TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

94’üncü Birleşim

12 Nisan 2012 Perşembe

                                                                                                            

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar’ın, Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Muş’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Çukurova Üniversitesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, günlerdir Türkiye Büyük Millet Meclisinde ana sorunların ötelendiğine ilişkin açıklaması

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya Kürecik’teki üssün ABD üssü olduğunun anlaşıldığına ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Hükûmet üyelerinin üniversite hocalarına, bilim insanlarına karşı tutumlarına ilişkin açıklaması

5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, şehit olan Astsubay Osman Can Türkgöl’ün cenaze töreninde yaşananlara ilişkin açıklaması

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Sağlık Bakanlığında yapılan tayinler sonucu bir çalışanın intihar etmesine ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, yer fıstığı üreticilerinin yaşadığı sıkıntıların, Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/240)

2.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 19 milletvekilinin, Hatay ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)

3.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, yaylacılıkla ilgili sıkıntıların, mevzuat ve uygulamalardan dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)

 

B) Çeşitli İşler

1.- Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Bangladeş Başbakanı Sheikh Hasina ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı 198)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Bakanlığına ve Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Adalet ve Kalkınma Partisine ve Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Malatya-Kürecik’te kurulan füze kalkanına ve ABD askerlerinin konuşlandırılmasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/4766)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/4841)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarda koruma güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı  (7/4842)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlara hizmet sağlayan taşeron firmalara ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/5009)

5.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın, AB’ye katılım öncesi süreçte STK’ların güçlendirilmesi adlı hibe programı kapsamında yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/5011)

6.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın, Merkezi Finans ve İhale Birimi tarafından sözleşmeye bağlanan hibelerin belediyelere dağılımına ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/5012)

7.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri ve TBMM Başkanının Diyarbakır ziyaretinde İçkale’yi programa dahil etmemelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/5065)

8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Van’daki deprem konutlarının yapımını üstlenen firmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5131)

9.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında şehit yakınları ve malûller için ayrılan kadrolara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5227)

10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda emekliliğe ayrılan ve ayrılacak personele ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5393)

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık’ta bulunan engelli kadrolarına atama yapılmamasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5394)

12.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, tutuklu milletvekillerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/5703)

13.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın 12 Eylül 1980 askeri darbesini gerçekleştirenlerin davasına TBMM’nin de müdahil olmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/5883)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

12 Nisan 2012 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Sağlık Günü münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar’a aittir.

Buyurunuz Sayın Kaçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar’ın, Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Dünya Sağlık Haftası münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 7-13 Nisan tarihleri arası Sağlık Haftası olarak kutlanmakta. Bilindiği gibi, sağlık en temel insan haklarından biri. Bütün ülkeler, kendi halklarının sağlıklı olması, refah içerisinde yaşaması ve nesillerin nitelikli ve sağlıklı olması noktasında bir mücadele içerisindeler. Sağlığın insan hayatındaki önemini Büyük Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. /Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” sözü net olarak ortaya koymakta.

Türkiye’de son yıllarda vatandaşımızın nitelikli sağlık hizmeti alması ve sağlık hizmetine kolay ulaşılabilmesi noktasında son derece önemli adımlar atıldı. Daha önce vatandaşlarımız kamu hizmetini dahi devlet ve SSK hastaneleri üzerinden, sağlık hizmetlerini bağlı bulundukları sigortalılık durumuna göre Emekli Sandığı, BAĞ-KUR’lu, SSK’lı ve yeşil kartlı olarak farklı standartlarda alırken, bugün, SSK hastanelerinin devrinin tamamlandığı, SSK’lı, BAĞ-KUR’lu, yeşil kartlı veya Emekli Sandığına bakılmaksızın bütün vatandaşlarımızın birinci sınıf sağlık hizmeti aldığı bir sağlıkta dönüşüm programı yaşandı.

Türkiye yıllardan beri parası olmadığından dolayı hastaların hastanede rehin kalma dönemine yine bu son uygulamalarla son vermiştir. Artık, yeşil kartlı hastalarımızın dahi yoğun bakım ve acil durumlarda istedikleri özel hastanelerde hizmet almalarının önü açılmıştır. Diğer yandan, 112 acil hizmetlerin yaygınlaştırılması, evde sağlık hizmeti verilmesi, bütün vatandaşlarımıza hekim seçme hakkı, ilaç fiyatlarının ucuzlaması ve vatandaşlarımızın ilaçlarını istedikleri eczanelerden alıyor olması bu anlamda yapılan en önemli değişikliklerdendir. Elbette ki bu güzel çalışmalar vatandaşımız tarafından da takdir edilmiş ve yapılan araştırmalarda da sağlıkta 2003 yılında yüzde 39,5 olan sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı, 2010 yılı itibarıyla yüzde 73,1’e yükselmiştir.

Değerli arkadaşlar, gerek Dünya Sağlık Örgütünün ve gerekse de uluslararası kuruluşların bir ülkenin sağlık hizmetiyle ilgili temel referans olarak kabul ettiği ilerleme, o ülkenin temel sağlık hizmetleri göstergelerindeki iyileşmelerdir. Türkiye, aşılama oranı itibarıyla, şu anda yüzde 97 oranıyla Avrupa Birliği ortalaması olan yüzde 94’ün üzerindedir. Yine Türkiye, bebek ölüm hızı itibarıyla, 2003 yılında binde 28’lerde iken Dünya Sağlık Örgütünün, OECD ülkelerinin otuz beş yılda almış olduğu mesafeyi dokuz yıl gibi bir zamanda alarak bugün itibarıyla binde 9’a indirmiştir. Anne ölüm hızındaki azalmalara baktığınız zaman, yine buna paralel olarak azalmaları net olarak görme imkânına sahibiz.

Tabii ki bu hizmetlerin bu noktada verilmesinde en önemli paylardan biri de hiç şüphesiz sağlık çalışanlarının. Ben, bu vesileyle, 75 milyon insanımıza gece gündüz demeden büyük bir fedakârlık örneği sergileyen bütün sağlık çalışanlarına da milletimiz adına şükranlarımızı sunmayı bir borç biliyorum.

Değerli arkadaşlar, -dün- 11 Nisan, milletvekili olduğum Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümü. Şanlıurfa, bir tarih kenti, bir medeniyet kenti ve dünya tarihinin yeniden yazıldığı önemli bir kent. Aynı zamanda, üç dinin dedesi olarak kabul ettiğimiz Hazreti İbrahim’in doğduğu topraklar, Hazreti Eyyub’un, Hazreti Şuayb’ın ve birçok peygamberin yaşadığı, aynı zamanda peygamberler şehri. Bu medeniyet kenti, bu kadim kent, bu tarih kenti, bundan doksan iki yıl önce “on ikiler” olarak bilinen, Şanlıurfa’nın kanaat önderleri öncülüğünde bir kurtuluş mücadelesi verdi ve 11 Nisan da bu kurtuluş mücadelesinde zafere ulaştığı gün. Ben, bu kurtuluş mücadelesinde, başta şehitlerimiz olmak üzere bu mücadelede yer alan ecdadımızı saygıyla, minnetle yâd ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaçar.

Gündem dışı ikinci söz, Muş’un sorunları hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Demir Çelik’e aittir.(BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Çelik.

2.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Muş’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muş’un sorunlarına ilişkin söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Muş ilimiz 8.200 kilometrekarelik yüz ölçümü, 420 bin civarındaki nüfusuyla bir tarım ve hayvancılık kenti. Muş, Türkiye'nin 3’üncü büyük ovasına sahip olmasının yanı sıra, Malazgirt ve Bulanık ovalarıyla birleştirildiğinde, Muş ölçeğinde onlarca ilin tarım ihtiyacını karşılayabilme potansiyeline sahipken, gayrisafi millî hasılada kişi başına düşen payda 81 ilimizin içinde en sonuncu sıraya oturmuş bulunmaktadır.

Yıllardır, özellikle 2000’li yıllardan bu yana uygulanan yanlış politikalarla hayvancılığını tüketen, tarımını tüketen bir il konumuna gelen Muş ilimiz, 2011-2012 kış şartlarının çetin ve zor geçiyor olmasından kaynaklı ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Bir yanıyla tek sanayi kurumu olan şeker pancarına kota uygulanıyor olması, buna rağmen, zamanında organize toplama faaliyetinde bulunamayan bu şirketin ya da bu kurumun sayesinde 100 bin ton civarında şeker pancarı şu anda toprak altında çürümeye terk edilmiştir.

Keza, zor kış şartlarında hayvancılıkla uğraşan birçok insanımız yemini, yem bitkilerini, samanını, otunu tüketmiş; onları ya bulamamakta ya da çok fahiş fiyatlarla alabilmekte ve bu anlamıyla da tefecilerin avuçlarının içerisine düşmüş bulunmaktadır.

Keza, 2011 üretim faaliyeti içerisinde bulunan yaklaşık 12 bin çiftçimizin tarım desteğinden faydalanması gerekirken, yaklaşık 4 bin çiftçimiz sudan sebeplerle bu destekten mahrum bırakılmış, onlar da tefecilere ve tefecilerin yanı sıra kendi kaderleriyle baş başa bırakılmıştır.

26 Mart 2012’de Malazgirt’imizin, Bulanık’ımızın, Rüstemgedik ve Sultanlı köyleri merkezinde gerçekleşen 5 şiddetindeki deprem sonrasında yüzlerce ev, onlarca okul ve cami ciddi düzeyde hasar görmüş, hasara maruz kalan vatandaşlar yatılı okullara yerleştirilmiş ya da merkeze kiraya çıkmış bulunmaktadırlar. Bir an evvel bunların kendi konutlarına kavuşturulması yönünde bir duyarlılık, maalesef, olması gerekirken, gerçekleştirilmiş değildir.

Çetin geçen kış şartlarına rağmen, başlayan yağmur ve yükselen ısı neticesinde kar hızla eriyor. Eriyen kar, başta Murat Nehri olmak üzere, Karasu’nun taşkınına, seline sebebiyet vermektedir. Dört gündür Karasu’nun taşması neticesi de Hasköy ilçemizin köyleri Düzkışla ve Sungu köyleri başta olmak üzere birçok köyün arazisi, hane halkları sular altındadır.

Keza, Malazgirt’in Konakkuran, Bulanık’ın Rüstemgedik, Yoncalı, Karaağıl beldeleriyle bu beldelere bağlı köyler, Varto’nun İskender, Goşkar, Hoşan, Üstükıran, Mengel ve Baskan çaylarının taşmış olmasından kaynaklı çok ciddi sorun ve sıkıntılar halkımızı beklemektedir. Bu sıkıntılar göz önünde bulundurulmalıdır.

Muş, ihtiva ettiği tarıma dayalı ekonomisiyle onlarca ili besleyebilecek potansiyele sahipken, Ekonomi Bakanlığının uyguladığı Teşvik Yasası’ndan azamî ölçüde yararlanabilme fırsatı verilmelidir. Çünkü, o ovalarda sanayi mamulü tütününden şekerpancarına, oradan yem bitkilerine, yoncaya, tahıla ve tarıma dayalı her türlü ürünün yetişebilme olanakları ve o uygunlukta bir iklime sahipken bundan mahrum kalmak ya da ilde ve ilçede yaşayanların mahrum bırakılması anlaşılmazdır.

Aynı şekilde, bu zor kış şartlarında karla mücadelede kaderiyle baş başa bırakılan belediyelerin yüksek maliyeti karşılanmış değildir. Bu yüksek maliyetin yanı sıra, başlayacak olan sel riskine karşı tedbir almak zorunda kalan belediyelerimiz, personelinin ücretini ödeyemez durumdayken, İŞKUR’dan buralara istihdam amaçlı çalışanın sevk edilmesi yönlü bir duyarlılık maalesef vilayetten sağlanmış değildir.

Bütün bunları dikkate alan bir uygulamayla Muş’un sorunlarının giderileceğine olan umudumla hepinizi bir kez daha saygıyla selamlayarak hoşça kalın diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

Gündem dışı üçüncü söz, Çukurova Üniversitesinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ali Demirçalı’ya aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Demirçalı.

3.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Çukurova Üniversitesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

ALİ DEMİRÇALI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Adana’da kurulan Bilim ve Teknoloji Üniversitesine tahsis edilen arazi hakkında konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, yeni kurulan Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Adana ilimizde büyük sevinç yaratmıştır. Ancak dünyada örneği görülmeyen, akademik altyapısı ve fizibilitesi yapılmadan açılan üniversitelerin yaşadığı sorunları yeni açılan üniversitemiz çok fazlasıyla bugünlerde yaşamaktadır. 1970 yılında o dönemin yetkilileri tarafından Çukurova Üniversitesine tahsis edilen ve bugün gururla izlediğimiz ülkemizin en ileri ziraat fakültesi söz konusu arazi üzerinde dünyanın gıpta ile baktığı, son otuz yılda büyük emekler ile hazırlanmış Turunçgil Gen Kaynakları Merkezindeki 903 turunçgil cins, tür, çeşit, tip ve akrabaları bulunan alan bir günde idari bir kararla Çukurova Üniversitesinin izni ve rızası alınmadan yeni üniversiteye verilmiştir. Yeni üniversite için özensiz, plansız ve duyarsız yapılan arazi tespiti, Çukurova Üniversitesi yerleşkesinde bulunan ve hâlen yoğun bilimsel araştırma yapılan 1.700 dekarlık alanın Adana Bilim ve  Teknoloji Üniversitesine verilmesi ile iki üniversitemiz karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Güvenlik kuvvetlerinin öğretim üyelerine yönelik tavrı -basından da izlediğim kadarıyla- tatsız olaylara neden olmuştur.

Bu alanda 142 adet doçentlik, doktora, yüksek lisans ve lisans tezi gerçekleştirilmiş. Büyük bir kısmı uluslararası olmak üzere 307 adet yayın yapılmıştır. Daha önce de birinci sınıf mutlak sulu tarım arazileri olarak bilinen 386 çeşidinin bulunduğu zeytin gen bahçesi ve pamuk araştırma alanları aynı şekilde üniversiteden alınmış veya alınmak istenmektedir. İklimin sınırlaması nedeniyle ülke yönetiminin çok büyük bir kısmı Doğu Akdeniz Bölgesi’nde gerçekleşen turunçgillerin sorunlarının da bu bölgede çözülmesi gerekmektedir ve yine iklimsel sınırlama nedeniyle gen bahçelerinin de bu bölgede muhafaza edilmesi ve zenginleştirilmesi, turunçgil endüstrisinin geleceği için büyük önem arz etmektedir.

Bu nedenlerden dolayı, bölgenin ileride ihtiyacını karşılayacak olan, genetik materyallerini karşılayacak gen merkezine ihtiyacı vardır ve bu korunmalıdır. Tarım arazisi üzerine Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kurulması ile bu şekilde anılması hoş olmamış ve gelişmesine zarar vereceğinden korkarım. Bir üniversitenin yanı başına yeni bir üniversitenin açılmasının dünyada görülmüş örneği bulunmamaktadır.

Çukurova Üniversitesinin görüşü alınmadan, yerleşim yerini bedavaya getirmek amacıyla hızla arazi tespitinin yapılması talihsiz olmuştur. Durum böyleyken görevi yeşil alanların toprak değerlerini ve tarım alanlarını korumak olan Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekilinin tarım arazisinin imara açılmasına imza atmış olması bir yerel yönetim zafiyetidir.

Kanunlarımızı yapma ve korumakla görevli bakanlıklarımızın 5403 sayılı Yasa’yla mutlak korumaya alınmış tarım topraklarının imarlı arsaya dönüştürmüş olması ise devlet adamı sorumluluğuyla bağdaşmamaktadır. Yerleşke alanının tahsisine imza atan Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili, tahsis yeri için imar ve şehirleşme açısından ne gibi menfaatler görmüştür? Bu konuda Adana’nın dinamosu olan üniversitenin görüşü ve rızasının alınması düşünülmez miydi? Bu, hangi gerekçeyle göz ardı edildi?

Tahsis alanına imza atan Millî Eğitim Bakanlığı, iç içe yerleşke yaratmada eğitim açısından ne gibi yararlar görmüştür? Yine tahsiste imzası bulunan Maliye Bakanlığı yetkililerinin gönülleri, tarım alanını imara açmaya, gen araştırma alanlarını yok etmeye nasıl razı olmuştur? Yetkililerin bizlere ve tüm Adana kamuoyuna bu yasa dışı tahsisin nedenlerini açıklamasını bekliyoruz. Tarım Bakanlığının da konuyla ilgili bir araştırma yapmasının yerinde olacağı kanaatindeyim.

Unutmayalım ki bir değer yok edilerek yeni değerler oluşturulamaz. Ülkemiz değerlerine, toprak varlıklarımıza ve gen araştırma çalışmalarımıza sahip çıkalım. Adana’ya yakışır bir yerleşke yaratılması konusunda ilgili bakanlarımızı ve yerel yöneticilerimizi göreve çağırıyor, siz değerli arkadaşlarımın desteklerinizi esirgemeyeceğinizi umuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Demirçalı.

İç Tüzük 60’a göre, sisteme girmiş milletvekili arkadaşlarıma söz vereceğim.

Sayın Gök, buyurunuz.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti İbrahim’in yaşadığı kutlu bir belde, hayatını milletine adamış, birçok aksiyon adamlarına kucak açmış seçkin bir şehir, komşusu açken tok yatmayı kendine zül addeden insanların yaşadığı kahramanlar şehri Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun doksan ikinci yıldönümü olarak kutlanan 11 Nisan, millî Kurtuluş Savaşı’mıza büyük katkı yapması açısından önemli günlerimizden birisidir.

Bu duygu ve düşüncelerle Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunu kutluyor, yüce Parlamentoyu ve aziz hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Sayın Halaman.

2.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, günlerdir Türkiye Büyük Millet Meclisinde ana sorunların ötelendiğine ilişkin açıklaması

 

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, ben teşekkür ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, günlerdir ana sorunu “soruşturma, araştırma” diyerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin ana maddesini sürekli öteliyor ama memleketimizin her köşesinde, Amasya’da, Şırnak’ta her gün 2 tane asker ölüyor. Ben bunlara Allah rahmet eylesin diyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, dolayısıyla bakanların dikkatini çekmek istiyorum. Ölenlere Allah rahmet eylesin. Sizlere de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Sayın Ağbaba.

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya Kürecik’teki üssün ABD üssü olduğunun anlaşıldığına ilişkin açıklaması

 

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, bugün Radikal gazetesinde Ezgi Başaran bir gerçeği ortaya çıkardı. Onun için Sayın Ezgi Başaran’a teşekkür ediyorum.

Ben, maalesef, altı aydan beri uğraşıyorum bu Kürecik’teki kalkanın ABD üssü olduğunu, ABD kalkanı olduğunu İsrail’i korumaya yönelik ama… Maalesef ne Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle bir bilgi verebildi ne Başbakanlık ne de başka kurum. Ezgi Başaran bugün Amerikan Büyükelçiliğine yazı yazıyor, izin istiyor girmek için. Onlar da çok güzel bir cevap veriyor, diyorlar ki: “Bu üsse, şu anda uygun değil, giremezsiniz.” Burasını Türkiye Büyük Millet Meclisi öğrenemedi, Ezgi Başaran’a teşekkür ediyorum, kutluyorum, orası bir ABD üssü.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ağbaba.

Sayın Tüzel…

4.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Hükûmet üyelerinin üniversite hocalarına, bilim insanlarına karşı tutumlarına ilişkin açıklaması

 

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Son zamanlarda Hükûmet üyelerinin, üniversite hocalarına, bilim insanlarına saldırıları, tehdit etmeleri âdeta âdet oldu. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun Cumhuriyet gazetesi ziyareti sırasında söylediği sözler bunun son örneğiydi. Burada özellikle bilim insanlarını birtakım enerji şirketlerinin harekete geçirdiği gruplar olarak suçluyor ve savcılığa, üniversiteye, YÖK’e şikâyet edeceklerini belirtiyor. Bu, açıktan üniversiteye, bilime bir tehdit ve müdahale, yetkisini kötüye kullanma anlamında.

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı benzer bir girişimde bulunmuştu Onur Hamzaoğlu’yla ilgili, bir araştırma raporu üzerine. Kendisi “şarlatan” diye suçladığı bilim hocası tarafından mahkemeye verildi ve hakaretten ceza aldı. Umarız ki, bu ceza da benzer şekilde bilime müdahale etmek isteyen bütün bakanlara örnek olur diyorum, uyarıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzel.

Sayın Türkoğlu…

5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, şehit olan Astsubay Osman Can Türkgöl’ün cenaze töreninde yaşananlara ilişkin açıklaması

 

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

9 Nisan 2012 günü Amasya’da bir terör saldırısında 1 şehit, 6 yaralımız var idi. O yaralılardan 1’isini 10 Nisan günü kaybettik; o yaralı, şehit olan kardeşimiz Astsubay Osman Can Türkgöl idi. Osman Can Türkgöl’ü dün Osmaniye Düziçi’nde hep beraber defnettik, ebedî istirahatgâhına teslim ettik. Teröre, terörün siyasi uzantılarına ve terörle mücadele etmeyen zihniyete de lanet okudu Osmaniyeli, Düziçili, Osman Can Türkgöl’ün cenazesi münasebetiyle. Eşi intikamının alınmasını istedi, babası mağrur ve dikti, sessizdi ama orada İlyas diye bir kardeşimiz dedi ki: “Devlet, devlet gibi olmalı, adam gibi olmalı, kaçakçılara dünyanın parasını verip şehitlerimize de sadaka gibi para vermemeli.” Bu ifadeleri sizlerle paylaşmak istedim.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Türkoğlu.

Sayın Işık...

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Sağlık Bakanlığında yapılan tayinler sonucu bir çalışanın intihar etmesine ilişkin açıklaması

 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sağlık Bakanlığındaki personel kıyımının sonucu, bugün, tayini çıkan bir çalışan intihar etmiştir. Adli Tıp raporuyla beraber tayinden dolayı hayatına kıydığı kayıt altına alınmıştır. Sağlık Bakanlığındaki bu insanlık dışı çalışan kıyımına son verilmesini bir kez daha sizlerle paylaşıyor, kamuoyunun dikkatine sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, yer fıstığı üreticilerinin yaşadığı sıkıntıların, Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/240)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yerfıstığı üreticilerinin yaşadığı sıkıntıların araştırılması, Hükümetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetin tespiti, bu sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98’inci maddesi, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Gerekçe:

Osmaniye konum olarak önemli bir yere sahip olmakla birlikte, ekonomik anlamda çok önemli bir gelişme kaydedememiştir. Osmaniye yerfıstığı tarımı için uygun iklim ve toprak koşullarına sahip bir konumda yer almaktadır. Bu durum yerfıstığını tarımdan sanayiye ve ticarete kadar Osmaniye'ye has bir ürün haline getirmiştir. Malatya için kayısı, Amasya için elma, Rize için çay, Gaziantep için antepfıstığı, Isparta için gül ne demekse Osmaniye için de fıstık aynı öneme sahiptir. Türkiye'de üretilen yerfıstığının %38,84'ü Osmaniye'de karşılanmasına rağmen, %90'ına yakın kısmı Osmaniye'de pazarlanmaktadır.

Yerfıstığı ihracatı yapan Çin ve Hindistan dünyada ilk iki sırayı paylaşırken Çin'in tek başına toplam ihracatın %46,94'ünü gerçekleştirdiği görülmektedir. Türkiye'nin kabuklu ve kabuksuz yerfıstığı ihracatının yok denecek kadar az olduğu görülmektedir.

2007 yılında Türkiye kabuklu yerfıstığının ithalatının %91'ini, kabuksuz yerfıstığı ithalatının %95'ini Çin'den gerçekleştirmiştir.

Yerfıstığı üreticisinin sorunlarının giderilmesi için, yerfıstığı tohumunun yenilenmesi, yüksek gübre fiyatlarının düşürülmesi, sulama yetersizliği sorununun çözülmesi ve sulama maliyetinin yüksekliği gibi sorunların çözülmesi gerekmektedir.

Yerfıstığı üreticilerinin bir kısmı girdi temini ve işçi ücretlerini karşılamak için kredi almak zorunda kalıyorlar ve aldıkları kredilerin faizinin yüksek olduğunu ifade etmektedirler. Üreticilere verilen kredilerin oranları konusunda destek sağlanmalıdır.

Osmaniye ekonomisinin temeli olan Osmaniye yerfıstığı üreticilerinin ve işletmecilerinin sorunlarının araştırılarak, bu sorunlara çözüm üretilmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

  1) Hasan Hüseyin Türkoğlu                                                             (Osmaniye)

  2) Oktay Vural                                                                            (İzmir)

  3) Mehmet Şandır                                                                        (Mersin)

  4) Enver Erdem                                                                           (Elâzığ)

  5) Necati Özensoy                                                                       (Bursa)

  6) D. Ali Torlak                                                                            (İstanbul)

  7) Tunca Toskay                                                                           (Antalya )

  8) Celal Adan                                                                               (İstanbul)

  9) Erkan Akçay                                                                            (Manisa)

10) Sinan Oğan                                                                               (Iğdır)

11) Muharrem Varlı                                                                         (Adana)

12) Kemalettin Yılmaz                                                                     (Afyonkarahisar)

13) Bülent Belen                                                                            (Tekirdağ)

14) Adnan Şefik Çirkin                                                                    (Hatay)

15) Mesut Dedeoğlu                                                                       (Kahramanmaraş)

16) Alim Işık                                                                                 (Kütahya)

17) Emin Çınar                                                                                (Kastamonu)

18) Mehmet Günal                                                                          (Antalya)

19) Lütfü Türkkan                                                                          (Kocaeli)

20) Ali Öz                                                                                     (Mersin)

21) Özcan Yeniçeri                                                                         (Ankara)

22) Mehmet Erdoğan                                                                      (Muğla)

23) Mustafa Kalaycı                                                                        (Konya)

24) Emin Haluk Ayhan                                                                     (Denizli)

25) Seyfettin Yılmaz                                                                      (Adana)

2.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 19 milletvekilinin, Hatay ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hatay ilinin sorunlarının araştırılması ve alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ‘nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 18/10/2011

Gerekçe:

Hatay, ülkemizin kültürel ve sosyal açıdan en zengin illerimizden birisidir. Doğal güzelliği, tarihsel ve kültürel birikimi, çeşitli etnik kökenden ve dinî inanıştan vatandaşların bir arada huzurla yaşadığı, denizi, yaylası, dağları ile turizm potansiyeli yüksek, engin Amik Ovası’yla her türlü tarıma elverişli bütün bu özellikleriyle şanslı, ama gereken ilgi gösterilmediği için de bir o kadar şanssız bir ilimizdir. Hatay, Suriye ile sınır komşusu olması itibarıyla, Türkiye'nin Orta Doğu'ya açılan kapısıdır.

Üç semavi dinin doğuş, gelişim ve yayılma noktasında bulunan Hatay, dünyanın bilinen ilk kilisesi Sen Pierre ile de inanç turizmi haritasının en önemli noktalarından biridir. Antakya Mozaik Müzesi sergilenen mozaikleriyle dünyanın ikinci büyük müzesidir.

Turizm için gerekli bütün doğal çatıya sahip Hatay, ne yazık ki bu özelliklerinden bilinçsiz politikalar nedeniyle yararlanamamıştır. Sen Pierre Kilisesi'nin Hac merkezi olabilmesi için çalışma yürütmeyen ve yürütmeyi düşünmeyen Kültür Bakanlığı, Hatay'ın tanıtımı için büyük bir fırsatı elinin tersiyle itmiştir.

Hatay'ın sadece turizmi değil, tarım potansiyeli de değerlendirilmemektedir. Ülkemizin gözde ovalarından Amik Ovası, yıllar yılı bitirilmeyen bir sulama projesinin tamamlanmasını, kanaletlerin bitirilmesini beklemektedir. Çiftçimiz, hala kendi imkânları ile toprak bentlerle su sorununu gidermeye çalışmaktadır. Yaş sebze ve meyve, zeytinyağı, pamuk, buğday, narenciye, havuç, maydanoz ve organik tarım gibi katma değeri yüksek ürünlerin üretimi ve ihracatında şansı çok yüksek illerden biri olmasına rağmen Hatay, çiftçisinin sermaye birikiminin olmaması, tarımsal girdilerin çok yüksek, desteklerin kısıtlı ve zamanında ödenmemesi nedeniyle bu şansını da kullanamamaktadır. Toprakların kısıtlı olması ve büyük masraf ve zahmetlerle üretilen ürünün karşılığını bulamaması çiftçi sayısını azaltmaktadır. Sera köylerinin oluşturulması ve meyvecilikte yapılacak sıfır faizli kredi desteğiyle tarımda marka olabilecek Hatay, hükümetin çözüm programını beklemektedir.

Hatay'ın diğer sorunları arasında, 2004 yılında batan ve zehirli atık içeren Ulla gemisinin çıkartılmaması, zehirli atığın suya karışması deniz ve çevre kirliliğinin yanında, su ürünleri üretimi oranının düşmesine neden olması, arıtma tesislerinin olmaması, zararlı atıkların denize aktarılması ve İskenderun Körfezinde bulunan termik santralin yarattığı kirlilik sayılabilir.

Ayrıca, organize sanayi bölgelerinin kurulmaması, komşu illerinin teşvik almasına rağmen Hatay'ın bu imkândan yararlanamaması Hatay sanayisine sekte vurmaktadır.

Elinde her türlü sektörde yatırım yapılması imkânı olmasına rağmen Hatay, işsizlik verileri sıralamasında ülkemizin en önde gelen illerinin başında gelmektedir. Özellikle İskenderun'a kadar olan bölgede özel sektör ya da kamunun yaptığı yatırımlar olmasına rağmen, Kırıkhan, Hassa, Reyhanlı, Kumlu, Antakya, Altınözü, Yayladağı ve Samandağ serisinde kamusal yatırımı görme imkânı bulunmamaktadır. Bunun yanında özel sektöre ait yatırımlarda da bulunmamaktadır.

Bu gerekçelerle, Hatay ilinin sorunlarının araştırılması ve alınacak önlemlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.

1) Adnan Şefik Çirkin                                                                      (Hatay)

2) Oktay Vural                                                                              (İzmir)

3) Tunca Toskay                                                                             (Antalya)

4) Özcan Yeniçeri                                                                          (Ankara)

5) Yusuf Halaçoğlu                                                                          (Kayseri)

6) D. Ali Torlak                                                                              (İstanbul)

7) Muharrem Varlı                                                                         (Adana)

8) Mustafa Kalaycı                                                                         (Konya)

9) Mehmet Şandır                                                                          (Mersin)

10) Mehmet Erdoğan                                                                      (Muğla)

11) Mehmet Günal                                                                           (Antalya)

12) Ali Öz                                                                                     (Mersin)

13) Koray Aydın                                                                              (Trabzon)

14) Necati Özensoy                                                                        (Bursa)

15) Emin Haluk Ayhan                                                                     (Denizli)

16) Ali Halaman                                                                              (Adana)

17) Erkan Akçay                                                                            (Manisa)

18) Mesut Dedeoğlu                                                                       (Kahramanmaraş)

19) Ahmet Kenan Tanrıkulu                                                              (İzmir)

20) Celal Adan                                                                               (İstanbul)

3.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, yaylacılıkla ilgili sıkıntıların, mevzuat ve uygulamalardan dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)

27/10/2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Akdeniz bölgesindeki geleneksel nitelik kazanan yaylacılıkla ilgili sıkıntıların araştırılması, mevzuat ve uygulamalardan dolayı ortaya çıkan mağduriyetin tespiti, bu sorunların giderilmesi  ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98’i’nci maddesi, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Gerekçe:

Kültürümüzde yaylacılık, geçmişten beri süregelen ve zaman içinde şekil değiştirerek, Akdeniz iklim kuşağında yaşayan insanlarımızın yaz aylarında sıcaktan ve sivrisinekten uzaklaşmak için başvurdukları geleneksel nitelik kazanan bir olgudur. Yani yaylacılık bölge insanı için lüks değil bir ihtiyaç olmuştur. Yaz aylarında yaşanan bunaltıcı sıcaklar nedeniyle yöre halkı, nispeten daha serin ve kuru bir havaya sahip olan yaylalara yönelmekte, bu durum orman arazileri üzerinde kurulmuş olan yaylalara talebi arttırmakta ve beraberinde orman alanları üzerinde baskı oluşturmaktadır.

Osmaniye İlimiz, Doğu Akdeniz bölgesinde, Çukurova'nın doğuya uzanan son noktasında yer almakta olup, % 42’si ormanlarla kaplıdır. İlimizde ormanlık alanlarda yaylacılık, sıcak iklimin de bir sonucu olarak geleneksel bir yaşam biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Osmaniye sınırları içerisinde 555 Ha orman alanı, yaylacılık geleneği altında yaklaşık 15 bin adet konut, kulübe ve baraka gibi yapılarla işgal edilmiştir. Yaylacılık yasal bir zemine oturtulmamış, olay bir sorun olarak gün geçtikçe büyümüş, karmaşık bir hâl alarak çözümü güçleşerek günümüze kadar gelmiştir.

Ülkemizde yaylacılıkta en büyük problemlerin yaşandığı Osmaniye, Adana ve Mersin il sınırlarında orman içi ve bitişiğinde yüzlerce yayla merkezinde on binlerce yayla evleri bulunmakta ve yüz binlerce kişi bu yaylalardan istifade etmektedir. Buralara asfalt yol, elektrik, su, PTT, sağlık ocağı gibi tüm kamu yatırımları yapılmıştır. Bu süreçte orman teşkilatının binlerce vatandaşla mahkemelik olduğu bir gerçektir.

Bu olumsuz tablo her geçen gün, gerek dünyadaki küresel ısınmadan, gerekse de halkın sosyoekonomik durumuna bağlı olarak artacağı aşikârdır.

Türkiye'de insanların yararlanmasına yönelik yayla ve yaylacılık mevzuatı yoktur. Öncelikle Anayasamızın 169 ve 170 maddesi çerçevesinde Yayla ve Yaylacılık Kanunu çıkartılmalıdır. Mevcut kanunlardaki mera, otlak ve yaylaklar da bu kanun kapsama alınmalıdır.

Bütün bu hususların uygulanabilirliği, sorunların giderilmesinde nelerin, hangi usullerle ele alınması gerektiği gibi konuların tespiti için Meclis araştırması açılması uygun değerlendirilmektedir.

1) Hasan Hüseyin Türkoğlu                                                               (Osmaniye)

2) Oktay Vural                                                                              (İzmir)

3) Necati Özensoy                                                                         (Bursa)

4) Mehmet Şandır                                                                          (Mersin)

5) Erkan Akçay                                                                              (Manisa)

6) Celal Adan                                                                                 (İstanbul)

7) Tunca Toskay                                                                             (Antalya)

8) D. Ali Torlak                                                                              (İstanbul)

9) Enver Erdem                                                                             (Elâzığ)

10) Sinan Oğan                                                                               (Iğdır)

11) Kemalettin Yılmaz                                                                      (Afyonkarahisar)

12) Bülent Belen                                                                            (Tekirdağ)

13) Adnan Şefik Çirkin                                                                    (Hatay)

14) Alim Işık                                                                                 (Kütahya)

15) Muharrem Varlı                                                                        (Adana)

16) Emin Çınar                                                                                (Kastamonu)

17) Mustafa Kalaycı                                                                        (Konya)

18) Özcan Yeniçeri                                                                         (Ankara)

19) Emin Haluk Ayhan                                                                     (Denizli)

20) Lütfü Türkkan                                                                         (Kocaeli)

21) Ali Öz                                                                                     (Mersin)

22) Mesut Dedeoğlu                                                                       (Kahramanmaraş)

23) Mehmet Günal                                                                          (Antalya)

24) Seyfettin Yılmaz                                                                      (Adana)

25) Mehmet Erdoğan                                                                      (Muğla)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı 198)  (X)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.

Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi’ye aittir.

Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin tam altmış sekiz ilinde yaklaşık 10 milyon vatandaşımızı ilgilendiren çok önemli bir kanun tasarısını ve buna bağlı teklifleri görüşüyoruz. 10 milyon vatandaşımız “2/B” olarak isimlendirilen bir sorununun çözülmesini bekliyor. Ancak tasarı, sadece 2/B konusunu değil, “2/A” olarak isimlendirilen ve ayrıca hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin düzenlemeleri de kapsayan son derece geniş bir tasarı. 2/A, 2/B ve Hazineye ait tarım arazileri olmak üzere üç temel grupta tasarı düzenleme yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri, “2/A arazileri” ile “2/B arazileri” olarak isimlendirdiğimiz araziler, Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (A) ve (B) fıkralarında düzenlenen arazilerdir. Bu nedenle, bunlara halk arasında “2/A arazisi” veya “2/B arazisi” ismi verilmiştir.

2/A arazileri, öncelikle orman köylülerinin kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla, daha çok tarımsal amaçlı kullanıma konu olmak üzere, orman özelliğini yitirmiş olan arazilerin orman sınırı dışına çıkarılmak suretiyle orman köylüsünün tarım ve hayvancılık amaçlı kullanımına tahsis edilen arazilerdir. “Hazineye ait tarım arazileri” dediğimiz grup, 2/A ve 2/B dışında kalan ve vatandaşın tarım arazisi olarak kullandığı arazilerdir. En büyük sorun 2/B arazilerindedir, 2/A arazilerinde yaşanan önemli bir sorun yoktur. Nitekim, bu tasarı, 2/A’ya ilişkin olarak esasen var olan düzenlemeleri tekrar eden, onu biraz daha sistematik bir şekilde düzenleyen hükümler içermektedir. Ancak tereddüde yol açabilecek bazı düzenlemelere yönelik olarak önergelerimiz vardır, onların sırası geldikçe arkadaşlarımız bilgiyi verecektir.

En büyük sorun 2/B arazilerindedir. Yine 2/B arazisi, Türkiye'nin altmış sekiz ilinde var olan arazidir. 2/B arazisi Türkiye'nin gündeminde öteden beri vardır. İlk kez 1971 yılındaki Anayasa değişikliğiyle 1961 Anayasası’nda tarif edilen bu arazilerin temel hükmü, 1982 Anayasası’nda benzer bir düzenlemeyle tekrar etmiştir ancak 1971 yılından bu yana bu sorun, 2/B sorunu devam etmiştir, etmektedir, yaklaşık kırk bir yıllık bir sorundur bu. Yani mülkiyeti hazineye ait olan ancak üzerindeki yapının veya tarımsal faaliyete ilişkin yapıların mülkiyetinin vatandaşa ait olduğu bir arazi grubu. Mülkiyetteki bu ikili yapıdan kaynaklanan sorun vatandaşımızın önünde büyük bir engel olarak durmaktadır. Bu ikili yapı, bir yandan arazi mülkiyetinin hazineye ait olması, bina mülkiyetinin vatandaşa ait olması ama vatandaşın tapusunun olmaması nedeniyle bu araziye tasarruf edememesi vatandaşımızın mutluluğunun önündeki en önemli engeldir. Vatandaş buraya yatırım yapamıyor, devlet bir taraftan kendisini işgalci kabul ediyor, ecri misil gönderiyor. “Yarın ne olacak? Ben yıkılacak mıyım, binam elden gidecek mi? Oysa ben, elli yıldır, altmış yıldır, seksen yıldır, yüz yıldır bu arazide yaşıyorum, atalarım da burada yaşıyordu. "Yarın ne olacak? Devlet beni işgalci sayıyor” endişesi, vatandaşımızın akşam başını yastığa koyarken duyduğu endişedir. Bu endişeyi yok etmeden, vatandaşımızı huzura kavuşturmadan bir devlet olarak görevimizi yapmış olmayız.

Şimdi, biz, seçimler sırasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sorunu gördük ve Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte İstanbul Sultanbeyli’de “2/B Barış Projesi” adı altında projemizi açıkladık.

Vatandaş devletle barışmak istiyor, “Yeter artık, bana tapumu ver, beni işgalci sayma, ben barışmak istiyorum.” O nedenle, biz, kanun teklifimizin adına “2/B Barışı Kanunu Teklifi” dedik. Devlet de elini uzatsın, bu sorun sona ersin. Bizim hareket noktamız bu olmuştur. Biz, vatandaşı burada işgalci saymıyoruz çünkü vatandaşımız İstanbul’a gelmiş, İzmir’e gelmiş, Ankara’ya gelmiş, büyük kentlere gelmiş. Köyden kente göç Türkiye'nin bir gerçeğidir. 1950’li yıllardan bu yana uygulanan sanayileşme politikasının bir sonucu olarak kente büyük bir nüfus akımı söz konusudur. Örnek veriyorum: Biz, aile olarak İstanbul’a 1967 yılında geldiğimizde İstanbul’un nüfusu 1 milyon 700 bindi, şimdi 14 milyona gelmiş olan bir kent söz konusu. İnsanlar İstanbul’a geldiğinde, fabrikalara çalışmaya geldiğinde başını sokacağı bir eve ihtiyacı var.

Devlet, belediyeler, Bayındırlık İskân Bakanlığı, imar planı yapmaya yetkili bütün otoriteler bu göç karşısında vatandaşa imarlı bir arsayı verememiş ise vatandaş kendi çözümünü kendisi yaratmak zorundadır; o nedenle 2/B arazileri yerleşime açılmıştır. Örnek vermek istiyorum: Vatandaşımız İstanbul’a gelmiş, Beykoz’a gelmiş. Paşabahçe Fabrikası var, kundura fabrikası var, Şişecam var; buralarda işçi çalışacak. On binler geliyor buraya çalışmak için ama ev yok, arsa yok; bir şekilde bu 2/B arazileri yerleşime açılıyor. Vatandaş, birisine bir bedel ödeyerek alıyor bu arazileri ayrıca; bunu da ifade edeyim. Yani 2/B arazisini kullanan vatandaşları işgalci saymak kesinlikle yanlıştır; ihtiyaç nedeniyle vatandaş oraya gitmiştir, birisine de bir bedel ödemiştir, burayı almıştır ve kullanıyor, o tarihten beri kullanıyor; otuz, kırk, elli yıldır, çok daha fazla -orman köylüleri için “yüzlerce yıldır” diyebiliriz- atalarından, dedelerinden beri kullanıyor.

Bu mülkiyet sorununun çözümünün önündeki en önemli engel Anayasa. Anayasa’nın 170’inci maddesi, gerçekte iyi niyetle bir düzenleme yapmış. 169’uncu maddede ormanların korunmasına yönelik olarak temel hükümleri koyduktan sonra, 170’inci maddede de “Orman köylüsünün korunması” başlığı altında bir düzenleme yapmıştır ve orman işgallerinin önlenmesi amacıyla orman sınırlarında daraltma yapılamayacağını ancak 31/12/1981 tarihinden önce orman özelliğini kaybetmiş olması nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin orman köylüsünün yararlanmasına tahsis edilebileceğini düzenlemiştir. Yani demek ki orman sınırı dışına çıkarılan araziler ancak orman köylüsünün yararlanmasına tahsis edilebilir. Niyet iyi, “Orman köylüsüne verelim ki yerleşime açılmasın, yoksa ormanlar elden gider.” gibi, bir ormanları koruma güdüsünden hareket ediyor Anayasa ama biraz önce de ifade ettiğim bir gerçek var; köyden kente göç var, milyonlar geliyor, çalışmaya geliyor. E, devlet -Beykoz güzel bir örnektir bu açıdan- Beykoz’da üç tane fabrikayı kurmuşsa, burada işçiler gelip çalışacak ise bu işçilerin evi de olmak zorunda. Ev sorununu çözmüyor ise devlet, arsa sorununu çözmüyor ise, vatandaş kendi çözümünü kendisi yaratacaktır; bu, doğanın kuralıdır.

O hâlde, bu vatandaşlarımızı burada işgalci sayma anlayışı yanlıştır. Biz kanun teklifimizde bu vatandaşlarımızı “hak sahibi” olarak tanımladık. Nitekim, Hükûmetin teklifinde de onların hak sahibi olarak tanımlandığını görüyoruz. Bu önemli bir adımdır. Bu vatandaşlarımız hak sahibidir.

Anayasa’nın kuralının orman köylülerini teşvik etmek olduğunu ifade etmiştim. Demek ki birinci hareket noktamız: Orman köylüsünü desteklemeliyiz. Nitekim, 1980’li yıllarda çıkarılmış olan 2924 sayılı Kanun’un adı “Orman Köylülerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun”dur. Tam Anayasa’ya uygun bir kanun. “Orman köylüsünü destekleyeceğiz.” demiş o kanun. Bu kanun yani görüştüğümüz tasarı, 2924 sayılı Orman Köylülerinin Desteklenmesi Hakkındaki Kanun’u yürürlükten kaldırıyor. Kaldırabilir, yerine eğer başka düzenlemeler yapıyor ise olabilir ama tasarıya baktığımda orman köylüsüne ilişkin hiçbir düzenleme görmüyorum yani orman köylüsünü teşvik etmeye yönelik hiçbir düzenleme görmüyorum.

Türkiye’de tam 7 milyon orman köylüsü yaşıyor. 2 milyon 100 bini orman içi köylerde, 4 milyon 900 bini de orman bitişiği köylerde olmak üzere 7 milyonluk bir kitle vardır. Bu 7 milyonluk orman köylüsü kitlesi Türkiye’nin en yoksul kesimidir. Kişi başına düşen gelirin onda 1’i düzeyinde bir gelir düzeyine sahiptir orman köylüsü, Türkiye’nin en yoksul kesimidir. O nedenle, birinci hareket noktamızda orman köylüsünü desteklemeliyiz.

Orman köylüsü, bu araziyi, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde, son elli, altmış yıl içinde meydana gelen yerleşimlerde olduğu gibi, son elli, altmış yıldır kullanmıyor; yüzlerce yıldır, atasından, dedesinden beri kullanıyor, kendi malı gibi görüyor. Şimdi, “Ey orman köylüsü, bu varlığı ben sana, rayiç bedeli esas alarak, onun yarısı üzerinden satacağım.” derseniz haksızlık etmiş olursunuz. Bizim Hükûmet tasarısıyla en temel farklarımızdan birisi buradadır. Biz diyoruz ki: “Bu araziler orman köylüsüne bedelsiz verilmelidir.” Orman köylüsünün parası olduğunu zannetmeyin değerli milletvekilleri; biraz önce söyledim, kişi başına düşen gelirin onda 1’i düzeyinde bir gelire sahiptir. Kişi başına düşen gelir, bu hesaba göre -devletin rakamlarından hareketle söylüyorum- yıllık 1.904 liradır. Yani aylık 160 lira geliri olan bir orman köylüsüne siz “Rayiç bedel üzerinden. -onun yüzde 50’si de olsa- satış yapacağım.” derseniz orman köylüsü burayı alamaz. Orman köylüsü için 10 bin lira, 20 bin lira, 5 bin lira büyük rakamdır. “Çıkar, bunu ver.” demek yanlıştır. Tasarının birinci yanlışlığı buradadır.

İkinci yanlışlık şuradadır: Vatandaşı hak sahibi olarak tanımladıktan sonra bu vatandaşımıza “Rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden satış yapacağım.” demek yanlıştır. Şimdi, biz emlak vergi değeri üzerinden satışı öngörüyoruz. Hükûmet ilkin rayiç bedel düşüncesindeydi; biz seçimde bunu emlak vergisi değeri olarak ısrarla ortaya koyduktan sonra Hükûmet görüşünü değiştirdi, Parlamentoya sevk ettiği tasarıda rayiç bedelin yüzde 70’i oranındaki bir bedelden satılacağını öngördü.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin rayiç bedelden vazgeçip rayiç bedelin yüzde 70’ine gelmiş olmasının nedeni nedir? “Rayiç bedel yanlıştır.” diyor. Peki, rayiç bedelin kendisi yanlış ise, vatandaşın bütçesine hitap etmeyecek ise onun yüzde 70’i doğru olabilir mi? Yanlış bir yerden hareket ediyorsanız onun yüzde 70’i doğru olabilir mi? Sonra Komisyondaki itirazlar üzerine -Cumhuriyet Halk Partisinin, diğer muhalefet partilerinin belki, bilemiyorum- yüzde 50’ye indirdiler. Bakın, bu hareketiniz dahi, hareket ettiğiniz noktanın, rayiç bedelin yanlış olduğunu gösteriyor. Niye yüzde 50’ye iniyorsunuz? “Rayiç bedel çok yüksek.” Çok yüksekse onun yüzde 50’sinin doğru olacağına ilişkin bir hüküm yürütülebilir mi? Hareket ettiğiniz nokta yanlış ise onun hangi yüzdesini alırsanız alın, o sizi yanlış bir noktaya götürecektir. O nedenle, doğru olan emlak vergisi değeridir. Biz, tasarımızda, teklifimizde emlak vergi değerini öngörüyoruz ve buna ilişkin önergemizi de sırası gelince vereceğiz.

Tarım arazileri var sadece büyük kentlerdeki araziler söz konusu değil- sanayi tesisleri var, esnafın kullandığı yerler var 2/B arazileri üzerinde.

2/B arazilerini Beykoz’da, Sancaktepe’de, Sultanbeyli’de, Çekmeköy’de, Üsküdar’da kendi ihtiyacı için yani yılın on iki ayı kullanan vatandaşlarımız olduğu gibi, bu yerlerdeki bazı yapıları bazı vatandaşlarımız hafta sonu evi gibi veya yazlık evi gibi kullanıyor. Boğaz’da oturuyor, Etiler’de oturuyor, Levent’te oturuyor, bazen hafta sonu Beykoz Çavuşbaşı’daki evine gidiyor, Şile’deki evine gidiyor. Hafta sonu evi. İkisi arasında bir bedel ayrımı yapmamız gerekir. Eşitlik bunu gerektirir. Eşitlik herkese rayiç bedelin yüzde 50’si demek değildir. Gelir Vergisi Kanunu’nda eşitlik vardır örneğin. Ne diyor Gelir Vergisi Kanunu? Gelirin az ise yüzde 15 oranındaki dilimden vergi ödersin, gelirin fazla ise yüzde 35 oranındaki dilim üzerinden vergi ödersin. Eşitlik, aynı durumda olanlara aynı kuralların, farklı durumda olanlara farklı kuralların uygulanmasıdır.

O nedenle, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ikisi arasında bir ayrım yapıyoruz ve diğer vatandaşlarımız, örneğin oteli olan… Bu arazilerde büyük, beş yıldızlı oteli olanlar var, büyük sanayi tesisleri olanlar var, alışveriş merkezleri olanlar var. Onunla şimdi Ümraniye’nin İnkılap Mahallesi’ndeki iki katlı, üç katlı evi olan vatandaşımızı aynı mı tutacağız? Hayır, öbürüne “rayiç bedel” demek zorundayız.

Bunu hiç bürokrasiye de boğmuyoruz. Biz diyoruz ki vatandaştan bir dilekçe alacağız, dilekçedeki beyan bizim için yeterli olacak. Bu beyanda vatandaş diyecek ki: “Ben burayı on iki ay kullanıyorum. Burada oturuyorum. Bu belediye sınırları içerisinde benim başka bir evim de yok.” Bunu beyan etmesi yeterlidir. Vatandaşa güveneceğiz. Bu dilekçeyi verecek. Bunu veren vatandaşımıza emlak vergisi değeri üzerinden beş yılda on eşit taksitte burasını satacağız.

Değerli milletvekilleri, bu ilkeyi benimsemeliyiz. Ben İstanbul’da, hemen hemen bütün ilçelerde, bu 2/B sorununun olduğu bütün ilçelerde muhtarlarımızla, vatandaşlarımızla defalarca toplantı yaptım, her birini dinledim. Örneğin, Beykoz Tokatköy’de bir vatandaşımız bana diyor ki: “Benim babam buraya geldiğinde burası dikenlikti. Şimdi, bana rayiç bedel derseniz, rayiç bedelin yüzde 50’si derseniz ben bunu ödeyemem. Elli senelik benim ailemin buraya verdiği değeri görmeyecek misiniz?” Ayrıca Beykozlu diyor ki: “Yani sanki biz buranın tapusunu alırsak yarın buraya gökdelen dikeceğiz zannediyorlar.” Böyle bir şey yok. Sit alanı orası, çivi çakamaz. Çivi çakamayacak adam oraya. Yani tapuyu vereceğiz, çivi çakamayacak. Sorun çok daha büyük. O nedenle rayiç bedelin yüzde 50’si yanlıştır arkadaşlar. Sultanbeyli farklı değil; Sultanbeyli Fatih Mahallesi, Hasanpaşa Mahallesi. Hasanpaşa Mahallesi, sokağın bir tarafı 2/B, bir tarafı orman. İkisi arasında ayrım yapmayalım, çözerken hepsini çözelim. Artık oralar da bir yerleşime konulmuş, kent gelmiş ormanın kenarında durmuş, yeni bir işgal de yok. Bunların hepsini çözelim değerli milletvekilleri.

Bu tasarıda, bu Sultanbeyli’nin Hasanpaşa’sının çözümü yok, Beykoz’daki sit konusunun çözümü yok. Sit konusunun çözümü belki bu tasarının konusu değil denilebilir ama sit alanındaki bir vatandaşa, çivi çakamayacak bir vatandaşa rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden bir bedelle burayı satayım derseniz bu vatandaşımıza haksızlık etmiş olursunuz. Bunu doğru bulmuyorum.

Şimdi, piyasada dolaşan rayiç bedel rakamları vatandaşı ürkütmüş durumda. Beykoz’dan örnek vereceğim. Örneğin, Beykoz’un Tokatköy’ünde vergi değeri en az 24 lira, en çok 35 lira; rayiç bedel 70 lira ile 260 lira arasında değişiyor. Yani bilmiyor vatandaş tabii bu rakamı, komisyonlar hangi rakamı esas alacaktır. Şüphesiz, komisyonlar, gerçek durum ne ise, rayiç bedel ne ise onu tespit edecektir. Komisyon kanuna aykırı bir iş yapmaz. Eğer 260 lira ise oradaki rayiç bedel, yarısı 130 lira. Alamaz. Yani 1 dönümlük yer ise 130 bin TL, 2 dönüm ise 260 bin TL; ödeyemez.

Bakın, Beykoz’da bir vatandaşımız bana şunu dedi: “Ben yaklaşık bin lira alıyorum ayda, benim gelirim bin lira civarında. Elli yıldır da Beykoz’da oturuyorum. Ben beş yılda 50 bin lira civarında gelir elde ederim. Bunun yarısı, 25 bin lira satış bedeli olursa ben bunu öderim. Güzel bir ölçü. Sultanbeyli Fatih Mahallesi’nde bir vatandaşımız diyor ki: “Ben işsizim ağabey, işimi kaybettim, arada bir inşaatlarda iş bulursam çalışıyorum. Bana ‘emlak vergi değeri’ deseniz dahi ödeyemem.” Şüphesiz, bir bedel olsun, olmasın değil ama objektif olan, emlak vergi değeridir.

Bütün bunların çözümü teklifte, Hükûmet tasarısında gözükmüyor. Bunları çözmek zorundayız değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Biz bu tasarıya yapıcı yaklaşıyoruz. Amacımız, bu tasarıyı halkın ihtiyaçlarına ve bütçesine uygun hâle getirmektir. Önergelerimiz olacaktır belirttiğim çerçevede, farklı önergelerimiz var. Tasarıyı daha iyi bir hâle getirmeye çalışacağız ancak varsayalım ki önerilerimiz kabul edilmedi, yine de bu tasarıya Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek vereceğiz, onu da buradan ifade ediyorum. Engel değiliz. Amaç çözüme ulaştırmaktır ancak gelin, hakkaniyete uygun bir düzenlemeyi yapalım. Devlet vatandaşın bütçesine, mali durumuna uygun bir düzenleme yapmak zorundadır.

Bu tasarı yasalaşmadan önce ilk yapılması gereken, Anayasa’nın 170’inci maddesindeki bir değişiklikti. Bunu hâlâ öneriyoruz ancak Hükûmet bu teklifimize olumlu yaklaşmadı. Bunu da tasarının önüne bir engel olarak koymuyoruz ancak o değişikliğin yapılmasının da zorunlu olduğunu ifade ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Rize Milletvekili Nusret Bayraktar.

Buyurunuz Sayın Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR (Rize) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında -yani kısaca 198 sıra sayılı 2/B- Kanun Tasarısı üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halkımızın en önemli sorunlarından biri, Değerli Hamzaçebi’nin bahsettiği gibi, mülkiyet konusudur. Mülkiyet sorununun çözülmediği alanlarda kamu kuruluşu veyahut özel şahısların meşru ve yasal zeminler içerisinde bir yapılaşma ve kullanım hakkına sahip olmadığını biliyoruz. Mülkiyet sorununun çözümü için de öncelikle kadastro işlemlerinin bitirilmesi gerekiyor. Ne yazık ki 2003 yılına kadar Türkiye’deki kadastro çalışmaları ancak yüzde 75 dolaylarında bitirilebilmiş, orman kadastrosunun ise büyük bir bölümü bitirilememişti. Biraz sonra ismini söyleyeceğim yasalarla, tapu kadastro kanunlarında yapılan değişikliklerle bu çalışmalara hız verilmiş ama öncelik ve özellikle de 2/B konusundaki hususun çözümüne yönelik bazı çalışmalar yapılmış.

Sosyal sorun dediğimiz bu sorunun çözümünün, bir bedel karşılığı veyahut gelir elde edileceği şekliyle değil, halkın ihtiyaç duyduğu sosyal bir olayın çözümü şeklinde düşünülmesi en önemli konudur. Vatandaşımızın ekip biçtiği, barındığı, çocuklarına gelecek olarak gördüğü yaşama alanlarına sahip olabilme imkânının oluşturulabilmesidir.

Kısaca 2/B nedir? 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş, yeniden orman özelliğini taşımayan şehir, kasaba, köy yerleşim alanları, tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanlarının, otlak, yaylak, kışlak gibi, hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen alanların hazine adına orman sınırları dışarısına çıkartılması uygulamasıdır. Bu husus, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (B) bendinde zikredildiği için kısaca “2/B” diye tarif ediliyor.

Ülkemizde yaşanan plansız kentleşme, hızlı sanayileşme ve gelişme sürecinin sonucu olarak önce 1961 Anayasası’nın 131’inci maddesinde 17/4/1970 tarih ve 1255 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle 15/10/1961 tarihinden önce tarım alanlarına ve toplu yerleşim alanlarına dönüşmüş orman alanlarının orman sınırları dışına çıkartılmasına imkân veren bir düzenleme yapılmıştır. Daha sonra 1973 yılında yapılan değişiklikle bu tarih 1974’e çekilmiştir ve son olarak 1982 Anayasası’nın 169’uncu maddesi ile orman vasfını kaybetme tarihi 31/12/1981 tarihine çekilmiştir. 2/B’yle ilgili uygulamalar 1981 yılına çekilen şekilden sonra 1999 yılına kadar uygulanmıştır. Kendi aralarında ihtilafa düşmeyen vatandaşların müracaatı sonucu, kadastrosu bitmiş ve müracaatı yapılan çeşitli 2/B alanları 1999 yılına kadar satılmış ve mülkiyet devri sağlanmıştır ancak çeşitli itirazlar ve bazı uygulamalar sonucu bu konulardaki çalışmalar 1999 yılında durdurulmuş; 2001 yılında 2/B alanlarının yeniden değerlendirilmesi maksadıyla 4706 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde düzenleme yapılmış ancak bu düzenleme de 2002 yılında Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Daha sonra Anayasa’nın 169’uncu maddesinde de yine değişiklik yaptık. O günün şartlarında özellikle de orman kadastrosunun büyük bir bölümünün yapılmamış olması, ormanların işgali ve “İşgalcilerine peşkeş çekiliyor, adaletsizlik oluyor.” gerekçeleriyle bu yasalar da onaylanmamıştır.

AK PARTİ İktidarımız döneminde bu işlemlerin yürütülebilmesi için Tapu Kadastro Kanunu’nda yapılan bir değişikle orman kadastrosu, mera kadastrosu ve diğer kadastro işlemlerinin tümünün tek elden yapılabilmesi imkânı getirilmiş ve 2006 yılından sonra kadastro hizmetleri hızla devam ederken 29/1/2009 tarihinde, ayrıca, o günün muhalefet partileriyle birlikte, ittifakla dokuz maddelik Tapu Kadastro Kanunu’nda bir değişiklik daha yapılmıştır. Bu değişiklik, 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanun’a ek 4’üncü madde ilavesidir. Tapu Kadastro Kanunu’nda yapılan bu dokuz maddelik değişiklikle kadastrosu yapılmayan 2/B alanlarının öncelikle kadastrosunun yapılarak hazine adına tescili, tescil edilen bu alanlar üzerindeki hak sahiplerinin tespiti, bu işlemleri yapacak olan komisyonun da 2012 yılı sonuna kadar çalışma yetkisiyle donatılması ve ihtilafların halledilebilmesinde de hakem rol oynaması görevi verilmiştir. Bu çalışmalarla, ek 4 maddeyle Maliye Bakanlığının talebi üzerine 2/B alanlarının Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından fiilî kullanım durumuna göre kadastrosunun yapılabilmesine, daha önce fiilî kullanım durumuna göre kadastrosu yapılan 2/B alanlarının Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından güncellenmesine -“Güncellenmesi” çok önemli bir ifade- kullanıcı değişikliği, ifraz ve tevhit gibi işlemlerin yapılabilmesine, bu alanlar içerisinde özel kanunlara göre değerlendirilmesi gereken alanlar, mera, su toplama havzası, sit alanı, kıyı alanları gibi alanlar varsa bu alanların da belirlenmesine, güncelleme ve kadastro çalışmaları sırasında orman kadastro haritalarındaki teknik hataların düzeltilmesi imkânına…

Şimdi, bu çalışmalar devam ederken, “Kadastro işlemlerinin de büyük bir bölümü bittiğine göre 2/B sorunu bir barış projesi şeklinde çözülsün.” önerileriyle, muhalefet ve iktidarıyla, iş güzel bir noktaya gelmiş. Geçmiş dönemlerde -her ne kadar- çeşitli itirazlar sonucu Anayasa Mahkemesine müracaat edilerek işgalcilere peşkeş çekme veyahut menfaat sağlama gibi adaletsiz uygulamalardan bahsedilirken bugün bu noktanın “Çözülmesi bir zorunluluktur. denilerek bu noktaya gelinmiştir. İnşallah tüm partilerimizin katkı ve destekleriyle hayırlı bir sonuca ulaşacağımızı ümit ediyorum.

Bu yasa özet olarak neler getiriyor? Geçmiş dönemlerden bu yana  -bakın, bu konu hiç söylenmedi, konuşulmadı- tapulu mülkü olup çeşitli nedenlerle tapusu iptal edilen ve 2/B’ye dönüşen tarım alanlarının, yerleşim alanlarının devlete güven esasına dayalı olarak yeniden hak sahiplerine verilebilme imkânı getirilmiş. Bir örnek vermek istiyorum: 1977 yılında İstanbul Üsküdar ATO Yolu’nda büyük bir tapulu arazi. Tapulu araziyi bir kooperatif satın alıyor. Satın alan kooperatif de belediyeye müracaat ediyor; imarını alıyor, ruhsatını alıyor, projesini yapıyor, ortaklarını belirliyor ve 1985-1987 yıllarına kadar 4.500 ortaklı kooperatif mülk hâline dönüştürülerek hak sahiplerine, ortaklarına dağıtılıyor. Ormanın açtığı dava sonucu 1987 yılında buranın tapusu iptal ediliyor ve 2/B’ye dönüştürülüyor. Şimdi, vatandaşın -güvenilir olarak- devletin her kademesinden aldığı ruhsatı iptal edilerek tapusu ve mülkü de elinden alınıyorsa bu adaletsizliği düzeltmek gerekiyordu. İşte bu düzenleme ile tapusu olup tapusu iptal edilenlere bedelsiz tapularının geri verilmesi sağlanıyor. Tapusu iptal edilip kamu hizmet alanları veya diğer proje alanlarında kalan ve hak sahiplerine iade edilemeyen yerlerin karşılığı olarak hak sahiplerine eş değer şartlarda arazi verilecek veya bedeli ödenebilecektir. Tapusu iptal edilip orman olarak kalan yerlerin ise maalesef Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddeleri gerekçesiyle önceki hak sahiplerine verilemeyişinin bir haksızlık olduğu kanaatinde olduğumu belirtiyor, inşallah bu yasal düzenlemelerden sonra yapılacak ikinci düzenlemeler bu tip çözülemeyen sorunların anahtarı konumuna gelerek o sorunlara da çözüm üretmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Hazine adına tescil edilen 2/B alanlarının rayiç bedel üzerinden satışı öngörülüyor. Rayiç bedel, Maliye Bakanlığı tarafından belli esaslarla tespit edilen komisyonun tespit ettiği güncel rayiç bedeldir. Ümit ediyorum, inşallah, güncel rayiç bedelin -daha henüz net oluşmadığı kanaatinde olduğumuz için söylüyorum- reel, gerçek bedel olması temennisiyle, bu bedelde belli bir tenzilat sonucu peşin ve taksitlerle ödemeler yapılabilecek. Peşin ödemelerde ayrıca yüzde 20 indirim, taksitli ödemelerde ise vade farkı uygulanmadan taksit işlemi yapılacak.

Ayrıca, 2/B alanlarıyla ilgili bugüne kadar ecri misil ödemeleri yapıp hak sahibi olan insanlara ecri misil ödemelerinin satıştan mahsup edilebilmesi imkânı getiriliyor.

Ayrıca, 2/B çözümüyle orman köylülerinin kalkındırılması ve mahallinde kalkınma imkânı olmayan veya orman rejimi bakımından kaldırılmaları zorunlu olan orman köylülerinin 2/A alanlarına nakli öngörülmektedir.

Bu düzenlemeyle, iddia edildiği gibi orman alanlarının talanı veyahut azaltılması değil tam tersi, bir daha orman özelliği olmayan ve hak sahiplerine satılan 2/B alanlarının 2 katı kadar orman oluşturulabilmesi şartı getiriliyor, Orman Genel Müdürlüğü bu görevle görevlendiriliyor. 2/B alanlarının satışlarından elde edilecek gelirlerin asgari yüzde 10’u Orman ve Su İşleri Bakanlığına aktarılarak bu maksatla kullanılması öngörülmüştür. Gelirlerin yüzde 90’ı ise… Her ne kadar çeşitli spekülasyonlar ve tartışmalara konu oluyor ise de ülkemizin bir gerçeği olan çarpık yapılaşma, afet riski ve deprem riski vardır. Bir Van depremiyle karşı karşıya kaldığımız olayı göz önüne aldığınız zaman, muhtemel bir gelecekte İstanbul gibi büyük kentlerde oluşabilecek bir depremin dönüşümünün nelere mal olacağı hesabıyla elbette kaynağa ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu tip satışlardan elde edilen gelirlerin yüzde 90’ına kadar -şart değildir- Maliye Bakanlığının uygun gördüğü şekilde bazı aktarmalar yapılmak suretiyle, afet riski, deprem ve çarpık yapılaşma konularına çözüm üretileceğine inandığımız kentsel dönüşüm projelerine kaynak aktarılması sağlanacak. İçme ve kullanma suyu havzalarında maksimum 300 metre bandındaki 2/B arazileri satılmayıp hak sahiplerine istemleri hâlinde hak sahibi oldukları taşınmazın rayiç bedeline eş değer başka bir 2/B alanının satışı bu kanun esaslarına göre yapılabilecektir.

Hazineye ait tarım alanlarının 31/12/2011 tarihi itibarıyla en az üç yıldan beri tarımsal amaçlı kiralayan, kira sözleşmesi devam eden kiracıları veya bu arazileri aynı süreyle tarımsal amaçla kullanan ve kullanımlarının hâlen devam ettiği idarece belirlenen kullanıcıları veya paydaşlarından bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde bu arazileri bedeli karşılığında doğrudan satın almak için idareye başvurup tespitlere itiraz etmeyenler hak sahibi sayılır, istemleri hâlinde bu kanunun şartlarında arazileri satın alabilirler.

İklimsel ve geleneksel olarak yaylacılık ve yerel ihtiyaçlardan dolayı “yayla“ olarak isimlendirilen yerlerde 31/12/2011 tarihinden önce yapılan hayvancılık maksadıyla kullanılan yapılarda binlerce müsadere kararları vardır. Vatandaş  sürekli mahkemelerle uğraşıp burada geleneksel yaylacılık ve hayvancılık yapma imkânından mahrum bırakılıyordu. Şimdi, Orman Genel Müdürlüğüne verilen yetki ve sorumluluk çerçevesinde bu tür alanların planlaması yapılarak kullanıcılara belli esas ve usullerle kiraya verilebilme imkânı sağlanmaktadır.

Tasarının 9’uncu maddesinde izah edildiği gibi, bu kanuna göre yapılacak işlemler sonuçlanıncaya kadar 2/B  alanları hakkında hazine tarafından kişiler aleyhine açılması gereken davalar açılmaz, açılmış ve devam eden davalar durdurulur. Durdurulan bu davalara konu taşınmazlar hakkında hak sahipleri veyahut ilgilileri tarafından bu kanunda belirtilen süreler içinde gerekli başvuruların yapılmaması hâlinde gerekli işlemlerin devamına yeniden başlanır.

31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını kaybetmesine rağmen, askerî yasak bölgelerde kalması ve 6831 sayılı Kanun’un 17’nci maddesi uyarınca ilgili kamu kurumu adına izin verilmesi veya lehine irtifak tesis edilmesi nedeniyle 6831 sayılı Kanun’un 3302 sayılı Kanun’la değişik 2’nci maddesinin (b) bendi uygulaması ile orman sınırları dışarısına çıkarılma işlemi yapılmayan yerlerin orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinin (b) bendi uygulaması en geç altı ay içinde tamamlanır. Bu alanlarda, 6831 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinin dördüncü fıkrasının izin veya irtifak hakkı tesis edilen yerlerde orman kadastrosu yapılamayacağına dair hükmü uygulanmaz. Böylece, bu alanların da çözüme kavuşması sağlanıyor.

Bu yerlerin 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı veya üzerinde muhdesatın sahibi olduğu tespit edilen kişiler de bu Kanun’a göre hak sahibi sayılır ve bu kişilerin bu Kanun’a göre belirlenecek rayiç bedeli ödemeyi kabul etmeleri hâlinde, kullandıkları taşınmazların rayiç değerine eş değer öncelikle aynı il sınırları içerisinde bulunan 2/B alanlarındaki taşınmaz, bu Kanun’un 6’ncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre hesaplanacak satış bedeli karşılığında verilir.

2/B alanlarının şu andaki mevcut durumu 410 bin hektardır. Bunların 7.035 hektarı köy yerleşim alanı, 8.514 hektarı belde, 6.624 hektarı ilçe olmak üzere 22.173 hektarı sadece yüzde 5,3 yerleşim alanlarındadır. Sera alanı 2.365, narenciye alanı 8.041, zeytinlik, fıstıklık, bağ, bahçe 111.115, otlak, yaylak, kışlak 35.419 yani 120.521 hektar, yüzde 28,96 bu alanlar. Diğer ekili tarım alanları yüzde 56, 230 bin hektar olarak, toplam 410 bin. Yani yerleşik alan öyle sanıldığı gibi çok fazla değil.

Mevcut, şu andaki 2/B alanlarının çalışma düzeni şöyle: Tescil dışı kalan yol, dere, tapulu şahıs parselleri 96.071 hektar, toplam 2/B alanı 313.929 hektara düşüyor. Kadastro ve güncelleme çalışması biten alan 197.613, ihalesi yeni yapılan 101.841, Orman Genel Müdürlüğü tarafından 2/B çalışması devam eden 3.285 hektar, kadastro ve güncelleme çalışması devam eden 2/B alanı 11.189 hektardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; son olarak özetlemek gerekiyorsa, 2/B kanun tasarısını şöyle sıralayabiliriz: 2/A alanları hakkında yapılacak işlemlerin belirlenmesi, nakline karar verilen orman köylülerinin iskânı, 2/B alanlarının değerlendirilmesi, 2/B alanlarında bulunan kişilere ait tapulu yerlerin bedelsiz olarak maliklerine iadesi suretiyle bu yerlere ilişkin hukuki ihtilafların ve mülkiyet problemlerinin çözümlenmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, düzenli ve planlı kentleşmeye yönelik dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesi, 2/A ve 2/B alanları hakkındaki davaların sona erdirilmesi, hazine arazilerinin tarım maksatlı üç yılı aşkın kira karşılığı kullanıcılara satış imkânının sağlanması, orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi.

Bu kanunun ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını dileyerek, emeği ve katkısı olanları tebrik ediyorum, AK PARTİ Grubu ve milletimiz adına teşekkür ediyorum. Muhalefetiyle iktidarıyla bu noktaya gelmenin bir aşama olduğunu… Ama altını çizerek söylemek istiyorum: Karadeniz başta olmak üzere, kızılağaç ve kestane gibi, aşılı meyveler gibi orman emvali sayılan kısımlar ve orman olmadığı hâlde orman olarak yazılan, kullanıcıların haklarının iade edilmediği noktalardaki hakların iade edilebilmesine, tapusu olup orman olarak kalan ve iade edilemeyen orman arazilerinin de hak sahiplerine karşılığının verilebilmesine yönelik bundan sonraki düzenlemeleri yine el birliğiyle yapmamız ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.

Şahsı adına, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Erdoğan.

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamuoyunda 2/B olarak bilinen bu tasarıyla, orman vasfını yitirdiği için kadastro marifetiyle hazine adına orman alanları dışına çıkartılmış, özellikle çok yoğun yapılaşmayla birlikte orman olarak geri kazanılması mümkün olmayan alanlar ile orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazineye ait tarım arazilerinin değerlendirilmesi öngörülmektedir.

Arazi satışlarından elde edilen gelirin büyük bir kısmı, satılan 2/B arazilerinin iki katı orman alanları oluşturulması, orman köylülerinin kalkınması, 2/A kapsamındaki alanlar için yeni yerleşim bölgelerinin oluşturulması ve köylerin bu alanlara taşınması için harcanacaktır.

2/B olarak bilinen araziler, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş tarla, bağ, bahçe gibi çeşitli tarım alanlarının, otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin birinci fıkrası (b) bendi uyarınca hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan arazilerdir.

2/A olarak ifade edilen yerler ise, öncelikle orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler ile, hâlen orman rejimi içerisinde bulunan tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerlerin, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2 (A) bendi uyarınca hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmasıyla ortaya çıkan alanlardan oluşmaktadır.

2009 yılında çıkardığımız 5831 sayılı Kanun ile Tapu Kadastro Kanunu’na eklenen hüküm gereği, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından 2/B alanlarının fiilî kullanım durumuna göre kadastrosunun yapılması, daha önce fiilî kullanım durumuna göre kadastrosu yapılan alanların ise kullanıcı değişikliği, ifraz, tevhit gibi diğer işlemler de tamamlanmıştır.

Kanunun genel gerekçesinde belirtildiği gibi, 1961 Anayasası’nın 131 ve 82 Anayasası’nın 169’uncu maddeleri çerçevesinde çıkarılan mevzuatlar ile bugüne kadar ülkemiz genelinde 410 bin hektar alan hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Bunun 190 bin hektarı kıyı illerimizin sınırları içerisindedir. Bu kanunla, içerisinde mera, su toplama havzası, sit alanı, kıyı alanları gibi özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken alanların  belirlenmesi, güncelleme ve kadastro haritalarındaki teknik hataların düzeltilmesi imkânı da getirilmektedir.

Bu taşınmazlardan ağaçlandırmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen yerler, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan ya da Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ile ilgili idarelerce kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde idareye bildirilmesi şartıyla özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gereken yerler, içme ve kullanma suyu havzalarında maksimum su seviyesinden itibaren 300 metrelik bant içerisinde yer alan 2/B alanları ile ilgili de bir düzenleme getirilmektedir.

Maliye Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar sonucu kanun kapsamında satışa konu olabilecek arazi miktarı 313 bin hektar olarak belirlenmiştir. Hazine adına kayıtlı olan bu alanlar, kullanıcıların tasarrufunda bulunmakta ve haricen yapılan satışlarla el değiştirmektedir. Ormana geri dönüşümü artık mümkün olmayan ve çoğu yerleşim yeri olarak kullanılan bu alanlarda imar planı yapılamaması yüzünden şehircilik anlayışı ve planlama ilkelerine aykırı çarpık yerleşim alanları oluşmuş, nitelikli belediye hizmetlerinin götürülmesi imkânı da kalmamıştır.

Toplumsal dinamikleri ve toplum düzenini tehdit eden çarpık kentleşme sonucu afetlerde insanlarımızın can ve mal güvenliğini riske sokan yapıların çok olduğu, insani ve sosyal boyutuyla birçok problemin yaşandığı bu alanlarda devlet olarak sorunların çözümünü üretecek tedbirleri almak zorundayız.

Bu düzenleme, toplumsal barışın tesis edilmesi, yıllardır devlet ve vatandaşlarımız arasında süregelen hukuki sorunların çözülmesi, sosyal ve kentsel dönüşümün sağlanabilmesi açısından da son derece önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuya kentsel dönüşüm ve afetlere hazırlık yönünden bakarsak: Afet durumunda ekonomik ve sosyal anlamda ülkemizin tamamını etkileyecek, büyükşehirlerimiz başta olmak üzere, afet riski taşıyan tüm bölgelerimizdeki yapı stokumuzun bir kısmının depreme dayanaksız olduğu incelemeler sonucu anlaşılmıştır. Bu yapı stokunun yenilenmesi ve dönüştürülmesi şarttır. Topraklarının büyük bir bölümü deprem kuşağı içinde bulunan ülkemizde mülkiyet problemini çözmeden kentsel dönüşümü sağlayarak bu bölgelerdeki yapıları kaliteli ve depreme dayanıklı hâle getirmek mümkün değildir. Mülkiyet problemi olan bir yerde kimse büyük yatırım yapmaz. Mülkiyet problemlerini çözüp kentsel dönüşümün önünü açacak imar planlarıyla dönüşüm sağlanarak yapı stokumuzun daha kaliteli ve afetlere dayanaklı hâle getirilmesi gerekmektedir.

Düzensiz şehirleşmeden kaynaklanan yapılaşma sorunlarını çözmek, vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermek hepimizin görevidir. Bir kısım vatandaşlarımız harici satışlarda elde ettiği arazilere bedel ödemiş ise de elinde mal sahipliğini ispatlayacak hukuki bir belge olmadığı için buralara tam anlamıyla benim diyememekte, arazisinin kamu malı olması nedeniyle her an yıkım korkusu yaşamakta ve bilinçaltında devleti bir tehdit unsuru olarak görmektedir.

Bu yasayla kafasında insanın en temel ihtiyaçlarından olan barınma sorununu sağlıklı bir şekilde çözebilme imkânına kavuşacak olan vatandaşlarımız, çocuklarının sağlıklı bir şekilde gelişip yetişebilmeleri ve onların eğitimi için daha fazla fırsat elde edeceklerdir. Tapusuna kavuşan vatandaş, doğal olarak eski hâline göre daha fazla mala sahip olacak ve yaşam standardı yükselecektir. Bu vesileyle devletin anayasal görevi olan insanının yaşam standardını yükseltmesi görevi de kısmen yerine getirilmiş olacaktır.

Bu kanuna diğer bir yönüyle bakarsak: Çarpık kentleşmenin çözümüne katkısı, mülkiyet problemlerinin çözümü ve yapı stokumuzun deprem gibi doğal afetlere dayanıklı hâle getirilmesi, kaçak yapılaşmanın önüne geçerek vatandaşlarımızın çok daha kaliteli kamu hizmeti almasının önünün açılması gibi pek çok kamusal ve sosyal sorunların çözümünü kolaylaştırdığı, kolaylaştıracağı açıkça görülür. Sosyal yönleri ve toplumsal kazanımları güçlü bir toplum inşa edilmesi için düzenli kentleşmenin sosyal ve kültürel altyapının geliştirilmesinin önemi inkâr edilemez. Burada önemli olan, vatandaşlarımızın toplumsal acılardan korunması, problemlerinin çözülmesi, kentsel, sosyal ve kültürel anlamda ilerleme sağlayarak toplumumuzu daha ferah ve aydınlık bir geleceğe ulaştırabilmektir.

Bu tasarıda katkıları olan iktidarıyla muhalefetiyle milletvekili arkadaşlarıma, bakanlık bürokratlarına, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ediyor, milletimize 2/B, 2/A alanlarında ve hazine arazileriyle iştigal eden çiftçi kardeşlerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, tasarıya katkılarından dolayı da Sayın Bakanımız ve bürokratlarına teşekkür ediyorum.

Milletimize hayırlı uğurlu olmasını diler, sizleri saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Şahsı adına, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten önemli bir kanunu, önemli bir toplumsal soruna çözümü konuşuyoruz. Yılların biriktirdiği ve kangrene dönüşen, devletin itibarını zedeleyen, adalet duygusunu çürüten bir konuda iktidar ve muhalefet birlikte bir çözüm üretme umuduyla bugün bir müzakere yapıyoruz. 2/B diye toplumda bilinen ormanın dışına çıkartılmış, hazineye devredilmiş arazilerin mülkiyet sorununu çözüyoruz. Zaten bu araziler sahipleri tarafından kullanılıyor ama şimdi bunu bir mülkiyete, bir hukuka bağlayacağız, bağlamanın hukukunu çıkarıyoruz.

Değerli arkadaşlar, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak toplumsal soruna dönüşmüş, toplumda bir beklenti hâline gelmiş sorunların çözümü için hukuk oluşturmaya her zaman destek vermişizdir. Bu kanuna da bu anlamda destek veriyoruz, “Evet” oyu vereceğiz.

Değerli milletvekilleri, bir bilen olarak, yani ben orman yüksek mühendisiyim, hem pratiğinde çalıştım hem öğretisini aldım hem de siyasetçi olarak hukukunu biliyorum. Daha iyi bilen arkadaşlarımız var iktidar partisi grubu içerisinde, Sayın Genel Müdürümüz burada, eski Müsteşarımız da milletvekilliği yapmıştı, onlar da biliyorlar. Onlar da biliyorlar ancak mesele yanlış sahiplenildiği için, yani bu kanunu Orman Genel Müdürlüğü veya Orman Bakanlığı değil, doğrudan Maliye Bakanlığının sahiplenmesi gerekiyor. İşte bu yanlış sahiplenmeden dolayı bir yanlışlık yapılıyor.

Değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili bizi izleyen değerli vatandaşlarıma da ifade ediyorum: Aslında bu sözlerim, bu kanunun çıkmasını engellemek niyeti taşımaz. Bu kanun çıkmalı ve bu kanunun çıkmasını bekleyen, sorunların çözülmesini bekleyen vatandaşlarımız bizi bekliyorlar, onlara engel olsun diye söylemiyorum. Ama hukuk kurarken, yani sorunları çözmek, beklentileri karşılamak için hukuk kurarken hukukun içinde kalmak gerekiyor, hukuku hukukun içinde kalarak değiştirmek gerekiyor. Bu sebeple, bu kanun, maalesef bu anlamda özürlü çıkıyor. Çok açık, net, hukukçular da biliyor, ormancılar da biliyor, Anayasa 170’e uygun çıkmıyor. Yani, mesele eğer hukuk düzleminde sorgulanırsa Anayasa 170’inci maddeye göre bu kanunun uygulaması aykırılık teşkil eder. Eğer Anayasa Mahkemesine de gidilirse, bu kanun, bu anlamda iptal edilir.

Bir sorunu çözmek için ortaya konulan hukuk kendisi sorunlu olursa sorunu büyütür. Endişemiz odur ki yılların birikintisi, kangrene dönüşmüş bir sorunu çözerken hukuka uygun bir tanzim yapılmadığı için daha büyük bir sorunu önümüzde buluruz, bir kaosa sebep oluruz diye endişe etmekteyim.

Bunun için, ben tekrar söylüyorum, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tekrar söylüyorum -daha önce de söyledim- gelin, Anayasa 170’i değiştirelim, “değerlendirme” tabirini -biz hukuk kurucuyuz- yeniden tanımlayalım, yargı ve uygulama bu yeni tanımlamaya göre gerekeni yapsın. Her şeyi yargıdan beklemek, yargının duvarından geri dönmenin sorumluluğunu yargıya atmak doğru değil, bize ait bir sorumluluk. O sebeple, Anayasa Mahkemesinin verilmiş kararları var, bu kararlar ortada. Bu yönde yapılan teşebbüsler daha önce çok açık, net “Satış ve devir Anayasa 170’e aykırıdır.” hükmü var.

Bunları kayda geçsin diye söylüyorum, yoksa kanunu engellemek anlamında söylemiyorum ve buradan grubum adına da bir taahhütte bulunuyorum. Bu sorunu çözmek için, bu toplumsal sorunu çözmek için, geliniz Anayasa 170’inci maddeyi değiştirelim, “değerlendirme” tabirinin tanımını yapalım, içini dolduralım ve ona dayalı da bu sorunu çözelim. Birinci söylemem gereken hadise budur.

İkincisi, kanunlar adaleti temin etmeli. Eğer çıkarttığımız kanun, kurduğumuz hukuk adaletsizliği getiriyorsa, faydalı bir iş yapmıyoruz demektir.

Değerli arkadaşlar, “rayiç bedel” dediğimiz hadisede, Türkiye genelinde bir ortak tanım yapmak mümkün değildir. Toros Dağlarının rayici ile İstanbul’un çevresindeki rayici aynı anlayışla tanzim ederseniz, Türkiye'de hukukun, kanunların genelliği konusu, genellikle de adaleti temin etmez. Bu noktada “Belirlenen rayiç değerin yüzde 50’si bedelle satılır.” ifadesi veya işte “değerlendirilir” ifadesi bir adaletsizliği getirecektir. Bu noktada ne yapılması gerekiyorsa onu yapmak gerekir.

İşte, vergi bedeli üzerinden, emlak değeri üzerinden olabilir veya farklı bedeller, mesela “orman içi köylerine rayiç değerin yüzde 15’i” diye teklif ettik Milliyetçi Hareket Partisi olarak. “Orman kenarı köylülerinin kullandığı 2/B arazilerinin satışında tespit edilen rayiç değerin yüzde 25’i talep edilsin.” dedik. Böylelikle bir adaleti temin edelim.

Değerli arkadaşlar, endişemiz yeni bir soruna ulaşmaktır, o nedir? Şu: Adamın kırk yıldır, elli yıldır kullandığı 2/B arazisi vardır. Emek vermiştir, imar etmiştir, orayı bir değere ulaştırmıştır. Şimdi, bir rayiç değer çizdiniz ve adam bunu satın alamadı. Yetmedi parası, gücü yetmedi, alamadı. Alamayınca, yarın ne yapacaksınız? Yani adamın evinin olduğu, çoluk çocuğunu geçindirdiği araziyi bir başkasına satarak ortaya çıkaracağınız kaosun farkında mısınız? Bu yanlış olacaktır değerli arkadaşlar.

Bir başka şey, sorumlusu devlet olan sorunlar var, tapu iptal davaları. Adama tapu vermişsiniz,  sonra da gitmişsiniz “Burası orman.” diye iptal etmişsiniz. Bu sorunu bu kanun çözmüyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak dedik ki: Bakın, gelin mutabakat var, iktidar-muhalefet mutabakatımız var, bunun gücünü kullanarak, bu konuyla, millet ile devlet arasındaki bu konudaki tüm sorunları çözelim, bir tasfiye kanunu çıkaralım. Yıllardır millet mahkeme kapılarında çürüdü. Gelin bir tasfiye kanunu çıkaralım, bu tapu iptal davaları…

Bir başka şey, kadastro haritaları veya kadastro dışı kalmış arazilerin kullanımı. Bunlar ülkemizin hemen her bölgesinde sorun. 4785 sayılı Devletleştirme Kanunu’nun oluşturduğu mağduriyetler var. Devlet olarak gitmişsiniz milletin malına el koymuşsunuz. “Tüm bu sorunları çözelim.” dedik ama maalesef, Sayın Bakan, bu konu çok daha büyük bir konu, bu konunun çözümüne gücümüz yetmez diye öyle kaldı. Ama bir sorunu çözerken aynı konudaki birilerinin sorununu çözmezseniz yani nimet ve külfet paylaşımında adaletli olmazsanız devlete olan güveni veya “Adalet mülkün temelidir.” Bu, mülke olan sahiplenme duygusunu çürütürsünüz. Bunun için, bu kanun bu yönüyle özürlü.

Bir başka şey değerli arkadaşlar, Anayasa 170’e göre bu arazileri siz orman içi köylülerinin kalkınmaları için kullanabilirsiniz. Bu arazilerin satışından, devrinden elde edeceğiniz kaynağı bu köylülerin kalkınması için kullanabilirsiniz ve yeni orman alanları oluşturmak için kullanabilirsiniz ama getirdiğiniz kanun gözümüzün içine baka baka Anayasa’nın bu amir hükmünü yok sayıyor. Ne yapıyor? Yüzde 90’ını kentsel dönüşüm için bütçeye aktarıyor. Ee, bu olmaz. Yani bu kadar emek verilerek veya bu kadar sahiplenilerek ortaya çıkan bir düzenlemede işin sahibi olan orman köylülerini yok sayarsanız… Yüzde 10’luk, onun da ne kadarı orman köylüsüne gidecek? 7-8 milyon orman köylüsü, 21 bine yakın orman köyü var. Bunların sorununun çözümüne katkı vermeyen bir yasanın adaletli olduğunu söyleyebilmek mümkün mü?

BAŞKAN – Sayın Şandır, bir dakikanızı rica edeceğim.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Çeşitli İşler

1.- Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Bangladeş Başbakanı Sheikh Hasina ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Bangladeş Başbakanı Sayın Sheikh Hasina ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.

Kendilerine yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı 198) (Devam)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın konuk Başbakan sıralarımızın boş olduğuna bakmasın, milletimiz buradadır. Kendisini saygıyla selamlıyoruz, sevgiyle karşılıyoruz efendim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Şandır, sürenizi de ilave ettim.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten iktidar ve muhalefet çok sık görülemeyen bir uzlaşmayla bir toplumsal sorunu çözüyor. Bu sorunu çözerken irade beyanımız var, gelin doğruyu yapalım şeklinde. Eksiği de tamamlayalım, yani bu kadar yılın birikintisi var. Bu kadar yıl birikmiş, beklenilmiş, şimdi çözme iradesi var, daha önce çözme iradesi oluşmuyor. Şimdi çözme iradesi var.

Gelin bunu, ortak aklı oluşturarak kapsamlı bir şekilde, önce Anayasa 169, 170’i değiştirelim. Bu çok sahiplendiğiniz, övündüğünüz Anayasa referandumunda da aynı şeyi yaşadık. Size o zaman söyledik: “Gelin, bu Anayasa 169, 170’i de koyun bu paketin içine.” Maksat, niyet farklı olunca hiç bizi dinlemediniz, duymadınız. Hâlbuki bu 2/B yasası daha birkaç defa mahkeme kapısından döndü, teşebbüs akim kaldı. Şimdi, bunu çözmek için tekrar Meclisin ve milletin önüne geldiniz.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bir kanun çıkartılırken bu kanunla ilgili hukukun içinde kalmak zorunluluğu çok daha önemlidir.

Tarımda kullanılan hazine arazilerinin satışını da bu kanuna dâhil ettiniz. Doğrudur, aslında “2/B” diye bir hadise yok, hazineye devredilen, ormandan çıkmış araziler, onlar da hazine arazisi. Bu kanunun sahibi hazine olması lazım, millî emlakten sorumlu bakan olması lazım. Hazine arazilerinin satışı için de kurallar getiriyorsunuz ama getirdiğiniz kurallar, inanınız ki Türk çiftçisini çok zor duruma düşürecektir. Topraklarımızın büyük mülkiyeti devletin elinde, bunlar millet tarafından kullanılmakta. Bu arazileri kullanan insanların önüne yarın karşılayamayacakları bir bedelle satış zorunluluğunu getirirseniz çok ciddi bir kaosa sebep olacaksınız.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum: Aslolan üretimdir, aslolan üretendir. Siz, üretimi teşvik etmek, desteklemek, üreticiyi kucaklamak mecburiyetindesiniz. Yani devleti zengin edeceğiz diye üreticiyi mağdur etmenin neresinde mantık var? Hangi akıllı siyaset böyle bir sonuç getirir? Şimdi, “yüzde 50” diye kanun komisyondan çıktı, duyuyorum ki bunu yüzde 70’e çekecekmişsiniz. Yapmayın bunu, çiftçiye, Türk çiftçisine haksızlık, hakaret etmiş olursunuz. Adam dişiyle tırnağıyla bu araziyi kullanıyor, sırtına alıp gitmiyor. Yabancılara mülk satılmasını kanun hâline getiriyorsunuz, komisyondan çıkardınız. Yabancıya mı satacaksınız? Yani Türk çiftçisinin alamayacağı rayiç bedellerle kullandığı araziyi satışa çıkarırsanız kim alacak bunu?

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bir ihtiyaca binaen oluşmuş uzlaşmayı heba etmemenizi tavsiye ediyorum. Ben bunu komisyonlarda da konuştum, her iki komisyonda da konuştum. Gelin bir irade beyanı olarak, muhalefet partileri olarak işte Sayın Akif Hamzaçebi’nin vermiş olduğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …sayın Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu ve adına “barış” dediği, bizim “tasfiye kanunu” dediğimiz, tüm sorunları yani vatandaşla devleti hasım hâlinde olmaktan, hasım olarak yaşamaktan kurtarıp hısım hâline getirecek, gelin tüm sorunları çözecek bir kanun çıkaralım, gelin bir barış ilan edelim diye Cumhuriyet Halk Partisinin ortaya koyduğu irade beyanını bana göre iktidar grubu doğru değerlendirmiyor, bu fırsatı iyi değerlendirmiyor. Ama endişem odur ki Anayasa Mahkemesinin duvarından geri dönmek ihtimali vardır. O zaman, oluşan bu umutları ve beklentileri -eğer ki Anayasa Mahkemesinden bir teminat aldıysanız, bir garanti aldıysanız; onu da söylemek çok şık olmuyor, Anayasa Mahkemesini ilzam etmeyelim- eksik çıkartmak gibi bir suçlamayı da lütfen kabul edin.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir şey olabilir mi?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bilenin sorumluluğunda söylüyorum bunları.

Ama her şeye rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu toplumsal sorunun çözümüne katkı vereceğimizi ifade ediyor, heyetinize saygılar sunuyorum efendim.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.43

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

---0---

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, yirmi dakika süreyle tasarının tümü üzerindeki soru-cevap işlemini başlatıyorum.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, tabii, bu daha önce Bakan sırasında Veysel Eroğlu oturuyordu, ben sorumu ona göre hazırladım ama yine ormanla ilgili bir soru.

Bu İstanbul’da Kemerburgaz ormanlarındaki madenlerin çıkarılması sonucunda orada büyük çukurlar meydana geldi, burada hafriyat döküm alanları seçildi, uzun zaman buraya hafriyat dökülüyordu ve milyar dolar seviyesinde hasılat temin ediliyordu ve bu hasılat ormanın o bölgesinin ıslahı için kullanılırken, Veysel Eroğlu, Bakan olduktan sonra, 2007’den sonra bir kanun çıkardı, bu kanunla burayı Ormandan alıp İstanbul Belediyesine verdi ve başına da kendi hemşehrisi Türker Eroğlu diye bir kişiyi getirdi oraya.

Şimdi ben sormak istiyorum: Burada elde edilen ne kadar para var? Bu İstanbul Belediyesi bu paraları alıp da normal belediye gelirleri arasında mı gösteriyor, yoksa İstanbul’daki BİT’lere mi veriyor? O tabii BİT’lere de gidince orada keyfî harcamalar yapılıyor. Bu konuda bir bilgi almak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Sayın Halaman…

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sorumun bir tanesi… Sağlık Bakanımız burada yok ama ben bunu sormak durumundayım. Bizim Adana’nın Kozan ilçesinden bir hasta İstanbul’a gidiyor, Baltalimanı Kemik Hastanesi yani araştırma hastanesine. Hastaya şöyle diyorlar: “1.601’inci sırayı verebiliriz sana.” Ben, geçmiş dönemde bu Baltalimanı Kemik Araştırma Hastanesine hasta gönderdim, o zaman da Sağlık Bakanı Osman Durmuş’tu, o zaman da 100’üncü sıraya yazmışlardı. Ve nüfus artmasına rağmen… İnsanlar bu kadar mı çok hasta oluyor yoksa bu Sağlık Bakanı fiziki şartları mı oluşturamıyor? Doktor mu noksan? Bununla bir ilgilenirse sevinirim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak, tabii ki kanun çıktıktan sonra belli bir süre içerisinde vatandaşın müracaat edip yerlerini alması gerekiyor ancak bildiğimiz kadarıyla bu alanların kadastrosu tamamlanmadı. Kadastrosu tamamlanmayan bu kapsamda ne kadar alan var? Bu kadastrosu tamamlanmayan alanlardaki vatandaşın müracaatı nasıl değerlendirilecek? Vatandaş kadastrosu yapılmamış bu yerlerini nasıl alacak?

İkincisi: Rayiç bedel ile ilgili olarak, bugüne kadar, kamuoyunda -Muğla ki bu konuda Türkiye'de 2/B arazisi konusunda üçüncü sırada- hâlâ vatandaşa somut olarak bildirilen herhangi bir fiyat yok. Rayiç bedeli kim, ne zaman belirleyecek? Vatandaşa ne zaman ilan edecek? Bu rayiç bedellere tabii ki vatandaşın kanuna göre itiraz etme hakkı da olmayacağına göre, vatandaş bu rayiç bedelle ilgili sıkıntılarını nasıl çözecek?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu tasarı yasalaştığında, İstanbul ve diğer büyük şehirlerde ne kadar 2/B arazisi satışa çıkarılacaktır? Bunlar içerisinde daha önce Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri kabinesinde görev yapmış kişilerin var olduğu iddiası doğru mudur?

İkincisi: Orman köylerinde ve şehir merkezlerindeki 2/B arazilerine aynı rayiç bedel üzerinden değer biçmek ne derece hakkaniyetlidir? Bu konudaki sizin düşüncenizi alabilir miyiz?

Bir diğer soru: “İşlenemediği için ormanlık araziye dönüştüğü” gerekçesiyle orman kadastrosu geçirilirken vatandaşın elinden alınan arazilerin durumu ne olacaktır? Bu konuda bir çözüm bulunabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, getirilen kanun tasarısının 12’nci maddesinin (3)’üncü fıkrasında, hazine arazilerinin kıyı kenar çizgisine 5 bin metre mesafedekilerinin satılamayacağına amir bir hüküm vardır. Biliyoruz ki bu en değerli hazine arazileri de kıyılarda olan arazilerdir. Bu 5 bin metre tespitinin sebebi nedir, bir başka satış mı düşünülmektedir, bir başka proje mi vardır? Yani buralardaki hazine arazilerini kullanan vatandaşlarımıza karşı bir haksızlık yapılmıyor mu? Bu, Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine aykırı değil mi? Bir bunun cevabını istiyorum.

Bir de, tapu iptal davaları sonucu 2/B’leşen arazileri bu kanunla çözüyorsunuz ama 2/B’yle ilgisi olmayan tapu iptal davalarını çözmüyorsunuz. Bu da bir eşitsizlik değil midir Anayasa’nın 10’uncu maddesine göre? O sorunu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Sayın Tüzel…

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Bakan, yoksul orman köylüsüne tarım arazisini rayiç bedelin yüzde 50’si karşılığında satmak, nasıl “destek olmak”tır?

“Yararı olmayan orman alanı” bilimsel bir tanımlama olabilir mi?

Satışlardan elde edilecek gelirlerin afet işlerinde kullanılıp cari açık kapatmada savrulmayacağının garantisi nedir özellikle deprem vergilerinin akıbeti belliyken?

İnsan merkezli bir kent ve ailenin öneminden bahseden Sayın Başbakan, Keçiören’de 5 kişilik memur ailesinin sobadan zehirlenmesine ne demektedir?

Böylesi önemli bir konuda neden sendika ve meslek örgütlerinin önerilerini dikkate almadınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.

Sayın Demiröz…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Daha önce tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgililer adına oluşturulan ve tapuda hâlen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlar daha sonra orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine “Orman sınırları içerisinde kalıyor.” “Ormanda kalmaktadır.” “Orman, tatil sınırları içerisinde kalmaktadır.” şeklinde şerhler düşülmüştür. Bir kısmı bunun yargıdadır. Sadece Bursa’da bu konumda olan 2 bine yakın vatandaşımızın olduğunu biliyorum. Acaba Türkiye genelinde ne kadardır? Ne kadar vatandaşımızın bu yasayla sorununu çözemeyeceğiz? Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

Sayın Öz…

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, Mersin Bozyazı Tekmen’den arayan vatandaşların şöyle bir sorusu var: O bölgede bir iki dönüm arazilerine sera yapan, geçimini bununla sağlayan insanlar, kullanmış oldukları tarım alanında kurulan elektriğin yerine TEDAŞ’ın özelleşmesinden sonra sanayi elektriği fiyatlandırılması üzerinden fiyatlandırılacağını duyduklarını ifade ediyorlar. Bu düzenleme vatandaşı mağdur edecektir. Bu doğru mudur? Bunun engellenmesi için bir çalışma yapılması gerekmektedir. Dikkate alırsanız seviniriz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.

Sayın Ağbaba… Yok galiba.

Sayın Genç, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Demin sorumu bitirmedim. Şu anda AKP’nin olduğu yerde 3.600 metrekarelik bir mülk var. Daha önce TEK-İMAŞ diye bir şirket burada ticaretle uğraşıyordu. Orman buraya karşı dava açtı ve davada buranın orman sahası olduğunu kazandı, fakat sonradan AKP’nin buraya genel merkezi yapılınca buranın etrafını duvarla çevirdi ve burayı Ankara Belediyesi park sahası yaptı. Orman arazisi olan bu 3.600 metrekareyi neden AKP bedava kullanmaktadır? Bu konuda açıklama yapar mısınız?

Bir de Tayyip Erdoğan’la Unakıtan bu 2/B’den ne kadar arazi alacaklar? Onun da açıklanmasını istiyorum.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Buyurunuz Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle tüm siyasi partilerimize ülkemizin önemli bir sorunu olan, halkımızın beklentisi olan bir alanda verdikleri destekten dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. İnşallah, uzun zamandır halkımızın beklediği bu düzenlemeler bu vesileyle gerçekleşmiş olacak.

Sayın Genç’in sorduğu spesifik bir soru var. Veysel Bey de bugün bir afetle ilgili ayrılmak durumunda kaldı, akşama inşallah yetişir. Çok özel bir soru, ona ancak yazılı cevap verebiliriz. Bu konuda benim doğrusu şu anda herhangi bir bilgim söz konusu değil ama eminim bir açıklaması sunulur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii, ilgili bakanlar kaçıyorlar, yüzleri yok buraya gelmeye.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - İkincisi Sayın Halaman’ın sorusu hastane sıralarıyla ilgili bir soruydu. Hastanelere giden insanlarımızın sayısı gerçekten çok fazla. Aslında, sağlık hizmetlerine erişilebilirlik arttıkça bu sayının daha da arttığını görüyoruz. Ortalama 6-7 defa bir hastaneye gitmek söz konusu. Yani yüz milyonlarca insan hastaneye gidiyor her yıl, defalarca gidildiği için, ama hepsi de bir şekilde hizmet görüyor. Spesifik belli bir sıkıntı varsa, bir sıkıntılı hastane varsa onu da Sağlık Bakanımıza tabii ki iletebiliriz.

Sayın Erdoğan “Kadastrosu tamamlanmayan alan ne kadar, müracaat nasıl değerlendirilecek?” şeklinde tamamlanan alanı sordu. Tamamlanan alan şu gün itibarıyla 192.190 hektar şeklinde ifade ediliyor. Bunun kadastrosu yapılmış durumda. Aynı zamanda çalışmalarımız da tabii devam ediyor. Daha geçtiğimiz günlerde Kalkınma Bakanlığı olarak 10 milyon lira ek ödenek tahsis ettik ilgili kurumlarımıza bu işlerin hızlandırılması amacıyla. Tamamlanmayan da, şu an itibarıyla 120 bin hektar gözüküyor. Bunları da en kısa sürede tamamlamak için gayret sarf ediyoruz, kaynak ayırıyoruz. Onu da, inşallah, en kısa sürede tamamlayacağız.

Diğer taraftan, rayiç bedel Maliye Bakanlığımız tarafından tabii belirleniyor, belli bir prosedür  çerçevesinde yapılıyor. Başvurular akabinde tek tek başvuruyla ilgili vatandaşlarımıza  bedelleri bildirilecek.

Sayın Işık “İstanbul ve büyük şehirlerde ne kadar alan kapsamda satılacak? Bunlar içinde AK PARTİ’li birtakım insanlar, isimler var mı?” gibi bir soru sordu yanlış anlamadıysam. Tabii, bu kadar geniş bir…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Eskiden kabine üyesi olan…

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Yani benim doğrusu öyle spesifik bir bilgim yok. Tabii ki bu geniş alan içinde birçok insan olabilir, AK PARTİ’li de olabilir, MHP’li de, CHP’li de. Bütün…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bir ipucu verelim! Maliye Bakanlığı yapmış birisi!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Açıklayın isimleri canım. Gizlemeye gerek yok.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bilemiyorum doğrusu. Ama birçok insanın burada hukuku olabilir. Hukukta eşitlik, genellik esastır kanunlarda. Kim faydalanıyor olursa olsun hukukun genel ilkeleri geçerli olur ama burada herhangi bir şahsa dönük bir düzenleme yapmıyoruz, genel bir düzenleme yapıyoruz.

Orman köyü, şehir merkezi rayiç bedel anlamında bir haksızlık olur mu diye… Rayiç bedel belirlenirken zaten o alanın özellikleri dikkate alınarak belirleniyordur diye varsayıyorum ben doğrusu. Dolayısıyla bir haksızlık olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Burada orman köylülerine genel anlamda zaten düşük belirleniyordur diye tahmin ediyorum doğrusu.

Ayrıca, “Orman köylüsüne yüzde 50 bedelle satılması doğru mu?” şeklinde bir soru var. Tabii ki, bu alanlar sonuçta bütün toplumun hukukunun olduğu alanlar yani sadece üstünde tasarrufu olan insanların değil, tüm toplumun hukuku söz konusu. Burada bir denge kurmak durumundayız. Bir taraftan bu alanlar üzerindeki insanlarımızın kolayca hakkını hukukunu gözeten bir yapı oluşturmalıyız ama bir taraftan da tüm toplumun burada bir hukuku olduğunu da dikkate alarak bir bedel tespit etmek durumundayız. Bu dengeyi sağlamaya çalışıyoruz. Mevcut olarak bu arazileri kullanan insanlarımızın daha elverişli koşullarda belli indirimlerle, taksitlerle bu mülkleri edinmelerini sağlıyoruz. Gerçekten hukukileştiriyoruz durumu.

Sadece gelir açısından bakmıyoruz. Sadece gelir olarak baksaydık “Rayiç bedel üzerinden satış olacak.” derdik. Bunu sosyal bir mesele olarak da algılıyoruz. Dolayısıyla belli indirimler ve taksitlendirmelerle bir kolaylık getiriyoruz ama bunun da tabii ki bir sınırı var. Sonuçta, dediğim gibi, bu topraklar, bu araziler bütün toplumun, bütün toplumun da burada bir hakkı var, hukuku var. Burada elde edilen gelirler de özel gelirler değil, sonuçta bütçemize intikal edecek ve yine tüm toplumun yararına kullanılacak gelirler. Dolayısıyla sosyal açıdan bakarken işin bu boyutunu da dikkate almak durumundayız diye düşünüyorum.

Sayın Şandır’ın sorusu… 12/3’üncü madde hazineye ait tarım arazilerinin kıyı kenar çizgisine 5 bin metre yakın olanları satılmıyor. “Bu yerler farklı şekillerde de değerlendirilebilir.” diye bir düşünce var. “Turizm için, sanayi için, başka amaçlarla kullanılabilir.” şeklinde bir düşünce olduğu için bunlar o şekilde değerlendirilmiş, düşünülmüş yani “alternatif maliyeti” yüksek görüldüğü için veya alternatif fırsatlar olabilir diye değerlendirilmiş. Arkadaşlarımızın bana verdiği bilgi, işin gerekçesi bu şekilde.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama bu, huzursuzluğa sebep olacak. Yani Maliyeci arkadaşlara söylüyorum: Yanı başındaki komşusunun arazisini satacaksınız, onun yanındakini satmayacaksınız. Yani Çukurova’yı düşünün. Dolayısıyla yanlış olmuş o. 500 metre doğru rakam.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Onu, bu itirazları arkadaşlarımız yine değerlendireceklerdir.

Diğer taraftan, Sayın Tüzel’in sorusuna zannediyorum cevap verdim, o sosyal boyuta. Yani gelirleri de savurgan bir şekilde kullanmayacağız. Çok önemli afet ülkesiyiz, kentsel dönüşüme büyük ihtiyacı olan bir ülkeyiz; ağırlıklı olarak buralarda, diğer taraftan, yine işin temel amacına dönük olarak orman alanlarında kullanılacak bu gelirler. Dolayısıyla, sonuçta halkımızın faydasına bir şekilde bu gelirler hizmete dönüşecek diye düşünüyorum.

Sayın Demiröz Bursa’yla ilgili spesifik bir soru sordu. İsterseniz yazılı bir şekilde Sayın Vekilimize detaylı bir bilgi arz etsinler, bürokrat arkadaşlarımızdan rica edelim.

Sayın Öz yine Mersin’de sera alanlarındaki elektrik tarifesiyle ilgili bir soru yöneltti. Doğrusu, bu konuda da Enerji Bakanlığımızdan bir bilgi alırsak daha sağlıklı bir şekilde cevap veririz diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi de bittikten sonra tasarının tümü üzerindeki görüşmeler böylece tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

 Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerine, gruplar adına, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce Sayın Bakan sorulara cevap verdiğinde -dinlediğimde- “Bu yasa tasarısı konusunda mı konuşuyor?” diye çok merak ettim. Doğrusu, bu arazilerin satışının -ya da bu yasa tasarısıyla birlikte- toplum yararına bir hizmet ifade ettiği söylendi. Gerçekten toplum yararına bir konudan bahsediyorsak bence bu yasayı geri çekmek gerekir çünkü bu yasayı çekip, gerçekten ekolojik sisteme uygun, gerçekten bütün toplumun yaşam alanlarını yeniden düzenleyen, ekolojik bir perspektifle ele alınan, bu yasa tasarısının etkileyeceği tüm toplumsal kesimlerle, sosyal kesimlerle, sivil toplum örgütleriyle tartışarak yeniden ele almak gerekir. Ama biz bugüne kadar bu Parlamentoda bunu görmedik. AKP İktidarı -ki bu yasa tasarısına muhalefet de, CHP ve MHP de destek veriyor- daha çok “Nasıl kâr elde edebiliriz, nasıl rant elde edebiliriz?” üzerinden yapılan bir yaklaşım… Bu, temel bir eleştiri konusudur yani bunu yapmadan, diyelim ki bunun toplum yararına olduğunu söylemek gerçekten çok kabul edilebilir bir nokta değildir.

Diğeri “Kâr amacı gütmüyoruz.” deniliyor. Aksine, bu yasa tasarısı tam da kâr amacı gütmek açısındandır; yani diyelim ki yeni 2/B alanlarını, orman alanlarını, orman vasfını yitirmiş alanları aslında ranta dönüştürmek, yeni araziler oluşturmak, bunun satışından kâr elde etmek... Hatta satarken kime sattığınız meselesi de önemli. Buradan yeni bir alan oluşturduğu ortada. Dolayısıyla, burada asıl amacın kâr olduğu çok net olarak ortada.

Diğeri, hukukta eşitlik meselesi. Bu yasa tasarısında eşitlik de yok. Yani diyelim ki burada daha çok zenginler düşünülmüş, bu alanda kim daha çok etkilenecek meselesi düşünülmüş. O yüzden, bu yasa tasarısı, Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, toplum yararına değil, kâr amacı gütmeyen değil, aksine kâr amacı güdüyor ve hukukta eşitlik ilkesine uymuyor. O açıdan, tabii bizim önerimiz, bu yasa tasarısını geri çekip bunun üzerinde düzenlemek, gerçekten toplum yararına düzenlemek üzerinde olabilir.

Sayın milletvekilleri, farkında mısınız, dünya gerçekten bir ekolojik kriz yaşıyor. Dolayısıyla biz arazileri sadece cansız bir varlık olarak değerlendiremeyiz. Yapacağımız her işlem, doğa üzerindeki her uygulama aynı zamanda bizim geleceğimizi etkileyecek bir durumdadır. O açıdan, bunu yapmadan bir yasal düzenleme yapmak, sadece “Böyle bir beklenti var, dolayısıyla arazileri satışa sunalım.” yaklaşımı kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Kaldı ki AKP Hükûmetinin yaklaşımını biliyoruz, bu konuda kendi politikalarını eleştirenlere hemen tepki gösteriyor -biraz önce Sayın Levent Tüzel de sordu- özellikle bilim insanlarına yönelik. Örneğin HES’lere karşı çıkmak bu ülkede suç, orman arazilerinin rant alanına dönüştürülmesine karşı çıkmak suç, demokrasi istemek, eşitlik istemek, adalet istemek suç, parasız eğitim istemek suç, ana dilde eğitim istemek suç. Bütün bunlarda hemen AKP İktidarı zaten yargıyı göreve çağırıyor. Bu yargı da, nasılsa, hemen hizmete geçiyor ve bu konuda gereğini yapıyor. Doğrusu çok iyi bir iş birliği de var, bunu da ifade etmek isteriz.

Sayın milletvekilleri, toplumsal ve ekolojik krizin bariz bir yansıması olan 2/B meselesinde sorunun sadece yıllanmış sorunları çözmek olarak yaklaşma olmadığını, bunun sadece neoliberal politikaları sürdürmek amaçlı olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

2/B konusu “Bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş” gibi anlamsız ve hiçbir mantıkla kabul edilmez bir yasal kılıfın içerisinde, büyük inşaatçı orman işgalcilerine rant sağlama projesidir. Doğayı bir meta olarak gören klasik kalkınmacı anlayışın orman ekosistemlerinde yarattığı yıkımın hukuken meşrulaştırılması ve hatta ödüllendirilmesi girişimidir. Anadolu’da yaşamın kaynağı olmuş, paha biçilmez ekosistemler olan ormanları hukuksuzca işgal edenlerin, bu anlamda suç işleyenlerin sırtlarını sıvazlama işidir. Zamanında ormanları işgal etmemiş olanları hukuka bağlı kaldıkları için cezalandırmaktan başka bir şey değildir.

Hepimizin bildiği gibi, orman sadece ağaçlar topluluğundan ibaret değildir. Orman, zemin bitkileri, toprak yapısı, böcekleri, mantarları ve tüm flora ve faunasıyla bir ekosistemdir. Bir ekosistem çok büyük çapta bir doğal yıkımla karşılaşmadığı sürece vasfını kaybetmez. 2/B’de olduğu gibi insan eliyle yok edildiğinde bunun adı vasıf kaybetme değil, olsa olsa doğal yıkımdır ve katliamdır ve bugüne kadar aslında bu yasa tasarısıyla birlikte de bu doğa yıkımı, doğa katliamı meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, kaldı ki bu yasa tasarısı aslında Anayasa’nın 170’inci maddesine de uygun değildir. Biraz önce sayın milletvekili de ifade etti, bu yasa tasarısının özellikle 2’nci, 5’inci ve 6’ncı maddeleri, yine 10’uncu maddesi ve 13’üncü maddesinde yapılan değişiklikler aslında bu yasa tasarısının hangi amaçlı olduğunu bir kez daha gösteriyor.

13’üncü maddede yapılan değişiklikle 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış oluyor. Bu, dolayısıyla bir kanunu, eskiden en azından bazı tedbirleri alan kanunu da böylece ortadan kaldırmış oluyor.

Yine bu yasa tasarısının 2’nci maddesinin (f) bendinde 2/B arazileri gecekondu veya kentsel dönüşüm projeleri uygulanacak alanlar arasında sayılmış durumda. Üstelik bu projeleri yapabilecekler arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yanı sıra TOKİ ve ilgili büyükşehir ve öteki belediyeler de sayılmıştır. Böylece siyasal iktidar özellikle henüz yapılanmamış ve tarımsal amaçlarla da kullanılmayan yaklaşık 3 milyon dönüm araziyi, 2/B arazisini yeni rant alanı olarak açmaktadır. Aslında işin püf noktası burasıdır, 2/B’yi yeni kentsel dönüşüm alanı olarak tasarlıyor.

Yine 6’ncı maddenin 1’inci fıkrasında 2/B arazilerini satın almaya hak sahibi sayılabileceklerin 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişiler olması suretiyle süresi içerisinde başvurmak, idarece belirlenecek bedele itiraz etmemek, satış işlemini dava konusu etmemek koşulları getirilmiştir yani burada da iktidar aslında istediği kişilere bu arazileri satacaktır. Bu konuda, hani “hukukta eşitlik” deniliyor ya, hukukta eşitlik falan diye bir durum yok; bu konuda özellikle kendi taraftarlarını zamanında bilgilendirme, süresi içerisinde başvuru yaptırıp tarım arazilerini de kendi taraftarlarına satma durumu var. Bu, Anayasa’nın 10’uncu maddesine aykırıdır sevgili arkadaşlar. Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.” Yine, 125’inci maddedeki “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” ilkesine de aykırıdır. Bunlar, tabii, özellikle seçilmiş maddelerdir. Yani bu kanun tasarısına neden itiraz ettiğimizi biraz daha açıklamak istiyoruz:

Yine, 10’uncu maddesine göre, 2/B arazilerinin satışından elde edilecek gelirlerin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek ve yüzde 90’ını aşmayacak kısmı genel bütçenin (B) cetveline özel gelir, geri kalan kısmının da gelir olarak aktarılması öngörülüyor. Özel gelirin tutarı karşılığında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel ödenek öngörülebilecektir. Gelir tutarının nakledilecek kısmı ise orman köylülerine ait taşınmazların kamulaştırılması, 2/A alanlarının ıslah ve iskânı, orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi, 2/A, 2/B arazilerinin en az 2 katı verimsiz orman alanlarının ıslahı ve yeni ormanların tesisi için belirlenmiştir. Genel olarak buna ödenek hazırlanacaktır. Bu konu da ciddi bir sorun ifade etmektedir. Yine bu, Anayasa’nın 170’inci maddesine aykırı bir düzenlemedir. Yani bunlara dikkatiniz çekmek istiyoruz.

Biraz önce sayın milletvekili dedi: “Anayasa’nın 170’inci maddesini değiştirelim.” Anayasa’nın 170’inci maddesini değil, kısmen ekolojiyi koruyor, gelin bunu değiştirelim yani talana izin vermeyecek bir uygulama içerisine girelim, yoksa gerçekten yaşam alanlarımız kalmayacak.

Sayın milletvekilleri, siyasal iktidar 2/B arazilerinin yanı sıra hazineye ait tarım arazilerini de keyfince satabileceği, bu yolla cari açığın kapatılmasında kullanabileceği bir kaynak sağlayabileceği bir düzenleme yapmak istemektedir. Siyasal iktidar “Orman köylüsü sayılan yurttaşların kalkındırılması”, “Yeni orman ekosistemlerinin oluşturulması” ve benzeri söylemlerle kamuoyunu yanıltmaya ve yine, Anayasanın 169 ve 170’inci maddelerine açıkça aykırı düzenlemeler yapmaya çalışmaktadır. Saptamalara göre, 470 bin hektar 2/B arazisinin yalnızca yüzde 4,7’si yapılanmış, yüzde 33,2’si de tarımsal amaçlı olarak kullanılmaktadır. Siyasal iktidarın temel amacı bu arazileri satmaktır yani bu arazileri de kime satacak? Tabii ki öncelikle kendi yandaşlarına satacak.

Sayın milletvekilleri, bir kez daha ifade etmek istiyorum: Çoğu zaman AKP İktidarının kullandığı şu söz… Toplum yararına ya da toplumda gerçekten iyi bir dönüşüm olacakmış gibi ifade edilen bölümlerde aslında altında daha çok toplumun zararına olan uygulamalar yapılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dolayısıyla aslında toplum bu konuda yanlış bilgilendirilmektedir yani daha iyi bir düzenlemeymiş gibi ifade edilse de öz itibarıyla bu kanun tasarısı bizim ekosistemimizi bozmakta, ekolojik dengeyi bozmakta, yeni rant alanları açmaktadır. Siyasi iktidar kendi çevrelerine yeni rant alanları açmakta dolayısıyla bize de “Buna gelin, katılın.” demektedir.

Bir kez daha diyoruz ki gelin, bu yasa tasarısını geri çekin. Bütün toplumsal kesimlerle gerçekten toplumun yararına olabilecek bir şekilde düzenleyelim, biz buna karşı değiliz ama yeni rant alanları açacak, ekosistemi bozacak, geleceğimizi etkileyecek bir düzenlemeye bizden onay vermemizi beklememeniz gerekir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tuncel.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Tunca Toskay. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Toskay.

MHP GRUBU ADINA TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şu anda Genel Kurulda görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konu hakkındaki değerlendirmelerimize girmeden evvel bir hususu özellikle sizlere arz etmek istiyorum. Öyle zannediyorum ki Sayın Orman Bakanımızın Bakanlığı döneminde bu Meclis huzuruna gelebilecek en önemli kanun bu kanun, ama kendisinin burada bulunmamasını da, kusura bakmayın, şık olarak değerlendirmiyorum.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın amacı 1’inci maddede sıralanmış. Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, orman köylülerinin yerleştirilmesi, kalkınmalarının desteklenmesi, hazineye ait olan tarım arazisinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi.

Sonuç olarak şunu ifade edelim: Bu söylediğimiz amaçların içinde, çok yaygın olarak Türkiye’de “2/B sorunu” diye adlandırılan sorunun genel anlamda çözülebileceği varsayılıyor bu kanunla ancak kanunun tümüne hâkim olan yaklaşım ve içerdiği hükümler dikkatle incelendiğinde, kanunun amacının uygulama ile hazineye gelir sağlamak ve belli kesimlere rant aktarımının yolunu açmak olduğu açıkça görülmektedir.

Kanunda orman köylülerinin sorunları, 2/B ve hazine arazilerinde tarım yapan küçük çiftçilerin, belde, ilçe ve kentlerde gecekondularda yaşayan vatandaşlarımızın 2/B’yle ilgili dertlerinin samimi olarak çözüme ulaştırılması öngörülmemektedir. Yani 2/B sorununun çok yaygın olarak hissedildiği Antalya ilinin Kepez ilçesindeki Duraliler, Ünsal, Avni Tolunay, Kültür mahalleleri, Aksu ilçesindeki vatandaşların, Kemer Ulupınar köyündeki vatandaşların, Alanya Değirmendere ve Elikesik köyündeki ve diğer il, ilçe ve beldelerdeki vatandaşlarımızın bu arazileri alıp alamayacağı öyle görülüyor ki AKP İktidarının çok umurunda da değil.

Kanunun amacını belirten 1’inci maddenin düzenlenmesinde orman sınırları dışına çıkarılan arazilerin değerlendirilmesine ve hazineye gelir sağlamaya yönelik öncelik tanınmaktadır. “Yeni orman alanlarının oluşturulması, orman köylülerinin yerleştirilmesi, kalkındırılmaları ve desteklenmeleri…” Öyle görülüyor ki bu ifadeler tamamen zevahiri kurtarmaya yönelik olarak kanuna eklenmiş olan ifadeler. Bunu teyit etmek bakımından kanunun 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasını zikretmekte fayda var. İkinci fıkradaki değerlendirme, düzenleme, bu kanunun uygulamasıyla elde edilecek gelirin yüzde 90’ının başka amaçlarla kullanılabileceğine imkân vermektedir. O zaman, demek ki orman köylüsünün dertleri ve sorunlarını bu kanundan elde edilecek gelirle çözme gibi bir amaç güdülmemektedir.

Tasarının 2’nci maddesi tanımlara ayrılmıştır. Bu maddenin (1)’inci  fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde şöyle bir ifade var: “Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve çıkarılacak yerleri” ibaresi bulunmaktadır. “Çıkarılacak yerleri” ifadesi üzerinde durmamız gerekiyor çünkü 2/A arazileri ile 2/B arazileri arasında orman sınırlarının dışına çıkarılma tarihi bakımından önemli bir fark var. 2/A kapsamındaki alanlar koşullar elverdiği zaman her zaman orman sınırları dışına çıkarılabilir. Bu bentte “çıkarılacak” kelimesinin yer almasına da gerek yoktur. Ayrıca mesele, şu an itibarıyla çok da büyük, ağırlıklı bir sorun olarak görülmemektedir. Bu sorunun en ağır hissedildiği il olan Antalya ilinde 6831 sayılı Kanun 1774, 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla değişiklik 2/A maddesine göre orman sınırları alanının dışına çıkarılmış tek bir arazi yoktur, Türkiye’de de bu statüde olan arazi sayısı fevkalade sınırlıdır ancak (1)’inci fıkranın (b) bendinde tanımı yapılan 2/B alanlarının orman sınırları dışına çıkarılmasında şu anda yürürlükte bulunan mevzuata göre 31/12/1981 tarihi öncesi bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybeden ve aynı bentte sayılan koşulları taşıyan yerler söz konusudur. Bu bentte “çıkarılacak yerleri” ifadesi, iktidarın gelecekte de 2/B alanları oluşturularak ormanların yağmalanmasına yol açacak bir rant kapısını açmak istediğini göstermektedir. Kanunun amacını düzenleyen 1’inci maddedeki düzenleme ile de bu söylediğimiz ifade çelişmektedir.

Yine bu bölümde yer alan 2’nci maddenin (1)’inci fıkrasının (f) bendindeki “proje alanı” tanımı ve daha sonraki bu kavramla ilgili hükümler, AKP İktidarının -yukarıda ifade ettiğimiz gibi- bu kanunu bir rant aracı olarak gördüğünü göstermektedir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak proje alanının tesisine karşı değiliz ancak bunun bir rant aracı olarak kullanılmasını kabul etmemiz mümkün değil.

8’inci maddenin (1)’inci ve (3)’üncü fıkraları bir arada ele alındığında, AKP İktidarının kentlerdeki 2/B alanlarını büyük ölçüde TOKİ’ye devrederek TOKİ’ye ve ona iş yapan yandaş müteahhitlere rant sağlamayı amaç edindiği anlaşılmaktadır çünkü proje alanlarında öncelik TOKİ’ye verilmektedir. Büyükşehir veya diğer belediyeler bir proje alanı ilanı için başvursalar dahi eğer bu başvuruyla birlikte TOKİ başvurmuşsa, öncelik TOKİ’ye ait olmaktadır. Demek ki burada da belediyelere herhangi bir imkân sağlanmamaktadır. Ayrıca, proje alanının 2/B arazilerinde uygulanması, Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddelerine açık olarak aykırıdır.

Bu bölümdeki 2’nci maddenin (1)’inci fıkrasının (g) bendinde, rayiç bedelin belirlenmesinde dikkate alınacak mevzuat zikredilmektedir. Rayiç bedel konusuna ileride ilgili maddeler görüşülürken bizler önergeyle katkıda bulunmaya gayret edeceğiz ancak 6’ncı maddenin (7)’nci fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme listeleri veya kadastro tutanakları kapsamında kalan taşınmazların satış işlemleri, 1/5/2010 tarihinden itibaren tespit edilen rayiç bedeller üzerinden yapılır.” denilmektedir. Önce, rayiç bedel tamamen idare tarafından belirlenmektedir ve bu konuyla ilgili, vatandaşın, meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının herhangi bir şekilde görüşlerine başvurulmamaktadır. Bu tavır demokratik değildir. İktidar, vatandaşın sırtından gelir elde etmek söz konusu olduğunda ileri demokrasi söylemini rafa kaldırmaktadır. Ayrıca, rayiç bedeller, imkânları sınırlı, ekonomik olarak sıkıntıda bulunan vatandaşlarımız için yüksek olacaktır. Bu konuda, hepimize, özellikle Antalya, Muğla, Mersin gibi illerimizde hepimize yoğun olarak tepki yağmaktadır. Küçük çiftçi, imkânları sınırlı vatandaşlar ile büyük rantların söz konusu olduğu yerler için bedelin aynı olmaması gerekir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak (6)’ncı maddede bu konuyla ilgili yine bir önergemiz olacak.

Kanun tasarısının birçok fıkra ve bendinde, Anayasa’nın 36 ve 125’inci maddelerine aykırı olarak, rayiç bedele itiraz hakkı tanınmamaktadır. “Rayiç bedele itiraz edilemez.” düzenlemesi, Anayasa’nın 11, 13, 14’teki genel kabullerine ve özellikle Anayasa’nın 36’ncı ve 125’inci maddelerine açıkça aykırı bulunmaktadır.

Sonuç olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kadar yaygın bir sorun hâline gelmiş olan 2/B sorununun samimi olarak çözümünden yana olduğumuzu, kanuna da müspet bir yaklaşım sergilediğimizi ifade etmek istiyorum. Ancak burada açıklamaya çalıştığımız şey şu: Bu kanunun hukuka uygun bir kanun olması lazım, mevzuata uygun bir kanun olması lazım. Anayasa’nın açık olarak hükümlerine aykırı maddeler içeren bir düzenleme daha sonra bir kaosa yol açabilecektir.

Ayrıca, İktidarın bu konudaki, geçmişten bugüne 2/B sorununa yaklaşımını da samimi bulmamız mümkün değil. Şöyle ki: Antalya’da 2/B arazileriyle ilgili, tapu iptalleriyle, bundan evvelki Maliye Bakanının talimatıyla 8 bin tane dava açılmıştır. Bu davalar açılmıştır, seçim öncesindeki AKP milletvekili adayları da o vatandaşlara gidip “Bize oyunuzu verin, biz sizin bu probleminizi çözeceğiz.” demişlerdir. Bunun samimiyetle bir alakası yoktur.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama sorun çözülmemiştir.

TUNCA TOSKAY (Devamla) – “Orman köylüsünün yerleştirilmesi, kalkındırılması; yeni orman alanlarının oluşturulması, geniş vatandaş kitlesinin 2/B ve Hazine arazileriyle ilgili sorununun çözümü” bize göre kanuna göstermelik olarak konulmuştur. Bu sorunu çözmekten uzak bir kanundur. Bu kanunun ciddi şekilde ele alınıp tashih edilmesi, düzeltilmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

TUNCA TOSKAY (Devamla) – Kanunun tümünde ve bu bölümdeki düzenlemelerin bazılarının Anayasa’ya çok açık olarak aykırı olduğu görülmektedir. Yapılacak iş şu idi: Önce, burada bütün partiler mutabakat içinde olduğuna göre buraya bir Anayasa değişikliği getirilirdi 169 ve 170’le, ormanların yağmalanmasına imkân vermeyecek ama bu sorunun çözümüne katkıda bulunacak bir düzenleme yapılırdı; arkadan da bu kanun getirilebilirdi. Bu, problem değil. Bütün muhalefet partileri de sizle beraber bu kanunu destekliyor. Hatta, siz daha samimi iseniz, 2010 yılı 12 Eylülünde yapılan referandumda 26 maddenin yanına bir madde de bundan evvel koyardınız ve bu sorunu kökünden çözerdiniz. Demek ki burada pek bir iyi niyeti görmüyoruz.

Ayrıca, eğer bu kanun herhangi bir şekilde Anayasa Mahkemesine giderse, bu kanundan ortada hiçbir şey kalmaz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Toskay.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karabük Milletvekili Osman Kahveci.

Buyurunuz Sayın Kahveci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Yıllarca bu konunun mutfağında çalışmış birisi olarak bu kanunun yüce Mecliste bugün görüşülmesinden fevkalade memnun olduğumu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyada hızlı nüfus artışı, ekonomik ve sosyal gelişmeler dünya orman alanını yüzde 70’lerden yüzde 30’lara düşürmüştür. Anadolu’nun da bir dönem yüzde 70’inin orman olduğunu, ancak bugün yüzde 27’sinin orman kaldığını biliyoruz. Dünyadaki orman azalmalarının ana nedeni, işte bu ekonomik ve sosyal gelişim süreçleridir. Buna karşı dünyada birçok uluslararası süreçler başlatılmasına rağmen, maalesef, ormansızlaşma durdurulamamakta ve her yıl dünyada 10 ila 13 milyon hektar orman yok olmaya devam etmektedir. Dünyadaki birçok ülke hâlen bu süreci yaşamaktadır. Ülkemizdeyse ormansızlaşma süreci durdurulmuş ve ülkemiz dünyada orman varlığını artıran nadir ülkelerden birisi olmuştur.

Sayın milletvekilleri, orman azalmalarının en temel nedeni insandır. İnsanlar en çok da tarım alanı kazanmak ve yerleşmek için ormanlara müdahale etmişlerdir. Bazı ülkelerde bu devlet politikası olarak desteklenmiş ve biçare kalınmıştır. Ülkemizde de cumhuriyet dönemi öncesinden günümüze kadarki süreçte ormanlara birtakım usulsüz müdahaleler yapılmıştır. Bugün, gerek 1937 yılındaki 3116 sayılı ilk Orman Kanunu’nda gerekse 61 ve 82 anayasalarında orman dışına çıkarmanın yer alması da bu süreçlerin bir sonucu ve ülkemiz gerçeğiydi. Bu süreçlerin bir suçlusu yoktur ve suçlusu aranmamalıdır. Ancak, ortada hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmış binlerce hektar hazine arazisi ve bu arazileri yıllardır kullanan binlerce vatandaşımızın acil çözüm bekleyen sosyal ve hukuksal sorunları vardır.

Ülkemizde yıllarca kangren olmuş bu sorunun bir an evvel çözülmesi, devletle milletin barışması gerekmektedir. İşte bu kanun, bu sorunu çözerek devletle milleti barıştıracaktır. Bunu çözmek de -inşallah- bu Parlamentoya nasip olacaktır.

Değerli milletvekilleri, 2/B, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (B) fıkrasında yer alması dolayısıyla da halkımız arasında, politikada ve siyasette en çok konuşulan tabirle 2/B olarak tanımlanmaktadır.

2/B’yle ilgili ilk anayasal düzenleme 61 Anayasası’nın 1970 yılındaki 131’nci maddesinin değiştirilmesiyle başlamıştır. Bu paralelde 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesi değiştirilmiş, 15/10/1961 tarihinden önce orman vasfını kaybetmiş yerlerin “orman sınırları dışına çıkartılması” hükmü getirilmiştir. İlk defa -Anayasa’da bir istisna getirilmiştir- orman sınırlarının daraltılamayacağına dair 61 Anayasası’ndaki düzenlemeyle istisna getirilmiştir.

Bu Kanun ile 73-83 yılları arasında orman sınırının dışına alma çalışmaları, 2/B olmadığından, o zamanki Orman Kanunu’nun 2’nci maddesine göre yapıldığından dolayı “2’nci madde alanları” olarak da kanunda, hukukta yer almıştır.

Son olarak, 82 Anayasası’nda bu süreç yirmi yıl daha geriye çekilmek suretiyle, 31/12/1981 tarihi milat alınmak suretiyle, bundan önceki orman vasfını kaybetmiş yerler hep orman dışına çıkartılmıştır ancak 82 Anayasası’na bir istisna getirilerek bu istisna da nitelik kaybetmeyen yerlerin de orman sınırları dışına çıkartılacağıdır. 61 Anayasası ile 82 Anayasası arasındaki en önemli fark, nitelik kaybetmeyen yerler de 82 Anayasası’yla orman sınırları dışına çıkartılmıştır. Nitelik kaybetmeksizin orman sınırları dışına çıkartılan yerlere 2/A, nitelik kaybeden yerler için de 2/B şeklinde 6831 sayılı Orman Kanunu düzenlenmiştir.

Anayasa’nın 170’inci maddesine göre de 6831 sayılı Kanun’da da düzenlemeyle uygulama başlatılmıştı ancak Anayasa’nın 170’inci maddesi bu sahaların değerlendirilmesi ve orman köylülerine tahsisinin kanunla düzenlenir hükmü getirildiğinden dolayı 1984 yılında 2924 sayılı Kanun çıkartılmış ve uygulamaya geçilmişti. Bu Kanun’la bu yerlerin Orman Bakanlığı emrine geçeceğine yer verilmiş ancak bu Kanun Anayasa Mahkemesince iptal edilmişti.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – İçtihada göre…

OSMAN KAHVECİ (Devamla) - Evet, 1995 yılında Kanun tekrar Anayasa Mahkemesince düzenlenmiş, tekrar Anayasa’daki geri iade etme görüşüne göre tekrar düzenlenerek Meclise gönderilmişti. 1995-2000 yılları arasında uygulama yapılmış, 6.700 hektar 2/B alanı kullanıcılarına satılmıştı ancak Maliye Bakanlığı, 4706 sayılı hazineye ait taşınmazlarla ilgili Kanun’da değişiklik yaparak 2/B sahalarının tasarruflarının kendilerinin üzerinde olduğunun iddiasıyla Anayasa Mahkemesi bu Kanun’u iptal etmiş ve 2002 yılında Anayasa Mahkemesince iptal edilmesiyle de bütün  çalışmalar durdurulmuştu. Bu konuya anayasal bir çözüm bulmak üzere 2003-2004 yılları arasında 2 kez Anayasa değişikliğine gidilmiş ve bunun da Cumhurbaşkanınca tekrar iade edilmesiyle süreç tıkanmıştır.

Sonuç olarak, bu konuda yasal bir boşluk doğmuş ve hâlen devam etmektedir. İşte bu kanun, bu yasal boşluğu dolduracak ve otuz, kırk yıldır kangren olmuş bu sorunu çözecektir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) –  Anayasal boşluk dolmuyor.

OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Evet…

Sayın milletvekilleri, bu konuda en çok sorulan soru “2/B uygulaması ne zaman bitecektir?” Evet, 2/B uygulaması orman kadastrosu bittiği zaman 2/B uygulaması bitecektir. Tabii, arkasından ikinci bir soru geliyor: “Orman kadastrosu süreci ne durumdadır?” Evet, cumhuriyet döneminin ilk Orman Kanunu 1937 yılında çıktıktan sonra, 3116  sayılı Kanun’da beş yılda orman kadastrosunun bitirilmiş olması yer almış olmasına rağmen, maalesef 2002 yılına geldiğimiz zaman ülkemizin 10 milyon hektarında orman kadastrosu bitirilmiş, 4 milyonu tescil edilmiş. Yıllarca tapu ve orman kadastrosunun ayrı ayrı çalışması, kurumların birbirlerinin kadastrosunu tanımaması birçok mahkemeleri de bir bir peşine getirmiştir. Bu süreçte, binlerce vatandaşımızla mahkemelik olunmuş, bazı davalar Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine kadar götürülmüş, bugün hâlen devam eden binlerce dava vardır. Tüm bu olumsuzluklar nedeniyle, AK PARTİ İktidarında çift başlı kadastroya son verilmiş, kadastronun tek elden yapılması ve en kısa sürede bitirilmesi çalışmaları başlatılmıştır. Bugün geldiğimiz noktada, dokuz yılda 8,4 milyon hektar kadastro yapılmış ve tamamı tescil edilerek orman kadastrosu yüzde 95’lere getirilmiştir. İnşallah birkaç yıl sonra kadastro da bitecek ve 2/B tarih olacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu çerçevede 2/B ile orman sınırları dışarısına çıkartılan 2/B alanımız 410 bin hektardır. Bu alanlar içerisinde narenciye, muz bahçeleri, toplu yerleşim alanları, kamu kurum binaları vardır. Bu yerlerin birçok yerleri yerleşim alanı olarak kullanılmasına rağmen, maalesef, buralarda herhangi bir imar mevzuatı uygulanamamıştı.

Ülkemizde ormanlarımız koruma ve  kullanma dengesi içerisinde dünya standartlarında korunmakta ve işletilmektedir. Bu faaliyetler esnasında ilk önceliğimiz de her zaman orman köylümüz olmuştur. Örnek vermek gerekirse 2002 yılında orman köylüsüne aktarılan kaynak 253 milyon lira iken bu, 2011 yılında 4 kat artarak 1,1 milyar Türk liraya çıkmıştır.

Orman suçlarında önemli azalmalar olmuştur. Eskiden yıllık ortalama suç 50 binlerde iken bugün yıllık ortalama orman suçları 12 binlere inmiştir. Bunda, ülkemizdeki ekonomik ve sosyal gelişmelerin, alınan etkin tedbirlerin, milletimizde gelişen orman sevgisinin büyük payı vardır. Kadastronun bitmesi ile de orman suçları büyük ölçüde azalacaktır.

Sayın milletvekilleri, maalesef, ülkemizde bu yasayı bir orman talanı gibi görenler olduğu gibi, ormanlarımızın hızla azaldığını iddia edenler de vardır. Bu, kesinlikle doğru değildir, ülkemizdeki orman varlığı her geçen gün artmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

OSMAN KAHVECİ (Devamla) - Dünyanın gördüğü gerçeği yani “Türkiye orman varlığını artırıyor.” gerçeğini kabul etmeli, aziz milletimizi ve Türk orman teşkilatını alkışlamalıyız.

Bakınız, 1973-2000 yıllarında 2/B ile orman sınırına çıkartılan alan orman alanının yüzde 2’siyken, bu süreç içerisinde orman alanımızın yüzde 7 arttığını görüyoruz. Dolayısıyla da Türkiye’de ormanlar azalmıyor, orman alanımız artıyor. Bu kanunla, tekrar orman vasfını kazanmış alanlar, 2/B olmasına rağmen orman vasfını kazanmış alanlar da bu kanunla geri alınıyor. Sadece İstanbul’da 1.100 hektar alan geri alınacak.

Bu kanunun 4’üncü maddesiyle, yerinde kalkındırılmayan orman köylerimizin daha şartlara uygun yerlere kalkındırılması ve taşınması sağlanıyor.

Yine, bu kanunla satışından elde edilen gelirler orman varlığımızın artırılması, imar ve ıslahı, orman köylerimizin desteklenmesinde kullanılacaktır. Bazı alanlar içinde hak sahibi olmayan alanlar ihale usulüyle satılacaktır ve kimseye de buradan herhangi bir rant söz konusu değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN KAHVECİ (Devamla) - Çıkarılacak bu kanunun, orman teşkilatımızı dünden daha güçlü olarak ülkemiz ormancılığına, orman köylümüzün refah seviyesinin artırılmasına daha büyük hizmetler getireceğine inanıyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyor, bu kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kahveci.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahap Seçer.

Şahsınız adına da söz talebiniz olduğu için on beş dakika süre veriyorum.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım. Önemli bir konu, netameli bir konu, ormanlar hepimiz için önemli ama Orman ve Su Bakanımız henüz buraya teşrif buyurmadılar -toplumun bu kadar önemsediği bir konu- aslında bu biraz da topluma saygısızlık oluyor. Niçin oluyor? Bakınız, Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda bir kanun teklifi verdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bir kanun teklifi verdi ve iktidar partisi bir tasarı hazırladı. Bunlar komisyonlarda enine boyuna tartışıldı, alt komisyonda tartışıldı, üst komisyonda tartışıldı, nihayetinde bir uzlaşma ile buraya bir tasarı getiriyoruz. Şimdi uzlaşma olunca işin ciddiyeti kayboluyor, koltuklardan da belli, hem iktidar sıraları için söylüyorum hem muhalefet sıraları için söylüyorum hem de ilgili Bakan için söylüyorum. Belki televizyon karşısında özellikle bu konuyu bekleyen vatandaşlarımız, Akdeniz Bölgesi’nde, Ege Bölgesi’nde, Marmara Bölgesi’nde, dağlık alanlarda orman köylüleri ya da çiftçiler, birçok yurttaşımız şimdi bizleri izliyor, “Acaba bizim hakkımızda nasıl tasarrufta bulunacaklar, hakkımızda hayırlı olacak mı?” diyorlar. Şimdi, bunları görüşüyoruz ama dediğim gibi Sayın Bakanımız yok, inşallah kısa süre içerisinde buraya gelecekler ve çalışmalara katkı sunacaklar.

Az önce de söyledim, bu konuda endişe içerisinde olan yurttaşlarımız var, çevreciler var, bunları komisyon çalışmaları sırasında da dinleme fırsatı bulduk, gayet doğaldır. Sayın milletvekillerine soruyorum: “Ormanlar değersiz.” diyebilecek ya da bu konuda olumsuz fikir yürütebilecek milletvekili var mı aramızda? Hepimiz ormanların değerli olduğunu biliyoruz, ekolojik dengeye önemli katkı sunduğunu biliyoruz; çevre sağlığına, toplum sağlığına, faunaya, floraya çok önemli bilimsel katkı sunduğunu biliyoruz ormanların.

Dolayısıyla, bakın, burada şimdi iki açıdan bakmak lazım meseleye: Bir, çevre hassasiyeti olan insanlar açısından bakmak lazım, yurttaşlar açısından bakmak lazım. Diğer taraftan da, özellikle bu kanun tasarısı içerisinde aslında temeli oluşturan 2/B alanları üzerine bugüne kadar tarımsal üretim yapmış, buradan ekmeğini sağlayan ya da yapı yapmış, konut yapmış, orada yaşamını idame ettiren, ticarethane yapmış, fabrika yapmış yurttaşlarımız açısından bakmak lazım. Yıllardır idareyle sorun yaşıyor, mahkemelik, ihtilaf hâlinde. Bu sorunu bir şekilde çözmemiz lazım. Burada kantarın topuzunu kaçırmamamız lazım.

Şimdi, bazı sivil toplum örgütleri görüş bildirirken şunu söylüyorlar: “Acaba iktidar partisi, bazı kesimlere rant kapısı mı açıyor, arsa mı yaratıyor, TOKİ’ye arsa mı yaratıyor ya da yandaş müteahhitlere arsa mı yaratıyor?” Şimdi, böyle de endişeler var. Şimdi, dolayısıyla bu düzenlemeyi yaparken hassas olmamız lazım. Nihayetinde muhalefet olarak yasa tasarısını destekliyoruz. Böyle de bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Onun için, iktidar partisinden bu meseleye çok daha hassasiyetle yaklaşmamız gerektiğini ben düşünüyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, öyle orman açısından da zengin bir ülke değiliz. Az önce Sayın Vekilimiz de burada izah etmeye çalıştı, kendisi Orman Genel Müdürüydü önceki dönemde, konunun da uzmanı. Dünya ortalamalarının gerisindeyiz, yani dünya yüzde 30 ormanlık alana sahipken biz Türkiye olarak yüzde 27 ormanlık alana sahibiz. Demek ki korumamız gerekiyor. Anayasa’nın amir hükmüne göre de, Anayasa 169’a göre de öyle. Ormanları devlet koruyacak, amir hüküm var Anayasa’da.

Şimdi, bakıyorsunuz, mevcut ormanlık alanların büyük bir çoğunluğu da verimsiz ormanlar. Odun serveti açısından yetersizlik var. Bunların geliştirilmesi lazım, kalkındırılması lazım, imarı lazım, ıslahı lazım, ihyası lazım. Böyle de ciddi bir görevimiz var.

Bunları niye anlatıyorum? Biraz sonra bu noktalara geleceğiz. Yani bu uygulamadan elde edilecek gelirin nerelere verildiğini, bu anlattığım konular üzerinde harcanmadığını hep beraber göreceğiz. Yani, ormanları satıyoruz, parayı alıyoruz, başka tarafa gönderiyoruz. Ormanlarla ilgili bir tasarrufta bulunmuyoruz ya da bu parayı ormanların geliştirilmesine ya da kanunda temel olan orman köylüsünün kalkındırılması için harcamıyoruz. Nereye göndereceğiz paranın yüzde 90’ını? Çevre ve Şehircilik Bakanlığına. O konuya tekrar, biraz sonra geleceğiz.

Şimdi, kanunun temel düzenlemesinden biri… Birkaç konu var, 2/B konusu var, orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi var, 2/A meselesi var, bir de hazineye ait tarım alanlarının satışı var ama burada temel konu 2/B, asıl bu tasarının hazırlanmasının, bu şekle gelmesinin ana nedeni 2/B alanlarının orman dışına çıkartılması, hazine adına tescili ve bunların değerlendirilmesi, öncelikli olarak hak sahiplerine satılması.

Bu alanlar üzerinde kimler var? Bu alanlar üzerinde yoksul orman köylüleri var, bir dekar, iki dekar. Orman köylülerinin yoğun olduğu bölgelerden gelen milletvekilleri bilirler. Bu insanlar sosyal sınıflar içerisinde en yoksul kesim. Türkiye’de 7 milyon orman köylüsü var. Bunların yıllık kazançları çok cüzi miktarlardadır ve zamanında orman alanını açmış, zorunluluktan açmış, orayı istila edeyim ya da oraya el koyayım, devletin malının üzerinde haksız kazanç elde edeyim amacı yok adamın, adam zaten yoksul insan, toplumun en yoksul kesimi.

Şimdi, bu alanları orman köylüsüne vereceğiz. Çiftçi var, bu alanlar üzerinde tarımsal üretim yapıyor, onlara satacağız. Özellikle son otuz, kırk yıldır yoğun göç var, kırsal alanlardan metropollere göçler var, orada arsa sorunları yaşanıyor. Adam gelmiş otuz yıl önce, kırk yıl önce Mersin’e, Antalya’ya, İstanbul’a; gitmiş kendisine 50 metrekare, 100 metrekare bir alan bulmuş, üzerinde gecekondu yapmış, onların üzerinde bulunduğu alanları şimdi kendilerine satacağız. Fabrika yapmış, ticarethane yapmış ya da keyfi için villa yapmış, lüks villa yapmış. Şimdi, farklı farklı sosyal sınıflar var, zengin sınıflar var, iş dünyası var -fabrika yapmış bu alanlar üzerine- bir de toplumun en yoksul kesimi orman köylüsü ve çiftçi var.

Şimdi, bu tasarıda bu sosyal sınıflar kategorize edilmemiş, demiş ki zengin de olsa, fakir de olsa, Mersin’in Anamur’undaki muz serası sahibi de olsa, İstanbul’un Sarıyer’indeki villa sahibi de olsa, mal müdürlükleri, defterdarlıklar bir komisyon oluşturacak, rayiç bedel belirlenecek -ki önergelerle, muhalefetin de desteklediği önergelerle bu yüzde 50 seviyelerine, yani satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50 seviyelerine indi- herkes bu parayı ödediği takdirde -peşin ödeyenlere de ekstra yüzde 20 iskonto yapacağız- bu hak sahipleri bu mülklerin sahipleri olacak.

Şimdi, bir kere bu haksızlık, hukuksuzluk. Sayın Şandır’ın dediği gibi bu bir tasfiye kanunu mu, Sayın Hamzaçebi’nin dediği gibi bir barış kanunu mu, yoksa kafanızda Türkiye'nin cari açık meselesi var, Türkiye'nin paraya ihtiyacı var, Türkiye'nin kasasına para lazım… Daha önce Sayın Osman Pepe söylüyordu, daha önceki Orman Bakanı, “Bu arazilerin ölüsünü satsak 15 milyar dolar ediyor.” diyordu. Şimdi, acaba, Hükûmet, bu alanları satarak birtakım sorunlarını çözecek gelir elde etme peşinde mi? Yani mesele sosyal mi, yoksa mesele mali mi? Şimdi, buna dürüstçe yaklaşmak lazım. Komisyonda da bunlar tartışıldı.

Bakın, biz bu konuda kanun teklifi vermişiz, getirmişiz, demişiz ki: “Bu sosyal sınıfları kategorize edelim. Bazılarına bedelsiz verelim, özellikle orman köylülerine, tarımsal faaliyet yapan çiftçilerimize ya da yoksul insanlarımıza, üzerine konut yapmış ama gelir düzeyi düşük insanlarımıza emlak vergisi değeri üzerinden verelim; diğerlerine villa yapmış, lüks villa yapmış zengin kesime de bunları rayiç bedel üzerinden verelim.” Böyle bir düzenleme olsaydı, Komisyon çalışmalarında iktidar bu tekliflerimize sıcak bakabilseydi bence daha adaletli bir düzenleme yapmış olurduk.

Şimdi, seçim öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuyu seçim bildirgemize de koyduk, bir barış projesi olarak meseleye baktık. Bu meseleyi getirirken bazı hassasiyetleri de ortaya koyduk. Az önce söyledim, çevre hassasiyeti olan kesimleri de üzmemek lazım, onların da bir nebze endişelerini ortadan kaldırmak lazım. Bir de en önemli konulardan biri, yaptığımız düzenlemenin hukuk dışı olmaması gerekiyor.

Bakın, burada söz alan iktidara mensup milletvekilleri de, muhalefete mensup milletvekilleri de şu konuda hemfikirler: Endişeler var. Yaptığımız düzenlemeler Anayasa’ya aykırılık teşkil edebilir. Biz bu konuda samimiyiz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuyu zora sokmayacağız, bu konuda herhangi bir müdahalede bulunmayacağız ama sivil  toplum örgütleri var, bu konuda çevreci kuruluşlar var; Danıştaya gideceklerdir, daha sonraki aşamada Anayasa Mahkemesine gideceklerdir. Bu düzenlemelerin özellikle Anayasa’nın ormanların korunması, orman köylüsünün korunması konularını içeren 169, 170’nci maddelerine aykırılık teşkil edebileceği yönünde endişe olduğunu düşünüyoruz ve yüce Meclisi bir kez daha uyarmak istiyoruz, bütün grupları uyarmak istiyoruz. Gerekirse bu konuya spesifik olarak… Evet, yeni Anayasa çalışmaları yapılıyor ama bu konunun çözümü için belki de orayı beklemeye zamanımız yok, spesifik olarak bu konuyla ilgili, gruplar anlaşırsa Anayasa’da bir düzenleme yapılabilir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa değişikliğiyle ilgili, ilginçtir, 2010 12 Eylülünde yapılan Anayasa değişikliğinde 24 maddelik bir paket oylandı. Şimdi, burada bu saatten sonra iktidarın samimiyetini test etme amacında değilim ama ben Sayın Bakana komisyon çalışmalarında sordum: “Henüz, iki yıl önce böyle bir düzenleme yapılmış, bir Anayasa değişikliği yapılmış, samimiyseniz niçin ormanlarla ilgili endişeli bulduğumuz birtakım ilgili maddelerde değişikliğe gitmediniz? Yani o paketin içerisine o ilgili maddelerle ilgili düzenlemeleri niye koymadınız?” “Efendim, bunu biz Bakanlar Kurulunda tartıştık, doğrudur, bu konuyu da Sayın Başbakan gündeme getirdi ama ‘Halkın kafası karışmasın.’ dedik, temel hak ve özgürlükler kapsamında bir değişiklik yapıyoruz ya da yargıyla ilgili bir değişiklik yapıyoruz, bu konuyu getirip halkın kafasını karıştırmamak için bu paketin içerisine koymadık.” dedi Sayın Bakan. Ben bunu inandırıcı bulmuyorum ya da doğru bir düşünce olarak ortaya konduğunu düşünmüyorum yani Sayın Bakana buradan “Yalan söylüyor.” demek istemiyorum, kesinlikle bu anlamda bir değerlendirmem yok ama anlayış olarak kesinlikle yanlış. Bugün söylediğim gibi o gün o meseleler kökünden çözülmüş olsaydı, hukuki birtakım sıkıntılar giderilmiş olsaydı bugün bu düzenleme çok daha rahat yapılabilirdi. Yarın bu düzenleme Parlamentodan çıktığı zaman da Anayasa Mahkemesi bu işi bozar mı bozmaz mı endişesi taşımaz idik.

Değerli arkadaşlarım, şimdi bu düzenlemeyle -Bakan eğer buraya gelirse arkadaşlarımız da soracaktır soru bölümünde- acaba ne kadar gelir bekleniyor? 5 milyar dolar mı, 10 milyar dolar, 15 milyar dolar, 20 milyar dolar mı?  Bunlar önemli rakamlar, önemli para. 410 bin hektar 2/B alanının satışını konuşuyoruz.

Şimdi, bu düzenlemeyle elde edilecek gelirin çok büyük bir kısmı, yüzde 90’ına kadar varan kısmı -Bakanlar Kuruluna bu yetkiyi veriyoruz tasarıda- Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilecek, onların emrine verilecek; afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi... kentsel gecekondu dönüştürmesi… Evet, Türkiye’nin önemli sorunlarından bir tanesi… Böyle 2/B alanları da var; işte, Antalya’nın Kepez’i, Sultanbeyli’si İstanbul’un, vesaire, vesaire. Bakıyorsunuz, gerçekten çarpık kentleşme gelmiş. Vatandaş bir ev yaptırmış sokağın bir köşesine, diğer bir köşesine; altyapı yok, yolu yok, üstyapısı yok, hiçbir şey yok. Elbette burada birtakım proje alanları çalışması, proje uygulamaları gerekiyor. Altyapı çalışmaları, üstyapı çalışmaları ve bunlara da para gerekiyor.

Şimdi, bu uygulama neticesinde elde edilecek paradan elbette ki buralara da kaynak ayırmak durumundayız ama biz alıyoruz aslan payını, aslan payını bu meselelere harcıyoruz. Temelde orman alanlarını satıyoruz, 410 bin hektar orman alanı azalmış oluyor. Buradan elde ettiğimiz geliri bir başka uygulamaya, Türkiye’deki bir başka sorunun çözümü için tahsis ediyoruz. Bu, tekrar tekrar söylüyorum, yanlıştır. Bu maddeyle ilgili görüşmelere sıra geldiği zaman Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki önergelerimizi de Meclisin takdirine sunacağız.

Bakın, yüzde 10 gibi bir rakam orman köylüsünün kalkındırılmasına, yeni orman alanlarının yaratılmasına ya da verimliliği düşük olan orman alanlarının ıslahına, ihyasına, imarına yeterli para miktarı değildir. Onun için bu yanlıştan dönülmesini istiyoruz. Umut ediyorum, bu yönde vereceğimiz önergemiz yüce Meclis tarafından kabul edilir ve bu yanlıştan da dönmüş oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, en önemli konulardan bir tanesi: Rayiç bedel, toplum tarafından, bu konuyla ilgili sorun yaşayan vatandaşlarımız tarafından oldukça yüksek bulunuyor. Bu konuda gerçekten çok vatandaşlarımızdan bizlere mailler geliyor, fakslar geliyor, tepkiler geliyor. Bu bedellerle bu yerlerin sahibi olamayacaklarını yani 2/B alanlarını gerçek hak sahiplerinin değil, rant sahiplerinin alacakları yönünde endişeleri var, şikâyetleri var. Bu konuda bu maddeyle ilgili yine bir önergemiz olacak Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Bu konuda da yüce Meclisin tekrar bir değerlendirme yapmasını istiyoruz.

Evet, bu yasayı destekliyoruz. Eksikleri vardır, gedikleri vardır, teknik olarak sıkıntılar vardır, bu konudaki görüşlerimizi önergelerle destekleyeceğiz, eksik gördüğümüz yerlerin düzeltilmesi konusunda yüce Meclise bilgiler vereceğiz.

Bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.

Şahsı adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu.

Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gerekçesinin küçük bir bölümünde ormancılıkla uğraşan köylülerimizin kalkındırılacağı ifade edilse de Anayasa’nın 170’inci maddesine çok dar bir bakışla bakan bu tasarıyı hazırlayanların, ormancılıkla uğraşan köylülerimizin, orman köylülerimizin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumdan bihaber oldukları anlaşılıyor. Çünkü bu tasarı büyük ölçüde hazineye gelir getirme yaklaşımı içerisinde olan, daha çok parasal yönü ön planda olan bir tasarı; maalesef sosyal yönü, kalkınma yönü çok çok geri planda kalan bir tasarı. Bu tasarıyla rayiç bedelin yüzde 50 üzerinden satış yapılacağı ifade edilmektedir eğer bir değişiklik getirilmezse. Bu oran şehirlerde makul bir oran olabilir, ancak orman köylülerimiz için maalesef tam bir hazin tablosudur. Bu düzenlemede, biraz önce de ifade ettim, orman köylülerimizin kalkındırılacağı söylenmiştir, yazılmıştır. Ancak bu yasa tasarısı çerçevesinde gelecek gelirlerin yüzde 90’ının, çok büyük bir miktarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aktarılacak olması ve bu paranın da kentsel dönüşüm veyahut da rant için kullanılacak olması, aslında geriye kalan küçük oranın, yani yüzde 10’luk bir payın orman köylümüze verilmesi maalesef bu kalkınma tezi ve iddiasını çürütmektedir.

Ülkemizin nüfusunun bir bölümü, yaklaşık onda 1’i orman köylerinde veya onların bitişiğinde yaşamaktadır. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili olarak öncelikle ormanlarımızla iç içe yaşayan bu insanlarımızın yaşam tarzlarının, hayat standartlarının ve ekonomik durumlarının dikkate alınması gerekirdi. Kişi başına gelir bakımından da en düşük yöreler bu yörelerdir. Genel olarak 300 dolar civarında gözükür ama çoğu yerde 50 dolar ve onun altında kişi başına gelirle yaşamaktadır buradaki köylülerimiz. Dolayısıyla, işsizlik oranı yüksektir, başka birtakım sosyal ve ekonomik sıkıntılar içerisinde yaşamaktadırlar ve burada yaşayan köylülerimiz orman işçiliğiyle geçimlerini sürdürmektedirler. Bu işçilik tarzı geçici bir işçiliktir, mevsimseldir. Yılın büyük bir dönemi burada yaşayan insanlarımız yine ellerinde avuçlarında bir şey kalmayarak, bir kenarda fakruzaruret içerisinde veyahut da ileriye yönelik, istikbale yönelik ciddi endişeler içerisinde geçimlerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu yerler yerleşim yerleri olarak genellikle sarp yerlerdir, kentsel yerleşim yerlerinin çok uzağındadırlar, dolayısıyla dağınık durumdadırlar ve burada yaşayan köylülerimiz, hâlen içinde bulunduğumuz bu çağda maalesef hem eğitim hem sağlık hem iletişim, ulaşım gibi imkânlardan da yeterince faydalanamamaktadırlar. Bu olumsuz ve ekonomik olmayan tabloyu yıllardır yaşayan ormanlarımızdan ve ormanlarda bulunan köylülerimizden bu işledikleri arazileri bu getirilen tasarıyla ellerinden alacağız, öyle görünüyor. Tabii, bu alınma tarzı çok yüksek rayiç bedelli olan arazi miktarından kaynaklanmaktadır ve orman köylülerimiz geçimini sağladıkları bu arazileri maalesef bir başkalarına devretmiş durumda olacaklar.

Değerli milletvekilleri, bu durum sadece Türkiye'nin belirli coğrafyasında değil, İzmir’de de geçerlidir. Bakın, İzmir’in Bornova, Kemalpaşa, Menderes, Bergama, Ödemiş, Tire, hatta Çeşme Yarımadası’nda Urla, Seferihisar, Çeşme’de de yaklaşık 12 bin hektar alan 2/B kapsamına girmektedir ve burada çok sorunlu, ciddi problemler çıkan, arkasında hukuki anlaşmazlıklara yol açan arazi uyuşmazlıkları bulunmaktadır. Buradaki köylülerimiz iktidarın getirdiği yüksek ecrimisil rakamlarını ödeyemedikleri için bankalara ipotek karşılığı da borçlanmışlardır, dolayısıyla ciddi bir sorunla da karşı karşıya kalmaktadırlar.

İşte bütün bu veriler gösteriyor ki ormanlarımızın korunması, geliştirilmesi, hatta daha büyük bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

AHMET KENAN TANRIKULU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

…gelişip genişletilmesi ormanlarımızın ve orman köylümüzün sosyal, ekonomik sorunlarına bir çözüm getirilebilmesi bu tasarıda ayrılacak olan yüzde 10 payla maalesef sağlanamaz. Biz diyoruz ki yol yakınken, bu tasarı hâlen görüşülürken, gerekli önergelerle bu oranlardaki düzenlemeler yapılsın ve orman köylümüzün istediği, hak ettiği oranlar bir şekilde verilmiş olsun.

Ben, tekrar bu tasarının hayırlı olmasını diliyor, yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz. Süremiz on beş dakika.

Sayın Erdoğan, buyurunuz.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) –  Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, Türkiye genelinde, tabii bu kanunla elde edilecek çok ve büyük miktarda bir gelir var. Bu gelir, maalesef, aldığımız bilgilere göre ki daha önce de görüşmesi yarım kalan afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi kanunundaki o sebeplerle… Maalesef, TOKİ Kanunu’na dönmekte 2/B kanunu. Ancak bu 2/B’lerden elde edilen gelirler Orman Genel Müdürlüğüne, Orman Bakanlığına aktarılmadığı için Orman Genel Müdürlüğü de kaynak ihtiyacını karşılamak için yoğun orman kesimi yapmaktadır.

Muğla ilimiz Türkiye'deki çam balının yüzde 90’ını üretmektedir. Dolayısıyla, yoğun orman kesimleri, arıcılarımızı ve tüm dünyada da söz sahibi olduğumuz çam balı üretimini sıkıntıya sokmaktadır. Bu sebeple, bu kanunun görüşmeleri tamamlanmadan, bu kanundan elde edilecek gelirlerden Orman Genel Müdürlüğüne, Orman Bakanlığına ayrılacak kaynağın artırılmasının muhakkak sağlanması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Sayın Demirel…

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, başka bir konuya değinmek istiyorum. 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı olarak zorunlu tayine tabi tutulan sağlık personelinden bir eczacı arkadaşımız bugün intihar ederek yaşamına son verdi. Eczacı Ayşe Okman Hanım hangi kurumda çalışıyordu onu da söylemek istiyorum: Hani, Başbakanın, Cumhurbaşkanının görevdeyken üniversitelere adı verilirken, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Sağlık Bakanı Sayın Refik Saydam’ın adı silinerek adı değiştirilen kurum olan Hıfzıssıhhada çalışan bir eczacı arkadaşımız. Dolayısıyla, bu zorunlu tayinler konusunda, Sayın Sağlık Bakanını, tasarrufunu tekrar gözden geçirmeye bütün sağlık personeli ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak davet ediyoruz, kendisini sorumluluğa davet ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirel.

Sayın Işık? Yok.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan, hazine arazilerinin satışından belediyelere bir pay vermeyi düşünüyor musunuz? Bu kanunda öyle bir husus yok. Bu konuyu cevaplandırırsanız sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum, bu kanunla gündeme gelen 2/B arazisi ne kadardır? 2/B arazisi satışlarında kimlere, hangi belediyelere yani hangi kullanıcılara, ne kadar verileceği açıklanabilir mi?

Ayrıca, orman köylerine yönelik olarak herhangi bir istihdam yaratan bir çalışma, bu kanundan sonra alınan paralarla yapılacak mıdır?

Bir diğer soru: 2012 yılı için ne miktar arazi ağaçlandırılacaktır?

Tokat ilinde 2012 yılı için düşünülen ağaçlandırma alanı ne kadar olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Sayın Köse…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Az evvel söz alıp konuşan arkadaşlarımız da söyledi, 2/B kapsamında olup da yoksul köylülerimizin kullandığı ve rayiç bedelin yüzde 50’sinin alınacağı yerlerin birçoğunun, şu andaki uygulanan tarım politikaları nedeniyle ekonomik bir değeri kalmamıştır, ekonomik bir değeri yoktur.

Bence, devletin, orada tarım yaptığı için vatandaşa ödül vermesi gerekirken buralardan yüzde 50 bedel alınması haksızlıktır. Bu konuda kurulacak komisyonlarla buna benzer yerler tespit edilmeli ve bunlar bedelsiz olarak orman köylülerine dağıtılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köse.

Sayın Halaman…

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben şöyle bir soru soruyorum: Uzun yıllar, siyasetçinin, politikacının, idareciden, bu sorunlardan kaynaklanan sorunu çözme kanunu bu; yani kayırmacı davranışlardan kaynaklandı uzun yıllar bunlar.

Ben şöyle söylüyorum: Bu kanun sanki emlakçı kanunu gibi, “Parası olana rayiç bedelden veririm; tapu, hazine sorun değil.” Ya, bu kadar sorun değilse bunu emlak değerinin üzerinden niye vermiyorlar Sayın Bakanım?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaman.

Sayın Demiröz…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakana sormak istiyorum, 410 bin hektar 2/B arazisinin ne kadarı, yüzde kaçı yapılaşmış, yüzde kaçı tarımsal amaçlarda kullanılmakta, yüzde kaçı da herhangi bir amaçla kullanılmamaktadır? Böyle rakamlar veya bu konuda bir araştırmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

Sayın Seçer…

VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çevre ve Orman Bakanlığının Orman ve Su İşleri Bakanlığına dönüştürülmesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kurulması sonucu iki Bakanlık arasında hesap devirleri yapılması işlemleri sırasında hesap uzmanları Bakanlığın çeşitli ödeneklerinde 7 milyon TL civarında açık belirlemişlerdi. 3 saymanın on yıl içinde bakanlığın 7 milyon TL’sini zimmetlerine geçirdiği ortaya çıkmış, savcılık kurum çalışanı 3 sayman hakkında soruşturma başlatmıştı. On yıl boyunca Sayıştay denetimi dâhil iç kontrollerde bile fark edilmeyen skandal hakkında Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu’nun talimatıyla 2 müfettiş soruşturma için görevlendirilmişti. Söz konusu soruşturmanın sonucu ne olmuştur?

İkinci sorum: Orman ve Su İşleri Bakanlığının yayınladığı ve Danıştayın iptal ettiği yönetmelik çerçevesinde hâlen kaç HES projesi inşaatı herhangi bir denetime tabi tutulmadan devam etmektedir? Bu inşaatlarda tahminen kaç işçi çalışmaktadır? Yatırımların maliyeti nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Seçer.

Sayın Türkoğlu…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, tasarının, komisyonun kabul ettiği hâliyle yani görüştüğünüz hâliyle 12’nci maddesinin üçüncü fıkrasında “Kamu hizmetine tahsis edilmiş veya fiilen bu amaçla kullanılanlar, belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan yerler, belediyeye ve mücavir alan sınırı dışında olmakla birlikte kamu kurum, kuruluşlarına ayrılmış alanlar…” diye bir ifade var. Yani belediye alanları mücavir alanı içerisinde kalan hazineye ait tarım arazilerinin satışı yapılmayacak, bu madde bunu düzenliyor.

Şimdi, Çukurova’nın her yerinde ilçeler, beldeler, kasabalar var. Bu beldeler tarım arazileriyle zaten iç içe. Dolayısıyla bu madde, bu hâliyle oradaki birinci sınıf tarım arazilerinin, hatta tarım arazisi olarak muhafaza edilmesi gerektiği yönünde karar alınan arazilerin bile satışını engelleyecek. Mesela, benim seçim bölgem Osmaniye’de, Toprakkale’de bu şekilde bir sürü arazi var. Eminim ki, Adana’nın Ceyhan’ında, Kozan’ında bir sürü böyle arazi var. Yani bu biraz çelişik değil mi bu satışla ilgili amaca, düzenlemeye?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.

Buyurunuz Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu kanunla elde edilecek gelirlerin ağırlıklı olarak kentsel dönüşüme, afet konusuna harcanmasına ilişkin Sayın Erdoğan’ın bir eleştirisi var, daha doğrusu ormanlara yeterince kaynak ayrılamadığına ilişkin.  Tabii, burada net bir şekilde, kanunda 2/B sonucunda gerçekleştirilecek transferin 2 katı kadar bir orman alanı oluşturulacağı ifade ediliyor. Yani burada fiziki bir hedef söz konusu ve 2 katı daha fazla bir orman yapılacak.

Ayrıca, yine orman köylülerinin kalkındırılmasına ilişkin, gerek kredi şeklinde gerek nakdî şekilde desteklerin sağlanacağı net bir şekilde ifade ediliyor. Zaten genel anlamda da az önce konuşmalarda da vurgulandığı gibi ağaçlandırmaya, orman alanlarımızın artırılmasına gerçekten büyük önem veriyoruz; bunu yapmaya da devam edeceğiz. Ama diğer taraftan afet hadisesi de Türkiye’nin bir gerçeği. 20 milyonluk bir konut stokumuz var ve bunun 15 milyonu ciddi anlamda yeniden son deprem yönetmeliklerinden önce gerçekleştirilmiş alanlar. Bu stokun gözden geçirilmesi, iyileştirilmesi tüm toplumun menfaatine, genel menfaatimize olan bir hadise. Şehirlerimizin çarpık yapılaşmadan kurtulması, insanlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından önemsiyoruz tabii. İnşallah,  o sürece bu katkıda bulunacak.

Fakat burada hep tabii gelir boyutunu tartışıyoruz, işin bir de hukuki boyutu var. Bu kanunla, aslında, gelirin ötesinde hukuki bir zemine, mülkiyet hukukunu güçlendirmiş olacağız. Bu, aslında piyasa ekonomimize, piyasa ekonomisinin işleyişine de ciddi katkıda bulunmuş olacak, sosyal etkilerinin yanı sıra.

Sayın Demirel zorunlu tayin nedeniyle bir intihar hadisesinden bahsetti. Çok üzücü bir hadise. Allah rahmet eylesin. Ancak bir intiharı zorunlu tayine bağlamanın ne derece doğru olacağını takdirlerinize bırakıyorum. Şüphesiz çok üzüntü verici bir hadise ama sadece bir tayin hadisesiyle de intiharı ilişkilendirmek herhâlde çok sağlıklı bir yaklaşım değil.

Sayın Şandır “Belediyelere bir pay verilecek mi?” diye bir soru sordu. 11’inci maddede böyle bir düzenleme şu an itibarıyla söz konusu değil.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye verilmiyor?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Belediyelere bir pay verilmesi öngörülmüyor ama tabii, belediyelerin de çok yakından ilgili olduğu kentsel dönüşüme çok ciddi anlamda bir kaynak aktarılması söz konusu. Bununla ilgili 11’inci maddenin 1’inci fıkrasında düzenleme bulunmakta şeklinde bir bilgi verdi arkadaşlarımız ama genel gelirlerden bir pay söz konusu değil.

Sayın Demiröz’ün 2/B arazilerinden sorusuna cevap olarak söylüyorum: 2/B arazilerinden yüzde 5,4’ü yapılaşmış alanlar yani yüzde 95’i aşağı yukarı daha çok tarımsal araziler, diğer amaçlarla kullanılan alanlar. Yüzde 85’i tarımsal alan, yüzde 5,4’ü yapılaşmış alan, diğer bakiye alan da mera gibi daha tarıma dönük aslında alanlar.

Diğer taraftan Sayın Doğru’nun sorusuna cevap olarak: 410 bin hektar alan yaklaşık olarak 2/B arazisi olarak görülüyor. Tabii, istihdam, kırsal kalkınma dediğimizde istihdam şüphesiz ki temel bir hedef olacaktır. Orman köylülerimizin daha gelir getirici faaliyetlerde istihdamı şüphesiz bu programlarda hedeflenecektir. Sorunuza cevap olarak söylüyorum.

Tokat’ta ne kadar ağaçlandırma düşünüldüğünü doğrusu şu an itibarıyla bilmiyorum ama arkadaşlarımız buna yazılı bir cevap verebilirler. Herhâlde Türkiye genelinde bir planlama yapılacaktır buradan elde edilecek gelirlerden sonra ve Tokat ilimiz de şüphesiz burada payını alacaktır.

Sayın Köse “Tarım alanlarında ekonomik değer kalmadı, niçin bedel alıyoruz?” diyor. Aslında şunu varsayıyoruz tabii: Maliye Bakanlığımızın yaptığı rayiç bedel çalışmalarında ekonomik değeri neyse o değer rayiç bedele yansıyacaktır diye düşünüyorum yani eğer fazla verimliliği olmayan bir alansa zaten rayiç değeri de düşük olacaktır; verimli, üretken bir alansa rayiç bedele de bu yansıyacaktır. Dolayısıyla bu ekonomik değerle rayiç bedel arasında en azından teorik olarak bir ilişki olması gerekir ama tabii, sahada isabetli olmayan bir tespit varsa onu da gözden geçirmekte şüphesiz fayda var.

Sayın Halaman “Uzun yılların kayırmacılığının sonucu olan sorunları çözüyoruz.” dedi. Tabii, bir yorum, ona bir şey demek istemiyorum. “Emlak değeri niçin esas alınmıyor?” şeklinde bir sorusu oldu. Emlak değerlerinin rayiç değerlerden oldukça düşük olduğunu biliyoruz. Bu kanunun tek amacı gelir elde etmek değil, bu açık. Eğer tek amaç gelir elde etmek olsaydı, rayiç bedelin yüzde 100’ü üzerinden bu işlemler yapılırdı ama bir taraftan da, az önce yine altını çizdiğim gibi, hepimizin hakkı hukuku var bu varlıklar üzerinde, bütün toplumun hakkı hukuku var, bunu da gözetmek durumundayız yani bir taraftan tabii ki kolaylıklar sağlayacağız ama bir taraftan da bu tüm toplumun hakkını da gözeteceğiz, koruyacağız, oradan bir gelir elde edip bunu da yine toplumun önem verdiği, öncelik verdiği meselelerde de harcamak durumundayız. Bu bir denge şeklinde düşünülebilir yani iki uca da kaymadık doğrusu, ne emlak vergisi gibi düşük bir değerden ne de tam rayiç bedel üzerinden bir tespit söz konusu ikisini de dengeleyen, daha ortada bir yaklaşım sergilendi.

Sayın Demirel’in “Yüzde kaçı yapılaştı?” sorusuna cevap vermiştik.

Sayın Seçer, bu iki bakanlığın ayrılması ve bir soruşturmayla ilgili bir soru sordu. Arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, soruşturma henüz devam ediyor, anladığım kadarıyla sonuçlanmış değil bu soruşturma. Soruşturma devam ediyor, dolayısıyla sonucundan şu aşamada bir bilgi vermemiz söz konusu değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz doldu ama bir dakika daha ek süre veriyorum.

Buyurunuz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Türkoğlu, “Belediye ve mücavir alan içinde niçin satış yapmıyoruz?” şeklinde bir soru sordu.  Daha çok herhâlde “şehirleşme, kamu hizmetleri, şehrin gelişim planlaması” gibi kaygılar gözetilmiş. Tabii, 3 binden fazla belediyemiz var, her birinin kendine özgü şartları da olabilir ama…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Bakan, Çukurova’da her yer zaten birinci sınıf tarım arazisi.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Evet, yani burada tabii genel bir düzenleme yapıldığı için, daha çok işte belediye, imar faaliyetleri anladığım kadarıyla, şehirleşme alanı itibarıyla değerlendirilebileceği  değerlendirilmiş. O şekilde mevcut düzenlememiz belediye ve mücavir alanı, dolayısıyla…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Mevcut düzenlemeyi anlıyorum ben, onu okuyunca biz de anlayabiliyoruz, ama maksadımız şu: Çukurova’nın göbeğinde birinci sınıf tarım arazisi, niteliğini değiştirme şansımız yok, belediyenin mücavir alanı, bunu niye satmıyoruz? İsteğimiz bu.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Evet, yani burada mevcut düzenlememiz bu şekilde, onu ancak söyleyebilirim.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ama bu düzenlenebilir yani, çözülebilir.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

198 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. Maddesinin 2. fıkrasında geçen “orman sınırları dışına çıkarılan” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve çıkarılacak” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

 

Mehmet Şandır                                           Alim Işık                        Ali Öz

     Mersin                                                   Kütahya                         Mersin

Seyfettin Yılmaz                                        Emin Çınar                     Mehmet Erdoğan

     Adana                                                    Kastamonu                       Muğla

TBMM  Başkanlığına

 Görüşülmekte olan Tasarı’nın 1 inci maddesinde yer alan “oluşturulması” kelimesinin “meydana getirilmesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Akif Hamzaçebi                          İlhan Demiröz                  Levent Gök

        İstanbul                                               Bursa                        Ankara

Vahap Seçer                                               Musa Çam

    Mersin                                                     İzmir

BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümüne ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklarken, Anayasa’nın 170’inci maddesi hükümlerini hatırlatmak suretiyle, yapılan düzenlemenin bu hükümler karşısında eksik olduğunu ifade etmiştim. Çünkü Anayasa’nın 170’inci maddesi, 31/12/1981 tarihi itibarıyla bilim ve fen bakımından orman özelliğini kaybetmiş olması nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılmış olan yerlerin orman köylüsünün yerleşimine ve onların yararlanmasına tahsisini düzenlemektedir. Yani Anayasa’nın öngördüğü ana kural, orman sınırı dışına çıkarılan yerler sadece ve sadece orman köylüsünün yararlanmasına ve kullanmasına tahsis edilebilir. Bu maddeye göre, satış mümkün değildir. Satışının yapılabilmesi için Anayasa’nın bu hükmünde bir değişiklik gerekmektedir.

Bu yöndeki kaygılarımızı bu tasarının önüne bir engel olarak koymayacağımızı ifade ettim ama doğru olan, Anayasa’nın 170’inci maddesindeki 31/12/1981 tarihi olan, milat olan o tarihten vazgeçmeden, satışa izin veren düzenlemenin Anayasa’nın 170’inci maddesinde olmasıdır.

Bu nedenle önerim, bu yasa bu şekliyle buradan geçebilir, geçsin ama bundan sonra Anayasa’nın 170’inci maddesinde bir uzlaşmayla bir küçük değişikliği süratle yapabiliriz. Bu da yapılan düzenlemenin Anayasa’ya aykırılığı yönündeki tartışmaları ortadan kaldırır.

Bu konudaki önerimi daha evvel Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımıza iletmiştim. Kendisi Anayasa’nın 170’inci maddesinin satışa engel olmadığı yönünde bir yorum yapmıştı. Sayın Bakan bu şekilde yorum yapabilir, maddeyi öyle anlayabilir ama bizi bağlayan, Anayasa hükmü ve Anayasa Mahkemesi kararlarıdır. Bugüne kadarki Anayasa Mahkemesi kararları bu maddeye göre yapılacak satışların Anayasa’ya aykırı olduğunu ortaya koymuştur. O nedenle, bu tartışmayı sona erdirmek açısından burada böyle bir düzenlemeyi yapmayı, başta iktidar partisi olmak üzere, bütün siyasi parti gruplarına öneriyorum.

Tasarının ana amacının mülkiyet sorunlarını çözerken orman köylüsünü desteklemek olması gerektiğini ifade etmiştim yine ancak bu tasarıda orman köylüsünü destekleme yönünde hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Elde edilen gelirin orman köylüsüne verilmesi yönünde de herhangi bir hüküm yoktur. Örneğin, bizim vermiş olduğumuz teklifte satıştan elde edilen gelirin yüzde 40’ı orman köylülerinin kalkınmasıyla orman alanlarının ıslah, ihyası ve yeni orman alanlarının oluşturulması için kullanılacaktır. Teklifte bu hüküm var. Önemli olan, bir yandan orman köylüsünü desteklerken, bir yandan elimizden bu araziler çıkarken yerine yeni orman alanlarının da yaratılmasıdır. O nedenle, elde edilen gelirin belli bir bölümünün orman köylüsü ile yeni orman alanlarının oluşturulması için kullanılmasının zorunlu olduğunu düşünüyoruz.

Bir diğer konu şudur: Orman köylüsüne mutlaka bedelsiz verilmesi gerektiğini söylüyorum. Aksi takdirde bu araziler orman köylüsünün eline geçmeyecektir. Rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden yapılacak satışlarda muhtemelen orman köylüsü yerine bir başkası bu arazileri alacak, sonuçta orman köylüsünün elinden çıkacaktır. Tekrar öneriyorum, yüzlerce yıldır atalarından, dedelerinden beri kullandığı bu arazinin tapusunu orman köylüsüne bedelsiz verelim.

Değerli milletvekilleri, önemli bir konu da şudur: İdare çok büyük bir yük altında olacaktır. İki yıl süreyle başta Millî Emlak Genel Müdürlüğü olmak üzere, Orman Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personeli çok yoğun bir çalışma içerisine girecektir. Bu yoğun çalışmayı yapacak olan personele bu tasarıda herhangi bir hüküm yok, bu personele mali hak tanınması yönünde herhangi bir hüküm yok. Bu kadar ağır bir yükü bu personelin omuzlarına koyarken onlara bu fazla çalışmasının, yoğun çalışmasının karşılığını ödeyecek bir hükmü buraya koymayı öneriyorum. Buna yönelik bir önergemiz vardır; sırası geldiğinde ona ilişkin açıklamaları da yapacağız.

Sözlerimi burada bitiriyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

198 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. Maddesinin 2. fıkrasında geçen “orman sınırları dışına çıkarılan” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve çıkarılacak” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

                                            Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Erdoğan, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bu kanunun 1’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, kanunun 1’inci maddesinin (2)’nci bendinde “Bu Kanun, 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım arazileri hakkında uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Ancak bu kanunun bir hükmü de 2/A arazileriyle ilgilidir dolayısıyla Hükûmet tarafından getirilen tasarıya göre 2/A uygulaması kapsamındaki arazilerin orman dışına çıkarılması devam edeceğinden “orman sınırları dışına çıkarılan” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve çıkarılacak” ibaresinin eklenmesinin uygun olacağını düşündük ve bu teklifi buraya getirdik.

Şimdi, kanunla ilgili olarak birkaç hususun üzerinde durmak istiyorum:

Birincisi, 2/B ile ilgili kadastro çalışmalarının aşağı yukarı yüzde 40’ı tamamlanmamış durumda. Tabii ki, bu kadar fazla kadastro çalışmasının ne kadar zamanda tamamlanabileceği öngörülememektedir. Dolayısıyla kadastro çalışmaları tamamlanmadan ne kadar alanın 2/B dışına çıkartılacağı, bunun sonucunda orman alanlarının ne kadar daraltılacağı belli değildir. Dolayısıyla Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddesinde değişiklik yapılmadan önce ne kadar alanın orman dışına çıkarılacağının da belirlenmesi gerekmektedir. Tabii ki zaten Anayasa’da da böyle bir değişiklik bu kanunla öngörülmediğinden bu kanunun bir gün Anayasa Mahkemesinden dönmesi de mukadderdir. 2/A uygulaması ise zaten bu kanunun en garip, en garabet içeren maddesidir. Bundan sonra TOKİ’nin keyfine göre ne kadar alanın 2/A uygulamasına tabi tutularak orman alanlarından çıkarılacağı belli değildir.

Hükûmetin bu tasarının başından bu yana rayiç bedelle ilgili çok yoğun bir kampanyası vardır ama rayiç bedelin ne olduğuyla ilgili bugüne kadar muhataplara herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Ayrıca, bedele itiraz hakkının da olmaması, rayiç bedel konusunda bir keyfîlik oluşturmaktadır. Bu keyfîliğin ortadan kaldırılması için süratle rayiç bedelin ilan edilerek muhatapların bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Muğla ilimiz Türkiye’de denize en çok kıyısı olan ildir. 2/B ve hazine arazileri konusunda da Türkiye’de 3’üncü sıradadır varlık itibarıyla, dolayısıyla hazine arazilerinin satışıyla ilgili Muğla ilinde denize 5 kilometre ve göllere 500 metre mesafedeki hazine arazilerinin satılamayacak olması, bu arazileri kullanan vatandaşlarımız açısından çok ciddi bir sıkıntı oluşturmaktadır. Bu vatandaşlarımız kullandıkları araziyi alamamak konusunda mağdur olacaklardır.

Yine, rayiç bedelin belirlenmesi sırasında maalesef bir konu göz ardı edilmektedir. Bölgemizdeki arazilerin çok önemli bir kısmı meyve bahçesi konumundadır; narenciye bahçesi, zeytin bahçesi, nar bahçesi. Bu köylülerimiz yıllardır bu bahçelerde emek çekmiş, bu bahçeleri yetiştirmişler ama şimdi rayiç bedel belirlenirken maalesef, buralar, bu köylünün çektiği emekler de sanki orman tarafından, hazine tarafından çekilmiş gibi, nitelikli bahçe olarak belirlenmekte ve dolayısıyla köylüye kendi emeği toprakla birlikte tekrar satılmaktadır. Bu kabul edilebilir bir uygulama değildir.

Yine, bu kanundan elde edilen gelirlerin TOKİ’ye aktarılması çok önemli bir sıkıntıdır. Dolayısıyla Orman Genel Müdürlüğüne buradan daha büyük pay ayrılarak orman alanlarının ıslahı sağlanmalı çünkü orman buradan gelir elde edemeyince orman alanlarında yoğun kesimler yapılmakta, bu çam ormanlarının kesilmesi de -bildiğiniz gibi dünyadaki çam balının yüzde 90’ı Türkiye’de üretilmektedir, Türkiye’deki çam balının yüzde 90’ı da Muğla ilinde üretilmektedir- Muğla ilindeki arıcılığı tehdit etmektedir.

Yine bu yıl yaşadığımız sel felaketlerinde de ormanların çok fazla kesilmesinden ciddi zararlar oluşmuştur. Vakit geçmeden bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılarak buradan elde edilecek gelirlerin orman arazilerimizin, ormanlarımızın, orman köylümüzün kalkındırılmasına ve ormanlarımızın geliştirilmesine, ıslahına harcanmasının sağlanması gerekmektedir.

Bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati: 17.52

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

---0---

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

2’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının “Tanımlar” başlığı altında yer verilen 2’nci maddesinin “f” bendine “2/B alanlarını” ibaresinden önce gelmek üzere “Toplu yerleşimin olduğu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Vahap Seçer                                           R. Kerim Özkan                 Selahattin Karaahmetoğlu

   Mersin                                                      Burdur                            Giresun

İlhan Demiröz                                           Ramis Topal                    Osman Kaptan

    Bursa                                                      Amasya                             Antalya

Kamer Genç

  Tunceli

                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanunun 2. maddesinin b bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Şandır                                        Sadir Durmaz                  Seyfettin Yılmaz

   Mersin                                                      Yozgat                           Adana

Ali Halaman                                Prof. Dr. Tunca Toskay         Adnan Şefik Çirkin

   Adana                                                       Antalya                      Hatay   

“Madde 2

b) 2/B alanları: 6831 sayılı kanunun 20.06.1973 tarihli ve 1774 sayılı kanunla değişik 2. maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı ve 05.06.1986 tarihli 3302 sayılı kanunlarla değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine veya kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerleri, ...."

                                                          TBMM Başkanlığına

198 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinde yer alan a bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Sebahat Tuncel                                          Ayla Akat                     Demir Çelik

   İstanbul                                                   Batman                          Muş

Pervin Buldan                                           Levent Tüzel                   Adil Kurt

     Iğdır                                                     İstanbul                        Hakkâri

Hasip Kaplan

    Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an, bütün orman köylülerinin, yine bu 2/B ile ilgili olarak, Antalya, Mersin başta olmak üzere, İstanbul gibi birçok alanda birçok kişinin gözü Meclisin üzerinde. Ancak şöyle bir kaygıyı paylaşmak istiyoruz: Özellikle hazinenin ve orman idaresinin taraf olduğu davalarda orman köylülerinin büyük bir mağduriyeti olduğu bir gerçek. Çünkü orman köylüleriyle ilgili açılan kadastro davalarında “orman haritası” denilen bir olgu var. Yukarıdan fotoğraflar çekilmiş, orman haritası olarak belirlenmiş ve bütün kadastrodan sonra orman köylülerinin tamamı Orman Genel Müdürlüğünün şahsında hazineyle ihtilaflı olmuş, bu davalar açılmış ve yüzde 80’i de bu davalarını kaybetmişler. Burada bir mağduriyet ve mülk durumu var.

Tabii, ikinci bir durum, bu gerçeğe de dikkat çekmek istiyoruz: İstanbul’da Kemerburgaz tarafında, oradaki yerleşim alanlarında tapulu olan ve orman alanı olmayan araziler satışla iki üç el değiştiriyor, dördüncü el vatandaş geliyor, tapusunu alıyor -evdir orası- bir gün karşısında bir tebligat; orman idaresi, hazine davacı ve elli altmış senedir tapusu olan yerleri bir bakıyorsunuz o vatandaş birdenbire kaybetmiş çünkü mahkeme hazine, orman lehine karar veriyor. Şimdi, bunun mülkiyet hakkını nasıl gidereceksiniz? Şimdi, burada ciddi bir sorun var. Yani bu yasayla, 2/B yasasıyla yeni mülkiyet ihtilaflarının ortaya çıkma durumu var.

Şimdi, İstanbul Boğazı’nın iki yakasında Boğaziçi İmar Planı uygulaması var ve oradaki arsaların, tapuların hepsi hisseli. O hisseli olan tapu arazilerinin üzerinde hazine arazileri de var, küçük tapular da var. Onun üzerine bir de apartmanlar dikilmiş, hatta özel, lüks kooperatifler; o kooperatiflerin de kat mülkiyeti yapılamamış. Orada da daireler satılmış. E, şimdi, bunun dönüşümünü düşünün. Hak sahiplerine dönüşünde nasıl olacak? Çok ciddi, yeni mülkiyet ihtilafı alanları ortaya çıkacak. Bu yasada bu bölümlerinin düşünülmediğini görüyoruz ve bu ciddi bir eksiklik. Yani bürokratlar çalışırken, mülkiyet hakkı açısından bu hukuk ihtilaflarının neler doğuracağını, maliyetinin ne olacağını şu raporda göremezsiniz. Arayın, bulamazsınız.

Şimdi, burada, yeni orman alanlarının oluşturulması… Şimdi, anlarım ben, Sayın Canikli der ki: “Giresun’daki fındıklar ile orman bitişik olduğu zaman orman gibidir.” Doğrudur, fındık kotası da kondu, artık Adapazarı’ndan, Kocaeli’den, o taraflarda, yani belli yerlerde bu kotaya takılmalar oldu. Buna bir şey demiyoruz fakat siz o orman alanlarını gerçek hak sahipleri dışında başka alanlara açtığınız zaman, bunun rant durumuna dönüştürülmesi kaygısı bu sefer kafalarda şekilleniyor. Yani bu yasada şu eksiklik var: Fotoğrafı göremiyoruz ve fotoğrafı göremediğimiz için doğrularla yanlışlar bir arada. Doğrular ve yanlışlar bir arada olduğu zaman, her grup birer önerge hazırlamış, veriyoruz. Bu önergelerle, işte, bir kısmını düzeltmeye çalışıyoruz ama muhalefet partilerinin önergeyle durumu düzeltme şansları yok, bunu ancak iktidar partisi… İktidar partisi de alışmış, diyor ki: “Hele bir çıkaralım yasayı, yanlışları neyse uygulamada görürüz, iki ay sonra bir yasa daha çıkarırız.” İki ay sonra bir bakarsınız veya üç ay sonra, aynı yasayla, ilgili bir iki maddelik, bir torba kanunun bir yerinde bir düzenleme gelmiş olacak.

Aslında bizim burada muhalefet olarak eleştiri konumuz bu ve mülkiyet hak iddiaları açısından ben ciddi bir tehlike görüyorum. Buna dikkat çekmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ADİL KURT (Hakkâri) – Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – İsteyen olmadı efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanunun 2. maddesinin b bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.                     

                                                                                                   Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

 

“Madde 2

b) 2/B alanları: 6831 sayılı kanunun 20.06.1973 tarihli ve 1774 sayılı kanunla değişik 2. maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı ve 05.06.1986 tarihli 3302 sayılı kanunlarla değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine veya kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerleri, ...."

BAŞKAN –  Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Halaman konuşacaklar.

BAŞKAN –  Sayın Halaman, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun, çok özel, önemli, Türkiye'nin her tarafını ilgilendiren bir kanun. Dolayısıyla ilgi alanı yine Maliye Bakanı, yine Orman Bakanı, Köyişleri Bakanı, Ticaret Bakanı, Çevre Bakanı… Ama bu kanun görüşülürken bu bakanlar yok. Ben bazen bakıyorum “Acaba bakanlar namaza mı gitti?” diyorum, mescide gidiyorum, orada da yok.

Şimdi, “Bakanlar nerede?” derken, “Acaba bu bakanlar, bu Hükûmet muhtarları mı ortadan kaldırmak istiyor?” diyorum, “Muhtarları kaldırmak isteyen yeni bir kanun mu tertip ediyorlar?”

MEHMET ŞANDIR (Mersin) –  Mahalle muhtarlarını…

ALİ  HALAMAN (Devamla) – Dolayısıyla mahalle muhtarları ortadan kalkarken… Muhtarlık bir bölgenin, bir mücavir alanın, bir mahallenin hafızası demek, dolayısıyla muhtarsız devlet olmaz. Arkasından şöyle aklıma geliyor: Bu kanun genelde, “2/B” deniliyor, dolayısıyla tarım arazileriyle ilgili… Ya şimdi, bu Hükûmetin işi gücü yok bu köylüden ne istiyor? Yani bu tarımla uğraşan, yüz senedir, yüz elli senedir ecri misil ödeyen, cebinden parasını çıkartıp veren, gübre alırken stopaj ödeyen, buğdayını satan, pamuk üreten, mısır eken, soya ekenlere yüz elli sene sonra “Ben size bu tarlaları satacağım.” demek hangi akla, hangi mantığa yatkın? Ve “Ben bunları satacağım, sizden para tahsil edeceğim, bununla İstanbul’da, afet riski taşıyor diyerek başka bir yeri yapacağım…”

Ya, şimdi, bu köylüden, bu çiftçiden elinizi ayağınızı çekin. Zaten çiftçi perişan, hâli pek iyi değil. Dolayısıyla bizim bölgede, Kozan’da –ben Kozanlıyım- bu alanlarla ilgili, bizim Tırmıl köyü, Hamamköy, Kamışoba, dolayısıyla Aydın köyü yüz elli senedir, yani bunların birçoğu da “Abdülhamid tapusu” diyerek işlenen tarlalar, araziler. Yazık günah değil mi? El insaf!

Dolayısıyla sen Saimbeyli’deki adamdan, Tufanbeyli’deki adamdan, Feke’deki adamdan ne istiyorsun? Aladağ’dan ne istiyorsun, Pozantı’dan ne istiyorsun? Hepsi Allah’ın garipleri, vur elinden ekmeğini al. Şimdi, sen diyorsun ki: “Oturduğun alanı ben sana yüzde 50, yüzde 70 satacağım.” El insaf kardeş, yüzde 10’la sat. Bunlar üretim yapıyor. Hiç olmazsa bunlara bedava ver, karşılıksız ver. “Bu devlete yük olmadınız, bu devlete düşmanlık yapmadınız, bu devletin polisine kurşun sıkmadınız, askerine kurşun sıkmadınız, çocuklarınızı okuttunuz, size teşekkür ediyorum. Dolayısıyla bunu size karşılıksız veriyorum.” diyerek vatandaşla kucaklaşın, halkla kucaklaşın. Sırtınızı devlete dönmüşsünüz, halka cebir kullanıyorsunuz.

Dolayısıyla ben bunları söylemek için konuştum. Bir ek madde eklensin diye önerge verdik.

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının “Tanımlar” başlığı altında yer verilen 2’nci maddesinin “f” bendine “2/B alanlarını” ibaresinden önce gelmek üzere “Toplu yerleşimin olduğu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                Vahap Seçer (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Önergemiz -bu 2/B’deki- (f) bendine “2/B alanlarını” ibaresinden önce gelmek üzere “Toplu yerleşimin olduğu” ibaresinin eklenmesini istiyoruz. “Proje alanı “tanımlanırken proje uygulaması yapılacak 2/B alanlarının toplu yerleşim yerlerinde yer alan 2/B alanları olması şartı belirtilmemiştir. Elbette ki toplu yerleşimin olduğu 2/B alanlarında özellikle çarpık yapılaşmayı, altyapı eksikliğini giderme amaçlı proje uygulamaları yapılmalıdır. Ancak toplu yerleşimin olmadığı 2/B alanlarını proje uygulamaları kapsamına sokarak yapılaşmaya açmak yasayla çelişki teşkil etmektedir.

Şimdi değerli milletvekilleri, tabii, biraz önce arkadaşımız da söyledi, Hükûmet diye bir şey yok. Burada biz soru soruyoruz, Hükûmet sırasında oturan kişiler cevap vermiyor. Zaten bakanların büyük bir kısmının Meclisin karşısına gelecek yüzleri yok, hepsinin arkasından bir sürü pislikler var, ayıplar var. Nasıl gelip burada oturacak?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ne varsa söyle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, geçen gün teşvik paketi yayınlandı. Sayın Bakan da Kalkınma Bakanıdır, bizim Tunceli’nin bitişik ildeki Bingöl’dendir. Tunceli’yi, getirdiler, efendim, beşinci bölge gösterdiler. Kendisini altıncı bölge gösterdi, Tunceli’yi beşinci bölge gösterdi.

Arkadaşlar, bakın, şimdiye kadar uygulanan teşvik tedbirlerinin hepsinde Tunceli kalkınmaya muhtaç en geri il. Bu iktidarınız zamanında bir tek yatırım yapıldı mı? Yol dahi yapılmadı; doğru dürüst bir kara yolu yapılmadı, köy yolları yapılmadı, köy içme suyu yapılmadı. Hangi yatırımı yaptınız da bu Tunceli’yi kalkınmış iller bölgesine aldınız? Ya insanlarda biraz vicdan olması lazım. Ya insanlarda, bakın…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Buzdolabı dağıttılar Kamer Bey. Her eve bir buzdolabı dağıtıyorlar, daha ne yapsınlar?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani onlar buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtmakla sanki Tunceli’yi kalkınmış zannettiler; onların ölçüsü o.

Neyse, ondan sonra da… Yani tabii, burada Tayyip Bey büyük bir kin, nefret duygusuyla dolu çünkü Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Tuncelili, 2 tane milletvekili de Tunceli’den CHP çıkarınca, tabii buraya karşı duyduğu kin ve nefret duygularını ortaya koyarak işte Tunceli’yi böyle bir şey etti. Ama Tunceli’nin öteden beri beklediği bir tek yatırım var: “Hiç olmazsa Pertek Köprüsü’nü yapın, yeter bize.” diyor. Çok önemli ve hayati bir konu ama bir şey yapmıyorlar. Yapmayın, zaten biz de sizden bir şey de istemiyoruz ama hiç olmazsa işlemlerinizde de bu kadar keyfîlik, ahlak dışılık olmasın. Ya insanlarda bir vicdan olması lazım.

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Tunceli’ye ne katkın var senin?

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Tayyip Bey Çin’de söylüyor, kendi MİT Başkanıyla ilgili diyor ki: “Yargı, görevi olmayan alana girdi. Karşısında bizi görür.” Yargı için diyor. “Yargı kendisini yasamanın üzerinde gördü.” diyor.

Tam bal kabağı gibi laflar. Ya, burada en basit bir insan bile bu lafları etmez. Yahu, sen kimsin Tayyip Bey? Sen yürütme değil misin? Anayasa’ya göre, yürütmenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi. “Benim, yargı alanıma girdi.” diyor. Sen kimsin ya? Şey, yürütme… Kendi alanı. Sen kimsin? Bir emir vermişsin, insanlar suç işlemiş, mahkeme araştırmış ve burada suç işleyen insanları soruşturmaya çekmiş. Peki, sen hangi yetkiyle ve hangi düşünceyle, hangi ahlakla “Yargı, alanının dışına çıktı.” diyorsun?  “Yasamanın üzerinde görüyor.” diyor. Hangi yasama?

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, yani bu lafları eden bir kişi Türkiye’yi nasıl yönetir ya? Yani bir hukukçu karşısında bunu konuştuğu zaman o kadar insanlar içinden küçük görürler ki bu lafları sarf eden kişinin ne bilgiden, ondan sonra ne izandan ne anlayıştan eksik olduğunu bilirler.

Şimdi, bu laflarla, bu tip şeylerle yabancılar karşısında konuştuğu zaman o insanlar Türkiye Cumhuriyeti devletine acıyorlar, “Vah vah vah, nasıl bir düşüncedeki insan Türkiye’yi yönetiyor? diyor.

YUNUS KILIÇ (Kars) – Ormana gel, ormana…

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, onun için, bakın, geçen gün burada bir kanun teklifi verdik, kabul etmediniz.

Geçen gün Mehmet Haberal çıktı, annesini görmedi. Şimdi, bakın, Mehmet Haberal’a zamanında Cumhurbaşkanlığı teklif edildi, Ecevit zamanında Cumhurbaşkanlığını reddetti bu kişi. Bu kişi, Cumhurbaşkanlığını reddeden bir kişi ihtilal yapar mı yahu? Böyle mantıksızlık, böyle ahlaksızlık, böyle gayriinsani düşüncede insanlar olur mu ya? Böyle olur mu arkadaşlar? Adam, Cumhurbaşkanlığını o zaman MHP’si de, Doğru Yolu da, DSP’si de teklif etmiş, reddetmiş. Buna rağmen sizin devri zamanınızda diyorsunuz ki: “Bu ihtilal yapacak, iktidarı alacak.” Yahu, bu ahlaksızca bir düşünce.

Arkadaşlar, bu memleketi bu kadar ahlaksızca düşüncelerle yönetmek Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmayan bir davranıştır. Onun için, yani bu tedbirlerle ne yapacaksınız? Zenginleri zengin edeceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Gelin, yeni bir teklif verelim Parlamentoya, politikacılar bundan yararlanmasın efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmacı hem Genel Başkanımıza hem partimize hakarette bulunmuştur birkaç kez.

BAŞKAN – Sayın Canikli, size söz vereceğim fakat önce Sayın Bakanın İç Tüzük 69’a göre bir söz talebi vardır.

Kürsüye de gelebilirsiniz arzu ederseniz, yerinizden de…

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Buradan olabilir.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Bakanlığına ve Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

 

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Vekil Tunceli iliyle ilgili hiçbir şekilde haklı olmayan bazı suçlamalar yöneltti hem Bakanlığımıza hem Başbakanımıza yönelik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi yatırımları yaptınız?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Hiçbir ile özgü bir kriter kullanılmamıştır teşvik çalışması yapılırken.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sonuç ortada, karakol yatırımlarını yaptınız!

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – 61 tane kriter ve bu kriter de seksen bir ile de eşit bir şekilde uygulanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kıstas ne, kıstas, Sayın Bakan?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – En ufak bir şekilde, bir ille ilgili özel bir çalışma yapılmamıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben olsaydım Bingöl’ü öyle göstermezdim.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bu sadece ekonomik kriterlere dayalı değildir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi kriterler canım, hangi kriterler?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sosyoekonomik kriterlerdir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir yatırım yok, bir şey yok.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bütün göstergeler ele alınmıştır. Ayrıca, bu teşvik sistemi tek destek mekanizması da değildir; kalkınma ajansları gibi, KOSGEB gibi, kırsal kalkınma destekleri gibi, özellikle Tunceli ölçeğindeki illerimize çok daha uygun destek mekanizmalarımız vardır ve bunlar da etkili bir şekilde kullanılmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi kriterler esas alındı, söyleyin.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Tunceli’ye, duble yolundan üniversitesine, KÖYDES’inden sağlığına, eğitimine bu dönemde, geçmiş dönemlerde hiçbir dönemde olmadığı kadar da yatırım yapılmıştır…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Üniversite her yere açıldı canım!

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – …yapmaya da devam edeceğiz inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında Tunceli’ye hiçbir yatırım yapmamışlardır, hiçbir iyileştirme yok.

BAŞKAN – Sayın Genç, siz söylediniz, Sayın Bakan da cevaplandırdı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, karakol yatırımlarını eğer yatırım kabul ediyorsa, onları getirelim ilinize koyalım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Adalet ve Kalkınma Partisine ve Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, içinde bol miktarda ahlak ve ahlaksızlık kelimelerinin geçtiği bir konuşma maalesef dinledik. Bana göre en büyük ahlaksızlıklardan bir tanesi nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Darbecilere övgü düzmektir, darbecilere şakşakçılık yapmaktır, darbecilerin önünü açmaktır, onlara destek vermektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) En büyük ahlaksızlıklardan bir tanesi budur. Bu genel kurala, bu genel ilkeye farklı mı düşünüyorsunuz, değerli arkadaşlar, farklı düşünen arkadaşlarımız mı var? Elbette yok. Öyle değil mi? Yani millet iradesini hiçe sayan...

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Mahkûm olmadan hiç kimseye suç isnat edemezsiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - ..milletin dengesini bozacak şekilde darbe yapanlara şu veya bu şekilde hizmet etmek ahlaksızlık değil midir? Şu veya bu şekilde onların çalışmalarına katkıda bulunmak, bilerek ve isteyerek katkı vermek, destek vermek ahlaksızlık değil midir değerli arkadaşlar?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Darbeciler kim Canikli?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bir de bir şey söyleyeyim, bakın...

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Canikli, grubunuzda çok adam var onlara müşavirlik yapmış.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani birilerinin ahlakından, işte ahlaksızlığından bahsedebilmek için onu söyleyecek olan kişilerin gerçekten ahlaklı olması gerekir değerli arkadaşlar.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Onlarla beraber devlet memurluğu yapmış çok adam var grubunuzda, bakanlarınız var.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Öyle değil mi, ahlaklı olması gerekir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani böyle kelimeler ancak ahlaklı bir insana yakışır. Genel olarak söylüyorum, genel hatlarla ifade ediyorum. İnsanın konuşurken ağzından çıkana dikkat etmesi gerekir.

Şimdi, aynı ifadeleri, en hafif olarak, burada bu konuşmayı yaparken bu hakarette bulunan kişinin Genel Başkanına iade ediyorum. Aynıyla iade ediyorum, ne söylemişseniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz, aslında biraz önce kendi Genel Başkanınıza hakaret ettiniz. Evet, kendi Genel Başkanınıza hakaret ettiniz çünkü neden?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, şimdi Tayyip’in söylediği lafları yorumluyorum ben Genel Başkanın laflarını söylemedim ki.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bize bunu, en az iade etme hakkı vererek yaptınız. O yüzden, konuşurken ağzınızdan çıkana dikkat edeceksiniz, bir belgeniz varsa ona göre konuşacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Suçlarken deliliniz varsa, ispat edebiliyorsanız konuşacaksınız.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Grup Başkan Vekili, Genel Başkanımızla ilgili bir sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, ben aynen iade ettim Sayın Başkanım, aynen iade ettim.

BAŞKAN – Buyurun, Sayın Hamzaçebi.

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü bence polemik kürsüsü olmamalı, laf yarıştırma kürsüsü de olmamalı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğru. Biz başlatmadık.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Grup Başkan Vekilisin, müdahale et!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Canikli çıkıp tabii ki kendi Genel Başkanını, Sayın Başbakanı koruyacaktır, ona yönelik olarak bir cümle, sataşma olduğunu düşünüyorsa bu çerçevede açıklama yapması gayet doğaldır ama bu açıklamayı yaparken hiç gereği yokken “Sayın Genç’in cümlelerini ben Sayın Kılıçdaroğlu’na iade ediyorum.” demesi yakışıksızdır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eğer yanlışlık varsa müdahale edin o zaman.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Kılıçdaroğlu’nun şimdi, şu biraz önceki konuşmalarla ne gibi bir ilgisi vardır?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Gelsin, milletvekiline sahip çıksın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yani şimdi, bakın, ama bakın…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söylemediğim şeyleri…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Hayır, hayır, Sayın Canikli, siz çıkıp konuşma yapan bir milletvekilimize, Sayın Kamer Genç’e cevap veriyorsunuz, onun cümlelerinin doğru olmadığını söylüyorsunuz kendinize göre, her şeyi söyleyebilirsiniz, doğal hakkınızdır. Size karşı Sayın Kamer Genç tekrar çıkıp söz alabilir, almayabilir ama bunu hiç ilgisi olmayan Sayın Kılıçdaroğlu’na götürüp bağlarsanız bu yakışık almaz. Sayın Kılıçdaroğlu memuriyet çizgisi belli olan, siyasi çizgisi belli olan düzgün bir devlet adamıdır, ülkeye hizmet etmek isteyen bir siyasi kişiliktir.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Kim o?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yani hiç gereği yokken Sayın Kılıçdaroğlu’nu buraya katmış olmanızı ben doğrusu üzüntüyle karşılıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, konuşmasında bana sataştı, dedi ki: “Burada ahlaklı olması lazım.” Yani benim ahlakıma şey etti. Bir de hakarette bulundu. Lütfen, isterseniz… “Darbecileri alkışlıyor.” dedi. Müsaade ederseniz, bu ağır sataşmaya ben de…

BAŞKAN – Sayın Genç, size söz veriyorum ama lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz ve bu konuyu kapatalım.

Buyurunuz efendim.

4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkan, ben kendimden bir şey üretmiyorum. Tayyip Erdoğan ne demiş? Fidan’la, MİT Başkanıyla ilgili olarak  “Yargı, görevi olmayan bir alana girdi.” diyor. “Yargı, görevine girmeyen bir alana girerse karşısında bizi görür.” diyor. “Yargı kendisini yasamanın üzerinde gördü.”

Şimdi, bu lafı sen kabul ediyor musun?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eleştirebilirsin, ona kimsenin bir itirazı yok, ama hakaret ediyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sana zaten maliyeci de diyemem de, şimdi arkadaşlar, bakın, ben Danışma Meclisi üyeliğinden geldim buraya ama, ben orada 82 Anayasası’na 1982’de tek başıma “ret” verdim…

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Darbeci, darbeci!

KAMER GENÇ (Devamla) – …askeriyenin getirdiği bütün keyfî tasarruflara karşı koydum. Ben 83’te de onların kurduğu üç tane partiye girmedim, bağımsız aday oldum, beni veto ettiler. Sizin şu anda içinizden Meclis Başkanı seçtiğiniz insanları da veto etmeden Meclise gönderdiler.

Şimdi, insanlar konuşurken biraz bilerek konuşması lazım. Bugün Başbakanlık makamında bulunan bir kişi diyor ki: “Ben suç işleyeceğim, yargı bana karışamaz.”

Sen kimsin, sana yargı karışamaz ya! Bunu sarf eden bir kişi normal bir insan değildir. Bunu sarf eden bir kişi kendisini yönetecek bir kişi değildir. Dolayısıyla, burada, şimdi getiriyorsunuz bu kanunları… Ben diyorum, gelin bir önerge verelim, politikacılar bu yasadan yararlanmasınlar. Sarıyer’de getireceksiniz 50 dönümü, 100 dönümü kendi adamlarınız alacak…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim, söyle? Kim var, açıkla!

KAMER GENÇ (Devamla) – …ondan sonra da “Fakir köylüye biz arazi veriyoruz.” diyeceksiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söyle! İsmini söyle!

KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle ahlak olur mu? Bu ahlaksızlık değil mi? Devletin malını talan etmek en büyük ahlaksızlık değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İsim söyle, kim? İsim söyle!

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – İspat etmeyen müfteridir!

KAMER GENÇ (Devamla) – Gerekirse şey edelim, bunları çıkaralım. Burada hep rantı kendinize getiriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, bir vergi yasasını çıkardınız, 6111 sayılı af kanunu getirdiniz, orada bütün talanları, çalan vergi kaçakçılarını, naylon faturacıları, hepsini affettiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bilmiyorsun, ezbere konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu hangi akla, hangi namusa ve hangi karaktere sığan bir şey arkadaşlar! Vatandaşın asgari ücretinden vergi alıyorsunuz, trilyonlar kazananlardan vergi almıyorsunuz, affediyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tanesini söyle! Bir tane örnek ver! Bir tane isim söyle!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir defa ahlak dersini vermek için insanların ahlaklı olması lazım.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, böyle bir konuşma olmaz. Eğer elinde bir belge varsa, bilgisi varsa, onu çıkar açıklar. Bakın, bir tane isim veremiyor, sadece iftira atıyor, çünkü en uzman olduğu alanlardan bir tanesi bu. Başka bir şey yapmıyor. Aksi hâlde, bakın, Sayın Başkan, eğer elinde bir belgesi, bilgisi, isim varsa söylesin, çıksın. Aksi hâlde onurlu insanlar görev yapar…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Deniz Feneri savcılarının başına gelenleri gördünüz!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı 198) (Devam)

 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısına bakacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı…

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bir dakikada yetişmiyor. Bir dakikalık süre olur mu?

BAŞKAN – Bu sırada burada olanlar içindir bu efendim.

Karar yeter sayısı öyledir, yoklama da öyledir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sonradan gelenleri almayın.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Süre bitti, lütfen kurallara uyalım. Rica ederim…

Bitti efendim.

Karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati: 18.40

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

---0---

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerine verilen Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir; karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 3. Madde 2. Fıkrasında "2/A ve 2/B alanlarında bulunan taşınmazların tapu kütüklerinde 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile aynı maddenin birinci fıkrasının (A) ve (B) bentlerine göre orman sınırları dışına çıkartıldığı yönünde yer alan belirtmeler, ilgisine göre Orman Genel Müdürlüğünün veya Maliye Bakanlığının ya da idarenin talebi üzerine tapu idarelerince terkin edilir." maddesinde "idarenin" ifadesinin kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Halaman                                           Nevzat Korkmaz                Mehmet Şandır

   Adana                                                      Isparta                          Mersin

Seyfettin Yılmaz                                        Emin Çınar

   Adana                                                    Kastamonu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Seyfettin Yılmaz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz,2/B Yasa Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Şimdi, burada şunu ifade etmek istiyorum: Bakın, bugün ülkemizin yüzde 27’sinin ormanlarla kaplı olduğunu ifade ettik. Yüzde 27’si ormanlarla kaplı olan ülkemizde, ne yazık ki ormanlarımızın yüzde 50’si bozuk vasıflı ormanlar. Yine yaklaşık 5 milyon hektara yakın yani Türkiye ormanlarının dörtte 1’i de genç ormanlardan ibarettir. Bu genç ormanların süratle bakıma ihtiyacı var ve bu bakımı yapmak için de orman mühendislerine ihtiyacımız var, en aşağı 2.500-3.000 tane orman mühendisine ihtiyacımız var. Fakat Sayın Bakan, ısrarla -ısrarla ifade ediyorum- ne orman mühendisleriyle görüşmeyi kabul ediyor ne de orman mühendislerinin genel çatısını teşkil eden Orman Mühendisleri Odasıyla görüşmeyi kabul ediyor. Şimdi, bu yasa tasarısıyla hem orman köylülerimizin kalkındırılması amaçlanıyorsa hem ormanlarımızın varlığı ve bakımlarının sağlanması isteniyorsa bizim çok süratli bir şekilde en aşağı 2 bine yakın orman mühendisini işe almamız gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, yine biliyorsunuz mayıs, haziran ayından itibaren ülkemizde yangın mevsimi başlamaktadır, yangın mevsimi geliyor. 2007 yılında geçici işçilerin bir kısmı kadroya alındı, fakat büyük bir bölümü beş ay civarında çalışıyor. Şimdi, biliyorsunuz ülkemiz ormanlarının büyük bir bölümü yangına hassas. Canlarını ortaya koyan ve bu uğurda yüzlerce şehit veren orman işçilerimiz var, orman mühendislerimiz var, orman memurlarımız var. Yangın mevsiminde çalışan bu işçilerimizi kadroya alsak… İşte burada gelirler var, bu gelirlerle bunları yapmamız gerekiyor. Beş ay, altı ay, yedi ay ülkemizde yangın mevsimi devam ediyor. Onun dışındaki süre içerisinde de rehabiliteye konu olacak 10 milyon hektara yakın alanımız var, yine 5 milyon hektara yakın genç ormanlarımızın bakımları var; bunları kadroya alsak, buralarda çalıştırsak, bunları gerçekleştirsek ne olur?

Ama ne yazık ki, ifade ediyorum, bakın, bu tasarının yasalaşmasının bu Bakan zamanına denk gelmesi ormancılık açısından çok büyük bir kayıp olmuştur. Bunu defalarca ifade ediyorum. Bu Bakanın Bakanlığında “orman” kelimesi yok, “orman mühendisi” yok.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Kendisi de yok!

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Şimdi burada yine yok. Yani Orman Bakanlığıyla ilgili en önemli kanun teklifi görüşülüyor; yine yok, evet.

Şunu söylüyorum: Sayın Bakan, siz ormancılıktan anlamayabilirsiniz, ormancılık politikalarını belirleyemeyebilirsiniz. Orman Genel Müdürlüğü, yüz yetmiş üç yıllık geleneğe sahip ve köklü bir teşkilat; bunu kendi hâline bıraksanız zaten işlerini düzgün yapacaklar. Eğer siz ormancılıktan anlamıyorsanız hiç değilse danışmanlarınızı ormancılardan oluşturun.

Danışman sayısını, müşavir sayısını artırdı, 24’ten 130’a çıkardı; bakın, kendi Bakanlığı döneminde 24’ten 130’a çıkardı, kendi yandaş ve yoldaşlarına kadro açtı. Ama otuz kırk yıl bu mesleğe hizmet etmiş, işletme şefliği kademesinden gelen, işletme müdürlüğü, bölge müdürlüğü, genel müdürlük yapmış, dağların ardında kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde ormancılık çalışması yapan 18 tane arkadaşımızı, Türkiye'nin Erzurum, Van, Ağrı, Kars, Adana, şuraya buraya sürgüne gönderiyor. Bakın, bunlardan bir tanesi kanser.

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Tüm Türkiye’yi niye saymadın?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Bakın, Türkiye'nin her tarafını saydım, “Adana da var.” dedim.

Bu insanların aileleri burada, bir tanesi kanser olmuş, bir tanesi ormancılık çalışması yaparken kaçakçıların kurşununa tabi tutulmuş, bir tanesi kalp hastası. Bu 18 kişinin kim olduğunu biliyor musunuz da yerinizden laf atıyorsunuz Sayın Vekil. Bu insanlar kalp hastası, bu insanlar kanser, bu insanlar yaralı, altmış yaşındaki insanlar. Bu insanlardan istifade edeceksiniz, yerinizden laf atmayın. Bu insanlara…

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Buralar sürgün yeri değil.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Bakın, o zaman şunu söyleyeyim size: Partinizden aldığı müşavirleri göndersin oralara.

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Erzurum sürgün yeri değil.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Yirmi yaşında, yirmi beş yaşında 118 tane müşaviri atıyorsa onları göndersin, gitsinler o bölgelere ama kırk yıl bu mesleğe hizmet edenleri süreceksiniz, ondan sonra… Siz gidin de yapın bakalım. Kanser hastası diyorum, kalp hastası diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Sayın vekiller, zulümle abat olunmaz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 4. maddesinin 2. Fıkrasının ilan süresi 1 ay, itiraz süresi ise 6 ay olarak uygulanır şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 

Mehmet Şandır                                      Mesut Dedeoğlu                 Ali Öz

  Mersin                                                 Kahramanmaraş                 Mersin

Seyfettin Yılmaz                                        Emin Çınar

  Adana                                                     Kastamonu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 4 üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasının son cümlesinin “Bu taşınmazlar Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köy ve mahalle halkının iskanı amacı dışında kullanılamaz” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

M. Akif Hamzaçebi                                  R. Kerim Özkan                 Selahattin Karaahmetoğlu

 İstanbul                                                      Burdur                          Giresun

İlhan Demiröz                                           Ramis Topal                    Osman Kaptan

   Bursa                                                       Amasya                         Antalya

                                                                      

Vahap Seçer

   Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin altıncı fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli                                  Mehmet Doğan Kubat             Emrullah İşler

 Giresun                                                                                        İstanbul                 Ankara

 

Tülay Kaynarca                                           Oya Eronat                    Mehmet Akyürek

   İstanbu                                                 Diyarbakır                       Şanlıurfa

                                                                                                  

                                                                        Süreyya Sadi Bilgiç

                                                                  Isparta

"Ancak, bu madde kapsamında yapılacak nakil ve yerleştirmelerde, 5543 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında bulunan aileler de hak sahibi sayılır ve talepleri halinde bunlar da iskân edilir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

198 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan                                                                                  Leyla Zana                  Adil Kurt

   Şırnak                                                                                       Diyarbakır                   Hakkâri

           Pervin Buldan                                                    Erol Dora

    Iğdır                                                          Mardin

BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile orman ekosistemlerinin yapısal özelliklerinde geri dönüşü olanaksız keyfi uygulamaların önlenmesi amaçlanmıştır. Gerek bu mülkiyet biçimi gerekse orman ekosistemlerinin evrensel özellikleri, ormancılığın kamusal etkinlik alanı olarak örgütlenmesini ve yönetilmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak tasarıda yer alan hüküm; "özel ağaçlandırma" adı altında desteklenen uygulamalarla devlet mülkiyetindeki orman ekosistemlerinin özel kişi ve kuruluşların meyve bahçelerine dönüştürülmesi olanaklı kılınıp hızla yaygınlaştırılmasını amaçlamaktadır. Bu noktada orman arazilerinin hangi kıstaslara göre tarım arazisine dönüştürüleceği hususu da muğlaktır. Madde metninde yer alan "orman olarak muhafazasında bilim ve fen açısından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerlerden" ibaresi keyfiyete yatkın bir tutumun ifadesidir. Orman arazilerinin birer birer tarım arazisine dönüştürülmesinin ekosistemde yol açacağı telafisi imkânsız zararların giderilmesi amacıyla bu önerge hazırlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin altıncı fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                               

                                           Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

"Ancak, bu madde kapsamında yapılacak nakil ve yerleştirmelerde, 5543 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında bulunan aileler de hak sahibi sayılır ve talepleri halinde bunlar da iskân edilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu Kanun Tasarısı ile yürürlükten kaldırılan 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre; halen Balıkesir İli sınırları içerisinde bulunun bir orman içi köyün (köy halkının) Bursa İli sınırları içerisinde bulunan bir 2/A alanına nakli ve yerleştirmesi çalışması yürütülmektedir. 2924 sayılı Kanuna ve bu Kanunun uygulanmasını göstermek üzere yürürlüğe konulan ikincil mevzuata göre; köylerini yani oturdukları yeri terk edip başka yerlere yerleşmiş olan ve terk ettikleri köylerinde tapulu taşınmazları bulunan aileler de iskân açısından hak sahibi kabul edilmekte idi. Tasarıda getirilen yeni sistem ile, bu tür aileleri hak sahibi olarak kabul etmemektedir. Bu değişiklik yapılmadığı takdirde, halen yürütülen nakil ve yerleştirme çalışması bazı vatandaşlarımızın mağduriyetlerine ve dolayısıyla haksızlıklara sebebiyet verecek ve bu çalışmayı akamete uğrayacaktır.

Açıklanan sebeplerle, önerge ile; Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler veya mahalle halkından 2/A alanlarına nakline ve yerleştirilmesine karar verilenlerden köyde ikamet edenlerle birlikte köylerini terk ederek başka yerlere yerleşen ancak, köylerinde tapulu mülkü bulunan ailelerin de iskân açısından hak sahibi olabilmeleri ve bu ailelerin mağdur olmamaları için, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılması öngörülen 2924 sayılı Kanunda ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin ikincil mevzuatta öngörüldüğü gibi; 2/A uygulamalarında, nakline ve yerleştirilmesine karar verilen veya bulundukları yerleşim yerlerinden kaldırılmaları zorunlu bulunan Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler veya mahalle halkından köylerini terk edip başka yerlerde yerleşen ancak nakledilen köyde veya mahallede tapulu mülkü bulunan ailelerin de iskân açısından hak sahibi kabul edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 4 üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasının son cümlesinin "Bu taşınmazlar Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köy ve mahalle halkının iskanı amacı dışında kullanılamaz" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                         M. Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın İlhan Demiröz…

BAŞKAN – Sayın Demiröz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesindeki önergemiz hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Ancak ben de benden önceki arkadaşlarım gibi iki konunun altını çizerek sözlerime başlamak istiyorum. Bunlardan bir tanesi, Sayın Bakanın burada olmamasının gerçekten bizim için de, arkadaşlarımız için de, burada ifadede bulunan tüm milletvekilleri için de üzücü olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, sadece Sayın Bakan değil, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundaki arkadaşlarımızın da büyük bir çoğunluğunun burada olmadığını görmek gerçekten üzücü.

İkinci bir konu, arkadaşlar, bu kürsü, evet, herkesin istediği şekilde özgürce sözlerini ifade edebileceği bir yer ancak burada kendimi de ortaya koyarak, bizler de olmak üzere sözlerimize dikkat etmemiz gerektiğinin altını çiziyorum ancak burada grup başkan vekillerinin çok daha dikkatli olması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Buradaki bir ifademden, benim konuşmamdan dolayı buradan genel başkana bir atıfta bulunmanın hiçbir zaman yakışık almadığını ve grup başkan vekillerinin bu tür davranışları yapmamalarını, biraz daha örnek davranışta bulunmalarını ifade etmek istiyorum.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Kamer Genç’e söyle.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Arkadaşlar, ben ilgili yerlere söyledim, sözü ortaya attım, hissesine düşen alır. Sizin bu konuda uyarmanıza gerek yok, lütfen…

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayınız Sayın Demiröz.

Lütfen Genel Kurula hitap ediniz, karşılıklı konuşmayınız.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Sayın Başkan, arkadaşlar özellikle geliyor ön tarafa her zaman olduğu gibi.

BAŞKAN – Siz devam ediniz efendim.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Ben yeni oturdum.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – O zaman laf atmayın lütfen.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Sen devam et.

BAŞKAN – Sayın Demiröz, devam ediniz, vaktinizi kullanınız.

Buyurunuz.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Sayın Başkanım, ben tabii ki yeni bir milletvekiliyim, bu arkadaşlar gibi söz atanlara hemen kulaklarımı tıkayacak durumda değilim. Ben bu tür durumda, ben yapmıyorum, bu şekilde bana yapmalarını da kınıyorum, böyle yapmamaları gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın barış ve tasfiye yasası olması konusunun altını çizerek sözlerime başlamak istiyorum. Evet, kamuoyunda 2/B arazileri olarak bilinen ve 1982 Anayasası’nın öngördüğü tarih olan 31/12/1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybetmiş olması nedeniyle 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılmış olan arazilerin mülkiyetine ilişkin sorunların ve sorunlardan kaynaklanan tartışmaların uzun dönemdir Türkiye gündeminde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu bakımdan, biz bu projeye, bu yasaya “barış yasası” diyoruz ve bu şekilde devlet ile vatandaşın bir araya gelmesi konusunda elimizden gelen katkıyı verdiğimizi, seçim bildirgesiyle 12 Haziran seçimlerinde bu konuda vatandaşlarımıza bilgi verdiğimizi ifade etmek istiyorum.

Bu yasanın tasfiye yasası olması fikrine de katılıyorum. Zira, öngörülen tarihten sonra otuz yıl gibi uzun bir süre geçmiş, bu süre içerisinde mutlaka 2/B ve 2/A konularını içeren veya orman rejimi ya da muhafazası altında kalan yerlerin olacağı aşikârdır. Komisyonlarda da ifade ettik, bu yasayla tüm konuların çözülme şansı yoktur. Vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun sorunları çözülemeyecektir ve vatandaşlarımız büyük bir beklenti içindedir. Örneğin Bursa’da bu yasa kapsamına girmeyen, tapuları olan ancak kadastro geçtiği için tapularına ormanlık alan içerisinde kaldığına dair şerh konulan ve ellerinde şerhli tapuları olan 2 bine yakın vatandaşımız vardır. Bunlar sadece Bursa’da değil, Türkiye'nin her tarafında olan vatandaşlarımızdır. Bu yasayla maalesef bunların çözülemeyeceğini, çözülmeyeceğini görmekteyiz. Halbuki Komisyonda arkadaşlarımızla görüşürken bu yasanın geniş kitleleri ilgilendirecek şekilde çıkarılması ve bundan sonra 2/B yasasının tekrar ortaya çıkmaması, belli bir seneden sonra, beş yıl, on yıldan sonra tekrar bu yasa tekliflerinin gündeme gelmemesi gerektiğini ifade ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Söz veriyor musunuz Başkanım?

BAŞKAN – Size bir dakika daha süre veriyorum, lütfen sözlerinizi toparlayınız.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Buradaki tasfiye yasasıyla ilgili ifademi bitirmek istiyorum. Şu anlamda: Evet, aradan geçen bu kadar zaman içerisinde mutlaka sorunlar vardır ama bu yasa tekerrür hâlinde biz her geçen gün ormanlarımızı kaybetme şansına sahip olabiliriz. Bu bakımdan, bu yasanın tasfiye yasası olmasını düşünüyorum ve hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 4. Maddesinin 2. Fıkrasının ilan süresi 1 ay, itiraz süresi ise 6 ay olarak uygulanır şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                            Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çınar. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Bugün görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı kamuoyunda “2/B” olarak bilinmektedir. 2/B arazileri, Çevre ve Orman Bakanlığına göre, 31/12/1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybettiği öne sürülen, orman rejimi dışını çıkarılan, hazineye devredilen yerlerdir. Bu da yine Bakanlığın tespitine göre, 400 bin hektardan fazla bir alanı kapsamaktadır. 2/B konusu, siyasal iktidarın “25 milyar dolar paraya dönüştürülecek değerli arazilerin satışı.” olarak gösterilmesine karşın, niteliği ve yol açabileceği sonuçları dolayısıyla parasal değerle ölçülemeyecek önemli boyutları olan bir konudur. Bugüne kadar “ver kurtul, sat kurtul” anlayışında olan Hükûmetin peşinde olduğu aslında, 25-30 milyar dolarlık bir ranttan başka bir şey değildir. Hükûmet, her özelleştirmeden sonra söylediği gibi, bu yasa ile satılacak olan yerlerin gelirinin devlete para kazandırmak değil, orman köylülerinin sorunlarını çözmek ve ıslahını sağlamak olduğunu iddia etmektedir ama görünen o ki devletin özelleştirmeden kazandığı paralar ne yatırıma dönüşmüş ne de milletin derdine derman olmuştur. Hatırlarsanız, yıllarca deprem vergisi toplayan Hükûmet, bu vergileri de depremle alakası olmayan yerlerde kullanmış ve bunu da itiraf etmiştir. Elde edilecek gelirlerin yüzde 90’ının Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, geri kalan yüzde 10’unun Orman ve Su İşleri Bakanlığına verilecek olması, orman köylüleri için nasıl bir ıslah çalışması yapılacağının göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, Kastamonu ilimiz, ormanlık alanlar itibarıyla ülkemizin en önemli orman varlıklarının bulunduğu bir yerdir. İlimiz topraklarının yaklaşık yüzde 74’ü ormanlık alanla kaplıdır. Bu bölge itibarıyla yüzde 74’ü ormanlık arazilerle kaplı olan bu yer, bulunduğu yer itibarıyla da ciddi manada orman köylerine sahiptir.

Değerli milletvekilleri, Kastamonu ilinin yaklaşık 20 ilçesinin hemen hemen her kesiminde orman köylüsü mevcuttur. Yaklaşık 1.071 köyümüzün hemen hemen yüzde 60’ına yakını orman köylülerinden oluşmaktadır. Bu orman köylülerimizin ciddi manada geçim kaynağı orman emvalinden elde ettikleri gelirlerdir.

Yine, bu yasayla, köylülerimizin bu yasadan sonra arazilerini devletin belirleyeceği rayiç bedelin yüzde 50’sini ödeyerek satın alacak olması en fazla Kastamonu ilini ve bölgesindeki orman köylülerini mağdur edecektir. Ancak, orman köylüleriyle diğer hak sahipleri arasında hiçbir farkın olmaması bu yasanın en büyük ayıplarından bir tanesidir. 2/B arazilerinin satışından elde edilecek gelirlerin yüzde 90’ının amaç dışında kullanılacak olması, orman köylülerimizin kalkınmasında nasıl bir gerçeği ortaya koyacağı bizleri de şüpheye itmektedir.

Burada çıkardığınız yasaların birilerini zengin etmek için ya da yeni rant kapıları açmak için değil, milletimizin ve orman köylümüzün refahı için olması gerekmektedir. 2/B arazilerinden en çok orman köylülerimiz yararlanmalıdır. Nitekim, onlar, yaşam şartları en düşük seviyede olan insan grubudur. Bugün, seçim bölgemiz olan Kastamonu’ya gelip orman köylerimizi gezdiğiniz vakit, onların hangi hayat şartları içerisinde yaşadığını daha gerçek bir şekilde göreceksiniz. Daha kaliteli, daha iyi, standartları daha yüksek bir yaşam bütün milletimizin hakkıdır.

Yine, bu kanunun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tasarrufuna geçirilecek arazilerin tespit sürelerinin bir hafta ve itiraz sürelerinin de bir ay olması yeni mağduriyetleri ortaya koyacaktır. Bu sürelerin tespit için bir ay, itiraz için altı ay olması daha uygun olacaktır.

Her şey paradan ya da çıkardan ibaret değildir. Vatandaşlarımızın mutlu olması, müreffeh yaşaması hepimizin birer vazifesidir. Bu vesileyle, görüşülmekte olan kanun tasarısının ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çınar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Beş dakika ara veriyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati: 19.15

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerini yapmak için, 17 Nisan 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.20

 

 



(X) 198 S. Sayılı Basmayazı 11/4/2012 tarihli 93’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.