareket ederiz. Hem İç Tüzük’e baktığınızda hem de bu kırmızı
kitapçığa baktığınızda, değerli arkadaşlar, İç Tüzük madde 49’da “Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun gündemi şu kısımlardan ibarettir:” deyip, 1’inci
sırada Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarını ifade ediyor.
İkincisi: Yine bu bültende
geniş manada bir Danışma Kurulu önerisi alınmış. Eğer bunu okumuş olsaydınız
zannediyorum buraya gelmezdiniz. Tabii, sizin derdiniz farklı, burada gelip de
bu usul tartışmasını açmanın mantığı zannediyorum bunu ifade etmek değildi,
bununla ilgili de bir husus duymadık, sadece Başbakana ve Cumhurbaşkanına
yönelik birtakım saygısızca ifadeler öğrendik, duyduk.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir defa, herkes hakkını, haddini iyi bilsin, bu ülkenin Cumhurbaşkanı ile bu
ülkenin Başbakanını ağzımıza aldığımızda ağzımız temiz olacak, düzgün bir ifade
kullanacağız. Yanlış, eksiklik olabilir, eleştirebilirsiniz ama hiç kimsenin
burada Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Başbakana haksızlık, saygısızlık, hakaret
etmek gibi bir hakkı ve haddi olamaz.
Yine bu kitapçıkta şunu
diyor. “Danışma Kurulu Önerileri” kısmında 1’inci sırada -Genel Kurulun
toplantı günlerindeki- 4/10/2011 tarihinde alınan bir karar, 2’nci Birleşiminde
kabul edilmiş. Burada diyor ki: “Salı, Çarşamba günlerinde birleşimin başında
bir saat süre ile Sözlü Soruların görüşülmesi, ‘Sunuşlar’ ve işaret oyu ile
yapılacak seçimlerin her gün yapılması.”
Sunuşlar her gün yapılıyor ve burada Danışma Kurulu önerisi Genel
Kurulun onayıyla kabul edilmiş zaten ve sunuşların içeriğinde de Başbakanlık
tezkeresi, Meclis Başkanlığı tezkeresi, Cumhurbaşkanlığı tezkeresi olabilir ve
sunuşlar kısmı gündeme geçilmeden önce yapılmak durumunda. Buna ilişkin Danışma
Kurulu önerimiz var. İç Tüzük’ümüzün hükümleri açıktır. Dolayısıyla biraz da
bilgilenerek gelip burada ifade etsek çok daha doğru olur diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Aydın.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, efendim, dedi ki: “Cumhurbaşkanına ve Başbakana hakaret ettiniz,
saygısızlık yaptınız.” Bu sataşmadır, söz istiyorum efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sataşma yok efendim.
BAŞKAN – Şimdi…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır
efendim, dedi: “Cumhurbaşkanına ve Başbakana saygısızlık yaptı, hakaret etti.”
Ben yapmadığımı belirtmek istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Yapmadığını belirtti efendim, Kamer Bey.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Hakaret etmeye hakkı yoktur Sayın Başkanım. Hakaret etmeye hakkı var mı?
BAŞKAN – Sayın Aydın, lütfen.
Sayın Genç, siz hakaret
yapmadığınızı beyan ettiniz…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır
efendim, ama ben neden şey ettiğimi açıklamam lazım.
BAŞKAN – Düzelttiniz
arkadaşımızın söylediğini, Sayın Milletvekilinin.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır,
bir dakika; hayır, düzeltmedim ben daha, gerekçeli düzeltmem lazım.
BAŞKAN – Şimdi düzelttiniz,
kayıtlara da geçti Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi,
efendim, bakın, benim konuşmalarımın ne anlama geldiğini Ahmet Bey anlayamaz.
Onun için ben bunu kendi ifademle halka anlatmam lazım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Anladım işte nerede anlamadım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani
böyle bir şey yok, benim Başbakana, Cumhurbaşkanına saygısızlık ve hakaret
ettiğimi söyledi, ben burada bir sataşma görüyorum, sataşmadan söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN – Siz söylediniz ki:
“Ben hakaret etmedim.”
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır
efendim, öyle demedim ben. Ben bunu açıklamak istiyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
“Kimsenin hakaret etmeye hakkı yok.” dedim, burada bir şey yok ki.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
“Saygısızlık yaptı.” dedi, “Hakaret yaptı.” Sayın Başkanım, bu sataşmadır bana,
sataşmadan söz vermeniz lazım.
BAŞKAN – Size yönelik olarak
söylemedi zaten onu, “Hiç kimsenin yoktur.” dedi. Size “Yapmışsınızdır.”
demedi. Zaten söylediniz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır
yani Sayın Başkan, benim konuşmamın ne anlama geldiğinin Ahmet Bey tarafından anlaşılması
lazım, yanlış anladı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ahmet
Bey’in yanına gitsin anlatsın o zaman.
BAŞKAN – Anlaşıldı efendim.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
buradaki İç Tüzük 63’e göre talep etmiş olunan tutumumuz hakkındaki görüşmede
biz tutumumuzun doğru olduğu kanaatindeyiz çünkü bu her zaman böyle yapılan bir
işlemdir. Sunuşların açıklaması hiçbir zaman yer almamıştır. Onun için şimdi
konumuza devam ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, 5/4/2012 tarihinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba
ve arkadaşlarının ÖSYM tarafından geçmiş bazı sınavlarda yapıldığı iddia edilen
usulsüzlüklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17/10/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
17.10.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 17.10.2012
Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve arkadaşları tarafından, 05 Nisan 2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına “ÖSYM tarafından geçmiş bazı sınavlarda yapıldığı iddia
edilen usulsüzlüklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi”
amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (343 sıra nolu) Genel
Kurul’un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
17.10.2012 Çarşamba günü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehinde
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün, İnönü Üniversitesi eski
Rektörü Fatih Hilmioğlu’nun oğlunu toprağa verdik. Ona yapılan zulmü buradan
kınamak istiyorum. Uzun süreden beri cezaevinde yatıyor bu insanlar. Hem Fatih
Hilmioğlu hem de onun gibi birçok insan, uzun tutukluluk sonucunda çok zulümler
çekiyorlar. Bunu, buradan, Meclis kürsüsünden kınamak istiyorum. Ayrıca,
aramızda olmayan 8 milletvekili arkadaşımızı da Meclisten bir kez daha
selamlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ciddi bir
meseleye dönüşmüş olan sınavlarda kopya ve şaibe konuları hakkında verdiğimiz
araştırma önergesiyle ilgili konuşacağım. Bugün gündemimizde olan konu,
istisnai atamalarla dolgun maaşlı işlere yerleştirilenleri, belediye
şirketlerine tepeden atananları, yüksek maaşla torpille işe girenleri
ilgilendirmiyor. Gündemimiz, canını dişine takıp okuduktan sonra yıllarca KPSS
kuyruğunda bekleyenleri, Ankara’da dayısı olmayanları, gariban halk çocuklarını
ilgilendiriyor.
Hepimizin bildiği gibi eğitim
sistemimizin ciddi sorunları bulunmakta. Bu sorunlar bütün hükûmetler
tarafından gündeme alınmıştır. Her hükûmet sözde “reformlar” adı altında bazı
değişiklikler yapmıştır ama sorunlar çözülememiştir. On yıllık kesintisiz
iktidarda bulunan AKP de çok sayıda değişiklik yapmıştır ama sorun yine
çözülememiştir.
Eğitim sistemimizin en büyük
sorunlarından biri, eğitim anlayışımızın sınav temelli olmasıdır. İlköğretimden
başlayıp eğitimin her aşamasında çok sayıda sınav uygulanmaktadır. Bu sınavlara
da hazırlanan insanların eşit şartlarda hazırlanmadığını söylemeliyiz;
maalesef, bazıları özel derslerle, bazıları dershanelerle hazırlanıyor,
bazıları ise hiçbir test kitabı yüzü görmeden sınavlara hazırlanmak zorunda
bırakılıyor. Ancak, hazırlık aşamasındaki eşitsizlikleri sınav sürecine
taşımamalıyız, hiç değilse çocuklarımıza sınavlarda eşit olma şansı vermeliyiz.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
yapılan sınavların pek çoğunu ÖSYM üstlenmiş durumda; liseye giriş sınavını da,
doktora için başvuru sınavını da ÖSYM yapmaktadır. Dolayısıyla, ÖSYM’nin adil
ve bilimsel bir sınav yapması, geleceğimizi yakından ilgilendirmektir.
AKP, iktidara gelmeden önce,
Türkiye'nin güvenli kurumlarının başında ÖSYM geliyordu, bu kurumun yaptığı
sınavda herkes eşitti. İktidar partisine yakın olmanın, bakanın bacanağı
olmanın, gittiğiniz dershanenin isminin, etnik kimliğinizin, inancınızın, doğum
yerinizin eskiden bu sınavda hiçbir önemi yoktu. Ne zaman ki AKP iktidara
geldi, kadrolaşmada her yolu mübah görmeye başladı, işte o zaman işler değişti.
Sınavlarla anılması gereken ÖSYM, artık skandallarla anılmaya başlandı. Son
yıllarda neredeyse sorunsuz, şaibesiz ve şüphesiz sınav yapılamadı. O hâlde,
herkesin “Neden?” diye düşünmesi gerekiyor. Neden sınavlar kopyasız ve şifresiz
yapılamıyor? Suç duyuruları oluyor, sınavlar iptal ediliyor, soruşturmalar
açılıyor ama sonuç değişmiyor. Bakıyorsunuz, yine ÖSYM, yine Ali Demir, yine
skandal!
Dünyanın hiçbir ülkesinde bir
yıl öncesinden haber hazırlandığını gördünüz mü? İnternet’e girin, göreceksiniz
ki 2013 yılında yapılacak sınavlarla ilgili başlık ve haberler şimdiden
hazırlanmış. Şöyle: “Kopya kök saldı, ‘kopyass’ ertelendi ve Ali Demir yine
tatmin etti.” 2013 yılının başlıklarından bazıları bunlar. Bunun adı kara
mizahtır, her yetkili ve görevli açısından utançtır, Meclisin artık sorumluluk
alması ve buna bir “dur” demesi gerekir.
Değerli milletvekilleri,
özellikle 2009 yılında başlayan sızdırma, kopyalama ve şifreleme zincirinin en
önemli halkalarından biri, 2010 KPSS’sinde yaşandı. Kopya ayyuka çıktı, sınav
iptal edildi ve dönemin ÖSYM Başkanı, onurlu bir şekilde istifa etti, yapması
gereken de buydu. Sonra, unvanı tartışmalı, intihali tescilli biri getirildi.
Millî Eğitim Bakanımızla
ortak noktaları bulunan kişiye ayrı bir paragraf açmakta fayda var çünkü
kendisi bunu fazlasıyla hak ediyor. Bu kişinin akademik serüveni, romandan
ziyade bir masala benziyor. Bu masalda masal kahramanları bile aşılıyor. İşte,
bu kişinin masalsı akademik serüveninden birkaç kesiti sizlerle paylaşmak
istiyorum: Makine mühendisliğinden “doktor” unvanını aldı, alanı olmadığı hâlde
tekstil mühendisliğinde hoca oldu. Bir akademisyene ait makaleyi neredeyse bire
bir kopyalayıp yayınladı. İntihalinden dolayı, ancak, yapılan yoğun baskılar
sonucunda özür diledi.
“Kopyala-yapıştır” ile
hazırladığı teziyle dört ay içerisinde doçent oldu. Doktora tezini makalelere
bölerek profesörlüğe kadar yükseldi. Başlık numarasını değiştirerek aynı
makaleyi 2 kez yayınladı. Eski bölüm başkanının hazırladığı ders notlarını
kendi imzasıyla bastırdı. 5 akademis-yenden sadece 1’inin olumlu görüş
bildirmesine rağmen, kopyalama ve kes-yapıştır yöntemini kullanarak jet hızıyla
profesör oldu. Bu başarılarından dolayı gündelik yaşamımızın bir kahramanı
hâline geldi; fıkralara konu olan Sayın Demir hakkında animasyonlar, hatta
belgeseller yapıldı.
Öyle bir adam, adil ve
bilimsel bir ölçüm yapılması gereken bir kurumun başına getirildi. Bu kişi,
ÖSYM’deki “başarılarıyla” kendisini tanıyanları haklı çıkarmış, geçmişine sadık
kalmıştır ancak ÖSYM sınavlarında yaşananlar, sadece bu kişiyle açıklanacak
kadar basit değildir. Bu kişi, olsa olsa tezgâhın bir çarkı olabilir. Onun
için, daha geniş bir pencereden bakmalıyız.
Değerli arkadaşlar, 2009
yılında polis okulu için yapılan sınav sorularının daha önce bir dershane tarafından
-dikkatinizi çekiyorum- öğrencilere “deneme sınavı” olarak sunulduğu tespit
edildi ve sınav iptal edildi.
2010 yılında yapılan KPSS’de
kopya çekildiği tespit edildi, “Eğitim bilimleri” kısmı iptal edildi, “Genel
kültür” kısmının sonuçları geçerli kabul edildi. Oysa “Genel kültür” kısmında
da kopya çekilmişti. Kopyacılar, bu kısımdan aldıkları puanla atandılar. Bu
kopyacılığın üzerinden iki buçuk yıl geçti, ne fail var ne de doğru düzgün
işleyen bir yargı süreci.
Mayıs 2011’de diploma
denkliği sınavı yapıldı. Hekimler için uygulanan sınav sorularının yüzde
75’inin bir önceki yılın soruları olduğu belirlendi, kimin ne yaptığını kimse
anlayamadı.
2011 yılında düzenlenen YGS
sınavında kopyanın yerini şifre aldı. Ali Demir, önce “Şifre yok.” dedi, daha
sonra “Şifre var ama kopya yok.” dedi. “Kopya yoksa şifre neden var?” diye
sorulmadan, tarafsız Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından “Tatmin oldum.”
şeklinde beyanlarda bulunuldu.
2012 yılında KPSS soruları,
sınav devam ederken İnternet ortamında paylaşıldı. Paylaşılan sorular, tek
örneği ÖSYM’nin elinde bulunan ve adaylara verilmeyen master kitapçığının
sıralamasıyla bire bir aynıydı! Üstelik, sorular iki farklı kaynaktan
yayınlandı, bunu da bir milletvekili arkadaşımız Twitter aracılığıyla ortaya
çıkardı. Ali Demir, sınavın sorunsuz olduğunu söyledi; Başbakan, sınavla ilgili
yapılan haberlere ve eleştirilere esti gürledi. Ancak şimdiye kadar hiçbir
yetkili, soruların kim tarafından nasıl sızdırıldığını açıklayamadı.
Sınav sonucuna göre iller
başarı sıralaması ise gerçekten ilginç. Oralarda eğitimde destek olamayan
Hükûmet, kopya aracılığıyla, şifre aracılığıyla bazı illerimizin eğitim
sıralamasını yükseltti. Örnek vermek isterim, bakın arkadaşlar, 1’inci sıra
Siirt, 2’nci sıra Bingöl, 3’üncü sıra Kırşehir, 4’üncü sıra Bayburt, 5 Muş, 6
Batman, 7 Bitlis, 8 Ağrı, 9 Adıyaman, 10 Tunceli. Kimler yükseldi? AKP’nin ve
başka unsurların yakınları bu sınavlarda başarılı oldu.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Hangi unsurlar?
VELİ AĞBABA (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bu illerin 2012’de böyle bir başarısı yok, inşallah
önümüzdeki yıllarda başarıları olur.
2012 yılının savcılık ve
hâkimlik sınavı, kopya gerekçesiyle iptal edildi. Faillerin bulunması ve yargı
sürecinin başlaması için atılmış somut bir tek adım yok.
Cevap anahtarının kaybolması,
içinde soru olmayan kitapçıkların bastırılması, hatalı sorular yöneltilmesi,
bireysel kopya girişimleri de var. Bunlar, “beceriksizlik ve bireysel
girişimler” olarak değerlendirilip önemsenmeyebilir. Ancak sınavlarda yapılanlara
bakılırsa kocaman bir kopya, şifre ve sızıntı karanlığıyla karşı karşıya
olduğumuz açıktır.
2009 yılından 2012 yılına
kadar geçen süre içerisinde 6 şaibeli ve kopyalı sınavın olduğu açıktır. Bu
sınavlara katılmış insan sayısı 3 milyonun üzerindedir. En az 3 milyon insan
hakkının yenildiğini biliyor. Milyonların hakkının yenildiği kopya silsilesinin
karanlıkta kalması kabul edilemez. Bu karanlığı aydınlatmak da bizlerin
görevidir.
Bugünkü tabloya bakılırsa,
ÖSYM, adil ölçüm yapan bir kurum olmaktan uzaklaşmıştır. Sınav sonuçlarını
doğrudan etkileyen seri olayların yaşanması tesadüf olamaz. Son iki yılda
yaşanan sınav skandallarına baktığımızda, kökü derinlerde bir karanlık yapının
varlığı kuvvetle muhtemel gözükmektedir. Bu, korkunç bir karanlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü
tamamlayınız.
VELİ AĞBABA (Devamla) –
Karanlığın çözümü ise kararlılıktır. Sizleri karanlığa karşı kararlı olmaya
davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Aleyhinde, Bingöl
Milletvekili İdris Baluken.
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin ÖSYM’nin
düzenlemiş olduğu sınavlardaki usulsüzlüklerle ilgili vermiş olduğu araştırma
önergesinin usulen aleyhine, içerik olarak lehine söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuya girmeden önce, 12
Eylülden başlayıp bugün onlarca cezaevinde devam etmekte olan, binlerce politik
tutuklunun yaşamını tehdit eden bir noktaya gelen açlık grevine dikkatinizi
çekmek istiyorum. Bildiğimiz gibi, 12 Eylülden bugüne kadar 63 siyasi tutsakla
başlayan süresiz, dönüşümsüz açlık grevleri maalesef Meclisin, siyasi
partilerin, sivil toplum örgütlerinin ve medyanın duyarsızlığı ile dalga dalga
yayıldığı ve her an ölümlerin yaşanabileceği kritik bir eşiğe geldiği hepimizin
bildiği bir gerçektir. Özellikle taleplere baktığımız zaman, sadece açlık
grevlerinin bitirilmesine, çözümlenmesine yönelik olan talepler değil, aynı
zamanda ülkemizin ihtiyaç duyduğu toplumsal barışın gelmesiyle ilgili de çok
önemli tespitlerin olduğu taleplerle bu eylemin devam ettiğini görüyoruz. Ben
özellikle burada, Meclisin bu süresiz, dönüşümsüz açlık grevine karşı girmiş
olduğu süresiz, dönüşümsüz duyarsızlığın bir an önce giderilmesi çağrısını
buradan, tekrar bu kürsüden yapmak istiyorum.
Aslında yapılan eylem, Adalet
Bakanlığının B vitamini takviyesiyle ilgili göstermiş olduğu duyarsızlık, bazı
cezaevlerinde su, şeker, limon gibi temel birtakım ihtiyaç maddelerinin
teminiyle ilgili göstermiş olduğu duyarsızlık nedeniyle fiilî bir ölüm orucunun
olduğunu da belirtmek gerekiyor. Bu ölüm orucuna karşı Meclisin ölüm sessizliği
içerisinde olması, gerçekten, tarihe not düşülecek önemli bir utanç sayfası
olarak, tarafımızdan değerlendirilmektedir, bunu belirtmek istiyorum.
Burada, özellikle Mecliste
milletvekilliği yapan, siyasetle uğraşan sağlıkçı arkadaşlarımıza çağrıda
bulunmak istiyorum: Tıp fakültesine girdiğiniz günden bugüne kadar insan
yaşamının kutsallığı üzerine etmiş olduğunuz yeminin gereği olarak, yaşamla
ölüm arasındaki o ince çizgide her zaman yaşamdan yana tavır alan bir mesleğin
mensubu olarak buraya çıkıp bu sorunla ilgili mutlaka görüşlerinizi belirtmeniz
ve duyarlılık çağrısı yapmanız gerekiyor.
Bu Meclisteki
milletvekillerinin pek çoğunun inançlı olduğunu, pek çoğunun günde 5 defa
secdeye kapandığını biliyoruz. Günde 5 defa secdeye kapanan milletvekillerinin,
bu şekilde insan yaşamlarının, deyim yerindeyse, anbean ölüme gittiği bir zulüm
içerisinde sessiz kalmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.
Bu Mecliste insan hakları
savunuculuğunu yapan, sendikal hareketlerden gelen, sosyal demokrasinin
evrensel ölçütlerini kendisine ilke edinen milletvekillerinin, bırakın sadece
kendi ülkelerindeki açlık grevlerini, herhangi bir ülkedeki açlık grevlerine
karşı duyarlı olması gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz.
Bu nedenle, cezaevlerinden
cenazeler çıkmadan, cezaevlerinde yarı cenaze olmuş bedenler, kalıcı
defisitlerle, nörolojik sekellerle ailelerine teslim edilecek bedenler
oluşmadan, mutlaka, Meclisin bir duyarlılık göstermesi gerekiyor. Bu açlık
grevleriyle ilgili hepinizi tekrar bir vicdani muhasebeye çağırıyorum.
Tabii, burada KPSS’yle
ilgili, genel olarak ÖSYM’nin yapmış olduğu usulsüzlüklerin en fazla yansıdığı
KPSS’yle ilgili gündemden biraz bahsetmek gerekiyor. Bildiğimiz gibi, ÖSYM
özellikle son yıllarda tamamen iktidar partisinin kadrolaşmasını esas alan,
iktidar partisinin kendi yandaşlarına çıkar sağlamasını esas alan birtakım uygulamalarla
her geçen gün skandallara imza atıyor.
Liyakat usulü neredeyse
unutuldu. ÖSYM’nin yapmış olduğu hemen hemen her sınavda mutlaka bir skandalla
karşılaşıyoruz. Lise giriş sınavından tutalım da üniversiteye giriş sınavına,
KPSS’den tutalım da tıpta uzmanlık sınavına, hâkimlik sınavına kadar her gün
ortaya çıkan skandallar aslında bir emek hırsızlığının göstergesinin ta
kendisidir.
Bakın, 2012 yılında, KPSS
sınavında medyaya düşen bazı fotoğraflar oldu. KPSS kitapçığında yer alan
soruların, çok kısa bir süre önce bir dershanenin yapmış olduğu sınavlarda aynı
kelimelerle, aynı şıklarla yer aldığı net bir şekilde basın kurumları
tarafından belgelendi. Peki ne yapıldı? Bu skandal ile ilgili sorumlular
hakkında herhangi bir soruşturma yapıldı mı? Tabii ki, buna olumlu cevap vermek
isterdik ama maalesef hiçbir şey yapılmadı, sorumluları hakkında ve bu skandalı
ortaya çıkaran, bunu kamuoyuna açıklayanlar hakkında soruşturmalar açıldı. Bu
şekilde, ÖSYM’nin usulsüzlükleriyle ilgili herhangi bir şekilde bir çaba
içerisinde olanlara karşı, basına karşı, medyaya karşı bir gözdağı verildi. Ve
bu yaşanan skandal da AKP’nin bütün politik iflaslarında olduğu gibi can simidi
olarak sarıldığı KCK operasyonları üzerinden maalesef halkımıza yansıtıldı,
“KCK’nin bugüne kadar hiç bilinmeyen başka bir alanı keşfedildi, KCK sınav
koluna yönelik, sınav komitesine yönelik bir operasyon” şeklinde maalesef halka
yutturulmaya çalışıldı.
Bakın, ÖSYM’de ortaya çıkan
skandallardan bahsedelim. 2012 lise yerleştirme sınavı: Puan hesaplamasında
liselerin Türkçe-matematik bölümü öğrencilerinin matematik, fen; sosyal bölüm
örgencilerinin de Türkçe, matematik puanlarının hesaplaması unutuldu. Bu
şekilde, 870 bin öğrencinin sınavdaki dereceleri tekrar değerlendirildi. Bu,
şimdi, normal, demokratik bir hukuk ülkesinde olacak bir şey mi? Ya da olursa,
ilgili sorumlular hakkında en ağır yaptırımlarla mutlaka üstüne gidilmesi
gereken bir süreç değil midir?
Bakın, 2012’de ortaya çıkan
TUS skandalı: 12 Aralık 2010 tarihinde TUS sınavı yapılıyor. Sizi, TUS
sınavının sonucuna göre Marmara Üniversitesinin herhangi bir bölümüne
yerleştiriyorlar. Siz oraya evinizi yerleştiriyorsunuz, düzeninizi
kuruyorsunuz, o bölümle ilgili ihtisas eğitimine başlıyorsunuz. İki yıl sonra,
bir mektup geliyor size, 2010 yılındaki sınavda hata yapıldığı belirtiliyor, bu
nedenle, hatanın düzeltildiği, sıralamanın değiştiği, aslında Marmara
Üniversitesinde değil, Hacettepe Üniversitesinde ve farklı bir branşa
yerleştirildiğiniz söyleniyor. Bunların tamamı ciddiyetsiz yaklaşımlardır ve
mutlaka üstüne gidilmesi gereken yaklaşımlardır.
2012 ön lisans mezunlarının
KPSS sınavında yine aynı şey var. KPSS sınavı yapılıyor; ÖSYM, soruların
İnternet’e sızdığını açıklıyor. Temmuzda lisans mezunları için yapılan KPSS’de
yine ÖSYM, sınav sorularının İnternet’e sızdığını açıklıyor ve bunları
açıklarken de neredeyse sınava giren adayların temel ihtiyaçlarını gidermesine
bile müsaade edemeyen bir ÖSYM, bunun, sınav sırasında adaylar tarafından
yapılmış olan bir hukuksuzluk olduğunu belirtiyor.
Bakın, 24 Nisan 2011, ALES’e
giren 500 adaya eksik kitapçık veriliyor. 30 Nisan 2011’de, ALES’te eksik
kitapçıktan mağdur olan adaylar için sınav yeniden düzenleniyor.
29 Mayıs 2011’de seviye
tespit sınavında, soruların geçen yılki soruların aynısı olduğu tespit ediliyor
ve sınav iptal ediliyor, 3 Temmuzda yeniden yapılıyor.
27 Mart 2011’de YGS’de
yaşanılan şifre skandalını hepiniz biliyorsunuz. 30 Nisan 2011’de YGS’ye giren
mahkûm adaylara daha önce yanlış kitapçıklar dağıtıldığı için yeni bir sınav
düzenleniyor. 7 Haziran 2011’de YGS’ye giren Diyarbakır’daki 4 öğrencinin cevap
kâğıtlarının kaybolduğu açıklanıyor; bu 4 öğrenci, tekrar, özgün bir YGS
sınavına alınıyor.
2010 yılındaki KPSS kopya
skandalını da zaten hepimiz biliyoruz. Eğitim bilimleri testinde, 350’yi aşkın
kişi, 120 sorudan 120’sini yapıyor ve ilginç olanı, bu “full” çeken
öğrencilerin, adayların neredeyse tamamı ya aynı evi paylaşıyorlar ya
birbiriyle evli konumunda bulunuyorlar ve daha sonra bununla ilgili yürütülen
soruşturmalarda da kopyanın yapıldığı net bir şekilde ortaya çıkıyor!
Bakın burada bunları niye
vurguluyoruz, bunların önemi nedir? Bu, sizin duyarsızlık göstermiş olduğunuz
sınavlar insanların hayatını etkiliyor, o nedenle sizi duyarlılığa çağırıyoruz.
9 Haziran 2012’de, Ankara’da,
ilköğretim okulu 8’inci sınıf öğrencisi 15 yaşındaki Nazik Kıraç, SBS’nin
yapılacağı cumartesi günü saat 06.00’da ailesine bir not bırakarak kendini
asarak intihar ediyor. Yine, bir gün sonra Batman’ın Sason ilçesinde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN (Devamla) –
…Batman’ın Sason ilçesinde, ilköğretim 7’nci sınıfa giden 12 yaşındaki Yusuf
Aksoy, evde kendini iple asarak intihar ediyor.
Bugüne kadar KPSS sınavına
girip atanamayan 30 öğretmen, intihar etmek suretiyle kendi yaşamlarına son
vermişlerdir. Burada özellikle, bu uygulamalardan derhâl vazgeçilmesi ve bu
sorumlular hakkında da bir soruşturma sürecinin yürütülmesi gerektiği açıktır.
Son bir söz, özellikle
dershanelerin kapatılmasıyla ilgili AKP’nin göstermiş olduğu iki yüzlü
politikayla ilgili söyleyeceğim: AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında dershane
sayısı 2 bin 122 iken bugün dershane sayısı 4 bini aşmıştır. Öğretmen sayısı,
dershanelerde çalışan öğretmen sayısı 19 binken bugün 50 bini aşmıştır, öğrenci
sayısı 606 binken 1 milyon 219 bin kişiye çıkmıştır. Yani dershaneleri
kapatacağını söyleyerek halka umut dağıtanlar, aslında bu dershanelerin
sayısını 2 katına çıkaranlardır. Bununla ilgili temel yanlışlardan bir an önce
geri dönülmesini temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Önerinin lehinde Kütahya
Milletvekili Alim Işık.
Buyurunuz Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilen ve özellikle
birçok gencimizin mağduriyetine yol açtığını bildiğimiz ÖSYM aracılığıyla
yapılan sınavların ve bu sınavlarda ortaya çıkan bazı iddiaların araştırılması
yönündeki önergenin gündeme alınmasını destekleyerek, önerge lehinde Grubum
adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu konu özellikle son üç
yılda, yani ilk olarak 2009 yılında polis meslek yüksekokulu öğrencilerinin
belirlenmesi amacıyla ÖSYM tarafından yapılan sınavda sorulan soruların, sınav
tarihinden bir hafta önce bir dershanede deneme sınavında tıpatıp aynı
çıkmasıyla Türkiye kamuoyunun gündemine gelmiş ve ondan sonra ne yazık ki
yapılan her sınavda, iddialar farklı olmakla birlikte mutlaka bir şikâyetin
ortaya çıkmasına yol açmış olan bir konudur.
Yani ÖSYM, 2009 yılına kadar
iyi kötü, devletin kurumları arasında güvenilirlik açısından en üst sıralarda
yer alırken, maalesef AKP hükûmetlerinin tek başına işbaşında olduğu son üç
dört yıllık dönemde, önceki dönemlerde yapılan haksız tayinler, işi bilen
uzmanların, sadece iktidar partisinden ya da yandaş bir sendikadan olmadığı
için başka yerlere sürülüp bu işten anlamayan uzmanların yerleştirildiği ve
kadronun yenilendiği bir dönemin arkasından, işte, 2009 yılından bu yana artık
Türkiye'nin güvenilmez kurumlarından ve güvenilmediği gibi de idarecilerinin
sözüne de güvenilmez kurumlarından birisi hâline gelmiştir.
Benden önceki değerli
konuşmacılar, tarihleriyle hangi sınavlarda ne tür sıkıntıların ortaya
çıktığına değindiler, zamanımı iyi kullanma açısından, bunları, tekrar
sizlerle, tekrar olmaması adına paylaşmayacağım ama ya soru çalındığı ya kopya
verildiği ya sızdırıldığı ya da çalınmış soruları bir yerlere dağıtırken
yakalanan kişilerin kamuoyu gündemine geldiği birçok örnekler yaşadığımız bir
kurumdan ve kurumun yaptığı sınavlardan bahsediyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu
kurumun yöneticileri ne kadar değerli insanlar olurlarsa olsunlar, hiç kimsenin
kişiliğiyle, özel hayatıyla hiçbirimizin ilgisi olamaz ama hepimizi
ilgilendiren bu kurumda yürüyen işlerin doğru yürütülüp yürütülmediği, bu
kurumun doğru denetlenip denetlenmediği konusu bizleri ilgilendiriyor.
Maalesef, bu şaibelerden ve soruşturmalar sonucu, bazı sınavlarda kamuoyuna
taşınan iddiaların doğruluğunun ortaya çıkmasının ardından, yıllarca bu kurumun
başkanlığını yapan bir değerli kurum başkanı, onurlu bir şekilde davrandı,
istifa etti, ayrıldı ve orada yapılan haksızlıkları istifa ederken ya da o
günlerde kamuoyuyla paylaştı. Bunun üzerine kuruma atanan yeni idareciler, her
türlü haksızlığa rağmen daha hiçbir araştırma, soruşturma, inceleme yapmaya
bile gerek duymaksızın, iddia kamuoyuna taşınıyor, İnternet sitelerinde veya
herhangi bir haber organında yayınlanıyor, yayınlanır yayınlanmaz bunun doğru
olduğunu savunmak zorunda hissediyorlar.
En son örneği 7-8 Temmuz 2012
tarihinde yapılan ve iki yılda bir, milyonlarca gencimizin, üniversite mezunu
gencimizin girdiği KPSS 2012 sınavlarıdır. Bu sınavların yapıldığı gün,
özellikle genel kültür, genel yetenek ve eğitim bilimleri testlerinde sorulan
soruların, sınavdan birkaç gün önce sızdırıldığı ve bazı illerin sokaklarında
parayla satıldığı iddialarını hepimiz duyduk ve aynı gün, daha sınav bitmeden
ya da bitiminden çok kısa bir süre sonra, saat 13.00-15.00 gibi bir zamanda,
Diyarbakır Haber Ajansı ve Beyaz Kalem Yayıncılık isimli bir yayıncılık
şirketinin İnternet sitelerinde soruların sızdırıldığı, çalındığı iddiaları
ortaya çıkar çıkmaz bu kurumun Muhterem, Sayın Başkanının hemen bir açıklaması
oldu, iki saat sonra daha!
Bakınız, 7 Temmuz günü, bu
iddialar ortaya çıktıktan sonra kurumun Sayın Başkanının kamuoyuyla paylaştığı
ifadelerini aynen sizlere okuyorum: “Bazı İnternet sitelerinde sınav sorularına
yönelik asılsız iddialar yer almaktadır. İddia edilen sorular incelendiğinde,
kesinlikle ÖSYM’nin kullandığı görüntüde ve düzende olmadığı, imla kuralları,
noktalama işaretleri, sorulardaki eksiklik ve benzeri diğer detayların,
soruların, sınava giren aday ya da adayların hafızasında tutarak bazı yayın
organlarına kasıtlı servis ettiği, sonradan zihinde tamamlanmış sorulardan
oluştuğu görülmüştür.” Sayın Başkanın açıklaması bu. Ne zaman inceledin? Bu
ülkenin en zeki adamı sizdiniz de hafızanızda hemen okudunuz mu? Ne zaman bu
sonuca vardınız? Sınav bitmemiş ya da yeni bitmiş! Bir incele, açıkla, olayları
ortaya koy, ondan sonra istediğiniz gibi açıklama yapın. Amenna, buna saygı
duyarız.
Bu yetmiyormuş gibi, Sayın
Başbakan aynı gün, temiz bir sınav yapıldığından ve Kurum Başkanının arkasında olduğundan
bahseden açıklamalarda bulunuyor.
Sayın ÖSYM Başkanının bu
açıklamalarının ardından, yine aynı gün, akşam 21.48’de, bahsettiğim biraz
önceki özel yetenek ve eğitim bilimleri sınavında sorulan soruların tamamının,
95’er sorunun ve cevaplarının yayınlandığı sitelerdeki kayıtlarla ÖSYM
Başkanlığının 11 Temmuz günü kendi sitesinden açıkladığı master kitapçığındaki
soruların dizilimleri, cevap şıkları tıpatıp aynı çıkınca bu yapılan
açıklamanın alelacele, kendini kurtarmaya, kamuoyunu yanıltmaya, iktidarı
yanlış yönlendirmeye yönelik bir açıklama olduğu kanıtlanmıştır. Bahsedilen
İnternet sitesindeki soruların dizilimi, ÖSYM’nin açıkladığı master
kitapçığındaki soruların dizilimi ve cevapları, tıpatıp aynı.
Şimdi, buradan kamuoyuyla
paylaşmak istiyorum. Sadece ÖSYM Başkanının elinde olması gereken ya da onun
görevlendirdiği bir numaralı adamının elinde olan ve milyonlarca kitapçığın
içinde bir tane olan kitapçıktaki sorularla bir İnternet sitesinde yayımlanan
sorular tıpatıp aynı çıkıyorsa bu hırsız ÖSYM Başkanlığının görevlendirdiği
kişi değil midir değerli milletvekilleri? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Bu hırsızı araştırmak yerine,
haberi yapan haber muhabirinin hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığında
soruşturma açılıyor. Bu nasıl bir ülke değerli milletvekilleri? Hırsız orada,
hırsızın haberini haber yaptığı için soruşturulan muhabir bilmem nerede. Şimdi,
bu kuruma hangimiz çocuğunu, torununu, onların çocuklarını emanet edebilir?
Bunların mutlaka araştırılması gerekiyor.
Bunlar yetmiyormuş gibi, bu
sınav sonuçlarına göre, sınav sorularının daha önce satıldığı iddia edilen bazı
illerdeki başarılı adaylar sıralamasına baktığınız zaman, zaten iddiaları o
iller -biraz önceki değerli milletvekili de bahsetti- doğruladı. Bunlar
yetmiyormuş gibi, Sayın Millî Eğitim Bakanı tüm uyarılara, ikazlara,
önergelerimize, kamuoyundaki iddiaların aydınlanması yönündeki taleplere rağmen
bu sonuçları aynen kabul etti, 10 Eylülde öğretmen atamaları yaptı.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, soruları çalan hırsızların aldığı en yüksek puanlarla atanmış
bazı öğretmenlere bu millet evlatlarını nasıl emanet edecek? Şimdi bunları
araştırmayalım mı? Dolayısıyla, bu önerge yerinde bir önergedir. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak mutlaka bu konunun bir komisyon tarafından
araştırılması talebinin yerinde olduğunu belirtiyor, hepinize tekrar saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Önerinin aleyhine Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık.
Buyurunuz Sayın Işık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sınavlarda
usulsüzlük yapıldığı iddialarına yönelik Meclis araştırması açılmasına yönelik
verdiği önerinin aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
1950’lerden itibaren Türkiye’de lise mezununun hızla artmaya başlaması,
üniversitelerdeki kapasitenin artık ihtiyaca cevap vermez hâle gelmesi
neticesinde üniversiteye giriş açısından birtakım sınavların yapılması zorunlu
hâle geldi. 1960’larda üniversiteler daha çok kendi sınavlarını kendileri
yaptılar ve öyle öğrenci aldılar ancak 1970’lerde bu da yönetilemez hâle
gelince Üniversitelerarası Kurula bağlı, “Üniversite Seçme ve Yerleştirme
Merkezi” adında, ilk adı “ÜSYM” olan kurum kuruldu 1974 yılında ve ondan sonra
Türkiye’deki tüm üniversiteler merkezî sınav sistemiyle öğrenci alır pozisyona
geldi. Bu, 1981’de YÖK’ün kuruluşundan sonra 1982’de yapılan bir yönetmelikle
“ÖSYM” adıyla ve YÖK’e bağlı bir kurum olarak hayatını devam ettirdi.
Değerli arkadaşlarım, ÖSYM,
2010 yılına kadar 1983 yılındaki yönetmelikle idare edilmek durumunda kaldı.
2010 yılı dediğimiz zaman…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Suç
onların yani.
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
1983’te çıkarılan yönetmelikte… Bakın, o dönemde İnternet yok, cep telefonu
yok, birtakım ileri dinleme cihazları yok. Böyle bir durumda, Türkiye, 2010
yılına kadar ÖSYM’nin 1983’te çıkardığı yönetmelikle yürüdü. Neden yürüdü?
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar bir önerge veriyorlar ama “Ya, acaba
burada bizim hiç kusurumuz var mı?” diye hiç düşünmüyorlar.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Ne alakası var bunun konuyla?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu
kadar pişkinlik olmaz ya!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Kusur gene mi bizde oldu?
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şimdi,
söyleyeyim, bakın, ÖSYM, YÖK’e bağlı bir kurum ve Sayın Başbakanımız, 2005
yılında, sizin o dönemki Genel Başkanınız Sayın Deniz Baykal’a “Gelin, şu YÖK’ü
beraber ele alalım, şu YÖK’ü yeniden yapılandıralım. Bakın, bu YÖK’le bu ülke
bu şekilde yürüyemez.” dediği zaman sizin o dönemki Genel Başkanınızın -şimdi
reddediyorsunuz, reddimiras yapıyorsunuz veya yapmıyorsunuz bilmem ama-
söylediği cümle…
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Biz hayatımızda reddimiras yapmadık.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – O
günkü Genel Başkanınız “YÖK meselesi rejim meselesidir, YÖK’e dokundurtmam.”
dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu
kadar pişkinlik olur mu Allah aşkına ya!
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Şimdi rejim meselesi olarak ele alıyorsunuz. Şu anda rejim meselesi olarak ele
alıyorsunuz.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şimdi,
peki, dokunulamayan YÖK ve ona bağlı ÖSYM…
OKTAY VURAL (İzmir) – Hakkı,
emeği çalınan insanlara bir cevap verin ya! Boş ver bu polemikleri ya! Sınavına
hile karıştırılan gençler bir şey bekliyor ya!
FİKRİ IŞIK (Devamla) –…artık
hiçbir şey kamufle edilemez hâle gelinceye kadar sahiplenildi. CHP’nin bu
tavrını biz biliyoruz. CHP tüm kurumları kendine yakın gördüğü anda sorgusuz
sualsiz sahiplenir ama kurumlarda kendi işlevine dönme eğilimi başladığı anda
hemen karşısına alır, biz bunu çok iyi biliyoruz. CHP’nin bu yaklaşımı aynen,
bire bir ÖSYM’de cereyan etti.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Doğru
bir sınav yaptın mı, yapmadın mı?
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ne
zamana kadar? Mızrak çuvala sığmayıncaya kadar.
Bakın, şimdi, arkadaşlar, bir
öneri veriyorsunuz.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Sizin mızrak çuvala sığmadı! Sizin mızrak çuvalı 10 kere deldi, 10!
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ya,
Allah aşkına, önerinizi biraz ciddi hazırlayın! Önerinizde diyorsunuz ki: “2009
yılında işte şöyle olmuş polis sınavında. 2010 yılında KPSS skandalı olmuş.”
İyi de, zaten, 2009 ve 2010,
sizin o arkasında kapı gibi durduğunuz ÖSYM yönetiminin skandalları bunlar.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – O zaman
iktidar değil miydiniz?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu
kadar utanmazlık olur! Bu kadar pişkinlik olur yani!
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Sizin ÖSYM yönetiminin her sınavı skandaldır ya!
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ha,
ben ÖSYM yönetimini, ben Ünal Yarımağan’ı şahsi olarak ilzam etmek istemem.
OKTAY VURAL (İzmir) – Onu da
araştıralım, gel! Madem başkalarını söylüyorsun, gel, onu da araştıralım.
Araştıralım, gel, kaçmayın!
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Her sınav bir skandal.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ama
siz 1983’ten 2010 yılına kadar dokundurtmadığınız, herhangi bir işlem
yapılmasına müsaade etmediğiniz kurumda birtakım sıkıntılar çıkınca, KPSS’de
birtakım gizlenemez sıkıntılar ortaya çıkınca, ondan sonra başladınız “Tabii
ki, yok efendim, bu skandalın sorumlusu AK PARTİ İktidarıdır.” Hiç kusura
bakmayın.
VELİ AĞBABA (Malatya) –
2009’da sen neredeydin Sayın Işık? 2009’da, 2010’da neredeydin sen?
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Hem
kendi ayıbınızı kendi isteğinizle deşifre ettiniz. Ben CHP’li grup yöneticisinin
yerinde olsam böyle bir önergeyi vermezdim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
2009’da iktidar değil misiniz?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Kimdi
iktidar? Kimdi Başbakan? Kimdi Millî Eğitim Bakanı?
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ben
sizin yerinizde olsam, geçer, birazcık parti hafızasına bakardım.
Peki, ne olmuş? 2010 yılında
bu skandal ortaya çıkınca Ünal Yarımağan istifa etmek zorunda kaldı.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Bitmiyor, skandallarınız bitmiyor sizin.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ünal
Yarımağan’ın istifasından sonra işte Ali Demir Bey vekâleten atandı ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi olaya el koydu, ÖSYM Kanunu baştan sona yenilendi,
“Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi” olan ismi “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi” hâline geldi.
Değerli arkadaşlarım, işte,
ne olduysa bundan sonra oldu. Ne olduysa bundan sonra oldu. Bakın, bir kurumda
eğer 88 kişi çalışır da bunların çok büyük bir kısmı birbirinin eşi, akrabası,
yakını olursa siz o kurumun şeffaflığından bahsedebilir misiniz?
Şimdi, arkadaşlarımız diyor
ki: “Önceden ÖSYM’de hiç problem yoktu, 2010’dan sonra problem oldu.” Hayır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ya
araştıralım diyoruz işte, araştıralım diyoruz.
FİKRİ IŞIK (Devamla) - Her
sene ÖSYM’de başkasının yerine sınava giren, sınav kitapçığını çalan, bununla
ilgili pek çok adliyelik olan vakalar
oldu. Bunların hepsi her zaman oldu.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Eğer
sende bir şey varsa bir tane göstersene.
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
Bizim üniversiteye girdiğimiz dönemde de
oldu, bizden sonra da oldu. Biraz…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir
tane varsa göstersene.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bakın,
sözünüzü yükseltmek istiyorsanız sesinizi yükseltmeyin.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Boş
laf, boş! Boş konuşuyorsun, boş!
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Sesini yükseltme, dinle. Adam gibi dinle,
ondan sonra konuşursun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Adam
gibi sen konuş, adam gibi sen konuş! Bir defa, bu fırıncılığa benzemez. Adam
gibi sen konuş!
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ne olduysa yeni ÖSYM Yasası’nın çıkıp ÖSYM’de
kadro değişikliğine gidildiği zaman oldu.
VELİ AĞBABA (Malatya) –
Adamlık kursu veriyoruz biz burada Fikri Bey, adamlık kursu veriyoruz!
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ne
oldu? Hemen birtakım güçler devreye girdi, ÖSYM’yi itibarsızlaştırma süreci
başlatıldı.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
şunda hiçbirimiz farklı düşünemeyiz: Bu kurum Türkiye’nin en güvenilir kurumu
olmalıdır. Bunda hiç tartışma yok. Bunu bilen AK PARTİ İktidarından önceki
muhalefet partileri bireysel olayları iktidarı yıpratmak için bir gerekçe
olarak kullanmadılar. Bugünkü fark ne? Bugün, özellikle ana muhalefet partisi,
bu ÖSYM’de yaşanan birtakım olumsuzluklar varsa -ki pek çoğu iddia düzeyinde-
bunu, sadece ve sadece, oradaki milyonlarca insanın hakkını korumak için değil,
AK PARTİ İktidarını yıpratmak için kullanıyor. Böyle bir muhalefet anlayışı
olamaz.
Burada, değerli arkadaşlarım,
ne olmuş? Şimdi, sizin verdiğiniz önergede dört tane başlık koymuşsunuz, iki
tanesi zaten daha önce Ünal Yarımağan döneminde, AK PARTİ’nin hiçbir şekilde
müdahale ettirilmediği dönemde olmuş. İkincisi ne olmuş? 2011 yılında, TUS
sınavında 75 soru bir önceki sınavla aynıymış. Peki, bu 75 soruyu ÖSYM Başkanı
mı hazırlıyor?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Hepsini araştıralım.
FİKRİ IŞIK (Devamla) -
Ankara’daki üniversiteler hazırlıyor ve ÖSYM’ye gönderiyor. Orada ÖSYM’nin
yapması gereken, o hazırlanan soruları… Özellikle Ankara’nın tıp fakülteleri bu
soruları hazırlıyor, ÖSYM’ye veriyor. ÖSYM’nin yapması gereken kontrolü
yapmamış. Bunun sonucunda bu ortaya çıkınca da, bu belirlenince de yetersizlik,
ihmal ve kasıt tespit ediliyor ve sorumlular hakkında hem savcılığa suç
duyurusunda bulunuluyor hem de sorumlular hakkında cezai işlem yapılıyor.
Şimdi, arkadaşlar, bu kadar
büyük ülkede, bu kadar büyük kurumda art niyetli insanlar olmaz mı? Elbette
olur. Hırsıza kilit dayanır mı? Elbette dayanmaz. Ama hiçbir konu,
soruşturulmadan, üstü örtülerek geçilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani
hırsızlar hırsız kalacak öyle mi?
FİKRİ IŞIK (Devamla) -
Bakınız, bütün arkadaşlarımızın söylediğinde, değerli arkadaşlar, ÖSYM yeni
yeni bir kurum hâline geliyor. ÖSYM, kendi bağırsak temizliğini kendi içinde
yapıyor. Daha düne kadar burayı arpalık gören, eşinin dostunun istihdam ve
farklı işlerle kullandığı bir kurum olmaktan çıkıyor. Bunlar, elbette ve
elbette, birilerini rahatsız ediyor ama şunu çok net söylüyorum: Bugüne kadar
gördüğümüz kadarıyla ÖSYM hiçbir iddiayı örtbas etmedi. En son, 2012 yılında
yapılan 2 tane sınavla ilgili konu derhâl savcılığa intikal ettirildi, yargı süreci
başlatıldı ve burada ihmali ve -çok
açık ve net söylüyorum- kastı olanların tamamı yargıya suç duyurusuyla -hem
kendi idari cezalara çarptırıldı hem de adli ceza için- intikal ettirildi.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
yani burada Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsünün on dakikalık konuşmasının beş
dakikasını sadece ÖSYM Başkanına ayırması, bu teklifin, araştırma önergesinin
iyi niyetten uzak, sadece bir kişiyi ve bir kurumu yıpratmaya yönelik bir öneri
olduğunu çok açık ve net ortaya koyuyor. Bakın, ben Cumhuriyet Halk Partisine
şunu özellikle tavsiye ediyorum: Bu anlayışla muhalefet olmaz.
İZZET ÇETİN (Ankara) - İşine
bak sen, işine! Senden mi öğreneceği muhalefeti!
FİKRİ IŞIK (Devamla) - AK
PARTİ’ye karşı olacağız diye doğrulara karşı durulmaz. Eğer doğrulara karşı
durursanız millet sizin yanlışlığınızı tespit eder, her zaman olduğu gibi her
seçimde de cezanızı verir, sandığa gömer, sandıktan da çıkamazsınız. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRİ IŞIK (Devamla) - Sayın
Başkan, bir dakika…
BAŞKAN – Devam edin, buyurun,
buyurun.
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, AK PARTİ İktidarı olarak, AK PARTİ Grubu olarak da şunu
net olarak söylüyoruz: Her kim yanlış yaparsa mutlaka cezasını bulmalı.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Başbakan dâhil.
FİKRİ IŞIK (Devamla) - Bizim
bu noktada hiçbir şekilde sırtımızda yumurta küfesi de yok, herhangi bir
şekilde hesabını veremeyeceğimiz bir sözümüz de yok. Biz kesinlikle bu kurumun
Türkiye’nin en güvenilir kurumu olmasını özellikle istiyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Keser
döner sap döner.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ancak
bunu isterken de birilerinin bu kurumu yıpratmasına ve AK PARTİ İktidarını
yıpratmak için bu kurumu alet etmesine de asla ve asla göz yumamayız diyorum.
Bu önergenin, bana göre,
hazırlanışı itibariyle, beslediği iyi niyetten uzak yaklaşımı itibarıyla
gündeme alınmaması gereken bir önerge olduğunu ifade ediyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Işık.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Tarhan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Hatip geçmişteki eski Genel Başkanımızın adını da zikrederek grubumuza
sataşmada bulunmuştur, söz istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz, üç dakika
süre vereyim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Serter konuşacak.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Serter.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Kocaeli Milletvekili
Fikri Işık’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum.
Gerçekten Sayın Işık’ın
konuşmasını dinleyince pes dedim, pes, bu kadarı da olmaz! Madem ÖSYM’nin
mevcut hâlindeki uygulamalarından hiçbir rahatsızlık duymuyorsunuz, o zaman
kurumun araştırılmasına neden izin vermiyorsunuz? Çünkü çok iyi biliyorsunuz ki
bu araştırmalar yapıldığında bugünkü ÖSYM yönetiminin altından çok kirli işler
çıkacaktır.
Yarımağan şerefiyle istifa
etmiştir ama ne yazık ki bugün ÖSYM’nin başında her yaptığı sınav skandal olan
ve istifa etmemekte direnen bir Başkan vardır.
Şimdi, Yarımağan döneminden
ortaya çıkmış ne vardır? Defalarca soru önergeleriyle bunu sordum. Yarımağan’ın
hangi konuda, hangi somut bulgusu ortaya çıkmıştır? Ardı ardına meydana gelen
sınav skandallarıyla ilgili kimin hakkında soruşturma açtınız, ne yaptınız diye
defalarca sorduk. ÖSYM Başkanından çıt çıkmıyor, çıt çıkamıyor çünkü bu kadro
ÖSYM Başkanının kendi kadrosudur. ÖSYM içindeki bütün kadro tasfiye edilmiştir,
hepsi YÖK’e gönderilmiştir, Başkan kendi kadrosunu oluşturmuştur. Eş dost
ilişkileriyle ilgili verdiğimiz soru önergelerine de cevap alamıyoruz. Madem
alnı bu kadar ak, bu kadar temiz, o zaman o soru önergelerine bir zahmet cevap
verilseydi.
Şimdi, ÖSYM bağırsaklarını
temizliyormuş! Şu üsluba bakın. Vallahi ÖSYM neresini temizliyor, bilmiyorum
ama siz bu temizlik işlerini çok iyi biliyorsunuz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sizin
pisliklerinizi temizliyoruz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
Bu ülkede sizin politikalarınıza karşı çıkan herkesi nasıl temizlediğinize
bütün Türkiye şahit.
Şimdi, her yapılan sınav bir
skandal oluyor. Dershanelere sınav soruları servis yapılıyor, şifreler
oluşturuluyor. Bu ülkenin bazı illerinde yapay yüksek dereceler ortaya
çıkarılıyor. Bütün bunlar yapılırken ÖSYM bunları araştırma ihtiyacını bile
duymuyor ve siz, bir iktidar partisinin Millî Eğitim Komisyonu üyesi olarak
buraya çıkıyorsunuz, ÖSYM’nin bu başarısızlıklarının altına imzanızı
atıyorsunuz. Madem rahatsınız, madem eminsiniz, o zaman çıkarsınız dersiniz ki:
“Tamam, ÖSYM’yi araştıralım.”
Şimdi gelelim bir başka
konuya. Siz ÖSYM’ye de YÖK’e de bir rejim meselesi olarak bakıyorsunuz. YÖK’e
rejim meselesi olarak nasıl baktığınız da çok yakında çıkarılacak olan
üniversite yasasıyla herkesin gözü önüne serilecektir.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın
Baykal’ın söylediğini inkâr mı ediyorsunuz?
FATMA NUR SERTER (Devamla)
- Bütün rektörleri kendi görüşünüzden
insanlar olarak atayanlar, işte YÖK’e de ÖSYM’ye de rejim meselesi olarak
bakanlardır. Onun için, sizin hiç kimseye, hele Cumhuriyet Halk Partisine
söyleyecek hiçbir sözünüz olamaz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Serter.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın
Başkan, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Bir dakika, bir
dakika efendim…
Sayın Ağbaba, buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Başkan, Konuşmacı açıkça sataşmıştır, cevap vermek istiyorum 69’uncu maddeye
göre.
BAŞKAN – Hangi konuda?
VELİ AĞBABA (Malatya) -
Konuşmacı biraz önce yakışık almayan ifadeler kullandı, “Adam gibi dinle.”
falan gibi şeyler söyledi, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Tamam, buyurun Sayın
Ağbaba…
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sonra size söz
vereceğim.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) –
Sayın Başkan, 1 kişi konuşuyor, 10 kişi cevap veriyor. Bu nasıl bir uygulama
Allah aşkına, her gün aynı şey ya!
BAŞKAN – Lütfen izleyiniz.
Buyurunuz Sayın Ağbaba.
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Kocaeli Milletvekili Fikri
Işık’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önce Sayın Konuşmacı benim ciddi olmamla
ilgili bir şey söyledi, ciddiyetini yaptığı konuşmayla sizlerin takdirine
bırakıyorum.
Yapmış olduğu konuşmanın
başlangıcı ÖSYM’nin sitesinden almış olduğu konuşma, o beğenmediği ÖSYM…
2009’da, 2010 yılında kimin iktidarda olduğunu da vatandaşların takdirine
bırakıyorum. Bu kadar pişkinlik olur, bu kadar! (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Konuşmacı, dünyada
yalan bitince doğru söylüyor sadece. Dünyada bütün yalanlar bitince, ancak
doğru söyleyebiliyor. 2009’da, 2010’da, 2011’de, 2012’de yapılan sınavlardaki
hırsızlıkların arkasındaki güç bugün belli oldu. Hırsızlıkların, sınavda
yapılan haksızlıkların, fakire fukaraya yapılan haksızlıkların arkasındaki güç
bugün belli oldu arkadaşlar. Şimdi, halkın yüzde 75’inin güvenmediği ÖSYM ve
Ali Demir’e kimler güveniyor belli oldu. Bu konuda, değerli arkadaşlar,
ÖSYM’nin yapmış olduğu yolsuzluklara, ÖSYM’nin şimdiye kadar yapmış olduğu
sınavlardaki haksızlıklara kimlerin sahip çıktığını bir kez daha vatandaşların
takdirine sunuyorum.
Ayrıca, “Kurumları
yıpratmayalım.” diyor, kurumları. Dün sizden değil diye askerlere
saldırdığınız, yargıya küfrettiğiniz günleri unuttunuz herhâlde. Şimdiye kadar
bizden olursa iyi, bizden değilse kötü… Bakın, yaptığınız uygulamalara bakın.
Dün Genelkurmay Başkanını eleştiriyordunuz, bugün Genelkurmay Başkanının önünde
“Hazır ol”da duruyorsunuz. Dün “Yargıya müdahale edilmesin!” diyordunuz, bugün
kendi atadığınız yargıçların önünde ayakta bekliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, sizleri
vatandaşın takdirine bırakıyorum ama bir şey söylemek istiyorum. Başbakanın
çocuğunun, Cumhurbaşkanının çocuğunun, milletvekilinin çocuğunun ve
Malatya’daki kayısı üreticisinin çocuğunun güvendiği, inandığı, fırıncıların da
çocuğunun inandığı kuruma AKP döneminde hiç kimsenin inancı kalmamıştır, AKP’ye
oy veren insanların da inancı kalmamıştır. Bu yolsuzluklar, keşke AKP’ye oy
verenler için yapılsaydı; bu sınav yolsuzlukları, maalesef, sadece kendi dar
çerçevelerinin içinde yapılıyor.
Bakın, bir de sınavsız
yolsuzluklar var. Buradaki milletvekillerinin birçoğunun ismini biliyorum,
açıktan atama yapılanların birçoğunun ismini biliyorum, sınavsız
yerleştirilenlerin birçoğunun ismini biliyorum, bakan bacanaklarının yurt
dışında 20 bin dolarla, 30 bin dolarla çalıştığını biliyorum. Bu
hırsızlıkların, yolsuzlukların arkasındaki güç belli olmuştur, onu teşhir
ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Sayın Işık, buyurun.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın
Başkanım, iki ayrı konuşmacı iki ayrı sataşmada bulundu. Dolayısıyla, iki defa
söz istiyorum. (AKP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Siz buyurun efendim,
ben size dört dakika süre vereceğim.
3.- Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur
Serter ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; arkadaşlarımızın konuşmamızın arkasından aşırı
derecede sertleşen üslupları belli ki birtakım kabahatlerin en azından
varlığının kanıtı, bunu söyleyerek başlayayım.
Bir: Öncelikle, Sayın
Baykal’ın “YÖK rejim meselesidir, ben dokundurtmam.” sözünü inkâr edemeyip de
“Siz YÖK’e rejim meselesi diyorsunuz.” demek bana göre bir mantık hatasıdır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bakın,
şunu çok net söyleyeyim: Bu kurumun hiçbir şekilde tartışılıyor olmasını
Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç kimse istemez ama bu kurum üzerinden iktidarı
yıpratma girişimine de hiç kimse “Kabul.” demez. Bunu bir kere anlayacaksınız,
bir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Ya
1 milyon 600 bin öğrencinin hakkı yendi, hakkı! Araştırılsın diyoruz, Allah’tan
korkun, araştırılsın diyoruz.
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
İkincisi, değerli arkadaşlarım, bakınız, bütün kamuoyunun bilmesini istediğim
en önemli nokta şu: Şu ana kadar ÖSYM’de yapılan tüm sınavlarla ilgili hiçbir
konu sürüncemede bırakılmamıştır. Bakın, 2011 yılında…
İZZET ÇETİN (Ankara) – Ne
oldu? Sonuç ne?
FİKRİ IŞIK (Devamla) - Bir
dakika… Ne demek “Ne oldu?” Şimdi, en çok söylediğiniz, işte, efendim,
şifreleme olayı. Savcılık defalarca…
İZZET ÇETİN (Ankara) –Siz
gelince ÖSYM’nin kokusu çıktı mı?
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
İki sene oldu, iki sene!
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bakın,
savcılık aylarca inceledi, her türlü soruşturmayı yaptı, kimsenin mağdur
olmadığına yönelik kanaat olduğunu ortaya çıkardı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Vay
be! Vay be!
İZZET ÇETİN (Ankara) – Hangi
savcı, hangi savcı? Onu söyle!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu
kadar pişkinlik olur yani!
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
“Pişkinliği…” “Pişkinliği…”
Daha düne kadar “Şükür ki
Ankara’da yargıçlar var.” denildiği günlerde, adalet mekanizması kendi
üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu seçtikten sonra sanki uzaydan
gelmiş bir topluluk muamelesi yapıp adalet kurumunu değersizleştirme gayreti
olanlara söylenir, “Pes doğrusu!” bunlara denir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi
siz ne diyorsunuz?
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
Efendim, biz askere hep şey duruyormuşuz! Ya 2007’de, 2007 öncesinde
demokrasiye müdahale girişiminde bulunan asker eleştirilmez mi? Dünyada
demokrasiye müdahale girişiminde bulunup da eleştirilmeyen asker var mı?
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Ne alakası var!
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ama
siz ne yapıyorsunuz? Asker kendi konumuna çekildiği için askeri
eleştiriyorsunuz. Hangisi haklı? Soruyorum size, hangisi haklı? [CHP
sıralarından alkışlar(!)]
Bakın, tekraren söylüyorum.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Ne alakası var ÖSYM’yle?
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
Arkadaşlarım…
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Sahip çıktığın ÖSYM’yle bunun ne bağlantısı var?
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar, ÖSYM’de herhangi bir sıkıntı, yolsuzluk
veya herhangi bir usulsüzlük olup da bunun üzerine gidilmeyen hiçbir vaka
yoktur.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Sonuç ne, sonuç!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) –
Yalan! Yalan!
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bakın…
Ya, gözünüzü açın. Allah’ınızı severseniz, kulaklarınızı açın.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
İki yıl geçti, iki yıl.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bakın,
ÖSYM resmî İnternet sitesinden diyor ki 2011’deki sınav için: “Yetersizlik,
ihmal ve kasıt tespit edildi, sorumlular tespit edildi ve cezalandırıldı.
Ayrıca, adli yargıya intikal ettirildi.”
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Olumlu
oy verin o zaman.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ama
siz yargıya güvenmeyecekseniz, biz sizinle hangi ortak paydada buluşacağız?
Soruyorum size, yani iktidar ve muhalefet eğer yargı ortak paydasında
buluşamazsa nerede buluşacak?
VELİ AĞBABA (Malatya) –
Yargıyı arka bahçene çevirdin!
FİKRİ IŞIK (Devamla) – O
zaman, sizin her şeyinizi doğru kabul edeceğiz. Böyle bir şey olmaz. 2012’deki
sınavla ilgili en ufak bir tedbirsizlik görüldüğü anda sınavlar iptal edilmiş.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) –
Neden iptal ediyorsunuz o zaman?
İZZET ÇETİN (Ankara) –
İstediğiniz kadar hile yapın!
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, iptal edilen sınavda yetersizliği görülen, kastı görülen,
kusuru görülen insanlar hem adli hem idari cezaya muhatap olduysa daha biz bu
ÖSYM’ye ne diyeceğiz?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Kaç
tane sınav iptal edildi?
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Yani
daha ne yapacak bu insanlar? Size soruyorum. Evet, bir darağacı mı kuracağız?
Değerli arkadaşlarım, eğer
bir kurum kendi içerisinde…
İZZET ÇETİN (Ankara) – Bütün
diğer kurumlar gibi ÖSYM’yi de batırdınız!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir
tek Ispartalı çoban suçlu oldu.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Evet,
bakın, biz hep doğruyu söyleriz, biz hiç yalan söylemeyiz. Biz yalanın,
yolsuzluğun…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Yalan
bitince doğru söylersiniz.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Biz
yalanın ve yolsuzluğun kime ait olduğunu çok iyi biliriz. Biz Yuvacık Barajı’nı
çok iyi biliriz. Yuvacık Barajı’nın yolsuzluğunu yapanların nasıl İstanbul’a ve
Kocaeli’ne aday yapıldığını biz çok iyi biliriz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Biz
de, evrakta sahtecilik yapanları biliriz.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Biz,
İSKİ skandallarını da, ASKİ skandallarını da biliriz isim isim.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Sayın
Başkanım, dört dakika verdiniz, bir dakika toparlamak için…
BAŞKAN – Dört dakika verdim
efendim.
Teşekkür ederiz. Konu
netleşmiştir.
FİKRİ IŞIK (Devamla) –Peki.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Başkan, niye Sayın Hatibe daha fazla süre verdiniz?
BAŞKAN – Efendim?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bana
da iki sefer sataştı. Niye daha fazla süre verdiniz?
BAŞKAN – Efendim, takdir
hakkımı sorgulayamazsınız, lütfen.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi
de sataştı Sayın Başkan.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- CHP Grubunun, 5/4/2012 tarihinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba
ve arkadaşlarının ÖSYM tarafından geçmiş bazı sınavlarda yapıldığı iddia edilen
usulsüzlüklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17/10/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan Toplu
İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/567)
(S. Sayısı: 197) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
11/10/2012 tarihli 7’nci
Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
tasarının ikinci bölümü üzerindeki görüşmeleri tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
31’inci madde üzerinde bir
önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 31 inci maddesinin başlığının ve
metninin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
Yöneticilerin Sorumluluğu
Madde 31 –
Anayasa’da belirtilen
Cumhuriyetin niteliklerine ve demokratik esaslara aykırı faaliyetlerde bulunan
konfederasyon, sendika ve sendika şubelerinin başkanları ve yöneticileri,
merkezlerinin bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcısının istemi üzerine iş
davalarına bakmakla görevli mahalli mahkeme kararı ile işten el çektirilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca
açılan davalar sebebiyle görevli mahkemeler yargılamanın her safhasında talep
üzerine veya resen yöneticilerinin görevlerine son verilmesine karar verebilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Musa Çam.
BAŞKAN – Sayın Çam,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sendikalar yasasını görüşmeye
kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu yasanın sosyal taraflarca,
konfederasyonlar tarafından bir mutabakat sağlanarak buraya getirilmediğinin
altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
konfederasyonlarımızın üye olduğu ITUC ve ETUC sendikaları 15 Ekim Pazartesi
günü Sayın Başbakana bir mektup yazdılar. Bu mektuptan birkaç paragrafı okumak
istiyorum:
“Sayın Başbakan, size, 153
ülkede 308 sendikadan 175 milyon işçiyi temsil eden Uluslararası Sendikalar
Konfederasyonu (ITUC) ve 36 Avrupa ülkesinde 85 sendikadan 60 milyon işçiyi
temsil eden Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) adına yazıyoruz.
Toplu İş İlişkileri Yasa
Tasarısı, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmektedir. ITUC, ETUC,
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve küresel sendikal hareket tarafından dile
getirilen ciddi kaygılara rağmen mevcut yasa taslağının bazı kısıtlı
ilerlemeler göstermekle beraber, AB standartları ve uluslararası standartlardan
ve temel sendikal hakların tam olarak uygulanmasını sağlamaktan çok uzak
olduğunu söylemekten büyük bir üzüntü duyuyoruz.
Toplu görüşme sistemini ve
sendikal özgürlükleri düzenleyecek olan bu yasa, uzun yıllardır ILO denetim
organlarının ve uluslararası sendikal hareketin eleştirileri altında olan iki
yasanın yerini alacaktır. Bu yeni yasa, uluslararası temel sözleşmelerin
imzacısı olan Türkiye için uluslararası ve Avrupa düzeyinde çeşitli
standartları karşılaması için bir fırsattı. ITUC ve ETUC, durumun hiç de böyle
görünmemesinden derin üzüntü duymaktadır.
Görüşülmekte olan yasanın ne
ILO ne de sendikal hareketin taleplerini içermemesinden derin üzüntü duyuyoruz.
Aksine ikili barajı korumaktadır. Dahası, şu anda yüzde 10 olan ülke
düzeyindeki barajı şeklen düşürürken aynı zamanda sektörleri birleştirmek ve
hesaplamanın temellerini değiştirmektedir. Bu durum iş kolundaki işçi sayısını
artırarak barajı fiili olarak yükseltmektedir.
Bu yasa eğer geçerse
sendikalar için ciddi sonuçları olacaktır. Pek çok sektörde sendikacılar toplu
sözleşme yetkilerini kaybedeceklerdir; dolayısıyla, çok sayıda sendika barajın
altında kalacaktır. Hükûmetinizin söylediğinin aksine bugünkü hâliyle bu
yasanın geçmesi temel Avrupa ve ILO standartlarını açıkça ihlal ettiği için,
işçi hakları dâhil, insan haklarına saygılı işleyen bir demokrasiye doğru
ilerlemenin bir göstergesi olmayacaktır. Sizden Meclisteki çoğunluğunuzu
kullanarak toplu iş ilişkileri yasasında işçilere günlük hayatta daha somut
özgürlükler tanıyacak, anlamlı değişiklikler yapmanızı talep ediyoruz.
İlginiz için teşekkürler.
Sizin için uygun olan en kısa
sürede mektubumuza cevap verirseniz memnun oluruz.
Saygılarımızla,
Sharan Burrow Bernadette Ségol
ITUC Genel Sekreteri ETUC Genel Sekreteri”
Dünya Sendikalar
Konfederasyonu ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonunun Başbakana göndermiş
olduğu mektup.
Şimdi, Sayın Bakan, değerli
milletvekilleri; Türkiye’nin de altına imza atmış olduğu uluslararası
sözleşmelere aykırı bir düzenleme yapıyorsunuz ve burada kendi çoğunluğunuza
dayalı olarak buradan kabul ettirmek istiyorsunuz. Oysa gördüğünüz gibi
uluslararası anlaşmalar gereği size bir mektup yazılıyor ve bu mektubun gereği
de düzenlenmesinin yapılması gerekiyor. Yapmıyorsunuz, Sayın Bakan hemen daha
başta “Katılmıyoruz.” diyor ve bütün kapıları kapatıyor. Bu vermiş olduğumuz
önerge bir kapatma önergesiyle…
Şimdi, size soruyorum? AKP
sayın milletvekilleri siyasi partilerin kapatılmasına “Evet.” mi diyorsunuz,
“Hayır.” mı diyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
“Hayır.” diyoruz.
MUSA ÇAM (Devamla) – “Hayır.”
diyorsunuz değil mi? Peki, sendikaların kapatılmasına niye “Evet.” diyorsunuz,
neden “Evet.” diyorsunuz? niçin “Evet” diyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Burada 31’inci maddenin
başlığı daha baştan “Kapatma” diyor. Neyi kapatma? Sendikaları kapatma. Tıpkı
siyasi partilerin olduğu gibi sendikaların da yöneticileri kusur işleyebilir,
hata yapabilir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bu
kanun olmasaydı bir sürü sendika kapanacaktı.
MUSA ÇAM (Devamla) – Bu
hatalardan dolayı o sendikanın, o konfederasyonun kapatılmasının değil, o cürmü
şahsın mutlaka cezalandırılması gerekirken şimdi getirmiş olduğunuz bu
düzenlemeyle beraber adı üzerinde “Kapatma”, “Kapatma…” Bu ismin değiştirilmesi
gerekiyor. Bu önergeyi veriyoruz ama Sayın Bakan ve Sayın Komisyon “Katılmıyoruz”
diyor ve baştan reddediyor. Oysa bu kapatma yerine bizim vermiş olduğumuz
önerge şeklinde yeni baştan düzenlenerek “Yöneticilerin sorumluluğu” başlığını
alması gerekirken komisyonda Sayın Bakan da bunu reddediyor. Mademki siyasi
partilerin kapatılmasına karşı iseniz sendikaların da kapatılmasına karşı
olmanız gerekiyor, çifte standart uygulamamanız gerekiyor; yöneticiler herhangi
bir suç, kabahat, kusur, cürüm işlemiş ise onlardan dolayı bir yargılamanın
olması gerekiyor. Sendikaların ve konfederasyonların kapatılmaması gerekir diye
düşünüyorum, söylüyorum ve bu düzenleme ILO sözleşmelerine aykırıdır diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Çam.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı…
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Oylamaya geçtiniz efendim.
BAŞKAN – Oylamaya geçmiştim.
Kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Madde
için olduğunda karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bakacağım efendim.
31’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
197 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 31’inci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
32’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 32 inci maddesinin 2. Fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Özel,
buyurunuz.(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununun
32’nci maddesindeki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta ikinci
bölümde grubumuzun görüşlerini iletmiştim ama o görüşme maalesef gecenin
ikisinde yapılmak durumunda kalmıştı. Bütün muhalefet partilerini salon
boşaldıktan ve ardında bir oylama olmadıktan sonra, 10-15 kişilik gruplara
karşılık konuşturmayı başarmıştı iktidar partisi. Bugün de bir başka şeyle
karşı karşıyayız, bu kadar önemli bir kanun görüşülürken, bir yandan Plan ve
Bütçe Komisyonu bir yandan da İçişleri Komisyonu büyükşehir yasa tasarısını
görüşüyor. Böylelikle, grupların önemli bir kısmının o tarafta görevli olması
sağlanarak konunun önemi yine gözlerden uzak tutuluyor. Bunun kayda geçmesi ve
görüşmeleri takip eden emek dünyasına grupların bu durumunu açıklayabilmek
adına altını çizmek istiyorum.
Biz, bir şekilde susturulmaya
çalışılıyoruz, muhalefet olarak susmama konusundaki kararlılığımız devam edecek
ama bizden önce üniversiteleri, öğrencileri susturdunuz, meslek örgütlerini
susturdunuz, sendikalardan susturabildiklerinizi susturdunuz, işçiyi değil,
patronu memnun eden sarı sendikaları, yandaş sendikaları güçlendirdiniz, onun
dışındaki bütün sendikaları güçsüzleştirdiniz. Her işçiden 10 tanesinin “Sendikalı olursam eğer başıma bir şey gelir”
diye korktuğu ve her 10 işçiden 8 tanesinin “Özgürce sendika seçme hakkının
olmadığını” söylediği bir ortamda herhâlde özel sektördeki yüzde 3’lük
sendikalaşma oranı sürpriz değil.
Sendikal haklardan ve
sendikalardan duyulan korku, aslında bir demokrasi korkusudur. En çok kimler
korkar biliyor musunuz? Sanılanın aksine, en çok diktatörler korkar. Son
zamanlarda AKP ve Sayın Başbakan gözle görülür bir asabiyet içindedir. Sivil
toplumdan, her yerden gelen eleştirilere inanılmaz reaksiyonlar
gösteriyorsunuz. Bir zamanlar canım cicim olunan TÜSİAD bile ülkenin gidişini
eleştiriyor ve siz onlara da en sert tepkiyi göstermeye başladınız. Başbakanın,
zamanında kendisini destekleyen köşe yazarlarına şimdi en ufak bir tahammülü
kalmadı, onlara hakaretler yağdırıyor. Eskiden eleştirinin geldiği yere göre
pozisyon alırdınız, şimdi nereden gelirse gelsin her türlü eleştiriye karşı
tahammülsüzsünüz.
Ben sizin ne eski ne yeni
hâlinizi siyaseten sağlıklı bulmuyorum ama siz “Son zamanlarda bize ne oldu?”
diye soruyorsanız, sağlıkçı kimliğimle bu konuya şöyle bir tespit yapmak
isterim: Olsa olsa bu durum, siyasi migren rahatsızlığı olarak ifade
edilebilir.
CEVDET ERDÖL (Ankara) –
Özgür, sen eczacısın; eczacı teşhis koymaz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Migren
hastaları sesten ve ışıktan rahatsız olurlar. Zamanında teşhis koyulmayıp,
tedavi edilmezse migren ilerler; ancak hiç sesin çıkmadığı, karanlık ortamlarda
huzur bulur migren hastaları.
İşte sizin ve Sayın
Başbakanın yakalandığı bu durumu bu yüzden siyasi migren olarak nitelendirmek
mümkündür. Her sesin kesilmesini istemeniz ve ülkeyi her geçen gün biraz daha
karanlığa götürmeyle ilgili çabanız tam da buna işaret etmektedir.
Siyasi migrenin geldiği son
nokta, Sayın Burhan Kuzu’nun Avrupa Birliği İlerleme Raporu’yla ilgili tavrında
bellidir. 1923’le olan bağını koparıp, hedefi 2023’ten 2071’e alan; yani 1071
Malazgirt Meydan Muharebesi’ni kendisine referans alan bir Hükûmet, esas olarak
1071’in ruhunu da kavrayamamıştır. Çünkü 1071’de Batı’ya doğru yönelmek vardır;
çağdaşlık vardır, ilerlemek vardır, uygarlık vardır. (CHP sıralarından
alkışlar) Oysaki Arap Yarımadası’na yüzünüzü dönmüş olmak demek, bu çağdaşlaşma
ülküsünden uzağa düşmüş olmak demektir.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi
canım sende!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ve
şunu açıkça ifade etmek isterim ki: Hükûmet yetkilileri Avrupa Birliği
Raporu’ndan fevkalade rahatsızlar.
Avrupa Birliği Başmüzakerecisi Egemen Bağış da İlerleme Raporu’nu
beğenmemiş, bakın ne demiş: “Avrupa Birliğinin kırık aynası bizim için büyük
ölçüde yol gösterici olmaktan uzak bir ilerleme raporu ortaya çıkarmış.” Ne
anladık bundan? Bunun sırrı şu: Bu cümle tam 138 karakter yani Twitter’e
yazılmış bir cümle. Bir Avrupa Birliğinden sorumlu Başmüzakereci düşünün ki,
derdi Avrupa Birliğiyle müzakere etmek, ilişkileri geliştirmek değil Twitter’de
trend topic olmak. Bugün de tutmuş şöyle bir cümle sarf etmiş: “Bekle Avrupa,
sizi kurtarmaya Türkiye geliyor.” Sadece Twitter âlemine yönelik olarak
söylenmiş bu sözlerle, Avrupa Birliği İlerleme Raporu’ndaki -ki bir sonraki
önergede uzun uzun değineceğim- sendikal haklar konusundaki eleştirileri de
demokrasi konusundaki eleştirileri de özgürlüklerin sınırlandırılması
konusundaki eleştirileri de örtemezsiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özel.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
32’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 32’nci madde kabul edilmiştir.
33’üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 33. maddesinin (3). Fıkrasına "istihdam politikaları"
kavramından sonra gelmek üzere "...asgari çalışma koşulları, ücretlerin
asgari düzeyi ve benzeri hususlara ilişkin düzenlemeleri içerebilir."
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı’nın 33. Maddesinin (2). ve (3). Fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) Toplu iş sözleşmesi,
tarafların karşılıklı hak ve borçları ile sözleşmenin uygulanması ve denetimini
ve uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yolları düzenleyen hükümleri de
içerir.
(3) Çerçeve sözleşme,
sözleşmenin tarafı olan işçi ve işveren sendikasının üyeleri hakkında uygulanır
ve mesleki eğitim, iş sağlığı ve güvenliği, sosyal sorumluluk ve istihdam
politikalarına ilişkin düzenlemeleri içerir.
İdris Baluken Pervin Buldan Levent Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Hasip Kaplan Halil Aksoy Hüsamettin Zenderlioğlu
Şırnak Ağrı Bitlis
Sebahat
Tuncel
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısı’nın 33’üncü maddesi üzerine grubumuzun vermiş olduğu değişiklik
önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, birçok emekçi aslında
bu yasanın çıkmasını bekliyor. Türkiye’de işçiler, emekçiler bu konuda
yıllardır muhalefet ederek yaşamlarının daha yaşanabilir olması, emeklerinin
karşılığını alabilmesi konusunda oldukça mücadele veriyorlar ama ne yazık ki
her zaman için bu muhalefetleri ya baskıyla ya zorla karşı karşıya kalıyor. Bu
sözleşmenin ismine bile baktığınızda, burada daha çok iş ilişkilerini düzenliyor
yani burada işçiler yok, emekçiler yok yani burada sermaye daha çok nasıl
kazanacak, burada işçiler daha çok nasıl sömürülecek, bunun üzerinden nasıl bir
denklem kurulacak tartışması var. Bir bütün, aslında yasanın tamamına
baktığımızda bunu çok net olarak görüyoruz.
Bu madde açısından da
verdiğimiz değişiklik önergesi aslında “içerebilir” cümlesini “içerir” olarak
değerlendirmek çünkü “içerebilir” cümlesi genelde içermeyen bir nokta olarak
değerlendiriliyor. Bu, özellikle işçiler, emekçiler söz konusu olduğunda daha
çok patronların ya da işverenlerin çıkarları göz önüne alınıyor. Biz bunu
Türkiye’de özellikle işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlük mücadelesinde çok
net olarak gördük. O açıdan bu önergemizin dikkate alınması gerektiğini
düşünüyoruz çünkü “içerebilir” yerine “içerir” olduğunda en azından bu maddenin
bir anlamı olacak, bu maddede hak ve özgürlükler garanti altına alınmış
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, aslında toplu iş görüşmeleri olduğunda her zaman için bir tıkanma
söz konusu oluyor, işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlükleri genelde yok
sayılıyor. AKP Hükûmeti bunu çok fazla yapıyor; ya yandaş sendikalarla bu
süreci götürüyor ya da TÜSİAD ya da TOBB gibi aslında sermaye gruplarıyla bu
süreci götürerek işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlüklerini gasbediyor. Bu
noktada örgütlenme özgürlüğü meselesi de problemli. Bir yandan, aslında
sendikal özgürlüğün önünü açıyormuş gibi, Avrupa Birliği sürecinde işçilerin
örgütlenmesinin, sendikalaşmasının önünü açıyormuş gibi görünse de diğer
yandan, örgütlenmek isteyen, sendika kurmak isteyen, sendikada muhalefet eden,
hak ve özgürlük mücadelesi yürütenleri de çoğu zaman terörist ilan ediyor. Biz,
en çok KESK’lilerin mücadelesinde bunu çok net olarak görüyoruz. Yani 4+4+4’e
karşı çıkmasında ya da işte sağlık emekçilerinin Hükûmetin sağlık reformu
politikalarına karşı çıkmasında ya da işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlük
mücadelesinde genelde karşılaştıkları polisin şiddetidir, coptur, tazyikli
sudur. Bunun temel nedeni de aslında iktidar muhalefete açık değil, yani
işçilerin, emekçilerin özgürlükleri konusunda onların sesini duymak istemiyor.
Bugün, KESK’li birçok arkadaşımızın bu muhalefetinden dolayı tutuklu olması ya
da yargılanıyor olmasının temel nedenlerinden birisi de bu. Bunun bir kez daha
burada görülmesi gerekiyor. Yani “iş yeri demokrasisi” diye bir şey tartışıyor
Avrupa, dünya. İş yeri demokrasisi, sadece işverenleri mutlu etmek,
işverenlerin daha çok kazancını sağlayacak bir nokta değil. Aslında burada
işçilerin, emekçilerin de hak ve özgürlüklerini güvence altına aldıkça, bu iki
mekanizmayı doğru ürettikçe üretim de artacaktır. Bu konuda ciddi anlamda bir
problem var, bakış açısında problem var. Sadece mesele, yasaların düzenlenmesi
değil. Siz nasıl düşünüyorsanız ona göre yasa düzenliyorsunuz. Doğal olarak,
AKP Hükûmetinin derdi hiçbir zaman işçiler, emekçiler olmadığı için, onların
yaşam koşullarını düzenlemek olmadığı için; onların derdi kendisine yakın olan
patronların, aslında sermayedarların ceplerini daha fazla nasıl doldurabiliriz,
işçileri daha fazla nasıl sömürebiliriz üzerinden olduğu için bunu anlamak
mümkün ama biz, kendi durduğumuz noktada, bunun yanlış olduğunu, aslında
işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlüklerini bu noktada gasbetiğini bir kez
daha ifade etmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
sözlerime son verirken, tabii, Türkiye’de işçilerin, emekçilerin hak ve
özgürlük mücadelesinin yanında olduğumuzu ve her zaman onların bu haklı
mücadelesini burada da dile getireceğimizi ifade etmek istiyorum. Ama bir şeye
daha dikkat çekmek istiyorum: Bugün Türkiye cezaevlerinde süresiz, dönüşümsüz
açlık grevinin otuz altıncı günü, biz her sözü aldığımızda bunu ifade edeceğiz,
buradaki vicdanlara seslenmeye çalışacağız. Eğer burada, güçlü anlamda bir
siyasi irade ortaya çıkmazsa, bir barış, çözüm projesi ortaya çıkmazsa
cezaevlerinden belki ölüm çıkar. Her bir arkadaşımız kendi yanında düşünsün,
kendi yakının, arkadaşının ölümüne ne kadar üzülüyorsa aslında, bu ülkede barış
ve özgürlükten yana olanların bedenini ölüme yatırmış olmaları biraz da
vicdanlarını sızlatmaları gerekir ama biz burada bu tabloyu görmüyoruz tabii
siyasi iktidarın yaklaşımında ama biz insanlığa karşı bu görevi bir kez daha
ifade etmek istiyoruz, çağrımızı yeniliyoruz.
Bu ülkenin cezaevlerinde
insan hakları ihlalleri var, ölüm oruçları var, insanlar bedenini ölüme
yatırmış durumda. Lütfen, bunu hatırlayarak yaşamınıza devam edin diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tuncel.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 33. maddesinin (3). Fıkrasına
"istihdam politikaları" kavramından sonra gelmek üzere
"...asgari çalışma koşulları, ücretlerin asgari düzeyi ve benzeri
hususlara ilişkin düzenlemeleri içerebilir." Cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Çetin,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, toplu iş
sözleşmesi ve çerçeve sözleşmenin içeriğine ilişkin 33’üncü maddede verdiğimiz
önerge üzerinde söz aldım.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nu görüşüyoruz ve toplu
sözleşme içeriğiyle ilgili bir konuda hiç alakasız bir konu çerçeve sözleşmede,
toplu iş sözleşmesinin içine dercedilmiş. Şimdi, 2’nci maddede çerçeve
sözleşmenin tanımı yapılmış, 33’üncü maddede de toplu sözleşmeyle birlikte aynı
maddede vücut buldurulmaya çalışılmış, zorlama bir madde.
Şimdi, ben şöyle düşünüyorum
değerli arkadaşlar: 1963 yılında çıkarılan 274 ve 275 sayılı yasalardan bu yana
Türkiye toplu iş sözleşmesi düzenini yaşıyor. Hiçbir dönemde sendikalar yetkisizlik
sorunuyla karşı karşıya kalmadılar. Hiçbir dönemde Çalışma Bakanlığı acz
içerisine düşmedi. Mevcut bir tek toplu iş sözleşmesi düzenlemelerini
yürütemeyen bir bakanlığın çerçeve toplu iş sözleşmesini, grup toplu iş
sözleşmesini, işletme toplu iş sözleşmesini iç içe geçirerek yürütebileceğini
benim aklım almıyor. Bu Bakanlık, kadrolarıyla, bakış açısıyla, mantalitesiyle
bu yükü taşıyamaz, bu çerçeve sözleşme hükümlerini yürütemez.
Kaldı ki, çerçeve toplu iş
sözleşmesi, herhangi bir prosedürü belirlenmemiş, nereye oturtulacağı belli
değil, sadece işveren sendikasıyla işçi sendikalarının mutabakatı varsa ve
anlaşmışlarsa belli konularda… Ki o konulardan bir tanesi de oldukça muğlak,
“Sosyal sorumluluk” gibi bir muğlak kavramın içini nasıl dolduracaklar, nasıl
vücut verecekler, uygulaması nasıl olacak, belli değil. Bunu getirip toplu iş
sözleşmesinin içeriği ile ilgili maddenin içine koymuşsunuz.
Daha evvelki 2821, hâlen
yürürlükte olan 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 2 ve
6’ncı maddelerinin birleştirilmiş hâli. Şimdi burada çerçeve sözleşmesinin işi
ne, ben Bakandan onu öğrenmek istiyorum.
İki kurum, işçi sendikasıyla
işveren sendikası o dört konuda anlaşmış olsalar bile iş kolunda nasıl
uygulanacak? Diyebilir ki Bakan: “Bu, Avrupa ülkelerinde var.”
Değerli arkadaşlar, hiç
olmazsa aldığınız örneği doğru dürüst alın. O ülkelerde çerçeve toplu iş
sözleşmesini konfederasyonlar yapıyor ve ülke genelinde ücretlerin asgari
seviyesini -ki bizde Asgari Ücret Tespit Komisyonu var- ve diğer iş kolundaki
meslek hastalıkları, eğitim ya da istihdam gibi global ülke sorunlarını oturup
tartışıyor, konuşuyor. Biz bunu toplu sözleşmede, iş kolunda uygular bir
düzenleme yaparak ipe un seriyoruz.
Sayın Bakan, şimdi, çok açık
ve net bir kez daha okuyun, Komisyon üyeleriniz okusun, bürokratlarınız
yazdığını bir kez daha okusun. Mesleki eğitim, işçi sağlığı-güvenliği, sosyal
sorumluluk, istihdam politikaları gibi konuları iki kurum anlaşmış olsa bile
var olan toplu iş sözleşmesini uygulamayan işverenlerin çerçeve sözleşmeye
uymamaları hâlinde müeyyidesi ne olacak? Ya da sendika, işçi sendikası uymadı,
müeyyidesi var mı? Olmayan bir şeyi buraya getirip tartışmanın, yürütülmesinin
imkânsız olduğu bir konuyu Sendikalar, Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’na
taşımanın mantığı ne, görevi ne, sorumluluğu ne? Yani değerli arkadaşlar,
geçtiğimiz günlerde de söyledim, amaç, burada Hak-İş Konfederasyonunu birinci
konfederasyon konumuna getirip Türk-İş ve DİSK’i de dışlayabilmek için kavram
kargaşası yaratmak, beyinleri karıştırmaktan öte bu yasal düzenlemenin,
önerinin, tasarının hiçbir işlevi olmayacak.
Bir kez daha söylüyorum: Bazı
güzel sözler vardır, o söz bu yasa için dört dörtlük geçerli bir sözdür: Bazı
çareler derdin kendisinden de kötüdür. Bu yasa tasarısı, iddiayla söylüyorum,
gelecekte çalışma yaşamını bugünkü konumdan daha aşağı seviyelere çekecek,
sendikaları daha etkisiz kurumlar hâline getirecek, sadece bir
konfederasyonumuza yarayacak bir düzenlemedir.
Maddenin komple çıkartılması
ve eski şekline dönüştürülmesinde yarar var.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çetin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
33’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir.
34’üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu İş
ilişkileri Kanunu Tasarısının "Toplu İş Sözleşmesinin Kapsamı ve Düzeyi"
başlıklı 34. maddesinin 2. Fıkrasında yer alan Toplu iş sözleşmesi ibaresinden
sonra gelen "Ancak" kelimesinin metinden çıkarılarak sonuna aşağıdaki
cümlenin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
"kamu kurum ve
kuruluşlarına ait kurum ve işyerleri ayrı tüzel kişiliğe sahip olsalar dahi bu
kurum ve kuruluşlar için tek bir işletme toplu iş sözleşmesi yapılır."
Mesut Dedeoğlu Ali Öz Cemalettin
Şimşek
Kahramanmaraş Mersin Samsun
Mehmet Şandır Kemalettin Yılmaz Alim
Işık
Mersin Afyonkarahisar Kütahya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 34. maddesinin (3) nolu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aşağıdaki metnin (5) nolu fıkra olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
3) Grup toplu iş sözleşmesi,
tarafların anlaşması üzerine bir işçi sendikası ile bir işveren sendikası
arasında, birden çok üye işverene ait aynı işkolunda kurulu işyerleri ve
işletmeleri kapsamak üzere en az bir yıl, en çok üç yıl süreyle yapılır.
(5) Bir işyerinde aynı dönem
için birden fazla toplu iş sözleşmesi yapılamaz ve uygulanamaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim, yasada bir ve üç yıl zaten var. Onun
için katılamıyoruz. Var olan şey için tekrar bir düzenleme yapma ihtiyacı yok.
BAŞKAN – Sayın Çelebi,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; önemli bir yasayı görüşüyoruz. Bu yasanın
isim değişikliğinin yapılması konusunda önerge de verdik, adına da “Sendikalar
ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu” dedik ama içinde ne sendikalar var ne toplu iş
sözleşmesi var ne örgütlenme özgürlüğü var ne grev hakkı var ve adının böyle
konulması bu işin Sendikalar Yasası olduğu anlamına gelmiyor. Düşünün değerli
arkadaşlar -biraz önce Sayın Musa Çam ifade etti- dünyanın en büyük örgütü ITUC
diyor ki: “Bu yasa, teklif edilen yasa, Mecliste görüşülen yasa ILO normlarına
uygun değil.” Bir tarafta, hedefimiz dediğiniz Avrupa Birliğinin en önemli
kurumu olan Avrupa Sendikalar Konfederasyonu diyor ki: “Bu yasa ILO’ya, Avrupa
Sosyal Şartı’na uygun bir düzenleme içermiyor.” Sendikalar karşı, DİSK karşı,
Türk-İş’e bağlı sendikalar karşı. Türk-İş biraz önce yazı gönderdi bize. “Bu
yasayla ilgili çekincelerimiz var, inadına iktidar çoğunluğuyla bu yasa
geçiyor.” diye bize mektup yazıyor. Hak-İş’le konuşuyorsunuz, o diyor ki:
“Bütün her yerinde mutabakatımız yok.” TİSK’le konuşuyoruz, TİSK diyor ki: “Bu
yasanın bazı düzenlemeleri eskisinden daha geriye götürülen bir düzenleme.” Bu
yasaya bir ad vermek lazımsa, bu yasa TOBB’un yasası, bu yasa Sayın Çalışma
Bakanının yasası hâline dönüştü. Bu yasayı başka türlü ifade etmek, algılatmak
mümkün değil. E, peki bu kadar yasaya karşı olan taraflar varsa, buraya, bu
kürsüye çıkıp sürekli “Mutabakat birkaç madde haricinde var.” demek gerçekten
bu toplumdaki insanlarla, çalışanlarla, sendikalarla alay etmek demektir.
Dolayısıyla, Sayın Bakana
sordum. Bir taraftan diyorsunuz ki: “6 maddede anlaşma sağladık. Altında o
ilgili sendikaların imzaları var. Türk-İş’in var, Hak-İş’in var, TİSK’in var,
TOBB’un var.” Ben bu kürsüden bir kez daha rica ediyorum. Altına imza atılan 6
madde nedir? Bize yazdıkları yazıda “Böyle bir mutabakatımız yok.” diyorlar,
sizinle konuştuğumuzda “6 maddede, Başbakanın yanına geldik, altına imza
attılar.” diyorsunuz. Bunun açıklığa çıkartılmadığı bir ilişkide ciddi bir
yanıltma var, toplumu kandırma var. Ya bize doğru bilgi vermiyorsunuz, ya bizi
kandırıyorsunuz, ya bu Meclisi kandırıyorsunuz. İlk önce, bu konuda ne varsa,
şeffaf, açık, hangi protokolü hangi sendikalar imzaladılarsa lütfen bu kürsüden
çıkın söyleyin, bunu rica ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu
yasayla işçilerin yüzde 57’si toplu iş sözleşme hakkını kullanamayacak, yandaş
sendikaları daha kayıran bir yasa hâline dönüştürülecek, baraj altı kalacak 29
sendikayla toplu iş sözleşmesi yasak. Bu mudur mutabakat diyorum ben buradan.
Grev oylaması tuzağına dikkat. Yasa, grev oylaması sistemini değiştiriyor, grev
oylamasına katılan işçilerin yüzde 50’sinin greve “Evet.” demesi şartı
getiriliyor.
Türkiye’de iş yerlerinin
yüzde 96’sı 30’dan az işçi çalıştırıyor. “2012 Temmuz; 30’dan az, 30’dan fazla”
diye belirlediğimiz iş yeri sayısı 1 milyon 369 bin 992; 30’dan fazla işçi
çalıştıran iş yeri sayısı 57.598, oranı yüzde 4; 30’dan az işçi çalıştıran
yüzde 96. Bu iş yerlerinde işçilerin sendikal güvencesini kaldıracaksınız.
Dolayısıyla, 12 Eylül grev yasakları bu yasayla sürüyor. Bunları, ne için tek
tek bu pankartları çıkarıyorum? Diğer bölümde devam edeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) -
Çünkü buradan konuşuyoruz anlamıyorsunuz, bir tablo vereyim, duymuyorsanız en
azından burada görün diye bu tabloları veriyorum. Daha sonra devam edeceğim.
Hepinize sayılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu İş
ilişkileri Kanunu Tasarısının "Toplu İş Sözleşmesinin Kapsamı ve
Düzeyi" başlıklı 34. maddesinin 2. Fıkrasında yer alan Toplu iş sözleşmesi
ibaresinden sonra gelen "Ancak" kelimesinin metinden çıkarılarak
sonuna aşağıdaki cümlenin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
"kamu kurum ve
kuruluşlarına ait kurum ve işyerleri ayrı tüzel kişiliğe sahip olsalar dahi bu
kurum ve kuruluşlar için tek bir işletme toplu iş sözleşmesi yapılır."
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) –
Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan toplu iş ilişkileri
kanun tasarısının 34’üncü maddesi üzerinde grubumuzun vermiş olduğu önerge
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
bugün burada bir temel kanunu görüşüyoruz ve toplumun da önemli bir kesimini
ilgilendiriyor. Böyle bir temel kanunun öncelikle içeriği bakımından bazı
itirazlarımız olmasına rağmen teknik olarak da bu yasaya itirazlarımız var. Bu
kanuna baktığımızda temel kanun olarak bir vizyonunun, bir derinliğinin… Ve
kapsadığı kesime hitap edebilirliği açısından bakıldığında, dayanaksız ve
geleceğe yönelik olmayan, çok kısa sürede de diğer kanunlarda olduğu gibi
değiştirilmesi gereken bir yasa tasarısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bugün, Türkiye’de Çalışma
Bakanlığının verilerine ya da bize bildirdiğine göre SGK’ya kayıtlı 11 milyon
işçi bulunmakta. Bugün burada görüştüğümüz yasa ise bu 11 milyon işçiden
sadece, kimine göre 800 kimine göre 900 civarında kişiyi kapsamaktadır.
Dolayısıyla, dayanağı bakımından, Sayın Bakan da zaman zaman ifade ediyor,
“Onlar için de ayrı bir yasa getireceğiz.” denildiğinde bu yasalar birbirine
girecek, dolayısıyla bu yasayı da tekrar değiştirmemiz gerekecek diye
düşünüyorum.
Bir defa, “Altyapısı
hazırlanmadan yapacağız, işte alt işverenlerde, taşeronlarda çalışanların da
sendikal hakları konusunda düzenlemeler yapacağız.” dediğimizde, bu yasanın çok
uzun süre sürmeyeceği, diğer yasalarda olduğu gibi bir torba yasayla ya da
arada maddelerle değiştirilerek devam edileceği anlaşılmaktadır.
Bir defa, kesinlikle Avrupa
Sözleşmesi’ne vesaire kendilerinin girmek istediği, acele ettiği, bugün de
-benim ifademle- AB’den sorumlu Sayın Bakanın işsiz kaldığını iddia ettiğim,
-işte “twitter”dan yazdığını biraz evvel bir konuşmacı söyledi- bu hâle gelen
bir dönemde, böyle bir yasanın o normlara da uygunsuzluğunu ifade etmek
istiyorum.
Sayın Bakan, esasında bu
yasanın taraflarca epeyce tartışıldığını, Komisyonumuza gelmeden önce
taraflarla mutabakatın sağlandığını ve iyi bir çalışma sonucunda buraya
getirildiğini ifade etti Komisyonda, Sayın Bakan da hatırlarlar. Ancak,
görüyorum ki bu kadar tartışılmasına rağmen hâlâ Sayın Bakanın da birçok
tereddütleri var bu yasa konusunda. Elbette ki Sayın Bakanımızın şu dediğine
ben katılıyorum: “Herkesi bu yasada memnun etmek mümkün değil.” Ama hiç yoktan,
birtakım kriterleri ifade etmesi ve kapsadığı kişileri temsil etmesi bakımından
endişemiz var Sayın Bakanım. Çünkü nereden anlıyoruz sizin nezdinizde de bunda
tereddütlerin hâlâ olduğunu? Hükûmetimiz tarafından bugün hâlâ değişiklik
önergeleri getiriliyor ve bu değişiklik önergeleriyle bu kanun işte yerine
oturtulmaya falan çalışılıyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
gerçekten, bizim kanun ve yasa yapma biçimimiz… Adalet ve Kalkınma Partisi
yasayı en kolay bir şekilde çıkarıyor çünkü yeteri kadar çoğunluğu var. İşte,
bir yerlerden emirler aldığında ya da dayatmalar olduğunda hemen
çıkarılabiliyor ama iyice tartışılmadan yasalar çıkarıldığı için Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu dönem, böyle vizyonu olmayan, derinliği olmayan ve
geleceğe dönük olmayan günübirlik, günü kurtaran yasalarla çok meşgul edildiğini,
dolayısıyla da burada verimliliğin düştüğünü ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, verdiğimiz önergede
de: “’Toplu İş Sözleşmesinin Kapsamı ve Düzeyi’ başlıklı 34. maddesinin 2.
Fıkrasında yer alan Toplu iş sözleşmesi ibaresinden sonra gelen ‘Ancak’
kelimesinin metinden çıkarılarak sonuna aşağıdaki cümlenin ilave edilmesini arz
ve teklif ediyoruz.” Okunduğu gibi. “Kamu kurum ve kuruluşlarına ait kurum ve
işyerleri ayrı tüzel kişiliğe sahip olsalar dahi bu kurum ve kuruluşlar için
tek bir işletme toplu iş sözleşmesi yapılır.” diyoruz.
Gerekçemizde ise: “Mevcut
kanunda da bulunan cümle kamu kurum ve kuruluşları ile yapılan bir toplu iş
sözleşmesi yerine pratik hiçbir yararı olmamakla birlikte hükmi şahsiyeti olan
her birim için ayrı ayrı toplu iş sözleşmesi yapılması külfetini ortadan
kaldırmayı amaçlamaktadır.” Yani kamu kurum ve kuruluşlarında ayrı tüzel
kişiliğe…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) -
…sahip olsalar bile, aynı şekilde, bir bütün hâlinde sendikal faaliyetlerin
yürütülmesini öne çıkarmaktadır. Dolayısıyla, önergemizin lehinde sizlerden
destek istiyoruz ve hepinizi bu vesileyle saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Şimşek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
34’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 34’üncü madde kabul edilmiştir.
35’inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının "Toplu İş Sözleşmesinin şekli
ve Süresi"ne ilişkin 35. Maddesinin 2. Fıkrasında geçen "üç yıl"
ifadesinin "iki yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Levent Tüzel Nazmi Gür Ertuğrul Kürkcü
İstanbul Van Mersin
İbrahim
Binici İdris Baluken
Şanlıurfa Bingöl
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 35. Maddesinin (4) nolu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Özgür Özel Aytun Çıray Nurettin Demir
Manisa İzmir Muğla
Musa Çam Mahmut Tanal İzzet Çetin
İzmir İstanbul Ankara
4 - Toplu iş sözleşmesi
süresinin bitmesinden önceki yüz seksen gün içinde, yeni sözleşme için yetki
başvurusunda bulunulabilir. Ancak yapılacak toplu iş sözleşmesi önceki sözleşme
sona ermedikçe yürürlüğe giremez.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, yasada “yüz yirmi gün”,
taraflar “yüz yirmi gün” üzerinden anlaştı ama Cumhuriyet Halk Partisi “yüz seksen
gün” diyor. Bizim başka çıkış yolumuz olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben
konuşacağım.
BAŞKAN – Sayın Tanal,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Tarafların anlaştığı her konuyu götürdün mü, taşıdın mı Sayın Bakan? Hangi
konuyu götürdün tarafların anlaştığı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasaya neden karşıyız?
Taraflar burada, Bakanlık burada, Hükûmet burada, biz neden karşıyız?
Somut, net, eski Sendikalar
Kanunu’nun 64’üncü maddesinde sendikalar vergiden muaftı. Yeni getirmiş
olduğunuz yasada vergiden muaf mı Sayın Bakan? Beğenmediğiniz 12 Eylül
yasasında, darbeci yasasında sendikalar vergiden muaftı ancak getirmiş
olduğunuz bu yasa tasarısıyla vergiden muaf tutmadınız, daha otoriter, daha
diktatörce, 12 Eylülden daha katmerli bir yasa tasarısı getirdiniz.
İki: Beğenmediğiniz 12 Eylül
yasasında sendika ve konfederasyonların yapacağı tüm noter işlemlerinde yüzde 50
indirim vardı Sayın Bakan. Mevcut olan yasa tasarısında bu indirimlerin hepsini
geri aldınız, sendika ve konfederasyonların yapabilecekleri noter işlemlerinin
tamamı ücrete tabi.
Üç: “Sendika ve
konfederasyonların kütüphane, spor tesisleri ile mesleki eğitimleri ve
toplantıları için lüzumlu taşınır taşınmaz malları ve bu mallarla ilgili
alacaklar hariç haciz edilemez.” deniliyordu. Bununla, getirmiş olduğunuz yasa
tasarısında sendikaların, konfederasyonların tüm mal varlıkları
haczedilebilecek. Yani bu bize neyi getiriyor? Bu bize şunu getiriyor: Amaç,
sendikaların özgürce çalışmasını engellemek, yasaklamak ve bunu kapatabilmenin
yolunu getirmek.
Bir başka örnek, işçinin
tanımı. İş Kanunu’na atıf yaptınız, işçinin tanımı Sendikalar Kanunu’nda daha
geniş tanımlı. Neden geniş tanımlı? İş Kanunu’ndaki tanım, “İşçi, iş
sözleşmesine dayalı olarak çalışan kişi.” tanımını yapıyor. Eski,
beğenmediğiniz -Sayın Bakan, dinlerseniz size yararlı olacak- Sendikalar
Kanunu’nda işçinin tanımı, “İş sözleşmesinin dışında başka şekilde çalışanlar”
deniliyor idi. Peki, diyeceksiniz ki: “İş Kanunu’nda sözleşme dışında başka
nasıl çalışma olur?” Sayın Bakan, apartman görevlileri oturduğu binada kendisi
ücretsiz oturarak eşi orada sözleşme olmaksızın temizlik görevi yapıyor. Bu nedir?
Bu sözleşme midir, aralarında var? Buna “karma hukuk sözleşmesi” deriz biz.
Yani burada İş Kanunu’nda yapmış olduğunuz “işçinin tanımı” ifadesi, eski
yasadan çok daha geriye doğru gitmiş durumda.
Sendikalar tanımına
geldiğimiz zaman, sendikalar tanımında, bakın, neler eksik? “Önceden izin
alınmaksızın” ibaresi yok. İki: “Serbestçe kurulan ve demokratik ilkelere uygun
olarak işleyen, faaliyette bulunan bağımsız hukuk tüzel kişisidir.” Burada
“demokratik ilkelere uygun” ibaresi yok, bu yasa geriye gitmiş durumda.
Geliyoruz, burada, kanunun
amacı kısmında, “ekonomik ve sosyal durum” demişsiniz. Ekonomik, sosyal durum;
sosyal hakları içermemekte yani eski, beğenmediğimiz o 12 Eylül rejiminin
yasasında “sosyal durum ve sosyal haklar” denilirdi, burada bilinçli olarak
“sosyal haklar” kavramını bu yasa tasarısında çıkarmış bulunmaktasınız.
Peki, övündüğünüz 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu 20’nci maddesinde “tüzel kişilere ceza verilemez” deniliyor
idi. Peki ceza vermek, bir kapatmak demek değil midir? Mademki tüzel kişilere
ceza verilemiyor ise siz bu tasarıyla neden sendikaların kapanmasına yönelik
bir düzenleme getirdiniz? Buradaki getirilen düzenlemeye, bu yasaksız,
barajsız, demokratik bir yasa tasarısı olmadığı için buna karşıyız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Özür dilerim, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
197 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 35’inci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının “Toplu İş Sözleşmesinin Şekli ve
Süresi”ne ilişkin 35. Maddesinin 2. Fıkrasında geçen “üç yıl” ifadesinin “iki
yıl” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nazmi Gür
(Van) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Tüzel,
buyurunuz.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, çok temel bir yasayı
görüşüyoruz, yani toplumsal sınıflar içerisinde işçilerin, emekçilerin
örgütlenme hakkını güvenceye alması beklenen bir yasa, sendikalar, toplu
sözleşme ve grev yasası ama burada demokrasinin, örgütlenme hakkının, ifade
özgürlüğünün kırıntısını bile bulmak mümkün değil. Dolayısıyla, bu yasa, diğer
yasalar gibi ama hepsinden de çok Hükûmetin demokrasi karnesi olacak.
12 Eylül zihniyetinden çokça
söz edildi. İşte, biraz önce görüşülen kapatma maddesi dâhil, cumhuriyetin
ilkeleri, nitelikleri, demokratik esaslar diyerek bir kapatma hakkını kendinde
gören iktidar, dolayısıyla işçi sınıfının örgütlenmesine zerrece saygı
göstermemektedir. Daha baştan bir defa “herkes için” demeyerek, bu sendikalaşma
hakkını herkese tanımayarak sadece iş sözleşmesiyle sınırlı tutarak bir
kısıtlama ve antidemokratik bir tutum sergilemiştir. İşte, çatısı altında bulunduğumuz
Mecliste çalışan binlerce personel aslında işçi sınıfının bir parçası, hepsi
emekçi ama kamu personeli denilerek, kamu görevlisi denilerek kapsam dışında
tutulmuştur. Bu tutum dahi iktidarın zihniyetini göstermektedir.
Peki, bir kez daha Sayın Bakana
atıf yaparak söylemek istiyorum: “75 milyonun yasası.” Daha bu sabah, mücadele
eden işçiler, “Bu yasada biz varız, sendikalarla değil önce bizimle anlaşmanız
gerekiyor.” diyen işçiler iş bırakmışlardır işe başladıklarında bir saat, bu
yasaya -hazırlanmakta olan bu yasa taslağına- tepki göstermek üzere.
Dolayısıyla, sendikaların direncini kırmak ve onları âdeta kolu kanadı kırık
bir vaziyette her şeye boyun eğdirmek adına getirilmiştir bu taslak. Ama
getirildiği gibi de yerinde de saymamıştır. İşte, ara ara geçen, getirilen
öneriler, şimdi hazırlanmakta olan öneriler, barajın yüzde 1’den yüzde 3’e
çıkartılmasına dönük düşünülen öneri, ayrıca, yandaş sendikaları kollamaya,
onları bu bataktan çıkarmaya dönük bir çaba, aslında bu saldırıların ne kadar
büyük olduğunu, ne kadar kapsamlı olduğunu gösteriyor.
Tabii, yani Hükûmet, sermaye,
bu kadar da mı olacak sendikaların içinde? Her şeyine karışıyor; organlarının
sayısından genel kurulun yapılacağı süresine kadar. Dolayısıyla, ortada çok
açık bir sendika var ama günah, vebal sadece bu taslağı hazırlayan sermayede,
Hükûmetin önüne koyan sermayede ve Hükûmette, onun bakanında mı? Hayır elbette.
Yani bugüne kadar gelirken, işte “uzlaşma” adı altında, “mutabakat” adı
altında, işçi sınıfının gücünü ortaya çıkartmadan seyreden, bütün görevi sadece
bir gazeteye ilan vermekle yasak savan ve işçinin, hak arayan işçinin önüne
düşmeyen, adı “turuncu sendikacılar”a çıkmış birtakım sendikacılar da bir o
kadar, tabii ki, bu olan bitenden sorumlu olacak. Yani, bu yasa, bütün bu
direnişe rağmen, bütün itirazlara rağmen çıkacak ama bunun karşısında tabii ki
bu sayfa kapanmayacak. Yani sadece işçilerin gözünde Hükûmet ne kadar emek
düşmanı olduğunu göstermiş olmayacak ama Türkiye işçi sınıfı tarihinin mücadele
geleneği, bu oldu bittiyle, bütün itirazlara rağmen çıkarılan bu yasanın da
elbette yanıtını verecektir.
Düşünebiliyor musunuz yani
çalışan nüfusun, emekçi nüfusun yüzde 5’i şu anda örgütlü, yüzde 95’i örgütsüz
ama şimdi o yüzde 5’i dahi nasıl bir örgütlenme hakkına tabi olacak? Patronun
iki dudağı arasında, sendikal tazminatları, iş güvencesi ortadan kaldırılmış.
Yani, savunabilir misiniz, bir tek ILO standardında, imza koyduğunuz
anlaşmalarda bu sendikal haklar, grev yasakları bu şekilde düzenlenmiş
diyebilir misiniz? Kesinlikle böylesi bir şey söz konusu değil.
Dolayısıyla, 12 Eylül
zihniyetinin devamı olan bu düzenleme, getirilecek olan bu düzenlemeler,
yasakçı anlayışlar, toplu sözleşme, toplu iş sözleşmesi ve grev, sendikal hakla
kopmaz bir bağ içerisinde olan sendikal haklara ne kadar hak tanıyorsanız,
özgürlük tanıyorsanız, toplu sözleşme düzeni…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(Devamla) - …grev düzeni de bu kadar geçerli olacak. İşçi sınıfımız hiçbir
zaman bu yasayı kabul etmeyecek.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tüzel.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
35’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddede iki önerge
vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 36. maddesine (3) nolu fıkra
olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Ankara İzmir İstanbul
(3) Toplu iş sözleşmesi
süresinin bitmesinden sonra yenisi imzalanıncaya kadar olan süre içerisinde
işyerinden her ne sebeple olursa olsun ayrılan işçilere, toplu iş sözleşmesinin
imzalanmasından sonra ücret ve diğer haklarında meydana gelen parasal artışlar
ve haklar ayrıldıkları tarihe göre yeniden hesaplanarak ödenir. 5510 sayılı
Kanuna göre ödenen farkların primleri işverence ödenir ve bu konu ile ilgili
idari para cezası ve gecikme cezası ödenmez.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının " Toplu İş Sözleşmesi
Hükmü" ne ilişkin 36. Maddesinin 2. Fıkrasından sonra gelmek üzere, 3.
fıkra olarak aşağıdaki fıkranın ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Levent Tüzel Nazmi
Gür Ertuğrul
Kürkçü
İstanbul Van Mersin
İbrahim
Binici İdris
Baluken
Şanlıurfa Bingöl
(3) Toplu İş Sözleşmesinin
hükmünün ve hükümlerinin işveren tarafından ihlal edilmesi, uygulanmaması
suçtur. TİS'i uygulamayan veya ihlal eden işverene 6 aydan az olmamak üzere
hürriyeti kısıtlayıcı ceza verilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim, toplu sözleşmenin ihlal edilmesi
hâlinde eda davası açılabiliyor. Dolayısıyla, hürriyeti kısıtlayıcı bir şey
yasaya koymak uygun değildir diye katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Gür, buyurunuz
efendim.
NAZMİ GÜR (Van) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
197 sıra sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının 36’ncı maddesi üzerine grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, hepinizin
malumudur ve sık sık bu kürsüde birçok arkadaşımız, milletvekili arkadaşımız
Anayasa’nın 90’ıncı maddesini hatırlatırlar ve Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerin bu 90’ıncı maddeyle nasıl iç hukuk hâline
dönüştüğünü ve öncelikle uygulanması gerektiğinin altını çizer, ama çok
ilginçtir ki her seferinde iktidar Anayasa’nın 90’ıncı maddesi yürürlükte iken
ve bir amir hüküm olarak ortada dururken, bunun aksine yasaları önümüze
getirmekte ve görüşmektedir.
İşte, şu anda görüştüğümüz ve
aslında Türkiye'nin tarafı olduğu ILO sözleşmelerinin tamamı iç hukuk hükmü
taşımalarına rağmen ve hazırlanacak bütün bu yasaların, özellikle emek,
sendikal haklar alanında hazırlanacak bütün yasaların bu çerçevede hazırlanması
gerekirken, tam tersi istikamette yasal düzenlemelere gidilmektedir. İşte,
önümüzdeki yasa da Anayasa’nın 90’ıncı maddesine açıkça aykırı olmasına rağmen
bu Mecliste görüşülüyor.
Değerli arkadaşlar, ILO
sözleşmeleri, emeği, emekçinin haklarını, onun örgütlülüğünü düzenleyen, bizim
de tarafı olduğumuz sözleşmelerdir. Buna aykırı düzenlemeler getirilmesi, hiç
kuşkusuz Anayasa’nın 90’ıncı maddesine aykırılık olduğu gibi, ILO sözleşmelerine
de aykırılık teşkil eder. Ayrıca, Türkiye'de emeğin örgütlü gücü olan
sendikaların serbest pazarlık yapma, örgütlenme, kendi iç örgütlülüklerini
sağlama, iş kollarına göre örgütlerini ileri götürme konusundaki haklarını
âdeta gasp ediyor. Örneğin grev hakkı. Grev hakkı işçilerin temel hakkıdır.
Grev hakkı emekçilerin tek silahıdır, işverene karşı, sermayeye karşı
kullandıkları tek silahtır. Grev hakkının bu yasayla sınırlandırılması, hiç
kuşkusuz sadece ILO sözleşmelerine aykırı değil ve fakat Anayasa’nın 90’ıncı
maddesine de aykırıdır. Lokavt hakkının alabildiğine uygulanması sendikaların,
sendikal hareketin alanının giderek daraltılması en azından hakkaniyeti,
adaleti de ortadan kaldırır.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarıda sendikal yaşamla ilgili haklar ve emekçilerin temel hakları gasp
ediliyor, sendikal yaşamı âdeta alt üst ediliyor. Değişik iş kollarındaki
sendikal örgütlülüğü yok ederek bir bakıma “yandaş”, başka bir deyişle “sarı
sendikaların” oluşumunu âdeta teşvik ediyor. Biz, ne bu yasayla ne bu yasal
değişiklikle Avrupa Birliği sürecindeki Türkiye olarak en azından işçi hakları
açısından, sendikal örgütlülük açısından bir ilerleme kaydetmiş olmuyoruz.
Yine değerli arkadaşlar,
özellikle sendikal örgütlenme, serbest pazarlık ve toplu iş sözleşmesi konusunda
da bu yasayla ciddi bir daralma, ciddi bir gasp söz konusu. Bu konuda da umarım
Hükûmet muhalefetin gerekli değişiklik önergelerini dikkate alır, işçilerin
haklarını ve özgürlüklerini gasbetmekten vazgeçer.
Yine değerli arkadaşlar, emek
tehdit altında, emekçilerin örgütlenme özgürlüğü tehdit altına giriyor ve bu
yasayla ciddi biçimde tehdit edilmektedir. Özellikle bu yasanın ILO
sözleşmelerine, Avrupa Sosyal Şartı’na ve Avrupa Birliği standartlarına aykırı
olduğunu belirtmek istiyoruz. Biz, parti olarak ILO sözleşmelerinin,
Türkiye’nin tarafı olduğu bütün sözleşmelerin, sözleşmeye uygun olmayan bu
tasarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. İşçi haklarıyla,
işçi ve emekçi örgütleriyle dayanışmamızı bir kez daha buradan dile getiriyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Gür.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı
Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 36. maddesine (3) nolu fıkra olarak
aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
(3) Toplu iş sözleşmesi
süresinin bitmesinden sonra yenisi imzalanıncaya kadar olan süre içerisinde
işyerinden her ne sebeple olursa olsun ayrılan işçilere, toplu iş sözleşmesinin
imzalanmasından sonra ücret ve diğer haklarında meydana gelen parasal artışlar
ve haklar ayrıldıkları tarihe göre yeniden hesaplanarak ödenir. 5510 Sayılı
Kanuna göre ödenen farkların primleri işverence ödenir ve bu konuyla ilgili
idari para cezası ve gecikme cezası ödenmez.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Önergedeki talep 39/3’te aynen olduğu için
katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; size bir hikâye
anlatacağım, geçen gün olan bir hikâye. Bir sendikamız -bankada parası da var-
bir kampanyadan sendikaya araba alacak, arabaya ihtiyacı var. Kefalet filan…
Diyorlar ki: “Yöneticiler kim? Eşlerinizden muvafakat getirin.” Artık, sendika
yöneticilerinin -uğraştınız, uğraştınız- her şeylerini bitirdiniz, bir de sıra
eşlerine geldi Sayın Bakan!
YUNUS KILIÇ (Kars) – Herkes
için geçerli.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Herkes için… İnsan onuru vardır, haysiyeti vardır, getirin
değiştirelim burada.
Ben sendika… Ben kefalet
vermiyorum, bunu aramayın. Eğer bu hataysa böyle cevap vermeyin. Hataysa
hatadır.
Sayın Bakan, ne olursunuz
bana artık cevap verin. Yaşa takılanlar konusunda hep susuyorsunuz, susuyorsunuz,
susuyorsunuz. Artık bu konuda renginizi belli edin. Bu insanlar ölsün mü?
Çıkın, mertçe, dürüstçe deyin ki: “Biz bu insanlarla ilgili hiçbir şey
yapmayacağız. Bu insanlar çoluğuna çocuğuna karşı perişan durumdalar, perişan
olsunlar.” Ama burası sosyal bir devlet. Sosyal bir devlette bir çalışma bakanı
yaşa takılanlar konusunda rengini belli etmiyorsa… Ben bir yıldır konuşuyorum,
bir yıldır bir gün kalkıp da: “Ya kardeşim bizim bir hazırlığımız var şunu
yapacağız bunu yapacağız…” Ya Allah aşkına bir şey söyleyin! Allah’ınızı
severseniz bir şey söyleyin! (CHP sıralarından alkışlar) Bu adamlar öldü,
bitti; Allah kimseyi çoluk çocuğuna mahcup etmesin. Okula giden çocuklarının
karşısında insanların, bir annenin, bir babanın yüce Allah kafalarını eğmesin.
Sayın Bakan, Allah aşkına bir
cevap verin. Allah aşkına deyin ki: “Biz bu konuyla ilgilenmiyoruz. Bunu bilmem
kim yaptı…” Kim yaparsa yapsın, bunların sahibi sizsiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Aslanoğlu.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Şov
yaptın yine şov.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Kim o? Kim diyor onu? Sen mi diyorsun?
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) - Ben sana şovu gösteririm.
(İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun AK PARTİ sıralarına yürümesi)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen yerinize geçiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ayıp ya!
YUNUS KILIÇ (Kars) – Ben “Şov
yaptın.” diye bir şey söylemedim.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
Sakin olun lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ne demek “Şov yapıyor.” Ayıp ya! Ayıp ya!
BAŞKAN – Lütfen sakin olun.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
36’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 36’ncı madde kabul edilmiştir.
37’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının 37. Maddesinin (2) nolu fıkrasındaki
toplu görüşme kelimesinin yerine toplu iş sözleşmesi görüşmesi kelimesinin
kullanılmasını, (3) nolu fıkradaki sözleşme kelimelerinin önüne toplu iş
kelimelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Fatma Nur Serter
Ankara İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Serter,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sendikanın adını bile duymaya
tahammül edemeyen bir siyasal iktidarın hazırladığı bir yasa tasarısını
görüşüyoruz. Sendikanın adına bile tahammül edememek aslında tam da AKP’nin
demokrasi anlayışına yakışan bir duruştur. Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki
işçi sendikaları ezilen, yoksullaşan, hakça, insanca bir düzen arayışı içinde
sesini yükseltmeye çalışan işçi sınıflarının en önemli güvencesidir.
Özellikle son Türk-İş
araştırmalarında göreceğimiz gibi, açlık sınırının 949 liraya, yoksulluk
sınırının 3.091 liraya yükseldiği bir ülkede yaşıyoruz ancak bu ülkede Başbakan
çıkıyor ve diyor ki: “Halkın gelir düzeyi, refah düzeyi arttı. Bakın satılan
buzdolabı sayısına, bakın satılan motorlu araç sayısına.” İşte, ne yazık ki bu
söylemler halkın gerçek düşüncelerini, duygularını örtmüyor ama o zaman
insanlar ne yapıyorlar? Meydanlara çıkıyorlar, seslerini duyurmaya
çalışıyorlar. Sesini duyurmaya çalışan işçi, sesini duyurmaya çalışan öğrenci,
hak arayan herkes biber gazıyla susturuluyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Hadi canım sen de!
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Sesini duyurmaya çalışan, AKP politikalarını eleştiren aydınlar, yazarlar,
üniversite profesörleri ise Silivri’yle susturulmaya çalışılıyor, bunun adı da
“demokrasi” oluyor. İşte AKP’nin demokrasi anlayışı böyle bir anlayış.
CEVDET ERDÖL (Ankara) – Bizi
ikna edemezsiniz, bizi ikna edemezsiniz!
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Türkiye, OECD ülkeleri içinde sendikacılıkta en son sırada yer alıyor.
CEVDET ERDÖL (Ankara) – İkna
olmadık, ikna olmadık!
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Bu sizleri endişelendiriyor mu sayın milletvekilleri? Türkiye'nin OECD ülkeleri
içinde sendikacılıkta en son sırada yer almasından bir utanç duyuyor musunuz?
Hiç kuşkusuz duymuyorsunuz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı, âdeta övünerek, Türkiye’de sendikacılık oranının yüzde 8,5 olduğunu
açıklıyor. İşte bütün bunlar Türkiye’de örgütlenme hakkına ve hak arayanların
sesine gösterilen duyarsızlığın ifadesi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
CEVDET ERDÖL (Ankara) – Hak
arayanları...
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Bakın, benim buradaki konuşmama bile tahammül edemiyorsunuz. Bu da sizin
demokrasi anlayışınızın en somut göstergesi.
Hiç kuşkusuz, yasaların bir
lafzı bir de ruhu vardır. Bu yasanın ruhu çok açıktır. Bu yasanın ruhu 12 Eylül
ruhudur. Bu yasanın ruhu 12 Eylül ruhunun makyajlanmış hâlidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu yasanın ruhunda aldatılan kitlelerin feryadı gizlidir.
Referandumda “Hak grevi, dayanışma grevi, siyasi grev yasağını bak
kaldıracağız.” izlenimi vererek Anayasa’da yaptığınız değişiklik sonucunda
“Evet.” oyu verenlerin feryadı gizlidir. Bu yasanın ruhunun içerisine aslında
AKP’nin demokrasi konusundaki gerçek duyguları, gerçek düşünceleri kazınmıştır.
Yüksek Hakem Kurulu... Özel
hakem getireceksiniz, bununla özgür bir toplu pazarlık yapma sürecini
engellemeye çalışacaksınız. Yetki kaybıyla sendikaları -sopanın ucuna taktınız
yetki kaybını- sürekli sendikaları bununla tehdit edeceksiniz. Yandaş sendika,
yandaş konfederasyon yaratma arzunuzu sendikanın maddelerinin arasına gizli
ilmeklerle dokuyacaksınız, sonra da demokratikleşmeden söz edeceksiniz!
Değerli milletvekilleri,
işçilerin umudunu başka bir bahara bıraktınız. Size teşekkür ediyorum çünkü
işçilerin umudu Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarına kalmıştır. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Serter.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
37’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 37’nci madde kabul edilmiştir.
38’inci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı
Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 38. maddesinin (1) nolu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Turgut
Dibek
Ankara İzmir Kırklareli
(1) İşletme toplu iş
sözleşmesi kapsamında olan ya da toplu iş sözleşmesi bulunan bir işyeri veya
işyerinin bir bölümünün devrinde, devralan işverenin aynı işkoluna giren işyeri
veya işyerlerinde yürürlükte bir toplu iş sözleşmesi var ise; devralınan işyeri
veya işyerlerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinden doğan hak ve borçlar, toplu
iş sözleşmesi hükmü olarak devam eder. Devralan işverenin imzalamış olduğu
toplu iş sözleşmesinin hükümlerinden işçi lehine olanlar da uygulanır. Devralan
işverenin işyeri ya da işyerlerinde uygulanan bir toplu iş sözleşmesi yok ise;
devralınan işyerinde yürürlükteki toplu iş sözleşmesinden doğan hak ve borçlar,
yeni bir toplu iş sözleşmesi yapılıncaya kadar toplu iş sözleşmesi hükmü olarak
devam eder.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Dibek,
buyurunuz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, 38’inci
maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım, öncelikle sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Bakanımdan
Kırklareli’deki sıcak bir konuyu bence dikkatle dinlemesini ve bize o konunun
çözümü hususunda da yardımcı olmasını rica ediyorum. Bu kürsüden de bu konuyu
öncelikle dile getirmek istiyorum önergeyle ilgili düşüncelerimizi belirtmeden
evvel.
Değerli arkadaşlar, belki
ülkenin birçok yerinde, sadece Kırklareli’de değil, benzer bir sorun yaşanıyor.
Sayın Bakanım, benim ilimde merkez ilçede, Kofçaz yolu üzerinde bir tekstil
fabrikası var. Adı Şeker Tekstil. 374 işçi çalışıyor. Bu işçiler 4 Ekimden bu
yana fabrikanın bahçesinde yatıp kalkıyorlar. Ne olmuş? Fabrikanın sahibi veya
sahipleri birdenbire ortadan kaybolmuşlar, “İflas ettik.” demişler, “İşte, biz
sizlerin zaten…” Sanıyorum üç aylık ödemeleri verilmemiş, mesaileriyle beraber;
ki geçen gün kendilerini ziyaret ettiğimde söyledikleri oydu. Tabii üç-dört
yıllık çalışanlar da var, kıdem tazminatları duruyor. İşçilere gelen kimse yok.
İşte, onlarla ilgilenen kimse yok. İş akitleri devam ediyor gözüküyorlar, gelip
işveren kendilerine iş akitlerinin feshi konusunda herhangi bir işlem yapmamış,
ödemelerle ilgili herhangi bir şey yok, böyle bir süreç vardı. Yaklaşık on dört
gündür orada yatıp kalkıyorlar, eylemlerine devam ediyorlar. Aslında
istedikleri şu: Fabrikadan bir muhatap. Bu fabrikanın sahibi, yönetim kurulunda
kimler varsa gelsinler… 374 tane işçiden bahsediyorum değerli arkadaşlar. Yani
küçük bir işletme de olmadığını az çok sizler de takdir edersiniz. Yani “Sizin
alacaklarınız var, ödeyeceğiz; işte garantisi, bakın burada fabrika, burada
işte makineler…”
Gittiğimde şunu gördüm, onu
da söyleyeyim, olayın yan yolunu anlamınız adına. Belli bir süre içerisinde ana
makineleri zaten kaçırmışlar. Peki dedim, içeride ne var? Birtakım makineler
var, hukuki yollar üzerinden takip etmeye kalkabilir miyiz diye, işçilere
dedim: Haklarınızı hukuki yollardan arayamaz mısınız? Avukat arkadaş gelmiş,
makinelerin de bankaya leasingli olduğu -yani kredili olduğu- dolayısıyla öncelikli alacaklı bankanın olduğu ortaya
çıkıyor. Mal varlığı yok ortada, hiçbir şey yok. İşçiler, işsizlik fonundan faydalanamıyorlar,
iş akitleriyle ilgili süreç tamamlanmadığı için. Başka bir fabrikaya işe
girmeleri için o sürecin tamamlanması lazım. Böyle boşta kalmışlar. Anladığım
kadarıyla şöyle bir yöntem izleniyor, yani buna izin vermemek lazım. İşveren
şunu diyor: “Eninde sonunda bu işçiler, burada dirençleri kırılacaktır. Bunlar
üç gün beş gün burada dururlar. Üç gün beş gün sonra, işte neyse, on gün sonra
-havalar da soğuyor, yağmurlar da yağıyor- giderler. Gitsinler haklarını
hukukta arasınlar benden bir şey bulabilirlerse. Benim bulunduğum anda bir
temsilci gelmiş, işveren adına aynen şöyle demişti: “Biz size senet verelim,
ocak, şubat, mart aylarına şirketin kaşesiyle. Alacaklarınızı o tarihlerde ödeyelim,
sizler de iş akitlerinizi kendiniz feshettiğinize dair birer evrakı imzalayın
ve bu şekilde bu işi bağlayalım.” diye talebi, teklifi vardı işverenin
temsilcisinin.
Tabii, değerli arkadaşlar,
yani fabrikada makineler leasingli, ortada yok kimse. O şirket teminatlı
senetlerin yani o şirketin kaşesi olan senetlerin hiçbir geçerliliği yok. Ee,
sonra? “O zaman haklarınızı gidin yargıda arayın, iş mahkemesine başvurun.”
Bakın, geçen dönem burada
Medeni Usul Kanunu’nu da çıkardık. Orada da ne var biliyor musunuz? Bunu da
bence mutlaka, Sayın Bakanım, dikkate almanız gerekir. Bence bunu Meclis olarak
dikkate alalım. Yargıya başvurmaya kalktıklarında işçilerin kişi başı 470 lira
başvuru harcı yatırması gerekiyor, masraf yatırması gerekiyor. Bununla ilgili
biliyorsunuz düzenleme yapılmıştı. Bu yargılama giderleri avans olarak peşin
alınıyor, 470 lira. 370 tane işçi yaklaşık 180-200 bin lira yani 200 milyar
lira parayı bulacaklar haklarını aramak için. Ya, zaten insanlar aç yani
dayanışmayla su, kumanya geliyor; dernekler, işte çevredeki insanlar,
belediyemiz, onlara katkı vermeye çalışıyor. Böyle de bir olay var yani bunu da
mutlaka düzenlememiz gerekir. Bu işçi alacakları için mutlaka bir istisna
gelmesi lazım değerli arkadaşlar. İnsanlar adliyeye, mahkemeye haklarını aramak
için parası varsa başvuracak noktada. Bu düzenlemenin çok yanlış olduğu da
ortaya çıkıyor. Bununla ilgili çok ciddi sıkıntı var.
Yani adliye sarayları
yapıyorsunuz, Edirne’de bir tane yeni bitti, gördüm. Avukatlar, hâkimler,
savcılar var, onlardan çok temizlik görevlileri var meydanda, dolaşıyorlar ama
içinde halk yok, vatandaş yok, koca adliye sarayında insan yok. Niye yok?
Paraları yok, dava açamıyorlar, gelemiyorlar. Yani o adliye sarayını niye
yaptık veya niye yaptınız diye düşünmeniz gerekir diye değerlendiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) –
Sayın Bakanım, sizden duyarlılık rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Dibek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
38’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 38’inci madde kabul edilmiştir.
39’uncu madde üzerinde üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının, "Toplu İş Sözleşmesinden
yararlanmaya" ilişkin, 39. Maddesinin 2. Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
2) "Toplu İş
Sözleşmesinden, sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar
yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise, taraf sendikanın
üyeliklerini kabul ettiği tarihten itibaren yararlanır.”
İdris Baluken Pervin Buldan Nazım
Gür
Bingöl Iğdır Van
Levent Tüzel İbrahim Binici
İstanbul Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının "Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanma"
başlıklı 39. maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(9) Aynı işkolunda çalışıyor
olmak koşuluyla alt işverenin işçileri asıl işverenin taraf olduğu toplu iş
sözleşmesinden taraf işçi sendikasına üye olmak veya dayanışma aidatı ödemek
koşuluyla yararlanırlar."
"(10) Asıl işveren alt
işveren ilişkisinin mahkeme kararıyla geçersiz sayılarak asıl işverenin işçisi
kabul edilen işçiler, kararın kesinleşmesinden önceki tarihe ilişkin olarak
üyelik veya dayanışma aidatı ödeme koşulu aranmaksızın asıl işverenin taraf
olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlandırılır."
Mesut Dedeoğlu Ali Öz Cemalettin
Şimşek
Kahramanmaraş Mersin Samsun
Mehmet Şandır Kemalettin Yılmaz Alim
ışık
Mersin Afyonkarahisar Kütahya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 sıra
sayılı Toplu İş ilişkileri Kanun Tasarısının 39’uncu maddesinin (4) nolu
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesi 7’nci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
“Dayanışma aidatı ödemek
suretiyle toplu iş sözleşmelerinden yararlanmada, sendika üyesi olmayanlara
sendika üyesi olanların yararlandığı parasal veya sosyal haklar aynen
uygulanamaz."
7 - Bu Kanun anlamında
işveren vekilleri ile toplu iş sözleşmesi görüşmelerine işvereni temsilen
katılanlar, toplu iş sözleşmesinden yararlanamaz. Bu kişiler dışında kalan
isçilerden sendika üyesi olanlar toplu sözleşme kapsamı dışında tutulamazlar.
"Aynı işkolunda
çalışıyor olmak koşuluyla alt işverenin işçileri asıl işverenin taraf olduğu
toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasına üye olmak veya dayanışma aidatı
ödemek koşuluyla yararlanırlar."
“Asıl işveren alt işveren
ilişkisinin mahkeme kararıyla geçersiz sayılarak asıl işverenin işçisi kabul
edilen işçiler, kararın kesinleşmesinden önceki tarihe ilişkin olarak üyelik
veya dayanışma aidatı ödeme koşulu aranmaksızın asıl işverenin taraf olduğu
toplu iş sözleşmesinden yararlandırılır."
"toplu iş sözleşmelerine,
o işyerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlanma hakkını
kısıtlayıcı düzenlemeler konulamaz."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?
Sayın Çam, buyurunuz efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce burada ITUC ve ETUC genel
sekreterlerinin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yazmış olduğu mektubu okudum.
Şimdi de size 10 Ekimde yayınlanmış olan Avrupa Birliği İlerleme Raporu 19’uncu
Fasıl “Sosyal Politika ve İstihdam” bölümünden kısa bir paragrafı okumak
istiyorum:
“Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısı, hâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisi onayını beklemektedir. Toplu
sözleşme yapma barajının yüksek olması, toplu sözleşme yapma imkânını önemli
ölçüde kısıtlamaya devam etmektedir ve bu durum, toplu sözleşme hakkının tam
olarak uygulanmasına engel olmaktadır. Ayrıca, yetkililerin tüm sektörlerdeki
çalışan sayısına ilişkin verileri paylaşmamaları, birkaç aydır hiçbir yeni
toplu sözleşme görüşmesinin sonuçlanmamasına neden olmaktadır. Türkiye, grev hakkını
aşırı derecede kısıtlamaktadır. Hükûmet, Mayıs 2012’de sivil havacılık
sektöründe çalışanları da grev hakkından mahrum bırakan kanunu kabul etmiştir.
Söz konusu temel haklarını kaybetmelerini protesto eden 300’den fazla havacılık
çalışanı, bu protestonun ardından işten çıkarılmıştır. Çalışanların söz konusu
haktan mahrum edildiği sektörlerin sayısının artması, Türkiye’yi AB ve ILO
standartları doğrultusunda sendikal haklara tam anlamıyla riayet etmekten bir
adım daha uzaklaştırmıştır. Türkiye’de mesleki kategorilerde veya belirli
sektörlerde sendika kurma veya sendikaya katılma hakkı da aşırı derecede
kısıtlanmaktadır; Savunma Bakanlığında çalışan sivil memurlar bu duruma örnek
teşkil etmektedir. Sendikal hakların uygulanmasındaki kısıtlayıcı yasal hükümler
ve zorluklar nedeniyle, sendikalaşma düzeyi ve toplu sözleşme kapsamı oldukça
düşük kalmaya devam etmektedir.”
Değerli arkadaşlar, okuduğum
bölüm, Avrupa Birliğinin 10 Ekimde yayınlamış olduğu İlerleme Raporu’ndan bir
paragraftı. Gördüğünüz gibi, hem Avrupa Sendikalar Konfederasyonu hem Dünya
Sendikalar Konfederasyonu Sayın Başbakana bu yapılan düzenlemenin yanlış bir
düzenleme olduğunu belirten bir mektup yazıyor hem de 10 Ekimde yayınlanmış
olan İlerleme Raporu bunun açık ve net bir göstergesidir. Yani beş gün
içerisinde iki tane olay arkadaşlar. Şimdi, Türkiye’yi dünya kamuoyu önünde ve
uluslararası camiada küçük düşürmeye hiçbirimizin ve hiçbirinizin, özellikle
iktidar partisinin buna hakkı yok; bunu yapmaması gerekiyor, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin altına imza atmış olduğu sözleşmeleri aynen uygulaması
gerekiyor.
Şimdi, vermiş olduğumuz bu
önergeyle şunu söylüyoruz arkadaşlar: Bizler milletvekili olarak siyasi partiye
üyeyiz ve üyesi olduğumuz siyasi parti bizi milletvekili adayı yapıyor ve bizim
isimlerimizi Seçim Kuruluna bildiriyor.
Bunun dışında siyasi partiye
üye olmayanlar da bağımsız bir şekilde aday olabilirler ama Seçim Kuruluna
mutlaka baş vurmak gerekiyor. Bir iş yerinde toplu sözleşme yapılıyor,
sözleşmenin tarafları sendikaya üye olan işçiler ile işveren. Şimdi, siz, eğer
o iş yerinde çalışan işçilerin sendikaya üye olmayanları “dayanışma aidatı”
diye dilekçe verip de “Ben sendikaya üye olmayacağım ama yapılan toplu
sözleşmeden faydalanmak istiyorum.” diyor iseniz, bu bir noktada Türkiye’de
sendikasızlaşmanın önünü açmaktır ve Türkiye’de sendikalaşmayı yok etmek
demektir. Nasıl insanlar sendikaya üye oluyorsa, aidat ödüyorlarsa, emek
veriyorlarsa, bedel ödüyorlarsa, o iş yerinde çalışan işçilerin toplu
sözleşmeden faydalanması gerekir. Ama “Hayır, biz bu düzenlemeyle, bundan sonra
o iş yerinde çalışan işçinin sendikaya üye olmasa bile sadece dayanışma aidatı
ödeyerek, dayanışma dilekçesi vererek o toplu sözleşmede hak kazanan bütün
ekonomik, demokratik ve sosyal hakların tamamından bunlar da faydalansın.”
derseniz, o iş yerinde bir süre sonra sendika kalmaz ve sendikasızlaşma alıp
başını gider. Bu düzenleme onu getiriyor, yanlıştır. Bizim talebimiz şudur:
Bırakın dayanışma aidatını ödemeyi, o iş yerinde sendikaya üye olan herkes faydalanmalı,
yetmez, o iş yerinde bulunan alt işveren olarak yani “Taşeron” diye
adlandırdığımız taşeron işçiler bile sendikaya üye oldukları takdirde, yapılan
toplu sözleşmenin getirmiş olduğu ekonomik, demokratik ve sosyal hakların
tamamından faydalanması gerekiyor.
Sayın Bakan, AB İlerleme
Raporu’ndan ve ITUC ve ETUC’un Sayın Başbakana göndermiş olduğu mektup açık ve
ortadadır. Bunları dikkate almanız gerekiyor ve dayanışma aidatı ödeyerek o iş
yerinde toplu sözleşmeden faydalanma yollarını kapatmamız gerekiyor. Bu,
Türkiye’de sendikalaşma oranını her geçen gün gittikçe dibe vurur ve Türkiye’de
sendikal hareketi yok eder arkadaşlar. On yıl sonra Türkiye bir sendika
mezarlığına dönüşür, bunun sorumlusu ve müsebbibi de siz olursunuz ve tarihe
böyle geçersiniz diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çam.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının "Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanma"
başlıklı 39. maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“(9) Aynı işkolunda çalışıyor
olmak koşuluyla alt işverenin işçileri asıl işverenin taraf olduğu toplu iş
sözleşmesinden taraf işçi sendikasına üye olmak veya dayanışma aidatı ödemek
koşuluyla yararlanırlar."
“(10) Asıl işveren alt
işveren ilişkisinin mahkeme kararıyla geçersiz sayılarak asıl işverenin işçisi
kabul edilen işçiler, kararın kesinleşmesinden önceki tarihe ilişkin olarak
üyelik veya dayanışma aidatı ödeme koşulu aranmaksızın asıl işverenin taraf
olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlandırılır.”
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim, İş Kanunu’nda alt işveren bağımsız
bir işveren olarak zikrediliyor. Alt işverenle ilgili düzenlemeyi kapsamlı bir
şekilde yüce Parlamentonun huzuruna getireceğiz, onun için burada
katılamıyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Ne
zaman? Balık kavağa çıkınca!
BAŞKAN – Sayın Şandır,
buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci dönemin beşinci yılındayız. Ben geçen
dönemde de buradaydım. Sayın Bakandan ve Sayın Hükûmetten bu sözü defalarca
dinledik: “Kapsamlı bir düzenleme yapacağız.” ama bugüne kadar gelmedi.
Değerli milletvekilleri, öncelikle
hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizin kapsamını tekrar
okumak istiyorum ve lütfen dikkatinize sunuyorum. Diyoruz ki: “Aynı işkolunda
çalışıyor olmak koşuluyla alt işverenin işçileri asıl işverenin taraf olduğu
toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasına üye olmak veya dayanışma aidatı
ödemek koşuluyla yararlanırlar.” ve bunun devamı.
Değerli arkadaşlar, ben,
tabii Sayın Çam’a da Sayın Çelebi’ye de bir şey söylemek istiyorum: Eğer
özneniz sendikaysa Sayın Çam, dediğiniz doğru. Eğer özneniz emekse, işçiyse,
orada emek veren, ter akıtan işçinin hakkını korumak mecburiyetindeyiz.
“Sendikalaşmayı öldürür.” diye taşeron işçilerin toplu iş sözleşmesinden,
imzalanan toplu sözleşmeden faydalanmamasını söylemek olmaz, doğru değil.
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) –
“Olmasın.” demedi ki kimse.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Doğru değil, yani deminki konuşmanızı dikkatlice izledim.
Evet, sendika bir demokrasi
için, bir ülke için, işçi için, emek için çok önemli, çok önemli bir değer ama
aslolan işçi, emek. Şimdi, bir iş yerinde biri, işverenin işçisi, imzalanan
toplu sözleşmeden faydalanıyor ama o işveren kurnazlık yapıyor aynen devlet
gibi -bu devlet bizim- bu devletin yetkilerini kullanan Sayın Hükûmet gibi
kurnazlık yapıyor, işini hizmet satın alınma yoluyla taşerona yaptırıyor.
Ödediği ücret asgari ücret, sefalet ücreti, zulüm ücreti. Bir de sendikal
haklardan faydalanamıyor.
Değerli arkadaşlar, “devlet”
dediğimiz hadise bu milletin örgütlü gücü. Devletin meşru olabilmesi için
uygulamasının adaletli olması lazım. İnanınız ki şu Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bile, hukuk kuran, adaleti tesis etmekle görevli olan şu Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bile yıllardır zulüm işleniyor. Niye? 4/C’li işçileri
ne yapacağız? Aynı mutfakta çalışan 2 aşçı, 2 aşçıbaşı, biri 4/C’li, biri
kadrolu, biri 2 bin lira alıyor, biri 4 bin lira alıyor. Bunun neresinde adalet
var? Hani “eşit işe eşit ücret” diye bir şey söylüyordunuz? Şimdi, devleti
taşeron işçilere devrettiniz.
Sayın Bakanım, çalışma
hayatından sorumlu Bakansınız, şu beni rahatsız ediyor, inanıyorum sizi de
rahatsız etmesi lazım: Türkiye’de 10 milyon, 11 milyon işçi var, 1 milyonu
sendikalı, hatta 1 milyonu bile değil. Gerisi nerede bunun? Gerisi taşeronun
elinde, o sefalet ücretiyle, o zulüm ücretiyle inliyor. Bunu burada düzeltmek
lazım. Diyoruz ki: Gelin arkadaş, aynı iş yerinde aynı işi yapan biri asıl
işverenin işçisi, toplu iş sözleşmesi haklarından faydalanıyor, biri taşeron
işçisi. Yahu gelin, bu zulmü ortadan kaldıralım.
Hatta, çok övünüyorsunuz
işte, Avrupa Birliğinin raporuna itiraz ediyorsunuz, demokrasiye laf söyleyene
kızıyorsunuz, Sayın Başbakan gene bugün kükredi. Ee, ILO Sözleşmesi’nin…
94’üncü sözleşmede bu husus var: Aynı iş yerinde aynı işi yapanlar, aynı
haklardan faydalanırlar. Sendikacılık da bu.
Onun için, bizim bu önergeyi
kabul etmeyişinizin gerekçesi olarak ortaya koyduğunuz mazereti de kabul
edebilmek mümkün değil. Beş yıldır aynı şeyi söylüyorsunuz, kapsamlı bir
düzenleme yapacaksınız.
Şu Meclisteki adaletsizliği
düzeltemedik Sayın Bakan. İş Bakanı olarak, Çalışma Bakanı olarak siz, iş
hayatındaki bu adaletsizliği kaldıracak kapsamlı bir imkân yakalıyorsunuz
-Sendika Yasası çıkarıyorsunuz- destek veriyoruz ama bu adaletsizliği
düzeltecek önergeye “Hayır.” diyorsunuz. Bu kabul edilebilir değil, bu noktada
bir samimiyet sorgulaması yapmak lazım.
Bu duygularla, yüce
heyetinizin dikkatine sunuyorum. Doğru bir önerge, kabul edilmesi bir
adaletsizliği ortadan kaldıracaktır, reddedilmesi adaletsizliğe yani zulme
iştirak etmek demektir. Sizi vicdanlarınızla baş başa bırakıyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK – Kısa bir açıklama yapacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın
Başkan -Sayın Şandır’ın söylediği- bir yanlış algılama var, onu düzeltmek
istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çam.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın kendi konuşmasını yanlış anladığına ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın
Başkan, görüyorum ki bir yanlış algılama var. Bir iş yerinde taşeron varsa…
Tabii ki biz taşeronlaşmaya karşıyız ama buna rağmen, o alt işveren orada
birkaç işi bölmüşse, farklı insanlara yaptırıyorsa oradaki insanların da toplu
sözleşmeden faydalanmasını talep ediyoruz. Ancak şöyle bir sorun var: Bir süre
sonra, dayanışma aidatı ödeyerek o toplu sözleşmeden faydalanmak isteyen
insanlar, bir dönem sonra yapılacak olan yetki başvurusunda, orada sendika
üyesi olmayan işçilerin sayısı sendikalı olan işçilerin sayısından çok fazla
olacağı için o iş yerinde o sendika yetkiyi kaybeder ve toplu sözleşme
bağıtlayamaz. Dolayısıyla dayanışma aidatı ödeyerek faydalanmak yerine tümünün
sendikalı olmasının ve yapılan toplu sözleşmeden faydalanılmasının çok doğru
bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Bizim vermiş olduğumuz önerge de o
kapsamdaydı; yoksa o iş yerinde çalışan insanların toplu sözleşmeden
faydalanmaması anlamını taşımaz, aksine sendikalı üye olması ve toplu
sözleşmeden tam olarak faydalanmasını istiyoruz ve taşeronlaşmanın önünü de
ancak böyle kesebiliriz diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çam.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/567)
(S. Sayısı: 197) (Devam)
BAŞKAN – Oylamaya geçmeden
önce, Sayın Bakanın da kısa bir açıklama talebi var.
Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır’ın gerçekten
samimi açıklamalarına teşekkür ediyorum. Ama şunu ifade edeyim: Gerçekten, bu
düzenlemeyi burada yapmak mümkün değil çünkü İş Kanunu’nun 2’nci maddesinde alt
işveren bağımsız bir işveren olarak düzenlenmiş. Dolayısıyla “köklü düzenleme”
derken, gerçekten de önümüzdeki dönem, bu yasadan sonra ele alacağımız
düzenleme bu ve gruplardan da bu konuda katkı sağlayacak arkadaşlarla bu önemli
düzenlemeyi, önemli çalışmayı birlikte yapmaya da hazır olduğumuzu ifade etmek
istiyorum, onun için katılamıyoruz; yoksa, politik bir cümle zaten burada
kullanmamız doğru değil. Bunu belirteyim.
İkincisi, dayanışma aidatı;
yetkili bir sendika var, diğer taraftan o yetkili sendikada kayıtlı olmayan
işçiler var. Bu çok doğal bir şey. Dayanışma aidatı mevcut düzenlememizde de
var. O arkadaşların, yani o yetkili sendikaya üye olmayan arkadaşların başka
sendikaya üye olup mücadele etme imkânları var. “Bu dayanışma aidatını
kaldıralım.” demek veya “Dayanışma aidatı sendikacılığı yok edecek.” gibi bir
yaklaşım bence doğru değildir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, bu tamamen bahanedir. Eğer Hükûmetse burada, taşeron işçilerin durumunu
düzeltelim. Yani neyi bekliyor? Tamamen bahane!
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının, "Toplu İş Sözleşmesinden
yararlanmaya" ilişkin, 39. Maddesinin 2. Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
2) "Toplu İş
Sözleşmesinden, sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar
yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise, taraf sendikanın
üyeliklerini kabul ettiği tarihten itibaren yararlanır.”
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Baluken,
buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu yasayla ilgili, yasa tasarısıyla ilgili görüşlerimizi buradan defalarca dile
getirdik. Ancak, özellikle hem Sayın Bakanın hem de burada konuşma yapan AKP’ye
mensup milletvekili arkadaşların yasayla ilgili görüşlerini dile getirirken ön
plana çıkardığı üç husus vardı. Birincisi, aciliyet. Yasanın bir an önce
çıkmasıyla ilgili bir aciliyetten bahsediyorlardı. Bu yasa taslağı
hazırlanmadığı için, toplu sözleşme yapılmadığı için milyonlarca işçinin,
emekçinin gözünün bu yasa tasarısında olduğunu söylemişlerdi. İkincisi,
mutabakat ve üçüncüsü de diyalog. Yani en çok, biz bu yasayı görüşürken Hükûmet
tarafından bunları duyduk. Bunların hepsinin ne kadar gerçekçi olmadığını ve bu
gerçekçi olmayan yönlerin ne kadar da yasaya sirayet ettiğini buradan belirtmek
istiyorum. Öncelikle, bu, aciliyet meselesine gelmek istiyorum. Üç hafta oldu
yasa buraya geleli, bu Meclis iki ülkeye savaş tezkeresini görüştü. İki
ülkeye... Neredeyse bütün işçileri, emekçileri, yoksul çocuklarını savaşa
sokacak tehlikeli politikaların kararlarını aldı ama yasa hâlâ görüşülüyor.
Aciliyetle ilgili, tabii, bu yaklaşımın ne kadar samimi olduğu ortadadır. Bize
özellikle bu yasanın aciliyetiyle ilgili “Sabah 10.00’da Genel Kurulu açalım.”
teklifi bile yapılmıştı ve biz milyonlarca emekçiyi ilgilendiren bu yasa
tasarısının bir an önce çıkması için sabah saatlerinde buraya geldiğimizde
başka bir ülkenin savaş tezkeresiyle karşılaşmıştık. Dolayısıyla, Sayın Bakanın
özellikle bahsettiği sosyal tarafların mutabakatı herhâlde bize Genel Kuruldaki
gündemle ilgili verilmiş olan mutabakatı çağrıştırıyor diye düşünüyorum.
Bunların hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini, bu yasanın bütün yönleriyle
işçilerin, emekçilerin beklentilerini karşılamadığını, sendikal örgütlenmeyle
ilgili mevcut kısıtlamalara daha yasakçı yaklaşımlar getirdiğini, toplu
sözleşmeyle ilgili barajların hiçbir şekilde kaldırılmadığını buradan belirtmek
gerekiyor. Sayısız önergeler verildi, bunlarla ilgili, işçilerin, emekçilerin
beklentilerinin karşılanması noktasında.
Grev hakkıyla ilgili sadece
ekonomik sebeplerle değil, hak grevi, dayanışma grevi, siyasi grevin tanınması
gerektiğiyle ilgili buradan defalarca görüşler dile getirildi, değişiklik
önergeleri verildi ama maalesef Hükûmet ve iktidar partisi kendi bildiği şekilde
bu yasayı çıkarmaya kararlı görünüyor. Diğer taraftan, sendikaların tüzüğüne
müdahale eden, sendikaların mali yapılarını bile kendi genel kurulunun
denetiminden alıp dış müdahaleye, mali müşavirlerin denetimine sokan bir
yasanın çok fazla, işçinin, emekçilerin beklentilerini karşılayan bir yasa
olmadığını tekrar buradan belirtmemiz gerekiyor.
Şimdi, burada, işçi, işveren
ve devlet denkleminde biz doğrusu AKP Hükûmetinin işçiden, emekçiden yana bir
tavır sergilemesini beklemenin de çok gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. Bakın,
sadece, elimdeki şu rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum. En üst ve en alt gelir
grubundaki yüzde 20’lik toplumsal kesimlerin toplam gelirden aldığı payı
gösteren verileri vereceğim: En alt gelir grubunda olan kesimin toplam gelirden
aldığı pay yüzde 5,6; en üst gelir grubunun payı yüzde 47. Yani mevcut
politikalarıyla bugüne kadar daha çok sermaye grubunu önceleyen, daha çok
işvereni zenginleştirmeyi esas alan bir Hükûmetin tabii ki bu yasa tasarısı
görüşülürken de emekçiler lehine, işçiler lehine herhangi bir düzenlemeyi
getireceğini beklemiyorduk. Ancak doğrusu sürekli aciliyet, diyalog ve
mutabakattan bahsedilirken en azından bu Genel Kurulda görüşme yapılırken alana
çıkan emekçilere de biber gazı sıkılmaması gerekiyordu. Karşılarına polis gücü,
coplar, TOMA’lar çıkarılmaması gerekiyordu. Diyaloğu bu şekilde, polis gücüyle
yaratmaya çalışan AKP, ikinci dalgada da copladığı işçilere, emekçilere
savcılar ve hâkimler aracılığıyla operasyonlar yaptı, gözaltı ve tutuklamalar
oldu. Bu da bu yasa tasarısının içeriğinin ve burada dile getirilen söylemlerin
samimiyetini ortaya koyuyor.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar
yeter sayısı…
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:18.28
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
197 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 39’uncu maddesi üzerinde Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 39’uncu maddesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 39’uncu madde kabul edilmiştir.
40’ıncı madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 40. Maddesinin (1) ve (4) nolu
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (3) nolu fıkrasına aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
(1) Bakanlar Kurulu; teşmili
yapılacak işyerinin kurulu bulunduğu işkolunda en çok üyeye sahip sendikanın
yapmış olduğu bir toplu iş sözleşmesini, o işkolundaki işçi veya işveren
sendikalarının veya ilgili işverenlerden birinin ya da Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanının talebi üzerine, tamamen veya kısmen ya da zorunlu
değişiklikleri yaparak, o işkolunda toplu iş sözleşmesi bulunmayan işyeri veya
işyerlerine teşmil edebilir.
(3) “Teşmil kararına uymayan
işveren ve işveren vekilleri hakkında Çalışma Bakanlığı'nca gerekli tahkikat
yapılarak cezai ve idari para cezasına hükmedilir. Bu cezaların miktarları
teşmil kararında belirtilir."
(4) Bakanlar Kurulu, teşmil
kararını, gerekçesini de açıklayarak gerekli gördüğünde yürürlükten
kaldırabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının “Teşmil”i düzenleyen 40.
Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Nazmi Gür
Bingöl Iğdır Van
Abdullah Levent Tüzel İbrahim Binici
İstanbul Şanlıurfa
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Binici,
buyurunuz.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 40’ıncı maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önerimizle, özgür toplu
pazarlık ilkesi esas alınmış, iş kolunda, her iş yerinde örgütlü sendikanın
işverenlerle bir araya gelerek özgürce toplu iş sözleşmesi yapması ve Bakanlar
Kurulu, dolayısıyla Hükûmetin doğrudan toplu iş sözleşmesi sürecine müdahil
olmamasını öneriyoruz.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz Sayın Bakanın da Şanlıurfa Milletvekili olması sıfatıyla özellikle
sormak istiyorum: Şanlıurfa ve Türkiye’de adalet istiyoruz, demokrasi
istiyoruz, özgürlük istiyoruz ama maalesef hem ilim hem de Türkiye genelinde
adalet, demokrasi ve özgürlükten bahsedenler maalesef ki terörist ilan
ediliyor.
Şimdi, biliyorsunuz, bugün
otuz altı gündür, insanlar bedenini açlık grevine yatırmışlardır. Otuz altı
gündür yeme içme yok ve bu durumda vicdanlara seslenmek istiyorlar: Vicdanı
olan, imanı olan, dini olan her insan bu ölümlerden sorumludur. Dolayısıyla,
biz, bu sorumluluğu paylaşıyoruz. Onun için, bu sese, bu açlık grevlerine
lütfen Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yerde el atsın veya çözüm arayışında
bulunsun.
Yine, Sayın Bakanım da Urfa
Milletvekili olması sıfatıyla… Urfa’da 13 Haziranda, malumunuz, cezaevinde
isyan olayı yaşanmıştı. O tarihlerde ben de Urfa’daydım. Urfa’da, Urfa
milletvekili seçilen, 78 bin gibi bir oyla seçilen Sayın İbrahim Ayhan o gün
orada olmasaydı ölümler gerçekten daha
büyürdü. 13 tane genç evladımızı kaybettik; onlara tekrar buradan rahmet
diliyor, ailelerine sabır diliyorum. Keşke aramızda olsalardı. İşte, Urfa’da
başlayan o olay, cezaevinde olabilecek olayların da habercisidir.
Sayın İbrahim Ayhan sonra ne
oldu? İbrahim Ayhan bir gece yarısı hasta yatağında yatarken kalp krizi
geçirdikten sonra Adana Kürkçüler Cezaevine sürgün edildi. Defalarca Adalet
Bakanıyla görüştük. Seçilmiş bir milletvekilinin, aramızda olması gereken bir
milletvekilinin, hatta ve hatta 9 tane
seçilmiş milletvekilinin burada olmaması vicdanlarınızı sızlatmıyor mu?
İbrahim Ayhan ikinci kezdir Adana’da kalp krizi geçiriyor ve tek talebimiz
Sayın İbrahim Ayhan’ın bir an önce Siverekli olması münasebetiyle Diyarbakır D
Tipi Cezaevine nakledilmesi ama maalesef bugüne kadar olumlu bir cevap
alamadık. Sayın milletvekilleri, bir milletvekilinin sürgününü düşünebiliyor
musunuz? Seçilmiş bir milletvekili. Bunu vicdanlarınızca kabul ediyorsanız
buyurun yapın, devam edin ama herkesin vicdanlarına seslenmesi lazım, bir an
önce Sayın Vekilimin Adana’dan Diyarbakır D Tipi Cezaevine gönderilmesini talep
ettik. Bunun dışında bir şey var mı? Vicdanlarınıza bırakıyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Meclise gelsin, Meclise.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Binici.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 40. Maddesinin (1) ve (4) nolu
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (3) nolu fıkrasına aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi (İstanbul) ve
arkadaşları
(1) Bakanlar Kurulu; teşmili
yapılacak işyerinin kurulu bulunduğu işkolunda en çok üyeye sahip sendikanın
yapmış olduğu bir toplu iş sözleşmesini, o işkolundaki işçi veya işveren
sendikalarının veya ilgili işverenlerden birinin ya da Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanının talebi üzerine, tamamen veya kısmen ya da zorunlu
değişiklikleri yaparak, o işkolunda toplu iş sözleşmesi bulunmayan işyeri veya
işyerlerine teşmil edebilir.
(3) “Teşmil kararına uymayan
işveren ve işveren vekilleri hakkında Çalışma Bakanlığı'nca gerekli tahkikat
yapılarak cezai ve idari para cezasına hükmedilir. Bu cezaların miktarları
teşmil kararında belirtilir."
(4) Bakanlar Kurulu, teşmil
kararını, gerekçesini de açıklayarak gerekli gördüğünde yürürlükten
kaldırabilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Çetin,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada
vermiş olduğumuz önerge gerçekten maddeye işlerlik kazandırmak ve bir bakıma da
Hükûmetin ya da Bakanlar Kurulunun elini güçlendirmeye yönelik bir önergeydi.
Bunu verişimizin nedeni… Tabii teşmil konusu nedir, önce bir onu tanımlamak
gerekir. “Teşmil” kelime anlamı olarak kapsama alma, kapsamını genişletme,
yayma anlamına geliyor ama sendikal literatürde, sendikal anlamda yetkili bir
sendika tarafından imzalanmış olan bir toplu iş sözleşmesi yani bir iş kolunda
toplu iş sözleşmesi yoksa o iş kolundaki işçilere de Bakanlar Kurulu kararıyla
yaygınlaştırılması anlamına geliyor. Bu önergeyi vermemizin nedeni şu: Bakınız
değerli arkadaşlar, AKP’nin, daha doğrusu Bakanlar Kurulunun aczini ortadan
kaldırmak amacıyla yapmış olduğumuz bir düzenleme.
2009 yılında, 29 Nisan 2009
tarihli Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında bir teşmil kararı aldı Bakanlar
Kurulu. Yani teşmil o iş kolunda örgütlü en çok üyeye sahip sendikanın
imzalamış olduğu bir toplu iş sözleşmesini aynı iş kolunda diğer örgütsüz
yerlere de yaygınlaştırma anlamına gelir. Bakanlar Kurulu BASİSEN sendikamızın
İş Bankasında imzalamış olduğu bir toplu iş sözleşmesini üç yabancı banka
Finansbank, Fortis ve Denizbank çalışanları için uygulama kararı aldı. Ücret,
çalışma koşulları, izin ve diğer sosyal yardım konularında Bakanlar Kurulu 29
Nisan 2009’da uygulama kararı aldı. Bu üç yabancı banka direndi. Bakanlar
Kurulu kararını dinlemedi. BASİSEN sendikası gazetelere boy boy ilan verdi: “Ey
Hükûmet, almış olduğun kararı uygula.” dedi. Hükûmet uygulatamadı. Üç yabancı
banka… Parantez içinde söylüyorum, hiçbir yabancı bankada sendika yok
Türkiye'de, özel bankalarda da sendika yok. Kamu bankalarında da sadece ve
sadece Vakıfbank’ta sendika var. İş Bankası’nda, Akbank ve Yapı Kredi’de kısmen
sendika var. Yani örgütsüz bir iş kolunda Bakanlar Kurulu üç yabancı bankanın
karşısında geri adım atmak zorunda kaldı. Tabii biz hep söylüyoruz: AKP’nin
gücü işçiye, emekçiye, emekliye yeter; copu onlara gösterir ama üç yabancı
bankanın karşısında Hükûmet diz çöktü; 3 Temmuz 2009 tarihinde de imzalamış
olduğu, almış olduğu teşmil kararını geri çekti. Şimdi bizim verdiğimiz önerge
burada Bakanlar Kurulunun ve Hükûmetin de elini güçlendirme amacına yönelik.
Niçin uygulamadı diğer bankalar, yabancı bankalar? Çünkü bir yaptırımı yok, cezai
müeyyidesi yok. Burada biz iki önemli konuya işaret ediyoruz: Bir, Bakanlar
Kurulu, Yüksek Hakem Kurulu gibi bir kuruldan görüş almak zorunda değil, yani
çalışanların durumunu kötü görüyorsa -Hükûmetin görevidir iyileştirmek- alır
bir karar uygular. Orada yaptığım değişiklik Yüksek Hakem Kurulunun görüşünü
Bakanlar Kurulu almasın.
İki, Finansbank, Fortis ve
Denizbank gibi uluslararasılaşmış ya da yabancılaşmış bankaların patronları,
eğer Bakanlar Kurulunun kararını uygulamıyorsa bir cezai yaptırımı olsun dedik.
Onun için oraya elinizi güçlendirecek bir önerge verdik; Bakan “Hayır.” diyor,
Komisyon “Hayır.” diyor, bürokratlar “Olmaz.” diyor.
Değerli milletvekili
arkadaşlar, yani bu bir itibar meselesi, sadece Hükûmetin değil ülkenin de
itibarı. Fortis’e, Finansbank’a, Denizbank’a gücü yetmeyen Hükûmetin sadece
gücü çalışanlara mı yetiyor? İşçilere, emekçilere, emeklilere, öğrencilere mi
yetiyor? Copunuzu bir de onlara gösterseydiniz, biber gazınızı bir de onlara
sıksaydınız, bakalım yapabiliyor musunuz, başınıza ne gelirdi.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çetin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
40’ıncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 40’ıncı madde kabul edilmiştir.
41’inci madde üzerinde üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısının 41'inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, aynı maddenin beşinci fıkrasında
geçen “yüzde birinin" ibaresinin "yüzde üçünün" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşenur
Bahçekapılı Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Adıyaman İstanbul
Özlem Yemişçi Ali Şahin Mehmet Erdoğan
Tekirdağ Gaziantep Gaziantep
"(1) Kurulu bulunduğu
işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde üçünün üyesi bulunması şartıyla işçi
sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde
çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi
bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya
yetkilidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 41. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Özgür Özel Aytun Çıray Nurettin Demir
Manisa İzmir Muğla
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
Madde 41-
(1) İşçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek
işyerinde veya işletmede başvuru tarihinde çalışan işçilerin yüzde otuzunun
kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi
yapmaya yetkilidir. İşletme toplu iş sözleşmeleri için işyerleri bir bütün
olarak dikkate alınır ve yüzde otuz çoğunluk buna göre hesaplanır.
(2) İşletmede birden çok sendikanın yüzde otuz veya fazla üyesinin
olması durumunda başvuru tarihinde en çok üyeye sahip sendika toplu iş
sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
(3) Bir işveren sendikası, üyesi işverenlere ait işyeri veya
işyerleri, sendika üyesi olmayan bir işveren ise kendi işyeri veya işyerleri
için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
(4) Bakanlık yetkili sendikanın belirlenmesinde kendisine gönderilen
üyelik ve üyelikten çekilme bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan
işçi bildirimlerini esas alır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı'nın 41. Maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Hasip Kaplan Pervin Buldan
Bingöl Şırnak Iğdır
Halil Aksoy Levent Tüzel Hüsamettin Zenderlioğlu
Ağrı İstanbul Bitlis
Ertuğrul
Kürkcü
Mersin
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kürkcü,
buyurunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) –
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; biz bu 41’inci maddenin tamamen metinden
çıkartılmasını istiyoruz. Bunda ne kadar haklı olduğumuz, AKP üyesi
arkadaşlarımızın verdiği bu kanunun 1’inci maddesinin (b) fıkrasındaki yüzde 1
sınırlamasının da yüzde 3’e çekilmek istenmesiyle iyice ortaya çıkıyor.
Sayıların içerisinde çok kaybolmadan net şeyler konuşalım. Bu yasa tasarısı
kanunlaşırsa eğer, bütün bu veriler ışığında Türkiye’de hâlen toplu sözleşme
yapmakta olan 15’e yakın sendika baraj altında kalacak. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının resmen açıklanmayan verilerine göre, şu an 10,3 milyon
sigortalı işçi, 916 bin de sendikalı işçi var. Ancak bu sendikalı işçi oranı,
sendika bazında çok ciddi farklılıklar gösterdiği için yüzde 1 baraj bile, 60
sendikanın işlevsiz kalmasına ve 15 yetkili sendikanın tasfiyesine yol
açabilecek. Tekstil iş kolunda, hazır giyim, deri iş kolunda yaklaşık 850 bine
yakın işçi var. Bunların yüzde 1’i, 8.500 işçi demek ve yetkili sendika bu
nedenle baraj altında kalıyor vesaire vesaire.
Şimdi, aslında bu yasanın
temel amacının sendikasızlaşmayı güvence altına almak olduğu açıkça ortada. Şu
an zaten her 10 işçiden sadece 1’i sendikalıyken, bu koşullar altında toplu
sözleşme yetkisine sahip sendikalarda örgütlenmiş işçi kalmayacaktır. Bunun AKP
Hükûmetinin temel siyaseti olduğunu şuradan da anlayabiliriz: Başbakan, THY
grevi söz konusu olduğunda demişti ki THY grevi için “Düşünün ki bu grev
kanunsuz değil, kanunlu olarak yapıldığında daha da kötü, bunun bedelini kim
ödeyecek? Millet ödeyecek.” vesaire.
Şimdi, milletten işçi
sınıfını çıkarttığınız zaman geriye ne kalır sanıyorsunuz? 10 milyon sigortalı
işçi, kayıt dışı çalışan 5 milyonu da bunun yanına ekleyin, kendi emeğiyle
çalışan köylüleri ve küçük esnafı ekleyin, aslında işçi sınıfını milletten
çıkarttığınız zaman geriye sadece asalaklar, tufeyliler, sömürücüler, kan
emiciler kalır! Bunların çıkarları için yasa çıkartmak, işte, bu, ancak
Hükûmetinize uygun bir davranıştır.
Ben, doğrusu bu yasa
tasarısının reddi bakımından sokakların Meclisten çok daha etkin bir yer
olabileceğini düşünüyorum; şöyle ya da böyle bu sokaklar devreye girecek, her
zaman olduğu gibi baskıcı yasaları saf dışı edecekler.
Sadece bir tek şeyi
hatırlatmak istiyorum: Anayasa oylaması söz konusu olduğu günlerde AKP
sözcüleri, siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi lokavtı, genel grev,
iş yeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişlere ilişkin
yasakları kaldıracaklarını söylemişlerdi, buna kananlar oldu, onlar “Yetmez,
ama evet.” dediler, şimdi “Bu kadarı yeter mi?” ben kendilerine sormak
istiyorum. Yeter mi? Daha istiyor musunuz AKP’nin sillesini yemek?
Sevgili arkadaşlarım, bu
yasadan bir an önce geri dönün, ILO’nun, Uluslararası Çalışma Örgütünün
kararlarına aykırı, Avrupa Birliğiyle giriştiğiniz müzakere sürecine aykırı,
her şeye aykırı ve her şeyden önce insan haysiyetine aykırı bu yasayı devreden
çıkartın. Bunları devreden çıkartın, çünkü eğer bunları devreden
çıkartmazsanız, bugün cezaevlerinde açlık grevlerine başlayan insanlara, halkın
da çok geniş ölçüde katılacağından emin olabilirsiniz.
Grevin bir tek şeklini bu
yasa tasarısı kabul ediyor, ama bu Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinin web
sayfasına baktım, gerçekten Recep Tayyip Erdoğan üniversitesi onun partisinden
daha zekice greve çıkan işçilerin burjuvaziye karşı üretimden gelen gücünü
kullanarak her türlü grevi yapabileceklerini söylemiş. Umarım, bu öğrenciler
adlarını taşıdıkları Başbakanın üniversitesinden grev hakkının evrensel bir hak
olduğunu, işçinin var olma gücü ve var olma silahı olduğunu söyleyerek
çıkarlar, bu Hükûmete hep birlikte dersini veririz. İşçinin gücü sermayeyi yenecek, bundan
kurtuluşumuz yok arkadaşlar.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kürkcü.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısının 41'inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, aynı maddenin beşinci fıkrasında
geçen 'yüzde birinin" ibaresinin "yüzde üçünün" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi
(İstanbul) ve arkadaşları
Madde 41-
(1) İşçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek
işyerinde veya işletmede başvuru tarihinde çalışan işçilerin yüzde otuzunun
kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi
yapmaya yetkilidir. İşletme toplu iş sözleşmeleri için işyerleri bir bütün
olarak dikkate alınır ve yüzde otuz çoğunluk buna göre hesaplanır.
(2) İşletmede birden çok sendikanın yüzde otuz veya fazla üyesinin
olması durumunda başvuru tarihinde en çok üyeye sahip sendika toplu iş
sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
(3) Bir işveren sendikası, üyesi işverenlere ait işyeri veya işyerleri,
sendika üyesi olmayan bir işveren ise kendi işyeri veya işyerleri için toplu iş
sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
(4) Bakanlık yetkili
sendikanın belirlenmesinde kendisine gönderilen üyelik ve üyelikten çekilme
bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi bildirimlerini esas
alır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)- Sayın Başkanım, önergeye katılamıyoruz çünkü
41’inci madde, aynı zamanda geçici 6’ncı maddeyle de direkt bağlantılı,
dolayısıyla bir bütün olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Sosyal taraflarla da
en uzun konuştuğumuz bir madde olduğunu belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Çelebi
buyurunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 41’inci madde aslında hem ILO tarafından hem
Avrupa Birliği tarafından en çok eleştirilen hem de yıllarca 12 Eylül hukukunun
değiştirileceğini söyleyen iktidar tarafından da dile getirilen ve bu sorunun
çözüleceği ifade edilen bir düzenleme. Oysa, değerli arkadaşlar, tam da tersi
yapılıyor.
Şimdi, dünyada üçlü baraj
sisteminin olduğu ülke Türkiye’dir ve bu ısrar devam etmektedir. Bir iş kolunda
çalışan işçilerin… Daha önce yüzde 10’du, Komisyonda yüzde 1’e indirildi,
Meclise böyle sevk edildi. Şimdi, biraz sonra oylanacak bir önergeyle de,
Hükûmet ve AKP İktidarı tarafından verilen bir önergeyle de yüzde 3’e
çıkarılıyor; birinci baraj bu.
İkinci baraj: İş yerinde
çalışan işçilerin yüzde 50+1’ini aşmak lazım; bu ikinci baraj. Bu, birçok iş
yerinde mümkün olmuyor çünkü “beyaz yakalı” diye tanımlanan, kapsam dışı diye
tutulan birçok işçinin, birçok sendikanın yüzde 50+1’i aşması birçok iş yerinde
olanaklı değil.
Üçüncü bir baraj daha var bu
sefer: Dünyada örneği olmayan –onun için söylüyorum- üçüncü baraj ise, eğer bu,
Türkiye çapında işletme ise, market ise tüm Türkiye’deki işçilerin yüzde 40’ını
aşacak, tek tek o marketlere gidecek veya o işletme zincirindeki işçilerin
yüzde 40’ını üye yapacak ve ondan sonra da o iş yeri için yetki tespitinde ve
talebinde bulunacak.
Değerli arkadaşlarım, yüzde
1, 10 tane sendikayı; yüzde 2, 12 tane sendikayı; yüzde 3, 7 sendikayı… Yasa en
az 29 tane sendikayı böylece baraj altında tutacak. 29 tane sendika, bu
sistemle baraj altında kalacak.
Şimdi, Bakan diyor ki:
“Efendim, geçici maddeyle çözeceğiz.” Hep geçici maddeler, geçici pansumanlar,
ilerisini karartan düzenlemelerle Türkiye sendikal hareketi karşı karşıya. İş
yeri, işletme barajının kaldırılmasını ILO defalarca söylüyor. Yasa barajlarla
sürüyor, bu baraj büyük bir baraj, Çin Seddi’ne benziyor Sayın Bakan. Şu anda
getirilen sistem, bu yüzde 10’dan, daha önceki uygulanan yüzde 10’dan daha
kötü. Rakamlarla ne kadar oynarsanız oynayın. Hani “Yüzde 10’dan yüzde 3’e
düştü, geçici maddeyle de pansuman tedavisi yaptık.” deyince de olmuyor ve siz,
ILO’nun her zamanki kara listesinin gediklisi olarak ILO’da bir kez daha teşhir
edileceksiniz. ILO’nun gediklisisiniz, Aplikasyon Komitesinde de, diğer
uygulamalarda da bazen sermayenin gücü ILO’da etki yaratıyor, onu ben de kabul
ediyorum ama bu düzen böyle sürmeyecek, bir gün sermayenin de diz çöküşünü
bütün dünya ve bütün Türkiye de görecek, hep böyle olmayacak.
Dolayısıyla, günü kurtarmak
adına, günü iyileştirmek adına yaptığınız bu engeli aşmanızı istiyoruz. Şu anda
Türkiye toplu pazarlık hakkına çifte baraj uygulayan tek ülke. “Bu engelli
koşuyu değiştirmeyecek misiniz?” diye bir kez daha soruyorum. Bunları pansuman
tedavisiyle çözemeyeceğinizi ve dolayısıyla da bu getirdiğiniz öneriyle
sendikal hareketi artık kaldırdığınızı, sendikal örgütlenme özgürlüğünü yok
ettiğinizi, sizi dünya âleme şikâyet etmek bizim boynumuzun borcu olacak Sayın
Bakan.
Hepinize iyi günler
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısının 41'inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, aynı maddenin beşinci fıkrasında
geçen “yüzde birinin" ibaresinin "yüzde üçünün" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşenur Bahçekapılı (İstanbul) ve
arkadaşları
"(1) Kurulu bulunduğu
işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde üçünün üyesi bulunması şartıyla işçi
sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde
çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi
bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya
yetkilidir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmam
gerekiyor Süleyman Bey’in konuşması üzerine müsaadenizle efendim, çok kısa.
BAŞKAN – Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim, iş kolu barajı şu anda yüzde 10,
41’inci maddede iş kolu barajı yüzde 3’e iniyor. Şimdi...
İZZET ÇETİN (Ankara) – Binde
15 getirdiniz Sayın Bakan. Ne oldu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Müsaade edin.
Eğer diyorsanız ki yüzde 10,
ben.... İşçi sendikalarıyla görüşüp yüzde 10’un devamını getiriniz, o
uygulamayı devreye koyacağız ama sorumluluğuna sizin katlanmanız gerekiyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Tasarıdaki rakamı getirin, binde 15.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bak,
açık söylüyorum; bu bir.
Eğer, yüzde 10 iyi
diyorsanız...
İZZET ÇETİN (Ankara) – Binde
15 iyi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bunu getirmeniz gerekiyor ama sendikaları ikna
edip gelmeniz gerekiyor; bu bir.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Baraj hiç olmasın Sayın Bakan, barajı kaldıralım.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sen 7
bakanı ikna edemedin, bizi mi ikna etmeye kalkıyorsun?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Müsaade edin.
Baraj hiç olmasın diye gayret
ediyoruz. 2009 yılında 51 yetkili sendika var...
İZZET ÇETİN (Ankara) – Ali
Babacan, Mehmet Şimşek, Zafer Çağlayan, Cevdet Yılmaz, Fatma Şahin...
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Şu anda o 51 sendikanın yetkisini devam
ettiriyoruz; birincisi bu.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Bir de
Başbakan…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –İkincisi: Yüzde 3 barajı, yüzde 1 ve yüzde 2
şeklinde kademelendiriliyor. Bir uzlaşının neticesidir bu. Mümkün mertebe
sendikalar tabii ki “sıfır baraj” talebinde bulunuyorlar. İşverenler yüzde 5
talebinde bulunuyorlar ama diyaloğun neticesinde geldiğimiz önemli bir noktadır
diyorum. Sıfır da var, 1 de var, 3 de var. Onun için bu dengeyi ancak
kurabildik. Yüzde 10’dan yüz bin kere, son derece daha önemli bir düzenlemedir,
onun için bu önergeye katılıyoruz efendim.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Meclise sevk ettiğin oran kaçtı Sayın Bakan? Meclise kaç oranında sevk ettiniz?
Binde 15 mi? Ondan hiç söz etmiyorsun.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede belirtilen 2 bin
üyelik şartı kaldırılarak sendikaların kurulu bulunduğu işkolunda çalışan
işçilerin en az yüzde 3’ünün üyesi bulunması ve toplu iş sözleşmesinin
kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarısından
fazlasının, işletmede ise yüzde 40’ının kendi üyesi bulunması halinde iş yeri
veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili olacakları
belirtilmiştir.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum…
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) –
Nisap istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Karar yeter sayısı istedi Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından “Geçti” sesleri)
Geçmedi efendim.
BAŞKAN – 41’inci maddede
uyguluyorum.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı… (AK PARTİ sıralarından “Var, var, var!”
sesleri.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Yok efendim orada.
BAŞKAN -…yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
197 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 41’inci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar
yeter sayısı yok. (AK PARTİ sıralarından “Var.” sesleri)
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
görmüyorum, siz “Var.” diyorsunuz...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) –
Başkanım elektronik yapalım.
BAŞKAN - Elektronik oylamayla
uygulama yapacağız.
Evet, iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – 41’inci madde kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, sayıyı
merak ediyorsanız kabul sayısı 143; genelde elektronik oylamayı temel alıyoruz,
pusulalarla birlikte fazlasıyla geçiyor.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.30
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
197 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 42’nci maddede
kalmıştık.
42’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 42. Maddesinin (1) ve (2) nolu
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
(1) Toplu iş sözleşmesi
yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak veya işyerinin/işletmenin
merkezinin bulunduğu yerdeki iş mahkemesinden yetkili olduğunun tespitini
ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa
başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir. Mahkemenin kararı
yetkinin tespitini isteyebilir. Mahkemenin kararı yetkinin tespitini
kesinleştirir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına
göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit
ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda
kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan
işverene iki işgünü içinde bildirir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
Sayın Çelebi, buyurunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, özellikle 41’inci maddeyle ilgili
Sayın Bakanın bize bir yanıtı oldu, dedi ki: “Yüzde 10’un yüzde 3’e inmesi mi
daha rakamsal olarak farklı? Yoksa, gidin mutabakat sağlayın, yüzde 10’u
sendikalar istiyorlarsa biz burada yüzde 10 olarak çıkartalım.” Şimdi, bu, kırk
katır mı kırk satır mı hikâyesi. Şimdi, diyoruz ki biz… Bunu Sayın Bakan da
biliyor, adı gibi biliyor, kendi adı gibi bunun böyle olmadığını biliyor ama
işi başka bir manevrayla, başka bir anlayıştan, başka bir konseptten burada
sunuyor ve toplumu da yanlış bilgilendiriyor ki Bakanlık bu konuda en doğru
bilgiyi verme durumundadır. Şimdi bizim söylediğimiz, daha önceki yüzde 10
uygulamasından dolayı, 2009 istatistiklerine göre 51 tane sendika barajı
aşmıştı, şimdi bunun uygulanması hâlinde, yüzde 3 olarak uygulanması hâlinde,
bu 41’inci madde metnindeki uygulamaya konulursa, 29 tane sendikamız barajı
aşamayacak.
Şimdi, Sayın Bakan diyor ki
ondan sonra: “Bunda yüzde 1 var, sıfır var, yüzde 2 var, yüzde 3 var.” Bu
sayımdan şöyle bir tablo çıkabilir: Yani evet, rakamsal olarak burada her türlü
aritmetik hesaplar yapabiliriz. Yüzde 3 olursa… Geçici 6’ncı maddeyle ilgili
bir düzenleme var, bunu biliyorum. Ama yüzde 3 olması hâlinde, geçici madde
konulmaması hâlinde diyorum ki ben: “Yirmi dokuz tane sendika baraj altında
kalıyor.” Şimdi, yüzde 10 mu daha iyiydi, -2009’daki elli bir sendika barajı
aşmıştı- yoksa şu andaki 41’inci maddeye göre biraz önce kabul ettiğimiz
düzenleme mi daha çok iyi? Benim kastettiğim bu, yoksa burada biz barajı
savunmuyoruz. Siz, binde 5 olması için Bakanlar Kuruluna getirdiniz ve burada
sosyal tarafların mutabakatı vardı, “6 tane bakan imzalamadı, bakan
imzalamadı.” diye şimdi onun pazarlığını yaptınız. Bu pazarlıklar sonucu
Komisyondan geçeni kabul etmiyorsunuz. Komisyonda bir şekil verilmişti. Bunu da
büyüttünüz, “Bu da olmaz.” dediniz. Dayatmalar karşısında “Efendim, TOBB yüzde
5 istiyor, ben onu yüzde 3’e razı ettim.” gibi bir mantıkla, doğru olmayan bir
mantıkla önümüze koyuyorsunuz. Ya, bir tek TOBB’u burada dikkate alıyorsunuz,
diğer sendikaların hiçbirisini dikkate aldığınız yok, diğer örgütleri, ILO’yu
(Uluslararası Çalışma Örgütü)’nü dikkate aldığınız yok.
Bu 41’inci madde, Sayın
Bakan, bir daha söylüyorum, Anayasa’ya aykırı. Diğer sendikalara haksızlık
yapıyorsunuz. Bağımsız sendikalar da olabilir, Ekonomik Sosyal Konsey üyesi
olmayan sendikalar da olabilir, bu sendikalara, bu konfederasyonlar içerisinde
yer almak istemeyen sendikalara da bir zulümdür, onlara da bir baskı aracıdır
bu düzenleme. Bu anlamda, bu, Anayasa’ya aykırı, ILO sözleşmelerine aykırı,
Avrupa Sosyal Şartı’na aykırı bir düzenleme.
Şimdi, daha vahimi… “Geçici
6’ncı maddede düzenleme yapacağız.” dedi Sayın Bakan. Ben o günkü görüşmeye çok
katkı vermeye çalıştım. Bugün bu yasaları bu kadar uzun uzadıya tartışmamak
adına çaba koyduk ama görüyorum ki Sayın Bakan oradaki mutabakatlardan da çark
etmiş durumda. Yalnız 25’inci maddede değil. 25’inci maddede direttiniz, TOBB
diretti, geçtiniz. Orada sizinle vardığımız mutabakatları da şimdi yok
sayıyorsunuz. Orada Türk-İş’in de, TİSK’in de, TOBB’un da, bizim de “evet”
dediğimiz, yani “Bir aşamadır, bir nefes alır.” dediğiniz düzenlemeyi 6’ncı
maddede, geçici 6’ncı maddede bize verdiğiniz önergede daha da geriye
götürüyorsunuz. Diyorsunuz ki siz: “Bundan sonra sendikal harekete biz kilit
vuracağız.” “Yolunuz açık olsun. “Bundan sonra emekçi sınıfa biz cephe açtık.”
Yolunuz açık olsun. Söylediğiniz buysa, bundan dolayı yeniden iktidara, size
işçi sınıfı oy verecekse onlara da helal olsun diyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
42’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Yeterlilik istiyoruz efendim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) –
Geçti, geçti.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
43’üncü maddede iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının 43'üncü maddesinin ikinci
fıkrasında geçen "yüzde birinden" ibaresinin "yüzde
üçünden", dördüncü fıkrasında geçen "yüzde birini" ibaresinin
"yüzde üçünü" olarak değiştirilmesini ve üçüncü fıkrasının başına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“İtiraz dilekçesinde veya
ekinde somut delillerin yer almaması halinde itiraz incelenmeksizin
reddedilir.”
Ayşenur Bahçekapılı Ahmet Aydın Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul Adıyaman İstanbul
Adem Yeşildal Mehmet Öntürk H. Bayram Türkoğlu
Hatay Hatay Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı
Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının 43. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
Madde 43- Kendilerine 42'nci
madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları
veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki
şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki
itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği
tarihten itibaren altı işgünü içinde Ulusal Yetki Tespiti Kuruluna yapabilir.
Kurul İşçi
konfederasyonlarını temsilen üç üyeden, işveren sendikalarını temsilen üç
üyeden, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanından, Çalışma Genel Müdüründen ve
Üniversitelerarası Kurul tarafından belirlenen iş hukuku anabilim dalında görev
yapan iki öğretim üyesinden oluşur.
Kurulun kararına karşı yargı
yoluna başvurulabilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddî hata ve süreye
ilişkin itirazları mahkeme altı işgünü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak
karara bağlar. Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar
verir ve karar temyiz edildiği takdirde Yargıtay tarafından on beş gün içinde
kesin olarak karara bağlanır.
İtiraz yetki işlemlerini
durdurmaz. Ancak mahkeme kararı ile yetki işlemleri durdurulabilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
Dün, sosyal taraflarla,
teknik heyetlerle uzun toplantı yaptık ve vardığımız nokta bu şekilde olmadı yani
bu önerge istikametinde olmadığı için katılamıyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Hiçbir sosyal tarafın görüşlerini yansıtmıyorsunuz.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii,
toplu sözleşme düzeni sendikalar özgür olduğu ortamlarda daha iyi işler.
Buradaki düzenleme, 41, 42, 43 ve geçici 6’ncı maddeler bir bütün olarak ele
alındığı zaman belki daha anlaşılır olur. Biz buraya çıkıp ne konuşursak
konuşalım, ne katkımıza açıksınız ne de gerçeklere açıksınız. Yani 43’üncü
maddede, Sayın Bakan, biraz evvel bir önerge hazırladı, getirdi, verdi -tabii,
o önerge üzerinde konuşacak değilim ama- işte, geçici 6’ncı maddedeki duruma
göre bu maddeyi düzenlemeye çalışıyor. Oysa, derme çatma, yamalı bohça gibi,
neresinde bir sökük var oraya bir ilmik atıp, bir dikiş atıp yamamaya şimdiden
başladık yasayı, daha çıkmadan. Doğru dürüst yasa yapma tekniğinden uzak,
içeriği karmaşık; sadece bir konu, yetki meselesi bile birden fazla maddeye
yayılmış bir düzenleme. Sendika özgürlüğünden söz edeceksek, toplu sözleşme
özgürlüğünden söz edeceksek, yetki konusunda -ki sendikaların en çok mağdur
olduğu konulardan bir tanesi bu- bir bakıma kendi kendilerini de, birbirlerini
de, işverenle olan karşılıklı gerilimlerinde de en çok istismar edilen
düzenlemeler bu düzenlemeler yani bir sendikanın yetkisine bir başkasının
itiraz etmesi. Burada iş kolu barajı yüzde 3 olarak belirlendiği için “Şimdi
itiraz etme yetkisine sahip olan sendika yine yüzde 3 iş kolunda örgütlü
sendika olsun.” deniliyor. Tabii, anlamanız zor, anlaşılması zor, hele bir
önergede “Maddenin falanca fıkrasının falanca bendi şöyle değiştirilsin.”
denildiğinde iş daha da karmaşık hâl alıyor. Bunun en kestirme yolu, sendika
özgürlüğü, sendika seçme özgürlüğü ve toplu iş sözleşmesi özgürlüğü açısından
bakıldığı zaman, hiç kulağı tersten göstermeye gerek yok, iş yerinde çalışan
işçilerin önüne getirir, sandığı koyarsın “Kardeşim, birden fazla sendika senin
için yetki, yetkisizlik kavgası yapıyor. Senin tercihin nedir, hangi sendika
senin adına toplu sözleşme yapmaya yetkili olsun?” denilir -ki 275 sayılı Yasa,
12 Eylülden önceki yasa bu şekildeydi- ve giderler, özgürce oylarını
kullanırlar, A sendikası, B sendikası, tercihlerini o şekilde
gerçekleştirirler.
Şimdi, bu dönemde bir yasa
yapılıyorsa, Çalışma Bakanlığına düşen, tasarıyı hazırlayanlara, Hükûmete düşen
görev, böylesine günün koşullarına, ihtiyaçlarına cevap verecek, tartışmalardan
uzak, itirazlardan uzak bir düzenlemeyi Parlamentonun önüne getirmek olmalıydı
ama bakıyoruz şimdi, Bakan diyor ki: “Biz Üçlü Danışma toplantısında taraflarla
böyle mutabakata vardık.” Sayın Bakan, siz o kadar çok mutabakata vardınız ama
işinize gelenini taşıdınız, işinize gelmeyeni istismar ettiniz, buraya
getirmediniz, başka kuruluşların ya da güçlerin dediğine kulak verdiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Bakanın biraz sonra vereceği önergeyi oylayacaksınız ve hiç, ne olduğunu
bilmeden el kaldıracaksınız. Hiç olmazsa yapılması gereken şu arkadaşlar: Hiç
olmazsa sendikalar arasında Hükûmetin eşit davranması gerekir. Bakın, geçici
6’daki önergenizi şimdiden okuyun, hazırlanın. Göreceksiniz, daha bugüne kadar
uygulamalarda yetki alması imkânsız olan bir düzenlemeyi sanki bir şeyler bahşediyormuşçasına
“daha ileri haklar, daha ileri yaklaşım” diye getiriyorsunuz. Amaçladığınız
–ileriki o geçici 6’da da anlatacağım kapsamlı olarak- çok açık ve net. Bu
yasadaki düzenlemeleri kullanarak iş kolunda, yani çalışanlar içerisinde,
memurlar içerisinde yarattığınız gibi yandaş sendikayı, bu işçilerle ilgili
sendikalar ve toplu sözleşme yasasında da yaratma çabasındasınız. Bundan ne
Türkiye’ye ne çalışan işçilere ne kayırılan sendikaya ne ötelenen sendikalara
hayır gelmez. Yapmanız gereken iş, tarafsızca konuya yaklaşmak ve objektif
kriterlerle yasa tasarısı hazırlamaktı. Ne yazık ki böyle bir tasarıdan yoksun,
eklektik, yamalı bohça gibi bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Maddenin hayırlı olmasını
diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çetin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının 43'üncü maddesinin ikinci
fıkrasında geçen "yüzde birinden" ibaresinin "yüzde
üçünden", dördüncü fıkrasında geçen "yüzde birini" ibaresinin
"yüzde üçünü" olarak değiştirilmesini ve üçüncü fıkrasının başına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“İtiraz dilekçesinde veya
ekinde somut delillerin yer almaması halinde itiraz incelenmeksizin
reddedilir.”
Ayşe Nur
Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Efendim, katılıyoruz. Ama yani az önce Sayın Hatip sendikalar arasında bir
tarafgirlikten bahsettiler. Bu mümkün değil. E-devlet sistemine geçen bir
anlayış, bir yasal düzenleme nasıl tarafgirlik yapacak? Sosyal Güvenlik Kurumu
verilerini esas alan bir anlayış tarafgirliği nasıl yapacak? Onun için, bu
boyutuyla o konunun dikkate alınmasını ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
41'inci maddede yapılan
değişikliğe paralel olarak, kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde
üçünden fazla üyesi bulunan işçi sendikasının yetki itirazında bulunması ve
mahkemenin açılan davayı, o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde üçünü üye
kaydeden işçi sendikasına bildirmesi amaçlanmıştır.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Karar
yeter sayısı Sayın Başkan…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yok... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Elektronik yapıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmiştir.
43’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
44’üncü madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 44. Maddesine aşağıdaki cümlelerin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
“Bakanlık tarafından söz
konusu altı işgünlük süre uzatılmaz. Bu süre içerisinde yetki belgesinin
verilmemesi hâlinde sürenin uzamasına neden olan kamu görevlileri hakkında
yasal takibat gerçekleştirilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?
Sayın Öğüt, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı’nın
44’üncü maddesi için verdiğimiz önerge lehinde konuşmak için söz almış
bulunuyorum.
Mevcut tasarıda, yetki
belgesini düzenleyen 44’üncü maddesinde yetki itirazı düzenlenirken olumlu
tespit ya da olumsuz tespit yazısında da aynı süreç işletilmektedir.
Yaklaşık 30 yıldır uygulanan
2822 sayılı Yasa’da tecrübe edindiğimiz üzere, işverenin, özellikle ilk kez
gerçekleşen örgütlenmelerde, iş yerinde çoğunluğunun sağlanmasına ve bunu
bilmelerine rağmen itiraz yolunu seçtiği bilinmektedir. Yetki tespiti davaları
bazen 6-7 yıl sürmekte, böylelikle kâğıt üzerinde yazan haklara rağmen
fiiliyatta toplu sözleşme hakkının kullanımı engellenmiş olmaktadır.
Böylesi ciddi bir sorunun
yanında önemli bir nokta daha vardır ki Bakanlığın toplu iş sözleşmelerinde
itirazın olup olmadığının tespiti için itiraz süresine uymaması ve yetki
belgesini daha geç sürede vermesidir. Bakanlığın belirlenen sürede uygun
davranması için söz konusu maddeye “Bakanlık tarafından söz konusu altı iş
günlük süre uzatılamaz.” maddesi eklenmelidir.
Değerli milletvekilleri, AKP
Hükûmetinin Anayasa değişikliği referandumunda en sık vurgu yaptığı ve
propaganda malzemesi olarak kullandığı konulardan biri de yeni anayasanın memur
ve işçi sınıfına getireceği haklarıyla ilgiliydi. O zaman da çok söyledik;
toplu sözleşme söylemlerinin aldatmacadan ibaret olduğunu, grevsiz bir toplu
sözleşmenin kabul edilemeyeceğini partim defalarca dile getirdi. Nitekim, toplu
sözleşmeden AKP’nin neyi kastettiği zamanı geldiğinde görülmüştür.
Şimdi ise yapılmak istenen,
işçi ve memurun gasbedilen toplu sözleşme hakkının koşullara bağlanarak yine
bir aldatma içinde sunulmasıdır. Tasarı, mutabakat gibi sunulmuştur ama
tasarının bu hâline karşı çıkan ve bunu meydanlarda dile getiren sendikalar
mevcuttur. Nitekim, geçen hafta yaşananları hep birlikte gördük. Tasarıyı
protesto eden gruba polisin nasıl karşılık verdiğini, milletvekillerimizin ve işçilerin
nasıl biber gazıyla püskürtüldüğünü gördük. Tasarıyı protesto eden gruba
polisin nasıl karşılık verdiğini, nasıl zor kullandığını gördük, bütün Türkiye
bunu izledi. Müdahale sırasında 1 işçinin atılan gaz bombası nedeniyle
kafasından yaralandığını, fenalık geçiren 2 işçinin ambulansla hastaneye
kaldırıldığını, milletvekillerimizin atılan gaz bombalarından nasıl
etkilendiğini bütün milletimiz gördü. Bu direnişe imza atan DİSK’e ve
Türk-İş’in gerçek işçi sendikalarına “Selam olsun.” diyorum.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik, söz konusu tasarının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun tek bir kanunda
birleştirildiğini söylemiştir. Komisyonda yaptığı bilgilendirme konuşmasında da
evrensel normlara verilen tepkilerin
dikkate alındığını dile getirmiştir.
Peki, durum gerçekten
böyleyse neden Hükûmetin “Sendikal özgürlükler getiriyoruz.” diye sunduğu
tasarı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından eleştirilere maruz
kalmıştır? ILO tasarıyı inceledikten sonra yaptığı değerlendirmede, tasarının
pek çok maddesinin 87 ve 98 No.lu sözleşmelerine aykırı olduğu açıkça ifade
edilmiştir.
Bu tasarı, işçi ve memurların
haklarını gözetmek için değil, Avrupa Birliğinin gözünü boyamak, uyum
müktesebatının Türkiye Ulusal Program’ında 19’uncu faslın açılabilmesi içindir.
Amaç gerçekten hak vermek ise neden iş kolu barajı yüzde 10’dan yüzde 3’e
indirilmek yerine tamamen kaldırılmamıştır? Neden grev hakkı hâlâ sınırlı
tutulmaktadır? Hava iş kolunda yaşananları unutmayalım. Amaç hak vermekse bir
gecede korsan taksi yasası içine eklenen bir maddeyle havacılık hizmetleri
neden grev yasağı kapsamına alınmıştır? Cevabını biz verelim: Çünkü yapılan
eylem Hükûmeti rahatsız etmiştir. İşte bu tasarıda da Hükûmeti rahatsız
edebilecek her türlü fiilin önüne geçmek istenmektedir. Hava-İş grevinin
engellenmesinde ekonomik gerekçeler doğru değildir. Öyle olsaydı, Türk Hava
Yolları Bosna’da 19 milyon 200 bin euroyu nasıl bırakırdı? Orada yapılan zarar,
ayrıca İran’da bırakılan 50 milyon dolar Türk Hava Yollarının ekonomik
gerekçelerini bir kelimede, bir çırpıda engellemektedir.
Hepinize saygılarımı sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
44’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 44’üncü madde kabul edilmiştir.
45’inci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 45. Maddesinin ilk fıkrasındaki
“ilgililerce” kelimesinin “o işyerinde çalışan işçiler ve o işkolunda kurulu
yetkili sendika” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Turgut Dibek Mustafa
Moroğlu
İstanbul Kırklareli İzmir
Musa Çam İzzet Çetin Nurettin Demir
İzmir Ankara Muğla
Aytun Çıray Candan Yüceer Kadir Gökmen Öğüt
İzmir Tekirdağ İstanbul
Özgür
Özel
Manisa
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Moroğlu,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım komisyonlarda görüşülüp belli
bir mutabakata varıldıktan sonra maddeleri önergelerle değiştirilen bir kanun
tasarısını burada bu gece sabaha kadar konuşup yasa hâline getireceğiz yine çoğunluk
oylarıyla.
Yani bir prosedürü yerine
getiriyormuşuz gibi anlaşılmasın, bence önemli bir iş yapıyoruz hepimiz çünkü
bu düzen hep böyle gitmez. Nasıl daha önce hep olduğu gibi gitmediği gibi böyle
de gitmeyecek ve işçiler, işçilerin çocukları ya da bugün sayısı 650 bini
bulan, zaman zaman 800 bine yaklaşan sendikalı işçilerin sayısı yarın daha
azaldığında bu işçilerin çocukları yani çalışan işçilerin çocukları niye
sendikalı olamadıklarını ve işverenlere karşı kendi haklarını daha özgürce niye
koruyamadıklarını bizim konuşmalarımızdan öğrenecekler ve bu yasaya el kaldıran arkadaşlarımızın
çocukları da belki bu tarihi deşip, çabalayıp çocukların önüne bunu
serdiklerinde “Evet, benim annem babam da benim haklarımı korumak için gerekli
çabayı göstermemiş.” diyecekler. Onun için gecenin dördü de olsa beşi de olsa
bu gelişmeleri, bu konuşmaları önemli sayıyorum.
Hepimiz aslında tarihe bir
anlamda not düşüyoruz. Şimdi, bir tasarı çıktıktan sonra neyin değişeceğini
bizim işçilere iyi anlatmamız lazım. Yani bugün işverenlerin herhangi bir
sendikaya, kendi sendikalarına üye olmalarının önünde bir engel var mı ya da
onların üye olmalarını zorlaştıran, ama iktidar tarafından, ama kendi
üstlerindeki başka güçler tarafından baskı uygulayan bir güç var mı? Hayır, yok
ama işçiler açısından böyle bir durum, sadece bugün için değil yani sadece
sizin iktidarınız döneminde değil, daha önceki iktidarlar döneminde de işçiler,
sendikalı olmak isteyen işçiler üzerinde her zaman bir baskı vardı ama bugün
daha fazla.
Sadece İzmir’de mesela
sendikalı, yasaya da konmuş ama bu yasa çıktıktan sonra sendikada üye oldukları
için işten atılan Savranoğlu Deri işçilerinin durumu ne olacak, Billur Tuz
işçilerinin durumu ne olacak? Yani onlara bir fayda sağlayacak mı ya da Bakanın
da, AKP adına konuşan milletvekili arkadaşlarımızın da bizim de üzerinde çok
mutabık kaldığımız 11 milyon işçi çalışırken 650 bin olan sendikalı işçi sayısı
1 milyona çıkacak mı yani bir adalet sağlanacak mı? İşçiler patronlarıyla
pazarlık ederken, hem özlük hakları için hem ücretleri için pazarlık ederken
daha avantajlı duruma mı gelecekler ya da varsa işçilerin yanlış davranışlardan
ötürü fabrikasını çalıştıramayan işverenin durumu ne olacak? Burada bir yenilik
mi sağlıyor? Yani çıkın yarın, bu tasarı hazırlandıktan sonra Sayın Bakanım,
kanunlaştıktan sonra, bu tasarı çıktıktan sonra deyin ki: “Şu aksaklıklar, şu
aksaklıklar, şu aksaklıklar düzeldi ve bundan sonra iş ve işveren barışı
sağlandı, bundan sonra biz daha çok üreteceğiz.” Bunu mu sağlayacaksınız yoksa var
olan düzeni daha da devam ettirmek için bir oradan, bir buradan, bir artıdan,
bir eksiden, hem işverenleri hem işçileri, daha doğrusu işçileri temsil
ettiğini zanneden sendika ağalarını nasıl temsil ettiğinizin, nasıl bir araya
getirdiğinizin başarısını mı sağlamış olacaksınız?
Ama bu düzen böyle gitmez
değerli arkadaşlarım. Onun için bu görüşmeler önemli, bu konuşmalar önemli ve
elbette ki yarın işçiler evlerine ekmek götüremediği için kendilerinden boşanan
sevgililerine, eşlerine ya da sendikalı oldukları için işten atıldıkları zaman
okuluna gönderemediği çocuklarına, hep beraber seslenecekler ve şöyle
diyeceklerdir, bu da sizin omuzlarınızda bir ağır yük olarak kalacaktır, tıpkı
Nazım’ın dediği gibi:
“Onlar, ümidin düşmanıdır,
sevgilim,” diyecekler.
“Akarsuyun, meyve çağında
ağacın,
Gelişip serpilen hayatın
düşmanı.
Çünkü, ölüm vurdu damgasını
alınlarına.
Çürüyen diş, dökülen et,
Ve bir daha geri gelmemek
üzere,
Çekip gidecekler.
Ve elbette ki sevgilim elbet,
Dolaşacaktır elini kolunu
sallaya sallaya,
Dolaşacaktır en güzel
elbisesiyle,
İşçi tulumuyla,
bu güzelim memlekette
hürriyet.”
Hep beraber sizin de o
günleri görmenizi diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Moroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
45’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 45’inci madde kabul edilmiştir.
46’ncı madde üzerinde iki
önerge vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 46. Maddesinin başlığının
"Toplu İş Sözleşmesi Görüşmeleri için Çağrı" olarak değiştirilmesi ve
madde metni içerisindeki "toplu görüşme" kelimelerinin yerine "toplu
iş sözleşmesi görüşmesi" kelimesinin getirilmesini, diğer maddelerde de
aynı yönde değişiklik yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Özgür Özel Aytun Çıray Nurettin Demir
Manisa İzmir Muğla
Tufan Köse Musa
Çam
Çorum İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 46. Maddesinin (2) ve (3) nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Özgür Özel Aytun Çıray Nurettin Demir
Manisa İzmir Muğla
İzzet Çetin Musa Çam Tufan Köse
Ankara İzmir Çorum
(2) Bu süre içerisinde çağrı
yapılmaz ise toplu iş sözleşme yetki başvuru süreci yeniden başlar.
(3) Çağrıyı yapan taraf,
toplu görüşmede ileri süreceği tekliflerin bütününü çağrı süresi içinde karşı
tarafa vermek zorundadır. Çağrıyı alan taraf da kendi tekliflerini toplu iş
sözleşmesi görüşmelerine başlama tarihinde çağrıyı yapan tarafa sunar.
Vermemesi halinde toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde karşı teklif sunamaz.
Ancak, tarafların toplu görüşme gereği ileri sürecekleri tekliflerde değişiklik
yapma hakları saklıdır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Tufan Köse, iki önerge üzerinde de konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Köse,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 46’ncı madde üzerindeki partimiz adına
verilen değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce son
günlerde Sayın Başbakanın ve özellikle bir kısım AKP temsilcilerinin biraz da
küçümseyerek, alaya alır gibi davrandıkları Sayın Bülent Ecevit’i, 60’lı
yılların efsane Çalışma Bakanı Sayın Bülent Ecevit’i sevgi, saygı ve minnetle
anarak konuşmama başlamak istiyorum, niye bunu söyledim değerli arkadaşlarım
çünkü Türkiye'de işçi hakları adına, toplu sözleşme adına grev adına, özgür
sendikacılık adına, yapılan işlerin başlangıcında rahmetli Bülent Ecevit’in
büyük emeği vardır. Bu emeği verirken dönemindeki işçi sendikalarının da
çalışanların da öncülüğünü yapmıştır, bu anlamda saygıyla anıyorum.
Yine, Bülent Ecevit bununla
da kalmamıştır, ilerleyen zamanlarda, çalışanların yanında olduğunu “Ne ezen,
ne ezilen hakça ve insanca bir düzen.” sözüyle örneklemiş ve özetlemiş bir
Çalışma Bakanı ve Başbakandır.
Yine, Bülent Ecevit, bir
dakikanın İngilizcesini söylemek yerine afyon yasağı getirmek isteyen
emperyalist devletlerin bu isteğine karşı çıkarak afyon üreticilerinin önünü açmıştır.
Yine, Sayın Bülent Ecevit,
sevgiyle, saygıyla andığımız Sayın Bülent Ecevit, 1974’te, uzun yıllardan sonra
ilk defa, soydaşlarımızın can ve mal emniyetini almak üzere Amerika’nın da,
Avrupa’daki devletlerin de karşı çıkmasına rağmen oradaki soydaşlarımız için
Türk askerini Kıbrıs’a göndererek Barış Harekâtı’na imza atmış bir liderdir.
Yine, Sayın Bülent Ecevit,
çok önemli bir lider Sayın Bülent Ecevit, 2002 yılında, sizin daha sonra
ötelediğiniz ve on yıl gecikmeyle buraya getirdiğiniz. Sendikalar Kanunu, Toplu
İş İlişkileri Kanunu’ndan önce İş Güvencesi Yasası’nı çıkartmak üzere de o
dönemin sendika başkanlarıyla, Güven Park’ta eylem yapan sendikacılarla büyük
bir demokrasi ve demokratlık örneği göstererek uzlaşmış, gece yarılarına kadar
Meclisi çalıştırarak o dönemin koalisyon koşullarına rağmen İş Güvencesi
Yasası’nı çıkartmıştır.
Siz ne yaptınız 2002’nin 3
Kasımında iktidara geldikten sonra? İş Güvencesi Yasası’nın yürürlüğe
girmesinin ertelenme gerekçesi olan toplu iş ilişkileri yasalarını on yıl sonra
bu Meclisin gündemine getirdiniz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
ben, yasaya, topluca baktığımda, bir örgütlü toplum alerjisi görüyorum, bir
sendika düşmanlığı görüyorum; sanki sendikalar bu memlekette kalkınmanın,
gelişmenin önünü kapatır, tıkar, örgütlermiş gibi bir görüntü hissediyorum.
Maalesef -partimizin sözcüleri açıkladılar- bu barajlar yüzde 3’e geldiğinde…
Mevcut sendikalarımızdan, baraj yüzde 1 olduğunda 10 sendika, baraj yüzde
2 olduğunda 12 sendika, baraj yüzde 3
olduğunda da 7 sendika, toplamda 29 sendika baraj altında kalarak kapanacak
hâle geliyor. Yani nedir bu sendika alerjisi? Hâlbuki, çok öykündüğümüz Batılı
ülkelere baktığımızda, bütün gelişmiş, sanayileşmiş, kalkınmış ülkelerin
sendikalarının önünü açtığı ve sendikalı işçilerin çalıştığı iş yerlerindeki
işçilerin mutluluğundan toplumun da mutlu olduğunu hissetmişler ve sendikaların
önünü açmışlardır. Örnek olsun diye söylüyorum: Maalesef, ülkemizde, 10 milyon
kayıtlı işçiye karşılık şu anda 800 bin civarında sendikalı işçimiz var. Bu
sayı 2011 yılının Ocak ayında Çalışma Bakanlığının açıkladığı sayılarla 922
bin. Yani bir yıl içerisinde bile 100 binin altında, sendikalar, işçi
kaybetmiş, üye kaybetmiş.
Peki, çok öykündüğümüz
Almanya’da sendikalı işçi sayısı ne kadar? Sayı da önemli değil işin esasında.
Almanya’da 8 milyon 600 bin sendikalı işçi var, dünyanın en gelişmiş 3’üncü
sanayi ülkesi. Yetişkin nüfusa oranı bu sendikanın, sendikalaşmanın yüzde 12.
Keza İngiltere’de 7 milyon 559 bin, yetişmiş insan nüfusuna oranı yüzde 15, İtalya’da
bu oran yüzde 23, Belçika’da yüzde 32, İsveç’te yüzde 51 yani gördüğümüz gibi
sendikalar ne gelişmenin ne de kalkınmanın önündeki engeller değildir.
Sendikalar, örgütlü toplumun, örgütlü insanın, çalışan insanın örgütlü
olmasının ülkenin de önünü açacağının bir göstergesidir.
Değerli arkadaşlarım, yine…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 46. maddesinin başlığının “Toplu
İş Sözleşmesi Görüşmeleri İçin Çağrı” olarak değiştirilmesi ve madde metni içerisindeki
“Toplu Görüşme” kelimelerinin yerini “toplu iş sözleşmesi görüşmesi”
kelimesinin getirilmesini, diğer maddelerde de aynı değişiklik yapılmasını arz
ve teklif ederiz.
Tufan Köse (Çorum) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Köse…
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın
Bakanım, bunun nesine katılmıyorsunuz, “Toplu görüşme” diye bir kavram var mı
toplu iş sözleşmesidir aslı. Bürokratlarınız ne biçim bürokratlar, bu kadar da
cehalet olur mu?
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Köse.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Değerli
arkadaşlarım, az evvelki konuşmamda örgütlü olmanın demokrasi için de mutlu
toplumlar için de ne kadar önemli olduğunu, gelişmiş toplumlar için ne kadar
önemli olduğunu anlatmıştım. Şimdi bunu biraz daha anlatmak istiyorum ve size
de burada bir öneride bulunmak istiyorum.
Siz, Meclisin değerli
temsilcileri, değerli milletvekilleri, bizler burada bir karar alalım,
sendikalaşma oranının en yüksek olduğu iş yerlerinden alışveriş yapalım,
sendikalı işçilerin çok çalıştığı otellerde tatil yapalım ki biz örnek olalım
Türk toplumuna, bu coğrafyada yaşayan halkımıza. Değerli arkadaşlar, tatile
gidiyoruz hepimiz, gittiğimiz yerlerde sendikalı işçilerin çalıştığı otellerde
çalışan personellerin yüzleri gülüyor, hizmetin kalitesi de daha artıyor. Yani,
sendikalı işçiler üretimin de önünü açıyor, işletmenin de önünü açıyor.
Maalesef, on yıllık
iktidarınız boyunca örgütlü toplumdan rahatsız oldunuz. Örgütlü toplum, aydın
toplum, bilinçli toplum sizleri rahatsız etti. Hep istediniz ki biat eden,
belli cemaatlerin belli tarikatların tedrisatından geçmiş bir halk topluluğu
olsun ki sizlerin uyguladığı bu adaletsiz ve eşitsiz düzene itiraz edemesinler.
Bizler şunu istiyoruz, geçmişten beri, altmış yılı aşkın süredir iktidar
olmayan sol partiler olarak; bizim isteğimiz, örgütlü olsun, bilinçli olsun,
aydın olsun ki gelişmenin önündeki bütün engeller de kalksın.
Yine arkadaşlar, 1990 yılında
ülkemizdeki sendikalı işçi sayısı, sendikalılaşma oranı yüzde 22 iken 2010
yılında bu oran, bundan iki sene önce, yüzde 6’lara düşmüş. Bu Sendikalar Kanunu’nun
çıkmasıyla da bu oran herhâlde yüzde 3’lere, 2’lere inecektir.
Yine bu yasayla örgütlü
toplumdan duyduğunuz rahatsızlığı dile getiriyorsunuz. Grev oylaması için
işçilerin yüzde 50’sinin greve “evet” demesini istiyorsunuz; bu da bu yasanın
bir göz boyamacası.
Yine, grev yasakları, grev
erteleme, grev durdurma gibi 12 Eylül yasakları da hâlâ bu yasanın özünde ve
ruhunda devam ediyor. Biz beklerdik ki, 12 Eylülün ortadan kaldırdığı hak grevi
de bu yasayla birlikte düzenlensin, işçiler toplu sözleşmenin uygulanmasından
doğan rahatsızlarını da grev gibi bir demokratik bir tepkiyle dile
getirebilsinler. Ama sizler, hak grevinin ne olduğunu bile belki birçoğunuz
bilmiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
sendikalar, çalışanların bilinçlenmesinde, eğitiminde, ekonomik ve sosyal
haklarının alınmasında bütün dünyada yüz elli - iki yüz yıldır sanayileşmenin
başlamasıyla birlikte öncü rolleri oynamışlardır. Bu yasayla sendikaların
oynadığı bu öncü rolü de kısıtlıyorsunuz.
Şunu belirtmek istiyorum,
şunu söylemek istiyorum: Elbette sizin istediğiniz toplum bu toplum ama
sanmayın ki bu devran böyle kalır, sanmayın ki bu devran böyle devam eder. Bu
coğrafyada yaşayan halklar, bu coğrafyada yaşayan insanlar, bu coğrafyada
yaşayan mazlum insanlar binlerce yıldır bu adaletsiz ve zalim düzene karşı
örgütlü tepkilerini göstermişlerdir bundan sonra da göstereceklerdir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
46’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 46’ncı madde kabul edilmiştir.
47’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 47. maddesinin (2) Nolu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Sakine Öz
Ankara İzmir Manisa
(2) Taraflar, çağrı
tarihinden itibaren otuz gün içinde ilk toplantıyı yapmak zorundadırlar.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Özel,
buyurunuz. (CHP sıralarında alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununun
47’nci maddesi üzerindeki önergemiz üzerine söz aldım. Hepiniz saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önceki konuşmamda dedim
ya: “Siyasi bir rahatsızlık olarak, siyasi migren rahatsızlığı var Hükûmetin.”
diye. Onu niye söyledim? Biraz önce dinleyememiş olanlar için: Migren
hastaları, aydınlıktan ve migren hastaları sesten rahatsız olurlar. O yüzdendir
herkesin sesini kısmaya çalışmanız ve o yüzdendir her geçen gün ülkeyi biraz
daha karanlığa doğru götürmeniz, demiştim. Bu konuyla ilgili sadece biz bunları
söylemiyoruz. Bir zamanlar çok kutsanan, güpegündüz uğrunda büyükşehir belediye
başkanınız tarafından havai fişekler patlatılan Avrupa Birliğinin İlerleme
Raporu bakın neler söylüyor. Avrupa Birliği İlerleme Raporu diyor ki: “Birçok
kez öğrenci haklar, çevre, Yüksek Öğretim Kurumu faaliyetleri ve sendikal
haklar ile ilgili gösterilerde, güvenlik güçleri tarafından göstericilere
orantısız güç kullanılmıştır.” Avrupa Birliği İlerleme Raporu diyor ki: “Özel
sektördeki sendikaların yasal çerçevesini değiştiren Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısı henüz kabul edilmemiş, Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu
havcılık sektöründeki grevlerin yasaklanması amacıyla mayıs ayında
değiştirilmiştir. Bu değişiklik Türkiye’nin iç mevzuatını Avrupa Birliği ve ILO
standartlarından daha da uzaklaştırmıştır.” Avrupa Biriliği İlerleme Raporu
diyor ki: “Çalışanlar mevcut mevzuatta işçilere tanınan sınırlı haklardan her
zaman yaralanamamaktadırlar. Sendika üyeliği nedeniyle işçilerin işten
çıkarılması vakaları son derece fazladır. Devlet, sendikaların iç işlerine
sürekli olarak müdahale etmiştir.” diyor Avrupa Birliği İlerleme Raporu.
“Sendikaların iş yavaşlatması ve gösteri yapması düzenli olarak kısıtlanmıştır
ve bazı durumlarda güvenlik güçlerinin güç kullanmasıyla engellenmiştir. Birçok
sendika, sendika eylemcisi polis baskını suçlamalarla veya terör
faaliyetlerinde bulunma iddiasından dolayı hapis cezalarıyla karşı karşıyadır.”
diyor Avrupa Birliği İlerleme Raporu. “Sendikalar tarafından yapılan toplu
eylemler birçok kısıtlamaya maruz kalmaktadır. Türkiye grev hakkını aşırı
derecede kısıtlamaktadır.” diyor Avrupa Birliği İlerleme Raporu. “Türkiye’de
mesleki kategorilerde veya belli sektörlerde sendika kurma veya sendikaya katılma
hakkı aşırı derecede kısıtlanmış. Savunma Bakanlığında çalışan sivil memurlar
bu duruma iyi bir örnek teşkil etmektedir.” diyor ve işte, bu Avrupa Birliği
raporları Başmüzakerecinin bütün ilgi alanı Twitter olunca böyle çıkabiliyor.
Bir ülkenin Avrupa Birliği vizyonu 140 karakterle sınırlı olunca bu tip
raporlarla karşılaşabiliyorsunuz. Eğer müzakereciniz Egemen Bağışsa Egemen
Bağış size böyle soğuk bir espri yapabiliyor.
Burhan Kuzu’nun o fırlatıp
attığı rapor var ya, çöp kutusuna attığı, gerçekten korku filmi gibi,
“Kuzuların Sessizliği” ve Sayın Burhan Kuzu keşke burada olsa da onunla şunu
konuşabilsek: Siz sadece raporu atmadınız Sayın Burhan Kuzu, işçimizin,
emekçimizin, esnafımızın, öğretmenimizin, çiftçimizin, kadınlarımızın,
gençlerimizin, çocuklarımızın gelecekle ilgili umutlarını da çöpe atıyorsunuz,
hayalleri çöpe atıyorsunuz, çöpe attığınız keşke sadece bir tek rapor olsa,
çöpe attığınız koskocaman bir ülkenin geleceği ve onun Türk’üyle, Kürt’üyle,
Laz’ıyla, Çerkez’iyle işçi sınıfı, emekçi sınıfının sizden olan beklentileri.
Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğiyle kol kola girip patron dostu bir sendika yasası, patron dostu bir
sendikalar kanunu çıkarmayı başarıyorsunuz burada. Biraz önce anlattığım
demokrasi korkusundan beslenmektedir bu. Çünkü sendikaların yapı ve işleyişleri
yasayla sınırlandırılmaya devam ediliyor çünkü sendikaların tüzüklerine
bırakılması gereken birçok konu ayrıntılı biçimde bu kanunla düzenleniyor çünkü
iş kolu barajı düşürülürken baraj mantığı korunuyor, askerî üyelik koşuluya
yeni de bir baraj getiriliyor, evet. Öngörülen iş kolu barajı, mevcut yetkili
sendikaları, yetkisiz bırakma riskini taşıyor mu? Evet, taşıyor. İş kolu
barajının dört yıl yüzde 1, sonra yüzde 2, devam eden yıllarda da yüzde 3
uygulanmasına bir mutabakat sağladınız yandaş sendikalarınızla ve ilk dört yıl
10 sendika, sonraki iki yıl 12 sendika ve sonraki yıllarda da 7 sendika,
toplamında 29 sendika baraja takılarak kapanacak. İnanın, buna 12 Eylül bile
cesaret edememişti ama boynuz kulağı geçti, Kenan Evren sizinle gurur duyuyor.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özel.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
47’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 47’nci madde kabul edilmiştir.
48’inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının 48'inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşenur Bahçekapılı Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Adıyaman İstanbul
Tevfik Ziyaeddin Akbulut Hakan Çavuşoğlu Bedrettin Yıldırım
Tekirdağ Bursa Bursa
Mustafa
Kemal Şerbetçioğlu
Bursa
"(1) Toplu görüşmenin
sonunda bir anlaşmaya varılırsa dört nüsha olarak düzenlenecek olan toplu iş
sözleşmesi, taraf temsilcilerince imzalanır ve iki nüshası altı işgünü içinde
çağrıyı yapan tarafça görevli makama tevdi edilir. Görevli makam sözleşmenin
bir nüshasını Bakanlığa gönderir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 48. Maddesinin (2) Nolu fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Sakine Öz Özgür Özel Aytun Çıray
Manisa Manisa İzmir
Musa Çam İzzet Çetin
İzmir Ankara
"İşçi Sendikası da
imzalanan toplu iş sözleşmesini üyelerine yazılı veya dijital yollarla
duyurur."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet de
katılmıyor.
Buyurunuz Sayın Öz. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı’nın 48’inci
maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi,
çeşitli konulardaki göstermelik düzenleme yapma tutumunu bu tasarıda da
göstermiştir. Geçen gün bir yazar, AKP’nin bir tutumunu köşesinde şöyle
özetliyordu: “Demokrat ve özgürlükçülüğü kimselere bırakmadan, arkadan dolanma,
kılıfına uydurma, uluslararası mevzuata sığdırma kurnazlığı.” Bakınız, partinizin
adında adalet var. O hâlde, en başta adil olmanız beklenmez mi?
AKP “12 Eylül yargılaması
bizim dönemimizde başladı.” diyor. Gerçek bir yargılama olup olmadığını hep
birlikte göreceğiz. Peki, 12 Eylülü yargıladığını gururla söyleyen bir partinin
hazırladığı kanunlarda da darbe zihniyetinin temizlenmesi gerekmez mi?
Hatırlarsınız, 12 Eylül sonrası döneminin İşveren Sendikaları Konfederasyonu
Başkanı: “Bugüne kadar işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” diyordu. Evet,
bir bildiği vardı ki böyle konuşuyordu çünkü 12 Eylül işçilere, emekçilere
karşı yapılmış bir darbeydi. Zaten darbecilerin ilk yaptığı işlerden biri grevi
yasaklamak, DİSK’i kapatmak oldu. 12 Eylülden bu yana nüfus 75 milyona, ücretli
nüfus 15 milyona ulaştı ama toplu sözleşme hakkını kullanabilenlerin sayısı 500
bini bulmuyor.
Geçtiğimiz günlerde
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Sönmez köşesinde yazdı. İstatistiklere göre
AKP döneminde grev hakkını kullanabilenlerin sayısı 2010 yılında 1000’i bile
bulmadı, 800’lerde kaldı. Peki, o zaman 12 Eylülle hesaplaştığını söyleyen bir
Hükûmetin böyle bir tasarı hazırlarken, o günlerde darbeciler işverenlerin
yüzünü güldürmüşken, bugün işçilerin yüzünü biraz olsun güldürmesi gerekmez mi?
Oysa bugün emekçiler, haklarını almak için grev yapamaz hâle getirilmişse
sormak gerekiyor: 12 Eylülle hesaplaşıyor musunuz yoksa onun topluma ödettiği
hesaplara yenileri mi ilave ediliyor? Toplu Sözleşme Yasası çıkarıyorsunuz,
ortada grev yok. Şimdi, bu tasarıya bakıyorsunuz, gerçek bir grev hakkı yine
yok. İşçilere, kamu emekçilerine en temel haklarını vermeden 12 Eylülle
hesaplaşma sözleri havada kalacaktır, bunu unutmayın. Bazı hakların göstermelik
olarak verilmesi, hiç verilmemesinden daha kötüdür.
Bakınız, bazı ülkelerin
adında “cumhuriyet” vardır ama rejimlerinin cumhuriyetle ilgisi yoktur.
Bazıları konuştuğunda iki lafın başında demokrasiden bahsederler oysa
tutumlarının demokratlıkla hiç ilgisi yoktur. Bu tasarıda da bunlara benzer bir
çelişki var. Grev hakkı veriyormuş gibi yapılıyor ama aslında grev yapmak
imkânsıza yakın.
Bir örnek vereyim: Tasarıda
Bakanlar Kuruluna yine grev erteleme hakkı veriliyor, deniliyor ki: “Karar
verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt genel sağlığı veya
ulusal güvenliği bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve
lokavtı altmış gün süreyle erteleyebilir.” İlk bakışta bu yaklaşım doğru gibi
görülebilir, genel sağlıktan ve ulusal güvenlikten daha önemli ne var diye
düşünülebilir ama bu kavramların içine neler sokulabildiğini geçmişte gördük; lastik
işçilerinin, cam işçilerinin grevleri bu gerekçelerle engellendi. Bir başka
deyişle işçilerin en temel hakları Bakanlar Kurulunun insafına bırakılmış
oluyor.
Tasarıya göre, genel grev,
dayanışma grevi, hak grevi yapmak yasak. Size soruyorum, bunlar yokken grev
hakkı var denilebilir mi?
Yine bir başka hüküm, yine bu
tasarıdan okuyorum: “Grev esnasında greve karar veren sendikanın kusurlu
hareketi sonucu, grev uygulanan iş yerinde neden olunan maddi zarardan sendika
sorumludur.”
Değerli milletvekilleri,
işçiler grev yaparken zaten üretimden gelen güçlerini kullanmıyorlar mı?
Elbette o işletme zarar edecek, başka ne beklenir? Burada kastedilen başka
şeyse, bunu yasaya açık açık yazmalısınız yoksa her grevde işveren zarar
ediyorum diye mahkemeye koşacaktır. Bu hususu da dikkatinize sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette işçilerin, kamu emekçilerinin greve hiç gereksinim
duymayacakları ortamların hazırlanması en büyük dileğimizdir ama bu bir
hayaldir.
Bu nedenle 12 Eylülün
zihniyetini koruyan böyle göstermelik yasalar yerine emekçilerin en doğal
haklarını onlara teslim eden sendikaların önünü çeşitli barajlarla kesmeyen
düzenlemeler yapmanızı diler, hepinize saygılar sunarım.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Önergeyi oylarınızı
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının 48'inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur
Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
“(1) Toplu görüşmenin sonunda
bir anlaşmaya varılırsa dört nüsha olarak düzenlenecek olan toplu iş sözleşmesi,
taraf temsilcilerince imzalanır ve iki nüshası altı işgünü içinde çağrıyı yapan
tarafça görevli makama tevdi edilir. Görevli makam sözleşmenin bir nüshasını
Bakanlığa gönderir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Bürokrasiyi azaltmaya dönük bir önergedir,
katılıyoruz efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Türkiye İstatistik Kurumu,
İşgücü Maliyeti ve Kazanç Yapısı Araştırmaları ile işyerlerinin toplu iş
sözleşmesinde olma durumuna göre istatistik üretmekte ve yayımlamaktadır. Toplu
iş sözleşmesi istatistikleri 2012-2017 Resmî İstatistik Programı çerçevesinde
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sorumluluğunda bulunmakta ve “Çalışma
Hayatı İstatistikleri” adlı yayınla söz konusu istatistiklere yer
verilmektedir. Bu nedenle, toplu iş sözleşmesinin tekrar Türkiye İstatistik
Kurumuna gönderilmesine ihtiyaç bulunmamaktadır. Değişiklik, bürokrasinin
azaltılmasını amaçlamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge
doğrultusunda 48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 48’inci madde kabul edilmiştir.
49’uncu madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 49. Maddesinin (1) Nolu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (2) nolu fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Kazım Kurt
Ankara İzmir Eskişehir
(1) Toplu görüşme için kararlaştırılan ilk
toplantıya taraflardan biri gelmez veya geldiği hâlde görüşmeye başlamazsa,
toplu görüşmeye başladıktan sonra toplantıya devam etmezse veya taraflar toplu
görüşme süresi içerisinde anlaşamadıklarını bir tutanakla tespit ederlerse ya
da toplu görüşme süresi anlaşma olmaksızın sona ererse, taraflardan biri
uyuşmazlığı altı işgünü içinde görevli makama bildirir.
(2) İşveren
tarafının ilk görüşmeye gelmemesi halinde, durumun görevli makama
bildirilmesinden itibaren, görevli makamın durumun tespitine ilişkin resmî
yazısının işçi sendikasına tebliğinden itibaren işçi sendikası grev kararı
alabilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kurt,
buyurunuz.
KAZIM KURT (Eskişehir) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısı’nın 49’uncu maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, örgütlenme
özgürlüğünün sonuna kadar kullanılamadığı bir ülkede, çıkarılan sendikalar ve
toplu iş ilişkileri yasasının ruh olarak işçi lehine, işçi yararına,
çalışanlardan yana bir yasa olması mümkün değildir. Örgütlenmek isteyen
işçilerin, emekçilerin üzerine gaz bombası, biber gazı ve copla saldıran bir
iktidarın, onların lehine ve yararına bir yasa yapmasını beklemek de çok doğal
bir olay değildir.
Dikkat ederseniz, yasanın özü
uyuşmazlık üzerine kurulmuştur. Oysa, öyle bir çağda yaşıyoruz ki iş
ilişkilerinde tarafların esasen uzlaşması üzerine bir sistem oluşturulması
gerekir. Uzlaşmayı istememek kadar, uzlaşmayı ötelemek kadar çağ dışı bir
uygulama düşünülemez. İşverenlerimizin uyuşmazlık tutmak üzere, sözleşme
yapmamak üzere bir çalışma hayatı içerisinde kendilerini gösterebilmelerini savunmak
21’inci yüzyılda, çağdaş ülkelerde asla düşünülmemesi gereken bir noktadır.
Özelikle, hak grevinin olmadığı bir ortamda işçi sendikalarının toplu iş
sözleşmelerinde nasıl hareket etmeleri gerektiği, nasıl davranmaları gerektiği
konusunda hiçbir alternatif ortaya çıkmamıştır. Bu yasada, uyuşmazlıklar tespit
edildikten sonra bir tarafın altı iş günü içerisinde bir ilgili merciye
müracaatını zorunlu kılan bir madde getirmek suretiyle, sanki “Siz uzlaşmayın,
siz uzlaşmazsanız bu işin arkasından menfaat elde edeceksiniz.” der gibi bir
yasa çıkarmak çok doğru bir şey değildir.
O nedenle bu önergeyi
veriyoruz ve bu önergede diyoruz ki: Tüm yorumları işçi ve çalışanlar lehine,
örgütlü toplumlar lehine yaparak bir çağdaş yasa yapalım. Oysa Türkiye’de şu
anda uygulanmakta olan ve bundan sonra bu yasayla uygulanacak olan sistem,
sürekli, çalışanlar aleyhine, örgütlü toplumlar aleyhine ve sendikalar aleyhine
bir gelişme içerisinde; güçlü olanın haklı sayıldığı ve haklı olanın da
maalesef kullanacak bir güç bulamadığı bir ortamda bu uyuşmazlıkları dile
getiren, bu uyuşmazlıkları çözme yönünde hiçbir çaba harcamayan sistem.
Dolayısıyla, ara bulucu, özel
hakem, Yüksek Hakem Kurulu gibi grevi dışlayan, çalışma yaşamının temelinde
esas olan işçi ve emekçiden yana bir grev olgusunu yasaklayan bir kanun
yaptıktan sonra, bu, uyuşmazlıkları hangi yöntemle çözecek olursanız olun,
işçinin ve emekçinin aleyhine bir uygulama olacaktır.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, Türkiye’de sosyal demokrasinin, sosyal devletin, demokratik devletin ve
hukukun üstünlüğünün sonuna kadar uygulanması gerektiğini düşünen bir parti
olarak bu yasanın bu maddesine da karşı çıkıyoruz çünkü sosyal taraflar
arasında bir uzlaşmayı denemeden başlayan bu yasa yapma çalışması, toplu iş
ilişkisi içerisinde de, sözleşme düzeni içerisinde de hiçbir uzlaşmayı
denemeyen bir mantık getirmektedir. Bu mantığın kabul edilebilir olması asla
düşünülemez.
Türkiye ne zaman toplu iş
sözleşmesini, grev hakkını sonuna kadar kullanacak bir hâle, örgütlenme
özgürlüğünü sonuna kadar açacak bir hâle gelirse o zaman bu ilişkiler
gerçekleşmiş olur ve biz o zaman zaten uluslararası sözleşmelerle
yüklendiğimiz, taahhüt altına girmiş olduğumuz yükümlülüklerimizi tam anlamıyla
yerine getirmiş oluruz diye değerlendiriyoruz.
Önergemize destek vermeniz
gerektiği düşüncesiyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kurt.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
49’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 49’uncu madde kabul edilmiştir.
Madde 50 üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 50. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Özgür Özel Aytun Çıray
Muğla Manisa İzmir
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
Uyuşmazlığın Tespiti
Madde 50- Uyuşmazlık yazısını
alan görevli makam altı işgünü içinde tarafların özel hakeme başvurduklarını
belirten yazısını almadığı takdirde üç işgünü içinde uyuşmazlığı belirleyen bir
tutanak düzenler ve tutanağı en geç üç işgünü içinde taraflara tebliğ eder.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bu önerge ara buluculuk müessesesini
kaldırıyor. Ara buluculuk müessesesi demokratik bir yöntem, kalkmasını doğru
bulmuyoruz. Onun için katılamıyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Gerekçenin okutulmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada sadece toplu
pazarlık sürecini uzatmaktan başka bir işlevi olmayan resmî ara buluculuk
mekanizmasının kaldırılması teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
50’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 50’nci madde kabul edilmiştir.
51’inci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 51. Maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Ayşe Nedret Akova
Ankara İzmir Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yüksek Hakem Kurulunun başında Yargıtay 9’un
Başkanı var. Yani bunu kaldırdığımızda yerine neyi ikame edeceğiz, o yer
almadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Yüksek Hakem Kurulu, 12 Eylül
döneminin anti demokratik kurumudur. Özgür toplu pazarlık hakkına müdahale
anlamına gelen bu düzenlemenin valığını koruyor olması, ILO'nun 98 Sayılı
sözleşmesine aykırılık halinin devam niteliğindedir. YHK'nın kaldırılması
teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
51’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 51’inci madde kabul edilmiştir.
52’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 52. Maddesinin (1) nolu fıkrasında
hak kelimesinden sonra gelen çıkar kelimesinin menfaat olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Doğan Bey konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Doğan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DOĞAN ŞAFAK (Niğde) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısı’nın 52’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Ülkemizde emek kesimleri her
zaman ezilen sınıfta yer almış ve mücadelelerini de bu yönde
gerçekleştirmiştir. 12 Eylül darbesiyle beraber emekçi sınıfının sendikal
hakları ellerinden alınmış ve yasaklamalarla karşı karşıya bırakılmıştır ancak
işçi sınıfının birleşmesi ve başkaldırısıyla 1980’lerin sonunda gerçekleşen
bahar eylemleri siyasetin talepleri görmesi hususunda etkili olmuş, yapılan
yeni sözleşmelerle iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir. O dönemde yasaklanan
işçi sınıfının, çalışma koşulları ve hakları ellerinden alındığı için,
Türkiye’nin emek ve tarım alanında ciddi gerilemesine sebep olmuştur. Bugün
emekçilerimizin örgüt bilincinden kopuk olmasının temel gerekçesi 1980 sonrası
süreçtir; diğer bir ifadeyle, 1980 öncesi milyonları bulan sendikal hareketler
bugün binlerle ifade edilmektedir.
AKP Hükûmeti emek sınıfının
yanında yer alacağına, kolluk kuvvetleriyle, gazıyla, copuyla, orantısız güç
kuvvetleriyle sürekli emekçilerimizin karşısında olmuştur. Son olarak, 4+4+4
yasa teklifinde haklı mücadeleleri doğrultusunda tepkilerini ortaya koyan emek
sınıfının önemli bir dalı olan öğretmenlerimizi, hem de demokrasinin kalbi olan
Türkiye Büyük Millet Meclisine 500 metre yakın alanda şiddet ve darp
uygulayarak püskürtmeye çalışmıştır. AKP’nin emekçi kesime yaklaşımı işte tam
olarak da budur. Geçtiğimiz aylarda memurumuza verilen zam teklifi bunu âdeta
tescil etmiştir.
Sayın milletvekilleri,
üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısının 52’nci maddesinde, menfaat
uyuşmazlığında özel tahkime gidilmesi hâlinde hakem kararı toplu iş sözleşmesi niteliği
kazanacağından taraflar bu suretle grev ve lokavt yetkilerini kullanmaktan
feragat etmiş sayılmaktadır.
Genel itibarıyla durum
işçilerin ve sendikaların aleyhinedir. 52’nci maddeyle işçilerin grev hakları
ortadan kaldırılmıştır çünkü genelde işverenler lokavta başvurmaktan
kaçınmaktadırlar. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, genel grev ve dayanışma grevini
yasalaştıracak düzenlemeler içermemektedir. Devamla, yasa tasarısında “Sendika”
kavramı yerine “Kuruluş” kavramı getirilmiş, böylelikle “Sendika” kavramı içi
boş bir hâle dönüştürülmüştür. Fiilî olarak korku kültürü ile baskılar
oluştururken, “iktidara yakın sendikalar” tanımı yaratılırken bu şekilde
kanunda belirtilmesi sendika hareketleri bitirmektedir. AK PARTİ Hükûmeti,
AB’nin kıstaslarını yerine getirmeye çalışırken, aynı zamanda maddeler üzerinde
yapmış oldukları ince düzenlemelerle, işçi sınıfının haklarını da ellerinden
almaktan geri kalmamıştır. Komisyon raporunda, tasarının, Anayasa
değişiklikleri, uluslararası düzenlemelerin ve güncel gereksinmelerin dikkate
alınarak hazırlandığı belirtilmiştir. Buradan sormak istiyorum: Bu yasa
teklifi, daha nasıl bir anayasa için çalışıldığı, nasıl düzenlemeler
getirildiği belli olmamasına rağmen neye, hangi kriterlere dikkat edilerek
hazırlanmıştır?
Yine, bu yasa teklifi
hazırlanırken sendikalarımızın görüşü alınarak mı yapılmıştır? Gerçi
iktidarınızın tek tip insan yetiştirme kültürü, “bizden” veya “bizden olmayan”,
ötekileştirme mantığıyla ülkeyi yönettiği ne yazık ki acı bir gerçektir.
Sendikaların oluşması, tüm
dünya ve mevcut iktidarlara karşı hak arama gereksiniminden doğmuştur. AK PARTİ
İktidarı ise, yandaş medya, candaş şirketler, yanında olan sendikalar,
yakınında bulunan sermayeler oluşturma adına demokrasinin vazgeçilmez unsuru
olan demokratik kitle örgütlerimizi yok etmektedir.
Sayın milletvekilleri, Millet
Meclisinden sesleniyorum: Bu gidişat iyi değil, sizin gittiğiniz yol Türkiye’yi
çıkmaza sokmaktadır. Türkiye’nin sigortası olan Cumhuriyet Halk Partisi olarak
sizleri bir kez daha uyarıyoruz.
Bu düşüncelerle, 52’nci
maddenin bu şekilde, demokrasi hayatımıza bir şey katmayacağını belirtiyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyoruz: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
52’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 52’nci madde kabul edilmiştir.
53’üncü madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 53. Maddesine (3) nolu fıkra
olarak aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Ayşe Nedret Akova
Ankara İzmir Balıkesir
(3) Eda davasına konu olan
uyuşmazlıklarda ayrıca yorum davası açılamaz. Edaya konu olan uyuşmazlık
hususunda mahkemenin yapmış olduğu tespit hükmü re’sen aynı uyuşmazlık
konularında da uygulanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Ayşe Nedret Akova.
BAŞKAN – Sayın Akova,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısı’nın 53’üncü maddesi üzerinde konuşmak için söz almış bulunmaktayım.
Gerekçede belirtilen toplu iş
ilişkilerini düzenleyen kanunların özgürlükçü bir tutumla ele alınması
gerekliliğine yapılan vurgu, maddeler hazırlanırken unutulmuş gözüküyor. Bu
kanun tasarısı ile Türk endüstri ilişkileri sistemini ileri taşımak, çağın
gereklerini yansıtması ve Türk çalışma hayatının sorunlarına köklü çözüm
getirmek mümkün değildir. 12 Eylül yargılanmak isteniyorsa önce onun yarattığı
toplumsal ilişkileri bozan antidemokratik bütün kanunları yürürlükten kaldırmak
için uğraşmak gerekiyor. Eğer 12 Eylülün antidemokratik yasaları üzerine kurulu
bütün yozlaşmış ilişkileri yeni baştan düzenleyeceksen 12 Eylülü gerçekten
yargılaman mümkün değildir.
12 Eylülün Türk endüstri
ilişkilerini emek aleyhine bozan 2821 ve 2822 sayılı yasalarını baştan
yazmazsan, öyle sözde laflarla, hesaplaşılıyormuş gibi dar kapsamlı
yaklaşımlarla 12 Eylülün yarattığı tahribat düzelemez. Fiiliyatta o düzenin
bütün yozlaşmış antidemokratik düzenini sil baştan -evrensel standartlarda- bütün
tarafların görüşleri ve onayıyla tekrar inşa etmek gerekmektedir. 12 Eylül
yargılamasının simgesel kalmaması için, uygulamada yarattığı tahribatları
ortadan kaldırmak gerekiyor. O zaman anlaşılacak sözde mi demokratsın, özde mi
demokratsın.
12 Eylülün, emeğin
sömürülmesinin önünü açan tüm sendikalar, özgürlükleri kısıtlayan, toplu
sözleşme hakkını yok eden düzenlemelerinin tamamen ILO’nun 87 ve 98 nolu
sözleşmeleri ve Avrupa Konseyi Sosyal Şartı’na uygun düzenlenmesi
gerekmektedir. Ancak, bu tasarı gösteriyor ki 12 Eylülün yasakçı zihniyeti
hâlen devam etmektedir.
Emeğin güvencesiz bir şekilde
esnek çalışma biçimlerine zorlanmasını, çalışma hayatından doğan haklarının
gasbedilmesini engellemek ve iş ilişkilerinin demokratikleşmesini sağlamaktan
uzak olan bu kanun tasarısı, 12 Eylülün yasakçı zihniyetini taşımaktadır.
Ülkemizde, gönül isterdi ki toplumun her kesimini ilgilendiren bir kanun
tasarısının, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde çıkartılmak
istenmesiydi. Üstelik, bu amaçla çıkartılmak istenen yasa tasarısı, ILO’nun
normlarına uygun hükümler getirmemektedir. Sendikal hakların demokratikleşmesi
hususunda, gerekli olan radikal çıkış ve reform hâlen yoktur. AB, ILO ve ilgili
taraflara verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmemiştir. İkili barajın
korunması, iş kolu sayısının azaltılmasıyla barajların uygulamada daha da
yükselecek olması, sendikal özgürlükleri önemli ölçüde kısıtlamaktadır.
Gemi yapım ve deniz
taşımacılığı, liman, ardiye ve antrepoculuk gibi iş kollarının kurulmasının,
bazı iş kollarının birleştirilmesi ya da parçalanmasının hangi gerekçeyle
yapıldığını anlamak mümkün. İş kollarında yapılan azalma, birleştirme ve
parçalama uygulamasının arkasında hiçbir bilimsel ve evrensel dayanak yoktur.
Üstelik iş yerlerinin hangi iş koluna gireceğinin yönetmelik ile tespit edilmek
istenmesi, sendikal haklar üzerinde vesayeti devam ettiren antidemokratik bir
yaklaşımdır.
Yüksek Hakem Kurulu
sisteminin geliştirilerek sendikaların toplu sözleşme haklarının baskıya
alınmak istenmesi, sendikal özgürlüklerin genişletilmesi amacıyla nasıl
bağdaştırılmaktadır. 12 Eylül döneminin antidemokratik kurumunun devam
ettirilmek istenmesi, grev ertelemelerinde Yüksek Hakem Kuruluna zorunlu
başvuru koşulunun getirilmesi, antidemokratik ve hak alma, elde etme sürecini
baltalayan bir yaklaşımdır.
İş yeri ve çevresinde greve
katılanlar veya grev gözcüleri için işçiler veya işçi sendikası tarafından
kulübe, baraka ve çadır gibi barınma vasıtaları kurulmasının yasaklanması,
sendikal hakları genişletmek anlayışıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan
antidemokratik yaklaşımlardır. Bu kanun tasarısı, neoliberal politikalar
anlayışına uygun olarak, emek ve sermaye arasındaki eşitsizliği devam ettirecek
ve emeğin haklarının yok edilmesine olanak tanıyacaktır.
Umudumuz, emeğin haklarını
güvence altına alacak, koruyacak ve geliştirecek düzenlemelerin hayata
geçirileceği sendikal özgürlükleri genişletecek yasal düzenlemelerin bir gün
yapılmasıdır. Emeklilere, taşeronlara, çıraklara, evde çalışanlara,
stajyerlere…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) –
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akova.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
53’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 53’üncü madde kabul edilmiştir.
54’üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısının 54’üncü maddesinin birinci
fıkrasındaki “bakan dairesi başkanının” ifadesinin “bakmakla görevli dairelerin
başkanlarından en kıdemli olanının” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Adıyaman İstanbul
Hilmi Bilgin Volkan Bozkır Hamza Dağ
Sivas İstanbul İzmir
Orhan
Karasayar Nihat
Zeybekci
Hatay Denizli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 54. Maddesinin kanun
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Çetin, buyurunuz.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii
burada konuşurken soru sormak olmaz ama “Yüksek Hakem Kurulu nedir?” diye
sorsam, çalışan herkes, özellikle emekli olan işçiler ve 12 Eylül döneminde
çalışma yaşamının içinde bulunan herkes “Çanımıza ot tıkan kurum” diye söyler.
12 Eylülle darbe yapanlar, sendikal hak ve özgürlükleri, işçilerin uzun yıllar
mücadeleyle elde etmiş oldukları haklarını bu kurum eliyle geri aldılar, bu
kurumu kullanarak geri aldılar.
Şimdi, siz gerçekten
darbelerden söz ediyorsunuz, zaman zaman 12 Eylül kurumlarını temizlemekten söz
ediyorsunuz. Tabii, devletin tüm kurumlarını çökerttiniz ama 12 Eylülün
antidemokratik ne kadar kurumu varsa dört elle sarıldınız. Bunlardan bir tanesi
de Yüksek Hakem Kurulu. Bu tasarıda bile olduğu gibi koruduğunuz gibi, Kamu
Çalışanları Sendikalar Kanunu’na da benzer bir kurumu sivil dikta özleminizi
tatmin için oraya yerleştirdiniz, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu diye.
Şimdi, bu Kurulun marifetleri
saymakla bitmez ama ben size kısa sürem içerisinde birkaç rakam vereceğim.
Mesela, 12 Eylülden önce Türkiye’nin nüfusu 44 milyon, sendikalı işçi sayısı,
toplu iş sözleşmesinden yararlanan sendikalı işçi sayısı 2 milyondan fazla, 2,5
milyon dolayındaydı. Bugün 75 milyonuz, Sayın Bakanın 7 Martta verdiği rakamı
söylüyorum: 567 bin işçi toplu sözleşme hakkından yararlanıyor, sendikalı.
Tabii, sendikalı olup da toplu sözleşme hakkından yararlanamayanlarla birlikte
bu sayı 900 bine yakın bir sayı ama sendikalaşma oranımız yüzde 5. Eğer
sendikalar bugün dünyada en fazla kan kaybeden ülke olarak Türkiye’de ise,
bunun müsebbibi 12 Eylül yasaları, 12 Eylül dönemindeki darbe ve Yüksek Hakem
Kuruludur.
Şimdi, bir şeyin daha altını
çizmek gerekir, “Yiğidi öldür hakkını yeme.” demek gerekir. AKP’nin son on
yıllık icraatı döneminde de Yüksek Hakem Kurulu AKP’nin tahribatına karşı, çok
açıklıkla söylüyorum, bugünkü Yüksek Hakem Kurulu üyeleri AKP’nin tahribatına
karşı işçileri korumaya çalışıyor ama antidemokratik yapısı değişmiş değil,
hâlâ 2822 sayılı Yasa’daki düzenlemedeki yapı neredeyse olduğu gibi korunuyor.
“Biz antidemokratik hükümleri temizleyeceğiz, demokratikleşmeyi sağlayacağız.”
diyen sizlere sesleniyorum: Bu Kurula niye sarılıyorsunuz? Geliniz, eğer bir
hüküm, bir sorun varsa, taraflar uzun yıllardan bu yana aynı iş yerinde
örgütlenmiş sendika ve o sendikayı tanıyan işveren kamu olsun, özel sektöre ait
olsun diyalog içerisinde çözebilirler. İki kurumu da tanımayan bir organın zorla
bunları barıştırmaya, uzlaştırmaya kalkışması doğru değildir.
Kaldı ki Yüksek Hakem Kurulu
grev ertelemeleriyle birlikte grev oylamalarında da ihtilaf hâlinde devreye
giren bir kurum. Yani işçilerin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi duruyor.
Kılıç istediği zaman işçiyi kesiyor, istemediği zaman da bazen uykuya yatıyor
ama antidemokratik niteliğini her zaman koruyor.
Eğer gerçekten “Bu yasada 12
Eylül döneminin düzenlemelerini değiştirdik.” diyebilmek istiyorsanız, Yüksek
Hakem Kurulu diye bir kurulun bu yasanın içerisinde olmaması gerekir. Aynı
şekilde, Kamu Çalışanları Sendikaları Kanunu’nda da “Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu” aynı işlevi görecek. 12 Eylül döneminde işçilerin haklarını Yüksek
Hakem Kurulu nasıl elinden aldıysa, memurların haklarını da sizin buradan
özentiyle aldığınız o kurum temizleyecek.
Onun için, Sayın Bakana düşen
görev, böyle bir kurumu yasa kabul edilmeden bir kez daha gözden geçirmek ve
gerekirse tekriri müzakereyle yeniden görüşmeye açıp maddeyi kaldırmaktır.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çetin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısının 54’üncü maddesinin birinci
fıkrasındaki “bakan dairesi başkanının” ifadesinin “bakmakla görevli dairelerin
başkanlarından en kıdemli olanının” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
09/02/2012 tarihli ve 2012/1
sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurulu Kararı ile “İş Mahkemelerince verilen hüküm
ve kararların temyiz incelemesi Yargıtay’ın 9. ve 22. Hukuk Daireleri arasında
eşit olarak paylaşılmak suretiyle yapılır.” düzenlemesi yapılmıştır. Alınan
karar gereğince, bu Kanundan doğan uyuşmazlıklara iki daire eşit olarak
bakacaktır. Bugün itibarıyla iki olan bu sayı dosya yoğunluğuna göre daha da
artabileceğinden Yüksek Hakem Kuruluna, bu Kanundan doğan uyuşmazlıklara bakan
daire başkanları arasından kıdemli olanının başkanlık etmesi amaçlanmıştır.
Görevli Yargıtay Dairesi sayısı bire düştüğü takdirde, doğrudan ilgili dairenin
başkanı Yüksek Hakem Kurulunun başkanlığını üstlenecektir.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge
doğrultusunda 54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
55’inci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 55. Maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yüksek Hakem Kurulu, 12 Eylül
döneminin anti demokratik kurumudur. Özgür toplu pazarlık hakkına müdahale
anlamına gelen bu düzenlemenin varlığını koruyor olması, ILO'nun 98 Sayılı
sözleşmesine aykırılık hâlinin devam niteliğindedir. YHK'nın kaldırılması
teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
55’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
56’ncı madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının "Çalışma Esasları" başlıklı 56.
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(5) "Yüksek Hakem Kurulu
taraf teklifleriyle sınırlıdır. Süresi sona eren toplu iş sözleşmelerinin
uyuşmazlık konusu olan ancak tarafların teklifi bulunmayan maddeleri aynen
korunur."
Mesut Dedeoğlu Ali Öz Cemalettin
Şimşek
Kahramanmaraş Mersin Samsun
Mehmet Şandır Kemalettin Yılmaz Alim Işık
Mersin Afyonkarahisar Kütahya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 56. Maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) – 12
Eylülü savunuyorsunuz Sayın Bakan!
BAŞKAN – Kim konuşacak?
Gerekçeyi mi okutuyorum?
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçe.
Gerekçe:
Yüksek Hakem Kurulu, 12 Eylül
döneminin anti demokratik kurumudur. Özgür toplu pazarlık hakkına müdahale
anlamına gelen bu düzenlemenin varlığını koruyor olması, ILO'nun 98 Sayılı
sözleşmesine aykırılık hâlinin devamı niteliğindedir. YHK'nın kaldırılması
teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının "Çalışma Esasları" başlıklı 56.
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(5) "Yüksek Hakem Kurulu
taraf teklifleriyle sınırlıdır. Süresi sona eren toplu iş sözleşmelerinin
uyuşmazlık konusu olan ancak tarafların teklifi bulunmayan maddeleri aynen
korunur."
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Işık…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısı’nın 56’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın Bakanın
ifadeleriyle bu tasarı tarafların büyük bir ölçüde uzlaşması sonunda buraya
getirilen bir tasarı olduğuna göre, biraz önce değerli konuşmacının da ifade
ettiği, her ne kadar 12 Eylülün antidemokratik uygulamalarından kalan bir kurul
olsa da bu, Adalet ve Kalkınma Partisi için iktidar öncesi ancak doğru
olabilir. Yani bugün, burada kalmasında ısrar eden bir Genel Kurul ve Sayın
Bakan varsa demek ki Adalet ve Kalkınma Partisi için bu tezin ya da savunulan
fikrin bir anlamı yok. Zaten Sayın Bakanın katılmamasından da bunu anlamamız
gerekirdi ama hiç olmazsa bizim önergeye “Bari, kurul kaldı, sizin zamanınızda
ya da öncesinde antidemokratik olmuş olabilir, bizim için şu anda bu sizin
söylediklerinizin bir anlamı yok, şu haklı öneriyi değerlendirelim, bunu
ekleyelim.” demesini beklerdik çünkü uzlaşma ve tarafların birçoğunun kabul
ettiği yönündeki ifadelerine inanarak, güvenerek bu makul ve doğru olan
önergeyi verdik ancak Sayın Bakan anlaşılan o ki 12 Eylüle sıkı sıkı sarılmış
“Asla değiştirtmeyiz, asla bu konuda taviz vermeyiz.” şeklinde bir anlayışı
devam ettiriyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sizi
gidi darbeciler sizi! 12 Eylülün yasalarının arkasına sığınıyorlar.
ALİM IŞIK (Devamla) - Sayın
Bakan, değerli milletvekilleri; bu önergemiz, kalan Yüksek Hakem Kurulunun
taraflar arasında herhangi bir şekilde anlaşmazlık olması ya da sözleşmenin
sona ermesi durumunda anlaşılamayan konulara yönelik bir karar vermesini
yasayla sınırlamak, tarafların teklifleriyle bu kurulun o görüşmelerini garanti
altına almak. Yani gelecekte olabilecek ya da tarafların şikâyeti üzerine
masaya getirilmiş konularla karar alsın, dışarıdan diğer konulara gazel
okumasın. Hiç olmazsa bunu garanti altına alalım dedik ama Sayın Bakanın buna
karşı çıkışını herhâlde kendisinden duyacağız. O nedenle, bu önergenin yerinde
bir önerge olduğunu düşünüyorum. “Süresi sona eren toplu iş sözleşmelerinin
uyuşmazlık konusu olan ancak tarafların teklifi bulunmayan maddeleri aynen
korunur.” ibaresini koyarak insanların haklarını garanti altına almayı
amaçladık. Bu anlamda, Sayın Bakanın katılmamasına rağmen, yüce kurulun siz
değerli üyelerinin konuyu bu şekilde değerlendireceğini düşünüyorum.
Diğer taraftan, bu vesileyle
bir türlü anlamakta güçlük çektiğim taşeron işçilerinin sorunlarıyla ilgili
bazı düzenlemeleri ısrarla bu kanunun içine koymamaya özen gösteren Sayın Bakanı
hiç olmazsa şu kanun görüşmeleri
bitinceye kadar insafa, vicdana ve merhamete davet ediyorum. Bu insanlar
kölelik sisteminin sıkıntılarını çekiyorlar. İleride çıkaracağımız bir yasaya
atıfta bulunarak bu işi geçiştiremeyiz Sayın Bakan. 4/C’liler aynı durumda,
yine geçici mevsimlik işçiler, yani altı aydan daha kısa süre çalışmak zorunda
kalıp evine ekmek götürme mücadelesi veren bu kesimlerin de ilgili sorunlarının
hiç olmazsa bazılarını, ana sorunlarını, yani insan hakkı olan, çocuğu
hastanede yatarken, hanımı hastanede yatarken hiç olmazsa gidip onu ziyaret
edebilme hakkı gibi bazı temel hakları buraya koyarsanız inanıyorum ki
tarafların uzlaşmasını çok daha büyük oranlara çıkarmış oluruz.
Ben bu düşüncelerle yüce
kurulun değerli üyelerinin bu önergemize olumlu katkı yapacağını düşünüyor,
tekrar saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
56’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 56’ncı madde kabul
edilmiştir.
57’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş ilişkileri Kanun Tasarısının 57. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
Hakem ve Arabulucuya başvurma
yönetmeliği
Madde 57 – (1) Toplu çıkar
uyuşmazlıklarında özel hakem incelemesinde uygulanacak usul hükümleri;
arabulucuların nitelikleri, seçimi, ücretleri ve görevlendirilmeleri Maliye
Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYON SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yüksek Hakem Kurulu, 12 Eylül
döneminin anti demokratik kurumudur. Özgür toplu pazarlık hakkına müdahale
anlamına gelen bu düzenlemenin varlığını koruyor olması, ILO’nun 98 Sayılı
sözleşmesine aykırılık halinin devam niteliğindedir. YHK’nın kaldırılması
teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
57’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 57’nci madde kabul edilmiştir.
58’inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı’nın 58. Maddesinin, (2). Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (3). Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
(2) Toplu iş sözleşmesinin
yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde, işçilerin ekonomik, siyasal ve
sosyal durumları ile çalışma şartlarını ve koşullarını korumak, düzenlemek ve
geliştirmek amacıyla, bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapılan greve hak grevi
denir.
İdris Baluken Pervin Buldan Levent Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Nazmi Gür Hüsamettin Zenderlioğlu Halil Aksoy
Van Bitlis Ağrı
Hasip
Kaplan
Şırnak
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 58 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
Madde 58- Grevin Tanımı
(1) İşçilerin, topluca
çalışmamak suretiyle işyerinde faaliyeti durdurmak veya işin niteliğine göre
önemli ölçüde aksatmak amacıyla aralarında anlaşarak veya bir kuruluşun aynı
amaçla topluca çalışmamaları için verdiği karara uyarak işi bırakmalarına grev
denir.
2) İşçilerin ekonomik ve
sosyal durumları ile çalışma şartlarını korumak veya geliştirmek amacıyla grev
yapma hakkına sahiptirler.
3) İşçiler, ekonomik ve
sosyal durumlarını korumak ve geliştirmek amacıyla hak grevi, dayanışma grevi
ve genel grev yapma hakkına sahiptirler.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Çelebi,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tam, bir, Bakanlığın da aslında sınav maddesiydi.
Özellikle de üzerinde durduğumuz bir madde. Çünkü referandumda bol bol
“billboard”lara, “Grev önündeki engellerin kaldırılması için ‘Evet’ deyin.”
denmişti ve Anayasa’nın bununla ilgili düzenlemesinde daha önce yasaklar vardı:
Genel grev hakkı, dayanışma grev hakkı, hak grevi hakkı. “Bu yasaklar
kaldırıldı.” deniliyor. Şimdi ise, kanunda bunlara sınırlamalar getiriliyor.
Bizim talebimiz ne? Anayasa’da daha önce oyladığımız ve “İşte bunlar önemli
reform.” dediğiniz Anayasa değişikliğinin burada yer bulmasını istedik,
önerimiz bu. “Önemli sınav” dediğimiz böyle bir sınav noktasıydı. Burada da
görülüyor ki ne Anayasa ne diğer mutabakatlar, bunların hiç birisinin dikkate
alınmadığını buradan görüyoruz.
Şimdi, bir şey düşünün
değerli arkadaşlar, hak grevi. Ne hak grevi? Toplu iş sözleşmesi yapmışsınız
bir yerde, altına imza atılmış, atılan imzadan sonra işveren o toplu sözleşmeyi
uygulamıyor. Şimdi ne yaparsınız bunun karşılığında, bunu caydırmak açısından?
En temel olan hakkınızı kullanmak istersiniz ve buradan yola çıkarsınız. İşte,
diğer ücretler ödenmiyor. İşte, var birçok iş yeri, bugün arkadaşlar burada
örnekler verdiler. Bu verilen örneklerde de görüldüğü gibi iki ay, üç ay
işçilerin parasını ödemiyor işveren. Buradan bir hak grevi hakkınızın doğması kadar
önemli bir şey var mıdır? Yani, üç ay, dört ay işçiler doğal gaz parasını
ödeyemiyor, telefon parasını ödeyemiyor, kömür parasını ödeyemiyor, eve yiyecek
götüremiyor ama buna karşılık caydırıcı olabileceği bir grev hakkının
kullanımında böylesi bir engel ortaya konulmuş oluyor. Tabii, diğer birçok
alanda yasaklar var. Şu anda birçok alanda grev yasakları daha önce Hava-İş
kolunda getirildi, şimdi finans sektörü için yeni birtakım düzenlemeler var.
Finans sektöründe de yasakların devam edeceği bir sürece doğru Türkiye gidiyor.
Dolayısıyla, bugün bizim
yaptığımız öneride, hem Anayasa değişikliğine uygun olarak, onun ruhuna, özüne
ve referandumda öğünerek söylediğiniz “İşte önemli Anayasa reformu” diye
toplumun önüne koyduğunuz değişikliğe uygun bir yasa önerisi. Bu yasa önerisi
dahi dikkate alınmıyorsa o zaman bir tutarlılık yok demektir. Burada tam bir
tutarsızlık örneği bu yasada ortaya konulmuştur.
Dolayısıyla, bizim talebimiz,
hem menfaat grevinin hem genel grevin hem de hak grevinin bu anlamda Anayasa’da
öngördüğü değişiklikleri yapmaktır. Bu, aynı zamanda ILO’nun temel şartlarından
bir tanesidir. Bu, aynı zamanda Avrupa Sosyal Şartı’nın gereklerinden bir tanesidir. Bunlar olmazsa grev hakkı
tanımı yerine oturmaz ve “Grev hakkı vardır bizim ülkemizde.” diye fiyaka yapma
hakkınız olmaz. Bunun için grev hakkının önündeki bu engel durduğu sürece
çalışanlar açısından grev hakkının kullanımının caydırıcı unsuru ortadan
kalkmış olur. Grev bir amaç değildir, araçtır ama hak kaybına uğrayan işçiler
bu hakkı kullanamadığı zaman böyle bir hakkın öznesi ortadan kaybolmuş olur.
Bizim önerimiz bu açıdan değerlendirilmelidir, önemli bir sınavdır. Bugün
“Hayır.” deseniz bile yarın bir tekriri müzakereyle -ki öyle anlaşılıyor, çünkü
bütün önerilerimiz reddediliyor- en azından Anayasa’nın ruhuna uygun bir
yaklaşımı bir kez daha bu kürsüden ifade ediyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı’nın 58. Maddesinin, (2). Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (3). Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
(2) Toplu iş sözleşmesinin
yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde, işçilerin ekonomik, siyasal ve
sosyal durumları ile çalışma şartlarını ve koşullarını korumak, düzenlemek ve
geliştirmek amacıyla, bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapılan greve hak grevi
denir.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Gür,
buyurunuz.
NAZMİ GÜR (Van) – Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Çelebi de dile getirdi,
bizce de bu kanunun en önemli maddesi 58’inci maddesinde grev hakkını
tanımlayan maddesidir. Her kanunun bir ruhu vardır ve o ruhun gizlendiği
muhakkak bir maddesi söz konusudur. İşte, önümüzdeki yasanın da en önemli
maddelerinden biri 58’inci madde ve bu yasayla, bu maddeyle de grev hakkının
tanımı yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, grev
hakkı çok uzun mücadelelerle işçi sınıfının yüzyıllar boyu süren mücadelesiyle
kazanılmış bir hak, evrensel bir hak. Bu hakkı tanımamak, kısıtlamak, evrensel
hukuka aykırı bir şekilde düzenlemek, onu kullandırtmamak kuşkusuz bu
Parlamentonun hiç düşünmemesi gereken bir durum. Kaldı ki geçmişte yapılan,
referandum sonucu yapılan değişiklikle Anayasa birçok yasağı kaldırmışken
yeniden bu yasakları 58’inci maddeyle ve devamındaki maddeleriyle tesis etmek
herhâlde sadece bize özgü bir durum.
Tıpkı 12 Eylülde 5 generalin
yaptığı Anayasa gibi haklar ve özgürlükler önce tanımlanıyor, devamında koca
bir “ama” denilerek onun, o hakkın nasıl gasbedileceği, nasıl
kullandırılmayacağı, nasıl hiçleştirildiği gelir. Bu 58’inci maddede tıpkı 12
Eylül rejiminin anlayışı gizli, ruhu gizli ve tanım yapılırken ILO sözleşmeleri
göz ardı edilerek, Anayasa’daki değişiklik göz ardı edilerek, Hükûmet, Sayın
Bakan, bu yasayı işçi sınıfına, emekçilere nasıl zehir edeceğini, nasıl
kullandırtmayacağını tanımlıyor. Yasada 58’inci maddenin birinci fıkrası tanımı
getiriyor, devamındaki iki fıkra ise bu hakkın nasıl kullanılmayacağını
düzenliyor. İşte bizim karşı çıktığımız nokta özünde budur, bu anlayıştır,
mahkûm etmemiz gereken bu anlayıştır, bu 12 Eylül zihniyetidir.
Değerli arkadaşlar, işçi sınıfının
en önemli silahı grevdir. Üretimden gelen gücünün kullanılması, bu hakkı genel
grevle, hak grevleriyle, dayanışma grevleriyle ve hatta siyasi amaç güden
grevlerle işçi sınıfının üretimden gelen gücünü de kullanarak üretimi
durdurması, ülkede demokrasinin vazgeçilmezlerinden birisidir, olmazsa olmaz
haklarından birisidir. Eğer siz bu hakkı da kısıtlarsanız, sendikalara, örgütlü
güçlere, emekçi sınıfına, işçilere bu özgürlüğü kullandırtmazsanız, grev
hakkını tanımazsanız işçi sınıfının bütün taleplerini, işçi sınıfının bütün
istemlerini ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal bütün taleplerini gözardı etmiş
olursunuz.
Yine, değerli arkadaşlar,
grev hakkı, işçinin sadece dayanışma, sadece hak grevi ya da bir siyasal amacı
gerçekleştirmek üzere büyük bir destek sağlaması için değil fakat o ülkenin
demokrasiyi nasıl anladığı, nasıl algıladığı, nasıl içselleştirdiğiyle ilgili
de önemli bir veri sağlar bize. Emekçisi, işçi sınıfı sokakta olmayan,
üretimden gelen gücünü kullandırtmayan bir ülkenin, ILO’nun kara listelerinden
çıkması söz konusu olamaz, Avrupa Birliği sürecindeki bir ülkenin
demokratikleştiği anlamı taşımaz. Daha dün yayınlanan Avrupa Birliği İlerleme
Raporu’nda bu konu, bu durum ciddi bir eleştiri konusu, ciddi bir yaklaşımla
ele alınmayan bu yasa da bu eleştirileri kuşkusuz hak ediyor.
Biz bu anlamda, işçi
sınıfının vazgeçilmez hakkı olan, üretimden gelen gücünü kullanan grev hakkının
uluslararası hukuka uygun bir şekilde düzenlenmesini talep ediyoruz.
Hepinize saygılar ve
selamlar.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Gür.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
58’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 58’inci madde kabul edilmiştir.
59’uncu madde üzerinde iki
önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacağım ama talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım. Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 59. Maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
Aynı
mahiyetteki ikinci önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Hasip Kaplan Pervin Buldan
Bingöl Şırnak Iğdır
Halil Aksoy Hüsamettin Zenderlioğlu Levent
Tüzel
Ağrı Bitlis İstanbul
BAŞKAN – Komisyon bu aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Baluken,
buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 59’uncu madde üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, burada getirilen yasa
darbe dönemindeki antidemokratik pek çok uygulamayı maalesef hâlâ içinde
barındırıyor yani bu maddede de özellikle lokavt bir hak olarak tanımlanmış.
Tabii önce yasanın toplu sözleşmeli grev hakkıyla ilgili ne getirdiğini
saatlerdir burada anlatmaya çalışıyoruz. Toplu sözleşmenin önüne barajlar
koyan, grevi sadece ekonomik birtakım taleplerle sınırlayan, hak grevini,
siyasi grevi, dayanışma grevini, genel grevi maalesef tırpanlayan bir yasa
tasarısının bu anlamda özgürlükleri genişlettiğini söylemek, demokratik bir
çerçeveye oturduğunu söylemek mümkün değildir. Kaldı ki ara buluculuk sistemi,
Yüksek Hâkem Kurulu gibi mevcut, darbe döneminden kalan pek çok kurumun da yasa
içerisinde hâlâ yaşıyor olması, yine aynı şekilde bu konudaki özgürlük
bakışının son derece kısıtlı olduğunu gösteriyor.
Diğer taraftan, Bakanlar
Kuruluna grev erteleme, greve müdahale etme, işçilerin hak ve özgürlük
arayışları üzerine bir siyasi vesayet getirme ve bunu da toplumun zararı ve
millî servetin tahribi gibi çok geniş bir kavramda tanımlama da bahsettiğimiz
aynı antidemokratik yaklaşımın bir devamıdır. Dolayısıyla, bu kadar, toplu
sözleşmeli grev hakkına yasakçı bir anlayışla bakan bir yasa tasarısı
içerisinde lokavtın bir hak olarak tanımlanmasına da yine aynı şekilde bir darbe
zihniyetinin yaşatılması olarak bakmak gerekiyor.
Uluslararası belgelerde
lokavt bir hak olarak tanımlanmıyor, Avrupa’da, bildiğim kadarıyla birkaç ülke
dışında, lokavt bir hak olarak tanımlanmıyor ve bu birkaç ülkede de, lokavtın
tanındığı birkaç ülkede de sendikalaşma oranları yüzde 90’ın üzerinde, toplu
sözleşmeli grev hakkıyla ilgili buradaki darbe zihniyetini yansıtan
antidemokratik uygulamaların hiçbiri yok. Dolayısıyla, önergemizde bunun
uluslararası belgelerde geçtiği gibi bir hak olarak tanınmamasıyla ilgili
ısrarımızı sürdürüyoruz.
Şimdi, lokavt bir hak olarak
tanınırsa, işverenin devlet olduğu kurumlarda ne olacak? Örneğin, bir okulda,
bir hastanede, siz bu hakkı kullanmak istediğiniz zaman hastaneyi mi
kapatacaksınız, okulu mu kapatacaksınız? Yani bu şekilde son derece sağlıksız,
son derece antidemokratik uygulamaları getirecek bir düzenleme. Burada tabii
deminden beri söylediğimiz gibi daha çok işverenin taleplerini dikkate alan bir
çalışmanın kanun tasarısına yansımasını biz görüyoruz. Keşke, defalarca buradan
belirttik, taşeron işçilerin, emeklilerin veya esnek çalıştırılan işçilerin
sendikal hakkıyla ilgili bu duyarlılığı göstermiş olsaydınız. Başından beri
işverenlerin talepleriyle ilgili göstermiş olduğunuz duyarlılığı maalesef
işçilerin, emekçilerin hakkı söz konusu olduğunda hiçbir şekilde göstermediniz.
Ancak yine de bunun uluslararası belgelerde ve Avrupa’daki ülkelerdeki
uygulamalarla beraber değerlendirilerek bu değişiklik önergemizin kabul
edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN –Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Diğer önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Lokavt bir hak değildir. Bu
nedenle ilgili maddenin kanun tasarısından çıkarılması teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki bu
iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
59’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 59’uncu madde kabul edilmiştir.
60’ıncı madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı’nın 60. Maddesinin, (7). Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Hasip Kaplan Pervin Buldan
Bingöl Şırnak Iğdır
Levent Tüzel Halil Aksoy Hüsamettin Zenderlioğlu
İstanbul Ağrı Bitlis
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının 60. Maddesinin (1),
(2) ve (4) nolu fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (6) nolu
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Özgür Özel Aytun Çıray Nurettin Demir
Manisa İzmir Muğla
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
(1) Grev kararı, 50'nci maddenin beşinci fıkrasında belirtilen
uyuşmazlık tutanağının tebliği tarihinden itibaren altmış gün içinde alınabilir
ve bu süre içerisinde önceden karşı tarafa bildirilecek tarihte uygulamaya
konulabilir. Bu süre içerisinde, grev kararının alınmaması veya uygulanacağı
tarihin karşı tarafa bildirilmemesi hâlinde toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi
düşer.
(2) Uyuşmazlığın tarafı olan işveren sendikası veya sendika üyesi
olmayan işveren, grev kararının kendisine tebliğinden itibaren altmış gün
içinde lokavt kararı alabilir ve bu süre içerisinde önceden karşı tarafa
bildirilecek tarihte uygulamaya koyabilir.
(4) Bildirilen tarihte
başlamayan grev hakkı veya lokavt düşer. Süresi içinde grev kararı uygulamaya
konulmamışsa yetki belgesinin hükmü kalmaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Grev hakkının etkin bir
biçimde kullanılabilmesi için işverenin greve karşı önlem alıp stokları ve
makineleri işyeri dışına taşımasını engellemek amacıyla maddenin 1 ve 2 nolu
fıkralarında yer alan 6 iş günlük bildirim süreleri madde metninden çıkarılması
teklif edilmektedir. Ayrıca, 4 üncü fıkrasında lokavt kararının alınmaması veya
alınmış lokavt kararının uygulanmaması da yetkiyi hükümsüz kılan bir durum
olarak tanımlanmıştır. Yetki belgesi işçi sendikasına verilen bir yetki türü
olması ve grev hakkının da bu belgeyle tanımlanmış olması nedeniyle lokavtla
ilişkilendirilmesi yerinde ve hukuki değildir. Bir işveren taslaktaki yazıma
göre lokavt kararını uygulamaya koymaz ise bu durumda yetki belgesinin hükmü
kalmayacaktır. Yazımın düzeltilmesi amacıyla bu değişiklik önerilmiştir.
Grup toplu iş sözleşmelerinde
grev kararı alınan yerle bağlantılı olmadan bütün işyerleri için lokavt
kararının alınması adaletli bir uygulama olmadığından madde metninden
çıkarılması teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın
60. Maddesinin (7). Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken (Bingöl)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Herhangi bir grev kararı
alınan uyuşmazlıkta Çalışma Bakanı’na uyuşmazlığın çözümü için bizzat
arabuluculuk yapma inisiyatifi tanınmakta, gerekli gördüğü yerde birini atama
yetkisi de verilmektedir. Zorunlu tahkim anlamına gelen ve toplu sözleşme
hakkının özünü zedeleyen bu düzenleme metinden çıkarılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
60’ıncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 60’ıncı madde kabul edilmiştir.
Böylece, ikinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.31
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
197 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 18 Ekim 2012
Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.