TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                125’inci Birleşim

                                                                                      27 Haziran 2012 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.-  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluşuna ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Antalya-Konya il sınırının değiştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, ülkede hayvancılığın ve tarımın kaderine terk edilmiş olduğuna ilişkin açıklaması

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ülke genelinde kapatılan adliyelere ve haksızlığa uğrayan ilçelerin haklarının iade edilmesi talebine  ilişkin açıklaması

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ormanlı köyünde, köy muhtarının idare nezdinde girişimler yapmış ve yargıya başvurmuş olmasına rağmen bölge trafik istasyonu kurulacağı bahanesiyle bin ağacın kesimine başlandığına, bu işlemin durdurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Meclisin ülkedeki çatışmalara, tutuklamalara ve baskılara son verecek bir irade ortaya koyamadan tatile gireceğine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, etüt ve beslenme ilköğretim okullarındaki statü değişikliğine ilişkin açıklaması

6.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, HSYK kararıyla 44 ilçe adliyesinin tekrar görevlerine devam etmesine karar verildiğine ancak nüfusu 5 binden fazla olan Uşak’ın Karahallı ve Ulubey ilçelerindeki adliyelerin neden açılmadığına ilişkin açıklaması

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Siirt’te 4 askerin şehit olmasına ve Hükûmetin sınır ötesi operasyon yetkisini kullanması gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Siirt’in Eruh ilçesinden Görendoruk Jandarma Karakoluna giden askerlere terör örgütünün pusu kurması sonucu 4 askerin şehit olmasına ilişkin açıklaması

9.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya ili Yeşilyurt ilçesi İkizce köyünde açılan taş ocaklarının  köyde yaşayan insanların sağlığına ve çevreye zarar verdiğine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak ve 20 milletvekilinin, Niğde, Aksaray ve Nevşehir illerinde yaşanan don felaketi nedeniyle patates üreticilerinin içinde bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/331)

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 20 milletvekilinin, öğretmenlerin tüm sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/332)

3.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 33 milletvekilinin, nişasta bazlı şekerin üretimindeki artışın ve ülkemize kaçak giren tatlandırıcıların sağlık açısından doğuracağı risklerin ve şeker pancarı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/333)

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302)

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Tunceli merkezdeki bir köyde faaliyet gösteren madencilik şirketinin çevreye ve insan sağlığına olumsuz etkilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/6681)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır’daki doğal bitki türlerinin korunmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7672)

3.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya’daki TOKİ projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/7704)

4.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, TOKİ’nin yaptırdığı memnuniyet anketlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/7842)

5.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, orman yangınları için alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/8254)

6.- İzmir Milletvekili Hülya Güven’in, Meclis restoran ve kafeteryalarında sunulan ambalajlı ekmeklerde son kullanma tarihi bulunmamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı  (7/8413)

27 Haziran 2012 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),Tanju ÖZCAN (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süresi beşer dakikadır. Hükûmetin bu konuşmalara cevap verme hakkı vardır, yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluşu münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

IV.-  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluşuna ilişkin gündem dışı konuşması

 

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30 Haziran Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Ulusal politikaların temelinde “çocuk ve korunmaya muhtaç çocuk” olgusu önemli bir yer tutmalıdır. Sosyal hizmetler meselesi ve dolayısıyla da Çocuk Esirgeme Kurumu Türkiye’de köklü bir geçmişe sahiptir. Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk sosyal hizmet kurumu olan “Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti”nin kuruluş ve gelişim serüveni hayli uzun ve eskidir. Cemiyet, yaşanan savaşlar nedeniyle ailesiz kalan çocukları, Anadolu’ya göç eden ailelerin kimsesiz ve yoksul kalan çocuklarını himaye etmek amacıyla kurulmuştur, 30 Haziran 1921 tarihinde. Cemiyetin 1921 yılında 10 olan şube sayısı 1935’te 612’ye çıkmış, 1935 yılı itibarıyla da “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu” ismini almıştır.

Sosyal hizmetlerin tek elde toplanması amacını güden 2828 sayılı SHÇEK Kanunu 1983 yılında çıkarılmıştır. Bu Kanun’la, dağınık hâldeki çocuk koruma hizmetlerinin belli oranda toparlamak amaçlanmıştır.

Çocuk ve korunmaya muhtaç çocuklar meselesine büyük önem veren AK PARTİ döneminde SHÇEK’in olanakları inanılmaz bir hızla iyileştirilmiş ve 2002 yılında 121 milyon olan kurum bütçesi, 2007 yılında yüzde 500, altını tekrar çiziyorum, yüzde 500 artışla 791 milyon TL’ye yükselmiştir.

Bütün bu iyileştirmelere rağmen yine asıl hedef, Türkiye’de bütüncül, kapsamlı ve tüm kurumların etkin ve entegre olduğu bir çocuk koruma politikası kurulmasıdır. Nitekim bunun için, bilindiği üzere 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kapatılarak “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” kurulmuştur. Aynı kararnameye göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde “Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü” de kurulmuş ve 31 Aralık tarihi itibarıyla da çalışmalarına hız kazandırmıştır.

Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumunun kapatılması ve Genel Müdürlüğe devriyle birlikte çocuk meselesinin bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi mümkün kılınabilmiştir. Ayrıca, koruma sistemi sadece aile parçalanması ya da ölüm gibi sebeplerle korumayı değil, aileyi ve çocuğu bir arada desteklemeyi hedeflemiştir. 2011 rakamlarına göre, aile yanında destek verilen 29.900, kuruluştan aileye döndürülen 8.367 -lütfen bu rakama dikkat ediniz, kuruluştan aileye döndürülen çocuk sayısı tam 8.367’ye ulaşmış- danışmanlık hizmeti verilen çocuklarımızın sayısı 1.237, kuruluş bakımı altındaki çocuklarımızsa 13.908 olarak tespit edilmiştir.

AK PARTİ programında bütün bunlar yer almaktadır ve bugün çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında 20-25 kişinin kaldığı koğuş modelinden sevgi evleri ve çocuk evleri modeline geçilmiştir. Suça itilen çocuklar için yedi tane koruma, bakım ve rehabilitasyon merkezi; duygusal, cinsel ve fiziksel istismara uğrayan çocukların geçirdiği travma ve içine girdikleri davranış bozukluklarını gidermek için de tam yirmi üç bakım ve sosyal rehabilitasyon merkezi açılmıştır. Sokakta çalışmak zorunda kalan binlerce çocuk, eğitim hayatına geri döndürülmüştür. Çocuk hakları Anayasa’ya alınmıştır ve on sekiz yaşından küçük herkesin çocuk sayılması hükmü getirilmiştir. Yine, Terörle Mücadele Kanunu’nda, “taş atan çocuklar” diye bilinen çocuklarımızın yetişkinler gibi yargılanmasının da önüne geçilmiştir. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından tavsiye edilen standartlarda 2012-2016 yılları arasında yapılması gereken eylemleri de bütün bu çalışmalar kapsamaktadır.

Sonuç itibarıyla, cumhuriyet tarihimizin en köklü hizmet politikalarından biri olan çocukları koruma meselesinde, son on yılda uluslararası standartları hedefleyerek, köklü değişiklikler ve büyük başarılara imza atılmıştır. Çocuklarımızın çocuk haklarını içselleştirmiş, şefkatle himaye edildikleri bir toplumda istismardan, yoksunluktan, acılardan uzak bir şekilde yetiştirilmesi dileğiyle sözlerimi tamamlıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.

Gündem dışı ikinci söz, Antalya-Konya il sınırının değiştirilmesi hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Yıldıray Sapan’a aittir.

Buyurun Sayın Sapan. (CHP sıralarından alkışlar)

 

2.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Antalya-Konya il sınırının değiştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

 

YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya-Konya sınırının değiştirilmesiyle ilgili gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi anlatacaklarım bir film senaryosu değil ya da Yeşilçam kuşağında yayınlanmıyor, başrollerinde Erol Taş, Önder Somer, Kenan Pars ya da tecavüzcü Coşkun da oynamıyor. Bu olay tamamen gerçek dışı, bu olay sıra dışı, bu olay dâhiyane, “rantta son nokta” diye isimlendirebilirsiniz.

Antalya’dan taş ocağı ruhsatı alamayanlar, dostlarını devreye sokup akıllara zarar bir şey yaptılar. Sizce ne yapmış olabilirler? Sıkı durun. Antalya’dan ruhsat alamayınca Antalya’nın toprağını taş ve mermer uğruna deşmek için Konya’dan ruhsat aldılar. “İyi ama Konya, Antalya toprağı için ruhsat veremez.” diyeceksiniz değil mi? Verir, verir. Nasıl mı? O bölgeyi Konya’ya bağlayarak yani sınırı değiştirerek. Peki, kim yaptı? Antalya’dan taş ocağı ruhsatı alamayacağını anlayan iktidar yandaşı rantçılar. Nasıl yaptılar? Kime yaptırdılar? Obama’nın o ünlü parmak işaretiyle ayağına çağırdığı Türkiye Cumhuriyeti’nin en başarısız Dışişleri Bakanına, âdeta, görev vererek yaptırdılar. Dış politikada Türkiye Cumhuriyeti’nin en başarısız Bakanı olarak tarihe geçen Davutoğlu, iş yandaşa çıkar sağlamaya gelince her AKP’li gibi ne kadar başarılı olduğunu göstermiştir.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Başarının ne demek olduğunu bilmek lazım önce.

YILDIRAY SAPAN (Devamla) – Nasıl? Cin gibi değil mi? Ben şapka çıkardım. Anlaşılan rant konusunda modifiye olmuşlar. Vallahi, Nobel kızmasın ama 2012 Nobel rant ödülüne layık bir durum diye görüyorum. Yandaşa gelir getirici unsurlardaki repertuar oldukça genişlemiş.

Değerli arkadaşlar, sözü geçen yer Gembos Endemik Bölgesi’nde bulunmaktadır, Altınbeşik Millî Parkı toprağıdır. Burası Dünya Orman Örgütüne korunmak üzere verilen alan. Altında beş milyar yaşında dünyanın bilinen en büyük ikinci yer altı gölü bulunmaktadır. Burası yaban keçilerinin yaşam alanıdır. Benzeri hiçbir yerde bulunmayan bitki ve çiçek türleriyle kaplıdır. Burası bir geofit cennetidir. Üç yüz ile yedi yüz yaşları arasında ağaçlar vardır. Buralar, bir zamanlar yemyeşildi, şimdi de böyle…  Ta ki, AKP’nin “para uçlu mermer makineleri” buraya girinceye kadar. Şimdi her yer, gördüğünüz gibi mermer tozlarıyla kaplı. Osmanlıdan bu yana Antalya’nın olan bu topraklar, Davutoğlu’nun önerisi, Abdullah Gül, İdris Naim Şahin, Tayyip Erdoğan’ın da üçlü kararnamesiyle bir anda Konya’nın oldu, bir gecede hatta bir saat içinde. “Para” deyince beyinlerinin sol lopları harekete geçen bu zihniyet, maalesef, Antalya’nın cenneti sayılabilecek doğa harikası bir yeri rant uğruna yerle bir etmiştir.

İl Genel Meclisi üyemiz Ali Erkan bu olayı yargıya taşıdı, kendisine buradan teşekkür ediyoruz. Ben, birçok kez açıklamalar yaptım, soru önergesi verdim, araştırma önergesi verdim ama kimseden tık yok. Peki, Antalya’nın AKP’li vekilleri ne yaptı dersiniz? Çıt çıkarmıyorlar. Evet, Antalya’nın ciğerini deştiler ama onlardan tıs yok; korktular, ürktüler, pıstılar, üç maymunu oynamayı tercih ettiler. Tek kelimeyle, yazıklar olsun! Aldığınız oy haramdır.

Milletvekili, bulunduğu ilin hakkını hukukunu, korur, sahip çıkar, gerektiğinde sesini yükseltir. Vatandaşın ve yaşadığı şehrin hakkını savunmak namus borcudur. Millet bizi buraya dilsiz şeytanlık yapmaya göndermedi. O hâlde, haksızlık karşısında susmayacağız ama anlıyorum, başlarında rantın kılıcı var; başlarında dünyanın en beceriksiz Dışişleri Bakanı ve AKP yandaşlarının isteği var, egosu var; başlarında AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, İdris Naim Şahin üçlüsünün yandaşı sahiplenme duygusu var; başlarında 2hortumların hortumu yeşil hortum” var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce anlattığım ve bana…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen neden bahsediyorsun ya?

YILDIRAY SAPAN (Devamla) – Dinlersin, cevap verirsin. O kadar ilgilisin işte!

Biraz önce anlattığım ve bana şapka çıkarttıran bu olay, AKP’nin yandaşlarına rant için bir ilin sınırlarıyla oynamasının ötesinde, kendisi gibi düşünmeyenlere, oy vermeyenlere karşı takındığı düşmanca tavrı da göstermektedir. Anlaşılan, AKP, yerel seçimlerdeki yenilgisini kabullenememiştir. Bu tavır, Tayyip Erdoğan’ın, seçim yenilgisinden sonra “Yirmi sekiz kez geldim, bu olur mu?” cümlesiyle iyice belirginleşmiştir. Halkın tercihine saygı göstermemiş, tam tersine, cezalandırma yöntemine başvurmuştur. Zaten yetersiz olan yatırımları, 2009 yılından sonra askıya almıştır. Cezalandırmanın son aşaması ise Antalya topraklarının Konya’ya bağlanmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILDIRAY SAPAN (Devamla) – Ama bu baskılar, haksızlıklar, sınırlarımıza tecavüzler Antalyalıları korkutamaz. Tam aksine, tepkilerimizi artıracak, sınır tecavüzcüleri ilk seçimde seçmenin tokadını yiyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sapan.

Gündem dışı üçüncü söz, Bitlis’in sorunları hakkında söz isteyen Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Zenderlioğlu. (BDP sıralarından alkışlar)

3.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bitlis’in sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Ayrıca, KESK’e yönelik yapılan operasyonda gözaltına alma yöntemini de kınıyorum.

23 Ekim 2011 yılında Van’da meydana gelen depremden dolayı, coğrafik olarak yakın olan Bitlis’in Adilcevaz ilçesi de büyük tahribat görmüştür. Allah’a çok şükür, burada, insan, can kaybı olmamıştır ama mal varlığı da yok olmuştur. O günden bugüne değin resmî anlamda hiçbir katkı sunulmamıştır. Tamamen halkın yardımlarıyla o halk, bu kışı, o naylon çadırlarda geçirmiş, bir kısım halk da metropollere göç ederek ilkbahara kadar kendini idame etmiştir. Ancak bu ilçemizin merkez Adilcevaz Belediyesi ve Aydınlar beldesi de AKP’nin belediye başkanları tarafından yönetilmektedir, o belediye onların tasarrufundadır. Ancak bugüne değin bu belediye ve belediyelere de hiçbir yardım yapılmadığı da ortadadır.

Ancak şunu söylemek istiyorum: Bu Hükûmet bu depremde zarar gören insanlara neden yardım yapmadı? Neden bugüne kadar bunlarla ilgili bir proje gerçekleştirmedi? Neden bu duruma seyirci kaldılar? Bu oturulmaz hâlde olan 19 köyün 4’ü ise tamamen yıkılmış. Bu köylerden Akçıra, Yarımada, Aşağı Süphan, Heybeli, Arunus‘a, diğer köylere ayrıca bir yardımları oldu mu? Bunlarla ilgili herhangi bir rapor ellerinde var mı? Bu konuda bir projeleri var mı ya da bir çalışma programları var mı? Sayın bakanlara soruyorum. Halk bu zorlu dönemini yaşarken sizler ne yaptınız? O feryat, figan yükselirken siz neredeydiniz? Bu acılara seyirci kaldınız.

Sayın Bakan, geçenlerde Van’la ilgili çalışmalar yürüttüğünü… Bu çalışmalarda Adilcevaz’dan hiç söz edilmemiş ve Adilcevaz’ın sorunlarıyla hiç ilgilenilmemiş. Bu Adilcevaz’ın sorunlarıyla ne zaman ilgilenecekler? “Adilcevaz binası, Adilcevaz’ın köylerindeki oturma alanları ne zaman programa alınacak?” diye Adilcevazlılar gibi ben de merak ediyorum.

İkinci bir sorun Ahlat ilçemizde. Tabii ki sonbaharda çiftçimizin şeker pancarının, patates ürünlerinin çoğu tarlada kaldı. Biliyorsunuz ki kış çok erken başladı ve deprem dolayısıyla ürünler tarlada kaldı. Bugüne kadar, bu insanlar, bu afat nedeniyle herhangi bir yardım almadı. Şimdi soruyorum: Sayın Tarım Bakanı bu konuda herhangi bir çalışma yapıyor mu? Buna yönelik bizim önergelerimiz oldu; bu önergeler tamamen hayal mahsulü biçimindeki cevaplarla geçiştirilmeye çalışıldı.

Tabii ki, bu sorunların yanında en büyük sorun sağlık sorunudur, işsizlik sorunudur. Belki işsizlik sorunu Türkiye'nin sorunudur ama Bitlis’te en çok görülen sorunların başında işsizlik sorunu gelmektedir çünkü üretim yok. Üretilen ürünler dahi pazar bulamama kuşkusuyla bugün birçok ürün ekilmemektedir. Tabii ki daha önce ekilen tütün yasaklanmıştır, şeker pancarına da kota konulmuştur. Bu nedenle, bu alanda da herhangi bir çalışma yok.

Ovakışla diye bir beldemiz vardır. O beldenin belediye başkanı bir çöp arabasını almak için defalarca müracaatta bulunuyor. İki yıldan beri maalesef bu çöp arabası verilmiyor, hatta şunu söylüyorlar, diyorlar ki: “Bir AKP’li milletvekili telefon açarsa belki biz bu çöp arabasını verebiliriz.” Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun; o zaman biz burada ne iş yapıyoruz, ne için biz buradayız? Yani bürokrasi bu kadar ileriye gidebiliyorsa kanunlar ne işe yarıyor diye merak ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Sırayla geliyorum… Tatvan ilçemizdeki sorunlar: Biliyorsunuz ki Tatvan Belediyesi BDP’li…

BAŞKAN – Sayın Zenderlioğlu, süreniz tamam efendim.

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Bir dakika daha bana müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Hayır, böyle bir şey yok; lütfen. Herkese aynı…

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Bir havaalanı sorunu vardır. Bu havaalanıyla ilgili verdiğimiz önergelere verilen cevap: “Böyle bir havaalanı olmayacaktır.” ama maalesef bizim Bitlis milletvekillerinin verdikleri demeçler burada. Şimdi Bakana mı inanalım, milletvekillerine mi inanalım? Takdir sizindir.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, sisteme giren arkadaşlarımıza yerlerinden birer dakika söz vereceğim sırasıyla.

Sayın Özkan…

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, ülkede hayvancılığın ve tarımın kaderine terk edilmiş olduğuna ilişkin açıklaması

 

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ülke hayvancılığı, tarımı kaderine terk edilmiş, Sayın Tarım Bakanı Meclise uğramıyor, ortalıkta yok. Atlarda ruam hastalığı görülüyor ki -bu hastalığa mankafa hastalığı da denir- bu hastalığın yıllardır ülkemizde eseri kalmamıştı. Bir devlet büyüğümüze Irak’tan at hediye ediliyor, o atın barındığı yerde o at hastalanıyor, beraberinde polis atlarından 3 tanesi iğneyle uyutuluyor, Bakanlıkta tık yok. Şap hastalığı memleketi kasıp kavuruyor, milyonlarca Türk lirası kaybediliyor, Bakanlıkta tık yok. Kırım Kongo kanamalı ateşi can alıyor, Bakanlıkta yine tık yok. Buğday fiyatında yüzde 10 artış  var yani 10 kuruş artış verildi, köylü perişan, burada bir yetkili göremiyoruz. Bu konuda Bakanlık yetkililerini, grubu uyarıyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Sayın Işık…

 

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ülke genelinde kapatılan adliyelere ve haksızlığa uğrayan ilçelerin haklarının iade edilmesi talebine  ilişkin açıklaması

 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün de dile getirdiğim gibi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15/6/2012 tarih ve 347 sayılı Kararı’yla içinde Kütahya ili Domaniç ve Şaphane ilçelerinin adliyelerinin de bulunduğu 146 adliye kapatılmış, ancak aynı Kurulun bir hafta sonra aldığı 383 sayılı Karar’la bu adliyelerden 44’ünün yeniden, bulundukları yerlerde görevlerine devam etmesi kararı verilmiştir. Bu 44 adliyenin 23’ünün nüfusu Domaniç ilçesinden, 13’ünün nüfusu da Şaphane ilçesinin nüfusundan daha düşüktür. Kütahya ili Domaniç ve Şaphane halkı şu anda isyandadır, ayaktadır.

Yapılan bu haksızlığa bir an önce son verilmesini ve Adalet Bakanlığının bu kararı yeniden gözden geçirerek ülke genelinde haksızlığa uğrayan ilçelerin hakkını iade etmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bayraktutan…

 

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ormanlı köyünde, köy muhtarının idare nezdinde girişimler yapmış ve yargıya başvurmuş olmasına rağmen bölge trafik istasyonu kurulacağı bahanesiyle bin ağacın kesimine başlandığına, bu işlemin durdurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Burada, ben, Artvin Ormanlı köyü muhtarı Mülki Baydar’ın bir feryadını Mecliste duyurmak istiyorum. Artvin Ormanlı köyünde bölge trafik istasyonu kurulacak bahanesiyle şu saatlerde, bugün sabahtan, bin ağacın kesimine başlanmıştır. Jandarma eşliğinde Orman Dairesi ekipleri gelerek alelacele damgalama işlemine başlamışlardır. İlgili köy muhtarımız -biraz önce bahsettim- bunun önlenmesi için idare nezdinde girişimler yapmış olmasına rağmen, yargıya başvurmuş olmasına rağmen, ne yazık ki yapmış olduğu başvurular sonuçsuz kalmış ve idare tarafından jandarma eşliğinde orman ekipleri gönderilerek kesime başlanmıştır. Bu feryadı, bu köyün muhtarının ve köyün feryadını Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirmeye çalıştım. İnşallah yetkililer duyarlar ve bu kıyıma, bu cinayete bir son verirler, bin tane ağacın kesimini önleriz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayraktutan.

Sayın Tüzel…

 

4.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Meclisin ülkedeki çatışmalara, tutuklamalara ve baskılara son verecek bir irade ortaya koyamadan tatile gireceğine ilişkin açıklaması

 

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, toplumla âdeta bir savaş hâlâ devam etmekte, bir çılgınlıktır sürüyor. İçeride savaşın son bulmadığı, komşumuz Suriye’yle savaşın eşiğine geldiğimiz bir dönemde yasama yılını kapatıyoruz.

Siirt Eruh’ta 4 askerimizin ölüm haberi geliyor. İşkenceyle Mücadele Günü’nde sokak ortasında işkence görenlerin sayısı artıyor. Durum böyleyken Meclisimiz 30 bin yeni polis kadrosu ihdas etmek için yasa görüşüyor. Sadece sendikal faaliyetleri nedeniyle bir konfederasyonun 58 yöneticisi gözaltına alınıyor ve onlara “Neden grev yaptınız?” diye soruluyor. Başbakan, Suriye’ye ayar vermek isterken, dönüp bir kez daha gazetecileri, köşe yazarlarını hizaya çekmeye kalkıyor.

Meclisimiz kapanırken ölümlere, çatışmalara, tutuklamalara, baskılara son verecek bir irade ortaya koyamadı. Bugün Meclisi ziyaret eden üretici köylüler kullandıkları mazotta ÖTV’nin kaldırılmasını isterken, bundan önce, savaş istemediklerini, örgütlü üretim, örgütlü ve özgür demokratik ortam istediklerini söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tüzel.

Sayın Öğüt…

 

5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, etüt ve beslenme ilköğretim okullarındaki statü değişikliğine ilişkin açıklaması

 

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Etüt ve beslenme ilköğretim okulları, resmî ve özel statüde kurulmuş okullardır. Sadece İstanbul’da pilot olarak on dokuz okulda denenen bu okulların amacı, anne ve babası çalışan öğrencilerin tüm gereksinimlerini karşılayabilmektir. Dolayısıyla, İstanbul’da yalnızca 20 bin çalışan anne ve baba, gözleri arkada kalmadan çocuklarını bu okullara emanet etmiştir. Ne var ki etüt beslenmeli okulların ani bir kararla statüsünün değiştirildiği kamuoyuna yansıdı. Kurayla öğrenci alan bu okullara kayıt yaptıran velilere okullardan “Kura çekimleri durduruldu.” mesajı ulaştığı, ilgili talimatın da İl Millî Eğitim Müdürlüğünden geldiği belirtiliyor. Hiçbir açıklama sunulmadan yapılan ve velilerin hâlen nedenini bilmediği bu işlem doğru mudur? Gerekçesi nedir? Bu okullara umudunu bağlayan veliler neden mağdur duruma düşürülmüştür? Devletin eğitim hizmetleri kapsamında bu tür hizmetleri yaygınlaştırması gerekirken, hangi sebeple dönüşüm yapılmak istenmektedir? Bu okulların yapıları hangi statüyle devam edecektir? Bu tür olumsuzluklara karşı çıkan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yılmaz…

 

6.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, HSYK kararıyla 44 ilçe adliyesinin tekrar görevlerine devam etmesine karar verildiğine ancak nüfusu 5 binden fazla olan Uşak’ın Karahallı ve Ulubey ilçelerindeki adliyelerin neden açılmadığına ilişkin açıklaması

 

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, biz burada görüşlerimizi dile getiriyoruz ama ne yazık ki bizi dinleyecek Hükûmetten yetkili insanlar yok. Öncelikle onların da olmasını temenni ederdik.

Daha önce de ben dile getirdim, Uşak’ın Karahallı ilçesinin ve Ulubey ilçesinin adliyeleri kapatıldı, diğer adliyelere bağlandı. Her iki ilçemizin de nüfusu 5 binin üzerinde ve dosya sayıları da yeterince var ancak daha sonra 22 Haziranda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun aldığı karar çerçevesinde kırk dört ilçede kapatılan adliyelerin yeniden açılmasına karar verildiğini öğrendik.

Bu ilçeleri ben gözden geçirdiğimde 1.600 nüfuslu ilçeler var Sayın Başkanım. Böylesine ilçeler de yeniden açılıyorsa Uşak’ın 5 bin ve 6 bin nüfuslu olan ilçelerindeki adliyeler neden açılmıyor? Buna yazılı soru önergesi de verdik, Bakanlıktan herhangi bir cevap gelmedi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla görüştüğümde, Adalet Bakanlığının önerisiyle ancak bunları görüşebileceklerini söylediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Sayın Vural…

 

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Siirt’te 4 askerin şehit olmasına ve Hükûmetin sınır ötesi operasyon yetkisini kullanması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu ama her bir Genel Kurulda, her gün, maalesef, bu kürsülerden, şehit haberlerinden dolayı üzüntülerimizi ifade etmek durumunda kalıyoruz.

Yani gerçekten bilemiyorum, bunlar, bu ifadelerimiz, maalesef, yani milleti tatmin eden ifadeler de değil. Türk milletinin 4 evladı şehit oldu ve bugün burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmete verdiği sınır ötesi operasyon yetkisiyle PKK’nın bertaraf edilmesine yönelik bir millet iradesinin kullanılmadığı bir ortam içerisinde biz bu şehit haberleri münasebetiyle sadece üzüntülerimizi bildiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Cenabıhak’tan rahmet diliyorum elbette ama şehitler ölmez, vatan bölünmez; bunu herkes aklına alsın.

O bakımdan, eğer Hükûmetin elinde bir yetkisi varsa ve bu yetkiyi kullanmıyorsa bu yetkiyi kullanmayanların da iki cihanda hesap vereceğini herkes bilmelidir diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın Hamzaçebi…

 

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Siirt’in Eruh ilçesinden Görendoruk Jandarma Karakoluna giden askerlere terör örgütünün pusu kurması sonucu 4 askerin şehit olmasına ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Eruh ilçesinden Görendoruk köyü jandarma karakoluna giden askerlere terör örgütünün pusu kurması sonucu bazı askerlerimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, silahlı kuvvetlerimize ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum ve bir kez daha, tekrar ifade ediyorum: Terörü vasıta kılan kimlik politikalarının varacağı, ulaşabileceği hiçbir şey yoktur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Ağbaba…

9.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya ili Yeşilyurt ilçesi İkizce köyünde açılan taş ocaklarının  köyde yaşayan insanların sağlığına ve çevreye zarar verdiğine ilişkin açıklaması

 

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, ben de Malatya ili Yeşilyurt ilçesi İkizce köyü muhtarı Sayın Hüseyin Yazlak’ın çığlığını Türkiye Büyük Millet Meclisinden duyurmak istiyorum. Hüseyin Yazlak diyor ki: “Bizim köyümüz merkeze çok yakın bir köy. Ancak, her ne hikmetse, köyümüzde bulunan boş dağlarımız birilerinin para kazanması uğruna peşkeş çekiliyor. Köylerimiz, köylerimizin üst tarafları yağma ediliyor.” Bu açılan taş ocakları hem köylülerin, köyde yaşayan insanların sağlığıyla oynuyor hem de çevreyi yok ediyor. Bu konuda, dağları, taşları satmaktan başka hiçbir iş yapmayan, Malatya’daki bütün değerleri sağa sola peşkeş çeken AKP Hükûmetinin şimdi dağlarımıza gözünü diktiğini söylüyor. Bunu, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi aracılığıyla iletiyorum ben.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak ve 20 milletvekilinin, Niğde, Aksaray ve Nevşehir illerinde yaşanan don felaketi nedeniyle patates üreticilerinin içinde bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/331)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Niğde, Aksaray ve Nevşehir illerimizde yaşanan don felaketi, ülkemizdeki patates üreticilerinin içinde bulunduğu sorunlar ve patates ürünlerinin donması sonucu üreticilere ve ülkemize verdiği ekonomik zararın araştırılıp alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi ve buna ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Doğan Şafak                                                                (Niğde)

2) İhsan Özkes                                                                 (İstanbul)

3) Muharrem Işık                                                              (Erzincan)

4) Bülent Tezcan                                                              (Aydın)

5) Mahmut Tanal                                                              (İstanbul)

6) Gürkut Acar                                                                  (Antalya)

7) Kadir Gökmen Öğüt                                                      (İstanbul)

8) Namık Havutça                                                             (Balıkesir)

9) İlhan Demiröz                                                              (Bursa)

10) Erdal Aksünger                                                           (İzmir)

11) Ali Serindağ                                                               (Gaziantep)

12) Sedef Küçük                                                               (İstanbul)

13) Veli Ağbaba                                                               (Malatya)

14) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                                            (Kayseri)

15) Mehmet Şeker                                                            (Gaziantep)

16) Aylin Nazlıaka                                                            (Ankara)

17) Mehmet Hilal Kaplan                                                  (Kocaeli)

18) Hülya Güven                                                              (İzmir)

19) Tolga Çandar                                                             (Muğla)

20) Sakine Öz                                                                  (Manisa)

21) Ayşe Nedret Akova                                                     (Balıkesir)

Gerekçe:

Niğde'nin merkez köyleri Hasaköy, Konaklı, Edikli, Orhanlı, Ağaçaşar, Bağlama, Alay, İnli, Gölcük, Elmalı, Ovacık, Çiftlik ilçesi; Divarlı, Bozköy, Kula ve Çardak köylerinde, Aksaray ve Nevşehir illerimizde patates üreticilerinin mevsim koşullarından kaynaklanan nedenlerden dolayı patates ürünleri tarlada donmuştur.

Niğde Tarım İl Müdürlüğü'nün ön tespitine göre 1.400 üretici mağdur olup, yaklaşık 50 bin dekar ekili alanda patates donmuştur. Çiftçinin dekar başı 4 ton ürün aldığı hesaplanırsa, 200 bin ton patatesi tarlada donmuştur. Şu anda patatesin fiyatı kilo başına 300 kuruştur. Yaklaşık olarak 60 trilyon ekonomik kayıp ve çiftçimizin zararı vardır. Patatesin üretim maliyeti, kilo başına 600 kuruştur. Yalnızca Niğde'de, sadece üretim maliyetleri hesaplandığında, don olayında çiftçi 120 trilyon zarara uğramıştır.

2090 sayılı yasaya göre % 40 mal varlığını ve gelirini kaybeden çiftçinin mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir. Don olayı ile karşılaşan bazı çiftçiler, Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı değildir. İcar yoluyla başkalarının tarlalarını ekim-dikim yapmaktadır. Ayrıca Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı olmayan çiftçilerin de mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir. Çiftçi geçen yıl da patates ürününü 600 kuruş olan maliyetine satmıştır.

Çiftçilerimizin yaşanılan don olayı dışında, başka ağır sorunları da vardır. Patates, yıllardır çiftçiye para kazandırmamıştır. Enerji Bakanlığı tarafından elektriğe zam yapılmadığının açıklanmasına rağmen, çiftçiler tarımsal sulamada kullandığı elektrik fatura bedellerinin önceki dönemlere göre çok yüksek olduğunu beyan etmektedir. Bu kapsamda çiftçiye daha ucuza elektrik verilmesi istenmektedir.

MEDAŞ, elektrik dağıtım sisteminde meydana gelen kayıp ve kaçak kullanım sebebiyle, faturalara "trafo kayıp ücreti" ve "açma-kapama ücreti" olarak ek ödeme bedeli yansıtmaktadır. Çiftçiler, yetkililer tarafından oluşan kayıpların önlenmesi için tedbir alınmadığını beyan etmektedir. Niğde Çiftlik ilçesi ve ova köylerindeki (Bağlama, Alay, Gölcük, Orhanlı, Ağaçaşar, Divarlı, Bozköy ve civar köyleri) patates üreticileri, yerin 180  metre altından kuyu suyu çıkararak üretim yapmaktadır. Bu durum doğal sulama ile çiftçilik yapan üreticilerle ürün maliyeti hususunda haksız rekabete sebep olmaktadır.

Çiftçinin TEDAŞ'a ve TEDAŞ'tan ayrılarak özelleşen elektrik dağıtım kurumlarına olan borçları yıllardır sürüncemededir. Çiftçinin tarımda kullandığı elektrik nedeniyle TEDAŞ'a 2.200.000.000 lira (iki milyar iki yüz milyon), özel sektöre 500.000.000 lira (beş yüz milyon), borcu bulunmaktadır. Elektrik borcuna yürütülen 1.200.000.000 lira (bir milyar iki yüz milyon) faiz ile birlikte, toplam borç 2.700.000.000 liraya (iki milyar yedi yüz milyon) ulaşmış durumdadır. 161 bin Tarımsal Sulama Abonesinin borcu bulunmaktadır. Bu borçluların % 30 civarının elektriği kesik durumdadır.

Çiftçilerimizin içinde bulunduğu sorunlardan kurtulması, üretim sıkıntılarının giderilmesi ve yerinde tespit edilen sorunların, doğru uygulanan Tarım politikaları ile ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

 

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 20 milletvekilinin, öğretmenlerin tüm sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/332)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlığına

Türkiye'de öğretmenler her geçen gün biraz daha zorlaşan ekonomik, demokratik ve mesleki sorunlarla karşılaşmaktadır. Öğretmenlerimizin yaşadığı sorunlar bugüne kadar yeterli derecede tartışılmamış, öğretmenlerimizin sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmek yönünde yeterli ve gerekli adımlar atılmamıştır. Bunların dışında, AKP iktidarı kadrolaşma, eğitimin niteliğini değiştirme, açlık sınırına yakın ücret, bilimsellikten ve ulusal değerlerden yoksun müfredat programları, sözleşmeli öğretmenlik ve yargı kararlarını tanımama gibi uygulamalarla öğretmenlerimizin içine düştüğü sorunlar çığ gibi büyümüştür.

Eğitim sistemimizde derslik, okul, öğretmen, memur ve hizmetli açıklarına da çözüm üretmeyen AKP hükümeti, okulların araç gereç ve fiziki altyapı ihtiyaçları giderilmesinde de somut adımlar atmamıştır. Son yıllarda eğitimde özellikle altyapıda çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bunların başında öğrencilerimizin eğitim öğretim alacağı derslik sayısının yetersizliğidir. Türkiye'de okul ve derslik sayısı öğrenci sayısına paralel olarak ve ihtiyaca yanıt veren düzeyde değildir. Okulların üçte ikisinde ikili eğitim yapılmakta, birleştirilmiş eğitim ve taşımalı eğitim uygulamaları sürmektedir. Eğitimin başındaki en yetkili ağız olan Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer'in ifadesiyle 160 bin dersliğe ihtiyaç duyulmaktadır. Bununla birlikte Sayın Bakan "Bütün bunlara rağmen altyapı yetersizliği ne kadar fazla olursa olsun, fiziki şartlarımız ne kadar yetersiz bulunursa bulunsun bu sorunları aşacak yegâne güç öğretmenlerimizin elindedir" diyerek sorumluluğun önemli bölümünü öğretmenlerimizin üzerine yıkmaktadır.

Oysa öğretmenlerimiz bu sorumluluğu paylaşabilmek ve yerine getirebilmek için kendini geliştiren, yenileyen öğretmen modeli benimseyebilmek için yeterli gelir seviyesine sahip değillerdir. Toplumu şekillendirecek insanları yetiştiren meslek grubu olarak öğretmenlik mesleği gerek ekonomik gerekse sosyal olarak hak ettiği noktaya taşınmalıdır. Öğretmenlik mesleği toplum içinde saygınlığını giderek yitirmeye başlamış ve öğretmen yetiştirme politikalarındaki hatalar ve tutarsızlıklar, öğretmenliğin meslekler hiyerarşisinden hak ettiği yeri almasını, öğretmenlerin Türk toplumundaki statülerinin yükselmesini engellemiştir. Böylece öğretmenlik mesleği, gerek maddi, gerekse manevi olanakları bakımından cazip bir meslek olmaktan çıkmıştır.

Her yıl Eğitim Fakültelerinden yaklaşık 50 bin öğretmen mezun olmaktadır. Gerçekleştirilen atama sayıları ile birlikte bugüne kadar ataması yapılmamış ve yeni mezun olmuş öğretmenlerimiz bir arada düşünüldüğünde yaklaşık 400 bin ataması yapılmayan, işsiz öğretmen atanamadığı için mağduriyet yaşamaktadır. 400 bin civarında atanamayan öğretmen iş ararken, 160 bin öğretmenin açıkta olması da anlaşılır bir durum değildir. Eğitim Fakültelerinden mezun olan ve ataması yapılmayan öğretmen, mesleğini icra edilebilmek için KPSS barajını geçmeye çalışmaktadır. Bununla birlikte hızla artan ataması yapılmayan öğretmen sayısına, yeni kurulan üniversitelerin eğitim fakültelerinden mezun olacak gençlerimiz de eklenmektedir. Bu gerçek, "öğretmen yetiştirilmesi" ve "öğretmenlerin iş güvenceli, kadrolu olarak istihdam edilmesi" konusunda hiçbir planlamanın olmadığını göstermektedir.

Parçalanmış öğretmen aileleri de eğitimde kanayan bir yara olarak karşımızda durmaktadır. Eşlerinden, çocuklarından uzakta görev yapmak zorunda kalan aileleri parçalanan öğretmenlerin bu sorunu Milli Eğitim Bakanlığı'nın yanlış politikaları sonucu ortaya çıkan bir gerçekliktir. Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'da KHK ile yapılan değişiklikle öğretmenlerin özür grubu tayin hakkına getirilen kısıtlama öğretmenlerin sorunlarını daha da katlamıştır.

Öğretmenlerin sorunlarına çözüm üretileceği yerde her yıl katlanarak büyümesi öğretmenlerin çalışma koşullarını, öğretmenlerin yaşamlarını ve genel olarak eğitimin niteliğini olumsuz etkilemeyi sürdürmektedir. Öğretmenlerimizin tüm sorunlarının tespit edilmesi ve bu sorunların nasıl çözümlenebileceğinin kapsamlı olarak araştırılması için Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğinin yapılmasını arz ederiz.

1) Namık Havutça                                                     (Balıkesir)

2) Veli Ağbaba                                                          (Malatya)

3) Mahmut Tanal                                                       (İstanbul)

4) Ayşe Nedret Akova                                                (Balıkesir)

5) Muharrem Işık                                                       (Erzincan)

6) Bülent Tezcan                                                       (Aydın)

7) Gürkut Acar                                                          (Antalya)

8) Ali Serindağ                                                         (Gaziantep)

9) Erdal Aksünger                                                     (İzmir)

10) İhsan Özkes                                                        (İstanbul)

11) Sedef Küçük                                                       (İstanbul)

12) Kadir Gökmen Öğüt                                             (İstanbul)

13) Faik Tunay                                                          (İstanbul)

14) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                                     (Kayseri)

15) Mehmet Şeker                                                     (Gaziantep)

16) İlhan Demiröz                                                     (Bursa)

17) Aylin Nazlıaka                                                    (Ankara)

18) Mehmet Hilal Kaplan                                           (Kocaeli)

19) Hülya Güven                                                       (İzmir)

20) Tolga Çandar                                                      (Muğla)

21) Sakine Öz                                                           (Manisa)

 

3.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 33 milletvekilinin, nişasta bazlı şekerin üretimindeki artışın ve ülkemize kaçak giren tatlandırıcıların sağlık açısından doğuracağı risklerin ve şeker pancarı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/333)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de Şeker pancarı üretiminde gübre, mazot ve tarımsal ilaç gibi girdilerde sübvansiyonlar uygulanmaması ve fabrikaların verimliliğini arttıracak teknolojiyle donatılmaması, maliyetlerinin yüksekliğine ve şeker fabrikalarının %50 atıl kapasiteyle çalışmasına neden olmaktadır. Özelleştirme kapsamına alınan fabrikaların, özelleştirmesiyle bulundukları bölgede doğuracağı sosyoekonomik sonuçlar, NBŞ üretimindeki artış ve ülkemize kaçak giren tatlandırıcıların sağlık açısından doğuracağı riskleri ve Şeker pancarı üreticilerinin ve pancar yan ürünlerinin üretim ve pazarlama aşamasındaki sorunlarının araştırılarak pancar üretiminin ekonomik ve sosyal verimliliğinin arttırılması için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Muharrem Işık                                                       (Erzincan)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

3) Veli Ağbaba                                                          (Malatya)

4) Muhammet Rıza Yalçınkaya                                   (Bartın)

5) Mehmet Ali Ediboğlu                                             (Hatay)

6) Kadir Gökmen Öğüt                                               (İstanbul)

7) Ahmet İhsan Kalkavan                                           (Samsun)

8) Gürkut Acar                                                          (Antalya)

9) Candan Yüceer                                                     (Tekirdağ)

10) Durdu Özbolat                                                     (Kahramanmaraş)

11) Celal Dinçer                                                       (İstanbul)

12) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                         (İstanbul)

13) Ali Rıza Öztürk                                                    (Mersin)

14) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

15) Ali İhsan Köktürk                                                 (Zonguldak)

16) Rahmi Aşkın Türeli                                              (İzmir)

17) Haluk Eyidoğan                                                   (İstanbul)

18) Emre Köprülü                                                      (Tekirdağ)

19) İlhan Demiröz                                                     (Bursa)

20) Ali Demirçalı                                                      (Adana)

21) Bülent Tezcan                                                     (Aydın)

22) Namık Havutça                                                    (Balıkesir)

23) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

24) Erdal Aksünger                                                   (İzmir)

25) İhsan Özkes                                                        (İstanbul)

26) Sedef Küçük                                                       (İstanbul)

27) Faik Tunay                                                          (İstanbul)

28) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                                     (Kayseri)

29) Aylin Nazlıaka                                                    (Ankara)

30) Mehmet Hilal Kaplan                                           (Kocaeli)

31) Hülya Güven                                                       (İzmir)

32) Tolga Çandar                                                      (Muğla)

33) Sakine Öz                                                           (Manisa)

34) Ayşe Nedret Akova                                              (Balıkesir)

Gerekçe:

Şeker Pancarı tarımı ve sanayisi; istihdam sağlayan, tarımın yapıldığı bölgelerde çiftçiyi toprağa bağlayarak iç göçün yavaşlamasına ve bölgesel kalkınma farklarının azalmasına en büyük katkıyı sağlayan sektörlerden biridir.

1 dekarında yaklaşık 10 işgücü istihdam sağlayan şeker pancarı, ülkemizde 3,2 milyon dekar şeker pancarı tarımı yapıldığı göz önüne alınırsa, yılda yaklaşık 123.000 tam istihdam sağlar. Geçimini doğrudan veya dolaylı olarak sektörle ilişkilendirmiş 10 milyon insanımızın iş ve ekmek kapısıdır. Pancar tarımı, alternatif ürünlerden buğdaya kıyasla 20, mısıra göre 10 ve ayçiçeğine kıyasla 5 kat daha fazla istihdam yaratmaktadır.

Yeşil enerji olarak da tanımlanan ve son yıllarda dünyada üretimi ve kullanımı yaygınlaşan Biyoetanol'ün en önemli hammaddesidir. ABD ve AB Biyoyakıt kullanım hedeflerine ulaşmak için ciddi politikalar geliştirmektedir. Biyoetanol üretiminin ana hammaddesi olan şeker pancarı üretimine hız verilmeli ve biyoetanol üretimine hassasiyet gösterilmelidir.

Türkiye, dünyada en büyük pancar ekim alanına sahip ülkelerden biri iken 2001 sonrası AB uyum yasaları çerçevesinde çıkarılan Şeker Yasasından olumsuz etkilenmiş ve ekim alanlarında daralma yaşanmıştır. Avrupa Birliği Şeker Reformu ile şeker üretiminin daha az rekabetçi şartlara sahip üye ülkelere aktarılmasını amaçlamaktadır. Bunun Türkiye'deki şeker sanayini olumsuz etkileyeceği bir gerçektir. Özelleştirme kıskacındaki yüzde 50 atıl kapasiteyle çalışan şeker fabrikalarındaki üretim azalmasına rağmen bazı yıllar şeker tüketiminin artması kaçak şeker ve ihtiyacın üzerinde NBŞ ithalatının yapıldığını göstermektedir. Bu nedenle, mevcut fabrikaların verimliliğini arttıracak teknolojik donanımlara kavuşturulması gerekmektedir.

Çeşitli hastalıklara neden olduğu gerekçesiyle AB ülkelerinden 16'sında NBŞ üretimi yasaklanmışken ülkemizde gerek sağlık gerekse ülke ekonomisi açısından çok büyük zararları bulunan NBŞ üretimi sürekli arttırılmaktadır. 1998’de 220 bin ton üretim 2009’da 515 bin tona çıkmıştır. 2007/2008 pazarlama yılı sonunda ülkemiz şeker stoku 119.000 ton iken NBŞ kotası yüzde 35 oranında arttırılmıştır. 2008/2009 pazarlama yılı sonunda şeker stoku 230.000 bin ton iken NBŞ kotası %25 arttırılmıştır. 2009/2010 yılında ise ülkemizin ürettiği pancar şekerinin 1 milyon tondan fazlası depolarda dururken ve pazarlama yılı sonunu 600-700 bin ton stokla kapatacağı tahmin edilirken NBŞ kotası yüzde 50 arttırılmıştır.

Ülkemizde son 8 yılda yapılan NBŞ uygulamaları neticesinde, 2,2 milyonluk şekerin üretilememesi, 300 bin hektar alanda pancar tarımının yapılmaması, 3,2 milyar dolarlık katma değer kaybı, 60 bin tarım işçisinin işini kaybetmesi ve 4,5 milyon ton küspe ve 600 bin ton melasın üretilememesi ve dolayısıyla 150 bin tonluk et açığının oluşmasına sebep olmuştur.

Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunda sağlığı tehdit eden NBŞ üretimi yasaklanmışken, ülkemizdeki NBŞ üretiminin arttırılmasının sebeplerinin araştırılması gerekmektedir. Türkiye'de Şeker üretiminin geleceği ve şeker pancarı üreticilerinin sorunlarını araştırmak üzere bir araştırma komisyonu kurulmasına ihtiyaç vardır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302)(X)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 302 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, gruplar adına, birinci sırada, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.

Sayın Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Yine konu ve amaç bütünlüğü olmayan, içerik itibarıyla aralarında hiçbir bağlantı bulunmayan otuz beş kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklikler yapan torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

Bu teklif ile hane içindeki kişi başına düşen geliri aylık net asgari ücretin 1/3’ünden az olan kişiler, sigortalı olsa da, emekliği aylığı alsa da sosyal yardım kapsamına alınmaktadır. Temmuz 2012 itibarıyla net asgari ücrete göre hane içindeki kişi başına düşen geliri 246 lira 60 kuruşun altında kalan yani 4 kişilik bir aileye göre 986 lira 40 kuruşun altında kalan geliri olanlar kapsama girmektedir. Tabii ki çocuk sayısı arttıkça daha yüksek geliri olan aileler de kapsama girmektedir.

Bu kıstasın adaletli olduğu söylenemez. Uygulamada birçok şikâyetle karşılaşılacağı şimdiden görülmektedir. Doğru olan, ailelerin birey sayısına göre asgari geçim tutarının belirlenerek buna göre sosyal yardım kapsamının tespit edilmesi ve fakir kütüğünün oluşturulmasıdır. Esasen, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nun amaç ve kapsamına fakruzaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan, sigortalı olmayan ve emekli aylığı almayan vatandaşlar girmektedir. Dolayısıyla, kanunun amaç ve kapsamına da tezat bir düzenleme yapılmaktadır. O nedenle kanunun tümüyle gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Burada dikkat çeken husus, AKP İktidarının vatandaşlarımızı yoksulluğa mahkûm ettiğini, fakru zaruret içinde bıraktığını, bir torba kömüre, bir paket makarnaya muhtaç hâle getirdiğini zımnen kabul etmesi ve bunu kanun maddesi olarak düzenlemek zorunda kalmasıdır.

Nitekim, devletin kurumları olan TÜİK ve Merkez Bankasının raporları da vatandaşın yoksullaştığını, yoksulluğun yanında borç batağına girdiğini teyit etmektedir.

TÜİK araştırmalarına göre, vatandaşın yaklaşık üçte 2’si maddi yoksunluk içinde olup yüzde 87,5’i evinden uzakta bir haftalık tatili bile ekonomik nedenle yapamamaktadır.

Merkez Bankasının raporlarına göre de AKP İktidarı boyunca ailelerin geliri 3,4 kat artarken borçları tam 37,6 kat artmıştır.

Daha geçtiğimiz günlerde Konya Valiliğinin önünde intihar eden vatandaşımızın yanında 26 bin lira borcu olduğunu gösteren kredi kartı ekstresi bulunmuştur. Dolayısıyla, Türkiye’nin büyüdüğü, zenginleştiği, kişi başına gelirin 10 bin doları aştığı sözlerinin laftan ibaret olduğu görülmektedir.

Tabii ki büyüyüp zenginleşenler de var; AKP döneminde kaçakçılar, vurguncular, faizciler, tefeciler, rantiyeciler ve yandaşlar köşe olmuştur. Asgari ücretliler, emekliler, işçiler, memurlar, esnaf, çiftçiler ve köylüler ise fakirleşmiş, genel olarak sosyal yardıma muhtaç hâle gelmiştir. Bu teklifte yapılan düzenleme de bu durumun kanunen tescili anlamına gelmektedir.

Afetten zarar görenler de sosyal yardım kapsamına alınmaktadır. Afetten zarar görme hususunun 3294 sayılı Kanun kapsamına alınması doğru değildir. Afet konusunu içeren ilgili kanunlarda iyileştirme yapılması daha doğru olacaktır.

AKP Hükûmeti, afetten zarar gören çiftçilerimizin zararını telafi etmediği gibi, ayrımcı uygulamalar da yapmaktadır. Son bir yıl içerisinde don, sel, kar basması, kum fırtınası, kuraklık gibi afetler nedeniyle Konya’nın birçok ilçesinde çeşitli tarihlerde afetler yaşanmış ancak çiftçilerimizin hasarları telafi edilmemiştir. Bu ay içinde yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile don nedeniyle ürünleri yüzde 30’un üzerinde hasar gören patates üreticilerine dekar başına 300 lira destek verilmiş ancak Güneysınır ilçemizde yüzde 95’e kadar hasar olduğuna dair resmî tespitler bulunmasına rağmen dikkate alınmamış, Emirgazi, Karatay ve Seydişehir ilçelerimizde hububat ve patateste don ve kuraklık nedeniyle büyük hasar olmasına rağmen kararname kapsamına alınmamıştır. AKP Hükûmetinden ayrımcı uygulamalara son vermesini ve afetten ürünleri hasar gören çiftçi ve köylümüze bir an önce sahip çıkmasını talep ediyorum.

Değerli milletvekilleri, teklif ile şehit yakınları ve gaziler de sosyal yardım kapsamına alınmaktadır. Şehit yakınlarını ve gazileri sosyal yardıma muhtaç hâle getirmesi AKP Hükûmetinin en büyük ayıbıdır. Sözler de verilmiş olmasına rağmen, şehit yakınları ile gazilerin özlük haklarının iyileştirilmesi, haklarının genişletilmesi ve aralarındaki adaletsiz uygulamaların giderilmesi için gerekli düzenlemeler bugüne kadar yapılmamıştır. İstismarda sınır tanımayan AKP, referandum sürecinde, özel ayrımcılık yapacağım diye gazileri ve şehit yakınlarını aldatmıştır. Sosyal yardım kapsamına almak mıydı verdiğiniz sözler? Kömür vererek mi özel ayrımcılık yapacaksınız? Bu durum, AKP zihniyetinin istismar ve ikiyüzlü siyaset anlayışının bariz göstergelerinden birini ortaya koymaktadır. Şehit yakını ve gazilerin aylıklarının iyileştirilmesi, şehit yakını ve gaziler arasında adaletsiz ve ayrımcı uygulamaların düzeltilmesi, iş imkânının ikiye yükseltilmesi, şehidin anne ve babasına yaş ve muhtaçlık şartı aranmaksızın aylık bağlanması, şehit ve gazi çocuklarına üniversite kontenjanı verilmesi, şeref aylığının başka bir gelir veya aylık alınıp alınmadığına ya da bir işte çalışıp çalışmadığına bakılmaksızın kesintisiz ve tam olarak ödenmesi, konut kredisinden yararlanma gibi konularda Milliyetçi Hareket Partisi olarak onlarca kanun teklifi verdik. Gelin, oy birliğiyle bu konuları bu teklife dâhil edelim, bu onuru hep birlikte yaşayalım, şehitlerimizin emanetlerine ve gazilerimize hep beraber sahip çıkalım. Özellikle, iktidar sorumluluğu olan AKP Grubuna sesleniyorum: Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin sorunlarına çözüm getirmeye her zaman olduğu gibi şu anda da varız. Bu teklif bir fırsattır. Gelin, verdiğiniz sözlerin de yerine gelmesi için bu imkânı kullanalım. Yoksa, Başbakan ve bakanlar “Meclis kapanmadan çıkacak.” diye yine mi aldattılar?

Başka verilen sözler de yerine getirilmemiştir. AKP Hükûmeti sürekli umut tacirliği yapmaktadır. Başta belediyeler ve il özel idarelerinde olmak üzere sözleşmelilere kadro sözü veren Sayın Başbakan değil miydi? “Sözleşmelilere kadro çalışması yapıldığını açıklayan Başbakan Erdoğan’ın bu konuda bir televizyon kanalında bir ifadesi olduğunu söylediler, ben de bu konuda, konuyu Başbakanımıza aksettirdim ve o da bu konu hakkında çalışma yapmamızı söyledi. Önümüzdeki Bakanlar Kurulunda bu durumu gündeme getirebiliriz.” diyen Çalışma Bakanı nerede? 4/C mağdurlarına kadro sözü verenler, 4/C’lilere aile yardımı verileceğini söyleyen Sayın Hayati Yazıcı nerede? “Taşeron işçileri köle gibi. Bu kabul edilemez.” diyen, iyileştirme için çalışma başlatıldığını söyleyen Çalışma Bakanı nerede? Kadroya geçemeyen geçici işçilerin durumuna üzülen, “Bu geçici işçi kardeşlerimizin sorununu çözmek inşallah yine bizlere nasip olur.” diyen Sayın Başbakan nerede?

Yıllardır muhtar maaşlarının iyileştirileceği sözünü veren AKP hükûmetlerinin tüm içişleri bakanları, “Ben de emekli olursam herhâlde bir köyde muhtarlığa aday olabilirim.” diyerek Köy Kanunu’nun çıkacağına yönelik umut veren Sayın Bülent Arınç nerede?

2007 seçimlerinden bir hafta önce, 15 Temmuz 2007 tarihinde bir televizyonda yaptığı açıklamada, seçimden sonra ilk masaya yatırılacak konunun polislerin özlük hakları olduğunu söyleyen Sayın Başbakan nerede?

Verilen sözlerin hepsi arşivlerde kayıtlı ancak bu yasama yılının da sonuna geldik, bizzat Başbakan ve bakanlar tarafından verilen sözler yine bir başka bahara kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi ile TÜBİTAK ve ÖSYM Başkanlığına, şirket kurma, kurulmuş şirketlere ortak olma yetkisi verilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığına 25 müşavir, Sanayi Bakanlığına 10 müşavir, YURTKUR’a 5 müşavir, ÖSYM Başkanlığına 5 müşavir kadrosu ihdas edilmekte, bazı bakanlık ve kurumlarda yeni birimler oluşturulmaktadır.

Şu AKP zihniyetine bakın ki bir taraftan kendilerine hoyratça müşavirlikler dağıtıp yeni arpalıklar oluştururken, bir taraftan da ilçelerde vatandaşa hizmet eden askerlik şubelerini ve adliyeleri birer birer kapatmaktadır. Adliyelerin kapatılması işlemi tam bir rezalete dönüşmüştür. Başlangıçta 218 adliyenin kapatılacağı ifade edilirken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15 Haziran 2012 tarihli kararıyla 146 adliye kapatılmış ancak Adalet Bakanlığının müdahalesi sonucu HSYK geri adım atarak 22 Haziran 2012 tarihli kararı ile kapatılan adliye sayısını 102’ye düşürmüştür. HSYK, AKP’nin çiftliği hâline mi gelmiştir? Bir haftada ne olmuştur? Aldığı kararı neden değiştirmiştir? Hangi etkili ve yetkili AKP’lilerin tesiri olmuştur? HSYK, 22 Haziran 2012 tarihli kararında “Coğrafi şartları, nüfusu, güvenlik ve iş durumları ile birleştirilen adliyelere olan uzaklık ve ulaşım imkânlarını dikkate aldım” diyor. Peki, bir hafta önceki kararda neyi dikkate almıştınız? Adliyesi kapatılan Hüyük ilçemizin Beyşehir’e uzaklığı bazı köyleri itibariyle 50 kilometreye kadar varmaktadır. Emirgazi ilçemizin Konya’ya uzaklığı da 60 kilometreden fazladır. Hüyük’ün nüfusu, kapatılması iptal edilen 44 ilçenin  bile 23’ünün nüfusundan fazladır. Hüyük Adliyesinin iş yükü yine bu ilçelerin birçoğundan daha fazladır. Lütfen, ilçe adliyelerinin dosya sayılarını açıklayın, yapılan haksızlıkları o zaman görürsünüz. Dolayısıyla ortaya konulan gerekçeler doğru değildir. Nüfus itibarıyla çok daha küçük, iş durumu çok daha az, il merkezine veya bir başka ilçeye daha yakın birçok ilçede adliye kalırken Hüyük ve Altınekin adliyeleri neden kapatılmıştır? Hüyüklü ve Altınekinli hemşehrilerim bunun hesabını sizden soracak. İlçeler arasında ayrımcılık yapanların ve buna seyirci kalanların yakasına da elbette yapışacak.

AKP’nin amacı vatandaşa hizmet etmek mi, yoksa vatandaşa hizmet eden kurumları kapatmak mı? Askerlik şubelerini kapat, adliyeleri kapat, şimdi de sıra belde belediyelerinin kapatılmasında. Zaten “Kapatacağım” diye belediye başkanlarımızın yetkilerini de gasbettiniz. Ama biliniz ki, vatandaş da AKP’nin defterini bir daha açılmamak üzere kapatacaktır. Hele ki, Habur’da teröristlerin ayağına gidip mahkeme kurarken, ilçesindeki mahkemeyi kapatanları vatandaş asla unutmayacak ve affetmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin can alıcı maddesi 39’uncu maddesidir. Bu madde ile Sayıştay Kanunu’nun 35’inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının kullanımına ve denetim görevini yerine getirmesine katkılar sunan çok önemli anayasal bir kuruluşumuzdur. Ancak teklif ile Sayıştay denetimi göstermelik bir hâle dönüştürülmektedir. Sayıştay denetimi etkisizleştirilmekte, denetimden kaçılmaktadır. Sayıştay, bağımsız dış denetim kurumu olmaktan çıkarılmakta, bakanlık, hatta denetlenen kurumun denetim birimi konumuna sokulmaktadır. Denetim raporlarının içeriği sınırlanarak, denetlenen idarelerin uygun görmediği bir denetim raporu düzenlenmesi imkânsız hâle getirilmektedir.

6085 sayılı Sayıştay Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 5 Aralık 2010 tarihinde kabul edilmiş olup, yürürlüğe gireli bir buçuk yıl olmuştur. Sayıştay, daha bu Kanun’a göre yaptığı denetimleri tamamlamamıştır. Henüz ortada Sayıştay denetim raporu bulunmamaktadır.

Hâlihazırda denetim elemanları tarafından hazırlanan denetim raporu taslakları denetlenen kurumlara gönderilmiş olup, bu kurumların cevabına göre oluşturulacak nihai taslaklar ilgili Sayıştay dairelerine gönderilecek, daireler bu taslak raporları değerlendirecek ve daha sonra da yine Sayıştay üyelerinden oluşan Rapor Değerlendirme Kurulu tarafından taslak rapor değerlendirilip son  şeklini aldıktan sonra denetim raporuna dönüşmüş olacaktır.

Dolayısıyla, yeni Sayıştay Kanunu’na göre denetim süreci tamamlanmış değildir. Bu nedenle bir yanlış ya da eksik uygulamadan bahsetmek mümkün değildir. Bu durumda teklifte yer alan hususların bir ihtiyaçtan doğduğunu söylemek de mümkün değildir. O hâlde neden korkuyorsunuz? Gocunduğunuz konular mı var? Bu telaşınız nedendir?

Yapılan düzenleme ile Sayıştayın bağımsız daire ve kurullarının yapması gereken rapor değerlendirme işlevi, sicil, disiplin, terfi yönünden başkanlık etkisinde ve emrinde olan denetçilerin oluşturduğu komisyonlara devredilmektedir. Denetimde fiilen yer almayan kişilerden süzgeç komisyonlar oluşturulmaktadır. 

Sayıştay Kanunu hükümlerine göre Sayıştay üyelerinden oluşan bağımsız daireler ve Rapor Değerlendirme Kurulu varken, raporların bu kurullara gelmeden Başkanlık bünyesinde ön elemeye tabi tutulması, denetimin bağımsız ve tarafsızlığını ortadan kaldıracaktır.

Yine, ilama konu olması gereken, kamu zararına ilişkin denetim raporlarının ilgili Sayıştay dairesi tarafından yargılanmadan önce ön inceleme ve ayıklamaya tabi tutulması yargı dairelerini işlevsiz kılacak ve denetçilerden oluşan bu komisyonları dairelerin üzerinde yetkili bir konuma getirmiş olacaktır.

Yapılan düzenlemeyle, denetimin kapsadığı iş ve işlemler ile bunlardan ilgili mevzuata uygun olduğu tespit edilen hususlara da raporda yer verilmesi hükme bağlanmaktadır.

Denetim raporları -adı üzerinde- faaliyet raporu değildir. Mevzuata uygun işlemlere denetim raporunda yer verirseniz kurumların tüm faaliyetlerini rapora yazmanız gerekir ki böyle bir denetim raporu olamaz.

Yine, bir denetimde tespit edilemeyen kanuna aykırı bir işlemin, bir yolsuzluğun sonraki bir denetimde tespit edilmesi hâlinde, o konuda rapor düzenlenmesinin yasaklanmasını öngören düzenleme asla kabul edilemez, böyle bir denetim anlayışı olamaz.

Yapılan düzenleme ile “…gerekliliği, ölçülülüğü, etkililiği, ekonomikliği, verimliliği ve benzeri gerekçelerle uygun bulunmadığı yönünde görüş ve öneri içeren yerindelik denetimi sayılabilecek denetim raporu düzenlenemez.” denilmektedir. 

Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılması, hesap verebilirliğin ve mali saydamlığın sağlanması hususuna ilişkin hükümler; 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 1’inci ve 68’inci maddelerinde, Sayıştay Kanunu’nun 1’inci, 7’nci ve  35’inci maddelerinde açık bir ifadeyle yer almakta, bakanların, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması ile hukuki ve mali konularda Başbakana ve Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu oldukları belirtilmektedir.

Bütün bu hükümlere rağmen etkililik, ekonomiklik ve verimlilik ilkeleri yönünde görüş ve öneri içeren rapor düzenlenemeyeceğine ilişkin düzenleme yapılması, tam bir çelişki ve karmaşaya neden olacaktır. Denetim elemanı, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılması konusunda rapor yazabilecek mi, yazamayacak mı? Birçok maddede hatta aynı maddede hem yaz diyor hem de yazamazsın diyor, gel de çık işin içinden. Modern denetim kavramlarını kanunla yerindelik kapsamında değerlendirmek uluslararası standartları ve genel kabul görmüş çağdaş denetim anlayışıyla bağdaşmamaktadır.

Sonuç itibarıyla bu düzenleme AKP zihniyetinin kamu kaynaklarını etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanmadıklarının da itirafıdır. AKP Hükûmeti Türkiye Büyük Millet Meclisine hesap vermekten kaçmaya yönelik düzenleme yapmaktadır. Hesap verme korkusuyla denetimden kaçış için zemin aramaktadır. Kaçacak delik aramaktadır. Bunun başka bir izahı bulunmamaktadır. Biliniz ki hangi düzenlemeyi yaparsanız yapın, hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın denetimden kaçamayacaksınız. Yargı önünde hesap vermekten kurtulamayacaksınız. Çıkardığınız kanunlar buna engel olamayacaktır. Korkunun ecele faydası yoktur. Devleti yağmalayan, kul hakkına el uzatan bütün soyguncu ve vurguncuların yakasına yapışılacaktır. Yetim hakkı yiyenlerden, devleti soyanlardan hesap sorulacaktır. Bu hesabı da sormak Cenabı Allah’ın izniyle Milliyetçi Hareket Partisine nasip olacaktır.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu ülkenin ihtiyacı olan, halkın ihtiyacı olan yasaları yapmak hepimizin boynunun borcu ama  bu yasaları irdeleyerek, bu yasaları birlikte tartışarak, bu yasaları enine boyuna tartışarak yapmak bu Meclisin temel görevidir. Ama bir torba getiriliyor, bu torbada olmayan şey yok. Bir kere ben Meclisin diğer komisyonlarının üyelerinden özür diliyorum. Plan Bütçe Komisyonunu ilgilendirmeyen, Plan Bütçe Komisyonundan geçmesi gerekmeyen, Plan Bütçe Komisyonuyla hiç ilgisi, alakası olmayan, Millî Eğitim Komisyonu, Sağlık ve Aile Komisyonu, Bayındırlık Komisyonu, Adalet Komisyonu, aklınıza hangi komisyon gelirse bu komisyonları hiçe sayarak -altını çiziyorum- bir torbayı getirip bizim önümüze dayattılar. Ben özür diliyorum diğer komisyonların üyelerinden.

Biz çalışalım Plan Bütçe Komisyonu olarak, sabahlara kadar çalışalım ama bize başka komisyonların görev ve sorumluluğunda olan bir şey getirilip, bir imzayla, “Kabul edenler… Etmeyenler…” şeklinde, tartışılmadan, nedenleri ve niçin getirildiği söylenmeden bir önergeyle bize dayatma yapıldı. Bunun adı torba değil, çorba oldu.

Değerli milletvekilleri, söyleyeceğim, halkın, toplumun faydasına olan her şeye varız ve nitekim destek verdiğimiz birçok madde de var. Nitekim bu torbada olmayan şey yok, ehliyetten deprem konutlarına kadar. Tabii, önemli maddeler var, mutlak destek verdiğimiz, açıkça önergelerine imza attığımız maddeler var. Biz duyarsız değiliz, yeter ki siz halkın istediği şeyleri getirin ama tartışalım, tartışmadan, tek bir imzayla, bir önergeyle, “yaptık, oldu” şeklindeki olgu hepimizi üzdü arkadaşlar.

Şimdi, burada, örneğin 99 depreminde bazı illerimizde iş yerleri yapılmış hiçbir fiziki ölçüm yapılmadan, hemen yapalım, oldubitti. Bugüne kadar oralara kimse girmemiş, insanlar borçlandırılmış, insanlar mağdur olmuş, iş yeri mağdurları var. Burada aslında bir eksik var “Alıp da içinde oturmayanlar” diyor ama alıp da içinde oturan, mağdur olan insanlar da var. Aslında o eksik bu maddede. Bizim o mağdurların hepsinin yanında yer almak görevimizdir. Bu nedenle bu maddeye tüm arkadaşlarımla olumlu baktık.

Yine, Kredi ve Yurtlar Kurumunun öğrencilerimizin sosyal devletin gereği olarak en iyi koşullarda, yurtlarda kalması için öncelikle beş yıllık kiraladığı yurtları on yıla çıkarma teklifi getirdi -memnuniyetle- çünkü üniversitede okuyan çocuklarımızın gayet çağdaş bir şekilde devletin, sosyal devletin şemsiyesi altında bu Kredi Yurtlar Kurumunun yurtlarında kalması hepimizi sevindirir, memnuniyetle hep beraber buna destek verdik.

Ama değerli arkadaşlarım, Türkiye, TÜBİTAK… TÜBİTAK’la ilgili bir yasa getiriliyor, bilimsel hiçbir şey tartışılmadan. Ben bilemem, ben TÜBİTAK’la ilgili faaliyetleri bilemem. Bunu, TÜBİTAK’ı kim bilir? Bilim insanları bilir, akademik kariyeri olan insanlarımız bilir. TÜBİTAK’a şirket kurdurma görevi -aynen- ve TÜBİTAK’ın istediği şirketlere, istediği oranda ortak olmak görevi veriliyor. Arkadaşlar, TÜBİTAK bilimsel bir akademidir ama Plan ve Bütçe Komisyonunda, ilgili komisyonda tartışılmadan, bilimsel hiçbir özelliği tartışılmadan bir şekilde bir teklif olarak getirilmesini hakikaten çok yadırgadık. Hükûmet teklifi olarak gelir, enine boyuna işlenir, döner, ilgili komisyon eğer gerek varsa buna onay verir. Bu nedenle TÜBİTAK’ın bu torba tasarı içerisinde getirilip Plan ve Bütçe Komisyonunda hiçbir bilimsel tarafı incelenmeden bir şekilde yer almasından üzüntülerimi bildiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca yine Diyanet İşleri Başkanlığı, hepimizin Diyanet İşleri Başkanlığıdır ama onun 15 olan müşavir kadrosunu izah etmeden, niçin gerekli olduğunu söylemeksizin gelip bir önergeyle tekrar bu torba yasaya konulmasının hakikaten ben nedenini bilmek istiyorum. 15 müşavir yerine, niçin 40 kişiye çıkarıyorsunuz? Bunu birisi bana izah etsin. Diyanet İşleri Başkanlığından -hiçbir yetkili gelmeksizin…- Bana birisi izah etsin.

Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığının başka konularda da bu kadar hassas olmasını isterim. 15 kişilik müşavir kadrosunun 40’a çıkarılması yönünde bir önerge getirdiği gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı, bu ülkede yaşayan tüm inanç gruplarının… Ben on yıldır söylüyorum; bu ülkede cemevlerinin bir şekilde halkın bir gerçeği olduğunu söylememe rağmen hep kulak ardı edildi. Cemevleri, bu ülkenin, Alevi, Bektaşi kardeşlerimin bir gerçeğidir. Bu gerçeğe artık, yapay olarak bakamazsınız, palyatif bakamazsınız. Cemevleri, bu ülkede yaşayan Alevi, Bektaşi kardeşlerimin inancına bir saygıdır. On yıldır söylüyoruz. Ben şahsen on yıldır bu kürsülerde bu gerçeği söylememe rağmen, maalesef hep kulak ardı ediliyor.

Yine bir sorun vardı; 97 öncesi ilkokulu bitirmiş, ehliyet almamış vatandaşlarımızın sekiz yıllık eğitimden dolayı ehliyet almasının önüne geçilmişti. O zaman yasa öyle çıkmış. Bu yasayla, bir şekilde, 97 öncesi ilkokul mezunlarının ehliyet almasında yine tüm komisyonun ortak değerleriyle birlikte buna karar verdik ve o vatandaşlarımızın mağduriyeti önleniyor.

Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin yer altı kaynakları bu ülkenin önemli bir değeridir. Yine, tartışılmadan –altını çiziyorum- hiç tartışılmadan, yer altındaki linyit madenlerinin Özelleştirme İdaresine devredilerek yer altıyla… Eskiden ne oluyordu? Redevans şeklinde özelleştiriliyordu; yer altı satılmıyordu, yerin altı yine devletindi, belli yıl, belli süre işletmesini veriyorlardı ama şimdi, linyit madenlerinin özelleştirilmesi yani kaynağıyla beraber… Arkadaşlar, bu, Anayasa’ya aykırıdır. Yer altı kaynakları bu ülkenin toprağıdır. Bu ülkenin toprağını yer altıyla beraber satmak Anayasa’nın en temeline karşı bir aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle, ya hiç tartışılmadan, tek bir önergeyle… Bunun tartışılacak yeri Enerji Komisyonudur, saatlerce tartışılmalı, ülke gerçeği neyse doğrusu bulunmalı ama maalesef yine bir önergeyle linyit madenlerini, kaynaklarıyla beraber özelleştirme yolu açılmıştır. Yazıktır.

Değerli arkadaşlarım, özelleştirme yaptınız. Enerji dağıtım şirketlerini özelleştirdiniz ve bunların denetimini de EPDK’ya verdiniz. Şimdi, aynen ifade şu: “EPDK, denetiminde başarılı olamadı. Bu nedenle EPDK’nın denetim yetkisini tekrar Bakanlığa alıyoruz.” Bu, şudur arkadaşlar, bunun özeti şudur: Biz bu özelleştirmede başarısız olduk, halka sahip çıkamadık, halkın menfaatlerini koruyamadık. EPDK –aynen ifade bu- yeterince  denetim yapamadığı için -altını çiziyorum, bu bir itiraftır- özelleştirmede halkın menfaatlerini koruyamadınız. Biz günlerce burada bağırdık, “Özelleşen enerji dağıtım şirketleri halka hizmet etmiyor, tek bir amacı var, kâr amacı, bunun için yapıyor.” dememize rağmen bize kulak asmadınız ama şimdi itiraf ediyorsunuz: “EPDK yeterli denetimi yapmadı, bize verin, Enerji Bakanlığına.” Enerji Bakanlığı kimdir, EPDK kimdir? Ali-Veli, Veli-Ali ama burada bir tek itiraf vardır: “Biz başarılı olamadık denetimde.” Özelleştirilen enerji dağıtım şirketlerinin halka yaptığı zulmü aslında hepiniz biliyorsunuz, halka yaptığı zulmü hepiniz benden daha iyi biliyorsunuz. Köyde elektrik arızalanıyor, günlerce kimse gitmiyor, bu bir zulümdür. Gelin, sosyal devlet anlayışıyla… Olayın nereye geldiğini dikkatlerinize sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine Başkent Doğalgaz; ayrıcalık sağladınız, günlerce size “Başkent Doğalgazın borçları ne oluyor?” dedik, “Başkent Doğalgazın 2007’de dondurulan borçlarını kim ödeyecek?” dediniz, en son çare özelleştirdiniz, hep bozuldu. En son çare şimdi şuna göz diktiniz: “Yüzde 100 hissesiyle bunu satalım.”

Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçları ne olacak? Acaba özelleştirmeden gelecek parayla borçlar kapanacak mı? 2007’den beri faizleri ne olacak? Tam bir fiyasko arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, başka bir şey yaptınız, sanayi ve ticaret odaları üyeleriyle, üyelerinin ortak kararıyla ve belli organları olan ve nasıl seçim yapılacağı, nasıl… Her şey belli. Ha, bunu beğenmiyorsanız, eğer sanayi ve ticaret odasındaki arkadaşlarım bu seçim yönteminin adil olmadığını söylüyorlarsa, otururlar, Odalar ve Borsalar Birliği ortak tüm odalar bir araya gelir, yeni bir model belirlenir, yeni model tartışılır ve uygulanır ama arkadaşlar, maalesef üzüldüğümüz nokta şu: “Meclis iradesini halktan alıyor.” diyorsunuz. Hayır, Meclis iradesi halka baskı yapıyor. Bir önergeyle sanayi ve ticaret odalarının seçimine müdahale etmeyi hiçbir vicdan hazmedemez, bir önergeyle.

Ben özür diliyorum Sanayi ve Ticaret Komisyonundan. Bunun tartışılacak yeri orasıdır. Tartışılmadan… Ve Odalar ve Borsalar Birliğinden gelen temsilci, siz katlediyorsunuz. Böyle bir uygulama odaları birbirine düşürür. “Böyle bir uygulama olamaz, uygulanamaz.” demesine rağmen getirip buraya koyuyorsunuz.

Türkiye olarak eğer, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin hükmi şahsiyetine saygı duyuyorsak, bir önergeyle, tartışılmadan “Niçin? Neden?” demeden getirip buraya koyuyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, hakikaten bu, halkın iradesine veya sanayi ve ticaret odasının seçmen iradesine pranga takmaktır. Eğer bugünkü yöntem doğru değilse, getirin, ilgili komisyonda tartışın; oturun, buna göre karar verin ama bir önergeyle sadece “Kabul edenler… Etmeyenler…” şeklinde getirilmesi benim vicdanımda yara açmıştır. Ben, tüm sanayi ve ticaret odasındaki üyelerden özür diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayıştay… Sayıştay Yasası bir buçuk yıl önce -bu Mecliste eski olan arkadaşlarımız bilir- günlerce çalışıldı, günlerce tartışıldı, ilgili komisyonda aylarca tartışıldı, ilgili komisyonu Plan ve Bütçe Komisyonunda alt komisyonlar kuruldu, aylarca tartışıldı ve bu Meclisten, Meclis iradesinin bütünü her maddeye “Tamam.” demedi belki ama  Sayıştayla ilgili bir yasa çıktı.

Daha aradan bir buçuk yıl geçmeden Sayıştayın denetim yetkilerinin bir kısmını elinden almak, en azından, geçen dönem aylarca emek veren insanlara bir saygısızlıktır. Daha bir buçuk yıl oldu! Bu nedenle, hakikaten, bir kara lekesidir bu teklifin. Getirilir, varsa bir eksik, tartışılır, konuşulur.

Sayıştay Başkanlığının hiçbir görüşü yok. Sayıştay Başkanlığı lütfedip Meclise gelmiyor. Meclisteki bu yasanın görüşmelerine çağrılmasına rağmen, davet edilmesine rağmen Meclise gelmiyorsa, bunun neden gelmediğini, niçin gelmediğini kimse sorgulamıyor.

Sayıştaya, kendi hakkında verilen bir karara savunma hakkı verilmiyorsa ve davet edildiği hâlde yine gelmiyorsa ben bunun ismini ne koymak istiyorum biliyor musunuz? Sayıştaya yapılan bir darbedir. Siz hani darbelere karşıydınız? Biz karşıyız. Evet, Sayıştay bas bas bağırıyor, “Ben buna karşıyım.” diyor ama varıp getiriyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bunun adı Sayıştaya yapılan bir darbedir.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları, Meclis açılır açılmaz, Türkiye’deki öğretmen ihtiyacıyla ilgili bir yasa teklifi verdi. Maalesef burada öğretmenlerle ilgili yani öğretmen atamalarıyla ilgili bir madde var ama Sayın Hamzaçebi ve arkadaşlarının verdiği, Türkiye’nin gerçeği hiçbir rakam dikkate alınmadı. Türkiye’de öğretmen açığı vardır. Türkiye’deki çocuklar hepimizin çocuklarıdır. Bunu palyatif tedbirlerle, 30 bin öğretmen atayarak sorunu çözemeyiz. Bu işin temel çözümü, Türkiye’de ne kadar öğretmen açığı varsa bunu temelden çözmektir. Her yıl palyatif çözülüyor ve öğretmen olmuş gençlerimiz de hep umutsuzluğa kapılıyor. Gençleri umutsuzluğa kaptırmak bizim hakkımız değil. Bu ülkede gerçek öğretmen ihtiyacı neyse saptanıp ve o miktar kadar, atamanın yapılması kadar doğal bir şey yoktur.

Yine, polislerle ilgili bir kadro, emniyet görevlileriyle ilgili… Arkadaşlar, sadece kadro ihdasıyla olmaz. Vatandaşın güvenliği polisin de huzurlu olmasına bağlıdır. Polislere sadece makam tazminatı vererek, maaşlarını çok düşük tutarak, emeklilikte aç bırakmaya hiçbirimizin hakkı yoktur. Gelin, emniyet hizmetleri sınıfının ne sorunu varsa tartışarak getirelim, tartışmadan getiriyoruz, sadece “Şu kadar polis ihtiyacı var.” deniliyor. Vatandaşın can güvenliği için, polisin huzuru için hiçbir şey tartışılmadan sadece bir rakam getiriliyor. Ben bunu kabullenemiyorum. Emniyet teşkilatını da vatandaşın can güvenliğini de polisin huzur ve mutluluğu, vatandaşın huzur ve mutluluğunu da birlikte tartışmamız lazım. Bu iş biber gazı sıkmakla olmaz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Gruplar adına üçüncü konuşmacı Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili.

Buyurun Sayın Kurt. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grubumuz adına bu torba kanunla ilgili görüşlerimizi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

AKP “bazı kanunlar hakkında değişiklik” demiş ama birçok alakasız konuda, belirsiz biçimde yapılan değişiklikleri bu kanun teklifinin içinde görüyoruz. Aslında, metnin tamamını incelediğimizde 59 madde, 2 de geçici madde, 61 maddelik bir torba kanundan söz ediyoruz.

Bu torba yasayı da ayrıntılı incelediğinizde, benden önceki konuşmacılar da değindi, âdeta bir kapkaç zihniyetiyle bazı şeyleri ilgili komisyonların, ihtisas komisyonlarının gündemine sevk etmeden, orada konunun uzmanı kişilerin, Meclis üyelerinin enine boyuna tartışmasına mahal vermeden, ihtisas alanı dışındaki bir komisyonun gündemine alelacele getirilip –ki bazıları son dakika değişiklikleriyle, ki biz bu paketi tartışmaya başladığımızda 39 maddeydi- şimdi önümüzde, sizlerin onayına sunulan 61 maddelik bir torba kanundan söz ediyoruz. Dolayısıyla, bu bütünlük etrafında baktığımız zaman en azından 20 maddesinin düşünülmeden, üzerinde yeterince tartışma yapılmadan gündeme getirilmiş bir torba yasadan söz ediyoruz.

Tabii, bu, Hükûmet açısından bir geleneğe dönüştü, uygulamaları açısından bir geleneğe dönüştü. “Mecliste bu kanun çıksın da, ne olursa olsun.” gibi bir mantıkla, konu yeterince tartışılmadan, ihtiyacı yeterince kavramadan yapılmış bir değişiklik pekâlâ  sonradan farklı komisyonların gündemine bir angarya madde de getirmiş oluyor. Çünkü burada bizlerin yapacağı bir yanlış, “Evet.” diyerek onaylayacağı bir yanlış pekâlâ üç ay sonra karşımıza yeni bir düzeltme maddesi olarak gelir. Biz Plan Bütçe Komisyonunda bu tartışmayı yaparken, bunları konuşurken bunun pratik örneğini gördük, yaşadık. Yarın öbür gün bir başka komisyonun da gündemine, Plan Bütçe Komisyonunun gündemine geldiği şekliyle, yeniden “Ya, özür dileriz, biz burada yanlış yaptık. Bunu düzeltiyoruz.” diyebileceğimiz bir madde gelir.

Plan Bütçe Komisyonunun kendi ihtisas alanı dışında gündemine alınmış ve esas itibarıyla İç Tüzük’e de aykırı olan bu uygulamanın Mecliste bugün itibarıyla onay görmemesi gerekir. Çünkü Meclis bugün İç Tüzük’ü ihlal ederse, bir komisyonun kendi ihtisas alanında olmayan bir konuyu, kendi uzmanlık alanında olmayan bir konuyu tartışmış ya da tartışmış gibi yapıp Meclisin gündemine getirmiş olmasını Meclis onaylarsa, yarın öbür gün daha ucube, daha vahim vakalarla karşı karşıya kalabiliriz. Dolayısıyla, sözlerimin başında bu uyarıyı yapma gereği duyuyorum.

Şu anda, Plan Bütçe Komisyonundan aslında çıkmış gibi olan bu torba kanun, Meclisteki sekiz ayrı ihtisas komisyonunun gündemini teşkil eden konular. Ama bu komisyonların hiçbiri bu kendi ihtisas alanlarındaki konularla ilgili bir görüşme yapmamıştır. Normal hâliyle, Komisyon Başkanımızın kendi ihtisas alanındaki bu konuları tali komisyonlara sevk edip onların raporlarıyla birlikte ele alması gereken bir durumdu. Tali komisyonlara gitmediği gibi hiçbir tali komisyon raporu da önümüzde değil. Plan Bütçe Komisyonunun gündemine de herhangi bir rapor gelmemiştir. İç Tüzük’e çok bariz, açık bir aykırılık var burada. Bir Plan Bütçe Komisyonu üyesi olarak sizlerin huzurunda ifade ediyorum. Biz, aslında kendi ilgi alanımızda olmayan, ihtisas alanımızda olmayan, görev alanımızda olmayan, başka komisyonlara ait bir yetkiyi kullanmış ve iktidar partisi üyelerinin çoğunluk oyuyla bu torba yasa şu anda Meclisin gündemine getirilmiş durumdadır. Dolayısıyla, bu yanlıştan vazgeçilmesi gerekir, Meclisin bu yanlışa onay vermemesi gerekir diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu teklifin içerisinde ayrıntılarıyla üzerinde duracağımız çok konu var. Dediğim gibi, çoğu maddeleri zaten ilgi alanımızda olmayan maddeler olduğu için, açıkçası, doğruluğunu, yanlışlığını açık bir şekilde sizlerle paylaşma şansımız da yok. Önemli konulardan bir tanesi mesela atanamayan öğretmenlerle ilgilidir. Sayın Başbakan, 2002 yılında, Başbakan olmadan önce ifade etmişti, demişti ki: “Birçok gencimiz, özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış, merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişirken, sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun. Bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin, çalışsın. O kadar sene beklet, sonra al. O adamda artık heves kalır mı? Öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar olunca, öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak, ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek; hiç merak etmeyin.” Bu söz Sayın Başbakanın 2002’de İstanbul’daki bir konuşmada sarf ettiği bir söz.

Şimdi, AKP’li arkadaşlarımıza göre Türkiye'de milat 2002’dir. Nerede konuşurlarsa, bakandan milletvekiline kadar, “2002 öncesi böyleydi, 2002 sonrası böyle oldu…” Şimdi, bir öyle böyle lafını ben de burada edeceğim. 2002’de Türkiye'de atanamayan öğretmen sayısı 72 bin, 2012’de, on yıl sonra, atanamayan öğretmen sayısı 350 bin. Şimdi, lütufmuş gibi burada 30 bin öğretmen kadrosundan, atanmasından söz ediliyor. Değerli arkadaşlar, siz 350 bin atanamamış öğretmenin var olduğu bir dönemde “30 bin öğretmen atıyoruz.” derseniz de kimse bunu ciddiye almaz. Bu lütuf değil. Atanamamış öğretmenleri, en azından okullarda ihtiyaç duyulan -ki Millî Eğitim Bakanlığının kendi tespitidir, şu anda 200 binin üzerinde öğretmene bilfiil ihtiyaç duyuluyor ama- öğretmenleri atamak yerine ne yapılıyor? Eğitim fakültelerinden mezun olmuş gençler, öğretmen arkadaşlarımız ücretli öğretmenliğe tabi tutuluyorlar, ücretli öğretmenlik yapma yoluyla bu açığı kapatmaya çalışıyorlar.

Tabii, ücretli öğretmenliğin bilinçli bir tercih olduğunu, İktidarın bilinçli bir tercihi olduğunu belirtmek gerekir. Sayın Başbakan boşuna “Çinleşiyoruz.” demiyor. Evet, emek sömürüsü boyutuyla biz Çinleşiyoruz, Çin’e benziyoruz. Çin’de nasıl insanlar karın tokluğuna çalıştırılıyorsa, bugün Türkiye’de, AKP Hükûmetinin uygulamalarıyla bire bir aynı şeyleri görüyoruz, Çin’e bu boyutuyla benziyoruz. Öğretmene 300 lira, 400 lira, maksimum 600 lira reva görüp onu çalıştırırsanız, Çinleşmiş oluruz. Başbakanın sözü bu boyutuyla doğrudur ama emek boyutuyla Çinleştiğimiz bu dönemde, değerli arkadaşlar, atanamayan ve atanamadığı için ya da emeği sömürüldüğü için bu ülkede intihar eden öğretmen adayı sayısı kaç biliyor musunuz? 32 öğretmen intihar etti, öğretmen adayı. 1-2 tanesinin hikâyesini sizlerle paylaşacağım.

Ahmet Fazlı Elçi: Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde, atanamayan bir öğretmen, geçinebilmek için hamal olarak çalışıyordu. Kırk dört yaşında ve 2 çocuk babası olan Elçi, Atatürk Çok Programlı Lisesinde ücretli din kültürü öğretmeni olduğu sırada intihar etti.

İsmail Kızılok: Ataması yapılamayan öğretmenlerden. İstanbul’da ücretli öğretmenlik yapmak için başvuru yapıyor -bir önceki ücretli öğretmendi- bu, en azından ücretli öğretmen olmak için başvuru yapıyor, başvurusu reddediliyor ve  o da intihar ediyor, intihar tarihi 14 Eylül 2009.

Yeter İmrak: Eşinden ayrı olarak 3 çocuğuyla yaşam mücadelesi veren Yeter İmrak, daha fazla dayanamayarak ücretli öğretmenlik yaptığı okulun karşısında bulunan bir inşaatın üst katına çıkarak intihar ediyor. Çok uzak bir tarih değil, bu konularla ilgili olmuş olsanız, o tarihi siz de anımsamış olursunuz, 12 Ocak 2011.

Şengül Özkan: Bursa’da ücretli öğretmenlik yapan bu arkadaşımız, yine, kendisine yapılan bu zulme karşı daha fazla dayanamayarak intihar yolunu seçen bir başka öğretmen.

Bunun gibi, bu döneme ilişkin olarak daha otuz iki tane hikâyeyi sizinle paylaşabilirim.

Öğretmelere “Öğretmenlik yapın.” demek yerine, bu torba kanunda öğretmenlere bir seçenek daha sunuluyor. “Sizin ne işiniz var öğretmenlikle? Kalem kullanacağınıza biz size silah kullanmayı öğretelim, polis olun.” diyorsunuz. 30 bin öğretmen kadrosuna karşı 30 bin polis kadrosu. Çok mu ihtiyaç? Allah aşkına, 30 bin polisi ne yapacaksınız? Polis devletini daha ne şekilde yaratacaksınız? 30 bin polis kadrosu bu ülkenin neyine? Neye ihtiyacen 30 bin kadro? Ki normal bütçe planlamasında 2012 yılına 12 bin polis kadrosu ihdas edilmişken, şimdi bu torba kanunla 30 bin polise çıkarılıyor. Öğretmene de “Bırak eğitimle uğraşmayı, bırak insanları geliştirmeyi, yetiştirmeyi, bırak… İlim irfanla uğraşmak senin neyine? Gel sana gaz bombası, cop, bir de silah verelim, bundan daha iyi polislik olmaz.” deniliyor, bu torba kanun bunu söylüyor.

Değerli arkadaşlar, polis kadrosuna başvurmak durumunda kalan bir öğretmen adayı İnternet sitesinde şu cümleleri yazmak durumunda kalmış: “Bir yandan polisliğe sıcak bakmayan ailem, diğer yandan hayat şartları ve geçen yıllarım. Üzülerek söylüyorum ki seçim yapmak çok zor.” diyor yani bu öğretmen kardeşimiz kalemle silah arasındaki bir tercihten söz ediyor ve maalesef tercihini silahtan yana kullanmak zorunda kalıyor, coptan yana kullanmak zorunda kalıyor, gaz bombasından yana kullanmak zorunda kalıyor. İşte, ülkeyi getirdiğimiz durum bu. Bu ülkenin geldiği durum bu, tablo bu. Bu tabloda “Biz ileri demokratik normlara ulaşıyoruz.” deseniz kim size inanır? 

Bakın, polis zihniyetinin egemen kılındığı, polis devleti zihniyetinin egemen kılındığı günümüzde bu ülkede neler olup bitiyor, bir resimle sizinle paylaşıyorum. Değerli arkadaşlar, lütfen bu resme bir bakın. Bu size neyi anımsatıyor? Ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız açısından söylüyorum, bu sorunun sorulduğu şu esnada iktidar partisi sıralarından bir tek milletvekili bu resme bakamıyor. Çok açık ve net söylüyorum, bu resim size neyi anımsatıyor? Bir çiçek, değil mi? Ama bu bir çiçek değil değerli arkadaşlar.

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Ters lale…

ADİL KURT (Devamla) – Resim bir çiçek resmi, ters lale ama Mizgin Çiçek’in iddianamesinde bu çiçek, Sayın Vekilim, ne olarak geçiyor, onu da size söyleyeyim. Öğretmen adayı bir öğrenci kardeşimizin, şu anda Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde yatan Mizgin Çiçek kardeşimizin çantasında bulunan bir resim bu. Tutuklanmasına gerekçe gösterilmiş, denmiş ki: “Muhtelif zamanlarda yapılan arazi taramalarında terör örgütü mensuplarının örgüt sembolü olarak kullandığı bir cisim çantasında tespit edilmiştir.” Cisim dediği bu, ifadeler de bu. Şimdi, öğretmen atamak yerine siz polis atama hevesi içerisindeyseniz pekâlâ, Hakkâri dağlarının “şiler”  diye adlandırılan, “gulşeni” diye adlandırılan çiçeği, sizin “ters lale” olarak bildiğiniz bu çiçeği suç delili olarak sayılabilecektir. Biraz önce Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışma oldu; EXPO’yla ilgili bir tartışma yapıldı, EXPO 2016 Antalya Fuarı tartışıldı, kanunu geçti Komisyondan. Hayırlı olsun diyorum ama maalesef biz oraya öneremedik çünkü bir suç delilini önermiş olacaktık. Çiçeklerle, bitkilerle ilgili bir fuardan söz ediyoruz ama bizim dağın çiçeği de sabıkalı, o yüzden öneremiyoruz.

Daha konuşulacak çok şey var. TÜBİTAK’la ilgili üzerinde duruldu. Ya, TÜBİTAK bilgi üreten bir mekanizma, bilgiyi pazarlayan bir mekanizma olamaz. Komisyonda itiraz ettik buna ama TÜBİTAK şu anda bilgiyi, artık bundan sonra siz kabul ederseniz pazarlamakla meşgul olacak.

EPDK: Zamanım daraldı ama bu EPDK’yla ilgili, enerjiyle ilgili, özelleştirmeyle ilgili bir cümle sarf etmek istiyorum. Sayın Enerji Bakanı bir laf söyledi: “Van’ın, Hakkâri’nin, Muş’un, Diyarbakır’ın, Ağrı’nın enerji kaçağını, elektrik kaçağını İstanbullu ödemek durumunda kalıyor.” İftiranın daniskasıdır bu, iftiranın daniskasıdır. Hiçbir İstanbullu Hakkâri’deki elektrik kaçağının parasını vermiyor ama Sayın Bakan bunu düzeltmiyor. Tersine, Marmara’daki fabrikatörün enerji kaçağını, Hazine üzerinden tahsil edildiği için, EPDK Hazineden tahsil ettiği için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL KURT (Devamla) - …Van’daki depremzede, Hakkâri’deki yoksul insan, yoksul köylü ödüyor. İşte, bu yasa, bu yanlış düzenlemelerin hepsini içinde barındırdığı bir torbadan söz ediyoruz. Bu torbaya “Evet.” derseniz, siz…

BAŞKAN – Sayın Kurt, vaktiniz tamam efendim.

ADİL KURT (Devamla) - …Meclisin İç Tüzük’ünü ihlal etmiş olursunuz. Plan ve Bütçe Komisyonu kendi görev alanı dışındaki, kendi ihtisas alanı…

BAŞKAN – Sayın Kurt, lütfen…

ADİL KURT (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

…dışındaki konuları görüşmüş, görüşmüş gibi yapmış ve şimdi korsan bir şekilde sizin gündeminize getirmiş bulunmaktadır. Meclisin bu yanlışa ortak olmaması gerekiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına son konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Vedat Demiröz.

Buyurun Sayın Demiröz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çeşitli bakanlıklara bağlı kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyetleri ve günlük çalışmaları devam ederken bazı sorunlar ile karşılaşılmaktadır. Ayrıca, vatandaşlar açısından da önem arz eden ve bir an önce çözülmesi gereken konular ve birtakım düzenlemeler yapılması söz konusu olmaktadır. Bu nedenle, birçok kanunu ilgilendiren maddelerin birlikte görüşülmesi zorunluluğu doğmaktadır. Bu mahiyetteki kanun teklifleri geçmişte Meclisimizin gündemine gelmişti, bugün de böyle bir yasayı görüşüyoruz. Yapılan düzenlemeler, bu geçici tıkanıklıkların aşılmasında ve günlük çalışmaların daha verimli olmasında yarar sağlayacağı inancındayım. Kanun teklifindeki maddelerde özellik arz edenleri kısaca sıralayacağım.

Kamu idarelerindeki kadrolarda daimî çalışanlar ve sözleşmeli personel ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin tedavi amacıyla yurt dışına gönderilmeleri hâlinde refakatçilerin konaklama giderlerinin karşılanmasının sağlanmasını bir madde içermektedir.

Başka bir maddede, 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 depremlerinden sonra kendilerine iş yeri verilen hak sahiplerinin borç taksitlerini üst üste 3 kez ödememeleri veya bu kişilerin haklarından vazgeçmeleri hâlinde hak sahipliğinin düşürülmesi, tazminat ödememesi, yaptıkları ödemelerin de faiziyle birlikte kendilerine ödenmesi imkânı getirilmiştir.

Seçim suçları nedeniyle açılması öngörülen kamu davaları için öngörülen iki yıllık süre altı aya indirilmektedir.

Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun beş yıla kadar olan taşınmaz kiralama yetkisi, amortisman süreleri de göz önüne alınarak on iki yıla çıkarılmaktadır.

TÜBİTAK’a, şirket kurabilme ve kurulu bulunan şirketlere ortak olabilme yetkisi verilmektedir. Kurum bünyesinde elde edilen tüm fikrî ve sınai hakların konusu olan ürünlerin üretim ve satışının yapılması ve bu amaçla şirket kurulmasına yetki verilmektedir. TÜBİTAK Başkanlığının görev süresi üç yıldan dört yıla çıkarılmaktadır.

2012 yılında yapılan Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sınavı’na giren adayların merkezî sınavlardan almış olduğu puanlara ilave edilecek ortaöğretim başarı puanlarının bu yıl da uygulanması önerilmektedir.

Değerli milletvekilleri, maddenin birinde, özürlü vatandaşlarımıza ve onlara bakım hizmeti verenlere düşen gelir seviyesindeki aylık küçük ölçekli dalgalanmalar sebebiyle gelirin kesilmesi veya gelirin yeniden belirlenerek yersiz ödeneklerin iadesinin istenmesi durumunun önüne geçebilmek için gelir artışına bir oran konulmuş ve bu oran net asgari ücretin 2/3’ünün 2 katı olarak belirlenmiştir.

Ehliyet alacakların en az ilkokul düzeyinde eğitim almış olmaları yükümlü kılınmaktadır.

Kamu kurum ve kuruluşlarının uhdesindeki linyit ve demir madenlerinin özelleştirilmesi amaçlanmaktadır.

Bir başka maddede: Daha önce herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayan ve buralardan herhangi bir aylık almayanlar fon kapsamına girebilmekteyken hane içindeki kişi başına düşen geliri asgari ücretin net tutarının üçte 1’inden az olanlar, afetlerden zarar görenler ile şehit ve gazi yakınlarını da fon kapsamına almaktadır.

3294 sayılı Kanun uyarınca Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan yapılan yardımlar ve destekler ile yaşlılık ve özürlülük yardımları kişi izin verse dahi haczedilemeyecek, devir ve temlik edilemeyecektir.

19’uncu madde de milletvekillerimizi ilgilendiriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığı tarafından milletvekillerine, yasama organı eski üyelerine ve dışarıdan atanan bakanlara verilen kimlik belgelerinin resmî ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmî kimlik olarak belirlenmesi öngörülmektedir.

Teklifin bir başka maddesinde: Organize sanayi bölgeleri adına kamu yararı gerekçesiyle kamulaştırma yapılabilmektedir -mevcut durum da böyle- madde ile kamulaştırma kararı müteşebbis heyetin başvurusu üzerine Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilecektir. Bakanlıkça verilen kamu yararı kararları çerçevesinde organize sanayi bölgeleri tarafından tesis edilen kamulaştırma işlemlerinde masraflar ile arazi bedeli ödeme yükümlülüğü organize sanayi bölgelerinin tüzel kişiliğine verilmiştir.

Elektrik dağıtım şirketlerinin her türlü denetimi Bakanlığa verilmiştir.

23’üncü maddede Ankara Büyükşehir Belediyesi ve bağlı ortaklıklarına ait Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ'nin sermayesinde bulunan yüzde 20 oranındaki hissenin de, özelleştirme kapsam ve programına alınarak, yüzde 80 oranındaki hissenin satışı ile birlikte gerçekleştirilmesi ve elde edilen gelirle öncelikle Ankara Büyükşehir Belediyesinin ve EGO Genel Müdürlüğünün BOTAŞ Genel Müdürlüğü ve Hazineye olan borçlarının ödenmesi öngörülmüştür.

Üzerlerinde yatırım yapılmak amacıyla gerçek veya tüzel kişilere bedelsiz olarak devredilen veya süresiz kullanma izni verilen taşınmazların, yatırımcılar tarafından gerekli şartların yerine getirilmesi koşuluyla tapudaki şerhlerinin kaldırılması öngörülmüştür. Bu maddede daha önce taahhüt edilen veya yatırım teşvik belgesine bağlı yatırımları tamamlayan veya eksik kalanlarla ilgili bir düzenleme getirilmiştir. Yatırımları tamamlayan ancak asgari işçi sayısını tutturamayanlar için ve bunların taahhüt edilen işçi sayısının yüzde 50’si kadarını tamamlamaları koşuluyla, rayiç bedeli, fabrikanın rayiç bedeli üzerinden veya arazinin, arsanın, tahsis edilen arsanın rayiç bedelinin yüzde 3’ü ödenerek kendilerine tapu tahsisi yapılacaktır. Bu türdeki yatırımcılar altı ay içerisinde müracaat edecek ve iki yıl içerisinde bu eksikliklerini tamamlayacaklardır.

Bir başka paragrafta da yatırımlarının yüzde 60’ını tamamlayanlar, yine asgari istihdam sayısının yüzde 40’ını tamamlayanlar, tahsis edilen arazinin bedelinin, rayiç bedelinin yüzde 50’sini, yarısını ödeyerek bu haktan yararlanacaklardır.

Üçüncü paragrafta da yatırımlarının yüzde 35’ini tamamlayanlar, istihdam sayısına bakılmaksızın bütün tahsis edilen gayrimenkulün bedelinin, rayiç bedelinin tamamını ödeyerek bu maddeden yararlanabileceklerdir. Yatırımları yarıda kalan işletmeler için çok önemli bir madde.

26’ncı maddede ÖSYM Başkanlığının kurduğu veya iştirak ettiği şirketten sınav faaliyetlerinin yürütülmesine yönelik olarak yapılacak mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu’ndan istisna tutulması öngörülmüştür.

28’inci maddede Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Birliğe bağlı odaların organlarının seçimlerinde oy kullanılmasının kolaylaştırılması öngörülmüştür. Bu maddede gerçek kişiler nüfus cüzdanlarıyla oy vermekte iken, tüzel kişiler ancak sicil ticaret memurluğundan yetki belgesi almak suretiyle oy kullanabiliyorlardı. Tabii, genelde oda seçimleri hafta sonuna denk geldiği için, tüzel kişilere ait yetki belgesi olmayanların bu belgeyi seçimler sırasında tedarik etmesi mümkün değildi. Bakıyorsunuz, 10 bin-15 bin üyeli odalarda oy kullanma miktarı 1.000-1.500’ü geçmiyordu. Bu sebepten dolayı sadece imza sirkülerini ibraz ederek bu oylamaya katılabilecek, oda seçimlerine katılabilecek bundan sonraki şirket yetkilileri.

30’uncu maddede, kamu kurum ve kuruluşlarının ilgili kişiler hakkında adli sicil ve arşiv kayıtlarında sorgulama yapabilmeleri öngörülmüştür. Adli sicil ve arşiv kayıtlarında sorgulama yapılmasında kişilerden talep edilen 5 liralık ücretin kaldırılması öngörülmektedir.

Kamu kurum ve kuruluşlarına ait resmî binalarda tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor salonları ve benzeri sosyal ve kültürel altyapılar ile gerçek ve tüzel kişilerce yapılmış olan ve umuma açık bulunan her türlü yapının özürlülerin erişimine uygun hâle getirilmesi için yedi yıllık süre verilmişti. Maalesef, hepimizin suçu var bunda, bugüne kadar tamamlayamadık. Bu yedi yıllık süreyi son kez bir yıl daha uzatıp sekiz yıla çıkarma öngörülmektedir.

33’üncü maddede, yurt dışına gönderilen ve öğrenimini başarıyla tamamlayarak yurda dönenlerden yükümlü bulunduğu mecburi hizmet süresini tamamlamış olanların yurt dışında resmî öğrenci olarak geçirmiş oldukları öğrenim sürelerinin on sekiz yaşın tamamlanmasından sonraki döneme ait olan kısmını sosyal güvenlikleri bakımından borçlanabilmeleri ve borçlanmış olanların borçlarında yeniden düzenleme, yeniden yapılandırılma öngörülmektedir.

Bir başka maddede organize sanayi bölgelerinde açılan özel mesleki ve teknik eğitim okullarında öğrenim gören her bir öğrenci için eğitim ve öğretim desteği verilmesi öngörülmektedir. Tabii, tasarının bana göre önemli maddelerinden biri de bu. Organize sanayi bölgesinde mutlaka olacak ve burada yapılan, kişilerin, özel veya gerçek veya tüzel kişilerin veyahut da organize sanayi bölgesi müdürlüklerinin yapmış oldukları mesleki ve teknik liseler için Millî Eğitim Bakanlığının aynı türdeki okullarda bir öğrenciye ait yapmış olduğu maliyetin -ki sınıf geçenler için verilecek- yüzde 50’si fazlası, ki o da aldığımız bilgilere 3.800 lira şu anda Millî Eğitim Bakanlığına bir öğrencinin maliyeti, demek ki 5 bin liranın üzerinde azami olmak üzere, Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili bakanlığın arasındaki düzenlemeyle bu kurum, kuruluşlara veya organize sanayi bölgesi müdürlüklerine yardım mahiyetinde destek verilecektir. Bu da, belki tasarının önemli maddelerinden birisi.

Büyükşehir belediyelerine genel vergi gelirleri arasında aktarılan paydan Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli 1 sayılı listede -ki bu liste petrol ve türevlerini içermekte- yer alan mallardan tahsil edilen özel tüketim vergilerinin çıkarılması öngörülmüştür. Bundan böyle büyükşehir belediyelerine petrol ve türevleri üzerinden alınan ÖTV’lerden pay verilmeyecektir. Bu madde 1/1/2013’ten itibaren yürürlüğe girecek.

Bir başka maddede, Sayıştay Kanunu’nda Sayıştay Başkanlığı tarafından yapılacak denetimlerde uyulacak usul ve esaslar düzenlenmiş ve Sayıştay denetiminin kapsamı, kamu idarelerinin gelir, gider ve mallarıyla bunlara ilişkin mali nitelikteki tüm hesap ve işlemlerini kapsayacak ve bunların dışında kalan işlem ve faaliyetler denetime konu olmayacak şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Daha sonraki maddelerde ÖSYM’yle ilgili düzenlemeler mevcuttur, detaylarına girmeyeceğim.

Bir başka maddede, kiracının Türk Ticaret Kanunu’nda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu iş yeri kiralarında, Borçlar Kanunu’nun bazı maddelerinin sekiz yıl süreyle uygulanmamasına ilişkin düzenleme yapılmıştır. Burada da ÜFE’yle ilgili düzenlemeler bir sekiz yıl süreyle uygulanmayacak.

Bir başka maddede, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görevleri arasına organize sanayi bölgelerinin altyapı yatırımları ile sanayi sitelerinin altyapılarını ve üstyapı yatırımlarının da yüzde 70’ine kadar olan kısmının desteklenmesi ve işletme kümelerine hibe desteği verilebilmesine ilişkin hususlar önerilmektedir.

Millî Eğitim Bakanlığında bazı kadrolar için görev yerlerinin değiştirilmesi ve rotasyon yapılabilecek kadrolar arasına il millî eğitim müdür yardımcısı kadrosunun da dâhil edilmesi öngörülmektedir.

55’inci maddeyle, 2012 yılıyla sınırlı olmak üzere, Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında bulunan 40 bin boş öğretmen kadrosuna atama yapılması hususunda Bütçe Kanunu’nda yer verilen sınırlamaya tabi olunmaması öngörülmektedir ki, 2012 yılıyla sınırlıdır. İnşallah öğretmenlerimiz bu 40 bin öğretmen kadrosunda talihlerine, gönüllerine göre yerlere atanırlar.

Aynı zamanda, takip eden maddede 30 bin öğretmen kadrosu ihdası yapılmış, 950 de şube müdürü tahsisi yapılmış. Emniyet Genel Müdürlüğüne 30 bin polis kadrosu tahsisi yapılmış ve Van 100. Yıl Üniversitesine çeşitli, 300 adet kadro ihdas edilmiştir aynı maddede.

Teklifin bütün maddeleri yayımlandığı tarihte yürürlüğe girecek ancak büyükşehir belediyelerine ait olan ÖTV’den verilecek payların düzenlemesiyle ilgili madde 01/01/2013’ten itibaren yürürlüğe girecek.

Ben partim adına hepinize teşekkür ediyorum. Yasanın hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Demiröz.

Tasarı üzerindeki gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, şahısları adına, Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.

Sayın Kuşoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim.

302 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, gerçek anlamda, ileride bizleri mahcup edecek nitelikte bir kanun teklifi, hakikaten öyle, öyle bir usul ve içeriğe sahip. Teklif ilk gelişinde 39 maddeydi -üşenmedim, tek tek saydım- o 39 madde 35 ayrı kanunla ilgiliydi. 39 maddelik bir teklif ve farklı 35 kanunla ilgili, bunun da 20 küsurunda değişiklik getiriyordu. Normalde böyle bir teklifi ne yaparsınız? Alt komisyona sevk edersiniz, alt komisyonda incelenir, ondan sonra Genel Kurula gelir. Hayır, alt komisyona da sevk edilmedi. Israrla Plan Bütçe Komisyonundan hemen o gün geçirildi ve geçirilirken de o 39 maddeye 20 madde daha ilave edildi, çok daha farklı kanunlar ilave edildi. İyice karışık bir hâlde –aşure, diyeceğim ama aşure tatlıdır- tatsız tuzsuz bir şeye benzedi, içinden çıkılmaz bir hâle geldi, önümüze geldi. Biz buna benzer maalesef birçok kanun yaptık. Önümüzdeki günlerde, önümüzdeki yıllarda, buna benzer kanunlar yaptığımız için mahcup olacağız. Birileri “Gözleri kör müydü, nasıl böyle bir kanunu geçirmişler?” diyecek.

Bir kanun maddesi yapılırken ilgili kanun maddeleri, mevzuat taranır;  onlarla olan ilgisi bulunur, onlar da düzeltilir, onlar dikkate alınır, öyle teklif yapılır, öyle getirilir, buradan düzenlemeler öyle çıkar. Hiçbir şekilde, ilgili kamu kuruluşlarından dahi hiçbir şekilde görüş alınmamış. İlgili meslek odalarından, sivil toplum kuruluşlarından ya da akademik dünyadan hiçbir şekilde görüş alınmadan getirilmiş.

Gerekçeye bakıyorsunuz, hani, bunlar yok, gerekçelerde bir şeyler var mı? Gerekçelerde de hiçbir şey yok. Hiçbir şekilde, anlamlı, evet, bunun çıkması lazım, diyebileceğimiz, çıkması gerektiğini düşündüğümüz ama- gerekçesi olmayan maddeler... Bu, gerçekten, önümüzdeki günlerde, yıllarda bizi sıkıntıya sokacak. İçerik olarak böyle yani getirilişiyle ilgili sıkıntı var. Peki içeriği nasıl, usul olarak böyle de içerik olarak nasıl? O da benzeri şekilde, sıkıntılı, skandal maddeler var yani iyi de olsa bu şekilde, bu yöntemle çıkmaması lazım ama içerik olarak da kötü maalesef, maalesef kötü.

Bunları maddelere geçince ayrıntılı olarak göreceğiz ama şunu söyleyeyim, zamanlama açısından birçoğu uygun değil, mantıklı değiller ve tutarlı değiller. Hukuk açısından, içerik açısından, usul açısından böyle ama bireysel olarak da vicdanımızı kanatacak niteliktedir. Belki Sayın Demiröz de konuşmasını onun için biraz erken kesmiştir, bu kadar kapsamlı bir kanun değişikliği varken. Kendisine teşekkür ediyorum, vicdanlı bir arkadaşımız çünkü.

Şunu söyleyeyim: Yani öyle bir şey ki, şimdi bir söz aklıma geldi, “Yusuf gibi arkanızı dönün de gömleğiniz arkadan yırtılsın bari.” diyor. Böyle bir kanun teklifi bu değerli arkadaşlarım, böyle içeriğe sahip.

Şimdi, “Siyasi kaygılarla hareket ediyorsunuz, konuşuyorsunuz, partinizin görüşlerinizi yansıtıyorsunuz.” diyeceksiniz ama değil, gerçekten bu samimi görüşlerim kanunla ilgili, maddelerle ilgili. Eğer detayına girerseniz sizler de aynı şekilde bunların doğru olmadığını göreceksiniz. Mesela, Sayıştayla ilgili bir  teklif var, Sayıştaydaki denetim yetkisi kısılıyor. Sayıştay Kanunu bundan bir buçuk sene önce bu Parlamentodan çıktı, çıktığı zaman da zaten “Denetimle ilgili kısıtlama getiriliyor.” diye eleştirilmişti. Daha uygulamaya geçilmedi, buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisine tek bir rapor gelmedi. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, millet adına denetim yapan bir yer ve yetkilerini kısıyoruz ve Sayıştay -Sayıştaydaki arkadaşlarla görüştüm- bundan haberdar değil, sonradan çağrılıyor görüşmeler sırasında, gelmiyorlar çünkü bunun değişmesi mümkün değil. Neden değiştiriyoruz? Gerekçede de hiçbir anlamlı mazeret yok. Neden değiştiriyoruz? Yani bunu anlayabilmek, biz de desteklemek isterdik.

Şimdi, sadece Sayıştay değil aslında değerli arkadaşlarım, bu geçen yıl çıkan kanun hükmünde kararnameler var ya otuz beş kanun hükmünde kararname, ondan sonra zaten devlette bir mantık değişikliği oldu. İleriki yıllarda bu fark edilecek, şimdi fark edilmiyor ama devletin gövdesi değişti, anlayışı değişti, ruhu değişti. Önümüzdeki yıllarda sıkıntıya gireceğiz onlarla ilgili olarak, devlet yapısıyla ilgili olarak. Zaten sıkıntılıydı, düzeltilmedi, tam tersine reorganize edilmesi gerekirken daha fazla sıkıntıya soktuk devleti. Bundan sonra da sıkıntıları göreceğiz.

Sayıştay denetiminde nasıl kısıtlama getirildi, devlette de aynı şekilde denetimle ilgili olarak kısıtlama getirilmedi bakın, devlette denetimle ilgili olarak tamamen denetim, teftiş ortadan kaldırıldı. Bütün bakanlıklarda teftiş heyetleri, denetim kurulları kaldırıldı, yerine de hiçbir şey ihdas edilmedi, hiçbir şey konmadı. Devlette denetim olmazsa nasıl yürür bu işler? 2,5 milyon memur var, çalışan var kamuda; bunların denetimi yapılmazsa bu işler nasıl yürüyecek? Yolsuzluklarla nasıl uğraşılacak? “Bunun için mi kaldırıldı?” diye insanın aklına geliyor. Bunu söylemek istemiyorum ama başka gerekçe de göremiyorum. Devlette teftişin kaldırılması, denetimin kaldırılmasının başka nasıl gerekçesi olur? Sayıştayın bir buçuk yıl önce çıkan kanununun henüz uygulamaya geçmeden buraya tekrar değişiklik getirilmesi, hiçbir rapor verilmeden getirilmesinin nasıl başka türlü izahı olur?

Bir diğer konu var: Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına ve TÜBİTAK’a şirketler kurduruyoruz. Peki, şimdiye kadar özelleştirme yaptık, “Biz bunları dışarıdan alalım.” dedik, “Rekabet ortamı içerisinde hizmetleri dışarıdan alalım.” dedik. Peki, devletin mantığı mı değişti? Burada farkında olan var mıdır acaba? Devlet mantığı mı değişti de biz bundan sonra yeni KİT’ler yaratıyoruz, yeni KİT’ler kuruyoruz? Rekabet ortamı içerisinde satın almıyoruz mal ve hizmetleri, diyoruz ki: “Biz kendimiz şirket kuracağız, bu şirketlere de buranın yöneticileri üye olacaklar, yönetim kurulu üyesi olacaklar, oradan da ayrıca para alacaklar; bunlar ayrıca İhale Kanunu’ndan da muaf olacak, denetimden de muaf olacak.” “Ee?” Böyle devlet anlayışı olur mu? Şimdi ben bunu eleştirirken haksız bir şey mi söylüyorum Allah aşkına? Haksız bir şey mi söylüyorum, yanlış bir şey mi söylüyorum? Olur mu böyle bir anlayış, böyle bir devlet anlayışı? Devletin bu şekilde yönetilmesi mümkün müdür? Hepimizin yüzünü kızartacak, gelecekte bizleri mahcup edecek bir tekliftir bu değerli arkadaşlarım.

Mesela organize sanayi bölgelerinde meslek okulları kurulması; en iyi tekliflerden biri bu, en iyi maddelerden biri bu ama muğlak. Başlı başına düzenlenmesi, bir kanun olarak düzenlenmesi gerekiyor, gerçekten öyle  ama bir kanun maddesi içerisine sıkıştırıyoruz. Uygulamada bir yığın sıkıntı olacak. Hiç gereği yok ki. Böyle güzel bir teşviki madem güzel bir şekilde düzenleyelim, başlı başına bir kanun olsun. Niçin bir maddeye sıkıştırıyoruz? Vaktimiz var, zamanımız var, şimdiye kadar yapılırdı.

Oda seçimleri… Mesela gerekçe olarak dendi ki: “100 bin üyesi var Ankara Odasının ya da İstanbul’un 300 bin üyesi var ancak 5-6 bin kişi katılıyor.” Yani 100 bin kişi mi katılacak seçimlere bunu böyle düzenlersek? 300 bin kişi mi katılacak? Yok öyle bir gerekçe ama bu gerekçe olarak getirildi. Uygulamada böyle bir şey yok hâlbuki.

Her konu var bu torba kanunda, bir tek tutuklu milletvekilleriyle ilgili bir madde yok. 8 arkadaşımız, seçilmiş insan, maalesef şu anda tutuklu ve onlarla ilgili, bir yılı geçtiği hâlde hiçbir şey yapmadık. O da bizim utancımızdır.

Ben tekrar, Yusuf gibi arkanıza dönün ki gömleğiniz arkadan yırtılsın diyorum, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

Şahıslar adına son konuşmacı Sayın Mustafa Baloğlu, Konya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz aldım, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Komisyonumuzdan geçen ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair torba teklif ülkemiz için oldukça önemli düzenlemeler getirmektedir. Bu düzenlemelerden bazıları… Uzun zamandır müjdeli haber bekleyen öğretmenlerimiz ve polislerimiz için bu yasa teklifi ile 30.000 polis ve öğretmen atamasının yapılması amaçlanmaktadır.

Bunun yanında, teklifte üniversite adaylarımızı yakından ilgilendiren düzenlemeler de bulunmaktadır. Meclisimizden geçen on iki yıllık zorunlu eğitim yasası ile üniversiteye girişte puan hesaplama sistemi yeniden düzenlenmiş, liselerin üniversitelerdeki başarı puanı hesaplama sisteminden çıkarılmıştı. Komisyonumuzdan geçen torba teklife göre, bu yıl da Yükseköğretim Kurumunun 30 Kasım ve 1 Aralık 2011 tarihlerinde aldığı kararla oluşturulan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı kılavuzu esas alınacaktır. Yani böylelikle başarı puanları, ortaöğretim başarı puanları bu yılki üniversite sınavlarında da öğrencilerimizin puanlarına eklenecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı emeklilerimize de müjdeli haberler getirmektedir. Sosyal yardımlarda herhangi bir sosyal güvencesi bulunmama koşulu kaldırılırken, zor durumlardaki emekliler de yardım alabileceklerdir. Emekli ya da düşük ücretli, sigortalı çalışırken yardım aldığı için açılan davalar düşecek ve borcu olsa dahi altmış beş yaş aylıklarına kişinin izni olsa dahi haciz konulamayacaktır. Bu kararın tüm emeklilerimizin yüzünü güldüreceğine inanıyorum.

Emeklilerimize yardımdan, İşsizlik Sigortası Fonu’na kadar birçok yeni düzenlemeyi yaşama geçirecek olan bu yasa ile aile içindeki kişi başına düşen geliri asgari ücretin net tutarının üçte 1’inden az olan kişilerden yoksul olanlar vakıflardan yardım alabilecektir. Bu durumda, örnek olarak, 4 kişilik bir ailenin evine 650 lira emekli ücreti giriyorsa bu aile de yardım isteyebilecektir. Buna ek olarak, afetlerden zarar gören vatandaşlarımız, şehit ve gazilerimizin yakınları da bu kapsamda değerlendirilecektir.

AK PARTİ olarak şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkmayı ilke edindik. Şu anda köy korucuları dâhil terörle mücadelede şehit olanların yakınları ve yaralananlara tazminat ödeniyor. Rakamlarla belirtmek gerekirse, 2010 yılı içerisinde şehit ve yaralılar için 4,2 milyon lira, 2011 yılında ise 5 milyon lira nakdî tazminat ödenmiştir. Bugüne kadar 11.142 şehit ve malul yakınımız ile çalışabilir durumdaki malul kamu kuruluşlarında istihdam edilmiştir. Bu yasa tasarısı ile şehit yakınlarımıza tanınan istihdam hakkının 1’den 2’ye çıkarılması öngörülmüştür.

Ülkemizin kalkınmasında büyük rol oynayan yatırımcılarımıza gelince…

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısında, zorluklar nedeniyle taahhüt ettiği yatırımı ve istihdamı gerçekleştiremeyen yatırımcıların kredi imkânlarından yararlanarak yatırımlarını tamamlamalarına olanak sağlanması amacıyla da düzenlemeler yapılmıştır.

AK PARTİ olarak hedefimiz, her zaman yatırım ve iş yapma ortamını iyileştirmek, kurumsal yönetim ilkeleri uygulamalarını yaygınlaştırmak olmuştur.  Bizler, başarılı yeni işletmelerin kurulması için yatırımları teşvik etmenin yanında, kişileri de eğiterek girişimciliğin önünü açmaya devam ediyoruz. Partimizin hedefleri kapsamında 750 adet girişimcilik eğitim programı ile 15 bin girişimci adayına eğitim verilecek, bin yeni girişimciye 20 milyon TL destek sağlanacaktır. Ayrıca, yeni girişimcilere iş ortamı sağlamak üzere 15 yeni iş geliştirme merkezi kurulacaktır.

Kadına ve aileye verdiğimiz öncelik ve öneme istinaden destek programlarında kadın girişimcilere yüzde 10 oranında pozitif ayrımcılık yapılacak. Şunu belirtmek isterim ki, kadınların da iş gücüne katılım oranını 2023 hedeflerimiz doğrultusunda 2010 yılındaki yüzde 27,7 seviyesinden 2023 yılında yüzde 35 seviyesine yükseltmeyi hedeflemekteyiz.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve vatandaşımız için birçok önemli düzenlemeler içeren bu yasa ile ayrıca, enerji özelleştirmeleri, sokak ve caddelerin aydınlatma bedellerinin ödenmesinde yaşanan sorunların da sona ermesi hedeflenmektedir. Bundan böyle her türlü denetimi Enerji Bakanlığımız yapacak, böylelikle elektrik dağıtım şirketlerinin yatırım ve işletme faaliyetleri açısından denetimlerindeki boşluklar giderilmiş olacaktır.

Biz, emeklisiyle, yatırımcısıyla, polisi, öğretmeni ve öğrencisiyle tüm vatandaşlarımızı seven, kucaklayan ve vatandaşıyla barışık bir iktidar olmayı sürdüreceğiz.

İstikrar ve güvende dokuz yılı geride bıraktığımız şu dönemde, eğitime ayrılan bütçeyi 7,4 milyar TL’den 39 milyar TL’ye çıkardık. Okullaşma oranını ilköğretimde yüzde 91’den 98’e, ortaöğretimde ise yüzde 50’den 69’a çıkardık. Öğretmen sayısını yüzde 34, öğretim elemanı sayısını yüzde 46 artırdık. Okullarımıza maliyeti 265 milyon TL olan ücretsiz kitap dağıtımını yaptık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplum destekli polislik hizmeti alanlarında sağlanan başarılar sonucunda Türk İstatistik Kurumunun yaşam memnuniyeti araştırmasına göre Türk polis teşkilatımız yüzde 73 ile en güvenilir kurumlar arasında yer almıştır. Bu başarılar sonucunca polisimiz ile gurur duyduğumuzu bir kez daha buradan dile getirmek istiyorum.

Yine, Kredi ve Yurtlar Kurumunun beş yıllık kiralama yetkisini on ikiye çıkardık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu görüşülen Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi yukarıda da bahsettiğim gibi önemli düzenlemeler getirmektedir.

Bu yasamızın Meclisten geçmesi dileğiyle heyetinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.

Sayın milletvekilleri, tasarı üzerinde gruplar adına ve şahıslar adına görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, sorulara geçtik, bundan sonra da bölümlere geçeceğiz. Ancak bu tasarının, bu teklifin 39’uncu maddesi Anayasa’nın 160’ıncı maddesine çok açık bir şekilde aykırıdır.

Anayasa’nın 160’ıncı maddesi Sayıştayın görev alanını düzenlemiştir. Bu maddeye göre, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleriyle sosyal güvenlik kurumlarının gelir, gider ve malları Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştay tarafından denetlenir. Sorumluların hesap ve işlemleri bu çerçevede kesin hükme bağlanır. Teklifin ilgili maddedeki düzenlemesi ise bu maddeyi tamamen altüst edecek niteliktedir. Teklifte yer alan madde, Sayıştayın denetimine tabi olan kamu idarelerinin çıkarmış olduğu birtakım genelge, yönetmelik gibi düzenlemeleri “Sayıştayın uyması gereken düzenlemeler” olarak tarif etmektedir. Yani Sayıştay, Parlamento adına, Türk Milleti adına, onun sahip olduğu bütçe hakkı nedeniyle bir denetim yaparken, yürütme organının genelge, tüzük, yönetmelik, genel yazı, sirküler gibi yazılarını esas almak suretiyle bir denetim yapamaz. Onları veri kabul edip uygulamanın onlara uygunluğu şeklinde bir açıdan eğer Sayıştay denetimini yapacak olursa, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetimi yapan Sayıştayı yürütme organına, ilgili idarelere bağlamış oluruz. Bu nedenle, bu madde buradan çıkarılmadığı sürece teklifin maddelerine geçilerek, bölümlerine geçilerek görüşülmesinin mümkün olmadığını, eğer görüşülürse bunun Anayasa’ya aykırı olacağını ifade ediyorum. Lütfen, bu çerçevede bu maddeyi gözden geçirin efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak daha önce, bu tasarının, bu tekliflerin gündeme alınması sırasında ifade etmiştik. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapıyor. Dolayısıyla yürütmenin bu denetimi yapılmaz hâle dönüştürmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisini ve egemenliğini kullanmasını doğrudan doğruya engeller. Bu bakımdan bu maddenin çıkartılması bu kanunun görüşülmesinin selametini temin etmesi açısından önemli.

Bir başka husus daha var. Sayın Başkan, bilemiyorum ama tabiatıyla 168’inci madde “Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir...” Ama bu kanunda yine 16’ncı maddede devlet sahalarıyla ilgili belirlenen linyit sahalarının özelleştirilmesi alınmıştır. Şimdi, bir taraftan Anayasa diyor ki “Bunlar devletin hüküm tasarrufu altındadır”, diğer taraftan da bunların özelleştirilmesi için, linyit sahalarının özelleştirilmesi için kanun maddesi var; bu da Anayasa’ya aykırı. Yani bu hükümler ortadayken bunlarla ilgili bir görüşmenin yapılmasının da doğru olmayacağını bu vesileyle ifade etmek istiyorum. Yani Anayasa’ya aykırılık iddiasından öteye, bunların burada görüşülmemesi gerekir; basit bir Anayasa’ya aykırılık iddiası değildir bu, açıkça Anayasa’ya aykırı bir düzenleme istenmektedir. “Bu, devletin eliyle işletilecek.” diyor, “Özelleştirelim.” deniyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir ara verelim bence.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bu 39’uncu madde Plan Bütçe Komisyonunda görüşülüp konulmuştur. Bu kanun teklifi görüşülürken Plan Bütçe Komisyonu da muhakkak ki kendisiyle ilgili bu gelen görüşleri değerlendirmiş, Anayasa’ya uygun olduğu konusunu da telakki etmiştir. 39’uncu madde görüşülürken değerli arkadaşlarımız, siyasi parti grupları bunun Anayasa’ya aykırı olduğuyla ilgili önerge verip o konuda çıkarılmasını isteyebilirler. Kanunun bütünüyle ilgili görüşmeler tamamlanmış ve soru-cevap işlemine başlanmak üzere geldiği anlamda Anayasa’ya aykırılık iddia etmek mümkün değildir. 39’uncu maddede İç Tüzük Anayasa’ya aykırılık dâhil olmak üzere önerge verileceğini ifade etmiştir. Zamanı geldiğinde, yeri geldiğinde görüşülür.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, aynı konuda…

BAŞKAN – Buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tarih bizleri, bu Meclisi yazacaktır arkadaşlar. Yasama ve yürütme arasındaki ihtilaflarda…

BAŞKAN – Buyurun, mikrofonunuzu açalım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, bugün, Sayıştayın yetkilerini daraltan, Hükûmeti istediği gibi davranmaya itecek serbesti tanıyan bir hüküm bu torba kanuna konulmuş.

Şimdi, üstelik yasamayı, yasama adına denetimi yok sayacak, daraltacak  bir işlem Hükûmet lehine yapılıyor, yürütme yani bu Meclisin üyeleri kendi yetkilerini daraltmak için ellerini kaldıracaklar. Bu, hiçbir demokratik ülkenin meclisinde hiçbir zaman görülmemiş bir durumdur. Daima yasama, yürütme ve yargı kendi yetkilerine, kendi denetimlerine sonuna kadar sahip çıkarlar. 

Şimdi, yakın zamanda Sayıştay Yasası’nın düzenlemesi yapıldı Mecliste, yakın zamanda bu çıktı. Şimdi, Sayıştayın -yerindelik denetimidir, şudur, budur- zaten silahlı kuvvetler, güvenlik güçleriyle ilgili denetim mekanizması kaldırıldı. Şimdi, bir de Hükûmeti denetlemekten kaldırılırsa… Bence, AK PARTİ’nin yapacağı bir tek şey vardır: Bir teklif verin Sayıştayı kaldırın, Sayıştayı kaldırın, denetlenmekten gıdıklanıyorsunuz yani gerçekten sizi denetleyen ufak bir şey olduğu zaman, hemen öyle bir tepki gösteriyorsunuz ki ölçüsüz, bu sefer o kurumu tamamen işlevsiz hâle getirmek… Anayasal bir kurum. Meclis o zaman denetimi neyin adına kullanacak? Meclis nasıl denetim yapacak? Meclis, bütçede, vatandaşın hazinedeki parası harcandığı zaman, bunun denetimini nasıl yapacak? Eğer israf varsa, eğer yolsuzluk varsa, eğer başka şeyler varsa bu nasıl denetlenecek? Böyle bir yaklaşım tarzı hem Anayasa’ya aykırı. Anayasa’ya aykırı olan böyle bir kanun görüşülemez. Bunun derhâl geri çekilmesi lazım. Bir de, demokrasi inancıyla, Meclisin yasama üyelerinin kendi yetkilerine sahip çıkması lazım.

Sayın Başkanım, Sayıştay, Başkanlığımızın denetiminde bir kurumdur, Meclis Başkanının denetiminde, Başbakanın denetiminde TOKİ müessesesi değildir. Bu açıdan baktığımız zaman, çok vahim bir hata yapılıyor, bunun düzeltilmesi ve Anayasa’ya aykırılığın dikkate alınması lazım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, konu, maddenin içeriğiyle ilgili değerlendirmelerden oluşuyor. Bu iddialar, maddenin yer aldığı bölümün görüşlerinde dile getirilebileceği gibi, söz konusu madde üzerinde Anayasa’ya aykırılık dâhil verilecek önergelerle maddenin içeriğinin değiştirilmesi söz konusu olabilir.

Teklifin görüşmelerine devam edilmesinde usuli bir engel bulunmamaktadır. Söz konusu maddeyle ilgili değerlendirme yeri geldiğinde yapılacaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu temel kanun tabii, maddenin görüşülmesi mümkün değil.

BAŞKAN – Hayır, mümkün efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Madde görüşülmüyor efendim, sadece önerge verilebiliyor, o kadar. Her grubun da bir önerge hakkı var.

BAŞKAN – Önerge verilirse önergede…

Bakınız, 84’üncü maddeyi okuyorum: “Bir kanun tasarı veya teklifinin Genel Kuruldaki görüşmeleri sırasında tasarı veya teklifin belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır.”

Madde üzerinde önerge verildiğinde görüşülüyor biliyorsunuz, o sırada yaparız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, tabii bu lafzi bir tutum. Biz, Anayasa’nın ruhuyla, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve bu denetim yetkisinin kısıtlanması konusunda duyarlılığın herkes tarafından benimsenmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu duyarlılığa sahip olmayanlar için bir diyeceğimiz yok. Sizin de bu duyarlılığa sahip çıkmanız lazım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Sözleriniz zapta geçti.

Şimdi, sisteme girmiş olan arkadaşların…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, şöyle bir sorun var: Temel kanun İç Tüzük 91’de çok net tarif edilmiş. “a) Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek…” diyor. Bu  torba kanundur. Bu torba kanunun içinde bir hukuk dalı değil, yüz bin hukuk dalı var; sağlık var, eğitim var, enerji var, sigorta var, sosyal güvenlik var… Yani, bu, bir temel kanun olarak değerlendirilemeyecek bir temel kanun kapsamına alınmış. Bu açıdan, bu maddeyle ilgili görüşmeyi eğer tartışmaya açacaksak… Bu maddenin Anayasa’ya aykırılık durumunu da sadece önergelerle konuşabilme durumu gruplara tanınıyor. Bu da İç Tüzük’e aykırı yani torbanın kendisi İç Tüzük’e aykırı, temel kanun değil. “Temel’in kanunu” olabilir ama temel kanun değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, 91’in ikinci cümlesini okursa temel kanun olması konusunda orada bir ifade var, Sayın Kaplan oradaki bu ifadeyi de görür.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gerçekten “Bir hukuk dalını sistematik” diyor, Sayın Elitaş, “Bir hukuk dalını sistematik” diyor.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, sözleriniz zapta geçti. Sonra da itiraz imkânı var. Müsaade ederseniz ilerleyelim efendim, benim söylediğim gibi.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Başkanım, gerçekten sağlıklı yasama olayı perişan ediliyor yani.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi, soru-cevap işlemi için sisteme giren arkadaşlara sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görüşmekte olduğumuz kanun ile birçok kadro ihdas edilmektedir ancak hâlihazırda, özellikle 4/C’liler olmak üzere, gene taşeron üzerinden çalışan işçilerle ilgili herhangi bir çözüm yoktur. 4/C’lilerin sorununu da bu kanun çerçevesinde çözmek için bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

Yine, kanunun 37’nci maddesinde il özel idarelerine ve belediyelere aktarılan gelirlerle ilgili olarak özel tüketim vergisinden sağlanacak olan yaklaşık 1,5 milyar liralık bir kaynak belediyelerden ve özel idarelerden kaçırılmaktadır. Şimdi, yerel yönetimleri güçlendirmek iddiasıyla on yıldır konuşan bir Hükûmet olarak yerel yönetimlerin kaynaklarının bu kadar ciddi bir biçimde daraltılmasını nasıl savunacaksınız? Bu kabul edilebilir bir uygulama mıdır? Siz yerel yönetimlere, özel idarelere ve belediyelere bunu nasıl izah edeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan. 

Sayın Oğan…

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, şimdi, madde 17’de diyor ki: Fak Fuk Fon olarak bilinen Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’ndan şehitlerimiz, gazilerimiz, afete uğramışlar ve emeklilerimiz de faydalanır. Bu kanunu getirerek şunu mu iddia ediyorsunuz: “Emekli olan insanlarımızı Fak Fuk Fon’a mahkûm ettik; aynı şekilde, şehitlerimizi Fak Fuk Fon’a mahkûm ettik; gazilerimiz Fak Fuk Fon’un elinde kaldı.” Bunu mu demek istiyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oğan.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biraz önce “Beyanlarınız zapta geçmiştir.” dediniz ancak “İnşallah bunlar ileride uygulamaya geçer.” temennisiyle sorularıma başlıyorum:

Soru 1: Torba kanun, yasamayı devre dışı bırakıp hızlandırılmış şekilde kanunların yasalaşması mıdır?

Soru 2: Torba kanunlar temel kanun yöntemine göre görüşülebilir mi? Yasal dayanağı nedir, öğrenmek istiyorum.

Soru 3: Hangi hâllerde torba kanuna ihtiyaç duyulmaktadır?

Soru 4: 21’inci Yasama Dönemi, 22, 23 ve 24’üncü Yasama Döneminde kaç tane tasarı ve kanun teklifi temel kanun olarak görüşülmüştür?

Soru 5: Bir kanunun torba kanun olup olmadığının temel göstergesi nedir? Torba kanun hangi ihtiyaçlardan doğmuştur?

Soru 6: Torba kanun uygulamasında geleneksel komisyon sisteminin devre dışı bırakıldığı doğru mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çam…

MUSA ÇAM (İzmir) – 59 maddelik kanun teklifinde Bakanlığınızı ilgilendiren madde sayısı kaçtır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çam.

Sayın Erdemir…

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Bakan, geçtiğimiz hafta içinde İnegöl’de, Bursa’nın İnegöl ilçesinde mobilya üreticileriyle birlikteydim. Dediler ki: “Savaş tehlikesi nedeniyle tüm ihracat bağlantıları iptal edildi.” Yine Bursa’nın Gürsu ilçesinde armut ve şeftali üreticileri tüm ihracat bağlantılarının iptal edildiğini söyledi. Niğdeli kamyoncularla bir araya geldiğimizde depoların patates dolu olduğunu ve bütün ihracat bağlantılarının iptal edildiğini söyledi. Yine dün bir araya geldiğimiz Amasyalı üreticiler dedi ki: “Tüm soğanlar elimizde kaldı. Orta Doğu’ya ihracat bağlantıları iptal edildi.” Son olarak Hataylı bir tüccarımız dedi ki: “Bir kamyon mal bile gönderemiyorum. Tüm ürünler elimizde kaldı.”

Torba kanunla yasayı dolanmak yerine vatandaşın torbasını doldurmak için bu ülkeyi savaş değil de barışa taşısak daha uygun olmaz mı?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdemir.

Sayın Tüzel…

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Bakan, bu kanun teklifiyle laik bir ülkede olmaması gereken Diyanet İşleri Başkanlığına 25 adet yeni müşavir kadrosu getirilmekte. Önceki gün bir telefon aldım Didim Alevi Bektaşi Kültür Merkezi ve Cemevi Derneği Başkanı tarafından. Kendilerinin yıllardır kullanmakta olduğu cemevinin “kamu arazisi, hazine arazisi üzerinde olduğu” diye, “tahliyeye karar verdim” şeklinde ve buranın boşaltılmasını isteyen bir yazı almışlar. Şimdi, Bakanlığınıza sormak istiyorum: Cemevleri ne zaman ibadet kurumu olarak kabul edilecek ve kamusal haklardan eşit bir şekilde yararlanacaktır? Herhangi bir kaymakam “kamu arazisinde” diye camilerin tahliye edilmesini acaba talep edebiliyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tüzel.

Sayın Ağbaba…

Sayın Ayhan…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakana aracılığınızla bir soru tevdi etmek istiyorum: Burada kırmızı plakalı arabaların daha fazla olacağı, satın alınacağı ortaya çıkıyor. Denizli’deki adliyeler parasızlıktan kapatılırken, insanlar adliyelerde erişebilirliği gerçekleştiremezken vicdanınız böyle bir şeye razı mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ayhan.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Torba”nın sözlük anlamı, içine öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet şeklinde tanımlanmıştır. Başına “kanun” kelimesi getirilerek torba kanunu hangi taşıyıcılık vazifesini görmektedir?

Soru 2: Torba kanunu çıkarma yoluyla muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapma süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanmaması için mi yapılmaktadır?

Soru 3: Adalet Bakanlığı, 16 Ekim 2011 tarihinde sınava ve eğitime alınmayanlar yürütmeyi durdurma istemli olarak dava açmıştır. Açılan davada yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir ancak Adalet Bakanı yürütmeyi durdurma kararına uymamaktadır. Anayasa’nın 138’inci maddesi Adalet Bakanını bağlamıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şafak…

DOĞAN ŞAFAK (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bir ülke eğitimle kalkınır. 30 bin öğretmen alınırken 30 bin civarı polis alınmaktadır. Öğretmen kadrolarının daha fazla olması gerekmez mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şafak.

Sayın Demiröz…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bursa Yenişehir ilçemizde bir dolu olayı oldu. Daha sonra, İnegöl’de yine bir dolu olayı oldu. Yenişehir ve Bursa’da, Tarım İl Müdürlüğünün tespitlerine göre, yüzde 85 ürünlerimizde zarar var Sayın Bakanım ama bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmadı. Bu konuyla ilgili soru soruldu, Tarım Bakanına iletildi. Ne TARSİM olarak ne de Bakanlık olarak bu konuda herhangi bir işlem yapılmadı. Bursa daha önce de zeytinde böyle gözden çıkarılmıştı. Şimdi Yenişehir ile İnegöl gözden mi çıkarılıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Tüzel…

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Bakan, bu kanun teklifi ile organize sanayi bölgelerinde açılacak meslek liselerine öğrenci başına teşvik ve özel sektörü burada kalkındırmak istiyorsunuz. Şimdi, aynı zamanda da etüt beslenme okullarının kapatılması ve fırsat eşitliğini kaldırması gerekçesi burada söz konusu.

Şimdi, size sormak istiyorum: Özellikle çalışan anne babaların tercih ettiği bu okullar kapatılırsa özel okullar, etüt merkezleri ve bakıcılara mahkûm olmayacak mı bu çocuklar? Özellikle çocukların yarı zamanlı okullara gitmesi hâlinde geri kalanda nasıl bu çocukların sorunlarına çare bulunacak? Aynı zamanda, bu düzenlemeyle kadınlara “Çalışmayıp evde oturup çocuklarınıza bakın.” mesajı mı verilmektedir? Bu etüt beslenme okullarının kaldırılmış olmasındaki mağduriyeti nasıl gidereceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tüzel.

Sayın Sakık…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Yıl 2010, Erzurum’da vekil imamlar için açılan bir sınavda imama soruyorlar, üç sorudan ikisini biliyor. Üçüncü soru, İbrahim Tatlıses’le ilgili bir şarkı isteniyor. Bu da bilmediği için eleniyor. Son günlerde tekrar mollalarla ilgili ve imamlarla ilgili Erzurum’da sınavlar açıldı ve bölgeden herkes dışlanarak dışarıdan gelenler onay aldı ve bugün bana gelen bir grup imam “Neyi söyledilerse hepsini bildik ve hepsini Kur’an okumaya davet ediyoruz halkın huzurunda. Bilmeyenler sınavı aştılar ama biz sadece kimliğimizden dolayı dışlandık.” ve bu konuda sadece bir tek bölgede değil, Kürt coğrafyasının dört bir tarafında bütün imamların böyle bir şikâyeti vardır. Bu konuda Sayın Bakan bizi bilgilendirirse sevinirim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyursunlar.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Erdoğan “4/C ile ilgili bir çalışma var mı bu çerçevede?” diye sordu. Yok. Tabii, bu mevcut düzenlemeler içinde ama Çalışma Bakanlığımız gerek bu konuda olsun gerek çalışma hayatımızı ilgilendiren diğer alanlarda olsun, birtakım çalışmalar yürütüyor, olgunlaştırdıkça hem Hükûmetimizin hem Meclisimizin gündemine getirecektir diye düşünüyorum.

“ÖTV konusunda belediyelerle ilgili yapılan düzenleme belediyelerin gelirlerinde bir gerilemeye yol açar mı?” diye baktığımızda, böyle bir şey söz konusu olmayacak Sayın Vekilim çünkü zaten hâlihazırda geçici maddeyle yapılan uygulama bu kanuni değişiklikle kalıcı bir hâle dönüştürülüyor.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Belediyelerin bu geliri artacak diye bekliyoruz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Yani mevcut gelirlerinde herhangi bir geriye gidiş söz konusu olmayacak. Ayrıca, şunu da belirtmem lazım ki hükûmetlerimiz döneminde, AK PARTİ döneminde belediyelerin payları gerilememiştir, artmıştır; belediyelere olabildiğince olumlu bir yaklaşım sergilenmiştir.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Bu parayı niye kestiniz o zaman?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Burada, zaten hâlen uygulanan fiilî bir durum var, geçici maddeyle bu şekilde uygulanıyor zaten, o madde kalıcı hâle getirilmiş oluyor. Yani bunun dışında bir değişiklik, fiilen bir yansıması olmayacak bunun belediye gelirlerine.

Emeklilerle ilgili Sayın Sinan Bey’in bir sorusu olmuştu, Sayın Vekilimizin, “Fak Fuk Fon’a mı muhtaç ediyorsunuz?” diye.

SİNAN Oğan (Iğdır) – Sadece emeklileri değil; şehitlerimiz, gazilerimiz…

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Diğer, evet, birtakım başka kesimlerle ilgili de söylediniz. Şimdi, böyle düşündüğümüz zaman insanlarımızın haklarını kısıtlayıcı bir yaklaşım geliştirmiş oluruz. Buradaki amaç, ailesini de düşünerek, aile bazında düşündüğünüzde elde ettiği gelirin belli bir seviyenin altına düşmesi hâlinde buna burada bir sosyal hak tanımaktır bu. Bunu fakirlik diye damgalarsak, böyle bakarsak bu olaya bu insanlarımızın bu haklarını teslim etmemiş oluruz, onları mağdur etmiş oluruz.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Fakir değilse niye sosyal yardım veriyorsunuz?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) –  Burada tam aksine hem emeklilerimizin hem diğer kesimlerin lehine bir düzenleme…

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Şehitlerimizin, gazilerimizin hakkını artıralım. Fak Fuk Fon’a muhtaç olmasınlar.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Ya bunlar fakir değilse niye sosyal yardım veriyorsunuz?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) –  Lehine bir düzenleme yapmış oluyoruz.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Tam tersine daha ileri bir düzenleme yapalım.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) –  Bu lehine düzenlemeyi birtakım tartışmalarla önüne geçersek bu insanlarımızı mağdur etmiş oluruz, onların lehine bir şey yapmış olmayız.

Buradaki hadise -dediğim gibi- tek başına birey olarak değil de bir aile olarak baktığınızda elde ettiği gelir belli bir seviyenin altına iniyorsa burada o insanlarımıza ilave destekler sağlamanın yolunu açmış oluyoruz. Bu, onların lehine bir durum. Fakat biz, işte, diğer siyasi tartışmalara bunları kurban edersek bu insanlarımızın lehine bir şey yapmış olmayız, onların aleyhine bir kamuoyu oluşturmuş oluruz. Dolayısıyla burada…

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Bakanım, öyle derseniz yazık olur. “Şehit ve gazilerimize daha fazla hak tanıyalım.” diyoruz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) –  İşte, hak tanıyoruz burada.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – “Fak Fuk Fon’a onları mecbur kılmayalım.” diyoruz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – “Fak Fuk Fon” dediğiniz sosyal yardımlaşma sonuçta bir fondur. Bu fondan değişik kesimleri faydalandırabilirsiniz.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Bakanım, siz bunu kabul edebiliyor musunuz?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Evet, fakat burada…

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Vatan için canını vermiş bir insanın ailesinin Fakir Fukara Fonu’na muhtaç olmasını siz kabul edebiliyor musunuz?

BAŞKAN –  Sayın Oğan…

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Değerli Vekilim, burada bir fon söz konusu, bir kaynak söz konusu ve lehe yapılan bir düzenleme söz konusu. Bunu görmeyip başka tartışmalarla o haklarının önüne geçersek, o şehit yakınlarımıza fayda sağlamış olmayız.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Bakan, onu öyle bir etik çerçevede yapmak lazım ki şehitlerimizin yakınları vicdanen incinmesinler.

BAŞKAN –  Sayın Oğan, rica edebilir miyim? Sayın Oğan… Soru soruldu lütfen dinler misiniz? Lütfen…

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Öyle bir konu değil ki…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Saptırılıyor, bizim sorduğumuz başka, gelen cevap başka.

BAŞKAN –  Doğru değil… Soru sordunuz cevap veriyor Sayın Bakan, dinleyin lütfen.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) –  Sayın Tanal’ın torba kanunla ilgili değişik, çeşitli soruları oldu, çok sayıda sorusu oldu.

Tabii torba kanun düzenlemesi bugün  başlamış bir düzenleme değil, geçmişte de çok değişik hükûmetler döneminde, değişik parlamentolar döneminde yapılmış uygulamalar, bir ihtiyaca binaen yapılan uygulamalar. Değişik kanunlarda aynı anda bir değişiklik yapmak gerektiğinde, Meclisin zamanını da daha tasarruflu kullanmak adına, bu tür uygulamalar yapılabiliyor. Burada daha köklü bir çözüm arıyorsak belki İç Tüzük’ü yeniden masaya yatırıp tartışmamız lazım. Meclisimizin daha verimli, zamanını daha etkili kullanır bir şekilde bu düzenlemeleri yapması için İç Tüzük değişiklikleri bana göre de çok daha faydalı olur ama bunu yapamıyorsak, birçok kanunda aynı anda değişiklik yaptığımızda torba kanunları kullanmak bir realite. Bu realite geçmişte de vardı, bugün de bu realite var. Bunu tabii ki olabildiğince katılımcı bir şekilde tartışarak, konuşarak yapmak gerekiyor, orada hiçbir itirazım yok ama bu uygulama bizim yeni bulduğumuz, yeni getirdiğimiz bir uygulama değil. Dediğim gibi, biraz bunu genel İç Tüzük tartışmalarıyla bağlantılı değerlendirmekte fayda var diye düşünüyorum.

Sayın Çam Bakanlığımızı ilgilendiren bir madde olup olmadığını sordu. Doğrudan ilgilendiren bir madde yok Bakanlığımızı ama bir Bakan olarak, elbette Hükûmetin bir üyesi olarak, yine birçok konuyla ilgili olduğumuzu, dolaylı yoldan ilgili olduğumuzu belirtebilirim. Çeşitli kurullarda aldığımız görevlerle, çeşitli yaptığımız faaliyetlerle dolaylı olarak bizi de ilgilendiren maddeler var elbette.

Yine bir soru da ihracatla ilgili. Orta Doğu’ya ihracatımızın düştüğü, azaldığı, özellikle Orta Doğu’daki çatışmaların buna yol açtığı ifade edildi, “Savaş değil, barış istiyoruz.” anlamında sözler söylendi. Elbette hiçbirimizin buna karşı çıkması mümkün değil, hepimiz barış istiyoruz, hepimiz daha huzurlu bir bölge istiyoruz. Orta Doğu’da refahın artması için, insanların daha müreffeh hâle gelmesi için şüphesiz ki Orta Doğu’da daha istikrarlı bir ortama ihtiyaç var. Ülkeler arasındaki sorunların giderilmesi kadar ülke içinde de yine daha demokratik, daha huzurlu bir ortam şüphesiz ekonomik açıdan da faydalıdır. Filistin-İsrail meselesinden tutun, Suriye’de yaşanan olaylara kadar biz de elbette ki Orta Doğu’yu daha huzurlu görmek isteriz ama bunlar Türkiye’nin oluşturduğu meseleler değil, Türkiye’nin neden olduğu şeyler değil, etkilerini hissettiği meseleler ve olabildiğince bu etkileri sınırlamaya  çalışıyoruz.

Türkiye’nin genel ihracat performansını çok köklü bir şekilde etkiliyor mu diye baktığınızda, o kadar da, az önce çizildiği kadar karamsar bir tablo yok. Tabii ki olumsuz etkileri vardır, ama genel ihracat performansımıza baktığımız zaman, geçen yıla göre bu yıl ihracatımızın düşmediğini, arttığını görüyoruz. Aslında, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde de geçen sene 6,9, aşağı yukarı 7 milyar dolarlık bir ihracat söz konusuydu. Yeniden bu ihracatı yakalayacağımıza ben inanıyorum. Türkiye artık dünyaya bakan bir ülke. Bir pazarda bir sorun çıktığı zaman firmalarımız diğer pazarlara yönelebiliyorlar, ihracatımızı yine diğer alanlarda geliştirme yoluna gidiyorlar, bu esnekliğe sahibiz. Dolayısıyla ihracatımızın genelinde çok ciddi bir gerileme beklemiyoruz.

Sayın Tüzel Diyanetle ilgili bir soru sordu. Tabii, Diyanet şu anda anayasal bir kurumumuz ve onun da diğer kurumlar gibi kadrolarla ilgili düzenlemeleri zaman zaman Meclisimiz tarafından gerçekleştiriliyor. Bu diğer tartışmalara doğrusu ben şu aşamada girmek istemiyorum, belki Diyanetten sorumlu Bakanımız geldiğinde bu soruya daha etraflıca bir cevap verebilir.

Adliyeler ve makam arabaları karşılaştırması yaptı Sayın Ayhan. Yani burada, tabii ki kamuda her alanda tasarrufu artırmaya çalışmamız lazım, burada aynı fikirdeyiz. Ama ihtiyaç olan konularda da zaman zaman harcama yapmak da kamu için bir gereklilik, önemli olan bunun gerekli olup olmadığı, gerçekten ihtiyaç olup olmadığı. Bunun çalışmalarını ilgili idarelerin, Hükûmetin yapması lazım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, makam araçlarından daha mı az önemli adalet hizmetleri? Kaynaklarınız sınırlı ise öncelik sıralaması yapmanız lazım.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Burada adliyelerle ilgili yapılan tasarruf tamamen ölçekle ilgilidir.

 EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Hangi ölçek? Bir haftada ölçek mi değişti?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Belli bir iş yükünün altında olan bölgelerde adliyeler kapatılarak, daha tasarruflu bir şekilde kamunun çalışması hedeflenmiştir. Bunun dışında bir amacı yoktur.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Doğruyu söylemiyorsunuz Sayın Bakan.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Adaletten tasarruf olur mu Sayın Bakan, adaletten tasarruf olur mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Adaletten tasarruf yapılmıyor, adalet yine tecelli ediyor. Bir 10 kilometre…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bakın, makam araçlarına verdiğiniz parayı meşrulaştırıyorsunuz, adalette tasarruf istiyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Adalette tasarruf söz konusu değil. Bunu belediyelerde de geçmişte tartıştık, başka alanlarda da tartıştık.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Belediyelerle adalet hizmetini yan yana koyamazsınız Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bakın, ölçek dediğimiz hadise vardır, bu özel sektörde de vardır, kamuda da vardır.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – 148 tanesini kapatmıştınız, 44 tanesini yeniden açtınız.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Belli, daha yakın bir alanda topluca hizmeti sunabileceğiniz bir imkân varsa o imkânı değerlendirirsiniz, daha tasarruflu bir şekilde…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Niye Başbakanlığa tasarruf uygulanmıyor?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Hizmeti daha tasarruflu bir şekilde sunarsınız. Bunun amacı budur.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, toparlarsanız, vaktiniz doluyor efendim.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Doldu mu vaktimiz?

Bu öğretmen kadrolarıyla ilgili, müsaade ederseniz, son olarak ona da cevap vereyim. Bu yıl şubat ayında 17 bin, şimdi, önümüzdeki dönemde de 40 bin olmak üzere toplam 57 bin yeni öğretmen için bir imkân oluşturuldu. Bu gerçekten çok büyük bir rakam. Burada, tabii ki öğretmenlerimizin hem niceliğini hem niteliğini artırıcı yönde çalışmalar hep birlikte yapılmak durumunda. Elimizden gelen tüm imkânlarla biz eğitime öncelik veriyoruz. Yıllardır Millî Eğitimimiz bütçede bir numarada, bunun en önemli sebeplerinden biri de aslında bu öğretmen sayılarında yaptığımız artışlar. Önümüzdeki dönemlerde de yine belli bir plan dâhilinde bu çalışmalar yürütülecektir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Yoklama talebi mi var efendim?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet efendim.

BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır, yerine getiriyoruz.

Sayın Hamzaçebi? Burada.

Sayın Aslanoğlu? Burada.

Sayın Gürkan? Burada.

Sayın Ayaydın? Burada.

Sayın Akar? Burada.

Sayın Eyidoğan? Burada.

Sayın Gök? Burada.

Sayın Karaahmetoğlu? Burada.

Sayın Topal? Burada.

Sayın Genç? Burada.

Sayın Tanal? Burada.

Sayın Çam? Burada.

Sayın Eryılmaz? Burada.

Sayın Canalioğlu? Burada.

Sayın Acar? Burada.

Sayın Susam? Burada.

Sayın Özgümüş? Burada.

Sayın Toptaş? Burada.

Sayın Sarıbaş? Burada.

Sayın Seçer? Burada.

Sayın Yılmaz? Burada.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Şimdi elektronik sistemle yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, teklifin birinci bölümünün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm, 1 ila 21’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde gruplar adına birinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.

Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle de son olaylarda ve önceki günlerde şehit düşen kahraman askerlerimizi rahmetle anıyor, bütün Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkanım, bir sükûneti sağlayabilirseniz… Arkadaşlar yoklamadan sonra çok fazla haşır neşir oluyorlar.

On dakika yoklama yok arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, yine bir AKP klasiğiyle karşı karşıyayız. Yine dönem sonu geliyor. Yine bir torba, çorba, tekrar içine her şeyin dolduğu alakasız bir kanun teklifi. Gerçekten bir dayatmayla karşı karşıyayız. Bu nasıl bir şey oluyor da… Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti kanun tasarısı hazırlayamıyor mu?

Sayın Bakan, siz bunların arkasına duramıyor musunuz? Yani niye bunlar böyle teklif hâlinde geliyor? Defalarca konuştuk.

Peki, ne oluyor teklif hâlinde gelince? Plan ve Bütçe Komisyonu Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü gibi çalışıyor ve söylediğimiz düzeltmeleri de arkadaşlarımız dikkate almıyor, saatlerce boş yere emek harcıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi?

Sayın Başkanım, lütfen sükûneti sağlar mısınız? Ben kibarca uyardım ama arkadaşlar burada sohbet ediyor ayakta, bakın. Yani böyle bir şey olmaz. Böyle saygısızlık olmaz!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, müzakere ortamı değil. Lütfen…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Başkan, ben sizden rica ettim; lütfen bir…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Konuşmacının konsantrasyonu bozuluyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) -  Böyle bir şey olmaz. Dışarıda konuşsunlar. On dakika yoklama yok, bir şey yok. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Konuşma canım ya! Sayın Başkan uyarısını yapsın.

BAŞKAN – Evet, sükûneti muhafaza edelim arkadaşlar. Hatibi duyamıyoruz maalesef.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben kendim bile duyamıyorum, arkadaşlar nereden duyacak söylediğimi?

Değerli arkadaşlar, önemli şey söylüyorum, sizin iradenizi savunuyorum. Bakın, burada arkadaşlarımız geliyor, kendilerinin haberi olmayan bazı şeyler içine sokuşturuluyor, uzmanlık alanı olmayan şeylere imza atmak zorunda kalıyorsunuz. Diyorum ki, bu bir kanun teklifi değildir, bu, aslında bir tasarıdır. Hükûmetin getirdiği tasarı teklif hâlinde imzalanmıştır. Böyle bir şey olabilir mi? İçerisine bakıyorsunuz, 35 tane ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnameyi içeriyor. Yani nasıl oluyor da bu arkadaşlarımız bu 35 kanunu bir araya getirip, uzmanlık hâlinde bize sunuyorlar? O zaman ne oluyor? Alakasız şeyler oluyor.

Şimdi Sayın Bakanım, bu teklif nereden geçti? Plan ve Bütçe Komisyonundan; güzel… Biz burada teklif vereceğimiz zaman arkadaşlar hemen geliyor “Bunun bu kanunla alakası yok, bu önergeyi kabul etmiyoruz.” Kim diyor? Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü.

Peki, bunu Plan ve Bütçe Komisyonuna kim sevk ediyor? TBMM Başkanlığı. Sizi de Başkanlık Divanı olarak uyarıyorum Sayın Başkanım. Bunun içerisinde Adalet Komisyonuyla ilgili var, Sanayi, Teknoloji Komisyonuyla ilgili var, bir sürü ilgisiz, alakasız, bizimle ilgisi olmayan, Millî Eğitim Komisyonundan geçmesi gereken, seçmenlerle ilgili, seçim kütükleriyle ilgili kanunun ne işi var Plan ve Bütçe Komisyonunda? Ee “Efendim, acelemiz var.” Günaydın! Şimdiye kadar niye getirmediniz? Yani getirdiğiniz neyi görüşmedik biz; gece yarılarına kadar çalışmıyor muyuz? Lüzumsuz bir şekilde yaptığınız kapris yüzünden dün gece yarılarına kadar bekledik, bugün şimdi başka bir kanun çıktı. EXPO ile ilgili kanun tasarısını dün görüştük. Maalesef, böyle teklif geldiği zaman ne oluyor? İşte, sizin sorumlu olduğunuz Kalkınma Bakanlığından –Allah rahmet eylesin DPT’yi, DPT’nin her konuda görüşü alınırdı- kanun teklifi görüş olunca alınmıyor.

Şimdi siz, söyleyin bana, TÜBİTAK’la ilgili Bakanlık olarak buna görüş bildirdiniz mi?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kim sordu ki bildirecek?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani kim bildirecek? Yani kime soracaksınız?

Şimdi, Değerli Bakanım, bu TÜBİTAK, onun yanı sıra -Sayıştayla ilgili az önce söyledik- enerji denetimiyle ilgili husus, almışsınız, neymiş? “Efendim, EPDK yapamıyor…” Ya, EPDK yapamıyorsa soruşturma açın siz, niye duruyorsunuz orada? İlgili bakan yok mu? EPDK, yetersizse elemanı, destek verelim. Ne yapalım? Bakanlık alsın. İyi, güzel.

Şöyle de saçma bir mantık var Sayın Bakan: Bir tanesinde “Enerji dağıtım şirketlerini denetleyemiyor.” diye alıyoruz elinden, bakanlığa veriyoruz. “Ee, üretimi EPDK denetlesin…” Ya, üretim şirketleri denetlenmeyecek mi o zaman? “Ha, onda fazla rant kalmadı, tabii, orada fazla bir şey yok, o üretimde denetlesek de olur, lisansları verdik ama asıl şey dağıtımda…” Şimdi, böyle bir çifte standart, böyle gerekçesiz bir düzenleme olamaz.

Değerli arkadaşlar -az önce grup başkan vekillerimiz izah ettiler ama- Anayasa’ya aykırılık önergeleri maalesef maddede verilecek, arada geçiştirilecek; hem Sayıştayın yetkisi elinden alınıyor hem de aykırı şekilde, madenlerle ilgili de, linyit madenlerinin özelleştirilmesi buraya konulmuş. Güzel, bir taraftan “özelleştirme” diyorsunuz, Anayasa’da yer almasına rağmen, Anayasa’ya aykırı olarak özelleştirme yapıyorsunuz, öbür taraftan “İki tane, kamu kurumu şirket kuralım.” diyorsunuz. Bu nasıl bir şeydir? Yani, bir taraftan özelleştirelim işimize geleni… Ee? ÖSYM şirket kursun, TÜBİTAK şirket kursun. Nerede kaldı sizin özelleştirme mantığınız? Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Yani sizin vicdanınıza sesleniyorum -içinizde bu sektörlerden gelenler var, bürokrasiden gelenler var, akademisyenler var, oda başkanı arkadaşlarımız var- yani, bir taraftan “özelleştirelim” diye mantık koyarken öbür taraftan “TÜBİTAK şirket kursun.”, öbür taraftan “ÖSYM şirket kursun.” denir mi? Bunu nasıl izah edeceksiniz? Böyle bir, maalesef, garabetle karşı karşıyayız.

Peki, bunun sonucunda ne olacak şimdi? Ben size söyleyeyim. TÜBİTAK, partimizin kurucusu merhum Alparslan Türkeş’in kurdurduğu kurumlardan bir tanesi, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu. Adı üstünde, bilim ve teknolojiyle ilgilenecek, araştırma, geliştirmeyle ilgilenecek. Şimdi, Sayın Başkan burada, yazık değil mi ona? Yarın, arayacaksınız Bakan olarak “Filancayı yönetim kuruluna atayalım Sayın Başkan…” Şimdi, Başkan bununla mı uğraşacak bir de? Siyasi kurum hâline gelecek veya vazgeçtim onu, şimdi, TÜBİTAK’ın atayacağı şirkete yönetim kurulu üyesi bilim ve teknoloji mi yapacak, şirket yönetimine mi girecek? Bu konuda bilgi sahibi mi, değil mi? Yani yönetim işi başka bir iştir, akademisyenlik, hocalık, araştırmacılık başka bir iştir. Tabii ki biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak teknolojiye, ARGE’ye önem veriyoruz, yüksek teknolojiye dayanan ürünlerin üretilmesini, o teknolojinin ürüne dönüşmesini ve hasılaya dönüşmesini istiyoruz, bundan doğal bir şey olamaz ama TÜBİTAK burada yönlendirici konumda olması gereken bir araştırma kurumudur, TÜBİTAK işletmeci bir kurum değildir. Yani bunların yeniden dikkate alınması gerekirdi, maalesef, aceleyle, tasarı olmadığı için, görüşler eksik kaldığı için bunlar dikkate alınmamıştır.

Aynı şekilde ÖSYM’yle ilgili yine tartışmalar yaşıyoruz, geçtiğimiz dönemin en tartışılan kurumuydu. Şimdi, diyor ki Sayın Başkan, sorduk Komisyonda: “Efendim, bir şirket tekel konumunda, onu önlemek için biz kendimiz matbaa kuralım.” Günaydın! Yani öbür  tarafta Devlet Malzeme Ofisinin bütün fonksiyonlarını kaldırıyorsunuz, “Her şeyi dışarıdan alalım, hizmeti.” diyorsunuz, işinize geldiği yerde Kamu İhale Kurumunu sürekli olarak dışarıda tutup istisnalar, muafiyetler getiriyorsunuz, bir taraftan “Kapatalım.” diyoruz, öbür taraftan “Kamu İhale Kurumuna bir üye daha atayalım, efendim Başkan Yardımcısı sayısı 4’e çıksın…” Bu nasıl bir çelişki, bu ne yaman çelişkidir arkadaşlar? Yani alfabedeki harfler bitmek üzere, (ş)’ye gelmişiz, istisna, muafiyet maddelerinde. Bu kadar kurum muafken niye o zaman uzman istemiyorsunuz? Başkan yardımcısı mı çözecek Kamu İhale Kurumunun ihtiyacını? Tabii, mevcutları değiştiremeyince o zaman “Yeni bir adam atayalım.” mantığı ortaya çıkıyor. Maalesef bu da bir AKP klasiği hâline geldi değerli arkadaşlar.

Öbür taraftan, bu kanunla bazı öğretmen ve polis kadroları ihdas ediyoruz. Tabii ki bu yetersiz bir öğretmen kadrosu, geçtiğimiz bütçe döneminde de istendi Millî Eğitimle ilgili olarak. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman gerekli kadroların ihdas edilmesinden yanayız ancak geride kalan öğretmenlerin de atamasının yapılması gerekiyor. Yine polis kadrolarıyla ilgili talepler var ama orada daha önce de belirtmiştik, öncelikle mevcut polislerin de durumlarının iyileştirilmesi, özlük haklarının geliştirilmesi, artı, kendi aralarındaki adaletsizliğin de giderilmesi gerekiyor. Bir taraftan -kanunla ilgili az önce Sayın Bakan sorularda tam cevap vermedi ama- burada bir garabet var değerli arkadaşlar. Kanunun kendisi, burada çalışan emeklilerin ve asgari ücretle çalışanların zaten yardıma muhtaç hâle geldiğini itiraf etmiş oluyor Sayın Bakan. Siz demin söylediniz ama, bu “Fak Fuk Fon”la ilgili arkadaşlarımız sordu, çok kısa olarak örnek vereyim size son olarak.

Şimdi, Temmuz ayı itibarıyla asgari ücretin 1/3’ü 246 liraya geliyor yani hane içindeki kişi başına düşen gelir hesabıyla yaparsak, 986 liranın altında alan herkes buradan yani muhtaç durumuna gelmiş oluyor ve bu kapsama girmiş oluyor. Bu ne demek? Emeklilerin ve asgari ücretlilerin buradaki neredeyse tamamına yakını bu yardıma muhtaç hâle geldiğinin Hükûmet tarafından itirafı demektir. Dolayısıyla, bu tip ekleme, yamama kanunlarla, torbalarla bunu çözmek değildir. “Gelin, bu gibi çalışmaları, derli toplu, muhalefetin de desteğini alarak, dünkü EXPO’da olduğu gibi dayatmalarla değil, uzlaşmayla çıkaralım, içinden gereksiz olanları da, acele olmayanları da ayıklayıp bir sonraki sezona bırakalım.” demiştik. Tekrar ediyor, tekrar hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Gruplar adına ikinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Aydın Ayaydın, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Ayaydın. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

AKP İktidarı ülkemize yeni bir gelenek daha hediye etmiş, yasama tekniğine ilişkin usul ve esasları hiçe saymada yeni bir çığır açmıştır. Torba kanun uygulamasını kaideye dönüştüren, torba yetmemiş, çorba kanunlara imza atan AKP İktidarı, yasalaştırmak istediği önemli hususları tasarı olarak değil, kanun teklifiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmektedir.

Elbette ki her milletvekilinin kanun teklifi vermeye hakkı vardır. Sözümüz milletvekillerinin iradesine değildir; sözümüz, planladığı yasal düzenlemeleri kendi istediği gibi ve bir an önce çıkarmak için kanun tasarılarını bir kenara bırakıp bu teklifte olduğu gibi milletvekillerini devreye sokarak, Hükûmet olarak hazırladıkları kanun teklifini milletvekillerine imzalatıp bu yolu izleyen AKP Hükûmetinedir. Neden mi? Hemen söyleyeyim: Bizzat AKP Hükûmeti döneminde, Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği’nde, bir tasarının Başbakanlığa sunulmadan önce düzenleme hakkında ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerinin alınmasının zorunlu olduğu belirtilmektedir.

Tasarı olarak bir düzenleme  teklif etmek, belli kurallara bağlıdır ancak kurallar çoğu yerde olduğu gibi burada da AKP’yi rahatsız etmekte ve bu konudaki kurallar, oy çokluğunun verdiği güçle baypas edilmektedir. Zira, bir düzenlemeyi tasarı olarak sunmak hem zaman hem de içerik açısından AKP’nin işine gelmemekte, kamu kurumlarından görüş almak zaman alacak ve belki de AKP’nin istediğinin aksine görüş verilecektir.

Görüştüğümüz bu teklif ile AKP döneminde, yasa yapma tekniğine ilişkin kuralları ve teamülleri hiçe sayan emrivakilerden biri daha yaşanmaktadır. Bu teklif, kendi içinde kırka yakın kanundaki düzenlemeye ilişkin hükümleri içeren bir kanun teklifidir. Sanırım bu yönüyle “torba” değil “bohça kanun” ismini daha fazla hak etmektedir. Kim bilir, belki AKP olarak Komisyonda yaptığınızı burada da yapar ve Genel Kurul görüşmeleri sırasında, bu bohçaya da önergelerle yeni maddeler ihdas edebilirsiniz. Buna inanırım çünkü daha önceleri benzerini yaptınız, bir kez daha yapabilirsiniz. Zira, Komisyon görüşmeleri sırasında birbirleriyle ilgisiz, bambaşka alanlara yönelik tam on dokuz madde daha teklifi bu kanun teklifine ilave ettiniz. Peki, böylesi bir bohçaya biz ne yapıyoruz? Temel kanun olarak görüşüyoruz. Bu da, artık, yasama organına gösterilen hassasiyetin zirvesi olsa gerek. Daha önce de defalarca dile getirmemize rağmen tüm bu hususların dikkate alınmaması ne yazık ki AKP İktidarının Parlamentoya olan saygısını da gözler önüne sermektedir. Artık açıkça ortaya çıkmıştır ki AKP İktidarı yasal düzenlemelerin Mecliste görüşülmesini basit bir şekil şartından ibaret görüyor. Dillerden hiç düşmeyen millet iradesine saygı da böyle oluyor demek. Bu durumu kendileri de birer parlamenter olan siz değerli AKP’li milletvekili arkadaşlarımın dikkatine ve takdirine sunuyorum.

Kanun teklifiyle ÖSYM’nin bizzat kuracağı veya iştirak edeceği şirketlerden sınav hizmetlerine yönelik olarak yapılacak alımlar 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılmaktadır. Kim bilir bu sistemle yeni şifreli sınavlara yelken mi açılacaktır? AKP İktidarında ÖSYM şifreli sınav yapmadı mı? Demek ki bu sistem bile AKP’yi kesmemiş.

Dahası da var, 2002 yılında çıkarılan Kamu İhale Kanunu’nun içi AKP İktidarı tarafından boşaltılmıştır. AKP döneminde ihale kanunu yirmiden fazla değiştirilmiş, sürekli istisnalar eklenerek hemen her kamu alımı kapsam dışına çıkarılmıştır. Nitekim, kapsam dışına alınan istisnai işlem ve kurum sayısı on dokuza çıkmış, istisnalar (s) bendine kadar gelmiştir. Burada, iktidar mensubu milletvekili arkadaşlarıma alfabemizin yirmi dokuz harf olduğunu ve hızla bu kanunun “z” harfine doğru yaklaştığımızı hatırlatmak istiyorum. Kamu alımlarında şeffaflık, rekabet, standart bizim neyimize? Kamu İhale Kurumunu kaldırın da siz de kurtulun, biz de bunu eleştirmekten kurtulalım.

Kanun teklifiyle ÖSYM Başkanına 5 tane de başkan müşaviri kadrosu ihdas ediliyor. Bu da, herhâlde, ÖSYM Başkanının bugüne kadar yaptığı birbirinden başarılı uygulamalarının bir karşılığı olsa gerek. Acaba, her şifreli sınava bir başkan müşaviri mi görevlendirilecek? Bunu da görürsek, hiç şaşmayacağız.

Kanun teklifiyle, Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edilen 15 müşavirlik sayısı da 40’a çıkarılıyor, 25 tane daha başkanlık müşaviri kadrosu ihdas ediliyor. Bu da, bürokrasiyi artıran, kadrolaşmaya zemin hazırlayan bir başka AKP düzenlemesi olsa gerek. Kamu kaynaklarının bu şekilde kullanılıyor olması açıkçası bizi rahatsız etmektedir. Kamu kaynaklarının, vatandaşın paralarının ne kadar özenli, ne kadar düzgün kullanıldığının en açık göstergelerinden biri olsa…

BOTAŞ ve Başkent Doğalgazın durumu bir başka, içler acısı. Biliyorsunuz, 61’inci Hükûmetin ilk icraatları elektrik ve doğal gaza zam yapmak olmuş; bu da yetmemiş, altı ay içerisinde ikinci kez zam yapmıştır. Zaten geçimini sağlayamayan, işsizlik ve borç içindeki vatandaşın belini iyice büken bu zamlara ilişkin olarak değerlendirmelerimizi daha önce açıklamıştık. Bu zamların altında kötü yönetim vardır, AKP’li belediyelerin BOTAŞ’a borçlarını ödememesi var. Siz böyle yaparsanız BOTAŞ’ın da iki yakası bir araya gelmez. AKP’li belediyelerin bu davranışına göz yuman, ses çıkarmayan Hükûmet çareyi vatandaşın cebine elini atmakta bulmuş ve enerjiye zam üstüne zam yapmaya devam etmektedir. Üstelik de BOTAŞ’ın Ankara Büyükşehir Belediyesinden alacağını bir türlü alamaması ve parayı almak için ancak kanuni düzenleme yapılarak Başkent Doğalgazın satışından doğacak özelleştirme gelirine el koymak durumunda kalmasıdır. Nitekim, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğal gazdan ötürü BOTAŞ’a ve Hazineye borcu 700 milyon dolardır. Karşılığında BOTAŞ’ın lojman, gayrimenkul dâhil, bütün bu malları alınabiliyor. Tabii tüm bunların faturası da yüksek doğal gaz maliyetlerini ödemekte zorlanan vatandaşa oluyor.

Yine bu kanun teklifiyle, 2010 yılında AKP tarafından çıkarılan 6085 sayılı Sayıştay Kanunu ile zayıflayan Sayıştayın denetim gücü büyük ölçüde elinden alınmaktadır.

Sayıştay, Anayasa’mızın 160 ve 164’üncü maddelerinde yüksek denetim kurumu ve hesap mahkemesi olarak düzenlenmiştir. Sayıştaya kamu kurumlarının bütün gelir ve giderleriyle mallarını TBMM adına denetleme ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama, mahallî idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanmasıyla genel uygunluk bildirimine ilişkin olduğu... Bunun devre dışı bırakılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin devre dışı bırakılması demektir.

Bu yasa tasarısı içerisinde, kadro bekleyen 40 bin öğretmenimize kadro verilmektedir. Ama hepimiz biliyoruz ki, öğretmen olarak atanmayı bekleyen 110 bin adayımız vardır. Ayrıca, öğretmen okullarında okuyan öğrencilerimizin kadrolarını beklediğini de hepimiz biliyoruz. 40 bin öğretmen kadrosu yetersizdir. İhtiyaca cevap vermemektedir. Sıra bekleyen ve atama bekleyen 110 bin öğretmen ve 110 bin öğretmen ailesinin bir an önce bu isteklerine cevap verilmesi için 110 bin öğretmen kadrosunun ihdas edilmesi ve bu kadrolara, sıra bekleyen öğretmen adaylarının atanması daha doğru olurdu.

Yasanın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayaydın.

Üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı “torba” ile ilgili Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini anlatacağım.

“Torba” diyorum çünkü bu torbanın içinde her şey var. Ama bir utançla başlayayım. Bu utanç Mecliste bütün milletvekillerini rahatsız etmelidir. 2005 yılında bir yasa çıkarılıyor. Özürlü ve engellilerin erişimiyle ilgili bir süre konulmuş yasaya. İşte, kamusal alanlarda, parklarda, apartmanlarda rahat ulaşım, iletişimlerini sağlaması için bu kanun maddesine, bu kanunun içine, şimdi bu süre yakınlaştığı için tekrar uzatmak için bir madde konulmuş. İşte sosyal devlet rezaleti bunun adıdır, bunun adıdır. Bu sosyal devlet adına, özürlülerine, engelli yurttaşlarına karşı olan, kanunların bile uygulamasını erteleyen torbanın ayıplarından birisi.

Şimdi, bu ayıpla ilgili elbette ki grubumuz bir önerge sunacak. Zaten konfederasyonlar, hepsi grubumuzda idiler, geldiler, ziyaret ettiler ve sıkıntılarını anlattılar. İçlerinde eski AK PARTİ milletvekili Sayın Lokman Ayva da vardı. Umarım, o öneriler diğer gruplara da gider, bu rezalet son bulur, bu ayıp düzeltilir.

Size bir ayıptan daha bahsedeceğim çünkü aslında o kadar çok ayıp var ki. Ne diyor? Şu sözleri iyi dinleyin arkadaşlar. “Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun. KPSS hangi akla hizmet ediyor?” Bu sözler size tanıdık gelebilir. Muhalefet liderlerinden biri mi söyledi? Muhalefetten bir milletvekili mi söyledi? Hayır. Bunu Başbakan söylemiş vakti zamanında. Bugün 300 bin tane öğretmen açığı var, öğretmen tayin bekliyor. Öğretmenler yıllarca tayin bekleyerek, bunların içinde onlarcası intihar ederek bu soruna çözüm getiriyor. Siz mantar gibi üniversiteler kuruyorsunuz. İyi de, öğretmen yetiştiren bölümler hepsinde de var. O da iyi de, peki, mezun olunca hepsi açıkta kalıyor; ne olacak? Maalesef, bu konuda, her gün, bununla ilgili mücadele veren eğitimciler gazlanıyor, coplanıyor, bombalanıyor.

Burada bir ayıp daha… Ayıplarla dolu bir torba bu. Bu kadar ayıp nasıl bir araya gelir? Uzmanlık komisyonlarını atlarsınız, İç Tüzük’ü ihlal edersiniz, Anayasa’yı da ihlal edersiniz; kendinize göre bir “babayasa” yaparsınız, bu torbanın içine her şeyi atarsınız. Sayıştay denetimini niye kaldırıyorsunuz arkadaşlar ya? Meclis adına Sayıştay denetim yapıyor, Hükûmeti denetleyecek ve siz kalkıyorsunuz, kendi denetim yetkinizi kaldırıyorsunuz. Siz çivi mi çaktınız iktidara yani hayatınız boyunca hep Hükûmet mi olacaksınız? Yani bir gün gideceğiniz aklınıza gelmiyor mu? Bu yasaların başkalarının eline geçeceğini düşünmüyor musunuz? Bir yasama organı üyesi olarak ben bunu utanç verici buluyorum. Meclisin denetimini, milletin iradesinin denetiminden Hükûmeti kaçıracaksınız. Nasıl kaçıracaksınız? TOKİ imparatorluğuyla kaçıracaksınız. İhaleden kaçırıyorsunuz, Sayıştaydan kaçırıyorsunuz, vergiden kaçırıyorsunuz, denetimden kaçırıyorsunuz; bütün yetkileri getiriyorsunuz TOKİ’ye bağlıyorsunuz, TOKİ de Başbakana bağlı. Vallahi bunun adı “müteahhitlik başbakanlığı”dır, bunun adı “başkanlık sistemi” değil arkadaşlar. Bu yasanın içindeki ayıp bu. Çok büyük bir ayıp bu, açık söyleyeyim.

Şimdi, burada, Sayıştayın denetimi torba kanunda ne arıyor? Sayıştay Meclis adına görev yapmıyor mu? Yapıyor. Galiba Sayıştayı tamamen ele geçiremedi Hükûmet on sene içinde, bunu anlıyoruz, tek anladığımız bu. Orada muhalif olanlar var, yasal denetim yapıyor; yerindelik denetiminden rahatsızlar.

Değerli milletvekilleri, burada vahim bir durum daha var: TÜBİTAK Bilim Kurulu olarak görev yaparken, bir kanunla, 7 tane yöneticisini seçme yetkisi Başbakana tanındı ve TÜBİTAK yönetimi iktidarın istediği kişilerden oluştu. Bilim Kurulu burası, şimdi şirketleşiyor, şirket kuracak, ticaret yapacak. Böyle bir anlayış olabilir mi? Siz ticaretle bilimi bir araya getirdiğiniz zaman, bilim özgürlüğünü yok edersiniz, onun adı “bilim” değil “film merkezi” olur, “TÜBİTAK film merkezi” olur. Onu açık söyleyeyim, TÜBİTAK’ın bütün saygınlığı biter, “TÜBİTAK film merkezi” olur artık.

Yine, bir şey daha ifade edeceğim: Adliyeleri kapatıyorsunuz, askerlik şubelerini kapatıyorsunuz, belde belediyelerini kapatıyorsunuz, millete hizmet gidecek kanalları kapatıyorsunuz; sonra enerji alanına geliyorsunuz, bu konuda iyisiniz, bütün yetkileri kendi elinizde bulunduruyorsunuz.

Şimdi, Sayın Enerji Bakanı, EPDK’nın yetkilerini kendisine bağlamak istiyor, enerji alanı. Ben, aslında, bu merakını enerji alanında Sayın Bakanın titizlikle izliyorum. Bakıyorum, enerji alanında, hemşehrileri sendikalarda var. Sendikalar, Sayın Bakanın hemşehrilerinden oluşuyor. Sayın Bakanın kendisi de enerji alanında son derece meraklı ama geçen gün bir söz söyledi ki güneydoğu halkına “Elektrikten hırsızlık yapıyorlar.” dedi. Bir bölge halkını hırsızlıkla suçladı, açıkça suçladı, kayıp-kaçak konusunda suçladı ve benim ismimi vererek dedi ki: “Bölgeden bir Milletvekili, Hasip Kaplan, diyor ki: ‘Burada elektrik çıkıyor, batıya götürüyorsunuz.’ Doğu neresi batı neresi?”

Arkadaşlar, dünyada gelişmiş bütün ülkelerde maden, elektrik nerede çıkıyorsa yüzde 15 oraya yatırım payı bırakılır, dünyanın her yerinde bu böyledir. Sen şimdi, kırk yıllık GAP projesinden yüzde 48,7 elektriği alıyorsun, götürüyorsun, kırk yılda da Şanlıurfa’nın Harran Ovası’nı sulamıyorsun, Mardin Ovası’nı sulamıyorsun. Sonra, Şanlıurfalı üreticilerin 2 milyar lira elektrik borçları var “hırsız” diyorsunuz. Borçlu vatandaş ne zamandan beri hırsız oldu? Eğer hırsızlıksa bu, Ankara Büyükşehir Belediyenizden daha büyük hırsız yok, açık söylüyorum; hırsızlıksa en büyük hırsızı kendinizde arayın.

Bir şey daha: Bakın, sulama yatırımlarında 1 milyon 862 bin hektardan, AK PARTİ İktidarı döneminde sadece yüzde 2 artış olmuş, 282 bin hektarın ötesine gidememişsiniz. Bu 282 bin hektarı da İşsizlik Fonu’yla götürüyorsunuz. Şimdi, burada EPDK Başkanı ile cevap vereceğim. Bakın ne diyor: “En büyük kaçak kayıp İstanbul’da.” Buyurun! Ben iddia ediyorum, Şırnak milletvekiliyim, Sayın Bakan da Kayseri milletvekilidir, eğer Şırnak’taki elektrik borcunun 20 katı elektrik borcu kendi vilayetinde, kaçağı kendi vilayetinde yoksa ben milletvekilliğinden istifa edeceğim, değilse kendisi de Bakanlıktan değil milletvekilliğinden istifa etsin. Peki, Sayın Enerji Bakanı, o zaman “Kayserililer de hırsız.” mı diyeceğiz? Sayın Elitaş’a böyle deme haksızlığını ben nasıl gösterebilirim? Göstermemek lazım arkadaşlar. Konuşurken, bölgeyi, insanları böyle suçlamak, ayrımcılık yapmak hiçbir bakana yakışmaz. Buradan, güneydoğudaki bütün yurttaşlarımızdan özür dilemeye davet ediyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – …yoksa hırsızlıklarını enerji alanında peşi sıra açıklamaya devam edeceğim.

Kimin hırsız olduğunu elektrikte, enerjide, kimin olmadığını da halkımız biliyor diyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, şahısları adına İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam.

Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Parlamentonun saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

6 Nisan 2011 tarihinde bir yetki kanunu çıkarıldı ve bu yetki kanununa dayalı olarak da geçtiğimiz yıl çıkarılan otuz beş tane kanun hükmünde kararnameyle ülkemiz yönetiliyor.

Şimdi, bir yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisinde hepimiz görev yapıyoruz. Ben de Plan ve Bütçe Komisyonunda görev yapıyorum. Plan ve Bütçe Komisyonuna birçok kanun geldi ve birçok kanunu görüştük, müzakere ettik fakat ilk kez hayatımda, bu bir yıllık süre içerisinde bu kadar sıkıntı çektiğim bir dönemi yaşadım. Gelen birçok kanun teklifiyle ilgili çok uzun süren müzakereleri gerçekleştirdik, çok tartışmalarımız oldu, ara verdiğimiz dönemler oldu ama ilk kez bu kanun teklifini, bu “torba kanun” diye adlandırılan… Aslında torba da değil, tamamen bir çuval oldu çünkü 36 madde olarak geldi ama oradan getirilen ilavelerle birlikte toplam 59 maddeye ulaştı ve tamamen birbirinden farklı.

Bakın, arkadaşlar, biraz önce Kalkınma Bakanımız buradaydı. Kalkınma Bakanına “59 maddelik bu kanun teklifinde sizin Bakanlığınızı ilgilendiren bir madde var mı?” diye sorduğumda, Sayın Bakan “Beni ilgilendiren hiçbir madde yok.” dedi ama bu 59 tane maddenin içerisinde Maliye Bakanlığını, Kalkınma Bakanlığını, Hazine Müsteşarlığını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını, Sosyal Güvenlik Kurumunu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını, Millî Eğitim Bakanlığını, Adalet Bakanlığını, Ulaştırma Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını, Millî Savunma Bakanlığını, Sanayi ve Ticaret Bakanlığını, Sayıştay Başkanlığını, YÖK’ü, TÜBİTAK’ı, Devlet Personel Başkanlığını, ÖSYM’yi, Sivil Havacılığı, EPDK’yı, Kamu İhale Kurumunu, Yüksek Seçim Kurulunu, Gelir İdaresini, Kredi ve Yurtlar Kurumu dâhil olmak üzere onlarca kurumu ilgilendiren bir kanun teklifini görüşüyoruz arkadaşlar. Geçtiğimiz günlerde Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu görüşür iken bu görüşmeye katılan isim Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin’di. Sayın Fatma Şahin’i ilgilendiren maddenin sayısı da 59 maddenin içerisinde sadece 2 taneydi ve 59 maddeyle ilgili Sayın Bakan yorum yapmak ve hatta sorulan sorulara cevap vermek durumunda kaldı arkadaşlar.

Sayın Başkan, şöyle bir tabloyla karşı karşıya kaldık: Milletvekilleri olarak, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak bürokratlara sorduğumuz sorulara yeteri kadar cevap alamadık. Sayın Bakan konusuyla ilgili olmadığı için vermiş olduğumuz sorulara da doğru dürüst cevap veremedi. Öyle bir durum oldu ki enerji konusunu konuştuğumuz dönemde EPDK temsilcisi orada kalktı, “Biz bu getirilen kanun teklifine, maddeye karşıyız.” diye orada söz aldı ve konuştu ama Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından gelen bir genel müdür, daire başkanı “Hayır, öyle değil. Biz buna katılıyoruz, böyle olması gerekir.” diye de bir cevap verdi. Şunu gördük: O gün oradaki tartışmalara katılan, bürokrasiden gelen arkadaşlarımız ile Hükûmet temsilcileri arasında çok büyük bir nüans farkı olduğunu ve birbirinden çok farklı düşündüklerini orada açık ve net bir şekilde gördük.

Bir şey daha bizi çok üzdü: On yıllık AKP Hükûmeti döneminde, iktidarı döneminde devlet bürokrasisinde bilgi, beceri, yetenek, liyakatin önemli olmadığını, sadece AKP’nin yandaş bürokrasiyle oraya konuşlandığını ve oranın doldurulduğunu açık ve net bir şekilde gördük. Bu, devlet terbiyesine yakışacak bir tutum ve davranış biçimi değildir ve bürokrasinin ne şekilde ve nasıl ele geçirildiğini bir kez daha burada görmüş olduk.

Değerli arkadaşlar, şunu söylemek gerekiyor: Bu “çuval” diye adlandırdığımız torba kanunun en önemli maddelerinden bir tanesi Sayıştay. Şimdi, on yıldır iktidardasınız ve devletin bütün kurum ve kuruluşlarına istediğiniz kadroları da getirdiniz ve orada görev verdiniz. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, bizler adına, sizler adına tüm kurum ve kuruluşları denetleyen ve gerekli raporları hazırlayan ve  Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermesi gereken bir kurum ve geçtiğimiz bir buçuk yıl içerisinde Sayıştayla ilgili değişiklikleri yine bu Parlamento yaptı ve sizler yaptınız, sizin iktidarınız döneminde yapıldı ama aradan geçti bir buçuk yıl, şimdi Sayıştayda bir değişiklik yaparak Sayıştayı devre dışı bırakmak istiyorsunuz. O zaman, burada aklımıza gelen olay şudur açık ve net bir şekilde: Evet, tüm kurum ve kuruluşlarda yolsuzluklar ve şaibeler almış başını gidiyor. 2 bine yakın belediyede, yerel yönetimlerde… On yıla yakın zamandır iktidardasınız ve yerel yönetimlerde olan yolsuzluklar ve şaibeler almış başını gidiyor. Şimdi, her şeye rağmen, on yıllık bu kadrolaşmaya rağmen hâlâ Sayıştayda namuslu, dürüst, devleti düşünen bürokrasi vardır ve görevlerini yapmaktadırlar ama onları da devre dışı bırakmak için şimdi Sayıştay Kanunu’nda bir değişiklik yaparak, devletin bürokrasisini devre dışı bırakarak bu raporların tutulmasını ve bu raporların kamuoyuyla paylaşılmasını istemiyorsunuz ve bunların -gizlenmesini, saklanmasını- ortaya çıkartılmasını istemiyorsunuz. Bu yapılan yanlıştır. Bir söz vardır, “Keser döner, sap döner, bir gün gelir devran döner.” arkadaşlar. Bu nedenle, Sayıştayı devre dışı bırakmak yerine Sayıştayın kadrolarının güçlendirilmesi, bilgi birikimli, yetenekli ve liyakatli kadrolarla oluşturulması gerekirken ama getirmiş olduğunuz bu kanun, torba kanun değil, çuval kanunla birlikte Sayıştayı devre dışı bırakmak istiyorsunuz. Bu kabul edilebilir değildir.

Bu nedenle, getirmiş oludunuz bu elli dokuz maddelik çuval kanuna ret oyu vereceğimizi söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

Şimdi, Feramuz Üstün, Gümüşhane Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Teklifin 2’nci maddesi 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Kanunu’nun 15’inci maddesinde değişiklik yapmaktadır. Bu madde seçim yasaklarını düzenlemektedir. Buna göre oy verme gününden önceki gün saat 18.00’den sonra ve oy verme gününde seçim propagandası yapan, seçimin düzenini bozacak veya oy vermenin serbestlik içinde yapılmasını engelleyecek söz ve yazılar ile propaganda yapanlara üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilecektir. Bu madde bu cezayı, yüz günden iki yüz güne kadar adli para cezası şekline dönüştürmektedir.

10’uncu madde, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 41’inci maddesinde değişiklik yapmaktadır. Maddede, bazı ehliyet türlerine göre en az sekiz yıllık kesintisiz eğitimi bitirmiş olma şartına yer verilmektedir. Teklif ile bu ehliyet türleri arasına F, G ve H sınıfı ehliyetler de dahil edilmektedir. F sınıfı traktörlerin, G sınıfı iş makinelerinin ve H sınıfı da hasta veya sakatların kullanacağı araçların kullanılmasına yetki vermektedir. Ayrıca 18/8/1997 tarihinden önce ilkokulu bitirenlerde bu şartın aranmayacağına ilişkin istisna hükmü eklenmektedir.

12’nci madde 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nun 2’nci maddesinde değişiklik yapmaktadır. Kanun’un 2’nci maddesi genel olarak herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayan ve buralardan herhangi bir aylık almayanların  fon kapsamına girmesini öngörmektedir. Teklifin bu maddesi ile bu kurala istisna getirilmekte ve hane içindeki kişi başına düşen geliri asgari ücretin net tutarının bir  bölü üçünden az olanlar  yani 233 TL’den az olanlar, afetlerden zarar görenler ile şehit ve gazi yakınları da kapsama alınmaktadır.

13’üncü madde 3294 sayılı Kanun’a yeni madde ihdas etmektedir. Eklenen yeni madde uyarınca, 3294 sayılı Kanun uyarınca yapılan yardımlar ve destekler ile 2022 sayılı Kanun uyarınca kişilere bağlanan yaşlılık ve özürlülük yardımları kişi izin verse dahi haczedilemeyecek, devir ve temlik edilemeyecek hâle getirilmektedir.

20’nci maddeyle 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nda değişiklik yapılmakta ve kamu kurum ve kuruluşlarına mevzuatın sicil ve arşiv kaydı alınmasını öngördüğü hâllerde adli sicil ve arşiv kayıtlarında sorgulama yapabilme yetkisi verilmektedir. Mevcut durumda adli sorgulama hâkim ve savcılar tarafından doğrudan, kolluk güçleri tarafından ise Adalet Bakanlığının onayı ile yapılabilmektedir. Madde ile ayrıca gerçek kişilerin kendileriyle ilgili adli sicil ve arşiv kayıtlarını güvenli kimlik doğrulama araçlarını kullanarak sorgulama yapabilmesine ve kayıtları fiziki veya dijital ortamda ilgilisine verebilmesine imkân getirilmektedir. “Güvenli kimlik doğrulama araçları” olarak tanımlanan araçların başında e-devlet sistemi ile oluşturulan kullanıcı adı ve parolası gelmektedir. Bu sistemde bireyler sigortalılık durumları, aldıkları maaş ve devlete olan borçları gibi kamuyla ilişkilerini görebilmektedirler.

21’inci maddeyle 5352 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddeyle, mevcut mevzuat uyarınca adli sicil ve arşiv kayıtlarının talep edilmesi hâlinde kişilerden alınan 5 TL’lik ücretin… Kişilerden alınan bu ücretten vazgeçilmesi öngörülmektedir.

Uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi ve ihtiyaçların karşılanmasını amaçlayan bu kanun teklifinin milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Üstün.

Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, sisteme giren arkadaşlarımız var, soru-cevap işlemi yapacağız.

Sırasıyla söz veriyorum.

Sayın Işık… Yok.

Sayın Oğan… Yok.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Torba yasasının 57’nci maddesindeki “Kamu alacakları 51’inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında faiz uygulanır.” hükmü. Neden devlet kendi lehine, bu kadar lehine düzenleme yapıyor İcra İflas Kanunu’ndaki hükümlerde böyle bir düzenleme yapmıyor? Bu, alacak-borç dengesi açısından eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmez mi?

İkinci soru: Torba yasasının 47’nci maddesinde, Borçlar Kanunu’nun sekiz yıl uygulaması erteleniyor. Asıl olan, ekonomik anlamda güç durumda olanların lehine olan bu Yasa’nın uygulanması gerekmez mi, neden erteleniyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, gayriciddi bir Hükûmet, hükûmet etmesini bilmeyen bir Hükûmet. Karşımıza teklifler gelmiş. Hepsi devlet bütçesine külfet getiren, harcama yetkisini getiren, kadro oluşturmasını getiren teklifleri… Âciz olan bir Hükûmet. Karşımıza çıkıp da bunları hükûmet tasarısı olarak getirmiyor, milletvekilleri teklif getiriyor. Bu kadar gayriciddi bir hükûmet hangi yüzle gelip de burada oturuyor, onu öğrenmek istiyorum, bir.

Geçen hafta Silivri Cezaevini ziyaret ettim. Odatv’den mahkûm olan Soner Yalçın ve arkadaşları on sekiz aydır içeride. Bir sene on ay önce TÜBİTAK’a demişler ki: “CD’ler sahte, buraya belge ilave edilmiş.” Bir yıl bir aydır TÜBİTAK’a bunlar gönderilmiş, hâlâ bilgi testi yapılıp da gönderilmiyor, inceleme yapılıp gönderilmiyor. Bu Hükûmet evvela gelip burada Meclise hesap versin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Niye TÜBİTAK’a talimat veriyor da bu bilirkişi incelemesini bir seneden fazla uzatıyor ve bu insanlar haksız yere içeride yatıyor?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bu torba kanun teklifinin 23’üncü maddesiyle, Başkent Doğalgazla ilgili olarak yani Belediyenin de, Büyükşehir Belediyesinin de ortak olduğu Başkent Doğalgazla ilgili olarak bir af niteliğinde hüküm getiriliyor. Buradaki Belediyeye ait hissenin tutarı nedir? Belediyeye ne kadarlık bir avantaj sağlanıyor? Bununla ilgili rakamları verebilmeniz mümkün müdür?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.

Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, Malatya Yazıhan ilçesi Malatya’ya 40 kilometre uzaklıkta olup iki belde, yirmi sekiz köyü bulunmaktadır. İlçe nüfusu 15.568’dir. Yazıhan ilçesinde bir banka şubesinin olmaması büyük sorunlara sebep olmaktadır. Tarım ve hayvancılık ile geçimini sağlayan yöre halkının, köy muhtarlarının, yardım ve destek alan vatandaşların, emekli maaşı alan yaşlıların, 2022’ye göre aylık alan yaşlı ve malul vatandaşlarımızın banka işlemlerini yapabilmek için Malatya’ya gitmeleri gerekmektedir. Yazıhan’da kamu kurum ve kuruluşlarında 543 personel çalışmakta olup kurumlar ve memurlar banka işlemlerini gerçekleştirmek için mesai bitiminden önce izin alıp Malatya’ya gitmek zorundalar. Yazıhan ilçesindeki kurumların bankalara olan 24 milyon liralık nakit akışı bulunmaktadır, ayrıca vatandaşların banka işlemleri de dikkate alındığında açılacak banka şubesi zarar etmeden çalışabilecektir. Yazıhan ilçesinde Ziraat Bankasının bir şubesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben Sayın Bakana görüşmekte olduğumuz kanunun 11’inci maddesindeki düzenlemeyi sormak istiyorum.

Sayın Bakan, bu 11’inci maddeyle Yükseköğretim Kanunu’nun 45’inci maddesinde bir değişiklik yapıyorsunuz ve bu yıl üniversite sınavına girmiş olan öğrencilerle ilgili olarak ağırlıklı ortaöğrenim başarı puanının geçerli olması koşulunu getiriyorsunuz. Ancak, hâlen daha okumakta olan, liselere girerken başarılı liseleri tercih eden, ağırlıklı ortaöğrenim başarı puanlarının onlara fayda getireceğini düşünerek o tercihleri yapan öğrencilerle ilgili, diğer öğrencilerle ilgili bu eşitsizliği gidermiyorsunuz. Yani, meslek liselerinde, daha önce 6287 sayılı Yasa’da meslek liselerinde okuyan öğrencilere ek puan verilmesiyle ilgili bu konuda bir düzenleme yapıldı ama fen liseli, Anadolu lisesi ve düz liselerde okuyan çocuklarla ilgili, yani şu anda okuyanlarla ilgili bir düzenleme yapılmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Hükûmet olarak soruyorum: İlkokullara Arapça dersi konulması, 4+4+4 Kanunu’yla ilgili uygulama başlamıştır ve bu başlamaya karşı da halkın büyük tepkisi ortaya çıkmıştır. Bu tepki ortaya çıkmışken biz önümüzde KCK uygulaması adı altında Eğitim-Sen’in, KESK’in yöneticilerinin içeri alındığını görüyoruz. Sayın Bakan, Türkiye’deki bütün demokratik örgütleri susturacak mısınız? Bugün en büyük öğretmen örgütü olan Eğitim-Sen’in üzerinde yaptığınız bu baskı nedir? Bu 4+4 uygulaması bütün okulları imam hatip hâline getirmektedir, halk buna tepki koymaktadır. Siz Türkiye’yi susturmaya mı çalışıyorsunuz?

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Acar.

Sayın Eyidoğan…

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, Türkiye ulusal petrol üretimi tarihinde 2 kez 4 milyon ton ham petrol üretimi yapmış bir ülkedir. Son yıllarda sondaj sayısı artmış gözükmesine rağmen bugün 2 milyon ton ham petrol üretiminin üzerine çıkamıyoruz. Neden?

Son on yıldır kömürün elektrik enerjisinde kullanımı giderek azalmıştır. Bu ulusal kaynağın yeni teknolojiler kullanılarak elektrik üretimini arttırma konusunda bir strateji var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Kurt…

KAZIM KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, ben Komisyonda da sordum ama cevap alamamıştım, şimdi size tekrar soruyorum. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleriyle İlgili Kanun’un 180’inci maddesine göre şu anda görülmekte olan kaç dava var ve bu davaların sanıkları kimlerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Ayhan…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana bir soru tevdi etmek istiyorum. Bu kanun teklifiyle ilgili kaç komisyon vardır ve bunlarda kaç üye vardır? En azından AKP’li bu komisyon üyelerinin bu teklifleri görmemesinden Sayın Hükûmet rahatsız değil midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Bakanım, buyurun.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Evet, teşekkür ediyorum arkadaşlarımıza.

Tabii, kanun teklifleri, komisyon üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin genel uygulamaları çerçevesinde sadece komisyon üyeleri değil, bütün milletvekilleri tarafından açıkça görülme imkânına sahiptir. Yani bu kanun tekliflerinin neler olduğunu komisyon safhasına gelmeden önce de milletvekilli arkadaşların ister komisyon üyesi olsunlar ister komisyon üyesi olmasınlar yani gelen evrakları, diğer Türkiye Büyük Millet Meclisinin prosedürlerini yakından takip ederlerse, danışmanlarını bu konuda görevlendirirlerse sanırım bütün kanun tasarı ve tekliflerini milletvekillerimizin yakından görmesi, incelemesi imkânı olacaktır, komisyon üyelerimiz de dâhil. Zaten komisyonlar, kanun tasarı ve tekliflerini ayrıntılı bir şekilde komisyon görüşmeleri sırasında müzakere etmektedirler. Son sorudan başlayarak cevaplamış olayım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teklif oradan geliyor, daha nerede müzakere ediyoruz, senin daha kendinden haberin yok!

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Değerli arkadaşlar, birtakım sayılarla ilgili konuları yazılı olarak cevaplandırırım, ama kanun teklifleri: Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletvekili arkadaşlarımız her vesileyle kanun teklifi verebilirler ve bu kanun teklifleri komisyonlarda birleştirilebilir ve birleştirilerek daha geniş kapsamlı bir kanun teklifine dönüşme imkânına her zaman sahiptir. Dolayısıyla, bu kanun da bu şekilde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Nasıl birleştirilip geniş kapsamlı oluyor! İç Tüzük’ün 35’inci maddesini oku. Yeni teklif veremez.

BAŞKAN – Lütfen dinler misiniz, lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış yapılıyor hep. Hem Başkanlığınız doğru düzgün Meclisi yönetemiyor hem de İç Tüzük’e uyulmuyor…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Bağırma! Bağırma!

KAMER GENÇ (Tunceli) - …hem siz burada, tutuyorsunuz Hükûmeti destekliyorsunuz.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – …milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu tekliflerle oluşmuştur. Milletvekillerinin…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle şey olur mu ya! Orada niye oturuyorsunuz? İç Tüzük’ün 35’inci maddesi diyor ki: “Komisyonlar kanun teklif edemez.” 20 maddelik kanun 59 maddeye çıkmış! Bunu niye, uyuyorsunuz da engellemiyorsunuz?

BAŞKAN – Bugüne kadar nasıl uygulanıyorsa öyle uygulanıyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bugün değil beyefendi. Bu devleti yok ediyorsunuz, bu devleti tahrip ediyorsunuz. Meclisi yönetemiyorsunuz.

BAŞKAN – Eğer sizin bu bağırıp çağırmanız İç Tüzük’e uygunsa bağırıp çağırmaya devam edin lütfen. Rica ediyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama ricayla bu iş olmaz ki! Kanunları berbat ediyorsunuz, doğru dürüst kanun çıkarmıyorsunuz ya!

BAŞKAN – Soru sordunuz, Sayın Bakan konuşuyor, oturun, dinleyin, vakti gelince müsaade alın, konuşun, ne diyorsanız söyleyin. Bu yaptığınız usule uymuyor, İç Tüzük’e uymuyor Sayın Genç, kusura bakmayın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’e riayet etmiyorsunuz, sizin riayet etmediğiniz İç Tüzük’e göre bizim burada çalışmamız mümkün değil.

BAŞKAN – Tamam, buyurun konuşun o zaman.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Bakanım, siz devam edin, biz sizi dinliyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Konuşun” ama İç Tüzük’e riayet ettirin bu Hükûmeti!

BAŞKAN – Riayet ediyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Etmiyor!

BAŞKAN – Cevap veriyor, siz, lütfen dinlemek durumundasınız. Sonra istiyorsanız söz alın, lütfen… Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli )- İç Tüzük’ün 35’inci maddesini oku.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – İç Tüzük’e göre soru sordunuz, biz de İç Tüzük’e burada sorduğunuz sorulara cevap veriyoruz, tam da İç Tüzük’e uyarken bizi İç Tüzük’e uymamakla itham eden bir yaklaşım içinde olmanız da çok açıkçası milletvekilliğine yakışan bir yaklaşım değil.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ne alakası var Sayın Bakan? İç Tüzük’e uymuyorsunuz.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Uyuyoruz, cevap veriyoruz işte, İç Tüzük’e uyarak cevap veriyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Cevap vermek İç Tüzük’e uygun da öteki İç Tüzük’e uymayanlar ne olacak?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bağırıp çağırmak da İç Tüzük’e uymuyor.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)  - Efendim, Sayın Başkan da diyor ki: “İç Tüzük’e uygun yasama faaliyetlerini komisyonlarda yürütüyoruz.”

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yani, sanki hiçbir şey yokmuş gibi söylüyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Günal…

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Değerli arkadaşlar, eğer sorularınıza cevap istiyorsanız müsaade edin, bu sorulara düzgün bir şekilde cevap vermeye çalışayım.

Odatv’yle ilgili TÜBİTAK’a gelen ilk talep, kapsamı son derece dar bir talepti. Bu talep, gerek mahkemenin gerekse sanıkların avukatlarının yeni talepleriyle son derece kapsamlı bir talep hâline geldi ve son mahkemede de TÜBİTAK tarafından yeni gelen taleplerle, bu taleplerin ayrıntılı bir şekilde incelenip arzu edilen net cevapların verilmesi için, çok… Çünkü çok spesifik soruların sorulduğu bir konudur bu. Bu bilirkişi raporlarının, muhtelif bilirkişi raporlarının TÜBİTAK tarafından incelenmesi ve net bir incelemeye tabi tutulması, kapsamın da son derece genişletilmiş olması bu davaların sağlıklı yürümesi açısından da son derece… TÜBİTAK’tan, sorulan sorulara, çok ciddi, ayrıntılı sorulara alelusul cevap verilmesini beklemek de doğru bir yaklaşım değildir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sunulan belgeler sahte mi değil mi? Bu, uzun bir incelemeyi gerektirmez ki.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)  - Bizim TÜBİTAK’a talimat vererek “Aman, bunlara cevap vermeyin, geç cevap verin.” veya talimat vererek “Haydi ya, bir an evvel cevap verin, alelusul, nasıl olursa olsun.” deme hakkımız yok. Kimsenin hakkını ketmedecek, kimseyi haksızlığa uğratacak bir cevap TÜBİTAK’tan beklenmesin. Bu son mahkemede ilave bir süre talebinde bulunulmuştur. Muhtemelen de bir ay, bir buçuk ay içerisinde bu cevaplar mahkemeye iletilmiş olacaktır. Dolayısıyla, hem avukatların talepleri hem de mahkeme heyetinin talepleriyle konunun genişlemiş olması nedeniyle şimdiye kadar bu cevaplar gecikmiştir, kendilerine de bu yazılı olarak bildirildi, zaten kamuoyuna da gereken açıklamalar yapıldı. Bunu hatırlatmak istiyorum.

Bir başka konu, ham petrol üretimi şimdiye kadar 2 milyon tonun üzerine çıkmadı. Türkiye, petrol kaynakları zengin olan, petrol kaynakları, rezervleri sürekli artan bir ülke değil. Petrol aramalarında, belirli gaz aramalarında belirli adımlar ortaya çıkıyor ama Türkiye, enerji kaynaklarını çeşitlendiren, özellikle kömür rezervlerini enerji üretiminde kullanma konusundaki yatırımlarını hızlandıran bir ülkedir. Kaldı ki, bu tasarının içerisinde bile linyitle alakalı alanlarda enerji üretimini ciddi manada artıracak bazı maddeler de vardır. Linyit kaynakları ve kömür kaynakları enerji üretiminde Türkiye’nin hızlı bir şekilde kullanmış olduğu bir alandır.

Son KESK yönetimine ilişkin davanın, soruşturmanın içeriğini bizim bilme imkânımız yok. Bu kişiler hangi nedenle soruşturulmaktadır, hangi nedenle gözaltına alınmıştır, hangi nedenle tutuklanma talebinde bulunulmuştur, tutuklanır veya tutuklanmaz, bunlar mahkemenin bileceği işlerdir.

“Hükûmet, insanları susturmaya mı çalışıyor?” Niye susturmaya çalışsın. Herkes, isteyen istediğini yazıyor ve konuşuyor. Dolayısıyla, Türkiye’de biz soruşturmanın çerçevesini bilmediğimiz, yargılamanın çerçevesini bilmediğimiz, bilmemiz de gerekmeyen bir dava konusunda böyle bir ithamı açıkçası hak etmediğimizi düşünüyoruz. Kaldı ki, millî eğitimle ilgili yapılmış olan düzenlemelerde de aynı şekilde tartışmalar burada zaten yapıldı; yani 4+4’ün ülkeye ne getireceği, ne getirmeyeceği konusunda bu kanun burada çıkarken gerekli tartışmalar yapıldı. Elbette, uygulama sırasında da birtakım öneriler, değerlendirmeler süreç içerisinde yapılacaktır; onları da hep beraber göreceğiz.

Ağırlıklı ortaöğretim başarı puanının üniversite lisans yerleştirme sınavlarında, öğrenci yerleştirme sınavlarında bundan sonra dikkate alınmaması konusu yeni alınmış bir karar Yüksek Öğretim Kurulu tarafından ama bu kanunda, bu yıl öğrenciler sınava girdikleri için ve sınava girerken bu tür düşünceleri de içlerinde taşıdıkları için bu kanun o konuya bu yıl uygulanmak üzere ve bundan sonraki yıllarda uygulanmamak üzere bir istisna getiriyor. Dolayısıyla, bu yeni sistemde öğrencilerin doğrudan doğruya bireysel başarılarının ön plana çıkacağı bir noktaya doğru konu gitmektedir. Bu şekilde, arkadaşlarımıza, bilgi vermekte fayda var.

Başkent Doğalgaza bu kanundaki düzenleme ne getirecektir? Bu konuyla ilgili şöyle bir açıklama yapabiliriz: Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ’nin, şu anda, yüzde 80 hissesi özelleştirme kapsamında ve programında. Bu hisselerin tamamı Ankara Büyükşehir Belediyesine aitken Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla kapsam ve programa alınmış özelleştirme. Geriye kalan yüzde 20 oranındaki hissenin yüzde 19’u Ankara Büyükşehir Belediyesine ve Büyükşehir Belediyesinin belediye iktisadi teşekkülüne aittir. Gerek yüzde 80 oranındaki hisse gerekse yüzde 20 oranındaki hisse kapsam ve programa alınırken herhangi bir ödeme yapılmamaktadır. Büyükşehir Belediyesinin ve EGO’nun Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ’ye olan borçlarına faiz yürütülmekte ve hiçbir borcu da silinmemektedir. Bu düzenleme böyle bir yaklaşımı getirmiyor.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, vaktimiz tamam.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Evet, soruların cevabı bu kadar.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin birinci maddesine bağlı Ek madde 3’ün birinci fıkrasındaki “ödemiş oldukları” ibaresinden sonra “günlük ikiyüz euroyu geçmeyen” ibaresinin ilavesini arz ederim.

                                                                                                                                    Kamer Genç

                                                                                                                                        Tunceli

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasındaki “üç ay” ibaresinin “Altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Hasip Kaplan                            Abdullah Levent Tüzel                            Pervin Buldan

                       Şırnak                                             İstanbul                                               Iğdır

                   Sırrı Sakık                                     İbrahim Binici

                        Muş                                              Şanlıurfa

BAŞKAN – Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566 2/679) ile düzenlenen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı                                      Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

         Konya                                             Kütahya                                              Adana

   Enver Erdem                                 Mehmet Erdoğan                                       Ali Öz

         Elâzığ                                               Muğla                                               Mersin

Emin Haluk Ayhan

        Denizli

“Madde 1- 10/02/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununa aşağıdaki ek Madde ilave edilmiştir.

“Ek Madde 3- 31/05/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalıların kendileri ve anılan Kanuna göre belirlenecek bakmakla yükümlü oldukları kişilerden, yurt içinde tedavilerinin yapılamaması nedeniyle usulüne uygun olarak tedavi amacıyla yurt dışına gönderilenlerin refakatçilerine, yurt dışında tedavi süresi ile sınırlı olmak üzere ve belgelendirmeleri koşuluyla ödemiş oldukları konaklama bedelleri, 5510 sayılı Kanunun 66'ncı maddesi gereğince Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenecek gündeliklere ilave olarak ve anılan Kurum tarafından her bir gün için ödenecek yurt dışı gündelik tutarını geçmemek üzere, ilgililerin görevli oldukları kurumları tarafından ayrıca ödenir.

Bu hüküm, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili mevzuatı uyarınca usulüne uygun olarak alınmış sağlık kurulu raporu ile refakatli olarak yurt dışında tedaviye gönderilmiş olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte tedavileri devam eden hastaların refakatçileri hakkında da uygulanır.

İkinci fıkra kapsamına girenlerin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki döneme ilişkin konaklama bedelinin ödenebilmesi için, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde hak sahiplerince kurumlarına müracaat edilmesi gerekir. Bu madde kapsamındaki konaklama giderleri, tedavi gören kişinin ilgili olduğu kurum tarafından karşılanır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca müştereken belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Emin Haluk Ayhan…

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Teklif’in 1’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Önergedeki gerekçemiz, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde Sağlık Bakanlığına gerek olmadığı düşüncemizdir; işlerin, prosedürün biraz daha kolay olmasına yöneliktir.

Burada ifade etmek istediğim birkaç husus var:

Sayın Bakanım, biraz önceki sorumun aslında neyi kastettiğini, siz, tecrübeli  bir  eski  grup başkan vekili  olarak  biliyorsunuz. Bu hususlarda -enerji hususu, vesaire- ilgili komisyonlarına gelmeyen bir şeyin -şayet milletvekili ilgili olsa bile gündemden kaçırdığı zaman- ilgili komisyonunda görüşülüp görüşülmediğini nasıl öğrenecek? Birbiriyle alakasız, birbiriyle ilgisiz o kadar çok konu var ki. Ben, Sayın Recai Berber’in bu işi nasıl becerdiğine de hayret ediyorum. Yani, bütün problemler buna mı geliyor, bu bir teklif hazırlayabiliyor?

Şimdi, bu husus gerçekten üzüntü verici bir husus. AKP klasiği hâline geldi. Dönem sonuna geldiğimiz zaman birbiriyle alakasız, ilgisiz ne kadar birikmiş problem varsa ama “Bir tane de bizimki girsin içine de şu işi halledelim.” babında bir kanun yapım süreci geçirmek gerçekten bizi üzüyor, bizi izleyen vatandaşlarımızı da üzüyor.

Şimdi, sizlerle konuştuğumuz zaman, Türkiye'nin çok iyi idare edildiğini, çok iyi yönetildiğini, her şeyin çok iyi olduğunu iddia ediyorsunuz. Sanki Alice Harikalar Diyarı’nda ama geliyoruz ki her şeyde bir problem var.

Şimdi, şunu aldığınız zaman… Biraz önce özellikle sordum kaç tane milletvekili, kaç tane komisyon? Bunları bir bilelim, bunlardan haberimiz olsun. Madem bunların Türkiye'nin en önemli sorunları olduğunu, tatilden önce mutlaka çıkması gerektiğini, olmazsa Türkiye'de gerçekten büyük kargaşa olacağını, böyle bir problemin olduğunu… Vatandaşa da bir şekilde ne yapmak lazım? Anlatmak lazım. Böyle bir his vermeye çalışıyorsunuz ama bu, Türkiye'nin işlerinin iyi gitmediğini gösteriyor.

Bakın, geçen dönemde komisyona 40 madde gelen bir teklif, daha sonra 250 madde olarak çıktı. Bu defa ne oluyor? 40 getirdiğinizi 60 olarak çıkartıyorsunuz. Ancak torba tasarılar ne yapıyor? Arka arkaya geliyor, bir öncekine benzemeden bölüm bölüm hâline getirmiş oluyorsunuz. Gerçekten bu, sıkıntılı. Böyle bir yola gitmek ülkenin problemlerini saklamak anlamına da geliyor sizin açınızdan ama ülkenin problemlerinin saklanılacak bir tarafı yok.

Biraz önce kırmızı plaka ihtiyacını Sayın Berber’e kim iletti; onu bilmiyorum. Denizli’nin Güney kazasındaki adliye kapalı, Denizli’nin Honaz kazasındaki adliye kapanıyor. Bu insanlar cebine para koyacak, emin olun… Güney’deki insan Buldan’a nasıl gidecek? Araba girmiyor, 3-4 kilometre aşağıda bırakıyor; elli, altmış, yetmiş yaşındaki insanlar nasıl gidecek?

Sizin, burada komisyon üyeleri olarak, milletvekilleri olarak böyle bir kırmızı plaka talebiniz ne hâle getiriyor bizi vatandaşın gözünde? Gerçekten üzüntü verici bir şey, “kırmızı plaka düşkünü”ne çıkıyor adımız, olur mu böyle bir şey? Siz bundan vicdanen rahat mısınız Sayın Bakan? Komisyon üyesi arkadaşlar da mutlaka rahat değil ama birtakım milletvekili arkadaşlar, kim istiyorsa onlar herhâlde sıkıştırıyorlar. Gerçekten, gelin, şu adliye meselesini falan çözelim. Niye böyle yapıyorsunuz? Yani sizin önünüzdeki meselelerin birçoğu vatandaşın birinci derecede önceliği değil. “Ahmet’e, Mehmet’e kadro, 6 tane YÖK’e kadro, 5 tane bilmem nereye kadro…” E, nereye gidecek vatandaş, adliyeye, öbür tarafa? Yaşlı insan, gidemiyor, fırsat bulamıyor.

Bunları iyi düşünmek lazım diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasındaki “üç ay” ibaresinin “Altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                      Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tüzel, buyurun.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Meclis kapanırken bir kez daha Hükûmetin önceliklerinin ne olduğunu görüyoruz. Öncelikleri tabii, ülkemizin demokrasi, barış ve çözüm bekleyen sorunları değil ama bir kez daha Hükûmetin özellikle devlet bürokrasisindeki kadrolaşmasına, bir kez daha, bütün kamu alanlarının özelleştirmeye açılmasına ve tabii ki yine sermaye gruplarına teşvik ve imtiyaz sağlanmasına ve hepsinden de önemlisi bu torba yasanın ruhuna âdeta sinmiş olan yolsuzluklara yol verilmesine dönük bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

Öncelikle, değişiklik istediğimiz madde, yurt dışında tedavi hizmetleri ve buradaki refakatçiye dönük bir destek düzenlemesi. Ancak bu dahi, sağlık sistemindeki çöküşün bir itirafı ve bunu telafi etmeye dönük. Aslında dileğimiz o ki sağlık sistemi bütün yurttaşlar açısından parasız, ulaşılabilir, kaliteli olsun ve hiçbir kimse de yurt dışında tedavi hizmeti almak zorunda kalmasın.

Evet, bu torba yasa özellikle eğitime dair birçok alanda düzenleme getirdiği için eğitimin Hükûmet açısından anlamının ne olduğuna işaret ediyor. O anlamda, piyasaya açma, ticarileştirme ve bir kâr ve rant alanı olarak görmek... Şimdi, Kredi ve Yurtlar Kurumuna dair bir düzenleme var. Öğrencilerin barınma sorunu, doğrudan, bir kez daha özel sektörün yurt inşaatı yapması için, daha fazla yatırım yapması için bir teşvik olarak düşünülmüş. 1,5 milyon öğrenciden söz ediyoruz barınma ihtiyacı olan. Bunun 230 binine ancak bir kapasite yeterliliği var. Peki, o hâlde sormak gerekiyor, ha bire zenginlere lüks konut yapan TOKİ ne iş yapıyor, neden bu öğrenciler için Kredi ve Yurtlar Kurumu hizmetinde yurtlar yapmaz? Bir kez daha kiralama süresini beş yıldan on iki yıla çıkartarak özel sektöre bu alan bir rant alanı olarak sunmakta.

Bir diğer konu, aynı şekilde, TÜBİTAK meselesi. Aslında Sayın Bakanın başkanlığındaki Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının önüne “bilim” kelimesi getirilerek bir defa bilim alanı doğrudan sermaye sınıfının hizmetine yani halkın çıkarlarından, ülkenin çıkarlarından öte bu alana sunulmuştu. Şimdi bu yönde atılan adımlar devam ediyor, bilim bu düzenlemeyle bir kez daha ticaretin, sanayinin, sermayenin hizmetine sunuluyor, özel nitelikli şirketler kurulabilmesi açısından. “TÜBİTAK’ın ürettiği birtakım icatların piyasada ticari olarak değerlendirilebilmesi” diye bir gerekçe getiriliyor. Bu alan çoktan bilimden uzaklaştırıldı, çok fazlasıyla siyasi bir alan hâline getirildi. Şimdi de burada Hükûmet kendisine istediği gibi müdahale imkânı buluyor.

Tabii, yine dikkat çekici bir düzenleme ÖSYM meselesi. ÖSYM’nin sınav işlerinde kuracağı birtakım şirketlere muafiyet getirmek, Kamu İhale Kanunu’ndan istisna tutulması. Şimdi, düşünün, bir tarafta denetim açısından Kamu İhale Kanunu, öbür taraftan en fazla şaibeli olan, en fazla yolsuzluğa ve soruşturmaya açık olan bir sınav alanı bu şekilde, aynı şekilde özele sunulmuş oluyor.

Öğretmen açığı… 40 bin atama yapılmayı bekleyen öğretmen adayı sayısı şimdi 30 bin sayısıyla sınırlanmış durumda. Aslında, şaşırtıcı değil. Çünkü bu alandaki iş bekleyenler, meslek yapmak isteyen genç nüfus yan gelip yatan bir nüfus olarak görülüyor ve biliyoruz ki ataması yapılmadığı için onlarca öğretmen hayatını kaybetmiş durumda, sağlığından olmuş durumda ve açıkta bir şekilde bekliyor.

Sorunlar dağ gibi ama eğitim yerine bu Hükûmet neye bakıyor? Güvenlik konsepti; yetmiyor, polis sayısı; yetmiyor, 200 bini aşan polis nüfusu, 30 bin daha… Demek ki sokaklarda daha çok “emek” diyen, “demokrasi” diyen, “barış” diyen sendikacısı, aydını, işçisi susturulmak isteniyor ki yeni bir polis kadrosu ihdas ediliyor.

Sorunlar çok tabii. Eşitsizlik, ayrımcılık bir kez daha bu yasalarda karşımıza çıkıyor ama işte tutuklansalar da, gözaltına alınsalar da, bu ülkenin emekçileri, işçileri, sendikacıları direnecekler. İşte, bugün, iki gündür sorgu sual altındalar. “Neden grev yaptınız?” sorusu, “Neden grevi tercih ettiniz?” sorusuyla karşı karşıya kalan sendikacılar bu yasalara karşı da yanıt vereceklerdir diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tüzel.

 

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Tezcan, Sayın Akar, Sayın Özdemir, Sayın Eyidoğan, Sayın Özel, Sayın Gök, Sayın Kuşoğlu, Sayın Genç, Sayın Tanal, Sayın Dibek, Sayın Özkan, Sayın Aygün, Sayın Kurt, Sayın Işık, Sayın Çam, Sayın Erdemir, Sayın Susam, Sayın Nazlıaka, Sayın Öner, Sayın Serter.

Şimdi, yoklama işlemini başlatıyorum

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin birinci maddesine bağlı Ek madde 3’ün birinci fıkrasındaki “ödemiş oldukları” ibaresinden sonra “günlük ikiyüz euroyu geçmeyen” ibaresinin ilavesini arz ederim.

                                                                                                                                    Kamer Genç

                                                                                                                                        Tunceli

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Kamer Genç.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şu ayaktakiler bir otursunlar.

BAŞKAN – Evet, arkadaşlar, uğultuyu biraz keselim lütfen.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba kanun teklifinin 1’inci maddesinde verdiğim önergenin esası şu: Türkiye’de tedavisi mümkün olmayan bir kişinin yurt dışına gönderilmesi sırasında kendisine refakatçi tayin ediliyor. Refakatçiye ödenecek konaklama ücreti konusunda maddede bir sınırlama yok. Yani refakatçiye günde bin dolar ödeyebilecek miyiz, 5 bin dolar ödeyebilecek miyiz? Ben buraya getirdiğim önergemde diyorum ki: “Günlük 200 euroyu geçmemek koşuluyla konaklama bedeli ödenir.” Yani eğer bir sınırlama getirmezsek yarın gidecek, en lüks otellerde fatura almak suretiyle… Yani hem devletimizin bu hasta olan kişiyi yurt dışına göndererek tedavi ettirmesini hem de tedavi sırasında konaklamalar için ödenecek paraya da günlük bir sınırlama getirilmesini maddeye koydum. Bence çok makul bir önerge ama AKP’liler doğruları kabul etmezler ki. Onlar için ne bu memlekete zarar veriyorsa onu kabul ederler.

Şimdi, biraz önce, burada Odatv’yle ilgili olarak söylediğim iddiaya Hükûmet sırasında oturan kişi cevap veriyor. Bakın, Odatv’deki Soner Yalçın ve arkadaşları on sekiz aydır içeride ve bunlarla ilgili, iş yerlerinde bulunan CD’lere ilave yapılmış. Buna ilave yapıldığına dair Orta Doğu Teknik Üniversitesinde, Amerika’daki şirketlerde inceleme yapmışlar, sahte, belgeler sahte. Sonra bir de demişler ki: “TÜBİTAK’a gönderelim.” Bir sene bir ayda buraya gitmiş bu belge arkadaşlar. Bakacak, TV’deki belge sahte mi, değil midir; buna bakacak. Bakan diyor ki burada: “Efendim, yok. Buna uzun inceleme istenir.” Arkadaşlar, bakın, insanlarda vicdan denilen bir şey var. Yani kişiler tutukluysa, bir günlüğüne ona tahsis edersen bu olur ama sizin amacınız, bu Türkiye’yi tamamen bir mutsuz insanlar… Sizden olmayan insanları tümüyle haklarından, özgürlüklerinden yoksun bırakmak. Geçen gün orada giderken polisler bize diyor ki “Ya bu AKP bize söz verdi, hani ekonomik durumumuzu düzeltecekti. Biz fazla bir şey istemiyoruz. Biz de emekli olduğumuz zaman 1’in 4’ünü alalım. Astsubaylarla uzatmalılara tanıdıkları hakları bize de tanısınlar ama bizi kandırıyorlar, bizim reyimizi alıyorlar, ondan sonra bize bir şey yapmıyorlar.” “Daha bunlar sizi çok kandırırlar sizde bu kafa varken.” dedim.

Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisini tabii, AKP tatile sokmak istiyor çünkü artık ne bu Hükûmetin üyelerinin Meclis sırasına gelmeye yüzü kaldı ne de AKP’lilerin Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip de oturmaya yüzü kaldı çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını her yerde tahrip ettiler, her yerde milletimizi itibarsızlaştırdılar, devletimizi itibarsızlaştırdılar. Hani Tayyip Erdoğan çıkıyordu, “Suriye’de bıçak kemiğe dayandı.” diyordu? E, şimdi, 2 tane pilotumuz kayıp, uçağımız düşürüldü. Esad diyor ki: “Yiğitliğin varsa gel. Bak, sen çok öyle kabadayılık yapıyordun; hadi bakalım yiğit, gel bakalım, ben senin uçağını indirdim, haksız yere de düşürdüm.”

Bakın, ben size bir şeftali meselesini anlattım. Yani yuttuğunuz şeftalinin çekirdeğini çıkaramazsınız, bazı organlarınızı tahrip eder ve etmiştir de. Onun için, bu milleti uluslararası alanda bu kadar itibarsızlaştıran davranışlar içinde bulunan Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve bu Hükûmet bir an önce istifa etmelidir çünkü bu devletin bu kadar, uluslararası alanda itibarsızlaştırılmasını ne bir vicdan kabul eder ne ahlakı olan insanlar kabul eder ne din korkusu, Allah korkusu olan insanlar kabul eder; ancak millete karşı alay eden zihniyetler bunu kabul eder.

Ya, Türkiye Cumhuriyeti devleti sizden önce dünyada itibarlı bir devletti. Siz ne ettiniz? Bu devleti itibarsızlaştırdınız. Her yerde, sizin başınızdaki adamlar gidiyorlar Amerikalıların kuryeliğini yapıyor. Ya, bu kuryelikten dolayı size ne para veriyorsa biz size daha fazlasını verelim, bu kuryelikten vazgeçin be yahu! Yazık bu devlete yahu, yazık bu millete yahu! Bu milleti bu kadar itibarsızlaştırmanın, bu insanları bu kadar itibarsızlaştırmanın ne âlemi var? O zaman, insanlarda bir haysiyet ve onur varsa gerektiği zaman istifa etmesini bilmelidir. Haysiyet ve onurdan yoksun insanlar hiçbir zaman istifayı akıllarından geçirmiyor. Türkiye'yi artık bu durumda sizin yönetmeniz mümkün değildir. Size düşen, bir an önce burayı bırakıp gitmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Konuşmacı konuşmasını yaparken tamamen edep sınırları dışında, itibarsızlaşmadan tutun da Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını yerle bir ettiğimizi “Uluslararası arenada bizleri rezil ettiniz.” şeklinde, Sayın Grup Başkanımız başta olmak üzere bütün grubumuzu tahkir etmiştir ve bu sataşmadan dolayı söz istiyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Doğru, bunda sataşma yok ki!

Sataşma yok Başkanım, itibarsızlaştırdılar.

BAŞKAN – Buyurun iki dakika, bir sataşmaya meydan vermeden lütfen.

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

AHMET AYDIN (Adıyaman) -  Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle şu hususun çok iyi bilinmesi lazım ki burada itibarı olmayan insanların itibardan bahsetmesi, konuşması son derece yanlıştır, son derece eksiktir, son derece karşı çıkılacak bir durumdur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Öncelikle, kendi itibarlarını düşünsünler, kamuoyu nezdindeki durumlarını çok net bir şekilde görsünler.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin AK PARTİ hükûmetleri öncesindeki itibarı ile bugünkü itibarı kıyas kabul etmeyecek derecede çıtası son derece üst düzeydedir. Bizler daha önce, bırakın, dünya gündemini oluşturmayı, dünyanın gündemiyle ilgili söz sahibi olmayı, burada kendi gündemimize bile sahip olabilecek güçte değildik. Öyle bir itibarımız yoktu. Maalesef, Türkiye'nin itibarı bile daha önce dışarıdan belirleniyordu ama şu anda dünyanın itibarını Türkiye düzeltiyor, çok net söylüyorum. Dünyanın gündemini Türkiye belirliyor ve bu gündeme ilişkin olarak da yapılması gereken işleri, atılması gereken adımları sonuna kadar atıyor.    

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne oldu, ne oldu? Ne yaptınız?

AHMET AYDIN (Devamla) – Ne yapıyor biliyor musunuz? İlk kez bir Türk, İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri oldu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne oldu? Oldu da ne oldu ya?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ahmet bunlar eskidi artık, yeni şeyler söyle.

AHMET AYDIN (Devamla) – AK PARTİ döneminde, ilk kez Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin Başkanı bir Türk oldu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne oldu? Çuvalı geçiren general nerede?

AHMET AYDIN (Devamla) – İlk kez 151 ülkenin oyuyla Güvenlik Konseyinin geçici üyesi oldu bu ülke.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çuvalı geçiren komutan nerede? Sen onu söyle.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ahmet bak bunları sen on defa anlattın, yeni bir şeyler söyle, yeni.

AHMET AYDIN (Devamla) – Dünyanın her yerinde at koşturan bir ülkeydi, şimdi yine o aşamaya geldik.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Uçaktan bahset.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Uçağı düşürdüler de ne yaptınız?

AHMET AYDIN (Devamla) – Mağdura, mazluma el atan bir ülke konumuna geldik.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 9 tane vatandaşımız öldü, ne yaptınız, onu söyle.

AHMET AYDIN (Devamla) – Dışarıdan yardım alan bir ülke konumundan yardım veren bir ülkeye geldik.

Bakın, IMF’ye 5 milyar dolar yardım eden bir ülkeyiz, el insaf be! Elinizi vicdanınıza koyun, makul konuşun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nereye yardım ettiniz, nereye?

AHMET AYDIN (Devamla) – Biz AK PARTİ’den önce, bırak, 5 milyarı 500 milyon dolar için “memurun maaşını ödeyemiyoruz” demiyor muyduk?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz 1 milyar dolara Dubaililere memleketi sattınız.

AHMET AYDIN (Devamla) – IMF’nin kapılarında kırk takla atıyorduk Türkiye’nin itibarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Memleketi satıyordunuz!

AHMET AYDIN (Devamla) – Şimdi, Türkiye IMF’ye yardım edecek konuma geldi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Hatibin, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine atfen, yöneticilerin Türkiye’yi itibarsızlaştırdığı sözlerinden rahatsız olmasını ve tabiatıyla cevap vermesini saygıyla karşılıyorum ama bundan önceki hükûmetleri itibarsız görmesini de aynen kendisine iade ediyorum, iade ediyorum!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Türkiye'nin geldiği noktayı söylüyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – İşte bugün de siz… Şuna bakın ya! Siz de çuval geçirirken itibarı korudunuz yani!

ALİM IŞIK (Kütahya) – Çuval ne zaman geçirildi, çuval?

BAŞKAN – Sayın Vural, teşekkür ederim.

Sayın Genç, buyurun.

Lütfen dinleyelim…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, konuşmacı dedi ki: “Bu konuşmayı yapan kişi itibarsızdır. İtibarsız olan kişinin burada konuşması mümkün değil.” Müsaade ederseniz, sataşmadan dolayı söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Lütfen, tekrar bir sataşmaya meydan vermeden.

 

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; keşke ben itibarsız olsaydım da bu Hükûmet itibarlı olsaydı! Eğer öyle bir şey varsa… (AK PARTİ sıralarından “Doğru” sesleri) Hayır, hayır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti benim devletimdir, bu devletin organlarının büyük olması bana gurur verir ama bu devleti yönetenler, bu devletin iktidarını elinde tutanlar bu devleti uluslararası düzeyde itibarsızlaştırıyorsa bunların o itibarsızlıklarını, o haysiyet fukarası davranışlarını bunların yüzüne vurmak benim bir görevimdir.

Şimdi, Amerikalılar bizim ordumuzun başına çuval geçirdi mi, geçirmedi mi? İsrailliler bizim 9 tane vatandaşımızı öldürdü mü, öldürmedi mi?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “One minute” nerede, onu sor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hani o Tayyip yiğitlik taslıyordu? Şimdi, Suriye’ye uçağı niye gönderdiniz? Gitti, gezdi orada, beş dakika sonra kim oraya gönderdi? Düşürüldükten sonra bunun gereğini yapmayan itibarlı mıdır, itibarsız mıdır?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gereği yapıldı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, burada diyor ki: “IMF’ye para verdik.” Yalan söylüyor. Arkadaşlar, IMF şöyle bir ilan yapmış: “Yarın biz sıkışırsak devletler bize, IMF’ye para verir mi?” Türkiye de demiş ki: “Ben size 5 milyar dolar veririm.” İtalya da demiş ki: “31 milyar dolar veririm.”

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – IMF para istiyor, işte.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İtibar bu işte.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bunları öğrenin, daha para yok, para yok da, çıkıp da milletin karşısında insanları kandırmayın.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – IMF’ye para verecek hâle geldi işte bu ülke.

KAMER GENÇ (Devamla) –Bana göre, eğer haysiyetli, onurlu bir hükûmetse, bugünden tezi yok, derhâl istifa etmelidir çünkü bu Hükûmetin artık bu milleti yönetecek ne kişiliği var ne bilgisi var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Haysiyeti, onuru senden mi öğrenecek bu millet?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, işte, boş sıralar ya, boş, boş… Bu boş sıralar nerede? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Buraya bak, buraya!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, her gün getirdiğiniz kanunlarla devletin kaynaklarını yandaşlarınıza aktarıyorsunuz ve denetimi kaldırmışsınız, hiçbir şey denetlenmiyor. İhaleler, yolsuzluklar alabildiğine gitmiş, devlet talan edilmiş, hâlâ hangi yüzle konuşuyorsunuz, ben ona hayret ediyorum ya. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Sen hangi yüzle konuşuyorsan biz de o yüzle konuşuyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, lütfen, bunları öğrenin, ondan sonra konuşun.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

 

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Pekâlâ efendim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Tezcan, Sayın Akar, Sayın Aygün, Sayın Ediboğlu, Sayın Özel, Sayın Eyidoğan, Sayın Özdemir, Sayın Tanal, Sayın Genç, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çelebi, Sayın Canalioğlu, Sayın Sarıbaş, Sayın Köktürk, Sayın Öner, Sayın Toptaş, Sayın Dinçer, Sayın Gürkan, Sayın Yılmaz.

Efendim, şimdi elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aranan karar yeter sayısı değildi efendim, toplantı yeter sayısı istendi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir yanlışlık olmasın?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Toplantı yeter sayısı var, değil mi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı… Düzeltiyorum efendim, affedersiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, o yoksa devam etsin arkadaşlar girmeye.

BAŞKAN – Olmadan söylemiyoruz Sayın Özel. Lütfen sakin olun, rahat olun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz devam edin efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Karar” dediniz de o bakımdan.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde dört önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 2 nci maddesinin “üç ay” ibaresinin “altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Hasip Kaplan                                    Levent Tüzel                                    Pervin Buldan

                       Şırnak                                             İstanbul                                               Iğdır

                                                       İbrahim Binici                                 Sırrı Sakık

                                                          Şanlıurfa                                         Muş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesiyle 7269 sayılı Kanuna eklenen geçici 23 üncü maddede yer alan "hak sahibi olup da kendilerine teslim edilen işyerlerini son iki yıl içinde fiilen kullanmayanlardan; borçlanmasını yapmasına rağmen" ibaresi "bireysel borçlanmada bulunmuş veya bulunmamış hak sahiplerinden” olarak değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

                Mustafa Elitaş                                 Ali İhsan Yavuz                                      Fikri Işık

                      Kayseri                                            Sakarya                                             Kocaeli

                   İlyas Şeker                                    A. Sibel Gönül                                   Osman Çakır

                      Kocaeli                                             Kocaeli                                              Düzce

                  Fevai Arslan                                      Zeki Aygün                                   Mehmet Ali Okur

                       Düzce                                              Kocaeli                                             Kocaeli

                                          Ayşenur İslam                                      Hasan Ali Çelik

                                               Sakarya                                                 Sakarya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 2. Maddesinin geçici 23. maddesinin birinci paragrafındaki "fiilen kullanılmayanlardan" ifadesinden sonra "fiilen kullanılanlar da istedikleri takdirde" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

                   Kazım Kurt                                     Aydın Ayaydın                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    Eskişehir                                           İstanbul                                            İstanbul

                  Haydar Akar                                   Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam

                      Kocaeli                                             Ankara                                               İzmir

                                              Haluk Eyidoğan                               Mahmut Tanal

                                                    İstanbul                                          İstanbul

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566, 2/679) ile düzenlenen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

              Mehmet Erdoğan                                 Enver Erdem                                          Ali Öz

                       Muğla                                               Elâzığ                                               Mersin

                  Sinan Oğan

                        Iğdır

"Madde 2- 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 23- 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen depremler sonucunda işyerlerinin ağır hasar görmesi nedeniyle hak sahibi olup da kendilerine teslim edilen işyerlerini son iki yıl içinde fiilen kullanmayanlardan; kendi istekleriyle hak sahipliğinden vazgeçtiklerini bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde yazılı olarak beyan edenlerin hak sahipliği, il idare kurulu kararıyla düşürülür. Hak sahipliği düşürülenlerden tazminat alınmaz. Hak sahipliğinin düşürüldüğü tarihe kadar hak sahipleri tarafından ödenen tutar, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı tarafından kanuni faizi ile birlikte hak sahibine geri ödenir. Hak sahipliği düşürülen kişilere ait işyerleri, bu Kanunun 31 inci maddesi hükümleri çerçevesinde değerlendirilir."

BAŞKAN – Komisyon son önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Vural, kim konuşacak efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Oğan.

BAŞKAN – Sayın Oğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı torba kanunun 2’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz önergeyle ilgili konuşacağım.

Yalnız, bundan önce, hem Sayın Bakanla biraz önce aramızda bir konuşma geçti, ona açıklık getirmek istiyorum hem de maalesef, artık her gün şehit haberleri alıyoruz, her gün neredeyse, bir yerde, iki yerde, üç yerde ve bugün 4 şehidimiz daha var. Allah’tan rahmet diliyorum ve Hükûmete de biraz Türkiye'nin işlerine bakıp bu manada önlem almalarını tavsiye ediyorum şiddetle.

Saygıdeğer Bakanım, biraz önce konuşmamızda şöyle bir ifade geçti, biz dedik ki: “Elbette ki her yeni çıkan olumlu şeyi biz destekleriz. Ancak, yapacağımız işlerin, atacağımız adımların, şehit yakınlarına, gazilere ve emeklilere yapacağınız olumlu katkıların sunulması da önemlidir.” Siz eğer şehit yakınını bugün getirip Fakir Fukara Fonu’na bağlarsanız ve bunun da adına “olumlu bir adım” derseniz, bu olmaz. Bu insanlarımızı incitir Sayın Bakan. Dolayısıyla, emeklileri Fakir Fukara Fonu’na muhtaç duruma getirmeyeceksiniz, eğer ihtiyacı olan varsa da bunu daha uygun bir şekilde vereceksiniz. Gazilerimize ve şehitlerimize Fakir Fukara Fonu’nu kullandırtmayacaksınız, onun çok daha ötesini hak ediyor şehitlerimiz. Şehitlerimizi, gazilerimizi, onların yakınlarını nasıl getirir burada Fakir Fukara Fonu’na bağlarsınız ve bunun da adına “olumlu bir adım” dersiniz? Dolayısıyla, elbette ki onlara elimizden gelen her şeyin en iyisini vermek durumundayız. Biz burada konuşuyoruz, onlar orada canını veriyor ve onun getirip adını burada siz Fakir Fukara Fonu’na muhtaç hâle getirilmiş bir şekle sokamazsınız.

Afetlerle ilgili -bizim bildiğimiz- yapacağınız şeyler insanların elindeki mevcudu almaya yönelik değil, onları artırmaya yönelik olmalıdır.  İnsanlar eğer  bir şeyi hak etmişlerse sizin getireceğiniz uygulamalarla hak edilmiş olan insanların hakkını teslim ve -yapabiliyorsanız- üzerine ilaveler koymanız lazım. Ama siz bu getirdiğiniz 2’nci maddeyle, insanların hak ettikleri, kazanılmış haklarına bir vesileyle, bir fırsatla, iki üç ödeme yapmadı diye el koymaya çalışıyorsunuz.

Biraz önce, AK PARTİ’nin Sayın Grup Başkan Vekili Türkiye'nin itibarından bahsetti. Allah aşkına, Türkiye'nin itibarı hiçbir dönemde bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. Biz bu konuya -Sayın Genel  Başkanımız da ifade etti- Suriye meselesine millî bir mesele olarak bakıyoruz, bu konuyu iç siyaset malzemesi yapmıyoruz ama siz de elinizi vicdanınıza koyun, Türkiye’yi bölgede şamar oğlanına çevirdiniz. Hoş bir tabir değil ama maalesef bu duruma düşürdünüz. Kalmışsınız burada bir de itibardan  bahsediyorsunuz. Hangi itibardan? Esad’ın yerle bir ettiği itibardan mı, yoksa zalimcesine 9 vatandaşımızı katleden İsrail’in Türkiye'nin önüne koyduğu hesaptan mı? Bu hesabı niye hâlâ soramadınız? Üzerinden iki seneden fazla geçti.

Şimdi dünyanın gözü önünde bizi ne hâle düşürdüğünüzün farkında mısınız? NATO’yu yardıma çağırmışız, Avrupa Birliğini, BM’yi yardıma çağırmışız. Türkiye, öncelikle bu duruma düşürülmemeliydi. Siz, Türkiye’yi, getirdiniz, bu duruma düşürdünüz. Bunun hesabını vermeniz lazım. Bunun gelip burada hesabını vereceğiniz yerde önceki iktidarlara çamur atıp, itibardan bahsediyorsunuz.

Tabii, afet sigortası vatandaşlarımıza daha fazla ödeneceği yerde… Örneğin, Iğdır’da dolu her gün insanlarımızın tarlalarını vuruyor. Bu sene kayısı üretiminde ciddi bir sıkıntı var. TARSİM’den  sigorta yaptıran vatandaşlarımıza, gelmiş, hakkını vermiyorsunuz; binbir türlü bahanelerle, orada vatandaşımızın elindeki, yapmış olduğu sigortayı kesmeye çalışıyorsunuz. Bir haftadır Tarım Bakanlığından, Müsteşarlığından randevu istiyoruz, randevu vermiyorsunuz ve Iğdır halkı bunları görüyor. Sizi Iğdır halkına bir daha şikâyet ediyorum. Vatandaşımızın sorununu Bakanlığa iletemiyoruz ve bunu Iğdır halkı nasıl son seçimde gördüyse önümüzdeki seçimde de bunun hesabını size soracaktır emin olunuz.

Yine aynı şekilde, doğal afetlerden mağdur olan birçok vatandaşımız var. Bunların da hakkını yeni kanunlarla, torba kanunlarla artırmak yerine azaltıyorsunuz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Oğan, teşekkür ediyorum.

 

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz efendim. 

BAŞKAN - Yoklama…

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Tezcan, Sayın Özdemir, Sayın Eyidoğan, Sayın Özel, Sayın Tanal, Sayın Sarıbaş, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çıray, Sayın Köktürk, Sayın Çam, Sayın Canalioğlu, Sayın Tayan, Sayın Kurt, Sayın Yılmaz, Sayın Dibek, Sayın Susam, Sayın Aydın, Sayın Erdemir. 

Cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 2. Maddesinin geçici 23. maddesinin birinci paragrafındaki "fiilen kullanılmayanlardan" ifadesinden sonra "fiilen kullanılanlar da istedikleri takdirde" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

                                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak Cumhuriyet Halk Partisi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Haluk Eyidoğan konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Eyidoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle söyleyeyim, bizim bir yamalı bohçamız var, yamalı bohça kanunumuz var. Bu kanun, bu maddeyle ilgili olarak söylediğim kanun, 7269 sayılı 1959 tarihli Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun. Maalesef, bu Kanun, yürürlüğe konulduğu tarihten bu yana, sürekli madde eklemelere, madde çıkarmaya ve madde değiştirmeye maruz kalmış ve 1960’ta, 1968’de, 1985’te, 1992’de, 1995’te, 1999’da, 2000’de, 2001’de birçok değişiklik yapılmış. Genellikle büyük depremlerden sonra bu Kanun, bu yamalı bohça  kanununun eksikleri görülmüş, ha bire değişiklikler yapılmış. Toplam 53 maddeden oluşan bu kanunda 28 madde değişmiş, değişiklik yapılmış, 7 madde mülga, 11 ek madde konmuş, 17 geçici madde eklenmiş ve değişikler yapılmış. Bugün de bu 2’nci maddede, sözü edilen bu 7269 sayılı Yasa’nın 23’üncü maddesi madde 2’yle burada değiştirilmeye çalışılıyor, yamalı bohçaya bir yama daha eklenmeye çalışılıyor.

Peki, bu neyi düzeltecek? Aslında, yıllardır söylenen bu Yasa’nın değiştirilmesi gerektiği konusundaki görüşler hiçbir zaman ciddiye alınmadı. Bu Hükûmet de son on senedir, Deprem Şûrası’nda, Ulusal Deprem Konseyi raporlarında da belirtildiği hâlde, bu Yasa’yı, 7269 sayılı Yasa’yı değiştirmedi. O yamalı bohça hâliyle dururken, gitti, 2009’da da bir Afet ve Acil Durum Başkanlığı Yasası çıkardı. O da arızalı bir yasa.

Şimdi, bu maddede deniyor ki: “99 depremlerinden son iki yıl içinde iş yerlerini kullanamayan ve hak sahipliklerinden vazgeçenler…” Bundan bahsediliyor. Yani bu insanlar acaba bu iş yerlerini neden kullanmak istemiyorlar, neden vazgeçmek zorunda kalıyorlar? Bunu iyi anlamak lazım. Bunu “99 depreminden sonraki hak sahipleri” olarak değiştirmekle bu yasa ileride olabilecek, karşılaşabileceğimiz, afetlerden sonra karşılaşacağımız olayları düzeltecek mi? Hayır. Yanlış nerede? Zaten, gerekçede, kanunda, “İş yerleri şehir dışında, ihtiyaca uygun değil.” deniyor. Yani durum saptaması yapılmış. Peki, acaba bu saptama Van depremi için de geçerli değil mi? Şimdi, Van depreminden sonra 10 kilometre öteye bir şehir kuruyorsunuz, tabii iş yerleri de yapıyorsunuz. Yarın öbür gün bu yamalı bohça 7269’a bir ek daha yapacaksınız, geçici madde 23’e 24 koyacaksınız, diyeceksiniz ki… İşte, Van’da depremden sonra yapılan ve kullanılmayan iş yerlerinin, belki de konutların hak sahipliğinden vazgeçilmesiyle ilgili bir madde koyacaksınız.

Şimdi, bu yanlışa biz zamanında işaret ettik, dedik ki: “Bakın, bir büyük depremden sonra ağır hasar almış, orta hasarlı binalar için hak sahiplerine kentin, yerleşimin uzağında yeni konutlar yapıyorsunuz, iş yerleri yapıyorsunuz ve mevcut sosyal yapıyı, ticari yapıyı, kültürel yapıyı başka yerlere gönderiyorsunuz. Sosyal ve kültürel parçalanmalara neden oluyorsunuz, ondan sonra bir sürü sosyal sorun çıkıyor, ekonomiyle ilgili, gördüğünüz gibi, bu iş yerleriyle ilgili sorunlar çıkıyor.”

Bakınız, bu kanunun mutlaka yenisini çıkarmak lazım. Biz diyoruz ki, gelin, bu ihtiyaca cevap vermeyen, yamalı bohça 7269 sayılı Afet Yasası’nı, bunu değiştirelim, AFAD Yasası’yla birlikte yeniden yazalım. Birbiriyle çelişen, yetki karmaşasına neden olan, 5902 AFAD Yasası’yla 7269 sayılı bu Yasa’yı yeniden yazalım, bu ülkeyi her afet öncesi ve afet sonrası dertlerden kurtaralım. Ama sizde öyle bir temayül ve niyet görmüyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Eyidoğan.

 

III.- Y O K L A M A

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Şimdi, yoklama talebi vardır, yoklama yapacağız tekrar.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ören, Sayın Özdemir, Sayın Eyidoğan, Sayın Özel, Sayın Tayan, Sayan Tanal, Sayın Sarıbaş, Sayın Canalioğlu, Sayın Çam, Sayın Çıray, Sayın Köktürk, Sayın Kurt, Sayın Ediboğlu, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Susam, Sayın Aydın, Sayın Yüksel, Sayın Özkan, Sayın Bulut, Sayın Erdemir.

Şimdi, yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 2 nci maddesinin “üç ay” ibaresinin “altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Sayın Tüzel, buyurun.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, görüşülmekte olan bu kanun teklifinde önemli tartışmalara muhatap oluyoruz.

Biraz önce Hükûmet cephesinden AKP’li milletvekili arkadaşımız bir itibar tartışması başlattı. Tabii, itibarı nerede arayacağımız meselesi bu yasayla da son derece yakından ilgili. Daha çok dünyaya paranın, sermaye sınıfının gözünden bakanlar itibarı IMF’yle olan ilişkilerde, Dünya Bankası tarafından ya da Obama tarafından muhatap alınıp alınmamakta arıyorlar. Ama insanlık toplumu sadece bunlardan ibaret değil. İnsanlık toplumu Türkiye'deki itibarı başka yerlerde de sorguluyor; özellikle mesela hâlâ Meclisin çözemediği tutuklu milletvekilleri, tutuklanmış sendikacılar, insan hakları savunucuları, gazeteciler, yazarlar, çocuk tutuklular, bütün bunlar Türkiye'nin itibarı açısından önemli göstergeler. Daha geçen gün Urfa’da hapishanede yanan insanlar, sokakta göz göre göre onlarca polis tarafından işkence edilip dövülen insanlar, açlıktan ölen bebekler, yine, on yılda 10 bini aşan iş cinayetinde ölüp giden işçiler. Yani aydınlatılmamış siyasi cinayetleriyle itibarsızlığımızı değerlendirecek o kadar çok şey var ki, daha doğrusu bu Hükûmetin halka açıklaması, hesap vermesi gereken yönler itibarıyla.

Şimdi, bu yasada, kanun teklifinde getirilen maddeler açısından bakacağımız şeylerden bir tanesi, yine, işte, Van depremi üzerinden bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen, orada hemen aklımıza gelen, enkaz altında kalan 2 gazetecinin ölümü. Bütün bunların hesabı verilmemişken, afetle ilgili bir düzenleme var değerli milletvekilleri. Afet işlerinden sorumlu başkan için dört yıllık yüksekokul mezuniyeti, beş yıllık iş deneyimi, tecrübesi ortadan kaldırılıyor yani bu yaşanan acılardan ders çıkarmamak ve özellikle afet gibi önemli bir konuda deneyimli, yetişmiş elemanı göz ardı eden bir düzenleme.

Aynı şekilde, ülkemizde 12 milyona yakın engelli, bütün çığlıkları… Geçtiğimiz haftalarda Engelliler Haftası yaşandı, taleplerini bir kez daha ifade ettiler. Kamunun onlara karşı görevi, toplumun görevi, devletin görevi yerine getirilmemiş. İşte, temmuz ayında dolacak bir süre, kamu kurumları yapmaları gereken düzenlemeleri yapmadığı için bir yıllık bir süre daha kendisine tanıyor. Bir yıl sonra ne olacak? Yapılmadığında ne tür bir müeyyidesi olacak? Bunların karşılığı yok.

Aynı şekilde, Meclis adına yürütmeyi ve idare organlarını bütçenin harcamaları konusunda denetlemekle yükümlü olan Sayıştayın görevleri âdeta rafa kaldırılıyor, yürütme organının bir noteri hâline getiriliyor ve Danıştayın nasıl rapor düzenleyip düzenlemeyeceği konusunda tamamen Hükûmetin istediği bir kuruma dönüştürülecek şekilde kısıtlamalar, kayıtlamalar getiriliyor, çok açık, Anayasa’nın 160’ıncı maddesindeki görev tanımına aykırı olacak şekilde; biraz önce de ifade edildi.

Aynı şekilde, başlangıçta da söylediğim gibi, Hükûmet eğitim alanına nasıl bakıyor? Eğitim alanına sermayenin ihtiyaçları cephesinden bakıyor. Burada, yine getirilen bir düzenlemede, organize sanayi bölgelerindeki meslek liselerinde özel sektörü, sanayiyi teşvik edecek şekilde “Öğrenci başına Hazineden bir destek verilir.” diyor. İşte, eğitim ve üretim arasındaki ilişki bu şekilde kuvvetlendiriliyor. İŞKUR beleş işçi sağlayarak sanayiciye, tüccara, sermayeye bu şekilde destek vermişti; şimdi de organize sanayi bölgelerinde meslek liselerine yine özel sektör el atarak buradaki ucuz ve genç emek sömürüsüne ortam hazırlanıyor ama bu yapılırken, çalışan anne babaların çocuklarının okuduğu etüt beslemeli okulların kapatılması ve ihtiyaç dışına çıkartılması da aynı şekilde reva görülüyor, hak görülüyor.

Dolayısıyla, bu kanun teklifi, bir kez daha Hükûmetin, AKP Hükûmetinin dünyaya hangi gözden, hangi cepheden baktığını ve itibarı da nerede aradığını çok iyi şekilde göstermiştir. İtibar aranacaksa, itibar, emekçileri, bugün işsizlik ve yoksullukla karşı karşıya bırakılan genç bedenleri, eğitimsiz bırakılan çocuklarımızı, aç bırakılan bebelerimizin onlara karşı duyduğumuz sorumlulukta o itibarı aramak, o açıkları kapatmakta aramak, engelli yurttaşların taleplerini karşılamakta aramak, bugün barış isteyenlerin hapishanelere tıkılması gerçekliğinde aramak gerekiyor. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tüzel.

 

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz; tamam.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ören, Sayın Tayan, Sayın Özel, Sayın Tanal, Sayın Sarıbaş, Sayın Çetin, Sayın Çıray, Sayın Canalioğlu, Sayın Gök, Sayın Çam, Sayın Kurt, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Aydın, Sayın Bulut, Sayın Özkan, Sayın Güneş, Sayın Erdemir, Sayın Akar.

Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesiyle 7269 sayılı Kanuna eklenen geçici 23 üncü maddede yer alan "hak sahibi olup da kendilerine teslim edilen işyerlerini son iki yıl içinde fiilen kullanmayanlardan; borçlanmasını yapmasına rağmen" ibaresi "bireysel borçlanmada bulunmuş veya bulunmamış hak sahiplerinden” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                               Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 depremlerinden sonra, işyeri ihtiyacını karşılamak üzere yapılan ve hak sahiplerine teslim edilen iş yerlerinin borç taksitlerinin hak sahipleri tarafından üst üste üç kez ödenmemiş olduğunun tespiti veya hak sahiplerinin hakkından vazgeçmesi hâlinde, il idare kurulu kararı ile hak sahipliğinin düşürüleceği öngörülerek, hak sahipliğinin il idare kurulu kararı ile düşürülmesi hâlinde hak sahiplerinin tazminat ödememesi, düşürülme tarihine kadar ödenen miktarın faiziyle birlikte hak sahibine geri ödenmesi imkânı getirilmektedir. Ancak hak sahibi olup da kendilerine teslim edilen işyerlerini son iki yıl içinde fiilen kullanmayanlar bu haktan faydalanabilecektir. Önerge ile söz konusu haktan daha fazla kişinin yararlanabilmesi imkânı getirilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - 2’nci maddeyi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye göre, bir kısa söz talebim var efendim.

BAŞKAN – Müsaade edersiniz oylamayı bitireyim, çünkü son ana geldim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – O zaman yoklama istiyoruz, daha sonra söz talebi.

BAŞKAN – Hayır, ben oylama yaptım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istendi, madde oylanmadı.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - “Maddeyi oylarınıza sunuyorum.” dediniz ama Sayın Başkan.

BAŞKAN - Madde oylamasında yoklama istiyorsunuz, öyle mi efendim?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklamadan önce maddeyle ilgili bir konuda bir görüş ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, şöyle bir şey oldu Sayın Hamzaçebi: Ben bir kere önergeyi oylara sundum, kabul edildi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Tamam.

BAŞKAN - Şimdi siz maddenin oylamasından önce yoklama mı istiyorsunuz, söz mü istiyorsunuz?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Söz istiyorsunuz.

Buyurun, efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu madde, 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde Marmara Bölgesi’nde meydana gelen ve birçok ilimizde çok ağır kayıplara neden olan depremin birtakım sonuçlarına ilişkin olarak bazı düzenlemeleri yapmaktadır. Madde içeriğiyle ilgili olarak ilgili arkadaşlarımız önerge vesilesiyle görüşlerimizi ifade ettiler. Ama ben şunu ifade etmek istiyorum: 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerindeki depremden sonra, o dönemin Hükûmeti, 28 Aralık 2001 tarihinde bir kanun çıkardı efendim ve bu kanunla o depremden zarar gören vatandaşlarımızın vergi borçlarının terkin edilmesine imkân tanıdı, tamamen veya kısmen vergi borçları terkin edildi.

Van’da bir deprem yaşadık, depremin tarihi 23 Ekim 2011 o tarihten bu yana oldukça uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen, özellikle Erciş’te varlıklarını kaybeden mükelleflerimizin vergi ve sigorta prim borçlarının terkinine yönelik olarak hiçbir düzenleme yapılmadı, hiçbir tasarı gelmedi. Tam tersine, burada vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin olarak süre uzatımına yönelik bir düzenleme yapılırken, Van ve Erciş’teki mükelleflerimize vergi ve prim borçlarının ödenmesi için süre uzatımı olanağı getirildi. Yani vatandaş varlığını kaybetmiş, vergisini ödeyebilecek durumda değil, prim borcunu ödeyebilecek durumda değil, o vatandaşa vergi ve prim borcunu ödemek için süre tanındı. Yapılması gereken, terkin yasasını çıkarmaktır. Öyle anlaşılıyor ki, Hükûmetin gündeminde Erciş’teki esnafımız için herhangi bir vergi borcu terkin yasası yoktur. Bunu, buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, zapta geçti sözleriniz.

2’nci maddeyi…

 

III- Y O K L A M A

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ören, Sayın Tezcan, Sayın Özel, Sayın Tanal, Sayın Sarıbaş, Sayın Köse, Sayın Çıray, Sayın Canalioğlu, Sayın Kurt, Sayın Çam, Sayın Yılmaz, Sayın Köktürk, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Aydın, Sayın Bulut, Sayın Özkan, Sayın Güneş, Sayın Bayraktutan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – 2’nci maddeyi yapılan değişiklikle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.09

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),Tanju ÖZCAN (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

3’üncü madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır. Önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 3. Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.

                   Kazım Kurt                                     Aydın Ayaydın                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    Eskişehir                                           İstanbul                                            İstanbul

                  Haydar Akar                                   Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam

                      Kocaeli                                             Ankara                                               İzmir

                                                                         Mahmut Tanal

                                                                              İstanbul

Diğer önergenin imza sahipleri:

           Ayşe Nur Bahçekapılı                               Recep Özel                                       İlyas Şeker

                     İstanbul                                             Isparta                                              Kocaeli

            H. Bayram Türkoğlu                               Fevai Arslan                                  Mehmet Ali Okur

                       Hatay                                               Düzce                                              Kocaeli

Diğer önergenin imza sahipleri:

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

                 Enver Erdem                                 Mehmet Erdoğan                             Emin Haluk Ayhan

                       Elâzığ                                               Muğla                                               Denizli

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, Türkiye’de 146 adliye kapatıldı. Daha sonra alınan bir kararla 44 ilçedeki adliyelerin kapatılması iptal edilerek tekrar açıldı. Malatya şanssız bir il, Malatya sahipsiz bir şehir. Niye Malatya’nın üreten kurumları birer birer kapatıldı? Bu yetmiyormuş gibi şimdi de adliyelerimize göz dikildi.

Değerli arkadaşlar, Malatya’nın ilçe sayısı 13. Daha önce Doğanyol, Kale, Battalgazi adliyeleri kapatıldı, şimdi de Arguvan, Yazıhan, Kuluncak ve Yeşilyurt adliyeleri kapatılıyor yani 13 ilçemizin 7’sinde adliye artık yok. AKP’nin seçimden önce bir sloganı vardı: “Büyük düşün Yazıhan.” diyordu, “Büyük düşün Arguvan.” Bu ilçeler büyük düşündü, şimdi kandırılarak adliyeleri kapatılıyor.

Değerli arkadaşlar, itirazlar üzerine 44 adliye tekrar açıldı. Bu kararla Adalet Bakanlığı ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun almış olduğu kararın ne kadar yanlış olduğu, ne kadar araştırılmadan alındığı ortaya çıktı. Yani yeni alınan kararla 44 adliye tekrar açılacak, açılacak adliyeler arasında Malatya’nın hiçbir ilçesi yok. Niye? Malatya sahipsiz mi? Bu kararlar ciddiyetsizlikten mi? Kararlar siyasi mi? Neden?

Bakınız, Arguvan Adliyesi kapatılıyor ancak Arguvan’daki cezaevinin kapasitesi artırılıyor. Bunda mantık var mı değerli arkadaşlar? Diyorlar ki: “İş yükü, dosya sayısı az.” Bu mantıkla o zaman, “Olay yok.” diye Arguvan’daki emniyet müdürlüğünü de kapatın, jandarmayı da kapatın. Bu mantıkla, “Hasta yoktur.” diye doktorların tayinini çıkarın. Yine bu mantıkla, değerli arkadaşlar, “Cenaze yok.” diye imamları da başka ilçeye gönderin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Mezarlıkları…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Mezarlıkları da kaldırın.

Yine, “Cemaat yok.” diye, siz, Allah bilir, ileride camileri de kapatırsınız. Bu mantıkla kaymakamları da görevlerinden alın. Bu mantıkla Hükûmetin de kapısına kilidi vurun. Bu mantıkla, değerli milletvekilleri, “Adalet dağıtmıyor.” diye Adalet Bakanını görevden alın, Adalet Bakanlığını kapatın.

Değerli arkadaşlar, yeniden açılmasına karar verilen ilçeleri kendi ilçelerimle karşılaştırmak istiyorum: Bakın, Sulakyurt’un nüfusu 7.927, Kuluncak’ınki, dikkatle dinlemenizi rica ediyorum, 8.951; Sulakyurt’un merkeze uzaklığı 46 kilometre, Kuluncak’ınki 113 kilometre. Kemah’ın nüfusu 6.942, Arguvan’ınki 8.010; İmranlı’nın nüfusu 7.568, Yazıhan’ınki 15.568.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Kemaliye’ninki?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Onu söyleyeceğim.

Bu ilçeler niye kapatıldı? Hükûmetin siyasi davranmasından. Kapatılan ilçeler niye tekrar açıldı? Ayrımcılık, işin içine bölge, il ve çeşitli ayrımlar girdiği için bu ilçeler tekrar açıldı. Şimdi, bu kararın ne kadar ayrımcı olduğunu bir örnekle size açıklayacağım arkadaşlar. Erzincan’ın Kemaliye, Kemah ve Çayeli ilçeleri kapatıldı, daha sonra tekrar açılmasına karar verildi. Niye? Bu ilçelerin nüfusu mu arttı, dosya sayısı mı arttı?

Değerli arkadaşlar, birileri bastırdı, Sayın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım bastırdı, Erzincan’ın kapatılan üç ilçesi tekrar açıldı.

Ne diyor bu kararla? Bu kararla diyor ki: “Ey Malatyalılar, siz geçen seçimde yüzde 69 oy verdiniz, yüzde 75 de verseniz sizin ekmeğinizi elinizden alacağız.”

Değerli arkadaşlar, bu kararlarla sadece adliyeler kapatılmıyor, bu kararlarla, adliyelerin kapatılmasıyla beraber ekonomi yok ediliyor, oradaki insanlar açlık sınırıyla karşı karşıya bırakılıyor. Adliyelerin kapatılması, ticaretin, en önemlisi arkadaşlar, o ilçenin tamamen yok edilmesini sağlayacaktır. Niye? Çünkü, adliyeler kapatılarak o ilçelerdeki insanların büyük şehirlere, büyük yerlere göç etmesi sağlanacaktır.

Bakın, bu düzen değişir, bu devran döner. Lütfen bu kararı bir kez daha gözden geçirin. Arguvanlılar, Kuluncaklılar, Yazıhanlılar, Yeşilyurtlular kan ağlıyor. Sizden rica ediyorum, bu kararı bir kez daha gözden geçirmenizi istiyorum. Bu sadece… Bakın, bugün, Malatya’dan bir heyet geldi, içerisinde AK PARTİ’den arkadaşlar vardı, CHP’den arkadaşlar vardı. Bu kararın ne kadar yanlış olduğunu ifade ediyorlar. Siz eğer bunu yapmazsanız, bir gün gelir, biri der ki size: “La oğlum bas git!” der ve sizi buradan gönderirler arkadaşlar.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Hatip, üzerinde “La oğlum bas git!” yazan bir kâğıdı kürsünün üzerine bıraktı)

BAŞKAN – Diğer önergelerin gerekçelerini okutuyorum…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, şunu arkadaşa versin de basıp gitsin bari!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu, Arguvanlıların bildirisi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Erol Bey, onu alın.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bu hakarettir Sayın Başkan, Meclise hakarettir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Özür dilesin orada, özür dilesin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu geri alsın Sayın Başkan. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesine yakışır bir hareket değil o.

BAŞKAN – Ne diyor orada? “La oğlum bas git!”

Doğru değil, şunu yapmayın çocuklar ya! Yapmayın, doğru değil ya! Doğru değil ya yani yakışmıyor, yakışmıyor.

Evet, gerekçeleri okutuyorum:

Ayşe Nur Bahçekapılı ve arkadaşlarının önergenin gerekçesi:

Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Taşıt Kanununda yapılması öngörülen sayısal değişikliğe ihtiyaç olmadığı değerlendirildiğinden madde metinden çıkarılmaktadır.

Mustafa Kalaycı ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesi:

AKP Hükûmeti Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine inen yurt içi tasarruf düzeyinin artırılması gerekçesiyle yakın zamanda yüksek vergi zamları yapmış, kamu çalışanları ve emeklilere düşük maaş artışı vermiştir.

Bu durum ortada iken TBMM’ne kırmızı plakalı 10 otomobil daha verilmesi uygun görülmemektedir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 3’üncü madde üzerindeki önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Kabul edenler…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istedim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Oyladım efendim, bir dahaki sefere.

Kabul etmeyenler…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben siz oylamadan karar yeter sayısı istedim efendim, lütfen…

BAŞKAN – Görmedim yani.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, istedim. Kâtip Üyelere sorun.

BAŞKAN – Önergeniz oylanıyor ve de olumlu oylanıyor, hâlâ mı istiyorsunuz?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet, istiyorum tabii ki efendim.

BAŞKAN – Peki, efendim.

Efendim, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan oylamayı elektronik cihazla yapıyoruz.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN –  Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmiştir.

Bu önergelere göre 3’üncü madde teklif metninden çıkartılmıştır. Kanunun yazımı esnasında bu madde çıkartılarak diğer madde numaraları teselsül ettirilecektir.

Bir karışıklığa mahal vermemek amacıyla görüşülmekte olan Komisyon raporundaki mevcut maddeler üzerinden devam edeceğiz.

Teklifin 4’üncü maddesi üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 4.  Maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Kazım Kurt                                     Aydın Ayaydın                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    Eskişehir                                           İstanbul                                            İstanbul

                  Haydar Akar                                      Musa Çam                                     Bülent Kuşoğlu

                      Kocaeli                                               İzmir                                                Ankara

                Mahmut Tanal                                  Bülent Tezcan

                     İstanbul                                              Aydın

Diğer önergenin imza sahipleri:

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

                 Enver Erdem                                          Ali Öz                                       Mehmet Erdoğan

                       Elazığ                                               Mersin                                               Muğla

BAŞKAN –  Aynı mahiyetteki önergelere üzerinde Sayın Komisyon?

 

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Kim konuşacak efendim? 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Bülent Tezcan.

BAŞKAN - Sayın Bülent Tezcan, buyursunlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 4’üncü maddesi de -torba kanun olduğu için muhtelif kanunlardan toplama yapıp, değişiklikler yapıyoruz- 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da değişiklik öneriyor. Değişiklikte esas olarak önerilen şu biliyorsunuz: Daha önce seçim döneminde işlenen suçlarla ilgili soruşturma süresi iki yıllık bir süreye tabiydi, “İki yıl içerisinde soruşturmasına başlanmamışsa bir daha kovuşturma yapılamaz.” diyordu, bu değişiklikle altı aya indiriliyor. 

Esasen, bakarsanız, altı aya indirilmesi olumlu bir adımdır ancak kanunun getiriliş şekli ilginçtir. Bu Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmiş, Adalet Komisyonunda etraflıca görüşülmesi gereken bir değişiklik Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmiştir. Bu çerçevede bir kere yanlış yerden geldi, bunu paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, asıl başka önemli bir konu var. Bakın, seçim suçlarıyla ilgili seçimde özgürce propaganda yapılabilmesi ve seçmen iradesinin rahatça oluşabilmesi konusunda hepimizin mutabık olması lazım ama ülkemizde son dönemlerde öyle ilginç şeyler yaşıyoruz ki bakın daha dün Aydın Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanımız Barkan Kalınomuz savcılıkta ifade vermek zorunda kaldı. Bakın, ifade vermek zorunda kaldığı konu şu: 27 Mayısta Aydın’da il kongresi yapıyoruz. İl kongresinde il başkan adayı olarak bir afiş var. Afişte Deniz Gezmiş’in resminin yanına adayımız kendi resmini koymuş ve bir afiş asmış. Cumhuriyet Halk Partisi kongresinde kongre salonunda asılmış bir afiş ve afişte “Siz toprak altında derin uykudayken düşmanı çağırdılar, satıldık, uyanın.” diye de yazmış. Doğru yazmış, doğru söylemiş.

Değerli arkadaşlar, bunun için bununla ilgili ifadeye çağrılıyor, hakkında soruşturma açılıyor ve burada deniyor ki: “Satıldık demekten neyi kastettin?” Değerli arkadaşlar, çok açık değil mi? Bu memleketin doksan yıllık cumhuriyet tarihinde kazandıklarını bir bir satmadınız mı? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, satıldık. Bakın daha yeni Sevda Tepesi meselesi çıktı. Bu Hükûmetin Bakanı çıkıp da kaydı bile tutulmayan “10 milyar dolar aldık biz.” demedi mi, “10 milyar dolar aldık.” demedi mi? 10 milyar doları Sevda Tepesi’ni peşkeş çekmek için Arap kralına verdiğini itiraf etmedi mi? Bu kayıtsız paranın nerede olduğunu hâlâ açıklayabildiniz mi?

Değerli arkadaşlar, şimdi bakın burada Anayasa referandumunda, 12 Eylül referandumunda Sayın Başbakan evet oyu çıkarabilmek için rol yaparak sahte gözyaşlarıyla idam sehpasına giden devrimcilerin mektuplarını okudu. Sayın Başbakan bunları okuduğu zaman suçu ve suçluyu övmüyor muydu?

Değerli arkadaşlar, Deniz Gezmiş’ler bu ülkede suçlu değildi. Suçluyu öveni anıyorsanız, suçu ve suçluyu öveni anıyorsanız İskilipli Atıf Hoca’yı öven Sayın Bülent Arınç’a gidin bakın, ondan sorun bunun hesabını. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı Türkiye’de kendi karşısında muhalif olanların kongrelerine dahi müdahale edebilecek noktaya gelmiştir. Böyle bir emniyet sistemi yarattınız. Şimdi ben diyorum ki: Deniz Gezmiş bu ülkede bağımsızlık inancının, yurtseverliğin ve halkların kardeşliğinin ifadesiydi, önünde saygıyla eğiliyorum ve Deniz Gezmiş’i öven İl Başkanım Barkan Kalınomuz’u da gözlerinden öpüyorum, ona da sevgilerimi sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı biraz önce konuşmasında, AK PARTİ Grubunu, AK PARTİ İktidarını ilzam ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerini sattığını ifade etti. O konuda cevap vermek istiyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuştuğumuz kanunla, önergeyle hiç alakası olmayan konuları burada ifade etmek âdetten olmaya başladı.

Aydın’da bir il teşkilatının seçimi var, kongresi var. Muhakkak ki adaylar herhâlde kendi içlerinde, Parti Tüzüğü çerçevesinde Siyasi Partiler Kanunu gereğince yarışa girmişlerdir. O yarış çerçevesinde, Deniz Gezmiş’in resmiyle birlikte Aydın İl Başkanı Adayı Arkadaşınız, Cumhuriyet Halk Partili aday herhâlde orada delegelere ifade ediyor, diyor ki: “Ey delegeler, bazıları bazılarını satıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi içerisinden bu satılık işlemlere siz de girmeyin, beni satmayın.” ifadesini AK PARTİ İktidarına yüklemek büyük bir haksızlıktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Orada bir sorgulama varsa, onunla ilgili bir hesap vermek varsa bunu yargı çağırmıştır, muhakkak ki yargı da o konuda değerlendirmelerini yapacaktır.

Deniz Gezmiş’le ilgili söylenenlerle ilgili kısma geldiğimizde, 12 Eylül darbesinin yapıldığı süreçte, o 3 tane delikanlının nasıl ki yargılanması, idam edilmesiyle ilgili konuda AK PARTİ İktidarını temsil eden kişiler o dönemde yapılanların yanlış olduğunu ifade ediyorsa, 12 Eylül 2010 tarihindeki Anayasa değişikliğinde tüm darbecilere hesap sormakla ilgili yaptığımız düzenlemelere canhıraş bir şekilde karşı çıkarken bugün darbecilerin yaptığı işi AK PARTİ İktidarına yüklemek de büyük bir yanlıştır.

İskilipli Atıf Hoca 1919’da, 1920’de yazdığı iddia edilen bir yazıyla ilgili 1926 yılında nasıl ki istiklal mahkemelerinde haksız bir şekilde yargılanıp idam edildiyse Deniz Gezmişler de aynı şekilde idam edilmiştir, aynı kefeye koymak büyük bir hatadır.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili özellikle “Cumhuriyet Halk Partisi Aydın İl Kongresi’nde birbirlerini satmışlardır delegeler, onu ifade etmiştir.” diye doğrudan doğruya içinde bulunduğum, hem üyesi olduğum hem kongrede bulunduğum yerde sataşmıştır, cevap hakkı istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ben kendisine sataşmadım. Burada söylenen ifadeyi, yanılttığını ifade ettim.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Çok net olarak bizim birbirimizi sattığımıza ilişkin bir beyan. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet, sataşma var Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kayıtlara geçti Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan “Sattı.” dedi, “Sattı, sattı…”

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, lütfen tekrar şeye meydan vermeden bir dakika içerisinde bir cevap verin.

4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Elitaş Cumhuriyet Halk Partisi kongrelerinde, Cumhuriyet Halk Partililerin birbirlerini satmayacaklarını çok iyi bilir.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Herkes biliyor, herkes!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Türkiye de AKP’nin Türkiye'nin varlığını nasıl sattığını bugüne kadar, sata sata bir mirasyedi edasıyla ortada hiçbir şey bırakmadığını çok iyi bilir.

Değerli arkadaşlar, darbecilerden bahsetti Sayın Hatip, AKP darbe sürecinin devamı olduğunu özel yetkili mahkemeleri kaldırmayarak zaten göstermektedir. Devlet güvenlik mahkemeleri 12 Eylül darbesiyle yeniden girmiştir sürece, AKP de aynısını sahiplenmektedir. Darbecilik konusunda kimseye diyecek bir şeyiniz yok.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Diğer önergenin gerekçesini mi okutacağız Sayın Vural?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Maddede, seçimlerin bittiği tarihten itibaren, seçim suçlarından doğan kamu davası açılarak kovuşturma yapılması için öngörülen 2 yıllık süre 6 aya indirilmektedir. Dolayısıyla seçim suçu işleyen kişiler hakkında dava açma süresi kısaltılmaktadır.

Kamuda görev yaparken atılan imzaların yıllar sonra hesabı sorulabilmektedir.

Seçim suçu işleyenlere de 2 yıl içinde hesap sorulabilmesi hususunun değiştirilmemesi amaçlanmaktadır.

 

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Tezcan, Sayın Tanal, Sayın Çandar, Sayın Kuşoğlu, Sayın Türeli, Sayın Özdemir, Sayın Serter, Sayın Kurt, Sayın Çam, Sayın Işık, Sayın Güneş, Sayın Demiröz, Sayın Gürkan, Sayın Susam, Sayın Aydın, Sayın Kaplan, Sayın Bayraktutan, Sayın Öğüt.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre veriyorum, yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifindeki 5. maddesindeki “oniki yıla kadar” ifadesinin “15 yıla kadar” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                Rahmi Aşkın Türeli

                     İstanbul                                            Kocaeli                                               İzmir

            Aydın Ağan Ayaydın                            Haluk Eyidoğan

                     İstanbul                                            İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun teklifinin Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) ile düzenlenen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

                 Enver Erdem                                          Ali Öz                                       Mehmet Erdoğan

                       Elâzığ                                               Mersin                                               Muğla

"MADDE 5- 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 7 nci maddesinin sekizinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "beş yıla kadar" ibaresi "on yıla kadar” şeklinde değiştirilmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Vural, kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe…

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun kiralama ve kiraya verme işlemlerinde sürenin on yılla sınırlandırılması amaçlanmaktadır.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama isteniyor efendim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öner, Sayın Tanal, Sayın Kuşoğlu, Sayın Türeli, Sayın Ağbaba, Sayın Çam, Sayın Kurt, Sayın Özdemir, Sayın Aydın, Sayın Güneş, Sayın Demiröz, Sayın Gürkan, Sayın Öz, Sayın Demir,  Sayın Tayan, Sayın Şafak, Sayın Çelebi, Sayın Bayraktutan.

Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifindeki 5. maddesindeki “Oniki yıla kadar” ifadesinin “15 yıla kadar” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN- Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Aslanoğlu.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu önergeye katılmanızdan dolayı teşekkür ediyorum. Neden? Türkiye’nin tüm illerinde yeni üniversiteler kuruldu. Yeni üniversiteler kurulurken, yurt ihtiyacı üniversitelerin hızlı kurulması kadar arkasından gidemedi. Bu nedenle, özellikle Anadolu’daki illerde yeni bina yaptırmak, kış sezonunun uzun olmasından dolayı bazen bu yurtları yaptırmak üç dört yılı alıyor. Bu nedenle… Bu çocuklar hepimizin çocukları. Bu çocukların en iyi koşullarda, en çağdaş bir şekilde devletin yurtlarında kalıp…  Aileleri devlete bunları emanet ediyorlar. Bu açıdan Kredi ve Yurtlar Kurumunun çatısı altındaki yurtlarda modern, çağdaş bir şekilde bu çocukların kalması kaçınılmazdır.

Bu açıdan, biz önergemizde, kiralama eğer… Yeni bina yaptırılmayan yerlerde ve ödenek kıtlığından dolayı tüm illerde önemli ölçüde yurt sorunu var. Örneğin, bazı illerimizde 30 bin, 35 bin üniversite öğrencimiz olmasına rağmen Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurt kapasitesi 3 bin, 2 bin. Bu illerimizde, özellikle, yurtlar dışında ev kiraları çok ağır. Bu açıdan, size, bu önergede, uzun vadeli kiralayarak bu çocuklarımızın yurt ihtiyacını karşılamayı önerdik. Önergemize katıldınız.

Çocuklar adına, gençlerimiz adına, Kredi Yurtlar Kurumunun çatısı altında, sosyal bir devletin görevi olan insanları ve çocukları barındırma adına, ben, eğer olumlu oy verirseniz hepinize teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Önerge kabul edilmiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Kabul etmeyenler…” demediniz.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,  Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) ile düzenlenen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı                                      Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

         Konya                                             Kütahya                                              Adana

   Enver Erdem                                 Mehmet Erdoğan                                          

         Elâzığ                                               Muğla                                                   

"Madde 6- 17/7/1963 tarihli ve 278 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"d) Kurum bünyesinde araştırma ve geliştirme faaliyetlerini yapan merkezlerde, enstitülerde ve birimlerde geliştirilen teknolojilerin üretimde ve ihtiyaç duyulan alanlarda kullanılmasını, tanıtılmasını veya bunlardan daha kolay yararlanılmasını sağlamak için gerekli ortamları ve yönetim yöntemlerini hazırlamak ve bu teknolojilerin ülke ekonomisine, sınaî ve sosyal gelişmeye katkıda bulunacak ticari değerlere dönüşmesini sağlamak, bu amaçla şirketlere destek vermek;"

"e) Kamu ve özel sektörün teknolojik araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetlerine etkin katılımını sağlayacak teşvik ve destek sistemlerini geliştirmek ve uygulamak; erken aşamadaki gelişme potansiyeli olan buluşların ticarileştirilmesi amacıyla faaliyet gösteren tüzelkişi ve fonları desteklemek, kamu ve özel sektörün araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetleri sonucu elde edecekleri çıktıların ticari değere dönüştürülmesini desteklemek; sanayinin üniversite ve araştırma kurum ve kuruluşları ile iş birliği yapmasını sağlayacak programlar geliştirmek ve bu iş birliğinin somut hâle dönüşebileceği ortamlar oluşturmak; bu alanlarda girişimciliği desteklemek; fikri ve sınai haklara ilişkin destek vermek; bu bentte sayılan amaçlarla Bilim Kurulu tarafından belirlenecek usul ve esaslar doğrultusunda teminatlı veya bir defaya mahsus olmak üzere teminat alınmaksızın, hibe niteliğinde ve/veya geri ödemeli destekler vermek ve ön ödemede bulunmak;"

"Kurum sayılan görevlerini yerine getirmek amacıyla, kuluçka merkezi, teknoloji merkezi, teknoloji transfer ofisleri, proje geliştirme ve bilgi aktarım merkezleri, bilim merkezi, bilim parkı ve benzerlerini kurmak ve desteklemek, yurtdışı irtibat büroları kurmak, destek programları oluşturmak, iş birliği ağları ve kümelenme faaliyetlerini desteklemek, proje pazarı, bilim fuarı, yarışma ve benzeri etkinlikleri düzenlemek ve desteklemek, ödül, burs ve teşvik ikramiyesi vermek, Bilim Kurulu tarafından belirlenecek usul ve esaslar doğrultusunda teminat alınmaksızın hibe ve/veya kredi olarak sermaye desteği vermek ve ön ödemede bulunmak ve yukarıda belirtilen görevlerin yerine getirilmesi ile ilgili her türlü faaliyette bulunmak ve gerekli desteği sağlamak yetkisini haizdir."

BAŞKAN – Şimdi okutacağımız iki önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 6. Maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Kazım Kurt                                     Aydın Ayaydın                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    Eskişehir                                           İstanbul                                            İstanbul

                  Haydar Akar                                   Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam

                      Kocaeli                                             Ankara                                               İzmir

                                             Mahmut Tanal                                   Hurşit Güneş

                                                  İstanbul                                            Kocaeli

Diğer önergenin imza sahipleri:

                     Adil Kurt                                       İdris Baluken                                    Levent Tüzel

                      Hakkâri                                              Bingöl                                              İstanbul

                    Erol Dora                                      Pervin Buldan                                   Hasip Kaplan

                      Mardin                                                Iğdır                                                Şırnak

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergelere?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hurşit Güneş…

BAŞKAN – Sayın Hurşit Güneş, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba kanunun 6’ncı maddesinde TÜBİTAK Yasası’nda bazı değişiklikler öneriliyor, inceledim. Kendim bir bilim adamıyım, emekli oldum üniversiteden, otuz yıla yakın süremi üniversitelerde verdim.

Şimdi, iki tane temeli var değişikliğin:

Bunlardan bir tanesi: Biliyorsunuz, TÜBİTAK çeşitli mali destekler veriyor araştırma -geliştirmeyi desteklemek amacıyla ve birtakım patent hakları doğuyor. Şimdi, bu patent haklarından doğan birtakım avantajları ticarete dönüştürmek istiyor. Yasadaki temel değişikliğin ruhu bu.

Öte yandan, bu doğrultuda da birtakım şirketlerin kurulmasına olanak sağlanmasını istiyor. Yani, TÜBİTAK, doğrudan patent sahibi olduğu birtakım ürünlerin yahut da buluşların mali gelirini sağlayabilmek amacıyla şirketler kuracak veya kurduracak veya ortak olacak.

Şimdi, biz bilim adamlarının bir tarafı vardır değerli arkadaşlar, biz bilimle uğraşırız fakat ticaret yapmayız. Bilim ve ticaret iki ayrı şeydir. Eğer bu ikisini bir araya koymaya kalkarsanız doğru olmaz. Yani iyi bilirsiniz, Kayseri’de bir laf vardır, “Baktık oğlanda iş yok, bundan tüccar olmayacak, bari okusun profesör olsun, dedik.” derler. Dolayısıyla bu ikisi ayrı iştir. Bu ikisini eğer karıştırmaya kalkarsanız bilim bilim olmaktan çıkar, ticaret de bilim olmaya kalkışır ve beceremez. Burada işin ruhunda bir yanlışlık var.

Kaldı ki düzenlerken bir başka hata daha yapılmış. Üstünkörü yazılmış çizilmiş, “ortak olunabilir” demiş, şöyle demiş böyle demiş fakat bir şey belirtilmemiş: Ortaklığın biçimi ne olacak, ne kadar süreyle olacak, hangi kurallara bağlı olarak olacak? Bunlar asla ifade edilmemiş, serbest bırakılmış, “TÜBİTAK istediği gibi bunu yapabilir.” denmiş. Bir farkla, bakandan izin alacak.

Şimdi, bakınız, anlamadığımız konulardan bir tanesi de budur: TÜBİTAK bir bilim kuruluşu ve ülkemizde araştırma-geliştirmeyi destekleyecek, fonlayacak. Doğru, güzel fakat TÜBİTAK’ın bir eksikliği var: TÜBİTAK eskiden Başbakanlığa bağlı bir kuruluştu ve Başbakanlığın ilgili kuruluşu sıfatıyla gidiyordu, bağlı değildi, ilgili kuruluştu. Sonra, bu kuruluş, bu Hükûmetin kuruluşu, son Hükûmetin kuruluşu arifesinde yeni bir teşkilatlanmayla beraber Sanayi Bakanlığına bağlandı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı oldu, oraya bağlandı, daha doğrusu ilgili kurum hâline geldi fakat şu değişmedi: TÜBİTAK özerk bir kurum olmadı, en can alıcı noktası orasıdır.

TÜBİTAK’ın başkanını Başbakan atar, TÜBİTAK’ın Bilim Kurulu üyelerini de aslen ve fiilen yine Başbakan atar. Yani TÜBA önerir, TOBB önerir             -TÜBA’yı yine Başbakan belirler, diğerlerini de öyle- YÖK önerir, 2 katı sayı önerir yine Başbakan içinden uygun bulduğunu atar. Dolayısıyla, Başbakanın belirlediği bir TÜBİTAK bakanın uygun gördüğü şirketleşmeyi yapacak. Bu, Türkiye’de bilimin açıkçası katledilmesidir. Bilim siyasallaşmıştır, bu olmaması gereken bir şeydir ve mutlaka da düzeltilmesi gerekir.

Şimdi, dikkatimi çeken bir başka nokta daha var. TÜBİTAK’la ilgili bu Hükûmet çok övünüyordu, diyordu ki “Kaynaklarını çok artırdık.” ARGE’nin harcamalarının, ARGE’nin millî gelir içindeki payının arttığını uluslararası kuruluşlara gittiklerinde sunum hâlinde Londra’da, New York’ta anlatıyorlardı. 2007’den bu yana ARGE harcamaları, TÜBİTAK’ın bütçesi düşmüş. Sabit fiyatlarla, baktım, o kesin düşmüş de, nominal fiyatlarla düşmesi karşısında şaşırdım. Yani şirketleşeceklerine aslında TÜBİTAK’ın kaynaklarını yeniden desteklese, bu Hükûmet çok daha doğru bir şey yapmış olacak. Baktım, hakikaten çalışan sayısında artış var ama üniversitelere dağıtımında baktığımız zaman gerçekten kaynaklar düşmüş. Uluslararası geri ödemeli, ödemesiz, 3 bin liranın üzerinde patent desteği başvurularında tatmin edici artış ne yazık ki son yıllarda yok.

Şimdi isterdim ki, arzu ederdim ki ilgili bakan burada olsun ve desin ki: “Biz şirketleşmeyi asla yapmayacağız, biz ticari işlere girmeyeceğiz. Ticaret özel sektörün işidir, kamunun işi ise sadece bilimi, araştırmayı desteklemektir. Biz bu ikisini asla karıştırmayacağız. Burada bir hata vardır ve bu hatayı düzelteceğiz.” diyebilseydi ama ne yazık ki aramızda yok.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güneş.

Aynı mahiyetteki ikinci önerge üzerinde buyurun Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı kanun teklifi ile ilgili 6’ncı madde üzerine söz almış buluyorum, Hepinizi saygıyla selamlıyorum,

AK PARTİ Hükûmetiyle özdeş hâle gelen bir torba kanun ile daha karşı karşıyayız. Olumlu değişiklikler yapıldığı izlenimi vererek hem kamuoyunu yanıltmaya çalışmakta hem de aynı anda çok sayıda olumsuz nitelikte Meclisten geçirilmeye çalışılmaktadır. Bu torba kanunu çıkarmaktaki amaç daha önceki birçok kanunda olduğu gibi kamuyu piyasanın hâkimiyetine biraz daha sokmak, halkın çıkarlarını göz ardı ederek ekonomiyi sermaye sahiplerinin çıkarlarına uyumlu hâle getirmektir. Bu kanun teklifinde öğretmen ve polis kadroları ihdas edilmesi, ilkokulu bitirenlere sürücü belgesi alma imkânı verilmesi, adliyeye gitmeden ücretsiz adli sicil kaydına ulaşılabilmesi gibi konularda olumlu düzenlemeler bulunmakla birlikte, “İhale mevzuatından, denetim ve yargıdan nasıl kaçınılabilir? Denetim raporları ve yargı kararları nasıl etkisiz hâle getirilebilir?” amaçlı olumsuz düzenlemeler de yapılmıştır.

Bu teklif ile TÜBİTAK ve ÖSYM’ye şirket kurma yetkisi verilmekte, bazı bakanlık ve kurumlarda yeni birimler oluşturulmakta ve kadrolar ihdas edilmektedir. İktidar, bir taraftan yoğun bir şekilde kamu şirket ve varlıklarını özelleştirirken, bir taraftan da yeni şirketler kurmaya çalışması çelişkili bir durumdur. Tasarının gerekçesinde, TÜBİTAK’ın araştırma ve geliştirme faaliyetlerinden elde edilen, ticari değeri olan bilgi ve buluşların ticarileştirilebilmesi için özel nitelikli şirketlerin kurulabilmesi amaçlanmakta, ayrıca söz konusu ticari değeri olan bilgi ve buluşların ticarileşebilmesi için bir ara yüz görevi üstlenecek yapıların kurulması öngörülmektedir. TÜBİTAK gibi bilimsel faaliyetler yapması için kurulmuş bulunan ve kamu hizmeti yapması beklenen bir kurumun ticari bir kurum hâline getirilmesi hakikaten ciddi biçimde sorgulanması gerekmektedir. Bu teklif ile TÜBİTAK gibi bilimsel bir kurumun şirkete dönüştürülmesi durumu doğacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere, 2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı Yasa ile tüm kamu kurum ve kuruluşlarının engellilerin kamu erişimine uygun hâle getirilmesi için yedi yıllık bir süre konulmuştu. Bu sürenin bitimine sayılı günler kala Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan bir kanun teklifi ile bu sürenin bir yıl daha uzatılması öngörülmektedir. Eğer bu teklifin yasalaşmasına izin verirsek Türkiye nüfusunun yüzde 12'sini oluşturan engelliler bir yıl daha okula, tiyatroya, hastaneye, sinemaya, alışverişe, kütüphaneye, camiye, parklara, adliye saraylarına, spor tesislerine, müzelere, giremeyecek, toplu taşım araçlarına binemeyecek ve evlerine hapsolacaklardır. Engellilerin erişebilirliği konusunda yedi yılda fazla bir mesafe alınamamıştır. Yedi yıl boyunca hiçbir şey yapmadan uyuyan Hükûmetin, bir yıl içinde neler yapabileceğini siz değerli milletvekillerinin takdirine bırakıyorum. Başta belediyeler olmak üzere, ilgili kuruluşlar itibarıyla görev ve sorumluluklar belirlenmeden, gerekli ödenekler tahsis edilmeden geçici bir madde ile yapılan düzenlemenin soruna çözüm getirmesi mümkün olamaz. Bu konuda derhâl bir eylem planı hazırlanmalıdır.

Kamu İhale Kanunu torba yasa teklifi ile bir kez daha değiştirilirken, bir taraftan da Kamu İhale Kurumundaki Başkan Yardımcılığı sayısı artırılmakta ve 3'ten 4'e çıkarılmaktadır. Bu durum, önemli bir çelişkidir. Zira, kurumun görev alanına ilişkin kanun değişiklikleriyle sürekli bir kısıtlama, daraltma sağlanırken, bir taraftan da kurumun en üst yetki alanı genişletilmektedir. İş yükünün fazlalığı iddiasıyla yapılması istenen bu değişikliğin neden Başkan Yardımcılığı pozisyonunda yapıldığı da ayrıca bir soru işaretidir. Nitekim, iş yükünün fazlalığı, Başkan Yardımcısının artırılmasından öte, kurumda çalışan personel veya uzmanların artırılmasıyla mümkün olur.

Bu yönüyle söz konusu iki maddenin birbirleriyle çelişkili ve kendi içlerinde tutarsız düzenlemeler olduğunu belirtiyor, bu vesileyle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Sayın milletvekilleri, 6’ncı madde üzerindeki aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,  Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) ile düzenlenen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

"Madde 6- 17/7/1963 tarihli ve 278 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"d) Kurum bünyesinde araştırma ve geliştirme faaliyetlerini yapan merkezlerde, enstitülerde birimlerde geliştirilen teknolojilerin üretimde ve ihtiyaç duyulan alanlarda kullanılmasını, tanıtılmasını veya bunlardan daha kolay yararlanılmasını sağlamak için gerekli ortamları ve yönetim yöntemlerini hazırlamak ve bu teknolojilerin ülke ekonomisine, sınaî ve sosyal gelişmeye katkıda bulunacak ticari değerlere dönüşmesini sağlamak, bu amaçla şirketlere destek vermek;"

"e) Kamu ve özel sektörün teknolojik araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetlerine etkin katılımını sağlayacak teşvik ve destek sistemlerini geliştirmek ve uygulamak; erken aşamadaki gelişme potansiyeli olan buluşların ticarileştirilmesi amacıyla faaliyet gösteren tüzelkişi ve fonları desteklemek, kamu ve özel sektörün araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetleri sonucu elde edecekleri çıktıların ticari değere dönüştürülmesini desteklemek; sanayinin üniversite ve araştırma kurum ve kuruluşları ile iş birliği yapmasını sağlayacak programlar geliştirmek ve bu iş birliğinin somut hâle dönüşebileceği ortamlar oluşturmak; bu alanlarda girişimciliği desteklemek; fikri ve sınai haklara ilişkin destek vermek; bu bentte sayılan amaçlarla Bilim Kurulu tarafından belirlenecek usul ve esaslar doğrultusunda teminatlı veya bir defaya mahsus olmak üzere teminat alınmaksızın, hibe niteliğinde ve/veya geri ödemeli destekler vermek ve ön ödemede bulunmak;"

"Kurum sayılan görevlerini yerine getirmek amacıyla, kuluçka merkezi, teknoloji merkezi, teknoloji transfer ofisleri, proje geliştirme ve bilgi aktarım merkezleri, bilim merkezi, bilim parkı ve benzerlerini kurmak ve desteklemek, yurtdışı irtibat büroları kurmak, destek programları oluşturmak, iş birliği ağları ve kümelenme faaliyetlerini desteklemek, proje pazarı, bilim fuarı, yarışma ve benzeri etkinlikleri düzenlemek ve desteklemek, ödül, burs ve teşvik ikramiyesi vermek, Bilim Kurulu tarafından belirlenecek usul ve esaslar doğrultusunda teminat alınmaksızın hibe ve/veya kredi olarak sermaye desteği vermek ve ön ödemede bulunmak ve yukarıda belirtilen görevlerin yerine getirilmesi ile ilgili her türlü faaliyette bulunmak ve gerekli desteği sağlamak yetkisini haizdir."

BAŞKAN – Sayın Komisyon Başkanı, son önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyursunlar. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, birinci bölüm üzerinde konuşurken TÜBİTAK ve ÖSYM’nin şirket kurmasını eleştirmiştim. Burada da Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu -ki kurucusu olan partimizin de kurucusu merhum Alparslan Türkeş’tir, kendisini de rahmetle anıyorum- önemli bir kurum. Hakikaten biz  Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kurumun güçlenmesine, teknoloji, bilim alanındaki çalışmalara destek olmasına, ARGE’nin geliştirilmesine destek olmasına katkıda bulunmayı bir görev addediyoruz. Bizim de parti programımızda ve seçim beyannamelerimizde bu hususlar açık bir şekilde yer alıyor. Sayın Başkanın faaliyetlerini de destekliyoruz. Önergemiz de  zaten bu amaçla verilmiştir. Şirket kurmak yerine buradaki bu işlerle uğraşan, ürüne dönüştüren, ticari değere dönüştüren şirketlere destek vermek şeklinde bir yol izlenmesi gerektiğini düşünüyoruz değerli arkadaşlar. Hem girişimciliği desteklemek hem üniversite-sanayi işbirliğini desteklemek… Bunun için  illaki şirket kurmak gerekmiyor değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım; çünkü -gittiğimiz yerlerde gördük -Sayın Elvan’da bilir, o da Delaware’de master yaptı- bizim kimya fakültesinde çok büyük dünya devinin laboratuvarı vardı, üniversite-sanayi iş birliği deyince veya bir şey yapalım deyince en büyük kimya laboratuvarlarını o şirket üniversitede kurmuş ama oradan çıkacak ARGE’leri de alıp kendisi zaten yapıyor, bunun modelleri var. Sayın Başkanın heyecanını anlıyoruz, “Belki şirket kurarsam ürüne dönüştürürüm.” diyor ama Türkiye'nin siyasetine daha ısınamadığı için çok büyük bir sorunla karşı karşıya geleceğinin farkında değil. On yıllık AKP iktidarındaki kadrolaşmaların ve yönetim kurulu atamalarının da farkında değil. Değerli bir  bilim adamı olarak bakanların, siyasetçilerin baskısıyla karşılaşacak “Hocam, şu şirkete filancayı denetim kurulu yapalım, falancayı yönetim kurulu yapalım.” diye bir de Başkanımız onunla uğraşacak.

Onun için biz diyoruz ki: Bu önergemizin içeriğine eğer dikkatlice bakarsanız buradaki işlevleri yapsın. Amaca hiç itirazımız yok yani o söylediği amaçları gerçekleştirmesinde bu görevleri yerine getirmesi için bütün kuluçka merkezini, teknoloji merkezini, teknoloji transfer ofislerini yapsın ama bunu teşvik ederek yapsın, teşvik esaslarını belirleyerek yapsın ama işin parasal boyutuyla biz bilimsel ve teknik araştırmayla uğraşan bir kurumun uğraşmasının doğru olmadığını düşünüyoruz. 

Yani burada tabii ki, demin dediğim gibi bilim ve teknoloji politikaları açısından çok önemli bir kurum olduğunu biliyoruz, etkinleştirilmek istendiğini de anlayabiliyoruz. Biz MHP olarak, bir teknoloji üretimi seferberliğini zaten destekliyoruz ama bu tercih edilen yöntem bu şekliyle yanlıştır. Bir şirket kurarak bunun desteklenebileceğini düşünmek doğru bir yaklaşım değildir diye düşünüyorum çünkü burada üniversitelerin bir taraftan bilgi ve teknoloji merkezleri ve bunların üretim merkezleri hâline gelmesi… Diğer yerlerimiz var, biliyorsunuz, teknokentler, teknoloji bölgeleri, serbest bölgeler, birçok şey kurduk. Bunların koordinasyonunu sağlayacak ve bilimsel araştırmanın yavaş yavaş üretime dönüşmesi için bu koordinasyonu sağlayacak, yeni araştırmalara da destek olacak bazı çalışmalar yapması gerekiyor. Bunun için de bence bağımsız olarak kurulmuş, bilinçli olarak, siyasi etkiden uzak olarak kurulmuş bir şeye yarın…

Parayı veren, biliyorsunuz, her şeye karışır Sayın Bakanım, Sayın Başkanım. Maliye, parayı verince gelir, yönetim kurulu atanırken der ki: “Kusura bakmayın, ben falanca kurumdan şunu atayacağım.” Hani “Parayı veren, düdüğü çalar.” var ya, siz istediğiniz kadar “Ben bağımsızım, yapmam.” deyin çünkü genel kurul gelecek, o şirketin genel kurulunda Hazineyi temsilen birisi bulunacak ve onu da siz yönetim kuruluna ister istemez atamak zorunda kalacaksınız. Bunlar bütün kurumlarda yaşadığımız sorunlardır. Bu bilim ve teknoloji yuvasının, öyle olması gereken yuvanın bence ekonomik işlere ve siyasi işlere bulaştırılması çok doğru değildir.

Bir defa daha söylüyorum, eğer önergeyi dikkatle okursanız, amaçların hiçbirisine itirazımız yok, gerçekleşmesi için desteğiz ama burada bunu desteklerle, teşviklerle, Teknoloji Geliştirme Vakfı modelinde olduğu gibi, diğer modellerde, teknokentlerde olduğu gibi desteklerle yapmamız gerektiğini düşünüyoruz ve TÜBİTAK’ın etkin olmasını sağlamak için önergemize destek vermenizi bekliyor, TÜBİTAK’ı da bu etkiden arındıralım diyor, saygılar  sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.

 

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Hamzaçebi, Öner, Aslanoğlu, Erdemir, Genç, Türeli, Yüksel, Öğüt, Çam, Acar, Susam, Aydın, Kaplan, Özkes, Özkoç, Güneş, Demiröz, Öz, Onur, Bayraktutan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik YapıImasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566 2/679) ile düzenlenen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

              Mehmet Erdoğan                                Enver Erdem

                       Muğla                                               Elâzığ

"Madde 7- 278 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine, (10) numaralı alt bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bentler eklenmiş, mevcut (11) numaralı alt bendin numarası (13) olarak teselsül ettirilmiştir.

"11) Kurumun amacı ve görevleri ile ilgili hususlarda kuluçka ve teknoloji merkezleri, proje geliştirme ve bilgi aktarım merkezleri, teknoloji transfer ofisleri, müze, bilim parkı, bilim merkezi, yurtdışı irtibat büroları ve benzeri oluşumların kurulmasına, yönetimine ve desteklenmesi ile bu konularda gerekli destek programlarının oluşturulmasına karar vermek."

"12) Kurumun bünyesinde elde edilen tüm fikri ve sınai hakların bedelli veya bedelsiz olarak devredilmesine, alınan lisans izninin verilmesine veya bu hakların konusu ürünlerin üretim ve satışının yapılmasına ve bu amaçla şirketlere destek vermek."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 7. Maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Kazım Kurt                                     Aydın Ayaydın                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    Eskişehir                                           İstanbul                                            İstanbul

                  Haydar Akar                                   Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam

                      Kocaeli                                             Ankara                                               İzmir

                Mahmut Tanal                                  Aykan Erdemir

                     İstanbul                                              Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Buyurun Sayın Erdemir.(CHP sıralarından alkışlar)

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Ağustos 2011 tarihli, 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile niyet ettiniz, Başbakanın rızası için TÜBİTAK ve TÜBA’yı siyasi denetim altına almaya. Türkiye’nin önde gelen iki bilimsel kurumunun başına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının teşkilat ve görevlerini belirleyen bir torba yasa geçirdiniz. Bilim ve teknoloji nere, hayvancılık nere; bilmem ayırdına varabildiniz mi bu ikisi arasındaki farkın? Aradan üç ay geçmedi, bu sefer de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının teşkilat ve görevlerini belirleyen bir kanun hükmünde kararnameyle TÜBA’nın bilimsel ve kurumsal özerkliğini yok ettiniz.

Cem Yılmaz, uzay filmlerinde sürekli olarak uzay gemisinin kumandalarıyla oynanmasını eleştirirken “Bu geminin bir ayarı yok mu? Yapın da gidelim.” der. Kendisi milletvekili olsa, bugün şüphesiz size de aynı eleştiriyi yöneltirdi: Bu bilimsel kurumların bir ayarı yok mu? Karar verin de yolumuza gidelim artık.

Belli ki bilimsel kurumların ayarıyla yeterince oynayamadınız, bu sefer de TÜBİTAK’ı bir diğer torba yasayla kurcalıyorsunuz. Basını, bürokrasiyi, sendikaları, üst kurulları ve hatta apartman yöneticilerini yandaş yaptığınız yetmedi, belli ki sıra bilim insanlarını ve bilimsel kurumları yandaş yapmaya geldi ama şunu bilin ki kapı kullarıyla ne bilim olur ne de teknoloji, kapı kullarıyla kursanız kursanız yeniçeri teşkilatı kurarsınız, bilim ve teknolojide iki adım ileri bir adım geri yerinizde sayarsınız.

Bu ülkede öyle bir düzen kurdunuz ki, Silivri Tutukevi’nin yayın ve atıf sayıları kurduğunuz pek çok üniversitenin yayın ve atıf sayısını geride bıraktı. Bu ülkede öyle bir düzen kurdunuz ki, F tipinde tutuklu öğrencilerin sayısı kurduğunuz pek çok üniversitenin öğrenci mevcudunu geride bıraktı.

Uzun lafın kısası, bilimi kurcalaya kurcalaya bozdunuz, şimdi enkazı Sayın Başbakana devrediyorsunuz, diyorsunuz ki: “TÜBİTAK’ın üyelerini sen tart, sen değerlendir, sen ata.” Sayın Başbakan Hezarfen maşallah, her konuda uzman, mesela jinekoloji derseniz, sezaryen ve kürtaj konusunda uzman, aile planlaması ve doğum kontrolü konularına hâkim; gastronomi derseniz, kadınların kuru fasulyeyi nasıl pişireceği konulu bir tez çalışması var; astroloji derseniz, kimin tutuklanacağı, hangi delillerin ortaya çıkacağına ilişkin gaipten haber verebiliyor; filoloji ve dış politika alanındaki yetkinliğini iki kelimeyle özetleyeyim“one minute!”  Ama artık lütfen insaf edin, kendisini astronomiden sosyolojiye, jeolojiden psikolojiye, hesap hendeseden fıkıh ve kelama her alanda bilimsel çalışmaları değerlendirip liyakatli bilim insanlarını belirlemek zorunda bırakmayın.

Değerli milletvekilleri, unutmayın ki bilim sadakatle değil liyakatle olur. Değerli milletvekilleri, unutmayın ki bilim intihalle değil ahlakla olur. Sayın Başbakanın atayacağı bilim insanlarının yaptığı çalışmalarla ancak tek bir teknoloji, ancak tek bir patent, ancak tek bir faydalı model geliştirilebilir; o da Deniz Feneri.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdemir.

III.-YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talep ediyor efendim.

Sayın Fırat, Sayın Akar, Sayın Aslanoğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın Öner, Sayın Özdemir, Sayın Öztürk, Sayın Tanal, Sayın Genç, Sayın Gümüş, Sayın Kuşoğlu, Sayın Türeli, Sayın Yüksel, Sayın Öğüt, Sayın Sarı, Sayın Çam, Sayın Kurt, Sayın Acar, Sayın Gürkan, Sayın Bayraktutan, Sayın Susam.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun teklifinin Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) ile düzenlenen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Enver Erdem (Elâzığ) ve arkadaşları

 

“Madde 7- 278 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine, (10) numaralı alt bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bentler eklenmiş, mevcut (11) numaralı alt bendin numarası (13) olarak teselsül ettirilmiştir.

"11) Kurumun amacı ve görevleri ile ilgili hususlarda kuluçka ve teknoloji merkezleri, proje geliştirme ve bilgi aktarım merkezleri, teknoloji transfer ofisleri, müze, bilim parkı, bilim merkezi, yurtdışı irtibat büroları ve benzeri oluşumların kurulmasına, yönetimine ve desteklenmesi ile bu konularda gerekli destek programlarının oluşturulmasına karar vermek."

"12) Kurumun bünyesinde elde edilen tüm fikri ve sınai hakların bedelli veya bedelsiz olarak devredilmesine, alınan lisans izninin verilmesine veya bu hakların konusu ürünlerin üretim ve satışının yapılmasına ve bu amaçla şirketlere destek vermek."

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?..

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) -  Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz aldım. Kanun Teklifi’nin adını sayamıyorum, Sayın Kâtip Üye hızla okudu, iki buçuk dakika sürüyor. Onun için, ben sadece sıra numarasını vererek sözlerime başlayacağım.

Öncelikle, beş yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında her yasama döneminin sonunda aynı AKP klasiğini yaşıyoruz. Bu Meclisin tüm komisyonlarını hiçe sayarak, torba yasa adı altında birçok kanunu son günlere sıkıştırıp geçirme, âdeta İktidar Partisinin bir alışkanlığı hâline geldi. Bu da o yasalardan birisi. Şu anda, teklifin Bütçe ve Plan Komisyonuna geldiği madde sayısı yaklaşık 30’du, orada gelen önergelerle 59’a çıktı, eminim ki, burada verilen önergeyle herhâlde 60’ın üzerinde, 70’e yakın bir maddeyi görüşmüş olacağız.

Değerli milletvekilleri, bu teklifte tam altı tane ihtisas komisyonu tali komisyon olarak görevlendirilmiş ama bunların hiçbirisinin görüşü dahi alınmamış, alınmaya fırsat bırakılmamış. 

Bu madde de son derece önemli uzmanlık gerektiren ve çok büyük tartışmaların üzerinde yapılmasından sonra son şeklinin verilmesi gereken önemli maddelerden birisi. TÜBİTAK Kanunu’nda değişiklik yapılıyor. Yine AKP iktidarları döneminde 4’üncü maddede 31 Temmuz 2008’de bir değişiklik yapılmış. Arkasından, 22 Ağustos 2011 tarihinde kanun hükmünde kararnamenin ilgili maddeleriyle, hemen hemen bu maddenin tüm fıkraları değiştirilmiş, şimdi yeniden buraya ilave bir ekleme yapıyoruz.

Dolayısıyla burada TÜBİTAK’ın özünde çok önemli bir değişiklik getiren teklifin Sanayi ve Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun hiçbir görüşü alınmadan, dayatılarak geçirilmiş olmasını gerçekten bu Meclise ve Meclisin ihtisas komisyonlarına yapılmış önemli bir saygısızlık olarak değerlendiriyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık bir ay önce biz TÜBİTAK’a Sanayi Komisyonu üyeleri olarak bu konuyla ilgili brifing almaya gittik, ziyarete gittik. Orada bu konu dile geldi. Değerli TÜBİTAK Başkanının şahsiyetine sözüm yok, kişiliğine saygı duyarım ama Amerika’da ömrünü geçirmiş, Amerika’daki TÜBİTAK’a benzer kuruluşun tüm felsefesini getirip de buraya, bir torba yasaya önergeyle ekleten bir anlayışı gerçekten kınıyorum. Kendisine söyledik; evet, bunun içerisinde şirket kurulması ya da TÜBİTAK bünyesinde desteklenen projelerdeki patentlerin şirketlere ve öğretim üyelerine açılması konusunda hemfikiriz ama TÜBİTAK’ın şirket kurması konusunda hiç kimsenin fikri olduğunu ben zannetmiyorum. Bu fikir, sadece Sayın TÜBİTAK Başkanının ve yanındaki bir iki arkadaşının fikridir. Türkiye’de yaşamamış, Türkiye’nin şartlarını bilmeyen, ABD’nin bursuyla oralarda büyümüş insanların gelip de burada bu yüce Meclise böyle bir kanunu dayatmasını hakikaten yadırgadığımı söylemek istiyorum.

Bu kanunun bu hâliyle geçmesi hâlinde, TÜBİTAK bünyesinde kurulacak şirketler… Şimdiye kadar yapılan değişikliklerle TÜBİTAK’ın özerkliğini ve bilimsel yapısını bozan anlayışın, artık bundan sonra tamamen yine buranın siyasileşmesine yol açacağı endişesi herkeste hâkimdir. Bunun değişmesi gerekiyor.

Önergemiz, söz konusu maddenin, eklenin fıkralarının son bölümündeki şirket kurma ve şirket kurulmasıyla ilgili Sayın Bakana teklifte bulunma maddelerinin çıkartıldığı bir önerge.

Sayın Bakanım, eğer siz bu ülkenin, cumhuriyet hükûmetinin bir Bakanı iseniz ve vicdan sahibi iseniz inanıyorum ki, öylesiniz; buna “hayır” demeniz lazım. Size ya da ilgili bakana… Birilerinin teklifiyle şirketin kurulması, projelerin satılması işiyle eğer bakan uğraşmaya kalkarsa bakan asıl işlerini unutur. Bakanlar bu ülkenin geleceğini planlamak zorunda. Siz bürokratların yapacağı işleri yapacaksanız, o zaman, o bakanlık koltuğunda oturmanızın hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorum. Bu iş, çok ciddi bir iş. Kesinlikte bu işten, yanlıştan dönülmesi gerekiyor.

Bir taraftan enerji tesislerini dahi pazarlarken, özelleştirmenin yolunu açarken, bu çalışmaları hızlandırırken, “Linyit kaynaklarını da özelleştirme sürecine nasıl dâhil ederiz?” diye çalışırken, öbür taraftan, devletin organlarının içinde olacağı, devletin şirket kurmasını özendiren bir anlayışı, gerçekten, çok büyük bir çelişki olarak değerlendiriyorum.

Dolayısıyla, bu önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 8. Maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz

                   Kazım Kurt                                     Aydın Ayaydın                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    Eskişehir                                           İstanbul                                            İstanbul

                  Haydar Akar                                  Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam

                      Kocaeli                                             Ankara                                               İzmir

                Mahmut Tanal

                     İstanbul

Diğer önergenin imza sahipleri:

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

              Mehmet Erdoğan                                 Enver Erdem

                       Muğla                                               Elâzığ

BAŞKAN – Sayın Komisyon Başkanı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Mehmet Ali Susam.

BAŞKAN – Mehmet Ali Susam, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜBİTAK Başkanının görev süresini 4 yıla çıkaran bu maddeyle ilgili olarak önce bir şey hatırlatmak istiyorum, az önce konuşan arkadaşlarımız da söylediler. TÜBİTAK Başkanının görevi 1963’te 2 yıl, siz de göreve geldikten sonra bunu 31/7/2008’de değiştiriyorsunuz, 4 yıl süre veriyorsunuz, “2 kez seçilir.” diyorsunuz. Sonra, 2011’de bir kez daha değiştiriyorsunuz, 4 yıldan 3 yıla indiriyorsunuz. Bugün bir önerge daha veriyorsunuz “3 yıldan 4 yıla çıkar.” diyorsunuz. Şimdi, bir TÜBİTAK Başkanının görev süresinin bu kadar kısa sürede 3’e, 4’e, 4’ten 3’e, 2 kez… Bunların gerçekten izahı mümkün değil. Öncelikle bunun altını çizeyim, onun için bu önergeyi verdik, onu herkes bilsin.

İkincisi: Bu kanuna, torba yasaya bu şekilde TÜBİTAK yasasının girmesi çok üzüntü vericidir. Biz, Sayın Başkanı ziyaret ettik, TÜBİTAK’a verdiğimiz önemden dolayı Sanayi, Ticaret, Bilim, Enerji, Teknoloji Komisyonu olarak onunla uzun süre konuştuk, yarım gün bu konuları tartıştık. Buraya getirip bu kanunla ilgili düşünce ve görüşlerini torba yasaya sokmak yerine, yapması gereken bizim Komisyonda bunu tartıştırmaktı ve böyle bir değişikliğin, temel değişikliğin yani bilimi sanayiyle buluşturma, bilimi ticaretle buluşturma konusundaki çok önemli değişikliğin toplumun tüm kesimlerinden ve sanayiden gelecek taleplerle birlikte bir noktada tartışılıp bir kanun maddesiyle bunun getirilmesi en doğru şeydi, bunu yapmamış olması en temel eksikliktir, az önce Sayın Alim Işık’ın dediği gibi. Ama ayrıca başka şey de var.

Değerli arkadaşlar, biz 6’ncı maddede yani bilimin, buluşun ticari meta hâline dönüştürülmesine, bilim adamının, bulduğu ürünü ülke yararına kullanmasında kendi yetenekleri dışında girişimcinin, yatırımcının ortak şirketle onun bu buluşunu değerlendirip ülke ekonomisine kazandırılmasına her zaman okey çekeriz. Bu, yapılması gereken şeydir; TÜBİTAK’ın veya bilim adamının tozlu raflarında o buluşlar kalmamalı, ülke ekonomisine bir değer olarak katılmalıdır ama bunu yapan kuruluş TÜBİTAK gibi bir kuruluş olarak özerk olmak zorundadır. Verdiği kaynaklar hibedir,  birçoğu karşılıksızdır; böyle bir paranın kullanılmasının denetim mekanizması ve özerk bir kuruluş tarafından yapılması gerekli ve zorunluluktur. Şu an TÜBİTAK’ın döndüğü konum, Başbakanın ve Bakanın emrinde bilimsel özerkliği ve yönetsel özerkliği ortadan kalkmış, tamamen siyasi iktidarın siyasi tercihlerinin ticari alanlara yansıtılacağı bir noktaya gelmiştir. Bu kanunda böyle bir tehlike vardır ve böyle bir sakınca vardır. En yüce amacı, en iyi şeyi, en doğru kararı yanlış yöntemler ve yanlış insanlarla yaparsanız alacağınız sonuçlar doğru değildir. Katıldığımız amacın böyle bir kullanım nedeniyle çok ciddi şekilde sıkıntıları vardır.

Bizim TÜBİTAK Başkanı, Sayın Güneş’in dediği gibi, Kayserilinin okumuşu; Kayseri doğumlu, okumuş ama aynı zamanda okuyup bilim adamı olmayı değil, aynı zamanda tüccar olmayı da kafasına koymuş biri çünkü  CV’lerinde öyle bir niteliği var. Bu niteliklerine de bakıyorum, becerebilirse bütün hepsini, hem bilim adamı hem tüccar hem Kayserili olarak bunu yapabilirse güzel şeydir ama bunun altında kaldığınız zaman sizin ticari sermayeniz değil, bu ülkenin kaynakları ve bu ülkenin değerleri yok olur. Onun için, bunu çok iyi düşünmek, bunu çok iyi tartmak zorundasınız.

Değerli arkadaşlar, hepinize şunu söylemek istiyorum: Ülke kaynaklarını kullanırken doğru kullanmak ve hakkıyla kullanmak hepimizin görevidir. Bu Parlamentoya gelmiş, seçilmiş, yemin etmiş milletvekilleri olarak böyle düşünmek durumundayız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Diğer önerge için…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: TÜBİTAK’ın Başkanının görev süresinin uzatılmasına gerek yoktur. Kişiye dönük bir düzenleme niteliğinde olduğundan maddenin Tekliften çıkarılması öngörülmektedir.

 

III- Y O K L A M A

 

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) –  Sayın Başkan, yoklama istiyoruz. [(AK PARTİ sıralarından alkışla (!)]

BAŞKAN – Hayhay…

Sayın Şandır, Sayın Günal, Sayın Işık, Sayın Kalaycı, Sayın Halaçoğlu, Sayın Varlı, Sayın Adan, Sayın Yeniçeri, Sayın Türkoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Çınar, Sayın Çirkin, Sayın Akçay, Sayın Oral, Sayın Bulut, Sayın Başesgioğlu, Sayın Özkan, Sayın Sayın Erdoğdu, Sayın Aslanoğlu, Sayın Akar.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri birlikte işleme alacağım çünkü üçü de aynı mahiyette ve ayrı ayrı önerge sahiplerine söz vereceğim ya da gerekçelerini okutacağım.

Buyurun:

TBMM Başkanlığına

302 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9. Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Adil Kurt                                       İdris Baluken                                    Levent Tüzel

                      Hakkâri                                              Bingöl                                              İstanbul

                 Hasip Kaplan                                   Pervin Buldan                                      Erol Dora

                       Şırnak                                                Iğdır                                                Mardin

                                                                             Altan Tan                                                

                                                                            Diyarbakır

Diğer önergenin imza sahipleri:

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                Rahmi Aşkın Türeli

                     İstanbul                                            Kocaeli                                               İzmir

       Selahattin Karaahmetoğlu                          Ramis Topal                                   Haluk Eyidoğan

                     Giresun                                            Amasya                                            İstanbul

Diğer önergenin imza sahipleri:

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

                 Enver Erdem                                          Ali Öz                                       Mehmet Erdoğan

                       Elâzığ                                               Mersin                                               Muğla

BAŞKAN – Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki önergelere katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet, önergelere katılıyor musunuz aynı mahiyetteki?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Tan.

Buyurun.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu maddede yapılan değişiklik, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bulunan 15 kişilik müşavir kadrosunun 40’a çıkarılması. Peki, neden 40? Niçin 40? Bu müşavirler nerede görevlendirilecek? Ne yapacaklar? Bu konuda hiçbir açıklayıcı bilgi yok. Sadece, 15’ten 40’a çıkarılıyor. Peki, niye “evet” diyelim? Yani bunun hiçbir izahı yoksa, hiçbir gerekçesi yoksa buna “evet” demenin de bir anlamı yok. Onun için, şunu söylüyoruz: Sayın Bakan lütfen çıkıp izah etsin, bu 40 kişilik müşavir kadrosu ne yapacak, nerede görevlendirilecek, hangi hizmetler için böyle bir ihtiyaç hasıl oldu? Bunu bilmek  Türkiye Büyük Millet Meclisinin hakkı.

Şimdi, Diyanetin bu yeni bir uygulaması değil. Bundan önce de biliyorsunuz, yine benzer kadro tahsisleri oldu. Bu kadro tahsisleri ile ilgili hiçbir bilgilendirmede bulunulmadı. Bu, doğu ve güneydoğu illerinde görevlendirilecek bin mele, yani tarihî Kürt medreselerinden mezun olmuş ama elinde imam-hatip okulu veya yüksek İslam enstitüsü, ilahiyat fakültesi diploması olmayan ama dinî eğitimi özel kurumlarda almış, bu konuda yeterliliği olan insanların tayin edileceğiyle ilgili bir düzenlemeydi. Bununla ilgili, ben, şahsen birkaç tane soru önergesi verdim. Bu bin kadro niçin alınacak? Ne zaman alınacak? Nasıl alınacak? Nerede görevlendirilecek? Bunlarla ilgili hiçbir tatminkâr bilgi gelmedi. En son bununla ilgili bir imtihan oldu. Bana gelen, bu verdiğim soru önergesine gelen cevapta şu söyleniyor: “Bu personel otuz yedi ilde görevlendirilecek ve otuz yedi ilden yapılacak müracaatlara göre de atamalar yapılacak?” Şimdi bakınız, başta doğu ve güneydoğu illeri deniliyordu, şu an Sakarya’dan, Kocaeli’den bile müracaatlar var. Peki, kimler müracaat etti? Hangi kriterlere göre müracaat etti? Hani siz başka bir şey yapacaktınız, ne oldu, nereye gidiyorsunuz? Yine, yazılı soru önergesi ile bile sormamıza rağmen tatminkâr hiçbir cevap yok. Şahsen ben, bu konuyla ilgili bu kadar uğraşmama ve sormama rağmen, şu ana kadar tatminkâr bir cevap alabilmiş değilim. İşte, aynı durum, şu anki bu 15 müşavir kadrosunun 40’a çıkarılması ile de ilgili.

Yine, Diyanet İşleri Başkanlığının ne yaptığı, Diyanet Vakfının ne yaptığı da belli değil yani bu konuda hiçbir kontrol, hiçbir sorgu, hiçbir sual yok. Sorduğunuz sorulara gelen cevaplar da sizinle dalga geçen cevaplar. Şimdi, bunlardan birisi, Diyanet Vakfının çıkardığı İslam Ansiklopedisi var. Bu ansiklopedinin içerisinde, arkadaşlar, okuyanlar vardır.

NEBİ BOZKURT (Mersin) – Yazan da var, yazan burada.

ALTAN TAN (Devamla) – Merak edin tekrar bakın, burada, Araplar, Türkler, Farslar maddesi var, Kürtler maddesi yok. Peki, niye yok? Neye göre yok? Yine aynı şekilde, Süryaniler, Rumlar maddesi var, Ermeniler maddesi yok, bu da yok. Ben, yine yazılı soru önergesiyle sordum, yine gelen cevap, işte, sade suya tirit, ben diyorum Şişhane, sen diyorsun Gümüşhane misali, hiç alakası olmayan başka bir şey.

Sevgili arkadaşlar, Diyanet deyip geçmeyelim. Bugün Diyanet, Türkiye'nin en büyük kurumu ve bugün yapılması gereken, böyle Diyanetle ilgili kırık kırpık düzenlemeler değil, yalan yanlış düzenlemeler değil, önce dini devletin emrinden ve tasallutundan kurtarmak lazım. Bu konuyla ilgili, hatırlıyorsunuz, bütçe döneminde uzun bir konuşma yapmıştım, bütün bir İslam tarihi, Hristiyanlık tarihi ve Yahudi tarihini anlatmıştım sizlere. Dinin devletin emrine girmesi cinayet çünkü böyle bir şey olamaz, devlet dini kontrol edemez İslam fıkhına göre. Laikliğe göre de demiyorum yani bizatihi İslam fıkhına göre, İmamı Azam Ebu Hanife’ye göre, dinin devletin emrine girmesi haram. Gelin, önce bunu düzenleyelim, Diyanet İşlerini anayasal bir kurum olmaktan çıkaralım, A’dan Z’ye neyse, özerk bir kurum olarak veya tamamen bu din işlerini, inancı sivil topluma bırakarak yeniden düzenleyelim. Yoksa bu düzenlemelerin tamamı hizmet yerine zulmet olacak.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tan.

Diğer önerge üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üzerinde Sayın Özkes, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet kürtaj konusunda siyasetin bir parçası oldu. Başbakan Yardımcısının bulunduğu bir ortamda, sipariş üzere, ısmarlamayla açıklama yaptı. Toplumsal bütünlüğü bozacak şekilde, kürtaj yasağı karşıtlarını hedef aldı. On yıl hiçbir açıklama yapmadı, ne zaman ki Başbakan “Her kürtaj bir Uludere’dir.” dedi, Diyanet Başkanı da günlük sıcak siyasete taraf ve destek oldu. Diyanet Başkanı cübbesini çıkarsın, siyaseti öyle yapsın.

Sayın Başbakan rahmetli İnönü’yü hedef alarak, “Namaz Hocası”nı, şu “Namaz Hocası”nı ve “Mevlit” kitabını yasakladığını söyledi, -bu “Mevlit” kitabı ancak her iki kitabın İslam ile bağdaşmadığına dair 1944 ve 1945 yıllarında Diyanet Müşavere Heyetince karar verildiği ortaya çıktı. Başbakan büyük devlet adamı rahmetli İnönü’ye dil uzatmakla, iftira etmekle vebale girmedi mi? Başbakan rahmetli İnönü ile nasıl helalleşecek? Dindar Başbakan bu haktan nasıl kurtulacak?

AHMET YENİ (Samsun) – Derdi sana mı düştü?

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Sayın Başbakan ayetler, hadisler okuyarak Suriye ile savaş ortamı hazırlıyor. “Hazreti Ali’nin dediği gibi, haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.” diyor. Hâlbuki bu söz Hazreti Muhammed’e aittir. Hazreti Ali’nin sözü şudur: “Haksızlık önünde eğilmeyiniz, eğilirseniz önce hakkınızı, sonra şerefinizi kaybedersiniz.”

Başbakan şayet büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanlığından istifa eder, Yahudi Üstün Cesaret Ödülü’nü de iade ederse İslam dünyası huzur bulur. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) 

Suriye Baş Müftüsü Ahmet Hassun, Diyanet İşleri Başkanıyla görüşmek istiyor. “İsrail’in oyununa gelmeyelim, iki ülkenin diyanet başkanları olarak görüşelim.” diyor. Fakat iktidarın dümen suyunda giden Diyanet Başkanı, Suriye Diyanet Başkanının bu davetini reddediyor. Avrupalı Yahudi hahamlarıyla, Hristiyan papazlarıyla sarmaş dolaş olan Diyanet, komşu Müslüman ülke Suriye Diyanet Başkanıyla görüşmeyi kabul etmiyor. Önceden yapılan tüm anlaşmaları ve programları da iptal ediyor. İslam tarihinde davete icabeti reddeden, barış yerine kavgayı seçen Diyanet İşleri Başkanı olarak yerini alıyor.

Suriye ile savaşa en çok İsrail ve Hristiyan dünyası sevinir, İslam dünyası ise üzülür. Adı “barış” olan İslam inananları barışa çağırıyor. Dinî, kültürel, siyasi, sosyal, ticari ve komşuluk hukuku açısından Türkiye'nin Suriye’yle savaşı doğru olmaz, caiz değildir. Unutmayalım ki asıl, Allah’ın gazabı daha şiddetlidir.

Diyanet  büyük bir imparatorluk hâline geldi. 100 binden fazla görevlisi, 3 başkan yardımcısı, 5 başkanlık, 7 genel müdürlük, 35 daire başkanlığı, 250 Diyanet İşleri uzmanı, 100 Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanı, il ve ilçe müftülerinden başka 40 Diyanet müftüsü, il ve ilçe vaizlerinden başka 40 Başkanlık vaizi, 15 Başkanlık müşaviri var.

Şimdi, 15 olan Başkanlık müşaviri sayısının 40’a çıkarılmasını görüşüyoruz. Diyanette israf var, kadrolaşma var, siyasallaşma var. Haram olan israfı anlatmakla mükellef olan Diyanet israf batağında yüzüyor, fakir fukaranın, garip gurebanın vergilerinden oluşan bütçeyi lüks otellerde düzenlediği etkinliklerle yiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Dünyanın en pahalı haccını bizim insanımız yapıyor. Hac parasından Diyanet Başkanının lojmanına 400 bin TL harcanıyor. Hacıların rızası olmaksızın 2011 yılı ihtiyat akçesi olarak ayrılan hac parasından 8 milyon 183 bin 971 avroyu Diyanet kendisi harcıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Bunu müftüyken söylüyor muydun?

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Diyanet ne paraya doyuyor ne de kadrolaşmaya.

BAŞKAN – Sayın Özkes, teşekkür ediyorum, süreniz doldu.

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Diyanet, iktidara değil, Allah’a yakın olmalıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Alim Işık, Kütahya.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 302 sıra sayılı torba yasanın 9’uncu maddesinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifin bu maddesi, Diyanet İşleri Başkanlığına 25 adet daha müşavir kadrosunun ihdas edilmesiyle ilgili yani 15 müşavirin 40’a çıkartılmasını öngörüyor. Biz de bunun teklif metninden çıkartılmasını öneriyoruz. Niye derseniz bu teklifin söz konusu maddesinin gerekçesine baktım bulamadım çünkü bu, komisyon görüşmesi sırasında yine son dakika önergesiyle ortaya gelmiş ve teklif metnine eklenmiş bir madde. Anlaşılıyor ki Sayın Diyanet İşleri Başkanı son dönemde giriştiği yeni görevlere müşavir arıyor. Mele alımından tutun verdiği fetvalarda kendisine destek olacak müşavirlere ihtiyacı var. Yıllarca bu ülkede kendi alanının dışında herhangi bir konuda fetva vermeyen Diyanet İşleri Başkanlığı son dönemde Sayın Diyanet İşleri Başkanının kürtajdan tutun kendi üzerine düşmeyen birçok konuda fetva vermeye başlaması, anlaşılan odur ki bu müşavirlere ihtiyaç duymasına neden olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde en düşük yurt içi tasarrufun gerçekleştiği böyle bir zamanda vatandaşa ve çalışan memura zam vermekte imtina eden Hükûmetin böyle bir kadroyu savurgan şekilde kullanmasını anlayabilmiş değiliz. Bakınız, şu anda 3 binden fazla vekil imam, yaklaşan mübarek ramazan ayı öncesinde tir tir titreyerek Diyanet İşleri Başkanlığından kadro bekliyor. Bunları unutacaksınız başka yerlere istediğiniz gibi adamlarınızı yerleştireceksiniz, sayın müftülerin gelinlerine, damatlarına fahri belgelerle kadro vereceksiniz ama yıllarca yurtdışına giden, askere giden ama sınavla seçilmiş, oralarda vekil imamlık yapan evlatlarımızı bu kadroların dışında bırakacaksınız. Bırakınız bu müşavir kadrosunu, hemen şuraya 3 bin tane vekil imam kadrosu ya da 4/B’li vekil imamın çalıştırılmasını sağlayacak bir düzenlemeyi getirelim, daha hayırlı olacaktır. Bakınız, sizlere de ulaştığından emin olduğum ve hepimize İnternet aracılığıyla gönderilen vekil imamların feryatlarından birkaç tanesini sizinle paylaşacağım. Bu insanlar diyorlar ki: “Biz, ne zaman görevimiz sona erecek düşüncesiyle diken üstünde görev yapıyoruz. İçimizde hafızlar var. 15 binden fazla bugün Türkiye’de hafız olmuş, vekil imamlık yapmış ama atama bekleyen insanlar var. Ancak son çıkartılan düzenlemeyle, kanun hükmünde kararnameyle yapılan değişiklikle bu insanların KPSS puanları bir tarafa bırakıldı, yeterlilik belgeleri bir tarafa bırakıldı. Yeni getirilen şartlarla “Sekiz aylık fahri görevde bulunmuştur.” belgesini alan gitti, kadroya yerleşti. Bu insanların suçu ne? Bu evlatların hepsi bizim insanlarımız, bizim çocuklarımız. Şimdi, bir taraftan müşavirlerle ilgili kadroları rahat rahat kullanacaksınız ama bu insanların feryadını duymayacaksınız.

Değerli milletvekilleri, 2005 yılında vekil imamların kadroya alınmasıyla ilgili ya da diğer mesleklerdeki birçok vekilin kadroya alınmasıyla ilgili bir düzenleme yapıldı. Burada birçok gencimiz bundan yararlandı. Ancak 2010, 2011 ve 2012 yıllarındaki alımlarda tamamen siyaset kokan, tamamen müftülerin kontrolünde kadrolaşmayı öngören ilan şartları çıktı. Vekil imamlar diyorlar ki: “Bizi zaten deneyerek yıllarca Diyanet İşleri Başkanlığı çalıştırıyor. Bize bir uygun kadro açıp bu emeklerimizi heba etmeden bizi de bu imkânlardan, devletin imkânlarından yararlandırınız.” diyorlar.

Değerli milletvekilleri, vekil imam-hatip, müezzin-kayyım ve atanamayan hafızların feryadını bu vesileyle sizlerle paylaştım. İnanıyorum ki biraz sonra bu konuda vereceğimiz önergeye desteğiniz olacaktır.

Ancak bu müşavir işi, Meclisi bilgilendirmeden kadro tahsisi konusu hepimizi yaralayacaktır diyor, önergemize desteğinizi bekleyerek tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorsunuz.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 10. Maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Kazım Kurt                                Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    Eskişehir                                           İstanbul                                            İstanbul

                   Musa Çam                                     Recep Gürkan                                  Bülent Kuşoğlu

                        İzmir                                                Edirne                                              Ankara

                Mahmut Tanal                                    Haydar Akar

                     İstanbul                                            Kocaeli

Diğer önergenin imza sahipleri:

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

                 Enver Erdem                               Ahmet Duran Bulut                            Mehmet Erdoğan

                       Elâzığ                                             Balıkesir                                             Muğla

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Ahmet Duran Bulut.

BAŞKAN – Sayın Bulut, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı tasarının 10’uncu maddesinin kanun teklifinden çıkartılması konusunda vermiş olduğum önerge üzerine konuşuyorum.

Değerli milletvekilleri, ÖSYM merkezi Türkiye'nin, AKP iktidarlarına kadar en saygın kurumlarından biriydi, yapmış olduğu hiçbir sınav bu ülkede tartışılmamıştı, sonuçlarından herkes emindi ancak tek başına iktidar olmanın, bütün kurumlara nüfuz etmenin, kadrolaşma adına partizanlığın, bunu yaparken ehliyete, liyakate değer vermemenin, önem vermemenin, kayırmanın neticesinde bu kurumun şifreleri bozuldu, sınavlarda sınav şifreleri dışarıya verildi ve bundan sonraki birçok yapmış olduğu sınav tartışmalı hâle geldi.

Kurumlarda, şimdi bu getirilen tasarıyla da Başkanlık müşavirinin, basın ve halkla ilişkiler müşavirliğinin istisnai kadroya alınması isteniyor. Devlette aynı işi yapanların ayrılmaması, istisnai tutulmaması gibi bir kural vardır, bu bir adalettir. Her bakanlıkta, her kurumda kişilere göre böyle ihdas edilecek kadrolarla bu kurumların ciddiyeti, güvenilirliği sarsılır. O kurumda görev yapan insanların, aynı işi yapan, eşit işi yapan insanların farklı muamele görmesi, farklı maaş alması, farklı iltifata tabi tutulması, diğer kadrolarda hoşnutsuzluğa, başarısızlığa, verimsizliğe yol açar. Ancak Hükûmet, bu konuda, akıl almaz bir şekilde devlette tasarruf politikalarını bir kenara iterek, kaynaklar nereden geliyorsa… Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'de bakan sayısı kadar bakan yardımcılığı kadrosu ihdas edildi, neredeyse müşavirlerin bile altlarına makam arabaları tahsis edildi.

AKP hükûmete gelmeden önce Türkiye'de iktidar olan Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, koalisyon hükûmetleri, bu dönemlerde gazetelerde, hatırlarsınız, manşet manşet “Bakanlıklarda şu kadar Mercedes makam aracı kullanılıyor.” diye böyle sayılarını yazarlardı, on senedir artık yazmaz oldular, çünkü her sene inanılmaz lüks arabalar bakanlıklara alınmakta, bunların çetelesi tutulmamakta, takip edilememekte, israf almış başını gitmektedir.

Belediyeleri bir düşünün. Belediyelerde bir saltanat almış başını gidiyor. Ne zaman bir belediye başkanını arayın, “yurt dışında” cevabını alırsınız. Sanki yurt dışı diye bir birimi varmış belediyenin, orada gidip görev yapıyormuşçasına belediye başkanlarını Türkiye’de bulmak mümkün değil. Kimi örnek alıyorlarsa...

Bu anlamda, böylesine bir israf almış başını giderken, bu kurumlar da tabii ki bunu örnek alıyor. Yanına almış olduğu diğer kurumlardaki müşavir kadrolarına olduğu gibi kendi kurumundaki müşavire de istisnai kadro kapsamına alınıp özel, ona has bir ücretlendirme, ona ayrı bir özel makam ihdas etme konusunda bir ayrıcalık talep etmektedir Parlamentodan.

ÖSYM Teşkilat Kanunu geçen sene bu Meclisten geçti. O zaman neden bunu tamamlayıp getirmediler? Her kanunda olduğu gibi yarım yamalak, kervan yolda düzülür kabilinden, eksikleri daha sonra, tam böyle sene sonunda, yıl sonunda bir torbaya, bir çuvala tepip Parlamentonun önüne getirmenin ne kadar ciddi olduğunu, ciddiyetle bağdaştığını, Parlamentonun seviyesine yakıştığını sizin takdirlerinize arz ediyorum.

Bu çerçevede, bu vermiş olduğumuz önergenin kabulünü, 10’uncu maddenin bu tekliften çıkarılması teklifimin kabulünü arz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Diğer önerge üzerinde Sayın Gürkan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP GÜRKAN (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 302 sıra sayılı çorba kanun hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir usul tutturduk. Nedir o usul? İstisnai memuriyet. Nerede bir sıkışıklığımız var, kadro yaratmak istiyoruz, kendi elemanlarımızı atamak istiyoruz, 1999’dan bu yana bu ülkede başarıyla uygulanmakta olan KPSS sınavlarını falan pas geçip, bir torba kanunun içerisine bir madde ekliyoruz; şuraya birkaç tane istisnai memuriyet kadrosu koyalım.

Nedir bu istisnai memuriyet? Malumunuz 657’deki 48’inci maddedeki şartları taşısın; bundan gayrısı gerek yok. Ne kadar memuriyet yapmış olduğu önemli değil. Biz bu adamı alalım. Ee kim bu adam? Bu adam en yakınlarımızdan birisi, torpillilerden birisi; bunu alalım, bir yere bakanlık müşaviri yapalım. 

657’ye baktım; 2002’den bu yana tam 11 kez ekleme yapılmış. Müsteşarlar, müsteşar yardımcıları… Hadi bunlar anlaşılabilir ama diğer taraftan, taa uzman, uzman yardımcılarına kadar istisnai memuriyetler yaratmışız.

Şimdi, ülkede 4 milyona yakın kamu görevlisi var. Bunların içerisinde müşavir yapacak, danışacak hiç kimseyi bulamıyoruz ve bütün kurumlara müşavir kadrosu. TOKİ Başkanına müşavir kadrosu, ÖSYM Başkanına müşavir kadrosu, herkese 1 müşavir kadrosu. Bu kapsamda 5 tane müşavir kadrosu da şimdi ÖSYM Başkanına tahsis ediyoruz. 1 tane de basın müşaviri. Hadi basın müşaviri gereklidir, ihtiyaç vardır. ÖSYM, senede birkaç yüz tane basın açıklaması yaptığı için bu çok elzemdir. Ee, peki diğer müşavirler ne yapacak? Sayın ÖSYM Başkanı ne danışacak bu müşavirlere, ne konuşacak, neyi değerlendirecek? Ben düşündüm düşündüm aklıma 5 tane müşavir olduğu için beş farklı konu geldi.

Bir: Herhâlde dedim, yandaşlara göre soru hazırlanmasını bir müşavire danışacak.

İki: Ee tabii, bu sorular hazırlandıktan sonra bunların sızdırılması işi var; bu, zahmetli bir iş. Bu soruların sızdırılmasını nasıl yapalım diye bir müşavire danışacak.

Üç: Ee tabii, birilerinin kazanması gerekiyor. Kimler kazanacak, kimler kazandırılacak? Bunu da bir müşavire danışmak lazım.

Dört: Bu kanunla, ÖSYM yurt dışında koordinatörlükler kuruyor. Ne iş yapacaklarsa? Çok fazla sınav yapıyor sanki ÖSYM yurt dışında. Bu yurt dışı koordinatörlüklerine kimleri atayacağız, kimler ayda 3 bin, 4 bin dolar, 4 bin euro maaş alacak, bunları tespit edecek.

5’inci müşavir ne yapacak? Bir de ÖSYM’nin, biliyorsunuz şirket kurma ve bu şirketlere ortaklık etme durumu var. Bu şirketlerde de tabii ki birilerini görevlendireceğiz, oradan hazırun hakkı alacaklar, huzur hakkı alacaklar. Bunları bu müşavir arkadaşlar değerlendirecek.

Diğer taraftan, yine kanunun içinde, AKP’nin eğitim sistemini getirdiği olağanüstü bir nokta var, AKP’nin eğitime nasıl baktığının çok bariz bir örneği var. Ne yapıyoruz bu kanunla? 30 bin tane yeni öğretmen kadrosu, serbest öğretmen kadrosu ihdas ediyoruz; hakikaten güzel, 350 bin çocuğumuz atanmayı bekliyor. Ama, tabii, bir ülkede eğer halkı eğitmek istiyorsanız öğretmen kadrosunu artıracaksınız, öğretmen ihtiyacınız vardır, bunu artıracaksınız. Peki, 30 bin öğretmenin atandığı yerde, kadro olarak açıldığı yerde ne yaparsınız siz, eğitime çok iyi bakıyorsanız sizin gibi? 30 bin tane de polis kadrosu açarsınız. Aslında, her okula, her sınıfa 1 öğretmen atamak yerine 1 tane polis atasanız, Türkiye, tam sizin istediğiniz gibi bir ülke hâline gelecek.

Tabii, Sayın Bakanın bir de öğretmenlere video konferansta verdiği bir mesaj var. Ne diyordu Sayın Bakan? “Bizim gibi düşünmeyenler kendine başka iş bulsun, başka alana gitsin.” (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

III.- Y O K L A M A

 (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan. 

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz efendim. Memnuniyetle, buyursunlar.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Sayın Akar, Sayın Özkan, Sayın Dinçer, Sayın Öner, Sayın Tanal, Sayın Ören, Sayın Kuşoğlu, Sayın Gümüş, Sayın Yüksel, Sayın Yılmaz, Sayın Çam, Sayın Genç, Sayın Kurt, Sayın Köktürk, Sayın Kaplan, Sayın Kaleli, Sayın Erdoğdu, Sayın Ağbaba, Sayın Serter, Sayın Aldan, Sayın Gürkan.

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 22.19

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.37

BAŞKAN : Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER : Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)

_____0_____

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.

Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin 11. madde olarak eklenmesini arz ederiz.

Madde 11.- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Ek Madde 63.- Tıp Fakültelerinde öğrenim gören VI. Sınıf intern öğrencilerine eğitim gördükleri 12 ay süresince bağlı bulundukları fakültelerin ilgili mevzuatında belirtilen günlük çalışma süreleri karşılığında 4857 sayılı İş Kanununda 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş olan günlük brüt asgari ücret tutarında ücret ödenir. Bu amaçla gerekli ödenek, ilgili mali yıl içinde Maliye Bakanlığı bütçesinden ilgili üniversite bütçesine aktarılır.

İntern öğrencilere, görev yaptıkları üniversite bünyesinde ilgili mevzuat gereği uzman doktorlara yapılan yiyecek yardımı miktarında yiyecek yardımında bulunulur. Bu amaçla gerekli ödenek, ilgili mali yıl içinde Maliye Bakanlığı bütçesinden ilgili üniversite bütçesine aktarılır.

İntern öğrenciler, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4. Maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar. 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre intern öğrencilere ödenecek sosyal güvenlik primleri, Sağlık Bakanlığı bütçesinden ilgili üniversite bütçesine aktarılır.”

                  Oktay Vural                                           Ali Öz                                              Alim Işık

                        İzmir                                                Mersin                                             Kütahya

               Seyfettin Yılmaz                                   Emin Çınar

                       Adana                                           Kastamonu

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Şimdi 11’inci maddeden devam edeceğiz.

11’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                    Aydın Ayaydın

                     İstanbul                                            Kocaeli                                             İstanbul

           Dilek Akagün Yılmaz                              Turgut Dibek

                        Uşak                                              Kırklareli

Madde 11- 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Yüksek öğretim kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 62- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmekte olan öğrenciler ve yükseköğretime giriş ve yerleştirme işlemlerine tabi olan öğrenciler bakımından bu kanunun 45. maddesinin birinci fıkrasının (b), (d) ve (f) bentleri uyarınca adayların merkezi sınavlardan almış olduğu puanlara ilave edilecek ortaöğretim başarı puanları 6287 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önceki Yüksek öğretim kurulunca belirlenmiş olan usul ve esaslara göre hesaplanır"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566 2/679) ile düzenlenen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı                 Alim Işık               Seyfettin Yılmaz

              Konya                Kütahya                                 Adana

      Ali Öz       Mehmet Erdoğan                         Enver Erdem                                      Emin Çınar

Mersin                Muğla                                           Elâzığ                                           Kastamonu

"Madde 11- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici madde 62- Bu maddenin 2012 yılı yükseköğretime giriş ve yerleştirme işlemlerine münhasır olmak üzere, bu Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrasının (b), (d) ve (f) bentleri uyarınca adayların merkezi sınavlardan almış olduğu puanlara ilave edilecek ortaöğretim başarı puanları Yükseköğretim Kurulunca belirlenmiş olan usul ve esaslara göre hesaplanır."

BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Mehmet Erdoğan…

BAŞKAN – Sayın Erdoğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Böylesine önemli bir çorba, pardon torba kanunu görüşürken milletimiz bizi seyredemiyor. Bu kanuna, Meclis TV yayınının Meclis çalıştığı süre boyunca devam etmesini de ilave etmekte fayda var çünkü çorba hâline getirdiğiniz bu kanunda Türkiye’deki her kesimi ilgilendiren çok ciddi değişiklikler yapılıyor ancak toplumun çok önemli bir kısmı bizim burada yaptığımız çalışmaları, Mecliste gündeme gelen konuları maalesef takip edemiyor. Bu sebeple, Meclis TV yayınlarının, TRT 3 yayınlarının Meclis çalıştığı müddetçe devam etmesinin de sağlanmasını bu kanuna eklemeyi bir defa daha düşünmeye hepinizi davet ediyorum.

Şimdi, ben 1981-1985 yıllarında üniversite öğrencisiydim. 82 yılında YÖK kuruldu. Biz, dört yılda dört ayrı sınıf geçme yönetmeliğine göre okulumuzu bitirdik. Her yıl, sistem değişikliğinin sıkıntılarını sonuna kadar yaşadık. Şimdi, üniversite giriş sınavlarında ortaöğretim başarı puanı hesaplama yöntemi değiştiriliyor. Ne zaman değiştiriliyor? Dört yıl önce şu andaki mevcut sisteme göre hesap yapıp fen lisesine, Anadolu lisesine, Anadolu öğretmen lisesine, meslek lisesine kendi tercihini yaparak giden çocuklar üniversite sınavına girmezden bir hafta önce değiştiriliyor. Bir defa, bu, kabul edilebilir bir uygulama değildir. Bu, bu çocukların hayalleriyle oynamaktır. Bu, bu çocukların hakkına tecavüz etmektir. Bu sebeple, bu değişikliğin kabul edilmesi mümkün değil. Ayrıca, değişiklik ne zaman, kime, nasıl uygulanmalı? Bunun da doğru tespit edilmesi lazım.

Gençlerimizin hayalleriyle oynamaya kimsenin hakkı yok. Kul hakkına da tecavüz etmemek gerekir. Dört yıl önce liseye başlayan, lise tercihini ağırlıklı not ortalamasına göre yapan bir öğrencinin üniversite sınavına gireceği hafta yapılan değişiklik haksız ve yersizdir. Bir zirai araştırma enstitüsü, yeni geliştireceği bitki türü üzerinde yıllarca çalışıyor, o bitki türünü değişik iklim ve mevsim şartlarında defalarca test ediyor, en iyiye ulaştığına kanaat getirdiğinde yeni türü piyasaya sürüyor.

On yıllık iktidarınız döneminin 4’üncü Millî Eğitim Bakanı da eğitim reformuna aklına gelen yerden devam ediyor. Sayın Bakan, gelecek nesillerimiz hakkında çok radikal kararlar alırken ne pilot uygulama var ne yeterince hazırlık çalışması var “Ben, her şeyi bilirim.” diyor ama görülüyor ki çok bilen çok yanılıyor.

Aynı kanunları burada sürekli konuşmaya devam ediyoruz. 4+4+4 sistemiyle sınıf öğretmenliği ve ana sınıfı öğretmenliğini tercih eden gençlerimizin hayalleriyle oynadınız. Önümüzdeki birkaç yıl, atanamayan öğretmen listesinde en çok onlar olacak.

Yine, Millî Eğitim Bakanlığı, çok sayıda ücretli öğretmen çalıştırıyor. Kimleri ücretli öğretmen olarak çalıştırıyor? İstediği üniversite mezunlarını. Binlerce atanamayan öğretmen var. Bunların içinden öğretmen olmak için yeterli puan alıp Millî Eğitim Bakanlığına, atanmak için müracaat eden binlerce öğretmenimiz var. Bunlar dururken, öğretmenlik sınavını kazanmış, öğretmenlik eğitimi almış, öğretmenlik yeteneğine sahip insanlar dururken, siz, çocuklarımızı öğretmenlik eğitimi almamış, kendisi öğretmenlik bilgisine sahip olmayan  acemi öğretmenlerin ellerine teslim ediyorsunuz. Aynı zamanda hem çocuklarımızı hem öğretmenlerimizi mağdur ediyorsunuz, sizin buna hakkınız yok.

Eğitim sistemi üzerinde çalışma yaparken de bunun üzerinde gerekli hazırlıkları zamanında yapmak ve yapılan hazırlıklara göre pilot uygulamaları gerçekleştirip, ondan sonra, eğitim sistemi üzerindeki değişiklikleri ortaya koymak lazım. Eğitim, AKP İktidarının oyuncağı değildir. Öğretmenlik mesleği, AKP İktidarının oyuncağı değildir. Bu sebeple, bu maddenin kanun tasarısından çıkarılmasını teklif ediyor, değişiklik önerimizin kabul edilmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 11. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Madde 11- 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Yüksek öğretim kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 62- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmekte olan öğrenciler ve yükseköğretime giriş ve yerleştirme işlemlerine tabi olan öğrenciler bakımından bu kanunun 45. maddesinin birinci fıkrasının (b), (d) ve (f) bentleri uyarınca adayların merkezi sınavlardan almış olduğu puanlara ilave edilecek ortaöğretim başarı puanları 6287 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önceki Yüksek öğretim kurulunca belirlenmiş olan usul ve esaslara göre hesaplanır"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Yılmaz…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu değişiklik önergemize dikkat ederseniz, 6287 sayılı millî eğitim yasasıyla yani 4+4+4’le getirmiş olduğunuz, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 45’inci maddesinde yeniden bir değişiklik öneriyorsunuz aslında arkadaşlar. Yani 6287 sayılı millî eğitim yasasını Komisyonda hiç önerilerimizi dikkate almaksızın, bizleri konuşturmaksızın ve şiddet uygulayarak geçirdiniz ancak ilk iflasını bugün bu yasa vermiş durumdadır. Bundan sonra da, özellikle okullar başladığında göreceksiniz ki beş yaşındaki çocuğu okula gönderemeyecek aileler, yine, on üç yaşındaki çocuğu çıraklığa veremeyecek aileler. İşte bu nedenle yeniden değiştirmek durumunda kalacaksınız.

Millî eğitim yasasıyla aynı yapılan şey aslında millî eğitimin tamamen ortadan kaldırılması ve köküne kibrit  suyu eklenmesinden farklı bir şey değil sevgili arkadaşlar. Yani, millî eğitim yasasıyla, son değişiklikle laik eğitim sistemi ortadan kaldırıldı, Tevhidi Tedrisat, devrim kanunları hiçe sayıldı ama sizler bundan tek tek geri dönmek durumunda kalacaksınız çünkü insanlar, çocuklarınız buna sizi zorlayacak.

Arkadaşlar, bu 11’inci maddedeki değişiklik aslında sizin kendi çocuklarınızın size sorduğu hesap nedeniyle getirildi. Siz kendi çocuklarınıza bile bunun hesabını veremediniz, cevabını veremediniz. Madde metninden -aslında madde metni çok bozuk- tam olarak anlaşılmasa da gerekçesinden anlaşılıyor ki bu yıl üniversite sınavlarına giren çocukların yine yasa çıkmadan önceki, 6287 sayılı Yasa’dan önceki ağırlıklı ortaöğrenim başarı puanının geçerli olması için, bu yıl sınava giren çocuklarda geçerli olması için getirilmiş bir geçici madde bu.

Sevgili arkadaşlar, siz bunun hesabını çocuklarınıza veremediğiniz için getiriyorsunuz. Vatandaşlardan ve gençlerden çok büyük tepki geldiği için getiriyorsunuz ama bundan sonraki yıllarda da bu tepki gelecek. Bu vebalden kurtulamayacaksınız. Bugün evinize gittiğinizde çocuklarınıza bunun hesabını veremeyeceksiniz, benim veremediğim gibi sevgili arkadaşlar.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, bu yıl için bunu getiriyorsunuz, bu yıl için bu çocukları bu vebalden, ağırlıklı ortaöğrenim başarı puanından kurtarıyorsunuz belki. Nedir ağırlıklı ortaöğrenim başarı puanı? Bizim çocuklarımız SBS’ye girdiler, başarılı okullara, iyi okullara girdiler, üniversiteye girişteki başarılarıyla beraber çocukların kişisel başarısının değerlendirildiği, işte ağırlıklı ortaöğrenim başarı puanının buna eklenmesiyle ilgili bir maddeydi bu ama bunu diğer çocuklara uygulayamıyorsunuz.

Sevgili arkadaşlar, 6287’nin 61’inci geçici maddesiyle, meslek liselerinde şu anda okuyan çocuklarla ilgili geçici maddeyi koydunuz, meslek liselerinde ek puan verilmesiyle ilgili bu düzenlemeyi getirdiniz ama fen liselerinde, Anadolu liselerinde, düz liselerde okuyan çocuklara bu hakkı vermeyerek, bu düzenlenmeyi getirmeyerek o çocukların günahına giriyorsunuz, o çocukların vebalini alıyorsunuz. Meslek liselerinde okuyan çocuklar bizim çocuklarımız ama fen liselerinde, Anadolu liselerinde, düz liselerde okuyan ve ağırlıklı ortaöğrenim başarı puanına göre lise tercihini yapan çocuklarımız, bizim çocuklarımız değil mi arkadaşlar, sizin çocuklarınız değil mi? Böylesi bir günahı nasıl taşıyorsunuz? Ben, bunu anlayamıyorum arkadaşlar.

Şimdi, bizim çocuklarımız SBS’ye girerken başarılı okullara girmeye çalıştılar. Şimdi okula girerken bir katsayı vardı, herkes kendi seçtiği alanda artı puan alabiliyordu; iki, okulun başarısına göre ağırlıklı ortaöğrenim başarı puanı vardı. Buna göre seçim yaptılar çocuklarımız, günlerce, yıllarca çalıştılar, dershanelere gittiler, gece gündüz uyumadılar bunları yaptılar. Okula girerken bu kurallar vardı, maçın ortasında kuralı değiştirdiniz, okuldan çıkarken bu kuralları değiştirdiniz, ÖSS’ye girmeden bir hafta önce siz bu kuralları değiştirdiniz. Bu çocuklara bunu anlatamazsınız arkadaşlar. Her önünüze çıkan genç “Benim hakkım ne oldu, benim emeğim ne oldu?” diye soracak, bunun cevabını veremeyeceksiniz. Okula başlarken hangi kural geçerliyse okuldan çıktığında da aynı kuralların geçerli olması lazım ancak siz bu evrensel kuralı, asıl bu eşitlik kuralını ortadan kaldırdınız.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, okul başarı puanının hiçbir önemi yoksa, başarılı okullara girmenin hiçbir önemi yoksa SBS daha neden var? Burada Millî Eğitim Bakanımız da yok ama Millî Eğitim Bakanlığının yerine bakan arkadaşlar cevaplasınlar: SBS’ye niye giriyor çocuklar, niçin giriyor? Fen lisesine girmek önemli değilse, Anadolu öğretmene girmek önemli değilse, Anadolu lisesine girmek önemli değilse SBS’ye niye giriyor bu çocuklar değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum; süreniz bitti.

 

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz.

Buyurun.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Yılmaz, Sayın Akar, Sayın Dibek, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öner, Sayın Özkan, Sayın Tanal, Sayın Erdoğdu, Sayın Serter, Sayın Canalioğlu, Sayın Demiröz, Sayın Yılmaz, Sayın Tamaylıgil, Sayın Şafak, Sayın Bulut, Sayın Kaplan, Sayın Fırat, Sayın Oran, Sayın Aldan, Sayın Onur.

Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

Yeni bir madde ihdası için önerge vardır.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifine çerçeve 11’inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Elitaş             Ayşenur İslam               Recep Gürkan

     Kayseri                     Sakarya                           Edirne

 

Nur Serter                  Mustafa Kalaycı

 İstanbul                         Konya

 

“Madde 12- 2547 sayılı  Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 63- Süresi içerisinde başvurmamaları nedeniyle bu Kanunun geçici 58 inci maddesinden yararlanamayanlar (Uluslararası Ortak Lisans Programları çerçevesinde öğrenim görenler dâhil), bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ilişiklerinin kesildiği yükseköğretim kurumuna başvuruda bulunmaları halinde geçici 58 inci maddede yer alan esaslara göre, takip eden eğitim-öğretim yılında öğrenimlerine başlayabilirler.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Önerge üzerinde söz isteyen?

Soru-cevap? Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece teklife yeni 12’nci madde eklenmiştir. Kanunun yazımı esnasında bu madde eklenerek diğer madde numaraları teselsül ettirilecektir.

Bir karışıklığa mahal vermemek için, görüşülmekte olan komisyon raporuna mevcut maddeler üzerinden devam edeceğiz.

Şimdi, mevcut 12’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa tasarısının 12. maddesindeki “gelir değişikliğinin bu tarihten sonra bildirilmesi” ifadesinin “gelir değişikliğinin bu tarihten itibaren 1 ay sonra bildirilmesi” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                    Aydın Ayaydın

                     Malatya                                             Kocaeli                                             İstanbul

               Haluk Eyidoğan                                   Levent Gök                                       Özgür Özel

                     İstanbul                                             Ankara                                              Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566, 2/679) düzenlenen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

              Mehmet Erdoğan                                 Enver Erdem                                          Ali Öz

                       Muğla                                               Elâzığ                                               Mersin

"MADDE 12- 24/05/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun ek 7 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bakıma muhtaç engelli ve engelliye evde ikametgâhında bakım hizmeti veren kişi; engelli bireye düşen gelirin birinci fıkrada belirtilen gelir ölçütünü aşması halinde, en geç üç ay içinde söz konusu gelir değişikliğini il müdürlüğüne bildirmek zorundadır. Gelir değişikliğinin bu tarihten sonra bildirilmesi ya da il müdürlüğünce bu durumun re'sen tespit edilmesi hâlinde bakım hizmeti verilmesi dolayısıyla yapılan ödemeler durdurulur ve söz konusu değişikliğin meydana geldiği tarihten itibaren, yasal faizi ile birlikte, bakım hizmetini veren kişiden genel hükümlere göre takip ve tahsil edilir."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Bakan?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak Sayın Şandır?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Ali Öz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı bu torba yasada 11’inci maddede ek, bir yeni madde ihdası için bir önerge sunduk, onu da reddettiniz. Tıp fakültesi 6’ncı sınıf öğrencilerinin çekmiş oldukları büyük eziyetler karşılığında onlara bazı hakların tanınması, onlara sanki bir hak tanınması değil, aslında hak ettikleri bir şeyin verilmesi anlamına gelecekti ama maalesef, bu konudaki teklifimiz Genel Kurulda okunurken hiç kimsenin ilgilenmediğini görmenin üzüntüsü içerisinde olduğumu önce 11’inci maddeyle alakalı olarak ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, “özürlü” değil, öncelikle bu tip insanlara “engelli” dememiz gerekiyor. Engellilere yardımcı olmak, onlara aile yardımı sağlamak, onların bakımı noktasında bakıcılara, evde ikamet edenlere, yardımcı olanlara devlet tarafından sosyal devlet anlayışı içerisinde katkı sağlanması, aylık bağlanması elbette ki güzel bir şey ancak bu kanundaki, bu tasarıdaki teklif her defasında bir torba tasarı içerisinde Genel Kurula gelmekte ve bu konuya ne kadar önem verdiğiniz de bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Oysaki Türkiye’deki engelli vatandaşlarımızın, yüzde 70’in üzerinde, bir sağlık kurulu raporu alarak engelini ortaya koyanların ailesine yapılacak olan yardım noktasında başka bazı kıstasların göz önüne alınması, dolayısıyla bunları dikkate alarak bu insanlara aylık bağlanmasının daha adil bir yaklaşım olacağı kanaatindeyiz.

Aslında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından geniş bir komisyonda, bir esas komisyonda bu engellilere verilecek olan bakım ücretlerinin yeniden gözden geçirilmesi hem bütçede buna ayrılmış olan, boşa olan harcamaların bir kısmı yani israf diye kabul edebileceğimiz bir kısmının önüne geçecek, bir de hak ettiği hâlde normal asgari ücretin az bir kısım üzerinde aylık geliri olanlar bu haktan istifade edememekten kurtulmuş olacaklar.

Tabii ki, bizim burada engellilerin çok sayıda sorunları olduğunu, bu sorunları giderme adına mutlaka tasarılarla iyileştirmeler yapılmasının karşısında olmadığımızı açık bir şekilde ifade etmek istiyorum. Ancak şöyle düşünürsek, ağır derecede kalp yetmezliği olan bir insanın bir evde bakımı ile felç hastalığı geçirmiş olan bir insanın evde bakımı noktasında mutlaka farklılıklar vardır. Biz bu bakım ücretlerini verirken de hepsine standart, aynı fiyatı ödüyoruz, aynı parayı veriyoruz. Bu doğru değildir. Dolayısıyla, hem sağlık kurullarından alınmış olan raporların hangi hastalıklarla alakalı olduğu, özür derecesinin hangi yaş sınıfında olduğu ve verilecek olan yardım miktarının bir asgari ücret kadar olmasa -şu anda devletimizin verdiği bir asgari ücret ama- bunun miktarını bir miktar bazıları için azaltıp, gerçek hak edenler için de artırmanın daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Aynı zamanda, mutlak surette bu engelli maaşlarının, engellilere evde, ikametgâhında devlet tarafından yapılacak olan yardımların geniş bir komisyonda ve Genel Kurulda yeniden gündeme alınıp, etraflı bir şekilde tartışılıp bir karara bağlanmasının daha doğru olacağı kanaatindeyiz.

Bu şekilde elbette yardım etmek güzel, ancak yardım ettiğimiz, devletin sosyal devlet anlayışı içerisinde yardım sağladığı bir kısım insanlara hak etmedikleri hâlde yardım vermiş olmak, bazıları da hak ettikleri hâlde bu yardımları alamamış olmaktadır. Bu engeli ortadan kaldırmak için bu konunun mutlaka gündeme alınması lazım. Engellilere yapılacak olan bu tip desteklerin, torba yasayla değil, esas komisyonlarda görüşülerek daha geniş bir çerçevede değerlendirilip karara bağlanması gerektiği inancıyla yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa tasarısının 12. maddesindeki “gelir değişikliğinin bu tarihten sonra bildirilmesi” ifadesinin “gelir değişikliğinin bu tarihten itibaren 1 ay sonra bildirilmesi” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

302 sıra sayılı torba kanunun 12’nci maddesi hakkında verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’nun geçici 7’nci maddesine göre, geliri net asgari ücretin 2/3’ünün altında olan kişilere bakmakla yükümlü oldukları engelliler için bir asgari ücret tutarında bir ödeme yapılmasını ya da resmî ya da özel bakımevlerinde bakılmasını ya da evde bakım ücretinin, biraz önce ifade ettiğim gibi, ödenmesini konu ediyor.

Peki, biz bu gece bu torba yasada bu maaşı artıran bir şey mi yapıyoruz veya bu konuda daha iyi bir şey mi yapıyoruz? Yok.

Üzerinde söz aldığım madde şudur: Eğer ki gelirin asgari ücretin 2/3’ünün üzerine çıktıysa ve eğer sen bunu üç ay içinde bildirmezsen  senden bu paralar -ödeme hemen durdurulacak zaten- faiziyle tahsil edilecek, gerekirse icra yoluna bile giderek. Bu, geliri 500 lira olan bir kişinin geliri 500 liranın üzerine çıktığında hemen ödemenin durdurulup gerekirse icra yapılmasını öngören bir madde.

Açıkçası, bunu okuyunca, bir de bu torba kanunları bu kadar sıkışık dönemde, sayın bakanların zorla içerisine bir iki madde koymaya çalıştıklarını bildiğimiz bir dönemde görünce insan gerçekten şaşırıyor, dehşete kapılıyor. Yani, her kuşu tuttuk, bir leylek kaldı. Eğer burada bir sıkıntı varsa, hemen gideceğiz,oradan faiziyle tahsil yapacağız.

Madem Sayın Bakan torba yasaya bir şeyler koyma şansını yakaladı, ilk önce, bir kez bu “özürlü” kelimesinin ayıbından kurtulmayı deneseydik hep beraber. Mevzuatta ve kanunlarda “özürlü” kelimesini tercih ediyoruz. Bakın, eğer “özürlü” derseniz özrü merkeze alıyorsunuz ve özürlü dediğiniz kişinin kusurlu ve bu meseleden sorumlu olduğunu düşünüyorsunuz ve bu kusuru ve eksikliği o kişinin üzerinde tutarak bir bağlam içine giriyorsunuz. Oysa “engelli” derseniz bireyi merkeze alıyorsunuz ve çevresel koşullardaki bariyerlerin yarattığı sıkıntıyı görüyorsunuz ve artık o engelleri kaldırmak üzerine kafa yoruyorsunuz. Ama nedense, biz, kanunlarımızda da, ilave yönetmeliklerimizde de, ısrarla ve inatla bu “özürlü” kelimesini kullanıyoruz. “Özürlü” dediğiniz zaman, çok küçük bir örnek vermek gerekirse, bir kaldırım var, o kaldırım bedensel engelli, yürüyemeyen birisi için bir engeldir ama işitme engelli birisi için engel değildir. “Özürlü” dediğiniz vakit, siz bütün sorumluluğu o kişinin üzerine atıp, orada bir engel tanımlaması yapmadığınız için o engeli aşmakla ilgili bir derde sahip olmuyorsunuz. O zaman şunu söylüyorsunuz siz: “Senin olduğun her yerde bu var. Seni gözüm görmesin de ne olursa olsun.” veya ailesine “Siz buna evde bakın; orada dursun. Gerekirse biz parasını size verelim.” Bu, engelliyi toplumdan tecrit etme, toplum içine karışmasına gerçek anlamda engel olma meselesidir. Göz görmeyince gönül katlanır mantığının bir ürünüdür. Bu mantık, İkinci Meşrutiyet zamanında, Emrullah Efendi’nin, zamanın Millî Eğitim Bakanı “Öğrenciler olmasıydı, talebeler olmasaydı Maarif Vekâleti ne güzel idare edilirdi.” diyen mantıkla aynı mantıktır. Engelliyi göz önünden uzak tutarak bir çare üretmek, gerçekten doğru değildir, hakça demek değildir ve AKP’nin engellilere bakış açısını göstermektedir.

Özürlüler İdaresi Başkanlığının yapmış olduğu bir çalışmada, 2002 yılında 8,5 milyon engellimiz var; yüzde 12,3 ve o tarihte tartışıyoruz, dünya ortalamasının neden üzerinde? Ama 2008 yılındaki rakam 1,7 milyon engelli var ve ortalaması yüzde 2,3. AKP engelleri kaldırmayı başaramadı engellilerin önünde ama bir gecede 7 milyon engelliyi ortadan kaldırmayı başardı. Böyle bir mantık, böyle bir yaklaşım olmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Ve dünyada engelli ortalaması yüzde 10 iken, Türkiye’de nasıl yüzde 2,3 engelli olduğunu birinin çıkıp gerçekten izah etmesi lazım.

Birleşmiş Milletler Engelli Hakkı Sözleşmesi’ni Türkiye 2009’un sonunda imzaladı, onayladı ama bu onayladığı sözleşmenin iç hukukumuzdaki uyarlamalarını yapmadı, ciddi eksiklikler var. Küçük bir örnek vereceğim: İsminin baş harfi E. E. Bende ismi mevcut, Sayın Bakanım isterse hemen teslim ederim. Bu arkadaş hukuk fakültesini 1’inci bitirmiş. Hâkimlik sınavına girmiş ve Türkiye genelinde 2’nci olmuş ama ataması yapılmıyor. Neden yapılmıyor biliyor musunuz? Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 8’inci maddesi diyor ki adaylığa alınma şartlarında: “Görevini yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya sakatlığı, alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi özürlü durumları varsa atama yapılamaz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir dakika verin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Yani şunu söylüyor: Kolunda küçücük bir kusur varsa…

BAŞKAN – Vermiyoruz kimseye kardeşim, rica edeyim ya.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Pozitif ayrımcılık yapın efendim.

BAŞKAN – Tamam, süreniz bitti.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Yani Sayın Başkanım, bu engelliyi konuşuyor, engelliyi.

BAŞKAN – Engelli mengelli yani…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Engelliyi konuşuyor ama.

BAŞKAN – Böyle bir şey yazmıyor hiçbir yerde kardeşim. Herkese aynı şeyi, muameleyi hepsine yapıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Yazıyor, yazmıyor, Konuştuğu ne Sayın Başkanım? Neyi konuşuyor?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Çok adilsiniz Sayın Başkan!

BAŞKAN – Süreniz bitti efendim, çok teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bundan sonraki konuşmamda devam ederim.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bir engellinin bir sorununu dile getiriyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) -  Böyle şey olmaz Başkanım ya!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 13. maddesinin son fıkrasındaki “yasal faizi ile birlikte tahsil edilir” ifadesinin “yasal faizi ile birlikte diğer masraflar tahsil edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                    Aydın Ayaydın

                     İstanbul                                            Kocaeli                                             İstanbul

               Haluk Eyidoğan                                   Levent Gök                                       Özgür Özel

                     İstanbul                                             Ankara                                              Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

              Mehmet Erdoğan                                 Enver Erdem

                       Muğla                                               Elâzığ

"MADDE 13- 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 9: Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun Ek 7 nci maddesine istinaden kendilerine engelliye ikametgâhında bakım hizmeti vermesi dolayısıyla ödeme yapılmış kişilere anılan maddenin birinci fıkrasında belirtilen gelir ölçütünün aşılması nedeniyle yersiz olarak ödenen tutarlar birinci fıkrada belirtilen gelir ölçütünün geçildiği oranda yasal faizi ile birlikte takip ve tahsil edilir. Sözkonusu gelir ölçütünün bir kat veya daha fazla aşılması halinde yapılan yersiz ödemenin tamamı yasal faizi ile birlikte tahsil edilir. Bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce bu kapsamda tahsil edilmiş olan tutarlar bakımından ilgili kişiler lehine hiçbir şekilde alacak hakkı doğmaz."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

"Özürlü" ibaresinin "engelli" şeklinde değiştirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 13. maddesinin son fıkrasındaki “yasal faizi ile birlikte tahsil edilir” ifadesinin “yasal faizi ile birlikte diğer masraflar tahsil edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Özgür Özel.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, siz söz vermediniz, grup söz verdi. Bir dakika vermediniz, beş dakika verdi Sayın Grup Başkan Vekilimiz.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Konuda sizin göstermediğiniz hassasiyeti gösteren grubuma ayrıca teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Biraz önce yarım kaldı ama baştan alayım. İç hukuktaki gerekli düzenlemeleri yapmadığınız zaman, hangi sözleşmeyi imzaladınız, Mecliste neyi onaylattınız; manası yok.

E.E. isimli hukuk fakültesi öğrencisi, bir kolu eksik, o kol eksiğiyle hukuk fakültesini 1’inci bitirmiş, hâkimlik sınavında Türkiye 2’ncisi olmuş, atama bekliyor, ataması yapılmamış. Bu tip engelleri, iç hukuktaki engelleri kaldırmaya söz vermişiz ama işi başından aşkın ve bütün meselesi “Hapishanelerdeki tecridi nasıl biraz daha artırabilirim.” diye düşünen Adalet Bakanı bir fırsat bulup da bu kızın önündeki bu engeli ortadan kaldırmamış. (CHP sıralarından alkışlar)

Biraz daha ileriye bir adım atalım. Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinde sizin bu onaylayıp da uygulamadığınız sözleşmenin bir de ihtiyari ek protokolü var. Biz diyoruz ki: “Bu ihtiyari ek protokol zaman geçirilmeden imzalanmalıdır ve Türkiye’deki engellilerin önündeki engellerin hızla ortadan kaldırılması sağlanmalıdır.” Bu alanda o kadar fazla eksik var ama biz hâlâ daha fazladan ödenmiş bir şeyin faizinin ve tahsil kabiliyetinin peşinde koşuyoruz. Örneğin, sağlık kurulu raporları. Buradaki bütün milletvekilleri biliyor ki engelli maaşı almakla ya da engel durumunun tespitiyle ilgili sürekli bizlere başvuruda bulunuluyor. Aynı ilde farklı farklı hastaneler, farklı farklı oranlarda engellilik durumunu tespit ediyorlar. Onu bırakın, bugün üzerinde konuştuğumuz bu ağır düzeyde özürlüler için evde bakım parası var ya, bununla ilgili toplam 10 maddelik bir istenecek belgeler listesi var, 10 maddelik. Haydi bırakın onu, 10 maddeyi kabul ettiniz, bunun 6’ncı maddesi gelir durumunu gösterir belge. Ben Rize’deki il müdürlüğünün çıktısını aldım; örneğin, orada da 6 tane ilave şey istemiş, bir tanesi de çay gelir belgesi. 16 tane belge istiyoruz engellilerden evde bakım parasıyla ilgili ve bunların bir tanesi 3’üncü katta, bir tanesi yerin dibinde 2’nci katta. Böyle bir mantık, böyle bir anlayış olmaz.

Ayrıca, şunu da açıklıkla ifade etmek gerekir ki: Evde bakım yardımı 2002’de Ocak-Haziran için 634, Temmuz-Aralık için de 673 lira. Bunun adı “tecrit”tir, bunun adı hem engelliye hem de kadına “Gözümün önünde durma, başka bir yerde dur.” demektir. “Evde engelline bak, ben sana para vereyim; evde hastana bak, ben sana para vereyim.” mantığı sosyal devletle bağdaşır bir mantık değildir; kadını sosyal hayattan tecrit eden, engelliyi de profesyonel bakımdan mahrum eden bir mantıktır. Bazen şiddete, bazen ölüme, bazen de akıl almaz işkencelere dönüşebilen ve evde zincirler içinde o vicdanları sızlatan görüntüleri ortaya çıkaran bir sistemdir. Devlet “Rehabilitasyon merkezi yapmakla, bakım merkezi yapmakla ilgili sorumluluklarımdan bir çırpıda kurtulmak istiyorum. Parası neyse vereyim, bu sorun gözümün önünden gitsin.” demektedir. Böyle bir yaklaşım, “Al parasını, gerisine karışma, bunu bir kenarda tut.” mantığı sosyal devlet mantığıyla bağdaşmaz.

Kadını bir üreme makinesi olarak gören, düğünlerden sonra evlenme cüzdanını verirken “5 çocuk iyidir ama en az 3 tanenin sözünü istiyorum.” diyen mantık bu mantıktır. (CHP sıralarından alkışlar) Sezaryen ve kürtaj meselesiyle kadınların kendi bedenleri üzerindeki tasarruf hakkını yürütmenin en başına alan bu mantık, şimdi de “Sen evde otur, çocuk bak, hasta bak, engelli bak ama ortalıkta sen de dolaşma, bu çocuklar da, bu hastalar da buralarda olmasın.” demektedir. Engellinin evde bakımı hem çok riskli hem de eğitimden yoksun kişiler tarafından yapıldığı için çok problemli bir durumdur.

Geçen seneki gazeteleri şöyle bir taradım, otuz beş tane örnek var altı ay içinde ama bir iki tanesini okuyayım zaman elverdiğince:

7 Mart 2011: “Engelli kızını döverek öldürdü.”

6 Nisan 2011: “Denizli’de şüpheli ölüm. Ablası ve ablasının arkadaşı tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı, tutuklandılar.”

27 Nisan 2011: “Zihinsel engelli kız yanarak can verdi.”

20 Haziran 2011: “Zihinsel engelli kişi dere kenarında ölü bulundu.”

21 Haziran 2011: “Kayıp zihinsel engelli genç ormanda ölü bulundu.”

Böyle otuz tane örnek var altı ay içinde.

İşte, tüm bu sebeplerden dolayı, tanımından ismine, bakış açısından çözüm önerilerine Türkiye’nin meseleye bambaşka bir gözle bakan, gerçek bir sosyal devlet mantığının ürünü yepyeni bir engelli hakları vizyonuna ihtiyaç vardır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 14. Maddesinin sonundaki “eğitim almış" ifadesinin "eğitim diploması almış olmaları" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Sakine Öz                                        Kazım Kurt                                     Aydın Ayaydın

                      Manisa                                            Eskişehir                                           İstanbul

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                           Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam

                     İstanbul                                             Ankara                                               İzmir

                                          Haydar Akar                                           Mahmut Tanal

                                             Kocaeli                                                    İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 14 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

              Mehmet Erdoğan                 Enver Erdem        Muharrem Varlı                         Ali Öz

            Muğla               Elâzığ                   Adana   Mersin

“Madde 14.- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

b) Öğrenim şartları:

Öğrenim durumu itibariyle en az ilkokul düzeyinde eğitim almış olmaları"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Varlı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine, her zaman olduğu gibi bir AKP klasiği. İki dönemdir milletvekiliyim, 5’inci senem. Hiçbir şey değişmedi. Bütün bir kış uluslararası anlaşmalar, şununla bununla zaman geçir; ne zaman ki tatil dönemi başlayacak, yeni yüklü maddeler, torba yasalar, şunları getir… İşte “Bunlar biterse tatile gireriz…” Girmeyelim kardeşim. Yani böyle bir çalışma sistemi olur mu ya, böyle bir çalışma sistemi olur mu? Biz tatile girmeye çok meraklı değiliz ama bu çalışma sistemini bir düzene koymak lazım. Haydi, burada yarın milletvekilleri saat on ikide gelir, birde gelir. Peki, burada çalışan insanların kabahati ne? Şimdi burada görev yapan stenograflar, çay ocağında görevli arkadaşlar, Kanunlar Kararlardaki görevli arkadaşlar, bunlar ne yapacaklar? Bunlar… Yani insanız, hiçbirimiz makine değiliz, çizgi film kahramanı filan da değiliz ki böyle enerji yükleyelim, efendim, sabahlara kadar çalışalım, devam edelim, ondan sonra, devrisi gün gelelim, aynı şartlarla devam edelim.

Şimdi, hepimiz insanız; hava, su, yemek, içmek gibi dinlenmek ve uykuya da ihtiyacımız var. Bakın, beyefendi uyukluyor mesela. Bakın, arka taraftaki arkadaşlar uyukluyor. Tabii, gecenin bu saatine kadar böyle çalışma sistemi koyar, devrisi gün bir daha aynı çalışma sistemini koyarsanız insanlar uyuklar.

Bakın, Cenabı Allah diyor ki: “Kul hakkıyla karşıma gelme. Affetmeyeceğim tek şey kul hakkıdır.” Yani bundan daha iyi kul hakkı yemek var mıdır ya! Şu anda resmen kul hakkı yiyorsunuz kardeşim. Bu çalışan insanların kul hakkını yiyorsunuz siz. Onun için…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kim yiyor?

MUHARREM VARLI (Devamla) – Siz yiyorsunuz, siz yiyorsunuz. Böyle bir çalışma sistemi koyarsanız… Kul hakkı yiyorsunuz resmen.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne koymuşuz?

MUHARREM VARLI (Devamla) – Sus, sus! Sen anlamazsın, sen sus!

Şimdi, bakın, arkadaşlar, biz burada eğer ki anlaşırsak… İşte, dün, hep beraber burada 52 maddeyi bir saatte, iki saatte bitirdik ama siz inatla “Yok, biz bu şekilde geçireceğiz. Yok, biz bu şekilde yapacağız.” dayatmasıyla karşımıza gelirseniz, elbette ki her madde üzerinde önergeler olacaktır, her madde üzerinde konuşmalar olacaktır. Netice itibarıyla, sabahlara kadar devam edecektir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergeyi kabul etmemizi istiyor musun, istemiyor musun?

MUHARREM VARLI (Devamla) - Sen önergeyi kabul etmezsin ki zaten Sayın Başkan. Hangi önergeyi kabul ettiniz ki bunu kabul edesiniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergeyi kabul etmemizi istiyor musun, istemiyor musun Muharrem Bey?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Seni mahcup edeceğiz.

MUHARREM VARLI (Devamla) - Bakın, önergeyi kabul etmek sizin sıfatınızda yok.

Ya, bir defa, bakın, burada da kul hakkı yiyorsunuz. Bununla ilgili benim kanun teklifim var, Komisyonda bunu bile  birleştirmediniz ya, burada bile kul hakkı yiyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, önergeyi kabul etmemizi istiyor musun, istemiyor musun?

MUHARREM VARLI (Devamla) - Yani burada benim ismim konuşulsa, “Bu kanun teklifini Muharrem Varlı da vermiş.” denilse bundan ne zarar görürsünüz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Muharrem Bey güzel önerge vermiş, kabul edelim mi?

MUHARREM VARLI (Devamla) - Ama bakın, bunu bile yapamadınız, bunu bile kabul etmiyorsunuz buna bile ne yazık ki tahammülünüz yok, burada bile kul hakkı yiyorsunuz arkadaşlar.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Önergeyi konuş, önergeyi.

MUHARREM VARLI (Devamla) - Onun için, sizin önerge kabul etmek gibi, ne bileyim, anlaşmak gibi bir niyetiniz yok.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Muharrem Bey, önergeyi konuş.

MUHARREM VARLI (Devamla) - Siz, işi yokuşa sürmeye çalışıyorsunuz. Buyurun, devam edin, biz de bu yokuşa çıkmaya, bu rampaya çıkmaya devam edeceğiz, sonuna kadar da mücadeleye devam edeceğiz. “Diz çökmek yok, mücadeleye devam.” diyoruz. Haydi, hodri meydan, buyurun!

Değerli arkadaşlar, bakın, bu yasayla aslında bir hak mahrumiyetini iade ediyoruz. Aslında, ilkokul mezunlarına bir haksızlık yapılmıştı, sürücü kurslarına bir haksızlık yapılmıştı, bu haksızlık ortadan kaldırılıyor. Aslında iyi bir şey ama siz bu iyi bir şeyde bile birleşmeyi, buluşmayı ne yazık ki sağlayamıyorsunuz. Burada benim de hakkımı yediniz, ben hakkımı helal etmiyorum.

Hepinize hayırlı geceler diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sen de bizim hakkımızı yedin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergeyi kabul edeceğiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından “Bak, kabul ettik.” sesleri)

MUHARREM VARLI (Adana) – Siz kul hakkının hesabını verin, kul hakkının.

BAŞKAN - Kabul edilen önerge ile 14’üncü madde tümüyle değiştiğinden, bu maddede ibare değişikliği öngören Manisa Milletvekili Sayın Sakine Öz ve arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sayılı Kanun Teklifinin 15. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                    Aydın Ayaydın

                     İstanbul                                            Kocaeli                                             İstanbul

               Haluk Eyidoğan                                   Levent Gök

                     İstanbul                                             Ankara

İhtilaf hâlinde uluslararası hakem kuruluna gidilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

                 Enver Erdem                                 Mehmet Erdoğan

                       Elâzığ                                               Muğla

"MADDE 15- 14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 68 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 68/A maddesi eklenmiştir.

"Öncelikle uygulanacak hüküm

MADDE 68/A - Türkiye Cumhuriyeti adına 16/11/2001 tarihinde Cape Town'da imzalanan ve 10/3/2011 tarihli ve 6192 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan "Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşme" ve "Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşmeye İlişkin Hava Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair Protokol" ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda öncelikle "Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşme" ve "Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşmeye İlişkin Hava Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair Protokol" hükümleri esas alınır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninin daha anlaşılabilir olması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sayılı Kanun teklifinin 15. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

                                           Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

İhtilaf hâlinde uluslararası hakem kuruluna gidilir.

BAŞKAN –  Önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Çam…

BAŞKAN –  Sayın Çam, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) ­– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 68’inci maddesine bir eklenti yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti adına 16 Kasım 2001 tarihinde Cape Town’da imzalanan ve 10/3/2011 tarihinde ve 6192 sayılı Kanunla onaylanan bir madde ve Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşme. Bu sözleşmeden çıkacak muhtemel anlaşmazlıklarda protokolün uygulanmasıyla ilgili bir ek madde getiriliyor.

Tabii ki bu tip uluslararası sözleşmeler güzel. Özellikle sivil havacılık konusunda oldukça önemli ama Sayın Ulaştırma Bakanımız hazır buradayken özellikle sivil havacılıkta olan olayı da kendisine anlatmak istiyorum.

Sayın Bakan, siz gidiyorsunuz ama sizin Bakanlığınızla ilgili…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Buradayım, buradayım.

MUSA ÇAM (Devamla) – Peki.

Bildiğiniz gibi arkadaşlar, şimdi bu tip uluslararası sözleşmeler önemli, güzel doğru ama bir de ülkemizde havacılık iş kolunda yaşanan büyük bir sıkıntıyla da karşı karşıyayız. Uzun  bir süredir Türk Hava Yolları ile Hava-İş Sendikası arasında görüşmeler yapılıyor ancak Türk Hava Yolları yönetiminin uzlaşmaz tutumu nedeniyle  buraya bir gece yarısı getirilen bir kanunla hava iş kolları grev yasağı kapsamı içerisine alındı ve işçilerin uzun yıllardır ellerinde bulunan grev hakkı elinden alınınca da ister istemez işçi arkadaşlarımız ve sendika buna karşı bir pasif direniş gösterdiler. Bu çok doğal bir hak eylemidir ve bunun yapılması gerekiyordu ama Türk Hava Yolları yönetimi acilen toplandı ve Türk Hava Yollarında çalışan, başta 45 kişi teknik eleman olmak üzere kabin  memurlarından oluşan 305 kişiyi işten çıkardı.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devleti bugün böyle bir sözleşmenin Cape Town’da yapılan bir sözleşmeyle altına imza atmış ama Türkiye Cumhuriyeti devleti, üyesi olduğu Uluslararası Çalışma Örgütünün 87, 98, 151 sayılı sözleşmelerin altına da imza altmış ve Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı ve grev hakkıyla ilgili sözleşmenin altına da imza atmış ama ne yazık ki Türkiye’de sendikalar grev hakkını kullanmaya daha fırsat kalmadan bir kanunla burada grev yasağı içerisine alındı havacılık iş kolunda ve bunun sonucunda da 305 arkadaşımız işini kaybettiler. 305 arkadaşımız tam otuz gündür İstanbul’da Türk Hava Yollarının Dış Hatlar Terminali’nde orada bekliyorlar.

Sayın Bakana ilettik, söyledik, dedik ki: Sayın Bakan, 305 arkadaşımız aileleriyle beraber toplam 2 bine yakın bir nüfus, bugün işsiz güçsüz, işini aşını kaybetmiş durumdadır. Mademki Türkiye Cumhuriyeti devleti birtakım uluslararası sözleşmelerin altına imza atmış ise bu anlaşmalara  da uyma zorunluluğu vardır ama ne yazık ki Türk Hava Yolları yönetimi ve Hükûmetiniz, özellikle Hükûmetiniz ve sizler, o kanunun burada geçmesi için parmak kaldırdınız.

Sayın İçişleri Komisyonu Başkanımız burada, Komisyonda defalarca dile getirdik “Yapmayın etmeyin, eylemeyin, Türkiye'nin itibarını, prestijini uluslararası camiada sıfırlamayın.” dedik. 12 Haziranda Cenevre’de yapılan ILO toplantılarında, Çalışma Bakanı, orada, maalesef ve maalesef, üzülerek birtakım eleştirilerle karşı karşıya kaldı. “Bunu yapmayın.” dedik, uyardık burada, kürsüde ama bütün uyarılarımıza rağmen bizim söylediklerimizi dikkate almadınız ve çıkardınız o kanunu. Ne oldu? 305 kişi işini kaybetti.

Şimdi duyuyoruz, izliyoruz, Vatan gazetesinden Can Ataklı ve bazı gazetelerde yazan haberlere göre, bu kanun teklifini getiren arkadaşımız, bir başka arkadaşın vasıtasıyla CV toplayıp Türk Hava Yolları yönetimine gönderiyor ve oradan bu 305 arkadaşın yerine insanlar işe aldırılıyor. Biz, kimsenin işsiz kalmasını istemeyiz ama 305 arkadaşın da işini kaybetmesine vicdanlarınız ve gönlünüz nasıl razı oluyor ve bunu bir kez daha gözden geçirmeniz gerekir diyor ve Sayın Bakana ve Hükümete buradan bir kez daha söylüyoruz ve uyarıyoruz, diyoruz ki: Haksız bir şekilde işten çıkartılan 305 arkadaşımızın işe geri dönmesi için sizlerin de bir çaba sarf etmeniz  gerekiyor.

Evet, konu yargıya gitmiştir, yargı kararını verecektir ama Türkiye’de iş mahkemeleri ne yazık ki bir yıldan önce karar vermiyorlar. Bir yıl bu arkadaşlarımızın işini aşını kaybetmiş olmalarını kabul etmek mümkün değildir ve Hükûmetten ve iktidarınızdan işten atılan 305 arkadaşımızın işe geriye dönmesi için bir çaba ve gayretin gösterilmesini istiyoruz. Özellikle bu yasak  kapsamına alan arkadaşlarımızdan, kanun teklifi veren arkadaşlarımızdan ve ona parmak kaldıran arkadaşlarımızdan, sizlerden bunu bekliyoruz.

Hepinize iyi akşamlar diliyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını da arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yok, yok.

BAŞKAN - Anlaşmazlık var. Cihazla…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne anlaşmazlığı?

BAŞKAN – Anlaşmazlık şudur efendim…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) -  Bağırmayın Sayın Başkan, niye bağırıyorsunuz?

 BAŞKAN - Buradaki arkadaşımızla buradaki arkadaşımız anlaşamadılar, bu kadar. Ben de ona göre karar veriyorum. Lütfedin de ben vereyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, cihazla oylama yapacağız lütfen.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tanju Bey, sizi kınıyorum, buraya bakıp nasıl var dersiniz ya… Nasıl var dersiniz.

BAŞKAN - Biri yok diyor, birisi var diyor, biz de görevimizi yapıyoruz, ama oradan bağırıyorlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya Başkanım, gözleri görmüyor mu?

BAŞKAN – Efendim, buradakiler anlaşamazsa ben cihazla yapmak durumundayım Sayın Akar. Aksi takdirde buyurun siz yönetin. Rica ediyorum yani…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Zamanı gelince yönetiriz, bırakın o koltukları.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Neden bağırıyorsunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Tanal, oturun yerinize. Lütfen… Lütfen…. Hepiniz ayrı yerden akıl veriyorsunuz. Sen benden daha fazla bağırıyorsun her gün. Her yerde bağırıyorsun. Ben düzeni sağlamak zorundayım. Bu senin görevin değil, mecburum ben. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Buyurun arkadaşlar.

Ya, ben bir görev yapmaya çalışıyorum arkadaşlar rica ediyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Nazik olmak zorundasınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sen öyle bağırdığın sürece mümkün değil. Sen de nazik olmak zorundasın. Bu düzeni sağlamakta sizin bir vazifeniz yok, benim bir vazifem var, bunu yapmak zorundayım, kusura bakmayın.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bağırarak yapamazsınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sen hiç bağıramazsın! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sizi saygıya davet ediyorum Sayın Başkan.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi 15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 16’ncı maddesinde geçen “dahil olan sahalar” ifadesinin “dahil olan linyit sahaları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Mustafa Elitaş                                 Cemal Öztaylan                           Mehmet Doğan Kubat

                      Kayseri                                            Balıkesir                                            İstanbul

                Ramazan Can                            Durdu Mehmet Kastal                             Harun Karaca

                     Kırıkkale                                          Osmaniye                                           İstanbul

                  Mehmet Muş                                    Bülent Turan

                     İstanbul                                            İstanbul

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 16. Maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Kazım Kurt                                     Aydın Ayaydın                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    Eskişehir                                           İstanbul                                            İstanbul

                  Haydar Akar                                   Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam

                      Kocaeli                                             Ankara                                               İzmir

                Mahmut Tanal

                     İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                  Erkan Akçay                                     D. Ali Torlak

                       Konya                                              Manisa                                             İstanbul

               Muharrem Varlı                                    Celal Adan                                     Ali Uzunırmak

                       Adana                                             İstanbul                                              Aydın

                     Alim Işık                                     Necati Özensoy

                     Kütahya                                              Bursa

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeye katılıyor musunuz Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kimler konuşacak?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurun.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada arkadaşlarımız çıkıp torba yasanın sakıncalarından da bahsettiler. Şimdi, torba yasa olunca Allah ne verdiyse içini doldurmaya çalışıyoruz, çalışıyorsunuz daha doğrusu. İşte, elli, altmış tane maddede, yüz elli tane de kanunda değişlik yapıyoruz. Bunun sakıncasını şimdi size böyle müşahhas olarak da burada göstereceğim.

Şimdi, bu madde eğer iktidar partisinin verdiği önerge verilmemiş olsaydı veya bilemiyorum -inşallah kabul edilecek tabii- kabul edilmemiş olsaydı bu maddeye göre bor tuzları, trona ve asfaltit madenleri ile nükleer enerji ham maddelerinin işletilmesi vesaire özelleştirilmeye açık olacaktı. Nasıl? Geçici madde şöyle söylüyor: “2840 sayılı Kanuna ekli listedeki linyit ruhsatları ile daha sonra bu sahalarla birleştirilmek suretiyle 2840 sayılı Kanun kapsamına dahil olan sahalar, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirilir.” Peki, 2840 sayılı Kanun kapsamına dâhil olan sahalar hangileri? 2840 sayılı Kanun şu anda elimde, bor tuzları, trona ve asfaltit madenleri, nükleer enerji ham maddeleri.

Şimdi, burada bir kelime ilave edilmemiş olsa, yani “linyit sahaları” denilmemiş olsa, ifade ettiğim gibi daha önce devletleştirilen, yani o 168’inci maddeye göre de bu tür madenlerin devlet eliyle işletilmesi gerektiği madenler de özelleştirmeye açık olacaktı. Şimdi, buradan şunu da ifade etmek istiyorum: Hakikaten burada maddi bir hata mı yapıldı yoksa bu madde metnini kaleme alan görevli veya yetkili veya kimse, milletvekili bunu bilerek mi yaptı, bunu da sorgulamak lazım. Şunun için de ifade ediyorum bunu: Biliyorsunuz, yine, son günlerde bor tuzlarının özelleştirilmesiyle ilgili kamuoyunda ciddi anlamda konuşuluyordu, bunun sebebi de yine, bu bir madde ilavesiyle ilgiliydi yani bu 2840 sayılı Yasa’ya bir madde ilavesi, bir fıkra ilavesiyle ilgiliydi. Burada, sadece ifade edilen “Bu madenlerin üretimi ve zenginleştirilmesi, teknik, ticari, ekonomik sebeplerle ürünün mülkiyeti teşekkülde kalmak üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilir.” şeklinde bir madde ilavesi var. Bu madde ilavesi de aslında, tabii, madenlerin özelleştirilmesinin değil ama işletmelerin özelleştirilmesinin önünü açan bir madde olduğu için tartışmalara sebep oldu, kamuoyunda “Bor madenleri özelleşiyor.” diye gerçekten tartışmalar oldu, basında bunları izledik.

Ancak ifade ettiğim gibi, bu madde bu şekilde geçerse, ki Sanayi Komisyonunun alt komisyonuna havale edildi, umarım oradan da bu anlamda bor işletmelerinin özelleşmesini önleyecek veya satılmasını önleyecek bir düzenlemeyle çıkar. Yani bor madenlerinin işletilmesinde veya zenginleştirilmesinde ilave işte, birtakım teknolojik imkânlara sahip olunmayan zenginleştirmeler veya kimyasal işlemler satın alma şekline dönüştürülebilir. Bu anlamda çok dikkatli olmak lazım. Bor madeni hepimizin bildiği gibi, burada sorsak iktidar partisi mensubu arkadaşlarımız da özelleştirilmesine karşı çıkacaklardır, karşı durdular. Zaten KİT Komisyonu başta olmak üzere, bu konu gündeme geldiğinde, hatta “Bor madeni özelleştirilsin, milletvekilliğinden istifa ederim.” diyen arkadaşlarımız da samimi olarak bor madeninin özelleştirilmesiyle ilgili karşı olduklarını da ifade ettiler, hatta Sayın Bakanın da açıklaması vardı, ama bu akşam, bu biraz sonraki önerge kabul edilirse doğrusu bir faciadan dönülmüş olacak, bunu da ben bizzat Grup Başkan Vekili ve ilgili arkadaşları uyarıp düzelttiğim için ayrıca mutlu olduğumu da ifade etmek istiyorum.

Hayırlı akşamlar. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özensoy.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Aykut Erdoğdu efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu sebeple yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, biraz önce oturduğum koltuktan size baktığımda gerçekten çok üzüldüm. Siz devlette önemli bir makamı temsil ediyorsunuz, yüzünüz kıpkırmızı olmuş bir hâlde muhalefet sıralarına böyle bağırmanız, hele gecenin bu saatinde çok güç bir iş yapan milletvekilleri açısından hiç doğru bir şey değil. Sizden rica ediyorum, bulunduğunuz makamın gerektirdiği devlet ciddiyeti açısından bize örnek olmanız gerekiyor, gerçekten çok üzüldüm bu duruma, öncelikle konuşmama bununla başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu 16’ncı madde linyit madenlerimizin özelleştirilmesiyle ilgili bir madde. Devlet ciddiyeti, bu kadar önemli bir konuda bir gece yarısı operasyonuyla Plan ve Bütçe Komisyonunda bir kanun maddesi koymayı gerektirmez. Devlet ciddiyeti bunun öncelikle hükûmet tarafından iyice tartışılmasını, ilgili sivil toplum örgütlerinden görüş alınmasını, muhalefetin de görüşünün alındıktan sonra, milyarlarca dolar değerindeki linyit madenlerimizle ilgili kanunun teklif değil tasarı olarak gelmesini gerektirir, ancak bizim linyit madenlerimiz üzerinde şimdiye kadar yaşananları kısaca özetlersek, bu ciddiyetin neden iktidar partisinde olmadığını da çok daha net anlamış oluruz.

Değerli arkadaşlar, linyit madenlerimizin birçoğu 1978 yılında Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kamulaştırılmıştır. Kamulaştırılmasının sebebi, özel sektör elindeki bu linyit madenlerinin pervasızca kullanılması, ülke çıkarlarına hizmet etmemesidir. Kamulaştırılmış bu linyit madenlerimiz, 2002 yılında, devri iktidarınızın başlangıcında verimsiz olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır. Kapatılan bu linyit madenlerimizin birçoğu ihale yapılmaksızın -dikkat ediniz, devlette her türlü mal ve hizmet satılması veya kiralanmasında ihale yapılmak zorundadır- belirli şirketlere kiralanmıştır. Bu kiralanan linyit madenlerinden daha sonra ihalesiz olarak fakir ailelere kömür dağıtmak üzere veya termik santrallere verilmek üzere fahiş fiyatlarla kömür alınmıştır.

İşte, şu elimde görmüş olduğunuz Sayıştay raporu bütün bu utanç öyküsünün belgesidir değerli arkadaşlar. Sayıştayın Türkiye Kömür İşletmeleriyle alakalı 2010 yılı raporunu okuduğunuzda, partinizin iktidarda olduğu dönemde, Enerji Bakanlığı tarafından yani bunu söylemek çok zor ama gerçekten ne tip yolsuzluklar yapıldığının, ne tip uğursuzluklar yapıldığının, nasıl yetim hakkının yenildiğinin belgesi buradadır değerli arkadaşlar.

İşte, bu yolsuzlukların yapıldığı linyit madenlerimiz şimdi özelleştirmeye tabi tutuluyor. Peki, daha önce özelleştirilmemiş miydi? Evet, özelleştirilmişti. Nasıl özelleştirilmişti? Bir genel müdürün bir talimatıyla, rödovans adı verilen, kimsenin bilmediği bir yöntemle, ihalesiz olarak zaten elden çıkmıştı, zaten bu tip uygulamalara baktığınızda, bu kötü yönetim, bu yolsuzluklar, bu maliyetlerin artırılması, bu yetim hakkının yenilmesi özelleştirme adı altındaki bu vahşi kapitalist talanın önünü açmıştır değerli arkadaşlar. Şimdi, artık bunun, bu kanunsuz uygulamanın, bu vahşi kapitalist uygulamanın bütün uygulamaları bittikten sonra, özelleştirme adı altında yeniden yapmaya çalışıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, kanuna baktığınızda, şimdi siz linyit için bunu hukuka uygun hâle getirdiniz ama umuyorum ki, Enerji Bakanına bu söylediklerimi iletirsiniz, burada asfaltit madenleri var. Bu kanun diyor ki: “Devlet eliyle işletilecek madenler…” Bizim asfaltit madenlerimizin devlet eliyle işletilmesi gerekiyor. Güneydoğu bölgesindeki milletvekilleri bilirler ki, bizim Şırnak’ta asfaltit madenlerimiz var değerli arkadaşlar ve asfaltit madenlerimiz  Ciner Grubu tarafından ve Geliş Madencilik tarafından işletilmektedir, hâlihazırda özelleştirilmiştir ama elinizdeki kanun diyor ki: “Devlet tarafından işletilmek zorunda.” Her işlemde olduğu gibi hukuksuz uygulamalarınız devam ediyor. Devlet ciddiyetinden uzaksınız, devlet yönetimini bilmiyorsunuz ve gece yarısı baskın torba yasalarla bu cehaletiniz, bu iş bilmezliğiniz, bu devlet tecrübesinden uzaklığınızı kapatmaya çalışıyorsunuz.

Umuyorum ki, tez zaman içerisinde bu milletin oylarıyla iktidardan inersiniz ve bu millet sizden kurtulmuş olur.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdoğdu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 23.51

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 00.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)

_____0_____

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerindeki birlikte işleme alınan ve maddenin tekliften çıkarılmasını öngören iki önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.

Şimdi teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 16’ncı maddesinde geçen “dahil olan sahalar” ifadesinin “dahil olan linyit sahaları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi lütfen…

Gerekçe:

Maddenin sadece linyit sahalarına ilişkin olduğu yönünde açıklık getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 17. Maddesinin sonundaki; “afetlerden" kelimesi yerine "her türlü afetlerden" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                   Kazım Kurt                                     Aydın Ayaydın                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    Eskişehir                                           İstanbul                                            İstanbul

                  Haydar Akar                                      Musa Çam                                     Mahmut Tanal

                      Kocaeli                                               İzmir                                               İstanbul

                Bülent Kuşoğlu

                      Ankara                                                  

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 17 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                  Erkan Akçay                                     D. Ali Torlak

                       Konya                                              Manisa                                             İstanbul

               Muharrem Varlı                                    Celal Adan                                     Ali Uzunırmak

                       Adana                                             İstanbul                                              Aydın

Madde 17- 29/05/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun 2 nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Ayrıca kanunla kurulu sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olmakla veya bu kuruluşlarca aylık veya gelir bağlanmış olmakla birlikte, Fon Kurulunca belirlenecek ölçütlere göre; hane içindeki kişi sayısına göre belirlenecek asgari geçim tutarının altında geliri bulunanlar da bu Kanun kapsamındadır.

Bu Kanun ile yapılacak yardımlar HİLALKART verilmek suretiyle gerçekleştirilir.

HİLALKART ile yapılacak harcamaların, kart sahibinin ikamet ettiği mahalle, belde veya köyde bulunan büyük alışveriş mağazalarının dışındaki esnaftan yapılması esastır.

HİLALKART verilmesi ve kullanımına ilişkin usul ve esaslar Fon Kurulu tarafından uygulamaya konulacak yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Kalaycı, efendim.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17’nci madde üzerindeki önergemizle ilgili söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ülkemizde sosyal yardım ve hizmetler sistemi sağlıklı bir şekilde işlememektedir. “Sistemden kimlere, hangi şartlarla, ne miktarda, ne zaman, ne zamana kadar sosyal yardım ve sosyal hizmet yapılacaktır?” sorusunun cevabını bulmak mümkün değildir. Sistem bir hak olarak değil, bir lütuf olarak bu yardımları düzenlemektedir. Sağlanan yardımların standardı düşüktür. Yardımlar, daha ziyade siyasi iktidarın takdirlerine göre yapılır gibi bir görüntüye sahiptir. Sistem, keyfîliklere ve siyasi kullanıma müsait durumdadır. Sistem, AKP tarafından da fütursuzca istismar edilmekte, siyasi rant aracı olarak görülmektedir.

Sosyal yardım sisteminin sorunları genel olarak, etkili kontrol ve denetim sisteminin olmaması, kaynak tahsis eden kurumla denetim birimlerinin farklı olması, proje ve yardımların etkinlik kontrolünün yapılmaması, yardımların dağıtımında ve hedef kitlenin tespitinde objektif kriter eksikliği, çerçeve sosyal yardım yasasının olmaması, yardımların hak temeline dayandırılmaması, mütevelli heyet üyeliği seçiminin yeterince duyurulmaması, siyasilerin yön vermesi, sosyal yardım hizmeti sunan kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının ortak veri tabanının olmaması, veri paylaşımından kaçınılması, ortak terminolojinin olmaması, sosyal yardım alanında faaliyet gösteren çok sayıda kurum ve kuruluşun olması ve bu durumun yardımlarda mükerrerliğe yol açması gibi konular sıralanabilir. O nedenle, kapsamlı bir çalışma yapılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, önergemiz ile dört konuda düzeltme yapıyoruz.

Bunlardan birincisi: Teklif ile getirilen kıstasta değişiklik yapıyoruz. Bu kıstasın tam adaleti sağlamadığını görüyoruz. Şöyle ki: 8 kişilik bir ailenin harcaması 4 kişilik bir ailenin harcamasıyla kıyaslandığında hiçbir zaman 2 katı olmaz çünkü sabit giderler vardır, kira gibi, yakıt gibi. O nedenle, bu kıstası daha adaletli bir hâle getirecek öneride bulunuyoruz. Fon kurulunca hane içindeki birey sayısına göre asgari geçim tutarlarının belirlenmesini ve bunun altında kalan kişilere sosyal yardım yapılmasını öngörüyoruz.

Ayrıca, bu teklifimizle sizlerin de kabul edeceğine inandığım çok hayırlı bir önerimiz var. Komisyonda da Sayın Bakanımız Fatma Hanım belki ismine takıldı ama bunun verilmesinin doğru olduğunu ifade etti, kendilerinin de bir çalışması olduğunu söyledi. Biz diyoruz ki -biliyorsunuz, Milliyetçi Hareket Partisinin bir projesidir bu- Bu Kanun ile yani 3294 sayılı Kanun’la yapılacak yardımların “Hilal Kart” verilerek yapılması. Yardımların “Hilal Kart”a yüklenerek, harcamaların bu kartlarla, kendi mahallesinde, kendi semtinde, kendi beldesinde bulunan esnaftan alışveriş yapması bizim önerimizdir. “Hilal Kart”la ilgili teklifimizde bunun verilmesini, kullanımına ilişkin usul ve esasları fon kurulu tarafından uygulamaya konulacak yönetmeliğe bırakıyoruz.

Tabii, mevcut teklifte bizim karşı çıktığımız bir husus var, önerimizde onu da çıkarıyoruz. O nedir? Afetten zarar görenlere de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu kapsamında yardım yapılması öngörülüyor. Afetten zarar görenlere yapılacak yardımların yeri Fak Fuk Fon olamaz değerli arkadaşlarım. Bu konuyla ilgili kanunlar var. Gerçekten bu kanunların uygulanmasında sıkıntılar var. Bunu, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak da sık sık tenkit ediyoruz. Yapılacak işlem, afetle ilgili, afetten zarar görenlere yapılacak yardımlarla ilgili kanunlarda gerekli düzeltmeyi yapmaktır.

Bizim yine buradan çıkarmak istediğimiz bir konu, “Şehit yakınları ve gazilerimizin sosyal yardımlaşmadan faydalanması” gibi onur kırıcı bir ifadenin burada yer almamasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teklifimize destek vereceğinizi umuyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 17. Maddesinin sonundaki; “afetlerden" kelimesi yerine "her türlü afetlerden" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Bülent Kuşoğlu…

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 302 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bunun 17’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz bir önergeyle küçük bir değişiklik önerdik. Sağ olsun Hükûmet de kabul etti, kabul ediyorsunuz. Şöyle: Mevcut durumda Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nun 2’nci maddesine göre fakruzaruret içerisinde olanlara, muhtaç olanlara yardım öngörülüyor. 17’nci maddeyle de bu yardım, afetlerden zarar görenlere, şehit yakınlarına, gazilere ve Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi maaş alıp da, sosyal güvenlik kurumlarından bir tanesine tabi çalışması olup da bu çalışmadan elde ettiği geliri asgari ücretin, net asgari ücretin üçte 1’inden az olanların da bu yardımlardan yararlanmasını öngörüyor.

Biz bu “afet” kelimesinin, tartışmalı olduğu için “tüm afetlerden” diye pekiştirilmesini, sonradan bir sıkıntıya düşülmemesini istedik. Bu madde, bu 17’nci madde bu teklifin en önemli, olumlu maddelerinden bir tanesi. Birkaç tane olumlu madde var, onlardan bir tanesi. Bu maddenin düzenlenme zorunluluğuyla beraber görüyoruz ki sosyal güvenlik sisteminde ve özellikle sosyal yardım sisteminde yeni bir yapılanmaya ihtiyaç var, yeni bir anlayışın gelmesi lazım çünkü biz, tüm vatandaşlarımızı henüz kavrayamadık. Özellikle sosyal yardım sistemine dâhil olması gereken tahminen 13 milyon civarında bir kitle var. Bunların özellikle gelir durumunu bilmiyoruz. Bunların ne kadarı hangi seviyede sosyal yardımlara tabi olmak durumundadır, bunu tam olarak kavrayamadık.

Onun için, geçen yıl genel seçimler sırasında da çok konuşulan partimizin bir aile yardımı, aile sigortası sistemi vardı. Bir aile kurumu kurulmasını, ASKUR kurulmasını önermiştik. O bünye içerisinde özellikle bu, fakir fukaranın, hane halkının, ailelerinin tespit edilmesi, gelir durumlarının tespit edilmesi, oradan izlenmesi için ayrı bir kurum önermiştik. Bu kurum içerisinde aile bireylerini de ayırıyor tek tek, genç, yaşlı olmasına göre, okulda eğitim görmesine göre, engelli olmasına göre ayrı ayrı sağlık yardımları da öngörülüyor ve kategorilere ayrılarak yardımlar yapılıyordu. Bu sosyal yardım sisteminin yeniden yapılanması, böyle bir anlayışla aile temelli olarak yeniden yapılanması ve bu şekilde ele alınması gerekiyor, muhakkak ele alınması gerekiyor.

Ayrıca, bizim, biliyorsunuz, çok fazla kayıt dışılığı olan bir ekonomimiz var. Bu kayıt dışılığı da önlemeye yönelik bazı tedbirler getirilmesi lazım. Özellikle sosyal güvenlik alanı, sosyal yardım alanı, Maliye Bakanlığıyla, Gelir İdaresiyle birlikte düşünüldüğünde bu kayıt dışılığı önlemek için çok önemli bir alan. Ortak bir numara kullanmaları lazım hem bireyler için hem hane halkı için hem şirketler için, tüzel kişilikler için. Bu ortak numarayla hem tüzel kişilikleri hem de gerçek kişilikleri takip edebilmeleri lazım. Bunları yapamadığımız sürece, bu konuyla ilgili olarak her zaman sıkıntıyla karşılaşacağız. Burada da güzel bir düzenleme yapıyor isek de uygulamada sıkıntılar olacak; sosyal yardımla uğraşan çeşitli vakıfların, bölgelerarası farklılıkların, farklı anlayışların getirdiği eşitsizlikler söz konusu olabilecek. Bunları en aza indirebilmek için muhakkak tüm Türkiye çapında böyle ortak bir numaranın bulunması şart.

Ben önergemizi kabul ettiğiniz için de teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum gecenin bu saatinde.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Oylamadan önce önerge üzerinde küçük bir değişiklik yapacağı söylendi bana Sayın Hamzaçebi’nin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – “Her türlü afetlerden” ibaresinin “her türlü afetten” olarak değiştirilmesini öneriyoruz efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Önergeyi bu son küçük değişiklikle beraber oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 18. maddesindeki “başkasına devir” ifadesi yerine “başkalarına devir” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                           

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                    Aydın Ayaydın

                     İstanbul                                            Kocaeli                                             İstanbul

               Haluk Eyidoğan                                  Kerim Özkan                              M. Volkan Canalioğlu

                     İstanbul                                             Burdur                                             Trabzon                                     İlhan Demiröz

                                                                                Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun teklifinin çerçeve 18 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                           

               Mustafa Kalaycı                               Seyfettin Yılmaz                                  Enver Erdem

                       Konya                                               Adana                                               Elazığ

                       Ali Öz                                       Mehmet Erdoğan                                     Alim Işık

                      Mersin                                               Muğla                                              Kütahya

“Madde 18- 3294 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Sosyal yardımların ve desteklerin haczedilemeyeceği

Ek Madde 2- Bu kanun gereğince yapılan yardımlar ve proje destekleri ile 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun gereğince verilen yaşlılık ve özürlü yardımları kişinin rızası olsa bile haczedilemez, başkasına devir ve temlik edilemez."

BAŞKAN –  Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) –  Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) –  Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Gerekçeyi lütfen…

Gerekçe:

“Muvafakatı” ibaresinin “rızası” olarak değiştirilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önergeyle 18’inci madde tümüyle değiştiğinden, bu maddede ibare değişikliği öngören İstanbul Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun teklifinin çerçeve 19 uncu maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Mustafa  Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

                 Enver Erdem                                          Ali Öz                                       Mehmet Erdoğan

     Elazığ                                            Mersin                   Muğla                                                                                                                

BAŞKAN –  Komisyon  önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) –  Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Sayın Şandır kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) –  Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN –  Gerekçeyi okuyun lütfen.

Gerekçe:

Vatandaşın  onca  sorunları  varken  Milletvekilleri  için  böyle  bir düzenlemeye gerek görülmediğinden maddenin Teklif metninden çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN –  Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Biraz önce kabul etmiş olduğumuz önergede “özürlü yardımları” ifadesi var, aslında olması gereken “özürlü aylıkları.” Bu şekilde değiştirilmesini takdirlerinize sunuyorum efendim.

BAŞKAN –  O şekliyle tashih…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Evet.  “Özürlü aylıkları” olması gerekirdi.

BAŞKAN –  Tamam.

20’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

                 Enver Erdem                                 Mehmet Erdoğan

                       Elâzığ                                               Muğla

“Madde 20- 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 5- OSB, müteşebbis heyetin başvurusu üzerine Bakanlıkça verilen kamu yararı kararı ve sınırları belirlenmiş yetki çerçevesinde kamulaştırma işlemleri yapabilen veya yaptırabilen bir özel hukuk tüzel kişiliğidir.

Arazinin mülkiyetinin edinilmesinde yapılan masraflar ile arazi bedeli ödeme yükümlülüğü OSB tüzel kişiliğine aittir.”

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 20. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                       Salih Fırat

                     İstanbul                                            Kocaeli                                           Adıyaman

             Rahmi Aşkın Türeli                             Ali Haydar Öner

                        İzmir                                               Isparta

BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı torba yasanın 20’nci maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde konuşuyorum.

Organize sanayi bölgelerini -ki organize sanayi bölgelerinin en çoğu benim bölgemde yani Kocaeli ilinde bulunmaktadır- sıraladığınızda on üç organize sanayi bölgesiyle Ankara, İzmir ve Kocaeli, üçü on üç organize sanayi bölgesiyle anılmaktadır ama yüz ölçümlerine baktığınızda da bu kentler arasında en ufak yüz ölçüme sahip olan kent Kocaeli’dir. Kocaeli, bir organize sanayi bölgesi çöplüğüne dönüşmüştür yani organize sanayi bölgelerinin kuruluş amaçlarını okuduğumuzda, çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, sanayi türlerinin belirli bir plan dâhilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla sınırları tasdik edilmiş arazi parçalarının imar planındaki oranlar dahilinde gerek idari ve sosyal, teknik altyapı alanlarıyla küçük imalat ve tamirat, ticaret, eğitim, sağlık alanlarının teknoloji geliştirme bölgeleriyle donatılıp planlı bir şekilde belirli bir sistemler dâhilinde sanayiye tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu kanun hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerine organize sanayi bölgeleri diyorlar ki bununla ilgili 4562  sayılı Kanun var ve bu  kanunla organize sanayi bölgeleri Türkiye Cumhuriyeti içerisinde bayrağı eksik birer cumhuriyet hâline dönüştürülmüştür. Bu cumhuriyete yeni bir yetki daha veriliyor. Gerçekten bayrağı eksik bir cumhuriyet hâline dönüştürülmüştür.

Bu on üç tane sanayi bölgesinin bir kısmı boş olmasına rağmen bu kanunda bu organize sanayilerin nasıl ortadan kaldırılacağına dair en ufak bir bilgi yoktur yani kent merkezinde kalan ama rantabl olan bir yerde organize sanayi bölgesi kuruluyor ve nasıl kaldırılacağına dair en ufak bir bilgi yok. Bunun 5’inci maddesi ise “OSB, kamu yararı gerekçesiyle kamulaştırma yapabilen veya yaptırabilen bir özel hukuk tüzel kişiliğidir. Kamu yararı kararı OSB müteşebbis heyetinin başvurusu üzerine bakanlıkça verilir. Arazinin mülkiyetinin edinilmesinde, yapılan masraflarla arazi bedeli ödeme yükümlülüğü OSB tüzel kişiliğine aittir.” Yani  kamulaştırmayı devlet yapıyor ama bunun bedelini kim ödüyor? OSB’deki vatandaşlar ödüyor. Doğrusu da buydu. Ama bu kanunla ne getirilmek isteniyor? OSB’nin parasını ödeyecek kamulaştırmayı da OSB’nin müteşebbis heyeti yapacak yani OSB’de yer edinen vatandaşlar aynı zamanda orada kamulaştırma yapacak.

Peki yani kamulaştırma kim tarafından yapılması lazım doğal olarak? Devlet tarafından. Niye devlet tarafından yapılması lazım? Anayasa’nın 46’ncı maddesi bunu öyle söylüyor. Diyor ki “Kamulaştırma” başlığı altındaki madde 46: “Devlet ve kamu tüzelkişilikleri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, -bakın, devlet ve kamu tüzel kişiliklerinden bahsediyor- gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.” Anayasa’nın 46’ncı maddesi bunu söylüyor, siz burada kalkıyorsunuz bu maddeye aykırı olarak diyorsunuz ki: “OSB’lerin müteşebbis heyeti aynı zamanda kamulaştırma yapabilir, parasını da öder.” Tamam, parasına bir şey demiyoruz, zaten önceki de öyleydi ama bu madde tamamen Anayasa’ya aykırıdır, burada bir hata yapılıyor. Bu maddenin de verdiğimiz önergeyle buradan çıkarılması gerekiyor. Gerçekten hatalı bir madde yapılmıştır.

Şimdi, diyelim, kamulaştırma yaptı, arazi bedellerini ödeyecek. Burada, yine Anayasa’da nasıl ödeneceğine dair tarifler var ama getirilen maddede, bu kamulaştırmayı yapan ve vatandaşın parasını ödeyecek OSB müteşebbislerinin hangi yöntemlerle ve nasıl ödeyeceğine dair bir bilgi yok. Bakın, çok ucuza kapattıkları arazilerde vatandaş hiçbir hak iddia edemeyecek. Tabii, mahkeme yolu açık denecek ama uzun yıllar sürecek mahkemeler sonucunda… Ama bunlar kamulaştırılmış olacak. 20 bin liraya, 25 bin liraya aldıkları arazileri vatandaşın elinden, daha yüksek fiyatlarla pazarlayacaklar. Bir de vatandaşa paranın nasıl ödeneceğine dair en ufak ibare yok. Yine burada mağdur olan o arazilerin sahipleri, vatandaşlar.

Konuşmamın başında şunu söyledim: Organize sanayi bölgeleri çöplüğüne dönüştük. Gerçekten Türkiye’de bir organize sanayi bölgesi sıkıntısı var, olayı var, bir tek bayrakları eksik diyorum. Bakın, bütün belediye denetimlerinin dışında, en ufak altyapı kontrolü yok.

Şimdi, “Posco” denen bir fabrikanın temelini attı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, aynı zamanda Kocaeli Milletvekili kendisi. En ufak bir ÇED raporu yok. Ben o ÇED toplantısına gittim. İşte, kanalizasyonu Büyükşehir Belediyesi tarafından sağlanacak, suyu bir başkası tarafından sağlanacak, arıtma tesisi yine oradaki organize sanayi bölgesinin, var olan organize sanayi bölgesinin tesisini kullanacak diyor. Bunların hiçbiri, hiçbir organize sanayi bölgesinde yok ki Türkiye’nin en gelişmiş organize sanayi bölgeleri bizim Kocaeli bölgesinde olmasına rağmen bu kadar eksiklikler var ve bu eksikliklerin üzerine… Yani diyorum ya bir bayrağı eksik, Vatikan Cumhuriyeti gibi, İtalya’nın içerisindeki Vatikan gibi Türkiye’de de organize sanayi bölgeleri var; belediye müdahale edemiyor, çevre il müdürlükleri müdahale edemiyor, valilikler müdahale edemiyor, bir tek bakanlıklar karışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla)  - Biraz daha yetki verin. Türkiye’nin tapusunu Şehircilik Bakanlığına verdik, bunlara da bu yetkiyi verin de elimizde bir şey kalmasın!

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

 

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz var.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Sayın Özkan, Sayın Akar, Sayın Nazlıaka, Sayın Seçer, Sayın Bulut, Sayın Köktürk, Sayın Atıcı, Sayın Çıray, Sayın Tanal, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Genç, Sayın Küçük, Sayın Şafak, Sayın Öz, Sayın Onur, Sayın Kurt, Sayın Özel, Sayın Eyidoğan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun teklifinin çerçeve 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“Madde 20- 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 5- OSB, müteşebbis heyetin başvurusu üzerine Bakanlıkça verilen kamu yararı kararı ve sınırları belirlenmiş yetki çerçevesinde kamulaştırma işlemleri yapabilen veya yaptırabilen bir özel hukuk tüzel kişiliğidir.

Arazinin mülkiyetinin edinilmesinde yapılan masraflar ile arazi bedeli ödeme yükümlülüğü OSB tüzel kişiliğine aittir.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin daha anlaşılabilir hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye göre bu maddeyle ilgili olarak kısa bir söz talebim var efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kabul edilen maddeyle Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 5’inci maddesi değiştirilmektedir. Organize sanayi bölgeleri Türk sanayisinin gelişmesinde çok özgün bir model olup çok büyük görevler üstlenmiştir ve organize sanayi bölgelerinin gelişmesi için onun önündeki bütün engellerin kaldırılması gerekir. Bu düşünceden hareketle bir düzenleme yapılıyor belki ama yapılan düzenleme, madde üzerindeki önergede konuşan Sayın Haydar Akar’ın belirttiği gibi, Anayasa’nın 46’ncı maddesine açık bir şekilde aykırıdır. Anayasa’nın 46’ncı maddesi kamulaştırmayı devlet ve kamu tüzel kişilerinin yapabileceğini belirtir. 1961 Anayasası’nın 38’inci maddesinde de aynı hüküm vardır, kamulaştırmayı devlet ve kamu tüzel kişileri yapabilir. Organize sanayi bölgeleri kamu tüzel kişisi değildir, onlara bu kamulaştırma yetkisini vermek Anayasa’nın 46’ncı maddesine çok açık bir aykırılık oluşturmaktadır. Şu anda yürürlükte olan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 5’inci maddesine göre organize sanayi bölgeleri kamu yararı gerekçesiyle adına kamulaştırma yapılabilen veya yaptırılabilen bir özel hukuk tüzel kişisidir. O zamanki kanun koyucu bunu doğru tasarlamış, doğru koymuş, onun adına kamulaştırma yapılabilir. Kim yapacak? Bakanlık veya diğer kamu tüzel kişileri.

Şimdi, yapılan bu düzenleme organize sanayi bölgelerini teşvik etme niyetiyle yapılıyor ama Anayasa’nın bu kadar kafasını gözünü yara yara, ona bu kadar aykırı bir şekilde bir düzenleme yapmak doğru değildir Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, sizlerin dikkatine sunuyorum. Muhtemelen bu görüşümü dikkate almayacaksınız, kabul edeceksiniz, ama yanlış olacak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O sonra…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, madde şimdi oylanacak.

Şimdi Sayın Elitaş bir açıklama yapacak, kamu yararını söyleyecek muhtemelen, izninizle ben ona karşı bir açıklama daha yapacağım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili bu yaptığımız önergenin organize sanayi bölgelerinin önünü açmakla ilgili iyi niyetle yapılmış bir önerge olduğunu, Anayasa’nın 46’ncı maddesinde kamulaştırma hükümlerine aykırı olduğundan dolayı Anayasa’ya aykırı bir düzenlemedir diye ifade etti.

Aslında olayın geçmişi şu: Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda organize sanayi bölgelerinin kendi başlarına kamulaştırma yapabileceğiyle ilgili bir yetki vermiştik. Bu yetki çerçevesinde organize sanayi bölgeleri kamulaştırma yaptılar, ama bir organize sanayi bölgesinde ve şu anda da bazı organize sanayi bölgelerinde devam etmekte olan davalar, bir organize sanayi bölgesindeki bitmiş dava çerçevesinde Danıştaya yapılan müracaat doğrultusunda, Danıştay “Anayasa’nın 46’ncı maddesinde kimlerin kamulaştırma yapacağıyla ilgili düzenleme açık olduğundan dolayı, kamu tüzel kişiliklerinin ancak kamulaştırma yetkisini haiz olması dolayısıyla organize sanayi bölgeleri böyle bir kamulaştırmayı yapamazlar.” dedi.

Şu anda çalışan organize sanayi bölgesinde faaliyette bulunan fabrikaların böyle bir problemle karşı karşıya gelmesinden dolayı, Sanayi Bakanlığının, Ticaret Bakanlığının ve organize sanayi bölgeleri üst kuruluşlarının yaptıkları çalışmalar sonucunda, böyle bir düzenlemenin yapılmış kamulaştırmaların önündeki engelleri ortadan kaldıracağını ve Danıştayın verdiği karar doğrultusunda, “…Ancak organize sanayi bölgeleri kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluş olduğu takdirde kamulaştırma yapabilir.” hükmü gereğince bu düzenleme yerine getirilmiştir. Değerli milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun bilgilerine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, çok kısa bir söz talebim daha var efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Grup Başkan Vekilinin açıklaması tam da benim söylediğimin doğrulanmasıdır. Danıştay Anayasa’nın 46’ncı maddesi hükmünü dikkate alarak organize sanayi bölgelerinin kamulaştırma yapamayacağını söylemiştir yani Danıştay bir başka yasa hükmünü gerekçe olarak göstermiyor, Anayasa’nın 46’ncı maddesine aykırı buluyor bu uygulamayı. Danıştayın Anayasa’nın 46’ncı maddesine aykırı bulduğu bir uygulamayı bir yasa maddesiyle düzeltmeye çalışmak doğru değil.

Ayrıca, öyle anlaşılıyor ki, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 5’inci maddesi OSB’lere kamulaştırma yetkisi vermediği hâlde, uygulamada, sanıyorum, belki pratiklik adına OSB’lere böyle bir yetki verilmiş; verilmiş ki, bu yetki uyarınca yapılan kamulaştırma idari yargıya gitmiş ve Danıştay sonuçta bu işlemi iptal etmiştir. Bu sorunu çözelim ama Anayasa’ya aykırı bir şekilde değil.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -  Ben teşekkür ederim.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı kanun teklifinin 21. maddesindeki “Organize Sanayi Bölgeleri tarafından tesis edilen” ifadesinin “tesis edilmiş ve edilecek” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                       Haydar Akar                                   Aylin Nazlıaka

                     İstanbul                                            Kocaeli                                              Ankara

                Aydın Ayaydın                                    Levent Gök                                       Ali Sarıbaş

                     İstanbul                                             Ankara                                           Çanakkale

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                     Alim Işık                                     Seyfettin Yılmaz

                       Konya                                             Kütahya                                              Adana

              Mehmet Erdoğan                                 Enver Erdem

                       Muğla                                               Elazığ                                                   

BAŞKAN – Komisyon son önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Alim Işık.

BAŞKAN – Sayın Alim Işık.

Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle geç vakitte hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, OSB’ler, gerçekten Türkiye’nin hem istihdamında hem ekonomisinde hem de ihracatında son derece önemli bir yere sahip olan gözbebeği kuruluşlarımızdır. Ancak bunların ciddi anlamda sorunları varken, geçmişe dönük kamulaştırma işlemleriyle ilgili bir kılıf oluşturarak bazı sıkıntıları çözmeye gitmenin yolu bu olmamalıdır diye düşünüyorum.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun çok değerli üyelerinin çok yakından tanıdığı birçok sorunu getirip, komisyonda daha detaylı tartışıp, bunlara ilave, şu anda OSB’lerin can çekiştiği birçok sorunu da buna katarak çözme yolu varken, gecenin bu vaktinde yine bir torba yasaya komisyonun hiçbir üyesinin görüşü alınmadan, tarafların görüşleri dikkate alınmadan böyle bir maddeyle bir soruna çözüm getirmenin bir anlamı olmadığını ifade etmek istiyorum.

Bugün ülkemizde, 2011 yılı sonu itibarıyla tüm altyapı, yani yol, içme suyu, elektrik ve benzeri gibi hizmetlerin tamamlandığı toplam 147, 2012 yılı programında da 71 olmak üzere 240’a yakın OSB var ve bunların her birinin kendine has çok özel sorunları olmakla beraber birçoğunun ortak birkaç sorunu var. Aslında, keşke bu sorunlara çözüm bulabilseydik. Bu torba yasada bu sorunların çözümünün yer aldığı maddeleri görüşebilseydik. Örneğin, OSB yöneticilerinin kendilerinin dile getirdiği, birçok yerde sürekli dillendirdiği en önemli sorunlardan birisi, kayıp kaçak elektrik bedellerinin OSB’lere yüklenmiş olmasıdır. Ülkenin belli bölgelerinde insanlar hiçbir elektrik bedeli ödemeyecek, OSB’deki sanayicilerin girdi masraflarına kaçak kullanılan elektriği aynı oranda getirip nüfus başına ve bölgedeki elektrik tüketimi başına eşit miktarda yayacaksınız, bu insanların cebindeki parayı alacaksınız. Gelin buna çözüm bulalım. OSB’deki elektrik sayacındaki tüketim miktarıyla orantılı başkalarının kullandığı kayıp kaçak bedelini bu insanlardan almayalım.

İkincisi: Katılım paylarının önemli miktarlarının toplanamadığı sorunu vardır. Örneğin, TEİAŞ’ın OSB’de katılım bedeline ortak olmaması veya diğer bazı kurum ve kuruluşların bu katılım bedellerine ortak olmaması ciddi sorunlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. İş yeri, emlak ve benzeri gibi vergiler belediyeler tarafından toplanmakta ama bunların yükünü OSB’ler çekmektedir. Diğer taraftan, belediyeler veya il özel idareleri, OSB’lerde yüzlerce boş parsel dururken bedelsiz parsel tahsis ederek OSB’lerde kurulması gereken fabrikaların başka yerlerde kurulmasının önünü açmaktadırlar. Gelin bunlara burada çözüm bulalım, bunları engelleyelim.

Diğer taraftan, doluluk oranları oldukça düşük ve genişleme ihtiyacı bulunan OSB’lerin bu genişleme alanlarının tahsisinde yine ciddi sıkıntılar çekilmektedir. Yeni teşvik sisteminde, birbirine komşu iki ilin OSB’leri arasında üç-dört bölge farklılığı olan yerler vardır. Örneğin, Aksaray OSB’si beşinci bölgedeyken Ankara’nın o ile komşu başka bir ilçesindeki OSB birinci bölgeden teşvik alacaktır. Şimdi, arada 50-60 kilometre mesafe olan iki OSB nasıl birbiriyle yarışacak, rekabet edecek? Bunlara çözüm getirmemiz lazım. Hiç olmazsa komşu iki ilde bulunan OSB’lerin en fazla bir iki kademe farklı teşvik bölgesinde olmasının düzenlemesini yapsaydık da bu yeni teşvik sisteminden yararlanamayacak OSB’lerin desteklenmesine imkân tanısaydık. Nitelikli eleman yönünde ciddi sıkıntılar vardır. Özellikle OSB’lerin içerisine kurulacak meslek liseleri veya meslek yüksekokullarının desteklenmesini sağlayacak düzenlemeleri burada yapabilseydik diyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Işık, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı kanun teklifinin 21. maddesindeki “Organize Sanayi Bölgeleri tarafından tesis edilen” ifadesinin “tesis edilmiş ve edilecek” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Aylin Nazlıaka.

BAŞKAN – Sayın Nazlıaka, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) - Sayın Başkan, ismim Aylin, soyadım Nazlıaka.

BAŞKAN – Öyle mi efendim? Biz de genellikle soyadıyla hitap ediyoruz, “Sayın Nazlıaka” dedim ben de.

Buyurun Hanımefendi.

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Genel Kurulun kapanmasına üç gün kala görüşmekte olduğumuz torba yasayla ilgili olarak sağduyusu olan bazı milletvekillerimiz görüş bildirdiler. Ama ben de bu kadar önemli kanun maddelerinin, âdeta yangından mal kaçırırcasına, üstelik de gecenin bu saatinde, çok da verimli olmayan bir çalışma ortamında şu anda tartışılıyor olmasını özellikle tekrar bilgilerinize sunmak istiyorum ve de bu yasaları değiştirirken bizler acaba, sizler acaba sivil toplum örgütlerine sordunuz mu, onların görüşlerini aldınız mı; akademisyenlerle görüştünüz mü, onların görüşünü aldınız mı? Toplumsal bir mutabakat sağlandığını düşünüyor musunuz da bu maddeleri bugün Meclis gündemine getiriyorsunuz? Tabii, bunu da bir kez daha sizleri düşünmeye davet edecek şekilde hatırlatmak istiyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, ben, kanunun 21’inci maddesi, yani organize sanayi bölgeleriyle ilgili olan maddeye yönelik olarak söz almış bulunuyorum, bu konuda verdiğimiz önergeye yönelik olarak söz almış bulunuyorum. Az önce Sayın Hatip zaten bu maddenin Anayasa’nın 46’ncı maddesine aykırılığı konusunda görüş bildirdi, Cumhuriyet Halk Partisi adına Grup Başkan Vekilimiz de görüşünü bildirdi. O nedenle, ben, konuya biraz daha farklı bir perspektiften bakarak organize sanayi bölgelerinin şu an içinde bulunduğu sorunlara dikkatinizi çekmek istiyorum.

Hiç şüphesiz organize sanayi bölgeleri ekonomimizin can suyudur, çok önemli bir istihdam yaratır organize sanayi bölgeleri ancak maalesef AKP döneminde artan girdi ve enerji fiyatları, yüksek vergiler, bürokratik engeller ve altyapı eksiklikleri sanayiciyi bıktırmış durumdadır değerli milletvekilleri. Türkiye’de sanayi âdeta ucuz ara malı ithalatına teslim olmuş durumdadır. Kendi yağıyla kavrulmaya çalışan OSB’lerin yaşadığı sorunların daha iyi anlaşılması için size bir örnek vermek istiyorum ve bu örnek, hemen yanı başımızda, Meclise 60-70 kilometre uzakta olan bir organize sanayi bölgesinin yaşadığı sorunla ilgilidir, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olan bir ülkenin başkentinde yaşanan bir sorunla ilgilidir. Eğer başkentte böyle sorunlar yaşanıyorsa artık diğer illerde ne tip sorunlar yaşanıldığı konusundaki takdirleri sizlere bırakıyorum. Ankara’nın yanı başında faaliyet gösteren Başkent OSB, Ankara Sanayi Odası 2. OSB, Anadolu OSB, Madenî Dökümcüler İhtisas OSB’nin bağlantı yolları hâlen bitirilmemiştir. Bu OSB’lerimizde arıtma tesisi bulunmamaktadır. Bir OSB’nin tek başına arıtma tesisi kurması hiç şüphesiz büyük bir maliyet gerektirmektedir. OSB’lerimizin ortak arıtma tesisi kurması için gereken bağlantı kolektörleri yoktur. Daha vahimi, saydığım bu sanayi bölgelerimizde şebeke suyu mevcut değildir.

Buradan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanına da seslenmek istiyorum: Sayın Gökçek, lütfen, artık, kürtajla, sanatçılarla uğraşmayı bıraksın, Ankara’nın asli sorunlarına değinsin.

Ancak geçen hafta Ankara’da yaşanan vahim göçük olayıyla ilgili olarak kendisi bizlere bir eleştiri yapmıştır ve eleştiriyi yaparken bizlere “geri zekâlı” gibi bir sıfat yakıştırmıştır. Tabii, her söz sahibine aittir ve ben böylesine bir üslubun bir devlet temsilcisine yakışmadığını düşünüyorum. Onun için kendisine aynı dille cevap vermeyi uygun bulmuyorum ancak Sayın Gökçek’i tekrar OSB’lerin sorunlarına eğilmeye davet ediyorum.

Şimdi kendisi belki şunu söyleyecektir: “Biz OSB’lerle ilgili bir protokol imzaladık.” Ancak, maalesef, bu protokolü imzalamanın üzerinden bir yıl kadar bir süre geçmiştir ama bu bir yıllık süre içerisinde herhangi bir gelişme olmamıştır değerli milletvekilleri.

Şimdi size bir örnek daha vermek istiyorum fakat sürem çok daraldı, hemen hızlıca Polatlı OSB’de yaşanan bir sorundan bahsetmek istiyorum: Polatlı OSB mücavir alan dışındayken EPDK ile doğal gaz anlaşması imzalıyor. İlerleyen tarihlerde OSB’nin bulunduğu bölge belediye mücavir alanı içine dâhil ediliyor.

İsmim nedeniyle bir on saniye zaman istiyorum sizden, ismimle ilgili açıklama yaptım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Vermez, vermez. Sen git oraya anlat, bitir oraya anlat. Vermez.

BAŞKAN – Buyurun efendim, bitirin.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Teşekkür ederim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanım vaz mı geçtiniz yoksa?

BAŞKAN – Süreniz tamam Sayın Nazlıaka, çok teşekkür ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sistem müsaade etmiyor.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum…

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Size bir konuyu anlatacaktım ama bir on saniye bile… (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkan verdi ama sistem müsaade etmedi.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 21’inci madde kabul edilmiştir.

Bu şekilde birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Sayın milletvekilleri, şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 22 ile 42’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili.

Sayın Kurt, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bir dakika Kazım Bey, bir dakika… Başlamayın.

Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

Beyler, lütfen Hatibi dinleyelim, sessiz olalım, lütfen…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Kazım Ağabey, bekle.

KAZIM KURT (Devamla) – Evet, bekliyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, süreyi durdurun, biraz bekleyelim.

BAŞKAN – Tamam, beklesin de başlatalım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bekleyelim, arkadaşlar çıksınlar, evlerine gitsinler. Biz devam ederiz, onlar çıksın.

BAŞKAN – Sakin olun, sakin olun…

Sayın Kurt, buyurun efendim.

KAZIM KURT (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

İkinci bölümle ilgili söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlarımız dinlerlerse, ne yaptığımızı, neyi, nasıl yanlış yaptığımızı ortaya koymaya çalışacağım.

Bir kere, torba yasa temel yasa olarak görüşülür mü, görüşülmez mi; bunu İç Tüzük’e bakınca hepimizin çok net bir biçimde görmesi lazım. Ama nedendir bu acele? Bu yasayla 32 tane yasada değişiklik yapıyoruz ve 32 tane değişik yasada yaptığımız bu değişikliği temel yasa olarak Mecliste tartışıyoruz; bu, İç Tüzük’e aykırı bir uygulamadır, Meclis Başkanlığının bu konuda biraz daha dikkatli olması gerekir. Üstelik, şu anda değiştirmekte olduğumuz bu 32 adet yasanın 23 tanesi AKP döneminde yapılmış yasadır.

Yani yanlış yasa yapmışsınız, yanlış uygulamalar yapmışsınız ve bu yanlışlıkları şimdi torba yasayla gidermeye çalışıyoruz.

Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; bu bölümdeki yasa maddelerinin pek çoğu değişik konularla ilgili olmakla beraber, bundan sonrakilerin ciddi bir kısmı üniversite ve Seçme Yerleştirme Merkeziyle ilgili bir değerlendirme yapılması gerektiğini ortaya koyuyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de şimdiye kadar üniversite sınavlarında ya da kamunun el attığı diğer sınavlarda çok büyük bir sıkıntı yaşanmamıştı ama ne yazık ki bu dönemde bu ciddi bir sıkıntı hâline geldi. Şimdi, bu 22’nci maddeden itibaren başladığımız uygulamaları tek tek değerlendirmeye çalışacağım.

Bir kere, elektrik dağıtım şirketleri ile elektrik üretim şirketlerinin denetlenmesi konusunda farklı uygulamalar getirmekteyiz. Bu, yasanın kendi içinde çelişkisini ortaya koyuyor. 22’nci maddede elektrik dağıtım tesislerinin iyileştirilmesi, güçlendirilmesi, genişletilmesi ve bunların denetlenmesiyle ilgili çalışmayı yapma yetkisini farklı yere veriyoruz, 29’uncu maddede ise farklı yere veriyoruz. Bu çelişkiyi gidermenin yolu nedir, bunu değerlendirmek lazım. Enerji Piyasası Denetleme Kurulu denetleyemiyor da Bakanlık mı denetleyecek ya da Bakanlık, bu piyasayı denetlerken yeni bir şirket kurmak suretiyle bunu da mı özelleştirecek? Bu tartışmayı bu bölümde yapmamız gerekiyor. Türkiye'nin tüm çelişkilerini aynı yasada, aynı torbada toplayabilmek, bayağı, oldukça büyük bir maharet diye değerlendiriyorum.

Yine, bu bölümde, Başkent Doğalgazla ilgili belki yarın arkadaşımız daha ayrıntılı bir açıklama yapacak ama onunla ilgili eksik kalan bölümleri de buraya getirip koymuşsunuz.

Özellikle son dönemlerde ekonominin iyi idare edilememesinden dolayı 4325 ve 5084 sayılı yasalarla arazi tahsis edilen yatırımcıların bu işleri yarım bırakmasından kaynaklanan bir ciddi sıkıntı bu yasayla giderilmeye çalışılıyor amma bu doğru ve uygulanabilir bir mantıkla çözülemediği için sizin şimdiye kadar uyguladığınız teşvik politikalarının ne kadar yanlış olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.

Özellikle teşviklerin ve uygulanma sisteminin doğru olmamasından kaynaklanan yatırım yanlışlıkları Türkiye’yi ciddi anlamda millî servet kaybına ve istihdam kaybına uğratmıştır. Bunu toparlamak, bunu toparlamanın formülünü bulmak sadece bugün buraya getirdiğiniz yasayla mümkün olmaz çünkü burada bazı yatırımcıları, tekrar kendilerini görevlendirmek suretiyle kurtarma, kollama çalışması hissediliyor. Bunun da sayısı yüz elli civarında bir firmadır ki bu firmaların kim olduğu, kimler olduğu Komisyonda da sorduğumuz hâlde tam anlamıyla yanıtlanamamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu yasada, devamında yargı hizmetlerini hızlandırma adına bazı uygulamalar getirilmek istenmekte ve Borçlar Kanunu’nun bazı maddelerinin uygulanmaması gibi bir düzenleme yapılmaktadır. Oysa yargı hizmetlerinin hızlandırılmasıyla değil, İktidarınız yargı hizmetlerinin ortadan kaldırılmasıyla meşgul. Türkiye’de yüzlerce adliye kapatılmış ve bu kapatılan adliyelerde yargı hizmetlerinin hızlandırılma ihtimali ortadan kalkmıştır. Bunlar içerisinde Eskişehir’de de, bizim seçim bölgemizde de üç tane adliye kapatılmaktadır ve bu kapatılan üç adliyenin hizmet ettiği kişi sayısı 35 bin civarındadır.

Sayın milletvekilleri, bu yasada esas değerlendirmeye tabi tutmamız gereken bazı yeni uygulamalar var. Bunlardan bir tanesi 36’ncı maddede. Organize sanayi bölgelerinde özel mesleki ve teknik okullar kurulmasına imkân sağlayan bir uygulama ve bu imkân bazı özelleştirmelerle düzgün işlemeyen eğitim sisteminin çok daha farklı bir noktaya gitmesine neden olacaktır. Ama  gerçek anlamıyla bir ara eleman yetiştirmesinin formülünü sağlar mı? Net olarak değerlendirme şansı söz konusu değil.

Yine, bu bölümde ÖSYM’nin ciddi anlamda değerlendirilmesi ve izlenmesi gerektiği kanaatindeyim çünkü Türkiye’deki sınav güvenliği ihlal edilmiştir. Bu sınav güvenliğini sağlayamayan ÖSYM, şimdi bir de şirket kurmak suretiyle bu sınavı o özel şirketine yaptırmak gibi bir çaba içerisinde olacak ve bu uygulamayı burada göreceğiz.

Şimdi, eğer biz bunu engelleme şansını yakalayamaz isek sınav güvenliği konusunda hiç kimsenin garantisinin olmayacağı kesin olarak ortaya çıkmaktadır.

Yine, bu konuda belki de tüm yasalarda bir istisna getirmeye çalıştığımız ve alışkanlık hâline getirdiğimiz Kamu İhale Kurumunun yeni bir istisnası daha ortadadır. Sınavla ilgili bu şirketin yapacağı işlemlerin tamamı Kamu İhale Kanunu’ndan muaf olacaktır ve üstelik her yasada işi biraz daha azalan Kamu İhale Kurumunun başkan yardımcısı sayısı da 3’ten 4’e çıkarılmaktadır. Böyle bir garip uygulamayla da karşı karşıyayız.

Yine her dönemde ve her yasada gerçekleştirmeye çalıştığınız Sayıştay denetiminden kaçma işi bu bölümde de ciddi anlamda gündeme gelmektedir. Sayıştayın idareyi denetleme ihtimalini de ortadan kaldıracak uygulamaları yeniden gündeme getiriyor ve uygulamaları düzenlemeye çalışıyorsunuz.

Biz, bu yasada sadece adli sicil belgelerinin alınmasındaki ödemelerin ortadan kaldırılması noktasında doğru bir yaklaşım olduğunu değerlendiriyoruz ve yine Türkiye’deki sınav sistemiyle ilgili, bu en son polis akademisindeki sınavlarla ilgili de sorulan soruların tekrar gündeme getirilerek değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyorum.

Bu bölümdeki maddelerin değerlendirmesini arkadaşlarımız yapacak, gerçekleştirecek ve biz de bu değerlendirmeyi hep birlikte yapmış olacağız diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.

Gruplar adına ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.

Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı kanun teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde, tabii özellikle ikinci bölümde, 20 çeşit maddede çok önemli konular yer almakla birlikte bu on dakikalık süre içerisinde özellikle önem atfettiğim hususlara vurgu yapacağım ve diğer maddeler üzerinde arkadaşlarımız daha ayrıntılı görüşlerimizi dile getirecekler.

Bu kanun teklifinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yapılması gereken elektrik donatım şirketlerinin denetim yetkisi Enerji Bakanlığına devredilmektedir. Bakanlığın bu denetimi ihtisas sahibi kurum ve kuruluşlara yetki devri suretiyle yetkilendireceği denetim şirketlerine hizmet almak suretiyle yaptırabileceği gibi ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşlarına da yaptırabilecektir. Elektrik Piyasasının düzenleme ve denetleme görevi kanunla şu an yürürlükte olan mevzuata göre EPDK’ya verilmiştir. O nedenle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun denetim bakımından güçlendirilmesi ve etkinleştirilmesi daha doğru olurdu fakat tam aksine asıl denetim yapması gereken kurumun denetim yetkisi elinden alınmaktadır. Bu kesinlikle yanlış bir düzenlemedir. Elektrik dağıtımının özelleştirilmesi Elektrik Piyasası Kanunu’nda öngörülen ucuzluğu getirmemiştir aksine elektrik tarifeleri, hizmet bedelleri ve diğer düzenlemelerle pahalılık getirmiş tüketiciden dağıtım şirketlerine mali kaynak aktarmanın âdeta yasal kılıfını oluşturmuştur. Tüketici tarifeleri 2008-2011 yılları arasında mesken abonelerinde yüzde 91, kalkınmada öncelikli illerdeki mesken abonelerinde yüzde 104 oranında, tarımsal sulama ve alçak gerilim sanayi abonelerinde yüzde 85 oranında artmıştır. Elektrik özelleştirme stratejisinin uygulanmaya başlandığı Aralık 2007’den 2011’e kadar olan dönemde dağıtım hizmet bedeline yüzde 142, perakende hizmet bedeline yüzde 155, kamunun elindeki iletim hizmet bedeline yüzde 124 zam yapılmıştır. Bu dönemde enflasyon yüzde 34 artarken dağıtım şirketleri enflasyonun yaklaşık 4 katı oranında zamlı tahsilat yapmıştır.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu elektrik kesme bağlama bedelini her yılın eylül ayı elektrik piyasası endeksi veya elektrik piyasası endeksi yoksa tüketici fiyatları endeksi değişim oranlarını göz önüne alarak belirlemek zorundadır. Ancak 2010 yılında enflasyon yüzde 6 olarak gerçekleşirken elektrik kesme, bağlama bedeli 2011 yılı için EPDK tarafından yüzde 68 artırılarak tüketicilerden fazladan 55 milyon lira elektrik şirketlerine aktarılmıştır.

2010 yılı sonuna kadar 12,5 lira olan sayaç sökme ve takma bedeli 2011’de 37 liraya çıkartılarak dağıtım şirketlerine büyük bir kazanç sağlanmıştır. Dağıtım şirketleri 2011 yılı için sayaç sökme ve takma bedellerini âdeta bir yaptırım aracı gibi kullanmış ve bir anlamda, abone sayacının değişimine vatandaşları rıza göstermeye zorunlu bırakmıştır.

Elektrik dağıtım şirketlerince 2010 yılında 7 milyon 800 bin aboneden 102 milyon lira elektrik kesme-bağlama bedeli alınmıştır. Elektrik dağıtım şirketlerince 2011 yılı ve 2012 Mayıs ayı itibarıyla sökülen toplam sayaç sayısı 2 milyon 317 bin adettir. Bu sayaçların yerine yeni sayaçların takılma bedeli olarak elektrik abonelerinden 102 milyon lira tahsil edilmiştir.

Dağıtım sistemindeki kayıp kaçak oranı 2009 yılında Almanya’da yüzde 5, Türkiye’de yüzde 15 olarak gerçekleşmiştir. Kayıp kaçak oranının azaltılması elektrik özelleştirmelerine gerekçe olarak gösterilmiştir ancak özelleştirmeler sonucunda elektrikteki kayıp kaçak oranı düşmemiş aksine artmıştır. Elektrik kayıp kaçak oranı 2010 yılında yüzde 14,7’dir. 2011 yılında ise iletim kaybı yüzde 2, kayıp kaçak oranı yüzde 16’dır. 2011 dağıtım kayıp kaçak miktarı ise yaklaşık 28 milyon megavat saattir. 2011 yılındaki kayıp kaçak bedeli olarak tüketicilerden fazladan -lütfen dikkat buyurun- 3 milyar 300 milyon lira tahsilat yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifine bakınca “Deveye boynun eğri” demişler, deve de “nerem doğru ki.” diye cevap vermiş. Bu düzenlemelere doğru diyebilen bir arkadaşımız var mıdır, doğrusu merak ediyorum. Hakikaten bu maddelerin pek çoğu da savunması oldukça zor düzenlemelerdir.

Devlet engellilerin yeteneği ve potansiyeli doğrultusunda gelişmelerini, eşit fırsatlara sahip olmalarını güvence altına almak, onların ekonomik ve sosyal refahını sağlamak zorundadır. Oysa Türkiye’de yaklaşık 8,5 milyon engelli vatandaşımız eğitimden sağlığa, istihdamdan ulaşıma kadar her alanda çok sayıda sorun yaşamaktadır. Engelli vatandaşlarımızla ilgili en son çalışma Milliyetçi Hareket Partisi Hükûmeti döneminde Türkiye Özürlüler Araştırması 2002’yle yapılmıştır. Zamanın Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 2002 yılında yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması 2002 de ülkemizdeki engellerin sayısal durumu tespit edilmiştir. Bu araştırmanın sonuçlarına göre ülkemizde 8 milyon 432 bin engelli vatandaşımız engelli olarak yaşamını sürdürmektedir. Bunun genel nüfusa oranı yüzde 12,29’dur. Engellilerin yüzde 36’sı okuma yazma bilmemekte, yüzde 77’si de iş gücüne dâhil değildir.

Devlet Personel Başkanlığı Ağustos 2011 verilerine göre kamuda istihdam edilen engelli vatandaşlarımızın sayısı 21 bin kişidir, açık bulunan engelli kadrosu ise 23.300 kişidir. En son kanun hükmünde kararnamelerle kurulan bakanlıklardaki boş engelli kadrosu da bu rakamlara dâhil değildir. Dolayısıyla, kamudaki boş engelli kadro sayısı çok daha fazladır. Yine, 2011 yılı eylül ayı sonu itibarıyla özürlü kontenjan açığı bulunan özel sektör iş yeri sayısı 4.272’dir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı 16 Aralık 2011 tarihinde yaptığı açıklamada Özürlü Memur Seçme Sınavı sonucuna göre 20 bin engellinin işe yerleştirileceğini söylerken aynı Bakanlığın Müsteşarı 27 Nisan 2012 tarihinde Özürlü Memur Seçme Sınavı sonucuna göre 7 bin engellinin işe yerleştirileceğini ifade etmiştir. Sayın Bakan 20 bin diyor, Müsteşar 7 bin olarak ifade ediyor. Yine, Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik ise 4 Nisan 2012 tarihinde Meclis Genel Kurulunda yaptığı açıklamada 3.512 engellinin özürlü sınavıyla, ÖMSS sınavıyla işe yerleştirileceğini açıklamıştır. Dolayısıyla her yetkili, her Bakan kendi kafasına göre açıklama yapmaktadır. Buradan Hükûmete ve yetkili, sorumlu bakanlara sesleniyorum. Lütfen engelli vatandaşlara verdiğimiz sözü tutunuz ve 20 bin engelliyi işe yerleştiriniz.

Bu teklifin 32’nci maddesiyle engellilerin erişebilirliği konusunda yapılacak çalışmalara ilişkin 5378 sayılı Kanun’la öngörülen yedi yıllık süre 7 Temmuz 2012 tarihinde dolacağından bir yıl uzatılarak sekiz yıla çıkarılmaktadır. 5378 sayılı Kanun’un geçici 2’nci ve geçici 3’üncü maddeleriyle engellilerin çevresel ve toplu ulaşımıyla ilgili düzenlemeleri yapmak için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …kamu kurumları ve belediyelere yedi yıl süre verilmiştir. Ancak bu süre içinde kamu kurumları ve belediyeler üzerlerine düşen görevleri yapmamışlardır.

Devamını inşallah madde üzerinde görüşmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Başka söz talebi? Yok.

Şahıslar adına söz talebi? Yok.

Soru-cevap? Yok.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.13

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.16

BAŞKAN : Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER : Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)

_____0_____

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere, alınan karar gereğince  28 Haziran 2012 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                       Kapanma Saati: 01.17

 



(X)  302 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.