DÖNEM: 24 CİLT: 25 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
126’ncı
Birleşim
28 Haziran 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili
Zeki Aygün’ün, Kocaeli’nin kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, okullarda süt dağıtımına ve bu hususta Hükûmetin açıklama ve
uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
3.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın, çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, adliyelerinin kapatılması düşünülen Burdur ilinin
Ağlasun ve Çavdır ilçelerinin kazanılmış haklarının gasbedilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemir’in, Türkiye’de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası
Çalışma Grubunun hazırladığı “Akademide Hak İhlalleri” dosyasındaki raporda yer
alan bazı ifadelere ilişkin açıklaması
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Ardanuç ilçesinde
adliyenin kapatılması nedeniyle halkın yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için
kapatma kararının geri alınması talebine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, özelleştirme sonrası İstanbul Deniz Otobüsleri
İşletmesinin keyfî uygulamalarına ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Srebrenica katliamını
lanetlediğine ve KESK Başkanı Lami Özgen ve bazı sendikacıların gözaltına
alınmalarına ilişkin açıklaması
6.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen
Antalya EXPO 2016 Yasa Tasarısı’na ilişkin açıklaması
7.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in gündem dışı konuşmasına verdiği cevaba ve Türk
tarımının içinde bulunduğu duruma ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, buğday alım fiyatlarına ve 2012 yılında tarıma verilmesi
öngörülen desteğe ilişkin açıklaması
9.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, gündem dışı konuşmasına verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
10.- Samsun Milletvekili
Tülay Bakır’ın, süt şekeri laktozun intoleransına
ilişkin açıklaması
11.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Srebrenica katliamının yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
12.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, Srebrenica katliamının yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Srebrenica katliamının yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
14.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin, Srebrenica katliamının yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
15.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, İzmir’de banliyönün metro standartlarına getirilmesi konusunda
Bakanlığı döneminde protokol imzalandığına ve Ulaştırma Bakanlığı, Devlet Demiryolları
ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının çalışmalarının sürdüğüne ilişkin
açıklaması
16.- Malatya Milletvekili
Öznur Çalık’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın
yaptığı konuşmada Malatya ile ilgili söylediklerine ilişkin açıklaması
17.- Erzincan Milletvekili
Sebahattin Karakelle’nin, Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın Erzincan’daki hastanelerle ilgili vermiş olduğu bilgilere
ilişkin açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşmelerin sağlıklı yürütülemediğine ve
sonlandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer ve 20 milletvekilinin, İstanbul ili Pendik ilçesindeki imar planı
değişikliklerinden kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/334)
2.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, öğretmenlerin yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/335)
3.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu ve 23 milletvekilinin, kültürel nedenlerden dolayı düşük
toplumsal statüde bulunan kadınların durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/336)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, 13/6/2012
tarihinde İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşlarının belediyelere
sağlanan olanaklar ve belediyelere yönelik soruşturma ve denetimlerde farklı
uygulamalar yapılmasının yarattığı sorunların tespiti, belediye denetimlerinde
objektif ilkelerin geçerli kılınmasını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28/6/2012
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, İzmir Milletvekili Ali Aşlık’ın
İzmir Büyükşehir Belediyesine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili Ali Aşlık’ın, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302)
4.- Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl’ün;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/637, 2/700) (S. Sayısı: 301)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkanlarına tahsis
edilen makam araçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’ın cevabı (7/7626)
2.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapan’ın, İbradı ilçesindeki bir alanın Konya iline bağlanmasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/7647)
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, çay üreticilerinin yaşadığı
sorunlara ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
(7/7692)
4.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, NBŞ kotası üzerinde yapılan artırıma ilişkin Başbakandan
sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
(7/7706)
5.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, diziler, dizilerin süreleri ve RTÜK tarafından verilen cezalara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/7834)
6.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2007-2011 yılları arasında
meydana gelen orman yangınlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7890)
7.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın
cevabı (7/7917)
8.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Başbakanlık koruma görevlileri ile koruma araçlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/7918)
9.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, TRT personeline ve TRT’nin yayın politikalarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/7941)
10.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
(7/7943)
11.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında gerçekleşen cari açık değerlerine
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/8063)
12.- İstanbul Milletvekili
Aydın Ayaydın’ın, Mardin ili konulu bir TV programına konuk olarak davet
edilmemesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/8113)
13.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, örtülü ödenekten yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/8117)
14.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Suudi Arabistan ve Brunei Krallarının
ziyaretleri sırasında verdikleri hediyelere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/8121)
15.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, kullandığı makam araçlarına ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/8160)
16.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Suudi Arabistan Kralının 2007’deki ziyareti sırasında
verdiği hediyelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’ın cevabı (7/8179)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.04’te açılarak beş oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca, Çocuk Esirgeme Kurumunun
kuruluşuna,
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan, Antalya-Konya il sınırının
değiştirilmesine,
Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu,
Bitlis’in sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, ülkede hayvancılığın ve
tarımın kaderine terk edilmiş olduğuna,
Kütahya Milletvekili Alim Işık, HSYK kararıyla görevlerine devam
etmesi kararlaştırılan 44 adliyenin bulunduğu ilçelerden 23’ünün Kütahya ilinin
Domaniç ilçesinden, 13’ünün de Şaphane ilçesinden daha az nüfusa sahip olduğuna
ve bu haksızlığın giderilmesi gerektiğine,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan,
Artvin’in Ormanlı köyünde, köy muhtarının idare nezdinde girişimler yapmış ve
yargıya başvurmuş olmasına rağmen bölge trafik istasyonu kurulacağı bahanesiyle
bin ağacın kesimine başlandığına, bu işlemin durdurulması gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, Meclisin ülkedeki
çatışmalara, tutuklamalara ve baskılara son verecek bir irade ortaya koyamadan
tatile girdiğine,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, etüt ve beslenme
ilköğretim okullarındaki statü değişikliğine,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz,
HSYK kararıyla 44 ilçe adliyesinin tekrar görevlerine devam etmesine karar
verildiğine ama nüfusu 5 binden fazla olan Uşak’ın Karahallı ve Ulubey
ilçelerindeki adliyelerin neden açılmadığı konusunda bilgi sahibi
olamadıklarına,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, Siirt’te 4 askerin şehit olmasına
ve Hükûmetin sınır ötesi operasyon yetkisini kullanması gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Siirt’in Eruh
ilçesinden Görendoruk Jandarma Karakoluna giden
askerlere terör örgütünün pusu kurması sonucu 4 askerin şehit olmasına,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba,
Malatya ili Yeşilyurt ilçesi İkizce köyünde açılan taş ocaklarının hem köyde
yaşayan insanların sağlığına hem de çevreye zarar verdiğine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Niğde Milletvekili Doğan Şafak ve 20 milletvekilinin, Niğde,
Aksaray ve Nevşehir illerinde yaşanan don felaketi nedeniyle patates
üreticilerinin içinde bulunduğu sorunların (10/331),
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 20 milletvekilinin,
öğretmenlerin tüm sorunlarının (10/332),
Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 33 milletvekilinin, nişasta
bazlı şekerin üretimindeki artışın ve ülkemize kaçak giren tatlandırıcıların
sağlık açısından doğuracağı risklerin ve şeker pancarı üreticilerinin
sorunlarının (10/333),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan ve İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Manisa
Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/679, 2/47,
2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) görüşmelerine başlanarak ikinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in
AK PARTİ Grubuna,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın şahsına,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın Adalet ve Kalkınma Partisine,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Cumhuriyet Halk Partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Alınan karar gereğince, 28 Haziran 2012 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmak üzere 01.17’de birleşime son verildi.
Mehmet
SAĞLAM |
Başkan
Vekili |
|
Mine LÖK
BEYAZ Tanju
ÖZCAN |
Diyarbakır Bolu |
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 177
28 Haziran 2012 Perşembe
Tasarı
1.- 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/649) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.06.2012)
Teklifler
1.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/728) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.06.2012)
2.- Ankara Milletvekili
Cevdet Erdöl’ün; Pasaport Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/729) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.06.2012)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer ve 20 Milletvekilinin, İstanbul ili Pendik ilçesinde yapılan imar
planı değişikliklerinden kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/334) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2011)
2.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/335) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2011)
3.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu ve 23 Milletvekilinin, toplumsal cinsiyet sorunlarının
ortadan kaldırılması için alınması gereken önlemlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/336) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2011)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’da 2-B kapsamındaki arazilerin rayiç bedellerine
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1914) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.06.2012)
2.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’da 2-B kapsamındaki arazilerin rayiç bedellerine
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1915) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.06.2012)
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, sağlık araştırmalarının yaygınlaştırılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1916) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, hane halkı sağlık araştırmalarına ilişkin Kalkınma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1917) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün Arpaçay’da bir köyün yol, köprü, köy konağı ve sağlık personeli
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1918)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
6.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Arpaçay’da bir köyün yol, aydınlatma ve köy konağı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1919) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.06.2012)
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Arpaçay’da bir köyün yol ve kanalizasyon sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1920) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
8.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Arpaçay’da bir köyün yol ve köprü sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1921) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Arpaçay’da bir köyün yol ve kanalizasyon sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1922) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
10.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Arpaçay’da bir köyün köprü, köy konağı ve sağlık ocağı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1923)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
11.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, ceza infaz koruma memurlarının özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1924)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
12.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, yeni eğitim sisteminin çocuk işçiliğini artıracağı iddialarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1925)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
13.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, üstün yetenekli çocukların yurt dışına eğitime
gönderilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1926)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
14.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Tarımsal Yayımı Geliştirme Projesi kapsamında
yapılacak personel alımına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1927) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
15.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, kamuda sözleşmeli ve geçici kadrolarda çalışanlara ve
grev yasaklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1928) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
16.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’da büyük ve küçükbaş
hayvan sayısına ve hayvancılığa verilen destek miktarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1929) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.06.2012)
17.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, 2002- 2012 yıllarında Ankara’ya
gelen turist sayısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1930) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
18.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, yeni eğitim sistemi ile
Ankara’daki okulların mevcut durumundaki değişikliğe ve yaşanan belirsizliğe
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1931) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.06.2012)
19.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’da doğal gaz kullanımına
ve fiyatına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1932)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
20.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, 2011ve 2012 yıllarında tarımsal
sulamadan doğan elektrik borçlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1933) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
21.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Kredi ve Yurtlar Kurumundan ilişiği kesilen bir öğrenciye
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/1934) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2012)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Diyarbakır Adalet ve Kalkınma Partisi İl Teşkilatı
Kongresinde yaptığı bir konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8415)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
2.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, Çorlu’nun eğitim alanındaki ihtiyaçlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8416) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
3.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, 2003-2012 yılları arasında gerçekleştirilen imar
değişikliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8417) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.06.2012)
4.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, 2002-2012 yılları arasında gerçekleştirilen özelleştirmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8418) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
5.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, bazı TV kanallarının seçim kampanyaları sırasında siyasi
partilere karşı taraflı yayın politikası izlediği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8419) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
6.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Haziran 2012’de İzmir’de açılışı gerçekleştirilen 771
projeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8420) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.06.2012)
7.- Balıkesir Milletvekili
Haluk Ahmet Gümüş’ün, Balıkesir’deki 2-B arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/8421) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
8.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, Bursa’ya yapılacak yeni stadyuma ve bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8422) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
9.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, kürtajla ilgili bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8423) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
10.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesinde yapılan bakım-onarım
harcamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8424) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.06.2012)
11.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, Suriyeli muhaliflere gönderilen silahlarla ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8425) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
12.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, 2-B arazilerinin rayiç bedellerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8426) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
13.- Samsun Milletvekili
Ahmet İhsan Kalkavan’ın, Samsun’un kamu yatırımları ve toplanan vergilerdeki
payına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8427) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.06.2012)
14.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarının 10’uncu yılına özel
olarak bastırılan hatıra paralara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8428) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
15.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarının 10’uncu yılına özel
olarak bastırılan hatıra paralara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8429) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
16.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde
yurt dışında oluşturulan kardeş şehirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8430) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
17.- Hatay Milletvekili
Refik Eryılmaz’ın, Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere yardım ettiği iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8431) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.06.2012)
18.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyeleri ile idarecilerinin
özlük haklarına ve Başkanlığın giderlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8432) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
19.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, ABD’nin PKK’ya silah bıraktırmak için
devreye gireceği haberlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8433)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
20.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’ta sosyal güvenlik kapsamı dışında kalan
vatandaşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8434) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2012)
21.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, kapatılacak ilçe
adliyelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8435)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
22.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, bazı ilçelerdeki adliye
teşkilatlarının kaldırılacağı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8436) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
23.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, bazı ilçe adliyelerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8437) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
24.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Hatay F Tipi Kapalı Cezaevinde siyasi
suçlardan dolayı bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı ile tutuklu ve hükümlülere
yapıldığı iddia edilen bir takım uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8438) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
25.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, Selçuk’ta sit alanı
uygulamasından dolayı mağdur olan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8439) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
26.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısına ve sağlık
hizmetlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8440)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
27.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, 2003-2011 yılları arasında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfının bütçesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8441) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
28.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, ÖMSS sonrası yapılacak atamalara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8442) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.06.2012)
29.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, annelerin 18 yaşından küçük çocuklarıyla yurt dışına çıkışlarında
eşlerinden muvafakatname istenmesine ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8443) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.06.2012)
30.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Türkiye ile AB arasındaki sosyal güvenlik ilişkilerini
düzenleyen Ortaklık Konseyi kararının getirdiği kazanımlarda geri adım
atılacağı iddialarına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8444) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
31.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Hollanda’da yaşayan yurttaşlarımızın eğitim sorunlarına
ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/8445) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.06.2012)
32.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Akçaabat Organize Sanayi Bölgesinin ulaşım sorunlarına
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/8446)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
33.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Siber Güvenlik Merkezi oluşturulacağı iddialarına ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/8447) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.06.2012)
34.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl’de sanayi sektörünün
sorunlarına ve işsizliğe ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8448) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
35.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, kamu kurumlarına ve şirketlere yapılan siber saldırılara
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/8449)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
36.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, TÜBA’ya atanan bilim insanlarının akademik yeterliliğine ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/8450) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2012)
37.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, bir makrosefali hastasının sağlık
giderlerinin karşılan-mamasında yapılan ödemelere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8451) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
38.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Kadirli TEDAŞ’ta ihaleyi kazanan bir taşeron firma
tarafından işe başlatılmayan bir işçiye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8452) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
39.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl’deki Kentsel Dönüşüm
Projesine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8453)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2012)
40.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, yapı denetim şirketlerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8454) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
41.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, İlbank’ın
personel alım ilanında aranan şartlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8455) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
42.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, Efes Antik Kentinde ruhsat
verilen işletmelere ve bunların tarihi dokuya etkisine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8456) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.06.2012)
43.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’da tarım ve hayvancılık ile ilgili
yapı ruhsatı başvurularına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8457) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
44.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Batman’da tarım ve hayvancılık ile ilgili yapı
ruhsatı başvurularına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8458) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
45.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, müteahhitlerden alınacak bir yazıyla geçici ustalık belgesi
teminine yönelik uygulamaya ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8459) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
46.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, mübadele anlaşmaları dışında ülkemize göç eden Türk
vatandaşlarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8460)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
47.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz’ın, Türk iş adamlarının Kuzey
Irak’ta yaşadığı sorunlara ve Suriye ile ilişkilere ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8461) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
48.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’da yaşanan elektrik kesintilerine ve dağıtım şirketinin
sorumluluğuna ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8462) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
49.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Kadirli TEDAŞ’ta ihaleyi kazanan bir taşeron firma
tarafından işe başlatılmayan bir işçiye ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8463) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
50.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Eti Maden İşletmeleri personelinin özlük haklarına ve
işletmenin giderlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8464) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
51.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Eti Maden İşletmelerinin yöneticilerine ve genel müdürlük
binasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8465) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
52.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz’ın, akaryakıt fiyatlarına ve
indirim oranlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8466) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
53.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, TPAO’nun yurt dışı şirketi olan TPIC’e ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8467) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
54.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Digor’daki ekim alanlarının
barajdan sızan suyun altında kalmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8468) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2012)
55.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ta kuraklık nedeniyle
çiftçilerin yaşadığı sorunlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8469) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2012)
56.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, Güneysınır ve Seydişehir’de don afetinden zarar gören
çiftçilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8470) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
57.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, 2002 yılından günümüze düve ve süt ineği sayısı ile
hayvancılık desteklerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8471) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
58.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’deki şap aşısının yetersizliğine ve şap
hastalığıyla mücadeleye ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8472) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
59.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Iğdır’da bir beldede dolu nedeniyle çiftçilerin uğradığı
zararlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8473) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
60.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, kültür balıkçılığının desteklenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8474) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
61.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, GDO’lu ürünlerin ithaline ve
kullanımına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8475) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
62.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, 2011-2012 yıllarında çiftçiye verilen desteklere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8476)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
63.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki kene ısırması
vakalarına ve alınan tedbirlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8477) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
64.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, ülkemizdeki organik bal üretimi, denetimi ve bal
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8478) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
65.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Salihli’nin bazı köylerinde dolu felaketinden zarar gören
çiftçilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8479) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
66.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, ülkemizdeki meraların tespit, tahdit ve tahsis çalışmalarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8480)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
67.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, bitkisel destek ürünleri ve gıda takviyelerine verilen
ruhsatlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8481) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
68.- İzmir Milletvekili
Birgül Ayman Güler’in, Bergama’ya bağlı bazı köylerde yaşanan sel felaketine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8482)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
69.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, bir firmanın süt numunelerinin analizine ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8483) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.06.2012)
70.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’daki süt sığırcılığı projelerine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8484)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
71.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, GAP Eylem Planı kapsamında Şırnak’ta yapılan
müracaatlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8485) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
72.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, hazır yiyeceklerde bulunan Çin tuzuna ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8486) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.06.2012)
73.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Polis Meslek Yüksek Okulu yazılı sınav ücretini
yatıramayan adayların mağduriyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8487) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
74.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, il genel meclisi üyelerinin sosyal ve özlük haklarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8488) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2012)
75.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Kocaeli-Gebze Belediye Başkanı hakkındaki bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8489) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2012)
76.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Nisan 2009-Haziran 2012 tarihleri arasında görevden
alınan belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8490) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
77.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar’ın, Araç’taki bazı köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8491) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
78.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar’ın, Azdavay’daki bir köyün içme suyu sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8492) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
79.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, kayıp çocuklara ve çocuk kaçırma olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8493) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
80.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Haymana’ya bağlı bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8494) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
81.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Mersin Adalet ve
Kalkınma Partisi İl kongresi için afiş ve billboardlara yapılan ödemelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8495) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.06.2012)
82.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’daki şebeke suyunun kalitesine ve içilebilirliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8496) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
83.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilen otoparklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8497) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.06.2012)
84.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Siteler esnafının sel dolayısıyla yaşadığı mağduriyete ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8498) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
85.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, parkların giriş-çıkışlarına hız kesici kasislerin yapılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8499) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.06.2012)
86.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa Merkeze bağlı bir köyün içme suyu, kanalizasyon,
yol ve elektrik sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8500) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
87.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa-Merkeze bağlı bazı köylerin ulaşım, elektrik ve
çevre düzenlemesi sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8501) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
88.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa-Merkeze bağlı bir köyün yol, elektrik ve su
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8502) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2012)
89.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, annelerin 18 yaşından küçük çocuklarıyla yurt dışına çıkışlarında
eşlerinden muvafakatname istenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8503) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
90.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Tunus’taki Osmanlı eserlerinin restorasyonuna ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8504) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2012)
91.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, Bursa’daki tarihi ve kültürel değer taşıyan yapıları koruma,
yenileme ve restorasyon çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8505) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
92.- İstanbul Milletvekili
Sedef Küçük’ün, il ve ilçe merkezleri ile
beldelerdeki kültür merkezlerinin sayısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8506) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
93.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, müze ve ören yerlerindeki
satış noktalarının özelleştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8507) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
94.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, basılı kitap ve e-kitapta uygulanan
KDV oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8508)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
95.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Emniyet ve Jandarma personelinin ek
göstergelerine ve aralarındaki farklılığın giderilmesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8509) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
96.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, özel iletişim vergisinin düşürülmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8510) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
97.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, tefecilik yapan işyerlerinin denetimine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8511) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
98.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, öğretmen açığının kapatılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8512) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2012)
99.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, ilköğretimdeki derslik açığının azaltılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8513)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
100.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, engellilerin eğitime erişimine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8514) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.06.2012)
101.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, yeni eğitim sisteminde ikili öğretim
yapılmasının doğuracağı sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8515) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
102.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, yeni eğitim sistemine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8516) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
103.- İstanbul Milletvekili
Şafak Pavey’in, İstanbul’da bir okulun imam hatip
okuluna dönüştürüleceği iddiasına ve engelli öğrenciler için yapılan
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8517)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
104.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, yaz aylarında kanal ve göletlerde yaşanan çocuk ölümlerinin
önlenmesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8518)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
105.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, Bursa Kestel Şevketiye Göletinin su sızdırdığı iddialarına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8519) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
106.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa Merkeze bağlı bir köyün sulu tarım
yapılan arazilerinin artırılmasına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8520) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
107.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, kene ısırması vakalarına karşı alınan tedbirlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8521) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2012)
108.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon’daki tüm kamu hastanelerinin
birleştirileceği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8522) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
109.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8523) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
110.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki kene ısırması
vakalarına ve alınan tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8524) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
111.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa Merkeze bağlı bir köyün sağlık
ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8525) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
112.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, baz istasyonlarının insan sağlığına
etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8526) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2012)
113.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, gıda ürünlerinde kullanılan katkı maddelerinin zararlarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8527) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.06.2012)
114.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, Ceza İnfaz Kurumlarında açılan semt polikliniklerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8528) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.06.2012)
115.- Çanakkale
Milletvekili Mehmet Serdar Soydan’ın, şoför esnafının sorunlarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/8529)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
116.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Iğdır-Nahçıvan yolunun alt geçit
sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8530) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
117.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, Karayolları Düzenleme Kurulunca verilen yetki belgelerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8531) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
118.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, 3’üncü Boğaz Köprüsü Projesinin
neden olacağı çevre sorunlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8532) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
119.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan’ın, İDO işletmesinin Yenikapı-Güzelyalı (Mudanya) deniz otobüsü
seferlerine bağlı kara otobüsü projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/8533) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
120.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Gazipaşa Havaalanına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/8534) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2012)
121.- Edirne Milletvekili
Kemal Değirmendereli’nin, Keşan’da bir köyde yapılan
bir balıkçı barınağının doğal kıyı şeridini bozmasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/8535) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2012)
122.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, İlbank’ın
yönetim kurulu üyelerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/8536) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
123.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Devlet bursuyla yurt dışında eğitim gören öğrencilere ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/8537)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
124.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, İsrail ile ekonomik ilişkilere ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8538) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
125.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Aralık’a kapalı spor salonu yapılmasına ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8539) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
126.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Boralan Sınır Kapısına ilişkin Gümrük
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/8540) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
127.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, GAP Eylem Planı kapsamındaki çalışmalara ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8541) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, ülkemizdeki hemşire açığına ve sözleşmeli hemşire uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6451)
2.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, merkez ve taşra teşkilatında çalışan personele ve
nakillerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6452)
3.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli-Beylikbağı’na sağlık
merkezi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6453)
4.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, 2002-2012 yılları arasında toplumsal olaylarda yaşanan ölüm
ve yaralanmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6454)
28 Haziran 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşmalar beşer dakikadır.
Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir; cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
Kocaeli’nin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kocaeli Milletvekili
Zeki Aygün’e aittir.
Buyurun Sayın Aygün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün, Kocaeli’nin kurtuluşunun
91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmit’in düşman işgalinden kurtuluşunun
91’inci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
28 Haziran, İzmit’in düşman
işgalinden kurtuluş yıl dönümü. Birliğimizin, bütünlüğümüzün bölücü terörle
tehdit edildiği, içeriden ve dışarıdan menfur saldırılara hedef olduğu şu
günlerde Kurtuluş Savaşı’mızı ve onun kahramanlarını bir kez daha minnetle yâd
ediyorum.
Siirt’in Eruh ilçesinde
menfur saldırı sonucu şehit olan 4 Mehmetçiğimizin ailelerine ve tüm
milletimize başsağlığı diliyorum. Bu yüce Meclis o kahramanların omuzlarında
yükseldi ve yükselmektedir. Onların ruhaniyetleri hâlâ aramızda dolaşıyor.
İster iktidar ister muhalefet olalım, onların manevi varlığını daima hissetmek,
bu millete, onlara karşı sorumluluğumuzu bilerek canla başla hizmet etmek
durumundayız. İnanıyorum ki Kara Fatma’yı, Yahya Kaptan’ı hatırlayıp andığımız
müddetçe, aramıza sokulan nifaklar da boşa çıkacaktır. Türk, Kürt, Çerkez,
Abaza, ne olursak olalım, bu isimler ve isimsiz kahramanlar bizi birbirimize
yaklaştıracaktır. Bugün yaşadığımız sorunların, terörün çaresi budur.
Değerli milletvekilleri
Kurtuluş Savaşı’mız bitti fakat o savaşın kahramanlarından aldığımız feyzle
mücadelemiz devam ediyor. Neyin mücadelesi? Vatanımızın her köşesine, hak
ettiği hizmeti, hak ettiği eserleri kazandırmanın mücadelesi. Ben Kocaeli
Milletvekiliyim. Bütün vatanımız gibi, şehrimiz için bir oluş mücadelesinin
içindeyim. Arkadaşlarımla birlikte, Kocaeli’ye,
Kocaeli halkına, hak ettiği hizmetleri sunmanın, onları hak ettiği yaşam
standartlarına kavuşturmanın mücadelesini veriyoruz.
Hamdolsun bugün, Kocaeli
bir kurtuluş daha yaşıyor. Kocaeli, yeni bir güzelliklerin daha galibi.
Bilirsiniz “Kocaeli” denince akla Körfez gelir. Körfez’in sekiz yıl önceki
hâline bakın, bir de şimdiki hâline. Zamanında, otobüsler Körfez’in yanından
geçerken “Dikkat, Körfez’den geçiyoruz. Duyduğunuz koku dışarıdan gelmektedir.”
uyarısı yapılıyordu. Fabrikaların atıkları, kanalizasyonlar Körfez’e boca
ediliyordu. Körfez’de hayat tükenmişti, çevresini de tüketir hâle gelmişti.
Bırakın yüzmeyi, balık tutmayı, Körfez’in yanına bile yaklaşılamıyordu. Peki,
ya bugün? “Olmaz.” denilen oldu, bir mucize gerçekleşti; Kocaeli, Körfez’ine
yeniden kavuştu. Uygulamaya konan çok boyutlu, çok amaçlı dev projeler, tam
kapasite çalışan arıtma tesisleri, sıkı kontroller, denetimler, dikilen
milyonlarca ağaç, 50 milyon TL’yi aşan yatırımla kurulan onlarca yeni park,
sürekli eğitimler, kampanyalar, yedi yıllık hummalı çalışma, meyvelerini
çoktandır vermeye başladı.
Bakın, geçtiğimiz günlerde,
Karamürsel plajında mavi bayrak asıldı. Bugün, Körfez’in 10’a yakın noktasında
vatandaşlarımız denize girebiliyorlar. Su altı yaşamı, yüzlerce canlı türüyle
yeniden hayat buldu. Körfez’in kıyıları parklarla, sahil düzenlemeleriyle iğne
oyası gibi işlendi. Vatandaşımız maviyle, yeşille yeniden buluştu. Kocaeli’nin,
Körfez’in üzerine çöken gri örtü kalktı. Kocaeli tabiatın, hayatın canlı güzel
renklerine yeniden kavuştu; velhasıl Kocaeli 2’nci kurtuluşunu kazandı.
Meclis Çevre Komisyonu
üyesi olmam münasebetiyle, yaşanılan bu güzelliklerden gurur duymaktayım. Bu
vesileyle başta Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere bu başarıda payı olan
herkesi yürekten kutluyorum. Bu mucizeye hayat veren Hükûmetimize, özveriyle
çalışan arkadaşlarıma, duyarlı sanayicilerimize, desteğini hiçbir zaman
esirgemeyen Kocaeli halkına şükranlarımı sunuyorum. Körfez’deki bu dönüşümün
ülkenin benzer çevre problemleri için örnek olmasını diliyorum. Millî mücadele
ruhuyla çalışırsak kim bilir daha nice “olmaz” denileni oldurur, nice mucizevi
başarılara imza atarız. İhtiyacımız olan feyiz ve ilhamı Kurtuluş Savaşı’mız
bize ziyadesiyle sağlayacaktır; yeter ki onu iyi öğrenip anlayalım, kahramanlarımızı
sık sık yâd edelim.
Bu duygu ve düşüncelerle
tüm İzmit’in kurtuluş yıl dönümünü kutluyor, daha nice mücadeleden aziz
milletimizin güçlenerek çıkmasını temenni ediyorum.
Bu arada, Srebrenica katliamını protesto ediyor, aynı zamanda Suriye
halkının da kıyımını protesto ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aygün.
Gündem dışı ikinci söz,
okullarda uygulanan süt projesi hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın
Adnan Keskin’e aittir.
Buyurun Sayın Keskin. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in, okullarda süt dağıtımına
ve bu hususta Hükûmetin açıklama ve uygulamalarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
ADNAN KESKİN (Denizli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, dün Siirt’in Eruh
ilçesinde çıkan çatışmada yaşamını yitiren 4 askerimize Tanrı’dan rahmet
diliyorum, yakınlarına ve ailelerine sabır diliyorum, bunun son şehit olmasını,
son çatışma olmasını temenni ediyorum.
Ülkemizde hukukla
bağdaşmayan, demokrasi kültürüyle uyumlu olmayan, ülke çıkarlarıyla uyumlu
olmayan ilginç gelişmeler ve olaylar yaşanıyor. Korku jeneratörlüğüne
soyunarak tehdit ve şantajı siyaset yöntemi olarak kullanan iktidar, bilgi
kirliliği yapıp gerçek dışı haberler yayarak insanları beyinlerinden zapt edip
toplumu tutsak etme gayreti içerisinde. Yalan haber, saldırgan üslup günlük
yaşamımızın ayrılmaz parçası oldu. Bu yaklaşım ile uygulamanın en somut örneği,
okullara süt dağıtım programında yaşandı.
Geçmiş dönemde Adalet ve
Kalkınma Partisinin Denizli Merkez İlçe Başkanlığını yapan Mehmet Ali Özkan’ın
ortağı olduğu Aynes firması, Denizli’nin Acıpayam
ilçesinde yer alan süt ürünleri fabrikasının sahibidir. Fabrika 27 Nisan 2008
tarihinde Başbakan tarafından işletmeye açılmıştır. Şirket yöneticileri Millî
Eğitim Bakanlığınca yürütülen Okul Sütü Programı çerçevesinde açılan ihaleye
katılmışlar, okullara süt verme hakkını elde etmişlerdir. Denizli Gıda, Tarım
ve Hayvancılık İl Müdürlüğü 02/05/2012 günü firmanın ürettiği sütlerden
numuneler almış, yaptırılan laboratuvar analizleri firmanın ürettiği sütlerin
sterillik yönünden olumsuz olduğunu saptamıştır. Tarım İl Müdürlüğü bu olumsuz
tablonun ortaya çıkmasından sonra illere yazı yazarak, firmanın ürettiği
sütlerin dağıtımının durdurulmasını ve dağıtılmışsa toplatılmasını talep
etmiştir. Süt dağıtılan okullardaki öğrencilerin zehirlenme belirtileri ortaya çıkanca Bakanlar Kurulu toplantısından sonra basının
karşısına çıkan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 02/05/2012 günü saat 16.14’te
“Süt alerjisi diye bir durum olabilir. Bu durum ya ilk defa içildiği için ya da
çok yüksek miktarda tüketildiği için olabilir.” diye açıklama yapmıştır. 11
Mayıs 2012 günü açıklama yapan Millî Eğitim Bakanı “Sütten kaynaklanan bir
zehirlenme yok. Olay, çocukların süte hassasiyetiyle ilgili olabilir.” diye
bilgi vermiştir. 11 Mayıs 2012 günü Trabzon kongresinde konuşan Sayın Başbakan
da “Gıda zehirlenmesine yol açan tek bir paket süte rastlanmamıştır. Bu projeyi
Kılıçdaroğlu’nun kafası almaz. Sen tıp doktoru
değilsin, sen hesap uzmanısın. Bu süreçte ana muhalefet partisi olsun,
diğerleri olsun hop oturup hop kalktılar. Sağlık Bakanlığının yanı sıra, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ayrı ayrı kurullarda gerekli incelemeleri
yaptılar, numunelerin hiçbirisinde sağlığa zararlı belirtiler görülmemiştir.”
diye açıklama yapmıştır.
Sayın Başbakanın bu
açıklaması Denizli İl Tarım Müdürlüğünün laboratuvarında yaptırılan ve orada
bilimsel araştırmalarda çıkan gerçeklerle çelişki içerisindedir. Sayın
Başbakan, gerçek dışı haber üretmenin, bilgi kirliliği yaratmanın, saldırgan
üslup kullanmanın en kaba örneklerinden birisini sergilemiştir.
Denizli İl Müdürlüğünün
yaptırdığı analizleri içeren raporların basına yansıması iktidar tarafından
tepkiyle karşılanmış, önce laboratuvar kapatılmış, arkasından İl Müdürü
Afyon’a, yardımcısı olan kişi de Kastamonu’ya sürülmüştür. Bu tasarruflarla
gerçekler örtülemez. Basın mensuplarına tasma takarak, basın mensuplarını
ihanetle suçlayarak gerçeklerin üzerine şal sürülmesi mümkün değildir. Bu süt
olayında yaşanan bu kirli ilişkiler iktidarın alın kiri olarak tarihte yerine
alacaktır.
Hepinize saygı sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Keskin.
Gündem dışı üçüncü söz,
çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Muharrem
Varlı’ya aittir.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, çiftçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Eker’in cevabı
MUHARREM VARLI (Adana) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerin sorunları hakkında gündem
dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
“Sorunu” demiyorum,
“sorunları” diyorum çünkü çiftçilerimizin o kadar çok sorunları var ki,
toprağın içerisinde büyüyen, bizzat ekip diken ve bu işin içerisinden gelen bir
arkadaşınız olarak yüreğim yanıyor. O kadar çok, söyleyecek o kadar çok sıkıntı
var ki, bunları anlatmakla, hele hele böyle beş dakikalık bir zamana sığdırmak mümkün değil.
Buğday hasadı Çukurova’da
biteli bir ay oldu. Buğday… Burada her defasında Sayın Bakana söyledim: “Sayın
Bakanım, şu buğday fiyatını bir an önce açıklayın, TMO’yu devreye sokun, peşin
bedelle buğdayı alıyorum.” deyin. Zaten TMO’ya buğday gelmez çünkü Adana’nın
buğdayı turfanda olduğu için, İç Anadolu’nun bütün un fabrikaları Adana’nın
buğdayını almak için sıraya girerler ve Adana’nın buğdayı para eder ama Adana’nın
buğdayı bitti, Adana’nın buğdayı tüccara satıldı. Tüccara teslim ettiniz
Adana’nın çiftçisini, ondan sonra fiyat açıkladınız yani “Bu nasıl perhiz, bu
ne lahana turşusu?” diye bir laf vardır. Çiftçiyi her sene, özellikle Adana
çiftçisini her sene tüccarın kucağına itiyorsunuz ve tüccara teslim
ediyorsunuz.
Deseydiniz ki: “Kardeşim,
ben peşin bedelle bu buğdayı eski parayla 670 bin liradan alıyorum.” Çünkü
köylü yeni parayı pek anlamıyor onun için “Eski parayla 670 bin liradan
alıyorum.” deseydiniz ve piyasaya TMO’yu bu şekilde girdirmiş olsaydınız,
inanın ki buğday 700 bin liradan fiyat bulurdu ve tüccar 1 kilo buğdayı da
Ofise düşürmezdi ama siz bunu yapmadınız. Bu fikri size söylediğimiz zaman da
hep popülist politikalardan bahsediyorsunuz. Neresi bunun popülist politika?
Gerçek politika.
Çıkacaksın, diyeceksin:
“Kardeşim, ben peşin bedelle bu buğdayı 670 bin liradan alıyorum, eylül ayında
da 700 bin liradan satıyorum.” Bak bakayım, o zaman tüccar 1 kilo buğdayı Ofise
düşürüyor mu? Düşürmez çünkü unculara buğday lazım, özellikle de Adana’nın
turfanda buğdayı lazım. Zaten bu sene verim zayıf, hektolitresi düşük.
Dolayısıyla, çiftçinin zaten bundan kaybı var, bir de fiyattan… Geçen seneki
fiyatın altından, bu sene 570 bin lirayla 630 bin lira arasında ne yazık ki
buğday fiyat buldu. Geçen seneki fiyat 670 bin lira.
Değerli arkadaşlarım, bunu
kabul edebiliyor musunuz? Buna vicdanınız razı oluyor mu? Pamuk üreticilerine
bakıyorsunuz, pamuk üreticileri de aynı sıkıntıyı yaşıyor. 2010 yılında pamuk 2
lira, yani eski parayla 2 milyon lira, yeni parayla 2 lira. Şimdi, 2011’e
bakıyorsunuz, hasat döneminde pamuk 1,3 lira yeni parayla, eski parayla 1
milyon 350 bin lira. Şimdi, bu seneye bakıyorsunuz, pamuk 1 milyon lira.
Ya, pamuk eken çiftçi
kalmadı. Yani siz, bu endüstriyel, işçi istihdamı sağlayan, Türkiye'nin sanayi
tesislerine ham madde sağlayan bir ürünü Türkiye’de âdeta yok etmeye
çalışıyorsunuz. Dışarıya tamamen bağımlı… Dışarıdan gelsin ithal mallar,
efendim, dolsun Türkiye'nin limanları dışarıdan gelen pamuklarla, Amerikalı
kazansın, Yunanlı kazansın, efendim, başka ülkelerden, Hindistan’dan gelen
pamuk üreticileri kazansın. Benim çiftçim ne yapacak? Benim çiftçim pamuktan
kazanamazsa, buğdaydan kazanamazsa ne ekecek? Değerli arkadaşlarım, nasıl hayatını
idame ettirecek?
Geçen yılki buğday
fiyatlarıyla bu yılki buğday fiyatları arasında yüzde 10’un üzerinde bir değer
kaybı var. 2010’la 2012 yılları arasındaki pamuk fiyatlarında yüzde 50’ye varan
bir fiyat kaybı var ama mazota bakıyorsunuz, gübreye bakıyorsunuz, yüzde 20’den
fazla zamlanmış.
VAHAP SEÇER (Mersin) –
Karpuz da para etmiyor Muharrem; Suriye…
MUHARREM VARLI (Devamla) -
Şimdi, bu şartlarda çiftçi nasıl para kazanacak, nasıl ekecek, dikecek, nasıl
hayatını idame ettirecek, ben buradan Sayın Bakana soruyorum. Şimdi Sayın Bakan
gelecek buraya, diyecek ki: “Efendim, şu kadar destek veriyoruz, biz şunu
yaptık, biz bunu yaptık.”
Kardeşim, veriyorsun da,
cebinden mi veriyorsun ya? Sen çiftçiden aldığın verginin kaçta kaçını çiftçiye
geri veriyorsun ki burada sanki cebinden veriyormuşsun gibi, milletin malını
millete peşkeş çekiyormuş gibi bir ifadede bulunuyorsun. Tabii ki vereceksin.
Devletsen çiftçini desteklemek zorundasın, çiftçini korumak zorundasın çünkü
geleceğin en önemli şeyi gıdadır gıda! Ne enerji ne yer altı zenginlikleri,
hiçbirisi para etmeyecek, sen buğdayla, pamukla uğraşacaksın.
Karpuz üreticisi perişan,
patates, soğan üreticisi perişan. Suriye’ye ihracat yapıyorlardı, yapamıyorlar,
hepsinin malı elinde kaldı, sıkıntı içerisinde, perişanlık içerisinde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM VARLI (Devamla) –
Sen geleceksin, burada güllük gülistanlık pembe bir tablo. Ohh!
“Şunu verdim, bunu verdim…” Cebinden vermiyorsun kardeşim, bu milletin
parasından veriyorsun.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Varlı.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanımız cevap verecekler.
Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli
üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı konuşmalara cevap vermek
üzere huzurlarınızdayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce, burada, Hükûmetimiz tarafından cumhuriyet
tarihinde ilk defa uygulanan, Türkiye genelinde ilk defa uygulanan Okul Sütü
Programı’yla ilgili bazı tenkitlerle bulunuldu. Tabii, gerçek dışı bilgiler
verildi. Bu konuyu açıklığa kavuşturmak lazım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye genelinde Hükûmetimizin aldığı bir kararla
Türkiye’deki 7 milyon 185 bin 21 öğrenciye toplam 143 milyon 700 bin kutu
olacak şekilde bir Okul Sütü Programı yapıldı ve bu Okul Sütü Programı
başlamadan önce de, gerek Millî Eğitim Bakanlığımızla gerek Sağlık
Bakanlığımızla gerekli koordinasyon yapılmak suretiyle, ihale açılmak suretiyle
bu yapıldı. Tabii, bu ihaleye Türkiye’deki kutu sütü üretimi yapan bütün
firmalar davet edildi ve 17 tane firma buna katıldı. Arkasından, bu firmalardan
bir tanesi hukuki durumu sebebiyle bu alıma girmedi, satım işine girmedi ama 16
firma tarafından bu ihaleyle ilgili tedarik yapıldı. 2 Mayıs 2012 tarihinde
okul sütü uygulaması başladı ve 8 Haziran 2012 günü okulların kapandığı tarihe
kadar da bu devam etti.
Bir kez daha söylüyoruz.
Tabii, geçen süre içerisinde milletimize gerekli açıklamalar yapıldı ama yüce
Meclise bir kez daha program ertesinde, bitim esnasında bir keza daha
söylüyorum. Bu dağıtım esnasında Türkiye’de süt sebebiyle gıda zehirlenmesi
teşhisi konmuş bir tek hadise yok.
ALİ ÖZ (Mersin) – Ne bunlar
peki, ne?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Hiçbir sağlık kuruluşumuzda, hastaneye süt
içtikten sonra rahatsızlığını beyan edip başvuran çocuklarımızdan hiçbirine
gıda zehirlenmesi teşhisi konmuş değil; bu bir. Net.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Peki, Sivas Valisinin demeci nerede?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bu bilgi net.
İki…
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Sütü bile zehirli hâle getiriyorsunuz. Yazıklar olsun!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi muhalefet duygularınızı tatmin için,
zehirlenme olmayan vakayı zehirlenme diye doktorlarımızın söylemesi mümkün
değil. Böyle bir şey olmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İlla sizin
muhalefet duygunuzu tatmin edeceğiz diye, hasta olmayan…
ADNAN KESKİN (Denizli) –
Benim konuşmamda zehirlenme diye bir şey yok. Çarpıtma Sayın Bakan. Yakışmıyor
sana bu, yakışmıyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Zehirlenme hiç olmadı, hiç. Hiç olmadı.
ADNAN KESKİN (Denizli) –
Ben konuşmamda zehirlenme diye bir şey söylemedim. Masal okuyorsun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada bir şey daha söyleyeyim…
ADNAN KESKİN (Denizli) –
Sürgünlerden cevap ver, sürgünlerden.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bir şey daha söyleyeyim. 1.488 numune
alınıp bunlardan analiz yapıldı ve alınan 1.488 numunenin yapılan analizi
sonucunda bir tek tane numunede hastalık yapıcı, hastalığa sebep olan -tıbbi
terimiyle patojen yani hastalık yapıcı- bir mikroorganizmaya da rastlanmadı.
Bunu da söyleyeyim.
Dolayısıyla bu, geneli
itibarıyla Türkiye’de ilk defa uygulanan, bütün Türkiye için ilk defa uygulanan
Okul Sütü Programı başarılı bir şekilde sonuçlanmıştır ve amacına ulaşmış çünkü
bu kapsamda hem üreticilerimizin hem çocuklarımızın hem sanayicilerimizin,
toplumun ilgili bütün kesimlerinin aslında faydasına olan, yararına olan
hayırlı bir proje, bu safhası itibarıyla başarılı bir şekilde tamamlanmış.
Şimdi, burada bir firma,
bir ilden, Denizli’den, laboratuvardan, vesaire bahsedildi. Değerli arkadaşlar,
biz tabii çok hassas davrandık. Herhangi bir şikâyet olduğunda, sadece hastalık
yapmayla ilgili olarak değil, eğer şekil bozukluğu varsa, herhangi bir şekilde
o kutu nakli esnasında herhangi bir problem yaşamışsa onlar üzerinde de gerekli
hassasiyet gösterildi ve onlar, o seri piyasadan toplatıldı, yani o
şikâyetlerin görüldüğü yerlerde de hassasiyetle takip edildi ve o seri sütler
piyasadan toplandı. Denizli’deki laboratuvarın kapanmasının bu süt olayıyla
hiçbir ilişkisi yok. Hiçbir ilişkisi yok.
ADNAN KESKİN (Denizli) – El
insaf! El insaf!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Onun kararı daha önce alınmış ve o
laboratuvarın bazı teknik donanımlarında Türkiye’deki laboratuvar
standartlarına uymadığı Bakanlık tarafından tespit edilmiş olmasından ötürü
faaliyetlerine ara verildi. Onun dışında bu konuyla ilgili başkaca herhangi bir
yorum yapmaya, bunun altında başka bir şey aramaya da hiçbir şekilde gerek yok.
Bunu, milletimize ve yüce Meclisin siz değerli üyelerine gönül rahatlığıyla bu
şekilde burada açıklamak istiyorum. Burada okul sütü ile ilgili değil,
laboratuvarda yetersizlik olduğu raporlanıyor. Bu Denizli’deki laboratuvar
meselesine verilen karar mart ayında yapılan, yani Okul Sütü Projesi başlamadan
iki ay önce alınan bir rapor, yapılan bir inceleme, analiz sonucunda elde
edilen bir raporla alınan bir karardır. Onun için, bunun burada altında başka
bir şey aramaya gerek yok.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, okul sütü bu şekilde, bu yıl itibarıyla başarılı bir
şekilde tamamlandı ve çok şükür, herhangi bir problem, komplikasyon da geneli
itibarıyla… Türkiye'deki bu büyük ölçekli yani milyonlarca çocuğumuza, 7 milyon
çocuğumuza ulaştırılan, Türkiye'nin bütün bölgelerinde, köylerinde,
şehirlerinde, beldelerinde her yere ulaştırılan bu kadar büyük çaplı bir proje
başarılı bir şekilde bu safhasıyla bitmiş oldu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetimiz tarım sektörünü hem ekonomik bir sektör olarak hem Türkiye için,
Türkiye'nin geleceği için stratejik bir sektör olarak değerlendirdi ve başından
itibaren de politikalarımızı bu çerçevede belirledik. Şimdi, arkadaşlarımız,
özellikle muhalefet milletvekilleri kendi dönemlerinde çiftçiye verilen
destekleri artırmadıkları gibi, bir de birçoğunu kaldırdıklarından dolayı, onun
için o konuda hassaslar, yaralılar. Biz ne zaman destekten bahsetsek, “Biz
destek veriyoruz.” desek “E, siz bunu cebinizden mi veriyorsunuz?” diyorlar,
bundan rahatsız oluyorlar. Elbette ki milletin parasını milletin yararına olan
işlerde doğru bir şekilde kullanıyoruz ama asla IMF’nin veya Dünya Bankasının
Türkiye'de kredi verme karşılığında çiftçiye verilen kredileri hiç kaldırmadık,
bizim öyle bir yaklaşımımız hiç olmadı. Bunu şu andaki muhalefet, bizden önceki
iktidar partilerinin yaptığını biz biliyoruz. Ben, Dünya Bankasına, IMF’e
yazılan, zamanın Hükûmet üyelerinin altında imzası bulunan belgeyi de bu
kürsüde milletimize ve değerli Meclis üyelerine göstermiştim. Onun için bundan,
bizim verdiğimiz desteklerden sizin rahatsız olmanıza gerek yok.
Biz destekleri milletimizin
kalkınması, çiftçimizin daha verimli bir üretim yapması ve onun gelirinin
artırılması için veriyoruz, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. Bakın, size
bir kez daha hatırlatıyorum: 2002 yılında Türkiye'de Türk çiftçisine verilen
toplam destek miktarı 1 milyar 868 milyon lira. Buradan, bu noktadan devraldık.
ADNAN KESKİN (Denizli) –
Mazot kaçtı, mazot, mazot?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Gayrisafi millî hasılanın kaçta kaçı?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu noktadan devraldık. Ne yaptık 2011
yılında? 2011 yılında, değerli arkadaşlar, Türk çiftçisine 7 milyar 84 milyon
lira nakdî ödeme gerçekleşti, 7 milyar, yani 1,8 milyar oldu 7 milyar, Türk
çiftçisine verdik. 2012 yılında, 28 Haziran tarihi itibarıyla, 5 milyar 777
milyon ödedik, bu yıl için söylüyorum, 2012, içinde bulunduğumuz yıl. Şu an
itibarıyla çiftçimize 5 milyar 770 milyon -yani eski parayla 5 katrilyon 770
trilyon- lira ödedik.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Çiftçiden ne kadar aldınız Sayın Bakan peki?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Öngördüğümüz yıllık ödeme programının,
öngörülen yıllık ödeme programının bugün itibarıyla yüzde 81’i ödenmiş oldu…
MUHARREM VARLI (Adana) –
Mazottan, gübreden, buğdaydan KDV ne kadar aldığınızı söyler misiniz oradan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …yüzde 81’i yani ne demek? Yüzde 81’i,
yılın ilk altı ayı dolmadan çiftçiye ulaştı. Bu, nakit ödediğimiz destek.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Ben beş yıldır buradayım, aynı şeyleri söylüyorsunuz hep Sayın Bakan, yeni bir
şey söyleyin, yeni bir şey.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 2003 ila 2012 yılları
arasında, haziran sonu itibarıyla ödediğimiz toplam nakit tarımsal destek
miktarı, Hükûmetimiz döneminde, 48 milyar 780 milyon lira, 48 milyar 780 milyon
lira, 2012 sonu itibarıyla bu rakam 50 milyarı, yani 50 katrilyonu bulmuş
olacak, AK PARTİ Hükûmeti döneminde Türk çiftçisine sağlanan nakit destekten
bahsediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Hükûmetimiz döneminde kalite, sağlık verimlilik ve kırsal kalkınmaya esas olan
elli iki yeni destek uygulaması başlatıldı. Verimlilikten uzak ve 2002 yılında
destekleme bütçesinin yüzde 83’ünü oluşturan doğrudan gelir desteği -halkın
“tarla parası, tapu parası” dediği destek- tarafımızdan, Hükûmetimiz döneminde
kaldırıldı. Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli hayata
geçirildi. 2009 yılından bugüne kadar da, desteklerin yaklaşık yüzde 90’ı yılın
ilk altı ayında ödeniyor. Bunu, artık, biz bir programa bağladık ve yaklaşık
yüzde 90’ını her sene yılın ilk altı ayında ödüyoruz, geri kalanını da -yüzde
10’unu da- yılın ikinci yarısında ödüyoruz. Niye? İlkbahar döneminde, kış
döneminde mazottu, gübreydi, diğer birtakım girdilerdi, bunların teminiyle
ilgili destekleri peşin peşin yılın başında ödüyoruz.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Pamuk kaç lira Sayın Bakan, pamuk? Ne kadar ithal pamuk getiriyorsunuz? Ne
kadar dolar ödüyorsunuz, onu da söyler misiniz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
2002’de 1 litre mazotu kaç kilo buğdayla alıyordunuz, şimdi kaç kilo buğdayla
alıyorsunuz, onu söyler misiniz? Onu da söyleyin Sayın Bakan, merak ediyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Kazak buğdayına kaç lira para ödüyorsunuz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye’de mazot desteği 2003 yılında bizde, 2003 yılında ilk defa Hükûmetimiz
döneminde başlatıldı. Kimyevi gübre desteği 2005 yılında ilk kez doğrudan
çiftçiye bizim tarafımızdan ödendi. Sertifikalı tohum kullanım desteği 2005
yılında ilk kez bizim Hükûmetimiz döneminde başlatıldı.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Ya, pamuğu söyle, pamuğu. Pamuk kaç lira pamuk, pamuk?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sertifikalı fidan kullanımı desteği 2005
yılında ilk kez bizim dönemimizde başladı.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Buğday kaç lira, karpuz kaç lira, onu bir söylesene!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sulamaya faizsiz kredi ve hibe desteğine
2006-2007 yıllarında ilk kez bizim tarafımızdan başlandı.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Kayısıyı dalından çırpıyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
2002 yılında 1 litre mazot kaç kilo buğdayla alınıyordu, şimdi kaç kiloyla
alınıyor, onu söyleyin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Makine ekipmana yüzde 50 hibe destek
ödemesine ilk kez bizim zamanımızda, bizim Hükûmetimiz döneminde, 2007 yılında
başlandı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Pamuktan örnek verin, fındıktan örnek verin, çaydan örnek verin, arpadan örnek
verin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, prim destekleri,
stratejik öneme sahip kütlü pamuk, yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola, aspir, dane mısır ve
zeytinyağında önemli miktarda prim desteği verildi. 2004 yılından itibaren
destekleme kapsamına alınan çay; 2005 yılından itibaren hububat, arpa, buğday,
çavdar, yulaf ve çeltik; 2008 yılından itibaren baklagiller, yine 2010 yılından
itibaren tritikale de ilave edildi; bunlara da prim
desteği uygulaması yine Hükûmetimiz döneminde başladı.
2002 yılında prim
ödemesinin toplamı 186 milyon lira. Bu arkadaşlarımız, sayın milletvekillerimiz
duyuyorlardır, deminden beri yerlerinden bağırıp pamuk desteğinden
bahsediyorlar. Şimdi, 2002 yılında siz 186 milyon lira toplam prim desteği
veriyorsunuz, 186 milyon, hepsi bu, tamamı bu.
MUHARREM VARLI (Adana) –
2002 yılında da pamuk 1 milyon liraydı, şu anda da 1 milyon lira Sayın Bakan,
onu da söylesene.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, arkadaş, 2011 yılında ben ne
vermişim prim desteği? 2 milyar 502 milyon lira.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Yani sen ancak meseleyi hep kendi tarafından görüyorsun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, 2 milyar 502 milyon lira 186 milyon
liranın kaç katıdır?
MUHARREM VARLI (Adana) –
Pamuk 2002’de de 1 liraydı, şimdi de 1 lira.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunu bir söyleyin, kaç katıdır? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) –
Alkışlayın, alkışlayın!
OKTAY VURAL (İzmir) –
Protesto mu ediyorlar?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sen bunun bir hesabını yap bana önce; 2
milyar 500 milyon lira, 186 milyon liranın kaç katıdır, bana bunun hesabını
yap, ondan sonra gel bu işleri konuşalım.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Ya, pamuğu söyle, pamuğu! Fiyatı kaç lira şu anda pamuğun?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 14 kat artış var.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Buğdayın fiyatı kaç lira, onu söylesene bana.
ALİ ÖZ (Mersin) – Kayısı 10
kuruş, 10 kuruş.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Geçen sene 671 liraydı, şu anda kaç lira buğday?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, 46 kuruş, şu anda pamuğa bizim
verdiğimiz prim desteği, 2012 yılı için ödeyeceğimiz.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Ancak prim desteği söyle…
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hayvancılık
desteklerine geliyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Hiçbir konuda başarılı olamamışsın sen!
MUHARREM VARLI (Adana) –
Alın teri toprağa düşmemiş adam burada topraktan bahsediyor!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Toplam destek, hayvancılık desteği 2002
yılında 83 milyon lira, 2012 yılında 1 milyar 883 milyon lira. Yüzde 26,2’ye
çıktı hayvancılık desteklerinin toplam tarım destekleri içerisindeki payı.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Onun için ithal kurbanlık getirdik yani!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hayvancılık desteklerindeki artış oranı 21
kat, arkadaşlar, 21 kat. Dolayısıyla bunları bilerek konuşacağız.
Tarımsal kredi sizin
zamanınızda, devri iktidarınızda Türkiye’de çiftçilerin…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Bakan, 2 bin liralık ineği 6 bin liraya veriyorsunuz faiziyle. Sorun
bakalım, satabiliyorlar mı?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …ödediği faiz yüzde 59’a çıkarıldı, yüzde
59. Çiftçi, tarım kredi faizine yüzde 59 oranında ödeme yapıyordu, yüzde 59.
Bunu bizden önceki iktidar kaldırdı. Zirai kredi faizlerinin desteklenmesi
uygulamasına son verdiler. Dolayısıyla ticari krediler gibi çiftçi kredisi de
aynı faiz oranına çıkarıldı ve bu da yüzde 59’du.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Şimdi çiftçi kredi alamıyor ki!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tarım kredi kooperatiflerinin aldığı faiz
yüzde 68’di. Şimdi ne kadar?
MUHARREM VARLI (Adana) –
Ziraat Bankasına bir sor bakalım Sayın Bakan, haberin var mı, çiftçi kredi
alabiliyor mu, bir sor, sor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, çiftçi toplam 529 milyon lira kredi
kullanıyordu yüzde 59 faizle.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Geçen sene 100 lira alan, bu sene 50 lira alamıyor. Sorsana onu bir, Ziraat
Bankasına.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Çiftçi borçlarını ödüyordu o zaman, şimdi ödeyemiyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bugün ne kullanıyor? 22 milyar 300 milyon
lira kredi kullanabiliyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Çiftçiye bir sor, çiftçiye.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ne kadarlık faiz oranı? Yüzde sıfır ile
yüzde 5 arasındaki faizle.
MUHARREM VARLI (Adana) – Bu
sene kaç liradan kullanıyor, bu sene?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Aradaki farkı çiftçiye, bankaya biz
ödüyoruz Hükûmet olarak. Çiftçinin yanında olmak budur.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Ya, Ziraat Bankasına bir sor bakalım, sor, ne kadar kredi verebiliyormuş, bir
sor bakalım.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Çiftçinin faizini ticari faiz hâline
çıkarmak değil, çiftçinin faizini sübvanse etmektir, desteklemektir. Çiftçiye
verilen destek, çiftçiyi düşünmek buradan anlaşılır.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Traktörünü niye satıyor bizim çiftçiler?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli kardeşlerim, kredi geri dönüş
oranı neydi? Çiftçi, devri iktidarınızda 529 milyon lira…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Çiftçi dalak çıkarıyor dalak, dalak!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Millet çiftçiliği bıraktı Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …kredi kullanıyor ama bunun yüzde kaçını
geri ödüyordu? Yüzde 38’ini geri ödüyordu.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Sayın Bakan, sizin sayenizde Limuzin’in araba değil
de bir hayvan markası olduğunu öğrendik. Sizin sayenizde bir hayvan markası
olduğunu öğrendik.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bugün yüzde kaçını geri ödüyor? 22 milyar
300 milyon kredi alıyor, yüzde 99’unu geri ödüyor.
MUHARREM VARLI (Adana) –
İlk defa kurbanlık ithal ettik sizin sayenizde; daha neyi anlatıyorsunuz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu, çiftçinin geldiği durumu göstermesi
bakımından son derece de önemli.
Şimdi arkadaşlarım diyor ki
“Yeni bir şey söyle.” Bakın, yeni bir şey söyleyeyim size onu da dinleyin.
Bakın, bu, çok yeni bir şey.
MUHARREM VARLI (Adana) – Angus’u da sizin sayenizde öğrendik, Allah razı olsun!
Vallahi bize çok şey öğrettiniz siz, helal olsun size!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli kardeşlerim, 2012 yılı tarımsal
kredilerinde yeni uygulamalar…
MUHARREM VARLI (Adana) –
Kültürümüzü geliştirdiniz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hayvancılıkta sıfır faiz, damızlık süt ve
etçil sığır yetiştiriciliği, düve yetiştiriciliği, küçükbaş yetiş-tiriciliğinde yatırım için sıfır faiz uygulamasına devam
ediliyor.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Hep aynı şeyler ya! Beş senedir aynı şeyleri dinliyoruz ha bire, başka bir şey
yok!
OKTAY VURAL (İzmir) –
Başbakana matematiği bile unutturdun sen ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bitkisel üretimde yurt içi sertifikalı
tohum, fidan üretiminde yüzde 50 olan faiz indirimi sıfıra çekildi ve limiti 3
milyon liraya yükseltildi.
Muhtelif konularda, modern
basınçlı sulama sistemlerinde sıfır faiz uygulamasına devam edildi.
Traktör ve arazi alımı,
muhtelif konular altında ilk kez düşük faizli tarımsal kredi kapsamına alındı.
Şimdi, bütün bunlarla
aslında Türkiye’de tarım sektörü geriye mi gitti, ileriye mi gitti? Tabii ki
geriye git… İleriye gitti, geriye gitmedi.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Bak, ne güzel itiraf ettiniz ya!
ALİ ÖZ (Mersin) – Hah,
helal olsun!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Geriye gitmedi. Geriye gitmedi, ileriye
gitti. [MHP sıralarından “Bravo (!) sesleri, alkışlar]
Şimdi, değerli
arkadaşlarım…
MUHARREM VARLI (Adana) – Ne
güzel itiraf ettiniz ya, vallahi helal olsun size! Sizin kadar açık bir bakan
görmedim ben daha!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Onlar sizin kendi zihninizdeki
çarpıklıklar, kendi zihninizdeki çarpıklığı söylüyorsunuz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Senede de olsa bir defa doğruyu söyledin!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, 2012 yılı,
Toprak Mahsulleri Ofisinin alımlarıyla ilgili de sizlere bilgi arz etmek
istiyorum: Bugün itibarıyla 82 bin ton alım gerçekleşti. Bu alımlarda bizim
uyguladığımız fiyat piyasa fiyatının şu anda çok üzerinde değerli arkadaşlar,
bu hususu özellikle bilgilerinize sunmak istiyorum çünkü bu sene üç yüz on
noktada Toprak Mahsulleri Ofisi alım yapıyor. Protein cihazları alındı, analize
dayalı olarak alınıyor. Kayıtlı üreticilerden belgelerindeki üretim miktarının
tamamı satın alınıyor. Bu yıl da, değerli arkadaşlar, ilk defa randevuyla alım
sistemi gerçekleştiriliyor yani çiftçi müracaat ediyor, randevu alıyor, “Şu
tarihte, şu saatte gelip ürünümü vereceğim.” diyor. 16 tane, borsada da
altyapısı uygun olan yerde alım yapılmaya devam ediliyor. Haftanın altı günü
alım yapılıyor. Emanet alımlar kapalı ve boş depo kapasitesi uygun olan iş
yerlerinde alım yapılıyor. Bunun dışında, değerli arkadaşlar, ürün kartını
alanlara on gün içerisinde ödeme yapılıyor, diğerlerine bir ay içerisinde
üretim yapılıyor. Bu şekilde Sayın Başkan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Bakan, Kocaeli milletvekilleriyle beraber sizi Kandıra’ya davet ediyorum.
Gelir misiniz?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Köylere gitmiyorsun hiç Sayın Bakan. Şehirde Tarım Bakanlığı yapılmaz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ben hep giderim köylere ama sizi hiç
oralarda görmüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Bakan, Kocaeli milletvekilleri olarak sizi Kandıra’ya davet ediyorum. Gelir
misiniz?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) –
Karacabey’e davet ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Kırşehir’in Akpınar ilçesine davet ediyorum. Gelir misiniz?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Bakanlıkta oturarak Tarım Bakanlığı yapılmaz, köyleri biraz gezin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ben hep oralardayım, sizi hiç oralarda
görmüyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakanım,
süreniz doldu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Bakın, birçok davet aldınız. Gelir misiniz?
BAŞKAN – Bir dakikada
toparlayın lütfen.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Niye süre veriyorsunuz şimdi Sayın Bakana?
BAŞKAN – Size bilgi
vermesini istemiyorsanız keseyim.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Bize süre vermediniz, niye veriyorsunuz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tamam.
BAŞKAN – Peki efendim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Peki…
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen… Süreniz doldu, çok teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Sayın Bakan bilgi vermiyor zaten. Ezberlediği şeyi okuyor, bilgi vermiyor
zaten.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tamam. Çok
teşekkür ederim, oldu.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, sisteme giren arkadaşlarımıza söz vereceğim.
Sayın Özkan…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, adliyelerinin
kapatılması düşünülen Burdur ilinin Ağlasun ve Çavdır ilçelerinin kazanılmış
haklarının gasbedilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adliyelerinin kapatılması
düşünülen Burdur ili Ağlasun ve Çavdır ilçelerinin konumunu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bu ilçelerimiz tarım ve hayvancılıkta marka olması yanında emekli
ilçeleridir. Ağlasun’un Yeşilbaşköy ve Çanaklı
beldeleri; Aşağıyumrutaş, Çamlıdere, Dereköy, Hisarköy, Kiprit, Yazır, Yumrutaş köyleri
vardır ve 10 binin üzerinde nüfusa hitap etmektedir. Yaz nüfusu 20 binin
üzerine çıkmaktadır. Çavdır Kozaağacı, Bayır ve Söğüt
beldeleri vardır. Yine, bunun da 13 bin nüfusu yazın 20 binleri geçmektedir. Ambarcık, Bölmepınar, Büyükalan, Küçükalan, Karaköy,
Kayacık, Kızıllar, İshak, Yazır köyleri
bulunmaktadır. Bu ilçelerin kazanılmış haklarının gasbedilmesini
istemiyoruz. Sizlerden destek bekliyoruz. Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, rakamlar
veriyor. Sayın Bakanın Bakanlığında 3.500 liralık düveler 6.700 liraya
satılıyor, müteahhit zengin ediliyor.
ADNAN KESKİN (Denizli) –
Otur, otur, otur… Sayın Bakan, otur! Nereye kaçıyorsun?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Bakan, dinleyin, dinleyin!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Bunun da bilinmesini burada isterim. O paralar müteahhitlere
gidiyor, Ziraat Bankasının paraları…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bakan
gidiyor efendim, gitmesin.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – Sayın Bakan dinle, Sayın Bakan!
Verdiğiniz paralar
müteahhitlere gidiyor. 3.500’lük düveler müteahhitler tarafından 6.700 liraya
alınıp çiftçi borçlandırılıyor ama piyasada o düveler 3.500 lira. 2 misli,
sıfır faiz oluyor yüzde 100 faiz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Erdemir, buyurun.
2.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Türkiye’de Araştırma ve
Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubunun hazırladığı “Akademide Hak
İhlalleri” dosyasındaki raporda yer alan bazı ifadelere ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümde bir dosya var: Türkiye’de
Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu, Akademide Hak
İhlalleri Dosyası. Bakın, raporda ne diyor: “Siyasal ve toplumsal iktidar
odaklarının üniversiteler üzerindeki müdahale ve baskılarının vahim derecede
artmış olduğu gözlemlenmektedir. Öğretim elemanlarının ve öğrencilerin
gözaltına alınması ve tutuklanması; akademik yükseltme, atama ve özlük hakları
konularındaki hukuk dışı uygulamalar; öğretim elemanlarına yönelik idari
soruşturmalar; araştırma alanlarına yönelik doğrudan veya dolaylı engellemeler;
eğitimin ticarileşmesi çerçevesinde yaratılan güvensizlik ve kırılganlık sonucu
meslekte iş güvencesinin ortadan kalkması, akademik faaliyetin ve bilim
insanlarının itibarsızlaştırılmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla, acil çözüm
bekleyen konularda bilgi üretimi ve paylaşımının gerçekleşememesi, Türkiye’nin
en can alıcı sorunlarının çözümü önünde de engel teşkil etmektedir. Oysa ağır
toplumsal ve siyasal bedelleri olan pek çok sorunun aşılması, özgür araştırma
ve ifade ortamının güvence altına alınmasına bağlıdır.” diyor bu rapor.
Umarım anlıyorsunuz, umarım
bu konuda bir adım atarsınız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bayraktutan…
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin ili Ardanuç ilçesinde adliyenin kapatılması nedeniyle halkın yaşadığı
mağduriyetin giderilmesi için kapatma kararının geri alınması talebine ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Artvin ilinde, Ardanuç
ilçemizde adliye de ne yazık ki kapatılmıştır. Ardanuç ilçe nüfusumuz, merkezi
6.500, köyleri 5.500, toplam 13 bindir. Yaz nüfusu ise 20 bine ulaşmaktadır. 49
tane köyü mevcuttur Ardanuç’un. Köylerinin ilçe merkezine mesafesi ortalama 20
kilometre civarındadır. Bazı köyler, örneğin Irmaklar köyü 30 kilometre, Kapıköy 43 kilometre, Bağlıca 45 kilometre, Geçitli köyü 25
kilometredir. Artvin-Ardanuç arası ise 42 kilometrelik bir uzaklığı ifade
etmektedir. Bu nedenle Ardanuç’tan kalkan bir vatandaşımızın Artvin Adliyesine
gidiş dönüşü 160 kilometredir. Bir sabıka kaydını almak için bile 160 kilometre
gidilen bir mesafede adliyenin olması ve Ardanuçluların adliyenin kapatılması
nedeniyle derin bir mağduriyet durumu ortaya çıkmıştır. Bütün Ardanuç, partili
partisiz ayrım yapmaksızın derin bir infial içerisindedir. Ardanuç ilçemizin
yaşadığı bu mağduriyetin giderilmesi için adliyenin bir an önce açılmasını,
adliyeyle ilgili kapatma kararının geri alınmasını, Sayın Adalet Bakanının ve HSYK’nın bu konuda duyarlı davranmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Öğüt…
4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, özelleştirme
sonrası İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesinin keyfî uygulamalarına ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği üzere, İstanbul
Deniz Otobüsleri İşletmesi de AKP’nin “Ne varsa özelleştir.” mantığıyla 2011
Nisan ayında satıldı. Özelleştirme rekabet olsun, hizmette kalite artsın,
fiyatlar ucuzlasın diye yapılır. Ancak İDO’da yapılan
ve yaşanan şeyin adı tam bir tekelleşme. İşletme belediyeden alındıktan sonra,
deyim yerindeyse, tekelleşti çünkü başka rakibi olmayan İDO, tarifeleri keyfî
olarak değiştirmeye başladı. Son günlerde artan şikâyetler ve kamuoyu
baskısıyla olacak ki İDO’dan yeni bir hamle geldi ve
1 Temmuz-15 Ağustos arasında dört ayrı hattın ücreti 51-85 lira arasında
değişen fiyatlarla sabitlendi. Peki, yeterli mi?
Şu soruların cevabını kim
verecek?
Eskiden bilet iadesi
yapılıyorken şimdilerde neredeyse bilet fiyatı kadar iade cezası kesiliyor.
İade edilen biletin parası neden haftalarca vatandaşa geri verilmiyor?
Daha ucuz bilet alanların
daha fazla ödeyenlere göre birkaç vapur beklediği doğru mu?
Motosikletlerle otomobillere
aynı fiyatın uygulandığı, İnternet’ten alınan bilet için 6 lira hizmet bedeli
kesildiği, İDO’nun sistem üzerinden parasını tahsil
ettiği, bileti vermediği, yıllardır uygulanan öğretmen indiriminin
kaldırıldığı, vapurlarda acil tıbbi müdahale…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tüzel…
5.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Srebrenica katliamını lanetlediğine ve KESK Başkanı Lami
Özgen ve bazı sendikacıların gözaltına alınmalarına ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, Srebrenica katliamını ve
tarihteki halk kıyımlarını, insanlık suçlarını lanetliyorum.
Sabah, gözaltındaki KESK
Başkanı Lami Özgen ve sendikacılarla görüştüm. Kendileri, çok açık bir şekilde,
siyasi nedenlerle gözaltına alınmıştır. Üç yıldır her anı adım adım izlenen bu
kişiler, şimdi sendikal çalışmaları nedeniyle, grev, miting, basın açıklaması,
TV konuşmalarıyla suçlanıyorlar. Bunları üyelerinin çıkarları ve sendikal
görevleri nedeniyle değil de örgüt talimatıyla yaptıkları söyleniyor. Sendika
tüzükleri, seçimlerdeki tutumları sorgulanıyor. Sendika binaları kendileri
olmaksızın aranıyor; kitaplara, evdeki düğün CD’lerine, kişisel eşyalarına
“örgütsel doküman” diye el konuluyor.
Özel görevli mahkemeler ve
emniyet teşkilatı siyasi iktidarın özel hukukunu, Kürtlere, sendikacılara,
muhalif güçlere dönük baskıya dönüştürüyor. Demokratik anayasa çalışması, Van
depremiyle dayanışma, 4+4+4 eğitim yasası, Diyarbakır sivil toplum
açıklamaları, milletvekilleriyle yapılan görüşmeler sorgu ve suç konusu
yapılmıştır. İşte, AKP İktidarının demokrasi anlayışı budur. Bu cadı kazanını
kaynatmaya, devlet gücünü halka karşı kullanmaya son verip barış ve demokrasi
adına gözaltılar son bulmalıdır.
BAŞKAN – Sayın Acar…
6.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın,
Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen Antalya EXPO 2016 Yasa Tasarısı’na
ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Teşekkür ederim.
Sayın Bakanın yerinde
olmasını isterdim doğrusu çünkü bizi dinlemiyor, oysa biz kendisine hitaben
konuşuyoruz.
Sayın Bakan, Antalya EXPO
2016 yasası Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. Antalya’nın tüm etkin
güçleri iktidar ve muhalefeti EXPO’yu bir kalkınma
projesi olarak benimsemişler ve sahiplenmişlerdir. Özellikle geçtiğimiz dört
yıldan bu yana büyük özveriyle, yerel kıt kaynaklarla, yurt içinde ve yurt
dışında yüzlerce faaliyet yürütmüşlerdir, toplantılar yapılmıştır, seyahatler
yapılmıştır.
İcra kurulu olarak görev
yapan Antalya Valiliği, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, Süs Bitkileri ve Mamulleri
İhracatçıları Birliği, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Antalya
Büyükşehir Belediyesi, İl Kültür Müdürlüğü, Antalya Ticaret Borsası dört yıldan
bu yana günlük olağan işlerini bile EXPO 2016 hedeflerine göre
düzenlemişlerdir. Yöneticilere teşekkür ediyoruz.
Buna rağmen neden Hükûmet
tasarısında tüm yükü çeken üç kuruluş, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, Süs
Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ve Antalya Ticaret Borsası icra ve
yönetim dışında tutulmuştur. AKP’li olmayanlar dışlanıyor, neden?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Varlı…
7.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in gündem dışı
konuşmasına verdiği cevaba ve Türk tarımının içinde bulunduğu duruma ilişkin
açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gündem dışı konuşmamıza
Sayın Bakan cevap verdi. Her zaman olduğu gibi klasik rakamlar, işte şu zaman
şuydu, bu zaman buydu… Türkiye o söylediği tarihten bu yana on yıl yaşadı, on
yıl geçti ama Sayın Bakan herhâlde kalbindekini diline ikrar etti, “Çiftçi
geriye gitmiştir, Türk tarımı geriye gitmiştir.” dedi, o itirafta da bulundu.
Hakikaten Türk tarımı şu
anda çok kötü bir durumda, herkes traktörünü, evini, arabasını hatta tarlasını
satabilecek duruma geldi. Ziraat Bankası geçen yılki vermiş olduğu kredilerin
yarısını veriyor. Eğer bu yıl çiftçiler aldıkları krediyi tekrar geri
alamazlarsa birçok insan batacak göçecek. Lütfen bu konuda -âdeta
yalvarırcasına söylüyorum- Hükûmet bir çare üretsin. Çiftçilerimiz çok kötü
durumda. Sayın Bakanın tozpembe tablosu hayalden ibaret, başka bir anlamı ve
ifadesi yoktur bunun. Aynı rakamlar, aynı rakamlar söylenip gidiliyor ama
gerçeğe baktığınız zaman karpuz üreticisi perişan; soğan, patates üreticisi
perişan, ihracat yapamıyor ne Rusya’ya ne İran’a.
BAŞKAN – Sayın Demiröz…
8.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, buğday alım fiyatlarına
ve 2012 yılında tarıma verilmesi öngörülen desteğe ilişkin açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanı biz Tarım
Komisyonunda, diğer komisyonlarda bulamıyoruz. Bugün bulduğumuz için buğdayla
ilgili başlamak istiyorum.
Buğday alım fiyatını
açıkladıktan sonra çiftçi şunu iyice anladı: Bundan sonra, aklı olan buğday
ekmez çünkü Ziraat Mühendisleri Odası ve Ziraat Odasının buğday maliyeti 80
kuruş.
Sayın Bakana sormak
istiyorum: Son dört yıldır buğdaya 5 kuruş prim vermekte ve artırmamaktadır.
Sertifikalı tohum kullanımına 2011 yılında dekar başına 10 lira destek verirken
2012 yılında bu miktar 6 TL’ye neden düştü Sayın Bakan? Ayrıca yine buğdayla
ilgili, desteklerle ilgili biz 3,5 milyar ton mazot kullanıyoruz ve 13 milyar
TL ödüyor çiftçimiz. Bunun yaklaşık 9 milyar TL’si ÖTV ve KDV. Açıkça görülüyor
ki 2012 yılında tarıma verilmesi öngörülen 7,6 milyar TL’lik destek, çiftçinin
tarımda kullandığı girdilerden sadece birine, mazota ödediği vergiyi dahi
karşılamamaktadır. Buğday üreticisi, dekara yaklaşık…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Keskin…
9.- Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, gündem dışı
konuşmasına verdiği cevaba ilişkin açıklaması
ADNAN KESKİN (Denizli) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanın biraz önce
vermiş olduğu cevaplar maalesef denetim mekanizmasının işlemesine olanak
sağlamayan bir yaklaşımdı. Ben, konuşmamda Sayın Bakana sorular tevcih ettim.
Bir: 2/5’te alınan 9 tane
numunenin hepsinin sağlığa zararlı olduğu laboratuvarda tespit edilmiştir. Buna
rağmen, Başbakan ve bakanların bu rapora rağmen açıklama yapmasını doğru
bulmadığımı vurguladım.
Sayın Bakan “Laboratuvarın
kapatılması bununla ilgili değil.” dedi. Otuz yıldır faaliyet gösteren, on
binlerce tahlil yapmış olan bir laboratuvar niçin o tarihe kadar kapatılmıyor
da 22/5 tarihinde kapatılma ihtiyacını duyuyor?
İki: Sayın Bakan bir
gerçeği de örtüyor. Niçin laboratuvar müdürü Afyon’a tayin ediliyor, niçin
yardımcısı olan kişi Kastamonu’ya tayin ediliyor? O ana kadar Tarım Bakanlığı
bu insanların hizmetinden memnun ve mutluydu da bu olay ortaya çıkınca
kafalarına meteor taşı mı düştü de bunları tayin etmek ihtiyacını duydu? Sayın
Bakan gelsin bunun bir cevabını versin. Tam cambaza bak numarasını oynuyor
Sayın Bakan, bütün Şark kurnazlarının yaptığı cambaza bak numarasını oynuyor.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Keskin.
Son olarak, Sayın Bakır…
10.- Samsun Milletvekili Tülay Bakır’ın, süt şekeri laktozun intoleransına ilişkin açıklaması
TÜLAY BAKIR (Samsun) –
Sayın Başkan, değerli üyelerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben süt şekeri laktozun intoleransı konusunda çok kısa bazı şeyler söylemek
istiyorum. Süt şekeri içinde bulunan laktoz intoleransı
iki yaşından itibaren başlayan ve yetişkin yaşta daha yükseğe çıkan bir intolerans ama buna alerji sözünü edemeyiz. Alerji sütün
proteinine karşı gelişir ve bunu anne sütünden sonra ilk defa inek sütüyle
karşılaştığı zaman çocuk bunun karşılığını görür ve çok ağır bir tablodur,
bununla alakası yok. İnce bağırsaklarda bulunan laktaz enzimi belirli bir
dönemden sonra bağırsaklarda eksilir ancak bazen mutasyonel
olarak özellikle İskandinav ülkelerinde yetişkin yaşa kadar laktaz enzimi devam
eder ama laktaz enzim eksikliği…
ALİ ÖZ (Mersin) – Yapma
Hocam! Hocam, çocuklar aynı bölgede, aynı sınıfta nasıl isabet etmiş, Allah
aşkına yapmayın ya!
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Srebrenica katliamıyla ilgili grup
başkan vekillerinden isteyenlere söz vereceğim.
Pervin Buldan.
Buyurun efendim.
11.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Srebrenica
katliamının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Srebrenica katliamı ile ilgili söz
aldım.
Etnik temizliğin,
katliamın, insanlığa karşı işlenen suçların yakın tarihinin adıdır aslında Srebrenica katliamı. Sorumluları Savaş Suçları Mahkemesinde
yargılanan çağımız soykırımında yaşamını yitirenleri saygıyla anıyor, anaların
acılarını paylaşıyor, soykırımı lanetliyoruz. Günümüzde Orta Doğu’da savaş
rüzgârları eserken, ülkemizde otuz yıldır süren çatışmalar yaşanırken Meclisin,
siyaset kurumunun barış için daha fazla çalışması gerektiğini düşünüyoruz.
Başta Roboski katliamı olmak üzere, işlenen tüm
katliamların sorumlularının bir an önce açığa çıkması temennisinde bulunuyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Buldan.
İkinci olarak Sayın Vural,
buyurun.
12.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Srebrenica
katliamının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim.
Evet, on yedi yıl önce, bir
temmuz ayında Sırp ordusunun akrepleri, maalesef, Birleşmiş Milletlerin
silahsızlandırıp güvenli bölge ilan ettiği, 400 tane Hollandalının bulunduğu Srebrenica’ya maalesef saldırmışlar, acımasız, insanlık
dışı bir katliam gerçekleştirmişlerdir.
O gün, şehrin Türk
milletinin evladı olan Boşnak ahalisi, kendilerini korumakla görevli olan
Hollanda Birliğinin Komutanına görevini hatırlatır, “Girmek üzereler, hemen
harekete geçin, yoksa katliam olacak. Bizi koruyun, yoksa kendimizi
savunabilmemiz için silahlarımızı iade edin.” der ama Hollandalı Komutan hiç
oralı olmaz ve 11 Temmuz ile 15 Temmuz arasında yüzyılın en büyük soykırımına
tabi tutulurlar. 8.372 evladımız hunharca öldürülür, binlerce kadın maalesef
tecavüze uğrar.
İşte, onun yıl dönümünde ne
biz büyük Türk milletinin evladı Boşnakları unuttuk ne de onları “evladı fatihan” olarak gören Türk milleti unuttu. Balkanları
bırakırken aynı zamanda orada yarımızı bırakmıştık. Bir diğer yarımız da
milletimizin evladı, mensubu Boşnak kardeşlerimizdi. Onlarla hiçbir zaman
bağımızı koparmadık, hep beraber olduk. Bugün de onların acılarını paylaşıyor,
onların acıları bizim acılarımız diyoruz.
Bu vesileyle, o gün şehit
olan Boşnak kardeşlerimize, milletimizin evlatlarına bir kez daha Allah’tan
rahmet diliyoruz.
Evet, bugün burada o
katliama uğrayan milletimizin evlatlarının, hanımlarının el emeği göz nuruyla
beraber şu iğne oyasını bütün milletvekillerimiz gönüllerinde taşıyorlar.
Bunlar aslında barışı, adaleti, sevgiyi hedefleyen anlayışları simgeliyor. Ben
de bu çiçek oyasıyla onların anılarını, mücadelelerini saygıyla anıyorum,
kendilerinin önünde saygıyla eğiliyorum.
Sayın Genel Başkanımızın da
Balkanlar gezisinde, bu vesileyle de onlarla birlikte acılarını paylaşmak üzere
oralarda bir gezi düzenlediğini ifade etmek istiyorum.
Mücadeleleri üzerinde,
anıları üzerinde saygıyla eğiliyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Vural.
Sayın Hamzaçebi…
13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Srebrenica katliamının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1990 yılında Sovyet Bloku’nun parçalanmasını takiben Yugoslavya da parçalanma
sürecine girmiş ve Yugoslavya devletini oluşturan etnik unsurlar birer birer
bağımsızlığını ilan etmeye başlamıştır. Bu çerçevede 1992 yılında Bosna-Hersek
devleti ilan edilmiş ve bu devlet Birleşmiş Milletler tarafından da
tanınmıştır.
Birleşmiş Milletler
tarafından tanınmış bir devlet olmasına rağmen Sırpların tahammülsüzlüğü
nedeniyle Sırplar ve Boşnaklar arasında çıkan savaşta yaklaşık 250 bin Boşnak
kardeşimiz hayatını kaybetmiştir. Bu süreçte Birleşmiş Milletler konuya
müdahale etmiş ve Birleşmiş Milletlerin oluşturduğu güvenli bölgeye canlarını
kurtarmak amacıyla 8 bini aşkın Boşnak kardeşimiz sığınmış ama Birleşmiş
Milletlerin şemsiyesi, koruması altında olan bu bölge, Birleşmiş Milletlerin
sözünü tutmaması veya görevini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle
Sırpların saldırısına uğramış ve 9 bine yakın, 8 bini aşkın Boşnak kardeşimiz
burada hunharca katledilmiştir.
Bugün bu katliamın 17’nci
yıl dönümü. O katliamda hayatlarını kaybeden bütün Boşnak kardeşlerimize
Allah’tan rahmet diliyorum. Bu ülkeye, Bosna-Hersek devletine sabır ve
başsağlığı diliyorum. Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşadığı bu
en büyük katliamın insanlık tarihine büyük bir ayıp olarak geçtiğini
düşünüyorum. Bu ayıbın insanlık tarihinde bir daha yaşanmaması, bu acının
insanlık tarihinde, insanlık arasında bir daha tekerrür etmemesi için, tüm
ulusları, tüm ülkeleri barış için iş birliğine çağırıyorum ve bu insanlık
ayıbını, insanlık suçunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buradan bir kez
daha kınıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Canikli.
14.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Srebrenica katliamının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarihin gördüğü, yaşadığı
en büyük katliamlardan bir tanesi Srebrenica.
Dünyanın gözü önünde yaşanması ve örtülü bir şekilde bir başka açıdan göz
yumulması gerçekten çok utanç verici.
Öncelikle, bu katliamda
hayatını kaybeden Boşnak kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Çok büyük
acılar çektiler, Türk milletinin, bu acılarını paylaştığını da bilmelerini
istiyoruz, onu biliyorlar zaten. Her türlü sıkıntılarında Türk milleti
kendilerine destek oldu, olmaya devam edecek. Onların yüreği yandığında bizim
de yüreğimiz yandı, hâlen bu acıyı bütün derinliklerimizde millet olarak
hissediyoruz, Türk milleti olarak hissediyoruz, paylaşıyoruz. İnşallah, temenni
ediyoruz, Cenabıhak bu millete, Boşnak kardeşlerimize böyle acılı günleri bir
daha göstermez ve aslında belki üzücü boyutu ise, Batı’nın, çağdaş dünyanın,
maalesef, en hafif ifadeyle, görevini yapmaması, ihmali nedeniyle böyle bir
acımasız katliamın ortaya çıkması bir başka üzüntü kaynağı. Tabii, zaman zaman
çok konuşuluyor, dillendiriliyor, ama çağdaş dünyanın bu özelliği hak
edebilmesi için benzer hadiselerin yaşanmaması gerekir ve yaşatmamaları
gerekir; bunu da buradan belirtmekte fayda var.
Tekrar, Boşnak
kardeşlerimizin acılarını millet olarak, AK PARTİ Grubu olarak paylaştığımızı ifade
ediyorum. Kalanlara, o acı katliamı yaşayanlara ve şu an hayatta olanlara
sağlıklı ömürler diliyoruz ve hayatını kaybedenlere de Cenabıhak’tan rahmet
diliyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Canikli.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 20 milletvekilinin,
İstanbul ili Pendik ilçesindeki imar planı değişikliklerinden kaynaklanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/334)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İstanbul ili Pendik
İlçesinde bulunan mülkiyeti vatandaşlara ait iken imar planlarında spor
alanında kaldığı gerekçesiyle 1994 tarihinde kamulaştırılan, içinde Pendik
Lisesi, Kızılay kampı ve futbol sahası bulunan 25 dönümlük 3 arsanın İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından turizm alanına çevrilerek adım adım iktidara
yakın kişilere peşkeş çekileceği halkın arasında söylemekte olup, basında bu
konuda haberler yer almıştır.
Pendik Belediyesinin spor
alanında kaldığı gerekçesiyle istimlak ettiği ve üzerine tribünlü futbol sahası
yapılan Pendik Lisesinin önündeki ve Kızılay Kampının yanında bulunan 3
parseldeki tribünlü futbol sahasının İstanbul Büyükşehir Belediyesince spor
alanından çıkarılarak turizm alanı yapıldığı anlaşılmıştır. Buranın spor alanından
çıkarılıp turizm alanı yapılmasındaki gerekçe; dolgu alanlarında yeteri kadar
spor alanlarının olduğu şeklindedir. Dolgu alanında belirlenen spor alanlarının
ihtiyacı karşılaması mümkün değildir. Dolgu alanlarında oluşturulan spor
alanlarına hiçbir zaman kapalı spor tesisleri yapılamaz.
Aynı zamanda bu bölge
herhangi bir afet anında Pendik halkının toplanabileceği güvenli tek açık
alandır. Bu bölgede başka boş arazi bulunmamaktadır. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi 1/5000’lik imar plan-larında değişiklik
yaparak Pendik'teki tek boş araziyi (ki bu alan hâlen spor alanı olarak
kullanılmaktadır) turizm alanı yapmıştır. Bu alan Pendik'in en güzel ve değerli
alanlarından biridir. Eğer kamunun spor alanı ihtiyacı kalmamışsa bu yerlerin
tekrar eski malikine devretmesi mülkiyet hakkının doğal gereğidir. Oysa
İstanbul Büyükşehir Belediyesi spor alanı olarak kamulaştırılıp üzerine spor
tesisi yapılan bu arazileri “Yeterince spor alanı var.” gerekçesiyle imar planı
değiştirilerek turizm alanına çevirmiştir.
Pendik İlçe merkezi yeşil
fakiri, spor alanları olmayan bir ilçedir. Bu plan değişikliği iyi niyetle
bağdaşmayan bir değişikliktir.
Bu nedenle söz konusu
ilçedeki imar değişikliği ve imar planı değişikliklerinden kaynaklanan
sorunlarını araştırmak ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla Anayasamızın
98. Maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri
gereğince bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını arz ederiz.17.11.2011
1) Celal Dinçer (İstanbul)
2) İhsan Özkes (İstanbul)
3) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
4) Bülent Tezcan (Aydın)
5) Namık Havutça (Balıkesir)
6) Mahmut Tanal (İstanbul)
7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
8) Veli Ağbaba (Malatya)
9) Ali Serindağ
(Gaziantep)
10) Muharrem Işık (Erzincan)
11) Gürkut
Acar (Antalya)
12) Erdal Aksünger (İzmir)
13) Sedef Küçük (İstanbul)
14) Mehmet Şeker (Gaziantep)
15) İlhan Demiröz (Bursa)
16) Aylin Nazlıaka (Ankara)
17) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
18) Hülya Güven (İzmir)
19) Tolga Çandar (Muğla)
20) Sakine Öz (Manisa)
21) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
öğretmenlerin yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/335)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Öğretmenlik mesleğinin
“aydın” kimliğinin yıllardır uygulanan neoliberal
eğitim politikaları ile nasıl “teknik” bir alana sıkıştırıldığının, toplumun
öncüsü olan öğretmenlerin yaşadıkları sorunların neler olduğunun belirlenmesi
ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün
104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz
ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Hasip Kaplan
Grup
Başkanvekili Grup
Başkanvekili
AKP iktidarı ile birlikte
eğitim politikalarında neoliberal değişim dönüşümün
hız kazandığı görülmektedir. Eğitimde ticarileştirme ve özelleştirme politikalarının
yaygınlaştırıldığı, esnek ve güvencesiz istihdamın arttığı, kamu okullarının
satışa çıkarıldığı, kamu kaynakları özel okullar ve üniversitelerin
desteklendiği, müfredatın piyasacı bir içerikle yeniden oluşturulduğu
görülmektedir. Eğitim politikaları, piyasanın gündemindeki ticarileşme,
metalaşma, rekabet, verimlilik, kârlılık gibi piyasa merkezli kavramlar ile
belirlenmektedir. Bu politikalar Millî Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer'in 2012
Yılı Bütçe sunuşunda yaptığı konuşmada “... çocuklarımızı uluslararası rekabete
açık kabiliyetler hâline getirmeliyiz...” ifadeleri ile somutluk kazanmaktadır.
Bu temelde öğretmene verilen rolde ve öğretmenlik mesleğine yüklenen anlamda da
ciddi değişim ve dönüşümler olduğu görülmektedir.
Öğretmenlik, “aydın” kimliği
ön planda olan, özel ihtisas gerektiren bir meslektir. Öğretmenin “aydın”
kimliği, öğretmenin öğrenci ile birlikte, öğrencinin içinde bulunduğu sosyal,
ekonomik ve politik çevre ile de sürekli, bilinçli ve eleştirel bir etkileşim
hâlinde olmasını gerektirir. Öğretmenlik mesleği aydınlanma, dayanışma,
diyalog, toplumsal adalet, eşitlik, hakkaniyet, öznelleşme, özgürleşme,
insanlaşma, çok kültürlülük, demokratik eğitim, eğitim hakkı, kamusal eğitim,
kültür, sosyal sınıflar, bilginin sosyal inşası, bilgiyi özgür kılmak, bütüncül
insan, iktidar ilişkileri, insanın gerçek gereksinimleri, ekoloji,
teknik-pratik bilgiye karşı özgürleştirici bilgi, teori-pratik ilişkisi (praksis), toplum-birey dengesi kavramları ile doğrudan
ilişkilidir. Öğretmen eğitim öğretime ilişkin tüm planlamasını ve
etkinliklerini bu kavramlar doğrultusunda, öğrencisinin ve kendisinin içinde
bulunduğu sosyal, ekonomik ve politik öznel koşulları, öğrenci gerçekliğini,
istek ve ilgilerini göz önünde bulundurarak belirler. Fakat bugün gelinen noktada
baktığımızda eğitim politikalarındaki neoliberal
dönüşüm ile öğretmenlik mesleğinin “aydın” kimliği, adım adım törpülenmekte,
öğretmenliğin hızla “teknik” bir mesleğe dönüştürüldüğü izlenmektedir.
Günümüzde gelinen noktada
öğretmen yetiştirme politikaları, eğitim öğretim müfredatındaki değişiklikler,
sınav merkezli eğitimin, öğretmen kılavuz kitaplarının ve eğitim ve öğretimde
teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması, vb. tüm uygulamalar bir yandan
eğitimin ticarileştirilmesini ve piyasaya açılmasını sağlarken diğer yandan
öğretmeni “okula sıkıştırmak”ta ve “teknik işler” ile
boğmaktadır. Bugün öğretmenler tüm zamanlarını; veli, öğretmen, zümre, gibi
ilköğretim yönetmeliğinde belirtilen onlarca toplantıya katılma ve bunların
raporlarını hazırlama, OGYE ve TKY çalışmasına katılma ve bunların raporlarını
formlarını hazırlama, nöbet tutma ve her gün nöbet defterini doldurma, okulun
ve sınıfın fiziki ve donanımsal eksikliklerini tamamlama, kurumların açtığı
sınavlara ucuz iş gücü olarak girme, bütün tören, kutlama vb. programlarda
görev alma ve bunların rapor ve tutanaklarını hazırlama, e-okul sisteminde
öğrenci devamsızlıklarını tek tek girme, ADEY, RİDEF vb. çok sayıda formu
doldurma, her hafta tüm derslerde tüm öğrenciler için ayrı ayrı değerlendirme formları,
doldurma öğrenci tanıma fişleri ve kişisel dosyaları her dönem sonunda
doldurma, sosyal kulüp çalışmaları ve toplantılarına katılma plan ve
raporlarını hazırlama, rehberlik çalışmaları yürütme bunların anketlerini
doldurma ve raporlarını yazma, okunan kitapları e-okula tek tek işleme, iş günü
takvimi, ünite süre çizelgesi, yıllık çalışma programı, haftalık ders programı,
ünite çalışma dosyası, sınıf ders defteri, deney defteri raporu, gezi planı,
öğretmen not defteri, çevre incelemesi, tebliğler dergisi fihristi, sınıf
demirbaş listesi, ders dışı etkinlik dosyası hazırlama gibi çok sayıda teknik
görev ile yüklenmiş durumdadır.
Öğretmenlik mesleğinin
“aydın” kimliğinin yıllardır uygulanan neoliberal
eğitim politikaları ile nasıl “teknik” bir alana sıkıştırıldığının, toplumun
öncüsü olan öğretmenlerin yaşadıkları sorunların neler olduğunun belirlenmesi
ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi için Meclis araştırması açılması önem arz
etmektedir.
3.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ve 23 milletvekilinin,
kültürel nedenlerden dolayı düşük toplumsal statüde bulunan kadınların
durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkelerin kalkınmasında,
kadınların toplumsal statülerinin yükseltilmesi ve kalkınmaya entegre edilmesi
büyük önem taşımakta, kalkınma literatüründe kadınlar ve çocuklar toplumun en
dezavantajlı grupları olarak kabul edilmektedir. Kadınlar, erkeklere oranla
kaynaklara daha az erişmekte/kontrol edebilmekte, kamusal hizmetlerden,
istihdam ve sosyal güvenlikten daha az yararlanabilmekte, kamusal yaşama daha
az katılabilmektedirler.
Aile düzeyinde, topluluk
düzeyinde ve ulusal düzeyde karar alma süreçlerine kadınların katılımı çok daha
sınırlı kalmakta, Türkiye'de özellikle az gelişmiş bölgelerin geleneksel aile
yapısı içinde, bu olumsuzluklar kadınlar açısından daha fazla öne çıkmaktadır.
Nitekim namus cinayeti
olgusu bu bağlamda açıklık kazanmaktadır. Çünkü genellikle sevmediği biriyle
evlenmek istemeyen genç kızın ya da zorla evlendirildiği kişiyle mutlu olmayan
kadının sevdiğine kaçması şeklinde sonuçların ortaya çıkmasıyla, sözde namus
bahanesiyle kadın/genç kızlar öldürülmektedir.
Ayrıca; eğitim alanındaki
gelişmeler açısından da kadına bakacak olursak kadın okur-yazarlığının önemli
bir gösterge niteliğinde olduğu bilinmektedir. Türkiye'de yetişkin nüfus (15
yaş üzeri) içinde okumaz-yazmazlık oranı kadınlarda %
13,8 iken, erkeklerde ise % 3,4 olduğu görülmektedir(TÜİK 2009 ADNKS verileri).
Başbakanlık Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğünün Türkiye'de Kadının Durumu'na
ilişkin Şubat 2011'de yayımladığı rapora göre ise hâlen 4 milyona yakın kadının
okuma-yazma bilmediği TÜİK Kasım 2010 verilerine göre de Türkiye'de kadınların
istihdama katılımında yüzde 27,5'lik oranla AB ülkeleri arasında son sırada yer
aldığı belirtilmiştir.
Türkiye, kadın istihdamında
AB ülkeleri arasında son sırada yer alırken, 12 Eylül 2010 referandumunun
ardından yapılan düzenlemeyle yüksek yargıda yeni atanan kadın yargıç oranının
yüzde 45'ten yüzde 3'e gerilediğini, bunun da “ileri demokrasinin” geldiği
noktanın göstergelerinden birisini teşkil ettiği açıktır. Ayrıca meşhur paketin
geçmesinden sonra oluşan HSYK ve onun sonrasında oluşturulan yeni Danıştay ve
Yargıtay'daki kadın yeni atanan hâkim oranının da yüzde 3 olduğu ve bundan
önceki yüksek hâkim oranı yüzde 45 olduğu bellidir. Türkiye'de toplumsal
cinsiyet eşitsizliğinin kadınlar üzerinde oluşturduğu baskıları, kadınların
yaşadığı bu sorunların alanlarına ilişkin geleneksel uygulamaların altında
yatan nedenlerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığından bahisle;
Bütün bu söz konusu olgular
çerçevesinde nüfusun yarısını oluşturan, ailede ve ekonomik yaşamda kilit
roller üstlenen ancak kaynaklara erişim, kaynakları denetim ve kararlara
katılım konularında erkeğe göre, toplumsal-kültürel nedenlerden dolayı düşük
toplumsal statüde bulunan kadınların durumunun güçlendirilmesi, kişiler,
kurumlar, bölge düzeylerinde ve ülke genelinde toplumsal cinsiyet sorunlarının
ortadan kaldırılması, sözde namus bahanesiyle kadın/genç kızların
öldürülmesinin önüne geçilmesi “toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması”,
kadının güçlendirilmesi, statüsünün yükseltilmesi gibi temel stratejik
hedeflerinin sağlanması amacıyla, Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla
arz ederiz.
1) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
2) İhsan Özkes (İstanbul)
3) Ali Özgündüz (İstanbul)
4) Sedef Küçük (İstanbul)
5) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
6) Bülent Tezcan (Aydın)
7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
8) Mehmet Şeker (Gaziantep)
9) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
10) İlhan Demiröz (Bursa)
11) Aylin Nazlıaka (Ankara)
12) Hülya Güven (İzmir)
13) Veli Ağbaba (Malatya)
14) Tolga Çandar (Muğla)
15) Sakine Öz (Manisa)
16) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
17) Ali Demirçalı (Adana)
18) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
19) Gürkut Acar (Antalya)
20) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
21) Erdal Aksünger (İzmir)
22) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
23) Doğan Şafak (Niğde)
24) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, 13/6/2012 tarihinde İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel ve arkadaşlarının belediyelere sağlanan olanaklar ve belediyelere
yönelik soruşturma ve denetimlerde farklı uygulamalar yapılmasının yarattığı
sorunların tespiti, belediye denetimlerinde objektif ilkelerin geçerli
kılınmasını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28/6/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
28.06.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 28.06.2012 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşları tarafından,
13/06/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Belediyelere
sağlanan olanaklar ve belediyelere yönelik soruşturma ve denetimlerde farklı
uygulamalar yapılmasının yarattığı sorunların tespiti, belediye denetimlerinde
objektif ilkelerin geçerli kılınmasını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi”
amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (457 sıra nolu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 28/06/2012 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Şimdi, öneri üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk
Partisi Partisi Grubu adına Alaattin Yüksel, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Yüksel. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; belediyelere sağlanan olanaklar ve belediyelere yönelik
soruşturma ve denetimlerde farklı uygulamalar yapılmasının yarattığı sorunların
tespiti, belediye denetimlerinde objektif ilkelerin geçerli kılınmasını
sağlayacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin kendinden olmayan belediyeleri
nasıl ötekileştirdiğini, muhalif belediyeleri nasıl ayrımcılaştırdığını
ve kentlere nasıl baskılar kurduğunu şimdi sizlere İzmir örneğinden yola
çıkarak açıklamaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, 5 Temmuzda İzmir’de sahneye konan trajik bir
oyunun ikinci perdesi açılıyor; İzmir Büyükşehir Belediyesi davası 5 Temmuzda
ikinci kez yeniden başlıyor.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, İzmir Büyükşehir Belediyesine 11
Haziran seçimleri öncesinde, mayıs ayında, 2 Mayısta gerçekleştirilen bir
operasyonla başlayan bu süreç, daha sonra yine İzmir Büyükşehir Belediyesinin
tam da Paris’te EXPO sunumunu yaparken ikinci kez yinelenmiştir ve bu dava
açıldığında üç yüz sayfalık iddianamede gördük ki İzmir Büyükşehir
Belediyesiyle ilgili en küçük zimmet, rüşvet, irtikâp, haksız zenginleşme,
çıkar sağlama gibi herhangi bir suçlama yoktur. İzmir Büyükşehir Belediyesinin
davasında ne vardır? Dokuz yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesi izlenerek bu dava
açılmıştır, dokuz yıldır dinlenerek ve kameralar yerleştirilerek açılmıştır.
Haksız, hukuksuz deliller yaratılarak bu dava açılmıştır ama iddianamede ciddi
hiçbir suçlama yoktur. Ne vardır? Sosyal projeleri vardır İzmir Büyükşehir
Belediyesinin.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin, Seferihisarlı üreticilerden
mandalina alarak yoksul halka dağıtması vardır. Yine, üreticilerden şal alarak
öğretmenlerimize dağıtması vardır. “Vidanjör hizmetinden gelir elde ettiniz,
niye vergi ödemediniz?” sorgusu vardır. 100 bin gıda yardımı paketi içindeki
birkaç kilogram unun KDV’si sorusu vardır ve “Şevval Sam’ı niye ihalesiz,
konsere getirdiniz?” sorgusu vardır. Sanki Şevval Sam’dan onlarca varmış gibi.
Ve bu davada, böylesi bir davada İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı için üç yüz
doksan yedi yıl ceza istenmektedir. Bürokratlarıyla beraber bin yılın üzerinde
bir ceza davasıdır bu dava, bu utanç davası. Ve İzmir Büyükşehir Belediyesini
“suç örgütü”, onun Belediye Başkanını da “çete reisi” ilan eden bir davadır.
Benim bildiğim, çeteler hırsızlık yapar, gasp suçu işlerler, fuhuş yaptırırlar,
kumar oynatırlar. Oysa Kocaoğlu’nun önce kendi rakipleri, sonra sayın bakanlar
İzmir’e her geldiklerinde, ne kadar dürüst olduğundan övgüyle söz
etmektedirler.
Değerli arkadaşlar, Turgutlu gibi, bakanla birlikte belediyeyi
ciddi zararlara uğratan, belediyenin olanaklarını bakana peşkeş çeken; Kayseri
gibi, rüşvet defterinin Başbakana iletildiği illerde, AKP’li illerde, bunlara
bir müfettiş bile göndermekten Hükûmet imtina etmektedir.
Kayseri’de, Cumhurbaşkanı, Kayseri Belediye Başkanına kefil
olduğunu belirtmiştir ama İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, defalarca
kendisine “Gelin, İzmir’de yetkisiz, taraflı bu araştırmaların önüne geçecek
Devlet Denetleme Kurulunu gönderin, İzmir’i denetlettirin, İzmir’de biz de
aklanalım.” demesine rağmen, bu feryatlara kulağını tıkamıştır ne yazık ki.
İzmir’deki bu denetlemeler 100’e yakın müfettiş, Sayıştay
denetçisi, bilirkişiler, özel yetkili savcılar eliyle yürütülmektedir ama 5
milyonluk Ankara’da bu denetimler 10 kişiyle yapılmaktadır, 14 milyonluk
İstanbul’da 20 kişiyle yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, sadece bu baskılar değil tabii, İzmir’in
projeleri de sürekli olarak engellenmektedir. Özellikle bu Hükûmet “yerel
demokrasi, yerinden yönetim.” diye diye yerel yönetimlerin elinde ne kadar
yetki varsa merkezî hükûmetlere almıştır ve bunlardan bir tanesi de 17 Haziran
2010’da çıkartılan Belediyeler Kanunu’ndaki 73’üncü madde, -şimdi 17’nci madde
oldu- kentsel dönüşüm projelerinin Bakanlar Kurulu onayı olmadan yürürlüğe
giremeyeceği maddesidir. Bu madde uygulanmaya başlandıktan sonra bugüne kadar
Bakanlar Kurulunda 26 adet kentsel dönüşüm projesi onaylanmıştır arkadaşlar.
Sayın Şehircilik Bakanı burada “Van depreminden sonra İzmir
birinci derecede risk taşıyan bölgedir, önce oradan başlayacağız.” demiştir.
Sayın Başbakan 61’inci Hükûmet Programı’nda aynı şeyi söylemiştir ama bakın,
Bakanlar Kurulunda onaylanan projeler bugüne kadar 26 adettir; bunlardan 1
tanesi MHP’li, 25 tanesi AKP’li belediyelere aittir ve hepsi de üçüncü,
dördüncü sırada, arada bir iki tane birinci sıra var. İzmir’in bekleyen kentsel
dönüşüm projelerinin tamamı, gerçekten Bakanın söylediği gibi, birinci derecede
riskli bölgelerdir.
Değerli arkadaşlar, bu yirmi beş projenin nasıl onaylandığını
araştırdık, ne kadar sürede onaylandığını araştırdık; ortalama onaylanma süresi
on beş gündür. İzmir’inkiler on altı aydır onay beklemektedir Bakanlar
Kurulunda. Sayın Melih Gökçek, Başbakana projeleri için, fuar alanı için,
kentsel dönüşüm projeleri için “Verdiğiniz destekten dolayı minnettarız Ankara
olarak.” demektedir. Sayın Gökçek’in aslında teşekkür edeceği daha çok şey var.
Rantsal dönüşüm projeleri için, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir gecede çıkarılan yasayla EGO’nun BOTAŞ’a olan borçlarını
sildiğiniz için, onun istediği yasaları incelemeden TBMM’den geçirdiğiniz için,
on beş yıldır bir metre dahi ilerletemediği metroyu Hükûmet olarak
devraldığınız için ve bütün hakkındaki yolsuzluk iddialarına rağmen, İzmir’deki
gibi, en ufak bir soruşturma bile açmadığınız için teşekkür etmesi
gerekmektedir. Hiç aklıma gelmezdi Gökçek’e teşekkür edeceğim. Gökçek’e
teşekkür ediyorum. Tam da ben de bunları anlatmak istiyorum. En güzel şekilde
Gökçek bunları, gayet güzel anlatmış değerli arkadaşlar.
Evet değerli arkadaşlar, İzmir’in engellenen projeleri yalnız
kentsel dönüşüm projeleri değil. Bakın, İzmir’de 81 ille ilgili, kamu
yatırımlarıyla ilgili, ödedikleri vergiler ve kamu yatırımlarından aldıkları
payla ilgili bir araştırma yaptık ve bu araştırmadan şöyle bir sonuç çıkıyor:
Değerli arkadaşlar, 2004’ten bu yana AKP hükûmetleri döneminde İzmir’in ödediği
vergiler düzenli bir şekilde kırmızıdır, artmaktadır ve İzmir’in kamu
yatırımlarından aldığı pay da düzenli bir şekilde düşmektedir. 10,88’le 3’üncü
sırada vergi ödemiştir, 10,86’yla tahsilatta 2’nci sıradadır ama kamu
yatırımlarından aldığı payda İzmir ne yazık ki 72’nci sıradadır.
Değerli arkadaşlar, İzmir’in içme suyu projesi, Çamlı Barajı
engellenmektedir, tramvay projesi engellenmektedir. Birçok projesi
engellenirken, şimdi de zorlama, dayatma projeler İzmir’e dayatılmaktadır.
Liman ve Alsancak Stadı’yla ilgili, kent merkezine 150 bin metrekareye yaklaşan
alışveriş merkezleri ve oteller yapma zorlaması Hükûmet tarafından
dayatılmaktadır. İzmirliler olarak buna bütün gücümüzle karşı çıkacağımızı bu
kürsüden bir kez daha belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüksel.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, “Barajı
engelliyor.” diyor, orada duymuyorsunuz Sayın Bakanım. “Barajı engelliyor.”
diyor, barajı…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – İçme
suyunu İzmir’e biz getirdik.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Dünyanın en büyük arıtma tesisini oraya
biz yaptık, siz yapmadınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, Çamlı Barajı,
Çamlı, Çamlı!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
–Bilmiyor, konuyu bilmiyor. İzmir’e suyu biz getirdik.
BAŞKAN - İkinci konuşmacı, aleyhte olmak suretiyle, Sayın Ali
Aşlık, İzmir Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ AŞLIK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi hakkında grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Cumhuriyet Halk Partisi “En büyük savunma, saldırıdır.” deyip
sürekli belli konularda AK PARTİ’ye yüklenmeye
çalışmaktadır.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Mesela, mesela…
ALİ AŞLIK (Devamla) – Ben bunun böyle olmadığını sizlere açıklamak
istiyorum.
Şimdi, bakınız, ben İzmir’de beş yıl il başkanlığı yaptım. İl
başkanlığım döneminde Buca Belediyesine karşı operasyon yapıldı, Kaynaklar
Belediyesine karşı operasyon yapıldı, Ayrancılar Belediyesine karşı operasyon
yapıldı, AK PARTİ’li belediyelere de operasyon
yapıldı. “İzmir Büyükşehir Belediyesine operasyon yapıldı” diye kıyametleri
koparıyorlar. Kaynaklar Belediyesine yapılan operasyonda altı yüz yıla kadar
ceza istendi. Gitti, savunmasını yaptı, beraat etti, çıktı. Buca Belediye
Başkanı yargılanıyor. Savunmasını yaptı, yargı kararını verecek.
Arkadaşlar, yargıya intikal eden bir konuda “doğrudur, yanlıştır”
demek, Anayasa’ya aykırı bir durumdur. Bizi, sürekli, Anayasa’ya aykırı bir
durum konusunda söz söylemeye, konuşmaya, mindere çekmeye çalışıyorlar. Hukuk
devletinde bunlar olmaz arkadaşlar, olmamalıdır. Kimin bir yanlışı varsa
yargıda hesabını verecektir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Deniz Feneri’ni anlatsana hukuk
devletinde.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Suçu yoksa hâkim vicdanına göre kanaatini
bildirir, beraat de verir, ceza da verir. Dolayısıyla yargıya intikal eden
konuda savunma yeri Meclis değil, yargıdır. Dolayısıyla eğer bizim yargı politikalarıyla
alakalı söyleyeceklerimiz varsa bunu zaten burada söylüyoruz. Meclis, siyaset
çözüm yeridir, çare yeridir, ağlama yeri değildir, çözüm üretme yeridir. Biz,
birinci yargı paketi, ikinci yargı paketi, üçüncü yargı paketi, dördüncü yargı
paketi diye gündeme getirmiyor muyuz? Bunlar Sevgililer Günü’nde giden paket
değil ki, bunlar Analar Günü, Babalar Günü için gönderilen paketler değil ki.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunlar, Türkiye’nin çehresini, kaderini
değiştirecek, hukuk devleti olma yolunda daha ilerilere taşıyacak paketlerdir.
Onun için, değerli arkadaşlar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo! Bravo! İyi söylüyorsun! Binlerce
öğrenci içeride.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, söyleyeceğimiz çok şey
var. Yine il başkanlığım döneminden bir şey söyleyeceğim. Hani “Belediyelere
taraflı davranılıyor.” deniliyor, ya…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – CHP’nin, MHP’nin belediye başkanları
yargılandı.
ALİ AŞLIK (Devamla) – 2004 yılında Aliağa Belediyesini aldık.
Aliağa Belediyesi büyük şirketlerin üretim yaptığı bir yer. Arkadaşlar,
Belediye Başkanımız ilk birinci ayında soruşturma geçirdi. İki ayda bir, üç
ayda bir yeni yeni soruşturmalar geçirdi. Yani belediye başkanlığını bitirene
kadar anasından emdiği süt burnundan geldi. Bu, Türkiye’deki bürokratik yapıdan
kaynaklanan bir şeydir, AK PARTİ ile uzaktan yakından alakası yoktur. AK PARTİ,
2002 yılında iktidar oldu. AK PARTİ döneminde ilkokula başlayan kişi daha lise
son sınıfta. Dolayısıyla…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Adana’dan haberin yok senin
herhâlde. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı iki seneden beridir koltuğuna
oturamıyor.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu eğitimle alakalı bir
şeydir, bu anlayışla alakalı bir şeydir. Dolayısıyla biz bütün anlayışları
yeniden, yeniden dönüştürüyoruz. Yeniden milletin önündeki engelleri kaldırmaya
çalışıyoruz. Milletin önündeki engelleri tek tek kaldırıyoruz arkadaşlar. Tek
tek kaldırmaya da devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Neyi kaldırdın? Cezaevlerinin yarısı
tutuklu. On senedir bu ülkeyi yönetiyorsunuz, milletin önündeki engelleri
kaldırmıyorsunuz.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Niçin? Bakınız, 2001’de biz kurulduğumuzda,
AK PARTİ olarak kurulduğumuzda…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Başka partide miydin sen?
ALİ AŞLIK (Devamla) – …değişik siyasi partilerden insanlar bir
araya gelerek milletin önündeki engelleri kaldırmak adına siyaset yapmaya karar
verdik ve bu kararımız doğrultusunda siyaset yapıyoruz. Tabii, birçok
engellerle karşılaştık ama ağlamadık; sıkıntıya düştüğümüzde millete gittik,
milletle paylaştık, millet bizi bağrına bastı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, siz de sıkıntıya düştüğünüzde ağlamayın, siyaset çözüm yeridir,
milletle buluşun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Söyle söyle, “Yüzde 50 aldık.” de,
“milletin iradesi” de! Söyle söyle!
ALİ AŞLIK (Devamla) – Milletin kültürel genetiklerini doğru
okuyalım arkadaşlar, doğru okumamız lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ver coşkuyu Başkan, ver!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Seni ödüllendirmişler, başarısız olmana
rağmen ödüllendirmişler seni. Ver coşkuyu!
ALİ AŞLIK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Ankara’da Melih Gökçek
metroyu Ulaştırma Bakanlığına devretti. Biz kanun çıkardık. Niçin kanun
çıkardık? “Metro ihtisas gerektiren bir iştir.” dedik. Dolayısıyla “Belediyeler
bunu götüremiyorsa, yürütemiyorsa Ulaştırma Bakanlığına devreder.” diye kanun
çıkardık. Ankara devretti, İzmir devretmedi. Yani biz “Güç bizde.” diye
İzmir’in metrosuna el mi koysaydık? Hem bir taraftan yerel yönetimleri savunacağız
hem başka şey mi yapacaktık?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Metroyu yapamıyor,
gecekonduyla başa çıkamıyor, ne iş yapar bu Belediye Başkanı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yahu, söylesene, bekleyenleri söylesene
İzmir’de, kentsel dönüşüm için bekleyenleri söylesene. Bakana “Niye
onaylamıyorsunuz?” diye sorsana, İzmir Milletvekili değil misin sen?
ALİ AŞLIK (Devamla) – Bunu bile istismar ediyorsunuz arkadaşlar,
böyle bir şey olabilir mi? Onun için, özellikle söylüyorum: Biz İzmir’de hiçbir
yatırımın önünü kesmiyoruz. Bakınız, İzmir’de sadece çevre yoluna 300 milyonun
üzerinde yatırım yaptık, çevre yolundaki tünelleri biz bitirdik. İzmir
Uluslararası Havalimanına 800 milyon euronun üzerinde
yatırım yaptık. Tekrar 1 milyar euronun üzerinde iç
hatlar için yeni yatırımlar yapıyoruz. Bunların hiçbirisi o sizin gösterdiğiniz
istatistikte gözükmüyor. Dolayısıyla, İzmir’deki projelerin birçoğu aynı
zamanda İzmir dışındaki illeri de doğrudan ilgilendirdiği için İzmir’e yapılan
yatırımlar olarak gözükmüyor ama bunlardan en fazla İzmir istifade ediyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nerede gözüküyor ya, hadi göster.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Bunu, istatistiklerle, istatistiklere yalan
söyletmekle gerçekleri örtemeyiz ki. Dolayısıyla, Gördes Barajı’nı yaptık.
Gördes Barajı İzmir sınırları içinde değil ama suyundan kim faydalanacak
arkadaşlar? İzmir faydalanacak.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bak, Sayın İzmir İl Başkanı, İzmir
Milletvekili, bak, bak, buraya bak, yatırımlara bak! Bak, kaçıncı sırada İzmir?
ALİ AŞLIK (Devamla) – Arkadaşlar, siz on yıldır yerel yönetimlerde
iktidarsınız, İzmir’e ne yaptınız? İzmir’e ne yaptınız, bunu anlatın, bunu
aktarın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yahu sen anlat! Bak nereye gelmiş İzmir,
bak!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – İstanbul’un yüzde 70’i kaçak,
kaçak! Yirmi yıldır İstanbul’u yönetiyorsunuz.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Hangi projeye imza attınız arkadaşlar? 5
kilometre metro bitmedi. Bu yıl bitireceğim, seneye bitireceğim, öbür seneye
bitireceğim… Bitmedi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Gökçek’e niye sormuyorsun onu? Sen sadece
İzmir’in değil, Türkiye’nin milletvekilisin; sorsana Gökçek’e, İstanbul’a
sorsana Sözen zamanında başlayan metroyu!
ALİ AŞLIK (Devamla) – Yani siz, özel yetkili savcı Büyükşehir
Belediyesine bir dava açtı diye bütün beceriksizliklerinizi bu iddianamenin
altına süpürmeye kalkmayın. Dolayısıyla, iki tane ihaleyi beceremiyorsanız,
yahu “Bizim bürokrasimiz…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Siz çok iyi beceriyorsunuz!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz iyi beceriyorsunuz değil mi bu işleri?
Doğru, bravo, alkışlıyorum sizi!
ALİ AŞLIK (Devamla) - “…biz bu işi beceremiyoruz.” diyorsanız…
Arkadaşlar, başka bir şey daha söyleyeyim ben size: Diyelim ki
İzmir Büyükşehir Belediyesinde bu işi bilen bürokrat yok. Sizin dünya
görüşünüze uygun maliyede veya bürokraside hiç mi insan yok, getirip orada
çalıştıracağınız, doğru dürüst ihale yapacak hiç mi insan yok? Çağırın, ekip
kurun, çalışın, İzmir’e hizmet verin, kim engel oluyor? Beceriksizliğinizin
adına “engel koyma” diyorsunuz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Adana’yı anlat, Adana’yı.
Adana Büyükşehri anlat. AKP’deyken soruşturmayı kapatıyordunuz, MHP’deyken
adamı açığa aldınız, hapse attırdınız adamı.
ALİ AŞLIK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz, Türkiye'nin adım
adım hukuk devleti olması konusunda AK PARTİ olarak üzerimize düşeni yapıyoruz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Melih’i bile
savunabiliyorsunuz!
ALİ AŞLIK (Devamla) - Dolayısıyla, ayrım yapmıyoruz. Ayrımcılığı
Sayın Başbakanımıza sorun, ayrımcılık nasıl yapıldı, Büyükşehirde onun başına
neler geldi, bir de ondan dinleyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hiç de gelmedi, hep sistemden yararlandı.
ALİ AŞLIK (Devamla) - Cumhuriyetin fikir babalarından Ziya
Gökalp’in…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hep yararlanan tarafta oldu.
ALİ AŞLIK (Devamla) - …şiirini okudu diye hapse atılan
Başbakanımıza sorun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Senaryonun ürünüydü o da, senaryo,
senaryo.
ALİ AŞLIK (Devamla) - Ama ağlamadık, milletle bütünleştik,
milletimiz bize üçüncü defa iktidar yolunu açtı; inşallah, dördüncüsünü, beşincisini
açacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Senaryo ürünüydü o. Hep beslendi
sistemden, hep beslendi, ne çile çekti be!
ALİ AŞLIK (Devamla) - Dolayısıyla, arkadaşlar, Meclisin gündemi
çok yoğun. Biz, milletin önündeki bütün engelleri…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bir tek, harem kurmadı hapishanede, harem,
her şey vardı!
ALİ AŞLIK (Devamla) - …muhalefetin günübirlik engellemelerine
kulak asmaksızın aşmaya devam edeceğiz.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, öneri hakkında aleyhe oy
kullanacağımızı söylüyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aşlık, teşekkür ediyorum.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sonra, sonra efendim.
Şimdi, lehinde olmak üzere, Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun efendim.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sataşmadan dolayı istiyorum, son
konuşmacı…
BAŞKAN – Sonra. Şahsınıza değil efendim sataşma. Bekleyin, zamanı
gelince vereceğim.
Buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
grup önerisi üzerine söz aldım, lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önerge, belediyelere sağlanan olanaklar ve belediyelere yönelik
farklı uygulamalar yapılmasının yarattığı sorunların tespiti, belediyelerin
denetiminde objektif ilkelerin geçerli kılınmasını sağlayacak önlemlerin
belirtilmesiyle ilgili. Bunda, bu önerinin görüşülmemesi, kabul edilmemesi için
bir şey yok. Araştıracağız, bakacağız, böyle bir şey var mı, yok mu hakikaten.
Bunda sıkıntılı, sakıncalı bir taraf yok. İktidar partisinin de bundan muzdarip olacağı bir şey olmaması lazım. Çünkü yapılan
haksızlıkları bile, nasıl olsa kendileri iktidarda oldukları için, ortadan
kaldırmayı beceriyorlar.
Şimdi, gerçekten belediyeler sıkıntı içinde, özellikle küçük
belediyeler. Milliyetçi Hareket Partili belediyelere de iktidar sıkıntı vermeye
başladı. Bu doğru bir davranış biçimi değil. Dolayısıyla, böyle bir önerinin
kabul edilmemesi gerçekten doğru bir olay değil. Ne kaybedeceğiz böyle bir işi
araştırsak, iyi muamele edilip edilmediğini, onlara baskı yapılıp
yapılmadığını? Belki AKP’li belediyeler de bunu arzu ediyorlar, onların içinde
de partinin iç çekişmelerinden kaynaklanan birtakım sıkıntılar vardır. Bu
problemlerden dolayı onlarda da sıkıntı çekenler var. Dolayısıyla, böyle bir
önergeye iktidarın katılmasının olumlu olacağını düşünüyordum.
Ben gerçekten… Belediyelerin bütçe büyüklükleri, özellikle
1975-2010 arası dönem dikkate alınırsa, yaklaşık, ekonomi içerisindeki payı 4
kat, kamu maliyesi içindeki payı da 2 kat arttı, giderek önemli hâle geldi.
Başta belediyeler olmak üzere, mahallî idarelerin, artan kentleşme ve
yerelleşme eğilimlerine paralel olarak, kamusal hizmet sunumunda daha etkin
aktörler hâline geldiği kesin. Bu durum mahallî idarelerin mali yapısına da
yansıyor. Belediyelerin bütçe büyüklükleri, biraz önce ifade ettim, gerçekten
arttı. Bu artışta büyükşehir belediyelerinin kurulması da, bununla birlikte
merkezî bütçeden bu kuruluşlara aktarılan payların da nesi var? Önemi var. Bazı
yerel vergilerin ihdası ve tahsilatının belediyelere devri, genel bütçe vergi
gelirlerinden aktarılan tutarların zaman içinde oran olarak artırılması ve
artan vergi yükünün bu kaynak üzerindeki olumlu etkisi ve yüksek oranda
kentleşme ne yapıyor? Önemli hâle geliyor. Bu belediyeler, önemli ölçüdeki,
önemli sayıdaki belediyeler yasal borç stokunu ve limitini aşmış ve sınıra
yaklaşmış. Bu belediyeler de vergi ve prim borçlarını ödemeyerek finansman
imkânı yaratmakta ve kamu mali disiplininin de gerçekten bozulmasına neden
olmaktadır. Bir yandan belediyelere bu kaynaklar sağlanırken, diğer yandan
hızlı şehirleşme süreciyle birlikte yerel ihtiyaçlar artıyor. Bunun yanı sıra,
kaynakların verimli kullanılmaması ve kötü mali yönetim de belediyelerin mali
yapısını olumsuz etkiliyor ve bu da belediyelerin neyini artırıyor? Borç
stokunun artmasına neden oluyor.
Burada ifade etmek istediğim birtakım hususlar var. Şimdi, illerde
gerçekten sıkıntı var. “Büyükşehir belediyesini üç il yapacağız.” diyorsunuz,
Denizli’de beş senedir türkü çağırıyorsunuz. Büyükşehir belediyesinin hangi
türünü, hangi şeklini uygulayacağınızı söyleyemiyorsunuz. Neden? Daha önce
sadece merkezi büyükşehir belediyesi yapmak arzusunu taşırken ve kamuoyuna
böyle sunarken şimdi ne yapıyorsunuz? İlin tamamını büyükşehir yapma gibi bir
düşünceniz ortaya çıkıyor. Üç ilken, on üç ile çıkıyor. Sayın Başbakan her
geldiğinde Denizli’de söz veriyor, her geldiğinde bu söz erteleniyor. Diğer
illerde de aynı. Birçok belediye ve belediye olan yerlerde yaşayan insanlar
huzursuzluk içinde. “Bizim geleceğimiz ne olacak? Biz ne yapacağız?” diyorlar,
sıkıntı içindeler. AKP’li belediyeler de bunun içine dâhil.
Peki, ne oluyor? Bakanlık bünyesinde yapılan toplantılarda bile
AKP’lilerin anlaşamadıklarından dolayı bu büyükşehir olayı, mütemadiyen mevzuat
düzenlemesi ne yapılıyor? Erteleniyor. Bu erteleme huzursuzluğu giderek
artırıyor.
Tabii, burada yeniden yapılanmada “demokratik özerklik” zırvasının
da dikkate alınması yönüne gidiliyor. Bunun bazı AKP’li yerel yöneticilerin
ağzından telaffuz edildiğini de duyuyoruz ama buna rağmen, yandaş yazarlar bile
AKP’nin bu tür düşünce yapısı içinde olmasından rahatsızlar. Bunun KCK
söylemleriyle paralellik arz ettiğini de ifade ediyorlar.
Şimdi, durumu bu şekilde dikkate aldığımızda, AKP’nin
çaresizliğini, kendi içindeki dağılımda herkesin farklı bir şey söylediğini,
kimisinin demokratik özerkliğe yakın, kimisinin daha farklı bir sistemi
benimsediğini ifade etmek mümkün. Çünkü biz mahallî olarak yapılan
açıklamalardan tatmin olmuyoruz. “Ben 2023’e kadar belediye başkanı olacağım.”
diyen arkadaşlar, AKP’li arkadaşlar, AKP’nin istikrarlı ve doğru bir şekilde
ifade etmemesinden dolayı illerini bırakıp, kaçıp belediye başkanlığından,
gelip milletvekili olma arzusunu taşıyorlar.
Ben bunu şunun için rahat ifade ediyorum, daha önce bu
arkadaşlarıma burada da ifade ettim, söyledim: Bir tutarlılık yok, sıkıntı var.
Bakın, şimdi, Denizli’nin Güney ilçesinde Eziler
Belediyesi, Yatağan Belediyesi Serinhisar’da, Kızılcabölük
Tavas’ta, Gölcük’te, bu insanların eli ayağı bağlanmış vaziyette. Ne vatandaş
bir şey söyleyebiliyor ne belediye başkanları, hatta AKP’nin belediye
başkanları da bir şey söyleyemiyorlar, ifade edemiyorlar. AKP, programsız,
bilinçsiz bir şekilde verdiği taahhütlerin arkasında da duramıyor veyahut seçim
kaybedeceği alanlarda, her yerde farklı bir büyükşehir modeli uygulama yönüne
gitme düşüncesi içinde olmalarından dolayı net bir şekilde durumu topluma ne
yapamıyorlar? İfade edemiyorlar.
Bakın, gerçekten, belediyelerde büyük baskı var, belediyelerde
büyük sıkıntı var. Ben, birebir, benim bölgemdeki bir belediyeyi, Sayın Bakana
gidip rica etsem, bireysel ilişkilerimle, dostluğumla bu meseleyi çözsem, bu
problemi çözmüyor, gerçekten sıkıntı var.
Bakın, belediye olmanın da o yeri sosyalleştirdiğini ifade etmek
istiyorum. Şimdi, siz, adliyeleri kapatıyorsunuz, HSYK’yı
arka bahçeniz gibi kullanıyorsunuz. Bu adliyesi kapanan yerin orada ne olacak
belediye olarak? Belediye başkanları burada, işte Sayın Yüksel -aynı bölgenin
milletvekiliyiz- geldi, çok mu memnun belediyelerin kapatılmasından? Büyükşehir
olunca çok mu iyi olacak? Buna ilave olarak söyleyebiliriz, bakın, adliyelerin
kapatılmasından da memnun değiller. Sayın vekiller insan içine çıkmakta zorluk
çekiyorlar. Eskiden A şahsı konuşurken şimdi o ilçelerde sıkıntı olur diye B
şahsı konuşuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Dolayısıyla, muhalefet belediyelerine
işkence yapılmamalıdır ve ne yapılmalıdır? AKP vatandaşa doğruyu söylemelidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Aleyhte olmak suretiyle, Sayın Sırrı Sakık.
(BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu önergeyle ilgili, genelde gruplar görev dağılımı yaparlar ama
bize en sona ne düşerse biz öyle çıkıp konuşuruz çünkü burada dağıtım
yapılırken adil ve adaletli değil. Onun için, aleyhte de olsa, ben lehte
konuşacağım.
Şimdi, aslında, belediyelerle ilgili, gerçekten hepimizin yaraları
var. Hele hele Barış ve Demokrasi Partisinin belediyelerinin uğradığı o
zalimane politikaları hepimiz biliyoruz. 2009 Mart ayındaki seçimlerden hemen
sonra, alelacele, 14 Nisanda bir operasyon düzenlendi ve belediye başkanlarımız
içeri alındı; bir kısmı da yakın tarihte alındılar. Bunlardan, mesela, 14
Nisanda Batman Belediye Başkanımız Nejdet Atalay,
daha bir aylık görevdeyken alelacele tutuklandı. Şırnak Belediye Başkanımız
Ramazan Uysal, Iğdır Belediye Başkanımız Mehmet Nuri Güneş, Van Belediye
Başkanımız Bekir Kaya da birkaç gün önce alındı. Şırnak Cizre Belediye
Başkanımız Aydın Budak, Şırnak İdil Belediye Başkanımız Resul Sadak, Şırnak
Uludere Belediye Başkanımız Şükran Sincar, Urfa
Viranşehir Belediye Başkanımız Leyla Güven, Urfa Suruç Belediye Başkanımız
Ethem Şahin, Hakkâri Yüksekova Belediye Başkanımız Ruken
Yetişkin, Mardin Kızıltepe Belediye Başkanımız Ferhan Türk, Mardin Derik
Belediye Başkanımız Çağlar Demirel, Van Özalp Belediye Başkanımız Murat Durmaz
ve onlarca eski belediye başkanımız ve yüzlerce il genel meclisi üyelerimiz ve
binlerce seçilmiş il, ilçe başkanlarımız ve bu Parlamentonun da 8 tane
milletvekili şu anda içeride.
Şimdi, bu operasyon nereden başladı? Bu operasyon, hemen mart
sonrası, seçimler sonrası, Barış ve Demokrasi Partisi 100 belediye başkanlığı
alınca alelacele bir operasyon düzenlendi. Şimdi, bu belediye başkanlarımızın
hiçbiri… Yani akçeli işlerle ilgili bir tek tutuklama yoktur, bunlar sadece
düşüncelerinden dolayı cezaevindedirler.
Şimdi, bu ülkede sürekli çıkıp “Geçmişle yüzleşip, geleceğimizi
birlikte inşa edelim.” dediğimizde ve sizler de zaman zaman “Gereği
yapılmalıdır, seçilmişler, evet, geçmişte haksızlıklar yaşandı ama bugünü inşa etmek için bu seçilmişlerin
belediyede belediye başkanlığını sürdürmesi lazım.” Ama bu yapılmıyor ve Van’da
büyük bir deprem yaşıyoruz. Van Belediye Başkanımız ve oradaki ilçe belediye
başkanlarımızın gecesini gündüzüne katarak -Sayın Bakanımız da oradaydı, hep
beraberdik Van’da- nasıl çalıştığını, nasıl Van’da zaman zaman çaresiz
kaldığında hüngür hüngür ağladığını bütün Van halkı da gördü ama birkaç gün
önce, eften püften ve özel yetkili mahkemelerin kararıyla gözaltına alındı.
AKP Grubu adına buraya çıkıp konuşan arkadaşımız: “Yargıya intikal
etmiş, yargı bağımsız…” Vallahi, siz de bilirsiniz, Allah da bilir ki yargı
bağımsız değil. Hele hele özel yetkili mahkemeler bağımsız değildir, 12 Eylülün
ürünüdür. O mahkemeler Genel Başkanınızı mahkûm ettiğinde kıyamet koparıyorsunuz
ama muhaliflerinize karşı acımasız bir silah gibi o mahkemeler devredeyse dönüp
yargının bağımsız olduğunu söylemeyin, ayıptır ve günahtır.
Bugün onlarca KESK yöneticisi… Bütün görevi, yani görevi sendikal
faaliyetleri sürdürmektir. Öğretmendir, diğer kuruluşlarda görev almıştır ama
özel yetkili mahkemeler diyor ki: “Siz şu eylemleri yaptığınız için…” 71 kişi
gözaltına alındı, bunlardan bir kısmı hâlen Terörle Mücadelede, bir kısmı da
-dün gece- 22 tane öğretmen arkadaşımız, KESK üyesi tutuklandı.
Şimdi, dönün deyin ki: “Evet, bizim ülkemizde yargı bağımsızdır.”
Buna kimse inanmaz. Yargının gerçekten bağımsız olması için bu özel yetkili
mahkemelerin ortadan kaldırılması gerekir. Hele hele 12 Eylülün ürünü olan
devlet güvenlik mahkemelerinin yerine görev inşa eden yargının bağımsız
olduğunu söylemek, 12 Eylülün ürünü olan o mahkemelerin mantığıyla hareket
etmekle eş değerdedir.
Bakın, sevgili arkadaşlar, İngiltere, demokrasinin beşiği diye
bilinir. Orada dün bir olay gerçekleşti. Yıllar önce orada bizim gibi sorunları
olan bir İngiltere, IRA vardı. IRA militanı Martin denilen biri, bugün orada
yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcısıdır ve onlar da otuz yıl kavga
ettiler ve bu bir gerilla komutanıydı, kavgada bulundu ve dün el sıkıştılar.
Kiminle? Kraliçeyle el sıkışıyor ve Kraliçenin kuzeni o savaşta yaşamını
yitiriyor ve dönün bakın, işte dün İngiltere’de bu gerçekleşiyor. Burada otuz
yıllık bir gerilla komutanı ile Kraliçe çok rahatlıkla el tutuşabiliyorlar.
Şimdi, bunun elinde silah, bunun elinde otuz yıllık bir
mücadelenin ürünü olan kanlı bir dönemden geliyor ama İngiltere’de… Ve
açıklamasında şöyle diyor: “Biz bu dönemi geride bıraktık. İngiltere’de acı
dolu yıllar yaşandı, kan ve gözyaşıyla karşılaştık ama bugün artık onları çok
geride bıraktık, hep birlikte, geleceğimizi birlikte inşa etmeliyiz.” Şimdi,
bunu söylüyor ve bizim ülkemizde belediye başkanlarımızın elinde bir silah yok.
Bunlar, yerel yönetimlerde halk tarafından görev verilmiş ve belediye
başkanıdırlar yani siz, biz ne kadar iradeysek, halkın iradesiysek, bunlar da
bir o kadar, bizden daha fazla oy alarak belediye başkanı seçilmişlerdir ve
bunlar içeridedirler. Zaten adil, adaletli bir dağılım yok. Hiç olmazsa
bunların çıkıp, bir an önce, bir an önce çıkıp halkın iradesini orada inşa
etmeleri gerekir. Eğer bunları yapabilirsek gerçekten biz geleceğimizi birlikte
inşa edebiliriz ama bunları yapamazsak yani İngiltere’deki bu tabloyu bu ülkede
gerçekleştiremezsek ve biz bu hoşgörü kültürünü burada birbirimize
gösteremezsek ve bu ülkede emrinizde olan özel güvenlik yargıç sistemini
devreye sokup muhaliflerinizi susturursanız bu ülkede barış sağlanmaz. Bizim
yapacağımız tek şey, hoşgörü kültürünü bu Parlamentodan başlatıp Türkiye’nin
dört bir tarafına yaymamız gerekir.
Biraz önce arkadaşlarımız da söyledi, halkların tarihinde… Ve
bütün gruplar da düşüncelerini ifade ederken Bosna’daki o katliamın, hep
birlikte o katliamın acılarını yüreğimizde nasıl hissettiğimizi söyledik. Yani
halklar katliamları hak etmiyorlar; halklar dillerine, kültürlerine,
kimliklerine gem vurulmayı hak etmiyorlar. İşte bu belediye başkanları da kendi
dillerine, kültürlerine, kimliklerine gem vurulduğu içindir ki uzun yıllardır
cezaevinde demokrasi mücadelesi için bedel ödüyorlar. Bosna’daki katliamı
kınıyoruz, dünyanın dört bir tarafındaki halklara karşı uygulanan o zalimane
politikaları kınıyoruz ama kendi ülkemizdeki katliamlara da, kendi ülkemizdeki
siyasal soykırımlara karşı da bir duruş sergilememiz lazım. Dün bizim
arkadaşlarımız Roboski’deydiler, dün orada nöbet
tutuyorlardı. Biz burada uyurken, onlar orada, Roboski’deki
insanların acısını dindirmek adına orada, dağlarda sabaha kadar beklediler.
İşte, Bosna’daki katliama karşı duruş sergileyenler Roboski’de
de vicdanlarının sesini duymalıdır. Eğer bunu birlikte yapabilirsek ortak
vatanı birlikte inşa etmekten de hiç çekinmeyiz. Buna ihtiyacımız var. Zor
günlerden geçiyoruz; ülkemiz de zor günlerden geçiyor, biz de zor günlerden
geçiyoruz. Bu zor günleri barış meltemlerine dönüştürebiliriz yani ülkemizin
üzerinde savaş bulutları dolaşıyor ama bu savaş bulutlarını iç barışımızı
sağlayarak barış meltemlerine dönüştürebiliriz.
Ben ülkemizi ve halkımızı bu savaş bulutlarından Allah kollasın ve
korusun diyorum. İç barışımızın sağlanması için de herkesi vicdan sahibi olmaya
davet ediyor, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
Fazla bir tartışmaya lütfen…
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, İzmir Milletvekili Ali Aşlık’ın
İzmir Büyükşehir Belediyesine sataşması nedeniyle konuşması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Değerli milletvekilleri, AKP
milletvekili Sayın Ali Aşlık bizim eleştirilerimize yine klasik bir şekilde
yanıt verdi “Beceriksizliklerinizi gizlemek için davaya sığınıyorsunuz.” diye.
“Beceriksiz” dedi. “Metroyu yapamadınız.” dedi. “İzmir Büyükşehir Belediyesi
metroyu beş yılda yapamadı.” diyor ama beş yılda İzmir Büyükşehir Belediyesi
metroyu yapıyor ve bugün yarın tamamı bitiyor. Ayrıca, 80 kilometrelik,
Türkiye’deki en uzun şehir içi ulaşım sistemi olan raylı sistemi 600 milyon
lira harcayarak bitirdi. Bakanlığın tek kuruşu yoktur, çıkıp kürsülerde yalan
söylüyorsunuz; tek kuruşu yoktur, yanıltıyorsunuz kamuoyunu. Başbakanı da
yanıltıyorsunuz. Sadece yüz elli yıllık hattı tahsis ettiniz, başka bir
katkınız yoktur, bir.
İkincisi: Ankara metrosu on beş yıldır 1 metre yapılmamıştır,
içinde ağaç bitmişti. İstanbul’da 3 istasyon, Ankara’da 4 istasyon, 7 istasyonu
Ulaştırma Bakanlığı, yapamadığınız için, belediyeleriniz yapamadığı için
devraldı. Ankara’da şimdi Ulaştırma Bakanlığı başlattı projeyi, daha ilk günden
Ankara’nın ortasında göçük oluştu, bir yurttaşımız hayatını kaybetti ve Bakan
çıkıp ne yazık ki “Bu normaldir.” diye bir açıklama yaptı. Sizin zaten normal
bir şekilde… Yılda 1.563’ün üzerinde yurttaşımız hayatını iş kazalarında
kaybediyor.
Yalnız “İzmir Büyükşehir Belediyesi ne yaptı?” diye… Sayın Vekile
ben şu kitapçıktan bir tane hediye edeceğim. Bu 80 kilometrelik raylı sistemi
tek kuruş katkı almadan yapmıştır. Metro için 500 milyonun üzerinde harcama
yapmıştır, bitirmiştir, bitirmek üzeredir ama Ankara’da, İstanbul’da tek 1
metre bile yapılmamıştır belediyeler tarafından. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, kim beceriksiz, kim becerikli, bu açıklamalarda görülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) – Doğal yaşam parkından arıtma
tesislerinin dörtte 1’i İzmir’dedir, İzmir’de. Bunları bilin, ondan sonra
konuşun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ALİ AŞLIK (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Aşlık, buyurun efendim.
ALİ AŞLIK (İzmir) – Sayın Başkanım, yalancılıkla itham etti.
BAŞKAN – Bir saniye efendim…
ALİ AŞLIK (İzmir) – Bir dakikada cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Size de bir dakika, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Ali Aşlık’ın, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ALİ AŞLIK (İzmir) – Sayın Başkan, “80 kilometre metro” dedikleri
şey rahmetli Ecevit Hükûmeti döneminde Büyükşehirle yapılan protokolle, merkezî
hükûmetle Büyükşehir arasında yapılmıştır. O gün için, Ecevit döneminde 250
milyon dolar para harcanmıştır.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Bravo, bak bu doğru.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Bunlar eksik kaldığı için bizim dönemimizde
tekrar yatırımlar yapılmıştır.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Tek kuruş yok!
ALİ AŞLIK (Devamla) – Büyükşehir Belediyesi yapması gerekenleri
gününde yapmadığı için hizmete geç açılmıştır. “Devletin bir kuruş parası yok.”
demek yanlıştır. Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüyle İzmir Büyükşehir
Belediyesi arasında yapılan ve şimdi ortak bir şirketle, İZBAN adı verilen
ortak bir şirketle burası yürütülmektedir, yönetilmektedir. Dolayısıyla,
“Buraya yatırım yapılmadı.” demek doğru değildir, bizi yalancılıkla suçlamak da
yanlıştır.
Ayrıca, metro dediği şeyi, 5 kilometre yolu beş yılda yapamadılar.
Biz bunu söylemeye çalışıyoruz. 5 kilometre yol beş yılda yapılamıyorsa,
belediyenin imkânsızlıkları olsa bir şey demeyeceğim. Arkadaşlar, yine
söylüyorum, üstüne basarak söylüyorum, hani, paranız olmaz yapamazsınız, teknik
imkânlarınız olmaz yapamazsınız ama para var, teknik imkân var ama beceri yok;
bunu söylüyoruz, başka bir şey söylemiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, İzmir’de banliyönün metro standartlarına getirilmesi konusunda
Bakanlığı döneminde protokol imzalandığına ve Ulaştırma Bakanlığı, Devlet
Demiryolları ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının çalışmalarının
sürdüğüne ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, ben bir konuyu İzmir
Milletvekili olarak ifade etmek istiyorum. Tabii, İzmir’de bu banliyönün metro
standartlarına getirilmesi konusunda Bakanlığım döneminde protokol imzalandı ve
o günden bu yana da Ulaştırma Bakanlığı, Devlet Demiryolları ve İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanlığı çalışmalarını sürdürüyor.
Ancak şunu ifade etmeliyim ki İzmir Milletvekili olarak, AKP
döneminde devraldıkları İzmir yüzde 2,8 yatırımlardan pay alıyordu, on yıl
içerisinde bunu yüzde 1,4’e düşürdüler.
Gerçekler bunlardır, bunu paylaşmak istedim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, zapta geçti.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağı kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunacaktım, ama yoklama isteği var, yoklama yapacağız.
Sayın Demir, Sayın Hamzaçebi, Sayın Seçer, Sayın Keskin, Sayın
Akar, Sayın Demiröz, Sayın Yüksel, Sayın Havutça, Sayın Altay, Sayın Işık,
Sayın Oran, Sayın Tayan, Sayın Çam, Sayın Gümüş, Sayın Kurt, Sayın Sarıbaş,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Gök, Sayın Genç, Sayın Dibek, Sayın Öner, Sayın Soydan.
Değerli arkadaşlarım, elektronik cihazla yoklama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati: 16.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.11
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
126’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, 13/6/2012
tarihinde İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşlarının belediyelere
sağlanan olanaklar ve belediyelere yönelik soruşturma ve denetimlerde farklı
uygulamalar yapılmasının yarattığı sorunların tespiti, belediye denetimlerinde
objektif ilkelerin geçerli kılınmasını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28/6/2012 günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları
Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve
Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
22’nci madde üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu
önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
(x) 302 S. Sayılı Basmayazı 27/6/2012 tarihli 125’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 22. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Musa
Çam Turgut
Dibek Haydar
Akar |
İzmir Kırklareli Kocaeli |
Mahmut
Tanal |
İstanbul |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Necati
Özensoy |
Manisa Konya Bursa |
Ali
Öz Hasan Hüseyin
Türkoğlu Nevzat Korkmaz |
Mersin Osmaniye Isparta
|
Mehmet
Günal |
Antalya |
BAŞKAN – Sayın Komisyon aynı mahiyetteki iki önergeye katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) – Necati Özensoy.
BAŞKAN – Necati Özensoy, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de dün şehit olan 4 askerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Yine, yaklaşan Srebrenica katliamıyla
ilgili de bugün Mecliste gündem oluştu. Katliamda ölen Boşnak soydaşlarımıza, dindaşlarımıza
da Allah’tan rahmet diliyorum, böyle kötü olayların da bir daha tekrar
etmemesini temenni ediyorum.
Bugün yine torba yasaya devam ediyoruz. Her madde farklı bir
kanuna atıfta bulunuyor, her madde farklı kanunlarda değişiklik yapıyor. Tabii,
bu torba kanun yapılırken elbette aksayan, eksik olan yönlerin giderilmesi,
belki birtakım şeyleri, eksiklikleri çabuk giderme açısından önemli olabilir
ancak bazı şeyleri yaparken de öncelik sırasını kaçırarak ve hatta akla başka
soruların getirildiği birtakım maddelerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu torba
yasada zaten üstü kapalı birçok, dün buradan ifade ettiğim o bor meselesinde
olduğu gibi, konu da var. Bu madde, EPDK’nın etkinliğini veya EPDK’nın “D”sini, yani “Düzenleme”sini
ortadan kaldıran maddelerden bir tanesi. Yani devredilen bu dağıtım
firmalarıyla alakalı denetimi Bakanlık kendi yetkisine alarak, yine özel
birtakım denetim kurumlarına verme yetkisini alıyor. Yani şimdi Enerji
Bakanlığında bunca yıldır uzmanlaşan ekipler, EPDK’da çalışan bunca insan,
bunca uzman varken niye bu kurumlar baypas edilerek, bu anlamda bu kurumların
özel sektörle denetimi isteniyor? Bunu da anlamak mümkün değil.
İfade ettiğim gibi, böyle alelacele getirilen kanunlarda, üstü
kapalı geçilen kanunlarda insanın aklına hep farklı, ranta dayalı birtakım
işlerin oluşabileceği geliyor. Oysa dağıtım şirketleri veya TEDAŞ, yıllardır
devletin sırtında kambur olmuş. Enerji KİT’lerine tahsilatını yapamadığından
dolayı, borçlarını ödeyemediğinden dolayı, kayıp kaçakları önleyemediğinden
dolayı bütün enerji KİT’lerine, yani Elektrik Üretim AŞ’ye, iletime, toptan
dağıtıma, TETAŞ’a, hatta BOTAŞ’a borçlarını silsile yoluyla ödemediği için,
maalesef, bunun da faturalarını son yıllarda vatandaşa ciddi anlamda ağır bir
şekilde ödetmiş bir kurum. Bence, öncelikle, bu denetimler devletin
kurumlarının yetkisinden çıkarılacağına, denetimlerin daha etkin bir şekilde
sürdürülmesi gerekmekte. İşte, beş yıldır KİT Komisyonunda bu kurumları
denetlerken yaptığımız denetimlerin sonucunda bir yaptırımın da olmayışı,
maalesef bu kurumları da böyle iyi çalışamaz hâle getirdi. Bu torba yasada,
yine ileriki maddelerde, Sayıştay Kanunu’nda yapılan bazı değişikliklerle yine
denetimin de etkinliğini azaltıyorsunuz yani zaten etkin bir denetim yapamayan
Sayıştay ve KİT Komisyonu bu etkinliğini giderek kaybedecek ve birtakım şeyler
de gözden kaçırılarak herhâlde yolunda gidecek diye düşünüyorum. Bu yasa
teklifindeki bu madde de bunun önünü açıyor olsa gerek. Oysa TEDAŞ ve
özelleştirilen dağıtım şirketleri bir an önce kayıp kaçağın önüne geçmek, kayıp
kaçakları azaltmak, bu kurumları daha etkin ve verimli hâle getirmek için
yapılan özelleştirmeler. 4628 sayılı Yasa 2001 yılında çıktı, daha sonra bu
Hükûmet bunların ekmeğini, meyvesini çok yedi ama bu imkânları doğru yönlerde
yönlendirmek, milletin menfaatleri doğrultusunda yönlendirmek çok daha hayırlı
işler olacaktır diye düşünüyorum. Bunun için bu EPDK’nın etkinliğini yani
denetimin etkinliğini azaltacak bu maddenin de bu yasa teklifinden
çıkarılmasını teklif ettik.
Hepinize hayırlı günler diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özensoy.
Sayın Dibek, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Değerli arkadaşlar, maddeyle 22’nci
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Öncelikle sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Önergeye geçmeden önce, aslında bugün basın toplantısıyla dile
getirdiğim bir konu var, önemsiyorum, sizlerin de mutlaka takip etmesi
gerektiğine inanıyorum, kamuoyunun da bu konuyla ilgilenmesi gerekir diye
düşünüyorum. TRT’yle ilgili bir konuyu bugün basın toplantısında dile
getirmiştim, burada da sizlerle önce onu kısaca paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, TRT, biliyorsunuz anayasal bir kurumumuz yani
bünyesinde binlerce çalışanı var, tabii çok sayıda kanal var. Ama şöyle bir
durum var: TRT programların çoğunu dışarıdan satın alıyor, dışarıya yaptırıyor
ve kendi çalışanlarını, kendi personelini, kendi olanaklarını kullanmıyor. Ben,
bunu bir soru önergesiyle, geçtiğimiz günlerde, TRT’den sorumlu Sayın Bakan
Bülent Arınç’a, Başbakan Yardımcısına sormuştum,
yanıtı da bana yine kısa bir süre önce geldi. Sorduğum sorularda şu vardı:
TRT’nin, yıllara sari olarak, on yıllık döneminde yani 2002’den 2011 yılına
kadar geçen sürede ne kadar dışarıya program yaptırdığını, yıl olarak hangi
ajanslara veya firmalara yaptırdığını ve bunların maliyetlerini yine yıl olarak
sormuştum Sayın Bakana.
Değerli arkadaşlar, tabii, TRT Genel Müdürü Sayın Şahin, ısrarla
bizlerden, milletvekillerinden ve halktan bu bilgileri kaçırıyor. Benim
sorularıma yine yanıt vermemiş kendisi, gelişigüzel yanıt vermiş ve şöyle bir
yanıt vermiş; on yıllık ödemeleri toplam olarak bana iletmiş. Rakamları
sizlerle paylaşacağım, onların da gerçek olmadığını sonradan tespit ettim,
zaten toplantıyı da bu yüzden yapmıştım. TRT, on yılda, Sayın İbrahim Şahin’in
bana gönderdiği resmî yazıyla ve Sayın Bülent Arınç’ın
da imzasıyla, 831 milyon liralık bir kaynağı dışarıdaki firmalara -kaç firmaya,
burada da onlar yazıyor- yaklaşık 480 firmaya ve 1.102 program için ödediğini
belirtiyor değerli arkadaşlar.
Tabii şöyle bir olay oldu yani 831 milyon, eski tabirle -belki
daha kulaklar alışık olduğu için- 831 trilyon ödeme yapmışlar. Fakat yine
geçtiğimiz günlerde, milletvekili arkadaşlarımızdan Sivas Milletvekilimiz Sayın
Malik Ecder Özdemir’in bir soru önergesine yanıt
vermiş aynı şekilde Sayın Bakan ve İbrahim Şahin. Malik Bey, sadece 2011 yılı
için TRT’nin dış yapımlara, dış programlara harcadığı parayı sormuş değerli
arkadaşlar, bir yılı sormuş. TRT’nin bildirdiği rakam, bir yıl için 478 milyon,
478 trilyon. Durum böyle olunca, ben “Bu işte bir tuhaflık var.” dedim yani ben
on yılı soruyorum, bana verilen rakam 831 trilyon, bir yıl 478 trilyon. O
rakamın da büyüklüğünü birazdan söyleyeceğim. Tabii, böyle olmadığını
araştırdığımda, dört yıllık TRT’nin faaliyet raporu ve bilançolarına ulaştım.
Değerli arkadaşlar, oradaki resmî rakamlar; 2008 yılı için 117
trilyon, 2009 yılı için 158 trilyon, 2010 yılı için 316 trilyon, 2011 yılı 477
trilyon. Yani o 477 olarak belirtmiş, küsuratı var onun. Toplam ne yapıyor
biliyor musunuz? 1 katrilyon 68 trilyon, dört yıl için. TRT, dışarıya, dış
firmalara… O firmalarla ilgili süreç ayrı. Kimlerdir bunlar, işte kimlere
programlar yaptırılıyor, sahipleri kimlerdir, AKP’yle bağlantıları var mıdır,
yakınlığı var mıdır, sizin eski görev yapmış yakınlarınız mıdır, onlar ayrı,
onlara da gireriz ama buradaki olay şu: Bana verilen rakam on yıllık, 831
trilyon. Ben, dört yıllık, Sayın Şahin dönemindeki dışa ödenen paranın 1
katrilyon 68 trilyon olduğunu öğreniyorum. Yani bana on yıllık rakamda dahi
belirtirken dört yıllık rakamın 250 trilyon eksiğini bildiriyor Sayın Şahin
yani gerçeğe aykırı beyanda bulunuyor.
Bakın değerli arkadaşlar, 2011 yılında vatandaşın cebinden
-biliyorsunuz, TRT’nin finansını vatandaşımız sağlıyor, elektrik
faturalarındaki katkı bedelleriyle ve bandrol ücretleriyle sağlıyor- TRT’ye
aktarılan para ne kadar biliyor musunuz? 514 trilyon, geçen yıl. 514 trilyon
aktarmış vatandaş cebinden, TRT bunun 478 trilyon lirasını dış yapımlara
harcamış.
Bir tane örnek vereceğim, soru önergemde var, o yüzden
belirteceğim: ONE Ajans var, ONE Ajans. Sormuştum; ONE Ajansa üç program
yaptırılıyor ve üç yıllık süre için bir anlaşma yapılıyor. Ücret ne kadar biliyor
musunuz? 50 trilyon arkadaşlar. Yani ONE Ajansa 50 trilyon parayı -sadece bir
ajanstan bahsediyorum- TRT vatandaşın cebinden almış, oraya aktarmış.
Burada Sayın Cumhurbaşkanı dâhil herkesi göreve çağırıyorum.
Özellikle, Sayın Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kurulunu bence görevlendirsin
ve TRT’nin tüm harcamalarıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) - …ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı efendim.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı…
Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Aynı mahiyetteki iki önergeyi kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.27
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci
maddesi üzerinde verilen, maddenin metinden çıkarılmasına ilişkin aynı
mahiyetteki iki önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Teklifin görüşülmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü madde üzerinde üç önerge vardır. Önergelerin iki tanesi
aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 23 üncü
maddesinin 2 inci fıkrasındaki “on yıl” ibaresinin “sekiz yıl” olarak, son
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet Doğan
Kubat Yunus
Kılıç |
Giresun İstanbul Kars |
Hüseyin
Filiz Ahmet Haldun
Ertürk Bedrettin
Yıldırım |
Çankırı İstanbul Bursa |
“Hisse satış sözleşmesi bedelinin Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı’na vadeli olarak ödenmesi durumunda, bu fıkra uyarınca yapılacak
ödemeler gelirler tahsil edildikçe yukarıda belirtilen sıraya uyularak
gerçekleştirilir.”
BAŞKAN – Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 23. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir
İstanbul
İstanbul |
Haydar
Akar Mahmut
Tanal Musa
Çam |
Kocaeli
İstanbul
İzmir |
Levent
Gök |
Ankara |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa
Konya
Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Necati Özensoy Ali Öz |
Osmaniye
Bursa Mersin |
Mehmet
Günal |
Antalya |
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki son iki önergeye katılıyor musunuz Sayın
Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Necati Özensoy, Bursa Milletvekili…
BAŞKAN – Sayın Özensoy, Bursa Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bu torba yasanın böyle çarpıcı örneklerinden birine daha
geldik. 23’üncü maddede Sayın Melih Gökçek’in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının
içini boşaltıp batırdığı Başkent Doğalgazı daha da iyileştirmek, onun fiyatını
arttırmak adına birtakım ilave uygulamalar yapılmış.
Tabii, bu uygulamalar esnasında da bazı yanlış anlaşılır, hatta
yanlışlıkları da tekrar iktidar partisi bir önergeyle düzeltiyor şu anda. Biraz
sonra o oylanacak.
Burada, fiyatını çok daha aşırı artıracak lisans verilmesinden
itibaren dağıtım şirketinin sistem kullanım bedeli, amortismanlar gibi ve
kullanım taşıma bedeli gibi rakamların on yıl süresini, bu şirket satıldıktan
sonra on yıl süreyle, buraya dercetmişler ancak bu
rakam herhâlde çok yüksek görüldü, onu sekiz yıla indiriyorlar.
Yine paragrafın, bu maddenin sonunda bahsediliyor. “Hisse satış
sözleşmesi bedelinin vadeli olarak ödenmesi durumunda, vade tarihinde yapılacak
ödemeler, BOTAŞ Genel Müdürlüğü, Hazine ve Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim
Şirketine eşit oranda dağıtılır.” denmiş. Buradan da anlaşılacağı gibi bir
yanlışlık olmuş. Yanlışlık, gerçekten yanlışlık çünkü geçmişteki kanunda, yani
2007’de çıkan kanunda yine Başkent Doğalgazın borçları dondurularak, yani 600
milyonun üzerinde, 676 milyon civarındaki bir borç dondurularak, sabitlenerek,
faizleri affedilerek, bundan sonra faiz yürütülmeyerek, BOTAŞ’a ödemesi
gereken, özelleştirmeden sonraki borcu öncelik olması gerekirken, üstte bu
ifade edilmiş ama altta bir yanlışlık olduğundan bu da düzeltildi.
Bakın, 2007 yılından bu yana 676 milyon lira borcunu Başkent
Doğalgaz özelleşmediği için ödemiyor. Şimdi, BOTAŞ’ın denetlemesine
girdiğimizde her yıl önümüze gelen önerilerden bir tanesi, BOTAŞ’ın finansman
yükünün fazla olduğuyla alakalı. Yine enerji KİT’leri arasındaki borçlardan
bahsedilirdi. Yine bir kanunla bir düzeltme yapıldı ama hâlâ finansman yükü
var. Bunu, BOTAŞ, al ya da öde kavramında, al ya da öde anlaşmalarından dolayı
da yine almadığımız ama ödediğimiz rakamlardan
-Rusya’ya ve İran’a- finansman yükü bindiğinden dolayı bu
finansman yükünü de yine tabii ki vatandaşa sattığı doğal gaza bindiriyor.
Dolayısıyla, vatandaşın sırtına binen bu yüklerin en büyüklerinden bir tanesi
de yaklaşık beş yıldır Sayın Melih Gökçek’in hortumladığı Başkent Doğalgazın
BOTAŞ’a ödemediği borçlardan geliyor.
Yine Başkent Doğalgaz bu özelleştirilmeye girdiğinden itibaren,
Büyükşehir Belediyesi de üstelik gaz borcunu, Başkent Doğalgaza 500 milyonun
üzerindeki borcunu da ödemedi ve ödememeye devam ediyor. Yani, biraz önce
burada bir grup önerisi geldi -araştırma önergesi- belediyelerle ilgili
uygulamalar… Başkent Ankara’nın AKP’li Belediye Başkanına nasıl yardımlar yaptığınız,
batmış firmalarını nasıl dirilterek onların borçlarını ödemek için nasıl
kanunlar, nasıl çabalar gösterdiğiniz, bariz, apaçık, ayan beyan ortada olan
bir madde bu.
Dolayısıyla, yaklaşık, bu rakam da öyle 300-500 milyon da değil,
yani milyarları aşan, neredeyse 1,5 katrilyonluk bir rakamdan söz ediyoruz. Bu
kanundan sonra da, bu maddeden sonra da herhâlde, yine üzerine 1 milyar
dolarlık gibi bir rakam da zannediyorum ilaveyle Ankara Büyükşehir Belediyesine
yaptığınız ayrımcılığa örneklerden bir tanesidir bu. Bu madde metninin de
metinden çıkarılmasını talep ettik.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ankara’da geçtiğimiz hafta 22 Haziranda, tam merkezde, tam Ankara’mızın
göbeğinde metro çöktü ve otuz yedi yaşında bir yurttaşımız Kadir Sevim hayatını
kaybetti. Kadir Sevim’in cesedini ancak 1 kilometre sonra Millî Eğitim
Bakanlığının önünden zar zor çıkartabildiler tam on beş saat sonra. Olay yerine
hemen koştuk gittik; ne Ankara’daki AKP milletvekilleri ne Ankara Valisi ne
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, hiçbiri ortada yok, hiçbir yetkili ortada
yok; aile perişanlık içinde, eşi gözü yaşlı, 2 çocuğu gözü yaşlı ama bir tek
yetkili kalkıp da bugüne kadar söz etmedi. Çünkü o gün Ankara’da çöken,
aslında, o göçükteki, o göçüğe giden Ankara Büyükşehir Belediyesinin
icraatlarıydı. O göçüğe, aslında, o gün, Melih Gökçek’in kendisi düştü. İflas etmiş
bir Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının, o gün, tüm icraatları, bütün
çıplaklığıyla Ankara’da çukurun içine gitti ve bir daha da çıkamadı. Hâlâ Melih
Gökçek ortada yoktur ve hâlâ sizlere sırtını dayamaya devam ederken, bir yandan
da sizi arkadan vurmaktadır ve siz bu yasayla hâlâ yine onu kurtarmaya
çalışıyorsunuz. Neden? Neden değerli arkadaşlarım?
Bakın, Ankara’daki metro çalışmaları bir yılan hikâyesine döndü,
bunu hepiniz biliyorsunuz, yıllardır biliyorsunuz. Melih Gökçek eline yüzüne
bulaştırdı, beceremedi. Ankara Belediyesinin bütün bütçesini harcadı, yapamadı,
en çok borçlu belediye olarak ortaya çıktı ve 2007 yılında Doğal Gaz Kanunu
üzerinde bir değişiklik yaptınız. O Doğal Gaz Kanunu’na eklediğiniz bir
maddeyle Ankara’daki en önemli gelir kaynağı olan belediyenin EGO’sundaki gazı
ayırdınız ve özelleştirme yoluna gittiniz. Bu suretle EGO’da gazın satılmasıyla
elde edilecek gelirden BOTAŞ’a olan borçlar ödenecek ve metro yapımı
tamamlanacaktı değerli arkadaşlarım, metro yapımı tamamlanacaktı. Bakın,
kanunun gerekçesi bu, 2007 yılında çıkan kanunun gerekçesi bu. Şimdi bu
getirdiğiniz madde o kanuna ekleme bir maddedir yani o kanunda metronun
yapımına kaynak aktarılması için EGO’nun özelleştirilmesi söz konusu olmuştu
ama Melih Gökçek özelleştirmeyi beceremedi, Özelleştirme İdaresine devredildi,
o zaman 3 milyar dolar olacağı söylenilen EGO’nun gaz özelleştirmesinin üç
ihalesinde de ne yazık ki başarılı olunamadı, verilen en yüksek fiyat 1 milyar
610 milyon dolardır 3 milyar olduğu söylenmesine rağmen.
Değerli arkadaşlarım, bunu da beceremeyince Melih Gökçek,
25/4/2011’de bir protokolle Ankara metroları Ulaştırma Bakanlığına devredildi,
tam -eski parayla 3 katrilyon- 3 milyar liralık bir yükü Hükûmet üstlendi
değerli arkadaşlarım.
Şimdi ben sormak istiyorum: Cemil Çiçek, Ulaştırma Bakanına, devir
töreninde aynen şunları söyledi: “Bugün burada yaptığımız törenle, biz Hükûmet
olarak 2010 ya da 2011 yılı yatırım programımızın yedide 1’ini Ankara’ya
ayırdık.” Şimdi, rakamın büyüklüğüne bakın, Ankara metrosuna harcanan rakamın
büyüklüğüne bakın.
Peki, değerli arkadaşlarım, Hükûmet bunu üstlendiyse, artık doğal
gazın özelleştirilmesine ne gerek kalmıştır? Niçin getiriyorsunuz bu maddeyi?
Ne yapacak Melih Gökçek? Bu parayı Hükûmete vermeyecek herhâlde. Siz
üstlendiniz, tam 3 katrilyon liralık bir borcu üstlendiniz, siz yapacaksınız.
Melih Gökçek ne yapacak? Yan gelip yatacak, bu paranın üzerine konacak. Tam 1,5
milyon abonesiyle Başkent Doğalgaz önemli bir gelir kaynağıdır, bunu
belediyeden ayırmak yanlıştır. Bu maddeyi derhâl geri çekmemiz gerekiyor
değerli arkadaşlarım.
Ayrıca, az önce verdiğiniz bir önergeyle, daha önceki yasada belli
olan sabit fiyat tam on yıla göre belirlenmişti, bunu sekiz yıla
indiriyorsunuz. Sekiz yıla indirmek Ankara’ya çok ciddi bir haksızlıktır.
Ankaralıların doğal gazı çok önemli, stratejik bir üründür. Başka seçeneği
yoktur Ankaralıların, bu doğal gazı kullanmak durumundadırlar. Alacak şirket
sekiz yıl sonra, kanunda aynen… Şirketin tavsiyesiyle belirlenecek fiyat
Ankaralılara yansıtılacaktır. Bu çok kritik bir önergedir, derhâl bu önergeyi
çekmeniz gerekiyor.
Ama Ankara’da sorunlar bunlarla da bitmiyor değerli arkadaşlarım.
Melih Gökçek bu olaydan beş gün sonra dedi ki: “Bu olayı bana sormayın -göçük
hadisesini- ben burayı Ulaştırma Bakanlığına devrettim.”
Değerli arkadaşlarım, bir iktidar bu kadar sırtından vurulur. Siz
her şeyinizi ona tahsis etmişsiniz, kaynakları ayırmışsınız, kanun
çıkartıyorsunuz. Bir göçük oluyor, Melih Gökçek olayı üstleneceğine, kalkıyor
Ulaştırma Bakanına topu atıyor. Bu nasıl bir anlayıştır, anlamak mümkün
değildir.
Ulaştırma Bakanımız da hepimizin saçını başını yolduran bir söz
söyledi, “Bunlar normal ölümlerdir, her ülkede olur.” dedi. Kusura bakmayın ama
arkadaşlarım, ya sizin anlayışınız değişik ya bizim anlayışımız değişik.
Dünyanın hiçbir yerinde, Ankara’nın göbeğinde olduğu gibi, merkezinde, bir anda
bir çukurun yuttuğu bir yurttaşın ölümü normal ölüm değildir. Sayın Bakana
benim tavsiyem, bu konudaki görüşlerini bir doktora göstermesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gök.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz
var.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.
Sayın Öğüt, Havutça, Aslanoğlu, Hamzaçebi, Oran, Ediboğlu, Işık,
Fırat, Özkan, Acar, Tanal, Dibek, Tayan, Gök, Kurt, Çam, Eyidoğan,
Soydan, Küçük, Kaleli.
Şimdi yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 23 üncü
maddesinin 2 nci fıkrasındaki “on yıl” ibaresinin
“sekiz yıl” olarak, son fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“Hisse satış sözleşmesi bedelinin Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı’na vadeli olarak ödenmesi durumunda, bu fıkra uyarınca yapılacak
ödemeler gelirler tahsil edildikçe yukarıda belirtilen sıraya uyularak
gerçekleştirilir.”
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Mustafa Bey, gerekçe mi, kim konuşacak?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Hazineye ve Başkent Doğalgaz A.Ş.’ye
ait hisselerin bir arada özelleştiriliyor olması nedeniyle sekiz yıllık sürenin
piyasa şartlarına daha uygun olacağı için; yine vadeli satış durumunda BOTAŞ
Genel Müdürlüğünün alacaklarının tahsili imkânının öncelikli olarak sağlanması.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu önergeyle ilgili bilgilenmek
istiyorum, sanıyorum Genel Kurulun da bilgilenme ihtiyacı olacaktır.
Burada çok önemli bir değişiklik yapılıyor, Başkent Doğalgazın
özelleştirilmesinden sonra on yıllık bir süreyle mevcut tarifenin uygulanması
öngörülürken tasarıda, şimdi bu on yıllık süre sekiz yıla indirilmektedir.
Sekiz yıla indirilmesinin anlamı nedir? Eğer on yıllık süre içerisinde mevcut
tarife uygulanacak ve on yıllık süreden sonra bu tarife daha yükselecek ise on
yıllık sürenin sekiz yıla indirilmesi doğrudan doğruya tüketicinin aleyhine
olacaktır. Yok, eğer bunun tersi bir durum var ise bunu da bilmemiz gerekir.
Acaba gerekçe nedir burada?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – On yıllık sürenin sekiz yıla
indirilmesi tüketicinin lehine çok net bir şekilde ve bu, tüketicinin kullandığı
doğal gazın fiyatlarına olumlu bir şekilde yansıyacak, birincisi bu.
İkincisi, son fıkrasında yapılan değişiklik ise
özelleştirilmesinden elde edilecek gelirlerin, peşin ya da vadeli olup
olmadığına bakılmaksızın, öncelikle BOTAŞ’ın alacaklarının ve Hazinenin
alacaklarının tahsilinden sonra kalan olur ise ödenmesine imkân sağlayacak hâle
getirilmiştir, olay budur.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yalnız, şöyle değil mi:
Yürürlükteki kanun on yıllık süreden sonra tarifenin şirket tarafından belirleneceğini
öngörmüyor mu?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ondan sonra, buradaki özel kurallar
uygulanmıyor, genel kurallar uygulanıyor. Dolayısıyla, on yıllık sürenin sekiz
yıla indirilmesi hâlinde tarife daha da az olacak, düşecek.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani o zaman, bu, şu mu
demektir: Yani on yıl süreyle tüketici pahalı elektrik kullanacak da biz iki
yıl daha mı azalttık?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, ben, benim de imzam
bulunan önergeyle getirilen düzenlemenin ne anlama geldiğini arz ettim. Bu,
tüketicinin kesinlikle lehine olacak.
BAŞKAN – Teşekkür ederim sayın başkanlar.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi
bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda
önerge verilebilir.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23 üncü maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve müteakip maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erdoğan
Bayraktar
Trabzon
Çevre
ve Şehircilik Bakanı
Madde 24- 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun ek 3 üncü maddesinde yer alan “tarım ve hayvancılık
yatırımları için bir,” ibaresi “tarım, hayvancılık ve eğitim yatırımları için
bir,” şeklinde, geçici 7 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört ay içinde” ibaresi
“31/12/2012 tarihine kadar” şeklinde, “1/1/2008 tarihinden” ibaresi ise “yeni
sözleşmenin yapıldığı tarihten” şeklinde değiştirilmiştir.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 4706 sayılı Kanunun;
-Ek 3 üncü maddesinde yer alan “tarım ve hayvancılık yatırımları
için bir,” ibaresi “tarım, hayvancılık ve eğitim yatırımları için bir,”
şeklinde değiştirilmek suretiyle; yatırımları teşvik kapsamında ve üzerlerinde
yatırım yapılmak amacıyla; Hazineye, özel bütçeli idarelere, il özel
idarelerine veya belediyelere ait arazi veya arsalar üzerinde yatırımcılar
lehine tesis edilecek olan…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, gerekçeyi okuyabilmeniz için
maddeyi işleme koymanız lazım. Evvela önergeyi okutacaksınız.
BAŞKAN – Tamam efendim, haklısınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yanlış yaptınız.
BAŞKAN - Şimdi soracağım, haklısınız, doğru.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yanlış yaptınız.
BAŞKAN - Sayın Komisyon, salt çoğunlukla…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, evvela bir madde alsın da gündeme...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon salt çoğunluğuyla katılmış olduğu için önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Sayın Akif Hamzaçebi, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben de kişisel söz istiyorum Sayın Başkan,
şahsım adına söz istiyorum.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir torba kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarı ya
da teklif Plan ve Bütçe Komisyonuna 35 maddeden ibaret bir teklif olarak geldi.
Komisyonda yapılan görüşmeler sonucunda tam 24 madde daha ilave edildi ve 59
maddeye çıktı. Ancak Genel Kurul aşamasından itibaren sürekli olarak yine bu
teklife yeni maddeler ihdas edilmesi yönünde önergeler gelmektedir. Yani bu
nerede sona erecektir, doğrusu merak ediyoruz. Bu tip önemli düzenlemelerin
komisyonlarda tartışılmasında ve orada bunların eğer gerekliyse teklife,
tasarıya ilave edilmesinde yarar var.
Şimdi, burada önemli bir değişiklik yapılıyor. 4706 sayılı
Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değer-lendirilmesi ve
Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un ek 3’üncü
maddesinde bir değişiklik yapılmak suretiyle tarım, hayvancılık ve turizm
yatırımları ile diğer yatırımlar için hazine arazilerinin tahsisine veya bunlar
için, bu yatırımlar için kişiler lehine irtifak hakkı tesisine ilişkin maddede
bir değişiklik öngörülüyor.
Ek 3’üncü madde, hazine arazilerinin belirttiğim yatırımlar için
yatırım yapacak kişiler lehine tahsis edilmesine, onlar lehine irtifak hakkı
tesis edilmesine imkân veriyor. Yanlış bir düzenleme değil. Elbette, hazine
arazileri boş duracağına yatırımcılar alsın, yatırım yapsınlar, devlet de bu
yatırımları teşvik etsin. “Hazine arazileri” dediğimiz varlıklar sonuçta
milletin varlıklarıdır. Devlete düşen görev, milletin bu varlıklardan
yararlanması için bunun objektif kurallarını koymaktır. Kurallar objektif ise,
bundan herkes eşit şekilde yararlanıyor ise, eşit şekilde bu kurallara muhatap
ise bundan hiçbir şekilde çekinmememiz gerekir.
Ek 3’üncü maddede öngörülen şartlar şunlar: Tarım ve hayvancılık
yatırımları için o arazinin rayiç bedelinin 1 katı tutarında yatırım yapılması
şarttır. Turizm yatırımları için 2 kat, bunun dışındaki diğer yatırımlar için
ise 3 kat tutarda bir yatırım yapılması gerekiyor.
Önergeyle tarım ve hayvancılık yatırımlarının yanına eğitim
yatırımları ilave ediliyor. Şimdi, tarım ve hayvancılık ile eğitimi aynı kefeye
koymak doğru değil. Eğer biz tarım ve hayvancılığı teşvik edeceksek tarım ve
hayvancılığa eğitimle aynı teşviki vermek gibi bir yanlışı yapmamalıyız yani
eğitimi teşvik edelim derken tarım ve hayvancılığın teşvikini biz eğitime
veriyor isek tarım ve hayvancılığı cezalandırıyoruz demektir.
Biraz önce yani bu torba yasa teklifi görüşmelerinden önce Sayın
Tarım Bakanı buraya çıktı birtakım rakamlar verdi, AKP hükûmetleri döneminde
tarım sektörünün ne kadar teşvik edildiğine ilişkin rakamlar verdi. Bu
vesileyle ifade edeyim ki o rakamlar yanlış bir bakış açısıyla sunulan
rakamlar, yanlıştır demeyeceğim ama bakış açısı yanlış. “2002 yılında bütçeden
tarım sektörüne verilen teşvik şuydu, harcama veya ödenek şuydu, şimdi şu kadar
veriyoruz, şu kadar kat arttı.” Bu ölçüyle ekonomi veya teşvikler veya diğer rakamlar
ölçülemez. Ölçü şudur: Verdiğiniz ödeneğin, verdiğiniz desteğin 2002 yılındaki
millî gelire oranı nedir, 2011 yılında nedir?
2011 yılını sonuçlanmış bir yıl olarak aldığım için onu ölçü alıyorum.
Hemen rakamları söyleyeyim: Tarımsal desteklerin, bütçeden çiftçiye yapılan
tarımsal destek harcamalarının 2002 yılında millî gelire, gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı binde 53’tür, 2011 yılında bu binde 49’a inmiştir. Bir azalma
var. Daha somut bir ölçü: 2002 yılında buğday üreticimiz 4 kilogram buğdayla 1
litre mazot alırken şimdi neredeyse 7 kilogram buğdayla ancak 1 litre mazot
alabilmektedir. Buğday üreticisinin durumu buyken “Biz bütçeden şu kadar tarıma
destek verdik.” derseniz doğru bir şey söylemiş olmazsınız.
Efendim hayvan üreticisinde, süt üreticisinde durum farklı
değildir, diğer alanlara gidelim farklı değildir. Süt üreticisinde 1 litre
sütle 2 kilogram yem alabilen üreticimiz şimdi 2 kilogram sütle 1 kilogram yem
alabilmektedir, tablo tersine dönmüştür.
Tekrar bu önergeye dönmek istiyorum. Şimdi neden eğitim yatırımını
biz tarım ve hayvancılıkla aynı kefeye koyuyoruz? Eğitim, sağlık, bunları hep
beraber anıyoruz. Peki sağlık niye farklı? Sağlık niye buraya alınmıyor?
Alınsın anlamında söylemiyorum, eğitim için yapılanın yanlış olduğunu söylüyorum.
Eğitim için tabii ki teşvik vermeliyiz ama falan yerlerde arsa değeri çok
kıymetli, o hâlde buraya, bu arsa değerinin rayiç bedelini esas alarak, eğitim
için kanunun öngördüğü o değerin 3 katı tutarda yatırım ararsak, bu yatırım
tıkanır dersek doğru olmaz. Eğer çok yaygın bir sorun varsa gerçekten, Hükûmet
veya önergeyi veren arkadaşlarımız bunları izah eder, çözebiliriz. Yani eğitime
bir destek verilmesine kesinlikle karşı değiliz, kesinlikle. Eğitimi de teşvik
etmeliyiz ama eğitimle tarım ve hayvancılığı aynı kefeye koyarsak bu yanlış
olur. O zaman tarım ve hayvancılığı ayıralım, onlara biraz daha fazla teşvik
verelim.
Önerge bu nedenle doğru bir mantıkla kurgulanmış olmadığı için bu
eleştirilerimi ifade etme ihtiyacı duydum. Sözlerimi burada bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten torba kanunda her kanun var ama bu son dakika önergeleri
gerçekten kafamızı karıştırıyor. Kime, bu önergelerle kime ne yapılmak
isteniyor, kim ne kadar kazanıyor, hangi şirket, hangi kişiler? Kimler, ne
kadar devletin malını, mülkünü, hazinesini, limanını kendi imkânlarına,
zenginliklerine katacak? Bu ülkede bu kadar rahat, bir önergeyle, bir torba
kanunla kişileri, şirketleri zengin etmek söz konusu olduğunda hep soru işareti
ve kuşkuyla baktık, bunda da öyle bakıyoruz, çok açık söylüyoruz.
Burada çok ilginç bir olayı anlatacağım. Sizi olağanüstü hâl
döneminden, o dönemin kararnamelerinden, o dönemin teşviklerinden günümüze
getireceğim.
Şimdi, bölgede tarımı ve hayvancılığı destekleyeceksiniz,
güçlendireceksiniz, eğitim imkânlarını artıracaksınız, bu önerge öyle diyor,
fakat torba kanunda getirilen 24’üncü madde bu değil, bu farklı. Bakın, çok
açık söylüyorum, bu ikisi arasında dünya kadar fark var. Birisi olağanüstü hâl
döneminin teşvik ve tasarruflarının bugün kurtarılmasıdır. “Olağanüstü hâl ne
zaman kaldırıldı?” Sorduğunuz zaman AK PARTİ Sayın Genel Başkanı “Bizim
dönemimizde kaldırıldı.” diyor, o dönemden önce koalisyon hükûmetleri
“Olağanüstü hâli biz kaldırdık.” diyorlar ama, buradaki teşvik ve tasarruflara
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Şimdi, bir, o dönemde 90’lı yıllarda 4 binin üzerinde köy yakılıp,
yıkılmadı mı? Yakıldı, yıkıldı. Bağları, bahçeleri viran oldu, bütün hayvanları
telef oldu, hayvanlarını canlarını kurtarmak için çok ucuza ellerinden
çıkardılar. 2 milyonun üstünde insan göç etti, İstanbul’un, İzmir’in,
Antalya’nın, Ankara’nın varoşlarına göç ettiler. İşsiz, yoksul, iki göz odada
20 kişi kaldılar ve bunların bahçeleri de vardı, tarlaları da vardı, hayvanları
da vardı ve bu uygulamayla bu 4 bin köyün bütün ekonomisi çöktü.
Bu yetmedi, Et ve Balık Kurumu o dönemlerde özelleştirildi. Et ve
Balık Kurumu özelleştirilip Van’da, Kars’ta, Ağrı’da, bölgede hayvancılık
bitirildi. O da yetmedi, şu an dahi otuz yıldır süren savaş nedeniyle yayla
yasağı var. Şu an, biraz önce Beytüşşebap Belediye Başkanı beni aradı. Laleş Yaylası’nda on bin yıldır kutladığımız bir festival
var. On bin yılı aşkın yani Mezopotamya’nın en eski festivali bu “…”(*) diye geçer, Kuzu Kırpma Festivali’dir.
Orada yaylaya giden yüz binlerce hatta milyonların üzerinde koyun sahipleri
yaylada son demlerinde ürünlerini toplar ve ovaya dönmeye başlarlar.
Orada yarışmalar yapılır; bal yarışması vardır, kaymak yarışması
vardır, ustalıkları denenir. Koyun kırpma olayında kim daha çabuk yapar,
yarışmalar vardır, at yarışları vardır ve bunlar Kato Dağı’nın orada Laleş Yaylası’nda yapılır.
Bugün, Belediye Başkanım aradı, dedi ki: “7, 8, 9 Temmuzda bu on
bin yıllık geleneğin festivalini yapacaktık ancak bizim diğer belediyelerden
aldığımız greyderler, kepçeler yola çıktı, Beytüşşebap’ın çıkışında güvenlik
güçleri bu kepçeleri durdurdu ‘Yasak, gidemezsiniz.’ dedi.” Yani on bin yıldır
bir gelenek yaşatılıyor ve Beytüşşebap halkı, şu an üç zoma yaylada var, üç
zoma ürününü orada toparlar, peynirini yapmıştır, yününü alır ve oradan, o
serin yaylalardan artık kışa doğru geçildiği için ovalara doğru hareket ederler
ve ürünlerini aldıkları için… Bu on bin yılı aşkın festival Kato Dağı’nın
sırasında Altın Kapı denilen, hatta Türkiye'nin değil dünyanın en eski gümrüğü
olarak tabir edilen yerde. Şimdi burada bırakın tarım ve hayvancılık yapmayı
festival yapmak yasak. Yasak bölgeler var, yasak bölgeler de yasak. Bırakın
onun ötesini, zaten son teşvik yasalarıyla 50 milyar seti getirildi, 50 milyarı
olan yatırım yapabilecek denildi.
(*) Bu bölümde Hatip
tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
Şimdi, olağanüstü hâl döneminde çıkarılan hatta kararnamelere konu
olan, teşvikle ilgili, bakın, 98 Olağanüstü Hâl Bölgesi’ndeki kalkınma
öncelikli yöreler. Bu, bayatladı artık, kabak tadı vermeye başladı arkadaşlar.
Biz son elli senedir, GAP projesinden bu yana “Bölgeyi kalkındıracağız, doğuyu
kalkındıracağız, teşviki vereceğiz, vergiyi kaldıracağız, bilmen ne yapacağız,
yapacağız” diye diye gelmişiz buraya. Elli sene oraya hiçbir şey de verilmemiş.
Sayın Başbakan geçen iki tane mitingde de söyledi; dedi ki: “32 milyar dolar
harcadık.” Ben Plan ve Bütçe Komisyonundayken şöyle denilmişti: “Biz 35
katrilyon, yani 35 milyar harcadık.” Sonra ben bunu, hangi alanlara bu
harcamaların yapıldığını sordum; bunun cevabını alamadım. O 35 milyar bazen 32
oldu, bazen de 25 oldu. Diyarbakır Kongresi’nde 25 oldu, bir başka kongrede 32
milyar oldu ve bunların içinde hakikaten Heronlar mı
var, insansız hava araçları mı var; yani bunlar mı bu yatırımın rakamlarını
yükseltiyor diye… Fakat GAP projesine bakıyorum, kırk yıldır sulama amaçlı
yapılan GAP projesinde 1 milyon 182 bin hektar arazinin kırk yıl sonra sadece
yüzde 16’sı, AK PARTİ İktidarı döneminde de yüzde 1, yüzde 17’si sulanmış.
Ee, şimdi, siz oraya yatırım
diyorsunuz. Şanlıurfa’da elektrikle yerin altından GAP projesine rağmen suyu
çıkarıp pamuğu eken, ayçiçeği eken, mısırı eken vatandaş onun parasını
ödeyemediği için, borcunu ödeyemediği için, 2 milyar lira borcu olduğu için
Şanlıurfa’da, hırsız ilan ediyor Sayın Bakanımız; diyor ki: “Kaçak elektrik
orada, en fazla kaçak elektrik orada.” Ben de geçen gün şunu söyledim: İddia
ediyorum ki, en fazla kaçak elektrik de, hırsız elektrik de orada değil. Ben
çok açık söylüyorum, bunu EPDK Başkanı söyledi, İstanbul’da en büyük açık; en
büyük kaçak da orada.
Şimdi, böyle bir durum karşısında soruyorum size: Yüzde 48
barajlarından elektrik alacaksınız, kırk senede suyu getirmeyeceksiniz; suyu
getirilmeyen vatandaşa da… O zaman buradaki Şanlıurfa milletvekillerinin
hepsine sormak istiyorum: Yani siz iyi de oy alıyorsunuz oradan ama yüzde 55
yeşil kart vardı. Bırak yüzde 55 yeşil kartı, işte bu borçlarında bari destek
olun ama öyle değil.
Bakın, bu yasada çok garip şeyler de var. Limanlar konusunda,
Hazinedeki -yüzde 1 ödemek suretiyle- limanların tescili konusunda, Hazine
mülklerinin devri konusunda getirilen bir madde. Zaten limanların hepsi
özelleştirilip satılmadı mı? Liman mı kaldı arkadaşlar? Mersin, Samsun,
Trabzon, bütün limanların hepsi satıldı. Şu yapılan özel limanlar… Özel
limanların da terkini yapılırsa birilerine ilişkin bir yasa bu.
Bu açıdan, Barış ve Demokrasi Partisi halk için olmayan, kişiler
için çıkar getiren yasalara karşıdır. Biz de buna bu nedenle karşıyız ve bu
açıdan bu yeni madde ihdasına kuşkuyla bakıyoruz, kaygıyla bakıyoruz, kişiye
özel olduğunu düşünüyoruz, karşı çıkıyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.
Şahsı adına Sayın Kamer Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302
sıra sayılı torba kanunu… Torba kanunun yanına, Hükûmetimiz uykuda imiş, bir de
birdenbire uykudan uyanmış,”Ya, şuraya bir madde
ilave edelim.” demiş! Ya, bu kadar gayriciddi bir Hükûmet olur mu arkadaşlar?
Yani bir kanun çıkarmak ciddiyet ister, önceden bunun incelenmesi lazım,
tartışılması lazım. Kanunun tümü görüyorsunuz Komisyona 39 madde olarak
geliyor, 59 madde, 3 geçici madde çıkıyor. Yani bu ne demektir? 1 öküz
getiriyorsunuz komisyona sokuyorsunuz, 10 tane öküz çıkıyor arkasından! Böyle
bir şey olmaz ki. Bu öküzvari bir davranış biçimi
olmuş! Şimdi, aslında bu maddenin burada verilmemesi lazım, 25’inci maddede
verilmesi lazım, çünkü 4706 sayılı Kanun’un bitimi orada. Neyse o da önemli
değil.
Arkadaşlar, şimdi, aslında AKP İktidarı zamanında tarım öldürüldü.
İhaleyle inek getirip vatandaşlara satıyorlar. Yani piyasadaki ineğin fiyatı
3.500 – 4.000 lirayken yandaşları müteahhitlere 6 bin liraya, 7 bin liraya
ihaleyi veriyorlar. Vatandaş 6-7 bin lira üzerinde Ziraat Bankasından krediyi
çekiyor fakat sonradan, yani oralarda vatandaşların bize bildirdiğine göre,
ineğin fiyatı bin liraya düşüyor. Yani, hep emeğiyle tarımda geçinen insanlara kazık
atılıyor.
Şimdi, tabii, bu Hükûmetin bir derdi, bir hedefi var: Kendi
yandaşlarını zengin etmek, devletin kaynaklarını onlara peşkeş çektirmek. Bu
kanunun 24 ve 25’inci maddelerinde de ayrı bir şey getirmiş. Daha önce hazine
arazileri kendilerine tahsis edilen bazı kişiler bunların üzerinde birtakım
inşaatlar yapmışlardır. Efendim, şimdi tutuyorlar, bu inşaatların şu kadarını
yapmışsa yüzde 5’ini getirip ödediği takdirde -maddelerde var bunlar- verdiği
takdirde, onun üzerindeki kayıtları, yani irtifak hakkı ve ipoteği terkin
ediyor. Yani, tabii, böyle ciddi bir hükûmet olmayınca her aklına esen
getiriyor devlet malını kendi yandaşlarına peşkeş çektiriyor. Yani bu 24 ve
25’inci maddeyi getiren insanların da, ben inanıyorum ki, birtakım kendi
yandaşlarının böyle hazineden zamanında tahsis edilmiş çok kıymetli mülkleri
var, bu mülkler üzerine birtakım yatırımlar yapmış. Şimdi, normal olarak bu
mülklerin normal vadesi geçtikten sonra bunların ihaleyle, açık artırmayla
satılması gerekirken bu maddelerle ne yapıyor? “Yok, sen yatırım miktarına göre
yüzde 3’ünü, yüzde 40’ını veya yüzde 50’sini öde, sana hemen bedava verelim.”
gibi oluyor. Bu devletin malını bu kadar kendinize ve yandaşlarınıza peşkeş
çektirirken acaba sizde vicdan denilen bir duygunun varlığı yok mudur? Yani,
vicdanı olan insanlar buna teşebbüs edebilirler mi, bu gibi yollara tevessül
edebilirler mi? Tabii, onun takdirini vatandaşa bırakıyorum.
Şimdi, arkadaşlar, aslında burada önce tarım için yapılan arazi
tahsisi için hazine arazisi bedava verilince, hazine arazisinin 1 misli kadar
yatırım yapınca bu teşvikten yararlanıyordu. Eskiden eğitim yatırımı için 3
misli yatırım yapılması lazım, bunu 1’e getiriyorlar. Bunun nedeni de belli,
işte AKP İktidarı zamanında cemaatlerin birtakım eğitim yatırımları var,
bunları, hazine arazilerini bunlara peşkeş çektirmek için bunu getiriyorsunuz,
yoksa ki bunun dışında bir şeyi de yok.
Bakın, ben, geçen hafta Silivri Cezaevini ziyaret ettim. Oradaki
insanların karşı karşıya bulunduğu haksızlıklar o kadar bariz ki. Genelkurmay
Başkanıyla görüştüm. Diyor ki: “Bana ‘Sen silahlı terör örgütünün başısın.’
diyorlar. Silahlı terör örgütü kimdir? ‘Türk Silahlı Kuvvetleri.’ diyor. Türk
Silahlı Kuvvetlerinde benim emrimdeki bütün kişiler burada tutukludur.”
Arkasından “Türk Silahlı Kuvvetlerini terörist ilan eden kişiler Türkiye
Cumhuriyeti devletini terörist olarak ilan ediyor.” diyor. Bir devletin silahlı
kuvvetleri gayrimeşru teröristse o devlet de gayrimeşru teröristtir. Bu, sizin
iktidarınız zamanında oldu. Evvela gelin şu kanunları bir düzeltelim de…
Bakın, orada milletvekili arkadaşlarımız var. Mustafa Balbay yüz
doksan altı tane duruşmaya girmiş arkadaşlar, hâlâ arkadaşımızın suçu belli
değil. Yahu, normal olarak mahkemelerde en fazla birkaç duruşmada, beş veya on
duruşmada artık o duruşmanın karar safhasına gelmesi lazım. Ama diyor ki:
“Getiriyorlar, birtakım insanlara aşklarını anlatıyorlar.” Bu ne demektir? O
insanları çıldırtmak için girişilen bir yoldur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Bunların bir an önce çözümlenmesi lazım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Şahsı adına Sayın Veli Ağbaba, Malatya
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, “Yargı reformu” dediler, adliyeleri
kapattılar. Önce Doğanyol, Kale, Battalgazi, sonra Arguvan, Kuluncak, Yazıhan
ve Yeşilyurt adliyelerini kapattılar yani adalet dağıtacaklarına adliyeleri
dağıttılar.
Değerli arkadaşlar, ben, size Malatya’dan bir köy anlatacağım
şimdi. Bu köye bakarak AKP’nin Malatya’ya nasıl baktığı konusunda bir fikriniz
olabilir. Köyün ismi Parçikan, yeni ismi Bozburun. Bu köy Malatya’daki diğer köyler gibi her yıl
küçülüyor. Köyün nüfusu 2002 yılında 365 iken şimdi 217’ye düşmüş. Bozburun köyünü Malatya’da, hatta Türkiye'de, hatta dünyada
diğer köylerden ayıran bir özelliği var. Dünyadaki en çok karaciğer
hastalığının olduğu köy Malatya Arguvan Bozburun
köyü. Şimdiye kadar yirmiye yakın karaciğer nakli yapılmış. İnsanlar bu
hastalıklarını tesadüfen öğreniyorlar. Hükûmet “Parçikan
köyünde niye karaciğer hastalığı oluyor?” diye hâlâ bir açıklama yapmış değil.
Değerli arkadaşlar, nasıl olsa işler yolunda gidiyor, her seçimde
bu köy AKP’ye oy vermiş. Bakın, 2007 yılında 154 oyun 128’ini AKP almış, 3’ünü
CHP almış. 2011 yılında 86 oyun 80’ini AKP, 4’ünü CHP, 1’ini MHP, 1’ini HAS
Parti almış. Bu köy her seçimde AKP’ye oy vermesine rağmen köyde hâlâ
kanalizasyon yok. Köy ana yola 1,5-2 kilometre olmasına rağmen, köye giderken
çamurdan çıkılmıyor.
Değerli arkadaşlar, köyün içerisine girdiğimiz zaman manzara
korkunç. Ben, şahsen bu olumsuzluklarda hiçbir katkım olmamasına rağmen, bu
manzaradan dolayı bir milletvekili olarak utanç duyuyorum. Köyün içinde
-abartmadan söylüyorum- hayvan dışkısıyla, insan dışkısıyla çamur birbirine
girmiş, yürümek mümkün değil. Köylüler hayvancılıkla geçimini sağlıyorlar.
Önemli bir kısmı yazın Sarıçiçek Yaylası’na çıktıkları için köyde yazın salgın
hastalıklar önlenmiş oluyor. Bunu niye söylüyorum? Arkadaşlar, bakın, AKP en
çok oy aldığı yeri en çok cezalandırıyor. Malatya’da her seçimde oyunu
artırıyor, en çok Malatya’ya zarar veriyor, en çok Parçikan’a,
Bozburun’a zarar veriyor. Böyle bir şey olur mu?
2012’de hâlâ insanlar yaşadıkları koşullardan dolayı hasta oluyorlar. Bu ayıp
değil mi? Bu günah değil mi? Bu vicdansızlık değil mi arkadaşlar?
Değerli arkadaşlar, Malatya Parçikan’dan
farklı değil. Bakın, Malatya da her seçimde AKP’ye en yüksek seviyede oy
vermiş. 2011’de maalesef yüzde 69 oy vermiş. Oy verdi de hizmet mi aldı, oy
verdi de yatırım mı aldı arkadaşlar? Hizmet, yatırım almadığı gibi Malatya’nın
elindekileri aldılar. AKP’nin seçimde bir sloganı vardı, hepiniz biliyorsunuz:
“Hayaldi gerçek oldu.”
Bakın ben size, Malatya’da gerçek olup hayal olanları anlatacağım:
Malatya Tekel Sigara Fabrikası vardı, gerçekti hayal oldu. Malatya’da Sümerbank
vardı, peşkeş çekildi, gerçekti hayal oldu. Malatya’da Meteoroloji Bölge
Müdürlüğü vardı, Elâzığ’a götürüldü, gerçekti hayal oldu. Malatya’da bir şeker
fabrikası var, kentin göbeğinde, o da gerçek, hayal olacak herhâlde.
Bakın arkadaşlar, hepiniz bilirsiniz, bir Malatyaspor
vardı hepimizin övündüğü. UEFA’ya giden, UEFA’da oynayan bir Malatyaspor vardı. AKP döneminde kötü yönetimden dolayı, o
da gerçekti hayal oldu. Hangi ligde olduğunu bilen varsa, bir vicdanlı
milletvekili çıkıp söylesin Malatyaspor’un nerede
olduğunu? (CHP sıralarından alkışlar)
Ama arkadaşlar, bakın, AKP’nin hakkını yemeyelim; AKP Malatya’ya
bir önemli yatırım yaptı -yiğidi öldür, hakkını ver- Kürecik’te
bir füze kalkanı yaptı arkadaşlar. Malatya’nın kayıpları karşısında körleri,
sağırları, dilsizleri oynayanlar bu öldürücü yatırım konusunda seslerini
çıkartmadılar, hararetle savundular, hatta şöyle bir şey söylediler arkadaşlar:
“Yatırım geliyor, Kürecik’te sizi işe alacağız.”
Değerli arkadaşlar, durum bu. Sadece kapanan bunlar mı? Kapanan
bunlar değil. Bakın, yeni bir büyükşehir yasası çıkarılıyor, Malatya’da
ilçelerden, hatta bazı illerin tarihinden daha eski olan beldeler kapatılıyor.
Yetmiyor, geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı bir genelge yayınladı -meşhur
İçişleri Bakanı- diyor ki: “Siz beş yıllığına seçildiniz ama darbe yaptım,
şimdi dur, iki yıl görev yapamazsın, kaymakamdan, validen izin almadan bir çivi
çakamazsın.” Böyle demokrasi olur mu, böyle millî irade olur mu arkadaşlar? Bu,
halkın oylarına tecavüz etmektir. Bunun başka bir anlamı yoktur değerli
arkadaşlar.
Sözlerimi bitirirken size iyi bir haber veriyorum: Dünyada eşi
olmayan bir türkü festivali yapıyoruz. Arguvan Türkü Festivali’nde muhalefeti,
iktidarı Arguvan’da ağırlamaktan büyük onur duyacağım. Gelin Arguvan’ı görün, Bozburun’u görün diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, bir açıklamada bulunmak
istiyorum, 60’a göre söz talebim var.
BAŞKAN – 60’a göre söz istiyorsunuz.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – 60’a göre oradan olmaz efendim, yerinden…
Sayın Başkan, 60’a göre yerinden söz verilebilir. Dolayısıyla İç Tüzük’e göre ya sataşmadan dolayı ya da yerinden söz alması
lazım, öyle olmaz efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, söz verdiniz
artık, hatip kürsüde.
BAŞKAN – Sabahtan beri 60’a göre isteyenlere de hep kürsüden
verdim, müsaade ederseniz o da kürsüden konuşsun.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Malatya Milletvekili
Öznur Çalık’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın
yaptığı konuşmada Malatya ile ilgili söylediklerine ilişkin açıklaması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
öncelikle şunu söylemem gerekir ki Adalet ve Kalkınma Partisi, illerin,
ilçelerin, beldelerin, köylerin aldıkları oylara göre hizmet götürmedi. KÖYDES’te, BELDES’te ve tüm genel
merkezin, genel idarenin yaptığı hizmetlerde adaletli bir dağıtım yaptı.
Bunları yaparken de Malatya çok önemli yatırımları aldı. Malatya bugün sağlık
turizminin başkenti olmak üzere çok önemli adımlar atıyor. Malatya ulaşımda şu
an tüm illerle bağlantısını, doğu-batı bağlantısını, kuzey-güney bağlantısını
bitirmiş vaziyette yollarına devam ediyor.
Bununla birlikte, Malatya’da “Hayaldi gerçek oldu.” dediğimiz çok
hizmet var. Tabii, muhalefet bazen görmek istemiyor, duymak istemiyor ama
binlerce kere şükürler olsun ki milletimiz bunu görüyor.
Bilmem hatırlar mı, üzerinden geçer mi? Beylerderesi
Viyadük’ü diye bir köprü vardı. Bu viyadük rahmetli
Turgut Özal’ın rüyasıydı ve bu rüyayı AK PARTİ İktidarı gerçekleştirdi. Malatyaspor’la ilgili söyleyecek sözü olan arkadaşım gider Malatyaspor’a sahiplik eder. Ve buna bugüne kadar sahiplik
eden muhalefet partisindeki milletvekillerimizle birlikte -Sayın Mevlüt Aslanoğlu’na ben buradan çok teşekkürlerimi
iletiyorum- biz, Malatya olarak, hizmet edeceğimiz zaman iktidarı, muhalefeti
el ele veririz ama burada sadece eleştirmek adına yapılanı görmemek, sadece kör
zihniyetin ürünüdür.
Ben, bu vesileyle, AK PARTİ İktidarı olarak “Dün yaptıklarımız
bugün yapacaklarımızın garantisidir.” diyorum. Biz, Malatya’yı büyükşehir
yapıyoruz. Büyükşehir yaparken bile hâlâ söz söyleyen ve bunu yok hükmünde
gören bir zihniyet var ve inşallah, nasip olursa 2014 yılına Malatya Büyükşehir
olarak gireceğiz.
Ben hepinize çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Adı büyük olmakla şehir büyümez
ki!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, sataşmadan…
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Rica ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) – “Kör zihniyet.” dedi Sayın Başkan.
BAŞKAN - Burada bırakın Sayın Ağbaba.
Lütfen yani…
VELİ AĞBABA (Malatya) – “Kör zihniyet.” dedi ama Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bunun sonu yok ki arkadaşlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ama “Kör zihniyet.” dedi.
BAŞKAN – Efendim, siz bir fikir söylüyorsunuz, o da ona
katılmadığını söylüyor. Bunun sonu yok yani. Rica ederim… Ben bir hakaret
görmüyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Hayır, “Kör zihniyet.” diyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır, kusura bakmayın…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Başkan, lütfen… Getireyim, baktıralım…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, lütfen, tarafsız olun.
BAŞKAN - Bir sataşma varsa söz vereyim ama bunun sonu yok. Tabii
ki fikirler farklı olacak.
Buyurun lütfen Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya) – “Kör zihniyet.” dedi Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim, baktırayım. Öyle bir şey varsa söz vereceğim, söz
veriyorum.
Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, “Kör zihniyet.” diyor. Ben
kimseye sataşmadım, ben sadece icraatlarını eleştirdim.
BAŞKAN – Tamam, söyleyeceğim…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ne zaman vereceksiniz?
BAŞKAN - Baktıracağım, söz vereceğim varsa bir şey.
Buyurun efendim.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, değerli arkadaşlar, yeni bir madde ihdasına
ilişkin önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Efendim, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik
sistemle yapalım.
Buyurun, iki dakika içerisinde…
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmiştir.
Böylece teklife yeni 24’üncü madde eklenmiştir.
Kanunun yazımı esnasında bu madde eklenerek diğer madde numaraları
teselsül ettirilecektir.
Bir karışıklığa mahal vermemek amacı ile görüşülmekte olan
komisyon raporuna mevcut maddeler üzerinden devam edeceğiz.
Şimdi mevcut 24’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 24. maddesinin
(b) fıkrasındaki %60 ifadesinin %65 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Haluk Eyidoğan |
İstanbul
Kocaeli
İstanbul |
Ali
Haydar Öner Levent
Gök Umut
Oran |
Isparta
Ankara İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber
ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara atanması ve Devlet Memurları
Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen
İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun
Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) ile düzenlenen
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Ali Öz Mehmet
Günal |
Osmaniye
Mersin Antalya |
“Madde 24- 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 14- 21/1/1998 tarihli ve 4325 sayılı Olağanüstü Hal
Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların
Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun mülga 8 inci maddesi ile 29/1/2004 tarihli ve 5084 sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun mülga 5 inci maddesine göre, üzerlerinde yatırım yapılmak
amacıyla gerçek veya tüzel kişilere bedelsiz olarak devredilen veya süresiz
kullanma izni verilen taşınmazların yatırımcılar tarafından bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde müracaat edilmesi ve iki yıl
içinde;
a) Taahhüt edilen veya varsa yatırım teşvik belgesinde öngörülen
yatırımın tamamının gerçekleştirilmesi ve anılan Kanunlarda öngörülen asgari
istihdam sayılarından az olmamak kaydıyla istihdam sayısının (her kişi için en
az bir ay olmak üzere) beş yıllık toplam üzerinden yüzde ellisinin sağlanması,
üretime tamamen ya da kısmen geçilmiş olunması ve ilgili idarelerden gerekli
izinlerin alınması koşullarıyla, taşınmazın şerhin kaldırılacağı tarihteki
rayiç bedelinin yüzde üçünün ilgili idarece genel hükümlere göre tahsil
edilmesinden sonra başka bir işleme gerek olmaksızın tapu kütüklerine veya
sözleşmelerine konulan şerhler terkin edilir.
b) Taahhüt edilen veya varsa yatırım teşvik belgesinde öngörülen
yatırımın yüzde altmışı kadar asgari yatırım yapılmış olması ve anılan
Kanunlarda öngörülen asgari istihdam sayılarından az olmamak kaydıyla istihdam
sayısının (her kişi için en az bir ay olmak üzere) beş yıllık toplam üzerinden
yüzde kırkının sağlandığının ve üretime kısmen geçildiğinin tespit edilmesi
halinde, taşınmazın şerhin kaldırılacağı tarihteki rayiç bedelinin yarısının
ilgili idarece genel hükümlere göre tahsil edilmesinden sonra tapu kütüklerine
konulan şerhler terkin edilir.
c) Taahhüt edilen veya varsa yatırım teşvik belgesinde öngörülen
yatırımın yüzde kırkı kadar asgari yatırım yapılmış olması halinde istihdam
sayısına bakılmaksızın taşınmazın şerhin kaldırılacağı tarihteki rayiç
bedelinin ilgili idarece genel hükümlere göre tahsil edilmesinden sonra tapu
kütüklerine konulan şerhler terkin edilir.
Yatırımcılara bedelsiz olarak devredilen ve yükümlülüklerin yerine
getirilmemesi nedeniyle devir işlemi iptal edilerek tapuda eski maliki idare
adına tescil edilen veya edilmek istenen, ancak dava konusu edilmesi nedeniyle
davası devam eden ve idarece her hangi bir tasarrufta bulunulmamış taşınmazlar
hakkında da, bu maddenin yürürlük tarihinde yukarıda belirtilen şartları
taşımaları halinde bu madde hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Ayhan, buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Tasarı’nın 24’üncü maddesi üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Gerekçemiz, önergemizde yüzde 35 olarak belirlenen oranın 40’a
yükseltilmesidir.
Şimdi, genel anlamıyla baktığımızda, yatırım yapmak önemli bir
hadise. Yatırım teşvik sistemi de dolayısıyla bu açıdan büyük önem taşıyor.
Ancak, AKP İktidarı döneminde, daha yeni, yatırım teşviklerinin dördüncüsü
ortaya çıktı. Bu teşvik paketinin diğerlerinden çok büyük bir farkı yok, farkı
olmamasından öte, zaten bu teşvik paketlerinin ardı ardına değişmesi, AKP
hükûmetlerinin yatırım politikasındaki zafiyeti, başarısızlığı göstermesi
açısından önemli bir gösterge, unsur. Dolayısıyla, şimdiye kadar, yatırımlar
konusunda, gerçekten AKP Hükûmeti başarılı olamadı.
Hatta, ben, bunu, özel sektörün ifadesiyle Denizli Organize
Sanayisinin eski başkanlarından, sanayici duayen bir arkadaşımızın ifadesiyle
söyleyeyim: “Çivi yoktu, çivi çakılmadı kaç senedir Denizli’ye. Ses çıkmadı bu
organize sanayide, yeni yatırım da yoktu. Ses çıksın diye ünlü bir sanatçımızı
çığırdık, bari biraz ses çıksın diye.” diyor. Bu, gerçekten, Anadolu insanının
bazı olayları çok zekice ifadesinin bir tarzı.
Bunun dışında, daha öncekiler -biraz önce ifade ettim- yatırım
paketleri, teşvik paketleri gerçekten başarılı olsaydı, ne olurdu? Yenilerine
ihtiyaç kalmazdı. Mesela, Denizli’de Çardak Organize Sanayisi dururken
yatırımlar nereye doğru kaydı? 20 kilometre ileriye, sınırı geçip Dazkırı’ya
doğru, biraz daha ileride Uşak’a doğru gitti. Bu, AKP hükûmetlerinin özel
sektör yatırımlarına bakışını çok net ve açık şekilde gösteriyor.
Burada başka şeyler de var: “Her zaman Denizli hak ettiğini
alacak.” dendi ama almadı, sıkıntıları oldu. Burada gerçekten bölgenin
milletvekilleri, sivil toplum örgütleri, iktidara mensup siyasiler ile
Ankara’daki merkez arasında, bu işin koordinasyonunu sağlayan o günkü Devlet
Planlama Teşkilatı arasında, diğer bakanlar arasında, Başbakan yardımcısı
arasında problemler çıktı. Onlar bölgede yatırım yapmak isteyenlerin, yatırım
arzu edenlerin isteklerine cevap vermediler. Onların illaki başka yere
gitmelerini istediler, Denizli’ye, Aydın’a yatırım yapmalarını istemediler,
başka yerlere yapmalarını istediler. Ama maalesef, siz ne kadar teşvik
verirseniz verin, yatırımcıya güveni vermediğiniz takdirde ne oluyor? İşi
gerçekleştirmiş olmuyorsunuz, büyük sıkıntı ortaya çıkıyor.
Bir de, bu teşvik paketinin cari işlemler dengesi ve dış ticaret
açığını azaltıcı yönde etki yapacağını yetkililer açıkladılar. Fakat bunu
gerçekten iyi takip eden hem özel sektör hem de dışarıda bu işi iyi bilen basın
mensupları, iktisatçılar bunun böyle olmadığını, kısa dönemde yatırım
yaptığınız takdirde makine teçhizat ithali nedeniyle ithalatın artacağını ve
cari işlemlerin azaltılamayacağını, azalmış olsa bile çok hızlı bir şekilde
azalma gösteremeyeceğini ne yaptılar? İfade ettiler. Ama bu konuda hâlen AKP
inadını sürdürüyor.
Ben inşallah, bu teşvik paketinin bu hâliyle bile memlekete
hayırlı olmasını, iyi yatırımlar getirmesini Cenabıhak’tan niyaz ediyorum.
AKP’den böyle bir şeyi beklemek, böyle bir sonucu almak mümkün değil. Özellikle
yatırım açısından başarılı olduklarını söyleyemiyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Öteki önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 302. sıra sayılı yasa teklifinin 24. maddesinin
(b) fıkrasındaki %60 ifadesinin %65 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Oran, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
UMUT ORAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün Türk Kara Kuvvetleri kurumunun kuruluş yıl dönümü. Bundan iki bin iki yüz
yirmi bir yıl önce Türk Kara Kuvvetleri kurulmuş.
Bildiğiniz gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri bugün büyük sorunlarla
mücadele ediyor. Bir taraftan özel yetkili mahkemelerle mücadele ediyor, bir
taraftan da terörle mücadele ediyor. Son bir ay içerisinde yaklaşık 23
şehidimiz var. Dün de şehitlerimiz vardı. Ben bir kez daha şehitlerimize
rahmet, ailelerine de sabır ve başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, terör gündemimizdeki en önemli ve en
öncelikli konu olması gerekiyor. Bakın, bundan yaklaşık yedi sekiz ay evvel
61’inci Hükûmet Programı’nda terörle mücadeleyle ilgili somut, ciddi bir öneri,
bir plan yoktu. Yine biz terörle ilgili iki tane kapalı oturum yaptık ve bu iki
kapalı oturumda da hiçbir sonuç çıkaramadık. Sayın Başbakan da bu toplantılara
katılmadı.
Daha geçen hafta Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, şehit
yakınları ve gazilerimizin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için kanun teklifi
verdik. Bu da sizlerin oylarıyla reddedildi ve gündeme alınmadı.
Nerede Gazi Meclis nerede bu Meclis? Tabii, bakın, Gazi Mecliste
“torba yasa” diye bir yasa da yoktu, böyle yasalar da yoktu. Onu da maalesef
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak siz buldunuz, torba yasaları buraya
dayattınız.
Torba kanuna baktığımız zaman, sorun isterseniz hukukçulara,
antidemokratik bir uygulama. Biraz evvel arkadaşlarımız söylediler, otuz altı
tane farklı kanun var, elli dokuz, altmış tane madde var. Tabii, bitime kadar
kaç tane daha madde koyacağız bilmiyorum.
Bu kanunda her şey var, yok yok; teşvik var, eğitim var, adalet
var, dediğim gibi her şey var. Âdeta bu torba yasa, çorba yasa olmuş durumda.
Bunlar -biraz evvel de bir yasa eklendi- tali komisyonlarda bile
konuşulmuyor. Arkadaşlar, sizler yangından mal mı kaçırıyorsunuz? Meclisin
iradesiyle, ya kanun hükmünde kararnamelerle Parlamentoyu baypas ederek yasalar
geçiriyorsunuz ya da torba yasalarla Meclisi sabahlara kadar çalıştırıyorsunuz.
Peki, sormak istiyorum buradan: 1 Temmuzda neden tatile giriyoruz?
Bir yanda terör belası varken, her gün şehitler verirken, diğer yanda
bölgemizde savaş belası kapımızdayken biz nasıl tatile gidebiliyoruz? Her şey
güllük gülistanlık mı? Yani Meclisi nasıl kapatıp da üç ay tatile çıkartıyorsunuz
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz çıkartmıyoruz, Anayasa, İç Tüzük
çıkartıyor.
UMUT ORAN (Devamla) – Bakın, teşvike geldiğimiz zaman ilgili madde
ne getiriyor: Yani on yılda beşinci teşvik yasası. Daha evvel çıkan dört tane
yasanın sonuçları ortada. Aynı dış politikada “Komşularda sıfır sorun” gibi
burada da teşvikte sıfır sonuç bugüne kadar.
Sormak istiyorum: Bu teşvik Ekonomik ve Sosyal Konseyde konuşuldu
mu, tartışıldı mı? Daha doğrusu, son üç yıldır, üç buçuk yıldır Ekonomik ve
Sosyal Konsey toplandı mı?
Peki, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda bu teşvik enine boyuna
tartışıldı mı? Hayır.
Peki, bu, Parlamentoda, komisyonlarda detaylı tartışıldı mı? Ama
ne yapıyoruz? Alelacele getiriyoruz ve buradan bunu çıkaracağız.
Teşvikin Türkiye’nin temel sorunlarından istihdam odaklı olması
gerekiyor, ihracat hedefli olması gerekiyor, sektörel
kümelenmeler içermesi gerekiyor ve bunlarla da, yatırımı planlayan, yönlendiren
bir araç olması gerekiyor. Yani insanların doğduğu yerde karınlarını doyuracak
teşviklere ihtiyaç var. Yaşadıkları yerlerde insanlara iş, aş sağlayacak, aynı
zamanda da sosyal barış sağlayacak teşvike ihtiyaç var. Şimdi bu teşvik yasası
bunların hiçbirisini getirmiyor. Bir sürü öneri getirdik, bir sürü şey
getirdik, hiçbirisini dikkate almadınız.
Bakın, bu teşvikte Van’ı da unuttunuz siz. Van için önerdiğimiz
hayvancılık sektörünü neden dikkate almadınız? Çünkü ortak akıldan, toplumsal
mutabakattan… Hiçbir şekilde dikkate almak istemiyorsunuz.
Ben bu çerçevede böyle bir çalışmayı doğru bulmadığımı ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Kabul edenler…
Karar yeter sayısı istiyorsunuz.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul etmeyenler…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – “Kabul edenler…”i söylemediniz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Evet, sordum, ikisini de sordum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yok, yok…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Anlaşamadılar, cihazla yapalım efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, “Kabul edenler…”
demediniz yalnız, kabul edenleri saymadınız efendim.
BAŞKAN – Efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – “Kabul edenler…” diye
sormadınız. Önce onu sayalım, sonra diğerine geçin efendim.
BAŞKAN – Soralım efendim: Kabul edenler…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ama o oylamayı yeni baştan
başlatın.
BAŞKAN - …Kabul etmeyenler…
Evet, cihazla oylama yapalım mademki yok…
Buyurun efendim. İki dakika süre vermiştim.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
25’inci maddede iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 25. maddesinin
üçüncü paragrafındaki %50 oranının %55 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Haluk Eyidoğan |
İstanbul Kocaeli İstanbul |
Levent
Gök Ali Haydar
Öner |
Ankara Isparta |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber
ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları
Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen
İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun
Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) ile düzenlenen
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Ali
Öz Mehmet
Günal Hasan Hüseyin
Türkoğlu |
Mersin Antalya Osmaniye |
Madde 25- 4706 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 15- 5084 sayılı Kanunun mülga 5 inci maddesine göre
taşınmazlar üzerinde yatırım yapılmak amacıyla yatırımcılara bedelsiz olarak
verilen ve uzatılan ön izin süreleri ile kırk dokuz yıl süreli tesis edilen
irtifak hakkı veya verilen kullanma izinlerindeki yatırımı tamamlama süreleri;
yatırımcılar tarafından talep edilmesi halinde, yükümlülüklerin yatırımcının
kusuru dışında kamudan kaynaklanan ve/veya taşınmaz maliki ilgili idarelerce
kabul edilebilir sebeplerle yerine getirilmemesi ve bu sebeplerin aynı
idarelerce uygun görülmesi halinde, öngörülen sürelerin bitim tarihinden itibaren
üç yıla kadar ilave süre verilmek suretiyle uzatılabilir.
Bedelsiz kırk dokuz yıl süreli irtifak hakkı tesis edilen veya
kullanma izni verilen taşınmazların üzerinde taahhüt edilen yatırımın kısmen
veya tamamen yapılmış olmasına karşın, öngörülen yatırım ve istihdam şartlarını
tam olarak sağlayamamış yatırımcılar tarafından talep edilmesi halinde; Kanunun
öngördüğü asgari istihdam şartından aşağı olmamak üzere taahhüt edilen
istihdamın ve yatırımın en az yüzde altmışının sağlanması, ilgili idarelerden gerekli
izinlerin alınması halinde, kanunda belirtilen beş yıllık süre başlatılır.
İstihdam sayısı her kişi için en az bir ay olmak üzere beş yıllık ortalama
üzerinden değerlendirilir.
Bedelsiz kırk dokuz yıl süreli irtifak hakkı tesis edilen
taşınmazların üzerinde taahhüt edilen yatırımın en az yüzde altmışını
gerçekleştiren yatırımcılar tarafından talep edilmesi halinde; irtifak hakkı
tesis edilen taşınmaz, taşınmazın zemin bedeli ile üzerindeki bina ve
tesislerin taşınmaz maliki idareye geçmesi gereken kısmının rayiç bedelleri
üzerinden yatırımcıya doğrudan satılabilir.
Lehine bedelsiz kırk dokuz yıl süreli irtifak hakkı tesis edilen
veya kendisine kullanma izni verilen yatırımcıların yükümlülüklerini yerine
getirmemesi nedeniyle bu işlemleri iptal edilenlerden dava konusu edilip davası
devam edenler ve idarece herhangi bir tasarrufta bulunulmayan taşınmazlar
hakkında da, bu maddenin yürürlük tarihinde yukarıda belirtilen şartları
taşıyan yatırımcılar için de bu madde hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon, son önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Haluk Ayhan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 302 sıra sayılı tasarının 25’inci maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Gerekçemiz, yüzde 50 gerçekleştirme oranının yüzde 60’a
çıkarılması. Şimdi, biraz önceki maddedeki önergede de konuştum; gerçekten, bu
teşvik paketleri AKP’nin yatırımlar konusunda sınıfta kaldığının çok açık bir
göstergesi. Zaten AKP hükûmetleri her yıl -2002 yılı- programı açıkladıklarında
kamu yatırımlarını, reel olarak sabit sermaye yatırımlarını, hedefi negatif
veriyor, eksi. Dolayısıyla, kamu olarak bile buna pozitif baktığını söylememiz
nedir, mümkün değildir.
Zaten burada bir de problem var. Ülkede AKP geldiğinden beri
tasarruf oranı -buraya her geldiğimde söylüyorum, dilimde tüy bitti- yüzde
24’lerinden yüzde 12’lerine geldi millî gelirin. Neyle yatırım yapacaksınız?
Borçlanacaksınız. Şimdi, böyle bir problem var.
Biraz önce Denizlili bir sanayicimizin söylediğini ifade etmiştim,
şarkı türkü çağırmayla ilgili. Sanayi Odası Başkanımız da diyor ki: “Son on
yılda Denizli’de ben yeni yapılan bir şeye, açılışa davet edilmedim.” Ha,
şimdi, son sıralarda birkaç otel oldu, başbakan yardımcıları falan koşa koşa
gidiyorlar, her hafta da bir bakan getiriyorlar ama neticede katkısı hakikaten
çok sınırlı. Buna baktığımız zaman, gerçekten problem var. Neredeyse, Denizlili
vatandaşlar… Geçen konuşuyorduk aramızda, espri babında oldu -inşallah Allah
bizi o duruma düşürmez, yatırım yağar Denizli’ye- “Yatırım duasına çıkalım.”
dedik. Şimdi, gerçekten sıkıntılı.
Ben burada bazı arkadaşlarıma, iktidara mensup -hakikaten aramızda
espri de oluyor- bari hani bizler bunu ifade ediyoruz, AKP’li arkadaşlar da
bunu söylesinler de hiç olmazsa sataşmadan onlara da söz çıksın diye
düşünüyoruz ama o da zaman zaman hoş olmuyor, onu da söylemeyeceğim.
Gerçekten, her birimizin iline yatırım yağsın inşallah, biz de hep
beraber sevinelim, burada bu işin esprisini
bile yapmamış olalım. Ama bu teşvik paketlerinde, geçmişteki
uygulamalarda etkinlik analizleri falan da yok Sayın Bakanım. Bunların mutlaka
yapılıp göz önünde tutulması lazımdı.
Ben, bu yine 2012 yılı programı, Bakanlar Kurulu kararı eki, her
seferinde burada da, Komisyonda da sanayinin ne hâle geldiğini ifade ediyorum
Bakanlar Kurulunun kendi ağzından. Ne diyor Bakanlar Kurulu: “Sanayinin kredi
maliyetlerinin yüksekliği, kayıt dışı ekonomi ve düşük fiyatlı ithalattan
kaynaklanan haksız rekabet, bürokrasinin fazlalığı, kamunun sağladığı bazı
girdilerin fiyatlarının uluslararası fiyatlara göre yüksekliği, vergi
oranlarındaki yükseklik gibi temel sorunlar hâlâ devam etmektedir.” diyor.
Siz 2002 yılının Kasım ayında iktidara geldiniz, bu 2012 yılı,
hâlen aynı şey devam ediyor. Şimdi, baktığınız zaman yaptığınız işin doğru
olmadığını bizzat kabine kendisi söylüyor. Zaman zaman kabinede değişiklikler
de olsa bunu oturup yazan insanlar aklı başında insanlar. Her ne kadar bazı
bakanlar DPT’nin yazdığı raporları çok böyle downgrade
ederek, beğenmeme neyine kapılıyorlar? Lüksüne kapılıyorlar. Bakın, o kurumlar
nedir? Gerçekten, ülkenin doğruyu gösteren kurumlarıdır ama kime? Onlara
inananlara. Siz şayet onlara inanmaz, oradaki bürokrasiyi dışlarsanız
yaptığınız işin hesabını kitabını bile tutamazsınız.
Bakın işte, tasarruf oranları nereden nereye geldi, cari işlemler
açığı nereden nereye geldi. Bugün cari işlemler açığının azaldığını falan
söylüyorsunuz ama hiç kimse ekonomideki büyümenin yüzde 9’dan 2’ye düştüğünü,
3’e düştüğünü söylemiyor. Gerçekten bunların ne yapılması lazım? İyice burada
analiz edilmesi lazım. Krizde, ekonomi 2009’da beş dakika dışında burada
görüşülmedi.
Teşekkür ediyorum, tasarının hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 25. maddesinin
üçüncü paragrafındaki %50 oranının %55 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Umut Oran…
BAŞKAN – Sayın Oran, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
UMUT ORAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz
evvel de söylediğim gibi yani teşvikle ilgili, bu maddeyle ilgili ne kadar
konuşsak boş çünkü artık atı alan Üsküdar’ı geçmiş, olan olmuş, yapılan
hazırlıklar yapılmış. Dediğim gibi, Parlamento ortak aklı çalıştırmamış,
komisyonlar ciddi bir anlamda toplanmamış, işte şimdi beş dakika yasak savar
gibi burada konuşacağız, biraz sonra eller kalkacak, birisi bir işaret verecek,
herkes elini kaldıracak yani aklından geçse de doğru olduğu, vicdanından doğru olduğunu
da bulsa yine eller havaya, her şey geçiyor gidiyor. Hakikaten güler misin,
ağlar mısın? Yani böyle bir Parlamento maalesef!
Şimdi, bakın, teşvik yasasıyla ilgili yani ben bu konuya belki
hayatını veren bir insanım, yaklaşık yirmi dört, yirmi beş yıl bu ülkede
bölgesel kalkınmayı gönüllü çalışmış bir insanım sivil toplum örgütlerinde, iş
hayatında yani şu bir yıllık süreç içerisinde bir sürü şey yazdık, ilgili
bakanlara bir sürü şey gönderdik ama hiçbirisinden ne cevap aldık ne de ya hani
“Bir gel konuşalım, şöyle yapalım.” hiç böyle bir şey almadık.
Şimdi yani usul yerini bulsun diye, âdet yerini bulsun diye…
Hükûmetten de burada bilmiyorum kimse var mı? Sayın Bakan burada ama bizi
dinlemiyor tabii, onlar başka işlerle meşgul.
Şimdi bu teşvikin mesela hangi yılın sosyoekonomik gelişim endeksi
alındığı belli değil yani hangi yılın sosyoekonomik gelişim endeksi alındığı
belli değil. Biz 2012’deyiz. Şu andaki eldeki verilere baktığımız zaman 2003
var, en son güncel. Aynı şekilde, il bazında gayrisafi millî hasıla hangi yılın
alındığı belli değil. Yine en son
elimizde 2003 yılının gayrisafi millî
hasıla il bazında var. Bu teşvikte… Biraz evvel Van’ı söyledim geleceğim Van’a.
Ben sizin de Van’ı bu üç aylık tatilinizde hatırlamanızı özellikle rica ediyorum.
Bakın teşvikte GAP yok, GAP unutulmuş. GAP’a hiçbir şey söylemiyor. Altıncı
bölge demek GAP demek değil. GAP dediğimiz, dokuz il var orada ve Sayın
Başbakanın taahhütleri var yine bundan dört sene evvel, bir sene sonra beş yıl
doluyor. Kişi başı gelir artışıyla ilgili, sulamayla ilgili ve istihdamla
ilgili çok uçuk, çok ayağı yere basmayan hedefleri vardı, taahhütleri vardı.
Yıldönümünde bunun hesabını soracağız, seneye de o noktada defterini düreceğiz
Sayın Başbakanın. GAP unutulmuş, bakın GAP unutulmuş ve dünya krizle yatıyor
kalkıyor, yüzyılın krizi var, herkesin birinci gündem maddesi işsizlik, herkes
istihdam politikaları konuşuyor, herkes kaynak peşinde ama bu teşvik paketinin
bütçeye ne kadar kaynak getireceği, ne kadar kaynak ihtiyacı olacağı, ne kadar
yük getireceği burada açıklanmamış. Peki yani önce eldekileri ne yapacağız?
Yani bir sürü işletme var, bir sürü fabrika var; bunlarla ilgili, bunların
rekabet güçleriyle ilgili, bunların mevcudiyetlerinin devam etmeleriyle ilgili
niye bir şey yapmıyoruz? Bunları da unutmuşuz. Mevcutları da kendi kaderlerine
terk etmişiz. Bundan önce dört tane teşvik var dedim, bu beşincisi. Peki, o
teşvikten yararlananların durumu ne olacak? O da meçhul.
Tarım ve hayvancılık bu teşvik paketinde yok. Diyeceksiniz ki:
“Sanayiyle ilgili.” Ama biz tarım ülkesiyiz ve bugün büyük bir tarım ithalatı
yapıyoruz. Biz sanayi ülkesiyiz. Sanayinin bugün gayrisafi millî hasıladaki
payı, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde yüzde 27’den yüzde 19’a
düştü. Yani hızla sanayimizi kaybediyoruz, hızla tarımımızı kaybediyoruz, hızla
hayvancılığı kaybediyoruz. Peki, bunları teşvik etmeyeceksek neyi teşvik
edeceğiz? Enerjide dışa bağımlılık ve enerji çeşitliliği, somut bir şey yok.
Biz hâlâ… Bununla ilgili bir eylem planı ortaya koymamış bu teşvik paketi.
Yine, yeri geldiği zaman ARGE diyoruz ama yüksek teknoloji ürün
ihracatındaki payımıza bakıyorum, son dokuz yıl içerisinde yüzde 4’ten yüzde
1,9’a düşmüş. Yani yüksek teknoloji ürününün ihracatının toplam ihracattaki
payı düşmüş. Bunu nasıl yeniden çıkartacağız? Bununla ilgili de bir şey yok.
Dediğim gibi, yani biz burada yasak savıyoruz, biz burada
birbirimizi kandırıyoruz ama olan gerçekten yüce Türk milletine oluyor.
Ben, bir kez daha, üç ay nasıl vicdan rahatlığıyla, nasıl gönül
rahatlığıyla tatil yapacaksınız, çok merak ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oran.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN - Yoklama istiyorsunuz.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ağbaba,
Sayın Tanrıkulu, Sayın Özkes, Sayın Dinçer, Sayın
Oran, Sayın Işık, Sayın Erdoğdu, Sayın Tanal, Sayın Çıray,
Sayın Genç, Sayın Dibek, Sayın Sarıbaş, Sayın Kuşoğlu, Sayın Kalkavan, Sayın
Altay, Sayın Küçük, Sayın Kaleli, Sayın Öz.
Yoklama cihazıyla yoklama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 25’inci madde kabul edilmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki dakikayı geçmesin ve tekrar sataşmaya meydan vermeden lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) – Değerli milletvekilleri, ben bu çatı
altında kendi ilimin milletvekilleriyle polemiğe girmek istemem, ancak ben
doğruları söylemeye devam edeceğim, Malatyalılar bana doğruları söyleyeyim
diye, Malatya’nın hakkını savunayım diye oy verdiler.
Arkadaşlar, bakın, adliyeler kapatılıyor. Malatya’nın dört tane
adliyesi kapatıldı, Erzincan’ın da üç tane adliyesi kapatıldı. Erzincanlı Bakan
uğraştı, gitti, Kemaliye, Kemah ve Çayırlı adliyelerini açtırdı. Ee, şimdi, sen Malatya’nın sahibi isen sen de bir
Malatya’nın adliyesini açtır, ben de sana teşekkür edeyim ama sen sadece
konuşuyorsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Büyükşehir meselesi… Büyükşehri sen yapmadın, büyükşehri
Malatyalılar yaptı. Niye? 17 Mayıs 2011’de Başbakan geldi, Malatya’nın meydanında
dedi ki: “Ey Malatyalılar, nüfusunuz yetmiyor, nüfusunuz 742 bin, çocuk yapın.”
Malatyalılar da yaptı, 750 bin oldu nüfusumuz. Size ne? Yani böyle bir şey olur
mu?
Şimdi, Malatyaspor diyor, Mevlüt Aslanoğlu’nu övüyor. Mevlüt
Aslanoğlu Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili, sen kendini öv. Bir de “Malatyaspor’a sahip çıkmıyorsunuz.” diyor. Kaç kuruş
vermişseniz Malatyaspor’a gösterin arkadaşlar, bizim
verdiklerimizi de sizin verdiklerinizi de.
Hastane yapılıyor 1 tane hastane, 2 hastaneyi kapatıyorlar,
hastane sayısı 1’e düşüyor. Hizmet bu. Ulaşım, hakeza öyle, Kayseri’ye gidin
bakın, Elâzığ’a gidin bakın, Adıyaman’a gidin bakın, çevre illerle
karşılaştırın, Malatya’nın hâlâ çevre yolu yok; varsa söyleyin, yok çevre yolu,
Malatya’nın çevre yolu yok. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, Sivas’a,
Trabzon’a bağlayan bir yolumuz var, hâlâ yeni yeni açılmaya başlandı. Duble
yollarla ördüğünüzü söylüyorsunuz.
Bakın, bir rakam vereceğim. SSK’lı işçi sayısı Malatya’da 135 bin,
yeşil kartlı sayısı 140 bin, bu, devletin resmî rakamları yani çalışan sayımız
daha az. Diyor ki Hükûmet: “Duble yolu AKP yapar, Uludere’deki ölen insanları
devlet öldürür.” Zihniyet bu.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN – 26’ncı madde üzerinde dört önerge var, birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26 ncı
maddesiyle, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine eklenmesi
öngörülen (t) bendine, “şirketten” ibaresinden sonra gelmek üzere “(ÖSYM'nin
yapacağı mal ve hizmet alımlarında Yükseköğretim Kurulunun uygun görüşü alınmak
kaydıyla)” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet Doğan
Kubat Mehmet Akyürek |
Giresun İstanbul Şanlıurfa |
Hilmi
Bilgin Ahmet Haldun
Ertürk Bedrettin
Yıldırım |
Sivas İstanbul Bursa |
BAŞKAN – Diğer üç önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutacağım
ve istenildiği takdirde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 26. maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Musa
Çam Aykut
Erdoğdu Mahmut
Tanal |
İzmir İstanbul İstanbul |
Haydar
Akar |
Kocaeli |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Adil
Kurt İdris Baluken Levent
Tüzel |
Hakkâri Bingöl İstanbul |
Hasip Kaplan Pervin
Buldan Erol
Dora |
Şırnak Iğdır Mardin |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Ali Öz Mehmet
Günal |
Osmaniye Mersin Antalya |
BAŞKAN – Komisyon, aynı mahiyetteki bu üç önergeye katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılamıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu.
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, buyurun.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 302 sıra sayılı Teklif’in
26’ncı maddesinin değiştirilmesi gayesiyle vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, dün Siirt’ten gelen, yüreğimize kor gibi düşen, içimizi
acıtan şehit haberlerinden dolayı üzüntülerimi dile getirerek başlamak
istiyorum. Cenabıallah şehitlerimizden rahmetini
esirgemesin, ailelerine sabır ihsan etsin, Türk milletinin başı sağ olsun.
Terör örgütünün katil sürülerini, terör örgütünün dostlarını, sevenlerini ve
terörle mücadele etmeyen müzakere edenleri kahretsin.
On yedi yıl evvel modern ve medeni olduğu iddia edilen Avrupa’nın
göbeğinde, Bosna’da yaşanan katliamı şiddetle kınıyorum, sadece Müslüman
oldukları için katledilen, soykırıma uğrayanlara da Cenabıallah’tan
rahmet diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Meclis gündeminde ele aldığımız 302
sıra sayılı Teklif, artık yerinde ifadeyle tam bir AKP klasiğidir. Birçok kanun
ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan teklif, konu ve amaç bütünlüğü
olmayan, aralarında bağlantı bulunmayan mevzuatı değiştiren hükümler ihtiva
etmektedir. AKP Hükûmetleri bu duruma “torba yasa” dese de bunun adı “çorba
yasa” ya da “çuval yasa” olarak söylense daha uygun olacaktır.
Diğer yandan bu düzenleme
tasarı olarak değil teklif olarak gelmektedir. Bir grup milletvekili Hükûmet
işlerine dair kanunlarda sadece ilgili Hükûmet dairelerinin bilebileceği
hususları teklif hâline getirip gündemimize getirmektedir. Burada maksadın 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 14’üncü maddesi ve diğer
mevzuattan kaçmak olduğunu bilmeyenler sadece saflardır. 5018 sayılı Kanun
hükümleri çerçevesinde tasarı olarak getirilmesi hâlinde bu teklifin hem daha
isabetli hem de devlet ve millet hayatına daha katkılı bir iş olacağı
muhakkaktır.
Bir başka husus da çok farklı alanları düzenleyen bu teklifin
Meclis ihtisas komisyonlarında ele alınmadan sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülerek Genel Kurul gündemine gelmesidir. Hâlbuki, olması gereken teklifin
ilgili maddelerinin İç Tüzük çerçevesinde ilgili komisyonlarda incelenmesi ve
karara bağlanmasıdır. Maalesef, bunlar ve benzeri özellikleriyle bu düzenleme
bir AKP klasiğidir.
Teklifin 26’ncı maddesi de bir AKP klasiğidir. Mecliste bugüne
kadar tasarı ve tekliflerin yasalaşmasında usul ve şekil açısından klasik
sahibi olan AKP, esas bakımından da klasikler arasına girmiştir. İktidara
geldiğinde, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele etmeyi esas olarak
sunan AKP, her düzenlemesinde yolsuzluğu yol, yoksulluğu kader, yasakları
hikmet hâline getirmeyi becerebilmiştir. Kamu alımları gibi şaibe, yolsuzluk ve
adaletsizliğin bir arada olabileceği bir alanda kamu ihale mevzuatında, AKP,
şeffaflık ve rekabet ilkelerini raflarda tozlanmaya mahkûm etmiştir. Kamu İhale
Kanunu’nun istisna maddesi üç adet iken, (c) harfine kadar gelinmiş iken, bugün
bu teklifin 26’ncı maddesiyle (t) harfine yani yirmi dördüncü bende kadar
gelinmiştir. Artık ÖSYM şirket kuracak ve şirketin mal ve hizmet alımları da
Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılacaktır. 26’ncı madde hükmü gereği
ÖSYM’den sınav hizmeti alan kurumlar da ihale mevzuatından istisna
tutulacaklardır.
Bugün, artık yasanın istisnaları genel kural, uyulması gereken
genel kurallar ise istisna hâline gelmiştir. Kamu İhale Kanunu’nun içi boşaltılmıştır,
sadece Hükûmet yandaşlarının ihale almasını sağlamak için kullanılan bir kanun
hâline gelmiştir. İhaleleri idarelerin istemediği müteahhitler aldığında,
idareler Kamu İhale Kanunu hükümlerine sarılıp ya ihaleyi iptal etmekte ya da
istekliyi elemektedirler. Buna karşın, idarelerin, dolayısıyla Hükûmetin kendi
yandaşlarına ise İhale Yasası’nın istisna hükümleri kullanılarak ekonomik güç
pompalanmaktadır.
Daha evvel bir öneride bulunmuştum, yineliyorum: Bu kadar
dolambaçlı ve örtülü yolsuzluk faaliyetleriyle yorulmayın. İktidarsınız,
çoğunluğunuz var; gelin, Kamu İhale Kanunu’nu tümden kaldıralım, “Bütün
ihaleler Başbakanın istediği kişilere verilir.” diye tek maddelik bir düzenleme
yapalım. Sizin yandaşınız olmayan müteahhitler de artık ihale peşinde koşup,
masraf etmekten vazgeçsinler. Çoluğunun çocuğunun rızkını başka yerde
arasınlar. Zaten ihale vermiyorsunuz, bari boşuna zaman ve para israfına yol
açmasınlar.
Saygıdeğer milletvekilleri, yeri gelmişken birkaç soruyu sormadan
da edemeyeceğim. Hani devleti küçük ama fonksiyonel yapacaktınız. Hani
yolsuzluklarla mücadele edecektiniz. Hani partinizin adı “adalet” ile
başlıyordu. Niçin kamu alımlarını sürekli istisnayla örtüyor, görünmez hâle
getiriyorsunuz? Yoksa siz de “Türkiye’de zengin olmak istiyorsanız ya devlete
satacaksınız ya da devletten alacaksınız.” diyen holding sahibinin rahleitedrisatından mı geçtiniz? Mal ve para hırsınız neyle
sonlanacak? Kanuni olan ancak meşru ve helal olmayan geliriniz, servetiniz
millet ve Allah katında hesaba çekilmez mi sanıyorsunuz? Kanunları değiştirerek
gayrimeşru, haram servetinizi helal kılamazsınız. Bu hakkın gerçek sahipleri
bir gün yakanıza yapışır.
Bu duygularla önergemizin kabulünü istirham eder, Türk milletinin
milletvekillerine saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Diğer önerge sahiplerinden kim konuşacak acaba?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Erdoğdu.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 26. Maddede yapılan düzenlemeyle, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununun 3. maddesinin birinci fıkrasına (s) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki (ş) bendi eklenmek suretiyle; ÖSYM'nin kurduğu veya iştirak ettiği
şirketten sınav faaliyetlerinin yürütülmesine yönelik olarak yapılacak mal ve
hizmet alımları Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına alınmıştır. Kamu ihalelerinde
mümkün olan usulsüz uygulamaların önüne geçmek ve şeffaflığı sağlamak adına
2002'de çıkartılmış Kamu İhale Kanunu, bugüne kadar 50'yi aşkın kez
değiştirilmiş ve birçok kuruma istisnalar sağlanmıştır. Bu maddedeki
düzenlemeyle, adı kopya skandalları ve başarısız sınav yapmakla anılan ÖSYM'nin
de bu istisnalar kapsamına alınması oldukça düşündürücüdür. Bu nedenle kati
suretle bu maddenin teklif metninden çıkarılması ve kamu ihalelerindeki
usulsüzlüklere davetiye çıkarmak anlamına gelen Kamu İhale Kanununun bir kez
daha delinmesinin önlenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Erdoğdu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 302
sayılı yasanın 26’ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kritik soru şudur ki, bir milletin meclisi,
milletin aleyhine bir yasa çıkarır mı? Ne yazık ki bu sorunun cevabı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi için, bu yasal düzenlemeler sayesinde “evet” olmuştur.
Konuştuğumuz yasa maddesi, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na (t) bendi
eklenmesiyle ilgilidir. Bildiğiniz üzere, 29 harfli alfabemizde 25’inci harfe
geldik. Hangi maddeyle ilgili geldik? İstisna maddesiyle ilgili geldik.
Şimdi, ben size Türkiye’deki kamu ihale sürecini çok özet
anlatayım, ondan sonra, neden bu milletin aleyhine bu yasanın çıktığını daha
net kavrayacağımıza inanıyorum. 2002 yılına kadar 2886 sayılı Kamu İhale Kanunu
vardı. 2886 sayılı Kamu İhale Kanunu ne yazık ki, artık, yolsuzlukların odağı
hâline gelmişti. Dönemin koalisyon hükûmeti çok önemli bir değişiklik yaparak,
bütün dünyada uygulanan ve yolsuzlukları engellemekte son derece etkin olan,
kamu kaynaklarının verimli kullanılmasını gerektiren kamu ihale yasalarını
çıkardı; 4734, 4735 sayılı kamu ihale yasaları. Bu yasalar, yolsuzlukla ilgili,
son derece önemli kontrol mekanizmaları getiriyordu. Açık ihaleyi mecbur
kılıyordu, “Kamu İhale Kurumu” diye bir kurum kuruldu ve ihale yapan kurumlar
yolsuzluk yapmasınlar ve kamu kaynağını doğru dürüst kullansınlar diye, kontrol
mekanizmaları içeriyordu. Ancak siz iktidara geldikten sonra, ne yazık ki,
emrinizde çalışan bürokratlar, beraber iş yaptığınız iş adamları ve birtakım
siyasiler, kamu ihalelerini yolsuzluklara bulaştırdı ve bu yolsuzlukların
önemli bir kısmı da devletin denetim birimleri tarafından, teftiş kurulları
tarafından ve Sayıştay tarafından tespit edilmeye başlandı. Tespit edilen her
bir yolsuzlukla ilgili de istisna maddeleri ortaya çıkmaya başladı. Peki, niye
istisna ediliyordu arkadaşlar? 3’üncü madde yani istisnaların (c) şıkkından ta
(t) şıkkına gelmesi nedendi? Örneğin kömür alımları; kömür alımlarında
yolsuzluk tespit etti, (r) bendi konuldu. Toplu konutla ilgili bir sürü tespit
vardı Sayın Bakan orada, bir sürü istisna konuldu.
Değerli arkadaşlar, kamu ihalelerinde 3/g maddesiyle alakalı,
sadece şu elimde gördüğüm… Yani bugün istisna koyduğunuz maddeyle alakalı, şu
elimde görmüş olduğunuz rapor Ankara Büyükşehir Belediyesinin Başkent Doğalgaz
şirketiyle alakalı. Bu yasada da Başkent Doğalgaz şirketiyle ilgili hükümler
var ve içinde 3’üncü madde yani istisna maddesine alınmaması gereken ihaleleri
nasıl alarak yolsuzluk yapıldığını Sayıştay tespit etmiş durumda değerli
arkadaşlar.
Bütün bu rapordan örnek isteyen arkadaşlarımıza bu raporun bir
örneğini ben de verebilirim, KİT Komisyonu Başkanımız da verebilir. Bu şekilde
kamu ihalelerindeki yapılan usulsüzlükler…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Fotokopi dağıt, fotokopi.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Tabii, fotokopi isteyen… Yalnız,
fotokopi son derece yüklü bir yük olur, çünkü bunun gibi yaklaşık yüzlerce
rapor var, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında yapılmış yolsuzlukları
anlatıyor.
Bu, bizi mutlu etmiyor değerli arkadaşlar, döneminizde bu kadar,
kamu mallarının gerçekten yolsuzluklara konu edilmesi bizi sevindirmiyor, bizi
mutlu etmiyor.
Ben şunu söyleyeyim: Kamu İhale Kanunu’nda açık ihale yapmak bir
zorunluluktur değerli arkadaşlar. Şimdiye kadar 450 katrilyon yani yeni parayla
450 milyar liralık kamu ihalesi yapılmış değerli arkadaşlar -Kamu İhale
Kanunu’na bildirilerek- bunun sadece 340 milyar lirası açık ihale olarak
yapılmış. Toplam ihalelerin yüzde 30’u aynen bu şekilde istisna maddeleri
kapsamında yapılmış değerli arkadaşlar ve bu kamu ihalelerinde yapılan bu
usulsüzlükler artık sadece Türkiye'nin derdi olmaktan çıkmış. Avrupa Birliği
ilerleme raporlarının kamu ihalesiyle ilgili kısmını açtığınızda, Türkiye’deki
istisnai ihalelerin dünya ortalamasının çok üzerinde olduğu ve bu istisnai
ihaleler artık Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğinin önünde engel teşkil
ettiği yönünde raporda ibareler vardır değerli arkadaşlar. Siz şimdiye kadar
Avrupa Birliği ilerleme raporlarının işinize gelen kısımlarını çok kullandınız,
yapmak istediğiniz bütün değişikliklerde Avrupa Birliği ilerleme raporlarını
kullandınız. Avrupa Birliği ilerleme raporuna ulaşmak zor değil. Sizden rica
ediyorum, İnternet’e girip Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nun kamu ihaleleriyle
ilgili kısmına bakınız ve lütfen, sizden rica ediyorum -buradaki Komisyon
üyeleri bu yasanın ne anlama geldiğini biliyor, bakanlıklar ve bürokratlar
biliyor- eğer bu ihalelerde bu değişikliğin ne anlama geldiğini bilmeyen milletvekilleri
varsa bu raporlara bir baksın.
Ve şu aşamadan sonra milletimizin yararına kanunlar çıkaralım
diyorum. Bu sebeple, önergemize destek vermenizi rica ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar
)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki üç önergeyi oylarınıza sunuyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Sayın Başkan, bu defa söyledim, geç kaldınız gibi
geliyor. (CHP sıralarından “Yok, yok” sesleri)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır.
BAŞKAN – Peki, efendim.
Önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Efendim, anlaşmazlık var; oylamayı yine elektronik cihazla
yapacağız.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır,
önergeler reddedilmiştir.
Bir önerge daha var, onu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26 ncı
maddesiyle, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine eklenmesi
öngörülen (t) bendine, “şirketten” ibaresinden sonra gelmek üzere “(ÖSYM'nin
yapacağı mal ve hizmet alımlarında Yükseköğretim Kurulunun uygun görüşü alınmak
kaydıyla)” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü maddesine eklenmesi
öngörülen bent ile, ÖSYM’nin kurduğu veya iştirak edeceği şirketten kamu
idarelerinin yapacakları sınava yönelik faaliyetler anılan Kanundan istisna
edilirken, önerge ile ÖSYM’nin yapacağı alımların ise YÖK’ün iznine bağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 26’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Beş dakika ara veriyoruz oturuma.
Kapanma Saati: 18.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.43
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
126’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun, komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü
fıkrası hükmüdür.
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre, yeni
bir madde olarak görüşülmesine Komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla -21 üyesiyle- katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı teklifin çerçeve 26 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki çerçeve
maddenin ihdas edilmesini arz ve teklif ederiz.
Erdoğan
Bayraktar
Çevre
ve Şehircilik Bakanı
Madde 27 .- 4734 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin birinci
fıkrasına ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“İlan yapılmayan ihalelerde, ihale dokümanı sadece idare
tarafından davet edilenlere satılır.”
BAŞKAN – Komisyon, salt çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mahmut
Tanal, İstanbul.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşülmekte olan 302 sıralı bazı kanun maddeleri hakkındaki
değişiklik yani yazı diliyle adı olmayan, halk arasında diliyle “torba kanunu”
olarak adlandırılan yasa üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, “torba kanunu” ne Anayasa’mızda ne İç Tüzük’te yasal anlamda ismi geçmeyen bir terim. Ancak halk
arasında “torba kanunu” olarak adlandırılıyor. Neden “torba kanunu” olarak
adlandırılıyor? İki türlü yasa yapma tekniği var: Bir, olağan yasa yapma
tekniği; ikincisi, olağanüstü yasa yapma tekniği. Olağan yasa yapma tekniği;
normal bir tasarı veya kanun teklifi ilgili komisyona gelir, ilgili komisyon
bunu tartışır, Genel Kurula gönderir. Olağanüstü yasa yapma şekli ise, işte, şu
anda görüşmüş olduğumuz, görüşülmekte olan torba kanunu. Bu da nedir? Bugüne
kadar, 2002 yılından itibaren yoğun bir şekilde başvurulan bir yöntemdir.
21’inci Dönemde toplam 7 sefer torba kanuna başvurulmuş, 22’nci Dönem 29 kez
başvurulmuş, 23’üncü Dönem 45 kez başvurulmuş, ancak 24’üncü Dönem -bir yılı
aşağı yukarı tamamladık- bugüne kadar gelen yasaların aşağı yukarı çoğu torba
yasası olarak Meclise gelmekte. Bu, torba yasası olarak Meclise geldiği zaman
pratik anlamda yararı ve zararı nedir? Zararı şudur: İlgisi olmayan
komisyonlarda, ihtisas olmayan komisyonlarda o teklif görüşülür ve kanunlaşır.
Bu da, aynı zamanda, çok fazla hata yapma imkânını yaratmış olur. O kanun, hem
muhalefet partileri tarafından hem sivil toplum kuruluşları tarafından
incelenmeden, kontrol edilmeden kanunlaşmasına sebebiyet vermiş olur ki bu da
parlamenter rejime aykırı bir uygulamadır. Yani kanun yapma sürecinde sivil
toplumun etkili bir şekilde katılması ve görüşlerini ifade etmesi torba kanun
yönteminde sekteye uğratılmaktadır.
Öte yandan, çok sayıda kanun, çok sayıda bakanlık ve kuruluşu
ilgilendirdiğinden yasa yapım sürecinin teknik bilgileri arasında gereken
diyalog, bilgi alışveriş imkânı çoğu zaman ortadan kalkabilmekte. Bu durum
yasama hatalarının artmasına yol açmaktadır.
Şimdi, burada, baktığımız zaman, ancak hantal çalışan
parlamentolarda torba yasasına müracaat edilir. Peki, diyeceğiz, bugüne kadar
yapılan kanunlara baktığımız zaman Parlamento hantal mı çalışıyor? Örnek
açısından bunu vermek istiyorum: 21’inci Dönemde toplam 1.567, 22’nci Dönem
1.589, 23’üncü Dönem 4.823 madde kanunlaşmıştır. Yani eğer normal bir diyalog,
anlaşma, uzlaşma kültürü olmuş olsa… Bundan iki gün önce Türk Ticaret Kanunu,
55 madde, gerçekten uzlaşma kültürü geliştiği için kanunlaşmıştır. Bu neyi bize
gösteriyor? Parlamentoda bir diyaloğun eksikliğini gösteriyor.
Peki “torba kanun” deniliyor ama bu “torba” ne anlama geliyor?
“Torba” Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş, türlü
boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç; genellikle plastikten veya
kâğıttan yapılmış, içine öteberi konulan çuval.” anlamına geliyor. Peki, bu
elimizdeki tasarıya baktığımız zaman gerçekten bu da aynen çuval gibi içerisine
öte beri atılmış bir kanun mudur? Evet, baktığımız zaman 59 madde ve bu 59
maddenin içerisinde değişik kanunlarla, toplam 36 değişik kanun bu torbanın
içerisine atılmış durumda. Yani bunun adı her ne kadar arkadaşlar torba, çuval,
vesaire, çorba diyorlarsa da… Yani bu, gerçeklik payı, sözlüğe baktığımız zaman
bununla örtüşmektedir. Normal, olağan bir parlamentonun bu tür torba kanunlara
başvurmaması gerekir.
Teklifte ise… Değerli arkadaşlar, 28’inci maddeye baktığımız zaman
burada “İlan yapılmayan ihalelerden ihale dokümanı, sadece idare tarafından
davet edilenlere satılır.” deniliyor. Peki, ilan ne için yapılmasın? İlan
yapılmamasının gerekçesi ne? 15 milyar, 20 milyara satmış olduğunuz bir ürünün
mutlak surette Türkiye’de tirajı büyük, beş büyük gazetede ilanını yapmazsanız
İcra İflas Kanunu hükümleri uyarınca ihalenin feshi nedenidir.
6183 sayılı Kamu Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna baktığımız
zaman, 50 milyarlık bir gayrimenkulün satışını yaptığınız zaman yine eğer
gazete ilanını yapmazsanız yine ihalenin feshi nedeni.
Peki, idareyle ilgili çok yüklü bir miktarda bir mal, bir hizmet
alındığı zaman kamu gelirlerinin bu şekilde, etkin ve verimli bir şekilde
harcanması açısından neden ilandan kaçınılmış olsun? Yani niçin ilan yapma
şartından bu kaçırılmak isteniliyor? Bu, resmen bunun adı, halk arasındaki
deyimi, adrese teslim ihale usulüdür.
Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu’nun 5’inci maddesine
bakıldığı zaman, 5’inci maddesinde ihalelerin temel ilkeleri, nasıl ihale
yapılır… Yapılan bir ihalede şu ilkelerin esas alınması lazım: Saydamlık
ilkesine uyulması lazım, rekabet ilkesine uyulması lazım, eşit muamele ilkesine
uyulması lazım, güvenilirlik ilkesine uyulması lazım, gizlilik ilkesine
uyulması lazım, kamu denetim ilkesine uyulması lazım, ihtiyaçların uygun
şartlarla ve zamanında kullanılması, kaynakların verimli bir şekilde
kullanılması lazım.
Peki, burada asıl olan sorun, ihalenin ilan edilmemesine yönelik
teklif sunulmuştu. Burada da değerli arkadaşlar, hem Danıştay kararlarında hem
tüm teorik, bilimsel açıklamaların tamamında, ihale mevzuatının açık ve
anlaşılabilir ve ihalelere ilişkin ilanların herkesin haberdar olabileceği
şekilde duyurulması, saydamlık ilkesinin ön koşuludur, yani eğer bir ihale ilan
edilmeyecekse, burada saydamlık ilkesi ihlal edilmiş olur, kamunun denetiminden
biz bu ihaleyi kaçırmış oluruz. Burada kamunun denetiminden biz niçin
çekiniyoruz? Demokratik hukuk devleti olan bir ülkede asıl olan, ihalelerin
saydam olması, denetime açık olması, kamuoyu tarafından denetlenebilir olması.
İhale işlemi bir dosyanın en önemli unsurudur. Hem rekabet ortamının sağlanması
hem de kamuoyunun denetimi açısından ihalenin ilanıdır. Yani burada ilan, Kamu
İhale Yasası’nda kamu ihale ilkelerinin de olmazsa olmazlarındandır. Eğer
burada ihaleyi yapmaktan çekiniyor isek, kaçınıyor isek demek ki burada
kapaklı, gizli, ayıplı bir işlem vardır. Gizli ve ayıplı işlemin olmadığı bir
ihale mutlak suretle ilanla yapılması lazım. İhale ilanları saydamlığın ön
koşuludur. İhale mevzuatının açık ve anlaşılabilir olması ile ihalelere ilişkin
ilanların herkesin haberdar olabileceği şekilde duyurulması saydamlık ilkesinin
ön koşuludur.
Bugüne kadar Kamu İhale Yasası’na da baktığımız zaman, gerçekten,
siyasal iktidarı en fazla rahatsız eden yasaların başında da Kamu İhale Yasası
gelmektedir. Neden Kamu İhale Yasası siyasal iktidarı bugüne kadar rahatsız
eden yasaların başında gelmekte? Çünkü burada para var, burada rant var, burada
ekonomi var. Bunun için, bugüne kadar, iktidara gelinen bu süre içerisinde
50’ye yakın sefer değiştirildi, herhâlde dönem sonuna kadar bu 65-75’i
bulabilir ama bu kadar bu Kamu İhale Yasası eğer siyasal iktidarı rahatsız
ediyorsa bir öneriyle de bu Kanun’u komple rafa da kaldırabilirler.
Hepinize teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Alim Işık, Kütahya
Milletvekili.
Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 302 sıra sayılı torba yasaya yeni bir
kaşık daha ilave yapılarak Hükûmet tarafından verilen ve Kamu İhale Yasası’nda
yeni bir değişikliği öngören ek madde üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
4 Ocak 2002 tarih ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 28’inci
maddesini bir kez daha sizlere hatırlatıyor ve kamuoyuyla paylaşıyorum. Bu
madde aynen şöyle diyor: “İhale ve ön yeterlik dokümanı idarede bedelsiz
görülebilir. Ancak, ön yeterlik veya ihaleye katılmak isteyen isteklilerin bu
dokümanı satın almaları zorunludur. Doküman bedeli, basım maliyetini aşmayacak
ve rekabeti engellemeyecek şekilde idarelerce tespit edilir.” Şu anda
yürürlükte olan madde bu. Hükûmet adına Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanının
imzasıyla gelen ve Komisyonun kabul ettiği bu ek maddede ne var? İkinci
cümleden sonra yani “İhale dokümanının satın alınması zorunludur.” ibaresinden
sonra gelmek üzere… Pay-laşıyorum: “İlan yapılmayan
ihalelerde, ihale dokümanı sadece idare tarafından davet edilenlere satılır.”
Değerli milletvekilleri, bunun anlamı şudur: “Biz kapalı kapılar
ardında gizli işler beceriyoruz, bu
becerdiğimiz işleri aman bilgisayar ağından kimse görmesin, sadece telefonla
ihaleye davet edelim; ihale dokümanlarını, şartnameyi de bunlar alsın.” Bu
kadarına da pes Allah aşkına! Bu kadarına da pes! Kimin malını kimden
kaçıyorsunuz? Burada yetim hakkı, kul hakkı yenmiyor da ne oluyor Sayın
Bakanım? Bir de gerekçeye konan cümleye bakınız, deniyor ki: “Bilgisayar
sisteminde, artık, herkes bunu görebildiği için herkes ihalelere müracaat
ediyor, dokümanları satın alıyor, bunların değerlendirilmesi zaman alıyor.”
Değerlendirmeyin Sayın Bakanım, istemediğiniz adamın başvurusunu
değerlendirmeyin. Ama bu vatandaşın -Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının- parasını
vererek şartname almasını nasıl engellersiniz? Hangi vicdanla buna da “Evet”
diyebilirsiniz? Böyle bir öneri sizden gelebilir mi? Siz, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Bakanısınız, sıradan bir insan falan değilsiniz Sayın Bakanım. Allah
aşkına, böyle bir önerge olur mu? Böyle bir madde olur mu? Ne demek bu?
Dolayısıyla, bunu şiddetle kınıyoruz. Bu demektir ki bundan sonra AKP’li
bakanların telefonunun dışındaki hiçbir Türk vatandaşı Türkiye Cumhuriyeti
devleti sınırları içerisinde ihale alamaz. Bu kadarına da pes! Bu kadarına da
pes! Bu kadarına da pes! Doküman da alamaz, doküman alamaz zaten ihaleyi alamaz.
AHMET ARSLAN (Kars) – Maddeleri karıştırıyorsun, maddeleri.
ALİM IŞIK (Devamla) - Bilgisayardan herhangi bir şekilde dolaylı
olarak bir ihaleden haberi varsa, müracaat ettiyse, bunun müracaatını yapamaz.
Böyle bir şey olabilir mi? Kim kimin hakkını engelleyebiliyor bu memlekette?
Böyle bir şey olmaz! İstediğinize verin, istediğinize dokümanı verin,
değerlendirme dışı bırakın, zaten yapıyorsunuz. On yıldır şu Kamu İhale
Kanunu’nda yapmadığınız değişiklik kalmadı Allah aşkına, bir bu mu kaldı yahu! Böyle
bir şeyi nasıl, hangi vicdanla bu Meclisin huzuruna getirebiliyorsunuz? Evrak
satın almayı dahi engelliyorsunuz. Hem telefonla davet edeceksiniz, davet
ettiğinizin dışındakilere de -kimseye- doküman satmayacaksınız. “Allah sizlere
sabır, insaf versin.” diyorum ben. Böyle bir kanun teklifini bu Meclis
gündemine getirmek demek, Meclisin yasama döneminin son günlerine yakın bir
günde, artık, nasıl yorumlanır bilmiyorum. Bunu kesinlikle geri çekmenizi talep
ediyoruz. Böyle bir şeyin bu Meclisten geçmesi, bu Meclis çatısı altında
bulunan her milletvekili için büyük bir vebaldir. Bırakınız da insanlar ihale
dokümanını bari satın alsın yani. Bunu da mı elinden alacaksınız? Zaten ihale
vermiyorsunuz, zaten istediğiniz yerlere veriliyor. Daha bir ay önce Kütahya’da
yapılan bir ihalenin aynı bu şekilde olduğunu biliyorum ben. Millî Emlake
gidiyorlar, köylü, vatandaş kendi evinin bulunduğu araziyi satın almak istiyor,
dokümanı göremiyorlar “Veremeyiz size.” diyorlar ama başka birisi, iktidar
partisinden zamanında aday adayı olmuş birisi telefonla çağırılıyor, köylülere
teklif edilen fiyatın yarı fiyatına karşı tarafındaki çok büyük bir kamu
arazisi veriliyor, peşkeş çekiliyor. Şimdi, burada siz, hakkı olan vatandaşın
hakkını da elinden alıyorsunuz. Yapmayın bunu Sayın Bakanım, bu olmuyor, bu
olmuyor! Bunu lütfen geri çekiniz. Bu, size yakışmıyor, bu, Meclise yakışmıyor!
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Bakan buna cevap versin.
ALİM IŞIK (Devamla) – Bu memleketin helal süt emmiş hiçbir
evladına böyle bir kanun teklifi vermek yakışmaz. Biz bunu gerçekten hayretle
karşıladık.
OKTAY VURAL (İzmir) – Reddederler zaten, milletvekilleri reddeder!
ALİM IŞIK (Devamla) – Dolayısıyla ben, sayın milletvekillerinin
vicdanlarının buna müsaade etmeyeceğine inanıyorum. Bu, hiçbir şeklide kabul
edilebilir değil. Tekrar okuyorum: “İlan yapılmayan ihalelerde…”
AHMET ARSLAN (Kars) – Yapılmayanlarda ama!
ALİM IŞIK (Devamla) – Yani “Zaten biz ilan yapmıyoruz, istediğimiz
kişilere ihale verebiliyoruz…” Bundan o çıkıyor.
“…ihale dokümanı sadece idare tarafından davet edilenlere
satılır.” Yapmayın Allah aşkına, yapmayın ya!
FARUK BAL (Konya) – Ayıp! Ayıp!
ALİM IŞIK (Devamla) – Dolayısıyla, bu kanun maddesinin, son derece
onur kırıcı, Meclisin onuruna yakışmayan ve hiçbir vicdan sahibi Türk evladının
kabullenemeyeceği bir kanun maddesi olduğunu tekrar hatırlatıyorum.
Bunun geri çekilmesi talebiyle saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Bakan açıklama yapsın.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Şimdi, şahısları adına Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Buyurun Sayın Işık. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; verilen teklif üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, yasalar yapılırken komisyonlarda güzel tartışılmadığı için,
buraya gelen yasalarda eksikleri gördüğünüz zaman ya da ihtiyacınız olanların
çıkmadığını gördüğünüz zaman yeni yasalar vererek onları çıkarıyorsunuz, kendi
istediğiniz gibi ayarlıyorsunuz. Tabii, biz burada ne kadar anlatsak da
bunlarda nasıl olsa bir sonuç alınmadığını biliyoruz. O yüzden, ben biraz
memleketimin sorunlarından bahsedeceğim.
Bizim, Erzincan’da üç tane hastanemiz vardı. Ben de sürekli bu
hastaneleri gündeme getiriyorum. Üç hastanenin bir tanesi Kızılay Tıp
Merkeziydi -benim de Başhekimlik yaptığım yer- burayı anlaşmayla kapattılar,
semt polikliniği olacaktı. O zaman Sayın Bakan “Burası illaki çalışsın, semt
polikliniği olarak kalsın.” diye ısrar etti -tabii, biz ona inanmadık- ama
birkaç ay sonra kapandı gitti, ben tek başıma çalıştım orada. Daha sonra SSK
hastanemiz olan yeri kapattılar, orayı yok ettiler. Ben ısrarla diyorum ki: Siz
devlet hastanesini kapatıp orayı da yukarı taşıyacaksınız. “Hayır, biz
taşımayacağız.” dediler ama maalesef en son olarak, 24 Nisan 2012 tarihli,
İnşaat ve Onarım Daire Başkanlığından giden yazıyla Erzincan Devlet
Hastanesinin A Blokunun Mengücek Devlet Hastanesine
taşınması gerektiği, buranın hasta yatırmak için uygun olmadığı, en kısa
zamanda çalışmaların yapılarak buranın gitmesi gerektiği söylenmiş.
Tabii, burada herkes çıkıp şov yapıyor, ben de şov yapacağım.
Erzincan’daki hastane kapanmasın, kapanmasını da istemiyoruz. Bu çok güzel bir
cümle, işte, gösteriyorum: “Erzincan’ın ihtiyacı olan devlet hastanesi
kapatılmamalı.” Şimdi, rica ediyoruz kapatılmaması için, ileride tabii, bunlar
başka türlü eylemlere dönecek. Erzincan’da kesinlikle hastanemizi
kapattırmayacağız.
Erzincan’da bir sene önce bir otel temeli atıldı. Otel temeli
atıldıktan sonra Köy Hizmetlerinin araçları gitti, bir yeri temizlediler. Hemen
gelip orada biraz “grobeton” dediğimiz beton atıldı.
Daha sonra otel olduğu gibi kaldı, yapılmadı.
Şimdi, Erzincan Devlet Hastanemizin yeri de Erzincan’ın en güzel
yeri, merkezi olan bir yer. Tabii, burası kapandıktan sonra SSK hastanesi olan
yer diş polikliniği olacağına göre, müdürlük de oraya taşınacağına göre,
Erzincan’ın en güzel yeri olan devlet hastanesi de beş yıldızlı güzel bir otel
olur. Biz bunda ısrar ediyoruz, otel olacaktır orası ama engelleyeceğiz, buna
emin olabilirsiniz, bütün gücümüzle çalışacağız.
Biz araştırma hastanesinin çürük olduğunu söylüyoruz, “hayır”
diyorlar. Sizin kendi milletvekillerinizden bir hocamız, Yıldız Teknik
Üniversitesinden bir hocamız çıktı, burada dedi ki: “1997 yılından önce yapılan
inşaatların hepsi çürük.” Biz hiçbirini kabul etmiyoruz, 2000 yılından önce
yapılanlar da çürük. Bizim araştırma hastanemizin 1986 yılında temeli atılmış,
yirmi sene inşaat hâlinde beklemiş, sıvası yapılmamış, devamlı güneşe, yağmura
maruz kalmış bir yerde bulunan bir hastaneydi. Daha sonra 2006 yılında Sağlık
Bakanımız Sağlık Bakanlığına devrettikten sonra -üniversiteye bağlıydı- orayı
yapıp içine girdiler. Şimdi oraya 160 yataklı yeni bir hastane yapılacak. Daha
sonra da hastanemiz kapatılarak buraya taşınacak.
Erzincan’ımızda ne kaldı? Erzurum’da her köşe başında bir
hastaneye rastlarken Erzincan’da maalesef tek hastaneye düşeceğiz, bir de özel
hastanemiz olacak, diğer yerler kapanacak.
Şeker fabrikamız bu sene belki açık kalacak ama seneye büyük
ihtimalle kapanacak, özelleştirme yapıldı. Orası kapandıktan sonra
Erzincan’ımızın göç vereceğini söylüyoruz sürekli olarak, bunun da devam
edeceği kesin.
Ama hastanemiz için -tekrar ediyorum- yetkililerden de şimdi rica
ediyoruz: Lütfen, hastanemiz açık kalsın. Bizim Erzincan’ımız merkezde bir yer;
Kelkit’e, Gümüşhane’ye, Suşehri’ne, Tunceli’ye, Bingöl’e hatta Aşkale’ye.
Hastalarımız gelip Erzincan’da muayene olmaktadırlar, Erzincan merkezdir.
Kızılay Tıp Merkezimiz olan yeri Dünya Göz Hastanesi sürekli
istiyor, orayı iyi bir merkez yapmak istediği için, ama maalesef verilmiyor.
Verilmemesinin sebebi de… Ben şuna eminim ki Erzurum’daki hastaların Erzincan’a
kayacağı düşünüldüğü için verilmiyordur. Ama Erzincan’da bu devran böyle sürmeyecek,
eninde sonunda, halkımız da bunu görüyor, görecek de. Ama hastanemizi
kapatmamak için bütün esnaf odalarıyla… Şu anda fazla ses çıkarmıyorlar,
ticaret odamız ses çıkarmıyor, çünkü baskı gördükleri kesin ama eninde sonunda,
hep birlikte, el ele vererek hastanelerimizi açık tutacağız. Hastanemizi
kapatmamak için yüce Meclisten de bu konuda talep ediyorum, yardım istiyorum
çünkü Erzincan’ımızın buna ihtiyacı var.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Verdiğimiz önerge hakkında açıklama yapma zarureti hasıl olmuştur.
Çok değerli milletvekilleri, burada Yasa’nın, Kamu İhale Kanunu’nun ruhuna ve
özüne dokunulmamaktadır. Sadece bugüne kadar gerek Kamu İhale Kurulunun verdiği
çelişkili kararları ortadan kaldırmak için…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Çelişkili karar yok, senin menfaatine
aykırı olduğu için verdiği…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – …gerekse Danıştayın verdiği değişik kararları ortadan kaldırmak
için, sadece…
KAMER GENÇ (Tunceli) – 50 katrilyon liralık ihaleler yaptın,
bunların kaçını kendi adamlarına verdin, bunu söyle bunu!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, sadece acil işlerde, davetle yapılan çok acil işlerde -kanunda
bellidir bunlar, acil işler- bu acil işlerde…
Daha evvelden bunlar EKAP’a konmuyordu,
fakat şeffaf olsun diye bütün ihaleleri biz EKAP’a
koyuyoruz ve sadece müteahhitler değil, herkes gelip idareden dosyayı alıp
inceleyebilir, parasız dosyayı alabilir; bu, kanunda çok açıkça yazılıdır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – İncelesin, ne zararı var?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Fakat,
davet edilmeyenler gelip dosya satın aldığı zaman teklif veriyor, 70 kişi
teklif veriyor. İhaleye bunlar katılmasa da bunlara cevap vermek zorundasınız.
Cevap verince, on beş günde bitirmeniz gereken ihaleyi üç ayda
bitiremiyorsunuz. Yangın olduğu zaman, afet olduğu zaman, deprem olduğu zaman
acil ihaleleri bitiremiyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Onları karıştırma, onlar zaten bu işe
girmez.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Olayın
özü budur, başka taraflara bunu çekmenin…
OKTAY VURAL (İzmir) – O afet ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yangınla, depremle ne işin var?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – İhalede
bellidir. “Davet edilmeyen ihaleler” nelerdir? Acil işler, pazarlıkla yapılan
işler.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Acil olmayan iş mi var sizin zamanınızda,
kanunlar bile acele çıkıyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Burada
biz bunu EKAP’a koyduğumuz için gelip herkes dosya
satın alabiliyor kanunda açıkça yazılmadığı için, bunu kanuna açıkça koyuyoruz.
Yani, davet edilenlerin dışındakiler gelsin dosyaya baksın, şikâyet etsin,
şikâyet edebilir, fakat parayla aldığı zaman teklif verme hakkı doğuyor, bu
sefer ona cevap verme mecburiyetinde kalınıyor. Şikâyetler oluyor, mahkemeler
oluyor ve işleri üç ayda, dört ayda, beş ayda, altı ayda ihale yapamıyoruz.
İşin özü budur; yoksa burada ifade edildiği gibi, herhangi bir şekilde İhale
Kanunu’nun özüne dokunulmamaktadır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – İhale Kanunu açık ihaleyi emreder Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Sadece
ilan edilmeyen işlerde… Bunları biz EKAP’a koyuyoruz
ki herkes gelsin ihaleyi incelesin. Yoksa başka bir şey yoktur burada.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Bakan İhale Kanunu diye bir şey
kalmadı ki!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bu
açıklıkla burada gözükmektedir, İhale Kanunu’nun maddelerini okursanız, 28’inci
maddeyi, burada çok açıkça yazmaktadır. Yoksa, “dosyaya bakamaz, dosya alamaz,
ihaleye giremez, şeffaflık kaldırılıyor…” Böyle bir şey yok, nereden
çıkarılıyor bunlar?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, ihaleyi niye ilan
etmiyorsunuz, açık ihale neden yapmıyorsunuz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Efendim,
ilan edilmeyen işleri burada demiyoruz, ilan edilmeyen işler kanunda zaten
belli, lütfen iyi okuyup…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, bu kadar iş dururken bu mudur
acil, son günde torbaya böyle bir tarif mi konur?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Efendim,
kanunda zaten ilan edilmeyen işler bellidir; acil işler…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Memleket kan gölüne dönmüş. En acil konu bu
mu şimdi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –Acil
işler…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Yapma, Allah’ını seversen ya! Yapma ya,
böyle bir şey olur mu ya!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Lütfen,
lütfen, demagoji yapmayalım. Lütfen efendim, işin özü acil işleri biz yapmak
zorundayız.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Her gün memlekette evler ağlıyor, en acil
konu bu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Bu devlet
iş yapacak, bu devlet acil olan işleri acil yapmak zorundadır, sadece acil
işleri hızlı yapmak için getirilmiştir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan, bir iddiada
bulundu “Yangınlarda, afetlerde, bunları şey yapıyoruz, onun için altı ay, yedi
ay, sekiz ay uzuyor.” Örnekler verebilir mi? Van’daki şeyler mi böyle oldu?
Nerede oldu? Yani bir örnek versin.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Çok örnek
var, binlerce örnek var.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hiçbir örnek yok Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, bir örnek verin yani somut örnek Sayın
Başkan yani.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Veremez, veremez yok çünkü.
OKTAY VURAL (İzmir) – Somut örnekler olmadan soyut kavramlarla… Bu
konuda katkı sağlamak istiyoruz ama…
BAŞKAN – Söyledikleriniz zabta geçti
Sayın Vural.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, benim de kısa bir
söz talebim var efendim, 60’ıncı maddeye göre.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Buradan mı?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok, kürsüden herhâlde.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, efendim, izninizle,
kürsüye çıkayım efendim.
BAŞKAN – Oradan konuşun, zapta geçiyor nasılsa buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) – Grup Başkan Vekili, kürsüden…
BAŞKAN – Beyler, tartışma istiyorsanız bilmiyorum, hangi beşiğe
beleyelim sizi? Nerede istiyorsanız orada konuşun efendim, buyurun, ister
yerinizden ister buradan, başka söyleyecek bir şey yok.
Buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) – Siz yapıyorsunuz o hatayı Sayın Başkan.
Az evvel Sayın Öznur Çalık’a kürsüden söz verdiniz.
BAŞKAN – Peki, size ne oluyor kardeşim? Size ne oluyor yani? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) – Niye ben milletvekili değil miyim? Size
ne oluyor orada Sayın Başkan?
BAŞKAN – Ben bir Grup Başkan Vekiliyle görüşüyorum, sen niye
bağırıyorsun?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, milletvekiline “Ne oluyor?”
demek millete hakarettir. Ne demek ne oluyor?
BAŞKAN – Ama onun bana… Bir saniye Sayın Başkan. O arkadaşımızın
bağırarak Başkanlığa bunu söylemesi hakaret olmuyor mu?
MUHARREM VARLI (Adana) – Niye hakaret oluyor, senin yaptığın
hakaret!
BAŞKAN – Ben söylersem hakaret oluyor, onlar söyleyince hakaret
olmuyor mu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Talebini nasıl iletecek size, mektupla mı?
BAŞKAN – Kimseye hakaret ettiğimiz yok. Ben diyorum ki: “Efendim,
ben bir Grup Başkan Vekiliyle görüşüyorum.” Onunla muhatap oluyorum değil mi?
OKTAY VURAL (İzmir) – “Size ne oluyor?” ne demek?
BAŞKAN – Arkadaşım da elini kaldırır, ben de bir şey söyleyeceğim
der, buyurun derim, konuşur. Herkes kalkıyor, istediği gibi konuşuyor Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, “Size ne oluyor?” ne demek?
MUHARREM VARLI (Adana) – Sizin yönetim tarzınızdan öyle oluyor!
OKTAY VURAL (İzmir) – “Size ne oluyor?” diyemezsiniz!
BAŞKAN – Peki, ne söyleyeceğimizi öğreniriz efendim, başka çare
yok, bilemiyorum yani.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sizi saygıya davet ediyorum, milletvekili
millet adına konuşuyor.
BAŞKAN – Size beğendirmek için ne söyleyeceğimi bilemiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Milletvekillerine saygı esastır.
BAŞKAN - Sayın Başkan, buyurun efendim, kusura bakmayın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet, teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Önergeyi doğru bulmuyorum, şu nedenle: Davetiye usulü ihalede bir
mal veya hizmet belli kişiler çağrılmak suretiyle, onlar arasında ihale
yapılmak suretiyle temin edilir. Davetiye usulü ihalenin çerçevesi budur. Hangi
hâllerde yapılır, ne zaman yapılır, bunlar ayrı bir tartışma konusu, Hükûmet bu
usulü veya ilgili kamu kurumları bu usulü layıkıyla, amacına uygun bir şekilde
kullanıyor mu; bu da ayrı bir tartışma konusu, ancak davetiye usulü ihalede
davet edilmeyen kişiler de idareye başvurup şartnameyi satın alabilirler. Bunda
hiçbir sakınca yok.
Kamu İhale Kanunu’nun temel felsefesi, ihalelerin rekabet
ortamında ve saydam bir şekilde yapılmasıdır. Saydamlık açık olmayı gerektirir,
ihaleye katılamasa bile, katılmasa bile, davet edilmemiş olsa bile, ilgilenen
herkesin şartnameyi alabilmesini, satın alabilmesini gerektirir. Dolayısıyla,
bir kişinin davetli olmasa dahi “Ben bu şartnameyi satın alayım, kendimi ona
göre hazırlayayım, diğer ihalelere ona göre bir hazırlık yapayım, kim hangi
teklifi vermiş, sonuçta hangi teklifle bu ihaleyi kazanacak daha doğrusu, bunu
bileyim.” deme hakkı vardır. Bunu engelliyor bu önerge. Sayın Bakanın dediği
gibi, hani, yangın, deprem vesaire, acil hâller, bunlar ayrı.
Ayrıca, bir idare kendisinden emin ise, 3 kişiyi, 5 kişiyi davet
etmiş bunlar arasında ihale yapıyor ise, kaç kişi başvurmuş olursa olsun davet
edilmediği hâlde, bunlardan çekinmemesi gerekir, ret cevabını verir, ihalesine
devam eder, gider. Kesinlikle bu önergeyi doğru bulmuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Şahısları adına Sayın Yusuf Başer, Yozgat Milletvekili.
Buyurun Sayın Başer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Teklif’in çerçeve
maddesine ek cümle eklenmesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılmakta olan maddeye
göre şu an mevcut kanunda ihaleye davet edilmeyen isteklilere ihale dokümanının
satışını sınırlayan bir düzenleme bulunmamakta. Dolayısıyla, ilan yapılmaksızın
gerçekleştirilen ihalelerde idare tarafından davet edilmeyen istekliler de
davet alıp, teklif verebilmektedir. Bu durum ise ihale usulüyle sağlamak
istediği işin özelliğine ve önemine uygun olarak sadece ilgili sektörde
faaliyet gösteren, yeterliliği ve ehliyeti bilinen firmaları ihaleye davet etme
imkânını fiilen ortadan kaldırmakta, davet edilmemiş olmalarına rağmen, ihale
dokümanı satın almak suretiyle ihaleye katılanların tekliflerinin değerlendirilmesi
ihale sürecini uzatmakta…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu konuşmayı yapmak için insanın çok
değerlerini kaybetmiş olması lazım.
YUSUF BAŞER (Devamla) - …özellikle pazarlık usulüyle yapılan
ihalelerde ve acil olması gereken ihalelerde, bu durumda hem ihtilafların
uzaması ve hem de şikâyetlerin uzaması sebebiyle acil olan ve ivedi yapılması
gereken ihaleler zamanında yapılmamaktadır. Bu getirilen maddeyle yapılmak
istenen şey budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an görüşülmekte olan
torba yasanın çıkmasından amaç toplumun büyük kesiminin ihtiyaçlarını
karşılamaktır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bu maddenin amacı AKP yandaşları
dışındaki hiç kimseyi ihaleye sokmamaktır!
YUSUF BAŞER (Devamla) - Dolayısıyla, milletvekilleri olarak
bizlerin iktidarıyla ve muhalefetiyle yapması gereken şey, toplumumuzun
ihtiyaçlarını bir an önce karşılamaktır diye düşünüyorum.
Kanunun lehinde olduğumu belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, soru-cevap işlemi yapacağım
on dakika süreyle.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu maddenin getirilmesindeki
temel amaç hırsızlığa kalıp hazırlamaktır. Maddede ne diyor? Diyor ki: “Ben
herkesi ihaleye davet etmeyeceğim, kendi adamlarımı davet edeceğim. Kendi
adamlarımı davet edeceğim için bu ihalelerin şartnamelerini başkası öğrenmesin.
Bırakın da ben hırsızlığı istediğim gibi yapayım.” diyor.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Sus be!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu AKP’lilerde de eğer vicdan varsa,
haysiyet varsa, memleket severlik duyguları varsa…
BAŞKAN – Daha temiz…
KAMER GENÇ (Tunceli) - …bu maddeyi reddetmeleri lazım. Böyle bir
şey olmaz!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Sen mi söylüyorsun!
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Burada çıkıyor diyor… Efendim, bakın, yani ihaleye hem başkalarının
girmesini engelliyor hem de diyor ki: “Bu ihalelerin şartlarını başkaları da
para vererek öğrenmesin, benim rahatımı da bozmasın.” Bu hangi ahlak kabul
eder? Hangi vicdan kabul eder? Hangi mebus kabul eder? Ya biraz da bizi bu
kadar alçaltmayın yahu! Bu Türkiye Cumhuriyeti devletini bu kadar talan eden
alçak insanlara da birtakım bu kadar avantajlar sağlamayın efendim.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Alçak sensin!
BAŞKAN – Sayın Karakelle.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Efendim, ben 60’a göre söz
istemiştim Sayın Erzincan Milletvekilimiz Muharrem Işık Bey’in bir bilgisini
düzeltmek adına fakat bakmadınız. Eğer uygunsa, onunla ilgili bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun; bulunduğunuz yerden buyurun…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, o geçti, geçti!
Kanun içinde 60’a göre konuşulur mu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sorulardan sonra söz verin.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Süre geçiyor Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, soru-cevap
bölümüne geçtik. 60’a göre konuşma değil ki!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, az önceki soru muydu?
Soru soracak o da.
BAŞKAN – Sayın Karakelle, bu, soru-cevap
kısmı olduğu için, size onunla ilgili 60’a göre ayrıca söz vereyim
istiyorsanız.
Müsaade ederseniz devam edelim, arkadaşların hakkını yemeyelim.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Ama arkadaşlar da şu anda bizim…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Bir dakika gitti Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, söyledim, hakkını yemeyelim dedim. Sabırlı
olunuz rica ediyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Bir dakika gitti ama.
BAŞKAN - Ben de görüyorum Allah’ın izniyle.
Sayın Erdoğdu, buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Sayın
Bayraktar’ın yaptığı açıklama ne hukuka ne meşruiyete, hiçbir şeye
sığmamaktadır.
Sayın Bakanın yüce Meclisi aldatmaması gerekmektedir. Kamu İhale
Kanunu’nun 5’inci maddesi açık ihaleyi zorunlu kılmaktadır. Açık ihale, ilan
edilen, herkesin, gerekli şartları taşıyan her Türk vatandaşının, her şirketin
katılabildiği ihale demektir.
21’inci madde deprem, yangın, sel gibi acil durumlarda idarenin
vakit kaybetmemesi amacıyla ihalenin ilan edilmemesi ve üçten ziyade firmanın
çağrılması suretiyle yapılır. Kentsel Dönüşüm Yasası gibi 300-400 milyar dolar
paranın harcanacağı bir yasada bunu 21/b maddesine sokmak, yani bu çok ağır bir
durumdur, bu ülkeye karşı işlenmiş çok ciddi bir suçtur. Bugün belki
çoğunluğunuzla, bilmeyen milletvekillerine bunu kabul ettirdiniz ama bunun sonu
Yüce Divandır. Sayın Bakana ben bunu hatırlatıyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdoğdu.
Sayın Sarıbaş…
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İhale, Türkiye’deki vergi veren tüm insanların, özellikle
parasının eşit şartlarda, insanların, bütün firmaların eşit şartlarda gireceği,
rekabet edeceği anlamını taşır. Bu bakımdan baktığımızda, ihaleye davet
usulünde -idarenin- davetin adı şudur:
İdarenin, hangi insanları, hangi ölçüden, hangi şeyi yapacağını insanların
bilmemesidir ve bu anlam içerisinde de davet, bana yakın olan ve benimle
ilişkisi çok daha sıcak olabilecek firmalar ya da kişiler anlamı taşır. Bu
anlamda, ihalenin özü yani Anayasa’mızda ve hepimizin hakları konusunda
baktığımızda, şeffaflık ve insanların bilgi edinme ve diğer haklarının
korunması ve rekabet anlamında ve Türkiye’deki girişimci diğer firmalar
anlamında da davetin doğru olmayacağı bir yöntemdir ve yine, bu anlamda da
baktığımızda ihale Kanunu’nun bugün…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kamu İhale Kanunu’nda şu anda gerçekleştirilen değişiklik, AKP
iktidara geldiğinden bu yana gerçekleştirilen kaçıncı değişikliktir?
Kanun’un son hâli AB müktesebatına uygun durumda mıdır hâlâ?
Eklenen bu maddeyle AKP’lilerin istemediği kimseye ihale verilmesi
imkânsız hâle gelmektedir. Bu durumda Kamu İhale Kanunu’nun da bir anlamı
kalmamaktadır. Kanun’u ne zaman tamamen ortadan kaldırmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İhaleye fesat karıştırma suçları bu önergeyle perdelenmiyor mu?
Soru 2: Saydamlık ilkesine aykırılık teşkil etmiyor mu?
Soru 3: Açıklık ilkesine aykırılık teşkil etmiyor mu?
Soru 4: Rekabet ilkesine aykırılık teşkil etmiyor mu?
Soru 5: Sayın Bakanın açıklamalarından, madem acil ve istisnai
durumlarda bu, söz konusu olacaksa, o önergeye, o zaman “deprem ve yangın”
ibaresini koymayı niçin düşünmüyorlar?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Varlı…
MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, biraz önce Sayın Öznur
Çalık’a 60’a göre kürsüden söz verdiniz. Aynı şekilde Hamzaçebi isteyince
itiraz ettiniz. Ben de yerimden bir haksızlığı belirtmek için müdahale edince
çok kaba bir tavır sergilediniz, tutumunuzu kınıyorum.
BAŞKAN – Sizin söylediğinizin, bu olayla hiç ilgisi yok.
Hamzaçebi’ye “İstediği yerde konuşabilir.” dediğime göre bir tartışma yok ama
siz öyle takdir ediyorsanız, öyle olsun efendim.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Bakanlığınızca Van ve Simav depremlerinde kaç firmaya
ilansız ihale verdiniz? Bunların hangi sorunu vardı da böyle bir değişikliğe
ihtiyaç duyuldu? Şu anda bu değişikliği bekleyen kaç yandaş firma sırada beklemektedir?
Kamu İhale Kurumu tarafından son yılın 10 büyük yolsuzluğu olarak
medyaya yansıyan yolsuzluklardan 2 tanesi Kütahya’ya aittir. Bu Kamu İhale
Kurumu tarafından geçen hafta medyaya yansıyan 10 büyük yolsuzluğun kaçı
Bakanlığınızla ilgilidir? Cevaplarsanız memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun efendim...
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, süreyi uzatmadınız.
BAŞKAN – Hayır, on dakika İç Tüzük’ün
emri, beş dakika geçti bile.
Buyurun efendim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; tekrar, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Burada sorular, tabii, genel oldu. Sayın Tanal’ın soruları
münferit sorular, diğer sorular genel mahiyette. Genel mahiyette tekrar
açıklamaya çalışacağım.
Burada özellikle vurgulamak istediğim ve önergenin vurgulamak
istediği husus tamamen zamandır. Biz burada İhale Kanunu’nda “Belli kişileri
çağıracağız, belli kişileri çağırmayacağız.” gibi bir madde getirmiyoruz,
hiçbir maddenin özüne dokunmuyoruz, fakat tenakuz var. Şimdi, efendim…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, davet edilemeyenler şartname
alamıyor Sayın Bakan. Yazıktır ya insanlara!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Efendim,
kanunu biz yapmadık. 4734 sayılı Kanun bizim İktidarımızdan önce yapılmış bir
yasadır, bu Yasa’ya hepimiz saygılıyız. Tabii ki yasalar uygulama yapıldığı
süre içerisinde ihtiyaç duyulduğu oranda, tatbikat süresinde değişikliğe
uğrayabilir; bütün yasalar böyledir, hatta Anayasa da böyledir. Yasalar ihtiyaç
oldukça, geliştikçe, iş geliştikçe, hayat geliştikçe…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ama insanların hakkını alamazsınız,
sadece davet edilenler alacak burada!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Müsaade
ederseniz sözümü bitireyim, siz tekrar söz alabilirsiniz.
Şimdi, burada, daha evvelden EKAP’a
ihaleleri koymuyorduk, niye koymaya başladık? Şeffaf olsun diye. Niye koymaya
başladık? Herkes gelsin dosyayı incelesin diye, şeffaflığı artırmak için.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya hangi şeffaflık?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –Davetten
maksat, hangi ihalelere davet edilebiliyorsa kanunda yazılı. Biz hangi
ihalelerde davet yapılacağını burada yeniden tadat etmiyoruz, onlar yasada
zaten var, acil ihaleler belli, kanunun birçok yerinde bunlar ifade ediliyor; o
ihalelerde davet yapılıyor. Benim Bakanlığım ihale yapmıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, davet edilemeyenlerin
ihale hakkını elinden alıyorsunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –Efendim,
bakınız, acil işlerde yasa idarelere hak vermiştir, demiştir ki: “Senin acil
işin olduğu zaman bu işi iyi yapanları çağır.” Burada bir…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Tamam, acil iş, adam ögrenmiş niye ihale hakkını elinden alıyorsunuz?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – “Acil işler”i
tanımla o zaman bir an önce.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Efendim,
burada bir yolsuzluk aramak haksızlıktır, burada başka şeyler aramak insanın
kendisinin kötü düşüncesidir. Yoksa o zaman idareler acil işi olduğu zaman iş
yapamayacak mı; Van’ı yapamayacak mı, Simav’ı yapamayacak mı? Peki, bu işler
nasıl olacak? Bunlar da Sayıştayın denetimine
tabidir, bunlar da yargıya açıktır. Bunlarda doküman isteyen herkese
verilebiliyor. Zaten dokümanlar idarelerden geldiği zaman dosyadan herkese
göstermek zorundasınız, zaten EKAP’a konduğu zaman
herkes oradan bakabiliyor. Onun dışında, satın aldığı zaman gelip… Siz 10 kişi
davet ettiniz, 15 kişi davet ettiniz; 70 kişi gelip teklif veriyor, 70 kişinin
teklifine cevap vermek zorundasınız. Bunlar süreci uzatıyor, üç ayda bitirmeniz
gereken işin ihalesini altı ayda bitiremiyorsunuz. Bu işin özü budur. Ben
kimseyi aldatmıyorum.
Benim Bakanlığım da şu anda ihale yapmıyor. Sayın Alim Işık
Hoca’nın dediği “Burada on tane yolsuzluktan sizin Bakanlığınızda hangileri
var?” diye; ben bilmiyorum. Benim Bakanlığımda bir tane yolsuzluk varsa, ihale
yolsuzluğu varsa veya başka yolsuzluk varsa her türlü cezaya biz razıyız.
Çok değerli milletvekilleri, biz TOKİ’de de 30 bin ihale yaptık,
30 bin! Bunların 3 bin tanesi büyük ihaledir, geri kalan 27 bin tanesi küçük
ihaledir. Bunların içerisinde biz çok sıkı denetlendik. Hiç kimse kimseyi
korumaz; kardeş, kardeşi korumaz; bakan, bürokratı korumaz böyle işlerde,
koruyamaz. Biz hiçbir yolsuzluğa bulaşmadık, bundan sonra da bulaşmayacağız.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Allah’tan kork, Allah’tan!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Biz böyle
fikri bozuk olan dervişlerden değiliz. Kesinlikle, burada da sadece vatanımız
için, milletimiz için, insanımız için hızlı yapılması gereken, acil yapılması
gereken hastane olabilir, acil yapılması gereken yurt olabilir, acil yapılması
gereken karakol olabilir, acil yapılması gereken yangından, afetten zarar gören
bir yer olabilir, selden zarar gören bir yer olabilir; bunları biz yapmak
zorundayız. Bunun için de eğer bir idare yanlış kişileri davet ediyorsa onu
Sayıştay denetlesin, KİT Komisyonu -bu Meclisin aynı zamanda yasamanın yanında
denetleme görevi de vardır- onları denetlesin fakat devletin, Hükûmetin elini
kolunu bağlamak doğru değildir. İdareler çalışacak, memleket kalkınacak; biz
bunun için mücadele ediyoruz, kalkınmak için, gelişmek için. Burada da sadece
üç ayda, iki ayda, bir ayda bitmesi gereken ihaleler… Samimiyetle söylüyorum,
lütfen buna inanın, bir ayda bitirmemiz gereken işin ihalesini altı ayda
bitiremiyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, arada sekiz gün süre farkı var
Sayın Bakan, doğru bilgi verin yani! Sekiz gün süre farkı var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Bunun çok
canlı örnekleri var. Özellikle lütfen bunun altında, bu önergenin altında bir
milim kötü niyet aramayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Maliye Bakanı gelsin, Kamu İhale Kurumu
Başkanı gelsin, bu dediklerinizi teyit etsin, ben “kabul” vereceğim burada.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Özellikle
bu madde kötü niyetlilerin ihaleye girmesini engelleyen bir madde.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama bu Kamu İhale Kurumuyla ilgili bir konu
Sayın Bakan.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, Kamu İhale Kurumu Başkanı
gelsin, söylediklerinizi teyit etsin, ben “kabul” vereceğim bu yasaya.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -Gerçek
müteahhitleri koruma vardır burada özellikle.
Saygıyla arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
Yeni madde olarak görüşülen bu madde üzerinde aynı mahiyette iki
adet önerge vardır, okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Yasa Teklifi’ne
eklenen 27. maddenin teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Kamer
Genç Mahmut
Tanal Hasan
Ören |
Tunceli İstanbul Manisa |
İhsan
Kalkavan Candan
Yüceer |
Samsun Tekirdağ |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Alim
Işık Cemalettin
Şimşek Mehmet
Erdoğan |
Kütahya Samsun Muğla |
Ali
Uzunırmak Oktay
Vural |
Aydın İzmir |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki iki önerge hakkında
görüşünüz nedir efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii ki dönemin sonuna doğru bu gibi yasalar torbanın içerisinde geliyor,
geçiyor.
Değerli milletvekilleri, biraz hafızanızı yoklayarak, sizlerle bu
yüce Meclisin kürsüsünden bir şey paylaşacağım. Sayın Başbakan bundan birkaç
gün önceki konuşmasında diyordu ki: “Biz aramızdaki rantçıları temizleyerek
yola devam ediyoruz.” Ve bir sayın bakan gazetedeki röportajında diyordu ki:
“Paraları birilerine yedirdim.”
Tabii ki bazı önemli bakanlıklarda bir daha bakan olamayan
arkadaşlarımız ve milletvekili olamayan arkadaşlarımız oldu. Sayın Başbakana
şimdi buradan, Meclis kürsüsünden sormak istiyorum: Acaba Kamu İhale Kanunu’nda
2002’den bugüne kaç maddede değişiklik yaptı ve aynı maddelerde kaç defa
değişiklik yapıldı? Eğer, siz kıymetli milletvekilleri, iktidar
milletvekilleri, muhalefetin iktidarı denetlemeye gücü yetmediği zamanda dahi
milletvekili olarak bunları, iktidarınızı denetleyemiyorsanız,
milletvekilliğinin hiçbir anlamı yok değerli arkadaşlar.
Eğer bir ülkede kurallar günbegün değişiyor ise, eğer bir ülkede
kurallar kişilere göre değişiyor ve değiştiriliyorsa, o zaman o ülkede ne bir
fırsat eşitliğinden söz edilebilir ne de bir hak eşitliğinden söz edilebilir.
Ve bu bilhassa iktidar eliyle yapılıyorsa, yürütme eliyle yapılıyorsa ve iktidar
çoğunluğu buna alet oluyorsa, ben sizin yüreğinize ve vicdanınıza sesleniyorum.
Değerli milletvekilleri, tekrar söylüyorum, Sayın Başbakan diyor
ki: “Biz aramızdaki rantçıları temizleyerek yola devam ediyoruz.” Peki,
kürsüden soruyorum: Sayın Başbakan, siz aranızdaki rantçıları temizliyor iseniz
hangi rantçıyı hukuka teslim ettiniz? Eğer siz bu rantçıları biliyor, hukuka
teslim etmiyorsanız, kuralları, iktidar gücüne dayalı günbegün
değiştiriyorsanız… Ben hiçbir iftira atmıyorum ve kendi izanımla da, kendi
edebiyatımla da söylemiyorum, Sayın Başbakanın söylediğiyle soruyorum. Sayın
Bakana soruyorum: Sayın Bakan, siz Bakanlıkta yeni olabilirsiniz ama Kamu İhale
Kanunu’nda kaç madde, kaç defa değişti ve aynı maddede kaç defa değişiklikler
yapıldı?
Eğer hakikaten, Sayın Başbakanın söylediği gibi, değerli
milletvekilleri, acemilik, kalfalık, ustalık dönemi… Devlet, acemi nalbant
eşeği değil. “Göç yolda düzülür.” hesabı, devletin kuralları, devletin
kaideleri böyle değiştirilmez; kişiye göre, yandaşa göre, şartlara göre, güne
göre ihaleyle bu kadar oynanılmaz. İhaleyle bu kadar oynanılıyorsa, o rantçıların kimler olduğu oynayanlar
tarafından da biliniyor demektir. O zaman, rantçıları aradan temizlemek için mi
tedbir alınıyor, yoksa yeni rantçılar meydana getirmek için mi yol açılıyor?
Öyleyse, dün Sayın Başbakanın kendi söylediği, eğer hakikaten söz
ağızdan çıktığında er kişi o sözün esiriyse, bu rantçıları hukuka teslim
etmeliydi. Eğer hukuka teslim etmediyse, Sayın Başbakan o zaman mesuliyet
altındadır.
Bir ülkede Genelkurmay Başkanlığı yapmış birisiyle çay içip
kahvehanede arkadaş olmadı. Millî Savunma Bakanı buradaki soruya diyor ki:
“Sayın Başbakanla Yaşar Büyükanıt’ın arasındaki özel mesele.”
Sayın Başbakan, Yaşar Büyükanıt’la, Sayın Genelkurmay Başkanıyla
acaba mahalle arkadaşı mıydı, okul arkadaşı mıydı, çocukluk arkadaşı mıydı sır
paylaştığı? Birisi Başbakandı, birisi Genelkurmay Başkanıydı ve düşünüyorum ki
Başbakan ve Genelkurmay Başkanı olmazdan, o konuma gelmezden önce de hiç
birbiriyle sohbet etmiş, çay içmiş değillerdir. Ne “özel meselesi” olur?
İşte, devlet bugün acemi
nalbant eşeğine dönmüştür ve o acemilik, maalesef, Türkiye’yi, iç güvenlikten
dış politikaya varıncaya kadar birtakım zaafların içerisine düşürmüştür ve
millî onur, millî gurur, millî hassasiyetler, dış politikadaki hassasiyetler iç
politikaya malzeme yapılarak baskı kurulmaya çalışılmaktadır. Sorgulanması
gereken doğru zeminlerde Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunları
sorgulayacağız, bundan herkes emin olsun ama elbette ki devletimizin
kurumlarının doğru bilgi vermesini ve bu doğru bilgilerden doğru sorgulamaların
yapılacağı zeminleri biz kullanmak istiyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum. Bu madde yeni yolsuzluklar maddesidir,
çıkartılmalıdır.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi yüce
bir kurumdur. Bu yüce kurumun, hak, adalet, insanlık, vatan sevgisiyle, millet
sevgisiyle ve dürüstlükle karar alması, bu yolda işlem tesis etmesi lazım.
Şimdi, bir memleketin kaderini tayin eden Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin konulara her yönüyle hâkim olması lazım. O
memlekette, en ufak bir haksızlığın önünü kesecek yasal düzenlemeler yapması
lazım. O memlekette, icranın en dürüst şekilde görev yapmasını sağlayacak
düzenlemeler yapması lazım. O memlekette, binde 1 de olsa, hani binde 1 de
olsa, kötü bir, bakanlık makamına gelen kişilerin suistimalleri
önleyecek düzenlemeler yapması lazım. Yani öyle bir düzenlemeler yapacağız ki,
karşımızdaki insanlar kendi keyiflerine göre değil… Getirdiğimiz kuralların,
öyle açık, net, uygulamada şüpheye meydan vermeyecek derecede çok açık ve
şeffaf olması lazım.
Şimdi, tam Meclis tatile girerken bir torba kanunu getirilmiş,
burada bir önerge getiriliyor, diyor ki: “Ben, ihaleyi açık yapmayacağım, kendi
dostlarıma davetiyeyle… Trilyonluk, hatta katrilyonluk ihalelere müteahhitleri
davet edeceğim ama olabilir ki birtakım insanlar gelecek, benim bu kendi
dostlarıma böyle özel davetiyeyle davet ederek ihale verdiğim kişilerin,
verdiğim ihalenin, devletin mallarını ne kadar talan ettiğinin farkına varacak,
ne kadar o ihale verdiğim kişiyle benim menfaatlerimin olduğunu tespit edecek
bilgileri elde etmesin. Ben onlara bu bilgileri vermeyeyim. Dolayısıyla çok
rahat yolsuzluk yapayım, talan yapayım.” Ondan sonra… Ve bunu size onaylatmak
istiyor yani “Parmaklarınızı kaldırın.” diyor. Yani “İhale özel pazarlıkla
yapılacak, birtakım, üç beş tane ahbabımı davet edeceğim, başkaları bu ihale
hakkında bilgi sahibi olmasın. Ey AKP’li milletvekilleri, siz de bize destek
verin ama yani.” diyor.
Şimdi, arkadaşlar, bakın, bu bana karşı değil, bu size karşı bir
saygısızlık. Şimdi, arkadaşlar, bugün TOKİ’de 45 katrilyonluk ihaleler… Yani
bugüne kadar yapılan ihaleler var. Bu ihaleleri incelediğiniz zaman -ben KİT
Komisyonundayım- birçok ihale -inanınız, bakın- afet olmadığı hâlde, afet
kapsamına girilmek suretiyle, özel pazarlık suretiyle yapılmış. Mesela, bir
şehirde, şehir içinde yapılan bir TOKİ ihalesi 60 bin liraya ihale edildiği
hâlde, bir köyde yapılan ihale 195 bin liraya veriliyor yani 195 milyar liraya
veriliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu memleket hepimizin. Üç beş kişi
para kazanacak diye biz niye haktan ayrılalım, biz niye hukuktan ayrılalım, biz
niye memleketimize ihanet edelim? Arkadaşlar, bu memlekette hakikaten çok
muhtaç, zor durumda olan insanlar var, ekmeğe muhtaç insanlar var. Bugün
milyonlarca üniversite mezunu iş bulamıyor. Neden bulamıyor biliyor musunuz?
Üretime dayalı bir yatırım yok.
Şimdi, buraya getirmiş Hükûmet, diyor ki: “Ben özel dostlarımı
çağıracağım, bu ihaleyi onlara vereceğim, bu ihalenin şartlarını da başkaları
öğrenmesin.” Sizin vicdanınız kabul ediyorsa buna kabul verebilirsiniz. Ama
kabul verdiğiniz zaman Kamer Genç’e çok büyük bir koz vermiş olursunuz. Her
yerde çıkacağım, bu yaptığım konuşmayı yapacağım, diyeceğim ki: “Ey
vatandaşlar, bak, ben çıktım, bunların vicdanlarına hitap ettim. Dedim ki: Ey
AKP’liler, vicdanlarınıza hitap ediyorum. Bu memleketi talan edenlere, soygun
edenlere, hırsızlık yapanlara meydan vermeyin.” Ama siz verirseniz o zaman
derim ki: “Arkadaşlar, ben söylenmesi gereken şeyi söyledim. Bunların
vicdanlarına hitap ettim ama buna rağmen önergeye kabul verdiler.”
Yahu, bunun şimdi zamanı mı arkadaşlar? Her şey açık olsun, şeffaf
olsun, ihaleler gerçek bedelleri üzerinde yapılsın. İhale edilen kişilerin
gerçek ihale şartlarına uyması lazım. Ondan sonra, hizmete uygunluk yapması
lazım. O bakımdan, bu önergeyi reddetmeniz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben size söylüyorum. Benim için bir şey
yok, benim vicdanım rahat. Ben bunu dile getirmek istedim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hayhay efendim.
Yeni madde olarak görüşülen bu madde üzerindeki iki adet önergenin
oylaması sırasında yoklama talebi var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özgümüş,
Sayın Dinçer, Sayın Erdoğdu, Sayın Aygün, Sayın Genç, Sayın Işık, Sayın
Erdemir, Sayın Kurt, Sayın Çam, Sayın Sarıbaş, Sayın Moroğlu,
Sayın Özkoç, Sayın Öz, Sayın Güven, Sayın Danışoğlu, Sayın Tayan, Sayın Bulut, Sayın Onur, Sayın
Tanal.
Arkadaşlar, elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN – Yeni madde olarak görüşülen bu madde üzerindeki iki adet
aynı mahiyetteki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi, yeni madde ihdasına dair olan önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece teklifin mevcut metnine yeni 27’nci
madde eklenmiştir. Kanunun yazımı esnasında bu madde eklenerek diğer madde
numaraları teselsül ettirilecektir.
Bir karışıklığa mahal vermemek amacıyla görüşülmekte olan Komisyon
raporuna mevcut maddeler üzerinden devam edeceğiz.
Sayın Karakelle, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ya aynı ilin
milletvekillerinin kavga etmesi kadar… Bu Mecliste ilk defa getiriyorsunuz ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Neye göre söz verdiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN – 60’a göre söz istemişti efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Erzincan Milletvekili
Sebahattin Karakelle’nin, Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın Erzincan’daki hastanelerle ilgili vermiş olduğu bilgilere
ilişkin açıklaması
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Erzincan Milletvekilimiz Sayın Muharrem Işık Bey’in Meclise
vermiş olduğu, hastanelerimizle ilgili bilgileri düzeltmek üzere söz aldım.
Gerçekten ben de üzüldüm. Aynı ilin milletvekilleri olarak kendi
hastanelerimizi yüceltmek görevimiz olduğunu da ifade edeyim.
Hemen, kısa, öz… Bizim Erzincan’da Tıp Fakültemiz var. Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanemiz şu anda 11
profesörle hizmet veriyor; 200 yataklı, 200 yatak da ilave yapıyoruz. Daha önce
iki tane devlet hastanemiz vardı A ve B bloklardan ibaret; bunların
hizmetlerini birleştirdik, A Blok Devlet Hastanemiz hizmetine devam ediyor,
edecektir. Ben özellikle Sağlık Bakanımıza Erzincan’ımıza sağlık hizmetlerinden
dolayı, yaptığı hizmetlerden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Değerli Milletvekili Kardeşim Erzincan’da Kızılay polikliniğinden
bahsetti. O doğrudur, kendisi de oranın mesul Müdürlüğünü yapmıştı herhâlde,
iki yılı aşkın, çünkü orası başhekimlik değildi. İhtiyaç kalmadı, Üniversite
Hastanesini açtıktan sonra Kızılay polikliniğini devrettik Sağlık Bakanlığına
ve şu anda orada da Dünya Göz Bankası hemen hizmete açılıyor. İsterse Değerli
Milletvekilimiz bunu da oradan tespit edebilir. Ve devredildi, Kızılay Genel
Başkanlığı polikliniği de devretti Dünya Göz Bankasına, bulunduğu yerde de bu
hizmete devam ediyor.
Bir de Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma
Hastanemizin binasının sakat olduğunu… Gerçekten, hemşehrilerim
adına çok üzüldüm. Kendilerine ben, kendi yazımla Ankara Gazi Üniversitesi
Mühendislik Fakültesinin raporlarını, yirmi beş sayfadan ibaret olan ve bu
binamızın sağlam olduğu raporlarını da hem Erzincan basınına hem de bu Değerli
Milletvekili Kardeşimize de gönderdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SABAHATTİN KARAKELLE (Devamla) - Ben Meclisi de bu noktada
bilgilendirmek hususunda söz aldım. Zamanınızı aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karakelle.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.47
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.48
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
126’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
27’nci madde üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 27. maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Haluk Eyidoğan |
İstanbul Kocaeli İstanbul |
Ali
Haydar Öner Levent
Gök |
Isparta Ankara |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Adil
Kurt İdris Baluken Levent
Tüzel |
Hakkâri
Bingöl İstanbul |
Erol
Dora Hasip Kaplan Pervin
Buldan |
Mardin Şırnak Iğdır |
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Ali
Öz Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mehmet
Günal |
Mersin Osmaniye Antalya |
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bir taraftan tasarruftan bahsederken, bir taraftan istisna
hükümleri getirilirken, bir taraftan da Kamu İhale Kurumunun başkan yardımcısı
sayısının artırılması çelişkidir. Maddenin metinden çıkarılması önerilmektedir.
EROL DORA (Mardin) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
27. maddede yapılan düzenlemeyle, 4734 sayılı Kanunun 53 üncü
maddesinin (h) fıkrasının birinci paragrafında yer alan “üç” ibaresi “dört”
olarak değiştirilmiştir. Yani Kamu İhale Kurumunun Başkan Yardımcısı sayısı
üçten dörde çıkarılmıştır. Bu yönüyle bu değişiklik, bir önceki madde ile
tamamen çelişkili bir maddedir. Bir taraftan, 26. maddede bir kez daha Kamu
İhale Kanunu delinmiş ve bir bakıma Kamu İhale Kurumu daha da etkinsizleştirilirken, öbür taraftan Kamu İhale Kurumunun
üst yapılanmasında artışa gitmek kendi içinde tutarsız bir yaklaşımdır. KİK'in
iş yükü olduğu düşünülse bile, personel almak yerine üç olan başkan yardımcısı
sayısının dörde çıkarılması ayrıca bir soru işaretidir. Bu yönüyle bir önceki
madde ile çelişen ve kendi içinde de nedeni belli olmayan bu değişikliğin
teklif metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Engin Özkoç
konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Engin Özkoç, Sakarya.
Buyurun Sayın Özkoç. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce Sayın Bakan buradaydı ve bir madde geçti. Bu maddede aynen
şöyle diyor: “Bu durum idarenin bu ihale usulü ile sağlamak istediği işin
özelliği ve önemine uygun olarak sadece ilgili sektörde faaliyet gösteren yeterliliği
ve ehliyeti bilinen firmaları ihaleye davet etme imkânını fiilen ortadan
kaldırmakta, davet edilmemiş olmalarına rağmen ihale dokümanı satın alarak
ihaleye katılanların tekliflerinin değerlendirilmesi ihale sürecini çok
uzatmaktadır. Bu yüzden sadece davet edilen firmalara bu ihaleler
verilecektir.”
Şimdi Sayın Bakan burada olsaydı ben Sayın Bakana sormak isterdim
değerli arkadaşlarım: Konuşmakta olduğum madde 27’nci madde, 4734 sayılı Kanun,
İhale Kanunu. Burada ne değişiyor? Burada Kamu İhale Kurumunun işleri o kadar
çok ki o yüzden hem daire sayısında çok bir artış olacak hem de başkan
yardımcılıkları konusunu da 3’ten 4’e çıkarmak gerekiyor.
Şimdi, Sayın Bakan, gerçekten acil konular varsa ve bu acil
konularda ihaleye davetiye veren ya da dosya veren insanlar çoğunlukta
bulunuyorlarsa ve bu işler uzuyorsa gerçekten bu ihale yasasını anlamak
mümkündür, anlaşılabilir bir şeydir. Peki, ben size soruyorum Sayın Bakanım:
Gerçekten Kamu İhale Kurumunun iş yükü artmakta mıdır? Şu an itibarıyla BOTAŞ
alımları Kamu İhale Kurumunun dışına çıkarılmıştır. Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında yapılan mal ve hizmetler Kamu İhale
Kanunu’nun dışına çıkarılmıştır. Vakıf kültür varlıklarının onarım ve
restorasyonuna ilişkin mal ve hizmetler, elektrik sektöründeki KİT’lerin diğer
kamu kurumlarında yapacağı enerji ve yakıt alımları, Gençlik ve Spor Müdürlüğü
ile özerk spor federasyonlarının ulusal ve uluslararası sportif faaliyetlerine
ilişkin mal ve hizmet alımları Kamu İhale Kurumunun dışına çıkarılmıştır.
Şimdi, bunlarda acelecilik neydi? Ne oldu da bunlar Kamu İhale Yasası’nın
dışına çıkarıldı?
Kamu İhale Yasası içerisinde davetiye verilip görüşülmesini hadi
anlıyoruz, istediklerinize davetiye vermenizi de hadi anlıyoruz. Peki,
4+4+4’teki Fatih Projesi’nin ne gibi bir acelesi vardı da siz gerçekten bu
projeyi Kamu İhale Kurumunun dışına çıkardınız? Burada alınacak olan
tabletleri, yangın mı çıktı, afet mi vardı, deprem mi oldu, zamanımız mı yoktu,
ne oldu da… Ben bunu anlamak istiyorum bir vekil olarak. Bırakın, beni
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak görmeyin, bir vekil olarak az önce
konuşulan konuyla bu konu arasında bir bağ kurmaya çalışıyorum. Siz bir Bakan
olarak diyorsunuz ki: “Gerçekten, biz ihale açtığımızda, davet ettiğimizin
dışında bazıları 70 tane, 80 tane ihale dosyası getiriyordu ve onları
koyuyorlardı ve bizim işimiz uzuyordu.” Peki, uzuyordu, siz bir önlem aldınız.
Peki, tümüyle Kamu İhale Yasası’nın dışına çıkartırsanız bunu ve ondan sonra da
“Kamu İhale Kurumunun görevleri çoğaldığından dolayı biz burada daire
başkanlığını artırıyoruz ve daire başkanlığına da ayrıca bir yardımcı başkanlık
alacağız.” derseniz, değerli arkadaşlarım, bunun inandırıcılığı olur mu?
Biz, tamam, muhalefet edelim, başka şeyler yapalım ama sadece bir
şeyi soruyorum, siz de vicdanınıza sorun lütfen: 4+4+4’te İhale Kanunu’nun
dışına çıkartılan tabletin acelesi neydi? Bunu vicdanınıza sorun. Neden Kamu
İhale Yasası’nın dışına çıkartılmıştır? Bunu sorun. O zaman vicdanınız “Evet.”
diyorsa ben de “Evet.” diyorum.
İşin acı tarafı nedir biliyor musunuz: Ne söylersek söyleyelim, bu
Hükûmet kadar kanunsuzluğu kanunlaştıran başka bir hükûmet cumhuriyet tarihinde
gelmemiştir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Sayın milletvekilleri, şimdi aynı mahiyetteki üç önergeyi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter
sayısı…
BAŞKAN - …oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Aynı mahiyetteki üç önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Efendim, 2 kâtip üye arasında anlaşmazlık var.
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Efendim, bana verilen bilgiye göre karar yeter sayısı
vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 27’nci madde kabul edilmiştir.
28’inci madde üzerinde dört önerge vardır; aynı mahiyette iki
önerge ve diğer iki önerge.
Şimdi sırasıyla önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 28’inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Ramazan
Can Ahmet
Yeni |
Kayseri Kırıkkale Samsun |
Akif
Çağatay Kılıç Muzaffer
Aslan Yusuf
Başer |
Samsun Kırşehir Yozgat |
Madde 28- (1) 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanunu'nun 81'inci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Tüzel kişi temsilcisi gerçek kişilerin, temsil ettikleri tüzel
kişinin tescilli ana sözleşmeleri gereğince temsil ve bağlayıcı işlem yapma
yetkisine sahip olduklarına dair düzenlenmiş imza sirkülerinin aslı veya noter
tasdikli sureti veya ticaret sicil müdürlüğünden doksan gün içerisinde alınmış
yetki belgesinin oy kullanma sırasında ibrazı gerekir. İbraz edilen imza
sirkülerinin bir fotokopisi oy kullanılan sandık kurulu başkanına teslim
edilir. Ticaret sicil müdürlüklerince organ seçimlerinin başladığı tarihten
önceki doksan gün de dahil olmak üzere oda ve borsa organ seçimlerinin
yapıldığı aylarda seçim amacıyla tasdik edilen bu belgelerden harç ve hizmet
bedeli tahsil edilmez.”
TBMM Genel Kurul Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 2/679 esas sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 28. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Sinan
Aydın Aygün Namık
Havutça |
İstanbul Ankara Balıkesir |
Umut
Oran İlhan
Demiröz |
İstanbul Bursa |
“Madde 28- 18.5.2004 tarih
ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanununun 81 inci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
“Tüzel kişi temsilcisi gerçek kişilerin, temsil ettikleri tüzel
kişinin tescilli ana sözleşmeleri gereğince temsil ve bağlayıcı işlem yapma
yetkisine sahip olduklarına dair son iki ay içinde düzenlenmiş ve ilgili
ticaret sicili memurluğunca tasdik edilmiş bir belgeyi oy kullanma sırasında
ibraz etmeleri gerekir.”
BAŞKAN – Şimdi aynı mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
302 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 28. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Adil
Kurt İdris Baluken Levent
Tüzel |
Hakkâri Bingöl İstanbul |
Hasip Kaplan Pervin
Buldan Erol
Dora |
Şırnak Iğdır Mardin |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Ali
Öz Seyfettin
Yılmaz Hasan Hüseyin
Türkoğlu |
Mersin Adana Osmaniye |
Mehmet
Günal |
Antalya |
BAŞKAN – Komisyon, son okunan aynı mahiyetteki iki önergeye
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
28. Maddede yapılan düzenlemeyle, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu'nun 81. maddesinin 5.fıkrası
değiştirilmiştir. Bu değişikliğin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun ihtisas alanına girdiği hâlde hızlıca Plan ve
Bütçe Komisyonunda kabul edilmesi yasama ciddiyetinden uzaktır. Nitekim TOBB
kanununda değişiklik yapan bu düzenlemenin doğruluğuna Plan ve Bütçe Komisyonu
karar veremez. Bu nedenle, bu maddenin ilgili ihtisas komisyonunda görüşülmek
üzere teklif metninden çıkarılması çok doğru olacaktır.
BAŞKAN – Sayın Şandır, kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Seyfettin Yılmaz konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifiyle
yaklaşık 35 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede çeşitli
değişiklikler yapılmaktadır.
Bu kanun teklifinde, öğretmen ve polis kadroları ihdas edilmesi,
yine ilkokulu bitirenlere sürücü belgesi alma imkânı verilmesi güzel işlerdir
fakat böyle alelacele gelen bu torba yasada Sayın Başbakanın da seçim
meydanlarında söz verdiği gibi belediyelerde ve özel idarelerde çalışan
sözleşmeli personele kadro verilmesinin olması gerekiyordu.
Yine, bu torbada işçilerin, memurların, esnafların, emeklilerin ve
çiftçilerin olması gerekiyordu; yok ne yazık ki. Bu torbada ne var? Meclise
yeni 10 tane kırmızı plakalı araç tahsisi var, Kamu İhale Kanunu’ndan kaçış
var, Sayıştay denetimini etkisizleştirerek denetimden kaçış var ve yandaşlara
yeni kadrolar oluşturmak üzere müşavir kadrosu verilmesi var.
Bakın, bundan beş altı ay önce kanun hükmünde kararnamelerle bir sürü müşavir
kadrosu alındı.
İşte burada Orman ve Su İşleri Bakanı oturuyor. Şimdi, buradan
kendisine de soruyorum ve sizlere de söylüyorum: Bundan önceki Bakan da Adalet
ve Kalkınma Partisinin bakanıydı, 28 tane müşavir kadrosu vardı. Bu Bakanla
beraber bu sayı yaklaşık 130’lara çıktı. Şimdi soruyorum: Bu aldığınız artı 100
tane müşavir kadrosundan nasıl istifade ettiniz? Ben size birkaç tane örnek
vereyim: Bakanın ta İSKİ’den beri özel kalem müdürlüğünü yapan kişi özel kalem
müdürlüğünden müşavir kadrosuna geçirildi. Yine, eskiden beri yanında çalışan
Mustafa Yaraşır diye bir arkadaşı önce müfettiş, daha sonra müşavir oldu. Yine
özel kalemde çalışan birisi orada çalışmaya devam ediyor, müşavir kadrosuna
alındı. Niye bunlar alınıyor? Size söyleyeyim: Müşavir kadrosuna son yapılan
düzenlemelerle 5 milyar 400 milyon lira maaş veriliyor.
Sayın milletvekilleri, bugün, yangında canını ortaya koyan
mühendisler 2-3 milyar para alırken, sizin yakınlarınıza, milletvekillerinin
yakınına, partililerinize müşavir kadrosu vereceksiniz ve onlara 5 milyar 400
milyon lira gibi bir para ödeyeceksiniz. Şimdi, bu hangi mantığa sığar, hangi
akla sığar? Sayın Bakan cevap versin. Bu
artırdığı 100’e yakın müşavir kadrosuyla ne yapıyor?
Şimdi, burada da yine, bu kanun teklifinde, aynı şekilde
birilerine ballı maaşları vermek üzere müşavir kadroları tahsis edilmiş; yine
sonuç aynı noktaya gidecek.
Evet, bizim önergemiz
odalar ve borsalarla ilgili. Bakın, sayın iktidar partisinin milletvekilleri,
sizlere sesleniyorum: Şimdi, Türkiye’deki tüm kurum ve kuruluşları sizinle aynı
düşünen insanlardan oluşacak bir yapı hâline getirmeye çalışıyorsunuz. Şimdi,
Odalar ve Borsalar Birliği, odalar, sivil toplum örgütleri…
Bakın, geçenlerde bir orman mühendisleri odası seçimi oldu.
Merkezi Adana olan Doğu Akdeniz Şubesi yaklaşık 11 vilayeti kapsıyor. Orman ve
Su İşleri Bakanlığının, artık Bakan talimatı mıdır bilmiyorum ama bütün genel
müdürleri, bölge müdürleri, müsteşar yardımcıları sahada bu seçimleri kazanmak
için, yönetimin desteklediği listeyi kazandırmak için müthiş bir gayret
gösterdiler ve netice itibarıyla Adana seçimlerini kaybettiler. İlla ki
baskıyla sonuç almak mümkün olmuyor, milletin duruşu bazen sağlam oluyor.
Bunun üzerine ne yapıldı? Şimdi ben buradan soruyorum: Eski Orman
Bakanı zamanında, 2003 yılında Belediye Başkanı, iktidarınızın Belediye Başkanı
AKP’li Aytaç Durak, Bakan Osman Pepe, AK PARTİ’nin
Bakanı ve 2003 yılında Adana’ya, fuar alanının olduğu yere bir kent ormanı
verildi ve bunun arkasında Orman Bakanlığının yetkilileri var, olurları var
Orman Bakanlığının Genel Müdürü dâhil olmak üzere, Orman Bölge Müdürü de dâhil
olmak üzere ama Adana Orman Mühendisleri Odasının seçimini kaybedince bir
baktık ki müfettişler buraya akın ettiler. Yetmiş beş seksen gündür müfettişler
orada bir suç bulmanın gayreti içerisinde. Yetmiş beş seksen gündür… (AK PARTİ sıralarından “Ne var ya oraya
müfettişlerin gelmesinde?” sesi) Sen gel cevap ver buradan Hocam. Haksız yere,
2003 yılında olan olayı, 2012 yılında Orman Mühendisleri Odasının seçiminden
sonra müfettiş gönderiyorsanız, bunu hangi vicdanlara soruyorsanız sorun.
Şimdi, orada geldiniz bir suç unsuru bulmaya çalışıyorsunuz yetmiş seksen
gündür Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Altı ay da dursa, bir sene de dursa,
onun arkasında sizden önceki Bakan var, Orman Genel Müdürü var, Orman Bölge
Müdürü var. Yapılan iş doğrudur. Orada suç unsuru bulamazsınız. Böyle
yaptığınız müddetçe de inşallah genel seçimlerde kaybedeceksiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dualar kabul olsaydı…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – İnşallah, inşallah, kabul olacak.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Genel Kurul Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 2/679 esas sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 28. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
“Madde 28- 18.5.2004 tarih
ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanununun 81 inci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
“Tüzel kişi temsilcisi gerçek kişilerin, temsil ettikleri tüzel
kişinin tescilli ana sözleşmeleri gereğince temsil ve bağlayıcı işlem yapma
yetkisine sahip olduklarına dair son iki ay içinde düzenlenmiş ve ilgili
ticaret sicili memurluğunca tasdik edilmiş bir belgeyi oy kullanma sırasında
ibraz etmeleri gerekir.”
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Aygün, buyurun.
SİNAN AYDIN AYGÜN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmetin katılmayacağını, komisyonun katılmayacağını artık
bir senedir öğrendik. Allah rızası için, bir kere bile katılmadılar. Dur
bakalım, daha önümüzde üç senemiz var, ne kadar gidecek? Bunu da merak
ediyorum. Yani, hiç mi bir tane doğru bir şey yok? Bu tarafın hiçbiri mi doğru
bir şey yapmıyor? Hepsi mi yanlış, hepsi mi yamuk? Ama, sistem böyle gelmiş,
böyle gider; biz de bu sisteme uyacağız, sabaha kadar da burada oturacağız.
Ben bu maddede dünden söz almıştım grup başkan vekillerimden ama
sağ olsun, hem benim grup başkan vekilim hem de Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkan vekilleri ortak bir metin hâline getirdiler. Bu, bizim haberimiz
olmadan, Odalar Birliği Başkanının haberi olmadan, Sanayi Bakanının, Ticaret
Bakanının haberi olmadan, odaların haberi olmadan, seçimle ilgili bir maddeyi,
torba kanunun, çorba kanunun -ne kanunu olduğunu da bilmiyorum zaten- içine
koyuyorlar, buraya getiriyorlar. Şimdi, burada bir Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği var, bir odalar camiası var, Ticaret Bakanı var, Sanayi Komisyonu var.
Bunların hiçbirinin haberi yok. O zaman bunları niye kurdunuz siz? Buraya getireceksiniz
bir önerge -bir kişi önerge veriyor- hepiniz kabul edeceksiniz. Gayet yanlış
bir tavır diye düşünüyorum.
Neymiş bu önergenin gerekçesi? Efendim, odalarda usulsüzlük
yapılıyormuş, yolsuzluk yapılıyormuş. Peki, bu kanunu da siz çıkardınız sekiz
sene evvel. Burada huzurunuzda teşekkür ediyorum -Adalet ve Kalkınma Partisi
çıkardı Odalar Birliği Kanunu’nu, altmış yıl evvelki kanunla yönetiliyorduk
biz- Sayın Ali Coşkun’a, -burada kendisini saygıyla yâd ediyorum- her partiden
bu komisyonda olanlara, komisyon başkanlarına çünkü Odalar Birliği Kanun’u
burada yine oy birliğiyle çıktı ve bizim kanunumuzdu bu ve biz bu Kanun’la
sekiz yıl devam ettik, sekiz yıl bu Kanun’la çalıştık. Peki, ne oldu da şimdi,
sekiz yıl sonra bu kanun geldi? Efendim, usulsüzlükler varmış. İşte Sanayi
Bakanımızın kendisi burada. Sayın Bakana soruyorum: Bu anlamda, usulsüzlük
yapılan, seçimi iptal olan bir oda, 365 oda başkanından görevden alınan bir
kişi var mı? Benim bildiğim yok bir kişi. Seçimlerde usulsüzlük… Böyle geldik,
böyle yapıyorduk bu seçimleri. Şimdi, müfettişlik olan bir kimse de yok bu
konuda, yargılanan kimse yok bu konuda. Bu kanunun değişmesi gerektiği söylendi
ve geldi buraya.
Şimdi, geldiğimiz safhada iki gündür, işte hem bizim grup başkan
vekilimiz hem sizin grup başkan vekiliniz herhâlde 5-6 sefer toplantı yaptık.
Değerli oda başkanlarım var sizin aranızda, yıllardır tanıştığım, işte Sayın
Hüseyin Üzülmez’i görüyorum, Sayın Diyarbakır
Başkanımı görüyorum, Antep Başkanımı görüyorum, Antalya Başkanımı görüyorum burada.
Hep bir camia içinde, onlarla oturduk, doğrusunu çözelim…
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) - Antep’i söylemediniz.
SİNAN AYDIN AYGÜN (Devamla) – Antep’i de söyledim efendim, Antep’i
de söyledim.
Neyse ki son aşamada, bugün yanılmıyorsam öğleden sonra, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız da olmak üzere buna müdahil oldu, bizler
de müdahil olduk, gerçekten bir noktaya getirebildik. Eski sistemden biraz
saptı, ilk verilen önergeden biraz daha geriye gidildi. Bir ortak metin…
İçinize sindi mi? Yüzde 70, yüzde 80 sindi. Ama bunu, keşke biz bu kanun buraya
gelmeden oturup, Komisyonumuzda Sayın Komisyon Başkanı Mücahit Fındıklı
Başkanlığında tartışsaydık bu kanunu; hiç fark etmez CHP, MHP, Adalet ve
Kalkınma Partisi, oda başkanları biz bunu çıkarsaydık diye düşünüyordum.
Herhâlde bir iki günde çok büyük stres, sıkıntı çektim. Yıllardır tanıdığım
dostlarım bu tarafta; öbürleri bu tarafta. Neyse ki bugün bir sürece geldi.
Ben, bu sürece gelmesinde katkı sağlayan oda başkanlarıma da teşekkür ediyorum
hem Adalet ve Kalkınma Partisinden hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem
Milliyetçi Hareket Partisinden. Bu hâle geldi. Biz bunun tamamının odalara
verilmesini istiyorduk ama noterlere de bir kısım yetki verildi. İyi mi? Olmasa
iyiydi ama yine de iyi oldu, kötünün iyisi oldu. Dört dörtlük oldu mu? Dört
üçlük oldu. Her şey…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ticaret sicil müdürlüğünün
kaldırılmasıyla ama…
SİNAN AYDIN AYGÜN (Devamla) – Doğru söylüyorsunuz. Biz iki ay
istemiştik süreyi, sağ olsun Sayın Başkan lütfetmiş bunu üç aya çıkarmış, ben
yeni fark ettim üç ay olduğunu.
Ben, bu kanunun hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum,
hayırlara vesile olmasını diliyorum. Herkese saygılar sunuyorum, her şey
gönlünüzce olsun diyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aygün.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 28’nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Madde 28- (1) 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanunu'nun 81'inci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Tüzel kişi temsilcisi gerçek kişilerin, temsil ettikleri tüzel
kişinin tescilli ana sözleşmeleri gereğince temsil ve bağlayıcı işlem yapma
yetkisine sahip olduklarına dair düzenlenmiş imza sirkülerinin aslı veya noter
tasdikli sureti veya ticaret sicil müdürlüğünden doksan gün içerisinde alınmış
yetki belgesinin oy kullanma sırasında ibrazı gerekir. İbraz edilen imza
sirkülerinin bir fotokopisi oy kullanılan sandık kurulu başkanına teslim
edilir. Ticaret sicil müdürlüklerince organ seçimlerinin başladığı tarihten
önceki doksan gün de dahil olmak üzere oda ve borsa organ seçimlerinin
yapıldığı aylarda seçim amacıyla tasdik edilen bu belgelerden harç ve hizmet
bedeli tahsil edilmez.”
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bakan?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Birinci fıkrada yapılan değişiklik ile Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ve bu Birliğe bağlı odaların seçimlerinde oy kullanırken, sadece
ticaret sicilinden belge alınması ile yetinmeyerek çeşitliliğin arttırılması ve
bu şekilde seçimlerde daha çok katılımın sağlanmasını amaçlamak, bir kısım
bürokratik işlemlerden dolayı oy kullanma hakkı elde etmek için yapılan
işlemlerin zaman alması sebebiyle seçimlere ilgisiz kalınmakta, bu durumda tüm
üyelerin içinde bulunduğu ve müşterek kararların alındığı Genel Kurulların
işlerliği olumsuz yönde etkilenmekte; bu nedenle, yapılan düzenlemeyle oy
kullanma hakkına ilişkin prosedürlerin kolaylaştırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 28’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet Doğan
Kubat Öznur
Çalık |
Giresun İstanbul Malatya |
Mehmet
Akyürek Ramazan
Can H. Hami
Yıldırım |
Şanlıurfa Kırıkkale Burdur |
Alpaslan
Kavaklıoğlu Nihat Zeybekci Adem
Tatlı |
Niğde Denizli Giresun |
Madde 29 - 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6/C
maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretimi
yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimi EPDK
tarafından yapılır veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere
EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak
EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya
ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 29. maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Haydar
Akar Mahmut
Tanal Musa
Çam |
Kocaeli İstanbul İzmir |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Seyfettin Yılmaz Ali Öz |
Osmaniye Adana Mersin |
Mehmet
Günal Alim
Işık |
Antalya Kütahya |
BAŞKAN – Komisyon, aynı mahiyetteki iki önergeye katılıyorlar mı?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Alim Işık.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302
sıra sayılı torba yasa teklifinin 29’uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılması yönünde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde şimdiye kadar elektrik üretim ve
dağıtım lisansına sahip olan işletmelerin denetimini yürüten EPDK’nın elinden
elektrik üretim ve dağıtımı yapılan tesislerin denetim yetkisinin alınmasını
öngörüyor. Maddenin önceki, şu anda uygulamada olan hâli ve en son bir buçuk
yıl önce, 29/12/2010 tarihinde yine bu Hükûmet döneminde komisyonda yapılan
değişiklik sonunda kabul edilen metnini sizlerle paylaşıyorum: “Bu kanun
kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer
tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimi EPDK tarafından yapılır
veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından
yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından
yaptırılabilir.
Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar,
bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.”
Teklif metnindeki bölüme bakarsanız, maddeye baktığınız zaman, bu
okuduğum madde içerisinden birinci cümledeki “ile elektrik üretim ve dağıtım
yapılan diğer tesisler” bölümü çıkartılmış, geri kalanı aynı. Yani bu ne demek
istiyor? “Şimdiye kadar elektrik dağıtım şirketlerinin kayıp kaçak kontrolü
yapamadıkları bölgelerde artık hiç
denetim yapılmasın, Bakanlık tarafından bu yetkinin kullanılması hâlinde
denetimin daha da zayıflayacağı dikkate alındığında, kaçak kullanmaya devam edenler
ödüllendirilsinler.”
Değerli milletvekilleri, EPDK bu işi yaparken -ve bu yönde
verdiğimiz soru önergelerine Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının cevabını
sizlerle paylaştığımda göreceksiniz- EPDK’yı överek, şimdiye kadar, 2003
yılından bu yana çok iyi denetimler yaptığını söyleyen Bakanlık bir tarafta
duracak, öbür taraftan da bu iyi denetim yaptığı ileri sürülen kurumun
yetkisini siz alacaksınız, “Sen bu işi yapamadın, ben daha iyisine
yaptıracağım.” diyeceksiniz veya “Kardeşim, sen çok iyi denetledin. Biz
buralardan hiç elektrik parası almak istemiyoruz, bu insanlar hepsini kaçak
kullansın diyoruz. Sen engel oldun, senden bu yetkiyi alıyoruz.” anlamına
gelecek cezalandırma yapıyorsunuz. Böyle bir iş kabul edilebilir değil.
Bakınız, Bakanın cevabı: “EPDK’nın dağıtım şirketlerine uyguladığı
tarife metodolojisi ve TEDAŞ Genel Müdürlüğünün 2003 yılından 05/04/2012’ye
-yani bu yılın nisan ayına- kadar yapmış olduğu etkin kayıp kaçak tarama
çalışmaları sayesinde Türkiye genelinde toplamda yaklaşık 44,8 milyon abonenin
kontrolü gerçekleştirilmiş ve tahakkuka bağlanan kaçak sayısı yaklaşık 1,85
milyon olarak tespit edilmiştir.” Yani 2 milyona yakın abone kaçak kullanmış.
“Yapılan bu kontrollerde 2,37 milyar TL bedelli 9,68 milyar kilovatsaat kaçak
taahhüdü gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda 584,3 milyon TL tahsil edilmiş,
ayrıca 598.241 abone hakkında ise savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur.”
Yine Maliye Bakanlığından “Bu paranın ne kadarı tahsil edildi ve
nasıl dağıldı?” diye sorduğumuzda, Maliye Bakanlığından gelen cevapta da diyor
ki: “Yüzde 37’si Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ’de, yüzde 31’i Dicle Elektrik
Dağıtım AŞ’de -2,36 milyar TL kaçağın- dağılmakta.” Ne kadarı tahsil edilmiş?
Sadece dörtte 1’i.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu denetim yetkisini almanız
hâlinde bu paralar da tahsil edilemeyecek. Dolayısıyla, mademki bu kurum etkin
denetim yapamadı neden on yıldır cezalandırmadınız? Sorumlular hakkında nasıl
bir işlem yaptınız? Bunları burada ilgili bakanın cevaplaması lazım. Bu
önergenin kabul edilmesi hâlinde hiç olmazsa şu ana kadar bu denetimi eksik
yapanlardan bir şeyler sorma hakkımız olacaktır. Aksi takdirde onlar da
ödüllendirilmiş olacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Hamzaçebi, önergeniz üzerinde kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Sarıbaş…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 29’uncu madde üzerinde -torba kanunun- söz almış bulunuyorum.
Ama bu konuda verdiğim önergeyle maddenin eski hâlinde kalmasını talep
ediyorum.
Ancak, bununla ilgili görüşlerimi belirtmeden önce, özellikle
Çanakkale’nin ve Türkiye’nin 2 tane adası var, bunlar bademciklerimiz. Başka adalarımız
da yok. Tüm dünyada bu tür stratejik yerler, özellikle adaların, zor ulaştığı
yerde, devlet, ulaşımından, oradaki yargıdan altyapısına kadar her şeyini
özellikle zarar etmesine rağmen karşılar ama görüyorum ki Türkiye elindeki 2
tane küçük adacığı yani bademciği olan, Boğaz’ın girişindeki adalardan bile,
bunlardan ulaşımı zor olan, sağlık sorunlarını bile ulaşımda çözemeyen Bozcaada
ilçemizde, HSYK tarafından yargının Çanakkale’ye bağlandığını görüyoruz.
Yine burada önemli olan şu: Gerçekten, burada, hukukun üstünlüğü
ve yargının gerçekten insanlara bir hizmet olduğu anlayışını verirken, bu
adaların, bizim adalarımızın, oradaki yaşayan insanların göz önüne alınmadığını
yani 146’dan 44 tanesi düşürülerek, ikinci bir kararla 102’ye düşürülürken de gerçekten
dünyanın neresine giderseniz gidin, o adalardaki yaşayan insanların, 10 kişi
dahi olsa, orada hizmeti, oraya stratejik anlamdaki hizmetlerin götürüldüğünü
görürsünüz.
Yine, bir başka ilçemiz Gelibolu Yarımadası. Orada tarihî, millî
değerleri olan, gene adı üzerindeki yarımadada da HSYK tarafından oradaki
adaletimizin Çanakkale’ye bağlandığını görüyoruz. Bu iki tane önemli yer var.
Burada, bu ülkede, bu anlamda, oradaki vatandaşlarımızın bu kadar bol,
ekonomisi genişleyen bir Hükûmet anlayışı içerisinde kalkındığını ifade eden
AKP Hükûmetinin, bu adaların, buradaki 2 tane yargıcı, 1 savcıyı, parasını
ödemekten mağdur mu olduğunu, bu anlamda karşılayamayacağını mı söylemek
istiyorsunuz? Buradaki bunu göz ardı etmememiz gerekir. Bunlar normal boyutlarda…
O adaların aslında özel statüsü de vardır. Normal bir ilçe anlayışı içerisinde
değildir. O adalara bu özel statü içerisinde bakarken oradaki yargının
kaldırılması, yargı ve adaletin daha zor koşullar içerisinde, gerçekten
insanların zor ulaştığı yerde kaldırılması doğru mudur? Bunların gözden
geçirilmesini istiyoruz.
Şimdi, bugünkü, bu madde üzerinde de, özellikle bağımsızlığı söz
konusu olan EPDK’nın burada bağımsızlığı, daha doğrusu özerkliği ortadan
kaldırıldığı gibi… Burada en önemli şeylerden bir tanesi de gerçekten doğru
olan şey, özelleştirilmiş bir şirketin her türlü planlama ve dağıtımını
veriyorsunuz ama bundan önceki yasada denetimi EPDK’nın elindeyken, onu
özelleştiren her şeyi, bir de özel firmalara dağıtılması ve onların özel şirket
tarafından da özellikle de kontrol edilmesini sağlamak ne kadar doğru
olacaktır? O zaman özelleştirme şirketlerinde tekrar bir özelleştirme şirketine
denetletmek gerektiğini ve böylelikle durmadan özelleştirme şirketlerinin bir
denetim içerisinde olduğunu göreceğiz.
Gerçi bundan önce, bir buçuk yıl önce yaptığınız kanun doğruydu
ama şimdi niye buna ihtiyaç hissediyorsunuz? Özellikle kendi özelleştirdiğimiz,
planlamaların yetkilerini verdiğiniz bir kuruluşa kendi güvenliğimizi ve
özerkliğini savunduğunuz bu kuruluşa, 2001 yılında çıkan bu özel kuruluşa
güvenmiyor musunuz? Ya da EİE gibi, yine aynı şekilde kendi kuruluşlarımızın
Türkiye’de, Türk elektrik dağıtım kurumları gibi yıllarca bu konuda gerçekten
ihtisaslaşmış kurumlarımızdan faydalanarak… Onları denetleyen ve onların
gerçekten üzerinde olan bir kuruluşun yetkilerini alarak ve özellikle de Plan
Bütçede buna karşı çıkmasına rağmen niye bakanlığın eline verilerek yönetmelik
hâlinde ucu açık hâle getiriyorsunuz?
Eğer bu konuda yeterli değilse eski kanundaki gibi “veya
gerektiğinde özelleştirilmiş şirketlere yardım istenebilir” maddesinin
kalmasından yanayız. Ancak eski kanuna bu hâliyle gelirse bilin ki çok büyük
yaralara, çok büyük bir çözümsüzlüğe doğru gideceğinizi bildirmek istiyorum.
Onun için bu kanunun bu hâliyle değişmemesi gerektiğini söylüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
29’uncu madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Madde 29 - 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6/C
maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretimi
yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimi EPDK
tarafından yapılır veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere
EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak
EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya
ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
EPDK tarafından denetimi yapılacak üretim tesislerinin kapsamı
genişletilerek tüm üretim tesislerine ilişkin denetimin, lisanları kapsamında
EPDK tarafından yapılması sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
29’uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir.
30’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
302 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 30. maddesinin aşağıda belirtilen
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 27 Haziran 2012
Ömer Süha
Aldan Ferit Mevlüt Aslanoğlu Turgut
Dibek |
Muğla
İstanbul
Kırklareli |
Özgür
Özel Hasan
Ören |
Manisa
Manisa |
Madde 30- 25/5/2005 tarihli 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 13
üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Kamu kurum ve kuruluşları, mevzuatın adli sicil ve arşiv
kaydı alınmasını öngördüğü hallerde, Adalet Bakanlığının belirleyeceği usul ve
esaslar çerçevesinde ilgili kişiler hakkında adli sicil ve arşiv kayıtlarında
sorgulama yapabilirler. Gerçek kişiler de kendileriyle ilgili adli sicil ve
arşiv kayıtlarını, Adalet Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslar
çerçevesinde ve güvenli kimlik doğrulama araçlarını kullanarak sorgulayabilirler,
sonucu fiziki veya elektronik ortamda merciine verebilirler.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber
ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları
Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen
İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun
Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) ile düzenlenen
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 30 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Emin Çınar Ali Öz |
Osmaniye Kastamonu Mersin |
Mehmet
Günal Seyfettin
Yılmaz |
Antalya
Adana |
“Madde 30- 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun
13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Kamu kurum ve kuruluşları, ilgili kanunların adli sicil ve
arşiv kaydı alınmasını öngördüğü hallerde, Adalet Bakanlığının belirleyeceği
usul ve esaslar çerçevesinde kişilerle ilgili olarak adli sicil ve arşiv
kayıtlarında sorgulama yapabilirler. Gerçek kişiler kendileriyle ilgili adli
sicil ve arşiv kayıtlarını, güvenli kimlik doğrulama araçlarını kullanarak
sorgulayabilir, sonucu fiziki veya elektronik ortamda ilgilisine verebilirler.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Emin Çınar…
BAŞKAN – Sayın Çınar, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
30’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bu madde gerçekten şu ana kadar gecikmiş,
milletimizin menfaatine olan bir madde olduğundan dolayı Milliyetçi Hareket
Partisi olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesinin kabulü ya da reddi
noktasında bu maddede verilmiş olan önergeye desteklerimizi vereceğimizi ifade
etmek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, bundan yaklaşık on beş gün kadar önce
yine bu Meclis salonunda -bugün itibarıyla- adli sicille alakalı bir kanunu
görüşmüştük. Ben Kastamonu Milletvekiliyim. Bölgemde yirmi ilçe bulunmakta.
Sayın Adalet Bakanına bundan on beş gün kadar önce, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun vermiş olduğu kararla Türkiye'nin değişik illerine bağlı ilçelerdeki
adliyelerin kapatılma sebeplerini sorduğumuzda, bu değerlendirmenin Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yapılacağını ifade etmişti ama daha sonra,
geçen zaman içerisinde, anladığımız kadarıyla, bu yapılan görüşmelerin Sayın Adalet
Bakanının talimatıyla olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Sayın Bakan, burada,
muhalefet partisi milletvekillerini ve iktidar partisinin değerli
milletvekillerini de, bana göre, bir yanılgının içerisine itmiştir.
Bölgemde 4 tane ilçemizin adliyesi kapatılacaktır. Şu anda gerek
ilçe başkanları gerek belediye başkanları gerekse vatandaşımız bundan duyduğu
rahatsızlığı değişik platformlarda dile getirmesine rağmen, maalesef, şu ana
kadar herhangi bir farklı gelişme olmamıştır.
Yine, HSYK’nın 15/6/2012 tarihinde
aldığı kararla 146 adliyenin kapatılması öngörülürken daha sonra değişik
Hükûmet baskıları neticesinde, belki de Adalet Bakanın da devreye girmesiyle
beraber bu sayı 102 rakamlarına indirilmiştir.
Daha önceden Malatya Milletvekilimizle birçok milletvekili
arkadaşımız burada, bu kürsüde dile getirdi. Kastamonu’ya baktığınız zaman, şu
anda, bu bölgenin insanı vatanına, milletine bağlı, Millî Mücadele’de en fazla
şehidi vermiş olan bir il. Şu anda bu illerin içerisinde olan Kastamonu’da
Abana, Bozkurt, Çatalzeytin, Daday ilçelerinin adli hizmetlerinden bu
insanlarımız mahrum kalacaklar, yaklaşık 150 tane köyde yaşayan insanımız bu
hizmetlerden maalesef mahrum kalacak. Onun için, inşallah, bir beklentinin
içerisindeyiz. Bu yanlış uygulamadan nasıl ki 44 tane ilçenin adli hizmeti
tekrardan geriye verildiyse, bu Millî Mücadele’de İstiklal Madalyası’nı
kazanmış Kastamonu ilinin bu güzide ilçelerinin en azından bir iki tanesinin
daha adli hizmetinin geri alınmasının arzusu içerisindeyiz.
Yine, Sayın Orman Bakanımız burada. En son orman yangınlarıyla
alakalı işçiler alınacak, mevsimlik işçi alınacak… Kastamonu orman emvali
itibarıyla Türkiye'nin yüzde 17’sini karşılarken, yaklaşık 2.200 kişi
alınmasına rağmen Kastamonu’ya tahsis edilen rakam 100 kişi. Sinop bölgesinin
de Kastamonu’ya dâhil olduğunu düşünürsek, Kastamonu’nun alacağı rakam 70 kişi.
Sayın Bakan, lütfen, şöyle bir bütçenize bakın, Kastamonu sizin bütçenize ne
kadar bir katkı sunmakta? Siz Kastamonu’ya hangi gözle bakmaktasınız? Ama
inanın şuna: Kastamonu insanının bu kadar millî bir ruha sahip olması… Sizlerin
yarınlarında bunun cevabını en yakın seçimlerde vereceğini düşünüyorum.
Ben, bu maddenin, özellikle bu torba yasa içerisindeki en olumlu
maddelerden bir tanesi olduğunu düşünüyor ve vatandaşımıza hayırlar getirmesini
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çınar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
302 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 30. maddesinin aşağıda belirtilen
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 27 Haziran 2012
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 30- 25/5/2005 tarihli 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 13
üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Kamu kurum ve kuruluşları, mevzuatın adli sicil ve arşiv
kaydı alınmasını öngördüğü hallerde, Adalet Bakanlığının belirleyeceği usul ve
esaslar çerçevesinde ilgili kişiler hakkında adli sicil ve arşiv kayıtlarında
sorgulama yapabilirler. Gerçek kişiler de kendileriyle ilgili adli sicil ve
arşiv kayıtlarını, Adalet Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslar
çerçevesinde ve güvenli kimlik doğrulama araçlarını kullanarak sorgulayabilirler,
sonucu fiziki veya elektronik ortamda merciine verebilirler.”
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Aldan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değişiklik önergemizin kabul edilmesinden dolayı mutluyum çünkü uygulamadaki
bir tereddüt hâli ortadan kalkacak.
Burada Sayın Mehmet Doğan Kubat’a da teşekkür etmek isterim çünkü
burada ne Adalet Bakanı var ne Adalet Komisyonundan bir yetkili var ne de
Adalet Bakanlığından bir bürokrat var.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Adalet var mı adalet?
MÜSLİM SARI (İstanbul) – Adalet de yok!
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) – Çünkü otuz beş tane ayrı yasada
değişiklik yapmaya kalktığınızda burada bakan değiştirmekten herhâlde Meclis
çalışmaya fırsat bulamazdı.
Aslında bu torba yasada en olumlu gördüğüm düzenlemelerden bir
tanesi bu. Vatandaşlarımızın adli sicil kayıtlarına, arşiv kayıtlarına
kolaylıkla ulaşabilmeleri için önemli bir fırsat tanınmaktadır. Biz bu
değişiklik önergemizde gerçek kişiler için de bu adli sicil kayıtlarının nasıl
alınacağına ilişkin düzenlemenin Adalet Bakanlığının planlaması çerçevesinde
olmasını uygun gördük ve değişikliği bu kapsamda verdik.
Söz adalet ya da adaletsizlikten açılmışken -pek çok arkadaşım
değindi ama- eski bir cumhuriyet savcısı olarak benim de üzerinde durmak
istediğim bir konu var: Kapatılan adliyeler.
Değerli arkadaşlarım, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15
Haziran tarihli kararıyla 146 adliye kapatıldı ancak aradan iki gün geçtikten
sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu adliyelerin bulunduğu yerleşim
yerlerinin coğrafi durumu gibi birtakım bahanelerle 44 adliyenin kapatılması
kararını geri çekti. Bu iki günde ne değişmiştir ve neden 44 adliyenin
kapatılma kararı geri çekilmiştir? Nasıl bir hata yapılmıştır ki Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu “pardon” diyerek iki gün sonra kararını değiştirmek
durumunda kalmıştır? Herhâlde kâğıt üzerinde bu karar değişikliğine birçok
kılıf bulunabilir ama belli ki burada karar siyasi baskılarla alınmıştır. Bunu
anlamak için bölgelerindeki adliyelerin yeniden açıldığını gören bazı Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekillerinin konuşmalarına göz atmak bile yeterli
olacaktır. Bazı AKP milletvekillerinin mücadele vererek ve çalışarak
bölgelerindeki adliyelerin kapanmasının önüne geçtiklerini ifade ettiklerini
biliyoruz. Bu durumda, adliyeleri kapatılan bölgelerde yaşayan vatandaşlarımız
“Demek ki bizim ilimizdeki AKP milletvekilleri yeterince becerikli değil.
Baksanıza, bizim adliyemizi açık tutmayı bile beceremediler.” demektedirler.
Yani AKP’yle birlikte en makbul milletvekili, yargıya en iyi baskı yapan milletvekili
hâline getirilmiştir.
Bu durum hukuk devleti açısından yüz karası bir tabloya işaret
etmektedir. Kapatılmasından iki gün sonra siyasi bir kararla açılan bir adliye
binasından adalet dağıtılmasını beklemek ne kadar mümkündür? Bu binalarda
davaları görülen kişiler “Demek ki siyasiler her şeye müdahil olabiliyor, bir
adliyeyi bile kapatıp açtırabiliyorlar.” diye düşünmeyecekler mi? Verilen
kararın adil olduğuna, yargının herhangi bir baskıyla karşı karşıya kalmadığına
nasıl emin olacaklar?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Bunlar Habur’da adliye açıyorlar,
adliye!
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, seçim bölgem
olan Muğla’da Dalaman ve Ula adliyeleri ne yazık ki kapatılmıştır. Dalaman’ın
merkez nüfusu 25 bindir. İlçede turizm büyük bir patlama gerçekleştirmek
üzeredir. Uluslararası havaalanı vardır, TİGEM vardır, açık cezaevi vardır,
kâğıt fabrikası vardır, iki tane üs komutanlığı vardır. Böylesine gelişmekte
olan bir yerin adliyesini kapattılar ne yazık ki. Şuna emin olun, bir sene
sonra açmak zorunda kalacaksınız.
Bu açıdan, ben Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu, başta da Başkanı olan Sayın Adalet Bakanını bu konuda
göreve çağırıyorum. Derhâl Kurulu toplasın ve bu adliyelerin kapatılma kararı
yeniden gözden geçirilsin. Keza hâkim, savcı atamalarında mezhep ayrımcılığı
yapan, bu tip kararlara imza atan, avukatlıktan mesleğe alınan savcılara
ilişkin sınavlarda artık yolsuzluk yaptığı ortaya çıkan HSYK da derhâl
görevinden istifa etmelidir.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 30’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 31. maddesindeki
“yürürlükten kaldırılmıştır” ifadesi yerine “meriyetten kaldırılmıştır”
şeklinde değiştirilmiştir.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Haluk Eyidoğan |
İstanbul Kocaeli İstanbul |
İlhan
Demiröz Ali Haydar
Öner Levent
Gök |
Bursa Isparta Ankara |
Gürkut Acar |
Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber
ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları
Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen
İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun
Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) ile düzenlenen
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 31 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mustafa
Kalaycı |
Manisa Osmaniye Konya |
Seyfettin
Yılmaz Nevzat
Korkmaz Ali
Öz |
Adana Isparta Mersin |
Emin
Çınar Mehmet
Günal |
Kastamonu Antalya |
“Madde 31- 5352 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinde yer alan hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Şandır?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Seyfettin Yılmaz.
BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
31’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde adli sicil veya arşiv kaydı taleplerinde alınan 5 liranın
kaldırılmasını öneriyor. Buna katılıyor ve destekliyoruz ama bu vesileyle şunu
ifade etmek istiyorum: Bir kere, bizim de Adana ilimizin Saimbeyli ilçesinin
adliyesi kapatılıyor. Saimbeyli’nin nüfusu yaklaşık 17 bin civarında. Şimdi,
biraz önce de dile getirdiler. Bir hafta önce 146 adliyeyi kapatıyorsunuz,
aradan bir hafta geçiyor, 383 sayılı Karar’la 44 tane adliyeyi geri
açıyorsunuz. Şimdi, bu adliyelerin kapatılması gerekiyorsa tekrar niye
açıyorsunuz? Burada hangi faktörler devreye girdi? Burada adaletin hangi
ölçüsüne inanmamız gerekiyor?
Şimdi, ben de aynı şeyi ifade edeceğim. Bizim Saimbeyli ilçemiz ta
Hititlerden beri bir yerleşim yeri, bin yıllık geçmişe sahip ve bugün birkaç
tane köyünden örnek vereceğim. Bakın, Naltaş köyü
adli hizmet alacağı yere 110 kilometre, Çeralan 100
kilometre, Çorak 100 kilometre, Gökmenler 44 kilometre. Şimdi, buradaki
vatandaşımız 100-110 kilometre gidecek, bunlar orman köyü ve yolları berbat. Şimdi,
siz bu insanların adalet alma imkânını ortadan kaldırıyorsunuz. Şimdi, burada
vatanına, milletine sadık, devletinin bütün kanunlarına sadık insanların
önünden, elinden adliyeyi alıyorsunuz ama Habur’da teröristlerin ayağına
mahkemeyi götürmekten zül etmiyorsunuz, bunu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, yine adalet anlayışınızla ilgili bir şey söylemek
istiyorum. Bakın, Aytaç Durak Adana’da beş dönem belediye başkanlığı yaptı ve
beş yıl AKP döneminde belediye başkanlığı yaptı. Beş yıl, sizin partiniz döneminde
ve son seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisinden aday olmadı, Milliyetçi
Hareket Partisinden aday oldu. Bir genel başkan yardımcınız bir başka aday
çıkardı Adana’da ve 800 oyla Aytaç Durak seçimi kazandı ve seçimden önce
başlayan süreçte ve seçimden sonra aynı genel başkan yardımcınız ve onların
yönlendirdiği medya marifetiyle, Aytaç Durak’ın görevden alınacağı medyada ve
basında günlerce manşet edildi ve bir baktık ki İçişleri Bakanlığı bir kararla
iki ay görevden uzaklaştırdı.
Şimdi yaklaşık otuz aydır görevinden uzakta Aytaç Bey. ASKİ Genel
Müdürüyüm o dönemde. Dört ay içerisinde tam 61 tane müfettiş görevlendirildi.
61 tane. Aynı anda Büyükşehir Belediyesinde 10 tane, 12 tane mülkiye müfettişi
var ve sonuçta, suç bulma noktasında müfettişlerin gayretiyle hakkında 13’e
yakın dava açıldı, bunlardan 7 tanesinde beraat etti, 6 tanesi devam ediyor,
ama hâlâ Aytaç Durak görevinin başında değil.
Şimdi, bir şey daha ifade edeceğim. Ve müfettişlerin bulduğu
suçların, iddiaların birçoğu Adalet ve Kalkınma Partisinin belediye
başkanıyken. Şimdi, hangi adalet anlayışından ve hangi vicdandan
bahsedeceksiniz? Sizin partinizden belediye başkanıyken herhangi bir şey yok,
ama sizin partinizden belediye başkanı olmayınca önce 61 tane müfettişi
göndereceksiniz, mahkemeye vereceksiniz, mahkemelerden de bir şey çıkmayacak,
hâlâ görevine iade etmeyeceksiniz.
Şimdi, bakın, “Başkan.” Sayın Elitaş,
sonra laf atıyorsunuz, şimdi söyleyeyim de cevap verirsiniz. İETT Genel Müdürü
Cemal Acar. Sizin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından göreve
atanmış ve bir kitap yazıyor. Bu kitapta da İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanıyla ilgili gerek İçişleri Bakanlığının gerekse İstanbul Valiliğinin
“Soruşturmaya gerek yoktur.” diye birçok şeyleri var. Bu kitabı alın, iddiaları
görün, milyarlarca dolarlık iddia var. Yine, aynı iddialar Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanıyla ilgili var.
Şimdi, Aytaç Durak’ı, Adana halkının oylarıyla seçilmiş Aytaç
Durak’ı görevden alacaksınız, ama aynı iddiaların bir benzeriyle karşı karşıya
olan İstanbul, Ankara görevine devam edecek.
Şimdi, buradan hodri meydan çekiyorum: Gelin, elinizi vicdanınıza
koyun, burada dört parti grubundan tarafsız, vicdan sahibi 4 kişiyle bu
iddiaları inceleyelim. Eğer Aytaç Durak’la ilgili 13 tane iddia bulunduysa,
Ankara ve İstanbul’la ilgili 30 tane iddia bulacağız, buluruz.
Bakın, aynı zihniyet, bugün…
Sürem bitiyor.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 31. maddesindeki
“yürürlükten kaldırılmıştır” ifadesi yerine “meriyetten kaldırılmıştır”
şeklinde değiştirilmiştir.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?..
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Efendim,
bu teklifteki “yürürlük” kelimesinin yerine “meriyet” kelimesinin konulmasına
katılmak isterdim çünkü bu kelime daha efradını cami ağyarını mâni bir kelime
ancak kanunlarımızdaki genel teamül “yürürlük” hâline geldiği için
katılamıyorum.
BAŞKAN – Sayın Acar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 302 sıra sayılı yasanın 31’inci maddesi üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu 5352 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinin
yürürlükten kaldırılması doğrudur ve bu konuda halkımızın uzun kuyruklar
oluşturarak işe girmede, her konudaki adli sicilden kayıt alma olayında çekmiş
olduğu çile ortadan kalkacaktır.
Ben, bu vesileyle, başka adaletle ilgili konularda da yüksek
kurulunuzun dikkatlerini çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye garip bir ülke hâline geldi, hukuk
işlemiyor, Anayasa işlemiyor, bir de garip bir tartışma var: Başbakan ile Fethullah Gülen arasına birileri nifak sokuyormuş, o ona
“Gel” demiş de fitne bozulmuş. Peki, fitne nedir? Devletin yargısı MİT ile
ilgili bir soruşturma yürütüyor, Başbakan izin vermiyor. Sonra Başbakan “Özel
yetkili mahkemeler kaldırılsın.” diyor. Bu, cemaatle Başbakan arasında fitne ve
tartışma olarak kamuoyuna sunuluyor.
Değerli arkadaşlarım, bir yargılama işlemi, özel yetkili
mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin kanun düzenlemesi nasıl oluyor da bir
cemaatle ülkenin Hükûmeti arasında nifak tartışması yaratıyor? Bunu anlamak
mümkün değildir. Cemaatle yargının, cemaatle özel yetkili mahkemelerin ne
ilgisi var? Burası laik, demokratik, hukuk devleti değil mi değerli arkadaşlar?
Ortaya çıkan tablo Türkiye’nin giderek laik, demokratik, hukuk devleti olmaktan
uzaklaştığını ortaya koyuyor. Çünkü ancak böyle bir ülkede cemaatler,
tarikatlar, dervişler, şeyhler yargıyı da belirler, kanunu da. Tablo budur
değerli arkadaşlarım.
Eğer bir ülkede özel yetkili mahkemelerin kaldırılıp
kaldırılmaması hukukla, demokrasiyle değil de cemaatler üzerinden
tartışılıyorsa, karar bu tartışmaya göre alınıyorsa bu ülke hukuk devleti
değildir. Bir ülkede kanunlar konusunda cemaatlerden görüş soruluyorsa o ülke
demokrasi ülkesi değildir. Bir ülkede kanunlar, mevzuat düzenlemeleri
tarikatların, cemaatlerin görüşleriyle şekillendiriliyorsa o ülke laik bir ülke
değildir. Başbakan “gel” diyor, birisi ağlayarak “gelemem” diyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ayıp, ayıp!
GÜRKUT ACAR (Devamla) - Bunlar garip tablolardır, garip
olaylardır. Başbakan, milyonların gözünün içine baka baka bir cemaati, bir
tarikatı topluma empoze ediyor; bu yolla bu kişi üzerine ilgi çekiliyor, bir
önem atfediliyor. Böyle bir tutumu anlamak mümkün değil.
Büyük Atatürk ne diyor değerli arkadaşlar, kurucumuz Büyük
Atatürk: “Efendiler, ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,
dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.” Evet, Türkiye, şeyhler,
meczuplar, cemaatler, tarikatlar ülkesi olmamalıdır. Türkiye, cumhuriyetin
aydınlığı sayesinde bugün çağdaş ülkeler arasında onurlu bir yer edinmiştir. Bu
tablonun bozulmasına, çağdaşlıktan, aydınlıktan Türkiye’nin koparılmasına izin
verilmemelidir.
Bakınız, bu konuda Grup Başkan Vekilimiz Sayın Emine Ülker
Tarhan’ın da bir açıklaması var; onları hatırlatarak sözlerime son vermek
istiyorum: “Bu ülkeye ilişkin bir derdiniz varsa, gelirsiniz, siyasetinizi
yaparsınız. İkamet ettikleri çok eyaletli ülke,
yaşadıkları refah ve koruma kalkanları ile haklarında bir fikir yürütmemizi
sağlayan birileri ‘Bizde hizmet etme aşkından başka bir şey yok.’ diyen
birileri, hizmetin ardında saklanan kudret arzusunu, hizmet ettiğini söyleyenin
efendi olabilme hırsını biz göremiyoruz zannetmişler. Başbakanın davetine
huzursuzlanıp ağlayarak ‘Ülkede başımıza türlü hâller gelebilir, dönemeyiz.’
demişler. Yani ‘Temizlik harekâtını hızlandırın ki, yol temizliğini daha derin
yapın ki dönebilelim.’ buyurmuşlar. ‘Dikensiz gül bahçesi, muhalefetsiz bir
hizmet sektörü’ mesajları ile yine bizi bizden almışlar. Her darbe dönemi
kıvrak tavrı ile bilinen bu politikaya çok meraklı hizmet erbabı artık bir
parti kurmalı diyorum. Kim olduğunu, kimlerle iş birliği içinde olduğunu halka
anlatmalı, meydanlarda söyleyeceği ne varsa söylemeli. Söylemeli ki, halkımız
da kimlerle muhatap olduğunu bilsin. Hem görmüyor musunuz, artık özel yetkili
gazetecilerle, ses kayıtlı medya linçleriyle yapılan siyaset kabak tadı
veriyor. Özel yetkili mahkemelerle gözdağı vererek nereye kadar
götürebilirsiniz bu işi? Muhalifleri tek tek yok edemezsiniz ya. En az 3
olmayabilir ama bizim de çocuklarımız var. Silivri’ye kapatmakla bizi
tüketemez, ancak mücadeleyi bayraklaştırırsınız…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜRKUT ACAR (Devamla) – “Biliniz ki, korkaklar kapı arkasından
siyaset yapar, her eleştiriye kasetle cevap verme yüreksizliğini gösterirler.
Siz böyle değilseniz, yüreğiniz varsa, çıkın ortaya ve kimseye yaslanmadan
yapın siyasetinizi namusluca.” diyor.
BAŞKAN - Sayın Acar, teşekkür ediyorum efendim.
GÜRKUT ACAR (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun. Süreniz tamam.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Şimdi 31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 31’inci madde kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 31’inci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan Sırrı
Sakık Erol
Dora |
Şırnak Muş Mardin |
Levent
Tüzel Adil
Kurt |
İstanbul Hakkâri |
Madde 32- 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki
ek madde eklenmiştir.
“Ek Madde 1- Kamuya açık bina ve alanlar ile toplu taşıma
araçlarının başvuru üzerine, özürlülere uygun olmadığının bunların bulunduğu
yer aile ve sosyal politikalar il müdürlüğünce tespit edilmesi halinde her yıl;
bin Türk Lirasının altında değişiklik için masraf gerektiren yerlere o miktar
kadar, on bin Türk lirasına kadar masraf gerektiren yerlere bu miktarın yüzde
on beşi kadar, yüz bin liraya kadar masraf gerektiren yerler için yüzde onu
kadar, bir milyon Türk liradan fazla masraf gerektiren yerler için gereken
değişikliğin yüzde beşi kadar, bir milyondan fazla masraf gerektiren yerler
için iki yüz bin Türk lirası idari para cezası verilir. Bu miktarlarda
değişiklik yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu cezalar Özürlü ve Yaşlı
Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan bir Fonda toplanır ve
özürlülere yönelik hizmet veren gönüllü kuruluşların bina ve hizmetlerinin
ulaşılabilirliği, izleme ve eğitim faaliyetleri ile ulaşılabilirlik uygulama ve
çalışmalarında kullanılır. Bu Fonun yönetimiyle ülke çapında izleme ve
değerlendirme çalışmaları yapmak üzere Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel
Müdürünün başkanlığında, Özürlü Konfederasyonları, Mimar ve Mühendisler Odası
temsilcileri ile istihdam, eğitim, ulaşılabilirlik sahalarında temayüz etmiş,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından belirlenecek kişiler arasından üç
kişi ile toplam yedi kişiden meydana gelecek Ulaşılabilirlik İzleme ve
Değerlendirme Kurulu oluşturulur. Bu üyelere üç asgari ücret tutarında aylık ödenir.
Kurul haftada en az bir kez toplanır. Cezaların uygulanması, Ulaşılabilirlik
İzleme ve Değerlendirme Kurulunun çalışma usul ve esasları gibi hususlar Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyeyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde
ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Salt
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon salt çoğunluğunun bulunmaması nedeniyle önergeye
katılamamıştır.
Şimdi, önergeyi işlemden kaldırıyorum.
32’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 32 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet Doğan
Kubat Sevim Savaşer |
Giresun İstanbul İstanbul |
Türkan
Dağoğlu Rıfat
Sait Mehmet
Metiner |
İstanbul İzmir Adıyaman |
Oya
Eronat |
Diyarbakır |
Madde 32- 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 2
nci ve 3 üncü maddelerinde yer alan “yedi yıl”
ibareleri “sekiz yıl” şeklinde değiştirilmiş, geçici 3 üncü maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
“Bu Kanunun geçici 2 inci maddesi ile bu maddenin birinci
fıkrasında belirtilen erişilebilirlik standartlarının uygulanmasının izlenmesi
ve denetimi her ilde Aile ve Sosyal Politikalar, İçişleri, Çevre ve Şehircilik,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıkları ile özürlüler ile ilgili
konfederasyonların temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından yapılır. İhtiyaç
halinde birden fazla komisyon kurulabilir. Denetim sonucunda ilgili belediye ve
kamu kurum ve kuruluşları ile umuma açık hizmet veren her türlü yapıların ve
açık alanların malikleri ile toplu taşıma araçlarının sahiplerine eksikleri
tamamlaması için birinci fıkrada belirtilen sürenin bitiminden itibaren iki
yılı geçmemek üzere ek süre verilebilir.
Sürenin bitiminden itibaren öngörülen yükümlülüklerini yerine
getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen umuma açık hizmet veren her
türlü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarının sahibi olan gerçek
ve özel hukuk tüzel kişilerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından
her bir tespit için bin Türk Lirasından beş bin Türk Lirasına kadar idari para
cezası uygulanır. Bu şekilde bir yıl içinde uygulanacak idari para cezasının
tutarı elli bin lirayı geçemez. Sürenin bitiminden itibaren öngörülen
yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen
büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından her bir tespit için beş bin Türk
Lirasından yirmi beş bin Türk Lirasına kadar idari para cezası uygulanır. Bu
şekilde bir yıl içinde uygulanacak idari para cezasının tutarı beş yüz bin
lirayı geçemez. Bu maddeye göre verilen idari para cezalan tebliğinden itibaren
bir ay içerisinde ödenir. Genel bütçeye gelir kaydedilen idari para cezası
tutarları dikkate alınarak erişilebilirlik konusundaki projelerde kullanılmak
üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinde ödenek öngörülür.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar; İçişleri,
Maliye, Çevre ve Şehircilik, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlıklarının ve özürlüler ile ilgili konfederasyonların görüşleri alınmak
sureti ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca bir yıl içerisinde
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 32 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı S.
Nevzat Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mehmet Günal Ali Öz |
Osmaniye
Antalya Mersin |
“Madde 32- 1/7/2005 tarihli 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 2 nci ve Geçici 3 üncü maddelerinde yer alan “yedi yıl”
ibareleri “sekiz yıl” şeklinde değiştirilmiş, maddelere aşağıdaki fıkra
eklenmiş ve geçici 2 nci maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
“Standartların izlenmesi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca 2 ay içerisinde çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.”
“Büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve belediyelerin
denetimlerinde şehir içinde toplu taşıma yapan araçlarda 7/7/2013 tarihine
kadar Özürlülerin erişebilirliği için gerekli
düzenlemeler yapılır. Gerekli düzenleme yapılmamış olan araçlar bu tarihten
itibaren trafikten men edilir. 7/7/2013 tarihine kadar Özürlülerin erişebilirliği için gerekli düzenlemeyi yapmamış olan belediyelerin
denetimlerinde toplu taşıma hizmeti veren şirket ve kooperatiflerin toplu
taşıma ihaleleri tek taraflı olarak fesh edilerek 5
yıl süre ile toplu taşıma ihalelerinden men cezası verilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 32. maddesindeki
1/7/2005 tarihli 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun hükmünde Kararnamelerde
değişiklik yapılması hakkındaki Kanunundaki “özürlüler” ifadesinin çıkartılarak
Engelliler olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür
Özel Sedef
Küçük |
İstanbul Manisa İstanbul |
Müslim
Sarı Sakine
Öz |
İstanbul Manisa |
BAŞKAN – Komisyon son önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Sedef Küçük.
BAŞKAN – Sayın Küçük, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesi
üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, Özürlüler ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un geçici
2’nci ve 3’üncü maddelerinde yer alan “yedi yıl” ibaresi “sekiz yıl” olarak
değiştirilmektedir.
5378 sayılı bu Kanun’un ilgili maddelerinde “Kamu kurum ve
kuruluşlarına ait resmî yapılar, tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil
alanlar ve benzeri sosyal ve kültürel altyapı alanları ve umuma açık hizmet
veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl
içinde engellilerin erişebilirliğine uygun duruma
getirilir.” denilmekte ve yedi yıl içinde toplu taşıma araçların engellilerin
erişimine uygun hâle getirilmesini düzenlemektedir. Şimdi, 2005 yılında
çıkarılan bu Kanun ile konulmuş olan yedi yıllık sürenin sekiz yıla
çıkarılmasını görüşüyoruz.
Teklife ilişkin düşüncelerimi açıklamadan önce şu konuyu
vurgulamak istiyorum: Bu kürsüden de defalarca dile getirildi; söz konusu olan
yurttaşlarımız özürlü değillerdir, böyle nitelenmemelidirler. Bu nedenle, ben
konuşmamda bu sıfatı kullanmayıp engelli yurttaşlarımızın sorunlarından söz
edeceğim. Aslında, geçen yedi yıl içinde engelli yurttaşlarımız için bu
kolaylıkları sağlamayan kamu kuruluşları ve belediyeleri “özürlü” olarak
nitelemenin daha doğru olacağı düşüncesindeyim.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz 2009 yılında Birleşmiş
Milletlerin Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’sini
imzalamıştır. Pek çok yasada engelli yurttaşlarımızın hakları düzenlenmiş,
devlete, Anayasa’mızın 10’uncu ve 61’inci maddeleriyle bu hakların gözetilmesi
ve engellilerin korunmasına ilişkin görevler yüklenmiştir ancak bu haklar da
birçok alanda olduğu gibi kâğıt üzerinde kalmıştır. Bunca düzenlemeye ve
uluslararası sözleşmeye rağmen 9 milyona yakın engelli yurttaşımız bu temel
haklarından yoksun yaşamaktadır. Örneğin 657 sayılı Kanun kapsamındaki kamu
kurum ve kuruluşları kadrolarının yüzde 3’ü kadar engelli personel
çalıştırmakla yükümlüdür ama kamu kurumları bu yükümlülüğe uymamaktadır. Devlet
tarafından sorun, yalnızca bir sosyal yardım sorununa indirgenmiştir.
Engellilerimizin eşit koşullar altında ve eşit fırsatlara sahip olarak toplum
içinde yaşama ve çalışma hakkı görmezden gelinmektedir. Soruna yalnızca sosyal
yardımlarla çözüm aramak buna bir süreklilik kazandırmaktır ki bunda da en
büyük zararı yine engelli vatandaşlarımız ve aileleri görmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir devletin çağdaş bir devlet olup
olmadığının en temel ölçütlerinden birisi, engelli vatandaşlarımız gibi
dezavantajlı gruplara yaklaşım biçimidir. Bugün, engelli yurttaşlarımızın yüzde
80’inden fazlası eğitim, yüzde 90’dan fazlası meslek ve beceri edindirme
hizmetinden yararlanamamaktadır. Yalnızca yüzde 5’i çalışabilmektedir. Bunlar
da yetmezmiş gibi, kaldırımlar sanki bu ülkede hiç engelli yokmuş gibi
yapılmıştır. Engelliler sanki hiç seyahat etmemeliymiş gibi ulaşım
düzenlenmiştir. Engelliler sanki karşıdan karşıya hiç geçmemeliymiş gibi üst
geçitler tasarlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, engelli yurttaşlarımız da haklarının
tamamından yararlanabilsin, ulaşım sağlayabilsin, kaldırımlarda, parklarda
rahat etsin diye 2005 yılında bu düzenleme yapıldı ve yedi yıllık bir süre
konuldu. Yedi yıl boyunca başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük şehirlerde
yüzlerce defa kaldırımlar söküldü, yeniden yapıldı, yollar defalarca
düzenlendi, oluk oluk paralar akıtıldı ama bunlar
yapılırken sanki bu kanun yokmuş gibi, bu ülkede engelli yurttaşlar yokmuş gibi
davranıldı. Şimdi ise bu süre sekiz yıla çekilerek bunların düzeltileceği
düşünülüyor. Yedi yıl boyunca bu konuda kılını bile kıpırdatmayan kamu
kurumları ve belediyelerin kalan bir yıl içinde bunları halledebilmelerini
diliyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyeler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 32 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Madde 32- 1/7/2005 tarihli 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 2 nci ve Geçici 3 üncü maddelerinde yer alan “yedi yıl”
ibareleri “sekiz yıl” şeklinde değiştirilmiş, maddelere aşağıdaki fıkra
eklenmiş ve geçici 2 nci maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Standartların izlenmesi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca 2 ay içerisinde çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.”
“Büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve belediyelerin
denetimlerinde şehir içinde toplu taşıma yapan araçlarda 7/7/2013 tarihine
kadar Özürlülerin erişebilirliği için gerekli
düzenlemeler yapılır. Gerekli düzenleme yapılmamış olan araçlar bu tarihten
itibaren trafikten men edilir. 7/7/2013 tarihine kadar Özürlülerin erişebilirliği için gerekli düzenlemeyi yapmamış olan
belediyelerin denetimlerinde toplu taşıma hizmeti veren şirket ve
kooperatiflerin toplu taşıma ihaleleri tek taraflı olarak fesh
edilerek 5 yıl süre ile toplu taşıma ihalelerinden men cezası verilir.”
BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Erkan Akçay konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 32’nci madde üzerinde vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, temel insani değerlerimiz engellilerin
sosyal yaşama katılmasına imkân
sağlayacak şartların gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bugüne kadar
engellilerin ulaşılabilirliği konusundaki yasal düzenlemelerde pek çok husus
yer almıştır. Ancak uygulamalar beklenilen ölçüde hızlı gerçekleşmemektedir.
Engelliler için fiziksel çevre düzenlenmesi, Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunun kabul ettiği Sakat Hakları Bildirgesi, ILO Sözleşmesi ve Engelliler
İçin Standart Kurallar yaklaşımı çerçevesinde yerleşimlerin tüm engellilerin
ihtiyaç duydukları her yere rahatça ve kolayca erişebilecekleri biçimde yeniden
düzenlenmesini kapsamaktadır.
Bu bağlamda sosyal kullanım alanları, konutlar, yollar,
kaldırımlar, trafik lambaları, geçitler, otogarlar, havaalanları, tren ve yer
altı treni istasyonları ile toplu ulaşım araçları, toplu kullanım alanları ve
kamu binalarının özürlülerin kullanımına uygun hâle getirilmeleri
gerekmektedir.
Toplumsal hayata katılım sürecindeki fiziksel çevre düzenleme
kolaylıkları yalnız engelliler için değil tüm toplum için gereklidir.
Engelliler için yapılacak bu uygulamalar aynı zamanda farklı ihtiyaçları olan
kullanıcılar bakımından da rahat bir çevre imkânı sağlayacaktır.
Özürlüler Kanunu’nun geçici 2’nci maddesi kamuya ait resmî yapılar,
yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri
sosyal ve kültürel altyapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından
yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapıların bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarih olan 1 Temmuz 2005 tarihinden itibaren yedi yıl içinde
özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma
getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Geçici 3’üncü madde de “Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler,
şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma
hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken
tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Temmuz 2005 tarihinden itibaren yedi yıl içinde
özürlüler için erişilebilir duruma getirilir.” demektedir.
Bu kanun yürürlüğe girdiğinden bu yana, kanunda belirtilen
hususların ne kadarının hayata geçirildiği konusunda hiçbir çalışma yoktur. Bu
hizmetlerin nasıl yapılacağı, hangi kaynaklar tarafından finanse edileceği ve
denetimlerin hangi kurum tarafından yapılacağı da belirtilmemiştir.
3 Ocak 2012 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına
verdiğimiz soru önergesinde, bu kanunun yürürlüğe girdiği 2005 yılından bu yana
kanunun geçici 2’nci ve 3’üncü maddelerinde belirtilen hususların ne kadarının
hayata geçirildiğini, bu maddelerde belirtilen hizmetlerin nasıl yapılacağını,
hangi kaynaklar tarafından finanse edileceğini, denetimin hangi kurum
tarafından yapıldığını, gerekli çalışmaları yapmayan kamu kurumları ve
belediyelere yaptırım yapmayı ve süre uzatmayı düşünüp düşünmediğini sormuştuk.
Sayın Bakan verdiği cevapta, geçici 2’nci maddeyle ilgili olarak,
12 Temmuz 2006 tarihinde Başbakanlık genelgesinin yayınladığını, 8 Ağustos 2008
tarihli Başbakanlık talimatı ile kamu kurumlarının uyarıldığını, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı tarafından 12 Aralık 2011 tarihinde 81 il valiliğine
gönderilen yazıda ulaşılabilirlik konusunda yasal zorunluluklar
hatırlatıldığını, konunun hassasiyetine istinaden, bir cezai ve para cezası
yaptırımı düşünmediklerini söylemiş ve süre uzatma ile ilgili sorumuza da cevap
vermemiştir. Şimdi ise bu bir yıl süre uzatılmayla karşı karşıya kaldığımız
gibi ayrıca verilen cevapların hilafına para cezaları ve ayrıca iki yıl daha ek
süre verilmesi ile karşı karşıyayız.
Bizim önergemizin daha makul ve yerinde olduğunu düşünüyoruz ve
desteklerinizi bekliyoruz. Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 32 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Madde 32- 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 2 nci ve 3
üncü maddelerinde yer alan “yedi yıl” ibareleri “sekiz yıl” şeklinde
değiştirilmiş, geçici 3 üncü maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Bu Kanunun geçici 2 inci maddesi ile bu maddenin birinci
fıkrasında belirtilen erişilebilirlik standartlarının uygulanmasının izlenmesi
ve denetimi her ilde Aile ve Sosyal Politikalar, İçişleri, Çevre ve Şehircilik,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıkları ile özürlüler ile ilgili
konfederasyonların temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından yapılır. İhtiyaç
halinde birden fazla komisyon kurulabilir. Denetim sonucunda ilgili belediye ve
kamu kurum ve kuruluşları ile umuma açık hizmet veren her türlü yapıların ve
açık alanların malikleri ile toplu taşıma araçlarının sahiplerine eksikleri
tamamlaması için birinci fıkrada belirtilen sürenin bitiminden itibaren iki
yılı geçmemek üzere ek süre verilebilir.
Sürenin bitiminden itibaren öngörülen yükümlülüklerini yerine
getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen umuma açık hizmet veren her
türlü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarının sahibi olan gerçek
ve özel hukuk tüzel kişilerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından
her bir tespit için bin Türk Lirasından beş bin Türk Lirasına kadar idari para
cezası uygulanır. Bu şekilde bir yıl içinde uygulanacak idari para cezasının tutarı
elli bin lirayı geçemez. Sürenin bitiminden itibaren öngörülen yükümlülüklerini
yerine getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen büyükşehir
belediyeleri, belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı tarafından her bir tespit için beş bin Türk Lirasından
yirmi beş bin Türk Lirasına kadar idari para cezası uygulanır. Bu şekilde bir
yıl içinde uygulanacak idari para cezasının tutarı beş yüz bin lirayı geçemez.
Bu maddeye göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay
içerisinde ödenir. Genel bütçeye gelir kaydedilen idari para cezası tutarları
dikkate alınarak erişilebilirlik konusundaki projelerde kullanılmak üzere Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinde ödenek öngörülür.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar; İçişleri,
Maliye, Çevre ve Şehircilik, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlıklarının ve özürlüler ile ilgili konfederasyonların görüşleri alınmak
sureti ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca bir yıl içerisinde
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet önergeye katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılarla, mevcut tüm
yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri
sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından
yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ve açık alanlarla,
Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da
denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine
uygun olması için 5378 sayılı kanunda yer alan yedi yıllık sürenin sekiz yıla
çıkarılması ile erişilebilirlik standartlarının uygulanmasının izlenmesi ve
denetiminin Aile ve Sosyal Politikalar, İçişleri, Çevre ve Şehircilik,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıkları ile özürlüler ile ilgili
konfederasyon temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından yapılması ve ihtiyaç
halinde birden fazla komisyon kurulabilmesi öngörülmüştür. Denetim sonucunda
ilgili belediye ve Kamu kurum ve kuruluşları ile umuma açık hizmet veren her
türlü yapıların ve açık alanların maliklerine eksikleri tamamlaması için iki
yılı geçmemek üzere ek süre verilebileceği bu süre sonunda yükümlülüklerini
yerine getirmeyenlere idari para cezası uygulanacağı hüküm altına alınarak Kanunla
amaçlanan işlerin yapılması konusunda mali bir yükümlülük getirilmesi
amaçlanmıştır. Bu şekilde uygulanan para cezalarının komisyon çalışmaları ile
erişilebilirlik konusundaki projelerin finansmanında kullanılmasına imkan
tanınmıştır.
Ayrıca bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların
İçişleri, Çevre ve Şehircilik, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme ve Maliye
Bakanlıklarının ve özürlüler ile ilgili konfederasyonların görüşleri alınmak
sureti ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca bir yıl içerisinde
çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği belirtilerek bu konuda Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığına düzenleme yapma yetkisi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 32’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Başkan, bizim de önergemiz var 32’nci
maddede.
BAŞKAN – Hayır, 32’de yok efendim.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
– Var, var, var efendim.
BAŞKAN – Yok, bende yok, gözükmüyor.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Atlamışsınız herhâlde.
SIRRI SAKIK (Muş) – Okudu hatta.
BAŞKAN – Hayır, hayır üç önerge okundu, sonuncusu da…
Yeni maddede bir önergeniz var sizin.
32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, yeni bir madde ihdasına dair önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet
Şandır Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Giresun Mersin İstanbul |
Recep
Özel Ali Rıza Alaboyun Hülya
Güven |
Isparta Aksaray İzmir |
Mustafa
Elitaş Zeynep
Karahan Uslu Afif
Demirkıran |
Kayseri Şanlıurfa Siirt |
Madde 33- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek Madde 29- Türk vatandaşı olup, üniversitelerin (Gülhane Askeri
Tıp Akademisi dahil) tıp fakültelerinin beşinci yılını tamamlayıp altıncı yıla
geçen öğrencilerine intern eğitimi döneminde öğretim
üyesi rehberliğinde yaptıkları uygulama çalışmaları karşılığında ilgili
kurumların bütçesinden oniki ay süreyle 4.350
gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda
artık ücret ödenir. Bu şekilde ücret ödenmiş olması 4857 sayılı İş Kanunu
hükümleri uygulanmasını gerektirmeyeceği gibi bu çalışma sebebiyle uzun vadeli
sigorta kolları açısından sigortalılık ilişkisi kurulamaz. Bu ödemeden damga
vergisi hariç herhangi bir vergi kesilmez ve bu ödemelere ilişkin usul ve
esaslar, Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulunca
müştereken belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon salt çoğunlukla yani 21 üyeyle bu önergeye
katılıyorsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun
salt çoğunlukla katılmaması hâlinde önergeyi işlemden kaldıracağım.
Sayın Komisyon…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu önerge dağıtılmadı Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.32
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.47
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
126’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
32’nci maddeden sonra gelmek üzere iki yeni madde ihdasına dair
önerge vardı.
Biraz önce okuttuğum önergeye Komisyonun salt çoğunlukla katılıp
katılmadığını soracağız.
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Katılıyorsunuz.
O zaman, salt çoğunlukla katıldığına göre, önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – MHP Grubu adına Sayın Ali Öz.
BAŞKAN – Sayın Ali Öz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına.
Sayın Öz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ ÖZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tıp fakültesinde beş yıl temel eğitimini bitirdikten sonra
6’ncı yılında “intern hekim” olarak addettiğimiz
meslektaşlarımızın, hekim arkadaşlarımızın birtakım haklarına kavuşması için
verilmiş olan bir önerge.
Önergenin gerçek manadaki mahiyeti, tıp fakültesi 6’ncı sınıf
öğrencilerinin hiçbir sınava tabi olmadan, normal bir hekimin yapmış olduğu
işleri eğitim almış olduğu hastanede veya eğitim hastanesinde veya üniversitede
bir uzman hekimin kontrolünde, denetiminde bazı işleri yürüttüğü bir dönemi
içermektedir. Dolayısıyla, son sınıf öğrencileri aktif hekimlik yapar gibi
görevlerini tamamlamaktadırlar. Bu süre, kanunun da belirttiği gibi on iki ayı
kapsamaktadır.
Önergemizdeki gerçek mana, hiçbir sosyal imkânı olmayan, gerçekten
özlük hakları noktasında kendilerine herhangi bir avantaj sağlanmamış olan
6’ncı sınıf öğrencilerinin asgari ücret seviyesinde, çalıştıkları işin
karşılığında… Çünkü bunlar, süresiz, otuz gün boyunca, çoğu zaman nöbetlerinde
normal bir sigortalının bile çalışacağı süreden daha uzun süre çalışmalarına
rağmen bunun bir karşılığını almamaktadırlar. Dolayısıyla aslında hak ettikleri
bir şeyi kendilerine vermeyi amaçlayan bir önergedir. Dolayısıyla bu son sınıf
öğrencilerine asgari ücret düzeyinde bir ücret vermek, Sosyal Güvenlik Kurumu
kapsamına almak, aynı zamanda da ufak tefek de olsa masraflarını karşılayacak
şekilde kendilerine bir ücret vermeyi amaçlamaktadır. Komisyonlarda görüşülmesi
esnasında olumlu görüş bildirilmiştir.
Hepimizin bildiği gibi, Türkiye’de 54 üniversite ve 10 vakıf
hastanesiyle beraber 64 tıp fakültesinden hekim kadrosuna yıllık ortalama
olarak 5 bin-6 bin civarında hekim katılmaktadır. Bu arkadaşlarımızın
mağduriyetlerini gidermek, dolayısıyla bunların -özlük haklarında çok bir
iyileşme yapmayacak belki ama- mesleklerini tamamlamadan bir yıllık sürelerinin
sosyal güvenlik kapsamı içerisinde, emekliliklerine de yansıyacak şekilde,
devlet tarafından sigortalı kapsamında kabul edilmeleri, asgari ücret düzeyinde
bir ücret almaları bu öğrencilerin mesleğe bakışlarını, mesleğe olan
tutkularını, aynı zamanda motivasyonlarını da artıracağı düşüncesiyle bu
önergeyi verdik.
Bu önerge, gerçekten, sağlığımızı emanet ettiğimiz hekimlere
vermiş olduğumuz değerin de bir göstergesi olarak karşımızda durmaktadır. Hekim
arkadaşlarımızın, tıp fakültesi son sınıf öğrencilerinin bu konuda ciddi
beklentileri vardır. Yıllardır Parlamentodan beklentileri bu kanunun
yasalaşması arzusu içerisindedirler, dolayısıyla gerek iktidarın gerekse
muhalefetin ortaklaşa karar vermiş olduğu, aslında komisyonlarda üzerinde
uzlaşma sağlamış olduğu bir önergedir.
Özellikle hekimlik mesleğinin son zamanlarda karşılaşmış olduğu
ciddi sorunlar, önceki dönemle meslekteki manevi hazzın azalması noktasında,
özellikle böyle bir önergeye destek verir ve bu önergedeki teklifi eğer
yasalaştırmış olursak, onlara bir sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz
inancındayız, dolayısıyla sizlerin desteğine ihtiyacımız var. Bu önerge
gerçekten, Türk hekimlerine belki de bugüne kadar yapılmamış önemli
iyiliklerden bir tanesi olacaktır. Dolayısıyla ortak bir kararla destekleyeceğinizi
umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hülya Güven, İzmir
Milletvekili.
Sayın Güven, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri, bugün, Türk vatandaşı olup üniversitelerin
tıp fakültelerinin 5’inci yılını tamamlayıp 6’ncı yıla geçen öğrencilerine yani
intern dediğimiz dönemde öğretim üyesi rehberliğinde
yaptıkları uygulama çalışmaları karşılığında ilgili kurumların bütçesinden
aylık bağlanması üzerine verilen önerge üzerine konuşuyor, saygılarımı
sunuyorum.
Ve hepimiz biliyoruz -burada hekim arkadaşlarımız var- tıp
fakültesi uzun ve zor bir eğitim. İlk 5’inci yıl bitirdikten sonra 6’ncı
sınıfta, internlük döneminde artık öğrenci
diyemeyeceğimiz, stajyer diyemeyeceğimiz, bir doktor gibi çalışan bir hekim
grubu karşımızda bulunmaktadır. Bu hekimlerimiz, 6’ncı sınıf eğitimleri on iki
ay sürmektedir, klinik, poliklinik, ameliyathane, saha çalışmaları ve sonuçta
sınava girmemektedirler. Bu arkadaşlarımıza, sadece kendilerini yönlendiren,
yöneten öğretim üyeleri tarafından yeterlik belgesi verilmektedir. Fizik
muayene yapma, teşhis-tedavi planlama, uygulama yaptıkları işlerden biri.
Ve yurt dışında intern hekimlere iki
örnek vereceğim aldıkları maaşla ilgili olarak. İngiltere’de 22.500 sterlin
alıyor bir 6’ncı sınıf öğrencisi intern döneminde,
İrlanda’da ise 33 bin avro alıyorlar, bizde ise bu öğrencilerimiz nöbet
tuttukları hâlde, hastalarla birebir ilgilendikleri hâlde ve hatta öğrenciler
-artık öğrenci diyemeyeceğiz, demeyeceğiz- bu hekim arkadaşlarımız aynı şekilde
diğer hekimlere olduğu gibi şiddete maruz kalıyorlar.
Bu hekimlerimize yine, uzman hekimlerde olduğu gibi veya mezun
olan hekimlerde olduğu gibi zaman zaman, tıbbi kötü uygulama nedeniyle dava
açılabilmektedir. Bu nedenle, eksik olan, bu hekimlerimizin bu tıbbi
uygulamaları bakımından zorunlu sigortalı olmaları da gerekiyor ve kurumlar
tarafından bu bedelin de ödenmesi gerekmektedir. Öğrencilerimiz,
asistanlarımız, tabip odalarımız bu konuyla çok yakından ilgilenmektedirler.
Çok büyük özveriyle eğitimleri süresince büyük çalışma, gayret
gösteren internlerimizin bu aylıklarını alması ve bir
şekilde yaşam koşullarının düzelmesi, kendilerini ve bizleri de mutlu
edecektir.
Daha iyi bir aylık bağlanması üzerine ben sözlerimi bitiriyor,
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güven.
Şahısları adına Sayın Recep Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Recep, sen hekim misin?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu torba kanunu gerçekten gecenin bu geç vaktinde muhalefet
partilerinin çok olumlu destekleriyle güzel bir noktaya getirdik, inşallah bir
an önce de neticelendirir, yasalaştırırsak, tatile veyahut da Meclisin ara
vermesine bir an önce geçebiliriz, gidebiliriz diye düşünüyoruz.
Vermiş olduğunuz olumlu katkılardan dolayı sizlere teşekkür
ederiz. Bu yasanın da intern öğrencilerine verilmiş
olan bir madde ilavesinin hayırlı
olmasını diliyoruz, inşallah tıp tarihine geçecek güzel hizmetler yaparlar.
Ülkemiz doktorlarına hayırlı olsun diyorum.
Saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Türkan Dağoğlu, İstanbul. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tıp fakülteleri belki de tahsilin en uzun olanı ve en ağır ve en zor
olanlarından birisidir çünkü bütün fakültelerin üzerine iki sene de internlük gibi bir bölümleri vardır. Bu bölümler,
asistanlıktan evvel öğrencilerin pratik anlamda kliniklere alışması, hastaya
alışması ve kendi başlarına hastayı takip edebilmeleri devresidir. İşte bu
devrede, sanki daha evvel bir asistanlık yaparcasına bu çocukların böyle bir
-çok küçük de olsa- ücretle taltif edilmeleri bence son derece olumlu bir katkı
sağlayacak ve çocukların da bu kadar ağır bir tahsil içinde okullarını okurken
son sınıflarında motive edici bir destek olacağını düşünüyorum.
Bu konuyu gündeme getirenlere ben de ayrıca teşekkür ediyorum ve internlerimiz için de hayırlı olmasını diliyorum ve bu
konuda fevkalade olumlu olduğumu da bir öğretim üyesi olarak belirtmek
istiyorum.
Herkese teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralardan alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dağoğlu.
Önerge üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Sisteme giren arkadaşımız yok.
Önergeyi, 32’nci maddeden sonra gelmek üzere…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir ara verir misiniz.
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyoruz efendim.
Kapanma Saati: 22.59
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.07
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
126’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
32’nci maddeden sonra gelmek üzere verilen yeni madde ihdasına
dair önergenin görüşmeleri tamamlanmıştı.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun teklifi ile 2547 sayılı Kanuna eklenmesi
öngörülen ek 29 uncu maddede geçen 'uzun vadeli sigorta kolları' ibaresinin
'uzun vadeli sigorta kolları ve genel sağlık sigortası ile analık sigortası'
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Mustafa
Elitaş Türkan
Dağoğlu Muzaffer
Yurttaş |
Kayseri
İstanbul
Manisa |
Sıtkı
Güvenç Murtaza
Yetiş |
Kahramanmaraş
Adıyaman |
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tabi olacakları sigorta kollarına açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN – 32’nci maddeden sonra gelmek üzere verilen yeni madde
ihdasına dair önergenin üzerine verilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda, verilen yeni maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 32’nci maddeden sonra gelmek üzere
yeni madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece teklifin mevcut metnine yeni
33’üncü madde eklenmiştir. Kanunun yazımı esnasında bu madde eklenerek diğer
madde numaraları teselsül ettirilecektir.
Şimdi, yeni bir madde ihdasına dair bir önerge daha vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifine 32. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
maddenin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Haydar
Akar Salih
Fırat |
Giresun
Kocaeli
Adıyaman |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa
Kalaycı Malik Ecder Özdemir |
İstanbul
Konya
Sivas |
Ali
Haydar Öner |
Isparta
|
“Madde 33- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 6 ncı maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
“m) Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye
Futbol Federasyonu, bağımsız spor federasyonları tarafından yapılan her türlü
gençlik ve spor faaliyetleri ile bu faaliyetlerle ilgili kamp, eğitim ve
hazırlık çalışmalarında süreklilik arz etmeyecek şekilde görevlendirilenler,”
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılıyoruz.
BAŞKAN – Şimdi yeni madde olarak bir önerge vardır, komisyon salt
çoğunluğuyla katılmıştır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Böylece 34’üncü madde yeni bir madde olarak eklenmiştir. Kanunun
yazımı esnasında bu madde de eklenerek diğer madde numaraları teselsül
ettirilecektir. Bir karışıklığa mahal vermemek için görüşülmekte olan Komisyon
raporunda mevcut maddeler üzerinden devam edeceğiz.
Şimdi 33’üncü madde üzerinde iki önerge var, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 33 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Ali
Öz |
Manisa Konya Mersin |
Mehmet
Günal Hasan Hüseyin
Türkoğlu Nevzat
Korkmaz |
Antalya Osmaniye Isparta |
Bülent
Belen |
Tekirdağ |
“Madde 33- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve
(d) bendleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (i)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (j) ve (k) bendleri
eklenmiş ve dördüncü fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni
süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bendi kapsamındaki
sigortalı kadının, biri sigortalılık başlangıç tarihinden önce ve en fazla iki
defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonraki iki yıllık süreyi geçmemek
kaydıyla sigortalılık kapsamında çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla
talepte bulunulan süreleri,”
“d) Sigortalı olmaksızın doktora öğrenimi veya tıpta intörnlük dönemi ile uzmanlık için yurt içinde veya yurt
dışında geçirdikleri normal doktora veya uzmanlık öğrenim süreleri,”
“j) Sigortalı olmaksızın, 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi
Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanuna göre yurt dışına gönderilen ve
öğrenimini başarıyla tamamlayarak yurda dönenlerden yükümlü bulunduğu mecburi
hizmet süresini tamamlamış olanların, yurt dışında resmî öğrenci olarak
geçirmiş oldukları öğrenim sürelerinin 18 yaşının tamamlanmasından sonraki
döneme ait olan kısmı,”
“k) Tabi olduğu sosyal güvenlik hükümlerine göre emeklilik yaşını
doldurduğu halde halen çalışan veya mücbir sebeple Sosyal Güvenlik Kurumuyla
ilişiğine ara vermiş olanların beş yıla kadar eksik süreleri,”
“a) Birinci fıkranın (a), (b), (d), (e), (f), (g), (h), (j) ve (k)
bendleri gereği borçlananlar, borçlandığı tarihteki 4
üncü maddenin birinci fıkrasının ilgili bendine göre,”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 33. Maddesinin
teklif metninde çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Haydar
Akar Mahmut
Tanal Musa
Çam |
Kocaeli İstanbul İzmir |
Celal
Dinçer |
İstanbul |
BAŞKAN – Sayın Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Celal Dinçer.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin, yabancı ülkelere burslu olarak gönderilen
öğrencilerin öğrenimlerini tamamladıktan sonra Türkiye’ye geri dönmesini teşvik
ve ülkemizin yetişmiş insan gücünü karşılamak amacıyla hazırlandığı
görülmektedir. İlke olarak doğru bir tekliftir, ancak kanun yapma tekniği
açısından yanlıştır; bunun, diğer kanunlarda, diğer torba kanunlarda olduğu
gibi bu madde içinde gösterilmesi yanlıştır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Mustafa Kemal Atatürk
emperyalist güçlere karşı mazlum milletlerin tümüne örnek olacak ulusal
Kurtuluş Savaşı’nı 9 Eylülde zaferle bitirince İzmir’de kendisine “Çok
yoruldunuz, herhâlde çiftliğinize çekilir, dinlenirsiniz.” diye soranlara
Mustafa Kemal’in yanıtı şöyle oldu: “Hayır, asıl savaş şimdi başlıyor. Bu
savaş, cahilliğe ve gericiliğe karşı yapılacaktır.” demiştir. Bu savaş, aslında
Orta Çağın karanlığından bir türlü çıkmasına fırsat verilmeyen bir toplumun
çağdaşlaşma için verilecek, uzun zaman alacak ikinci bir Kurtuluş Savaşı
olacaktır. Nitekim devrimin lideri Atatürk de bunun farkındadır, “En mühim, en
esaslı nokta eğitim meselesidir. Eğitimdir ki bir milleti ya hür, müstakil,
şanlı, yüksek bir cemiyet hâlinde yaşatır ya da bir milleti esaret ve sefalete
terk eder.” dedikten sonra ekler: “Bazı şeyler vardır ki bir kanunla, bir
emirle, bir düdük çalarak düzeltebilirsiniz ama bazı şeyler vardır ki kanunla,
emirle, milletçe omuz omuza boğuştuğunuz hâlde düzelmezler. Fesi atar, şapkayı
giyer adam ama alnında fesin izi vardır. Siz sarıkla gezmeyi yasaklarsınız,
kimse sarıkla dolaşmaz ama bazı insanların başındaki görünmeyen sarıkları yok
edemezsiniz çünkü onlar zihniyetin içindedir. Zihniyet binlerce yılın
birikimidir, o birikimi bir anda yok edemezsiniz, boğuşursunuz onunla. Yeni bir
zihniyet, yeni bir etik yerleşinceye kadar boğuşursunuz onunla ve sonunda
muvaffak olursunuz.”
Emperyalist güçlere karşı Kurtuluş Savaşı’nın kazanılıp
cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra Türk toplumunu çağdaş medeniyet düzeyine
ulaştırmak, ülkenin ilerlemesinin önündeki engelleri kaldırmak, laik ve ulusal
bir yapı oluşturmak için Atatürk’ün önderlik ettiği devrimlerin adım adım
uygulanmaya başlandığını görüyoruz. Özellikle Türk devriminin başarısının
eğitim alanındaki başarıya bağlı olduğunu Atatürk görmüş ve bu amaçla Atatürk
döneminde eğitim ve öğretimde ilkokuldan yükseköğretime kadar her alanda köklü
çözümlere gidilmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün de Türkiye’de pek çok
sorun eğitim eksikliğine bağlanır, “Eğitim şart.” deyip dururuz. Cumhuriyetin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de eğitimin şart olduğuna inanmış ve çağdaş
medeniyet seviyesine ulaşılması için somut girişimlerde bulunmuştur. Bu
girişimlerden bir tanesi de 1924 yılında çıkardığı 1416 sayılı Kanun’dur. Bu
Kanun’la özellikle çeşitli kurum ve kuruluşların açtığı sınavları kazanan
yetenekli öğrenciler, kimisi mühendislik kimisi tıp eğitimi almak için kısaca
meslek adamları, bilim insanları yetiştirmek üzere yurt dışındaki seçkin
üniversitelere gönderilmiştir.
1927 yılında 42 öğrenciyle başlayan bu yurt dışına öğrenci
gönderilme olayı, 1938 yılına geldiğinde 700’leri bulmuştur. Atatürk’ün açtığı
yolda, bugün on binlerce öğrencimiz yurt dışında öğretim görmektedir ve ülkemize
dönüp ülkemizin kalkınması ve başarısı için büyük katkılar ve çabalar
göstermektedirler. Her branşta büyük başarıya imza atmaktadırlar bu dönenler
ancak bir kısmı “beyin göçü” dediğimiz yurt dışında kalmaktadır. İşte bu
yasayla bu beyin göçünün dışarıya gitmesi engellenmiş olacak, orada eğitimleri
süresinde geçen insanlar sigortalı sayılacaklar, borçlandıkları takdirde bu
sigortalarının sayılması onların Türkiye'ye gelmesine teşvik unsuru olacaktır.
Bu yönüyle yasanın bu maddesine katılıyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.19
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.35
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
126’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
33’üncü maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 33 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Madde 33- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve
(d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (i) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki (j) ve (k) bentleri eklenmiş ve dördüncü fıkrasının (a) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni
süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bendi kapsamındaki
sigortalı kadının, biri sigortalılık başlangıç tarihinden önce ve en fazla iki
defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonraki iki yıllık süreyi geçmemek
kaydıyla sigortalılık kapsamında çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte
bulunulan süreleri,”
“d) Sigortalı olmaksızın doktora öğrenimi veya tıpta intörnlük dönemi ile uzmanlık için yurt içinde veya yurt
dışında geçirdikleri normal doktora veya uzmanlık öğrenim süreleri,”
“j) Sigortalı olmaksızın, 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi
Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanuna göre yurt dışına gönderilen ve
öğrenimini başarıyla tamamlayarak yurda dönenlerden yükümlü bulunduğu mecburi
hizmet süresini tamamlamış olanların, yurt dışında resmî öğrenci olarak
geçirmiş oldukları öğrenim sürelerinin 18 yaşının tamamlanmasından sonraki
döneme ait olan kısmı,”
“k) Tabi olduğu sosyal güvenlik hükümlerine göre emeklilik yaşını
doldurduğu halde halen çalışan veya mücbir sebeple Sosyal Güvenlik Kurumuyla
ilişiğine ara vermiş olanların beş yıla kadar eksik süreleri,”
“a) Birinci fıkranın (a), (b), (d), (e), (f), (g), (h), (j) ve (k)
bentleri gereği borçlananlar, borçlandığı tarihteki 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının ilgili bendine göre,”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
33’üncü madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım; muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
5510 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu’nun 41’inci maddesine göre,
kadınların doğum borçlanması yapabilmeleri için doğumdan önce sigortalı olarak
tescil edilmiş olmaları şartı aranmaktadır. Bu nedenle, kadınlar işe girmeden
evvel yaptıkları doğum nedeniyle çalışma hayatından ayrı kaldıkları süreyi
borçlanamamaktadırlar. Ayrıca, esnaf ya da tarım BAĞ-KUR’lu
kadın sigortalıların doğum borçlanması hakkı hiçbir zaman olmamıştır, yoktur.
Hâlbuki, erkekler işe girmeden önceki askerlikte geçen süreleri
borçlanabilmektedir, askerlikten önce sigortalı olarak tescil edilmiş olmaları
şartı aranmamaktadır. Ayrıca, esnaf ya da tarım BAĞ-KUR’lu
erkek sigortalılar da askerlik süresini borçlanabilmektedir.
Verdiğimiz önerge ile, işe girmeden önce doğum yapan kadınlara,
doğum nedeniyle çalışma hayatından ayrı kaldıkları süre kadar borçlanma hakkı
getirilmektedir. 41’inci maddeye göre, esnaf ya da tarım BAĞ-KUR'lu kadın sigortalıların doğum borçlanması hakkı
bulunmamaktadır. Vermiş olduğumuz bu önerge ile esnaf ya da tarım BAĞ-KUR'lu kadın sigortalılarımıza doğum borçlanması hakkı
verilmektedir.
İkinci olarak, tıp eğitiminde ilk beş sınıfın bütün derslerini
başarı ile geçen öğrenci intern adayı olmakta ve
stajlara başlamaktadır. Bu dönem, klinik ve poliklinik uygulamaları ile saha
çalışmalarının yaptırıldığı stajlardan oluşan on iki aylık bir süreyi
kapsamaktadır. Bu 41’inci maddenin (d) bendi ile, sigortalı olmaksızın doktora
öğrenimi veya tıpta uzmanlık için yurt içinde, yurt dışında geçirdikleri normal
doktora veya uzmanlık öğrenim süreleri borçlandırılırken tıp fakültesi
öğrencilerinin internlük dönemi
borçlandırılamamaktadır. Vermiş olduğumuz önerge ile tıp fakültesi
öğrencilerinin internlük dönemini kapsayan bir yıl
süreyle sigortalılık borçlanma imkânı getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, işsizlik rakamı mart dönemi itibarıyla
yüzde 9,9’dur. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 17 ve işsiz sayısı 2 milyon
615 bin ve diğer, iş aramadığı hâlde çalışmaya hazır olanlar, iş bulma ümidi
olmayanlar ve mevsimlik çalışanları da dikkate aldığımızda işsiz sayısı 5
milyon 600 bini bulmaktadır ve işsizlik oranı da yüzde 21’e ulaşmaktadır.
2009 yılındaki ekonomik kriz ve buna bağlı ortaya çıkan işsizlik
toplumun bütün kesimlerini etkilemiştir. Bu kriz neticesinde pek çok sektörde
işten toplu çıkarmalar yaşanmış, binlerce kişi işsiz kalmıştır. Ülke
gündeminden hiç düşmeyen işsizlik sorunundan en fazla etkilenen kesimlerden
biri de kapanan iş yerleri nedeniyle işini kaybeden sigortalılardır. Bu
çalışanlar emeklilik yolunda önemli bir darbe almıştır.
Ekonomik kriz ve son dönemdeki ekonomik durgunluk nedeniyle işini
kaybeden bu vatandaşlarımızdan birçoğu emekli olma yaşını doldurduğu hâlde prim
gün sayısını dolduramadığı için emekli olamamaktadır. Bu sigortalılar,
üniversite mezunu gençlerin bile iş bulmakta zorlandığı ülkemizde işsiz
kalmışlardır. Belli yaşın üzerindeki bu sigortalı vatandaşlarımızın iş bulma
şansları da yok denecek kadar azdır. Bu nedenle, belli bir yaştan sonra iş
bulmanın zorlukları göz önünde bulundurularak sigortalının beş yıl kadar
tamamlayamadığı eksik sürelerin ödenmesi yoluyla isteyenlere emeklilik imkânı
sağlamaya yönelik bu önergeyi verdik.
Yurt dışında çalışıp hizmet süresi eksik olanlar bu süreyi
borçlanarak emekli olabilmektedirler. Ülkemizde çalışıp hizmete ara verenler
için bir düzenleme yapılması bu konudaki eşitsizliği de giderecektir.
Önergemize desteklerinizi bekler, hepinize saygılar sunarım. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir.
34’üncü madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 34. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir
İstanbul
İstanbul |
Haydar
Akar Mahmut
Tanal Musa
Çam |
Kocaeli
İstanbul
İzmir |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Adil
Kurt İdris Baluken Abdullah
Levent Tüzel |
Hakkâri
Bingöl
İstanbul |
Erol
Dora Hasip Kaplan Pervin
Buldan |
Mardin
Şırnak
Iğdır |
Sırrı
Sakık |
Muş |
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önerge hakkında Komisyonun görüşü?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Kazım Kurt…
BAŞKAN – Kazım Kurt, Eskişehir...
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa teklifinin 34’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunun net olarak ortaya çıkması lazım: Biz bu
Parlamentoda her dönem, her olayda mutlaka kişiye özel bir yasa yapıyoruz,
kişiye özel bir maddeyi son dakikada bu işin içine sokuyoruz. Şu anda
tartışmakta olduğumuz 34’üncü madde de çok masum, çok olumsuzlukları giderici,
ortadan kaldırıcı bir madde gibi görünmesine rağmen derinlemesine incelendiği
zaman hiç de öyle olmadığı, kişiye özel bir uygulama, düzenleme olduğu ortaya
çıkacaktır.
Ne diyoruz? Geçici 38’inci maddenin 4’üncü fıkrası kapsamında
bulunanlardan altmış gün içinde müracaat etmeyenler bu yasa yapıldıktan sonra
yeni bir altmış gün içinde müracaat edebilir. Kim bunlar? Bunu
değerlendirdiğimiz zaman anlıyoruz ki ciddi bir sorun var, kişiye özel bir
uygulama var.
43’üncü madde şunu diyor arkadaşlar: “Eski cumhurbaşkanları,
Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığı yapmış, başbakanlık yapmış kişiler ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Millet Meclisi üyeleri, Cumhuriyet
Senatosu üyeleri, Temsilciler Meclisi üyeleri, Danışma Meclisi üyeleri…”
Bunların içinde ocak ayında çıkarılan yasadan yararlanmayan kaç kişi var acaba?
Gerçekten bunu merak ediyorum ve Sayın Bakandan yanıtlamasını da istiyorum.
Altmış gün içinde emeklilik haklarından yararlanmak üzere müracaat etmeyi
kaçırmış da şimdi onun için özel olarak düzenlediğimiz bu yasa hangi talihli
için yapılıyor? Bunu gerçekten merak ediyoruz.
Böyle bir uygulamanın, Parlamentonun ciddiyetiyle ve
milletvekilliğinin saygınlığıyla bağdaşmadığını düşünüyorum. Eğer biz, burada,
Türkiye’de çalışan memurlarımıza, kamuda görevli insanlarımıza altı ay boyunca
zam vermemiş isek, toplu sözleşmede yarım puanlık bir farkı ortaya koyarak
onlar lehine değerlendirmemiş isek şimdi böyle bir yasa yapmaya hakkımız yok.
Gerçekten, bu nitelikteki insanların, hiç değilse o ocak ayındaki dönemde,
sürede müracaatını yapması gerekirdi. Böyle olağanüstü özellikle bir yasa
yapmanın Parlamentoda söz konusu olmaması gerekir. Bu değerlendirmeyi hiç
olmazsa şimdi geri çekin, bizim önergemizi kabul edin, bu, metinden çıkarılsın,
daha sonraki dönemlerde insanlara hesap verebilecek bir pozisyonda olalım.
Türkiye’de milletvekillerine ya da milletvekili emeklilerine getirilmekte olan
bu ayrıcalıkları ne olursunuz bir düzene sokalım. Ortalama emekli maaşının
850-900 lira olduğu bir ülkede böyle bir uygulamayı çok doğru bulmadığımızı bir
kez daha üstüne basarak vurgulamak istiyoruz. Ama bunu özel bir yasa maddesiyle
-unutanlar için çıkarılan bir yasa maddesidir bu- unutanlar için çıkarılacak
bir yasa yerine hiç olmazsa yeni bir hukuki düzenleme yapın, Emekli Sandığı ya
da Sosyal Güvenlik Kurumu resen hareket etsin, resen hareket ederek emekli
yapsın sizi. Unutanlar böylelikle o zaaftan kurtulmuş olur.
Önergemiz bu maddenin metinden çıkarılması doğrultusundadır.
Desteklerinizi bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Sayın Sakık, buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tam da böyle, torba yasanın ruhuna uygun bir
konuşma yapacağım.
Şimdi bir torba yasa getiriyorsunuz. Yani geçmişte bir reklam
vardı: “TAMEK’se atın sepete!” Sizin de işinize ne
geliyorsa sepete atıyorsunuz ama acaba Allah aşkına bir özgürlükler paketi
oluşturamaz mısınız, hak ve özgürlükler paketi oluşturamaz mısınız? Daha önce
Ahmet Kaya’nın bir parçası vardı, “Adı Bahtiyar’dır./Suçu saz çalmaktır.”
derdi. Bundan üç gün önce, adı Süleyman Acar’dı, bunun suçu da, Diyarbakır’da
düğünlerde saz çalardı ana diliyle ve bunu KCK’den
gözaltına aldılar. Süleyman içeride öldü bütün uğraşlara rağmen... Süleyman’ın
bütün suçu, günahı saz çalmaktı ve öldü. Öldüğü gün de bir çocuğu oldu, yeni
bir çocuğu oldu ve bugün de duruşması vardı, duruşmasından da tahliye oldu; ölü
tahliye edildi.
Şimdi, ülkemizin bu kadar sorunları var. Siz, özgürlükler adına
neden bir torba oluşturmuyorsunuz? Bu torbada barış adına neden bir şey yok?
Biraz önce tıp öğrencileriyle ilgili bir yasa geçti ama aynı
şekilde tıp öğrencileri, Hacettepe’de okuyan çok başarılı Kürt öğrencileri ne
oldu biliyor musunuz? Bundan yirmi gün önce “KCK operasyonu” adı altında bu
öğrencilerin hepsi alındı ve tutuklandılar ve emin olun ki yıllarca bu acıyı
çekecekler. Bunlarla ilgili bir adım yok.
Sayın Bakanım, siz, Ağrı’ya gitmiştiniz AKP il kongresine, orada
çok insani bir şey söylemiştiniz, bir öz eleştiride bulunmuştunuz: “Bu,
devletin günahıdır eğer Türkçe bilmiyorsa. Eğer ‘kardeş halklar’ diyorsak ve
biz Kürtçe bilmiyorsak, bu, bizim günahımızdır.” Bu çok büyük bir tespitti.
“Allah razı olsun” demiştiniz Kürtçe. Ben de size …(*) Bunun gereğini yapın.
Sadece Kürt coğrafyasına gittiğinizde orada Kürtlerin yüreğini serinletecek
sözlere ihtiyacımız yok ve karnımız da tok.
Bugün de, mesela, bizim Ulaştırma Bakanımız diyor ki, bir çağrısı
var silahlı güçlere “Gelin, 100’üncü yılı birlikte inşa edelim.” diyor. İşte,
bakın, böyle çağrılara ihtiyaç vardır. Bu çağrılar Türkiye’yi güçlendirir, bu
çağrılar iç barışımızı sağlar, bu çağrılar… Yeni bir torba yasaya, özgürlük ve
demokrasiyi birlikte inşa edecek bir yasaya ihtiyacımız var. Bunları
getirirseniz, hep birlikte “barış” adına bir şeyleri inşa edebiliriz ama sizin
işinize ne kadar gerekli olan yasalar varsa onları getiriyorsunuz ve onun
dışındaki özgürlüklerle ilgili tek adım atmıyorsunuz. Dönüp diyorsunuz ki,
Sayın Başbakan söylüyor: “Efendim, seçmeli ders olsun Kürtçe.” Yani ben ana
dilimi niye seçeyim, Allah rızası için? Siz, Türkler, ana dilinizi seçmek gibi
bir şeyle karşı karşıya mısınız? Ve dönüp diyorsunuz ki: “Kürt çocukları 5 kişi
yan yana gelirse, onlara lütufta bulunacağız, seçmeli ders olsun.” Vallahi,
sizin aklınızda ne olur biliyor musunuz? 5 tane Kürt yan yana geldi mi,
aklınıza illegal örgüt gelir yani eğitim meğitim
gelmez. Kürtlerin kaderi budur. Yani Kürtler yan yana geldi mi sizin aklınıza
özel yetkili savcılar gelir, Terörle Mücadele Yasası gelir ve mağduriyet gelir.
Yani Kürt dili de seçmeli ders olmamalıdır, kardeş Türk dili yanında kendisini
özgürce ifade edebilmelidir. Eğer bunları yapabilirseniz siz iç barışımızı
sağlayabilirsiniz, ama bunları yapmazsanız, sadece dönüp, bunları “Efendim,
işte seçmeli ders…” Peki, sizlere sormazlar mı Allah aşkına “Burada Güney
Kürdistan var, orada devletleri var, orada bayrağı var, orada üniversitesi var,
ana dilde yani ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim gören 5 milyon Kürt var.
Adı orada Kürdistan’dır ve devleti de var ve burada yaşayan 20 milyon -adı 15
milyon- Kürt var. Peki, bu Kürt’ün dili niye seçmeli olsun?” diye. Yani şimdi
size de dönüp aynı şeyi sorsalar burada hakkaniyet aramayız. Biz diğer partiler
gibi de değiliz. Mesela biri çıkıp diyor ki: “Deniz Gezmiş’in idamı insanlığa
karşı suçtur.” Doğrudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ama “Âtıf
Hoca’nın idamı haktır.” derseniz biz hoş bakmayız. İdam insanlığa karşı suçtur.
Adı Âtıf Hoca olur, adı Deniz Gezmiş olur, adı Seyit
Rıza olur, adı Şeyh Sait olur; idam insanlık suçudur. Bir halkın diline,
kimliğine, kültürüne gem vurmak da insanlık suçudur.
Ben bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 34’üncü madde kabul edilmiştir.
Yeni bir madde ihdasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 34'üncü
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Ali Öz Mehmet
Günal |
Osmaniye Mersin Antalya |
“Madde 35 - 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
(*) Bu bölümde Hatip
tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
Geçici Madde 43 - Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer bentlerine göre sigortalı
sayılanların 31/12/2000 tarihinden önce vergi mükellefiyet süreleri bulunmak
kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde
talepte bulunması hâlinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci
maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki prime esas
kazancının % 32'si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ
edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını
tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi hâlinde, bu süreler sigortalılık
süresi olarak değerlendirilir. Sigortalıya tebliğ edilen borç tutarının bu süre
içerisinde tam olarak ödenmemesi halinde bu süreler sigortalılık süresi olarak
değerlendirilmez ve ödenen tutar bu Kanunun 89 uncu maddesine göre iade
edilir.”
BAŞKAN – Bilindiği gibi, Komisyona soracağım. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Sayın Komisyon, salt çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Salt
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bizi davet
etmedi ki Sayın Komisyon Başkanı. Davet etsin bizi, gelelim oraya.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Davet et Sayın Hocam, belki gelenler olacak.
Komisyon üyeleri burada davet bekliyorlar sizden.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Gelmek
isteyenler gelebilir tabii, elbette.
BAŞKAN – Davet etti Komisyon, buyurun.
Komisyon salt çoğunlukla katılamıyor, önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
35’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 35 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mehmet Günal Ali Öz |
Osmaniye Antalya Mersin |
Madde 35- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 43- 1416 sayılı Kanuna göre yurt dışına gönderilen
ve öğrenimini başarıyla tamamlayarak yurda dönenlerden yükümlü bulunduğu
mecburi hizmet süresini tamamlamış olanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmaya başlamış olup
geçici 4 üncü madde kapsamında çalışmaya devam edenler; yurt dışında resmî
öğrenci olarak geçirmiş oldukları öğrenim sürelerinin 18 yaşının
tamamlanmasından sonraki döneme ait olan kısmının tamamını veya bir bölümünü,
bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde veya mecburi hizmetlerini
tamamlayacakları tarihten itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri ve müracaatın
kabul edildiği ay itibariyle geçerli olan emekli keseneğine esas kazanç tutarı
üzerinden ve borçlanacakları süreye ilişkin olarak hesaplanacak kesenek ve
kurum karşılığı toplamından oluşan yükümlülük tutarının tamamını peşin olarak
veya müracaatın kabul tarihinden itibaren oniki ayda
eşit taksitler hâlinde ödemek suretiyle borçlanabilirler. Borcunu taksitler
halinde ödeyecek olanların borçlanma işlemi sırasında hesaplanan aylık taksit
tutarı, borcun ödendiği tarihteki prime esas asgarî kazanca oranlanarak, söz
konusu oran ilgili ayın prime esas asgari kazancı ile çarpılır ve bulunan
tutar, ilgili ayın taksit tutarı kabul edilir.
Borcunun tamamını peşin ödeyenler ile taksit ödeme dönemi sonunda
borcunun tamamını ödemiş olduğu tespit olunanların borçlanmış oldukları
süreler, fiilî hizmet süresinin hesabında ve iştirakçiliğin başlangıç tarihinin
tespitinde dikkate alınır. Aylık taksitlerini zamanında ödemeyenlerin önceki
aylara ilişkin olarak ödemiş oldukları tutarlar, süresi geçen son taksit
tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgililere iade olunur.
Bu maddeye göre yapılacak borçlanma işlemlerine ilişkin olarak
birinci ve ikinci fıkrada düzenlenmemiş olan hususlar hakkında mülga hükümleri
dahil 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 35. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Haydar
Akar Mahmut
Tanal Bülent
Kuşoğlu |
Kocaeli İstanbul Ankara |
Musa
Çam |
İzmir |
BAŞKAN – Komisyon son önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Kuşoğlu konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
302 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
35’inci madde üzerinde bir önergemiz var, onunla ilgili bazı
açıklamalarda bulunacağım müsaadenizle. 35’inci madde 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na geçici bir madde ilave
edilmesini öngörüyor ve bununla geriye yönelik bir borçlanma yapılabilmesini
getiriyor. Biraz önce kabul edilen 33’üncü maddeyle de paralel bir düzenleme.
1416 sayılı Kanun’a göre -1416 sayılı Kanun yurt dışına öğrenci
gönderilmesiyle ilgili bir kanun- yurt dışına gönderilen öğrencilerden yurt
dışından dönüp başarılı olanlardan mecburi hizmetlerini tamamlayanların
borçlanabilmesini öngörüyor, bu da geçici bir maddeyle şu anda 5434 sayılı
Kanun’a göre çalışanların borçlanabilmesini getiriyor.
Burada dikkatinizi bir hususa çekmek istiyorum: Alt komisyona
gitmediği için bu konular, yeterince Komisyonda tartışamadık, benim için de net
değil. Şöyle bir durum var: 5434 sayılı Kanun Emekli Sandığı Kanunu, yani
sadece Emekli Sandığına tabi olarak çalışanlar için bunu getiriyor, öyle bir
görüntü var. Hâlbuki Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi olarak çalışanlar için bunun
geçmişe yönelik de getirilmesi lazım, yani geçmişteki BAĞ-KUR ve SSK’ya yönelik
çalışmaların da kavranması lazım. Yurt dışında okuyup da on sekiz yaşından
sonraki dönemle ilgili olarak bu düzenlemenin getirildiğini görüyoruz. Neden
diyorum sadece Emekli Sandığına tabi olanlar buna dâhil olsun? SGK’ya tabi olanların tümünün bu kapsamda olması gerekir.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, borçlanma sosyal güvenlik
sistemimizi zaafa uğratan en önemli konulardan bir tanesi. Geçmişte de birçok
borçlanma yapıldı, onun için Sosyal Güvenlik Kurumu bugün de büyük açıklar
veriyor, büyük sıkıntılar içerisinde. Önümüzdeki otuz yıl, 2040 yılına kadar,
Dünya Bankası çalışmalarına göre, ILO tarafından hazırlanan raporlara göre, aktüeryal hesaplara göre, otuz yıl Sosyal Güvenlik Kurumu
açık verecek her yıl, çok önemli meblağlarda açıklar verecek. Biz onu
borçlanacağız, faiziyle borçlanacağız, sıkıntıya gireceğiz. Dolayısıyla, bunlar
önemli konular, bu borçlanma konusunun daha dikkatli ele alınması lazım. Yani
yurt dışında okuyup Türkiye’ye dönmüş öğrenciler için bu borçlanmayı
getiriyoruz, sadece Emekli Sandığı için getiriyoruz, böyle anlaşılıyor, Emekli
Sandığına tabi olanlar için. Hâlbuki bunun geçmişte SSK ve BAĞ-KUR’lular için de getirilmesi gerekir diyorum bakın.
Diğer taraftan, benzeri bir durum bizim için de söz konusu değerli
arkadaşlarım. Bakın, bizden de şu anda milletvekilliği yapmakta olup da Emekli
Sandığından emekli olanlar ile SSK veya BAĞ-KUR’dan emekli olanlar arasında
büyük farklılıklar var, SSK’ya tabi hizmeti olanlar arasında farklılıklar var.
Aynı şeyi biz bununla öğrenciler için de yapıyoruz, geçmişe yönelik olarak
öğrenciler için de yapıyoruz; bu büyük bir haksızlık, büyük bir yanlışlık. Eğer
bu tür düzenlemeler yapacaksak, yani Sosyal Güvenlik Kurumunun geçmişe yönelik
borçlanmasını her hâlükârda getireceksek, mesela kadınların doğum borçlanması
için de benzeri bir düzenleme yapmamız gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süreniz tamam Sayın Kuşoğlu.
Yanlış yapmışlar, beş dakika olacak efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama yanıp sönmedi ışığı, nereden bilsin ki!
Bir yarım dakika selamlama için verin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu süresini kullandı.
Buyurun efendim, sözünüzü tamamlayın.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, çok teşekkür ederim. Pek dinlenmedi ama
söylediğim önemliydi aslında; Emekli Sandığı için getirilen SSK ve BAĞ-KUR için
getirilmiyordu, buna dikkat edilmesini önemle rica ediyorum.
Saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim, sağ olun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 35 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
Madde 35- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 43- 1416 sayılı Kanuna göre yurt dışına gönderilen
ve öğrenimini başarıyla tamamlayarak yurda dönenlerden yükümlü bulunduğu
mecburi hizmet süresini tamamlamış olanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmaya başlamış olup
geçici 4 üncü madde kapsamında çalışmaya devam edenler; yurt dışında resmî
öğrenci olarak geçirmiş oldukları öğrenim sürelerinin 18 yaşının
tamamlanmasından sonraki döneme ait olan kısmının tamamını veya bir bölümünü,
bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde veya mecburi hizmetlerini
tamamlayacakları tarihten itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri ve müracaatın
kabul edildiği ay itibariyle geçerli olan emekli keseneğine esas kazanç tutarı
üzerinden ve borçlanacakları süreye ilişkin olarak hesaplanacak kesenek ve
kurum karşılığı toplamından oluşan yükümlülük tutarının tamamını peşin olarak
veya müracaatın kabul tarihinden itibaren oniki ayda
eşit taksitler halinde ödemek suretiyle borçlanabilirler. Borcunu taksitler
halinde ödeyecek olanların borçlanma işlemi sırasında hesaplanan aylık taksit
tutarı, borcun ödendiği tarihteki prime esas asgarî kazanca oranlanarak, söz
konusu oran ilgili ayın prime esas asgari kazancı ile çarpılır ve bulunan
tutar, ilgili ayın taksit tutarı kabul edilir.
Borcunun tamamını peşin ödeyenler ile taksit ödeme dönemi sonunda
borcunun tamamını ödemiş olduğu tespit olunanların borçlanmış oldukları
süreler, fiili hizmet süresinin hesabında ve iştirakçiliğin başlangıç tarihinin
tespitinde dikkate alınır. Aylık taksitlerini zamanında ödemeyenlerin önceki
aylara ilişkin olarak ödemiş oldukları tutarlar, süresi geçen son taksit
tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgililere iade olunur.
Bu maddeye göre yapılacak borçlanma işlemlerine ilişkin olarak
birinci ve ikinci fıkrada düzenlenmemiş olan hususlar hakkında mülga hükümleri
dahil 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
“Kanunun” yerine “maddenin” şeklinde düzeltilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 35’inci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, yeni bir madde ihdasına dair önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nihat
Ergün
Kocaeli
Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
“Madde 36- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 44- (1) 23/4/1999 ile 14/2/2005 tarihleri arasında
tabi oldukları personel mevzuatına göre almış oldukları disiplin cezası sonucu
memuriyetleri sona erip, 22/6/2006 tarihli ve 5525 sayılı Kanun uyarınca
haklarında verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları ile ortadan
kaldırılanların bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde Kuruma
müracaat etmeleri halinde ve yaş haddine ilişkin hükümler saklı kalmak
kaydıyla; memuriyetlerinin sona erdiği tarih ile 22/6/2006 tarihi arasındaki
dönem içinde uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak sigorta primi ödenmemiş
veya emekli keseneği yatırılmamış sürelerine ilişkin kesenek ve kurum karşılığı
toplamları, görevden ayrıldıkları tarihteki derece ve kademelerine hizmet
olarak sayılacak sürenin her üç yılına bir derece ve her yılına bir kademe
verilmek ve öğrenim durumları itibariyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
36 ncı maddesindeki yükselebilecekleri dereceleri
geçmemek üzere tespit edilecek derece ve kademeleri ile başvuru tarihinde
uygulanmakta olan katsayılar esas alınarak belirlenecek emekli keseneğine esas
aylık tutarları üzerinden Kurum tarafından hesaplanarak halen çalıştıkları veya
kamu görevlisi olarak en son çalışmış oldukları kamu idarelerine bildirilir ve
söz konusu tutarlar bu idareler tarafından üç ay içerisinde Kuruma defaten
ödenir.
(2) Haklarında verilmiş
disiplin cezaları bütün sonuçları ile 5525 sayılı Kanun uyarınca ortadan
kaldırılmış olanlardan memuriyetten çıkarılmış oldukları kuruma yeniden atanmak
üzere başvuranların, bu başvurularının ilgili kurumların kayıtlarına geçtiği
tarihten başlayarak bu kurumlarda yapılan ilk atamalarının kendilerine tebliği
tarihine kadar olan dönem içerisindeki uzun vadeli sigorta kollarına tabi
olarak sigorta primi ödenmemiş veya emekli keseneği yatırılmamış süreleri
hakkında ise, birinci fıkra uyarınca yapılmış olan derece yükselmesi ve kademe
ilerlemeleri saklı kalmak kaydıyla, yukarıdaki fıkra hükümleri çerçevesinde
işlem yapılır. Ancak, bu fıkra kapsamına girenlerden ataması bu maddenin
yürürlük tarihinden önce yapılmış olanların bu fıkra hükümlerinden
yararlanabilmesi için, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren altı ay
içerisinde, bu maddenin yürürlük
tarihinden önce atama talebinde bulunduğu halde atama işlemleri bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra
tamamlanacakların ise, atamalarını izleyen altı ay içerisinde Kuruma başvuruda
bulunmaları zorunludur.
(3) Bu madde uyarınca ilgililer adına kesenek ve kurum karşılığı
ödenmiş olması; birinci fıkrada belirtilen dönem içerisinde ödenmiş olan
emeklilik veya malullük aylıkları ya da dul ve yetim aylıkları için kendilerine
borç çıkarılmasını, emekli ikramiyesi farkı ve geriye dönük olarak aylık farkı
ödenmesini gerektirmez.”
BAŞKAN – Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla
-21 üyesiyle- katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım,
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde önergeyi işlemden kaldıracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – O zaman, önerge üzerinde gruplar adına konuşma talepleri…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Hamzaçebi.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hamzaçebi.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu teklif Plan ve Bütçe Komisyonuna 44 madde olarak
geldi, oradan 59 maddeye ulaşarak Genel Kurula ulaştı ve burada her gün, her
oturumda birden fazla maddenin ilavesiyle 59 maddelik bu teklifin çok daha
fazla bir maddeyle yasalaşacağı anlaşılıyor. Yani, torba yasa da olsa, torba
yasanın da bir onuru olmalı; bu onur kalmadı. Yani, öteden beri torba yasa bu
Parlamentoda çıkarılır, o da bir ihtiyaçtır ama komisyondan geçtikten sonra
artık Genel Kurulda torba yasaya bir ilave olmaz. Yağmur gibi önerge geliyor,
yağmur gibi madde geliyor. Bunların hiçbirisi tartışılmamıştır,
görüşülmemiştir. Zaman zaman, bazı önergelerle ilgili, teknik arkadaşlardan
bilgi aldık ama bu önerge örneğin, görüştüğümüz bu önerge bize açıklanmamıştır.
Acaba Sayın Bakan, bu önergeyi veren Sayın Bakan bu önerge hakkında Genel
Kurulu bilgilendirme ihtiyacı duyar mı? Muhtemelen Sayın Bakan da önerge
kapsamı hakkında bilgi sahibi değil çünkü bunu teknisyenler hazırlamıştır.
Elbette, isteyenler siyasilerdir, Sayın Bakan Hükûmet adına burada oturduğu
için o da imzalamak zorunda kalmıştır.
Şimdi, bu maddenin ne getirdiği Genel Kurul tarafından bilinmiyor
-uzun bir madde okundu burada- getirilen şudur: Sistem altüst ediliyor. 1999
yılı ile 2005 yılları arasında disiplin suçları nedeniyle memuriyetten ihraç
edilen personelin, bu memuriyetten ihraca ilişkin cezaları, 2006 yılında
çıkarılmış olan 5525 sayılı Kanun’la affedildi. Bu af sonucuna göre,
memuriyetten ihraç cezası kaldırılan kişilere de, daha sonra çıkarılan bir
kanunla, açıkta geçirdikleri süreler için Sosyal Güvenlik Kurumuna borçlanma
olanağı getirildi. Bunlar olabilir. Mademki disiplin cezaları Meclis tarafından
affedilmiştir, bu yönde bir yasa çıkmıştır, açıkta geçen süreler için de
kendilerine bir borçlanma olanağı getirilmiştir. Buraya kadar söyleyeceğim bir
şey yok. Bunlar, 2006 yılına kadar olan işlemler.
Şimdi, borçlanmamış olan yani kendilerine tanınan bu imkâna rağmen
bu imkânı kullanmayan kişilere bu önerge diyor ki, Sayın Bakan diyor ki: “Ya,
bir kısmı borçlandı bunların, onlar sonuçta emekli olacak konuma geldiler, bir
fedakârlık yaptılar ama bazıları hiç borçlanmadı; e, madem bunlar borçlanmadı,
bunların prim borçlarını da devlet ödesin.”
Değerli arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Adalete uygun mudur
bu? O zamanında prim borcunu ödeyen vatandaşlarımızın ne kusuru, ne günahı var?
Onun prim borcunu şimdi devlet üstleniyor ise… Prim borcu değil, daha doğrusu,
borçlanacak, onun borçlanma nedeniyle doğacak olan prim borcunu da mensubu
olduğu kurum defaten ödeyecek. Madem bunu ödüyoruz, o zaman, zamanında
fedakârlık edip kendi cebinden prim borcunu ödemiş olanların bu ödemelerini de
kendilerine iade edelim. Böyle bir adaletsizlik olabilir mi? Yani bu kişiler
kimlerdir? Bunu Hükûmet açıklamalıdır. Kimlere, hangi kolaylık sağlanıyor?
Sayıları fazla değildir bunların, sayıları fazla değildir. Bunu Hükûmet
açıklamalıdır.
Sayın milletvekilleri, basit bir önerge değildir, bunun kabul
edilmemesi gerekir.
Madem böyle kıyıda köşede kalmış birtakım sorunları burada
birilerinin hatırı uğruna çözmek için yola çıkmışsınız, gelin, çok ciddi
sorunları olan kamu personeli var, bunları çözelim. Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ihraç edilen, YAŞ kararı dışında ihraç edilen ama daha önce Parlamentonun
çıkarmış olduğu kanun kapsamına da girmediği için kendilerine açıkta kaldıkları
süreler için tazminat ödenemeyen personelle ilgili bir düzenlemeyi yapalım.
Birazdan onunla ilgili önergemiz Divan tarafından okunacak. Komisyon
çoğunluğunu şurada sağlayalım, onu da yasalaştıralım. Maliye teşkilatında defterdarlık
uzmanlarının sorunları var. Defterdarlık uzmanları, uzman olmasına rağmen, en
son kararnameler nedeniyle, uzmanlık nedeniyle hak edilen veya onların gelmesi
gereken yere gelememişlerdir, geride kalmışlardır. Bu uzmanlar rencide
olmuştur. Yine, gelir idaresinde uzmanlık sınavlarının sona ermiş olması
nedeniyle yeniden uzmanlık sınavına giremeyen, bu hakkı elde etmeye aday olduğu
hâlde sınav açılamamış olması nedeniyle bu sınava katılamayan binlerce, on
binlerce personel vardır. Polis teşkilatımızın özlük hakları sorunu vardır.
Uzman çavuşlarımızın sorunları vardır. Başka kurum mensuplarının sorunları
vardır. Gelin, bunları da, madem yağmur gibi önergeyle getiriyorsunuz, onları
da bu çerçevede çözelim.
Değerli milletvekilleri, bu doğru bir önerge değildir, haksızlık
yaratacak bir önergedir. Burada şu denebilir: “Efendim, silahlı kuvvetlerden
ihraç edilmiş olanlara biz bu imkânları sağladık.” Ama silahlı kuvvetlerden
ihraç edilmiş olanlar için onlara sağlanan imkânın nedeni, onların ihraç
kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olmasıydı. Memuriyetten ihraç nedeniyle
ihraç cezasına muhatap olanlara yargı yolu açıktı, onlar yargı yolunu
kullanmışlardır veya bu imkân olduğu hâlde kullanmamış da olabilirler ama her
şartta, bu önerge haksızlık yaratan bir önergedir. Eğer bunu kabul edecekseniz,
bu önergeden yararlanacak kişilerin açıklanmasını istiyoruz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Gruplar adına söz talebi yok.
Şahıslar adına Hilmi Bilgin, Sivas.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Konuşmayacağım.
BAŞKAN – Şuay Alpay, Elâzığ.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Komisyon Başkanı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Müsaade
ederseniz Sayın Başkan, ben bir açıklama yapmak istiyorum.
Biliyorsunuz, Türk Silahlı Kuvvetleri personeline yönelik bir
düzenleme yapıldı ve bu düzenleme çerçevesinde -sigorta primleri- silahlı
kuvvetler mensubu olup da daha sonra silahlı kuvvetlerden ayrılan veya değişik
nedenlerle görevine son verilenlere bir hak tanındı.
Burada yapılan şey şu: Benzer bir uygulama sivil memurlar için
yapılıyor, herhangi bir farklı yönü yok. Oradaki yapı aynen sivil memur olup da
herhangi bir şekilde disiplin suçu nedeniyle görevine son verilenlerin ve daha
sonra görevine başlayan memurların aradaki dönemi, sigorta primleri devlet
tarafından, ilgili kendi kurumları tarafından ödeniyor.
İşin özü budur efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şahsım adına söz
istiyorum.
BAŞKAN – Şahsı adına 2 kişi söz istemişti, vazgeçtiler.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Vazgeçtiler, ben istiyorum.
BAŞKAN – Siz istiyorsunuz.
Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Değerli Komisyon Başkanının bu açıklamasına karşılık olarak,
kürsüdeki son cümlelerim yeteri kadar dinlenmedi sanıyorum. Ben, Sayın Komisyon
Başbakanının yaptığı bu açıklamanın muhtemelen o sıralardan yapılacağını tahmin
ettiğim için peşinen bu cevabı burada vermiştim, ikisi arasındaki farkı ifade
etmiştim, dikkatlerden kaçtı sanıyorum, bir kez daha ifade ediyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilen personel ile tabi
oldukları personel kanunlarına göre memuriyetten ihraç edilen personel arasında
bir temel fark var; Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilen personel Yüksek
Askerî Şûra kararlarıyla ihraç edilmişti, Yüksek Askerî Şûra kararlarına karşı
da yargı yolu kapalıydı, o nedenle onlara bir imkân tanındı. Bu imkânın
tanınmasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek verdik, kanun teklifleri
verdik. Hâlâ o imkânın eksik olan tarafları olduğu düşüncesiyle başka kanun
tekliflerimiz de vardır ve bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığında bekliyor.
Tabi oldukları personel kanunlarına göre yani 657 sayılı Personel
Kanunu ile Üniversite Personel Kanunu’na göre memuriyetten ihraç edilmiş
personelin ise ihraç kararlarına karşı yargı yolu açıktı, kapalı değildi.
Varsayalım ki -büyük bir kısmının öyle olduğunu düşünüyorum- memuriyetten ihraç
edilen personel ihraç kararına karşı yargıya gitti ve kaybetti, yani yargı da
kamunun ihraç kararını tescil etti. Bu personele daha önce bir borçlanma imkânı
getirdiniz, silahlı kuvvetlerden ihraç edilenlere geçmişte böyle imkân da
getirmemiştiniz. Şimdi, siz diyorsunuz ki bu personele: “Efendim, o borçlanma
imkânından yararlanıp da parasını ödemiş olanlara artık geçmiş olsun, onlar bir
bardak su içsin üstüne. Ödemeyenlere biz devlet bütçesinden bu imkânı sağlayacağız.
Onlar bizim adamlarımız, biz onlara bu ödemeyi yapacağız.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bunun anlamı budur.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, bir hususa açıklık getireceğim efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, bir hususa açıklık getirmek istiyorum.
Eğer borçlanarak, kendisi bizatihi memuriyetten ayrıldıktan sonra
borcunu ödeyip, borçlanıp emekli olduysa, biz o memurlara, emekli olan memura,
memur adına tekrar bir ödeme yapacak olursak, bunların emeklilikleri düşüyor.
Dolayısıyla, bir mağduriyet durumu söz konusu oluyor. O nedenle böyle bir
yöntem de izlenmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Emekli olmadıysa…
BAŞKAN – Sisteme giren arkadaşlarımıza soru için söz vereceğim.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yeni getirilen düzenlemeden kaç kişinin yararlandırılması
düşünülmektedir? Bu kişiler kimlerdir? Devlet, bunlara ödeyeceği bu katkıyla ne
kadar zarara uğratılmaktadır? Sayın Komisyon Başkanı biraz önce izah etmeye
çalıştı ama eminim ki kendisi de buna inanmadı. Geri ödeme yapacak olurlarsa
bir gün önce parasını verirler, ertesi gün de yeniden emeklilik hakkı verirler,
bu mağduriyeti ortadan kaldırırlar. Böyle bir düzenleme yapmayı düşünüyorlar
mı? Emekli olmayanlar için böyle bir düzenlemenin yapılması gerekmez mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Öz…
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bundan önceki maddenin birinde konuşurken özellikle
tıp fakültesi 6’ncı sınıf intern öğrencilerine
verilecek olan parayı bahsettiğimizde, Maliyeye çok ciddi bir külfet
getireceğini ifade etmiştiniz. Oysaki şimdi, daha önce hak mahrumiyeti olan
birilerinin sigorta primlerinin defaten devlet tarafından karşılanmasıyla karşı
karşıyayız. Bu sizce adil midir, adalet bunun neresindedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın Kurt…
KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; biraz önce
görüştüğümüz 34’üncü maddeyle ilgili olarak hangi kişilerin yararlandığı konusunda
bir bilgi istemiştim, yanıt alamadım. Bunu tekrarlıyorum. Yanıtını verirseniz
memnum olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Öner…
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımız Meclisimizdeyken, uzun zamandır merak konusu olan
bir hususu dikkatlerine sunmak istiyorum.
Sayın Başkanım, zaman zaman, yolcu otobüslerinin yandığı, yangının
motor bölümünde çıktığı, sürücünün büyük bir maharet ve kahramanlık göstererek
yolcuları indirmeyi başardığı veya bazı yolcuların hayatını kaybettiği yolunda
haberler almaktayız.
Bu haberleri, bu durumları Sayın Bakanlığımız takip etmekte midir?
İmalat hatasından mı kaynaklanmaktadır? Bugüne kadar kaç yolcu otobüsü yanmış,
ne kadar maddi hasar meydana gelmiş, kaç kişi hayatını kaybetmiştir?
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öner.
Sayın Sarıbaş…
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Teşekkür ederim Başkan.
Ben, Millî Güvenlik Kurulunun bugüne kadar son çıkan yasa
içerisinde kaç kişinin faydalandığını ve bu kişilerin özellikle aralarındaki
uygulamadaki atılan gerekçeler içerisinde, bazı duyumlarımıza göre, hepsine
eşit şartta bu yasaların uygulanmadığı, özellikle irticanın dışındaki tüm
uygulamaların olmadığı söylentisi içerisindeyiz. Bunun için Sayın Bakandan… Kaç
kişi ve hangi atılma gerekçeleriyle faydalanmıştır? Ve yine bugünkü önergede de
şöyle bir sonuç var: Bu yasalaşırsa buradaki faydalanacak kişi sayısı kaç
kişidir? Bundan önce primlerini ödemiş ya da mahkemelere intikal etmiş bu
adaletsizliği önlemek için bir başka yasa önerisi de var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
Sayın Erdoğdu…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, al ya da öde anlaşmaları
çerçevesinde, alamadığımız doğal gaza milyarlarca dolar ödediğimiz Sayıştay
raporlarıyla tespit edilmiştir. 2009 ve 2010 yılları için alamadığımız doğal
gaza kaç milyar dolar para ödedik? Bir de Azerbaycan’la hiç hesapta yokken
yaptığınız fiyat revizyon anlaşması dolayısıyla 1,4 milyar dolar 2008 ve 2009
yılları için Azerbaycan’a fiyat farkı ödedik. Bildiğim kadarıyla, sizin mensup
olduğunuz parti daha önceki dönemde enerji bakanlarını bu konuda Yüce Divana
göndermişti. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Ayhan…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Sayın Komisyon Başkanının her iki defa söz alışındaki
ifadeleri arasındaki farkı anlayamadım, özür dilerim. Tekrar ettirebilir miyiz?
BAŞKAN – Evet, Sayın Komisyon Başkanına bir soru sordular. Sayın
Komisyon Başkanı…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, benim soru
talebim vardı.
BAŞKAN – Sizin sorunuz mu vardı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tekrar söz almayacaktım ama soru bağlamında şunu ifade etmek
isterim: Sayın Komisyon Başkanı nezaket gösterip açıklamalar yaptı ancak son
açıklama… Aslında Sayın Bakanın yapması gereken bir açıklamayı kendisi
üstlendi. Şimdi, emekliliği hak etmiş olanın ödemiş olduğu paranın kendisine
iadesi gibi bir sonuç yaratmaz benim önerim. O emeklik aynen devam eder, o para
kendisine devlet tarafından iade edilir veya o prim kendisine iade edilecekse
onun yerine devlet o parayı ilgili sosyal güvenlik kurumuna öder. Yani “Hiçbir
şekilde emekli olan kişinin mağduriyeti söz konusu değildir.” dedikten sonra
“Değil mi?” diyerek sorumu da sormuş olayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Komisyon Başkanına iki soru oldu. İsterseniz, onu
cevaplandıralım, sonra Sayın Bakana beş dakikasını verelim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Devlet memuru olarak çalışıp da
herhangi bir şekilde disiplin cezası nedeniyle atılıp belirli bir süre sonra
tekrar memuriyete başlayanlar için söylüyorum bunu, aradaki fark kaç yıl ise
sigorta primi devlet tarafından ödeniyor, bu bir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adam hırsızlık yaptıysa, bunu
geri aldıysanız…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – İkinci
husus: Bu süre içerisinde eğer disiplin cezası nedeniyle devlet memurluğundan
atılıp kendisi bu primlerini ödeyip emekli olmuş ise emekli olan bu kişinin bu
geçen süre içerisindeki terfi işlemleri de yeniden yapılacaktır. Örneğin, 2’nci
dereceden emekli olmuş ise, belirli bir süre kaybı var ise ve 1’inci dereceye
gelmesi gerekiyorsa, bu da sağlanacaktır. Yani bu tür bir haksızlık da
giderilecektir bu öneriyle.
Benim özet olarak söylemek istediğim bu. Toplam sayı soruldu, ona
Sayın Bakan cevap verecek. Bu kadar
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; milletvekillerimiz tarafından bu sayı soruldu.
Arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre bu kanun tasarısı kanunlaşmış olması
hâlinde toplam 630 kişi bundan yararlanacak ve Sayın Komisyon Başkanımızın da
bahsettiği şartlar altında.
Şimdi, enerji sektörüyle alakalı özellikle 2 tane soru soruldu.
“Al ya da öde”yle alakalı değerli
arkadaşlar, bir yanlış anlama var. Al ya da öde, o kontratlarla beraber beş
ayrı ülkeden aldığımız doğal gazın o yıl alınamaması hâlinde takip eden beş yıl
içerisinde alınması hâlinde herhangi bir para o ülkede kalmış olmuyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bu yıl alamadığınızı nasıl alacaksınız?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –Tabii
bunların hepsi kontratlarıyla beraber ve Türkiye’nin büyüme hızlarıyla beraber
karşılanıyor. Şu ana kadar 2007 yılından itibaren başlayıp da al ya da ödeyle alakalı gerek İran’la gerek Rusya’yla gerek Azerbaycan’la
yani uzun dönemli kontrat yapılan boru hatlarıyla alınan doğal gazlarda bu
saydığım ülkelerin hiçbir tanesinde Türkiye’nin 1 dolar parası kalmamıştır
arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayıştay söylüyor Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bakın,
arkadaşlar, ben şimdi size tutanaklara geçecek bir ifade veriyorum: Türkiye’nin
1 dolar parası şu ana kalmamıştır. Ancak o yıl içerisinde alınamayan gazın
parasının yüzde 75’i ödenmek kaydıyla -bir avans niteliğinde bu para
ödenmektedir- ve takip eden beş yıl içerisinde almanız hâlinde yüzde 25’ini
ödeyerek yüzde 100’ünü alacağınız bir sistem kurulmuştur.
Niçin böyle bir anlaşmaya… AK PARTİ hükûmetlerinden önce yapılan
anlaşmalardır bunlar. Ama üreticileri korumak ve üreticilerin de bu imalatı
yapabilmesini teminen dünyanın her tarafında konulan
anlaşmadır. İtalya’da da böyledir, Almanya’da da böyledir, Fransa ve diğer
büyük tüketicilerde de böyledir. Türkiye’nin…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – İtalya’nın 5 milyar doları var mı Sayın
Bakan orada? Doğru bilgilendirin, eksik bilgi…
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli
arkadaşlar, bakın, ben size bunu anlatayım. Anlamak isteyen arkadaşlarımızın
rahatlıkla anlayabileceği bir şekilde anlatıyorum.
Türkiye’nin avans niteliğinde karşı tarafa verdiği -bu,
üreticileri desteklemek adına verilen para- mesela Rusya’nın 3,2 milyar
metreküplük al ya da öde miktarı 2012 yılında bitirilecektir. Yüzde 25’ini
ödeyerek 2012 yılında yüzde 100’ünü aldığımız bir gaz bedeli hâline gelecektir.
İşin…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Alamazsak ne olacak?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şu anki
Türkiye on yıl önceki Türkiye olmadığı için, tabii on yıl önceki rakamlara
bakarsanız alamadığını görürsünüz ama şu anda…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – 2009’da 5 milyar dolar.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
–Türkiye’nin son iki yıldaki büyüme hızı doğal gazda yüzde 25’tir, yani dörtte
1 kadar daha Türkiye doğal gaz tüketiminde büyümüştür. O yüzden, şu anda
Türkiye’nin, bizim yaptığımız hesaplamalarla da herhangi bir ülkede bırakacağı
1 dolarlık para bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, Azerbaycan’a, kimse inisiyatifiyle böyle bir
parayı ödeme yetkisine sahip değildir. 2007 yılında başlayan ve 2001 yılında
yapılan kontratlar şunu söylemektedir: “Her üç yılda bir ülkelerin revizyon
hakkı vardır.” Yani fiyatlar uluslararası piyasalardan yüksekse onu düşürme
hakkı vardır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hakkı vardır, mecburiyeti yoktur ama.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Eğer
düşükse, bununla alakalı düşükse yükseltme hakkı taraflara verilir. Şu anda
İran’la yaşadığımız olayda olduğu gibi, uluslararası piyasalardan, AK PARTİ
hükûmetlerinden önce yapılan kontralarda uluslararası fiyatlardan daha yüksek
bir duruma gelmiştir. Türkiye itiraz etmektedir. Türkiye demiştir ki: “Şu anki
fiyatlar yüksek.” İran bunu kabul etmemiştir. O zaman uluslararası tahkim yolu
açılmıştır. Azerbaycan konusu bunun tam tersidir. Uluslararası fiyatlardan daha
düşük kalmıştır Azerbaycan’ın…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, İran kabul etmediyse biz
niye kabul ettik?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – …ve
kontratlar bu hakkı vermektedir. Şimdi, gidilen uluslararası hakem heyeti, şu
anki bizim tarafı olduğumuz kontratları, anlaşmalarda bu hak verilen anlaşma
uluslararası fiyatlara getirmeyle alakalıdır ve Azerbaycan’la bizim iki gün
önce yaptığımız anlaşma taraf imzası bu ilişkiler üzerine kurulu bir anlaşmadır
ve 7 milyar dolarlık Türkiye’de yapılacak bir yatırımdan bahsetmektedir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bakan, hangi ilişkiyle 1,5 milyar dolar
parayı verdiniz siz ya? Bu ilişki mi gazı böyle öldürdü? Rusya’ya yılbaşı
hediyesi verdiniz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Siz
şimdi inanıyor musunuz, herhangi birisi, bir inisiyatifle, neyse şuraya da 1,5
milyar dolar verelim diyerek verilebileceğini?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Nasıl 5 milyar dolar parayı ödediniz o
zaman?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Lütfen,
devlet işi ciddi bir iştir arkadaşlar, öyle herkes inisiyatifine göre bunu
veremez. Bununla alakalı farklı bilgiler, daha değişik bilgiler almak
isteyenler varsa bu toplantıdan sonra bu bilgileri de verebilirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
35’inci maddeden sonra gelmek üzere yeni madde ihdasına dair
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece teklife, mevcut metne yeni 36’ncı
madde eklenmiştir. Kanunun yazımı esnasında bu madde eklenerek diğer madde
numaraları teselsül ettirilecektir. Bir karışıklığa mahal vermemek amacıyla,
görüşülmekte olan Komisyon raporuna mevcut maddeler üzerinden devam edeceğiz.
Şimdi tekrar, yeni bir madde ilavesine dair bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
TBMM Genel Kurulun'da görüşülmekte olan
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine, aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 36- 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı organize sanayi
bölgeleri kanununun geçici 2. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Geçici Madde 2- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, mülga
5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz
Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret
Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun 5 inci maddesinin (r) bendinin
(5) numaralı alt bendine göre kurulup yönetilmekte olan OSB'ler, bu Kanunda adı
geçen OSB'lerden sayılır. Bu OSB'lerden sanayi odaları tarafından kurulup
yönetilmekte olan OSB'lerde, genel kurul ve müteşebbis heyet görevlerini, 5174
sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa göre
faaliyette bulunan sanayi oda meclisleri yürütür. Yönetim ve denetim kurulu
üyeleri sanayi oda meclisi üyeleri
tarafından ve yönetim kurulu üyelerinin en az üçü OSB katılımcıları arasından
seçilir.”
Nihat
Ergün
Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
BAŞKAN – Yeni bir madde ilavesine dair bu teklifi Komisyona
soracağım. Komisyon bu önergeye salt çoğunlukla -21 üyeyle- katılırsa önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde önergeyi işlemden kaldıracağım.
Komisyon katılıyor mu salt çoğunlukla?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Şimdi, Komisyonun salt çoğunlukla katılması üzerine,
önerge üzerinde görüşme açıyorum.
Gruplar adına söz isteyen var mı? Yok.
Şahıslar adına?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir bilgi
alabilir miyiz? Sayın Bakan bir açıklama yapabilir mi burada ne yapılıyor
acaba?
BAŞKAN – Tabii.
Sayın Bakan, buyurun.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Şöyle
bir açıklama yapayım arkadaşlar: Organize sanayi bölgelerinden bir kısmı odalar
tarafından, sanayi odaları tarafından kurulan organize sanayi bölgeleri, altı
veya yedi tane organize sanayi bölgesi.
Sanayi bölgelerinin bugünkü genel statüsü şudur: Sanayi ve ticaret
odalarının da içinde bulunduğu bir müteşebbis heyetle -işte vali, il özel
idaresi, vesaire- bir organize sanayi bölgesi kurulur. Bakanlığımız bunun
kuruluşunu tescil eder. Sanayiciler organize sanayi bölgesinde belli bir
çoğunluğa ulaşana kadar müteşebbis heyet tarafından yönetilir organize sanayi
bölgeleri. Belirli bir çoğunluğa ulaştı mı -yüzde 50’yi aştı mı doluluk
oranları- daha sonra yönetim sanayicilere devredilir, mevcut sistem bu şekildedir.
Ancak, sanayi odalarının kurmuş olduğu organize sanayi bölgelerinde, organize
sanayi bölgeleri oda meclisi tarafından yönetilir, yönetim kurulu oda meclisi
tarafından seçilir. Yalnız, seçilenler, bazen, organize sanayi bölgesinde
girişimci olmayan, yatırımı olmayan kişiler arasından oluyor. Dolayısıyla,
organize sanayi bölgesini, o sanayi bölgesinde fabrikası olmayan başka kişiler
çoğunlukla yönetince, sanayiciler arasında bir rahatsızlık meydana geliyor, onu
burada düzeltiyoruz, 5 kişilik yönetim kurulunun en az 3 tanesini oda meclisi
sanayiciler arasından, o organize sanayi bölgesindeki sanayiciler arasından
seçsin istiyoruz. Mesele budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
Sisteme giren arkadaşlarımız var; soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teklifin 34’üncü maddesinde düzenlenen 5510 sayılı Kanun’un geçici
42’nci maddesi, geçici 38’inci maddesi kapsamında bulunan, altmış gün
içerisinde başvuru hakkını kullanmamış kaç tane milletvekili vardır? Bu, kişiye
özgü yasal düzenleme değil midir? Bu milletvekilleri hangi siyasi partiye
üyedir ve isimleri nedir?
Bir başka sorum: Kanun yapım tekniği açısından yeni madde ihdası,
muhalefet partilerine ve sivil toplum kuruluşlarına kanun tasarı maddelerini
tartışma, araştırma, inceleme imkânı tanımadığı için hangi hukuk yöntemine
uygundur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Erdemir…
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Bakan, sizin de bildiğiniz gibi,
TÜBİTAK ve TÜBA son bir yıl içinde üç kez yeniden yapılandırıldı ve her
seferinde de torba kanunlarla yapılandırıldı. Cem Yılmaz’ın güzel bir sözü var,
“Bu işin bir ayarı yok mu?” diyor, uzay gemilerinde sürekli kumandayla oynayan
kişiler için. Biz de tabii aynısını Hükûmetinize soruyoruz: Türkiye’de bilim ve
teknolojinin bir ayarı yok mu? TÜBİTAK ve TÜBA neden sürekli kurcalanıyor?
Neden özerk kurumlar ortadan kaldırılıyor?
Biliyorsunuz, TÜBA’yı kurma şerefi, özerk bir kurum olarak kurma
şerefi Erdal İnönü’ye ait, TÜBA’yı bir kapıkulu kurum hâline getirme şerefi de
Hükûmetinize ait. Neden özerk kurumlar ortadan kaldırılarak kapıkulu bilim
kurumları oluşturulmaya çalışılıyor?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdemir.
Sayın Kuşoğlu…
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında ben bu soruyu Sayın Enerji Bakanına soracaktım ama Sayın
Sanayi Bakanının da cevap vermesinin mahzuru yoktur sanırım.
Medyaya intikal eden haberlere göre, İran gazı kesilmiş. Bunun
siyasi bir gerekçesi var mıdır? Ne kadar sürecektir, ne zamana kadar
sürecektir? Ne kadarlık bir maliyet söz konusudur? Anlaşmaya uygun mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın Türeli…
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılan vergi
kesintileri de gene bu önümüze gelen torba yasada da var, hep gündemde. Tabii,
şimdi, kamuoyu merak ediyor, bu İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılan
harcamaların ne kadarı Fon’un amaçları doğrultusunda gerçekten işsizlere
yapıldı? Çünkü biz gerek Fon’dan yararlanma koşullarının ağırlığı gerekse
bağlanan paraların düşüklüğü ve süresinin kısalığı nedeniyle çok az bir para
olduğunu düşünüyoruz. Maliye Bakanı da Plan ve Bütçede yönelttiğimiz bir soruda
şu ana kadar yapılan toplam harcamanın 10,7 milyar lira olduğunu söyledi.
Şimdi, ben merak ediyorum, bunun ne kadarı Fon’un amaçları doğrultusunda
işsizlere verildi, ne kadarı GAP harcamaları için yapıldı, ne kadarı da duble
yollar ya da diğer harcamalar için yapıldı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türeli.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, milletvekilleri yasama faaliyetlerinden dolayı hiçbir
şekilde sorumlu tutulamıyorlar ama Komisyonda getirilmeye cesaret edilemeyen,
orada tartışılmayan, gecenin bu saatinde, yayın yokken, bir anda sıralardan
kalkıp oralara gidilen, sonra da devlete maddi yük getiren… Geçmişte
memuriyetten atılmış, mahkemeye gitmiş, kaybetmiş. Şimdi af getirmekle
yetinmiyoruz, bir de üstüne onların sigorta paralarını ödüyoruz. Mesela sadece
bu tip yasama durumlarında Komisyon üyelerine -eğer bir zimmet çıkacak olursa-
şahsen ödemeleri gibi bir sorumluluk getirilmesinin yasama faaliyetini daha
sağlıklı hâle getireceğini düşünüyor musunuz? Öyle bir durum olsa Komisyon
sizce salt çoğunlukla orada oturabilir miydi?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi, OSB’lerde zor şartlarda üretim
yapmaya devam eden işletmelerin en önemli sorunlarından birisi kayıp kaçak
elektrik ve TRT’ye yüzde 2’lik payla yapılan ödemedir. Bu torba yasa içerisinde
getirdiğiniz bu düzenlemeye benzer şekilde bugün OSB’lerde kayıp kaçak elektrik
ve yüzde 2’lik TRT payını kaldırmayı düşünür müsünüz? Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
İki:Türk Standardları
Enstitüsünün Kütahya Şubesinde bir makine mühendisi yoktur. Dolayısıyla,
Kütahya’daki birçok sanayici burada yaptıracağı işi Eskişehir’e veya başka
yerlere giderek yaptırmaktadır. Yakın zamanda Kütahya TSE’ye bir makine
mühendisi atamayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Öner…
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sayın Başkanım, biraz önceki soruma
yanıt alamadım. Sayın Taner Yıldız’ın konusu dışındaydı ama şu anda temsil
makamında Sayın Nihat Ergün Bakanım var. Sorumun bir bölümünü özetle sunayım.
Kaç otobüs yanmıştır? Maddi hasar ne kadardır? Kaç kişi hayatını
kaybetmiştir? Bakanlık olarak neler yapılmaktadır? İmalat hatasından
kaynaklanan sorunlar ve hukuki sonuçlarının nasıl çözümleneceği
düşünülmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyursunlar.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Teşekkür
ederim arkadaşlar.
Otobüs yangınlarıyla ilgili yaptığımız incelemelerde, bazı
otobüslerin yangınla ilgili alarm sistemlerini -özellikle yurt içi üretimlerde-
farklı bir şekilde, yani zorunlu olmadığı için şimdiye kadar… Yangının çıktığı
merkezdeki alarm sistemlerini, görüntüleme sistemlerini yurt içinde, bazı
ülkelerde uygulanan, standartlara konulmuş bir şekilde uygulanan, yeni
uygulanmaya başlanan şekilde üretirken, yurt içinde bu tür üretimlerin
standartlarda gerekli, zorunlu unsurlardan sayılmadığı için üretilmediği gibi
bir tespit yapıldı. Şimdi, Türk Standardları
Enstitüsünü ve arkadaşlarımızı otobüs üreticileriyle… Bu konuda, bu konuyu
zorunlu standartlardan sayacak, Türkiye’deki üretimde zorunlu standartlardan
sayacak bir uygulamayı getiriyoruz. Yani yangının sebebi bunlar olmayabilir ama
nihayetinde, yangının erken tespiti için bir kısım maliyetler üstlenmesi
gerekiyorsa firmaların, o maliyetleri de üstlenmesi zaruri hâle gelmiş
olacaktır.
“Organize sanayi bölgelerinde kayıp kaçak ve elektrik payları
sanayicinin rekabet gücünü artırması açısından kaldırılsın.” Bunlarla ilgili
miktarlarda önemli azaltmalar oldu biliyorsunuz geçtiğimiz yıllarda ve organize
sanayi bölgelerimizin kendi elektriklerini kendilerinin üretebilmesi için imkân
getirildi. Şimdi, kömür veya doğal gaz veya hidroelektrik santralleri de
kurabilen organize sanayi bölgelerimiz var. Bütün bunlar o kayıp kaçak
meselelerinden de organize sanayi bölgelerimizi kurtaran uygulamalar olarak
görülmektedir.
Tabii, komisyon üyelerinin yaptıkları yasama faaliyetinden veya
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yaptıkları yasama faaliyetinden
kendilerine zimmet çıkarılması gibi bir şey söz konusu olamaz. Burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi, mali, siyasi veya idari veya adli bütün hükümleri koyma
hakkına, salahiyetine sahip bir yerdir, dolayısıyla böyle bakmak lazım
hadiseye.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konu o değil Sayın Bakan, onu biz de
biliyoruz. Sorumlu olsalardı böyle katılırlar mıydı?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – İşsizlik
Sigortası Fonu’ndan yapılan harcamaların önemli bir kısmı işsizlikle alakalı,
gerçekten işsiz kalmış arkadaşlarımızın işsizlik sigortalarının ödenmesiyle
ilgili harcanmaktadır ama bir kısmı da GAP projesi gibi, önümüzdeki süreçte çok
ciddi istihdam meydana getirecek olan Türkiye'nin önemli projelerine
harcanmaktadır. O projelerden de aslında bir ölçüde baktığınız zaman, biraz
daha kapsamlı düşündüğünüz zaman bir istihdamın meydana geleceğini burada
görmek gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, TÜBİTAK ve TÜBA’da gerekli olduğunda, şartlara
göre birtakım değişiklikler yapıyoruz, ki bu torba kanunda da TÜBİTAK yasasında
bazı değişiklikler yapıyoruz. TÜBİTAK’ın bugüne kadarki misyonu belki daha çok
araştırma yapmak, buluşlar yapmak şeklindeydi ama bu araştırmaların, buluşların
ticarileştirilmesi, piyasaya bir sanayi ürünü, bir teknoloji olarak arz
edilmesiyle ilgili mekanizmalar kurulmamıştı. Şimdi, bu kanunda biz aslında
TÜBİTAK gibi kurumlarımızdaki ticarileşebilecek, piyasaya sanayi ürünü,
teknoloji olarak transfer edilebilecek hususların gerçekleştirilmesini
sağlıyoruz. Bu tür değişiklikler kurumlar için her zaman gereken
değişikliklerdir yoksa ikide bir, bir kuruma müdahale, bir kurumu yeniden
yapılandırma meselesi değildir. TÜBA kurulalı yaklaşık yirmi yıl olmuştur,
yirmi yıl sonra eldeki tecrübeler, uygulamalar TÜBA’da bir yeniden yapılandırma
ihtiyacını meydana çıkarmıştır. Kimse, kimsenin kapıkulu değildir. Sayın Erdal
İnönü -Allah rahmet etsin- onun zamanında kuruldu ama Türkiye Büyük Millet
Meclisi kurdu TÜBA’yı.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – TÜBA’ya haksızlık yapıyorsunuz Sayın
Bakan, TÜBA çok şey üretmiştir.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Peki,
TÜBA’nın o gün atanan üyeleri kapıkulu muydu, Erdal İnönü’nün veya o ekolün
kapıkulu muydu ki şimdikiler bu ekolün kapıkulu olsun?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – TÜBA’ya haksızlık yapıyorsunuz, hiç
yakışmıyor Sayın Bakan.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –Onun için
bu nitelemeler bilim adamları açısından yakışık almayan nitelemelerdir.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – TÜBA’nın faaliyetleri İnternet’te
vardır.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Bu
şekilde konunun değerlendirilmesini arkadaşlarımızdan hassasiyetle rica
ediyorum.
Teşekkür ederim.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Böyle bir hakkınız yok Sayın Bakan.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Bir tane uluslararası yayını olsun, bir
tane Allah rızası için…
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Kimse kapıkulu değildir Sayın Bakan!
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Bakan, bilimi de fetvalarla
yürüteceksiniz!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Yeni madde ihdasına dair önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – “Kapıkulu” terimi sizlere daha iyi
yakışır!
BAŞKAN – Bu şekilde sayın milletvekilleri, teklife, mevcut metne
yeni 37’nci madde eklenmiştir. Kanunun yazımı esnasında bu madde eklenerek
diğer maddeler de numaralanarak teselsül edecektir.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Gecenin bu saatinde böyle terimlere ne
gerek var Sayın Bakan?
BAŞKAN – Şimdi, 36’ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 36. Maddesinin
ikinci paragrafındaki, “bir buçuk katını geçmemek üzere” ifadesinin “1.25
katına kadar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Haydar
Akar Musa
Çam
Mahmut Tanal |
Kocaeli İzmir İstanbul
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 36 ncı maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Ali
Öz Mehmet
Günal Hasan Hüseyin
Türkoğlu |
Mersin Antalya Osmaniye |
BAŞKAN – Sayın Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Konu önemli olmakla birlikte kapsamlı bir düzenleme yapılarak
istismar ve ihtilaflara meydan verilmemesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 36. Maddesinin
ikinci paragrafındaki, “bir buçuk katını geçmemek üzere” ifadesinin “1.25
katına kadar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Öner konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Öner, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; “Dün Gece Yolda Giderken Çok Komik Bir Şey Oldu.” Bir Brodway müzikalinin adı. Larry Gelbart ile Bert Shevelove’nin
eseri. 2010-2011 yılında devlet tiyatrolarında en iyi oyuncular Levent Çelmen
ve Nejat Armutçu bu oyun arasından seçildi. İzleyenleri eğlendiriyor, ancak dün
akşam benim tanık olduğum olay biraz daha farklı. “Dün gece yolda giderken çok
trajikomik bir olay oldu.” Başrolde Davos’un baş aktörü Sayın Recep Tayyip
Erdoğan.
Dün gece geç vakitte, sabaha daha yakın bir saatte Türkiye Büyük
Millet Meclisinden eve dönüyordum. Radyo açıktı, haberleri dinliyordum, haber
başlığı trajikomikti gerçekten de: “Başbakan hukukçu kurmaylarıyla bir toplantı
yaptı.” Hayret, Başbakanın hukukçu kurmayları da varmış!
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Ya sen nereden bileceksin!
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Evet, efendim, hukukçu kurmayı olsa
böyle torba mı, çorba mı, çuval mı, haral mı, böyle
yasa gelir mi? Böyle yasalar yapılır mı? (CHP sıralarından alkışlar) Her dakika
bir madde ekliyorsunuz, Komisyonda görüşmemişsiniz, olgunlaştırmamışsınız,
aklınıza geleni koyuyorsunuz. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, çocuk
oyuncağı değil.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Çalışmayı sevmiyorsunuz! Sen sabaha kadar
çalışmanın ne olduğunu bilmiyorsun!
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Efendim, sataşanlar cevaplarını
alıyorlar, yeni sataşanlar olursa cevaplarını alırlar, kamburlarıyla
dolaşırlar.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)- Sataşmadık, çalışmayı bilmediğinizi söyledik.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - İnternet’e girdim “AKP” yazdım
“Hukukçu” yazdım “Sayfa açılamıyor.” diye yazıyor “Safari.sunucuyu
bulamadığı için sayfayı açamıyor.” yazıyor.
Bu yazıdan sonra, bu defa “Ali Dibo”
diye girdim, karşımıza baş hukukçu çıktı adıyla sanıyla. “Ali Dibo” yazın, bakın, hangi baş hukukçu çıkıyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – “Ali Haydar Öner” diye girdin mi?
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Efendim “Ali Haydar Öner” diye gir,
şeref duyacağın bir sayfayla karşılaşırsın. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Bravo!
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Siz de biliyorsunuz, hukukçu
kurmayları olan bir partide böyle yasa çıkmaz arkadaşlar. Arama konferansı
yapılsa torba kanunu mu, çorba kanunu mu, aşure mi, ucube mi, çuval mı, haral mı, curcuna mı, Bayburtlu hemşehrinin
deyimiyle, corcolos mu, karambol mü, ofsayttan gol
mü, oldu da bitti maşallah mı?
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Hakikaten komik.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Evet, çok komik.
Çerçi kanunu mu? Aklına geleni koy sepete kanunu mu? Böyle yasama
olur mu? Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir tam yıl geçti 24’üncü Dönemin
görevi başladığından bu yana. Kırk yama bohça kanunu mu? Ne ararsan var.
Değerli arkadaşlar, bu kanun yapma tekniği konusundaki
zafiyeti ne zaman aşacağız?
4+4+4’te de görüşülmeyen yasayı komisyonda görüşülmüş gibi
yaptınız.
Efendim, ne zaman “Yarabbi şükür.” diyeceği belli olmayan Sayın
Hakan Şükür de Meclise gelmediği hâlde komisyonu imzalamış… (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Hakan Şükür komisyondaydı, görmemişsin.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Sahte evrak tanzimi hükmündeki bir
tutanağı Genel Kurula sunduk. Genel Kurul da onun üzerinde işlem yaptı.
Hukukçu varsa… Hukukçu özgür iradesiyle hareket eden insandır.
Hukukçu, başkalarının iradesine kendi iradesini tabi kılmaz. Gerçek hukukçu,
çocuklarına en büyük manevi mirasını özgür iradesiyle bırakır.
Çok zamana ihtiyaç var ama ne yazık ki beş dakikalık konuşma
süremiz var.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Çok şey söyledin de hiçbir şey söylemedin!
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – 36’ncı madde Cumhuriyet Halk
Partisinin projesini barındıran bir madde ancak belirsizliklerle dolu. Çünkü
organize sanayi bölgelerinde meslek yüksekokulları kurulması ve oradaki
öğrencilere harçlık ya da oraya katkı sağlayanlara destek verilmesi önemli,
doğru bir husus efendim. Yalnız, burada da belirsizliklerle kanunu
olgunlaştırmadan getiriyoruz. Umarız çıkan yönetmelik bu hususları düzeltir.
Değerli arkadaşlar, yargı bağımsız diyoruz. Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 146 adliyeyi kapatıyor, sonra etki altında kalıyor, 44’ünü
açıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Senirkent’inki açılıyor, Uluborlu,
Gelendost, Atabey niye açılmıyor? Hani bağımsızdı? Yargı bağımsızsa buna saygı
duyalım. Yargının yandaşlığı hepimize zarar verir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 36’ncı madde kabul edilmiştir.
37’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 37. maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Bülent
Kuşoğlu |
İstanbul Kocaeli Ankara |
Levent
Gök Mehmet Akif
Hamzaçebi Haluk Eyidoğan |
Ankara İstanbul İstanbul |
Madde 37- Bu uygulama 30.9.2012 tarihinde sona erer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 37 nci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Ali Öz Mehmet
Günal |
Osmaniye
Mersin Antalya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, mahallî idareler, il,
belediye veya köy halkının yerel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş, karar
organları seçimle işbaşına gelen kamu tüzel kişileri. Elbette yerel yönetimler
bu sorumluluklarını yerine getirirken mali kaynaklara ihtiyaç duyarlar.
Sorumluluk var ama bu görevlerini yerine getirecek para yok. Bu durum kabul
edilebilir bir şey değildir.
1984’lerde, genel bütçe vergi gelirlerinden yerel yönetimlere pay
verilmesi ve yerel yönetimlerin merkezî hükûmet ile uyumlu bir biçimde hizmet
üretmesi ilkesi kabul edilmiş iken zaman içerisinde bu paylar göreli olarak
azalmış, personel harcamaları gibi zorunlu giderlerini bile karşılayamaz duruma
gelmişlerdir. Bugün, özellikle küçük belediyelerin, kendi ihtiyaçlarını
karşılama dışında, yörede yaşayan insanlara hizmet götürmesi bu şartlarda
mümkün görülmemektedir. Kentlere göç, küçük belde ve ilçelerde ticaretin ve
çalışma hayatının durma noktasına gelmesi ve istihdam imkânlarının kalmaması
gibi sebeplerdir nüfuslarının ve böylece gelirlerinin düşmesi gerekçeleri.
Bu torba kanunda yerel yönetimlerin kaynak sorunlarını gideren
çözümler yoktur. Zaten bu küçük belediyeleri kapatmak üzere hazır bekleyen AKP
Hükûmeti, bu belediyelerin iyice dip yapmasını arzulamakta, kapatmanın getireceği
siyasi faturayı ödememek için, kepenklerini kendilerinin indirmesini, zaman
içerisinde sönüp gitmesini beklemektedir. AKP’nin, aslında, iktidara geldiği
günden itibaren yaptığı bu; sadece konuşmak, işin edebiyatını yapmak; yaparmış,
çözermiş gibi gözükmek.
Ortada bir sorun var. Bu sorunun çözümü de belli; bu belediyelere
daha çok gelir aktarmak, elbette, bu kaynakların nasıl harcandığını da
denetlemek. AKP, bugüne kadar, ne onu yapmıştır ne de bunu. Sorunu çözmek
yerine, seyirci kalarak zamana yayıyorsunuz, yol gösterip yardımcı olmuyor,
yerel yönetimlerin etkili, verimli ve ekonomik hizmet yapıp yapmadığını
denetlemiyorsunuz. Maalesef AKP’nin belediyecilikten anladığı bu.
Küçük belediyelerin yargı kararıyla tüzel kişiliklerini muhafaza
etmelerini içine bir türlü sindirememiştir.
“Belediyeleri kaldırıyorsun, yerine ne ikame edeceksin?” sorusuna “Köy
Kanunu’nu yenileyip muhtarlıkları güçlendireceğiz.” cevabını veren AKP, aradan
yıllar geçmesine rağmen Meclise bir türlü Köy Kanunu’nu getirememiştir. Bugün
de büyükşehir yasa taslağı ile köy tüzel kişiliklerini ve yüzlerce belediyeyi
kaldırmaya hazırlanan AKP, yeni bir kaos ve karmaşanın hazırlığını yapmaktadır.
Nüfusumuzun yüzde 80’i şehir merkezlerinde yaşıyor, kentsel hizmet
ihtiyacı hem nicelik hem de kalite açısından gittikçe artıyor. Bu şartlarda
Hükûmetin yapması gereken, belediyeleri ekonomik anlamda daha çok güçlendirmek
ve onlara daha fazla imkânlar sağlamak.
Değerli milletvekilleri, 37’nci maddenin arkasındaki düşünce şu:
Sözü edilen özel tüketim vergisi mükellefi tüm Türkiye’de yaklaşık 1.500
civarında, akaryakıt, doğal gaz gibi sektörlerde, İzmit, İstanbul, İzmir gibi
birkaç ilde toplanmışlar ancak vergiye esas olan miktar bir hayli yüksek. 2011
yılı itibarıyla akaryakıt ve doğal gazdan alınan ÖTV 33,5 milyar yani eski
parayla 33,5 katrilyon lira. Bu miktarları dağıtılacak paylara ilave ederseniz,
İzmit, İzmir gibi iller daha çok pay alacak, bu yüzden ÖTV’leri hesabın dışında
tutmaya devam ediyorsunuz. Madem niyetiniz adalet, bu payların kapsam dışına
çıkarılması yerine, tüm belediyelere nüfuslarına göre dağıtılması daha doğru
olmaz mı? 33,5 milyar liranın yüzde 5’i dağıtılırsa bu da yaklaşık 1,6 milyara
tekabül ediyor. Bu yaptığınız gayrisamimi bir
davranış. Kaynak kullanımında belediyelere güvenmemek seçilenlere itibar
etmemektir. Gerçi bunun böyle olduğunu, belediye başkanlarına güvenmediğinizi
BELDES’İ işlevsiz bırakarak gösterdiniz. AKP Hükûmetine sesleniyorum:
Belediyeleri mali açıdan güçlendirmenin yolu siyasi müdahaleye ya da icazete
imkân bırakmadan düzenli gelir kaynakları tahsis etmektir, yoksa kredi ve
yardımlar ya da “Laf olsun torba dolsun.” şeklinde bir projeye bağlanan
yardımlarla değil. Çünkü bu olsa olsa mahallî idarelerin merkezî Hükûmete
göbeğinden bağlı olması, günlük siyasi çekişmelerin etkisine girmesi sonucunu
doğuracaktır.
Değerli milletvekilleri, bu yüzden, belediyelerin ve il özel
idarelerinin gelirleri hususunu bir bütün olarak ele almakta faydalar vardır
yamalı bohçaya benzeyen düzenlemelerle bu sorun aşılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – AKP, tutarlı ve adil bir yerel
yönetim politikası ortaya koymalı, tercihini etkin, sürekli ve verimli hizmet
üreten yerel yönetimler yönünde yapmalıdır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Önergeyi…
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz, tamam.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Demiröz, Sayın Çelebi,
Sayın Dinçer, Sayın Eyidoğan, Sayın Fırat, Sayın
Öner, Sayın Erdemir, Sayın Toprak, Sayın Işık, Sayın Kurt, Sayın Çam, Sayın
Türeli, Sayın Özel, Sayın Tanal, Sayın Kuşoğlu, Sayın Sarıbaş, Sayın
Değirmendereli, Sayın Serter.
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 37. maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 37- Bu uygulama 30.9.2012 tarihinde sona erer.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddede söz almak mecburiyetinde kaldım, gerçekte maddeyle
ilgili çok fazla söyleyeceğim bir şey yok.
Bu madde, öteden beri Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda yer alan bir
hükmün yürürlüğünün sona erecek olması nedeniyle o yürürlüğün uzatılmasına
yönelik olan bir maddedir. Maddeye yönelik olarak herhangi bir itirazımız
yoktur. Torba yasa görüşmelerinin temel yasa olarak yapılıyor olması nedeniyle,
39’uncu maddede de konuşma imkânımın olmaması nedeniyle 39’uncu maddeye yönelik
görüşlerimi burada ifade etmek istiyorum.
39’uncu madde, Sayıştay Kanunu’nda çok önemli bir değişiklik
yapmaktadır. Sayıştay Kanunu, 2010 yılı sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilerek yürürlüğe giren bir kanundur. Sayıştay Kanunu, 5018
sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’na paralel olarak Sayıştayın yapacağı denetimi tanımlamıştır. Sayıştayın yapacağı denetimin tanımları her iki kanunda da
ayrıntılı olarak yer almıştır, bunlardan birisi de düzenlilik denetimidir.
Düzenlilik denetiminin iki alt başlığı vardır: Birincisi mali denetimdir,
diğeri uygunluk denetimidir. Mali denetim, kurumların mali işlemlere ilişkin
faaliyet sonuçlarının değerlendirilerek, bunun sonucunda mali tabloların doğru
olup olmadığına ilişkin olarak Sayıştayın yapmış
olduğu denetimdir. Uygunluk denetimi ise kamu idarelerinin gelir, gider ve
mallarının kanunlara uygun olup olmadığının denetlenmesidir. Bu iki denetimin
toplamına “düzenlilik denetimi” diyoruz.
Şimdi getirilen maddeyle, düzenlilik denetimi, dolayısıyla Sayıştayın Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapacağı
denetim katledilmektedir, ortadan kaldırılmaktadır; bunun anlamı budur.
Düzenlilik denetimine ilişkin olarak yapılan tanım “Sayıştayın Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yaptığı
denetimi artık yürütme organı adına yapıyor.” şeklinde bir düzenlemeyi
içermektedir. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yani yasama adına
bir denetim yapıyor ise yürütme organının çıkaracağı tüzük, yönetmelik,
Bakanlar Kurulu kararı, sirküler gibi düzenlemeler Sayıştayı
bağlamaz; Sayıştay kanunlara uygunluk denetimi yapacaktır çünkü. Eğer
yürütmenin, bir bakanlığın yayınladığı bir genel tebliğe, bir sirkülere diğer
kamu kurumlarının veya o bakanlığın uyup uymadığını Sayıştay denetleyecek ise,
o genelgeyi, o sirküleri Sayıştay kendisi açısından uyulması gereken bir
mevzuat olarak alır ise Sayıştay Meclis adına denetim yapmıyor demektir.
Sayıştay, yürütme organının hiçbir işlemiyle bağlı değildir; bütün yürütme
işlemlerinin yasalara uygunluğunu denetlemekle görevlidir. Madde bunu tamamen
ortadan kaldırmaktadır, tamamen ortadan kaldırıyor.
6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun denetime ilişkin maddeleri bizim
de destek verdiğimiz maddelerdir, modern maddelerdir bunlar. Bütün dünyada
örneğini gördüğümüz, bütün gelişmiş ülkelerde, Sayıştayın
olduğu bütün ülkelerde var olan maddelerdir ve uzun yıllardan sonra Türkiye, bu
denetim sistemine uyum sağlama yönünde ciddi bir adım atmıştır, eksiklikleri
olmasına rağmen bu ciddi bir adımdır.
Şimdi, bir bakanlık bir genelge yayınlayacak, eğer o genelgeye
uygun harcama yapılmış ise Sayıştay bunu denetlemeyecek, Sayıştay “Bu genelge
kanuna aykırıdır.” yorumunu yapamayacak. Böyle bir şey olmaz değerli
arkadaşlar, 39’uncu madde yanlıştır. Bu görüşmelerin bu kadar uzamasının nedeni
de 39’uncu maddedir. Eğer iktidar partisi, Hükûmet “39’uncu maddeyi çekiyoruz.”
derse bu görüşmeler rahatlayacaktır. Bütün problem 39’uncu maddededir.
Ben buradan, bu görüşmelerin sağlıklı yürümesi için, bundan
sonraki, yarınki, öbür günkü görüşmelerin de rayına girebilmesi için 39’uncu
maddenin metinden çıkarılmasını teklif ediyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 37’nci madde kabul edilmiştir.
38’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 38. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Musa
Çam Mahmut
Tanal Haydar
Akar |
İzmir İstanbul Kocaeli |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Ali
Öz Mehmet
Günal Hasan Hüseyin
Türkoğlu |
Mersin Antalya Osmaniye |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) -
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Haluk Eyidoğan…
BAŞKAN – Sayın Eyidoğan… (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
herkese iyi sabahlar, günaydın diyorum.
Hani seyahate çıkarken bazen aceleyle bir şey unuturuz, hani unuttuğumuz
şey “Ha, şunu da alayım torbaya koyayım,
sokuşturayım.” deriz. Şimdi, tatile çıkmadan, böyle aceleyle torbaya bir şeyler
atıyoruz. Bu atılan şeylerden biri de 38’inci maddede, AFAD’la
ilgili. Alelacele, hemen torbaya atmaya çalıştığınız bir şey Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı, AFAD. 5902 sayılı Yasa’da 20’nci madde var, onun 2’nci
fıkrasını kaldırıyorsunuz. Neden? Şimdi, bu 20’nci madde 2’nci fıkra ne diyor?
AFAD 2009’da kurulmuştu, 2011’de o 20’nci maddeyi zaten değiştirmişsiniz. Diyor
ki 2’nci fıkrada: “Başkan -AFAD başkanı- başkan yardımcısı, daire başkanı ve
birinci hukuk müşaviri kadrolarına atanabilmek için bu kadrolara atanacaklarda
aranan genel şartlara ek olarak, en az dört yıllık yükseköğretim kurumlarından
mezun olmak, kamu sektöründe veya özel sektörde atanacağı görev alanıyla ilgili
en az beş yıllık iş tecrübesine sahip olmak gerekir.” Şimdi, bu fıkrayı, 2’nci
fıkrayı atıyorsunuz, “mülga” diyorsunuz yani ne oluyor? Diyorsunuz ki: Başkan,
başkan yardımcısı, daire başkanları ve hukuk müşavirleri görevleriyle ilgili
herhangi bir deneyim kazanmamışlarsa da, tecrübeleri yoksa da biz bunları
başkan, başkan yardımcısı, daire başkanı atarız. Bu mudur? Gerçekten bunu
yapmak istiyor musunuz yoksa kazara yazılmış bir madde mi bu 38’inci madde?
Yani bir kurum düşünün, 99 depreminden sonra tartışıldı, dendi ki:
Türkiye’de afet yönetimi, riskleri azaltma yönetimi yok. Ne yapalım? Bazı
kurumları birleştirelim. Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Sivil Savunma, Türkiye
Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, bunlar birleştirildi, çift başlılık vardı,
çok başlılık vardı, AFAD’ı oluşturdunuz. Biz de,
bunu, eksiklerini eleştirerek dedik ki: “Evet, böyle bir kuruluş gerekli çünkü
2004’teki deprem şûrasında da böyle bir şey arzu edilmişti. Fakat gördük ki
AFAD istenildiği gibi olmadı, zafiyetleri var. Zaten Van depreminde bu
zafiyetleri çok açık gördük. Hâlâ bilgilendirme, doğru bilgilendirme, toplumu
bilgilendirme, teşkilatlanma, hasar tespitleri, afet yönetimi, risk yönetimi,
eğitim, her sahada eğitim… Hatta, afet bölgesi ilanında bile Başbakanı yanlış
bilgilendirip gereksiz tartışmalara Van depreminde yol açtınız, “Afet bölgesi
olsun mu, olmasın mı?” gibi.
Şimdi, bakınız, hadi başkanı atadınız, beş yıllık tecrübesi yok.
Şu andaki başkan endüstri mühendisi. Başkan yardımcısını atadınız, herhangi bir
konuda deneyimli ama teşkilat içinde öyle dallar var ki, öyle daire
başkanlıkları var ki, planlama, zarar azaltma, müdahale, iyileştirme, sivil
savunma, deprem dairesi başkanlığı, yönetim hizmetleri dairesi, bilgi sistemleri,
hukuk müşavirliği… Bu daire başkanlıklarına diyorsunuz ki: “Nereden mezun
olursa olsun, önemli değil, tecrübesi de olmasa biz bunları atarız.” Gerçekten
bunu yapmak istiyor musunuz? Bu, Türkiye’de afet ve risk yönetimine yapılacak
en büyük kötülüktür. Sakın bunu yapmayınız, bu maddeyi geri çekiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığında Başkan, Başkan
Yardımcısı, Daire Başkanı ve I. Hukuk Müşaviri kadrolarına atanabilmek için
aranan 4 yıllık üniversite mezunu olma ve 5 yıllık iş tecrübesi şartı
kaldırılması uygun görülmemektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı istiyorum maddenin
oylamasında.
BAŞKAN – 38’inci maddeyi oylamaya sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Madde kabul edilmiştir, pardon.
Efendim, alkışlayacak bir şey yok. Gecenin bu saatinde yorulduk ve
ağzımızdan öyle çıktı. Maddenin kabul edildiğini biliyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Burada çocuk oyunu oynamıyoruz yani. Ya
yapmayın şunu gözünüzü seveyim.
39’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 39 uncu maddesiyle, 6085 sayılı
Sayıştay Kanununun 35 inci maddesine eklenmesi öngörülen ikinci fıkranın (a)
bendinde yer alan “hususu” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sayıştay tarafından
çıkarılacak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet Doğan
Kubat H. Hami
Yıldırım |
Giresun
İstanbul
Burdur |
İlyas
Şeker Önder
Matlı Sıtkı
Güvenç |
Kocaeli
Bursa
Kahramanmaraş |
Hilmi
Bilgin |
Sivas |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 39. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasın arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir
İstanbul
İstanbul |
Haydar
Akar Musa
Çam Aykut
Erdoğdu |
Kocaeli
İzmir İstanbul |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa
Konya
Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mehmet Günal Ali Öz |
Osmaniye
Antalya
Mersin |
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeye, Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hasan Hüseyin Türkoğlu...
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 302 sıra sayılı Teklif’in
39’uncu maddesinin değiştirilmesi gayesiyle vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Düzenlemenin 39’uncu maddesi yasalaştığı takdirde, Sayıştay
denetiminin çok önemli unsurları arasında bulunan kamu idarelerinin mali rapor
ve tablolarının güvenilirliği ve doğruluğu hakkında görüş bildirilmesi, kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının
belirlenmesi, iç kontrol sistemlerinin değerlendirilmesine ilişkin görev ve
yetkiler ortadan kalkacaktır. Aslında, bu maddeyle yürürlükten kaldırılmak
istenen bu unsurlar, 2010 yılında yürürlüğe giren 6085 sayılı Sayıştay
Kanunu’nun Aralık 2011’de düzenlenen ikincil mevzuatı ile yedi sekiz aydır
uygulanma imkânı olan hükümlerdir. Henüz bu hükümlere dayanan denetim raporları
bile hazırlanmamıştır. Ortada raporları bile yok iken, neyin, nasıl olduğu
anlaşılmadan ve Sayıştaya fikri sorulmadan bu
teklifin hazırlanması, modern, çağdaş, hukuk devleti kavramlarından bihaber
zihniyetlere işaret etmektedir.
Bu yıl kuruluşunun 150’nci yılını kutlayan Sayıştay, maalesef
tartışılmaya devam edilmektedir. Bunun sebebi, şüphesiz ki yürütme dışında ve
denetim organı olarak bulunan Sayıştayın etkin
çalışması ve yürütme birimlerinin bundan rahatsız olmasıdır.
Kuruluşundan 2000’li yıllara kadar hukuka uygunluk denetimi yapan
ve bu faaliyetleri sonunda idarenin mali işlemlerinin hukuka uygunluğunun
yerleşmesinde önemli katkıları olan Sayıştay, 2004 yılında yürürlüğe giren 5018
sayılı Kanun ile kamu mali sisteminin yaşamış olduğu köklü değişime ancak 2010
yılındaki 6085 sayılı düzenleme ile uyumlu hâle gelebilmiştir.
Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe giren Sayıştay Kanunu ile kamu
mali yönetiminde şeffaflık ve üst yöneticilerin hesap verme sorumluluğu
ilkelerinin yerleştirilmesi amaçlanmış, bu ilkeler doğrultusunda kamu
idarelerinin kamu kaynaklarını verimli, etkin ve tutumlu kullanmaları, işlem ve
faaliyetlerini hukuka uygun yürütmeleri, mali rapor ve tablolarını doğru ve
güvenilir hazırlamaları ve etkin bir iç kontrol ve mali yönetim sistemi
kurmaları Sayıştay denetimi kapsamına alınmıştır.
5018 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi ile birlikte Sayıştay, bu
projelerde performans denetimi ve mali denetimin etkinleştirilmesi
amacıyla çok önemli iki proje yürütmüştür. Ortalama dört yıl süren bu projeler
sonucunda performans, verimlilik, etkililik ve tutumluluk denetimi ve mali
denetim rehberleri hazırlanmıştır. Ancak, Sayıştay Kanunu’nun hazırlanma
sürecinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu aşamasında son anda verilen
bir önerge ile denetim kapsamındaki kamu idarelerinin kamu kaynaklarını
verimlilik, etkinlik ve tutumluluk ilkelerine uygun kullanmalarının denetimi
hususu Sayıştay denetimi kapsamından çıkarılarak önemli bir hata yapılmıştır. 5018
sayılı Kanun'un Sayıştay denetimini düzenleyen 68’inci maddesinde verimlilik, etkinlik ve
tutumluluk ilkelerine bağlı denetim yetkisi muhafaza edilmiş, Sayıştay
Kanunu'nun kamu yöneticilerinin mali sisteme ilişkin görev ve sorumluluklarını
düzenleyen değişik maddelerinde yer alan verimlilik, etkinlik ve tutumluluk
ilkeleri unutulmuştur. Sonuçta, verimlilik, etkinlik ve tutumluluk ilkelerine
uygunluk yönüyle kamu yöneticilerinin görev ve sorumlukları bulunan ancak
Sayıştay Kanunu'na göre denetim yetkisi olmayan, 5018 sayılı Kanun'a göre
denetim yetkisi olan tam bir karmaşa ortaya çıkmıştır. Bu teklif ile Sayıştay
denetimine yasaklar ve denetlediği kurumların müdahalesi getirilmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Sayıştay yüz elli yıldır hem hukuka
uygunluk denetimi hem de hesap mahkemesi niteliği ile yargı mercisi
olarak bağımsız, anayasal bir kuruluştur. Anayasa’mızın 160’ıncı maddesine göre
çatısı altında bulunduğumuz ve üyesi olduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetim yapmakta, hesapları kesin hükme bağlamaktadır. Bu düzenleme ile Sayıştayın denetim yetkisi neredeyse tamamen ortadan
kaldırılacaktır, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve kamuoyu kamu kuruluşlarının
hesaplarına ilişkin bilgi sahibi olamayacaklardır, kamu yönetiminde şeffaflık
ve hesap verme sorumluluğu ilkeleri ortadan kalkacaktır.
Her vesile ile denetimden, teftişten, yargısal işlemlerden,
düzenleyici kurum ve kuruluşlardan rahatsız olan AKP hükûmetleri on yıllık
iktidarları boyunca bu kavramlara soğuk, uzak, hatta düşman gözüyle bakmışlardır.
AKP hükûmetleri, çıraklık döneminde büyük yolsuzluklara imza
atmışlar, kalfalık döneminde yolsuzlukları suç olmaktan çıkarma çabasına
girişmişler, ustalık döneminde de yolsuzlukları ortaya çıkaracak mekanizmaları
ve bilgi, belgeleri ortadan kaldırma cüreti göstermektedirler; MİT Yasası,
Devlet Sırrı Yasası ve bugün görüştüğümüz düzenleme bu niyetin en çarpıcı
örnekleridir. Bu düzenlemenin hukuka, adalete ve çiğnemeyi çok sevdiğiniz
Anayasa’ya uygun hiçbir tarafı yoktur.
Tavsiyemiz, nedamet getirip yol yakınken önergemiz doğrultusunda
bu yanlışı düzeltmenizdir.
Bu duygularla, önergemizin kabulünü istirham eder, Türk milletinin
milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkoğlu.
Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Aykut Erdoğdu…
BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesi
üzerine konuşacağım, kötü bir kanunun çok daha kötü bir maddesi üzerine
konuşacağım değerli arkadaşlar.
Biraz evvel ben Sayın Bakana dedim “Sayın Bakan, alamadığımız
doğal gaza yaklaşık 3 milyar dolar para ödedik mi?” diye.
Biraz önce Sayın Bakana yine sordum “Azerbaycan’la yaptığınız
anlaşmayı değiştirerek bu ülkeye 1,4 milyar dolar, sadece iki yıl için, fiyat
farkı ödettiniz mi?” diye.
Sayın Bakan, bunların olmadığını, biraz utana sıkıla, teknik
terimlerin arkasına saklayarak söyledi değerli arkadaşlar.
Şimdi, tekrar huzurlarınızda Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan,
yönettiğiniz kurumlardan bir tanesinde 18 trilyon liralık bir alım ihalesiz
yapıldı mı yapılmadı mı?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sanki
yeni bir şey bulmuş gibi söylüyorsun.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – 18 trilyon liralık bir alım, değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanın yönettiği bir kurumda ihalesiz olarak yapıldı mı
yapılmadı mı? Grubunuzun önünde soruyorum.
Ben Sayın Bakana başka bir soru daha soruyorum: Afşin-Elbistan’da
11 tane işçinin maden altında, göçük altında kaldığı sırada, Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin düzenlediği raporda göçükten hemen önce sismik hareketler
olduğu, buraya inilmemesi gerekirken işçilerin buraya indiğine yönelik bir
rapor var mı yok mu? Maden Tetkik Arama Enstitüsü “Burada 9 dereceyle
çalışılması gerekir, eğimin 9 derece olması gerekir.” derken 15 derece olduğuna
yönelik bir rapor var mı, yok mu? Değerli arkadaşlar, bunların hepsi var. Peki,
ben bunları nereden biliyorum? İşte ben bunları biraz sonra yok edeceğiniz
Sayıştay raporlarından biliyorum değerli arkadaşlar. İşte bu Sayıştay raporları
bunu bana söylüyor. Sayıştay hepimizin adına denetim yapması gereken bir kurum.
Getirdiğiniz maddede, Sayıştayda namuslu bir denetçi
bu tip bir olayı tespit ettiğinde siz ona diyorsunuz ki: “Mali nitelikli bir
olay olmadığı için bu 11 tane canın hesabını Meclisin sormasına engel ol.”
Çünkü burada ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki: “Gider malları ve bunların sadece
mali nitelikteki işlemlerine göre denetim yapılacak.” Değerli arkadaşlar, biraz
sonra bu maddeyi oylayacaksınız.
Mesela burada diyor ki: “Yapılan denetimler sonucunda, ilgili
kanunlar -sayıyor sayıyor- yetkilendirilmiş olan kamu idareleri tarafından
yapılan düzenleme ve verilen görüşlere aykırı denetim raporu düzenlenemez.”
Şimdi Sayın Bakana -Sayın Bakan burada olduğu için söylüyorum,
herhangi bir bakanınız için de söyleyebilirim, çünkü siz kurumsal olarak
yolsuzlukların içerisindesiniz- tekrar soruyorum: Sayın Bakan, sizin
yönettiğiniz bir kurumda, kanunda olmamasına rağmen, yönergeyle ihalesiz alıma
izin verilmiş midir? Sizin Bakanlığınızda, devlet tarafından işletilmesi
gereken asfaltit madenleri ihalesiz olarak bir şirkete verilmiş midir? Evet,
bunların hepsi olmuştur ve biz bunların olduğunu Sayıştay raporlarından
biliyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi getirdiğiniz raporda… Bu ülke dünyada yalnız değil
arkadaşlar. Ben Sayın Bakanınızdan farklı olarak üç ülkede denetim görevi
yaptım, Türkiye Hükûmeti ile birlikte üç tane uluslararası kuruluşun denetçiliğini
yaptım. Değerli arkadaşlar, bu bütün ülkelerin üzerinde anlaştığı standartlara
biz “uluslararası denetim standartları” diyoruz. Uluslararası denetim
standartlarına uygun olarak Sayıştayımızın
hazırladığı 370 sayfalık bir denetim rehberi var, 370 sayfa. Bu 370 sayfa
denetimi çıkarırken de… Siz kanunu çıkardığınızda şunu demişsiniz zaten:
“Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz. İdarenin takdir yetkisini
sınırlandıracak ve ortadan kaldıracak kararlar alınamaz.” demişsiniz ve altında
uluslararası stan-dartları saymışsınız. Aslında bu da
uluslararası standartlara uygun değil, çünkü zaten denetçinin böyle bir şey
yapmaması beklenir, tıpkı vatanını seven milletvekillerinin bu yasayı
çıkarmamasının bekleneceği gibi. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Ama siz
bunu yasaya koymuşsunuz ama yasa da bununla yetinmemiş değerli milletvekilleri.
Yasa diyor ki: Siz gidin, idareleri övün yani Sayın Bakanın yönettiği kurumlar
gibi bu idarelerde gidin hukuka uygunlukları bulun ve yazın. Düşünün ki ben bir
müfettiş muaviniyim, daha gencim, beni bir kuruma götürdüler ve ben bunları
bulamadım, ben bunların hukuka uygun olduğunu yazdım ve bir yıl sonra kıdemli
bir üstadım geldi, yeni bilgi ve belgeler buldu ve bir buldu ki tüyü bitmemiş
yetimlerin, şu şehit olan yurttaşlarımız, kardeşlerimiz var ya onların süt
parasının çalındığını tespit etti. Madde ne diyor biliyor musunuz? “Bir daha bu
konuda rapor yazamazsınız, bir daha bu konuyu gündeme getiremezsiniz.” diyor
ama sizin partinizin zihniyeti bunu niye yapıyor biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? Şunu yapıyorsunuz: Neler yaptığınızı biliyorsunuz ve “Biz
iktidardan gidersek ve yeni bir parti gelirse bunlara asla şey yapılmasın.”
diyorsunuz.
Başbakanın sözüyle bitiriyorum konuşmamı: “Haksızlık karşısında
susan dilsiz şeytandır.” (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Başbakanın sözü değil o, Hazreti Ali’nin
sözü.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bu yasa haksızlıktır. Ben burada
melekler görüyorum, burada melekler görüyorum bu yasaya “hayır” diyecek. Ben
burada da melekler görüyorum, inşallah haksızlığın karşısında susmazsınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza…
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Demiröz, Sayın Çelebi,
Sayın Dinçer, Sayın Eyidoğan, Sayın Fırat, Sayın
Özkan, Sayın Işık, Sayın Toprak, Sayın Erdemir, Sayın Serter, Sayın Tanal,
Sayın Özel, Sayın Kurt, Sayın Çam, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özkoç,
Sayın Öner, Sayın Köprülü.
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73,
2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 39 uncu maddesiyle, 6085 sayılı
Sayıştay Kanununun 35 inci maddesine eklenmesi öngörülen ikinci fıkranın (a)
bendinde yer alan “hususu” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sayıştay tarafından
çıkarılacak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile çıkarılması öngörülen yönetmeliğin, Sayıştay tarafından
çıkarılacağı açıklığa kavuşturulmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 39’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 39’uncu madde kabul edilmiştir.
40’ıncı madde üzerinde iki önerge vardır, aynı mahiyette.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 40. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Haydar
Akar Mahmut
Tanal Musa
Çam |
Kocaeli İstanbul İzmir |
Fatma
Nur Serter |
İstanbul |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa Kalaycı Nevzat Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Ali
Öz Mehmet
Günal Hasan Hüseyin
Türkoğlu |
Mersin Antalya Osmaniye |
Özcan
Yeniçeri |
Ankara |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki önergelere katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Özcan Yeniçeri.
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yani, kabul edildi-kabul edilmedi arasındayı bile
şaşırtan bir vakitte, ilginç bir şekilde karşınıza geldik. Bir şey söyleyeyim,
teselsül üstüne teselsül geliyor, birbiri peşi sıra kanunlar, teklifler,
önergeler yağmuru altında bir torba yasa çerçevesi içerisinde inanılmaz bir
gece yaşanıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar[!])
Ben şunu söyleyeyim, bu niye böyle? Bu şundan: Birbiriyle ilgisiz
onlarca yasayı üst üste koyar, yan yana koyar, iç içe koyar çuvallaştırır,
torbalaştırırsanız geleceği yer burası. Son
zamanlarda iktidarınız yasaları torba torba getirmeye
başladı, bu da gidişinizin işaretidir, onu söyleyeyim.
Torbalarla çıkartılan ya da değiştirilen yasalar bir süre sonra
tekrar değiştirilmek üzere bu değiştirme kaderinden kendilerini
kurtaramayacaklardır, bunun herkes böyle altını çizsin. Alelacele çıkarılan
yasaların sorun çözücü değil, aslında sorunları üretici bir boyuta geleceğini
herkesin bilmesi lazım.
Yangından malın nasıl kaçırıldığını herkes biliyordu da, Türkiye
Büyük Millet Meclisinden yasaların nasıl kaçırıldığını bilmiyordu, bunu da
öğrettiniz. AKP yasa çıkarırken koy-kaldır, getir-götür, olmadı-değiştir
yöntemiyle çalışıyor, o da oportünist bir yöntemdir, onun da altını çizeyim.
Şimdi, önümüzde 40’ıncı maddeyle bir değişiklik getirildi. Bu
maddeye göre “Başkanlık” ibaresinin “Başkanlık ile Başkanlığın kuracağı ve
iştirak edeceği şirketler” şeklinde değiştirilmesi öngörülüyor. Peki, bu yasa
nasıldı daha önce? 4734 sayılı Kanun’un hükümlerinden, İhale Kanunu’nun
hükümlerinden burada istisna söz konusu. Bu değişiklik Başkanlık ve Başkanlığın
kuracağı şirketlerin Kamu İhale Yasası’ndan muaf tutulmasını öngörüyor. Yani
çok ilginç ya da ilgincin karesi bir durumla karşı karşıyayız.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Vay be!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Şunu söyleyeyim: Bu maddeye (j)
fıkrasıyla “Faaliyetleri ile ilgili olarak… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ya, azıcık dinleyin de bazı şeyleri kavrayın arkadaşlar. Yani
oradan kendinizi laf atarak bir alt kademeye indirmiş oluyorsunuz. “Ya, bu adam
ne diyor? Bu, bir şeyler söylüyor.” Bunları anlayacaksınız.
Şimdi, (j) fıkrasıyla ilgili olarak “Faaliyetleri ile ilgili
olarak şirket kurmak, kurulmuş olan şirketlere ortak olmak ilave edilmiştir.”
deniliyor. Bu maddeden anlaşılıyor ki ÖSYM’ye ölçmek, seçmek ve yerleştirmek
görevinin yanına bir de şirket kurmak, kurulmuş şirketlere ortak olmak gibi bir
fonksiyon daha ilave edilmiş oluyor. Zannedersiniz ki ÖSYM asıl görevi olan
ölçme, seçme, yerleştirmeyle ilgili görevlerini başarmış da bir şirket kurma
işi kalmış, onu da başarmak üzere yasa getiriyorsunuz. Ya, bu kurum, asıl
görevi ölçme, seçme ve yerleştirme olan ÖSYM, bir sınavını şaibesiz, lekesiz,
gölgesiz bir biçimde yapmayı başaramıyor, farkında değil misiniz? Şimdi, bunun
üstüne bir de şirket kuracak, şirkete ortak olacak ve dolayısıyla çok daha
başarılı bir iş yapacak devasa, hantal bir yapıya götürüyorsunuz. Kurumları bu
şekilde şirketleştire şirketleştire yeni bir
sosyalist model üretme gibi bir tavır içerisine de girdiğiniz görülüyor.
“ÖSYM” denildiğinde son zamanlarda vatandaşın aklına ölçme, seçme,
yerleştirme değil şifreleme, kopyalama ve sızdırma geliyor. Şimdi,
vatandaşların…
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Vay be!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Vay, hâlinize sizin!
Vatandaşlar için ÖSYM şaibeli sınav, sorgulanan soru, yargılanan
sorumlu ve istifa eden yetkili anlamına gelmektedir ekselansları! Sonuç
itibarıyla bu ÖSYM istikbal çalan, hukuk çiğneyen ve emek heba eden bir
mekanizmaya dönüşmüştür. ÖSYM, bu bağlamda imajını düzeltecek tedbirleri
alacak, yapısını dinamikleştirecek, işini birinci sınıf yapacak yerine bunu
yapmıyor, şirketleşiyor, şirketlere ortak oluyor, ticarileşiyor ve doğal olarak
da hantallaşıyor.
Yani laf atarak aslında asıl eleştiri yapacağım yerleri geçirdiniz
ama, sizin canınıza okumayı bileceğim. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Aşırı örgütlenmenin meydana getirdiği bu gereksiz yapının ve bu
maddenin kesinlikle millete, topluma, geleceğe yönelik bir katkısının
olmayacağının özellikle altını çizmek istiyorum.
ÖSYM’nin şirket kurma ve şirkete ortak olmakla uğraşmak yerine,
ölçme, değerlendirme ve yerleştirme konusuna yoğunlaşması gerekiyor.
Bu maddeyle ÖSYM’ye artı bir yük getiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bu maddenin yasalaşması doğru değildir.
Aklınızı başınıza devşirin, bu maddeyi yasadan çıkarın. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeniçeri.
Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İSTANBUL) – Sayın Nur Serter konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Serter, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Evet, ben de biraz uyandırayım sizi
diye geldim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özcan Yeniçeri’nin ağzından bal damlıyordu, ama biliyorsunuz
benimkinden pek damlamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Öyledir, çünkü konu ciddi bir konu, konu hafife alınacak bir konu
değil sayın milletvekilleri, gecenin bu saatinde ya da sabahın bu saatinde bile
son derece ciddi bir konuyu konuşuyoruz burada.
Yalnız, tabii, ÖSYM gibi son derece önemli bir kurumun, yine kendi
isteğiyle sunduğu teklifler burada konuşulurken, ÖSYM’nin Sayın Başkanının
yatağında derin bir uykuyu tercih etmiş olmasını burada kınıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Kınıyorum, çünkü bu yasa önerileri buraya ÖSYM’nin
isteğiyle gelmiştir ve Sayın Başkanının zahmet edip en azından buraya teşrif
buyurmasını beklerdik, beklemek hakkımızdır, çünkü burada yapacağımız
konuşmaların öncelikli muhatabı da kendisidir. Bu ve bundan sonraki konuşmaları
burada işitmesi ve buna önce kendi vicdanında cevabı vermesi gerekirdi.
Şimdi…
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Sayın Vekilim, ikna odalarından konuşalım!
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
Sizinle konuşmuyorum. Siz, başka bir plak, aynı plağı çevirip
duruyorsunuz, biz burada daha önemli şeylerden konuşuyoruz.
Şimdi, bu yasa neyi getiriyor? Bu düzenleme neyi getiriyor? 6114
sayılı Yasa, ÖSYM Yasası ÖSYM’yi yeniden yapılandıran bir yasa olarak henüz
dumanları tüten, taptaze bir yasa. Bu Yasa ne zaman çıktı arkadaşlar? 17 Şubat
2011’de çıktı, kabul edildi. ÖSYM buna göre yeniden yapılandırıldı. Peki, ne
oldu da daha üzerinden bir buçuk yıl bile geçmeden bu Yasa’nın birçok
maddesiyle ilgili eklemeler ve değişiklikler talep edildi? Ne oldu? Şu oldu:
Çünkü ÖSYM’nin talepleri sonsuzdur, ÖSYM’nin istekleri bitmez. ÖSYM ister
ister, alır alır, tatmin olmaz. ÖSYM 17 Şubat 2011’den itibaren dev bir kurum,
özelliklere sahip bir kurum, âdeta kozmik bir kurum hâline dönüştürülmüştür ve
ÖSYM Başkanının ve yönetiminin talepleri de sonsuz olduğu için bugün olduğu
gibi bundan sonra da gündeme gelecektir.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Kozmik odaları, ikna odalarını siz
bilirsiniz!
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
Şimdi, burada ne istiyor Başkanlık? Ne istiyor? Şunu istiyor: Diyor ki:
Biz ÖSYM olarak sınav yapmakla yükümlü bir kurumuz ama biz şirketler kurarak
bütün bu görevlerimizi o şirketler aracılığıyla yaptırmak istiyoruz.
Bakınız, ne diyor ÖSYM? Bu kuracağı şirketlere hangi görev ve
sorumlulukları devrediyor? Sınav, ölçme, değerlendirme, yerleştirme hizmetleri…
Affedersiniz, başka bir şey yapıyor muydu ÖSYM? Yoksa ben mi yanlış
hatırlıyorum?
Devam ediyorum: Soru hazırlama, donanım, yazılım, iletişim
altyapısı, baskı, paketleme, taşıma, dağıtım, güvenlik ve iş gücü hizmetleri.
Peki, bu kurumlar… Bütün bu görevler zaten ÖSYM’nin asli fonksiyonu. ÖSYM,
bunları 300’ü aşkın personeliyle kendisi yapmayıp da şirketlere mi yaptıracak?
O zaman ÖSYM’ye ihtiyaç kalacak mı değerli arkadaşlar? Şu anda bütün bu
görevler 7 daire başkanlığı aracılığıyla yürütülüyor. Bununla yetinmiyor ÖSYM,
2 daire başkanlığının daha ihdasını istiyor. 260 kadro aldı; kadrolar arttı
300’e çıktı. Bununla yetinmiyor, yeni kadro talebinde bulunuyor. Ne için
bulunuyor? Bu görevleri özel şirketlere yaptırmak için. Yani ÖSYM diyor ki: “Ah
ah şu şirketler olsa bu görevlerin hiçbirini biz yapmasak biz bu sınavları ne
kadar da güzel yönetiriz, ne kadar da güzel yaparız.” Böyle bir kurumun örneği
yok değerli arkadaşlar.
Üstelik bununla da yetinmiyor… Zaten 6114 sayılı Yasa Kamu İhale
Kanunu dışına çıkarmıştı ÖSYM’nin mal ve hizmet alımlarını. Bununla yetinmiyor;
şirketlerin yapacağı mal ve hizmet alımlarını da Kamu İhale Kanunu dışına
çıkarıyor. Böyle bir örnek yoktur. Bu, özelleşmenin ötesinde, bu, yeni rant
sağlama düzenlemesidir ve bunun hesabı elbette bir gün verilecektir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) – İkna odaları…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddede aynı mahiyette üç önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 41. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın Ağan
Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Musa
Çam Mahmut
Tanal Haydar
Akar |
İzmir İstanbul Kocaeli |
Fatma
Nur Serter |
İstanbul |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı S.
Nevzat Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Ali
Öz Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mehmet
Günal |
Mersin Osmaniye Antalya |
Aynı mahiyetteki üçüncü önergenin imza sahipleri:
Erol
Dora Levent
Tüzel İdris
Baluken |
Mardin
İstanbul
Bingöl |
Pervin
Buldan Hasip Kaplan |
Iğdır
Şırnak |
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki üç önergeye Sayın Komisyon katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Son okunan önerge sahiplerinden burada kimse yok. Dolayısıyla
gerekçesini okutacağız.
Gerekçe:
Teklifin 41. Maddesiyle, 6114 Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'da değişiklik
yapılmıştır. Ancak bu konu; Plan ve Bütçe Komisyonu'nun değil, Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'nun ihtisas alanıdır. Bu nedenle, eğer bir
değişiklik yapılacaksa bunun ilgili ihtisas komisyonda görüşülerek yapılması
gerekmektedir. Bu nedenle, maddenin teklif metninden çıkarılarak ilgili
komisyonda görüşülmesi gereklidir.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
ÖSYM Başkanlığına şirket kurma yetkisi verilmesi uygun
görülmemektedir.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Nur Serter…
BAŞKAN – Sayın Serter, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 41’inci maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önergeyle bu maddenin
kanun metninden çıkarılmasını talep ediyoruz. Niye talep ediyoruz? Biraz önceki
konuşmamda da söylediğim gibi, ÖSYM, aslında, bütün görevlerini özel şirketlere
devredip ama bunun yanı sıra büyümeyi sürdürmekte kararlı görünüyor. Bu maddede
de başkan yardımcısı sayısını 2’den 3’e çıkarıyor. Hiçbir görevi kendisi
yapmayan, 300’e yakın çalışanı olan bir kurumun, başkan yardımcısını 2’den 3’e
çıkarmayı doğrusu niye istediğini anlamak güç.
Ama şunu yapabiliriz, şunu yapabiliriz: Hafızalarımızı
tazeleyebiliriz, yakın geçmişe bir gidebiliriz ve ÖSYM’nin ne yaptığını yeniden
hatırlayabiliriz. ÖSYM, tabii, kamu tüzel kişiliğine sahip, idari ve mali
özerkliği olan, özel bütçeli bir kurum. ÖSYM, Türkiye’de, gerçekten çok saygın
bir kurum olarak, uzun yıllar güvenilir bir kurum olarak görev yaptı.
Ancak belli bir dönemden sonra ÖSYM, sadece sınav skandallarıyla
anılan ve özellikle yeni yönetim döneminden itibaren de bu sınav skandalları
nedeniyle reytingi de çok yükselen bir kurum hâline geldi, olumsuz anlamda ama
kamuoyunun gündeminden hiç düşmedi. Şimdi şunu bir hatırlayalım: Bu sınav
skandalları eskiden hiç olmuyor muydu, yeni mi olmaya başladı? Hayır. Sayın Yarımağan döneminde, değerli arkadaşlarım, iki tane önemli
olay var:
Birincisi, polis sınavının ihbar alındığı ve bu sınavla ilgili
soruların çalındığı ihbarı alındığı için iptal edilmesi. Yani ne olmuş? Sınav
yapılmamış aslında 2009 yılında. Bir duyum almış yönetimi, o günkü yönetimi
ÖSYM’nin ve derhâl sınavı iptal etmiş, 13 Eylül 2009.
İkinci önemli olay KPSS eğitim bilimleri sınavı. Yani yüz yirmi
net sorunun çok sayıda kişi tarafından yapıldığı ve Sayın Yarımağan’ın
bu olayda bir kopya yapıldığı endişesi taşıyarak savcılığa başvurduğu ve ondan
sonra da kendisinin istifa ettiği olaydır. Yani ÖSYM’nin bütün tarihine
baktığınızda iki önemli olay vardır, birinde sınav yapılmamıştır; öbüründe de
16 Temmuz 2010’da yapılan KPSS eğitim bilimleri sınavı nedeniyle Sayın Yarımağan istifa etmiştir, bu skandaldan dolayı istifa
etmiştir, görevi bırakmıştır.
Peki, Sayın Yarımağan’dan sonra ne oldu?
Önce, bu KPSS sınavının acaba sorumluları bulundu, ortaya çıkarıldı, soruları kimin
aracılığıyla dışarıya sattıkları veya verdikleri anlaşıldı mı? Üzerinden iki
yıl geçti. Biz, bir milletvekilimiz aracılığıyla bir araştırma komisyonu
kurulmasını istedik -Sayın Aytuğ Atıcı- ben iki tane soru önergesi verdim. Son
olarak Adalet Bakanlığından da sordum: “Ne oldu bu soruşturma, nereye gidiyor?”
diye, hiçbir cevap yok. Peki, bu olayın faili meçhul. Faili meçhul ama günah
keçisi hâline getirilen o dönemdeki 318 ÖSYM çalışanı var. Bu adalet midir, bu
hak mıdır? 318 kişi bu nedenden dolayı YÖK’e gönderildi. YÖK’te ne yapıldı?
Etkisiz hâle getirildi, onlara mobbing uygulandı,
değersizleştirildiler, fonksiyonsuzlaştırıldılar,
erken emekliliğe teşvik edildiler. Peki, ne oldu? 260 yeni çalışan aldı ÖSYM ve
yoluna devam etti.
Yeni ÖSYM Başkanı Sayın Ali Demir göreve geldikten sonra olanları
isterseniz kısaca bir hatırlayalım: 27 Mart 2011, YGS’yle
yaşanılan şifre skandalı. 24 Nisan 2011, ALES’e giren
500 adaya eksik kitapçık dağıtımı. 30 Nisan 2011, YGS’ye
giren mahkûm adaylara sınav kitapçıklarının eksik gönderilmesi. 30 Nisan 2011, ALES’te eksik kitapçıktan mağdur olan adaylar için yeniden
sınav düzenlenmesi. 7 Haziran 2011, YGS’ye giren
Diyarbakır’dan 4 öğrencinin cevap kâğıdının kaybolması. 29 Mayıs 2011, STS 2011
sınav sorularının bir önceki yılın aynısı olması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA NUR SERTER (Devamla) – İşte, ÖSYM’nin, yeni ÖSYM’nin
performansı budur ve bu düzenlemelerin hiçbirini hak etmemektedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) – İkna olmadım!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Serter.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki üç önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
42’nci maddede aynı mahiyette üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 42. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
Haydar
Akar Musa
Çam Mahmut
Tanal |
Kocaeli İzmir İstanbul |
Engin
Özkoç |
Sakarya |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erol
Dora Levent
Tüzel İdris
Baluken |
Mardin İstanbul Bingöl |
Pervin
Buldan Hasip Kaplan |
Iğdır Şırnak |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Manisa Konya Isparta |
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Ali Öz Mehmet
Günal |
Osmaniye Mersin Antalya |
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Şimdi, önergelerden bir tanesinde BDP Grubu burada değil.
Dolayısıyla onun gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 42. Maddesiyle, 6114 Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da değişiklik
yapılmıştır. Ancak bu konu; Plan ve Bütçe Komisyonu’nun değil, Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nun ihtisas alanıdır. Bu nedenle, eğer bir
değişiklik yapılacaksa bunun ilgili ihtisas komisyonunda görüşülerek yapılması
gerekmektedir. Bu nedenle, maddenin teklif metninden çıkarılarak ilgili
komisyonda görüşülmesi gereklidir.
BAŞKAN – Sayın Şandır?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
ÖSYM Başkanlığına şirket kurma yetkisi verilmesi uygun
görülmemektedir.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Engin Özkoç
konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; az önce, oturduğum sırada, Millî Eğitim Komisyonunda bir AKP
milletvekili -yaşça benden büyük, şu anda göremiyorum kendisini- bir konuyu
bana anlattı ve anlatırken de şöyle dedi: “Biz neden bağırarak, çağırarak,
kürsüde birbirimize hakaret ederek, birbirimizi küçük düşürerek Türkiye Büyük
Millet Meclisinin onuruyla, haysiyetiyle oynuyoruz? Biz neden birbirimizi
dinlemiyoruz? Neden birbirimizin söylediklerinde acaba gerçekten doğru şeyler
var mı diye kulak kabartmıyoruz? Böyle yaparsak hem iktidar hem de muhalefet
gerçekten puan toplayacak.” Ben de kendisini saygıyla dinledim, hemen
arkasından söylediği bir şeye cevap vermek de istemedim. Söz sıram geldiği için
kürsüye çıktım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bağırmadan çağırmadan
söylüyorum. Bakın, görüşmekte olduğumuz 40’ıncı madde, 41’inci madde, 42’nci
madde ve görüşeceğimiz 43’üncü madde, 44’üncü madde, 45’inci madde ve 46’ncı
maddelerin hepsi ÖSYM’nin idari yapılandırılmasıyla ilgili. Değerli
arkadaşlarım, bunlardan hiçbir tanesi Millî Eğitim Komisyonuna gelmedi.
Şimdi, değerli büyüğüm dedi ki: “Birbirimize saygı duyalım.” Hem
yaşça hem de siyaset olarak büyük birisi, dinlemem gerekiyor. Ben de şimdi size
soruyorum değerli arkadaşlarım ilk defa Meclise gelmiş bir milletvekili olarak,
bugüne kadar yaptıklarımızı bir tarafa bırakalım. Şimdi, komisyonları kuruyoruz,
görevlendiriyoruz ve bu komisyonların çalışmasını istiyoruz ve Meclise, bunları
çalışarak getirmesini istiyoruz. Ondan sonra, bu komisyonlara bu görevi
verdirmeden bir anda bu yasayı Meclise getirip geçiriyoruz, sonra da diyoruz
ki: “Bu konuda gerçekten bağırmayalım çağırmayalım, hiçbir şey söylemeyelim.”
Değerli arkadaşlarım, siz muhalefet koltuğunda otursanız ve
iktidarda bu kadar bir sayı olsa, gecenin bu vaktine kadar komisyonlarda hiç
görüşülmeyen maddeler burada getirilip geçirilse, siz muhalefet görevini yapmış
sayar mısınız kendinizi? Bakınız, cevap vermek kolay, verirsiniz, ben de
veririm. İsterseniz bir cevap daha verin, ben de sesimi yükselterek, az önce
büyüğümün, içinizden söyleyen bir büyüğümün söylediğinin tam tersini söylerim
ama ben, bunu istemeden bunu bitirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, sınav hizmetlerini ne yapıyorsunuz? Bir
şirkete devrediyorsunuz yani devletin kamusunu şirketleştiriyorsunuz. Bundan
sonra sınavları bir şirket yapacak. Nedir? Ne kadar denenmiştir? Konumu nedir?
Nasıl yapacak? Bu gerçekten, sizin üstlendiğiniz görevi doğru yapamadığınızı ve
az önce Sayın Hocamın ifade ettiği gibi, bunlarda bir sürü usulsüzlüklerin ve
yanlışlıkların olmasından kaynaklanan bir şeyi kabul etmiş olmaz mısınız?
Soruyorum yani ben gerçekten samimiyetle soruyorum: Olmaz mıyız arkadaşlar?
Yani biz, gerçekten, bir şirkete mi devrederek çocuklarımızın sınav
hizmetlerini okutturacağız? Bunu böyle mi gerçekleştireceğiz? Biz önemli bir
devletiz ve bu devlet bütün kurumlarıyla, ülkesindeki herkese güven vermek
zorundadır, öğrencisine güven vermelidir, velisine güven vermelidir. Biz ne
diyeceğiz onlara arkadaşlar?
Vermeyelim, muhalefet yapmayalım ve ben de, eğer biraz olsun
sesimi yükselttiysem, gerçekten kusuruma bakmayın ama sizden, o zaman sesimi
alçaltarak rica ediyorum arkadaşlar: Değerli büyüklerim, sevgili milletvekili
arkadaşlarım; ben gerçekten öğrenmeye çalışıyorum bu işi ve siz de bana lütfen
doğruyu öğretin. Bu doğruysa kaldıralım parmaklarımızı geçsin ama yanlışsa, bir
kereye mahsus gönüllerimiz birleşsin ve doğruyu yapalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki üç önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
42’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeleri
tamamlamış bulunuyoruz.
Şimdi, üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm,
geçici madde 1, 2, 3 dâhil 43 ila 59’uncu maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Emin Haluk Ayhan.
Sayın Ayhan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Genel Kurulumuzun
sükûnetini sağlayalım Hatibe öyle söz verelim.
BAŞKAN – Arkadaşlar, uğultuyu keselim lütfen. Dinleyelim Hatibi.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Devam edin…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Saygısızlığa reva mıyız yani teessüf
ederim. Sizden duymak istemezdim, meslektaşız sizinle. Çok ayıp oluyor yani.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – “Devam edin.” diyorum, bir şey mi dedim?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Siz buranın amiri misiniz, benim
amirim misiniz? Teessüf ederim, hiç yakıştıramadım size.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Rica ederim. “Devam edin.” diyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Yakıştırıyor musunuz? Siz benim
amirim misiniz?
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Ya, yanlış mı söylüyorum?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Yanlış söylüyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gecenin bu saatinde doğru olmaz zaten.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Siz devam edin.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Çok ayıp ama ya, hiç yakışıyor mu
size gecenin bu saatinde?
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Yanlış bir şey mi söyledim?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Evet, yanlış söylediniz. Buranın bir
işleyişi, nizamı var. Bundan bihaber misiniz?
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Ben on senedir buradayım.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Ama, işte, belli öğrenmemişsiniz.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Hayır, siz devam edecekseniz edin.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Sayın Başkanım, lütfen süremi dikkate
alırsanız sevinirim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan, yeniden başlatıyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 302 sıra sayılı Tasarı’nın
üçüncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu saatte neresinden başlayacağız? Tabii ki zor. Merkez trafoda bir
arıza varsa her yere arıza aynı şekilde dağılıyor. Dolayısıyla, problemler
giderek artıyor. Bu bir kanun yapım süreci değil. Hukuki prosedürü yerine
getirme anlayışı içinde cereyan eden bir olay. Baktığınız zaman… Bugün
sabahleyin Komisyonda TÜRKAK’la ilgili yasa
tasarısını görüşürken bir şeyi gördüm. Dercedilen
hükümlerin içinde bir tanesinde TUSKON kanuna dercedilmeye
çalışılıyor, edilmiş. Soruyoruz “Bunu Hükûmet mi koydu?” Tasarı Hükûmetten
geliyor. Kamu görevlisi, Hükûmeti temsil eden diyor ki: “Bilmiyorum.” Ama MÜSİAD’cı üyeler Komisyonda milletvekili, onlar da
kıskanıyorlar “Biz niye buraya dercedilmedik?” diye.
Ben söylüyorum, AKP’de sıkıntı başladı. Bu bir kanun yapım şekli,
süreci değil. Çok üzülüyorum ben bu süreçte. Böyle bir şey olabilir mi? Benim
ne konuşup ne konuşmayacağımı, ne zaman başlayıp ne zaman başlamayacağımı,
başka üyelerin yaptığı saygısızlığı dikkate almadan başka bir üyenin bana
yaptığı saygısızlığı dikkate alarak işlemime devam edeceğim. Nerede görülmüş
böyle bir şey? Hangi Parlamentoda var?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya,
gitti artık, tamam, sakin ol.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Muhatabım orada oturuyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Gitti… O kadar uzatmanın gereği yok.
BAŞKAN – Sayın Can, lütfen…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, her şeye müdahil olmayın. Her
sefer böyle yapıyorsunuz. Ben ne zaman kürsüye çıksam, sizi orada öyle
görüyorum. Hiç yakışık alıyor mu size? Yakışık alıyor mu?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Bana mı söylüyorsunuz?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Evet, zatıalinize söylüyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Bir yaşıma daha girdim!
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, bazı kurumların başkan
yardımcılığı 2’den 3’e, bazılarının ki 3’ten 4’e çıkıyor. Şimdi, bu, oradaki
başkan yardımcılarının görevden anlamaması, her birinin siyasi olarak arkasında
duran olması sebebiyle oradaki yöneticilerin, idarecilerin kendi tanıdıklarını,
kendi yakınlarını getirme çabasının Parlamentoda onaylanması arzusudur,
talebidir. Biz burada bunu görüşüyoruz. Böyle bir şeyi Hükûmet kabul edebilir
mi? Burada birbirine benzemeyen bu kadar hususların görüşüldüğü olabilir mi?
Biraz önce iktidara mensup arkadaşlar, muhalefete mensup arkadaşlar, grup
başkan vekillerinin de olduğu, arada görüşülürken, bu işin –söylemek istemem.
Parlamentoya yakışmaz ama- suyu çıktı denildi. Bu iş zıvanadan çıkmadı ama
raydan çıktı. Böyle bir şey bu Parlamentoda olur mu? Türkiye Cumhuriyeti’nde,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde işlerin bu kadar hafife alındığı görülmüş
müdür?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Kamu İhale Başkanı da ÖSYM
Başkanı da birer tane arkadaş getirecekler, bu kadroyu, bu kanunu onun için
çıkarıyoruz.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Burada, AKP’nin yaptığı her
hukuksuzluğu, kurumların yaptığı her hukuksuzluğu Parlamentoya onaylatma
mecburiyetiniz mi var? Denetim kalkıyor.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Yiyin efendiler yiyin kanunu bu Sayın
Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şurada elimde geçen gösterdim. Amme
Alacakları Kanunu -arkadan çıkarttım burada- 16 kere değişiyor. Biraz önce
baktık. Arkadaşlarla getirttik. Kamu İhale Kanunu’na ek ve değişiklikler
getiren mevzuat…
ALİM IŞIK (Kütahya) – 30 kez, 30 kez… 30 defa değişti bunların
döneminde.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Kaç maddesi var? En az 100 maddede
değişiklik yapıldı. “Kamu İhale Kanunu yoktur.” deseniz, bundan daha iyi olacak
Sayın Bakan. Böyle bir rezalet olmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – En son değişiklik öyle olacak zaten.
Kaldıracaklar, bitecek bu iş.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Efendim, Başbakan dağıtsın
ihaleleri rahatlayalım.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Hayır, kaldırmak da bir erdemdir ama
tek tek kaldırırsanız bir gün öyle bir mevzuatın olduğunu da bilmezsiniz.
Sıkıntının özü burada.
Aslında gecenin bu saatinde bozulan moraller, psikolojisi
yıkılanlar…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Kimin morali bozuldu?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Ne diyorsunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Kimin morali bozuldu?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Tamam, sorun yok.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Psikolojin mi bozuldu?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Gelene çatıyorsun gidene çatıyorsun.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Sayın Başkan, bana niye müdahale
etmek istiyorlar?
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sen herkese müdahale ediyorsun.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen, rica edeyim, sessiz dinleyelim.
Buyurun Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bu Parlamentoda böyle bir davranış
biçimi yakışmaz. Bakın, ben özellikle Sayın Grup Başkan Vekilinizin olduğu
anlarda, burada, gerçekten de bu işi problemsiz, anlayış içinde her seferinde
götürdüğümü kendisine de ifade ederim ama bu işi rayından çıkarmanın bir âlemi
yok. Nereden bakarsanız bakın, bu kanun yapma tekniği, bugün her aklına gelenin
son dakikada, burada son anda “Gelin, bunu da ekleyelim.” Bakın, aslında sizin
ne yapmanız gerekir? AKP Genel Merkezine “bu hafta iyi çalışan bakanlar, bu
hafta kötü çalışan bakanlar” listesini bazı şirketlerde olduğu gibi asmanız
lazım. Yani şimdi, bu kadar bu iş sıkıntıya giriyorsa, her sene son anda
yüzlerce maddelik… Geçen sene 40 madde gelen tasarı 252 madde olarak çıktı.
Bunun normal olduğunu söylemek mümkün mü? Bunun iyi olduğunu söylemek mümkün
mü? Psikolojiniz bozulduğunda burada yapılan saygısızlığı “Bırak, sen devam
et.” diyebilecek kadar devlet adabı, devlet terbiyesi görmüş insanların
söylemesi beni üzüyor. Bu, hoş bir şey değil. Ben, bunu söylerken mutluluk
duyduğumu da söyleyemem.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ustalık dönemi eseri onlar.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman) – Siz de yanlış anlamayın her söyleneni
canım. Doğru okursanız doğru anlarsınız, iyi niyetle söylediğimi anlarsınız.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Doğru söylerseniz, doğru anlaşılır.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman) – Beni tanıyorsa iyi niyetle söylediğimi
anlar.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Ben, niyet okuyucusu falan değilim.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman) – Kusura bakmayın, benim tavrım senin
niyet okumanı…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Ben, niyet okuyucusu falan değilim.
Ben hukuk neyse, buranın İç Tüzük’ü neyi emrediyorsa
öyle bu işi yerine getirmek isteyen bir insanım ve öyleyimdir de. Komisyonlarda
da Genel Kurulda da beni arkadaşlarım, muhalefettekiler de böyle tanırlar ama
niyeti bozuk olanlar öyle tanımıyorlar, onlar farklı düşünüyorlar.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Devlet ciddiyeti diye bir şey vardır.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Onu da sen düşün.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Demin niyet okumayı anlamıyordun, şimdi
niyet okuyorsun!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, böyle bir usul var mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu ciddiyetiniz şuradan gözüküyor: Nerede
demin çıkartan adamlarınız? Demin 200 kişiyi burada tutuyordunuz. Nerede şimdi
Grup Başkan Vekiliniz? Bir de orada oturup laf yetiştiriyorsunuz. Ayıptır ya!
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Nerede arkadaşlarınız? Oylama olmayacak
diye herkes gitti. E, hani ciddiyet? Bunun söylenmesinden niye rahatsız
oluyorsunuz?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Sayın Başkanım, aslında herkes
kendisine yakışanı yapıyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Yani “Suyunu çıkarttınız.” diyen arkadaşa niye laf ediyorsunuz, suyunu
çıkarttınız.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Herkes kendine yakışanı yapıyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakana hakaret ediyorsunuz siz be!
Nerede grubunuz? Allah Allah! Yani burası Meclis mi,
kanun mu yapıyoruz, oyun mu oynuyoruz? Bir de laf atıyorsunuz utanmadan,
ayıptır be!
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Sayın Başkanım, söylediğinize değse
“Devam edin.” diyeceğim ama değmeyecek gerçekten.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sizin de konuşmanıza değmez, inan ki
konuşmayın.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum
Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, buna sizin itiraz etmeniz
lazım. Müzakere mi yapıyoruz? Böyle şey olur mu?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ayhan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şimdi bir şekil şartını… Sayın Divan
Başkanının da Meclis Başkanının da buna itiraz etmesi lazım. Nerede grup?
Müzakere mi yapıyoruz, birleşim mi yapıyoruz? Gecenin ikisi…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Her maddede aynı önergeyi verirlerse…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz niye bekliyoruz burada? Sayın Başkan,
nerede AKP Grubu?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hepsinde aynı önergeyi veriyorsunuz ya.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Siz yazın da biz imzalayalım. Ne demek o?
BAŞKAN – Arkadaşlar, sakin olalım lütfen. Lütfen… Lütfen sakin
olalım. Haklısınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Böyle şey olur mu ya? “Ayıp” denen bir
şey var. Ondan sonra da gruba laf atıyorsunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) – O zaman getir önergeyi, biz imzalayalım,
öyle mi istiyorsunuz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Cuma, cumartesi çalışalım.” diyen siz
değil misiniz?
ALİM IŞIK (Kütahya) – Ayıp ya! Ayıp ya! Size mi soracağız kardeşim
nasıl önerge vereceğimizi? Size mi soracağız?
BAŞKAN – Lütfen… Arkadaşlar… Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani önerge vermeyelim, konuşmayalım, ne
yapalım?
BAŞKAN – Sayın Başkan…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Her getirileni kabul edelim! Hırsızlığı
getir, onaylayalım; var mı böyle bir şey?
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Pişkinlik, pişkinlik!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Oradan oturup laf atacaksınız… Olur mu ya
arkadaşlar?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Komisyon laf atıyor, grup laf atıyor, siz
seyrediyorsunuz, ondan sonra…
BAŞKAN – Ha, benim suçum mu oldu şimdi?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Benim suçum mu? Ben mi yönetiyorum
Parlamentoyu?
BAŞKAN – Belki 10 defa “Lütfen…” dedim, “Susun.” dedim şimdi siz
bana bağırıyorsunuz arkadaşlar.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Anlamıyor. Ne diyeceksin?
BAŞKAN – Ne yapayım yani ne yapmamı istiyorsunuz?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Onu diyorum ben de işte.
BAŞKAN – Nasıl görev yapacağım?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – AKP’nin Başkanı mısınız, bu Meclisin
Başkanı mısınız?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Meclisin hükmi
şahsiyetine hakaret edilmiştir. Burada kanun görüşüyorsak biraz önceki şekliyle
görüşmemiz lazım. Deminki yoklama çıkartan iktidar partisi grubu nerede? Eğer
onlar gidiyorlarsa siz de tatil ediniz. Tatil ediniz ki herkesin olduğu bir
zeminde kanunu görüşelim, bu kadar önemli bir kanun. Hükûmet önergeyle
doldurdular yani işte, Komisyon Başkanı burada. Komisyonda gelenin 2 katı
önerge getirdiler, gerekliydi getirdiler. E, nerede müzakere edeceğiz? Bölüm
görüşüyoruz. Siz de tatil edin efendim. Gelsin iktidar grubu, beraber
çıkaralım.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Torbaya sığmaz bu kanun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz niye bekleyelim burada? Öyle şey mi
olur?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bizim suçumuz Hükûmete saygı
göstermek. Bekliyoruz şu anda burada.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani şimdi, yoklama isteme imkânı yok İç Tüzük’e göre, var mı yoklama? Bu da sizin takdiriniz yani
Hocam. Bu iş bu kadar basit olmamalı arkadaş ya!
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - 326 kişi azınlıkta kaldı.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Biz sayın grup başkan vekilleriyle
zaman zaman kendi aramızda görüşüp Meclisin çalışma şekliyle, usulüyle ilgili
aramızda bir anlaşma oluştururuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mahir Bey, hiçbir şey konuşmanıza gerek
yok ya.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu durumu savunmasanız daha iyi
Mahir Bey.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şimdi, bakınız, ikinci bölüm
tamamlandıktan sonra üçüncü bölümün konuşmaları yapılıp kapatılmak üzere
konuştuk bunu biz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Tamam efendim, grubunuz nerede?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Yapalım, hani grubunuz nerede?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bak biz buradayız, grubunuz nerede?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, arkadaşlar, siz eğer kavga etmek
istiyorsanız…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hayır grubunuz nerede Mahir Bey?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Dün de aynısı oldu.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – …şimdi, bu saatte kavga için
hiçbirimizin psikolojisi uygun değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ya, ne alakası var? Grubunuz nerede
Allah aşkına? Biz buradayız.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sadece laf atıcılar burada.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Dün de aynı oldu, dün de duvarlara
konuştuk.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Tamam, üçüncü bölümün konuşmaları
yapılsın, grubunuz nerede?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Dolayısıyla, hepimiz biliyoruz ki
üçüncü bölümün konuşmaları tamamlandığında çalışma nihayetlenecek.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım…
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Dolayısıyla, şimdi neyi tartışıyoruz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – …yani burada yapılacak konuşmalar AKP
Grubunu ilgilendirmiyor mu?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) –
Böyle bir müzakereyi ya da bir kanun görüşmesini…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, burada yapılacak
konuşmalar… Muhalefet grupları kaldı, iktidar grubu gitti, MHP grubu konuştu,
şimdi CHP grubu konuşacak. Bu konuşmalar iktidar grubunu ilgilendirmiyor mu?
BAŞKAN – Efendim, bir saniyenizi rica edeyim. Bir saniye, bir
saniye…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Çok seviyesiz bir müdahale oluyor
zaten Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Bir saniye, bir saniye…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, bu müzakereye devam etmemek
lazım Sayın Başkanım. Lütfen…
BAŞKAN – Tamam efendim...
Sayın Ünal, lütfen sözünüzü tamamlar mısınız.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, söylediğim şey şudur…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hiçbir uzlaşmamız yok Mahir Bey.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yaptığımız görüşme gereği, konuşmalar
tamamlandığında, bizim zaten söz talebimiz olmamıştır, dolayısıyla, CHP Grubu
da konuşmasını tamamladıktan sonra zaten zatıaliniz Meclisi kapatacak.
Dolayısıyla burada kavga etmeyi gerektiren bir durum…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Bana “Hadi bitir.” der gibi söylüyor,
olur mu öyle şey? “Başla, devam et.” diyor. Hangi hakla onu söylüyor bana?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Konuşmacılar arasında bir sataşma ilk
defa vuku bulmuyor. Dolayısıyla bu yeni bir şey değil efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Mahir Bey, itiraz ettiğimiz hadise…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – İşi hafife almayın.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Konuşmacı kendisini ifade ederken
daha çirkin sözlere muhatap olduğumuz olmuştur.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – O da söylesin!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mahir Bey, yani sizin gitmeye hakkınız
var da, bu grupların burada oturmak gibi bir mecburiyeti mi var?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Efendim, grupların burada oturmak
gibi bir mecburiyeti olduğunu ben ifade etmedim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ne yapalım, biz de mi gidelim?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Gidebiliriz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kapatın o zaman Meclisi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu peki, Sayın Hükûmete, Sayın
Bakana saygısızlık olmaz mı?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bakın, Meclisin bir çalışma usulü
var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hangi usulden bahsediyorsunuz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Meclisin çalışma usulüne aykırı bir
durum varsa bunu belirleyelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, gruplara birer
söz verin efendim kürsüden, grubu temsilen bir arkadaşımız konuşsun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır, gruplara söz vermeye gerek yok
Sayın Başkanım. CHP Grubu eğer konuşmak istiyorsa, kürsüde, zaten kanunun
görüşme usulüne göre on dakikalık konuşma süresini kullanır. Hayır
“Kullanmayacağım.” diyorsa, üçüncü bölümün görüşmelerini tamamlamış oluruz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Hayır, zaten bize tarif ediyorlar
nasıl konuşacağımızı, merak etme!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hepsini çıkartalım Mahir Bey, yani hiç
görüşmeye, konuşmaya da gerek yok.
BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri, bana verilen bilgiler
öyleydi, yani üçüncü bölüme başlayacağız ve müzakereleri bitireceğiz, son
vereceğiz.
Şimdi, eğer grup başkan vekilleri de antant kaldıysa, burada söz
isteyen bir arkadaşımız daha var, onu da konuşturup kapatalım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, ne karar yeter sayısı ne
yoklama var burada. Müzakere için de yeterli sayı yok. Burada konuşulan her
konu önemlidir ve…
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Böyle bir usul mü var? Müzakere yeter
sayısı diye İç Tüzük’te bir hüküm yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sizin içinize siniyorsa, Sayın Bakanın
içine siniyorsa müzakereye devam edelim.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Toplantı yeter sayısı diye bir şey var.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Toplantı yeter sayısı istemeyi
gerektiren bir durum yok efendim şu anda.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – O zaman biz konuşalım, duvarlar dinlesin!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bu İç Tüzük bir şekil
şartıdır ama buranın bir de ruhunun, bir şahsiyetinin olması lazım. Siz de
buranın Başkanısınız.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Efendim, Meclisin çalışmasıyla ilgili
bir felsefeyi tartışacaksak bununla ilgili bir usul tartışması yok sanıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şimdi, şu şekil sizin içinize siniyorsa,
Sayın Bakanın içine siniyorsa, Sayın Komisyonun içine siniyorsa devam edin,
devam edin ama ben bunu bu Meclise saygısızlık olarak görüyorum. İşin özü bu.
Buna bir tepki olarak ifade ediyoruz ve maalesef arkadaşın konuşmasına da
yerinden laf atan arkadaşlar, bu işi nasıl alaya aldıklarını ortaya koydukları
için bu tepkiyi ortaya koyduk.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, herhangi bir alay söz
konusu olmamıştır. Sayın Konuşmacımıza dönük eğer bir hakaret ya da çirkin bir
ifade varsa, tutanaklara bakalım, ben Grup Başkan Vekili olarak özür dilemeye
hazırım. Tam tersine, Sayın Konuşmacı burada konuşmasını tamamlarken, tam
dediğim gibi, bir diyalog şeklinde âdeta konuşma cereyan etmiştir. Dolayısıyla
burada bir hakaret söz konusu değildir.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Benim nasıl konuşacağımı tarif ediyorlar,
niye söylemeyeyim?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kendi gruplarından kendisine yapılan
konuşmalar var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Yani siz şu anda bile
bağırıyorsunuz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Nasıl konuşacağımı nasıl tarif eder
bana bir vekil?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kimse size böyle bir tarifte
bulunmamıştır.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Bulundu, onun için ben konuştum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir saniye, Sayın Hamzaçebi’yi de dinleyelim.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben iki grup
başkan vekilinin konuştuğu sürenin yarısı kadar bir süre talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kürsüye çıkabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun, kürsüden konuşun. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşmelerin sağlıklı yürütülemediğine ve
sonlandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sabaha doğru görüşmeler bu kadar uzarsa bunun çok doğal sonucu
bu olacaktır. Yanlış olan, bu torba yasanın görüşülme usulüdür. Komisyona 44
madde olarak gelen tasarı, Komisyondan…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – 34 madde…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Komisyona 34 madde olarak gelen
tasarı buraya 59 madde olarak indi, buradan da 100’üncü maddeye doğru gidiyoruz
şimdi ve gecenin geç saatlerine, sabaha kadar süren oturumlarda bu görüşmeleri
yapıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ve muhalefet önerge vermekle suçlanıyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bunlar bir formalite görüşmelere
dönüşmüş durumda. Muhalefetin eleştirilerine iktidar kulak vermiyor.
Bir kez daha söylüyorum, kabul edilen 39’uncu maddede eğer iktidar
partisi bir düzeltme yapmış olsaydı, bu görüşmeler gayet sağlıklı, sıhhatli
yürürdü, medeni bir şekilde bunları tartışırdık. Şimdi, siz, iktidar partisi
grubu, tek tek milletvekillerini tenzih ederim ama sonuçta Hükûmet, grup başkan
vekilleri bir iş birliği içerisinde bu maddeleri buradan geçiriyor. 39’uncu
madde yanlış, kesinlikle yanlış.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – 41’inci madde yanlış değil mi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Birçok yanlış madde var ama en
vahimi 39’uncu maddedir. Birçok madde daha var yani diğerleri doğrudur
demiyorum ama Sayıştay maddesi olağanüstü ölçüde yanlış bir madde. Tekrar
buraya dönüp bir değerlendirme yapmak istemiyorum.
Şimdi, formalite görüşmeler. Evet, doğru, Sayın Mahir Ünal’ın
söylediği gibi üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanacak, maddelere
geçilmeden buradan ayrılacaktık ama artık muhalefetin hiçbir önerisi, hiçbir
önergesi kabul görmediği için bu görüşmelerin formalite bir görüşmeye dönüşmüş
olması nedeniyle tüm muhalefet milletvekillerinde bir tepki ortaya çıkıyor,
sorun buradan kaynaklanıyor.
O nedenle şöyle yapalım yani bu görüşmeyi bir konuşmacı
arkadaşımız daha var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – İki.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – İki konuşmacımız mı var? Burada
sonlandırabiliriz de yarın buna da vakitli bir şekilde devam edebiliriz ama
iktidar partisi grubu da muhalefetin eleştirilerini, önerilerini dikkate alsın.
Elbette her öneri dikkate alınacak, ona göre maddeler değiştirilecek değil. Tabii
ki iktidarın, Hükûmetin farklı görüşleri olabilir, farklı düşünebiliriz ama
“Biz böyle istiyoruz, bu böyle geçecek.” demeyin arkadaşlar.
Bakın, 39’uncu maddeye girmeyeceğim dedim ama bir iki cümleyle
oraya bir daha girmek istiyorum. Parlamento vergi koyar, halk adına bu vergiyi
koyar. Toplanan vergilerle hükûmete bütçe yetkisi verilir, “Bu kadarlık bütçeyi
sen harcayacaksı.” denilir. “Bu vergileri sana
veriyorum, harcamalarını da belirledim. Bakanlıklar itibarıyla bunları
planladım, şu harcamayı yapacaksın.” Parlamento millet adına Sayıştaya yetki vermiştir: “Hükûmetin harcamalarını
denetleyeceksin.” Kural budur, bütün demokrasilerde kural budur; halk adına,
parlamento adına Sayıştay hükûmetin harcamalarını denetler.
Şimdi kabul edilen düzenlemeyle Hükûmet diyor ki: “Ben
Parlamentonun bu denetimini o kadar istemiyorum. Ben bir genelge yayınladım X
bakanlığı olarak, bu genelgeye göre harcamalarımı yaptım, sen beni denetleme.”
Hayır, sen yürütme organısın, Hükûmetsin, burası millet adına o denetimi yapıyor.
Bu kadar vahim bir madde buradan geçti, kimse bunun bana
doğruluğunu söyleyemez. Anayasa Mahkemesinden döneceğine de inanıyorum ama
Türkiye süre kaybetmiş olacak, Türkiye demokratik kültürden çok fedakârlık
yapmış olacak, uluslararası standartların gerisine düşmüş olacağız. Sayıştay
Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri var, en son kabul edilen 6085 sayılı
Kanun’la da uluslararası standartlara ulaşma yönünde ciddi bir adım attık,
şimdi onun gerisine düştük.
“Biz ne dersek burada geçecek, kabul edilecek.” Doğru değil. Yine
istediğinizi belki yapacaksınız ama bari yarına bırakalım da sağlıklı bir
görüşme olsun.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, müzakereye devam
etmemeniz lazım.
BAŞKAN – Efendim, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.32
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.35
BAŞKAN : Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
126’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Manisa Milletvekili
Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara
Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin;
Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219,
2/566) (S. Sayısı: 302) Devam)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Ankara
Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl’ün;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/637, 2/700) (S. Sayısı: 301)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü
bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2012 tarihinden itibaren bir yıl
daha UNIFIL Harekâtı’na iştirak etmesi hususunda
Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık
tezkeresi ile Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere 29 Haziran 2012 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.37