TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  92’nci Birleşim

                                                                                              10 Nisan 2012 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın, Türk polis teşkilatına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem’in, Türk polis teşkilatına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, Türk polis teşkilatına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Türk polis teşkilatının sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, sanatçı Meral Okay’ın vefatına ve Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası’na ilişkin açıklaması

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve ülkemizde son zamanlarda meydana gelen ihmallerden kaynaklanan felaketlere ilişkin açıklaması

 

5.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, sanatçı Meral Okay’ın vefatına, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve laikliğin Anayasa’mıza girişinin 75’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne, laikliğin Anayasa’mıza girişinin 75’inci yıl dönümüne, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

8.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin açıklaması

9.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sanatçı Meral Okay’ın vefatına ve Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, ülkedeki sağlık sisteminin çökmüş olduğuna ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında yapılan tayinlere ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

14.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

15.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve Türkiye'nin Suriye politikasına ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Türkiye'nin Suriye politikasına ilişkin açıklaması

17.- Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın, Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 3 Nisan 2012 tarih ve 20 sayılı Kararı ile Avustralya-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Maria Vamvakinou ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/838)

2.- (10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/839)

B) Gensoru Önergeleri

1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11)

 

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 38 milletvekilinin, Balkan göçmenlerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/233)

2.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve 29 milletvekilinin, Mahkeme Yönetimi Sisteminin Desteklenmesi Projesi’nin uygulamada ortaya çıkardığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234)

3.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 20 milletvekilinin, şehit yakınları ve gaziler ile harp ve vazife malullerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235)

 

D) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/111) esas numaralı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/40)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, 28/3/2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının Suriye'de yaşanan iç çatışmalar nedeniyle ülkemize gelen sığınmacıların sorunlarının araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- MHP Grubunun, 30/3/2012 tarih ve 4081 sayı ile emniyet teşkilatı mensuplarının ağır çalışma koşullarındaki zorlukları ve özlük hakları bakımından alınacak önlemleri tespit etmek amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 28/2/2012 tarihinde Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşlarının polislerin çalışma koşulları ve mesleki sorunların araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurul gündemindeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/11) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin Genel Kurulun 17 Nisan 2012 Salı günkü gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına alınmasına ve ön görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına; darbelerle ilgili Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun 11 Nisan 2012 Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı günkü birleşimde birlikte yapılması ile 201 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta satışı yapılan Tekel binasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/22) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kosova’da yayın yapan Mehmetçik FM’in yayınının durdurulmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/25) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 2002-2011 yıllarında ilk defa veya yeniden açılan kilise ve havralara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/206) (Cevaplanmadı)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli Devlet memurlarının mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/209) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

5.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, baz istasyonlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/243) (Cevaplanmadı)

6.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, kıdem tazminatı ve işsizlik fonuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/244) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

7.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, bilgisayarlarda F klavye kullanımının yaygınlaştırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/245) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir bakanla ilgili intihal iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/271) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

9.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Üsküdar Kuleli mahallesinde yıkım yapılan evlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/272) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

10.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, bazı illerin büyükşehir olmasıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/276) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, öğretmenlerin askerlik görevini bulundukları yerde ifa etmelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/300) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, iki yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının askerlik sürelerinin kısaltılması çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/313) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

13.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, cuma namazına giden Devlet erkânına yönelik bir uygulamaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327) (Cevaplanmadı)

14.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, emeklilerin intibak düzenlemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

15.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Halkevlerinin kamuya yararlı dernek statüsünün kaldırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/384) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

16.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 17 Ağustos 1999’daki depremden sonra yapılan ve Van-Erciş’teki depremde yıkılan binalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/405) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

17.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 17 Ağustos 1999’daki depremden sonra yapılan ve Van-Erciş’teki depremde yıkılan kamu binalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/406) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

18.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, askere alma işlemlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/407) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

19.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 2002 yılından bu yana terör nedeniyle şehit olan asker, polis ve vatandaşlarımızın sayısı ile intihar edenlerin sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/408) (Cevaplanmadı)

20.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Van-Erciş’teki depremde kamubinalarında ölenlerin ve yaralananların sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soruönergesi (6/411) (Cevaplanmadı)

21.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 01 Ocak 2002 tarihinden bu yana intihar eden öğretmen adayı ve işsizlik nedeniyle intihar edenlerin sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/412) (Cevaplanmadı)

22.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, olası İstanbul depreminde çadır alanı olarak kullanılması planlanan sahaların konut ve iş yeri alanına dönüştürüldüğü iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/420) (Cevaplanmadı)

23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinin sorunlarının giderilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/438) (Cevaplanmadı)

24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, asgari ücrete yapılan zamma ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/440) (Cevaplanmadı)

25.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, TCDD’nin travers ihalesini alan bir şirkete ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/455) (Cevaplanmadı)

26.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Medeniyetler İttifakı Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/472) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

27.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, olası bir nükleer saldırının etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/473) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

28.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Suriye ile ilişkilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/563) (Cevaplanmadı)

29.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Suriye ile ilişkiler hakkında bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/564) (Cevaplanmadı)

30.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ilişkin sözlü soru önergesi (6/649) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

31.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Çeçenistan’da faaliyet gösteren firmaların yaşadıkları sorunlara ve işçilerin mağduriyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/689) (Cevaplanmadı)

32.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ekonomik krizin etkilerinin azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/747) (Cevaplanmadı)

33.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yoksulluk sınırı altında kalan vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/749) (Cevaplanmadı)

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, enflasyon oranının artmasıyla birlikte memurların ve memur emeklilerinin alacağı ek zam oranına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/776) (Cevaplanmadı)

35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, vergi, ceza ve harçlara yapılan zammın maaş zammından fazla olmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/780) (Cevaplanmadı)

36.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Savunma Sanayi Destekleme Fonu kaynaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/801) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevinde Adalet Bakanlığının bir genelgesinin uygulanmamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/3797)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay Başkanlarına tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Başbakandan soruları ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/4461), (7/4661)

3.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’da yapılması planlanan bazı yatırım ve projelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/4475)

4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, esnaf ve sanatkârların alışveriş merkezlerinden kaynaklanan mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/4553)

5.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, kaçak sigara satışına ve alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/4554)

6.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, banka ve kredi kartından kaynaklanan mağduriyetin önlenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/4665)

7.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, ödenmiş borçların bankalar tarafından Merkez Bankası risk merkezine bildirilmesi nedeniyle yaşanan mağduriyete,

Merkez Bankası risk merkezi kayıtlarına,

İlişkin soruları ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/4676), (7/4678)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bazı Bakanlıklar, belediyeler, il özel idareleri ve üniversitelerde sözleşmeli olarak çalışan personelin mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4703)

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/4712)

10.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, tüketicilerin 444’lü telefon hatlarından kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/4721)

11.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un, Derecik ve Üzümlü sınır kapılarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/4722)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, gemilerle yapılan akaryakıt kaçakçılığına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/4724)

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uzman jandarma olarak çalışan personelin mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/4731)

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa Haleplibahçe Projesi’ne ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/4741)

15.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlık kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/4742)

16.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, üniversitelerin fakülte, enstitü ve yüksekokul sekreterlerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/4746)

17.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, TMSF’ye devredilen fabrika ve işyerlerine ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/4747)

18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi basın sözcüsünün azınlık vakıflarının mallarının iadesiyle ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/4819)

19.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, kredi kartı ücretlerinin geri ödenmesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/4822)

20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4858)

21.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarda koruma güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4861)

22.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, TBMM ana bina ve eklentilerinin koridorlarına döşenen halılara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/4885)

23.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van depremi sonrası yatırımlara ve kalkınmaya yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/4893)

24.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarda koruma güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/4895)

25.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van depreminin turizme etkisine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/4897)

26.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarda koruma güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/4900)

27.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 1974-2011 yılları arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/4901)

28.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 666 sayılı KHK’ye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/4905)

29.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tüzel kişiliği sona erdirilen belde belediyelerinin borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/4908)

30.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2002-2011 yılları arasındaki Başbakanlık Örtülü Ödenek miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/4976)

31.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Merkez Bankasının kredili mevduat hesabı faizlerine müdahalesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/4984)

32.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Kaz Dağlarındaki maden aramalarının çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5018)

33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlara hizmet sağlayan taşeron firmalara ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5019)

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kuruluşların eğitim ve dinlenme tesislerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5020)

35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Merkez ve taşra teşkilatlarında şehit ve malul yakınlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5021)

36.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın, Antalya’daki işsizlik ve kadın işsizliği oranlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5024)

37.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlara hizmet sağlayan taşeron firmalara ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/5036)

38.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Trakya Elektrik Dağıtım AŞ’nin uygulamalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5039)

39.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Merkez ve taşra teşkilatlarında şehit ve malul yakınlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5043)

40.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Şırnak-Habur Sınır Kapısından yapılan yıllık araç ve şahıs giriş-çıkışına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5055)

41.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin-Nusaybin Sınır Kapısından yıllık şahıs giriş-çıkışlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5057)

42.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, A2 yetki belgesiyle taşımacılık yapanların mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5059)

43.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Merkez ve taşra teşkilatında şehit ve malul yakınlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5061)

44.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın, Antalya’nın sosyo-ekonomik verilerine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/5074)

45.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mamure Kalesinin Dünya Kültür Mirası listesine girebilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5078)

46.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlara hizmet sağlayan taşeron firmalara ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5080)

47.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurumların eğitim ve dinlenme tesislerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5081)

48.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Merkez ve taşra teşkilatlarında şehit ve malul yakınlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5082)

49.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Hacettepe Üniversitesi Döner Sermaye Saymanlık Müdürlüğü personeline ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/5083)

50.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki kestane ağaçlarının ölümlerine ve doğal zenginliklerin korunmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/5109)

51.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, kurum ve personeli tanıtmaya yönelik yayınlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5143)

52.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, PARDUS işletim sistemine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/5236)

53.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, yurt içinde ve TPAO tarafından yurt dışında çıkarılan ve üretilen ham petrol ve gaz miktarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı  (7/5238)

54.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Sur İlçesinde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5239)

55.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’in ilçelerindeki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5240)

56.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında şehit yakınları ve malûller için ayrılan kadrolara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5286)

57.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, TBMM ana bina ve eklentilerini koridorlarına döşenen halılara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/5348)

58.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Etik Kurulu kararlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5352)

59.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Başbakanlık’ta danışmanlık yapan bir kişinin özlük haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5353)

60.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Başbakanlık korumalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5360)

61.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, işsizlik sigortası fonundan yararlananlara ve fona müracaatlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5388)

62.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’dan Kars’a nakledilen bir aileye tapu verilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5395)

63.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, elektronik atıklara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5397)

64.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Bakanlık bünyesinde kurulan Suriye İzleme Masasına başvuran firmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı  Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/5401)

65.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Hatay’ın ithalat ve ihracat oranlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/5402)

66.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Ardanuç’ta elektrik kesintileri nedeniyle yaşanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5407)

67.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda emekliliğe ayrılan ve ayrılacak personele ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/5426)

10 Nisan 2012 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92’nci Birleşimini açıyorum.

 

III.- Y O K L A M A

 

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

 

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Türk polis teşkilatı hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’a aittir.

Buyurunuz Sayın Köksal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın, Türk polis teşkilatına ilişkin gündem dışı konuşması

 

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bugün Türk polis teşkilatının kuruluşunun 167’nci yıl  dönümü. Türk polis teşkilatı, 167 yıldır, şan ve şerefle kendisine emanet edilen görevi en güzel şekilde yerine getirme gayreti içerisinde olmuştur. Bugün, 167’nci yıl münasebetiyle de bütün polislerimizin Polis Günü’nü tebrik ediyorum. Gene, kutsal vazifelerini ve görevini yaparken canını feda eden  polis şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum ve gazilerimize de uzun ömürler diliyorum.

Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; genelde devletlerin yapmakta sorumlu oldukları önemli bir konu vardır, o da vatandaşlarının canını, malını ve namusunu korumaktır; en önemli görevlerden birisidir. İşte, Türk milleti de bu görevi polis teşkilatına emanet etmiştir. O bakımdan, polislik görevi ne kadar meşakkatli bir görevse onun karşılığında da şerefli bir görevdir. İşte, polislerimiz, görev yaparken, kendisine emanet edilen bu hasletleri en iyi şekilde yerine getirmenin gayret ve azmi içerisindedir.

Polis teşkilatına baktığımızda, her geçen gün, teşkilat, kendini yenileyerek, çağın değişen ve gelişen şartlarına uymak suretiyle görevini en iyi şekilde yapma gayreti içerisindedir. Özellikle son yıllarda, polis teşkilatımız, son yıllarda önemli bir erdem olarak ortaya çıkan insan hakları, hukukun üstünlüğü ve özellikle de kardeşlik hukuku ve vatandaşla ilişkilere baktığımızda, kendisini yenileyip değiştirme noktasında çok büyük başarılar ve adımlar atmıştır. Âdeta, polis teşkilatı, vatandaşla kendi arasında bir gönül köprüsü kurmuş ve bu gönül köprüsü üzerinden vatandaşla diyaloğa girmiştir. Özellikle toplum destekli polislik noktasında baktığımızda, her geçen gün toplum destekli polislik işlevini artırmak suretiyle, âdeta vatandaşların sığındığı bir liman ama kanun tanımazların da korkulu bir rüyası olarak görevini sürdürmektedir.

Bu noktada özellikle polis teşkilatına baktığımızda, bu teşkilatımız, kendisine verilen temel görevleri, hukukun üstünlüğü içerisinde, büyük bir gayret içerisinde yürütmektedir ve bu görevini yaparken de özellikle yüce bayrağımızın daima gönderde kalması, ülkemizin bölünmez bütünlüğü ve vatandaşlarımız arasındaki birlik ve beraberliği hep göz önünde bulundurarak, büyük bir gayret içerisinde, o Atatürk’ün ülkemizi çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkartma gayreti içerisinde, polis teşkilatımızı büyük bir  yenileme ve kendini yenileme içerisinde görüyoruz.

Bu noktada, baktığımızda, gerçekten, polis teşkilatı, vatandaşımızın gönlüne taht kurmuştur. Nitekim, yapılan araştırmalara baktığımızda, polis teşkilatı vatandaşımızın en güvendiği kurumlar arasında gelmekte ve sayılmakta, vatandaşımız her şeyiyle polise güvenmektedir. İşte, polis teşkilatımız da, bu güvene layık olmak için, her türlü yasal ve evrensel değerlerin ışığı altında, temel hak ve özgürlükleri korumak, toplumun düzen, barış, huzur ve  güvenlik içerisinde yaşamasını sürdürmek, tabiri caizse, insanların akşam başlarını yastığa koyduğunda huzur içerisinde uyuması için elinden gelen her şeyi yapmakta ve âdeta, bu işi yaparken de zaman mefhumu tanımadan, zorluk tanımadan, koşa koşa gitmekte ve bundan da büyük bir haz duymaktadır.

Ben dört yıl bu teşkilatın başında bir genel müdür olarak çalışmış olmanın mutluluğunu da burada bir kere daha ifade ediyorum. O teşkilatın başında genel müdür olmak belki de çocuklarıma bırakacağım en önemli mirastır diye düşünüyorum.

Polis teşkilatımız özellikle teknoloji ve diğer yönlerden yapılan desteklerle daha iyi duruma gelmiştir. Özellikle MOBESE sistemi ve Hükûmetimizin zamanında yapılan askerlik muafiyeti, gene polislerimize verilen terfi imkânı gibi noktalarda baktığımızda, bu imkânlar içerisinde polislerimiz daha fazla gayret içerisinde, daha fazla çalışma içerisindedir. Nitekim, geçmişle mukayese yaptığımızda, teşkilatın bütün verilerinin aşağıya düştüğünü görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) – Ben bu duygu ve düşüncelerle tekrar bütün polislerimize başarılar diliyorum. Şehitlerimizin manevi huzurunda tazimle eğiliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köksal.

Gündem dışı ikinci söz, aynı konuda söz isteyen Elâzığ Milletvekili Enver Erdem’e aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Erdem.

 

2.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem’in, Türk polis teşkilatına ilişkin gündem dışı konuşması

 

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Nisan Polis Günü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün Elâzığ ilinin Maden ilçesinde meydana gelen hortum felaketinde hayatını kaybeden 6 hemşehrime Allah’tan rahmet, yaralanan 6 hemşehrime de acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, polis memurundan emniyet genel müdürüne kadar bu teşkilatta görev yapan her kademedeki teşkilat mensubunun 10 Nisan Polis Günü’nü kutluyorum. Cudi’de, Kato’da, Çatak’ta, Şırnak’ta, Edirne’de, Anadolu’nun kuzeyinde veya güneyinde bu vatanın birliği için, huzur ve selameti için canla başla çalışan, gerektiğinde fedayı can ederek ülkenin huzur ve güvenliğini sağlayan fedakâr ve cefakâr polislerimize şükran ve minnetlerimizi ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, toplumun huzur ve güvenliğinin sağlanması, vatandaşın temel hak ve hürriyetlerinin korunması, kanun hâkimiyetinin ve devlet otoritesinin tesisi gibi birçok görevi üstlenen polis teşkilatı, yüz altmış yedi yıldır bu ülkede asayiş ve güvenliği sağlamaktadır. Türk polisi, yüz altmış yedi yıldır bu kutsal görevi her türlü zor hatta imkânsız şartlar altında yürütmüştür, ülkemizin huzur ve güvenliğini temin etmek için gerektiğinde canını seve seve vermiştir; çok sayıda şehidi ve gazisi olan bir teşkilattır. Bugün, Türk polis teşkilatı, kullandığı araç gereç ve eğitim ve teknik yönleriyle, yalnızca ülkemizde değil, dünyada kendine yer edinmiş bir teşkilattır.

“Her türlü zor şartlar altında hayatını ortaya koyarak görev yapan Türk polisi hizmetinin karşılığını alabilmekte midir?” sorusunun cevabı maalesef “Hayır.”

2007 ve 2011 yıllarında, seçimler öncesinde, emniyet teşkilatı mensuplarına özlük haklarının düzeltileceğini vadeden AKP ne yazık ki sözünde durmamıştır. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, polisimizin bu özel gününde, hiç değilse sorunlarını bir kez daha Meclis kürsüsünden gündeme getirmeyi bir görev bildik.

Değerli milletvekilleri, polisimizin çözüm bekleyen önemli sorunları vardır. Bunlardan birincisi, meslek yüksekokulu veya üniversite mezunu olan memurlar 1’inci dereceye yükselirken, polis, komiser, komiser yardımcısı görevinde bulunan arkadaşlarımız, ister üniversite mezunu olsunlar isterse doktora yapsınlar, bunlar 1’inci dereceye yükselememektedirler, bunlar 3’üncü dereceden emekli olup çok az miktarda emekli maaşı almaktadırlar. Başkomiser ve emniyet amirlerinin durumu da bunlardan farklı değildir.

Kamuda çalışan personelin haftalık çalışma saati kırk saat iken polislerde bu en az yetmiş iki saat. Diğer kamu görevlileri gibi hafta sonu tatili, dinî ve resmî bayramlar, yılbaşı ve diğer tatillerden istifade edememektedirler, fazla çalışmalarının karşılığını alamamaktadırlar.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre 8’inci aylık derecesinden itibaren bütün memurlar ek gösterge alırken polisler ancak 4’üncü dereceden itibaren alabilmektedirler. Makam ve görev tazminatlarına bakıldığı zaman da yakın süre içerisinde yapılan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bir kısım birinci sınıf emniyet müdürlerine sadece bu tazminatın bir kısmı verildiği hâlde, birinci sınıfta olan birçok emniyet müdürüne bu tazminatlar verilmemiş, diğer mesleklerle aralarında ayrım yapıldığı gibi, emniyet teşkilatının kendi emniyet müdürleri arasında da bu ayrım yapılmıştır. Yine, istihbarat, terörle mücadele, organize suçlar birimlerinde çalışan polislerle asayiş şube, karakol, trafik, karargâh polisleri arasında da farklı ücret uygulamaları yapılmaktadır; bu da karşımıza önemli bir problem olarak çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, “eşit işe eşit ücret” ifadesini dilinden düşürmeyen AKP iktidarları ve siz değerli milletvekillerine sesleniyorum: Gelin, polis kardeşlerimizin maaşlarını, emekli maaşlarını, fazla çalışma ücretlerini benzer görev yapan diğer kamu görevlilerinin seviyesine yükseltelim. Gelin, yüksekokul ve üniversite mezunu polislerimizin 1’inci dereceye düşmesinin önündeki engelleri kaldıralım. Gelin, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerimizin vermiş olduğu kanun teklifleri ve Meclis araştırma önergelerine destek olalım.

Ülkemizin huzur ve güvenliği için görevini yerine getirirken vatan ve millet uğrunda canını veren şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyor, bu duygularla polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdem.

Gündem dışı üçüncü söz, aynı konuda söz isteyen Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’a aittir.

Buyurunuz Sayın Işık. (CHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, Türk polis teşkilatına ilişkin gündem dışı konuşması

 

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polis teşkilatının kuruluş yıl dönümü dolayısıyla söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Ulu Önder Atatürk’ün kurduğu demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin iç huzurunu sağlayan polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, hepsini saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Vekilim biraz önce emniyet teşkilatı personelinin özlük haklarıyla ilgili bilgiler verdi. Ben de öncelikle bu konulara değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, ek gösterge cetvelinde yüksekokul mezunu polis memurlarının 1994 yılında ek gösterge rakamları 1900 iken, 1995 yılında 2200’e çıkarıldı. Yalnız, polis memurları ile astsubaylar aynı tahsil durumunda olmalarına rağmen, aralarında 1400 gibi bir ek gösterge farkı bulunmaktadır. Bu ek gösterge farkının bir an önce kaldırılması gerekmektedir. Emniyet teşkilatına bağlı personel 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olup emekliliğe esas olan ek göstergesinin 2200 olması sebebiyle emeklilik aylıklarında da  büyük düşüşler yaşanmaktadır. Dolayısıyla maaş arasında uçurum vardır. Bunların bir an önce Hükûmetimizce ve Meclisimizce giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ek göstergelerinin 3600’e çıkarılarak ikramiye ve maaşlarının günümüz şartlarına uygun hâle getirilmesi gerektiğini ve bununla ilgili bir an önce  çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ilgili hükmüne göre meslek yüksekokulu ve üniversite mezunu diğer memurların kadroları 1’inci dereceye indiği hâlde, polis memurları, yüksekokul mezunu da olsalar, üniversite mezunu da olsalar, master da yapsalar, doktora da yapsalar, 1’inci dereceye, kadroya yükselememektedirler. Bununla ilgili de çalışmanın yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Yüksekokul mezunu polis memurları çalışırken 1’inci derecenin dördüncü kademesine kadar yükseldikleri hâlde, bu derecede maaş aldıkları hâlde, ancak 3’üncü derecenin kadrosunda kalabilmektedirler. Bu nedenle bu da, biraz önce söylediğim gibi, emekli maaşlarına yansımaktadır.

Polis teşkilatı mensuplarının almış oldukları görev tazminatlarının emekliliklerine, müktesebatları yapılmadığı için, yine bir etkileri olmamakta. Bu konudaki eşitsizliğin de giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Tabii, polis memurları, bunca zor görevi yaparken aynı zamanda toplumla karşı karşıya gelen insanlar. Çalıştığı ortamın gergin olması polisimizi psikolojik yönden kötü etkilemektedir. Bu, çoğu zaman vatandaşımızla karşı karşıya geldiği için, polisimizi vatandaşın karşısında kötü duruma düşürmektedir. Tabii, özlük haklarının kötü olması, geçim şartları, hayat şartları, uzun çalışma şartları polisimizi psikolojik olarak da etkilemektedir. Bu konuda da tedbirlerin alınması gerekiyor.

Polisimizin zaman zaman vatandaşa karşı yaptığı uygulamalarda yıpranmalarına sebep olduğunu görmekteyiz. Tabii, bunu yaparken kişisel olarak değil toplumsal olarak bakmak gerektiğini, karakolda olan olayların münferit olduğunu düşünüp bunlarla ilgili tedbirler almak gerektiğini, Hükûmetin bazı toplumsal olayları dağıtırken özellikle polise talimatlar vermekten vazgeçerek daha olumlu bir şekilde, kişilerle görüşerek, karşılıklı anlaşılarak dağıtılması gerektiğini, bu konuda polisin kötü adam muamelesi görmesinden vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda gerekli çalışmaların yapılması, bir an önce dikkate alınması gerekiyor.

Polisin, biraz önce söylediğim gibi, orantısız güç kullanmasına özellikle iktidarın çok dikkat etmesi gerektiğini… Kamu düzenini bozuyor mu bozmuyor mu, barışçıl herhangi bir etkisi var mı yok mu, bunu dikkate alarak polisimizi bu yönde yönlendirmesi daha doğru olur ve polisimiz de toplumun karşısında hak ettiği yeri almış olur.

Özellikle özlük hakları düzeltilip maaşları yükseltildikten sonra, iyi bir eğitimle polisimizin artık -Avrupa’ya uyan medeniyet seviyesine gelen- insan haklarını hiçbir zaman için kötü yönde kullandırmayan seviyeye geleceğine inanıyorum ben.

Bu duygu ve düşüncelerle, emniyet teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümü vesilesiyle görevleri başında şehit olanları rahmetle anıyor, görevleri başındaki tüm polislerimize sevgilerimi sunuyor ve başarılar diliyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Gündeme geçmeden önce on bir milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim, on dakika süreyle.

Sayın Altay…

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Türk polis teşkilatının sorunlarına ilişkin açıklaması

 

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Üç siyasi partiye mensup milletvekilimiz polis teşkilatımızın bu güzel, anlamlı gününü kutladı ama teşkilatımızın sorunlarına özellikle iktidar kanadı değinmedi. Siz şimdi Hükûmet olarak polise diyorsunuz ki “İnsan haklarını tesis et.”, ondan sonra Hükûmet olarak polise yönelik insan hakkı ihlali yapıyorsunuz, onların haklarını ihlal ediyorsunuz; bu doğru değil.

Ben geçen dönem de söylemiştim, bir kere daha Hükûmeti uyarıyorum: Türk polisi şehit olmaktan korkmuyor ama emekli olmaktan korkuyor. Bunu bir türlü anlatamadım. On senedir AKP İktidarı bu konuda bir adım yol almadı, bunu da peşinen belirtmek istiyorum.

Polisimizin birçok sorunu var, bunların giderilmesi konusunda Hükûmetin bundan sonra buralarda hamaset yapmak yerine iş yapmasını talep ediyorum ve ayrıca, neden şunu düşünmüyor Hükûmet: Nasıl 24 Kasımda, eğitim öğretim yılı başında öğretmenlere bir ödenek veriyoruz, polisimize 10 Nisanda bir maaş ikramiyeyi niye çok görüyorsunuz, bunu da anlamıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

Sayın Toptaş…

 

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Polis teşkilatımızın 167’nci kuruluş yılını kutluyorum. Polisimiz hepimizin mal ve can güvenliğini sağlayan kurumumuzdur. Siyasetin ve cemaatin polisimiz üzerindeki tasallutuna son vermesini ülkenin güvenliği ve huzuru açısından çok önemli buluyorum, herkesin bu konuda dikkatli olmasını hatırlatıyorum.

Güvenliğimiz ve huzurumuz için şehit olan polislerimize Tanrı’dan rahmet, gazi polislerimize de sağlıklı ve onurlu bir yaşam diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Toptaş.

Sayın Öğüt…

 

3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, sanatçı Meral Okay’ın vefatına ve Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası’na ilişkin açıklaması

 

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Senaristimiz, oyuncumuz, değerli sanatçı Meral Okay rahmete kavuştu, bugün cenazesini kaldırdık. Kendisine rahmet diliyorum, sevenlerine başsağlığı diliyorum, Türkiye'nin başı sağ olsun diyorum; ölüsüne bile tahammül edemeyenleri de burada bir kere daha kınamak istiyorum.

Bu hafta ayrıca Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası. Sağlıkçıların bu kadar değersizleştirildiği, can güvenliklerinin olmadığı, saldırıya uğradığı bir hafta. Aynı zamanda sosyal güvenlikte ve iş kazalarında da lider olduğumuz bir ülkedeki bu haftanın bu şekilde kutlanması bize üzüntü ve sıkıntı vermektedir. Bunu bir kere daha belirtmek istiyorum.

Polislerimizi de kutluyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Sayın Yeniçeri…

 

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve ülkemizde son zamanlarda meydana gelen ihmallerden kaynaklanan felaketlere ilişkin açıklaması

 

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Polis teşkilatımızın 167’nci yıl dönümünü kutluyorum. Herkes polis teşkilatımızın kuruluş yıl dönümünü kutluyor aslında ama gerçekte, polis teşkilatını kutlamak, onların maaş, ücret ve çalışma şartlarını iyileştirmekten geçmektedir. Polis memurlarımızın ekonomik durumunu iyileştirmeden Polis Günü kâmil anlamda kutlanmış olmaz. İktidar Partisini polislerin ekonomik durumlarını iyileştirmek için gerekli çalışmaları yapmaya ve harekete geçmeye çağırıyorum.

Diğer yandan, son zamanlarda ülkemizde insani ihmallerden kaynaklanan çok sayıda insani felaketlerle Türkiye karşı karşıya. Son bir hafta içinde Elâzığ’ın Maden ilçesinde meydana gelen hortumda 6 yurttaşımız hayatını kaybetti, Zonguldak Çaycuma’da çöken köprü 15 yurttaşımıza mezar oldu, Adana’nın Kozan ilçesinde Gökdere Barajı inşaatında patlama meydana geldi ve 10 işçimiz hayatını kaybetti. Olağanüstü, akla gelmeyen felaketlerin üst üste gelmesi konunun derinlemesine incelenmesini gerektiriyor.

İnsanlarımıza yeterli önemi veren bir politikanın ve güvenliğin devreye sokulması gerekiyor diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

Sayın Aslanoğlu…

 

5.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, sanatçı Meral Okay’ın vefatına, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

 

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, öncelikle Sayın Meral Okay’a rahmetler diliyorum. Ayrıca, Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Mehmet Haberal’ın acısını paylaşıyoruz ve Değerli Annesine Yüce Allah’tan rahmetler diliyoruz.

Yine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına polis teşkilatımızın 167’nci yıl dönümünü kutluyoruz, tüm teşkilat çalışanlarına sağlık ve huzur dileklerimizi iletiyoruz. Türkiye’de ve dünyanın her yerinde, vatandaşın can ve mal güvenliğinin emanet edildiği başka bir kurum yoktur. Bu nedenle, tüm polislerimize başarılar diliyoruz ancak tüm polislerimizin de tüm vatandaşa eşit, vatandaşın hak ve hukukunu koruyan bir yaklaşım sergilemesini diliyoruz.

Ayrıca, polislerimizin emekliliği konusunda, çalışırken tazminat, tazminat, tazminat; emekli olurken emekli paraları kuşa dönüyor. Polis teşkilatımıza yazık. Bu insanları emekli olduktan sonra  aç bırakmamalıyız. Onlara eğer bir vefamız varsa, bu Meclis polis teşkilatının özelikle emekli maaşı konusundaki sorunlarını çözmeli.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Sayın Eyidoğan...

 

6.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve laikliğin Anayasa’mıza girişinin 75’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Polis teşkilatımızın 167’nci yılını kutluyorum. Bugün, aynı zamanda, laikliğin 75’inci yılını idrak ediyoruz.

7 Mart 1989 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından laiklikle ilgili yapılan tanımı bilginize sunmak isterim: “Laiklik; egemenliğe, demokrasi ile özgürlüğe ve bilgi bileşimine dayanan toplumsal bir atılım, siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın çağdaş düzenleyicisidir. Onurunu üstün tutarak bireye kişilik ve özgür düşünce olanaklarını veren, bu yolla siyaset-vicdan ayrımını gerekli kılarak vicdan ve dinsel inanç özgürlüğünü sağlayan ilkedir. Dinsel düşünce ve değerlendirmelerin geçerli olduğu dine dayalı toplumlarda siyasal örgütlenme ve düzenlemeler dinsel niteliklidir.”

Orta Doğu’da ender laik ülkelerden biri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olmaktan gurur duyuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eyidoğan.

Sayın Özgündüz…

 

7.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne, laikliğin Anayasa’mıza girişinin 75’inci yıl dönümüne, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

 

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de Türk polis teşkilatının kuruluşunun 167’nci yılı nedeniyle tüm polislerimizi tebrik ediyorum. Görev başında şehit olan polislerimizi rahmetle anıyorum. Bu vesileyle, bu Parlamentonun bir üyesi olan, ancak ne yazık ki görev yapması engellenen, tutuklu bulunan Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Haberal’ın annesine rahmet diliyorum, kendisine başsağlığı diliyorum.

Laikliğin 10 Nisan 1937’de cumhuriyetimizin temel niteliği olarak Anayasa’mıza girişinin yıl dönümünü de ayrıca anıyorum. O anayasa değişikliğini gerçekleştiren tüm ekibi kutluyorum.

AKP İktidarının polislerin sosyoekonomik sorunlarının çözümü için bir an önce bir çalışmayı Meclis gündemine getirmesini ve bizim de destek vereceğimizi buradan belirtiyor, tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.

Sayın Şeker…

 

8.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin açıklaması

 

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk polis teşkilatının 167’nci yılını ben de kutluyorum. Aynı zamanda bu hafta Dünya Sağlık Haftası; tüm sağlık camiasına, bu konuda emeği geçen bütün herkese saygılarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, Türkiye’de son bir haftada maalesef doğal sebeplerle insanlar ölüyor ama maalesef bir de yöneticilerin ihmali sonucu, insanların vurdumduymazlığı sonucu pek çok insanımız hayatını kaybediyor. Bu konuda da gerekli tedbirlerin Hükûmet tarafından bir an önce alınmasını talep ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şeker.

Sayın Kaplan…

 

9.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sanatçı Meral Okay’ın vefatına ve Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Güzel insan Meral Okay’ı kaybettik. Bir yıldız kaydı, unutmayacağız.

Polis teşkilatının 167’nci yıl dönümünde polisi vesayetten, iktidarların sultasından kurtarmak, modernizasyonu, terfi, sicil atamaları ve devletin ve halkın polisi olduğu gerçeğinin altını çizerek siyasi iktidarların muhalefetin üzerinde tahakküm kurma aracı olmaktan çıkarmak gibi çok önemli görevler Meclisi beklemektedir. İnsan hakları, hukuk ve demokrasi alanında çok önemli bir teşkilat olan polis teşkilatına Meclisin bu anlamda sahip çıkması, bağımsızlığını sağlaması, siyasi vesayetten kurtarması gerektiğini düşünüyoruz.

Saygılarımızla.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Sayın Erdoğan…

 

10.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Polis teşkilatımızın 167’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, vatanımız için canını veren, şehit olan polislerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize bundan sonraki hayatlarında sağlık ve mutluluk diliyorum.

Hiç olmazsa bugün burada polislerin çalışma şartları ve özlük haklarıyla ilgili bir konuyu görüşebilmeyi umut ediyorduk ama Hükûmetten böyle bir adım maalesef gelmemektedir. Önümüzdeki günlerde polisle ilgili görüşülecek herhangi bir kanunla -ki buraya Hükûmetin getireceği kanun tasarısıyla- polislerin hiç olmazsa çalışma şartları, mesai saatleri ve emeklilikleriyle ilgili acil bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Şu anda maalesef 250 bin polisimizin çoğunluğu insan haklarına aykırı şekilde, ILO sözleşmesine aykırı şekilde mesai yapmaktadır.

Bütün polislerimize sağlık, mutluluk ve başarı diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Sayın Tüzel…

 

11.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, ülkedeki sağlık sisteminin çökmüş olduğuna ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

 

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

5 Nisan tarihinde annemi kaybettim. Bu vefat nedeniyle Sayın Meclis Başkanı Cemil Çiçek şahsında taziyede bulunan bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Annemin ölümüyle bir kez daha ülkemizdeki sağlık sisteminin çöküşünü görmüş olduk, devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde yoğun bakım ünitelerinde yer bulunmadığını gördük.

Bu arada, Sayın Haberal’ın annesinin ölümünü de öğrenmiş bulunuyorum. Kendisine de başsağlığı diliyorum.

Ülkemizde yaşayan tüm yurttaşların parasız, nitelikli, eşit bir şekilde ulaşabileceği bir sağlık hizmeti diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.

Sayın Işık…

 

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında yapılan tayinlere ilişkin açıklaması

 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de tüm polis teşkilatı çalışanlarına başarılar diliyorum.

Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında görevli 500’den fazla kişinin tayini 6 Nisan Cuma günü çıkartılmış ve 9 Nisan Pazartesi günü yeni kurumlarında göreve başlamaları tebliğ edilmiştir. Personel fazlalığı gerekçesiyle tayini çıkartılan bu kişiler arasında vefat etmişler, emekli olmuşlar, Bakanlıkta çalışmayanlar dahi vardır. Bir kıyım yaşanmaktadır. Sağlık Bakanlığı çalışanlarını göreve ve bu insanlık dramına son vermeye çağırıyorum. Personel fazlalığının sebebi on yıldır tek başına bu Bakanlığı yöneten Sağlık Bakanının kendisidir. Sendika üyesi ayrımı yaparak bu insanları bir hafta sonunda ailelerinden ayıran anlayışı şiddetle kınıyorum, göreve davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Şandır…

 

13.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

 

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Türk polis teşkilatının gününü kutluyoruz; onlara sağlık, huzur diliyoruz ve tüm Parlamento, Meclisimiz adına Türk polisine verilen sözlerin yerine getirilmesini talep ediyoruz; bu konuda Sayın Hükûmeti de göreve davet ediyoruz. Güvenlik güçleri moral olarak yüksek olmalı ki görevlerini bihakkın yerine getirebilsinler. Türk polisine verilen sözler yerine getirilmeli.

Yine, bu konuda bir araştırma önergesi verdik. Bunun burada konuşulmasını temin edeceğiz.

Yine, Sayın Profesör Doktor Mehmet Haberal’ın annesinin ölümünden duyduğumuz üzüntüyü ifade ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Sayın Haberal’a başsağlığı diliyoruz, merhumeye rahmetler diliyoruz, tüm yakınlarına da sağlık diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - “Haberal yasası” diye bilinen yasanın da bir an önce görüşülmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Sayın Canikli…

 

14.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de AK PARTİ Grubu olarak polis teşkilatımızın 167’nci kuruluş yılı vesilesiyle bütün polislerimize buradan sevgilerimizi, saygılarımızı, takdirlerimizi iletiyoruz ve bugüne kadar görevi başında şehit olan tüm polis mensuplarımızı rahmetle anıyoruz, onların ailelerine bir kez daha başsağlığı diliyoruz ve görevlerini ifa ederken yaralanan, zor durumda kalan polislerimize de Allah’tan şifa ve kolaylık diliyoruz. Bütün polis teşkilatı mensuplarımızı aileleriyle birlikte buradan takdirle, sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.

Sayın Türkkan…

15.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümüne, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve Türkiye'nin Suriye politikasına ilişkin açıklaması

 

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben de 167’nci kuruluş yıl dönümünde bütün polis teşkilatı mensuplarının bu gününü kutluyorum. Kendilerinin özlük haklarının biraz daha iyileştirilmesini, verilmeyen mesai ücretlerinin bir an önce verilmesini temenni ediyorum, istiyorum Hükûmetten.

Bu vesileyle, bu arada annesini kaybeden milletvekili arkadaşımız Profesör Mehmet Haberal’a da başsağlığı diliyorum. Aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Haberal’ın babaannesi Sayın Medine Haberal, Allah’tan rahmet diliyorum.

Milletvekili arkadaşlarımızın da bu esaretten, zulümden bir an önce kurtulup aramıza dönmelerini bekliyorum.

Suriye konusunda da bütün Meclisi buradan uyarıyorum: Birilerinin paryası gibi hareket etmekten vazgeçin, Suriye’yle bir hesabımız yok, Suriye’yle savaş yapmayın!

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Türkkan.

Son olarak Sayın Özgündüz, buyurunuz.

 

16.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Türkiye'nin Suriye politikasına ilişkin açıklaması

 

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım ikinci kez söz verdiğiniz için.

Ben de bu vesileyle, Suriye konusunda Hükûmetin gösterdiği aceleci tutumun ülkeyi felakete sürükleyen bir tutum olduğunu, ülkemizi Birleşmiş Milletlerden, Avrupa Birliğinden öne geçirerek, âdeta savaş çığırtkanlığı yaparak ülkeyi felakete götürmekte olduğunu belirterek uyarı görevimi yapar, tüm Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1, 3, 110, 112, 133, 134, 135, 148, 149, 151, 164, 173, 182, 183, 204, 222, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 241, 251, 252, 260, 269, 270, 330, 331, 386, 414, 464, 466, 492, 496, 515, 542 ve 578’inci sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini, sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 3 Nisan 2012 tarih ve 20 sayılı Kararı ile Avustralya-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Maria Vamvakinou ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/838)

 

                                                                               9 Nisan 2012

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 3 Nisan 2012 tarih ve 20 sayılı kararı ile Avustralya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Maria Vamvakinou ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Sözkonusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                                    Cemil Çiçek

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                       Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Üstün Yetenekli Çocukların Keşfi, Eğitimleriyle İlgili Sorunların Tespiti ve Ülkemizin Gelişimine Katkı Sağlayacak Etkin İstihdamlarının Sağlanması Amacıyla Kurulan (10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

 

2.- (10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/839)

                                                                                                      05/04/2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Katip Üyelerini seçmek üzere 15/03/2012 Perşembe günü saat 18.00’de Halkla İlişkiler Binası B Blok 2’nci Kat 4’üncü Bankoda bulunan Meclis Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 13 üye ile toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı Sayın Üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.

                                                                                                                              Ahmet Duran Bulut

                                                                                                                                      Balıkesir

                                                                                                                         Komisyon Geçici Başkanı

 

 

ADI VE SOYADI

SEÇİM BÖLGESİ

ALDIĞI OY

Başkan           :

Halide İncekara

İstanbul Mv.

12

Başkanvekili   :

Yüksel Özden

Muğla Mv.

12

Katip              :

Çiğdem Münevver Ökten

Mersin Mv.

12

Sözcü             :

Temel Coşkun

Yalova Mv.

12

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir gensoru önergesi vardır, önerge daha önce bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

 

B) Gensoru Önergeleri

1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in “Newroz” Bayramı kutlamaları ile KESK'in eğitim yasasını protesto etkinlikleri genelgeyle yasaklanması, talimatları sonucu güvenlik güçlerinin birçok ilde aşırı şiddet kullanması, iki kişinin ölmesi, yüzlerce kişinin yaralanması ve bini aşkın kişinin gözaltına alınması nedeniyle; Anayasanın 99 uncu maddesi İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını arz ve teklif ederiz.

                               Hasip Kaplan                                                               Pervin Buldan

                                     Şırnak                                                                             Iğdır

Gerekçe:

“Newroz” Bayramı binlerce yıldır başta Orta Doğu halkları olmak üzere Doğu Türkistan'dan Balkanlara kadar, başta Kürt ve Türk halkı olmak üzere halkların ortak kutladığı bir bayramdır.

Ülkemizde 90'lı yıllardan bu yana başta Kürt halkı olmak üzere her yıl kitlesel etkinliklerle kutlanmaktadır. 1992-93 yıllarda OHAL bölgesinde Cizre, Şırnak, Nusaybin başta olmak üzere Jitemin, karanlık güçlerin darbecilerin, çetelerin halka saldırısı sonucu yüzlerce yurttaşımız yaşamını yitirmiştir. Baskıcı katliamcı bu konsept döneminde binlerce köy yakılmış, binlerce faili meçhul cinayet, suç örgütleri tarafından devlet adına işlenmiştir.

Son on yılda izin verilen ve coşku ile kutlanan “Newroz” bayramlarının hiçbirinde olaylar yaşanmamıştır. BDP yirmi yıllık siyasi geleneği sürdürmüş milyonlar “Newroz” meydanlarında bayramını kutlamıştır.

Anayasanın 34 ve 90 ıncı maddeleri ile AİHS nin 10 ve 11 inci maddeleri uyarınca önceden izin almadan toplantı ve gösteri hakkı, AB uyum yasaları ve reformları çerçevesinde temel hak ve hürriyetlerdendir.

AK Parti iktidarlarının 10 yılı boyunca, 21 mart ve haftası içinde partimiz “Newroz” Bayramı’nı kutlamıştır. 2012 yılında da 138 yerde kutlama kararı alarak planlamasını yapmış ve birçok yerde izin almıştır. Ancak kutlamalara iki gün kala İçişleri Bakanı tüm illere bir genelge göndererek 21 mart dışındaki tüm kutlamaların izinlerinin iptal edildiğini ve yasaklandığını bir genelge ile duyurmuştur. Ancak;

Yasak genelgeye rağmen AKP’nin Eyüp Belediyesi 19 martta, bakanları 18 martta izin almadan kutlamalar yapmış, geçen yıl Kültür Bakanlığı bir hafta boyunca Resmî “Newroz” programı ile kutlama yapmış hükümet izin konusunda çifte standart uygulamıştır.

“Newroz” Bayramı halkların bayramıdır, tarihsel kültürel boyutu vardır. Devletin bayramı olmadığı için de izne tabi değildir ve yasaklanması da anayasa ihlalidir.

Aynı uygulama 4+4+4 eğitim sistemine karşı demokratik tepkisini ortaya koyan KESK üyelerine uygulanmıştır. Seyahat özgürlüğünü ihlal eden, hürriyeti tahdit suçu işleyen, demokratik tepkilerini gösterenlere kötü muamelede bulunan, işkence eden, gözaltına alan bir anlayış sistematik hale gelmiştir.

İçişleri Bakanlığının aldığı yasadışı kararla başta İstanbul ve Diyarbakır olmak üzere birçok ilde yollar kesilmiş, kitlelere güvenlik güçleri saldırıda bulunmuş aşırı ve orantısız güç kullanmıştır. Saldırı esnasında helikopterlerden gaz bombaları atılmış, caddeler, sokaklar güvenlik güçlerinin halka saldırısı sonucu tahrip edilmiş kötü muamele işkence olayları yaşanmıştır.

Saldırılar sonucu İstanbul'da BDP Arnavutköy yöneticisi Hacı Zengin yaşamını yitirmiş, Cizre'de bayram kutlayan kitleye saldırıda bulunulmuş, zırhlı araçlar, Tomalar, panzerler eşliğinde gaz bombaları ve uzun namlulu silahlarla parti binasına yapılan saldırı sonucu binanın beş katı tahrip edilmiş, başta ilçe başkanı olmak üzere onu aşkın kişi saldırı sonucu ölüm tehlikesi geçirmiş, yüzlerce masum insan aralarında çocuk kadınlar gözaltına alınmıştır. Cizre'de Gazze görüntüleri medyaya yansımıştır.

Batman ilinde resmî güvenlik güçleri milletvekili Ahmet Türk'e saldırmış yaralamıştır. Birçok ilde aynı şekilde milletvekillerine saldırılar olmuştur. Sıkıyönetim, OHAL ilan edilmemesine rağmen, fiili "Savaş Hali" uygulaması yapılmaktadır.

Yaşanan olayların ölümlerin sorumlusu genelge ile yasak kararı alan saldırı emri veren İçişleri Bakanıdır. Toplumsal barışı tehlikeye koyan, muhaliflere şiddet uygulayan, totaliter bir rejimin faşizan baskıların sorumlusu olan Taksim meydanında izinsiz gösteri yapıp ırkçılık, kin, nefret söyleminde bulunan Kürt-Türk çatışması tetikleyen, sivil toplum örgütlerine saldıran, suç işleyen amirleri terfi ettiren kontrolsüz güce dönüşen "kamu tehlikesi" arz eden, üslubu ve kullandığı dil ile devlet adamı ciddiyetinden uzak, sorumsuz;

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında Anayasanın 98 ve 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddesi uyarınca gensoru açılması uygun olacaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmenin gününü kapsayan grup önerisi daha sonra oylarınıza sunulacaktır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

 

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 38 milletvekilinin, Balkan göçmenlerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/233)

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren önemli göçler almıştır. Lozan Anlaşması doğrultusunda karşılıklı mübadele esasına dayanan göçlerin dışında, yeni Dünya düzenine altyapı oluşturan savaş ve çatışmalarla göçler, günümüze kadar devam etmiştir. Özellikle 1980'li yıllardan itibaren ülkemiz, başta Bulgaristan, Bosna Hersek, Makedonya gibi Balkan ülkeleri olmak üzere Türk kökenli nüfusun yoğun olduğu bölgelerden gelen ve giderek artış gösteren göç akınlarına uğramıştır.

Türk kökenli olan ve genellikle etnisiteye dayalı siyasal baskılar ile ekonomik ve sosyal olumsuzluklardan dolayı ülkemize gelen bu insanlar, kısa süre içinde başvuruda bulunarak Türk vatandaşlığına geçmek istemektedirler.

Mal, mülk gibi eşyalarını bırakarak ülkemize göç etmiş olan bu insanlar, soruşturma süreci ve vatandaşlık işlemlerinin 3-5 yıl sürmesi nedeniyle ekonomik yönden iyice mağduriyet içine düşmekte, geçimlerini asgari ücret üzerinden geçici işlerle sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu durumda çoğu zaman ikamet tezkeresi ücretlerini bile ödemekte zorlanmakta eş, dost ve akrabalarının yardımlarıyla bu miktarı karşılamaktadırlar. Özellikle 1989 yılında Bulgaristan'dan ülkemize gerçekleşen toplu göçün bugüne kadar süren çok sayıda sorun ortaya çıkardığı ve bu sorunların henüz çözüme kavuşturulamadığı açık bir gerçektir.

Bu sorunlar:

Türk vatandaşlığına alınmama,

Çalışma izni verilmemesi,

Emekli maaşı alan yaşlı insanların sorunları,

Çalışma sürelerinin birleştirilememesi (sosyal haklar) sorunu,

İskan kanunundan kaynaklanan sorunlar,

Toplu konut çıkmayanların sorunları,

Yurt dışı çıkış harcı sorunu,

İkamet tezkeresi almak için yaşanan sorunlar,

Nüfus müdürlüklerinde karşılaşılan sorunlar,

Eğitim ve denklik sorunları, olarak sıralanmaktadır.

Bütün bu sorunlara karşı kalıcı bir çözüm üretilememesi, soruna geçici izin ve muafiyetlerle yaklaşılması, sayıları 1.5 milyonu aşan soydaşlarımızda büyük bir mağduriyet yaratmaktadır. Nitekim bu durum geçmiş dönemlerde de dikkate alınmış, ikamet tezkereleri, harçlar ve benzeri alanlarda 1989, 1997 ve 2000 yıllarında Bakanlar Kurulu kararıyla çeşitli muafiyetler sağlanmıştır. 29/5/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 11. Maddesinde ikamet süreleri 5 yıl olarak düzenlenmesine karşın, 12 Haziran 2011 genel seçimlerinden önce Bulgaristan'dan ülkemize gelen soydaşlarımız için ikamet tezkeresi affı çıkarılmıştır.

Bu afla, 1 Ocak 2011 tarihinden önce Bulgaristan'dan Türkiye'ye giriş yapan ancak Türk vatandaşlığına kabul edilmemiş olan ve ülkemizde kaçak olarak ikamet eden soydaşlarımıza 8 Temmuz 2011 akşamına kadar müracaat etmeleri hâlinde ikamet tezkeresi alma hakkı tanınmıştır. Bu affın sadece Bulgaristan'dan gelenleri kapsaması ise hakkaniyet ve eşitlik ilkeleri açısından ayrı bir tartışma yaratmıştır. Bütün bu örneklerden de anlaşıldığı üzere soruna dönemsel ve geçici yöntemlerle yaklaşılmış ve kalıcı çözüm yolunda bir ilerleme sağlanamamıştır. Oysa Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 17.01.1931 tarihinde "Muhacirler kaybedilmiş ülkelerimizin millî hatıralarıdır" diyerek, soydaşlarımızın da en az Anadolu Türkleri kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin asli unsuru olduğuna işaret etmiştir. Ancak ne yazık ki "kaybedilmiş ülkelerimizin millî hatıralarının" sorunlarına bugüne kadar duyarsız kalınmış, vatandaşlık kanunundaki prosedürün aynısı bu soydaşlarımıza da uygulanmıştır.

Bu doğrultuda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin büyüklüğüne yakışmayan bu sorunların tespit edilip, kalıcı bir çözüme kavuşturulması ve soydaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla Anayasanın 98. TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.      

Saygılarımızla.

1) Sena Kaleli                                                          (Bursa)

2) Ensar Öğüt                                                           (Ardahan)

3) Aykan Erdemir                                                      (Bursa)

4) İlhan Demiröz                                                      (Bursa)

5) Kazım Kurt                                                           (Eskişehir)

6) Ahmet Toptaş                                                       (Afyonkarahisar)

7) Ali Demirçalı                                                        (Adana)

8) Arif Bulut                                                             (Antalya)

9) Celal Dinçer                                                         (İstanbul)

10) Orhan Düzgün                                                    (Tokat)

11) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

12) Mustafa Moroğlu                                                 (İzmir)

13) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                    (İstanbul)

14) Haydar Akar                                                       (Kocaeli)

15) Ali Rıza Öztürk                                                   (Mersin)

16) Süleyman Çelebi                                                (İstanbul)

17) Şafak Pavey                                                       (İstanbul)

18) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

19) Hülya Güven                                                       (İzmir)

20) Osman Kaptan                                                    (Antalya)

21) Mehmet Şeker                                                    (Gaziantep)

22) Aytuğ Atıcı                                                         (Mersin)

23) Fatma Nur Serter                                                (İstanbul)

24) Osman Faruk Loğoğlu                                         (Adana)

25) Osman Taney Korutürk                                        (İstanbul)

26) Özgür Özel                                                         (Manisa)

27) İdris Yıldız                                                         (Ordu)

28) Veli Ağbaba                                                       (Malatya)

29) Muharrem Işık                                                    (Erzincan)

30) Turgut Dibek                                                      (Kırklareli)

31) Aylin Nazlıaka                                                    (Ankara)

32) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

33) Muhammet Rıza Yalçınkaya     (Bartın)

34) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

35) Mehmet Volkan Canalioğlu                                  (Trabzon)

36) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

37) Sedef Küçük                                                       (İstanbul)

38) Turhan Tayan                                                     (Bursa)

39) Kemal Ekinci                                                      (Bursa)

 

2.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve 29 milletvekilinin, Mahkeme Yönetimi Sisteminin Desteklenmesi Projesi’nin uygulamada ortaya çıkardığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234)

 

TBMM Başkanlığına

Mahkeme Yönetimi Sisteminin Desteklenmesi Projeleri olarak adlandırılan ve Adalet Bakanlığı ile Avrupa Konseyi tarafından ortaklaşa yürütülen projelerin Türk Yargı sistemine uygun olup olmadığı ve savunma mesleğine zarar verip vermediği hakkında;

Anayasanın 98/3. İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince işlem yapılması ve gerekli inceleme için komisyon kurularak sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılması amacıyla Meclis araştırması istemimizin kabulü ile gereğinin yapılmasını arz ederiz. 20.10.2011

Adalet Bakanlığı ve Avrupa Konseyi Proje Ofisi tarafından ortaklaşa yürütülen "Mahkeme Yönetim Sisteminin Desteklenmesi Projeleri" hakkında Meclis araştırması istemimizin özü;

Adalet Bakanlığı ve Avrupa Konseyi Proje Ofisi tarafından ortaklaşa yürütülen "Mahkeme Yönetim Sisteminin Desteklenmesi Projesi I ve II" adı altında bir çalışma yürütülmektedir. 2007 yılında Aydın, Konya, Mardin, Manavgat ve Rize Adliyeleri pilot adliye olarak seçilmiş ve 2009 yılında projenin I. Aşaması tamamlanarak belirtilen Adliyelerimizde fiziki koşulların elverdiği ölçüde kısmen veya tamamen uygulamaya geçilmiştir.

Projenin devamı olarak aynı isimle II adı ile Eskişehir'in de dâhil olduğu 20 iI daha " Mahkeme Yönetim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi II" adı altında ve yine Pilot bölgeler öngörülmüş, iki yıl içinde, yani 2013 yılında projenin bitirilmesi amaçlanarak uygulamaya geçilmesi hedeflenmiştir.

Proje ile adliyede fiziken, kısıtlı alan, yarı kısıtlı alan, ön büro, danışma masaları ve yönlendirme sistemi oluşturulması hedeflenmektedir. Projenin pek çok olumsuz tarafları bulunmaktadır. Ama kısıtlı alanlar olarak öngörülen bölünmeyi anlamak mümkün değildir. Kısıtlı alanlar yargıç ve savcı odaları, yarı kısıtlı alanlar ise kalemler olup duruşma salonları herkese açık alanlardır.

Kısıtlı alanlar, yani yargıç ve savcı odaları cam ya da başka bir sistemle kapatılacak ve kartlı giriş sistemi uygulanacak ya da girişte nöbetçi olacaktır. Avukatlar ve halk giriş kartları olmadığından ve verilmeyeceğinden bu alanlara giremeyecek, yarı kısıtlı alan olan kalemlere ise ancak ön bürodan izin alınarak girilebilecektir.

Avukatlık Yasasının 1. maddesinde avukatlar "…yargının kurucu unsuru olduğu...", TCK. 6. maddesinde avukatların "yargı görevi yaptığı" açıkça düzenlenmesine karşın, öngörülen sistemde avukat yoktur.

Yargılamanın mutfağı sayılan kalemlere ve adliyenin açık, kapalı her bölümüne yargıç, savcı, kâtip, mübaşir, idari personel ve çaycı dahi hiçbir sınırlama olmadan girebilirken, yargının kurucu unsuru olduğu yasalarda belirtilen avukatların girememesinin geçerli bir açıklaması olamaz.

Projenin uygulandığı 5 adliyede çok büyük sorunlar yaşanmıştır. Kısıtlı alan olarak kabul edilen yargıç ve savcı odalarına ve yan kısıtlı alan olarak kabul edilen kalemlere avukatlar giremediğinden; temyiz dilekçeleri, kesin süre öngörülen dilekçeler zamanında ön bürolara verilmesine karşın, gereği yapılmadığı için hak kayıpları oluşmuştur. Duruşmalarda tutanak verilmeyerek ön bürodan alınması istenmiş, fotokopi çektirilecek dosyalar günlerce ön bürolara gelmemiş, ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir gibi acele verilmesi gereken kararlar çok geç verilmiştir. Daha pek çok sakıncalı işlemler yapılmış, tartışmalar çıkmış, hak kayıpları oluşmuştur. Uygulama alanlarında yerel geçici çözümler bulunmuş, yurttaşlar ve avukatlar tarafından memnuniyet duyulmamıştır.

Mardin ve Konya baroları projenin iptali için davalar açmışlar, ancak henüz sonuçlanmamıştır.

Projenin yasal bir dayanağı yoktur. Sadece Avrupa Birliği fonlarından alınan paraların tüketilmesi amacına yönelik gibi görülen bu proje, Türk hukuk sistemine uygun olmayıp, "Hakim baba" anlayışımıza uygun olmayan uygulamaları getirecektir.

Aynı zamanda hak aramayı zorlaştıracak olan bu uygulamalar avukatlık mesleğini de yıpratacak, yeni yeni güçlükler çıkmasına neden olacaktır.

Projenin uygulanmasından sorumlu Avrupalı uzmanlar genellikle Alman ve İngilizlerden seçilmiş olup, böyle bir uygulama kendi ülkelerinde yoktur. Kendi ülkelerinde uygulanmayan bir projenin bize uygulanmasını anlamak mümkün değildir. Bir türlü istenilen düzeye ulaşamayan yargı sistemimize sanki bir darbe de bu biçimde vurulmak istenilmektedir diye düşünmemek elde değildir.

Bazı barolarımızın açtıkları davaların sonucu beklenmeden uygulamanın genişletilmesi de doğru olmamıştır. Nitekim Ankara, Aydın, Balıkesir, Burdur, Çanakkale, Denizli, Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Kütahya, Manisa, Muğla, Tekirdağ, Uşak Baro Başkanlarının yaptığı ortak basın açıklaması da projeye karşı güvensizliğin ve itirazların bir işaretidir. Türkiye Barolar Birliği de uygulamaya ve projenin genişletilmesine karşı olduğunu Başkanı ağzından çeşitli ortamlarda duyurmuştur.

Sonuç olarak avukatı yargı sisteminin dışına iten ve avukatı yargının kurucu unsuru değil bir engel olarak gören anlayış ve uygulamalar tehlikeli bir hal almak üzeredir.

Bu nedenlerle konunun Anayasa 98/3. maddesine uygun olarak incelenmesi için İçtüzüğün 104. ve 105. maddelerine uygun olarak önergemizin kabulüne karar verilmesini istemekteyiz. Kurulacak bir özel komisyon tarafından konunun araştırılmasını istemekteyiz.

1) Kazım Kurt                                                           (Eskişehir)

2) Aydın Ağan Ayaydın                                              (İstanbul)

3) Ensar Öğüt                                                           (Ardahan)

4) Osman Kaptan                                                      (Antalya)

5)Ali Sarıbaş                                                            (Çanakkale)

6) Özgür Özel                                                           (Manisa)

7) Hülya Güven                                                        (İzmir)

8) Mehmet Şeker                                                      (Gaziantep)

9) İdris Yıldız                                                           (Ordu)

10) Aytuğ Atıcı                                                         (Mersin)

11) Mehmet Hilal Kaplan                                           (Kocaeli)

12) Ayşe Gülsün Bilgehan                                         (Ankara)

13) Osman Taney Korutürk                                        (İstanbul)

14) Celal Dinçer                                                       (İstanbul)

15) Gürkut Acar                                                        (Antalya)

16) Süleyman Çelebi                                                (İstanbul)

17) İlhan Demiröz                                                     (Bursa)

18) Candan Yüceer                                                   (Tekirdağ)

19) Nurettin Demir                                                    (Muğla)

20) Muharrem Işık                                                    (Erzincan)

21)Turgut Dibek                                                       (Kırklareli)

22) Aylin Nazlıaka                                                    (Ankara)

23) Aykan Erdemir                                                    (Bursa)

24) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

25) Muhammet Rıza Yalçınkaya                                 (Bartın)

26) Mehmet Volkan Canalioğlu                                  (Trabzon)

27) Ramazan Kerim Özkan                                        (Burdur)

28) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

29) Şafak Pavey                                                       (İstanbul)

30) Sedef Küçük                                                       (İstanbul)

 

3.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 20 milletvekilinin, şehit yakınları ve gaziler ile harp ve vazife malullerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Şehit aileleri ve gaziler ile harp ve vazife malullerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Gerekçe:

Anayasamızın 10’uncu maddesi 12/9/2010-5982/1’inci madde sayılı ek fıkrası "Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz" şeklinde düzenlenmiştir.

Yine Anayasa’mızın 61’inci maddesi "Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar" hükmünü içermektedir.

Ülkemizde İstiklal Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı ve son olarak da terörle mücadele nedeniyle hayatını kaybetmiş ve yara almış şehit ve gazilerimiz bulunmaktadır.

Bunun yanında, çok sayıda öğretmen, hâkim, savcı, doktor, hemşire, sağlık memuru gibi kamu görevlilerimiz de terör mağduriyetine uğrayıp hayatlarını kaybettiler ya da yara alıp hayatlarının sonuna kadar bu acıyı yaşamak zorunda kaldılar.

Kanunlarımızda net bir şekilde tanımlanmış ''şehit" tanımı bulunmadığından, vazife başında vefat eden birçok er, erbaş, subay, polis ve kamu görevlisi "vazife malulü" unvanı almış, aileleri kamu görevi sırasında vefat eden evlatları, eşleri için "şehitlik" gururunu taşıyamamıştır.

Ülkemizin, milletimizin bölünmez bütünlüğü, bağımsızlığı ve bekası uğruna, başta PKK olmak üzere bölücü örgütlerle mücadelede binlerce asker, polis ve kamu görevlimiz şehit, gazi ve vazife malulü olmuştur. Aileler en değerli varlıklarını vatan uğruna şehit vermiş, gazilerimiz sağlıklarını, vücut bütünlüklerini kaybetmelerine rağmen "vatan sağ olsun" demekten vazgeçmemişlerdir.

Kahraman şehitlerimizin ebedi ruhlarını huzura kavuşturmak ve vatanını evladından, vücudundan, sağlığından daha önde tutan bu fedakâr insanlarımıza, gazilerimize hak ettikleri saygıyı göstermek, onurlandırmak, sosyal güvencelerini sağlamak, hak ettikleri saygın yaşam standartlarını sağlamak devlet olarak hem borcumuz hem de görevimizdir.

Uygulamaya bakıldığında, şehit ailelerinin, gazilerin ve vazife malullerinin aldıkları maaş ve tazminatlarının yeterli olmadığı, mevzuattaki dağınıklığın, bürokrasideki hantallığın, kanunların net kriterler içermemesinin yarattığı sıkıntıları, yine bu kahramanlarımızın ailelerinin üstlendiği görülmektedir.

Özellikle şehit haberlerinin ardı arkasının kesilmediği, bu yanlış terör politikasıyla da kesilmeyeceği temenni etmememize rağmen ortadadır.

Bu gerekçelerle, kahraman şehitlerimizin ve gazilerimizin ailelerinin acılarını bir nebze hafifletmek, onlara ekonomik ve sosyal yönden kaliteli bir gelecek hazırlamak, yaşadıkları sorunları tespit etmek ve çözüm önerilerini belirlemek amacıyla, Anayasanın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması hususunu saygılarımızla arz ederiz.

 

1) Adnan Şefik Çirkin                                               (Hatay)

2) Mehmet Şandır                                                     (Mersin)

3) Oktay Vural                                                          (İzmir)

4) Yusuf Halaçoğlu                                                   (Kayseri)

5) D. Ali Torlak                                                         (İstanbul)

6) Muharrem Varlı                                                    (Adana)

7) Mustafa Kalaycı                                                    (Konya)

8) Özcan Yeniçeri                                                     (Ankara)

9) Mehmet Günal                                                      (Antalya)

10) Koray Aydın                                                        (Trabzon)

11) Ali Öz                                                                (Mersin)

12) Mehmet Erdoğan                                                 (Muğla)

13) Emin Haluk Ayhan                                              (Denizli)

14) Necati Özensoy                                                  (Bursa)

15) Tunca Toskay                                                     (Antalya)

16) Erkan Akçay                                                       (Manisa)

17) Ali Halaman                                                       (Adana)

18) Mesut Dedeoğlu                                                  (Kahramanmaraş)

19) Ahmet Kenan Tanrıkulu                                       (İzmir)

20) Murat Başesgioğlu                                              (İstanbul)

21) Celal Adan                                                         (İstanbul)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacığım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, 28/3/2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının Suriye'de yaşanan iç çatışmalar nedeniyle ülkemize gelen sığınmacıların sorunlarının araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

10.04.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 10.04.2012 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından  Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                   Hasip Kaplan

                                                                                                                                        Şırnak

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

28 Mart 2012 tarihinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından verilen (803 sıra no.lu), Suriye'de yaşanan iç çatışmalar nedeniyle ülkemize gelen sığınmacıların sorunlarının belirlenmesi, araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 10.04.2012 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehine, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi selamlıyorum.

Gerçekten önemli şeyler oluyor. Başkomutan Sayın Cumhurbaşkanı Gül genç subaylara sesleniyor, “Savaşa hazır mısınız?” diyor. Dikkat edin, Başkomutan bunu söylüyor. Sonra, Çin’den, Başbakan, Kilis’te, sınırlarımız içinde yaşanan çatışma sonucu 21 kişi yaşamını… Ki bunların içinde 2 tane yurttaşımız da var yaralanan. Haberini alınca “Gereğini yapacağız.” diyor. Mülteci sayısı 26 bini buldu Antakya’dan Kilis’e, Kilis’ten Ceylanpınar’a kadar. Şu an Şırnak Cizre’de bir yeni yer yapılması hesapları var.

Çok önemli şeyler bunlar arkadaşlar. Bu savaş, adım adım yaklaşan ve 900 kilometre, güneyimizde komşumuz olan, yüzlerce yıl beraber yaşadığımız, tarihimizin, kültürümüzün, geleneklerimizin iç içe geçtiği, kardeşlik ve akrabalık, soydaşlık bağlarının olduğu bir Suriye’den bahsediyoruz ve Suriye’de yaşananlar karşısında dünyanın kamplaşmasını görüyoruz. Bir tarafta Çin, Rusya, İran; diğer tarafta Amerika, diğer ülkeler. Öbür taraftan, Orta Doğu’da bir Şii-Sünni çatışmasının korkunç gerilimi yaşanıyor. Suriye’de bu yaşanıyor, Irak’ta yaşanıyor. Haşimi Türkiye’ye geliyor, dikkat edin, Irak’la bağlantılı ve İran’ın nükleer zirvesi İstanbul toplantıları bu arada yapılıyor, Kofi Annan bölgede, Hatay’a gitti ve yine, ABD’nin üst düzey yetkilileri Cumhurbaşkanıyla bu arada görüştü.

Bütün bunlar olurken Dışişleri Bakanı gidiyor, Başbakan konuşuyor, Cumhurbaşkanı görüşüyor, Meclis ne yapıyor? Bu Meclis, milletin iradesi değil mi arkadaşlar? Milletin karar mercisi burası değil mi? Eğer bir ülkeye savaş açılacaksa, sınır ötesine asker gönderilecekse, tezkere kararlarının da bu Meclisten çıkması gerekmiyor mu? Böylesine ciddi bir konuda, bizim, 28 Martta dikkat çektiğimiz ve bunun ötesinde riskler taşıyan, Hatay kamplarına giremediğimiz… Milletvekilleri olarak girebiliyor musunuz arkadaşlar? Hataylı milletvekili arkadaşlarım varsa burada, lütfen söyleyin, milletvekilleri Hatay kampına rahat gidip ziyaret edebiliyor mu?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Gidebiliyoruz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Orada farklı eğitim, örgütlenme yapıldığı söyleniyor veya Suriye’den Türkiye’ye suçlamalar geliyor, deniliyor ki: “Türkiye, Suriye’nin silahlı muhalif güçlerini silahlandırıyor.” Bu tür suçlamalar bugün, hemen basına düşen.

Diğer yandan, Suriye’nin Dostları Toplantısı İstanbul’da yapılıyor. Suriye Dostları Toplantısı, Türkiye’de; içinde Alevi yok, içinde Sünni Kürt dahi yok, Suriye’de yaşayan Kürtler dahi yok, e, zaten orada yaşayan Süryaniler yok, Ermeniler yok, diğer azınlıklar yok, diğer inançlar yok. Nasıl bir Suriye’nin Dostları Toplantısı yapılıyor, onu da anlamış değiliz. Bizler de bu işin içinde yoğuz ama Hükûmet bir şeyler yapıyor.

Hükûmet bir şeyleri yapıyor, Hükûmet birileriyle konuşuyor, Hükûmet Amerika’yla beraber bir şeyler yapıyor, doğru ama bu adım adım bir komşu, bir kardeş ülkeye bizi savaşa götürecek tehlikeli bir maceranın başlangıcıysa ve Meclis bunun hiçbir yerindeyse bizim oturup, çok iyi düşünüp konuşmamız gerekiyor. Evet, ulusal hukuk, uluslararası hukuk ne diyor? Savaş hukuku ne diyor? Mülteci hukuku nedir? İltica statüsü nedir? Doğu ülkelerinden gelen insanlara Türkiye niye mülteci statüsü tanımıyor? Birleşmiş Milletler mülteci statüsü niye devreye girmiyor? Suriye’den 100 bin kişi Ürdün’e sığınmış. Sadece Türkiye’ye sığınmıyor, Suriye’deki iç savaş, çatışma nedeniyle yaşananlar, Beyrut’a da gidiyorlar, Lübnan’a da gidiyorlar, Ürdün’e de gidiyorlar ve Irak’a da gidiyorlar. Şimdi, bunu iyi görmek gerekiyor. Bunu iyi görmek, Türkiye’nin bir dış politikası olarak ortaklaşmak, birlikte karar vermek, Meclisin kararı hâline getirmek, üç muhalefet partisiyle gelip burada, bu kürsüde Dışişleri Bakanının azıcık olsa bir bilgilendirme yapması gerekmiyor mu arkadaşlar?

Başbakan “savaş” diyor, Cumhurbaşkanı Sayın Gül, subaylara “Savaşa hazır mısınız?” diyor. Savaş kolay mı arkadaşlar, çocuk oyuncağı mı? Ortadoğu’da savaş, Suriye’ye girmek, Suriye’deki iç savaşa müdahil olmak kolay bir şey mi sizce? Orası kaynayan bir kazan ve bu kaynayan kazanın içine Türkiye’yi atmak isteyen bazı hevesler var, bunu görmüyor muyuz? Orada binlerce yıldır beraber yaşamış halkları birbirine kırdırmak isteyen, düşman etmek isteyen anlayışlar da var. Elbette ki insan haklarının, hukukun, eşitliğin, demokrasinin, milletin iradesinin tecellisinin yanında olacağız, diktatörlere de karşı olacağız, bu insanidir, bu çağdaştır, bu evrenseldir, aynı zihniyeti Türkiye’de de mahkûm edeceğiz.

Sayın Başbakan, böylesine kritik bir eşikte Çin’de Çin’le de hasbihâl ediyor Suriye’yi. Çin’e kadar gidiyor hasbihâl ediyor. Washington’a gidiyor, Seul’de Obama’yla hasbihâl ediyordu, her yerde konuşuyor. Yarın savaş tezkeresi için Meclise gelecek ama bu Mecliste dört parti grubu var, liderlerini arayıp konuşma, bu konuda görüş alışverişi yapma gereğini duymuyor. Bu kadar kolay değil arkadaşlar. Sizin çoğunluğunuz yüzde 49, anonim şirket bile yönetseniz yüzde 50’nin üstünde sizin hissenizin olması lazım. Yüzde 51 Türkiye sizin hissenizin içinde değil. Savaşa karar verip Türkiye’nin kaderini, insanlarımızın kaderini, geleceğini savaş harcamalarına, savaş baronlarına, Orta Doğu’yu yeniden dizayn eden vahşi kapitalizmin aç gözlerine, esaretine teslim edecek bir anlayışın oyuncağı olamaz bu Meclis. Bu Mecliste ne zaman liderler konuşacak? Beş senedir ben buradayım, beş senedir bana bir lider fotoğrafı  verebilir misiniz? Beraber çekilmiş dört parti grubunun bir lider fotoğrafını verebilir mi Meclis? Meclisin arşivinde, hatıralarında bir tek fotoğraf göremezsiniz.

SONER AKSOY (Kütahya) – Var, var. 

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yok, bir tane gösteremezsiniz. Dört tane Meclis grubu var, bana bir fotoğraf gösterin. Geçen dönem de dört kişiydik, dört gruptuk. Yok arkadaşlar.

Bakın, ya burada genel görüşme açacağız, gerekirse kapalı oturum… Eğer hassasiyeti varsa, eğer gerçekten Hükûmetin bizi bilgilendirip ikna edecek bir durum varsa kapalı oturum yapalım, yok eğer yoksa açık oturum yapalım. Gelin, bütün Meclisteki gruplar anlaşalım bir genel görüşme açalım, bu konuyu konuşalım, ortak politika belirleyelim, beraber olalım, çatlak ses çıkmasın, her kafadan bir ses çıkmasın. Türkiye'nin kaderini ilgilendirecek konularda siz kendi içinizde, evinizde birlik olmadığınız zaman sizin söylediklerinizi de kimse ciddiye almaz. Dış politika budur. Öyle duygu üzerine, duygusallık üzerine, ufak çıkarlar üzerine kurulamaz dış politika. Dış politikada Alevi kardeşlerimizin de yeri vardır, Sünni kardeşlerimizin de yeri vardır. Türkiye'nin tarihinden gelen coğrafyasında Osmanlıdan da bu yana binlerce yıldır farklı halklar ve kültürlerin birlikteliği vardır. Onun için, mutlaka böyle bir araştırma yapılmasında büyük fayda görüyoruz. Bu önergeyi bu nedenle verdik. Savaşa değil, barışa çalışan bir Meclis istiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Aleyhinde, Kilis Milletvekili Fuat Karakuş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Karakuş.

FUAT KARAKUŞ (Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriyeli mülteciler hakkında Barış ve Demokrasi Partisinin, Meclis araştırması açılması hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri dinleyen aziz milletimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Tüm emniyet mensuplarımızın kuruluşlarının 167’nci    yıl dönümünü en kalbi duygularımla kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim. Ebediyete intikal eden Medine Haberal Hanımefendi’ye Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Hepinizin malumları olduğu üzere, mülteci, iltica eden, sığınan, emin olunun yere göç eden kimselerdir diye tarif edilmektedir. Mülteci olmak durumunda bırakılan en büyük insan, âlemlere rahmet olarak gönderilen son Peygamber Hazreti Muhammed Mustafa ve onun dava arkadaşlarıdır. İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. Bu buyruktan hareket ederek, bizler de bu duygulara inanan insan olarak, bu olaylar karşısında sessiz kalmamız ve insanları kendi kaderine terk etmemiz mümkün değildir.  21’inci yüzyılını yaşayan insanların bu ayıp karşısında kayıtsız kalmasını beklemeyi insanlığa yapılmış büyük bir ayıp olarak görmekteyiz.

Suriyeli mültecilerimiz için şu ana kadar ilimizde neler yapılmış olduğuna hep birlikte bir göz atalım. Ülkemiz tarafından uluslararası hukuk ve teamüller gereğince geçici koruma sağlanan Suriyeli vatandaşlara insani koşullarda bir yaşam sağlanabilmesi için Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığınca ilimizde bir konteyner kent kurulmasına 2011 yılının sonlarında karar verilmiştir. Bunun üzerine AFAD Başkanlığı ve TOKİ arasında bir protokol imzalanarak kampın altyapı ve inşaat işlerinin TOKİ tarafından yapılması konusunda mutabakata varılmıştır.

Öncüpınar Gümrük Sahası Hac Konaklama Tesisleri Kilis'in güneyinde ve merkeze 8 kilometre uzaklıktadır. Hac Konaklama Tesisleri’nin kuzeyi Türkiye vatandaşlarına ait özel mülkiyetli taşınmazlar, güneyi mayınlı saha, doğusu Öncüpınar gümrük sahası ve batısı Türkiye vatandaşlarına ait özel mülkiyetli taşınmazlarla çevrilidir.

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 29/12/2011 tarih ve 8551 sayılı yazısında Öncüpınar Gümrük Sahası Hac Konaklama Tesisleri’nde Suriyeli sığınmacılar için konteyner kent alanı oluşturulacağı bildirilmiştir.

Söz konusu konteyner kent sahası 12. bin kişiyi barındırabilecek kapasitede projelendirilmiş olup 2.001 konteynerdan oluşmaktadır. 17/3.2012 tarihi itibarıyla Hatay ilinden ve Öncüpınar Sınır Kapısından gelerek 10/4/2012 tarihi itibarıyla konteyner kent sahasına 1.775 konteynere 9.171 Suriyeli misafir yerleştirilmiştir. Bunlardan 1.955’i kadın, 2.332'si erkek, 2.419'u kız çocuğu, 2.465'i ise erkek çocuğudur. Konteynerlerin içerisinde bir adet mutfak, bir adet banyo tuvalet ve bir adet oda bulunmaktadır. Konteyner kent alanı doğusuna iki adet helikopter pisti inşa edilmiştir. 125. bin metrekare alanın parke taşı kaplaması yapılmıştır. Sahada 2.001 adet konteynerin elektrik bağlantısı yapılmıştır. 11 adet elektrik trafosu bulunmaktadır. Kanalizasyon ve içme suyu hattı projeleri tamamlanmıştır. Toplam kanalizasyon hat uzunluğu 12.250 metre ve içme suyu hat uzunluğu ise 12.500 metredir. Sahada 5 adet 120 litrelik modüler sistemli 600 litre hacimli su deposu bulunmaktadır. 10 adet 1000'er kişilik atık su arıtma depoları yerleştirilmiştir. Yaklaşık 15. bin metrekare park alanıyla 13. bin metrekare spor alanları ve açık kullanım alanı ayrılmıştır. 5 adet çocuk oyun parkı alanı ve spor tesis alanının zemin tesviyesi çalışmaları tamamlanmıştır. Ayrıca 140 metrekarelik alan kreş alanı olarak belirlenmiş, kreşler çadır şeklinde planlanmıştır. Yaklaşık 19 bin metrekarelik alan yeşil alan olarak planlanmıştır. 1 adet konteyner PTT’ye ve 1 adet konteyner de Ziraat Bankasına tahsis edilmiştir.

Güvenlik yolu sathi kaplaması tamamlanmıştır. Hac konaklama tesisleri olarak kullanılırken, sahayı çevreleyen tel örgü hattının eksik kısımları tel örgülerle tamamlanmış olup dış hat tamamen galvanize sac malzemeyle kaplanmış…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kardeşim, Suriye ile savaşa giriyoruz, sen ne anlatıyorsun!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Suriye’den bahset, Suriye’den… Bize masal anlatıyorsun ya!

FUAT KARAKUŞ (Devamla) – Bir dakika beklerseniz iyi olur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Suriye’yle savaşa giriliyorken ne anlatıyorsun sen kardeşim ya!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kilis’in bilmem ne… 81 vilayetten 1’i Kilis.

BAŞKAN – Devam ediniz.

FUAT KARAKUŞ (Devamla) – Biz alan saldırılarından bahsederken, bu alandaki saldırıları göz önünde bulundurmamız lazım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani yol yapıldı, otuz tane çadır… Ne anlatıyorsun sen!

FUAT KARAKUŞ (Devamla) - Gerekçenin içerisindeki konuyu okumadığınız besbelli oluyor.

BAŞKAN – Sayın Karakuş, Genel Kurula hitap ediniz, devam ediniz, karşılıklı konuşmayınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Suriye’den gelip bomba atıyor değil mi?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Türkiye’yi savaşa sokuyorsunuz kardeşim!

FUAT KARAKUŞ (Devamla) - …ve alan olası saldırılara karşı izole edilmiştir.

Dış hattan sahanın iç kısmına kadar 6 metrelik güvenlik hattı bırakılarak tampon bölge oluşturulmuştur.

Konteyner kent sahasının doğusunda yer alan iç hat Öncüpınar gümrük sahası boyunca 1.500 metre uzunluğunda ve 3 metre yüksekliğinde beton duvar olarak inşa edilmiştir.

İç hattın geri kalan kısımları ise 1 metrelik beton duvar üzerinde 2,5 metre yüksekliğinde tel örgü hattı olarak inşa edilmiştir.

Güvenlik yolu hattında 5 adet müdahale kapısı bulunmaktadır.

Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği olmak üzere üç öğün yemek şirket tarafından kamp içerisinde bir hafta boyunca verilmiştir. Bundan sonraki dönemde de herkesin konteyner içerisindeki mutfaklarında yemek pişirecek şekilde dizayn yapılmıştır.

Ayrıca, bebek maması, süt ve bebek bezi dağıtımı da yapılmaktadır.

İçme ve kullanma su ihtiyaçları sahadaki sondaj kuyularından ve şehir su şebekesinden sağlanmakta, sıcak su ihtiyaçları ise banyolara takılan termosifonlarla karşılanmaktadır.

Konteynerler 21 metrekare olup 2 odalıdır, her 1 odada elektrik sobası bulunmaktadır.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Niye 3 odalı yapmadınız!

FUAT KARAKUŞ (Devamla) - Kamp alanındaki konteynerlerden 2 tanesi sağlık müdürlüğü elemanlarına tahsis edilmiş olup, kamp sahasında 112 acil elemanları ve bir ambulans yirmi dört saat görev yapmaktadır.

Sahada 2 adet çelik konstrüksiyon sistemli cami bulunmakta ve inşasına devam edilmektedir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Kim ateş açtı, kim?

FUAT KARAKUŞ (Devamla) - Her bir cami bin kişilik olup 325 metrekarelik alana sahiptir.

Okullar 2 katlı ve çelik konstrüksiyon sistemli olarak inşa edilmiştir. 2 adet 24 derslik ve 1 adet 16 derslik olmak üzere 3 adet okul bulunmaktadır. Okulların 2 tanesi ilköğretim ve anaokulu, 1 tanesi ise lise dengi olarak planlanmıştır.

Konteyner kent sahasında 170 metrekarelik alana sahiptir millî eğitim müdürlüğümüzün binası. 4 adet ofis ve 2 adet çok amaçlı salondan oluşmaktadır.

Konteyner kent sahasında 5 adet sosyal tesis binası projelendirilmiştir. Bu binalarda, mesleki kurs odaları, İnternet salonu, televizyon izleme odası ve çamaşır odaları yer almaktadır.

Sahanın çevresinde 15 adet çelik konstrüksiyon sistemli ve zırhlı kabinli gözetleme kuleleri yer almaktadır. Gözetleme kulelerinin iskeletleri monte edilmiş, üzerlerine zırhlı kabinler yerleştirilmiştir. Kuleler, sahanın dışında yer alan tel örgüler ile dış hattan iç kısma doğru 6 metre genişliğinde bırakılan güvenlik hattında yer almaktadır.

840 metrekarelik alan Kızılay deposu, 840 metrekarelik alan ise market olarak ayrılmıştır. 3 adet market orada tesis edilmiştir.

250 metrekarelik alan emniyet müdürlüğü idari bina olarak ayrılmıştır, 300 metrekarelik alan da emniyet hizmet binasına ayrılmıştır. Bina tek katlı, çelik konstrüksiyon olarak inşa edilmiş ve çevik kuvvet, yabancılar şubesi ile karakol birimleri tarafından oluşturulmuştur.

250 metrekarelik alana sağlık müdürlüğü yerleştirilmiştir. Bu sağlık müdürlüğü binasının içerisinde kullanılacak 50 yataklı hastane yerleştirilmiştir.

Hatay ilinden gelen misafirler öncelikle Öncüpınar gümrük sahasında il emniyet müdürlüğünce hazırlanan salonda kayıtları, mülakatları, parmak izleri ve fotoğrafları alındıktan sonra AFAD görevlilerinin refakatleriyle konteynerlere yerleştirilmeleri sağlanmıştır. Kamp alanına yerleştirildikten sonra gerek duyulan bütün hizmetleri ve barınmaları, titizlikle yerine getirilmiştir.

MOBESE ile fiber optik hat üzerinden kampın izlenmesi tamamlanmıştır, bu konuda ihale işlemleri bitmiştir, bu konuyla ilgili de güvenlik had safhada ve itinayla devam etmektedir.

Kamplarda yaşanmış, yaşanan insan hakları ihlalleri söz konusu değildir.

…satıldığına dair bilgi tespit edilmemiş olup...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

FUAT KARAKUŞ (Devamla) - ...bu durumu yaşadıklarıyla bağdaştıramıyorum.

Suriye’yle istihbaratımızın kamplardaki faaliyet yürütmeleriyle ilgili anlamlı veriler tespit edilememiştir. Bu kamplardaki koşullar ideale yakın olup dünya kamuoyunun örnek alması gerekecek kadar mükemmel bir durumdadır.

Çelişkili ifadelerle insanların acısının artırılmasını doğru bir hareket olarak görmüyoruz. Sorunları çözebilecek bilgi birikimi ve deneyimimiz mevcuttur.

Bu vesileyle başta Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, değerli bakanlarımıza, Kilis Valimize ve yardımcılarına, Belediye Başkanımız ve ekibine, AFAD Başkanına, TOKİ Başkanına, İl Emniyet Müdürü ve mensuplarına, İl Sağlık Müdürü ve çalışanlarına, İl Millî Eğitim Müdürü ve personellerine ve emeği geçen tüm herkese teşekkürlerimi bir borç biliyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karakuş.

Önerinin lehine, Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz.

Buyurunuz Sayın Eryılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin, Suriye’den gelen sığınmacılarla ilgili Meclis araştırması açılması yönündeki talebi, teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına lehinde söz almış bulunuyorum.

Daha önce Tunus’ta başlayıp Libya, Mısır, Bahreyn ve Yemen’de yaşanan ayaklanma ve çatışmalar Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir sonucudur. Suriye’de yaşanan olayların da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir.

Suriye’ye karşı yürütülen kampanya, uluslararası emperyalist güçlerin ve savaş tekellerinin bir komplosudur. AKP Hükûmeti, yaptığı açıklamalar ve takındığı tavır ile emperyalist güçlerin Orta Doğu’daki çıkarlarına hizmet etmektedir. Bugüne kadar yaşadıklarımız ve Hükûmetin tavrı maalesef bunu açıkça ortaya koymuştur.

Suriye, ABD ve İsrail’in Orta Doğu’daki çıkarları için bir engel ve tehlike olarak görülmektedir; tıpkı İran gibi, Batının kara listesindedir. Uluslararası camia bir taraftan muhalif grupları koruyup kollama dâhil silahlandırıp eğitim ve lojistik destek sağlarken -ki Türkiye bu işi açıkça yapıyor- Suriye polis ve askerlerinin üzerine salarken, öbür taraftan da uluslararası basını da kullanarak Suriye yönetimini halkına karşı katliam yapmakla, uluslararası hukuku çiğnemekle, halkın üzerine bomba yağdırmakla suçlayıp uluslararası müdahaleye zemin hazırlamaya çalışmaktadır.

Yeni Orta Doğu planı İslam dünyasını yeniden kamplara ayırmaktadır. Geçen yüzyıl başında cetvelle onlarca devlete bölünen Orta Doğu halkları şimdi etnik ve mezhepsel farklılıklar kullanılarak çok daha derin ve tehlikeli bir biçimde karşı karşıya getiriliyor. Orta Doğu’da Şii bloka karşı Sünni blok bu yüzyıla damgasını vuracak tartışmanın içine çekiliyor. 1982 yılında İsrail’in Dışişleri yetkilisi Oded Yinon “Irak üçe bölünmeli, Lübnan beşe bölünmeli, Suriye dörde bölünmeli.” şeklinde bir öneriyle ortaya çıkmamış mıydı? Suriye’nin bir din çatışmasının içine çekilmesi gerekiyordu. Sünni ülkeler Suudi Arabistan, Ürdün, Türkiye ve Mısır; Şii İran, Suriye, Irak ve Lübnan Hizbullahıyla karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır. Din ayrımı körüklenmekte, eş zamanlı olarak rejim muhaliflerine milyarlarca dolar para aktarılmakta ve silahlandırılmaktadır. Suriye uluslararası güce ve Büyük Orta Doğu Projesi’ne boyun eğmediği için cezalandırılmak istenmektedir. Ambargo, yaptırımlar, iç çatışmalar, muhaliflerin desteklenmesi ve silahlandırılması yöntemleri kullanılarak ülke bölünme, kaos ve dış müdahale tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmaktadır.

Önümüzdeki günlerde tüm bölge önce Şii ve Sünni çatışmalarıyla, ardından etnik kimliklerin isyanıyla sarsılacaktır. İşte, Hillary Clinton’ın söz ettiği kusursuz fırtına budur. Suriye, Orta Doğu’da “Arap baharı” adı altında saklanan darbe imalatının son halkası olmayacak, bu azgın dalga daha sonra sınırlarımıza da dayanacaktır. Parçalanırken zalimin yanında yer alanlar bir gün sıranın kendilerine geleceğini de unutmamalıdır. Büyük Orta Doğu Projesi’nin Eş Başkanı olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan’ın “Suriye iç meselemizdir.” yaklaşımı, halkların kardeşliğini dinamitlemek ve emperyalistlerin savaş çığırtkanlığına destek vermekten başka bir şey değildir.

Suriye bizim iç meselemiz olamaz; olsa olsa barış içinde yaşayacağımız ve ulusal bütünlüğüne saygı duyacağımız komşumuz olabilir. Türkiye, ABD eksenli savaş ve işgali kutsayan politikalardan derhâl kendini kurtarmalıdır. Haksız olarak uluslararası bir müdahale kararı alınsa bile Suriye ile olan tarihî ve kültürel bağlarımızdan dolayı emperyalistlerle saf tutamayız. Savaştan yana taraf olmamalıyız.

Emperyalizm, dünya halklarına savaş, yıkım, ölüm ve işgalden başka bir şey getirmemiştir. Suriye halkının savaş ile yok edilmesine, topraklarının işgal edilmesine, talan edilmesine ve bölünmesine asla izin verilmemelidir. Suriye’deki bir savaşın bölgeyi etkileyeceği ve Türkiye’yi de Orta Doğu bataklığına sürükleyeceği açıktır.

Başbakanın son günlerde gittikçe sertleşen tehditkâr ve uluslararası diplomatik nezaketten uzak söylemi, savaş çığırtkanlığı, her iki ülke halkları arasında yıllarca sürecek düşmanlık ve nefret tohumlarını ekmektedir. Daha düne kadar Suriye yönetimini dost ve müttefik ülke olarak değerlendiren, henüz bir yıl önce, Suriye ile barış ve dostluk barajının temelini atan ve karşılıklı vize muafiyeti dâhil olmak üzere Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a “kardeşim” diye hitap eden Sayın Başbakan ve Hükûmetinin bu kadar kısa sürede Suriye ile savaşın eşiğine gelmesi düşündürücüdür.

Suriye’nin demokratikleşmesi hiç kimsenin umurunda değildir. Amaç, uluslararası güçlerin Orta Doğu’daki çıkarlarına hizmet edecek yeni, kukla bir yönetim oluşturmaktır, Tunus’ta, Libya’da, Mısır’da ve diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi.

Irak’ta 2 milyon Müslüman sivilin ölümüne ve yüz binlerce masum Müslüman kadının tecavüze uğramasına bugüne kadar hiç ses çıkarmayan AKP Hükûmeti, nedense Suriye konusunda şahin kesilmiştir. Arap ülkelerine demokrasiyi götüreceği safsatasını ağzından düşürmeyenlere sormak gerekmez mi: “Hangi ülkeye demokrasiyi götürdünüz? Libya’ya mı, Mısır’a mı, Irak’a mı, Bahreyn’e mi yoksa Yemen’e mi?”

AKP Hükûmetinin, komşu, dost ve kardeş bir ülke olan Suriye yönetimini silahlı güç kullanmak suretiyle devirmeye çalışan muhalif gruba destek verdiği yönündeki haberleri dehşetle ve ibretle izliyoruz. Kendini özgür Suriye ordusunun lideri olarak tanıtan bir albay, iç ve dış basına verdiği demeçlerinde Türkiye’de yaşadığını, Türk güvenlik güçleri tarafından özel olarak korunduğunu, eğitim aldıklarını ve Suriye yönetimine karşı silahlı mücadele verdiklerini, Suriye ordu birliklerine ve polis gücüyle istihbarat elemanlarına karşı silahlı eylemler gerçekleştirdiklerini ve bu eylemleri Türkiye’den yönettiğini açıkça itiraf etmiştir.

Sayın Başbakan, her fırsatta “Terörün dini, dili, ırkı, milleti ve vatanı olmaz.” diyen siz değil miydiniz? “Terör nereden ve kimden gelirse gelsin lanetlemek gerekir.” diyen siz değil miydiniz? Olayların başladığı günden bugüne 2.500 Suriye polis ve askerinin bu muhalif güçler tarafından öldürüldüğü söylenmektedir. Komşu, dost ve kardeş bir ülke olan Suriye’nin asker ve polisine karşı yapılan bu silahlı saldırıları lanetlemek yerine, destekliyor gibi bir izlenim yaratmak ne derece doğrudur? Suriye’deki yönetimi yıkmak için düğmeye basan küresel güçler, sadece muhalif gruplara silah ve eğitim desteği vermekle kalmayıp ayrıca dünya kamuoyuna mevcut yönetimin halka karşı katliam yaptığı izlenimi ve görüntüsü yaratıp yapılmak istenen bir askerî dış müdahaleye zemin hazırlamaya çalışmaktadır. Şu anda yandaş medyada yayınlanan haber ve görüntüler, Türkiye ile Suriye halkları arasında düşmanlığı körüklediği gibi Türkiye’de Sünni-Alevi düşmanlığını da körüklemektedir. Bu, ülkemize yapılabilecek en büyük kötülüktür.

AKP Hükûmetinin Suriye politikasına karşı duran Türkiye’deki laik, Atatürkçü, solcu ve milliyetçi kesimin direncini kırmak için birtakım oyunların devreye sokulduğunu da görüyoruz. Nitekim, daha önce Suriye’deki Türkiye Büyükelçiliğine, Türk Bayrağı’na ve Atatürk posterine yönelik saldırılar ile en son iki gün önce Suriye sınırında yaşanan silahlı saldırı olayları, oynanmak istenen oyunun birer parçalarıdır.

AKP Hükûmeti Suriye politikasını yeniden gözden geçirmek zorundadır. Mevcut politikalar ülkemizin ulusal çıkarlarına zarar vermektedir. Sınır ticareti durma noktasına gelmiş, bölge esnafı, sanayicisi ve ihracatçısı büyük bir ekonomik sıkıntının içine girmiştir. Bölge halkımız yaşanabilecek bir kardeş kavgasından derin bir endişe duymaktadır. Hükûmetin, gerçekten Suriye’de akan kanın durmasını ve barışın kurulmasını istiyorsa Annan Planı’nı desteklemesi gerekmektedir. AKP Hükûmeti uluslararası güçlerin baskı ve dayatmalarından kendini kurtarmak zorundadır. Suriye’deki bir savaşın bütün bölgeyi etkileyeceği ve Türkiye’yi de Orta Doğu bataklığına sürükleyeceği aşikârdır. Türkiye'nin böyle bir bataklığın içine çekilmesine izin verilmemelidir. AKP Hükûmetinin bu politikaları ülkenin ulusal çıkarlarına hizmet etmediği gibi, ulusal güvenliğimizi de tehdit etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Mustafa Kemal’in öncülüğünde ve halkın desteğiyle emperyalizme karşı ulusal kurtuluş mücadelesi veren Türkiye, “Yurtta sulh, cihanda sulh.” ilkesi gereğince komşularına karşı emperyalist emeller besleyemez. Aksi bir tavır ülkemize ve halkımıza yapılacak en büyük kötülüktür; sonu belli olmayan bir maceraya, Orta Doğu bataklığına sürüklenmektir. Bu kirli savaşa ve yaratılmak istenen kardeş kavgasına karşı durmak bu Meclis çatısı altında bulunan bütün milletvekillerinin görevidir. Herkesi bu kirli savaşa karşı durmaya davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eryılmaz.

Önerinin aleyhinde, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan.

Buyurunuz Sayın Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu ifade etmem lazım: Türkiye bir savaşın eşiğinde, Türkiye sınırında çatışmalar yaşanıyor ve AKP sıraları bomboş, herkes burada sohbet ediyor birbiriyle; AKP’nin bu anlamda Suriye noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisini nasıl devre dışına çıkarmaya çalıştığının manzarasıdır bugün bizim burada karşı karşıya olduğumuz manzara.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Siz konuşmanızı yapın!

SİNAN OĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, memleket bir savaşın eşiğinde, bunun farkına varın. Aslında siz bunun farkına varmışsınız, çünkü memleketi kendi elinizle savaşa sokmanın peşindesiniz.

Allah aşkına soruyorum: PKK terörüyle uğraşmak varken, Sayın Genel Başkanımız “Türk Bayrağını Kandil’e dikin.” dediğinde “Bizim oralarda ne işimiz var?” diye konuşuyordunuz, şimdi Türkiye’yi Suriye’yle savaşa sokmanın peşindesiniz. Ortada bir Annan Planı dolaşıyor ama bu memleketin Dışişleri Bakanının Bakan Yardımcısı, aynı zamanda da Müsteşar Yardımcısı Naci Koru Beyefendi diyor ki: “Annan Planı kadük kaldı.” Yahu, Annan Planı’nı kadük eden sizsiniz, barışa destek vermeyen sizsiniz, savaş kışkırtıcılığı yapan sizsiniz; bunları söylemek bu memleketin bir milletvekili, bir ferdi olarak bana acı verse de bu gerçekleri söylemek durumundayım. Sizin, bölgede barışı sağlama gibi bir göreviniz var; sizin, bölgede savaş kışkırtıcılığı yapma, sizin, bölgede devrimcilik oynama gibi bir sorumluluğunuz yok; bu millet sizi bölgede gidip kafanıza göre Amerika’nın, İsrail’in çıkarları için savaş çıkartasınız diye iktidar yapmadı.

Bakınız, KCK tutuklamaları yapıyorsunuz, doğru da yapıyorsunuz. KCK’nın amacı nedir? KCK’nın amacı dört parçalı bir Kürdistan kurmaktır, nihai hedef de Ermenistan-Kürdistan-İsrail duvarıyla Türkiye'yle, Türk dünyası ve İslam dünyasının önünü kesmektir.

Peki, Irak’a müdahale yapıldı. Irak’a müdahalenin sonucunda ne oldu? Orada bir Kürdistan ortaya çıkarıldı. Suriye’ye müdahale yapılıyor ve bu müdahalede de en ön planda maalesef AKP Hükûmetini görüyoruz. Neticesinde yine benzer bir yapı ortaya çıkarılacaktır.

Bununla da sınırlı kalmayacaktır emin olunuz çünkü nihai hedef İsrail’in güvenliğini sağlamaksa, bölgedeki ülkelerin ufalanması, rejimlerinin değiştirilmesi çabası devam edecektir. Nihai hedefte İran da ufalanacaktır, İran’da da bir Kürdistan çıkarılacaktır ve sizin bu devrimcilik oyununuz neticesinde Türkiye’ye denecektir ki: ”İran’daki, Irak’taki, Suriye’deki bölgeleri gelin Türkiye'nin denetimine verelim.”

Netice itibarıyla, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’yle bir entegrasyon sağlandıktan sonra kendi elinizle bölgede bir uydurma devlet kuracaksınız.

Değerli milletvekilleri, bugün biz Suriye’yle niye bu hâle geldik, hiç oturup bir düşündünüz mü? Bizim, Suriye’yle, Suriye rejimiyle ne alıp veremediğimiz var? Elbette ki biz diktatörlere karşı olacağız, elbette ki masum vatandaşların orada hayatının kaybedilmesinin hesabını soracağız ama bunu sorarken bizim o ülkelerin iç işlerine karışıp, bunu sorarken bizim o ülkelere kendi sorumluluğumuzda olan kamplardan insanların gidip girip çıkıp belki de bir ateşi tetikleyecek bir provokasyonun içerisine girmememiz lazım. Biz, elbette ki demokrasiden yana olacağız, bölgeye demokrasinin gelmesine çalışacağız ancak biz, Amerika’nın bölgeye getirmek istediği –tırnak içerisindeki- demokrasinin taşeronu olamayız.

Değerli milletvekilleri, Tunus’ta bu hadiseler ortaya çıktığında… Şunu da ifade edeyim: 1968’den bugüne kadar dünyadaki bütün halk hareketlerini yakından incelemiş, bunun kitabını yazmış bir kardeşiniz olarak ifade ediyorum, bunun bir Amerikan projesi, Sayın Başbakanın ifade ettiği “Büyük Orta Doğu Projesi”nin hayata geçirilmesi projesi olduğunu ifade ettik.

Amerika’nın dönemin Dışişleri Bakan Yardımcısı Condoleezza Rice’in sözünü herhâlde siz de iyi biliyorsunuz. 2003 tarihinde dedi ki Rice: “Yirmi iki tane ülkenin sınırı ve rejimi değişecek.” Bugün gerçekleştirilen odur, bugün gerçekleştirilen, Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya kadar Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyada yirmi iki tane ülkenin sınırının ve rejiminin değiştirilmesi oyunudur.

Eğer Orta Doğu’ya, eğer Suriye’ye demokrasi gelecekse, bu, öncelikle savaş çıkmadan gelmelidir. Eğer Orta Doğu’da bir değişim yaşanacaksa, Türkiye burada öncü rol oynayacaksa Türkiye tarafsızlığını korumak durumundadır. Bugün Türkiye maalesef tarafsız değil Suriye konusunda. Bugün Türkiye bölgede etkin olmanın yollarını aramalıdır ama bu etkin olması Türkiye’nin, Suriye’ye müdahale, Suriye’ye savaş çığırtkanlığı yaparak değil. Sayın Başbakanın Sayın Obama’yla görüşmesinde, Sayın Başbakan “Artık müdahalenin zamanı geldi.” diyor. Amerikan Başkanı Obama ise “Biraz daha soğukkanlılığımızı korumamız lazım.” diyor. Biz ne hâle geldik? Amerika’nın bunu söyleyip bizim ise soğukkanlılık çağrısı yapacağımız yerde, biz tabiri caizse kraldan çok kralcı pozisyondayız. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı “Soğukkanlılığımızı koruyalım.” derken biz her bulunduğumuz ortamda “Artık uluslararası toplum buna müdahale etmelidir.” çığırtkanlığı yapıyoruz.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti bölgede büyük bir güçtür, büyük bir devlettir ve bu büyük devletin bölgede savaşan tarafları barıştırması gerekmektedir. Oysa biz, maalesef, savaşan tarafları barıştırma yerine bölgede savaş çığırtkanlığı yapıyoruz. Bunu yaparken de, bu denli önemli bir konu görüşülürken de sizin bir milletvekiliniz çıkmış buraya: “Şu kadar kilometre yol yaptık, şu kadar ev yaptık. Yok, evler üç odalı, beş odalı, deniz manzaralı…” Ya, siz bu Meclisle dalga mı geçiyorsunuz, bu milletle siz dalga mı geçiyorsunuz? Memleket savaşın eşiğine gelmiş, sizin konuştuğunuz konulara bak. Memleket savaşın eşiğine gelmiş değerli milletvekilleri. Siz bu Meclisi devre dışına çıkararak bu milleti savaşa sokamazsınız. Siz bu Meclisi devre dışına çıkararak bir oldubittiye bu memleketi getirip savaşa sokamazsınız. Buna sizin hakkınız yok, buna müsaade de etmeyeceğiz. Elbette ki orada insanların ölmesinin karşısında olacağız ama biz yeni insanların ölmesi, yeni Mehmetçiklerin şehit olmasının yolunu açamayız. Bu konuda milletimize, Meclisimize danışmak zorundasınız. Kapalı kapılar ardında Sayın Başbakanın, Sayın Davutoğlu’nun pazarlıklarıyla siz bu milleti savaşa sokamazsınız.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz defalarca bu konuda Meclis kürsüsünden sizi uyardık, milletimizi değişik ortamlarda uyardık, dedik ki: “Ülke savaşa sokuluyor.” Bugün, maalesef, dediğimiz noktaya geldik ve bu memleket bugün savaşa sokulmak üzere. Bunun günahı elbette ki sizin üzerinizdedir. Ancak unutmayınız ki Suriye konusundaki siyasetiniz, Irak gibi, bize, netice itibarıyla, kucağınızda bir Kürdistan doğuracaktır. Bugün milletçe mücadele ettiğimiz KCK’yı siz maalesef Suriye’ye savaş açarak gerçekleştireceksiniz.

Bugün İsrail’in güvenliğini sağlamak size mi kalmış! Büyük Orta Doğu Projesi İsrail’in güvenliğini sağlama projesidir. İsrail’i korumak için Malatya’ya üs kurdunuz. İsrail’i korumak için bölgede neredeyse “sıfır sorun” diye yola çıktınız ki kavga etmediğimiz memleket kalmadı. Bir taraftan İsrail’e “one minute” diyeceksiniz, 2011 tarihinde İsrail’le ticareti yüzde 40 artıracaksınız. Bunları yapın! Bunları millet bir tarafa not ediyor. Ama bu memleketi savaşa sokamazsınız. Bir oldubittiyle karşı karşıya getirip bu milleti savaşa sokamazsınız.

Altını çizerek tekrar ifade ediyorum. Suriye konusunda bir an önce tarafları barışa zorlamak zorundasınız. Suriye Devlet Başkanı yazılı garanti istiyor, diyor ki: “Ben askerlerimi çekmeye razıyım, bana silah çekenler gelsin, yazılı garanti versin.” Siz buradan açıklama yapıyorsunuz “Esad inandırıcılığını yitirmiş.” diyorsunuz. Esad’ın elbette ki kendi milletine karşı silah çekmede sorumluluğu vardır. Tarih karşısında da, uluslararası mahkemeler karşısında da bunun hesabını vermelidir, o ayrı bir konudur. Ama bunu siz yapamazsınız.

OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Bunu kim yapacaktır?

S NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen mi yapacaksın?

SİNAN OĞAN (Devamla) – Sizin böyle bir göreviniz yoktur. Bu millet size başka ülkelerde gidip devrimcilik oynama yetkisi vermemiştir, bu millet size Mehmetçiği götürüp Suriye’de kanını dökme yetkisi vermemiştir. Dolayısıyla da, bir an önce gelin, olanı biteni bu Mecliste görüşelim. Burası milletin Meclisidir. Sizin bir çoğunluğunuz olabilir ama bu çoğunluğunuza dayanarak siz memleketi savaşa sokamazsınız. Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu yarıda kesti Çin ziyaretini, geldi. Annan bugün bölgede ziyaretlerde bulunuyor, oradan İran’a geçecektir. Eğer bölgede bir çaba içerisine girecekseniz bu barışın çabası olmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu sizin yaptığınız gibi savaş çığırtkanlığı veyahut da bölgede yeni mezhep çatışmalarının, yeni kanların dökülmesine sebep olacak savaşların tetikleyicisi olmamak durumundayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oğan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. (AK PARTİ sıralarından “Var, var.” sesleri)

Yoktur.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, kâtip üyelerinize sorarsanız… O arkadaşların orada görevi var biliyorsunuz, yalnız değilsiniz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim hatırlattığınız için Sayın Vekilim!

İki dakika süre veriyorum. Lütfen…

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 16.48

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım:

 

2.- MHP Grubunun, 30/3/2012 tarih ve 4081 sayı ile emniyet teşkilatı mensuplarının ağır çalışma koşullarındaki zorlukları ve özlük hakları bakımından alınacak önlemleri tespit etmek amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                               10.04.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 10.04.2012 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarım.

                                                                                                                   Mehmet Şandır

                                                                                                                          Mersin

                                                                                                            MHP Grup Başkanvekili

Öneri:

30 Mart 2012 tarih ve 4081 sayı TBMM Başkanlığına verdiğimiz, “Emniyet Teşkilatı mensuplarının, ağır çalışma koşullarındaki zorlukları ve özlük hakları bakımından alınacak önlemleri tespit etmek amacıyla” verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 10.04.2012 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Lehinde Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin.

Buyurunuz Sayın Çirkin. (MHP sıralarından alkışlar)

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Polis teşkilatımızın kuruluşunun 167’nci yılında özel harekâtıyla, terörle mücadelesiyle, trafik polisiyle, çevik kuvvetiyle, karakollarıyla ve tüm genel hizmetleriyle devletimize, milletimize hizmet eden tüm polis kardeşlerimi ve ailelerini de saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, böyle bir günde, polis kardeşlerimizin bayramını ifa ettiğimiz böyle bir günde Hükûmetimizden de bir değerli tasarı, bir kanun ve bu kardeşlerimizin gerçekten bayramını gerçek bir bayram olarak kutlayabilecekleri bir tasarı böyle bir gün seçilip Meclise gelseydi de keşke hep birlikte bunu oylayıp Meclisten geçirseydik.

Değerli arkadaşlar, her devlet memuru insanla muhataptır yani tapusundan tutalım, orman müdürlüğünde yani her mevkide, her makamda olan memur, insanla muhataptır ama polisin -takdir edersiniz ki- apayrı bir konumu vardır çünkü polis suçluyla muhataptır, teröristle muhataptır, bölücüyle muhataptır, uyuşturucu kaçakçısıyla muhataptır, sarhoşuyla muhataptır, trafik ihlali yapanla muhataptır yani polisin muhatap olduğu insanlar toplumda suç işleyen insanlardır. Esasen, zaten görevi de budur, adaleti tesis etmek, huzuru, asayişi tesis etmektir.

Şimdi, gerçekten, bu manada muhatapları açısından çok zor durumda olan bir teşkilatın acaba sıkıntıları nelerdir, çözülmüş müdür, bunlara da şöyle bir bakmak lazım:

Değerli polisimizin genel sorunları, bir maddi kriterler, bir de çalışma şartları olmak üzere ikiye ayrılabilir.

Maddi kriterlerin elbette ki maaş da öncelikli olmak üzere halledilmediği muhakkaktır ama en önemli mesele, biraz evvelki konuşmacı arkadaşlarımın da bahsettiği üzere, emeklilik durumudur. Yani birçok memurun hayali, rüyası olan, işte, olduğunda bir evini alıp hayatını devam ettireceği ve artık çok daha farklı, yirmi beş-otuz yıllık devlet memuriyetinden sonra rahat bir yaşam tarzı sürdüreceği şeklinde algılanan devlet memuriyetindeki emeklilik, maalesef, şu anda polis açısından incelenecek olursa polisin korkulu rüyasıdır. Yani emekli olan bir polis, daha evvelki arkadaşlarım rakam verdiler, bu rakamlara boğulmak istemiyoruz ama neredeyse hâlihazır aldığı maaşın yarısını ancak alabilmektedir. Bu defa da, bu değerli polislerimiz, emekliliğine birkaç yıl kala çalışabileceği bir yer aramakta, birtakım insanlarla ilişkiye girmekte ve emekli olduktan sonra da birçok polisimizi otoparklarda, şuralarda, buralarda, görevliyken hiç adım atmadığı yerlerde güvenlik görevlisi veyahut idari hizmette çalışırken görebilmekteyiz, bu acı bir şeydir.

Bunun yanı sıra, polisin çalışma şartlarına şöyle bir baktığımız zaman yine son derece namüsait bir ortam görüyoruz. Polisin bayram izni var mı? Yok. Her devlet memurunun izinli olduğu günlerdir bunlar. Yılbaşı izni var mı? O da yok. Resmî tatillerini nerede geçiriyor? Görev başında. Her devlet memuru izindeyken polis bunu görev başında geçiriyor. Güncellenmiş bir teşkilat yasası var mı? O da yok. Çalışma saatleri ayda iki yüz kırk saat değerli arkadaşlar. Ayda iki yüz kırk saat çalışan bir polis acaba psikolojik açıdan ne hâle gelir? Ayda iki yüz kırk saat çalışan, bırakın polisi herhangi bir mevkide, herhangi bir makamda ayda iki yüz kırk saat çalışan bir insan baba olabilir mi? Evlatlarına babalık yapabilir mi? Eşine kocalık yapabilir mi? Anasına, babasına evlatlık yapabilir mi? Bunları gerçekten düşünmek ve aynı zamanda bunlara çare getirmek zorundayız.

Birçok makamda, teşkilatın birçok yerinde görev yapan polislerimiz var. Mesela, terörle mücadelede görev yapan polislerimiz. Bir terörle mücadele polisinin, sadece 1 tanesinin yaşadığını burada ifade etmek istiyorum. Cizre’de Çevik Kuvvet mensubu bir polisimizin -zannedersem geçtiğimiz ağustos ayında- asayiş olaylarında üzerine bomba atılmış, arkasından ağır silahlarla taranmış, bir böbreğini kaybetmiş ve hâlâ omuriliğinde mermi duruyor, bacaklarında da şarapnel parçaları, çıkarılamıyor. Yüce Meclis, bu arkadaşımızın hastanede yattığı dönem terör tazminatı kesildi; bu, asayişi temin etmek üzere görevlendirdiği Türk polisinin terör tazminatına el uzatan bir devlet için utançtır ve aynı zamanda Meclisimiz için de utançtır. Bunları düzeltecek olan, bunları ortadan kaldıracak olan biziz, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Şimdi, karakollara bakmak istiyoruz. Karakolların durumu içler acısı. Yani bir Ankara’da, neredeyse iş saatlerinde 700-800 bin insana hitap eden, 700-800 bin kişinin huzurundan, asayişinden sorumlu bir karakolun toplam mevcudu 45 kişi, içinde temizlikçi, çaycı, bunların hepsi dâhil ve 45 kişi iş yapacak. Ayın 15’inde ikmali biter, benzini yok, “Göreve çıkamıyorum.” dese suç, artık o benzini bir yerlerden, birilerinden toplayacak.

Değerli arkadaşlar, böyle görev yapılmaz. Bir polise soruyorum: “Kaç yıllık polissin?” “On sekiz yıllık.” diyor. “Kaç yıldır bu karakoldasın?” “On sekiz yıl.” diyor. Bu düzeltilmeli. Sayın bakanların huzurunda ifade ediyorum. On sekiz yıl karakol şartlarında bir insan çalışamaz, çalışırsa insanlığından çıkar. Bunu incelemek, bunun psikolojik sonuçlarını tahlil etmek ve bu konuyu araştırmak gerekiyor. Karakollarda çalışma süresi mutlaka bir kanunla düzenlenmeli ve onlar da bu ıstıraptan kurtulmalıdır. Psikolojisini kaybeden polis görev yapamaz ve polissiz adalet olmaz. Yine de hepsinden Allah razı olsun, birçok soruna karşılık cansiparane görevlerini yapmaya çalışıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, burada hepinize soruyorum. Hepimiz siyasetin belli kulvarlarından geldik ve zaman zaman, fırsat bulduğumuz an –pek de olmamakla birlikte- çoluğumuzu çocuğumuzu, eşimizi alıyor, bir yerlere çıkıyoruz, bazen sinemaya götürebiliyoruz kısıtlı da olsa, bazen yemeğe götürebiliyoruz. Böyle sosyal ortamlarda, lütfen, bugüne kadar dikkat etmediysek hep birlikte dikkat edelim, hatta millet olarak dikkat edelim, kaç tane polis görüyoruz? Polis sinemaya gidebiliyor mu? Kaç polis gördük? Bizim gittiğimiz yerlerde -ki Anadolu’nun gittiği yerlerdir bunlar- kaç tane polisimizi ailesiyle, eşiyle, çocuğuyla beraber sinemada görebildik? Kaç tane polisimizi bir hafta sonu yemekte görebildik? Bunların hepsinin düzeltilmesi, bunların bu imkânlara kavuşturulması gerekiyor. Elbette, iktidarınızın bu on yıllık döneminde birçok iyileştirmeler yapılmış olabilir. Askerlik meselesi mesela, çok önemli bir düzenlemedir ve polise burada çok büyük katkılar olmuştur ama daha birçok sorun orta yerde durmaktadır. Yani on yıllık iktidarda “dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisi” diye övündüğümüz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - …Türkiye Cumhuriyeti devletinin imkânları öyle zannediyoruz ki polisimizin bu mağduriyetini ortadan kaldırmaya yetecektir, yetmelidir, Türkiye bunun için kaynak ayırmalıdır ve şehidinde, gazisinde dahi benzer kurumlarla birçok adaletsizliğe mahkûm olan, bunları yaşayan, bu konularda da düzeltme ihtiyacı hissedilen bu kurumun değerli insanlarını hepinizin önünde hürmet ve saygıyla selamlıyorum ve aynı zamanda şehit polislerimize Cenabıallah’tan rahmet ve gazilerimize de şifa diliyorum. Hepsinden Allah razı olsun.

Sizlere de teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çirkin.

Aleyhine Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Emniyet Genel Müdürü polisin aleyhine konuşmaz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Köksal

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; Sayın Milletvekilimizin söylediği gibi polisin değil, önergenin aleyhinde konuşacağım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Yok, polisin aleyhinde konuşuyorsun. Önerge polisin lehine Sayın Genel Müdürüm.

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) – Onu burada tekrar etmek istiyorum ve gerçekten bugün 167’nci yılını kutlayan polis teşkilatı, söylendiği gibi büyük bir özveriyle, büyük bir fedakârlıkla çalışmakta. Bunu vatandaşımız da, milletimiz de biliyor ve tarih önünde her fırsatta bunun çalışmalarını, polis teşkilatının çalışmalarını herkes takdirle anmaktadır.

Bu teşkilatın geçmişine kısaca baktığımızda, az önceki Sayın Konuşmacımızın söylediği bazı şeylerin artık çok eskide kaldığını burada ifade etmek istiyorum. Polis teşkilatı olarak baktığımızda, evet, çalışma şartları biraz ağır, süre olarak ağır. Peki, bunun karşılığında nedir? Türkiye’de her yıl artan nüfusa, şehirleşen nüfusa baktığınızda, artık nüfusun yüzde 80’i şehirlerde yaşamakta ve geçtiğimiz AK PARTİ Hükûmetinden bugüne kadar baktığımızda, 180 bin olan polis adedi 250 bine çıkartılmış yani sayı ne kadar artarsa elbette ki çalışma sürelerinde kısalma o kadar olacak. Mümkün olduğunca sayı artırılmaya çalışılmakta ve bunu yaparken de bir taraftan polis okullarını artırmak, gene AK PARTİ Hükûmetinin getirdiği bir yenilikle, dört yıllık yüksekokul mezunlarına da polis olma imkânı verilmiş, yolu açılmıştır ve her yıl yaklaşık 10 bin civarında yeni yüksekokul mezunu polis göreve başlatılmaktadır. Karşılığı olarak polis meslek yüksekokullarımızın -ki o da meslek yüksekokullarına dönüştükten sonra iki yıl eğitim veren okullarımız- buraların da mevcudu 5 binden başlayıp 8 bine kadar çıkmış. Her yıl, polislerimizde belli bir miktar artış sağlanmaktadır ama tabii ki birdenbire bu sayıyı artırmak, sizin de takdir edeceğiniz gibi kolay bir şey değil.

Ve bu arada, gene getirilen bir yenilikle de geçtiğimiz iki yıl evvel getirilen bir yenilikle de poliste elli iki olan emeklilik yaş sınırı elli beşe çıkartılmıştır. Dolayısıyla, üç yıl daha polislerin geç emekli olması ve dolayısıyla bu aradaki sayının artırılması çalışmaları sürdürülmüştür. İşte, buna paralel olarak da “Acaba, poliste sekiz saate düşen hizmet sürelerini nasıl yaptırırız?” diye bununla ilgili ki benim Genel Müdürlüğüm zamanında hazırlanmış bir projeydi ve şimdi, bazı iller bu projeyi pilot olarak deniyorlar ve denemede, özellikle meydanlarda devriye sayısını, araç sayısını artırmak suretiyle polisleri daha çok ve karakollardan veya kapalı yerlerden açığa çıkartmak suretiyle süreyi kısaltma çalışmaları olmaktadır.

Sonra, gene baktığımızda, polis teşkilatı gerçekten fedakâr, özverili ama demin, az önce, gündem dışı konuşmamda de söyledim, meşakkatli ama meşakkatli olduğu kadar şerefli bir görevdir ve hemen hemen her Türk genci, pek çok Türk genci, hâlâ polis olmanın peşindedir ve arzu etmektedir. Nitekim, az önce saydığım polis okullarına 100 binin üzerinde müracaat olmakta ve 100 bin kişiden 7 bin kişiyi seçmekte. Yani böyle, seçilerek gelen de bir teşkilat.

Ayrıca, polis teşkilatı birtakım çalışmalarla da kendi içinde bazı düzenlemeler yapmaya çalışmıştır. Nedir? İşte, başarılı polislerimize -ki her geçen gün bu rakam artmaktadır- her yıl “maaş taltifi” adı altında -bir milletvekilimiz “Keşke bir maaş verilseydi.” dedi-  birtakım ikramiyeler verilmekte. Bakın, size bir rakam söyleyeyim: 2011 yılında 145 bin polisimize maaş taltifi verilmiş. Yani şöyle bir bakarsak, aşağı yukarı polisin yüzde 60’ı bir şekilde maaş taltifi almış. Gene 2010 yılında bu rakam 130 bin civarında.

Bir de polis teşkilatı başka teşkilatlardan farklı bir şey; önü açık, yükselmeye çalışan veya yükselme imkânı verilen bir teşkilat. Nitekim, daha önceden polislikten komiser yardımcılığına geçiş sayısı her yıl 500’le sınırlandırılırken, yapılan bir değişiklikle bu bin-1.500 civarına çıkarılmış. Yani her yıl imtihanı kazanıp bir üst rütbeye terfi edebilme imkânı var.

Sonra, gene polislikte -az önce arkadaşlarımızın biri söyledi- gerçekten, motivasyon noktasında, onu desteklemek adına “başpolislik” ve “kıdemli başpolislik” diye bir sistem geliştirilmiş ve polislerin meslek içerisinde yükselmeleri sağlanmış. Bu noktada da 9 bin civarında başpolisimiz görev yapmaktadır.

Bunları şöyle alt alta sıralamak istersek -ki az önce Sayın Milletvekilim de söyledi- evet, son zamanlarda yapılanların en önemlilerinden birisi de polisin askerlik muafiyeti meselesidir. Senelerce bu söylenmiş ama geçtiğimiz yıl yüce Parlamentomuzun da çıkardığı bir kanunla artık polisler askerlikten muaf tutulmuşlardır. Bu, polisler için gerçekten önemli bir noktadır.

Diğer taraftan, baktığınızda, işte, TOKİ’yle yapılan anlaşmalarla on binin üzerinde yeni lojman imkânı sağlanmış ve dolayısıyla da polislerin bir nebze olsun, yan imkânlarla desteklenmek suretiyle rahatlaması sağlanmıştır. Bir taraftan da baktığımızda, az önce de söylendiği gibi, gerçekten, polislik mesleği fedakârlık isteyen, fedakârlığın yanı sıra özveri, hatta sadece fedakârlık da değil, içerisinde vatan sevgisi, insan sevgisi taşıyan insanların severek yaptığı bir görevdir. Yani polislik zengin olma mesleği değildir, polislik başka bir meslek değildir, ama polisliğin başka bir zenginliği vardır; o zenginlik de insana hizmet etme, o arzuyu duyabilme zenginliğidir ve baktığınızda, işte poliste insanların üç tane önemli unsuru var. Nedir? Canı, malı, namusu. Bunlar da polise emanet edilmiştir. O hâlde polis teşkilatı, gerçekten sayılan, sevilen ve takdir edilen bir teşkilat durumundadır. Halk her şeyini ona emanet etmiştir.

İşte polisimiz, elbette ki imkânları daha çok artsın, daha çok imkânlar alalım diye ister, ama o imkânların ötesinde onun duyduğu manevi haz ayrı bir olaydır. Bunu da burada dile getirerek, bu 167’nci yıl içerisinde bütün polislerimizi bu noktada kutlamak istiyorum, bunu burada ifade etmek istiyorum. Gerçekten polislerimiz, bir noktada gönülden gelen fedakârlıkla çalışmaktadır.

Evet, az önce söylediler; bayramda çalışır, tatilde çalışır, yılbaşında çalışır. Yirmi dört saat dönüyor dünya, yirmi dört saat hizmet var. İnsanlar yaşıyor, onların da bir güvencesi, birisi onu sağlayacak. Kim sağlayacak? Ha polis sağlayacak.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ama emeklilik…

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) – Şimdi geliyorum oralara.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ha oraya gel oraya.

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) – Onun için de polis, gerçekten o saatlerde çalışmak zorunda ama bu mesailerinin biraz daha aşağıya düşürülmesi, az önce de söyledim, rakamlar arttığı sürece, sayı arttığı sürece biraz daha aşağı düşürülecek ve bu imkânlar daha rahat sağlanacak.

Sonra, polislerimizin mümkün olduğunca modern araçları kullanmasına çalışıldı. Araç gereç bakımından gerçekten son yıllarda korkunç bir araç gereç alımı yapıldı. Polisler o noktada daha rahat. Eskiden bizim kaymakamlık yaptığımız sırada bir kırık cipi olmayan emniyet teşkilatının bugün her tarafta malzemeleri var, araçları gereçleri var. Her şey alınıyor ve biraz daha rahat iş yapıyor. Nitekim 2009 yılında polis merkezleri yılı ilan edildi ve o yılda da polis merkezlerimizin tamamı elden geçirildi, hepsinin de içerisinde kameralar ve buna benzer rahatlıklar sağlandı.

Gene polisimizin hizmeti iyi yapabilmesi adına şu anda Türkiye’nin her tarafı “MOBESE” denen sistemlerle döşendi, polisler suçluyu daha çabuk bulmaktadır. Elbette ki bir polis suçluyu bir an evvel bulursa o, onun bir noktada da manevi tatminidir ve polise güven artar. O güven, bir noktada motivasyonunu sağlayacağı için bütün bunlar… Polisin, gerçekten son yıllarda elde ettiği pek çok kazanım vardır. “Peki, pek çok kazanım var, her şey bitti, polise bir şey vermeyelim mi?” anlamına gelmesin, bunu tekrar ifade etmek istiyorum. Mademki bu kadar fedakârlık yapan, bu kadar özveriyle çalışan ve çalışmasının karşılığını yeri geldiği zaman hayatıyla, hayatını ortaya koymak suretiyle yapan teşkilata da elbette ki ne verseniz, ne kadar çok verseniz yeridir. Bu da bir imkân meselesidir. Bunlarda çalışma devam ediyor, şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığımız bünyesinde bir komisyon bütün bu söylenen şartlarla çalışmalarını sürdürmekte, gerek çalışma imkânları gerekse maddi imkânlarda neler yapılabileceğini, polis teşkilatını, bu konuda yüceltilmesi için ne gerekiyorsa yapılacak çalışma sürmektedir. Bu komisyonun vereceği rapora göre -inşallah- o çalışmanın sonucunda daha iyi imkânlara kavuşacaktır.

Esasen gelişmenin noktasında baktığımız zaman gelişme diye tabir ettiğimizde her zaman daha iyi imkânın bulunması lazım çünkü iyinin de iyisi var. Biz istiyoruz ki elbette ki polisimiz daha iyiye, daha güzele layıktır, olsun, onun için de gerekli çalışmalar yapılmaktadır.

Ben bu duygu ve düşüncelerle -tekrar ediyorum- bu memleket için canını feda etmiş polis şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Polislerin bu zor şartlar altında görev yapmaları için ona gerekli imkânları sağlayan özellikle polis eşlerine, polis ailelerine de huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum çünkü onların sağladığı imkânlarla arkadaşlarımız daha çok hizmet etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) – Kısaca, özellikle gazilerimize uzun ömürler diliyorum ve polis teşkilatımızın başarıdan başarıya koşan, geçmişi, tarihî şanla şerefle dolu polis teşkilatının bütün bu noktalarda kalbinde taşıdığı vatan sevgisi, insan sevgisiyle bundan sonra da aynı heyecanla çalışacağına inancımı burada bir kere daha ifade ederken, tekrar teşkilatımızın 167’nci yılında bütün polis teşkilatına başarı dileklerimi iletiyorum ve özellikle az önce konuşulan gündem dışı konuşmalarda olduğu gibi bütün grupların polis teşkilatı üzerine söyledikleri güzel sözler için de, eski bir Genel Müdür olarak, onlara da teşekkür ediyorum ve bütün yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köksal.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Genel Müdürüm, polislerin emekli maaşlarına bir şey söylemedin yine! Tazminat var, emekli maaşı kuşa dönüyor!

BAŞKAN – Önerinin lehine İstanbul Milletvekili Celal Dinçer.

Buyurunuz Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; MHP grup önerisi lehine CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümünü yürekten kutluyor, tüm emniyet mensuplarına görevlerinde başarılar diliyorum. İyi ve kötü günlerinde onlara desteklerini esirgemeyen değerli ailelerine de şükranlarımı sunuyorum. Şehitlik mertebesine ulaşan kahraman polislerimizi rahmetle anıyor, onların yakınlarına başsağlığı, gazilerimize de sağlıklı bir ömür diliyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Mehmet Haberal’ın hayatını kaybeden annesine Allah’tan rahmet, geride kalan kederli ailesine başsağlığı dilerim. Ayrıca, tabii afetlerde Çaycuma ve Elâzığ’da hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Napolyon’un polis nazırı yani bakanı şöyle diyor: “Korkunç bir cinayetin darağacına çıkarılan failini affederim, hırsızlık, zina suçlarını bile affederim hatta ve hatta imparatoruma silah çekeni bile bağışlarım, sadece polise karşı geleni affetmem çünkü polise çevrilen namlunun ağzından fırlayan kurşun hedefini bulduğu an artık devlet yıkılmaya başlamış demektir. İşte bunu affetmem.”

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; polis teşkilatımız, hırsızlık ve kapkaçtan teröre, pasaport ve ruhsat işlemlerinden trafiğe, toplumsal olaylardan yasa dışı örgütsel faaliyetlere, her türlü kaçakçılık suçlarından organize suç çeteleriyle mücadeleye kadar geniş bir yelpazede halkımızın huzur ve güvenlik içerisinde yaşaması için cansiparane çalışmaktadır. Bu zor görevleri ifa ederken sadece bir yıl içinde 45 polisimiz, son on yılda ise toplam 192 polisimiz şehit olmuştur, onlarca polisimiz de yaralanmıştır. Yine son on yılda toplam 1.556 polis görevi sırasında veya görevden kaynaklanan hastalıklardan dolayı vefat etmiştir. Adaletin ilk kapısı olan ve halkımızın devletle ilk temas yüzü olan polislerimizin çeşitli kanun, tüzük ve  yönetmeliklerle kendilerine tevdi edilmiş görevlerinin yoğunluğu, onların asli görevleri olan suç ve suçluyla mücadele etme, suçu önleme, onları aydınlatarak faillerini yakalayıp adalete teslim etmede zafiyete uğratmaktadır. Bunun önüne geçilmesi için asli olmayan görevlerin ivedilikle polisten alınması, bu görevlerin özel güvenlik görevlilerince yerine getirilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son derece zor şartlar altında özveriyle çalışan polis teşkilatı mensuplarımızın çok büyük sorunları vardır ve çözümü yolunda bugüne kadar atılan adımlar yeterli olmamıştır. Polisimiz diğer devlet memurlarından yüzde 60 daha fazla çalışmaktadır. Ne taşıdığı riskin ne de verdiği hizmetin karşılığını tam olarak alamamaktadır. Polislerimiz emekli olduklarında maaşları yarı yarıya düşmektedir. Diğer kamu görevlileri hafta  sonu, dinî ve resmî bayramlar, yılbaşı ve diğer özel günlerde istirahat ederken polisimiz bugünlerde güvenliği sağlamak için aksine daha fazla çalışmaktadır. Aşırı yoğun ve stresli çalışmanın sonucu olarak kendilerine ve ailelerine zaman ayıramayan polislerimizin psikolojilerinin bozulduğu, zaman zaman intihara meylettikleri herkesin malumudur. Gerçekten intihar oranı en yüksek meslek grubu maalesef polislerimizdir. Sorunların çözülmemesi nedeniyle bunalıma girip intihar eden polislerin sayısı son on yılda 276’yı bulmuştur. Tabii, bu durum polisimizin yirmi dört saat yüz yüze geldiği halka da kaçınılmaz olarak menfi şekilde yansımaktadır.

Sorunlarını etkili ve hızlı bir şekilde yetkili mercilere iletebilecek örgütlü yapı kurmalarına izin verilmeyen polislerimizin atama, terfileri de henüz objektif kriterlere bağlanmış değildir. Yeni ihdas edilen başpolislik unvanı bir rütbe denildiği hâlde uygulamada bu husus yok sayılmış ve bir üst rütbeye atamalar yapılmıştır. Bu husus da hiyerarşiyi bozmuş ve birçok yargı kararına sebebiyet vermiştir. Polislerimiz hâlâ atama, yer değiştirme ve görevde yükselme gibi hususlarda tavassutta bulunacak birilerini aramak zorunda kalmaktadır.

Son dönemlerde etkinliği artan Polis Sandığının, üyelerinin birikimlerini kârlı yatırımlara dönüştürecek, elde edilen kârın üyelere en verimli şekilde yansıtabilecek bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.

Parlamento olarak, başta Hükûmet olmak üzere herkesin güvenlik güçlerimize olan bu görevimizi layıkıyla yerine getirmesi gerekiyor. Yoksa, polislere verilen sözler, kuru kuru bir Polis Günü kutlamakla yetinilmemelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarı ile polis teşkilatımız üzerinde bazı oyunlar oynanmaya başlanmıştır. Polis teşkilatımızı bir cemaatin, bir görüşün temsilcileri gibi yansıtan birtakım çalışmaların ve söylemlerin olduğunu basından izliyoruz, bunu şiddetle kınıyorum. Polis teşkilatımızın bu oyunlara gelmeyeceğine inanıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; terörle mücadele ettiğini iddia eden iktidar, her nedense Orta Doğu’dan, Arap Baharı rüyasından uyanıp bir türlü ülke içine gelememiştir. Geçtiğimiz yıl teröristlerce kaçırılan Muş Kaymakam adayı Kenan Erenoğlu, Astsubay Abdullah Sörfçeler, Polis Memuru Nadir Özgen, Uzman Çavuş Kemal Ekinci ve Zihni Koç’u kurtarmak için hiçbir çaba gösterilmiyor; ama Libya’ya NATO’yla birlikte giriyor, Müslümanların katledilmesine göz yumuyor, Suriye’ye girmek için bahaneler arıyor ve savaş tamtamları çalmaya devam ediyor. Oysa, yanı başımızdaki PKK terör kamplarında her gün görüntüleri yayınlanan bu vatan evlatlarımızın kurtarılması için kılını dahi kıpırdatmıyor. İktidarın bu vurdumduymaz tavırdan vazgeçmesini bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasi iktidarın geçmişte yaptığı ve hâlen uygulamaya devam ettiği, özellikle polis teşkilatı üzerinden kendi emellerine uygun olarak yapmak istediği yanlış davranışlardan bir an önce vazgeçmesini diliyoruz. Son zamanlarda sendikal haklar isteyen işçi, memur ve öğrencilere uygulanan şiddetten vazgeçilmesini, aşırı güç kullanarak polisimizin itibarının sarsılmamasını diliyoruz.

Sözlerime son vermeden önce bir hususa değinmeden geçemeyeceğim, Deniz Feneri iddianamesi. Allah nazardan saklasın, Deniz Feneri sanıklarının hepsi masum insanlarmış, görevden alınan savcılar bu masum insanlara iftira atmış! Bakınız, yeni savcılar, ne güzel, tüm sanıkları aklamaya çalışıyorlar. Çantasında peynir, yumurta taşıyan, elinde “Parasız eğitim istiyoruz.” pankartı taşıyan öğrencileri örgüt üyesi sayıp suçu da yasadışı terör örgütü olarak niteleyen ve haklarında yirmi yıldan fazla hapis cezası isteyen cesur yürek savcılarımız, Deniz Feneri davasında örgütlü suç unsuruna rastlayamamışlardır. Peynirden, yumurtadan suç örgütü çıkaran savcılarımız, ne hikmetse asrın soygunu olan Deniz Feneri hırsızlığında yufka yürekli davranıp suç örgütü bulamamışlardır. Mahkeme salonlarında “Adalet mülkün temelidir.” yazısı Deniz Feneri iddianamesinde çok farklı, sanıkların istediği gibi yorumlanarak mal ve mülk anlamında değiştirilmiştir. Bu nedenle, 10 binlerce masum insanın bağışları hortumcuların malı sayılıp korunmaya çalışılmıştır. Bu iddianame, adaletsizliklerle kalkınan partinin yargıda başardığı yeni adalet sisteminin parlak bir yansıması olarak tarihe geçecektir. Ne diyeyim? Sayın Başbakanın Sivas davası kararı için söylediği sözü burada tekrar etmek istiyorum: Deniz Feneri iddianamesi milletimize hayırlı olsun.

Sözlerime son verirken Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümünde tüm teşkilat mensuplarını bir kez daha kutluyor, üstün başarılarının devamını diliyor, yüce heyetinizi de saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dinçer.

Önerinin aleyhine, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun.

Buyurunuz Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi hakkında aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Emniyet teşkilatımızın 167’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, devletimizin ve milletimizin selameti uğruna hayatını feda eden polislerimizin aziz hatıralarını rahmetle anıyor, emekli ve gazilerimiz ile hâlen görevleri başında olan emniyet mensuplarımıza ve ailelerine sağlık, mutluluk ve başarı dileklerimle sevgilerimi sunuyorum.

Son dönemde, gelişen ve değişen bir Türkiye’de emniyet teşkilatının da geliştiğini ve her konuda pozitif bir değişim içinde olduğunu gözlemliyoruz. İşini en iyi şekilde yapmaya çalışan, kendini yenileyerek vatandaşla teşkilat arasında bir gönül köprüsü kuran, şanlı bayrağımızı ilelebet dalgalandırmaya ant içen; vatandaşın huzuru ve güveni için, ülkenin birlik ve beraberliği için fedakârca, şanla, şerefle görevlerini yapan emniyet teşkilatı mensuplarına şükranlarımı sunuyorum.

240 bini aşan kadrosuyla memleketin her köşesinde görev yapan böylesine büyük bir camianın bazı sıkıntılarını göz ardı etmemiz mümkün değil. Maaş, çalışma şartları, sosyal imkânlar, emeklilik durumunda ek gösterge sebebiyle yaşanan sıkıntıları inkâr edemeyiz fakat sorunları sadece bugünlerde hatırlamak da doğru bir yaklaşım değil.

AK PARTİ hükûmetleri olarak, başta polislerimizin özlük hakları olmak üzere, teknik donanım ve teçhizat olmak üzere daha iyi seviyelere getirmek için çalışmaktayız. Son yıllarda yapılan çalışmalarla teşkilatımız, ülkemiz dışında da en güçlü polis teşkilatlarından birisi hâline gelmiştir.

Evet, değerli milletvekilleri, Mecliste oldukça yoğun bir dönem geçirdik. Aciliyeti olan ve bir an önce yasalaşması gereken bazı kanunları muhalefet partilerinin de olumlu yaklaşımıyla birlikte hep birlikte çıkardık. Şu anda da uzun dönemdir gündemde olan, kamuoyunda 2/B olarak bilinen yasa tasarısı Meclis gündemimizde. Toplumun hemen hemen her kesiminin, hatta Bolu’muz gibi ormanın ve orman köylüsünün çok olduğu illerden büyük bir heyecanla, istekle beklenen bu tasarıyı bir an önce yasalaştırmayı hedefliyoruz.

Bu vesileyle önerinin aleyhinde olduğumuzu belirtir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ercoşkun.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım:

 

3.- CHP Grubunun, 28/2/2012 tarihinde Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşlarının polislerin çalışma koşulları ve mesleki sorunların araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

10.04.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 10.04.2012 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                         Mehmet Akif Hamzaçebi

                                                                                                                                       İstanbul

                                                                                                                               Grup Başkanvekili

Öneri:

Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından, 28.02.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Polislerin çalışma koşulları ve mesleki sorunların araştırılması" amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma önergesinin, (275 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 10.04.2012 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehine Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Öner.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; ”Dün, sizin hâli tavrınızdaki mertlik ve erkeklik, yürüyüşünüzdeki intizam ve ciddiyet size olan haklı itimadı kuvvetlendirdi ve herkesi memnun etti. Çünkü herkes biliyor ki ve bilmelidir ki polis ve jandarma kuvvetleri vatandaşlara huzur ve sükûn temin eden, cumhuriyetin kanunlarına ve medeniyet düşmanlarına karşı kullandığı bir kalkandır. Binaenaleyh, cumhuriyetin kanunlarına ve memleketin huzur ve asayişine karşı gelebilecek ve vatandaşların hürriyetine tecavüz edebilecek her şeririn kafası behemehâl bu kalkana çarpmalı ve parçalanmalıdır…”

Polis teşkilatımızın 167’nci kuruluş yılında Büyük Atatürk’ün polisimizle ilgili tespitleri ve özlü söylemlerini anmadan geçemeyeceğiz. Gerçekten de Türk polis teşkilatı 1845 yılında kurulduğundan bu yana, şanla, şerefle, ülkemize, ulusumuza hizmet etmenin onurunu ve bahtiyarlığını yaşamaktadır.

Yine Büyük Atatürk polisimiz için “Polis asker kadar disiplinli, hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkatli olmalı.” buyuruyor. Polisin işine ilişkin olarak da “Polise karışılmaz, vazifesini yaparken serbest bırakılmalıdır.” diyor. “Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır.” söylemini bizlerle paylaşıp polis örgütümüzü onurlandırıyor.

Değerli milletvekillerimiz, kamu esenlik ve güvenliğini, halkın can, mal, ırz ve namusunu korumak uğruna polis teşkilatımız gece gündüz, kar, yağmur, çamur demeden, sıcak soğuk aldırmadan görevini layıkıyla yapmanın gayreti içinde ve bunda da fevkalade başarılı olmuştur. Bu yolda sayısız polis şehitleri verdik. Şehitlerimizi rahmetle anıyor; ailelerine, gazilerimize sağlık ve esenlikler diliyoruz.

Değerli milletvekillerimiz, polis teşkilatımız ağır görev koşulları altında, son yıllarda çok sayıda intihar eylemiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu intihar girişimlerinden bir kısmı, şükrediyoruz, başarısızlıkla sonuçlanmıştır ama bir kısmı ne yazık ki intihar eyleminin nihai hedefine ulaşmasıyla sonuçlanmıştır. Bu niye olmaktadır? Çünkü polis görevini yaparken kimi zaman on iki saat görev on iki saat istirahat, kimi zaman on iki saat görev yirmi dört saat istirahat, kimi zaman yirmi dört saat görev daha kısa süreli istirahat, kimi zaman da başlangıcı ve bitimi belli olmayan görev süreleriyle karşı karşıyadır. Polis teşkilatımızı sekiz saat görev on altı saat istirahat imkânına kavuşturabilirsek onların yaşamlarını insani duygular içinde sürdürmelerine, aile ortamına daha çok zaman ayırmalarına, çocukların polis anne, polis baba şefkatinden daha fazla yararlanmalarına olanak sağlayabiliriz.

Polis teşkilatımız görevini yaparken birtakım olumsuz baskılarla da karşı karşıya kalmaktadır.  Kimi zaman devletin memuru olduğunu unutan, yükselme hırsı içinde olan amirler… Bunların içinde mülki teşkilattan olanlar vardır, adli teşkilattan olanlar vardır, mesleki amirler vardır. Devletin memuru sıfatına layık olanlara saygılarımızı, başarı dileklerimizi sunuyoruz ama polis teşkilatını hiç kimse kendi emeline alet etmeye kalkışmamalı, polisimizin vicdanını zedelememelidir çünkü polis teşkilatında çalışan arkadaşlarımızın en büyük amirleri kendi vicdanlarıdır.

Önleyici kolluk hizmetlerinin önemi arttıkça adli kolluk hizmetlerine ilişkin görevler de asgariye düşmektedir. Ancak polis teşkilatımız adalete açılan ilk kapı olmanın verdiği sorumlulukla delilleri objektif bir şekilde değerlendirmeli ve yargının huzuruna yargıyı adaletle tecelli ettirecek dosyalarla gidilmelidir. Son zamanlarda bazı davalarda sehven eklentiler ya da uydurulmuş CD’ler, uydurulmuş suç tasnisi niteliğindeki dosyalar sıkça gündeme gelmektedir.

Polis teşkilatımız görevini yaparken olumsuzlukla, haksız baskıyla karşı karşıya kaldığında onlar bunalıma sürüklenmektedirler. Çok sayıdaki intihar vakası yanında, polis teşkilatımızın mensuplarının ortalama yaş ömrünün altmışın altında, diğer yurttaşlarımızın ortalama yaş ömrünün de yetmişin üstünde olması fevkalade dikkat çekicidir.

Polis teşkilatımız mensupları görev koşullarının ağırlığı yanında haksız baskılara maruz kaldıkça bunalıma düşmekte ve bu uğurda canına dahi kıyabilmektedir. İçinde bulunduğumuz dönem yandaş polis ve yandaş yargı yaratma gayretlerinin en yoğunlaştığı dönemdir. Bundan da en çok polis teşkilatımız ve yargı erkimiz zarar görmektedir.

Polis teşkilatımızın, gücünü kullanırken asgari orantılı güç kullanma eğitimine tabi tutulması gerekir. Asgari orantılı güç, yasa dışı eylemlerde, sabırla, hukukun üstünlüğüne riayet ederek, ancak hiçbir yasa dışı eyleme izin vermeyerek ortaya konulmalıdır ve polis teşkilatımız, gücünü kamu yararına kullandıkça saygınlığını artırmaktadır. Görevini kişisel tercihlerine göre değil, yasaların genel esaslarına, eşitlik kuralına göre yerine getirmek durumundadırlar.

Bir başkomiserle ilgili anımı paylaşmak istiyorum. 80 Haziranında Gercüş Kaymakamıydım –o tarihte Mardin’e bağlıydı, şimdi Batman’a bağlı- Ankara’ya otobüsle gelirken sabaha karşı Siverek yakınlarında durdurulduk. Trafik ekibinin başındaki amir otobüse geldi, iyi yolculuklar diledi, yurttaşların güvenliği için kısa bir süre alıkoymak durumunda olduklarını belirtti, görevliler dikkatle kimlik yoklaması yaptılar, daha sonra başkomiser iyi yolculuklar dileklerini sundu. O başkomiserin anlayışını bugün de saygıyla, şükranla anıyorum.

Trafik görevlilerimiz de fevkalade güç koşullar altında görev ifa etmektedirler. Kim, hangi kuralı ihlal etse trafik görevlilerinin hatırlatmasında görevliler tehdit altında kalmaktadırlar: “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” Milletvekillerine ceza yazamıyorlar; hâkim, savcılara ceza yazamıyorlar; kendi meslektaşlarına, amirlerine ceza yazamıyorlar. O sendikanın başkanı, bu kooperatifin başkanı, bunun yandaşı, bunun delegesi trafik görevlilerimizi tehdit etmekte, kimi zaman sürdürme eylemiyle karşı karşıya bırakmaktadırlar.

Polis mensuplarımızın görevde edindikleri haklar emekliliğe yansıtılmamaktadır. Belli bir yaşam standardına ulaşan polislerimiz, emeklilikte ağır gelir kaybına uğramalarından dolayı yaşam standardını sürdürme olanağından yoksun kalmaktadırlar.

Sayın milletvekillerimiz, 167’nci yıllarında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Valim, polisler emekli olamıyor, çaresiz kalıyor.

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Belirttim efendim. Evet.

Piramidin doğru yapılandırılmaması bu sorunlara yol açıyor ve görevde edindikleri hakları emeklilikte elde edemiyorlar.

167’nci yılda görevlerini tarafsız, devlet polisine yakışır şekilde yapan polis memurlarımıza başarılar diliyorum, onların görevlerini kolaylaştıran aile bireylerine saygılarımı sunuyorum. Görev uğruna hayatlarını kaybeden şehit polislerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize şifalar diliyorum. Halkın can, mal ve emniyetini korumada bugüne kadar üstün görev yapan polis teşkilatımıza, başta Sayın Genel Müdürleri olmak üzere, saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öner.

Önerinin aleyhinde Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu.

Buyurunuz Sayın Kavaklıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun polislerin çalışma şartları ve mesleki sorunları hakkında Meclis araştırması açılması önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, milletimizin huzur ve emniyetinin güvencesi olan Türk polis teşkilatımızın 167’nci kuruluş yıl dönümünü en içten dileklerimle kutluyorum.

Değerli üyeler, güvenlik konusu, devletimizin maddi boyutunu asla düşünmediği ve karşılığından kesinlikle ödün vermediği asli görevlerinden biridir. Toplumsal barışın ve huzurun sağlanması, güven duygusunun toplum nezdinde artmasına bağlıdır. Polislerimiz, toplumumuzun çok önemli olan bu güven duygusunun sağlanmasının onurlu, fedakâr ve sessiz kahramanlarıdır. Mal ve can güvenliğimizin kesintisiz teminatı, insan haklarının ve özgürlüğün koruyucusu olan polis, misyonundan ve vizyonundan ödün vermeden toplumsal huzurumuzu ve barışı bozacak, ülkemizdeki güven ortamını zedeleyecek, vatandaşın can ve mal güvenliği ile namusunu tehdit edecek olan bütün kötü niyetli bireysel veya örgütsel faaliyetleri önlemek ve bu konuda caydırıcı olmak gibi çok hassas ve sorumluluğu yüksek kutsal bir görev üstlenmiştir.

Sayın milletvekilleri, gelişen teknoloji, ulaşım ve haberleşme imkânları suçların da nitelik ve niceliğinde değişiklikler göstermiştir. Kendisine sağlanan imkânlarla Türk polis teşkilatının güvenlik alanındaki yeni teknolojileri ve metotları yakından takip ederek değişen şartlara başarıyla uyum sağlaması memnuniyetle müşahede edilmektedir. Türk polis teşkilatımızın bütün birimleri, branşında uzmanlaşmış kadroları, çağdaş, teknolojik yapılanmasıyla, araştırma ve geliştirme çalışmalarında gösterdiği önemli atılımlar ve uluslararası iş birliğinde sergilemiş olduğu yüksek performans ile görevini evrensel boyutlara başarıyla taşımıştır.

Emniyet teşkilatının toplum güvenliğini sağlayan bir yapı olmasından kaynaklanan önemiyle birlikte, son dönemlerde demokrasinin gelişimindeki etkisi, topluma ve devlete gelebilecek tehlikelere karşı korumada gösterdiği tüm üstün gayret, fedakârlık ve başarısı, halka sunduğu hizmet anlayışı neticesinde toplumda kazandığı güven ve teveccüh takdirle izlenmektedir. Başbakanımızın belirttiği gibi, Türk polis teşkilatı, özellikle son yıllardaki başarılı performansıyla millet nazarındaki itibarını daha da güçlendirmiş ve herkes için bir gurur kaynağı olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Türk polis teşkilatı, eğitim düzeyi en yüksek kurumlardan birisi olmuştur; hem mesleğe başlayanların eğitim düzeyi yükselmekte hem de meslek içi eğitimlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu, polisin verdiği hizmetin kalitesini yükseltmiş ve milletimize daha sağlıklı bir iletişimin yollarını açmıştır. Askerlik şartlarında polislerimizin lehine değişikliklere gidilmiş ve polise askerlik zorunluluğu kaldırılmıştır. Emniyet mensuplarımızın daha fazla sosyal imkânlardan yararlanması için ülkemizin pek çok köşesinde yeni yatırımlara imza atılmıştır. Türk polis teşkilatı, kamu güvenlik politikalarının oluşmasına katkı sağlayan, insan merkezli, kaliteli hizmetleriyle güven veren örnek bir teşkilat hâline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, polislerimizin sorunlarına hakkaniyetle yaklaştığımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Mesleğindeki bütün zorluklara rağmen göstermiş olduğu üstün performans ve büyük fedakârlıklar ile görevini başarıyla yürüten polislerimizin çalışma şartlarının iyileştirilmesi için çok özel çalışmalar yürütülmektedir.

Polislerimiz, vazifelerini yürütürken, geçmişten günümüze birçok zorluk ve sorunlarla mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Bu sorunların başında gelen çalışma saatleriyle ilgili olarak yapılan bilimsel çalışmalar sonunda, polis teşkilatına en uygun olarak değerlendirilen “08.00-24.00” olarak bilinen ergonomik vardiya sistemi geliştirilmiş ve öncelikle polis merkezleri olmak üzere kademeli olarak uygulamaya geçilmiştir. Personel sayısı arttıkça bu sisteme geçiş hızlanacaktır.

Sayın üyeler, emniyet teşkilatı mensuplarının ücret ve sosyal haklardan kaynaklanan eksiklikleri konusunda da çalışmalar olmuştur. Bu konuyla ilgili olarak, İçişleri Bakanlığımız tarafından tazminatlar ve özellikle polislerin emeklilik maaşlarını etkileyecek olan ek göstergelerin yükseltilmesi amacıyla çalışmalar yapılarak, Maliye Bakanlığı ile görüşmeler devam etmektedir.

Emniyet teşkilatında her yıl personel sayısı artmasına rağmen, bilinen ve beklenenin aksine, intihar sayıları düşmektedir. Bu azalmada, personel seçiminde, eğitiminde -istenilen düzeyde olmasa da- standartların yükseltilmesi ve mesleki zorlukların ve sorunların önceki yıllara göre daha fazla çözüme kavuşturulması, teşkilatta psikolojik destek hizmetlerinin sunulmaya başlanması gibi sebepler gösterilebilir. Emniyet teşkilatında meydana gelen intiharların önüne geçilebilmesi amacıyla, intihar olayları, oluşturulan uzman heyet tarafından yerinde incelenmekte, bu araştırma ve incelemelerden elde edilen bilgiler ışığında çözüm önerileri geliştirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, emniyet teşkilatı personeline psikolojik destek vermek, sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla, tüm illerimizde ve polis eğitim kurumlarımızda rehberlik ve psikolojik danışma  birimleri kurulmuş, bu birimlerimizde psikolog ve psikolojik danışmanlar görevlendirilmiştir.

2004 yılında, rehberlik hizmetlerinde görevlendirilen, alanlarında uzman personel sayısı 13 iken bu sayı bugün itibarıyla 150’ye çıkarılmıştır.

Emniyet Genel Müdürlüğü uzmanları tarafından teşkilat yöneticilerine ve personeline aile içi sorunların çözümü, aile danışmanlığı, meslek içi iletişim, psikolojik sorunların önlenmesi ve çözümü, intiharı önleme, yönetim becerisi, iletişim gibi konularda eğitim ve seminerler verilmektedir.

Vatan için, milletimizin birlik ve beraberliği için canını ortaya koymaktan çekinmeyen, çalışmalarını özverili bir şekilde sürdüren emniyet teşkilatımızın mensuplarının çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve mesleki sorunlarının çözüme kavuşturulması için yeni çalışmalar yürütüldüğü bilinmektedir. Polislerimizin çalışma koşulları ve mesleki sorunları konusunda, araştırma önergesinde sayılan ve sayılmayan sorunların çözümü konusunda Hükûmetimizce önemli çalışmaların yapıldığını yakından takip ediyoruz, biliyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun polislerimizin çalışma şartları ve mesleki sorunları hakkında Meclis araştırması açılması önergesine, Meclisin acil ve önemli gündemi sebebiyle maalesef katılamıyoruz.

Türk polis teşkilatının kuruluşunun 167’nci yılını bir kez daha kutluyor, büyük bir özveri ve hizmet aşkıyla çalışan bütün polislerimize ve ailelerine şükranlarımı sunuyorum.

Şehit düşen kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize de saygı ve şükranlarımı sunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kavaklıoğlu.

Önerinin lehine, Hakkâri Milletvekili Adil Kurt.

Buyurunuz Sayın Kurt.

ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat üçten bu yana polis teşkilatını konuşuyoruz. Bütün partilerden hatipler söz aldı, polis teşkilatıyla ilgili görüşlerini, takdirlerini ifade ettiler.

Ben de bu araştırma önergesinin lehine söz almış bulunuyorum, konuşmam da lehine olacak ve eminim, şu anda ekranları başında bizleri izleyen tüm emniyet mensupları, şu ana kadar yapılan konuşmalar içerisinde en fazla da bu konuşmayı önemseyecektir, şunu diyecektir: “Hele şu BDP’li bizim hakkımızda ne söylüyor?” Polis Vazife ve Salahiyeti Kanunu polisin görevini toplumun huzur ve güvenliğini, vatandaşın can güvenliğini korumak diye sınırlamış, belirlemiş. Ama bizde polis, maalesef, en son, toplumun güvenliğiyle ve huzuruyla görevlidir, sorumludur. Tersine, sistemi topluma karşı korumakla görevlendirilmiş. Bunları söylerken polisleri suçladığımı sakın düşünmeyin, asla öyle bir düşünce içerisinde değilim. Burada polisleri sistem jandarmalığıyla, sistem bekçiliğiyle görevlendiren zihniyetle uğraşmak ve eleştirimi onlara yöneltmek istiyorum.

Bakınız, bu zihniyet polisi nasıl tanımlıyor? Demin AKP Grubu adına söz alan Sayın Vekil Oğuz Kağan Köksal, polislerle ilgili yaptığı iyileştirmeleri ifade ederken aynen cümleyi şu şekilde kurdu: “Biz, polisler için çok iyi şeyler yaptık, çok daha iyi şeyler yapmak durumundayız ama şunu da görün -cümlesi şu- polis sayısını 180 bin adetten 250 bin adede çıkardık.” diyor. Sözlüğe baktım, “adet” polis için, bir insan için kullanılabilecek bir kavram mı?

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Kullanılmaz.

ADİL KURT (Devamla) - Kullanılamaz. Sayılabilen cansız varlıklar için kullanılan bir kavramdır “adet” kavramı. Şimdi, polisi “adet” diye gören bir zihniyet… Polisten topluma karşı insancıl davranmasını mümkün mü beklemek? Beklemiyorum.

Bakınız değerli arkadaşlar, halk içerisine, toplum içerisine çıktığımızda en fazla polislerle biz yüz göz oluyoruz ve bize karşı şiddet uygulayan polislerin daha sonra bizi gördüklerinde yüzlerini çevirdiklerine tanıklık ettim. Bizi darbeleyen, bizi darbeden polisin daha sonra bizimle yüz yüze geldiğinde yüzünü bizden çevirdiğine çoğu defa tanık oldum. Bunu onlara yapan sistem utanmak durumundadır. Siz polise hem bunu yaptıracaksınız, polisi “adet” diye tanımlayacaksınız, sonra da gelip burada diyeceksiniz ki: “Biz polisimizi koruyoruz.” Sizin polisi koruduğunuz falan yok.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Adet”, kadro adedi, polis adedi değil.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Adet kadro…

ADİL KURT (Devamla) – Siz çıkar düzeltirsiniz. Şimdi öyle pansuman edebilirsiniz sözünüzü. Öyle şeye geçti o laf.

Değerli arkadaşlar, polislerle ilgili Sayın Valim bir anekdot anlattı, ben de bir anekdot anlatayım durumlarını anlamanız açısından. Polislerin tamamı, doğu görevi yapan polislerin tamamı “doğu sendromu” yaşıyor. Bir polisin bana aktardığı bir anekdotu ben de bu Mecliste sizlerle paylaşmak istiyorum.

Diyarbakır Melikahmet Caddesinde polis huzur tatbikatı yapıyor. 2 tane arkadaşlarını hırsız, kapkaççı rolüne soyundurmuşlar ve Melikahmet’te saklanmasını istemişler. Ekiplere de talimat vermişler, hangi ekip bu polisleri yakalarsa, bu kapkaççıları yakalarsa ödül alacak. Kapkaççılar Melikahmet’teki buldukları ilk sokakta ilk kapıdan içeri girmişler ve kadına demişler: “Polis bizi kovalıyor, bizi gösterme.” Polisler etrafta dolanıyor, arkadaşını bulamıyor. En son mecbur kalıyorlar içeriden telefon ediyorlar ekipteki arkadaşlarına: “Biz falan sokakta kapısı mavi evin içindeyiz. Gelin bizi oradan alın.” Polis tekrar aynı kapıyı vuruyor; diyor ki: “Biz kapkaççı arıyoruz. Sizin evinize girmiş olabilir. Buradalar mı, değil mi?” Kadın: “Yok burada.” diyor. Polis ısrar ediyor, kadın: “Yok.” diyor. En son polis -içeride arkadaşlarının olduğunu biliyor- cebren içeriye giriyor ve arkadaşlarını oradan çıkarırken, kadın -içeridekilerin polis olduğunu bilmiyor tabii- arkadan onlara Kürtçe şunu söylüyor: “…”(x) “Vallahi ben sizi şikâyet etmedim ha, bunu bilin, ben sizi ele vermedim.” diyor. Toplum eğer kapkaççıyı, hırsızı polisten korur duruma gelmişse bunu varın, siz düşünün. Bunun için size bunu anlatıyorum. Bu hâle geldi. “Doğu sendromu” ne duruma gelmiş.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Tersi de…

ADİL KURT (Devamla) – Siz bunların gerçek olduğuna inanıyorsunuz ama tersine de kendinizi inandırmak zorunluluğunda kendinizi hissediyorsunuz; o yüzden böyle bir sendrom yaşıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, eğer bu ülkedeki meslek gruplarının tamamında intihar vakalarının en fazla olduğu meslek grubu polislikse düşünmeniz gerekir, hepimizin düşünmesi gerekir. Bize gaz atan da polistir, Sayın Ahmet Türk’e yumruk atan da polistir, Mehmet Oytun’un ölümüne gaz bombasıyla sebebiyet veren de bir polistir, on iki yaşındaki Uğur Kaymaz’ı on üç kurşunla öldüren de bir polistir ama bu onların suçu değil. Bu onların suçu değil, sistemin ve sistemin algısının suçudur.

Dolayısıyla, sahaya sürdüğünüz ve insanları cebren sisteme itaat etmekle görevlendirdiğiniz polisler maalesef sendrom yaşıyorlar. Ölüm yaş ortalaması, Türkiye’de sivil ölüm yaş ortalamasından ortalama 17,5 yıl daha azdır. Daha az yaşıyorlar. Eğer gerçekten bu noktada kendilerine katkı sunmak istiyorsanız siz onları savunmayın, kendileri kendilerini savunsun. Bakın, sistemi teslim etmişsiniz, güvenmişsiniz, sistemi topluma karşı koruyun demişsiniz, kendilerini de savunsunlar. Getirin ya da hep birlikte getirelim, polislerin sendikalaşmasının önünü açalım, sendikalaşsın, örgütlensin veya kendi haklarını kendisi savunsun. Niye önünü açmıyorsunuz? Önünü açmazsınız çünkü kontrolünüz dışındaki bir polis teşkilatını istemiyorsunuz. E, kanunla yetkilerini, görevlerini belirlemişsiniz. Hatta en son, bu Hükûmet döneminde çıkarılan Polis Vazife ve Salahiyeti Kanunu’nda polise “Dur!” ihtarı çekmeksizin “Vur!” emrini, “Vur!” talimatını dahi vermişsiniz Kanun’la. Bu yetkiyi vermişsiniz ve sokak ortasında insanlar ölüyor. Peki, bu insanların ölümüne sebebiyet veren bu polislerin silahından çıkan kurşunla sokak ortasında ölen çocuk, genç sonradan o polisin rüyalarına girmiyor mu? Bir düşmanı öldürmüş olmuyor. “Mehmet Oytun’u öldüren polis psikolojik sorun yaşamıyor.” diye mi düşünüyorsunuz? Yaşıyordur. Bunlarla ilgilenmek durumundayız. Eğer gerçekten bu ülkede kolluk kuvvetlerinin, kolluk güçlerinin sıkıntılarını, sorunlarını dert ediyorsanız, bu ülkenin toplumsal sorunlarını, bu ülkede süregelen çatışmaları ve savaşı düşünmek durumundasınız.

Araştırın, kırk yıl önceki polisin ortalama ölüm yaşı eğer bugünkü polisin ortalama ölüm yaşından en az on yıl daha fazla değilse ben hiçbir şey söylemiyorum. Neden böyle? Çünkü o insanları drama ittiniz, bir sendroma ittiniz. Şimdi o sendromun sonuçlarını pansuman etme gayreti içerisindesiniz. Toplumsal sorunlarımıza çözüm bulmadan bunu yapma şansına sahip değiliz. Bu ülkede yaşamını yitiren polis de, asker de, gerilla da, kim olursa olsun bu ülkenin çocuklarıdır ve bizim Meclis olarak bu insanları karşı karşıya getirme hakkımız yok, bunun önüne geçme görevimiz vardır. Bunun önüne geçebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ADİL KURT (Devamla) – Bu Meclis gerçekten isterse, bir hafta içerisinde polise de, askere de, bu ülkede yaşayan farklı etnik kimliklere de en iyi hizmeti üretebilir. O da nedir? Toplumsal barışı tesis etmektir. Meclis, toplumsal barış görevini üstlenemeden bu görevi polise havale etse, askere havale etse, işte ortaya çıkan tablo bu olur. Biz kendi sorumluluklarımızı yerine getirmediğimiz için, bugün polisin bu tarz sıkıntılarını burada konuşmak durumunda kalıyoruz. Bu konuşmamda, esas itibarıyla, hayatımda hiçbir defa polis imdata şikâyette bulunmadım, buradan polis 155’e şikâyette bulunuyorum, Hükûmeti şikâyet ediyorum çünkü onların bu sorunlarına bu Hükûmet sebebiyet veriyor. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Köksal.

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Sayın Başkan, söylediğini düzeltmem lazım.

BAŞKAN – Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADİL KURT (Hakkâri)- Neyine itiraz edecek Sayın Başkan? Söyledi ama bu şeyi.

BAŞKAN – Düzeltmek istiyor, belki şey yapmıştır.

ADİL KURT (Hakkâri) - Düzeltmek istiyor… Özür dilerse o başka.

BAŞKAN - Buyurunuz.

 

V.- AÇIKLAMALAR

17.- Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın, Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un ifadelerine ilişkin açıklaması

 

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli parlamenterler; az önceki BDP’li Hatibin söylediği “adet” lafı aslında şahısla ilgili değil, kadroyla ilgilidir ve bütün resmî gazetelere baktığınızda kadro cetvelleri “adet” diye geçer, “şu kadar adet, şu kadar derece” diye geçer. Orada söylediğimiz “adet” sözü kadroyla ilgili sözdür, onu burada ifade etmek istiyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yanlıştır, adet olmaz, insana “adet” demek  yanlıştır.

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) – Yoksa, Türk polisini sevme noktasında baktığınız zaman, benimle kimse yarışamaz, bunu burada ifade etmek istiyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köksal.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İnsana “adet” denmez, yanlıştır.

ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Başkan, kayıtlara bu şekilde geçerse… Sayın Vekil, eğer gerçekten bu sözlerinden dolayı üzgünse, polis teşkilatından özür diler. Yoksa, Sayın Vekilin sarf ettiği cümle şudur: “Polis sayısı 180 bin adetten 250 bin adete çıkarılmıştır.” Cümleyi bu şekilde kurmuştur.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kadro sayısı…

ADİL KURT (Hakkâri) – Bunun da demin söyledikleriyle hiçbir alakası yok. Eğer gerçekten özür diliyorsa bu şekilde kayıtlayın, özür dilemiyorsa şimdi söylediği özrü, kabahatinden beter.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kurt, düzeltmede bulundu Sayın Vekilimiz.

 

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, 28/2/2012 tarihinde Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşlarının polislerin çalışma koşulları ve mesleki sorunların araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN – Aleyhinde, Malatya Milletvekili Mustafa Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin polis teşkilatımız hakkında vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle dün itibarıyla, komşu ilimiz Elâzığ’ın Maden ilçesinde şiddetli rüzgâr ve hortumdan meydana gelen olay neticesinde hayatını kaybeden 6 vatandaşımıza Cenabıallah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralı olan 6 kardeşimize de yine acil şifalar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, polis teşkilatımız elbette, bilindiği gibi, bugüne kadar, ülkemizin bütünlüğü için cansiparane bir şekilde hayatlarını ortaya koyarak mücadele etmiş oldukları bu ülke sathının her toprağında bizim can ve mal güvenliğimiz için, ülkemizin bölünmez bütünlüğü için, gecelerini gündüzlerine katarak, organize suç örgütleriyle olan mücadelelerinde terör örgütlerine ve karşılarına çıkan yasa dışı her türlü şiddete karşı, hukuk ve yasalar çerçevesinde görevlerini yapmaktalar. Özellikle onların varlığı bizim güvenliğimiz için. Elbette ki yataklarımızda rahat bir şekilde yatabiliyorsak onların varlığına borçluyuz.

Özellikle bugün kutlanmakta olan 167’nci yıllarını saygıyla kutlarken, hayatlarını kaybeden yüce şehitlerimize Cenabıallah’tan rahmet, gazilerimize saygı ve şükranlarımı sunarken, hâlâ görevlerini ifa etmekte olan bütün polislerimize, emniyet teşkilatlarımıza da sevgi, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.

Özellikle AK PARTİ iktidarları döneminde, bir bir karşımıza çıkan her kurumla alakalı ciddi sıkıntıları, bugüne kadar, devrim niteliğinde çalışmalarla, tabiri caizse dünün yanlışlarını reset’leyerek, her alanda olduğu gibi polis teşkilatımızın da karşılaşmış olduğu sorunların ikame edilmesi için onların lehine yapılan bütün çalışmalar, bu son on yıla geldiğimizde, gerek iletişim noktasında, vatandaşlarımızla polislerimizin barışık olması noktasında, sokağa çıktığımızda belki gençlerimizin, evlatlarımızın, çocuklarımızın polisi gördüklerinde sanki her an şiddete maruz kalacakmış gibi bir anlayışı enjekte etmeye, dikte etmeye çalışan bir anlayıştan artık bugün polisle barışık, polisle kucaklaşan bir anlayışın hâkim olduğuna şahit olmaktayız.

Elbette ki bunların sosyoekonomik ve psikolojik noktada çalışma şartlarının iyileştirilmesi noktasında düne göre bugün AK PARTİ iktidarları döneminde yapılanlar da yine takdire şayan çalışmalardır. Elbette ki her kurumda olduğu gibi bu kurumumuzda da yer yer sıkıntılar karşımıza çıkacaktır. Hayat var oldukça sorunlarla mücadele etmek, tabii ki her insanın olduğu gibi, bizim de asli görevimizdir ama biz hiçbir zaman için yalnız bir günde polislerimizi anlayan, diğer günlerde taşlayanlardan da olmadık. Sokağa çıktığımızda onlara karşı, yapılan kutlamalarda alınan tavırları yüce halkımız çok daha iyi bilmekte. Onun için bunlar bizim gerçekten göz bebeğimiz, her an için onların yanındayız, elimizden geldiğince de onlarla alakalı yapılacak olan çalışmaları, bugüne kadar yaptığımız gibi, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz.

Özellikle bugün orman çiftçimizin, orman köylümüzün yıllardır sabırla beklemiş olduğu 2/B yasasının bir an önce yürürlüğe girmesi için, bu yasal düzenlemenin bir an önce Genel Kurula inmesi noktasındaki sıkışıklıktan dolayı bu önergeye katılmıyoruz. Asli işimiz olan bu yasal düzenlemelerin bir an önce tekrar yerini bulması için gereken çalışmayı, gayreti göstereceğimizi ümit ediyorum.

Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şahin.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Şimdi de, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım, daha sonra oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurul gündemindeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/11) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin Genel Kurulun 17 Nisan 2012 Salı günkü gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına alınmasına ve ön görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına; darbelerle ilgili Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun 11 Nisan 2012 Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı günkü birleşimde birlikte yapılması ile 201 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 10.4.2012 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti gurupları arasında oy birliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                      Nurettin Canikli

                                                                            Giresun

                                                            AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 136, 208, 119, 155 ve 201 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu kısmın 4, 5, 6, 7 ve 8 inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

(11/11) esas numaralı gensoru önergesinin Genel Kurulun 17 Nisan 2012 Salı günkü gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması, Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin aynı günkü Birleşiminde yapılması,

Ak Parti Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşenur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 116 milletvekili tarafından 4 Nisan 2012 tarihinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır tarafından 10 Nisan 2012 tarihinde ve Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 22 milletvekili tarafından 4 Nisan 2012 tarihinde Başkanlığa verilen darbelerle ilgili Meclis Araştırması Önergelerinin, Genel Kurulun 11 Nisan 2012 günkü Birleşiminde okunarak bilgiye sunulması ve görüşmelerinin aynı birleşimde birlikte yapılması,

Genel Kurulun;

24 Nisan 2012 ile 8 ve 15 Mayıs 2012 Salı günkü birleşimlerinde 1 saat süre ile sözlü soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

18, 25 Nisan 2012 ile 2, 9 ve 16 Mayıs 2012 Çarşamba günkü birleşimlerinde ise sözlü soruların görüşülmemesi,

17 Nisan 2012 Salı günkü Birleşiminde ise (11/11) esas numaralı gensoru önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

24 Nisan 2012 ile 8 ve 15 Mayıs 2012 Salı günkü birleşimlerinde 15:00-20:00 saatleri arasında,

18, 19, 25, 26 Nisan 2012 ile 2, 3, 9, 10, 16 ve 17 Mayıs 2012 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 14:00-20:00 saatleri arasında,

çalışmalarını sürdürmesi,

201 sıra sayılı kanun tasarısının İçtüzüğün 91. maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;

önerilmiştir.

 

201 Sıra Sayılı

Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

(1/564)

 

 

 

 

 

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

 

1. Bölüm

1 ila 14 üncü maddeler

14

 

 

2. Bölüm

15 ila 28 inci maddeler

(Çerçeve 20 nci maddeyle ihdas edilen 14/A ve 14/B maddeler dâhil)

15

 

Toplam Madde Sayısı

29

BAŞKAN – Lehinde, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; grup önerimizin lehinde söz aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Eğer grup önerimiz Meclisimiz tarafından kabul edilirse öncelikle Mayıs ayının 18’ine kadarki çalışma saatleriyle ilgili bir düzenleme öneriyoruz. Normal çalışma saatleri daha önce yine salı günleri 15.00-20.00, çarşamba, perşembe günleri 14.00-20.00 olarak uygulanıyordu epey uzun zamandan beri. Bu süre ayın 18’inde doluyor, yeniden uzatıyoruz Mayıs’ın 17’sine kadar aynı şekilde. Kabul edildiği takdirde grup önerimiz, salı günleri 15.00-20.00, çarşamba ve perşembe günleri 14.00-20.00 olarak çalışmaların sürdürülmesi ve çalışma saatlerinin bu şekilde yürütülmesini öneriyoruz.

Diğer taraftan, bazı kanun tasarı ve tekliflerini gündemin ön sırasına çekiyoruz bu önerimizle, öneriyoruz daha doğrusu. 136 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin gündemin 4’üncü sırasına getirilmesini öneriyoruz.

Üç tane uluslararası anlaşmanın öne alınmasını öneriyoruz; 208 sıra sayılı, 119 sıra sayılı ve 155 sıra sayılı. 208 sıra sayılı Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı 5’inci sıraya, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı sıraya ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinin İşleyiş Esaslarına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci sıraya gelmesini öneriyoruz, 8’inci sıraya da 201 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın alınmasını öneriyoruz.

Eğer grup önerimiz kabul edilir ise seçimlerin temel hükümleriyle ilgili bu kanun tasarısının görüşmelerinin 2/B’yle ilgili kanun tasarısının görüşmelerinden sonra yapılmasını planlıyoruz. Önümüzdeki hafta eğer bu şekilde 2/B uzar ise ya da gecikir ise o durumda bir sonraki haftaya muhtemelen seçimlerin temel hükümleriyle ilgili kanun tasarısının görüşmelerinin başlaması mümkün gibi gözüküyor. Şu andaki genel olarak planlamamız bu şekilde.

Bu hafta itibarıyla, bugün sözlü sorular var bu görüşmelerden sonra, grup önerilerinin görüşmelerinden sonra ve bu sözlü sorulardan sonra Meclis çalışmalarını tamamlamış olacak.

Yarın, tüm siyasi parti gruplarımızın da birlikte, üzerinde iştirak ettiği, darbelerle ilgili araştırma önergelerinin görüşülmesi ve komisyon kurulmasına ilişkin çalışmamız olacak. Yarın bu çalışmayı yürüteceğiz, çarşamba günü, 20.00’ye kadar olacak. Zamanımız kalır ise bu, darbelerle ilgili görüşmelerden sonra “2/B” olarak bilinen kanun tasarısının görüşmelerine başlayabileceğiz.

Yine bu hafta perşembe günü de 136 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin yapılmasını planlıyoruz ve bitirilebilirse bitimine kadar. “Bitimine” koymuyoruz ama muhtemelen erken bitirmeyi planlıyoruz. Bitirdiğimiz takdirde çalışmaların tamamlanmasını öneriyoruz.

Evet, değerli arkadaşlar, grup önerimizle getirdiğimiz önerilerimiz bunlar. 1 Mayısta çalışmayı öngörmüyoruz çünkü 1 Mayıs biliyorsunuz, artık tatil, resmî tatil ilan edildi. Dolayısıyla, “1 Mart” teknik olarak düzeltildi. Belki elinizdeki önergelerde gözüküyor ama daha  sonra o teknik olarak düzeltmeyi yaptık. 1 Mayısta Meclisin çalışma yapmaması şeklindeki önerimiz de bu grup önerimizin içerisine dâhil edilmiştir.

Grup önerimizin kabulünü bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.

Aleyhinde, İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Tüzel.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP Grubunun önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.

Evet, öncelikle bugün, hayatını kaybetmiş olan değerli, halkın sanatçısı, yazar, senarist, gazeteci Meral Okay’ı buradan saygıyla anıyorum. Geçmişte, Türkiye İşçi Partisi üyesi olarak o günden aldığı bilgi ve birikimle bugünlere kadar geldi ve ülkesine, halkına, yurttaşlara duyarlı bir sanat çalışması sürdürdü.

Aynı şekilde, yine bugün Elâzığ’da bir hortum faciası sonucu 6 işçinin ölüm haberini aldık. İş cinayetlerini mutlaka ve mutlaka konuşmamız gerekiyor özellikle de gündemin ilk sıralarında ancak ona geçmeden önce burada bugün gündem dışı söz alan vekiller polis teşkilatının kuruluş yıl dönümüyle ilgili sözler aldı, ben de kısaca bu konuda görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Tabii, polislik mesleği ve emniyet teşkilatı, bugün fazlasıyla değerlendirmeye ve soruşturmaya muhtaç durumda. Genellikle, konuşan milletvekili arkadaşlarımız, büyük bir memnuniyetle, büyük bir sitayişle, hoşnutlukla, şehitlik kavramını da konuşarak polislik mesleğinin güçlüklerinden, zorluklarından ve halka hizmet aşklarından söz ediyorlar ama ben biraz daha farklı bir boyutuyla bugün polis teşkilatını değerlendirmek istiyorum. Bu kadar toplumsal mücadelenin, sorunların, taleplerin çok yüksek olduğu bir ülkede, bunların karşısına çıkacak bir polislik kurumunun, elbette, çok çalışması, çok fazla mesai yapması, sayılarının 180 binden 250 bine çıkması anlaşılır bir şeydir ama bu iyi bir şey midir derseniz, bu elbette iyi bir şey değildir, ülkemizdeki sorunların, sıkıntıların ne kadar yoğun olduğunu göstermektedir ve bunlarla baş edemeyen emniyet teşkilatı, kendi mesleki sorunlarının, fazla çalışmanın birikmişliğiyle, işte, intihardan cinayetlere birçok sosyal, psikolojik problemle ve aynı zamanda da tabii, geçim sorunlarıyla boğuşmakta, yüz yüze kalmaktadır.

Dolayısıyla bugün, polislik mesleği denildiğinde, açıkçası, işte, meydanları gaz bombasıyla yoğun bir şekilde kuşatan bir meslek aklımıza gelmektedir. Yoğun bir şekilde, biliyorsunuz, ülkemizde tutuklamalar had safhadadır. En son, Çukurova Üniversitesinde, yani öğrenciler değil, akademisyen hocaların, sadece orada bilimi ve oradaki özel üniversiteye peşkeş çekmeye karşı çıktıkları için, Çevik Kuvvet tarafından darp edildiği haberleri gelmiştir. Dolayısıyla, Sayın Vekilin söylediği “Canı, malı, namusu polise emanet halkımızın.” çok öyle olmadığı, her geçen gün karşımıza çıkmaktadır. Yani aklıma İzmir’deki Baran Tursun geliyor. Bu, sırf oğlunun trafik polislerince çok haksız bir şekilde vurularak öldürülmesi nedeniyle kurduğu vakıf ve bu doğrultuda yaptığı çalışmalar, sesini duyurma çabaları aklıma geliyor. Yani bizlerin, halkın vekilleri olarak Millet Meclisinin, bir de olayı bu yönüyle, belki de tersinden sorgulaması, görmesi ve “Bu sorunların kaynağında ne var?” diye gerçekten üzerinde durması gerekiyor.

Yani karakollarda işkence vakaları, karakollarda ölüm vakası Türkiye'nin gündeminden çıkmamıştır. Yani “İşkence meselesi sistematik olarak işlenmemektedir.” Ta eski cumhurbaşkanlarından bugüne kadar bu söz söylenmektedir ama ekranlarda, kameralarda, gizli kayıtlarda, saklanmak istenen görüntülerde istisnasız her yurttaşın bu kötü muamele ve işkenceyle karşı karşıya kalabildiği gerçeği vardır. O nedenle, polislik mesleğinden gelmiş –eski- vekillerimiz bunu kabul etmeseler de Meclisimizin bu konunun üzerine gitmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, evet, bir zaman ülkemiz çok yoğun trafik kazaları nedeniyle ölen yurttaşların istatistiklerinden söz eder ve bundan yakınırdı. Sonra buna çözüm diye, biliyorsunuz, duble yollar vesaireler geldi. Ama bugün onlardan çok daha vahim bir konu, iş cinayetleri konusu gün geçmiyor ki gündemden düşmesin, gün geçmiyor ki burada konuşulmasın, gün geçmiyor ki Çalışma Bakanına bu yönde bir soru yöneltilmesin. Dolayısıyla, bugün, işte, Elâzığ’da 6 işçinin ölümü, ondan önce yine, Tuzla’da bir patlama, 2 işçinin ölümü; yine, Erzurum’da baraj gölü, 5 tane TEDAŞ işçisi… Bu 5 tane TEDAŞ işçisi nedir? Taşeron işçidir aynı zamanda. Taşeron işçidir ve komik bir şekilde, insanın inanası gelmeyecek bir şekilde, hani o eğlence maksadıyla üzerine binilen deniz bisikletiyle bir onarım çalışması yapmak üzere gidiyorlar ve gölün, barajın buzlu sularında, bağrışa çağrışa, üç saat boyunca, orada, hiçbir yardım gelmeden, tedbir alınmaksızın hayatlarını kaybediyorlar. Yani, bugün iş cinayetleri, iş kazaları diye karşımıza çıkan şey… Ne kadar burada insan hayatının değeri var? Bunlar her gün acımasızca karşımıza çıkıyor.

İnsan hayatının değeri olmadığı ve buna en çok değer vermesi gereken yerel, mülki yöneticilerin yaklaşımları, en son Zonguldak Çaycuma’da Filyos Çayı üzerindeki köprü felaketinde yine karşımıza çıktı. Altmış bir yıllık, bakım görmeyen bir köprü çöküyor, 15 kişi minibüsle birlikte sulara kapılıyor ve şimdi onun diğer bir parçası daha düşüyor ve Vali, yerel yöneticiler diyor ki: “Biz bunun böyle olacağını zaten biliyorduk.” Bundan başka bir şey söylenmiyor. İş işten geçtikten sonra ağlanılıp yakınılıyor ve hiç de sıkılmadan da bunların olabileceği, yani ölümün göz göre göre geleceği buralardan ifade ediliyor.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar AKP Hükûmeti Meclise birçok yasa önerisi getirdi. Bugün, işte, bunlardan bir tanesi olan 2/B’nin, yani orman arazilerinin ve hazineye ait tarım arazilerinin ihtiyaç sahiplerine verilmesine dair bir yasa teklifinin bir an önce görüşülmesini ve buna bağlı birçok yasanın öncelikli ele alınmasını söylüyor. Biz, bugüne kadar, bu Hükûmetin, üç dönemdir hükûmet olan AK PARTİ’nin, şimdiye kadar, ülkenin yararına, ülkenin büyük çoğunluğunun yararına bir yasa getirdiğini ve bu yasanın bu şekilde burada görüşüldüğünü görmedik. Nihayetinde 2/B yasası da böyledir. Şimdiye kadar birçok yasada olduğu gibi, kentsel dönüşüm, afetle mücadele, yap-işlet-devret, KDV istisnası, Eğitim Yasası, adı Sendikalar Yasası olan ama sendikayla alakası olmayan, grevli, toplu sözleşmeli hakkı olmayan kamu emekçilerinin Sendikalar Yasası, birçok yasada olduğu gibi gelecek olan yasa da, işte Toplu İş İlişkileri Yasası’nda olduğu gibi aslında hiçbir yasanın bugün işçi, işsiz, kamu emekçisi, esnaf, köylü, öğrenci, üniversite hocası, yani toplumun büyük bir nüfusunu oluşturan halkın hizmetinde, ülkenin sorunlarını çözen bir özellik getirmediğini gördük. Şimdi bu yasa da aynı şekilde ama ülkenin daha ciddi problemleri var. Ülkede birikmiş, binlerce mahkûm, cezaevlerinde, canhıraş bir şekilde, alt alta üst üste bir hayat sürdürüyor. Buna karşı, çözüm isteyen, Kürt sorununun çözümünü isteyen, açlık grevine yatan mahkûmlar var. Bugün sevindirici bir haber aldık, KCK yargılamasında gazeteci Ragıp Zarakolu ve 15 kişi tahliye olmuş ama tahliye olması gereken binlerce insan var ve burada, Denetimli Serbestlik Yasası’yla, sadece cezaevlerini biraz rahatlatmak adına, adli mahkûmlara dönük bir düzenleme geliyor ama ülkenin beklediği topyekûn bir siyasi af aslında ve bizim bunları konuşmamız gerekirken “Rantın, yağmanın, kentsel dönüşüm planlarının ve buradan yeniden Bakanlığa, TOKİ’ye yeni kaynaklar yaratacak şekilde bir geri dönüşümü sağlayacak bir yasal düzenlemeyi öncelikle görüşelim.” deniyor.

“Sağlıkta dönüşüm” deniyor, prim ve katkı paylarıyla, prim ödemeleriyle vatandaşa yükleniliyor. “Eğitimde reform” deniyor, çocuk işçiliğinin önü açılıyor, özel okullara yeniden devlet desteği ve hazine yardımının önü açılıyor. Yani, dolayısıyla biz, iyi diye önümüze konulan, halkın yararına diye önümüze konulan hiçbir şeyin gerçekte böyle olmadığını görüyoruz.

Şimdi, sanayiciyi, sermaye gruplarını, büyük tekelleri sevindirmek adına teşvik düzenlemeleri getiriyor Bakanlar Kurulu. Bu da sözde yoksulluk ve işsizlikle mücadele, geri kalmış bölgeleri kalkındırma adına ama bakıyoruz ki KDV muafiyetleri, arsa tahsisleri, prim teşvikleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yani, baktığımızda Hükûmet, bakanlar ve Meclis çoğunluğu, harıl harıl, aslında, getirdiği her yasayla, bir kez daha ülkemizdeki gelir adaletsizliğini büyüten ve çok açık bir şekilde, ülkemizde yoksulluğu, işsizliği önlemek değil, buradaki yoksulu daha yoksul yapan, zengini de daha zenginleştirecek birtakım yasa düzenlemeleri getirmektedir ki biz, onun yerine, savaşa adım adım yaklaşan Hükûmetimizin bu şekilde bir idari tasarrufunun, siyasi tasarrufunun, emperyalist diplomasinin yerine, gerçekten, bu Mecliste “Bu ülkede ne yapılmak isteniyor? Bu Hükûmet ne yapmak istiyor?”, bir genel görüşmeyle bunların konuşulmasını istiyoruz. Gerçekten nedir bu emperyalist diplomasi de? Halkı yanıltma, nükleer santrallerle emperyalist ülkelere âdeta rüşvet verip onları bu politikayla kazanma, manipülasyon, yeni kayıplar, kaoslar, vuralım kıralım ve bunun karşısında bütün halklarla, bütün komşu ülkelerle papaz olmak, düşman olmak, onların gözünde itibar yitimine uğramak. Bu kabul edilemez. 

Dolayısıyla, bu şekilde getirilen bir öneriyi kabul etmiyoruz. Aleyhinde söz almış bulunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.

Lehinde Hatay Milletvekili Orhan Karasayar.

Buyurunuz Sayın Karasayar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle polis teşkilatımızın 167’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, şehit polislerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazi polislerimize hayırlı uzun ömürler diliyorum, çalışan polislerimize de görevinde başarılar diliyorum.

AK PARTİ grup önerimizde, gündemdeki kanun tasarılarının sıralanması, 136, 208, 119, 155 ve 201 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının gündemin 4, 5, 6, 7 ve 8’inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi; darbelerle ilgili Meclis araştırması önergelerinin 11 Nisan 2012 Çarşamba günkü birleşimde yapılması, İçişleri Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin hakkında verilen gensoru önergesinin 17 Nisan 2012 Salı günü görüşülmesi; çalışma saatlerinin ise, 17 Nisan 2012 Salı günü gensoru önergesinin görüşülmesinin tamamlanmasına kadar, 18 Nisandan itibaren 17 Mayıs 2012 tarihine kadar bir ay boyunca salı günleri 15.00-20.00, çarşamba ve  perşembe günleri ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalara devam edilmesi; temel kanun olarak ise, 201 sıra sayılı kanun tasarısının temel kanun olarak görüşülmesi önerilmiştir.

Önerimize desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın  Karasayar.

Aleyhinde İzmir Milletvekili Oktay Vural.

Buyurunuz Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, AKP Grubunun Meclis çalışmalarıyla ilgili getirdiği grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Tabiatıyla, bu grup önerisinin içerisinde lehinde olan birtakım hususlar da var. Dolayısıyla bu hususlarda Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun duruşunu açıklamak için söz aldım.

Aslında, bugün 10 Nisan Polis Günü. Ben de tüm emniyet teşkilatımızın bu gününü kutluyorum. Emniyet teşkilatımızın mensuplarının sıkıntılarının azaldığı, milletimizin de huzurlu günler gördüğü nice yeni bir dönemin başlangıcı olmasını diliyorum.

Şüphesiz, böylesine, 10 Nisan gibi bir günde gerçekten hem gündem dışı konuşmalar yapıldı ve de bu konuşmalar yapılırken, araştırma önergeleri verilirken Hükûmetin bu konuda sessiz kalmasını, yani İçişleri Bakanının Parlamentoya emniyet teşkilatının bu günü vesilesiyle bile, açıkçası, gelmemesini yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Maalesef, burada güvenlik güçleri arkadaşlarımız bizlere çiçek verdiler ama, bu çiçeği Sayın Bakana Türkiye Büyük Millet Meclisinde vermek isteyeceklerinden de emindim ama Bakanı ara ki bulasın. Böylesine günlerde milletin iradesinin tecelli ettiği Parlamentoya yürütmenin saygı göstermesi son derece önemlidir. Dolayısıyla, bu saygıyı talep etmek zannederim milletimizin ve milletimizi temsil eden milletvekillerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin hakkıdır diye düşünüyorum.

Bu öneride, aslında, biz Adalet ve Kalkınma Partisinin kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesiyle ilgili tercihlerine saygı duyuyoruz. Aynı zamanda darbelerin araştırılmasına yönelik verdiğimiz önerinin de görüşülmesi konusunda bizde, daha önce vaki birtakım görüşmelerimizde “Bunu bir Danışma Kurulu kararı hâline dönüştürelim.” iradesi vardı -dört parti olarak hep beraber, birlikte- ancak bir siyasi partimizin önergesiyle ilgili bir sorun münasebetiyle böyle bir irade oluşmadı. Ama bu Parlamentoda darbelere karşı ve darbe girişimlerine karşı, antidemokratik muamelelere karşı, her türlü vesayete karşı…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sivil darbelere karşı…

OKTAY VURAL (Devamla) -  …dik duruşunu ifade edebilecek, tehditleri, korkuları, sindirme yöntemleriyle millî egemenlik ve millî iradenin tesisine yönelik bütün girişimler karşısında “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” demek suretiyle kurulacak bir araştırma komisyonunun önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum, yarın da bu konuları değerlendireceğiz.

Tabiatıyla, bugün aslında bu AKP Grubunun önerisinde -maalesef, sürekli olarak bu konularda- İç Tüzük ihlali yapılmaktadır. Çünkü sözlü sorular bir denetim mekanizmasıdır. Buraya bakanlar gelmeli ve milletin sorularına cevap vermelidir. Burası aynı zamanda bakanların sorumlu olduğu bir yerdir. Dolayısıyla, sürekli olarak, her ay, her hafta “Sözlü soruların sorulmaması…” Ne mahzuru var? Bir saat, gelsin, bu milletin sorularına cevap versin. Arkadaşlarımız soruları soruyorlar. Bugün geldiğimiz bu noktada, değerli arkadaşlar, 1.227 tane soru önergesi bekliyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sözlü sorular var.

OKTAY VURAL (Devamla) - Bu yöntemle bakıldığı zaman, 30 tane soruyu cevaplandırdığını varsayarsak, değerli arkadaşlarım, bugünkünü kapatmak için kırk haftaya ihtiyaç var; kırk hafta, bir saatlik bir süre içerisinde… Çünkü sizin getirdiklerinizde salı günü var ama çarşamba günü yok, kaldırıyorsunuz. Ama 98’inci madde ne diyor biliyor musunuz Sayın Canikli? Diyor ki: “Sözlü soruların cevaplandırılması için; Anayasa, kanun ve İçtüzük gereği zorunluluklar hariç olmak üzere -ki burada bir zorunluluk yok- haftanın en az iki gününde…” “En az” diyor. Şimdi bu nasıl olacak Sayın Başkan? “En az” diyor, bire indiriyorsunuz. “

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Genel Kurul aksine karar vermedikçe.

OKTAY VURAL (Devamla) – “… birleşimin başında ve birer saatten az olmamak şartıyla…” Böyle bir kararımız da var zaten, Genel Kurul karar almış ama sürekli olarak İç Tüzük ihlalleriyle olmaz ki! E, müsaade edin de… Parlamentoda biz iktidar partisinin tasarı ve tekliflerinin görüşülmesiyle ilgili, sürelerle -14.00-20.00 yapılmasını olumlu buluyoruz- öne almasıyla ilgili birtakım girişimleri olumlu buluyoruz ama müsaade edin de bir saat… Milletvekillerimiz düşünüyor. Vatandaş arıyor, “Şu soruyu ne olursunuz sorun.” diyor; soruyor ama muhatap alan yok. Milleti muhatap almayanların seçimden seçime muhatap almasını doğrusu katılımcı bir demokrasinin önemli bir eksikliği olarak görüyoruz.

Şimdi geldiğimiz bu noktada gerçekten böyle bir öneri… “En az iki gününde.” diyor. En azı nasıl en az bire düşürüyorsunuz? Bir İç Tüzük değişikliği yapmadan böyle bir iradeyi ortaya koymak doğru değildir. Gönül ister…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sizin dönemde de öyleydi, siz de aynısını yaptınız.

OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim, şu dönem bu dönem, bununla giderseniz siz, milattan önceye kadar gidebilirsiniz, bir sürü sebep bulabilirsiniz ama mazeret uydurmak yerine, gerçekten sizin ileri demokrasi ve katılımcı demokrasi dediğiniz hususun doğru olup olmadığını, gelin, burada ispatlayın.

Niye korkuyorsunuz milletvekillerimizin sorduğu sorulardan? Cevaplandırsınlar, gelsinler.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – En çok biz cevap verdik.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bu soruları cevaplandırmaktan kaçmaması lazım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kaçmıyoruz.

OKTAY VURAL (Devamla) – Esnafın sorununu, çiftçinin sorununu, atanamayan öğretmenlerin sorunlarını buraya, dile getiren milletimiz bu sorulara cevap verilmesini istiyor. Size de bir fırsat sunuyor. Aslında Hükûmet bunu bir fırsat olarak değerlendirmeli ve cesaretle bu soruları cevaplandırmalıdır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bakanımız bekliyor şimdi.

OKTAY VURAL (Devamla) – 30 tane soruyu cevaplandıracaksınız, 1.227… Her hafta zaten onlarca soru geliyor. Bu gidişle Halley kuyruklu yıldızının dünyaya en yakın geçtiği bir süre içerisinde ancak milletvekilimizin sorusuna cevap vereceksiniz. Ondan sonra da zaten önemi de geçiyor. Soruların önemli bir kısmı günlüktür ve bunların, bu gündemle ilgili soruların da o günde cevaplandırılması gerekir.

Buradan bir başka konuyu bu vesileyle dile getirmek istiyorum açıkçası. Açık bir çağrım var iktidar partisine: Bakın, Türkiye'nin Suriye politikasını, yabancı merkezlerde değil, Parlamentoda gelin tartışalım; ne oluyor ne bitiyor, bunları değerlendirelim. Elinizi vicdanınıza koyun, bu konuda, gazete haberleriyle dış politika konusunda milletimizin ve milletvekillerimizin bilgilendirildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir ve aynı zamanda bağımsızlık ilkemize de aykırıdır. Başka merkezlerde oluşturulmuş planların, projelerin güdümünde, yapılan görüşmelerin güdümünde hazırlanmış günübirlik açıklamalarla, karşılıklı telefonlaşmalarla yapılan bir dış politikanın millîliği tartışılır. O bakımdan, Suriye konusunu, gelin, burada bir genel görüşmeyle değerlendirelim. Bu milletin hakkıdır, ne oluyor ne bitiyor...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hepsi Ankara’da planlanıyor.

OKTAY VURAL (Devamla) - Bakın, size bir örnek vereyim… Öyle şey olmaz; bu milletin milletvekilleri sadece parmak kaldıran milletvekili değildir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Öyle değiliz zaten.

OKTAY VURAL (Devamla) - Uygulanan dış politikanın bu milletin menfaatine olup olmadığına ilişkin sorgulamayı ben yaparım, sizler de vicdanlarınızla karar verirsiniz ama müsaade edin de Suriye’deki gelişmeleri Washington merkezli, Clinton merkezli, Obama merkezli politikalarla buraya getirip empoze ettirmenize izin veremeyiz.

Bakın, çok tehlikeli sularda gezilmektedir. 1957 yılında, değerli arkadaşlarım -çok gizli bir plan- İngiltere’nin Başbakanı Macmillan’la ABD Başkanı Eisenhower arasında özellikle Suriye’nin işgaliyle ilgili bir plan onaylanır. Bu plana göre “Suriye’de birtakım çatışmalar körüklenecektir. Bu çatışmaların sonucunda -aynen size gösteriyorum bakın- sınır ihlalleri olacaktır. Sınır ihlallerinden sonra da buranın işgal edilmesi için adım atılacaktır.” diye ifadelerde bulunuyor ve bunu hazırlayan, bu raporu gören ve o gün bu planları uygulamak için plan hazırlayanların bugün yine aynı planları hazırlayıp Türkiye’ye uygulatmadığını nereden bileceğiz? Elimizi vicdanımıza koyalım arkadaşlar. İşte ben size Guardian’da 2003 yılında yayınlanmış, 1957 yılındaki raporun… Kimlere nasıl suikast yapılacağı, oradaki çatışmaların nasıl körükleneceği, Özgür Suriye Komitesinin nasıl destekleneceği konuları 1957 yılından itibaren oralarda planlanmış. O zaman, gelin, diyoruz ki…

Değerli arkadaşlarım, ben millî plan istiyorum, millî merkezlerde hazırlanmış görüşler istiyorum. CIA ile SIS’in hazırladığı planlar çerçevesinde Türkiye'nin dış politikasının oluşturulmasına karşı durmamız lazım, vebal almamamız lazım. Bu bakımdan, Hükûmetin yanlış adımlar atmasını engellemek için bunu yapmamız lazım. Çünkü kapalı kapılar ardında verilen sözlerin maliyeti yüksek olmaktadır.

1 Mart tezkeresi öncesinde gidip ABD Başkanına “…”(X), “Kolay, biz hemen göndeririz.” diye söz verildikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde o tezkerenin reddedilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

OKTAY VURAL (Devamla) – …ve ondan sonra gelişen süreçleri, Irak’ın kuzeyindeki oluşumların Türkiye’ye nasıl bir zarar verdiği konusunu lütfen çok ciddi değerlendirmemiz lazım.

O bakımdan, açık çağrım, Nurettin Bey, gelin, hep beraber, birlikte Suriye konusundaki gelişmeleri, nereye gittiğini… Gelsinler, Clinton’a hesap vereceğine Ahmet Davutoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelsin, bu millete anlatsın ne olup ne bitiyor, neleri görüştünüz. Kapalı kapılar ardında olmasın.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu ülkenin Dışişleri Bakanı kimseye hesap vermez.

OKTAY VURAL (Devamla) – O bakımdan, millî bir politikayı bu millî merkezde değerlendirmeden, açıkçası, dış politikanın oluşturulmasını doğru bulmuyoruz. Bu bakımdan, bu konuda bir genel görüşme talebimizin kabul edilmesini… Bu konuda hazırladığımız bir genel görüşmeyi, bu Meclis çalışması bittikten sonra hemen gündeme getireceğiz. Gelin, hep beraber, birlikte Suriye konusunu Parlamentoda tartışalım ve Sayın Dışişleri Bakanının da gidip Clinton’la paylaşıp da bizden esirgediği hususların neler olduğunu bu milletimiz öğrenmek istiyor.

Bu bakımdan, bu AKP grup önerisi doğrultusundaki görüşlerimi paylaşmış oldum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Vural’ın biraz önce Dışişleri Bakanımızın başka yerlere, başka ülkelere hesap verdiği şeklinde bir ifadesi oldu. Bunu çıkarması gerekir ve özür dilemesi gerekir Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Eksiği var, fazlası yok.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çünkü Hükûmetimizin hiçbir bakanı, Dışişleri Bakanı dâhil hiçbir bakanı, hiçbir yerde hiç kimseye hesap vermez; tek hesap verdiği yer Türk milletidir, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Canikli, eksik söyledi, daha fazlası var!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eğer birileri geçmişte hep bu şekilde çalışmışlarsa…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yok, yok, siz bu işi şiar edindiniz!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – …bu şekilde hareket etmişlerse, hep bir yerlere bakarak karar vermişlerse onların kendi takdirleridir…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Siz bu işi şiar edindiniz, neredeyse mührü de Obama’ya teslim edeceksiniz!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – …kendi kararlarıdır. Bizim tek hesap verdiğimiz yer Türk milletidir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir Sayın Canikli.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, benim kanıma dokunuyor, ben inanıyorum ki buradaki milletvekillerinin de kanına dokunuyordur çünkü burada görüşülmemiş, tartışılmamış, bilgi verilmemiş hususları gazetelerden okuyoruz. Eğer bir ABD Başkanı benim Dışişleri Bakanıma şu işareti yapıyorsa, bu konuda elbette hep beraber, birlikte o kişiye karşı tavrımızı oluşturmamız lazım.

BAŞKAN – Sayın Vural, teşekkür ediyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, hep şunu söylüyoruz: Gazete haberleri haber edilmesin Mecliste, böyle doğru yol bulunmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN – O zaman, anlaşırsınız, bir sonuca varırsınız gruplar olarak.

OKTAY VURAL (İzmir) – Getiriyoruz önergeyi, desteğinizi bekliyoruz.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/111) esas numaralı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/40)

 

12.12.2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

06.10.2011 tarih ve 2/111 esas numarası ile Başkanlığınıza gelen ve tarafımdan verilen “657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37. maddesine göre işlem yapılması için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                   Ali Özgündüz

                                                                                                                                       İstanbul

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz.

Buyurunuz Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Getirdiğimiz öneriye geçmeden önce, yine, bugün Türk polis teşkilatının kuruluşunun 167’nci yılı sebebiyle polislerimizi tebrik ediyorum, görevi başında şehit olan polislerimizi rahmetle anıyorum

Bu vesileyle, bu Parlamentonun bir üyesi olan ancak görev yapması engellenen Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Haberal da annesini kaybetti, merhumeye Allah’tan rahmet, Sayın Haberal’a başsağlığı diliyorum.

Yine bugün, laiklik ilkesinin Anayasa’mıza girmesinin 75’inci yılı. Bu günde, laikliği cumhuriyetin temel niteliklerinden biri olarak kabul eden, bu düzenlemeyi yapan kişileri de rahmetle anıyorum ve kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, işkence insan onurunu zedeleyen bir davranıştır. Bugün Batı hukukunda, insan onuru mu insan yaşamımı önemlidir, bu tartışılıyor yer yer. Bana göre, insan onuru insan yaşamından daha önemlidir. İnsanın onuru zedelendikten sonra, kırıldıktan sonra, tabiri caizse, yaşayan bir ölü olmaktadır. Bu nedenle, işkenceye karşı uluslararası birçok sözleşmeyi ülkemiz onaylamıştır. Yine uluslararası temel insan hakları sözleşmelerinde işkence kesin olarak yasaklanan bir eylemdir. Anayasa’mıza göre de, işkence 17’nci maddesinde yasaklanmıştır. Yine bu doğrultuda, Türk Ceza Kanunu’nun 94, 95 ve 96’ncı maddelerinde işkence, gayriinsani, haysiyet kırıcı muameleler yasaklanmıştır.

Getirdiğimiz bu teklifle, 2002 yılında Devlet Memurları Kanunu’nun 13’üncü maddesinde yapılan bir değişikliği genişletmeyi, işkencenin önlenmesi, gayriinsani, haysiyet kırıcı muamelenin önlenmesi, ülkemizin uluslararası hukuk alanında işkence gibi insan onurunu zedeleyen bir suçtan mahkûm olmasını önlemek için genişletici bir düzenleme getirmekteyiz.

2002’de yapılan bir değişiklikle, Devlet Memurları Kanunu’nun 13’üncü maddesine göre, işkence, zalimane, gayriinsani veya haysiyet kırıcı suçlar nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ülke aleyhine verilen kararlar sonucu devletin ödediği tazminat ilgili, bu suçu işleyen kamu görevlisine rücu edilebilir. Takdire bırakmış.

Biz, bunun “Rücu edilebilir.” hükmünün takdire, Hükûmetin takdirine, devletin takdirine bırakılan bu hükmün zorunlu hâle getirilmesini teklif ediyoruz.

Aynı zamanda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeyen olaylardan dolayı, işkence, gayriinsani, zalimane, haysiyet kırıcı muameleden dolayı iç hukukta yargılanıp, mahkûm edilen kişilerle ilgili de herhangi bir düzenleme yoktur şu andaki mevzuatımızda. Dolayısıyla o konuda da bir düzenleme yapılmasını istiyoruz. Çünkü işkence, gayriinsani muamele yapan kişiler, kamu görevlileri, aslında ülkesine hizmet ettiğini düşünüyorlar ama hizmet etmiyorlar. Mensubu oldukları teşkilatı da, kuruluşu da zan altında bırakıyor birkaç tabir yerindeyse kendini bilmez kamu görevlisi. Dolayısıyla kendi teşkilatlarına da kötülükte bulunuyorlar. Bugün aslında, polis teşkilatının kuruluş yıl dönümü sebebiyle bu konunun görüşülmesi de tesadüfen ilginç bana göre.

Biz polislerimizin, halkın can ve mal güvenliğini sağlayan polislerimizin, yine iç güvenlik teşkilatı mensupları olan jandarmanın, jandarma mensuplarının bu şekilde anılmasından da rahatsızız. Bu nedenle biz diyoruz ki, ülkemizi uluslararası mahkemeler nezdinde sıkıntıya sokan, ülkemizin işkenceci bir devlet olarak, tabiri caizse sabıkalı olmasına neden olan kamu görevlisi kimse, devletin ödediği tazminat bu kişiden rücuen alınsın, zorunlu hâle getirilsin. Çünkü düşünün ki, ben ya da bir akrabam işkenceye maruz kalmış. “Benim verdiğim vergiden bana işkence yapan kişinin tazminatını niçin ödeyelim?” diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü toparlayınız.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.

Bir milletvekili olarak Bolu Milletvekili Tanju Özcan.

Buyurunuz Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de sözlerime başlarken hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Sayın Ali Özgündüz Arkadaşımız, kanun teklifini kısaca anlattı. Aslında bir cümleyle özetlemek gerekirse, bana göre insanlığın en utanç verici suçlarından bir tanesi olan işkenceyi yapanların cezalandırılmasına dönük bir talep. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından defalarca bu konuda mahkûm edildik, ancak işkenceyi yapanın neredeyse yanına kâr kaldı. Arkadaşımızın önerisi de son derece makul bir öneri, haklı bir öneri ve işkence yapanların ayrıca cezalandırılmasına dönük, en azından devleti uğrattıkları zararın ceplerinden çıkarılmasına dönük bir talep; ben buna aynen katılıyorum. Ancak -kendisiyle de biraz önce konuştuk- ben bu talebin yeterli olmadığı kanaatindeyim. İşkence suçu kasıtla işlenen bir suç, özel kasıt gerektiren bir suç. Bu şekilde, devleti zarara uğratanlar elbette cezalandırılsın, ancak kamu görevlisi şayet Türkiye Cumhuriyeti devletini ağır ihmal veya kusuruyla böyle bir tazminata mahkûm ettirmişse bu tazminatın da rücu yoluyla kendisinden alınması gerekir diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir raporu yayınlandı, basında da çıktı bu. 1959’la 2011 dönemini kapsayan rapora göre en fazla mahkûmiyet alan ülke bazında Türkiye 1’inci sırayı koruyor, Rusya’yı az farkla da olsa geride bırakmış. “Türkiye hangi konularda mahkûmiyet almış?” diye baktığınızda -özet olarak- adil yargılanma hakkını ihlal ettiği için, uzun tutukluluk sürelerini ihlal ettiği için, ifade özgürlüğünü ihlal ettiği için ve benzeri konular.

Arkadaşlar, bunların hepsi aslında yasal düzenlemelerle ve bu işi birazcık ciddiye alıp yapmakla giderilebilecek konular. O anlamda diyoruz ki: Kamu görevlilerinin daha ciddi olarak bu işe el atması ve Hükûmetin bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri hızlı bir şekilde yapması hâlinde, mahkûmiyetle ilgili birçok gerekçenin ortadan kalkacağı net bir biçimde aslında görülüyor.

“İfade özgürlüğü” dedik, “adil yargılanma” dedik, “uzun tutukluluk süreleri” dedik; tabii, bu konuya girmişken bugün annesini kaybeden Sayın Mehmet Haberal’dan da bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Sayın Haberal’a öncelikle başsağlığı diliyorum. Sayın Başbakanımızın deyimiyle “ayakları öpülesi” annelerden bir tanesini kaybeden ve bu acıyı yaşayan insanlardan biri de Sayın Haberal. Sayın Haberal’a bugün izin verildi annesinin cenazesi için. Biz katılamadık görevimiz olduğu için ama canlı yayında izledik. Sayın Haberal geldi, dinî vecibesini yerine getirdi, annesine karşı görevini yerine getirdi ama tüm Türkiye'nin gördüğü gibi kaçmaya veya delilleri karartmaya çalışmadı, böyle bir çaba içerisinde olmadı. Annesinin cenazesine en azından katılmış olmaktan dolayı, bir nebze de olsa üzüntüsünün azaldığını görmüş olduk. Bu adamcağız altı aydır söylüyor: “Annem ölüm döşeğinde. Ne olur annemle helalleşmeme izin verin, hayattayken annemin elini son bir kez öpmeme izin verin.” diyor, bu izin verilmiyor. Bugün cenazede bu izin verildi, ancak geçmişte bu iznin verilmemesinin sorumluluğu bu ülkeyi yöneten AKP Hükûmetindedir diye düşünüyorum ve bugün biliyorum ki şu yaşananlardan sonra birçoğunuzun vicdanının sızladığını görüyorum. İnşallah, şu yaşananlar, bundan sonraki süreçte de en azından uzun tutukluluk süreleri konusunda yasal bir düzenleme yapılması konusunda sizlere ders olmuştur diye düşünüyorum. Tabii, Sayın Haberal gibi yıllardır cezaevinde tutulan, uzun süredir sonuçlanmayan davalar sebebiyle dört yılı aşkın süredir tutuklu olan insanlar var. Bu insanların da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptığı müracaatlar var. Emin olunuz ki -bir hukukçu olarak söylüyorum, ortada emsal kararlar var- bu insanların başvuruları da Türkiye'nin mahkûmiyetiyle sonuçlanacak. Bunu bugünden söylüyorum ve burada bu yargılamayı yapan ve kasıtlı olarak bu yargılamanın uzamasına sebebiyet veren…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Tamamlayacağım efendim.

…özel yetkili mahkemelerin hâkimlerinin de tazminatta sorumlu olacağını bugünden ilan ediyorum. İşte o yüzden de Sayın Ali Özgündüz’ün teklifine ağır kusuru ve ihmali olan kamu görevlilerinin de rücu sorumluluğuyla karşı karşıya bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Yasanın bu şekilde genişletilmesini ben de talep ediyorum.

Son bir cümle olarak şunu söylüyorum konuyla ilgisi yok ama: Sayın Oktay Vural burada konuşurken konuşmasının tamamına katılıyorum. Arkadaşlar, birazdan cep telefonumuza bir mesaj gelse, deseler ki: “Suriye’yle aramızda sıcak bir çatışma başladı.” Bu çatışmanın neden başladığını bile Türkiye Cumhuriyeti milletvekilleri olarak biz bilmiyoruz. Burada nasıl bir ulusal çıkarımız var, bunu dahi bilmiyoruz. Gerçekten burada sadece taşeronluk yapıyoruz ve ben buna bir milletvekili olarak alet olmaktan dolayı utanç duyuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

Sunuşlar bölümünde belirttiğim, Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz’ın birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini okutuyorum:

 

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta satışı yapılan Tekel binasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/22) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                               Dr. Reşat Doğru

                                                                                    Tokat

Soru: Tokat Merkezdeki Tekel binası Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bir yapıdır. Bu yapı özel idarece şahıslara satılmış ve bina da yıkılmıştır. Bu bina kimlere, ne fiyatla satılmış, bina üzerinde tarihi eser şeklinde bir yıkılamaz tespitli bir yaptırımı var mıdır?

 

2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kosova’da yayın yapan Mehmetçik FM’in yayınının durdurulmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/25) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. 13/07/2011

                                                                               Lütfü Türkkan

                                                                               Kocaeli

1. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, 2001 de Kosova'da Barış Gücü bünyesi altında görev yapan Kosova Türk Taburu Görev Kuvvet Komutanlığı tarafından kurulan, Kosova'da moral ve motivasyonu yükseltme, Kosova halkını bilgilendirme ve bilinçlendirme çerçevesi altında 24 saat Türkçe yayın yapan ve bu bağlamda Türkçenin Balkanlar'dan silinmemesi yolunda çok önemli bir hizmet veren Radyo Kanalı Mehmetçik FM için almış olduğu kapatma kararının amacı ve nedeni/nedenleri nedir? Mehmetçik FM'in yayınlarına devam etmesi için girişimlerde bulundunuz mu ya da bulunmayı düşünüyor musunuz?

 

3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 2002-2011 yıllarında ilk defa veya yeniden açılan kilise ve havralara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/206) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 10.10.2011

 

                                                                               İhsan Özkes

                                                                               İstanbul

01 Ocak 2002'den 01 Ekim 2011'e kadar Türkiye'de ilk defa veya yeniden açılan kilise ve havraların adları, açılış tarihleri ve adresleri nelerdir?

 

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli Devlet memurlarının mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/209) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

                                                                                                            07.10.2011

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                               Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                      Kütahya

2011 Milletvekilliği Genel Seçimleri öncesinde Hükümetinizce çıkartılan, 4 Haziran 2011 tarihli ve 27954 (Mükerrer) Sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) hükümlerinden yararlandırılmayan sözleşmeli devlet memurlarının mağduriyetleriyle ilgili olarak;

1. Anılan KHK ile toplam kaç 4/B'li personelin daimi kadrolara atamaları yapılmıştır?

2. Bu haktan yararlanan personelin çalıştıkları Bakanlıklara göre dağılımları nasıldır?

3. Anılan dönemde sözleşmeli olarak çalıştıkları halde daimi kadroya atamaları yapılmayan kamu çalışanlarının sayısı ne kadardır?

4. Halen kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan 4/B'li personelin, seçim öncesinde yapıldığı gibi daimi kadroya atanmalarına yönelik bir çalışmanız var mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır?

 

5.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, baz istasyonlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/243) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 11.10.2011

                                                                               İhsan Özkes

                                                                               İstanbul

1- Ülke sınırları içinde baz istasyonu kurulan camilerin illere göre sayısı nedir?

2- 2010 yılında baz istasyonlarından alınan kira bedeli toplam miktarı nedir? Alınan bu kiranın kurumlara göre dağılım payları nedir?

 

6.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, kıdem tazminatı ve işsizlik fonuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/244) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.

                                                                               Av. Gürkut Acar

                                                                               Antalya

Çalışanların kıdem tazminatının kaldırılacağına ilişkin tartışmalar uzun süredir devam emektedir.

Bu kapsamda;

1- İşsizlik Fonu'nda bugüne kadar ne kadar kaynak birikmiş, uygulama döneminde kaç kişiye ne kadar ödeme yapılmıştır?

2- İşsizlik Fonu gelirlerinden ne kadarı, hangi gerekçe ile başka alanlara aktarılmıştır? Fonu'nun, çalışanlar yerine başka alanlara kaynak aktaran bir yapıya dönüşmesine neden seyirci kalınmaktadır?

3- Öngörülen Kıdem Tazminatı Fonu'nun da, İşsizlik Fonu'nda olduğu gibi çalışanlardan çok başka alanlara kaynak yaratan bir fon olmayacağının garantisi nedir?

4- İktidarınız döneminde birçok hak kaybı yaşayan çalışanların, kıdem tazminatını da kaybetmeme talepleri dikkate alınacak mıdır?

7.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, bilgisayarlarda F klavye kullanımının yaygınlaştırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/245) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.

                                                                                                                                 Av. Gürkut Acar

                                                                                                                                       Antalya

F klavyenin, Türkçe'nin özelliklerine daha uygun olduğu, 10 parmak yazmada da önemli bir hız kazandırdığı bilinmektedir.

Bu kapsamda;

1 - Daktilolar için zorunlu standart olan F klavyenin, gelişen teknoloji doğrultusunda bilgisayarlar için de zorunlu tutulması, daha doğru olmayacak mıdır?

2 - Türkiye'de üretilecek ya da ithal edilecek klavyelerin, F klavye olması için mevzuatta bir düzenleme yapacak mısınız?

3 - F klavyenin zorunlu standart olması için bir girişimde bulunacak mısınız? Zorunlu standart yapılmayacaksa, kamu kurumları ve eğitim kurumlarında F klavyenin kullanılması için çaba gösterecek misiniz?

 

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir bakanla ilgili intihal iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/271) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 13.10.2011

                                                                                                                                    Kamer Genç

                                                                                                                                        Tunceli

Bakan Ömer Dinçer hakkında 2005 yılında YÖK tarafından verilen bir kararda; ilgilinin bilimsel tezinde intihal yaptığından öğretim üyeliğinden çıkarma cezası verilmiş ve bu karara ilgili kişinin idari yargıya açtığı dava ret edilmiş ve karar kesinleşmiştir.

YÖK'te malum ideolojik ve siyasal yapılanma yapıldıktan 5 yıl sonra evvelce verilen bu karar kaldırılarak Ömer Dinçer'in aklandığı basında yer almaktadır.

1 - Bu olay doğru mudur ?

2 - Doğruysa mevcut kesinleşen mahkeme kararı ortada iken YÖK bu kararı hangi yetkiye dayanarak almıştır ?

3 - Kesinleşen mahkeme kararını ortadan kaldırarak Anayasayı ihlal suçunu işleyen bu kişiler hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

4 - Mevcut hukuk sistemimize göre yok olan YÖK kararını ortadan kaldırmayı düşünüyor musunuz?

 

9.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Üsküdar Kuleli mahallesinde yıkım yapılan evlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/272) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

                                Türkiye Büyük Millet Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 13.10.2011

                                                                                                                                    İhsan Özkes

                                                                                                                                       İstanbul

Üsküdar ilçesi Kuleli Mahallesinde 12 Haziran 2011 seçimlerinden bugüne kadar kaç ev yıkılmıştır?

Yıkılma gerekçeleri nedir?

Yıkılma işlemi devam edecek midir?

Devam edecekse daha kaç ev yıkılma kapsamındadır?

 

10.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, bazı illerin büyükşehir olmasıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/276) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda gereğini arz ederim.

 

                                                                                                                              Av. Namık Havutça

                                                                                                                                      Balıkesir

Kahramanmaraş mitinginizde 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra 11 ilin büyükşehir olması için kanun tasarısı hazırladığınızı kamuoyuna açıkladınız. Şanlıurfa, Hatay, Manisa, Balıkesir, Kahramanmaraş, Van, Aydın, Denizli, Muğla, Tekirdağ, Trabzon bu illerimizdir.

Buna göre;

1- Büyükşehir sözü verdiğiniz iller partinizin siyasi beklentileri nelerdir?

2-     İl olmayı bekleyen ilçeler ile ilgili bir çalışma talimatınız var mı?

3- İl olmanın ekonomik ve sosyal avantaj ve dezavantajları söz verilen halka yeteri kadar anlatılmış mıdır?

4- Bu illerde kaç konut ve arsa sahibi emlak vergisi kanunlarına göre vergi artışından etkilenecek?

5- Kazancı basit usulde tespit edilen kaç mükellef gerçek usulde vergi verecektir?

 

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, öğretmenlerin askerlik görevini bulundukları yerde ifa etmelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/300) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

 

                                                                                                                                    Reşat Doğru

                                                                                                                                         Tokat

Soru:

Ülkemizdeki öğretmen açığı göz önünde bulundurularak eğitimin temel unsurlarından biri olan öğretmenlerimizin bulundukları yerde askerlik görevlerini ifa etmeleri konusunda bir çalışmanız var mıdır?

 

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, iki yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının askerlik sürelerinin kısaltılması çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/313) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Aşağıda belirtilen sorularımın, Milli Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                               Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                                       Kütahya

Bilindiği gibi ülkemizde üniversitelerimizin iki yıllık Meslek Yüksek Okullarına (MYO) ait çeşitli programlardan mezun olmuş binlerce gencimiz, lise mezunu gençlerimizle aynı statüde zorunlu askerlik hizmetlerini yapmaktadırlar. Yıllardır devam eden bu haksızlığın çözümüne yönelik çalışmalarla ilgili olarak;

1. İki yıllık ön lisans mezunu gençlerimizin askerlik sürelerinin lise mezunlarına göre daha kısa bir süreye indirilmesi konusunda Bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var mıdır?

2.Varsa çalışmanın içeriği ve uygulama takvimi nasıldır?

3. Yoksa Bakanlığınızın bu konudaki görüşü nasıldır? Böyle bir çalışma başlatılabilir mi?

 

13.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, cuma namazına giden Devlet erkânına yönelik bir uygulamaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 07.10.2011

 

                                                                                                                                    İhsan Özkes

                                                                                                                                       İstanbul

30 Eylül 2011'de Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç'ın Bursa'da Cuma günü Cuma namazı için camiye girmesinden sonra, cami dışında korumaların Sayın Arınç ve Sayın Vali'nin ayakkabıları başında nöbet tutması görüntüleri basına aksetmiştir.

Buna benzer uygulamaları zaman zaman görmekteyiz.

Bu uygulamalar hakkında ne düşünülüyor? Benzer görüntüler devam edecek midir?

 

14.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, emeklilerin intibak düzenlemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.

                                                                                                                                    Gürkut Acar

                                                                                                                                       Antalya

1- Emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceği açıklanan intibak düzenlemesi ne zaman TBMM'ye gelecektir?

2-       Bu düzenlemenin maliyetinin ne kadar olacağı hesaplanmıştır?

3- İntibakın yapılmaması halinde emeklilerimizin zararı nasıl giderilecektir? Bu konuda bir hazırlık var mıdır?

4- İntibak düzenlemesiyle ilgili sürece, Türkiye'de örgütlü olan emekli derneklerini de katacak mısınız? Ortak akılla sorun çözme yoluna gidecek misiniz?

15.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Halkevlerinin kamuya yararlı dernek statüsünün kaldırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/384) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96. maddesine uygun olarak Başbakanlığa iletilmesi ve Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğinin yapılmasını arz ederim. 24.10.2011

                                                                               Kazım Kurt

                                                                               Eskişehir

Türk aydınlanma hareketinin en temel taşlarından biri olan halkevleri 1932 yılında kurulmuş ve her türlü engellemelere karşın faaliyetlerini sürdürmektedir. 79 yıllık bu mücadelesi boyunca halkın desteğini ve takdirini kazanmış çalışmalar yapmıştır. Bu süre içinde kamuya yararlı olduğu hem halk tarafından hem de zamanın hükümetleri tarafından kabul edilmiştir. Oysa bugün Halkevlerinin "kamuya yararlı dernekler statüsünün" kaldırıldığı konusunda bir karar almış bulunmaktasınız. Bu nedenle yanıtlanmasını istiyorum:

1) 2002 yılında iktidar olduğunuz günden bu yana hangi derneklere kamu yararı statüsü verdiniz? Neden verdiniz?

2) Yine 2002 yılından beri hangi derneklerin kamu yararı statüsünü kaldırdınız? Neden kaldırdınız?

3) Suç örgütü olduğu, sahtecilik ve dolandırıcılık dahil pek çok suç işlediği Alman Mahkemelerinin kararları ile sabit olan, ülkemizde de soruşturulan Deniz Feneri Derneğinin kamu yararı statüsünün kaldırılması konusunda bir girişiminiz bulunmakta mıdır?

16.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 17 Ağustos 1999’daki depremden sonra yapılan ve Van-Erciş’teki depremde yıkılan binalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/405) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 24.10.2011

                                                                               İhsan Özkes

                                                                               İstanbul

23 Ekim 2011'de vuku bulan Van-Erciş depreminde ölümlü-ölümsüz hasar gören binalardan 17 Ağustos 1999 tarihinden sonra yapılanların toplam sayısı nedir?

Adresleri nelerdir?

17.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 17 Ağustos 1999’daki depremden sonra yapılan ve Van-Erciş’teki depremde yıkılan kamu binalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/406) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 24.10.2011

                                                                               İhsan Özkes

                                                                               İstanbul

17 Ağustos 1999 tarihinden sonra yapılıp, 23 Ekim 2011'de vuku bulan Van-Erciş depreminde ölümlü-ölümsüz hasar gören kamu binalarının toplam sayısı, ad ve adresleri nedir?

Kamu binalarının yapı denetiminden muaf olması söz konusu mudur? Şayet muaf ise gerekçesi nedir?

 

18.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, askere alma işlemlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/407) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Milli Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 20.10.2011

                                                                               İhsan Özkes

                                                                               İstanbul

Ülkemizde yıllardır yaşanan terör saldırılarında şehit olan askerlerin genellikle fakir-orta halli aile çocukları olduğu, tanınmış ve zengin kesimlerin çocuklarının terör tehlikesi olmayan illerde askerlik yaptığıyla ilgili toplumda bir düşünce oluşmuştur. Buna göre;

Asker alma işlemleri esnasında askerlerin görev yapacağı iller hangi usullere göre belirlenmektedir?

Bu işlemlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı denetlenmekte midir?

Toplumda böyle bir algının oluşması yersiz midir?

 

19.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 2002 yılından bu yana terör nedeniyle şehit olan asker, polis ve vatandaşlarımızın sayısı ile intihar edenlerin sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/408) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.19.10.2011

                                                                               İhsan Özkes

                                                                                     İstanbul

2002 yılından itibaren ülkemizde terör nedeniyle şehit olan asker, polis ve vatandaşlarımızın yıllara göre sayısı nedir?

2002'den beri yıllara göre intihar edenlerin sayısı nedir?

 

 

20.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Van-Erciş’teki depremde kamubinalarında ölenlerin ve yaralananların sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soruönergesi (6/411) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 25.10.2011

                                                                               İhsan Özkes

                                                                                     İstanbul

23 Ekim 2011'de vuku bulan Van-Erciş depreminde kamu binalarında ölenlerin ve yaralananların sayısı nedir?

Kamu binalarında ölenlerin ve yaralananların kurumlara göre dağılım listesi nedir?

 

21.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 01 Ocak 2002 tarihinden bu yana intihar eden öğretmen adayı ve işsizlik nedeniyle intihar edenlerin sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/412) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 24.10.2011

                                                                               İhsan Özkes

                                                                                     İstanbul

1 Ocak 2002'den beri atama beklerken intihar eden öğretmen adaylarının sayısı nedir?

1 Ocak 2002'den itibaren işsizlik nedeniyle intihar eden vatandaşlarımızın sayısı nedir?

 

22.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, olası İstanbul depreminde çadır alanı olarak kullanılması planlanan sahaların konut ve iş yeri alanına dönüştürüldüğü iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/420) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 26.10.2011

                                                                               İhsan Özkes

                                                                                     İstanbul

17 Ağustos 1999 depreminden sonra İstanbul'da olası depremde kurulmak üzere çadır alanı olarak tespit edilen sahalardan konut ve işyerine dönüştürülen yerler var mıdır? Varsa gerekçesi nedir?

 

23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinin sorunlarının giderilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/438) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                  Mesut Dedeoğlu

                                                                                                                  Kahramanmaraş

Kahramanmaraş İlimizin Sütçü İmam Üniversitesi'nin çözüm bekleyen sorunları her geçen yıl artarak sürmektedir. Kahramanmaraşımıza yakışır bir üniversite için çözüm bekleyen sorunların mutlaka ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Bu bilgiler ışığında;

1. Geçici binada büyük sıkıntı içinde hizmet vermeye çalışan Tıp Fakültesi'nin sorununu ne zaman çözmeyi düşünüyorsunuz? Bu konuda çalışmanız olacak mı?

2. Ziraat Fakültesi'nin araştırma ve uygulama alanına olan uzaklık sorunu nedeniyle aksamalar meydana gelmektedir. Fakültenin, bu alanlara ulaşım sorununu çözecek misiniz? Çözecekseniz nasıl çözmeyi planlıyorsunuz?

3. Ayrıca, fakültemizin hayvansal üretimle ilgili tesislerinin yapımını bu yıl veya önümüzdeki yıl içinde başlatmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda girişiminiz olacak mı?

 

24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, asgari ücrete yapılan zamma ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/440) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                    Mesut Dedeoğlu

                                                                    Kahramanmaraş

Kahramanmaraş'ta halka hitap ederken, "2023 yılında 2 milyon dolar milli gelir, 500 milyar dolar ihracat ve 25 bin dolar da kişi başına milli gelir hesaplıyoruz" şeklinde açıklamanız olmuştu.

Bu bilgiler ışığında;

1. Hükümetiniz, 2012 yılı için asgari ücretliye 3+3 şeklinde yani günlük 66 kuruş zam öngörmektedir. Bu zamlarla asgari ücretli kesim, kişi başı 25 bin dolarlık milli gelire hangi yıl ulaşabilecektir? Bu konuda bir çalışmanız oldu mu?

2. Yüzde 65'lere varan orandaki Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) düzenlemesinin hemen ardından asgari ücretliye yapılan 3+3'lük zam, yerinde olmuş mudur? Zam, bu kesim üzerinde bir mağduriyet doğurur mu? Doğurur ise, bu mağduriyeti nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?

 

25.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, TCDD’nin travers ihalesini alan bir şirkete ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/455) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 03.11.2011

                                                                       Kamer Genç

                                                                          Tunceli

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK) Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları 2009 Yılı Raporu'na göre 2006 ile 2010 yılları arasında TCDD Travers alımına ilişkin dördü tek katılımcı olmak üzere 5 adet ihale yapılmış ve bu ihaleleri alan BETRA A.Ş. bunun karşılığında 40.1 milyon avro hasılat ödenmiştir.

1- BETRA Şirketi hangi tarihte kurulmuştur?

2- Ortakları kimlerdir? Ortakları ile sizin ve aile efratlarınızın akrabalıkları var mıdır?

3-  Bu kadar büyüklükteki alımların tek firmadan yapılması doğru mudur?

4- Bir kısım tren kazalarının kullanılan traverslerin kaliteli olmadığından kaynaklandığı iddia edilmektedir. Bu doğru mudur?

 

26.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Medeniyetler İttifakı Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/472) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

                                                                                       14.11.2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Aşağıda belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                  Prof. Dr. Alim Işık

                                                                          Kütahya

İspanya ve Türkiye Başbakanları tarafından 2005 yılında başlatılan ve ardından BM Genel Sekreteri tarafından da benimsenen Medeniyetler İttifakı Projesiyle ilgili olarak;

1. Anılan proje hangi amaçlarla kurulmuş ve bugüne kadar Türkiye'nin lehine hangi gelişmeler sağlanmıştır?

2. Anılan projeye kaç ülke veya uluslararası kuruluş üyedir? Bu ülkelerin resmî dinlerine göre dağılımları nasıldır?

3. Dinler arası diyalog projesi anılan ana projenin çalışma konularından birisi midir? Dinler arası diyalog projesiyle İslam dininin yozlaştırılmak istendiği iddiaları doğru mudur?

4. Projenin yazılı bir protokol metni ya da maddeler dizini var mıdır? Varsa bunlar arasında yer alan bağlayıcı hükümler nelerdir?

5. Projenin uygulama planı ve ülkemizin bu projeden beklentileri nasıldır?

 

27.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, olası bir nükleer saldırının etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/473) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

13 Kasım 2011

TBMM Başkanlığına,

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğinin yapılmasına emirlerini dilerim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                     Oktay Ekşi

                                                                                                                                       İstanbul

1)  Akşam Gazetesinin 3 Ekim 2011 tarihli haberinde:

“Taş Devri: İran'ın atacağı muhtemel bir Nükleer Başlıklı füzenin Marmara üzerinde vurulması durumunda oluşacak elektromanyetik etkinin, teknolojik sistemleri alt üst edeceğinden dolayı bölgeyi ‘taş devrine döndüreceği’ senaryolarına NATO kaynakları, ‘Mümkün olabilir ama senaryoların sonu yok. Füze radarlarının yerleştirilmesinden önce karşı karşıya olduğu tehlike de aynı tehlikeydi. Türkiye bir NATO ülkesi’ dedi" denilmektedir.

2) Bu senaryoya göre -atmosfer dışında olsa da- ülkemiz semalarında meydana gelecek bir nükleer başlık infilakı yüzünden, onun etki alanındaki uçakların taş gibi yere çakılacağı, tüm hayatın bir anda Taş Devri koşullarına döneceği reddedilemeyen bir olasılık mıdır?

 

28.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Suriye ile ilişkilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/563) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 25.11.2011

                                                                                                                                    İhsan Özkes

                                                                                                                                       İstanbul

1) Sayın Başbakan'ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed ile aile hukuku kurduğu dönemde Beşar Esed'e İsrail ile anlaşma masasına oturması için baskı yaptığı doğru mudur?

2) Golan tepelerini iade etmeden İsrail ile masaya oturmayacağını kesin dille ifade eden Esed ile ilişkilerin bu nedenle bozulduğu doğru mudur?

3) Beşar Esed sonrası İsraille ilişkileri kuracak bir liderin getirilmek istenmesi doğru mudur?

4) İsrail'in istemediği her ülkeye Sayın Başbakanın hasmane tavır alması tesadüfi midir?

 

29.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Suriye ile ilişkiler hakkında bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/564) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 25.11.2011

                                                                                                                                    İhsan Özkes

                                                                                                                                       İstanbul

1) Sayın Başbakan'ın Eş Başkanı olduğu Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Suriye'yi bertaraf etme sürecinde İslam dünyasının tepkisini almamak için İsraille kontrollü gerginlik (kayıkçı kavgası) yapıldığı iddiaları doğru mudur?

2) Halkımızın Suriye'ye karşı düşmanlık beslemesi ve olası Türkiye-Suriye çatışmasını haklı göstermek için Suriye'deki Türkiye aleyhtarı provakatörlerle iş birliği yapıldığı, silah dâhil her türlü yardımların yapıldığı iddiaları doğru mudur?

3) Suriyeliler Beşar Esed'i istemiyorlarsa yakın zamanda Suriye'de yapılacak seçimlerde Suriyelilerin kendi tercihlerini yapmasına neden fırsat verilmiyor?

30.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ilişkin sözlü soru önergesi (6/649) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın Milli Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

   02/12/2011

                                                                                                              Prof. Dr. Zühal Topcu

                                                                                                                          Ankara

Kamu kurum ve kuruluşlarının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre çalıştırdıkları personele ait kadrolarda, ilgili kurum veya kuruluşun toplam dolu kadrosunun % 3'ü oranında özürlü çalıştırma zorunluluğu bulunmaktadır.

Bu çerçevede;

1- Bakanlığınız ve Bakanlığınıza bağlı kurum ve kuruluşların 2010 ve 2011 yıllarında;

657 sayılı Kanun'a göre çalıştırmış olduğu personel sayısı ve çalıştırması gereken özürlü personel sayısı ile çalışan özürlü personel sayısı kaçtır?

2- 657 sayılı Kanun uyarınca özürlü personel çalıştırma yükümlüğü çerçevesinde Bakanlığınız ve Bakanlığınıza bağlı kurum ve kuruluşların özürlü açığı bulunmakta mıdır? Varsa eğer eksiklik ne kadardır ve bu eksikliğin giderilmesine yönelik talepler Devlet Personel Başkanlığına iletilmiş midir?

 

31.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Çeçenistan’da faaliyet gösteren firmaların yaşadıkları sorunlara ve işçilerin mağduriyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/689) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla

                                                                                                                     Hasan Ören

                                                                                                                          Manisa

 

Çeçenistan’da faaliyet gösteren firmaların sorunları basına yansımıştır. Türk firmalarının 1200 çalışanı Çeçenistan hükümetinin firmaya el koyması nedeniyle orada mahsur kalmıştır. Şantiye alanlarında etrafları Çeçen askerler tarafından çevrilmiş halde bekleyen işçilerin erzakları da bitmiştir. Maaşlarını alamayan işçiler Türkiye'ye dönmek için yardım beklemektedir.

1. Çeçenistan'da mahsur kalan işçilerin, Türkiye'ye dönmeleri için ne yapacaksınız?

2. Firmaların Çeçenistan hükümeti ile yaşadıkları sorunların giderilmesi için bir girişimde bulunacak mısınız?

3. 5 aydır ücret alamayan işçilerimizin emeği ve alın terine nasıl bir çözüm bulmayı düşünüyorsunuz?

 

32.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ekonomik krizin etkilerinin azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/747) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                  Mesut Dedeoğlu

                                                                                                                   Kahramanmaraş

 

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan bir araştırmaya göre; vatandaşlarımızın yüzde 87’si bir haftalık tatile bile hasret yaşamaktadır. İmkânsızlık nedeniyle vatandaşlarımızın yüzde 43’ü çatısı akan evlerde oturmak zorunda kalırken, yüzde 64’ü taksit ve borç ödemektedir.

Bu bilgiler ışığında;

1. Yaşanan ekonomik kriz, toplumumuzu her alanda olumsuz yönde etkilemektedir.  Bu konuda vatandaşlarımızı rahatlatacak bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

2. Borç batağında yaşamak zorunda kalan yüzde 65’lik kesime yönelik nasıl bir çalışma yapmayı planlıyorsunuz? Bu konuda çalışmanız olacak mı?

33.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yoksulluk sınırı altında kalan vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/749) (Cevaplanmadı)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                               Mesut Dedeoğlu

                                                                               Kahramanmaraş

Türkiye'nin yüzde 17’si yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 12,5 milyon insanımız yoksulluk sınırı altında kalmıştır.

Bu bilgiler ışığında;

1. Yoksulluk sınırı altında kalan bu vatandaşlarımıza yönelik bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Her zaman bahsetmiş olduğunuz millî gelir artışı bu kesimlere yansıtılamamış mıdır?

2. Yoksa uygulanan yanlış ekonomi politikaları mı yoksulluk sınırı altında kalan vatandaşlarımızın sayısını artırmaktadır?

 

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, enflasyon oranının artmasıyla birlikte memurların ve memur emeklilerinin alacağı ek zam oranına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/776) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                               Mesut Dedeoğlu

                                                                               Kahramanmaraş

Türkiye İstatistik Kurumu, Aralık 2011 dönemine ilişkin enflasyon rakamlarını açıklamıştır. Memurlar, enflasyon rakamlarının 0,58 çıkması nedeniyle yüzde 2,67 ek zam almaya hak kazanmışlardır.

Bu bilgiler ışığında;

1. Devlet memurları, sözleşmeliler ve memur emeklilerinin enflasyon rakamlarından doğan farklarını verecek misiniz? Verecekseniz ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz?

2. Enflasyon artışı, toplumun tüm kesimlerine etki etmektedir. Bu nedenle genel olarak bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?

35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, vergi, ceza ve harçlara yapılan zammın maaş zammından fazla olmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/780) (Cevaplanmadı)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                               Mesut Dedeoğlu

                                                                               Kahramanmaraş

Ücretlinin cebine daha zamlı maaşları girmeden, motorlu taşıtlar vergisine, trafik cezalarına, pasaport harçlarına ve sürücü belgelerine yüzde 10,26 oranında zam yapılmıştır.

Bu bilgiler ışığında;

1. Yapılan bu zamlar, vatandaşın sırtına yeni bir yük getirmez mi? Ülkemizde yeni yıla hep niçin yeni zamla girilmektedir?

2. Yüzde 10,26'lık zammın, memur ve emekliye yapılan zammın üzerinde gerçekleşmesinin özel bir nedeni var mıdır? Yüzde 10,26'lık zamları aşağıya çekmeyi düşünüyor musunuz?

 

36.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Savunma Sanayi Destekleme Fonu kaynaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/801) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                               Dr. Reşat Doğru

                                                                                    Tokat

Soru: Savunma Sanayi Destekleme Fonu kaynakları nelerdir? 2010-2011 yıllarında ne kadar para toplanmış ve nerelere harcanmıştır?

BAŞKAN – Sayın Bakan, son soruları okutmadık, iki soru kaldı; sürenizin yetmeyeceğini düşünüyoruz.

Buyurunuz efendim.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlü soru önergelerini cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Zonguldak Çaycuma’da ve Elâzığ Maden’de hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Yine, Amasya’daki şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.

Türk polis teşkilatının 167’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, şehit polislerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, başsağlığı ve gazilerimize sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

Bu arada, sanatçı Meral Okay’a, Medine Haberal’a ve Havva Çağlayan Tüzel’e Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına sabırlar diliyorum.

Tokat Milletvekilimiz Reşat Doğru’nun sorusuna cevabımız: Tekel binasının üzerinde bulunduğu parsellere Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca düzenlenen 1/5.000 ölçekli nâzım imar planı ile 1/1.000 ölçekli uygulama imar planları Özelleştirme Yüksek Kurulunun 14 Aralık 2009 tarih ve 2009/69 sayılı Kararıyla onanarak Tokat Belediyesine bildirilmiştir. İlgili parseller sit alanı içerisinde değildir, koruma paftalarında yer almamaktadır, üzerindeki binaların korunmasına ilişkin herhangi bir şerh de mevcut değildir. Ayrıca, Tekel binasının satışıyla ilgili tüm işlemler Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca gerçekleştirilmiştir.

Yine, Tokat Milletvekilimiz Reşat Doğru’nun 164’üncü sırada yer alan sorusuna cevabım: Millî Eğitim Bakanlığının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki öğretmen ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu’na 16 Nisan 1987 tarih ve 3358 sayılı Kanun’la eklenen ek 7’nci madde hükmü gereğince Millî Eğitim Bakanlığınca ihtiyaç duyulan branş ve öğretmen miktarının bildirilmesi ve Genelkurmay Başkanlığınca da uygun görülmesi hâlinde her yıl ağustos ayı yedek subay celp döneminde silah altına alınan ve Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarındaki öğretmenlerden ihtiyaç kadarı test ve mülakat sonucu yedek subay öğretmen statüsüne ayrılmakta ve temel askerlik eğitimini müteakip askerlik hükümlülüğünü Millî Eğitim Bakanlığı emrinde öğretmen olarak yerine getirmektedirler. Bunların atamaları Millî Eğitim Bakanlığınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki illerimize yapılmaktadır. Mevcut uygulamaya devam edilmekte olup, bu konuda bir başka çalışma bulunmamaktadır.

Milletvekilimiz Alim Işık’ın 173’üncü sırada yer alan sorusuna cevabım: İki yıllık ön lisans mezunlarının askerlik sürelerinin lise mezunlarına göre daha kısa olması konusunda herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in sorusuna cevabımızdır, 234’üncü sırada yer alan: Askere alma işlemleri 1111 sayılı Askerlik Kanunu ve 1076 sayılı Yedek Subay ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu, Er Olarak Askere Sevk Edilecek Yükümlülerin Sınıflandırma İşlemlerine Ait Yönetmelik ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin İhtiyaç Duyduğu Yedek Subay Adaylarının Seçimine İlişkin Şekil ve Esaslar ile Celp Usulleri Hakkında Yönetmelik’e göre yürütülmektedir. Yükümlülerin sınıf, birlik ve görev yerleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları, yükümlülerin sağlık, öğrenim, meslek, gördüğü kurslar ve buna benzer nitelikler değerlendirilmekte, şifreli kayıtlar üzerinden bilgisayar ortamında yapılmakta ve sisteme herhangi bir şekilde müdahale edilmemektedir.

Asker alma faaliyetleri, Millî Savunma Bakanlığı İç Denetim Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı Teftiş Daire Başkanlığı ve Askeralma Dairesi Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından denetlenmektedir.

İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi’nin 270’nci sıradaki sorusuna cevabımızdır: Bilindiği üzere, Kuzey Atlantik Anlaşması’nın en önemli maddelerinden biri, müttefikler arasında müşterek savunma müessesesini tesis eden 5’inci maddedir. 2010 Kasım ayında düzenlenen NATO Lizbon Zirvesi’nde yeni bir stratejik konsept kabul edilmiştir. Bu belge, ittifakın önümüzdeki on yıl zarfında ve mevcut uluslararası güvenlik ortamında izleyeceği yol haritasını ortaya koymaktadır. Yeni stratejik konsepte göre NATO’nun savunması ağırlıklı olarak caydırıcılığının kuvvetlendirilmesine dayanmaktadır. Bu da olası füze saldırıları dâhil, geniş yelpazedeki tehditlere karşı koyacak güçlü bir savunma sistemi geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu çerçevede, müttefik ülkeler halklarının topraklarının ve birliklerinin korunmasına yönelik olarak, adil risk ve külfet paylaşımı temelinde bir NATO füze savunma sistemi geliştirilmesi kararı Lizbon Zirvesi’nde alınmıştır. Bu sistem, ittifakın mevcut imkânları temelinde ve müttefiklerin katkılarıyla inşa edilecektir ve tamamen savunma amaçlıdır, sistemin herhangi bir ülkeye karşı kullanılması hedeflenmemektedir. Savunma amaçlı bu sisteme iştirak edilmesi ülkemizin güvenliği açısından katkı sağlayacak olup, küresel balistik füze tehdidinin önlenmesi amacıyla füze savunması yeteneğinin geliştirilmesi ve caydırıcılığının kuvvetlendirilmesi yönünde bir müttefik olarak ortaya koyduğumuz iradeyle de uyumludur.

Diğer taraftan, mevcut füze savunması, teknoloji çerçevesinde saldırı amaçlı füzelerin önleyici füzelerle öncelikle atmosferin üzerinde tahrip edilmesi öngörülmektedir. Yapılan teknik çalışmalar, bir füze saldırısına maruz kalınması durumunda etkin bir önlemenin sonuçlarının füze saldırısının başarılı olması durumundaki yıkıma nazaran çok daha az olacağını ortaya koymakta, serpinti ve diğer risklerin en aza indirgenmesini sağlayacağı belirtilmektedir. Sürekli geliştirilen ve güncellenen füze savunma sistemine ilişkin çalışmalarda etkin bir önleme sonuçlarının en aza indirilmesi hususu da dikkate alınmaktadır.

Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun 386’ncı sıradaki sorusuna cevabımızdır: Millî Savunma Bakanlığında -Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları hariç- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre 2010 yılında çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı 189, çalıştırılan özürlü personel sayısı ise 204’tür. Yasayla çalıştırılması gerekenin üzerinde bir özürlü personel çalıştırılmaktadır. 2011 yılında ise çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı 192, çalıştırılan özürlü personel sayısı 202’dir. Merkez teşkilatının özürlü personel açığı bulunmamaktadır.

Bakanlığımıza bağlı kurum ve kuruluşlarda ise, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olup Kurumda özürlü çalıştırılmasına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte, geçmiş yıllardaki mevzuat çerçevesinde Kuruma özürlü personel alımı yapılmıştır. Bu bağlamda, 2010 yılında 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye ek-1 sayılı cetvelle belirtilen kadrolarda çalışan personelin mevcudu 282 olup çalıştırılan özürlü sayısı 27’dir. 2011 yılının mevcudu 266 olup çalıştırılan özürlü sayısı 25 kişidir. Ayrıca, Kurumda mevcut mevzuatın öngördüğü sayı üzerinde özürlü personel istihdam edilmektedir.

Yine, Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığında özürlü personel sayısı 2010 yılında 5, 2011 yılında 4’tür. Ayrıca, Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığının 5 özürlü personel açığı bulunmakta olup 4 Kasım 2011 tarihinde Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığına özürlü memur seçme sınavı sonucuna göre atama talebinde bulunulmuştur.

Savunma Sanayii Müsteşarlığında 657 sayılı Kanun’a göre 2010 yılında çalıştırılan personel sayısı 292, çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı 9, çalışan özürlü personel sayısı 2’dir. 2011 yılında çalışan personel sayısı 280, çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı 8, çalışan özürlü personel ise 2 kişidir. 657 sayılı Kanun’un özürlü personel çalıştırma yükümlülüğü çerçevesinde müsteşarlığın özürlü sayısı açığı 6’dır. Söz konusu eksikliğin giderilmesine yönelik girişimde bulunulmuştur.

Tokat Milletvekilimiz Reşat Doğru’nun 515’inci sıradaki sorusuna cevabımızdır: 3238 sayılı Kanun’un 12’nci maddesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonun sağlanması ve Türkiye’de modern savunma sanayisinin kurulması için gerekli kaynağın genel bütçe dışında devamlı ve istikrarlı bir şekilde temini amacıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde ve müsteşarlık emrinde Savunma Sanayii Destekleme Fonu kurulmuştur. Savunma Sanayii Destekleme Fonu kaynakları, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanından teşekkül eden Savunma Sanayii İcra Komitesi tarafından alınan kararlar çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonu ve savunma sanayisinin geliştirilmesi amacıyla kullanılmaktadır.

3238 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinde belirtildiği üzere, Savunma Destekleme Fonu'nda toplanan kaynaklar, 4842 sayılı Kanun’un 38’inci maddesiyle gelir ve kurumlar vergisi tahsilatı üzerinden ayrılan pay, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden modern silah araç ve gereçleri için ayrılan ödenek, Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un kamu payının dağıtımını düzenleyen 7’nci maddesinin ikinci bendi kapsamında Maliye Bakanlığı bütçesine konulan ödeneğin fona ait kısmı, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun kapsamında ithal edilen hafif silahların satışından elde edilen gelir, her yıl bütçeye bu maksatla konulacak ödenek, Türk Silahlı Kuvvetlerini güçlendirmek amacıyla kurulmuş vakıflardan fona yapılacak transferler, Türk Hava Kuvvetlerinin Güçlendirilmesi ve Millî Hava Sanayimizin Kurulması Amacıyla Katılma Payı İhdası ve Millî Piyango Hasılatının Bu Gayeye Sarfı Hakkında Kanun’a göre ayrılan payın tamamı, kanunla kurulan fonlardan Bakanlar Kurulunca belirlenecek miktarda aktarmalar, fon mal varlığı gelirleri, Askerlik Kanunu 10’uncu maddesi gereğince elde edilecek gelirler, bağış ve yardımlar, diğer gelirler.

Bu çerçevede Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nda: 2010 yılında gelir 138 milyon dolar, gider 1 milyar 832 milyon dolar. 2011 yılında gelir 984 milyon dolar, gider 1 milyar 402 milyon dolar. Savunma sanayisi projeleri yıllara sair yürütüldüğünden kaynak kullanımı yılı bütçesi içinde gerçekleşmeyebilir, önceki yıllardan birikmiş kaynak söz konusu olacağından bir yıla ilişkin olarak toplanan kaynak ile harcama tutarı arasında dengesizlik olabilmektedir.

Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekilimizin 3’üncü sıradaki sorusunun cevabıdır: KFOR Harekâtının caydırıcı varlık aşaması kademe 1’den kademe 2’ye geçmiştir. KFOR Harekâtına katılan ülkeler tarafından kuvvet indirimine gidilmiştir. Bu kapsamda KFOR Harekâtında ülkelere radyo yayını yapılması görevi verilmemesi, yeni yapıda kuvvet indirimine bağlı olarak kadroların kapatılması ve bu kadrolarda görevlendirilecek uygun nitelikte personel bulunamamasından dolayı Mehmetçik FM’in radyo yayınlarına 15 Temmuz 2011 tarihinden itibaren son verilmiştir.

Kütahya Milletvekilimiz Alim Işık’ın 112’nci sıradaki sorusunun cevabı: 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 657 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesine ve 4924 sayılı Kanun’a tabi olarak istihdam edilen sözleşmeli personelden şartları taşıyanların öngörülen sürede başvurması hâlinde memur kadrolarına atanacakları düzenlenmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarında 19 Mart 2012 tarihi itibarıyla 198.307 sözleşmeli personelin memur kadrolarına atamaları gerçekleştirilmiştir. Sağlık Bakanlığına 72.254, Millî Eğitim Bakanlığına 62.303, Adalet Bakanlığına 15.174, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına 8.334, Kültür ve Turizm Bakanlığına 837, İçişleri Bakanlığına 566, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına 139, Maliye Bakanlığına 89, Dışişleri Bakanlığına 78, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına 74, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına 104, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 20, Ulaştırma Bakanlığına 17, Yükseköğretim kurumları ve üst kuruluşlarına 15.728, diğer kurumlar toplamı da 19.590 olmak üzere bir önce söylediğim gibi 198.307 sözleşmeli, memur kadrosuna geçirilmiştir. Sözleşmeli personel pozisyonlarında istihdam edilenlerin memur kadrolarına atanmaları kanunla yapılabilecek bir işlem olup bu maksatla Devlet Personel Başkanlığınca yürütülen bir çalışma bulunmamaktadır.

Kütahya Milletvekilimiz Alim Işık’ın 269’uncu sıradaki sorusunun cevabı: Medeniyetler İttifakı 2005 yılında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve İspanya Hükûmet Başkanı Jose Lois Rodriguez Zapatero’nun öncülüğüyle dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından başlatılan bir Birleşmiş Milletler projesidir. Medeniyetler İttifakı, kültürler ve medeniyetler arasında anlaşmazlıkların ve çatışmaların önlenmesi, uzlaşma çabalarının desteklenmesi, barış, hoşgörü ve iş birliğinin geliştirilmesini hedeflemektedir.

Medeniyetler İttifakı hâlen görevde olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon tarafından da benimsenmiştir ve desteklenmektedir.

Kültürler arası gerilimlerin azaltılması, çatışmaların önlenmesi ve diyaloğun geliştirilmesine yönelik proje ve etkinlikler ve bu alanda ortaya konulacak her türlü çaba, diğer ülkeler için olduğu kadar Türkiye'nin de lehinedir.

Bu çerçevede, Türkiye daha önce karikatür krizi ve “Fitne” filmi gibi Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızı ve genelde Müslüman göçmen nüfusu olumsuz etkileyecek gelişmeler karşısında girişimlerde bulunmuş, bu tür girişimlerin Medeniyetler İttifakı’nın öncelikleri arasına alınmasını sağlamıştır.

Medeniyetler İttifakı girişimi Türkiye'nin uluslararası düzlemdeki saygınlığına katkıda bulunan bir projedir. Kültürler ve medeniyetler arasında barış ve diyaloğu hedefleyen bir projenin eş sunucusu olarak İspanya ile Türkiye'nin isminin uluslararası camia tarafından dile getirilmesi bile Türkiye açısından faydalı olmuştur.

Medeniyetler İttifakı bağlamında ülkemizde gerçekleştirilen proje ve etkinlikler, hoşgörü ve birlikte yaşama kültürünün korunması ve geliştirilmesi açısından da önemlidir.

Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu, Birleşmiş Milletlere üye ülke ve uluslararası kuruluşlardan oluşmaktadır, Dostlar Grubu’na üye 110 civarında ülke ve 20 civarında uluslararası kuruluş Medeniyetler İttifakı’na destek vermektedir.

Söz konusu ülkelerin veya kuruluşların resmî dinlerine göre dağılımları üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Ülkemizde ve Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu’na üye ülkelerin çoğunda resmî din olgusu da esasen mevcut bulunmamaktadır. Medeniyetler İttifakı, nüfusun çoğunluğu hangi dinden olduğuna bakılmaksızın Dostlar Grubu’na üye ülkeler ve kuruluşlarla iş birliğini hedeflemektedir.

Medeniyetler İttifakı bir dinler arası diyalog girişimi değildir, dinler arası diyalog girişimleri geçmişi geçen yüzyılın başlarına kadar giden, günümüzde farklı ülkelerde ve farklı kuruluşlar tarafından sürdürülen bir etkinliktir.

Medeniyetler İttifakı özü itibarıyla dinî değil, kültürel ve siyasi bir girişimdir, bununla birlikte dinler kültürlerin önemli bir unsurunu oluşturur, Medeniyetler İttifakı kültürler arası barış ve diyaloğa hizmet eden her türlü çabayı desteklemektedir.

Medeniyetler İttifakı, 2005 yılında, dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından tesis edilen Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Grubu tarafından hazırlanan raporda belirtilen tespitler ve öneriler çerçevesinde yapılanmaya gitmiştir. İttifak faaliyetlerini raporda belirtilen hususlar çerçevesinde sürdürmektedir.

Medeniyetler İttifakı’yla ilgili faaliyet tamamen gönüllülük esası üzerinden yürütülmekte olup, ülkeleri veya kurumları bağlayıcı herhangi bir madde veya hüküm söz konusu değildir.

Medeniyetler İttifakı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon tarafından atanan Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi ve Yüksek Temsilciye destek veren Medeniyetler İttifakı Yazmanlığı tarafından hazırlanan dönemlik uygulama planları çerçevesinde faaliyetlerini yürütmektedir. İttifak son olarak üçüncü uygulama planını hazırlamış olup, söz konusu plan kamuoyuyla paylaşılmıştır. Medeniyetler İttifakı tarafından yürütülen sınırlı sayıda proje söz konusudur. Bu projelere İttifak’ın çalışmalarına ilgi duyan tüm ülke, grup ve bireyler katkıda bulunabilir.

Ülkemizde de Medeniyetler İttifakı alanında daha önce bir ulusal plan hazırlanıp uygulanmaya konulmuştur. İkinci eylem planı hazırlık çalışmaları tamamlanmış olup, söz konusu plan 2012 yılında kamuoyuyla paylaşılarak uygulamaya konulacaktır.

Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Raporu’na ve eylem planlarına İttifak’ın İnternet sitesinden ulaşılabilir.

Tunceli Milletvekilimiz Kamer Genç’in 148’inci sıradaki sorusuna cevabımızdır: Millî Eğitim Bakanımız hakkındaki ilk iddia Yardımcı Doçent Doktor Yahya Fidan ile birlikte yazdığı “İşletme Yönetimi, İstanbul 1996 Beta Yayınları” kitabında Profesör Doktor Tamer Koçel’in “İşletme Yöneticiliği” kitabından intihal yapıldığı iddiasıdır. Bu iddiayı gündeme getiren gazete aleyhine Millî Eğitim Bakanımızın açtığı davada “İşletme Yönetimi” kitabı ile Koçel’in “İşletme Yöneticiliği” kitabı üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yapılmış, Tamer Koçel’in kitabından intihal yapılmadığı 28 Temmuz 2005 tarihli bilirkişi raporuyla belirlenmiştir.

Ortaya atılan intihal iddiasının haksız ve yanlış olduğu tespit edilince, amaçlarına ulaşamayanlar bu kez Sivas Cumhuriyet Üniversitesine bir ihbar dosyası gönderip, Yardımcı Doçent Doktor Yahya Fidan hakkında intihal iddiasıyla soruşturma açılmasını sağlamış, bu soruşturmanın konusu birinci iddiadaki kitaptan farklı bir kitap olan ve yine Yardımcı Doçent Doktor Yahya Fidan ile birlikte yazmış olduğu “İşletme Yönetimine Giriş” isimli kitaptır. Bu kitabın 2003 yılı Kasım ayında basılan altıncı baskısında intihal yapıldığı iddia edilmiştir.

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Kimya Anabilim Dalından bir öğretim üyesi ile Tıp Fakültesinden bir beyin cerrahı ve bir halk sağlığı uzmanı soruşturmacı olarak atanmıştır. Dikkatlerinizi çekiyorum “İşletme Yöneticiliği” kitabına bilirkişi olarak atananlar, bir kimya anabilim dalı öğretim üyesi, bir beyin cerrahı, bir halk sağlığı uzmanı. Kimyacı ve tıp doktoru olan soruşturmacıların hazırlamış olduğu 6 Eylül 2005 tarihli rapor üzerine -AK PARTİ hakkında açılan kapatma davası Anayasa Mahkemesinde görülmekte iken- Sayın Başbakana hakaret içeren ifadeleri basına yansıyan zamanın YÖK Başkanı Erdoğan Teziç tarafından 8 Eylül 2005 tarihinde Millî Eğitim Bakanımız hakkında disiplin soruşturması açılmıştı.

Yükseköğretim Denetleme Kurulu 03/10/2005 tarihinde savunma istemiş, 10/10/2005 tarihinde savunma sunulmuştur. Yükseköğretim Denetleme Kurulu Millî Eğitim Bakanımız hakkındaki soruşturmayı iki günde tamamlamış, dosyayı Yükseköğretim Disiplin Kuruluna havale etmiştir. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı 13/10/2005 tarihinde savunma istemiş ve yazılı savunma için yedi gün süre vermiştir. Sözlü savunmanın ise sekizinci günde yapılması istenmiştir.

Yazılı savunma 20/10/2005 tarihinde teslim edilmiş, sözlü savunma ise avukat aracılığıyla 21/10/2005 tarihinde YÖK Yüksek Disiplin Kurulunda yapılmıştır.

Disiplin cezası kararı 31/10/2005 tarihinde tebliğ edilmiştir. Yönetmeliğe uygun olarak cezaya 07/11/2005 tarihinde Yükseköğretim Yüksek Disiplin Kuruluna itiraz edilmiş, süresi içinde de dava açılmıştır. Ancak, Yükseköğretim Yüksek Disiplin Kurulu itirazı gündeme alarak görüşmemiş ve inceleme de yapmamıştır.

YÖK’e yazılı savunma verileceği son gün olan 20/10/2005 tarihli gazetelerde “İntihalle Suçlanan Başbakanlık Müsteşarı Dinçer’in Öğretim Üyeliğine de Son Verilecek.” “Unvanı Gidiyor” gibi başlıklarla haberler yaptırılmış ve YÖK’ün, Millî Eğitim Bakanımıza kasıtlı davrandığı, savunmanın usulen alındığı, cezanın zaten belli olduğu bir gün önceden açıkça basın yoluyla da ilan edilmiş oldu.

İntihal yapıldığı iddia edilen kitap, 2003 yılında basılan altıncı baskısının yayınlandığı tarihte Millî Eğitim Bakanımız öğretim üyesi değildir, Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yapmaktadır. Başbakanlık Müsteşarı olduğu dönemde personeli olmadığı bir kurum tarafından disiplin cezası verilmiş olmuştur.

Kitap 314 sayfa olup, toplam 324 dipnotla atıf yapılmıştır. Bibliyografyada ise 241 adet eser belirtilmiştir. İntihal yapıldığı iddia edilen tüm eserler ve yazarlar dipnot ve bibliyografyada mevcuttur. İntihal yapıldığı iddia edilen yazarların hiçbirisinin bugüne kadar “İntihal vardır.” şeklinde bir iddiası da olmamıştır.

İntihal yapıldığı iddia edildiği tarihte zaten Millî Eğitim Bakanımız profesördü. Kitabı, ders kitabı olup, akademik bir yayın değildi. Dolayısıyla, herhangi bir yükselme müracaatında da kullanılmamıştır. “İşletme Yönetimi” isimli kendi kitabından dahi intihal yaptığı iddia edilmiştir.

Hakkında intihal iddia edilen kitabından sonra yayınlanmış olan “İşletme Yönetimi ve Organizasyon”, “İşletme Biliminin Temel İlkeleri” isimli bir yazara ait iki kitaptan ve başka bir yazara ait “Temel İşletmecilik Bilgisi” isimli kitaptan intihal yaptığı iddia edilmiştir. Görüleceği üzere yayınlanan kitaptan daha sonra yayınlanan kitaplardan intihal edilmesi gibi akla, mantığa aykırı bir iddia gündeme getirilmiştir.

Bir örnek vermek istiyoruz. “Kooperatifler bu bakımdan kârın temel amaç olduğu şirketlerden ayrılmaktadır. Şirket yönetiminden yönetim kurulu sorumludur. Yönetim kurulu en az 3 kişiden oluşur.” gibi ifadeler intihal olarak kabul edilmiştir. Eğer bu mantıkla gidilirse “Güneş doğudan doğuyor.” diyen herkesin sözünün de bir intihal olduğu iddia edilebilir.

İntihale ilişkin o tarihe kadar yayınlanmış olan bütün Danıştay ve Yargıtay kararları dosyaya sunulduğu hâlde emsal kararlardaki kıstaslar dikkate alınmamıştır. Mahkeme aşamasında dosyaya sunulan bilirkişi raporunda tüm bilirkişilerin “İntihal vardır.” şeklinde mutabık kaldıkları tek iddia dahi bulunmamaktadır. İntihal iddialarına ilişkin detaylı açıklamalar ve  bu iddiaların niçin yapıldığına ilişkin görüşler “omerdincer.com” adlı şahsi İnternet sitesinde de yer almaktadır.

YÖK Disiplin Kurulu, 23 Aralık 2010 tarihli toplantısında idari dava açmadan önce, 7 Kasım 2005 tarihinde Yüksek Disiplin Kuruluna yapılmış olan cezanın kaldırılması yönündeki itirazı o güne kadar incelenmeyen diğer tüm itirazlarla birlikte değerlendirmeye almış ve bu noktada dikkat edilmesi gereken husus Millî Eğitim Bakanımız tarafından yapılmış yeni bir müracaatın olmadığıdır. Zamanın YÖK yönetimi itirazı inceleyip reddetmiş olsaydı, 23 Aralık 2010 tarihli toplantıda Millî Eğitim Bakanımız ile ilgili bir karar alınması da mümkün olmayacaktı. Disiplin cezasının verildiği zaman görevde olan YÖK Başkanı Erdoğan Teziç itirazın görüşülmesi aşamasında cezanın kaldırılarak hukuksuzluğunun giderilmesinden endişe ettiğinden itirazı gündeme almamış ve inceletmemiştir. O dönemde ulusal basında yayınlanan haberlerde bu konu da yer almıştır. Zamanında incelenmeyen itiraz YÖK’te o güne kadar incelenen diğer tüm itirazlarla birlikte resen incelenmeye alınmış ve intihal iddialarının doğru olmadığına karar verilmiş ve disiplin cezası da kaldırılmıştır. Disiplin cezasını verenle kaldıran aynı kurumdur. Disiplin cezasının kaldırıldığı tarihte de kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmamaktadır.

Antalya Milletvekilimiz Gürkut Acar’ın 134’üncü sıradaki sorusuna cevabımız: 29 Şubat 2012 tarihi itibarıyla İşsizlik Sigortası Fonu toplam varlığı 54 milyar 816 milyon TL’dir. Mart 2002 - 29 Şubat 2012 döneminde 2 milyon 491 bin 910 kişiye 4 milyar 702 milyon 303 bin 485 TL ödeme yapılmıştır. 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun geçici 6’ncı maddesinde, 2008 yılına münhasır olmak üzere fonun mevcut nema gelirlerinden 1 milyar 300 milyon TL’nin, 2009 ve 2010 yıllarında fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin dörtte 3’ünün, 2011-2012 yıllarında dörtte 1’inin fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen ayın on beşine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılacağı ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedileceği belirtilmiştir. Kanunda, ayrıca, aktarılacak kaynak ile gerçekleştirilecek yatırımlardan elde edilecek getiriler ile varlık satışlarından elde edilecek gelirlerin Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek, oranı kullanılacak kaynak tutarını aşmamak kaydıyla fona geri aktarılacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda, fon nema gelirlerinden 15 Mart 2012 tarihi itibarıyla toplam 10 milyar 615 milyon 668 bin 826 lira 95 kuruş Hazine Müsteşarlığı İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesabına aktarılmıştır.

Kıdem tazminatı fonu oluşturulmasına yönelik sonuçlanan bir çalışma bulunmamaktadır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız sosyal diyalog mekanizmasının en iyi işletildiği kurumların başında gelmektedir. Yapılan her türlü mevzuat çalışması sosyal tarafların görüşüne sunulmakta ve sosyal tarafların da mutabık olması hâlinde son şeklini almaktadır.

Antalya Milletvekilimiz Gürkut Acar’ın 135’inci sıradaki, F klavyeyle ilgili sorusu: Millî Eğitim Bakanlığımızca 31 Mart 2003 tarihli ve 2003/20 sayılı Genelge’yle Millî Eğitim Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar ile her derece ve türdeki okul ve kurumlarda, TS 2117 numaralı Standart Türk Klavyesi (F klavye) kullanılacağı Millî Eğitim Bakanlığı birimlerine duyurulmuştur. Diğer taraftan, Millî Eğitim Bakanlığınca gerçekleştirilecek her türlü bilgisayar alımına ilişkin şartnamelerde de klavyenin F klavye olacağı belirtilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir dakika…

Sayın Işık’ın sorularını cevaplandırmıştınız. Onun bir ek açıklama talebi var, ona söz veriyorum.

Buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakana da cevaplardan dolayı teşekkür ediyorum. Ancak, ön lisans mezunlarının lise mezunlarıyla aynı sürede askerlik yapmaları konusu gerçekten toplumda rahatsızlık yaratmaktadır. Umarım bu konuda bir çalışmanız olacaktır.

İkincisi de bu Medeniyetler İttifakı Projesi’yle ilgili anlattıklarınıza bakılırsa neredeyse çok önemli ve çok iyi bir proje olduğu kanaati uyandı. Ben, ülkemizin gerçekten bu projeden ne kazandığının ciddi bir şekilde araştırılmasından yanayım.

Karikatür krizi konusunda da maalesef ülkemiz sizin bahsettiğiniz gibi kendine yakışan bir tavrı zamanında sergilememiştir ama katkısı olduysa bu projenin ona, ona da saygı duyarım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Medeniyetler İttifakı bir kültürel projedir. Bir yabancı kültüre kendi kültürünüzü tanıtmanın yanlışlığı neresindedir? İki tane asli medeniyet varsa, -öyle diyelim, dinler arası bir diyalog değil de kültürler arası diyalog- bir tarafta Hristiyan kültürü, bir tarafta İslam kültürü varsa, bunları da temsilen birisi İspanya seçilmişse, birisi Türkiye seçilmişse bundan rahatsız olmanın hiçbir anlamı yok. Ne kazandırmıştır? Eski Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı olarak diyorum ki Türkiye'nin tanıtımına çok büyük bir katkısı olmuştur.

İhsan Özkes’in 149’uncu sıradaki sorusuna cevabımızdır: Yapılan araştırmalar neticesinde 12 Haziran 2011 tarihinden bugüne kadar Kuleli Mahallesinde Üsküdar Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğü tarafından herhangi bir yıkım çalışması yapılmadığı bildirilmiştir.

Sayın Namık Havutça’nın 151’inci sıradaki sorusuna cevabımızdır: Hükûmetimizin gündeminde il kurulması ile bu il kurulmasına yönelik herhangi bir kanun çalışması bulunmamaktadır. Büyükşehirle ilgili bir çalışma da yapılmaktadır, neticelendiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilecektir.

Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın 204’üncü sıradaki sorusuna cevabımız: 8 Mart 2012 tarihli ve 28227 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 1 Mart 2012 tarihli ve 6283 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici 39’uncu madde gereğince emekli aylıkları arasındaki eşitsizliği gidermeyi amaçlayan düzenleme yasalaşmış olup, düzenlemeyle ilgili süreçte sosyal tarafların da görüşleri alınarak sürece katılımları sağlanmıştır. Bu düzenlemenin yaklaşık maliyeti 2,7 milyar TL’dir.

Eskişehir Milletvekilimiz Kazım Kurt’un 222’nci sıradaki sorusuna cevabımızdır: 2011 Kasım tarihi itibarıyla kamu yararına çalışan dernek sayısı 409 olup, bunlardan 22’si Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin iktidara geldiği 2002 yılından sonra kamu yararına çalışan dernek statüsü kazanmıştır. Bizim dönemimizde 22 tane derneğe kamu yararı statüsü verilmiştir. Kamu yararına çalışan dernekler, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 27’nci maddesi gereğince en az iki yılda bir denetlenmektedir. Bu denetimler sonucunda, şu ana kadar kamu yararına çalışan derneklerden 187 derneğe idari işlem, 8 derneğe adli işlem uygulanırken, aynı maddenin beşinci fıkrası gereğince de 17 derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılma statüsünün kaldırılması için Bakanlar Kuruluna sevk işlemi yapılmıştır. Bu bağlamda, Halkevleri Derneğiyle birlikte 17 derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılma statüsü kaldırılmıştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Halkevlerini kaldırdınız mı?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Kamu yararına çalışan derneklerden sayılan Deniz Feneri Derneği 2007, 2009, 2010 yıllarında denetlenmiş ve denetim sonucunda, söz konusu derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılma statüsünün kaldırılmasına yönelik herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı bildirilmiştir.

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in 232’nci sıradaki sorusuna cevabımızdır: Van ili merkez mahalleleri ve merkeze bağlı köyler ile Erciş ve Edremit ilçelerinde orta hasarlı konutların, itirazlar sonrası, yeniden hasar tespitine yönelik, üniversitelerle ortak yürütülen çalışmalar devam etmektedir. Nihai hasar tespit sonuçları, incelemenin tamamlanmasının ardından açıklanacaktır.

İhsan Özkes’in 233’üncü sıradaki sorusuna cevabımız: Van ili merkez mahalleleri ve merkeze bağlı köyler ile Erciş ve Edremit ilçelerinde orta hasarlı konutların, itirazlar sonrası, yeniden hasar tespitine yönelik, üniversitelerle ortak yürütülen inceleme ve çalışmalar devam etmektedir; nihai hasar tespit çalışmaları sonuçları bundan sonra açıklanacaktır.  Kamu yapıları yapı denetiminden muaf olmayıp yapı denetimine tabidir.

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in 235’inci sıradaki sorusuna cevabımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, süremizin sonuna geldik, çalışma süremizin de sonuna geldik.

Size çok teşekkür ediyoruz. Sağ olunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, cevaplanmayan sorular gündemde kalacaktır, daha sonra tekrar cevaplanabilecektir.

Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, Sayın Yılmaz…

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlayayım cümlemi.

BAŞKAN – E, tabii ama yani…

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Gördüğünüz gibi biz cevaplandırmak istiyoruz, süre vermiyorsunuz.

BAŞKAN – Evet… Bir daha, zaman içine…

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Süre verilirse gece 24.00’e kadar cevaplandırırız.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 11 Nisan 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 20.03



(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.