Murat Can KARABULUT Normal Murat Can KARABULUT 2 1 2012-12-12T12:25:00Z 2012-12-12T12:25:00Z 52 31682 180594 1504 423 211853 14.00 Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

 

 

 

 

 

DÖNEM: 24                               CİLT: 3                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

9’uncu Birleşim

16 Ekim 2012 Salı

 

 

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Dünya Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, orta vadeli programların yapım sürecine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın başkent oluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde İŞKUR için belirlenen işçi alım listesine dair basında çıkan haberlere ve iş başvurularının kabulü için AKP’ye üye mi olmak gerektiğini, hububat destekleme primlerinin ne zaman ödeneceğini, AKP hükûmetleri dışında saman ithalatı yapılıp yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Lider Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Mevlüt Bulut’un Krasnodar’da tutuklanmasına ve Hükûmetin bu konuda ne gibi bir işlem yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı Kurşunlu beldesinde yapılan referandumda seçmenlerin yüzde 98’inin belediyenin kapatılmasına karşı olduklarına, belediyeyi kapatmadan önce halka da sorulması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, halkın temiz, ucuz, sağlıklı su ve gıda kaynaklarına ulaşmasını sağlamanın Hükûmetin görevi olduğuna ve tutuklu Kürt siyasetçilerin başlattığı açlık grevine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un tarihî silüetini bozan Onaltı Dokuz diye bilinen gökdelenlere ilişkin açıklaması

6.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde İŞKUR için belirlenen işçi alım listesini protesto eden 2 bin kişinin Kaymakamlığa yürümesi olayına ve bu listenin nasıl belirlendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, fındık üreticilerinin zor durumda olduğuna ve önümüzdeki yıl doğrudan gelir desteği ödemelerine devam edilip edilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Eskişehir’in Seyitgazi ilçesine bağlı Doğançayır beldesinde sadece 2 kişinin belediyenin kapatılmasını istediğine ve görüşmeleri devam eden belediyelerle ilgili yasada direnmenin yerel demokrasiyi hiçe saymak olduğuna ilişkin açıklaması

9.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, tiyatro sanatçısı Erol Günaydın’ın vefatına ve Ahıska Türklerinin vatandaşlık ve emeklilikle ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, tiyatro sanatçısı Erol Günaydın’ın vefatına ilişkin açıklaması

11.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Fatih Hilmioğlu’nun oğlunun vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna, cenazelerde bulunma konusunda tutuklu ve hükümlülere kolaylık gösterilmesi gerektiğine, tiyatro sanatçısı Erol Günaydın’ın vefatına ve hayvan pazarlarının durumuna ilişkin açıklaması

12.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in hakkında verilen gensoru önergesiyle ilgili açıklamasını yaparken dile getirmesini istediği bazı konulara ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar’ın, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/64)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop’un, Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/65)

3.- Çorum Milletvekili Cahit Bağcı’nın, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/66)

4.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, (2/408) esas numaralı Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/67)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, üniversitelerdeki araştırma görevlilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373)

2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 22 milletvekilinin, Suriye ile ticari ilişkilerimizde yaşanan sorunların bölgenin ekonomik ve sosyal hayatına etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/374)

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel ile 25 milletvekilinin, serbest eczacılık alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/375)

C) Gensoru Önergeleri

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/14)

 D) Tezkereler

1.- (10/236, 237, 238 ve 239) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, görev süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1026)

VII.- ÖNERİLER

 A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 16 ve 17 Ekim 2012 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; (11/14) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin 16 Ekim 2012 Salı günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması ve gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bugünkü birleşiminde yapılmasına; 313 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

VIII.- GENSORU

A) Ön Görüşmeler

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/14)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

4.- Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın, Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

5.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

6.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

X.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ

1.- 01/01/2012-30/06/2012 tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2012 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar, teklifler ve  tezkereler

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, bazı TV kanallarının seçim kampanyaları sırasında siyasi partilere karşı taraflı yayın politikası izlediği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/8419)

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, soru önergelerine ve iade edilen önergelere ilişkin sorusu ve  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/9204)

3.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, sınai amaçlı ithal edilen yağların gıda sektöründe kullanılmasının önlenmesine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/9422)

4.- İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, atık kâğıt toplama sektörünü düzenleyen tebliğde yapılan değişikliklere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/9424)

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 2002-2011 yılları arasında Komisyon Başkanlarının makam araçlarının yakıt masraflarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/9756)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Suriye sınır kapılarının kapanmasının yol açtığı sorunlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/9997)

7.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, bazı ekonomik verilere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/9998)

8.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı illerdeki gayrimenkullerin bazı bankalar tarafından ipotek olarak kabul edilmemesine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/10000)

9.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygün’ün, Suriye’ye yapılan ihracatta yaşanan azalmadan kaynaklanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/10001)

10.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, 2003’ten bugüne icradaki dosyalara ve küçük işletmelerin icra sorununun çözümüne ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/10002)

11.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, artan terör olaylarına karşı alınan ekonomik ve sosyal tedbirlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/10003)

12.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, ithal ürünlerin denetimine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/10597)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

Birinci, İkinci ve Üçüncü Oturum

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 20 milletvekilinin, ülkemizde balıkçılık ve su ürünleri sektöründe yaşanan sorunların (10/370),

Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 26 milletvekilinin, Tekirdağ Çorlu'da kurulması planlanan katı atık bertaraf tesisinin çevreye olan etkilerinin (10/371),

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 21 milletvekilinin, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelinin sorunlarının (10/372),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Antalya Milletvekili Menderes Türel’in, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, 13 Ekim Ankara’nın başkent oluşunun yıl dönümüne ilişkin bir açıklamada bulundu.

Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş ve 113 milletvekilinin, izlemekte olduğu dış politikanın tehlikeli ve gerçeklerden uzak olduğu, ulusal çıkarlarla bağdaşmadığı ve yasama organı ile halktan gizlendiği iddiasıyla Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/13) gündeme alınıp alınmamasına ilişkin ön görüşmeler tamamlandı; yapılan oylama sonucunda önergenin gündeme alınması kabul edilmedi.

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun CHP Grubuna,

Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun şahsına,

Samsun Milletvekili Haluk Koç, Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine,

Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş, Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun şahsına,

Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, Samsun Milletvekili Haluk Koç ve Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş’in şahsına,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Barış ve Demokrasi Partisine,

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporlarının (1/567) (S. Sayısı: 197),

Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

4’üncü sırasında yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 309 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/873) (S. Sayısı: 328 ve 328’e 1 inci Ek) ikinci görüşmelerine başlandı.

 

                                                             Sadık YAKUT

                                                             Başkan Vekili

 

            Tanju ÖZCAN                                                                         Mustafa HAMARAT

                    Bolu                                                                                             Ordu

                Kâtip Üye                                                                                     Kâtip Üye

Dördüncü Oturum

 

328 ve 328’e 1’inci ek sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci görüşmeleri tamamlanarak yapılan gizli oylamadan sonra kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 16 Ekim 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere 19.24’te birleşime son verildi.

 

                                                             Cemil ÇİÇEK

                                                                  Başkan

 

            Tanju ÖZCAN                                                                         Mustafa HAMARAT

                    Bolu                                                                                             Ordu

                Kâtip Üye                                                                                     Kâtip Üye

 


II.- GELEN KâĞITLAR

                                                                                                                                 No: 11

15 Ekim 2012 Pazartesi

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Gençlik Faaliyetleri ve Spor Alanlarında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/696) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.10.2012)

Teklifler

1.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in; Devlet Memurları Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/896) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.10.2012)

2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan'ın; 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/897) (Adalet; Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.10.2012)

3.- Denizli Milletvekili Haluk Ayhan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Denizli İlinde Kıralan Adıyla İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/898) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.10.2012)

4.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ile 28 Milletvekilinin; Ankara İline Bağlı Yenikent Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/899) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.10.2012)

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;  65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/900) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.10.2012)

6.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/901) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2012)

 


                                                                                                                                 No: 12

16 Ekim 2012 Salı

Rapor

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/642) (S. Sayısı: 329) (Dağıtma tarihi: 16.10.2012) (GÜNDEME)

Gensoru Önergesi

1.-Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 Milletvekilinin; uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/14) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2012) (Dağıtım tarihi: 16.10.2012)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 Milletvekilinin, araştırma görevlilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2011)

2. Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 22 Milletvekilinin, Suriye ile ticarî ilişkilerimizde yaşanan sorunların bölge ekonomisine etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/374) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2011)

3. Manisa Milletvekili Özgür Özel ile 25 Milletvekilinin, eczacılık mesleğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/375) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2011)


16 Ekim 2012 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Gıda Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’e aittir.

Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Dünya Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun kuruluş yıl dönümü nedeniyle her yıl 16 Ekimde Dünya Gıda Günü kutlanıyor. Dünya Gıda Günü 16 Ekim 2012 tarihinde yani bugün 32’nci yılına girmiştir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun bu yılki kutlamalarının ana teması, dünyayı beslemenin anahtarı tarımsal kooperatifler olarak benimsenmiş ve ilan edilmiştir. İnsanların aç kalmadığı, yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanabildiği bir dünya hepimizin özlemi. Ancak, bilimsel ve teknik gelişmelere ve bu alandaki olumlu çalışmalara rağmen dünyada en büyük sorunların başında hâlâ açlık gelmektedir.

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 13’ü kronik açlıkla mücadele ediyor. Yeryüzünde yaklaşık 1 milyar insan aç. Her altı dakikada 1 bebek ölüyor. Ancak, açlık sorunu büyüyor ve 21’inci yüzyıla yine damgasını açlık vuruyor. Peki yanlış nerede?

Kalıcı çözümün, yardımlarla ya da hibelerle olmadığı açıktır. Açlığın temel nedeni, yoksulluk, adaletsiz dağıtım ve en önemlisi var olan ekonomik ve politik sistemdir. Gıda, insan hayatı için vazgeçilmez bir meta olmasına rağmen gıdaya ulaşım bir insanlık hakkıdır. Üstelik bu konu, ticarette bir meta hâline gelmiş, gittikçe artan fiyatlarla satılan bir meta olmuştur.

1980’lerin başında, Dünya Bankası, küçük çiftçilerin desteklenmemesi sonucu, yoksulluk ve açlığın önleneceği savını desteklemiş, bu yanlışlığından, 2009 kalkınma için tarım raporunda çözümün, küçük çiftçileri yüceltmek ve onlara sahip çıkmak olduğunu belirtmiştir. Ülkemizde, örgütlenme, teröristlikle bağdaştırılmasından dolayı ne kırsalda ne kentte örgütlenme tam anlamıyla sağlanamamaktadır. Avrupa Birliği bütün desteklerini kooperatifler üzerinden yaparak, kooperatifleri teşvik edici, kooperatiflerin yaşamasına çaba sarf etmesine rağmen ülkemizde maalesef bu durum ise tarımı destekleyen, girdi ve teknoloji sağlayan kurumlar özelleştirilmiş, tasfiye edilmiş, tarım birlikleri zayıflatışmış, işlevsiz hâle gelmiş ve tasfiye koşulları yaratılmıştır. Kısacası, çiftçi örgütsüz, desteksiz, çaresiz kılınmıştır.

Tarladan sofraya tüm aşamalarda gıda güvenliği ve güvencesinin sağlanması, kooperatifleşmenin desteklenmesi, halkın ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşabilmesi temennisiyle 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nü kutluyorum.

Bir kutlamamız da 15 Ekimde Birleşmiş Milletler tarafından her yıl kutlanan Dünya Çiftçi Kadınlar Günü. Hem bir anne hem de ev işleriyle ailesini ayakta tutan Türk kadını, aynı zamanda emeği, üreticiliğiyle Türk tarımının da gizli kahramanı. Çalışan nüfus içerisinde kadınların oranı yüzde 45 iken tarım kesiminde bu oran yüzde 55. Buna karşılık, çiftçi kadınlarımız eğitim hakkından, sağlık hizmetlerinden ve diğer sosyal güvenlik sisteminden en az yararlanan kesim olmayı sürdürüyor. Çiftçi kadınlarımıza karşı sorumluluğumuzun fazla olduğunu ve tüm çiftçi kadınlarımızı saygı ve sevgiyle selamladığımı belirtmek istiyorum.

Bir selam ve sevgilerimi de bugün bizleri izleyen ve çeşitli illerden gelen atanamayan öğretmenlerimizden Şubatçılar grubuna gönderiyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Demiröz.

Gündem dışı ikinci söz, orta vadeli programların yapım süreci hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’a aittir.

Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, orta vadeli programların yapım sürecine ilişkin gündem dışı konuşması

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan sayın milletvekilleri; orta vadeli programların yapım sürecine ilişkin gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Daha önceleri de defalarca ifade ettik, orta vadeli programın yapımıyla ilgili, sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, mayıs ayının sonunda gerek yurt içinde ekonomik aktörlere, kurumlara gerekse yurt dışındaki ekonomiyle ilgili kurumlara daha önceden Türk ekonomisinin geleceğiyle ilgili sinyal için orta vadeli programı hazırlıyor idik. Bir de ne yapıyorduk? Bununla ilgili içeride birtakım düzenlemeler yapılıyordu. Orta vadeli programın yayınlanmasından sonra bütçe çağrısı, yatırım genelgesi, orta vadeli mali plan, bunlar yayınlanıyor idi fakat beceriksiz AKP hükûmetleri yüzünden, mayıs ayında yayınlanması gereken orta vadeli programlar ne zaman yayınlanmaya başladı? Bütçe Meclise teslim edilmeden hemen hemen bir hafta önce yayınlanmaya başladı. Bu, gerçekten, baktığınız zaman, bir hafta içinde… Bugün de Sayın Maliye Bakanının bütçeyle ilgili rakamları açıkladığını dikkate alırsak, ne zaman? Demek ki arada bir hafta süreyle bu bütçenin ve çalışmaların ne olduğu, yapıldığı anlaşılıyor. Bu gayet ciddiyetsiz bir neyi doğuruyor? Ortamı doğuruyor. Bu, sadece AKP hükûmetlerinin gayriciddi iş yaptığını göstermiyor, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerine aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumsal yapısının da, ekonomik birimlerinin de işi ciddi tutmadığı anlamı ortaya çıkmış oluyor. Türkiye’yi yurt dışında da itibar kaybına uğratıyor.

Gerçekten hadiseyi değerlendirdiğimizde, mevzuatı hukuken değiştiremeyecek olmanıza rağmen, kanun hükmünde kararnameyle mevzuat değişikliğiyle eylül ayının ilk haftasında orta vadeli programı yayınlamak için mevzuat düzenlemesi yaptınız ama buna rağmen Ekimin 9’unda ancak Orta Vadeli Program’ı yayınlayabildiniz. Bu, gayriciddiliktir; bu, işi bilmemektir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarını, iş yapamadığını kamuoyuna deklare etmektir. Böyle bir şeye AKP Hükûmetinin hakkı yoktur. Bunu, şunun için söylüyorum: Gerçekten, artık AKP hükûmetleri ekonomik anlamda bu rakamlarını açıklayamamaktadırlar. Bunu niçin söylüyorum? Bakın, bu kadar kısa bir sürede bütçe ile ilgili her şeyi yapmış gözüküyorsunuz. Hâlbuki, burada yazın ortasından beri ilgili kurumlar bütçe ile ilgili hususları nereye getirmektedirler? Maliye Bakanlığına, yatırımlarla ilgili hususları da Kalkınma Bakanlığına getirmektedirler.

Bugün büyüme hedefi tutmadı, yüzde 4’ün tutmayacağını biz söyledik. Yılın ilk yarısı millî gelir yüzde 3,1 büyüdü, Ağustos ayında sanayi üretimi 1,5 geriledi. Üçüncü çeyrek gelişmeleri yılın ilk yarısından daha olumsuz. Bırakın yüzde 4’ü 3,2’yi bile tutması mümkün değil. Hükûmet bahaneyi yurt dışındaki gelişmelere buluyor. Ekonomideki yavaşlama yurt dışı talepten ziyade iç talepteki çöküşten kaynaklanıyor. Bu düşük büyümeye rağmen işsizlik oranları düşüyor, açıklamaya muhtaç bir gelişme, yavaşlarken istihdam artışı gerçekleşiyorsa bu verimlilik açısından son derece olumsuzdur.

Kamuoyuna yansıyan bilgilere baktığınız zaman Orta Vadeli Program’ın değerlendirilmesinde “ekonomi canlansın” diye bir tavrın olmadığı, mali disiplin anlayışının sürdürüleceğinden bahsediyor Sayın Başbakan. Anlayıştan anladıkları bütçe açığı, mali disiplin. Babacan “Ayağımızı yorgana göre uzatacağız.” diyor; yorgandan ayak çıkmış, yorgan kısa geliyor. Kuru temizleyicide veya yıkamada iyice kısalmış vaziyette.

TUSKON bağırıyor, Hükûmete diyor ki:”Vergi iadelerini alamıyoruz. Balatanın kokusu gelmeye başladı, vites küçültmüyorlar, gaza da basmıyorlar. Haritaya bakmadan yol haritası çiziyorlar. Hâlen daha 10 numara yağın mevzuatıyla AKP Hükûmeti bir yıldır meşgul durumda…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Devamı da var.

Bu Orta Vadeli Program süresi itibarıyla da neyi bize gösteriyor? AKP hükûmetlerinin beceriksizliğini, kabiliyetsizliğini gösteriyor.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.

Gündem dışı üçüncü söz, Ankara’nın başkent oluşunun 89’uncu yılı münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Levent Gök’e aittir.

Buyurunuz Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın başkent oluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz cumartesi, 13 Ekim günü, Ankara’mızın başkent oluşunun 89’ıncı yıl dönümünü kutladık.

Türkiye, çöken Osmanlı İmparatorluğu’nun üzerine 29 Ekim 1923’te kurulmuş bir cumhuriyettir. Cumhuriyetin kurucuları bu tarihe gelinceye kadar dört yıl süre ile hem Osmanlı İmparatorluğu’nu işgal eden ülkelerle hem de Osmanlı İmparatorluğu’nun köhnemiş yönetimiyle savaşmak zorunda kalmıştır. İşte bu savaş Ankara’dan yönetilmiş ve cumhuriyet de Ankara’dan ilan edilmiştir.

Millî mücadelede Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına en güç zamanda, en büyük desteği veren Ankara için Mustafa Kemal “Benim gönlümde Ankara’nın ve Ankaralıların ayrı bir yeri vardır.” demiş ve Ankara’nın konumu, gelişmeye açık olması, millî mücadelenin karargâhı olması düşünülerek, İsmet Paşa ve arkadaşları tarafından verilen bir önergeyle Ankara başkent yapılmıştır.

Ankara kentinin kimliğini, uygarlık tutkusu, hoşgörü ve cumhuriyetçilik gelenekleri oluşturur. Hacı Bayram Veli, 1420 yılında ünlü camisini yaptırırken, hemen yanı başındaki Roma imparatoru adına yaptırılan anıtı yıkmamış, tam tersine, ondan yararlanarak hoşgörü anlayışının en güzel örneğini vermiştir bundan tam altı yüzyıl önce. Ancak Ankara’da, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin halk yararlansın, çocuklar yararlansın diye yaptığı parkları yıkmayı marifet sayarak, Ankara’nın kimliğine yakışmadığını, her olayda olduğu gibi, bir kez daha göstermiştir.

Ankara’yı yöneten beceriksiz Büyükşehir Belediyesi Türkiye'nin en borçlu belediyesidir. Ankaralılar en pahalı suyu, en pahalı doğal gazı kullanmaya bu yönetimle mahkûm olmuşlardır. Metrolara kaynak aktarmak için yüzde 80’i özelleştirilen Başkentgaz, metroların yapımı Ulaştırma Bakanlığına devredildiği hâlde, bu kez tümü itibarıyla özelleştirme kapsamına alınmıştır. Geçtiğimiz aylarda kabul edilen bir yasayla, Başkent’i satın alacak şirketin fiyat belirleme yetkisi on yıl sonrayken sekiz yıla indirilerek Ankaralıların iki yılı Ankaralılardan çalınmıştır.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliği her gün talan edilmekte, Atatürk’ün mirası çiğnenmektedir. Ankara’nın tüm dış ilçeleri göç nedeniyle ve birer birer yitirdikleri kamu hizmet birimleriyle Türkiye’deki ilçeler arasında gelişmişlik düzeyi bakımından en son sıralarda yer almaktadır.

Ankara’nın dereleri yok edilmiştir, derelerimizi geri istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gelinen noktada Ankara’nın tarihî kimliği, cumhuriyetçi nitelikleri, sosyal, kültürel ve ekonomik yaşantısı İktidarın ve Büyükşehir Belediyesinin tehdidi altındadır. Atatürk’ün adının ve çağdaş yaşamın izlerinin silinmesi için İktidar ve Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından her türlü tertip denenmektedir. Ancak unutmayınız ki, Ankara Kuvayımilliyecilerin karargâhı, emperyalizme karşı halkımızın verdiği savaşın simgesi ve cumhuriyetimizin ebedî başkentidir. Ankara bizi bir arada tutan tüm değerlerin başkentidir.

Ankara’yı ve Türkiye’yi laik, çağdaş, Atatürk ilkelerinden uzaklaştıracak her adıma karşı gerekirse bu uğurda milyonlarca yurtseverin hayatını ortaya koymaya kararlı olduğunu belirtir, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.

Gündeme geçmeden önce İç Tüzük 60’a göre sisteme girmiş milletvekillerimize birer dakika söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Tanal.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde İŞKUR için belirlenen işçi alım listesine dair basında çıkan haberlere ve iş başvurularının kabulü için AKP’ye üye mi olmak gerektiğini, hububat destekleme primlerinin ne zaman ödeneceğini, AKP hükûmetleri dışında saman ithalatı yapılıp yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şanlıurfa ili Ceylanpınar ilçesinde İş ve İşçi Bulma Kurumu tarafından Toplum Yararına Çalışma Projesi kapsamında 750 işçinin işe alınacağı, listelerin İŞKUR’da değil, AKP İlçe Teşkilatında belirlendiği şeklinde basında haberler yer almaktadır. Bu bir yolsuzluk ve hukuki kayırma değil midir?

İki: İhtiyacı olan insanlarımızın, evine ekmek götürmek için, iş başvurularının kabulü için AKP’ye üye olması gerekir mi? Bu doğruysa partizanca davranışlar ülkemizin birlik ve beraberliğine zarar getirmez mi?

Üç: Çiftçilerimizin hububat destekleme primleri bugüne kadar ödenmemiştir. Ne zaman ödenecektir?

Soru dört: AKP hükûmetleri dışında Türkiye’de saman ithal edilmiş midir? Edilmiş ise hangi hükûmetler döneminde saman ithal edilmiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tanal.

Sayın Canalioğlu…

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Lider Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Mevlüt Bulut’un Krasnodar’da tutuklanmasına ve Hükûmetin bu konuda ne gibi bir işlem yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trabzonlu iş adamlarımız ülkemizin ticaretine katkı sağlamak amacı ile uluslararası düzeyde ihracat yapmaktadırlar. Bunlardan birisi de Trabzon ve Samsun’dan Rusya Federasyonu’na ihracat yapan Lider Gıda’dır. Bu şirket, ihracatının yanı sıra binlerce insana da iş imkânı sağlamaktadır ve aynı zamanda da vergi rekortmenidir. Son hafta içerisinde bu şirketin Yönetim Kurulu Üyesi Mevlüt Bulut Krasnodar’da tutuklanmış ve hapse atılmıştır. Durumu hakkında da net bilgi alınamamaktadır. Hükûmetimizin konu ile ilgili bilgisi var mıdır? Bilgi sahibi ise ilgili bakanlık konu ile ilgili ne gibi bir işlem yapmaktadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.

Sayın Erdemir…

3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı Kurşunlu beldesinde yapılan referandumda seçmenlerin yüzde 98’inin belediyenin kapatılmasına karşı olduklarına, belediyeyi kapatmadan önce halka da sorulması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı, 4.014 nüfusa ve 2.750 seçmene sahip Kurşunlu beldesinde 14 Ekim 2012 Pazar günü bir referandum gerçekleşti. Katılım oranının yüzde 67 olarak gerçekleştiği bu referandumda seçmenlerin yüzde 98’i belde belediyelerinin kapatılmasına karşı olduklarını ifade ettiler. Gönül isterdi ki yarım asrı aşkın bir süredir hizmet veren bu başarılı belediyeyi kapatmaya niyetlenmeden önce halkımızın fikrini sormayı, milletin iradesine başvurmayı akıl edebilseydiniz. Gönül isterdi ki ülkemizde otoriter merkeziyetçiliği değil, yerel yönetimleri ve katılımcı demokrasiyi güçlendirmeyi hedefleseydiniz.

“Belediyeniz kapatılsın mı?” sorusunu yönelttiğim bir Kurşunlu sakini bana şu tepkiyi verdi: “Ulan, delisin sen!” Bu tepkisini size iletmeyi bir görev biliyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.

Sayın Tüzel…

4.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, halkın temiz, ucuz, sağlıklı su ve gıda kaynaklarına ulaşmasını sağlamanın Hükûmetin görevi olduğuna ve tutuklu Kürt siyasetçilerin başlattığı açlık grevine ilişkin açıklaması

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, Dünya Gıda Günü. Halkın temiz, ucuz, sağlıklı su ve gıda kaynaklarına ulaşmasını sağlamak Hükûmetin görevidir ancak Hükûmet eliyle milyonlarca insanımız tarım, çevre, çalışma ve sosyal güvenlik politikalarıyla açlığa terk edilmektedir. Bir de, bulamazlıktan değil, insanlık, eşitlik, özgürlük, onurlu yaşam adına açlık grevine giden insanlar vardır. 12 Eylülden bu yana 63 Kürt siyasetçi tutuklunun başlattığı ve bugün binlercesinin katıldığı açlık grevi otuz beşinci günündedir. İki insani talepleri var; biri, on üç yıldır İmralı’da tutulan Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, Kürt sorununda çözüm için devreye sokulması; diğeri, ana dilde eğitim ve savunma hakkının tanınması. Ana dili zamanında yasaklanmasaydı bu acıların hiçbiri yaşanmayacaktı. “Kürtleri inkâr etmiyoruz.” deyip ana dili yok saymak tutarsızlık, birlikte yaşamı yok etmektir.

Hükûmet Orta Doğu’yu Türkiye’ye taşımamalı, çözüm ve müzakere için çalışmalıdır. Görev, sorumluluk, vebal Hükûmettedir ve gecikilmemelidir. İnsanlar ölmesin, ölümlere sessiz kalmayalım lütfen.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.

Sayın Öğüt...

5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un tarihî silüetini bozan Onaltı Dokuz diye bilinen gökdelenlere ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Geçen hafta, şu anda Hükûmetin gözdesi olan bir iş adamları derneğinin yaptığı fuarın ana sponsoru “Onaltı Dokuz” diye bilinen gökdelenlerin sahibi olan şirketti. Bu fuarın açılışını Sayın Başbakanımız yapıyor. Unutanlar için hatırlatmak istiyorum: Sultanahmet Camii’nin minarelerinin arasından yükselen gökdelenler. Büyükşehir Belediyesi tarafından, yarım adanın siluetinin bozulmaması için on ilçede ve yüze yakın mahallede yükseklik sınırı getirildiği ancak bu sınırın nasıl bir istisna veya pazarlık sonucu uygulanmadığını bilmediğimiz gökdelenler. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da bu projenin silueti olumsuz etkileyeceğini, tarihî sur duvarlarına çok yakın olduğunu bir uyarı yazısıyla belirttiği ancak şirketin Genel Müdürünün Bakan Günay’dan “Durdurun.” yazısı almadığını ifade ettiği gökdelenler. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından da avan proje ve siluet onayı alan gökdelenlerden bahsediyoruz. Dolayısıyla, şimdi, neden bu gökdelenlere kimsenin dokunamadığını bir kez daha anlıyor, takdiri sizlere ve halkımıza bırakıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Sayın Demir...

6.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde İŞKUR için belirlenen işçi alım listesini protesto eden 2 bin kişinin Kaymakamlığa yürümesi olayına ve bu listenin nasıl belirlendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Geçen hafta Şanlıurfa Suruç ilçesinde yaklaşık 2 bin kişi Kaymakamlığa yürümüştür. Halk niçin yürümüştür? Neyi protesto etmişlerdir? Kaymakamlığın İŞKUR için belirlediği bin kadar işçi alım listesi yırtılmış mıdır?

Suruç’ta İŞKUR’un belirlediği liste noter tarafından mı, yoksa Suruç AKP İlçe Başkanı tarafından mı belirlenmiştir?

Suruç Kaymakamı devleti temsil eden, devletin adamı mıdır, yoksa AKP İlçe Başkanının yardımcısı mıdır?

Suruç Kaymakamı niçin rapor almıştır? Hasta mıdır, yoksa Suruç halkının tepkisi ve protestosu nedeniyle mi almıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demir.

Sayın Karaahmetoğlu….

7.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, fındık üreticilerinin zor durumda olduğuna ve önümüzdeki yıl doğrudan gelir desteği ödemelerine devam edilip edilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Fındık fiyatları bu yıl geçen sezona göre yüzde 40 düşüşle açıldı. Fındık üreticileri zor durumda ve tepkili. Tam bu noktada, Hükûmet yetkililerince, önümüzdeki yıl doğrudan gelir desteğinin ödeneceği söylendi, açıklandı. Fındık üreticisi şimdi merak ediyor: “Gerçekten, önümüzdeki yıl doğrudan gelir desteği ödenmeye devam edecek mi, yoksa bu açıklama bizim tepkilerimizi azaltmak için yapılmış bir açıklama mıdır?”

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karaahmetoğlu.

Sayın Kurt.

8.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Eskişehir’in Seyitgazi ilçesine bağlı Doğançayır beldesinde sadece 2 kişinin belediyenin kapatılmasını istediğine ve görüşmeleri devam eden belediyelerle ilgili yasada direnmenin yerel demokrasiyi hiçe saymak olduğuna ilişkin açıklaması

KAZIM KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biraz sonra İçişleri Komisyonunda görüşülecek olan yerel yönetim teşkilatıyla ilgili yasaya rağmen 14/10/2012 Pazar günü Eskişehir’in Seyitgazi ilçesine bağlı Doğançayır beldesinde -1.040 seçmeni olan bir beldedir- 953 seçmen oy kullandı. 944 geçerli oydan -9 geçersiz oy- sadece 2 kişi belediyesinin kapatılmasını istedi.

Buna rağmen bu yasada ısrar etmek, bu yasada direnmek yerel demokrasiyi hiçe saymak anlamına gelir, bunun bilinmesini diledim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kurt.

Son olarak Sayın Vural…

9.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, tiyatro sanatçısı Erol Günaydın’ın vefatına ve Ahıska Türklerinin vatandaşlık ve emeklilikle ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî kültürümüzün ve Türk tiyatrosunun çok değerli sanatçılarından Erol Günaydın’ı kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Kendilerine Allah’tan rahmet diliyoruz, tüm tiyatro camiasıyla, sanatçılarla, ailesiyle başsağlığı dileklerimizi paylaşmak istiyoruz.

Bu vesileyle, Ahıska Türklerinin iki önemli sorunu var, bu konuyu Meclis Genel Kurulunda dile getirerek Sayın Bakanların ilgisini çekmek istiyorum. 4 bine yakın Ahıska Türkü, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak için müracaatlarını tamamlamışlardır. Dolayısıyla, ivedilikle bu müracaatların İçişleri Bakanlığından sonlandırılması gerekiyor. Ayrıca, Ahıska Türkü vatandaşlarımızın daha önceki bulundukları yörelerde yaptığı işlerin sosyal güvenlikten sayılması ve borçlanma imkânı getirerek emeklilik sorunlarının çözümlenmesi konusunda da girişimde bulunulması hususunu bu vesileyle Genel Kurulun ve Hükûmetin bilgilerine sunmak  istedim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de söz istemiştim.

BAŞKAN – Sisteme girebilirseniz hemen lütfen...

10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, tiyatro sanatçısı Erol Günaydın’ın vefatına ilişkin açıklaması

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) -  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk tiyatrosunun büyük duayeni Erol Günaydın’ı kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeyiz. Ben eminim ki, ben dâhil hepimiz, Erol Günaydın’ın oyunlarını seyretmiş, tiyatroyla ilgili çalışmalarından verdiği mesajları hepimiz duymuşuz, görmüşüz ve yaşamışızdır. Emeğini reddetmek mümkün değil. Ruhu şad olsun, hakkımızı helal ediyoruz tiyatro seyircileri olarak kendisine, ailesine de başsağlığı diliyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bahçekapılı.

Sayın Acar, size de bir dakika söz hakkı veriyorum.

Buyurunuz.

11.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Fatih Hilmioğlu’nun oğlunun vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna, cenazelerde bulunma konusunda tutuklu ve hükümlülere kolaylık gösterilmesi gerektiğine, tiyatro sanatçısı Erol Günaydın’ın vefatına ve hayvan pazarlarının durumuna ilişkin açıklaması

GÜRKUT ACAR (Antalya)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de, eski rektör Fatih Hilmioğlu’nun oğlunun bir trafik kazasında ölmesi nedeniyle buradan başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum.

İktidarın, bu görüşme ve cenazelerde bulunma konusunda tutuklu ve hükümlülere gerekli kolaylığı göstermesini diliyorum. Bazı zorluklar çıkardıklarını gazetelerden okuduk. Bu üzüntümü ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, sanatçımız Erol Günaydın’ın ölümü de hepimizi gerçekten çok üzmüştür. Büyük bir sanatçımız öldü. Ulusumuzun başı sağ olsun diyorum.

Son olarak da, partimin görevlendirmesi nedeniyle, Erzurum, Kars, Iğdır ve Ardahan’da geçen hafta çalışmalar yaptım. Oradaki vatandaşlarımızın sorunlarını dinledim. Özellikle hayvan pazarlarında karşılaştığım manzara çok vahimdi. Vatandaşlar çok dertli. “Bakınız, geçen senelerde krediyle 5-6 bin liraya aldığımız hayvanı şimdi 2-3 bine satamıyoruz.” diyorlar, “Yem fiyatları katlandı, samanın kilosu 1 lira, maliyetler arttı. Pazarda et 12-13 lira, kasapta ise 25 lira.” diyorlar, “Zararımız büyük, Kurban Bayramı’nda bile ithal hayvanlar kesiliyor. Bu yıl da aynı tablo…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Acar.

Gündeme geçiyoruz.

“Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” vardır.

Komisyonlardan istifa tezkereleri vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar’ın, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/64)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonundaki görevimden istifa ediyorum. Gerekli işlemin yapılmasını emirlerinize saygılarımla arz ederim.                      15/10/2012

                                                                                                    Mehmet Kasım Gülpınar

                                                                                                                 Şanlıurfa

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop’un, Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/65)

                                                                                                               15.10.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

AK PARTİ Genel Başkan Yardımcılığı (Seçim İşleri Başkanlığı) görevimden dolayı yoğun çalışma programım nedeniyle Anayasa Komisyonu üyeliği görevimden ayrılmam hususunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                           Mustafa Şentop

                                                                                          AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı

                                                                                                                 İstanbul

3.- Çorum Milletvekili Cahit Bağcı’nın, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/66)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. 16/10/2012

                                                                                                               Cahit Bağcı

                                                                                          AB Uyum Komisyonu Başkan Vekili

                                                                                                                  Çorum

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, üniversitelerdeki araştırma görevlilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/373)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Ülkemizde üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarının (2008'deki toplam sayısı 73.724 kişidir) yaklaşık % 45'i (33.025 kişisi) Araştırma Görevlilerinden oluşmaktadır. Araştırma Görevlileri, Türkiye'deki yükseköğretimin en temel bileşenlerindendir. Araştırma Görevlileri olmadan üniversiteden ve üniversitelerin geleceğinden bahsetmek mümkün değildir. Yüksek öğretim sisteminin yüzde 45'ini oluşturan Araştırma Görevlileri, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 50/d maddesine göre çalıştıkları için doktora eğitimlerini tamamladıkları anda kurumları ile ilişikleri kesilmektedir. Araştırma Görevlileri, büyük bir maddi sıkıntı içerisindedir. Görev tanımları belirsizliklerle doludur. Bütün öğretim elemanları gibi Araştırma Görevlilerinin de fikirlerini açıklama hakları bulunmamaktadır. Üniversitelerin ve YÖK'ün karar mekanizmalarında temsil ve söz hakları yoktur.

Ayrıca Yüksek Öğretim Kurulu, 2010 yılında 2 bin araştırma görevlisini o zamanki Öğretim Elemanı Yetiştirme (ÖYP) Esas ve Usullerine göre daimi kadro ile ülke çapındaki 41 üniversitede işe almıştır. Ancak geçen 15 aylık süre içerisinde ÖYP Esas ve Usullerinin sürekli değiştirilmesi ve yeni yönetmeliği geriye dönük olarak uygulanması sonucu birçok Araştırma Görevlisinin işlerine son verilmiştir.

Yıllar içerisinde araştırma görevlilerinin sorunlarının çözülmesi adına hiçbir çalışma yapılmazken, aksine; diğer meslek gruplarına oranla sürekli olarak gerilemiştir. 1990'lı yıllarda lise mezunu 8/3'deki bir polis memurundan fazla maaş alan araştırma görevlileri, 2004-2009 yıllarına ait maaş verilerine göre lise mezunu 8/3'deki bir polis memurundan az maaş almaya başlamıştır.

Araştırma görevlilerinin görev tanımında da belirsizlik bulunmaktadır. YÖK Kanununun 33'üncü maddesine göre "Araştırma görevlileri, yükseköğretim kurumlarınca yapılan araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen ilgili diğer görevleri yapan öğretim yardımcılarıdır" ifadesi yer almaktadır. Tanım belirsizliği nedeniyle, asıl işi araştırma olan bu öğretim elemanlarının ders anlatma, sınav sorusu hazırlama, sınav kâğıdı okuma gibi işlerle âdeta "okutman, uzman veya öğretim görevlisi" olarak kullanılmaktadır.

Araştırma görevlilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve bu sorunların çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1)Turgut Dibek                               (Kırklareli)

2) Bülent Tezcan                             (Aydın)

3) Ayşe Nedret Akova                   (Balıkesir)

4) İhsan Özkes                               (İstanbul)

5) Mehmet Ali Ediboğlu                 (Hatay)

6) Mahmut Tanal                            (İstanbul)

7) Ali Demirçalı                              (Adana)

8) Muharrem Işık                           (Erzincan)

9) Namık Havutça                          (Balıkesir)

10) İlhan Demiröz                          (Bursa)

11) Ali Sarıbaş                               (Çanakkale)

12) Mustafa Serdar Soydan            (Çanakkale)

13) Sakine Öz                                 (Manisa)

14) Aylin Nazlıaka                         (Ankara)

15) Doğan Şafak                            (Niğde)

16) Osman Aydın                           (Aydın)

17) Hasan Akgöl                            (Hatay)

18) Haluk Eyidoğan                       (İstanbul)

19) Rahmi Aşkın Türeli                  (İzmir)

20) Faik Tunay                               (İstanbul)

21) Ömer Süha Aldan                    (Muğla)

22) Erdal Aksünger                        (İzmir)

23) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

24) Hurşit Güneş                            (Kocaeli)

2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 22 milletvekilinin, Suriye ile ticari ilişkilerimizde yaşanan sorunların bölgenin ekonomik ve sosyal hayatına etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/374)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

En uzun kara sınırına sahip komşumuz olan Suriye, ülkemizin dış ticaretinde de çok önemli bir paya sahiptir. Suriye ile 2,5 milyar dolara ulaşan ihracatımız, en az 3 milyar dolarlık bavul ticareti, Suriye üzerinden 11 ülkeye yapılan kara ticareti, Suriye'de yatırım ve müteahhitlik yapan Türk firmaları mevcuttur. Ancak "Arap Baharı" olarak nitelendirilen ve Suriye'yi de etkisi altına alan olaylar ve bu olaylara karşı izlenen politikalar neticesinde Suriye ile olan ekonomik ilişkilerimiz ciddi bir biçimde sarsılmıştır.

Suriye ile ticari ilişkilerimizde meydana gelen ekonomik kaybın belirlenmesi, bu kaybın bölge halkına, esnafa, sanayiciye ve ihracatçıya etkilerinin saptanması, önümüzdeki dönemde maddi kaybın en aza indirilmesi için alınması gereken önlemlerin ve ticari ilişkilerimizin tekrar canlandırılması için izlenecek politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1) Mehmet Şeker                            (Gaziantep)

2) Ömer Süha Aldan                      (Muğla)

3) Bülent Tezcan                             (Aydın)

4) Ayşe Nedret Akova                   (Balıkesir)

5) Mahmut Tanal                            (İstanbul)

6) Mehmet Ali Ediboğlu                 (Hatay)

7) Ali Demirçalı                              (Adana)

8) Muharrem Işık                           (Erzincan)

9) Ali Sarıbaş                                 (Çanakkale)

10) İlhan Demiröz                          (Bursa)

11) Aylin Nazlıaka                         (Ankara)

12) Doğan Şafak                            (Niğde)

13) Osman Aydın                           (Aydın)

14) Hasan Akgöl                            (Hatay)

15) Haluk Eyidoğan                       (İstanbul)

16) Rahmi Aşkın Türeli                  (İzmir)

17) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

18) Namık Havutça                        (Balıkesir)

19) Mustafa Serdar Soydan            (Çanakkale)

20) Sakine Öz                                 (Manisa)

21) Erdal Aksünger                        (İzmir)

22) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

23) Hurşit Güneş                            (Kocaeli)

Gerekçe:

Terör örgütünün Suriye'deki faaliyetleri, Fırat ve Dicle sularının paylaşımı, Hatay meselesi gibi nedenlerle yıllarca gerilimli bir seyir izleyen Suriye-Türkiye ilişkileri 2002 yılından sonra atılan olumlu adımlarla yumuşamaya başlamış ve ivme kazanmıştır.

İki ülke cumhurbaşkanlarının karşılıklı ziyaretleri, serbest ticaret anlaşmasının yürürlüğe girmesi, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması'nın imzalanması, vizelerin karşılıklı kaldırılması sayesinde Suriye ile ekonomik, kültürel ve sosyal alanda çok önemli mesafeler katedilmiştir.

Özellikle ticari ve ekonomik alanda katedilen mesafeler neticesinde Türkiye'nin en uzun kara sınırını paylaştığı Suriye, dış ticaretimizde çok önemli bir paya sahip olmuştur. Suriye ile ihracatımız yaklaşık 2,5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Suriye ile ikili ticaretin yanı sıra transit ticareti de bulunan Türkiye, Suriye üzerinden 11 ülkeye ticaret yapmaktadır. Gelişen ticari ilişkiler neticesinde, istatistiklere yansımayan fakat önemlilik arz eden bir diğer ekonomik faaliyet de sınır ve bavul ticaretidir. Suriye ile Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay illerimiz arasında sınır ticareti yapılmakta olup, binlerce kişi bavul ticareti ile aile ekonomisine katkı sağlamaktadır.

Ancak "Arap Baharı" olarak nitelendirilen ve birçok Arap ülkesi ile birlikte Suriye'yi de etkileyen olaylar neticesinde temmuz ayından itibaren Suriye ile ticaretimiz yüzde 20 azalmış, transit ticaret tehlikeye girmiş, bavul ticareti durma noktasına gelmiştir. Çıkan olaylar öncesi Suriye'den Türkiye'ye günlük 60 bin kişi girerken, bu rakam 3 bin kişiye inmiştir. Suriye'de yaşanan olaylara karşı AKP hûkümetinin izlediği tutarsız, emperyalist güçlerin sözcülüğü şeklindeki politika bu durumu daha vahim bir noktaya sürüklemektedir. AKP'nin dozajını gittikçe sertleştirdiği söylemleri ülkemizin ulusal çıkarlarına zarar vermektedir.

Suriye'de 30 firmanın aktif olarak yatırım yaptığını, 10 müteahhitlik firması olduğunu ve 50 bin dolar üzerinde ihracat gerçekleştiren 3 bin kadar firma bulunduğunu, binlerce vatandaşımızın bavul ticaretinden geçimini sağladığını, Suriye üzerinden diğer Arap ülkelerine daha ekonomik ve kolay bir şekilde yapılan karayolu ticaretini göz önünde bulundurduğumuzda ve Avrupa bölgesinde yaşanan ekonomik krizi de dikkate aldığımızda Suriye ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizi göz ardı etme lüksümüzün olmadığı aşikârdır. Aksi takdirde bölge halkı, esnafı, sanayici ve ihracatçı çok büyük bir sıkıntı içine girecek ve bu durum milyonlarca vatandaşımızı etkileyecektir.

Yukarıda bahsedilen nedenlerle; son dönemde izlenen politikalar neticesinde Suriye ile olan ekonomik ilişkilerde meydana gelen kaybın, bu kaybın bölgenin ekonomik ve sosyal hayatına olan etkisinin araştırılması, bundan sonraki süreçte bu kaybın en aza indirilmesi ve Suriye ile ticaretimizin geçmiş yılların da üstüne çıkması için alınacak önlemlerin ve izlenecek politikaların belirlenmesi zorunluluğu doğmuştur.

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel ile 25 milletvekilinin, serbest eczacılık alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/375)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın hayata geçirilmesiyle birlikte, serbest eczacılık alanında ortaya çıkan sorunlar, gün geçtikçe kronikleşmiş ve âdeta çözümsüzlüğe terk edilmiştir.

Bu sorunlar, kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilir:

1) Eczane açmanın önünde herhangi bir nüfus ve/veya coğrafî sınırlandırma bulunmaması eczanelerin ülke genelinde dağılımında eşitsizlik yaratmaktadır. Örneğin; Hakkâri'de 12.565 kişiye 1 eczane, Muğla'da 2.085 kişiye bir eczane düşmektedir. Bu eşitsiz dağılım, hem halkın ilaca erişiminde aksamalara hem de eczaneler açısından yaşamsal sorunlara neden olmaktadır.

2) Eczacılık fakültelerinin sayısı son 15 yılda 7'den 19'a çıkmıştır. Önümüzdeki yıl içerisinde 23'e çıkması beklenmektedir. Sürekli olarak yeni eczacılık fakültesi açılması ve mevcutların kontenjanlarının arttırılması meslek adına ciddi bir sorundur. Nitekim Türkiye kişi başına düşen eczane sayısı bakımından tüm Avrupa ülkelerinden ileridedir. Serbest eczane fazlalığı ve eczacıların diğer istihdam alanlarının kısıtlı olması mesleğin sorunlarının kronikleşmesine neden olmaktadır.

3) Eczanelerden verilen ilaç eczacılık hizmeti sırasında; MEDULA sisteminde yaşanan sürekli kopma ve kesintiler eczanenin iş akışını dolayısıyla ilaç sunum hizmetini aksatmakta eczacıların mağduriyetinin yanında ve beraberinde hasta hakları ve hasta güvenliği açısından da sakıncalar ortaya çıkmaktadır.

4) Tüm dünyada ve ülkemizde uygulanan referans fiyat sistemi ve piyasada bulunan pek çok ilacın zamanla patent koruması dışına çıkarak eş değerlerinin üretilmesi ilaç fiyatlarında düşüşleri beraberinde getirmekte, bu durum eczane stoklarına yüksek fiyatla girmiş olan ilaçların düşük fiyattan geri ödenmesine, dolayısıyla eczanelerde stok zararının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Yıllardır kronikleşmiş olan bu soruna Sağlık Bakanlığı tarafından ilaç fiyat kararnamesinde Kasım 2011'de yapılan değişiklikle çözüm getirilmeye çalışılmış ise de ilaç sanayi tarafından bu Bakanlar Kurulu kararına rağmen eczanelerdeki stok zararları karşılanmamaktadır.

5) İlaç sanayinin kamuya yapmayı taahhüt ettiği kamu kurum iskontoları mevcut sistemde eczaneler aracılığıyla devlete aktarılmaktadır. Tarafları ilaç sanayi ve kamu temsilcileri olan ve eczacıların hiçbir şekilde taraf ya da sorumlu olmadıkları Global Bütçe anlaşması gereği kamunun alacağı indirim provizyon sistemi üzerinden eczacıdan alınmakta ancak ilaç sanayi bu iskontoyu eczanelere haksız bir biçimde eksik olarak ödemektedir. Bu durum Kamu Kurum İskontosu Taşıma Zararı olarak ifade edilmektedir.

Son süreçte ise kamunun talep ettiği yeni iskontolarda mutabakatı olmadığını belirten ilaç sanayinin vermediği iskontoların yarattığı zarar taşınamaz bir yük olarak eczaneleri iflasa sürülmektedir. Ayrıca tıkanan sistem hastaların ilaca ulaşımını engeller ve sağlıklarını tehdit eder hâle gelmiştir.

6) İlaç katılım payı ve muayene ücretleri dünya uygulamalarında hastayı maliyete ortak etmek niyetiyle değil, tedavi ve ilaç harcamaları ile akılcı ilaç kullanımı noktasında farkındalık yaratma amacıyla kullanılan yöntemlerdir. Oysa AKP hükûmetleri ilaç katkı payı ve muayene ücreti uygulamalarını âdeta sisteme birer finans kaynağı olarak görmüş, cepten ödemeleri artırmakta bir araç olarak kullanmıştır. 2005'te 70 kuruşlarla başlayan muayene ücretleri nihayet 15 TL ye kadar çıkmıştır. AKP öncesi dönemde sadece ilaç katkı payı ödeyen hastalar, şimdi ilaçlarını alabilmek için 3 tanesi eczanede, biri hastanede, ikisi ise maaşlarından olmak üzere 6 farklı çeşit ödeme yapmakta ve bu tutar ilaçlarının toplam maliyetinin ortalama % 40'ını aşmaktadır. Bu ücretlerin hem hastadan tahsilatına hem de bu tahsilatı kendilerinin yapmasına karşı olan eczacılar bu uygulamadan maddi ve manevi olarak zarar görmektedirler.

Eczacılarımızın ve dolayısıyla sağlık sisteminin yaşadığı bu ve benzeri sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak Meclis Araştırması Komisyonunda incelenmesi ve alınması gerekli tedbirlerin tespit edilmesi son derece önemlidir. Bu nedenle serbest eczacılık alanında yaşanan sorunların tespit edilmesi ve çözüm yollarının araştırılarak belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105 inci maddeleri gereği bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Özgür Özel                                 (Manisa)

2) Sena Kaleli                                 (Bursa)

3) İlhan Demiröz                            (Bursa)

4) Mevlüt Dudu                              (Hatay)

5) Haluk Ahmet Gümüş                 (Balıkesir)

6) Arif Bulut                                   (Antalya)

7) Ahmet Toptaş                             (Afyonkarahisar)

8) Namık Havutça                          (Balıkesir)

9) Salih Fırat                                   (Adıyaman)

10) Bülent Tezcan                           (Aydın)

11) Haluk Eyidoğan                       (İstanbul)

12) İzzet Çetin                                (Ankara)

13) Sinan Aydın Aygün                 (Ankara)

14) Aytuğ Atıcı                              (Mersin)

15) Mehmet Emrehan Halıcı           (Ankara)

16) Aykut Erdoğdu                        (İstanbul)

17) Sakine Öz                                 (Manisa)

18) Mustafa Serdar Soydan            (Çanakkale)

19) Musa Çam                                (İzmir)

20) Kazım Kurt                              (Eskişehir)

21) Muharrem Işık                         (Erzincan)

22) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

23) Bülent Kuşoğlu                        (Ankara)

24) Ferit Mevlüt Aslanoğlu            (İstanbul)

25) Hasan Ören                              (Manisa)

26) Dilek Akagün Yılmaz              (Uşak)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir gensoru önergesi vardır. Önerge bastırılıp sayın üyelere bugün dağıtılmıştır.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

C) Gensoru Önergeleri

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/14) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yanlış uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçilerimizi ve üreticilerimizi sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmeyen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında Anayasa'nın 98 ve 99'uncu ve TBMM İçtüzüğü'nün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılması için gereğini arz ve talep ederiz.

1) Ensar Öğüt                                 (Ardahan)

2) Sabahat Akkiray                         (İstanbul)

3) Veli Ağbaba                               (Malatya)

4) Bülent Kuşoğlu                          (Ankara)

5) Ali Demirçalı                              (Adana)

6) Hasan Akgöl                              (Hatay)

7) Malik Ecder Özdemir                 (Sivas)

8) Gürkut Acar                               (Antalya)

9) Hasan Ören                                (Manisa)

10) Ferit Mevlüt Aslanoğlu            (İstanbul)

11) Gökhan Günaydın                    (Ankara)

12) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

13) Orhan Düzgün                         (Tokat)

14) Namık Havutça                        (Balıkesir)

                                            

(x) (11/14) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.

15) Engin Altay                              (Sinop)

16) Doğan Şafak                            (Niğde)

17) Müslim Sarı                             (İstanbul)

18) Kazım Kurt                              (Eskişehir)

19) Vahap Seçer                             (Mersin)

20) Oğuz Oyan                               (İzmir)

21) Ali Serindağ                             (Gaziantep)

22) Mehmet Hilal Kaplan               (Kocaeli)

23) Tolga Çandar                            (Muğla)

24) Bedii Süheyl Batum                 (Eskişehir)

25) Ayşe Nedret Akova                 (Balıkesir)

26) İdris Yıldız                               (Ordu)

27) İlhan Demiröz                          (Bursa)

28) Ümit Özgümüş                         (Adana)

29) İhsan Özkes                             (İstanbul)

Özet Gerekçe:

Hayvancılık tarımsal faaliyetler içinde katma değeri en yüksek olan sektörlerden birisidir ve birçok insanımızın geçim kaynağıdır. Yıllarca ertelenmiş başta yapısal sorunları olmak üzere birikmiş sorunları vardır. 10 yıllık AKP Hükûmeti tarafından izlenen politikalar sonucunda hayvancılık sektörü bitme aşamasına gelmiştir.

Son 10 yılda tarım ve hayvancılık sektöründe belirgin bir duraklama, hatta gerileme olmuştur. Bu süreç içerisinde nüfus %25 artarken hayvan mevcudu aynı oranda azalmış ve ıslah çalışmaları yetersiz kalmıştır.

İthal hayvan ve et; AKP'nin 10 yıllık iktidar döneminde uyguladığı yanlış tarım politikaları, artan girdi maliyetleri ve düşük ürün fiyatları ile sonuçlanmış; tarım sektörü ve üreticilerimiz büyük sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.

Mazot; bugün mazotun rafineri çıkış fiyatı 1,535 TL olup; 4 TL'ye satılmaktadır. AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde 1 lt mazot 1 TL, bir kg buğday 30 kuruş ediyordu. Yani 3,5 kg buğday satıldığında 1 lt mazot alınıyordu. Günümüzde yani 2012 yılında 1 kg buğday 60 krş, 1 lt mazot 4 TL. Yani 8 kg buğdaya karşılık vatandaşımız 1 lt mazot alabilmektedir.

Domuz eti ve çiftlikleri; bugün ülkemizde 80'in üzerinde domuz çiftliğinin faaliyet gösterdiği, bu çiftliklerde yılda 1 milyonun üzerinde domuz kesildiği, bu imalathanelerin bir çoğunun kaçak olduğu iddia edilmektedir.

İthal hayvan ve ette yolsuzluklar; bir zamanlar tarım ve hayvan ürünleri ihraç eden ülkemiz bu hükûmet döneminde ne yazık ki milyar dolarlar ödeyerek ithal etmeye başlanmış, özellikle 2010 yılında başlayan hayvan ithalatı ve et ithalatında büyük yolsuzluklar ve adam kayırmaları olmuştur. Bütün bu olaylar, sanık durumunda bulunan EBK görevlilerinin bilgisi dahilinde olması ve bu kurumun Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı olması, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanının görevini gereği gibi yerine getiremediği gibi bu olaylarda ihmali olduğunu gösterir.

İstihdama ve yurt içi hasılaya katkı veren bir sektör olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık sektörünü geriye götürerek yanlış uygulanan tarım politikaları ile çiftçilerimizi ve üreticilerimizi sıkıntıya sokan ve görevinin gereklerini yerine getirmeyen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında Anayasa'nın 98 ve 99'uncu ve TBMM İçtüzüğü'nün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılması için gereğini arz ve talep ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bugün yapılmasını da kapsayan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi biraz sonra işleme alınacaktır.

Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/236, 237, 238 ve 239) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

D) Tezkereler

1.- (10/236, 237, 238 ve 239) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, görev süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1026)

                                                                                                               10.10.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

02.05.2012 tarihinde çalışmalarına başlayan Meclis Araştırma Komisyonumuzun 10.05.2012 tarihli toplantısında alınan karar gereğince, görev süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bir ay uzatılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                               Nimet Baş

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                         Komisyon Başkanı

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 105’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin ek süre verilir.” hükmü gereğince Komisyona 28/10/2012 tarihinden itibaren bir aylık ek süre verilmiştir.

Şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 16 ve 17 Ekim 2012 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; (11/14) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin 16 Ekim 2012 Salı günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması ve gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bugünkü birleşiminde yapılmasına; 313 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

                                                                                                               16/10/2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 16.10.2012 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                      Ayşe Nur Bahçekapılı

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                              AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" Kısmında yer alan 313, 239, 196, 195, 108, 237, 219, 94, 91, 152, 117, 189, 238, 124, 293, 306, 304, 305 ve 307 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21 ve 22’nci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

16 ve 17 Ekim 2012 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi, 17 Ekim 2012 Çarşamba günkü birleşiminde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

16/10/2012 tarihinde dağıtılan ve aynı gün okunan (11/14) esas numaralı gensoru önergesinin 16 Ekim 2012 Salı günkü (bugün) gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması ve Anayasanın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bugünkü Birleşiminde yapılması,

16 Ekim 2012 Salı günkü (bugün) birleşiminde (11/14) Esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin tamamlanmasına kadar,

17 Ekim 2012 Çarşamba günkü birleşimde 197 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

18 Ekim 2012 Perşembe günkü birleşimde 313 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24:00'de günlük programların tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına kadar;

Çalışmalarına devam etmesi,

313 Sıra sayılı kanun tasarısının İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

önerilmiştir.

313 Sıra Sayılı

EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı

(1/639)

                     Bölümler                             Bölüm maddeleri                       Bölümdeki

                                                                                                                 Madde sayısı

                     1. Bölüm                          1 ila 12’nci maddeler                           12

                     2. Bölüm                         13 ila 22’nci maddeler                          11

                                                         (Geçici 1’inci madde dahil)                       

                     Toplam madde sayısı                                                                    23

 

BAŞKAN – Önerinin lehinde, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün yine çalışma haftamızın ilk gününü yaşıyoruz. Hepimize iyi çalışmalar diliyorum.

Bizim, AK PARTİ Grubu olarak bu hafta içindeki programımızı Danışma Kuruluna öneri olarak sunduk ancak Danışma Kurulu toplanamadığından, bu önerimizi huzurunuzda sizlere anlatmak durumu, zarureti ortaya çıktı.

Açılımını biraz önce -Divandan okundu- dinledik. Ben özet olarak söylemek istiyorum: Bu haftaki çalışma günlerimizde gensoru önergesini -ki bugün alınacak gündeme- görüşmek istiyoruz. Birazdan gündeme alınacak ve görüşülecek.

Daha sonra, 313 sayılı EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı ile 239 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarılarının gündemin 4’üncü ve 5’inci sıralarına alınmasını öneriyoruz.

17 adet uluslararası sözleşmemiz var, onların öne çekilmesini istiyoruz.

16 ve 17 Ekim yani bugün ve yarın, denetim konusu olan sözlü soruların ve diğer denetimlerin, denetim konularının kaldırılmasını ve görüşülmemesini önermekteyiz.

Biraz önce söylediğim gibi, bugün gensoru önergesini görüşeceğiz Mecliste.

Yarın, 17 Ekim 2012 Çarşamba günü, geçtiğimiz haftalarda görüştüğümüz ve yarıda kalan 197 sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar görüşme yapacağız.

Perşembe günü de, biraz önce, yine söylediğim gibi -18 Ekim Perşembe günü- 313 sayılı EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı’nı görüşeceğiz. EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı’nı temel yasa olarak görüşmeyi öngörüyoruz.

Kabul ettiğiniz takdirde çalışmalarımızı bu düzende sürdüreceğiz.

Hepinize teşekkür eder, tekrar iyi çalışmalar dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bahçekapılı.

Aleyhine, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar.

Buyurunuz Sayın Akar.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Aleyhinde konuşacak ne var Haydar?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin Danışma Kurulu önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum.

Tabii, milletvekili arkadaşlarım bana “Aleyhinde konuşacak ne var? İşte, bir gensoru önergesi var, bunu öne alıyoruz, işte, arkasından da birkaç tane daha madde var...”

Sevgili arkadaşlar, tabii ki aleyhine konuşacak bir şey yok ama ben gündeme başlamadan önce, Profesör Doktor Fatih Hilmioğlu, İnönü Üniversitesinin Rektörü, hepinizin bildiği gibi, uzun zamandır Silivri Cezaevinde yatmaktadır. Niçin yattığını bizler, sizler ve Türkiye kamuoyu da ve kendisi de çok iyi bilmemektedir ama başından çok acı bir olay geçti. Yirmi iki yaşındaki oğlunu trafik kazası sonucu kaybetti ve birkaç gün bu vefat dolayısıyla kendisine izin verildi. Allah’tan rahmet diliyorum oğluna, kendisine ve ailesine başsağlığı diliyorum.

Ancak burada benim belirtmek istediğim nokta, bugün cezaevlerinde yatan vatandaşlarımızın aile bireylerinden kayıplar olmakta –kayıplar derken, vefatlar olmakta- ve bu vefatlar sonucu, aile bireylerinin, cezaevinde yatan aile bireylerinin cenaze merasimlerine katılmaları, aileleriyle birlikte olmaları bir şekilde standartlaştırılamadı veya bununla ilgili bir kanun, bununla ilgili bir düzenleme doğru düzgün yapılamadı.

Bakın, Fatih Hilmioğlu oğlunun cenazesine geliyor; sanki eroin kaçakçısı, sanki terör örgütü suçlusu gibi akşamları evinden alınıyor; bir başka cezaevine götürülüyor, tekrar ertesi gün evine getiriliyor. Sevgili arkadaşlar, bu gerçekten insanın yüreğini yakan, içini acıtan bir durum. Bu düzenlemelerin çok hızlı yapılması gerekiyor.

Yine, cezaevlerinde yatıp da niçin yattığını bilmeden ölen vatandaşlarımız var. Sevgili arkadaşlar, artık Türkiye’deki tutukluluk sürelerinin hızla gözden geçirilmesi gerekiyor. Sadece sıradan vatandaşlar değil bunlar; Türkiye’ye büyük emekleri olmuş bilim adamları, yine Türkiye’ye büyük emekleri olmuş askerlerimiz ve Türkiye’ye büyük emekleri olmuş çeşitli meslek gruplarından arkadaşlarımız bugün cezaevlerinde yatmaktadır.

Şimdi diyebilirsiniz ki “Bunlar yargılanacak ve kararlar verildikten sonra, eğer serbest bırakılması gerekiyorsa tabii ki serbest bırakılacaklar.” Ama süreler çok uzun.

Bakın, Cumhurbaşkanımız bu kürsüden yaptığı konuşmada milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında olması gerektiğini, halk için verilen kararlarda da oylarını ve görüşlerini, fikirlerini açıklamaları konusunda, bu Meclisin açılışında bir görüşme yaptı. Sayın Başbakan bu görüşmenin sonunda, çıktıktan sonra, basın mensuplarına “Biz Cumhurbaşkanıyla ayrı fikirde değiliz.” dedi. Geçen hafta Meclisten anayasa değişikliğiyle ilgili bir maddenin referanduma getirilmesi arasında bir sonuç çıktı. Bu sonuç Cumhurbaşkanına gittiğinde, Başbakan, Cumhurbaşkanına saygısızlık yapamayacağını, Cumhurbaşkanının vereceği karara saygı duyacağını açıkladı. Sevgili arkadaşlar, Başbakan işine geldiğinde saygısızlık yapmak istemiyor, işine geldiğinde de Cumhurbaşkanıyla aynı fikirde olmadığını söylüyor.

Tabii, sadece bunlarla örneklemek yetmiyor, Türkiye gerçekten iyi yönetilmiyor, iyi yönetilmediğini de Meclis çalışmalarında çok rahatlıkla görebiliyoruz. Her gün, aşağı yukarı, Adalet ve Kalkınma Partisinin Danışma Kurulu önerisiyle karşılaşıyoruz. Her gün, her çalışma toplantısı başladığında bu öneri geliyor. 1 gün sonra veya 3 gün içerisinde veya 5 gün içerinde neler yapacağımızı konuşuyoruz. Meclisin bir plan ve programı yok, yani Meclise milletvekilleri hafta sonu gittiğinde ve tekrar Meclise döndüklerinde neyle karşılaşacağını, Adalet ve Kalkınma Partisinin çoğunluğa dayanarak Meclise neler getireceğini bilmemektedir. Randevular, planlar, programlar, 550 milletvekili bir önceki hafta yapılan çalışmalar sonucunda yapmış olduğu değerlendirme ve gelecekte yapacaklarıyla ilgili planlar yaparken her şey bir salı günü değişmeye başlıyor. Aynı, Türkiye’yi de böyle yönetiyorsunuz Meclisi yönettiğiniz gibi. Bunlara çeşitli örnekler verebiliriz arkadaşlar.

Bakın, bugün Türkiye’yi getirdiğiniz noktada bütçe açığı 15 milyar Türk lirasını buldu. Bugünkü gazetelerde, bugünkü basın bültenlerinde, ekonomik bültenlerde Türkiye’nin bütçe açığının 15 milyar TL olduğu söyleniyor ama siz övünerek televizyon programlarında, gazetelere Türkiye’nin artık 5 milyar doları IMF’ye borç verebilecek noktaya geldiğini söylüyorsunuz, bunu da övünerek söylüyorsunuz. Madem 5 milyar dolar, IMF’ye vermeye gerek yok arkadaşlar. Niye IMF’ye 5 milyar dolar vermek için çaba sarf ediyorsunuz? Eğer gerçekten 5 milyar dolarınız varsa Türkiye’deki bütçe açığını kapatmak için kullanın ve vatandaşın sırtından da petrolden, elektrikten, doğal gazdan aldığınız zamları geri çekin, gayet basit. Bunun için Oxford’u bitirmeye de gerek yok. Bakın, gerçekten 5 milyar dolarınız varsa bunu yapabilirsiniz ama yapamazsınız, çünkü 5 milyar dolarınız yok.

IMF’ye borçlarınızı ödediğinizi söylüyorsunuz. IMF borcu neden? Hükûmete geldiğinizde 23 milyar dolardı, bunun bir milyar doları kullanılmıştı, 22 milyar doları sizin döneminizde kullanıldı. Bu da yetmiyormuş gibi 40 milyar dolarlık kamu mallarını sattınız. Bütün bunlar varken her şeyi vatandaşın sırtına bindiriyorsunuz. Yaptığınız zamları da kaçırmak için,  vatandaşın gözünden kaçırmak için suni bir Suriye problemi yarattınız. Hatta bu bütçe açığını da direkt Suriye’yle ilişkilendirebiliriz.

Bakın, vatandaş bu elektrik, doğal gaz gibi borçları Türkiye'nin geleceğini daha iyi şekillendirmesi için daha önceden çok kabullendi ama bu sefer bu, Türkiye'nin geleceği için değil, Suriye’de savaş isteyen bir Başbakan’ın Suriye sevdasından kaynaklanan bir bütçe açığı. İlk altı ayda verilen bütçe açığı 700 milyon TL iken son iki ayda yani temmuz ve… 700 milyon TL Suriye için harcamalar veya bütçe varken millî savunma için, son iki ayda bu rakam 800 milyon TL olarak revize edilmiştir, daha da üzerine çıkmıştır. Türkiye, gerçekten denkleştiremediği bütçesine bir de Suriye’yi eklemiştir. 100 binin üzerinde Suriye vatandaşının Türkiye’de artık Türkiye’deki insanların ödemiş olduğu doğal gazdan, elektrikten ve sudan alınan paralarla yaşamları idame ettirilmeye çalışılıyor.

Yine, bir anayasa profesörümüzün, Anayasa Komisyonu Başkanımızın geçen hafta çöp sepetine attığı bir Avrupa ilerleme raporu var arkadaşlar. Bu Avrupa ilerleme raporunu kendinin bilim adamlığıyla, işte anayasa profesörlüğüyle pek yakıştıramadım. Bunun dışındaki vatandaşlar yapsaydı belki algılardım ama bir anayasa profesörü bunu çöpe atıyor! Niye çöpe attı? Çünkü hoşlarına gitmiyor. Nasıl hoşlarına gitmiyor? Türkiye’deki gerçekleri yazmış, hatta bunun az olduğunu düşünüyorum, tam anlamıyla da yazmamış.

“Türkiye’de bugün demokrasi var.” adı altında Suriye’ye demokrasi getirmeye çalışan ileri demokrasiciler, Suriye’de bilim adamlarının, Suriye’de öğrencilerin, Suriye’deki demokrasiyle kıyaslarken Türkiye’deki yapılanları da bizzat kıyaslamaları gerektiğine inanıyorum.

Evet, Türkiye’de ne var? Gazeteciler hapiste? Türkiye’de kimler hapiste? Öğrenciler hapiste. Türkiye’de “Parasız eğitim istiyorum.” diyen öğrenci, on sekiz ay hapis yattıktan sonra ancak serbest kalmıştır. Tek suçu parasız eğitim istemekti.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Harçları kaldırdık, onu söylemiyorsun!

HAYDAR AKAR (Devamla) – Peki, Türkiye’de demokrasi var da parasız öğrenim isteyen öğrencileri niçin hapse atıyorsunuz?

Peki, Türkiye’de demokrasi var da dünyanın en çok hapiste olan gazeteci sayısının Türkiye’de olduğunu niçin söylemiyorsunuz? Peki, Türkiye’de demokrasi var da, her şey güllük gülistanlık da, bu kadar yaşam şartları iyi de, bu vatandaş niye bağırıyor, niçin sıkıntı içerisinde?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Vatandaş bağırmıyor, sen bağırıyorsun.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Ben bağırmıyorum.

Bakın, şimdi, size tarımdan örnek vereceğim -vatandaş bağırıyor, bakın nasıl bağırıyor- çok hızlı geçeceğim, hızlı okuyacağım. Bunu söyleyeceğinizi bildiğim için yanımda şeyi de getirdim. İzmit Sanayi Sitesi Başkanı, 1.400 tane iş yeri var; 430 dönüm üzerine kurulu 1.400 iş yeri var. Bakın buranın Başkanı ne diyor: “Sitemiz 1985 yılında açıldı -yani yirmi yedi yıl önce- biz böyle kriz böyle sıkıntı görmedik, hepimiz perişanız.” “Sen de mi?” diyor, soran vatandaş, “Sen de mi? Sen eski bir firmasın.” diyor “Evet, benim vergi numaram 163, telefon numaramız ise 160’lı diyor, altmış bir yaşındayım.” diyor. “Peki, şu andaki durum nedir?” diye soruyorlar, “Gidişat kötü, iş yok, para yok, tahsilat sıfır, en kral firmalar bile ödeme yapamıyor. Vadeler altı yedi aya çıktı, hele oto kısmı çöktü. Ramazan ayından bu yana makineler yatıyor.” diyor. “Şimdiye kadar böyle kriz yaşanmamış mıydı?” diye soruyorlar. “Ben hatırlamıyorum. Açıldığı andan beri bu sitedeyim, böyle sıkıntı hatırlamıyorum, en kötü günleri yaşıyoruz. İnanmayan istediği kuruma araştırma yaptırsın, gerçeği görecektir.” diyor. “Üyelerin aidatları ödeme durumu nedir?” diye soruyorlar. “Ha, işte, esnaf, 40 lira ile 80 lira arasında değişen aylık aidatları ödeyemiyor. İnanamazsınız, ama durum böyle.” diyor. “Oran ne?” diye soruyorlar, “yarısı” diyor. “1.400 işyerinden 600-700’ü aidatını ödeyemiyor.” diyor, “Adam işçisinin parasını veremiyor.” diye ilave ediyor. “Peki, bankalarla ilişkisi nasıl?” diye soruyorlar, “Felaket…” diyor. Bunları ben sormuyorum arkadaşlar, yani bir muhalefet milletvekili olarak sormuyorum, vatandaşın bir konuşmasından alıntı yapıyorum. “Birkaç rakam vereyim: 2008 yılına kadar sitemizde hiçbir iş yeri icrayla satılmadı, 2009’da 2; 2010’da 6; 2011’de 12, bu yıl ise ilk dokuz ayda 15 iş yeri bankalar tarafından icrayla satıldı.” diyor. “Ödemelerde derdiniz, tahsilat güçlüğünüz nedir?” diye soruyor. “Devlet benden alacağını alıyor, şöyle alıyor, böyle alıyor, ya ben? Ben alacağımı alamıyorum, çekler, senetler sapır sapır dönüyor, ben ne yapayım, orman kanununa mı başvurayım?” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) – Anlayacağınız, esnafın sahibi yok. Türkiye’yi getirdiğiniz durum bu.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Önerinin lehine Isparta Milletvekili Recep Özel (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Özel.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ Grubumuzun grup önerisi lehinde söz almış bulunmaktayım. Biraz önce konuşan, grup önerimizin hangi konularda aleyhinde olduğunu beyan etmedi, grup önerimizin ne getirip götürdüğü hakkında hiçbir beyanda bulunmadı ama maşallah, her konudan “az ondan, az bundan” diyerek her konuya değinerek bir konuşma sergiledi. Hangi birine cevap verelim diye düşünüyoruz, hiçbirine cevap vermeye gerek bile duymuyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen muhalefetin muhalefetisin, hadi muhalefet et.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Grup önerimizle, bu haftaki çalışma takvimini ve saatlerini belirliyoruz. Bugün, Sayın Tarım Bakanımız Mehdi Eker hakkında verilmiş olan gensorunun görüşmelerini yapalım istiyoruz. Finansal kiralama ile EXPO 2016 Antalya kanun tasarılarını gündemin 4’üncü ve 5’inci sıralarına almayı, Sayın Cumhurbaşkanımız 17 adet uluslararası sözleşmenin öne alınmasını talep etmişti, onun talebini yerine getiriyoruz. Bugün ve yarın denetim konularını görüşmemeyi, bugün gensoru görüşmeleri bitene kadar, 17 Ekim Çarşamba günü ise Toplu İş İlişkileri Kanunu’nun bitimine kadar, Perşembe günü de EXPO kanununun bitimine kadar çalışmaları sürdüreceğiz inşallah.

Ben, bugün oynanacak olan Macaristan-Türkiye maçında Millî Takım’ımıza başarılar diliyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sözlerini bitirmedi, 8 dakika vakti var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Memleket meseleleri var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Memleket meselelerine değinmiyor.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Grup önerimizin lehinde oy kullanmanızı talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Konuşmacı “Grup önerisi hakkında hiçbir şey söylemedi.” dedi. Grup önerisi hakkında ben bir şeyler söyledim, algılayamamış herhâlde. İsterseniz tekrarlayayım, izin verirseniz.

BAŞKAN – Sizin söylediğiniz Sayın Akar, kayıtlara da geçti, arkadaşlarımız da gayet net anladılar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Anlamamış ama.

BAŞKAN – Yani o, öyle bir şey…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz, anladığını söylüyorsunuz, kendisi, anlamadığını söylüyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dışarıda anlatsınlar efendim.

BAŞKAN – O da o zaman kayıtları okur, bakar efendim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İsabet olur. Yazıp mı vereyim efendim?

BAŞKAN – Şimdi, aleyhinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yazıp vereyim isterseniz Sayın Vekilim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Siz, bankoya bırakın, biz oradan alırız tutanağı.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Buldan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP’nin grup önerisi üzerine söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biz, bugün Danışma Kurulu önerisi indirmedik, sadece AKP’nin bir Danışma Kurulu önerisi var ve gündeme bakıyoruz; bugün gensoru önergesinin görüşmeleri yapılacak, yarın Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı gelecek Genel Kurula, öbür gün EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısı getiriliyor ve böyle sıralanıp gidiyor.

Bizim bugün Danışma Kurulu önerisi getirmeyişimizin nedeni, bizim açımızdan en azından, Türkiye’nin gündeminde olan çok önemli meseleler var ama biz Genel Kurulun gündemini çok farklı meselelerle tartışmaya açıyoruz değerli arkadaşlar.

Evet, bugün Türkiye’de, bütün cezaevlerinde siyasi tutsaklar bedenlerini açlığa ve ölüme yatırdılar. 12 Eylül 2012 tarihinde Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde 400’e yakın tutsak ve bugün otuz beş gündür bedenlerini açlığa yatırdılar ve sağlık sorunları da bugün itibarıyla çok ciddi bir durumda. Dün itibarıyla da Türkiye’nin bütün cezaevlerindeki siyasi tutsaklar da bu açlık grevine destek amacıyla bedenlerini açlığa ve ölüme yatırdılar.

Evet değerli arkadaşlar, bu sorun sadece bizim sorunumuz değil. Bu sorun AKP’nin, CHP’nin ve MHP’nin de sorunudur. Çünkü bu arkadaşlarımız içerisinde bir tek ölüm gerçekleşirse bu ölümün altından hiçbirimiz kalkamayız. Ne AKP kalkabilir ne CHP kalkabilir ne MHP kalkabilir ve bu arkadaşlarımızın çok demokratik ve insani talepleri var değerli arkadaşlar. Bedenlerini açlığa ve ölüme yatırmalarının sebebi, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve ana dilde savunma hakkının sağlanmasıdır. İşte bu talepler, çok insani ve demokratik taleplerdir. Dolayısıyla, kendisine “insanım” diyen herkesin bu konu üzerinde duyarlı olması, açıklama yapması ve bu arkadaşlarımızın açlık grevlerini sona erdirebilmeleri için girişimlerde bulunması gerektiğini ifade etmek istiyorum ve bu ahlaki, vicdani ve hukuki meselenin arkasında herkesin durması gerektiğini ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar. Bu sorun sadece bizim sorunumuz değil, Türkiye’deki aydınların, yazarların, kendisine “insanım” diyen herkesin sorunudur.

Bu yüzden herkesi bir kez daha bu çığlığa ses vermeye, kulak vermeye davet ediyoruz ve açlık grevlerinin ölümle sonuçlanmaması için herkesin duyarlılık sarf etmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarında alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Buldan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur, on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 16.11

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır. Okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

4.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, (2/408) esas numaralı Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/67)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlığınıza sunduğum (2/408) esas numaralı Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması için Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifimin TBMM İçtüzüğü’nün 37’nci maddesi kapsamında doğrudan Genel Kurul gündemine alınması konusunda gereğini arz ederim.

                                                                                                              Gürkut Acar

                                                                                                                  Antalya

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak Antalya Milletvekili Gürkut Acar… (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Acar.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (2/408) esas numaralı 244 sayılı Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’min İç Tüzük 37’ye göre gündeme alınmasıyla ilgili söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinin amacı, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi iradesine, kendi yetkisine sahip çıkmasını sağlamaktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde halkın iradesinin temsil edildiği temel kurum, Türkiye Büyük Millet Meclisidir ama ne yazık ki Meclisimiz bugün Hükûmetin güdümü altındadır, hatta sadece tek bir kişinin, Başbakan Erdoğan’ın güdümü altındadır; o ne derse oluyor, istemezse olmuyor.

Değerli arkadaşlar, Amerika, Türkiye’yi füze kalkanı için ileri uç bölgesi gözetleme kulesi olarak kullanmak istedi, Malatya Kürecik’i de bunun için seçti. Sonra ne oldu? 2 bürokratın imzası ile, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Ankara Büyükelçisinin imzasıyla egemenliğimiz altındaki topraklarımız, Malatya Kürecik, yabancı askerlerin kullanımına açıldı. Anayasa’nın 92’nci maddesi açık: “Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.” Bu açık hükme rağmen, yetki Meclisin olmasına rağmen, 2 bürokratın imzasıyla Malatya Kürecik’te Amerikalı askerler radarlarını kurdu, çalıştırdı.

Değerli arkadaşlar, bu radar üssü ilk gündeme geldiğinde Hükûmet yetkilileri, Başbakan, Dışişleri Bakanı bunun NATO’nun tesisi olduğunu söylediler ama anlaşmayı 15 Eylül 2011’de Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi imzaladı. Yani bu, aslında NATO’nun değil, Amerika’nın radarıydı ama Hükûmet ısrarla “Bu NATO’nun.” dedi. Anadolu Ajansının 21 Mayıs 2012’de NATO zirvesinden geçtiği bir haberi paylaşmak istiyorum. Şöyle diyor: “Beyaz Saray’dan gönderilen ‘Chicago Zirvesi-NATO Kabiliyetleri’ başlıklı bilgi notunda, NATO’nun ilk komuta ve kontrol prosedürlerinin yürürlüğe girmesiyle Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, Savunma Bakanına Türkiye’deki Amerika Birleşik Devletleri radarının operasyonel kontrolünün NATO’ya devredilmesi talimatını verdi.” Yani Obama, radarların komutasının NATO’ya devredilmesinin talimatını vermiş. Radarlar kiminmiş? Amerika’nınmış. Başbakan, 20 Eylül 2011’de “Kürecik’teki üs NATO üssüdür. Burası füze üssü değil, radar üssüdür.” diyordu. 20 Eylülde ya Başbakan doğruyu söylemedi ya da Obama, sekiz ay sonra, kendisinin olmayan bir üssü NATO’ya devretti. Bunun takdirini size bırakıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tartışmaları sona erdirmek için NATO anlaşmalarının da Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi zorunluluktur. Teklifim de bu amaçla hazırlanmıştır. NATO anlaşmalarında yalnızca Bakanlar Kurulu değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi de söz sahibi olacaktır.

Değerli milletvekilleri, cuma günü burada Dışişleri Bakanı, Mehmet Akif’ten, Edebali’den satırlar okuyarak edepten, ahlaktan, devlet ahlakından söz etti ama şunu hatırlatmak isterim: Edep ve ahlak ile ilgili şiirleri, sözleri okuyarak edep ve ahlak sahibi olunmaz. Söylediklerinizle yaptıklarınız tutarlı olursa bu sözlerin bir anlamı olur, yoksa küçük düşersiniz.

Ben şimdi soruyorum, şu soruların cevaplarını bekliyorum: 20 Eylül 2011 tarihinde Kürecik Üssü, Amerika Birleşik Devletleri’nin miydi, NATO’nun muydu? Başbakan “TÜPRAŞ’ın satışıyla ilgili Ofer’le görüşmedim.” dedi mi, demedi mi? Sayın Başbakan, “‘Oslo’da terör örgütüyle görüşüldü.’ diyenler namerttir, şerefsizdir.” dedi mi, demedi mi? Özgür Suriye Ordusu askerleri Türkiye’de var mı, yok mu? Adam canlı yayında “Az sonra çatışmaya gireceğim.” diyor, gazetelere açıklama veriyor ama ahlak dersi veren Dışişleri Bakanı bunu reddediyor. Edepten, ahlaktan bahsederken önce aynaya bakacaksınız. Büyük üstatların sözleriyle edepli, ahlaklı olunmaz, yaptıklarınızdır önemli olan. Bu soruların yanıtlarıdır sizi edepli, ahlaklı yapacak, bu sorulara yanıt vermeyen kişinin ahlaktan, devlet ahlakından söz etmeye hakkı yoktur.

Değerli arkadaşlar, Malatya Kürecik’in 2 bürokratın imzasıyla yabancı askerlere açılması Anayasa’ya aykırıdır. Bu nedenle, söz konusu 244 sayılı Kanun’un değiştirilmesi zorunluluktur. Kanun teklifim de bu Anayasa’ya aykırılığı gidermeye, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini korumaya dönüktür.

Desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Acar.

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.

Buyurunuz Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 244 sayılı uluslararası anlaşmaların imzalanması, yürütülmesi ve yayınlanmasıyla ilgili kanun teklifimizin lehine söz almış bulunuyorum. Sizleri ve izleyenleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ABD’nin stratejik planı, AKP’nin Kürecik filmi olarak karşımıza çıktı. Ankara’dan bir uçak kalktı, Lizbon’a indi, kapılar kapandı, imzalar atıldı. Lizbon’a “Kumanda” nidalarıyla gidenler, ellerine “Oyuncak bir buton” dahi alamadan geri döndü. Sonra füze kalkanı kuruldu, ABD askeri geldi, Hükûmetin ne kalkanın kuruluşundan ne de askerin gelişinden haberi yoktu. Türkiye’nin ruhuna tecavüz edilerek, onuru ayaklar altına alınarak, gururu kırılarak, Dışişleri Bakanı aşağılanarak, Başbakanı yok sayılarak Kürecik dağlarında emperyalizm bayrakları dalgalandırılmaya başlandı. Bütün bu süreci ben içime sindiremedim, Cumhuriyet Halk Partililer içine sindiremedi, sizleri de sizin vicdanlarınıza bırakıyorum. Kürecik füze kalkanı er meydanıdır, siyahla beyazın gönül aynasıdır. Yüreğinize bakın, biz duymasak da sesinizi, siz görürsünüz renginizi.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede yabancı askerlerin bulunması, üslerin kurulması hafife alınacak bir şey değildir. Ülkenizin kaderini, komşuluk ilişkilerini, geleceğini yakından ilgilendiren bir konudur. Ülke halkınsa, söz de, karar da halkın olmalıdır. Bu kanun teklifimizin amacı da budur.

Askerî üs kurmak ve asker bulundurmak, ister ikili isterse de NATO’yla yapılacak anlaşmalar olsun, Meclis gündemine mutlaka getirilmelidir. Milletin kaderi, milletin Meclisinden kaçırılmamalıdır. Demokrasi bunu gerektirir, şeffaflık bunu gerektirir; tam bağımsız devlet olmak, kendi egemenlik sahasını bilmek, halkın iradesine güvenmek bunu gerektirir. NATO’yla veya herhangi bir devletle yapılacak anlaşmaların karara bağlanacağı yer, milletin iradesinin yansıdığı Meclis olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’mızın 92’nci maddesi açık: Meclis onayı olmaksızın, başka bir ülkenin askeri ülkemiz sınırları içinde bulunamaz, başka bir ülke askerî üs kuramaz. AKP, Anayasa'nın bu maddesini ABD’ye olan bağlılığına kurban etti; bir mutabakat metni imzaladı, gece yarısı duyurdu. Biz de başından beri bu gizli kapaklı işlere karşı çıktık, sürekli kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştık. 5 Ekim 2011 tarihinde gündem dışı bir konuşma yapıp Kürecik kalkanıyla ilgili eleştirilerimizi dile getirdik. Dışişleri Bakanı anında cevap verdi; NATO’dan bahsetti, karar heyetinde bulunduracağımız daimî üyeyi anlattı.

Nisan 2012’de gazeteci Ezgi Başaran Pentagon’a yazdığı dilekçeye ABD’nin ordusundan cevap aldı; üssün şimdilik ziyarete uygun olmadığı söylendi. 21 Mayıs 2012 tarihinde Chicago’dan Obama bir talimat verdi: “Kürecik Üssü’nü NATO’ya devredin.”

Sayın milletvekilleri, Obama mı yanlış söyledi, bizim Dışişleri Bakanı mı yanlış bilgi verdi? ABD’nin ordusu mu bizi yanılttı, yoksa Sayın Bakan mı yanılttı? Eğer Kürecik kalkanı NATO’ya bağlı ise ABD Büyükelçisi ile Müsteşar neden imzaladı? Mutabakat metni neden gizleniyor? Sayın Bakan, Bakanlığınıza konuyla ilgili yazdığım dilekçeye neden cevap vermiyorsunuz? Üsse girmek için istediğim hiçbir yazıya olumlu yanıt alamadık maalesef. Sayın bakanlar, o üslere sizlerin girme yetkisi var mı, onu da bilemiyorum. Sayın Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığını mı yapıyor, yoksa füze kalkanının sözcülüğünü mü yapıyor? Onu da takdirlerinize bırakıyorum.

Değerli arkadaşlar, NATO, AKP döneminde sihirli bir sözcüğe dönüştü, her kapıyı açan parola oldu. Hükûmet nazarında “NATO” deyince akan sular duruyor, hikmetinden sual olunmuyor. Oysa NATO ne sihirli bir sözcüktür ne de masum bir çocuktur. NATO, soğuk savaş heyulalarında doğmuş bir olgudur; NATO, gölgesini satamadığı ağacı kesen kapitalizmin kılıcıdır; NATO, emperyalizmin küresel örgütüdür; gittiği her yere ölümü ve zulmü götürmüştür.

NATO projesi de olsa değerli arkadaşlar, Türkiye halkına zarar verecekse, güvenliğimizi tehlikeye atacaksa bu anlaşma kabul edilmemelidir. Onun için, biz, her yeri geldiğinde NATO’ya da Obama’ya da ”Canın cehenneme!” demesini biliriz. Eğer siz de diyebileceğinizi düşünüyorsanız, işte teklifimiz açık, desteklerinizi bekliyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

Bu kısımda yer alan, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikalarıyla çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/14) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.

VIII.- GENSORU

A) Ön Görüşmeler

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/14)

BAŞKAN – Hükûmet? Yerinde.

Önerge bugün bastırılıp dağıtıldığı ve bugünkü birleşimde okunduğu için tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 99’uncu maddesine göre, bu görüşmede önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.

Konuşma süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin adlarını okuyorum:

Önerge sahibi olarak Bursa Milletvekili İlhan Demiröz; gruplar adına, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Halil Aksoy, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Yunus Kılıç; Hükûmet adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker.

Şimdi önerge sahibi olarak Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ü kürsüye davet ediyorum.

Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge için şunu ifade etmek istiyorum: En azından bugün Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanını da Mecliste, bu salonda bulmanın mutluluğuyla sözlerime başlamak istiyor ve hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Tarım, Türkiye için, sosyal, ekonomik ve politik bakımdan son derece önemli bir sektördür. Ulusal gelire göre yüzde 9, istihdama yüzde 25 katkı koyan, kırsal alanın hemen hemen tek ekonomik kaynağı olan, doyuran, barındıran bir sektördür. Son on yılda nüfusumuz yaklaşık 8 milyon artarken tarım alanları maalesef dramatik bir şekilde azalmış, bitkisel ürünlerin çoğunda üretim ya gerilemiş ya hiç artmamış. Toplam işlenen tarım alanlarında 2,5 milyar hektar alanımız azalmış, uygulanan talihsiz tarım politikaları nedeniyle hayvan varlığımızda azalmalar ve 1996 yılından beri yasak olan kırmızı et ithalatına da başlanmış olmuş oldu. Tarım, maalesef, değerli milletvekilleri, en istikrarsız sektör hâline geldi. Bu dönemde tarımdaki yıllık ortalama büyüme yüzde 2,2; oysa aynı dönemde ekonomi genelinde yıllık büyüme yüzde 4,6 oranında gerçekleşti. Çiftçilerin büyük bir kısmı enflasyona yenildi. Bunları bu ürün fiyatlarıyla karşılaştırdığımız zaman çok çarpıcı sonuçlar alacağımızı hep beraber görürüz.

Bir ay önce Rize’deydim. Çay üreticisinin yüzde 85’ini oluşturan yaklaşık 5 dönümlük çaylıklarda üretim yapılmaktadır. Yine, oradaki arkadaşlarımızın yapmış olduğu hesaplar neticesi, eğer 175 kuruşluk bir fiyat verilseydi çiftçi ailesi hanesine 990 TL girmiş olacaktı. Türk-İş’in açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre, mayıs ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 925, yoksulluk sınırı ise 3 bin TL idi. Şunu ifade etmek istiyorum: AKP Hükûmetinin açıkladığı 110 kuruş taban fiyat ve 12 kuruş da prim olmak üzere 122 kuruşluk alım fiyatı çay üreticisini açlık sınırının altına itmiştir. Ayrıca bir başka şey daha olmuştur, Sayın Başbakan Rize’de bulunurken ÇAYKUR’daki veya çaydaki işletmelerin özel fabrikalara herhangi bir işlem yapamayacağını ifade etmesinden sonra Rize’de çay bir anda 50-60 kuruşa düşmüştür.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Nerelerde çoğaltabiliriz? Kendi bölgem Bursa’da çoğaltabiliriz. 2002’de mazot 1 lira, biber 50 kuruş; yıl 2012, mazot 4 lira, biber 30 kuruş. Yine aynı şekilde, Bursa’da ahududuyla ilgili şunu söylemek istiyorum: Bir önceki yılda ahududu 4,5 TL ama bu yıl tam ahududunun hasadı zamanında siz 2.300 ton Sırbistan’dan ahududu ithal ederseniz, ahududu üreticisi maalesef dalından toplamaz.

Değerli milletvekilleri, 1980’lerin başından bu yana Türkiye'nin yapısında ve dış ticaretinde büyük değişmeler olmuş, kendi kendine yeten bir ülke olan ülkemiz maalesef son on yılda net ithalatçı konumuna gelmiştir. Türkiye’de meyve ve sebzede net ihracatçı, yağlı tohumlarda da net ithalatçıyız. Tekrar, altını çizerek söylüyorum, meyve ve sebzede ihracatçıyız ama yağlı tohumlarda net ithalatçıyız. Arkadaşlar, 2011 yılında tarım ürünleri ithalatı cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmış ve tarım ürünleri dış ticaret açığı 2,3 milyar dolara varmıştır. Son on yıldır buğday ve mısır ithalatına para ödüyoruz. Nasıl ödediğimizi hemen söyleyelim arkadaşlar. Bu dönemde 21 milyon ton buğday ithalatı yapıldı, karşılığında 6 milyar dolar para ödedik. Mısırda, 8 milyon ton ithalatın karşılığında 1,7 milyar dolar ödemişiz. Yani, buğdayımızı, mısırımızı da bu şekilde ithal ettik. Pamukta, sorarsanız, yıllık ithalat 1,5 milyar doları aştı. Yağlı tohum türevlerinde yıllık ithalat 2,5 milyar doları aştı.

Arkadaşlar, şeker pancarında 22 milyon ton olan üretimimiz 16 milyon tona düştü. Peki, Tekelde ne oldu? Yasa desteklemesiyle, son on yıllık dönemde, 500 bin olan ekici sayısı 65 bine, 200 bin hektardan 80 bin hektara, üretimde de 145 bin tondan 52 bin tona inmiş oldu.

Sulama yatırımlarına gelirsek, ülkemizin 8,5 milyon hektar sulanabilir tarım alanlarının maalesef şu anda yüzde 51’i noktasında bir sulama yapıldığını ifade etmek istiyorum ki bu sulamayı da açık sistemle yaptığımızı düşünürsek, kapalı sisteme geçişte, bize, yılların, 50 veya 60’lı yılların gerektiğini ifade etmek istiyorum. Gübre kullanımı zaten azaldı ve azalmaya devam etti. Buradan şuraya geliyorum arkadaşlar: Bu süreçleri dikkate aldığımız zaman, 30 Ekim 2011 tarihli mükerrer Resmî Gazete’de yayınlanan 2012 Yılı Programı’nın 260’ıncı sayfasında şöyle diyor: “Ortaya çıkan işsizlik, yoksulluk ve göç gibi sorunların tarım sektöründeki yeniden yapılandırma sürecinden kaynaklandığı kabul edilmektedir.”

Bu ne demektir? Peşinen, 2012 Yılı Programı’nda bu kabullenilmiş demektir. Tüm bu olumsuzlukların sonucu çiftçiler tarımdan kopmaktadır. 2000 yılında tarımdan geçimini sağlayan çiftçi sayısı 7,8 milyon iken, 2011 sonunda 6,1 milyon kişi olmuştur. Yani 1,7 milyon çiftçi tarımdan kopmuştur. 2000 yılında tarımın istihdamdaki payı yüzde 36 iken 2011 sonunda yüzde 25,5’e düşmüştür.

Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı hakikaten çok şanslı. Bugüne kadar yanlış tarım politikalarıyla tarımı bitiren Tarım Bakanına yeni bir şans doğmuştur. Bu şans, Yerel Yönetimler Yasası’dır. Yerel Yönetimler Yasası’yla il özel idareleri, il genel meclisleri ve muhtarlıklar kapanmaktadır. 29 ilde, bu durumun neticesinde tarımın istihdamdaki payı çok daha aşağı seviyelere düşmüş olacak ve bu şekilde de belki Avrupa Birliği sürecine, yeni çıkarılan yerel yönetim yasalarıyla bu konu onlara yardımcı olacaktır.

Bursa ile  ilgili iki konuda görüşlerimi ifade etmek istiyorum bir Bursa Milletvekili olarak.

Kasım ayında bir zeytin konusu vardı. Bu zeytin konusunda -Bursa’daki- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundaki arkadaşlarla beraber Tarım Bakanlığıyla birkaç defa görüşmemize rağmen, oradaki kuraklık ve gelir düşüklüğüyle ilgili bir adım atamadığımızı, İnegöl ve Yenişehir’deki doluluk oranlarındaki çiftçi zayiatlarıyla ilgili Sayın Tarım Bakanından görüş alamadığımızı, bu konuda herhangi bir yardımı olmadığını ifade etmek istiyorum.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Son tarihte çıkan çiftçilere  -nedir- yatırım, yardım konusu, kredilerin ertelenmesi konusu da faizli olarak çıkmıştır ama o da bildiğim kadarıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

Buyurunuz.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Evet, bu son çıkan kanunda da ben Sayın Tarım Bakanının çok fazla bir katkısı olmadığını düşünüyorum çünkü bu konuda daha önce bizim bu derece çabalarımıza hiçbir sonuç vermemiştir.

Burada da, kendilerine söz vermiştim, Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin’e de buradaki katkısından dolayı teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, bilirim ki, Tarım Kanunu’yla ilgili, mazotla ilgili konularda görüşlerini ifade edecektir. Orada da yine cevap verme hakkımızın saklı kalması dolayısıyla hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Demiröz.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Halil Aksoy.

Buyurunuz Sayın Aksoy. (BDP sıralarından alkışlar

BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’de tarım ve hayvancılık sorunu, kuşkusuz, sadece bugünün, bu Hükûmetin sorunu değil, ancak bir gerçek var, hiçbir dönemde çiftçi ve üretici AKP dönemindeki kadar ezilmemiş ve sömürülmemiştir.

Türkiye’nin tarım politikalarını aslında tarım bakanları belirlemiyor, hatta hükûmetler de belirlemiyor. 1980’den beri Türkiye’ye dayatılan bir IMF politikası söz konusudur. Dolayısıyla, aslında Sayın Tarım Bakanı hakkında verilen bu gensorunun çok da anlam ifade etmediğini belirtmek istiyorum. Ancak ortada çok büyük bir gerçek var ki tarım ve hayvancılık alanında Türkiye’nin çok temel sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlardan başta on yıldır iktidarda bulunan AKP Hükûmeti olmak üzere 1980’den bu yana bütün hükûmetler de sorumludur.

İnsanların yaşamak için ihtiyacı olan malların üretiminin tarım üzerinden sağlandığı göz önüne alındığında, ülkelerin tarım politikalarının insanı esas almayan, insanları düşünmeyen, önemsemeyen siyasi yapılara terk edilmesi çok doğru değildir. Dünyaya egemen olan siyasal sistemi ve bu sistemin işleyişini algılamadan ne AKP’nin ne de bakanlarının durumunu analiz etmek de çok mümkün görünmüyor.

Bugün Türkiye’de başta tarım olmak üzere birçok alandaki politika oldukça bilinçli tercih edilmiş ve belirli hedeflere kilitlenmiştir. Onun için dünya egemen sistemi ışığında AKP’yi ve politikalarını değerlendirmek hem daha aydınlatıcı hem de var olan tabloyu daha gözler önüne serici bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Normal şartlarda, bilim ve teknolojinin almış olduğu boyut ve bununla beraber üretim araçlarının gelmiş olduğu nokta, dünyamızda  12 milyar insanın karnını doyurabilecek bir potansiyelin olduğunu göstermektedir. Gerçeklik böyle iken, istatistiklere göre, bugün dünyada 2,5 milyar insan yoksul ve 1 milyarın üzerinde insan da açlıkla karşı karşıyadır. Her gün 20 bin insan açlıktan ölüyor, her beş saniyede 1 çocuk açlık nedeniyle ölüyor, yoksulluğun doğrudan ve dolaylı etkileri sonucu günde 300 bin çocuk ölüyor. Aç kalanların yüzde 70’i kadın ve çocuklardır. Bir sermaye krizi olan 2008-2009 ekonomik krizi nedeniyle 100 milyon insan açlığın pençesine düşmüştür. 

Dünyada milyonlarca ton tahıl ve gıda maddesi piyasa aktörlerinin elinde fiyat manipülasyonu için kullanılıyor, depolarda tutuluyor, çünkü kapitalizmin ve onun ihtiyaç duyduğu gücün pazar kuralları bunu dayatmaktadır, çünkü birilerinin zengin olması için başka birilerinin açlıktan ölmesi gerekiyor. İşte, piyasanın kuralları buna göre gelişmektedir.

Peki, bu aç kalanların ülkesinde kuraklık var mı? Hayır, sadece hegemonya var ve bu hegemonyanın adı da “neoliberalizm”dir, uygulayıcıları da hükûmetleridir. Kendilerine “gelişmiş” adı veren ancak vicdanen yoksul olan ülkeler, bugün, kendi tarımsal politikalarını ülkesel çıkarları bağlamında ele alıyor ve buna göre politika oluşturmaya devam ediyorlar. Ancak, geri bırakılan ya da “gelişmekte olan ülke” adıyla avutulmaya çalışılan Türkiye gibi ülkelerde ise, hükûmetler eliyle, gelişmiş ülkelerin istediği rotada politikalar da üretilmektedir. Gizli bir el, âdeta, ülkeyi belli bir hedefe götürüyor; bu hedef, her alanda yıkım ve piyasanın kurallarına tam bir teslimiyettir. İşte, Türkiye’de bu elin adı da, açıkça belirtmek gerekirse, AKP Hükûmetidir.

Türkiye’de, 1980 darbesiyle beraber 24 Ocak kararlarıyla başlayan neoliberal ekonomiyi inşa etme çabaları, bugün, AKP siyaseti döneminde zirve yapmıştır. 1970’li yıllarda 30’un üzerinde tarımsal ürün desteklenirken, 2004 yılında bu ürün sayısı 5’e düşürülmüştür.

Bakanlık şahsında Hükûmetin sürekli övünerek, bulduğu her meydanda dile getirdiği destekleme primleri, bugün, tarım sektörünün fişini çaktırmadan çekme girişiminden başka bir şey değildir. Tarımı ve çiftçiyi geliştirmeyen, âdeta öldürmeyip süründüren politika, çiftçiye aba altından sopa göstermektir. Kırsal kesimde yaşayan insanlarımızı, çiftçiyi, köylüyü metropollerde ucuz iş gücü hâline getirmek için oluşturulmuş bu politikalar, tarımsal üretimi bugün büyük şirketlerin tekeline bırakma eğilimi gütmektedir.

Yine, bugün Ege’de, Trakya’da ve daha birçok yerde çiftçilerin bankalardan almış oldukları krediler karşılığında arazilerin yarısından fazlasının ipotekli olmasını açıklamak da mümkün değildir. Bugün çiftçinin kullandığı krediler çiftçiyi yüksek faizlerle borç altına ve bataklığına sürüklemişken, çiftçinin son on yılda kullandığı kredilerin ve faizlerin enflasyon oranı yüzde 30’lar civarındadır. Bu da çiftçiye daha fazla faiz yüklemek anlamına gelmektedir, bugün çiftçi maalesef yüksek kredi faizleri altında âdeta ezilmektedir.

Değerli milletvekilleri, yanlış ve yetersiz tarımsal desteklemeler, borç batağında bulunan çiftçiyi daha da yormaktadır. Bankaların takipteki alacaklarında patlamalar yaşanırken AKP’nin bunu gizleyecek gücü de artık kalmamıştır. Bugün takipteki kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 3 dolayındadır. 2011 yılında bu oran yüzde 2 dolayında idi. Bu tablo, bir ilerlemenin değil, aksine, bir çöküşün de ifadesidir.

Türkiye birçok tarımsal üründe kendine yeterliliğini oluşturacak bir ülke iken bugün artık buğday başta olmak üzere arpa, mısır, pirinç, kuru fasulye ihracatçısı konumuna düşürülmüştür. İstatistiklere göre, Türkiye’de on yıl önce 24 milyon hektar alanda tarım yapılıyorken bugün 21,5 milyon hektara düşmüştür yani 25 milyon dönümde çiftçi tarım yapmaktan vazgeçmiştir. Bunun nedenlerinin iyi araştırılması gerekmektedir.

Tarım reformu kapsamında, amacından saptırılarak başlatılan arazilerin toplulaştırılması çalışmaları köylüyü ve çiftçiyi karşı karşıya getirmiş, amaçlananın tersine, olumsuz sonuçlar doğurmaya başlamıştır. İthal edilen her ürün üreticiyi daha da yıkmıştır, yıkmaya devam edecektir. Türkiye'nin tarımsal üretiminde kendi kendine yeterliliğinin yaklaşık ilk 10 ülke arasında olduğu günler vardı ancak bu tablo bugün artık gerilerde kalmıştır. Türkiye her yıl 6-7 milyar dolar tarımda dış ticaret açığı vermektedir. Ne yazık ki Türkiye yılda ortalama 8 milyar doların üzerinde tarım ürünü ham maddesi ithal eder noktasına gelmiştir. Türkiye yılda 1,5 milyon ton soya, 1 milyon ton düzeyinde mısır -ki bunların tamamı GDO’ludur- 3 milyon ton dolayında pamuk ithal etmek durumunda kalmıştır. Daha da acısı ve trajik olanı, tarım ülkesi olan Türkiye tarihinde ilk kez saman ithal etmek zorunda kalmıştır. Evet, saman ithal etmek…

Özellikle tarım alanında beterin beteri diyebileceğimiz AKP Hükûmetinin uygulamalarının rakamsal karşılığı da oldukça açıklayıcıdır. Örneğin, 2002 yılında Türkiye’de buğday 30 kuruştu, mazot 1 liraydı. 3,5 kilo buğday satan bir üretici 1 litre mazot alabiliyordu. Bugün ise mazot 4 lira, buğday 60 kuruştur. 1 litre mazot alabilmek için 7 kilogram buğday satmak gerekiyor. Verdiğim bu örnek birçok defa ifade edilmiş olsa da altını ne kadar çizsek azdır.

AKP’nin tüccar zihniyetinin başka bir sonucu da tarımsal ürünlere ulaşımda vatandaşın karşı karşıya kaldığı sorunlardır. Bugün çiftçi binbir güçlükle ürettiği malını tüketiciye birkaç elden geçtikten sonra ulaştırabilmektedir. Üreticinin tüccarlara çok küçük rakamlarla sattığı mal vatandaşın eline geçene kadar fahiş fiyatlara yükseliyor ve bu durumda mağdur olan, üreticiler ve biz tüketiciler oluyoruz. Bu işten tek kazançlı çıkan, AKP’nin her fırsatta desteklediği tüccar kesimler olmaktadır.

Bugün üretici fiyatlarıyla market fiyatları arasındaki fark yüzde 400’leri bulmuştur. Ürün grupları itibarıyla baktığımızda ise bu oranın yaş sebzede ve meyvede yüzde 498, kurutulmuş ürünlerde yüzde 286, baklagillerde yüzde 252, pirinçte yüzde 199 ve hayvansal ürünlerde yüzde 206’lara kadar çıktığı da görülmektedir. Peki, kimin buna hakkı vardır? Üreten, ter döken, üreticiden yok pahasına malını alan tüccar hiç zahmet etmeden, değer üretmeden tüketicinin yüzlerce kat fazlasını nasıl kazanıyor? Keza, eğer GDO’lu ürünler alınıyorsa ve bu tohum olarak da kullanılıyorsa, bunun sürekliliği de düşünüldüğünde karşı karşıya olduğumuz tehlike daha da büyüktür.

Değerli milletvekilleri, tarımda olduğu gibi hayvancılıkta da iç açıcı bir tablodan söz etmek mümkün değildir. Hayvancılığa oldukça elverişli bir ülke olmamıza rağmen Türkiye, canlı hayvan üretiminde de “ihracatçı” konumundan “ithal eden ülke” durumuna gelmiştir. Hayvancılığa sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi bakımından baktığımızda dahi hayvancılığın artık sinyal verir düzeyde olduğu apaçık ortaya çıkmıştır. 1991 yılında büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı Güneydoğu için 8 milyon 386 bin iken AKP İktidarı döneminde, 2008 yılına geldiğimizde bu sayı 5 milyon 880 bine inmiştir. Bu, yaklaşık yüzde 30 oranında bir azalma demektir.

Yine, bölgenin Türkiye nüfusuna göre kişi başına ürettiği süt miktarı 1991 yılında yıllık 12 kilogram iken 2008’de 8 kilograma kadar gerilemiştir. Bu da yaklaşık yüzde 30’luk bir azalmaya denk gelmektedir.

Ülkemiz, bir tarım ve hayvancılık ülkesiyken şimdi dünyanın en pahalı etini yiyen bir ülke oldu. Yani, şimdi Sayın Bakan’a sormak gerekir: Acaba etin kilosu kaç lira, Ankara’da özellikle?

Otuz yıllık hayvancılık politikasının geldiği nokta: 1980’de 16,5 milyon olan büyükbaş hayvan sayısı 10,5 milyona düşmüştür. 50 milyon olan koyun sayısı 25 milyona, 16 milyon olan keçi sayısı 5 milyona düşmüştür. Üstelik, Türkiye'nin nüfusu da artmıştır, 44 milyondan 72 milyona yükselmiştir.

Hayvancılık politikası yanlış olan Hükûmetin, büyükbaş besiciliğine de önem verirken hayvancılığın yeniden üretiminin önünü kestiği ve ithalata doğru kayan bir sistem oluşturduğu da bir gerçektir. Et ithalatını serbest bırakmasına karşılık fiyatlar düşmedi. Tarım ülkesi olan Türkiye, halkımızın et ihtiyacını Amerika ve Avustralya kıtalarından getirdiği hayvanlarla sağlamaya çalışan bir ülke durumuna geldi. Dün kanguru getiriliyordu, bugün Anguslar getiriliyor. Sanırım bu durum hayvancılığın ne aşamada olduğunu gösteren bir veridir.

Tüm pembe tablolara rağmen ortaya çıkan gerçek şu ki: Fakirin daha fakir, zenginin daha zengin olduğu bir sömürge düzeninde yaşıyoruz. Yoksul Türkiye halklarının yaşadığı bu tablo, 2,5 milyar dünya yoksulunun başına gelenden farklı değildir.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi haftaya Kurban Bayramı’dır. Bu vesileyle halkımızın Kurban Bayramı’nı bugünden kutlamak istiyorum. Kurban Bayramı’nda ortalama 2 milyonun üzerinde küçükbaş, 500 binin üzerinde de büyükbaş hayvan kesiliyor. Hükûmet bu sene kurbanlık ithal etmeyeceğini söyledi. Zira, ithal kurban yok ama kaçak kurbanlık biliyorsunuz var. Ayrıca, devlet kurbanlık ithal etmiyor olabilir ama yandaş tüccarlar ithal etmeye de devam ediyor. Türkiye tarihinde ilk kez AKP Hükûmeti döneminde, 2010’da kurbanlık ithal edildi. Sadece kurbanlık ithalatı da yapılmadı, besilik, damızlık, kasaplık büyükbaş, koyun ve keçi gibi küçükbaş hayvanlar da ithal edildi. Nihayetinde karkas et de ithal edildi. Bu da yetmedi, ot ve saman ithal edildi. Kurbanlık hariç diğer kalemlerde ithalat hâlâ devam ediyor.

İthalat devam ederken Başbakan geçenlerde grup toplantısında yaptığı bir konuşmada bu yıl kurbanlık ithal etmeyeceklerini belirtti. Kurbanlık ithal etmemesi önemlidir fakat diğer taraftan, Kurban Bayramı öncesinde özellikle Suriye’den ülkeye çok sayıda kaçak koyun sokulduğu biliniyor. Bu, resmî kurumlarca da kabul edilen bir gerçek. Suriye’den kaçak olarak sokulan kurbanlıklar bir yana, Başbakanın kurbanlık ithaliyle ilgili o sözlerini anımsatmakta yarar var. Şöyle diyor Sayın Başbakan: “Bakın, bu yıl Kurban’da artık dışarıdan kurban almıyoruz. Niye? Çünkü hamdolsun artık fazlamız var. Nasıl? İşte, hayvancılıkta attığımız adımlarla. İnşallah, biraz daha devam edelim, ihracatlara başlayacağız. Buralara böyle durup dururken gelmedik. Önümüzde güzel günler var, bütün ekonomik krizlere rağmen var.”

Başbakanın sözlerine baktığımızda, sanki geçen dönemde kendisi Başbakan değilmiş gibi bir duyguya kapılıyor insan. Başbakanın sözlerinden de anlaşılan da şu: Hayvancılıkta o kadar doğru bir yerde politikalar uygulanıyor ki kurbanlık ithalatından vazgeçildi. Peki, gerçekten de Türkiye hayvan ihraç edebilecek bir durumda mıdır? Başbakanın sözlerindeki pembe tablo doğru mudur? Aslında, Türkiye’nin hayvan ihraç etme potansiyeli var ancak bugün uygulanan yanlış politikalar nedeniyle bunun gerçekleşmesi neredeyse olanaksız. Öyle anlaşılıyor ki Sayın Başbakan, hayvancılık politikası konusunda çok yanlış bilgilendirilmiş. Oysaki Türkiye tarihinde ilk kez bu hükûmetler döneminde kurbanlık ithal edilmiştir. İthalata neden olan yanlış politika varsa o da bu Hükûmete ait. Hayvancılığı da tarımı da bitiren bu Hükûmetin kendisi olmuştur. Yani başka bir hükûmet döneminde kurbanlık ithal edilirken Başbakan tarafından durdurulmuş değil.

Türkiye, sahip olduğu potansiyeli değerlendirdiği takdirde ve doğru hayvancılık politikasıyla bu temenniyi yani keşke “ihracat” temennisini yerine getirebilse ama bugün uygulanan politikalarla değil. Bu politikalarla ihracat yapmak bir yana üretim yapmak bile olanaksız hâle geliyor. Bunu öğrenmek için Türkiye’nin herhangi bir köyüne, kasabasına giderek gördüğümüz ilk hayvancılık işletmesinin sahibine, çalışanına sorabiliriz. Çiğ sütün ucuz, yemin çok pahalı olduğunu, üretimin bu şartlarda sürdürülemeyeceğini söyleyeceklerdir bize. Yem ve diğer girdilere para yetiremeyen üreticilerin süt ineklerini dahi kesmeye gönderdiklerini anlatacaklardır. Besicilerin yüksek maliyet fiyatlarıyla hayvanlarını zararına kestirdiklerini ve ucuz ithalat nedeniyle işletmelerini kapatmak zorunda kaldıklarını dile getireceklerdir. Devletten aldıkları sıfır faizli krediyle yatırım yapanların bin pişman olduklarını, krediyi ödeyemeyeceklerini mutlaka söyleyeceklerdir. Zaten hep duyuyoruz.

Kars’a gidin, Bingöl’e gidin, Ardahan’a, Iğdır’a, Edirne’ye, Balıkesir’e, Konya’ya, Van’a, Muş’a gidin ve sorun, sorunlarını dinleyin, çiftçiler, üreticiler artık kan ağlıyor. Size seçim bölgem Ağrı’dan bir örnek vereyim: Tarım Bakanlığı, kooperatiflere koyunun çiftini 1.100 liraya verdi. Şimdi Ağrı’da koyunun çifti ne kadar biliyor musunuz? 500 lira yani yarı fiyatına bile yok. Peki, geçen sene Ağrı’da samanın ton fiyatı ne kadardı, bugün ne kadardır? Geçen dönem 200 liraydı, şimdi 900 ile 1.000 lira arasında değişiyor.

Yüzlerce çiftçiye ağır şartlar altında 30 bin TL karşılığında 50 koyun verdiler. Şimdi, bu 50 koyunun toplamı 12-13 bin lira ediyor. Bu hayvanlara kışın bahara kadar 15 bin lira da yem masrafı yapılacak. Ayrıca, ahır parası, makine denetimi, işletme parası derken çiftçinin üzerindeki bu borç neredeyse 50 bin TL’ye yükseliyor. Üstelik, verilen bu koyunlar kısır olduklarından bir yıl boyunca çiftçi sadece masraf yapacak, bırakın kazanç elde etmeyi, sürekli zarar edecektir. Dolayısıyla, çiftçi çok ağır bir yükün altında boğulacaktır.

Bu sadece kooperatifler için geçerli bir durum değil, bireysel kredi alan ya da daha değişik sayılarda hayvan alan çiftçilerin durumuyla da doğrudan doğruya ilgilidir ve aynıdır. Bugün, Ağrı’daki bütün çiftçiler kan ağlıyor. Sadece Ağrı için değil, bütün bölgenin hâli içler acısıdır.

Yurttaşı devlete karşı ağır şartlar altında borçlandırıyorsun, yetmiyor eziyorsun, sonra da seçim zamanı bu borçları pazarlık konusu ediyorsun. İşte, AKP Hükûmetinin tarım ve hayvancılık politikası budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HALİL AKSOY (Devamla) – Bu politika Türkiye halklarını refaha götürmeyecektir.

Son olarak bir şey daha hatırlatmak istiyorum: Siyasi tutuklu ve hükümlüler açlık grevinin otuz beşinci günündedirler. Yaşamları, sağlıkları tehlikededir. Vicdan sahibi herkesin bu çığlığı duyması gerekir. Bu çığlığı, 12 Eylül döneminde bile duyurabilmiştik ama bugün bu çığlığı duymazsak insanlık karşısında, halkımız karşısında sorumlu duruma düşeceğiz. Bu nedenle herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aksoy.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin.

Buyurunuz Sayın Çirkin. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği gensoru önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii konumuz hayvancılık, oradan başlayacağız ama tabii bunun yanı sıra çiftçimizin de farklı alanlarda iştigal edenlerinin birçok sorunları var, zaman yettikçe onlara da temas edeceğiz.

Ben, benden evvelki Sayın Konuşmacının temas ettiği bir konudan başlamak istiyorum. Şimdi, evet, aynen, Sayın Başbakanımız 2 Ekim 2012 tarihli grup toplantısında, konuşmanın o bölümü de aynen şöyle: “Bakın, bu yıl Kurban’da dışarıdan kurban almıyoruz. Niye? Çünkü hamdolsun fazlamız var. Bak buraya geldi, buraya geldi. Nasıl? İşte hayvancılıkta attığımız adımlarla. İnşallah biraz daha devam edelim, ihracına başlayacağız. Buralara böyle durup dururken gelmedik. Önümüzde güzel günler var, bütün ekonomik krizlere rağmen var.” Şimdi, Sayın Başbakanın bu ifadesinden sonra biz de “Kendimizi gerçekten acaba biz farklı bir ülkede mi yaşıyoruz yoksa bu hayvancının durumu çok iyi, hayvanlarını üretmiş, çoğaltmış ve aynı zamanda para kazanıyor, geçimini teminde zorlanmıyor yoksa hayvancılar mı bizi yanıltıyor, hayvancılıkla uğraşan değerli çiftçimiz mi bizi yanıltıyor?” diye arada derede kaldık. Şimdi, öncelikle Sayın Başbakan “Hayvanda ithal yok.” diyor. Buradan bir şeyi hatırlatmak istiyorum, ben Hataylıyım, partimin Hatay Milletvekiliyim. Evet, ithal yok, olmayabilir ama kaçak var. Yani eğer hayvan ithali yoksa Türkiye'nin kaçak hayvan dolu olduğu, bir kaçak hayvan cenneti hâline geldiği Sayın Başbakan tarafından bilinmeli ya da bürokratları tarafından önüne konmalı, Sayın Başbakan yanıltılmamalı.

Bir kere şu an İskenderun ve Antakya kurban pazarında ifade şu: Vatandaşımız Konya Karapınar’a gidiyor, oradan hayvancımızın ürettiği büyükbaş hayvanı kilosu 11 milyon liradan alıyor, İskenderun pazarına getiriyor. Fakat pazardaki Suriye hayvanının, yani Suriye’den  kaçak  gelen -çünkü Başbakanımız “İthal yok.” diyor, olmadığına göre bu hayvan kaçak geliyor- hayvanın kilosu 8 milyon. Şimdi Konya Karapınar’daki çiftçi, üretici ve besici ne yapacak? Bu malı bir kere getiren bir daha Konya Karapınar’a dönmeyecek. Ya o da Suriye’den gelen kaçak hayvanlardan temin edebilirse edecek ya da bu işten çekilecek. Bu işten tüccar zarar edecek, bu işten Konya Karapınar’daki hayvancı çiftçimiz de, hayvancılıkla uğraşan çiftçimiz de zarar edecek. Şimdi, eğer hayvan ithali yoksa bizim hayvan sayımızın artması lazım. Tarım Bakanlığına sormuşuz, sorduğumuz bir soruya aldığımız cevap: “Hayvancılık tesisleri ne durumda?” demişiz mealen. Yani 2002’yle Türkiye’yi idare ettiğiniz bu on yıl içerisinde hayvancılık tesislerinin kaç tanesi kapanmış, kaç tane yeni tesis açılmış? Hayvancıların durumunu öğrenmek adına bu soruyu sormuşuz. Aldığımız cevap: “Ülkemizde son sekiz yılda büyükbaş hayvan sayısı şu kadar, küçükbaş hayvan sayısı bu kadar, 50 başın üzerinde hayvan bulunduran çiftlik sayısı yüzde 456 artmıştır.” diyor Tarım Bakanlığı. Yani hayvancılık âdeta çok kârlı bir meslek, vatandaşlarımız da bu alana hücum etmiş ve yüzde 456 artmış. Bu rakama göre Türkiye’de hayvan sayısının da yüzde 456, en azından yüzde 200, veyahut yüzde 300 artması gerekmiyor mu? Buna bakıyoruz.

Yine, Bakanlığa sorduğumuz bir sorudan aldığımız cevap: 2002 yılı, büyükbaş hayvanı ifade ediyorum, 9 milyon 803 bin -küsuratları söylemiyorum- 2003, 9 milyon 788, 2004 10 milyon 69; 2005, 10 milyon 526, geçiyorum, hemen hemen aynı rakamlar, 2010 rakamı en- son bize verilmiş- 11 milyon 369. O zaman bu 50 baş üstü çiftliklerin, yüzde 456 oranında artan çiftliklerin içinde ne var? Bunu merak ediyoruz. Bu, açıklanmaya muhtaç bir soru. Bu insanlar ne yapıyor? Acaba bu çiftliklere kredi yoluyla hayvan alıp, burada hayvan beslemeyip başka bir şey mi besliyorlar? Aynı oranda niçin artmıyor? Burada birbiriyle bağlantılı olan konularda verilen cevapların içerisinde bir istikrarsızlık görüyor yüce Meclis. Sayın Başbakanın, sayın Bakanlığın ifadesiyle bir başka ifadesi birbirine tezat düşüyor. Yani bu yüzde 456’yı, umarım, biraz sonra Sayın Bakanımız gelip açıklayacaktır.

Bunun yanı sıra, 02/12/2011’den 02/06/2012’ye kadar küpesiz hayvanların tamamının küpelenmesi adına bir karar alınıyor. Bunun Orta Anadolu’da -iyi niyetle- hayvanlarını küpelendirmeyen çiftçilerimize yönelik bir tedbir olduğu söyleniyor ama bu zaman zarfında Mardin’den, Şanlıurfa’dan, Kilis’ten, Hatay’dan, Gaziantep’ten -nerede sınırımız varsa- İran’dan, Güneydoğu’dan gelen kaçak hayvanların tamamı da bu şekliyle küpelenmiş oluyor. Burada ne oluyor değerli arkadaşlar? Normal yollardan, hayvanını hukuki belgelerle alan, bu yolda da devletten kredi alıp devletin sistemine güvenip besicilik yapan, sütçülük yapan vatandaşlarımız malını yetiştiriyor, hayvanını besliyor, pazara indirdiği an bu kaçak hayvanlarla yüzleşiyor ve netice itibarıyla, yüksek maliyetlerle yetiştirdiği hayvanını çok ucuz fiyatlarla satıyor. İşte, Türkiye’de hayvancılığın durumu bu. Yani bugün itibarıyla samanın fiyatı belli, arpanın fiyatı belli, süt fiyatı belli, süt fiyatının düşüklüğünden dolayı kesime giden hayvan sayısı belli; o zaman, demek ki burada bir sorun olduğunu ifade etmek durumundayız. Bu ara, kötü komşu insanı hacet sahibi yapar misali -bizim Hatay çiftçimiz biraz geriden gelir modern çiftçilik anlayışında- Hatay çiftçimiz, sayenizde, saman fiyatlarından dolayı, bu sene mısır samanıyla karşılaştı ve bununla buluştu. Yani bugüne kadar hayatında mısır sapını saman hâline getirip hayvanına yedirmemiş olan Hatay çiftçisi bu sene bunu da yaptı.

Değerli arkadaşlar, hayvancımızın geldiği durum bu. Suriye’den gelen hayvanlar hayvancımızı çok kötü duruma sokmuştur. Suriye’yle takip edilen yanlış politika Hatay çiftçisini, Konya çiftçisini, Maraş çiftçisini, ülkemizin her yöredeki yaş meyve sebze ihracatçısını, hepsini birden vurmuştur. Meselenin bu açıdan takip edilmesi, bu açıdan değerlendirilmesi gerekir.

Şimdi, bunun yanı sıra, Konya’daki çiftçimiz havuç yetiştiriyor şu anda. Bu havucu en az 325 kuruşa mal ediyor ve bu havuç tüccarlar tarafından 275 kuruşa alınıyor. Bizim Hatay’ın Kırıkhan ilçesi havuçta Türkiye’de isim yapmış bir ilçedir. Kırıkhan ilçesindeki gerek üreticimiz ve gerek tüccarımız çok, çok, çok bir sene daha dayanabilir. Gelecek sene tüccar da yok olur, havuç çiftçisi de yok olur.

Niğde’deki patatesçimiz 350 kuruşa mal ettiği patatesi tüccara 200 kuruşa devretmek zorunda kalıyor. Peki, bu Niğde’deki insan, patatesçimiz oğluna düğünü nasıl yapacak? Borcunu harcını nasıl ödeyecek? Artık, aylığa bağlanmış olan -maalesef büyük bir faciadır bu- elektrik parasını ayda nasıl ödeyecek? Bunları nasıl bir araya getirecek? Bunlar çok önemli meselelerdir.

“Kırıkhan havucu” deyince aklıma başka bir şey geldi değerli arkadaşlar: Şimdi, Sayın Dışişleri Bakanımız Davutoğlu’nun marifetiyle -yanlış olduğuna inandığımız bu Suriye politikasının son günlerinde- üstümüzden geçen ve Suriye’ye giden, Halep’e giden tüm uçakları durduruyoruz ve bunların bize ileride maliyetinin, bedelinin ne olacağını hesap etmeden indirip indirip arıyoruz.

“Kırıkhan” ve “havuç” deyince aklıma Kırıkhan’daki füze bataryası üzerinde dört saat dolaşan İsrail Heron’u geldi. Bu İsrail Heron’u geçen yıl Kırıkhan’daki füze bataryalarının ve askerî tesislerinin üzerinde dört saat dolaştı. Genelkurmay, orada bir füze bataryası kurmuş, sadece İsrail’den gelecek uçaklara karşı kurulmuş. Havadan geçen uçak, herhangi ihbar neticesinde yolcu uçağı olmasına rağmen durduruluyor, indiriliyor ve aranıyor, ondan sonra serbest bırakılıyor da Suriye uçakları aranıyor da, Ermenistan uçakları aranıyor da sınırlarımızda askerî tesislerimizin ne olduğu noktasında araştırma yaptığı muhtemel olan İsrail’in Heron’una dört saat niye kimse dokunamıyor, niye kimse ağzını açamıyor, niye kimse indiremiyor? Gücümüz mü yok, kudretimiz mi yok? Nerede “one minute”? Bunları Türk milletine açıklamak zorundayız değerli arkadaşlar.

Şimdi, ilim Hatay’la ilgili ayrı bir nokta, yani Anadolu’daki çiftçimizin, Anadolu’daki hayvancımızın, Anadolu’daki ziraatçımızın sıkıntılarıyla beraber Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin… Akçakale’den yeni geldik Milliyetçi Hareket Partisi olarak. Akçakalelileri de buradan saygı ve sevgiyle selamlıyoruz. Bizi sevgiyle bağırlarına bastılar, onlardan Allah razı olsun.

Türkiye’nin Konya Karapınar’daki havuç üreticisini, hayvan üreticisini, besicisini dahi vuran bu Suriye politikası, Hatay’ı ve diğer bu sınır illerini maalesef misliyle vurmaktadır. Hatay aynı zamanda bir afet görmüştür, sel afeti görmüştür. Hatay esnafı bitmiştir. Çiftçi ve esnaf kol koladır, iç içedir. Bunların birisinden birisinin hiç olmazsa güçlü olması gerekmektedir ama bugün, ikisi de çökmüştür. Defalarca, Hatay’ın afet bölgesi ilan edilmesi, Hatay’daki çiftçilerimizin kredilerinin ertelenmesi, esnafımızın kredilerinin ertelenmesi gerektiğini ifade ettik ama her lafın arasında 16’ncı büyük ekonomiyle ifade edilen, dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olduğu ifade edilen koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin Hükûmeti maalesef, buna da çare olamamaktadır.

Suriye politikamızdan Reyhanlı’nın soğancısı iflas etmiştir. Neden? Çünkü Rusya, mesele sadece Suriye değildir. Bir dış politika yapıyorsanız ülkenizin çiftçisini, ülkenizin esnafını, ülkenizin huzurunu, ülkenizin güvenliğini de düşünmek zorundasınız ve Reyhanlılı soğancının soğanı tarlasında kalmıştır, soğan tüccarı da iflas etmiştir, soğan çiftçisi de iflas etmiştir. İşte, büyük bedel budur. Bu bakımdan, Hatay’daki bu sıkıntıyı tekraren ifade etmek durumundayız. Hükûmetimizden, Tarım Bakanımızdan özellikle ricamız, Hatay çiftçisinin bu sorununa bir an evvel çare olması ve Hatay’ın afet bölgesi ilan edilmek suretiyle diğer meselelerinin de çözüme kavuşturulmasını arzu ediyoruz.

Bunun yanı sıra, besicilerimize verilen krediler var. Bu krediler sıfır faizle verilmiş ama bu krediler verildikten sonra, biraz evvel arz ettiğim küpe meselesinde, ülkemize birçok kaçak hayvan küpesiz olarak girmiş, Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırlarında küpelenmiş, millîleşmiş ve piyasayı bozmuştur. Bu, hayvancılık kredisi alan çiftçimizin, üreticimizin aldığı şartlarla bugün aynı şartların var olduğunu ifade etmek mümkün değildir, ne maliyet açısından mümkündür ne hayvan değeri açısından mümkündür. İşte bu şartlarda sıfır faizle devletinden kredi alan ve iyi niyetle bu işi yapmaya çalışan hayvancımızın durumu çok kötüdür. Bu kredilere bir an evvel bir çare getirilmesi ve bunların ödenebilir hâle sokulması acilen alınması gereken tedbirler arasındadır.

Bunun yanı sıra, getirilen büyükşehir kanunu. Büyükşehir kanunundaki ucubelikler, büyükşehir kanunundaki birtakım maddelerle çiftçimiz, özellikle hayvancılıkla uğraşan çiftçimiz çok daha büyük mağduriyetlere uğrayacak, yeni vergiler gelecek, köy statüsü kalkacak, mahalle olacak ve maliyeti farklı alanlarda yeniden artacak. Büyükşehir meselesinde de bu tartışmaları izleyen milletimizin bir de bu açıdan değerlendirilmesinde aynı zamanda fayda görüyoruz.

Narenciye üreticimizin hâli perişan. Geçen sene 600-650 liraya gelen narenciyeyi bu sene soran yok. Dörtyol ilçesinin durumu bu. Değerli arkadaşlar, narenciye üreticisi, beraberinde hayvancılar, süt üreticisi, besici, pamukçu... Bunların hepsi birbirine bağlıdır, yani bir bölgede birisi zarar ederse bu mutlaka diğerine de tesir eder, aynı zamanda esnafımız da bundan yüksek oranda etkilenir. Bugün narenciye tüccar tarafından sorulmamakta ve narenciye çiftçisi Dörtyol Erzinli vatandaşlarımız ve Türkiye’nin diğer yöresindeki vatandaşlarımız sıkıntıyla, geleceğinin ne olacağını bilmeden kara kara düşünmektedir. Bu da Sayın Tarım Bakanımıza duyurulur.

Şimdi, tabii biz çiftçinin meseleleriyle ilgili bunları, üreticinin meseleleriyle ilgili bu değerlendirmeleri yaptıktan, her yaptıktan sonra değerli Tarım Bakanımız çıkıyor ve çiftçiye verdiği desteklerden, pamuk çiftçisine, buğday çiftçisine ve bunun yanı sıra hayvancımıza verdiği desteklerden bahsediyor ama hepsi de bu desteklerle demek ki idare edemiyor ve iflas ediyor ve çok kötü durumlara düşüyor.

Şimdi, kredilerden bahsediyor Sayın Tarım Bakanımız. Yani 57’nci Hükûmet döneminde işte, üç aşağı beş yukarı, rakam olarak tam hatırlamıyorum, çiftçimize 500 trilyon kadar kredi verildiğinden, işte, bu dönemde de 12-13 katrilyon noktasında, 12-13 katrilyona yükselen kredilerden yani Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin çiftçiye sağladığı kolaylıklardan bahsediyor ya da bunu kolaylık sanıyor. Bunun diğer tarafı var yani 57’nci Hükûmet döneminde çiftçinin borcu 500 trilyon, şimdi 12,5 katrilyon. Yani, bir meslek sahibini, bir meslek dilimini 10 kat, 20 kat, 30 kat borçlandırarak kalkındırdığınızı ifade etmek, doğrusu, hakikaten maharet isteyen bir kabiliyettir. Buna başka bir şey diyemiyorum.

Bunun yanı sıra da çiftçimize de iki çift lafımız var: Biz, her burada, yüce milletimizin çiftçi olan kesiminin sorunlarını ifade ettikçe iktidar partisinin sözcüleri ve iktidar partisinin Sayın Tarım Bakanı buraya çıkıyor, aynı zamanda deminkine benzer bir şekilde, evet, bizim bunları ifade ettiğimizi ama çiftçinin de -diğer sosyal dilimlerin olduğu gibi- Adalet ve Kalkınma Partisine yüzde 50 oy verdiğini, dolayısıyla bize inanmadığını söylüyor. Şimdi, burada birisi yanılıyor ya da yanlış konuşuyor. Milletimizden, çiftçimizden ricamız, bize boşuna nefes tükettirmeyin, hâlinizden memnunsanız yolunuza devam edin. Birisi yalan söylüyor ama kim? Onu da milletimizin ve yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.

Hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çirkin.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Öğüt.

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizi ekran başında izleyen değerli izleyiciler; çiftçi ve köylülerimizi sıkıntıya sokarak görevini yerine getiremeyen Gıda ve Tarım Bakanı hakkında vermiş olduğum gensoru üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, bir zamanlar tarım ve hayvancılıkta dünya ülkelerine ihraç yapan Türkiye, bugün ne yazık ki tarım ve hayvancılık ürünlerini, her şeyi yurt dışından getiriyoruz. AKP döneminde, yaklaşık tarım ve hayvancılık ürünlerine milyarlarca dolar, 100 milyar dolara yakın bir para, ödeme yapıldı.

Şimdi size bir belge göstereceğim, 16 Temmuz 1937, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet Paşa’nın ve bakanların imzaladığı bir belge. Bu belgede Doğu ve Cenup Vilayetleri Mıntıkası Canlı Hayvan İhracatçılar Birliği Türkiye Anonim Şirketinin kurulmasıyla ilgili Kars’a bir ihracatçılar birliği kuruluyor. O dönem -hatırlayacaklardır benim yaşımda ve benden yukarı olanlar- Rusya’ya, İran’a biz hayvan ihraç ediyorduk ve Türkiye’de fevkalade bir hayvan bolluğu vardı, tarım çok genişti, ancak son on yılda AKP döneminde öyle bir konuma geldi ki Türkiye, bir yandan kaçak hayvan geldi, bir yandan kaçak et geldi, bir yandan mezbahalarda eşek kesildi, hayvan kesildi, bir yandan da domuz kesildi, domuz tüketildi. Şimdi ben bunu belgelerle konuşacağım, hiç kimse domuzluk yapmasın.

Şimdi, arkadaşlar, Yurt gazetesinin 14 Ağustos 2012 tarihli sayısına göre Mersin’de Toprak Mahsulleri Ofisinde 700 bin ton tohum GDO’lu buğday çıktı. Tarım Bakanlığı ve oradaki yetkililer bunu tespit ettiler ama buğday nereye gitti, kimsenin haberi yok. Yani bir o değil, mısırda da diğer ürünlerde de GDO çıktı.

Kanser içeren süt tozu; değerli arkadaşlar, 2010’da 2.500 ton süt tozunun ithalatına izin verilmiş, 2 bin ton da tereyağına izin verilmiş. Bu süt tozundan, Çin’de 3 bin civarında çocuk melamin hastalığından hastalanmış ve 6 çocuk ölmüş, yani süt tozundaki melamin… Melamin nedir? 1930’lu yıllarda bir Alman bilim adamının… Kimyasal bir toz, yani zamklıyan, yapıştıran bir şey ama onun içerisinde kanserojen olan bir madde. Bu madde süt tozunda var, süt tozunu Türkiye Tarım Bakanlığı, ithalatını serbest ediyor ve insanlarını zehirliyor. Bu süt tozu çikolata dâhil, dondurma dâhil, bisküvi dâhil her şeyde kullanılıyor.

Kardeşim, sen onu yapacağına kendi yerli köylümüze, çiftçimize teşvik ver, inek alsın, ineğinin sütünü sağsın, versin, insanlar daha sağlıklı beslensin. Niye bunu yapmıyoruz da dışarıdan milyon dolarlar ödeyerek süt tozu ithal ediyoruz? İthal hayvan ve yerli teşvik…

Değerli arkadaşlar, 2010 yılında ithalat başlamadan önce Tarım Bakanlığı dedi ki: “İki yıl ödemesiz, beş yıl vadeli kredi veriyorum, gelin kardeşim, isteyen alsın.” Şimdi, benim bir arkadaşım, Latif Şahsular, Ardahan’da da aldı, montofon inek aldı. “6 bin liraya aldım, teşvik aldım, kredi aldım, ipotek gösterdim, 6 bin liraya hayvanı aldım ve ithalatı serbest bıraktı arkasından Tarım Bakanı, ki bize devamlı televizyonlarda diyor ki: ‘İthalat yapmayacağız, hiç merak etmeyin.’ İthalat serbest olunca 6 milyonluk mal 3 milyona indi. Şu anda 3 milyona devlet alsın, ben veririm.” diyor. Bakın, isim söylüyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, insanları iflas ettirmenin bir anlamı var mı? Ürdünlü Hijazi firması… Şimdi, Sayın Bakan, şurada lütfen bir açıklama yapın. Bizim sizinle kinimiz, düşmanlığımız yok, iyi de bir insansınız insan olarak ama siz bu işi yapamıyorsunuz kardeşim. Ürdünlü Hijazi firması, yaklaşık -ithal edilen- yüzde 80 civarında ihaleleri bunlar aldı.

Dün değil evvelsi gün, pazar günü kalktım Tekirdağ’a gittim. Bu angus çiftliği arkadaşlar, angus çiftliği, görüyorsunuz angus çiftliğinin okunu gösteriyor. Angus çiftliğine gittim; çiftliğin küçükbaş hayvanları bu... 75 bin tane küçükbaş hayvan var. Efendim, 100 ile 150 bin baş civarında büyükbaş hayvan var. Bakın, bu çiftlik, çiftliğin resmi, ben kendim duruyorum orada, pazar günü çekindim. Bu, angusların yediği yemler, bir kısmı da çürümüş. Bu da bizim Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’yle beraber Şahbazlı köyünde oturup muhtarla ve insanlarla sohbet ettiğimiz resim.

Değerli arkadaşlar, burada şunu demek istiyorum: Oraya gitmenizi istiyorum, rica ediyorum Sayın Bakanım, Çevre Komisyonumuz var, gönderin. Bizim CHP’li arkadaşlarımız gidecek perşembe günü ama AKP’liler de gitsin. İnanın, yemin ediyorum Sayın Bakanım, burnunuzu tutamazsınız, öyle bir pis koku var ki, öyle bir pis koku var ki. Hayret ettim. Ama o pis koku sadece o çiftlikte değil, Çorlu’ya gidiyor, bütün köylerde var. Ne yapmışlar biliyor musunuz? Ta Belediye Başkanı, Kent Konseyi Başkanı ve bütün köylüler “Bu çiftlik buradan kalksın.” diye imza kampanyası başlatmışlar Başkanım ama kimse duymamış, kimse gelmiyor, gitmiyor. Şimdi, o kokudan dolayı bir sinek var, inanın sinekler insanları yiyor, bakın sinekler insanları yiyor, gidin orada görün. Ben pazar günü geldim. Faik Öztrak Bey anlattı, Candan Yüceer Hanımefendi anlattı, bizim milletvekillerimiz. Yazın Tekirdağ’a yaklaşan bir hayvan gemisi boşaltılırken Tekirdağ’ı bir koku almış, felaket bir koku. Vali demiş ki: “Ben istemiyorum, bu gemiyi geri gönderin.” Vali diyor bunu. Belediye Başkanı, halk böyle… Yani o bölgede korkunç bir pis koku var, bu hayvanın cinsinden midir nedir arkadaşlar. Bu kokan hayvanı bize yediriyorsunuz Sayın Bakanım. Daha şimdi geleceğim, ölü hayvanları da bize yediriyorsunuz.

Şimdi değerli arkadaşlar, mavi hastalık, mavi dil hastalığı. Mavi dil hastalığı Sakarya’ya gelen hayvanlarda çıktı, 20 tane hayvanda. Ben gittim, Pendik laboratuvarından testlerini aldım, “Evet, burada virüs çıktı, mavi dil hastalığı var.” dediler. “Bu mavi dil hastalığı nedir, ben bilmiyorum.” dedim, dediler ki: “Mavi dil hastalığı çok ölümcül bir hastalıktır, sinek yoluyla bulaşır. Sinek gelir hayvanı ısırır, gider insana konduğu zaman insana geçer ve ölür.” Ve bunu bir türlü aydınlığa çıkartamadılar. Dediler ki: “Efendim, Pendik laboratuvarı yanlış yapmış, İngiltere’ye göndereceğiz, testler oradan gelecek.” Yahu nasıl oluyor yani teknoloji o kadar zayıf mı bizde? Samimi söylüyorum, bu belgelerle var.

Değerli arkadaşlar, ithal hayvanlardan sakatat… Sayın Bakan, 13 Aralık 2010 tarihinde, Tarım Bakanlığı Koruma Genel Müdürlüğü vasıtasıyla seksen bir il valisine bir yazı gönderiyor, diyor ki: “İthal gelen hayvanların -büyükbaş ve küçükbaş hayvanların- sakatatını sakın yemeyin ve yedirtmeyin, derhâl varsa da imha edin.” Bunlar resmî yazı, bak tarihini söylüyorum: 13 Aralık 2010. Niye kardeşim? “İthal hayvanların sakatatını -ciğeri, böbreği, bağırsağı, kelle, paça, bilmem nesi, ne varsa- yemeyin, yerseniz deli dana hastalığına yakalanırsınız ve bunu imha edin.” diyor. Malatya’da bir araştırma yapıyorlar, insanlar farkına varmadan marketlerde falan yapılıp satılıyor, gidiyor.

Şimdi arkadaşlar, eğer bir hayvanın iç organları hastalıklıysa, deli dana içeriyorsa, e, eti ne olur? Eti de aynı olmaz mı arkadaşlar? 

Bakın, 1986’da İngiltere’de deli dana hastalığı çıktı. On dört yıl sonra, 2000 tarihinde, on dört yaşında bir çocuk deli dana hastalığından öldü. Şimdi, sıkı durun ve kendinizi kontrol edin, deli dana hastalığı ne zaman belli olurmuş biliyor musunuz? Kuluçka dönemi iki yılla on yıl arasındaymış. Bize ithal mal ne zaman geldi? 2010’da, iki yıl olmuş değil mi? Bu sekiz yıl içerisinde eğer hastalanırsa buradaki insanlar, Sayın Bakanım, bunun vebali ve günahı sizin boynunuzadır. Yani bu kuluçka döneminde, eğer, hakikaten  -yani Allah göstermesin- bu şey bulaşırsa -ki daha şimdi bulaşmadı, daha yeni- iki yılla on yıl arasında… Bunu bilim adamları söylüyor, bütün İnternet’lere girin görün.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de ilk defa ölü hayvan eti satan Bakan unvanını aldı. Nasıl, bakın: Trakya’da Tarım Bakanlığına bağlı Et ve Balık Kurumunda, Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturmada 15 kişi içeriye alındı, şu anda mahkemesi devam ediyor -yani bugün Turgut Dibek arkadaşım, Kırklareli Milletvekili de söyledi, bana iddianameyi getirdi, Tekirdağ Milletvekilleri de söyledi, diğer milletvekilleri de- şu anda yargılanıyorlar. Neden dolayı biliyor musunuz arkadaşlar? Ölü hayvan eti satmaktan dolayı. Yani bakın değerli arkadaşlar, öyle bir konuma geldi ki Türkiye, inanın size söylüyorum bakın, okuyacağım buradan: “Kuruma ait sağlıklı, kilolu hayvanlar, piyasadan toplatılan hastalıklı, zayıf hayvanlarla değiştirildi.” Bu savcının iddiası, iddianame var burada. “Sakatatlar bozuk olmamasına rağmen sahte veteriner raporu ile imha edilmiş gösterildi, ancak, söz konusu etler satıldı. Bozulmuş ve kokmuş etler Et ve Balık Kurumuna ait sağlıklı etlerle değiştirildi; bozuk etler Kuruma teslim edildi. Piyasadan temin edilen verem ve şap hastalığına tutulmuş hayvanların etlerinin bir kısmı piyasaya sürüldü, bir kısmı sucuk ve kokoreç yapılarak piyasaya sürüldü. Et ve Balık Kurumunun birçok ihalesini kazanan Ürdünlü Hijazi firmasının Türkiye’deki yetkilisi F.Y ve Z.Y kardeşler Et ve Balık Kurumuna eksik hayvan teslim ettiler.” Bütün bunların Tarım Bakanlığına bağlı  Et ve Balık Kurumunun yetkileri tarafından da bilgisi var, yani hayvanları da eksik teslim ettiler.

Ölü hayvan etleri: Değerli arkadaşlar, iddianamede birtakım çarpıcı olaylar anlatıldı. Buna göre -T.İ, sahibi olduğu Büyükkarıştıran Mezbahanesinde şoför olarak çalışan A.B ile- 113 hayvanın nakliyatı sırasında 3 hayvan kamyondan atlayarak öldü. Aynı anda, arabadan atlayarak kaçan 1 hayvan ise silah ile öldürüldü. Ölü hayvan kamyona konularak mezbahaya götürüldü. T.İ’nin talimatı üzerine ölü hayvanlar kesilerek Et ve Balık Kurumuna verildi. Bu, savcılıkla tespit edilmiş, telefon dinlemelerinden dolayı, onu da söylüyorum arkadaşlar.

“Eksik et” değerli arkadaşlar, Sakarya Et Kombinasında etler, 2011 için 232 kilogram olarak kayıtlara geçti. Aynı hayvanların Büyükkarıştıran Mezbahanesinde kesimiyle elde edilen miktar, 2011 için 173 kilogram, 2012 için 157 kilogram kayıtlara geçti. Bir başka deyişle, mezbahanede kesilen her hayvan başına ortalama 75 kilogram et çalındı arkadaşlar.

Hayvanlar buharlaşmış; hayvan yok.

Soruşturma devam ettiği sürede Et Balık Kurumu çiftliklerinde yapılan sayımlarda yüzlerce hayvanın eksik olduğu tespit edildi. Eksik 178 hayvan için “öldü” yanıtı verilirken, söz konusu ölümlerle ilgili hiçbir belge sunulmadı. Bu hayvanların bugünkü piyasa değeri 540 bin TL değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlar, burada muhalefet yapıyoruz. Birbirimizi suçlamanın bir anlamı yok; belgelerle konuşacağız, belgelerle konuşmamız lazım. Sayın Bakan, isterdim ki hakikaten ithal hayvan gelmeseydi, ithal kurbanlık gelmeseydi, ithal saman gelmeseydi, köylü, çiftçi batmasaydı ve bugün de Sayın Bakan Başbakan olsaydı hiç umurumuzda değildi.

Şimdi değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk defa saman geldi. Sap, saman, ot ithal eden Türkiye. Siz ne cevap vereceksiniz ya? Sap, saman, ot ithal edilen Türkiye. Bu sap, saman, ot ithal ediliyor ya, oradan geliyor ya Sayın Başkanım, o yemlerde hastalık olup olmadığını nereden biliyorsun? O yemlerden bizim hayvanlarımıza geçmeyeceğini nereden biliyorsunuz? Ya şimdi, bir de bu var. Peki, onu yapacağına kardeşim, sen git bizim kendi üreticimize teşvik ver, prim ver. Bunlar eksinler, biçsinler, hayvanlarını beslesinler.

Bakın, benim Ardahan’da Kuşuçmaz köyünden bir arkadaşımız Cemal Saltaş -ismimi söyle dediği için söylüyorum ve zaten önergeye de yazmıştım- 20 bin TL kredi almış ve 13 tane büyükbaş hayvan satın almış arkadaşlar. Bu hayvanların 7’sini satarak 4 ton saman alabilmiş ancak. Bakın, 7’sini satmış 4 ton saman almış. Geri kalan 6’sını da 5 bin TL’ye satamıyor. Geri kalan 6’sını da satamıyor 5 bin TL’ye. Yani 20 bin TL faizle bir para almış; 25 bin lira olmuş ve 10 bin lira öyle çıktığın zaman 15 bin lira daha devlete borcu var. Bakın, bugün Tarım Bakanın emriyle -arkadaşlar çok iyi dinleyin bunu- bu arkadaşın evine Ardahan İl Tarımdan adamlar gidiyor, diyor ki: “Senin ismin İl Tarıma burada yazılmış, sen hayvandan dolayı kredi aldın mı? Sen demişsin ki: “1 inek 1 ton saman.” Doğru mudur? Sen ne kadar kredi aldın?” Diyor ki: “Ben de kardeşim aynen anlattım, benimle beraber geldiler, meydana gittik ‘Samanın kilosu kaç para?’ diye, sorduk. Diyarbakır’dan, Urfa’dan gelen samanı, mercimek saplı samanı. 1.100 lira diyor, adamlar kendileri söylediler tonu. Onlarla beraber meydana gittik, beni ihzarlı götürüyorlar. ‘Ya kardeşim, Tarım Bakanı emir vermiş, biz seninle beraber hem hayvan pazarına gideceğiz hem saman pazarına gideceğiz, bakalım senin dediklerin doğru mu?’ Ben 1 inek 1 ton saman demiştim fakat bu arada saman artmış 1.100 lira olmuş. Hayvan pazarına gittik, ben ineklere bin lira demiştim, sordular ‘Amca, bu ineği kaça satarsın?’ dedi ki ‘700 liraya.’ ‘Ya 700 liraya nasıl satarsın, şimdi hemen versek parayı verir misin?’ ‘Evladım, ben bunu satmak için buraya getirdim ver 700 lira hemen vereyim.’” Hele bırak onu, Rize’den gelip 400 liraya, 500 liraya inek aldıkları oldu arkadaşlar. Çünkü kış geliyor ağır koşullar hayvanını besleyemeyecek adam, yok pahasına satıyor.

Değerli Bakanım, bunu, İl Tarımla, İl Sağlıktan adam götürüp, adamın evini denetleyip, adamı böyle bir İl Sağlığıyla, jandarmayla hayvan pazarını veya saman pazarını dolaştırmayı siz yakıştırabiliyor musunuz kendinize? Lütfen buna bir açıklama yapın. Bu ne kadar ayıp ya! Böyle bir iş olabilir mi arkadaşlar? Yani biz neyin peşindeyiz? Siz deyin ki kardeşim: “Ben samanı ucuz getiriyorum, senin hayvanın para edecek, sen kazanacaksın.” Ya millet kalmadı, köyden göçtü. Köyde oturan genç çocuklara, delikanlılara kızlar gitmiyor, evlenmiyor. Niye? “Çünkü senin paran yok pulun yok, ben köyde sana niye geleceğim, şehre git geleyim.” diyor. Yani köydeki çocuklar da evlenemiyor sizin yüzünüzden on yıldır perişan ettiniz çiftçimizi.

Sayın Bakanım, lütfen gelin, burada açıklama yapın. Siz dediniz ki TRT Haber programında: “İthalatı durdurduk.” Ya, Allah aşkına kimi kandırıyorsunuz ya? Ayıptır ya! Çok ayıp ya! Bakın, söylüyorum tarihini arkadaşlar: 10 ile 15 Ekim yani bir hafta önce Türkiye’ye 6 bine yakın Mersin Limanı’ndan hayvan girdi arkadaşlar. Lütfen, buna cevap verin.

Telefonla konuşma, bana cevap ver, gel buraya.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – İşi var, işi var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ürdünlü firmanın mı? Ürdünlününki mi?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Hayır, Ürdünlü değil bu firmalar. Firmaların ismini söylemek istemiyorum ama “M Et”, “N Et” bilmem ne. Ben bugün belgeleri aldım, mesela biri 4.635 hayvan ihraç etmiş -o civar- birisi 8 bin. Bu hayvanlardan da bir kısmı ölmüş. Adama dedim ki: “Bu ölü hayvanları ne yapıyorsunuz?” Dedi ki: “Kaptan denize atıyor.” Çevreciler, kaptan denize atıyor kardeşim ya! Böyle bir zulüm olabilir mi arkadaşlar ya! Ya, burada, şimdi, bu Şahpaz köyünde inanın bana aynen köylüler şunu söyledi: “Ölen hayvanları gece gelip veriyorlar, götürüyorlar, kasaplarda satıyorlar.” Ya değerli arkadaşlar, biz nerede yaşıyoruz, hangi ülkede yaşıyoruz, hukuk devleti miyiz, nedir bu, nasıl böyle bir zulüm olabilir arkadaşlar? Yani ben inanın, bu araştırmaları, ben gittim bir aydır araştırma yapıyorum. Yani bir gensoru veriyorsak bunun arkasında durmamız lazım, gerçekleri söylememiz lazım, sadece Bakanı karalamanın bir anlamı yok.

Şimdi, hayvan pazarlarına hayvan geldi, hayvanlar… Ya, şu anda belediyeler bizim köylülerimizi soyuyor, hayvan üreticilerini; 5 bin lira, 7 bin lira, 8 bin lira bir çadıra para alıyorlar değerli arkadaşlar ya. Yahu, bir belediye para almasa ölür mü?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ya, kırk defa söyledik arkadaş, şu belediyelere bir söyleyin, çoğu da AKP’lidir, ya bu Anadolu’dan garip gelmiş, hayvanını satacak, çadır veriyorsun, “5 bin lira para, nakit yatır.” diyor. Adam diyor: “Param yok, hayvanımı satınca getireyim.”, “Yok olmaz, şimdi getir, yoksa vermiyorum.” diyor.

Bir de “Sağlık raporu olan hayvanları köprüden öteki tarafa geçirmem.” diyorsun. Yürütmeyi durdurma kararı almamıza rağmen sizin talimatınızla, Göleli arkadaşlarımızın 21 tane hayvanını, Büyükçekmece’de, adamları ağlata ağlata kestiler ya! Diyor ki: “Ben, tamam, yanlışlıkla getirdim. Sağlık raporum var. Verin hayvanlarımı geri götüreyim.”, “Olmaz. Bulduk, keseceğiz.” diyor. Tarım Bakanının emriyle adamın hayvanlarını kestiler. Adam ağladı, “Ya, ben dağa mı çıkacağım? Ben borçluyum. Şimdi borcumdan dolayı memleketime gidemeyeceğim.” dedi arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; benim sürem bitiyor. Bu önergeme kabul oyu vermenizi istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Yunus Kılıç.

Buyurunuz Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bütün dünyada tarım politikalarının esası insanına yetecek kadar gıdayı sürdürülebilir bir şekilde, hijyenik ortamlarda ve kaliteli olarak insanına sunmak. Temel hedef bu.

Peki, bu politikayı belirleyecek ve sürdürecek olan kim? Hükûmetler adına -feodal toplumların dışında, biz medeni bir dünyadan bahsedeceksek- tarım bakanı, gıda tarım hayvancılık bakanı -ülkelere göre isimleri değişik olabilir ama genel çerçeve bu- ve şu anda Sayın Mehmet Mehdi Eker Bey ve Tarım Bakanlığı bürokratları. Şimdi, buraya kadar olan kısımda hiçbir yanlış yok, her şey yerli yerinde.

Bir de, sayın Meclis açısından baktığınız zaman, 20 milletvekilini bulan her grup, bu faaliyeti yürüten, bu politikaları belirleyen Sayın Bakanı ve Bakanlığı yeri geldiği zaman hesaba çekme, hatta gerektiği zaman alaşağı edebilme gibi bir demokratik hakka da sahip. Bu da çok normal. Şimdi diyelim ki Sayın Ensar Öğüt ve arkadaşları bu haklarını kullanmak istiyorlar. Fakat şöyle bakmak lazım: Bu haklarını haklı bir şekilde mi kullanmak istiyorlar, yoksa haksız bir şekilde mi kullanmak istiyorlar?

Verdikleri gerekçeye baktığımız zaman saygıdeğer milletvekilleri, gerekçeyi ciddi bir şekilde okuduğunuz zaman -bir defa, fazlaya gerek yok; belli ki verenler bir defa bile okumamışlar- gerekçede zaten işin ciddiyetsizliği ortaya çıkıyor. Şöyle ki: Türkiye’deki tarım politikalarına talip olan ana muhalefet partisinin bir milletvekili ve yanındaki 29 arkadaşı, Türkiye’deki yıllık et tüketiminin 6 bin ton olduğunu iddia ediyorlar. Sayın milletvekilleri, bu, Türkiye'nin iki günlük et tüketimine eşit bir miktardır. Bakın, bu ana muhalefet partimizin, müzmin ana muhalefet partimizin, aşağı yukarı elli yıl ülkeyi yönetmiş olan ana muhalefet partimizin daha bunlardan haberi yok.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Gel de ben sana anlatayım onların neler olduğunu. Düzgün konuş!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Ve ne yazık ki ana muhalefet partisi Türkiye’de tüketilen etin yüzde 50’sinin domuz etinden kaynaklandığını iddia edebilecek kadar ülkedeki tarım ve hayvancılıktan uzak ve haberi yok.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Bir yılda kaç kilo et yiyor bir Türk insanı, bir yılda kaç kilo et yiyor? Önce bunun hesabını ver de ondan sonra konuş.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, mazot fiyatlarına göre buğday fiyatlarını karşılaştırmışlar. Yahu, bu kadar küçük bir hesabı yaparken bile… Yani Sayın Hamzaçebi -burada yok- defterdar. Yahu, Sayın Ensar Bey ve arkadaşları, Hamzaçebi’ye bir götürseydiniz ya şu bölme işlemini size yapar verirdi elinize. Bu, bu kadar zor değil ya. Bazı şeyleri verirken, bir kere öncelikle kendiniz onun ciddiyetine inanmalısınız.

Şimdi, bu gensorunun altında 30 tane milletvekilinin imzası var fakat şu anda o milletvekillerinin bile yarısı burada yok. Yani kendilerinin bile niye verdiklerinden ve ne sonuç beklediklerinden bir haberleri yok veyahut da bir beklenti içerisinde de değiller.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Saydın mı? Saydın mı? Gel de bak, burada var mı, yok mu!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Şimdi, saygıdeğer milletvekilleri, mavi dille alakalı bir başlık var orada bakın. Mavi dil hastalığı, doğru, sineklerle bulaşır, koyunlara özgü bir hastalıktır, kuzularda ciddi bir şekilde ölüme sebep olur, hayatta da insanlara bulaşmaz. Şimdi, bazı şeyleri… Grubunuzda da veteriner hekimler var, bilim insanları var. Bunları bir akıl süzgecinden geçirdikten sonra getirsenize. Bu Meclis ciddi bir kurum yani bunlar kayıtlara geçiyor, bunları elli yıl sonra insanlarımız okuyacak. Bu, bu kadar zor bir şey değil. Yahu, Allah aşkına bir daha hazırladığınız zaman ben size bu konuda yardımcı olayım, getirin bir ben okuyayım, siz verin, bizi sorgulayın. Bu, bu kadar zor değil. Yani bunu yaparken belli şeylere dikkat etmekte fayda var.

Mavi dil hastalığı, bizim Avusturya’dan getirilen hayvanlarımızda çıkmamıştır. Bakın, net olarak söylüyorum. Bu hayvanların birkaç tanesi ölünce tetkikler yapılmış, Pendik Veteriner Araştırma Enstitüsü bu hastalıktan şüphe etmiştir. Pozitif dememiştir bakın, şüphe etmiştir, farklıdır, sağlıkla alakalı olanlar bunu bilirler. Daha sonra, Etlik Veteriner Araştırma Enstitüsüne bir üst kurum olarak getirilmiştir. Burada negatif olarak değerlendirilmiştir, hastalık açısından. Yetinmemiştir Tarım Bakanlığı, akredite olmuş dünyada İngiltere’deki Pirbright Laboratuvarına göndermiştir ve orası da negatif olarak teyit etmiştir.

Arkadaşlar, el insaf! Bütün bu kadar veri eldeyken siz nasıl çıkar dersiniz ki: “Avusturya’dan gelen hayvanlarla mavi dil ülkemize geldi.” Peki, sizin tarihten de mi haberiniz yok? Mavi dil bu ülkede zaten yaygın olan, 1944’ten beri bilinen, hayvanlarımızda -koyunlarımızda özellikle- yer yer zoonotik hastalıklar oluşmasına sebep olan, toplu ölümlere sebep olan bir hastalık ve bunun inkübasyon süresi yani hastalığın bulaştıktan sonra hayvanlarda hastalığın görülmesi ve ölümlerin başlaması için yedi günlük bir süre yeterli. Yani siz hayvanları sapasağlam bile getirseniz yurt dışından, içeriye girdikten sonra enfeksiyon bulaştığı zaman yedi gün içerisinde ölebilirler. Bu, tamamen viral bir hastalık. Şimdi, bunu bilmeden çıkıp “Ülkemize hastalıkları ithalatla birlikte getirdiniz.” demenin ne mantığı var.

Şimdi, tabii bunları söylerken sayın milletvekilleri, ben aslında tarım ve hayvancılık yapan bir aileden yetişme birisi olarak, üstüne üstlük bir de mesleğimiz bu, veteriner hekimim; üstüne bir de akademisyenim, Tarım Komisyonundayım derken tamamen hayatımız bunun içerisinde. Ailemizin hâlâ büyük bir bölümü tarım ve hayvancılığın içerisinde yani hakikaten bu gensorunun gerekçesinde anlatılanlar doğru olsa burada Tarım Bakanımıza belki ilk önce benim bağırmam lazım çünkü en fazla etkilenen grup içerisindeyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nerede! Nerede!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Peki, böyle midir? Evet, Tarım Bakanı ve ekibi tarım politikalarıyla alakalı neler yapmışlardır arkadaşlar? Bir kere, geldikleri zamanki durumu bir tespit etmemiz lazım. Bakın, onu tespit etmezsek üzerine ne koyduğunu ifade etmemiz de zor olur.

Bu ülkede tarımın yapısal problemleri yıllardır vardı, azalarak devam ediyor. Neydi bunlar? İşletme büyüklüklerimiz çok küçük arkadaşlar. Almanya ve Amerika’da bir işletmede ortalama hayvan sayısı 44 civarlarındayken Türkiye’de bu sayı 5-6 civarlarında.

Arazilerimiz çok küçük, bir işletmeye düşen arazi büyüklüğü 5-6 hektar, oysa Avrupa’da bu ortalama 17-18 hektar yani 160-170 dönüm civarında. Ve çok parçalı, bir işletmenin arazisi 7-10 parçalı yani 2 dönüm bir yerde, 3 dönüm bir yerde.

Arkadaşlar, bunun sebebi, müsebbibi şu andaki Tarım Bakanı veyahut da AK PARTİ hükûmetleri değil, bu ülkenin bir gerçeğiydi, yüzyıllar içerisinde, hele ki son yetmiş yılında sizin içerisinde bulunduğunuz yönetimlerle bu hâle gelmiş bir süreç içerisindeydi.

Sulanabilir arazilerimizin -8,5 milyon hektardır sulanabilir arazilerimiz ekonomik olarak- bunun sadece, Türkiye, AK PARTİ Hükûmet oluncaya kadar 3 milyon hektarını sulayabilir durumdaydı. Bakın, şu anda ciddi bir yem ham maddesi eksiğimiz olmasına rağmen, tarımdaki en önemli girdi yem olmasına rağmen, bunu yeterince üretemezken, ülkemizde bulunan sulanabilir arazilerimizin bile bu ülke AK PARTİ Hükûmet oluncaya kadar sadece üçte 1’ini, arkadaşlar, sulayabilir durumdaydı. Dolayısıyla girdi maliyetlerinin çok yüksek olduğu bir ortamda AK PARTİ Hükûmet oldu ve müdahale kurumlarını -saygıdeğer milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz- bir bir satarak elimizden çıkarmıştınız. Yani üreticinin fiyatının belirlenmesinde müdahale şansı -hükûmetlerin- artık kalmamıştı. Şükür, bunları bizimle beraber, tekrar, yavaş yavaş geriye almaya başladık.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Hangisini, hangisini? Bir tane örnek versene.

YUNUS KILIÇ (Devamla) - Şimdi, tabii, bu sıkıntıları gidermek üzere oluşturulan tarım politikalarımızda öncelikli olarak neler yapılmış, bir bunlara bakalım, eğer sonunda siz de benimle aynı kanaatte olursanız hep beraber takdir edelim, taltif edelim ve alkışlayalım ama değilseniz, ben de sizinle beraber oy kullanayım. Kabul mü? Evet…

Şimdi, dedik ki sayın milletvekilleri, tarımın en önemli sıkıntısı yem bitkisi üretimidir. Bakın, bir hocamızın sözünü burada daha önce de ifade etmiştim. Der ki hocamız: “Tarımda ot meselesi halledilmeden et meselesi halledilmez.” Çok doğrudur, kitap gibi bir sözdür.

Şimdi, Türkiye'nin bunu yapabilecek  potansiyeli var mıdır? Evet, vardır. Bunu fark eden, bunu bilen Tarım Bakanı ve ekibi, Türkiye’de en öncelikli olarak arazi toplulaştırması işini ele almıştır. Bu, en önemli dönüşüm noktasıdır çünkü bir köyde 2 dönüm bir yerde, 3 dönüm bir yerde, 5 dönüm bir yerde bir arazi olduğu zaman…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Köy Hizmetlerini kapatarak nasıl yapmışlar Yunus Bey toplulaştırmayı?

YUNUS KILIÇ (Devamla) - …hem bunun sürdürülebilir bir tarımsal üretime dönüşmesi çok zor hem de maliyet oldukça yüksek noktalara ulaşıyor. Dolayısıyla, vatandaş bundan vazgeçiyor, bu tarım uğraşını terk ediyor. Eğer araziyi toplu bir şekilde, 50 dönüm, 100 dönüm, her neyse, bir araya getirebilirsek hem maliyetler azalacak hem üretimdeki kayıplar azalacak hem de vatandaş tarıma dönecek, arazisini ekecek, biçecek.

Bu, 1961 yılından 2002 yılına kadar toplam 450 bin hektar kadardı sayın milletvekilleri. AK PARTİ’yle birlikte on yılda -sadece on yılda- 3 milyon hektar arazi toplulaştırması bitti.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Bu, ihalesi yapılan mı, tamamlanan mı? Bilmediğin şeyleri konuşma.

YUNUS KILIÇ  (Devamla) – Yem bitkisi… Bakın, yem bitkisi ekim alanı 1,2 milyon hektardı, AK PARTİ’yle beraber 2,2 milyon hektara ulaştı; yem bitkisi üretimi de 4,5 milyon tondan 9 milyon tona çıktı.

Peki, şimdi diyeceksiniz ki: “Madem bu kadar yem bitkisini artırdınız, hâlâ niye ot, saman ithal ediyorsunuz?” Söyleyeyim: Arkadaşlar, AK PARTİ iktidar olduğu zaman toplam hayvan varlığımız içerisinde kültür ırkı varlığımızın oranı sadece yüzde 10’du ve AK PARTİ’ye gelinceye kadar, 1980’lerden taa 2002’ye gelinceye kadar hayvan sayımız 12,5 milyondan 9 milyona kadar düşmüş idi. Dolayısıyla, o dönemde yem bitkilerimiz yeterli idi. Fakat AK PARTİ ile beraber bugün kültür ırkı hayvan varlığımız toplam hayvan varlığımız içerisinde yüzde 40’lara ulaşmıştır.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Onlar daha mı çok yiyorlar?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Evet, onlar çok daha fazla yiyorlar.

OKTAY VURAL (Mersin) – Obezler mi?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Ve 2,5 katı kadar, nasıl ki AK PARTİ iktidara geldiği günden bugüne kadar tarımsal üretimden siz de fazla tükettiğiniz gibi.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Şimdi söyleyeceğim.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – AK PARTİ bu dönüşümü gerçekleştirdi ve aşağı yukarı karkas ağırlığını, ortalama bir hayvandan elde edilen et miktarını 170 kilodan 240 kiloya kadar çıkardı. Bazı tarımsal verileri hatırlattığımız zaman özellikle ana muhalefet partisi milletvekilleri buna son derece kızıyorlar ama arkadaşlar, insan unutmaya mahkûm bir varlık, bunları hatırlatmamızda fayda var. Bakın, tarımsal hasılamız 23 milyar dolardı hükûmet oluncaya kadar AK PARTİ, 63 milyar dolara çıktı, ya 3 katı. Yani insan bu rakamları kıyaslarken bari hiç olmazsa bazı şeyleri takdir eder, eksik olanları da tenkit eder veyahut da yol gösterir. Muhalefetin yapması gereken bu.

Efendim, desteklerden bahsetti sayın konuşmacılar, destekler, bakın, AK PARTİ 63 milyarlık tarımsal hasılayı elde ederken saygıdeğer milletvekilleri, yılda bunun aşağı yukarı 10 milyar Türk lirasını tekrar dönüp kendi işçisine, köylüsüne destek olarak veriyor yani neredeyse altıda 1’ini, on üçte 1’ini dolara çevirdiğiniz zaman öbür tarafta yani yüzde 7’sini tekrar çiftçisine destek olarak veriyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu oranda bir destek miktarı yok. Yani bazen iddia edersiniz ya “Efendim, millî gelirin yüzde 1’ini…” Hayır, yüzde 1’i değil, daha fazlası Türk işçisine ve köylüsüne tarımsal destek olarak verilmekte.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Mazot fiyatından haberin var mı?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bakın, 1990’dan 2002 yılına kadar tarımsal kooperatiflere verilen destek miktarı -arkadaşlar dikkat edin- sadece 100 milyon dolar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çiftçiler arıyorlar telefonla, “Böyle bir ızdırap görmedik!” diyorlar.

YUNUS KILIÇ (Devamla) - Bakın, sadece on yılda 100 milyon dolar ama AK PARTİ’yle birlikte bu rakam 2 milyar dolara çıkıyor arkadaşlar yani 2 bin katına çıkıyor yani 20 katına çıkıyor.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – 2 bin mi, 20 mi? Hangisi?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Yani daha nasıl ifade edilir, bunları anlıyorsunuzdur diye umut ediyorum. 50 başlık üzerindeki işletme sayısı, evet, 4 binden 25 bine çıkıyor arkadaşlar. Sayın MHP sözcüsü dedi ki: “Efendim, bunlar artıyor da bu hayvan sayımız ne oluyor?” Efendim, tarımdan insanlar çıkıyor, rakamları bir başka arkadaş verdi, dinleseydiniz... Tarımdan insanlar çıkmaya devam ediyor.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Hayvanda mı çıkıyor tarımdan!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bakın, Türkiye, bu demin saydığım rakamları 2002’de elde edemiyordu, o zaman Türkiye’nin köylü nüfusu yüzde 40’tı saygıdeğer milletvekilleri, şimdi Türkiye’de köylü nüfusu yüzde 25 ama her alanda yüzde 100, yüzde 200’lük artışlar var.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – İnsanı anladık, hayvanlar da mı çıkıyor tarımdan!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Peki ne oluyor bu, nereye gidiyor?

Saygıdeğer milletvekilleri, farkında değil misiniz refahınız artıyor. 10 bin dolar seviyelerine ulaştı millî geliriniz, daha çok tüketiyorsunuz, daha çok istiyorsunuz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Vatandaş dinliyor seni, vatandaş dinliyor seni!

OKTAY VURAL (İzmir) – Vatandaş arıyor, saygılarını ifade iletiyor konuşmacıya!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Refahı arttığı için tarlalarını satıyor herkes. onun için iflas ediyor herkes!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bence hamal bulmuşsunuz, bırakın çalışmayı, yiyin, keyfinize bakın ya, daha ne istiyorsunuz? Yani bunları takdir edin.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Peki tarımdan niye çıkıyor adam?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Onun için iflas ediyor herkes!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bakın, örtüaltı üretimi, 4 milyon tondan 6 milyon tona çıktı. Sebze meyve üretimi, 39 milyon tondan 45-46 milyon tona çıktı. Sertifikalı tohum üretimi, 145 bin tondan 650 bin tona çıktı ve bu artmaya devam ediyor.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Tarımdan niye çıkıyor vatandaş?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sanayici oldu onlar, onun için!

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Fabrika mı açtılar yoksa!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Ayçiçeği üretimi -demin iddia ettiniz- 850 bin tondan 1 milyon 400 bin tona çıktı saygıdeğer milletvekilleri. Peki, bunların hepsini -aslında çok daha uzun listeler var ama- aslında hepsi de aşağı yukarı sizin de çok iyi bildiğiniz ama burada takdir etmekten imtina ettiğiniz şeyler olduğu için tek tek bunları anlatmak istemiyorum.

Bakın, desteklerle alakalı, AK PARTİ’yle beraber sadece 9 olan tarımsal destek kalemi 61’e çıktı arkadaşlar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vermediniz, yem desteğini vermediniz, destekleme primini vermediniz!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Hayvancılıkta 4 olan destek kalemi 27’e çıktı. Hayvancılıktaki destek, sadece, yılda 83 milyon liraydı, 1,8 milyar liraya çıktı. Yüzde 4 bin arttı ya, insaf! Yani, yüzde 4 bin artan bir desteğe siz nasıl “Destek vermiyorsunuz.” dersiniz?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Şimdi söyleyeceğim.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Yani insan rakamlardan biraz ders alır, biraz utanır.

Şimdi, domuzla alakalı… Ensar Bey -biraz daha- burada -belki de- çok kırıcı bir cümle kullandı milletvekillerine hitap ederken, bence Meclis olduğunu unutmuş olsa gerek. Efendim, domuz, Türkiye’de sadece üç tane çiftlik vardır, bir tane de ruhsatlı kesimhane vardır. Gündeki kesim kapasitesi 16’dır ve bunlar da Tarım Bakanlığının denetiminde turistik iş ve işletmelere tedarik edilmektedir, sağlamaktadır ürünlerini. Bunun dışında da -40 bin tane, yılda yapılan denetimler neticesinde- bizim bildiğimiz başka da yoktur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bilmediğiniz var mıdır?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Şimdi, et ithalatıyla alakalı… Evet, et ithalatı yapıyoruz. Niye yapıyoruz saygıdeğer milletvekilleri? Çünkü insanımız daha çok et yemek istiyor, bence yemesi de lazım. Teknoloji toplumu geliştirebilmemizin yolu, daha fazla hayvancılık üretimi proteininin tüketilmesine bağlı. Medeni toplumlarda, gelişmiş toplumlarda günlük proteinin yüzde 70’i hayvansal ürünlerden karşılanırken bizde sadece, bakın, bize rağmen, AK PARTİ’ye rağmen, hâlâ yüzde 30’u… Bunu artırmamız lazım, et tüketmemiz lazım.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – 12, 75’in yüzde 30’u mu oluyor?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Peki, biz bu eti kendimiz üretemez miyiz? Üretiriz ama ne zaman üreteceğiz inşallah? Önce hayvan gıda güvenliğini sağlayacak yem bitkilerini üreteceğiz, arazi toplulaştıracağız, tarım arazilerimizin sulanabilecek olanını tamamını sulayacağız yani kendi yemimizi, ana girdiyi kendimiz oluşturacağız, ondan sonra kendimize yetecek eti de inşallah üreteceğiz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – İnşallah!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Çünkü zaten mazot bizde yok, gübre ham maddesi yok, ilacı genellikle yurt dışından alıyoruz. Peki, bizim üretebileceğimiz ne var?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Mazotu kaça alıyorsun, mazotu? Kaça alıyorsun, kaça satıyorsun mazotu? Bir hesabını ver.

YUNUS KILIÇ (Devamla) - Efendim, yem bitkileri. Bunları inşallah üreteceğiz.

Peki, sayın milletvekilleri, köylü ve çiftçi, yani kırsal kesimde bu ekonomik gelirden en az pay alan insanlar AK PARTİ’yle neleri gördü? Bakın, AK PARTİ’yle köylü, arkadaşlar, yolu gördü.

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Köylerin boşaldığını gördü.

YUNUS KILIÇ (Devamla) - AK PARTİ’yle şebekeli suyu ilk defa gördü.

OKTAY VURAL (İzmir) – Trene binmemişti. Bundan önce yolu yoktu!

YUNUS KILIÇ (Devamla) - Saçtan çatılı, betonarme evleri ilk defa gördü. Tuvaleti gördü köylü ilk defa ya, evin içerisinde köylü ilk defa tuvaleti gördü, seramikten mutfakları gördü. Büyük ve modern işletmeler gördü, ufku açıldı. Traktörü ziyadesiyle gördü, her evde bir tane traktör var, iki tane traktör var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizden önce bu millet yol bilmezdi!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Köyde kanalizasyon ve köy içi parke taşı yapılarını gördü.

Peki, şimdi bütün bunları alalım. Bakın, bu saydıklarımız, AK PARTİ’yle köylünün gördüklerini alalım, geri çıkaralım, bir de AK PARTİ’yi çıkaralım, geriye ne kalır? Siz, açlık ve yoksulluk kalır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Şimdi soracağım sana ne kalıyor.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Şimdi, bu gerginliğinizin sebebini aslında, sayın milletvekilleri, bu gerginliğinizin sebebini bir şekilde aslında anlamak mümkün. Her gün her gün bir tane gensoru vererek Meclisi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUNUS KILIÇ (Devamla) - …tıkamaya yönelik hareketler halk tarafından takdir edilen bir davranış değil.

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu gensorularla Meclisi tıkamak aslında halkımızın size, efendim çok da destek verdiği bir durum olmadığını bilmenizi isterim.

Şimdi, gerginlik şundan bence. Sayın Başbakanımız çıktı dedi ki: “Arkadaşlar, 2023 vizyonumuz tamam. Şimdi bir de 2071.” Şimdi, arkadaşların telaşı şundan: Ya, bizden geçti, torunları da kurtaramayacağız! (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

OKTAY VURAL (İzmir) –  Sen mikrofonu ilk defa gördün herhâlde, sen mikrofonu ilk defa gördün.

YUNUS KILIÇ (Devamla) –  Telaş ve gerginliğiniz ondan. Her gün, yoksa, gereksiz, anlamsız ve kendinizin de inanmadığı bir gensoruyla karşımıza gelip Meclisi işgal etmeye hakkınız olmadığını düşünüyorum.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Kapatın Meclisi o zaman!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Evet, gensoru sahibi Sayın Ensar Öğüt ve arkadaşları… Tarım ve hayvancılığı en iyi bilenlerden birisi olarak ben, halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak bilen AK PARTİ Grubu ve tarım ve hayvancılıktan sadece Meclise ineği, öküzü ve tezeği getirirken edinilmiş bilgiye sahip olmuş olan sizlerin bu gensorunuzu desteklemiyoruz. Tarım Bakanının arkasında olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sayın Başkan…

Gruba ciddiyetsizlik söylemi… 69’uncu maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Günaydın. (CHP sıralarından alkışlar) 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; biraz evvel bu kürsüyü terk eden Sayın Yunus Kılıç “Tarım ve hayvancılığı en iyi bilenlerden biriyim.” dedi. Birisinin kendi hakkında böyle bir nitelemede bulunması gerçekten takdire şayandır. Biz böyle şeyler söyleyemeyiz kendimize, biz öğrenmeye çalışıyoruz. Ama şunu söyleyeyim: Yunus Kılıç’ın yirmi dakikada yaptığı konuşmayı düzeltmek için yüz yirmi dakikaya ihtiyaç var. Bu kadar açık söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben sırayla söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez saman ithal ediliyor. Bunu kuraklıkla açıklayamazsınız çünkü Türkiye, tarihi boyunca sürekli kuraklıklarla karşı karşıya kalmıştır.

1980’de 50 milyon koyun vardı, bugün 22 milyon koyun var. 1980’de 16 milyon sığır vardı, bugün 12 milyon sığır var; 19 milyon keçi vardı, 6,5 milyon keçi var.

Ben soruyorum: Hayvan sayısı azalmış, nüfus artmış. O hâlde, niye saman ithal ediyorsunuz?

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – 2001’de hayvan sayısı kaçtı? Onu söyle bakalım.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Duyun, duyun.

Öğrenmek isteyen arkadaşlar için söylüyorum: Çünkü Türkiye son on yılda 25 milyon dönümü işlemekten vazgeçti. Bunun da 15 milyonu buğdaydır, arpadır. Sebebi ne? Çünkü 2002 yılında 1 kilo buğday 30 kuruştu, 1 litre mazot 1 liraydı. 3,5 kiloya 1 litre mazot alabilirdi adam. Şimdi buğday 60 kuruş, mazot 4 lira 30 kuruş. Şimdi 1 litre mazot almak için 7 kilo buğday satması gerekiyor. Senin buğday çiftçisine yaptığın budur. AKP, buğday çiftçisini iflas ettiren sensin.

Çiftçiyi destekliyormuş. Ben sana rakam vereyim: 7 milyar lira toplamda çiftçiye destek veriyorsunuz. Çiftçi 3,5 milyar litre  tarımda mazot kullanıyor ve her litre mazotta 2,5 lira vergi alıyorsunuz. Çarpıp bölersen, yalnızca mazottan aldığınız vergi 8 milyar lira. Çiftçinin sağ cebinden 8 milyar lira alıyorsunuz, sol cebine 7 milyar lira vermiş gibi yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Çiftçiyi iflas ettirerek bir yere varamazsınız. Bir de çıkıp burada “Tarımı, çiftçiyi  bu kadar biliyorum.” diye, bu kadar yalanı peş peşe söyleyebilmek, pes yani. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günaydın.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çirkin.

Ne için efendim?

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Sayın Başkanım, AKP’li konuşmacı benim, Türkiye’deki hayvan sayısı ile ilgili, besi hayvanı sayısı ile ilgili bir sözümü çarpıtarak cevap vermiştir. O konuya açıklık getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çirkin.(MHP sıralarından alkışlar)

2.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin Değerli Sözcüsü gerçekten burada çok gayret etti, gayret etmek zorundaydı çünkü ülkeyi, ülkenin hayvancılığını on yıldır getirdikleri nokta ancak bu şekilde savunulabilirdi ama elbette ki yapacak bir şeyi yok.

Sayın Konuşmacı benim “hayvan sayısının neden artmadığı” noktasındaki soruma, bu değerlendirmeme yönelik olarak “Türkiye’deki çiftçi sayısının azaldığını” ifade etti. Evet, doğru yani biz de zaten bunu ifade etmek istiyoruz. Peki, bu çiftçi sayısı niye azalır, bunlar fabrika mı açıyor, bunlar memur mu oluyor, bunlar kuyumcu dükkânı mı açıyor? Bunlar iflas ediyor ve işletmelerini kapatıyor, çiftçiliği bırakıyor yani bu noktada…

Ayrıca, öyle bir savundu ki hayvancılık yapan, ailesinin yanına gittiğinde ne cevap verecek ve onun değerli ailesi Sayın Milletvekiline neler söyleyecek onu da merak ediyoruz. Yani Sayın Bakanımız Mehdi Eker Bey Sayın Milletvekilinden çok daha vicdanlı, ölümü gördük sıtmaya razı olduk.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çirkin.

Buyurunuz Demiröz.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, grup önerisini, Yunus Bey, ciddiyetsizlikle şey yaptı, cevap vermek istiyorum. Grup önerisine -öneri sahibi olarak- Yunus Bey “ciddiyetsizle hazırlanmış bir öneri” dedi, ona cevap vermek istiyorum müsaade edersiniz. Gensoruya, düzeltiyorum.

BAŞKAN – Siz önerge sahibi olarak…

Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yunus Bey, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi. Sayın Bakanı koruyabilir, kollayabilir ama konuşmalarını kendilerine bir akademisyen olmaları nedeniyle de yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.

Söylediklerimizin neresi ciddiyetsizlik? 2,5 milyar hektar tarım alanı azalmadı mı? Tarım en istikrarsız sektör hâline gelmedi mi? Büyüme hızı yüzde 2,2 iken büyüme oranı ekonomik olarak 4,6 değil midir? Çiftçilerin büyük bir bölümü enflasyona yenilmedi mi Yunus Bey? Türkiye artık tarımda net ithalatçı olmadı mı? Ama siz bizi dinlememişsiniz.

Ben şöyle dedim yazımda: “Türkiye meyve ve sebzede net ihracatçı, yağlı tohumlarda ise net ithalatçıdır. Tarım ürünleri dış ticaret açığı 2,3 milyar dolardır.”

Son on yılda buğday ve mısıra 5,5 milyar dolar ithalattan dolayı para ödedik mi ödemedik mi? Bu mu ciddiyetsizlik? Pamuk ithalatında yıllık 1,5 milyar dolar para ödüyor muyuz Yunus Bey? Yağlı tohum türevlerinde yıllık ithalat 2,5 milyar doları aşmadı mı? Ayrıca, Tekel, Köy Hizmetleri, bu kurumlar kapatılmadı mı? Bugün de yeni gelen yasayla il özel idareleri kapatılıyor. 3 milyon hektarlık bir alanda toplulaştırmayı öne çıkarıyorsunuz. Geride yapılacak 13 milyon hektarlık bir alan var ama kamu kurumu kalmadı Yunus Bey. Bu mudur önergenin ciddiyetsizliği?

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkanım, benim, gensorunun altında imzam var. Ciddiyetsizlikle suçlandım, söz istiyorum sataşmadan.

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak cevap verdi efendim. Böyle bir şey yapamayız. Lütfen…

VAHAP SEÇER (Mersin) – Efendim, benim de imzam var ama, bizleri de kastetti.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan Sayın Demiröz buna cevap verdi.

YUNUS KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kılıç.

YUNUS KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan, konuşmacılar benim yalan söylediğimi ifade ederek sataşmada bulundular. Ben onların yalan söylediklerini ifade etmedim. Ben de yalan söylemediğimi ifade etmek istiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – İfade edildi zaten efendim.

BAŞKAN – Evet, ama yani…

OKTAY VURAL – Efendim, söyledi.

BAŞKAN – Lütfen yeniden sataşmaya mahal vermeyiniz. Böyle sonsuza kadar gideriz, olmaz yani.

Buyurunuz Sayın Kılıç.

4.- Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın, Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

YUNUS KILIÇ (Kars) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben aslında kimseye “Yalan söylüyorsunuz.” demedim, asıl siz bana “Yalan söylüyorsunuz.” dediniz. Ben rakamları, sadece rakamları anlattım arkadaşlar.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Hangi rakamı, hangi rakamı?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Rakamlar yalan söylüyorsa bu benim kabahatim değil, bunlar Devlet İstatistik Kurumunun rakamları.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hükûmetin rakamları, Hükûmetin!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Biz de bilim adamıyız, aldığımız bilgileri doğru vermek yükümlülüğündeyiz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Rakamı söyle de onu söyleyeyim. 

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Biz hiçbir zaman bu ülkede ithalat yapılmıyor falan iddiasında değiliz ama yani mantıklı ve makul olan, azıcık muhasebeden anlayan, arkadaşlar, altına bakar ya. Ne kadar ithal etmişiz, ne kadar ihraç etmişiz?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Ver rakamı da bakalım işte, ver rakamı.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Türkiye’de tarım ve hayvancılık ürünlerinde yıllık ihracatımız yaklaşık 16,5 milyar dolar…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – İthalat ne kadar?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – …tarımda ithalatımız 12,5 milyar dolardır, 4 milyar fazlamız vardır.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Gıda dâhil mi, hariç mi? Onu da mı bilmiyorsun?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Peki, bu yüksek göstermelerinin sebebi nedir? Örneğin, efendim, kauçuk, kösele, deri, elyaf, bunlar tarım ürünü olarak giriyorlar, işlendikten sonra sanayi ürünü olarak çıkıyorlar. Arkadaşlar, bunların toplam değeri 5 milyar dolar civarındadır.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – O hikâye eskidi, eskidi o hikâye.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bunu tarıma koyamazsınız yani girerken ayrı, çıkarken ayrı olur mu? Bunları düştükten sonra yıllık, tarımın, 4 milyar dolar fazlası vardır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Yanlış rakamlar.

BAŞKAN – Sayın Susam, sisteme girmişsiniz siz de. Ne için?

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakana, hakkında verilen gensoruyla ilgili olarak açıklama yaparken, birkaç önerimiz var, onları da söyleyip açıklama yapmasını rica edeceğim.

BAŞKAN – Peki, buyurunuz, bir dakika süre veriyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in hakkında verilen gensoru önergesiyle ilgili açıklamasını yaparken dile getirmesini istediği bazı konulara ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakan, zeytinyağı fiyatları çok düşük. Zeytinyağının ülke içinde tüketimini artırmak için bir kamu spotu yapmayı düşünür müsünüz? Bu konuda beklentiler nedir, ne yapmayı düşünüyorsunuz?

İki: Çıkan teşvikleri köylü çok bilgili olmadığı için büyük işletmeler alıyor. Bu konuda köylünün teşviklerden yararlanması için bir kooperatifleşme ve teşvik sisteminde destek yapabilir misiniz?

Üç: Büyük hayvan işletmeleri, örneğin Ata, pazara hazırken, parası varken hayvan üretiminden, besicilikten vazgeçti. Bu konuda ne diyorsunuz?

Dört: Köylüler aldıkları kredilerin faizlerini ancak ödeyebiliyorlar.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, gensoruyu görüşüyoruz, sözlü soru yapmıyoruz.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Faizlerini anaparayla birlikte ödeyebilmeleri için yeniden bir yapılandırma yapabilir misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sözlü soru yapmaya başladınız efendim.

BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, ne dediğinizi anlamadım.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, şunu söyledim: Biz şu anda bir gensoru görüşmekteyiz, sözlü soru yapmamaktayız. Bunu hatırlatmak istedim sadece.

BAŞKAN – Biliyorum Sayın Bahçekapılı.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – O zaman gereğini yapın.

BAŞKAN – Ama Sayın Milletvekilimiz bir kısa açıklamada bulunacağını söyledi.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Açıklama değil, soru soruyor.

BAŞKAN – Onu bilemeyiz efendim.

Şimdi, Hükûmet adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker.

Buyurunuz Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- GENSORU (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/14) (Devam)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ana muhalefet partisi milletvekilleri tarafından hakkımda verilen gensoruyla ilgili görüşme esnasında sorulan sorulara, dile getirilen hususlara ve iddialara cevap vermeye çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef bir CHP klasiğiyle daha karşı karşıyayız. Uzunca bir zamandır gerçekten… Hani muhalefet olarak, tamam, bir meseleyi, ufuk açıcı bir şeyi söylersiniz, bir yanlış varsa sağlam delillerle bunu dile getirirsiniz. Gensoru da elbette ki anayasal bir haktır, İç Tüzük’ün tanıdığı bir haktır, onu da saygıyla karşılıyoruz. Geçen sene, 2011’in başında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu benimle ilgili bir gensoru daha vermişti. Bu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bana verdiği ikinci gensoru ama isterdim ki...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tarımı da bitiren adam hakkında gensoru vermeyelim mi?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ona millet karar veriyor, millet. Millet, tarımı kimin eliyle yürüteceğine karar veriyor. Muhalefeti kimin eliyle sürdüreceğine de millet karar veriyor.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Başka cevabınız yok Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Onun için, geçen senekilerden de... O da elimde, gensoru metni elimde geçen seneki. Şimdi okursam vaktinizi alacağım. Aralarında bir fark yok, aynı teraneler, aynı hikâyeler...

OKTAY VURAL (İzmir) – Okuyun da görelim Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – ... ve hiçbirisi gerçeğe dayanmıyor. Şimdi...

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, okuyun da öğrenelim.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Okuyacağım bak, bak okuyacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Okuyun.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Dinlemesini bilirseniz...

OKTAY VURAL (İzmir) – Okuyun, önergeleri okuyun.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Okumasını öğrenmemişsiniz ama dinlemesi öğrenirseniz çok şey öğrenirsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iddiayı okuyorum...

VELİ AĞBABA (Malatya) – Çok zekisiniz Sayın Bakan, çok zekisiniz!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İddiayı okuyorum. İddia diyor ki: “On yıllık Hükûmetinizde hayvancılık bitme noktasına geldi. Son on yılda nüfus yüzde 25 artarken, -dikkat buyurun- son on yılda nüfus yüzde 25 artarken- hayvan mevcudu aynı oranda azaldı, ıslah çalışmaları yetersiz kaldı.”

Şimdi, değerli arkadaşlar, yukarıda Allah var, Necatibey Caddesi’nde TÜİK var. Oraya kadar gidemiyorsanız TÜİK’in bir web sitesi var, oraya girersiniz, Türkiye'nin nüfusu son on yılda ne kadar arttı, Türkiye'nin hayvan sayısı ne kadar arttı onu burada öğrenirsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Hayvan ithal ediyorsunuz Sayın Bakan. Hayvan varsa, yetiyorsa niye ithal ediyorsunuz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yani, bunu, şimdi kalkıp da böyle gayriciddi ibarelerle –ciddiyetsiz demiyorum, gayriciddi diyorum- bunları buralarda...

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Ayıp ediyorsun!

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Çok mu ciddi Sayın Bakan?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – ...gensorunun iddiası hâline getirmek hakikaten muhalefet açısından içine düşülen durumu...

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Rakamları Tarım Bakanlığının İnternet sitesinden aldık Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – ...göstermesi bakımından sadece trajikomik değil hazin bir durumdur, hazin.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, 2002 yılında Türkiye'nin nüfusu 66 milyon, 2011 yılında 74.7 milyon. Artış yüzde 13, hani yüzde 25’ti? Değil.

Gelelim hayvan sayısına. Şimdi, burada biraz önce söylendi -hakikaten teessüf ediyorum- bakın, 1980 söyleniyor. Herkes bilir ki, bu işin uzmanı olanlar bilir ki Türkiye’de ilk hayvan sayımı TÜİK tarafından 1984’te yapıldı. Niye 1984 rakamını değil de 1980’i söylüyorsunuz? Demek ki burada bir iyi niyet yok. Demek ki siz bilgiyi de saklıyorsunuz, göz ardı ediyorsunuz, görmezden geliyorsunuz ama milletin bu konuda bilgisi var, kimin doğru yaptığını da, kimin yanlış yaptığını da iyi biliyor ve günü geldiğinde de kararını buna göre veriyor.

Değerli kardeşlerim, bakın, 1984 yılında Türkiye’nin büyükbaş hayvan varlığı -ilk sayım- 12 milyon 900 bin baş, küçükbaş hayvan varlığı da 53 milyon. Bunları bilerek konuşacağız, öyle, ezbere… Hani, muhalefet de bu kadar ucuz olmamalı!

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teessüf ederim! Niye?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Onun da bir ciddiyetle yapılması lazım ki biz de istifade edelim. Biz de ona bakalım, gerektiği zamanlarda kendimizi gözden geçirelim ve biz de doğru politikalar konusunda biraz daha titiz olalım, gerçekte biraz daha gayret edelim.

Şimdi, yüzde 24 azalmış 2002’ye kadar hayvan sayısı. 1984-2002 arasında 12,9 milyondan 9,8 milyona düşmüş. Benim Hükûmetim geldiğinde Türkiye’de sığır varlığı 9,8 milyon. Küçükbaş hayvan sayısı yaklaşık yüzde 40 azalmış.

2002-2011 arasını söylüyorum şimdi: Ben nereden devraldım? 9,8. Büyükbaş sayısı yüzde 27,5 arttı arkadaşlar, yüzde 27,5. 9,8 milyon, oldu 12,5 milyon. Keçi sayısı yüzde 7,3 arttı; 6,7 milyondan 7,3 milyona çıktı. Toplam küçükbaş sayısı 31,9 milyondan 32,3 milyon başa çıktı.

OKTAY VURAL (İzmir) – 31,9’dan 32’ye mi çıkmış? Bravo!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, bu mu bitmek arkadaşlar? Hayvancılığın bitmesi bu mu? Hayvan sayısının yüzde 25 azalması bu mu? Bu TÜİK’in web sayfasında var, açın orayı bakın, okuyun. Hadi, Necatibey Caddesi’ne kadar gidemiyorsunuz, ona bakın.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne 31’den 32’ye çıkmış?

İLHAN DEMİROZ (Bursa) – Onun için mi kurban ithal ediyoruz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O başka bir şey, ona geleceğim sen merak etme.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bitti denilen hayvancılık sektörü, süt üretimi bizim iktidarımız döneminde yüzde 79,1 arttı, yüzde 79,1. Nereden nereye geldi? 8,4 milyon tondan, 15,1 milyon tona çıktı süt. Biten hayvancılık bu kadar süt verimini yüzde 79 artırır mı?

Et üretimi, yüzde 84,7; 421 bin tondan 777 bin tona çıktı. Sığır başına, inek başına süt verimi yüzde 70 arttı. 1.750 litreden 2.899 litreye çıktı hayvan başına. Sığırda ortalama et verimi yüzde 36,4 arttı, 184 kilogramdan 251 kilograma çıktı. Hayvansal hasıla yani Türkiye’nin çiftçisinin hayvancılık faaliyetinden elde ettiği hasıla 5.9 milyar dolardan 18,5 milyar dolara çıktı. Şimdi, yüzde 214 buranın artışı.

Değerli arkadaşlar, süt ve süt ürünleri tüketimi 2002’de 122 kilogram, 2011’de 201 kilogram, 80 kilogramlık bir artış var tüketimde kişi başına yıllık.

Et, et ürünleri tüketimi 6,1 kilogramdan 2011’de 10,4 kilograma çıktı. Bu da bu konudaki gelinen nokta.

“Islah çalışmaları yetersiz, hayvancılık bitti.” deniyor. Gensorunun bir maddesi bu.

Değerli arkadaşlar, yine, konu uzmanları bilir ki ıslah çalışmasının en önemli unsuru, en önemli aracı suni tohumlamadır. Ben devraldığımda, benim Hükûmetim, Türkiye’de 624 bin hayvana yılda suni tohumlama yapılıyordu, sadece bu. 5 milyon civarında yapılması gerekiyorken, tohumlanacakken, 624 bin, sayı bu. Ne yapmışız biz? Bunu 2011 yılında 3,2 milyona çıkarmışız değerli arkadaşlar ve yüzde 420’lik bir artış var. Büyükbaşta kültür ırkına dönüştürme yani verimi yüksek ırka dönüştürme miktarı 1,8 milyondan 4,8 milyona çıkmış, 3 milyon yeni kültür ırkı sığır sürüye, Türkiye’deki hayvan popülasyonuna ilave edilmiş, bu kadar artış var.

Şimdi, bir şey daha söyleyeyim. “Bitti.” denilen hayvancılıkta ortalama işletme büyüklüğünü söylüyorum: Türkiye’de, bizim Hükûmetimiz iş başına geldiğinde, içinde 50’den fazla büyükbaş hayvan bulunan çiftlik sayısı bütün Türkiye’de 4.300’dü. Bütün Türkiye’de 4.300 tane 50 baş üstü işletme vardı yani orta ve büyük işletme diyoruz biz bunlara.

Değerli kardeşlerim, 2012 yılında Türkiye’de bu 27.865, 27.865. Bu ne demek? 24 bin yeni işletme, büyük işletme. Demek ki insanlar Türkiye’de daha çok hayvancılık yapıyor, işletmeleri büyütüyor ve bu büyük işletmelerle de daha verimli bir ürün elde ediliyor.

Bir hususu daha söylüyorum. Yine, profesyonel hayvancılığın önemli unsurlarından, faaliyetlerinden birisi şu, ölçüsü: Eğer hayvanlar soy kütüğü ve ön soy kütüğüne kayıtlıysa yani kültür ırkı, yüksek verimli “pedigrili” diyoruz biz buna, kaydı var, soy kütüğü var. Bunların oranı ne kadardı biliyor musunuz? Türkiye’de 943 bindi, şu anda 6,5 milyona çıkmış. Türkiye'nin 6,5 milyon sığır varlığı şu anda soy kütüğüne ve ön soy kütüğüne kayıtlı. Yani bir de profesyonelleşme var ve bu yönde ciddi bir gelişme var. Peki, nasıl oldu bu?

Değerli kardeşlerim, Türkiye’de, biz iktidarı devraldığımızda…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Meclise konuşuyorsun, kardeşler meclisine konuşmuyorsun. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

GIDA, TARIM  VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – … devlet 1 milyar 868 milyon lira bütün tarıma kredi veriyor, 1 milyar 868 milyon. Bunun içerisinde hayvancılığa ayrılan pay bunun sadece yüzde 4,4’ü ve bu da 83 milyon liraya tekabül ediyordu. Yani, bizden önceki hükûmetler Türkiye’nin hayvancılığına sadece desteklerin yüzde 4,4’ünü layık görüyordu ve o kadar veriyordu.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Demek ki desteğe ihtiyacı yokmuş Sayın Bakan.

GIDA, TARIM  VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu da 83 milyondu. Bakın benim Hükûmetim 2011 yılında toplam 7 milyar 100 milyon lira destek vermiş tarıma. Bunun geçen sene 1 milyar 727 milyonunu sadece biz hayvancılığa vermişiz. Geçen sene bu oran yüzde 24,3’tü; 2012’deki oranı yüzde 28. Toplam tarım desteklerinin yüzde 28’ini biz hayvancılığa veriyoruz. Şimdi, yüzde 4 nerede, yüzde 28 nerede? Yani, kim hayvancılığa önem vermiş, kim daha çok destek vermiş, kim bunu daha çok büyütmüş, daha çok geliştirmiş?

Değerli arkadaşlar, bir hususu daha söyleyeyim. Yetmedi, biz hayvancılık için faizsiz kredi uygulaması başlattık, sadece hayvancılık sektörü için. 2012 Eylül sonuna kadar Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri tarafından Türkiye’de 172 bin çiftçiye -dikkat buyurun- 172 bin çiftçiye 6,6 milyar -yani eski parayla 6,6 katrilyon- faizsiz hayvancılık kredisi verildi. Bunun besicilikle ilgili olanının süresi 2 yıl, damızlık hayvancılıkla ilgili olanının süresi ise 7 yıl. Bu da yine bizim Hükûmetimizin verdiği desteği göstermesi bakımından anlamlı.

Şimdi değerli kardeşlerim, ikide birde diyorlar ki “İşte siz hayvan ithal ettiniz, hayvan ithal ettiniz.” Şimdi, sıkı durun. Demin bir arkadaşımız burada 1937’den falan bahsetti. Şimdi kardeşlerim, bu ülkeye ilk defa sığır ithalatı 1925’te yapıldı, 1925. İki, 1935’te bir daha yapıldı,1935’te. Bunları da bileceğiz. Yani sığır ithalatı sanki bizim zamanımızda yapılmış gibi bir gayri, çok gayriciddi…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Saman yapıldı mı? Samana gel samana Sayın Bakan!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ha, işinize gelmiyor değil mi? İşinize gelmiyor doğruları söyleyince. Öğrenmek de işinize gelmiyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Samana gel!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Oradayım, orada, sen merak etme.

Şimdi, değerli kardeşlerim, 1986-1996 yılları arasında 133 bin 385 ton kemiksiz et, 98 bin 940 ton karkas et, toplamda 232 bin ton et ithal edildi. Ayrıca, 1 milyon…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O dönemin bakanları şimdi sizde milletvekili.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İşinize gelmiyor değil mi?

1 milyon 432 bin baş kasaplık hayvan ithal edildi. Ayrıca, 267 bin baş da damızlık ithal edildi daha önceden. Yani bunlar öteden beri Türkiye’de, taa 1925’te başlayan, zaman zaman, mesela hastalıklar çıktığında durdurulan ama onun dışında devam eden bir süreç yani bizim başlattığımız bir şey değil.

Şimdi, değerli kardeşlerim, burayı istismar etmeyin. Bakın, bir gün bilmiyorum umudunuz var mı iktidar olmaya ama…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Bakan, yakışmıyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …yani eğer bu tabii iddiaları ortaya atıyorsanız, yok demektir. Şimdi, bunu bileceksiniz ki bir gün bunlar, yani şu tarafa gelip oturursanız lazım olur.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Bakan, samanın 13 lira olduğu yerde, sütün 50 kuruş olduğu yerde hiç konuşmaya hakkınız yok, hiç ama. Ben olsam utanırım o kürsüye çıkmaya bu durumda.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Size geleceğim, geleceğim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bize gelin ama bu lafları iyi yazın bir tarafa.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Geleceğim size. Sizin de yaptıklarınız Türk tarımıyla ilgili, bak elimde, onları göstereceğim, oraya geleceğim, sabredin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Süt 50 kuruş, yem…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, kardeşlerim, değerli arkadaşlar; biz Türkiye’nin tarihinde ilk defa Trakya Bölgesi’ni şap hastalığından ari hâle getirdik, bunu biz yaptık. Bunu bizden önce, ne cumhuriyet tarihinde ne daha önce hiçbir hükûmet yapmadı. Bu çok önemli. Neden? Nedeni şu: Çünkü bu hastalık ekonomik kayba sebebiyet veren bir hastalık. Bununla mücadele etmek gerekiyor ve biz Trakya’dan başlamak suretiyle Türkiye'nin diğer bölgelerini şaptan ari hâle getirme çalışmaları yaptık ve Dünya Sağlık Teşkilatından bu belgeyi almamız üç senelik bir çalışmaydı. Üç sene sonunda biz bu belgeyi aldık. Şimdi ben size soruyorum, elinizi vicdanınıza koyun: Türkiye'nin millî menfaatlerinin gerektirdiği hastalıkla mücadele konusunda atılan bir adımın ve haklı bir projenin uygulaması sonucunda eğer biz tutar da Trakya’ya kontrolsüz bir şekilde hayvan geçirirsek ve bu hayvanlar orada mikrop taşır, şap taşır, Türkiye'nin üç yıllık, dört yıllık emeğini zayi ederse bu sizin vicdanınıza sığar mı? Ben size bunu soruyorum. Eğer “Evet, vicdanımıza sığar.” derseniz benim diyeceğim bir şey yok. Ama aramızda bir fark var.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili şunu yapıyor: Biz bu tedbirleri alırken, yani kontrol tedbirlerini alırken bu sene içerisinde tutuyor gidiyor orada görevini yapmakta olan bir veteriner hekimi darbetmek suretiyle görevine engel olmaya çalışıyor ve şu anda mahkemede tabii dava açılmış yargılanıyor.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Yalan, yalan söylüyorsun.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bunu da burada söylemem lazım. Bizim aramızdaki fark bu.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Yakışır, yakışır!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bizim aramızdaki fark bu. Ben, bir veteriner hekime görevinin başındayken saldıranları kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Veteriner hekim meslek icra ediyor. Ha doktor dövmüşsünüz ha veteriner hekim dövmüşsünüz, bir fark yok. Buna dikkat edeceğiz. Mahkemede hesabını hukuk karşısında vereceğiz, eğer bir yanlış yapmışsak onu vereceğiz, siz de bunu vereceksiniz.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sen önce kendi hesabını ver. Diyarbakır’da yolsuzluğa karışan hangi akraban var senin? Diyarbakır’da yolsuzluğa karışan akrabalarını söyle!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli kardeşlerim, bu sene aldığımız tedbirler sayesinde hayvan sayısının vardığı düzey bakımından artık Trakya’da da ithalata gerek kalmadı, artık Trakya’da da gerek kalmadı, dolayısıyla bu sene Trakya’ya da getirmiyoruz. Şimdi, daha önce getirdik de ne kadar getirdik? Bunu da bilelim, onu da bilginize sunmak istiyorum. Yani Türkiye’de 600 bin büyükbaş hayvan kesilir, 2-2,5 milyon küçükbaş hayvan kesilir. Trakya’ya getirilen kurbanlık hayvan sayısı 16 bin değerli arkadaşlar. O da piyasa regülasyonu açısından.

MAHMUT TANAL (İstanbul ) – Siz sadece Trakya’nın Bakanı değilsiniz, tüm Türkiye’nin Bakanısınız.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Başka da bir şeyi yok, başka da bir gerekçesi yok, başka bir miktar da değil. Yani dönüp dolaşıp işte “Hayvan ithal ettiniz.” falan denilen şey bu. Bunlar doğru değil.

Değerli kardeşlerim, bakın, veteriner hekimim üç gün rapor almış, elimde raporu yani darptan dolayı üç gün iş göremez raporu almış, bu da elimde. Hukuk karşısında ilgililer bunun hesabını verecek. Bir veteriner hekimi görevi başında darbetmek ne demektir, hukuk onun şeyini görecek.

Bir hususu daha ifade etmek istiyorum: Bizim ithalat yaptığımız bütün hayvanların ihaleleri herkese açık olmuştur. Şimdi, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili, bu önergenin sahibi burada, bu ihale salonunda, Et ve Balık Kurumunun hayvan ithalatını yaptığı salonda çekilen fotoğrafı! Çıkışta da demiş ki: “3 tane CHP milletvekilinin huzurunda ihale yapıldı.” Açık, şeffaf… Çıkışta da soruyor gazeteciler: “Efendim, ihalenin usulünde, üslubunda herhangi bir problem yok, bir şey yok.” diyor. Şimdi, burada “Efendim, işte şöyle oldu, böyle oldu.” deniyor.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Ama anlaşma yaptılar, anlaşma!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunların hepsi gerçek dışı iddialardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Kaç tane ihaleyi o firmaya verdiniz? Sayın Bakan, açıkla, kaç tane ihaleyi o Hijazi firmasına verdiniz? Lütfen, onu da bir açıkla.

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Bu ihalelerin ne kadarını Hijazi firması aldı? Lütfen bir açıklama yapın.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunların hepsi burada açık ve hukuka uygun olarak yapıldı. Biz bunların…

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Hayır, Bakansınız, yüzde kaçı açık, onu söyleyin, ihalelerin yüzde kaçını Hijazi firması aldı? Ayıptır!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O zaman madem öyleydi, niye gidip itiraz etmediniz? Niye KİK’e itiraz etmediniz? Mademki orada gözlerinizin önünde oldu, neden bunu yapmadınız? Yapsaydınız!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye’nin tarım sektörü büyüyor. Dünyanın şu anda yedinci büyük tarım ekonomisi, Avrupa’nın birinci tarım ekonomisi oldu.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Büyüklere masallar!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ve AK PARTİ sayesinde oldu, AK PARTİ Hükûmeti sayesinde. Avrupa’da bir numarayız, dünyada yedi numarayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 63 milyar dolara yakın…

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - İflas eden çiftçi sayısında dünya rekoru sizde.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunu ben söylemiyorum, OECD’nin raporu söylüyor; bunu ben söylemiyorum, Birleşmiş Milletler Gıda, Tarım Teşkilatının “Başarıya Giden Yollar” kitabı söylüyor. Bakın, burada, yayımlanmış. Bunları alın okuyun. Türkiye’yi kim tarımda büyüttü, kim hayvancılıkta büyüttü, kim de Türkiye’de hayvancılığa ve hastalıklarla mücadele edenlere zarar vermeye kalkıyor, bunu milletimiz biliyor.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Ah biraz da sen okusan Sayın Bakan! Biraz da sen okusan keşke!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye'nin tarım politikasıyla ilgili bir sorunu yok ama bu ülkenin bir muhalefet sorunu var. O sorunu millet biliyor ve gereğini yapar.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sen iktidar sorununa bak, başka bir şeye bakma! Sen iktidar sorununa bak! Sen hayvana bak, başka bir şeye bakma!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Tarımla uğraş, başka şeyle uğraşma!

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, tabii milletvekilleri olarak biz, tarımın içinde bulunduğu durumu anlattık ama biraz önce telefonlarımıza çiftçilerimiz, köylülerimiz anlatıyor “Keşke bize söz hakkı verseniz. Bunlar doğru değil. Öldük, bittik.” diyor ve şunu da ekliyorlar: “Özellikle bir konuşmacı köylülerin tuvaleti bilmediğini, yolu bilmediğini söylüyor. Bize hakaret etmiştir, biz tuvalet de biliriz, yol da biliriz. Önce milletin ne olduğunu öğrensin o sayın milletvekili! Yoksa gelsin, ben ona anlatayım ne olduğunu.” Dolayısıyla, köylüleri hakir gören bu davranışınızdan dolayı, bu ifadelerinizden dolayı kınıyorum sizi. Bunu ifade etmemi söylediler. Ben de bu vesileyle köylülere yapılan sataşmayı bu şekilde düzeltiyorum, aynen iade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural. Kayda geçmiştir.

Buyurunuz Sayın Tarhan.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkanım, Hatip, Sayın Bakan grubumuza sataşmıştır. O yüzden söz istiyorum.

BAŞKAN – Gruba…

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Grubumuza sataşma var Sayın Başkan.

İsterseniz hatırlatayım: Ana muhalefetin ucuzluğundan söz etti Sayın Bakan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

Yeni sataşmaya mahal vermeyiniz, lütfen.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Anayasal bir denetim yolu olan ve demokrasinin gereği olan bir yöntemi Sayın Bakan şöyle izah etti: “Bir CHP klasiği”, “gayriciddi” dedi ve ana muhalefetin ucuzluğundan söz etti. Böyle küçümseyen, tarımdan ve hayvanlardan sorumlu Sayın Bakan, demokrasiyle, anayasal denetimle ilgili bilgi düzeyini de açıkça ortaya koydu. Bir de “Her şeye halk karar verir.” gibi böyle bir şeyler mırıldandı ama ne söylediğini ben anlayamadım. Anayasa değişikliği konusunda yaşadığınız travma sonucu referandumdan kaçtığınızı unutmayalım, bununla ilgili beyanlarınızı unutmayalım. Bize, referandumdan kaçanlar halk goygoyculuğu hiç yapmasınlar Sayın Bakan; bu bir, bu birincisi. (CHP sıralarından alkışlar)

Sorulan hiçbir soruya ciddi bir yanıt vermeyip polemikten öteye geçmediniz. Hiçbirisi tatmin edici değildi yanıtlarınızın ve gayriciddiyet, ciddiyet, ucuzluk konusunda bizimle hiçbir tartışmaya girmemenizi öneriyorum. Çünkü kendi düşürülen uçağının peşine düşme ciddiyetini göstermeyen, çuval olayında, Marmara olayında…

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Ne alakası var ya!

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) – Sizin çok hassas olduğunuz bir olay, o yüzden söylüyorum.

…gerekli ciddiyeti göstermeyen ancak, ancak…

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Konuya gel, konuya! Ne alakası var!

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Dinlerseniz anlayacaksınız.

…sağda solda gördüğü her uçan cismi indirme gösterisi ve ciddiyetsizliği ile göz boyamaya çalışan bir zihniyetin ahfadı bize ciddiyet öğretemez; bu da iki. Ciddiyet öğretmeye kalktığında hakikaten komik kaçıyor, komik! (CHP sıralarından alkışlar)

MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Gensoruyla ne alakası var ya!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sayın Bakan ifade ederken “Bekleyin, size geleceğim.” dedi. Ben bekledim Sayın Bakan gelmedi ama geldiğinde benim ifade etmek istediğim şeyler vardı. Müsaade ederseniz söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Gelmediği için ifade edemezsiniz efendim. Bir şey söylemedi, lütfen…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Olur mu efendim? Direkt şahsımıza karşı…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, “Muhalefet sorunu var.” demek suretiyle sataşmada bulunmuştur dolayısıyla söz istiyorum.

BAŞKAN – Ama sizinle ilgili hiçbir şey söylemedi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biz muhalefet partisi değil miyiz efendim? Bu bir sataşma değil midir?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sorunun iktidar sorunu, bakan sorunu olduğunu ifade edeceğiz. Teşhisi yapacağız efendim, doktorların teşhisini ileteceğiz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet, müsaade ederseniz konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkkan.

Yeni sataşmaya mahal vermeyiniz.

6.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli üyeler; bu gensoru önergesi bizim grubumuza ait bir gensoru önergesi değil ancak bir şeyi ifade etmek istiyorum. Bizler iyi yapılan işleri hiçbir komplekse kapılmadan destekleriz, kötü yapılan işleri de buradan gelir takır takır söyleriz.

Sayın Bakanı biraz evvel bekledim, “Geleceğim.” dedi, “Size geleceğim.” dedi. Nasıl geleceğini bilmiyorum ama neler söyleyeceğini bilmediğim için ben ona bir şeyler söyleyeceğim ve bakın, sadece rakam vereceğim. 1 kilo süt 1 kilo yem yapıyorsa bu ülkede hayvancılıktan bahsedemezsiniz. 1 kilo süt 0,90 kuruştur, 1 kilo yem 0,84 kuruştur. Burada kalkıp “Hayvancılık böyle ileri gitti, böyle geri gitti.” derseniz bizi aldattığınızı zannedersiniz ama siz komik duruma düşersiniz Sayın Bakan.

Diğer taraftan, bakın, bu yıl kurban pazarına çıktınız mı hiç? Köyleri dolaştınız mı? Kurban parası 10,5 lira olmuş, kilosu, canlı hayvan. Geçen sene ne kadardı bu? 11,5 lira. Ben kendim hayvancılık yapıyorum. Geçen sene samanı 4 liraya aldım, bu sene 13 liraya aldım; aradaki fark 3 misli. Burada köylerden gelen arkadaşlarım var. Fiyatlar konusunda herhangi bir egzajere yapıyorsam beni uyarsınlar lütfen. 4 lira; 13 lira… Geçen sene kurban 11,5 lira; bu sene 10,5 lira. Niye biliyor musunuz? İnsanlar elinde kalacak hayvanı besleyemeyecekler. Bunu bildikleri için hayvanları ellerinden çıkarıyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakan karaborsacılık yapıyor demek ki!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sayın Bakan, bu gerçekler ışığında, bir kere çıkın, “Ben bu işi yapamadım arkadaşlar.” deyin, af dileyin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Türkkan.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Öğüt, buyurunuz.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkanım, ihale yapıldığı zaman ben oradaydım. Bana sataşma var, o bakımdan orayla ilgili bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

Lütfen sataşmaya mahal vermeyiniz.

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Şimdi, değerli arkadaşlar, ihaleye, ilk ben ve Ramazan Kerim Özkan, bir arkadaşımız daha gittik.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Orhan Diren…

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bakın, ihaleye -yani şu anda unuttum ama- yedi sekiz tane firma katıldı, “Tamam” dediler, fiyatlar açıklandı, hepsi dışarı çıktı, mola istediler. Mola aldıktan sonra beşi girmedi tahmin ediyorum, üçü girdi. Üçünden de ikisi çekildi birine kaldı, Hijazi firması. Sayın Bakan, sen onların sözcüsü müsün? Ben size söylüyorum, Hijazi firması bu ihalelerin yüzde kaçını aldı?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Ayıp ayıp!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Lütfen, söylesene milletin kürsüsünden, çok ayıp bu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Söyleyin, milletvekilleri öğrensin Sayın Bakan.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, burada çok ayıp ediliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – AKP’li vekiller size güven duymuyor.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Sayın Bakana dedim ki: “İthalatı durdurdun! Ben sana tarih verdim. Bir hafta önce 5 Ekimde, 10 Ekimde 10 bine yakın Mersin Limanı’ndan hayvan geldi.” Geldi mi gelmedi mi söylesene erkeksen? Gel bunu söyle! Ayıptır, bunu söyleme ya! (CHP sıralarından alkışlar) Nasıl “İthalat durdu.” diyorsun? İthalat durmadı, devam ediyor. İsterseniz firmaların ismini de vereyim. Nimet, Namet bugün hayvan getirdiler arkadaşlar, şu anda Mersin Limanı’nda. Ölüleri seçiyorlar, ölüleri, hastalıklı hayvanları seçiyorlar, ondan sonra teslim edilirken… Ben bugün konuştum, ayıptır!

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, Mehmet Şevket Eygi’yi tanırsınız değil mi? Mehmet Şevket Eygi diyor ki: “Halkımıza domuz eti yedirenlere lanet olsun!” Türkiye’de 6 milyon kilogram  kırmızı et, 3 milyon kilogram da domuz eti tüketiliyor Sayın Bakan. Bakın, Yeni Şafak gazetesinde Mustafa İslamoğlu yazıyor, diyor ki: “Seksene yakın domuz eti çiftliği var.” Bunlar nerededir? Bu millete sen nasıl domuz eti yediriyorsun? Gel bunun hesabını ver, ondan sonra konuş.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

VIII.- GENSORU (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/14) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.

YUNUS KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz.

Tamamlandı görüşmeler ama sataşma ben size yönelik duymadım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tamamlandı efendim artık.

BAŞKAN – Onun için sözüme devam ettim Sayın Kılıç.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, görüşmeler tamamlandığı için oylamayı tamamlayın, ondan sonra…

BAŞKAN – Şimdi gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunacağım: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir.

Böylece, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 17 Ekim 2012 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 18.58

 

 

X.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ

1.- 01/01/2012-30/06/2012 tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2012 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar, teklifler ve tezkereler (x)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                  

(x) Tutanağın sonuna eklidir.