TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59’uncu
Birleşim
1
Şubat 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan okullara ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Hatay Milletvekili
Hasan Akgöl’ün, Hatay ilindeki yağışların tarım arazilerine olumsuz etkileri ve
kentteki elektrik kesintilerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Sivas Milletvekili
Nursuna Memecan’ın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kuruluna katılan
Türk Delegasyonunun faaliyetlerine ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, Türkiye’nin
demokrasi ve insan hakları açısından Avrupa’nın sorunlu ülkeleri arasında yer
aldığına ve onayladığımız Avrupa Konseyinin Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi
Şiddeti Önleme Sözleşmesi’nin iç hukuka uyarlanmasına ilişkin açıklaması
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun,
Karadeniz sahil yolunda dalgaların yükselmesi sonucu yolların çökmemesi için
alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Hatay Amik
Ovası’nda yaşanan sel felaketi nedeniyle zarar gören çiftçilerin mağduriyetlerinin
giderilmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin mahkûmiyet kararlarında birinci sırada olduğumuza ilişkin
açıklaması
5.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, ülkemizde yaşanan
şiddetli kış nedeniyle bazı köy yollarının kapalı olması nedeniyle mağdur olan
halkın ihtiyaçlarının kısa sürede karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Abdi İpekçi’nin
1 Şubat 1979’da öldürülüşünün yıl dönümüne ilişkin açıklaması
7.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, 156 sıra sayılı Komisyon Raporu’nun eksik olduğuna ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin alt komisyonda görüşülmesi
sırasında bildirilen bir görüşün kendisine ait olmadığına ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Genel Kurulda sarf edilen kaba ve yaralayıcı sözler nedeniyle
Başkanlık Divanını İç Tüzük’ün ilgili maddesini uygulamaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
10.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, Anayasa Komisyonu Başkanının üslubuna ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede kalıcı çözüm
yollarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/124)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin,
Kütahya ETİ Gümüş Anonim Şirketi Gümüş Üretim Tesislerindeki siyanür
kullanımının insan sağlığı ve çevreye olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20
milletvekilinin, büyük şehirlerimiz başta olmak üzere ülkemizde artan
hırsızlık, soygun, gasp, sokak gösterileri ve şiddet olayları ve çocuklarla
gençlerin bu olaylardaki rolünün araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/126)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- Şoför esnafının sorunlarının belirlenmesi amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesinin, 1/2/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda
okunarak ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşları
tarafından, elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya
çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak tüketici haklarını
koruyucu tedbirlerin belirlenmesi hakkında verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisinin 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 181’inci maddesine
aykırı olup olmadığı hakkında
2.- Adalet ve Kalkınma
Partisinin 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine
aykırı olup olmadığı hakkında
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, gümrük muayene
memurlarının gümrük denetmeni kadrolarına geçirilmelerine ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/2453)
2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul’da
başlatılan, tamamlanmayan ve âtıl durumda bekleyen kamu yatırımlarına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2698)
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’taki
tarihî Meryem Ana Kilisesi’nin yanındaki misafirhanenin yıkılacağı iddiasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2700)
4.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul’da
başlatılan, tamamlanmayan ve âtıl durumda bekleyen kamu yatırımlarına ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/2726)
5.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün, Halkla İlişkiler
Binasında bulunan sigara içme yerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/2730)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözlü soru
önergelerine verilen yazılı cevaplara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/2731)
01 Şubat 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu
Birleşimini açıyorum.
III.-
YO K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Sayın hatibi çağırmadan evvel, sayın milletvekilleri,
Genel Kuruldaki uğultuyu hafifletebilirsek, üç değerli milletvekili arkadaşımız
hazırlık yaptılar, konuşma yapacaklar. Onları sükûnet içinde dinlememiz,
istifade etmemiz için sohbetlerinizi dışarıda ederseniz gerçekten sevinirim.
Gerçekten büyük bir uğultu var.
Gündem dışı ilk söz, taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan
okullar hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık’a aittir.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı eğitim
nedeniyle kapatılan okullara ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak, böyle bir önemli konuda cevap hakkını kullanmayan
Sayın Millî Eğitim Bakanını da -inşallah oturum başınday, biraz sonra gelir
diye ümit ediyorum- bu konuyu
önemsemediyse de esefle kınadığımı ifade etmek istiyorum. Biraz sonra sizlerle
paylaşacağım resmî kayıtlar, veriler bu konunun ne kadar önem arz ettiğini
gösterecektir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, taşımalı
ilköğretim uygulaması, 15 Nisan 2000 tarihli ve 24021 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Taşımalı İlköğretim Yönetmeliği kapsamında
yürütülmektedir. Bu Yönetmelik’in en önemli hükümlerinden birisi, 9’uncu
maddesinin (c) ve (d) bentlerinde yer alan, 3’üncü sınıfa kadar olan
öğrencilerin en az 10, 8’inci sınıfa kadar olan öğrencilerin de en az 60
sayısını tamamlama zorunluluğudur. Eğer 59 öğrenciniz varsa bir okulda, 60
sayısını, bu Yönetmelik hükmündeki sayıyı sağlamadığınız için okulunuz
kapatılıyor, başka bir taşımalı okul merkezine öğrenciler götürülüyor. İşte biz
de geçen dönemden bu yana Millî Eğitim Bakanlığına bu Yönetmelik hükümlerinin
değiştirilmesi hâlinde, örneğin 60 sınırının 30’a indirilmesi hâlinde Türkiye
genelinde birçok okulun taşımalı kapsama alınmaktan kurtulup kendi bulundukları
yerlerde eğitim ve öğretim hizmeti vermesinin önü açılacağını ifade eden birçok
önerge verdik ama maalesef Bakanlıktan bu konuda bir olumlu yanıt alamadık.
Şimdi, en son verdiğimiz önergeye Sayın Bakanlığımızdan
gelen cevabı sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye genelinde toplam seksen bir
ilde bugüne kadar 15.961 okul yetersiz öğrenci nedeniyle eğitim vermekten iptal
edilmiş, taşımalı eğitim kapsamına alınarak bu okullardaki öğrenciler başka
yerlere taşınmıştır.
Şimdi sizinle şu veriyi paylaşmak istiyorum: Sayın Bakan
bu yılki bütçe görüşmeleri sırasında övünerek 2003 yılından bu yana, 31/10/2011
tarihine kadar 32.030’u hayırsever vatandaşımız tarafından olmak üzere toplam
169.325 dersliğin AK PARTİ hükûmetleri sayesinde yapıldığını ifade etmiştir.
Şimdi size soruyorum: Ortaöğretim uygulamasındakiler daha hariç toplam 15.961 okul
ortalama 10 derslikten zaten bu iktidarın on yılda açtığı okuldan hemen hemen
daha fazladır, ortaöğretimdekiler hariç.
Şimdi, Sayın Bakan bu konuyla ilgili neden ısrar ediyor
anlamakta güçlük çekiyorum. Dolayısıyla bizim bu önerimize verilen cevabı sizlerle
paylaşmak istiyorum yani “60’ı 30’a, 10’u da 5’e indirirseniz ülkemiz bundan
yarar görür.” diye ifade ettiğimiz konuya verilen cevap şudur değerli
milletvekilleri: “Yeterli sayıda öğrencisi bulunan yerleşim birimlerindeki
okulların açık tutulması hedeflenmiştir. Bu sayı 30’a çekildiğinde taşıma
kapsamına alınacak öğrenci sayısı artacağı gibi, bu yerleşim birimlerindeki
okullar kapatılarak bu okul binaları atıl duruma düşecektir. Bu nedenle
Bakanlığımızca bu yönde yürütülen bir çalışma bulunmamaktadır.” denilmiştir.
Değerli milletvekilleri, üzülerek ifade ediyorum şahsına olan saygımı bir
tarafa bırakmak kaydıyla, Sayın Bakan bu önergedeki soruyu dahi anlayamamıştır.
Verilen cevap bunu tam tersi anladığı şeklindedir. Sayın bürokratlarını
uyarmasını talep ediyorum. 60 sayısının 30’a indirilmesi durumunda belki bu
kapatılan 16 bin dolayındaki okulun en az 10 bini yeniden faaliyete geçecektir.
İlginç olan bir şey daha vardır. Seksen bir ile göre
kapatılan okul sayılarına baktığımızda en fazla kapatılan okul 589 sayısıyla
Balıkesir’dedir. İkinci sırada 572 okulla Samsun, üçüncü sırada 549 okulla
Kütahya, dördüncü sırada da 527 okulla Ordu gelmektedir. 10’un altında
kapatılan okulların bulunduğu illerse Hakkâri, Bitlis, Van, Batman, Tunceli,
Şırnak gibi doğu ve güneydoğu illerimizdir. Nüfusa göre değerlendirme
yapıldığında Türkiye genelinde en fazla okulu kapatılan il maalesef benim seçim
bölgem olan Kütahya ili olmuştur. Bir iki gündür gündemi meşgul eden,
“Kütahya’dan neden 25 bin erkek kayboldu.” diye basında manşetlere taşınan
konunun özeti de budur. Eğer siz okulları kapatırsanız, okullardaki öğrencileri
ve velileri başka yerlere gönderirseniz erkekler de başka yere kaybolur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Gündem dışı ikinci söz, Hatay ilindeki yağışların tarım
arazilerine olumsuz etkileri ve kentteki elektrik kesintileriyle ilgili söz
isteyen Hatay Milletvekili Sayın Hasan Akgöl’e aittir.
Buyurun Sayın Akgöl. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili
Hasan Akgöl’ün, Hatay ilindeki yağışların tarım arazilerine olumsuz etkileri ve
kentteki elektrik kesintilerine ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN AKGÖL (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ocak ayı başından beri devam eden yağışlar Hatay’da binlerce
dekar ekili tarım alanlarının sular altında kalmasına neden olmuştur. Elektrik
kesintileri de hayatı çekilmez hâle getirmiştir. Bu konuyla ilgili görüşlerimi
ifade etmek için gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette ki mevsim normallerinin
üstünde gerçekleşen yağışlar, düştüğü bölgelerde sıkıntı yaratabilir.
İnsanoğlunun belki de en çaresiz kaldığı anlar, yaşanan doğal afet anlarıdır.
Bu tarz afetler her an, her zaman, her yerde olabilir. Önemli olan ve yapılması
gereken, vatandaşların bu durumdan en az şartlarda etkilenmelerini sağlamak ve
afet sonrası vatandaşların doğacak zararlarının karşılanması babında Hükûmet
olarak gereğini yapmaktır. Bu tür afetlerde önemli olan sorunlu bölgelere hızla
müdahale edebilmek ve vatandaşların sorunlarını çözmektir.
Hatay ilinin ocak ayı ortalarından beri yaşadığı sel
felaketi Hatay’da çiftçiyi felç etmiştir. Hatay’da binlerce üretici, alın
terinin sular altında kalmasını çaresizce seyretmiştir. Hatay’ın Antakya
merkez, Kırıkhan, Reyhanlı, Altınözü ve Kumlu ilçelerine bağlı binlerce dönüm
ekim alanı sular altında kalmıştır. Amik Ovası tam bir bataklığı andırmaya
başlamıştır. Sadece sular altında kalan yerler değil, suyun basmadığı
yerlerdeki ekim alanları da bakım yapılamadığı için, yağış çok aldığı için ölme
noktasına gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, Hataylı çiftçiler çaresizlikle, göz
göre göre bu sel felaketini izlemek dışında bir şey yapamamaktadır. Bu durumu,
bölgenin adamı ve çiftçi olmam nedeniyle en iyi bilenlerden biriyim. Yaşanan
sel felaketinin bu kadar büyük olmasının nedenlerinden biri de Suriye’nin baraj
kapaklarını pervasızca açmasıdır. Peki, sormazlar mı adama, bu baraj
kapaklarını, Suriye, baraj kapaklarını ilk defa mı açıyor? Asi Nehri ilk defa
mı taşıyor? Elbette ki daha önceki yıllarda aşırı yağış gerçeğiyle yüz yüze
geldi bu topraklar.
Suriye’yle dün kardeşken bugün Sayın Başbakan ve
Dışişleri Bakanının ortaya koyduğu politikalar neticesinde Suriye’yle
ilişkilerimiz tamamen bozulmuştur. Bunun neticesinde, Suriye komşusunu
düşünmeden, düşünme ihtiyacı duymadan baraj kapaklarını kontrolsüz bir şekilde
açmıştır. Bu da yaşanan sel felaketinin daha da büyümesine neden olmuştur.
Bunun da sorumlusu Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanıdır.
Hatay, verimli tarım arazileriyle pamuk, buğday, mısır
üretiminin ve zeytinciliğin en yaygın yapıldığı bölgelerden biridir. 2011
yılında yüksek girdi maliyetleri karşısında, çiftçi, ürününün para etmemesi
nedeniyle kredilerini, enerji paralarını, enerji borçlarını ödeyemez hâle
gelmiştir; pamuk üreticisi çok perişan hâldedir.
Tüm Avrupa ülkeleri çiftçilerini desteklerken ülkemizde
üretici, artan ithalat karşısında korumasız kalmıştır. Çiftçi, alın terinin
karşılığını son yıllarda alamamıştır. Bunun üstüne yaşanan sel felaketi Hatay’ı
ve çiftçileri son derece olumsuz etkilemiştir. 2090 sayılı Yasa’daki şartlar
aranmaksızın Hatay’ın afet bölgesi ilan edilerek selden etkilenen çiftçinin,
üreticinin bankalara, tarım kredi kooperatiflerine, TEDAŞ’a olan borçlarının
faizsiz olarak acilen ertelenmesi ve zararlarının karşılanması gerekir.
Hükûmetin bir an önce, tarım sigortasına ve ÇKS
belgelerine bakmaksızın hasar tespiti yaptırarak mağdur üreticinin yarasına
merhem olması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Hatay Havaalanı üç gündür
uçuşlara kapalı. Valilik açıklamasına göre 6 Şubat tarihine kadar da bu durumun
devam edeceği anlaşılmaktadır. Neden mi? Havaalanı, şimdi yapay bir göl gibi.
Sel orayı da etkiledi, Havaalanı sular altında. Yapılırken yerinin yanlış
seçilmesi, sanıyorum bunun temel nedenlerinden biridir.
Arkadaşlar, çiftçi mağdur durumda. Burada
iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan Hatay çiftçisine sahip çıkılmasını, sizden
istirham ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle sizleri selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Akgöl.
Gündem dışı üçüncü söz, Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi Genel Kuruluna katılan Türk Delegasyonunun faaliyetleriyle ilgili söz
isteyen Sivas Milletvekili Sayın Mesude Nursuna Memecan’a aittir.
Buyurun Sayın Memecan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Sivas Milletvekili
Nursuna Memecan’ın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kuruluna katılan
Türk Delegasyonunun faaliyetlerine ilişkin gündem dışı konuşması
NURSUNA MEMECAN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Delegasyonumuzun geçen
hafta Strazburg’da katıldığı 2012 Kış Oturumu’ndaki faaliyetleriyle ilgili
Genel Kurulu bilgilendirmek üzere gündem dışı söz aldım. Herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Avrupa Konseyi, bilindiği gibi, insan hakları, hukukun
üstünlüğü ve demokrasi değerlerine sahip çıkan ve tüm üye ülkelerde hayatın her
alanında geçerli kılınması amacını taşıyan bir kurumdur. Delegasyonumuz yılda
dört defa birer hafta Strazburg’daki oturumlara görüş bildirerek, komisyon
çalışmaları yaparak, raporlar hazırlayarak aktif olarak katılmaktadır.
Oturumun başında 2010 yılından bu yana AKPM Başkanı
olarak görev yapan Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu’nun görev süresi tamamlanmış oldu. Söz alan konsey üyeleri Sayın
Çavuşoğlu’nun ortaya koyduğu performans sonucu çıtanın yeni AKPM Başkanı
Fransız Mignon için ciddi biçimde yükseldiğini söylediler. Konseyin ilk ve Türk
Müslüman Başkanının görevi böyle övgülerle teslim etmiş olduğunu sizlerle
paylaşmak isterim. Oturumun ilk gününde Anadolu Ajansı foto muhabirlerinin
Anadolu Ajansı objektiflerinden “Somali’de insan olmak” başlıklı sergisi Sayın
Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç tarafından açıldı. Bu sergi, Türkiye'nin Somali’deki
duruma ilişkin hassasiyetine Avrupa Konseyi platformunda dikkat çekilmesi
açısından çok yararlı oldu.
Oturumun yoğun gündeminin yanı sıra, Fransa’da
geçirilmeye çalışılan ifade özgürlüğüne kısıtlama getiren yasayla ilgili
endişelerimiz konusunda da tüm heyet üyelerimizin aktif katılımıyla uyumlu
çalışmalar yaptık. Bu vesileyle, üyelerimize ve komisyonda görevli herkese
teşekkürlerimi sunuyorum. Fransa’daki tasarı sadece ifade özgürlüğünü
sınırlamak ve cezalandırmakla kalmıyor bilimsel araştırma yapma, araştırma
sonuçlarını savunma gibi birçok kişisel özgürlük alanında da sınırlar getirmiş
oluyor. Kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyinin dikkat ve ilgisini bu konudaki
tehlikeye çekmek görevimizdi. Bu değerlerin hiçbir ülke tarafından kısa vadeli
siyasi amaç uğruna heba edilmemesi gerektiğini Konsey üyelerine hatırlattık.
Tepkisiz kalacak bu tür ihlal girişimlerinin başka ülkelere örnek teşkil
edebileceği ve başka ihlallerle temel insan hakları değerlerinin büyük zarar
göreceğini anlattık.
Genel Kurul toplantısı öncesinde, heyet başkanı olarak
AKPM Başkanına, Konsey Genel Sekreterine, Konsey İnsan Hakları Komiserine,
AKPM’deki siyasi grup başkanlarına gönderdiğim konu ile ilgili tehlikeye dikkat
çeken mektupla çalışmalara başladık. Genel Kurul süresince endişeleri dile
getiren ve durumun geri dönülmez bir aşamaya gelmeden Fransız siyasetini
gerekli önlemleri alma çağrısında bulunan bir de yazılı deklarasyon kaleme
aldık ve imza toplamaya başladık. 20’den fazla üye ve Konseydeki her siyasi
gruba mensup milletvekilleri tarafından imzalanarak yayınlanan deklarasyon bir
sonraki oturuma kadar da imzaya açık tutulacak.
Bu oturumda Konsey Genel Kuruluna hitap eden üst düzey
konuşmacılara da sorular sorarak konunun gündemde tutulmasını ve görüşlerinin
paylaşılmasını sağladık. Konsey Genel Sekteri Mr. Jagland, tarihin tarihçilere
ve tarih kitaplarına bırakılmasını ve tarihî olaylar hakkında siyasi kararlar
alınmaması gerektiğini söyledi. Avrupa’nın en saygın ve güvenilir
şahsiyetlerinden olan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg
de, nefret ve şiddeti teşvik etmesi hâlinde ifade özgürlüğünün
sınırlanabileceğini, ancak Fransa’daki yasanın bu kapsamda
değerlendirilemeyeceğini ve tarihin değişik versiyonları hakkında kararlar
almanın siyasi kurumların işi olmadığını belirtti, Fransa Senatosunun
sergilediği yaklaşımı yararlı bulmadığını ifade etti. İngiltere Başbakanı David
Cameron, geçmişi bırakarak güne odaklanmanın öneminden bahsetti, tüm Avrupa
Birliği ülkeleri ve İngiltere’nin Türkiye’yle daha güçlü ilişkiler kurmasının
herkes için faydalı olacağını söyledi.
Bu çerçevede söz alan AK PARTİ Sakarya Milletvekili Şaban
Dişli, tarihsel olayların popülist siyasetçiler tarafından seçim malzemesi
olarak kullanıldığını ve bunun tehlikeli bir gelişme olduğunu söyledi. CHP
Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç, söz konusu yasanın antidemokratik olduğunu
belirtti, tarihsel olayların siyasete malzeme olmaması gerektiğini söyledi. AK
PARTİ Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş Bakır’ın sunduğu bir değişiklik önergesiyle
tehcir olaylarının değerlendirilmesinde arşivlerin açılması ve tarihçilerden
oluşan bir komisyonun kurulmasına ilişkin bir paragrafın “Zorunlu nüfus
tehcirleri” başlıklı rapora eklenmesi kabul edildi.
Fransa’daki gelişmeleri izlediğimizi, gerektiğinde
Konseyde bu tür faaliyetleri sürdürmek üzere hazırlıklar yaptığımızı
bildiriyor, saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Memecan.
Buyurun Sayın Bilgehan.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’ın,
Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları açısından Avrupa’nın sorunlu ülkeleri
arasında yer aldığına ve onayladığımız Avrupa Konseyinin Kadına Yönelik Şiddet
ve Ev İçi Şiddeti Önleme Sözleşmesi’nin iç hukuka uyarlanmasına ilişkin
açıklaması
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisindeki çalışmalarımızla
ilgili bilgi verdiği için Heyet Başkanımız Nursuna Memecan’a teşekkür ediyoruz.
Ancak keşke 100’den fazla tutuklu gazetecimiz, hapiste kalan seçilmiş
milletvekili ve yerel yöneticimiz, öğrencilerimiz, aksayan bir yargı sistemimiz
olmasaydı da Türkiye olarak ekonomik gücümüz kadar ileri demokrasimizle de
iftihar edebilseydik. Ne yazık ki Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Hammarberg’in
eleştiri dolu raporuna karşılık veremedik ve ülkemiz Avrupa’nın insan hakları
açısından sorunlu ülkeleri arasında yer aldı. Bu durumu değiştirmek güçlü bir
çoğunluğa sahip iktidar partisinin elindedir. Umarım, yeni adalet reform paketi
beklenen sonucu verir.
Avrupa Konseyinin Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddeti
Önleme Sözleşmesi’ni onaylayan ilk ülke olmanın gururunu yaşadık. Şimdi, sıra,
iç hukuka uyarlanmasına geldi. Yakında Meclis gündemine gelecek yasa
tasarısının beşikten eceliyle ölünceye kadar bütün kadınları kapsamasını
diliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Canalioğlu... (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun,
Karadeniz sahil yolunda dalgaların yükselmesi sonucu yolların çökmemesi için
alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadeniz sahil
yolunun deniz dolgusuyla yapılmasının sıkıntısı deniz dalgalarının yükselmesi
sonucu yolların çökmesiyle yaşanmakta ve bu durum zaman zaman can ve mal
kaybına yol açmaktadır. Bunun son örneği Hopa Sarp sahil yolunda yaşanmış,
yolun yaklaşık 60 metrelik bölümü çökmüştür. Sarp’a giden çift şeritli yolun
iki taraflı olarak ulaşıma açılmasıyla sağlanmıştır. Zamanında hatalı olarak
yapılan yolun yeniden teknik olarak ele alınması ve bu tür çökme olaylarının
önlenmesi için tedbirler alınmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Hatay Amik Ovası’nda
yaşanan sel felaketi nedeniyle zarar gören çiftçilerin mağduriyetlerinin
giderilmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Hatay’da
yaşanan, Hatay Amik Ovası’nda yaşanan sel felaketi gerçekten tam anlamıyla
afete dönüşmüştür. Yaklaşık 200 bin dönümün üzerinde ekili arazi su altında
kalmıştır ve çiftçinin mahsulü ölmüştür. Artık Hükûmeti ve AKP’nin Hatay
milletvekillerini göreve davet ediyoruz. Ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı ve
Hatay çiftçisi kendi kaderiyle baş başa bırakılmamalı. Ancak burada bir şey
söylemek lazım: Hükûmetin, Sayın Dışişleri Bakanının Suriye’yle olan bu gergin
ilişkilerinin sonucunun maliyeti halka ödettirilmemelidir. Asi Nehri üzerindeki
baraj kapaklarının açılması bu felaketin boyutunu afete dönüştürmüştür.
Dolayısıyla çiftçinin kendi elinde olmayan sebeplerle uğradığı bu zararı
devletimiz karşılamalıdır. Bunun için gereken tedbirler gerekiyorsa hukuki
düzenleme de yapılarak Hatay çiftçisinin bu felaketi karşılanmalıdır.
Bu bilgileri, bu
duyguları sunmak üzere söz aldım. Söz verdiğiniz için teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan…
4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin mahkûmiyet kararlarında birinci sırada olduğumuza ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi önemli bir kurum. Avrupa Birliği süreci de Türkiye
açısından son derece önemli. Ancak orada bir gerçekliğimiz var: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde 1’inci olmak ve mahkûmiyette 1’inci olmak, 159 kararla,
maalesef Türkiye’ye ait.
En fazla düşünce
suçlusunun, basın mensubunun tutuklu olduğu, içerde olduğu ülke durumundayız.
En fazla kadına şiddetin uygulandığı ülke durumundayız. En fazla siyasilerin
tutuklu olduğu ülke durumundayız. Yine uzun tutuklulukla beraber
milletvekilleri içerde tutuklu olan tek Parlamento durumundayız.
Gerçekten
Kopenhag Kriterleri çerçevesinde ülkemizin demokratikleşmesi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Çelik…
5.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, ülkemizde yaşanan
şiddetli kış nedeniyle bazı köy yollarının kapalı olması nedeniyle mağdur olan
halkın ihtiyaçlarının kısa sürede karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
DEMİR ÇELİK
(Muş) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Uzun ve şiddetli
kışın hüküm sürdüğü günümüz dünyasında bundan ülkemiz de bölgemiz de şiddetle
etkilenmektedir. Özellikle son üç
gündür muhtarlardan köy yollarının kapalı olduğuna ve açılmadığına dair yoğun
şikâyetler gelmekte, eğitimin, sağlık hizmetlerinin aksadığına dair bir
duyarlılığı herkesten önce İçişleri Bakanlığının devreye koyarak bu hizmetlerin
yerli yerine getirilmesi yönünde bir beklenti halkımızdan bize yansıtılan temel
taleptir. İnşallah, umuyorum, olabildiğince kısa sürede bu ihtiyaçlar
karşılanır.
BAŞKAN – Sayın Özgündüz…
6.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Abdi
İpekçi’nin 1 Şubat 1979’da öldürülüşünün yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün biliyorsunuz 1 Şubat, Abdi İpekçi’nin öldürülüşünün
yıldönümü. Bu vesileyle Abdi İpekçi’yi rahmetle anıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 19 milletvekilinin, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede kalıcı
çözüm yollarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/124
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte arz ettiğimiz "Kadına yönelik
şiddete karşı mücadelede, kalıcı çözüm yollarının araştırılması" amacıyla
Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Toplumsal önemli sorunlarımızdan biri şüphesiz aile içi
ve aile dışında kadınlara yönelik şiddettir.
Şiddet kadınların yalnızca fiziksel ve ruhsal sağlığını
etkilemekle kalmayıp, kadının hukuki, sosyal, siyasal ve ekonomik statülerinin
gelişmesini de engellemektedir.
Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi ve mağdur olanların
korunması amacıyla uluslararası sözleşmelere taraf olunmuş, taahhütlerde
bulunulmuş ve ulusal mevzuatımızda düzenlemeler yapılmıştır.
Bu düzenlemelere rağmen son yapılan araştırmalara
bakıldığında kadına yönelik şiddetin azalma göstermemesi ve giderek artan bir
boyuta ulaşması değerlendirilmesi gereken çok önemli bir konudur.
Kadınlara yönelik şiddetin giderek artması
Yasal sürecin iyi işlememesinden mi, toplumsal eğitimin
yeterince yapılamamasından mı, ekonomik sıkıntıların bireyler üzerindeki
baskılarından mı, şiddet mağdurlarının korunamamasından mı, yasalarımızın
yeteri kadar yaptırım gücüne sahip olamamasından mı, yanlış dini ve toplumsal
değerler mi, kültürel dejenerasyon mu, çok yönlü araştırılmalıdır.
Ve kadına yönelik şiddete karşı mücadelede kalıcı bir
çözüme ulaşabilmek için tüm resmi ve sivil kurum ve kuruluşların bu konuda
seferber edilebilmesinin yolları ve yönteminin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne büyük
sorumluluk düşmektedir.
Bu yüzden konuyla ilgili Meclis Araştırmasının bir an
önce gündeme alınması sadece kadınlarımız açısından değil toplumsal sağlığımız
açısından önemlidir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
7) Enver Erdem (Elazığ)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Zühal Topçu (Ankara)
11) Erkan Akçay (Manisa)
12) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
13) Sümer Oral (Manisa)
14) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
15) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
16) Necati Özensoy
(Bursa)
17) Bülent Belen (Tekirdağ)
18) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) Celal Adan (İstanbul)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23
milletvekilinin, Kütahya ETİ Gümüş Anonim Şirketi Gümüş Üretim Tesislerindeki
siyanür kullanımının insan sağlığı ve çevreye olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
"ETİ-GÜMÜŞ A.Ş. Gümüş Üretim Tesislerindeki Siyanür
Kullanımının İnsan Sağlığı ve Çevreye Olan Etkilerinin Araştırılarak Gerekli
Önlemlerin Alınması" amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğünün 104 üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz. 13.10.2011
Gerekçe:
Bilindiği gibi, 1987 yılında Etibank tarafından Kütahya
şehir merkezine yaklaşık
Anılan tesislerin çevresinde bulunan belde ve köylerde
yaşayan vatandaşlarımız başta olmak üzere ilimiz genelinde ve Bölge illerinde
de büyük endişelere yol açan siyanürlü atık su havuzlarındaki çökmenin ardından
anılan tesislerde ara verilen üretime 14 Haziran 2011 tarihinde tekrar
başlanmıştır. Aynı gün tesislerin
"Şirkette çalışan 97 işçinin, özel bir laboratuvarda
yaptırılan rutin kontrolde, sınır değerin üzerinde ağır metal kirliliğine
rastlandığı iddiasıyla Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesine sevk edildiği,
yapılan kontrollerde işçilerin idrar ve kanında kurşun, arsenik, kadmiyum ve
cıva bulunduğu" haberleri Temmuz-2011 tarihli; İl Çevre Kurulunun
"Eti Gümüş AŞ.'ye, havuzların çamurla dolması ve kullanılamaz hale
gelmesine rağmen bu konuda duyarlı davranmadığı gerekçesiyle 500 bin TL para
cezası verdiği ve tesislerdeki her biri 5 milyon metre küp siyanürlü su
depolama kapasitesine sahip olan dört havuzun da kapatılmasını
kararlaştırdığı" haberleri de Eylül-2011 tarihli bazı medya organlarında
yer almıştır.
TMMO Çevre Mühendisleri Odasının "Bölgeden alınan
içme suyu örneklerinde izin verilebilir limit değerlerden %40 oranında daha
fazla siyanür bulunduğu" yönündeki kamuoyuna yansıyan açıklamalarına karşın,
şirket yetkililerinin ve bazı resmî kurum yöneticilerinin ise bu iddianın aksi
yönündeki açıklamaları vatandaşlarımızın kafalarını karıştırmıştır. Yapılan
açıklamalar üzerine konunun yargıya taşındığı, bazı çalışanların işlerinden
çıkartılma tehdidiyle karşı karşıya kaldıkları, bazı çalışanların ise işten
ayrılarak işletme aleyhine dava açtıkları yönündeki iddialar kamuoyundaki
endişeleri daha da artırmıştır.
Gümüş işleme tesislerine yakın köylerde, tesislerde gümüş
üretimine başlanmasının ardından çeşitli kanser türlerinden ölümlerin de
başladığı ve bu ölümlerin köylerin su kaynaklarındaki arsenik yoğunluğunun
aşırı yüksekliğinden kaynaklandığının belirlendiği iddiaları, konunun daha
fazla geciktirilmeden detaylı bir şekilde araştırılmasının kaçınılmaz hâle
geldiğini göstermektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, "Kütahya Eti-Gümüş AŞ
gümüş üretim tesislerindeki siyanür kullanımının insan sağlığı ve çevreye olan
etkilerinin araştırılarak gerekli önlemlerin alınması" amacıyla bir Meclis
araştırması açılması gerekli görülmektedir.
1) Alim Işık (Kütahya)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Durmuşali Torlak
(İstanbul)
5) Adnan Şefik Çirkin
(Hatay)
6) Atila Kaya (İstanbul)
7) Sinan Oğan (İğdır)
8) Yusuf Halaçoğlu
(Kayseri)
9) Hasan Hüseyin Türkoğlu
(Osmaniye)
10) Mehmet Erdoğan
(Muğla)
11) Mesut Dedeoğlu
(Kahramanmaraş)
12) Ali Uzunırmak (Aydın)
13) Ali Öz (Mersin)
14) Enver Erdem (Elâzığ)
15) Seyfettin Yılmaz
(Adana)
16) Koray Aydın (Trabzon)
17) Özcan Yeniçeri
(Ankara)
18) Ahmet Kenan Tanrıkulu
(İzmir)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) Mustafa Erdem (Ankara)
21) Zühal Topçu (Ankara)
22) Sümer Oral (Manisa)
23) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
24)Ahmet Duran Bulut
(Balıkesir)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20
milletvekilinin, büyük şehirlerimiz başta olmak üzere ülkemizde artan
hırsızlık, soygun, gasp, sokak gösterileri ve şiddet olayları ve çocuklarla
gençlerin bu olaylardaki rolünün araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/126)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde ve özellikle, büyük şehirlerimizde hırsızlık,
soygun, gasp, sokak gösterileri ve şiddet olayları son derece artmış
bulunmaktadır. Bu olaylar sonucunda birçok esnaf, kamu kurum ve kuruluşları,
bankalar, belediyeler maddi zarara uğramakta, vatandaşlar ise bunu bazı
durumlarda can ile ödemektedir. Bu, vatandaşı kendi başının çaresine bakacak
duruma getirmiştir. Olaylarda, küçük yaşta çocuk ve gençlerin ön planda
kullanılması, böyle bir durumda hadiseleri daha da içinden çıkılmaz hale
getirmektedir. Bu yüzden bu olayların önlenmesi için alınması gereken
tedbirleri ve “büyük şehirlerimizde şiddetin önlenmesi, çocukların ve gençlerin
bu olaylarda ki rolü" konulu, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve talep
ederiz.
Genel Gerekçe:
Ülkemizin birçok bölgesinde, özellikle doğu illerimizde
ve büyük şehirlerimizde suç ve şiddet giderek artmaktadır. İşsizlik, açlık,
yoksulluk, ekonomik faktörler ve hükümetin yanlış politikaları, suç oranlarının
ve şiddet olaylarının artmasında önemli etkenlerdir.
Çeşitli bölgelerde yapılan izinsiz eylemlerde çocukların
ve gençlerin en ön saflarda güvenlik güçlerine karşı bir kalkan olarak
kullanılması dramatik bir durumdur. Bunda aile içi iletişimsizlik,
eğitimsizlik, işsizlik ve gelecek kaygısı önemli rol oynamaktadır. Suçlu çocuk
ve genç yoktur. Suça itilmiş çocuk ve genç vardır. Özellikle insanın içinde
yaşadığı koşullar, onun nasıl bir birey olacağını, kişiliğini büyük ölçüde
etkilemektedir.
Şiddet olaylarında çocukların ön safa sürülmesi olayın
vahametini daha da artırmaktadır. Adalet Bakanlığının adli sicil verilerine
göre, şehirlerimizde yaşayan her sekiz kişiden birinin sabıkalı olduğu
anlaşılmaktadır. Sabıka kaydının, suç yenilenmemesi halinde, iki yılda bir
silinmesine rağmen suç örgütleri ve bundan çıkar sağlayan ideolojik ve siyasi
çevreler, çocukları ön plana çıkartarak onların sakıncalı hale gelmesini
sağlamaktadır. Bir defa sabıka kaydı girilen kişi, bir müddette cezaevinde
tutulursa, bir militan haline gelmektedir. Dolayısı ile çocuklarımızı militan
haline gelmekten korumalıyız.
Suçlu çocukları, çocuk mahkemelerinde mahkeme etmek,
onların suçuna karşılık gelen cezaları azaltmak, çözüm değildir. Bunların,
(çocukların) suç örgütü ve PKK gibi etnik, bölücü örgütlerin elemanı haline
gelmesini önleyecek çalışmalar yapılmalı ve çocuklarımız militan olmaktan,
mutlaka kurtarılarak topluma, ülkesine ve insanlığa faydalı olacak şekilde
yönlendirilip, yetiştirilmelidir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Enver Erdem (Elâzığ)
7) Alim Işık (Kütahya)
8) Celal Adan (İstanbul)
9) Ali Öz (Mersin)
10) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
11) Sümer Oral (Manisa)
12) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
13) Seyfettin Yılmaz (Adana)
14) Zühal Topçu (Ankara)
15) Koray Aydın (Trabzon)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Bülent Belen (Tekirdağ)
18) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
19) Mustafa Erdem (Ankara)
20) Erkan Akçay (Manisa)
21) Oktay Öztürk (Erzurum)
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
01/02/2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun 01.02.2012 Çarşamba günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Grup Başkan Vekili
Öneri:
13 Ekim 2011 tarihinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan
tarafından verilen (76 sıra nolu), “Balıkçılık Sektöründe Yaşanan Sorunların”
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, Genel Kurul’un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 01.02.2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin
lehinde ilk söz Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’a aittir.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun balıkçılık sektöründe
yaşanan sorunlarla ilgili araştırma önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Üç tarafı denizlerle çevrili, akarsuları ile zengin, coğrafi
olarak stratejik bir konumda; tarihî, turistik ürünleri çeşitli, yer altı, yer
üstü zenginlikleri olan ülkemizde balıkçılık sorunları da artmış bulunmaktadır.
Küresel ekonomik kriz sonrası, Karadeniz, Marmara, Ege,
Akdeniz'e olan 178 bin kilometre kıyı şeridi, 1 milyon hektarın üzerinde 200
göl,
Dünyada balıkçılık sektörü hızla gelişirken özellikle
Avrupa Birliği süreci ile birlikte mevzuat değişikliklerine gidilirken ulusal
bir politika üretilmediği için, planlama yapılamadığı için, bakanlık
düzenlemeleri genel müdürlükler, müsteşarlıklar düzeyinde kaldığı için çok
ciddi sorunlar yaşanıyor.
Avrupa Birliği ortak balıkçılık politikasının, baktığımız
zaman, koruma amaçlı olarak ayrılan Avrupa Balıkçılık Fonu’nun 4,3 milyar euro
olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Bundan maalesef Türkiye yararlanamıyor.
Yunanistan üye olduğu için, Kıbrıs Rum Kesimi, Bulgaristan, Romanya gibi
ülkeler üye olduğu için yararlanabiliyor, diğer ülkeler ise -Gürcistan gibi,
Rusya gibi ülkeler- üyelik sürecini tamamlayamadığı için yararlanamıyor.
Bilinçsiz avlanma, denetimsizlik, plansızlık, kültür
balıkçılığında yaşanan sorunlar kaynakların da hızla tükenmesine yol açıyor.
Tuna Nehri’nin Karadeniz’e taşıdığı ağır metaller, kirlilik ayrı bir tehdit
oluşturuyor.
OECD ülkelerinin balıkçılık için ayırdığı harcamalar ile
ülkemiz kıyaslandığında, arada bir uçurum var. Ülkemizde, özellikle hava
durumuna bağlı olarak -işte, bugünlerde karlı, fırtınalı bir süreç- hemen balık
fiyatlarında yüzde 100’lerin üzerinde bir artış olduğunu, balıkçıların ava
çıkamadığını, nakliyenin yapılamadığını, ürünlerinin elde kaldığını veya
avcılık yapamadıklarını da biliyoruz. Örneğin, Karadeniz’de hamsi avında
bereketli sezonlarda dahi 200 bin ton tüketilirken, geri kalan 300 bin ton ne
yapılıyor? Balık unu, yağ fabrikalarına yok denecek fiyatlarla satılıyor.
Büyük ihracat potansiyeline rağmen maalesef bu konuda iç
tüketimi dahi karşılayamayan balıkçılık sektörünün yaşadığı sorunlar, destek,
teşvik, bilinçli avlanma konularında yeni bir politika gerektiriyor.
Kıyı balıkçılığının yanı sıra açık denizlerde yapılan
avlanmalarda komşu ülkelerle de çokça sorun yaşanıyor ve birçok balıkçımız da
yaşamını yitirmiştir.
Küçük balıkçılığın özendirilmesi, korunması, su ürünleri
kooperatiflerinin geliştirilmesi, trol avcılığının denetlenmesi konusunda da
mevzuatımız yeterli değil. Üniversitelerde eğitime ağırlık verilmesi, ARGE
çalışmalarının bu alanda geliştirilmesi, balık hallerinin, komisyonculuğun,
vergi ve kredilerin, teşviklerin yeni esaslara bağlanması gerekiyor.
Tabii bunları konuştuğumuz zaman çokça sorunu olduğunu
bir on dakikaya sığdıramayacağımız kadar... Yeterince avlanamayan balıkçılar
personelini, tayfasını, yakıtını, giderini dahi karşılayamaz duruma gelirken
kabzımalların da yazıhanesine gidemez duruma geldikleri bir süreç yaşıyoruz
çünkü kabzımallar balıkçılara borç para verir, onlar da balık tutar, o balığın
karşılığında ödeme yapılır. Balıkçı balık tutamıyor, kabzımal da yazıhaneye
gidince tekrar ondan para istiyor, borç para istiyor, o da sıkıntıda olduğu
için böyle karşılıklı birbirini olumsuz etkileyen bir durum oluyor.
Trol avcılığıyla ilgili -yakında işte gördünüz, basında,
televizyonda yer aldı- Rumelikavağı’nda bir olay yaşandı, Sınırlı Sorumlu Su
Ürünleri Kooperatifi Başkanına bir saldırı oldu. Bu nedir, ne değildir? Boğazda
trol avcılığı yasağı nasıl deliniyor? Bu konuların çok önemli olduğu… Sahil
Güvenlik artık İçişlerine bağlandı, daha önce bağımsızdı Millî Savunma
Bakanlığı bünyesinde. Gırgırlar ne yapıyor? Bu özellikle sonarlı aramalarda
hemen kıyılarda sorunlar nelerdir, kıyı balıkçılığının yanında amatör ve
sportif amaçlı yapılan balıkçılığın sorunları nelerdir, bunlar uzmanlık
alanları itibarıyla neler? Trabzon Merkez Su Ürünleri Kooperatifi, yine Doğu
Karadeniz Balıkçı Kooperatifleri Birliği var, onların yaşadığı sıkıntılar var,
sorunlar var. Ege’de tabii yerine göre farklı sıkıntılar yaşanıyor. Ege denizi,
balıkçılığı ve sorunları Çanakkale’deki kıyı balıkçılığından başlayarak
Bodrum’a kadar, Saros Körfezi’nden Bodrum’a kadar ayrı bir ilgilenme gerektiren
bir durum söz konusu.
Yine, Batı Karadeniz tarafına baktığımız zaman, Kıyıköy,
İğneada, iki liman, en son oralarda yine ülkenin önemli balıklarından kalkan
sezonunda dahi ürünlerin artık yanına yaklaşılamaz kadar fiyatların yükseldiğini
görüyoruz. İlginçtir, denizlerimizin, Boğaz’ın en lezzetli balığı olan lüferi
konuşuyoruz. Lüfer bulunmuyor, lüfer altın fiyatlarından daha pahalı artış
gösteriyor. Oysaki lüferin öncesinde bir sarıkanat vardır, ondan öncesinde bir
çinekop vardır, ona “Yaprak” der balıkçılar, daha ufağı vardır. Onun belli bir
boyutta avlanma yasakları vardır fakat vatandaş sarıkanadın lüfer olduğunu
göremediği için lüferin de kofana olduğunu son zamanlarda unutuverdi.
Tezgâhlarda kofana yok artık. Garip bir şekilde aynı durum palamutta söz
konusu. Palamut büyüyemiyor, bulunamıyor. Torikten en güzel lakerda yapılır.
Bakın piyasaya bulamazsınız, torik lakerdası artık aranır duruma geldi. Yani
bunca deniz ürünleri, bunca zenginlik, bunca verime rağmen kendi ürününü, kendi
zenginliğini, kendi varlığını, kendi av yasağını, kendi imkânlarını
denetleyemeyen bir ülke ve perişan olan bir balıkçı esnafı söz konusu. Bunların
ağlarının alınması, amatör balıkçılıkta kullanılan malzemeler, gırgırların,
küçük motorların hepsinin ayrı evsafı bütün bunlar çok büyük bir kesimi,
sayıları 5 milyonu aşan bir nüfusu yakından ilgilendiriyor ve ülkenin gerçek
sorunları içinde örgütlü olmadıkları için de maalesef bu sorunlar
konuşulamıyor. Bu açıdan Mecliste bir araştırma yapılması belki sizlere daha
lezzetli balık yeme imkânını tanıtacaktır, tattıracaktır. Biraz da kendinizi düşünün balıkçılarla
beraber diyorum. Bu araştırma önergesine olumlu oy verin diye söylüyoruz.
Teşekkür ederiz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk
söz İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca’ya aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu grup önerisi
aleyhine söz almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Elbette ülkemizde balıkçılığın sorunları, buna yönelik
çözüm önerileri çok önemlidir. Zira Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın
bu konuda çok ciddi adımları vardır. Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü
bünyesinde de gerek 22 gerek 23’üncü dönemlerde Hükûmetimizce yapılmış
çalışmalar vardır ancak bugün Meclis gündemimiz oldukça yoğun ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzük’ünde değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük değişikliği
de bu gündemler içerisindedir. Bu vesileyle BDP Grup önerisi aleyhine söz
aldığımı belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Önerisi’nin lehinde son
söz Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer’e ait.
Buyurun Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu, balıkçılık
sektörüyle ilgili sorunların tespiti amacıyla Meclis araştırması açılması
konusuyla ilgili söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’deki muhtelif konularda,
muhtelif sektörlerde yaşanan sorunlarla ilgili, milletvekillerine ulaşan bu
sorunların tespiti, bunların çözüm yollarının ortaya konmasıyla ilgili siyasi
parti grupları zaman zaman grup önerileri yapıyorlar ve bu sorunlarla ilgili
Meclis araştırması yapılması, bu konuların, bu sorunların tespiti ve bunların
çözüm yollarının ortaya çıkarılması ve yüce Meclisin de bu konuda tedbir
alması, birtakım düzenlemeler yapmasını istiyorlar ama genelde bu grup
önerilerinin büyük bir çoğunluğu -rakamsal olarak- iktidar partisi tarafından
reddediliyor.
Geçtiğimiz haftalarda yine ben bu konuda, yine tarım
sektörüyle ilgili bir konu olan narenciye sektöründe yaşanan sorunların
tespitiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu Meclis
araştırması açılmasına dair bir önergeyle ilgili söz almıştım. Burada dilim döndüğünce
milletvekili arkadaşlarımıza, tüm siyasi partilere mensup arkadaşlarımıza bu
konunun önemli bir konu olduğunu, özellikle istihdamda bu sektörde çalışanların
önemli bir payının olduğunu, ekonomiye önemli katkılar yaptığını, ihracata
önemli katkılar yaptığını ifade etmeye çalıştım ve bu konuda da günümüzde, özellikle 2010-2011
sezonunda önemli sorunların yaşandığını, yine bugün 2011-2012 üretim, narenciye
üretim sezonunda önemli sorunların yaşandığını ifade etmeye çalıştım. Ama o
çabalarımız burada boşa çıktı, AKP’li milletvekili arkadaşlarımın kullandığı
ret oyuyla Meclis araştırması kurulması imkânı ortadan kalktı. Ama hafta sonu
bölgeme gittiğimde, Mersin, biliyorsunuz narenciye üretiminde önemli bir
ilimiz, orada arkadaşlarımız bir toplantı tertip etmişler ve beni oraya
çağırdılar. Milletvekilli arkadaşlarımdan sadece Milliyetçi Hareket Partisine
mensup bir Mersin Milletvekili arkadaşım vardı, iktidar partisine mensup bir
milletvekili arkadaşımı orada göremedim. Orada ziraat odası başkanları vardı,
ihracatçı birlikleri başkanları vardı, narenciye üretim kooperatifi başkanları
vardı, sulama birliği başkanları vardı, yani sektörün tüm paydaşları oradaydı.
Orada insanlar sorunlarını anlatmaya çalıştılar. Biz muhalefet partisi
milletvekilleri olarak onları dinledik ama orada bir tane iktidara mensup bir
milletvekili arkadaşımı bulamadım. Bu, şu anlama geliyor: İktidara mensup
milletvekili arkadaşlarım, yurttaşın, vatandaşın karşısına çıkmaktan korkuyor
çünkü onların sorunları var, onların dertleri var. Bu sorunlarına, bu
dertlerine çözüm bekliyor, çare bekliyor ama milletvekili arkadaşlarım, iktidar
partisine mensup milletvekili arkadaşlarım halktan kaçıyorlar.
Şimdi, yine, ülkemiz için önemli
sayılabilecek bir konuyla ilgili Barış ve Demokrasi Partisinin bir önergesi
var. Türkiye’de balıkçılık sektörünün yaşadığı sorunların tespit edilmesi, bu
konuda bir araştırma komisyonu kurulmasına istinaden bir öneri var. Türkiye'nin
üç tarafı denizlerle çevrili, Türkiye'nin toplam sınırının üçte 2’si kıyı
sınırı, yaklaşık olarak 8 bin kilometreden fazla bir alan. Önemli akarsu
kaynaklarımız var, 177.714 kilometre
uzunluğunda nehirler bulunuyor, deniz ve üst su kaynaklarımızın toplam yüzey
alanı 25 milyon hektar.
Düşünün, Türkiye'de toplam tarım alanları 28 milyon hektar,
su ürünleri üretimini yapabileceğimiz ya da avcılık yoluyla üretim
sağlayabileceğimiz alanların miktarı yabana atılamayacak bir miktar, 25 milyon
hektar civarında bir alan.
Bu sektör 47 bin kişiye doğrudan istihdam sağlıyor, ancak
gayrisafi millî hasılaya katkısına bakıyoruz, bu kadar potansiyeli olan bir
ülkenin gayrisafi yurt içi hasılaya sağladığı katkı sadece binde 4 oranında.
Balık çeşitleri açısından da önemli bir potansiyele
sahibiz. Karadeniz’de 247, Marmara’da 200, Ege’de 300, Akdeniz’de 500 civarında
bir balık türü zenginliğine sahip, böyle bir önemli potansiyele sahibiz.
Üretime bakıyorsunuz, yine bu potansiyelin karşılayacağı
miktarlarda değil, oldukça düşük miktarlarda. 2009 yılında 622 bin ton
civarında bir üretimimiz söz konusu, 2010 yılı içinde 653 bin ton civarında bir
üretim yapabilmişiz.
Toplam dünya su ürünleri üretimine bakıyorsunuz, 145
milyon hektar. Yani az önce de söyledim, bu kadar önemli bir potansiyele sahip
ülkemizde, dünya üretiminin sadece binde 43’ünü Türkiye'de üretilen su ürünleri
oluşturuyor. Bu oldukça düşük bir rakam. Oysa bu potansiyeller alınacak
tedbirlerle pekâlâ gayet iyi noktalara getirilebilecek durumda.
Üretim iki şekilde yapılıyor avcılık ve yetiştiricilik
olmak üzere, önemli bir bölümü Türkiye'de üretimin avcılıkla sağlanıyor. Burada
2010 yılı kesin rakamları var. Yaklaşık olarak 445.700 tonu denizlerden sağlanıyor
bu avcılığın, avcılıkla elde edilen üretimin; 40.260 tonluk kısmı da iç
sularımızdan, diğer kalan kısım yani 654 bin tonluk üretimi tamamlayan kısım da
yaklaşık 160 bin ton civarıyla yetiştiricilikten elde edilen kısım.
Tabii, dünyada da, Türkiye’de de nüfus artıyor;
dolayısıyla beslenme her geçen gün daha sorun oluyor, dengeli beslenme daha da
önemli bir hâle geliyor. Biliyorsunuz, balık, protein açısından da önemli bir
besin kaynağı, yaklaşık yüzde 15-20 protein içeren bir besin çeşidi.
Dolayısıyla Türkiye'nin, hızla, yetiştiricilik konusunda önlem alması
gerekiyor. Dünyada bu konuda çok sayılı ülkeler var; Çin var, Hindistan var,
Vietnam var, Endonezya var vesaire böyle gidiyor ama Türkiye, bu sıralamaya
baktığınız zaman, üretimde yaklaşık olarak 35’inci sırada, yetiştiricilikte de
yaklaşık olarak 8’inci, 9’uncu sıraları paylaşıyor. Bu anlamda, bu sektörün
enine boyuna araştırılması, incelenmesi, ne gibi sorunlar yaşanıyor bunların
tespit edilmesi gerekiyor.
Avrupa Birliği müzakere sürecinde -biliyorsunuz- genel
anlamda tarım çok önemseniyor. Bu müktesebatın, bakın, otuz beş fasıl
başlığının üç tane temel konusu tarımla ilgili. Tarım ve kırsal kalkınma, gıda
güvenliği, veteriner hizmetleri ve balıkçılık o kadar önemli bir konu ki,
sadece, salt balıkçılık konusunda bir fasıl başlığı var. Bu konuda, geçtiğimiz
23’üncü Dönemde önemli çalışmalar yapılmaya çalışıldı çünkü Avrupa Birliğinin
bu müzakere başlığını açabilmesi için burada ilgili mevzuatların yapılması
gerekiyordu. 1380 sayılı su ürünleriyle ilgili Kanun’un Avrupa Birliği
mevzuatına uyumlu hâle getirilmesi gerekiyordu. Bu konuları komisyonlarda
tartıştık ama bir sonuca ulaşamadık. Avrupa Birliği Komisyonu, her yıl
yayınladığı ilerleme raporunda bu konuyu sıkça dile getiriyor ve bu konuda
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine eleştiriler getiriyor.
Değerli arkadaşlarım, özellikle turizmi önemli ölçüde
etkileyen balık çiftlikleri konusu var Ege’de, Akdeniz’de. Türkiye, cari açığı
kapatmak için ihracat yapmak zorunda. Turizm de cari açığı kapatmanın önemli yollarından,
sektörlerinden biri; geçen yıl 23 milyar dolar turizm gelirimiz var. 35-36
milyon turist Türkiye’yi ziyaret ediyor ama biz bakıyoruz, o müstesna kıyıları,
Ege kıyılarını, Akdeniz kıyılarını bilinçsiz bir şekilde ranta açıyoruz, balık
çiftliklerine tahsis ediyoruz. Bu konunun da yetkili hükûmet tarafından
ivedilikle değerlendirilmesi lazım ve bu konuda tedbirlerin alınması
gerektiğini düşünüyorum.
Bu öneriye olumlu oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son
söz, Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin’de.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi hakkında
aleyhte söz almış bulunmaktayım.
Gündemi belirlenen Meclisimizin, dün çıkardığımız Çek
Yasası’ndan sonra, bugün, AK PARTİ’li beş grup başkan vekili ve Cumhuriyet Halk
Partili Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir maddesinin değişimiyle ilgili
İç Tüzük’le ilgili değişiklik teklifleri vardır.
Gündemimiz yoğun olduğundan dolayı, Barış ve Demokrasi
Partisinin, balıkçılığın sorunlarının araştırılmasıyla ilgili araştırma
önergesine katılmadığımızı beyan ederek yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir saniye, daha ona bakacağım.
Sayın Öz…
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mersin ili, balık türü zenginliği yönünden önemli bir
ilimiz ve sağlıklı yaşam için protein ve mineral bakımından da tüketilmesi
gereken önemli bir besin balık. Balık avcılarının özellikle tekne bağlama
kütüğüne ödedikleri 236 TL’lik ücret 276 TL’ye çıkartılmış ve ödemesi bir gün
geciktirildiği zaman, belki de başka hiçbir alanda olmayan üç kat cezayla
cezalandırılmaları söz konusu. Bu uygulamanın özellikle balık üreticileri
sonlandırılmasını istiyorlar.
Diğer taraftan önemli bir konu da, balık avlama zamanının
doğru belirlenmesi. Trolle özellikle
yumurtlama aşamasında sahile yakın yerlerde balık avcılığı yapılması belli
balık türlerinin yok olmasıyla da karşı karşıya kalmamıza vesile olmakta, bunun
da önüne geçilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını ifade etmektedirler.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisini
oylarınıza sunuyorum. Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 59’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- Şoför esnafının sorunlarının belirlenmesi amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesinin, 1/2/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda
okunarak ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
01.02.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 01.02.2012
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu
Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
18 Kasım 2011 tarih ve 813 sayı ile
TBMM Başkanlığına verdiğimiz, "Şoför Esnafının Sorunlarının Belirlenmesi
Amacıyla" verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 01.02.2012 Çarşamba günü
(bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisinin aleyhinde ilk söz İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam’a
aittir.
Buyurun Sayın Susam. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, şoför esnafının
sorunlarıyla ilgili verdiği önergeyle ilgili konuşmak üzere söz aldım. Muhakkak
ki biçimsel bir aleyhtedir ama özde şoför esnafının gerçekten çok önemli
sorunları vardır ve bu sorunların burada konuşulması, görüşülmesi de hepimizin
özenle üzerinde durması gereken konulardır.
Bir ricamı da Sayın Başkan
vasıtasıyla milletvekillerinden rica edeyim. Konuşmak isteyen arkadaşlar,
lütfen, konuşmalarını dışarıda yaparlarsa ben de şoför esnafının sorunlarını şoförlerin duyacağı şekilde daha rahat
anlatırım.
Değerli arkadaşlar, şoförlük bir meslek. Bu meslek,
ülkemizde çok yaygın bir meslek çünkü ülkemizin taşımacılığı -üç tarafı deniz
olmasına rağmen deniz taşımacılığı ihmal edilmiş, demir yolu ağları Büyük Önder
Mustafa Kemal Atatürk’ün döneminde başlamış olmasına rağmen daha sonra sekteye
uğramış- daha çok kara yolu taşımacılığıyla, özellikle de uluslararası
sermayenin yönlendirmesiyle Türkiye’de yolcu taşımacılığı, yük taşımacılığı hep
kara yoluyla yapılma noktasına gelmiş. Bundan dolayı ülkemizde taksi, minibüs,
kamyon, otobüs, dolmuş ve benzeri taşımacılık işini yapan binlerce şoför esnafı
vardır. Bu, onların kendi tercihlerinin olmasının ötesinde, ülkeyi yönetenlerin
taşımacılık sektöründe seçmiş oldukları yoldan kaynaklanmaktadır.
Bu işe gönül vermiş, yatırım yapmış, araç almış veya
aracın üzerinde çalışmış olan arkadaşlarımızın çok ciddi sorunları vardır. Bu
sorunların çözümü konusunda bu Mecliste konuşulabilecek önemli sorunlar var ama
bunların en önemli yanı da bu kesimin örgütlü güçlerini bu işle ilgilenen
kurullarda temsil ettirmek ve o kurulların içerisinde demokratik katılım
imkânlarını ve yollarını açmaktan geçmektedir.
Bakınız, şoför esnafı ve ulaştırmacılık sektörü kırk bir
tane belge alıyor. Bu belgeler, K1, C1, Y1, D1, D4 sayabildiğiniz kadar belge.
Bu belgeleri veren kuruluş Ulaştırma Bakanlığının ve Karayollarının yetkili
kurulları ama bu belgeler -SRC belgeleriyle birlikte- maalesef şoför
odalarının, teşkilatlarının çok fazla müdahil olduğu bir konu değil.
Bu anlamıyla bir kere şunu genelde çözmeliyiz: Bütün bu
belgelerin verilmesinde meslek odaları aktif bir şekilde bu işin içinde
olmalıdırlar. Maalesef, bugün şoförlük çok yaygın bir meslek olmasına rağmen,
eğitim anlamında -o işi yapan insanların bu mesleği daha nitelikli ve kaliteli
yapması anlamında- eğitim konusunda Bakanlık bürokrasisinin elinde kaldığı
için, meslek odaları olaya çok aktif bir şekilde katılmadığı için, daha çok
işine bu konuda para kazanma noktasında bakan, meslek erbabı olmayan, iş
bulamamış bir kısım insanın bu meslekte direksiyon başına oturmasıyla müşteri
ve şoför arasındaki bağ ve iyi bir iş yapabilme, maalesef,
oluşturulamamaktadır. Onun için, şoförün eğitimi bu konuda önemli bir konudur,
bunu çözmemiz lazım, bir.
Ama asıl önemli olan ikinci bir konu da, taşımacılık
sektörünün maddi altyapısında ciddi sıkıntılar vardır. Bir: bu ülke, özellikle
taşımacılık alanında akaryakıtı, mazotu bir vergi geliri olarak görmüş,
maalesef, kullanılan mazottan büyük vergi gelirleri elde etmektedir. Bugün,
kaçak mazotla taşımacılık yapan kamyoncu esnafı normal istasyondan mazot almış
bir kamyoncuyla haksız rekabet oluşturmaktadır. Bakın, birçok talep geliyor,
diyorlar ki: “Uluslararası taşımacılık belgesi almış olan kamyoncu yurt içi
taşımacılık yapmasın, haksız rekabet yapıyor. Neden? Çünkü yurt dışında taşımacılık
yapan deposuna dışarıdan mazot alıyor, geldiği zaman burada -ucuz mazotla-
yerli mazot alanla haksız rekabet yapıyor.” Biz bu konuda söz verdik Cumhuriyet
Halk Partisi olarak “İktidar olduğumuzda hem köylünün mazotunun üzerinden
vergiyi kaldıracağız hem taşımacılık yapan esnafın üzerinden vergiyi
kaldıracağız. Mazottan, akaryakıttan vergi almayacağız, böylece de kamyoncuyu
10 numaralı yağ kullanmaya veya kendi aralarında haksız rekabet yapmasının
önüne geçeceğiz.” dedik.
İkincisi, bu taşımacılıkla ilgili “gücü gücü yetene” diye
bir fiyat tarifesi olmamalı. Ulaştırma Bakanlığı taşımacılıkta nasıl taksi
taşımacılığında bir fiyat tarifesi koyuyorsa, bir minibüste fiyat tarifesi koyuyorsa
kamyonculukta da koyduğu tarifeleri denetlemek ve o tarifelerin altında
taşımacılık yapılmasını engellemek durumundadır. Bu anlamıyla şoförlerimizin bu
sorunu da çok hayati sorunlardan bir tanesidir.
Bunun ötesinde, yine taşımacılık sektörünün önemli
sorunlarından bir tanesi; bu sektörü özellikle büyük şirketlerin ilgi alanına
sokma anlayışı Ulaştırma Bakanlığının yaptığı düzenlemelerde ve bürokraside
hâkimdir. Bu nasıl oluyor size açık örnekle söyleyeyim: Değerli arkadaşlar,
bugün taşımacılık sektöründe birçok kooperatifimiz var. Bu kooperatifler
kamyoncular kooperatifinden tutun da taşımacılık alanında birçok kooperatif. Bu
kooperatiflere öz mal sorunu getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “Siz yirmi araçlı
bir kooperatifseniz bu kooperatifin on tane kendi öz malı olacak. Kooperatif
ortakları kendi araçlarını bu kooperatife verecek.” Bunlar çıkış yolu olarak ne
yapıyorlar? Eski arabaları burada gösterip bunu yapmaya çalışıyorlar. Aslında
taşımacılıkta kooperatifçilik çok doğru bir uygulamadır, bir yoldur. Ama siz
lojistik şirketlerinin önünü açmak için kooperatifçiliği engelleme anlamında öz
mal sorununu koyarsanız burada binlerce araç sahibini devre dışı bırakıp,
kooperatif örgütlenmesinin dışına itip onları kendi başına bırakıp lojistik
şirketlerini bu alanda etkin hâle getirirsiniz. Kooperatif malına öz mal
şartını kaldıracaksınız, kooperatifleri daha fazla üyesi olan taşımacı
kooperatifler hâline getireceksiniz ve kooperatife giren taşımacıların devlet
ihalelerinde öncelikle taşıma hakkı olduğunun altını çizeceksiniz ki
direksiyonun başında bu işten para kazanan kamyoncuyu, taşımacılığı öncelikle
bu alanda para kazanır noktaya getireceksiniz. Bunları bir kenara itiyorsunuz,
büyük şirketlerin, büyük taşımacılık yapan insanların bu alanda daha etkin
olmasının önünü açıyorsunuz. Bunu belki Bakan böyle düşünmüyor ama Bakanlık bürokrasisinin
hazırladığı genelgeler sonuçta bunu
zorunlu hâle getiren bir noktaya geliyor. Onun için, burada bir kez daha
söylüyorum: Bu anlayış değiştirilmelidir.
İkincisi, ulaştırma koordinasyon kurullarında,
belediyelerin şehir içi trafiğini düzenleyen koordinasyon kurullarında esnaf
oda temsilcileri yasal statüde orada temsilci olmalıdır. Bütün taşımacılığı
yapan esnafın temsilcileri maalesef orada çok azınlıkta, sadece ilgili
konularda görüşü alınıyor; oy kullanma ve asil üye olma hakkı ellerinden alınmış
durumdadır. Bunlar, bu sektörü bilmeyen bürokratlarla bu sektör hakkında karar
alma demektir.
Onun için, burada kısa sürede şunu söylemek istiyorum:
Şoför odalarımızın, şoför esnafımızın daha çok devlet bürokrasisinde karar
almak yerine, onların önerileriyle karar alınması gereğine ihtiyaç var.
Ulaştırma sektörünün mazotundan, akaryakıtından, yedek parçasından vergi almak
yerine, o insanların ekmek teknelerini devam ettirebilme anlayışını hâkim
kılmaya ihtiyaç var ve şoför esnafını eğiterek daha iyi bir noktaya taşımaya
ihtiyaç var.
Bu duygularla, ben, bu anlamıyla şoför esnafının
sorunlarının bir kez daha burada konuşulmasına vesile olduğu için herkese
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk
söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nda.
Buyurun Sayın Dedeoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şoför esnafının
sorunlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz
Meclis araştırma önergesi üzerine partim ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şoförlük mesleği
artan sorunlar karşısında her geçen gün zorlaşmaktadır. Uzun yolları saatlerce
direksiyon sallayarak binbir güçlükle aşan şoför esnafımız bürokrasiden
kaynaklanan sorunları bir türlü aşamamaktan yakınmaktadır.
Şoför esnafının
en önemli sorunlarının başında pahalı akaryakıt fiyatları ve yüksek vergi
oranları gelmektedir. Vergi ve yüksek akaryakıt fiyatları karşısında kazançları
düşen şoför esnafı ailelerine ekmek götüremez duruma gelmişlerdir.
Şoför esnafımız
en büyük sıkıntıyı belge konusunda yaşamaktadır. Çok sayıda belge için kamu
kurum ve kuruluşlarına yüksek oranda ücret ödemek zorunda bırakılmışlardır.
Mevzuattan kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle de çok büyük zorluklar
yaşamaktadırlar.
Hükûmet
tarafından yapılan düzenlemeler şoför esnafını pek çok ilimizde birbirine
düşürmüştür. Bazı illerimizde mevzuata dayanarak yapılan taşımacılık dolmuşçu
esnafı tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Bunun en bariz örneği de yine
Kahramanmaraş’ımızda gözükmektedir. Bu nedenle mevzuat değişiklikleri ilgili
sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte istişare edilerek hazırlanmalı ve
uygulamaya geçirilmelidir.
Şoför esnafına
ucuz akaryakıt temin edilmelidir. Yaşanan en büyük sıkıntılardan birisi de ucuz
akaryakıt konusunda ayrıcalık yapılmasından kaynaklanmaktadır. Deniz Ticaret
Odasına kayıt yaptıran şoför esnafı indirimli akaryakıttan yararlanarak ve
giderlerini düşürerek yolcu taşımacılığı yaparken aynı bölgede ve aynı ilde
esnaf odalarına üye olan şoför esnafı indirimli akaryakıttan
faydalanamamaktadır. Hayat pahalılığı
ve maliyetlerin artması gibi nedenlerle bir de pahalı parçalar ve vergi
eklenince, artan akaryakıt fiyatları karşısında bazı esnaflarımız kaçak akaryakıt
kullanmaya sevk edilmektedir ya da aracında mazot yerine yağ yakar hâle
gelmektedir.
Şoför esnafımızın derinleşen ve her geçen gün artan
sorunlarına yüce Meclis olarak mutlaka bir çözüm yolu bulmamız gerekmektedir.
Ömrünü yollarda, direksiyon başında, bin bir güçlükle,
tek başına baş ederek geçirmeye çalışan şoför esnafımızın sorunları yalnızca
bunlardan ibaret değildir.
Şoför esnafımız son on yıl içerisinde belgeye
boğulmuştur. 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ve Karayolu Taşıma Yönetmeliği
kapsamında, şoför esnafını ilgilendiren kırk bir farklı belge almak ve bunu da
ilgililere göstermek zorunda bırakılmışlardır. Kamyoncu esnafı perişan bir
durumdadır. Bu belgeler için esnaf ayrı ayrı paralar ödemektedir. Uzun yollara
çıkan şoför esnafı her köşede durdurulmakta ve evrak kontrolüne cevap vermek
zorunda bırakılmaktadır.
Pahalı akaryakıt konusunda şansız olan şoför esnafımız,
yol güzergâhı üzerinde başta çevirmeler olmak üzere pek çok şanssızlık
yaşamaktadır. Yetki belgesi sayısı arttıkça şoför esnafının maddi yükü de
artmaktadır. Söz konusu kanun ve yönetmelik uygulamaları şoför esnafı üzerinde
baskı oluşturmuştur.
Özellikle K1 yetki belgesi almak durumunda olan kamyoncu
esnafı ile D4 yetki belgesi kapsamında taşımacılık yapan esnaf kesiminin
sorunları artmıştır. Karayolu Taşıma Yönetmeliği kapsamında, şoför esnafımızın
alması gereken yetki belgelerinin meslek odalarından alınması ve SRC
belgelerinin eğitimi ve muafiyet ölçütlerinin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı ile Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu iş birliğiyle
yapılmaması da yine şoför esnafımızı olumsuz yönde etkilemektedir.
Taksici esnafının sorunları da aynıdır, bunlar da çözüm
beklemektedirler. Yapılan çalışmalar taksici esnafının belediye sınırları ve
mücavir alanı dışına götürmüş olduğu yolcu sayısını aynı şekilde geri almasını
engellemektedir. Taksici esnafı bu sorunun çözümüne yönelik çalışma yapılmasını
beklemektedir.
A1 yetki belgesiyle yapılan tarifesiz taşımaların haksız
rekabete neden olduğu söylenmektedir ve bu belgelerle yapılan taşımacılığın
haksız rekabete neden olup olmadığı da araştırma konusu hâline gelmiştir.
Şoför esnafına vergi indirimi mutlaka yapılmalıdır. Şoför
esnafı sürekli artan akaryakıt fiyatları karşısında büyük sıkıntı yaşamaktadır.
Vergi indirimli akaryakıt hava yolu ve deniz yolu taşımacılığına büyük avantaj
sağlamaktadır. Avantajlı akaryakıt kullanamayan, kara yolu taşımacılığı yapan
şoför esnafı bu konuda da sıkıntı çekmektedir. Kara yolu taşımacılığı yapan
şoför esnafı da tıpkı hava ve deniz yolu taşımacılığında olduğu gibi özel
tüketim vergisiz akaryakıt kullanmak istemektedir.
Ticari amaçla uluslararası eşya taşımacılığı yapan
araçlara verilen C yetki belgesinin amacı dışında kullanılması yurt içi
taşımacılık yapan kamyoncu esnafına zarar vermektedir. C yetki belgesine sahip
araçların yurt dışı taşımacılık yapması gerekmektedir ve eskiden beri taşımacılık
yapan şoför esnafına belge alma şartlarında esneklik sağlayarak nakliyeci
esnafına ucuz akaryakıt temin etmek zorundayız.
Ton/km tarifesini sıkı denetlemeliyiz. Fabrikalar daha
ucuza taşıma yapmak için C2 belgesine sahip araçları tercih edince hem tarife
bozuluyor hem de K belgesine sahip taşımacılarımız için haksız rekabet
oluşturuyor.
Şu an mazotun
litresi 3 TL civarında. C2 belgesi sahibi olan bir kişi mazotunu 1,70 TL’ye
alabiliyor. Yurt dışından aldığı mazotla yurt içi nakliye yapabiliyor, bu da
haksız rekabeti doğuruyor. Bu da ucuz mazot kullanamayan yurt içi taşımacılık
yapan K belgeli kamyonlar için haksız rekabeti tam tamına ortaya çıkarmaktadır.
Bir tır C2 belgesiyle yurt içinden yük alabilmektedir.
Esnaf odaları buna bir sınırlama getirilmesini istemektedir. K1 belgesine sahip
olan nasıl yurt dışına çıkamıyorsa C2 belgesine sahip olan kişi de yurt içinden
yük taşımacılığı yapmama yasağına uymalıdır. Taşımacılık sektöründe küçük
esnafı desteklemek, büyük esnafın yanında ezilmelerini önlemek için koruyucu
politikalar uygulanmalıdır. Buna en güzel örnek de K1 uygulamasıdır.
Nakliyecilik yapan küçük esnafın aracının değeri 7 ile 10
bin TL iken K1 belgesi almak için 13.226 TL ödemek zorunda bırakılmışlardır.
Teknolojideki yenilikler kamyonların da standartlarının yükselmesini sağlamıştır ancak kamyonlarımızda
daha ucuz olan kırsal motorin kullanmak mümkün olmamaktadır, fiyatı daha yüksek
olan “eurodizel” kullanılmaktadır. Ayrıca, motorin fiyatlarının hızla
yükselmesi taşıma maliyetlerini artırmaktadır. Eğer ucuza nakliye yapılması ve
kamyoncu esnafının para kazanması düşünülüyorsa taşımacılık sektörüne mutlaka
ucuz mazot verilmelidir.
Maliye Bakanlığının uyguladığı motorlu taşıtlar vergisi
borcunu geciktiren esnafın aracının yolda bağlanması da ayrı bir problem olarak
ortaya çıkmaktadır.
Şoför esnafını mazota, lastikçiye, BAĞ-KUR’a ve bankalara
olan kredi borçları daha da sıkıntıya sokmaktadır.
Yüce Meclisin şoför esnafını rahatlatacak bir kanun
çıkarması temennisiyle, yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisinin lehinde son
söz İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’e aittir.
Buyurun Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
üyeler; lehinde mi, aleyhinde mi olduğunu bilmediğim bir konuşma yapacağım
kamyoncularla ilgili.
Kendim Trabzon Şoförler Cemiyetine kayıtlı bir kamyoncu
olmam hasebiyle konuşacağım. Çalışma karnem Trabzon Şoförler Cemiyetinden
alınmadır. Hapishaneden çıktıktan sonra belli bir müddet kamyonculuk yaparak
evime ekmek götürdüm. Beni geçelim ama büyük bir şair var, Sabahattin Ali, o da
ömrünün son zamanlarında kamyonculuk yapmıştır. Ölüme giderken de, Adalet
Cimcoz’un kefil olarak alıp Sabahattin Ali’ye evine ekmek götürmesini sağladığı
kamyonla son yolculuğuna çıkmıştır muhtemelen. Devlet eliyle öldürülmüştür,
malum. Fakat cezaevinden çıktıktan sonra bu ekmek derdine düşmüştür. Cezaevine
giriş sebebini de şöyle anlatalım, hafızalara biraz şerbet olsun: Cemal Kutay
tarafından ihbar edilmiştir arkadaşlar ve suçu, Atatürk’e sövmektir. Sabahattin
Ali’nin o “Aldırma Gönül”ü yazdığı Sinop Hapishanesinde yatmasına sebep olan
mahkûmiyeti, Cemal Kutay tarafından bir dost sohbetinde “Gazi Hazretlerine
birden çok defa sövmüştür.” yollu yapılan ihbarı neticesindedir.
Şimdi, kapitalizmin dini para, imanı yoksullaştırmadır.
Bundan payına en çok düşen de bizim gariban kamyoncular oldu. Biraz tane tane anlatmakta
fayda var; burada “K1, D4, SRC” falan dediğimizde kamyoncular bunu
anlamıyorlar, halkımız da anlamıyor. Hadise şudur arkadaşlar: Bir taşıma
belgesi, nakliye belgesi alabilmek için 25 ton taşıma kapasitesinde araca sahip
olmanız lazım. Bu, en az iki kamyon demektir arkadaşlar. Kamyoncuların birçoğu
senede çalışır. Borca giderler, kamyonu alırlar, ondan sonra onun senetlerini
ödemek için gece gündüz, uykusuz, bulabildikleri her yükü ve istiap hadlerini
de aşma pahasına Anadolu’nun yollarında cirit atarlar. Otoyollar onlara
haramdır çünkü bir kamyoncu eğer bin kilometrelik bir yola giderse yaklaşık bin
lira mazot parası verir. Hâl böyle olunca otoyol kullanımı falan kamyoncu için
çok lükstür. Otoyol kullanımında kamyonculara böyle bir muafiyet, indirim
sağlamamak onları eski, tali, bakımsız yollara mahkûm etmek demektir. Soyutlama
yeteneğinden kabız olan sistem bütün bunları yok sayar. Vergisi ödenmiş, KDV’si
de eklenmiş yakıt fiyatına bir de ÖTV eklemek gibi bir garabetle dünyanın en
pahalı yakıtını kullanmasını yok sayar. Ardından, “Katil kamyoncu” der bu
şartlarda çalışan kamyoncuya, işin içinden sıyrılır. Ondan sonra, biz,
kamyoncuya “katil”, enflasyona “canavar”, teröre “bela” gibi soyutlamaya rahmet
okutturacak kavramlarla bu meselenin rüknüne, bu meselenin aslına vâkıf
olamadan bu dertlerle uğraşır dururuz.
Kırk bir tane belge zorunluluğunu bizden önceki
konuşmacılar dile getirdiler. Dile getirilmeyen en önemli şey sigortanın çok
pahalı olmasıdır. Yüksek risk grubunda sayılırlar ve akıllara seza poliçe
bedellerine mahkûm edilirler.
Bütün bunlara, bu kadar taşıma meselesinin kamyona
yüklenmesinin sebebine bakmak lazım. Sağcı bakış, eskiden trene bakıp bakıp
ondan komünistlik sezerdi. Yıllarca, “tren” ve “komünistlik” birlikte anılan
iki kavram oldu. Şimdilerde, yüksek hızlı trenle meseleye yeni bir feraset
getirilmekte fakat işin nakliye boyutu, yük taşımacılığı boyutu yine ihmal
edilmektedir. Esasen, kara yollarımızı işgal eden kamyon sayısı ortalama 800
bin civarındadır. Bunlar bir iki yıl öncesinin rakamları. Bunlar Avrupa Birliği
ortalamasının bir hayli üzerindedir. Demek ki burada bir garabet var, öncelikle
buna bir el atmak lazım.
Şimdi, kaçak yakıt meselesinde 10 numara yağ kullanımı
var. Bu ülkede yaklaşık -yine sanırım 2010 rakamlarında- 2,5 milyar dolar
civarında bir kaçak yakıt piyasası olduğu söyleniyor; yüzde 22’si ile yüzde
17’si arasında gidip geliyor fakat herkesin ısrarla gözden kaçırdığı ya da bu
kürsüde dile getiremediği bir şey var: Petrol dağıtım şirketlerinin, büyük
tekellerin buradaki temsilcilikleri milyonlarca liralık cezalara çarptırılmışlardır.
Yani bu memlekette bu kaçakçılığı da Kürtlere yıkmak isteyen bir anlayışa karşı
söylüyorum. Bu memlekette en büyük iki kaçakçı söz konusudur: Birincisi devlet,
ikincisi bu dağıtım tekelleridir. Bizatihi AK PARTİ’nin Vahit Kiler arkadaşımız
vasıtasıyla verdiği önergede bunlara verilen cezalar zikredilmektedir, sanırım
2005 ya da 2006 yılında verilmiş olan bir önerge. Şimdi, devlet niye
kaçakçıdır? Çünkü bir malın kendi değerinden, reel değerinden yaklaşık 4-5 kat
fazla vergi verdiniz mi size “Deli Dumrul” dememek için “Kaçakçı” demek lazım.
Bu anlamda, bütün bunları yok sayıp ve bu gariban taşımacıların bunun dışında,
10 numara yağ kullanımının dışında ya da kaçak mazot kullanımının dışında para
kazanmalarının mümkün olmadığını görmeden onları suçlamak büyük bir
vicdansızlıktır.
Bu mesele büyük bir güvenlik sorununu da beraberinde, can
güvenliği sorununu da beraberinde taşımaktadır. Bilenler bilir, mazotun içine
kibrit yakıp atsanız tutuşmaz ama 10 numara yağ öyle bir şey değildir. 10 numara
yağ, mevcut araçların yakıt sistemi buna göre yapılmadığı için her zaman büyük
tehlikelere gebedir, hele çarpışma anında da kaçak mazotta kullanılan solvent
bileşenleri böyle bir büyük tehlikeye davetiye çıkarmaktadır.
Belki vicdana gelirsiniz diye, Ulu Önder Atatürk’e
atfedilen bir sözle devam etmek istiyorum, “Türk şoförü en asil duyguların
insanıdır.” diyor. Gerçi bu sözü söylediği zaman ya da söylediğinin iddia
edildiği zaman, yani ölmeden hemen önce, şoför esnafını kabulünde söylemiş, o
zaman Türkiye’deki toplam şoför sayısı 300-400 civarında. Buradan nasıl bir
asalet çıkmış onu anlamak mümkün değil. Ama ben, büyük şair, hepinizin bildiği
bir şairin dizesiyle meseleye biraz açıklık getireyim “Kamyonlar yine kavun
taşır ama içimdeki şarkı bitti.” diyor. Şimdi, büyük şairin dediği gibi
kamyonlar artık kavun taşımıyor çünkü bu ülkedeki nakliyenin navlununun bu
kadar pahalı olması hayatı da pahalılaştıran bir işleve sahip çünkü her şey bir
başka yerden buraya nakledilmek zorunda ya da tüketicinin bulunduğu yerlere
nakledilmek zorunda. Üreticinin, tarım üreticisinin birçok ürünü tarlada
kalıyorsa bunda nakliye bedelinin üzerine bindiğinde kurtaramamasının da büyük
bir payı var. Evet, “Kamyonlar yine kavun taşıyorlar.” diyebilmeyi çok isterdik
ama kamyonlar artık kavun bile taşıyamıyorlar, dert taşıyorlar çünkü
üzerlerindeki vergi yükü onları yoksullaştırıp, proleterleştirip büyük kargo
şirketlerine ya da büyük sermaye sahiplerine köle etmeye dönük dizayn edilmiş
bir sistemdir. Artık kamyonculara dair literatürümüz, Sabahattin Ali ve Cahit
Külebi’nin nostaljik şiirleriyle sınırlı kalacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son
söz İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca’ya aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Gündemde şoför esnafının sorunları ve çözüm önerileri yer
alıyor. Her iki değerli konuşmacımızın, milletvekilimizin işaret ettiği konu
başlıkları da çok önemli elbette ve ben çok iyi biliyorum ki bu konuda atılmış
ciddi adımlar, yapılmış çalışmalar var ve hâlâ yapılıyor olan çalışmalar da yer
almaktadır. Ancak Meclis gündemi oldukça yoğun ve bugünkü gündemimizde İç Tüzük
çalışmaları vardır, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi
bugün görüşülecektir. Bu nedenle MHP grup önerisi aleyhinde görüş belirttiğimi
ifade ediyor, her birinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısına bakacağım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri
reddedilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşları
tarafından, elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan
tüketici haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak tüketici haklarını
koruyucu tedbirlerin belirlenmesi hakkında verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
01.02.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Danışma
Kurulu'nun, 01.02.2012 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Gurubumuzun aşağıdaki
önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşları tarafından,
01.02.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Elektrik
dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici
haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak tüketici haklarını koruyucu
tedbirlerin belirlenmesi" hakkında verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, (228 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak, 01.02.2012 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz İzmir
Milletvekili Sayın Hülya Güven’e aittir.
Buyurun Sayın Güven. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün, elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi
nedeniyle ortaya çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve
İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince
Meclis araştırılması açılmasının gündeme alınması için grup adına söz
almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün elektrikte
büyük bir vurgun yaşıyoruz. Vatandaşlarımızdan “kayıp kaçak bedeli” adı altında
yılda 2 milyar lira yani eski parayla söyleyecek olursak 2 katrilyon lira,
“sayaç okuma bedeli” adı altında da yılda 100 milyon yani 100 trilyon lira haksız yere alınmaktadır.
Biliyoruz ki elektrik kullanımı bir kamu hizmetidir ve devlet karşılamak zorundadır ancak görüyoruz ki
elektrik dağıtımı özelleştirilerek şirketlerin kâr etmesi garanti altına
alınmış, vatandaşların hakları ise yok sayılmıştır. “Bu nasıl oluyor?” diye
soracaksınız. Elektrik Mühendisleri Odası bir hesap yapmış, faturalara
yansıtılan yüzde 16,3 oranındaki kayıp kaçak bedeli 2012’de azaltılırken
dağıtım hizmet bedeli yüzde 20,7 oranında artırılarak sabitlenmiştir yani
azaltmanın bir kandırmaca olduğunu görüyoruz.
Yine vatandaşların itirazına yol açan ve sonucunda faturalara
yansıtılan kayıp kaçak adının da gizlendiğini görüyoruz. Az önce de söylediğim
gibi, 2011 yılında vatandaştan alınan kayıp kaçak bedelinin eski para tanımıyla
toplam 2 katrilyonu aştığı görülmektedir.
Elbette dağıtım şirketlerinin uluslararası standartlara
ulaşmak için yatırım yapması zorunludur ancak bu zorunluluğun haksız olarak
vatandaşın sırtına yüklendiğini görüyoruz. EPDK, haksız yere alınan bu
bedellerin adını da gizlemiş, vatandaştan tahsil etmesine yol açmıştır.
Gelelim sayaç okuma bedeline. Danıştay, bu bedelin haksız
olduğunu tespit etti. Peki, EPDK ne yaptı? Bu haksızlığı ortadan kaldıracağına
yüzde 150 oranında zam yaparak adını da gizledi.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; daha önce de
elektrik hizmetinin bir kamu hizmeti olduğunu ifade etmiştim. Elektrik halkın
ortak ihtiyaçları için tesis edilen bir kamu hizmetidir, tamamen serbest piyasa
koşullarına bırakılması ise kabul edilemez. Tamamen piyasa koşullarına
bırakılınca bakın neler oluyor? Ben, birçok örnek verilebilirim ama üç tane
yaşanan örnek vereceğim. Bir köyümüzde 2006’dan kalan elektrik borcu nedeniyle,
üstelik burada köylülerimiz böyle bir borcun olmadığını söylemektedirler, bir
buçuk yıldır elektrik ve sularının kesik olduğunu anlatmaktadırlar. Bu köyde
susuzluk nedeniyle salgın hastalıklar oluşmayacak mı? Peki hijyen nasıl
sağlanacak? Çamaşırları nasıl yıkayacaklar? Yemeklerini nasıl pişirecekler ve
temiz su nasıl içilecek? Bunları sağlamak devletin görevi değil midir? Okullara
tablet bilgisayar dağıtılırken teknolojide çok ileri olduğumuz söyleniyor ancak
köylerimiz susuz, elektriksiz, doktorsuz, öğretmensiz bırakılıyorlar.
Bir başka örnek de borç olmadığı hâlde, elektrik
bedelleri de düzenli ödendiği hâlde hizmetin alınamadığı. Bir ilimizde -aslında
bu birçok ilimizde mevcut- vatandaşlarımız elektriklerin çok sık ve uzun süreli
kesildiğini söylüyorlar. Parayla satılan bir hizmetle ilgili olarak ödedikleri
paranın karşılığını alamadıklarını
anlatmaktadırlar. Özellikle esnaf bu elektrik kesintileri nedeniyle güç
kaynakları ve jeneratör kullandıklarını, kendilerine çok pahalıya mâl olduğunu
ve mağdur olduklarını anlatmaktadırlar. Yani satın aldıkları bir hizmetin
karşılığını alamadıklarını vurguluyorlar ve üstelik ödedikleri bir hizmetin
garantisinin de olmadığını belirtmektedirler.
Üçüncü örnek ise kendimi veriyorum. Birçok vatandaş gibi
ben de bir tüketiciyim. Onların şikâyetlerine
konu olan haksızlığa ben de maruz kaldım. Boş olan bir evimizde hiç
elektrik kullanılmadığı hâlde yanlış okunduğu için 9 bin lira yani 9 milyar
lira fatura geldi. Hemen itiraz ettim. İlk söylenen önce ödemem gerektiği daha
sonra işlem yapılabileceği şeklindeydi. Ama milletvekili olarak bu sorunu hızlı
bir şekilde hallettim. Peki vatandaş ne yapsın? Onların önde gelen şikâyetleri
elektrik faturasındaki yazım yanlışlıklarında komşulardan borç alarak ödeme
yaptıkları şeklindedir. Peki sonra iade var mı? Yok, ileriye yönelik
harcamalardan kesiliyormuş. Vatandaş çaresiz, kullanmadıkları elektriğin
parasını peşin ödüyorlar hem de komşularından borç alarak.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüyoruz ki Hükûmet
elektrik dağıtım hizmetlerini tamamen piyasa koşullarına bırakmıştır, ancak
hatırlayalım ki Anayasa’mızın 172’nci maddesine göre devlet tüketicileri
korumak zorundadır, yine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun da
vatandaşlarımızı korumaktadır. Peki, uyuluyor mu? Hayır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sonuç olarak Anayasa
hükümlerine, kanunlara dayanarak Danıştayın tüketici lehine verdiği kararlara
göre de alınan sayaç okuma bedeli haksızdır, kayıp kaçak bedeli haksızdır.
İsimleri gizlenen bu bedellerin alınmaması, alınanların ise vatandaşları zora
sokmadan, tek tek dava açmalarına zorlamadan iadesi gerekmektedir.
Yanlış okunan sayaç nedeniyle fazla para alınmaması,
varsa alınan paranın da hemen iadesi gerekmektedir. Her şeyden önce devlet
vatandaşı korumak zorundadır.
Yine düzenli olarak parasını ödeyen vatandaşlar satın
aldıkları hizmete ait elektrik sayaçlarının sürekli dönmesi gerektiğini
söylüyorlar. Az önce de söylediğim gibi, bir kısım illerimizde uzun süreli
elektrik kesintisi nedeniyle esnaf özellikle zor durumda kalmaktadır, elektrik
faturalarının vatandaş hakkını koruyacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini
söylemektedirler.
Yine, devlet her durumuyla, her konusuyla, her konumda
vatandaşı korumak zorundadır diyorum ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güven.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz
İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca’ya aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi aleyhine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
CHP grup önerisi, elektrik dağıtım
hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici haklarına aykırı
uygulamaların araştırılarak tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin
belirlenmesi şeklindedir. Konu önemli, Hülya Milletvekilimizin ifade ettiği
ayrıntıları da dikkate alıyorum, gerçekten önemli bir başlık ancak bugün Meclis
gündeminde İç Tüzük’le ilgili değişiklik gündemdedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç tüzüğü gündemimizde olması nedeniyle de CHP Grubu önerisinin
aleyhine görüş belirttiğimi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy.
Buyurun Sayın Özensoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup
önerisinin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ancak bugün görüşeceğimiz kanun
itibarıyla herhâlde grup önerilerinin böyle onar dakika her gruba söz verilmesi
ile alakalı son günümüz olacak anladığım kadarıyla. İktidar partisinin değerli
milletvekilleri buraya çıkıp bu kanunun önemli olduğunu, dolayısıyla
balıkçılığın, balıkçıların sorunlarının, şoför esnafının sorunlarının, işte
tüketicilerin elektrikle alakalı birtakım vergi yüklerinden dolayı
mağduriyetlerinin önemli olduğunu ama bu kanunun daha önemli olduğunu
söyleyerek konuşmuyorlar ancak grup önerileri ve verilen araştırma önergeleri gerçekten bu Meclis için çok önemli.
Daha sonra bu kanunda da arkadaşlarımız ifade edecek ama
ben en azından şunu söyleyeyim: Vatandaşın bu tür problemlerine çare olmak
adına burada bu problemleri dile getirirken zaman zaman bizim söylediklerimizi
bazı kurullar da dikkate alıyor demek ki. Benim bu kürsüden geçtiğimiz sene,
geçtiğimiz dönem yine bu elektrik tarife bileşenleriyle alakalı bir konuyu
gündeme getirmemden sonra EPDK kayıp kaçak üzerinden de TRT payının alınmasını
kaldırmıştı. Yani en azından bu kürsüden söylediklerimiz, ifade ettiğim gibi,
vatandaşın bazı problemlerine en azından muhalefet olarak böyle bir çare de
oluyorduk ama maalesef bugünden sonra artık grupların getirdiği grup önerileri
sadece beşer dakika lehte ve aleyhte konuşulacak yani vatandaşın problemlerinin
bu kürsülerden muhalefet tarafından dile getirilmesi önlenecek. Bunu, grup
önerilerini iktidar partisi yetkilileri biraz angarya gibi görüyorlar ama hiç
de öyle olmadığını, şöyle bir geçmişe dönüp baktıklarında vatandaşın
problemlerini buradan, kürsüden dile getirmek adına çok da önemli olduğunu
buradan da ifade etmek isterim.
Burada, Cumhuriyet Halk Partisi elektrik dağıtım
hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan birtakım sıkıntılardan
bahsetmiş ama sadece özelleştirmeden kaynaklanan sıkıntılar değil elektrikle
ilgili… 1/9/2006’da maliyet esaslı tarifeler oluşturuluyor, yine 1/7/2008’de de
Yüksek Planlama kararıyla maliyet bazlı fiyatlandırma uygulamasına başlanıyor.
Her ne hikmetse, ifade ettiğim gibi geçtiğimiz dönem de ben özellikle kürsüden
enerjiyle ilgili yaptığım konuşmalarda bu tarife bileşenlerini, TEDAŞ’ın bize
gönderdiği bu rakamları ifade ederek gündeme getirdim ama daha sonra, ifade
ettiğim gibi, EPDK buna böyle dikkat etti.
Bir de zannediyorum basında biraz yer bulmasıyla, kayıp
kaçak miktarları ve diğer bazı vergilerin mahkemeler tarafından iptal
edilmesiyle bu daha çok gündeme gelmeye başladı.
Gerçekten de şu tarife bileşenlerine baktığımızda, burada
vatandaşın elektrik tüketimi faturalarında ödediği gerçekten elektrik parası
sadece yüzde 58’lere tekabül ediyor. Yani ödediğinin yüzde 42’si vergi ve vergi
benzeri ücretler, yüzde 58’i elektrik tüketimini yaptığı elektrik miktarıyla
alakalı. Dolayısıyla, bu çok büyük bir haksızlık.
Bunu Enerji Bakanına değil, aynı zamanda Maliye
Bakanımıza bütçe görüşmeleri yapılırken burada ifade ettim. Maliye Bakanımızın
verdiği cevabı aynen söylüyorum burada otururken: “Bu haksız bir uygulama mı?
Yani vergiden tekrar vergi almak, KDV almak. Buradaki tarifeler ortada. İşte,
TRT payı da dâhil, kayıp kaçaklar da dâhil, bütün bunlardan vergi almak haklı
bir uygulama mı, haksız bir uygulama mı derseniz, haksız bir uygulama. Ama
doğru bir uygulama mı? Doğru bir uygulama.” dedi.
Şimdi, bunun mantığını, yani “Doğru bir uygulama.’ derken
kurallar anlamında doğru olduğunu ifade ediyor. Haksız bir uygulamaysa, eğer
gerçekten vatandaşa bu uygulamalarda haksızlık yapıyorsak, kuralları
değiştirmek işte Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.
Bu araştırmalarla, verilen araştırma önergeleriyle
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yine eğer araştırma komisyonları kurulursa,
bunların, haksızlıkların daha net ortaya çıkmasıyla, elbette bu vatandaşların
mağduriyetleri bu şekilde giderilecektir diye düşünüyorum.
Bakın, elektrik tüketiminde sadece vergilerden de
kaynaklanmıyor, işte, kayıp kaçaklardan da kaynaklanmıyor vatandaşın
mağduriyeti. Yani dünya ortalamalarına baktığımızda, elektrik tüketimi OECD
ortalaması 12 sentlerdeyken, biz şu anda elektriğe 17 sentler civarında para
ödüyoruz yani bu da ne demektir? Yaklaşık yüzde 40 civarında OECD ortalamasının
üzerinde elektriğe para ödüyoruz demektir.
Dolayısıyla, bu anlamda, bu tarife bileşenlerinin
içerisinde aslında vatandaşı en çok rahatsız eden konuların başında da yine
kayıp kaçak miktarları geliyor yani dünya ortalamalarına baktığımızda, kaçak
miktarından bahsedilmiyor gelişmiş ülkelerde, yine kayıp miktarı yüzde
6-7’lerdeyken bizde kayıp ve kaçak miktarı toplamı yüzde 17-18’lere ulaşmış
durumda. Dolayısıyla, bunu böyle değerlendirdiğimizde, maalesef, vatandaş,
buradan hareketle, bu kayıp miktarını çıktığımızda kaçaklar için bir yüzde
10’luk daha fazla para ödüyor demektir. Bunun rakamları da gerçekten milyarlar
mertebesine çıkıyor. Bunu da çeşitli mahkemeler iptal etti.
Maliyet bazlı fiyatlandırma derken belki bunun
uygulamasının yapılması doğru olabilir ama o zaman ben buradan şunu öneriyorum:
Maliyet bazlı fiyatlandırmada bölgesel bazlı maliyetlendirmeye gidelim. Eğer bu
bölgelerde varsa ihtiyaç, eğer bu vatandaşlara kömür dağıtıldığı gibi elektrik
dağıtılması ihtiyacı varsa bunları da devlet sübvanse etsin. Bir diğer
taraftaki, işte Dicle’deki kayıp kaçak oranı yüzde 65,25, Van Gölü EDAŞ’ta
yüzde 57. Buna benzer birçok bazı bölgedeki kayıp kaçak oranları çok yüksek ama
bunun, bu kayıp kaçak oranlarının yüksek olmasının bedeli faturasını ödeyen
vatandaşlar tarafından tahsil ediliyor. Dolayısıyla, devlet böyle bir haksızlık
yapıyor.
Ben şunun yanlışını bir örnekle, daha önceki konuşmamda
da ifade etmeye çalıştım: Bir alışveriş
merkezine gittiğinizi düşünün. Çeşitli mağazalardan alışveriş yaptık,
faturalarımızı ödedik. Tam çıkarken kapıda görevli diyor ki: “Bir dakika,
alışveriş edenler şöyle bir kenara geçsin.” “Buyurun.” “Buradan, işte, efendim,
günde yüzde 10 kadar çalıntı mal oluyor. Dolayısıyla bu faturalarınızın üzerine
biz bu çalıntı malların tazmini için sizden bunları tahsil edeceğiz.” Yani, bir
alışveriş merkezindeki bu kapıların tutulup veya alışveriş edenlerin çevrilip
bunlara ödetilmesi neyse, bu TEDAŞ tarafından kayıp kaçakların vatandaşlara bir
şekilde ödetilmesi de ciddi anlamda sıkıntıdır.
Tabii, Hükûmetin hedeflerinin içerisinde bu TRT payının
da aşağı düşürülerek bir an önce kaldırılması var. TRT de artık… Ben sadece bu
dönem için demiyorum. TRT, iktidarların borazanlığını yapar gelir bugüne kadar,
kim iktidar olursa onun borazanlığını yapar. Dolayısıyla kamu yararı da çok
fazla sağlanıyor denemez TRT için. Bir an önce TRT’yi de, bu anlamda,
vatandaşın sırtında yük olmaktan çıkartıp, vatandaşa bu haksızlıkları
gidermekte fayda var.
Bizim de bu önerinin lehinde olduğumuzu ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz
Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin’e aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun araştırma önergesinin
aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Hafta başında belirlenen Meclis çalışma gündemine uygun
olarak bir an önce gündeme geçilmesi hususunda, grup araştırma önergelerinin
gündeme alınmaması ve gündeme geçilmesi hususunda bir kararlılığımız vardır ve
Cumhuriyet Halk Partisinin, elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi
nedeniyle ortaya çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi konusundaki grup önerisine
katılmadığımızı bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III - Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aygün, Sayın Kart, Sayın Moroğlu,
Sayın Güven, Sayın Öğüt, Sayın Özgündüz, Sayın Ekşi, Sayın Toprak, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Susam, Sayın Seçer, Sayın Topal, Sayın Genç, Sayın Özkan, Sayın
Kaplan, Sayın Düzgün, Sayın Öner, Sayın Kaleli, Sayın Demiröz, Sayın Kurt,
Sayın Çam.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve
arkadaşları tarafından, elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi
nedeniyle ortaya çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi hakkında verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Öneri reddedilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor
ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Sayın
Ahmet Aydın’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi Hakkında İçtüzük Teklifi
ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156) (X)
BAŞKAN – Komisyon?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim rapor eksik.
Şöyle ki: Şimdi raporda…
BAŞKAN – Bir saniye, oturtturayım insanları…
Komisyon? Burada.
Başkanlık temsilcisi? Burada.
Komisyon raporu 156 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Evet, buyurun şimdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyon benim de
bir İç Tüzük değişikliği teklifimi almış fakat İç Tüzük değişikliği teklifimi
AKP grup başkan vekillerinin verdikleri teklifle beraber birleştirilmesine
karar vermiş ama ne alt komisyon raporunda… Aslında alt komisyon raporunda
benim teklifimin de kabul edildiği… Uygun görürseniz, bana kürsüden söz
verirseniz çünkü komisyon raporu eksik. Benim teklifim ya İç Tüzük’ün 80’inci
maddesine göre reddedilmesi lazım açıkça, reddedilince de ret gerekçesinin
burada bize bildirmesi lazım, öyle bir şey yok. İç Tüzük’ün 80’inci maddesi
“Tüzük’te ret istemi.” diyor. Benim
teklifim ne kabul edilmiş ne reddedilmiş!
BAŞKAN – Şimdi Komisyon Başkanı bir açıklama yapacak,
ondan sonra sizi dinleyeceğim tekrar, bir saniye, öyle bir talep var.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, peki, bir açıklasın efendim,
kabul ettiyse neresinde kabul ettiğini söylesin.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın
Başkanım, AK PARTİ grup başkan vekillerinin ortak imzasıyla gelen İç Tüzük
değişikliği teklifini Sayın Genç’in daha önce verdiği bir maddelik ilgili
teklifle birleştirerek Komisyonumuzda görüştük, alt komisyona gönderdik, alt
komisyon değerlendirdi ve o değişikliği bu metin içerisine uygun bulunmadığı
girmesinin, karar verdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Nerede yazılı, nerede?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) –
Raporda var, alt komisyon raporunda var.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Nerede yazıyor?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Bakarsanız orada var, açık açık yazıyor.
Dolayısıyla yani sadece zaman kazanmak, kaybettirmek
Sayın Genç’in, başka da bir şey yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, zamanı sen kaybettiriyorsun
be! Sen kaybettiriyorsun zamanı! Böyle konuşulmaz ya!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) –
Dolayısıyla hiç dikkate alınacak tarafı yok Sayın Başkanım bu iddianın, her
zaman yaptığı şeyi yapıyor.
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, ben
açıklayayım efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, raporun neresinde
olduğunu Başkan izah etsin.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Alt
komisyon raporunda.
OKTAY VURAL (İzmir) – Nerede? Bu raporun neresinde?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Siz
bakın işte, neredeyse siz bulun, ben niye bulayım canım. Alt komisyon
raporunda, bakarsanız görürsünüz orada.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok efendim, yok.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Alt komisyon raporunda yok. Senin
okuman yazman yok mu!
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu konuda, alt komisyon
raporu görüşülmez burada, üst komisyonun değerlendirmesi var…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Üst komisyonda da yok efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Alt
komisyon raporunu üst komisyonumuz görüştü, bakın ne dedi alt komisyon
raporunda. Dinler misiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz…
OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman o konuyu almamışsınız.
Böyle Komisyon Başkanlığı yapılmaz, bildiğin konularda gel. Sen bildiğin konuda
gel.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Senin
kuyruk acın var, kuyruk acın. Senin kuyruk acın var, alamazsın bunu benden.
Senin kuyruk acın var. Dinle okuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bilmediğin konuları konuşuyorsun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sen
anlaman bu işleri. İkinci defa söylüyorum: Sen ne anlarsın bu işlerden be!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sen de anlamazsın, ne anlarsın sen!
Sen anlasaydın zaten…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Şimdi,
bakın, ne diyor burada Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Efendim?
ATİLLA KART (Konya) – Suçluların telaşı!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) –
“CHP’li üyemiz burada 2/80 esas no’lu Teklifteki düzenleme -yani Sayın Genç’in
düzenlemesi- doğrultusunda görüşmeler başladıktan sonra da tek imzayla önerge
verme imkânının getirilmesi gerektiğini söylemiştir. Madde Komisyonumuzca oy
çokluğuyla kabul edilmiştir.” diyor bu hâliyle. Dolayısıyla…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, madde kabul edilmişse... “Oy
çokluğuyla kabul edilmiş…” Türkçesi ne?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Hayır,
girmeme yönündeki önerge, girmeme yönündeki.
BAŞKAN – Sayın Genç, hele bir bitirsin.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın…
BAŞKAN – Bitirsin, ondan sonra.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, bitirsin.
BAŞKAN - Ben size “hayır” demedim ki. Bitirsin, ondan
sonra.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki efendim, peki.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Evet,
benim söyleyeceklerim bunlar Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.
Sayın Özgündüz, size de söz vereceğim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, 156 sıra sayılı Komisyon Raporu’nun eksik olduğuna ilişkin
açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evvela Komisyon Raporu eksik. Şimdi Burhan Kuzu diyor ki… Yani
bu işleri… Nasıl bu Komisyon Başkanlığı yapıyor? Şimdi teklifte alt komisyonda
şöyle diyor: “Teklifin 12’nci maddesi 11’inci madde olarak görüşülmüş; mevcut
uygulamanın düzenleme hâline getirildiğini, önergelerin iki kere okunmasının… “
O bizi ilgilendirmez. “CHP’li üyemiz burada 2/80 -yani benim teklifim- esas
no’lu Teklifteki düzenleme doğrultusunda görüşmeler başladıktan sonra da tek
imza ile önerge verme imkânının getirilmesi gerektiğini söylemiştir. Madde
Komisyonumuzca oy çokluğu ile kabul edilmiştir.” Hani burada kabul ettiğin şey?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Kabul
edilen madde, önerge değil Sayın Genç. Önerge kabul edilmemiştir, madde kabul
edilmiştir.
KAMER GENÇ (Devamla) – Oy çokluğuyla kabul edilmişse o
zaman benim teklifim kabul edilmiştir. Dolayısıyla, arkadaşlar bakın, bir defa
burada İç Tüzük değişikliği getirildi üçlü koalisyon zamanında, bu kürsüde adam
öldü. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, bu çok önemlidir. Siz Türkiye
Büyük Millet Meclisinde muhalefetin sesini kısmak istiyorsunuz. AKP’li grup
başkan vekilleri o kadar yalan söylüyorlar ki, önergesinin başında,
gerekçesinde diyor ki: “Efendim, milletvekillerinin sözleri kısılmıyor.” Yahu
siz yüz altmış dakika konuşmayı bir gruba beş dakikaya indiriyorsunuz. Her
yerde usul tartışmasını açıyorsunuz, milletvekillerinin söz hakkını
kesiyorsunuz. Dikta rejimini getirmişsiniz, dikta rejimini de Mecliste
uygulamaya koyuyorsunuz. Böyle bir Meclis olur mu Sayın Başkan? Aslında
Meclisin kapısına kilit vurmak lazım. Bu İç Tüzük değişikliği de kabul
edildikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin artık fonksiyonu kalmıyor; ne
soru sorabiliyorsunuz, sorular iktidarın keyfine
kalıyor, usul tartışmalarının sonu bitiyor, böyle bir şey olmaz. Burada eğer
uzlaşma yapılacaksa bir İç Tüzük değişikliği yapalım, aksi takdirde bu İç Tüzük
değişikliği buradan geçmez arkadaşlar.
Muhalefet partileri; eğer bu İç Tüzük değişikliği buradan
geçerse, maalesef, sizin burada artık konuşma haklarınız kalmıyor. Yani burada
tamamıyla İktidarın şeyi… Bence, bakın, evvela rapor eksik arkadaşlar. Bu
raporu iade etmemiz lazım. Bu raporu komisyon alsın, benim önergem
doğrultusundaki gerekçeyi getirsin efendim. Komisyonda ve alt komisyonda teklif
oy çokluğuyla kabul edilmiş ama üst komisyon raporunda benim teklifimden hiç
bahsedilmiyor. Dolayısıyla, evvela Komisyonun bu raporu alıp benim teklifimle
de ilgili ya ret ya kabul gerekçesini getirmesi lazım. Ret getirdiği zaman İç
Tüzük’ün 80’inci maddesine göre benim bunun üzerinde konuşma hakkım var. Dolayısıyla,
İç Tüzük bu kadar keyfî yönetilemez. Onun için maalesef ne…
Komisyona katılan Meclis Başkan Vekili de “Efendim, beş
dakikada her şey söylenir.” diyor. Ya Sayın Başkan, siz bir defa beş dakikada
her şeyi söyleyecek kabiliyette olabilirsiniz ama beş dakikada her şey nasıl…
“Demagoji yapmazlarsa.” diyor. Milletvekillerine “Demagoji yapma.” deme hakkı
sende var mı Meclis Başkan Vekili? Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Böyle bir
şey olur mu? Yani ondan sonra gerekçede diyor ki: “Milletvekilleri demagoji
yapıyorlar, demagoji yapmazlarsa beş dakika her şey söylenir.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Şimdi, Sayın Özgündüz’ün…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye. Ben sıra sıra gidersem iyi olacak.
Yani, kafam karışıyor o zaman.
Sayın Özgündüz’ün, komisyon raporunda kendi şerhiyle
ilgili tam tersine bir beyanın yer aldığına dair itirazı var, onu düzeltecek.
Ona yerinden söz veriyorum.
Buyurun Sayın Özgündüz.
8.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin alt komisyonda görüşülmesi
sırasında bildirilen bir görüşün kendisine ait olmadığına ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, teklifin 9’uncu maddesiyle
değiştirilen İç Tüzük’ün 63’üncü maddesinin alt komisyonda görüşülmesine karşı
çıktım. Burada usule ilişkin tartışma açılmasının Meclis Başkanlığının
inisiyatifine bırakılması teklifine karşı çıktık. Komisyon, alt komisyon
raporuna sanki Başkanın tutumu hakkında Genel Kurulun karar vermesi yönünde
görüş bildirmişiz şeklinde bir beyanat geçmiş. O teklif benim değil, iktidar
partisinden arkadaşların getirdiği bir önergeydi, o şekilde kabul edilmiştir.
Dolayısıyla, alt komisyon raporunun bu şekilde
düzeltilmesini arzu ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Hamzaçebi, buyurun şimdi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu rapor görüşülmez. Rapor
hazırlamasını bilmiyor Başkan ya!
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Hamzaçebi’yi dinleyeyim, ondan
sonra sırayla gidelim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Kuyruk
acısı var, kuyruk acısı! (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Haydi… Haydi…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Kuyruk
acısı…
OKTAY VURAL (İzmir) – Kuyruk sende var. Kuzularda kuyruk
olur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ayıp! Ayıp!
OKTAY VURAL (İzmir) – Daha göreceksin, sen…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu üslubunu değiştirmediğin
sürece daha çok laf yiyeceksin sen!
BAŞKAN – Sayın Türkkan, Sayın Vural, lütfen…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yedireceğim…
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, şu Komisyon Başkanını
uyarır mısınız. Ya Komisyon Başkanı gibi edebiyle oturmasını bilsin ya da kalksın
gitsin buradan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne biçim Komisyon Başkanısın sen?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Kes…
Kes… (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bir grup başkanına
böyle hitap edemez.
BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum, grup
başkan vekillerini arkaya davet ediyorum.
Kapanma
Saati: 15.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
156 sıra sayılı İç Tüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Başkanlık Temsilcisi burada.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun ne diyecektiniz Sayın Korkmaz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, ben Anayasa Komisyonunun bir
üyesi olarak biraz önce yaşanan hassasiyetlerle ilgili söz almak
istiyorum. (MHP ve CHP sıralarından “Biz de duyalım.” sesleri)
BAŞKAN – Bir saniye…Bir saniye…
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Mikrofonu açın, biz de
duyalım.
BAŞKAN – Bir saniye… Sıra sıra gidiyoruz, hepsini bir
arada…
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sesi açsanız…
BAŞKAN – Ama, önce ne diyeceğini bana söyleyecek, sonra
Sayın Korkmaz’a…
Bir saniye…
Sayın Şandır’ın bir…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
9.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Genel Kurulda sarf edilen kaba ve yaralayıcı sözler nedeniyle
Başkanlık Divanını İç Tüzük’ün ilgili maddesini uygulamaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir önceki oturumda burada kaba
ve yaralayıcı bir söz ifade edilmiştir. Dolayısıyla Başkanlık Divanını İç
Tüzük’ün ilgili maddesini uygulamaya davet ediyorum.
BAŞKAN – Tamam.
Sayın Korkmaz, buyurun.
10.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, Anayasa Komisyonu Başkanının üslubuna ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, biraz önce,
ara vermeden önce gerçekten çok nahoş, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
mehabetine yakışmayan bazı sözler sarf edildi. Bizim üzüntümüz, bu sözleri sarf
edenin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla hakka, hukuka, siyasal parti
gruplarına ve onların temsilcilerine riayet etmesi gereken Anayasa Komisyonu
Başkanı idi. Bu üslup, kesinlikle bilinmesini isterim ki, Anayasa Komisyonu
üyesi olarak bizleri bağlayan, bizleri temsil eden bir üslup değil. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulundaki çalışmaların sağlıklı, sıhhatli bir biçimde
yürütülmesini engellediği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına da
yakışmamıştır. Ben Anayasa Komisyonu olarak bütün Genel Kurulumuzdan özür
diliyorum ve inşallah Sayın Başkanın, bundan sonraki sağlıklı çalışmalar
açısından da, Anayasa Komisyonu sıralarına Genel Kurulda oturmamasını temenni
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım, aynı konuda…
BAŞKAN – Şimdi hep beraber…
OKTAY VURAL (İzmir) – Komisyonu temsilen…
BAŞKAN - Yani sanırım aynı şeyleri söyleyeceksiniz Sayın
Bal.
FARUK BAL (Konya) – Ben de Anayasa Komisyonu üyesiyim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Başkan kendini değil, komisyonu
temsilen konuştuğuna göre…
BAŞKAN – Bir saniye…
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bugünkü
İç Tüzük teklifine ilişkin görüşmelerin kırk sekiz saat geçmeden Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılmasına ilişkin olarak Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup önerisi üzerinde dün kürsüden şunu ifade etmiştim: Bu teklif, İç
Tüzük’ün 181’inci maddesine açıkça aykırıdır. İç Tüzük’ün 181’inci maddesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’ne ilişkin değişiklik tekliflerinin
sadece ve sadece milletvekilleri tarafından yapılabileceğini düzenlemektedir
yani İç Tüzük siyasi parti gruplarına İç Tüzük’te değişiklik konusunda herhangi
bir yetki vermemektedir. İç Tüzük’ümüz çeşitli maddelerinde siyasi parti
gruplarını zikretmek suretiyle, onlara önerge vermek ve diğer konularda bazı
haklar sağlarken İç Tüzük’teki değişiklik önerisini sadece milletvekillerine
vermek suretiyle İç Tüzük değişikliğinde bir uzlaşmanın yolunu açmak
istemiştir. Oysa bu teklif, Adalet ve Kalkınma Partisinin 5 grup başkan
vekilinin grup başkan vekili sıfatıyla vermiş olduğu bir teklifti. Yani İç
Tüzük’ün 181’inci maddesine açıkça aykırılık söz konusudur. Bu teklifin ana
özelliği muhalefetin sesinin kısılmasıdır. 2001 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisinde o zamanki Hükûmetin veya o zamanki siyasi partilerin, bazı siyasi
partilerin getirmiş olduğu İç Tüzük değişiklik teklifi görüşülürken bugün
iktidar partisine mensup olan bir milletvekilinin o teklifi eleştiren çok ağır
cümleleri var. Örnek veriyorum. O İç Tüzük değişiklik teklifinde temel kanun
düzenlemesi getiriliyordu. Ancak bir tasarı veya teklifin temel kanun olarak
görüşülebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun beşte 3
oyuyla o önerinin kabul edilmesi gerekirdi, beşte 3 yani nitelikli çoğunluk arıyor. Uzlaşmaya önem veren bir
teklif olduğu hâlde o teklif bugün iktidar partisi içerisinde bulunan bazı
arkadaşlarımız tarafından akıl ve sağduyudan yoksun bir teklif olarak
değerlendirilmiştir. Onun üzerine, Adalet ve Kalkınma Partisi çok daha ileri
giderek farklı temel kanun düzenlemeleri yaptı geçmişte. Nitelikli çoğunluğu
kaldırdı, Parlamento çoğunluğuna dayandı, Adalet ve Kalkınma Partisi
çoğunluğuna dayalı bir teklif yaptı.
Bugün görüşeceğimiz bu teklif özü itibarıyla muhalefetin
sesini kısmaya yönelik bir tekliftir, akıl ve sağduyudan yoksun bir tekliftir.
Parmaklarınızla kabul edilecek ama bu parmaklarda akıl olmayacak, bu parmaklara
akıl hükmetmeyecek. Aynen 2001 yılındaki sizin milletvekilinizin ifade ettiği
gibi, bu parmakları sizin aklınıza emanet etmek istiyorum ama aklınız
parmaklarınıza ne kadar yön verecek, bilemiyorum.
Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, öncelikle
şunu…
BAŞKAN – Şimdi, size de söz vereceğim. Bir saniye…
Ben, öncelikle,
şu andan itibaren yapacağımız görüşmelerde hem bu tarafta oturan
arkadaşlarımızın hem Meclisi temsil eden bütün milletvekillerinin –grup ayırt
etmeden- bu görüşmelerde Meclisin nezaketine, Meclisimizin mehabetine,
Meclisimizin saygınlığına uygun bir dille birbirlerine…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, iktidar partisi sorumluluğu alsın efendim. İktidar partisi sorumlu
davransın. Muhalefeti susturmak…
SONER AKSOY
(Kütahya) – En çok sen konuşuyorsun.
BAŞKAN – Sözümü
bitirebilir miyim Sayın Genç. Sözümü bitirebilir miyim…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– İktidar partisi sorumsuz davranıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, biz dinliyoruz sizi.
BAŞKAN – Bütün
arkadaşlarımızın bu söylediğim konuya dikkat etmelerini özellikle rica
ediyorum.
Buyurun Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkanım, öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki biz bu
teklifi hiç kuşkusuz milletvekili sıfatıyla verdik. Biz grup başkan vekiliyiz
ama aynı zamanda milletvekiliyiz. 181’inci madde çok açık bir şekilde İç
Tüzük’te değişiklik yapılmasını öngören teklifler milletvekillerince
yapılabilir. Burada tasarı olarak getirilmesini engelliyor, yasaklıyor.
Dolayısıyla bizim verdiğimiz bir tekliftir, tasarı değildir. Dolayısıyla
181’inci maddede belirtilen yasakla hiçbir alakası yoktur. Yani grup başkan
vekilleri milletvekili sıfatıyla teklif edemezler mi, teklifte bulunamazlar mı?
(Gürültüler)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hayır, grup başkan vekili sıfatıyla veriyorsunuz Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Dolayısıyla bundan yana hiçbir problem yok Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Burada genel merkezde hazırlanmış böyle bir teklif görüşülemez.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var…
BAŞKAN – Evet,
Sayın Kaplan…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan… İzin verin Sayın Başkanım. Bitirmedim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Pardon,
bitirmemiş.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Yani biraz önceki konuşmaları biz gayet sakin bir şekilde dinledik.
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, böyle bir teklifin görüşülebilmesi mümkün
değil.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Arkadaşlarımızdan da aynı anlayışı, aynı karşılığı bekliyoruz biraz
önce sizin ifade ettiğiniz çerçevede Sayın Başkan. Yani ona herkesin uymasını
istiyoruz, biz talep ediyoruz.
Son olarak şunu
belirteyim: Burada kalkan parmaklar millet iradesini yansıtan parmaklardır.
Buna hakaret edilmemesi gerekir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sizin arkadaşınızın cümlelerini söylüyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Saygı duyulması gerekir. Bu bütün parmaklar için geçerlidir Sayın
Başkan ve onun akıl küpü olduğunu da öncelikle milletimiz biliyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir şeyi düzeltmek istiyorum efendim.
Benim parmaklara
akılların yön vermesi konusundaki cümlelerim bugün iktidar partisinde önemli bir görev yapmakta olan bir komisyon
başkanımızın 2001 yılında tutanaklara geçmiş olan sözüdür. Sizin arkadaşınızın
sözünü sizlere hatırlatıyorum.
BAŞKAN – Evet, anlaşılmıştır.
Sayın Kaplan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Tamam. Yani sırayla gidiyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün
değişikliğini konuşacağız ama İç Tüzük’e uygun olarak Meclis Genel Kuruluna
gelmesi gerekir. Dün bir tartışma yaşadık: 52’nci madde, kırk sekiz saat olayı.
Sayın Genç’in bu konuda Tüzük’le ilgili kanun teklifi
var. Komisyonda usulsüz olarak işleme alınmadı. Alınmadığı için de komisyonda
eksik işlem yapılmış ve gelmiş.
Burada bir de usulü bir eksiklik, sakat etme durumu var.
Yani burada şu kanun teklifine dikkatinizi çekerim Sayın Başkanım. İç Tüzük 181
çok açık diyor ki: “Hükûmet değil, gruplar değil.” diyor, “Sadece
milletvekilleri İç Tüzük’ün, Meclisin nasıl çalışacağına karar verir.” Çünkü İç
Tüzük Meclisin anayasasıdır, Meclisin anayasası. Anayasa’ya göre, 6’ncı madde
“Egemenlik milletindir.” diyor, 7’nci madde “Devredilemez.” diyor. Ama dikkat
edin, teklif, resmî imzayla bize gelen bu, grup başkan vekilleri olarak
imzalanmış. Yani grubu ilzam edecek, bağlayıcı, grup adına gelmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Altında milletvekili yazıyor,
milletvekili.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şimdi, bu sakatlık karşısında,
var olan …
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tasarı olarak gelmesini
engelliyor sadece, yasaklıyor, başka bir şey yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – …benzer kanun teklifleri de
alınmadığı için, bu durumda görüşmeye başlamamız mümkün değildir. Eğer Sayın
Genç’in burada teklifi olsaydı belki teklifini geri çekerdi. Şimdi bu durumda
AK PARTİ’nin 5 tane grup başkan vekilinin sunduğu bu teklifi 2001 yılında
burada yaptığınız savunmalar doğrultusunda çekmenizi istiyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 2001 yılında biz yoktuk, AK
PARTİ yoktu.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – 2001 yılında bu kürsüde ne
konuşulmuşsa arkasında durun. Arkasında durun ve geri çekin. Bu Meclisin
selameti için bu gereklidir.
BAŞKAN – Anlaşıldı Sayın Kaplan, tamam.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bu görüşmelerin
halkımız tarafından da izlenmesi gerekir. Dolayısıyla bu konuşmaların ya usul
tartışması kapsamında ya bir genel görüşme kapsamında kürsüden yapılması lazım
çünkü usul esasın önüne geçmektedir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet, Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Burada yapılan yanlış daha
sonrayı sıkıntıya sokacaktır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmalara,
görüşmelere geçelim, herkes meramını anlatsın efendim, vatandaş burada
dinlesin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok önemli bir konu, Sayın
Başkanım, eğer kürsüden söz verirseniz söylenenlerin gerekçesini de anlatmaya
çalışacağım.
BAŞKAN – Siz usul tartışması mı istiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekirse usul tartışması veya
bu konuyu tartışmak istiyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Neye yani hangi sisteme
göre?
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet yani usulüne uygun bir kanun
teklifi yok.
BAŞKAN – Usul tartışması istiyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Usul tartışması...
BAŞKAN – Tamam, buyurun.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Görüşülemez Sayın Başkan!
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani görüşülmesi mümkün değil! (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir şey demiyorum canım. Ben, usul tartışması
açılması talebi var, şimdi ona evet diyeceğim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Usul tartışması değil,
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lehte, alehte?...
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
BAŞKAN – Lehte, aleyhte…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…
BAŞKAN – İç Tüzük teklifi veren milletvekillerinin grup
başkan vekili olmasında…İç Tüzük’ün 181’inci maddesine aykırılık bulunup
bulunmadığı konusunda usul tartışması açılması istendi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, aleyhte…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte, Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Lehte…
BAŞKAN – Tamam, şimdi, yazdınız mı? Tekrar okuyacağım ben
doğru yazılıp yazılmadığını.
Lehte Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Lehte” diye ilk ayağa kalkan
biziz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte Sayın Başkan.
BAŞKAN – Siz, tamam, Sayın Canikli…
OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…
BAŞKAN - …ve Sayın Şandır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Elitaş lehte, lehte.
BAŞKAN – Aleyhte aynı anda… Hamzaçebi var…
OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte ben istedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, bizi görmüyorsunuz.
BAŞKAN – O zaman ben kura çekeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, tutanaklara
bakarsanız aleyhte ilk ben istedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ilk sesini
çıkaran Sayın Canikli ve ben.
ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Kaplan da var, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam, o zaman bakın tutanaklara.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklara göre yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklara bakın.
BAŞKAN – Tamam, tamam, bakacağım tutanaklara.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte Sayın Canikli ve ben,
Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, tutanaklar gelsin, ona
göre…
BAŞKAN – Şimdi, ben tutanaklara bakacağım kim ne
istemişse ona göre devam edeceğim çünkü mesele başka.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, her gruptan birer
başkan vekiline söz verin.
BAŞKAN – Her gruptan birer kişiyse aranızda anlaşın, ona
göre vereyim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir şeyi
ifade etmek istiyorum. Bu konuyu ilk tartışmaya açan benim burada hem dün hem
bugün.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuştunuz zaten siz gerekli
şeyleri.
BAŞKAN – Tamam. Bakın, herkes bir anda itiraz ettiği için
Sayın Hamzaçebi, şimdi ya tutanaklara bakacağım -ki sıraya göre- ya da kendi
aranızda anlaşın …
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Her gruptan birer kişi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, tutanaklara
bakın efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Her gruptan birer
arkadaş…
BAŞKAN – …her gruptan 1 kişiye vereyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önce tutanaklara
bakın.
BAŞKAN – Tamam, bakacağım şimdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklara bakın, itirazlar
haklı mı, haksız mı, onu bir değerlendirelim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
ADİL KURT (Hakkâri) – Her gruptan 1 kişi.
BAŞKAN – Ona ben karar veremem, kendi aranızda konuşun.
Bakın, ben tutanaklara bakacağım, kim önce istemişse ya
ona vereceğim ya da kendi aranızda anlaşın. Dört grupsunuz, dördünüze de
vereyim diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Birer kişi yapalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Anlaştık efendim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
OKTAY VURAL (İzmir) – Birer kişi gruplardan efendim,
tamam.
BAŞKAN – Sayın Özgündüz…
OKTAY VURAL (İzmir) – Mutabakat var efendim. Gruplardan
birer kişi…
BAŞKAN – Tamam. Şimdi, o zaman Sayın Şandır, Sayın
Canikli, Sayın Hamzaçebi, Sayın Kaplan, anlaştık mı?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Anlaştık efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Anlaştık.
BAŞKAN – Tamam mıyız…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklardaki şeye
baktığınızda Sayın Başkan, bizim, arkadaşlarımıza söz hakkını verdiğimizi
anlarsınız.
BAŞKAN – Tamam.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan,
bağımsızlar adına da bir milletvekili konuşsun.
BAŞKAN – Böyle bir usul yok ki, olsa…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Özgündüz, siz ne diyorsunuz?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, usul
tartışmasından önce başka bir itirazımız var. Alt komisyon raporuna görüşümüz
yanlış intikal etmiş, onu söyledik. Aynı zamanda, Sayın Kamer Genç’in önerisi
hakkında Komisyon neyi kabul etti, belli değil. Bu hâliyle bu görüşülemez.
Lütfen, Komisyon raporunu Komisyona iade edin ve görüşmeleri burada kapatalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanın iade etme hakkı yok.
BAŞKAN – Yani…
Evet, usul tartışması için lehte ilk söz Sayın Şandır’a
ait.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisinin 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 181’inci maddesine
aykırı olup olmadığı hakkında
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Türkçede güzel
bir söz vardır, “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” diye. Biz bunları
konuşurken Sayın Komisyon Başkanı laptopuna eğilmiş, konuşanları hiç dinlemeden
geçiştirdi Komisyonda, ama bugünü görmesi lazımdı.
Değerli arkadaşlar, İç Tüzük gibi, Meclisin anayasasını
konuşuyoruz. Bunu konuşurken mutlaka buraya gelmeden önce uzlaşma geliştirmek
lazımdı. Uzlaşmayı sağlamak, uzlaşmada ısrar etmek iktidar partisi grubunun
sorumluluğundadır. Yani kavgadan, gerginlikten, çatışmadan ne fayda umuluyor ki
böyle bir zemin hazırlanıyor? Bunu milletimin takdirine sunuyorum.
Dün konuştuk. Bu kanunun gündeme alınması grup önerisiyle
olmaz, komisyon ve hükûmetin teklifiyle ancak kırk sekiz saat beklemeden bir
kanuna sıra verebilirsiniz, gündeme alabilirsiniz ama yok saydınız.
“Parmakların aklı” dediğiniz hadise bu. Yani akılsızlığın neye mal olacağı
belli. Bu parmakların inip kalkmasının neye mal olduğunu hep beraber izliyoruz.
Allah aşkına, yani bugün getirilseydi de dün bu tartışma başlamamış olsaydı da
bugün rahatlıkla başlamış olsak ne olurdu? Ama başlamadınız. Şimdi gelinen
konu:
Bakın, değerli arkadaşlar, hiç birbirimizle akıl yarışı
yapmayalım. Kanunların lafzı kadar ruhu da önemli, ruhu kadar lafzı da önemli.
Şimdi, burada, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına… Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilleri…” Böyle bir hak yok. Evet, grup başkan vekilleri
milletvekili ama grup başkan vekilliği bir müessese, İç Tüzük’te tanımlanmış
bir müessese, bir kurum. Bu sebeple, grup başkan vekilleri olarak, siz bu yasa
teklifini veremezsiniz, verirseniz hukuksuzluk yapmış olursunuz.
Dün de söyledim: Değerli arkadaşlar, hukuku hukukun
içinde kalarak değiştirirseniz meşru olur, yoksa gayrimeşru olur, yaptığınız
hukuksuzluk olur. Şimdi burada yaptığınız şey, eğer ısrar ederseniz
hukuksuzlukta ısrar etmektir. “Anayasa yapacağız, Anayasa’da uzlaşacağız.”
derken ama uzlaşmayı dinamitleyen taraf olarak bunu lafzıyla, tavrıyla maalesef
iktidar partisi grubudur. Bu sebeple, ben demin söylediğim hususu tekrar
söylüyorum. Bir komisyon başkanının, bir partinin grup başkan vekiline, kaldı
ki grup başkanını yani genel başkanı temsil eden grup başkan vekiline o türlü
söz söyleme hakkı yoktur. O sözü söyleyene iade ediyorum. O sözü söyleyen gelip
buradan o sözü geri almalı, maksadını aşan… Biz, Hocaya hep “Hocam” demişizdir
ama Hocaya yakışmayan bu tavrından dolayı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …en azından biz üzüldük
kendisinin de utanması gerekiyor.
Çok teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aleyhte Sayın Hamzaçebi.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dün de bugün de ifade ettim, tekrar bir kez daha ifade etmek
istiyorum: Siyasi partilerin grup başkan vekilleri, grup başkan vekili
sıfatıyla İç Tüzük değişiklik teklifi veremezler, verirlerse İç Tüzük’ün
181’inci maddesine açıkça aykırı olur. Grup başkan vekili sıfatını bir kenara
bırakarak milletvekili sıfatıyla gayet tabii ki İç Tüzük değişiklik teklifi
verebilirler. Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin 5 Grup Başkan Vekili, 5’i
de bunu atlamış, atladıkları için buraya çıkıp savunacaklar aynen
Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası’nda yarattıkları kriz gibi. Zamanındaki anayasa
değişikliğinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin hukukçu kurmayları -grup başkan vekilleri değil- nasıl kendi
partilerini, kendi partilerinin kurmaylarını yanılttıysa burada da aynı şekilde
yaptıkları bir yanlış vardır, kesinlikle 181’inci maddeye aykırıdır, kesinlikle
bu nedenle bu teklifin görüşülmesi mümkün değildir. 181’inci madde,
milletvekillerine İç Tüzük değişiklik hakkı vermek suretiyle, siyasi parti
gruplarına bu hakkı vermemek suretiyle İç Tüzük değişikliğinde uzlaşmanın yolunu
açmak istemiştir, “Uzlaşmayı ara.” demiştir ama Adalet ve Kalkınma Partisinin
uygulamasında, kültüründe uzlaşma olmadığı için, muhalefetin burada, Meclis
araştırma önergeleri nedeniyle kullanmış olduğu kısıtlı söz haklarına tahammülü
olmadığı için, bu kürsüden yapılan eleştiriye tahammülü olmadığı için bu kalmış
olan, temel kanun düzenlemesinden sonra kalmış olan ufak tefek söz haklarını da
muhalefetin elinden almak istiyor. Sanki bu Parlamento uzlaşmayı hiç
beceremiyor gibi, yapamıyor gibi “Benim uzlaşmaya ihtiyacım yok.” diyor,
“Uzlaşma için sizin kapınızı çalmayacağım.” demek istiyor. Oysa bu Parlamento,
bundan önceki Parlamento, Türkiye Büyük Millet Meclisi uzlaşmanın güzel
örneklerini verdi.
Bakın, önümde bir tablo var. Geçen yıl 11 Ocak ile 14
Ocak tarihleri arasında Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nun içinde
olduğu 5 kanunu 4 günde kabul etmiştir. Bu 5 kanunun madde sayısı 2.698’dir.
2.698 maddelik 5 kanunu 4 günde çıkarmıştır bu Parlamento, uzlaşmanın güzel bir
örneğini vermiştir ama bu dahi içinize sinmemiştir ki şimdi gelip muhalefetin
ufak tefek konuşma haklarını elinden almak istiyorsunuz.
Ünlü liberal felsefeci Thomas Hobbes’un bir terazisi
vardır, “Dengedeki bir terazi iyi değildir çünkü her an bozulabilir ama bir
tarafa çok büyük ağırlık, öbür tarafa daha küçük bir ağırlık koyarsanız denge
yoktur ama o hiçbir zaman bozulmaz.” der. Siz böyle bir dengesizliği
istiyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Lehte Sayın Canikli, buyurun lütfen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, buraya çıkıp iddialı sözler söylemeden önce biraz
geçmişe bakmak gerekiyor arkadaşlar. Yani 181’inci maddeden yola çıkarak grup
başkan vekillerinin İç Tüzük değişikliği teklifi veremeyeceği şeklindeki bir
yorumun, bir defa, hiçbir şekilde 181’inci maddeyle alakası yoktur. Ayrıca,
bakın, birçok örneği var geçmişte de ben size mesela bir tanesini okuyacağım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Milletvekili olan bakan
verebiliyor mu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Altında Sayın Kemal Anadol,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Milletvekili olan bakan
verebiliyor mu Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Altında 4 tane grup başkan
vekilinin imzası olan bir İç Tüzük değişiklik teklifi verilmiş, kabul edilmiş…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yanlış yapmışlar.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …hiçbir şekilde Cumhuriyet Halk Partisinden
de, diğer partilerden de bir itiraz gelmemiş, altında da Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekilinin imzası var değerli arkadaşlar. Yani bugüne kadar
bütün Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekilleri hata yaptı.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yanlış, yanlış…
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Bütün Cumhuriyet Halk Partisi yöneticileri hatta yaptı.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Milletvekili olan bakan
atar mı?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Bugüne kadar hep
hata yapıldı ama şu anda bu hata fark edildi, düzeltilmeye çalışılıyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, çünkü muhalefetin
sözünü kısıyorsunuz çünkü muhalefetin sesini kısıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Bakın değerli
arkadaşlar, lütfen yani haklı bir eleştiri olursa elbette dikkate alınır,
değerlendirilir ama şu gerçekler, şu uygulama, bu grup başkan vekillerinin yani
Cumhuriyet Halk Partisine ait grup başkan vekillerinin imzası ve uygulamasından
sonra çıkıp bunu “İç Tüzük’ün 181’inci maddesine aykırı” demek gerçekten İç
Tüzük’ün hem lafzına hem de özüne uygun düşmemektedir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Söz konusu olan uzlaşma, uzlaşarak değiştirebiliriz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Bakın, 181’inci madde çok açık bir şekilde sadece tasarı
olarak, İç Tüzük değişiklik tekliflerinin tasarı olarak gelmesini
engellemektedir, ona matuftur, lafzı da budur zaten, lafzı da budur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sizce bunun mantığı nedir?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Diyor ki bakın -bu
cümleden nasıl çıkarıyorsunuz, ben milletvekili olarak- “İç Tüzük’te değişiklik
yapılmasını öngören teklifler milletvekillerince yapılabilir.” ifade bu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Başbakan da milletvekili,
bakanlar da milletvekili.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Tasarı olur, teklif olmaz Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Peki, arkadaşlar biz neyiz? Ben milletvekili değil miyim?
Yani Grup Başkan Vekili sıfatımın olması milletvekili olmam hususunu ortadan
kaldırıyor mu? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Böyle bir yorum yapılabilir
mi değerli arkadaşlar? Lütfen yani… Yorumları yaparken gerçekten yani daha
dikkatli olmak gerekiyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O zaman Bakan arkanızda Bakana imzalattırın. Gençlik
Spor Bakanı diye Bakana imzalattırın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Evet anlıyorum yani engellemeye çalışıyorsunuz, bir şey demiyoruz saygı
duyuyoruz bu yani bize göre yanlış olan tutuma… Ona rağmen saygı duyuyoruz.
Engellemeye çalışıyorsunuz, bloke etmeye çalışıyorsunuz, tamam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yanlış…
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Ama bunu yaparken
lütfen, İç Tüzük’e, uygulamalara hatta kendi partinizin uygulamalarına bir
bakın lütfen. Yani engelleme çalışmalarını, Meclisi bloke etme çalışmalarını
yaparken de yani İç Tüzük’e uygun olsun.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Meclisi bloke eden sizsiniz Sayın
Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Ve bir eleştiriye
tekrar muhatap olmayın, bir haksız yorum olmasın, haksız itham olmasın. Yoksa
tabii takdir sizin bu konudaki yöntem, nasıl uygulayacağınız bizi ilgilendirmez
ama her şey burada İç Tüzük’e uygun olarak hareket etmek zorundadır. Hepimiz,
istisnasız, önce kendimiz başta olmak üzere konuşmalarımızla, tavırlarımızla,
davranışlarımızla İç Tüzük’e uygun hareket etmek zorundayız. İç Tüzük’ün
getirdiği hükümlere bağlı kalmak zorundayız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Anayasa’ya bile bağlı kalmadınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Tüm grupların grup başkan vekillerinin uzlaşarak imzaladığını örnek
göstermek doğru değil. Tüm grup başkan
vekillerinin imzaladığı…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, o zaman İç Tüzük
ihlali olmuyor mu?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dört grup, üç grup adına
veriliyor Sayın Başkanım o zaman, daha da kötü.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun, aleyhte…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İç Tüzük görüşmelerini yapıyoruz ve bu İç Tüzük görüşmeleri
Meclisin anayasasıdır.
Bakın, Hükûmet yerinde Meclis Başkanlığı oturuyor, Meclis
Başkanlığı oturuyor, dikkat edin. Meclisin anayasasını yapacağız, bizden
sonraki dönemlerde seçimle geleceklerin de hukukunu belirleyeceğiz.
“Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.” diyor Anayasa
6, değil mi? “Bu egemenlik devredilemez.” diyor 7’nci maddede. Peki, bu
durumda, bu netlik karşısında, arkadaşlar, 2001’de bir tüzük değişikliği
çalışması burada yapılmıştı. O zaman iktidar partisi muhalefetti.
Bakın, o zaman Ahmet İyimaya, şimdi Adalet Komisyonu
Başkanınız, ne diyor? “Hızlı yasama, tehlikeli yasamadır.” diyor. “Ehliyetsiz kurallar…”
diyor. Tabirlerini sayıyorum… Bırakın onu, Sayın Bülent Arınç şu an Başbakan
Yardımcısıdır. Başbakan Yardımcısı olan Sayın Bülent Arınç ne diyor? “Siz
muhalefetin sesini kısmak istiyorsunuz.” diyor o tarihlerde. “Muhalefet,
Meclisin ve demokrasinin vazgeçilmezidir.” diyor ve burada örnek verirken
“Muhalefet olmadan hiçbir şey yapılamaz.” diyor, çok daha ağır sözler var.
Bunları burada tek tek okumamın bir gereği yok. “Ham hum şorolop yasa
yapıyorsunuz.” diyor. “Beş dakikada Beşiktaş.” diyor. Neler neler… Ne
kıyametler koptu, burada milletvekili öldü. Bunu çabucak mı unuttunuz? Okuyalım
mı daha başka şeyleri? Sizin milletvekillerinizin tek tek konuştuklarını,
hepsini burada teker teker çıkar konuşuruz, teker teker çıkar konuşuruz.
Hafıza, hiçbir şey kaybolmuyor. Dün size uygulananlara karşı çıkarken
söylediğiniz sözlerle karşınıza çıkarız.
Bu, İç Tüzük 181’e aykırıdır, 52’ye aykırıdır. Teklif
var, teklifi komisyona almamışsınız, değerlendirmemişsiniz. Bu koşullarda sizi
siyah kurdeleyle protesto ediyorum, milletin iradesini tek başınıza
belirleyemezsiniz, tek başınıza belirleyemezsiniz. Size belirletmeyiz. Size bu
kürsüden söz veriyoruz, bu İç Tüzük’ü burada görüştürtmeyiz. Bu kürsünün
başında dururuz, siz bu İç Tüzük görüşmesini yapamazsınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bu uzlaşmayla olur, bu grupların ortaklaşmasıyla olur,
bu birlikte olur, bu demokrasiyle olur, sizin emir ve buyruklarınızla olmaz.
Bunu biliniz, ona göre hareket ediniz diyoruz ve geri alınmasını talep
ediyoruz. (BDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Burası kavga yeri değil.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Göreceğiz…Göreceğiz… Buyurun…
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Devamla) – Buyurun göreceğiz…Göreceğiz…
Gelin götürün, gösterin İç Tüzük’ünüzü, görüşün. Göreceğiz bakalım. Öyle bu
Meclis sizin çiftliğiniz değil. Kimsenin babasının çiftliği değil. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarıyla teklif
arasındaki fark, tasarının Hükûmetten teklifin milletvekillerinden gelmesidir.
Tasarı, Başbakan ve bütün bakanlar tarafından imzalanır, grup başkan vekilliği
hükûmetle değil Meclisle ilgili bir sıfat olup tekliflerin Meclis Başkanlığına
sunulmasında bu sıfatın kullanılmasında bir sakınca yoktur.
Bu vesileyle bir hususu bilgilerinize sunmak istiyorum.
İç Tüzük değişikliği hassas bir konudur. Hükûmetin hızlı kanun yapma isteğiyle
muhalefetin denetim yapma imkânı arasında bir denge gözetilmelidir. Umuyorum
görüşmeler sırasından hem iktidar hem de muhalefet bu hususları dikkate alır.
Komisyon raporu…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
Sayın Grup Başkan Vekilimizin, kaba ve yaralayıcı ifadede
bulunduğundan dolayı İç Tüzük 160’a göre Anayasa Komisyonu Başkanına kınama
cezası verilmesine ilişkin…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim öyle bir şey yok
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – …bir talebi olmuştu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, kaba ve
yaralayıcı sözü tutanakta bakarsanız kimin söylediğini görürsünüz.
BAŞKAN – Yok… Benden Sayın Şandır’ın talebi bu konuda bir
uyarı. O konuşmayı da yaptık.
OKTAY VURAL (İzmir) – Daha sonra değerlendirirsiniz.
Sayın Başkanım, şimdi biz bu raporu görüşüyoruz. Bu
rapor okunmuyor çünkü dağıtılmış vaziyette. Dolayısıyla dağıtılan bu raporun her
şeyden önce komisyonda oluşan görüşleri yansıtması gerekiyor ki milletvekilleri haberdar olsun.
Yoksa, laf ola beri gele rapor hazırlanmaz. Şimdi, bu raporda, bir sayın
milletvekilinin bir teklifinin kabul edildiği söyleniyor ama raporda bunun
kabul edildiğine ilişkin derçedilmiş bir madde yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Alt
komisyon raporunda hepsi var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir başka
milletvekili, raporla ilgili, teklifle ilgili muhalefetini söylüyor, bu da bu
raporda yok. Dolayısıyla bu raporu görüşemeyiz ki. Bu rapor AKP Genel
Merkezinde hazırlanmış bir rapor. Türkiye Büyük Millet Meclisi
milletvekillerinin iradelerini ortaya koyduğu bir rapor değildir, ısmarlama bir
rapordur. Bu raporun neyini görüşeceğiz?
Yani Sayın Başkan, bu konuda,
birleştirmiş oldukları bir sayın milletvekilinin şeyiyle ilgili diyor ki 12’nci
maddeyle: “Komisyonumuzca kabul edilmiştir.” diyor, nerede? Bize gösterin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Altında
imzası var Sayın Başkan, altında imzası var, Komisyon imzalayan, çoğunlukla
imzalanmış.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani kabul
edilen metin yok ortada. Bu raporun bu yönüyle görüşülmesi mümkün değildir.
Bir hususu daha… Sayın Başkanım, bu
konuda, biz raporu görüştüğümüz için, bu raporun Komisyon faaliyetlerini ve
iradesini tam olarak yansıtması gerektiği gayet açık ve nettir. Bu rapor özenle
hazırlanmamıştır, oldubittiyle hazırlanmıştır. Bu bakımdan, bu raporun iade
edilerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olarak iade edilerek
Komisyonun daha sağlıklı bir çalışma yapmasını temin etmek zaruri bir hâl
olmuştur.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, az
önce bir metin okudunuz, ne olduğunu bilmiyoruz.
BAŞKAN – Bir saniye…
Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkanım, alt komisyon raporunda, çok açık bir şekilde, belirtilen teklifin
dikkate alındığı, değerlendirildiği yer almaktadır, tartışmasız bir şekilde.
Yani birleştirme yapılmıştır usulüne uygun olarak ve rapora da derçedilmiştir.
Bu noktada herhangi bir eksiklik, aksaklık söz konusu değildir Sayın Başkan.
Buna rağmen bunun işleme konulamayacağı şeklindeki bir ifade doğru bir ifade
değildir, yasal bir ifade değildir, mesnedi yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok efendim,
yok!
BAŞKAN – Başkanlığın iade etme
yetkisi de yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Evet,
aynen öyle.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım,
bu rapor yok hükmündedir, olmayan bir rapor. Yani buraya getirip bir makam
anlaştı diye bu raporu görüşebilir miyiz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, görüşmelere ne zaman başlayacağız? Ama Sayın Başkan, görüşmelere başlayabilmemiz
lazım efendim.
BAŞKAN – Başlayacağız inşallah.
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, bu rapor, İç Tüzük’e
göre Türkiye Büyük Millet Meclisinde…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Muhalefet Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmasını engellemek istiyor Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir dakika müsaade eder misiniz
Mustafa Bey?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama ha bire konuşuyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Burada da mı keseceksiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüşmelere geçince konuşun.
BAŞKAN – Komisyon bu konuda bir açıklama yapmayı istiyor
mu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biz Türk milleti
adına egemenlik yetkisini kullanıyoruz. “Egemenlik kayıtsız ve şartsız
milletindir.” diyor ve milletvekilleri olarak komisyonda ve Genel Kurulda bu
irademizi kullanıyoruz. Bu irademizi hiçbir komisyon başkanı yok sayamaz,
görmezden gelemez. Bu, egemenlik yetkisini kullanan milletvekillerinin bu
yetkisini daraltmak demektir. Komisyonda bu yetkiyi kullanan milletvekillerinin
iradesi yok, iradesinin olmadığı bir rapor nasıl hazırlanabilir, nasıl
görüşülebilir?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, raporun
altındaki çoğunluk imzası millet iradesi değil mi?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok, yok…Yansıtmıyor komisyon
raporu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yani kendisinin ki millet
iradesi de çoğunluk iradesi nedir Sayın Başkan, böyle bir anlayış olur mu?
Böyle bir anlayış demokrasiye sığar mı?
BAŞKAN – Evet, her şey tutanaklara geçti.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bugün burada
tutanaklarda muhalefetin ya da diğerlerinin sözünü yazmamak gibi bir durum olur
mu? Olmaz. O zaman ben diyorum ki milletvekillerinin Komisyonda iradesi
yansıtılmamıştır, bu bakımdan bu komisyon raporunu görüşmek mümkün değil.
BAŞKAN – Anladık, tamam.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Komisyon raporu 156 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif
İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, hayır,
görüşemezsiniz.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – …maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.
Grup başkan vekillerini de arka tarafa davet ediyorum.
Kapanma Saati: 16.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
156 sıra sayılı İç Tüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Başkanlık Temsilcisi? Burada.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan,
uygun bir rapor yok. Efendim, Sayın Başkanım, bakın, Anayasa’mızın...
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN - Size de bakacağım, bir
dakika.
OKTAY VURAL (İzmir) – İç Tüzük’ün
38’inci maddesi diyor ki: “Komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı veya
tekliflerin ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik
etmekle yükümlüdürler.” İç Tüzük’ün emredici bir görevi var. Bu raporda, bunun
İç Tüzük’le ilgili, İç Tüzük’ün değişikliğinin Anayasa’ya uygun olup olmadığına
ilişkin bir tane değerlendirme yok. Bu raporu nasıl kabul edeceğiz yani?
Sayın Başkan, soruyorum: Meclis
Başkanlığı, burada, şu Beşiktaşın şeyle yaptığı maçı getirip raporlaştırsa bunu
da görüşecek miyiz? Böyle bir şey olabilir mi ya?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkan, Komisyon Anayasa’ya aykırı bulsaydı zaten görüşmezdi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani anayasal
görevini yapmamıştır, İç Tüzük’le verilen görevini yapmamıştır. Dolayısıyla, bu
konuda Meclis Başkanlığı, bu konuyla ilgili gerekli uyarıyı yapmak suretiyle,
Komisyon bunu çeksin ve dolayısıyla usulüne uygun yapsın. Yok burada bir hüküm.
Bana söyler misiniz bu İç Tüzük hangi amaçla konulmuş? Uyulmayacaksa, İç Tüzük
niye konulmuş?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkan, Anayasa’ya aykırılık varsa zaten Komisyonumuz dikkate alır ve görüşmez
efendim. Öyle şey olur mu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, yok. Komisyonların görevi bu, bu görev yapılmamıştır, yok öyle
bir şey.
BAŞKAN – Sayın Kart...
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e aykırılığı
öyle anlaşılıyor ki değerlendirdiniz ve karar verdiniz. Onun yanında İç
Tüzük’ün 38’inci maddesine bariz bir aykırılık var. Bu konuyu Komisyonda
ısrarla dile getirmemize rağmen bu konuda tartışma dahi açılmadı. Bu anlamda
Genel Kurulda bu konunun tartışmasını yapmak ve Genel Kurulun değerlendirmesine
sunmak istiyoruz.
BAŞKAN – Usul tartışması mı açmak istiyorsunuz?
ATİLLA KART (Konya) – Evet, 38’inci madde gereğince.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, usul neye göre Sayın
Başkan?
BAŞKAN – Lehte, aleyhte?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lehte.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Kart, Sayın Kaplan.
Sayın Elitaş mı, Sayın Canikli mi? Her gruba bir kişi
vereceğiz, öyle oldu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben Sayın Başkan, tamam.
BAŞKAN – Sayın Canikli, Sayın Vural…
Şimdi, Sayın Vural aleyhte mi, lehte mi?
OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte.
BAŞKAN – Sayın Kart aleyhte.
ATİLLA KART (Konya) – Evet.
BAŞKAN – Sayın Kaplan ile Sayın Canikli lehte düşüyor
doğal olarak, aleyhte konuşursunuz herhâlde.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tamam Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Başkan, İç
Tüzük’ün 68’inci maddesine göre Genel Kurulda kavga ve gürültü olursa Başkan
bir defa ara verir, bir aradan sonra kavga ve gürültü devam ederse birleşimi
kapatır. Lütfen, Meclis çalışmıyor. Bu Meclisi bu kadar kavgaya, gürültüye
götürmeyin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kavgadan
kapanmadı.
BAŞKAN – Henüz kavga yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tarafsız yönetin Meclisi efendim,
tarafsız yönetin efendim.
BAŞKAN – Yapmayın Sayın Genç, Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani İç Tüzük’ün açık hükmü vardı,
dün 52’nci maddeyi ihmal ettiniz, bugün de 68’inci maddeyi ihmal edemezsiniz.
BAŞKAN – Tamam, tamam, itirazım yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bakın, bundan sonraki olayların sorumlusu siz olacaksınız. Böyle
bir şey olur mu efendim? Bu Meclis iki saattir bir şey görüşmüyor. Dolayısıyla
birleşimi kapatmak zorundasınız.
BAŞKAN – Tamamdır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle ikide birde ara ver, ara
ver, olur mu? Biz milletvekiliyiz, oyuncak değiliz ki efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teklifin Anayasa’ya aykırılığı sebebiyle usul
tartışması açılmıştır.
Aleyhte ilk söz Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart’a
aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Adalet ve Kalkınma
Partisinin 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine
aykırı olup olmadığı hakkında
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, İç Tüzük aykırılığı noktasında Başkanlık
Divanı olarak yaptığınız yanlışı Anayasa’ya aykırılık noktasında da
sürdürüyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bakın, Anayasa’nın 175’inci
maddesi ile İç Tüzük’ün 181’inci maddesi birbirini tamamlayan maddelerdir,
birbiriyle paralel olan maddelerdir. Bir bütündür bu maddeler.
Her iki maddedeki temel espri şudur değerli arkadaşlarım:
Bilindiği gibi Meclis İç Tüzüğü bu Parlamentonun anayasasıdır, çalışma
kurallarını düzenler. Anayasa nasıl ki toplumsal bir uzlaşmayla, sözleşmeyle
yapılması gereken bir düzenleme ise, Meclis İç Tüzüğü’nün de bu anlamda bir
uzlaşmayla, bir diyalogla yapılması gerekiyor. Her iki düzenlemede de, Anayasa
koyucu, siyasi parti gruplarının dayatması olmadan, uzlaşma içinde, iş birliği
içinde ve ihtiyaca cevap verecek şekilde bir düzenleme yapılması hususunu dile
getirmiştir. Yani Anayasa yapılmasındaki usul ve esaslar İç Tüzük düzenlemesinde
de söz konusudur. Ama neyi görüyoruz burada? Bütün aşamalarda Adalet ve
Kalkınma Partisinin 5 grup başkan vekilinin sıfatı belirtilerek, vurgulanarak
getirilen bir teklif söz konusu.
Bu ne demektir? Bu bir grubun teklifi demektir, grubun
iradesi demektir, milletvekilinin iradesi değildir bu. Elbette, siz, Adalet ve
Kalkınma Partisine mensup milletvekilleri olarak, milletvekili sıfatınızla
-biriniz, üçünüz, dördünüz- verebilirdiniz. Ama hepiniz ne yapıyorsunuz? 5 grup
başkan vekili de grup başkan vekilliği sıfatını, statüsünü özellikle belirterek
böyle bir teklifi getiriyor. Bu aslında teklif değildir, bu teknik anlamda bir
tasarıdır. Anayasa değişikliklerinde nasıl ki tasarı söz konusu olmayacaksa İç
Tüzük değişikliklerinde de tasarı söz konusu olmaz. Burada şeklî anlamda teklif
diyebilirsiniz, ama işin özünde, işin esasında AKP Grubunun dayatmacı anlayışla getirdiği bir tasarı
vardır.
Sayın Başkan, bu yönüyle, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine
açıkça aykırı olan bir tasarı söz konusudur. Bu noktada, Başkanlık Divanı
olarak üstlendiğiniz görevin ve sorumluluğun gereği olarak resen hareket etmek
durumundasınız, resen karar vermek durumundasınız.
Bunu bir kez daha bu aşamada dile getirmek gereğini
duyuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.
Lehte, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan...
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İç Tüzük’ün Anayasa’ya uygun olması, hele hele Anayasa
Komisyonunda bunun öncelikle görüşülmesi ve raporda bunun zikredilmesi şart.
Şimdi, bu yapılmıyor, raporda yok, 181 yok, 52’nci madde yok. 5 tane grup
başkan vekili, beşi bir yerde, maşallah, bir imza atmışlar, gelmiş.
Bakın, dinleyin arkadaşlar bu sözleri: “Muhalefet
partilerinin veya Mecliste muhalefetin çalışmaları sırasında önlerine engel
olarak getirilmesi düşünülen bir kısım değişiklikler özellikle yine bu teklifte
yer alıyor. Demokrasilerde iktidar mutlaka vardır ama önemli olan muhalefettir.
O rejimi demokratik yapan da muhalefetin olmasıdır, muhalefetin haklarının
açıkça gösterilmesi ve o hakların korunmasıdır, yoksa totaliter rejimlerde bir
iktidar sorunu yok zaten ama muhalefet nerededir, hangi imkânlara sahiptir,
bunlara bakmamız gerekiyor.”
Biraz daha devam edeceğim, bu sözlerin size çok aşina
olması lazım: “Demokratik ülkelerde ve çağdaş ülkelerde kabul gören çok önemli
bir anlayış muhalefetin obstrüksiyon hakkının sonuna kadar tanınmasıdır yani
engelleme denilen hak muhalefetin tabii hakkıdır, doğal hakkıdır. Bu hakkı hiçe
saymak, dünyada demokratik ülkelerde görülmüş bir keyfiyet değildir. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’nde “filibuster” denilen
bir uygulamayla saatler boyunca konuşmak bile mümkündür ama hiçbir Temsilciler Meclisi üyesi ve senatörün aklına
bu hakkın çok fazlasını kullanmak gelmez.”
Şimdi soruyorum: Bu, 2001 yılında şimdiki Başbakan
Yardımcınız Bülent Arınç’ın sözleri, partinizin grubu adına söylenen söz. Ne
oldu size? Dokuz yılda nereden nereye geldiniz? Nerelere savruldunuz? Anayasa
tanımıyorsunuz. Yasa tanımıyorsunuz. İç Tüzük tanımıyorsunuz. Hak
tanımıyorsunuz. Hukuk tanımıyorsunuz. Adalet tanımıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) İnsan hakları tanımıyorsunuz. Hukuk tanımıyorsunuz. Allah’ı da
tanımazsınız siz bu gider… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
HASİP KAPLAN (Devamla) – Allah’ı da tanımazsınız. Çünkü o
inancınız, o inancınız var ya zulümdür zulüm. Kendinize geliniz!
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen… Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu Meclis sizin çiftliğiniz
değildir. Bu Meclis milletin Meclisidir. Milletin iradesi burada. Milletin
iradesi adına bu kürsüde konuşacağız. Hiç kimse milletin iradesini bu kürsüde
susturamaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacılar
sizi İç Tüzük’e uymaya davet ediyor. Lütfen
konuşmacıyı İç Tüzük’ün 67’nci maddesine göre uyarın Sayın Başkan. Efendim,
67’nci maddeye göre uyarmanız lazım.
BAŞKAN – Ettim Sayın Elitaş. Söyledim Sayın Elitaş, ama
duymuyor.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, ne demişsiniz? Bakın
“Takriri Sükun gibidir.” demiş bu Kanun. Bu Kanun Takriri Sükûn gibi değil, faşist
Mussolini’nin kanunları gibidir. (CHP sıralarından alkışlar) Ben de onu
diyorum. Faşist Mussolini’nin kanunlarını bize kabul ettiremeyeceksiniz.
BAŞKAN – Evet, Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, buradaki bütün
hatipler İç Tüzük’ü kendilerine perde ederek konuşuyorlar. Ama İç Tüzük 67’nci
madde açık ve net. Konuşmacı üslubuna dikkat etmek zorundadır. Bu da sizin
göreviniz üsluba davet etmek.
BAŞKAN – Ben söyledim ama o gürültüde ne Sayın Hatip
duydu ne başkası duydu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ama söylemekle değil,
keseceksiniz gerekirse.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, kendi
arkadaşlarının üslubuyla okudum.
BAŞKAN – Neyse… Evet, tutanaklara geçti benim de
söylediğim ama o gürültüde kimse duymadı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama efendim, konuşmasını kesebilirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, herhâlde tutumunuz
hakkında şey mi yapıyor? Uyarıda bulunuyorsa eğer, usulüne uygun İç Tüzük’e
göre talepte bulunur. Orada laf atmanıza gerek yok Meclisin Başkan Vekiline.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Senin aklına ihtiyacımız yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sen laf atma memuru musun? Memuru
musun sen? Hadi varsa yüreğin çık usul tartışması iste!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biz biliriz İç Tüzük’ün ne
olduğunu?
BAŞKAN – Aleyhte İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)- Avukatı mısın?
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet..
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Vekâletten azletti seni.
Azletti seni. Herkese verir, sana vermez avukatlığı.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, ben bütün milletvekillerinin benim
avukatım olduğuna inanıyorum, yapmayın.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Elitaş, adam gibi çık, de ki…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Adam gibiyim ben, adam!
OKTAY VURAL (Devamla) -
…Meclis Başkanına: “Tutumun hakkında söz istiyorum.” Ne laf atıyorsun
orada ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (Devamla) – Ne laf atıyorsun orada!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, adam gibi
konuşmaya davet edin.
OKTAY VURAL (Devamla) – Otur adam gibi yerine be! (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Adam gibi konuşmaya davet
edin! Adam gibi konuşmaya davet edin!
OKTAY VURAL (Devamla) – Yani, bakın, ben, biz burada…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, orada adam gibi
konuşmalı!
OKTAY VURAL (Devamla) – Senin gibi konuşuyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Adam gibi konuşuyorsun o zaman!
BAŞKAN – Lütfen…
OKTAY VURAL (Devamla) – Senin gibi konuşuyorum.
BAŞKAN – Lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Şimdi adam gibi oldun!
OKTAY VURAL (Devamla) – Senin gibi konuşuyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Şimdi adam gibi oldun o zaman!
BAŞKAN – Yani, görüşmenin başında söyledim hepinize…
OKTAY VURAL (Devamla) – Hoplama, otur! Otur! Hoplama
zıplama! Otur yerine! Hoplama zıplama! Otur yerine, otur!
Şimdi, sen Grup Başkan Vekilisin. Sen, Meclis Başkan
Vekiline ne laf atıyorsun! Eğer tutumunu beğenmiyorsan, çıkarsın adam gibi
dersin ki: “Tutumun hakkında söz istiyorum. Niye kesmedin?”
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Her zaman bu konuşmaları
yapıyoruz.
OKTAY VURAL (Devamla) – E söyleyemiyorsun bunu, Meclis
Başkan Vekiline laf atıyorsun ya!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sizin hiç yapmadığınız
bir şey!
OKTAY VURAL (Devamla) - Sayın Başkan, şimdi biz burada
bir rapor görüşüyoruz. Bakın, bir: bu raporda, milletvekillerimizin, milletvekillerinin
egemenlik yetkisi tam olarak yansıtılmamıştır. Bir sayın milletvekilinin
teklifi, akıbeti meçhul; faili meçhulleri bıraktınız da milletvekillerinin
önergeleri de meçhul. Önergeler meçhul ya! (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Ya, komisyonda kaybolabilir mi böyle bir irade? Dolayısıyla, bir diğer yönüne
bakıldığı zaman, Sayın Başkan, burada Komisyondan istirham ediyorum, Meclis
Başkanlığı da baksın, bu Anayasa Komisyonu, İç Tüzük 38’e göre, Anayasa’nın
metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmiş midir, etmemiş midir?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Belli değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben söyleyeceğim.
OKTAY VURAL (Devamla) – “Yükümlüdür.” diyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Etmiştir. Sayın Başkan, aksi
olsa reddeder zaten.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Nerede yazıyor?
OKTAY VURAL (Devamla) – Şimdi, bir komisyonun yükümlü
olduğu bir konu burada belli değilse bu İç Tüzük niye yazıldı? Soruyorum yani.
Yani, parmak çoğunluğuyla olur mu? O bakımdan Sayın Başkan, yapılması gereken
husus, bu konuyla ilgili bu müzakereleri sonlandırmaktır.
Bu müzakerelerle ilgili, zaten -birazdan söyleyeceğim-
bununla ilgili de Meclis Başkan Vekilinin tutumunu da birazdan gündeme
getireceğim. Orada, Sayın Mehmet Sağlam’ın ifadelerini de dile getireceğim ben
ama size bir şey okumak istiyorum: “Sevgili Başkanım, büyük devrimlerin
kazanımı olan millî iradeyi hâkim, Kuvayı Milliyeyi amil kılma iradesinin
tecellisi ve sembolü olan şu ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ibaresi,
artık, sembolik bir irade hâline gelecek. Çünkü, komisyonları tabi, muhalefetin
kolları, parmakları kilitli, sesleri kilitli, iktidarın da bu konuda, önerge,
müzakere vesaire söz söyleme yetkisi yok… Buna, bir millî Parlamento, buna, bir
demokratik Parlamento deme imkânı yoktur. Değerli arkadaşlar, bu İçtüzük,
muhalefeti yok eden İçtüzüktür.
Rejimin adı komünizm olabilir, rejimin adı faşizm
olabilir; ama, öyle unsurları vardır ki, o rejim demokratik olabilir; ama, siz,
bu İçtüzükle, Türkiye Parlamentosunu, demokratik parlamento olarak göremezseniz…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) – “Çünkü, muhalefeti; çünkü,
milletin iradesinin tecelli ettiği bu kürsüyü; çünkü, halkın aydınlatılması,
siyaset yoluyla aydınlatılması imkânını bertaraf ediyorsunuz ve dinamitliyorsunuz.”
Bu sözleri kim söylemiş biliyor musunuz? Adalet Komisyonu
Başkanı Ahmet İyimaya. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Size söylemiş onu, size.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Kime söylemiş onu? Onu kime
söylemiş? Kime söylemiş onu?
OKTAY VURAL (Devamla) – Demokrasi kim, fikir özgürlüğü
kim, siz kim ya! Ne anlarsınız siz demokrasiden! Parlamentodan, millî iradeden
ne anlarsınız!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) - O bakımdan, Sayın Başkanım…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Başkanım, bu son derece
ciddi bir konudur. Bu konuyla ilgili, bir dayatmayla, komisyonun bir dayatmayla
bu raporu buraya getirip görüşmesi mümkün değildir. Böyle bir darbeye, ne 12
Eylül darbesine ne AKP’nin darbesine boyun eğecek değiliz. Onun için, İç Tüzük
değişikliğini çekin. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hatip kürsüde konuşurken ismimi
de anarak hakaret etmiştir, izin verirseniz sataşmaya…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Tutanaklardan okuyun efendim,
böyle bir hakaret yok.
BAŞKAN - İsterseniz Sayın Canikli’nin…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, o…
BAŞKAN – Peki, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, hangi konuda söz
verdiniz, öğrenebilir miyim?
BAŞKAN – Sataşmadan verdim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sataşmadan. Dinleseydin
anlardın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi konuda sataşmışım?
BAŞKAN – İsmini vererek kullandığınız için sataşmadan söz
verdim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim?
BAŞKAN – Sataşmadan söz verdim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi konuda sataşmışım?
BAŞKAN – “Adamlık”lı, “adamsızlık”lı bir konuşma yaptınız
ya onunla ilgili verdim.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Adamlıkla” ilgili bir konuda,
evet.
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, burada konuşan
hatipler konuştukları lafın nereye gittiğini iyi bilmeli. Sayın Grup Başkan
Vekilinin yaptığı konuşmadaki ilk cümle: “Sen ne hakla Meclis Başkan Vekiline
ders vermeye kalkıyorsun?”
KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Adam gibi olursan, adam gibi
konuşursan olur.” dedi. Ben de “Sayın Başkan, İç Tüzük 67’nci maddeye göre
temiz bir üslupla konuşmaya davet edin.” dedim. “Şimdi, senin gibi
konuşuyorum.” dedi. Doğru; ondan önce farklı konuşuyordun, benim gibi konuşmaya
başlayınca adam gibi konuşmaya başladın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ondaki kalıcı da sendeki kalıcı
mı belli değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir de bakıyorum, enteresan;
biz burada diyoruz ki, meydanlarda, bazı yerlerde diyoruz ki: “CHP, MHP’nin
kuyruğuna mı takıldı, o onun kuyruğuna mı?” derken… (CHP, MHP ve BDP
sıralarından gürültüler, ayağa kalkmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sözünü geri alsın, sözünü geri
alsın Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sözlerine dikkat et!
Sayın Başkan, böyle konuşma olmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Burada Cumhuriyet ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilinin… (CHP, MHP ve BDP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sözünü geri alacaksın sen, sözünü
geri alacaksın!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Terbiyesizlik yapma!
Terbiyesiz adam!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Geri al Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ya damarınıza mı bastık? Bir
dakika… Bir dakika…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Kim kimin peşine takıldı?”
derken… (CHP, MHP ve BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Fitneci başı, sözünü geri
alacaksın!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sen ancak PKK’nın kuyruğu olursun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Fitne yapma, fitne yapma!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Söyleyecek başka lafın
kalmadı, anlaşılıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bugün bu İç Tüzük konuşulacak,
bugün bu İç Tüzük konuşulacak.
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
156 sıra sayılı…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şunu okuyayım mı.
Yani okuyayım, ondan sonra tamamdır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oturumu açabilmesi için
okuması lazım Sayın Başkanın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biz Amerika’nın kuyruğunda
değiliz Başkanım, Amerika’nın kuyruğunda olanlar gelsin karşımıza. Amerika’nın
kuyruğunda olanlar karşımıza çıksın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, yarım kalan bir
oturumda grubumuzun sözcüsünü ilzam edecek şekilde bir kelime kullanan Sayın
Elitaş o sözünü geri almak veya özür dilemek durumunda.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bir oturumu
açın. Sayın Başkan, oturumu açın efendim, açın. Şu anda oturum açık değil Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Bunu sağlamadan oturuma devam
etmeniz uygun değildir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir oturumu
açın, ondan sonra dinleyin efendim, daha oturum açılmadı.
BAŞKAN – Şimdi, ben, açayım, Sayın Elitaş’ın…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, daha neyi konuşuyorsun! Sen
yapıyorsun zaten hep! Hep sert konuşup bu milleti birbirine vurduruyorsun ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, Meclisi onlar çalıştırmıyor
Sayın Başkan. Meclisi onlar çalıştırmıyorlar, mahsus öyle yapıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Senin niyetin o, senin niyetin
o!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu Meclis Amerikan
kuyrukçularını kabul etmez!
BAŞKAN – Tamamdır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Milleti birbirine kırdırıyor ya! Ne
zaman çıksa hep fitne, fesat!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, 68’nci
maddeye göre çalışamaz bu Meclis. Efendim, birleşimi kapatın Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, şimdi, nasıl bir
hakaret edebilir böyle ya!
BAŞKAN – Yani belki özür dileyecek.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, özür dilemek… Neye göre
özür dileyecek, kınama cezası ya da uyarma cezası verin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekili, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili bir “kuyruk”
lafıdır almış bugün gidiyor, Sayın Kuzu, Sayın Elitaş. Sanıyorum Adalet ve
Kalkınma Partisinin bu 2 seçkin milletvekilinin terminolojisinde “kuyruk”
dışında başka bir kelime yok, bir yaratıcılıkları yok. Şimdi, bu, ayrı bir
değerlendirme konusu, bir hakaret vardır ancak İç Tüzük’ün 68’inci maddesine
göre 2 kez siz oturumu kapatmak zorunda kaldınız, 2 kez.
OKTAY VURAL (İzmir) – Neden dolayı kapattınız? Gürültüden
dolayı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – 68’inci maddeye göre
bu görüşmenin devamı mümkün değildir. Sayın Elitaş’ın özür dilemesi ayrı bir
keyfiyettir, o sağlanacaktır, sağlanmalıdır ama oturumun devamı 68’inci maddeye
göre mümkün değildir. Sizin tarafsız bir Meclis Başkan Vekili olarak bugüne
kadar takdir ettiğimiz, beğendiğimiz uygulamalarınızın bir devamı olarak bu
oturumu kapatmanız gerekir efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, ısrarla,
ısrarlı bir şekilde milletin iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet
Meclisini kapatmaya çalışıyorlar, kapattırmaya çalışıyorlar. Sayın Başkanım,
burası milletin Meclisi, burada milletin iradesi tecelli ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yapan sizsiniz ya, saldıran
sizsiniz!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Konuşalım, her şeyi
konuşalım, tartışalım, değerlendirelim. Ama Millet Meclisini ısrarlı bir şekilde…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, saldıran kendileri,
tahrik eden kendileri, hakaret eden kendileri, şimdi kalkıp zeytinyağı gibi
konuşuyor!
OSMAN ÇAKIR (Düzce) – Bağıran sensin! Başka bağıran var
mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Her şeyi konuşalım, bir
hakaret varsa konuşalım. Gereken neyse de değerlendirelim, konuşalım. Ama
ısrarlı bir şekilde neden kapattırmaya çalışıyorsunuz? Yanlışlık varsa
düzeltelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani sataşmayı yapan senin Grup
Başkan Vekilin değil mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Vural, yanlışlık varsa
düzeltelim. Konuşalım, düzeltelim. Bunun yöntemi Meclisi kapattırmak değil
efendim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Her konuşmasında provoke ediyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük 68’e göre çalışma
düzeninin devamı mümkün değil. Daha kötü olaylara sebep olmamak için oturumun
kapatılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum,
yerlerinize oturur musunuz…
OKTAY VURAL (İzmir) – Biz sizin grubunuza bir şey mi
dedik? Biz size bir şey mi dedik?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yanlışlık varsa düzeltelim
Sayın Vural. “Düzeltiriz.” diyorum. Konuşalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Grup Başkan Vekiliniz saldırıyor,
hakaret ediyor…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Düzeltilir, her şey
düzeltilir. Ama konuşarak yapacak onu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Saldırıyorsunuz, hakaret
ediyorsunuz, sonra kalkıp bizi suçluyorsunuz yani.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Devamlı hakaret ediyor
grubumuza. Devamlı hakaret ediyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük 68 gayet açık. Çalışma
düzeninin sağlanamaması…
BAŞKAN – Biliyorum.
Sayın Kaplan, siz ne diyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – İç Tüzük 68 çok açık, son fıkra…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bakın, çoğunluk
partisi, bize sataşan onlar, bize hakaret eden onlar, kalkıp bizi suçluyorlar
ya! El insaf ya! Vallahi insaf ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Saldıran onlar, her şeyi onlar
yapıyor ya! Küfür ediyor, orada oturuyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, devamı
mümkün değil efendim. 68’inci maddeye göre kapanması gerekiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Komisyon Başkanı
hakaret ediyor, Grup Başkan Vekili hakaret ediyor…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sonra kalkıp bize saldırıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biz hiçbir zaman… Yani bu
tahammül edilecek bir konu değil. Öncelikle bu teklifin geri çekilmesi lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Allah’ınızı severseniz ya! Hem
suçlular hem güçlüler ya!
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bir de gelip küfrediyorlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, birleşimin
kapatılmasını teklif ediyorum. Bu, Meclisi çalıştırmamak değil, Meclisin
saygınlığını, selametini korumak için. Yoksa ısrar edersek burada daha kötü
olay çıkacak endişesindeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, amaç belli olmuştur. İktidar
partisi parmak çoğunluğuyla muhalefetin sesini kısarken dayatmayla, tahrikle,
fitneyle, fesatla burada gerginlik oluşturup sorumluluğu muhalefetin üzerine
atmak istemektedirler.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, bakın, bu
Türkiye Büyük Millet Meclisi savaş yıllarında dâhi kapanmamıştır,
kapatılmamıştır. Buradaki her şey millet iradesidir. Yapılan, millet iradesine
karşıdır Sayın Başkan. Yani millet iradesinin kapatılmasını istiyorlar, millet
iradesinin ortadan kaldırılmasını istiyorlar.(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Savaş yıllarında dâhi muhalefetin
sesini kısmamıştır bu Millet Meclisi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir şeye izin
veremezsiniz Sayın Başkan. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bize insanlar,
burada kendi menfaatlerini korumak için oy verdiler, destek verdiler.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Savaş yıllarında dâhi muhalefetin
sesi kısılmamıştır. Savaş yıllarında dahi Polatlı’da top sesi duyulurken bile
muhalefet çıktı, bu kürsüden konuştu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Nasıl çıkar bir siyasi parti
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapatılmasını ister? Böyle bir şey olur mu
Sayın Başkan? Burası milletin iradesi, burası milletin Meclisi. Milletin
Meclisini kimse kapatamaz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Polatlı’da top sesi duyulurken
bile muhalefet burada konuştu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük 68’in uygulanması
lazım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İç Tüzük 68’e göre
kapatılması gerekiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz olsanız olsanız Amerikan
iradesi olursunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sensin Amerikan bilmem
nesi!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Kimin Amerika’dan talimat aldığı
belli!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Utanın Meclisi
çalıştırmıyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Libya’da, Suriye’de, Irak’ta,
İran’da neredesiniz be? Neredesiniz? Binlerce Müslümana tecavüz ediliyor,
neredesin sen? Konuşma!
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Millete de kuyruk taktınız
utanmadan. Çıkıp özür dileyecek.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen oturur musunuz.
Buyurun… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hayatta oturmayacağız, kusura
bakma!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Çıkıp özür dileyecek! Hiçbirimiz
oturmayacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Özür dileyecekler!
OKTAY VURAL (İzmir) – Elitaş’a kınama cezası verilmesini
teklif ediyorum. Bize saldıracaklar ya!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Bu Mecliste muhalefeti susturmak
için elli türlü entrikayla karşı karşıyayız. Entrikaya prim vermeyeceğiz Sayın
Başkan, entrikaya prim vermeyeceğiz.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Bu teklifi geri çekecekler Başkan.
BAŞKAN – Gürültü ve kavga devam ettiği için 68’inci
maddeye göre birleşimi kapatıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Alınan karar gereğince, Adalet Bakanı Sayın Sadullah
Ergin hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin
görüşmeler ile kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 2 Şubat 2012 Perşembe günü saat 13.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.52